t.c. ercİyes Ünİversİtesİ eczacilik … · iron deficiency anemia is the most common cause of...
TRANSCRIPT
1
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
0-12 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA DEMİR
EKSİKLİĞİ VE TEDAVİSİ, DEMİRİN ÇOCUK
GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Hazırlayan
Özlem NERGİZ
Danışman
Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
Farmakoloji Anabilim Dalı
Bitirme Ödevi
Mayıs 2011
KAYSERİ
3
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
0-12 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA DEMİR
EKSİKLİĞİ VE TEDAVİSİ, DEMİRİN ÇOCUK
GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Hazırlayan
Özlem NERGİZ
Danışman
Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
Farmakoloji Anabilim Dalı
Bitirme Ödevi
Mayıs 2011
KAYSERİ
i
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kurallar ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Özlem NERGİZ
ii
“0-12 Yaş Grubu Çocuklarda Demir Eksikliği ve Tedavisi, Demirin Çocuk
Gelişimi Üzerine Etkisinin İncelenmesi” adlı Bitirme Ödevi Erciyes Üniversitesi
Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmış ve
Farmakoloji Anabilim Dalında Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.
Tezi Hazırlayan Danışman
Özlem NERGİZ Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı
Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
İmza
ONAY :
Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın ………....…tarih ve …………..……
sayılı kararı ile onaylanmıştır.
…/…/……
Prof. Dr. Müberra KOŞAR Dekan
iii
TEŞEKKÜR
Lisans eğitimim boyunca yardımlarını esirgemeyen sınıf arkadaşlarım Büşra KARACA
ve Meltem TANBAY’a, tez çalışmalarım boyunca katkılarıyla beni yönlendiren, ilgi ve
anlayışını eksik etmeyen tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN’a, hayatım
boyunca manevi desteğini esirgemeyen aileme saygı ve şükranlarımı sunarım.
Özlem NERGİZ
iv
0–12 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA DEMİR EKSİKLİĞİ VE TEDAVİSİ,
DEMİRİN ÇOCUK GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Özlem NERGİZ
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Bitirme Ödevi Mayıs 2011
Danışman: Yrd. Doç. Dr. M. Betül AYCAN
ÖZET
6 ay-24 ay arası çocuklarda sıklıkla görülen ve iyi bir şekilde tedavi edilmediğinde
ilerleyen dönemlerde de yaşamı etkileyen demir eksikliği anemisi, çocuklarda en sık
görülen anemi nedenidir. Dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olan demir eksikliği
anemisi ülkemizde de ciddi sağlık sorunlardan biridir.
Demir, vücudumuzda oldukça geniş bir yayılım göstermekte ve birçok sistem açısından
büyük öneme sahiptir. Bu nedenle demir eksikliği durumunda bu sitemler de zarar
görmektedir ve ciddi sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Demir eksikliği aslında patolojik bir durumdan ziyade bir bulgudur. Doğru tedavi
uygulandığında, vücudun ihtiyacı olan demir yerine koyulduğunda herhangi bir sorun
teşkil etmemektedir.
Demir eksikliğinin en sık görüldüğü dönemin çocukluk (0-12 yaş) dönemi olduğu
düşünülürse yapılan bu çalışmada demir eksikliğinin tedavi yöntemleri ve çocuk
gelişimi ve okul başarısı üzerindeki etkileri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Demir eksikliği anemisi, Tedavi, Çocuk gelişimi.
v
IRON DEFICIENCY AND TREATMENT AT THE AGE OF 0-12 YEARS
CHILDHOOD: INVESTIGATION OF IRON’S EFFECT ON CHILD
DEVELOPMENT
Ozlem NERGIZ
Erciyes Universtiy Pharmacy Faculty Department of Pharmacology
Final Project, May 2011 Superviser: Yrd. Doç. Dr. M. Betul AYCAN
ABSTRACT
Iron deficiency anemia is the most common cause of anemia in children that is of seen
in children aged 6 months-24 months and effects life in the later stages when it is not
well-treated. Iron deficiency anemia which is a major health problem through out the
world is a serious health problem in our country as well.
The iron is wide-spreaded in our bodies and has a great importance for many systems.
So in the case of iron deficiency, these systems are suffered and serious consequences
are arised.
In fact iron deficiency is a diagnosis, rather than a pathological situation. When suitable
treatment is applied, the iron which is essential fort he body can be replaced.
Since the iron deficiency is considered to be most common in the age of childhood (0-
12 age), in this study, treatment methods and their effects on child development and
school performance were investigated.
Key Words: Iron deficienciy anemia, Treatment, Child development
vi
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK ..................................................................................i
KABUL ONAY................................................................................................................ii
TEŞEKKÜR ...................................................................................................................iii
ÖZET...............................................................................................................................iv
ABSTRACT .....................................................................................................................v
İÇİNDEKİLER ..............................................................................................................vi
KISALTMALAR .........................................................................................................viii
TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ .......................................................................................ix
1.GİRİŞ VE AMAÇ ........................................................................................................1
2.GENEL BİLGİLER .....................................................................................................3
2.1. ANEMİ ......................................................................................................................3
2.1.1. Anemi ve Prevalansı ...........................................................................................3
2.1.2. Aneminin Sınıflandırılması.................................................................................3
2.1.2.1. Kan üretiminin azalmasına bağlı olanlar......................................................3
2.1.2.2. Kan Yıkımının/Kaybının Artmasına Bağlı Olanlar .....................................4
2.1.3.Anemili Hastada Fiziksel Muayene ve Tanısal Yaklaşım ...................................4
2.1.3.1. Fiziksel Muayene .........................................................................................4
2.1.3.2. Laboratuar Bulguları ....................................................................................5
2.2. DEMİR METABOLİZMASI.....................................................................................7
2.2.1. Demir Emilimi ....................................................................................................7
2.2.2. Demir Kompartmanları .......................................................................................9
2.2.3. Demir Atımı ......................................................................................................14
2.3. DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ ..............................................................................15
2.3.1. Epidemiyoloji....................................................................................................15
2.3.2. Etiyoloji.............................................................................................................16
vii
2.3.3. Klinik Bulgular .................................................................................................18
2.3.4. Laboratuar bulguları..........................................................................................20
2.3.5. Demir eksikliğinin evreleri: ..............................................................................22
2.3.6. Demir eksikliği anemisinin ayırıcı tanısı ..........................................................23
2.3.7. Tedavi................................................................................................................24
2.3.8. Korunma............................................................................................................26
2.4. DEMİRİN GELİŞİM ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ.............................28
3.TARTIŞMA VE SONUÇ...........................................................................................29
KAYNAKLAR ..............................................................................................................30
ÖZGEÇMİŞ...................................................................................................................37
viii
KISALTMALAR
SSS : Santral Sinir Sistemi
Hb : Hemoglobin
MCV : Ortalama Eritrosit Değeri
DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü
Hct : Hematokrit
MCHC : Ortalama Eritrosit Hemoglobin Konsantrasyonu
RDW : Eritrosit Dağılım Genişliği
Kİ : Kemik İliği
EKG : Elektrokardiyografi
Tf : Transferrin
TfR : Transferrin Reseptörü
H : Ağır
L : Hafif
IRES : Iron Responsive Elements
IREBP : Iron Responsive Element Binding Protein
DEA : Demir Eksikliği Anemisi
MAO : Monoamin Oksidaz
ix
TABLO VE ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 2.1. Anemi Tanısına Yaklaşım ............................................................................... 7
Şekil 2.2. Barsakta nonhem demirin emilimi................................................................... 9
Şekil 2.3. Transferin siklusu ........................................................................................... 12
Şekil 2.4. Vücutta demirin metabolizasyon .................................................................... 14
Şekil 2.5. Demir Eksikliğinin Dönemleri ....................................................................... 23
Tablo 2.1. Demirin vücuttaki dağılımı ........................................................................... 10
Tablo 2.2. Yaşlara göre bazı tam kan parametrelerinin normal değerler ....................... 21
Tablo 2.3. Demir eksikliğinde ayırıcı tanı...................................................................... 24
Tablo 2.4. Besinlerdeki demirin emilim oranı ............................................................... 26
Tablo 2.5. Demirin emilimini arttıran etmenler. ............................................................ 27
Tablo 2.6. Demir emilimini azaltan etmenler................................................................. 27
Tablo 2.7. 6-8 ay bebek beslenmesinde WHO önerisi: 2-3 öğün................................... 27
1
1.GİRİŞ VE AMAÇ
Demir eksikliğinin ağır şekli olan demir eksikliği anemisi, 6-24 aylar arasındaki
çocuklarda en sık görülen anemi nedenidir. Çocukluk çağında gerek büyümeyi, gerekse
mental motor gelişmeyi etkilemesi nedeniyle önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır.
Düşük sosyo-ekonomik bölgelerde % 25-50, yüksek sosyo-ekonomik bölgelerde % 10-
15 oranında görülmektedir. Ülkemizde bu oran %30’ların üzerindedir. Dünya üzerinde
300-700 milyon demir eksikliği anemili hasta olduğu tahmin edilmektedir.
Demir eksikliği düşük doğum ağırlığı, süt çocukluğu dönemi gibi büyümenin hızlı
olduğu dönem, kronik hipoksiye maruz kalma, doğumda düşük hemoglobin seviyesi,
erkenden inek sütü ve katı gıdalarla beslenme, fazla çay tüketimi, düşük et ve vitamin C
alımı, demir desteksiz altı aydan fazla anne sütü alımı demir eksikliği açısından yüksek
risk oluşturmaktadır.
Santral sinir sistemi (SSS) anormallikleri (apati, irritabilite, konsantrasyon zayıflığı),
mental skorlarda gerilik, büyüme gelişme geriliği demir eksiliğine bağlanmıştır. Kas
dayanıklılığında zayıflama, gastrointestinal işlev bozukluğu da demir eksikliği ile
ilişkili bulunmuştur. Bebeklik döneminde hafif demir eksikliğinin daha sonraki bilişsel
yetersizliklerle ilişkili olabileceği hakkında artan miktarda kanıt bulunmaktadır.
Demir eksikliği anemisinde tedavi iki kademelidir. Birincisi; altta yatan hastalığın
tedavisi, ikincisi; demir eksikliğinin giderilmesi. Tedavide amaç azalmış Hb
(Hemoglobin) ile boşalmış demir depolarını kademeli bir şekilde normal değerlere
yükseltmektir. Oral demir replasmanı demir eksikliği anemisinde etkili, iyi tolere
edilebilen ve ucuz bir tedavi şeklidir. Onyedinci yüzyılın ortalarından beri kullanılan
iki değerlikli oral demir tuzları biyoyararlanımı iyi, ucuz, etkili ve çoğunlukla iyi tolere
edilebilen bir tedavi yöntemidir. Demir eksikliği tedavisinde intravenöz ve
2
intramuskuler yolu önerenler olsa da oral yol ucuz olması, uyum kolaylığı ve yan
etkilerinin az olması nedeniyle tercih edilmektedir.
Türkiye’de de demir eksikliğinin sıklıkla karşılaşılan bir sorundur. Bu nedenle bu
çalışmada demirin vücuttaki metabolizması, demir eksikliği anemisinde kullanılan
tedavi yöntemleri ve 0-12 yaş arası (çocukluk) dönemde demirin nasıl bir öneme sahip
olduğunu, çocuk gelişimi ve okul başarısı üzerindeki etkileri incelenmiştir.
3
2.GENEL BİLGİLER
2.1. ANEMİ
2.1.1. Anemi ve Prevalansı
Anemi ilk kez Hoefer, Popp ve Foedish tarafından 1830 yılında tanımlanmıştır
(1).Günümüzde anemi, kanda alyuvarların total sayılarının ve kan hacmine göre,
sayılarının (hematokritin) ya da total hemoglobin içeriklerinin (kanın hemoglobin
konsantrasyonunun), ortalama eritrosit değerinin (MCV) azalması şeklinde
nitelendirilen oldukça sık görülen bir kan hastalığıdır. Bu değerler yaşa ve cinsiyete
göre farklılık gösterir. Anemi; hemotkritin erkeklerde %37’den hemoglobin’in 13g/dl
(dl=desilitre, 100ml)’den, MCV’nin 77fl’den az olması, kadınlarda ise bu değerin
sırasıyla %36 ve 12g/dl’den, MCV’nin 78fl’den az olması diye de tanımlanabilir (2, 3).
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre anemi özellikle gebelerde ve çocuklarda
motalite ve morbitite artışına yol açan yaygın bir halk sağlığı sorunudur (4, 5, 6).
Dünya genelinde anemi prevalansı; okul öncesi çocuklarda %47,4, gebe kadınlarda
%41,8, gebe olmayan kadınlarda %30,2’dir. Bu oran Türkiye’de %25 tir (7). DSÖ’ye
göre bir ülkede anemi prevalansı %5 ise sorun yoktur, %5-19 arası ise hafif, %20-39
arasında ise orta, %40 ise halk sağlığı sorunu var demektir (4)
2.1.2. Aneminin Sınıflandırılması
2.1.2.1. Kan üretiminin azalmasına bağlı olanlar
a) Hemoglobin sentezi azalmışsa; demir eksikliği anemisi, folik asit eksikliği, talasemi,
kronik hastalık anemisi.
b) DNA sentezi azalmışsa; B12 vitamin eksikliği, megaloblastik anemi
4
c) Kök hüre azalmışsa; aplastik anemi ve hipoplastik anemi myeloproliferatif lösemi
ç) Kemik iliği tümör hücreleriyle infiltre olmuşsa; lösemi
d) Saf alyuvar aplazisi
2.1.2.2. Kan Yıkımının/Kaybının Artmasına Bağlı Olanlar
a) Kan kaybı (kanama)
b) İntrinsik alyuvar bozukluğuna bağlı hemoliz sonucu oluşanlar
Alyuvar membranı bozulmuşsa; kalıtsal sferositoz, elitositoz
Hemoglobin bozulmuşsa; orak hücre anemisi, stabil olmayan hemoglobin anemisi
Alyuvarlarda glikoz azalmışsa; pruvat kinaz eksikliği
Alyuvarlarda oksidlenme artmışsa; glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği anemisi
c) Alyuvar dışı nedenlere bağlı anemiler
İmmuniteye bağlı anemiler.
Mikroanjiyopatiye bağlı olanlar; trombotik trombositopenik purpura, hemolitik-
üremik sendrom, kalp kapakcığı protezine bağlı anemi, paravalvüler(kalp kapakcığı
çevresi) sızmaya bağlı anemi.
Enfeksiyona bağlı anemiler; Barsak parazitleri, klostridium.
Hipersplenizme (splenomegaliye) bağlı anemi(2).
2.1.3.Anemili Hastada Fiziksel Muayene ve Tanısal Yaklaşım
2.1.3.1. Fiziksel Muayene
Vital Bulgular: Nabız, arter kan basıncı (taşıkardi, sıcrayıcı nabız, kan baıncında artma,
ortostatik hipotansiyon).
Konjuktiva, sklera: Solukluk, ikter, kanama, mavi sklera.
Deri ve Eklentileri: Solukluk, ikter, purpura, telenjektazi, ayak ülseri, kaşık tırnak.
5
Ağız ve Dudaklarda: Diş eti hipertrofisi, kanama, solukluk, stomatit, glossit, üremik
hepatik koku.
Gözdibi: Papilla ödemi, kanama.
Lenf Bezleri: Büyüme
Kemikler: Duyarlılık, tümör.
Karın: Hepatomegali, splenomegali, kitle, assit.
Kalp, Karaciğer, Damar: Üfürüm, galo ritmi, kardiyomegali, dispne, taşipne, ral, ödem.
Pelvik üreetal muayene: Kanama, kitle, hemoroid.
Nörolojik muayene: Titreşim-pozisyon duyusu, periferik nöropati.
Aneminin varlığında fiziksel muayene aneminin muhtemel nedenini akla getirir. Sarılık
hemolizi düşündürür. Peteşi ve purpura kanama eğilimini gösterir. Hepatosplenomegali
ve adenopati infiltratif hastalığı düşündürür. Büyüme yetersizliği ve az kilo alımı organ
yetersizliği ya da kronik hastalık anemisini düşündürür (8). Akut anemi daima kan
kaybı ve hemolize bağlıdır. Hemotokrit ve hemoglobin düzeyleri kan kaybı hacmini
yansıtmaz. Asıl sorun anemi değil hipotansiyon ve azalmış organ perfüzyonudur. Kan
kaybı %40’ı aşarsa hipovolemik şok belirtileri olan konfüzyon hava açlığı, terleme
artışı, hipotansiyon, ve taşikardi belirginleşir (9).
2.1.3.2. Laboratuar Bulguları
Rutin İncelemeler:
a) Tam kan sayımı (lökosit, trombosit ve eritrosit sayıları) Hb, Htc, MCV, MCHC,
RDW.
b) Periferik kan sayımı.
c) Retikülosit sayımı.
d) Hemoliz doğrulama testi.
e) Serum haptoglobulin, blurubin,
6
Ayırıcı İncelemler:
1) Demir, demir bağlama kapasitesi, ferritin (Fe eksiliği anemisi, kronik hastalık
anemisi).
2) Hb elektroforezi ( talasemi, orak hücre sendromları, anormal hemoglobinler).
3) Renal ve hepatik biyokimyasal paneller ( kronik böbrek/karaciğer hastalığı).
4) Hormon profilleri ( hipo/hipertroidi, hipofizer/sürrenal yetersizlik, hipoparatroidi).
5) B₁₂, folat düzeyleri ( B₁₂/folik asit eksikliği durumları).
6) Coombs testleri (otoimmun hemolitik anemi).
7) Kİ aspirasyonu+biopsisi ( infiltrasyon, metastaz, fibrosiz, aplazi).
Hemolitik Durumlar İçin Özel İncelemeler:
a) Enzim düzeyleri ( glukoz-6-fosfat dehidrogenaz, piruvat kinaz eksikliği).
b) Osmotik frajilite testi ( herediter sferositoz).
c) Oraklaşma testi ( orak hücre sendromları).
d) Sükroz lizis, asit ham testleri.
e) Koagulasyon profili.
f) EKG ( protez kapak, endokardit) (10).
7
Şekil 2.1. Anemi Tanısına Yaklaşım (11)
2.2. DEMİR METABOLİZMASI
Loewery ve Geoffrey adlı iki bilim adamı 1713’de kanda demirin varlığını bulmuşlardır
(6, 12). Demir tüm yaşayan hücreler için gerekli olan ve bir çok metabolik olaya katılan
esansiyel bir elementtir. Organizmanın yapıtaşı olan DNA’nın sentezinden, hemoglobin
(Hb) dokulara gerekli olan oksijeni taşımasına kadar bir dizi yaşamsal fonksiyonda
önemli rol oynamaktadır.
2.2.1. Demir Emilimi
Demir, duodenum ve jejunumun üst kısmından emilir. Bir atom demir vücuda
girdiğinde kapalı bir sisteme katılmış olur. Demir plazmadan Hb sentezinde kıllanılmak
8
üzere gelişmekte olan eritroblastlara alınır ve dolaşımda dört ay kadar kaldıktan sonra
fagositik makrofajlara geçer. Burada Hb’den uzaklaşır ve bir kısmı vücuttan atılırken,
büyük bir kısmı plazmaya dönerek siklusa yeniden katılır.
Diyetteki demir hem demiri, değişik demir tuzları ve kompleksleri şeklinde bulunur.
Diyetteki demirin çoğu hem olmayan demir şeklindedir ve ferrik kompleksler içerir.
Hem demirinin emilimi hem olmayan demire göre çok yüksektir ve diyetteki diğer
faktörlerden etkilenmez. Gastrik sıvı, diyetteki hem olmayan demiri stabilize ederek,
ferik hidroksit halinde çökmesini önler. Gastrik sekresyonu inhibe eden ilaçlar, hem
olmayan demir absorbsiyonunu azaltır. Fizyolojik pH’da Fe⁺², hızla çözünür olmayan
Fe⁺³ şekline dönüşür. Mide asit salgısı ile duodenumda pH düşerek Fe⁺³ çözünürlüğü
ve emilimi artar. Ortamda pH˂3 olduğunda Fe⁺³ stabildir ve müsine bağlanır. Müsin
demiri solubilize edici şelatör gibi davranır ve demiri intestinal absortif hücreler için
emilime uygun hale getirir.
Demir müsinden mukozal epitelyum hücrelerinin yüzeyindeki reseptör proteinin olan β3
integrin’e aktarılır. Sonra hücre membranından integrinle yakın ilişkili olan mobilferrin
adlı protein ile sitozole geçer. Demir-mobilferrin kompleksi mukozadan kapillerlere
geçer ve burada demir transferrin’e (Tf) bağlanıp hemotopoetik doku ve diğer organlara
taşınır. Eğer demir fazla ise hücreyi oksidatif zedelenmeden korumak için ferritin (F)
sentezi uyarılır ve demir, F şeklinde depo edilir. TfR ise absorbtf hücrelererin
bazolateral membranında yer alır ve demirin plazmadan intestinal hücreler ile diğer
organlara girişini sağlar (13, 14, 15).
Diyetteki demirin büyük kısmı inorganik formdaki hem’e bağlı olmayan demir
şeklindedir. Karışık bir beslenmede diyetteki demirin ortalama %10’u emilmektedir
(16).
9
Şekil 2.2. Barsakta nonhem demirin emilimi
Bazı besinler, indirgeyici ajanlar ve alkol, demir emilimini etkiler. Oksalatlar, fitatlar ve
fosfatlar demir ile kompleks yapıp emilimi azaltır. Hidroksikinolon, askorbat, laktat,
piruvat, süksinat, fruktoz, sistein, ve sorbitol gibi indirgeyici ajanlar ise demir emilimi
artırır. Bunun yanında hipoksemi, anemi, demir depolarının azalması ve artmış
eritropoez demir absorbsiyonunu artıran faktörler arasındadır.
2.2.2. Demir Kompartmanları
Anatomik dağılım, kimyasal karakteristikleri ve fonksiyonlarınına göre vücutta altı
demir kompartmanı tanımlanmaktadıri Vücuttaki bu demir kompartmanları Tablo-2’de
gösterilmiştir.
1. Hemoglobin: Ağırlığı 645000 kD olup, bir molekülü dört hem grubu ve dört globin
zincirinden meydana gelmektedir. Bu kompartmanın büyüklüğü anemi ve polisitemiye
göre değişir. Demirin vücuttaki en önemli görevi, Hb aracılığı ile yaptığı oksijen
taşınmasıdır.
2. Miyoglobin: Miyoglobin molekülü bir hem grubu ve bunu çevreleyen, polipeptit
zincirinden oluşur. Tüm iskelet ve kalp kasında az miktarlarda vardır ve oksijen
azaldığında hücresel zedelenmeyi önlemek için oksijen deposu olarak görev yapar.
10
3. Labil demir Havuzu: Intrasellüler proteine kısa süreli bağlanma ve ayrılma bu
havuzu oluşturur ve 80-90 mg demirden meydana gelir.
4. Doku demiri: Parankimal veya doku demiri normalde 6-8 mg’dir, sitokromlar ve
bazı enzimleri içerir.
Tablo 2.1. Demirin vücuttaki dağılımı
Kompartman Demir içeriği(mg) Toplam vücut demirinin yüzdesi
(%)
Hemoglobin 2000 67
Depo (F, Hemosiderin) 1000 27
Miyoglobin 130 3.5
Labil havuz 80 2.2
Diğer dokular 8 0.2
Transport demiri 3 0.08
Vücut ağırlığı 70 kg ve boyu 177 cm olan bir erkek esas alınmıştır.
5. Transport demiri: En küçük kompartmandır (3 mg) fakat kinetik olarak çok aktiftir
(17, 18). Normal şartlarda dolaşımdaki demirin hepsi transferine bağlıdır. Bu
bağlanmanın üç amacı vardır: fizyolojik şartlarda demirin çözünür olmasının
sağlanması, demire bağlı serbest radikal toksisitesinin önlenmesi ve demirin hücreye
geçişinin kolaylaştırılması.
Transferin (Tf), metal bağlayıcı transport glikoproteinlerden demir için özgün olanıdır.
Serumda, mukozada, gonadlarda (ovotransferrin, testiküler Tf) ve santral sinir
sisteminde değişik Tf’ler tanımlanmıştır. Plazma Tf’i birçok dokuya demir taşırken,
diğer Tf’ler yerel olarak üretilirken ve demiri plazmanın ulaşamayacağı bölgelere
taşırlar. Tf’ler demiri bağlama ve taşıma fonksiyonlarının yanında vücuttan demir
kaybını da önlerler, demire ihtiyaç duyan bazı mikroorganizmaların invazyonuna engel
olurlar. Tf’nin yarı ömrü yedi-on gündür ve demir dağıtımında yüz kere kullanılabilir.
Plazma Tf’nin asıl üretim yeri karaciğerdir sentezi vücudun büyüklüğü ve metabolik
hızına bağladır. Tf üretiminin düzenlenmesi demir depolarının durumuyla yakından
ilişkilidir. Demir depolarının azalması ile Tf üretimi artar ve artması ile Tf üretimi azalır
(19).
11
TfR: Bu hücre yüzey molekülünün asıl fonksiyonu, transferine bağlanmak ve endositoz
ile demiri hücre içine almaktır. TfR ekspresyonu hücrenin büyüme hızına ve demir
ihtiyacına bağlıdır. En fazla, eritroid öncül hücreleri, plasental trofoblast hücreleri ve
prolifere olan hücrelerde bulunur. Son zamanlarda kapiller endotelyal hücrelerde de
bulunmuştur. Fakat bu hücreler demiri kendileri kullanmazlar, Fe-Tf kompleksini
endotelyumdan dokuya aktarılır (20, 21).
Demir, kendisi için spesifik taşıyıcı protein olan Tf’e bağlanır. Demire ihtiyaç gösteren
hücreler de yüzeylerine TfR eksprese ederler. Fizyolojik pH’da TfR en fazla diferrik
Tf’e afinite gösterir. Bu afinite monoferrik Tf ve demir taşımayan Tf’e karşı giderek
azalır. TfR plazma Tf’ne bağlanır ve bu kompleks reseptöre bağımlı endositoz ile hücre
içine alınır.
TfR-Tf kompleksi sitozolde bir vezikül içinde bulunur ve vezikülün duvarı klatrin
içeren proteinlerle kaplıdır. Vezikül endozoma yapışır, ATP bağımlı proton pompası ile
endozom pH’sı düşer (pH=5) ve bu asidifikasyon ile demir Tf’den ayrılır, sitoplazmaya
geçer. Hücre içindeki demir, hem içeren proteinler, oksidatif enzimler, diğer demir
gerksiniminde olan enzimler için kullanılır (17, 22).
Demir, hücre stoplazmasına girince, düşük molekül ağırlıklı taşıyıcı moleküle bağlanır
ve hem biyosentezi için mitokontriye geçer veya depolanmak üzere Fe gider. Halen
vezikülden stoplazmaya salınan demirin hücre içindeki taşınımı çok iyi
bilinmemektedir.
ApoTf endozom içinde hücre düzeyine dönene kadar reseptöre bağlı kalır. ApoTf-TfR
kompleksi hücre membranına döndüğünde, nötral pH’da apotransferrin reseptörden
ayrılır, daha sonra interstisiyel sıvı ve plazmaya yeniden geçerek demire bağlanır. Bu
şekilde olan tam bir döngü on dakikadan daha kısa bir sürede tamamlanır (17, 22, 23).
Tf ve reseptörü endozomda yıkıma uğramaz.
12
Şekil 2.3. Transferin siklusu
6. Depo demiri: Depo kompartmanının büyüklüğü değişkendir. Normal erişkin erkekde
800-1000 mg, kadında birkaç yüz mg’dır.
Ferritin vücuttaki esas depo demiridir, ferik hidroksit ile apoferritinden oluşan suda
eriyebilen bir komplekstir ve 18500 kD ağırlığındadır. Başlıca heavy (H) ve light (L)
olmak üzere iki zinciri vardır. Ferritinin bu monomerleri arasındaki farklılık hidrofilik
rezidü dağılımına göre olur. L zinciri demir bağlayan 15 hidrofilik rezidü içerirken, H
zinciri ise 7 rezidü içerir. H zincirini eksprese eden gen 19 no’lu kromozom üzerindedir.
H zinciri 182 amino asitten oluşur ve molekül ağırlığı 21000 kD’dur, L zinciri ise 174
amino asitten oluşur ve 19700 kD ağırlığındadır. H zinciri L zincirine göre her iki uçta
fazladan dört amino asit içerir (24, 25). İki ferritin zincirinin homolog olmasına rağmen,
sadece H zinciri ferroksidaz aktivitesine sahiptir, böylece Fe⁺², Fe⁺³’e dönüşür ve Fe
geçer. Farklı hücreler farklı organlarda H veya L izoferritinleri içerir. H zincirinin
artması demir kullanımındaki artışı, L zincirinin artması ise depo demirinin artışını
gösterir.
Ferritin, vücuttaki tüm hücrelerde ve ayı zamanda tüm doku sıvlarında bulunur. En fazla
bulunduğu yer demir içeren bileşiklerin sentezinin olduğu eritroid ana hücreler ile demir
metabolizması ve depolanmasında rol oynayan makrofaj ve hepatositlerdir. Hücre
içindeki ferritin, Düz Endoplazmik Retikulum intrasellüler demir azlğı veya çokluğu
13
durumlarına göre sentez edilir. Plazma ferritini ise Granüllü Endoplazmik Retikulumda
yapılır ve Golgi cisimciğinde glikolize edilir. Normalde plazmadaki ferritin düzeyi
hücresel ferritin miktarı ile orantılıdır. Serum ferritini “L-subunit-rich” doku ferritini
olarak ölçülmekte ve depo kompartmanını göstermektedir (26). Hepatositler ve
muhtemelen diğer hücrelerin membranlarındaki ferritin reseptörleri ferrritini bağlayarak
plazma ve interstisiyel sıvıdan hücre içine alırlar. Ferritinin yıkımı sonucu açığa çıkan
demir, vücut tarafından yeniden kullanılır veya hemosidlerine dönüşür.
Ferritin molekülünün sentezinin düzenlenmesi, ferritin mRNA’sı içinde “iron-
responsive elements” (IREs) adı verilen mRNA’nın 5 ucunda yer alan 26 nükleotidlik
bir kısım tarafından demire bağımlı olarak kontrol edilmektedir. Ferritinde olduğu gibi,
IREs TfR mRNA’sı için de tanımlanmıştır. TfR mRNA’sı da 3’ “untranslated” bölgede
IREs içerir. Ferritin ve TfR mRNA translayonunu IREs’e bağlanarak etkileyen
“ironresponsive element binding protein” (IREBP) adı verilen bir protein
tanımlanmıştır. Bu protein hücreye demir alımı ve depolanmasını düzenleyen sitozolik
bir faktördür.
TfR ve ferritinin sentezi hücresel demir içeriğine bağlıdır. Hücresel ferritin ve TfR
içeriği posttranskripsiyonel düzeyde, IREBP ile IREs’nin ferritin ve TfR mRNA’ları ile
etkileşimleri sonucu düzenlenir. Hücresel demir azaldığında, demir ile doymamış olan
IREBP aktivitesi artar ve TfR mRNA’sındaki IREs bölgelerine bağlanır. Böylece TfR
mRNA’sının yıkımı önleyip sentezini artırır. Demir azlığında aktivite kazanan IREBP
ferritin mRNA’sındaki IREs’e bağlanıp translasyonu önler ve ferritin sentezlenemez.
Hücresel demir arttığında yani IREBP demir ile doyduğunda ise IREBP aktivitesindeki
azalma ile TfR sentezi azalmakta, ferritin sentezi artmaktadır (18, 27, 28).
Değişik klinik bozukluklarda IREBP yapısı önem kazanmaktadır. Örneğin sitozolik
IREBP azaldığında ferritin sentezi artar, TfR sentezi ve hücrelere demir alımı azalır. Bu
nedenle, sitozolik IREBP’nin azalmasının kronik hastalık anemisinde rol
oynayabileceği düşünülmektedir (18).
Yaşlı eritrositlerin harabiyeti, Hb yıkımı ve monosit-makrofaj sisteminin de etkisi ile
ortaya çıkan demir, Tf’e bağlanır ve %80 kadarı yeniden Hb sentezinde kullanılır. Kalan
14
demir, depo havuzuna ferritin veya hemosiderinle girer ve dolaşıma daha yavaş olarak
katılır.
2.2.3. Demir Atımı
Demir karaciğer ve böbrekten aktif olarak atılmaz. Hücre içinde bulunan demir
epidermal hücrelerin gastrointestinal ve deriden ayrıca kadınlarda menstruasyonda
eritrositler aracılığı ile vücut dışına atılır. Üriner yol ile günde 0.05 mg’dan daha az
demir atımı olmaktadır. Terleme ile atılan demir miktarı oldukça düşüktür (22.5 µg/L).
Adült bir erkek veya menstruasyon görmeyen bir kadın da günlük demir kaybı 0.6-1.6
mg’dır. Menstruasyon gören kadın her menstruasyon sırasında ilave olarak 0.006
mg/kg/gün demir kaybeder. Nadiren menstruasyon sırasındaki kayıp 0.025
mg/kg/gün’den daha fazla olmaktadır. Gebelerde demir kaybı erkeklerin 3.5 katı
fazladır (29).
Şekil 2.4. Vücutta demirin metabolizasyon
15
2.3. DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
2.3.1. Epidemiyoloji
Demir eksikliği terim ilk olarak 1940’larda Faver ve Graham tarafından ortaya çıkmıştır
(6, 12). Dünyada iki milyar insanın demir eksikliğinden etkilendiği ve bunların yarıdan
fazlasının anemik olduğu tahmin edilmektedir(30). Demir eksikliğnin anemisinin en
sıklıkla görüldüğü yaş grubu 6 ay ile2 yaş arasındadır(31). Süt çocuklarında demir
eksiliği anemisi (DEA) Arjantin’de %46,7 (32), Kosta Rika’da %25 (33) Kanada’da
yaşayan Çinilerde %12,1 (34) oranında saptanırken; Yunanistan’da 6 ay-5 yaş arası
çocuklarda %33,6 (35), ABD’de çocuklarda ve ergen kızlarda %2-5 (29) oranında
bulunmuştur. Ülkemizde de çocukluk yaşlarında demir eksikliği anemisi oranı dikkati
çekecek kadar yüksektir(31).
İzmir’de 1000 olgu üzerinde yapılan bir çalışmada 6 ay-15 yaş arası çocuklarda DEA
prevalansı %30.1 olarak bulunmuştur. DEA en sık 13-24 ay yaş grubunda %44.4 olarak
tespit edilmiş olup bu grubun içinde de %60 oranıyla 13 aylık çocuklarda pik yaptığı
belirlenmiştir. DEA saptanan olguların %55.2’si orta (8˂Hb˂10gr/dl), %15.6’sı ise ağır
(Hb˂8gr/dl) anemi olarak saptanmıştır (36).
İstanbul’da 5-36 ay arası 166 olgu ile yapılan bir çalışmada ise olguların %72.3’ünde
demir eksikliği ve bunların %47.6’sında DEA saptanmıştır (37).
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada 2-6 yaş arasında %32
çocukta, 7-12 yaş arasında %29.3 çocukta DEA saptanmıştır (38).
Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
ABD’da 1656 olgu ile yapılan bir çalışmada, hastaneye başvuran ve yaşları 2 ay-15 yıl
arasında değişen (ortalama 33.8 ay) çocuklarda demir eksikliği anemisi sıklığı %17.8
olarak bulunmuştur. Demir eksikliği anemisi en sık 7-24 ay arasında olup (%31.7), bunu
3-5 yaş grubu (%20.3), 6-11 yaş grubu (%8.3) ve 2-6 aylık grup (%7.5) izlemektedir.
En düşük DEA sıklığı 12-15 yaş grubunda (%6.8) bulunmuştur. Altı yaş altındaki
çocuklarda %22.6, 6-15 yaş arası çocuklarda %7.8 olarak bulunmuştur (39).
16
2.3.2. Etiyoloji
Büyük çocuklarda demir eksikliği anemisi görüldüğü zaman demirden beslenmenin
yetersiz beslenmenin yanı sıra kan kaybı da mutlaka araştırılmalıdır. Sindirim
sitemimdeki peptik ülser, Meckel divertikülü, polip, hemanjiom gibi bir lezyon veya
özellikle Necator Americanus infestasyonu kronik gizli kanamayla demir eksikliği
anemisine yol açar. İnek sütündeki ısıya dayanıksız bir protein de barsaktan kronik kan
kaybı yapar. Ayrıca demir eksikliği de barsak mukozasını bozarak gizli kanamaya
neden olabilmektedir.
Demir eksikliğin en önemli nedeni, diyetle alınan demir ile, büyüme ve metabolik
fonksiyonlar için gerekli demir ihtiyacı arasındaki dengesizliktir. Erişkinlerde eritrosit
yapımı için gereken demirin %95’i yaşlı eritrositlerin yıkımından sağlanırken,
çocuklarda hızlı büyüme nedeniyle yıkılan eritrositlerden sağlanan demir miktarı sadece
% 70’dir. Bu dönemde eritropoez ve diğer yaşamsal fonksiyonlar için gereken demirin
%30’u diyetle alınması gerektiğinden diyet eksiklikleri daha kolaylıkla demir
eksikliğine neden olmaktadır.
Gebeliğin 3. Trimesterinde fetus plasenta yolu ile anneden aldığı demiri depolar ve
doğumdan sonraki birkaç ay içinde bu depoları kullanır. Term bebeklerde 4,
prematürelerde 2. ay sonunda demir eksikliği anemisi gelişebilir. Anne sütü ve inek sütü
her 1000 kalorisinde 5 mg’dan daha az demir içerir, anne sütündeki demirin
emilebilirliği %49 iken inek sütünde %10’dur.
Gelişmekte olan ülkelerde düşük proteinli diyetteki inorganik demirin
biyoyararlanımının düşük olmasına bağlı demir eksikliği sık görülürken, gelişmiş
ülkelerde etle beslenme oranının yüksek oluşu, alınan hem proteinin çok daha yüksek
oranda emilimi nedeniyle demir eksikliği görülme oranı çok azalmıştır. Bu ülkelerde
artan vücut demirinin zararlı etkileri tartışılmaya başlanmıştır. Günlük demir ihtiyacı 6
ay ve erişkin yaşı sınırlarında 6-20 mg arasında değişmekte olup bu miktar hamilelikte
30 mg’a yükselmektedir.
Çocuklarda demir eksikliğinin ikinci sık nedeni hızla büyümedir. Vücut ağırlığındaki
her 1 kg artış için 35-40 mg demire ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle en sık hızlı
büyümenin olduğu infant ve puberte döneminde gözlenir.
17
Çocuklarda Demir Eksikliği Anemisinin Nedenleri
A) Diyete bağlı alım azlığı
1) Artmış demir ihtiyacı
Düşük doğum ağırlrklı bebekler
Prematüreler
Düşük doğum ağırlıklı ikizler veya çoğul doğumlar
Adolesan devresi
Gebelik
Siyanotik konjenital kalp hastalıkları
2) Kan kaybı
a) Prenatal, perinatal devre
Trasplansental, retroplasental, intraplasental kanamalar
Plasenta previa
Fetomaternal kanama
Umbilikal kard rüptürü
b) Postnatal
Gastrointestinal sistem
İnek sütü hipersensitivitesi ( intestinal hemoraji)
Anatomik lezyonlar (varis, hiatal herni, Meckel divertikülü, vs.)
Aspirin, steroid, indometazin, fenilbutazon alımına bağlı gastrit
İntestinal parazitler (Necator Amercanus)
Henoch- Schönlein purpurası
Akciğer
Pulmoner hemosiderozis, Good Pasture sendromu
Burun (epistaksisler)
Uterus (menstruel kanamalar)
Kalp (valvuler protez ve yamalar)
Böbrekler
Hematüri
18
Nefrotik sendromu (üriner Tf kaybı)
Hemosiderinüri
Kronik intravasküler hemoliz
Ekstrakorporal
Hemodiyaliz, travma
Sık kan donörlüğü
B) Azalmış absorbsiyon (40).
2.3.3. Klinik Bulgular
Demir eksikliği, anemiye yol açması yanında birçok sistemi etkileyen bir bozukluktur.
Son yıllarda demir eksikliğinin demir içeren enzim sistemlerini etkileyerek davranış ve
entelektüel performans bozukluklarına yol açtığını gösteren bir çok çalışma yapılmıştır
(41).
Semptomlar spesifik olmamakla birlikte solukluk, demir eksikliğinin en önemli
belirtisidir. Hemoglobin seviyesi 8-10 gr/dl olduğunda halsizlik, egzersiz toleransı
belirir. İleri safhada ise taşikardi, sistolik üfürüm, kardiyak dilatasyon izlenebilir (41,
42). Crosby’nin bildirdiğine göre, demir eksikliği anemisinde pika insidansı %50’nin
üzerindedir (43, 6).
Santral sinir sisteminin (SSS) nörokimyasal reaksiyonlarında rol oynayan Monoamin
Oksidaz (MAO) enzimi de demir içerir. Demir eksikliği anemisindeki azalmış MAO
sevyeleri ile bu hastalarda görülebilen davranış kusurları arasında ilişki bulunmuştur
(44, 45). SSS’de serotonin parçalanmasında rol oynayan aldenhidroksidaz enziminin
aktivitesinin azalması ile konsantraston güçlüğü, dikkat azalması ve entelektüel
fonksiyonlarda bozukluk bildirilmiştir (41, 46).
Ayrıca, demir eksikliği anemisinde atrofik glossit, disfaji, kaşık tırnak, jenaralize
pruritus de görülebilir. Bazı vakalarda hücresel bağışıklıkta bozukluk da bildirilmiştir.
Demir verilmesi ile 4-7 günde immünitenin, henüz hemoglobin değerinde önemli
değişiklik olmadan düzeldiği tespit edilmiştir (16, 47).
19
Retinada hemorajik eksüdalar, papil stazı, hipofiz hormonlarında azalmalar ve bazı
vakalarda da inme (stroke) görülebilmektedir (48, 49, 6).
Demir Eksikliği Anemisinin Sistemler Üzerine Etkileri
Gastrointestinal sistem
Anoreksi (büyüme geriliği, persentillerde gerilik)
Pika, pagofaji
Atrofik glossit, annuler stomatit
Disfaji
Özefageal vebler
Mide asidinde azalma
Eksudatif enteropati
Malabsorbsiyon
Disakkaridazlarda azalma ve anormal laktoz toleransı
İntestinal permeabilite indeksinde artış
Santral sinir sistemi
İrritabilite, yorgunluk
Mental ve motor gelişmede gerilik
İletim bozuklukları, algılama fonksiyonlarında azalma
Nefes tutma (breath holding) nöbetleri
Papil ödemi
Kardiyovasküler sistem
Kardiyak output ve kalp hızında artış
Kardiyak hipertrofi
Plazma volümünde artış ve kalp yetmezliği
20
Kas-iskelet sistemi
Miyoglobin ve sitokram-C’de azalma
Fiziksel performansda azalma, egzersiz intoleransı
İmmunolojik sistem
İnfeksiyonlara eğilim artması
Lökosit transformasyonunda azalma
Lökosit myeloperoksidazında ve öldürme fonksiyonlarında azalma
Deri hipersensitivitesinde azalma
Hücresel değişikliler
Etkin olmayan eritropoez
Eritrosit yarı ömründe azalma
Otohemolizde artış
Eritrosit rijiditesinde artış
Glutatyon peroksidaz ve katalaz aktivitesinde azalma
Hem yapımında, gama ve alfa globin sentezinde azalma
Glikoliz hızında artış (4
2.3.4. Laboratuar bulguları
Demir eksikliği anemisi, demir eksikliği patofizyolojisinde son basamaktır. Önce demir
depoları tükenir, serum ferritin konsantrasyonu azalır ve eritrosit dağılım genişliği
(RDW) artar (50). Daha sonra hemoglobin, hematokrit ve ortalama eritrosit hacmi
(MCV) azalır.
1. Hemoglobin: Hemoglobin seviyeleri yaş için uygun değerlerin altına düşer. Tabloda
çeşitli yaş gruplarına göre ortalama ve normalin alt sınrı değerleri göstermektedir.
2. Hematokrit: Hemoglobindeki azalma direkt olarak hematokritte azalmayla
orantılıdır. Yaşa göre beklenen değerler tabloda gösterilmiştir.
21
3. MCV: MCV ve RDW eritrositlerin büyüklük dağılımına göre sınıflandırılmasını
sağlar (51). Çocuklarda MCV erişkinlerden azdır ve 2-10 yaş arası çocuklarda MCV’nin
alt sınırı yaklaşık olarak 70 fl + yaş (yıl olarak) formülünden bulunan değerdir.
MCV’nin yaklaşık üst sınırı, 84 fl’ye her yıl için 0.6 fl eklenerek bulunur. Erişkinler
için üst sınır olan 96 fl’ye ulaşır.
4. RDW: Eritrosit dağılım genişliği, eritrosit hacimlerinin bir göstergesidir. Demir
eksikliğinin ilk bulguları arasında RDW’de artış görülür (çocuklarda normal sınır
%11.5-14.5). Önceleri bu indeksin demir eksikliği anemisini diğer anemilerden ayıracak
bir parametre olabileceği düşünülmüştür (50). RDW hemoglobinopatilerde, talasemiler,
hemolitik anemi ve nadiren kronik infeksiyon anemisinde artar. MCV ile birlikte RDW
demir eksikliği anemisinin diğer anemilerden ayırımında yararlı olabilir (51, 52, 53).
Tablo 2.2. Yaşlara göre bazı tam kan parametrelerinin normal değerler
5. Serum ferritin: Toplam vücut demir deposu ile uyumludur. Bu test demir eksikliği
anemisinde faydalı diagnostik bir yöntemdir. Retiküloendotelyal hücrelerde mevcut
demiri doğru ve kesin olarak yansıtır. Oniki µg/l altındaki değerler demir eksikliği
anemisi için tipiktir. Demir eksikliği anemisinde serum ferritin düzeyi serum demir ve
demir bağlama kapasitesinden daha üstündür. Ancak ferritin değeri, öncelikle
enflamasyon olmak üzere çeşitli faktörlerden etkilenebilir (54). Bu karmaşıklığa katkıda
bulunan faktörler arasında askorbat eksikliği, hepatik hasar, hemoliz ve etkisiz
eritropoiezi (eritrosit oluşumu) yer alır (55). Yine demir tedavisi sırasında serum ferritin
düzeyi demir depolarını yansıtmada başarısızdır.
22
Serum demiri, toplam demir bağlama kapasitesi ve Transferin satürasyonu fizyolojik
değişikliklerden belirgin olarak etkilendiklerinden tanı değerleri sınırlıdır ve demir
eksikliği anemisi tanısında az kullanılırlar.
6. Serbest eritrosit protoporfirini: Demir eksikliği anemisi için faydalı bir tarama
testidir. Protoporfin hem oluşturmak için yeterli demir olmadığı zaman, eritrositler
içinde birikir.
7. Retikülosit ve retikülosit hemoglobin içeriği: Retikülosit sayısı eritrosit yapımının
ölçüsüdür. Retikülosit retikülin boyasına alabilme özelliği ile tespit edilebilir.
Retikülosit sayısı normalde % 0.5-1.5 arasındadır. Bu ham sayı, dolaşımdaki
retikülositlerin yarılanma ömrü ve anemi tarafından belirlenir.
Son yıllarda ADVIA 120 cihazı ile helyum-neon lazeri kullanılarak düşük açılı “scatter”
ile retikülosit boyutu ve hemoglobin içeriği tespit edilerek belirlenen retikülosit
hemoglobin içeriği, demir eksikliği anemisinin tanısında ve tedavinin izleminde faydalı
bir yöntem olarak kullanılmaya başlamıştır (56).
2.3.5. Demir eksikliğinin evreleri:
Demir ihtiyacının demir alımından fazla olması durumlarında vücut demirinin azalması
olan demir eksikliği, birbirini izleyen üç evrede oluşur (57, 46).
a) Prelatent demir eksikliği: Depo demirinin azalmasıdır. Serum ferritini dışında
diğer indeksler normaldır.
b) Latent demir eksiliği: Depo demiri tükendikten sonra transferin saturasyonunda
azalış ve serbest eritrosit protopofirin seviyesinde artışla birlikte görülen dönemdir.
Hemoglobin ve eritrosit indeksleri normaldir.
c) Belirgin demir eksikliği: Serum ferritin ve transferin saturasyonu azalmış, eritrosit
indeksleri ile hemoglobin düşmüştür.
23
Şekil 2.5. Demir Eksikliğinin Dönemleri
2.3.6. Demir eksikliği anemisinin ayırıcı tanısı
Demir eksikliği mikrositoza veya MCV’de azalmaya neden olur ve bu olay yetersiz
hemoglobin sentezine bağlıdır. Mikrositoz; kronik infeksiyon, talasemi, kurşun
zehirlenmesi ve sideroblastik anemi gibi durumlarda demir kullanamamaya da bağlı
olabilir. Tedavi önlemleri alınmadan önce, bu durumlar demir eksikliği anemisinden
ayırt edilmelidir.
1.Kronik hastalık anemisi: Bu durumda normoblastlar tarafından demir kullanımı
bozulur. Demir eksikliği anemisi ile aynı labratuar bulguları vardır, fakat serum ferritini
bu vakalarda normal veya yüksektir.
2. Talasemi: Hemoglobin sentezinin bu kalıtsal bozukluğu, demir eksikliğindeki gibi
labratuar bulguları ile görülebilir. β–talasemi majörlü çocuklar, ilk 6 ay ile 2 ay
arasında, derin anemi, hepatosplenomegali, sarılık ve gelişme geriliği ile gelirler. Daha
yaygın görülen heterozigot form olan β-talasemi ile demir eksikliği arasında ayrımı
sağlar. Öncelikle, talasemide eritrosit sayısı normal veya artmıştır. Mentzer indeksi
(MCV’nin eritrosit sayısına oranı) talasemide 12 veya daha düşük iken demir eksikliği
13’ün üzerindedir (58). RDW, demir eksiliğinde artmış, talasemide ise normaldir.
Serbest eritrosit protoporfini demir eksikliğinde artmış olmasına rağmen talasemide
normal sınırlardadır. β-talasemi trait düşünülen çocuklarda, diagonistik hemoglobin
elektroforezi yapmadan önce, demir eksikliği olup olmadığını ortaya
çıkarmakönemlidir, zira demir eksikliği α-globin zincir sentezini azaltarak bu
çocuklarda HbA₂ yükselmesini gizler.
24
Tablo 2.3. Demir eksikliğinde ayırıcı tanı
2.3.7. Tedavi
Demir eksikliği anemisine yaklaşım başlıca olarak boşalmış olan depo demirinin yerine
konulmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki demir eksiliği anemisinde mutlaka altta yatan
bir sebep mevcuttur. Bu sebep ortaya konulmadan yapılacak tedavi başarısız olmaya
mahkumdur.
Oral demir tedavisi
Demir oral veya parenteral yol (İM veya İV) olarak verilebilir. Oral demir olarak en sık
tercih edilen demir preparatı ferröz sulfatdır. Eşdeğer miktarda verilen ferröz glukonat
ve ferröz sulfat ile de tedavi etkindir (59). Gerekli doz elementer demir olarak
hesaplanmalıdır. Erişkinlerde en iyi cevap günde 200 mg elementer demirin
kullanılması ile elde edilir (60). +2 değerli demir tuzları, +3 değerlilere oranla daha iyi
emilir (16, 61). Demir tedavisi aç karına yapılmalıdır. Tok karına yapılan tedavi de
demir emilimi azalacaktır. Demir emilimi portakal suyu, et, balık alımı ile artar iken
tahıl ürünleri, çay ve süt ile azalır. Süt alımı özellikle süt emme dönemindeki
çocuklarda demir emilimini azaltmaktadır. Çocuklarda demir tedavisi günde 3 kez 1.5-2
mg/kg elementer demir şeklinde olmalıdır. Demir preparatlarının uygun dozda günde 1
kez veya bölünerek alınmasının farkı olmadığı rapor edilmektedir (60). Demir tedavisi
hastalarda en az 6 ay devam etmelidir. Bazı yazarlar düşük doz demir tedavisinin etkin
olabildiğini tanımladılar ise de son zamanlarda düşük doz demir tedavisinin demir
düzeyini artırmak ile beraber anemiye olan katkısının daha kısıtlı olduğunu rapor
etmektedirler (62). Oral demir tedavisi alan hastaların % 12’nde başlıca yan etkileri
karın üst kısmında yanma, bulantı, karında kramp ve ishaldir. Ferröz sulfat, fumarat
veya glukonat tuzları arasında yan etki olarak farklılık yoktur. Yan etkileri azaltmak
amacı ile geliştirilen enterik demir preperatlarının bir farklılık oluşturmadığı gibi
25
aklorhidrisi olan hastalarda emilim bozukluğuna sebep olduğu bilinmektedir. Demir
eksikliği olan hastalarda oral demir tedavisine yanıt elde edilmediği zaman tanı
yanlışlığı, hastalığı komplike eden ilave tablo, uygunsuz doz ve şekil, demir kaybının
devam etmesi ve demire karşı malabsorbsiyon düşünülmelidir (1, 63).
Paranteral demir tedavisi
Ağır demir eksikliği olan ve oral demir tedavisini tolere edemeyen, demirin
gastrointestinal sistemden çok hızlı kaybedildiği ve oral alımla demirin yerine
konulamadığı (herediter hemorajik telenjiektazi), oral demir tedavisi ile alevlenme olan
hastalıkların varlığı (ülseratif kolit), gastraintestinal sistemden demirin emilemediği
(duodenal rezeksiyon) hemodializli hastalarda oral demir ile demir hemostazının
sağlanamadığı hastalarda kullanılmaktadır. Günümüzde demirin parenteral olarak
kullanılan demir-dektran kompleks, sodyum ferik glukonat ve demir sükroz olmak
üzere üç formu vardır. Ülkemizde uzun yıllar kullanılan demir-dekstran kompleksi
kullanımdan kaldırılmıştır. Ferrik glukonatın 1 ml’sinde 12.5 mg demir bulunur, demir
dekstroz ise 1 ml’de 20 mg elementer demir içerir. Parenteral demir kullanılmadan
evvel test dozu uygulanması önerilmektedir. Test dozu demir-dekstran için 0.5 ml, 50
ml izotonik NaCl de sulandırılmış 2.5 ml demir sükroz’un 5-10 dakika içinde verilmesi
şeklindedir. Ferrik glukonat 100 mg/gün, demir sükroz 300 mg 7 gün’den fazla
uygulanmamalıdır. Eğer daha yüksek doz kullanılacak ise ferrik glukoz veya demir
sükroz’un her 5 ml için 100 ml izotonik NaCl kullanılmalıdır (1). Parenteral demir dozu
aşağıdaki formülü göre hesaplanır:
[(Normal Hb – Hasta Hb)/100] × KV×3.4×1.5
KV= Kan volümü=80 ml/kg vücut tartısı
3.4= Gram hemoglobini miligram demire çeviren sabit
1.5= Demir depolarını doldurmak için gerekli miktar
Sistemik yan etkiler erken ve gecikmiş tipdedir. Erken tip reaksiyonların en korkulanı
anafilaksidir. Özellikle iyi sulandırmadan yapılan prearatlarla olmaktadır. Hastalarda
ateş, baş ağrısı, sersemlik, ürtiker, bulantı-kusma, kas ve kemik ağrısı oluşabilir. Geç
yan etkiler lenfadenopati, myalji, artralji ve ateşdir. Parenteral demir tedavisi hastane
ortamı ve uzman hekimlerce uygulanması uygun olur (64, 65).
26
Tedaviye cevap
Demir eksiliği anemisi olan hastalarda demir tedavisi ile subjektif cevap çok hızla elde
edilir. En erken hematolojik cevap tedavinin başlangıcından itibaren 5-10 gün içinde
retikülosit cevabının elde edilmesidir. Hastalarda 2 ay içinde hemoglobin düzeyi
normal olur. Hemoglobin değerinin normale gelmesinden sonra eritrosit indeksleri
düzelmeye başlar. Dil 3 ay sonra, tırnaklar ise 3-6 ay içinde normale gelir. Küçük ve
orta postkrikoid web’ler demir tedavisi ile düzelirken büyük web’ler dilatasyon
tedavisine ihtiyaç gösterebilir (1, 64).
2.3.8. Korunma
Süt çocukları ilk 6 ay tek başına anne sütü ile beslenmelidir. Daha sonraki aylarda ek
besinler yeterince verilmez ve ağırlıklı olarak anne sütü ile beslenme devam ederse 1
mg//kg/gün elementer demir verilmelidir.
Süt çocukluğunda ek besinler başlanmalı, bu besinler içinde meyveler, yumurta,
karaciğer, et gibi demirden zengin yiyecekler bulunmalıdır. Mümkünse demirle
zenginleştirilmiş hazır unlu mamalar verilebilir. Çocuğun diyetinde demir emilimini
kolaylaştıran limon, portakal, domates gibi C vitamininden zengin besinler de
bulunmalı, demir emilimini azaltan çay, fosfatlar, fitatlar ise verilmemelidir. İlk 6 ayda
ve hatta mümkünse ilk 12 ayda inek sütü verilmemeli, bunun yerine demir katkılı süt
formülleri kullanılmalıdır. Özellikle başlangıçtan itibaren anne sütü almayan, yapay
beslenen bebekler demir katkılı (12 mg/l) süt formülleri ile beslenmelidir (40).
Tablo 2.4. Besinlerdeki demirin emilim oranı
Organ Etleri % 25-30
Yumurta % 15-20
Yeşil yapraklı sebzeler % 7-9
Tahıllar % 4
Kurubaklagiller % 20
İlk yaştan sonra günlük süt alımı 500 ml’yi geçmemelidir. Uygun beslenmesi
konusunda kuşku duyulan, iştahsızlık, ağırlık artışında yetersizlik saptanan süt
çocuklarına 1 mg/kg/gün elementer demir verilmelidir
27
Tablo 2.5. Demirin emilimini arttıran etmenler.
C Vitamini Midenin asit salgısı Laktat Et, balık, tavuk Pirüvat
Gereksinim artışı Süksinat Depoların azalması Hidroksihinon Früktoz
Hipoksemi Sorbitol Artmış eritropoez
Tablo 2.6. Demir emilimini azaltan etmenler
Fitatlar: Kepekli un, kepekli ekmek
Tanenler: Çay, kahve, kakao (emilimi %40-60 azaltır)
Malabsorbsiyonlar
Antiasitler (demiri bağlar)
Diyetle posanın yüksek alınması
Okzalatlar
Proteinden yoksun diyetler
Alimnyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum, teneke ve çinkonun ortamda fazla bulunması (Bu
minerallerin hepsi +2 değerlikli olup Fe emilimini engeller).
Alınan doz arttıkça emilim oranı azalır
Tablo 2.7. 6-8 ay bebek beslenmesinde WHO önerisi: 2-3 öğün.
• Sık emzirme
• Sebze püresi
� Havuç püresi
� Havuç + patates püresi
� Havuç + patates püresi + kırmızı et (30g)
• Tahıl öğünü
• İnek sütü muhallebisi
• Meyve püresi + Demir desteği (2mg/kg)
• Yumurta sarısı, yoğurt
• Et, tavuk, hindi, balık
28
2.4. DEMİRİN GELİŞİM ÜZERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ
Demir eksikliğinin çocuklar üzerinde oluşturduğu dikkat toplayamama, çabuk yorulma,
halsizlik, huzursuzluk gibi semptomlardan dolayı bu çocukların okulda başarısız
oldukları yapılan araştırmalarda da belirtilmiştir (66, 67, 68, 69, 70).
Erzurum’un sosyo-ekonomik düzeyi düşük bölgelerindeki 7 ilkokulda demir tedavisinin
bu olguları düzeltmedeki yararı üzerine bir çalışma yapıldı. 440’ı başarısız 60’ı başarılı
toplam 500 öğrenciden kan alındı. Bu öğrencilerden demir eksikliğine uyan 98 başarısız
ve 14 başarılı öğrenciye 3 ay süre ile oral demir tedavisi uygulandı. Demir eksikliği
olan14 başarısız, 10 başarılı ve demir eksikliği olmayan 10 başarısız öğrenciden oluşan
kontrol gruplarına da plasebo verildi. Tüm grupların 1’inci ve 2’inci dönem başarı
yüzdesi, zeka testi, serum demiri, hemoglobin değerleri, eritrosit sayısı, periferik
yaymada hipokromi oranı karşılaştırmaları yapıldı. Demir eksikliği olan 98 başarısız
öğrencinin tedavi öncesi ve sonrası değerlerinin karşılaştırılmasında başarıda, görsel
algılamada, zeka testinde ve hematolojik kriterlerinde anlamı artış bulundu. Bu grubun
demir eksikliği olan, başarısız, tedavi uygulanmayan kontrol grubu ile
karşılaştırılmasında tedavi verilen grup lehine başarı ve hematolojik kriterler açısından
anlamlılık belirlendi. Görsel algılama zeka testlerinde ise kontrol gruplarına göre farklı
yükselmeler bulundu. Demir eksikliğinin zihinsel fonksiyonlar ve başarısı üzerinde
olumsuz etkisi olduğu ve demir tedavisi ile bu durumun düzeltilebileceği kanaatine
varıldı (71).
29
3.TARTIŞMA VE SONUÇ
Araştırmalara göre demir eksikliği ile beraber bulunan apati, uykuya meyil, çabuk
yorulma, irritabilite, dikkatte azalma gibi semptomlar öğrenmeyi etkileyebilmektedir.
Howell ve Beller demir eksikliği olan çocuklarda fonksiyonları incelemişler ve normal
çocuklara göre hafif demir eksikliği olan vak’alarda bile özellikle dikkatte azalma
şeklinde değişiklikler bulmuştur (66). Voorhes ve arkadaşları demir eksikliği bulunan
çocuklarda öğrenme ve dikkat fonksiyonlarını kontrollere göre düşük bulmuşlar ve bu
bulguları kanıtlamışlardır (67). Webb ve Oski, demir eksikliği olan adölesan erkek
çocukların okul başarısında azalma müşahade etmişler ve aynı çocukların sınıfta daha
irritab, dikkatsiz, huzursuz olduklarını belirlemişlerdir (68). Soemantri ve arkadaşları da
demir eksikliği anemisi olan 78 çocukta demir sonrası öğrenmedeki başarının arttığını
belirtmiştir (69). Evans, okul çağı çocuklarında demir eksikliği sıklığının davranışlar
üzerinde önemli etkiye sahip olduğunu belirtmiştir (70).
Demir eksikliği anemisinin genç adölesanların okul başarısına etkisi araştırıldığında
anemik çocuklar IOWA Test skorları anemik olmayan öğrencilerden önemli ölçüde
düşük bulunmuştur (68).
Yapılan bu araştırmalar demirin çocuklar üzerinde önemli bir yere sahip olduğunu
göstermektedir. Demir eksikliği çocukların hem okul başarısını hem de sosyal yaşamını
olumsuz yönde etkilemektedir. Eksiklik giderildiğinde çocukların normal düzeye
geldiği yapılan araştırmalarda gösterilmiştir.
Demir eksikliğinin önüne geçmek için çocuklarda belli aralıklarla kan sayımı yapılması
eksiklik durumunda hemen tedaviye başlanması gerekmektedir. Ayrıca uygulanan
diyetlere dikkat edilmeli çocuk demir açısından zengin gıdalarla beslenip, demir
emilimini azaltacak besinlerden uzak durulması ve bunun yaşamın uzun dönemlerine
yayılması gerekmektedir.
30
KAYNAKLAR
1. Andrews NC.Iron Deficiency and Related Disordes.In Greer JP, Foerster J,
Lukens JN, Rodgers GM, Paraskevas F, Glader B (eds): Wintrobe’s Clinical
Hematology 11th ed. Vol. 1. Philadelphia: Lippinclott Williamas&Wilkins,
2004; 979-1009.
2. Kayaalp SO. Tıbbi Farmakoloji. (11.Baskı), Hacettepe-TAŞ, Ankara 2005; pp
1335.
3. Dallman PR, Yip R. Oski Iron Defiency and Related Nutrional Anemias. In;
Notan DG, oski FA (eds) Hematology of Infancy an Childhood (5th ed)
Philadelphia: WB Saunders 1998; 430-76.
4. Yurdakök K, İnce OT. Çocuklarda demir eksikliğini anemisini önleme
yaklaşımları. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2009; 52: 224-231.
5. Dugdale M. Anemia. Obstet Gynecol Clin Nort Am 2001; 28: 363-81.
6. Lee GR. Iron deficiency and iron deficiency anemia. Ed. Lee GR. Bithell TC,
Foerster J, Athens JW, Lukens JN. Wintrobe’s Clinical Hematology. 9. Ed.
Lea&Febiger Philadelphia London 1993.
7. Royston E. The prevalance of nutritional anemia in women in developing
countries. Critical review of available information. World Health Statistics 1982;
25:94-115.
8. Scott JP. Hematoloji. In: Behrman RE, Kliegman RM, editors. Nelson Essentials
of Pediatrics, Çev. Tuzen S. 3.B. İstanbul; Nobel Tıp Kitapevleri 2001. s. 545-
56.
9. Adamson JW, Logo DL, Çev. Kılınç Y. Anemiler ve Pelistemiler In; Brunwald
E. 2003. s. 362–367.
31
10. Favci AS, Kusper DL, Havser SL, Longo DL, Jameson JL, editors. Harrison İç
Hastalıkları Prensipleri Çev. Editors Sağlıker Y. Cilt 1. 15. B. İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevleri 2004. s. 348-53.
11. Başlar Z. Anemili Hastada Ayırıcı Tanı Rehberi İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Anemiler Sempozyumu 2001 19-20 Nisan İst.
Türkiye 2001 s. 107-116.
12. Karakaş Z, Ünüver A. Anemik Hastaya Yaklaşım. Çocuk Dergisi 2001; 1: 159-
163.
13. Smith DT. Oral Demir Tedavilerinin Evrimi. Güvenilir Demir Tedavisi, Bursa
Sempozyumu, İstanbul, Abdi İbrahim İlaç Sanayi 1991, 107-110.
14. Andrews NC, Kenneth RB. Disorders of iron metabolism and sideroblastic
anemia. In: Nathan DG, Oski SH (eds). Hematology of infancy and childhood
(5th ed) Vol. I. Philadelphia: WB Saunders, 1998: 423-461.
15. Conrad ME, Umbreit JN, A concise review: Iron absorbtion-the mucin-mobil-
ferrin-integrin pathway. A competetive pathway for metal absorbtion. Am J
Hematol 1993; 42:67-73.
16. Umbreit JN, Conrad ME, Moore EG, Latour LF. Iron absorbtion and celluler
transport: the mobilferrin / paraferrin paradigm. Semin Hematol 1998; 35:13-26.
17. Dallman PR, Yip R, Oski, FA. Iron Deficiency and Related Nutritional
Anemias. In: Hematology of Infancy and Childhood, 4th Edition, (eds) Nathan,
D. G., Oski, F.A., Philadelphia, WB Saunders Co. 1993, 413-450.
18. Andrews NC, Kenneth RB. Disorders of iron metabolism and sideroblastic
anemia. In: Nathan DG, Oski SH (eds). Hematology of infancy and childhood
(5th ed) Vol. I. Philadelphia: WB Saunders, 1998: 423-461.
19. Fairbanks VF, Beutler E.Iron metabolism. In: Beutler E, Lichtman MA, Coller
BS, Kipps TJ (eds). William’s Hematology (5th ed). NewYork: Mc Graw-Hill,
1995:369-380.
20. Huebers HA, Finch CA. The physiology of transferring and transferin receptors.
Physiol Rev 1987; 67:520-582.
32
21. Huebers HA, Finch CA. Transferrin: physiologic behavior and clinical
implications. Blood 1984; 64:763-767.
22. Irie S, Tavassoli M. Transferrin-mediated cellular iron up take. Am J Med Sci
1987; 293: 103-111.
23. Ponka P. Tissue spesific regulation of iron metabolism and heme synthesis;
Distinct control mechanisms in erythroid cells. Blood 1997; 89: 1-25.
24. Cook JD, Skikne BS, Baynes RD. Serum transferring receptor. Annu Rev Med
1993; 42: 63-74.
25. Boyd D, Veccoli C, Belcher DM, Jain SK, Drysdale JW. Structural and
functional relationships of human ferritin H and L chains deduced from cDNA
clones. J Biol Chem 1985; 260: 11755-11761.
26. Munro HN, Aziz N, Leibold EA, et al. The ferritin genes: structure, expression
and regulation. Ann New York Acad Sci 1988; 526: 113-123.
27. Baynes RD. Refining the assessment of body iron status. Am J Clin Nutr 1996;
64: 793-794.
28. Casey JL, Hentze MW, Koeller DM. Iron-responsive elements: regulatory RNA
sequences that control mRNA levels and tsanslation. Science 1988; 240: 924-
928.
29. Theil EC. Regulation of ferritin and transferring receptor m RNA. J Biol Chem
1990; 265: 4771-4774.
30. Looker AC, Dalman PR, Carroll MD, et al. Prevalence of iron deficiency in the
United States. JAMA 1997; 277: 6-976.
31. Freire WB. Strategies of the Pan American Health Organization / World Health
Organization fort the Control of Iron Deficiency in Latin America. Nutr
Reviews 1997 ; 55: 183-8.
32. Gedikoğlu G, Ağaoğlu L. Kan hastalıkları. In: Neyzi O, Ertuğrul T. Pediatri.
Cilt2. 2.B. İzmir: Nobel Tıp Kitapevleri; 1993; s.347-63.
33. Elvira BC, Gnazzo N. Prevalence of iron deficiency in children aged 9-24 mo
from a large urban area of Argentina. Am J Clin Nutr 1990; 52: 534-40.
33
34. Jimenez E, Lozoff B. Iron deficiency anemia in infants. World Health Forum
1989; 10: 102.
35. Chan-Yip A, Gray-Donald K. Prevalence of iron deficiency among Chinese
children aged 6 to 36 months in Montreal. CMAJ 1987; 136: 373-8.
36. Kattamis C, Metaxotou –Mavromnati A, Konidaris C. et al. Iron deficiency in
Greece. J Pediatr 1974; 84: 666-71.
37. Şarku A, Genel F, Atlıhan F, Serdaroğlu E. 6 Ay-15 yaş arası çocuklarda demir
eksikliği anemisi sıklığı. Ege Pediatri Bülteni 2000; 7(4): 175-80.
38. Soylu H, Özgen Ü, Babalıoğlu M, Aras Ş, Sazak S. Iron deficiency and iron
deficiency anemia in infants and young children at different socioeconomic
groups in İstanbul. Turkish Journal of Haematology 2001; 18(1): 19-25.
39. Yılmaz E, Doğan Y, Güngör S, Aydın M, Aygün D. 2-12 yaş grubu çocuklarda
demir eksikliği anemisi sıklığı. MN-Klinik Bilimler&Doktor 2002; 8(4): 481-
485.
40. Ece A, Arı Z, İşcan A, Balkan C, Onağ A. Hastaneye başvuran çocuklarda demir
eksikliği anemisi sıklığı. Genel Tıp Dergisi 1997; 7(1): 21-24.
41. Orman H. Çocuklarda demir eksikliği anemisinin tanı ve tedavi takibinde
retikülosit hemoglobin içeriğinin önemi. Ankara 2004; pp. 9-22.
42. Camitta BM. Iron Deficiency Anemia. In: Textbook of Pediatrics, 15th Edition,
(Eds) Nelson WE. Behrman RE, Kliegman RM, Arvin AM, Philadelphia, WB
Saunders Co. 1996; 1387-1389.
43. Martin PL, Pearson HA. The Anemias. In: Principles and Practices of Pediatrics,
2nd Edition, (Ed) Oski, FA, Philadelphia, JB Lippincott Co. 1994; 1657-1660.
44. Arbiter EA, Black D. Pica and Iron Deficiency Anemia. Child Care Health and
Development, 1991;17: 231-234.
45. Youdim MB, Grahame Smith DG, Woods HF. Some Properties of Human
Platelet Monoamine Oxidase in Iron Deficiency Anemia. Clin Sci. Mol. Med.,
1976; 50 (6): 479-485.
34
46. Youdim MB, Woods HF, Grahame Smith DG, Micthell B, Callender S. Human
Platelet Monoamine Oxidase Activity in Iron Deficiency Anemia. Clin. Sci.
Mol. Med. 1975; 48 (4): 289-295.
47. Lozoff B, Wolf AW, Jimenez E. Long-term Developmental Outcome of Infants
with Iron Deficiency. N. Engl. J. Med., 1991; 325: 687-694.
48. Malhotra RK, Saraya AK, Kumar R, Choudhry VP, Ghai OP. Platelet
Aggregation in Iron Deficiency Anemia. Indian Pediatr. 1985; 52:139-145.
49. Abou-Shady EA, Farrag HE, El-Damarway NA, Mohamed FA, Kamel A M,
Massoud AA. Effects of Some Trace Elements on Platelet Function in Rats. J.
Egypt. Public Health Assoc., 1991; 66 (1-2): 1-20.
50. Hartfiield DS, Lowry NI, Keene DL, Yager JY. Iron Deficiency: A Case of
Stroke in Infants and Children. Ped. Neurol., 1997; 16 (1): 50-53.
51. Patton WW, Cave RJ, Haris RI. A study in changes of red cell volume and
hemoglobin concentration during phlebotomy induced iron deficiency and iron
repletion using the Technicon HI. Clin Lab Hematol, 1991; 13: 153-161.
52. Bessman JD, Gilmer PR, Gardner FH. Improved classification of anemia by
MCV and RDW. Am J Clin Pathol, 1983; 80: 322-326.
53. Dallman PR, Diimes MA. Percentile curves for hemoglobin and red cell volume
in infancy and childhoold. J Pediatr, 1979; 94: 28.
54. Thompson WG, Meola T, Lipkin M, Freedman MC. Red cell distribution width,
Mean corpuscular volume and transferin saturation in diagnosing iron deficiency
anemia. Ach Intern Med, 1988; 148: 2128-2136.
55. Brittenham GM, Badman DG. Noninvasive measurement of iron: report of an
NIDDK workshop. Blood. 2003; 101 (1): 15-9.
56. Roeser HP, Halliday JW, Sizemore DJ, et al. Serum ferritin in ascorbic acid
deficiency. Br J Haematol. 1980; 45 (3): 459-66.
57. Chuang CL, Liu RS, Wei YH, Huang TP, Tarng DC. Early prediction of
response to intravenous iron supplementation by reticulocyte hemoglobin
content and high-fluorescence reticulocyte count in hemodialysis patients.
Nephrol Dial Transplant. 2003 Feb; 18 (2): 370-7.
35
58. Arcasoy A. Pediatride Demir Eksikliği Anemileri. Güvenilir Demir Tedavisi,
Ankara Sempozyumu, İstanbul, Abdi İbrahim İlaç Sanayi. 1991; 95-102.
59. Mentrez WC. Differentiation of iron deficiency from thalassemia trait. Lancet
1973; 1: 882.
60. Kavakli K, Yılmaz D, Cetinkaya B. Safety profiles of Fe⁺ ⁺² and Fe ³ oral
preparation in the treatment of iron deficiency anemia in children. Pediatr
Hematol Oncol. 2004; 21: 403-10.
61. Stoltzfus RJ, Chway HM, Montresor A, et al. Low dose daily iron
supplementation improves iron status and appetite but not anemia, whereas
quarterly anthelminthic treatment improves growth, appetite and anemia in
Zanzibari preschool children. J Nutr. 2004; 134: 348-356.
62. Küster LJ, Filep J, Frölich JC: Mechanism of PAF Induced Platelet Aggregation
in Man. Thromb. Research. 1986; 43: 425-433.
63. Tavil B, Sipahi T, Gokce H, Akar N. Effect of twice weekly versus daily iron
treatment in Turkish children with iron deficiency anemia Pediatr Hematol
Oncol. 2003; 20: 319-326.
64. Kaltwasser JP, Schwarz-van de Sand W. Oral iron therapy. Bioavailabitity and
therapeutic effectiveness of ferrous iron in effervescent tablets in
posthemorrhagic iron deficiency anemia. Dtsch Med Wochenschr. 1989; 4; 114:
1188-95.
65. Kana RC. Intravenous Iron Replacement with Sodium Ferric Gluconate
Complex in Sucrose for Iron Deficiency Anemia in Adults. Current Therapeutics
Research. 2003; 64: 263-268.
66. Barton JC, Barton EH, Bertoli LF, et al. Intravenous Iron Dextran Therapy in
Patients with Iron Deficiency and Normal Renal Function Who Failed to
Respont to or Did Not Tolerate Oral Iron Supplementation. Am J Med 2000;
109: 27-33.
67. Howel DA, Beller K: Varriabilitiy in therapy in mildly anemic children. XIII.
Int. Cong. Ped. Hematology. 1971; 1, 207.
36
68. Voorhes ML, Stuart MS, Stockman JA, Oski FA: Iron deficiency anemia and
increased urinary norepineph-rine excretion.
69. Webb TE, Oski FA: Iron deficiency anemia and scholastic achievement in
young adolescents. J. Pediatrics, 1973; 82: 827.
70. Soemantry AG, Pollitt E, Kim I: Iron deficiency anemia and educational
achievement. Amer. J. Clin. Nutr. 1985; 42: 1221.
71. Evans DİK: Cerebral ruction in iron deficiency: A review. Child: Care, health
and development 1985; 11: 105.
72. Paç FA, Karakelleoğlu C, Değer O, Öcalan N, Öktem N, Kürtçüoğlu M: Demir
eksikliğinin zihinsel fonksiyonlar ve okul başarısına etkisi. 1988.
37
ÖZGEÇMİŞ Özlem NERGİZ 24 Kasım 1988’de Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi.
İlköğrenimini ve ortaöğrenimini Osmaniye Düziçi ilçesinde Üzümlü İlköğretim
Okulunda, lise öğrenimini Düziçi Ç.E.A.Ş. Anadolu Lisesinde tamamladı. 2006 yılında
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandı ve hala eğitimine devam etmektedir.
Adres : Üzümlü mah. Dergah sok. No: 10
Düziçi/OSMANİYE
Tel : 0543 203 91 22
E-mail : [email protected]