osb İmes İŞÇİ bÜltenİ mart09

12
İşçi Bülteni Özel Sayı 416 MART 2009 Tüm işçi sınıfı ile birlikte biz OSB-İMES işçileri de büyük bir saldırı dalgasıyla yüz yüzeyiz. Ücretsiz izin, ücret düşürme derken işten atma saldırılarıyla daha şimdiden çok şey kaybettik. İşten atılanlarımızın önemli bir bölümü tazminatlarını alamadı. Bir bölümü de hem son birkaç aylık ücretini, hem de tazminatını alamadı. Az sayıdaki işçi ise işten çıktığında aldığı bir miktar ücretle yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. Fakat asıl kötü günler bundan sonra başlıyor. Alınan paralar bitecek ve işsizlik süresi uzayacak. En temel yaşamsal ihtiyaçlar karşılanamaz hale gelecek. Seçimden sonra saldırılar daha da yoğunlaşacak. Çekilmez yaşam koşulları ve sefalet kapıda. Daha şimdiden bölgedeki fabrikaların birçoğunda işçi sayıları neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Ama tablo ne kadar kötü olursa olsun, en kötü olanı bütün bu olup biteni kabullenip sineye çekmektir. Zaten saldırılar da bizden dişe dokunur bir tepki, karşı koyuş yaşanmadığı için daha da azgınlaşarak devam ediyor. Ama yine de çaresiz değiliz. Sinter Metal ve Gürsaş işçileri gerçekleştirdikleri işgal ve direnişlerle bizlere tutulması gereken yolu gösteriyorlar. Birçok eksikleri olsa da buralardaki direnişler daha şimdiden bölge patronlarının yüreğine korku salmaya yetti. Şimdi patronların yüreğindeki korkuyu büyütmek için buralardan öğrenerek, eksiklerini tamamlayarak tüm fabrikalarda direniş ateşini yakmalıyız. Tüm havzayı direniş ateşi ile tutuşturmalıyız. OSB-İMES işçi bülteni Krizin faturasını ödememek için... İşgal, grev, direniş! Sinter Metal ve Gürsaş işçileri gerçekleştirdikleri işgal ve direnişlerle bizlere tutulması gereken yolu gösteriyorlar.

Upload: osb-imes-isci-buelteni-osb-imes-isci-buelteni

Post on 26-Mar-2016

230 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

TRANSCRIPT

Page 1: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

İşçi Bülteni Özel Sayı 416MART 2009

Tüm işçi sınıfı ile birlikte biz OSB-İMES işçileri de büyük bir saldırı dalgasıyla yüz yüzeyiz. Ücretsiz izin, ücret düşürme derken işten atma saldırılarıyla daha şimdiden çok şey kaybettik. İşten atılanlarımızın önemli bir bölümü tazminatlarını alamadı. Bir bölümü de hem son birkaç aylık ücretini, hem de tazminatını alamadı. Az sayıdaki işçi ise işten çıktığında aldığı bir miktar ücretle yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. Fakat asıl kötü günler bundan sonra başlıyor. Alınan paralar bitecek ve işsizlik süresi uzayacak. En temel yaşamsal ihtiyaçlar karşılanamaz hale gelecek. Seçimden sonra saldırılar daha da yoğunlaşacak. Çekilmez yaşam koşulları ve sefalet kapıda. Daha şimdiden bölgedeki fabrikaların birçoğunda işçi sayıları

neredeyse yarı yarıya azalmış durumda.Ama tablo ne kadar kötü olursa olsun, en

kötü olanı bütün bu olup biteni kabullenip sineye çekmektir. Zaten saldırılar da bizden dişe dokunur bir tepki, karşı koyuş yaşanmadığı için daha da azgınlaşarak devam ediyor.

Ama yine de çaresiz değiliz. Sinter Metal ve Gürsaş işçileri gerçekleştirdikleri işgal ve direnişlerle bizlere tutulması gereken yolu gösteriyorlar. Birçok eksikleri olsa da buralardaki direnişler daha şimdiden bölge patronlarının yüreğine korku salmaya yetti. Şimdi patronların yüreğindeki korkuyu büyütmek için buralardan öğrenerek, eksiklerini tamamlayarak tüm fabrikalarda direniş ateşini yakmalıyız. Tüm havzayı direniş ateşi ile tutuşturmalıyız.

OSB-İMESişçi bülteni

Krizin faturasını ödememek için...

İşgal, grev, direniş!Sinter Metal

ve Gürsaş işçileri gerçekleştirdikleri işgal

ve direnişlerle bizlere tutulması gereken yolu

gösteriyorlar.

Page 2: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

15 Şubat’ta alanlardaydık!

15 Şubat’ta sendikaların düzenlediği “Krize, işsizliğe, yoksulluğa karşı emek ve demokrasi mitingi” on binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla gerçekleşti. Sabahın erken saatlerinde sendikalar, sivil toplum örgütleri ve devrimci yapılar toplanmaya başladılar.

Biz de OSB-İMES İşçileri Derneği olarak “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” pankartı ile devrimci grupların oluşturduğu Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun pankartı arkasında yerimizi aldık. Yürüyüş sırasındaki coşku işçi ve emekçilerin düzenin krizine karşı öfkesini gösteriyordu.

Yürüyüş başladığında kortejimizde sıkça “Sinter-Gürsaş işçisi yalnız değildir!”, “İşgal! grev! Direniş!”, “Krizin bedeli patronlara!” , “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarını attık.

Miting alanına varıldığında sıkça işçi ve emekçileri saldırılara karşı örgütlü mücadeleye çağıran konuşmalar yapılıyordu.

Kürsüde sendika ağalarından ilk söz alan Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu oldu. Konuşmasında hain Mustafa Özbek’i savunmaya kalkmasına işçiler olarak hep birlikte tepki gösterdik. Türk Metal’in amigoları ise önce mitingi kendi şovlarına çevirmeye çalıştılar, sonra ise bu duruma tepki gösteren bizlere saldırmaya kalktılar. Binlerce işçinin tepkisi ile etkisizleşen bu amigolar istediklerini de yapamayınca alanı terk etmek zorunda kaldılar. Daha sonrasında DİSK ve KESK başkanları da birer konuşma yaptılar ve miting sona erdi.

Onbinlerce işçi olarak bu mitingde krizin faturasını ödemeyeceğimizi haykırdık. İşçi sınıfını arkadan hançerleyen hainlere karşı tepkimizi de ortaya koyduk. Bundan sonra da fabrikalarımızdaki mücadelemizi, direnişimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Krizin faturasını patronlara ödeteceğiz.

Krizin bedeli patronlara!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

İMES’ten bir işçi

2 OSB-İMES İşçi Bülteni Mart 2009

İşten atmanın ilk adımı olan ücretsiz izin ve işten atma saldırılarına karşı direnen ve dövüşen işçiler, aynı saldırılarla karşılaşan milyonlarca işçiye de tutulması gereken yolu gösteriyorlar. İşten atma, ücretsiz izin, maaşların ödenmemesi ve başka hak gasplarında parolamız işgal, grev ve direniştir.

İşgal! Çünkü yıllarca işçilerin sırtından kâr rekorları kıran patronların şimdi işçiyi kapı önüne koymaları meşru değildir.

Direniş! Çünkü sermayenin kendi çıkarları için işçilerin canına okuduğu bir yerde direnmek bir haktır.

Grev! Çünkü işçiler üretmeden patronlar bir hiçtir.

Page 3: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Ayları bulan bir hazırlığın ardından 2. Ümraniye İşçi Kurultayı’nı 1 Şubat günü gerçekleştirdik. Başta Sinter ve Gürsaş direnişçileri olmak üzere kurultayımıza 10’un üzerinde fabrikadan 150’ye yakın işçi ve emekçi katıldı.

Kurultayda hep birlikte örgütlenmemizin önündeki engelleri tartıştık, çözüm yolları aradık. İlk bölümde kurultay hazırlık çalışmaları süresince hazırlanan tebliğler okundu. Bu tebliğlerde çalışma koşullarımızın ağırlığından sermayenin ideolojik saldırılarına, sendikalarımızın içinde bulunduğu duruma kadar birçok konuda değerlendirmeler yapıldı. Çözüm olarak ise fabrika ve atölyelerde tabanda kuracağımız birlikleri, komiteleri tartıştık. Fabrikalarımızda ve havzanın toplamında öncü işçilerin bir araya gelip mücadele etmek zorunda olduğunu söyledik.

İkinci bölümde ise direniş ve mücadele deneyimlerimizi paylaştık. Grevci Telekom işçileri, Sinter ve Gürsaş direnişçileri kürsüden direniş ve mücadele deneyimlerini anlattılar. Eski bir Ünsa işçisi ise Ünsa direnişi ile ilgili düşüncelerini paylaştı. Daha sonrasında ise pek çok fabrikadan işçi arkadaşlarımız yaşadıkları sorunları ve mücadele deneyimlerini paylaştılar. Krizle ilgili, Filistin’de yaşanan katliamla ilgili, seçimlerde sermaye uşaklarının bizi nasıl kandırmaya çalıştığı ile ilgili konuşan arkadaşlarımız da oldu. Toplam 20 arkadaşımız serbest kürsüde söz aldı.

Özellikle direnişçi işçilerin mücadele kararlılığının salona yansıması oldukça önemliydi. Kurultayda önümüzdeki tüm engelleri aşabilmek için taban örgütlülüklerimizi yaratmanın önemini bir kez daha kavradık. Bir diğer önemli nokta ise sermayenin yasalarının bizleri sürekli denetim altında tutmaya çalıştığı ve kendi gücümüzden başka hiçbir şeye güvenmememiz gerektiği idi. Fiili-meşru mücadelenin önemi kurultay salonunda bir kez daha yansıdı.

Kurultayımızı burada açığa çıkardığımız coşku ve kararlılıkla yeni grevleri-direnişleri ve işgalleri örgütlemek üzere sonlandırdık. Şimdi tüm bölge işçilerini mücadelemizi büyütmek için gücümüze güç katmaya, sermayeye karşı direnişimizi büyütmeye çağırıyoruz.

Mart 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 3

2. Ümraniye İşçi Kurultayı’ndan aldığımız güçle…

Yeni grevlere, direnişlere,işgallere!

Page 4: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

4 OSB-İMES İşçi Bülteni Mart 2009

Örgütlü işçiler yenilmezdir!Kurultayla ilgili gözlemlerimi sizlerle

paylaşmak istiyorum. Ben eski bir ÜNSA işçisiyim, önce sizlere kurultay öncesi çalışmalarımızdan bahsetmek istiyorum. Benim kafamda kurultay fikri kurultay toplantıları vesilesiyle daha iyi bir şekilde oturdu ve bu çalışmaların bir parçası olmak istedim. Aklımla, fikrimle ve tüm benliğimle bu çalışmalara katılmaya çalıştım, bunu kısmen de başardığımı düşünüyorum. Beni asıl bu çalışmaya iten ve bir parçası olmamı sağlayan şey, kurultayın yapılış sebebiydi. Bölgede çalışan bütün işçilerin sorunlarını çözmek yönünde önemli bir adım olduğunu düşündüğüm için bu çalışmalara katılma zorunluluğunu hissettim.

Örneğin; ÜNSA’da bir sendika vardı. Ama sendikayı sadece maaş bordrolarında kesilen aidatlardan görüyorduk. “Aaa bizim çalıştığımız iş yeri sendikalıymış” diyorduk. Çünkü sendikayı ya bir işçi arkadaşımız işten çıkarılırken görüyorduk ya da üç ayda bir erzak fişleri dağıtılırken. Ama kafamız açık olmadığı için bunlara karşı ne yapılacağını bilemiyorduk. Ben bu kurultay aracılığı ile ÜNSA’da olduğu gibi diğer fabrikalarda da yaşanan sorunların bizlerin bir araya gelerek, sendikaya karşı değil, ama sendikanın başını tutan asalaklara karşı nasıl hareket edilmesi gerektiğini öğrendim.

Benim ÜNSA’dan atılma sebebim de sendikanın içerdeki tutumlarının yanlış olduğunu işçi arkadaşlarımla paylaşmam ve buna karşı sendikaya basınç yapabilecek bir komite kurma çabasında olmam idi. Çünkü ÜNSA’da patronu eleştirdiğinde bir şey olmazken,

sendikanın tutumunu eleştirdiğin zaman direk kapı dışarı ediliyoruz. Bu da sendikanın sınıf bilinçli işçilerden ne kadar korktuğunun en temel göstergesi. Korkuyor, çünkü işçiler bilinçlendiğinde, sendikanın aslında kendi sendikaları olduğunu fark ettiğinde, işçiler ne sendikanın başındaki asalakları tanır, ne de patron uşağının işçilere karşı takındığı tavrı ciddiye alırlar.

Benim kurultay çalışmalarında kafama oturan şey örgütlü işçinin yenilmeyeceğidir. Buna örnek yukarıda söylediğim gibi bilinçli tek bir işçiden bile patron ve uşaklarının ne kadar korktuklarıdır. Kurultay günü de bu düşüncelerimi doğruladı aslında. “Neden?” derseniz. Değişik fabrikalardan 150 işçinin katılması ve 20 işçi arkadaşımızın serbest kürsüden grevlerini, işgallerini, direnişlerini, sorunlarını paylaşmaları kurultayın işlevini yerine getirdiğinin bir göstergesidir. Bundan sonra da kurultayda tartışılan örgütlenmenin önündeki engelleri aşmak için biz işçiler bulunduğumuz fabrikalarda, atölyelerde, kısacası çalıştığımız her yerde kendi sınıfımızın çıkarları için taban örgütlülükleri kurmalıyız.

Kahrolsun sendika ağaları!Sınıfa karşı sınıf savaşı!

Eski bir ÜNSA işçisi

Page 5: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Mart 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 5

Merhaba dostlar, merhaba yoldaşlar; ben elektronik şirketinde çalışan bir işçiyim.

Sizlere kısaca şöyle izah etmek istiyorum. İşçi olmak bir gururdur. Ama yalnız gurur yetmez. Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Asıl o zaman gururlu oluruz. Öyle ise bir olalım bu düzeni değiştirelim.

Sizlere bir de Sinter Metal’den bahsedeceğim. Orada çalışan arkadaşlarımız en doğal hakları olan sendikaya üye olduklarından dolayı işten çıkarıldılar. Yüreği sızlamayan patronlar sadece ofisten gülümsüyor.

Öyle ise biz neyi neden bekliyoruz?

Bugün arkadaşımıza gülen yarın bize gülmez mi? Zaten onlar sadece arkadaşlarımıza değil, hepimize gülüyorlar aslında.

Dostlar dişimiz ağrıyorsa dişçiye gideriz.Dostlar sizlere OSB’de çalışan işçi arkadaşlarımızın

bir araya gelip tartıştığı işçi kurultayından bahsetmek istiyorum. Ben orada bir şeye dikkat ettim. Sorunlara çare bulmaları… Bizlerin isteği de bu değil mi? Öyleyse daha da geç olmadan toplanalım.

AND Sanayi Sitesi’nden bir işçi

Geç olmadan toplanalım!

Ben Aralık ayında Ekomak A.Ş.de işten atılmış bir işçi olarak birliğin, beraberliğin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Kurultayda birliği gördüm. İşten atılırken veya başka arkadaşımız işten atılırken sessiz kalmamızın neler doğurduğunu gördüm.

Şu anda hala da devam eden işçi kıyımı var. İki günde bir veya iki işçi çıkartılıyor. Orada çalışan arkadaşlar da acaba sıra bende mi endişesi ile yaşıyorlar. Böl-parçala-yönet yöntemi ile nasıl ayrıştırıldığımızı ve neden birliği sağlayamadığımızı gördüm. Biz de kendi çalışmalarımızı yürütüp bir şeyler yapabilirdik. Patronun baskısına, zulmüne, diktatörlüğüne karşı sağlam ve tok durabilirdik. Evet yapabilirdik.

Lakin bizde birlik yoktu. İşçi bilincine sahip değildik. Ve bazı arkadaşlar da patronun imalattaki gözleri olabilecek kadar gururunu ve onurunu ayaklar altına almış kişilerdi. Şimdi bazı şeyleri daha net görebiliyorum. Biz o onursuzlara karşı da aynı tutumu sergileyip gereğini yapabilirdik.

Kurultaya katıldıktan sonra gördüm ki ekmeğimiz ile emeğimizin hakkının haklı mücadelesini verebilirdik. Gözlerimizin kör olmasından, bilinçsiz olduğumuzdan ezene karşı

hiçbir şekilde kendimizi savunmadık. İnsanları bir mal veya köle olarak gören patronun aşağılayan, insanı rencide eden tutumuna karşı sessiz kalmayıp işçinin köle olmadığını suratına tokat gibi çarpmayı çok isterdim. Bunun için faaliyet yürütmeyi çok isterdim. Şimdi daha net bazı şeylerin bilincinde olmak beni bir nebze rahatlatıyor. Ve artık sessiz kalıp o düzene ayak uydurmayacağımı, işçileri birliğe çağıracağımı çok iyi biliyorum.

Susma sustukça sıra sana gelecek!Eski bir Ekomak işçisi

Birlik olabilmek!

Page 6: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

6 OSB-İMES İşçi Bülteni Mart 2009

Direnişin yaklaşık 60. gündeyiz. Direniş başladığından bu güne kadar, benim için en önemli şey hayatı doğru algılamak oldu. Direniş içinde patronlara karşı kendimi savunmak, haksızlığa karşı protestolarda bulunmak gibi önemli değişimler yaşadım. Burayı sadece bir grev alanı değil, kendim için bir okul olarak görüyorum. Direniş sayesinde insanlarla olan ilişkiler olsun, hayata bakışımız olsun, hak nasıl alınır gibi konularda olsun bir eğitimden geçiyoruz. Bu konuda son derece istekli olduğumu, hakkımı alacağım son güne kadar buradan ayrılmayacağımı bilmenizi isterim. Direnişin 60. gününe kadar içerde bizimle birlikte sendikaya üye olup sonra da bizi satan arkadaşlar olsa da, patron tarafından bizi sindirme politikaları olsa da direnen Sinter işçileri hiçbir zaman yılmayacak. 60. gün değil, 600. gün de geçse, işe örgütlü bir şekilde başlayacağımız güne kadar buradayız.

Bugüne kadar diğer fabrikalardaki işçi arkadaşlarımız bizi ziyarete geldiler. Dayanışmaya gelen işçilerle sohbet ettik. Bu direnişin havzaya nasıl yayılacağını konuştuk. Özellikle işyeri temsilcileri bizi yalnız bırakmadılar. Belli fabrikalardan, mesela GU, ABB, Delphi, Mert Akışkan gibi sendikalı işyerlerinden yanımızda olan, bize destek veren işçiler oldu. Özellikle sendikamıza üye olanlar başta olmak üzere, tüm sendikalı fabrikalarda çalışan arkadaşlarımızdan beklentilerimiz var. Direnişi büyütmek amacıyla, örneğin A Kapısından işyerlerine doğru haftanın belirlenmiş günlerinde yürüyüşler düzenlenebilir. Veya özellikle sendikalı işyerlerine sabahları 10 dakika geç gitmek, akşamları erken işi bırakmak, günde 1000 tane ürün çıkıyorsa, haftanın bir gününde 800- 850 tane ürün çıkartabilmek gibi

destek eylemleri yapılabilir. Böylelikle sesimizi hükümete, patronlara ve özelikle TÜSİAD’a daha gür duyurabiliriz, onlara rahatsızlık veririz. Biz sendikaya bu fikirlerimizi sunduk. Fakat sendika yönetimi tarafından bu fikirlerimiz pek dikkate alınmadı. Bundan kaynaklı bu gibi fikirlerimizi pek hayata geçirdiğimiz söylenemez. Sendika yöneticilerine sorduğumuzda “Biz ilk defa direniş örgütlemedik, bizim denetimimizde, nerede, ne zaman, ne yapılacağını biliriz” ifadesini kullandılar.

Bütün bunlara rağmen, biz işçiler kararlı olduğumuz sürece, önümüzdeki bütün engelleri aşıp bu direnişi onurlu bir şekilde sonuçlandıracağımıza inanıyorum.

Onurumuz için kazanacağız!

Direnişçi bir Sinter Metal işçisi

Page 7: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Ben 70 gündür direnen, bunun onurunu ve de gururunu yaşayan bir işçiyim. 10 senelik işçilik hayatımda hep kaderime boyun eğip susmayı tercih ettim. Ta ki Gürsaş’ta işbaşı yapana kadar. Burada çalışmaya başladığım zaman içeride sendikal bir mücadele olduğunu işçi yoldaşlarımdan öğrendim. Ve de hiç tereddüt etmeden bende katıldım. Böylece benim içinde sendikal mücadele başlamış oldu.

Niçin örgütlenip bu mücadeleye katıldığımı da şöyle açıklayabilirim.

Niçin örgütlendik? Ekmeğimizi bir parça daha büyütmek için.

Niçin örgütlendik? Örgütlü bir toplum olmak için.

Niçin örgütlendik? Köle gibi çalıştırılan işçilerin bir parça olsun söz sahibi olması gerektiğini düşündüğümüz için örgütlendik.

Ama patronun tutumu ne oldu? “Siz neden kendi kaderinize boyun eğip susmuyorsunuz!” dedi ve bilindik bir patron tutumuyla bize kapıyı gösterdi.

Bizim ise buna cevabımız direniş oldu. 70 günün ardından şunu söyleyebilirim

ki yaptığım şeyin onurunu ve de gururunu yaşıyorum.

Buradan Sinter Metal’de şu an bizimle aynı kaderi paylaşan sınıf kardeşlerimi, işçi kardeşlerimi ortak mücadeleye çağırıyorum. Ancak birlik ve beraberlikle bu asalak, sömürgen sermayedarlara gereken cevabı verebiliriz.

Unutmayalım ki onlar bir avuç, bizler ise milyonlarız.

Ve bu asalak patronlar sınıfı şunu bilsin ki “kardan adamların saltanatı güneş doğuncaya kadardır!” karakışlar bitecek ve güzel günler göreceğiz çocuklar. Güneşli güzel günler göreceğiz yeter ki inanın.

Buradan 70 gündür bizimle hiçbir şekilde bağlarını koparmayan gerçek işçi-emekçi dostlarına teşekkürü bir borç bilirim.

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!Yaşasın sosyalizm!

Mart 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 7

Direnmenin onurunu ve gururunu yaşıyorum!

Direnişçi bir Gürsaş işçisi

Page 8: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Türk Metal Sendikası’na bağlı Stroeger silah fabrikasında çalışan 350 işçiden 220’si kriz nedeniyle işten atıldı.

Stroeger’de daha MESS sözleşmeleri öncesinde sendikayla işveren arasında yapılan toplantılar sonucunda işçilere bilgi veren sendika başkanı “Dünyada büyük bir kriz var dolayısıyla da Türkiye’nin de bu krizden etkilenmemesi düşünülemez” demiş işçileri işten atılmakla tehdit etmişti.

MESS sözleşmelerinden sonra da işverenle sendika arasında yapılan toplantılarda ve toplantı sonrasındaki açıklamalarında krizin giderek büyüyeceğini belirten sendika başkanı önümüzdeki dönemde işverenin de durumunu gözönünde bulundurarak işçi çıkarmalarının yaşanacağını söylemiş ve bir patron temsilcisi edasıyla konuşarak Türk Metal’in ihanetçi yüzünü bir kez daha ortaya koymuştu.

Sendikaya muhalif bir grup işçi Türk Metal çetesinin de onayıyla haftalardır işten atılıyor. Bir taraftan muhalefetin sesini bastırırken, diğer taraftan da ileride oluşacak direnişlerin önünü kesmek için patron ve Türk Metal çetesi işçi kıyımına devam ediyor. Tepkilerin büyümemesi için 10-15 kişilik guruplar halinde işten çıkarmalar yapılıyor. Son üç ayda işten çıkarılanların sayısı 230’u geçti.

Krizi bahane eden patron 350 kişiye yaptırdığı işi şimdi 120 kişiye yaptırıyor. Krizle beraber 3 ayda bir verilen 100 TL ikramiyeler de kesilmiş durumda.

Stroeger’de yaşananlar bir kez daha işçilerden kesilen aidatlarla servetine servet katan bu hainlerin, işçiyi değil, patronları savunduğunu kanıtlıyor. Sadece Stroeger’de de değil. Yine OSB’de bu çetenin örgütlü olduğu Packard ve Alarko’da da saldırılar, işten çıkarmalar ve ücretsiz izinler devam ediyor.

Türk Metal üyesi işçiler Mustafa Özbek’ten çektiklerini patronlardan bile

çekmedi. İşçilerin karşısına patronlardan önce Türk Metal yöneticileri dikildi. Tarihi boyunca hiçbir ilerici-öncü işçinin Türk Metal sendikasının üyesi olarak barınmasına izin verilmedi. Hangi koşulda olursa olsun işten atılacak işçilere sendika karar verdi, kara listeler hazırladı. MESS’le yapılan grup sözleşmelerinde MESS’le birlikte sözleşme taslakları hazırlandı, her sözleşme döneminde işçiler sırtından hançerlendi. Fabrikalar adeta işçiler için açık hapishanelere çevrildi.

Ama bizler hala yeterince örgütlü olmadığımız için, iç birliğimizi kuramadığımız için bu hainlerden hesap soramıyor, teker teker avlanmayı bekliyoruz. Sadece Stroeger’de, Alarko’da, Packard’da değil, bu çetenin bekçilik yaptığı tüm fabrikalarda aynı şeyleri yaşıyoruz.

Bizleri sırtımızdan hançerleyen bu çete şimdi de düzen içi dalaşmadan tutuklanan başkanları için bizleri piyon olarak kullanmaya çalışıyor. Ama bizlerin yapması gereken bizi kullanmalarına izin vermeden, hem haklarımız için mücadele etmek, hem de bu hainden bize karşı işlediği suçlar nedeniyle hesap sormaktır. İnanıyorum ki işçi sınıfımız, Özbek ve çetesiyle birgün mutlaka hesaplaşacak, bu hançeri sırtından söküp atacaktır.

Dudullu OSB’den bir işçi

8 OSB-İMES İşçi Bülteni Mart 2009

Türk Metal çetesi ihanete devam ediyor!

Page 9: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Mart 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 9

Son birkaç ay içinde 60 civarında arkadaşımız, idarenin yönlendirmesiyle çıkışlarını alıp gittiler. Böylece patron tarafının krizi fırsata çevirme planları şimdiden başarıyla işlemeye başladı. Bu başarının kaynağında öncelikle işçi arkadaşlarımızın yüreğine salınmış korku yatıyor. Çünkü arkadaşlarımız toplumsal çapta büyütülen kriz korkusunun üstüne, işyerindeki söylentilerin yarattığı korkunun binmesi sonucu dayanamayıp döküldüler.

Bir yandan uzun zamandır ha işçi atıldı ha atılacak söylentisi sürüp gidiyor. Bir yandan patron tarafından tutturabilirse ücretsiz, değilse ücretli izin uygulamaları yaşanıyor. Son zamanlarda avanslar habersiz bir şekilde geç yatırılıyor. Beri yandan taşeronlaştırma girişimi sürüyor. Fabrikadaki temel bölüm olan pres bölümü çalıştırılmıyor. Yine fabrikada iki bölüm kapatıldı. Patron tarafı kendi taşeronlarını da oluşturarak, işleri artan oranda taşerona havale etmeye çalışıyor. Bu planın bir parçası olsa gerek tamir bahanesiyle makineler götürülüyor, akıbetlerinden kimsenin haberi yor.

Bütün bunların üzerine bir de patron temsilcileri tarafından “Fabrika kapatılacak, tazminatlar ancak taksitle verilecek” söylentisi yayılınca çıkışlar başladı. Ne denebilir ki patron vekilleri işini iyi yapıyor. İnsanın en çürütücü ve en eski hastalığını yaratan korku mikrobunu aramıza salarak, krizi fırsata çevirmenin çarpıcı bir uygulamasını gerçekleştiriyorlar. Elbette onların başarısında sendikal örgütlülüğümüzün mevcut zayıflığı da belirgin bir paya sahip. Sendikamızın icazetçi bürokratları ve fabrikadaki memurları, “Beklemek dışında yapacak bir şey yok” demek dışında bir şey yapmıyorlar. Tüm bu süreç boyunca ne idareyle yapılan görüşmeler bizlere aktarıldı, ne de gidişatın engellenmesi için bir girişimde bulunuldu. Fabrikadaki bir grup öncü arkadaşımızın girişimiyle yapmak zorunda kaldıkları toplantıda ise işçiler arasındaki korkunun üzerine tuz biber ektiler.

Korkunun ecele faydası…Gerek bu toplantıda yaşanların, gerek gidişata karşı böyle

beklemeci tavırların üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. Fakat şimdi tüm işçi arkadaşlarımızın acilen yanıtlaması

gereken bir soru var. Fabrikadan ayrılıp gidenler nereye gidiyor? Bu tazminatlar bugünün koşullarında kime, neye yar olabilir? Emperyalist-kapitalist sistemin dünya çapında büyük bir kriz içinde debelendiği, dev tekellerin, bankasından otomobil fabrikasına, marketinden sigorta şirketine en bilindik markaların bir bir çöktüğü, işsizliğin gün be gün büyük bir hızla arttığı koşullarda kaçacak yer var mı? Sömürü düzeninin bize verebileceği ve esasında vermek istediği tek şey daha fazla sömürü, daha koyu bir karanlık, daha derin bir sefalettir. Bu koşullarda tazminat parasına fit olup gidenler, buna rıza göstermiş oluyorlar.

Burada üzerine basa basa hatırlatmak istiyoruz, sömürü ve kölelik düzenine karşı üretim alanlarındaki örgütlülüklerimizi sağlamlaştırıp sınıf savaşımını yükseltmek dışında bir kurtuluşumuz yok. Bugün bu yolu değil de korkup kaçmayı seçenler de bilmeli ki hiçbir zaman korkunun ecele faydası olmadı...

GU’dan sınıf bilinçli işçiler

GU’da işten çıkanlar nereye?

Üç fabrikadan biri iki hafta önce kapandı. İşçiler gözü yaşlı, ağlıyorlardı. Bir yanda senelerce emek verdikleri fabrika, diğer yanda işsizlik, kriz ve yaşam mücadelesi… Üstelik son üç günlük primleri ödenmedi diye işsizlik fonundan da yararlanamadılar. Senelerdir maaşlarından kesinti yapıldığı halde kendi hakları olan paradan faydalanamadılar. Suçlu kim peki işçi mi, patron mu, yasaları yapanlar mı?

İkinci fabrika geçen hafta on iki kişiyi işten attı. Hem de son yarım saat kala haber verildi işçilere. Herkes şaşkındı, bunu tahmin etmek hiçte zor değil.

Hayal gücünü kullanan herkes o işçilerin yerine kendini koyduğunda aynı duyguyu yaşayacağını az çok kestirebilir. Bizim onların gözündeki değerimiz buradan bile anlaşılıyor. Bizler işten ayrılırken on beş gün önce haber veririz yerimize başka işçi ayarlasınlar diye ama onlar bizi çıkarınca son an haber veriyorlar. Affedersiniz ne halt ederse etsinler misali yani. Aç kalmışsın, çoluk çocuk eline bakar umurlarında olmaz. Suçlu kim peki işçi mi, patron mu, aç kalan yarınlarımızın umudu çocuklar mı?

AND Sanayi Sitesi’nden bir işçi

Denge kapandı, Neta sallantıda, sıra Entes’te…

Page 10: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

10 OSB-İMES İşçi Bülteni Mart 2009

İşçi ve emekçi kadınlar! Sömürü, eşitsizlik ve baskı üzerine kurulu

bu düzende emekçi kadınlar daha çok eziliyor, aşağılanıyor, yok sayılıyor. Toplumsal yaşamın her alanında ayrımcılığa uğruyor. Bu düzende kadın bedeni cinsel bir meta olarak görülüp, satılıyor. Emekçi kadınlar, dünyanın neresinde olursa olsun emperyalist - kapitalist sistemin ilk kurbanları oluyor. Haksız ve gerici savaşlarda ölüyor, tecavüze uğruyor, göçe zorlanıyor, açlığa mahkûm ediliyor. Evde, işte, sokakta, gözaltında her yerde kapitalizmden kaynaklı şiddetin çeşitli biçimleriyle karşılaşıyor, “namus-töre” adı altında katlediliyor.

Öyle bir düzen ki, IMF, Dünya Bankası imzalı sosyal yıkım saldırıları sonucu sağlık, eğitim ve gelecek hakkı gasp ediliyor. Kadınıyla, erkeğiyle işçi ve emekçiler güvencesiz, sigortasız, düşük ücretlerde kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Ev emekçisi kadınların evdeki emeği ise yok sayılıyor, hiçbir sosyal güvencesi olmadan geleceksizliğe mahkûm ediliyor. Kapitalizmin krizi derinleştikçe, işçi ve emekçiye kesilen faturadan ise en çok etkilenen yine kadınlar oluyor, yaşam daha da zorlaşıyor, yoksulluk ve sefalet derinleşiyor.

İşsizliğin, yoksulluğun, sömürünün kaynağı bu düzenin sözcüleri ise, seçimler vesilesiyle yine iş başında olacak, oy isteyecekler. Sömürü üzerine kurulu bu düzende sanki gerçekten demokrasi varmış gibi, bizden bu seçim oyununa katılmamızı isteyecekler. Kolay “kandırılabilir” ve büyük bir oy potansiyeli olarak gördükleri kadınları hatırlayıp, kapıları çalacaklar. Erzak, kömür vb. sadakalarla ve çeşitli seçim vaatleriyle oyları satın almak

isteyecekler. Bilinmelidir ki, düzen partilerine verilecek her oy, bizleri ezen, işsiz ve yoksul bırakanlara onay vermek, sömürüye ve köleliğe sessiz kalmak anlamına gelecektir. Bu nedenle bu seçim aldatmacasına kanmayalım, bu oyununu bozalım! Çözümü sahte vaatlerde değil, kendi örgütlü gücümüzde arayalım!

Söyleyecek sözü olan emekçi kadınlar, çağrımız size!

8 Mart’ ta alanlara, hesap sormaya! Düzen partilerine verilecek oyumuz yok, sorulacak

hesabımız var diyen kadınlar!Krizin faturasını ödemeye niyetimiz yok, sömürü

düzeninize köle olmayacağız diyen kadınlar!Herkese iş, insanca yaşamaya yetecek ücret,

sigorta, iş güvencesi, iş yerlerinde kreş, ana ve çocuk sağlığını koruma uygulamaları isteyen kadınlar!

İşte, evde, sokakta tacize ve şiddete uğrayan kadınlar!

Özgürlük ve eşitlik isteyen Kürt emekçi kadınları!Haklarına, emeğine ve onuruna sahip çıkan

kadınlar çağrımız sizedir!8 Mart, işçi ve emekçi kadınların hesap sorma

bilinciyle alanlara çıktıkları bir mücadele günüdür. 8 Mart, özgürlük ve eşitlik için yükseltilen bir mücadele çağrısıdır. 8 Mart’ın çağrısına sahip çıkalım! Kadının gerçek kurtuluşu olan sömürüsüz, eşitlik ve kardeşlik düzeni olan sosyalizm mücadelesine omuz verelim! Bu yolda ödenen nice bedelleri unutmayalım, unutturmayalım! 8 Mart’ ta kadınıyla, erkeğiyle tüm işçi ve emekçiler olarak eylem alanlarında mücadeleyi büyütelim!

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!

SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ, SORULACAK HESABIMIZ VAR!

Page 11: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Mart 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 11

OSB-ÝMES ÝÞÇÝLERÝ DERNEÐÝ

Y. Dudullu Mah. Kerem Sok. No: 5/3 (MODOKO Camii arkasý) ÜMRANÝYETEL: 0 (216) 540 35 80 e-mail: [email protected]

Tüm sermaye partileri epeydir yerel yönetimler alanındaki rantın etrafında ateşli bir tamtam dansı yapıyorlar. Mart ayı seçim oyununun iyiden iyiye kızıştığı bir ay olacak. Ranttan kimin ne kadar pay kapacağı 29 Mart’taki oylamalarla belirlenecek. Hiçbirinin yerel yönetimleri ilgilendiren sorunları çözmek gibi bir dertleri olmadığını bugüne kadarki uygulamaları yeterli açıklıkta gösteriyor zaten. Bugün kuvvetle olasıdır ki her sermaye partisinin mutlaka ülkenin herhangi bir yerinde bir belediye başkanlığı, bir miktar encümeni, muhtarlıkları vs.si vardır. Peki, kim neyi çözmüş, kim neye çare bulmuş? Sermaye egemenliği koşullarında bu mümkün müdür?

Sermayenin ücretli kölelik düzeni ile esasa dair sorunu olmayan siyasal çevre, parti, örgüt vs.lerin belediyelerde ya da meclislerde olsalar dahi son tahlilde patronlar sınıfına hizmet etmekten başka bir seçeneği yoktur. Sınıfımızdan, emekten yana olduğunu söyleyen tatlı su solcuları, liberal-reformistler de buna dahil… Bunu ancak ücretli kölelik düzenini işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci zoruyla yıkıp kurtuluşu sağlamayı hedefleyenler aşabilir. Bu hedefin en sağlam ve tutarlı taşıyıcısı olarak işçi sınıfının devrimci partisi ise sınıfımız ve emekçi kitlelerde en ufak bir düzeniçi hayale mahal vermeden, gerek seçimlerden,

gerek yerel yönetimler, meclisler vb.nden sermaye iktidarını yıkmak için yararlanır. Seçimlere bu amaçla katılan tek tarafı, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu çizgisindeki devrimci sosyalist adaylar oluşturuyor.

Patron uşağı partilerin rant kavgasında dolgu malzemesi olmak isteyenler, sermayenin sol ya da sağ maskeli, sosyal demokrat, dinci, faşist, liberal, gelenekçi vb. sayısız seçeneği içinden tercih yapabilirler.

Sınıfımızın ve emekçilerin, ezilen halkların gerçek kurtuluşunu isteyenlerin seçeneği ise bağımsız devrimci sınıf çizgisini desteklemektir. Bu desteğin en anlamlı ve can alıcı biçimi, seçim süreci boyunca devrimci sosyalist adaylarla yürütülen çalışmalara aktif bir şekilde omuz vermektir.

Sınıf bilinçli işçiler

Seçim aldatmacasına kanmayalım, devrimci sınıf mücadelesini büyütelim!

Page 12: OSB İMES İŞÇİ BÜLTENİ MART09

Çözüm seçim sandıklarında değilörgütlü gücümüzde!

İşçi Bülteni Özel Sayı: 416 * Fiyatı: 25 YKr * MART 2009 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel: 0 (212) 621 74 52 *

Baskı: Özdemir Mat. * Adres: Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İST * Tel: 0 (212) 577 54 92

Devrimci bahara yürüyoruz!