etkili yorum 17
DESCRIPTION
ÂTRANSCRIPT
• •
IHLAS KOLEJI • • •
BIREYSEL GELIŞIM .... . . . . ve EGITIM DERGISI
• HAZIRAN - 2012
• • • •
IMTIYAZ SAHIBI
Hami Koç
ihlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
.. GENEL YONETMEN
Azmi Aksoy
• • • • o o o o
YAZilŞLERI MUDURU
SeNer Gürsoy
. . . SANAT YONETMENI
Aytekin Karaca
DANIŞMA KURULU
Harndi Özakay
Sebahattin Kazaz
Müge K ı lıç
REKLAM SORUMLUSU
Ali Oğuz Çelikörs
0212 639 68 70
• •
YAZilŞLERI
A. Faruk Levent
Kübra Harndioğ lu
Bahar Engin
Hülya Derinoğlu
Esra Çayırlı
Meltem Karakaşlar
Nazile Özgür
. . . . . HABER EDITORU
Levent Çelik
•
GRAFIK ve TASARlM
Serdar Mert
YAPI M
DVC iletiş im
o 212 452 24 90-452 77 68
BASKI
ihlas Matbaacılık - O 212 454 35 08
• • • • ANJ-.!E ÇOCUK ILIŞKISINDE BAGLILIK VE BAGLANMA
SORUMLU ANNE BABALAR
~
ALTIN ÇAG DEGERLER EGiTiMi
~
MUTLULUGUNUZ • o o. o o o.
OMUR BOYU SURSUN
YALNlZLlK
• ERGENLIK ZORDUR
AMA KORKMAYlN GEÇER
2 6 Farklı Yaşam Alanı: internet
2 9 Okul Öncesi Eğitimde Kaliteyi Yakalamak
3 O Ailelerde Çatışmaların Çözümü
3 3 Sen de Kimsin?
3 4 Tarihten Bir Kesit
3 6 Şiir- Gönül Coğrafyası
3 7 Şiir- Sevgi Diyen Çağlar Aşar
3 8 Bir Bardak Süt içer misiniz?
ETKiLi YORUM- 1
• • •
IÇI N DEKI LER
-
AllŞKANLlKLARlMlZ • • •
HAYATlMlZI ŞEKILLENDIRIR
• ZEKA, BEYIN VE GELECEK
. . ~
EN IYI YAPTIGIM ŞEY
• ••
EDITORO EN
Engelleri Aşmak ...
1 ünyaca meşhur, başa rılı o lmuş insan la rın hemen
hepsi, yen i bir i şe cesaret ve başarma arzusuyla
önce kendi lerinden baş la mış lard ır. Bir şeyin değ işme k
zorunda o lduğuna inanmak gerek. "Değişse iyi olur" değil,
"Mut laka ve kes inlikle değişmeli l" diyerek i şe
başlanmalıd ır. Başarılı insan lar, "Dün böyle
düşünüyordum, bugün böyle düşünüyorum, ya rı n daha
farklı dlışlınebil i rim" demekten çekinmemiş lerd ir.
"Yapabil irim!" 'e odakl an ıp, bunu beyne yerleştire rek
başa rılı olmak için gerekli ça lışma l a ra cesaretle ve sebatla
devam etmiş l erd ir.
Kendine güven duymanın ilk aşamas ı , bir işe başa rı s ı z lığa
imkan vermeyecek kada r azi mle beyni hazırl amakt ır.
kend im izi değişimin kaynağ ı olarak gör m el iyiz. Aksi halde,
o değ işi kliğ i ge rçe kleştirece k kah ra m an ı beklemeye
devam etmek zorunda ka lırız . "Başara biliriml " 'e
oda kl anmadıkça başaramay ız . Başa rı ilk önce beyinde
kazanılır. Gerekli cesa reti göstermek ve atılmas ı gereken
doğ ru ad ı mları doğru zamanlarda atmak gerek.
Konuyla i lg ili bir hi kayeyi pay laşa lı m.
* * * Ülkenin birinde bir pad işa h yaşa rmış . Bir glın emri
altı ndaki kiş ile ri önemli bir görev için sınama k istem iş.
Bunun için saraydaki pek çok güçlü, zeki ve ak ıllı ,
adam la rın ı topl anmış. Bun la rın içinde vezirleri de va rmış.
Pad işah on la rı, daha önce hiç görmedikleri kocaman bir
ka pının ön One götürmüş, ve onlara şöyle ses l en miş: "Siz,
benim çevremde bulunan güçlü, zeki ve a k ıl lı i nsan la rs ı n ız.
Ben im çok uğ raştığ ım ancak çözemed iğim çok büyük bir
derdim va r. Bu zorluğun aş ılmas ı için sizin ya rdımı n ı zı
istiyorum. Şu rada sarayın en büyük ve en ağ ır kapıs ı nı
Server GÜRSOY
görüyorsunuz. Ben, yılla rd ır bu ka pıy ı açmaya ça lış ıyorum
ancak açamıyorum. Benden önce babam ve dedem de bu
kap ıy ı açamamışla r. Hanginiz bu kap ıy ı açabilirsiniz?"
Saray mensu pla rı ndan baz ıla rı "biz de açamay ız" der gibi
başla rını sa l la mışla r. içlerinden daha zeki olan baz ıl a rı ise
kap ıya yanaşmışlar, onu yak ı ndan incelemeye başl amış la r.
Ancak onlar da bu ka pıy ı açmaya güçlerinin
yetmeyeceğini kabul etmiş le r. D i ğerle r i ise "Bu kadar zeki
insanlar kapıy ı açamayacakl arını a nlad ı kla rı na göre, bizim
bu ka pıy ı açma şa nsımız hiç olamaz!" demişle r.
Akıllı bir vez ir, ka pının yan ın a giderek onu şöy le bir
gözden geçirmiş . "Bu bir kap ı o lduğuna göre, açılma lı "
demiş içinden. Elleriyle yo kl a mış, açmak için, ne yapmas ı
gerektiğ i n i düşünmlış. En sonunda ka pıya kuvvetle
yüklenmiş. Meğer kapı kil it li değ il miş . Açmak için cesaret,
başarma ina nc ı ve denemek yete rliymiş, başka bir şeye
gerek bile yokmuş. Aslı nda bu ka pı yı pad işah her zaman
açabil iyormuş.
Pad işah veziri ne şöyl e ses lenmi ş : "Sadece gördüğün ve
duyduğuna bağlı kalmadan, kendi başarma isteğ ini, a klını
devreye soktun ve deneme cesa retini gösterip, başard ı n.
Saraydaki baş vez irl ik görevini bundan sonra sana
veriyorum" demiş. * * *
Başa rı inan mak, hedefe emin ad ım la rl a yürümektir.
Kendinize güvenin. Engelleri aşaca k güce ve cesarete
as lı nda sahipsiniz.
Başa rının a nahtarı sevgi, ilgi ve bi lgi kutusunda gizlidir.
Gizli kutu la rın açılmas ını sağ l aman ız dileklerimizle ...
ETKiLi YORUM - 3
nne ve çocuk aras ı nda,
çocuk daha dünyaya gelmeden çok önce bir i lişk i
baş la r. Bu i li şki annenin doğacak çocuğa ge l işt i rdiğ i duygusal tutumla
beli rg i nleşmeye baş l ar. Bu tutum
olumlu olursa çocukla geli şt i rilecek
sağ lı k l ı bağ l anma i li şkisin i n temeli
at ı lmış demektir. Yap ılan araşt ı rmalar,
bu tutumun olumlu ya da olumsuz
olmas ı nın çocuğun duygusal ve hatta fiziksel gel işim i ni etki led i ğin i
göstermektedir.
Çocuğun doğduktan sonra ilk
etkil eş i mele bulunduğu kiş i annesidir.
Bebek, anneyle dokuz ay boyunca
yaşadığı f iziksel birl ikteliğ i n sona
ermesiyle ilk ayrıl ık kayg ı s ı nı ..
yaşamaya baş l ar. Oyle ki yeni doğan
bebeğ i n ilk üç gün anneyle
oluşturacağı fiziksel yakı nlık ve
sıcaklık, daha sonra gelişecek olan
bağl ı lık i lişkis i ni derinden etkiler. Bu
dönemde çocuğun bakım ı n ı üstlenen
anne güven duygusunun gelişiminde
önemli rol oynar. As l ında 0-5 ayl ı k
dönemde anne, bebek için bir bağ lı lık
objesi olmaktan çok, f izyoloji k
i htiyaçların ı karş ı layan ve hayata
tutunmas ı nı sağ l ayan bir var l ıktı r.
Ancak sağ l ıklı bağ l ıl ı k i li şkisin i n
oluşmasında temel etken olan
"güven" duygusu bu dönemde
fiziksel iht iyaçları nın zaman ı nda
gideri lmesiyle oluşur. Anneler bili rle r
ki bazen bebekler ka rı nla rı tok bile
olsa ağla r ve anne s ıcakl ı ğın ı isterler.
ETKiLi YORUM- 4
ismihan Kapıcıoğlu 1 Uzm. Psikolojik Danışman
• • • •
Annenin bebeğ i kucağına almas ı ,
tensel temas çoğu zaman çocuğun
saki nleşmesin i sağlar. Bu durum
bebeğin her ağlad ı ğı nda (ki bebeğin
tek il etişim a racı ağlamaktır) annesini
yakınında hissetmesi, anneyi bebek
için bir güven ve doyum kaynağ ı
hali ne getirir.
Bebekler a l tı ila on aylar aras ı
dönemde kendisine bakan kiş i olan
anneye özel bir bağ ı ml ıl ık evresine
girerler. Bu dönemde anne sadece
çocuğun karnın ı doyuran, a l t ı nı
temizleyen ki şi olmaktan ç ı ka r.
Anneyle bebek arasında daha yoğun
bir etki l eşim gözlenir. Bebek tüm
fizikse l i htiyaç l arı gideril i rken anneye
daha çok gü lümser, annenin sesini
dinler, yapt ı kları n ı gözlemler. Art ı k
ona bakan bu kişiyi (anneyi)
kendisinden bağımsız ama yine
kendisi için vazgeçilmez bir varlık
olarak konumland ı rmaya başlar.
Annesin i d i ğer insanlardan ayı rt eder.
Bu yüzden söz konusu dönemde
bebekler anneleri yan ı ndan ayrıldığ ı
zaman huzu rsuzlaş ı r ve ağlarla r.
On ila yirmi dördüncü aylar
aras ı ndaki dönemde, çocuk yavaş
yavaş diğer kiş i le re de anneye olduğu
kadar olmasa da bağl ıl ık geliştirmeye
başlar. Baba, ka rd eş büyükanne ya
da dedeler çocukla rı n yaşam ı nda yer
etmeye başlar. I şte bu dönem
çocuğun hem anneyle hem de diğe r
bireylerle sağ lı klı bağ l ıl ık il i şkisi
geliştireb i lmes i açısından çok krit ik
öneme sahiptir. Söz konusu
dönemde çocuğun ilgisi iki alanda
yoğun laşmaya başlar. Birincisi
yuka rı da da söyled iğim iz gibi annesi
dış ı ndak i kiş i lerin çocuğun sosyal
dünyas ı nda b eli rg i n leşmeye
baş l aması, ikincisi de çevresindeki
can lı cansız objelerin dikkatini
çekmeye başlamas ı dı r. Yürümeye
baş laman ı n ve f iziksel gel i ş i m i n
desteğ iyle a raştırmaya, yeni şeyl e r
keşfetmeye baş la r. Işte çocuğun bu
dönemde araştırmak ve keşfetmek
için anneden kopup ayrılmas ı
gerekmektedir. Çocuğun temel
sorun l arından biri bağ lı lık ve kopma
a rası ndaki çelişk i yi çözüm lemekti r.
Bir taraftan uzaklaşan topun
peş i n elen koşarken, cl iğer taraftan
göz ucuyla annesini takip eden
çocukla rı b i rçoğunuz
gözlemlemişs i nizd ir. Burada çocuğun
cl eneyimlecl i ği durum, içeris ine
geld i ği dünyada keşfed i l ecek bunca
ilginç nesne ve olay, d i ğer yancia
anneye duyulan bağl ı l ıktır. Böyle bir
durumda eğer anne çocuğunun
yan ı ndaysa ve end işe li bir tavı r
göstermeelen onun çevreyi
a raştırmas ı nı clestekl iyorsa, çocuk
yavaş yavaş anneel en uzaklaşıp ,
bağımsızlık kazanmaya başlayacaktır.
Bazı anneler çocukl a rı nı korumak
amacıy l a, sergi leelikleri end i şe l i
tavı rlarla, çocuğun çevreyi tehlike! i
olarak alg ı lamas ı na neden
olmaktadır. Annenin bu yan l ış
tutumu, çocuğun anne kucağı
d ış ı ndak i dünyan ı n teh likeli olduğunu
öğrenmes i nelen başka araştırma
güdüsünün ele köre lmesi ne neden
olur.
Bu dönemde, anneyle çocuk aras ı nda
gelişen "duygusal ve fiziksel ortak
yaşam"clan hem annenin hem ele
çocuğun sağ lı k l ı bir şeki l de kopması
gerekmektedir. Anne dikkat li ve
kont rollü bir biçimele çocuğun
girişimler i ni clesteklemeli,
cesaret lendirmelidir. Bunun dışında
çocuğun ailenin d i ğer bireyleri ve
ETKiLi YORUM - 5
yabancı insanlarla ilet işim kurmas ı n ı
engellememel i, korkutmamalı, s ı cak
i li şkil er ge l iştirmes i ne ya rd ı mcı
ol ma l ıd ı r. Güvenli bağ l ı lı k ge l işt i rmiş
çocukları gözlersek; annelerinin
ol duğu ya da olmad ı ğ ı ortamlarcia
çevreyi araşt ı rırla r, yabanc ı birine
soru sorarlar,duyguların ı anne ile
paylaşı r l a r,anney l e sıcak bir i l işk i
içinded irler. Annelerinin her zaman
yanla rı ncia olup stresli durumlarcia
yardımcı olacaklarından emineli rler
Güvenli bağlanman ı n ge lişmesi için
çocuğun tutarlı tepkiler veren, duyar lı
ve her zaman ulaşılabil i r bir anneye
iht iyac ı vardı r.
Güvenli bağlı l ı k i l işk i s i ge li şt i remem i ş
çocuklar erken çocukluk ve ergenlik
dönemlerinele anneye bağım l ı
kalmaya devam etmekte, bi rçok
psiko-sosyal sorunla ka rşı l aşmaktaclı r.
Günlük yaşant ı mızcia temel öz bakı m
beceri lerin i bile yeri ne geti remeyen,
ne yiyip neyi giyeceği ne karar
vererneyen birçok çocuk ve ergen
karş ım ı za çıkabi l iyor. En önemlisi bu
çocuklar sürekl i anne güdümünde
kald ı k l arı için, özgüveni eksik, karar
verme, sorumluluk alma ve bağıms ı z
bireyler olma noktasında ciciel i
s ı kıntı l ar yaş ı yorlar. Bu cl urum ileri
yaş l arcia eş seçimi, meslek seçimi gibi
hayati konularda cia cici eli buna l ımla r
yasamala rı na neden oluyor. Şüphes i z
ki bu çocukl arın karşılaştıkları
sorunlarda, başta anne çocuk
aras ı ncia ge l i şen sağ l ıksız bağlı l ı k ve
bağ l anma i l işk i s i nin büyük önemi va r.
Güvenl i bir bağl ı l ık il işk i s i için öncel ikli
olarak annelerin; çocukla rı nın
gereksinimlerine daha duyar l ı
o l ma l a rı , bağımsız oyunlarına elestek
vermeleri, sevg ilerini ve duygu ların ı
açıkça ifade etmeleri hayati önem
taş ı r. Biraz sabır, biraz empati ve
tutarl ı davran ı şla r l a, kişi l erarası
i li şk il erinele -gerek aile içi gerekse
d i ğer bireylerle- güvenli bağl ı lık ve
bağ lanma i l işk i s i içinde olan bireyler
yetişt i rmek ai lelerin temel görevi
ol maci ır.
• • • • t
1 1
ETKiLi YORUM- 6
• •
Ali Çank1r1h
• • ••
ir evl il i ğin mutlu bi r şeki l de
yürümesi için her şeyden önce, aileele rol paylaş ı mı ve
herkesin ro lünden memnun olması çok önemlidir. Bu konuda bir hat ı ram ı
nakletmek istiyorum.
Seneler önce, Amerikaıda ça l ış ı rken,
akşamla r ı hizmet veren bir Evlil ik Okululnun kurs l a rı na katı l m ı şt ı m. Bir
akşam "Ailede Rol Pay l aş ım ı " konusu işlend i ğ i s ı rada bir bayan kalkı p söz istedi. Çözümsüz bir problemle karş ı
karş ıya olduğunu, bu yüzden evli l iğ i nin kopma noktasına ge ldiğ i ni
söyled i. Kendisi ayn ı zamanda bir terapist olan hoca sordu: "Size çözümsüz gibi görünen problem nedir?" Bayan gü lümseyerek cevap verdi : "Kocam çok mükemmel bi ri, efendim. Onun bu mükemmell i ği
beni rahats ı z ediyor." Hoca: "Sizi rahats ı z eden bu mükemmell ik nedir, biraz açar mıs ı nız?" dedi. Kad ın
anlatmaya baş lad ı: "Efend im, kocam
çevirmen ve oyun yazarı . Çoğu
gününü evde çalışarak geçi ri r. Ev işlerind e o kadar becerikli ki, evi siler süpürür, çamaşırla rı yıkar, yemek yapar, bana yapacak bir şey kalmaz.
Ben bankac ıy ı m, yani çalışan bir bayanım . Akşam eve döndüğümde
yemek dahil her şey hazırd ı r. Bu belki çoğu ça l ışan bayan ı n hayal ettiğ i bir şeyd i r, ama benim için öyle deği l .
Kendimi evde kad ı n olarak işe yaramaz, değers iz ve sil ik hissediyorum; bu da beni son derece rahats ı z ediyor. Defa larca
duygularım ı kocamla pay laşmaya
ça l ıştım; bana i ş bı ra kmadığ ı için kendimi evde kad ı n olarak hissedemecl iğ i m i , bunun da beni rahats ı z ettiğ i ni söyled im. Ancak her elefas ı nda kocam ev iş l erin i
yapmaktan keyf ald ı ğını ve bana yardımcı olmaya çalıştığını, kendisine teşekkür edeceği me şikayette bulunmama bir anlam veremediğini söyledi." Hoca, bayanın di le get i rdiği
probleme "ailede rol çat ışması" adı
verildiğ i ni söyledi ve konuyu tartışmaya açt ı .
Aileele rol paylaşımı ancak aile üyelerinin karşıl ı k l ı an l aşmala rıyla ve rollerine razı olmala rıy l a
gerçekleşebilir. Eğer bir aileele büyükannelik, büyükbabalı k, annelik, babalık, kadınlık, erkeklik, ağabeyi ik, abialı k, çocukluk rolleri belli değil ve birbirine karışmış ise, orada aile düzeninden bahsedi lemez. Geniş ailelerde rol çatışmaları daha sık yaşan ı r. Aile büyükleri çoğu zaman anne ve baban ı n rollerini ele üst leni r; ev ekonomisinel en çocuk eğit i m i ne
kadar her alanda söz sahibi ve kara r verici olmak isterler. Bize u l aşan
şımartılmış, anne babanın söz geçiremediği çocuk vakaları genellikle büyükanne ve büyükbabanın çocuk eğitimine doğrudan müdahale etmeleri sonucu ortaya çıkmaktad ır.
"Ben" ve "Biz" alan ı aileyi teşkil eden üyelerin her biri nin k i ş il i k hak l a rı n ı
temsi l eden bir "ben alan ı " vard ır.
Benim odam, benim bisi kletim, benim masam, benim cep telefonu m, benim a rkad aşı m, benim annem elerken bu alan ı ifade etm iş olu ruz. Bir aile üyesi kendi ben a l anın ı
kullanıl ı rken diğer aile üyelerini rahatsız edecek ve onların ben alanlarını çiğneyecek şekilde
davranmamal ıdır. Ben alanları nın sınırlarını ve nası l kul l anılacağını
görgü ve ahlak kuralları bel irler. Mesela, bir aile üyesinin ad ı na ge l miş
mektubu başka bir aile üyesi aç ı p
okumama lı. Anne baba çocuğun odas ı na habersiz gir ip eşya l arın ı ,
çantasını, cüzdan ı nı veya ceplerini karıştırmamalı. Çocuğu uykuya gönderen baba yan odada yüksek sesle televizyon izlememelidir. Büyükbaba veya büyükanne, evin küçük çocuğu için "Benim torunum" demeye ve onu sevmeye hakkı vardır;
ancak onun eğit im i ne doğ rudan
müdahale etmemeliel i r. Çocuğun eğitim i ve disipl ini önce likle anne ve baban ı n hakkıd ı r ve onların ben a l anına girer. Ailenin ortak malı olan eşyada ve ortak sorumluluk gerektiren konularda ise "biz a lanı"
geçerlidir. Bizim evimiz, bizim arabamız, bizim komşularımız, bizim çocuklarımız derken bu alanı kastederiz. Aile büyükleri, anne baba ve çocuklar ailenin huzuru ve mut l uluğu için "ben a l anı" n ı n bir kısmı n ı isteyerek ve severek "biz a l anı"na katar. Yeni evlenen genç bir
ETKiLi YORUM - 7
kız veya erkek, artık eskisi kadar anne babasına, kardeşlerine, akrabalarına
ve arkadaşlarına zaman ayıramaz. Çünkü evliliğin ve aile olmanın get i rdiği sorumlulukla rı temsil eden "biz alan ı " devreye gi rmiştir. Kızı veya oğlu evlenen anne babalar, bu yeni "biz alan ı "nı kabul lenmek istemezler. "Oğlum evlenince bizelen koptu, el kızına bağ l andı" veya tersi yönde serzenişte bulunurlar. Ama asıl kriz noktası, eşieri n birbirlerinin "ben alanları" na saygı d uyup duymamasıyla ilgilidir. Eşler birbirlerinin ben alanlarına saygı duymaya ve bu alanı çiğneyecek davran ış ve isteklerde bulunmamaya çok dikkat etmel idir. "Sen a rt ı k evli bir kad ı ns ı n, eski a rkadaşlarınla görüşmen i istemiyorum." diyen genç bir koca, eşin i n "ben ala nı" n ı
daralt ı yor, kencl i el iyle çatışma ortamı
hazırl ıyor demektir. "Ben alan ı "
daraltılan kadının özgüven duygusu yara alır. Eşi nin kendisi ne yeterince güvenmediğini düşünür. Eşierden
biri nin tek yan lı olarak diğerinin "ben alan ı "na tamamen hakim olma isteği, be raberliği sıkınt ı lı ve çekilmez yapar. Anne baba ile çocuklar aras ı
i li şk il e rde ele durum ayn ı dı r.
Aş ı rı sevgi, aş ı rı ilgi, aşı rı koruma ve kıskançl ık karş ı tarafı rahatsız eder. Kay ı nva l ide ile gel in aras ı nda ortaya çıkan anlaşmazlıkların temelinde birinin oğlu, öbürünün kocası üzerinde söz sahibi olma isteği vardır. Anne babalardan şu sözleri çok sık duyuyorum: "Hocam, sizi dinlerken ve yazd ı k l arınızı okurken yapt ı ğ ı m ı z
yanl ı şla r ı nın fa rkı na varıyoruz, ancak eve gidince eş i m i ze ve çocuklarım ı za
karş ı aynı ya n l ışla rı i ş l emeye devam ediyoruz, bir tü rlü doğ ru davranmayı
başaram ıyoruz." Hemen arkasından soruyorlar: "Neden böyle oluyor?" Neden böyle olduğunu açıklarken şöyle diyorum: "Çünkü siz çocukluğunuzda anne ve babalarınızdan böyle gördünüz. Anne baba larınızdan gördükleriniz kişil i ğin i ze ve şuur a l t ı nıza sindi. Siz de elin izele olmayarak onlar gibi davran ıyorsu n u z . Aile ve anne baba
denince model olarak içinde yaşayıp
büyüdüğü n üz ai leniz, anneniz ve baban ı z akl ı n ı za geliyor. Kadın olarak kocanızdan bir şey isted i ğ i n i z zaman, elinizde olmayarak, sadece o isteğin i z i dile getirmiyor, aynı zamanda annenizin o istekte bulunurken baban ıza karşı tak ı nd ığ ı
tavrı takı nıyor, yani aynı vücut dilini kullan ıyorsunuz . Keza erkek olarak, ka rı nızdan bir istekte bulunurken, sadece o i steğ i dile getirmiş olmuyorsunuz, baban ı zın ku l land ı ğ ı
otori ter tavrı ve buyurga n ses tonunu ku ll an ıyorsun uz."
Özetle d iyeceğim o ki, geleneklerin ve çevrenin aile yapıs ı üzerinde büyük tesiri vard ır.
Yıl lar önce Fikret Hakan'ın baş rol
oynad ı ğı "Atçal ı Kel Mehmet" isimli bir drama i z l em i şt i m . Atçalı bir Karadeniz ilçesine kaymakam olur. Köyleri teftişe ç ı kar. Yolda s ı rtında
odun dolu küfe taş ıyan, yükün ağırl ığ ı ndan bel i bükü l müş bir kadın görür. Onun önünde, eli arkasında, ağzında sigara bi r erkek yürümektedir. Adamın önüne dikil ir ve sorar: "Bu kadın senin neyin oluyor?" Adam "Karı m" der. At ça lı
baş lar adam ı tokatlamaya ve bir yandan da ba ğı rır: "Utanmaz, arlanmaz, nası l erkeksin sen! Neden yükü sen taşımaz da kadın ı n sırt ı na
yüklersin?" Atçalı ile kocasın ı
seyreden kadın s ı rtındaki küfeyi yere b ı rak ır. Küfeden bir odun çeker, yürür Atçal ı 'nın üzerine, "Sen kim oluyorsun da kocamı dövüyorsun!" der ve baş lar Atçalı'ya vurmaya. Atça l ı dağdan inm i ş, tövbe etm i ş,
eski bir eşkıya. Ne etnoloji bil ir, ne psikoloji. Kad ı nın hakkını savunayı m
derken kad ı ndan dayak yer. Atçalı'nın burada gö remed i ğ i şey, geleneksel aileele rol dağ ı l ı m ı dı r. Kad ı n rolüne raz ı dı r, çünkü o da anasından babasından öyle görmüştü r. Onları n
kültüründe yi ğit kadın kocasına yük taş ıtmayan kadındır. Elbette geleneksel ailedeki rol dağ ı lım ı
günümüzde geçerli deği l dir. Eğer
eş i n izi seviyorsanız, ona hizmet davranışları göstererek sevd i ğin i z i
bell i ediniz. Ev işleri ve çocuk bakımı neden tümüyle kad ı nın görevi olsun? Erkek de o evde yaşıyor, boş
zamanın ı televizyon karş ısında
geç i receğine eş i ne yardımcı olsa ne kaybeder? Hem eşinin sevgisini kazanmış hem de boş zaman ı nı
değerlendirmiş olur. Çivi çakmasın ı
beceremeyen, bir musluk contasın ı
d eğiştirmekten aciz, eş i ne yard ı m
etmeyi "kı lı b ıkl ık" sayan, beceri ksizl ikierin i gizlemek içi n "kazak erkek" olmakla övünen adam ların sayısı az değ il d ir.
Mutluluğun anahtarı: sevgi ve sabır. Fakat tüm bunların ötesinde özellikle yeni evli çiftiere eşierine karşı sevgiyle beraber sabırla hareket etmelerini tavsiye ederim. Çünkü evlilik hiçbir zaman dikensiz bir gül bahçesi değildir. Sabırla karşılanması gereken olaylar hep olur. Bu tür olaylar sırasında, başkalarına gösterdiğimiz sabrı ve saygıyı eşimize göstermediğimiz sürece onu sevdiğimizi iddia edemeyiz.
Geçenlerde, telefonda "Hiç
uğramıyorsun, a rt ı k bizi unuttun." diye sitem eden kuyumcu bir
dostumu ziyarete gittim. içeri gird i ğimde müşte ris i vardı. "Lütfen,
sen müşterin l e meşgul ol; ben de bu
ETKiLi YORUM- 8
..
arada gazete okurum, iş i n bitince
konuşuruz," ded im. Ben gazeteyi
okuyup b i tird i ğim halde müşteri hala
kara r veremem işt i . Bir erkek, 45-50 yaş l arında, yanında da muhtemelen
kızı veya gel ini olan genç bir bayana bir bilezik veya gerda nl ık alacak.
Aman efendim, belki yüz parça indirtti kald ırttı. "Bunun i şç il iğ i ne
kadar, bir hafta sonra getirsem kaça
al ırsın, taksit yapmaz m ı s ı n, bunun
biraz daha ineesi yok mu, şunun biraz
daha ka l ın ı nı çı ka rı r mısın, şunu tart bakal ı m kaç gram gelecek?" Arkas ı
gelmez sorular, istekler, pazar lı klar ... Kat lanı l acak gibi deği 1. Bizi m
kuyumcu arkadaş hiç efendiliğ i n i ve tebessümünü kaybetmedi, sab ı r
gösterdi. Adam sonunda, "Hele ben bir düşüneyi m." deyip hiçbir şey
almadan çıktı gitt i. Arkadaşım ı
sabrından dolayı tebrik ettim.
"Umarım eşine ve çocukla rı na karş ı
da böyle sab ırl ı s ı ndır" dedim. Çoğumuz başka larına
gösterd i ğim i z sabr ı ve hoşgörüyü eşimize göstermeyiz. Onu
sevd i ğ i m i zi söyleriz, ama kı rmaktan da geri durmayız . Neden böyle
oluyor? Bir erkek, arkadaş ı na,
müşteris i ne, patronuna, müdürüne,
komutan ı na, kısacası başka l arına
gösterd i ği sab rı , anlayış ı ve
hoşgörüyü hayat arkadaşından
neden esirger? Bir kad ın, güne giderken veya d ı şa rı çıkarken
süslenip şık giyinirken neden akşam işten eve dönen kocasın ı saç l arı
dağ ı nık, günlük elbise ile karş ı lar?
Evi ne gelen mi safi ri ere çeşi ti i
yemekler, pastalar, börekler piş i rir;
yalancıktan tarifin i istedikleri zaman
mutlu luktan uçar da, neden sabah
beyini i şe uğurlarken "Akşama ne
p i şi rmem i arzu edersin?" diye
sormaz? Bu sorulara doğru cevaplar vermeyi becerebild i ğ i niz sürece
mutlu l uğunuzun bir ömür boyu sürmemesi için hiçbir nedeniniz yok.
Mutluluğunuzun ömür boyu sürmesi
ve evl il iğ i nize gölge düşmemes i
d il eğ iy l e .
Rehber Öğretmen 1 Em re Aygın
• • •
ETKiLi YORUM- 10
• nsanı diğer can lı lardan ayıran en
önemli özellik, aklın ı etkin biçimde ku l lanmas ı dır. Ancak, günlük
hayatta sergilediğ i miz davranışların
çoğu düşünce ve karar verme süreçlerinden bağ ıms ı z biçimde
gerçekleş i r. Örneğin, bir çocuk okuldan eve geld iğinde "Bu akşam
ne yapayı m." diye düşünmez. Daha
önceki akşamlarda genelde ne yapı l m ı şsa, benzer davran ışlar her
akşam tekrar edil ir. Eğer her gün televizyon seyredi liyorsa, eve gelir
gelmez gözler bil inçsizce kumandayı
arar. Hatta kumandayı bulamamak o
çocukta eksiklik duygusuna neden
olur.
Bu şeki lde bel irli bi r zaman dil iminde tekrar ede ed e yerl eşen davranış
biçimlerine alışkanlık denir. Bir
alışkanlığın uzun süre devam etmesi, bu davranış l arı ki ş i liğ i mizin ayrılmaz
parças ı hal ine get irebi lir.
Alışkanlık l a rı n hayat ı m ı za etkisini, çocuk ların gündelik hayatta yaptığ ı
(ya da yapamadığ ı) birçok davranış ı
düşünerek aniaya bi l i ri z. Kıyafetleri ni
düzgünce yerine koymak, yemekten
önce el yıkamak, d iş l erin i fırçalamak,
akşamdan okul çantasın ı hazı r l amak
ve zamanında yatma k vb. Bu
davranışların en temel özell i ği
alışkanlık halini al ı p a l mamasına göre
yapı l masın ı n kişiye zor ya da kolay gelmesidir.
.. Orneğ i n çocuğumuzun diş l erin i
düzenl i biçimde f ı rça l amasın ı
ist iyorsak, bu iş i n öneminden
bahsetmek, hatta bu davranış ı yeri ne
geti rmed iğ i nde ona kı zmak
boşunad ı r. Bu a l ışkan l ığ ı
kazand ırab ii rnek için öncelikle birl ikte
hareket ederek, onu motive etmemiz gerekir. Ayna ka rsına çocuğumuzla
birlikte geçerek, bi rkaç kez d iş l e r i mizi
f ı rça lad ı ğımızda, zamanla bu
davranış onda a lı şkan lı k hali ni
alacakt ı r. Böylel ikle başlangıçta
yapı l ması zor gelen d i ş f ı rça lama
davranışı, bel irli süre sonra ihtiyaç duyu lan bir davran ı ş haline
gelecektir.
Alişkaniik Bağimiiiiğa Dönerse Baş l ang ı çta önemsenmeden yap ılan
zararl ı bir i ş bağıml ı lık haline geld i ğinde art ı k sadece isternek o
davran ıştan kurtulmak için yeterli olmaz. Buna göre, ilk karar ve teşebbüs, alışkanlıkl ar ı n en önemli
basamağ ı dı r. Kötü alışkanlıkla rı n da çoğu "bir defaciktan bir şey olmaz" düşüncesiyle" baş l a r.
Günümüzde bir çok aile bi lgisayar
oyunları n ı n, çocukta bağ ı m l ı l ı k
yapt ı ğ ı ndan şikayetç i olmakta ve sorum l uluğu başka yerlerde
a ramaktad ı r. Ancak ebeveyn olarak, çocuğa ilk fırsat ı verdikten sonra, bu bağıml ı lı ktan ş i kayet etmek bir anlam
ifade etmez. Bir de çocuğun odas ı na
bilgisayar kurup, bütün gün bilgisayar baş ı nda oturmas ı na ses
çıka rm ıyorsak, bu durumda b ilgisaya rı n onda bağıml ıl ık
yapmaması anormaldir.
Al ışkan l ı k bağıml ı l ı k halini aldıktan
sonra ise alınan tedbirler pek bi r i şe
yaramaz. Siz çocuğun odasından
bilgisayarı ka l d ı rsanız ve ona yasaklar
koysanız bile o yine bağıml ı l ıktan
doğan iht iyacı nı karşılamak için yeni
yollar arayacakt ı r. Ve bu sü reçten
sonra a l acağın ı z her bir tedbi r, çocuğun olumsuz duyguların ı size
yöneltmesine neden o l aca kt ı r.
Yan l ış an la şı l ması n, çocuğu süre ki i
ETKiLi YORUM - 11
"baskı a ltında tutup ona yasaklar
koyun" demek istemiyoruz. Ancak,
zara rl ı olduğunu biliyorsak ilk
teşebbüsün ya da ufak bir tavizin bile
kurtu l ması çok zor bir bağıml ı lığın
sebebi o labileceğ i ni hatırlatmak
istiyoruz. Şunu da unutmamalı ki,
yasak koymak çocuk l a rı , zararl ı
davran ı şla rı ebeveynden gizli olarak
yapma çabasına yöneltebi lir. Bu
yüzden, kırıııız ı çizgi leri be li rlerken,
bu s ı nırlar içinde onun yaşına uygun
faydalı alışkanlık l a rı kazandı rmaya
çalışmak en mant ı klı yoldur.
Kritik Dönem
Al ı şkanl ı k l arı mızı n kiş i liğ im ize etkisi,
kazanıld ı ğ ı döneme göre değ i ş i r. Belli
bir dönmeele kazand ı rılamayan
al ı şkanl ı ğın, sonraki dönemlerde telafi
ed il mesi mümkün olmayabi lir. Buna
göre, kişil i ğin oluşmas ı nda en kritik
dönem ergenlik döneminin bitimine
kadar geçen süredir.
Eğer çocuğumuzun sağl ık l ı bir
kiş i l i ğe sahip ol masın ı istiyorsak,
özell ikle ergenlik dönemine kadar
onlara çok daha dikkatli
davranmal ıy ı z. Hepimizin çok iyi
b il d i ği "Ağaç yaş iken eğ i lir." atasözü
bu durumu çok güzel ifade eder. Yeni
d i k i lmiş bir fid anı, bükmek, bir tarafa
çevirmek ya da yerinden sökmek
kolayd ı r. Ancak aynı f idan, gövdesi
birkaç k i ş i nin kollarıy l a sa ra b ileceğ i
kadar büyümüş bir çı nar hal ine
ge l diğinde, yüzlerce kişi bir araya
gelse o fidanı yerinden k ı p ı rdatamaz.
Bat ı l ı bir düşünü r bu raya
söylediklerimizi çok güzel
özetlemiştir: "Her a l ışkan l ık, bir lif
gibidir. önce duyulmayacak kadar
hafif, sonra kı n lamayacak kadar güçlü
olur".
Iyi al ışkan l ı k l arla dolu bir hayat
sürmeniz dileğ i yle .. .
Psikoloj ik Danışman 1 Rehber Öğretmen Ajda Titiz
•• • SORUMLULUK KAZANDIRMA SURECINDE
,. ,.
ETKiLi YORUM - 12
er anne babanın i steğ i
çocuk ların ı kendi aya k l arı
üzerinde durabi len, seçim yapabilen ve yaptığ ı seçimin sorumlu l uğunu alabi len bi r birey olarak yet i ştirmekt i r. Elbette birey olarak yet i şmek uzun bir yoldur ve bu yolda çocuklar her zaman anne babanın re hberl i ğine iht iyaç duyarlar. B i reyse l l eşme için ad ım at ı lan bu yolda anne baban ı n çocuğa ka rş ı
bazı görevleri vardı r. Bu görevi erden biri de onlara sorumluluk kazandırmaktı r.
Peki, sorumlu luk neden önemlid ir? Doğa l ge l işimin parças ı olarak çocuk, yaşam ile ilgili beceri leri aşama l ı
olarak edinir. lik ad ı m l ar, ilk kelimeler ... Çocuklar öğrendikleri her yeni beceri ile bireyse ll eşmek,
kendine yetebil mek ve birey olmak için bir ad ı m atarlar. Yürümeye başlayan bir çocuğun art ı k annesinin kolundan tutmasın ı istememesi kendine yetebilecek bir beceri
.. kazanmasın ı n sonucudur. Ornekte olduğu gibi kendi i htiyaçla rı nı tek başına karşı l ayab i len ve bunun sonucunda güven duygusu gel i şen çocuğun, yetişkin l ere olan bağ ı m l ı lı ğ ı
azalır. Çocuğun sorumluluk kazanması ise kazandığ ı bu yeni beceri lerini hayata geçirmesi için önemlidir. Tan ı m olarak baktığ ı mızda
ise sorumluluk, ki şin i n kendis ine ve başka larına karşı yerine getirmesi gereken yükümlülüklerini zaman ı nda
yerine getirmesi zorunlu l uğudur.
Peki, sorumlu luk sahibi çocuk kimdir?
Sorumluluk sahibi çocuklar; değer ya rg ı l a rı nı gözeten, seçim yapabi len ve yapt ı ğı seçim lerin arkas ı nda
durab ilen, başka l arın ı n hakları nı
ç i ğ nemeden i htiyaç l arın ı
ka rş ı l ayab ilen, karar verebi len, karar alırken elindeki kaynakları kullanabilen ve o l ası sonuçları
düşüneb i len çocuk l ardı r.
Ebeveynlerin çoğu okul yıl larında
çocuk ların ı n ödevlerini yapmad ı ğın ı ,
ödevleri yapt ı rmak için on l arı
defalarca uyard ı k l arın ı hatta çocuklara ödev yaptı rmak için onla rı n
baş ı nda beklediklerin i söylerler. Bu ve buna benzer durumlarla ka rş ı l aştığın ı zda çocuğunuz
so rumlulukl arını yerine getirmeyi ihmal ed iyorsa ve sürekli sizin uyarıla r ı nızla görevini yerine geti riyorsa sorumluluk konusunun üstünde duru l ması gerekiyor demektir.
Çocuğa sorumluluk ne zaman verilmeli? Gelişim, art arda görülen, düzenli bir süreçtir. Bu yüzden çocuğun ileride sorumluluk sahibi olmas ı
için onun 11-12 yaşına gelmesini beklemeyin. Sorumlu luğu
öğ renmek t ı pk ı d iğer becerileri öğ renmek gibidir. Sorumluluk yaşamın ilk y ı l l ar ı ndan it ibaren kazan ı lan ve gel i ştir i len bi r beceridir. Çocuklar 2-3 yaşla rı nda
b i reyse l leşme için ad ı m l ar atarlar ve zaman zaman inat laşmaya giderek yeni öğrend i kleri becerileri sergilemek isterler. Çocuktan yeni öğ rend ikle r i beceri leri ilk defa mükemmel bir şek i lde yapmas ı
beklenemez. Çocuk ne kadar çok denerse, bu konuda o kadar çok başarıl ı olur. Bu yüzden bu dönemde önemli olan çocuğun ileriki yaşla rda bu becerileri ge l işt i rip kul lanabi lmesi için mümkün o l duğunca fazla prat ik yapmas ı na olanak vermektir. .. Orneğ i n, yemeğin i biraz dökerek yediğ i için annesi taraf ı ndan yedirilen bir çocuğun çata l kaşık ku llanma beceri leri, yemeğ i kend i başına yemesine fırsat verilen çocuğa göre daha yavaş ge l işecekti r. 4-5 yaş
döneminden itibaren çocuğun hem bil i şse l hem fiziksel hem de sosyal beceri lerinin gelişmes i ile sorumluluk kavramı daha da önem kazanmaya baş l ar. Küçük yaştan it ibaren çocuğun gelişi mi ve becerisine uygun verilebi lecek sorumluluklar vard ı r.
Burada önemli olan anne ve babanın çocukla rı nın kendi kendi lerini yönetmeleri yolunda başlattıkl a rı
girişimler i "yaş küçüklüğü" nedeni ile engeli emerneleridi r.
Her becerinin kazanılması sürecinde anne babanın tutumu önemli olduğu gibi sorumlu luk bilinci kazandı rmacia
da ebeveynlerin yaklaşımı önemlidir. Ebeveynler, çocukları ndaki güven duygusunu pekişt i rrnek üzere, onlara karş ı yap ı c ı , sab ı rlı ve hoşgörü l ü
clavranma l ıd ı r l ar. Çocuğun kend isin i değeri i hissetmesi ve kazandığ ı
beceriyi uygulama ortamın ı n
sağ lanması ebeveynlerin görevidir. Giysisin i seçen, d i l ed i ği resmi yapan çocuk kendis ini önemli ve değerl i
hisseder. Bu onu yeni at ıl ımiara ve başan lara götürür. Aşırı korumac ı
ebeveyn tutumu ise çocuğu sın ı r l ayan, onu d iğe r kimselere bağım lı kı l an bir tutumdur. Sürekli daha iyi o l ması için onun ad ı na
yap ı lan iş l er, onun ad ı na veri len kararlar son rasında , ilerleyen yaşlarda d iğe r kiş i lere bağım lı olma durumunu
.. oluşturur. O rneğin; al ı şveriş yaparken saatlerce aynı tişörtün iki rengi a ras ı nda gel ip giden, seçim yapmakta zorl anan ve eliğer kişi ler i n
fikirlerin i sorgulayan bireylerle karşılaşmak mümkündür. Unutulmamalıdır ki, çocuğun bireyse ll eşme çabaları aile içeris inde desteklendiğ i ncle bu çocuk için an lamlı bir hal a l ır. Kişise l farkl ıl ıklar
söz konusu olsa da, sorumluluk
ETKiLi YORUM - 13
kazandırmaya yönelik her sürecin temel ve değ işmez öğeleri vardı r. Bu öğe l erin en önemlisi, çocuğu ge l eceğe hazırl ayan ve sosyal hayata açılan kapıda anahtar görevinde olan ai ledir.
Anne Babalara Öneriler 1. Çocuğun seçim yapmas ı na izin verin. Seçim yapma fı rsatların ı n
sunulması çocuğun ki şi l i k ge l iş i min i
olumlu yönele etkiler. Çocuğun seçim yapabilmesi, onun ileriki dönemlerele seçim yapabilen ve yaptığ ı seçimin sorumlu l uğunu alabilen bi r birey o l masın ı sağlar.
2. Çocuğa yaşına uygun ve ge l iş im
düzeyine uygun görev ve sorumluluklar verin. 3. Çocuğun kendi kend ine yeten bir birey olmasın ı istiyorsanız, görev ve sorumlu l uk l arıyl a onu baş başa
.. b ı rakı n. O rneğ i n; öclev yaparken çocukla ayn ı masayı payl aşmak
yerine, onu destekl ediğ in izi ve ge rektiğinde kendisine yardıma haz ı r
ol duğunuzu belirti n ve farkl ı bir uğ raşla meşgu l olun. 4. Çocuğa kendineyetmeyi ve kendi kendini yönetmeyi öğret i n. Çocuğa
beceri lerin i özgürce sunab i i eceği
ortam haz ı rlayın ki ayakları üzerinde du rmayı öğ renebi l s i n.
S. Çocuğa sorumluluk kavramın ı n
davran ı şta tan ı mlanan özelliklerini ..
gösterin. Orneğin çocuk oyuncakla rı nı toplad ı ğ ı nda "Aferin sorumlu l uğunu yerine getirdin." d e n i 1 e b i 1 i r. 6. Çocuğa, davran ı şı son larında geri bildirim verin. Yen i öğrenilen bir davran ı şın alışkanl ı k haline gelmesi için olumlu geri bi lel irime iht iyaç vardı r. Anne-babanın ilgi ve onayı istenilen davran ışla rı n
öğrenilmes i nde anahtard ı r. 7. Birçok davranışta o l duğu gibi sorumluluk bilincini kazanel ı rma
sürecinele yet işkin l erin örnek davran ı şla rı önemlidir. Çocuğa kazandı rı l mas ı hedeflenen becerinin model olarak ebeveynler ta rafı ndan
gösteri lmesi, süreci olumlu k ı lacakt ı r.
8. Onun ad ı na düşünmek yerine, kendi başına düşünmes i ni sağ l ayı n. Sorunu çözmek yerine, kendi sorununu çözmesine fırsat verin iz, bu çocuğunuzun sorumluluk duygusunu ge l i şt i recekti r.
•
•
,...
•
' .. 1
•
oluyor. Bu da zamanla ya ln ı zlığa
itiyo r. Rekabetçi ortamın geti rdiği
yaralanmalar insan la ra yak ı n iaşmayı
korkutucu hale getireb iliyor. Yak ı n
i l i şk i ler tehdit edici ve zarar verici gibi
a lg ı lanab il iyor. Ayrıca, teknolojik
ge lişmele r ve kontorun a rtması
bi rçok i şi yal n ız baş ı na halletmeyi ko laylaştırıyor ve bu nedenle başka la rın a duyulan ihtiyaç aza lı yor.
Arkadaşlar la ya da akrabalarla bi r
arada olmak zaman kaybı gibi geliyor. Bi r cumartesi günü öğlen
vakti Istanbul Anadolu yakası ndan ç ı k ı p Avrupa yakas ında oturan bir
akraban ıza gitmeyi denerseniz
trafikte yaşadığ ınız sıkıntı bir daha o yolu kullanmaktan kaçınman ıza
neden olaca ktı r.
65 yaş üstü indirimli ka rtı olup da şehir içi otobüsle dolaş ı p ya l nız lı ğın ı
g ide rm eye çal ışan la ra ra stlam ışsınızd ı r. Ote yandan a l ı şver iş
merkezlerinde dolanan ya da çeşit l i
kahvecilerde oturan başka bir grup orta geli r düzeyinden yalnız insandan
da söz edi le bi 1 ir.
Sosya l destek i nsan ı n motivasyonunu
a rttı r ı r, hayata daha sık ı bağ lanmayı,
yaptığ ı i şte daha başarı lı ve istekli
olmasını sağla r. Ya l nızlık hem genç hem de yaş l ı larda intihar riskini
.. arttı rır. Oğrencili k döneminde
ya ln ızl ı k derslerde başa rısız lı k ya da
okul devamsız lı ğına neden olabil ir.
Ya l nız genç; al kol, uyuşturucu gibi maddelere yönelebil ir ya da uygunsuz ki şi l er l e yan l ı ş ve teh likeli
ilişk il er yaşayab i l ir. Depresyon ve
alkolizme neden olabili r. Ya l nız bir k i şi
ya ln ız olmayan bir kişiyle aynı stres faktörüne maruz ka l ı rsa, ya l n ızl ı k
çeken ki şi n i n stresli durumdan
etkilenmesi daha fazla olabilmektedir.
Ya l nızl ı k uyku kalitesini bozar ve
yetersiz din lendirici olmayan bir uykuya neden olur. Yaln ız k i şi l er i n
stresten daha fazla etkilenmesi kan bası ncı n ı olumsuz etkileyerek yüksek
tansiyon sorununa da yol açabili r.
Ya l nızl ı ğın geti rdiğ i ka ramsa rlı k
kiş i n in kendi bedenine gösterd i ği
özen i de aza lt ı r ve fazla sigara içme,
kötü beslenme, doktor kontrollerine
gitme me, il açların ı kul lanmama gibi
genel beden sağlığ ı nı olumsuz
etkileyen tutumlar da izieyebil ir.
Ya l nız kişi lerin çevreyle etk il eş i mi
yal nız olmayan lara göre daha
sık ı ntı lı dır ve bu nedenle yeni i lişkiler
kurma konusunda da sorun yaşayabilirl er. Ayrıca, yalnızl ığın
bağış ı klı k sistemi hücrelerindeki gen
ifadesini değişt irerek i l t i hab ı azaltıc ı
maddelerin daha az yapılmasına ve iltihapla ilgili bazı maddelerinsedaha fazla yapılmas ı na neden o lduğundan
bağış ı k l ık sisteminde yetersizliğe ve
bu nedenle birçok sistemik hastalığa yatkın lı ğın artmas ı na neden olduğu
gösterilm işti r. Henüz 63 yaşında olmas ı na rağmen ailesiyle tüm
bağlar ı nı kopar ı p bir huzurevine
yerleşen bir danışanımda yalnız l ık
hissi yoğun karamsarlığa ve şiddetli
alkol tüketimine neden olmuştu.
Ya l nız lı k, Alzheimer hastal ığına
genetik yatkın lı ğı olan bir k işide
llasta lığı n ortaya ç ı kışın ı
hız landırab i lir. Beynimizin canl ılı ğın ı
devam ettirmesi içsel ve d ışsal
uyaranlara bağ l ıdır. Yen i bir şey
görmek, duymak, öğrenmek, sosyal
payiaş ımda bu lunmak beynin
egzersizid ir. Ya l nı zlık durumunda her çeşit uyaranın aza l mas ı beyin faa liyetlerini olumsuz etkiler, ayrıca
ya l nız lı ğın geti rdiğ i mutsuzluk ve iç
sık ı ntıs ı gibi olumsuz duygular stresle
ilişkili k i myasa ll arın artışına neden
olarak beyin dokusuna zarar verici etki gösterir. Stresin kimyasal etkileri
beynin kendin i yenileme kapasitesini
olumsuz etkiler ve sonuçta alzheimer
hasta lı ğı beklenenden çok daha erken ortaya ç ı kar.
ETKiLi YORUM- 15
Alzheimer dış ı demans (bunama) tablo larında da benzer etkiler söz konusudur. Psödodemans denilen as l ında bunama olmayan, fakat depresyona bağlı unutkan lığın
gelişti ği bir tablo vard ı r. Ya l nız lı k
çeken kiş il erde depresyona meğil arttığ ı ndan ya lanc ı bunama da daha s ık görülür. Ya lnız lı k gelecekle ilgil i beklentiyi aza l tır, hayata karşı istek de azalır; çünkü bunları paylaşacak kimse yoktur. Sorunların çözümünde yardım alacak kimse o l madığında
çaresizlik duygusu da eklenir tabloya. Bunların hepsi dirençl i depresyon ların zeminin i o luşturur.
Insan ların kendine güvenini arttıracak faaliyetlerde bulunmas ı ve çevr-eyi düşman gibi a l gılamaktan
vazgeçmeye çalışmas ı l az ı m. Sosyal varlık l ar o l duğumuzu unutmayalım.
Mutluluk payi aştı kça artarken mutsuzluk pay iaştı kça aza lı r.
Başka ların ın iyi ve kötü an larında
yanında olmak kendim izi bu dünyaya ait ve i şe yarar hissettirir. Rekabet içinde olduğumuz iş arkadaşımıza
kahve ikram etmemiz aramıza insani s ıcakl ı ğı sokarak onunla ilişkim i zi
yumusatarak birlikte çalışmaya ve belki dallada başarılı olmamıza zemin hazı rlar. Insanları düşman gibi gördükçe onlar da bize düşman gibi davranır, bu neden le karşı taraf ın
içinde bu l unduğu şartl arı anlamaya ça l ışmak, bazen kend imizi onların yerine koymak düşmanlığ ın
kaybo l ması n ı sağ layabi 1 ir. Kimsesiz çocuk l arı ziyaret edip onlarla vakit geçirmek ya da d iğer sosyal sorum luluk projelerine gönüllü katılmak yani başkalarına el uzatmak, bireysel yal nız lı k duygumuzu aza ltı rken, kiş isel kayg ıl arın azalarak kendimizle bar ışım ı zı arttırabil i r.
ekan ı n tek t ip o l duğu ve
doğuştan sabit bir düzeyde
old uğu i nan c ı y ı k ı lmaktaclır.
Howard Gardner'in çoklu zeka, Daniel
Goleman' ı n duygusal zeka
konusundaki tezleri önemli
tartışma la ra yol açm ı şt ı r.
Bilim dünyas ı nın yeni projesi "Beyin
projesidir". Genom projesi
tamam land ı ve evrenin s ı rları
konusunda öneml i bir ad ı m atı ld ı.
Beyin projesi için 30 yı l l ık bir süre
beli rlend i. "Nas ı l düşünüyoruz?"
sorusuna cevap vermek insan l ı ğ ı n
s ı r l arın ı n an l aşı l masında önemli bir
hedef olmuştur.
"World Future Society" (Dünya
Gelecek Derneğ i ) öğrenmen i n
ge lişmesi, okul eğitim i ve onunla
yakı ndan il i şkisi olan 10 ze kası
konusunda ilginç görüş l er öne
sürmekted ir.
ı. Simdiye kadar yapı l mış en büyük
makine olan INTERNET giderek
büyüyecek ve önem kazanaca kt ı r.
2. Bi lgisaya rlar zih insel çal ışmaların
yükünü aza ltaca kt ı r. Beden gücünün
yerini mekanik makineler alacaktır.
3. Bi lgi teknolojis i dünyanın her
yerine yayı l a ca k, aleti eri küçülecek,
herkes taş ıya bi lecek. Hatta
bedeninize yer l eşti ri le bi leeekti r.
Ürünleri tan ıtmak için bedava bile
ve ri lecekti r. 4. Dünya kültü rü o l uşacak, kü ltür ve
el illerele çoğu yok olacaktı r.
Beklenmedik olaylar ve tehl ikelere
neden olabilecektir.
5. Ak ı l l ı evler oluşacak, büro
gökdelenler gereks i z l eşecekt i r.
Insanla rı n çoğu kı rsal kesime, tat il
yörelerine yerleşecek, bilgi teknolojisi
i le iş l erin i yürütecekti r. Evi er çok
çekici olacak, d ı şarı ç ı kmak
istemeyen insan yeni bir yaln ız yaşam
türü oluşturaca kt ı r.
6. Yeni yaşam türü insanı anti
sosyalleşecek, suç davran ışlarında
a rt ı ş l a r o l uşacaktır.
7. Klasik zekaya dayal ı klas ik okul
eğitim i şeki l değiştirecek. Her alanda
paket l enmiş eğ i t i m yard ı m l arı
a l ınab i l ecekt i r.
8. Okul eğ itimi bebekli k çağ ı ndan
baş l ayacak "Yaşam boyu" eğitim
düşüncesi yayg ı nlaşacakt ı r. "Uzaktan
eğitim" bütün dünyaya yayıl acakt ı r.
9. Okul sınıf l a rı çok fa rkl ı , yetenek ve
ilgileri olan öğ renc i l eri bir araya
getirecek daha çok sana l gerçekler
konuşu l aca ktır.
10. Depolanm ış bilg i kaynakla rı genç
kuşağ ı n daha kolay u l aşacağ ı hale
gelecek, daha çok bi lgi sahib i olmak
yerine daha az bilecek, ancak bilg iye
i sted i ği anda ulaşacak.
ll. I nsanlığ ı n bugüne kadar eelind iğ i
bütün bi lgi lerd en kend i çal ışmaları
için yararlanabilecekti r.
12. Eğ itim ki şisel tempoya göre
tamamlanabilecekti r.
13. Dis iplinl i, ama eğlencel i eğ i t im
felsefesi yerleşecek, öğ retmen i ik
görevi öğrenci le rd ek i yı k ı c ı ve
oyuncu eğ i lim l e ri denetleme
önce l iğ i ne dönüşecekt i r.
14. Gerçekler yerine sana l dünyada
yaşanacak benci llik, kuma r, kiş i se l
ç ı ka r tutkunluğu daha büyük
toplumsal sorun hal ine gelecekt ir.
Zekanin Beyindeki Yeri Zihinsel etkinlikler beynin bel irli
bölgeleri ile bağ l anabi l i r mi? Bu zor fakat önemli bi r soruclur.
Duyguların kontrolü, içgüdülerin
zaptedilmesi, dikkatin bi r noktaya
yoğun l aştırı l ması birer beyin
fon ksiyon larıd ı r. Yap ı lan beyin
ameliyatlarınd a zih insel merkezlerle
birl ikte beynin bir bütün olarak
i ş i e el i ğ i sonucuna va rı lmaktadı r. Bir
lob alınd ığ ı nda zeka katsayı s ı hiç
değişmeyen vaka lara rast l anmışt ı r.
Gage vaka sı si n ir bi li mcileri n
önemsed i ğ i bir olgudu r. Gage 1850'1i
ETKiLi YORUM - 17
yı l l arda ABD de çalışan başa rı l ı,
beceriki i ve zeki bir usta başıyd ı.
Dem i ryolla rı yap ı m ında özel bir
teknik ge l iştirmiştir. Dinamitle
kaya l a rı parça lı yordu. Bir gün kayada
deli k açtı, barutu doldurdu,
geli ştird iğ i 3 cm.lik demir çubuğu
ye rl eşt i rdi . Ateş l erken birisi ismini
sesled i. Dikkati o an dağıldı, baş ı nı
çevirdi. Barut pat l adı, demi r çubuk
gözünün alt ı ndan gird i sol alın
bölgesini parça l ad ı. 2-3 dakikalık
bayg ı n l ıktan sonra kendine geldi.
Ameliyat oldu, sadece sol gözünü ve
beyninin ön bölgesini kaybetmişti.
Gage'nin zekas ı aynı pariakl ı ğı ile
devam ed iyordu, fakat k i ş i liğ i
değ işm i şti . Çok konuşuyor, her şeye
ka rış ı yor, küstah, laubal i, müstehcen
konuşan birisi o l muştu . Gi rdiğ i işte ilk
anda başar ıl ı oluyordu. Fakat
kimseyle anlaşamadığ ı için sık i ş
değ işt i rmeye baş l am ı şt ı . Hayatın
ka lan kısmın ı serseri bir yaşant ı ile
geçird i.
Stresin Zekaya Etkisi Stres hormonların ı n beyinde bi lgi
ak ı ş ı nı nas ı l etki l ediğ i ilg i çeken bir
konudu r.
Az miktarda stres öğ renmeyi
arttırırken, fazla miktarda stres
öğ renmeyi zorlaşt ı rmaktad ı r.
Çoğumuz, heyecan l ar ı ve çok basit
şeyler i hat ı rl amakta zorluk
çekt i ğim iz i bil iriz. Kronik Depresyon
sürekli beynin senelerce içinde
düşünceyi kullanma becerisini
kaybedeb ilmektedi r. Mamafih
Alzheimer hasta l ı ğ ı n ı n önemli
sebepleri nden biriside kron ik
dep resyondu r.
Beyin elektriksel ve kimyasal ilet i ile
ça l ışma ktad ı r. Beyindeki kimyasal
madde i er yeterl i ol m ad ı ğ ı zama n
bi lgi iş l em yeterl i yap ı l amaz . Böylece
di k kat konsantrasyon güç i ükleri,
hatı r i ama bozukluk l arı ortaya ç ı ka r.
Yeni bi lgi leri beyne kaydetme olan
öğ renme süreci ile beyin kimyas ı nın
yak ı ndan il i şkisi va rd ı r.
Az miktar stres, beyinde bil gi akış ı nı o l duğu gibi beynin, yani ze kan ı n da
h ı z l a nd ı rı r, tetiktelik ha 1 i i le düş ma n ıd ı r.
enformasyon prosesi hızlan ı r. Fazla miktarda stres beyinde kimyasal Uzun sürel i öğre n i mde kort iza l
alarm yaptığı için bilgi a kı şı ve enerjisi hormonumu salg ı s ı önem taşır. transferi bloke olur. Stres kimyasal Yap ı lan fare deneylerinde Hipofiz
olan noradrenolik fazla salg ı lanmas ı bezi ç ı karılmış fareleri n zi l sesi -yeme
öğrenme ki myasa l ı olan aset il kol inin zamanı deneyinde öğrenemed ikle r i , kana ka rı şmas ı nı önler. kaniarına kortizol enjekte edi ld iğ i nde
öğrenmeye baş l adı kl arını
Stres durumunda beyni n savaş
a l armı vermesi korunma ve savunma
amaçl ı dır. Tehlike ve düşman
ka rşıs ı nda ani ve fazla düşünmeden
ha reket etmesi gerekmektedir. Şu an
yeni bilgi öğrenme zamanı deği l di r.
Nitekim aynı anda kalp daha h ı z l ı
çarpar, tansiyon yükseli r, içimize
sıcaklık yayı! ı r. Vücuttaki enerj i
depo l arı boşa lı r. Şe ker, yağ asitleri,
kolesterol kana daha fazla karışır.
Vücuda acil enerji sağ l ar. Bu
durumun uzun sürmesi orga niara
a rt ı k zara r vermeye baş lar. Bu
nedenle kronik stres bütün organ ların
ETKiLi YORUM - 18
göstermiştir.
Ilginç bir durum da fazla miktarda
kortizolun yapt ı ğ ı sonuçtur.
Fazla miktarda kortizol verilen
fare lerin öğrendikler i davranışı
unutamad ı kları, tekrarlayıp durdukları
ve yeni şeyl er öğrenemedikle r i ni
göstermiştir. Kortizol faz l alığı ile
insanın psikolojik takı ntıs ı ve
psikolojik takı ntıla r ı nın ilaçla
düzelebilmesin i bu mekanizma
açıklamaktad ı r.
--..- ._..._ -._.it- -- -- -- ---- -no - -- -- -.... _ ----- • -
-' ,, ---
--ll
www.ihlaskoleji . com
----
-
1
----._. m w .-"'P.t«. ... .,._ '* - •
~--·
.. --•
-----
-
-
--
.. ---.. •
MARMARA EVLERi KAMPÜSÜ
BAHÇELiEVLER KAMPÜSÜ
.., "" -
Sempozyumu - 2
eğer l er eğ i timi; çocukların
sevgi, sayg ı , ba rı ş, iyimserl ik,
dürüstlük, hoşgörü,
sorumluluk, adalet, güven,
ya rdımseverli k gibi birçok manevi ve
kültürel değeri tam olarak
benimseyebi lmeleri için yapılan tüm
etki ni ikieri içermektedir. Alt ı n Çağ
dönemi dediğ i miz erken çocukluk
yı ll arı, değerl erin en etki li kazanı ldığ ı
dönemdir.
Değerle r eğ i t i mi konusunda duya r l ı lı k
ve bilinç kazand ı rmak ilkesi
doğrultusunda lhlas Eğ itim Kurumları
ile ÖZKUR-BiR ta raf ı ndan organize
eel ilen ALTIN ÇAG DÖNEMiNDE
DEGERLER EGiTiMi SEMPOZYUMU,
lhlas Koleji Bahçel ievler Kampüsü
Konferans Sa lonu/nda gerçekl eşti r i l d i .
Yoğun bir dinleyici top l uluğunun
takip ettiğ i bu sempozyuma, Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Ekrem Buğra
E kinci, Yrd. Doç. Dr. Nadir Çomak ve
Uzman Psikolog Aynur Sayım gib i
alan ı nda uzman önemli isimler kat ı ld ı .
Değerle r Eğ i timi Sempozyumu/nda
öne ç ı kan konu l a rı sizler için
özet iedi k. Sempozyumun ilk konuşmac ı sı olan
istanbul Üsküclar Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, değerler
psikolojis i kavram ı nı aç ı klayarak şu
konular üzerinde durdu: - Değe r ler, i nsan ı n genlerinde kodlanm ışt ı r. Ancak yarat ı l ı ş itibariyle
genlerimizde var olan bu değerler i n
i ş lenmesi gerekir. Bunu n
yap ı lab i lmes i için en uygun zaman 0-6 yaş dönemidir. Bu dönemde
özell ikle anneleri n rolü çok önemlidir. - Çocuk, anne ve babas ı ndan
görelüğü hareketleri örnek alı r.
Do l ayıs ıyla anne-babalar öncelikle kendi el eğerle r i ni gözden
geç i rm eli cl ir. - Çocuğa eğit im veri rken "iyi insan
olmayı öğretmek" ruh sağl ı ğın ı n
birinci öncel i ğiclir. Çünkü iyi olmayan
bir insan gerçek manada mutlu ve
huzurlu olamaz. - Çocuklar doğası gereği oyun
oynamayı çok severler. Bu yüzden el eğerler dikte edi lerek değ i l, oyun
yoluyla öğret il melidi r. - Her insan, mühendis olamaz, mimar
olamaz, doktor olamaz. Ama her insan "iyi bir insan" olabil ir.
Erken Çocukluk Değerler
Sempozyumu - 2
ETKiLi YORUM - 20
-Değerler, çocuğun psikoloj isine
ekilen tohumlar gibid ir. Bu tohumlar
ekil i rse çocuğun içinde doğru lu k,
dürüstlük, yard ı mseverlik çiçekleri
yeşe r i r. Eğe r bu tohumlar eki lmezse o
zaman kıskanç l ık, haset li k,
ikiyüzlülük, vurdumduymaz l ık gibi
ayrı k ot l arı oluşur.
Günün ikinci konuşmac ı s ı olan Uzm.
Psi kolog Aynur Sayı m, llErken
çocukluk döneminele duygusal zekall
konulu sunumunu yapt ı. Sunumuna
0-6 yaş grubunun özel li kleri
hakkında kısa bilgilerle baş l ayan
Sayı m, çocuklarda duygusal zeka
eks i k l iğ i nin ortaya çıkarab il eceği
sorunlara elikkat çekti. Çocuk şa rkı ları, hikayeler, resimler ve
masallarla renkl end i rcliğ i interaktif
sunumuyla Yrd . Doç. Dr. Nadir Çomak
büyük beğeni topladı. Türk
•
lhl~s J:(oleji 1 ı nı
kültürünün önemli sima larından olan
Keloğlan, Nasreddin Hoca gibi
figürlerin hikayelerinde yer alan
değerlere vurgu yapan Çomak,
sunumu sıras ı nda izleyicilerden de
hikayelerde ya da şarkılarda hangi
değerlerin yer aldığını söylemeleri ni
istedi. Dürüstlük, sadakat inanç,
sevg i, şükretmek gibi değer l erin
öğret i m i nde ailenin rolü kadar
öğ retmen i erin de görevi olduğunu
beli rten Çomak, "Küçük yaşta evde
öğren i len değer l erin a l ışkan l ık hal ine
gelmesi ve pekişmes i çocuğun
okulda aldığı eğ i t i mle devam
etmelidir. Bunun için okulda başta
öğretmen l er olmak üzere tüm
personele de görevler düşmekted i r. "
dedi.
Sempozyumun son konuşmacıs ı olan
Marmara üniversitesi Hukuk Fakültesi
öğret i m üyesi Prof. Dr. Ekrem Buğra
Ekinci, IIKültürümüzde çocuk
yetişt i rme" konusunda bilgiler verd i.
Insan nefsinin sın ı rsız olduğunu, bunu
dizg inlemenin yolunun akı l ve ruhtan
geçtiğini bel irten Ekinci, "Nefsin
terbiyesi ve ruhun güçlenmesi ailenin
vaz ifesid ir." dedi. Çocuk terbiyesi ile
ilgil i Hazret-i AWnin "Çocuklarınızı,
kendi bu l unduğunuz zamana göre
değ i l onları yaşayacak l arı zamana
göre yet i şt i riniz." sözünü hatırlatan
Ekinci llEski usuller ile bugün
çocuğunuza terbiye veremezsiniz.
Zaman değişti, düzen değişti, ev ler
değişti." d ed i. Çocuk la rı n söz
dinlemesi için öncelikle anne babanın
o sözleri yerine getirmesi gerektiğin i
vurgulayan Eki nci, çocuk için model
olan anne-baban ı n kendilerinin
yapamadıkları husus l arı çocuktan
beklemelerinin yan l ış o lduğunu ifade
ett i.
Sempozyuma ev sahipliği yapanih las
Eğit i m Kurumları Genel Müdürü Hami
Koçlaneden böyle bir sempozyum
düzenled iklerini sorduk. Okulun en
önemli amaç l arından birinin iyi
ah l aklı bireyler yet i şt i rmek olduğuna
dikkat çeken Koç, ahlaki değerlerin
kazanı l masın ı n i nsan ı n kişil i k ve
karakter o l uşumuyla yakından il işk i li
olduğunu söyledi. Değerler eğ it i mi ni
bu bakış aç ı s ıy l a çok önemsed ikierin i
ETKiLi YORUM - 21
belirten Koç, "Çocuk l arımıza, sağ lı klı
kişil i ğin temel taşların ı o l uşturan
toplumsal ve evrensel değerler i
kazandırmak ve onlar ı bu değerleri
bir yaşam biçimi hal ine getirmiş
bireyler olarak yetişt i rmek,
öğrenc i leri n temel i nsan i öze ll ikieri
kazanabi lmelerine yardımcı olmak,
değerlere karşı duyarlı lı k o l uşturmak
ve on l arı davranışa dönüştürme
konusunda öğ renc il ere rehberlik
etmek temel amaçl arımız arasında
ge 1 m e kt e d ir." d e d i.
..
-
•
rgenl ik denil ince çoğu zaman insanların aklına ; asi, anne babasın ı dinlemeyen, akran
gruplarıyl a ve çevresiyle sürekli çatışma halinde olan, her isteğ i ni
olsun isteyen, ebeveynini dinierneyen çocuklar akla gel ir. Birçok insan, bu gurubu "çocuk" olarak adland ırırken
' birçok insan da yetişki n olarak adlandırı r. Oysa ergenlik döneminde birey ne çocuktur, ne de bir yetişki ndi r.
K ısaca ergenlik, insan yaşarn ı ndaki 11-18 yaş aras ı ndaki süreci kapsar. Fiziksel ve ruhsa l değişirnin en yoğun yaşand ı ğ ı dönemdi r. Bu clönerncle birey kimlik a rayışı içindedi r. Akran l a rı
aras ı ncia fark edilmek ister. Duygu dururnuncia sürekl i değ iş i k l ikle r olur. Birey bu clönerncl e vücudunda meydana gelen fiziksel değ i ş i kli klere
uyum sağ i arnaya çalışır. Bu süreçler birey için sancı lı ergen anne baba l arı
için zorlayıcı clır.
Ergen bir bireye sahip anne babalar hep aynı ifadeleri kullan ı r. "Artık
çocuğurnla başa çıkamıyorum, sü rekli bana ka rşı gel iyor, ne yapacağ ı mı
bilemiyorum, ka rdeş iy l e sürekli kavga ediyor, sayg ı s ı z bi r çocuk oldu ... " Elbette ki bi reyler aras ı ncia bu cl öne m ele farkiı i ı klar ol maktadı r. Bireyin içinele bulunduğu sosyal çevre, hoşgörü l ü veya aşırı otoriter aile yapıs ı k i şin i n bu dönemdeki tepki leri ni etkilemektedir. Ergen bir birey aşır ı disipl in ortarn ı nda daha çok asilesir ve sürekl i olarak ebeveynleri ile çat ı ş ı r. Hoşgörü l ü bir ortamcia ise kend ini ifade etme olanağı bulacaktır ve kabul
gördüğünü hissedecektir. Dolayısıyla bu süreci daha sağl ı k l ı geçirecektir.
Bu dönemele bazı ruh bozuklukları cia ortaya ç ı kmaktad ı r. Bun l a rı n en s ı k
görüleni anksiyete (kayg ı ) bozuk l arı
ve clepresyonclur. Öncelikle anne babala rı n çocukların ı n normal bir ergenlik dönerninelen rn i geçt i ğin i
yoksa bir uzman clesteğine gerek olup olmad ı ğ ı n ı n ka ra rı nı vermes i gerekmektedir.
Normal bir ergenlik döneminde; - Ergen bir bireyin duygu durumu sürekli değişir. Bazen çok mutlu, bazen ise mutsuz olabilir. -Bazen duygularınaanlık değişimler olur (Bir anda sinirlenme). - Ergen bir birey duygularını daha çok ifade eder ve bunu ses tonuna ve vurgusu na yansıtır. Çünkü ergen aniaşılmak ister. - Karşı cinsle daha çok ilgilenir ve gelecekle ilgili daha çok hayal kurar. - Ergenlik dönemindeki birey zaman zaman yalnız kalmak ister, bu çok
ETKiLi YORUM - 22
Nazile Özgür - Psiko loj ik Danışman
normal bir süreçtir. - Ergen çoğu zaman kendini yorgun hisseder; iş yapmak, çalışmak istemez. - Bedeninden utanabilir, saklayabilir. - Farklı deneyimler ve tecrübeler kazanmak ister. - Ergen için arkadaşlar çok önemli bir yer tutar, arkadaş seçimi önemlidir. Ailelerin bu konuda dikkatli olması gerekir. - Ergen bir birey aile içinde sevilmek, aniaşılmak ve destek görmek ister. Bunu ailede bulamayan çocuk farklı arayışlar içine girer ve yanlış seçimler yapabilir.
Ancak çocuğunuzun durumu ile ilgili aşamacl ı ğ ı n ız, tükenm i şl i k
hissett i ğ i n i z her durumcia bir uzmana dan ısab i li r ve uzmandan gerekl i desteği alabil irsin iz.
Bu sanc ı l ı dönem birey için, anne babalar içi n hiç geçmeyecek gibi gelse ele ergenlik zord ur ama korkmay ı n geçer.
• •
eçenlerde, dokuzuncu s ı n ı fta
okuyan bir öğrencimle, alan seçimi hakkında
konuşuyorduk. Öğ rencim di l alan ı nda
okumak isted iğ in i söyledi . Açıkçası sebebini merak ettim: "Neden dil?" dedim. Beni çok etki leyen tek bir cümleyle cevap verdi: "Çünkü benim en iyi yaptığ ım şey dil." Çok vurucu bir cümleydi bu bence. Bu öğ renc i m i n notlarına baktığ ı mda
d iğer derslerinin de çok iyi olduğunu gördüm. Say ısa l alanda okumak istese kimse sorgu l amazdı belki de. Ama o sorgulamıştı. Birçok öğ renc i m i n hatta belki de Türkiyeldeki birçok öğrencin i n aksine o en iyi yapt ı ğı alana odak lanmıştı.
Sı radan olmak yerine en iyil erden olmayı ter c i h etm i şti.
Öğrencilerimiz alan seçerken, yapabil d iğ i derslere odaklanmak yerine yapamadığ ı dersleri göz önünde bulund urma e ğ i limindeler. Eğe r Fizik, Kimya ve Biyoloji dersleri
zayıfsa, burada zayıftan kastım "OJJ ya da 'Tl, sayı sal alanda okuyama m deyip eşit ağı rl ık a l anına geçiyorlar. Ancak "Acaba ben matematik ve geometri yapab il iyor muyum?" diye düşünmüyorlar. Hele bir de sayısal derslerin notları "2JJ olsun. I şte o zaman sayısal derslerde başarılı olacak l arın ı düşünüp o yönde alan seçiyor! ar. Sonuçta da sayısa l alanda başarı l ı olamayan sayısa l
öğrenciler i miz, matematik-geometri derslerinde başa rı l ı olamayan eşit ağırl ı k öğ renc il erim iz oluyor. Ha lbuki herkes en iyi yaptığ ı şeyin ne olduğuna odaklansa, o alana yönelse her şey ne kadar da kolay olurdu. Iyi yapt ı ğı bir şey l e ilgi lendikçe o alanda daha iyi ve daha başarı lı olur, başarı lı
olmak kişin i n benlik saygısın ı
yükseltir ve kendisine güvenini artırı r.
Aslında ait o l madığ ı bir alanda okumak ise o k i ş iye başa rıs ı z l ığ ı
öğretir. Bir süre sonra kiş i dersteki başarısızl ı ğıyl a kiş i l i ğin i ö rt üştürü r ve
ETKiLi YORUM - 24
Leyla KAHRIMAN /Psikolojik Danışman Rehber Öğretmen
as l ında başarıs ı z bir kişi olduğunu do layıs ıyla ne yaparsa yapsın başarıs ı z o l acağ ı nı düşünmeye başlar.
Tam anlam ıyl a öğrenilm i ş çaresizlik yaşar. Benli k saygıs ı düşer ve kendisine olan güveni gittikçe aza l ır.
Alan seçiminde yetenek, göz ardı edilemeyecek bir ölçüttür. Bazı durumlarda da öğrencileri m i z
yetenekli olmad ı kları bir alanda okumak zorunda kal ı yorlar. Ne yaz ı k
ki buna ve lilerimiz sebep olabiliyor. On l arı da anlamak zor değil; çünkü ülkemizde yıkı l ması gereken yan lı ş
bir alg ı var: "Zeki çocuk say ısa l a
geçer, diğer alanlarda okuyanlar zeki değild ir. " Bu a l gı yüzünden çocukları n ı sayısa l alana yönlendiriyorlar. Halbuki bu ülkenin hukukçula rı , eğitimciler i ,
ekonomistleri , bürokrat l arı, ş i rket
yöneticileri, kaymakam lar v.b. sayısa l
alandan ziyade eş i t ağ ı rlık-söze l
alan ı ndan m ez u n oluyorlar ve üniversitede de bu alanda bir meslek okuyorlar. Yani ülkemizi onlar yönetiyorlar. Do l ay ı s ıyla "Zekiler sayısa la geçer." sav ı biraz da olsa çürümüş oluyor. Zaten "zeki olmak eş i ttir sayısal yetenek" alg ı s ı başlı
başına bir hata. Çoklu zeka kuramına göre "8JJ ayrı zeka türü o l duğunu
hesaba kattığımızda da bu zeka türlerinden herhangi birinde yüksek yeteneğe sahip olmak, o kiş i nin zeki olduğunun bir i spat ı sayılab i l ir. Zira dünyaca ünlü iki futbolcu Lionel Mess i ve Cristiano Ronaldo s ı rf
mühendis ya da doktor değ i l l er diye zeki deği ll er demek pek de mantıkl ı
olmasa gerek. Bu iki i nsan bedenselkinestetik zeka açısından baktığımızda bel ki de çağ ımızın E i nsteinlları .
Çocuk larımız ı n yeteneklerine uygun olmayan hayali bir yol çizip onları o yolda yürümeye zorla mak yerine, yeteneklerine uygun bir yol çizmelerine yardımcı ola lı m.
Bıraka l ım çocuk l arı m ız kala bal ıkla rı n aras ı nda kaybolup s ı radan olmak yerine, en iyi yapt ı kları şeyl e
ilgi lenmenin mutluluğunu yaşas ı nla r.
Sırad an deği l , en iyi lerden olsunlar.
• •
Amaç hayallerin gerçeğe dönüşmesiyse, Donanımlı bir eğitimden geçmek, huzur içinde eğitim almak, güven, saygı, sevgiyse amaç, aile ortamı içinde eğitim görmekse, çocuklarımızı okula bıraktıktan sonra gözümüzün arkada kalmamasıysa, teknolojiden hakkıyla faydalanmaksa, iyi bir kariyer, güvenli gelecek ve sağlıklı bir nesiise amaç,
Adres i HLAS KOLEJ i. ..
••
•
2011 JUDO AVRUPA, BALKAN ve TÜRKiYE ŞAMPiYONU- 2011 LYS'DE FULL- 2010 SBS'DE 500 TAM PUAN 2010 LYS YABANCI DiLDE FULL- 2008 OKS ve ÖZEL OKULLAR SINAVI TÜRKiYE BiRiNCiSi
2007 OKS ve ÖZEL OKULLAR SINAVI TÜRKiYE BiRiNCiSi - 2007 ÖSS TÜRKiYE BiRiNCiLiGi - 2006 ÖSS TÜRKiYE BiRiNCiLiGi
MARMARA EVLERi KAMPÜSÜ
•• BAHÇELiEVLER KAMPÜSÜ
www . ihlaskoleji.com
(
el işen teknoloji, hayat ı bir
yandan kolaylaştırı rken eliğer
yandan hayata yeni riskler
getirmektedir. Teknoloji çağ ı olarak
adland ı rab i leceğim iz bu dönemde
bilgisayar ve internet ku llanımı
hayat ı n vazgeçilmez gereçleri hal ine
ge l m işt ir. Yeni gel işen bağ ı m l ıl ı k
kavram ia rı na son dönemele internet
bağ ı mlı lı ğ ı da ek l enmişt i r.
Internet bağ ı mlı l ı ğ ı ; insan ve
teknolojinin etki l eş im i ni içeriyor.
Teknolojinin kendisi sı k ı ntı
oluştu rıııuyor ancak, bizim teknoloj iyi
kullan ı ş biçimimiz s ı kın tı o l uşturuyo r.
Çünkü insan clürtü lerini kontrol
edemed i ği zaman insancia bağ ı m l ı lı k
baş l ar. Dürtü lerin kontrol
ecl ilememesi, internet bağ ı ml ıl ığ ı na
sebep oluyor. Bağ ı m l ıl ı k, beyinde
dopamin denen maci den i n art ışı ile
olur. Bir davran ış ya da bir maci eie
clopamini ne kadar artırıyo rsa, o
kadar fazla bağım lı l ı k yapar. internet
kullan ı mından al ı nan keyif de
doparnini yükselt ir.
Peki, internet bağ1mhhğ1m neden
engelleyem iyoruz?
•
. -
Teknoloji hızla gel işiyor. Bilgisayarlar, ipadler, cep te l efonlarından internete bağlanma, internet in h ı z ı nın devamlı
a rt ı ş gösteriyor olmas ı , ku ll anı mın ı n
zorunlu olmas ı ... Teknoloji, hayat ı m ı z ı n içinde ve hayat ı mızın her a l anında ... Bir sürü insan bankac ı l ı k
i ş lem lerin i internet üzerinden yap ıyor,
eskis i gibi birbirimize mektup yazmak yerine; internet üzerinden eposta atıyoruz. Sonuçta internet hayat ı m ı z ı n içine g i rmiş durumda. Ev, okul ve i ş yeri yayg ı n kul l anım
a l anların ı n baş ı nda geliyor. Örneğ i n:
ETKiLi YORUM - 27
öğrenc i ler derslerini daha iyi yapabilmek için interneti ku l lan ıyor
ya da sadece gazete okumak amaçl ı
internet kul lananlar var. Ve tabi ki iş
yerinde de yoğun olarak teknolojinin kul l anımı ile ka rşı karşıyayız.
Bankacıl ı k i ş l em l eri ya pıyoruz, oyun oynuyoruz, internette sö rf yap ıyoruz.
üstelik, bunu durdurmak çok zor çünkü bir sonraki site bir önce gezind iğ i m i z siteden çok daha ilgi çekici olabil ir. Bu bizim mera kı m ı z ı
körüklüyor. As l ı nda biraz ci a sosyal medyan ı n artış göstermesiyle birl ikte internet, başkaların ı n hayat ı na olan ilgiyi ve mera kı cia körüklüyor ve bu bağ ı koparmak biraz daha güç l eş i yor.
Dolayıs ıy l a interneti olmas ı gereken kadar ku l lanmayı bi lmiyoruz.
Neden internet ve bilgisayar? Toplam internet kullan ı c ı ların ı n
%3- %3.5 arasının internet bağımi ısı
olduğunu biliyoruz. Günümüzele internet kul lanan beş kiş iel en bir kişi
riskli bağ ı m l ı olarak ad l and ı rı l ıyo r. Bu kiş i le r, gelecekte bu dürtü lerini
kontrol alt ı na almazsa internet bağ ı mi ısı olarak karş ı mıza çı kacaklar.
En büyük risk grubu ise 12-18 yaş aras ı nda olan gençlerimiz.
Seçenekler çok, bir siteyi
beğenmezseniz başka bir siteye ~ ~ A
geçişin i z çok kolay. Hem gözümüze
hem ku lağımıza hitap ediyor. Birden
fazla duyu organ ı nı aynı anda
uyarıyor.
facebook ~
• ~ facebook. 1 :er
tliPhone
?İreddlt flickr- a ne lVibes
You ~imm
Linked
ETKiLi YORUM - 28
yaşami a r ı ndaki sosya 1 i 1 iskileri ni
sürdürecek zaman ve enerji
kalmad ı ğında, bizim için sıkınt ı
alarm i a r ı çalmaya başl ıyor. Bu konu
ile ilgi li olarak uzmanlar; internet in
daha önce gördüklerimizden çok
fark l ı, sosyal i let işimi arttı ran ama
aynı zamanda sosyal izolasyona
neden olan bir araç o l duğunu
düşünüyorlar. Günümüzde, ekranla
ocuk geliş im inde "altın çağ"
ded iğim i z erken çocukluk yı l la r ı
çok önemlidir ve bu süreç içinde beyinde oluşan nöronlar, hayatım ı z ı n
tümünü etkileyecek nitel iktedir. Yapı la n
a raşt ı rmalar, zeka gel i şiminin yaklaşık
yüzde 70'inin, 7 yaş ı na kadar tamamlandığın ı gösteriyor. Okul öncesi eğitim, bir ülkede beşeri sermayeye yap ı lan yat ı r ı m la r içinde getirisi en yüksek o lan ı dır.
Bu nedenle erken çocukluk döneminde eğitimin ülkem izin geleceğ i ve ka l k ı n ması aç ısından stratejik bir değere sahip o l duğunu söyleyebi liriz. Okul öncesi dönemde amaç sadece çocuğun bakım ve gözetimini üstlenmek değ i l, eğitim yoluyla onun bi l i şsel, sosya l, duygusal ve f iziksel gelişim i ile ilg il i p lan lı ça l ışmalar
yapmakt ı r. Yaşadığımız yüzyı l da h ızl ı
değişe n şart l ar, çal ışananne l er i n
oran ın ı n giderek artmas ı gibi sebepler bu gruptaki çocuk la r ım ız ı n ba kım ve eğitim i ht iyaç l a r ı n ı öne ç ı kardı.
Okul öncesi eğ i t i m ı n önemi maalesef ülkemizde çok geç a n laşı ld ı. Erken çocukluk eğitimi alanlar, oranlarına göre k ıyas l andığı nda, gelişm iş ülkelerin çok a l tında ka l dığ ım ız söylenebili r. Doğu Avrupa ülkelerinde okul öncesinde eğitim oran ı %80'in üstündeyken Türkiye ile benzer özelliklere sahip olan Meksika'da bu oran %70 c ivarı nda.
Türkiye'de okul öncesi eğitim döneminde ya klaş ı k 9-10 milyon çocuk bulunuyor. Fakat bun ları n sadece %15-20'1 ik bir bölümü anas ı nıfına gidebiliyor. Devlet okul l arı dış ı ndak i ku rumların
birçoğu, büyük kent lerde bulunuyor ve para lı eğit im veriyor. Buna bağ l ı
olarak çocuk la r ı n ı okul öncesinde okula gönderen anne babalar genellikle sosyo-ekonomik açıda n ileri seviyede. Bu durumda her çocuğun erken
-
Yrd.Doç.Dr. Faruk Levent 1 Marmara üniversitesi Öğretim Üyesi
çocukluk döneminde eğitim hakkı ndan
eş i t miktarda fayda l a namadığ ı gerçeği
karş ımıza ç ı k ıyor. Bununla birlikte ülkemizde okul öncesi eğ it im
kurum l arı nın yete rsi z l iğ i n i n yan ı nda
verilen eğ i t im i n nitelik problemini de gözden kaç ı rmamamız gerekiyor.
Okul öncesi eğitimi, ihmale gelmeyecek kadar hassas bi r konudur ve bu yönde sağla nacak eğitimin, "hijyen ik olması, genel sağl ık ve materyal ba kımından zengin bir ortamda" veri lmesi gerekir. Ancak baz ı a naokul l ar ı ndaki mevcut durum göz önüne a lı ndığ ı nda bunların
derslik, öğretmen, donanım ve materyal i ht i yacı açıs ı nda n bi rtak ım
yetersizi ikiere sahip olduğu kabul ed ilmelidir. Bu problemierin al t ı nda
yatan sebepler in başında; özel likle büyük kent lerdeki oku llarda öğrenc i
sayı sını n fazla o lması ve anas ı n ı f ı
öğrencileriyle i lköğret im öğrenci le r i n i n
aynı b i nayı ku llanmak zorunda ka l mas ı
gelmektedir. Oysa sağ lı k l ı bir oku 1 öncesi eğitim ancak müstakil bir binada
mümkün olab ilir. Ayr ı ca anaokullarında
çocukların rahatça oynayab i leceğ i bir bahçe bulunma lı dır. Eğe r ilköğret im
binaları nda anas ın ı f ı bulunacaksa, mevcut ortam la r ı n e l ver işli hale getiri lmesi için cidd i yat ı r ı m l a r
yapılma l ıd ı r.
Dolay ısıyl a okul öncesinde eğ it im
hizmet i sunan ilgil i kurum ve kuru l uşlarla ışb i r lı ği yapı la rak ka lite standartlarının belirlenmesi ve bu yönde etkili denet im mekanizma la r ı n ın
oluştu ru l mas ı büyük önem arz etmektedir. Bununla birl ikte okul öncesi eğit im konusunda özel sektörü i şin
içine alacak alternatif eğitim
modellerinin değer l endirilmesi ve anaokulu açmak isteyen giriş i mci ler i n
teşvik edi lmesi bir öneri olarak su n u lab ı lir. Özel sektörün ulaşamayacağ ı ve yat ı r ım
yapamayacağı bölgelerde de devletin yerel yönet imleri devreye sokarak bi rtakım gir işim lerde bulunması yeni açı l ımlar sağ l ayabil i r.
Türkiye'de okul öncesi eğitim
hizmet lerinden faydalanan çocukların sayıs ın ı artırmak ve okui laşma oranın ı
OECD ülkeler i düzeyine çıkarmak, Mil li Eğ it im Bakan lı ğı'n ı n öncelikli hedefleri arasında yer alma ktadır. En son toplanan 18. Milli Eğitim Suras ı ' nda
60-72 aylık çocukl arı kapsayan bölümde eğ it im in zorunlu hale getiri lmesine yönelik isabetli kararlar alınmışt ı r. Ancak ülke olarak as ı l
amacımız , erken çocukluk döneminde okuilaşma ora n ını p l ansız bir şek i lde
art ı rmak değ il , nitel ikli hizmet ler ya rd ım ıyl a belirlenen hedeflere ulaşmak olma l ıdı r.
0 0
Ozet in özeti: Top lumumuzun geleceğ i
bakım ı nda n çok öneml i bi r konu olan erken çocukluk eğ i t i m i nde isteni len yayg ı n lık o ranına ulaşmak ve okul
öncesi eğit imi n n ite l iğin i a rt ı rmak
için bu kararları hayata geçirecek çalışmalara vakit
ybetmeden başlanma l ıdır.
-, '
-- 1
• • • AILE IÇI KURALLAR
er ai lede uyu l mas ı gereken,
zorunluluk taş ıyan kural lar
va rd ı r. Sağ l ıkl ı ai le
ortamınd a bu kurallar aç ı k seçikt ir.
Gizli lik taşımazlar. Yani ai lenin tüm
bireyleri kural l arın ne o l dukla rı
konusunda ikileme düşmez . Ai le
üyeleri birbirleri nden fark l ı özelliklere
sahip oldukl a rı nı ama bu fark l ıl ı ğın
birbirlerine eşit olmad ı k l arı an lamın ı
taş ı m ad ı ğ ı nı da iyi bi lirler.
Ara l arındaki bireysel fa rkl ıl ı k l a r sorun
oluştu rmaz. Her şeyin bu kadar
düzenli ve sistemli olduğunu
düşündüğüz sağl ı k l ı ailelerde
tartışma veya çat ı şma l a r yaşanmaz
mı? Tabi i ki yaşanı r. Yaşanmamas ı
durumu söz konusu olamaz.
Ta rtı şman ı n, çatışmanın olmad ı ğ ı
ailelerdeki üyelerin ku rdukları i l i şki
biçimlerinde, etki l eş im l e ri nde samimi
olmad ı k l arın ı , çeş i tl i maskeler taka rak
gerçekte hissettiklerinden farkl ı
davrand ı k l arı n ı düşünebi l i ri z. Burada
önemli olan çatışmanın hiç
olmamas ı nı sağ l amak veya ç ı kmas ı na
engel olmak değ i l, çat ışman ı n ortaya
ç ı kmasından sonra bi reylerin nası l
i l et i ş i me geçecekleri, prob lemin
çözümüne getirecekleri katkıdır.
Çözüm için getirilecek katkıyı
sağ l ayacak en önemli faktör, ailenin
tüm bireylerin in üzerinde an laşa rak
birlikte a ld ıkla rı kararlard ır ; yani aile
içi ku ra l lard ır. Ku ra ll arın bel irlenmesi,
gel i ştiri lmes i bir süreç içerisinde
zamanla o l maktadır.
•
An ı l Şahin 1 Rehber Öğretmen
LELE •• • • • •
ETKiLi YORUM - 30
Peki, aile içinde yaşad1ğ1m1z çat1şmalar1n çözümünde
kulland1ğ1m1z kurallar nas1l özelliklere sahip olmalidir?
- ilk kura lı "o l anı olduğu gibi ortaya
koymak" ifadesi ile adland ı rabi li riz.
Hissettiklerimizi ve düşündükl erimizi
olduğu gibi karsımızdakine
akta rmam ı zdır. Bunu yaparken
ka rsımı zda k ini n kiş i liğine yönelerek
değ i l, davranısa yönelerek
gerçek l eşt i rmem i z önemlidir.
Kendimize güvendiğimiz ve kendi söz
hakk ı mıza verd i ğim iz önemi,
ka rsım ı zdaki için de istememiz, ona
sayg ı duymam ı z gerekmektedir.
- ikinci önemli nokta, çat ışmaya
neden olan sorun doğru
tanımlanma l ıd ı r. Sorun üzerine
konusulmal ı ancak tartışma,
merkezin d ış ı na taşa rak geçmişte
yaşanan diğer olumsuz yaşantı l arla
bağdaşt ı rı lmamalıdı r.
- Sorun tanımlan ı p, üzeri ne
konuşulurken seçilen dil de önem arz
etmektedi r. "Sen dil i" yerine "ben
dil in in" ku ll anılması karsımızdakinin
suçlu veya savunmac ı bir ruh hal ine
geçmeden, sorunla daha gerçekçi bi r
seki lde baş edebilmesine yard ı mcı
olmaktad ı r. Sen di li ile yarg ıl arız.
Örneğ i n, "Sen nas ıl bir çocuksu n?
Sorumsuzsun." ifadesi yargı l ama
içermektedir. Bunun yerine "Seni
merak ettim, haber vermediğ i n için
end işe lenclim." ifadesi kendi
cluygularımız ı içeren bir ifacled ir.
Sorunun çözümünele ben dili
kullanmak yapıcı öze ll ikler
taş ı maktad ı r.
- Son noktada amaç haklı çı k mak m ı ;
her iki ta rafın üzerinde aniasacağı bir
çözüm bulmak mı? Cevabımız ikincisi
ise rekabete gerek olmadan sorun
çözü lebi lmekteclir. Sorun ra hatsız
edici olmadan, sağl ı klı ailelerin
yukarıdaki "üç adımı" izlenerek
durum kontrol altına alınabilmekted i r.
Çünkü herkes ne ile ka rşı karşıya
olduğunu bilmekte, çözümün
dışa rı dan bir kaynaktan ge l mediğ i ni,
kendi içsel süreçlerinden geçtiğ i nin
farkındalığını kazanmaktad ı r.
Aile içi il etiş i mele yuka rı da
değindiğ i miz kural l arın, çat ışma ları n
çözümünele hayati bi r öneme sahip
olduğunu söyleyebi li ri z. Böyle bi r
ortamda ail e, sağ lı klı gel i şim i ni
devam ettirebil mekte karş ıl ıkl ı güven
ve dayanışma içerisinde i li şkil er
sürdürüleb ilmektecli r. Bu kura l ların
yerine yaşanabilecek tart ı şmaları,
çatışmaları çözebi lecek n i teliğe sahip
olduğu düşünülen kura l kural lar da
uygulanabi lir. Birazdan
değineceğ i miz bu kural lar sağl ıksız
aile ortam ı nda daha çok geçerli li k
taşımaktad ır. Sağ lı ks ız aileler,
beli rl edikleri kural lar ile sağlık lı bir
aile ortam ı o l uştu rab i leceklerine
ETKiLi YORUM - 31
inanmakta; ama uygulamalar ve
sonuçları incelendiğ i nde kura l ların
çatışma çözümüne katkı
sağlamaktan çok, bi r yaptı rı m hal ini
alarak sorun l arı çözümsüz hale
get i rdiğ i görülmektedir.
Sağliksiz aile ilişkilerinde sorunlarin
çözümünde kullanilan kurallan ise
şöyle Siraiayabiiiriz:
- Her türlü yaşant ı nın, durumun
önceden beli rlenerek kontrol a l tınd a
tutu l ması için denetleme yapmak.
Oysa yasam ı n önceden
kesti ri lemeyen, elenetle nemeyen
karmasık yönleri nin bulunduğunu
birçok kez yasamımız içerisinde
deneyi m lemiş i zcli r. Böylesine bir
denetleme, her şeyi kontrol alt ı nda
tutarak sorun l a rı n çözü l ebi l eceğini
düşünmek ;yaşamın ka rmasık
yönlerinin dağuracağı kayg ı yı
engellemeye yetmeyecekti r.
- Baska l arın ı n beğenisin i kazanmak
için mükemmeliyetçi davranmak. Bu
kural ı s ı k s ı k uygulayan ai lelerde,
çocukları n hayata da ir hissett ikleri en
temel duygu l arı umutsuzluktur
Kendi lerini değe rl i bulmaz, değ işime
inanmaz ve kendi leri nden utan ırl ar.
Sorumluluk almak istemezler. Ka rar
almakta ve a l d ıkları kararları
uygulamakta zorlan ırlar. Oysa bazı
ai leler mükemmel olmaya çal ısmanın
sorunları çözeceğine, her türlü
olumsuzlukla başa çıkmadayeterli
olabileceğini düşünürler. Ne yazık ki bu tutumun getireceği tek duygu
umutsuzluktur.
- Denetlenemeyen ve mükemmel
olmad ı ğ ı düşünü l en davran ıs l a rı n
ortaya çı kmas ı ile başka olumsuz bir
davranıs devreye girer:
"suçlama"
Olayları olduğu gibi kabul etmemenin bir sonucudur.
Karsımızdakini ve kendi miz i yeterince tanımamanın, analiz edernemenin
kaçını l maz sonucudur. Suçlamak sorunu çözemez, sorunu daha da büyütür. Çat ışma l ar kroni kleşi r ve her
defas ı nda, aynı t ip sorunlar tekrar eder durur. Bu tekrarlar, kiş i ler i n
birbirlerinden ve sağlıklı il işk i
tarz ı ndan uzak l aşmasına sebep olur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yukarıda
değindiğimiz doğru sanılan ama birçok olumsuz duruma yol açan aile içi kurallar, sağlıksız bir aile ortamının
oluşmas ı na, ailede güven ortamı
yeterince ge l isemediğ i için sürekli başka l a rı ta rafından güdülenmek isteyen "d ı ştan denetim li çocuklar"
yet işmesine neden olmaktad ır. Dıştan
denetim li çocuklar başka l arı ne der
düşüncesi ile hareket eden çocuklardır. Sağlıklı aile ortamında,
karşılıklı güven ve dayanışmanın varlığı ile büyüyen çocuklar,
kararlarını aileleri ile birlikte veya yalnız alarak, kararlarının
sorumlu luğunu üstlenen ve üreten bireyler olarak yaşama katı l an
çocuk l ardı r. Böylesine büyük bir farka neden olan "Başkala rı ne der?" yerine "Çocuğumuz ne istiyor?" diye
sormaktan bizi alıkoyan içimizdeki
yaptı rı mlardır.
' . . ' ' '
' ' '
'Li YORUM- 32
...
~ . ~ ~ . ; . -. ; . -. -
1 -... . .. 'tl>
. r,.,.,._
ine okuldan geldi, çantasını
fı r l att ı , geçti odaya. Peşinden
gidip odas ı na girmeye
ça l ıştım, bir de bakt ı m kapı kil it li.
Kendi çocuğum un yüzünü
görebilmek için kap ıs ı nda ya lvard ı m.
N ihayet açtı kapıyı .
- K ı zım okulun nası l geçti? -Iyi. -Derslerin nas ıl d ı?
-Iyi. -Yemek yedi n mi? -H ıh ıı ...
Bir gün kederli, bir gün çok neşel i
geliyor eve. içim içimi yiyor. Bell i ki
bir şeyl e r o l muş ama ne o l duğunu bir
türlü bilemiyorum. Gününün nasıl
geçtiğini merak ediyor, sormaya
ça l ış ı yor ama her gün ayn ı cevap ları
alıyo rum . Zaman zaman
öfkeleniyorum, dayanarnayıp sesimi
yükselt iyorum. Beni bu kadar
görmezden gelmeye hakkı yok. Ben
onun annesiyim, onu ben doğurdum,
ben büyüttü m. Halbuki daha geçen
sene .. . i stedi ğ i m her yere benimle
geli r, ona ald ı ğım bütün giysi lerini
beğenir, giyer, okuldan gelir
heyecanla olup biteni bana anlat ı r,
benim yanımda ağ lar, hatta
istemesem de yanımda uyurdu. Peki
ya ş i md i? Ağz ı ndan kerpetenle ç ı kan
sözler hep kırıc ı ve umursamaz.
Akşam yemekleri haricinde yüzünü
bile göremiyorum ki fı rsat bu lsa onu
da odas ı nda bi l gisaya r ı nın ka rş ısınd a
yiyecek. Hele o giydikleri! Her
defas ı nda söylüyorum, bunlar sana
hiç ama hiç yakışmadı diye ama beni
dinleyen kim? Bu çocuk benim bi ri cik
k ı zım olamaz, sen de kimsin? Halbuki
ben ona yard ımc ı olmaya
ça l ış ıyorum. Onun yaş ı ndayken
yaşad ı k l arımı anlat ıyorum . Onun
imkanla rı n ı n ne kadar fazla olduğunu
bunun bir şans olduğunu izah
etmeye gayret ediyorum. Gidip onun
yaşına ve fiziğ i ne uygun k ıyafet l er
alıyo rum . Marka tak ı ntısın ı n ne kadar
yanlış bir şey o l duğunu her fırsatta
hatı r l at ıyorum. Arkadaş seçimini
doğru insanlardan yana kullanması
için ona öğütler veriyorum. Hatta
kiminle a rkadaş lı k etmesi ge re kt i ğin i
bile söylüyorum .. . Ama hep ayn ı
cevap. Anne bana karışma ben
ERGENiM!" Peki, ş i mdi ne olacak? 11-12 yaş ı na ge l miş her çocuğun
dil inden düşmeyen; ergenlikkitaplara,
dergi lere, fi lmiere konu olmuştur
ergenli k. B irçok fizyol oj ik gelişmenin
yan ı s ı ra psikolojik olarak da
d eğişi kl i k l erin yaşand ı ğ ı , çocuklar
kadar ebeveynleri de etkileyen bir
süreçtir. Bu süreçte yaşanan
sıkınt ı ların en baş ı nda sağ lı klı
kurularnayan i l et i ş i m gelmektedir.
ETKiLi YORUM - 33
Meltem Karakaş l ar 1 Psikolojik Dan ışman
Özel li kle kız çocuk l arında daha erken
başlayan bu dönemi gerekli önlemleri
alarak sorunsuz bi r şekilde atiatmak
as l ında hiç de zor değ i l. "
Oneel ikle şunu unutmayın .
Çocuğunuz sizin o çok özled i ğ i niz
hallerine dönrneyecek, o zaman l arı
çok özled iğ i nizi hatırl at ı p durmak
onu sadece hı rçı n l aşt ı rı r. Bunun
yerine çocuğunuzun bu l unduğu
mevcut durumda onunla nas ı l il etişim
kurab il eceğin i z i düşünün. Kendini
artı k bütünüyle bağıms ı z bir birey
olarak gören çocuğunuzun bu
düşünces i ni hiçe saymak yerine onu
anlamaya çal ı ş ı n . S ı nı rsız özgü rlük
isteyen çocuğunuza beraberce
çizeceğin i z s ı nırla r içinde özgür
ol a b i leceğ i ni söyleyin. Onun f ikirlerini
önemseyin, eleşt i rmeye başlamadan
önce sonuna kadar dinleyin. "Yüzünü
gören cennetl ik, şu odanın hal ine
bak, bu saçınsana ya kı şt ı ğın ı mı
düşünüyorsun?" gibi sürekli
tekrarlad ı ğın ı z ve i l et i ş i mi ç ı krnaza
sokan cümleleri kullanmaktan
vazgeçin. Bu cümleler işe yararnad ığ ı
gibi onu hırçın l aştı rı r, ses tonunu
yükseltir, dahas ı sizden uzaklaştı rır.
illa bunla rı ifade etmek istiyorsanız
fark l ı kelimeler ku l lan ı n. Onun
duymaya a l ış ı k o l mad ığ ı şey l er
söyleyin ki sizi dinlesin. Sizi dinlesin
ki, o da size düşüncele r i ni anlats ı n,
sizinle duygu l arın ı paylaşs ı n, k ısacas ı
sizinle büyüsün.
' o
• • •
TARIHTEN BIR KESIT
f ,.(
''1 l .. ',l
• •
• • •
TARIHTEN BIR KESIT
• •
Gönül Coğrafyasi
Her mu radı n verildiği bir anda Şeyh Şamil ' in düşlerini dilesem Kartal gagasıyla süslü zamanda Kafkas la rı n kılıcı n ı bi le se m
Duysam gök atların soylu sesini Demir dağın delindiği yerlerden Alsam ecdadımın hür hevesini Ötüken içinde kitabelerden
Bir manasçı olsam yol kenarında Anlatsam ezell hikayemizi Çeki k gözleriyle göl kenarında Kırgız güzelleri beklese bizi
J
Bir sabah, tan vakti varsam Gence'ye Azeri gözü m le görsem dünyayı Sunsam Karabağ'ı Vahapzade'ye Şehriyar ustayla sarsam dünyayı
Ruhumu n tayını sürsem ileri Bozkırlar üstüne dökülse tasam Türkmen atlarının geçtiği yeri Ayyıldızlı nallarından tanısam
Kerkük'te gürleyen h oyrat avazı m Gökkubbenin sedasını süslese Ozanlar omzunda yarula n sazım J ellerini ko puzuma yasiasa
Kırım 'da kırılan binlere ç Yüreğimin ışığında yeşerse
Başlayınca gökyüzüne yolculuk Rabb'im heranaya bir çiçek verse
Kızıl bayrak gözlerimi delerken Diksem Gökbayrak'ı göğsüm üstüne Kızıl Çin içinde bir sabah erken Kürşatlar kırk yerden pariasa yine
Gül dalında güzel, yiğit ilinde Yiğide il veren bir ferman olsam Gönül coğrafyarnın tatlı dilinde Özüm le beslenen bir lisan olsam
Dedem Korkut yelkeni me yel olsa "Aziz istanbul" a bıraksa beni incilerim damla damla gül olsa Taksa duvağına seven seveni
Her muradın verildiği bir anda Resul'ümün eteğine sarılsam Kokusundan tanıdığım vatanda Bayrağı m ın gölgesinde diriisem
Yusuf Dursun
ETKiLi YORUM- 36
• • •
ünyanın en yarar l ı i çeceğ i
süt, i nsan l arın
doğumla rı ndan itibaren ald ı kları ilk besi ndir. ilk günleri nde anneleri nin sütüyle beslenen bebeklere, daha sonra hem anne sütü hem de hayvan sütleri veril ir. Süt, bebeklerin narin vücutların ı
sağlamlaşt ı rır, güçlendirir. Çocukluk döneminin ilk birkaç y ı lın ı n, bir çocuğun gelecekte sağl ı klı olmas ı
üzerinde hayati bir önemi va rd ı r.
1 ki yaşı n altındaki çocuklara tam yağlı süt verilmelidir. Çünkü sütteki yağ ı n
sağlayacağı enerji ve vitaminiere ihtiyaçları vardır. 2 yaşından sonra daha çeşitl i g ıdalarla beslenmeye başladıkları ndan, diyetleri ne yavaş yavaş yarım yağlı süt girebil ir. Ergenlik çağında besiniere ihtiyaç oldukça yüksekti r. 12-15 yaş arası nda erkek çocuklar daha hızlı büyürler ve yılda 10 cm'ye kadar boyları uzayabilir. Büyüme hızı kızlarda biraz daha azdır. Gençler için sağlıklı bir beslenme düzeni, mümkün olduğunca besleyici değeri yüksek olan çeşit l i gıdaları içermelidir. Ergenlik çağında kalsiyum ihtiyacı kemikleri n büyüme ve gelişmesine bağ l ı olarak özell ikle çok yüksektir .
••
•• •
Günde 500 ml süt veya eşdeğer miktarda peynir veya yoğurt, gençlerin kalsiyum ihtiyacını karşılayacaktır. Küçük bir kase yoğurt veya küçük bir parça peynir bir bardak sütün yerine geçebil ir. Süt, vücudumuzun i htiyacı olan enerji, protein, çeşit l i vitaminleri de bize sağlar. Yemek aralarında içecek olarak tercih edebileceğimiz, aynı zamanda dişleri de korur.
Süt ve süt ürünleri iştahsız kişiler için özellikle önemlidir. Süt çeşitli gıdalarda çeş itli pişirme şekil l eri ile ku l lanılabilir. Soslarda, pudinglerde, kahvalt ı larda, soğuk ve sıcak içeceklerde kullanılab i li r. Süt ve pey ni r bes l eyiciliğ i artırmak için diğer gıdalara eklenebilir (çorbalar, püreler gibi).
ETKiLi YORUM - 38
• •
Sütün yararlarmdan önemli birkaç1m sayarsak: 1- Kemik erimesini önler.
Dr.Şükrü Cido
•
2- Mikrobik enfeksiyonlara karşi koruyucu dur. 3- Mide rahats1zllklar1m giderir. 4- Sindirim sistemini düzenler. s- Beyne enerji verir. 6- Diş çürüklerini önler. 7- Kronik bronşiti önler. 8- Yağs1z süt, kolesterolü düşürür. 9- Kanserin önlenmesine yard1mc1 olur. isterseniz bu yaz1y1 okuduktan sonra hep beraber birer bardak süt içebiliriz değil Afiyet olsun ...
•• •
•• •
V
---40
MARMARAEVLERiKAMPÜSÜ
BAHÇELiEVLER KAMPÜSÜ
www. hlaskoleji.com