reportturk e-dergİsİ ocak 2012 sayisi

36

Upload: reportturk-kurumsal-kiymetler-dergisi

Post on 20-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

İŞ DÜNYASININ KURUMSAL KIYMETLER E-DERGİSİ

TRANSCRIPT

Page 1: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 2: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

İlk anayasa önerisi MÜsİaD’dan

Yeni yıla girmemizle birlikte her ay olduğu gibi yedinci sayımızda da siz okuyucularımız

için birbirinden değerli köşe yazarlarına ve özel haberlere yer verdik. demokratik bir

anayasa için TBmm’de siyasiler kolları sıvadı. gelinen süreçte sivil toplumdan ilk

anayasa önerisi müstakil Sanayici ve İş adamları derneği’nden (mÜSİad) geldi.

mÜSİad genel Başkanı Ömer cihad vardan, “dünyanın mevcut konjonktüründe

mÜSİad, ülkemizin hem siyasal, hem de ekonomik anlamda geldiği konumu itibariyle

ve ileriye dönük hedefleri doğrultusunda gerçekleştirmesi gereken yapısal reform-

lara işaret etmekte ve bunlardan belki de bugün için en önemlisinin “yeni anayasa”

olduğunu uzun zamandır dile getirmektedir” diyerek önerilerini açıkladı. Biz de bu

öneriyi kapağımıza taşıdık.

Yine bu sayımızda çeşitli sektörlerden çok sayıda kurum ve markanın haberlerinin yanı

sıra Tavak Yönetim kurulu Başkanı Prof. dr. faruk şen’in “Büyüyen ekonomimizde

hava taşımacılığının yeri” adlı makalesine, Texas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. dr.

Tevfik dalgıç’ın, “küreselleşme özel kesimi başıboş bırakmayacak kadar önemli bir ko-

nudur” konulu makalesine, mali danışman osman Yıldız’ın “ocak 2012 günü zorunlu

gSS başlıyor” adlı makalesine, Türkiye İtibar endeksi’nin İcra kurulu Üyesi alican can

çağdaş’ın “markanızın sahibi kim?” adlı makalesine, acerPro genel müdürü fatih

acer’in “kurumlar ve sosyal ağlar” adlı makalesine, Soyak holding İletişim koordi-

natörü fatma çelenk’in “geleceğe en büyük yatırım kurumsal itibar” başlıklı makales-

ine, TmSf Basın ve halkla İlişkiler müdürü dr.Yusuf adıgüzel’in “almanların başına

gelenler ve Türklere vize muafiyeti” konulu makalesinin yanı sıra İtibar atölyesi kurucu

Başkanı ve Türkiye İtibar endeksi proje sahibi ertan acar’ın liderlerin ilişki yönetimine

yön verecek olan “karizmanın sırrı” adlı makalesine yer verdik. umut ediyoruz ki dolu

dolu içeri ile rePorTTurk bu sayısı ile de markalara ve kurumlara itibar konusunda

yön verecek.

Tüm okuyucularımızın yeni yılını kutlar, esenlikler dileriz.

keyifli okumalar…

İmtiyaz Sahibi:ertan acar medya İlişkileri danışmanlığı adına

ertan acar●

Genel Yayın Yönetmeninurgül acar

Genel Yayın KoordinatörüSedef kenter

Sorumlu Yazı İşleri Müdürümetin koca

Editöraylin levendoğlu

Yayın Kuruluadnan dalgakıran, ali eren, fatih acer,

kemal Yamankaradeniz, Pınar güleçyüz İşçi,Tufan darbaz, Prof. dr. faruk şen, aytaç mesçi,

mehmet canıtatlı, dr. Yusuf adıgüzel,çiğdem Penn, osman Yıldız, metin koca

İletişim Adresleriesentepe mah. kasap Sok.

aslan apt. no:11 d:7 şişli / İst●

Yazı işlerieditö[email protected]

Web www.reportturk.com

Telefon0212.272.49.50

Faks0212.272.49.50

Ankara Temsilcisiabdullah kuş

Portakal çiçeği Sok. ansera İş merkezino: 17 / 55 çankaya / ankara

Telefon: 0312.440.99.57●

Abd TemsilcisiProf. dr. Tevfik dalgıçdallas, Texas, uSa

Telefon: 214-2124343e-posta: [email protected]

İngiltere Temsilcisivehbi koca

10 avocet close, Se1 5en london / ukTelefon: +44 (0)20-7232 0291

Dijital Yayın Platformudijimecmua

Sayfa Tasarımv2 medya İletişim

● rePorTTurk Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.●köşe ve makalelerdeki yorum, bilgi ve haberlere ilişkin sorumluk yazarına aittir.

Reklam ve pazarlama:

● rePorTTurk Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.● köşe ve makalelerdeki yorum, bilgi ve haberlere ilişkin sorumluluk yazarına aittir.

Page 3: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 4: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

İçindekiler

Kısa Kısa altın Pusula’da “sürdürülebilirlik” yarışıyor

soyak 2012’ye yeni logosu ile

merhaba diyecek

sosyal medyanın yaratıcı gençleri

The Cup’ta

Nexum’a “Üstün Başarı” ödülü

PETa, Kim’e savaş açtı

ıNG Bank aTM’lerinde kartsız para

gönderilebilecek

Türk Reklamcılar fırtına gibi esti

HaBER arap asıllı ingiliz “atatürk” kendi adı-

MaKalElER can cağdaş

Markanın sahibi kim? Prof. dr. faruk şen

Markanın sahibi kim? Tevfik dalgiç

Küreselleşme özel kesimi başıboş bırakmayacak kadar önemli bir konudur faTih acerKurumlar ve sosyal ağlar

erTan acar

Karizmanın sırrı faTma çelenk

Geleceğe en büyük yatırım: “kurumsal itibar” YuSuf adigÜZel

almanların başına gelenler ve Türklere vize muafiyeti

16 HaBER

ıBM üniversitelileri eğitiyor

HaBER MÜsİaD, “Türkiye Cumhuriyeti anayasa

Önerisi”ni açıkladı

2022

6 HaBERlER

8

10

14

18

28

30

32

Page 5: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

destekphone: 444 43 44 www.destekpatent.com.tr Bilgi ve Birikimin Gücü

Page 6: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Türkiye halkla İlişkiler derneği (TÜhİd) tarafından bu yıl on birinci kez gerçekleştirilecek altın Pusula halkla İlişkiler Ödülleri sürdürülebilirlik kavramıyla yeni bir soluk kazanıyor. Sür-dürülebilirlik kavramının yoğun olarak tartışıldığı ve gündeme geldiği bugünlerde kategori ödüllerinin yanı sıra Büyük Ödül ve Jüri Özel Ödülü’ne ek olarak Birleşmiş milletler kalkınma Programı - undP işbirliğiyle “undP Özel Ödülü” verilecek.undP uluslararası Özel Sektör ve kalkınma merkezi direktör Yardımcısı hansın doğan ko-nuya ilişkin yaptığı açıklamada; yarışmanın tüm kategorilerine yapılan başvurular arasından, sosyal ve çevresel etkileri en iyi ele alan projeye undP özel ödülü verileceğini belirterek

Kısa

Kıs

a

6 | Report Türk - Ocak 2012

soyak 2012’ye yeni logosu ile

merhaba diyecek

Soyak, 50. kuruluş yılı çalışmaları kapsamında kurum kim-

liği değişikliğine giderek faaliyet alanlarını logosuna taşıdı.

mavi rengin konut, kırmızının enerji, yeşilin çimento, turun-

cu rengin ise döküm sektörlerini temsil ettiği yeni logo; So-

yak kalite ve güvencesinin tüm faaliyet alanlarında, başarılı

çalışmalarla geleceğe taşındığını vurguluyor.

50 yıllık tarihi saygınlığını, kurumsal gücünü ve ilklerin öncüsü

projelerini simgeleyen mevcut logosuna faaliyet alanlarının

enerji ve dinamizmini farklı renklerle yansıtan Soyak; ayrıca-

lıklı duruşunu yeni logosunda da sergiliyor. Soyak, yenilenen

logosu ile sürdürülebilir yaşam için sorumluluğunu yerine ge-

tirerek; lüksü, konforu, kaliteyi ve sağlamlığı, en güvenli ve

modern şekilde sunmaya devam edeceğini anlatıyor. Ünlü

reklamcı ali Taran’ın tasarladığı yeni Soyak logosu; 1 ocak

2012 itibariyle kullanılmaya başlanacak.

sosyal medyanın yaratıcı gençleri The Cup’takıtaları birleştiren, reklamcılığın şampiyonlar ligi istanbul intercontinental advertising cup (iicac), bugünün reklam şampiyonlarının yanında yarının yaratıcılarını da İstanbul’da buluşturuyor. dünyanın farklı ülkelerinden gelecek 9 genç en iyi olmak için İstanbul’da yarışacak. The cuP’ın gençliği kucaklayan yarışması The Young cuP ile dünya gençliği ikin-ci kez yaratıcılığın ve medeniyetin beşiği İstanbul’a gelecek. Yarışmanın Türk gençliğine de bir süprizi var. Yaratıcı Statü mesajları ile sosyal medyada en yaratıcı başlığı yazan 50 Türk genci reklamcılığın yıldızları ile bir arada olma fırsatı yakala-yacak.

kıtalararası birlikteliği ve yerel kültürü kucaklayan küresel rek-lam yarışması “The cuP” bünyesinde bu sene 2’nci kez yer alan “The Young cup”ın Türkiye ayağında, 50 gençten biri olmak için yarışacak gençler öncelikle facebook kullanıcıları ardında da marketing Türkiye, Youth republic ve digital Youth ekiplerinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek.

şunları söyledi: “Proje seçiminde kategori için oluşturulmuş uzmanlardan oluşan farklı bir jüri değerlendirmeleri yapacaktır. Projelerin toplumsal faydası, dezavantajlı kesimleri kapsayıcılı-ğı, piramidin tabanındaki gruplar için gerçekleşen ekonomik sonuçları, çevre etkisinin yönetimi ve genel olarak sürdürülebilir kalkınmaya olan katkısı göz önünde bulundurularak yapılacak seçim sonucu en iyi bulunan uygulamanın sahibi kuruluş undP tarafından özel bir ödülle onurlandırılacaktır. “TÜhİd Yönetim kurulu Başkanı fügen Toksü ise sürdürülebilirlik kavramının her geçen gün öneminin arttığını ve iletişim sektöründeki gelişimleri ve eğilimleri takip eden bir yarışma programı olarak, Birleşmiş milletler Programı-undP’nin altın Pusula’ya dahil olmasının önemli bir yer teşkil ettiğini belirtti. undP Özel Ödülü ile altın Pusula’ya uluslararası de-ğerlendirme de katılmış bulundu. ayrıca, Yarışmanın iletişim fakültesi öğ-rencileri için oluşturulan kısmında genç iletişimciler kategorisi kapsamında “İstanbul markasının İletişiminin dijital ve Sosyal ortamlarda Yönetilmesi” konulu proje çalışmalarıyla, genç iletişimciler bireysel veya ekip olarak ya-rışmada yer alacaklar

altın Pusula’da “sürdürülebilirlik” yarışıyor

Page 7: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012 - Report Türk | 7

PETa, Kim’e savaş

açtı

aBd merkezli hayvan hakları

örgütü PeTa, kürkleriyle poz

veren televizyon yıldızı kim

kardashian’a karşı bir kampan-

ya başlattı. Tilki yavrularıyla

hazırlanan bir reklam panosu-

na, tilki kürküyle bir fotoğrafı

konan 31 yaşındaki kim kardashian’a, “kim:

Bu bebekler annelerini özlüyor. Yoksa anne-

leri sırtında mı?” diye soruluyor. ayrıca, örgü-

tün yönetici yardımcısı web sitesinde, “kim,

hayvanların derileri için işkence gördüğünü,

elektro şoka maruz kaldığını bildiği halde kürk

giymeye devam ediyor” açıklamasında bu-

lundu. Örgüt, 2008’de kız kardeşi khloe’nun

hayvan hakları için PeTa’ya soyunduğu kam-

panyaya destek veren kardashian’ın samimi-

yetsiz olduğunu söyledi.

Türk Reklamcılar fırtına gibi estiÖnce cannes lions Yaratıcılık festivali, ardın-dan golden drum ve şimdi de epica Ödülleri... Tüm bu saydığımız uluslararası ve saygın rek-lamcılık yarışmalarında fırtına gibi esen Türk reklamcılar, bu yıl 3 bin 738 işin mücadele ettiği epica Ödülleri’nde üçü altın olmak üze-re toplamda sekiz ödül kazanmayı başardı. Türkiye temsilciliğini marketing Türkiye’nin yaptığı 25. epica’da concept, TBWa\İstan-bul ve ddB&co. ise altın epica’yı kucaklayan ajanslar oldular.

Nexum’a “Üstün Başarı” ödülünexum creative, lenovo için gerçekleştirdiği like online Party mikro sitesiyle

interaktif dünyanın en saygın yarışmaları arasında yer alan interactive media

awards’dan (ima) “Üstün Başarı” ödülünü kazandı. nexum creative ceo’su

filiz Behrendt daha önce Siemens İngiltere ev aletleri için tasarladıkları Stainart

projesiyle interactive media awards’tan ödül aldıklarını belirterek uluslararası

platformlarda ödül kazanmanın heyecan verici olduğunu belirtti. filiz Behrendt,

müşterilerinin iş hedefleri doğrultusunda yenilikçi ve yaratıcı projeler gerçekleş-

tirmeyi hedeflediklerini belirterek, lenovo Y ve Z serisi notebooklarını tanıtmak

için interneti ve sosyal medyayı farklı şekilde kullanan bir kampanya tasarla-

ma fikriyle yola çıktıklarını söyledi. Behrendt, ürünün özelliklerini ve eğlenceli

yapısını da göz önüne alarak ses getirecek, isteyen herkesin ulaşım sıkıntısı

olmadan kolayca katılabileceği, sosyal medyanın kullanılacağı bir parti düşün-

düklerini ve Türkiye’de bir ilk olan online yılbaşı partisini tasarladıklarını belirtti.

like online Party, party.eglenceyesendekatil.com adresinde 29 aralık 2010

saat 20.00’da kapılarını açtı. Partinin biletleri facebook profiliydi ve sitedeki du-

var eklentisi ile dJ’lerin dahil olduğu spontane sohbetler gerçekleşti. duvarda

paylaşılan yorumlar aynı zamanda ziyaretçilerin facebook profillerinde yer aldı.

Sitede güncellemeye gerek kalmadan bir anda beliren quizler ile yarışma heyecanı yaşandı. lenovo ile ilgili soruları SmS’le cevaplayanlar hediye kazandı. Partinin öne çıkan bir diğer özelliği de dünyanın en kısa süreli kampanya sitesi olmasıydı. Parti saatine kadar kapalı olan site yalnızca 3 saat açık kaldı. hem siteden hem de virgin radio’dan takip edilen partinin offline versiyonu ise kanyon’da gerçekleşti.

ıNG Bank aTM’lerinde kartsız

para gönderilebilecek

ing Bank aTm’lerine kartsız para gönder-

me seçeneği eklendi. kartsız para gönder-

me kolaylığından ing Bank müşterisi olma-

yanlar da yararlanabilecek. ing Bank’tan

yapılan yazılı açıklamada, yeni uygula-

mayla ing Bank aTm’lerinde sadece Tc

kimlik numarası ve cep telefonu numarası

tuşlanarak 10 bin Tl’ye kadar ing Bank’taki

bir hesaba veya iBan numarasına kartsız

işlem butonu kullanılarak para gönderilebi-

lecek.

ing Bank aTm’lerindeki kartsız işlem se-

çeneği uygulamasıyla, kredi kartı borcu

ödeme ve ihtiyaç kredisine başvuru da ya-

pılabilecek.

Page 8: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

8 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

CaN ÇaĞDaŞ

Önce takas ekonomisi vardı. avcı ve toplayıcılık-tan yerleşik düzene, ya da yarı göçebe düzene

geçen toplumlarda birey sahip olduğu ihtiyacından fazla nesneleri, elinde olmayanlar ile değiştirirken herhalde ilk kez yeni bir şey kullanacak ya da tüketecek olmanın hazzını yaşamaya başlamıştı. daha sonra para icat oldu ve takas artık sabit bir değerle yapılmaya başlandı. Paranın icadın-dan 25 asır sonra sanayi devrimi başladı. Üreticinin mutlak hakimiyeti olan sanayi devrimi dönemi, tüketime aç toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak üzere başlatılan baş döndürücü bir ralli gibiydi. Bireyin beklenti ya da tercihleri herhalde son sıralardaydı. Ürünler kitleleri hedef alıyor, bireye farklı seçenekler sunulmuyordu. henry ford’un unutulmaz ifadesi buna mükemmel bir örnek: “herkes dilediği renkte arabaya sahip olabilir; eyer talebi siyah ise.” Üreticiden sonra satıcı dönemi geldi. 1950’lerin filmlerini hatırlarsak saçı bigudili, üstünde sabahlık bir ev hanımı çalan kapıyı açar ve karşısında saçı briyantinli, açık renk takım elbiseli genç bir satıcıyı bulur. hemen kapıyı kapat-mak ister, çünkü artık usanmıştır. ancak satıcı aşırı ciladan neredeyse ışıldayacak olan ayakkabısını kapı ile pervazın arasına sokar ve sonunda malını satar. Burada ışıldayan ayakkabı “Sat, ne ya da nasıl olursa olsun, sat!” yaklaşımı-nın sembolü. durum artık eskisi gibi değil; rekabet var. Sen satamazsan rakip satar. müşterinin tercihleri çok önemli değil; satıcı onun tercihlerini kendi ürünü ya da hizmeti le-hine değiştirebilen kişidir. 20. yüzyılın başındaki monopolist ya da düopolist, orta-larındaki oligopolist yapıdan sonra yıldırım hızı ile uluslar arası boyutta artan üretici sayısı yüzyılın sonlarına doğru hemen her alanda tam rekabet ortamını sağladı. dünya ekonomisindeki bir asırlık hızlı gelişmenin yanında tüketici bilincinde de benzer değişiklikler yaşandı.

İçinde yaşadığımız iletişim ve bilgi çağı tüketici bilincini geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde geliştirdi ve bu bilinci anonim bir belirleyici, dev bir karar verici haline dönüştür-dü. Bir yandan bilgiye erişme hızı, bir yandan erişilen bil-ginin derinliği ve bir yandan da bilgiden yararlanan insan sayısındaki akıl almaz artış 25-30 yıl önceki her türlü değeri temelinden değiştirdi. Son on yılda satılan bilgisayar ve cep telefonlarını düşünün. dünya nüfusunun çok büyük bir bölümü her an erişilebilir durumda. kurulan ortak iletişim platformlarında her türlü ürünü tartışıyorlar; ya yüceltiyor-lar, ya kayıtsız kalıyorlar, ya da yerin dibine batırıyorlar. Bu yeni gerçek pazarlamada da önemli gelişmeleri ister istemez beraberinde getirdi: “müşteri odaklı pazarlama” ve bu gün gelinen en sağlıklı nokta bu. artık pazarlama üretimden evvel başlıyor, satıştan sonra da devam ediyor. Ürün hedef kitleleri ile birlikte, ya da onlara danışılarak ta-sarlanıyor, onların ödeyebileceği fiyatta ve ortamda satışa sunuluyor. Üründe bir hata varsa artık bunu tüketici kabul-lenmek zorunda kalmıyor. şirketler doğal olması gereken bu durumu bir övünç vesilesi haline dönüştürüyorlar. Ürünün sabit bir değer karşısında el değiştirmesinde üreti-ci ya da satıcı artık eskisi kadar etkili değil; yeni kral tüke-tici. şirketler bu gerçeği görseler de, görmeseler de pazarı yöneten artık tüketicilerin ortak bilinci. hızla evrilmiş bu ortak bilinç evrimini tamamladı diyebilir miyiz? Yoksa bu evrim yeni mi başladı? gelişen iletişim tek-nolojisi dünyayı her gün biraz daha daraltırken insanların hemen her konuda geliştirdikleri bu ortak bilinç, “yeni bir tercihler dünyası” yaratırken, üretici ve satıcıyı kontrol altı-na almayı başardı ve gelecekte başkaca neleri başaracak acaba? günümüzde pazarlamacılar mı tüketicileri, tüketici-ler mi pazarlamacıları manipüle ediyor? Burada kısaca bir soluklanıp biraz da kurum değerlerinden bahsedelim. Yönlendirilmediği taktirde her kurum amorf bir

Markanın sahibi kim?

Page 9: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012/ REPORTTURK | 9

MaKalEMaKalE

değerler dizisine sahiptir. Bu değerler, yıllar içinde serma-yedarlar, yöneticiler ve çalışanların sahip olduğu bireysel değerlerin bir sarmal haline gelerek oluşturdukları ortak paydalardır ve kurumun vazgeçilmezidir. doğaldır ki tepe yönetiminin değerleri bu oluşumda daha başat bir rol üst-lenir. ancak bu amorf yapı bu günü temsil eder ve planlan-mış, hedeflenmiş ve yeterince her kademede özümsenmiş olmadığı için kurumun bugüne kadar ki geçmişini açıklaya-bilir. Böyle bir değerler yapısında gelecekten bahsetmek oldukça güçtür. ancak bir adım ileri gidildiğinde, gelecek beklentileri pa-ralelinde, kurumu geleceğe taşıyabilecek değerlerin de mevcut değerlerin içine yedirilebilmesi, tepe yönetiminin kararlığı içinde bu tür değerlerin de tüm çalışanlar tarafın-dan benimsenmesi, özümsenmesi, adeta itikat edilmesi gerekir. kurumu geleceğe taşımak için gerekli olan ku-rumsal değerler istisnasız tüm kademelerdeki çalışanlar tarafından benimsenmiyorsa o kurum kendini geleceğin belirsizliklerine hazırlayamaz. Bu belirsizliklerin başında gelişmekte olan ortak tüketici davranışları ve bilinci gelmektedir. İletişim dünyasının bu ortak karar vericiyi daha ne kadar besleyeceği yeterince tahmin edilebilir bir kavram değildir. gelecek bilimciler 50 yıl sonrasını tahmin etmek üzere ciddi çabalar göstermek-tedirler. ancak önceki nesiller bu günü yeterince tahmin edemediler. gelecek tahminleri sanki lineer düzeyde yapı-lırken, geleceğin kendisi eksponansiyel bir seyir gösteriyor. kurumlar öncelikle bu gerçeğe hazırlıklı olmalı.Bu bağlamda bundan kısa bir süre evveline kadar tüketi-ciler kalite, estetik, fiyat, ambalaj gibi sadece ürün ile ilgili beklentilerini satın alma kararında dikkate alırken, bu gün çok daha farklı saikler devrede artık. Bu gün klasik beklen-tilerin yanı sıra tüketiciler “sevdikleri markalarına ait olmak, o marka ile özdeş olmak, o markanın temsilcisi olmak isti-yorlar”. Öyle olmasa neden gömleklerin ya da jean panto-lonların üzerinde markayı tutmayı ve onun yürüyen reklamı olmayı isterler? markalar onlar için artık sadece bir ürün değil, kişiliklerini yansıtan bir statü sembolü.

Bu gelişmiş bilinçler markaları kendi kişiliklerinin birer tem-silcisi olarak bağırlarına basarken onların da bazı beklentile-ri var bu markalardan. ve bu beklentilerin yerine getirilmesi çok da kolay değil. onlar markalarının bu dünyaya, orman-lara, denizlere, çevreye sahip çıkmasını istiyorlar. onlar markaların, kadını, çocuğu sömüren değil, insan haklarının koruyucusu olmasını istiyorlar. onlar markalarının rekabet hiyerarşisine uygun davranmasını istiyorlar. onlar marka-larının dürüst, şeffaf ve saygın olmasını istiyorlar. ve bu istekleri her geçen gün daha da artacak.kurumsal değerlerini bu doğrultuda oluşturan ve kurum itibarını buna uygun olarak açıklık, şeffaflık ve samimiyetle yöneten kurumların markaları geleceğin güçlü markaları olacaklar. Bu senaryoda, beklentilerini her gün daha güçlü olarak ortaya koyan tüketici, geleceğin markalarını da yönetmiş olmuyor mu? Bir şekilde o markalara sahip çıkmıyor mu? markanın sahibi gelecekte sadece tüketici olacak ve ku-rumlar bu gerçeği kabul etmek durumunda kalacaklar. hat-ta itibarı güçlü olan kurumlar bu durumu kabul ettiler bile.?.

Page 10: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

10 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

PROF.DR. FaRUK ŞEN

2011 yılı sonunda Türkiye’de özel helikop-ter sayısı 73’e çıkmış bulunuyor. Son 2 yılda

bu sayıda azda olsa bir artış var. Buda ekonomimi-zin büyümesini, alışveriş merkezlerinin sayısal olarak artmasına ve inşaat sektörünün büyümesinden kaynaklanıyor. Türkiye’de yılda 750 binin üzerinde taşıtın satılması nın yanında helikopter sayısının bu kadar az olması bireylerin ve kurumların bu konuda yeteri kadar bil-gisi olmamasına’da bağlanabilir. Türkiye’de otomotiv sektöründe BmW başta olmak üzere audi, mercedes veya diğer lüks arabaların sayısı her geçen gün art-maktadır. Bugün alman menşeili bu arabalarda fiyatlar 450 bin euro’ya kadar varmaktadır. Öbür

taraftan Türkiye’de iyi kullanılabilir bir helikopteri 850 bin dolardan itibaren rahatlıkla alınabilmektedir.

Uçaklar ve Hava Turizmciliği73 milyonluk Türkiye sivil hava taşımacılığında Türk hava Yollarının yanında atlasjet, onur air, Sun express ve anadolu jet gibi bir çok şirketin kurulmasından son-ra artık otobüs yerine taşımacılıkta hava ulaşımına terfi etmiştir. İstanbul’dan mardin’e otobüsle 20 saatte gidi-lirken herhangi bir hava yoluyla 1 saat 45 dakikada varma şansına sahip oluyor. fiyatlarında düşmesinden sonra ar-tık toplu hava taşımacılığı insanların gözünde büyüttüğü bir olay olmaktan çıktı. Yılda 30 milyona yakın yolcu hava yollarını tercih eden bir konuma gelmişlerdir.

Büyüyen ekonomimizde hava taşımacılığının yeri

Helikopterlerde durumhelikopterlere baktığımız zaman bunları özel seyahat uygulamaları, ticari uy-gulamalar, kamu uygulamaları ve şirket uygulamaları adı altında dört ana başlıkta analiz edebiliriz. Özel seyahat uygulamalarında iş seyahatleri, şehir içi taşımacılık, uzun mesafe taşımacılığı, eğlence, spor ve hobi hemen aklı-mıza gelen bölümler. Ticari uygulamalara göz attığımız zaman hava taksisi, tarım ve hayvancılık, keşif turları, hızlı paket gönderme,kıyı şeridi için yağ do-nanımı taşımacılığı ticari havacılıkta öne çıkan gelişmeleri oluşturmaktadır.

Kamu Uygulamaları kamu uygulamalarında son zamanlarda helikoptere olan talebin arttığını görüyoruz. acil tıp hizmetlerinde ambu-lans helikopterlerin sayısı artmış ankara’da bulunan bir özel taşımacılık şirketi 20’nin üstünde helikopterle bu konuda başarılı hizmetler vermektedirler. kanun uygula-maları açısından orman yangınlarına karşı konularda ve

çok amaçlı askeri keşiflerde helikopterler her geçen gün önem kazanmaktadırlar. dünya pazarındaki helikopter markalarına baktığımız za-man agusta, Bell, eurocopter ve Sikorsky’nin ciddi bir şekilde öne çıktığını görüyoruz. Türkiye’de de Sikorsky ve Bell’in son zamanlarda Pazar payının arttığı orta-ya çıkıyor. 82 milyonluk almanya’da 1200 helikopter

Siko

rsky

S-9

2

Page 11: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012/ REPORTTURK | 11

MaKalEMaKalE

Ocak 2012/ REPORTTURK | 11REPORTTURK | 11REPORTTURK

özel kişiler tarafından kullanılmaktayken Türkiye’de bu-nun sadece 73’te kalması hakikaten ilginç bir gelişme. helikopter taşımacılığı bugün başarıları ile sayıları 100’ü geçen ve marmara bölgesinin bir çok yerinde İnşaatlarını sürdüren inşaat sektörünün önde gelen isimlerinin ya-nında alışveriş merkezleri sahiplerinin kendi müşterileri açısından kullanabilecekleri bir alan olarak ortaya çık-maktadır. Bunun dışında son yıllarda müthiş gelişme

gösteren TuSkon üyeleri, hayata hoş Bakanlar derneği ve TÜSİad’ın üyeleri de bu konuda atılım yapabilirler. düşünün İstanbul’dan Bodrum’a bugün 6 kişilik bir v.i.P. helikopterle 700 lira kerozin harcayarak gidebilmekte-siniz. helikopterlerin saatte hızları 275 ile 325 arasında dolaşırken Türkiye’nin her yerine rahatlıkla inip kalkabilen bu helikopterler için İstanbul İSfaş son zamanlarda heli-kopter park yerleri yapmaya başlamış bulunuyor.

Askeri HelikopterlerTürk pazarında helikopterlerin en büyük alıcısı Savunma Sanayii müsteşarlığı olarak göze çarpıyor. askeri alanda bu helikopterleri alan kuruluşun yanında emniyet genel müdürlüğünün helikopter tedarik projesi, Sahil güvenlik komutanlığı ve Başbakan Tayyip erdoğan için amerikan

Bell firması’ndan alınan Bell 430 tip helikopteri 1999 yı-lında tedarik edilmiş bulunmaktadır. gene başbakanlık için 2000 yılında amerikan Sikorsky firmasından S-76 tip helikopteri tedarik edilmiş bulunmaktadır. İki helikopte-rinde çok eski olmaları bu pazarda yeni açılımlara ihtiyacı beraberinde getirmektedir.

Genel olarak Türkiye’deki Pazar Genişleyecektiruygulanması gerekli politikalara baktığımız zaman Türkiye’nin sivil helikopter alanında fazla bir atılım yap-madığını görmekteyiz. Zorlu, ali ağaoğlu, garanti

Bankası ve Bülent eczacıbaşı gibi bireyler helikopterle-ri en fazla kullanan kişiler arasında yer almaktadır. Buna karşılık askeri helikopter konusunda Türkiye büyük atı-lımlar yapmalıdır.

Uçak Alımları ve TürkiyeTürkiye uçak alımlarında 2009 yılından beri avrupa uçak sanayinin çin, hindistan’dan sonra en büyük alıcısı konu-muna gelmiş bulunmaktadır. Türk hava Yolları spot bazı airbus uçak seferleri yaparken Pegasus Boingleri tercih etmektedir. Son zamanlarda büyük atılım yapan atlasjet ve onurair havayolları da airbus’a öncelik vermektedir.

Son günlerde fransa ile çıkan kriz nedeniyle airbus’a kar-şı bir tepki oluşmuşsada bunun yanlış olduğundan hareket edebiliriz. airbus hiçbir zaman bir fransız yapımı değildir. fransa teknolojisi böyle bir uçağın yapımını üstlenecek dü-zeyde değildir. avrupa Birliğinde kollektif bir şekilde ortaya çıkan bu airbus’lar önümüzdeki yıllarda a-321 , a-340 , a-380 ile Türk pazarına daha hızla gireceklerdir. airbus bu

Bell

407

agus

ta a

W 1

19

Page 12: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

12 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalE

gelişmeyi gelişme hindistan da Türkiye’ye yönelik baş-latmıştır. lufthanza airbus a-380’leri Türkiye’ye uçurarak Türk yolcusunu etkilemeye çalışmaktadır. fakat hizmet, ik-ram ve kaliteli uçuş açısından airbus’ları ön plana çıkaran Türk hava Yolları’nın mücadele edecek güçte değildir. Telefon anketleri yoluyla derlenen veriler toplam de-ğerler üzerine uygulandığında, aB´de yaşayan yaklaşık Bulgaristan, romanya´daki Türk azınlıklarda dahil edersek 145.500 Türk kökenli girişimcinin 16,3 milyar avro´luk bir

yatırım hacmine ulaştıkları, 62,8 milyar avro toplam ciro elde ettikleri ve 627.000 kişiye istihdam olanağı sağladık-ları görülür.Türklerin bu ekonomik gücü Türkiye’ye büyük yararlar sağlamaktadır. 18-19 kasım tarihlerinde İstanbul’da ger-çekleştirilen dünya İş adamları kurultay’ında Başbakan Tayyip erdoğan bu gelişmeyi özellikle vurgulamıştır. Tavak’ın son tespitlerin gore 2020 yılında aB’deki Türk girişimci sayısı 200.000 sınırını da aşacaktır.

Helikopterlere İlgiTüm bu gelişmeleri göz önüne alırsak geçtiğimiz yıl %9,2’lik bir büyüme hızı gerçekleştiren Türkiye, önümüzdeki yılda %4’ün altında olmayan bir büyüme hızı gösterecektir. Tüm sanayii dallarında hareketlilik 2012’de de gerçekleştirile-cektir. artık turizm sektöründe de Türkiye’nin daha kaliteli bir hizmet sunması lazımdır. Bazı Türk kökenli alman firma-larının Türk turizmininin başına musallat ettiği all-inclusive tarifeden çıkarak orta üstü ve kaliteli yabancıları Türkiye’ye çekecek olan Turizm sektörümüzde antalya’dan kuzey kıbrıs’a, antalya’dan İzmir’e veya İstanbul’a turist taşıma-cılığında helikopterler kullanılabilir. eskiden robinson’un yönettiği ve Türkiye’nin bir ceneti olan robinson maris’e dalaman hava alanına gelen paralı turistlere ozaman

Türkiye’de Yapı kredi’nin yatırımlarını yönlendiren Tavit köletavitoğlu helikopterle hava alından otele getirilip yine otelden dalaman hava alanına götürülüyordu. şimdi kalite-li turisler için bunları yapmanında zamanı gelmiştir. genel olarak baktığımız zaman 2012 yılında İstanbul Bodrum a-rasında dolmuş seferleri yapan 9 ila 13 kişilik helikopterleri göreceğiz. Bunun dışında v.i.P. helikopter sayısının arta-cağından da hareket edebiliriz. orman yangınları haziran ayında başlaması halinde Bakanlığın bu konuda atılım yapması gerekmektedir. Sağlık sektöründe de özel has-tanelerin artık hastalarını özellikle yurtdışından getirmeyi planladığı hastaları havaalanlarından aldırma zamanı gel-miştir. Büyüyen ekonomisiyle Türkiye’bu konuda atılım yapacaktır. Bunuda 2012 yılında hava ulaşımı ve özellikle helikopter taşımacılığı sektörlerinde göreceğiz.

eurocopter ec145

Page 13: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 14: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

14 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

TEVFİK DalGıÇ

çağdaş devletin piyasa düzenlemedeki rolünün önemi gi-derek artıyor. küreselleşmenin temelinde dünya üzerindeki 6 milyara yakın tüketiciyi hedef alarak üretim ve dağıtım yapmak fikri yatar. Yani üretimi, tüketimi ve şirket yöneti-mini küresel bir olgu olarak ele almak varsayımı öne çıkar. Böylece araştırma ve geliştirmeye, üretim ile reklamcılık ve tanıtma, lojistik ve depolama gibi fonksiyonları çok sayıda ürün ve tüketiciye yayarak birim başına maliyetleri düşür-mek ana ilkedir. Sonuçta malların maliyeti düşeceği için ister istemez satış fiyatları da düşecek, böylece bir taraftan şirket karları büyürken, bir taraftan da fiyatlar düşeceğinden bu gelişmeden herkes fayda sağlayacaktır. Böyle bir düzen-de baş aktörler olarak ortaya çıkanlar elbette şirketler, daha doğrusu çok uluslu ve küreselleşmiş şirketler olacaktır.Bu tablonun nihai amacı, tüm dünyayı tek bir iç piyasa şekline dönüştürerek, mal, hizmet, emek ve para ile bilgi akışının önündeki engelleri kaldırmaktır. Bu ise dış tica-rette serbestlik, iç ticarette serbestlik ve serbest rekabet kurallarının uygulanmasını gerekli kılar. Sonuçta david ricardo’nun Political economy yapıtında öngörülen “karşı-laştırmalı avantajlar kuralları” işleyeceğinden, her ülke en iyi olduğu, en verimli olduğu alanlarda üstünlük sağlayarak göreceli olarak bu alanlarda avantajlı ve karlı çıkacaktır.kuramsal olarak gayet akılcı gelen bu görüş, bilim ve tek-nolojinin ulaştığı düzeyde, dünyanın küçüldüğü, bankacılık, sigortacılık ve para piyasalarının birbirlerini daha büyük öl-çekte ve oranda etkilediğini göz önüne alırsak, kanun ko-

yucu ve uygulamacıların da en az şirketler kadar aktif ve güncel olmalarını zorunlu kılar. amerika’da ortaya çıkan “güvenilir olmayanlara verilen” ve sonuçta batık para haline dönüşen milyarlarca dolarlık mortgage-ipoteklerin temelindeki en önemli sorun, bu çağda ülkenin bankacılık ve ipotek sisteminin 1940’ların kuralları ile yönetilmeye çalışmaktan kaynaklanmasıdır. Yani kanun koyucu, piyasa düzenleyici ve gözetleyici ro-lündeki amerikan hükümeti bu görevlerini gerektiği gibi yapmamıştır.denetimden ve yasal temelden uzak, herkesin istediğini yaptığı ipotek piyasasındaki aracılar, hiç bir kredisi olma-yanlara kredi verilmesi için sahte belgeler düzenlemişler, hayali varlıklar yaratmışlar, hatta bazı internet siteleri sahte “çalışma ve referans” belgeleri bile hazırlayıp satar olmuş-tur. Borç alanlara kredilerin koşulları tam anlatılmamış, borç alanlar ise “ev fiyatlarının gelecekte artacağı” varsayımı ve umudu ile ödeyemeyecekleri borçlara imza atmışlardır. ay-rıca belirli bir süre sabit, daha sonra değişken faiz haline dönüşecek olan kredi faizlerinin birden bire yükselmesi ile bu borçlular sorumluluklarını yerine getirememişler, evleri ellerinden alınmıştır. Bu sayı özellikle zenciler arasında daha büyük bir oranda gerçekleşmiş sonuçta yüz binlerce ev bankaların elinde kalmış, bu ise ev fiyatlarının büyük ölçüde düşmesine neden olmuştur. daha üç yıl önce 600 bin dolar eden evler bugün 300 bin dolardan alıcı bulamaz hale gel-miştir. amerikan merkez Bankası faizleri yüzde 2’ye düşü-

Küreselleşme özel kesimi başıboş bırakmayacak kadar

önemli bir konudur

Page 15: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012/ REPORTTURK | 15

MaKalEMaKalE

rerek, kredilerin ucuzlamasını sağlayıp konut sektörünü ve ekonomiyi canlandırmayı planlamıştır. aB üyesi ülkelerden İrlanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya’nın içine düştüğü durum da dünya piyasala-rındaki olumsuzluğu artırmaktadır.Burada ortaya çıkan gerçek ise devletin düzenleyicilik, denetim ve kanun koyuculuk görevinin daha da zorunlu hale gelmesine neden olmuş, altyapısı ve yasal temeli ve kuralları tam belirlenmemiş “azgın bir kapitalizm” bizzat kapitalist sistemi içinden yıkacak hale gelmiş olmasıdır. Bu konuda yayımlanan “unleashed capitalism-İpini kopar-mış kapitalizm” diye bir de kitap bulunmaktadır. Yazar andrew glyn’e

göre, kontrolden çıkmış kapitalizm, küreselleşme olgusunu eşitsizlikler doğuran bir değişme yaratarak milyonlarca kişiyi açlık sınırına itmiştir. Böylece küreselleşmenin “şirketleri tamamen denetim dışı bırakarak, onların kar hırsını ve azgınlığını serbestleştirmesinin” bizzat şirketlere zarar vereceği gerçeği ortaya çıkmıştır. Böylece küçültülmek istenen devletin rolünü yeniden tanımlamak, daha çok müdahale yerine, daha çok oyunun kurallarını belirleyen ve bu kuralların uygulanmasını denet-leyen bir devlet haline geldiği görüşü öne çıkmaktadır. Yani küresel-leşme “sadece şirketlere” bırakılamayacak kadar ciddi bir olgu olarak yeniden düşünülmelidir.

Page 16: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

HaBER

16 | REPORTTURK / Ocak 2012

atatürk'ü İngiltere'de marka olarak tescilleyen bir girişim-ci hakkında dava açan Türkiye, "Bu isimle pek çok ürün olduğu" gerekçesiyle davayı kaybetti. maalesef atatürk markalı ürünler çok yakında raflarda olacak.Taraf gazetesi’nin haberine göre Türkiye’de yasalarla ko-runan “atatürk” ismi aB ülkelerinde artık marka olarak kullanılabilecek. İngiliz asıllı müslüman olan muhammed Sujah Jioher Yaqub, atatürk ismini 5 ekim 2005’ten iti-baren aB markası olarak tüm üye ülkelerde geçerli olmak üzere tescil ettirdi. Türkiye ise bu duruma karşı çıkarak dava açtı. Türkiye savunmasında “atatürk ismini mus-tafa kemal’in kız kardeşi bile kullanamadı. Bu nedenle ‘atatürk’ soyadı diğer liderlerin isimlerinden farklıdır. Bunu marka olarak kimse kullanamaz” dedi. ancak Türki-ye davayı kaybetti. atatürk isminin patentini alan Yaqub, aB ülkelerinde bu markayla artık giyecek, temizlik mad-desi, alkolsüz içecek, ayakkabı, ilaç ve giysi üretebilecek. Türkiye, aB İç pazarda uyumlaştırma ofisi’ne (ohİm) başvurarak tescilin iptal edilmesi için dava açmıştı. açılan davada savunma yapan Türkiye, atatürk isminin marka olarak kullanılamayacağını mahkemeye bildirdi. ancak aB yasalarına göre ünlü kişilerin isimleri eğer tescillenmemişse kişiler tarafından marka olarak kulla-nılabiliyor. Türkiye’nin savunması üzerine harekete ge-çen marka sahibi muhammed Sujah Jioher Yaqub’un avukatları savunma yazmak için Türkiye’de araştırma yapmaya başladı. “atatürk” isminin birçok yerde kulla-

nıldığını fark eden avukatlar yaptığı savunmada “ata-türk ismi Türkiye’de birçok yerde kullanılıyor. Bunların başında ‘atatürk orman çiftliği’ geliyor. Bu arada ticari ürünler üretiliyor. Bunun yanında kapalıçarşı’da üzerinde atatürk ismi yazan birçok ürün satılıyor. aynı zamanda arabaların üzeri ve elbiselerin üzerinde de atatürk ismi yer alıyor” dedi.

Şirketinin adı da Atatürk Bu savunmanın üzerine kararını açıklayan mahkeme Türkiye’yi haksız buldu ve “atatürk” isminin patentini İngiliz asıllı müslüman olan muhammed Sujah Jioher Yaqub’a verdi. Yaqub’un “atatürk” markasıyla kurduğu şirkette ise bir birinden değişik ürünler üretilebiliyor. Ya-qup tüm aB ülkelerinde bu markayla artık giyecek, te-mizlik maddesi, alkolsüz içecek, ayakkabı, ilaç ve giysi üretebilecek.

Türkiye de Prodi tescil edilmişti Türkiye markanın iptali için yaptığı başvuruda atatürk’ün devlet başkanı olduğunu ve bu ismin marka olarak kul-lanılmayacağını söylemişti. ancak Türkiye’de de devlet başkanları ve önemli şahsiyetlerin isimleri marka olarak kullanılıyor. Bunların başında tescili Türk Patent enstitü-sü tarafından verilen “romano Prodi” markası geliyor. ramono Prodi, eski İtalya Başbakanı ve aynı zamanda önemli politikacılarından.

Arap asıllı ingiliz “Atatürk” markasını

kendi adına tescil ettirdi

Page 17: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 18: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

18 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

WeB 2.0 dan WeB 3.0 ‘a geçiş ülkemizde

maalesef hızlı bir şekilde gerçekleşemiyor.

hızla artan internet kullanıcısı sayımıza göre iner-

net kullanıcılarının %70 izleyici konumunda.

gelişen web teknolojileri ile interaktif hizmetler

hızla ilerlemektedir. kullanıcıların daha fazla bir

oranda dahil olmaları gereken bir sistem mevcut

iken ülkemizde ki devlet kurumları başta olmak ü-

zere çeşitli özel kuruluşların web siteleri ve sosyal

ağ etkinlikleri zayıf kalmış durumda. Özellikle ba-

zı kuruluşlar sosyal ağlarda geri kalmamak adına

açtıkları hesaplarında kullanıcıları engelleme yolu-

na gitmektedirler. Buna somut bir gerekçeleri var

aslında. Bunu ifade etmemelerine rağmen anlaşıl-

ması zor değil.

Gelebilecek olumsuz kullanıcı yorumlarıgelebilecek olumsuz kullanıcı yorumlarından çekinen

firmalar üyelerini kısıtlama yoluna giderken gelişen

web teknolojileri ile beraber internetin güçlü bir medya

koluna dönüştüğünü ya farkedemiyor ya da görmezlik-

ten geliyor.

şuanda aktif olarak kullanılan wordpress, tumblr, blog-

cu, blogspot başta olmak üzere çeşitli ücretsiz blog

hizmeti sunan birden fazla sağlayıcı mevcut. ve kulla-

nıcılar senin kurumun hakkında kontrol edemeyeceğin

kadar uzaklıkta bir yerlerde bloglarda, forumlarda, sos-

yal ağlarda sizin hakkınızda olumsuz yazılar yazabilir.

Bunu kontrol edebilmek gerçekten zordur. Bu ufak gi-

rişimler inanılmaz boyutlara ulaşabilir, firma için ciddi

kurumsal zedelenmeye kadar varabilir.

Sosyal Medya Takip Sistemikurumlar bu gücü ellerinde bulundurabilir, akıllı

ve etkili sosyal ağ kullanımı ile herşey kontrol al-

tına alınabilir. çok önemli ayrıntılardır bunlar. eski

medya düzeninde medya takip firmaları kurum

hakkında olumlu olumsuz tüm haberleri kurum adı-

na izlemekte ve haberdar etmekteydi. halı hazırda

devam eden sistem artık tek başına yeterli gelme-

mektedir. şimdi birde Sosyal medya Takip Sistemi

oluşturmak gerekmektedir. Sosyal medya takip sis-

temini oluşturmak ücretsiz değildir ama maaliyeti

düşüktür.

Neler yapılabilir?ulaşım kanallarını artırmak en önemli öncelik ol-

malıdır. dönem dönem ağırlık oranları değişse de

kitlelerin vakitlerinin büyük çoğunluğunu sosyal ağ-

lar ve forumlarda geçiriyor. Bu anlamda facebook,

Twitter, google Plus başta olmak üzere yüzlerce

sosyal ağ mevcuttur. Bu sosyal ağların tümünde

bulunmak zor olabilir. Bu sebeple hedef kitlenizin

en etkin olduğu ağları belirleyin ve o sosyal ağlarda

kurumsal hesaplar oluşturun. hedef kitlenizin size

sadece web siteniz üzerinden ulaşması zordur, bu

nedenle ulaşılabilirliğinizi artırın ve her ağda kurum-

sal hesabınızı açın.

unutmayın kurumunuz ve ürünleriniz hakkında şi-

kayet ya da övgüde bulunmak isteyen bir internet

kullanıcısı sizi internette arar. emin olun hiçbir kul-

lanıcı direk mesajını iletebileceği platform varken

başka yerlere şikayette ya da övgüde bulunmaz.

Kurumlar ve sosyal ağlar

FaTİH aCER

Page 19: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012/ REPORTTURK | 19

MaKalEMaKalE

kurumsal Blog kullanımı da son derece önemli a-

dımlardan bir tanesidir. Sitenizden bağımsız bir blog

oluşturabilir ya da web sitenize bağlı subdoma-

in bir blog bölümü açabilirsiniz. Bloglarda insanlar

kendilerini daha rahat ifade ederler. kurumsal si-

tenizi ziyaret eden bir müşteriniz blog sekmenize

tıkladıktan sonra resmi olan kurumsal siteden daha

özgür bir platforma geçecektir. rahatlıkla insanların

ürünleriniz ve kurumunuz hakkında konuşabilmesi-

ne izin verin. çünkü bu konuşmalar kendinize ait bir

blogda gerçekleşiyor, tamamen sizin kontrolünüz

altında olan bu yazıların farklı bloglarda yazıldığı-

nı düşünün…

kurumsal kimliğinize vereceği zararları düşünün.

arkanızdan konuşturmayın… Övgü, şikayet ve ö-

nerileri direk kendinize söylettirin. Bu konuda çok

yetenekli olamayabilirsiniz, sosyal ağlara hakim de

olamayabilirsiniz.

Profesyonel destek alın, rakiplerinizden bir değil iki

hatta üç adım ileriye gidin.

Page 20: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

HaBER

20 | REPORTTURK / Ocak 2012

günümüzün yoğun veri ortamında akıllı Bilişim kavramını yaratan, devrim niteliğindeki teknolojiler konusunda uz-man kişilere duyulan gereksinim de artıyor. Bununla pa-ralel olarak iBm, Türkiye'den ortadoğu Teknik Üniversite-si (odTÜ) ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nin de dahil olduğu 1.067 üniversitede, öğrencilerin mezun olduktan sonra kurumsal bilişim alanındaki artan iş fırsatlarını değerlen-dirmeleri için iBm'in System z anabilgisayarı gibi temel sistemler teknolojisinin öğretildiği bir program başlattı. aBd'den, çin'e ve Türkiye'ye uzanan geniş bir coğrafya-ya yayılan 66 ülkedeki toplam 1.067 okulda "iBm System z academic initiative" (iBm System z akademik İşbirliği Programı) adı verilen program kapsamında sınıflarda ve laboratuarlarda iBm'in anabilgisayar teknolojisiyle ilişkin dersler verilmeye başlandı. Program, okullara dilerlerse kendi anabilgisayar kaynaklarını kullanarak, dilerlerse de inovatif bulut bilişim teknolojileri aracılığıyla iBm'in anabilgisayar kaynaklarına ücretsiz erişebilme imkânı tanıyor. iBm'in System z anabilgisayarını kullanarak eğitmenler, dünyanın en karmaşık ve talepkar bilişim sorularına çö-zümler sunan ortamları öğrencilere gösterebilecekler. Bu girişim ile ilgili bir değerlendirme yapan iBm Türk, orta ve doğu avrupa Üniversite İlişkileri lideri Jale akyel "artık üniversitelerin anabilgisayar sistemlerini öğrencilere ta-nıtmaları için kampüslerinde bulundurma mecburiyetleri ortadan kalktı. iBm'in sunduğu bulut hizmet modeli, okul-ların anabilgisayar kaynaklarına her zaman ve her yerden erişebilmelerini mümkün kılıyor. Buna ek olarak, iBm'in System z akademik İşbirliği Programı anabilgisayar üze-rinde çalışan iBm dışı yazılımlara da uzaktan erişim ola-nağı sağlıyor ve böylece eğitmenlerin iBm System z'de daha fazla yazılım uygulamasını göstermelerine ön ayak oluyor. mevcut rekabetçi ve zorlayıcı ekonomik ortamda yeni mezunların iBm System z gibi sistemler hakkında bilgi sahibi olarak teknoloji becerilerini geliştireceklerine ina-nıyoruz. Bugün güçlü teknolojileri kullanan ve sektörün yönünü değiştiren inovasyonları teşvik eden şirketler bu elemanları istihdam etmeye sıcak bakıyor. dünyanın önde gelen bankalarından Bank of america ve citigroup gibi finans kuruluşları, iBm System z akademik İşbirliği programına katılan mezunları işe alan şirketler arasında

gösterilebilir. Türkiye'de de üç iBm çalışanı Sevilay kurt , esra ufacık ve Sibel aydın'ın bu girişim kapsamında iki önde gelen üniversitede, ders verecek olmasından mut-luluk duyuyoruz" dedi. iBm'in yetenekli yeni mezunları akıllı Bilişimin iş fırsat-larıyla buluşturmak adına öncülük ettiği girişimler bu kadarla sınırlı kalmıyor. şirketlerin BT kaynaklarını mer-kezi hale getirmek ve daha hızlı, güvenli ve akıllı bilişim ortamlarını uygulamaya geçirmek için uzman arayışları hız kazanırken iBm, işverenleri, anabilgisayar becerile-rine sahip elemanları ve eğitmenleri bir araya getirmek için 2011'in başlarında SystemzJobs.com web sitesini kurdu. kariyer olanaklarını listeleyen web sitesi üzerin-de şu anda 2.000'i aşkın kullanıcı ve bu yeteneklere yö-nelik yaklaşık 1.500 ilan yer alıyor. Buna ek olarak, iBm System z akademik İşbirliği programı kapsamında aynı zamanda 2005 yılından bu yana, tüm dünyada "master The mainframe" adlı bir yarışma düzenleniyor. Bu yıl ilk kez Türkiye'de de yapılacak lise ve üniversite öğrencilerin katılımına açık olan yarışmaya öğrenciler, sınıfta, evde ya da internet erişimi olan herhangi bir yer-de bulut bilişim aracılığıyla anabilgisayarlara erişim ile uzaktan katılabiliyorlar. şu ana kadar 32 ülkede gerçek-leştirilen yarışmaya 4.021 okuldan 43.000'i aşkın öğrenci katıldı.

IBM üniversitelileri eğitiyor

Page 21: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 22: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

HaBER

22 | REPORTTURK / Ocak 2012

müstakil Sanayici ve İşadamları derneği (mÜSİad) tarafından hazırlanan “Türkiye cumhuriyeti anayasa Önerisi” başlıklı metin İstanbul’da gerçekleşen bir basın toplantısı ile mÜSİad genel Başkanı Ömer cihad vardan tarafından kamuoyunu açıklandı. konuşmasına, “dünyanın mevcut konjonktüründe, mÜSİad, ülkemizin hem siyasal, hem de ekonomik an-lamda geldiği konumu itibariyle ve ileriye dönük hedefleri doğrultusunda gerçekleştirmesi gereken yapısal reformlara işaret etmekte ve bunlardan belki de bugün için en önem-lisinin “yeni anayasa” olduğunu uzun zamandır dile get-irmektedir” diyerek başlayan mÜSİad Başkanı, “mÜSİad, toplumsal uzlaşmaya dayalı “sivil” bir “yeni anayasa” idea-

lini gönülden desteklemektedir. Bu anayasanın, toplumda varılacak mutabakata dayalı, sivil siyasetçe şekillendirilen ve halkın onayıyla kabul edilen, bir “toplum sözleşmesi” olması gerektiğine inanmaktadır” dedi. Türkiye’de 1876 tarihli ilk anayasa’dan, 1982 tarihli son anayasa’ya kadar 5 anayasa yapıldığını hatırlatan vardan, “Yapılan bu anayasa’ların ortak noktası, yapım sürecinde “siyasal katılım” eksikliğidir. Toplumsal katılımı sağlamak yerine, topluma dayatılan bu anayasalar, “demokra-tik meşruiyetten” mahrum kalmıştır. darbelerin ve bir önceki düzene duyulan tepkilerin ürünü olan anayasal-ar, geniş katılımlı bir müzakere sürecine ve ortak akla dayanmamıştır” dedi.

MÜSİAD, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi”ni açıkladı

Page 23: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012 / REPORTTURK | 23

HaBER

Yeni Anayasa konusunda tereddüt kalmamıştırgiderek artan “sivil anayasa” söyleminin, özünde iki tale-bi barındırdığını söyleyen mÜSİad Başkanı, “Bunlardan biri, darbelerle yapılmış anayasa yerine, sivil toplumun katılımı ile bir anayasa yapılması; diğeri ise, demokratik kurumlar üzerindeki vesayet görüntüsüne son verilm-esidir. Bu bağlamda, özellikle 177 maddeden oluşan 1982 anayasası üzerinde, 1995 değişiklikleri ile katılımcı demokrasinin önündeki bazı engeller kaldırılmış, 2001 değişiklikleri ile özgürlükler rejimi güçlendirilmiş ve 2010 değişiklikleri ile de yargı reformu gerçekleştirilmiştir. Sonuçta yarıya yakın maddesi değişen 1982 anayasa’sının bütünlüğü kaybolmuştur. dolayısıyla yeni bir anayasanın gerekliliği konusunda, toplumda artık herhangi bir tereddüt kalmamıştır. Yeni anayasanın, anlaşılır ve sade bir sistematiğe sahip olması gerektiği, geniş çevrelerce paylaşılan bir kanıdır. resmi ideolojiden arınmış, tüm toplumu kucaklayan, devletin temel nite-liklerini koruyan, özgürlükleri evrensel normlar seviyesine çıkartan, tam demokratik kurumsallaşmayı sağlayan ve siyasal katılım kanallarını açan bir içerik, yeni anayasaya ilişkin ortak beklentilerdir. Beklentilerin karşılanabilmesi, önerilerin somutlaşmasına bağlıdır” dedi.

Vardan konuşmasına şöyle devam etti:mÜSİad, bugüne kadar, 1982 anayasası’nda özgür-lükler lehine yapılan “kısmi değişikliklere” tam destek vermiştir. ancak bugün, güçlenen Türkiye’nin önünü aça-cak ve toplumsal uzlaşmayı sağlayacak, “yeni anayasa” yapılması gerektiği yönünde inancı tamdır. mecliste temsil edilen partilerin, yeni bir anayasa yapımına ilişkin “uzlaşma arayışında” attıkları ilk adım, sivil toplumun geliştireceği somut önerilerle desteklenmelidir. mÜSİad, yeni anayasadan “beklentilerini”, daha önce hazırlamış olduğu “genel raporlar”da dile getirmiştir.

Bütüncül bir anayasa değişikliği öneriyoruz“mÜSİad’ın hazırlamış olduğu “Türkiye cumhuri-yeti anayasa Önerisi”nde temsil ettiği kesim adına, mÜSİad’ın görüş ve önerileri somut bir şekilde ortaya konulmaktadır” diyen vardan konuşmasına şöyle devam etti:Bu çalışma, bütüncül bir anayasa değişikliği önerisidir. anayasanın yapım yöntemi konusunda tartışmalara girilmemektedir. kurucu meclis kurma önerileri, olağan ve uygulanabilir bir yöntem olarak görülmemektedir. anayasayı olağan yöntemler kullanarak yapabilmek, demokrasimiz açısından da önemli bir sınav olacaktır.

Temsil sorunu bulunmayan mevcut Parlamento-da şekillendirilecek bir anayasanın, halk tarafından onaylanması, en doğal ve uygulanabilir yöntem ka-bul edilmektedir. Bu kapsamda, çalışmanın amacı, anayasanın hem biçim hem de içeriğine yönelik, üzerinde tartışılabilecek öneriler getirebilmektir. Yeni anayasa, benim ya da ötekinin değil, bizim anayasamız olmalıdır. günümüzde, “özgür birey”, “çoğulcu toplum” ve “tarafsız devlet”, anayasal demokrasilerin temel ilkeleridir.

Ayrıştırıcı değil kucaklayıcıÖzgür birey düşüncesi “farklılıklara saygıyı” zorunlu kılar. farklılıklara saygı ancak çoğulcu bir toplumda gerçekleşir. çoğulcu bir toplum ise, devletin tüm düşüncelere ve inançlara “tarafsız” ve “eşit mesafede” kalması ile mümkündür. anayasalar toplumdaki farklılıkları or-tadan kaldıran değil, var olan çoğulcu yapıyı koruyan bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu nedenle anayasalar toplumu “biçimlendirmeye” değil, tüm toplumu “kucaklamaya” çalışmalıdır. Bu doğrultuda mÜSİad, çözüme yönelik önerilerini geliştirirken, toplumun tüm kesimlerinin has-sasiyetlerini gözetmiştir. ayrıştırıcı değil kucaklayıcı ol-maya çalışmıştır. ayrıca, her sorun, anayasa üzerinden çözüme bağlanmaya çalışılmamalıdır. anayasa üzerinden sorunları çözme değil, anayasayı çözümün önünde engel olmaktan çıkarma mantığı esas olmalıdır.

Madde sayısı 78’e düşürüldümÜSİad, kısa ve özlü bir anayasa ilkesinden hareketle, üç ana kısımdan oluşan 78 maddelik bir öneri hazırlamıştır. 1982 anayasa’nın mantığı tersine çevrilerek, devlet yer-ine birey, güvenlik yerine özgürlük, kötü niyet yerine iyi ni-yet öncelik haline getirilmiştir. mevcut anayasa yaklaşık 100 madde kısaltılmış olmakla birlikte, anayasanın içeriği boşaltılmış değildir. Bir anayasada düzenlen-mesi gereken zorunlu konulara yer verilmiştir. gereksiz tekrarlardan kaçınılmış, söylenmemesi hiçbir boşluk doğurmayan ifadeler anayasaya konulmamıştır. Böylece mutlaka söylenilmesi gerekenlerle sınırlı kalınmıştır. konu bütünlüğü gözetilerek, aynı konuya ilişkin hükümler tek bir maddede toplanmıştır. Bu yöntemle, madde sayısının azaltılması, dilinin sadeleştirilmesi ve sistematiğinin basitleştirilmesi amaçlanmıştır. çalışmanın hazırlanmasında, öncelikle mevcut anayasa gelenek ve birikiminden yararlanılmıştır. uzun deney-imlerden sonra uygulamada istikrar kazanan hükümler,

Page 24: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

HaBER

24 | REPORTTURK / Ocak 2012

korunmuştur. Bunun yanında sorunlu görülen alanlar ise, uluslararası hukuk ve karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde ele alınmıştır. uluslararası insan hakları hukuku, temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde minimum ölçü kabul edilmiş, özgürlükler bakımından en iyi uygulamalar esas alınmaya çalışılmıştır. mÜSİad’ın yeni anayasaya ilişkin görüş ve değerlendirmelerini içeren bu öneri, yaklaşık 6 aylık titiz bir çalışmanın ürünüdür. mÜSİad, üyeleri arasından bir “anayasa Ön çalışma komisyonu” oluşturmuştur. Bu komisyon, çalışmaya ilişkin temel ilkeleri ve beklen-tileri belirlemiş ve bu doğrultuda, doç. dr. abdurrah-man eren’e bir taslak metin hazırlatılmıştır. Bilahare oluşturulan “mÜSİad anayasa çalışma komitesi”, mÜSİad üyelerinin görüşlerine de başvurarak, metne son şeklini vermiştir.

MÜSİAD Anayasa Önerisi’nin 30 maddelik özetivardan, kamuoyunun değerlendirme ve tartışmasına açık olan mÜSİad’ın Yeni anayasa Önerileri’ni şu şekilde özetledi:

1. Kısa ve sade anayasaçerçeve anayasa anlayışı tercih edilerek, karmaşık değil, basit bir sistematik; sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.2. Anayasanın başlangıcıanayasa’ya, eşit vatandaşlık temelinde, insan onu-runa dayanan, tam demokratik devleti esas alan bir “başlangıç” yazılmıştır. anayasa, resmi ideoloji görüntüsünden arındırılmıştır. anayasa’nın başlangıcı, anayasa metnine dahil edilmemiştir.3. Değiştirilmeyen maddelerdevletin şekli ve nitelikleri korunurken, bu ilkelerin değişmesi meclisin ve seçmenlerin üçte iki çoğunluğunun iradesine bırakılmıştır.4. Egemenlik“egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” tanımı yerine, “egemenliğin sahibinin millet olduğunun vazgeçilmezliği” vurgulanmış; Türk milleti kavramı, etnik kimliklerin ötesinde, “ortak kimlik” olarak görülmüştür.avrupa Birliği gibi egemenlik yetkilerinin devri ya da paylaşılmasını gerektiren ulusal-üstü organlara üyeliğe ilişkin antlaşmaların onaylanması, zorunlu halk oylaması koşuluna bağlanmıştır.5. Uluslararası anlaşmalarantlaşmaların kanunlardan üstün olduğu kabul edilmiş ve kanunların anayasa ve antlaşmalara aykırı olamayacağı ifade edilmiştir. anayasa ile yorum yoluyla giderilemey-

ecek açıklıkta bir çatışma içinde olan antlaşmaların uy-gun bulma kanununa karşı, anayasa mahkemesine dava açılabilmesine imkan tanınmıştır. anayasa mahkem-esine, kanunların anayasa yanında, antlaşmalara da aykırılığını denetleme yetkisi verilmiştir.6. Eşitlik ve pozitif ayrımcılıkkanun önünde eşitlik ilkesi yanında, kadınlara karşı ayrımcılık ve hassas gruplar bakımından pozitif ayrımcılık açıkça düzenlenmiştir.7. Temek hak ve özgürlüklerin güvenceleriTaraf olunan insan hakları antlaşmalarına uygun olarak, tüm insan hak ve özgürlüklerine ilişkin Temel İnsan hakları kanunu çıkarılması öngörülmüştür.Temel hak ve özgürlüklerin niteliği, insan onuru kavramına dayandırılmış, sınırlama güvenceleri somutlaştırılmış, hakkın kötüye kullanımı ayrı bir madde olmaktan çıkarılmış, olağanüstü haller hukuk devletine uygun güvencelere bağlanmıştır.Temel hak ve özgürlükler, uluslararası hukukla paralellik sağlamak amacıyla, kişisel ve siyasal haklar ile ekono-mik, sosyal ve kültürel haklar olmak üzere iki ana bölüm-

Page 25: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012 / REPORTTURK | 25

HaBER

de sınıflandırılmış; uluslararası hukuka paralel bir içeriğe kavuşturulmuştur.8. Olağanüstü yönetimlerolağanüstü yönetim usulleri; sıkıyönetim ve olağanüstü haller olarak tek bir maddede toplanmış, sıkıyönetim ve olağanüstü hal sebepleri sayılmış, durdurma yerine sınırlama anlayışı kabul edilmiş, sınırlama güvencesi olarak uluslararası hukuk yanında, durumun gerektirdiği ölçüde ve sürede olağanüstü hal ilan edilebileceği kabul edilmiştir. olağanüstü yönetim ilan etme yetkisi Ba-kanlar kuruluna bırakılmıştır. çekirdek hakların kapsamı genişletilmiştir. olağanüstü hal kanun hükmünde karar-name uygulamasına son verilmiştir.9. Ulusal İnsan Hakları KurumlarıTemel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin özel bir madde, ilk kez genel hükümler içinde düzenlenmiş, “ul-usal insan hakları kurumları” tanınmış ve bu kurumları kurma yönünde devlete yükümlülük getirilmiştir. İnsan haklarına ilişkin hükümlerin yorumunda, lehe yorum ve uluslararası hukuka uygun yorum ilkelerine açıkça anayasal dayanak kazandırılmıştır. Sosyal ve ekono-mik haklar bakımından, devletin yükümlüğü, kaynakları ölçüsünde, azami tedbir alma ve aşamalı gerçekleştirme koşullarına bağlanmıştır.10. Din ve vicdan özgürlüğüdin ve vicdan özgürlüğü, kişilerin inançlarını şiddet içer-memek kaydıyla dilediğince yerine getirebilecekleri tar-zda düzenlenmiştir.Bunun yanı sıra bu özgürlük, ebeveynin çocuklarına kendi dini inançları yönünde eğitim verilmesini isteme hakkını içerecek şekilde düzenlenmiştir. dini hoşgörü ve inan-çlara saygı çerçevesinde, din kültürü ve ahlak dersinin zorunlu dersler arasında sayılması, ancak her ailenin ve kişinin kendi isteği doğrultusunda ilk ve ortaöğretim okullarında seçmeli din dersi istemesi kabul edilmiştir.11. Vatandaşlık Tanımıvatandaşlık tanımı, avrupa vatandaşlık Sözleşmesi çer-çevesinde, objektif unsurlara bağlanmıştır.12. Siyasi partilerin kapatılmasıSiyasi parti yasakları, avrupa İnsan hakları mahkem-esi kararları ve venedik komisyonu raporları çerçeves-inde yeniden düzenlenmiştir. Tüzük ve programından kaynaklanan aykırılıklarda, önce ihtar şartı getirilmiştir. eylemlerden ötürü açılacak kapatma davalarında odak olma korunmuştur. meclisteki partilere karşı kapatma davası açılması meclisin kararına bağlanmıştır. kapa-tma yaptırımından önce bir sonraki seçimlere katılmama yaptırımı benimsenmiştir.

13. Eğitim hakkı ve anadilde eğitimeğitim hakkı kapsamında, eğitimin amaçları yeniden belirlenmiş, kılık kıyafet ve dini sembollerin eğitim hakkının özüne zarar verecek şekilde bir sınırlama ned-eni olamayacağı hükme bağlanmıştır. Zorunlu eğitim kapsamına orta öğretim de dahil edilmiş, aşamalı geçişlere imkan sağlanmıştır. Özel okulların devletin gözetim ve denetiminde belli bir din ya da dilin eğitimini verebileceği kabul edilmiştir. eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olduğu kabul edilmiş, ancak anadilde eğitim ve öğretim hakkı tanınmıştır. 14. Toplu sözleşme ve grev hakkıçalışma hakkı kapsamında, işçi ve memur ayrımı yap-madan toplu sözleşme ve grev hakkı kabul edilmiştir.15. Kültürel Haklarkültürden yararlanma hakkı kapsamında, kültürel kim-liklerin tanınması, geliştirilmesi, kültürel çeşitliliğin kabul edilmesi, dilsel ve dinsel çeşitliliğe saygı gösterilmesi düzenlenmiştir.16. TBMM kuruluşumilletvekili sayısı 600’e yükseltilmiş ve 100 milletvekilin-in ülke seçim çevresinden seçilmesi öngörülmüştür. milletvekili seçilme koşulları arasından askerlik şartı kaldırılmış, affa uğrayan suçlar istisna olmaktan çıkmış ve seçilemeyecek suçların alt sınırı beş yıla yükseltilmiştir.17. DokunulmazlıkYasama dokunulmazlığının istisnaları azaltılmış, dokunulmazlık kapsamından yargılama çıkarılmıştır.18. Halkın kanun teklif edebilmesi ve halk oylaması500 bin seçmene kanun önerme yetkisi verilmiş, meclise ve 500 bin seçmene, kanunları halk oylamasına sunma ve istişari halk oylaması isteme yetkisi getirilmiştir. ka-nun hükmünde kararname uygulaması kaldırılmış ve onun yerine sosyal ve ekonomik haklar ile olağanüstü hallere ilişkin kanunlar bakımından “acele kanun görüşme usulü” önerilmiştir.19.Af yetkisiaf yetkisi, siyasi suçlarla sınırlı tutulmuş ve adi suçlar bakımından af yetkisi kaldırılmıştır.20. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sorumluluğucumhurbaşkanlığı seçiminde, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yöntemi benimsenmiştir. aday belirlemede, milletvekilleri yanında 500 bin seçmene de aday gösterme yetkisi verilmiştir. cumhurbaşkanının tek başına kullandığı yetkiler açıkça belirlenmiş, cumhurbaşkanının cezai sorumluluğuna ilişkin olarak, işlemiş olduğu suçlar dolayısıyla meclisin üçte birinin

Page 26: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

HaBER

26 | REPORTTURK / Ocak 2012

teklifi ve üçte iki çoğunluğu ile suçlandırma yöntemi benimsenmiş ve suçlanması halinde görevinin sona ermesi kabul edilmiştir. kişisel suçlarından Yargıtay’da, görev suçlarından Yüce divanda yargılanması önerilmiştir.21. Bakanlar kurulunun oluşumuBakanlar kurulunun kurulması konusunda, cumhurbaşkanının mecliste mutlak çoğunluğa sahip siyasi parti genel başkanını hükümeti kurmakla görev-lendirmesi kabul edilmiş, bunun mümkün olmaması halinde, sırasıyla en çok sandalyeye sahip parti başkanının görevlendirilmesi öngörülmüştür. geçici bakanlar kurulunun oluşturması uygulamasında, adalet, ulaştırma ve İçişleri Bakanlarının görevine son verilmesi uygulamasından vazgeçilmiştir.22. MGK, yaş ve Genelkurmay başkanı milli güvenlik kurulu ve Yüksek askeri şura, anayasal kuruluş olmaktan çıkarılmıştır. genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanları arasından, milli Savunma Bakanının önerisi üzerine, Bakanlar kurulu tarafından atanması önerilmiştir. genelkurmay Başkanı, milli Savunma Bakanına karşı sorumlu kılınmıştır.23. Özerklik lisesiÜniter devlet ilkesine bağlı kalarak, yerel yönetimlerin özerkliği ilkesi esas alınmış, ancak bölgeli ya da federal devlet modeli benimsenmemiştir.24. Düzenleyici ve denetleyici Kurumlardüzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin, temel il-keleri belirleyen genel bir madde düzenlenmiş, tek tek kurumlara anayasa’da yer verilmemiştir. Bu kapsamda; Yüksek Öğretim kurulu, diyanet İşleri Başkanlığı, atatürk dil ve Tarih kurumu, radyo ve Televizyon Üst kurumu anayasal kuruluşlar olmaktan çıkarılmıştır.25. HSYK yapısıhâkimler ve Savcılar Yüksek kuruluna üye seçiminde

değişiklik öngörülmüş ve Türkiye Büyük millet meclisi’ne de üye seçme hakkı getirilmiştir. adalet bakanının kurul üyeliğine son verilmiş, başkanının üyeler arasından ku-rulca seçilmesi yöntemi benimsenmiştir. 26. Yüksek Seçim KuruluYüksek Seçim kurulu, yargı bölümünde düzenlenmiş, sürekli çalışan bir yargı organı olarak düşünülmüş, üye sayısı 11’e yükseltilmiş, üyelerin Yargıtay ve danıştay’dan, hakimler ve Savcılar Yüksek kurulu tarafından seçilmesi öngörülmüştür.27. Askeri yargıaskeri yargı tümden kaldırılmış, askeri Yargıtay ve askeri Yüksek İdare mahkemesi uygulamasına son verilmiştir. 28. Anayasa Mahkemesianayasa mahkemesine üye seçiminde değişiklik yapılmış, meclisin daha fazla üye seçmesi öngörülürken, anayasa mahkemesi üyelerinin görev süresinin, 5 artı 5 olarak, 10 yıl olması belirlenmiştir.29. Mali ve ekonomik hükümlermali ve ekonomik hükümler başlıklı dördüncü kısım kaldırılmıştır. Burada düzenlenen bütçe ve kesin he-sap kanunu, Yasama yetkisi içinde ana hatlarıyla düzenlenmiştir. Tüketicilerin korunması, ormanların korunması gibi hükümler, Sosyal ve ekonomik haklar bölümünde ilgili maddelerde düzenlenmiştir.30. Anayasanın değiştirilmesianayasanın değiştirilme usulüne ilişkin olarak, meclisin dışında, 2 milyon seçmene de anayasa değişiklik tek-lifi sunma hakkı getirilmiştir. Beşte üç ve üçte ikiden az çoğunlukla kabul edilen teklif için zorunlu halk oylaması öngörülürken, üçte iki çoğunlukla kabul edilen bir tek-lifin meclisin kararı ile halk oylamasına gidilebileceği kararlaştırılmış ve böylece, cumhurbaşkanının bu çoğunlukta kabul edilen bir değişikliği halk oylamasına sunma yetkisi kaldırılmıştır.

Page 27: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 28: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

28 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

liderlerin en önemli özelliği ikna gücünün yüksek olmasıdır. Bunu sadece iletişim değil

ilişki yönetimindeki ustalıkları sayesinde sağlarlar.Örneğin insanlar genellikle aynı marketten alışveriş yapar, aynı benzinciden benzin alır, aynı camide i-badete eder, yürüyüşlerini hep aynı yolda yapar ve gereksinimlerini karşılamak üzere genellikle ay-nı ürünleri satın alırlar. kısaca söylemek gerekirse insanlar her gün hep aynı şeyleri yapar. Buna alış-kanlık diyoruz. aslında rutin olarak adlandırılan bu hareketler hayatımızın tutarlılıklarıdır.eskiden insanların yeni bir alışkanlık edinmesinin 21 gün sürdüğü söylenirdi. günümüzde ise her gün tek-rarlanan yeni bir alışkanlık geliştirmek için beş gün yeterli. her yeni alışkanlık eski bir alışkanlığı ortadan kal-dırıyor. Yani seçim yapmakta eski alışkanlıklarımız belirleyici oluyor. Bir kişiyi bir gün boyunca aynı şeyi yapmaya ikna et-mek ile bir ömür boyu yapmaya ikna etmek ayrı şeyler. düşünün platonik olarak hayran olduğunuz kişiy-le akşam yemeğine çıkmak düşündüğünüz kadar zor olmayabilir, ama onun sizinle uzun süreli bir ilişkiye “evet” demesini sağlamak çok zor olabilir.İnsan beyni alışık davranışları tekrarlamaya eğilimli-dir. Yani kullanmaya alışkın olduğu markayı bırakmak için gerekçeleri ne kadar doğru olursa olsun eski a-lışkanlıkları ile mücadele etmek zorundadır. İşte ikna burada devreye giriyor.

Peki ilişki yönetimi sayesinde ikna nasıl oluşuyor?Başarılı bir ilişki yönetiminin sırrı bir başkasına is-tediği şeyi verirken, karşılığında da kendi istediğini almasını bilmek yani hedeflenen davranış değişikliği-ni yaratabilmektir.Bu insan doğasını olabildiğince iyi öğrenmekle başlar. neyle ve nasıl bireylerle karşı karşıya olduğumuzu anla-yabilirsek başarılı bir ilişki başlatabiliriz.Bunun en önemli araçlarından biri de vücut diline ve gö-rüntümüzü hakim olmaktır.Yapılan yüzlerce araştırma gösteriyor ki, yeni tanıştığımız kişiler üzerinde iyi bir izlenim bırakmak için sadece dört saniyemiz var. İlk izlenim kurulacak ilişkinin geleceğin-de de belirleyici rol oynuyor. Burada kritik başarı faktörü ilk izlenimi belirleyen olmaktır. İşte “karizma” denen şey yani liderlerin de sahip olduğu en önemli silah budur…Psikologlara göre insanlarla ilişkiyi iyi yönetmek için ken-di egomuzla karşımızdakilerin egolarına dokunmamayı iyi becermek gerek. çünkü yapılan araştırmalar, başarının yüzde 15’inin yapılan işteki ustalığa, yüzde 85’inin de in-sanlarla etkili ilişki kurmaya bağlı olduğunu gösteriyor. Başarılı ve iz bırakmış liderlere baktığımızda insanlarla iyi geçinme konusunda “şeytan tüyüne sahip” kişiler olduk-larını görüyoruz.o yüzden ister kişisel ister kurumsal olsun bir mar-kanın değeri şair Sunay akın’ın dediği gibi; “hisse senetleri” ile değil “hissi senetlerle” belirleniyor. Bu nedenle, insanların hislerine giden yol da başarılı iliş-ki yönetiminden geçiyor.

Karizmanın sırrı

ERTaN aCaR

Page 29: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

MaKalEMaKalE

Page 30: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

30 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalE

FaTMa ÇElENK

rekabetin ülke sınırlarını aşarak uluslararası bir boyut ka-zandığı günümüzde; artan işbirlikleri, anlaşmalar ve yeni pazar açılımları ile küresel çapta konumunu güçlendiren Türkiye’nin, itibarını iyi yöneten şirketlere ihtiyacı bulunuyor. dünyayı iyi takip ederek, sürekli gelişen ve değişen ortam-lara yön verebilen, küresel pazarda söz sahibi olan şirketler, her zaman itibarı yüksek şirketler olmuştur. Sürdürülebilir başarının temel dayanağı olan kurumsal itibar; şirketlerin karlılığını artırıp, ülkenin büyüyerek uluslarası arenada güç-lenmesine katkı sağlarken, geleceğe de en büyük yatırımı yapmaktadır.Bu doğrultuda; gelecek için güven aşılayan kurumsal itibarı oluşturmak, her şirket için ilk adım olmalıdır. Teknolojinin hızla geliştiği, ürünlerin benzer özelliklerle donatıldığı ve hiz-met kalitesinin giderek arttığı günümüzde, kurumsal itibar; şirketlere güç, prestij ve değer katmaktadır. duygusal çeki-ciliği artırarak kamuoyunda şirkete duyulan beğeni, hayran-lık, saygı ve güvenin pekişmesini sağlayan kurumsal itibar; şirketlerin rakipleri arasında seçilmesini, daha çok müşteri-ye sahip olmasını, marka değeri ve sadakatinin yükselme-sini, karlılığını ve kredibilitesini artırmasını sağlamaktadır.esas başarı ise kalıcı itibar sağlamaktır. Sunulan ürün veya hizmetin kalitesinin sürekli yükseltilmesi için ciddi bir ser-

maye yatırımı yapılmalı ve en modern teknolojinin dünya ile aynı anda uygulanmasına olanak tanıyacak bir altyapı en başından kurulmalıdır. müşteri ve çalışanların beklenti-lerini karşılayarak, memnuniyetlerini temel alan bir kurum kültürünün yerleşmesi, şirket bünyesindeki herkesin kurum değerlerini ve kimliğini sahiplenmesini, yönetim kademe-sindekilerin ise liderlik özellikleri ile öne çıkması temel ge-rekliliklerdir. Bunların yanı sıra şirketin toplum sağlığına ve çevrenin ko-runmasına katkıda bulunan, sürdürülebilir gelişime destek veren kurumsal sorumluluk politikaları geliştirmesi de çok önemlidir. şirketlerin kazandıklarını "nereye" harcadıklarına daha da önem verilmeye başlandığı günümüzde, toplum nezdinde bir rekabet parametresi olarak konumlanan ku-rumsal itibarı destekleyecek kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirilmelidir. Bu projelerin yanı sıra spon-sorluk çalışmaları çeşitlendirilerek bilimin, yaratıcılığın ve gelişimin önünün açılması, sektörün ve pazarın büyüme-sine uzun vadede esas katkıyı sağlayacak geleceğin pro-fesyonellerinin yanında olunması da gün geçtikçe daha çok önem kazanacaktır.İleriye dönük yapılacak tüm hamlelerin ilk adımı “yüksek kurumsal itibar”dır…

Geleceğe en büyük yatırım: “kurumsal itibar”

Page 31: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI
Page 32: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

32 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

YUsUF aDıGÜZEl

Bir alman aile bir haftalık tatillerini İstanbul’da geçirmek üzere atatürk havalanı’na iniyor. “Türkiye’ye hoşgeldiniz” dercesine, daha kapıdan girerken pasaport polisi, hans ve eşi helga’ya “neden Türkiye’ye geldiklerini”, “ne kadar ve nerede kalacaklarını”, “daha önce Türkiye’ye gelip gel-mediklerini”, “geri dönüş biletleri ve otel rezervasyonları olup olmadığını”, “ceplerinde kaç para olduğunu” vs so-ruyor. Sormakla kalmıyor, ayaküstü bunların belgelerini de istiyor. Bu sorguyu kızmadan, “memur işini yapıyor” diyerek iyi niyetle karşılayan ve polisin giriş damgasını vurmasıyla derin bir “oh” çekerek ilk etabı başarıyla ge-çen almanlar sevinmekte erken davranıyorlar. Bagajlarını alıp çıkış kapısına yönelen alman aileyi bu defa, güleryüzlü tavırları ile dikkat çeken Türk memurlar, “gümrüğe tabi malınız var mı?” diye sorarak durduruyor. hans ve helga “yok” diyorlar. ama Türk memurlar işi sağlama almak için paravanın arkasına geçmelerini ve bagajlarını kontrol edeceklerini söylüyorlar. Sonra teker teker bütün bavullar, el çantaları, hatta para cüzdanları bile didik didik ediliyor. her bir fermuar ve küçük paketler özenle açılarak masanın üstüne saçılıyor. çantadan çıkan kitaplara “bunlarda ne yazıyor hans Bey” diye soruluyor. hatta elindeki gazetelere bakıp “bunlar nedir? niye bir sürü gazete aldınız?” gibi saçmalıklar da yapılıyor. hans ve helga’nın iç çamaşırları dahil herşeyleri beş kişilik eki-bin önündeki masaya saçılıyor. Türk memure ellerindeki yeşil eldivenle, hans ve helga’nın bütün şahsi eşyalarını mıncıklıyor. gittikçe sinirleri bozulan ve keyifleri kaçan bu alman aile kendilerinde garip bir görüntü olup olmadığını,

neden terör zanlısı gibi muameleye tabi tutulduklarını an-lamaya ve sormaya çalışıyorlar. Türk memure, yanındaki diğer 4 tane meraklı erkek memur ile masanın başında almanlara alaycı bir şekilde bakarak “ben sadece işimi yapıyorum” diyor. kibar Türk memuresi en son hans’a yanında kaç para olduğunu soruyor. hans söylüyor. ama memuremiz, “lütfen cüzdanınızı çıkarın ve paranızı önüm-de sayın, göreyim” diyor... hans ve helga bu sinir harbini de başarıyla geçiyorlar. cüzdanı, çantayı, kitap ve gaze-teleri Türk memurenin kafasına geçirmeyip, sabrediyor-lar. Sonunda Türk memure, masaya saçtığı eşyaları gös-tererek: “Tamamdır. eşyalarınızı toplayabilirsiniz” diyor....Yukarıdaki sahneyi vatandaşlarına yaşatan Türkiye’ye alman yetkilileri ne der acaba? en azından “alman va-tandaşlarına neden vebalı veya terörist muamelesi yapı-yorsunuz?” diye sorar mı? Bilemiyorum. Türk vatandaşları bu ve benzeri sahneleri almanya’da hep yaşıyor. Yukarıdaki sahne, geçen hafta bir sempozyum için gitti-ğim almanya’da köln havaalanında başıma geldi. Yeşil pasaportum olmasına rağmen maruz kaldığım tavrı, başı-ma gelenleri diğer akademisyen arkadaşlara anlattığım-da, onların da aynı tavırlara maruz kaldıklarını öğrendim. Biraz rahatladım. İş gerçekten şahsi değilmiş. alman memurlar işini yapıyormuş. Türklerin bir daha ülkelerine turist olarak veya bilimsel bir çalışma için bile gelmemesi için gereğini yapıyorlarmış...Özellikle “dönerci cinayetleri”nden sonra bu tür uygula-maların artması da çok manidar. Sanki ölenler değil de öldürenler Türkler! Bu cinayetleri işleyenlerin alman dev-

Almanların başına gelenler ve Türklere vize muafiyeti

Page 33: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012/ REPORTTURK | 33

MaKalEMaKalE

letinin istihbarat örgütü ile ilişkisi olduğu öğreni-lince, neonazi hareketinin “üç beş çapulcunun işi” olmadığı anlaşılıyor. Yükselen aşırı milliyetçilik ve Türk düşmanlığı alman polisinden, gümrük memu-runa kadar herkesi etkisine almış gibi gözüküyor. “almanya yenilince biz de yenilmiş sayılırken”, al-manların Türklere fransızlık yapması akıl alır gibi değil. daha vize başvurusunda işkence başlıyor. 2003 yılında almanya’ya vize için başvurmuş, onlarca evrakı hazırlayıp sunmuş olmama rağmen vizenin bir ay kadar sürmesi yüzünden uçak biletim yanmıştı. almanya gibi bazı ülkelere girmek için vizeniz veya yeşil pasaportunuz olsa bile işinizin kolay olmadığı ortada iken, bugünlerde aB ülkelerine vize kolaylı-ğı en sık konuşulan konulardan. ancak Türkiye’nin onyıllardır yaptığı girişimlere rağmen gelinen nokta bir takım yeni vaatlerden öteye gitmiyor. Türklere karşı ayrımcılık sadece almanya’da değil, aB’nin Türkiye’ye karşı temel tutumlarında da çok açık görülüyor. geçtiğimiz günlerde “vize kolaylığı” konusundaki girişimlerini sürdüren aB Bakanı ege-men Bağış, Türkiye'nin aB ile müzakere eden ve vize muafiyetinden yararlanmayan tek ülke olduğunu söyleyerek ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını istedi. aB ülkeleri, vize kolaylığı veya muafiyeti olursa Türkiye’den avrupa’ya kitlesel göç olacağını zannediyorlar. oysa ki ekonomik olarak aB ülkelerinden çok daha güçlü bir ekonomik görünüm vaadeden Türkiye, artık göç veren değil göç alan bir ülke konu-munda. 2011 yılında birçok aB üyesi ülke çöküşün eşiğindeyken, Türkiye’nin yüzde 8’in üzerinde büyümesi ve avrupa’nın 6. büyük ekonomisine sahip olması, başta avrupa’daki Türkler olmak üzere, Yunanistan gibi bazı ülkelerin de Türkiye’yi ekmek kapısı olarak gör-mesine neden oluyor.2008 ekonomik krizi gelişmiş ekonomileri büyük bir darbe vururken, almanya’nın da aralarında olduğu ülkeler, geniş çaplı ekonomik ön-lemler almaya başladılar. kemer sıkma politikaları her geçen gün

3a kredi notuna sahip birçok ülkenin vatandaşlarını biraz daha sı-kıntıya soktu. 2005 yılından itibaren batı ülkelerinde başlayan işsizlik, aşırı sağcı politikalar ve cinayetlere kadar varan yabancı düşmanlığı almanya’dan Türkiye’ye geri dönüşü de hızlandırdı. alman fedaral İstatistik dairesi’nin rakamlarına göre, 1998-2005 yılları arasında Türkiye’den almanya’ya giden vatandaşların toplam sayısı 323 bin kişi iken, 260 bin Türk vatandaşı almanya’dan ayrıl-mış. 2006-2009 yılları arasındaki 4 yıllık dönemde ise 114 bin Türk vatandaşı almanya’ya giderken, 137 bin vatandaş ise Türkiye’ye dönmüş.Sonsöz olarak aB’ye seslenelim. artık yeni Türkiye var. vizeleri kaldırıp, tüm kapıları sonuna kadar açsanız da kimsenin akın akın sizin ülkelerinize gideceği filan yok. Bu yüzden, kısa süreli tatil veya bilimsel çalışmalar için ülkenize gelenleri geldiğine pişman etmenizi gerektirecek bir durum yok. rahat olun.

Page 34: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

34 | REPORTTURK / Ocak 2012

MaKalEMaKalE

OsMaN YılDıZ

hepimizin hayatını yakından ilgilendiren ve “Sosyal güven-lik reformu” olarak bize yutturulan, “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve genel Sağlık Sigortası kanunu”nun “Zorunlu genel Sağlık Sigortalısı” olunmasına ilişkin hükmü 3,5 yıllık ertelemeden sonra 1 ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girecek. Yani, 1 ocak 2012 gününden itibaren bütün ülke vatandaşları Zorunlu genel Sağlık Sigortasını kendi cepler-inden karşılayacaklar. İşsizler, çiftçiler, 18 yaşından büyük çocuklarımız ile SSk’ya ayda 30 günden az çalıştığı bildirilen-ler için her ay Sgk’ya zorunlu gSS (genel Sağlık Sigortası) primi ödenmesi uygulanması başlıyor.aslında bu uygulama, 1 ekim 2010 günü yürürlüğe girecekti ve ertelenmeyip yürürlüğe girseydi, 10 ekim 2010 günü herkes Sgk’ya gidip gSS giriş bildirgesi vermek zorunda olacaktı. Bundan haberi olmayıp da vermeyenlere de Sgk; bir asgari ücret yani 837 lira idari para cezası uygulayacağı gibi kendileri ayda 1674 liradan fazla kazanıyor kabul edilip, 201 aylık gSS primi ile de cezalandırılacaktı ama sonra TBmm kanunu (6111 sayılı kanun ile) değiştirip cezayı kaldırdı.Sosyal güvenlik kurumundan sağlık hizmeti almanın şartlarından birisi de hastaneye gittiğiniz günden geriye doğru bir yıl (360 gün) içinde en az 30 gün prim ödenmiş olmasıdır. Siz şu an SSk’lı olursanız ve ayda bir gün dahi olsa SSk’lı olsanız geriye doğru 360 gün içinde (Bağ-kur’a da ödenmiş olsa) 30 günden fazla prim ödenmiş olduğundan önümüzdeki 11 ay boyunca sağlık hizmeti alırsınız. ancak 12 aydan sonra, ayda birer günden 12 gün olacağından sağlıktan yararlanamaz görünseniz de yine yararlanacaksınız,

zira 1 ocak 2012 günü zorunlu gSS uygulaması başlıyor.şu ana kadar uygulamanın ne şekilde yapılacağı muamma olduğu için yasanın yürürlülük tarihi bu güne kadar erte-lendi,1 ocak 2012 gününden sonra vatandaşın nasıl bir yol izleyeceği ise henüz tam netlik kazanmış değil. harcamaları, taşınır ve taşınmaz malları dikkate alınarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşların primlerini (Yeşil kartlıları) devlet ödeyecek. Bu nedenle herhangi bir sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımız 1 ekim 2010 tarihinden itibaren zorunlu genel sağlık sigortalısı (gSS) olacağı için evde oturan kişi sayısı ve eve giren gelir kişi sayısına bölündüğünde aylık kişi başına düşen geliri;• 279 Tl ve altında olanların primlerini devlet ödeyecek,• 279 liradan çok 837 liradan az geliri olanlar her ay

33,48 lira,• *837 liradan çok 1674 liradan az geliri olanlar her ay

100,44 lira,• *1674 liradan çok geliri olanlar her ay 200,88 lira,gSS prim borcuyla karşı karşıya kalacaklar ve Sgk’lı olarak hastaneye gittiklerinde bir kuruş bile borçları varsa sağlık hizmeti alamayacaklar.

Ana-babalarİster çalışan olun ister emekli, 1 ekim 2010 günü ve sonrasında 18 yaşını tamamlamış (okumayan) çocuklarınıza artık sizin üzerinizden sağlık yardımı verilmeyecek. şayet çocuklarınız okuyorlarsa lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşına, yüksek öğrenim görmesi halinde 25

Ocak 2012 günü zorunlu GSS başlıyor

Page 35: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

Ocak 2012 / REPORTTURK | 35

HaBERMaKalEMaKalE

yaşına kadar sizin üzerinizden bakılabilecek.Buna göre çocuklarınız okumuyorsa 18 yaşını, okuyorsa 25 yaşını tamamladığı günden itibaren 10 günü takip eden bir ay içinde Sgk’ya gidip, gSS prim borcunuzu ödemeniz lazım.

Ayda 30 günden az SSK’lı olanlar Bir işveren yanında çalışıyor ve işvereniniz sizi ayda 30 günden az çalışıyor gösteriyorsa, eksik kalan her gün için gSS primlerinizi 30’a tamamlamak zorundasınız. İşveren sizi internet üzerinden ayın 23’üne kadar Sgk’ya kaç gün çalıştırdığınızı bildiriyor, siz de hemen e-dev-let şifresi ile ayın 24’ünde sayfanıza girin işveren sizi kaç gün SSk’lı bildirmişse (30’dan az ise) hemen 7 gün içinde (ayın sonuna kadar) Sgk’ya gidip sağlık priminizi 30’a tamamlamak için borç dökümü isteyin, sonra da yine ayın sonuna kadar bankaya gidip gSS prim bor-cunuzu ödeyin. aksi halde takip eden ay başından itibaren ne siz, ne eşiniz ne de çocuklarınız sizin üzerinizden sağlıktan yararlanamaz.emeklilik için yaşının dolmasını bekleyenler, sağlık hizmeti alabilecek.

Prim gün sayısını doldurduğu halde yaş haddi sebebiyle emekli olama-yanlara, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı geliyor.Sosyal güvenlik sisteminde yapılan popülist uygulamalar nedeniyle, genç emeklilik Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri. Sosyal güvenlik sisteminin büyük açıklar vermesiyle birlikte ocak'tan itibaren yürürlüğe girecek olan genel Sağlık Sigortası uygulaması en çok bu gruptakileri sevindiriyor. Bu güne kadar emeklilik yaşını artıracak çeşitli düzenlemelere gidildi. Bu düzenlemelerin en önemlilerinden biri 1999 yılında yapıldı. düzen-leme ile yeni işe girenler için emeklilik yaşı bayanlarda 58, erkeklerde ise 60 oldu. düzenlemeden önce çalışanlar içinse kademeli geçiş öngörüldü. Bu durum, emeklilik hayali kuran çok sayıda insanın emeklilik yaşının uzamasına yol açtı. ancak bu kişiler, emeklilik için gereken prim gün sayısını doldurdukları için yeni prim yatırmasalar da günü geldiğinde emekli olabilecekler. fakat sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için prim yatırmaları şart. Bu nedenle prim ödem-eye devam ediyorlar.

Page 36: REPORTTURK E-DERGİSİ OCAK 2012 SAYISI

yenilendi!www.silkcashmere.com