aralik 2013

68
AYLIK İLKGENÇLİK DERGİSİ 5.50 TL gencokur.com.tr ARALIK 2013 SAYI 3 ISSN 2148-0850 9 7 7 2 1 4 8 0 8 5 0 0 3 0 1

Upload: murat-yaka

Post on 07-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

gençokur dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Aralik 2013

AYLIK İLKGENÇLİK DERGİSİ 5.50 TL gencokur.com.trARALIK 2013 SAYI 3

ISS

N 2

148-

0850

97

72

14

80

85

00

3

01

Page 2: Aralik 2013

7 8 7 7 7

Yeni modeller ve tasarımlar sizleri bekliyor

Tüm Semerkand İletişim Merkezlerinde | www.semerkandtemsilcilikleri.com

Page 3: Aralik 2013

7 8 7 7 7

Yeni modeller ve tasarımlar sizleri bekliyor

Tüm Semerkand İletişim Merkezlerinde | www.semerkandtemsilcilikleri.com

Page 4: Aralik 2013
Page 5: Aralik 2013

Dilimizi biliyor musun?

Dünyaya geliriz ve ağlamaya başlarız. Çünkü henüz ‘mevzudan’ haberimiz yoktur.

Beslenme şeklimiz birdenbire değişmiştir. Boşaltım şeklimiz de hayli tuhaflaşmıştır. Boyut değiştirme meselesini söylemiyorum bile!

Bu acayip yolculuktan sonra öğrenme dönemi başlar bizim için. Peki, ilk olarak neyi öğreniriz sevgili genç okur? Konuşmayı mı, yeme-içme adabını mı, engelli koşu yapmayı mı?

Canım, bu kadar düşünecek ne var? Tabii ki gülmeyi!

Ana-babalarımız bizleri pışpışlarken bir yandan da gülelim diye uğraşırlar. Ve birkaç denemenin ardından -ilk iletişim aracı olarak- gülmeyi öğretirler bize.

Ancak dünyanın bugünkü durumuna bakınca, ilk olarak unutulan şeyin de gülmek olduğunu söyleyebilirim.

Anadilimizi unuttuğumuz için birbirimizle anlaşamaz hale geldik. Google translate bile bu meseleye çözüm olamadı! Allah’tan Genç Okur var da böyle önemli konular havada kalmıyor.

Sevgili genç okurlar,

Dünyamızın sizin yardımınıza ihtiyacı var. Sizleri bu küresel meseleyi çözmek üzere uzaya davet ediyoruz. Tam olarak ne demek istediğimizi merak ediyorsanız diğer sayfalara geçecek kıvama gelmişsiniz demektir.

Dergi boyunca gülüşmek ümidiyle…

Hoşçakalın.

Mustafa YILDIZ [email protected]

twitter/gencokur

facebook/gencokurdergisi

en az okunan sayfa

Semerkand Basım Yayın Dağıtım San. ve Tic. A.Ş Adına İmtiyaz Sahibi

M.Sıddık Çağıl

Genel Koordinatör Sabahattin Aydın

Editör ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Yıldız

Editör Müzeyyen Bulur Yıldız

Yayın Kurulu Mehmet Fatih Çakır

Süleyman Danış Emrullah Aslan Gökhan Derin

Görsel Yönetmen

Zülkarneyn Erdem Özsaray

Çizer Bahadır Dadak Nagehan Taflan

Fotoğraf Salih Akyürek

Sosyal Medya Muhammed Şansal

İletişim Adresi www.gencokur.com.tr

[email protected] twitter.com/gencokur

facebook.com/gencokurdergisi

Reklam TAC MEDYA PLANLAMA

0216 564 25 35 Eyüpsultan Mh. Esma Sk. No: 7/A Samandıra - Sancaktepe / İstanbul

Temsilci ilişkileri ve Dağıtım Sorumlusu

Murat Yavan 0 216 546 25 55 [email protected]

Abone Servisi Tel: 0216 564 26 26

[email protected]

Online Abonelik www.semerkandpazarlama.com

Abonelik 1 Yıllık (12 Sayı) Abonelik: 60 TL

6 Aylık Abonelik: 30 TL

Abonelik Hesap Bilgileri: Posta Çeki No: 1669034

Kuveyt Türk Katılım Bankası Sultanbeyli Şubesi Hesap No: 502980-3

Avrupa Erol Medien GmbH

Kölner Str. 256 / 51149 Köln Online Satış: www.onlinefuar.de

Tel: 0 22 03 / 36 94 90 Fax: 0 22 03 / 36 94 910

[email protected]

Baskı İhlas Gazetecilik A.Ş.

Yenibosna / İstanbul / 0212 454 30 36 Yayın Türü : Yaygın Süreli Yayın

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazara aittir. Gönderilen yazılar, çizimler v.b yayınlansın yayınlanmasın iade edilmez. Gönderilen yazılarda editoryal değişiklikler yapılabilir.

Yayınlanan yazılara telif ücreti ödenir. Yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve

hizmetlerin sorumluluğu reklam verene aittir.

AYLIK İLKGENÇLİK DERGİSİAralık 2013 Sayı 3 ISSN: 2148 - 0850

Page 6: Aralik 2013

gelenlergenç okurlardan Benim dergim!

İyi ki geldin Genç Okur!

Reklamlarınızla “Genç, okur!” diye

yankılandı sosyal medya. ‘Genç Okur’

okumayan genç, kılavuz istemeyen gençtir

bana göre. Her ay bu dergiyi iple çekerken,

"Acaba günlük yayın yapsalar daha mı

iyi olur?" diye düşünmeden edemedim

:) Gençliğin bu dergiye su misali ihtiyacı

vardı. İyi ki geldin Genç Okur!

Melek ÇELİK

E-Postalar [email protected]

Abi çok iyi yaa!

Merhaba ‘genç’ okurlar, nasılsınız? Biliyorum çok

iyisiniz, çünkü bu dergi sizi mutlu ediyor. Ben de çok

mutluyum. Çünkü bu dergi o kadar güzel ki elimden

düşmüyor. Genç Okur, gençlerin yıllardır beklediği,

“Keşke bizim bir gençlik dergimiz olsa da okusak…”

dediği dergi. Dergimizi görünce herkes çok sevindi.

Süper babaannem giyinme dersleri verdi. Ayşenur

abla sıkıntılarımı giderdi. İhtimâlcan'ın hikâyelerine

ortak olduk... Bu dergiyi 4 kelimeyle açıklayabilirim:

''Abi çok iyi yaa!” :))

Gizem BELKIS

Derginin yeni sayısı elime ulaştı :)

Merhabalar, ben Sena. Kardeşimle birlikte derginizi severek okuyoruz.

‘Genç objektif’ bölümüne seçip koyduğunuz fotoğraflar çok güzel. Ben de göndermek isterdim ama o kalitede fotoğraf çeken bir makinem yok henüz.

En büyük hayalim aslında fotoğrafçı olmak çünkü insanlar gidiyor, eşyalar gidiyor ama fotoğraftaki o anlar kaybolmuyor. Elimden gelse her ay bir sürü konulu fotoğraf yollardım size. Derginin içeriği, eğlenceli ve güzel şeylerle dolu… ‘En az okunan sayfa’yı bile keyifle okuyoruz :)

Sena KÜÇÜK

Şiirimi yayınlayın, n’olur!

Benim şiirimi derginizde yayınlar mısınız?

Lütfen :)

(İşte yayınlıyoruz)

SONSUZ UYKU

Sor bakalım, ne zaman kalkar yattığı yerden?

Anla artık kalkmayacak.

Ayrılırken artık ruhum bedenden,

Bir damla gözyaşın akmayacak.

Dost ve akraba, belki üç beş kişi…

Gelir mi, gelmez mi bilemem.

Kalmadı bu kişinin dünyada işi.

Artık dön desen de dönemem.

Ali KÜÇÜKYAĞCI

Page 7: Aralik 2013

Tweetler

Hey genç okur! Bu sayfa

gördüğün gibi sana ait.

Sen yaz ki sayfa boş

kalmasın :)

twitter/gencokur

facebook/ gencokurdergisi

yorumları

Page 8: Aralik 2013

DÜNYAYA GÜLÜMSE 24

14 Engelli Şehir

16 Genç Gezer

22 Genç Objektif

26 Bir Daha Bak

28 Portre: Seyyid Emir Külâl (k.s)

30 İhtimâlcan

32 Benim Süper Gücüm

34 Dümende Sinema

36 Çözüm Masası

38 Ayşenur Abla

40 İlklerin

42 Süper Babaanne

46 Genç Yazar

48 Meraklı Adam

50 Tekno Haber

52 Gülün Gari

56 Çılgın Anahtarlıklar

58 Bir Âlem Test

60 Kelimeci

62 Hashtag Kafası

64 Bilmece - Bulmaca

66 Panayır

Ne var Ne Yok?

"ARALIK 2013"

YETERİNCE ESNEK MİSİN? 54 ÇEVRECİ MİSİN? 20

DİLİ OLSA DA KONUŞSA 18

bu ayTarihte

Çöp yemeyiz normalde!

Page 9: Aralik 2013

bu ayTarihte24 Aralık 1638’de Osmanlı padişahı Merhum Sultan IV. Murat Han, on beş yıldır Safevî Devleti’nin elinde bulunan Bağdat şehrini yeniden fethetti. 26 yaşındaki genç padişahın komutasındaki Osmanlı ordusu başkent İstanbul’dan yola çıkarak Konya üzerinden Halep ve Musul, oradan da Bağdat’a ulaştı. Bu yürüyüş 197 gün sürecekti. (Ben hesapladım; 6 ay,14 gün yapıyor.) Kuşatmanın 40’ıncı gününde Bağdat yeniden fethedildi.

“Para, para, para…” sözünün sahibi Napolyon Bonapart Fransa İmparatoru olup paraya boğuldu.

Wright kardeşler benzinle çalışan uçak ile ilk uçuşlarını gerçekleştirdi. 12 saniye havada kalan uçak 37 metre yol alabildi. Hezârfen Çelebi kadar mesafe alamamış olsa da, uçak teknolojisine temel oluşturması yönünden önemli…

Gaziantep düşman işgalinden kurtuldu. Gaziantep’e gidenler tarihî yapılar üzerinde o günlerden kalan mermi izlerini görebilirler.

Dünyanın ilk altı minareli camisi olan Sultan Ahmet Camii’nin temelleri atıldı. Bu harika mabet sadece sekiz senede tamamlandı. Allah emeği geçenlerden razı olsun.

Dünyaca ünlü ressam Van Gogh bunalıma girip kulağını kesti. Tövbe tövbe…

İstanbul’da günlerce süren soğuk hava sebebiyle Haliç dondu. Boğaz’ın üzerinden yürüyerek geçmek farklı bir duygu olsa gerek…

200 kiloluk bir gürzü kolaylıkla kaldırabilen IV. Murat Han, bir gece

kendisini öldürmek için odasına gelen 4 cellâdı –adamlar çıldırmış olmalı ki bu işe girmişler.- tek başına haklamıştır. Sultan Murat Han, Hint padişahının hediye ettiği

fil ve gergedan derisinden yapılmış olan ‘delinmez kalkan’ı, elçinin gözleri

önünde bir mızrak atışıyla delmiştir. (Elçi amma bozulmuştur ha!)

2 Aralık 1804 9 Aralık 1893 17 Aralık 1903 23 Aralık 1888 25 Aralık 1921 31 Aralık 1609

Page 10: Aralik 2013

YENİ SINAV SİST EMİ

SOSYAL MEDYA ŞİŞİRİYOR!

MÜSLÜMANCOĞRAFYALAR

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), eğitimde köklü değişiklikler gerçekleştiriyor. Öğrencinin ‘yarış atı’ gibi koşturulmasına bir son verilmesini öngören yeni sisteme göre dershaneler kaldırılacak ve üniversiteye giriş sistemi de değişecek. 2015 yılında, YGS-LYS ikili sınavlarından YGS kaldırılacak. Dershanelerin kapatılması tartışması hararetle devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı dershanelere gerek kalmayacak bir sınav sistemi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. MEB, TÜBİTAK, YÖK ve ÖSYM’nin yürüttüğü çalışma kapsamında üniversiteye giriş sistemi de 2 yıl içinde değiştirilecek. 2014 yılı ortalarında netleştirilecek olan çalışmalara göre, YGS 2015 yılında son kez yapılacak ve kaldırılacak. Sınav sisteminden dert yanan birçok öğrencinin duası tuttu galiba…

Dünyaca ünlü sosyal medya platformları, bağımlılarının abur cubur tüketimini arttırarak ciddi manada kilo almalarına sebep oluyor.

Yapılan son araştırmalar, sosyal medya bağımlılığının kişilerin beslenme tarzını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Tabii bu durumun en büyük nedenlerinden biri sosyal medyada paylaşılan yemek fotoğrafları… Özellikle süslü ‘cupcake’ ve türlü tatlı fotoğraflarının her an, her saniye paylaşılıyor olması genç kullanıcıların beynine “Sen de ye!” sinyalleri gönderiyor. Hiç ihtiyacımız yokken –durduk yere- bizi türlü yiyeceklere yönlendiren internetin suçu var da, bizim yok mu peki? O fotoğrafları çekip de sosyal paylaşım alanlarına kim koyuyor dersiniz?

neler oluyorhayatta?

10 GENÇOKUR

Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Uluslararası İmâm-ı Rabbânî Sempozyumu’na katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İslam coğrafyasının dört bir yanında sıkıntı, kan, gözyaşı, haksızlık ve zulüm olduğunu söyledi ve ekledi: “Bütün bunları durduracak irade, biz müslümanların elindedir. Maalesef zulmü durdurmak yerine bunları çoğaltan sonuçları hep beraber yaşıyoruz. Bugün dünyanın dört bir yanında yaşanan sıkıntılar varsa, elimizdeki hazinelerden yeteri kadar istifade edip bu hazineleri kendimize rehber edinemeyişimizdendir. Bir fotoğraf düşünün. Birisi “Allahuekber!” diyor, birine kurşun sıkıyor. Kurşun yiyen, kurşunu yemeden önce kelime-i şahadet getiriyor. Bu hal, bu fotoğraf Allah'ın ve Peygamberin (s.a.v) hoşuna gider mi? Dünyamızın dört bir yanında yaşanan olaylar, bizim fakirliğimizi ve cehaletin insanları nasıl teslim aldığını gösteriyor. Allah’ın rızasını hayatın eksenine koymak lazım.”

Müslüman kardeşlerimizi gerçek manada sevmedikçe iman etmişlerden sayılmayacağımızı tekrar tekrar hatırlamamız gerekiyor…

Page 11: Aralik 2013

Pusula Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, 17.11.2013 Pazar günü öğrencileriyle birlikte 35.si düzenlenen ‘Uluslararası İstanbul Maraton Yürüyüşü’ne katıldı. İzciler, büyük bir keyifle Boğaziçi Köprüsü’nden geçerek yürüyüşlerini Beşiktaş stadındaki bitiş noktasında tamamladılar.

Marşlar söyleyerek, eğlenerek yürüyen genç sporcularımız, İstanbul’u gezerek tanıma fırsatını da elde etmiş oldular. Kulüp müdürü Erhan GÜLTAŞ, “Öğrencilerimiz sporcu kişiliğe sahip olduklarını maraton yürüyüşüne katılarak göstermiş oldular. Onların eğlenerek yaptıkları bu faaliyet, kişiliklerine olumlu yönde katkıda bulunmaktadır.” dedi.

Biz de gençleri spora teşvik eden tüm yetkililere teşekkür ediyoruz.

2-10 Kasım 2013 tarihleri arasında, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda, Semerkand yayınları standı yoğun ilgi gördü. Özellikle gençlerin katılımıyla renklenen fuarda ‘Genç Okur’ dergimiz öne çıkan yayınlar arasına girmeyi başardı. Dergiyi daha önce hiç görmemiş olanlar bile, Semerkand yayınları standına gelerek ‘Genç Okur’la ilgili merak ettiklerini derginin yayın yönetmeni Mustafa Yıldız’a birebir sorma fırsatını yakaladı. Gençler, kendilerine tanıtım amaçlı hediyelerin de verildiği Semerkand yayınları standımızın önünde hatıra fotoğrafı çektirmeyi de ihmal etmediler.

KİTAPFUARINDA

YARIŞMASI

ETKİNLİKLERİ

İSTANBULMARATONU

GENÇLER

BİLGİ

AŞURE

Çorum Atlas G.İ. Spor Kulübü’nde liseli gençlere yönelik bilgi yarışması düzenlendi. Yarışmada gençlere Semerkand dergisi ve temel ilmihal bilgilerinden sorular soruldu. 20 soruluk zorlu yarışmada gençler arasında keyifli bir rekabet yaşandı.

Sekiz ayrı grubun yarıştığı bilgi yarışmasının birincisi ise 75 puan alan 3.grup oldu. (Bedirhan ŞENTÜRK, Onur ALTIPARMAK ve Atlas Gençlik Merkezi öğrencisi İsa Gazi MENTEŞ.) Yarışmanın en keyifli yanıysa kazananlara Genç Okur dergisinin hediye edilmesi oldu.

hayatta neleroluyor?

11GENÇOKUR

Gençlik kulüpleri birbirinden güzel aşure günü etkinlikleriyle, Muharrem ayını coşkuyla idrak etti. Başakşehir İzcilik Gençlik Kulübü’nde yapılan aşureleri afiyetle yiyen gençler, Semerkand Vakfı'nın kermesinde komşu esnaflara ve vatandaşlara aşure ikram etmeyi de unutmadı. Kardeşliği pekiştiren bu mübarek günleri doyasıya yaşayan gençlerin aşure etkinliklerindeki mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Muharrem orucu da tutarak kulüplerinde iftar heyecanı yaşayan bu gençlerimizi Genç Okur ailesi olarak tebrik ediyoruz!

Page 12: Aralik 2013

KARDEŞ ZİYARETİ

RENKLİ KUMBARA

m

eraklı adamne öğrensek?

sayfa 48'de...

İhtimâlcan

ne yapsak?

sayfa 30'da...

öneriyor

12 GENÇOKUR

Şu ana kadar çeşit çeşit kumbaran olmuştur, eminim. Peki, en son hangi kumbarayı kullandığını hatırlıyor musun? İçinde biriken bozuk paralara ne oldu diye sorsam, ne dersin? Merak etme, hepimizin kumbara hikâyesi aşağı yukarı seninki gibi… İşte tam da bu yüzden, ailemin tüm üyelerini bir araya getirerek heyecan verici bir fikri paylaştım onlarla. Hep beraber bir kumbara yapacaktık! Annem, ablam, babam… Hepsi kapaklı bir toprak kap üzerine kendince bir şeyler çiziktirdi ve ortaya renkli bir kumbara çıktı! İşin içinde emeğimiz olunca, kaybolma ihtimalinin düşüklüğünü görmek hiç de zor olmadı. E, ne de olsa ihtimâl hesapları benim işim

Merak ediyorum, ne zaman gerçekten zamanımız olacak? Herkes o kadar yoğun ki, birbirimize vakit ayırmak için aynı gün içinde neredeyse ikinci bir 24 saate ihtiyacımız var. Hâl böyle olunca, bazı üzücü olaylar sanki dostlarımızla görüşmek için bahane oluyor bize. Geçen gün bir dostumun başına ufak bir kaza geldiğinde fark ettim bunu. “Bir müslüman hasta olan bir müslüman kardeşinin ziyaretine gitse, dönünceye kadar cennetten bir bahçe içerisindedir.” hadis-i şerifini öğrenmemle de ikiye katlandı mutluluğum. Arkadaşımı ziyarete gittiğimde hem ikimiz de çok mutlu olmuştuk, hem de cennetten bir bahçe içerisindeydik çünkü…

Page 13: Aralik 2013

Portakal, mandalina, kivi, ayva… Ne de hoş olur yenirse bir arada!

Hiç zor değil çocuklarım. Mevsim meyvelerini yemeniz, sizlere Allah’ın izniyle sağlık, enerji verecek. Pazardan en doğal meyveleri alın. Manava gidiyorsanız da fazla büyük, hormonlu meyveleri seçmemeye gayret edin. Mandalina alın, portakal, varsa elma, ayva, kivi… Canınız mevsim meyvelerinden hangisini istiyorsa alın. Bu meyveleri güzelce yıkayın paklayın. Kabuklarını soyduktan sonra hepsini küp küp doğrayın. (Bu konuda kendinize güvenmiyorsanız, anneciğinizden yardım isteyebilirsiniz.) Sonra hepsini karıştırıp üzerine süzme bal dökün. Cevizle, fındıkla enerji katın salatanıza. Meyveli yoğurt sevenler, salataya yoğurt da katabilir. Oh, mis gibi oldu vallahi…

MEYVE SALATASI

DOLABINDA YER AÇ

Fazla eşya, sen farkında olmasan da içini daraltır. Merak etme, Süper Babaanne’nin görevini üstlenmiyorum. Sadece sana kendini daha iyi hissedip yenilenebileceğin tavsiyeler vermeye devam ediyorum. Dolabının kapağını açtığında sen de ‘fazla eşyadan fenalık geçirenler kulübü’ne selam gönderiyorsan, bu öneri tam da seni ilgilendiriyor demektir. Haydi, o kapağı bir daha aç ve giymediğin kıyafetleri yatağının üzerine koy bakalım. Sonra hepsini gruplarına göre ayır, paketle ve ihtiyacı olanlara vermek üzere güzel bir araştırma yapmaya başla. Emin ol, bu sana çok iyi gelecek…

m

eraklı adam

İhtimâlcan Ayşenur Abla

nasıl yenilensek?

sayfa 38'de...

Süper Babaanne

ne yesek ne içsek?

sayfa 42'de...

öneriyor

13GENÇOKUR

Page 14: Aralik 2013

14 GENÇOKUR

Pek çok kez gözü kapalı bir şekilde evde dolaşmaya

çalıştım. Ama o şekilde sokağa çıkmaya hiç

cesaret edemedim. Çünkü şehirlerimizde gözleri keskin

birinin dahi yaşamakta zorlandığını biliyorum.

Bu, potansiyel engelli olan bizler için oldukça vahim bir

durum!

Zaman zaman başına talihsiz kazalar geliyordur. Serçe parmağın sehpaya çarpınca ortalığı birbirine kattığını tahmin edebiliyorum. Gözüne toz kaçması geçici görme bozukluklarına neden olur. Bir yaramazlık sonrası anne terliği hedefine başarıyla ulaştıysa kulağındaki çınlama sesi diğer bütün sesleri bastırır. Tabii bunlar her insan evladının başına gelebilecek geçici durumlar. Ancak bazı kazalar, ömür boyu sürecek bedensel bir engele sebep olabilir. İşte bu durum,

potansiyel engelli olduğumuz anlamına gelir.

Bir de yaşlılık var tabii! Yaşlılık bizi bekliyor dostum! Koşa koşa çıktığın merdivenler bir gün en büyük eziyetin olabilir. Otobüs basamaklarının ne kadar yüksekte durduğunu o zaman mı fark edeceksin? İstersen çevrendeki yaşlı insanlara biraz daha yakından bak! Yaşlılığın da bir çeşit engellilik olduğunu görebilirsin.

Eğer engelli insanların halini daha iyi anlamak istiyorsan, bir alıştırma yapalım seninle! Şimdi, şehrin engelli hale geldiğini hayal et ve şehre yeniden bak!

Hareket etmeyen toplu taşıma araçları, yanmayan trafik ışıkları, yürümeyen merdivenler, geceleri yanmayıp etrafı karanlığa mahkum eden ışıklandırmalar... Böyle bir şehirde yaşamak –senin için bile- ne kadar zor olurdu, değil mi?

İşte, şehirlerin bugünkü sistemi de engelli insanlar için aynı anlama geliyor. Bir şehir, sakinlerine sunduğu bütün imkanları çocuklara, engellilere ve yaşlılara da sunmuyorsa, o şehir engellidir.

Biz farkında olmasak da şehirlerimiz binlerce insanın hayata

katılmasını zorlaştırıyor. Gözleri görmeyen biri evinde her işini kolaylıkla halledebiliyorken şehre çıktığında imkansızlıklarla karşılaşıyor. Asıl engel bu değil midir? Tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren biri ‘normal şartlarda’ pekala her yere gidebilir. Ta ki önüne eğimli topraklara beton dökülerek yapılmış basamaklı yükseltiler çıkana kadar! Bu da düpedüz şehrin engeli!

Şehirleri biz ellerimizle kurduk. İşler yolunda gitmemiş olacak ki engelli şehirler meydana getirmişiz. Şimdi bunun cezasını çekenlerimiz var. İşin seni ilgilendiren tarafı ise, bir gün her birimizin bu sorunlarla karşı karşıya kalacak olması… Ne o? Yoksa hiç yaşlanmayacağını mı düşünüyorsun?

Potansiyel engelli ne demek?

Şehre yeniden bak!

" F A İ K G Ö N Ü L "

Engellisehir

Page 15: Aralik 2013

15GENÇOKUR

Medine:

Evet, ‘şak!’ diye aklına gelen şey doğru! Medine, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hicret ettiği şehirdir. Zaten Arapçada ‘şehir’ anlamına gelir. ‘Medeni’ ve ‘medeniyet’ kelimelerinin köküdür. Medine, -yani şehir- her zaman medeniyetin merkezi olmuştur. Bir şehir belgeselinde ya da tanıtım yazısında mutlaka şu cümleyle karşılaşmışsındır: “Bu güzide şehrimiz, tarih öncesi çağlardan beri birçok medeniyetin beşiği olmuştur.” Madem şehir medeniyetin beşiği, o halde şehrin bütün sakinleri zorlanmadan şehir hayatına katılabilmeli. Gençler, yaşlılar, çocuklar, engelliler… İşte o zaman gerçek bir medeniyetten söz edilebilir. Bence öyle, sence?

Şehir sözlüğü Şehir hayatına

ipuçlarıdair küçük

1. İki elle sarıldığı halde otobüs penceresini

kapatamayan genci şöyle teselli etmelisin: " Üzülme,

pes etmek de erdemdir."

2. “Sürme iskele çekilmeden vapura binmeyin.”

Bu uyarıyı lütfen önemse. Önemsemeyenin denize

düştüğünü gözlerimle gördüm.

3. Yıllardır yanından geçtiğin ağaca, çeşmeye, binaya

ve çevresine dikkatli bak. Çok ilginç ayrıntıları gözden

kaçırmış olabilirsin. Şehir, ayrıntılarla doludur.

Karadenizliye Yol Sormak

- Selamun aleyküm.

+ Aleyçümselam.

- Bir şey soracaktım. Üsküdar’a nasıl giderim?

+ İsteduun cibi cidersun!

- Hı?!

+ İsteduun cibi cidersun da! Aha şu ilerden minubise

binersun cidersun. Buradan aşağiya yirürsün cidersun.

Genç adamsin yüruyerek cit.

- :S Anlıyorum abi.

Şehirdiyalogları

Engellisehir

Page 16: Aralik 2013

16 GENÇOKUR

" S A L İ H A R A S "

Gençsin, deli dolusun! Okul, dersler, sınavlar… Hepsi bir olup üstüne üstüne geliyor. Şöyle bir başını alıp dökülesin var sokaklara. Gezip nefes almak istiyorsun ki bu senin en doğal hakkın. Ama gel gör ki öğrencisin, maddiyat kısıtlı… Bir ‘HARÇLIKLAGEÇİNENGİLLER’

mensubu olarak, en ucuza en güzel şekilde nerede-nasıl gezebileceğini biliyor musun? İşte bu noktada Genç Okur sana yoldaş oluyor. Al

dergini yanına, düş bakalım yollara!

Page 17: Aralik 2013

17GENÇOKUR

İlk durağın Kabataş!

Unutma genç okur, bir yeri gezmeye başlamadan önce oranın

manevi sahibini ziyaret etmelisin. Böylesi senin için daha

keyifli ve faydalı olacaktır. Kabataş’ın manevi sahibi Şehit

Mehmet Emin Ağa’dır. Bezm-i Âlem Valide Sultan Camii’nin

hemen karşısında bulunan Şehit Mehmet Emin Ağa türbesini

ziyaret edip oradaki mübareklere dua göndermelisin.

Kabataş’a kadar gelmişken, Dolmabahçe Sarayı’nı

gezmeden olmaz! Öğrenciye 5 TL olan bu saray;

hamamları, bahçeleri ve saatleriyle birlikte

harikulade bir yer. Pazartesi ve Perşembe günleri

hariç, diğer günler 09.00-16.00 saatleri arasında

ziyarete açıktır.

Şimdiki durağın ise Beşiktaş... Kavak ağaçları arasında yürüyerek

varmalısın Beşiktaş’a. Hem öyle her yere otobüsle gidilmez. Adım

adım, hissederek yaşamalısın şehri. Tembel olma ki paran bitmesin!

Beşiktaş denilince Barbaros Hayrettin Paşa ve Türkiye’nin en büyük

deniz müzesi gelir akıllara. Pazartesi hariç haftanın her günü 09.00-

17.00 saatleri arası açık olan müze, öğrencilere 1,70 TL. Üç katlı olan

müzede 20.000 adet eser bulunmaktadır.

Beşiktaş meydanına geldiğinde, denizler fatihi Barbaros Hayrettin

Paşa’nın heykelini göreceksin. Heykelin yanından duraksamadan

geçip, Paşa’nın orada bulunan türbesini ziyaret etmeni öneririz.

Aç karnına gezinti mi olurmuş! Adalar vapur hattının hemen

yanındaki kafede bir şeyler yemeli, denize karşı çayını

yudumlamalısın. Hem bu arada dergini açar, gezeceğin yerlere

bir göz atarsın.

Kafede otururken vakit girmişse ve sen namazını kılmamışsan,

Bezm-i Âlem Valide Sultan Camii senin için büyük fırsat. Denize

sıfır olan bu caminin mimarisi, ziyaret edenleri kendine hayran

bırakıyor.

Yolundan hiç şaşma ve dümdüz devam et. Yıldız parkında dinlenmeyi

hak ettin artık. Bugünlük burası son durağın... Dökülen yapraklar

arasında koşuşturan sincapları seyrederken eğlenebilir ve kuş

cıvıltıları içinde bugün neler yaptığını gezi defterine not edebilirsin.

Bu arada, fotoğraf makineni yanına almayı unutmadın, değil mi?

Çektiğin fotoğrafları da ‘Genç Objektif’e gönderebilirsin!

1 2

34

5

Page 18: Aralik 2013

Dili Olsa daKonussa

18 GENÇOKUR

" M Ü Z E Y Y E N B U L U R Y I L D I Z "

“Bir Martıyla Röportaj”Çöp yemeyiz normalde!

Page 19: Aralik 2013

G.O: Merhaba martı kardeş. Çatımıza hoş geldin. Umarım bu röportajı düşmeden tamamlayabilirim…

Martı: Hoş bulduk. Buraya ilk gelişim değil. Denize yakın olduğu için bu çatıya sık sık konarım. Yiyecek bulmak için değil ha, manzarası güzel…

G.O: Peki ya diğer martılar? Onlar da gelir mi bu çatıya?

Martı: Evet. Dönüşümlü olarak konarız. İtiraf edeyim, ilk başlarda belki yiyecek değişik bir şeyler buluruz diye gelirdik buraya. Sonra alışkanlık oldu işte. Yılın bu dönemlerinde çatıya konar, biraz gezinip denize doğru açılırız. Bir de rüzgâr var ya burada, tüylerimizi havalandırıyoruz.

G.O: Ne güzel… Peki denizde neler yaparsınız? Ne yersiniz mesela?

Martı: Böcekler, yumuşakçalar, minik balıklar, insan yiyecekleri… Her şeyi yeriz. En güzeli de ne biliyor musun?

G.O: Neymiş?

Martı: Vapurla seyahat edenlerin attığı simitler tabii ki. O susamların tadı başka hiçbir şeyde yok. Çubuk kraker de severiz biz. Bazıları korkar ısırırız diye ama biz insanları ısırmayız. Ellerindeki yiyeceği kapıp kaçarız. Döne döne uçarız.

G.O: Evet, martılara simit atmayı ben de çok seviyorum. İmkân olsa keşke, çay da ikram edebilsek size… Peki denizde hayat zor mu?

Martı: Deniz bizim evimiz. Aslında denize yakın olan her yer evimiz. Hamdolsun, kanatlarımız güç verdiğince uçarız. Ayaklarımızdaki paletlerle de balık gibi yüzeriz. Bu, pek çok insanın istediği bir şeydir herhalde. Bizi özellikle uçarken izleyen yüzlerce insan var. Onların da bizim gibi havada süzülmek istediğini görebiliyoruz. Çok güzel uçuyoruz çünkü. Bazen gösteriler yaparız sürüler halinde.

G.O: Hayat zor mu demiştim…

Martı: Doğru ya! Zor olan, denizin dalgalarıyla ya da hırçın rüzgârla baş etmek değil. Allah bizi bu şartlarda yaşayabileceğimiz şekilde yaratmış. Ancak çoğu zaman

denizdeki çöpleri yiyecek sanıyoruz. Plastik parçaları ve zararlı maddeleri yutabiliyoruz. Onlar bizim midemizde sindirilmez. Geçenlerde, yuttuğu plastik parçasından dolayı kendini günlerce tok sanan bir arkadaşım öldü.

G.O: Vah vah… Çok üzüldüm şimdi. Peki, ne işi var plastiklerin denizde?

Martı: Ben de aynı soruyu soruyorum ya! Madem herkes görecek ne dediğimi, buradan tüm okurlara sormak istiyorum bunu. Denizde plastik parçalarının, pet şişelerin, çikolata ambalajlarının, poşetlerin ne işi var? Biz sizin evinize gelip çöp atıyor muyuz? (Çöpümüz de yok ki…) Allah’tan çatılar var. Çatıları severim.

G.O: Doğru diyorsun martı kardeş. Orası sizin eviniz. Dahası, balıkların ve pek çok canlının evi... Bundan sonra denize çöp atanı görürsem uyaracağım inşallah.

Martı: Çok kirlendi denizler, çok!

G.O: Peki, gelelim anket sorularımıza… Seni en çok mutlu eden şey nedir?

Martı: Gülen çocukların elinden simit parçası kapmak… Çok komik gülüyorlar bi’ de.

G.O: Seni en çok üzen şey nedir?

Martı: Ağzıma yiyecek diye aldığım şeyin çöp çıkması ve sürü hızla uçarken geride kalmak beni çok üzer. Hep hızlı uçmak isterim ben. Gittiği yere kadar…

G.O: O halde, haydi bakalım! Sürüden daha fazla ayrı kalma. Teşekkür ederim samimiyetin için martı kardeş.

Martı: Ben yetişirim ki onlaraaa…

G.O: Gitti.

Deniz yolu ulaşımını eğlenceli hale getiren simit sevdalılarını daha yakından tanımak ister

misin? O halde bu keyifli röportajı mutlaka okumalısın!

19GENÇOKUR

Page 20: Aralik 2013

" M Ü Z E Y Y E N B U L U R Y I L D I Z "

Çevrecimisin?Martıların, denizlerdeki çöpler yüzünden hayatını kaybettiğini biliyorsun artık. Çevre kirliliği, tüm canlıların

hayatını doğrudan etkiliyor maalesef.

Çimlere basmıyor olabilirsin. (Basıyor musun yoksa?) Ama bu tek başına senin çevreci olduğunu kanıtlamaya yetmiyor maalesef. Yaşadığın çevreye yeterince duyarlı mısın, yoksa evinin dışında kalan her yere karşı bir yabancı mı? Bu sorunun cevabını merak ediyorsan senin için özel olarak hazırladığımız bu

eğlenceli testi çözmeye başlayabilirsin. Söz, sonucu kimseye söylemeyiz… :)

20 GENÇOKUR

1. Yolda önüne bakarak yürüyorsun. Gözüne yerde duran karton bir meyve suyu kutusu ilişti. Ne yaparsın?

A) Görmezden gelir, yoluma devam ederim.

B) “Olacak iş değil! Çöp mü burası?” diye düşünür, sinirlenirim.

C) Meyve suyu kutusunun üzerinde zıplayarak kutuyu patlatmaya çalışırım.

D) Onu yerden alır, “En yakın çöp kutusu nerede acaba?” diye düşünmeye başlarım.

2. Sabah okul için aceleyle hazırlanırken annenin kalbini kırdın. Akşam eve dönerken ona içinden bir sürpriz yapmak geldi. Çiçekli bir parkın yanından geçiyorsun. Ne yaparsın?

A) Geçer giderim. Ne yapabilirim ki?

B) O sırada parkta çiçek koparan bir çocuk görürsem içten içe çok kızarım.

C) Parka gider, o çiçeklerin hepsini koparırım. Sonra da onları anneme veririm.

D) Parktaki çiçekleri görünce, “En yakın çiçekçi nerede acaba?” diye düşünürüm.

3. Okulda arkadaşlarınla birlikte sosyal sorumluluk projesi kapsamında bir kulüp kuracaksınız. Bu ne kulübü olurdu?

A) Bilemiyorum. Aklıma hiçbir şey gelmedi şimdi.

B) Arkadaşlarımın önereceği fikirlere bağlı... Ben her türlü destek olurum.

C) Bir gezi ve eğlence kulübü olurdu. Çok eğlenirdik.

D) Çevre bilincini artırmaya dönük bir kulüp olurdu. Hepimizin bir görevi olurdu.

Testi çözerken sorulara samimiyetle cevap verirsen, çıkan sonucun gerçekliğini

görebilirsin. Sana en yakın gelen şıkkı işaretle. Nasıl olsa bu testi tek başına çözeceksin…Küçük bir not!

Page 21: Aralik 2013

5. Geri dönüşüm ne manaya geliyor?

A) Çevreyle ilgili bir şeydir herhalde…

B) Geri dönüşüm bir kutudur. O kutuya kâğıt atılır.

C) Geri dönüşüm muhteşem olacak! He he…

D) Kullanılmayan materyallerin (kâğıt, cam, plastik v.s) cinslerine göre ayrılarak tekrar üretilmek üzere hammadde olarak kullanılmasıdır.

4. Enerji ve su tasarrufu yapmanın önemli olduğunu öğrendin. Peki, bu konuda neler yapabilirsin?

A) Babam faturaların yüksek geldiğini hiç söylemedi.

B) Musluğu açık bırakanlara gıcık olurum. Uyarırım onları.

C) Işık açık uyumayı severim. Banyodan çok geç çıkarım. Sanırım bu konu benlik değil.

D) Suyu çok harcamam, gereksiz yanan ışıkları da kapatırım. Evin ve okulun belli yerlerine bilinçlendirici yazılar asarım.

6. Sokak hayvanları ile ilgili ne gibi çalışmalar yapılmalı sence?

A) Hepsi kendi halinde bir şekilde yaşıyor bence.

B) Sokaktaki kedi ve köpeklere zarar verenleri görürsem kovalarım.

C) Bence o hayvanlar eğitilebilir. Böylece ortaya çok keyifli manzaralar çıkar.

D) Hayvan barınakları kurulmalı. Böylece tehlikelerden korunup karınlarını doyurabilirler.

Testimiz bitti. Şimdi verdiğin cevapları incele ve sonuçlardan hangisinin sana ait olduğunu bul bakalım…

21GENÇOKUR

“A”lar Çoğunluktaysa: Evet, anlaşılan o ki çevre pek ilgi alanına girmiyor. Hatta çok az şeyin ilgi alanına girdiğini söyleyebiliriz. Seni heyecanlandıran, harekete geçiren şey o kadar az ki… Buna bir ‘dur!’ demenin zamanı geldi de geçiyor bizce. Çevreye ve canlılara karşı duyarsız kalmak, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” demek bizim inanç yapımıza, özümüze uymuyor. Sadece ailemizi, yakın akraba ve arkadaşlarımızı değil; yaratılmış olan her bir canlıyı varlık sebebiyle birlikte görmeliyiz. O halde, çevre adına ne yapabileceğini bir düşün bakalım. Bizce çok güzel işlere imza atabilirsin.

“B” ler Çoğunluktaysa: Kesinlikle duyarsız değilsin. Çevreyi temiz tutmanın, tasarrufun ne manaya geldiğinin ve hangi hareketlerin çevreye zarar vereceğinin bilincindesin. Fakat harekete geçme noktasında biraz geri duruyor gibisin. Mesele çevrenin hep temiz ve düzenli olmasını istediğini göstermek için kurallara uymayanlara kızmak ve sinirlenmek yeterli değil. Hem öfke hiçbir şeyi de çözmez. Yapıcı çözümler düşünmeli, bu çözümleri olumlu bir tutumla ilk önce kendin uygulamaya başlamalısın.

“D” ler Çoğunluktaysa: İşte örnek bir genç! Duyarlılığın bizi hayran bıraktı doğrusu. Ama biliyoruz ki sen tüm bunları insanlar seni övsün, takdir etsin diye yapmıyorsun. Bir müslümanın sahip olması gereken bir duyarlılıkla, bilinçle hizmet ediyorsun çevrene. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuş: "Kim ki müslümanların yolundan eziyet veren bir nesneyi kaldırırsa, onun için bir hasene (iyilik) yazılır ve kimden bir hasene (iyilik) kabul edilirse o cennete girer."

“C”ler Çoğunluktaysa: “Çevreci olmak mı? O da ne?” dediğini duyar gibiyiz. Neşeli olduğun ve her fırsatta kendine bir eğlence ortamı oluşturduğun için sanırım seni tebrik etmeliyiz. Ama bu enerjini güzel işlerde kullanmaya başlarsan emin ol daha mutlu olacaksın. Çevreyi temiz tutmak, yerdeki çöpleri toplamak, açık kalan musluğu ve ışığı kapatmak, israftan kaçınmak hiç de sıkıcı işler değildir. Hem bunları, Allah’ın rızasını kazanmak için niyet ederek yaparsan ibadet etmiş olursun. Fena mı?

Page 22: Aralik 2013

22 GENÇOKUR

Bu ayki temamız, ‘tefekkür’. Fotoğraflar ve yorumları bu kez Kürşat İshak Dedeşin’e ait. Kürşat’ın seçtiği tema ve yakalamış olduğu kareler öyle güzel ki…

Bakalım, Kürşat için ‘tefekkür’ neymiş…

“Tefekkür etmek istiyorsan, bu minik güzelliğe

bakman yeter!”

Kürşat diyor ki :

“Siz gerçekte neyi görürseniz, objektifiniz

de onu yakalar...”

“Sultan Ahmet'te namaz kılmanın huzuru bir başka...

Camiler en güzel tefekkür mekânıdır bana göre.”

“Bu fotoğraf bana sevgiyi ve huzuru anlatıyor. En

güzel karelerden biri…” Sen de seçtiğin bir tema ile çektiğin fotoğrafları

bizimle paylaşmak istersen,

[email protected] adresinden bize

ulaşabilirsin.

Zıp zıp serçe!

“Sarıkamış’taki şehitlerimizin anısına... Tefekkür

etmemek elde mi?”

Şehitler ölmez

Gençobjektif

Page 23: Aralik 2013
Page 24: Aralik 2013

Efendimiz (s.a.v), “Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme!” buyurmuştur. Bu yüzden mümin,

her zaman hassas bir kalbe sahip olmalı, yüzünden tebessümü asla eksik etmemelidir. Simalardaki tatlı ve samimi bir tebessüm,

gönlümüzü en güzel şekilde dışa yansıtır.

GÜNEŞİ ÇAĞIR! ZAHMETSİZ KAZANÇ ŞİMDİ GÜLÜMSE

" E S E R S A Z A K "

24 GENÇOKUR

Gülümsedünyaya

Page 25: Aralik 2013

25GENÇOKUR

Bu arada, kendilerine ısrarla tebessüm ettiğin insanların sana uzun süre somurtarak bakamadıklarını görürsün. Çünkü tebessüm bulaşıcıdır ve karşı tarafı hiç bir söz söylemeden mutlu edebilecek tek harekettir.

3

Efendimiz (s.a.v), “Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme!” buyurmuştur. Bu yüzden mümin, her zaman hassas bir kalbe sahip olmalı, yüzünden tebessümü asla eksik etmemelidir. Simalardaki tatlı ve samimi bir tebessüm, gönlümüzü en güzel şekilde dışa yansıtır.

Günümüz insanının yüzünden akan yorgunluk, bezginlik, tükenmişlik ve çevreye olan duyarsızlığına karşı; bizlerin etrafa mutluluk saçmayı ve İslam’ın güler yüzünü tüm insanlara göstermeyi birer vazife olarak görmemiz gerekiyor.

Verecek hiçbir şeyimiz kalmadığında, insanlara yüzümüzden, gözlerimizden, en önemlisi gönlümüzden samimiyetle ikram edilecek bir parça tebessümümüz olmalıdır.

Gelin, bugün yeni bir başlangıç yapalım ve umut ışığını insanlığa sunalım. Modern dünyanın karmaşasından en az bizim kadar yorulmuş gönüllere baharın müjdesini yayalım. Üstelik kış henüz gelmişken…

Şimdi gülümse!

Kabul edelim, dünyanın biraz gülümsemeye ihtiyacı var. Bunun için ‘senin’ düğmeye basman gerekiyor. Neden mi sen? Çünkü dünyanın vahim durumunu en iyi sen görüyorsun.

Sabah güne uyanır uyanmaz kendini bir koşuşturmacanın içinde buluyorsun. Hayata siyah beyaz tonlarda katılmaya çalışırken, silik insan yüzleriyle karşılaşıyorsun. Bu tablo sana o günü ‘sanki hiç aydınlanmamış gibi’ hissettirmiyor mu? Gece hala devam ediyormuş gibi…

Tebessüm ederken herhangi bir zarara uğramazsın. Aksine, çok şey kazanırsın. O bir anlık davranış, karşındaki insan üzerinde bir ömür etkili olabilir. Ancak, gülüşün içten ve samimi olması önemli…

Zahmetsiz kazanç

2

1

Güneşin aramıza katılmasının, dünyayı yeniden renklendirmesinin tek yolu gülümsemektir. Çünkü dünyayı aydınlığa kavuşturan peygamberler hep gülümsemişlerdir. İlâhî buyrukları; tatlı dilleri ve güler yüzleri ile insanlara ulaştırmışlardır. Onlar büyük bir sevgi ve şefkatle –bir güneş gibi- gülümsedikleri için, insanların gönüllerinde bin bir çiçek açmıştır.

İşte bu yüzden gülümsemek, güneşi yeryüzüne indirmek demektir. Sen dünyaya gülümseyince, güneş uykusundan uyanır. Formül bu kadar basit!

Güneşi çağır!

Efendimiz’in (s.a.v) tebessümü“Mümin kardeşinin yüzüne tebessüm etmek, sadakadır.” buyuran Efendimiz (s.a.v), daima güler yüzlüydü ve tebessüm ederdi. O’nun kahkaha ile güldüğü görülmemişti. Güldüğü zaman dişleri görünürdü. Konuşmaya daima tebessüm ederek başlar, az ve öz söylerdi.

Efendimiz (s.a.v) fakirlere verecek bir şey bulamadığında, utancından başını öbür tarafa çevirirdi. Bunun üzerine İsrâ suresinin 28. âyeti nâzil oldu: “Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.”

Bu âyetin inmesinin ardından, Allah Resûlü fakirlere verecek bir şeyi olmadığında, onlara güler yüz ve tatlı sözle muamele ederdi. Öyleyse Efendimiz’e (s.a.v) uymak niyetiyle, bizim de insanlara tebessümle yaklaşmamız, karşılaştığımız kimselere selam vermemiz ve güzel sözlerle onların gönüllerini almamız gerekir. Bu, aynı zamanda nebevî bir sünnettir.

Dikkat etmemiz gereken bir durum vardır ki, o da tebessümü kalbi öldüren kahkaha ile karıştırmamak ve tebessümle elde ettiğimiz sadakanın sevabını kahkaha ile heba etmemektir.

Şimdi, sadaka kutumuzu bolca tebessümle dolduralım mı? Onlarca insan bizi bekliyor…

Gülümsedünyaya

BiR SÖZ: “İnsanın nasıl güldüğünden edebini, neye güldüğünden aklını anlarım.”

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (k.s)

Page 26: Aralik 2013

" M . F A T İ H Ç A K I R "

bir daha

Dünyaya geldiğimiz andan itibaren gördüklerimiz, öğrendiklerimiz ve yaşadıklarımız bize şu an için çok normal geliyor olabilir.

Ancak bir mühendisin tasarladığı yeni bir robotu ilk defa gördüğümüzde şaşırıyoruz. Hatta bu robot söylediklerimizi

anlıyor ve hareketlerimize karşılık veriyorsa, hayretler içerisinde kalabiliyoruz.

26 GENÇOKUR

Page 27: Aralik 2013

bir daha

27GENÇOKUR

Dünya nasıl bir yer? Bilinçli sorular Kaçınılmaz cevap

Seni hayrete düşüren o robotu hayalinde canlandırabildin mi? Gözlerindeki ‘hayret’ bakışını ve o hissi aklında tut. Çünkü bu kez, görmeye ve yaşamaya alıştığımız her şeyi ilk defa görüyormuş gibi inceleyeceğiz. Yeni noktalar fark edeceğine eminim.

Gözlerini kapat ve birden açıp gökyüzüne bak. İlk defa görüyormuş gibi, dünya denen bu yere başka bir yerden gelmişsin gibi...

Güneşe ve bulutlara bak. Daha sonra yeryüzüne bak. Toprağa ve toprağın bağrından fışkıran tertemiz sulara, denizlere… Serin serin esen ama görünmeyen rüzgârı hisset.

Güneşin –gözünün alabildiği- her yeri aynı anda ısıttığını ve aydınlattığını göreceksin. Bu ışık ve enerjiyi nasıl elde ettiğini anlayamadan, suları narin zerrecikler halinde buharlaştırdığını göreceksin. O küçük zerrelerin koca koca bulutlara dönüştüğüne şahit olacaksın. Daha sonra onların bulutlardan koparak, yağmur taneleri olarak yeryüzüne inişini seyredeceksin. Üstelik birbirine hiç temas etmeden…

Burnuna toprağın o kendine has kokusu gelirken ‘koku’yu keşfedeceksin. Daha kokuyu çözemeden, zarif yapısına

rağmen sert toprağı yarıp filizlenen bitkileri göreceksin.

Çeşit çeşit, rengârenk bitkileri seyrederken, havaya yayılan enfes kokuların hazzıyla mest olacaksın. İşte tam o an lezzeti ve huzuru tanıyacaksın.

Derken, küçücük bir karıncanın gelip de bitkiden bir parça koparmaya çalıştığını fark edeceksin. O, kendinden kat kat büyük parçayı koparıp taşırken hayretler içerisinde kalacaksın.

Henüz şaşkınlığın geçmemişken ‘tıpır tıpır’ sesler işiteceksin. Bu seslerin hava sayesinde kulağına kadar geldiğini fark edip, şaşıracaksın. Çünkü o sesler uzaktaki bir koyun sürüsüne ait aslında… Dört ayaklı, iki uzun kulaklı, melül bakışlı, “Mee!” sesleri çıkaran ve her tarafı kıllarla kaplı bir hayvan… Ayrıca yediği yeşil otların, beyaz ve hoş tadı olan bir sıvıya dönüştüğünü de henüz söylemedim.

Deneyimlediğin hiçbir şeyin matlaşıp sabitleşmediğini ve her şeyin -sürekli biçimde- hareket halinde olduğunu/değiştiğini fark edeceksin. Baktığın her varlığın bir düzen içerisinde olduğunu ve işe yaramayan –gereksiz- hiçbir şeyin var olmadığını anlayacaksın. Tüm bunlar, sence de olağanüstü değil mi?

Şimdi başladığımız yere geri dönelim. Güneş, toprak, su ve hava… Hayatın bir nevi kaynağı oldukları halde, neden onların bilinci yok? Neredeyse dünyadaki tüm yaratıkların ihtiyacını gideren bu unsurların bilinçsiz ve cansız olması sence de garip değil mi? Oysaki bunlar olmadan dünyadaki hayat devam edemez.

Peki, hayat sahibi olmayıp tüm hayatın kaynağı olan bu sistemi kim kurdu?

Tüm bunları yaratan ve kontrol eden kim? Toprağa düşen tohuma kim can veriyor? Bitkiyi ağaç haline getirtip yaprak ve çiçeklerle kim süsletiyor? Kim ona meyve verdiriyor? Sonbahar gelince o ağacı kim kurutuyor? Bahar gelince tekrar diriltip kim yeşertiyor? Her gün doğan binlerce insanı, hayvanı, böceği kim yaratıyor?

Hayatı veren, sonra da ölümü getiren kimdir? Her başlangıcı başlatan ve kendi başlangıcı olmayan; devam edeni sonlandıran ve sonu olmayan yegâne yaratıcı, kusursuz sahip kimdir?

Elbette O, Rabbimiz olan Allah’tır (c.c). O, bütün âlemlerin Rabbidir. Her şeyi O yaratır. Her şeyin sahibi ve hâkimi O’dur. Dilediği şey, dilediği an, dilediği gibi, kusursuz bir şekilde var olur ve her şeyi yaratılış amacına O sevk eder. Rab, hem terbiye eden hem de sahip anlamındadır.

İnşallah sonraki sayılarımızda, Rabbimizin bize kendisini nasıl tanıttığını öğreneceğiz.

Page 28: Aralik 2013

28 GENÇOKUR

Gür

eş m

eyda

nınd

a ta

nışt

ığı v

e ço

k et

kile

ndiğ

i m

ürşi

dini

n ya

nınd

a ilm

e ve

hiz

met

e de

vam

ede

n Se

yyid

E

mir

Kül

âl (

k.s)

, kıs

a za

man

da n

e ka

dar

yete

nekl

i ol

duğu

nu h

erke

se g

öste

rmiş

ti.

KİM

DİR?

GENÇ

LİK

YILL

ARI

GENÇ

LİĞE

NAS

İHAT

TALE

BELİ

KTEN

HO

CALI

ĞA

Seyyid E

mir K

ülâl (

kudd

ise sirr

uhu)

Por

tre

"YU

NU

S E

MR

E A

YDIN

"

Page 29: Aralik 2013

29GENÇOKUR

Seyy

id E

mir

Külâ

l (k.

s), i

nsan

ları

Hakk

'a

dave

t ede

n Al

lah

dost

ların

dand

ır.

Peyg

ambe

r Efe

ndim

iz’in

(s.a

.v) m

übar

ek

soyu

ndan

dır.

Evliy

anın

meş

hurla

rında

n ol

an M

uham

med

Bâb

â Se

mm

âsî

hazr

etle

rinin

en

kıym

etli

tale

besi

ve Ş

ahı

Nakş

iben

d ha

zret

lerin

in h

ocas

ıdır.

Seyy

id E

mir

Külâ

l (k.

s) k

üçük

yaşla

rdan

iti

bare

n m

edre

sede

dîn

î ve

fenn

î *

ilim

leri

tahs

il et

mişti

. İlim

öğr

enm

eye

deva

m e

derk

en b

ir ya

ndan

da

güre

ş sp

oruy

la il

gile

nird

i. Ço

k yö

nlü

bir

genç

old

uğu

için

çevr

esin

deki

ler o

nu

fazla

sıyla

seve

rdi.

Bir g

ün, R

âmite

n’de

ki g

üreş

mey

danı

nda

bir m

üsab

akay

a ka

tılm

ıştı. D

evrin

yük

mür

şidi H

âce

Muh

amm

ed B

aba

Sem

mâs

i (k.

s) d

e izl

eyen

ler a

rasın

da

bulu

nuyo

rdu.

Baz

ı âlim

ler b

u bü

yük

mür

şidin

gür

eş iz

lem

eye

gelm

esin

e ço

k şa

şırm

ıştı. B

unun

üze

rine

Sem

mâs

i

Güre

ş mey

danı

nda

tanı

ştığı

ve ço

k et

kile

ndiğ

i mür

şidin

in ya

nınd

a ilm

e ve

hizm

ete

deva

m e

den

Seyy

id E

mir

Külâ

l (k.

s), k

ısa za

man

da n

e ka

dar

yete

nekl

i old

uğun

u he

rkes

e gö

ster

mişti

. M

ürşid

i de

onun

bu

başa

rısın

ı tak

dir

etm

iş ve

tale

bele

rinin

eği

timin

den

kend

isini

soru

mlu

yapm

ıştı. O

da

mür

şidin

in g

üven

ini b

oşa

çıkar

tmam

ak

için

tale

bele

rin e

ğitim

ine

büyü

k öz

en

göst

erm

eye

başla

mıştı

.

Tale

bele

r, Se

yyid

Em

ir Kü

lâl h

azre

tlerin

i o

kada

r sev

mişl

erdi

ki,

onu

bir e

fsan

e gi

bi h

er ye

rde

anla

tmay

a ba

şlam

ışlar

dı.

Türk

istan

’dan

, Buh

ara’d

an a

kın

akın

ge

nç, S

eyyi

d Em

ir Kü

lâl h

azre

tlerin

e ta

lebe

olm

ak iç

in g

elm

işti.

O ta

lebe

lerd

en b

irisi

de M

uham

med

Ba

hâüd

din’

di. O

, Sey

yid

Emir

Külâ

l ha

zret

leri

tara

fında

n öz

el o

lara

k ye

tiştir

ilece

k ve

Şah

ı Nak

şiben

d na

mıy

la,

Nakş

iben

dî ta

rikatı

nın

pîrî

olac

aktı.

Seyy

id E

mir

Külâ

l haz

retle

ri, ve

fatın

a ya

kın

bir z

aman

da, a

ilesin

e ve

m

üritl

erin

e şö

yle

buyu

rmuş

:

“Dos

tlarım

! Gen

çlerin

tam

anl

amıy

la

huzu

ra ka

vuşa

mam

asın

ın te

k se

bebi

, ah

iret y

olun

u bı

raka

rak

yala

ncı d

ünya

ya

sarıl

mas

ıdır.

Hev

es ve

arz

ular

a uy

up

müm

in o

lma

bilin

cinin

unu

tulm

asın

dan

daha

büy

ük g

aflet

ola

maz

.

Evla

tlarım

! Bu

yolu

n bü

yükl

eri,

her

zam

an A

llah'

ın rı

zasın

ı kaz

anm

ayı v

e ka

zand

ırmay

ı am

açla

rlar.

Evla

tlarım

! Alla

h, h

er a

sırda

Sev

gili

Peyg

ambe

rimiz’

e (s

.a.v)

vâris

ola

cak,

bi

r zat

yara

tır. M

uham

med

Bah

âüdd

in

böyl

e bi

r zattı

r. On

a te

slim

olu

nuz.

Böyl

ece

düny

a ve

ahi

ret s

aade

tine

kavu

şurs

unuz

. Akı

llı o

lana

bir

işare

t ye

ter.”

hazr

etle

ri şö

yle

buyu

rdu:

"Bu

mey

dand

a gü

reşe

cek

genç

bir

yiği

t var

. Dün

ya o

nun

sohb

etiyl

e do

ğruy

u bu

laca

k. İş

te b

en, o

ge

nci o

rtay

a çık

arm

aya

geld

im."

Kim

dir?

Genç

lik y

ıllar

ı

Tale

belik

ten

hoca

lığa

Genç

liğe

nasih

at

1 2

3

4

fenn

î: Fe

nle

ilgili

. Bili

mse

l ve

tekn

ik ve

riler

e da

yana

rak

oluş

muş

ilim

dal

ları.

Page 30: Aralik 2013

30 GENÇOKUR

Benim hikâyelerim o bildiğin hikâyelere benzemez. Bu kez hikâye senin seçtiğin sonla bitecek!

Merhaba! Ben bebek. Dört aydır dünyadayım. Adımı söylemek istemiyorum; çünkü benimle tanışanlar adımı düzgün bir şekilde telaffuz etmeyi beceremiyor. Ama “Abucici bucici, bıgı bıgı, hanimiş küçük hanım, tü tü, nazar değmez inşallah…” gibi anlamsız kekelemeler ve övgü cümleleriyle sık sık karşılaşıyorum. Tombul yanağım, kocaman gözlerim ve keltoş kafamla beni görenlerin dili tutuluyor galiba.

Dünyaya ayak bastığımdan beri (basabilme ihtimali bile basmış olmak anlamına gelir bence) etrafımda olan garip şeyleri düşünüyor ve bunlara bir anlam vermeye çalışıyorum. Evet, dünya garip bir yer. İçinde dost var, düşman var. İnsanlar birbirlerini yemek için sıraya girmiş durumda. Bir düşünürün dediği gibi “İnsan insanın kurdudur.” Aynen öyle… Hatta benim başımda öyle birisi var ki kurtlara taş çıkartır... Yamyamlık katsayısı yüksek olan ve bu halini gizlemeyen birisi: Müjgân hala…

Müjgân hala, babamın halası. Arada babam olduğu için kendisine hala diyorum. Bana söylediği akıl dışı şeyleri bir duysaydınız, böyle birine “yamyam”dan başka bir isim vermezdiniz! Hele de benim gibi bir bebeğin onun bu yaptıklarını kaldırması mümkün değil. Bu yüzden ben, gerek avaz avaz bağırmamla, gerek üstüne yolladığım kusmuk bombalarıyla onunla olan şanlı mücadelemi sürdürüyorum.

Müjgân halanın bana ne türlü eziyetler ettiğini bilmeyenlerse bana karşı cephe almış durumda. Bin tane soru soruyorlar; “Neden viyak viyak bağırıyorsun? Aaaa! Neden kadının üstüne kustun? Neden, neden, neden…” Ben de şimdi size sorayım: Her gördüğünde sizi çıtır çıtır yiyeceğini söyleyen, ikide bir çirkin torunuyla evlendireceğinden dem vuran, alıp kendi kızı yapacağını haykıran bir insana siz olsanız ne yapardınız? Hele de saldırılarına gün boyu, yılmadan-usanmadan devam ediyorsa… Üstüne üstlük canınızı hiç çekinmeden emanet ettiğiniz anneniz, babanız, dedeniz bile müdahale edemiyorsa… Bugün bile tam üç kez amansız saldırılarla mücadele ettim. Yorgunluktan ölüyorum. Uyumaya bile korkuyorum. Bu kadın yüzünden, bu yaşta uyku bozukluğu başlayacak bende.

En son saldırısında ağzının suyunun aktığını söylemişti. Birkaç saattir onu izliyorum. Gerçekten ağzından sular akıyor. Pusuda bekleyen bir kurt gibi…

O da ne! Yine mi geliyor? Eline de renkli, çıngıraklı dişliğimi almış... Bırak onu elinden! Yaaa… Çek ellerini üstümden! Anneee! Babaaaa! Dedeee! Sizi gidi iş birlikçiler! Pis pis de gülüyorlar… Allahım sonum mu geliyor yoksa? Nereye götürüyor beni bu kadın? İmdat! İmdaaat! Ingaaaaaa!

İhtimâlcan

" C A N F I R T I N A "

twitter:@ihtimalcan

Page 31: Aralik 2013

31GENÇOKUR

Evet, şimdi sıra sizde! Zavallı

bebeğe ne oldu dersiniz?

İhtimâllerden birini seçin ve çıkan

yorumu keyifle okuyun…

İhtimâller1- Müjgân hala bebeği kendi evine götürdü. Ertesi gün nüfus müdürlüğüne giderek bebeği kendi nüfusuna kaydettirdi.

Bebeğin anne-baba adıyla birlikte soyadı da değiştirildi.

2- Müjgân hala bebeği tenha bir odaya götürerek vahşice dişlemeye başladı. Bebeğin dişlenen sol kolunda son model

bir saat şekli çıktı. Artık bebek de kendisine saati soranlara havalı bir şekilde “Eti kemik geçiyor!” diyebilecekti.

3- Bebek, kıvrak bir vücut hareketiyle Müjgân halanın kollarından kurtuldu ve iki metre uzağındaki tekli koltukta

oturan dedesine doğru koştu. Bu, dünya çapında bir başarıydı. Yürümeden evvel koşmayı öğrenen ilk insan unvanı

bu bebeğin olacaktı. Üstelik bu başarı ablanın cep telefonuyla kaydedilerek internete aktarılmıştı. Bebek, sosyal

medyanın en çok konuşulan kişisi olarak tarihe geçti.

Oldu mu şimdi? Zavallı bebeği ailesinden ayırıp

büyük halanın nüfusuna geçirmek de neyin nesi?

“Bebek madem haladan kurtulamıyor, tümden

verelim gitsin!” dedin yani öyle mi? Cık cık cık…

Hayattaki zorluklarla mücadele etmeyi öğrenmelisin.

“Amaan, inceldiği yerden kopsun işte!” demekle

olmaz bu işler.

Şaşırtıcı olmayan işlerle pek ilgilenmiyorsun. Sıkıcı giden

hikâyeye bambaşka bir boyut kazandırmayı seçmen,

hayatta da orijinal tercihlerinin olduğunu gösteriyor

bize. Ayrıca, fantastik filmleri izlemeyi sevdiğini de

düşünüyoruz. Yine de yürümeden evvel koşan bu

bebeğin henüz dört aylık olduğunu hatırlatmak isteriz.

(Bkz: Hikâyenin ikinci cümlesi) Hayal gücünü kullanarak

çok güzel işler üreteceğine inandığımızı da ekleyerek,

bebeği uçurmadığına dua ediyoruz.

3. ihtimâl daha çok yakışır diyorsan;

Kabul etmelisin ki içinde vahşi bir bebek sevgisi

var. Öyle ki ikinci ihtimali okurken dişlerini sıkıp o

bebeğin kolunu “nam nam nam!” diye ısırdığını

hayal ettiğine bile eminiz. Bebekleri kim sevmez

ki? Hele de tombulsa o bebek, aman aman…

Yalnız dikkat edersen hikâyemiz bebeğin dilinden

anlatılıyor. Yani hiç mi kendini onun yerine

koymadın? Şu kadarcık (yazar parmağının ucunu

gösterir) bile mi? Azıcık empati ya hu!

2. ihtimâl daha çok yakışır

diyorsan;

Bu hikâyeye 1. ihtimâl daha

çok yakışır diyorsan;

Page 32: Aralik 2013

gücümBenim süper

" N E S İ B E Ö Z D A B A K "

Artık mahalledeki insanların somurtkanlıkları içime dert olmaya başlamıştı. ‘Demek ki onlara kimse tebessüm

etmiyordu ve muhtaçlıkları onları mutsuz ediyordu.’ diye düşündüm. Küçük bir plan yaptım ve mahalleliyi bu durumdan

kurtarmaya karar verdim.

32 GENÇOKUR

Page 33: Aralik 2013

gücümBenim süper

Annem bundan seneler evvel, küçücük ellerimden tutar; mis

gibi çöreklerin, böreklerin ikram edildiği, kadınların kendi

aralarında ‘ev gezmesi’ dedikleri tatlı buluşmalara götürürdü

beni.

Gittiğim yerlerdeki teyzelerin hepsini çok severdim. Ama biri

vardı ki gözümü ondan alamazdım.

Her seferinde başköşede oturan, nur yüzlü, beyaz başörtülü

Nihal teyze... Her buluşmamızda bize değişik bilgiler verir, tatlı

tatlı sohbet ederdi. Ağzından bal damlardı sanki.

Anlattığı hikâyelerin bazılarını anlamazdım. Ama yine

de dinletirdi kendini bu nur yüzlü teyze. Bir gün, asla

unutamayacağım bir şey söyledi bana:

"Gülümsemek sadakadır. Sadaka, ihtiyaç halindeki insanlara

verilir. Tatlı bir tebessümeyse bütün insanlar muhtaçtır."

Sonra, her zamanki sakin ve bir o kadar tatlı ses tonuyla ekledi:

"Peygamber Efendimiz (s.a.v) hayatında hiç kahkaha atmamış,

sadece tebessüm etmiş..."

O çocuk aklımla Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) hiç kahkaha

atmamış olması bana çok dokunmuştu. Ne zaman kahkaha

atacak olsam aklıma hep bu gelir, biraz duraklardım. Ama bütün

insanların ‘tatlı bir tebessüme muhtaç’ olması beni daha çok

etkilemişti. Ve herkese karşı çocukça bir şefkat hissetmiştim

içimde.

Artık mahalledeki insanların somurtkanlıkları

içime dert olmaya başlamıştı. ‘Demek ki onlara

kimse tebessüm etmiyordu ve muhtaçlıkları onları

mutsuz ediyordu.’ diye düşündüm. Küçük bir plan

yaptım ve mahalleliyi bu durumdan kurtarmaya

karar verdim: Hiçbir sebebe bağlı olmadan, herkese

gülümseyecektim.

Vakit kaybetmeden çalışmalara başladım. Dışarı

çıktığımızda bütün şirinliğimi takınıp insanların

somurtkan yüzlerine karşı gülümsemeye başladım.

Kime tebessüm ettiysem, önce bir şaşırıyor,

sonra gözlerinde yanan o en içten parıltıyla bana

gülümseyerek karşılık veriyordu.

Bu halimle kendimi dünyanın en zengin insanı gibi

hissediyordum. Gülümsemek artık benim süper

gücümdü ve dünyadaki bütün insanları mutlu etmeye

yeterdi.

Bu anlattıklarım yıllar öncesinde kaldı. Ama ben

bu süper gücümü kullanmaktan hiçbir zaman

vazgeçmedim. Tam şu an, karşımdaki koltukta oturan

teyzenin dikkatini çekmeyi başardım mesela. Bir

görseniz, öyle tatlı gülümsüyor ki bana!

33GENÇOKUR

Page 34: Aralik 2013

34 GENÇOKUR

Dümendesinema" A H M E T S Ö Z E R "

Peki, neden ‘İngilişçeymiş’ bu filmler? Efendim şimdi öncelikle adamın dili İngilizce, ondan. Vallahi öyle… Ama başrol oyuncusunun Moğolistan steplerinde gördüğü çobanla, Arabistan çöllerinde karşılaştığı bedevi bilgenin ana dilinin de İngilizce olduğuna -yüz tane ameli düzgün şahit getirseniz- beni inandıramazsınız. Ya yönetmen izleyiciye güvenmiyor ya da “Ben ne verirsem zaten yiyorlar zuhaha!” deyip abanıyor İngilizceye. Ama İngilizceyi sular seller gibi konuşan bir samuray olmaz, olamaz. Adam dil öğreneceğim dese o kadar iyi savaşçı olamaz. Kendimden biliyorum!

Belki de ‘İngilişçeye’ programlanmıştır?Adamın kafası, gönlü, dünyası İngilizcedir belki de. Yoksa bilimkurgu filmlerinde onlarca farklı gezegenden gelmiş uzaylı mahlûkat -ırk demeye dilim varmadı- İngilizceyi nasıl konuşsun öyle? Az buz da konuşmuyor mübarekler, kimi İskoç, kimi Londra şivesiyle… Araya bir iki tane “Brakhh brohhss tızz!” diye bir şey koydun muydu, al sana uzaylıca. Star Wars’u izlediği halde bana “Abi o tam olarak öyle değil.” diyen biri çıkmaz sanırım…

Peki, tarih filmlerine ne demeli? İskender’in -hatta aynı filmde- Yunanların, Babillilerin ve Perslerin akademik seviyede İngilizce konuşabiliyor olması mesela… Eğer bir gün, bir filmde, batılı bir seyyahın “Do you speak English hünkârım?” diye sorduğuna şahit olursanız sakın şaşırmayın!

Kır dümeniBunca örneği uzata uzata anlatmamızın sebebi şudur: Adamların kafasındaki İngilizce, son derece medenî, herkesçe bilinmesi ve öğrenilmesi gereken bir dildir. Diğer dillerse, diğer insanların –the others- kendi geri kalmış dünyalarında ürettikleri ve tekrar ettikleri sesler bütünüdür. Üstelik ne işe yaradıkları da pek belli değildir. Her kim medenîler kulübünün bir üyesi olmak isterse İngilizce konuşmalıdır. Uzaylısı bile gelse, düzgün bir İngilizceyle Amerikan başkanını sormalıdır. Bunca dili konuşan ülke varken neden Amerika’ya ‘süper güç’ diyorlar sanıyorsunuz!

Do You Speak English Hünkârım?Amerikan film sektörünün İngilizce sevdası takdire şayan doğrusu... Şimdi biri çıkıp da “Yaa, bırak

aabi adam saaten İngilişçe konuşuyo, heralde kendi dilinde çekicek filmi, bi zahmet yaani!” diyebilir. Desin tabi. Doğrudur. Ancak “Filmin dili neden İngilizce?” diye sorulacak film vardır, sorulmayacak

film vardır. Biz işte o sorulacak olanları mercek altına aldık.

Page 35: Aralik 2013

35GENÇOKUR

" H A F S A H Ü N D Ü R "

İnsan Ne İle YaşarZaman, bizden bağımsız olarak işler ve tam bir sürpriz kutudur. Önemli olan zamanı iyi değerlendirip insanı insan yapan meziyetlerle buluşabilmektir. Çünkü bu meziyetler sonradan kazanılan değil, insanın hamurunda bulunan cevherlerdir. Bu cevheri keşfetmek için insanın kendine bir takım sorular yöneltmesi ve bu sorulara cevap vermesi gerekir. Eğer sen de bu soruların cevabını bulmak ve içindeki cevheri keşfetmek istiyorsan ‘İnsan Ne İle Yaşar?’ isimli kitabı okumalısın. Yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy’un kaleme aldığı hikâyelerden oluşan bu güzel kitap Timaş Yayınları’nda.

Bin Akçeye Bir Söz

www.izdiham.com

Kitap

Evvel zaman içinden gelen, lokum tadında, kavrulmuş kestane kıvamında hikâyelere kulak vermeye ne dersin? Bu hikâyeleri dinlerken berberlik yapan pireleri, tellallık yapan develeri, annesinin beşiğini tıngır mıngır sallayan yaramaz çocukları göreceksin. Bazen şaşıracak bazen gülecek; sürükleyici anlatımın etkisiyle diyar diyar gezeceksin. Kendini kıssadan çıkardığın hisselerle baş başa bulacaksın. Üstelik tüm bunlara şahit olurken hikâye ustası bir meddah sana eşlik ediyor olacak. Meddah-ı Fakir Yusuf Duru’nun kaleme aldığı ‘Bin Akçeye Bir Söz’, Genç Okur Yayınları’nda.

İnternet

Gündelik yaşantımızda oradan oraya koştururken içinde bulunduğumuz kalabalığın farkında mıyız? Eğer farkındaysak bu kalabalığın zaman zaman izdihama dönüştüğüne de şahit olmuşuzdur. Nasıl mı? Mesela toplu ulaşım araçlarında, bir mağazanın açılışında, bedava kumanya dağıtılan bir alanda ya da bir etkinlikte… Bu izdihamlar çoğunlukla eziyet vericidir. Peki, mutlu sonla biten bir izdiham haberi duymak ister misin? Şimdi bir gezegen hayal edelim; içinde sadece yazarların, şairlerin, müzisyenlerin, yönetmenlerin ve âlimlerin yaşadığı... Onların düşünce dünyasından çıkan eserleri; kitapları, filmleri, albümleri, dergileri merak ediyor ve kendi izdihamını oluşturmak istiyorsan www.izdiham.com sana yardımcı olabilir. Ayrıca bu sitede edebiyat dünyasına dair en yeni haberleri okuyabilir, duyurular sayesinde etkinlikleri takip edebilirsin.

Dümendesinema

Page 36: Aralik 2013

Merhaba sevgili Hüseyin;

Stres, hayatımızın bir parçasını oluşturur. Genelleme yapacak olursak; çok stresli, az stresli ya da stresini kontrol edebilen insanlar vardır. Neticede stres hep vardır!

Düşünsene, öğretmenin sınıfa girdi ve aniden yazılı sınav yapacağını söyledi. Bu durum karşısında hangimiz strese girmeyiz ki? Ama bu stresin temel bazı sebepleri vardır. Sebepler, stresi aşman konusunda sana yardımcı olacaktır..

Hüseyin-12,

Genç Okur, benim sorunum sınavlarda aşırı stres yapmamla ilgili. Daha 6.sınıf öğrencisiyim. Okullar

açıldığından beri stres içindeyim ve yanımdakilere zarar veriyorum. Bu sorun karşısında ne yapacağımı

bilmiyorum. Sınıftaki arkadaşlarım hiç stres yapmıyorlarmış. Ben ise çok kaygılanıyorum ve hep

benimle dalga geçiyorlar. Lütfen yardım edin!

Çözümmasası" S E L A M E T E R G İ Ş İ "

(Psk. Dan.)

36 GENÇOKUR

Sınav gerçekte ne demektir?

Şunu iyi bilmelisin ki sınav, bilgilerin ölçülmesidir; kişiliğin değil. Başarılı olunca çok değerli, başarısız olunca az değerli olmazsın. Sen zaten değerlisin. Örneğin, sınavların ailene, arkadaşlarına karşı kendini kanıtlamada bir yol olduğunu düşünüyorsan ya da sınavlarını hayatın en önemli parçası olarak görüyorsan yanlış bir sınav algısı içerisindesin demektir.

Ne kadar çalışırsak çalışalım, her sınavın üstesinden ilk seferde geleceğiz diye bir şey yok. Bazen istediğimiz –ya da hak ettiğimizi düşündüğümüz- puanı alamayabiliriz. Bu, başka şansımızın olmayacağı anlamına gelmez. İlla ki telafisi vardır.

Sınava karşı algını değiştirdikçe, stresinin kontrollü bir seviyeye ineceğini sen de fark edeceksin. Önemli olan, sınav kaygını en aza indirerek performansını ortaya koymandır. Bunu başarabileceğine inanıyor, sana güveniyoruz.

Sakin ol dostum

Yanındakilere zarar verdiğini söylemişsin. Seninle alay edildiğinde öfkelenmen normaldir. Fakat kızmak, tepkisel hareketlerde bulunmak ya da şiddet uygulamak -çözüm olmadığı gibi- doğru değildir.

Öncelikle, canını sıkan kimselere kendini anlatmayı denemelisin. Seninle alay edildiği zaman kendini nasıl hissettiğini onlara söyleyebilirsin. Bu, onların seni anlamalarını ve yaptıkları hatanın farkına varmalarını sağlayacaktır. Sevgiyle kal…

Sınav stresinin sebepleri

Stresinin gerçekte neyden kaynaklandığı sorusunun cevabını en iyi sen biliyorsun. İlk dört madde, doğrudan senin çalışmanla ilgili… Bunlar için rehber öğretmeninle görüşmelisin. Beşinci madde, daha ziyade psikolojik… Diğerleriyse sınavları nasıl algıladığınla yakından alakalı… Bunun için sana yardımcı olabilirim.

* Yeterince hazır olmamak

* Yeterince bilmemek

* Yanlış çalışma şekilleri

* Yanlış zaman yönetimi

* Geçmişteki olumsuz sınav deneyimleri

* Fazla beklenti

* Gelecek kaygısı

* Mükemmeliyetçi tutum

Sen de yaz!Çözüm masasına göndermek istediğin tüm

sorunlarını bize yaz: dergi @gencokur.com.tr

Page 37: Aralik 2013
Page 38: Aralik 2013

Ayşenurabla

Yeni tanışsak da dertlerin, sıkıntıların, streslerin üzerinden buldozer gibi

geçiyoruz ve de geçmeye devam edeceğiz sevgili genç okur. Bu ay yine sizlerle

hemen her evde görülen, başa bir kez geldi mi bir daha ömür boyu gitmeyen,

tatlı-gıcık bir konuyu ve bu konuyla mücadele yöntemlerini inceleyeceğiz…

Konumuz ‘küçük kardeş sendromu’… Evde tek çocukken ve tüm sülalenin

göz bebeğiyken birden hayatımıza giren ve pabucumuzu dama attıran, eve

gelen hediye ve oyuncakların -en çok da çikolataların- ortağı olan sevgili(!)

kardeşlerimiz…

Kardeşimizi tanıyalım

Kardeşler genelde yaşlarımız küçükken hayatımıza girerler. Onları:

Eve geldikleri andan itibaren uygunsuz saatlerde yaygara koparan ve sesleri

yettiğince ağlayan,

Kendine ait hiçbir şeyi becerip yapamayan,

Bu yapamadıklarının içinde tuvalet becerisi de olduğundan günde birkaç kez pis

kokusuyla dikkat çeken,

Tüm bunlara rağmen herkesin ilgi odağı olan, anne ve baba ortağınız küçük

insanlar olarak tanımlayabiliriz.

"O hiç büyümeyecek mi

sandın?"

38 GENÇOKUR

" A Y Ş E N U R U S L U "

twitter:@AysenurAbla

Page 39: Aralik 2013

Tehlike Başlıyor

Eskiden sizi kucağına alıp sevgiyle şımartan

misafirler, artık kapıda sizin yanağınızdan bir makas

alıp direkt kardeşinize agu bugu yapmaya başlarlar.

Hayat size ‘abi’ ya da ‘abla’ sıfatı vererek omuzlara

ağır sorumluluklar ve acılar yüklemeye başlamıştır.

Aradan geçen aylar ve yıllar evinizden gitmeyen ve

gitmeyecek olan bu misafiri biraz daha büyütmüş,

artık paytak da olsa yürütmeye, tam anlaşılmasa

da konuşturmaya başlatmıştır. Fakat bu sefer de

dünyayı merak eden her şeye ‘bodoslama’ dalan

bir canlı olmuştur kardeş...

Onun en çok merak ettiği şey de size ait olan

her şeydir. Ödevlerinizi yaparken bir anlık boş

bulunmanız kardeşinizin defterlerinizi yırtması,

boya kalemlerinizi kırması ya da kalemlerinizle

duvarlara kendince çizimler yapması gibi ağır

sonuçlara sebebiyet verebilir. Üstelik en acı olan

da anne-babanızın sizi dikkatsizlikle suçlamasıdır,

zira kardeşiniz tüm bu yaramazlıkları bilmeyerek

yapmış olduğundan melekler kadar masumdur.

Bu küçük ve şuursuz canlı artık giderek fazla

olmakta ve sabır taşı çatlamaktadır. Okul, dersler,

ödevler ve sınavlar zaten başımıza yeterince dert

olmaktayken bir de üstüne evde yaşanan bu kaos

ortamı hayatı iyice çekilmez hale getirmektedir.

Peki çözüm?Sevgili genç okur, hayat bazen kesin

sonuçlar vermez; yani canımızı sıkan şeyi

ortadan tam olarak kaldıramayabiliriz.

Konu kardeş olduğunda, ‘atsan

atılmaz satsan satılmaz’ bir durum söz

konusudur. Hokus-pokus yoluyla yok

edilmezler mesela, ya da mağazaya “Bunu

beğenmedim!” deyip geri verdiğiniz

kıyafetler gibi onu iade etme hakkınız

da yoktur. Kendisini bir yere yollayıp aklı

başına geldiği zaman geri almak gibi bir

düşünce de son derece gerçek dışıdır

ayrıca.

Böyle durumlarda en güzel çözüm,

sorunu en aza indirmektir. İşte bu

bağlamda size önerim, ödev yapmak

gibi ciddi işleri evinizde farklı bir odaya

geçerek -onlardan uzakta- halletmenizdir.

Böylece defter ve kalemler kendini daha

güvende hissedecektir. Eğer böyle bir

şansınız yok ise ödev yaparken ya da ders

çalışırken annenizden kardeşinizi zapt

etmesi konusunda istekte bulunabilirsiniz.

Züğürt tesellisiUnutmayın ki siz her zaman bir numarasınız! Elbet gün gelir, devran döner… Bir gün eve bir kardeş daha

geldiğinde, sizin başınıza gelenler, 2 numaranın da başına gelir. Siz hem tecrübeli hem de iyice büyümüş

olduğunuzdan yeni kardeşten olumsuz manada etkilenmezken, onun hayatı bir anda alt üst olabilir. İşte

o zaman bir vakitler yaramazlıklarıyla sizi bezdiren kardeşinizin karşısına geçip ‘nanik’ yapabilirsiniz. (Şaka

şaka. Yapmayın öyle!)

Her şey küçük kardeşin lehine gibi görünse de bir husus atlanmamalıdır genç okurlar: Gelen kardeş, her

zaman abisinin ya da ablasının eşyalarıyla büyür. Çünkü anneler ilk çocukların kıyafetlerini atmayıp olası

diğer kardeşleri için saklarlar. Kıyafetlerinizde oluşan vişne lekesi gibi asırlık imzalar, kardeşleriniz için tatlı

birer hatıra hükmündedir. (Büyük kardeş olduğun için en temizini, en yenisini giydin diyorum yani. Sevin!)

Kardeşliğin ilk yılları her ne kadar çekilmez olsa da o küçük bireyin ilerleyen zamanlarda size hayat

arkadaşı olacağını düşünerek, yaşamakta olduğunuz sıkıntıları hafifletebilirsiniz. Başlangıç kısmı biraz

meşakkatli olsa da bir kardeşe sahip olmak güzeldir. Çok güzeldir…

39GENÇOKUR

Page 40: Aralik 2013

40 GENÇOKUR

ilklerinHasan Hüseyin FİDAN - 18

" G Ü L N A R A K B U L U T "

3.Hiç uzun yolculuğa çıktın mı, ilk

yolculuğun nasıldı?

Evet çıktım. İlk uzun yolculuğum köyüme

(Sivas) yaptığım yolculuktu. Yolculuk benim

için çok yorucuydu. Otobüs kalabalıktı ve

yolculuk çok meşakkatliydi ama sıla-i rahim

farz olduğu için hiç şikâyet etmemiştim.

Herkesin memleketine gitmesi lazım bence.

2. Camiye ilk gidişinde neler

hissetmiştin?

Camiye ilk kez kurs için gitmiştim. Namaza

da orada başladım. Kursa gitmeye

başladığım ilk günler çok heyecanlıydım.

Hocaya dersleri vermekte hayli zorlanmıştım

ama sonradan alıştım. Namazın da

beni Allah’a daha çok yaklaştırdığını ve

bana birtakım manevi hisler yaşattığını

anlamıştım. Huzur bulmuştum camide..

1.Eğitim hayatında ilk kez düşük bir

not aldığında neler hissetmiştin?

Hatırladığım kadarıyla ilk kez yedinci

sınıfta zayıf bir not almıştım. Aileme bu

durumu nasıl söyleyeceğimi ve notu nasıl

düzelteceğimi düşünmüştüm. Sonunda

ailemin bana maddi-manevi çok emek

harcadığını düşünerek, onları zor durumda

bırakmamaya karar verdim ve çok çalışarak

notumu düzelttim.

6.Okuyup bitirdiğin ilk kitabı

hatırlıyor musun? Sende nasıl bir etki

bırakmıştı?

İlk kitabım ‘İstanbul Dehlizleri’ydi. Bulsam

yine okurum. Çok güzel bir kitaptı.

Arkadaşlıktan bahsediyordu. Bende bıraktığı

etki ise çok güçlüydü. Kitabı bitirince,

kitaptaki ortamı çevremde oluşturmak,

kitaptan öğrendiklerimi uygulamak ve

yürekli olmak istedim. Kitap bana ayrıca

özgüven sahibi olmam gerektiğini anlattı.

Anladım ki, özgüven olmadığı zaman

insan ibadette bile zorlanıyor; kendine

güvenemiyor.

5.İlk defa tek başına markete gidip

bir şeyler aldığında kendini nasıl

hissetmiştin?

İlk kez markete gittiğimde çok sevinçliydim.

İnsan öyle bir durumda artık kendisine

güvenildiğini anlıyor, büyüdüğünü

hissediyor. Ne var ki zamanla hisler

değişiyor. Büyüyünce markete gitmek zor

geliyor insana. Zorlana zorlana da olsa

gidiyoruz işte…

4.Hatırladığın ilk ramazan ayı senin

için nasıl geçmişti?

Hatırladığım ilk ramazan ayı çok küçük

yaşlarıma denk geliyor. Ramazan ayı benim

için çok rahat geçmişti çünkü annemlerden

gizli su içiyordum. (Annemlere söylemeyin!)

Page 41: Aralik 2013
Page 42: Aralik 2013

42 GENÇOKUR

Duydum ki unutmuşsun Süper Babaanne’ni!Duydum ki unutmuşsun daha yepyeni duran kıyafetlerini…

Yazık olur o dolaplara sığmayan eşyalara,Yazık olur anne-babanın bin bir emekle kazandığı paraya!

" Y E Ş İ M K İ T A P Ç I Ş E N T Ü R K "

Süperbabaanne

Bu tatlı ikaz dörtlüğünden sonra, şu ‘moda’ kavramına bir el atalım diyorum. Moda, pek bir allanıp pullanıyor hem gençlerin hem de yetişkinlerin gözünde. Tüketim kültürü diye bir şey türedi kaç zaman önce... Ondan beridir herkes her beğendiğine düşünmeden sahip olmak istiyor. Tüketmenin kültürü mü olurmuş?! Burada bir duralım çocuklarım. Evvela ‘moda’nın kelime manasına bakalım.

Moda ne ola ki?

Moda; toplum hayatına, değişiklik ihtiyacını veya süslenme arzusunu karşılamak amacıyla giren, en çok da giyim kuşam konusundaki geçici süreli yenilikler manasına geliyor. Bütün dünyada yaygın olan bir anlayış haline gelmiş bu meret. Bir de baktım, kaptırmış gidiyor herkesler!

Değişiklik ve yenilikler, üzerinde azıcık olsun düşünülmeden kabul edilir mi hiç? Siz siz olun, sırf ‘moda’ olsun diye sizi özel ve güzel kılan değerlerimizden vazgeçmeyin çocuklarım. Güzel fikir ve yenilikleri kendinize uygun hale getirebiliyorsanız, ona sözüm yok tabii. Eh, akıllıdır benim yavrularım!

Farklı olacağım diye…

Moda mecmualarında*, televizyonlarda gördüğüm kadarıyla, farklı olmak adına türlü türlü şeyler tavsiye ediliyor. Hanım kızlarım, farklı olmak aykırı ve asi olmak değildir. Farklı olmak, şık ve ölçülü giyinmeye engel de değildir. Sizi beylerden ayrı tuttuğumu biliyorsunuz ki yeriniz ayrı zaten. Yaşınıza, endamınıza uygun seçimler yapın. Misal; eteğiniz, elbiseniz uzun olsun ki hanım hanımcık olun. Zarif görünün… Bilekten bir karış yukarıda olmasın etek boyunuz. (Kumaş yetmemiş dedirtmem!)

Cildinize de iyi bakın. Yüzünüze sürdüğünüz o renkler, ne kadar olsa yıpratır cildinizi yavrum.

Senin güzel giyinmene yardım etmek ve kafandaki sorulara cevap vermek için

buradayım; anladın mı yavrum?

twitter:@SuperbabaanneGO

Mecmua*: Dergi.

Page 43: Aralik 2013

43GENÇOKUR

Zaten çiçek gibisiniz. Bu dediğimi unutmayın! Özel günlerde özeniyorsunuz, anne-babanız da o vakitler bir şey demiyor. Her şeyin çoğu zarar güzellerim! Mevsim kışa döndü, kurutup soldurmayın yüzlerinizi e mi? Unutmayın, her şeyin tabii hali en güzel halidir! Heh heh… Haydi bakalım.

Daralmayın delikanlılar!

Bir şu dar pantolonları, bir de kendini her an salıverecekmiş gibi duran düşük bel pantolonları oldum olası sevemedim. Bu yılın modasıymış.‘Slim fit’ diye de pek havalı bir isim koymuşlar belden saran, paçadan darlaşan sımsıkı modellere. (Ey Allah’ım neler duyacağız daha!) Bu pantolonlar dar olduğu için rahat değil bir defa, hem de siz farkında olmasınız da kan dolaşımınızı olumsuz etkiliyor, biliyor musunuz? Vallahi kıyamıyorum size, gencecik delikanlısınız. Giymeyin o dar ve sağlıksız pantolonları çocuklarım benim! Aferin size…

Modayla saadet olmaz!

Moda sadece kılık kıyafette zorlamıyor bizi. Yeme-içme, gezme... Hepsinin de modası oluyormuş maşallah! İnsan aklını kullanmadıkça, değişim içeriden, ta şuradan başlamadıkça ne ehemmiyeti var? Laf-ı güzaf. Sürekli değişen, daha dün bayılarak giydiğini bugün demode sayan bir anlayış kalıcı değerler sunabilir miymiş? Modayla, sonu gelmeyen tüketimle saadet olmaz akıllı kuzularım. Hem, her daim giyebileceğiniz kıyafetler vardır. Modası olmaz onların. Gardırobunda bir kez bulundu mu her daim kurtarıcıdır.

İster misin benden birkaç tavsiye?

DELİKANLILAR!DAR PANTOLONGİYMEYİN!

her mevsim giyebileceğin trençkotlar tam bir kurtarıcıdır. Uzun olanı seç!

doğal tonlardaki hırkalar kıyafetlerini tamamlamaya yeter!

eğlenceli yağmur çizmeleriyle renkli kişiliğini yansıt! Onun da modası yok.

renkli yağmurluklar da modası olmayan kurtarıcılardan.

deri çanta! Zaman ve mekan önemli değil, elinde olsun yeter!

Page 44: Aralik 2013

44 GENÇOKUR

Mutluluk kaynağı olan besinleri tüketerek gülümsemeye ne dersin? Bu besinlerden birkaçını geçtiğimiz sayıdan hatırlayacaksın. İşte, yakın bir zaman önce hafıza

güçlendiren özelliklerinden söz ettiğimiz besinlerin bilinmeyen tarafı…

Sen ders çalışmaya devam et. Bu besinleri tüketirken yüzünü asamayacaksın!

Muz: İçerisindeki besin maddeleri ‘mutluluk hormonu’ olarak bilinen serotonin üretimini artırır ve kişiye sakinlik hissi verir. Yapılan araştırmalar; depresyon, migren, obsesif kompulsif bozukluk, obezite ve hiperaktivite gibi birçok hastalığın temel sebebinin ‘serotonin eksikliği’ olduğunu ortaya koyuyor. Düşük serotonin miktarı, huzursuzluğa ve depresif ruh hallerine neden oluyor.

Çikolata: Çikolatanın dilimizin üzerinde eridiği andan itibaren vücudumuza yaptığı pozitif etkiyi hissederiz hepimiz. Kokusuyla bile mutluluk hormonunu yükseltmeye yeter neredeyse. Çünkü çikolata, endorfin salınımını uyararak acı hissini gidermeye katkı sağlar.

Bilhassa bitter çikolata beyne giden kan akışını güçlendirir ve mutluluk verir.

Fındık, fıstık, ceviz: Kuruyemişlerde, tam tahıl ekmeğinde, baklagillerde ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde bolca magnezyum bulmak mümkün. Stresimizi yatıştırma konusunda magnezyum da önemlidir.

Acı biber: Krizle karşılaştığınızda yemeklerinize biraz acı biber serpmeyi deneyin. Evet, yanlış okumadınız. Çünkü biberdeki kapsaisin maddesi ağızdaki acı reseptörlerini uyarınca, vücut, acıyı yenmek için mutluluk hormonu salgılıyor. Tutkunlarının giderek daha da acı olanını yeme istekleri boşuna değil!

Balık: Serotonin yapımını arttıran besin öğeleri; Omega-3 yağ asidi, triptofan (bir aminoasit), magnezyum ve çinkodur. Balıktaki Omega-3 yağ asidinin beyin ve sinir sistemine etkisi birçok araştırmada ortaya konmuştur. Özellikle de somon balığı depresyona karşı ilaç gibidir.

Ispanak: Yerken, güçlenen kasları ve gülümseyen yüzüyle Temel Reis’i hatırlayın. Bol miktarda çinko ve magnezyum içeren ıspanakla, vücudunuzun stresle mücadelesine yardımcı olabilirsiniz. Çinko ve magnezyum, anksiyete ve asabiyeti –gerginliği- gidermeye yardımcıdır.

" S A R E Y A Z M A L A R "

güldürecekbesinlerYüzünü

Page 45: Aralik 2013

45GENÇOKUR

Page 46: Aralik 2013

46 GENÇOKUR

345 Mehmet, burada mısın? Peki, 1084 Elif burada mı? Hepiniz buradaysanız dersimize

başlıyoruz. Bu derste gülmek serbest!

Gençyazar

Kaderdesayı olmak da

varmıs

Ne?! Ders matematik mi? Niye uyandırdınız

beni yeaa?T A C E T T İ N A S L A N , 1 5

Page 47: Aralik 2013

47GENÇOKUR

Kaderdesayı olmak da

varmıs

“Merhaba gençler. Şöyle bir ayağa

kalkın da boyunuzu posunuzu görelim.

Ahmet, sen de kalk yavrum. Kızlar,

çay söyleyeyim mi? Hah şöyle ya! İyi

dersler. Oturabilirsiniz. Başkan, kim

yok bugün? 385 yine mi gelmemiş?”

Her sabah zorla uyandırıldığında

"Ah, şu lise biteydi...” diye sitem

eden kardeşim! Senin de bildiğin gibi

böyle soğuk soğuk, sanki "Sınavda

göreceksiniz oğlum!" dercesine başlıyor

dersler. Hele bir tanesi var ki, onun

adı anıldığında dahi sınıfta bir mâtem

havası esiyor.

Mâtem-atikSınıfta mâtem havası estiren bu derste başarılı olmanın

tek yolu ‘atik’ olmaktır bence. Koy bu kelimeleri yan

yana, ne oldu? Mâtem-ATİK! Zuhahaa…

Tamam, vurmayın.

Bence bu dersle öğrenci arasındaki tek bağ, sınıf

defterinde yazan öğrenci numaralarıdır. Öğrenci de

derse numaradan girer zaten! Matematik oğlum bu,

müzik değil!

Dersin müzik olmadığının yeni farkına varmış bir insan

evladı "Hocam, bu anlattıklarınızın Türkçe meali var mı

acaba?” diye hem hocaya sitem eder hem de araya bir

espri sıkıştırıverir. Hoca da sevimli sevimli güler sevgili

numaracıklarına…

Sonra “Ya gülüyoz, eğleniyoz hoş da yazılıda ne yapçam

ben?” diye düşünen biri -ki genelde kız olur- akıllıca bir

atak yapar: "Hocaaam, yazılıda böyle zor sormazsınız dii

mii?”

Ve gerçek, tahtada şifreli bir şekilde kendini gösterir.

- Bir öğrenci, birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar ortalama 8640, lise hayatı boyunca 5760, 12 yıllık eğitim hayatında ise toplam 14400 (Dile bile kolay değil!) derse girer.

-Öğrenciler arasında yapılan bir ankette en sevilen ders boş ders çıkmıştır.

-Yine bir araştırmaya göre, yüzmeye giden bir insanın havuzla hiçbir problemi olmamıştır.

-Tahminime göre, matematikteki başarı oranının düşük olmasının sebebi ‘x’ gibi -alfabemizde bile olmayan- harflerin formüllerde kullanılmasıdır. Eğer ‘ğ’ kullanılsaydı başarı oranı çok daha yüksek olurdu.

Biliyor muydunuz?Matematik hayatın

acı bir gerçeğidir

Hayır yani, rakamlarla aramızda uzaktan

da olsa bir akrabalık bağı var da ‘x’ler ve

‘y’ler ortalığı fena karıştırıyor. Meseleyi

bu kadar fantastik hale getirmeye

hiç gerek yoktu bence. Dört işlem ve

problemler -havuz problemi hariç-

bizim sefil hayatımızın tatlı anıları olarak

kalabilirdi. Sonra hep beraber gidip

havuzda yüzebilirdik. Ve "Hocam bu

anlattıklarınız gerçek hayatta ne işimize

yarayacak ki?” geyiğiyle hiç tanışmamış

olabilirdik… Ama maalesef!

Page 48: Aralik 2013

48 GENÇOKUR

Geçen ay oldukça mutsuzdum. Sebebi yaptığım

deneysel bir çalışmaydı. Beni hasta eden, sinir eden

bir deneysel çalışma… Üstelik neyi ararken ne hale

geldiğimi öğrendiğinizde epey şaşıracaksınız!

Bir garip merak

Gazete eklerinde görüp göz ardı ettiğim,

kitapçılarda görüp gülüp geçtiğim, televizyonlarda

denk gelip kumandanın tuşlarına hunharca

bastığım bir mesele vardı:

‘Mutlu olmak için keşfedilmiş ultra, süper, şahane,

öneriler…’

Ama karakter meselesi işte! Merak ettim. Bunları

kendi bünyemde denediğimde nasıl bir sonuç elde

edeceğimi görmek istedim. Evet yaptım bunu!

Bir garip süreç

Önce beslenme önerilerini denedim. Adını daha

önce hiç duymadığım bitkilere abandım. Çaylarını

içtim, karışımları yedim… Derken ne mi oldu? Ne

olacak, mide fesadı geçirip soluğu hastanede aldım.

Böyle bir mutsuzluk yok arkadaş!

Yılmadım ama! Mutluluk için iki yüz doksan

dokuz(!) önerisi olduğunu iddia eden bir kitap

aldım. Uygulamaya başladım. Başlarda iyi

gidiyordu. Sonra, ‘Her saat başı, karşınızdaki insana

onu sevdiğinizi söyleyin.’ diyen bir maddeye sıra

geldi. O an vapurda olmam büyük talihsizlikti ama

Allah’tan vapur kıyıya yanaşmıştı. Çünkü kendisine

sevgimi ifade ettiğim amca beni çoktan kovalamaya

başlamıştı.

Canım, hep de kötü son olur mu? Vurdum kendimi

berbere, oradan da çılgınlar gibi alışveriş yaptım.

Çılgınlar gibi çünkü cebimde hepi topu üç beş

kuruş ancak vardı. Eski parayla ‘bir milyoncu’da

ne buldumsa aldım! Aldıklarımda ne buldumsa

artık! Önümüzdeki birkaç gün çulsuz gezeceğimi

anladığımdaysa artık çok geçti. Çünkü dükkândaki

en okunaklı yazı, “Satılan mal geri alınmaz!”

yazısıydı.

Tecrübeyle sabit mutluluk önerisi

Bunların üzerine söylenecek şey oldukça basit

aslında. Hayatta daha mutlu olmamız için önümüze

konulan şeylerin alayı kolpa.* Bu yüzden, en

azından benden daha mutlu olmak istiyorsan, ne

yapmaman gerektiğini sanırım anlamışsındır.

Haydi, şimdi gidip mutluluğu yüzünden okunan

insanlarla dost olalım! Onlar nerede mi? Hepsi

hayatta ve yaşıyor. İyi ki o dostlar var…

" Y U N U S E M R E K . "

Meraklıadam Neyi merak edeceğim hiç

belli olmaz benim. Ya da olur mu?! Dur bi'dakika ya çok merak ettim şimdi...

*Meraklı Adam’a katılmakla birlikte, Genç Okur’un mutluluk önerilerinin bunun

dışında olduğunu belirtelim. Biliyoruz da söylüyoruz :)

twitter:@MerakliAdamm

Page 49: Aralik 2013

49GENÇOKUR

Page 50: Aralik 2013

" M U H A M M E D Ş A N S A L "Bilgisayar donanımları arasında İngilizceden dilimize çevrilmiş güzel kelimelerden biri de hiç şüphesiz ‘anakart’tır. Bir bilgisayarı oluşturan tüm elemanları üzerinde barındıran ve bu elemanlar arasındaki iletişimi sağlayan elektronik devreye anakart diyoruz.

Bir anakartın üzerinde işlemci, ram, ses kartı, ekran kartı, modem gibi elemanların girebileceği yuvalar; klavye, sabit disk, seri-paralel port denetçileri ve bunların koordinasyonunu sağlayan ‘chipset’ler bulunur.

Anakartın üzerinde genişleme kartlarının takılabileceği yuvalara ‘slot’ adı verilir. Çok çeşitli slotlar olmakla birlikte, yeni nesil anakartların üzerlerinde sadece ‘PCI’ diye isimlendirdiğimiz slotlar mevcuttur.

Anakartın üzerindeki kartlara veri akışı ‘bus’ adı verilen elektronik yollar üzerinden yapılır.

Ayrıca anakartlar ‘bios’ adlı küçük de bir yazılıma sahiptir. Bios, üzerinde kaydedilen verileri biz bilgisayarı kapattıktan sonra da saklayabilmesi için ihtiyacı olan enerjiyi bios pilinden alır.

DONANIMREHBERİ

'ANAKART'

Teknohaber

Hollandalı bir gencin buluşu cep telefonu

üreticilerini şaşkınlığa uğrattı. 28 parçadan oluşan

cep telefonu tasarlayıp adını 'Phonebloks' koyan

gencin icadı Motorola'nın ilgisini çekti.

Genç tasarımcı, "Cihaz, yalnızca büyüklüğü

değiştirilerek kolaylıkla telefon veya tablete

dönüştürülebilecek." dedi. Bu müthiş fikrin ortaya

çıkışını ise şöyle anlattı: “Fotoğraf makinem

bozulunca onu tamir ettim. LCD ekran hariç... Bu

parçayı bulamayınca makinemi attım. Bisikletin

tekeri patlamışsa değiştirilir. Teknolojik cihazlarda

da bunun mümkün olabileceği hayaliyle bir proje

geliştirdim ve internette paylaştım. 500 binden

fazla insan bana destek verince böyle bir telefona

gerçekten ihtiyaç duyulduğunu anladım.”

Bu gencin yapmış olduğu çalışmalar sizce de

etkileyici değil mi? Neden bir genç okur da proje

üretmesin ki?

50 GENÇOKUR

Cep telefonu Dünyası Şaşkın!

Page 51: Aralik 2013

Google Play 'Kitaplar' artık

Türkiye'de

Google'ın uzun zamandır diğer ülkelerde

kullanılmakta olan ve içinde sayısız kitabın

yer aldığı ‘Kitaplar’ uygulaması, Türkiye'de

de hizmete başladı.

Türk kullanıcılar artık milyonlarca kitaba,

Google Play 'Kitaplar' uygulaması

üzerinden erişebilecek. Buluttaki kitapları

web üzerinden, cep telefonunuzdan veya

tabletinizden okuyup, kaldığınız yerden

devam edebiliyorsunuz.

Özellikle büyük şehirlerde yaşayan

biz gençlerin toplu taşıma araçlarında

geçirdiği süreler hesaba katılacak olursa,

en çok ‘genç okur’ların işine yarayacak

gibi görünen bu uygulamaya bir an önce

yeni kitaplar eklenmesi ise en büyük

temennimiz.

"Kim arıyor?" ya da "Arayanı göster!" şeklinde tanıtılan mobil uygulamalar, cep telefonlarının uygulama

marketlerinden ücretsiz indirilebiliyor. Ancak bu uygulamalar, yüklenildiği akıllı cep telefonunun rehberini

çalıyor!

Program, kurulum sırasında telefon rehberini -kullanıcıya sormadan- mobil ağ ya da yerel internet

üzerinden yurtdışındaki kendi sunucusuna aktarıyor.

Genel olarak ‘Numara Paylaşım Kulübü’ olarak adlandırılan bu uygulamanın rehberini almasını istemeyen

kullanıcının, programı indirdikten sonra -vakit kaybetmeden- cihazın her türlü internet bağlantısını kesip,

ayarlar menüsüne girerek önceden işaretli olan kutucuğun içerisini boşaltması gerekiyor.

Arayan kim?

51GENÇOKUR

Galaxy S3 çöktü

Android 4.3 güncellemesini Galaxy S3

cihazlarına yükleyen kullanıcılar, yaşadıkları

sıkıntıları internette, forumlarda ve sosyal

medyada paylaşınca büyük bir skandal oldu.

Güncellemenin ardından uygulamalar durduk

yere kapanırken, kablosuz ağ bağlantısında

yaşanan kopmalar da kullanıcıları canından

bezdirdi.

Bataryası daha hızlı tükenmeye başlayan Galaxy

S3'lerde sorun iyice büyüyünce bu cihazlardan

Android 4.3 güncellemesi geri çekildi.

Kullanıcıların bir süreliğine faydalanamayacağı

güncellemenin, sorunlar giderildikten sonra

tekrar yayınlanması beklenirken; güncellemeyi

indirmiş olup hâlihazırda sorun yaşayan

kullanıcıların mağduriyeti ise yeni güncelleme

çıkana kadar devam edecek gibi görünüyor.

Siz genç okurlarımızın bu tür olumsuzluklar

yaşamaması için küçük bir önerimiz var:

Teknoloji alanında bir yenilikle karşılaştığınızda,

“İlk kullanan ben olmalıyım!” düşüncesini bir

kenara bırakıp, o yeniliği tecrübe edenlerin

internette paylaştığı yorumlara göz atmalısınız.

Page 52: Aralik 2013

Gülün gari!

52 GENÇOKUR

" G Ü Z İ N Z E Y N E P D O Ğ A N Y E R "

Page 53: Aralik 2013

53GENÇOKUR

Gülümsemek... Okunuşu bile iç açan, umut veren

ve yüzlerde değişime sebep olan

enteresan sözcük… Gerçekleşmesi de

son derece kolay.

Yeni doğmuş bebekler bile kolayca

gerçekleştirebilir bu eylemi. Eğitim

gerektirmez. Karmaşık değildir…

Peki, yalnızca gülümserken

vücudumuzda neler değiştiğini

öğrenmek ister misiniz?

Yüz kasları ve gerçeklerYüzümüzde bazıları tek taraflı; bazıları çift taraflı

olan otuz altı kadar mimik kası vardır. Bu kasların ne

kadarının çalışacağı yüzümüzün şekline bağlı olarak

değişir. Somurturken kullandığımız kasların gülerken

kullandıklarımızdan sayıca fazla olduğunu daha önce

duymuşsunuzdur. Peki, bu gerçekten doğru mu?

Buna biraz ‘doğru’ biraz ‘yanlış’ diyebiliriz. Çünkü nasıl

güldüğümüz ve ne derece somurttuğumuz kas kullanımını

değiştirecektir.

Tatlı ve hafif bir tebessümle yüzümüzde on yedi kas hareket

eder. Bu sayı somurturken kullandığımız kas sayısından

düşüktür. Ama kahkahalarla gülerken yüz kaslarının

yanı sıra vücudumuzdaki diğer kasları da olaya dahil

ederiz. Göbeğimiz titrer, duruşumuz değişir, garip sesler

çıkarırız… Boğazımıza bir şey kaçma ihtimalini söylemek

bile istemiyorum! Ama asıl soru şu: Yahu ne önemi var kas

sayısının? Gülümsemek –kesinlikle- daha güzel değil midir?

Gülümsemenin gücü adına!

Gülümseyen insan mutlu olur. Çünkü gülümsediğimizde beynimiz

endorfin (mutluluk hormonu) salgılar. Hatta endorfinin mucidi

gülümsemektir desek abartmış olmayız. Yani istesek de istemesek

de gülümsemenin sonu mutluluk!

Peki, gülümsemenin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini biliyor

muydunuz? Kişi kendini iyi hissettiğinde, bünye de otomatikman

iyileşiyor. Düşünsenize, hem burnu akan hem de somurtan biri ne

kadar da çekilmez olur! Tabii bu, hem gülen hem de burnu akan

birinin her zaman güzel olacağı anlamına gelmez!

Gülümsemek, başkalarını da mutlu eder. Yapılan onlarca ‘gülme

deneyi’ni internetten izleyebilirsiniz. Herhangi bir ortamda

gülen birisi olduğunda, diğer insanların da o kişiye katıldığını

göreceksiniz. Başka türlüsü olmaz. Yapımız bu!

Haydi, bize bu gerçeği gösteren deneyin mottosuyla yazımızı

noktalayalım: “Siz dünyaya gülümserseniz, dünya da size aynı

şekilde karşılık verir.”

Siz söyleyin, böyle bir durumda kaç milyon kas harekete geçer?

Page 54: Aralik 2013

Yeterinceesnek misin?" N A Z A N B Ü L B Ü L "

Bu kez bir ‘esneklik’ deneyi yapıyoruz. Hem de elinin altında, çekmece köşelerinde

bulunan en basit nesneleri bir araya getirerek... Hazır mısın?

MALZEMELER

Sen (Sensiz olmuyor!)

Plastik bir nesne (Bir pipet ya da bir tabak, her şey olabilir…)

Oyun hamuru (“Oyun hamuru ne arar bende, koca çocuk

oldum!” diyorsan mutfakta su ve unla küçük bir hamur parçası

hazırlayabilirsin.)

Bir yay (Her evde ıvır zıvır kutusunda bir yay vardır. Yoksa, bozuk bir

tükenmez kalemin içini aç. Aradığını bulacaksın!)

Bir lastik ya da balon (Sıradan bir paket lastiği yeterli. Patlamış bir

balonun geriye kalan parçalarını da değerlendirebilirsin.)

Metal bir nesne (Çatal, kaşık olabilir. Metal gövdeli bir kalem de…)

Küçük bir ağaç dalı (Neden bulamayasın?)

Not defteri ve kalem (Gözlemlerini kaydedip değerlendirmeler

yapabileceğin sağlıklı bir zemine ihtiyacın var. Dileyen, bilgisayarını

da bu amaçla kullanabilir.)

Deneye başlamadan önce, evdekilere konuyla

ilgili kısa bir bilgi ver. “Ne yapıyor bu çocuk?”

diye merakta kalmasınlar.

Küçük bir not!

Deneyimizle ilgili bilinmesi ger-eken birkaç bilimsel madde:

* Deneyimiz maddenin esneklik özelliği

temeline dayanıyor.

* Esneklik, katı maddeler için ayırt edici bir

özelliktir. Katı maddelere dışarıdan kuvvet

uygulandığında, şekil değişikliği meydana

gelir. Kuvvet ortadan kalktığında maddenin

tekrar eski haline gelmesi, ‘esneklik’ olarak

tanımlanır.

* Her maddenin kendine özgü, biçimini

kaybetmeden etkisinde kalabileceği bir

gerilme değeri -esneklik katsayısı- vardır.

Bu sınır aşılırsa, eğilme-kırılma gibi şekil

değişiklikleri meydana gelir.

54 GENÇOKUR

Page 55: Aralik 2013

Yeterinceesnek misin?

Malzemeleri sırayla eline al. Onları birer

stres topu gibi düşünerek, var gücünle

çekiştir, eğ, bük! Nasıl olsa canları

yanmıyor. Hem her şeyi bilim uğruna

yapıyoruz biz.

Uyguladığın güç sonucu nesnelerde

meydana gelen değişimleri gözlemle ve

hepsini not et.

Hamur, uyguladığımız güç karşısında şekil değiştirdi. Gücü

ortadan kaldırdığımızdaysa eski halini alamadı. Çekiştirdik,

kopuverdi. (Esnek olmadığı için tabii ki.) Oysa yumuşacıktı.

Yayla baş etmekse mümkün değildi. Ne kadar esnekmiş

arkadaş!

Plastik nesneyi istediğimiz gibi eğip bükebildik.

En dayanıklıları ise lastik ve balon çıktı, çek çek uzadı.

(Parçalayacak kadar güç uygulamak ayrı bir konu. Her ne kadar

esnek de olsa, plastiğin bir elastikiyet katsayısı var.)

Ağaç dalı azıcık esner gibi oldu. Ancak canına tak edince, o da

‘çat’ diye kırılıverdi.

Metal kaşık, taş gibi sağlamdı. Bir yere kadar esnedikten sonra

direndi de direndi.

Simdi tekrar alalım kalemi elimize, deneyden çıkaralım bir hisse:

Kim demiş yalnızca nesnelerin esneme kabiliyeti vardır diye? Biz de ‘esneklik özelliği’ kazanabiliriz pekâlâ. Nasıl mı?

* Zorluklar karşısında umudumuz hemen kırılmasa mesela... Buğday başaklarının rüzgâr estiğinde eğilmesi gibi rıza göstersek

içinde bulunduğumuz duruma... Fırtına dinince başımızı dimdik tutabilecek gücü buluruz böylece. Ağaç dalı hemen kırılmıştı,

hatırlıyor musun?

* Öfkelendiğimiz anlarda durup nefes alsak, azıcık esnesek ne olur? Sakinleşir, durup düşünürüz böylece. Pişman olacağımız

hatalara düşmeyiz. Ve dünyamız güzelleşir sabır sayesinde.

* Esneklik katsayımızı sıfıra indireceğimiz durumlar da var. İyilik üzere yaşamak ve kötülüğe yaklaşmamak için dimdik

duracağız! Bizi aksi yöne çeken her türlü kuvveti tüm gücümüzle iteceğiz ki doğruluktan şaşmayalım. Metal kaşık gibi güçlü ve

sert!

55GENÇOKUR

DENEYİN YAPILIŞI

DENEYİN SONUCU

Page 56: Aralik 2013

Çılgınanahtarlıklar

Canın mı sıkıldı? Dert etme. Bu

aktivite seni çok eğlendirecek!

" G Ü L Ş A H T E P E "

Her yerde kolaylıkla bulabileceğin malzemelerle kendi çılgın anahtarlıklarını yapmaya ne dersin? Üstelik oluşturduğun karakterler öyle sevimli olacak ki onları sadece anahtarlık olarak kullanmak istemeyeceksin. Sevimli bir yaka iğnesi, ya da okul çantanı renklendiren bir broş… Neden olmasın?

56 GENÇOKUR

*Renkli ince keçeler (Kırtasiyelerde

bulabilirsin.)*Renkli iplikler (Seçtiğin keçelerin

renkleriyle zıtlık oluştursun.)*Makas, kalem, minik silikon tabancası

(Ya da kuvvetli bir yapıştırıcı.)*Elyaf ya da pamuk (Çılgın anahtarlıkların içlerini doldurmak için.)

*Zincir ve anahtarlık aparatları (Eski bir

anahtarlıktan yararlanabilirsin.)*Plastik gözler, tül, pul… Aklına ne

gelirse! (Kahramanın tipini sen belirle.)

MALZEMELER

Page 57: Aralik 2013

Çılgınanahtarlıklar

1. Boş bir kâğıda oluşturmak istediğin kahramanı çiz.

Bunun için herhangi bir görselden yararlanabilirsin. Çizdiğin

şekli dikkatlice kes ve kullanmak istediğin keçenin üzerine

iğneyle tuttur. Keçeyi şekle göre kesebilmen için kâğıdın

kenarını keçeli kalemle çiz. Şimdi keçeni ikiye katla ve

çizdiğin şekle göre kes. (İçini doldurabilmemiz için iki adet

kesilmiş keçeye ihtiyacımız var.)

2. Kestiğimiz keçelerden biri, çılgın kahramanımızın

ön yüzü olacak. Şimdi ona bir karakter kazandırma

zamanı! Keçenin üzerine farklı bir renkte kestiğin yuvarlak

keçeleri -düğme de olur- göz diye yapıştırabilir, karakterine

istediğin yüz ifadesini kazandırabilirsin. Eğer bir kelebek

şekli kestiysen ortasına bir kalp de kondurabilirsin. Silikon

tabancası ve iğne-iplik süsleme yaparken sana yardımcı

olacak.

3. Dikiş zamanı! Eğer eline daha önce iğne-iplik

almadıysan annenden yardım isteyebilirsin. Bizce bir şeyler

dikmenin zamanı geldi de geçiyor bile… Buna alışsan iyi

olur! Şimdi yüzünü yaptığın ve tüm süslemelerini bitirdiğin

karakterin eşini al ve iki eşit parçayı birbirine dikmeye

başla. İpin keçeden farklı bir renk olsun ki ortaya eğlenceli

bir görüntü çıksın. Dikerken korkma, iplerini gizlemek

zorunda değilsin! Oluşturduğun karakterin tepesine zincir

ve anahtarlık aparatlarını da dik. Dikiş işlemini bitirmeden

önce bir tutam elyaf al ve karakterin içini doldur. Bu

aşamada ince uçlu bir kalemden faydalanabilirsin. Dar

kısımları doldurmak o kadar kolay değil…

uygulama

Tamamen senin el emeğin olan çılgın

anahtarlığın hazır! Artık elin alıştığına göre farklı

şekil ve karakterler çizebilir, onları istediğin gibi

süsleyerek yaka iğnesi ya da çanta broşu olarak

kullanabilirsin. Hayal gücünü kullan genç okur!

İşte Oldu!

57GENÇOKUR

Page 58: Aralik 2013

Aşağıdaki şıklardan hangisi sorunlu bir durum ve davranışı ifade etmez?

A) Tam zamanlı internet bağımlılığı

B) Aşırı fanatiklik (Futbol bağımlılığı)

C) Her şeyi bildiğini zannetme hastalığı

D) Kendinden küçüklere ‘çömez’ muamelesinde bulunmak

E) Utanmadan özür dilemek

3Bir gencin sabaha kadar oturup da tam namazın vaktine 15 dk. kala uyuyarak namazı kaçırmasından daha kötü ne olabilir?

A) Keçileri kaçırması

B) Bunu adet haline getirmesi

C) Tövbe edip bir daha tekrarlamaması

D) Pişman olup salya sümük ağlaması

E) O günkü matematik sınavını da kaçırması

1

Aşağıdakilerden hangisi iyi bir harekettir?

A) Yıl boyu tatil yapmak

B) Hep dünya için çalışmak

C) Başkalarının hakkını gasp etmek

D) İnsanlara faydalı olmak

E) Kedileri kovalamak

2

58 GENÇOKUR

Bu teste herkes hayran kaldı. Çözen bir, çözmeyen bin

pişman! Senin için özel olarak hazırlanan bu eğlenceli testin

sorularını başka bir yerde göremezsin canım.

Çöz bakalım…

birâlem"test"

Soruları biz yazıyoruz. Sormayın artık!

küçük birnotSen de yaz!

Sen de eğlenceli sorular hazırlamak istersen bize yazmaktan

çekinme! Unutma, son soru okur sorusu olacak.

[email protected]

Page 59: Aralik 2013

Ceva

plar

: 1-B

, 2-D

, 3-E

, 4-D

, 5-C

, 6-E

, 7-D

, 8-E

, 9-E

, 10-

E

Aşağıdakilerden hangisi ‘Genç Okur’ dergisini özetler?

A) Aşırı heyecanlı bir macera dergisi

B) Hukuk okuyan gençler için hazırlanan edebî dergi

C) Yaşlıların elinden düşüremediği sağlık dergisi

D) Süper bir turist rehberi

E) Gençliğin yeni trendi

9

Neden cemaatle namaz kılmak gerekir?

A) İmama ayıp olmasın diye

B) Müezzine kıyak olsun diye

C) Uyumlu bir insan olduğumuzu görsünler diye

D) 27 kat sevap olduğu için

E) Dostlar namazda görsün diye

7İmamdan önce secdeye gidene ne denmelidir?

A) “Madem çok biliyorsun, imam olsaydın!”

B) “Yavaş ol da ‘molla’ desinler.”

C) “Oldu mu şimdi, oldu mu ya?”

D) “İşte bu! Yeni liderimiz sensin!”

E) “İmama uymalısın gardaş.”

8

Sahur ne zamana kadar yapılır? (Yemeye ne zaman son verilir?)

A) Siyah iplikle beyaz iplik ayrılana kadar

B) İpliğin cinsine göre değişir

C) Yaşa göre değişir

D) Hocasına göre değişir

E) İlmihale baksana hacı!

6

Aşağıdakilerden hangisi ‘en iyi kurban’ dır?

A) Besi danası

B) ‘A’ şıkkındaki dananın anası

C) Dağ kekiğiyle beslenmiş kıvırcık

D) Sadece Allah’ın rızasını kazanmak için kurban edilmiş koyun

E) Gınalı guzu

4

Kebabın yanında en güzel ne gider?

A) İsot

B) Ot

C) Dost

D) Vizigot

E) Tost

5

59GENÇOKUR

Yolda yürürken yağmura yakalandığınızda ne yaparsınız? (Feyza Kutlu hazırladı.)

A) Bir dükkâna girip bir şey alıyormuş gibi yapar, yağmurun dinmesini beklerim. Ama yağmurdan kaçarken doluya tutulmak da var, aman Allah'ım!

B) “Ah, yağmur yağarken bir Allah dostu olmak vardı...” diye düşünürüm.

C) “Sudan korksak su içmezdik yeeea!” der, yağmurun altında yürürüm mis gibi. Oh…

D) Evi yakınlarda olan bir tanıdığıma giderim.

E) Su geçirmesin diye şeffaf naylonla kaplattığım Genç Okur’umu çıkarıp okumanın keyfine varırım.

Okur sorusu

Page 60: Aralik 2013

60 GENÇOKUR

kelime" A L İ S Ö Z E R "

Dünü Bugünü Kökten kardeşler Sesten kardeşler

Kelimeci’nin notu: “Bu ay ‘dil’i seçmekle hata yaptım, durduk yerde kendime iş çıkardım.

Bir de iki sayfaya sığmazsa yandı bizim keten helva! Şu vinci biraz küçültsek mi acaba?”

Editörün notu: Hocam, korkarım yandı sizin keten helva! Vinci de kaldırdık ayrıca. Saygılar :)

Günümüzde: dil

Manası: 1. Ağız boşluğunda yer alan, tat duymaya, gıdaları ağız içinde evirip çevirmeye, yutmaya ve sesleri çıkarmaya yarayan hareketli organ. 2. Düşünce, duygu ve istekleri toplumda ses ve mana yönünden ortak öğeler ve kurallardan faydalanılarak başkalarına aktarmayı sağlayan çok yönlü, çok gelişmiş sistem, lisan.

Eski Türkçede: tilOsmanlıcada: dil

Dil: Özellikle eski edebiyatımızda çokça kullanılan Farsça kökenli ‘gönül, yürek’ manasında kelimedir. Günümüzde yalın halde pek kullanılmamakla birlikte, birleşik halde birçok isimde kullanılmaktadır.

Mesela:

Dil-ârâ: Gönlü süsleyen.

Dil-âver: Yürekli, cesur, yiğit, kahraman.

Dil-bâz: Gönül eğlendiren, tavrı hoşa giden.

Dil-ber: Gönlü kendine çeken, güzel.

Dil-dâde: Gönül vermiş kimse.

Dil-hûn: İçi kan ağlayan, çok kederli, çok üzüntülü.

Dil-şâd: Gönlü sevinçle dolu.

Dil-mek: Türkçemizde dilim, dilimlemek, dilimlenmek ve dilimli gibi kelimeler eski Türkçedeki til-mek kökünden türemişlerdir ve ‘bir şeyin enine ve boyuna bölünmesi, kesilmesi veya ayrılmış parçası’ anlamına gelir.

dilKelimemiz

dil / dil-ci (isim) / dil-cik (isim)

dil-ek (isim) / dil-ek-çe (isim)

dil-e-mek (fiil)

dil-e-n-ci / ‘dil-en-ici’ (isim)

dil-e-n-mek / dil-e-n-dir-mek (fiil)

dil-e-t-mek (fiil)

dil-le-mek (fiil / halk ağzı: Bir kimseyi çekiştirmek, aleyhinde bulunmak, kötülemek.)

dil-le-n-dir-mek (fiil) / dil-le-n-mek

dil-le-ş-mek (fiil / Karşılıklı konuşmak, söyleşmek) / dil-li (isim) / dil-siz (isim)

dil-siz-le-ş-mek

Page 61: Aralik 2013

61GENÇOKUR

kelime

Kullanımlar Deyimler Dil deyince Eller ne der

dil ailesi / dil altı / dil atlası / dil avcısı

dil balığı / dil basan / dil bilgisi

dil bilimci / dil bilimi / dilli düdük

dil peyniri

dil ağız vermemek / dil çıkarmak

dil dökmek / dil ebesi

dil kullanmak (… tarzda konuşmak…)

dil otu yemiş / dil uzatmak

dil üstünde dil bitmiş / dil yarası

dilden dile dolaşmak / dile düşmek

dile gelmek / dile getirmek

dile kolay / dile gelmez

dili açılmak / dili ağırlaşmak /

dili alışmak

dili bir karış / dili bozuk

dili damağı kurumak

dili damağına yapışmak

dili dolaşmak / dili dönmemek

dili durmamak / dili kaymak (sürçmek)

dili kurusun (tutulsun)

dili olsa da anlatsa

dili papuç kadar / dili paslanmak

dili sürçmek / dili tutulmak

dili uzamak / dili varmamak

dilim kurusun (kuruyaydı)

dilin kemiği yok

dilinde tüy bitmek / dilinden anlamak

dilinden düşmemek

dilinden kurtulamamak

diline dolamak / diline düşmemek

diline kira istemek

diline ne gelirse söylemek

dilini bağlamak / dilini çalmak

dilini eşek arısı soksun

dilini kedi mi kaptı

dilini tutmak / dilini yutmak

dilinin altında bir şey olmak

dilinin altındaki baklayı çıkarmak

dilinin belasını çekmek

dilinin döndüğü kadar

dilinin ucuna kadar

diliyle sokmak / diliyle tutulmak

dillerde gezmek / dillere destan

Not: Biz bu kadar deyimi sözlüklerden derleyip toparladık. Bir de manalarını, kullanımlarını yazacak olsak yeni bir sözlük olur vesselam! Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ten (Kubbealtı Yayınları) veya Türkçe Sözlük’ten (TDK Yayınları) okuyalım arkadaşlar.

Kaç dil var?: Dünyada unutulmuş, yaşayan ya da başka dillerle karışıp yeni bir hal almış yüzlerce dil vardır. Günümüzde konuşulan diller de üç yüzden fazladır. Tabi bu dillerin bir kısmı aynı dil ailesine mensuptur.

Dil ailesi de ne ki?: Dil ailesi, birbiriyle aynı kökten gelen akraba dil topluluğuna verilen isimdir. Yani aynı dil ailesine mensup dillerin, aynı kökenden, belki de aynı ilkel dilden türediği kabul edilir.

Dilim seni dilim dilim türetirim: Dilleri birbirinden özellikle yapıları ayırır. Mesela Arapça çekimli bir dildir. İngilizce de öyle. Türkçe ise kök ve ek ilişkisi üzerine kurulmuştur. Çince ise hecelerin vurgusuna göre manaların değiştiği bir dildir.

Dağıstan mı dilistan mı?: Dünyada bazı bölgelerde komşu köylerde bile farklı farklı diller konuşulmaktadır. Mesela Kafkasya’da otuzdan fazla dil konuşulmaktadır. Özelikle de Dağıstan’da…

Arapça: Lisan

Farsça: Zebân.

Kürtçe: Zıman

İngilizce: Language

Fransızca: Langue

Flemenkçe: Taal

Almanca: Sprache

“Oturup dil dökecek yerde dökmeli ter / Bin çalış gayen için bir kazan ömründe yeter.”

(Mehmet Akif Ersoy)

BirBeyit

Page 62: Aralik 2013

kafası#hashtag

Popüler / Hepsi / Takip ettiğin kişiler Bu sayfadaki kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.

#YazarımBEN için sonuçlar

Popili @yazarımsı

Bağlaçları ayırmayı bilmiyom daha ama bi gazete de köşe yazarı olmayı başardım. Yehuu! #YazarımBEN

Uyuklumsu @rahatım#ARALIKayıtakibi #TakipleşekGayrı yapacak hiçbir şeyim yok, yazar mı olsam ne? :P #YazarımBEN

Abi @pilavsever #Dershanemühüüü Hem okuyucuyum hem duacı hem de yazar. Her şeyim ben! Bensiz cahal kalır herkesler! #YazarımBEN

Çağdaş Necmi @chapulga #İstediğimiYaparım taam mı? Özgürüm ben. #YazarımBEN çizerim ben. Yaşasın #hayvaniÖZGÜRLÜK!

Studenttt @okuokunereye Ya keşke bütün sınavlar kalksa da kafadan para kazansak hepimiz :( Mesleğim de belli zaten. Blog sitem acayip tuttu he :) #YazarımBEN olley!

Bora @abidik #YazarımBEN yazarım siz, yazarım onlar! Ahahaha :)

Cemre a. @mumaydın #HiçDurmadanTakipleşiyoruz #takipçiKAZAN #niyeTAKİPLEŞİYOZki yaa lütfen biri HEBELÖK dizisinin son bölümünde ne olduğunu söyleyebilir mi? Heyecandan uyuyamıyorum yahfs! #YazarımBEN

Gazeteci @egoist Aklıma ne gelirse #YazarımBEN. Çünkü çok akıllıyım. Dilbilgisi bilmeme gerenk yok, eski de kaldı onlar. Çekemeyenler anten taksın zuhaaaa… #benDEbağlaçlarıAYIRAMIYOM

Helifs köpük @Helifs_Köpük Aralık ayında hayvan haklarını daha bir inançla savunuyoruz. İnancı karıştırmayın. / In December, more than a conviction for animal rights advocate. Do not confuse faith. #GoogleINIyediğim #YazarımBEN

62 GENÇOKUR

Page 63: Aralik 2013

Popili @yazarımsı

Bağlaçları ayırmayı bilmiyom daha ama bi gazete de köşe yazarı olmayı başardım. Yehuu! #YazarımBEN

63GENÇOKUR

Page 64: Aralik 2013

bulmacabilmece

Ara bakalım belki bulabilirsin?

64 GENÇOKUR

ÇelişkiliifadelerOrhan, Konya’daki bir marketi soyduğu için yakalanır. Ancak Konya’daki marketçinin, Ankara’daki kuyumcunun ve Trabzon’daki tefecinin ifadeleri çelişmektedir. Bu işin içinden çıkmak da size düşer.

Marketçi: Soygunun 17 Haziran’da yapıldığı zaten kamera kayıtlarından belli. Orhan 18 Haziran’da Ankara’da görülmüş. 20 Haziran’da da Trabzon’da yakalandı.

Kuyumcu: Orhan 14 Haziran’da gelip benden bir kilo altın aldı. Dükkânın kamerasında görünmüyor çünkü ben altını bankadaki kasamdan alıp Orhan’a verdim. Kuyumcuda o kadar altın zaten yoktu. Biz dükkânda takı satıyoruz.

Tefeci: Orhan birkaç ay önce benden bir kilo altın karşılığında borç aldı. Ödemeyi en geç 20 Haziran’da yapacaktı. 13 Haziran’da beni aradı. “Borcumu para olarak ödesem olur mu?” diye sordu. Ben de “Olmaz, altın istiyorum!” dedim. 14 Haziran’da altınımı getirdi.

(Orhan marketi altın borcunu ödedikten sonra soymuş; Ankara’ya ve Trabzon’a da soygundan sonra tekrar gitmiş olabilir. Dolayısıyla ifade verenlerden hiçbirinin yalan söylediği iddia edilemez.)

" M Ü K E R R E M M E T E "

Page 65: Aralik 2013

bulmacabilmece

65GENÇOKUR

GörevDağılımıBir alışveriş merkezi işletiyorsunuz. 7 personeliniz var. Bu personellere, özelliklerine göre yöneticilik, kasiyerlik ve mobilya,

bijuteri, kıyafet, beyaz eşya, oyuncak reyonlarının satış elemanlığı görevlerini dağıtmanız gerekiyor. Kime hangi görevi verirsiniz?

Ahmet: Yönetimde çok iyi. Mobilyada, kıyafette iyi. Kasada, beyaz eşyada vasat. Oyuncakta kötü. Bijuteride çok kötü.

Murat: Kasada, kıyafette çok iyi. Mobilyada iyi. Beyaz eşyada, oyuncakta vasat. Yönetimde, bijuteride kötü.

Selman: Kasada, oyuncakta çok iyi. Mobilyada, beyaz eşyada iyi. Kıyafette vasat. Yönetimde kötü. Bijuteride çok kötü.

Süleyman: Oyuncakta çok iyi. Mobilyada iyi. Kasada, beyaz eşyada vasat. Yönetimde, bijuteride, kıyafette kötü.

Nihat: Yönetimde, beyaz eşyada çok iyi. Mobilyada iyi. Kasada, bijuteride, oyuncakta vasat. Kıyafette kötü.

Mustafa: Yönetimde, mobilyada, beyaz eşyada iyi. Kasada, oyuncakta vasat. Kıyafette kötü. Bijuteride çok kötü.

Cemil: Mobilyada, kıyafette, beyaz eşyada iyi. Yönetimde, bijuteride, oyuncakta vasat. Kasada kötü.

(Buzdolaplarının yıllık masrafları ‘fiyat / tahmini ömür + yıllık enerji masrafı’ formülüyle kabaca hesaplanır. Buna göre CİM-2114, HA-9000, LAM-1110 500 TL yıllık masrafla en uygun dolaplardır. CİM-2114 hacmi 500 L olduğu için, HA-9000 garantisi 3 yıl olduğu için tercih edilmez. LAM-1110 alınır.)

(Ahmet-Yönetim, Murat-Kıyafet, Selman-Kasa, Süleyman-Oyuncak, Nihat-Beyaz Eşya, Mustafa-Mobilya, Cemil-Bijuteri)

Buzdolabına ihtiyacınız var. 600 litrelik hacim tam işinizi görüyor. Mutfağınıza renk olarak beyaz değil gri uyuyor. Tek kapılı değil çift kapılı dolapları seviyorsunuz. Yıllık enerji tüketimleri A sınıfı 100 TL, B sınıfı 200 TL, C sınıfı 300 TL, D sınıfı 400 TL şeklinde. Aşağıdaki özelliklere göre hangi buzdolabını satın almalısınız?

Buzdolabı tercihi

MARKA ENERJİ HACİM GARANTİ TAHMİNİ ÖMÜR RENK KAPI FİYAT

ELİF-8694 A 600 L 3 YIL 3 YIL GRİ TEK 1500 TL

CİM-2114 A 500 L 5 YIL 5 YIL GRİ ÇİFT 2000 TLSE-55 A 750 L 3 YIL 4 YIL GRİ ÇİFT 2000 TLNUN-101 B 900 L 5 YIL 5 YIL GRİ ÇİFT 2500 TL

HA-9000 B 600 L 3 YIL 7 YIL GRİ ÇİFT 2100 TL

VAV-4065 C 600 L 1 YIL 3 YIL BEYAZ ÇİFT 900 TL

LAM-1110 D 600 L 7 YIL 7 YIL GRİ ÇİFT 700 TL

Page 66: Aralik 2013

66 GENÇOKUR

Page 67: Aralik 2013
Page 68: Aralik 2013

E Y L Ü L 2 0 1 3 • I S S N 1 3 0 2 - 5 0 7 4 • F İ YAT I 5 , 5 T LAY L I K TA S AV V U F Î D E R G İ • Y I L 1 5 • S AY I 1 7 7

EKİ

İLE

BİRL

İKTE

DERVİŞİN ASALETİ

BAŞKASININ HATASI VE BİZ

SEYYİD SIBGATULLAH ARVÂSÎ K.S.

YERİN ALTI-ÜSTÜ

BUNCA VARLIK VAR İKEN

BARIŞ VE HUZURUN CELLADI

ZULÜM

SEVDİKLERİNİZESOLMAYANBİR GÜL

AYLIK AİLE DERGİSİEYLÜL 2013YIL 8, SAYI 96FİYAT 5,5 TL

“PROJE ÇOCUK” OLANIN HALİ NİCEDİR?

KUTSAL TOPRAKLARDA ÇOCUK

EŞLERLERDEN BİRİ ÇOCUK İSTEMİYORSA

TEFLONAVEDA

DEMEK?

ÜNİVERSİTELİ

OLMAK