üç nokta fanzin ocak 2013 sayisi

21

Upload: uc-nokta-fanzin

Post on 28-Mar-2016

257 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

TRANSCRIPT

Page 1: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi
Page 2: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 1

İÇİNDEKİLER

BİZ, KISACA.

“SADECE AYLAKLIK BİLE İÇLERİNDE O ZAMANA KADAR HİÇ

TANIMADIKLARI SUÇ EĞİLİMLERİNİ GELİŞTİREBİLİRDİ.”

DOSTOYEVSKİ

Page 3: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 2

Page 4: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 3

HER ŞEY NORMAL

Bir evvel zamanda aşık olmuşum. Tam tarih verememek bu aşkın ciddiyetini refüze ediyor. Ben hayatım boyunca ciddi bir adam oldum. İnsanlar bana baktıkları zaman gülmeyi unutuyor. İnsanların tebessümünden nefret ediyorum. Aşkın beni gülüm-settiği anlarda yansımamdan korkuyorum. Yansımam da korku-yor.

Ben hayatım boyunca uzak bir insan oldum. Ailemden, eski karımdan, çocuklarımdan, kitaplardan, bakkaldan, Faulkner’dan. Kendi dünyamı şekillendiren her nesneden uzaktım. Aşık oldu-ğum kadından uzaklaşamıyorum. Ben hayatım boyunca, yalnız kadınlara aşık oldum. Yalnızlık kadınların en cilveli makyajı. Cilveli kadınlardan da nefret ediyorum. Aşık olmaktan da.

İlkler önemlidir. Benim ilk sevgilim annemdi. Ben onu üzdüm, o beni terketti. O gün bu gündür ne vakit bir sevgilim olsa, ben onu üzerim o beni terk eder. Ben ritmine ayak uydura-madığım bu hayat boyunca tek edildim. Boylu boyunca bir haya-tım var.

Ona rastladığımda ismi Gülden’di. Tanıştıkça Ayşen’leşti. Seviştiğimizde ona Mısra dedim. Bu ismi beğenmedi. Ben beğeni-yorum. Açıkçası ben Özge’ye başka bir isim bulamıyorum. O be-nim Özge’mdi. Ondan sonra da başka bir isimle seslenmedim. O benim ismimi bile bilmiyor. İlişkimiz alabildiğine çapsız sürreal düzlemde içbükey mekikler dokuyor.

Uyandığımda yanımda olmamasına bir anlam vermedim. Zaten zor uyanırım, uğraşmasına değmezdi. İşe gittiğimde düşün-düğüm tek şey, ne düşünmem gerektiği olur. Gerekmedikçe dü-şünmem. Düşünmek öldürür. Ben ölmeye hazır değilim. Özge ba-na hazır değil.

Bendeki farklılığı ilk o keşfetti. Bunu benden önce başardı üstelik. Eve geldiğimde onu salonumda gördüm. Salonum geometriye bir küfür gibiydi. Hem üstelik sorularım vardı: neden

Page 5: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 4

tekrar gelmişti, anahtarı nereden bulmuştu, ışıklar neden sönük-tü, salonum neden yamuktu… Cevap vermedi. Sesli sorsam belki beni anlardı. Sesten hoşlanmıyorum. Özge benden hoşlanıyor. Çünkü sabah gittiğinde evden hiçbir şey çalmamıştı. Hem onun bakışlarının kokusunu alabiliyordum. Sesini tadıyordum. Vücu-dunu duyuyordum Özge’nin. Tüm duyularıma tuhaf tuhaf işliyor-du. Kantar şaşmıştı bir kere. Uçuyordum. Gökkubbemde bir günah belirmişti. Tanrıya inanmıyordum. Ama günahtan korku-yordum.

Özge’nın yokluğu sair hayatıma etki etti. Özge yoktu. Ben bunu kabul ediyordum. Fakat Özge buna hazır değildi bana göre. Gerçekliğiyle oyalanıyordum. Aşk bir gerçeklik değildi belki de. Ben sadece yazdığım zamanlarda düşünüyorum. Düşünmek öldü-rür. Neyse ki zaten ölüyorum.

Böyle yaşamak kolay değildi. Ben de yaşamamayı seçtim. Hayatım bir öyküye konu olacak kadar kısaydı çünkü erken öldüm. Hiç de sebep yoktu. Gözlerime inanamadım. Tanrıya da inanmadım. Çünkü gittiğim yerde tanrı yoktu.

Ben hayatım boyunca deliydim. Benimle dalga geçerlerdi. Deli olmanın nesi komik? Ben hayatım boyunca ciddi bir adam-dım. Hiçbir zaman gülmedim. Çünkü bana göre delilik ciddi bir şeydi. Şey ciddi bir delilikti. Ben deli bir şeydim. Belki de öldü-ğümde bunların hepsini biliyordum. Ben bir evvel zamanda öldüm. Fakat kimse bunun farkında değil. Oysa insanlar öldüğün-de insanlar bunu bilir. Mesela ben annem öldüğünde bunu bili-yordum. Fakat benim ölümüm annemin umrunda değil.

Özge beni terketmişti. Beni yok sayıyordu. Terkedilmiştim, yok gibi hissediyordum. Beni sevdiğini varsayıyordum. Varsayım-sal olarak Özge’nin bana karşı ilgisi, bir kaplumbağanın izafiyet teorisine olan ilgisinden halliceydi. Özge beni anlamıyordu. Ben kendimi anlamıyordum. İnsan kendini anlamadığı zaman, kimse onu anlamamaya başlar. Sanırım o nedenle insanlar “anlata-biliyor muyum” der konuşmaların sonunda. Ben anlatabiliyor-

Page 6: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 5

dum ama anlaşılamıyordum. İnsanlar aptaldı ve ben deliydim. Günümüz dünyasında aptallık, delilikten daha kıymetliydi. Ben kıymetsiz, anlaşılamayan ve terkedilmiş bir deliydim. Bunu anlı-yordum. İnsanlar beni anlamıyordu.

Ali C. Yoksuz

Page 7: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 6

Özneler

Susuyoruz.

Özgelerden kaçıyoruz.

Şimdi hangi buhrana gebeyizdir,

Kim bilebilir, soruyoruz.

Şimdi bir karanlık var gökyüzünde.

Gökyüzünden önce ne vardı,

Sormuyor kimse.

Merak etmiyoruz ki,

Neyle ilgiliydi ilk düşünce?

Ali C. Yoksuz

Page 8: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 7

A’sına kadar delinmiş bir adım var. Tek harfin mahremiyeti neye?

Mahrem tuttuğum düşük göz ağrısı. Resim çizecek olsam,

Bir duvara deşerdim sizi. -Şüphe yok

Velev ki tutabilmek imkânlı olsa bir donmuş bakışı- Ve imkân; mümkün’de dursa, duralasa-

Donardım şüphesiz… -Sis-

Kırılsın evet tüm sa-at’lar. Sağ atlar.

Huyudur. Kurusun.

Bu kelam ki; Kendini zehirleyen saray soyluları dramı,

Gebe kalmış kendi trajedisinden.

Bir kurtarıcı ismi,- Haykırmak isteyen elem neye?

-El dediniz, derdiniz el- em midir derde el?

Elan diyen Henri’ye girsin Vital!

Adımda kaydırdığım şizofren ayak izlerim var. Yarıya kadar kapalı o göz-

Bakıştaki donmuşluğu selamlayan ellerim…

“Yaşamsal itilim”den itilmişliği bildiniz mi? Bildiniz, itildim im’den.

Bir ev ki; Kapısına müsaadesizce konan akıl neye?

Ney’e… Hu derdiniz.

Nur-An Akay. 12.12.’12

Page 9: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 8

Page 10: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 9

KADIN-LAR

Sigarasını yakan kadının kibritle aydınlanması. İşte aradı-ğım duygusallık bu diyebilirim.

Uzaklaşan bir otomobil gibi imkânsız fakat beni ateşiyle yakabilecek kadar yakın, uygunsuz pozisyonları arzulatacak kadar haz dolu fakat dokunamayacak kadar asil ve aykırı serseri işte.

O asi asil. O bağımsız özgür. O kadın işte bu. Kadın, ulaşı-lamayan fakat her daim aklımın bir köşesinde olan. Keşfettik-lerim. Keşfetmeye koştuklarım. Şunu diyebilirim ki aşklarım, aşk-lar .

Âşık olunacak kadın, kenar çizgileri olmayan, doldukça taşan, taştıkça arsızlaşan, arsızlaştıkça hükmeden ve kelepçeleri geçiren bir kadın; yumrukların içindeki. Gidişlerin, hep ardına bakışındaki “kal” deyişlerin kadını aslında. Kadınlar, kadınlar, kadınlar işte. Aşkın çıkış noktası ve belki de naçizane duygu-larımın, hormon, ‘el’ ve kasıklarımdaki huysuz çocukları.

İnce bir keman notası, bazen mistik bir ney sesi, yeri gelin-ce de bass gitarda do teli olabiliyor kadın. Her haliyle cezbedici sözlerini anlayamadığımız şarkılarda şarkıya eşlik etme çabası gibi bir şey. Bir nevi çocuksu, içten içe de arzu kokulu tatlar. De-terministlik ayrı bir hava katıyor.

Gel peşime dercesine ‘cool’, gözleri hafif kısık yan yan bakışları beni yatak odasına çağırıyor sanki. Ama unutulan bir şey var. Her fantezinin sonu bir kelepçeyle son bulur. Buldu da. Bul-ması gerekiyor. Çünkü kanunu bu. O özgür, sen de özgürsün ya! Özgür işte. Gidilmesi gerekiyor. Dönüşleri düşünmeden gidiliyor. Belki bir sabah belki bir gece yarısı uyandığında, ya o ya da sen olmuyorsunuz. Ama hoş bir akşam yemeğinde yediğin yemeğin ertesi güne tadının damağında kalması gibi oluyor. Oldukça olu-yor. Olması da gerekiyor. Çünkü kanunu bu. Kimi zaman ölümcül, kimi zaman ‘master sex’ ile bitiyor. Şiirler, şarkılar,

Page 11: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 10

hatta resimleri zibille para eden sanat eserlerine sebep oluyor aşklar, kadınlar… Kadınlar!!! Ürkek bedenin içinde yatan puma.

Seni çağırıyor; sen de biliyorsun her kadının kapağı açıl-mamış saklı bir roman olduğunu. Onu yaşamak… Onunla yolcu-luğa çıkmalısın, keşfetmelisin; bunu biliyorsun. Seni durduran onca kurala, onu durduran onca günaha rağmen, cehenneme inat koşuyorsun. Koşuyor kadın, erkek. Koşuyor hazza, ateşe, arzuya, aşka… Belki de varoluşa.

Piyano tuşlarına hiç basmadıysan anlayamazsın kadını. Kadınları alır götürür kısık sesiyle. Parfüm kokusu gibi beyaz tenli, İskandinav kadınları gibi buzulların üstündeyken ateşe basarmışçasına canın yanar da gıkın çıkmaz. Koluna girer bir hoş olursun, ılık teniyle. Onunla bulutları kulağından yakalarken, kulaklarında istemsizce senkronize olurken kadın, tenine işler. Ter, tere karışır, kayar vücudunda. “İşte bu!” demek için bekler-sin. Beklersin ve beklediğine değer. En cesur kadın tüm gizleriyle gelir ve gizlenir sana. Ama kanatları hep açıktır senin için. Gizle-nirken korur seni. Sen de içindeki seni. Karşılıklı, karşılaştır-madan, karıştırmadan… Yaşa! Yaşadıkça tat! Tatsın seni, izin ver günahlara, izin ver. Bugün tatil; yaşa, dokun biraz. Boya biraz, karala! Biraz oyna. Onu al tanrının gizli bahçesinden, elmalara davet et. “Bugün tatil” de ona. Ve ona hediye ver. Masallar uyarıcı maddelerin ürünüyse, kadınlar eroinin hammaddesi.

Ölümlüler de ölür nefes alırken, aldıkça ölür. Ölmeyi seç-mişlerdir, kadınlar da ölür. Öldürür.

Ölüm gibidir ya kadınlar, kadınlar Azrail gibidir. Zamansız kavramların etkileridir. Olgunlaşmış meyvelerin tadına bakmak gibidir kadınlar. Güzeldir, orta şekerlidir, tadındadır. Erken koparılan kadın ekşidir. Zamansız kadın işkencedir, urgan gibidir. Hatta adına urgan diyelim. Kesik bilekler diyelim. Aşk böyledir. Yaşanmış hazların zamanlarına istinaden, etkiye tepki mevsi-midir kadın. Mevsiminde güzeldir. Ona dokunmayı beceremezsen

Page 12: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 11

tehlikelidir kadın. Bir değişiktir; arada gidip gelirler. Özlenmeyi severler, özlemeyi severler. Sebepsiz işkenceleri severler. Kendile-rine, kendilerini seçenlere… Kadınlar örümcek ağı gibidir; ince zayıf fakat kurtulması imkânsız. Aşktır, âşık edendir. Ya yenerek öleceksin ya da rüzgârın esmesini bekleyeceksin. Kadınlar kırıl-gandır ya; o güçlü ağ doğaya yenilince ancak gidebileceksin. Masa başındaki ben gibi, ağa kapıldıysan sen de sigaranın ölmesini bekleyeceksin. Ve gideceksin ama sonuçta bir bedenden gönderi-leceksin…

Gabriel

Page 13: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 12

senin benimle olabilme ihtimalin neyse fok balıklarının günümüz politikasına olan ilgiside öyle bir şey

yani ben seni her düşlediğimde sen aklımda masama servis edilen öyle veya böyle bir şeysin

kadıköyde yalnızlık adına gök yüzünü boyarım ben

şu veya bu sebepten dolayı vazgeçmiyorum bir çay gibi demleyerek sek içiyorum seni

işgal ettiğim çift kişilik masada 2 kişilik hesap ödüyorum

şimdi nerede olduğunu bilmediğim bir yerdesin ben nerede olduğunu bildiğin bir yerdeyim

bunun şerefine bir sigara yakarım gizli saklı

lisede nöbetçi hocadan saklanarak içtiğim o sigaranın tadı varya işte o tadı aldığım her yerdesin

seni umut ediyorum

senin bunu yaptığından pek emin değilim zaten senin beni umut etmene gerek yok

o zaman bu işin zevki kalmazdı

gereksiz yere hayal kurarak 4 duvara mutluluk serpiyorum bu da benim eğlencem senin beni sevmen mi?

hiç gerek yok böyle şeylere?

Gabriel

Page 14: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 13

Page 15: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 14

MİSAL ÂLEMİ

2009 yazında bir şeyler oldu. Birileri, birileriyle bir muta-bakata vardı ve tamam artık bu kadar yeter, bu son olsun dedi ve benim boktan hayatımın başlangıcı atıldı. 2009 yazından önce sahnede sadece ben vardım. Yok yok sahnede bir sürü adam vardı, ben de herkesin merkezinin merkezindeydim. Yıllarca sıra-mı sabırla beklemiştim, sonunda da oyunda en başrolü kapmış-tım. Büyük monologlar bendeydi. İyi diyaloglar benimle ilgiliydi. Sonra ben en tepedeyken, tam sonunu bağlıyacakken ışıklar sön-dü. Benden habersiz selamlar verildi. İsimler okundu. Benimki yoktu. Herkes dağıldı. Sahnede yalnızken bir adam çıktı yanıma, dekorları sökmeye başladı. Çivileri sökmeye, tahtaları kesmeye, eşyaları ayıklamaya başladı. Acımadan, bütün hayyatımın mizan-seninin amına koyuyordu. Donuk gözlerle izleyebildim adamı. Sonra “ne bakıyon lan gelsene şuraya” dedi. Elime bir çekiç biraz çivi verdi, tahtaları gösterip “yatak olacak bunlar; büyük, çift kişilik. Bol pompalı olacakmış oyun” dedi pis pis sırıtarak. Elimdekilere baktım. Yerdeki hayal kırıklıklarımın arasında, başrolden marangoz çıraklığına düşüşümü anlamaya çalışıyor-dum. “Hadi lan, millet ısınmaya başladı bile” dedi sahne kena-rında yiyişen çifti göstererek.

2009 yazının bilmem kaçıncı sabahı koltuktan kalkıp su içtim, bol bol içtim, damacana pompasına ağzımı dayayarak. Ama bir boka yaramadı. Su bile o yaz bana sırtını dönmüştü. İçtiğim-den fazlasını terliyordum durmadan. Bizim Cemil söylemişti; eğer yazın uzun kollu giyersem daha az terlermişim. “Siktir lan” dedi-ğimde Arapları örnek gösterdi: “la sen hiç tişört giyen Arap gör-dün mü?” Yanımda biri bir şey iddia etse ben ona ondan daha çok inanır, ateşli müridi olurum ki oldum. Babamın Alamanyalardan (bu ‘alamanyalar’ eski doğu-batı mevzusunun bir uzantısı mı?) gönderdiği paranın yarısını altılıya, yarısını biraya, yarısını da uzun kollulara bastım. Sonuç; sarhoş bir adamın küfür ede ede yırttığı kuponların altından gelen masif ter kokusu. Cemil sayesinde bütün paramı yanlış yönetiyordum. Alınmaması şeyler

Page 16: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 15

alıp, at yarışını sondan takip ediyordum. Ama Cemil’e kızamam. Çünkü paranın devamı kesilmişti. Daha da göndermiyordu artık babam. Sivri zekâlı ve illegal bir örgüt mensubu arkadaşının aklına uyup, önce açılımını bile bilmediği “halk kahramanı” bir örgüte kaydolup, yine yasa masa tanımadan bir gemi ambarında Almanya’ya gitmiş, akabinde de siyasi barınma sahibi olmuştu. En çok da nasıl oldu da namazında niyazında, başı kapalı anama Ulrike Meinhof muamelesi yapıldı, onu çok merak ederim. Bu kadehimi, siz sevgili okurlarla birlikte, sevip de sevilemeyen gönül kuşlarına ve köylü kurnalığını ilmik ilmik yoldaşlık bağlarıyla ören yüce ve cimri, “bu para kolay kazanılmıyor” savunucularına kaldırıyorum. Tezahürat luzum gerektirmez.

Cemil aradı, Dallas’taymış altılıdan tiyo varmış. “Koş çabuk” dedi. Param yok ayağına yattım. Bira sözü verdi. Cemil eve gelmezdi; apartımanın girişindeki ufak, Ali babanın birahanesine oturup beni çağırırdı. Benim sürekli borcum olurdu Ali babaya. O da bana kasaları taşıtır, yerleri paspaslatırdı. Cemil de sürekli bira ısmarlardı. Kendi içmez, saatlerce at yarışlarına bakardı. Yanına geldiğimde yüzü güldü, bira söyledi. “Oğlum bak şu at var ya Şehnaz, işte o at bundan sekiz sene evvel gazi koşusunu aldıydı. Sonra bunun sahibi ölünce miras davasına bir türlü sahibi olmadı falan. Şimdi ikinci koşusuna çıkacak. Bak izle gör.” “ Cemil, seni severim ama senin bu hayatla olan alıp verememe durumunu, hep kaybeden eski duayenlerle desteklemene dayanamıyorum be aslanım. Şu atla bile aranda bir fahri kardeşlik bağı oluşturup tarihin ilerleyişine farazi pandik atma çaban güzel kardeşim.” “ Talihin oyunlarına karşı oyunlarımız bunlar bizim gogo, kupon-lardan yaptığımız yeni dünyayı küçümseme bence.” “Şerefe o vakit didi” dedim. İstemeden, mutlu olsun diye.

Kuponlar yırtıldı, bira bitti, bira geldi, çocuk esirgeme-dekilere kimin soyadı verilir diye merak edildi. 2009 yazı olduydu bunlar.

Ertesi gün Cemil yoktu. Günlerin ayırdına tam varamadı-ğım için kaç gün yoktu bilmiyorum.

Page 17: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 16

Cemil yokken farkına vardım ki okuldan atılmışım. Aslında YÖK ve MEB okula devam edebilme yolumu maddi şartlara bağlı olarak açık tutsa da, kısaltmasının açılımını üyelerinden başka kimsenin bilmediği malum topluluğun, bizim okul şubesindeki veletlerinin babama ulaştırdığı durum neticesinde babam okul hayatımı maddi olarak noktalandırmıştı. “Sen bizi düşünmezsen biz yapacağımızı biliriz, öyle baba parasıyla saadet bitti bundan sonra” diye yazmış mektupta. Dokuz senedir görmediğim baba-mın hakkını teslim edip Ali babanın yanında takılmaya başladım. Günlük üç bira, üç öğün yemek karşılığında üç hafta yaşadım. Sonra Ali baba kanser oldu. Çocukları üç hafta bekleyemedi. Hemen başladı miras kavgası. Adamcağız üçüncü haftanın sonunda çırpına çırpına ölüken, evlatları birahaneyi parfümeriye çevirdiler. Ben de gittim hazır Cemil de yokken parfümerideki kıza yazdım. Bir boku beceremeyen ben, yine kimseyi şaşırt-madım.

Cemil hakkında farklı söylentiler çıktı. “Kanlısından kaçtı” ve “ kız kaçırdı” (da kimi?) benim en favorilerimdi. Daha başka oğlan oldu, dağa çıktı, tokatçı oldu, ajandı, ilgi çekiyor, roman yazıyor, altılıyı vurdu, ünlü oldu, hafızasını kaybetti, köye döndü… “yandı bitti kül oldu” da vardı.

Bir gece uykumda gördüm Cemil’i. Aynıydı. Değişen bir şey yokmuş gibi geldi, yanıma oturdu. “Ali baba öldü oğlum sen yokken.” “Biliyom o da burda. Gerçi o akranlaıyla takılıyor ama görüyom arada, iyi, neşesi yerinde.” “Ben de geleyim mi oraya Cemil?” “Oğlum benim elimde yaşamaktan başka hiçbir şey kal-mamıştı, sen şimdi sıkılırsın buraya gelsen.” “ Burası da sıkıcı be abi, hem orda sen varsın, takılırız.” “Siktir git gelme lan işte, biz yan yana gelince ortaya çıkan iki kişilik sosyallik bizi bozuyor, lunaparka girmiş velet gibi oluyoruz, götümüz titriyor, bütün organizasyonu şahsi algılıyoruz. Sen gelme abi, sen git. Bunların hepsini fırsata çevir.” “Tamam, Cemil’im sen nasıl istersen de şu sayıları alabiliyor muyuz acaba?” “Kanka ben onları unuttum yaa, ama istersen geçen haftanınkiler var?”

Page 18: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 17

Kalkar kalkmaz sokağa fırladım, Cemil’e kazık atan şu feleğe inat bütün hanelerimi kova kova başarılarla dolduracaktım. İntikamını almaya çıkmış vahşi batı kovboyu gibiydim. Gözüme hemen ilişti, daha da kıstım gözlerimi. Bu diyar ikimize fazlaydı ve birimizin dediği olacaktı, bense ölümsüzlük şerbetiyle abdestlenmiştim. Dükkâna girdim. Tezgâha yanaştım. Ter kokumu bastıramayıp onunla harmanlanan diğer kokuların arasından fısıldadım yavaşça: dün akşam rüyamda seni gördüm.

Kamuran Sertdüş

Page 19: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 18

O Gün İlk Defa Korkmadım

O gün, son defa ölmekten korkmadım

Müsadenizle şair oluyorum

Rasyonel tabanlıarkadaşlarım oldu

Virgül sonrası gelen aşklarım

Başka arayışlara girince bu dünyada

Aslında tamamen anlamsızca yaklaştı külliyat

Tek birzarfla yollanan özlemler gördüm ben

O özlemi zarftaki kokudan tanıyan

Ya da …

Ufkum Ç.

Page 20: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 19

Page 21: üç Nokta Fanzin Ocak 2013 Sayisi

Üç Nokta Sayfa 20