berlintürk aralik/dezember

33
BERLİN‘İN HABER DERGİSİ ARALIK / DEZEMBER 2012 | AUSGABE 10 www.berlinturk.de Türkiye’ye Patriot Merkel: Dinlere hoşgörü ÜLKER RADZIWILL Bölgesinde ilk Türk aday

Upload: mehmet-dedeoglu

Post on 12-Mar-2016

254 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Magazin Politische und Kultur Nachrichten Politik ve Kültür haberleri

TRANSCRIPT

Page 1: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN‘İN HABER DERGİSİ

ARALIK / DEZEMBER 2012 | AUSGABE 10 www.berlinturk.de

Türkiye’ye PatriotMerkel: Dinlere hoşgörü

ÜLKER RADZIWILL Bölgesinde ilk Türk aday

Page 2: berlintürk  Aralik/Dezember

GİRİŞKÜNYE

3

İÇİNDEKİLER

SICAK SİYASET

DİALOG

07

47

NATO ortağının isteği-ni yerine getiririz

Uyum madalyası

SICAK SİYASET BERLİN HABER

BERLİN HABER BERLİN HABER

PORTRE

KÜLTÜR-SANAT

13 33

35 40

20

50

Terörizm Savunma Merkezi

Mete-Ekşi-Ödülü

Nein zu Gewalt TUH’dan işletmecilik’ ödülü

ÜLKER RADZIWILL

Lorenz Lynhard

KÜLTÜR-SANAT

52

1827

Mercan-Fatma Türkoğlu’na Bambi medya ödülü

S A Y F A S A Y F A S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F AS A Y F A S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

S A Y F A

Almanya’da emekli maaşları artacak

Türk kökenli girişimcilerin sağladığı önemli katkı

36S A Y F A

MÜSİAD Berlin’den görkemli genel kurul

60S A Y F A

62S A Y F A

BAK 07 kulübüne ırkçılık içeren mektup gönderildi

Özcan Mutlu milletvekili adayı

kostenlos / ücretsiz

Redaktion / Editör: Özgür Özata

Emir ve Komuta2013 seçimleri....Kıran kırana kampanya yaşanacak, 2013 Fe-deral Almanya Genel Seçimleri’ne doğru hızla ilerliyoruz.Hazırlıklar baş döndürücü. 2013 seçimleri önemli. Zira bizleri yöneteceklere onay vere-ceğiz. Alabildiğine haz verici bir durum. Seçkin, tepede bir kaç kişinin emir kipiyle ger-çekleşmeyecek bu durum. İçinde yaşadığımız demokratik ülkede kimler için sandığa gidileceği tabanda şekilleniyor. İşte bu nedenle çok sayıda Türkiye kökenli de 2013 seçimlerinde başa baş yarışacak. Berlin SPD’den Ülker Ratziwill, Yeşiller’den Özcan Mutlu, Sol Parti’den Hakan Taş, Ba-yern bölgesi Yeşiller Partisi’nden Ekin Deli-göz, Baden –Würtenberg eyalet listesinde. Cem Özdemir, Memet Kılıç, Danyal Bayaz, Neşe Erikli’de yine aynı partiden Federal Meclis’e girmek için mücadele verecekler ara-sında.Bu listeye kuşkusuz Almanya genelinde daha yenileri de eklenecektir. Bu isimler seçimde başarı göstermelri halinde Federal Mecliste ülkenin yönetiminde söz sa-hibi olacak.Almanya, Avrupa, Türkiye ve Dünya siyase-tinin biçimlenmesi için bu milletvekilleri de yelken açacak. Geçmişleri, yani Türkiye’ye ait kökenleri yelkenlinin rüzgarını daha da güçlü kılacak. Almanya’da yerelliğe geçiş sürecimizde “umut” köprümüz olacaklar. ..Olmalılar. ...Bu ülkede sonuç itibariyle sesimizi yükseltme, “buradayız” deme şansına da sahibiz.Emir ve komuta bizde.Bunu en iyi şekilde hayata geçirebilme beceri-si ise elimizde.

Kayseri’de çukura düşen at “Almanca’yı, [“beklendiği” düzeyde kulla-namıyorum”] anlayışına kapılıp, içimize mi kapanmalıyız? Öz güvenli olmalı ve başta siyaset, kültür, sos-yal alan olmak üzere, toplumun her kesimine dalmalı mıyız? Elbette ki en iyi olmakla da yükümlüyüz. Ancak, bu ülkedeki geçmişimizin sadece 50 yıl olduğunu da iyi idrak etmeliyiz. Kökümüz, geldiğimiz ülke ve dili Türkçe ile gurur duymalı saygın bir konuma sokmalıyız...Türkçeyi kültür, sanat, ekonomi, bilim ve tek-nik, felsefe, psikoloji alanında kullanılır, etkin diller arasında yer edinir hale dönüştürmek için de mücadele vermeliyiz. Köklü ve zengin bir dil olan Türkçe’den utan-mayı geçmişte bırakmalı ve onun içinde yaşa-dığımız ülkeye katkı sağlayacağını anlatabil-meliyiz. Adaletli idare anlayışının baz alındığı Almanya’da bu mümkün.Adalet adil toplumun alt yapısını oluşturduğu içindir ki bu bir erdem. Aşırı sağ cinayetlerin “aydınlanma” aşamasın-da, adil olma yolunda ilerleyen bir Almanya ile karşı karşıyayız. Ötekileştirmekten uzak durul-ması zorunlu.Hata işlediğinde özür dilemesini de bilen bir siyaset ruhu. Bu da biz Türkiye kökenlilere parlak ufuklar vaadediyor. Bu vaadlerin yerine getirilmesinde ise kendi dinamizmiz büyük rol oynuyor. “ Bizimle her yerde ve her adımda” anlayışını belleklerimizde sürekli taşımalı ve de uygula-ma aşamasında etkin bireyler resmi çizmeliyiz ki, sağduyulu yurttaşlığa geçebilelim. Evimizin önünde, mahallemizde, ilçemizde, yaşadığımız kent ve ülkede olup bitenleri gör-mezden gelmeli miyiz? Yoksa, binlerce kilometre uzaklıktaki, “Kayseri’de çukura düşen at” haberiyle mi ömür tüketmeliyiz? Böylece, çukurdan çıkarılmak için dev vinçin çelik halkasına takılan ata mı dönmeliyiz? Ana vatan Türkiye’yi kimseler elimizden al-mıyor. Almayacaktır..Alamayacaktır da...Lakin, çocuklarımız ve torunlarımızla kök saldığınız bu coğrafyaya yabancılaşmakla, eli-mizden alınacaklar ne mi olacaktır?Muhasebe defterindeki çizgi altı maddi ve ma-nevi rakamın yüksekliği telafuz edemeyeceği-miz denli yükseklerde seyredecektir.

Sevim Ercan

Basım Evi / Druckerei:MOTIV OFFSET DRUCKEREIPrinzessinnenstraße 2610969 Berlin

www.berlinturk.de www.issuu.de/berlinturk

İmtiyaz Sahibi / Inhaber:Sevim Ercan

berlinturkBundespressekonferenzRaum: 1104Schiffbauerdamm 4010117 BerlinMobil: 0 176 228 505 74Büro: +49(0) 30 / 537 933 90E-Mail: [email protected]: 24/279/61277

Yazı kurulu / Redaktion:Yazı İşleri Müdürü: Metin Yılmaz

Redaktion / ArtdirectorMehmet Dedeoğlu

Görsel Yönetmen / Layout:Ercüment Kırdar

Danışma Kurulu:Tarkan Baran, Dr. Attila Doğan, Eva Herbst,Aras Yüz,Mustafa Öztürk,Burak IşıkdağlıoğluMustafa Yeşilyurt, Seyhan Yiğit

Kapak / Potre Fotos by Mehmet Dedeoğlu

Baskı / Auflage: 10.000 / SonderausgabeFotoğraflar / Fotos:Mehmet DedeoğluMenderes Singin123rf.com, fotolia.de, photodune.netReklam için:Mobil: 0 176 228 505 74

Page 3: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

4

Türkiye’nin yeni Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı vesile-siyle Almanya gelen ve Başbakanı

Angela Merkel ile de görüşen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti Alman medyasında geniş yankı buldu.Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesi, “Erdoğan AB’ye ültima-tom verdi’’ başlığıyla verdiği haberde, Erdoğan’ın Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye’nin AB’ye alınmaması duru-munda AB’nin Türkiye’yi kaybedeceği sözlerine yer verdi.Erdoğan’ın Güney Kıbrıs’ın AB’ye alın-masını hata olarak değerlendirdiğini ve Merkel’in de aynı görüşte olduğunu söy-lediği ifade edilen haberde, Merkel’in buna yanıt vermediği ve Türkiye’nin

AB üyeliği müzakerelerinin “dürüst’’ ve “ucu açık’’ olarak yapılacağı güvencesi verdiği belirtildi.Bild gazetesi de “Almanya’daki Türkler Goethe okusun’’ başlığı ile duyurduğu haberi, Erdoğan’ın bu ülkede yaşayan Türklerin Hegel, Kant ve Goethe gibi Almanya’nın büyük düşünürlerini anla-yacak kadar uyum sağlamalarını istediği kaydedildi.“Özellikle büyük bir elçilik binası, özel-likle uzun araç eskortu, özellikle özel korumalar. Türkiye Başbakanı Erdo-ğan Berlin’de kendisini 2 gün göster-di’’ ifadesi kullanılan haberde, bununla Türkiye’nin değil, AB’nin Türkiye’yi is-temesi gerektiğinin gösterilmek istediği belirtildi.

Erdoğan’ın “günden güne güçleniyo-ruz’’ sözleri hatırlatılan haberde, Baş-bakan Merkel’in bundan etkilendiğini gösterdiğini ve AB üyeliğine karşı ol-masına rağmen “dürüst’’ müzakereler sözü verdiği kaydedildi.Die Welt gazetesi de ilk sayfadan “Tür-kiye en geç 2023’te AB’ye olmak isti-yor’’ başlığını kullanırken, iç sayfadaki haber ise “Vazgeçilmez Erdoğan’’ baş-lığıyla verildi.Tagesspiegel gazetesi “Mutlu anlaş-mazlık’’ başlığını kullanarak verdiği haberde, Merkel’in misafirini terör ör-gütü PKK ve Suriye konusundaki açık-lamalarıyla rahatlattığı, ancak görüş ay-rılıklarının kaldığı kaydedildi.

Erdoğan’ın Berlin ziyaretiAlmanya basınında - FAZ: “Erdoğan AB’ye ültimatom verdi’’

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, diğer dinlere daha hoşgö-rülü olunması çağrısı yaptı.

“Almanya’da diğer dinlere hoşgörüsü-nün ne anlama geldiğini herkes düşün-meli.” diyen Merkel, dini değerlerin ya-şatılmasının önemini vurguladı.Yahudi Merkez Konseyi’nin (YMK) top-lantısına katılan Başbakan Merkel, sün-net yasağı tartışmalarında ‘Yahudi düş-manlığının’ ön plana çıktığını ifade etti. Dini özgürlüklerinin, dinin toplumda yaşanmasıyla mümkün olduğunu kayde-

den Merkel, bu nedenle sünnetin serbest olmasının önemine değindi.Sünnet yasağını kaldırmak için yasa ha-zırladıklarını hatırlatan Başbakan Mer-kel, “Noel öncesi yasanın Parlamento’da kabul edileceğini umuyorum.” dedi.Yahudi yaşamının Almanya’da canlı ol-masını dileyen Merkel, “Yahudi vatan-daşlarımızın birçok vatandaşımızın ol-duğu gibi burada herhangi bir şikayetleri olmadan yaşamalarını isterim.” ifadeleri-ni kullandı.

Berlin’de bir hahama yapılan saldırıyı ve sünnet sonrası Yahudileri hedef alan söylemleri dile getiren Merkel, Yahudi düşmanlığının arttığına dikkati çekti.YMK’nın konsey toplantısına katılan ilk başbakan olan Merkel’in ziyareti-ni sünnet tartışmaları sonrasında çok anlamlı bulduklarını söyleyen Konsey Başkanı Dieter Graumann, sünnet yasa-ğı tartışmalarının kendilerini yorduğunu ve kötü bir yaz dönemi geçirdiklerini belirtti.

Merkel: Diğer dinlere hoşgörülü olmalıyız

SICAK SİYASET

Page 4: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET SICAK SİYASET

6 7

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, ekonomik krizle mücadele eden ve 2011 Nisan ayında 78

milyar avroluk dış kredi yardımı için me-morandum imzalayan Portekiz’e gide-rek, sağ görüşlü hükümetin aldığı kemer sıkma politikalarına destek verdi.Portekiz’in başkenti Lizbon’da Cumhur-başkanı Anibal Cavaco Silva ile görüşen

Merkel daha sonra Baş-bakan Pedro Pasos Co-elho ile öğle yemeğinde bir araya geldi.Görüşme sonrasında düzenlenen ortak ba-sın toplantısında konu-şan Merkel, “Portekiz, troyka (Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Komisyonu) ile yaptığı memorandumu yerine getirecektir. Portekiz, programı mükemmel bir şekilde yerine getiriyor. Portekiz’in yaptığı ül-kesinin ve Avrupa’nın yararınadır’’ dedi.

78 milyar avroluk kredinin ödenen ilk 5 dilimi sırasında uygulanan programın “pozitif’’ olduğunu belirten Merkel, 6. kredi diliminin de Portekiz’e verilmesi gerektiğini ifade etti. “Daha rekabetçi, güçlü bir büyümeye sahip, sağlam büt-çeli, mali reformların yapıldığı ve gü-ven ortamının oluştuğu bir Avrupa iste-diğini’’ kaydeden Almanya Başbakanı, “Portekiz’in mutlu bir sona ulaşması ve

hepimizin Avrupa ortak amacında buluş-ması için her şeyi yapacağım’’ diye ko-nuştu.Bu arada Merkel, Portekiz resmi televiz-yonu RTP’de yayımlanan bir demecinde, Portekiz’in dış borcuyla ilgili yeni bir müzakere yapılmasına gerek duymadı-ğını ve kamu açığını azaltma hedeflerini gerçekleştirmek için daha fazla süreye ihtiyacı olmadığını söyledi.Portekiz Başbakanı Coelho da yöneltilen bir soru üzerine, “yeni bir memorandum müzakeresi olma olasılığını’’ yalanladı. Coelho, “Eğer hükümet yeni bir memo-randum müzakeresi isterse bu, kemer sıkma programımızın başarısız olduğu anlamına gelir ve böyle bir durumda bugünkünden çok daha katı bir program uygulamamız gerekir’’ dedi. Öte yandan Merkel ile Coelho’nun görüşme yaptığı binanın çevresinde toplanan bir grup, ellerindeki pankartlar ve attıkları slogan-larla gösteri düzenledi. “Merkel, işsizim. Pedro ile anlaş senin ülkene göç ede-yim’’, “Hitler, go home!’’ (Hitler, evine dön) şeklinde pankartlar taşıyan protes-tocular, kemer sıkma politikalarına daha fazla tahammül edemeyeceklerini dile getirdiler.

Merkel’den Portekiz’e destek

Merkel: “Portekiz, troyka ile yaptığı memorandumu yerine getirecektir’’

Merkel zum Haushaltsjahr 2013Konsolidierung, Wachstumsimpulse und Entlastungen

Bundeskanzlerin Angela Merkel nennt es eine “gute und wichtige Nachricht”, dass der Bund bereits

2013 die Schuldenbremse des Grundge-setzes einhält. Gleichzeitig gelinge es, wichtige Wachstumsimpulse zu setzen, sagt Merkel. Für die Bürgerinnen und Bürger bringe das kommende Jahr Ent-lastungen durch die Senkung der Ren-tenbeiträge und den Wegfall der Praxis-gebühr.Angesichts einer schwierigen weltwirt-schaftlichen Situation gelte es, möglichst viele Wachstumsimpulse zu setzen. Dazu gehöre für sie, so Merkel, vor allem das Gesetz zur Förderung der energetischen Gebäudesanierung. Durch die steuerli-chen Anreize würden mehr Investitionen,

durch die Bautätigkeiten wiederum mehr Steuereinnahmen möglich. “Dieses Ge-setz liegt seit Monaten leider im Bundes-rat, im Vermittlungsausschuss. Und ich nutze die Gelegenheit, hier noch einmal alle in Deutschland aufzurufen, dieses Gesetz endlich passieren zu lassen”, sagt Merkel.Wachstum und Haushaltskonsolidierung müssten eine Einheit bilden, so die Bun-deskanzlerin. Mit Blick auf den Bundes-haushalt hebt sie hervor: “Der Haushalt 2013 wird eine geringere Neuverschul-dung aufweisen, als dies ursprünglich geplant war. Dadurch ist es möglich, bereits drei Jahre vor der Zeit, die im Grundgesetz festgelegt ist, die Schul-denbremse auf der Bundesebene einzu-

halten.” Dennoch sei es erneut möglich, die Ausgaben für Forschung und Ent-wicklung deutlich zu erhöhen und damit die Innovationskraft Deutschlands zu stärken. “Auch die Investitionen in die Verkehrsinfrastruktur konnten wir noch einmal aufstocken”, erklärt die Bundes-kanzlerin.“Gleichzeitig”, so Merkel weiter, “kön-nen wir den Bürgerinnen und Bürgern sagen: Es gibt Erleichterungen im Be-reich der sozialen Sicherungssysteme: Wir wollen den Rentenversicherungsbei-trag senken, und zwar um 0,7 Prozent, und wir konnten die Praxisgebühr ab-schaffen und damit weniger Bürokratie in den Arztpraxen – für die Patienten und die Ärzte gleichermaßen – erreichen.”

Almanya Başbakanı Angela Mer-kel, Patriot füzeleri konusuna iliş-kin, “NATO’daki bir ortağın bir

isteği olursa, bunu inceleriz ve bu isteği yerine getirmeye çalışırız’’ dedi.Merkel, bütçe görüşmeleri çerçevesinde Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, Suriye’deki şiddetten dolayı aylardan beri binlerce kişinin hayatını kaybetti-ğini ve 400 binin üzerinde sığınmacının Suriye’nin komşu ülkelerine gittiğini be-lirterek, BM Güvenlik Konseyi’nin ortak bir ses bulamadığını, bunun “iç karartı-cı’’ olduğunu kaydetti. NATO üyesi bir ülkenin saldırıya uğradığını ifade eden Merkel, bundan dolayı Alman hükümeti-nin yaptığı görüşmelerde, NATO’nun bir ortağının bir isteği olması durumunda, bunu inceleyeceklerini ve bu isteği yeri-ne getireceğini söylediğini belirtti.Merkel, bu konuda şartlara bakılacağını ve her şeyin kapsamlı bir şekilde parla-mentoda tartışılacağını ifade etti. Orta-

doğu’daki çatışmaya değinen Merkel, ilk olarak Hamas’ın İsrail topraklarına saldı-rıya başladığını belirterek, bu konuda sa-vunma hakkının bulunduğunu, İsrail’in de bu hakkını kullandığını savundu.Merkel, bu konuda şiddetin tırmanma-sını önlemek, ateşkesi sağlamak ve ye-niden siyasi süreci başlatmak için her şeyi yapacaklarını kaydetti. Federal Meclis’in bu yıl içinde Alman askerle-rinin Afganistan’daki görevlendirilmesi konusunu ele alacağını ifade eden Mer-kel, Afganistan’da yapılacak daha çok şeyin olduğunu belirtti. Merkel, Afgan ordusu ve polisinin eğitiminde önemli yere gelindiğini, oradaki asker sayısının azalatacaklarını kaydetti. Avro krizinde hükümetin tutumunu savunan Merkel, IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Av-rupa Komisyonu’ndan oluşan üçlünün Yunanistan’ın reformlar konusundaki yükümlülükleri yerine getirdiğini gör-mesinin iyi bir haber olduğunu belirtti.

Bunun önemli bir ilerleme olduğunu ifade eden Merkel, zayıf konjonktürden dolayı Yunanistan’a tasarruf hedeflerine ulaşması için iki yıl daha verileceğini, bu konuda adım adım ilerlenmesi gerektiği-ni kaydetti.Almanya’nın ekonomik krizden başarılı çıktığını anlatan Merkel, iki Almanya’nın birleşmesinden sonra işsizlerin sayısının en düşük seviyede olduğunu, bilim ve eğitime daha fazla kaynak ayırdıklarını, yerel yönetimlerin yükünü hafiflettikleri-ni, Alman ordusunda reform yaptıklarına işaret etti ve iki Almanya’nın birleşme-sinden sonra en başarılı hükümet olduk-larını savundu.Almanya’nın 40 yıl aradan sonra 2016’dan itibaren yeni borç almaya-cağını ifade eden Merkel, sağlam mali durumun yanı sıra toplumdaki zayıflarla dayanışma içinde olunması ve aynı za-manda ülkenin rekabet gücünün ayakta tutulmasını önemli olduğunu ifade etti.

NATO ortağının isteğini yerine getiririzAlmanya Başbakanı Merkel: -’’NATO’daki bir ortağın isteği olursa, bunu inceleriz ve bu isteği yerine getirmeye çalışırız’’

Almanya’da başbakanlıkta bu yıl dikilecek Noel ağacının kırmızı ladin ağacı olacağı belirtildi. Hessen eyaletininin Orman Sahip-leri Birliği Müdürü Christian Raupach, birliğin bu yıl başbakanlık önünde konulacak Noel ağacının Hessen eyaletinin Wanfried

bölgesinden seçildiğini ve 15 metre yüksekliğinde kırmızı ladin ağacı olduğunu belirtti. Başbakanlık önüne konulan Noel ağacı, her yıl farklı bir eyaletteki orman sahipleri birliği tarafından bağışlanıyor.

Merkel’in Noel ağacı kırmızı ladin

Almanya’da koalisyon hükümeti-nin, devlet kanalına yaptığı baskı-lara Başbakan Angela Merkel’in

de bizzat katıldığı ortaya çıktı.

Leipziger Volkszeitung gazetesini iddi-alarına göre Başbakan Angela Merkel, 2009 yılındaki genel seçimlerden önce ZDF televizyonunda 1 Şubat’ta yayın-lanan ‘Berlin Direkt’ programındaki ha-berlerden çok rahatsız oldu. Bu program-da Merkel’in, Hür Demokrat Parti (FDP) ile hükümet kurarsa, ortağına geniş kap-samlı vergi reformu vaat ettiği dile geti-

rilmişti.

Haber göre; Merkel bu konudan çok ra-hatsız olduğunu, ona karşı kampanya yü-rütüldüğünü CDU’nun yönetim kurulu toplantısında iki kez ifade etti. Dönemin Parti Genel Sekreteri Ronald Pofalla ise “Angela, ben konuyla ilgilenirim.” sözü verdi. Pofalla o dönem ZDF’nin denetim kurulunda bulunuyordu. İddiaya göre Pofalla, kanalın başkent bürosunda ZDF Genel Müdürü Markus Schaechter, ZDF-Studio Yönetmen Yardımcısı Peter Hah-ne ve ‘Berlin Direkt’ programının ya-

pımcılarıyla denetleme görüşmesi yaptı.

İddialarla ilgili açıklama yapan Federal Hükümet Sözcü Yardımcısı Georg Stre-iter ise “Başbakan Merkel ve eski CDU Genel Sekreteri şimdiki Başbakanlık Daire Başkanı Pofalla, öyle bir girişim-de bulunduklarını hatırlamıyorlar.” dedi. Streiter, hükümet için basın özgürlüğü-nün demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğuna dikkat çekti. ZDF’nin denetim kurulunun 16 Kasım’da yapacağı toplan-tıda ise sansür olaylarını değerlendirmesi bekleniyor.

Medyaya sansür Medyaya sansür skandalına Merkel’in de ismi karıştı

Page 5: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

9

SICAK SİYASET

8

Bundesaußenminister Guido Wes-terwelle hat 1,5 Millionen Euro an humanitärer Hilfe für die Bevöl-

kerung in Gaza zugesagt.Außenminister Westerwelle sagte in Berlin: Ich begrüße, dass die verkünde-te Waffenruhe über Nacht gehalten hat. Ein erster Schritt ist getan. Weitere müs-sen folgen, damit in einer weiter ange-spannten Situation nun ein dauerhafter Waffenstillstand erreicht werden kann.Auf beiden Seiten - in Israel und im Ga-za-Streifen - sind nach Tagen der Gewalt

viele Opfer zu beklagen. Noch immer müssen unter schwierigen Umständen Verletzte behandelt werden.Die Lebenssituation der Menschen im Gaza-Streifen ist weit von Normali-tät entfernt. Deutschland stellt deshalb 1,5 Millionen Euro bereit, die für die medizinische Notversorgung im Gaza-Streifen eingesetzt werden sollen. Auch damit wollen wir einen Beitrag dazu leis-ten, für die Menschen im Gaza-Streifen eine echte Lebensperspektive zu entwi-ckeln, die ein friedliches Miteinander

erst möglich macht.Das Auswärtige Amt steht derzeit in intensivem Kontakt mit dem Internationalen Komitee vom Ro-ten Kreuz (IKRK) in Genf. Die Mittel sollen u.a. für die medizinische Versor-gung in Gaza eingesetzt werden. Insge-samt hat die Bundesregierung 2012 7,3 Millionen Euro an humanitärer Hilfe für die Menschen in Gaza zur Verfügung ge-stellt. Davon gingen 5,6 Millionen Euro an UNRWA , 1,5 Millionen Euro an das IKRK und 260.000 Euro an das “Food for Work”-Programm.

1,5 Millionen Euro für Gaza

Die Türkei hat bei der NATO Or-ganization die Stationierung von Patriot-Abwehrraketen an der

Grenze zu Syrien beantragt. Dies gab NATO-Generalsekretär Anders Fogh Rasmussen bekannt. Die Stationierung soll ausschließlich defensiven Charakter haben.Außenminister Guido Westerwelle sagte in der Haushaltsdebatte im Deutschen Bundestag, dass er nach erster Prüfung den Eindruck habe, dass die Kriterien der

Bundesregierung erfüllt sind. So soll die Stationierung ausschließlich defensiven Charakter haben; es werde keine offensi-ve Operation unterstützt. Wenn sich die-se Einschätze bestätige, werde die Bun-desregierung dem Deutschen Bundestag eine Zustimmung zu dem damit verbun-denen Einsatz der Bundeswehr empfeh-len. Er sehe keine Gründe, der Bitte der Türkei nicht zu entsprechen. Es gelte die Bündnissolidarität. Mit den Patriot-Raketen will die Türkei ihr Territorium

vor syrischen Angriffen schützen. Neben den USA und den Niederlanden verfügt in der NATO nur Deutschland über die modernste Version des Patriot-Systems zur Raketenabwehr. Die NATO will nun zunächst eine Erkundungsmission in die Türkei entsenden. Verteidigungsminister Thomas de Maizière kündigte an, die Bundesregierung werde so schnell wie möglich ein Mandat erarbeiten, über das dann der Bundestag entscheiden muss.

Patriot-Einsatz Bundestag soll über Patriot-Einsatz entscheiden

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Suriye tanklarının Golan Tepeleri’ndeki silahsızlandırılmış böl-geye girmesi sebebiyle bölgedeki güvenlik durumundan

endişe duyduğunu belirtti. Alman Dışişleri tarafından yazılı açıklaması yayımlanan Westerwelle, Golan Tepeleri’nde Bir-leşmiş Milletler tarafından denetlenen ateşkesin tüm bölgedeki barış ve istikrar için büyük önem taşıdığını belirtti. Westerwel-

le, Suriye tanklarının Golan Tepeleri’ndeki silahsızlandırılmış bölgeye girmesi sebebiyle bölgedeki güvenlik durumundan endişe duyduğunu belirtti. “Golan Tepeleri’nde BM tarafından denetlenen ateşkes tüm bölgedeki barış ve istikrar için büyük önem taşıyor” ifadesini kullanan Westerwelle, Suriye’ye gergin durumdaki sınır bölgesinde ateşkesin devamını tehlikeye düşü-recek tüm adımlardan kaçınması çağrısında bulundu.

Almanya Suriye’nin Golan’daki ihlallerinden endişeli

Nach mehr Tägigen Gewalt im Gaza-Streifen und in Südisra-el hat die ägyptische Regierung

am Abend des 21. November eine Waf-fenruhe zwischen den Konfliktparteien verkündet. Zuvor hatte es intensive Be-mühungen der internationalen Gemein-schaft gegeben, beide Seiten zu einer Einstellung der Kampfhandlungen zu bewegen. So waren unter anderen die US-Außenministerin Hillary Clinton, ihr deutscher Amtskollege Guido Wes-terwelle und der Generalsekretär der Vereinten Nationen (VN), Ban Ki-moon, zu Gesprächen nach Israel, Ägypten und in die palästinensischen Gebiete gereist. Deutschland erhöhte seine humanitäre Hilfe für die Menschen im Gazastreifen.

Internationale StimmenWeltweit wurde die Einigung einhellig begrüßt. In einer Erklärung forderte der Sicherheitsrat der Vereinten Nationen in New York alle Beteiligten auf, sich an die Vereinbarung zu halten und sie “ernsthaft und mit gutem Willen umzu-setzen”. In Berlin sagte Außenminister Westerwelle: “Wenn diese Waffenruhe hält, wäre das eine große Erleichterung

für uns alle, aber vor allem für die Men-schen in Israel und in Gaza. Alle Seiten stehen jetzt in der Verantwortung, damit aus einer Waffenruhe ein stabiler Waf-fenstillstand wird.” Er hoffe sehr, dass sich niemand hinreißen lasse zu Provo-kationen oder von Provokationen. Es geht um Besonnenheit und Klugheit. Auch VN-Generalsekretär Ban begrüß-te die Waffenruhe. US-Außenministerin Clinton sagte in Kairo, das Abkommen werde die Lebensbedingungen für die Bewohner des Gaza-Streifens verbessern und den Israelis Sicherheit bieten.Westerwelle telefonierte umgehend mit seinem israelischen Amtskollegen Avig-dor Lieberman, der ihn über die Lage nach der Vereinbarung informierte. Lie-berman dankte für den deutschen Ein-satz zur Entschärfung der Situation. Die EU-Außenbeauftragte Catherine Ashton würdigte in einer Erklärung besonders die Bemühungen Ägyptens. Die EU wer-de sich weiterhin für eine “nachhaltige Lösung” für die gegenwärtige Lage im Gaza-Streifen einsetzen. Ähnlich äußer-ten sich auch der Präsident des Europä-ischen Rats, Herman van Rompuy, und

EU-Kommissionspräsident José Manuel Barroso.

Deutschland unterstützt Zivil-bevölkerung in GazaBereits seit langem unterstützt Deutsch-land die Palästinensischen Gebiete. An-gesichts der Lage sagte Außenminister Westerwelle am 22. November weitere 1,5 Millionen Euro an humanitärer Hilfe für die Bevölkerung in Gaza zu. Er sag-te dazu in Berlin, auf beiden Seiten - in Israel und im Gazastreifen - seien nach den Tagen der Gewalt viele Opfer zu be-klagen und müssten unter schwierigen Umständen Verletzte behandelt werden. Die Lebenssituation der Menschen im Gazastreifen sei “weit von Normalität entfernt. Deutschland stellt deshalb 1,5 Millionen Euro bereit, die für die medi-zinische Notversorgung im Gazastreifen eingesetzt werden sollen.” Er betonte, dass die Unterstützung einen Beitrag zu einer friedlichen Lösung im Nahen Osten sein solle: “Auch damit wollen wir einen Beitrag dazu leisten, für die Menschen im Gazastreifen eine echte Lebenspers-pektive zu entwickeln, die ein friedliches Miteinander erst möglich macht.”

Waffenruhe

Page 6: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

11

SICAK SİYASET

10

Claudia Roth ve Cem Özdemir, Yeşiller Partisi’nde yeni-den eşbaşkanlığa getirildi.Almanya’nın Hannover ken-tinde düzenlenen Genel Kurul’da yapılan seçimlerde,

Yeşiller Partisi’nin delegeleri halihazırda eşbaşkanlık görevini yürüten Özdemir ve Roth’u 2 yıllığına yeniden aynı göreve seç-ti. Özdemir’in delegelerin yüzde 83’ünün; Roth’un da yüzde

88’inin oyunu aldığı açıklandı. Özdemir, Roth ile geçen dönem-de iyi bir takım oluşturduklarını ve birlikte çalışmaya devam etmek istediklerini ifade etti.2008’den bu yana partide eşbaş-kanlık görevini yürüten Cem Özdemir, Almanya’da bir partinin liderliğine seçilen ilk yabancı kökenli olmuştu.

Claudia Roth ve

Cem Özdemir eşbaşkan

Yeşiller Partisi Federal Milletvekili ve Meclis Grubu Göç Politikaları Sözcüsü Memet Kılıç, Almanya’ya artan göçün fırsat olarak görülmesi gerektiğini ifade

etti.Kılıç yaptığı yazılı açıklamada, 2012 yılının ilk yarısında Almanya’ya gelen göçmen sayısının geçen yılın ilk yarısına göre yüzde 15 artış göstermesinin Almanya için önemli bir fır-sat olduğunu belirterek, “Federal hükümetin de artık mesleğe yönelik entegrasyon kurslarına ihtiyaç olduğunu kabul etmesi gerekir. Birçok iyi eğitimli ve genç Avrupalı, ülkelerindeki eko-

nomik kriz nedeniyle mesleklerine Almanya’da adım atma ara-yışında. Tüm dünya da bu uzman iş gücünün peşinde. Federal hükümet, bu genç iş gücüne cazip imkanlar sunarak eline geçen bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. Göç eden bu gençler ileride ül-keleri ve Almanya arasında iktisadi köprü görevi üstelenecek-lerdir’’ ifadelerini kullandı. Memet Kılıç, demografik koşulları sebebiyle Almanya’nın göç almaya muhtaç olduğunu belirterek Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu ve ileride de bu özelliğini sürdüreceğini vurguladı.

Kılıç: “Artan göç fırsat olarak görülmeli”

Alman Yeşiller Partisi Brandenburg eyaleti teşkilatının eski saymanı Christian Goetjes’ın, iki yıl için-

de toplam 274 avroyu parti kasasından alarak hayat kadınlarına verdiği ortaya çıktı. Potsdam Eyalet Mahkemesi’nde görülen davada ifade veren Goetjes, iyi-lik yapmak için çok yanlış bir şey yaptı-ğını belirtti.

Öğrenimini yarıda bıraktığını, ailesi ile aynı evde kaldığını ve 33 yaşında olma-sına rağmen ayda 300 avro harçlık al-dığını anlatan Goetjes, 2009 yılında bir hayat kadınıyla tanıştığını kaydetti.

Kız arkadaşının madde bağımlısı oldu-ğunu öğrenince, Goetjes’in 20 bin avro terapi ücreti ödediği belirtildi.

Goetjes’ın, daha sonra yardıma ihtiyaç duyduğunu ileri süren Bulgar bir kadın için de Bulgaristan’a giderek 40 bin avro verdiği ancak sonradan aldatıldığını fark ettiği bildirildi.Goetjes’in, bugün sosyal yardım alarak yaşamını sürdürdüğü, yolsuzluk yap-makla suçlandığı ve 10 yıla kadar hapis cezası alabileceği kaydedildi.

Alman Yeşiller Partili politikacıParti kasasından 274 bin avro alarak hayat kadınlarına yardım etmek istemiş

Almanya’da gelecek yıl Eylül ayında yapılacak genel se-çimler için Yeşiller Partisi’nin başbakan adayları Fede-ral Meclis Grubu Eşbaşkanı Jürgen Trittin ile Federal

Meclis Başkan Yardımcısı Katrin Göring-Eckardt oldu.Yeşiller Partisi’nden yapılan açıklamada, ilk kez parti üyeleri tarafın-dan belirlenen başbakan adayı seçiminde, Trittin oyların yüzde 71,9’unu, Göring-Eckardt da yüzde 47,3’ünü aldı. Böylelikle Yeşiller Partisi, Trittin ve Göring-Eckardt öncülüğünde seçim

kampanyası yapacak.Açıklamada, mektupla yapılan oylamaya yaklaşık 60 bin üyeden 36 bin 533 üyenin katıldığı ifade edildi.Başbakan adaylığı için aralarında partinin Eşbaşkanı Claudia Roth ve Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı Renate Künast’ın da bulunduğu 15 aday yarışmıştı. Adaylık yarışına katılmayan Ye-şiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, partide yapılan bu yarış-tan kimsenin zararlı çıkmayacağını vurguladı.

Yeşiller Partisi’nin başbakan adayları belli oldu

„Die Bundesregierung schreibt sich den Armuts- und Reichtums Bericht so wie ihr die Welt gefällt. Einzelne Bilanzpos-ten lässt sie einfach weg, hier wird etwas überbewertet, dort etwas unterbewertet. Gemeinhin nennt man das Bilanzfäl-schung.Der Armuts- und Reichtums Bericht hat den Anspruch, durch anerkannte Kenn-zahlen ein objektives Bild der sozio-ökonomischen Lage in unserem Land zu zeichnen. Anstatt daraus die richtigen politischen Schlussfolgerungen zu zie-hen, missbraucht die Bundesregierung

den Bericht mit dreisten Verfälschungen zur Manipulation der öffentlichen Mei-nung. Dass die Bundesregierung meint, zu solch drastischen Maßnahmen greifen zu müssen, zeigt, wie groß das Problem der sozialen Spaltung ist und wie vehe-ment sich die Regierung Merkel verwei-gert, etwas dagegen zu tun.Wer dermaßen willkürlich mit der so-zialen Realität und Ungerechtigkeit in unserem Land umgeht, muss sich auch nicht wundern, dass über die Hälfte der unter 30jährigen aus ärmeren Verhältnis-sen nicht an den sozialen Aufstieg durch

eigene Leistung glaubt. Anstatt den Menschen eine Leiter für den sozialen Aufstieg bereitzustellen, ignoriert diese Regierung die mangelnde Chancenge-rechtigkeit und wirft den Menschen auch noch Knüppel zwischen die Beine.Die Regierung Merkel ist aufgefordert, objektive Fakten über die Verteilung von Armut und Reichtum in unserem Land vorzulegen.“

Cem ÖzdemirBundesvorsitzender von BÜNDNIS 90/DIE GRÜNEN

ArmutsberichtBilanzfälschung statt Problemlösung

„Wir gedenken der Opfer und ihrer Angehörigen des Brandanschlags von Mölln. Der feige Mord an drei Frauen einer in Mölln lebenden türkischstäm-migen Familie am 23. November 1992 mahnt uns auch nach 20 Jahren, mit vol-lem Engagement gegen Rechtsextremis-mus, Rassismus und Fremdenhass einzu-treten und alten und neuen Nazis keinen Fußbreit Boden in unserer Gesellschaft

zu überlassen. Nie wieder dürfen sich die Ereignisse von Mölln wiederholen.Die Verbrechen in Hoyerswerda, Ros-tock-Lichtenhagen, Mölln und Solingen stehen in einer Reihe von Schreckensta-ten seit der Wiedervereinigung, die im Rechtsterrorismus des NSU kulminier-ten. Die deutschen Sicherheitsbehörden waren viel zu lange auf dem rechten Auge blind, haben die Opfer in aller Re-

gel alleine gelassen und manchmal gar stigmatisiert. Wir brauchen nun tiefgrei-fende Reformen bei der inneren Sicher-heit, mehr Transparenz und demokrati-sche Kontrolle. Die Demokratie darf sich hier keine blinden Flecken leisten!“

Claudia Roth und Cem ÖzdemirBundesvorsitzende von BÜNDNIS 90/DIE GRÜNEN

Mölln

„Gewalt gegen Frauen hat viele Gesich-ter. Der alljährlich stattfindende Gedenk-tag führt uns immer wieder vor Augen, dass Frauen weltweit, aber auch bei uns in Deutschland, wiederkehrender Ge-walt ausgesetzt sind. BÜNDNIS 90/DIE GRÜNEN beteiligen sich auch dieses Jahr wieder an der erfolgreichen Aktion von Terre des Femmes, denn sie setzt öf-fentlich ein unübersehbares Zeichen ge-gen Gewalt an Frauen. Dieses öffentliche Zeichen ist notwendig, denn oft gesche-hen die Taten im Verborgenen und im häuslichen Nahbereich der Frauen.Wir begrüßen es außerordentlich, dass Terre des Femmes dieses Jahr das Augen-merk auf Frauen lenkt, die von Zwangs-prostitution und Menschenhandel betrof-fen sind. Gerade sie haben kaum eine

Chance, sich zur Wehr zu setzen und Ge-hör zu finden. Zwangsprostituierte und Frauen, die Opfer von Menschenhandel sind, leben unter menschenunwürdigen Bedingungen, sie werden zur Prosti-tution gezwungen und erleben täglich schwerste Gewalttaten.Diese Frauen brauchen Schutz und ihre Peiniger müssen zur Verantwortung ge-zogen werden. Frauen, die Opfer von Menschenhandel wurden, müssen end-lich besser vor Abschiebungen geschützt werden, insbesondere während laufender Gerichtsverfahren. Ein dauerhaftes Blei-berecht würde die Anzeige- und Aus-sagebereitschaft vieler Opfer deutlich erhöhen und so zur Ermittlung der Täter und Erhellung der Strukturen führen.

Es ist beschämend, dass die Bundesre-gierung in keiner Weise bereit ist, Kon-sequenzen aufenthaltsrechtlicher Art für die Betroffenen umzusetzen. Den Opfern muss endlich ein gesicherter Aufent-haltsstatus zugesprochen werden. Aber es geht um mehr als das bloße Aufent-haltsrecht. Die Frauen brauchen eine echte Perspektive und einen effektiven Zeuginnen Schutz. Es geht darum, von Zwangsprostitution und Menschenhan-del betroffenen Frauen zu helfen und die Täterinnen und Täter zu fassen.

Claudia Roth; BundesvorsitzendeAstrid Rothe-Beinlich; Mitglied imBundesvorstand und Frauenpolitische Sprecherin

Gewalt gegen Frauen Zum Internationalen Tag gegen Gewalt an Frauen

Page 7: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

13

SICAK SİYASET

12

„Das Nationale Waffenregister trägt erheblich zur Verbesserung der Sicher-heitslage in Deutschland bei und wird wie geplant am 1. Januar 2013 seinen Betrieb aufnehmen - zwei Jahre früher als von der EU vorgesehen. Deutschland ist damit einer der ersten Mitgliedsstaa-ten, der die Anforderungen der EU-Richtlinie voll erfüllt,“ erklärte Bundes-innenminister Dr. Hans-Peter Friedrich in Berlin, wo er im Bundeshaus zusam-men mit dem Innenminister von Meck-lenburg - Vorpommern und Vorsitzenden der Innenministerkonferenz der Länder, Lorenz Caffier, den aktuellen Stand bei der Errichtung des Nationalen Waffenre-gisters (NWR) vorstellte. Die Präsiden-ten des Bundesverwaltungsamtes, des Bundeskriminalamtes, des Bundesamtes für Verfassungsschutz und des Bundes-polizeipräsidiums nahmen daran eben-falls teil.Nach der EU-Waffenrichtlinie ist spä-testens bis zum 31. Dezember 2014 ein computerge¬stütztes Waffenregister einzuführen. Der Gesetzgeber hatte sich nach den schreckli¬chen Ereignissen von Winnenden für den vorgezogenen Realisierungstermin 31. Dezember 2012 ausgesprochen. Zur Einhaltung der in § 43a Waffengesetz gesetzten ehrgeizi-gen Zeitvorgabe berief die Innenminis-terkonferenz 2009 eine Bund-Länder-

Arbeitsgruppe unter Federführung des Bundesministeriums des Innern.Mit der Errichtung des NWR werden un-ter Beibehaltung der föderalen Strukturen die Voraussetzungen geschaffen, um die in den rund 550 lokalen Waffenbehörden erfassten Informationen standardisiert aufzubereiten und in eine zentrale com-putergestützte Datenbank zu überführen. Damit hat eine durchgreifende Moderni-sierung im Waffenwesen begonnen. Die örtlichen Waffenbehörden - bislang un-tereinander nicht vernetzt - bleiben dabei sachbearbeitende Stelle. Sie sind für die Speicherung aktueller und richtiger Da-ten im NWR verantwortlich. Die völlig neu eingerichtete Zentrale Komponente des Registers im Bundesverwaltungsamt (BVA) in Köln ist quasi die Synchronisa-tionsdrehscheibe. Vor allem aber ist sie die zentrale Auskunftsdatenbank. Wenn am 1. Januar 2013 das Nationale Waf-fenregister in Betrieb geht, können alle deutschen Sicherheits- und Waffenbe-hörden einen gemeinsamen, stets aktuell gehaltenen Datenpool nutzen. „Das gab es bisher nicht“, erläuter-te Bundesinnenminister Dr. Friedrich, „damit leistet das Nationale Waffenre-gister einen sehr konkreten Beitrag zur Verbesserung der öffentlichen Sicher-heit, z.B. durch vereinfachte, komplexe,

deutschlandweite Recherchen. Durch das Nationale Waffenregister wird die Polizei bundesweit nachprüfen können, wer welche Waffe legal besitzt. Aufbau und Betrieb des NWR werden einen Modernisierungsschub im gesamten Be-reich des Waffenwesens bewirken und eine höhere Qualität und Verlässlichkeit und vor allem Aktualität der Daten und Verwal¬tungsvereinfachungen sicher-stellen.“Durch die zukünftig in einer zweiten Entwicklungsstufe vorgesehene Einbe-ziehung von Herstellung, Handel, Import und Beschuss soll jederzeit nachvollzo-gen werden können, welche Stationen eine Waffe in ihrem Lebenszyklus vom aktuellen Besitzer über etwaige Vorbe-sitzer und den Handel bis zum Hersteller oder Importeur durchlaufen hat. Bei der Realisierung des Projektes NWR kommt der IT-Sicherheit besondere Be-achtung zu: Wegen der hohen Schutzbe-dürftigkeit der Daten und der föderalen Struktur des NWR liegen die Sicher-heitsanforderungen an das NWR höher, als dies bisher für die einzelne Waffenbe-hörde der Fall war. Die anerkannten IT-Sicherheitsstandards des Bundes¬amtes für die Sicherheit in der Informations-technik (BSI) sind im NWR fest veran-kert.

Nationales Waffenregister

Bundesinnenminister Dr. Hans-Peter Friedrich hat am 15. No-vember 2012 gemeinsam mit dem

Präsidenten des Bundeskriminalamtes, Herrn Jörg Ziercke und dem Präsidenten des Bundesamtes für Verfassungsschutz, Herrn Dr. Hans-Georg Maaßen, offiziell das Gemeinsame Extremismus- und Ter-rorismusabwehrzentrum (GETZ) in Be-trieb genommen.Mit dem GETZ wird nach dem Vorbild des seit acht Jahren erfolgreich operie-renden Gemeinsamen Terrorismusab-wehrzentrums GTAZ das seit Dezember 2011 bestehende Gemeinsame Abwehr-zentrum Rechtsextremismus/Rechtster-rorismus (GAR) um die Bereiche Auslän-

derextremismus/Ausländerterrorismus, Linksextremismus/Linksterrorismus und Spionage/Proliferation erweitert. Das Zentrum erlaubt es den Fachexperten der beteiligten Behörden von Bund und Län-dern, sich vor Ort in Arbeitsgruppen in Echtzeit auszutauschen. Bundesinnenminister Dr. Friedrich sagte anlässlich der Eröffnung des Zentrums: „Eine effiziente und effektive Kommu-nikation zwischen den Sicherheitsbehör-den ist für die Sicherheit unseres Landes von zentraler Bedeutung. Dies ist die schmerzvolle Lehre aus den Morden des NSU und den Anschlägen vom 11. Sep-tember 2001, die zur Einrichtung von GAR und GTAZ geführt haben. Ich bin

überzeugt, dass wir mit dem GETZ einen weiteren wichtigen Schritt zu einer ver-besserten Zusammenarbeit der Sicher-heitsbehörden in Deutschland gehen. Die Länder sind weiterhin eingeladen, sich ebenfalls zu beteiligen.“An dem Zentrum beteiligt sind insbeson-dere Bundeskriminalamt und Bundesamt für Verfassungsschutz, der Bundesnach-richtendienst, die Bundespolizei, der Ge-neralbundesanwalt, das Zollkriminalamt und der Militärische Abschirmdienst. Sitz des GETZ sind die Standorte von Bundesamt für Verfassungsschutz und Bundeskriminalamt in Köln und Me-ckenheim.

TerrorismusabwehrzentrumEröffnung des Gemeinsamen Extremismus- und Terrorismusabwehr-zentrums (GETZ)

Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, terörizm ve aşırılıkla daha etkin mücadele etmek için Köln ken-tinde kurulan Aşırılık ve Terörizm Ortak Savunma

Merkezi’nin (GETZ) açılışını yaptı.Merkezin açılışına Federal Suç Dairesi Başkanı Jörg Ziercke ve Federal Anayasayı Koru-ma Dairesi Başkanı Hans-Georg Maassen de katıldı.Friedrich, yaptığı açıklamada, güvenlik birimlerinin daha verimli ve daha etkili bir şekilde iletişim sağlamalarının ülkenin güvenliği için büyük önem taşıdığını belirtti.GETZ’in güvenlik birimlerinin ortak çalışmasını daha da iyileştireceğine inandığını belirten

Friedrich, eyaletlere de bu çalışmaya katılmaları çağrısında bu-lundu.GETZ’e Federal Suç Dairesi (BKA) ve Federal Anayasa-yı Koruma Dairesi’nin (BfV) yanı sıra, Federal İstihbarat Dai-resi (BND), Federal Savcılık, Federal Polis Teşkilatı, Gümrük Suç Dairesi ve Askeri İstihbarat Servisi (MAD) katılıyor.Bazı eyaletler ise söz konusu merkezin ortak bir konsepti olmadığı gerekçesiyle Friedrich’i eleştiriyor.

Terörizm Savunma Merkezi

Almanya İçişleri Bakanı Friedrich, Terörizm Savunma Merkezi’nin

açılışını yaptı

Bundesinnenminister Dr. Hans-Pe-ter Friedrich wird im kommenden Jahr die Schirmherrschaft über

den „Zukunftskongress Staat & Verwal-tung“ übernehmen, der am 25./26. Juni 2013 im Berliner Congress Center (bcc) stattfindet. Bundesinnenminister Dr. Hans-Peter Friedrich erklärt hierzu: „Ich freue mich, dass sich Experten und Führungskräfte

aus Staat und Verwaltung, Wirtschaft und Wissenschaft im neuen Zukunftskon-gress Staat & Verwaltung austauschen und sich gemeinsam den gesellschaft-lichen und vor allem demografischen Herausforderungen der Zukunft stel-len werden. Ich habe deshalb gerne die Schirmherrschaft übernommen, und ich lade Sie ein, die großen Herausforderun-gen, vor denen wir stehen, gemeinsam mit den politisch Verantwortlichen anzu-

nehmen und auf dem Zukunftskongress Staat & Verwaltung 2013 über Lösungs-ansätze zu diskutieren.“Heute tagt der Fachbeirat des Kongres-ses, der Zukunftsfragen für die in Ple-numsveranstaltungen, Zukunftsforen und Workshops mit Experten und Teil-nehmern aus Politik, Verwaltung, Wirt-schaft, Wissenschaft und Gesellschaft zu erarbeitenden Lösungswege festlegt.

Zukunftskongress„Zukunftskongress Staat & Verwaltung 2013“ – ein Arbeitskompass für Politik und Administration

Alman halkının yarısından fazlasının Türkiye’ye Patriot füzelerinin gönderilmesine karşı olduğu bildirildi.İnfra-test-Dimap şirketinin bin 8 kişi ile 20-21 Kasım tarihleri

arasında Alman ARD kanalında yayınlanan “Morgenmagazin” programı için gerçekleştirdiği ankette, halkın yüzde 59’unun füzelerin ve Alman askerlerinin Türkiye-Suriye sınırına gönde-rilmesi yönünde alınacak kararı onaylamadığı belirtildi.Füzele-

rin ve askerlerin Türkiye’ye gönderilmesine olumlu bakanların oranı ise yüzde 36’da kaldı.Federal Meclis’te yer alan tüm par-tilerin taraftarlarının çoğunluğu Türkiye’ye füze göndermekten yana olmadığı, buna olumlu bakan Hristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) taraftarlarında da bu karara karşı olanların oranı-nın, bunu destekleyenlere göre daha fazla olduğu kaydedildi.

Türkiye’ye PatriotAlman halkı Türkiye’ye Patriot gönderilmesine karşı

Page 8: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

15

SICAK SİYASET

14

Almanya Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert, AB’nin yakın bir gelecekte genişleme imkanına sa-hip olmadığına inandığını söyledi.Lammert, “Welt am

Sonntag” gazetesine yaptığı açıklamada, AB’nin sağlamlaştırıl-ması konusunda henüz yapılacak çok iş olduğunu, bu nedenle genişlemeye öncelik verilmemesi gerektiğini savunarak, “Yakın gelecek için AB’nin genişleme yeteneğine sahip olduğunu san-

mıyorum” dedi.Özellikle Hırvatistan’ın şu an üyelik için hazır olmadığını ifade eden Lammert, Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliği konusunda edinilen olumsuz tecrübelerden sonra Hırvatistan’ın üyelik için hazır olduğuna inanmadığını kaydetti.Lammert, Avrupa’nın içindeki entegrasyonun sürdürülmesinin önemli olduğunu, AB üyesi ülkelerle ortak bir bütçe politikası-nın gerçekleştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Lammert: -”AB genişlemeye sahip değil”Almanya Federal Meclis Başkanı Lammert: -”Yakın gelecek için AB’nin genişleme yeteneğine sahip olduğunu sanmıyorum”

Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin Ber-lin’deki evinin soyulduğu belirtildi. Federal Suç Daire-si, evin bu ayın başında soyulduğunu doğruladı, ancak

ayrıntı vermedi.Berliner Morgenpost gazetesindeki haberde ise

olay sırasında Schaeuble’nin evinde olmadığı ve bakanın kişisel eşyalarının yanı sıra eşinin cep telefonunun çalındığı belirtildi.Berlin Suç Dairesi’nin sözcüsü, Schaeuble’nin evinin önünde bakanın isteği üzerine polis durmadığını kaydetti.

Schaeuble soyulduAlmanya Maliye Bakanı Schaeuble’nin evi soyuldu

Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz, hükümetin aldığı gelecek yıl entegras-yon kursları için ayrılan parada kesintiye gidilmesi kara-

rını yanlış bir adım olarak değerlendirdi.Özoğuz, yaptığı açıklamada, federal hükümetin 2013 yılında entegrasyon kurslarında 15 milyon avro kesintiye gitmeyi plan-ladığını belirterek, “Entegrasyon kurslarında kesintiye gidilme-si tamamen yanlış bir adımdır’’ dedi.Dil öğrenmenin entegrasyonun anahtarı olduğunun belirtildiği-

ni kaydeden Özoğuz, bu kurslarda kesintiye gidilmesinin hükü-metin söylediği ile yaptığının bir birine uymadığını gösterdiğini belirtti.SDP Genel Başkan Yardımcısı Özoğuz, partisinin, yeterli sa-yıda kursların açılması, öğretmenlerin daha iyi ücret almaları ve kursların yapıldığı sırada çocukların bakımı için bu paranın kesilmesi değil arttırılması gerektiğini savunduğunu belirterek, yabancıların topluma uyumu için en önemli araç olan dilin ih-mal edilmesini kabul edilemez olarak gördüklerini kaydetti.

Entegrasyon kurslarında kesintiSPD Genel Başkan Yardımcısı Özoğuz: -’’Entegrasyon kurslarında kesintiye gidilmesi yanlış bir adımdır’’

Almanya’da büyük şehirlerde konut kiraları ve fiyatlarının arttığı bildirildi.Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (DIW) tarafından yapılan araştırmada, Berlin, Hamburg,

Münih ve Frankfurt gibi büyük kentlerde ev fiyatlarının son 5 yıl içinde yılda ortalama yüzde 6,5 oranında arttığı, Ruhr bölge-sindeki Dortmund, Duisburg ve Wuppertal gibi kentlerde ise ev fiyatlarının aynı şekilde kaldığı yada kısmen düştüğü belirtildi.Araştırmaya göre, konut kiralarının ise tüm kentlerde ortalama yüzde 1,8 oranında arttığı kaydedildi. Gelecek yıl için birçok büyük kentte ev fiyatlarında artış olmasının beklendiği, Berlin,

Augsburg, Hamburg, Nürnberg, Dresden ve Münih kentlerinde bu artışın yüzde 10’un üzerinde olabileceği ifade edildi.Uzman-lar gelecek yıl ev kiralarında da artış olacağını tahmin ederken, ancak bu artışın ev fiyatlarındaki artış kadar olmayacağını be-lirtiyor.Öte yandan büyük şehirlerde konut sıkıntısı yaşandığı kaydedildi.Ev fiyatlarındaki artışın sebebi olarak Avrupa Mer-kez Bankası’nın 2008 yılından beri uyguladığı para politikası gösterilirken, düşük faizlerin gayrimenkule yatırım olanağı sağladığı belirtildi. Avro Bölgesi’ndeki olumsuz gelişmelerin, insanları taşınmaz mal alımına sevk ettiği ifade edildi.

Almanya’da büyük şehirlerde konut kiraları ve fiyatları artıyor

Almanya’da 3 yaşından küçük ço-cuklar için 220 bin kreş eksikli-ğinin bulunduğu belirtildi.Fede-

ral İstatistik Dairesi tarafından bugün yapılan açıklamada, ülkede 1 Ağustos 2013 tarihi itibariyle üç yaşından küçük 780 bin çocuğa kreşe gitme olanağının sunulması için 220 bin kreşe daha ihtiyaç duyulduğu ifade edil-di.Açıklamada, bu sayının şimdiye kadar yapılan tahminlerin çok üstünde olduğu ifade edildi.İstatistik Direktörü Karl Müller, bu hedefe ulaşmak için gelecek 18 ayda kreş yerlerindeki artışın

son 4 yıldaki toplam artıştan daha fazla olması gerektiğini be-lirtti. Açıklamada, 1 Mart 2012 itibariyle 3 yaşından küçük 558 bin çocuğun devlet tarafından desteklenen bir kreşe veya çocuk yuvasına gittiği belirtildi.

Almanya’da 220 bin kreş

eksiği var

Almanya’da 2012 yılında 1. sınıfa başlayan öğrencilerin sayısının düştüğü bildirildi.Federal İstatistik Dairesi ta-rafından yapılan açıklamada, bu yıl 691 bin 800 öğren-

cinin ilkokula başladığı, bu sayının 2011 yılına göre yüzde 2,7 daha az olduğu belirtildi.İlk kez ilkokula başlayan öğrencilerin sayısının 700 binin altında olduğuna işaret edilen açıklamada, sadece Berlin, Brandenburg ve Bavyera eyaletlerinde artış gö-

rüldüğü, diğer tüm eyaletlerde ise birinci sınıfa başlayan öğren-cilerin sayısının azaldığı kaydedildi. Bu rakamın nüfus gelişimine de ışık tuttuğu, doğumların yıllar-dır azaldığı ifade edilen açıklamada, 1990’lı yılların ortaların-da yaklaşık 950 bin olan ilkokula yeni başlayanların sayısının 2001 yılında ilk kez 800 binin altına düştüğüne dikkati çekildi.

Öğrenci sayısı azaldıAlmanya’da ilkokula başlayan öğrencilerin sayısı azaldı

Alman Friedrich Ebert Vakfı tara-fından hazırlanan raporda, Alman halkının yüzde 9’unun aşırı sağcı

dünya görüşüne sahip olduğunu bildiril-di. Rapora göre, özellikle Almanya’nın doğu eyaletlerinde, aşırı sağ görüşe sa-hip olan kişilerde önemli artış olduğu ve 2010 yılında aşırı sağ görüşte olan insan-ların oranı yüzde 10,5 iken, bu oranın yüzde 15,8’e yükseldiği belirtildi. Ülke-nin batı eyaletlerinde ise bu oranın 2010 yılında 7,6 iken, 2012 yılında 7,3’e geri-lediği ifade edildi. Almanya’da yabancı düşmanlığının yüzde 25,1 oranında oldu-ğu belirtilirken, sadece doğu eyaletlerin-de yabancı düşmanlığı oranının yüzde 39

olduğu kaydedildi.Doğu eyaletlerinde yeni bir aşırı sağ-cı kuşağın oluşmaya başladığı, eskiden aşırı sağcı düşünceye sempati duyan ve Nasyonal Sosyalizmi tehlikesiz görenler yaşlılar olurken, bu düşünceyi benimse-yen 14-30 yaş grubunda olanların sayısı-nın arttığı belirtildi.Rapora göre, yabancı ve Yahudi düşman-lığı ile aşırı milliyetçiliğin Alman top-lumunun ortasına yerleştiği kaydedildi.Alman hükümetinin uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer de yap-tığı açıklamada, Alman halkının yüzde 9’unun aşırı sağcı düşünceyi destekle-mesinin büyük endişeye sebep olduğunu

açıkladı.İnsanların kökeni, ten rengi veya inanç-larından dolayı tehdit edilmesine, ay-rımcılığa uğramasına, siyasetin ve si-vil toplumun kararlılıkla karşı çıkması gerektiğini belirten Böhmer, aşırı sağa Almanya’da yer olmaması gerektiğini kaydetti.Raporda, aşırı sağcı düşüncenin göçmen-lerin daha az yaşadığı bölgelerde daha yaygın olduğunun görüldüğünü vurgu-layan Böhmer, bu bölgelerdeki önyargı-ların giderilmesi gerektiğini belirtti. Ma-ria Böhmer, bunun için okullarda, diğer eğitim birimlerinde çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etti.

“Halkın yüzde 9’unda aşırı sağcı dünya görüşü hakim’’

Page 9: berlintürk  Aralik/Dezember
Page 10: berlintürk  Aralik/Dezember

SICAK SİYASET

19

SICAK SİYASET

18

Almanya, NATO misyonu çerçevesinde Afganistan’da bu-lunan asker sayısını azaltmaya devam ediyor.Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ile Savunma Baka-

nı Thomas de Maiziere, yaptıkları açıklamada, Afganistan’daki Alman askeri sayısını Şubat 2014’e kadar 3300’e düşürmeyi planladıklarını ifade ettiler.İki Bakan, askerlerin Afganistan’da-ki görev süresinin de Şubat 2013’ten Şubat 2014’de kadar uza-tılmasını önerdi.Bakanlar Kurulu’nun bu konuda 28 Kasım’da düzenlenecek toplantıda karar alacağı, konunun daha sonra da Federal Meclis’in gündemine geleceği belirtildi.Afganistan’daki asker sayısını bir yıl önce azaltmaya başlayan Almanya, Ocak 2013’teki asker sayısını 4400 olarak belirlemişti.

Afganistan’daki asker azaltılıyor

Almanya, Afganistan’daki asker sayısını azaltmaya devam ediyor

Almanya Savunma Bakanı Thomas de Maiziere, hüküme-te, Patriot füzelerinin Türkiye-Suriye sınırına yerleşti-rilme konusundaki görevlendirmeyi Federal Meclis’in

(Bundestag) onayına sunulmasını önerecek.Maiziere, özel oturumla toplanan Federal Meclis Savunma Ko-misyonu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, NATO ortağı Türkiye’nin Suriye’den gelebilecek muhtemel roket ve uçak saldırılarına karşı korunma misyonunun Federal Meclis’te oyla-nabileceğini belirterek, Türkiye’nin talebini NATO’nun olumlu karşılaması durumunda, hükümete, bu görevlendirme kararını Federal Meclis tarafından alınmasını önereceğini ifade etti.Türkiye’nin henüz NATO’ya bir başvurusu olmadığını ifade eden Maizere, bu konudaki görüşmelerin ilerlediğini, başvuru-

nun bugün veya çok yakında verileceğini beklediğini kaydetti.Maiziere, Türkiye’nin başvurusunda ve Almanya’nın buna vereceği cevabında, Patriot füzelerinin konuşlandırılmasının sadece savunma ve önleyici nitelikte olacağının yer alacağını belirtti.Başka Awacs uçaklarının bölgeye gönderilmesinin düşünülme-diği ve başvuruda bunun konu edilmeyeceğini ifade eden Ma-iziere, ancak bölgede bulunan Awacs uçaklarının kullanılabile-ceğini kaydetti.Almanya’da, Patriot füzelerinin ve Alman askerlerinin NATO kapsamında Türkiye-Suriye sınırına konuşlandırılması günde-me geldikten sonra, muhalefet partileri, bunun Federal Meclis’te görüşülmesini ve burada karar alınmasını istemişlerdi.

Patriot füzeleri Meclis’in onayına sunulmalıAlmanya Savunma Bakanı Maiziere, Patriot füzelerinin Türkiye-Suriye sınırına yerleştirilmesinin Federal Meclis’in onayına sunulmasını önerecek

Almanya’da gelecek yıl emekli maaşlarının artacağı tah-min ediliyor. Alman Emekli sigortaları Birliği Başkanı Annelie Buntenbach, Würzburg kentinde yaptığı açıkla-

mada, emeklilerin gelecek yıl maaşlarında artış olmasını bek-leyebileceğini belirtti. Buntenbach, ülkenin Batı eyaletlerinde

bu artışın yüzde 1, Doğu eyaletlerinde ise yüzde 3 oranında olabileceğini ifade etti. Almanya’da bu yıl yaklaşık 20 milyon emekliye ortalama yüzde 2,2 oranında maaş artışı yapılmıştı. 2013 yılında emeklilere tam olarak ne kadar artış yapılacağının gelecek yıl ilkbaharda belli olacağı belirtildi.

Almanya’da emekli maaşları artacak

Almanya’da göçmen kökenli akademisyenlerin oranının arttığı bildirildi. İş Piyasası ve Meslek Araştırma Ens-titüsü (IAB) tarafından yapılan araştırmaya göre, 2005

yılında Almanya’ya yeni gelenlerin yüzde 30’u akademisyen olurken, bu oranının 2010 yılında yüzde 44’e yükseldiği belir-tildi. Son yıllarda Almanya’ya gelen yabancıların, daha önce gelen göçmenlere göre kalifikasyonlarının daha yüksek olduğu-

na işaret edilen araştırmada, meslek eğitim diploması veya üni-versite diplomasi ile ülkeye yeni gelen göçmenlerin daha kolay iş buldukları kaydedildi. Bunun en önemli sebebinin 2005 yılında yürürlüğe giren yeni göç yasası olduğu ifade edilen araştırmada, bu yasa ile nitelik-likli yabancıların Almanya’ya gelişinin kolaylaştırdığı belirtildi.

Göçmen akademisyenler arttı

Almanya’da çoğu kadınlardan olu-şan muhalefet milletvekilleri, er-kek çocukların 14 yaşından sonra

sünnet edilmesini talep eden alternatif bir yasa tasarısı hazırladı.

Sosyal Demokrat Partili (SPD) Millet-vekili Marlene Rupprecht, Sol Partili Milletvekili Diana Golze ve Yeşiller Partili Katja Dörner, Berlin’de yaptıkları açıklamada, erkek çocukların 14 yaşını doldurduktan sonra sünnet edilmelerini talep eden bir yasa tasarısı hazırladıkla-rını belirtti.

Yasa tasarısında ayrıca, sünnetin tıbba

uygun bir şekilde bir doktor veya çocuk cerrahı tarafından yapılması isteniyor.Kadın milletvekilleri, böyle ağır bir ame-liyatın ancak çocuğun rızasıyla yapılabi-leceği, çocuğun buna karar vermesi için de 15 yaşına girmesi gerektiği görüşünü savundular. Sözkonusu yasa tasarısının bu hafta içinde Federal Meclis’e sunula-cağı ifade edildi.

Köln Eyalet Mahkemesi, Mayıs ayında aldığı bir kararında sünneti, “adam yara-lama’’ suçu kapsamına almıştı.

Bunun üzerine Almanya’da sünnet konu-

sunda tartışmalar yaşanmış ve Yahudiler ile Müslümanlar bu duruma tepki göster-mişti.Federal Meclis, büyük çoğunlukla aldığı kararla Alman hükümetinden bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapmasını is-temiş ve Federal Hükümet sünneti yara-lama suçundan çıkaran bir yasa tasarısı hazırlamıştı. Hükümetin hazırladığı yasa tasarısı bu ayın başında Federal Eyaletler Temsilciler Meclisi’nde (Bundesrat) gö-rüşülerek kabul edilmişti. Tasarının yasa-laşması için Federal Meclis’ten (Bundes-tag) de geçmesi gerekiyor.

Almanya’da sünnet tartışmasıMuhalefet partilerinin kadın milletvekilleri sünnet konusunda alternatif bir yasa tasarısı hazırladı

Staatsministerin Maria Böhmer setzt sich mit Nachdruck dafür ein, die Rolle von Eltern mit Migrations-

hintergrund bei der Berufsorientierung ihrer Kinder zu stärken. „Für einen er-folgreichen Übergang von der Schule in den Beruf ist die Unterstützung der Jugendlichen durch die Eltern von zen-traler Bedeutung. Sie sind wichtige Vor-bilder und Ratgeber für ihre Kinder. Vie-len Migranteneltern fällt es jedoch noch schwer, diese Rolle auszufüllen. Oft hindern sie mangelnde Sprachkenntnis-se, sich aktiv einzubringen. Oder ihnen fehlen Informationen zum deutschen Bil-dungs- und Ausbildungssystem. Umso wichtiger ist es, Eltern in ihren Kompe-tenzen zu stärken und sie intensiver bei der Berufsorientierung ihrer Kinder ein-zubeziehen. Die Botschaft lautet wie das Motto der heutigen Konferenz: Eltern können mehr!“, betonte Böhmer auf der Tagung zur Interkulturellen Elternkoope-

ration für Berufsorientierung und Integ-ration in Hannover.Die Staatsministerin führt die Konferenz im Rahmen des Nationalen Ausbildungs-paktes von Politik und Wirtschaft durch. Seit 2010 ist die Förderung von jungen Migranten Schwerpunkt des Ausbil-dungspaktes. Zu Beginn dieses Monats hat Staatsministerin Böhmer – gemein-sam mit der Kultusministerkonferenz und der Bundesvereinigung der Deut-schen Arbeitgeberverbände – die Feder-führung beim Pakt übernommen.„Eine engagierte Mitwirkung der Eltern vergrößert die Chancen der Jugendlichen auf einen erfolgreichen Start ins Berufs-leben deutlich. Deshalb appelliere ich an alle, die ehrenamtlich oder hauptberuf-lich junge Migranten bei der Berufsori-entierung beraten: Binden Sie die Eltern stärker ein! Gehen Sie intensiver auf die Eltern zu und machen Sie ihnen Ange-bote. Zugleich möchte ich die Eltern sel-

ber ermutigen: Bringen Sie sich ein und unterstützen Sie Ihre Kinder mit ganzer Kraft. Sie haben es in der Hand, Ihre Kinder auf ihrem Bildungsweg und bei der Berufsorientierung zu motivieren!“, so die Integrationsbeauftragte der Bun-desregierung. Trotz leichter Fortschritte ist die Ausbildungssituation junger Aus-länder nach wie vor dramatisch: 2010 betrug die Ausbildungsbeteiligungsquo-te von ausländischen Jugendlichen 33,5 Prozent. Die Quote der deutschen Ju-gendlichen lag bei 65,4 Prozent. Zudem haben von den 25- bis 35-Jährigen aus Zuwandererfamilien 31,6 Prozent kei-nen Berufs- oder Hochschulabschluss. In derselben Altersgruppe ohne Migrations-hintergrund sind es 14,9 Prozent. Um die Chancen der Migranten zu verbessern, will die Konferenz die Zusammenarbeit von Schulen, Arbeitsagenturen, Unter-nehmen, Kammern, Stiftungen und ins-besondere den Eltern intensivieren.

Berufsorientierung und IntegrationStaatsministerin Böhmer: „Rolle von Migranteneltern bei der Berufsori-entierung ihrer Kinder stärken“ - Konferenz „Eltern können mehr! Inter-kulturelle Elternkooperation für Berufsorientierung und Integration“

Page 11: berlintürk  Aralik/Dezember

PORTRE

2001 yılından bu yana Ber-lin Charlottenburg-Wilmersdorf’da Sos-

yal Demokrat Parti (SPD) nin doğrudan milletvekili adayı oldunuz ve Berlin Eyalet Parlamentosu’na seçilerek girmeyi hak ettiniz. Yaklaşık 12 yıldır, profosyonel politkacısınız. 2013 Federal Parlamento Seçimlerine bölge-den aday ilk Türk sizsiniz. Bu alanda ilk olmak Ülker Ratziwill için ne ifade ediyor?

Ben Ekim 2001’de ilk sefer eyalet meclisi için doğrudan aday gösterildim ve secim bölgemi üç sefer doğrudan kazandım. 2006’da yeşille-rin birinci adayına karşı ve 2011’de de tekrar doğrudan kazandım. Eyalet seçimlerinde de Charlottenburg-Wilmersdorf ilçesinde üç sefer doğrudan aday olarak ilk Türk kökenli millet-vekili adayı da yine bendim. Bir alanda bir ilk olmak güzel bir duygu. Ama önemli olan şudur: Nereden gelirsen gel, yaşadığımız bu topluma hepimizin katkı payı var ve buradaki yaşamı be-raberce düzenleyeceğiz. Almanlar ve göçmen-ler beraberce. Almanya bir göç ülkesidir. O açı-dan göçmenlerinde böyle yerlerde aday olması doğru ve yerinde bir gelişmedir. Bu gerekli ve doğaldır. Bir meclis de toplumun her alanından vekilin olmasının demokrasinin gereği olarak görüyorum. Toplumu temsil ediyorum. Bu ola-nak benim uzun yıllar CW- SPD’ sindeki yaptı-ğım düzenli çalışmanın da eseridir.

Neden federal parlamentoya girmek istiyorsu-nuz?

Ben 2001 den itibaren sosyal, entegrasyon ve kira konuları ile ilgili çalışıyorum. SPD Berlin

Eyalet Parlamento meclis grubunun sosyal söz-cüsüyüm. Bu alandaki çalışmalarımı Federal Parlamentoya taşımak istiyorum. İşlediğim bu konulardaki önemli degisiklikler federal düzey-de daha etkili hale dönüştürülebilir. Bundan yola çıkarak ben federal parlamento seçimini kendi adıma yaptım. Ben Berlin eyalet parla-mentosu’ndaki mücadelemi, federal düzeyde devam ettirmeyi hedefliyorum. Bir diğer neden ise yani ikincisisosyal adaletin uygulanmasını sağlamak. Bu benim için çok önemli bir mevzu. Almanya’da ki sosyal adalet alanında dengesizlik mevcut. Fakirlik bir taraftan çoğalırken, zenginler daha da zenginleşiyor. Burada bir dengesizlik sözko-nusu. Yani dengeler düzenli değil. Mevcut olan bu duruma daha sosyal bir politika uygulanması için çalışmak istiyorum.

12 yıllık profosyonel siyasi hayatınızda Berlin nasıl bir rol oynadı?

Ben Berlinliyim. Berlin’de severek yaşıyor ve çalışıyorum. Berlin’de siyasete atılmak benim için çok uygundu. Severek bu kentin gelişimi-nin daha etkili ve iyi olması için politik çalıs-malar yapıyorum. Berlin çok renkli, çok kültür-lü ve dünyanın her ülkesinden insanların gelipte barış icinde yaşayabileceği bir kent. Berlin’de ilk politik calışmalarıma Türk Sosyal Demok-ratlar Derneği (TSD) de başladım. Bu daha son-ra lise hayatımda da devam etti. İlerleyen yıl-larda ise siyasi çabamı SPD’ye taşıdım ve çok yönlü olan çalışmalarım partimde hayat buldu. Tüm bunların gerçekleşmesinde Berlin önemli bir coğrafyaydı. İşte bu açıdan da Berlin’in ha-yatımdaki önemi çok büyük.

ÜLKER RADZIWILL

Page 12: berlintürk  Aralik/Dezember

Sosyal Demokrat kökenli bir aile geleniğinden geliyorsunuz. Bunun sizin siyasi hayatınıza katkıları hakkında neler söylemek istersiniz?

Ailem de Berlin’de çok yönlü politik ve sosyal faaliyetlerde bulundular. Ben onlardan politik, sosyal ve dernek çalısmala-rını en iyi şekilde öğrenme şansını elde ettim. Bunu Berlin’de onlardan öğrendim. 1977 yılında arkadaşları ile kurdukları TSD derneğinde politikanın önemini, dernek çalışmasını öğrendim. Ancak bizim ailenin sosyal demokrat kökeni çok daha eski ku-şaklara yani dedemle başlıyor. CHP’nin Fethiye bölgesindeki ilk ocağını kuranlardandır dedem. Amcam Türkiye Büyük Mil-let Meclisi Mugla-Fethiye milletvekiliydi. Bir çok aile ferterim Sosyal Demokratdır. Eşimde benimle evlenmeden önce yine bir sosyal demokrat parti üyesi olarak, partide çeşitli görevlerde bulunmuştu. Sosyal demokrat bir aile geleneğimiz ve sosyal de-mokrat anlayışa derin bir sevgimiz var. Benim şahsen başka bir partide görev almam imkansız. Sosyal Demokrat anlayış biçimi beni küçük yaşımdan beri hep etkilemştir. Mesela, Willy Brandt gibi önemli sosyal demokrat şahsiyetlerin, dünya barışına bü-yük katkıları olmuştur. Partimiz gelecek yıl 150 yaşına basacak. Sosyal demokratlar Almanya’nın tarihinde önemli sosyal ve toplumsal devrimler ve değisimler yapmışlardır. Kadın hakla-rından tutun, barış harekatı ve işçi haklarına kadar çok çeşitli örnekler sayılabilir.

Ülker Ratziwill, federal mecliste farklı bir siyaset mi izleyecek?

SPD federal meclis grubu üyesi olabilirsem, tabiiki meclis grubu içerisindeki çalısmalar önemlidir. Önce politikayı kendi meclis grubu içerisinde yapıyorsunuz. Benim farklılığım Berlin gibi çok renkli ve çok kültürlü bir kentden gelmem ve göçmen kökenli olmam göçmenlerin de sorularını daha farklı bir sekilde dile getirebilmem olacaktır. Ben sosyal denge ve sosyal adalet için calışmalarımı sürdüreceğim. Korkak bir politikacı olmadı-ğımı Berlin meclisindeki yaptığım çalışmalarda ispatladım.

Federal Meclis te partinizin şu an itibariyle yeteri derecede göçmenlerin hakkını savunduğunu düşünüyor musunuz?

Evet, ama bir çok göçmenler için önemli değisiklikleri yeterli çoğunluk olmadığı için elde edemediğimizi görüyorum. Sosyal demokratlar göçmenlerin hakkını en iyi şekilde koruyabiliyor. Bu benim için çok yönlü ortada ve çok ispatları da var. Biz yeni bir hükümet kurmak istiyoruz. Hedefimiz en güçlü meclis grubu olarak SPD yeşiller hükümetini oluşturmak. Ancak o zaman bir çok önemli değişiklikleri elde edebiliriz. Bunun için göçmen kökenli seçmenlerden 2013 federal seçim-lerinde destek bekliyoruz. Güçlü bir SPD onların avantajınadır.

Sizce, Türkiye kökenli federal siyasiler daha çok hangi konular-da yoğunlaşmalı?

Türk kökenli milletvekilleri önce kendi meclis grupları ve parti-lerin çizgisinde calışma yapabilirler. Bu her milletvekili için ge-çerlidir. Ama dialog içerisinde bulunmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Konulara göre bakılması gerekir.

Eyalet siyasetiyele siz olgunlaştınız. Büyüdünüz, geliştiniz. Size göre Berlin-SPD bu alanda ne tür bir rol oynadı?

Berlin SPD’sinden çok ve çok yönlü destek gördüm ve halende destek alıyorum. Bu benim için önemlidir. Bende bir milletvekili olarak partimi çok yönlü kolluyorum ve calışmalarım ile parti ailemize bir zenginlik katıyorum.

Berlin’de siyasetin, Türk kökenlilerde nasıl bir yola gireceğine inanıyorsunuz. Ülker Ratziwill’in bu paltformda yeri nerede olacak?

Almanya’da ‘parlamentarische Demokratie” dediğimiz sisteme göre politika yürütülüyor. O açıdan daha çok Türk kökenlile-rinde onların politik düşüncelerine uygun olan partilerde üye olarak çalışmalarını bekliyorum. Partilerin tabanı çok önemli ve orada da toplumun her alanından insanların bulunmasının önemli olduğunu düşünüyorum. SPD’de Türk pasaportunuz ilede üye olabilirsiniz. Alman vatandaşlığını almanız gerek-miyor. Ama ancak Alman kimliğiniz varsa örnegin milletvekil adayı veya başbakan adayı olabilirsiniz. Ben Charlottenburg-Wilmersdorf ilçemde göçmelere partide çalısmalarına destek veriyorum. Onlara yol gösteriyorum. Parti calışması onlara bu toplumda çok yönlü destek de veriyor. İstekli ve meraklı olan-ları Sosyaldemokrat partimize ve calışmalarıma davet ediyo-rum. Benim calışmalarımı internet sitemden de takip edebilir-siniz. www.uelker-radziwill.de

Temasa geçmek isteyenler [email protected] mail adre-simi kullanabilirler.

ÜLKER RADZIWILL GEWÄHLTEndgültiges Endergebnis der Mitglieder-befragung, Stand 21.11.2012:Erstmals konnten die Mitglieder der SPD Charlottenburg-Wilmersdorf in einer Mit-gliederbefragung entscheiden, wer für die SPD als Direktkandidat/-in im Bezirk antreten soll. Die SPD-Mitglieder hatten die Wahl zwischen den vier Kandidaten und Kandidatinnen Florian Dörstelmann, Gotthard Krupp-Boulboullé, Ülker Radzi-will (MdA) und Felicitas Tesch.Die Mitgliederbefragung fand am Sonn-

tag, den 18. November 2012 von 10 bis 17 Uhr im SPD-Kreisbüro im Rathaus Wil-mersdorf statt.

Da auf Ülker Radziwill mehr als 50% der gültigen Stimmen entfielen, wird sie den Delegierten der gesetzlich vorgeschrie-benen Wahlkreiskonferenz des Kreises am 1.12.2012 als Wahlkreiskandidatin der SPD Charlottenburg-Wilmersdorf zur Bundestagswahl 2013 vorgeschlagen. Die Nachzählung von Briefwahlstimmen, die mit dem gültigen Poststempel 15.11. freigemacht waren.

Endergebnis der Auszählung:

Abgegebene Stimmen: 464Ungültige Stimmen: 10Gültige Stimmen: 454Absolute Mehrheit der gültigen Stimmen: 228Davon entfielen auf die jeweiligen Kandi-daten/innen folgende Stimmen:Florian Dörstelmann : 123 (27,1%)Gotthard Krupp-Boulboullé: 50 (11%)Ülker Radziwill: 239 (52,7%)Felicitas Tesch: 37 (8,2%)Enthaltungen: 5 (1%)Die absolute Mehrheit konnte die folgen-de Kandidatin erreichen:Ülker Radziwill

LEBENSLAUFMein Motto ist: “Leben wie ein Baum, einzeln und frei und brüderlich wie ein Wald, das ist unsere Sehnsucht.” (Nazim Hikmet)

Geboren wurde ich am am 10.06.1966 bei Fethiye, einer Kleinstadt an der türki-schen Westküste in eine sozialdemokra-tisch geprägte Familie.

1973 kam ich mit meiner Familie nach Berlin und seit 1974 lebe ich in Char-lottenburg-Wilmersdorf. Während mei-ne Eltern als Berliner Grundschullehrer tätig waren, besuchte ich die Nehring-

Grundschule im Klausenerplatz-Kiez und das Gottfried-Keller-Gymnasium am Mierendorffplatz. 1985 bestand ich mein Abitur.

Parallel zu einem Studium der Betriebs-wirtschaft an der TU Berlin machte ich mich mit einem Reisebüro selbständig und beendete 1995 eine berufsbegleiten-de Ausbildung als Touristikfachwirtin. Später arbeitete ich als Reisebüroleiterin.

Ich bin seit 1993 mit dem Rechtsan-walt Claus Radziwill verheiratet.

Seit 2001 bin ich Mitglied des Berliner Abgeordnetenhauses. Ich bin Mitglied im Ausschuss für Gesundheit/Soziales und im Ausschuss für Bauen/Wohnen/Verkehr sowie seit 20.03.2012 Mitglied

im Ausschuss Arbeit/Integration und Frauen.

Ich bin stellvertretende Fraktionsvorsit-zende der SPD-Fraktion und Mitglied im Ältestenrat des Abgeordnetenhauses. Parteiintern habe ich als Landesvorsit-zende die AG Migration und Vielfalt Berlin von Mai 2004 bis April 2012 ge-leitet und diese als Mitglied im Landes-vorstand der Berliner-SPD in dieser Zeit vertreten.

In meinem Kreisverband in Charlot-tenburg-Wilmersdorf bin ich in der Abteilung Klausenerplatz-Kiez stell-vertretende Abteilungsvorsitzende, Kreisdelegierte und Ersatzdelegierte für Landesparteitage.

Page 13: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

25

ISTANBUL Cumhuriyet Caddesi No: 12534367 Istanbul - Harbiye

ZENTRALE: BERLIN Kurfürstendamm 224 10719 Berlin

TELEFON / FAXT +49(0)30 - 25 93 70 - 0F +49(0)30 - 25 93 70 - 70

WEBinfo@steuerbuero - inal.de www.steuerbuero - inal.de

Inal Unternehmens- & Steuerberatung

• SteuerberatungFinanzbuchhaltung / Lohnbuchhaltung / SteuererklärungVertretung vor dem FinanzgerichtBegleitung von Betriebsprüfungen

• WirtschaftsberatungBeratung bei Existenzgründung und InvestitionenFinanzierungsberatungBeratung für Bildung & Prüfung von Betriebsabläufen

• Gemeinnützigkeitsberatung

• Internationales Steuerrecht

• Beratung für ansiedelnde Firmen in Deutschland

• Fallorientierte Lösungsansätze in Kooperationmit Rechtsanswälten, Notaren und Banken

Seit 20 Jahren steuern wir Sie zum Erfolg! Jetzt auch in Istanbul.

Unser Team aus 20 kompetenten Mitarbeitern

steht Ihnen in allen Belangen der Steuer-, Rechts-

und Unternehmensangelegenheiten zur Seite. Büyük Önder Mustafa Kemal Ata-türk, vefatının 74. yıl dönümünde, Almanya’nın başkenti Berlin’de

düzenlenen törenle anıldı.Berlin Türkevi’nde düzenlenen anma tö-renine, Büyükelçi Hüseyin Avni Karslı-oğlu ve çok sayıda vatandaş katıldı.Saatler 09.05’i gösterdiğinde Atatürk için saygı duruşunda bulunuldu, ardın-dan İstiklal Marşı okundu.

Törende konuşma yapan Büyükelçi Karslıoğlu, Atatürk’ün kendisi için ayrı bir anlam ifade ettiğini çünkü Musta-fa Kemal’in Yozgat’a geldiğinde kendi akrabalarının konağında ikamet ettiğini ifade etti.Atatürk’ün vizyon adamı olduğunu vur-gulayan Karslıoğlu, Mustafa Kemal’in tek bir zümreye ait olmadığını belirterek, “Atatürk dar bir kalıp değil eylemdir, ak-siyondur. Atatürk Cumhuriyet’tir, Cum-

huriyeti de cumhur oluşturur. Atatürk hiç bir grubun, kimsenin tekelinde değildir. Kendine ait olduğunu sanan insanların ya da grubun elinde değildir. Atatürk hepimizindir. Atatürk hepimizin olursa güçlü oluruz’’ diye konuştu.Törende daha sonra ilkokul öğrencileri Atatürk şiirleri okudu ve mini anma kon-seri verdi. Törende ayrıca, kısa bir sine-vizyon sunumu yapıldı.

10 Kasım Atatürk’ü anma

Büyük Önder Atatürk’ü anıyoruz - Berlin’de anma töreni düzenlendi

Almanya’nın başkenti Berlin’de faaliyetlerini sürdüren Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Al-man Federal Meclisi’nde (Bundestag) 2005

yılında kabul edilen Ermeni iddialarına yönelik bil-gilendirme dosyası hazırlayarak Federal Meclis Di-lekçe Komisyonu’na gönderdi.Federal Meclis önünde toplanıp “Soykırım yapma-dık. Vatan savunduk’’ yazılı pankart açan TGB üye-leri adına açıklama yapan TGB Almanya Başkanı Beyhan Yıldırım, Federal Meclis’te alınan siyasi karar hakkında dilekçe komisyonuna internet üzerin-den müracaatta bulunduklarını belirterek, “İnternet üzerinden yazdığımız talebimiz olumlu karşılandı. Şimdi detaylı bilgi dosyamızı bugün komisyona gön-deriyoruz’’ dedi.1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının Al-man Federal Meclisi’nde kabul edilmesiyle birlikte Almanya’da yaşayan Türklerin rahatsız olduğunu ifade eden Yıldırım, “Alman dostlarımız kulaktan dolma bilgilerle devlet ve millet olarak bizi töhmet altında bırakıyorlar. Alınan kara-rın hatalı olduğunu, bilim dünyasının ilgilenmesi gereken konu hakkında siyasetçilerin karar vermesinin yanlış olduğunu söy-

lüyoruz. Bir nevi aydınlatma faaliyetinde bulunuyoruz. Detaylı dosyamızı okuyacak milletvekilleri doğru bilgilere sahip ola-caklar’’ diye konuştu.Yıldırım, amaçlarının 2005 yılında alınan kararın iptal edilmesi olduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye Gençlik BirliğiTürkiye Gençlik Birliği, Ermeni iddialarına yönelik bilgi dosyasını Alman parlamenterlere gönderdi 

Page 14: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

27

BERLİN HABER

26

Wozu die Gülen-Sekte in Deutschland?Über den neofeudalistischen Artikel von Rainer Hermann in der FAZ  (Prediger Fethullah Gülen: Tue Gutes, und lasse es wirken)  

Als Akademiker türkischer Herkunft sowie als Bund Türkischer Jugend-licher, die die Errungenschaften und

Leitprinzipien der Großen Französischen Revolution verinnerlicht haben, haben wir es im wahrsten Sinne des Wortes satt. Wir sind empört darüber, dass mittelalterliche Denk- und Handlungsweisen bzw. neofeu-dalistische Organisationsstrukturen und Ma-chenschaften für die türkische Community in Deutschland als Produktions- und Le-bensweise aufgezwungen werden.Es ist nicht hinnehmbar, dass in Deutsch-land die Gülen-Sekte, die den Demokrati-sierungsprozess in der Türkei torpediert und den Emanzipationsprozess von Individu-en – allen voran von Frauen – die Wis-senschaften sowie den Rechtsstaat massiv untergräbt, durch derartige Zeitungsartikel als Vorbild für junge Menschen konstruiert wird.Es bedarf einer knappen Erklärung, wie die Sekte überhaupt zu dem geworden ist, was sie heute ist.Die Gülen-Sekte wurde zu Zeiten des Kalten Krieges von den USA für antikommunisti-sche Aktivitäten in türkischen Städten syste-matisch eingesetzt und sukzessive gestärkt. Mit dem Zerfall der Sowjetunion erweiterte sich der Aktionsradius der Sekte auch in den Anrainerstaaten der Türkei. Das Ziel bleibt unverändert: US-amerikanische Interessen und Einflüsse mittels Instrumentalisierung der Religion und systematischer politischer und sozioökonomischer Machtkonzentra-tionkonsequent durchsetzen – das Pendant also der Pentacostal-Bewegungen in Latein-amerika und der Moon-Sekte in Korea. So hat die Sekte 2003 die völkerrechtswidrige Invasion des Irak durch ihre Abgeordneten im Parlament und Medienanstalten in der Türkei unterstützt. Mittlerweile ist die Sek-te in zahlreichen Ländern, mit dem Vorwurf der Ausbildung von CIA-Agenten, verboten (u.a. in Aserbaidschan, Usbekistan, Kirgisis-tan, Russische Föderation).Unter den Sekten in der Türkei gehört die Gülen-Bewegung zu den mit Abstand Ein-flussreichsten, was die Akkumulation von Geld und Macht betrifft. Mittlerweile kont-rolliert sie auch weite Teile des Polizei-, Jus-tiz- und Bildungswesens. Seit mehr als fünf Jahren werden zum Beispiel 100 Journalis-ten, acht Parlamentarier, zahlreiche Univer-sitätspräsidenten, Akademiker, Studenten, Gewerkschaftler, Offiziere und Politiker durch Sondergerichte der AKP-Gülen Ko-

alition in Untersuchungshaft festgehalten. Herr Hermann und die Redakteure der FAZ mögen ihre türkischen Journalisten-Kol-legen Nedim Şener und Ahmet Şık fragen, welche Schlüsselrolle die einflussreichen Mitglieder der Gülen-Sekte für die Zer-schlagung der Demokratie, der Press- und Meinungsfreiheit in der Türkei spielen. Und warum die beiden Journalisten mehr als ein Jahr eingesperrt waren. Wie zum Beispiel mit dem Manuskript der Recherche von Ah-met Şık umgegangen wurde und wovon das Buch überhaupt handelt(e)...Der zunehmende Machteinfluss der Gülen-Sekte ist unter allen objektiven Türkei-Ex-perten in der Türkei und anderswo bekannt. Welche Rolle die Gülen-Sekte und die AKP von Erdogan in dem nach deutschen Ge-richtsbeschlüssen festgestellten „Jahrhun-dert-Skandal in Deutschland“ um die „Spen-denaffäre Deniz Feneri e.V.“ spielen, möge Herr Hermann unter anderem den Berliner Sachverständiger Herrn Muhammet Demir-ci, Vorsitzender des Solidaritätsvereins Eu-ropäischer Türken, fragen.

Die Gülen-Sekte ist alles andere als demokratisch Nach der herben Klatsche für die Gülen-Sekte durch den Spiegel-Artikel von Ma-ximillian Popp (April 2012) und der WDR-Doku-Farce, die an den Artikel vom Spiegel anknüpfend das neofeudalistische Gesicht und die antidemokratischen Machenschaf-ten der Gülen-Bewegung zur Schau stel-len sollte, ist nun der Leser in Deutschland durch den Gülen-freundlichen FAZ-Artikel überrascht. Wie ist dieser Richtungswechsel zu erklären? Oder handelt es sich lediglich um einen Gegenzug der Sekte? In dem vier-seitigen Spiegel-Artikel von Popp, der der Bewegung mafiöse Organisationsstrukturen und Herangehensweisen in deutschen Städ-ten vorwarf, war eine regelrechte Demonta-ge und Demaskierung der pseudohumanisti-schen und -demokratischen Sekte zu lesen. Nur zwei Monate später sollte mit dem WDR-Dokumentarfilm (oder Druckmittel) der Journalisten Cornelia Uebel und Yüksel Uğurlu endgültig mit der Gülen-Sekte abge-rechnet werden. Doch zum Erstaunen aller, nur wenige Stunden vor ihrer Erstausstrah-lung wurde die Sendung „ausgesetzt“ – mit der Erklärung, dass „mehr Zeit für Recher-chen gebraucht werden“; ein Novum also in der deutschen Fernsehwelt. Während die Sekte vor einigen Monaten ins Visier geriet,

werden nun Bemühungen erkennbar, die der Sekte Luft verschaffen sollen. Bleibt die Frage, wie lange die Marionette noch salon-fähig bleibt. Der kometenhafte Aufstieg und die Lebensfähigkeit der Gülen-Sekte, die alles andere als über demokratische Struktu-ren verfügt, basiert in der Tat auf ihre Funk-tionsweise als Trojanisches Pferd in der Tür-kei und islamischen Welt.

Last but not leastDer FAZ-Artikel von Rainer Hermann, er-schienen am 09.11.2012, zeugt zudem von notorischer Hass- und Hetzkampagne gegen die Gründungsmütter und -väter der mo-dernen Türkei. Der Autor ist wohl außer-stande, die Ursachen des in jeder Hinsicht vorhanden Entwicklungs- und Modernisie-rungsvorsprungs der Türkei bzw. der türki-schen Metropolen gegenüber den anderen Staaten und Städten, die von muslimischen Mehrheiten dominiert werden, zu begrei-fen. Er ist außerstande zu analysieren, wel-che historischen Akteure für die Ursachen des langwierigen Transformationsprozesses vom Mittelalter in die Modernität verant-wortlich sind – in Europa und anderswo! Bürgerrechte und Mitbestimmungsrechte sind das Resultat von Kämpfen zwischen demokratischen und antidemokratischen Kräften. Welche aktuelle Dynamik und Kreativität das universal gültige demokrati-sche Vermächtnis des Großen Revolutionärs Mustafa Kemal Atatürk für die Türkei und Region besitzt, werden auch die neolibera-len und neokonservativen Machteliten Euro-pas in naher Zukunft zu spüren bekommen. Wir sind uns sicher, dass die demokrati-schen Kräfte Deutschlands, die die Idea-le von Goethe, Schiller, Heine und Brecht vertreten, sowohl in der Gegenwart als auch in der Zukunft, sich für die Demokraten in der Türkei und anderswo einsetzen werden. Denn sie wissen ganz genau, dass Europa mehr als 500 Jahre gebraucht hat, bis es die Errungenschaften der Europäischen Dop-pelrevolution genießen konnte (Französi-sche Revolution und Industrielle Revoluti-on). Und auch die Türkei besitzt über eine mehrere Jahr-hunderte alte Re-volutionskultur für Demokratie und Freiheit.

Beyhan Yıldırım (Vorsitzender)Bund Türkischer Jugendlicher

Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Oda-sı (TD-IHK), Federal Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenen

Girişimciler Haftası (Gründerwoche De-utschland) çerçevesinde Türk kökenli gi-rişimcilerin başarı öyküleri hakkında bir panel gerçekleştirdi. Panelin moderasyo-nunu Berlin’li mali müşavir Süreyya İnal üstlendi.Etkinliğe konuk olarak 1.900 çalışanı ve İsviçre, Türkiye, Polonya ve Japonya’da şubeleri bulunan Almanya’da önde gelen danışma şirketi BTC Business Techno-logy Consulting AG‘nın Yönetim Kuru-lu Başkanı Bülent Uzuner, tanınmış or-topedik ürünler üreticisi ve distribütörü Orpedo Orthopedics Company KG‘nin Genel Müdürü Dilhan Görgün ve etnik pazarlama branşında piyasa lideri olan ve Avrupa‘nın en önemli tanıtım büt-çelerinin bazılarını yöneten BEYS me-dia & marketing GmbH‘nın Account Director‘ü Burhanettin Gözüakça katıl-mıştır.TD-IHK Genel Sekreteri Suat Bakır çok sayıda gelen katılımcılara odayı ve temel görevlerini tanıttıktan sonra Yö-

netim Kurulu Üyesi Bahattin Kaya açı-lış konuşmasında Almanya’daki Türk kökenli girişimcilerin önemli katkısını takdim etti. Almanya’da 80.000 üzerin-de ekonomiye yılda yaklaşık 40 milyar Euro ciro kazandıran ve 400.000 kişiye istihdam sağlayan Türk ve Türk kökenli şirket bulunuyor. Süreyya İnal, bu eko-nomik başarının uyuma bağlı olduğunu bu sözlerle vurguladı: “Eskiden işçi ola-rak gelen Türkler, bugün doktor, avukat ve öğretmen oldu”.Panelin başlangıcında yeni bir girişim-deki motivasyon ve olası problemler ele alınırken aynı zamanda özellikle göç-men kökenliliğin bu konudaki önemine değinildi. Göcmen kökenliliğin işletme-cilere birçok avantaj sağladığı, tartışma-da öne çıkan noktalardan biriydi. Hem Almanya´da hemde Türkiye ile olan ekonomik bağlantılarda geçerli olan un-surun, farklılıkların mevcut olması, fakat bu farklılıkların işletme için daha ziyade birer zenginlik oluşturduğunu söyleyen Uzuner, bu bağlamda ekonomik ve sos-yal kuruluşlardaki angajmanın öneminin altını çizdi.

“Başarılarının sırrı” olarak her üç giri-şimci özellikle eğitim, azim ve profesyo-nelliği öne sürdüler. Uzuner bununda bir bakımdan uyuma yönelik bir adım oldu-ğunu şöyle ifade etti: “Almanlar harika bir şekilde profesyonelleşebiliyorlar”. Dilhan Görgün bununla ilgili eğitimin ve geliştirmenin devamlılığının da önemli olduğunu dile getirdi. Sosyal ve ekono-mik nedenlerle başarılı bir yönetim için çeşitlilik yönetimine (Diversity Mana-gement) de önem verilmesi gereksinimi vurgulandı.

Tüm katılımcılar kalifiye eleman eksik-liğinin gelecekte Almanya için tehlikele-rinden bahsettiler, ve bu yüzden eğitime ve yurtdışından uzmanların ülke için kazanılmasına yönelik çalışmalara ağır-lık verilmesi gerektiğinin altını çizdiler. Ardından katılımcılar ve konuşmacılar mağdur olan gençlerin ekonomiye geri kazanılması, entegrasyondaki örnek kişi-lerin önemi ve göçmen kökenli ve Alman işletmecilerin iş birlikleri gibi konular hakkında tartışma fırsatı buldular.

Türk kökenli girişimcilerin sağladığı önemli katkı

Türk kökenli girişimcilerin başarı öyküleri: Kendi iş alanlarında önde gelen üç girişimci, TD-IHK’da göçmen köakenlilerin iş kurmasını ve ekonomik katılımın uyum sürecine yönelik etkisini tartıştı.

Page 15: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

28

Almanya’nın başkenti Berlin’de faaliyetlerini sürdüren İşverenler ve Girişimciler Derneği Barex,

Almanya’da yaşayan Türkler’in kurdu-ğu başarılı şirketler ve Türk girişimcilere ödül verdi.Steinberger Otel’de düzenlenen ödül tö-renine Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, Charlottenburg-Wil-mersdorf İlçesi Belediye Başkanı Re-inhard Neumann, Berlin Eyalet Meclisi Üyesi İlkin Özışık, Berlin Türk Cemaati Başkanı (TGB) Bekir Yılmaz ve çok sayı-da davetli katıldı.Barex Derneği’nin Başkanı Vedat Güney, burada yaptığı konuşmada, derneğin faa-liyetleri hakkında bilgi verdi.Derneğin geçen yıl bir meslek eğitim projesini başarıyla tamamladığın ve yeni bir projeye başlanıldığını belirten Güney, derneğin desteğiyle 130 öğrenci için mes-lek eğitim yapacakları yerlerin bulundu-ğunu ve 62 firmaya da meslek eğitim ver-me yeterliğinin kazandırıldığını ifade etti.Derneğin amacının “köprüler kurmak’’

olduğunu vurgulayan Güney, Alman şir-ketler, siyasetçiler, kurum ve kuruluşlar ile Türk şirketler arasında köprüler kur-duklarını kaydetti.Kamuoyunda entegrasyon sorunlarının sıkça konuşulduğuna dikkati çeken Gü-ney, “Derneğimizde 200 girişimci birlik oldu. Biz entegrasyonu yaşıyoruz. Bun-dan dolayı fark edilmiyoruz. Şehre bir bakın, biz burada yaşıyor ve çalışıyoruz’’ ifadesini kullandı.Bazı üye şirketlerin orta ölçekli şirketler haline gelerek bu ülkede vergi gelirlerinin artmasına katkı sağladıklarına işaret eden Güney, bu şirketlerin Berlin dışında da fa-aliyette bulunduklarını hatırlattı.Güney, Almanya’da bilim ve ekonominin ortak çalışmalarına dikkati çekti ve eko-nomi kuruluşları ile bilimsel kurumlar arasındaki işbirliğinin bu ülkede gelişimin anahtarı olduğunu kaydetti.Burada örnek çalışmalar yapan şirketleri ödüllendirdiklerini belirten Güney, “Rol modelleri bizim için çok önemli. Onlar gençlere ve buradaki çoğulcu topluma, bu

ülkede ve uluslararası düzeydeki işbirlik-lerinde başarılı olabileceğini gösteriyor-lar’’ şeklinde konuştu.Başkonsolos Şen de, Berlin’de yeni gö-rev başladığını belirterek, daha önce 7 yıl Stuttgart’ta, 3 yıl da Berlin’de olmak üze-re 10 yıl Almanya’da yaşadığını ifade etti.Charlottenburg-Wilmersdorf İlçesi Be-lediye Başkanı Rainhard Neumann da, entegrasyon konusunu sürekli bir şekilde sorun olarak tanımlamaya karşı çıkarak, entegrasyon konusunu bir fırsat ve artı de-ğer olarak görülmesini istedi.Bu yıl 4.’sü düzenlenen ödül törenin-de 2012 yılında Meslek eğitime katkı Ödülü’ne “Easy KFZ Meister’’ adlı şir-ketin sahibi İsmail Cankurtaran, Yılın başarılı İşkadını Ödülü’ne “Alia Care’’ şirketinin sahibi Selviye Spreewald, Yı-lın Başarılı Genç İşadamı Ödülü’ne “ED Energie’’ şirketinin kurucusu Emrullah Demir, Alman-Türk Ticari Hayatına Kat-kı Ödülü’ne “Cameleon Batterien’’ adlı şirketin sahibi Zekeriya Bayrak ve İnno-vatif İşadamı Ödülü’ne de “Bilduin’’ adlı şirketin sahibi Vahit Taş layık görüldü.

Barex’den Türk girişimcilere ödülBarex Derneği, Almanya’da yaşayan Türkler’in kurduğu başarılı şirketler ile Türk girişimcilere ödül verdi

Page 16: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

31

BERLİN HABER

30

Federal İş Ajansı (BA) ve Federal Çalışma Bakanlığı, ülkede yaşayan göçmenleri iş hayatına kazandır-

mak veya kendilerine meslek kazandır-mak amacıyla aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 6 ülkenin Berlin Büyükelçili-ği ile işbirliği yapacak.Federal Çalışma Bakanlığı’nda işbirliği-nin tanıtılması amacıyla yapılan toplan-tıya Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Gerd Hoofe, BA Yönetim Kurulu Üyesi Hein-rich Alt ile Türkiye’nin Berlin Büyükel-çisi Hüseyin Avni Karslıoğlu’nun yanı sıra Sırbistan, Rusya, İtalya, Yunanistan ve Hırvatistan’ın Berlin büyükelçileri katıldı.Hoofe, yaptığı konuşmada, Almanya’nın başlatılan bu işbirliği ile daha fazla göç-mene iş vermek ve meslek kazandırmak istediğini ifade etti.Geçmişte atılan doğru ve önemli adımla-

ra rağmen hala yapılacak çok işin oldu-ğunu belirten Hoofe, yabancıların işsiz-lik oranının hala yüksek olduğunu, okulu diploma almadan tamamlayan yabancı öğrencilerin oranının Alman öğrencileri-ne göre çok yüksek olduğuna işaret etti.Almanya’da 16 milyon göçmen köken-linin bulunduğunu, bu insanların ülkeyi zenginleştirdiklerini ve çeşitlendirdikle-rini belirten Hoofe, göçmenlerin bu po-tansiyelinin kullanılmasının ekonomik ve toplumsal sebeplerden dolayı önemli olduğunu, bu çeşitliliğin ülke için önemli bir kaynak olduğunu ifade etti.Hoofe, büyükelçilerin, bu insanların ka-zanılması için yardımcı olacaklarını kay-detti.BA Yönetim Kurulu Üyesi Alt da, ye-teneklerin erken yaşta bulunması ge-rektiğini, bu insanlarla ortak dil, kültür

ve tarihe sahip diplomatik temsilcilerin önemli köprü vazifesi göreceklerini be-lirtti.Göçmen kökenliler tarafından kurulan işletmelerin gençlere daha fazla meslek eğitimi imkanı sunmalarını isteyen Alt, büyükelçilerle çeşitli etkinlikler düzenle-neceğini ifade etti.Büyükelçi Karslıoğlu da, özellikle kız-lara cami, veli ve spor dernekleri üze-rinden ulaşılması gerektiğini belirterek, onlara ihtiyaç duyulduğunu ve bu ülke-nin bir parçası olduklarının söylenmesi gerektiğini belirtti.Karslıoğlu, ailelere de, Almanya’da ço-cuklarının mesleki eğitim aldıktan sonra üniversite okuma fırsatları olduğunun ve mesleklerinde yükselme şansına sahip olduklarının anlatılması gerektiğini kay-detti.

Göçmen istihdamı için işbirliği

Almanya’da göçmen istihdamı için işbirliği -BA ve Federal Çalışma Bakanlığı, göçmenleri iş ve meslek hayatına kazandırmak için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 6 ülkenin Berlin Büyükelçiliği ile işbirliğine girdi

Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hü-seyin Avni Karslıoğlu, tanınmış Alman masal yazarları Grimm

Kardeşler’in “Kahraman Terzicik’’ adlı masalını çocuklar için okudu.

Berlin’de “23. Masal Günleri’’ çerçe-vesinde Babylon sinemasında, Grimm Kardeşler’in masallarının yayımlanma-sının 200. yılı vesilesiyle düzenlenen etkinlikte, Büyükelçi Karslıoğlu masalı

okumadan önce kendisinin de Almanya-da anlatılan masallarla büyüdüğünü ifade etti.Kendi çocukluğunun Almanya’da Do-nauschingen kentinde geçtiğini, burada “Oma’’ diye hitap ettiği bir Alman ka-dının kendisine başta Grimm Kardeşler olmak üzere Wilhelm Busch gibi çeşitli yazarların masallarını okuduğunu belir-ten Karslıoğlu, bu masalları sevdiğini ve

Almanca öğrenmesine de katkı sağladı-ğını kaydetti.Etkinliğe velileri ile gelen çocuklar, Karslıoğlu’nun okuduğu masalı büyük ilgiyle dinlediler.Babylon sinemasında 23 Aralık’a ka-dar düzenlenecek etkinlikte Grimm Kardeşler’in masallarından uyarlanan filmler gösterilecek ve masallar okuna-cak.

Karslıoğlu çocuklara masal okudu

Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hü-seyin Avni Karslıoğlu, Muharrem ayı nedeniyle yeni açılan kançı-

larya binasında “Muharrem Sofrası’’ adı altında bir yemek verdi.Büyükelçilik binasının büyük salonun-da verilen “Muharrem Sofrası’’ dave-tine Cem Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan, Dede Ali Rıza Uğurlu, Baden Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bil-kay Öney, Sol Parti Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Hakan Taş, Hamburg Eyalet Mec-lisi üyesi Filiz Demirel, Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Turgut Al-tuğ, Almanya Alevi İslam Birliği Baş-kanı Alişan Hızlı ve çok sayıda davetli katıldı.

Büyükelçi Karslıoğlu burada yaptığı konuşmada Muharrem ayının herkesi matemde birleştirdiğini vurgulayarak, “Muharrem ayı milletimizi matemde bir-leştirmiştir, diğer aylar ise mutluluk ve kıvançta birleştirir’’ dedi.Muharrem ayında bir çok mucizenin gerçekleştiğine dikkati çeken Karslıoğlu Kerbela’nın katillerinin dünya varolduk-ça müslümanlar tarafından lanetle anıla-caklarını ifade etti.Karslıoğlu Alevilik hakkında yeni bir anlayışa varılması gerektiğini vurgu-layarak, Aleviliğin gelişen ve yayılan İslam’ın bağrından ortaya çıktığını hatır-lattı. Yemekte konuşma yapan Cem Vak-fı Başkanı Genel Başkanı İzzetin Doğan

ise Pakistanlı bir düşünürün Kerbela şe-hitlerini yalnız İslam’ın şehidi değil in-sanlığın şehidi demesini benimsediğini ifade etti.Devletin tepesinde bazı pozitif deği-şimler olduğunu kabul ettiğini dile ge-tiren Doğan, daha önceki dönemlerde tüm ısrarlara rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm yurttaşları kucakla-ması gereken ve İslamı tarafsız şekilde anlatması gereken bir kurum olmasına rağmen Hz. Ali ve çocukları hakkında fazla bir şey söylemediklerinden ötürü eleştirdi.Doğan “Muharrem Sofrası’’ nedeniyle Büyükelçi Karslıoğlu’na teşekkür etti.

“Muharrem Sofrası’’

A lmanya’nın farklı kentlerinde bir süredir devam eden ve göç-men kökenli gençlerin mesleki

eğitim imkanlarının ele alındığı Kausa 2012 Gençlik Forumu’nun finali baş-kent Berlin’de gerçekleşti.Forum, 200 göçmen kökenli gencin, birçok iş verenin, velinin, öğretmenin ve meslek eğitimi kuruluşunun katılımı

ile yapıldı.Etkinliğe katılan Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı Müsteşarı Dr. Helge Braun, Berlin’de olduğu gibi, Almanya’nın büyük kentlerinde yaşa-yan gençlerin yaklaşık yüzde 40’ının göçmen kökenlilerden oluştuğunu vur-gulayarak, şunları kaydetti:“Bu gençler Alman yaşıtlarının ancak

yarısı kadar meslek eğitimine katılı-yorlar. Kausa Gençlik Forumu ile genç göçmenlere meslek eğitimi konusunda duyarlılık kazandırabildik. Ayrıca hem ilgi alanları hakkında, hem de kendi yetenekleri hakkında daha bilinçlendi-ler. Hatta aralarından birkaçı bu forum kapsamında, staj veya meslek eğitimi yeri bularak kişisel başarıya ulaştılar.’’

Kausa 2012 Gençlik Forumu  

Kausa 2012 Gençlik Forumu finali Berlin’de

gerçekleşti -Forumda göçmen kökenli gençle-rin mesleki eğitim im-

kanları ele alındı

Page 17: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER BERLİN HABER

32 33

Mete-Ekşi-PreisIn den 21 Jahren seit seiner Gründung hat sich der „Mete-Ekşi-Preis“ zu einer festen Einrichtung in Berlin entwickelt. Mittlerweile sind mehr als 80 Berliner Kinder- und Jugendgruppen ausgezeich-net worden. Das Kuratorium des „Mete-Ekşi-Fonds“ hat über die Vergabe des Preises 2012 entschieden.Der mit € 1.000 dotierte 1. Preis geht an die Reginhard-Grundschule für das in Kooperation mit der Künstlerin Roos Versteeg durchgeführte Projekt „Letteparade“.Die Schülerinnen und Schüler der Re-ginhard-Grundschule haben versucht, die Anonymität der Menschen in ihrem „Lettekiez“ zu durchbrechen. Im Lette-kiez wohnen sehr viele Menschen unter-schiedlicher Herkunft nicht zusammen, ohne sich wirklich zu kennen. Im Rah-men eines Projektes machten die Schü-lerinnen und Schüler eine Art soziologi-scher Studie, um mit den Menschen zu reden, ihre Lebensgeschichte zu erfahren und sie kennen zu lernen. In Zweiergrup-pen sind die Kinder zu einzelnen Kiez-bewohnern gegangen. Das bedeutete für sie eine Menge an Überwindung. Da-

bei geriet der übliche Schulalltag völlig durcheinander. Im Rahmen des Projekts wurde ein sog. Skulpturenboulevard für den Schul-zaun gestaltet, auf dem Ergebnisse öf-fentlich gemacht werden. Entscheidend für die Jury war auch, dass das Projekt einen Nachhaltigkeitswert besitzt, weil es mit der Schulhofmauer, die nun bestückt wird, entsprechend im-mer wieder in der Öffentlichkeit sichtbar wird.Einen Teil des Preisgeldes würden wir gern zweckgebunden für den Erhalt die-ser auf Holzplatten gemalten „Lettety-pen“ geben, damit dieses Projekt auch von anderen Klassen nachhaltig genutzt werden kann, aber auch im Stadtteil nicht verkommt und Mittel vorhanden sind, die Bilder weiterhin zu pflegen.“Die Reginhard-Grundschule ist in der Letteallee 39-41, 13409 Berlin; Kontakt zur Schule unter der Telefonnummer 4809 6363 oder http://www.reginhard.cidsnet.de/Zwei mit je € 750 dotierte 2. Preise werden den Projekten „kein Abseits! e. V.“ und „weil Fußball verbindet! e. V.“ verliehen. Die Projekte werden ausgezeichnet, weil das Kuratorium Ge-fallen gefunden hat an dem Format des

Arbeitens über Sport und gerade Fußball, der so klischeebeladen ist, der als Män-nersport gilt, als gewalttätig, aggressiv, auf Konkurrenz ausgelegt. Genau diese Dinge umzukehren und zu sagen, Fuß-ball kann verbinden, Fußball kann stark machen, ein Miteinander ermöglichen hat Zukunft.Zwei Spezifika überzeugten das Kura-torium: Bei „kein Abseits! e.V.“ gefiel die Idee an sich, dass junge Mädchen für junge Mädchen ein Event auf die Beine gestellt haben, sie sehr regional arbeiten. An „weil Fußball verbindet! e.V.“ über-zeugte insbesondere der Aspekt, explizit Fußball mit jugendlichen Flüchtlingen zu organisieren.Der mit € 500 dotierte 3. Preis wird dem Präventionsprojekt „Sicher im Kiez“ von BOXGIRLS BERLIN zuer-kannt. In diesem Projekt lernen Kinder schwierige Konflikte gewaltfrei zu meis-tern und mit Problemen in ihrem Kiez konstruktiv umzugehen.Eine besondere Anerkennung wird Rafael Rickfelder, der gesamten Vor-bereitungsgruppe und der Bröndby-Oberschule für die Projektwoche ge-gen Diskriminierung und für mehr Toleranz und Zivilcourage im Schul-jahr 2011/12 ausgesprochen.

Mete-Ekşi-Ödülü

Kuruluşunun 21. yılında „Mete-Ekşi-Ödülü“ Berlin’de vazgeçilemeyecek törenler arasında yerini aldı. Bugü-ne kadar 80 çocuk ve gençlik grupları ödüllelendirildi.

Fona kuruluşundan bu yana sürekli desteklerini veren öğret-menenler, eğitmenler, duyarlı ve ilgili politikacılar, basın ve temsilcilerinin, tabiki „Mete-Ekşi-Fon” u Seçici Kurul’u 2012 yılında ödül alacak grupları açıkladı.1000 € Avroluk Birincilik Ödülüne Reginhard İlkokulu’nun sanatçı Ross Verteeg ile gerçekleştirdikleri projeleri ‘ Let-teparade’ layık görüldü.Reginhard İlkokulu’nun öğrencileri yaşadıkları “Lettekiez” mahalesindeki insanların birbirlerini tanımadan, birlikte yaşa-malarını değiştirme projesi. Lette mahalesinde çeşitli uyruk-lu mahalle sakinleri, birbirlerini gerçek anlamda tanımadan birlikte yaşıyorlar. Bu proje kapsamında okulun öğrencileri sosyolojik bir çalışma yaparcasına, mahalle sakinlerini ikişer kişilik gruplar halinde ziyaret ederek, onların hayat hikayele-rini öğrendiler. Bu çocuklar için alışılmadık bir işi başarmaktı. Okul da birlikte eğitim, bu proje ile tamamen düzen dışı oldu.Bu proje kapsamında; okulun tel duvarları, mahalle sakinlerini simgeleyen heykellerle donatılarak, hayat hikayeleri yanlarına ilave edildi. Okul duvarının mahalle sakinlerinin heykelleri ile donatılmasında, Seçici Kurul projede bir süreklilik görmüş ve okulun da sosyal çevrede fark edilmesine yaradığını saptamış-tır.

Ödülün bir kısmı, tahta üzerine boyanan bu ”Lette-Tiplemele-ri” heykelleri`nin korunması ve gelecek sınıflara örnek kalması,

uzun bir dönem korunması amacı ile verildi.Reginhard-İlkokulu’ nun adresi: Letteallee 39-41, 13409 Berlin, tel.: 4809 6363, web:www.reginhard.cidsnet.de750 Avroluk İkincilik Ödülüne layık görülen projeler ‘ Of-sayt yok’ – Ofsayte düşme- e.V. ve ‘Çünkü Futbol Kaynaştı-rır e.V.’ olmuştur.Bu projelerin kazanması, futbolun önyargılar ile dolu bir spor olarak tanınması, şiddet içeren, saldırgan olan, yalnız erkek sporu ve rekabet dolu olarak algılanması olmuştur.Bu algılamaların yanlış olduğunu göstermek, futbolun insanları kaynaştırdığı, sporcuları kuvvetli kıldığı ve böylelikle gelecek için birlikte yaşamı sağlamlaştırdığını ön plana çıkarması ol-muştur.Başlıca iki özellik Seciçi Kurulu tatmin etmiştir ve bunlar: ‘Of-sayt yok e.V.’ nın kızları, genç kızlar için bir turnuva ve futbol şenliği hazırlamış olmaları. Aynı zamanda kendi bölgelerinde bu etkinliği gerçekleştirmiş olmaları. ‘ Çünkü Futbol Kaynaştı-rır e.V.’ Derneği`nin hedef grubu`nun genç sığınmacılar olması ,sportif etkinliklerle bu gençleri topluma kaynaştırma olmasıdır.500 Avroluk Üçüncülük Ödülü, koruyucu bir proje olan ‘ Mahallede Güvenli’projesinin BERLİN BOXGIRLS gru-buna verilmiştir.Bu projede çocuklar sorunlarını, barışcıl yoldan çözmeyi öğre-niyor ve mahallelerinde çıkan sorunlara yapıcı çözümler üret-meleridir.Bu yıl ki Takdir Ödülü Rafael Rickfelder’ Bröndby Orta-dereceli Okulu ve Çalışma Grubu’nun 2011/ 2012 eğitim ve öğrenim yılında başlattığı -Ayrımcılığa karşı, daha fazla tolerans ve medeni cesaret- proje haftası etkinliğine veril-miştir.

Baumdienst Uzun GmbHIhr Partner rund um den Baum

Notdienstin allen Bezirken

Kohlmeisenweg 312351 Berlin

BaumpflegePflanzen und VerpflanzenSeilklettertechnikschwierigste Baumfällung

seit 1984

Baum- u. Wurzelschutz auf BaustellenSturmschadenbeseitigungStubbenfräsenGutachten

FAX: 030 / 602 20 42

www.bdu-gmbh.de [email protected]

Page 18: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

35

BERLİN HABER

34

1995 haben die Mitgliedstaaten der UNESCO den 16.No-

vember zum internationalen Tag der To-leranz ausgerufen, verbunden mit einer Erklärung zu den Prinzipien der Tole-ranz.Die Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen Dilek Kolat erklärte: „Toleranz bedeutet Respekt, Akzeptanz und Aner-kennung der Kulturen unserer Welt. Ein solcher Tag bietet auch Gelegenheit, den Kurs zu überprüfen, den unsere Gesell-schaft nimmt.“Nach einer aktuellen Studie der Fried-rich-Ebert-Stiftung haben knapp 16 Pro-

zent der in den neuen Bundesländern lebenden Deutschen ein geschlossenes rechtsextremes Weltbild haben. Seit der letzten Studie vor zwei Jahren hat sich der Wert verdoppelt. Bundesweit sind es neun Prozent.„Diese Entwicklung ist alarmierend“, so Senatorin Kolat, „Solche Entwicklun-gen bedrohen unsere Gesellschaft ganz massiv. Wir sind eine Einwanderungs-gesellschaft, die auf demokratischen Grundwerten basiert. Berlin begreift sich als Stadt der Vielfalt, die Raum bietet für unterschiedliche Lebensentwürfe und die für diese Vielfalt einsteht. Ausgrenzung und Diskriminierung von Menschen an-

derer Herkunft, Nationalität, Religion, Hass, Gewalt, rühren an den Fundamen-ten des Zusammenlebens. Für Rassisten ist der Islam zum Feindbild schlechthin geworden aber auch manchen Migran-ten sind autoritäre Weltbilder und ras-sistische Einstellungen nicht fremd. Hier gegenzusteuern“, so Dilek Kolat weiter, „ist Schwerpunkt der Senatsarbeit. Das Landesprogramm gegen Rechtsextre-mismus, Fremdenfeindlichkeit und Anti-semitismus ist eine wirksame Strategie, Bürgerinnen und Bürger gegen demokra-tiefeindliche Tendenzen zu aktivieren, Bürgersinn für eine Kultur der Vielfalt zu entwickeln.“

Senatorin Dilek Kolat hat sich er-freut gezeigt, dass auf der Arbeits- und Sozialministerkonferenz in

Hannover wichtige Beschlüsse gefasst worden sind. „Dabei ist der Reformbe-darf deutlich geworden und die anderen Länder sind Berlin gefolgt“, erklärte die Berliner Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen in Hannover.Bei einem Antrag geht es um die Ver-bindung von Beschäftigungsmaßnahmen mit systematischer Qualifizierung. Hier-bei sollen Qualifizierungsmaßnahmen entwickelt werden, die zugleich niedrig-schwellig und anschlussfähig sind und schrittweise zu einem höheren Qualifika-tionsniveau führen können. Im Ergebnis soll erreicht werden, dass der Bund die Voraussetzungen hierfür wieder schafft. Dilek Kolat sagte dazu: „Diese Verknüp-fung ist ein wichtiger Beitrag zur Verbes-

serung der Beschäftigungsfähigkeit der Bezieherinnen und Bezieher von Leis-tungen und kann die Integrationschancen der Arbeitssuchenden in den regulären Arbeitsmarkt verbessern.“In einem weiteren Antrag wird die Bun-desregierung zur Sicherung des Fach-kräftebedarfs aufgefordert, die bereits vorhandenen Maßnahmen zur berufli-chen Nachqualifizierung weiter auszu-bauen. Diese sollten noch stärker auf die Aus- und Weiterbildung fokussiert werden, die es schwierigen Zielgruppen der Arbeitsmarktpolitik ermöglicht, be-ruflich integriert zu werden.Ein Antrag zielt auf die interkulturelle Öffnung der Arbeitsagenturen und Job-Center ab. Darin werden die Bundesre-gierung und die BA dazu aufgefordert, diese Öffnung nachhaltig zu verstärken

sowie entsprechende Strategien und Zie-le zu entwickeln. Senatorin Kolat: „Wir sind uns darin einig, dass das Personal in den Arbeitsagenturen und Jobcentern über interkulturelle Vermittlungs- und Beratungskompetenzen verfügen muss. Der Berliner Senat hat modellhaft in drei Jobcentern die interkulturelle Organi-sationsentwicklung erprobt. Die inter-kulturelle Öffnung ist auch ein Kernbe-standteil unseres arbeitsmarktpolitischen Programms BerlinArbeit.“Ferner sind sich alle Länder darin einig, dass die Jobcenter besser als von der BA vorgesehen mit Personal ausgestattet werden müssen, damit sie ihre Aufgaben sachgerecht erledigen können. Darüber hinaus fordern die Länder den Bund auf, neue Wege zu gehen, um Langzeit-arbeitslose aus dem Bezug von SGB II herauszuholen.

Qualifizierungsmaßnahmen

Senatorin Dilek Kolat zum Internationalen Tag der Toleranz: Rassismus rührt an den Fundamenten unseres Zusammenlebens

Die Senatorin für Arbeit, Integrati-on und Frauen Dilek Kolat hat am heutigen Internationalen Tag zur

Beseitigung jeder Form von Gewalt ge-gen Frauen den Leitfaden zur Workplace Policy und Werbeträger der Öffentlich-keitskampagne „Für eine Zuhause ohne Gewalt“ und „Gewalt kommt nicht in die Tüte“ vorgestellt. Gleichzeitig gab die Senatorin den Startschuss für die jährli-che berlinweite Kampagne „Nein zu Ge-walt gegen Frauen“.Senatorin Kolat: „Im vergangenen Jahr wurden in Berlin 16.108 Fälle von Häus-licher Gewalt bei der Polizei gemeldet. Das sind täglich über 40 Einsätze. Die Inanspruchnahme der Hilfeangebote ist hoch. Wir müssen deshalb alles tun, um den Schutz vor häuslicher Gewalt zu verbessern und der Gewalt vorzubeugen. Häusliche Gewalt ist keine Privatange-legenheit, sondern betrifft die gesam-te Gesellschaft. Institutionen, Betriebe und Unternehmen als gesellschaftliche Akteure können mit präventiven Maß-nahmen, wie sie die Workplace Policy darstellt, einen wichtigen Beitrag leis-ten. Ich wünsche mir, dass der Leitfaden Unternehmen und Verbände ermutigt, in ihrem Bereich ein deutliches Zeichen gegen Gewalt an Frauen zu setzen und Betroffene aktiv zu unterstützen.“Senatorin Dilek Kolat stellte zusammen mit der Geschäftsführerin von TERRE DES FEMMES, Christa Stolle, den Leit-faden „Schritt für Schritt gegen Häusli-che Gewalt“ der Öffentlichkeit vor. Der Leitfaden enthält u.a. Best-Practise-Bei-spiele, die aufzeigen, wie Arbeitgeber mit einer Workplace Policy ihrer Fürsor-gepflicht gegenüber Arbeitnehmerinnen und Arbeitnehmern gerecht werden. So wird auch auf betrieblicher Ebene zu ge-sundheitlichem Schutz und zur Vermei-dung von häuslicher Gewalt beigetragen.Das innovative Instrument der Work-place Policy wurde ursprünglich in den USA entwickelt und wird inzwischen weltweit von Unternehmen angewen-det. „In der Bundesrepublik war TERRE DES FEMMES die erste Organisation, die sich zusammen mit dem Unterneh-men The Body Shop für die Verbreitung der Workplace Policy engagiert hat“,

berichtet Christa Stolle, Geschäftsfüh-rerin von TERRE DES FEMMES. „Der erste deutschsprachige Leitfaden soll dazu beitragen, dass sich zukünftig ver-stärkt Unternehmen und Verwaltungen in Deutschland für die Einführung einer Workplace Policy entscheiden. Andere Länder sind da schon viel weiter: In Aus-tralien werden durch das Engagement der Gewerkschaften über 700.000 Be-schäftigte durch eine Workplace Policy unterstützt.“In Berlin haben die Bezirksämter Reini-ckendorf und Charlottenburg-Wilmers-dorf als erste Verwaltungen die Strategie der Workplace Policy von Anfang an unterstützt und auf kommunaler Ebene erfolgreich umgesetzt.Reinhard Naumann, Bezirksbürgermeis-ter Charlottenburg-Wilmersdorf:„Wir haben bereits im Sommer 2008 sehr gern das Konzept der Workplace Policy von TERRE DES FEMMES auf-gegriffen und den Slogan „NEIN ZU HÄUSLICHER GEWALT – MUT ZUM GESPRÄCH AM ARBEITSPLATZ“ für unsere Verwaltung entwickelt. Mit vielfältigen Aktionen, wie Fortbildung der Führungskräfte, Informationsveran-staltungen für die Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter, Bildschirmschoner, Mittei-lungen an die Beschäftigten und einer gemeinsamen Erklärung mit dem Perso-nalrat und der Frauenvertreterin haben wir uns klar positioniert. Uns ist wich-tig, im Haus ein Klima zu schaffen, dass unseren Beschäftigten den Mut gibt, um Unterstützung und Hilfe in der unerträg-lichen Situation von Häuslicher Gewalt zu bitten.“Der Bezirk Reinickendorf hat - als erste Verwaltung - der besonderen Bedeutung der Workplace Policy mit dem Abschluss einer Vereinbarung mit der Beschäftig-tenvertretung im Februar 2011 Rech-nung getragen. Von Häuslicher Gewalt Betroffene sollen in der Verwaltung durch einen sensiblen Umgang gestärkt und unterstützt sowie an kompetente Be-ratungsstellen weitervermittelt werden. Bezirksbürgermeister Frank Balzer hat damit Häuslicher Gewalt eine klare Ab-sage erteilt.Vorgestellt wurden auch die diesjährigen

Werbeträger der Kampagne. Mit dem Aufdruck „Gewalt kommt nicht in die Tüte“ ist die Kaiser’s Tengelmann AG, langjähriger Partner der Kampagne, wie-der dabei. 500.000 Bäckertüten werden zum 25. November durch Bezirkspoliti-ker und Politikerinnen, die Polizei und Mitarbeiterinnen von Beratungs- und Zu-fluchtseinrichtungen in den BackStop‘s der Kaiser‘s Filialen in vielen Bezirken an Bürgerinnen und Bürger verteilt. Mit dem Slogan „Für ein Zuhause ohne Ge-walt“ auf verschiedenen Gegenständen des Alltags engagieren sich die Berliner Stadtreinigung (BSR), die STADT und LAND Wohnbauten-Gesellschaft mbH, die Vineta 98 Wohnungsgenossenschaft eG, die Wohnungsbaugenossenschaft Treptow-Nord eG, die gemeinnützige wohnungsgenossenschaft neukölln eG und die Tischlerei A. Gegusch & Sohn GmbH gegen häusliche Gewalt. Auch mit dieser Aktion tragen Berliner Unter-nehmen dazu bei, die Sensibilität für das Thema Häusliche Gewalt bei der Berli-ner Bevölkerung zu erhöhen. Am häufigsten erleben Frauen Gewalt noch immer in ihrem Zuhause, durch den eigenen Partner oder den Ehemann, ge-rade dort also, wo normalerweise Schutz und Geborgenheit gesucht werden. Häusliche Gewalt kann körperlich und seelisch krank machen.Die Folgen der Gewalt sind gravierend und haben auch Einfluss auf den Ar-beitsalltag der Betroffenen. In vielen Fäl-len ist die Möglichkeit, effektiv zu arbei-ten, eingeschränkt. Durch Arbeitsausfälle der Arbeitnehmerinnen oder auch Dro-hanrufe bis hin zu tätlichen Übergriffen seitens des Täters sind die Auswirkungen von Häuslicher Gewalt auch im Arbeits-leben der Unternehmen spürbar. Für be-troffene Mitarbeiterinnen und Mitarbei-ter ist es von immenser Bedeutung, auch an ihrem Arbeitsplatz Unterstützung zu erfahren. Seit vielen Jahren setzen sich daher in Berlin die Senatsverwaltung für Frauen, die bezirklichen Frauen- und Gleichstellungsbeauftragten und TERRE DES FEMMES dafür ein, Unternehmen und Betriebe für die Strategie der sog. Workplace Policy zu gewinnen, mit der Betroffene von häuslicher Gewalt Unter-stützung am Arbeitsplatz erfahren.

Nein zu GewaltNein zu Gewalt gegen Frauen- Senatorin Dilek Kolat startet berlinweite Kampagne – Unternehmen engagieren sich gegen häusliche Gewalt

Page 19: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER BERLİN HABER

36 37

MÜSİAD Berlin en gör-kemli genel ku-

rulunu IHK Berlin Ludwig Erhard Haus ta yaklaşık 1200 işadamının katılımı gerçekleştirdi. MÜSİAD Genel Mer-kezinin ve Türkiye’den çeşitli şubeler ile Almanya’nın çeşitli MÜSİAD şube-lerinin akınına uğrayan Genel Kurul’a MÜSİAD Başkanı Nail Olpak’ın yanı-sıra Kurucu Başakanı Erol Yararar, II. Dönem Başkanı Ali Bayramoğlu, III. Dönem Başkanı Dr. Ömer Bolat, IV. Dö-nem Başkanı Ömer Cihad Vardan, Genel Başkan Yardımcısı Murat Kalsın, Yöne-

tim Kurulu Üyesi Eyüp Akbal ve birçok işadamı katıldı. MÜSİAD camiası dışın-da T.C Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, IHK İkinci Başkanı Christian Wiesenhütter, BBE Genel Müdürü Dr. Ansgar Klein, parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları başkanları da genel kurula katıldı.Birinci bölümde MÜSİAD Berlin Baş-kanı Veli Karakaya a çılış konuşması-nı yaparken, Genel Başkan Nail Olpak başta olmak üzere, şeref misafirleri birer konuşma yaptı.

Programın ikinci kısmında ise üyeler yeni yönetim kurulu seçimlerini ve de-netim kurulu seçimlerini gerçekleştir-di. Buna Göre Veli Karakaya yeniden MÜSİAD Berlin Başkanlığına seçilerek, ikinci dönemine resmen başladı. Yöne-tim Kuruluna ayrıca şu isimler seçildi:Hasan Babur, Selami Balkan,Ednan Yı-lar, Mustafa Özal, Mehmet Ali Han, Bü-lent Göktekin, Yaşatürk Altıntaş, Sezai Akan, Dr. Hasan Coşkun, ayrıca Genç Müsiad Başkanı Sinan İlhan yöne-tim kuruluna getirildi.

MÜSİAD Berlin’den görkemli genel kurul

Erneut greifen Stromversorger und Staat tief in die Taschen der Bürge-rinnen und Bürger. Bis zu 19 Pro-

zent müssen VerbraucherInnen mehr zah-len. Dazu erklärt der Landesvorsitzende der Berliner SPD, Jan Stöß:„Diese Strompreiserhöhungen treffen jetzt wirklich jede und jeden. Wenn ein Durchschnittshaushalt bis zu 110 Euro mehr im Jahr für Strom ausgeben muss, fehlt das Geld an anderer Stelle. Junge Familien, Arbeitslose, Studierende und Aufstocker stellt diese ausufernde „Zwei-te Miete“ vor große Probleme. Ich fordere

Schwarz-Gelb auf, endlich die Hinter-gründe der hohen Preise für die Verbrau-cherInnen nachvollziehbar zu erklären.Schwarz-Gelb schweigt sich über die Hintergründe der massiven Erhöhungen völlig aus und wälzt die Verantwortung auf Energiekonzerne ab, die wiederum die Gelegenheit nutzen und zu den Kosten der Energiewende noch einen Gewinnan-teil drauflegen. Hier werden die Verbrau-cherinnen und Verbraucher für dumm verkauft. Von sozialpolitischer Verantwortung und

fairer Regulierung ist weit und breit keine Spur.Schwarz-Gelb – und hier spreche ich den Bundesumweltminister an – muss diese Preise erklären. Und: wir brauchen eine stärkere öffentliche Verantwortung in der Energieversorgung, wie wir sie in Berlin vorantreiben. Das Land ist dann in der Lage, für einen sozialen Ausgleich zu sorgen. Energie-Unternehmen und produ-zierendes Gewerbe müssen stärker in die Pflicht genommen werden – damit es am Ende nicht die Bürgerinnen und Bürger sind, die die Last alleine tragen.“

Strompreissteigerungen Stöß: Schwarz-Gelb versagt bei Strompreissteigerungen

Bu organizasyonla birlikte aktif faal çalışma hayatına başlayan Young Müsiad Yönetim Kurulu, organize

ettikleri yemekle de göz doldurdular.Misafirler arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç ve ekibinin de dahil olduğu yemekte aslen Müsiad Almanya yönetim kurulu Başka-nı Sayın Ali Uzun ve ekibi, Müsiad ve Young Müsiad Bölge Başkanları ve ekip-leri, çok sayıda işadamları, dernek baş-kanları ve gazeteciler hazır bulundular.Programın ilk konuşmacısı olarak Mü-siad Almanya Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ali Uzun bey söz aldılar.Sayın Uzun Almanya’da açılacak yeni bölgeler hakkında çalışmaların titizlikle devam ettiğini ve çok kısa zamanda bu çalışmaların tamamlanacağını ve geniş çaplı bir dernek örgütlenmesinden bah-sedebileceğini bildirdi.Young Müsiad yönetim kurulunun kurul-masından büyük memnuniyet duydukla-rını söyleyen sayın Uzun, yeni oluşumun zamana ihtiyaç duyacağını ama bu yolda en büyük destekçilerinin Müsiad Yöne-tim Kurulu olacağını söylemesi salonda alkışlarla karşılandı.Ali Uzun akabinde Young Müsiad Al-manya Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ömer Bayram söz aldılar.Hal-i hazırda faal olan Young Müsiad gençlik kollarının olduğunu ve bu kolla-rı genişleterek tüm Almanya’ya yaymak istediklerini bildiren sayın Bayram bu-nun için ciddi bir fizibilite çalışmasının gerçekleşeceğini ve sonunda sağlam te-

meller üzerine kurulmuş bir iletişim ağı olacağını bildirdi.Hedeflerinden birinin, şuan mevcut olan 100 bin’i aşkın Türk üniversite öğrenci-lerinin Türk toplumundan izole edilme-sini çalışmalarıyla engellemek olduğunu dile getiren sayın Bayram bu bağlamda kurulmak istenilen iletişim ağının ve bölge derneklerin nekadar önemli oldu-ğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini savundu.Gençlere meslek ve iş hayatlarında des-tek olabilmek için yoğun çaba sarf ede-ceklerini ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla iletişim içerisinde olacakla-rını söyleyen sayın Bayram konuşması-nın sonunda tüm misafirlere katılımların-dan dolayı teşekkür ederek YTB Başkanı

Kemal Yurtnaç’a porselen tabak hediye etti.Son olarak günün misafiri ve hatibi sayın YTB Başkanı Kemal Yurtnaç Bey söz aldılar.Sözlerine slogan haline gelen; ‘‘Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız varsa, biz oradayız.‘‘ sözünü benimseyerek yolları-na ve çalışmalarına tüm gayretleriyle de-vam ettiklerini ve bu bağlamda kurulan Young Müsiad Almanya yönetimini des-teklediklerini ve bu bağlamda çalışma yapacak olan her kurumla çalışmalarında kendilerine düşecek olan görevleri has-sasiyetle yerine getireceklerini bildirme-si salonda büyük alkış aldı.

Şevki Karasu

Young Müsiad Almanyadan yemekli açılışYoung Müsiad Almanya yönetim kurulu 29 Ekim 2012 Berlin’de bir tanıtım yemeği organize etti.

Bewegung ist gesund: Seit fünf Jah-ren wird das Präventionsprojekt „TigerKids“ in Kooperation mit

der AOK Nordost in Berliner Kinderta-gesstätten umgesetzt. Im Rahmen die-ses Programms lernen Kita-Kinder, wie wichtig ausgewogene Ernährung und ausreichende Bewegung für die Gesund-heit sind.Davon wollen sich die die Staatssekretä-rin für Gesundheit Emine Demirbüken-Wegner und der Beauftragte für Fragen des gesundheitlichen Kinder- und Ju-gendschutzes Detlef Kolbow überzeu-gen. Sie besuchen in Begleitung Daniela

Dräger von der AOK Nordost die Kinder-tagesstätte „Haus Salem“ in Lichtenrade. Gemeinsam werden sie mit den Kindern fröhliche Bewegungsspiele durchführen und über die „TigerKids“ sprechen. Die dabei aktivsten Kinder werden mit einer kleinen Überraschung ausgezeichnet.Dazu erklärt die Staatssekretärin: „Über-gewicht bei Kindern wird zunehmend zum Problem. Die Ursachen sind vor allem Bewegungsarmut bei gleichzeiti-gem Konsum kalorienreicher Nahrung. Kinder sollen viel frisches Obst und Ge-müse essen und mindestens eine Stunde täglich körperlich aktiv sein. Das Land

Berlin unterstützt daher das bundesweite Projekt „TigerKids“ für mehr Bewegung und gesunde Ernährung in Kindertages-einrichtungen.“„Programme, die sowohl auf das Ver-halten des einzelnen Kindes als auch auf gesundheitsfördernde Bedingungen im Kindergarten hinwirken, haben bessere Erfolgschancen als reine Wissensver-mittlung. Den Problemen Übergewicht und Bewegungsmangel schon in der frühen Kindheit zu begegnen, ist das Er-folgsrezept von TigerKids“, betont Dani-ela Dräger.

Gesundheitsstaatssekretärin und Beauftragter für gesundheitlichen Kinder- und Jugendschutz besuchen „TigerKids - Kindergarten aktiv“

Page 20: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

39

BERLİN HABER

38

Almanya Türk Toplumu, Türk Al-man Perspektifleri konulu toplan-tı dizisinin ilkini Almanya Ekono-

mi ve Teknoloji Bakanı Philip Rösler ile yaptı. Rösler, Türkiye gibi kendisini son dönemde iyi geliştiren bir ülke görme-diğini söyledi. Vietnam kökenli Alman bakan burada yaptığı konuşmada Türk işadamlarının müteahhitlik dalında dün-yada Çin’den sonra ikinci sırada geldiği-ni ifade etti.Rösler, Irak ziyaretinde başbakan Maliki’nin misafirhanesinde kaldığını ve

o misafirhaneyi Türk işadamlarının yap-tığını öğrendiğini belirterek kendi ülkesi adına bu duruma gıpta ettiğini ifade etti.Türkiye’nin Almanya’nın bir numaralı ticari partneri olduğuna dikkati çeken Rösler, her geçen gün iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin arttığına işaret etti.

Vize sorunuTürk işadamlarının Almanya sınırların-da yaşadığı vize problemine de değinen Alman bakan, “Hem ülkeniz için yatırım çağrısında bulunacaksınız hem de vize-

yi sorun edeceksiniz. Bu biraz mantıksız geliyor’’ dedi.

Uyum konusuRösler, Almanya’da “Nereden geliyor-sun “ sorusunun sorulduğu müddetçe uyumun tamamlanmış olmayacağını bildirerek, “Bu soru sorulmadığı zaman toplumlar arası bütünleşme sağlanacak-tır’’ dedi.Rösler, 15 Kasım’da Türkiye ile Alman-ya arasında bir enerji anlaşmasının imza-lanacağını da sözlerine ekledi.

Türk Alman PerspektifleriAlmanya Türk Toplumu’ndan (TGD) Türk Alman Perspektifle-ri toplantıları

Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) tarafından Türk Evi’nde düzenlenen ve STK’ların temsil

kabiliyetlerinin ve verimin artırılması için alınacak önlemlerin değerlendirildiği top-lantıya Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği Müsteşarı Mert Özmert, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Birliği’nden Ünal Koyuncu, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan ve bazı sivil toplum kuruluşla-rının temsilcileri katıldı.Özmert, toplantıya katılamayan Berlin Bü-yükelçilisi Hüseyin Avni Karslıoğlu’nun mesajını okudu.Karslıoğlu mesajında, Avrupa’daki Türk STK’larının hizmet ve temsil kalitelerinin ele alınacağı bu toplantının düzenlenme-sinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.1960’lı yıllardan itibaren çok sayıda Türk’ün ikili işgücü anlaşmaları çerçe-vesinde Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa ülkelerine yerleştiğine dikkati çe-kerek, bugün yurt dışında bulunan çoğu Türk’ün Almanya’da yaşadığını ve 50 yıl-lık dönemde Türk insanının Almanya’nın ekonomik, sosyal ve siyasi hayatına önemli katkılar sağladığını belirtti.Almanya’da yaşayan Türklere paralel olarak Türk STK’larının da faaliyette ol-duğuna işaret eden Karslıoğlu, bu kuru-luşların devlet ve toplum arasında önemli bir köprü vazifesi gördüğünü ve modern demokrasinin vazgeçilmez unsurları hali-ne geldiklerini kaydetti.Almanya’da 50 yıllık geçmişe sahip olan Türk toplumunun Almanya ile bütün-

leşmesi, mevcut sorunların çözümü ve gelecek nesillerin esenliği bakımından STK’lara ve çatı derneği niteliğindeki oluşumlara büyük görevler düştüğünü be-lirten Karslıoğlu, “Bir sivil toplumun ku-ruluşunun alanında etkin olabilmesi, taba-nının genişliği kadar sahip olduğu maddi imkanlara ve faaliyet gösterilen alanlarda uzmanlığına da bağlıdır. Bu dönemde si-vil toplum kuruluşları kamu diplomasisini ihmal etmemeli, Türk ve Alman toplu-mundaki iletişime önem vermeli, kendi aralarında işbirliği ve dayanışma içinde hareket etmelidirler’’ ifadelerini kullandı.

-”Enerji kaybı önlenmeli”-UETD Başkanı Özdoğan da, bu toplantıda uzun zamandan beri sivil toplum faaliyet-lerinde görev alan kimselerin görüşlerini ortaya koymalarının bir şans olduğunu belirterek, STK’ların çok önemli hizmet-ler gördüklerini vurguladı.1960’lı yıllarda misafir işçi, göçmen ve gurbetçi isimleri altında bu ülkelere ge-lindiğini hatırlatan Özdoğan, burada uzun süre kalınacağı anlaşılınca bu sivil toplum kuruluşlarının varlığının gerekli olduğunu ve kuruluşlarda dini ve sohbet gibi ihti-yaçlarının giderildiğini belirtti.Böylelikle dini dernekler ve kültür ku-ruluşlarının ortaya çıktığını ifade eden Özdoğan, bunların, planlı programlı ol-masa da büyük hizmetler ortaya koyduk-larını, bugün buradaki insanların dini ve milli kültürü muhafaza edilmesinin bu STK’lara borçlu olunduğunu kaydetti.

Şimdi başka bir dönemde yaşandığını, Almanya’da yaklaşık 3 milyon Türk’ün ve 4 milyon Müslüman’ın bulunduğuna dikkat çeken Özdoğan, bu insanların bu ülkede kalıcı olması sebebiyle STK’ların kurumsal hizmetler yapması gerektiğini belirtti.İçinde yaşanılan toplumda ırkçılık ve dış-lanma gibi sorunların olduğunu belirten Özdoğan, “Bu ırkçılık ve dışlanma politi-kasında da STK’ların çok önemi vazifesi olacak. Bu kuruluşların kurumsal nitelik-te planlı programlı çalışması gerekiyor’’ dedi.Buradaki STK’ların çoğunun aynı faa-liyetleri tekrarladığını ifade eden Özdo-ğan, bu enerji kayıplarının önlenmesi ve STK’ların birbirine sahip çıkması gerek-tiğini belirtti.Özdoğan, burada 3. ve 4. dördüncü kuşa-ğın yüksek okul seviyesine ulaştığını, dili ve toplumu çok iyi bildiğini belirterek, bu insanların yetişmesiyle Türk toplumunun çok daha ileri seviye getirilmesi gerekti-ğini kaydetti.Toplantıya katılan Federal Meclis eski üyesi ve işadamı Vural Öger, Türk ve Alman toplumlarının hem eksik hem de olumlu tarafları bulunduğunu, iki toplu-mun olumlu yönlerinin bir araya gelmesi gerektiğini ifade etti.“Türklerin duygusal insanlar olduğunu” belirten Öger, Türkleri kazanmanın yolu-nun onları benimsemekten geçtiğini kay-detti.

Türk sivil toplum kuruluşlarının sorunları tartışıldı

Almanya’nın başkenti Berlin’de Türk sivil toplum kuruluşlarının (STK) sorunları masaya yatırıldı.

Page 21: berlintürk  Aralik/Dezember

BERLİN HABER

41

BERLİN HABER

40

Çok kültürlü işletmecilik ödülleri bu yılda TUH e.V’nin girişimiyle sahiplerini buldu.

Berlin Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Birliği (TUH e.V.) öncülüğünde gerçekleşti. Çok kültürlü işletmecilik ödülü bu yıl Berlin Ekonomi ve Teknoloji sanatörü Cornelioa Yzer ve Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslı-oğlu himayesinde hayata geçirildi. Göçmen kökenli işletmeleri teşvik etme-yi hedefleyen çok kültürlü işletmecilik ödül töreninde TUH başkanı Hüseyin Yılmaz, hedef ve amaçla ilgili bir konuş-ma yaptı. Ödülün fikir babası olan Yıl-maz, özellikle Berlin’de başarılı çalışma-larıyla tanınan çok kültürlü işletmelere dikkat çekti. Yılmaz “ bu yıl üçüncü kez düzenlenen yarışmayı, işletmelerde çok kültürlü ve çok dilli insanların çalışma-sını teşvik etmek amacıyla düzenledik.Bu yarışmada degisik kültürden perso-nel çalıştıran girişimciler ödüllendirildi.

TUH’un katkılarıyla bu yıl 3. kez düzen-lenen yarışmaya ilgi ve başvuruda yoğun oldu. İlginin yoğunluğu, benzeri işletele-rin giderek daha da artacağı inancını biz-de doğurda. Toplumda elini taşın altına sokan ve sosyal konulara eğilen insan-larında onurlandırılması ve yeni örnek insanların kazanılması gerekmektedir. Bu işletmelerin istihdama katkıları ve de eğitime katkıları takdire layıktır. Bu girişimlerinden dolayı ve işletme sahip-lerini kutlayarak başarılarının devamını diliyoruz”dedi. Büyükelçi Hüseyin Avni Karslıoğlu ise sözkonusu girişimin destek görmesi ge-rektiğini söyledi. Toplum açısından da benzeri ödüllerin önem ifade ettiğine dikkat çeken Karslıoğlu, girişimciliğin daha da yaygınlık kazanması üzerinde de durdu. Berlin Ekonomi Senatörü Corne-lia Yzer adına konuşan, Müstesar Gui-do Beermann başarılı göçmen kökenli girişimcilerin öne çıkmasnın sevindirici

olduğuna dikkat çekti. Bundan yola çıka-rak yarışmanın daha da bir önem kazan-dığına vurgu yapan Beermann, değişik kültürden insanların bilgi ve becerisinin kent ekonomisine büyük katkılarda bu-lunduğunun altını çizdi.

Ödül sahipleri Birincilik ödülünü HAIRPORT Lounge GmbH adına firma sahibi Sevtap Ercan Çanaktepe’ye verildi. Çanaktepe’ye ödü-lü Karslıoğlu ve Beermann takdim etti-ler.İkincilik ödülünü H & V MÖBELLAND GmbH adına iki ortak Veli Tufeki und Hasan Öztürk aldılar. 3’üncülük ödülüne ise Royal Glas & Fenster GmbH uygun görüldü. Ödül, fir-manın sahibi Süleyman Önay”a takdim edilddi.Etkinliğe ayrıca, tüketici hakları müste-şarı Toepfer-Kataw ve çok sayıda işlet-meci katıldı.

TUH’dan işletmecilik’ ödülüTUH’dan , üçüncü kez’ çok kültürlü işletmecilik’ ödülü

Ab 2012.11.15 Erweitert Die Ber-liner BIG Hotline Ihr Angebot: künftig WIRD SIE eine Jedem

Tag im Jahr rund um sterben Uhr Er-reichbar seins.Bislang GAB es Beratung durch sterben BIG Hotline bei häuslicher Gewalt Nur Zwischen 9 und 24 Uhr. Beginnend in der Nacht vom 15. zum 16. November Ist sie Unter der Telefonnummer 030/611 03 00 eine jedem Tag Rund um die Uhr Er-reichbar. Die aufsuchende Beratung und Begleitung, sterben sogenannte Mobile Intervention, Auch can DAMIT in Den Nachtstunden durchgeführt Werden.Hier Bestand bislang in Berlin Eine Lü-cke: Frauen, sterben Sich aus Einer Ge-waltbeziehung Losen wollten, konnten von 0 Uhr bis 9 Uhr, An den Wochen-enden und Feiertagen Nicht auf pro-fessionelle Hilfe zurückgreifen: In den Fachberatungs-und Interventionsstellen bei häuslicher Gewalt und Höhle Berli-ner Frauenhäusern IST werktags in der Zeit von 9 Uhr bis 18 Uhr qualifiziertes Fachpersonal Erreichbar.Bei der Mobilen Intervention unterstüt-zen sterben MitarbeiterInnen der BIG Hotline Frauen, sterben aus Höhle ver-schiedenen Grunden Nicht alleine Den zugang zum Hilfesystem FINDEN. SIE suchen SIE auf und beraten SIE persön-lich, zum beispiel Auch im Krankenhaus. SIE bringen SIE in Eine Sichere Unter-kunft, If you DAZU alleine Nicht in der Lage Sindh, Weil SIE Kinder Haben oder

Sich in Berlin Nicht zurecht FINDEN.Patricia Schneider, Geschäftsführerin von BIG eV: “Wir Wissen, dass. der Im-puls, SiCH Hilfe zu holen, Meist Nur sehr kurz andauert. If Beratung oder Hil-fe erst. nach Einigen Stunden oder gar Tagen Möglich IST, bleiben Betroffene Unter Umständen Eher in der Gewalt-beziehung. Deshalb IST es so Wichtig, can Jederzeit und Rund um die Uhr Hilfe Anbieten zu. “Die BIG Hotline in Trägerschaft der Ber-liner Initiative gegen Gewalt ein Frau-en, BIG eV, Wird mit ihren sonstigen Angeboten finanziert von der Berliner Senatsverwaltung für Arbeit, Integrati-on und Frauen. Dilek Kolat, Senatorin für Arbeit, Integration und Frauen: “Ich Freue mich, dass. sterben BIG Hotline Nonne Auch nachts für Hilfe suchende Frauen Erreichbar IST. DAMIT Schaf-fen Wir für sterben Betroffenen Éinen verbesserten zugang Zu den bestehenden Hilfeeinrichtungen. Zugleich IST Berlin characterized gut auf sterben Kooperati-on mit DEM bundesweiten Hilfetelefon für Gewalt betroffene Frauen vorberei-tet, Jahres das. Anfang nächsten starten soll.“Die Schließung der Nachtlücke im Ber-liner Hilfesystem wurde DURCH Eine Spende von Philip Morris ermöglicht. Elfriede Buben, Managerin Public Af-fairs von Philip Morris: “Philip Morris setzt Sich Weltweit Unter anderem gegen häusliche Gewalt Ein. Die BIG Hotline richten sich nach Art mit der Ausweitung

der Mobilen Intervention auf sterben Nachtstunden Höhle Schutz Betroffener verbessern. Wir freuen UNS sehr, dass. DURCH our förderung of this Projekt Realisiert Werden Könnte “. Frank Hen-kel, Senator für Inneres und Sport: “Ich begrüße sterben Schließung der Nacht-lücke, DENN bislang Hatte Die Berliner Polizei nach 24 Uhr keine professionel-len Ansprechpartnerinnen, WENN es nach Einsätzen WEGEN häuslicher Ge-walt Beratungsbedarf GAB oder Frauen Sicher untergebracht Werden mussten. “Die Senatsverwaltung für Inneres und Sport hat sterben Schließung der Nacht-lücke mit der Erstellung von entspre-chenden Informationsbroschüren unter-stützt, sterben Durch Die Polizei eine Betroffene verteilt Werden.Am 1999.11.15 startete das. Modellpro-jekt BIG Hotline bekannt als Erstes lan-desweites Hilfetelefon in Deutschland. Schon jetzt erreichen sterben BIG Hot-line etwa 7000 Anrufe im Jahr, pro Tag etwa 20. Schnell 80 000 Anrufe erhielt sterben Hotline seit ihrer Gründung 1999 bis jetzt. Deutschlandweit erleiden 25 Prozent aller Frauen at least in ihrem Le-ben Gewalt DURCH Éinen (Ex-) Partner Einmal. 2/3 von IHNEN Werden Über Éinen längeren Zeitraum schwer miss-handelt.Wir freuen UNS, If you auf Das neue Hilfe-Angebot hinweisen Wollen.Weitere Informationen? Finden Sie auf: www.big-hotline.de

Hilfe für Gewalt betroffene Frauen

Page 22: berlintürk  Aralik/Dezember

MECLİS DOSYASI

42

Ekim 2011 den beri Berlin Eyalet Parlamentosunda SOL PARTİ mil-letvekiliyim. 30 yıldır Berlin’de

sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında ve de partimde çalıştım, ancak milletve-killiği kuşkusuz farklı bir deneyim.Ben Berlin parlamentosunda partimin “Katılım ve Göçmenler Politikala-rı Sözcüsü” olarak görev yapmakta-yım. Bunun yanı sıra parlamentonun “Anayasayı Koruma Örgütü ve içişleri Komisyonlari”üyesiyim.

NSU cinayetleriNSU cinayetleri ve bunları gizleme ça-baları 2012 yılına damgasını vurdu. Baş-langıçta Berlin’in bu olayların içinde pek olmadığı gibi bir izlenim oluşsa da, daha sonra Berlin Anayasayı Koruma Örgütü-nün de bu konuda sahip olduğu bilgileri doğru değerlendirmediği, konuya ilişkin olarak İçişleri Senatörü Henkel (CDU) ve Polis Müdürü Vekilinin yanlış ve geç bilgi verdikleri, dosyaların imha edildi-ği ortaya çıktı. Bu konu 2013 yılında da Anayasayı Koruma Örgütü Komisyo-

nundaki çalışmalarımın bir ağırlık nokta-sını oluşturacaktır.2012 yılının sonuna doğru sığınmacıların ve politik göçmenlerin Berlin’de sonuç-lanan uzun yürüyüşü ve Brandenburg ka-pısı ve Kreuzberg’de kurdukları protesto çadırları Almanya’nın bu alandaki haksız uygulamalarını bir kez daha kamuoyuna getirdi. SOL PARTİ olarak taşınma ve çalışma yasağının kalkması, bu insanla-rın ve çocuklarının eğitim ve sağlık hiz-metlerinden kısıtsız olarak yararlanması yönündeki taleplerini destekliyoruz.

Uyum konseyiOn yıllık Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile SOL PARTİ koalisyonu dönemin-de göçmen kökenli Berlinlilerin hak ve olanaklarının genişletilmesi konusunda önemli adımlar atıldı. Bunların başında bir Uyum Senatörlüğü kurulması, Uyum Konseyi oluşturulması ve bu konseyin göçmen kökenli üyelerini atama yolu ile değil, tabandan seçim yolu ile belir-lenmesi ve Almanya’daki ilk Katılım ve

Uyum Yasasının çıkartılması sayılabilir.Bu dönem muhalefette bulunan SOL PARTİ olarak bu kazanımların korunma-sı ve yeni yasanın eksiksiz uygulanması önem taşıyor. Ancak, yeni Berlin hükü-meti bu yasa gereği 2011 yılı sonunda Parlamentoya sunması gereken uygu-lama raporunu hala hazırlayamamıştır. 2012 yılında Katılım ve Uyum Yasasının gereklerinin ne denli yeni hükümet ta-rafından yerine getirildiği diğer çalışma alanım olacaktır. Bu bağlamda Yaban-cılar Dairesinin bir polis kurumundan bir hizmet kurumuna dönüştürülmesi ve özellikle TC vatandaşlarının Avrupa Bir-liği 1/80 Kararnamesinden doğmuş olan haklarının eksiksiz yerine getirilmesi ko-nularında önem taşıyacaktır.Kuşkusuz muhalefet partileri ve onların milletvekillerinin olanakları kısıtlıdır. Bu karşın önemli konuları gündeme ge-tirerek, parlamentoya soru önergeleri getirerek Berlin Senatosunu denetleme görevimi yerine getiriyorum ve devam edeceğim.

Hakan Taş (SOL PARTİ Berlin Milletvekili)

Milletvekilliğinin birinci yılı

Sol Parti Berlin milletvekili Hakan Taş, 2013 yılında yapılacak seçim-ler için Federal Parlamento’ya aday

gösterildi.Sol parti Reinickendorf ilçe örgütünün 24.11.2012 Cumartesi günü yapılan top-lantısında Hakan Taş ilçe listesinde 1. Sı-radan Renickendorf ilçesi 72. bölgeden doğrudan aday seçildi. Taş, yapılan oy-lamada katılan tüm delegelerin oylarını alarak yüzde 100 oyla seçilmiş oldu.Taş, seçimden sonra yaptığı açıklamada Federal Parlamentoya çok sayıda göç-men kökenli milletvekilinin girmesinin

öneminin altını çizerek şöyle dedi: “Bi-zim sorunlarımız ve çözüm önerilerimiz göçmen kökenli bizler tarafında Federal Parlamentoya taşınmalıdır. Ben seçildi-ğim takdirde eşit haklar, ırkçılıkla mü-cadele gibi konulara ağırlık vereceğim.”Türkiye’nin AB üyeliğine de destek ve-receğini açıklayan Hakan Taş şu görüş-lere yer verdi:“Irkçı NSU cinayetlerinin aydınlatılma-sı konusu gelecek dönemde de Federal Parlamento’nun gündeminde olacaktır. Berlin Parlamentosu Anayasayı Ko-ruma ve İçişleri Komisyonları üyesi

olarak edindiğim deneyimleri Federal Parlamento’da değerlendirmek istiyo-rum.”Sol Parti Federal Parlamento adayı Ha-kan Taş şu konularda da çalışmalar yapa-cağını açıkladı:“Alman vatandaşlığına geçişin kolaylaş-ması ve çifte vatandaşlığın kabul edilme-si, aile birleşiminin önündeki dil sınavı gibi engellerin kaldırılması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının AB hakları-nın tam olarak uygulanması.”

Hakan Taş Federal Parlamento’ya aday

MECLİS DOSYASI

Page 23: berlintürk  Aralik/Dezember

EKONOMİ

45

EKONOMİ

44

Ab 1. Januar 2013 sinkt der Bei-tragssatz in der gesetzlichen

Rentenversicherung um 0,7 Prozent. Er wird dann bei 18,9 Prozent liegen. Die gute wirtschaftliche Entwicklung in Deutschland führt auch in diesem Jahr zu einem Plus in der Rentenkasse. Nach dem Bundestag stimmte auch der Bun-desrat der Beitragssenkung zu. Die kon-junkturelle Entwicklung in Deutschland ist gut. Nach aktuellen Vorausberechnun-gen wird die Rentenversicherung zum Ende dieses Jahres einen deutlichen Ein-nahmeüberschuss erzielen. Die Nachhal-tigkeitsrücklage der Deutschen Renten-versicherung wird bis zum Jahresende auf mehr als das 1,5-fache der durch-schnittlichen Monatsausgaben steigen.

Entlastung für Arbeitnehmer, Wirtschaft und öffentliche Kassen Mit der im Gesetz vorgesehe-

nen Absenkung werden Beschäftigte und Arbeitgeber ab dem kommenden Jahr um jeweils rund 3 Milliarden Euro jährlich entlastet. Das bedeutet für die Arbeitnehmerinnen und Arbeitnehmer real mehr Nettoeinkommen und lässt positive Auswirkungen auf die Konsum-nachfrage erwarten. Gerade die Bezie-her niedriger und mittlerer Einkommen profitieren. Und bei den Arbeitgebern sinken die Arbeitskosten. Bund, Län-der und Gemeinden müssen weniger Beiträge für ihre Beschäftigten zahlen. Der Bund muss der Rentenversicherung weniger zuzahlen. Auch in der knapp-schaftlichen Rentenversicherung wird der Beitragssatz entsprechend angepasst: Der Beitragssatz sinkt von derzeit 26 Prozent auf 25,1 Prozent. Wie werden die Beitragssätze festgelegt? Das Verfah-ren zur Festsetzung des Beitragssatzes in der allgemeinen Rentenversicherung ist

im Sozialgesetzbuch VI festgelegt: Der Beitragssatz muss gesenkt werden, wenn die Nachhaltigkeitsrücklage 1,5 der Mo-natsausgaben für die Rentenzahlung überschreitet. Sinkt die Rücklage hinge-gen unter die Grenze von 0,2 Prozent der Monatsausgaben, muss der Beitragssatz erhöht werden. Die Höhe der Nachhaltig-keitsrücklage und ihre voraussichtliche Entwicklung beruhen auf Berechnungen des Schätzerkreises Rentenfinanzen. Der Schätzerkreis hat vom 16. bis 18. Okto-ber 2012 turnusgemäß die Einschätzun-gen der Rentenfinanzen überprüft und aktualisiert. Danach hat sich die Finanz-lage der Deutschen Rentenversicherung im Vergleich zur Einschätzung vom Juni 2012 nochmals verbessert. Hinzu kommen die Wirtschaftsannahmen der Bundesregierung vom 17. Oktober 2012. Diese sind für die Deutsche Rentenversi-cherung ebenfalls positiv.

Rentenbeitrag sinkt auf 18,9 Prozent Der Bundestag hat dem Bundesha ushalt für das kommende Jahr zu-gestimmt. Die Bundesregierung

bleibt bei ihrem wachstumsorientierten Konsolidierungskurs. Bundeskanzlerin Merkel zog in der Haushaltsdebatte eine erfolgreiche Bilanz der Regierungsar-beit. In der Schlussabstimmung votierten 312 Abgeordnete für den Bundesetat, 258 stimmten dagegen. Die Neuver-schuldung des Bundes sinkt, der Bun-deshaushalt hält die Schuldengrenze ein - drei Jahre früher als im Grundgesetz vorgeschrieben. Die wachstumsfreundli-che Konsolidierungspolitik der Bundes-regierung zahlt sich aus. Tiefster Stand der Arbeitslosigkeit, mehr Geld für For-schung und Bildung, starke Entlastung der Kommunen: Bundeskanzlerin Ange-la Merkel konnte in der Haushaltsdebatte des Bundestages eine erfolgreiche Bi-lanz der Regierungsarbeit ziehen. “Diese Bundesregierung ist die erfolgreichste seit der Wiedervereinigung”, sagte Mer-kel. Es sei gelungen, dass Deutschland stärker aus der internationalen Finanz- und Wirtschaftskrise herausgekommen als es hineingegangen sei. “Die Men-schen können sich auf uns verlassen”, betonte die Kanzlerin.

2014 strukturell ausgeglichener Haushalt Auch Bundesfinanzminister Wolfgang Schäuble hob hervor, dass die Bundesregierung Vorsorge getrof-fen habe, dass Deutschland trotz einer schwierigeren Wirtschaftslage weiter “Stabilitätsanker und Wachstumsloko-motive in Europa” sei. Schäuble: “Wir sichern mit unserer Politik, dass Europa stabil bleibt.” Die Bundesregierung will ihre erfolgreiche Wachstumspolitik ge-rade in schwierigeren Zeiten fortsetzen. Sie begrenzt das Ausgabenwachstum bei einem steigenden Bruttoinlandspro-dukt. Damit senkt sie nachhaltig das strukturelle Haushaltsdefizit. Dieses ist die Messlatte für die Schuldengrenze des Grundgesetzes. Damit hält der Bund bereits 2013 auch die Marke der Schul-dengrenze von 0,35 Prozent struktureller Neuverschuldung ein - drei Jahre früher als vom Grundgesetz vorgeschrieben. Diese Schuldengrenze sei die richtige Entscheidung gewesen, so Schäuble. Sie ist Vorbild für die Länder in Europa und den europäischen Fiskalpakt. Das strukturelle Defizit im Haushalt klammert Konjunktureffekte oder die Einzahlung in den Europäischen Stabili-tätsmechanismus (ESM) aus. Es soll von 15 Milliarden Euro in diesem Jahr auf

8,8 Milliarden Euro im Jahr 2013 sinken. Schon 2014 soll der Bundeshaushalt ohne ein strukturelles Defizit aufgestellt werden. Die Bundesregierung will die-ses Ziel im kommenden März mit den Eckwerten des Bundeshaushalts 2014 umsetzen.

Wachstumsfreundliche Haus-haltssanierung Die wachstumsfreundliche Haushalts-sanierung der Bundesregierung trägt Früchte: Die öffentlichen Haushalte profitieren von der anhaltend guten Be-schäftigungs- und Einkommensentwick-lung in Deutschland. Die Überschüsse bei den Sozialversicherungen, die hohen Steuereinnahmen und die günstige Zins-entwicklung tragen dazu bei, die Neu-verschuldung des Bundes zu reduzieren. Im Ergebnis sinkt die Nettokreditauf-nahme des Bundes kontinuierlich. Der Haushaltsausschuss des Bundestages hat nach Abschluss seiner Beratungen für den Bundeshaushalt 2013 nur noch 17,1 Milliarden Nettokredite vorgesehen. Im Regierungsentwurf vom Sommer waren noch 18,8 Milliarden Euro eingeplant. Gegenüber 2012 sinkt die Nettokredit-aufnahme um 15 Milliarden Euro. Die Ausgaben veranschlagt der Haushalts-ausschuss mit 302 Milliarden Euro. Das sind 200 Millionen weniger als im Re-gierungsentwurf geplant waren.Dabei trägt der Bund - wie auch 2012 - zusätzliche finanzielle Verantwortung: So zahlen die Vertragsländer die restlichen zwei Jahresbeiträge für den ESM bereits in 2013 ein. Deutschland zahlt aus dem Bundeshaushalt 8,7 Milliarden Euro. Der Bund trägt die finanziellen Mehr-belastungen aus dem Tarifabschluss für den öffentlichen Dienst. Außerdem stellt er Ländern und Gemeinden erhebliche zusätzliche Finanzmittel bereit, unter an-derem für die soziale Grundsicherung im Alter. Bei den Investitionen in Bildung, Forschung und Infrastruktur wird nicht gespart. Denn sie setzen wichtige und wesentliche Wachstumsimpulse.

Mehr Geld für Bildung und Inf-rastruktur So liegen die Verkehrsinvestitionen mit zehn Milliarden Euro weiter deutlich über dem Niveau vor der Finanz- und Wirtschaftskrise. Die Koalition plant über den Regierungsentwurf hinaus zusätzliche 750 Millionen Euro für Verkehrsneubauprojekte. Mehr Investi-tionsmittel sind eingeplant für die Ver-

besserung der regionalen Wirtschafts-struktur und für neue städtebauliche Maßnahmen. Das Geld soll insbesonde-re den Bundesländern helfen, in denen Bundeswehrstandorte geschlossen wer-den. Der Zukunftsbereich Bildung und Forschung bleibt ein Schwerpunkt. Die Ausgaben des Bundesministeriums für Bildung und Forschung steigen 2013 um rund 800 Millionen Euro auf 13,7 Milli-arden Euro. Das ist eine Milliarde mehr, als die Koalition für diese Legislaturpe-riode beschlossen hatte.

Bürger werden entlastet Das Betreuungsgeld kommt, die Pra-xisgebühr wird abgeschafft, die Ren-tenversicherungsbeiträge sinken. Die Bundesregierung entlastet Bürger und Unternehmen im kommenden Jahr damit um mehr als acht Milliarden Euro. Die Praxisgebühr wird zum 1. Januar 2013 abgeschafft. Das entlastet die Bürger um rund zwei Milliarden Euro pro Jahr. Die Gesetzlichen Krankenkassen erhalten hierfür aus dem Gesundheitsfonds dau-erhaft einen vollständigen Ausgleich. Die finanziellen Spielräume aus der gu-ten wirtschaftliche Entwicklung in un-serem Land nutzt die Bundesregierung konsequent, um die Beschäftigten zu entlasten. Zum 1. Januar 2013 senkt die Bundesregierung den Beitragssatz der Gesetzlichen Rentenversicherung von 19,6 Prozent auf 18,9 Prozent. Das ist der niedrigste Beitragssatz der Gesetzli-chen Rentenversicherung seit 1995. Für Beschäftigte und Unternehmen ist das eine Entlastung von mehr als sechs Mil-liarden Euro pro Jahr. Das starke soziale Netz bleibt erhalten. Denn der Bund un-terstützt die Sozialversicherungen weiter jährlich mit rund 100 Milliarden Euro. Daher bleibt der größte Ausgabeteil im Bundeshaushalt beim Etat des Bundes-ministeriums für Arbeit und und Soziales (119,2 Milliarden Euro).

Gegen kalte Steuerprogression Die Bundesregierung wird den Steuer-grundfreibetrag erhöhen. Damit folgt sie dem Neunten Existenzminimumbericht, der festschreibt, dass der Grundfreibe-trag für Erwachsene ab 2013 anzuheben ist. Neben der Erhöhung des Grundfrei-betrages will die Bundesregierung aber auch die übrigen Tarifeckwerte anpas-sen. Damit will sie verhindern, dass der Tarif durch den höheren Grundfreibetrag steiler wird. Die Steuerzahler sollen stär-ker von den Wirkungen der kalten Pro-gression entlastet werden.

Bundeshaushalt 2013 beschlossen

Page 24: berlintürk  Aralik/Dezember

DİALOG

47

A lman hükümetinin uyum-dan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, göçmenlerin

topluma uyum sağlamaları yönünde çalışmalar yapan ve aralarında 4 Türk kadının da bulunduğu 8 kişiye “Uyum Madalyası’’ verdi.

Başbakanlıkta düzenlenen tören-de Baden-Württemberg eyaletinin Offenburg kentinde DİTİB Merkez Cami’nde diyalog çalışması yapan Nurdane Görgün, Kuzey Ren Vestfal-ya eyaletinin Düren kentinde evlerde şiddet gören kadınları destekleyen ve bilgilendiren “Evdeki şiddette karşı göçmen kadınlar ağı’’nda görev yapan Mübeccel Koçar, başkent Berlin’de kadınlara 10 yıl önce Almanca kursu veren ve ardından göçmenlere yönelik çeşitli projelerde sorumluluk üstlenen

Aslı Peker Gaubert ile Hildesheim kentinde kadınlar için okuma, bisiklet sürme, yüzme kursları gibi faaliyetler organize ederek kadınların özgüven kazanmalarına yönelik fahri çalışma-lar yapan Nevin Şahin Uyum Madal-yası almaya layık görüldü.

Böhmer törende yaptığı konuşmada, uyumun başarılı olması için vatan-daşların çalışmalarının vazgeçilmez unsur olduğunu belirterek, “Farklı kökenden olan insanları bir araya ge-tirmek için yasalar ve düzenlemeler yetmez. Bunun için fahri çalışmalar yapan insanlara ihtiyaç var’’ dedi.

Gündelik hayatta daha iyi bir birlikte-lik için yapılan çalışmaların karşılıklı güveni ve birlikteliği artırdığını ifade eden Böhmer, bu insanların arzusu, yaratıcılığı ve cesaretinin entegrasyo-

nu ileriye götürdüğünü ve ülkeyi zen-ginleştirdiğini kaydetti.

Bugün madalya alanların toplumlar arasında köprü kurucu ve toplumda örnek insanlar olduğunu vurgulayan Böhmer, bu kişilerin entegrasyona şe-kil verdiklerini belirtti.

Koçer de 25 yıldan beri bu alanda fa-aliyet yürüttüklerini belirterek, “Çok mutluyum. Onurlandırdıkları için te-şekkür ediyorum’’ dedi.

Nurdane Görgün de diyalog grubunu kurduğu için Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) teşekkür ettiğini ifade etti.Madalya alan grup, daha sonra Bakan Böhmer ve kendilerini bu ödül için tavsiye eden milletvekilleri ile birlikte fotoğraf çektirdi.

Uyum madalyasıAlman hükümetinin uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Böhmer, aralarında 4 Türk’ün de bulunduğu 8 kişiye uyum madalyası verdi

Page 25: berlintürk  Aralik/Dezember

HUKUK

49

HUKUK

48

Almanya’da mahkemeler tarafın-dan mahkum edilen kişilerin sayı-sının azaldığı bildirildi.

Federal İstatistik Dairesi tarafından ya-pılan açıklamada, Almanya’da 2011 yı-lında 807 bin 800 kişinin mahkemelerce mahkum edildiği, bu sayının, istatistik yapılmaya başlandığı 2007 yılından bu yana en düşük sayı olduğu belirtildi.Açıklamada, 2010 yılına göre 2011 yılın-

da hüküm giyen insanların sayısının yak-laşık yüzde 1, 2007 yılına göre ise yüzde 10 oranında azaldığı ifade edildi.Mahkum olanların yüzde 21’inin trafik-teki suçlardan dolayı ceza aldığı belirti-len açıklamada, adam öldürme, cinayet, adam yaralama gibi suçlardan ceza alan-ların oranının yüzde 16 olduğu kaydedil-di.Hüküm giyenlerin yüzde 72’sinin para cezası ile cezalandırıldığı ifade edilen

açıklamada, hapis veya gençlik cezası-na çarptırılanların oranının da yüzde 18 olduğu, hapis cezasına çarptırılanlardan 10 kişiden 7’sinin cezalarının tecil edil-diği belirtildi. Buna göre yaklaşık 44 bin genç ve yetişkinin cezaevine konulduğu bildirildi.Açıklamada, hakimlerin, olayların yüz-de 87’sinde ceza yasalarına göre, yüzde 13’ünde de gençlik yasasına göre karar verdiği kaydedildi.

Mahkum azaldıAlmanya’da mahkemeler tarafından mahkum edilen kişilerin sayısı azaldı

Almanya’da muayene ücretinin kaldırılması ve çocuklarını kreşe göndermeyen ailelere bakım pa-

rası ödenmesini öngören yasa tasarıları Federal Meclis’te kabul edildi.Meclis’te yapılan oylamada, Almanya’da hastaların her üç aylık dönem için ödedi-ği 10 avroluk muayene ücretinin kaldı-rılması için 548 milletvekili “evet” oyu kullandı.

Oylamada yasa tasarısına karşı çıkılma-ması dikkati çekerken, oturumu yöneten Federal Meclis Başkan Yardımcısı Wolf-gang Thierse, “emsalsiz bir sonuç” yoru-munu yaptı.Böylelikle, 9 yıldır yürürlükte olan ve birçok kesim tarafından gereksiz bulanan muayene ücreti 1 Ocak 2013 itibariyle kaldırılacak.Ülkede tartışılan bir diğer konu olan ve kreşe çocuklarını göndermek istemeyen ailelere bakım parası ödenmesini öngö-ren tasarı da, Federal Meclis’te hükümeti oluşturan Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oylarıyla kabul edildi. Oylamada 310 milletvekili lehte, 282 milletvekili aleyhte, 2 millet-

vekili de çekimser oy kullandı. Uygulamaya göre 2 yaşındaki çocuk-lar için aileye aylık 100 avro ödenecek. 2014’ten itibaren 3 yaşındaki çocuklar da uygulama kapsamına alınacak ve son-raki yıllardan itibaren de bu çocukların tümüne 150 avro bakım parası ödenecek. Yardımı nakit olarak almak istemeyen aileler paranın özel yaşlılık sigortasına veya çocuklarının eğitimi için bir tasar-ruf hesabına aktarılmasını istemeleri ha-linde ek 15 avro ek ödeme alacak.Ana muhalefetteki Sosyal Demokrat Par-ti (SPD) ile muhalefetteki Yeşiller Partisi ve Sol Parti, yeni yasaların iptali istemiy-le Anayasa Mahkemesi’ne dava açacak-larını bildirdi.

Muayene ücreti kaldırıldı

Federal Eyalet Temsilciler Meclisi (Bundesrat) Almanya’da şehirler arası otobüsle ulaşıma olanak sağ-

lamak için yapılan yasal düzenlemeyi kabul etti.Yıllarca süren tartışmalardan sonra bu-gün Bundesrat’ta kabul edilen yasa ile, 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle otobüsle şehirler arası ulaşıma yeşil ışık yakılarak demir yolunun gelişmesini sağlamak için 70 yıldan daha uzun süredir yürürlükte

olan katı düzenleme kaldırıldı.Şehirler arası faaliyet göstermek isteyen şirketlerin izinlerini eyalet dairelerinden alacakları ve şehir içi toplu taşımaya za-rar vermemek için otobüs duraklarının 50 kilometre uzakta olması gerektiği kaydedildi. Düzenlemeye göre otobüs şirketleri otoyol vergisi ödemeyecek. Daha önceki düzenlemeye göre demir yolu ulaşımı olduğu durumlarda, otobüs

şirketlerine izin verilmiyordu.Söz konusu düzenleme, hükümeti oluş-turan partiler ile Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi’nin anlaşmasıyla Fe-deral Meclis’ten geçmişti.Düzenleme ile şehirler arası seyahatlerin çeşitliliğinin artırılması, otobüs şirket-lerinin tren yolculuğuna alternatif oluş-turarak rekabet sağlamaları ve biletlerin ucuzlaması amaçlanıyor.

Otobüsle seyahate izin

Almanya’nın başkenti Berlin’in Kreuzberg ilçesin-de yaşayan Atilla Uzunluoğlu’nun, evde eşi Turna Uzunluoğlu’nu silahla öldürdükten sonra intihar etti-

ği bildirildi. Berlin polisi, 39 yaşındaki kadının evde hayatını kaybettiğini, 40 yaşındaki erkeğin de kaldırıldığı hastanede öl-

düğünü açıkladı. Olay sırasında 10,12 ve 18 yaşlarındaki çif-tin çocuklarının da evde olduğu belirtildi. Atilla Uzunluğu’nun Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istediği eşinin de buna karşı çıktığı, çift arasına bu konuda tartışmalar yaşandığı öğrenildi.

Berlin’de bir Türk eşini öldürdükten sonra intihar etti

Zu Weihnachten und Neujahr sind sie wieder da, die Warengutscheine als Ge-schenk. Aber auch bei Gutscheinen kön-nen Probleme auftreten.

Wie lange gilt der Gutschein?Sie haben einen Gutschein über einen bestimmten Betrag für ein Kaufhaus ge-schenkt bekommen. Damit haben Sie das Recht, sich dort eine Ware auszusuchen, die dem im Gutschein angegebenen Wert entspricht, bzw. den Wert des Gutscheins auf den Kaufpreis anzurechnen und die Differenz zu zahlen. Die meisten Ge-schenkgutscheine sind jedoch befristet und schließen in der Regel die Auszah-lung eines verbleibenden Betrages aus. Auf den meisten Gutscheinen ist eine Befristung mit dem Aufdruck, “einzu-lösen bis ...” oder “gültig sechs Mona-te” vorhanden. Sie müssen also Ihren Gutschein innerhalb einer bestimmten Zeitspanne einlösen. Leider sind solche Befristungen in der Mehrzahl der Fälle nur im Kleingedruckten, den Allgemei-nen Geschäftsbedingungen, geregelt und rechtlich nicht zu beanstanden. Die Rechtsprechung hat jedoch bereits mehrfach entschieden, dass eine zu kurze Befristung unwirksam ist und damit eine unbefristete Einlösungspflicht besteht.

So hat das Oberlandesgericht München entschieden, dass die Befristung eines Geschenkgutscheins auf ein Jahr bei ei-nem Internethändler zu kurz und damit unwirksam gegenüber einem Verbrau-cher ist (OLG München 29 U 3193/07).

Was geschieht, wenn die (wirk-same) Frist abgelaufen ist? Nach Ablauf der wirksamen Befristung kann der Gutschein zwar nicht mehr eingelöst werden. Sie jedoch einen An-spruch auf Erstattung des verbrieften Geldwertes des Gutscheins. Der Verwen-der des Gutscheins hat letztlich den Geld-betrag von der Erwerber des Gutscheins erhalten, ohne dass er die vereinbarte Gegenleistung dafür erbracht hätte. Dies stellt eine ungerechtfertigte Bereichen dar, die der Händler herausgeben muss. Der Händler darf jedoch den bei recht-zeitiger Einlösung des Gutscheins zu er-wartenden Gewinn in Abzug bringen, so dass der Differenzbetrag auszuzahlen ist. Die Höhe des abzugsfähigen Gewinns ist eine Frage des jeweiligen Einzelfalls.

Verjährung als gesetzliche Frist !Liegt keine Befristung des Gutscheins

vor, so heißt dies nicht, dass Sie diesen unbefristet einlösen können. Auch bei Gutscheinen gilt im Allgemeinen die 3 jährige Verjährungsfrist, so dass der Gut-schein spätestens innerhalb dieser drei Jahre einzulesen ist. Die Frist beginnt je-doch immer erst am Schluss des Jahres, in dem der Gutschein erworben wurde. Beispiel: Sie erhalten zum Geburtstag ei-nen Gutschein geschenkt, den der Schen-ker im Februar 2011 erworben hat. Die-sen Gutschein müssen Sie bis spätestens zum 31.12.2014 einlösen.

Teileinlösung ?Die Frage, ob ein Gutschein in Teilbeträ-gen, also schrittweise einlösbar ist, ist in der Rechtsprechung noch nicht abschlie-ßend geklärt. Die Teileinlösungen eines Gutscheins ist auch gesetzlich nicht ge-regelt. Sofern Sie in berechtigtes Interes-se an der Teileinlösung haben, und dem Händler die teilweise Einlösung zumut-bar ist, dürfte dem nichts entgegenste-hen. Der Händler kann ohne weiteres mit zumutbaren Mitteln auf dem Gutschein den verbrauchten und den Restwert des Gutscheins vermerken.

Viel Freude beim Verschenken und ein-lösen.

Warengutscheine…Geschenkidee mit Tücken…

Bilinç IspartaRechtsanwalt

Page 26: berlintürk  Aralik/Dezember

KÜLTÜR-SANAT KÜLTÜR-SANAT

50 51

Wie kamen Sie auf die Idee, eine Geschichte über die Bewerbung des EU-Beitritts der Türkei zu schreiben?

Vor einigen Jahren habe ich in Ankara an einer Konferenz mit Multiplikatoren aus der EU und den EU-Beitrittskandi-datenstaaten in Ankara teilgenommen. Hier wehten europäische Fahnen, der Bürgermeister von Ankara und sogar der Ministerpräsident Erdogan begrüßten die Teilnehmer und alle betonten die West-orientierung der Türkei. Abends wurden wir dann in eine Show eingeladen: Dort saßen Bürgermeister und Ministerpräsi-dent mit ihren Frauen, die den Türban trugen, auf der Bühne erschien eine be-kannte blonde Sängerin (oder war es ein Modell?) in einem roten Kleid, auf dem, als sie die Arme ausbreitete die türki-sche Fahne abgebildet war, an die Wand wurde die türkische Landkarte mit La-sern projeziert und über allem hing ein riesiges Porträt von Atatürk. Das war für uns westliche Besucher etwas zuviel Na-

tionalsymbolik und ich fragte mich, ob es nicht für die Türke sinnvoll sei, west-europäische Beratung in Anspruch zu nehmen, wenn sie eine westeuropäische Zielgruppe ansprechen möchte.

Der Titel Ihres Romans ist französisch, auf dem Titelfoto weht eine türkische Fahne. Wie passt das zusammen?

Titel und Titelbild bilden den Span-nungsbogen des Romans zwischen na-tional-türkischer und Westorientierung. Französisch ist für viele Türken traditi-onell die Inkarnation Westeuropas, aus Frankreich kamen besonders im 19. Jahr-hundert zahlreiche Schriftsteller und In-tellektuelle im Rahmen von Orientreisen nach Konstantinopel und viele Jahrhun-derte wurden Westeuropa als „Franken“ bezeichnet. Französisch gilt als schick in der Türkei, wie ja auch in Deutschland. Dann ist der Name „Europe“ ja Pro-gramm des Beitrittsprozesses. Schließ-lich handelt es sich um ein Café, in dem klassisch „abendländische“ Opernarien zu hören sind.

Café d´Europe ist ja ein Roman mit einer durchgehenden Handlungslinie. Warum nennen Sie ihn im Untertitel “Politische Geschichten”, als ob es einzelne Kurzge-schichten seien?

Die Idee der Geschichten lehnt sich an die orientalische Erzählform der „Ge-schichten in der Geschichte“ an, die wir aus „1001 Nacht“ kennen. Gabriel erzählt die Rahmengeschichte seines Istanbul-Abenteuers, und in dieser gibt es viele weitere Erzählungen, die histo-risch unterschiedlich weit zurückführen: zu Sultan Mehmet dem Eroberer, zu Ata-türk, in die Zeit der Militärdiktatur, oder die einfach aus dem Leben der Personen handeln. In Ihrem Roman gibt es eine Übersicht über “historische Ereignisse” und “his-torische und zeitgenössische Persönlich-keiten”, die handelnden Personen sind dagegen fiktiv. Wie spielen Realität und Fiktion in Ihrem Roman zusammen?

Lorenz Lynhard

KÜLTÜR-SANAT

Die erfundene Handlung, Gabriels Gesc-hichte, ist in einem realen politischen Kontext des Jahre 2008 angesiedelt. Alle Informationen über die Ergenekon-Ent-hüllungen, das AKP-Verbotsverfahren und Kopftuch-Urteil, das Attentat in Is-tanbul bis hin zur Eröffnung der Leip-ziger Buchmesse durch Staatspräsident Gül sind genau recherchiert; meiner Me-inung nach sind diese Ereignisse schon so spannend, dass sie für ein Buch aus-reichen würden. Und dann stellt uns der Roman die fiktiven Menschen vor, die sich in diesem komplexen politischen und gesellschaftlichen Kontext bewegen müssen, sich mit ihren eigenen Proble-men zurecht finden, oder scheitern.

Die historische Person Johannes Posth wird zum Großonkel des fiktiven Erzählers Gabriel. Wie kamen Sie auf die Idee, die in den Roman zu integrieren?

Ich bin mit dem echten Großneffen von Jo-hannes Posth befreundet, der mir die Gesc-hichte von seinem „Onkel Hans“ erzählt und mich mit vielfältigen Quellen versorgt hat. Johannes Posth, der noch Konstanti-nopel während des ersten Weltkriegs erlebt hat, spiegelt aus deutscher Sicht mehr als 60 Jahre der Geschichte Istanbuls wieder. Posth beeinflusste als Direktor und dann Liquidator der Deutschen Orientbank wie kein zweiter die deutsche Community am Bosporus bis zu seinem Tod 1977. Ver-mittelt nur über seinen Großneffen, den er entscheidend förderte und beeinfluss-te, eröffnet sich ein tiefer Einblick in die Geschichte der Stadt, an dem verschiede-ne Figuren des Romans teilhaben. Schade, dass noch kein Historiker die in Tagebüc-hern und Briefen reichlich vorhandenen

Quellen studiert hat.

Es gibt in Ihrem Roman einige schwule Personen. Kadir, der türkische Assis-tent von Gabriel, Murad, ein Transves-tit, der Sezen Aksu imitiert, oder der Schriftsteller Kocu. Welche Rolle spielt Homosexualität in deinem Roman?

Für mich und in meinem Roman ist Homosexualität ein Maßstab für die Be-wertung der türkischen Gesellschaft. Ei-nerseits war sie nie verboten, gab es im Osmanischen Reich sogar eine Tradition der „Jünglingsliebe“, andererseits steht schwules Verhalten jedoch im Widers-pruch zur traditionellen Vorstellung von der Rolle des Mannes in der Gesellschaft und in der Familie. Kemalisten und Isla-misten tuen sich gleichermaßen schwer mit offen gelebter Homosexualität. Der Fall des (ebenfalls 2008) vermutlich von seinem Vater aus falschem Ehrgefühl er-mordeten Studenten Ahmet Yildiz zeigt, wie schwer sich die Justiz mit den über-haupt nur schleppend und auf internati-onalen Druck eingeleiteten Ermittlungen tut. Die Selbsthilfeorganisation Lambda wurde auch im Zeitraum meiner Ro-manhandlung verboten, inzwischen aber wieder zugelassen. Gleichzeitig besitzt der Istanbuler Stadtteil Beyoğlu eine sehr vielfältige und lebendige, offenbar nicht bedrohte schwule Szene. Die Gay Pride wird in Istanbul immer beliebter. Als Transsexuelle(r), womöglich als Prostituierte(r), ist man jedoch immer noch häufig Übergriffen ausgesetzt. In Ihrem Roman haben Rollen und ihr Wechsel eine große Bedeutung?

Ja, viele der Figuren wechseln ihre Rol-len: Der junge Murat tritt als die von ihm hoch verehrte Sängerin Sezen Aksu auf. Der Sultan, der sich (als Kaufmann) verkleidet, um sich unter das Volk zu mischen, ist ja ein gängiger Topos der Herrschenden, die einmal sehen wollen, wie ihre Untertanen so leben. In meinem Roman nutzt der Sultan die Gelegenhe-it, ein Doppelleben zu führen. Das führ-te auch der Journalist, der unter einem Pseudonym Romane schrieb, oder der konservative Schriftsteller, der seine Ehefrau liebt, aber junge Männer sexuell bevorzugt. Dass ein solches Doppelleben nicht leicht ist, zeigt der Roman dann le-ider auch… Der Rollenwechsel zeigt die Schwierigkeit, eine Identität zu finden und zu definieren. Und diese individu-elle Idee der Suche nach seiner Identität kann man meines Erachtens auf die tür-kische Gesellschaft übertragen, die sich zwischen verschiedenen Polen, den „ab-geschnittenen“ osmanischen Wurzeln, Kemalismus (Westorientierung, Natio-

nalismus, Laizismus) und dem Islam der Regierungspartei AKP noch finden muss.

Sie haben vorher ein ganz anderes Buch geschrieben “Nur ein Spiel”, einen “ma-gischen Roman”. Gibt es einen Zusam-menhang zwischen den beiden Roma-nen?

In der Tat sind die Unterschiede zwisc-hen den beiden Büchern recht groß, doch spielt Politik auch in „Nur ein Spiel“ eine große Rolle. Die Magie dieses Romans wird wenngleich reduziert auch in „Café d´Europe“ thematisiert. Seniha verfügt über ein „zweites Gesicht“, mit dem sie sich in andere Menschen versetzen kann, ihre Großmutter sieht im Kaffeesatz schwarze Dämonen und den Todesengel Azrail, und dann gibt den Haus-Djinn Alaadin, der weder mächtig noch weise ist, jedoch in die Zukunft sehen kann.

Die offensichtlichste Verbindung stellt Istanbuler Kadir da, der in „Nur ein Spi-el“ in Berlin studierte und als Freund des Protagonisten Philipp eine Nebenrol-le spielte. In „Café d´Europe“ ist er als Gabriels Assistent dessen rechte Hand, der ihn klug bis altklug durch das kultu-relle, soziale und politische Gewirr der türkischen Gesellschaft und durch die Stadt Istanbul führt.

Page 27: berlintürk  Aralik/Dezember

IRKÇILIK

53

KÜLTÜR-SANAT

52

Almanya’nın en önemli medya ödülü olarak kabul edilen Bam-bi ödülleri, Düsseldorf kentinde

düzenlenen törenle bu yılki sahiplerini buldu.Hubert Burda Media yayın kuruluşu ta-rafından düzenlenen törende, Christian Zübert’in “Dreiviertelmond’’ filminde “Hayat’’ adlı Türk kızını canlandıran 7 yaşındaki Mercan-Fatma Türkoğlu “ye-tenek’’ Bambi ödülüne layık görüldü. Türkoğlu, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, annesine, okuluna ve öğret-menine teşekkür etti.“Yeni Başlayanlar için Türkçe’’ adlı film‚ “Ulusal film’’ kategorisinde Bam-bi ödülü alırken, “Uyum’’ dalındaki

ödülü Berlin’de sokak ortasında Arap kökenli gençler tarafından dövülen ha-ham Daniel Alter aldı.“Milenyum’’ dalındaki Bambi ödülüne, Avusturyalı ekstrem sporcu Felix Ba-umgartner, “Uluslararası film’’ dalında-ki ödüle de Salma Hayek layık görüldü. Bambi töreninde sunuculuk yapan Ce-line Dion, “eğlence’’ dalında ödüllendi-rildi.Bu yıl 64’üncüsü düzenlenen Bambi ödül törenine, siyaset, spor, sanat ve kültür alanından çok sayıda kişi katıldı. Törende çeşitli dallarda ödül alan isim-ler şöyle:“Uluslararası Film: Salma Hayek Eğlence: Celine Dion

Yetenek-Bambi: Mercan-Fatma Türkoglu Film: Yeni başlayanlar için Türkçe (Türkisch für Anfänger) Yaşam Boyu Onur Bambisi: Joachim Fuchsberger Milenyum Bambi: Felix Baumgartner Uluslararası Pop: One Direction Sessiz Kahraman: Ruth Pfau (Lepra hastalara yardım ediyor) Uyum: Daniel Alter Kadın Oyuncu: Alina Levshin Erkek Oyuncu: Ulrich Tukur Komedi: Martina Hill Yılın televizyon filmi: Der Turm Pop: Cro Bizim Dünyamız: Steven Armstrup (kutup ayısı araştırmacısı).”

Türkoğlu’na Bambi medya ödülü

Almanya’da 2012 yılı Bambi medya ödülleri verildi - “Yetenek’’ dalındaki ödülü 7 yaşındaki Mercan-Fatma Türkoğlu aldı

Almanya’nın başkenti Berlin’de-ki Türkevi’nde Türk Dünyasının kültürel ve tarihsel simgeleri ser-

gilendi.Azeri sanatçı Aschraf Geybatov’un, Türk Dünyası’ndan motiflerini ve Avrasya’nın renklerini içeren 51 yağlıboya tablodan oluşan “Türk Dünyası’’ adlı sergisinin açılışı, Başkonsolosu Başar Şen ve eşi tarafından gerçekleştirildi. Başkonsolos Şen, sanatın birleştirici olduğunu ve sı-nırı olmadığını belirterek, Azerbaycanlı ressamın Türk Dünyası’ndaki kültürlerin

etkileşimini, dostluk ve barışı simgele-yen eserlerinin Türkevi’nde sergilenme-sinden ötürü müteşekkir olduğunu ifade etti.Türk Dünyası’nın tarihi ve kültürel im-gelerini resimlerinde yansıtan Azeri sanatçı Geybatov’a teşekkür eden Baş-konsolos Şen, “Ülke olarak sanata önem vermekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Sanatsız kalan bir milletin hayat damar-larından biri kopmuş demektir’ sözleriy-le Türk ulusunun sanata verdiği önemi

gözler önüne sermektedir’’ dedi. Serginin açılışına Azerbaycan Büyükelçi Müsteşarı Nüsret Süleymanov, Almanya Türk Konseyi Başkanı Taciddin Yatkın, TD-İHK Yönetim kurulu’ndan Bahattin Kaya, dernek temsilcileri ve davetliler katıldı.Berlin Başkonsolosluğu, Azerbaycan Büyükelçiliği ve Almanya Türk Konseyi himayelerinde açılan sergi, Türkevi’nde 18 Aralık’a kadar Salı ve Cuma günleri ziyaret edilebilecek.

Türk Dünyasından esintiler

Almanya’nın Mölln kentinde Ars-lan ailesine ait evin ırkçılar tara-fından kundaklanması sonucu üç

kişinin hayatını kaybettiği olayın üzerin-den 20 yıl geçti. Türk toplumu yeni acılar yaşanmaması ise Alman hükümetinin ge-rekli önlemleri almasını istiyor.

Hamburg ve Çevresi Türk Toplumu (TGH) Başkanı Hüseyin Yılmaz, yazı-lı açıklamasında, Mölln’de 20 yıl önce meydana gelen olayın hemen ardından Solingen saldırısının gerçekleştiğini, daha sonra da; 8 Türk, 1 Yunan kökenli ve 1 polis memurunun öldürüldüğü ırkçı

cinayetlerin yaşandığını hatırlattı.Son kamuoyu araştırmalarının yabancı düşmanlığının Almanya’da son yirmi yıldır artarak sürdüğünü gösterdiğini ifade eden Yılmaz, “Aradan yirmi yıl geçmiş olsa da Mölln’de hayatını kay-beden Yeliz Arslan, Ayşe Yılmaz ve Be-hide Arslan’ı unutmayarak bu konuda duyarlılığımızı sürdüreceğiz. Bu tür acı-ların yaşanmaması için bütün önlemlerin alınmasını bekliyoruz ve aynı zamanda gelişmelerin takipçisi olacağız’’ ifadesini kullandı.Yılmaz, Almanya’nın birçok kentinde

olduğu gibi Mölln’de de hayatını kay-beden vatandaşların anısını sonsuza dek yaşatmak amacıyla Mölln belediyesin-den gerekli girişimleri yapmasını bekle-diklerini kaydetti.

Mölln kentinde yarın bir anma töreni dü-zenlenecek ve kundaklanan evin önüne çelenk bırakılacak.

Kentte 23 Kasım 1992’de aşırı sağcıların Türk ailelerin oturduğu evleri kundakla-maları sonucu Bahide Arslan (51), Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz (14) hayatla-rını yitirmiş, 9 kişi de yaralanmıştı.

Mölln kentinde saldırıların 20. yılıTürk toplumu yeni acılar yaşanmaması için önlem alınmasını istiyor

IRKÇILIK

Almanya’nın Mölln kentinde 20 yıl önce aşırı sağcılar tarafından kun-daklanan iki evde hayatını kaybe-

den Bahide Arslan, Ayşe Yılmaz ve Yeliz Arslan, bir yürüyüşle anıldı.Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve insan hakları aktivistleri tarafından “Irkçılık öldürür’’ sloganıyla düzenlenen ve yüz-lerce kişinin katıldığı yürüyüşte, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı protesto edildi.Aralarında, hayatını kaybeden Türkle-

rin yakınlarının da olduğu topluluk kent merkezine yürüyerek 20 yıl önce kun-daklanan evlerin önünden geçti. Akşam saatlerinde de, hayatlarını kaybedenlerin anısına çok sayıda sanatçının katılacağı bir konser düzenlenecek.Bu arada, 23 Kasım’da kapsamlı bir anma töreni yapılacağı, Türkiye’nin Ber-lin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğ-lu, Schleswig-Holstein Eyalet Meclisi Başkanı Klaus Schalie, Mölln Belediye

Başkanı Jan Wiegels, eyaletin Başbakanı Torsten Albig, aile mensupları ile çok sa-yıda sivil toplum kuruluşunun temsilcisi-nin de törene katılarak kundaklanan ev-lerin önüne çelenk bırakacağı bildirildi.Mölln kentinde 23 Kasım 1992’de aşırı sağcıların Türk ailelerin oturduğu evleri kundaklamaları sonucu Bahide Arslan (51), Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz (14) hayatlarını yitirmiş, 9 kişi de yara-lanmıştı.

Öldürülen Türkler anıldıAlmanya’da aşırı sağcıların öldürdüğü Türkler anıldı

Page 28: berlintürk  Aralik/Dezember

IRKÇILIK

55

IRKÇILIK

54

Alman hükümeti’nin, ülkede 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren ve çeşitli saldırılar-

da bulunan aşırı sağcı “Nasyonalsosya-list Yeraltı’’ (NSU) terör hücresinin mağ-durlarına yaklaşık 900 bin avro tazminat ödediği bildirildi.Federal Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, NSU cinayet ve saldırıla-rının mağdurlarına aşırı sağcı saldırılar için oluşturulan fondan yaklaşık 900 bin avro tazminat ödendiği ifade edildi.Mağdurlara siyasi bir sinyal olarak bü-rokrasi işlemi olmadan 5-10 bin avro arasında tazminat verildiği kaydedilen açıklamada, kime ne kadar para verildiği

konusunda herhangi bir bilgi verilmedi.Daha önce yapılan bir açıklamada, NSU tarafından öldürülen iş adamlarının eş-lerine ve çocuklarına 10’ar bin avro, kardeşlerine 5’er bin avro tazminat öde-neceği belirtilirken, Heilbronn kentinde öldürülen polisin yakınlarına ise 25 bin avro verildiği kaydedilmişti.Köln’de 2001 ve 2004 yıllarında NSU üyelerinin yaptığı ifade edilen bomba-lı saldırılarının mağdurlarına da toplam 140 bin avro havale edildiği belirtildi.Öte yandan Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD’de katıldığı “Günther Jauch’’ adlı programda yaptığı

açıklamada, NSU cinayetleri kapsamın-da Federal Savcılığın bu yıl içinde bir çok kişi hakkında dava açacağına inandı-ğını belirterek, hakkın yerini bulacağını söyledi.Friedrich, NSU’nun cinayetlerine katılan herkesin hesap vereceğini kaydetti.Federal savcılığın Kasım ayında NSU ile ilgili dava açacağının beklendiği ifade edilirken, bu olaylarla ilgili 13 kişi hak-kında soruşturma devam ediyor. NSU hücresinin üyesi olduğu belirtilen Bea-te Zschaepe ile aşırı sağcı Almanya’nın Milliyetçi Demokratik Partisi’nin (NPD) eski yöneticisi Ralf Wohlleben göz altın-da bulunuyorlar.

Irkçı cinayetlere 900 bin avro tazminatAlmanya’da ırkçı cinayetlere 900 bin avro tazminat -Alman hükümeti NSU cinayetlerinin mağdurlarına yaklaşık 900 bin Avro tazminat ödedi

Almanya’da 2000-2008 yılları ara-sında 8’i Türk 10 kişiyi öldürmek, bombalı saldırılar düzenlemek

ve banka soymakla suçlanan aşırı sağcı “Nasyonalsosyalist Yeraltı’’ (NSU) terör hücresinin ortaya çıkarılmasının birinci yıldönümünde Federal Meclis’te (Bun-destag) özel oturum düzenlendi.Oturumda konuşan İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, cinayet çetesinin bir yıl önce ortaya çıkarıldığını belirterek, olayların ortaya çıkmasından sonra sa-dece kamuoyunun değil, siyasetçiler ve güvenlik birimlerinin de büyük şaşkınlık yaşadığını belirtti.4 Kasım’a kadar söz konusu aşırı sağ-cı teröristlerin bilinmemesinden dolayı şok olduğunu ifade eden Friedrich, tüm uzmanların bu konuda yanıldıklarını ve başarısız olduklarını kaydetti.Cinayetlerin mağdurlarıyla bir araya geldiğini hatırlatan Friedrich, kardeşini, babasını ve yakınını kaybettikten sonra suçlamalara maruz kalmaları ve sosyal çevrenin de kendilerine mesafeli durma-sının bu insanları yaraladığını ifade etti.Bu cinayetleri aydınlatmak için her şeyi yaptıklarını belirten Friedrich, son ay-larda 400 polisin, Federal Savcılık ile birlikte 6 bin 800 delili incelediğini ve böylelikle yaklaşık 28 bin sayfalık soruş-turma dosyasının ortaya çıktığını ifade etti.

NSU terör hücresi üyesi Beate Zschaepe hakkında dava açıldığına işaret eden Fri-edrich, “Dava açıldı ve olayın aydınlatıl-ması ilerliyor’’ ifadesini kullandı.Bu davanın zor bir dönemde açıldığına dikkati çeken Friedrich, iki şüphelinin öldüğünü, Zschaepe’nin ifade vermedi-ğini, önemli delillerin de bu kişilerin kal-dıkları evin kundaklanmasıyla kayboldu-ğunu belirtti.Cinayetleri araştırmak için kurulan Fede-ral Araştırma Komisyonu’na yaptığı ça-lışmadan dolayı teşekkür eden Friedrich, bu konuda reform yaptıklarına dikkati çekti.Friedrich, aşırı sağla mücadelede savun-ma merkezi kurduklarını ve bilgi bankası oluşturarak önemli önlemler aldıklarını belirtti.

-”Güvenlik birimleri için mağlubiyet oldu”-Sosyal Demokrat Parti üyesi Eva Högl, NSU cinayetlerinin çok önceden ortaya çıkarılmaması ve daha sonra dosyaların imha edilmesinin, güvenlik güçlerine güvenin kaybolmasına sebep olduğunu belirterek, İçişleri Bakanı Friedrich’e dosyaların imha edilmemesi için neden bir genelge çıkarmadığını sordu. Högl, böylelikle bazı şeylerin örtbas edileceği yönünde intiba oluştuğunu belirterek, olayların eksiksiz aydınlatılması gerek-tiğini kaydetti.

Hristiyan Demokrat Partili (CDU) Fede-ral Meclis Üyesi Clemens Binninger de, Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin eski başkanının, “Bu, tüm güvenlik bi-rimleri için bir mağlubiyet oldu’’ ifade-sini kullandığını hatırlattı. Binninger, “Daha fazlasıydı. İnsanlar yabancı ol-duklarından veya ülkeyi polis olarak temsil ettiklerinden dolayı Almanya’da hayatlarından korkmaları tüm toplum için bir mağlubiyetti ve bunun bir daha tekrarlanmaması lazım’’ dedi.Yeşiller Partisi’nden Christian Ströbe-le de, güvenlik birimlerinin söz konusu terör hücresi üyelerinin yeraltında yaşa-dıklarını bilmesine rağmen güvenlik bi-rimlerinin bu yönde soruşturma yapma-maları ve cinayetleri önleyememelerini eleştirdi.Ströbele, istihbarat servislerini de eleşti-rerek, konu ile ilgilenen tüm personelin değiştirilmesini istedi.SPD’li Aydan Özoğuz da, güvenlik bi-rimlerini, cinayetler olduğunda aşırı sağ çevrelerinde soruşturma yapmadıkları için eleştirdi ve aslında bu birimlerin aşı-rı sağcılar ile paralel bir dünyada yaşa-dıklarını ifade etti.Oturumda konuşan diğer bazı mil-letvekilleri de, Federal Araştırma Komisyonu’nun cinayetlerin aydınlatıl-ması konusunda önemli rol oynadığına işaret etti.

Federal Meclis özel oturumuNSU cinayetlerinin ortaya çıkarılmasının birinci yıldönümünde Federal Meclis’te özel oturum düzenlendi -İçişleri Bakanı Friedrich: -’’Dava açıldı ve olayın aydınlatılması ilerliyor’’

Almanya’nın Berlin eyaletinin Anayasa Koruma Dairesi’nde bir memurun sağ ile solu karıştırdığı

gerekçesiyle aşırı sağla ilgili dosyaların imha edildiği belirtildi.Dosyaların imha edilmesiyle ilgili olarak Daire Başkanı Claudia Schmid, Berlin eyaletinin İçişleri Bakanı Frank Henkel ve Başsavcı Dirk Feuerbach bir basın toplantısı düzenledi.8’i Türk, 10 kişinin öldürülmesiyle so-rumlu tutulan aşırı sağcı “Nasyonal Sos-

yalist Yeraltı’’ (NSU) cinayetlerini araş-tırma görevi verilen Feuerbach, 37’sinin eyalet arşivinde muhafaza edilmesi için 57 dosyanın dışarıya çıkarıldığını belirt-ti.Tüm dosyaların aynı odada bulunduğu-nu, arşive gönderilecek dosyaların sağ-da, imha edilecek dosyaların da solda bulunduğunu ifade eden Feuerbach, 29 Haziran’da bölüm müdürü Stephan S’nin iki çalışanla birlikte arşive gidecek olan dosyaların üzerindeki kapakları çıkar-mak için bu odaya gittiğini kaydetti.

Feuerbach, burada yanlışlıkla sağdaki dosyaların yerine soldaki dosyalara gi-dildiğini ve yanlış dosyaların imha edil-diğini belirtti.Olayın 1 Ekim’de fark edildiği, Henkel’in bu konuda 15 Ekim’de bil-gilendirildiği ifade edildi. Henkel de bu iletişim aksaklıkların aydınlatılması ge-rektiğini kaydetti.Berlin eyaletinin Anayasayı Koruma Dairesi’nde dosyaların imha edilmesi geçen hafta ortaya çıkmıştı.

İmha savunmasıBerlin Anayasa Dairesi’nde aşırı sağcılarla ilgili dosyaların imha edilme-sine ilginç savunma -’’Memur sağ ile solu karıştırdı’’

Page 29: berlintürk  Aralik/Dezember

FELSEFE Felsefece...

57

IRKÇILIK

56

TBMM İnsan Haklarını İn-celeme Komisyonu

Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Alman-ya’daki Neonazi cinayetleriyle ilgili et-kin yargılama beklediklerini söyledi.Almanya Federal Meclisi’ndeki “Nasyo-nal Sosyalist Yeraltı Örgütü’’ Araştırma Komisyonu Başkanı Sebastian Edathy, Üstün’ü ziyaret etti. Üstün ve Edathy,

görüşmenin ardından gazetecilere açık-lama yaptı. Üstün, Almanya’da Neonazi cinayetlerine kurban giden Türklerle ilgi-li Komisyon olarak hazırladıkları ve ka-muoyuyla paylaştıkları raporu Edathy’e de verdiğini belirtti.Cinayetlerin yargı aşamalarını takip ede-ceklerini ifade eden Üstün, “Davanın açıldığını Başkan bize söyledi. Sorunun çözümü konusundaki gayretlerinden ör-nekler verdi, konunun üzerinde titizlikle durduklarını söyledi. Nisan ayına kadar çalışmalarını sürdüreceklerini, ondan sonra rapor yazım aşamasına geçecekle-rini beyan etti. Biz de bu konudaki gö-rüşlerimizi kendilerine ilettik’’ dedi.Almanya’daki Türklerin ırkçılık ve İsla-mofobi ile ilgili sorunların yanı sıra eği-tim ve çifte vatandaşlık gibi başka sorun-ları de olduğunu kaydeden Üstün, “Bu meselelerin de dostluğumuzun pekişme-si adına çözülmesi gerektiğini ifade ettik. Bu konularda da gerekli çalışmaları ya-pacaklarını söylediler. Başkan gerçekten de bu konuyla ilgilenen ve politika üre-ten biri...Almanya’daki bu Komisyona ve Başkan’a güveniyoruz. Türk kamuo-yu adına konuyla ilgili olarak etkin bir

yargılama beklediğimizi ifade ettik’’’ diye konuştu.Edathy de TBMM’de bulunma nedeni-nin üzücü olmasına karşılık verimli ve yararlı görüşmeler yaptıklarını belir-terek, 2012 yılı başından beri Federal Parlamento’da oluşturulan komisyonun başkanı olduğunu hatırlattı. Komisyonun görevinin bir dizi aşırı sağ suç olayının neden daha önce ortaya çıkarılamadığı ve suçluların daha önce yakalanamadı-ğını araştırmak olduğunu vurgulayan Edathy, terör örgütünün kurbanı olan 10 kişiden 8’inin Türk kökenli olduğunu anımsattı.TBMM’deki meslektaşlarına düzenli olarak çalışmaları konusunda bilgi ver-meye önem verdiklerini anlatan Edathy, “Araştırmalarımız hiçbir şeyden çekin-meden ve korkusuzca devam edecek. Bu şekilde ihmalleri tespit edeceğiz ve devletin kaybolan güveni yeniden tesis etmesi için elimizden geleni yapacağız. Biz bunu hem kurbanlara, hem ailelerine ve yakınlarına, hem de Alman yurttaşlara karşı da borçluyuz. Her kökenden insa-nın ülkemizde emniyetinin sağlandığını göstermeliyiz’’ dedi.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün’ü ziyaretAlmanya’daki Neonazi cinayetleri -Almanya Federal Meclisi’nde Neonazi cinayetleriy-le ilgili Araştırma Komisyonu Başkanı Edathy, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Baş-kanı Üstün’ü ziyaret etti -Üstün:’’Etkin bir yargılama bekliyoruz’

Zu den Ergebnissen der Studie „Die Mitte im Umbruch - Rechtsextreme Einstellungen in Deutschland

2012“ der Friedrich-Ebert-Stiftung erklärt Astrid Rothe-Beinlich, Frauenpoli-tische Sprecherin und Mitglied im Bundesvorstand von BÜNDNIS 90/DIE GRÜNEN:„Die Ergebnisse der Studie sind er-schreckend und zeigen, wie tief Rassismus und gruppenbezogene Men-schenfeindlichkeit in der Mitte der Gesellschaft verwurzelt sind. Die Studie zeigt, extrem rechtes Gedankengut und rechtspopulistische Positionen sind kein Problem einer radikalen Minderheit. Umso schlim-mer ist, dass die Bundesregierung und allen voran Ministerin Schröder und Innenminister Friedrich eine Gefahr

für die Demokratie entweder bei Musli-minnen und Muslimen oder bei Linken suchen, statt endlich ausreichend Pro-gramme gegen gruppenbezogene Menschenfeindlichkeit von rechts aufzu-legen.Vor dem Hintergrund dieser Stu-die scheinen Aktionen wie die ‚Vermisst‘-Kampagne des Innenminis-ters oder der unentwegte Kampf von Ministerin Schröder gegen angebli-che Deutschenfeindlichkeit geradezu zynisch. Wir brauchen keine Kampag-nen, die die rassistische Stimmung im Land noch anheizen, sei es gegen Musliminnen und Muslime durch die ‚Vermisst‘-Plakate und -Postkar-ten oder auch gegen Sinti, Roma und Ashkali aus Serbien und Maze-donien durch eine ‚das Boot ist

voll‘-Rhetorik, sondern eine umfassen-de Demokratiebildung von Anfang an. Gerade Kinder und Jugendliche müs-sen bereits in der Schule für die Demokratie gewonnen werden.Die Bundesmittel im Kampf gegen Rechts müssen deutlich erhöht werden. Wir fordern ein 50 Millionen Euro-Programm gegen gruppenbezogene Menschenfeindlichkeit. Außerdem muss sich die Förderstruktur dringend ändern. Es braucht keine immerwäh-rende Förderung von Modellprojekten, sondern eine institutionelle Förderun-gen von lokalen Projekten, die sich bewährt haben. Auch die Anwendung der Extremismusklausel, die engagierte Bürgerinnen und Bürger im Kampf ge-gen Rassismus unter Generalverdacht stellt, muss endlich beendet werden.“

Das Problem heißt Rassismus

1

Batı toplumunda genellikle kabul gören ve düşün adamlarının da paylaştığı “tavmatik” üç kırılma

noktasından söz edilir. Bilindiği gibi bu düşünce, üçüncüsüne kendisinin kapı aç-tıgını idda eden Sigmund Freud`dan kay-naklanır. Haksız da degildir.Birinci kırılma: Kopernikus-Galileo-Kep-ler üçlüsünün vurduğu bilimsel devrimle oluştu; 15.yüzyıl Ortaçağ bağrından ko-pup gelen ve Galileo`nun „..yine de dö-nüyor.“ sözüyle billurlaşan bu bilimsel devrim o zamana dek genel inanca uygun olan, dünyanın evrenin merkezi olduğu, güneş dahil tüm gezegenlerin sabit duran dünyanın etrafında döndüğü düşüncesini, daha doğrusu kutsal inancı birden bire travmatik bir kaygıyla sarstı. Dünyanın da diğer gezegenler gibi sabit durmadığı ve güneşin etrafında döndüğü düşüncesi Avrupa inanç kültüründeki narsizme indi-rilen ilk darbeydi.İkinci travmatik sarsıntı Charles Darwin`den geldi; insan da diğer canlı-lar gibi çok uzun bir gelişme sürecinden geçerek bugünkü halini almıştı. İnanç kültüründeki Tanrı`nın kendisinin benze-rini insanda yarattığı ve hiç değişmediği düşüncesi, Darwin’in uzun bir gelişimin ürünü olan insan tasavvuru tarafından sar-sıldı. Bu, insanı diğer canlılardan ayırıp ayrıcalıklı bir yüceliğe koyan kutsal inan-cın narsizmine ikinci travmatik saldırıydı. Gelelim üçüncü sarsıntıya. Bunu bizzat Freud kendisinin yarattığını savundu. Gerçi ondan önce ünlü klasik romanlarda bazı edebiyat dahileri ve felsefeciler bilin-cin dışında, akıl ve iradenin sözünün geç-mediği bir alanın varlığından bolca söz etmişlerdi (kuşkusuz Nietzsche daha faz-lasını yaptı). Ama ilk kez Freud sistemli biçimde biliçdışının varlığını öyle ifade etti ki akıl ve mantığı, gerisindeki güdüle-rin gücüyle tahtından indirdi.

2

Psikoanaliz ise bebeğin gelişmesindeki ünlü „ayna evresi“nde yaşadığı, anne vü-cuduyla özdeş olduğu birinci varoluşsal narsistik döneminden kültürün kurallarını oluşturan simgelerle kopuşunda „travma-tik ayrılma hissi“nin oluştuğunu ve bunun ömür boyu sürdüğünü söylüyor. Buna göre, simge ve düzenin oluşturduğu özne-insan varoluşsal değil kültürün oluştur-duğu bir biçimlenmedir. Artık özne-insan içindeki simgeler dünyasıyla bastıracağı

bilinçdışını kurmaya başlar. Bunda en büyük rolü „dil“ oynar: Dil bir yandan kurallar düzeninde bilinci kurarken aynı zamanda bilinçdışını, yani arzu ve gü-dülere dayanan ilk narsistik dönemdeki bütünlüğü bastıran kapalı kutuyu da oluş-turur. Simgeleri ve kuralları dile getirken dil ve onlarla da oluşan dil bilinçdışı söz konusu olduğunda „yalan söyler“. Ona bu yalanı kurduğu simgeler dünyası söyletir. Böylece bilinçdışına atılan, istenmeyen, anımsanmasından kaçınılan şeyleri „dile getirmek“ten sürekli sakınmak, birincil narsistik dönem sonrası oluşmus kültürel insanın karakteri olup cıkar. Bilinçdışına atılanların varlığı olduğu sürece insanın travma yaşaması hep olacaktır. İnsan sa-hip olduğu ve kendisinin yarattığı sim-geler dünyasını kaybetmekten korkar, bu dünyaya karşı tehdit olan bilinçdışının sesini duymak istemez, bastırır.

Akıl, kaybedilen bütünlük, birlik ya da tamlık duygusunu kendi simgeleriyle kur-ma çabası gösterir.

3

Psikoloji bize travmanın, alışılmış düşün-ceye, değerlere, yaşam tarzına ve bu bütü-nün oluşturduğu psisik benliğe karşı etkin bir saldırıyla oluştuğunu söylüyor. Bu sal-dırı yukardaki ilk örnekte olduğu gibi Av-rupa inanç kültüründeki üç kırılmayla ya da insan bireyinin biyolojik-kültürel geli-şiminde bilinçdışının oluşumuyla kendini gösterebildiği gibi psikoterapinin konusu-nu oluşturan bireye dışardan yapılan psi-şik ya da fiziksel saldırıyla da oluşabilir.

Psikoterapinin tedavi alanına giren bu tür saldırılar sonrası amaç kişinin kaybettiği özgüvenin tekrar oluşturmasını sağla-mak yeniden benliğini oluşturan kontrol gücünü kazanmasına yardım etmektir. Bu bireysel travmalarda da temel amaç diğerlerinde olduğu gibi bilinçdışına atı-lan, „dile getirilmeyen“in bilince çıkartı-larak rahatlama sağlanmasına dayanıyor. Bugün travma tedavisinde birçok terapi teknikleri kullanılmaktadır. Kuşkusuz her tekniğin her hastaya uygunlugu söz ko-nusu değildir. Bugün yaygın olan, „Trav-ma Sonrası Stres Bozukluğu“ (TSSB) ile „Travma Sonrası Gelişim“ (TSG) ayrımı travmaya sistemli bakış sağlamada önem-li bir ayrımı oluşturuyor.

TSSB kendisini, uzun süreler heyecan ve anımsamanın yarattığı aşırı uyarılmalar-

la psisik ve fizyolojik olarak göstermesi-dir. Ama bu belirtileri travmadan hemen sonraki belirtiler olarak anlamamalıyiz. Çünkü ilk tepkiler her normal insanın göstereceği tepkilerdir.TSSB gelişmenin görülmediği durumlara verilen tanımla-madır.

TSG (Travma Sonrası Gelişme) ise ki-şideki olumlu gelişmeyi vurgulayan bir deyimdir. Özellikle travmanın yarattığı daha önce görülmeyen olumlu gelişmeyi, bireyin duygu ve davranışlarında görülen anlamlı değişmeyi dile getirir. Varoluşçu psikoterapinin öncülerinden I.Yalom bu konuda bize bu kişilerin varoluşlarını an-cak travma sonrası kazandıklarını anlatan çok örnekler veriyor.

4

Toplumsal trravmalarda da önemli olan yaşanmış olayların tıpkı bireysel travma-da olduğu gibi „dile getirilmesi“ ve buna yardım edilmesi ilk gösterilecek davra-nış biçimidir. Unutmaya çalışmak ya da unutturmaya çalışmak, travmayı olduğu gibi ilerdeki bir tarih için dondurmaktan başka bir anlam taşımaz. Bu dondurulan travma katmerleşmiş başka sorunlarla bir-likte tekrar karşımıza çıkar. İnkar ve „dile getirmekten kaçma“ ikinci büyük travma-lara kapı açmaya davet bile olabilir.

İşte toplumsal travmalarda en çok eksik-liği çekilen, özellikle Türkiye gibi ülke-lerde, tıpkı bireysel terapide olduğu gibi psikoterapistin işlevine benzer bir faktö-rün, yani bunu yapacak siyasi iradenin olmayışıdır.

Dil yukarıda sözünü ettiğimiz gibi bi-linçaltına “yalan söyler”, ama o yalanı ortadan kaldıracak olan da yine dilin kendisidir. Toplumsal bilinçaltımızdaki yalanlardan kurtulmamızın tek yolunun onları dile getirmekten geçtiğine inanıyo-rum. Bu konuda meraklısına önemli bir kitap : “Geçmişle Hesaplaşmak“, Mithat Sancar (İletişim Yayınları).

Hangi travma ?

Dr. Ufuk Yaltraklı

Page 30: berlintürk  Aralik/Dezember

SAĞLIK

59

SAĞLIK

58

N. Serpil Öcal Fachärztin für Physikalische und Rehabilitative Medizin Akupunktur - Naturheilkunde - ChirotherapieFerdinandstr. 27, 12209 Berlin - Email: [email protected]

Nedir? Alkol denilince kimyasal bileşimi iki karbon ato-mundan oluşan içilebilen etanol kastedilir. Alkol kelimesinin arapçadan geldiği tartışılmaktadır. Neden? Şekerli meyvelerin ekşimesiyle ortaya gelen, içil-diginde sarhoş edici etkisi olan sıvıdır. Uzun yüzyıllardan beri geliştirilmiş özel mayalar sayesinde, basit bir ekşimenin üstünde daha konsantreli alkol üretmek mümkündür. Genelde biraların alkol oranı %3 ile %5, şarapların %10 ila %14, likör ve daha sert içkilerin (rakı, viski, konyak) oranı ise %25 den % 60 lara dek ulaşır.

Nasil? Özellikle batılı toplumlar eğlencede, kutlamalarda, düğünlerde alkolü çok tüketirler.Alkolun düzenli bir sekilde tüketildiğinde ortaya gelebilecek belli başlı hastalıklar şunlardır: Karaciğerde yağlanma, ileri dönemlerde siroz, beyinde bazı merkezlerin „erimesi“, unut-kanlık, damar sertligi, yüz ve ciltte kızarıklıklar, kabalaşmalar, el titremeleri, vs….

Kim? Toplumun her seviyesinde, kadın ve erkek alkol has-talığına yakalanabilir. Türk toplumunda, dini sebeplerden do-layı da alkol hastalığının oranı Avrupa toplumuna göre daha düşüktür. Avrupa’da kişi başına düşen saf alkolun miktarı 9,4 litre iken, Türkiye’de 1 literede kalmaktadır. Avrupa’da alko-lik oranı % 7,4, Türkiye’de ise % 3 olarak belirleniyor. Günü-müzde özellikle Almanya’da yaşayan gençlerde hayati tehlike oluşturacak şekilde fazla alkol tüketimi izlenilmektedir.

Was? Wenn man über Alkohol spricht, meint man eher die chemische Substanz mit zwei Kohlenstoffatomen, die trinkbar ist. Der Urspung des Wortes Alkohol kommt aus dem Arabi-schen.

Warum? Durch die Gärung vom zuckerreichen Obst entsteht Alkohol, der, bei übermäßigem Genuss, eine berau-schende Wirkung hat. Die seit Jahrhunderten entwickelten Hefen dienen zur Erhöhung des Alkoholgehaltes als bei der normalen Gärung. Im Allgemeinen beträgt der Alkoholgehalt der Biere zwischen 3 und 5%, der Weine 10 und 15% und der härteren Alkoholika (Raki, Ouzu, Korn, Whiskey, Cognak etc) 25 bis zu 60%.....

Wie? Insbesondere in den westlichen Kulturen wird Alko-hol bei Feierlichkeiten, Gratulationen, Hochzeiten viel kon-sumiert. Wenn Alkohol regelmäßig getrunken wird, können folgende Erkrankungen die Folgeerscheinung sein: Leberverfettung, später Leberzirrhose, Rückgang von bestimmten Hirnzentren, Vergesslichkeit, Gefäßverschleiß, Händezittern, usw……

Wer? Die Alkoholabhängigkeit kann in jeder Gesellschaft-schicht auftreten. Männer sind sowohl in der Türkei als auch in Deutschland zahlenmäßig den Frauen überlegen. In der türkischen Bevölkerung ist der Anteil der Alkoholkranken im Vergleich zu der europäischen Bevölkerung deutlich niedri-ger. Der Pro-Kopfverbrauch von reinem Alkohol in Europa ist mit 9,4 Litern und in der Türkei mit 1,0 Liter angegeben. Der Anteil der Alkoholiker in der europäischen Bevölkerung soll 7,4 % und in der tükischen Bevölkerung aktuell bei 3% liegen. Heutzutage fallen insbesondere jugendliche, in Deutschland mit Alkoholspiegeln auf, die immer häufiger tödliche Folgen haben.

AlkoholAlkol

SAĞLIK

İngiltere’de yapılan bir çalışma, fazla oturmanın diyabet, kalp hastalıkla-rı ve ölüm riskini artırdığını ortaya

koydu. Leicester ve Loughborough üni-versitelerinin Diabetologia dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, uzun süre hareketsiz kalan kişiler, iş çıkışı spor salonuna ya da havuza giderek egzersiz yapsalar dahi hareketsiz kaldıkları süre-

nin olumsuz etkisini tam olarak ortadan kaldıramıyor. Uzun süre oturanların, oturmayanlara göre diyabet ve kalp ra-hatsızlığı geçirme riskinin daha fazla olduğunu vurgulayan bilim adamları, televizyon izlemek ya da bilgisayar kul-lanmak gibi insanı hareketsizliğe iten alışkanlıkların modern toplumlarda ol-

dukça yaygın hale gelmeye başladığına da işaret ediyor. Araştırmacılar, hare-ketsizliğin önüne geçebilmek için, bazı iş toplantılarının ayakta düzenlenmesi, öğle yemeği için ayrılan sürede yürüyüş yapılması ya da akşamları televizyon iz-leme süresinin azaltılması gibi önerilerde bulunuyorlar.

Fazla oturmak ölüm riskini artırıyor

A lmanya’da yaşayan Türklerin maruz kaldığı psikolojik sorun-lar geniş kapsamlı bilimsel bir

araştırmayla mercek altına alındı. Volk-swagen Vakfı’nın desteğiyle hazırlanan projeyi gerçekleştiren bilim adamları Hamburg ve Berlin’de yaşayan Türk-lere ruhsal sağlıklarına ilişkin sorular sordu. Üç yıl süren geniş kapsamlı ça-lışma Berlin’de tanıtıldı. Ortaya çıkan sonuçlara göre göçün psikolojik bas-kısına en çok Türk göçmenler maruz kalıyor. Türkler, psikolojik sorunların aşılması için sunulan imkânlardan da çok az miktarda yararlanıyor.

Psikolojik Sağlık ve Göç (SeGeMi) başlığını taşıyan projenin tanıtımı ama-cıyla gerçekleştirilen programda bunun sebepleri arasında göç edenlerin geldi-ği ülkedeki hastalık anlayışı ile eğitim durumunun etkili olduğu belirtildi. Bir diğer sebep olarak da anadilde sunulan psikolojik hizmetlerin eksikliği göste-rildi.

Araştırmanın ortaya koyduğu en önem-li sonuçlardan biri de herkesçe talep edilen sosyal ve sağlık bakımına iliş-kin kuruluşlardaki kültürlerarası açılıın bugüne kadar her yerde hayata geçirile-memiş olması. Buna göre psikososyal

hizmetler veren kuruluşlarda çalışanlar farklı kültürlerden insanlara özel hiz-mete yönelik mesleki formasyona haiz değil. Uzmanlar, çalışanların inisiyatif kullanmasını engelleyen yapısal engel-lerin yanı sıra tercümanlar için ayrılan masrafların düzenlemeye tabi tutulma-mış olmasını da bir diğer neden olarak gösterdi.

Proje kapsamında Almanya çapın-da ilk defa Türklerin ruhsal sağlığına ilişkin epidemolojik bilgiler Türkçe ve Almanca olarak toplandı. Bilgilerin toplanmasında göçmenler tarafından kurulan yerel kurumların yanı sıra der-neklerin, birliklerin, eğitim kurumları-nın desteğine başvuruldu. Bu bilgiler teferruatlı ve klinik olarak kategorize edilerek bire bir görüşmeler sonucun-da kazanıldı. Daha sonra Robert Koch Enstitüsü’nün Alman toplumu ile kı-yaslama imkânı sunan aktüel araştır-masından yararlanıldı ve Türklerin psi-kolojik rahatsızlıklara daha çok maruz

kaldığı ortaya çıktı. Araştırma psikolo-jik rahatsızlık ve tedavi desteği alanla-ra yönelik kıyaslamaları yaşa, nesle ve cinsiyete göre ortaya çıkaracak derece-de ayrıntılar taşıyor.

Uzmanlar Almanya’da yaşayan Türk-lerin psikolojik destek alma konusunda neden geride kaldığını ortaya koymak için de İstanbul’da bir araştırma ger-çekleştirdi. Bu araştırma ise Türkiye’de yaşayan Türklerle Almanya’da yaşayan Türkler arasında belli psikolojik rahat-sızlıklara olan bakışın farklı olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre sadece kül-türel farklılıkların değil, aynı zaman-da eğitim durumu ve sosyal konumun da rol oynadığı sonucuna varıldı. Aynı şekilde anadilde psikolojik yardımın önemi bir kere daha ortaya çıktı. Anke-te tabi tutulan Türkler, sadece Türkçeyi daha iyi bildiklerinden değil, Türkçe konuşan terapistlerin daha duyarlı ol-duğunu düşündüklerinden dolayı Türk-çe yardımdan yana tavır koyuyor.

Göç Türklere zarar

Göç en çok Türklerin psikolojisine zarar verdi

Page 31: berlintürk  Aralik/Dezember

BİLİM VE TEKNİK

61

SEÇİM 2013

60

Der Vorstand von Bündnis 90/Die Grünen Berlin-Mitte freut sich über die Wahl von Özcan Mutlu

zum grünen Direktkandidaten im Wahl-kreis 75 (Berlin-Mitte) zur Bundestags-wahl und erklärt:“Bei der Bundestagswahl im September 2013 werden wir erneut antreten, um bei Erst- und Zweitstimmen stärkste Kraft in Mitte zu werden. Mit Özcan Mutlu, un-serem bundesweit bekannten Bildungs-experten, wollen wir das Direktmandat in Mitte gewinnen. Die Wahlversamm-

lung, bei der mit 170 Anwesenden rund 20 Prozent unserer Mitglieder am Ent-scheidungsprozess teilgenommen haben, war ein guter Auftakt für einen engagier-ten Wahlkampf.”Dazu der gewählte Wahlkreiskandidat Özcan Mutlu: “Berlin Mitte ist als Re-gierungsbezirk, ein von der Vielfalt der Kulturen und Lebensentwürfen gepräg-ter Wahlkreis. Ich will Politik für alle Menschen im Bezirk machen. Ich will den Wahlkreis gewinnen und für eine ge-

rechte Gesellschaft, für ungeteilte Bür-gerrechte, für Chancengleichheit in der Bildung, aber auch für bezahlbare Mie-ten und einen gesetzlichen Mindestlohn kämpfen.” Der 44jährige Özcan Mutlu ist seit 1999 Mitglied des Berliner Ab-geordnetenhauses und dort Sprecher für Bildung. Er ist Diplom-Ingenieur der Nachrichtentechnik.Hintergrund: Bei der Bundestagswahl 2009 war es knapp: Eva Högl, die für die SPD für das Direktmandat im dama-ligen Wahlkreis 76 (jetzt Wahlkreis 75) antrat, gewann mit 4,5 Prozentpunkten vor Wolfgang Wieland, der seit 2002 in Berlin-Mitte für den Bundestag ange-treten ist. Wenn es nach den Zweitstim-men gegangen wäre, wo Bündnis 90/Die Grünen ganz vorn lagen, hätte es für das zweite grüne Direktmandat in der Ge-schichte der Bundesrepublik gereicht.Nachdem der langjährige Abgeordnete Wolfgang Wieland, der seit 2002 in Mit-te angetreten war, nicht wieder antrat, hatten sich fünf Mitglieder des Kreisver-bandes um die Direktkandidatur bewor-ben. Am 16. Oktober 2012 hatten sich alle fünf Bewerberinnen und Bewerber im Rahmen eines Weltcafés den Mit-gliedern vorgestellt. Am 13. November setzte sich Özcan Mutlu mit 51 Prozent der Stimmen durch. Im Netz ist er unter @OezcanMutlu bei Twitter und unter www.mutlu.de auf seiner Homepage er-reichbar.

Özcan Mutlu zum Direktkandidaten der Grünen in Mitte zur Bundestagswahl 2013 gewählt

Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Özcan Mut-lu, gelecek yıl Eylül ayında yapılması planlanan genel seçimlerde Berlin-Mitte ilçesinin bölgesinden doğru-

dan aday gösterildi. Partinin Berlin Mitte ilçe teşkilatı, Fede-ral Meclis için aday seçilen eğitim politikaları uzmanı Özcan

Mutlu’nun ilçeden doğrudan milletvekili adayı gösterilmesinin amaçlandığını açıkladı. Mutlu da, Mitte’nin birçok kültürden insanların yaşadığı bir ilçe olduğunu belirterek, burada herkes için siyaset yapmak istediğini belirtti. Mutlu, 1999’dan bu yana Berlin Eyalet Meclisi üyesi olarak görev yapıyor.

Özcan Mutlu milletvekili adayıYeşiller Partili Özcan Mutlu milletvekili adayı gösterildi

Man unterscheidet technische und nicht technische Speicherung. Die technisc-he Speicherung ist Speicherung mit

Maschinen (Computer) Wiedergabe durch die-selben. Eine nicht technische Speicherung ist z.B. handschriftlich auf ein Blatt geschriebener Text, der ohne maschinelle Hilfe auch wieder gelesen werden kann.Die erste Diskette (magnetisches Speicherme-dium) kam 1969 auf den Markt. Sie hatte eine Kapazität von 80 KB. (KB= Chevrolet KB von 1940? Nein! Kilobyte) . Später folgten Disket-ten mit größeren Kapazitäten. Somit wurden die Tore für die Entwicklung der Speicherme-dien geöffnet. Die Lebensdauer einer Diskette beträgt ca. 30 Jahre.Anfang der 80er Jahren wurde das optische Speichermedium die Compact Disc (CD) entwickelt. Heute kann die CD bis zu 900MB Speicher fassen, das sind ca. 100 Minuten Musik. Die Lebensdauer beträgt bis zu 100 Jahre.Mitte 1994 wurde die DVD produziert (Digital Versatile Disc), die Kapazität geht von 4,4 GB bis 16 GB (GB=Great Britain? Nein Gigabyte). Die Lebensdauer beträgt bis zu 100 Jahre.Die BD (Blu-Ray Disc) ist momentan die aktuelle Disc. Den Namen Blue Ray (Blauer Strahl) wurde vom Lesegerät über-nommen (bei CD und DVD ist der Laserstrahl rot). Die Beson-derheit des Blu Ray ist, dass bis 128 GB Daten auf mehrere Schichten und viel enger als bei der DVD gespeichert werden. Die Lebensdauer beträgt bis zu 100 Jahre.Flash-Speicher , USB-Stick, SSD (Solid-State-Disc) HDD (Hard Disc Drive) sind Speichermedien die auf Transistorba-sis Daten elektronisch speichern, identisch wie bei den ROM Bauteilen (BIOS). Der Vorteil dieser Speichermedien ist, dass man Daten lesen, schreiben und löschen kann. Die Lebensdauer beträgt ca. 10 Jahre. Denn bei jedem Löschen reduziert sich die

Isolierschicht, so dass die Daten nicht mehr gehalten werden können.Forscher in den USA arbeiten an einem neuen Speichermedium, so groß wie ein IPod die 300.000 Jahre Nonstop Musik abspielt ohne zu wiederholen

TIPP! Sichern sie Ihre Daten mehrfach. Lagern sie ihre Sicherungen getrennt von ihrem PC in einem sicheren, separaten, trocke-nen, lichtgeschützten Raum bei einer Zimmertemperatur 20 – 22 Celsius, Magnetfeld frei, etc…… In der nächsten Ausgabe: Monitor Email: [email protected]

Liebe Leser, liebe Leserinnen,herzlich willkommen in der kleinen Computerecke. Nicht umständlich, sondern verständlichHeute: Speichermedien

Ateş Saygı

Telefonunuza bir kağıt parçası gibi davranabildiğinizi hayal edin. Kıvı-rın. Yere atın. Sırt çantanıza sokuş-

turun. Üstüne basın - ve hiçbir zarar gör-mesin. Araştırmacılar işte bu tür telefonlar üzerinde çalışıyor - jilet inceliğinde, kağıt gibi, eğilip bükülebilen telefonlar. Ortaya çıkan prototipler şimdiden teknoloji fuarla-rında sergilendi ve büyük ilgi gördü.Ancak gelecek yıl ilk esnek telefonun pi-yasaya sürüleceği söylentileri var. Bu tek-nolojiyi geliştirmeye çalışan pek çok şirket var: LG, Philips, Sharp, Sony ve Nokia da bu şirketler arasında. Ancak Güney Koreli Samsung şirketinin ipi onlardan önce gö-

ğüsleyeceğine dair haberler var. Samsung yeni esnek akıllı telefonlarında OLED (Or-ganic Light Emitting Diode / Işık Yayan Organik Diyot ) teknolojisini kullanmayı tercih ediyor ve bunların dünya çapında çok popüler olacağına emin görünüyor. Bir Samsung sözcüsü ekranlarının “gele-neksel LCD teknolojisinden daha ince, ha-fif ve esnek olan plastik tabaka sayesinde katlanabilir, kıvrılabilir, bir aksesuar gibi taşınabilir ve ayrıca hayli dayanıklı” olaca-ğını söylüyor. Araştırmacılar gelecekte sili-konun yerini grafenin alacağına ve elektro-nikte çığır açacağına inanıyor. Finlandiyalı telefon üreticisi Nokia ile çalışan Profesör

Ferrari, “Gelecekte esnek telefonların, tab-let bilgisayarların, televizyonların, güneş pillerinin parçası olabilecek esnek, eğilip bükülebilen ve şeffaf ekranlar üzerinde çalışıyoruz.” diyor. “Samsung bu alan-da gayet önde ama biz de Cambridge’de Nokia’nın prototipleri için çok iyi çalış-malar yaptık.” Ferrari ilerde telefonların pilinin bile grafenden imal edilebileceği-ni söylüyor. Samsung’un yeni telefonları OLED teknolojisiyle çalışıyor ama şirket grafen seçeneğini de araştırmaya devam ettiğini söylüyor. Üstün gelecek teknoloji hangisi olursa olsun, sonuç değişmiyor: Çok yakında telefonlarımız yalnızca akıllı değil, esnek de olacağa benziyor.

Dokunmatik telefonlardan sonra...

Page 32: berlintürk  Aralik/Dezember

SPOR

62

Almanya 4. Futbol Ligi’nde müca-dele eden ve son olarak Almanya Kupası’nda 2. tura çıkarak ken-

disinden söz ettiren Türk kulübü “Berlin Athletik Klub’’e (BAK 07), kimliği belir-siz kişi veya kişilerce, ırkçı ifadeler içeren bir mektup gönderildi. BAK 07 Başkanı Mehmet Ali Han, söz konusu mektubun kendilerine 5 Kasım’da ulaştığını ve mek-tubun İslamiyet’e, Hz. Muhammed’e ve yabancılara hakaretler içerdiğini ve mek-tupta yabancıların bu ülkeden gitmesinin

istendiğini belirtti. Han, böyle bir olayla ilk kez karşılaştıklarını belirterek, “Şok olduk. Bu tür insanların hala varolduğunu görmüş olduk’’ dedi. Olayı hemen polise bildirdiklerini ifade eden Han, yönetim kurulunda değerlendirme yaptıktan sonra kamuoyuna duyurmaya karar verdiklerini kaydetti. Han, maçlar sırasında bazı yabancı düş-manı söylemlerle karşılaştıklarını ve bun-ları çok fazla ciddiye almadıklarını ancak bu konunun çok farklı olduğunu belirtti.

BAK 07’nin Berlin’i temsil ettiğini, kulü-bün yönetiminde Almanların da bulundu-ğunu ifade eden Han, burada sadece fut-bol değil, çok sayıda entegrasyon projesi de yürüttüklerini kaydetti. Kulüpte büro görevlisi olarak çalışan Burak Işıkdağlı-oğlu da, zarfı kendisinin açtığını ve şok olduğunu belirtti. Işıkdağlıoğlu, mektu-bun orjinalini parmak izi tespit etmek için poliste olduğunu kaydetti. Olay hakkında suç duyurunda bulunulduğu bildirildi.

BAK 07 kulübüne ırkçılık içeren mektup gönderildi

Almanya’nın başkenti Berlin’de Universal Hall adlı salonda dü-zenlenen boks müsabakalarında,

Cruiser sıklette Alman Robert Rolle’ye karşı ringe çıkan Vekiloğlu, sert darbeler indirdiği rakibini 2. rauntta nakavtla yen-di. Daha önce Avrupa Şampiyonu olan Vekiloğlu, böylelikle IBF “Internatinal Şampiyonluğu’’ unvanını kazandı. Yarı ağır sıklette ringe çıkan Ünsal Arık da kontrollü başladığı mücadelede Ro-men rakibi Vasile Dragomir’in 4. rauntta omuzundan sakatlanmasıyla karşılaşma-yı nakavtla yenerek IBF “International Şampiyonluğu’’ kemerini beline taktı. Vekiloğlu, karşılaşmadan sonra yaptığı

açıklamada, çok mutlu olduğunu belirte-rek, “Allah’a çok şükür kazandım maçı. Zor olacağını biliyordum. Ama çabuk bitirdim’’ dedi. Rakibinin kendisinin eski antrenörü ve menajeri olduğunu, şimdiye kadar çıktığı 17 maç-ta mağlubiyeti olmadığına dikkati çeken Vekiloğlu, “Benim kazanacağımı kimse beklemiyordu. Bu karşılaşma için çok yoğun çalıştım ve galip geldim’’ ifadesi-ni kullandı. Vekiloğlu, “Hedefim büyük. Türk milletine dünya şampiyonluğu gururunu yaşatmak istiyorum’’ diye ko-nuştu. Arık da, 4 hafta önce annesinin vefat ettiğini, geçen hafta Fransa’da bir

karşılamaya çıktığını ve dün de bacağın-da kasının yırtıldığını belirterek, “Daha sonra buraya davet ettiler. Gelmemezlik olmazdı. Çok iyi bir hazırlık dönemi geçirmedim, rakibim de çok güçlüydü ancak Allah şükürler olsun maçı kazandım’’ dedi. Bu karşılaşmayı kazandıktan sonra sırala-mada ilk 15’e girdiğini ifade eden Arık, şubat ayında kıtalararası şampiyonluk maçına çıkacağını kaydetti. Şubat ayın-daki maçı kazandıktan sonra ilk 5’e gire-ceğini ve dünya şampiyonluğu için mü-cadele fırsatı kazanacağını belirten Arık, “Hedefim tabii ki dünya şampiyonluğu’’ ifadesini kullandı.

Türk Boksörlerden tarihi başarı

Türk boksörler Varol Vekiloğlu ve Ünsal Arık, sıkletlerinde rakiplerini nakavtla yenerek Uluslararası Boks Federasyonunun (IBF) “International Şampiyonu’’ oldular

Name / Vorname_____________________________________________________

Firma:_____________________________________________________

Strasse: PLZ / Ort:_____________________________________________________

Telefon: Telefax:_____________________________________________________

1 Jahr per Bankeinzug für 59,- € inkl. Porto

Einzugsermächtigung

__________________________________Datum / Unterschrift des Kontoinhabers oder Bevollmächtigten

Name, Vorname des Kontoinhabers__________________________________

Geldinstitut:__________________________________

BLZ:__________________________________

Konto-Nr.: __________________________________

ABONNEMENTSBESTELLUNG hiermit bestelle ich BERLINTURK:

Ausschneiden und senden an: Bundespressekonferenz - BerlinTürk - Schiffbauerdamm 40, 10117 Berlin

DERGİMİZE ABONE OLUNHER AY EVİNİZE YOLLAYALIM

Page 33: berlintürk  Aralik/Dezember