etkili yorum 14
DESCRIPTION
İhlas Koleji'nin Çıkardığı Kurumsal DergiTRANSCRIPT
ÝÇÝNDEKÝLER
32343638
ÝHLAS KOLEJÝBÝREYSEL GELÝÞÝM
ve EÐÝTÝM DERGÝSÝÞUBAT - 2011
04 06 09
12 14
22 28 30
ÝLKÖÐRETÝM DÖNEMÝNDE
ARKADAÞLIK ÝLÝÞKÝLERÝ
EBEVEYNÇOCUK ÝLÝÞKÝSÝNDE
TUTARLILIK VE ADALET
KENDÝNEGÜVEN
GÜVENLÝÝNTERNET KULLANIMI
ÇOCUKLARDAKÝÞÝLÝK GELÝÞÝMÝ
MEDYA ÇAÐINDA ÇOCUK YETÝÞTÝRMEK
NÝYETÝMÝ TAKDÝR ETDAVRANIÞIMA YÖN VER
ÇOCUÐUNUZYEMEK YEMÝYORSA
Çocuðunuzun Zekasýný Güçlendiren Besinler
Çocuk Bakýmýnda Görüþ Ayrýlýklarý
Çocuklarda Öfke ve Saldýrganlýk
8 Yiyeceðin Yarar ve Zararlarý
Çocuðunuzun Zekasýný Oyuncakla Destekleyin
Çocuk Eðitiminde Olumlu Düþünce
Tarihten Bir Sayfa
Þiir
Çengel Bulmaca
42
20ANNE-BABA TUTUMLARI
VE DÝKKAT EKSÝKLÝÐÝ
46
ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ
Hami Koç
Ýhlas Eðitim Kurumlarý Genel Müdürü
GENEL YÖNETMEN
Azmi Aksoy
YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ
Server Gürsoy
SANAT YÖNETMENÝ
Aytekin Karaca
DANIÞMA KURULU
Hamdi Özakay
Sebahattin Kazaz
Müge Kýlýç
Sýtký Çelik
Yusuf Saygýner
REKLAM SORUMLUSU
Ali Oðuz Çelikörs
0212 639 68 70
YAZI ÝÞLERÝ
A. Faruk Levent
Bahar Engin
Kübra Hamdioðlu
S.Hakan Atakan
Elif Güngördü
Esin Özer
Elif Tuðçe Eyikoçak
Turgut Evrankaya
Ruhþen Fer
Nuriye Gür
Emre Aygýn
Nilüfer Týrpan
GRAFÝK TASARIM
Serdar Mert
YAPIM
DVC Ýletiþim
0 212 452 24 90 - 452 77 68
BASKI
Ýhlas Matbaacýlýk - 0 212 454 35 08
4748
45
EDÝTÖRDEN
Server GÜRSOY
vin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken
çiftçi ve eþinin mutfakta bir paketi açtýklarýný Egördü. Kendi kendine:
- "Ýçinde hangi yiyecek var acaba?" diye düþündü.
Bir süre sonra gördüðü paketin bir fare kapaný olduðunu
anladýðýnda yýkýlmýþtý.
- "Evde bir fare kapaný var! Evde bir fare kapaný var!;" diye
avazý çýktýðý kadar baðýrarak telaþla bahçeye fýrladý.
Minik fareyi telaþ içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç
bir tavýrla baþýný kaldýrdý ve gýdakladý:
- "Zavallý farecik...Bu senin sorunun benim deðil. Bana bir
zararý olamaz küçücük kapanýn" dedi.
Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaþla
koyunun yanýna koþtu ve,
- "Evde bir fare kapaný var! Evde bir fare kapaný var!;" diye
adeta çýrpýndý. Koyun anlayýþla karþýladý ama,
- "Çok üzgünüm fare kardeþ, dua etmekten baþka
yapacaðým bir þey yok. Dualarýmda olacaðýndan emin ol"
dedi.
Minik fare çaresizlik içinde ineðe döndü ve,
- "Evde bir fare kapaný var, evde bir fare kapaný var" dedi.
Ýnek ;
-"Bak fare kardeþ, senin için üzgünüm ama beni
ilgilendirmiyor." dedi.
Sonunda farecik, baþý önde umutsuz þekilde eve döndü.
Fare, çiftçinin tuzaðý ile bir gün tek baþýna karþýlaþacaðýný
anladý. O gece evin içinde sanki ölüm sessizliði vardý.
Minik
farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri
kapanacaktý ki birden bir ses duyuldu. Gecenin sessizliðini
bölen gürültü, fare kapanýndan geliyordu. Çiftçinin karýsý,
ne yakalandýðýný görmek için yataðýndan fýrladý ve
mutfaða koþtu. Karanlýkta kapana, zehirli bir yýlanýn
kuyruðunun kýsýldýðýný fark edememiþti. Kuyruðu kapana
kýsýlan yýlanýn caný yanýyordu ve aniden çiftçinin karýsýný
ýsýrdý. Apar topar doktora götürdüler. Doktor, zehiri
temizledi sardý. Çiftçi karýsýný eve getirdi, yatýrdý. Karýsýnýn
ateþi yükseldi ve bir türlü düþmüyordu. Kadýncaðýz ateþ ve
ter içinde kývranýp duruyordu. Böyle durumlarda taze
tavuk suyunun gerekli olduðunu herkes bilir, çiftçi de
býçaðýný alýp bahçeye koþtu. Karýsý taze tavuk suyu
çorbasýný içti, biraz kendine geldi. Karýsýnýn hastalýðýný
duyan komþular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için
çiftçi koyununu kesti. Çiftçinin karýsý gittikçe kötüye
gidiyordu. Yýlan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra
çiftçinin karýsý iyileþemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayýda kiþi gelince, hepsine yeterli et
saðlamak için çiftçi, ineði mezbahaya yolladý.
Fare, tüm bu olanlarý büyük üzüntü ile duvardaki
deliðinden sessizce izledi.
Bizi ilgilendirmediðini düþündüðümüz bir tehlike ile
hepimiz karþý karþýyayýz. Bu tehlikenin adý, yanlýþ
kullanýlan ÝNTERNET!
Týpký eve yeni alýnan fare kapaný gibi...
Arkadaþlarýmýzýn, dostlarýmýzýn, ailemizin, sevdiklerimizin
tehlikede olabileceðini unutmayalým.
Hepimiz bu tehlikenin farkýnda olalým yeter...
Ýþ iþten geçmeden lütfen!…
Evde kapan var!
***
ETKÝLÝ YORUM - 3
Anne baba olarak çocuklarý-
mýzý nasýl gördüðümüz ve
eðitim dünyasýný nasýl al-
gýladýðýmýz, hem çocuðumuz hem
de okul ile ilgili beklentilerimizin
temelini oluþturmaktadýr. Bu görüþ
ve beklentiler yaþam sürecini et-
kiler. Okul aile iþbirliði, uyum dö-
neminde son derece deðerlidir.
Aile, okul ile iþbirliðinde aktif rol
aldýðýnda çocuðun okula karþý tu-
tumu, olgunlaþmasý, benlik kavra-
mý, davranýþlarý, duygusal ve sosyal
geliþimi daha hýzlý gerçekleþmekte
ve bütün bunlarýn olumlu gittiði
görülmektedir. Okul ile düzenli
iletiþim içinde olmak, olasý sorun-
larý daha önceden fark ederek sü-
reç ve sonuçlar üzerinde etkili
olunmasýný saðlar. Bu durum,
problemin oluþmadan ortadan
kaldýrýlmasý kolaylýðýný da berabe-
rinde getirecektir.
Çocuklarýmýzýn geliþiminde ve sos-
yalleþmesinde okul ortamý ve
içinde yaþanýlan çevrede geliþen
arkadaþlýk iliþkileri çok önemli bir
etken olarak karþýmýza çýkmakta-
dýr. Kendini ve duygularýný ifade
edebilen, paylaþabilen, grup için-
de sorumluluk alan ve nasýl dav-
ranacaðýna iliþkin sosyal becerileri
ÝLKÖÐRETÝM DÖNEMÝNDE
ARKADAÞLIKÝLÝÞKÝLERÝ
Okul öncesi
dönemde
arkadaþlýk
iliþkilerinde
paylaþma,
yardýmlaþma gibi
olumlu davranýþlar
hakimdir.
“
“
Gonca MATOÐLU Psikolojik Danýþman
ETKÝLÝ YORUM - 4
geliþmiþ çocuklar, arkadaþlýk kur-
mada çok daha baþarýlý olurlar. Ar-
kadaþlýk ortamý, çocuðun sosyal
yaþamýndaki en önemli etkileþim
alanlarýdýr. Bu yaþlarda arkadaþ se-
çiminde daha çok somut olaylar ve
özellikler kýstas olarak aranýr. Bir
arkadaþ grubunda yer almak; on-
lara ait olmak duygusunu saðlar,
arkadaþlýk iliþkilerinde ve özgüven
geliþiminde de önemli rol oynar.
Burada öðrendiði arkadaþ edine-
bilme, bu arkadaþlýðý sürdürebilme
becerileri, tüm yaþamý boyunca
kuracaðý iliþkilerin de temelini
oluþturur. Okul öncesi eðitimi ile
baþlayan arkadaþlýk iliþkileri;
duygularý tanýma, anlama, kendi-
ni ifade edebilme ve kontrol ede-
bilme becerilerinde önemli oldu-
ðu gibi, ilköðretim yaþantýsý içinde
de devam eden bir süreçtir. Ýlköð-
retim döneminde çocuk bu bece-
rileri, arkadaþlýk iliþkilerinde sosyal
çevresinde ve aile içerinde ne ka-
dar kazanabilirse ve hayata geçire-
bilirse ergenlikte ve yetiþkinlikte
kendini ifade etme biçimine ve
davranýþlarýna o yönde yansýya-
caktýr.
Okul öncesi dönemde arkadaþlýk
iliþkilerinde paylaþma, yardýmlaþ-
ma gibi olumlu davranýþlar
hakimdir. Çocuk, oyuncaklarý pay-
laþma ve oyun oynama ihtiyacý
içinde olduðundan çok sýk arkadaþ
deðiþtirir. Okul çaðýnýn baþlama-
sýyla birlikte grup arkadaþlýklarý
önem kazanmaya baþlar ve daha
çok grup oyunlarý öðrenir. Ayný
sýnýfta olmak, ayný servisle gidip
gelmek, ayný yerde oturmak ar-
kadaþlýk etmek için yeterli sebep-
ken yaþ ilerledikçe seçilecek ar-
kadaþýn kiþilik özellikleri de önem
kazanmaya baþlar. Bu dönemde
çocuklar arasýnda yaþanan sýkýn-
týlar çabuk çözülür. Ýlköðretimin
sonlarýna doðru arkadaþ sayýsý aza-
lýr, iliþkinin yoðunluðu artar. Hangi
dönemde olursa olsun çocuðun
kurduðu arkadaþlýk iliþkilerinde ve
katýldýðý arkadaþ gruplarýnda kabul
görmesi benlik algýsýný olumlu etki-
lemektedir.
Unutmayalým ki, çocuklarýmýz sos-
yal bir varlýktýr ve çevresinde bulu-
nanlarýn olumlu desteðine ihtiyaç
duymaktadýrlar. Çocuðumuzun
davranýþ þekillendirme sürecinde
her zaman bir uzmandan yardým
alýnmasý onlarýn geliþiminde ö-
nemli bir etkendir.
Çocuklarýn arkadaþlarýy-
la iyi iliþkiler kurabilme-
leri için ailenin dikkat et-
mesi gereken noktalar a-
þaðýda belirtildiði þekilde
sýralanabilir:
Çocuklarýnýza hangi durum-
larda arkadaþlarýndan yardým
isteyebileceðini öðretin.
Arkadaþlýðýn paylaþmayý ge-
rektirdiðini anlatýn.
Arkadaþlarý için gerektiðinde
özverili davranmasý gerekti-
ðini anlatýn.
Arkadaþlarý tarafýndan dav-
ranýþlarýna yapýlan eleþtirileri,
kiþiliðine yapýlmýþ bir eleþtiri
gibi algýlamamasýný saðlayýn.
Öncelikle kendisinin iyi bir
arkadaþ olup olmadýðýný fark
etmesini saðlayýn.
Birkaç arkadaþ edinmek ye-
rine, çevresindeki diðer bi-
reylerin de varlýðýnýn farkýna
varmalarýna yardýmcý olun.
Arkadaþlýk iliþkilerinde kar-
þýlýklý güvenin önemini vur-
gulayýn.
Arkadaþlarýyla bir arada za-
man geçirmesi için uygun or-
tamlar hazýrlayýn.
Arkadaþlýk iliþkilerinde kul-
lanabileceði teþekkür etmek,
iltifat etmek, özür dilemek gi-
bi temel sosyal becerileri öð-
retin.
Arkadaþlýk iliþkilerinde yaþa-
dýðý sýkýntýyý dile getirdikleri
zaman yorum yapmak yerine
onu anlamaya çalýþýn.
ETKÝLÝ YORUM - 5
A
Tutarlý Davranýþ
nne babanýn tutarsýz dav-
ranýþlar sergilemesi çocu-
ðun kiþiliðinin yanlýþ geliþ-
mesine neden olur. Tutarsýz anne
baba tutumlarý derken anne ve ba-
banýn çocukla ilgili farklý farklý
kararlar almasýný, bugün bir
konuyla ilgili bir karar alýp yarýn o
kararýný deðiþtirmesini ve söyledik-
leri ile yaptýklarýnýn tutmamasýný
kastediyoruz. Çocuk anne baba-
nýn davranýþlarýný model alýr. Ço-
cuk gözlemcidir; önce izler, sonra
davranýr. Anlatýlanlarý deðil yaþa-
dýklarýný öðrenir. Çocuðun geliþen
ruhunu iyi etkilemek anne baba-
nýn elindedir, anne baba bir hey-
keltýraþ gibi çocuðun kiþiliði oluþ-
turur. Ortaya çýkacak eserin iyi mi,
kötü mü olacaðýný anne babanýn
tutumlarý belirler.
Çocuk eðitiminde iki temel unsur-
dan biri sevgi ise diðeri de disiplin-
dir. Çocuk doðru bir disiplin uygu-
lamasýnýn içerisinde kendi kiþiliði-
nin sýnýrlarýný, sosyal sýnýrlarý ve
sosyalleþme süreci içinde de bazý
deðer yargýlarýný öðrenir. Bütün
bunlar çocuða hayat becerileri ka-
zandýrýr ve bu öðrenme sürecinde
anne baba onun rol modelidir. An-
ne babanýn birbirinden farklý me-
sajlar vermesi, çocuk eðitiminde
EBEVEYN ÇOCUK ÝLÝÞKÝSÝNDE
TUTARLILIK ve ADALET
Hak etmediði halde ödül alan
çocukta hak duygusu geliþmez, ömür
boyu vermeden almak ister.“ “
Prof.Dr. Nevzat Tarhan
ETKÝLÝ YORUM - 6
farkýnda olmadan yapýlan bir eði-
tim ve tutum hatasýdýr. Bir olay kar-
þýsýnda anne ve baba farklý mesaj
verirse çocuk neyin iyi, neyin kötü
olduðunu anlayamaz.
Çocuk doðasý gereði benmerkez-
cidir. Anne baba çocuða farklý me-
sajlar verirse, çocuk bunlardan
kendine uygun olaný seçer. Farklý
mesajlar vermek, davranýþ ve tu-
tumlarý konusunda anne babanýn
çocuðu yönlendirmesi yerine,
çocuða anne babayý yönlendirme
imkaný vermektir.
Her ne kadar çocuk benmerkezci
bir yapýya sahip olsa da insanýn ge-
netik yapýsýnýn içinde bir yerlerde
hak duygusu vardýr. Ebeveynler
çocuðun içindeki bu duyguyu bu-
lup ortaya çýkarmalý ve çocuða
hakka saygýlý olmayý öðretmelidir.
Çocuk anne babasýnýn kendisine
hakkaniyetli davrandýðýný hisse-
derse kendisini güvende hisseder.
Bunun için tutarlý davranan; yani
dün, bugün söylediðinin ak-sini
söylemeyen, sabah “evet” dediði-
ne, akþam “hayýr” demeyen ailele-
rin çocuklarýnda kontrol duygusu
geliþir. Kontrol duygusu olmayan
çocuk iyi-kötü, doðru-yanlýþ kav-
ramlarýný tam olarak oturtamaz ve
karar vermekte zorluk çeken bir
birey ortaya çýkar. Farkýnda olma-
dan çocuðun beyninin yanlýþ þekil-
lenmesine sebep olmaktan kaçýn-
mak gerekir.
Anne ve baba çocuðun bir davra-
nýþý üzerine ödül ya da ceza ver-
meye karar verdilerse bunu çocu-
ða açýklamadan önce aralarýnda
konuþup, uzlaþýp ortak bir tavýr
geliþtirmelilerdir. Örneðin çocu-
ðun yanýnda iken baba, annenin
Ödül ve Cezada Tutarlýlýk
verdiði cezayý ya da ödülü fazla
bulduðunu ifade ederse çocuðun
kafasý karýþýr.
Aslýnda eðitimde esas olan ödül-
dür. Ödül yani olumlu pekiþtirme
yetersiz kalýrsa cezalandýrma gere-
kebilir. Güzel bir ceza baský, þid-
det, korkutma, tehdit ya da sindir-
me deðil kiþiyi sevdiði bir þeyden
mahrum býrakmaktýr. Cezaya aðýr-
lýk verilirse çocuk “Ne yaparsam
cezadan kurtulabilirim?” diye dü-
þünür. Halbuki çocuðun zihnine
þunu yerleþtirmek gerekir: “Doðru
olan ne? Doðru olaný yapayým.”
Çocuðu suçluluk duygusuyla deðil
güven duygusuyla eðitmek gerekir.
“Ceza almamak için deðil, doðru
olduðu için bunu yapacaksýn ama
yapmazsan bir bedel ödeyecek-
sin” diyen ve bunu tutarlý bir þekil-
de uygulayabilen aileler daha
saðlýklý çocuklar yetiþtirir.
Bu noktada, hedefe yönelik dav-
ranýþ eðitiminden söz etmek fay-
dalý olacaktýr. Hedefe yönelik
davranýþ eðitimi þu þekilde iþler:
Çocuðun yanlýþ davranýþlarý “diþini
fýrçalamýyor, yüzünü yýkamýyor,
kardeþinin oyuncaðýna zarar
veriyor” diye madde madde belir-
lenir. Hafta boyunca çocuðun dav-
ranýþlarý gün gün takip edilir. Haf-
tanýn birinci günü bakýlýr, çocuk
hata yaptýysa eksi, iyi bir þey yap-
týysa artý konur. Hafta sonuna ka-
dar bu þekilde çocuðun davranýþ-
larý gözlenir. Bir haftanýn sonunda
artýlar çoksa ödül verilir ve bu
eðitime devam edilir. Çocuk hata
yaptýðý zaman baðýrmak, çaðýr-
mak, ses tonunu yükseltmek çare
deðildir; kararlý ve tutarlý bir üslup-
la ona doðru davranma zorunlulu-
ðunu hissettirmek gerekir.
Ailede birden fazla çocuk varsa
çocuklar arasýnda adaleti saðlamak
da önemlidir. Diyelim ki çocuklar-
dan biri güzel bir þey yaptý. Anne
bu çocuðu ödüllendirmek istiyor,
baba ise diðer çocuða haksýzlýk
olacaðýný düþündüðü için itiraz
ediyor. Böyle bir durumda çocuk-
larýn ikisi de ödül alýrsa bu kez de
ödülü gerçekten hak edene
haksýzlýk olur. Hak etmediði halde
ödül alan çocukta hak duygusu
geliþmez, ömür boyu vermeden
almak ister. Diðer çocuk ise “Ben
çaba sarf ediyorum, hak ediyo-
rum. Niye o da ayný þeyi alýyor?”
diye düþünür. Olumlu davranýþý
pekiþtirilmediði için adalete karþý
güvensizlik duygusu hisseder.
“Ýki kardeþ arasýnda eþitliði saðla-
yalým” derken farkýnda olmadan
belirli sýnýrlarý olmayan, dilediði
Kardeþler Arasýnda Adaletli
Davranma
ETKÝLÝ YORUM - 7
zaman dilediðini yapma hakkýný
kendinde bulan bireyler yetiþebilir.
Anne babalar anlýk çözümler geliþ-
tirmek yerine olaylarý uzun vadeli
deðerlendirmelilerdir. Çocuk o an
belki üzülecektir ama uzun vade-
de üzülmemesi daha önemlidir.
Medeni toplumlarý diðerlerinden
ayýran en büyük özellik hakka say-
gýdýr. Bu bilinç küçük yaþlarda ye-
þertilmelidir. Hak duygusu geliþmiþ
bir toplumda yetiþen ve kendi
sýnýrlarýný bilen bir çocuk, büyük
bir ihtimalle kardeþinin o ödülü
hak ederek aldýðýný, kendisinin
ödüllendirilmemesinin normal bir
durum olduðunu düþünebilir. Ço-
cuklarýmýzý bu bilinçle yetiþtir-
meliyiz.
Bu bilinci yerleþtirmek için çocuða
benimsetmek istediðimiz ilkeyi;
kardeþ kýskançlýðýný ya da kardeþ-
ler arasý rekabeti ortaya çýkararak
deðil iyi þeylerle baðlantý kurarak
anlatmak gerekir. Çocuðun olum-
suz duygularýnýn harekete geçme-
mesi için olayý adalete, hak duygu-
suna vurgu yaparak anlatmalýyýz.
Çocuk kýskanmadan hakkýna razý
olmayý öðrenmelidir. Bunu öðren-
mek kolay deðildir ama öðrenil-
diðinde hayat boyunca kiþinin iþi-
ne yarayacaktýr.
Çocuða doðru-yanlýþ, iyi-kötü
bilincinin küçük yaþlarda kazandý-
rýlmasý gerektiðini vurguladýk. An-
cak bazý aileler bu konuya gereken
önemi vermiyor, çocuk küçükken -
özellikle de tek çocuksa- “Bu bi-
zim çocuðumuz onun istediðini
yapmayacaðýz da kimin istediðini
yapacaðýz? Biz kimin için çalýþý-
yoruz?” diye diye çocuða özel bir
Çocukta Hak Duygusu Geliþme-
diyse Ne Yapmak Gerekir?
dünya oluþturuyor-
lar. Tabii ki çocuk da
bir daha bindirildiði
tahttan inmek istemi-
yor. Hayatta herkesin
ona anne ve babasý-
nýn davrandýðý gibi
özel davranmasýný is-
tiyor. Evlendiði za-
man, askere gittiði
zaman ya da iþ haya-
týnda kendisine özel
davranýlmamasýný
h a z m e d e m i y o r,
uyumsuz davranýþlar
sergiliyor.
Çocuk ergenlik ça-
ðýný tamamlayýp genç
bir birey olduðu hal-
de hak bilinci doðrul-
tusunda hareket
edemiyorsa, ona
bencillik yapmadan
kendisiyle yüzleþebilme becerisi
kazandýrmak gerekir. Bunun için
þöyle bir yöntem izlenebilir. Belirli
aralýklarla aile içi oturumlar yapýlýp
tüm aile fertleri birbirlerinden bek-
lentilerini, þikayetlerini yazar ve
bunlar üzerine konuþabilirler. Ev
içinde bazý kurallar koyarak ço-
cuðun bu kurallara uymasý istene-
bilir. “Sen artýk bu yaþýna geldin,
kendi sorununu kendin çöz-
melisin” denilerek ona kendiyle
ilgili bazý sorumluluklar yüklene-
bilir. Gerekirse bir profesyonel,
gencin dünyasýna girerek hayatý ta-
nýmasýný, kendisini sorgulamasýný,
benmerkezci olmanýn yanlýþlýðýný,
hayatta baþarýlý olabilmesi için ne-
ler yapmasý gerektiðini ona anlata-
bilir.
Burada ailenin dikkat etmesi
gereken bir nokta yine tutarlýlýk ve
sürekliliktir. Tutarlýlýðýn sürekli ol-
masý gerekir. Aile fertleri yaptýklarý
oturumlarý sürekli hale getirmeli-
dir. Kurallar çok sýký konmamalý-
dýr; çünkü çok sýký olan kurallar
büyük ihtimalle süreklilik kaza-
namaz. Bu durumda aile tutarlýlý-
ðýný kaybedebilir. “Uygulanmaya-
cak emir verilmemelidir” diye bir
söz vardýr. Uygulanmayacak kural
konmamalýdýr, çünkü uygulanma-
yan kural otoriteyi zedeler.
Saðlýklý bir kiþilik geliþimi anne ba-
banýn çocuða emek vermesini ve
bu konuya kafa yormasýný, araþtýr-
ma yapmasýný gerektirir. Anne
babalar bu ciddi iþi gündelik çö-
zümlerle geçiþtirmek yerine uzun
vadede olumlu sonuçlar doðura-
cak etkin çözümlerle yürütmelidir.
Hak, adalet, özdenetim gibi kav-
ramlar ve ahlak ilkeleri çocuðun
zihnine küçük yaþlarda yerleþirse
çocuk çok daha saðlýklý ve mutlu
bir birey olur.
ETKÝLÝ YORUM - 8
Y
Yapýlmasý gereken tek þey
a kendine güvenecek ve o iþi yapa-
caksýn, ya da senin yerine birileri yapa-
cak ve sen sadece o aný kurtarmýþ ola-
caksýn. Ama hep kendine güvensiz yaþa-
yacaksýn ve hep birilerinin senin için, senin
yerine bir þeyler yapmasýný isteyeceksin. Ya da
birçok isteðinden, arzundan vazgeçeceksin.
Ýnsan kendisine bundan daha büyük bir kötü-
lük yapabilir mi? Düþünsenize mezuniyet tö-
reninde konuþmak istiyorsunuz ama topluluk
karþýsýnda konuþmaktan çekindiðiniz için
vazgeçiyorsunuz. Okulun tiyatro kulübünde
siz de oynamak istiyorsunuz yine ayný sebep-
ten karþýdan izlemeyi tercih ediyorsunuz. Hal
böyle olunca tabii ki iþ hayatýnda da farklý
þeyler beklemiyor sizi... Çünkü farklý çevrelere
girmek, iþ kurmak, ya da kariyer yapmak için
sosyal olmak, kendine güvenmek ve hata yap-
maktan korkmamak gerekiyor. Hatta konuya
bambaþka bir açýdan bakacak olursak sýrf bu
yüzden sevdiði, beðendiði kiþiye duygularýný
açamadýðý, kýsacasý istediði gibi bir hayat süre-
mediði de çok oluyor bu insanýn.
Oysa her þey o kadar kolay ki. Yapýlmasý geren
tek þey kendini diðer insanlardan farklý görme-
mek ve iç motivasyonunu daima üst düzeyde
tutmak.
Bozuk parayý havaya atar ve
herkes sabýrsýzca paranýn yere
düþmesini bekler. Tura gelmiþtir.
Askerler çok sevinirler; kendilerine
olan güvenlerini toplamýþlardýr.
“ “Betül Bayram Altýnbaþak
KENDÝNE
GÜVEN
ETKÝLÝ YORUM - 9
Konumuzu belki sizinde bildiðiniz
bir öyküyle açalým;
“Önemli bir savaþ sýrasýnda Japon
komutan, askerlerinin sayýsýnýn
düþmanlarýnkine kýyasla çok daha
az olmasýna raðmen saldýrýya geç-
meye karar verir. Ordusunun kaza-
nacaðýna olan güveni tamdýr. An-
cak, askerleri zafer konusunda
oldukça kaygýlýdýr. Savaþ alanýna
doðru ilerlerken, yol kenarýndaki
bir tapýnakta durup hep birlikte
dua ederler. Daha sonra komutan
cebinden bozuk para çýkararak
“Þimdi yazý-tura atacaðýz. Eðer tura
gelirse, biz kazanacaðýz, ama eðer
yazý gelirse kaybedeceðiz, kaderi-
miz böylece ortaya çýkacak” der.
Bozuk parayý havaya atar ve he-
rkes sabýrsýzca paranýn yere düþ-
mesini bekler. Tura gelmiþtir. As-
kerler çok sevinirler; kendilerine
olan güvenlerini toplamýþlardýr. Bu
coþkuyla düþmana saldýrýr ve savaþý
kazanýrlar. Bir süre sonra yüzbaþý
komutanýnýn yanýna gelerek onu
takdir edercesine, “Kimse kaderi
deðiþtiremez” der. Bunun üzerine
“Haklýsýn” der komutan, iki tarafý
da -tura- olan parayý göstererek...
“Evet, kaderi kimse deðiþtiremez”
ama istersek baþarý l ý olma
yönünde gerekli çabayý harca-
maktan da kimse alýkoyamaz bizi.
Harcanan çabaya raðmen sonuç
bazen olumsuz da olabilir ancak
denemiþ olmanýn, çaba harca-
manýn verdiði iç huzuru da insanýn
önce kendisine, ardýndan çevre-
sine verdiði deðerin, saygýnýn çok
önemli bir ifadesidir.
Hepimiz hikâyede yazdýðý gibi zor
durumlarla karþý karþýya kal-
Çaba harcamak
Güçlü olduðu konularda size yardýmcý olmalarýna izin verin.
Yaptýðý iþe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan
güveni belli edin.
Ona zaman ayýrarak önemli olduðunu kanýtlayýn.
Düþüncelerini eleþtirmeden dinleyin.
Yaptýðý iþlerle ilgili ona olumlu tepkiler verin.
Kendisini tanýmasý için sosyal etkinliklere yönlendirin.
Karþýlaþtýrma yapmaktan kaçýnýn.
Olumlu her aþamasý için teþvik edin.
Olumsuz düþüncelerini bir kenara býrakarak olumlu þeyler
söylemeleri için cesaretlendirin.
Düþüncelerinde genelleme yapmalarýný engelleyin.
Düzenli aralýklarla çeþitli konularda sohbetler edin.
Beden dilinin önemini anlatýn.
Ev içinde ve dýþýnda
baþarabileceði
sorumluluklar
verin. (Sofrayý
kurma,
fatura
yatýrma vs.)
ÇOCUÐUNUZUN ÖZGÜVENLÝ YETÝÞMESÝ ÝÇÝN
ETKÝLÝ YORUM - 10
mýþýzdýr. Çoðu zaman karar ver-
mek ve harekete geçmek için bazý
yönlendirilmelere ihtiyaç duymuþ
ve harekete geçmemize yardýmcý
olacak o gücü hissetmekte zorlan-
mýþýzdýr.
Þu bir gerçek ki hayatta elde etti-
ðimiz baþarýlarýn hiçbiri tesadüfler
sonucu kazanýlmamýþtýr. Her þeyi
kaderin üstüne atýp, “kader buy-
muþ, kaderde ne varsa o olur” de-
mek; “bütün gün evde boþ boþ
oturup sonra da dýþarýdaki zengin-
lere bakarak, onlarýnki de kader
bizimki de kader” demeye benzer.
Burada önemli olan nokta, bizim
baþarýlý olmak ve kazanmak için
hayata ne kadar bir ön hazýrlýkla
baþladýðýmýz ve baþarma içgü-
düsüyle harekete geçtiðimizdir.
Ýþte bu noktada sorgulanmasý gere-
ken soru þu: Bazý kiþiler için hayat,
çok daha kolay baþ edilen bir
þeyken bazýlarýmýz için neden
“aslýnda hiç de tembel olmadýðý-
mýz halde” daha zor, daha prob-
lemli geçiyor?
Sorumuzun cevabý birçok uzman
ve kaynaða göre “özgüven” keli-
mesinde saklý. Baþarma potansi-
yelimiz var belki ancak, bazen,
sanki bir þeyler sesimizi keser,
elimizi ayaðýmýzý baðlar; beðenil-
memek korkusu, dýþlanma kaygýsý,
bir yetersizlik hissi gibi birçok
olumsuz duygu ve düþüncelerle
kendimizi bir kýskaca alýr ve öylece
hiçbir þey yapmadan yaþamayý ter-
cih ederiz. Yani kendimizden vaz-
geçeriz. Peki böyle bir durumdan
kurtulmak için ne yapýlmasý ge-
rekir?
Psikolog Selçuk Arýcý’ya göre, kendi olumsuz varsayýmlarýmýzla
beslediðimiz bu “yýkýcý” düþünce yapýlarýmýzý yenmek için bazý
“onarýcý” teknikler vardýr. Arýcý, bunlarý þöyle açýklýyor:
Güçlü yönlerimiz üstünde durmak: Önemli olan elde edilen sonuç
deðil, bu yolda harcanan çabalardýr. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi
bilmeliyiz.
Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öðrenme fýrsatý olarak
bakabilmek. Asýl olan kazanmak yahut kaybetmek deðil! Ancak bu
þekilde yeni fýrsatlarla karþýlaþabiliriz ve kendimizi olduðumuz gibi
kabul edebiliriz.
Ýç konuþma yapmak: Kendimize haksýzlýk ettiðimiz durumlarda, “dur
bakalým, o kadar da deðil” diyerek daha olumlu varsayýmlar
üretmeliyiz.
Kiþisel deðerlendirme yapmak: Kendimizi her þeyden ve herkesten
baðýmsýz olarak deðerlendirebilmek... Bu tarz bir bakýþ açýsý içsel olarak
daha güçlü hissetmemizi saðlayacaktýr.
Kendini sevmek: Ýnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem
de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barýþýk
yaþarlar.
Kendini tanýmak: Kendilerini tanýyan insanlar kendi güçlü ve güçsüz
yönlerini iyi bilirler. Bir topluluða girdiklerinde kendi potansiyellerinin
farkýnda olarak harekete geçerler.
Hedef koymak: Tabii burada kastedilen hedef açýk ve net koyduðumuz
hedeflerdir.
Pozitif düþünmek: Olumsuz bir düþünceyle herhangi bir baþarý elde
etmek çok güçtür. Bu ancak karamsarlýða götürür.
Ýyi bir ifade yeteneði: Toplum içinde konuþmak için bol bol okumamýz
konuþma tekrarlarý yapmamýz ve hatta zaman zaman iyi birer hatip
olabilmek için evde çalýþmamýz ve sonucunda da konuþma
yeteneðimizi artýrmamýz bize topluluk içinde daha çok söz söyleme
imkaný tanýyabilir.
Duygularý kontrol etme: Duygularý ile baþa çýkabilen kiþiler
duygularýnýn esiri olmazlar. Beklenmedik davranýþlar göstermezler.
Korkularý ve endiþeleri ile baþa çýkabildikleri için riskleri göze alabilirler.
ÖZGÜVEN EKSÝKLÝÐÝNÝ NASIL YOK EDEBÝLÝRSÝNÝZ?
ETKÝLÝ YORUM - 11
Ýletiþim araçlarý arasýnda belki
de en önemli yeri kaplayan bil-
gisayar, her yaþtan bireyi birçok
bilgiye kýsa sürede ulaþmalarýna
vesile olan Ýnternet ile buluþturu-
yor. Hemen her yaþ döneminde
ebeveynleri model alan çocuklarý-
mýz, rol modellerinin internet kul-
laným davranýþlarýný da öðrenme
süreçlerine dahil ediyorlar. Ancak,
otokontrol konusunda yetiþkinlere
oranla daha az etkin olan kimi
çocuk için internet kullanýmý bir
süre sonra sorun haline gelebiliyor.
Bu öðrenme sürecinde çocuklarýn
iç denetimleri yeterli olmadýðýn-
dan ebeveynlere büyük görevler
düþüyor. Her yaþ döneminin ge-
liþim basamaklarýnda gösterdiði
özellikler farklý olduðu gibi inter-
neti kullanma davranýþlarý da de-
ðiþim gösteriyor. Ailelerin bu
geliþim dönemlerinin özellikleri
hakkýnda bilgi sahibi olmalarý ev içi
kullaným kurallarýný belirlemele-
rinde yardýmcý olacak diye dü-
þünüyorum.
Ýlköðretim hayatýna atýlan 6 yaþ ço-
cuðu bundan böyle interneti tek
baþýna keþfetmek isteyecektir. Ar-
týk tam bir okullu olmuþtur, büyü-
müþtür. Bu durumu her davra-
nýþýnda ortaya koymak isteyeceði
gibi internet kullanýmýnda da gös-
termek isteyecektir. Bu yaþ çocuðu
otoriteyi çok fazla sorgulama eði-
liminde deðildir. O nedenle koyu-
lan kurallarý uygulama konusunda
ebeveynlerin pek fazla sýkýntý ya-
þamasý beklenmez.
6 yaþ:
Ýnternet Kullanýmý
Bu yaþ döneminde
arkadaþ iliþkileri
eskiye oranla
önem kazanýr.
Arkadaþlýk kurma
siteleri ve özellikle
anlýk ileti en çok
kullanýlan
araçlardýr.
“
“
ETKÝLÝ YORUM - 12
Güvenli
Sanal ortamda yapabilecekleri
geçmiþten getirdikleri bilgi birikimi
ile doðru orantýlýdýr. Ancak, stan-
dartlara baktýðýmýzda ortalama bir
6 yaþ çocuðu fareyi kullanma, bil-
gisayarda oyun oynama, oyun sýra-
sýndaki yönergeleri yerine getirme
konularýnda baþarýlýdýr. Ancak,
internet kullanýmýnda henüz aile-
sine baðýmlýdýr. Tek baþýna e-posta
adresi almak, e-posta göndermek
gibi iþlemlerde büyüklerinin
yardýmýna ihtiyaç duyarlar.
Henüz okula baþlamýþ ve dola-
yýsýyla artan sorumluluklarýna
adaptasyon sürecinde olan, özel-
likle tam gün okula giden, 6 yaþ ço-
cuðunun günlük bilgisayar kulla-
ným süresinin 30 dakika ile 1 saat
arasýnda olmasý idealdir.
7 yaþ ile 9 yaþ arasý, internete ilgi-
nin oldukça arttýðý bir dönemdir.
Genel olarak bu yaþlardaki çocuk-
lar yasaklanan birçok davranýþý
gerçekleþtirme eðiliminde oldu-
ðundan internetteki yasaklar da
ilgilerini çekecektir. Fakat aileler
birtakým raporlama sistemleri ile
çocuklarýnýn hangi sitelerde, ne
kadar süre gezindiklerini görebi-
lirler. Bu yaþ çocuklarý kolaylýkla
güvenme eðilimindedirler, bu ne-
denle ebeveynler internette yeni
tanýþýlan kiþilere karþý dikkatli
olmalýdýrlar. Bu gibi durumlar ile
ilgili olarak çeþitli kurallar belir-
lenebilir: Ýnternette yeni biri ile ta-
nýþtýðýnda/konuþtuðunda bunu
ebeveynler ile paylaþmak, ebe-
veynlerin izni olmadan tanýþtýðý
kiþiler ile bilgi alýþveriþinde bulun-
mamak, vs.
Ortalama bir 7-9 yaþ çocuðu inter-
nette gezinmeyi, çeþitli oyunlar
7-9 yaþ:
oynamayý, e-posta gönderip al-
mayý baþarabilir. Bu yaþtaki çocuk-
lar için ideal internet kullaným sü-
resi günlük 1,5–2 saati geçme-
melidir.
Ön ergenlik dönemindeki 10-13
yaþ çocuðu, internet ile ilgili olduk-
ça fazla bilgiye sahiptir. Bu alandan
her türlü bilgiye sýnýrsýz ulaþým sað-
layabileceðinin farkýndadýr. Bu yaþ
döneminde arkadaþ iliþkileri eski-
ye oranla önem kazanýr. Arkadaþlýk
kurma siteleri ve özellikle anlýk ileti
en çok kullanýlan araçlardýr. Ayrý-
ca, okullar doðru kullanýmýný teþvik
etmek amacý ile internetten bilgi
aramaya yönelik çeþitli projeler,
ödevler verirler. Dolayýsýyla inter-
netin eðitici rolü bu dönemde ön
plana çýkmaya baþlar. Bunlara ek
10-13 yaþ:
olarak, 10-13 yaþ aralýðýndaki ço-
cuklar interneti müzik yüklemek,
e-posta göndermek ve sevdikleri
ünlüler hakkýnda araþtýrma yap-
mak için de kullanýrlar.
Bu dönemde günlük internet kul-
lanýmý süre açýsýndan bireysel fark-
lýlýk gösterebilir. Çocuk, sosyal iliþ-
kilerinin devamlýlýðý için uzun sü-
reler boyu çevrimiçi kalmak isteye-
bilir. Burada önemli olan aile bi-
reylerinin hep birlikte üzerinde
anlaþacaklarý aile içi internet kulla-
ným kurallarýný belirleyerek huzuru
saðlayabilmeleridir.
ETKÝLÝ YORUM - 13
Açelya Þahin Klinik Psikolog
ETKÝLÝ YORUM - 15
ÇOCUKLARDA
KÝÞÝLÝK GELÝÞÝMÝ
Her anne-babaya düþen görev; o mizaç
yapýsýnýn imkân ve potansiyellerini tespit edip
anlayarak çocuðun olumlu geliþimi yönünde
tutum ve davranýþ sergilemektir.
“ “Dokuz Mizaç Modelinin
ilk iddiasý “çocuklarýn
hepsinin ayný yapýda
olmadýðýdýr.” Ýkinci iddiasý ise “ço-
cuklarýn 9 farklý mizaç yapýsý ile
dünyaya geldikleridir.”
Her çocuk için doðumdan itibaren
ilk merak edilen þey genel saðlýðý
ise ikinci merak edilen þey de cinsi-
yetidir. Çünkü onlara vereceðimiz
bakým için bu iki unsur çok önem-
lidir. Ama en az bunun kadar
önemli bir diðer unsur çocuðun
mizaç yapýsýdýr. Eðer çocuðun mi-
zaç yapýsýný doðru tespit edip
anlayabilirsek onun geliþmesi için
en uygun olan tutum ve davranýþ-
larý sergilememiz de kolay
olacaktýr.
Çocuðun cinsiyetini bilmeden onu
doðru bir þekilde yetiþtirmek
mümkün olmadýðý gibi onun mi-
zaç ve kiþilik yapýsýný bilmeden de
ona uygun terbiyeyi vermek müm-
kün deðildir.
Yapýlan tüm bilimsel gözlem ve
araþtýrmalar çocuklarýn neredeyse
doðumdan itibaren gözlemlenebi-
len farklýlýklarýna dikkat çekmiþtir.
Bazý çocuklar; korku nedir bilmez-
ken bazýlarý her yeni durumu
Ýsmail Acarkan
ETKÝLÝ YORUM - 14
korku ve kaygýyla karþýlama eði-
limindedirler. Bazý çocuklar,
gördükleri ve akýllarýna gelen her
þeyi denemeye eðilimliyken bazý-
larý da yeniliklere daha mesafeli
olup bildikleri ve alýþtýklarý þeyleri
devam ettirme eðilimindedirler.
Yine bazý çocuklar zorlu þeylerle
karþýlaþtýklarýnda bütün enerjilerini
ve imkânlarýný kullanarak zorun
üstesinden gelmeye eðilimliyken
bazýlarý ise zorlu onlar karþýsýnda
kendini geri çekmeye ve daha
kolay olana yönelmeye eðilim-
lidirler.
Her birimiz “insan” olmak açýsýn-
dan ayný olduðumuzu “olaylarý,
olgularý, sözleri ve tavýrlarý” ayný
þekilde anladýðýmýzý ve deðerlen-
dirdiðimizi zannederiz. Hâlbuki
her birimizin “anlayýþ tarzý, bek-
lentileri, arayýþlarý ve öncelikleri”
farklý farklýdýr.
Bu farký fark edemediðimizde, her
birimiz zorunlu olarak muhata-
býmýzý “kendimize ve kendi algý
tarzýmýza göre” tanýmlar ve
yorumlarýz. Biyolojik olarak hepi-
mizin ayný yapýda olmamýz psiko-
lojik olarak da ayný olduðumuz
zannýný oluþturur. Bu zan ise bizi
yanlýþ anlamalara-anlaþýlmalara
götürür. Hiçbirimiz diðerimizden
üstün deðiliz; ancak farklýyýz. Mu-
hatabýmýzý kendimize benzetme-
ye çalýþtýðýmýzda veya bizim gibi
olmasýný istediðimizde bu, onun
farklýlýðýný görmezden geldiðimiz
veya göremediðimiz anlamýna
gelir. Üstelik onu kendimize göre
deðerlendirdiðimizde hem yanlýþ
bir karþýlaþtýrma yapmýþ oluruz
hem de ona haksýzlýk etmiþ oluruz. Nasýl ki: Bir tavþana “göre” kap-lumbaða tembeldir.Bir güvercine “göre” yarasa kaçýn-gan ve soðuktur.Bir kartala “göre” tavuk uçma
özürlüdür.Kýlýçbalýðýna “göre” balina çok
þiþmandýr.Bir arslana “göre” filin burnu
sarkýktýr.Bir pandaya “göre” maymun çok
hareketli ve gürültücüdür.Kýsacasý; her bir yapýyý, bir diðer
yapý ile mukayese etmeden ve
genelleme hatâsýna düþmeden
onu kendi yapýsýna, þartlarýna, im-
kân ve kabiliyetlerine göre deðer-
lendirmek ve anlamak gerekir. Ýþte nasýl ki çocuðun cinsiyetini
tespit edip geliþmesi yönünde
uygun þekilde davranýþ, tutum ve
yönlendirmede bulunuyorsak ayný
þekilde çocuðun mizaç yapýsýný da
tespit edip bu yapýnýn kiþilik
özellikleri anlamýnda olumlu yön-
de geliþmesi için gerekli olan dav-
ranýþ, tutum ve yönlendirmelerde
bulunmamýz büyük önem taþý-
maktadýr.
Örneðin; bazý çocuklar dýþa dö-
nük, kendini korumaya ve gerekir-
se tepki vermeye çok eðilimli olup
istemediði bir þeyi yapmamaya,
kendini korumak için güç kullan-
maya ve çabuk öfkelenmeye eði-
limli bir yapýda doðar. Bu çocuklar
kavgacý-öfkeli-çatýþmacý-baþýna
buyruk olarak doðmaz ancak tüm
bunlara meyilli olarak doðar.
Ýþte bir anne-baba veya eðitici bu
çocuðun mizaç yapýsýný bilmeli ve
bu mizacýn olumlu yönde bir kiþi-
lik görünümü kazanmasý için ona
doðru þekilde davranmalý ve eðit-
melidir. Onu sürekli kontrol et-
meye çalýþmadan, yaptýðý þeyin o-
nun için zararlý olabileceðini dü-
þündürerek onu sakýndýrmak,
zorla hiçbir þey yaptýrmamak, fizik-
sel güç kadar düþünce gücünün de
farkýna vardýrmak, saldýrgan-kav-
gacý arkadaþlardan ve görsel
materyallerden (oyun, film vs.)
uzak tutmak, öfke ve sertlik göster-
memek gereklidir. Ebeveynler
seven, þefkatli, bilge ve müsama-
halý bir otorite olmakla bu mizaç-
taki bir çocuk için en uygun tutu-
mu sergilemiþ olacaktýr.
Ancak anne-baba bu mizaç yapý-
sýndaki çocuðun her zaman söz
dinleyen, sessiz-sakin-aðýrbaþlý,
herkesle uyumlu bir çocuk olabile-
ceðini düþünmemelidir. Onun ce-
sur ama kavgacý olmayan, kendini
koruyan ama þiddet yanlýsý ol-
mayan, bir ölçüde istekleri konu-
sunda sabredebilen ama çok da
sabýrlý olamayan ancak bunun yaný
sýra atak, inisiyatif alabilen, hakkýný
savunan, haksýzlýða uðrayaný-zayýfý
koruyan bir kiþilik yapýsýnda
olabileceðini düþünmelidir.
Hiçbir mizaç
yapýsýnýn bir diðerine genel bir
üstünlüðü yoktur. Bir diðer ifadeyle
daha iyi veya daha kötü bir mizaç
yoktur. Ancak farklýlýk vardýr. Nasýl
ki bir elma çekirdeðinden, porta-
kal olmasýný beklemiyorsak; ço-
cuðumuzun mensup olduðu mizaç
yapýsýndan da onun için imkânsýz
olaný beklememeliyiz.Her anne-babaya düþen görev; o
mizaç yapýsýnýn imkân ve potansi-
yellerini tespit edip anlayarak ço-
cuðun olumlu geliþimi yönünde
tutum ve davranýþ sergilemektir.
Bir tavuktan bir kartal gibi uç-
masýný bekleyemeyiz, ayný zaman-
ÞUNU HER ZAMAN HATIRDA
TUTMALIYIZ:
ETKÝLÝ YORUM - 15
da bir kartalýn da bir tavuk gibi her
gün yumurtlamasýný beklemeyiz.
Dolayýsýyla kartal ile tavuðu muka-
yese etmeyiz. Yine bir kaplum-
baðadan tavþanýn çeviklik ve hare-
ketliliðini bekleyemeyiz, ancak
kaplumbaðanýn da tavþana oranla
daha temkinli, dayanýklý ve kararlý
olduðunu biliriz.
Kýsacasý; size verilen bir elma
çekirdeðinden bir portakal elde
edemezsiniz. Ama o elma çekir-
deðinden; saðlýklý, geliþkin, olgun
bir elma mý yoksa kurtlu, çürük,
ham bir elma mý olacaðý siz anne-
babalarýn tutumuna ve çevresel
þartlara baðlýdýr.
Ýþte bu yüzden bize hediye edilen
her bir çocuðumuzun öncelikle ya-
pýsýný yani mizaç özelliklerini
anlamaya çalýþmalýyýz. "Dokuz Mi-
zaç Modeli"ne göre hem ebe-
veynler hem de çocuklar; hayatý ve
olaylarý kendi yapýlarýna göre algý-
lar, deðerlendirir ve yaþarlar. Bu
nedenle ebeveyn-çocuk iliþkisini
deðerlendirdiðimizde açýkça þunu
görüyoruz: Bilinçli ve bilgili bir
farkýndalýk olmadýðý sürece “mi-
zaçlarýn yapýsal zorunluluðu” ebe-
veyn-çocuk iliþkisinin niteliðini ve
sürecini belirler.
Örneðin; bazý mizaç yapýlarýnýn
ortalama düzeydeki ebeveynlik
tarzý, istediklerinin hemen ve itiraz
edilmeden yapýlmasýný isteyen,
iletiþimde kýsa ve net bir tutum
sergileyen, sert-otoriter bir görü-
nümdedir. Buna karþýn bazý çocuk-
larýn mizaç yapýlarý da çok duy-
gusal, kýrýlgan, kolay incinen,
sertlik ve öfkeye karþý çok hassas
bir nitelik taþýr. Bu iki farklý mizaç-
taki baba ve çocuk iliþkisinin
“doðal sonucu” þudur: Babanýn
gözüyle “çabuk küsen ve kýrýlan,
aþýrý duygusal, söz dinlemeyen za-
yýf bir çocuk”; çocuðun gözüyle ise
“kendisini anlamaya çalýþmayan,
dinlemeyen, duygusuz, sert, her
þeye çabucak öfkelenen bir baba”.
Aslýnda “iliþkilerimize” dikkatle
baktýðýmýzda þunu apaçýk görürüz.
“Hepimiz kendi mizacýmýzýn
mahkûmu, bazen de maðduruyuz
ve yine mizacýmýzdan dolayý
muhataplarýmýzý maðdur ederiz.
Ayný zamanda muhataplarýmýzýn
mizacý da bizi maðdur eder”.
Ancak þu unutulmamalýdýr ki; bu
maðdur olma ve maðdur etmelerin
hiçbiri “þuurlu ve bilerek” deðildir.Ýþte bu nedenle eðer ebeveynler
çocuklarýna faydalý olmak ve bil-
meden de olsa zarar vermek
istemiyorlarsa kendi mizaçlarýnýn
farkýnda olmalý ve kendi mizaçla-
rýnýn çocuklarýnýn mizacýna ve
beklentilerine uyup uymadýðýný
düþünmelidir.Dolayýsýyla ebeveynler çocuklarýný
yetiþtirmeden önce kendilerini ye-
tiþtirmelidirler.
“Anne-baba her bir çiçeðin kendi
renginde ve kokusunda açýp geliþ-
mesi için gerekli bakýmý yapan
bahçývan gibidir. O çiçek hangi
renkte ise o þekilde açacaktýr.
ETKÝLÝ YORUM - 16
Onun rengini deðiþtirmeye çalýþ-
mak, onun rengini beðenmemek
veya onu istediðimiz renge boya-
maya çalýþmak yanlýþ olacaktýr.”
bir çocuðun
biyolojik oluþumu için gerekli olan
bedensel yeterlilik ile ilgilidir.
kendinin
ve çocuðunun mizaç ve kiþilik ya-
pýsýnýn farkýnda olarak çocuðunun
zihinsel-duygusal ve davranýþsal
düzeyde geliþmesi ve yetkinleþ-
mesi için gerekli olan tutumu
gösterebilme yeterliliðini ifade
eder.
manevi
(ruhsal) açýdan bilgeliðe, hakikate,
sonsuz sevgi ve þefkate ermiþ ola-
rak çocuðunun imkân ve kabiliyeti
nispetinde bu ruhsallýðý yansýtabil-
me yeterliliðidir.
Bu açýdan baktýðýmýzda þu uyarýda
bulunmayý gerekli görüyoruz; an-
ne-babadan birinde veya ikisinde
biyolojik (genetik) olarak bir hasta-
lýk var olduðunda çocukta da o
biyolojik hastalýðýn görünebilme
ihtimali olduðu gibi; psikolojik dü-
zeyde de (düþünce, duygu ve dav-
ranýþ düzeyinde) anne-babada var
olan herhangi bir yetersizlik (doð-
rularý bilmeme, kararsýzlýk, kaygýlý-
lýk, korkaklýk, sorumsuzluk, empa-
ti yoksunluðu, sevgisizlik, vs.) veya
hastalýk (bencillik, öfkelilik, sertlik,
aþýrý ve gereksiz tepkisellik, yanlýþ
düþünce ve duygular vs.) çocuðu
olumsuz yönde etkileyecektir.
Dolayýsýyla ANNE – BABA OLMAK
için biyolojik olarak saðlýklý anne-
baba olma yeterliliðinin yaný sýra
en azýndan psikolojik olarak da
saðlýklý anne-baba olma yeterliliði
gerekmektedir.
Saðlýklý bir kiþilik ve karakter eði-
Üç tür ebeveynlik vardýr;
Biyolojik ebeveynlik;
Psikolojik ebeveynlik;
Ruhsal ebeveynlik ise;
timi, söz konusu çocuðun mizaç
yapýsýnýn çok iyi bilinmesine baðlý-
dýr. Anne-babalar çocuklarýnýn
kendilerinden farklý bir yapýda
olabileceklerini bilmeli ve bu fark-
lýlýðý dikkate alarak çocuklarýna en
uygun tarzda davranmalýdýr. Bu
farklýlýðý anlayan anne-babalar;
çocuklarýný daha doðru ve objektif
bir açýdan bakýp deðerlendirerek
çocuklarýndan beklentilerini de
doðru bir çizgiye çekeceklerdir.
“1” mizaç yapýsý
“2” mizaç yapýsý
“3” mizaç yapýsý
“4” mizaç yapýsý
“5” mizaç yapýsý
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar; düþünerek hareket eden, uslu,ciddi,
ne yaptýðýna dikkat eden, titiz ve düzenli olmaya eðilimli, “doðruyu
ve yapýlmasý gerekeni gözleyen-soran ve onu yapmaya çalýþan, bir
þeyi hatalý, eksik ve yanlýþ yaptýklarýnda bu durumdan oldukça
rahatsýz olan; mantýklý, yanlýþlýk yapmalarý halinde suçluluk
duygusunun çabuk geliþtiði, haksýzlýða uðramalarý halinde ise kolay
öfkelenen bir yapýya sahiplerdir.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar çok duygusal , sevecen, merhametli,
yardýmsever, sýcakkanlý, insanlarla çabuk kaynaþabilen, arkadaþ
canlýsý, çabuk aðlayan, çevresinden ilgi ve sevgi bekleyen,kendisini
sevdirmeye ve beðendirmeye çalýþan,yakýn temastan hoþlanan,
çabuk alýnýp kýrýlabilen, alýnýp küsebilen bir yapýya sahiplerdir.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar; hýrslý, enerjik ve rekabetçi olup
kendinden emin gözüken, “ baþarmak ve takdir edilmek isteyen”,
yenilgiye ve baþarýsýz olmaya tahammül edemeyen, amaçlarýna
kolayca motive olup hedefleri doðrultusunda -duygularýna
takýlmadan- sonuca ulaþýncaya dek çaba gösteren ve bir ortamda ne
söylemeleri, nasýl hareket etmeleri gerekiyorsa ona uygun davranma
becerisi gösterebilen bir yapýya da sahiplerdir.
Bu mizaç yapýsýna sahip çocuklar; duygusal açýdan hassas, kolay
incinebilen, hüzünlü, merhametli, karþýsýndakilerin duygularýný
anlamaya çalýþan, içten ve dost canlýsý , içlerinden geldiði gibi
davranan, bazen aktif ve canlý olsalar da, bazen de yalnýzlýða ihtiyaç
hissedip kendi duygu dünyalarýyla baþ baþa kalmaktan hoþlanan,
duygusal iniþ çýkýþlarý çok sýk yaþayan bir yapýya sahiptirler.Duygusal
olarak kolay incinirler fakat genelde bunu pek belli etmezler.
Ýncindiklerinin çevresindekiler tarafýndan fark edilmesini ve
anlaþýlmasýný beklerler.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar genellikle içe dönük, sessiz, bilgiye ve
öðrenmeye meraklý, çekingen, gözlemleyen, çok düþünen, korkuya
Dokuz mizaç modelinde her mizaç bir rakamla sembolize edilmektedir.
ETKÝLÝ YORUM - 17
Sevgili annem ve babam;
Bana sahip olduðunuzu san-
dýkça hata yapýyorsunuz. Be-
nim sadece ben olduðumu
kabul edin. Saçým, gözüm,
kaþým size benzeyebilir ama
benim sizden farklý bir ki-
þiliðim ve eðilimlerim var. Be-
ni dilediðiniz gibi þekillendi-
rebileceðinizi veya tamamen
size ait olduðumu düþündük-
çe yanýlýyorsunuz. Ben size
bunun tam aksini ispat ettik-
çe de hayal kýrýklýðýna uðru-
yorsunuz. Lütfen beni an-
layýn.
Beni kendi ufkunuza deðil,
benim yapýmýn ihtiyaç duy-
duðu ufka doðru kanatlan-
dýrýn. Beni sevin ama kontrol
etmek için deðil. Beni uyarýn
ama öfkeyle deðil. Hatta ge-
rektiðinde beni cezalandýrýn
ancak cezalandýrýrken bile
gözlerinizde sevgiyi göre-
bileyim.
Söylediðiniz bir þeyi yapma-
dýðýmda bunu neden yapma-
dýðýma-yapamadýðýma bakýp
beni anlamaya çalýþýn. Miza-
cýmýn öncelikli ihtiyaçlarýný
bilerek onlarý vermek konu-
sunda gayret edin. Ve size zor
gelen (sizi üzen, rahatsýz
eden, öfkelendiren) yönleri-
mi beni yargýlamadan ve baþ-
kalarýyla kýyaslamadan söyle-
yin. Deðiþmem konusunda
bana sabýrlý bir þekilde yar-
dým edin!
BÝR ÇOCUKTANMEKTUP!
çok eðilimli, yalnýz kalmayý seven, insanlara karþý mesafeli, fiziksel
yakýnlýktan ve temastan pek hoþlanmayan, çevresinde olan bitenleri
sessizce gözlemleyen, duygusallýktan oldukça uzak bir yapýya
sahiptirler. Dikkat çekmekten, göz önünde olmaktan özellikle
kaçýnan bu çocuklar; toplumun uzaðýnda veya kenarýnda olmayý
daha çok tercih ederler.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar; kontrollü ve temkinli davranan,
güven ve emniyet arayan, iliþkilerinde nispeten çekingen olan, çabuk
endiþelenen, güçlü ve kendisini koruyan bir otoriteye baðýmlý, olasý
en kötü ihtimalleri hesaplayan, gelecek ile ilgili kaygýlar taþýyan,
tedbirli ve çekingen hareket etmeye eðilimli, karar vermekte
zorlanan veya verdikleri kararlarý yakýn çevresine onaylatan, zaman
zaman özgüven problemi yaþayan ve mutlaka “ bilen bir otoriteye”
ihtiyaç duyan bir yapýya sahiplerdir.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar çok hareketli, konuþkan, dýþa dönük,
neþeli,iyimser, muzip, þakacý, heyecan ve maceradan hoþlanan,
keyiflerine çok düþkün çocuklardýr. Hayal dünyalarý çok geniþ olan ve
sorunlar karþýsýnda derhal pratik çözümler üreten, acý ve sýkýntýlardan
kaçan, bir þeye uzun süre odaklanmakta zorlanan, kolayca dikkati
daðýlabilen, ayný þeyleri yapmaktan çok çabuk sýkýlan, yenilik ve
deðiþiklik arayan, meraklý (özellikle her þeyi kurcalamayý seven) ve
maymun iþtahlý, rahat ve biraz da umursamaz bir yapýya sahiplerdir.
Bu mizaç yapýsýndaki çocuklar; cesur, korkusuz, çevresindekileri
yönlendirmek ve yönetmek isteyen ancak yönetilmekten
hoþlanmayan; cömert, çatýþmaktan çekinmeyen, kendinden emin,
zorluklar karþýsýnda güçlü ve dayanýklý, enerjik, her þart ve durumda
öne çýkýp müdahale edebilen, kolay aðlamayan, sýnýrlanmaya ve
baskýlanmaya sert tepki gösteren, kendilerini ve çevresindekileri
korumak için kavga ve çatýþmadan asla çekinmeyen, zayýflýktan ve
güçsüzlükten hiç hoþlanmayan, sert, baskýn ve çok çabuk öfkelenen
bir yapýya sahiplerdir.
Bu çocuklar; sakin, mülayim, utangaç, hareketlerinde biraz aðýr ve
yavaþ gözüken, aceleci olmayan, huzur ve sükûnet arayan,çevresiyle
uyumlu olmaya gayret eden, çatýþma ve kavga ortamlarýndan
hoþlanmayan, barýþçýl ve uyumlu olmaya çalýþan ancak zorlandýðý ve
rahatsýz olduðu durumlarda gizli gizli inat edebilen bu çocuklar;
genelde sakin ve uyumlu olmalarýna raðmen nadir de olsa içlerinde
biriktirdikleri öfkeyi ani öfke patlamalarý þeklinde gösterebilen bir
yapýya sahiplerdir.
“6” mizaç yapýsý
‘7’ mizaç yapýsý
“8” mizaç yapýsý
‘9’ mizaç yapýsý
ETKÝLÝ YORUM - 18
Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Bozukluðu
toplumda oldukça sýk görülen ve tedavi ile
belirgin düzelmeler gösteren bir bozukluktur. Erken
teþhis edilirse tedavisi kolaylaþmaktadýr.
“ “
ANNE-BABA TUTUMLARI VE
DÝKKAT EKSÝKLÝÐÝ
Elif Tuðçe Eyikoçak Psikolog
ETKÝLÝ YORUM - 20
B
Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite
Bozukluðu Nedir?
asit gibi görünen ama yaþamý
çok zorlaþtýran; evden okula,
okuldan iþe, iþten kazalara ve
kötü alýþkanlýklara uzanan bir
yaþamýn, sorunun adý: Dikkat Eksikliði
ve Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB)
Günümüzde en sýk karþýlaþtýðýmýz
ifadelerden olan hiperaktif çocuk
nitelendirmesinin genel anlamda
bilinen ve yorumlanan tanýmý ile ara-
sýnda ciddi farklar bulunmaktadýr.
Temelde araþtýrýp, öðrenmeye da-
yandýrýlmadan, kulaktan dolma
bilgilerle bu kavramýn kullanýlmasý
çocuðun eðitim hayatýný olumsuz
yönde etkilemektedir.
Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Bo-
zukluðu toplumda oldukça sýk görü-
len ve tedavi ile belirgin düzelmeler
gösteren bir bozukluktur. Erken teþ-
his edilirse tedavisi kolaylaþmaktadýr.
DEHB temelde üç belirtiden oluþan
bir sorundur:
Dikkat Eksikliði: Dikkat Eksikliði ve
Hiperaktivite olan çocuklarýn dikkat
süreleri diðer çocuklardan kýsadýr. Bu
özellik okul öncesi dönemden
itibaren fark edilebilir.
Aþýrý Hareketlilik (Hiperaktivite):
Aþýrý hareketlilik, DEHB dýþýnda ge-
liþimsel bozukluklar gibi bazý du-
rumlarda da görülebilir. Bu nedenle
tek baþýna taný koydurucu deðildir.
Diðer bulgularla birlikte deðerlen-
dirilmesi gerekir.
Dürtüsellik (Aþýrý hareket etme, so-
nuçlarýný düþünmeden harekete
geçmek, dürtülerini kontrol ede-
memek): Davranýþlarýný kontrol ede-
memek sorunlara yol açar. Sýrasýný
bekleyememek, söz verilmeden ko-
nuþmak, baþkalarýnýn sözünü kes-
mek tepkiselliðin sýk rastlanan sonuç-
larýndandýr.
Ailelerin Tutumlarý Neden Deðil,
Sonuç!
Anne-Babalarýn Yanlýþ Tutumu
Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Bo-
zukluðu anne ve babalarýn tutum-
larýna baðlý olarak da geliþebiliyor
mu?’ veya ‘Anne ve babalarýn tu-
tumlarý etkileyici rol oynuyor mu?’
Ailelerin en sýk sorduðu ve endiþe-
lendiði konulardan biri çocuklarýn-
da DEHB olmasýnda kendi tutum-
larýnýn etkisinin olup olmadýðýdýr.
Ebeveyn tutumlarýnýn etkili olup ol-
madýðý araþtýrýlmýþtýr. Bu çalýþmala-
rýn sonucunda ailelerin tutumlarýnýn
bir nedenden çok, bir sonuç olduðu
düþünülmüþtür. Sorunlar nedeniyle
bunalan aile yanlýþ tutumlar sergile-
mekte, bu durum bulgularýn þiddet-
lenmesine veya baþka sorunlarýn ek-
lenmesine de yol açmaktadýr.
Çocuðun korkak, ürkek, çekingen ol-
masý, kolayca arkadaþ edinememesi
ya da güçlü olarak tanýmadýðýmýz
bazý çocuklar tarafýndan ezilmesi,
baský altýna alýnmasý, büyüme ve
kiþilik geliþiminde çok önemli rolleri
olan anne babalarýn tutumlarýndan
kaynaklanmaktadýr. Anne-babalarýn
çocuk yetiþtirme konusunda genelde
sýk gözlenilen tutumlardan biri aþýrý
koruma ve kollamadýr.
Okul çaðýna kadar çocuða ait her
türlü görev ve sorumluluðu ona hiç
fýrsat vermeden ya da kendi ken-
dine yapabilmesi yönünde gereken
ilgiyi göstermeden yerine getiren
ebeveynler, bu anlamda birer
örnektir.
Tüm hakimiyet ve sorumluluðun ebeveynde olduðu aile ortamýnda yetiþen çocuklar, çoðunlukla ev dý-
þýna çýktýklarýnda kendi kanatlarý ile uçamaz hale gelir, ailelerinden ayrýl-
dýklarýnda bocalarlar. Evde her dedi-ðini yaptýrabilen çocuklar ise arka-
daþlarý arasýnda sinebilir, bir köþeye çekilerek, diðerlerine karýþmayabilir
ya da kendilerini yeterince koruya-mayabilirler. Kimi zaman bunun tersi
de söz konusu olabilir. Bazý ailelerde hiç sýnýr tanýnmamasý, çocuðun di-siplin uygulanmadan büyütülmesi de
onda birtakým davranýþ bozuklukla-rýna ve uyumsuzluða neden olabilir.
Anne ve BabalarNasýl Davranmalýdý?
Önce uygun taný ve tedavi için bir çocuk ruh saðlýðý uzmanýna baþ-vurup, hekimle iþbirliði yapýlmalý-dýr. Bu sorun evde anne babanýn ya da okulda öðretmenin uygula-yacaðý disiplin yöntemleriyle çözülebilecek bir sorun deðildir.
Çocukla konuþurken göz temasý kurulmalý, sizi dinlediðinizi kont-rol etmek için gerekirse söylenen tekrarlatýlmalýdýr.
Evde ve okulda net kurallar ve sý-nýrlar oluþturulup bu kurallara baðlý kalýnmalýdýr.
Çocuðun güçlü ve zayýf yönleri belirlenip, baþarýlý olabileceði du-rumlar ve etkinlikler planlanýp, kendine güveni ve benlik saygýsý artýrýlabilir.
Olumlu davranýþlarý övgü, sevgi ve ilgiyle desteklenmelidir.
Olumsuz davranýþlarýn doðal so-nuçlarýnýn yaþanmasýna izin veril-melidir.
Eleþtiriden çok övgü kullanýlmalý, özellikle baþka çocuklarýn içinde eleþtirilmekten kaçýnýlmalýdýr. Di-ðer çocuklarla kýyaslanmamalýdýr.
Ev dýþýnda sosyal ve sportif etken-liklere katýlmasý da desteklenebilir.
Bunlarýn neticesinde birtakým o-lumsuz olarak nitelendirilen dav-ranýþlar üzerinde biraz daha kont-rol saðlanacak ve buna paralel ola-rak çocuk kendini daha yeterli his-sedecek, kendini suçlama azala-cak ve uzun vadede güven eksik-liði oluþumunun önlenmesine kat-kýda bulunulacaktýr.
ETKÝLÝ YORUM - 21
ETKÝLÝ YORUM - 22
MEDYA ÇAÐINDAÇOCUK YETÝÞTÝRMEK
Çocuðun sosyalleþmesine yardýmcý olmak, yaþýtlarýyla birlikte vakit
geçirmesini desteklemek, okul dýþý etkinliklere katýlmasý için ona
fýrsat vermek gerekiyordu. Ýletiþim çaðýyla birlikte sosyalleþmenin
anlamý ve sýnýrlarý da önceki zamanlarda olmadýðý kadar geniþledi.
“ “
Prof. Dr. M. Kemal SAYAR
Çocuklarýyla daha çok za-
man geçiren ebeveynler;
kendi içsel arzularýna karþý
çýkmadýklarý için zamanla kendi-
lerini daha iyi ve enerjik hissedi-
yor; daha mutlu oluyor; enerji-
lerindeki artýþ, iþ ve özel hayatlarý-
na da olumlu yönde yansýyor. An-
ne-babalarý ile aralarýndaki baðýn
kuvvetlenmesi çocuklarda da hu-
zursuzluk ve hýrçýnlýk gibi dav-
ranýþlarý azaltýyor; kardeþlerle ile-
tiþim de olumlu geliþmelere yol
açýyor.
Anne-baba olmak hiçbir zaman
kolay deðildi. Günümüzde ise da-
ha da zorlaþtý. Yirminci yüzyýlýn ilk
yarýsýnda aileler çocuklarýný daha
çok kendi ailelerinde gördükleri
gibi yetiþtiriyorlardý. Ebeveynliðin
baþlýca kriteri, çocuðun fiziksel ih-
tiyaçlarýný karþýlamaktý. Yaþam þart-
larý nedeniyle çocuklar da aileye
destek olacak görevler üstlenmek
zorunda kalabiliyorlardý. Sanki bir
zorunluluktan, çocuðun üstlenme-
si gereken bir yükten söz ediyor
gibi görünüyoruz ancak, bu saye-
de çocuklar da ailelerini daha ya-
kýndan izleyebiliyor, böylece yetiþ-
kinlerin kurallarýný ve toplumun
beklentilerini öðrenme fýrsatýný ya-
kalýyorlardý.
Psikoloji biliminin geliþimiyle
anne-babalýk ile ilgili teoriler de
geliþtirilmeye baþlandý. 1950'lerde
çocuklarý 'kontrol etmek' yerine,
onlarla 'arkadaþ olma'yý öneren
yeni bir anne-babalýk modeli
sunuldu. Zamanla baþka teoriler
de geliþtirildi ve iyi ebeveyn olabil-
mek için yapýlmasý gerekenlerin
listeleri çýkarýldý. Ebeveynlik, artýk
çocuðun fiziksel ihtiyaçlarý karþýla-
manýn ötesinde bir anlama kavuþ-
muþtu. Çocuklarýn duygusal ihti-
yaçlarýný karþýlamak ve onlara
kaliteli bir eðitim vermek giderek
önem kazanýyordu. Çocuðun sos-
yalleþmesine yardýmcý olmak, ya-
þýtlarýyla birlikte vakit geçirmesini
desteklemek, okul dýþý etkinliklere
katýlmasý için ona fýrsat vermek
gerekiyordu. Ýletiþim çaðýyla bir-
likte sosyalleþmenin anlamý ve sý-
nýrlarý da önceki zamanlarda ol-
madýðý kadar geniþledi. Artýk ço-
cuklar için en iyi okullarý bulmak,
okul öncesi kurumlarý seçmek,
okuldan çýkýnca gidilecek etüt
merkezini belirlemek, çocuklarý
madde kullanýmýna karþý koru-
mak, cinsel konularda gerekli eðiti-
mi vermek, televizyon ve bilgisa-
yar baþýnda geçirilen zamaný kont-
rol altýnda tutmak ebeveynin dü-
þünmesi gerekenler listesinin üst
sýralarýnda.
Araþtýrmalar, okul öncesi dönem-
deki çocuklarýn, kendilerine yöne-
lik programlar kadar televizyon
dizilerini de izlediklerini gösteri-
yor. Üstelik çocuklar için hazýrla-
nan yapýmlarda bile bir saat içinde
ortalama beþ tane þiddet içerikli
sahne görülebiliyor. Bazý popüler
çocuk programlarýnda þiddet içe-
rikli sahnelerin sayýsý saatte 200'e
kadar çýkabiliyor. Özellikle 5 yaþ
ve altýndaki çocuklarda þiddet içe-
ren davranýþlara yönelim artýyor.
Þiddet içerikli bilgisayar oyunlarý,
her ne kadar üzerlerinde 'yetiþ-
kinlere yönelik' yazsa da çocuklar
tarafýndan da sýk sýk oynanýyor.
Bilgisayar oyunlarý ve televizyon
programlarýnda þiddet ve cinsellik
içeren görüntüler arttýkça, çocuk-
larýn zihinlerinde oluþturduklarý
objeler, hayvanlar, insanlar ve
olaylarla ilgili þemalar þiddet ve
cinsellik temalarý üzerine kurulma-
ya baþlamýþtýr. Medyada normal
dýþý gösterimlerin sayýsý arttýkça,
çocuklar normal þartlarda kendi
dünyalarýnda karþýlaþma ihtimalle-
rinin çok düþük olduðu imgelerle
farklý bir gerçeklik kurar hale gel-
miþlerdir. Üstelik merak duygularý
körelmeye ve yön deðiþtirmeye
baþlamýþtýr.
Beynin çalýþma sistemine kýsaca
göz atmak, anlatmak istediklerimi-
zi daha iyi izah edecektir. Beyin
dýþarýdan gelebilecek ve alýþýlma-
dýk her uyarýyý dikkate almak üzere
çalýþýr. Aslýnda beynin bu fonksi-
yonu tamamen insan yaþamýný de-
vam ettirmeye yöneliktir. Fakat
medyada gösterilen programlarýn
içerikleri çoðunlukla þiddete veya
cinselliðe yönelik olunca beyinde-
ki bu sistem de her seferinde dev-
reye girer. Daha geliþmiþ olmasý
gereken düþünce sistemi, bir müd-
det sonra bu sistemin devreye
girmesiyle yavaþlar. Hiperaktivite
ve huzursuzluk artar, konsantras-
yon yetisi azalýr, þiddete yönelik
davranýþlarýn sayýsýnda artýþ mey-
dana gelir.
Çocuklarýn günlük 4-5 saat te-
levizyon izlemeleri sýrasýnda bu
sistem her üç ile beþ saniye ara-
sýnda tetiklenir. Oysa çocuklarýn,
yaptýklarý Ýþe konsantre olmalarý,
bu sýrada kendi kendilerine iç
sesleri ile konuþmalarý, yaptýklarýný
sorgulamalarý ve bir sonraki ham-
leyi hesap etmeye çalýþmalarý ge-
rekmektedir.
Ýç konuþma, özellikle televizyonun
açýk olduðu ortamlarda sürekli
olarak kesintiye uðrar. Sürekli uya-
ran aldýkça ister istemez beynin
dýþarýdan gelen verileri deðerlen-
dirme sistemi harekete geçer. Bu
noktada program yapýmcýlarýnýn
kendilerini savunurken "Biz sade-
ce insanlara istediklerini veriyo-
ruz." demeleri bir açýdan doðru-
ETKÝLÝ YORUM - 23
dur. Ýnsanlar þiddet içerikli
görüntüler izlemeye koþullanýrlar-
sa, bu tarz programlarý izleme is-
teði elbette artar. Bu durum özel-
likle yeni geliþen beyinlerde, yani
çocuklukta ve gençlikte þiddet ve
cinsellik içerikli görüntülere maruz
kalan bireylerde sýkça görülür.
Yoðun bir günün ardýndan, çocuk-
lara zaman ayýrmak anne-babalara
zor gelebilir. Bu nedenle bazý
ebeveynler çocuklarla birebir za-
man geçirmek yerine, onlarý oyala-
yýcý baþka faaliyetler bulmaya çalý-
þýrlar. Çocuklar bilgisayar baþýnda
veya televizyon karþýsýndayken
ebeveynler de dinlenme fýrsatý bu-
lurlar. Bu yöntem, pratik bit çözüm
olarak ilk baþta iþe yarar gibi
görünse de, sonrasýnda ebeveyni
meþgul edecek, üzecek ve hana
ona suçluluk duygusu hissettirecek
sorunlara da sebep olabilir.
Endüstri çaðýnýn beraberinde ge-
tirdiði hýzlý hayat, kimi zaman ebe-
veynlere kim olduklarýný, sorumlu-
luklarýný ve önceliklerini unuttura-
biliyor. Ancak birçok inceleme, iþ
saatlerini ve günlerini çocuklarýyla
vakit geçirmek için yeniden dü-
zenleyen ebeveynlerin, bu düzen-
lemelerden sonra kendilerini çok
daha iyi hissettiklerini gösteriyor.
Çocuklarýyla daha çok zaman ge-
çiren ebeveynler, kendi içsel arzu-
larýna karþý çýkmadýklarý için za-
manla kendilerini daha iyi ve
enerjik hissediyor, daha mutlu olu-
yor, enerjilerindeki artýþ, iþ ve özel
hayatlarýna da olumlu yönde yan-
sýyor. Anne-babalarý ile aralarýnda-
ki baðýn kuvvetlenmesi çocuklarda
da huzursuzluk ve hýrçýnlýk gibi
davranýþlarý azaltýyor, kardeþlerle
iletiþimde olumlu geliþmelere yol
açýyor.
Günümüzde sadece çocukla, de-
ðil, ebeveynlere de medyanýn etki-
si altýndadýr. Birçok kaynaktan
nasýl daha iyi ebeveyn olunacaðýna
iliþkin bilgi akýþýna maruz kalan
anne-babalar, aslýnda çocuklarýný
saðlýklý bir hiçimde gözlemledik-
lerinde ne yapmalarý gerektiðine
karar verebilecekken bilgi yaðmu-
ru altýnda kafa karýþýklýðý yaþayabi-
lirler. Medyanýn yücelttiði ebe-
veynlik tutumlarý anne-babalarda
oradan gelen beklentileri karþýla-
ma gerekliliði hissini doðurabilir.
Bu beklentiyi karþýlayamayan ebe-
veynler kendilerini toplum tarafýn-
dan kabul görmemiþ ve hatta red-
dedilmiþ gibi hissedebilirler. Hâl-
buki ebeveynler çocuklarýný taný-
maya, sevmeye ve onlar için neyin
gerekli olup olmadýðýný bilmeye
çalýþarak en saðlýklý kararlarý
alabilirler.
Ýletiþim çaðýyla birlikte sosyalleþ-
menin anlamý ve sýnýrlarý da önceki
zamanlarda olmadýðý kadar geni-
þledi. Artýk çocuklar için en iyi
okullarý bulmak, okul öncesi ku-
rumlarý seçmek, okuldan çýkýnca
gidilecek etüt merkezini belirle-
mek, çocuklarý madde kullanýmý-
na karþý korumak, cinsel konularda
gerekli eðitimi vermek, televizyon
ve bilgisayar baþýnda geçirilen za-
maný kontrol altýnda tutmak ebe-
veynin düþünmesi gerekenler liste-
sinin üst sýralarýnda.
Örneðin, çocuðunun okulda daha
saðlýklý yiyeceklerle beslenmesi
için çaba sarf eden bir anne, oð-
lunun beslenme çantasýna peynir
ve tahýlý, ekmekten yapýlmýþ sand-
viçler koyarken, diðer ebeveynler
çocuklarýnýn hazýr yiyecekler ye-
mesine izin veriyor olabilir. Bu an-
nenin çocuðu, kendisini diðer ço-
cuklarla kýyaslayýp baþka annelerin
daha 'Iezzetli' yiyecekler hazýrla-
dýklarýný düþünebilir. Ancak anne
bu tutumunun nedenlerini anlatýp
çocuðunun geliþimi için özen gös-
terdiðini net bir biçimde ifade ede-
bilirse çocuk hem yaþadýðý ayrý-
calýðýn farkýnda olacak, ileride ala-
caðý bazý kararlarýn toplumdan
farklý duruþ sergilemesini doðal
karþýlayabilecektir hem de kendi
ailesinin deðer yargýlarýný içsel-
leþtirecektir.
Çocuklarýn gerçek ve hayali ayýrt
etme becerisi ileri yaþlarda geliþen
bir beceridir. Üç yaþtan önce ço-
cuklar için televizyonda gördükleri
her þey gerçektir. Mesela, televiz-
yonda gördükleri bir bardak
Televizyonun Çocuðun Psiko-
Sosyal Geliþimine Etkisi
ETKÝLÝ YORUM - 24
suyun, eðer televizyon yana
eðilirse döküleceðini zannederler.
Üç yaþýndan sonra ise televizyon-
daki gerçekliðin yaþamýmýzdaki
gerçeklikten bir ölçüde farklýlýk
gösterdiðini anlamaya baþlarlar. Bir
þeye atfedilen gerçeklik ne kadar
fazla ise ondan etkilenmemiz de o
derece fazla olacaðýndan gerçeði
ve hayali ayýn edemeyen küçük
çocuklarýn televizyondan etkilen-
melerinin daha büyük boyutlarda
olduðunu görebiliriz.
Özdeþim kurduklarý sanal kah-
ramanlarla yatýp kalkan, týpký o çiz-
gi kahraman gibi olmak isteyen,
onun gibi kötülerle savaþan, kavga
eden çocuklar için yaþlarý küçül-
dükçe gerçeði ve gerçek olmayaný
ayýrt etmek o kadar daha zordur.
Çok fazla televizyon izleyen ço-
cuklar sürekli izledikleri sanal
dünyada yaþamaya ve gerçek ha-
yata adaptasyon sorunlarý çekme-
ye baþlarlar. Bunun trajik bir örneði
de, birkaç yýl önce sevdikleri bir
çizgi film kahraman gibi uçacaðýný
zannedip evlerinin üst katýndan
adayan çocukla ilgili haberlerdir.
Bu elbette çok uç bir örnektir. Ama
ayný zamanda bizi çocuklarýn
dünyasýný anlamaya ve gerekli
önlemleri almaya sevk eden bir
örnektir.
Çocuklarýn kendi özgün kimlikle-
rini oluþturana kadar özdeþim kur-
malarý bu sürecin doðal bir parça-
sýdýr. Çocuk da zaman zaman ken-
dini izlediði programlardaki ka-
rakterler yerine koymaktadýr. Kah-
ramaný kimse o da olmayý istemek-
tedir. Özellikle ergenlikle birlikte
bu süreç daha önem kazanmak-
tadýr. Kimliðini þekillendirmeye
çalýþan ergen için model alacaðý
kiþiler önemli bir etkiye sahiptir. Ve
bu kiþiler genelde popüler med-
yada yer alan kiþilerdir. Televiz-
yonun -ve aslýnda tüm medyanýn-
bize 'iyi' olarak sunduðu bireyler,
Benlik Algýsý ve Kiþilik Geliþimi:
ergenlerin gelecekte olmayý hayal
ettikleri kiþilerdir. Peki, nedir bu
‘iyi’?
Televizyon özellikle kýzlara zayýflýk
ve güzelliði empoze etmekte, on-
larýn benlik algýlarý reklamlarla et-
kilenmektedir. Zayýf olanlar 'güzel',
normal kilolu ve toplu olanlar
'çirkin' olarak etkilenmektedir. Bu
etiketlemeye maruz kalan ergen,
kendini kabul edebilmek, iyi ve
güzel algýsýna sahip olabilmek için
erken yaþlarda rejim yapma, aþýrý
spor yapma, kozmetik ürünler kul-
lanma, televizyondaki zayýf ve gü-
zel kiþi olabilme çabasýna girebilir.
Televizyondaki kýzlar bakýmlý,
güzel, zayýf, dýþa dönük, bakým ve
güzellik konularýyla ilgilenen;
erkekler ise güçlü, zengin, bakýmlý
olarak gösterilmekte, bu standart-
lara eriþemeyen kýzlar ve erkekler
kendilerini yetersiz hissedebil-
mektedirler. Dizilerdeki güzel kýzý,
zengin ve yakýþýklý delikanlý kap-
maktadýr. Kýzlar o kýz gibi güzel
ETKÝLÝ YORUM - 25
olabilmeyi, erkekler de o erkek
gibi zengin ve güçlü olabilmeyi ar-
zu etmektedir. Kendisini 'güzel' gö-
ren bazý kýzlar karþýlarýna diziler-
deki gibi güçlü, zengin ve yakýþýklý
erkeklerin çýkmasýný beklemekte-
dir. Bazen de bazý evli kadýnlar,
eþlerinden kendilerine dizilerdeki
'jön'ler gibi davranmalarýný, sürp-
rizler yapmalarýný beklemekte, bu
olmadýðýnda ise ciddi hayal kýrýk-
lýðýna uðramaktadýrlar.
Televizyon izlemek pek çok etkin-
likten daha önemli ve eðlenceli
hale gelmiþtir. Çünkü tüm dünya o
kutunun içindedir. Tiyatroya git-
mek, sinemaya gitmek, kitap oku-
mak yerine televizyon izlemeyi
tercih eden çocuðun/ergenin sos-
yal iliþkileri zayýflar.
Televizyondaki þiddet içerikli
görüntü ve haberlerin hem yetiþ-
kin hem de çocuklar açýsýndan za-
rarlý yönleri olduðu su götürmez
Televizyon ve Þiddet:
bir gerçektir. Her gün haberlerde,
dizilerde ve çeþitli programlarda
izlediðimiz þiddet haberleri nor-
mal bir olay gibi sunulmakta, bura-
dan baþkalarýnýn acýlarýna duyarsýz
kalmanýn sorunlarý çözmenin ka-
bul edilebilir bir yolu olduðu me-
sajý çýkabilmektedir. Þiddet, haber-
lerde, filmlerde, çizgi filmlerde ha-
yatýn doðal bir parçasý gibi sunul-
maktadýr. Önlem olarak yetiþkinle-
re hitap eden programlarýn
çocuklara izlettirilmediði evlerde
bile çocuk þiddet unsurundan tam
olarak korunamamaktadýr. Yetiþ-
kinlerin izlediði þiddet içeren prog-
ramlardan korunan çocuðun izle-
diði çizgi filmler de þiddet öðe-
leriyle dolu olma riski taþýmaktadýr.
Dünyayý tanýmaya çalýþan çocuk-
lar için sorunun ciddiyeti daha ileri
boyuttadýr. Çocuk, þiddeti görenle
özdeþim kurmasý durumunda da
þiddeti uygulayanla özdeþim kur-
masý durumunda da zarar görmek-
tedir. Ýlkinde þiddeti görenle
özdeþim kuran çocuk, 'körü dünya
sendromu'na yakalanabilir. Yani;
dünyaya olan güvenini yitirir ve
kendini güvensiz, saldýrgan bir
dünyada yaþayan zavallý biri gibi
görür. Özellikle küçük çocuklarda
korkular geliþtirme, uyku ve yeme
bozukluklarý, sýk sýk aðlama nöbet-
leri, þiddetin maðduru olacaðý
korkusu görülebilir. Bazý çizgi
filmlerde kahramanlar dövüþmek-
te, yaralamakta ve yaralanmakta,
aldýklarý darbelerden sonra bile bir
þey yokmuþ gibi 'özel güçleri'
sayesinde ayaða kalkmaktadýrlar.
Yani þiddet onlara zarar verme-
mektedir.
Çocuk, izlediði çizgi film kahra-
manlarýyla özdeþim kurduðunda
ise kendini riske atacak davranýþ-
lara giriþme tehlikesinin ortaya
çýktýðýný görürüz. Ayrýca baþka bir
bireye vurduðunda, þiddet uygula-
dýðýnda da ayný o kahraman gibi
hiçbir þey olmayacaðýný düþündü-
ðünden, karþýsýndakine daha ko-
layca ve düþünmeden vurabilmek-
te, zarar verebilmektedir. Bazen
çizgi film kahramaný kötülerle sa-
vaþan, onlarý cezalandýran ve kýya-
sýya þiddet uygulayan biridir.
Ancak o, “kötüleri' cezalandýrdýðý
için, yaptýðý þey kabul edilebilirdir.
Çocuk da büyük bir tezahüratla
kahramanýn, rakibini dövmesini
desteklemektedir. Kötünün ne ol-
duðunu dahi bilemeyecek, anlata-
mayacak çocuk anlamadýðý þiddeti
destekler konuma gelmektedir.
Çizgi filmlerde, þiddet dýþýnda baþ-
ka çözüm yollarý aramayý öðret-
mek yerine, en basit, kaba ve ilkel
sorun çözme metoduna dönüþ
vardýr. Oturup konuþup uzlaþan
çizgi film kahramanlarý kaç tanedir
ETKÝLÝ YORUM - 26
dersiniz? Böylece çocuklar alter-
natifler üretmeyi, iþlevsel çözüm-
ler aramayý býrakýp, kaba gücün
hüküm sürdüðü bir dünyayla tanýþ-
maktadýrlar.
Çocuklarýn okul öncesi becerile-
rinin geliþtiði çaðlarda televizyonu
çok izlemenin gelecekte okul ba-
þarýsýný da düþürdüðü gözlenmiþtir.
Okul baþarýsý ile ilgili çalýþmalarda,
evlerinde daha çok televizyon iz-
leyen ve odasýnda televizyonu
olan çocuklarýn, daha az ve ebe-
veyn eþliðinde televizyon izleyen-
lere göre daha baþarýsýz olduklarý
ortaya çýkmýþtýr.
Araþtýrmacýlar günlük televizyon
izleme süresinin ortalama 2 saat ile
sýnýrlý tutulmasýný ve izlenen prog-
ramýn içeriðinin eðitsel ve yaþa uy-
gun olmasýný, izleme eyleminin
ebeveyn gözetiminde olmasýný ve
sonrasýnda program hakkýnda ko-
nuþulmasýný tavsiye ederler. Böyle-
likle televizyonun tek yönlü etkile-
þimi ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlýr.
Ýzlenen programda net olmayan
mesajlarý netleþtirmek, oradaki bir
olay hakkýnda yorum yapmak ve
çocuðun programdan kötü etki-
lenmesine sebep olabilecek belir-
sizlikler, anlaþýlmamýþ veya yanlýþ
anlaþýlmýþ noktalar üzerinde konu-
þup çocuðun izlediðini anlamlan-
dýrmasýný saðlamak için yetiþkin
yardýmýna ihtiyaç vardýr. Amerikan
Pediatristler Birliðine göre, çocuk-
luðun ilk yýllarýnda pasif biçimde
televizyon izlemek, üreticiliði ve
problem çözme becerisi geliþimini
olumsuz etkilemektedir. Hatta da-
ha da ileri gidilerek, 0-2 yaþ ara-
lýðýndaki çocuklara televizyon izle-
tilmemesi tavsiye edilmektedir.
Reklamlar ve televizyondaki
þovlar, renkli, canlý ve hareketli bir
Okul Baþarýsýna Etkisi:
dünya sunmaktadýr. Ýmajlar sürekli
deðiþmektedir. Böylece çocuðun
dikkati sürekli bölünmekte ve
uzun süreli olarak bir þeye odak-
lanamamaktadýr. Televizyondaki
bilgi, eðlence ve her þey hýzlý bir
biçimde tüketilmekte, çocuklar da
bu hýzlý tempoyu hayatlarýna
transfer etmektedir. Böylece ders-
te dakikalarca yerinde oturup din-
lemek, okumak onlara tekdüze
gelmektedir. Oysa televizyon ba-
þýnda geçirdikleri süre ne kadar
canlý, iþitsel ve görsel açýdan ha-
reketlidir! Bu yüzden, pek çok
ebeveyn çocuðun uzun süre tele-
vizyon izleyip bilgisayarda oyna-
dýðýndan, ama dersi dinlemediðin-
den þikâyet eder.
Araþtýrmacýlar günlük televizyon
izleme süresinin ortalama 2 saat ile
sýnýrlý tutulmasýný ve izlenen prog-
ramýn içeriðinin eðitsel ve yaþa
uygun olmasýný, izleme eyleminin
ebeveyn gözetiminde olmasýný ve
sonrasýnda program hakkýnda
konuþulmasýný tavsiye ederler.
Uygun olmayan yaþlarda televiz-
yonda ve artýk daha sýk þekilde in-
ternette maruz kalýnan mahremi-
yet ihlallerinin sadece küçük
çocuklarýn deðil, yetiþkinlerin de
ruh saðlýðý üzerinde oluþturabile-
ceði olumsuzluklar uzun süredir
tartýþýlmaktadýr. Birey ile toplumun
sýnýrlarý gün geçtikçe birbirine
karýþmaktadýr. Pijamayla baþkasý-
nýn yanýna çýkmanýn saygýsýzlýk ve
Mahremiyet Ýhlali:
özensizlik sayýldýðý bir yaþam bi-
çiminden, sadece yarýþma kuralla-
rýnýn önem kazandýðý, kamera kar-
þýsýnda mahremiyetin neredeyse
ortadan kalktýðý bir yaþam biçi-
mine doðru gelinmiþtir. Özellikle
okul öncesi dönem çocuklarýnýn
da evde anneleriyle olduklarý gün-
düz saatlerinde yayýnlanan 'realite'
programlarýnda gündem oluþturan
travmatik olaylar en ince detayýna
kadar seyirci ile paylaþýlmakta, bu
da geliþim dönemi itibarýyla 'neyin
neden olabileceðini' anlayamayan
çocuðun dünyasýna 'tam olarak
adlandýrýlamadan' girmektedir.
Çocuklara hitaben yapýlan reklam-
larýn bir diðer etkisi de yýllar sonra
görülür. Günümüzün çocuklarý ge-
lecekte de senelerce çarpýcý mü-
zikler ve görüntülerle bilinçaltýna
iþlenen ve iyi kavramlarla özdeþleþ-
tirilen bu markalarýn sadýk tüketi-
cileri olacaktýr. Kýsacasý bugün rek-
lamlarda bilhassa çocuklarý etkile-
meye odaklanan stratejilerin arttýðý
gerçeði ile yüz yüzeyiz. Reklam-
larýn önemli bir kýsmý da yað, þeker,
karbonhidrat oraný yüksek abur-
cubur gýdalarý için hazýrlanmýþtýr.
Çocuk televizyonda tanýtýlan abur-
cuburu yiyerek televizyonun
önünde oturmaktadýr. Daha uzun
süre oturdukça daha fazla yemek-
te, daha fazla yedikçe obezite riski
artmaktadýr. Televizyonun önünde
geçirilen saatler çocuðun koþup
oynayacaðý, saðlýklý fiziksel egzer-
sizlere vereceði zamandan çal-
makta, hatta uyku vakti komþunda
pazarlýklara sebep olmaktadýr.
Kýsacasý, televizyon -izin verildiði-
nde- bir çocuðun saðlýklý geliþimi
için önemli sayýlabilecek uyku,
beslenme ve spor alanlarýný sabote
edebilme gücüne sahiptir.
Psikiyatrist Ýstanbul Eðitim ve Kültür Dergisi, MEB, Eylül 2010
Reklamlar:
ETKÝLÝ YORUM - 27
Bir keresinde de çikolata
yerken çikolatam koltu-
ðun küçük yastýðýna deðdi
ve yastýk kirlendi. Ben de hemen
gidip yastýðý çeþmenin altýna koy-
dum ve suyu açýp yýkamaya çalýþ-
tým. Annem kýzýnca hata yaptýðýmý
anladým.
Biliyorsunuz küçük bir çocuk ola-
rak sizlere kendimi anlatýyorum.
Dilim döndüðü kadar ama. Siz de
biliyorsunuz ki ben dünyaya terte-
miz bir þekilde geliyorum. Bembe-
yaz bir sayfa gibi. Bu nedenle kü-
çükken niyetim de kalbim gibi te-
mizdir benim. Art niyet nedir bil-
mem ben. Ýçimde kötülük barýn-
dýrmam, barýndýramam. Daima
niyetim iyidir. Ancak davranýþ-
larýmda bazý eksiklikler ola-
bilir. Ýyi bir niyetle yola çýkýp
çok yanlýþ bir davranýþ yapa-
bilirim, yapýyorum da.
Örneðin geçen gün 8 aylýk
kardeþim Emre’yi -ki sevmek
için- kucaðýma almak istedim.
Ancak almaya çalýþýrken
düþürdüm ve onun caný çok yandý.
Kafasý yere çarptý. Annem geldi
bana baðýrdý: “Bir daha kardeþine
dokunmayacaksýn!” diye. Ben
aslýnda kardeþimi sevmek istemiþ-
tim. Ancak bu isteðimi doðru dav-
ranýþla birleþtiremedim ve ortaya
kötü sonuç çýktý.
NÝYETÝMÝ
Biz çocuklarý uyarýrken ve onlara kýzarken
niyetimizle davranýþýmýzý birbirinden
ayýrmanýz gerekiyor. Davranýþa kýzayým ve
davranýþý cezalandýrayým derken niyeti de
cezalandýrabiliyorsunuz.
“ “Mehmet Teber Psikolojik Danýþman / Pedagog
ETKÝLÝ YORUM - 28
TAKDÝR ETYÖN VER!
DAVRANIÞIMA
Bir ay önce, annem sofra kuru-
yordu. Ben de anneme yardým
etmek niyetiyle bir tabaðý taþýmaya
çalýþtým. Tabak düþtü ve kýrýldý.
Ýçindeki yemekler de döküldü.
Çok üzüldüm. Annem yine kýzdý
bana. Aslýnda davranýþýma kýzdý,
biliyorum. Ancak niyetimi takdir
etmedi. Bu nedenle bendeki
yardým isteðini de farkýnda ol-
madan söndürmüþ oldu.
Akþam babam eve gelir gelmez
haber izliyor. Ben de akþama kadar
babamý çok özlemiþ oluyorum.
Onunla oynamak ve vakit geçir-
mek istiyorum. O ise haberleri bý-
rakmýyor. Ben de gidip televiz-
yonun düðmesine basýyorum.
Aslýnda niyetim temiz. “Baba be-
nimle ilgilen!” demek istiyorum.
Bu isteðimi nasýl ifade edeceðimi
bilmediðim için aklýma gelen ilk
yolu deniyorum. Siz bu yöntemi-
me kýzarken, niyetime de kýzmýþ
oluyorsunuz.
Biz çocuklarý uyarýrken ve onlara
kýzarken niyetimizle davranýþýmýzý
birbirinden ayýrmanýz gerekiyor.
Davranýþa kýzayým ve davranýþý ce-
zalandýrayým derken niyeti de
cezalandýrabiliyorsunuz. Halbuki
güzel niyetlerimizi cezalandýr-
dýðýnýzda bizdeki o niyetleri kö-
reltmiþ oluyorsunuz. Yapmanýz ge-
reken þey çok basit. Niyetimizi
takdir etmek ve ayný zamanda
davranýþýmýzý eðitmek. Þimdi size
bir örnek anlatayým isterseniz.
Birgün bir gazeteci, týp alanýndaki
buluþlarýyla çýðýr açan bir bilim
adamýna, bu iþin sýrrýný sormuþ:
“Sizi diðer bilim adamlarýndan
farklý kýlan nedir ki, böylesine
baþarýlý oldunuz ve büyük buluþlar
yaptýnýz?”
Baþarýlý týp adamý “Benim baþarý
öyküm iki yaþýndayken, annem
sayesinde yaþadýðým bir tecrübe ile
baþladý” demiþ ve sonra da bu
macerasýný anlatmýþ: “Ýki yaþýnday-
ken buzdolabýndan süt þiþesini
almaya çalýþýyordum. Niyetim
sütümü kendi baþýma alabildiðimi
anneme göstermekti. Ama þiþe
elimden kayýp yere düþtü ve her
taraf süt oldu. Annem gürültüyü
duyup mutfaða geldiðinde ne
baðýrdý, ne söylendi, ne de beni
cezalandýrdý. Ne dedi biliyor
musunuz?”
“Sanýrým canýn süt istedi ve bunu
kendi baþýna yapmak istedin.
Kendi baþýna bir þeyler yapmaya
çalýþman ne kadar güzel! Biliyor
musun, þimdiye kadar hiç bu kadar
büyük bir süt birikintisi görmemiþ-
tim. Temizlemeden önce yerdeki
sütle biraz oynamak ister misin?”
Böylece ben de yerdeki sütle oy-
namaya baþladým. Daha sonra
annem yanýma geldi ve: “Böyle
küçük hatalar yaptýðýnda bunu
senin temizlemen ve her þeyi eski
haline getirmen gerekiyor, bunu
biliyorsun deðil mi?” dedi. “Bunu
nasýl yapmak istediðine sen karar
ver. Ýstersen sünger kullanalým,
istersen havlu ya da bir bez, ne
dersin?”
“Ben süngeri seçtim, birlikte yere
dökülen sütü temizledik. Sonra
annem, bu küçük kazanýn nede-
nini açýkladý:
“Ýki minik elinle süt þiþesini taþýya-
madýðýn için oldu bu. Þimdi bah-
çeye çýkalým ve sen þiþeyi suyla
doldurup onu düþürmeden taþý-
maya çalýþ.”
“Sonra, bana þiþenin çýkýntýlý
yerinden tuttuðum takdirde onu
düþürmeyeceðimi öðretti. O
günden sonra, bütün baþarýsýzlýk-
larým benim için bir tecrübeye
dönüþtü. Her baþarýsýz deneyden
sonra, yeni þeyler öðrendim,
ümitsizliðe düþmeyip daha çok
þevklendim.”
Eðer o büyük bilim adamýnýn an-
nesi ona kýzýp baðýrsaydý ya da
cezalandýrsaydý, belki de ondaki
özgüveni, kendi baþýna bir þeyler
baþarabilme duygusunu kýracaktý.
Üstelik doðru davranýþý da öðret-
memiþ olacaktý.
Tekrar söylüyorum. Ben çocuðum,
içinde iyi niyetler barýndýran ve bu
iyi niyet tohumlarýnýn yeþermesini
bekleyen bir çocuk. Sizden bir ri-
cam var. Eðer bu iyi niyetimiz doð-
ru davranýþla buluþmazsa lütfen
kýzýp, baðýrýp çaðýrmayýn. Davra-
nýþýmý eðitirken niyetimi de takdir
edin.
ETKÝLÝ YORUM - 29
Ailelerin en büyük sorunla-
rýndan biri olan bu davra-
nýþýn birçok nedeni olabi-
leceði gibi genellikle çocuðun dik-
katleri üzerine çekerek kendini da-
ha önemli hissetmek istemesi de
bu nedenler arasýnda yer alabilir.
Bazý çocuklar eriþkinlerde olduðu
gibi daha az iþtahlý olabilir. Çocu-
ðun iþtahý az olduðu için anne onu
yemeðe zorlar, o da reddeder. Bu-
nun üzerine anne daha ileri gide-
rek zorlama, kandýrma, ceza ver-
me ve tehdit etme yoluna baþ-
vurarak yemek zamanlarýnýn ço-
cuk için kâbusa dönüþmesine ne-
den olur. Böylelikle yemek ve
yemek zamaný ile ilgili kötü çaðrý-
þýmlar zamanla gerçekten çocuðun
yemek yeme konusunda þiddetli
tepkiler vermesine neden olur.
Yemekte problem çýktýðýnda yap-
mamýz gereken en uygun davranýþ
þöyle olmalýdýr: “Hepsini yemek
zorunda deðilsin, þimdi aç deðilsen
bir sonraki yemekte yersin.” Böy-
lece çocuðun yemek yeme konu-
sunda direnç göstermek için bir
nedeni kalmayacaktýr. Yemek ye-
me konusunda çocuklara karþý
ýsrarcý bir tutum sergilemememiz
ve onlarý yemek yemeye zorlama-
mamýz gerekmektedir. Acýkmalarý
için fýrsat tanýmalýyýz.
Çocuklarýn çok yorgun ve uykusuz
olarak yemeðe baþlamamalarýna
dikkat etmeliyiz. Yemek öncesinde
yýkanmýþ el, yüz ve taranmýþ saçlar
ile onun kendini daha zinde ve
keyifli hissetmesini saðlayabiliriz.
Aile içinde yemek yeme düzeni
oluþturmaya özen göstermeliyiz.
Çocuklarý belirli yemek saatlerine
alýþtýrmamýz onlarýn yemek yeme-
sini daha düzenli hale getirecektir.
Sofrada paylaþýlan zaman çocuk
için oldukça önemlidir. Sofrada
onlarla konuþarak hem onlarýn
hem de kendimizin yemek yeme
zamanlarýndan zevk almamýzý
saðlayabiliriz. Böylece yemek ye-
mek çocuklar için hem doyurucu
hem de eðlenceli bir aktivite haline
gelecektir.
Yemekleri çocuðunuzun tabaðýna
koyarken farklý þekiller oluþturacak
þekilde servis ederek onlarýn
ilgisini çekebileceðimiz gibi yemek
tabaðýnýn desenli ve renkli olmasý
da bu konuda bize yardýmcý ola-
bilir. Öðün aralarýnda abur cubur
yememelerine dikkat etmeliyiz.
Bu tip yiyeceklerle karýnlarýný ko-
layca doyurup yemek zamaný gel-
diðinde yemek yemek istemeye-
ceklerdir. Yemek masasýný hazýrlar-
ken onlardan yardým alabiliriz.
Onlarýn kendilerine olan güvenle-
rinin artmasýný yardýmcý olacaktýr.
Servisi yaparken tabaðýna yiyebile-
ceði miktarda yiyecek koymanýz ya
da yemeði kendisinin almasý onun
yemeði bitirmesini kolaylaþtýracak-
týr. Böylece tabaðýndakini biti-
rebildiðini görmek hem onu hem
de bize mutlu edecektir.
Tüm bunlarý uygulamanýza rað-
men çocuðunuz kilo kaybediyor
ve yemek yemeði kesinlikle red-
dediyorsa bir uzmandan yardým
almanýzda fayda vardýr.
ÇOCUÐUNUZ
YEMEKYEMÝYORSA
Zeynep Karabacak Psikolog
ETKÝLÝ YORUM - 30
eslenme ile öðrenme
arasýnda nasýl bir iliþki Bvardýr?
Kavrama kapasitesini belirleyen en
önemli faktörler beslenme, genler
ve çevre koþullarýdýr. Saðlýklý bes-
lenmenin çocuk geliþimi ve öðren-
me kapasitesi üzerinde etkisi inkar
edilemez. Fakat bilimsel açýdan
çocuklarýmýza “Bunlarý yersen da-
ha zeki olursun” diyemeyiz. Ço-
cukluk yaþlarýndaki beslenme ile
daha sonraki yýllarda akademik
performans arasýnda önemli bir
iliþki söz konusudur.
Beslenme uzmanlarý yaptýklarý bi-
limsel araþtýrmalar sonucunda bel-
leði güçlendiren besinleri bulmuþ-
lardýr. Bu besinler sadece çocuklar
için deðil her yaþtaki insanlar için
de gereklidir. Algýlama yeteneðimi-
zi arttýrýr, daha hýzlý düþünmemizi
ve dikkatimizi toplamamýzý saðlar.
Çocuðunuzun hem dengeli bes-
lenmesini hem de zekasýný çalýþtý-
racak besinlerle beslenmesini is-
tiyorsanýz aþaðýdaki önerilere
lütfen kulak verin.
Kýrmýzý ve turuncu renkli sebzeler:
Özellikle domates, havuç ve kýr-
mýzýbiberde bulunan antioksidan
beynin daha uzun süre saðlýklý kal-
masýný saðlar öðrenmeyi kolay-
laþtýrýr.
Uzun metinleri ezberle-
yebilmek için önerilebilir. Meyvesi
C vitamini deposudur. Ayrýca ö-
nemli bir element olan mangan
içerir.
Kýsa süreli belleði güç-
lendirmek için önerilir. Fazla mik-
tarda yað asidi içerir. Yarým avoka-
do yeterlidir.
Ýçeriðindeki fisetin maddesi
hafýza kaybýnýn etkilerini azaltýp,
bunamayý geciktirir.
Hafýzayý kuvvetlendi-
ren besinlerdendir. Özellikle sý-
navlara hazýrlanan çocuklarýn ça-
yýna ilave edilmesi veya doðrudan
ýsýrgan çayý içirilmesi yerinde olur.
Ananas:
Avokado:
Çilek:
Isýrgan otu:
ÇOCUÐUNUZUN
GÜÇLENDÝREN BESÝNLERZEKASINI
ETKÝLÝ YORUM - 32
Patates:
Somon:
Kabak:
Yoðurt:
Üzüm suyu:
Fasulye:
Bitter çikolata:
Lahana:
Limon:
Yaban Mersini:
Kan þekerini dengeli ola-
rak yükseltir bu sayede zeka daha
verimli çalýþýr.
Omega-3 yaðlarý hem
beyni korur hem de hafýzayý güç-
lendirir.
Hafýza için eþsiz bir besin-
dir. Yemeklerle sýk sýk tüketilmesi
son derece faydalýdýr.
Ýçinde bulunan tirozin i-
simli madde hafýzayý güçlendirip,
beyni uyarýr.
Dopamin salgýlan-
masýný arttýrarak problem çözme
yeteneðini geliþtirir.
Lif ve protein bir arada ol-
duðundan özellikle çocuklarda ze-
kanýn açýlmasýna sebep olur.
Magnezyum ve
antioksidan içeriðiyle beyne oksi-
jen taþýyarak daha aktif çalýþmasýný
saðlar.
Tiroit bezlerinin aktivite-
sini yavaþlattýðý için sinirliliði
giderir. Daha stressiz öðrenmeyi
saðlar. (örneðin sýnav öncesi).
C vitamininden dolayý
canlandýrýr, algýlama yeteneðini
artýrýr.
Uzun süreli öð-
renmede ideal bir meyve-
dir. Beynin kanla daha
iyi beslenmesini saðlar.
Dikkati Saðlamak
Ýçin tavsiye Edilen Be-
sinler: Eðer çocuðunuz dikkati-
ni toplamakta zorluk çekiyorsa
veya dikkati çok çabuk daðýlýyorsa
uzmanlar bu besinleri kullan-
manýzý tavsiye ediyor.
Soðan: Aþýrý yýpranmaya,
fiziksel yorgunluða karþý
kullanýlýr. Kaný sulandýrýr,
beyin oksijeni daha iyi alýr.
Sinirleri
kuvvetlendirirken, beyindeki ha-
ber alma maddelerinin oluþumu-
nu hareketlendirir.
Beynin Daha Üretici Olmasý
Ýçin Tavsiye Edilen Be-
sinler:
Günümüzdeki eðitim
yöntemi hazýra konma-
yý deðil, çocuklarýn
üretmesine yönelik
olduðunu artýk bilmeyen aile
kalmadý. Ýþte uzmanlarýn açýkla-
malarýna göre bu besinlerde ço-
cuðunuzun üretme kapasitesinin
artýþýný kolaylaþtýran besinlerdir.
Ýçerdiði maddeler bey-
nin yeni fikirler üretmesini saðlar.
Kan sulandýðý için vücutta daha
serbest akar, beyin oksijenle bes-
lenir.
Ýçerdiði uçucu yaðlar
bütün sinir sistemini uyarýr.
Aniden bir fikre, bir buluþa ihtiyacý
olan kimyon çayý içmelidir (bir fin-
cana iki tatlý kaþýðý dolusu kim-
yonla hazýrlanýr).
Tam bir demir
deposu, özellikle saðlýklý alyu-
varlar için vazgeçilmezdir.
Beyin geliþimi için
büyük yarar saðlar.
Baðýþýklýk
sistemini kuvvet-
l end i rmek ted i r.
Böbrek ve karaci-
ðe r in i þ l ev in i
Ceviz, fýndýk ve fýstýk:
Zencefil:
Kimyon:
Yaðsýz kýrmýzý et:
Üzüm:
artýrýr, karaciðer hastalýklarý ve
kansýzlýðýn tedavisinde etkilidir.
Kanýn temizlenmesine, vücutta
yaðlarýn erimesine yardýmcý olur.
Beyinin enerji kaynaðýdýr.
Eðer çocuðunuz öðrenmede zor-
luk çekiyorsa bu besinlerin büyük
faydasý olacaktýr.
Beslenme ve okul per-
formansý arasýndaki
iliþkiyi araþtýran çalýþ-
malarda öncelikle kah-
valtýnýn çok önemli oldu-
ðu kanýtlanmýþtýr. Kahvaltý eden
çocuklar okulda daha aktif olarak
eðitime katýlýrlar. Kahvaltý yapan
çocuklarýn, yapmayanlara göre
okulda deðiþik kriterlerle belirle-
nen baþarýlarý ve performanslarý
daha yüksektir.
Dolayýsýyla, çocuklarýn okul baþa-
rýlarýný arttýrmak amacýyla destek-
lenmesi gereken saðlýklý yaklaþým,
sabah kahvaltý yapmalarýnýn sað-
lanmasýdýr.
ETKÝLÝ YORUM - 33
Anne babalarýn farklý kiþilik
yapýlarý, farklý aile köken-
leri, farklý yetiþtirme bi-
çimleri nedeniyle aslýnda bu, çoðu
kez kaçýnýlmaz bir durumdur. Bu
durumun çocuðun geliþimini nasýl
etkileyeceði, farklýlýklarýn çocuða
nasýl yansýtýldýðýna baðlýdýr. Fark-
lýlýklar çocuðun geliþimine katký
saðlayacak bir zenginliðe dönüþ-
türülebileceði gibi geliþimi olum-
suz yönde etkileyen önemli bir so-
run olarak da karþýmýza çýkabilirler.
Aslýnda her anne baba, insan ol-
duklarý ve deðiþken ruh durumu
içinde bulunabildikleri için zaman
zaman kendi içlerinde bile tutarsýz
olabilirler. Bu tutarsýzlýk anne ba-
banýn ruh durumuyla ilgili olabile-
ceði gibi çocuðun yapýsý ya da dav-
ranýþýn ortaya çýktýðý koþullara da
baðlý olabilir. Örneðin; mutsuz,
sýkýntýlý bir anne çocuðun mýzýr-
danmasýný tolere edemeyebilir.
Gürültülü bir top oyunu açýk ha-
vada, uygun bir mekânda sorun
olarak görülmezken evde kabul
edilemez gerçektir. Anne babanýn
hem kendi içlerinde hem de bir-
birleriyle her zaman ve her koþul-
da tutarlý olmalarýný beklemek ger-
çekçi deðildir. Bunu gerçekleþtire-
meyen anne babalarda bu bek-
lenti, kaygý ve yetersizlik duygu-
suna neden olmaktadýr. Aile içinde
tutarlý olunmasý gereken konu, ev-
de sorunlarýn ele alýnýþ biçimleri ve
bireylerin birbirlerine olan saygýlý
tutumlarýdýr.
Anne baba, çocuða sevgi gösteril-
mesi, kurallar-sýnýrlar ve sorunlarýn
ele alýnýþ biçimi gibi çocuk geli-
þimindeki çok temel öðelerde gö-
rüþ ayrýlýklarý içindeyse; bu düþün-
celerini çocuðun yanýnda ve bir-
birini eleþtirir tarzda tartýþýyorlarsa;
birbirlerinin kurallarýný gevþetiyor
ya da bozuyorlarsa çocuk neyin
ÇOCUK BAKIMINDAGÖRÜÞ AYRILIKLARI
Aile içinde tutarlý
olunmasý gereken konu,
evde sorunlarýn ele alýnýþ
biçimleri ve bireylerin
birbirlerine olan saygýlý
tutumlarýdýr.
Uzm. Dr. Özlem Sürücü Çocuk Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý Uzmaný
ETKÝLÝ YORUM - 34
Öncelikle çocuk için anne babanýn birbirine nasýl davrandýðý,
birbiriyle nasýl uzlaþtýklarý ve birbirlerine karþý gösterdikleri sevgi ve
saygýnýn, neye izin verilip neye verilmeyeceðinden daha önemli bir
konu olduðu unutulmamalýdýr. Örneðin; çocuðun televizyon
izlemesine karþý olan bir annenin buna izin veren eþiyle çocuðun
önünde tartýþmaya girmesi, televizyon izlemekten daha fazla zarar
verecektir. Anne ya da baba onaylamadýklarý bir tutum için
çocuðun önünde aþýrý tepki vermektense, o an için sessiz kalýp daha
sonra konu üzerinde uzlaþmaya çalýþmalýdýr.
Anne baba birbirlerinin görüþlerini dikkatlice ve saygý göstererek
dinleyebiliyor ve zaman zaman birbirlerine hak verebiliyorsa, bu
çocuk için de çok uygun bir örnek olur. Çocuk da farklý görüþleri
dinleyebilme ve uygun þekilde tartýþabilmeyi öðrenir.
Yatma saati, beslenme, disiplin gibi temel alanlarda nasýl
davranýlacaðý konusunda önceden konuþulup anlaþma yapýlabilir.
Güvenlik önce gelir. Saðlýk, güvenlik, beslenme gibi konularda
anne baba uyuþamýyorsa bir uzmanýn, örneðin çocuk doktorunun
önerileri doðrultusunda hareket edebilirler.
Sorunlarýn çözümünde anne baba ve çocuk/çocuklar iþbirliði
içinde olmalýdýr. Çocuklarýn çözümlere bire bir katýlmalarý hem
onlarýn sorun çözme becerilerini geliþtirecek hem de anne babaya
karþý gelmemiþ olacaklardýr.
Anne baba birbirleri hakkýnda olumsuz, eleþtirel biçimde
konuþmamalýdýr. Bu çocuðun gözünde ebeveynin otoritesini
zedeler ve çocuðun daha da eleþtirel, insanlara karþý olumsuz
yaklaþan bir çocuk olmasýna neden olur.
Her bir ebeveyn için çok önemli konular belirlenerek, sorumluluk
alanlarý paylaþtýrýlabilir.
Çocuðun yanýnda birileriyle çeliþen mesajlar vermemeye özen
gösterilmelidir. Yemekten önce çikolata yemesini anne uygun
bulmuyorsa ve buna izin vermemiþse babanýn “Bir þey olmaz bu
seferlik yiyiversin” demesi çocuðun tüm kurallara karþý gelmesi ya
da ýsrar etmesi ile sonuçlanacaktýr.
Anne babalarýn birlikte olmadýklarý zamanlarda birbirlerinin
kurallarýný bozuyor olmalarý da sýk karþýlaþýlan bir durumdur.
Örneðin; baba çocuðun kendi yataðýnda yatmasýna özen
gösteriyorken babanýn evde olmadýðý zamanlarda anne çocukla
birlikte uyursa, çocuk sadece baba istediði için yalnýz yatmasý
gerektiði mesajýný alýr. Ebeveynler birlikte olmadýklarý zamanlarda
da diðerinin kurallarýna saygý duymalýdýr.
doðru neyin yanlýþ olduðunu öð-
renemeyecektir. Böyle bir ortam-
da büyüyen çocuk, kural tanýma-
yan ya da her fýrsatta kurallarý
zorlayan, sorgulayan, sorumluluk
almayan, evde hýrçýn ama dýþarýda
güvensiz bir çocuk olur. Anne ve
babanýn farklý uçlarda olmasý bu
tutumlarýnýn daha belirgin hale
gelmesine neden olabilir. Örne-
ðin; aþýrý hoþgörülü ve yumuþak bir
annenin varlýðýnda, baba disiplin
açýðýný daha katý kurallarla ka-
patmaya çalýþýrken, babanýn aþýrý
kurallarýnýn çocuða zarar vereceði
endiþesiyle anne daha da esnek
olmaya baþlayabilir. Bu durumda
çocuk anneye karþý isteklerini
tutturan, ýsrar eden, kurallara karþý
gelen bir tutum içine girer. Ba-
banýn yanýnda daha uyumlu gibi
görünse de bu sadece babanýn var-
lýðýnda saðlanabilen bir uyumdur.
Anne kurallarý “Oyuncaklarýný top-
lamazsan baban kýzar” gibi cüm-
lelerle uygulamaya çalýþsa da, bu
yaklaþým çocuðun o kuralýn ger-
çekten gerekli olup olmadýðýný sor-
gulamasýna neden olur ve uzun
vadede iþe yaramaz. Sonuçta aile
bireyleri arasýndaki gergin, çatýþ-
malý iliþkiler çocuðun mutsuzlu-
ðuna ve güvensizliðine neden olur.
Farklý durumlarýn neden olabilece-
ði diðer bir sonuç da anne babanýn
çeliþkili davranýþlarýnýn çocuk ta-
rafýndan kullanýlmaya baþlanma-
sýdýr. Çocuðun anne babayý yön-
lendirmesi bu farklý tutumlardan
dolayý kolaylaþabilir.
Sonuç olarak anne ve babanýn
farklý görüþ ve tutumlarý hemen
her ailede az ya da çok var olan
kaçýnýlmaz bir durumdur. Anne
babalar bu farklýlýklarý “Benim de-
diðim olacak!” savaþýna dönüþtür-
medikleri sürece, birbirlerini ta-
mamlayarak çocuðun geliþimine
katký saðlayacak bir zenginlik ola-
rak yaþayabilirler.
Çocuðun Zarar Görmemesi ÝçinNeler Yapýlabilir?
ETKÝLÝ YORUM - 35
ÇOCUKLARDA
ÖFKE VESALDIRGANLIK
Öfke tepkileri yetiþkinlerde olduðu gibi çocuklarda da gereksiz
yere engellenme, cezalandýrma, haksýzlýða uðrama ve kendini
ifade edememe gibi durumlarda ortaya çýkmaktadýr. “
“
ETKÝLÝ YORUM - 36
Elif Güngördü Psikolojik Danýþman
Öfke ve saldýrganlýk kav-ramlarý çoðunlukla bir ara-da kullanýlmasý nedeniyle
birbiriyle karýþtýrýlmakta ya da eþ anlamlý kavramlar olarak algýlan-maktadýr. Ancak öfkenin bir duy-gu, saldýrganlýðýn ise öfkeyle ya-kýndan iliþkili bir davranýþ biçimi olduðu bilinmektedir. Bu açýdan, öfkeyi, saldýrganlýðý tetikleyen, ha-rekete geçiren duygulardan biri olarak tanýmlamak daha doðru olacaktýr.
Öfke tepkileri yetiþkinlerde olduðu gibi çocuklarda da gereksiz yere engellenme, cezalandýrma, hak-sýzlýða uðrama ve kendini ifade edememe gibi durumlarda ortaya çýkmaktadýr. Çocuklarýn öfkeyi, gerek fiziksel gerek sözel tepkiler olarak, saldýrgan davranýþlarla dýþa vurduklarýný görmekteyiz. Bu nok-tada akla þu soru gelmektedir: Sal-dýrgan davranýþlarýn temelinde her zaman öfke duygusu mu yatmak-tadýr? Saldýrganlýðýn ortaya çýkmasý için her zaman öfkenin yaþanmasý gerekmemektedir. Bu davranýþla-rýn temelinde birçok unsur yer almaktadýr. Bunlar þu þekilde özetlenebilir:
•Kiþilik özellikleri (Mizaç)•Ýlgi, sevgi ve temel güven eksikliði•Fiziksel ve psikolojik gerek-sinimlerin karþýlanmamasý, ihmal •Sürekli baský ve kýsýtlamayla karþý karþýya kalma•Kendini olumlu yollarla ifade edememe•Çocuða aile içinde ya da yakýn çevrede sözel ya da fiziksel þiddet uygulanmasý •Evde ya da sosyal çevrede saldýrgan davranýþlarý olan bir modelin bulunmasý•Þiddetin, televizyon ve bilgisayar gibi kitle iletiþim araçlarýyla öðrenilmesi.
Günümüzde kitle iletiþim araç-
larýnýn geliþmesiyle birlikte þiddet
ve saldýrganlýk temalarý çocuklara
farklý biçimlerde sunulmaktadýr.
Çocuklar, bazen bir çizgi filmde
bazen de bir bilgisayar oyununda
gördükleri kahramanlarý benim-
semekte, kendilerini onlarla öz-
deþleþtirerek onlarýn davranýþlarýný
-özellikle þiddet içerikli davranýþ-
larýný- günlük yaþamlarýna ve
oyunlarýna aktarmaktadýrlar. Sal-
dýrganlýk ve þiddet davranýþlarý
hem model alma (sosyal öðrenme)
hem de toplum içinde kabul edile-
bilir bir davranýþ olarak gösterilme-
leri nedeniyle çocuklar üzerinde
olumsuz etkiler býrakmaktadýr. Ço-
cukluk ve ilk ergenlik dönemi,
saldýrgan davranýþlarýn þekillendiði
kritik bir dönem olarak kabul edil-
mektedir. Bu nedenle, yaþamýn er-
ken döneminde çocuklara öfke
kontrolünün öðretilmesi, sorun
çözme ve empati becerilerinin ka-
zandýrýlmasý saldýrganlýðýn önlen-
mesinde önemli bir adým olacaktýr.
•Çocuðunuzun fiziksel ve psiko-
lojik ihtiyaçlarýný zamanýnda
karþýlayýn.•Çocuðunuza, öfkenin uygun yol-
larla ifade edilebileceðini saðlýklý
bir örnek olarak gösterin. •Çocuðunuza, öfke duyduðu an-
da konuþmak yerine, bulunduðu
çevreyi deðiþtirebileceðini, karþý-
sýndakiyle sakinleþtiðinde ve
kendini rahat hissettiðinde konu-
þabileceðini öðretin.•Çocuklarýnýza, saldýrgan davra-
Öfkeyle baþa çýkma ve saldýr-
ganlýðýn önlenmesi konusunda
anne babalara düþen görevle:
nýþlar sonucunda neler olabilece-
ðini anlatýn ve davranýþlarý üzerin-
de kendisinin de düþünmesini sað-
layýn.•Çocuðunuzu; ne hissettiðini söy-lemesi, duygularý üzerinde konuþ-masý konusunda teþvik edin.•Öfkesini saldýrgan davranýþlara baþvurmadan doðru þekilde ifade ettiði anlarda çocuðunuzun bu davranýþý tanýmlayýp, takdir edin.•Baskýcý-otoriter yaklaþýmlardan ve gereksiz cezalandýrmalardan kaçýnýn, çocuða duygu ve düþün-celerini ifade etme olanaðý tanýyýn.•Çocuklarýnýzý, enerjilerini boþal-tabilmeleri ve kendilerini doðru yollarla ifade edebilmeleri amacýy-la kültürel-sportif faaliyetlere yönlendirin.•Mükemmeliyetçi tutumdan ka-çýnýn ve çocuklardan yapabilecek-leri üzerinde performans bekle-meyin.•Çocuðunuzun televizyonda ne-ler izlediðini, bilgisayarda ne tür oyunlar oynadýðýný takip edin ve þiddet içerikli yayýnlara maruz kal-malarýný engelleyin. Engel oluna-madýðý durumlarda ise, bu tür programlarý çocuðunuzla birlikte seyrederek saldýrganlýk ve þiddetin sonuçlarýný tartýþýn.•Öfkeyle ve saldýrganlýkla baþa çý-kamadýðýnýz durumlarda profes-yonel destek almaya çalýþýn.
Unutmayýn ki öfkesini kontrol e-debilen; saldýrgan tepkiler ortaya koymadan, kendilerini olumlu yol-lardan ifade edebilen bireyler ye-tiþtirmenin ön koþulu, bir ebeveyn olarak öfkeyi doðru þekilde yön-lendirebilmektir.
ETKÝLÝ YORUM - 37
YÝYECEÐÝNYÝYECEÐÝNYARAR VE ZARARLARIYARAR VE ZARARLARI
8
ETKÝLÝ YORUM - 38
Y
Kahve (+)
Çikolata (+)
iyip içtiklerinizin saðlýðýnýzý
nasýl etkilediðini, ömrünü-
zü uzatýp uzatmadýðýný ya
da sizi yavaþ yavaþ ödürüp öldür-
mediðini merak ediyorsunuz. Yi-
yeceklerin eksi ve artýlarýna dair en
son bilimsel veriler burada..
Sabahlarý bir fincan kahve içiyor-
sanýz kendinizi suçlu hisstemeniz
için bir neden yok. Gerçekte kah-
ve çok çok saðlýklý bir içecek gibi
görünüyor. Yapýlan yeni araþtýrma-
lara göre kahvenin yararlarý ara-
sýnda diabet riskini önleme, kalp
krizi, safrakesesi taþý, parkinson,
böbrek taþlarý ve sirozu önlemesi
sýralanýyor. Bununla birlikte siyah
kahve özellikle kadýnlarda, kemik-
lerinizin incelmesine neden olabi-
lir. Bunu önlemenin yolu ise kah-
venize biraz süt eklemek..
Siyah çikolata yüzde 70 kakao
içerir ve saðlýklýdýr. Beyaz ya da
sütlü çikolatadan daha az þeker
içerir ve saðlýðýnýzý koruyan yeþil
çaydakine benzer polyphenols ve
flavonoid antioxidantlar içerir. Her
gün yenilen ufak parça siyah
çikolatanýn kan pýhtýlaþmasýný ön-
leyerek kalp krizi riskini azalttýðýný
ya da tansiyonu düzenlediði be-
lirtiliyor. Ayrýca, herkesin de bildiði
gibi çikolata iyi hissetmenizi saðlar
ve enerji verir. Bununla birlikte
çikolata yüksek kalori içerir ve
doymuþ yað da içerir. Bu nedenle
günde 50 gr'dan fazla yememeye
özen gösterin.
Asitli içecekler hakkýnda çok iyi
haberler yok. Diyet ve normal asitli
içeceklerin her ikisinde de yüksek
oranda fruktoz þurup bulunuyor.
Bu, pankreasýn normalden fazla
çalýþmasýna dolayýsýyla insülin sevi-
yesinin yükselmesine ve kilo al-
maya neden oluyor. Geçen yýl ya-
pýlan araþtýrmalarda yüksek fruk-
toz þurubu ile tatlandýrýlan içe-
ceklerin diyabet riskini artýrabildiði
Asitli içecekler (-)
tespit edildi. Ayrýca, koladaki ka-
fein ve fosfarik asitin de sýk içildiði
takdirde kemiklerin zayýflamasýna
neden olabiliyor.
Yulaf çoðu insan tarafýndan saðlýklý
bir yiyecek olarak bilinir. Ancak
kahvaltýlarda yemeden önce tek-
rar düþünmenizi gerektirecek þey-
ler var. Boston Çocuk Hasta-
nesi 'nde (Boston Children’s
Hospital) kontrollü olarak yapýlan
araþtýrmalarda sadece yulafla bes-
lenen çocuklarýn, kahvaltýda mey-
ve günün diðer zamanlarýnda seb-
zeli omlet ve yiyenlere göre iþ-
tahlarýnýn yüksek olduðu ve kalori
tüketiminin arttýðý gözlendi. Çalýþ-
malar yulafýn kan þekerini yüksel-
tici etkide bulunduðunu da gös-
teriyor. Sabahlarý kahvaltýda yula-
fýn yaný sýra protein içeren besin-
lerin alýnmasý gerektiði de belir-
tiliyor.
Pizza kesinlikle saðlýklý bir yiyecek
deðil ancak saðlýklý besinlerle
hazýrlandýðý kuþkusuz. Domates
sosu likopen bakýmýndan zengin-
dir, kanser riskini azaltýr, kolestero-
Yulaf (+/-)
Pizza (+/-)
ETKÝLÝ YORUM - 39
lü ve kan basýncýný azaltýr. Pizzaya
sebzelerin eklenmesi yararlarýný
artýrýr ancak pepperoni, sucuk, so-
sis ve diðer doymuþ yað içeren
yiyeceklerden uzak durmak gere-
kir. Peynir bakýmýndan zengin
olanlarý tercih edebilirsiniz. Pizza
hakkýnda en önemli husus bel çev-
renizin kilo almasýna neden yani
dilim dilim sipariþ etmeniz de yarar
var.
Yumurtalar hakkýnda son dönem-
de sarýsýnýn kolesterol kaynaðý
olmasý nedeniyle pek olumlu ha-
berler çýkmýyor. Ama yapýlan araþ-
týrmalarda yumurta yiyen kiþilerde
kardiyovasküler hastalýk riskinin
yüksekliðine dair bir veri elde edi-
lemedi. Örnek olarak 150 bin ka-
dýn ve erkek üzerinde yapýlan 8
yýllýk araþtýrmada yumurta yiyenler
ve yemeyenler arasýnda kalp has-
talýklarý riski bakýmýndan fark
gözlenemedi. Günde bir yumurta
yiyen kadýnlarýn koroner kalp has-
talýklarý risklerinin düþtüðü vurgu-
landý. Yumurtalar ayrýca büyük
protein kaynaðý ve çoðu organik
yumurta omega-3 bakýmdan
zengin.
Yumurta (+)
Balýk (+)
Haftada 2 kere balýk yemek kalp
krizi ve diðer kalp damar has-
talýklarý riskini azaltabilir. Balýk
omega 3 yað asidi bakýmýndan
zengindir ve diabet, alzheimer ve
romatizmal hastalýklarý önleye-
bilir. Saðlýðýnýz için sardalya, ringa,
somon, hamsi ve uskumruyu
tercih edebilirsiniz. Kýlýçbalýðý, ton
balýðý, kiremit balýðý ve köpekbalýk-
larý gibi balýklar daha dikkatli
tüketilmeli. Genel olarak konserve
ton balýðý iyi bir tercihtir, sushi
olarak yenilen ton balýðýndan daha
az zehir içerir.
Zayýf kalmaya çalýþan insanlar için
sürpriz haber: Ýþter doðal ister
tatlandýrýcý olarak alýnan þeker kilo
almaya neden oluyor. Purdue
Üniversitesi'nin Þubat'ta yayýnla-
dýðý araþtýrmaya göre sakarin ile
tatlandýrýlan yiyeceklerin de kilo
aldýrdýðý belirlendi. Bu nedenle
diyet yapan çoðu kiþi tatlandýrýcýlý
yiyecekler yerine doðal þeker içe-
ren meyveleri yiyebilir. Tatlandýrý-
cýlarýn, diabetiklerin þeker baký-
mýndan zengin beslenmelerini
saðladýðý da unutulmamalý tabi.
Suni tatlandýrýcýlar (+/-)
ETKÝLÝ YORUM - 40
Anne babalar en önemli gö-revlerinin çocuklarýyla sürek-li ilgilenmek ve onlarýn du-
rumlarýný takip etmek olduðunu dü-þünürler. Ancak bu ilgi ve alakanýn abartýlmasý çocuðun kiþilik bakýmýn-dan saðlýklý geliþememesine ve özgü-ven duygusundan mahrum kalmasý-na neden olabilir.
Bazý anne-babalar çocuk okula baþ-ladýðý günden itibaren, sanki okula baþlayan kendileriymiþ gibi, bütün sorumluluðu kendileri üstlenir. Öde-vini yapmadýðý zaman anne baba hu-zursuz olur. Çocuðun tepesine dikilip ödevini yaptýrmadýkça içleri rahat et-mez. Aslýnda çocuk adýna sorumlu-luðu üstlenme bebeklikten itibaren baþlar. Anne yedirir, anne giydirir, an-ne tuvalete götürür. Çocuk adýna her þeye anne baba karar verir ve ço-cuða seçme hakký verilmez.
Her ihtiyacý anne baba tarafýndan karþýlanan, devamlý neyi nerede ve
nasýl yapacaðý kendisine hatýrlatýlan, yanlýþ yaptýðýnda azarlanan ve kýna-nan çocuklar “gölge bir kiþiliðe” sahip olur. Bunlar anne babaya sormadan bir iþ yapamazlar ve kendilerine gü-venleri kalmaz. Karþýlaþtýklarý bir problemi çözmekte güçlük çekerler. Böyle çocuklarda en yaygýn sýkýntý okul korkusudur. Anne baba olma-dan bir sorumluluk altýna girmedi-ðinden okulda kendini yalnýz hisse-der ve okula gitmek istemez. Anne babalarýn yapacaðý en önemli hata bu korkunun nedenini kendi içinde deðil, dýþarýda aramaktýr.
Gölge kiþilikli çocuklar sevinçlerini bile kendi baþlarýna yaþamaya ba-þaramazlar. Okulda öðretmeninden ‘aferin’ veya ‘yýldýz’ aldýðý zaman eve gelir gelmez anne ve babasýna aldýðý ‘aferin’ i ve ‘yýldýz’ý haber verir, onlarý sevindirir. Çünkü bu aferin veya yýl-dýz kendisine ait deðil, anne babaya aittir. Baðýmlý bir kiþiliðe sahip ço-cuklar ders çalýþma alýþkanlýðý kaza-namadýklarý gibi, aldýklarý baþarýlar-dan da keyif almazlar. Baþarý gibi gö-rünen bütün çabalarý anne babala-
rýný memnun etmek ve onlarýn sevgi-sini kazanmak içindir. Sýnavda zayýf aldýklarý zaman, zayýf aldýklarý için deðil, anne babanýn sevgisini ve desteðini kaybetmekten korktuklarý için üzülürler.
Çocuðu daha iyi yetiþsin diye onun her iþine koþuþturan ebeveyn, çocu-ðun saðlam bir kiþiliðe sahip olmasýný engellemiþ olur. Kontrolün anne-ba-bada olmasý, çocuðun yaptýðý her þe-yin kontrol edilmesi anlamýna gel-memektedir. Belli sorumluluklarýn yaný sýra, belli özgürlükler verilmesi, onu ilgilendiren konularda görüþleri-ne baþvurulmasý, karar vermesinin saðlanmasý gibi onu hayata hazýrla-yacak becerilerin kazandýrýlmasý da anne-babanýn asýl görevlerindendir. Örneðin ödevini yapamadýðý zaman sizden hemen yardým istemesine müsaade etmeyin. Önce kendisinin gerekli çabayý göstermesini öðüt-leyin. Bu konuda sizin göstereceðiniz sabýr kadar çocuk ödevlerini kendi baþýna yapma sorumluluðunu kaza-nabilecektir.
Bu anlattýklarýmýzla "Çocuðunuzu serbest býrakýn ya da ona hiçbir za-man yardým etmeyin demiyoruz." Ancak kendini ilgilendiren konular-da ona daha fazla sorumluluk yük-leyin ve yaptýklarýný da takip edin. Ve yaptýðý her sakarlýkta ona yardým eli uzatmayýn. Býrakýn, kendi kendine ayaða kalkmayý öðrensin. Aksi takdir-de, çocuðunuzun her karný acýktýðýn-da ya da altýný ýslattýðýnda aðlayan 3 aylýk bebekten farký kalmayacaktýr.
GÖLGE KÝÞÝLÝKLÝÇOCUKLAR
Emre Aygýn
ETKÝLÝ YORUM - 41
ÇOCUÐUNUZUN
ZEKÂSINI
DESTEKLEYÝN
Çocuðunuzla konuþun. Onunla konuþmanýz, zihinsel
geliþimini olumlu yönde etkileyerek daha zengin bir kelime
daðarcýðýna sahip olmasýný saðlar. “
“
A. Faruk Levent Uzm. Psk. Danýþman
ETKÝLÝ YORUM - 42
OYUNCAKLA
Ç
Beyin Geliþimi Gebelik
Döneminde Baþlar
oðumuz, zekânýn doðuþtan
geldiðini ve deðiþtirileme-
yeceðini düþünür. Oysa
zekâyý geliþtirmek mümkündür.
Zekâ en çok kalýtsal (genetik)
faktörlerden etkilense de çevresel
yani yetiþme ortamýna baðlý
faktörler de zekânýn geliþmesinde
ya da geri kalmasýnda etkili olur.
Örneðin; zekâ kapasitesi yüksek
olarak dünyaya gelen bir çocuk,
sahip olduðu koþullara baðlý olarak
gerekli uyaranlarý almazsa, mevcut
potansiyelini geliþtiremez. Özellik-
le yaþamýn ilk yýllarýnda önem
verilmesi gereken bir konu olan
zekâ geliþimi, anne ve babalarýn
ilgisini çeken konularýn baþýnda
gelmektedir.
Bu yazýmda, beynin geliþim süreci
ile anne ve babalarýn, çocuklarýnýn
zekâ geliþimine destek olmak için
neler yapabilecekleri üzerinde
durmak istiyorum.
Gebeliðin birinci ayýnýn sonundan
itibaren, beyin dokusu taslak ola-
rak oluþmaya baþlar ve bebek 3-4
yaþýna gelene kadar bu geliþim
büyük bir hýzla devam eder. Buna,
kafatasýmýzýn içindeki beynin
minik bir taslaðý diyebiliriz. Birinci
ayýn sonunda oluþmaya baþlayan
bu taslak, gebeliðin beþinci ayýnýn
sonunda þekil olarak eriþkin
beynine benzer hale gelir. Beynin
üst yapýsýnýn tamamlanmasý ise
doðumda baþlar ve 3-4 yaþýna
kadar devam eder.
Bir bebek, beyninde 180 milyar
hücreyle dünyaya gelir. Bu hüc-
reler nöronlarla (sinir hücreleriyle)
birbirine baðlanmýþtýr. Anne ve
babadan kalýtým yoluyla bebeðe
geçen genlerin belirlediði baðlantý
sayýsý 50 milyon civarýndadýr. Bu
sayý çevrenin de etkisiyle trilyon-
larca baðlantýyý gerçekleþtirebilir.
Bireyin hayatý boyunca gerçekleþ-
tireceði zihinsel geliþimin %50'si 4
yaþýna kadar tamamlanmaktadýr.
Dolayýsýyla bu dönem içinde be-
yinde oluþacak nöronlar, hayatýmý-
zýn tümünü etkileyecek nitelik-
tedir.
Beyin hücreleri, çok fazla uzantý-
larý, kollarý, bacaklarý olan hüc-
relerdir. Bir hücre çevresindeki di-
ðer hücrelerle ne kadar çok bað-
lantý kuruyorsa, yani sinaps mey-
dana getiriyorsa zihinsel geliþim o
kadar etkili olur. Sinaps sayýsý dýþ
uyaranlarla artýrýlabilir. Yani çocu-
ða çevresel uyaran açýsýndan ne
kadar zengin bir ortam sunulursa,
onun beynindeki sinaps sayýsý da o
denli fazla olur.
Çocuklarýn zekâ geliþiminde, oyun
oynamanýn önemi çok büyüktür.
Bebeklik ve çocukluk döneminde
oyun oynamak, araþtýrma, objeleri
tanýma ve problem çözme becerisi
Zekâ Geliþiminde
Oyunun Önemi
kazandýrarak zekâ geliþimini des-
tekler. Çocuklar þekil, renk, boyut,
aðýrlýk, hacim, ölçme, sayma, za-
man, mekân, uzaklýk ve uzay gibi
birçok kavramý oyun yoluyla eðle-
nerek öðrenebilir. Bunun yanýnda
çocuklar oyun oynarken eþleþtir-
me, sýnýflandýrma, sýralama, ana-
liz, sentez ve problem çözme gibi
birçok zihinsel iþlemi de kolayca
kavrayabilir. Bu noktada anne ve
babaya düþen en büyük görev, öð-
renmeye hazýr olan çocuða, uygun
oyun materyalleri sunmaktýr.
ETKÝLÝ YORUM - 43
Saðlýklý yiyecekler verin. Zihinsel geliþim için saðlýklý
beslenme þarttýr. Özellikle ilk çocukluk döneminde
beynin geliþimi, alýnan besin miktarý ve deðeri ile
yakýndan iliþkilidir. Belli mineraller ve protein yö-
nünden zengin besinler beyin geliþimi için çok
faydalýdýr.
Çocuðunuzla konuþun. Onunla konuþmanýz, zihinsel
geliþimini olumlu yönde etkileyerek daha zengin bir
kelime daðarcýðýna sahip olmasýný saðlar.
Çocuðunuza her gün düzenli olarak yüksek sesle kitap
okuyun. Okunan þeyin ille de çocuk kitabý olmasý ge-
rekmez. Bir dergi veya gazeteyi de yüksek sesle oku-
yup çocuðunuzun faydalanmasýný saðlayabilirsiniz.
Merakýný destekleyin. Soru sorma-cevap alma yönte-
mi, ona her gün yeni bilgiler kazandýrýr.
Oynadýðý oyuncak ve objelerin çocuðunuzun zekâsýný
geliþtirici ürünler olmasýna özen gösterin. Bu tür
oyuncaklar, farklý zihinsel iþlevler gerektirdiði için akýl
yürütme yeteneklerini harekete geçirir.
Ýlgili olun. Onun ne dediðini dinleyip, ne anlatmak
istediðini anlamaya; yani çocuðunuzun dünyasýna gir-
meye çalýþýn.
Çocuðunuzu sosyalleþtirecek ortamlar hazýrlamaya
çalýþýn ve onun diðer insanlarla iletiþim kurmasýný
saðlayýn. Birlikte markete, alýþveriþe gitmek, çocuðu
oyun parkýna götürmek gibi günlük basit aktiviteler
onun sosyal uyaran almasýna ve sosyal becerilerinin
geliþmesine katkýda bulunur.
Zekânýn % 75'i yedi yaþýna kadar tamamlanýr. Ýþte bu
dönemde oluþturacaðýnýz zengin öðrenme ortamý ço-
cuðunuzun gelecekteki baþarýsýnýn temelini oluþturur.
Zekâ ve hafýzanýn % 85'i on yaþýna, % 95'i de on iki
yaþýna kadar tamamlanýr. Dolayýsýyla 4-12 yaþ arasýn-
daki süreç, beyinde kurulacak baðlantýlarýn ve zengin-
leþtirilecek zihinsel potansiyelin ortaya çýkartýlmasý
için önemli bir dönemdir. Örneðin anne baba olarak
çocuðunuza oyuncak alýrken erkekse araba, kýzsa
bebek gibi standart oyuncaklarýn yerine zekâsýný
geliþtirici oyuncaklar alabilirsiniz. Böylece çocuðunu-
zun beyinsel fonksiyonlarýný daha etkin kullanmasý
için onun zekâsýna yatýrým yapmýþ olursunuz.
Zihinsel potansiyelini maksimum seviyede kullanan
ve kendini sürekli geliþtiren nesiller yetiþtirmemiz
dileðiyle…
Çocuðunuzun Zekâsýný Geliþtirmek Ýçin Neler Yapabilirsiniz?
ETKÝLÝ YORUM - 44
OLUMLU DÜÞÜNCE
Esin ÖZER Psikolog
ÇOCUK EÐÝTÝMÝNDE
dersinden soðuyabilir. Okul baþarýsýný
deðerlendirme ölçütü olan sýnavlarda
da çocuðunuzun baþarabileceðine
dair inancý, kaygýyý ortadan kaldýran
bir etkendir. Sýnav kaygýsý yaþayan
bireylerin, sýnav öncesinde “Ya yapa-
mazsam, baþarýlý olamazsam…” tarzý
cümleler kurduklarý belirlenmiþtir.
Bu, beyne yollanan olumsuz bir me-
sajdýr ve ister istemez kaygý seviyesini
arttýrýr, kiþinin duygulanýmýný kontrol
altýnda tutmasýný güçleþtirir. “Baþara-
bileceðimi biliyorum.” cümlesi ise,
beyne olumlu mesajlarý yollar ve kiþi
duygulanýmýný kontrol altýnda tuta-
bilir. Ayný þekilde günlük hayat içeri-
sinde çocuðunuza verdiðiniz görev-
lerde ve isteklerinizde cümlelerinize
olumsuz ekler yerine olumlularýný
koyduðunuzda daha baþarýlý olduðu-
nu fark edeceksiniz. Bir örnek vermek
gerekirse; çocuðunuza “Sütünü sakýn
dökme!”, “Çok çalýþ ve sýnavdan zayýf
alma!”, “Kapýyý çýkarken çarpma!”
cümlelerini söylediðinizde, zihninde
sizin istediðinizi yerine getirmeye
çalýþýr. Sütü döktüðünü, sýnavdan za-
yýf aldýðýný, kapýnýn çarpýldýðýný gö-
zünde canlandýrdýðý an, bu sonuçlar
kaçýnýlmaz hale gelir. Doðruluðunu
test etmek adýna, bir sonraki cümlede
söyleneni yapýn. “‘Beyaz bir at’ dü-
þünmeyin.” Bu cümleyi okurken bile
gözünüzde beyaz bir at canlanmýþ
olmasý yüksek bir ihtimal. Çocuðu-
nuz da ona sunduðunuz olumsuz
görüntüye takýlýp kalýr. Ayný cüm-
leleri daha yönlendirici, eðitici ve
olumlu yüklemlerle kurduðunuz-
Tüm dünyada insanlar olumlu
düþünmenin beyni o yönde
etkilediðini, davranýþlarýn ve
tutumlarýn bu yolla olumluya çevire-
bildiðini konuþuyor. Bir iþi baþarmada,
insanlarla iletiþimde, olaylara bakýþ
açýsýnda olumlu düþünmenin ve söy-
lemlerin katkýsý olduðu söylenmekte-
dir. Örneðin yeni taþýnan komþunuzla
iyi anlaþacaðýnýzý düþündüðünüzde,
aranýzdaki iletiþim olumlu yönde etki-
lenir, tam tersi kötü düþünüldüðünde
ise önyargýyla yaklaþýrsýnýz. Çocu-
ðunuzla olan iletiþiminizde de bu
böyledir. Çocuðunuza olumlu yönde
yaklaþtýðýnýzda ve onun davranýþlarý-
nýn olumlu yönlerini gördüðünüzde,
hem onun özgüveni artacak ve ken-
dine inanmaya baþlayacak hem de
iliþkiniz olumlu yönde ilerleyecektir.
Bu sayede çocuðunuzun daha fazla
olumlu davranýþlar göstermesini sað-
layacaktýr. Böylelikle olumsuzluklarý
ortadan kaldýrmada geliþme kaydetti-
ðinizi göreceksiniz.
Çocuðunuzun okul baþarýsýnda da
olumlu düþünmenin etkisi vardýr. Ör-
neðin, çocuðunuza matematik yete-
neðine güvendiðinizi söylerseniz, o
derse yaklaþýmý daha rahat ve korku-
suz olacaktýr. Tam tersi olumsuz dü-
þüncenizi aktarýrsanýz, çocuk önyar-
gýlý bir yaklaþýmda bulunabilir, belki
de yeteneði olduðu halde matematik
da, yapmasýný istediðiniz olumlu gö-
rüntüler zihninde oluþacaktýr. “Sütü-
nü al ve iki elinle sýký sýký tut lütfen.”,
“Kapýyý lütfen yavaþça kapa.”, “Dersi-
ne iyi çalýþ ve sýnavdan iyi bir not al”.
Bu cümlelerde olumlu yüklemler kul-
lanýlmýþ, beklentiler olumlu aktarýl-
mýþ, dolayýsýyla çocuða olumlu mesaj-
lar gitmiþtir. Çocuk, olumlu mesajlar
doðrultusunda kendisinden bekle-
nenleri gerçekleþtirmede daha baþa-
rýlý olur. Olumlu sonuçlara ulaþmak
için, sözlerinizde olumlu noktalara
vurgu yaptýðýnýzda aranýzdaki iletiþi-
min de büyük ölçüde geliþtiðini fark
edeceksiniz. Olumlu yaklaþýmý olan
birini yetiþkin bireyler bile daha dik-
katli dinler ve ona ýlýmlý yaklaþýrlar.
Çocuklar da kendilerine olumlu yan-
sýyan hiçbir þeyi geri çevirmezler.
Kendilerinden bekleneni daha çabuk,
istekli ve baþarýlý olarak yerine getirir-
ler.
Özetleyecek olursak, çocuðunuza
verdiðiniz görev ve sorumluluklarda,
okul baþarýsý açýsýndan beklentileri-
nizde olumsuz ifadeler yerine olumlu
ifadeleri ortaya koyduðunuzda ilerle-
me kaydettiðinizi göreceksiniz. Bu
ilerleme, hem çocuðunuzla iliþkinizi
canlý ve sürekli kýlacak, hem de anne
baba çocuk üçgeninde çocuðunuzun
kendini daha güvende ve anlaþýlmýþ
hissetmesine yardýmcý olacaktýr.
ETKÝLÝ YORUM - 45
eybet kelimesinin mânâ bul-
duðu bir âlimdir Molla Gü-Hrani Hazretleri… Sarýðýndan
taþan saçlarý heybet verir ona.
Mütebessimdir, lakin düðme ilikletir
insana. O koca koca aðalar, vezirler
toparlanma ihtiyacý hissederler
yanýnda…
1440’lý yýllar... Osmanlý tahtýnda II. Murat
Han vardýr... Devrin âlimlerinden Molla
Yegân hacca gider. Dönüþünde Kahire’de
mola verir. Ýlim meclislerine katýlýr. Üç
beþ gün de olsa, daðarcýðýný doldurmaya
çalýþýr. Ýþte bu sohbetlerden birinde, genç
ama heybetli bir âlim dikkatini çeker...
Ýnsanlarýn zor kavrayacaðý mevzulardan
konuþur, ama onu çocuklar bile anlar. Tek
cümleye ciltleri sýðdýrýr sonra. Söz ona
geldiðinde cemaat taþ kesilir, nefesini
tutar. Edeple hisse kapmaya bakarlar...
Dünyalýkta gözü yoktu...
Molla Yegân bu vakara, bu heybete âþýk
olur. Çýkýþta cesaretini toplayýp yaklaþýr,
“Senin buralarda zayi olmana dayana-
mam. Eðer ilminin kýtalar ötesinde yan-
kýlanmasýný istiyorsan, hiç düþünme, gel
benimle!” der
Genç âlimin dünyalýkta gözü yoktur.
Ancak “hizmet!” denilince akan sular
durur. Hem böylesine samimi bir teklife
nasýl “hayýr” denir ki?
Molla Yegân Ýstanbul’a varýnca Sultan
Murat Han’ý ziyaret eder. Murat Han
lâtifeyle takýlýr: “Bize oralardan ne
getirdin?”
Molla Yegân “Öyle bir âlim getirdim ki
Sultaným” der, “Tarifi gayri kâbil, meðer ki
tanýþsanýz gerek!”
Ve buyur ederler. Mübareðin önce göl-
gesi düþer eþiðe. Sonra dað gibi bir adam
girer. Baþý adeta tavana deðer, esmerdir.
Sarýðýndan taþan saçlarý heybet verir ona.
Sakalý simsiyahtýr, hatta siyah ötesi. Ama
diþleri inci incidir ve gözleri ateþ gibi. Mü-
tebessimdir, lâkin düðme ilikletir insa-na.
O koca koca aðalar, vezirler toparlan-ma
ihtiyacý hissederler. Sükûtu Molla Yegân
bozar. “Ýsmi Ahmed bin Ýsmail efendim”
der. Ama Araplar onu “Molla Gürani”
diye tanýrlar.
Ýþte böyle olur “Fatih”ler yetiþtirecek ho-
cayla ilk tanýþmasý Padiþahýn... Gerisi
malum...
Fatihler yetiþtirecek hocayla ilk tanýþma!
TARÝHTEN BÝR SAYFA Vehbi Tülek
ETKÝLÝ YORUM - 46
Babam evin direði,
Sevgi dolu yüreði.
Güzellikte babamýn
Bükülmez hiç bileði.
Bal tatlýsý dil onun,
Yumuþacýk el onun.
Babamýn sevgisiyle
Yanaðýmda gül onun.
Benim, tatlý bebeði,
Gözünde kelebeði.
Babam usta bahçývan,
Benim, nazlý çiçeði.
Duasýyým dilinde,
Güvendeyim elinde.
Babam beni görüyor,
Has bahçenin gülünde.
Sevgiyle bakýn bana,
Beyaz gül takýn bana.
Babam benim içimde,
Can kadar yakýn bana.
Daðýtýr derdi, gamý;
Babam, gönül adamý.
Eksik etme Allah’ým,
Baþýmýzdan babamý.
Babam evin direði,
Sevgi dolu yüreði.
Güzellikte babamýn
Bükülmez hiç bileði.
Bal tatlýsý dil onun,
Yumuþacýk el onun.
Babamýn sevgisiyle
Yanaðýmda gül onun.
Benim, tatlý bebeði,
Gözünde kelebeði.
Babam usta bahçývan,
Benim, nazlý çiçeði.
Duasýyým dilinde,
Güvendeyim elinde.
Babam beni görüyor,
Has bahçenin gülünde.
Sevgiyle bakýn bana,
Beyaz gül takýn bana.
Babam benim içimde,
Can kadar yakýn bana.
Daðýtýr derdi, gamý;
Babam, gönül adamý.
Eksik etme Allah’ým,
Baþýmýzdan babamý.
BABAM
BENÝM ÝÇÝMDE
BABAM
BENÝM ÝÇÝMDE
ETKÝLÝ YORUM - 47
Yusuf DURSUNYusuf DURSUN