türk sözü dergisi 7. sayı

65
1 Evet, utanmadan, yüzleri kýzarmadan yalan söylüyorlar. Milletin gözlerinin içine baka baka yalan söylüyor- lar. Dün 'ak' dediklerine bu gün 'kara' demeleri bu yüzdendir. Bu yüzden Türkiye'nin birlik ve dirliðine göz dik- miþlerdir. Ülkesine ve milletine yalan söyleyen atanmýþ ve seçilmiþlerden ne bekliyoruz? Daha ne kadar koyun gibi güdülmeye razý ola- caðýz. Evet, resmen ve alenen yalan söylüyorlar. ABD konusunda yalan söylüyorlar. NATO konusunda yalan söylüyorlar. IMF konusunda yalan söylüyorlar. Milli eðitim konusunda yalan söylüyorlar. Devletin bütün temel dinamiklerini kasten yok etmek konusunda yalan söylüyorlar. Bunlar gönüllü devþirmelerden de beterler. Ýhanet ediyorlar demiyorum. Bunlarýn ki ihanet deðil. Misyonlarýný yerine getiriyorlar. Ýhanet baþka þeydir, ajanlýk baþka þey. Bunlar milliyetlerinin ve zihniyetlerinin gizli misy- onunu yerine getirmekle mükellefler. Görevlerini pek ala yapýyorlar. En önemlisi AB konusunda yalan söylüyorlar. Millete ihanet Sadece bunlar mý, 1946'dan beri gelenler ve gidenler yalan söylediler. Biz ne yaptýk? Onlarý omuzlarýmýzda taþýdýk. Kimine 'baba' dedik, medet umduk Kimine 'Karaoðlan' dedik adýný daðlara taþlara yazdýk. Kimine 'Milli Þef' dedik, 'Tek Adam'ý unuttuk. Bilerek, kasten unutturdular. Bir milleti deðiþtirmenin kurallarýný ustaca oynuy- orlar. 'Deðiþim'den ne kastettiklerini ise günlük poli- tikalar üretip, sürekli gündem yaratarak gizliyorlar. Ýþbirlikçi medyanýn marifetiyle beyni dumura uðratýlarak mankurtlaþtýrýlan Türk milletinin gerçek- leri görmesi engellenmiþ oluyor. Bu ülkede akýllarla seza bir mantýkla imzalanan tek taraflý Gümrük birliði anlaþmasý bile törenlerle kutlanabiliyor. Birileriz kutluyorlar, milletin ise sesi çýkmýyor. Neden çýkmýyor? Çünkü millet bunun ne demek olduðunu bile bilmiyor. Bunu AB yolunda çok önemli bir ilerleme olarak lanse ediyorlar. Atanmýþ ve seçilmiþlerin çok usta bir þekilde kul- landýklarýný yalan beyanlarýný millet bilmeden izliyor. Atanmýþ ve seçilmiþlere güvencesi binlerce yýllýk 'Devlet Baba' mantýðýndan kaynaklanmaktadýr. Türk milletinin devletine olan güveni, her þeye raðmen sürmektedir. Generallere olan itimadý da millette var olan devlet hasletinden kaynaklanmaktadýr. AB ve Ulusal bütünlük. Bu ülkede yalanýn daniskasý hem AB'ye tarafgir olup hem de onurlu giriþten bahsedenler tarafýn- dan söylenmektedir. Doðrudan doðruya AB taraftarý olanlar maskelerini indirip tavýrlarýný açýkça ve alenen ortaya koymak- tadýrlar. Bu açýdan bakýldýðý zaman onlar, 'AB'ye onurlu giriþten yana olanlardan' daha merttirler. Çünkü onurlu giriþten bahsedenler, ya AB'nin ne olduðunu bilmiyorlar, ya da bildikleri halde politik veya baþka uðruna yalan söylemektedirler. Bunlarýn içinde en tehlikeli olanlarý da kendilerine 'Milliyetçi' sýfatýný takmýþ olanlardýr. Hem milliyetçi olunup hem AB taraftarý olmak nasýl bir þeydir. AB zaten baþlý baþýna bir devlet deðil midir? AB bir Avrupa devletidir. Hem bu devlete dahil olacaksýn, bütün þartlarýný kabul edeceksin. Hem de ulusal egemenlikten, Türk devletinin bütünlüðünden ve onurdan bahsedeceksin? Bu ne akýl almaz mantýktýr. T T Ü Ü R R K K S S Ö Ö Z Z Ü Ü Reha ÖREN Utanmadan Yalan söylüyorlar

Upload: turksozcudergisi-sozgazetesi

Post on 08-Mar-2016

296 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

TRANSCRIPT

Page 1: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

11

Evet, utanmadan, yüzleri kýzarmadan yalansöylüyorlar.Milletin gözlerinin içine baka baka yalan söylüyor-

lar.Dün 'ak' dediklerine bu gün 'kara' demeleri bu

yüzdendir.Bu yüzden Türkiye'nin birlik ve dirliðine göz dik-

miþlerdir.Ülkesine ve milletine yalan söyleyen atanmýþ ve

seçilmiþlerden ne bekliyoruz?Daha ne kadar koyun gibi güdülmeye razý ola-

caðýz.Evet, resmen ve alenen yalan söylüyorlar.ABD konusunda yalan söylüyorlar.NATO konusunda yalan söylüyorlar.IMF konusunda yalan söylüyorlar.Milli eðitim konusunda yalan söylüyorlar.Devletin bütün temel dinamiklerini kasten yok

etmek konusunda yalan söylüyorlar.Bunlar gönüllü devþirmelerden de beterler.Ýhanet ediyorlar demiyorum.Bunlarýn ki ihanet deðil.Misyonlarýný yerine getiriyorlar.Ýhanet baþka þeydir, ajanlýk baþka þey.Bunlar milliyetlerinin ve zihniyetlerinin gizli misy-

onunu yerine getirmekle mükellefler.Görevlerini pek ala yapýyorlar.En önemlisi AB konusunda yalan söylüyorlar.

MMiilllleettee iihhaanneett

Sadece bunlar mý, 1946'dan beri gelenler vegidenler yalan söylediler.Biz ne yaptýk?Onlarý omuzlarýmýzda taþýdýk. Kimine 'baba' dedik,

medet umdukKimine 'Karaoðlan' dedik adýný daðlara taþlara

yazdýk.Kimine 'Milli Þef' dedik, 'Tek Adam'ý unuttuk.Bilerek, kasten unutturdular.Bir milleti deðiþtirmenin kurallarýný ustaca oynuy-

orlar.'Deðiþim'den ne kastettiklerini ise günlük poli-

tikalar üretip, sürekli gündem yaratarak gizliyorlar.

Ýþbirlikçi medyanýn marifetiyle beyni dumurauðratýlarak mankurtlaþtýrýlan Türk milletinin gerçek-leri görmesi engellenmiþ oluyor.

Bu ülkede akýllarla seza bir mantýkla imzalanantek taraflý Gümrük birliði anlaþmasý bile törenlerlekutlanabiliyor.Birileriz kutluyorlar, milletin ise sesi çýkmýyor. Neden çýkmýyor?Çünkü millet bunun ne demek olduðunu bile

bilmiyor. Bunu AB yolunda çok önemli bir ilerlemeolarak lanse ediyorlar.

Atanmýþ ve seçilmiþlerin çok usta bir þekilde kul-landýklarýný yalan beyanlarýný millet bilmeden izliyor.Atanmýþ ve seçilmiþlere güvencesi binlerce yýllýk

'Devlet Baba' mantýðýndan kaynaklanmaktadýr.Türk milletinin devletine olan güveni, her þeye

raðmen sürmektedir.Generallere olan itimadý da millette var olan

devlet hasletinden kaynaklanmaktadýr.

AABB vvee UUlluussaall bbüüttüünnllüükk..

Bu ülkede yalanýn daniskasý hem AB'ye tarafgirolup hem de onurlu giriþten bahsedenler tarafýn-dan söylenmektedir.Doðrudan doðruya AB taraftarý olanlar maskelerini

indirip tavýrlarýný açýkça ve alenen ortaya koymak-tadýrlar. Bu açýdan bakýldýðý zaman onlar, 'AB'yeonurlu giriþten yana olanlardan' daha merttirler.Çünkü onurlu giriþten bahsedenler, ya AB'nin ne

olduðunu bilmiyorlar, ya da bildikleri halde politikveya baþka uðruna yalan söylemektedirler.Bunlarýn içinde en tehlikeli olanlarý da kendilerine

'Milliyetçi' sýfatýný takmýþ olanlardýr.Hem milliyetçi olunup hem AB taraftarý olmak

nasýl bir þeydir.AB zaten baþlý baþýna bir devlet deðil midir?AB bir Avrupa devletidir.Hem bu devlete dahil olacaksýn, bütün þartlarýný

kabul edeceksin. Hem de ulusal egemenlikten,Türk devletinin bütünlüðünden ve onurdanbahsedeceksin?Bu ne akýl almaz mantýktýr.

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Reha ÖREN

Utanmadan Yalan söylüyorlar

Page 2: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

22

Siz hiç Türkiye'de AB aleyhtarý bir milletvekiligördünüz mü?AB karþýtý kaç Sivil Toplum Kuruluþu var.AB'nin gerçek anlamda ne demek olduðunu mil-

lete anlatan kaç teþkilat var.Hangi milliyetçi teþkilat çýkýp da 'Ben Gümrük bir-

liði Anlaþmasýna karþýyým. Bu manda demektir. Buülkenin kaynaklarýnýn peþkeþ çekilmesi demektir"demiþtir?Bu gün AB üyesi ülkeler dahi arazilerini, orman-

larýný yabancýlara karþý korurken, bizim gönüllü ABdevþirmelerinin yabancýlara arazi satabilmekuðruna ne kadar didinmekte olduklarýný anlatabile-cek kaç kiþi var.Siyasilerin imzaladýðý AB anlaþmalarýnýn metinleri-

ni birileri neden bastýrýp daðýtmazlar.Milletin anlayabilmesi için neden Türkçeleþtirip

daðýtmazlar?Daðýtmazlar. Çünkü o zaman millet AB'nin ne

demek olduðunu fark edecektir.Ýþ bulacaðýz kapýmýza süt býrakacaklar gibi yalan-

larýn neden söylenmiþ olduðun millet o zamananlayacaktýr.Cahil, iþ peþinde, ekmek peþinde koþan bir mil-

lete AB'ye girersek "Avrupa'da iþ bulabileceksin"yalanlarýný iþbirlikçi medya marifetiyle vurgulayacak-sýn, sözüm ona milletin desteðini almýþ olacaksýn.Böyle bir Sivil toplum Örgütü ne kadar yaþaya-

bilir?Nelerle mücadele etmek zorunda kalabilir.Bu gün AB muhtelif projeler adý altýnda kendisine

yakýn olanlarý milyonlarca Eruoyu bulan bütçelerledesteklemektedir. Beslemektedir.Maalesef bu tuzaða Türkiye'nin ilim adamlarý ve

birçok STÖ düþmüþ ya da düþürülmüþtür..Para her þeyden önce gelmekte ve bu tip þahýslar

veya kuruluþlar da para bulabilmek için muhtelifprojelerle AB'den nasiplenebilmenin peþindedirler.Bu gün özellikle Ýngiltere'de parlamenterlerin, iþ

adamlarýnýn ve Ýngiliz ulusalcýlarýnýn AB'nin içyüzünügörüp AB karþýtý çok ciddi bir örgütlenme içindeolduðunu ve sarsýcý muhalefet yaptýklarýný Türkmedyasý neden sütunlarýna ve ekranlarýna taþýma-maktadýr.12 Eylül 1963 tarihli Ankara Anlaþmasý'nýn imza-

lanmasýndan bu güne kadar maalesef bu ülkeyiyönetenler millete karþý yalan söylemektedirler.Onlar AB'nin hegemonyasý altýna girip, onun 12

yýldýzlý bayraðýnýn altýnda yaþamanýn hazýrlýklarýnýntelaþý içindedirler.Türkiye Cumhuriyeti Anayasasý'nýn 6. Maddesi

aptallarýn bile anlayabileceði kadar açýktýr."Egemenlik Kayýtsýz þartsýz milletindir"Anayasa'mýzýn 7,8 ve 9. Maddeleri de ulusal ege-

menliðimizi perçinlemektedir.Mesela; Madde : Yasama yetkisi Türk milleti adýna Türkiye Büyük

Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez "demektedir.Oysa AB'ye girdiðimizi farz etsek bile Türk mil-

letinin uymak zorunda kalacaðý yasalarý TBMM'nindeðil, Brüksel'deki Avrupa Parlamentosu'nunçýkaracaðý gerçeðini milletten saklamaktadýrlar.Sadece bu madde ile bile yasama yetkisinin devri

geçerli olacaktýr.Bunu bu milleti yönetenler, lacivert elbiseli vekiller

bilmemekte midirler?

YYeemmiinnee iihhaanneett..

Evvelinde þunu bilmemiz gerekmektedir. ABdevletinin egemenliðini kabul etmekle ulusalbütünlüðü korumak tamamen birbirine aykýrýkavramlardýr.Bu gün bu ülkeyi yöneten baþbakanlar ve hatta

cumhurbaþkanlarý, 550 kiþiden oluþan parlamento-nun bütün mensuplarý Anayasanýn 81. Maddesinegöre ".. Milletin kayýtsýz ve þartsýz egemenliðinikoruyacaðýma… Büyük Türk milleti önünde namusve þerefim üzerine ant içerim" demektedirler.Þimdi biraz durup düþünün.Hem bu yemini edeceksin, hem de AB'ye onurlu

giriþten bahsedeceksin.Buradaki çeliþki, sistemden tutun da bireylere

kadar inmiyor mu?Ya bu adamlar ne için yemin ettiklerini bilmiyorlar,

ya da ne için yemin ettiklerini bilseler dahi ABkonusunda ettikleri yemine ihanet ederek 'Onurlugiriþ'ten bahsedebiliyorlar.Lütfen onlara bu onurun nasýl bir onur olduðunu

sorar mýsýnýz?Bunlarýn ettikleri yemine bile sadakatleri yok.Yemin ederken bile ne için yemin ettiklerini

bilmeyecek kadar acizler.Anayasa'nýn 9. Maddesi "Yargý yetkisi Türk milleti

adýna baðýmsýz mahkemelerde kullanýlýr" demekte-dir.Peki, AB ülkesinin eyaleti olma konumunda yargý

yetkisi kimde olacaktýr?Çevrenizdeki siyasilere b.u soruyu sormanýz dahi

yeterlidir.Sadece iki örnek bile büyük yalanýn arkasýnda

gizlenen 'Büyük Ýhanet'i açýklamak için yeterli ola-caktýr.Velev ki AB'ye girdik. Ne olacak?.AB Anayasasý ve diðer bütün yasalar AB müktese-

batýnýn altýnda kalacaktýr.Peki o halde baðýmsýzlýk nasýl kalacaktýr?

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 3: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

33

Bunlar, adlarý, unvanlarý, makamlarý ve rütbelerine olursa olsun yalan söylemektedirler.Bunlar ihanet içerisindedirler.

VVaattaannaa iihhaanneett??

Evet, bunlar resmen ve alenen ihanetiçerisindedirler.Çünkü bunlar Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin

Anayasasý'ný bile deðiþtirmek üzeredirler. Baþkaçareleri yoktur.Son günlerde akýl almaz bir ivme kazanan Kürt

meselesi, Ermenistan hududunun mutlak suretteaçýlmasý, Kýbrýs Rum tarafýnýn tanýnmasý AB'ninolmazsa olmazlarý arasýnda ve sürülen ilkkoþullardýr.Ýktidar bu koþullarý yerine getirmek zorundadýr.Sadece bu iktidar mý?Hayýr. 'Onurlu girmek' isteyen bütün siyasi partiler

bu koþullarý yerine getirmek zorundadýrlar.Çünkü AB'ye girmenin koþulu bunlardýr.

Müktesebatýn satýr aralarýnda milletten saklananana maddeler bunlardýr.Müktesebat Anayasayý deðiþtirmemizi istemekte-

dir.Dolayýsýyla bunlar 'Anayasal düzeni deðiþtirmeye

teþebbüs' etmektedirler.Anayasal düzeni deðiþtirmek ise mevcut yasalara

göre 'Vatana ihanete teþebbüs ' demektir.Madde: 309(1): Cebir ve þiddet kullanarak,

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasý'nýn öngördüðüdüzeni ortadan kaldýrmaya veya bu düzen yerinebaþka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilenuygulanmasýný önlemeye teþebbüs edenler aðýr-laþtýrýlmýþ müebbet hapis cezasý ile cezalandýrýlýr-lar." Demektedir.Bilmem anlatabildim mi?Ýsteyenler Türkiye cumhuriyet devleti

Anayasasý'nýn bu maddelerini ve 306. Maddelerinebakabilirler.Size AB'den bahsedenlerden mutlak surette AB

müktesebatýnýn Türkçesini isteyin.Bakalým verebilecekler midir?Dahasý bakalým kendileri okumuþlar mýdýr?Ýngilizcesi 8 bin sayfayý bulduðu belirtilen mükte-

sebatý Türkiye'de herhangi bir etkili ve yetkilininokuduðunu sanmýyorum.Býrakýnýz okumayý bu müktesebatýn Türkçeye

çevrilmiþ olduðunu dahi sanmýyorum.Bilenler, görenler, okuyanlar varsa eðer bu mükte-

sebatýn içeriðini mutlak surette millete anlatmakzorundadýrlar.

''MMiilllliiyyeettççii '' kkeelliimmeessii AABB''yyeeOOnnuurrlluu ggiirr iiþþ((!!))iinn mmaasskkeessii

Baþýndan beri anlatmak istediðim husus þudur ki,AB meselesindeki asýl tehlike 'Onurlu giriþ' masalýnýsöyleyenlerdir.Çünkü onlar þifreli bu cümlede 'onur'u bizim

sýrtýmýzý okþamak için kullanmaktadýrlar.Bu iþin onuru falan yoktur.AB teslimiyet demektir. Ulus devletin bitimi demektir.AB meselesi kapýlara býrakýlacak süt, Avrupa'da

sokaklarda dolaþýp iþ bulabilme vaatleri kadar basitdeðildir.Dikkat edin nurlu giriþten bahsedenlerin sýfatlarý

arasýnda mutlak surette 'Milliyetçi' kelimesi vardýr.Buradaki milliyetçilik kelimesi gizli maksatlarý sak-

lamaktadýr.Bunlar milliyetçi söylemlerle AB yolunda ilerlemek

istemektedirler ve milliyetçi falan da deðillerdir.Milliyetçilik tam baðýmsýzlýk ve antiemperyalizm

demektir.Benim anladýðým, inandýðým milliyetçilik budur.AB yolunda 'onurlu' ilerleyen milliyetçi nasýl

olunur?Aklýnýz alýyor mu?Yine birileri ortalarda dolaþýp iþi laf cambazlýðýna

getirerek diyorlar ki: "Efendim, "bizi almazlarsaalmasýnlar. Ama biz Avrupa gibi kanunlarý çýkar-talým. Avrupalý gibi medeni olalým. Modern yaþaya-bilmek için kendimize çeki düzen verelim"Bunlar daha beter kesimi.Bunlarla karþýlaþtýðýnýz zaman hiç çekinmeyin.

Bunlarýn makamlarý, mevkileri, rütbeleri ne olursaolsun çekinmeyin.Diyeceksiniz ki, " Kardeþim bizim aklýmýz fikrimiz

yok mu, bizim ilim adamýmýz yok mu? Yasalariçerisinde aksayan varsa biz düzeltiriz. AB müktese-batý doðrultusunda düzenleme yapmanýn yasalarýdüzeltmekle ne ilgisi ve alakasý var?" bu soruyusorun. Yalancýlarýn gözlerinin içine bakarak sorun. Korkmayýn, çekinmeyin. Göreceksiniz onlar sizin

gözlerinize bakamayacaklar.Bakamazlar, çünkü suçludurlar. Suçlarýnýn

tarafýnýzdan fark edildiðini bildikleri için de göz-lerinizin içine bakmak yerine çekip gideceklerdir.Býrakýn.Defolup gitsinler.Zaten "Geldikleri gibi gidecekler"Bu konularla ilgilenenlere, özellikle AB meraklýlarý-

na birçok kaynak kitabýn yanýnda özellikle YýlmazDikbaþ'ýn Avrupa Birliði 'Tabuta çakýlan son çiviisimli" kitabýný okumalarýný öneririm. Okumamakgibi alýþkanlýklarý olanlara biraz kalýn gelebilir.Merak etmeðin, AB kazýðýndan daha kalýn deðildir!

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 4: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

44

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

BÝr dönem TerörleMücadele ÖzelTemsilcisi olarak görevyapan emekliOrgeneral Edip Baþer,AKP’nin ’açýlýmý’nýdeðerlendirirken, ABD-PKK baðlantýsýný dabelgelediklerini açýk-ladý. Baþer, “AçýlýmýnzamanlamasýndaBarzani var ancaksürecin takvimiABD’den” dedi.

““SSeevvkkýýyyaattýý bbeell--ggeelleeddiikk””

BaÞer, olayý þöyleanlattý: PKK’yla ilgilibilgi ve belgeleriaktardýk. CD’dekifotoðraflardan birinde örgüte malzeme taþýyan biraracýn ön koltuðunda ABD’li bir yetkili görülüyordu.Mevkidaþým Ralston, “Araþtýracaðýz” sözü vermekleyetindi. ABD’nin PKK’ya desteðini belgesiyle yüzüne vurdukEmekli Orgeneral Baþer, Terörle Mücadele Özel

Temsilcisi olduðu dönemde ABD’nin PKK’yayardým yaptýðýný tespit ettiklerini belirterek, sözkonusu belgeyi mevkidaþý Ralston’a verdiðini söyle-diTürkiye’nin bir dönem Terörle Mücadele Özel

Temsilcisi olarak görev yapan emekli OrgeneralEdip Baþer, AKP iktidarýnýn ’Kürt açýlýmý’nýn ülkeyiyol ayýrýmýna götürdüðünü söyledi. Orgeneral Baþer,katýldýðý bir televizyon programýnda gündeme iliþkindeðerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin bölünmeriskine iþaret eden Baþer, DTP yetkillilerin sözlerininbu niyete hizmet ettiðini dile getirdi. ’Kürtçe eðitim’fikrini asla kabul etmeyeceðini söyleyen Baþer, “Buülkede eðitim dili Kürtçe olursa o iþ bitmiþtir” dedi.’Kürt açýlýmý’nýn zamanlamasýnda Barzani’nin dekatkýsýnýn olmuþ olabileceðini ifade eden Baþer, busürecin takviminin ABD’den geldiðini kaydetti.

MMaallzzeemmee sseevvkkýýyyaattýý

Washington’un daartýk PKK sorununuçözmek istediðinidile getiren Baþer,terör örgütünündenklem dýþýkaldýðýný veABD’liler açýsýndanda böyle algý-landýðýný kaydetti.Terörle MücadeleÖzel Temsilcisiolarak görev yaptýðýdönemde PKK’ylailgili bilgi ve bel-geleri ABD’li askeriyetkililere verdikleri-ni aktaran Baþer, odönem ellerindeki

bir CD’yi de Amerikalýlara gösterdiklerini aktardý.Söz konusu CD’de ise PKK’nýn Kuzey Irak’ta lojistikdestek aldýðýný gösteren fotoðraflar olduðunu kayd-eden Baþer, fotoðraflardan birinde ise terörörgütüne malzeme götüren bir aracýn ön koltuðun-da ABD’li bir yetkilinin oturduðunun görüldüðünüsöyledi.

BBaarrzzaannii’’yyee kkoorruummaa

Baþer söz konusu CD’yi o dönemki mevkidaþýolan ABD’nýn Terörle Mücadele KoordinatörüEmekli Orgeneral Joseph Ralston’a verdiðini, ken-disinden ise “araþtýrýyoruz” sözünü aldýðýný vurgu-ladý. ABD’lilere “Mesud Barzani üzerinde baskýkurun, lojistik desteði kesin” dediklerini aktaranBaþer, ABD’lilerin bunu yapmadýðýný aktardý. Baþer,ABD’lilerin bu tavýrlarý karþýsýnda Türkiye olarakkendilerini kandýrýlmýþ hissettiklerini söyledi. Terörörgütü PKK’nýn Türkiye’de þirketlerinin var olduðunada dikkat çeken Baþer, bu firmalarýn normal bir þir-ket gibi çalýþtýklarýný ve kazanýlan paralarýn örgüteaktarýldýðýný belirttiKKaayynnaakk:: EEyyllüüll aayyýý ggaazzeetteelleerrii

Amerika PKK’ya malzeme taþýdý

EEmmeekkllii OOrrgg.. EEddiipp BBaaþþeerr’’ddeenn þþookk aaççýýkkllaammaa:: ÖÖrrggüütteeyyaarrddýýmm ttaaþþýýyyaann aarraaççttaa AABBDD’’llii yyeettkkiillii oottuurruuyyoorrdduu!!

Page 5: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

55

Cumburrcemaat Öcalan’ýn 15 Aðustos da açýkla-yacaðý duyurulan “yol haritasý”na odaklanýrkenmeðer baþka þeyleri gözden kaçýrmýþýz..15 Aðustos, PKK nýn 1984 deki Eruh-Þemdinli

baskýnlarýnýn “yýldönümü” idi. Dolayýsý ile Öcalan’ýn“demokratikleþme” paketinin ilâný için “en uygun”tarihti..15 Aðustos 2009 daki “isyan”ýn 25 inci

yýldönümü, 25 yýl önce baskýna uðrayan Eruh ta“Cirav Doða ve Kültür Festivali” olarak kutlandý.“Festival”i DTP li Belediye organize etti.

Festivalde konuþan DTP Genel Baþkaný EmineAyna, "15 Aðustos 1984 yýlýnda savaþ þiddetbaþladý diyemeyiz. Çünkü þiddet TürkiyeCumhuriyeti kurulduðu günden beri var. Biz 15Aðustos’u barýþ harekatý olarak tanýmlýyoruz ve bugünü önemsiyoruz" dedi. Kürt gruplarýnýn sahnealdýðý festivalde, Cirav daðýna çýkan bir grup, havaifiþek gösterisi düzenledi. Festival alanýnda bir arayagelen baþka bir grup ise, PKK ve Öcalan posterleriaçarak, meþaleli yürüyüþ gerçekleþtirdi. DTP’li mil-letvekili ve belediye baþkanlarýnýn konuþmasýnýnardýndan, PKK nýn Eruh baskýnýnda bizzat güvenlikgüçleriyle çatýþmaya giren Ali Gün isimli bir kiþikürsüye çýkarak konuþma yaptý. Ali Gün, heyecanlýve keyifli olduðunu söyleyerek, "O gün vatandaþ nehaldeydi hatýrlýyorsunuz. Biz Kürdüz demeye korku-lan o dönemde mücadele verdik. Bu inançolmasaydý Kürdistan daðlarýnda kimse yaþaya-mazdý" dedi.

Gecenin son konuþmasýný yapan DTP GenelBaþkaný Emine Ayna, PKK nýn kuruluþ yýldönümünüima ederek, "Ben hiçbir zaman hiçbir þeyinanlamýnýn bu kadar iyi anlatýlacaðýna inanmýyorum.15 Aðustos sömürgeye karþý geliþen bir eylemdir.Þiddetin artýk bitmesi gerekiyor. TürkiyeCumhuriyeti devletinin yaþadýðý ortaçað zih-niyetinden kurtulmasý gerekir. Kürtler 1980darbesini Kürt halkýnýn üstüne beton döküldü diyetanýmlar. Barýþ, birlikte özgürce eþit yaþayabilmeninadýdýr. 15 Aðustos 1984 yýlýnda savaþ þiddetbaþladý diyemeyiz. Çünkü þiddet TürkiyeCumhuriyeti kurulduðu günden beri var. Biz 15

Aðustosu barýþ harekatý olarak tanýmlýyoruz ve bu günü önemsiyoruz" dedi.Ayna, PKK nýn 15 Aðustos 1984 yýlýnda, Kürtlerin

inkarýna ve imhasýna karþý barýþ ve eþitlik için ilkkurþunu sýktýðý iddiasýnda bulundu. Artýk silahlarýnsusmasýný istediklerini ifade eden Ayna, PKK nýnateþkes ilanýna karþý, askeri operasyonlarýn durdu-rulmasýný istedi. (Hürriyet. 17 Aðustos 2009)

Yâni kýymetli okuyucu, özetle isyanýn 25 inci yýlý,bir “festival” ile “kutlandý”.Öcalan ýn “neden” 15 Aðustos u seçtiðini hep

merak ederdim..

Bir baþka “tesadüf” beni uyandýrdý..Meðer “15 Aðustos” ayný zamanda “Hazreti

Meryem in göðe yükseliþ yýldönümü” imiþ veHristiyan dünyasýnda çeþitli þekillerde kutlanýrmýþ.

AA nýn haberine göre ayný gün Ýzmir in Selçukilçesindeki Meryemana Evi nde ayin düzenlenmiþ.. Ýzmir Katolik Kilisesi Baþpiskoposu Ruggero

Franceschini nin yönettiði ayine, farklý ülkelerdengelen Katolikler katýlmýþ. Ýncil den bölümler veilahilerin okunmasýndan sonra Franceschi’nin kut-sadýðý üzüm, incir ve ekmek, katýlýmcýlara ikramedilmiþ. Meryemana Evi’nin bahçesinde mumyakarak dilek tutan Katolikler, daha sonra ayinekatýlmýþlar. Ýzmir in Selçuk ilçesinde Efes AntikKenti yakýnlarýnda bulunan Bülbül Daðý nda yeralan Meryemana Evi, Hristiyan tarihçiler tarafýndanHazreti Meryem in 101 yaþýna kadar yaþadýðý veburada ölümünün ardýndan göðe yükseldiði yerolarak kabul ediliyor”muþ”..

Katolikler “kutlar” da, hiç Ortodoks Rumlar gerikalýr mý?Onlar da Sümelâ da ayný gün Trabzon Müze

Müdürü bayaný “tartaklamýþ”..ÝHA nýn haberine göre Sabah saatlerinde Trabzon

a 3 özel uçakla gelen aralarýnda Selanik Valisi vebir Rus Milletvekili nin de bulunduðu Rus, Gürcü veYunan Ortodoks Kilisesi mensuplarý, SümelaManastýrý nda ayin yapmak isteyince gerginlikyaþanmýþ.. Minibüs ve otobüslerle havalimanýndanMaçka ilçesi Altýndere Vadisi’ndeki Sümela

“15 Aðustos”un gizemi..Hüseyin Mümtaz

Page 6: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

66

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Manastýrý na giden kafile, buradan daha sonra yayaolarak Sümela Manastýrý’na çýkmýþ. AralarýndaSelanik Valisi Panayotis Psomyadis ve RusMilletvekili Ývan Savidis in de bulunduðu turistlerburada ayin için 2 tane din adamý eþliðinde mumyakmak istemiþ.. Rus Milletvekili Ývan Savidis inyaktýðý mum, bu sýrada kendilerine ayin yapma-malarý konusunda uyarýlarda bulunan TrabzonMüzeler Müdürü Nilgün Yýlmazer in "TürkiyeCumhuriyeti yasalarýna göre burada ayin yapa-mazsýnýz" uyarýsýyla söndürülmüþ.. Mumunsöndürülmesi üzerine Selanik Valisi PanayotisPsomyadis ve Rus Milletvekili Ývan Savidis durumatepki göstererek Yýlmazer’in üzerine yürümüþ.Yaþanan arbede ve gerginliðin ardýndan grup duaetmeyi sürdürmüþ..

Konuyla ilgili açýklama yapan Selanik ValisiPanayotis Psomyadis, "Biz buraya ibaret yapmayageldik. Burada ayinin yasak olduðunu gösteren biryazý yok. Ben Pontusluyum, Trabzonluyum. Benimatalarým dedelerim burada büyümüþ. SonraYunanlýyýz, sonra da Selanik Valisiyim" diyerekduruma tepki göstermiþ.. Grup dualarýnýnbitmesinin ardýndan Sümela Manastýrý ndan gruplarhalinde ayrýlmýþ..

******

Sen ey okuyucu hiç; Selânik in þimdi “müze” olanbir camisinde meselâ Antalya Valisi’nin, “Ben Türküm, buralar Osmanlý nýn idi. Balkan göçmeniyim,Hem de Vali yim, buraya namaz kýlmaya geldim”diyerek Selanik’in ilgili müdürünün üzerineyürüdüðünü, tartakladýðýný duydun mu?

Tartaklasaydý, hem de ilgili müdür bayan olsaydý,AB bizi ne yapardý düþünebiliyor musun?

Ya Milliyet in 15 Aðustos tarihli þu haberine nediyorsun ey okur?“Yunanistan, Gümülcine’de Yanýkköy Camii’nin

tapulu arazisi üzerine kilise inþa etmeye baþladý.Camii Vakfý ile Yunan makamlar arasýnda mülkiyetsavaþý çýktý Batý Trakya’da Gümülcine’ye baðlýYanýkköy (Nimfea) Camii Vakfý’na ait araziye kaçakolarak inþa edilmeye baþlanan kilise, vakýf yönetimiile Yunanistan Doðu Makedonya ve Trakya BölgeGenel Sekreterliði arasýnda mülkiyet tartýþmasýbaþlattý. Türk köylüler, Gümülcine Müftülüðüaracýlýðýyla ilgili makamlara yaptýklarý itirazlarýnda,kilisenin inþa edildiði arazinin vakfa ait olduðunubelirtirken, Yunan Bölge Genel Sekreterliði’ndenMüftülüðe gönderilen belgede arazinin “kamu malýolduðu” iddia edildi. Yanýkköy Camii Vakfý Baþkaný

Sabri Molla Hüseyin, “kilise inþa edilen 10 dönüm-lük arazinin 1879 tarihli Osmanlý tapularý bulun-duðunu ve bu arazinin daha sonra mal sahipleritarafýndan cami vakfýna býrakýldýðýna dair belgeninde mevcut olduðunu” söyledi. Molla Hüseyin, “Buarazinin Türk malý olduðu ve cami vakfýna býrakýldýðýbelgelerle açýk bir þekilde kanýtlanmaktadýr. Kiliseinþaatýnýn durdurulmasý ve mülkiyet hakkýnýn tanýn-masý için ilgili resmi makamlara yasal yollardanbaþvuruda bulunduk” dedi.

Yunan Bölge Genel Sekreterliði’nden, GenelSekreter Dimitrios Stamatis’in imzasýyla GümülcineMüftülüðü’ne gönderilen belgede ise, “Yerindeyapýlan inceleme sonucunda, kilisenin inþa edildiðiarazinin Yunan devletine ait olduðunun belirlendiði”iddia edildi ve “bununla ilgili yasal iþlemlerinOrmanlarýn Mülkiyeti Komisyonu tarafýndan yapýla-caðý” bildirildi.

Avrupa Batý Trakya Türk Federasyonu (ABTTF)Baþkaný Halit Habipoðlu, “Yanýkköy Camii Vakfý’naait arazinin üzerine inþa edilen kilise, vakýflar soru-nunu yeniden gündeme getirmiþtir. Bugün,Yanýkköy Camii Vakfý’na ait arazi, devlet arazisiolarak nitelendiriliyor. Oysa Defterhane-i Hakankayýtlarý arazinin sahiplerini açýkça göstermektedir.Arazide yapýlan yerinde inceleme raporu da kiliseinþaatýnýn izinsiz ve yasadýþý olarak yapýldýðýný kabuletmektedir” dedi.

Rodop Orman Müdürlüðü’nde görevli ormanmühendisleri Eleftherios Tiganourias ile SpiridonAthanasiou, 29 Temmuz’da yaptýklarý yerindeincelemenin ardýndan hazýrladýklarý raporda“Kilisenin yetkili orman idaresinden izin alýnmak-sýzýn ve tamamen yasadýþý olarak” inþa edildiðiniifade ettiler. Rodop’taki en eski Türk köylerindenolan ancak göç nedeniyle boþalma noktasýna gelenYanýkköy’de, aralarýnda kilisenin inþa edildiðiarazinin de bulunduðu köy camiine ait yaklaþýk 35dönümlük alana daha önce de Orman Müdürlüðütarafýndan dinlenme tesisleri yapýlmýþtý”.

Ayný 15 Aðustos günü Fener Rum Patrikhanesi’ninavukatý Kezban Hatemi’nin öncülüðündeki AdalarVakfý’nýn ev sahipliðinde Büyükada’daki AnadoluKulübü’nde azýnlýk cemaat temsilcileri ve kanaatönderleri bir yemek düzenlediler.Oysa yine ayný gün ve muhtemelen yine 15

Aðustos münasebetiyle düzenlenen “SekizinciUluslararasý Trakyalýlar Kongresi”ndeki konuþmasýn-da Batý Trakya Türk azýnlýðýnýn sorunlarýna iliþkingüçlü mesajlar vermesi beklenen Karamanlis, Türkazýnlýðýn sorunlarýna deðinmekten kaçýnmýþ..

Page 7: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

77

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Ülkenin en fakir kesimini oluþturan azýnlýk ve Trakyanýn ekonomik kalkýnmasý için yaptýklarý projelerianlatan Yunan Baþbakan, 2004 te açýkladýðý veazýnlýðýn yýllanmýþ sorunlarýna çözüm getirmekteyetersiz kalan Çaðdaþ Avrupai Azýnlýk Politikasýsöylemini tekrar etmekle yetinmiþ.. "Azýnlýða karþýçaðdaþ Avrupai politikalar uyguladýklarýný" iddiaeden Karamanlis, Trakya yý açýk demokratik toplumve alternatif kalkýnma modeli yapma hayallerininzaman içinde hayata geçirildiðini savunmuþ..“Azýnlýk” temsilcileri ile yanyana gelmekten kaçýn-

mýþ..

15 Aðustos ile ilgili Fransýz yorumu ise þöyle..

“ANKARA -ANKA- Fransýzlarýn Ýngilizce de yayýnyapan haber kanalý France 24 Abullah Öcalan’ýnaçýklama yapmak için 15 Aðustos tarihinitesadüfen seçmediðini belirtti. Televizyon kanalýnýndemokratik açýlýmla ilgili haberinde, Cumartesi bek-lenen ancak gerçekleþmeyen Ýmralý açýklamasýnýngelecek Çarþamba gününe ertelendiðine iliþkin sonbilgi yer almadý. Ancak Türkiye’de yaþanan atmos-ferle ilgili ilginç deðerlendirmelerde bulunuldu.France 24’te Guillaume Loiret imzalý deðerlendir-menin baþlýðý -Türkiye’nin Kürtleri PKK’nýnYýldönümünde Hamle Ümit Ediyorlar- þeklindeatýldý. Dünya çapýnda Kürtlerin, Kürt hareketi li-derinin Ankara’ya bir barýþ planý önermesindendolayý PKK silahlý mücadelesinin 25’inci yýlýný -kutladýklarý- belirtilen deðerlendirmede, -Kürttoplumunda tüm gözler, Cumartesi günü Marmaradenizindeki küçük Ýmralý adasýna dönecek.Normalde uzak ve bilinmeyenin ortasýndaki bukurak ada kimsenin dikkatini çekmiyor, ancak orasý,son on yýlda yüksek güvenlikli bir hapishanede tutu-lan Kürdistan Ýþçi Partisi’nin (PKK) lideri AbdullahÖcalan’ýn bulunduðu yer. Aðustos’un 15’indeÖcalan Türk devletiyle Kürtler arasýnda barýþ veuzlaþmaya iliþkin yol haritasýný ilk kez ortaya koya-cak- denildi”.

“57 inci Hükümet” sayesinde 2000 den 9 senesonra Ýmralý önüne yine televizyonlarýn naklen yayýnaraçlarý gitti.

Ve 2009 da Yunanistan ýn bir Valisi “BenPontusluyum, Trabzonluyum. Benim atalarýmdedelerim burada büyümüþ. Sonra Yunanlýyýz” diy-erek müze müdürünü tartakladý..15 Aðustos 2009 u Türkiye iþte böyle geçirdi..

Vali Kýzýlcýk'tan Sümela için sert cevap

TTrraabbzzoonn VVaalliissii RReecceepp KKýýzzýý llccýýkk,, SSüümmeellaaMMaannaassttýýrr ýý''nnddaakkii aayyiinnllee iillggiill ii bbaaþþvvuurruullaarr üüzzeerr--iinnee bbuurraaddaa aayyiinn yyaappýýllaammaayyaaccaaððýýnnýýnn ttuurriissttggrruubbuunnaa ddaahhaa öönnccee bbiillddiirriillddiiððiinnii ssööyylleeddii..

Trabzon Valisi Recep Kýzýlcýk, AA muhabirineyaptýðý açýklamada, bugün Yunanistan, Rusya veGürcistan'dan misafirlerinin olduðunu belirterek,''Kendileri 10 gün önce bize müracaat ederekSümela'da ayin yapmak istediklerini söylediler.Sümela Manastýrý'nýn müze ve ören yeristatüsünde olduðundan dolayý burada ayinyapýlamayacaðýný yazýlý olarak kendilerinebildirmiþtik'' dedi.Rusya'nýn Trabzon baþkonsolosu ile yaptýklarý

görüþmede de gelecek turistlerin misafirleriolduðunu ve güvenli bir þekilde turist olarakgezilerini gerçekleþtirebileceklerini ifade ettikleri-ni kaydeden Kýzýlcýk, þunlarý söyledi:''Bugün bir program çerçevesinde hava deniz

ve kara yolu ile bin 200 civarýnda turist geldi.Biz de kendilerini güvenli bir þekilde alýp ziyaret-lerini gerçekleþtirmelerini saðladýk. Tabi müzeziyareti çýkýþýnda bazý misafirlerimiz ayin yapmakistedi. Müze müdürümüz onlara refakat ettiðiiçin kendilerine bunun uygun olmadýðýný bildirdi.Bunun üzerine onlar da ayin yapmaktanvazgeçtiler. Huzurlu bir þekilde seyahatlerinitamamladýlar.''Bölgede halen 200 civarýnda turist bulun-

duðunu belirten Kýzýlcýk, ''Onlar da ayrýlacaklar.Kendilerinin bizden herhangi bir þikayetleri sözkonusu deðil'' dedi. 16.08.2009 (AA)

Page 8: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

88

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Paul Bernard Henze, Türkiye’nin kaderinideðiþtirenlerin baþýnda gelir. Kendi anlatýmýylaMenderes dönemimin sonlarýnda (O zamanlar CIAAnkara görevlisi Ruzi Nazar’dý) ve 70’li yýllardaTürkiye’de CIA Ýstasyonu þefiydi. Yine kendianlatýmýyla Türkiye’nin “gitmediði köþesi kalmadý.”

Türkiye’nin her köþesine gittiði dönemde, CIAeðitimli devlet görevlilerinin ve “sivil” yerel destekbirimlerin (paramiliter çetelerin) de yardýmýyla ülkekan gölüne döndü. Amerikanýn FM-31 talimatlarýnauygun olarak toplu katliamlar yaþandý.

Türkiye’yi parçalayarak Türk egemenliðinden uzak-laþtýrmak, federasyonlara bölmek gerekiyordu.Henze, 1977’de Türkiye’den ayrýldý; iç çatýþmayýAmerikan Baþkanýnýn güvenlik komitesinden yönettive Türkiye’deki “derin devlet” ile birlikte 12 Eylül’dedarbeyi baþardýlar.

Aradan on yýl geçmiþti. Henze, Yeni Turancýlarýnörgütüne (Ayrýntý için Bkz. S. Örümceðin Aðýnda)danýþman oldu ve “Türkiye’nin Atatürk ve Özalkalitesinde yeni bir lidere ihtiyacý var. Böyle birininortaya çýkmasýnýn çok uzun sürmeyeceðini umuyo-rum” diye yazmaya baþladý.

Henze, CIA’dan emekli olduktan sonra görevibitmedi. “Wilson Fellow’u ve RAND” elemanýolarak, “Türkiye’yi yýlda üç dört kez ziyaret” etti.“Tanýdýðým binlerce sade Türk vatandaþý þöyle dur-sun, son yirmi yýlda Türkiye’nin politik, askeri,entelektüel ve iþ çevreleri ile de tanýþma þansýnýelde” etti.

Binlerce insan tanýyýnca aranýlan önderleri de bul-muþ olmalý ki Henze, tasarýmýn 2. aþamasýný açýk-lýyor ve Türkiyeli “aydýnlara” görev veriyordu:“TTüürrkklleerriinn,, ççaaððddaaþþ ddüünnyyaaddaa ssiiyyaassaall yyöönnddeenn

eenn bbaaþþaarrýý llýý vvee ggeelliiþþmmiiþþ üüllkkeelleerriinn ffeeddeerraassyyoonnddüüzzeenniiyyllee yyöönneettii lleennlleerr oolldduuððuunnuu ddüüþþüünnmmeeyyeebbaaþþllaammaallaarrýý ggeerreekkiirr…… TTüürrkkiiyyeeCCuummhhuurriiyyeettii’’nnddee bbuu ttüürrllüü ddeeððiiþþiimmlleerrii oolluuþþ--

ttuurraabbiilleecceekk ddüüzzeennlleemmeelleerr,, TTüürrkk aayyddýýnnllaarrýýnnýýnnvvee ssiiyyaasseettççiilleerriinniinn ggüünnddeemmlleerriinniinn bbaaþþýýnnddaa yyeerraallmmaallýýddýýrr..”

12 Eylül öncesinde “demokrasi”yi güçlendirmekiçin nasýl kan döküldüyse, federasyonlaþmayý hýz-landýrmak için de bir þeyler yapmak gerekirdi.Henze, bu yöntemi açýklýyordu:“BBeellkkii bbuu ttüürr tteemmeell bbiirr ddüüzzeennlleemmeenniinn ((ffeedd--eerraassyyoonnllaaþþttýýrrmmaannýýnn)) yyaappýýllaabbiillmmeessii iiççiinn 2200..yyüüzzyyýý llýýnn ssoonnuunnddaa TTüürrkkiiyyee’’nniinn iiççiinnee ssüürrüükk--lleennddiiððii bbuunnaallýýmmýýnn bbiirraazz ddaahhaa ((ddaa)) kkööttüülleeþþmmeessiiggeerreekkeecceekkttiirr..”

Henze’nin dediði gibi oldu: Bunalým dönemdönem yoðunlaþtý ve son 7 yýldýr da güncelleþti.Artýk Türklere rahat yok; her gün yeni bir bunalým.

““AAÇÇIILLIIMM”” eellbbeettttee AAmmeerriikkaann--AAllmmaann--ÝÝnnggiilliizzttaassaarrýýmmýý ddeeððiillddiirr

Yalnýz CIA-Örümcek Aðý ve Amerikan FederalDevleti miydi federasyonlaþtýrma tasarýmýnýgeliþtiren? Elbette hayýr!

Anýmsayýn þimdi; Almanyanýn sivil örgütçüsüKKoonnrraadd VVaakkffýý ’’nnýýnn ggöörreevvll iissii UUddoo SStteeiinnbbaacchh’ýnsözlerini:“TTüürrkkiiyyee yyaappaayyddýýrr.. GGeerrççeekkttee vvaarr oollaann TTüürrkkiiyyee,,bbiirr aaddaammýýnn,, öönneemmllii bbiirr aaddaammýýnn,, ttaarriihhsseellöönneemmee ((ssaahhiipp)) bbiirr aaddaammýýnn ddiikkttee eettttiirrmmeessiiyylleeyyaarraattýý llmmýýþþ bbiirr yyaappaayy oolluuþþuummdduurr.”

AAllmmaannllaarrýýnn bbiirr bbaaþþkkaa ggöörreevvlliissii CChhrriissttiiaannRRuummppff’un Ankara’da AB’ye girilmesini öðütlerken -hem de devletin en üst makam sahiplerinin göz-lerinin içine baka baka- söylediklerini de unutma-malý:“BBuunnaa kkaarrþþýýnn KKeemmaalliisstt pprreennssiipplleerriinn iiddeeoolloojjii--ddeenn kkooppaarrýý llmmaassýý ttaalleepp eeddiillmmeelliiddiirr…… KKeemmaalliissttmmiilllliiyyeettççii lliiððiinn ççaaððýýnn ggeerreekkssiinniimmlleerriinnee aayykkýýrrýýoollaann yyoorruummuu,, AABB’’yyee eenntteeggrraassyyoonnuunnbbeerraabbeerriinnddee ggeettiirrddiiððii,, mmiillll iiyyeettççii ssttrrüükkttüürrlleerriinn

Mustafa Yýldýrým

“Açýlým” Amerikantasarýmý deðildir!

Page 9: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

((yyaappýýllaarrýýnn)) bbiirr kkýýssmmýýnnýýnn ttaassffiiyyeessiiyyllee ççeelliiþþkkiiaarrzzeettmmeekktteeddiirr.”

Örümcek Aðýnda milyonlarca dolarla çalýþan “sivil”örgütlerin, Türkiye’yi bunalýma sokmak içinellerinden geleni yapan Ýran uydusu Ýslam devrimci-lerinin ve PKK’nin de silahlý saldýrýlarýyla, suikast-larýyla çeliþki kolayca çözüldü.

Henze’nin dediði olmuþtu. Ülkeye yeni birhükümet geldi ve baþbakan “baþkanlýk” sitemindenve “eyalet” projesinden söz etti. ÝÝççiiþþlleerrii BBaakkaannýýAAbbddüüllkkaaddiirr AAkkssuu da, konunun yalnýzca günlüksiyaset sözüyle sýnýrlý olmadýðýný 2002’de ilan etti:

“OOlluurrssaa hheerr iillddee bbiirr yyöönneettiiccii oollaaccaakk,, oo ddaasseeççiimmllee ggeelleecceekk.. ÞÞuu aannddaakkii ggiibbii aattaannmmýýþþ vvaalliivvee sseeççiillmmiiþþ bbeelleeddiiyyee bbaaþþkkaannýý bbiirrll iikkttee oollmmaayyaa--ccaakk.. BBuu kkoonnuuddaa ppaarrttiiddee ((AAddaalleett vvee KKaallkkýýnnmmaaPPaarrttiissii)) AArraaþþttýýrrmmaa GGeelliiþþttiirrmmee BBööllüümmüü ççaallýýþþýýyy--oorr.. ((......)) EEnn iiddddiiaallýý pprroojjeelleerriimmiizzddeenn bbiirrii ddee hheerrii ll vvee iillççeeddee bbiirr nneevvii ‘‘yyeerreell ppaarrllaammeennttoo’’ oollaarraakkaaddllaannddýýrrýýllaabbiilleecceekk ççaallýýþþmmaa ssiisstteemmii kkuurrmmaakk..”

Henze gibi Wilson Fellow olan Osman Cengiz Çan-dar’ýn ve özellikle Doðu Ergil’in hakkýný da teslimetmek gerekiyor. Washington’daki NED merkezindeaylarca kalan TOSAV ve TOSAM kurucusu DoðuErgil, Amerikalý deneyimli devlet memurlarýnýn veyabancý danýþmanlarýn da katkýlarýyla ilk Kürt-Türk“uzlaþma Anayasasý”ný 2000’den önce hazýrlamýþtý.AKP 2002’de yönetimi ele alýnca Ergil de,Türkiye’nin Irak’ta Kürdistan Güney Devleti’ninkurulmasýný desteklemesini istedikten sonra BakanAksu’yu destekledi:

“Ve iþte üniter devlet yapýsý altýnda, Ankara nýnkendi ülkesine yabancý ve verimsiz bir yönetimi varþu ana kadar. Yerel yönetim yasasýný bile çýkarmaksorun oldu. Eðer siz bu ülkeyi yönetemiyorsanýz,býrakýn insanlar kendi kendilerini yönetsinler. Bukadar yoksul ve cahilsek, býrakýn baþka bir sistemideneyelim. Üniter devletçiliðin ve merkeziyetçiliðinneticesinde, Türkiye çok geri býrakýldý.”

Doðu Ergil, gerçekten ileri görüþlüydü; çünkü kýsa

sürede Kuzey Irak’ta, Anayasasýnýn giriþindeSevr’den gelen Kürt haklarýndan söz edenKürdistan Güney Devleti (Daha sonra “BölgeYönetimi” dediler) kuruldu. (TSK iliþkisi için bkz.“Kürdistan Giney’de Ýki Bayrak – Kerkük’te Ýki ÇakÇak”, Savaþmadan Yenilmek, 2. Basým, s. 229)

TSK yöneticileri bile “kýrmýzý çizgiler”den sözederken “Irak’ýn üniter yapýsý” demekle yetinirolmuþlardý. Çok geçmeden AmerikanGenelkurmayý’nýn güvenlik dairesi baþkaný korgen-eral Türkiye’ye Irak’ta çözüm yöntemlerini sýkçaanlattýklarýný açýkladýlar.

Böylece Sayýn Abdullah Cumhur Gül’ün de ýsrarlabelirttiði gibi “tarihi fýrsat” yakalanmýþ oldu veSayýn Baþbakan’ýn dedikleri gibi, “açýlým” kesinliklebir Amerikan tasarýmý deðildir. “PKK’nýn, Hizbullah’ýn, Selam-Kudüs örgütünün

silahlý saldýrýlarýnýn, suikastlarýn, CIA ustasýHenze’nin apaçýk belirttiði “federasyon” tasarýmýnahiç ama hiç katkýsý yoktur!

“Kemalizm” yerine “Atatürk ilke ve inkýlâplarý”demeyi hüner sayan ve “Avrupa Birliði yolu,Atatürk’ün gösterdiði yoldur” diyerek iþin içindensýyrýlmaya çalýþan, iki de bir de Amerika’ya giderekderneklere konuk olan TSK yöneticilerinin ve“Federasyon illa ki bölünmek deðildir” diyenT.C.’nin Washington büyükelçilerinin katkýsý zatenolamaz!

Bu iþlerin, yediðimiz her türlü kazýða karþýn birtürlü (Yunanistan ve Fransa kadar bile) uzak dura-madýðýmýz NATO’nun “geniþleme projesi” ile iliþk-isinden söz etmekse ayýptýr; çünkü MGK, “açýlýmadevam” demiþtir!Sonunda analarýmýzý gerçekten aðlatacaklar; ama

olan aldatýlan Kürtlere ve Türklere olacak! Sebepolanlarýn binecekleri gemiler zaten hazýr.

NNoott:: Amerikan projesi olmayan “açýlým”aAmerikan katkýlarýnýn kiþiden kiþiye ayrýntýlarý içinYýlmaz Polat’ýn CIA’nýn Muteber Adamý (UDY 2008)kitabý yararlý olabilir.

99

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 10: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1100

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

"Mustafa Suphi - Türk Ocaðý'ndan TürkiyeKomünist Partisi'ne" adlý kitabýmý hazýrlarken aþaðý-da yeralan bilgiye rastladým.Ilginç olduðu için ilgile-nenlerle paylaþmak istedim. Lenin'le ilgili bulduðum diger ilginç bilgi ise Lenin'e

düzenlenen suikasti ermeni çetelerinin yaptýðýdýr.Bu suikastle ilgili bilgiyi de daha sonra aktara-caðým.

Lenin "Kalmik Türk"üydü iddiasý haberi aynenþöyle: Rusya ya bagli Çuvas Cumhuriyeti Yazarlar Birligi

üyesi, Albina Lubimova, dünyada tartýþma yarata-cak bir iddia ortaya attý: "Lenin Rus deðil, Türk" IþteLubimova'nin ilginç tezi. Lenin'in resmi tarihinin yanýnda, bir de gayrý resmi

tarihi var. Çoðunlukla resmi tarih yazýcýlarý, yönetici-leri yarý tanrýlaþtýrýyor. Lenin'in yaþamýný kalemealan resmi tarih yazýcýlarý Rus olduðu konusundaþüphe taþýmýyor. Lenin'e karþý olan kesimler isekomünist ve ateist yönünü vurgulamaya özen gös-teriyorlar. Rus Çarlarý Çuvaþlarý Hýristiyan dinine döndürmek

için, her yerleþim yerine, ayný zamanda Rus misy-oneri olan toprak aðalarý atadý. Zamanla birçok yer-leþim yeri kendi köklerini terk etmeye baþladý.Lenin'in dedesi Nikolay Vasilyeviç Ulyanin'inya^þadýðý köy de istisna olmayýp Çuvaþ kökleriniterk etti ve kendilerine Rus demeye baþladý. Lenin'in ailesi, Ulyanovlarýn baba tarafýndan Çuvaþ

olduðu ihtimali çok güçlü. Bunu ispatlamak da çokzor deðil. Bu günkü teknoloji buna izin veriyor, DNAtesti yapmak yeterli olur. Çuvaþ araþtýrmacý Albina Lubimova'nýn,

Sovyetler'in kurucusu Lenin hakkýnda çok tartýþýla-cak iddiasý

""LLeenniinn TTüürrkk"" IIddddiiaassii

Rusya'ya baðlý Çuvaþ Cumhuriyeti Yazarlar Birliðiüyesi, Albina Lubimova, dünyada tartýþma yarata-cak bir iddia ortaya attý: "Lenin Rus deðil, Türk"Lubimova'ya göre, Lenin Türk kaný taþýyor. Babatarafý Kalmik Türk'ü. Lenin hangi ulustan?

Çuvaþ Türklerine göre Lenin, Rus deðil, Türk. Atalarý özbeöz Çuvaþ Türk'ü. Bu iddia yenilir yutu-

lur cinsten deðil. Iddianýn sahibi Albina Lubimova(Yuratu), Gazeteci ve yazar; 1982'de MoskovaÜniversitesi'nin Ýletiþim Fakültesi'ni bitirdi. Þu andaprofesyonel bir yazar, þair ve Çuvaþ CumhuriyetiYazarlar Birliði üyesi. 7 þiir kitabý, çok sayýdamakale ve 100'e yakýn þarký sözü yazarý.

Lubimova''ya göre, Lenin Türk kaný taþýyor. AtalarýÇuvaþ Türk'ü. Albina Lubimova'nýn araþtýrmalarýsonucu ulaþtýðý bilgilere kendi ifadeleriyle gözatalým: Sovyetler Birliði zamanýnda komünist partisi

tarafýndan Lenin hakkýnda oluþturulmuþ bir efsaneözenle korunmaya çalýþýlýyordu. Genel YayýnKaynaklarý (tüm tarih kitaplari dâhil) Lenin'in babatarafýndan Rus olduðunu söylüyordu. Sovyet döneminde araþtýrma yapmak mümkün

deðildi Hâlbuki Lenin'in babasý Ilya Nikolayeviç, damarýn-

da Kalmik kanýnýn aktýðýný saklamýyordu. Bu neden-le, Çuvaþistan da pek çok kiþi, Lenin'in ailesininKalmik olduðunu biliyordu. Ancak, Sovyet döne-minde tüm belgeler sýr gibi korunuyordu. Araþtýrmayapmak isteyenler için arþiv ulaþýlamaz bir yerdi.

OOkkuullddaa ookkuuttuullaann bbiillggiilleerr

Bize okuldayken öðretilen bilgiler þunlar: Lenin'inbabasý Ýlya Nikolayeviç Ulyanov, Ulyanovsk'ta HalkMeslek Okulu'nun müdürüyken büyük Çuvaþ bilimadamý ve pedagog Ivan Yakovlev'la sýký bir dosttu.Yakovlev, ayrýca Ulyanovsk'ta yapýlmýþ ilk Çuvaþokulunun kurucusu ve Çuvaþ alfebesinin öncüsüy-dü. Ilya Ulyanov'un desteðiyle 1871'de Çuvaþ Okuludevlet himayesine alýndý ve 1877'de "Çuvaþ Öðret-men Okulu" ismini aldý. Daha sonra "Çuvaþ KültürMerkezi" haline dönüþtürüldü. Kanýmca, resmi tari-hin satýr aralarýnda yer alan bu bilgiler, Lenin'inbabasý Ýlya Nikolayeviç'in, kendisini Çuvaþ hisset-tiðini, bu yüzden Çuvaþ halkýna ve kültürüne ömrüboyunca hizmet ettiðini göstermesi açýsýndanönemli sayýlmalýdýr. Lenin vaftiz babasýný kurtarmak istedi

Lenin, Türk müydü?Turhan Feyizoðlu

Page 11: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1111

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Tarih bilimcisi Gennadiy Tafayev, Ivan Yakovleviç'inHiristiyan geleneðine göre Volodya Ulyanov'un vaftizbabasý olduðunu söylüyor. Çuvaþlar genellikle birinivaftiz babasý olarak seçtiðinde ona karþý ya aþýrý biryakýnlýk duyar ya da onu akraba gibi görür.Volodya, N.Ohotnikov diye Çuvaþ bir delikanlýyaüniversiteye kayýt yaparken yardým etti. 1917Devrimi'nden sonra Ývan Yakovlev idam edilirkenLenin, "Ona dokunmasýnlar" diye telgrafla emirverdi. Ýlya Nikolayeviç

Ulyanov ile ÝvanYakovleviç'in dostluðuve Lenin'in ÝvanYakovleviç'e olan yakýnilgisi öylesine deðil.Üstelik Astragan dayaþayan ÝlyaNikolayeviç Ulyanov,önce Nijegorodsksonra Ulyanovskvilayetinde oturmayakarar verdi. Memleketsevgisi onu orayaçekiyordu. Kendisieðitim düzeyi yüksekolan bir insan olarakhalkýna okuma-yazmakonusunda yardýmediyordu. O,Yakovlev'le birlikteÇuvaþ köylerinde 100den fazla okul açtý. Lenin'in dedesi

Toprak Kölesiydi M.P. Makarov'un

yazdýðý "ÝlyaNikolayeviç Ulyanov /Çuvaþlarý Aydýnlatmak"isimli kitapta da,Lenin'in dedesi NikolayVasilyeviç Ulyanoveskiden Nijegorodskvilayetinde bir toprakkölesi köylü idi. Ve1791 yýlýnda Astraganvilayetine taþýndý deniyor. Ayný yazarýn (Makarov)16. ve 17. y.y.da Otokrasi ve Povoljye HalklarýnHiristiyanlaþmasý adlý bir baþka kitabýnda da þu bil-giler yer alýyor: Birleþmeden sonra 1666-67 yýl-larýnda iki tane mezhep ortaya çýktý: Vyatsk veNijegorodsk mezhepleri. Meri, Çuvaþ, Mordov veTatarlar Nijegorodsk mezhebine girdi. NijniyNovgorod hariç Alatir, Kurmis ve Yadrin þehirleri debu mezhebe dâhil edildi.

Tarih belgelerinden biliyoruz ki, bu topraklar VoljskBulgariya oluþtuðundan beri burada yaþayanÇuvaþlara aitti. Kurmis ve Yadrin bölgesi, ÇuvaþlarRusya'ya girmeden önce tamamen Çuvaþ topraðýy-dý. Bugün de Alatir, Kurmis ve Yadrin ÇuvaþCumhuriyeti topraklarýnda bulunuyor. 16. yüzyilinortasýnda Alýinordu daðýldýktan sonra Kazan Hanlýðýoluþuyor ve bu Çuvaþ topraklarý Kazan Hanlýðý'nadâhil oluyor.

KKöökkeennlleerriinnii tteerrkkeettttiilleerr

17. yüzyýlda yaþayanAlman gezgin AdamOleariy, Sura Nehri'ninbir zamanlar Kazan veRus topraklarýnýayýrdýðýný söylüyorduBu tespit ÇuvaþHalkýnýn Kökleri adlýkitapta yer alýyor.Kitabýn yazarý ünlüÇuvaþ bilim adamýV.F.Kahonovskiy'di. 18. yüzyIl da ÇuvaÞ

topraklarI Kazan veNijegorodsk vilayetinedâhil edildi ... Bu bil-giyi ise "Haber"gazetesinin editörüAleksey PetroviçLeontyev ifade ediyor.Leontyev'in belirttiðinegöre, eskiden Rus Çar-larý Çuvaþlarý Hýristiyandinine döndürmek için,her yerleþim yerine,ayný zamanda Rusmisyoneri olan toprakaðalarý atardý. Zamanlabirçok yerleþim yerikendi köklerini terketmeye baþladý.Vladimir Ulyanov-Lenin'in dedesininyaþadýðý köy de istisna

olmayýp Çuvaþ köklerini terk etti ve kendilerine Rusdemeye baþladý. Albina Lubimova, Lenin'in sülalesini daha iyi

öðrenmek için Profesör Gennadiy Tafayev'in kay-naklarýna da baþvurmuþ. Prof. Tafayev, þu andaÇuvaþ Pedagoji Üniversitesi'nin Tarih BölümüBaþkanlýðýný yürütüyor. 200'ün üzerinde yayýnlan-mýþ eseri var. (Aðýrlýkla Çuvaþhalkýnýn köklerihakkýnda yazýlmýþ kitaplar)

LLeenniinn 11991199

Page 12: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1122

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

TTaaffaayyeevv:: LLeenniinn''iinn yyüüzz hhaattllaarrýý TTüürrkklleerree bbeennzziiyyoorr

Tafayev, Ulyanovlarin þimdiki soyadlarýnýnHýristiyanlaþma zamanýnda Ulyanan ismindengelebileceðini belirtmiþ. Ve bir aileye soyadý ver-ildiðinde otomatik olarak o aile ferdinin soyadýolarak kabul edildiðini kaydetmiþ. Büyük ihtimalleUlyanov soyadýnýn bayan veya erkek "Ulyanan"isminden temel alýndýðýný anlatmýþ. "Ruslar bu ismi"Ulyanin" seklinde yazmýþ olabilirler. Üstelik ozamanki mübeyyizlerin Çuvaþça bilmemesi de güçlübir ihtimal. Çocuklara anne ve babanýn isimleriniverme âdeti, þimdiye kadar güncelliðini yitirmediþeklinde bilgi vermiþ. Tafayev, Lenin'in fizik yapýsýve yüz hatlarýnýn Türk olmasi ihtimalini çokgüçlendirdiðini eklemiþ. Albina Lubimova, Tafayev'in haklý olup olmadýðýný

anlamak için Hýristiyan olmayan Çuvaþlar özel isim-ler sözlügü adlý M.R. Fedotov tarafýndan yazýlmýþ birkitaba da baktýðýný belirtiyor. Lubimova, Rusya'da pekçok kiþinin Lenin'in, Çar

tarafýndan idam edilen kardeþi Aleksandr içinintikam aldýðýna inandýðýný ve Aleksandr idamedilmiþ ve bu þekilde 1917'deki devrim gerçek-leþmiþ oldu dediðine dikkat çekiyor. Çuvas tarihi uzmaný Anton Osipoviç Smolin,

"Lenin" adlý bir kitapta yer alan bilgileri hatýrlatarak,kitabýn yazarý Akim Arutyunov'un, birinci cildinVladimir Ulyanov'un Soy Aðacý kýsmýnýn ikincibölümünde, Astragan Arþivlerinde bulunan bel-gelere atýf yaptýðýný belirtiyor. Burada, "Herkesçebiliniyor ki anne tarafindan Lenin üç milletin kanýnýbirden taþýyor (Yahudi, Alman ve Isveç). Babatarafýndan Vladimir Lenin-Ulyanov'un dedesininbabasý, Kalmik kýsmýndan Lukyan Smirnov'mus.Onun oðlu Aleksey Lukyanoviç Smirnov baðýmsýztoprak aðasýymýþ. 1808 de 23 yaþýndaki Annaisminde kýzýný evlendirmiþ. Anna'nýn kocasý ondan30 yaþ büyük ve bu da Lenin'in dedesi. AnnaAlekseyevna 5 çocuk doðurdu ve son olaný Ýlyagelecekte Lenin'in babasý oldu" bilgilerine yer ver-iliyor. Lenin'in dedesi toprak kölesiydi "Eðer dikkatlice bakarsak Ulyanovlarýn yüz hatlarý,

elma kemikçikleri, göz þekli Mongollara benzediðinigörürüz" diyen Akim Arutyunov, resmi kaynaklara veLenin'in yaþam öyküsünü anlatan eserlere atýfyapýyor. Bu kaynaklara göre Vladimir Ulyanov'undedesi Nikolay Vasilyeviç Ulyanin (Ulyaninov) toprakköle köylüsüydü ve Nijegorodsk vilayetininAndrosovo Sergaçsk çevresindeki köyünden geliyor-du. Üstelik yüzyýllar boyunca bu topraklar Türk halk-larýna aitti. (Özellikle Çuvaþlara). Akim Arutyunov,"Sergaçsk çevresinde o dönemde (18. yüzyýlýn

sonu) Rus imparatorluðunun yerleþim yeri lis-tesinde ayný isimde iki köy belirtilmiþtir (Küçük veBüyük Andosovo). Birinci köy kuzey batýdaSergaç'!tan 18 verse uzaklýkta bulunuyor. Ýkinci köyise belirtilen kasabadan daha batýya yakýn 20 verseuzaktadýr. Andosovo köyü þimdiki posta rehberindebelirtilmiþ durumda. Bu köy Nijegorodsk BölgesiPilninsk semtinde buluyor. Bütün bu bilgiler hakkýn-da arkadaþým Tafayev'in ne düþündüðünü sordum.Tafayev, Eski Rus vakayinamelerinde (1237 yýlýnagöre) yazýlýyor ki Batu Taarruzu'ndan sonraBulgarlar Volga Nehri'nden yukarýya doðru hareketetmiþler ve Suzdalsk topraklarýna varmýþlar. VolgaNehri'nin kýyýlarýnda birçok Bulgar þehri oluþmuþ"(Sudovit, Tsepel) þeklinde bilgi veriyor. V.N. Tatisev'in kaynaðýna göre, (1221 yýlý) Büyük

Prens Yuriy generalleri gönderip Oka Nehri'!ninkýyýsýnda yeni þehrin yapýlmasýný emretti. Orasý,eskiden Bulgarlarýn yaþadýðý bir þehirdi. ÞimdikiNijegorodsk Bölgesi'ndeki topraklar da (Liskovo,Vasilsursk ve Nijniy, Novgorod) eskiden Bulgarlaraaitti.

AArraaþþttýýrrmmaallaarr SSüürrüüyyoorr

Araþtýrmacý Albina Lubimova, þu görüþleri ifadeediyor; "Lenin'in dedesinin Çuvaþ olmasý þimdiliksadece varsayýmdan ibaret ve gerçeði ispatlamakiçin bunu destekleyen bilgi ve kanýtlara ihtiyacýmýzvar. Onun için arþivleri daha derinden incelemekgerekir. Ulyanovlarýn gerçekten Çuvaþ olduklarýnainanýyorum. Fakat yukarýda açýkladýðýmýz sebepler-den dolayý yýllardýr bunu saklamak zorunda kalýyor-lar. Çuvaþlar tarih boyunca çok çile çeken bir halktýr.

Hayatta kalabilmek için sýk sýk yaþadýklarý yerleriterk etmek zorunda kaldýlar. Birçoðu ise Islamiyetikabul etti. Vladimir Lenin-Ulyanov'un dedesi debunu yapmýþ gibi görünüyor. Ayný þeyler þimdi deoluyor. Þehirde yaþayan sosyetenin çocuklarý kendianadilini bilmiyor. Aile gerçek Çuvaþ olduðu haldeçocuklar kendini Rus gibi görüyor. Birçok Çuvaþ

þair, ressam ve yazar kendi kültürüne karþý olansevgisini sürekli dile getiriyor. Fakat kendi çocuk-larýna Çuvaþça öðretmiyor ve anadillerine karþýsevgi aþýlamýyorlar. Eðer bütün bunlar bu þekildedevam ederse sonraki yüzyýlda Çuvaþça diye bir dilkalmayacak. Lenin'in ailesi, Ulyanovlarin baba tarafýndan

Çuvaþ olduðu ihtimali çok güçlü. Bunu ispatlamakda çok zor deðil. Bu günkü teknoloji buna izin veriy-or, DNA testi yapmak yeterli olur.

Ne olursa olsun Çuvaþlar arasýnda birçok yetenek-li insan var. Örneðin Ikinci Dünya Savaþýn efsanevikahramanlarýndan biri Vasiliy Ivanoviç Çapayev

Page 13: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1133

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Çuvaþ bir üvey anne tarafýýdan büyütüldü. Dünyaninüçüncü astronotu Andiyan Grigoryeviç Nikolayev debir Çuvaþ. Ayný zamanda yürüyüþ ve bisiklet spordalýnda birçok olimpik þampiyonlar var. EðerLenin'de Çuvaþ kaný olduðu ispatlanýrsa Türkdünyasý için büyük bir dalgalanma olacak" Lenin'in doðduðu topraklardan ortaya atýlan bu

iddia, Sovyetlerin kurucusu ile ilgili önemli tartýþ-malarý beraberinde getirecek gibi görünüyor.

EErrooll CCiihhaannggiirr::”” LLeenniinn KKaallmmiikkttiirr..””

Lubimova'nýn iddiasina, "Bir Türkün 2. DünyaHarbi Hatýralarý" kitabýnýn yazarý Erol Cihangir'dende kýsmi destek geldi. Kitabýnda benzer tespitlerdebulunan Erol Cihangir, Kýrmýzý Çizgi Dergisi'ne yap-týðý açýklamada, Lenin'in atalarýnýn bir Moðol boyuolan Kalmik'lara dayandýðýný kaydetti. Erol Cihangir,Mogollar ile Türklerin ayrý uluslar olduðunainandýðýný belirterek, Lenin Türk'tür demek yerine,Lenin Kalmiktir demenin daha doðru olacaðýgörüþünü savunuyor. Vladimir Iliç Lenin-Ulyanov 22 Nisan 1870'te Simbirsk kentinde doðdu. Orta

halli bir öðretmen ailesinin altý çocuðundan ikin-cisiydi. Aðabeyi Aleksandr'in Çar'a karþý suikast gi-riþimine katýldýðý için kurþuna dizildiði yýl, 1887'de,liseyi bitirerek Kazan Üniversitesi HukukFakültesi'ne girdi. Üç ay sonra devrimci öðrencihareketi içinde yer aldýðý için üniversiteden atýldý. 1891'!de St.Petersburg Üniversitesi Hukuk

Fakültesi'ni dýþarýdan bitirdi. 1895'te ülke dýþýna

çýkýp marksizmin önemli temsilcileriyle tanýþtýktansonra St.Petersburg'a dönüp Iþçi Sýnýfýnýn KurtuluþuIçin Mücadele Birliði adlý gizli bir örgüt kurdu. Aynýyýl sonunda tutuklandý, ondört ay hücrede kaldýktansonra Sibirya'ya, Susenskoye köyüne sürgüne gön-derildi. Orada Krupskaya ile evlendi. Sosyal-demokrat gruplarla baðýný sürdürdü ve bir parti pro-gram taslaðý hazýrladý. RSDIP (Rusya SosyalDemokrat Iþçi Partisi) 1898 Mart'ýnda Minsk'tetoplanan bir kongreyle kuruldu. 1900'de serbest býrakýldýktan birkaç ay sonra

yurtdýþýna kaçtý ve Ýsviçre'ye yerleþti. Aralýk 1900'deyayýmlanmaya baþlayan Iskra Gazetesi'ndeki birmakalesinde ilk kez "Lenin" takma adýný kullandý. 1905 devriminin yenilgiye uðramasýndan sonra

Aralýk 1907'de yeniden Avrupa'daki sürgün yaþamý-na döndü. Birinci Dünya Savaþý'nýn baþlamasýndansonra, emperyalist savaþý iç savaþa döndürmeçaðrýsýnda bulundu. 1917 Þubat Devrimi'ndensonra Petrograd'a döndü. Nisan Tezleri'yle bolse-viklerin sosyalist iktidar perspektifiyle hareketetmeleri gerektiðini vurguladý. Baský ve yasaklamagiriþimlerinden dolayi Finlandiya'ya kaçmak zorundakaldý. 1917 Ekim'inde gizlice Petrograd'a döndü. 7Kasim 1917 de Lenin'in önderliðinde Bolþevikleriktidari ele geçirdi. 8 Kasim 1917 de HalkKomiserleri Kurulu baþkanlýðýna seçildi. 21 Ocak1924 te Gorki kentinde öldü. Lenin'in ölüm günüulusal yas günü olarak ilan edildi. Petrogradþehrinin adý Leningrad olarak deðiþtirildi. Anýsýnaülkenin çeþitli yerlerinde anýtlar dikildi. Öldüðünde54 yaþýndaydý.

EEððeerr bbiirr üüllkkeeddee ggööllggeelleerriinn bbooyyuu iinnssaannllaarrýýnn bbooyyuunnuu ggeeççmmiiþþssee

oo üüllkkeeddee ggüünneeþþ bbaattýýyyoorr ddeemmeekkttiirr..

KKýýzzýýllddeerriillii AAttaassöözzüü

Page 14: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1144

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

““UUnnuuttmmaakk iihhaanneettttiirr”” Karl Jasper

Ben “gerçek aydýnýn, halkýnýn belleði olduðu”nainanýrým. Hakikî aydýn ülkesinde olup bitene kayýt-sýz kalmaz, onu takip eder, kovalar. Ülkesine yöne-len tehlikeleri teþhis eder, ulusunu uyarýr, bil-gilendirir.

Gerçek aydýnýn bu yönünü belki de en güzel,Telgrafhane þiirinde Melih Cevdet Anday anlat-mýþtýr: Bu þiir “Uyuyamayacaksýn / Memleketin hali/ Seni seslerle uyandýracak / Oturup yazacaksýn”diye baþlar ve þöyle biter: “Uyuyamayacaksýn / Birsis çaný gibi gecenin içinde /Ta gün ýþýyýncaya kadar/ Vakur, metin, sade / Çalacaksýn.”

Bir dizi olarak tasarladýðým bu yazýda 2004 yýlýitibariyle Türkiye’de hangi tehlikeli geliþmelerinmeydana geldiðini belli açýlardan tespit ediyor veçabamý iki yönde sürdürmeye çalýþýyorum: Önce,derlediðim olaylara dayanarak, genelleme yoluylabazý hipotezlere ulaþmayý deniyorum. Sonra buolaylarýn 2006 yýlýndaki uzantýlarýný, kazandýklarýyeni kapsam ve boyutlarý belirlemeye çalýþýyorum.

Yazý planýma gelince, Türkiye’de 2004 yýlýnda olupbitenleri misyonerler ve Bartho nereye koþuyor,baþlýklarý altýnda ard arda sunuyorum. Bu ilk kes-imin konusu “misyonerler.” Evet, Türkiye sanki yenibir Haçlý seferi karþýsýnda. Propagandalar, broþür-ler, filmler, orada burada açýlan kiliseler… Öylegörülüyor ki Türk milletinin yalnýz inançlarý deðil,ayný zamanda üniter yapýsý da hedefte.

II)) BBiirr HHaaççllýý SSeeffeerrii ggiibbiiTürkiye bir misyoner saldýrýsý altýnda... Dalga

dalga geliyorlar. Kasalarý, bavullarý Amerikandolarýyla, AB Avro’suyla týka basa dolu. Çekirgelergibi, her tarafý kaplýyorlar! Özellikle Karadeniz’de,Güneydoðu Anadolu’dalar. Bir haçlý seferi bu... Birkuþatma bu... Protestanlar aðýrlýkta, merkezleriAlmanya’da. Katolik misyonerler Vatikan’dan yön-lendiriliyor.

Herkeste bir “Aman, Avrupa ne der” korkusu...Dizler tir tir, kimsede ses yok: Ne hükümette, nemuhalefette, ne aydýnlarda, ne askerde... Yine okahrolasý Tanzimat kafasý... Neymiþ, “çaðdaþuygarlýk”mýþ; neymiþ, batýlýlaþacaklarmýþ.

Misyonerler... Hediye paketleriyle, cilt cilt Ýnciller-le, tomar tomar broþürlerle, CD’lerle, kitaplarlageliyorlar. Sýnýrlarýmýzdan bir virüs gibi giriyor,çoðalýp yayýlýyorlar. Ýlk hedefleri gençler....Tesadüfen yakalanýrlarsa, kendilerinden emin,gülücükler daðýtýyorlar objektiflere. Bir güvendikleriolmalý. Peki, kim bu güvendikleri? A.K.P. Hükümetimi? Avrupa Birliði mi, uyum yasalarý mý, yoksaAmerika mý?

IIII)) PPrrooppooggaannddaa,, YYaayyýýnnllaarr,, KKiilliisseelleerr

11)) Tuzaklar, tuzaklar... Propaganda için ücretsizfilmden tutun, el ilanlarýna kadar denemedikleri yolyok bunlarýn. Somut örnek mi istiyorsunuz? Hz.Ýsa’yý, Hýristiyanlýðý anlatan filmler, yayýnlar...Gazete reklamlarý yoluyla “ücretsiz” sunulupdaðýtýlýyor.

Hükümet üç maymunu oynamakta. Kültür veTurizm Bakanlýðý mý, Ýç Ýþleri Bakanlýðý mý? Ara kibulasýn. Konu Meclis gündemine taþýnýyor, ancaksonuç yok.

22)) Türkiye’nin dört bir yanýnda pýtrak gibi açýlankiliseler... Çoðu kaçak... Ýnanýlacak gibi deðil: Sonbir yýl içinde 21 000 kilise!... Evet bu rakamý, evetbu korkunç rakamý verenler var basýnda.

Ankara’nýn sanayi alanlarýndan Ostim’de açýlankilise, alenen misyonerlik yapmakta. Birkaç cýlýzprotestodan baþka tepki yok.

Bir diðer örnek Isparta’dan... Misyonerler cirit atýy-or bu ilimizde de. Bir liseden iki kýz öðrenciyiHýristiyan yapmayý baþarmýþlar (Atatürk’ün

Misyonerler... Cihan Dura

Page 15: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1155

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

zamanýnda da böyle bir olay meydana gelmiþti de,Büyük Önder bu iþi yapanlarýn kafasýna dünyayýgeçirmiþti). Hedefleri, 40 kiþiye ulaþýp yasal birkilise açmakmýþ Isparta’da (40 kiþiye ulaþýp sonun-da kiliselerini açtýlar mý acaba? Araþtýrýp üzerineyazýlar yazmak, fikir ve hukuk mücadelesi vermekgörevinizdir ey vatanseverler).

33)) Ve Antalya’dan Yalvaç’a bir yol inþaatý, adý “St.Paul Yolu” olacakmýþ. Projenin adý “AB Life ÜçüncüÜlkeler Programý.” Maliyeti 436 bin Avro, paranýnyüzde 70’i Avrupa Birliði’nden! Peki neden Yalvaç?Çünkü: birincisi, misyonerler Isparta’da yoðun-laþmýþ durumda. Ýkincisi, Aziz Pavlus ilk vaazýnýYalvaç’da vermiþ.

44)) Öyle þýmartýlmýþ ki bu Avrupalý sömürgenler,Türkiye’yi yol geçen hanýna çevirmiþler.Müzelerimizde bile “âyin” yapýlýyor! Ýki genç dokto-rumuz anlatýyor: Tarih 30 Ekim 2004...Kapadokya’daki Zelve Açýkhava Müzesi’ndeler.Kayalara oyulmuþ, antik kiliselerden birine giriyor-lar. O da ne, daha adým atar atmaz donup kalýyor-lar: Ýçerde 25-30 kadar deðiþik yaþlarda yabancýturist, yanan onlarca mumun eþliðinde, kendi-lerinden geçmiþ, topluca dua ediyor, âyin yapýyor-lar. Genç doktorlar araþtýrýyorlar, soruyorlar yetk-ililere; hiçbirinin bu gizli âyinden haberi yok, uyuyor-lar.

IIIIII)) ÜÜnniitteerr yyaappýý hheeddeeffttee

11)) Ankara Ticaret Odasý bir rapor yayýmlýyor:Misyonerlik Raporu... Çalýþmaya göre Türkiye’demisyonerliði hortlatan temel faktör, AB’ye uyumyasalarý... Bu doðru… Ancak ben baþ sorumluolarak teslimiyetçi A.K.P. iktidarýný görüyorum.Onlar fýrsat vermeseler, ne yapabilir elin uðursuzuülkemize?

Misyonerlik etnik ve dinî ayrýmcýlýðý körüklüyor.Dolayýsiyle asýl hedef devletimizin üniter yapýsý.Misyonerlik faaliyeti 300’den fazla kilisedeyürütülüyormuþ. Kullanýlan bir araç da insan haklarýve demokrasi putperestliði...

22)) Türkiye’nin nüfus yapýsý da hedefte: Örnekolarak, Mardin’in etnik yapýsýný deðiþtirmeye yönelikfaaliyetleri verilebilirim. Kimi papaz ve misyonerlerAvrupa’da yaþayan Hýristiyan Süryanileri Türkiye’yegeri getirmek için bir proje baþlatmýþ. Ýlk hedefleribu þehirdeki Süryani nüfusunu 15 bin düzeyineyükseltmek.

33)) Misyonerlerin bir projesi de “Kürtleri Ýncil ile

Buluþturma Projesi.” Bütün dertleri þu : Kürtlerinasýl Hýristiyan yaparýz? Bu amaçla Ýncil’i üçlehçede tercüme çalýþmasý baþlatmýþlar, SoraniKürtçesi ile radyo programlarý yapýyorlar. Türkçekonuþan Kürtler için de, Ýncil’i tanýtýcý bir dergiçýkarýyorlar. Kendileri de Kürtçe öðrenmeyi ihmaletmiyorlar. Memnunlar, çünkü Kürtleri hýristiyan-laþtýrmakta aþama kaydettiklerine inanýyorlar. BizimAnkara’daki sözde Müslüman hükümet ise derinuykulara batýp gitmiþ ya da iþine geldiðinden uyurgibi yapýyor.

44)) Bu konuda iki anlamlý tespit daha var, aþaðýdaveriyorum.

-Attila Ýlhan: “Hýristiyanlýðý seçmek, Emperyalizm’iseçmektir.”

-Din Ýþleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. MehmetBayraktar: Misyonerler emperyalizmin öncügücüdür. Misyonerlere kanarak din deðiþtiren insansadece dininden deðil, kimliðinden ve tarihinden dekopar. Atatürk, misyonerliði yasaklamýþtý.

IIVV)) BBuullgguu vvee YYoorruummllaarr

Yukarda sunduðum olaylarý gözlem verisi olarakalýp üzerlerinde kafa yorduðumda baþlýca þu bulgu-lara ve yorumlara ulaþýyorum.

11)) Misyonerlik Türkiye için büyük bir tehlikedir.Çünkü gizli ve asýl hedefinin, Türkiye’nin “inanç bir-liðini ve üniter yapýsýný bozmak” olduðu görülüyor.Avrupa Birliði bahanesiyle misyonerliði serbestbýrakmak büyük bir hatâdýr. Bunun özgürlükle,insan haklarýyla, demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur.Onu böyle gösterenler, Derin Merkez’in emrindegörüþ ve teori üreten bir kýsým satýlmýþ batýlý bilimadamlarý ile onlarýn bu bilim-dýþý ürünlerini olduðugibi Türkiye’ye getiren aktarmacý, “aydýn”lar veöðretim elemanlarýdýr. Misyonerlik tarih boyuncanasýl emperyalizmin çýkarlarýnýn bir aracý olarak kul-lanýlmýþsa, bugün de öyledir. Kesinlikle önünegeçilmelidir.

22)) Derin Merkez -birçok ülkede olduðu gibi-Türkiye üzerindeki emellerini de türlü araçlar kulla-narak gerçekleþtirmektedir. Bu araçlarýn en baþtagelenin para olduðu söylenebilir. Ýnsanlarýmýzý,aydýnlarýmýzý, politikacýlarýmýzý, kuruluþlarýmýzý, kimiüniversitelerimizi,... para vasýtasýyla satýn alýyorlar.Saydýðým kimse ve kuruluþlardan bir kýsmý bilinç-lidir, yaptýðýnýn farkýndadýr. Bunlar Atatürk’ün “dahilîbedhahlar” dediði kesimin içine girer. Bir kýsmý isecehaletinden ya da saflýðýndan dolayý, Türkiye’ye ne

Page 16: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1166

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

kötülükler yaptýðýnýn farkýnda deðildir. Bu þahýs vekuruluþlarýn, her ne amaçla olursa olsunyabancýlardan para almalarý ya yasaklanmalý ya dasýký denetim altýna alýnmalýdýr. Atalarýmýz þu özdey-iþleri boþuna söylememiþtir:

-Düþmandan para alan, düþmanýn kýlýcýný sallar.

-Para almaya alýþan, buyruk almaya da alýþýr.

-Ýhsan ile, hür kimse köle yapýlýr.

33)) Türkiye’de Tanzimat kafasý yeniden hort-lamýþtýr. Bu kafa Türkiye’yi uyuþturmakta, felçetmektedir. Ne yazýktýr ki Türkiye’nin yönetimi epey-dir bu kafada olanlarýn eline geçmiþtir. Tarih teker-rür etmektedir. Bu zihniyet Batý’nýn en büyükyardýmcýsýdýr. Atatürkçüler ve bütün vatanseverlerbirleþerek Tanzimat kafalýlara karþý bütün güçleriylemücadele etmelidir. Öncelikle Tanzimatçý zihniyetinmahiyetini ve zararlarýný milletimize anlatmanýn yol-larýný bulmalýdýr.

44)) Türkiye Cumhuriyeti sahipsizdir. En sorumlukiþiler ve kuruluþlar görevlerini yapmýyor. Takip yok,denetim kalmadý, aydýnlarýmýzýn çoðu ilgisiz, vur-dumduymaz, ya da idare-i maslahatçý... TürkiyeBatý’nýn her türlü saldýrýsýna, kullaným ve tasallutu-na sonuna kadar açýlmýþ durumda. Sanki gizli birproje yeniden uygulamaya konulmuþ. Bu; Batý’nýn,Derin-Merkez’in, tarihin tozlu raflarýndan indirdiði,yarým kalmýþ bir proje: Adý, “Türkiye: Batý’nýn yenisömürgesi”...

55)) Avrupa Birliði’nin Türkiye’yi neden tam üyelikhavucuyla oyaladýðý, uyum yasalarýyla devletin enbirleþtirici unsurlarýný neden hedef aldýðý açýkçaanlaþýlýyor. Uzun vadeli, sinsi bir plan karþýsýndayýz.Bu yukarda andýðým tarihî ve yarým kalmýþ, sonugetirilememiþ plan: Hedefi,Türkiye Cumhuriyeti’ninbütünlüðüne ve varlýðýna son vermek. Avrupa Birliði-daha doðrusu üç azýlý sömürgeci, Ýngiltere, Fransave Almanya- bizi içimizden vuruyor; hamiyetsiz,bulunduklarý mevkilere asla layýk olmayan poli-tikacýlarýmýzýn, yöneticilerimizin cehaletinden,gafletinden, dalaletinden yararlanarak...

Avrupa Birliði Türkiye’de etnik ve dinî ayrýmcýlýðýkörüklüyor. Nasýl? Misyonerlik aracýyla!... Nüfusyapýmýzý bozmaya çalýþýyor. Türkiye’de Hýristiyannüfusu, azýnlýklarý artýrmaya ve güçlendirmeyeçalýþýyor (Tabii bu tek saldýrýsý deðil, baþkalarý davar).

Ve Derin-Merkez uygun zamaný kolluyor.Aralarýnda “Ergeç o gün gelecek” diye fýsýldaþýyor-lar. Bekledikleri gün gelince, içimizde yarattýklarýHýristiyan nüfusla Türk-Müslüman nüfus arasýndabüyük bir çatýþma çýkaracaklar. Bir olasýlýktýr ki Batýtarihî hedefine böyle ulaþacak.

SSoonnuuçç

2004 yýlýnýn bazý misyonerlik olaylarýnýn gözle-minden, bulgu ve yorumlardan ulaþtýðým baþlýcahipotez ve önerileri aþaðýda özetliyorum.

• Misyonerlik Türkiye için büyük bir tehlikedir.Misyonerliðin serbest býrakýlmasýnýn özgürlükle,insan haklarýyla, demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Oemperyalizmin baþta gelen araçlarýndan biridir.Kesinlikle engellenmelidir.

• Derin-Merkez’in Türkiye üzerindeki emellerinigerçekleþtirme araçlarýndan biri de paradýr. Gözkestirilen insanlar, kuruluþlar para ile satýn alýnýyor.Yabancýlardan para alýnmasý yasaklanmalý ya da enazýndan sýký denetim altýna alýnmalýdýr.

• Türkiye yeniden Tanzimat kafalýlarýn elinegeçmiþtir. Türkiye, Derin-Merkez’in her türlüsömürüsüne terkedilmiþ bir durumdadýr. Eðer böylegiderse, Türkiye Cumhuriyeti’nin yok olmasý kaçýnýl-mazdýr. Vatanseverler mutlaka bir araya gelerek“Yeni Tanzimatçý”lara karþý bütün güçleriyle birmücadele baþlatmalýdýr.

• Yeni Tanzimatçýlýðýn iþini kolaylaþtýran AvrupaBirliði’dir. Avrupa Birliði -Atatürk’ün Nutuk’ta haberverdiði- “dahilî bedhahlar”la el ele vermiþ uzunvadeli, sinsi bir plan uygulamaktadýr. HedefTürkiye’de etnik ve dinsel ayrýmcýlýðý körüklemektir.Nüfus yapýmýzý bozmaktýr. Hýristiyan nüfusu artýr-mak ve güçlendirmektir. Zamaný gelince de bir içsavaþ çýkarmaktýr. Nihai hedef TürkiyeCumhuriyeti’nin varlýðýna son vermektir.

Evet, þu yadsýnmaz bir gerçek: Atatürk’ten nekadar uzaklaþýyorsak, parçalanmaya da o kadaryaklaþýyoruz.

O’nun her dediðinde, her öðüdünde, her eyle-minde bir hikmet vardýr.

Atatürk’ün misyonerliði neden yasaklamýþolduðunu þimdi daha iyi anlýyoruz.

Page 17: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1177

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Ýlk tanýþma ya da tanýma, 1960 devrimiyle oldu.O gece Ýzmir-Gaziemir Uçuþ Okulunda öðrenci teð-mendim.Radyoda deyim yerindeyse gümbür gümbür bir

ses ihtilal beyannamesini okuyordu. Ses etkiliydi.Sonradan herkes gibi bu sesin Alpaslan Türkeþ'insesi olduðunu öðrenecektik.

AAssýýll ttaannýýþþmmaa

1963 yýlý, Genç "Kemalistler Ordusu" davasýylailgili olarak 17 Nisan günü tutuklandým. MamakAskeri hapishanesine konulduk. Ýlk günlerde beþkiþiydik. Sonra sayýmýz 9'a çýktý. Hemen arkahücreler denilen, bizden sonra Talat Aydemirler veDeniz Gezmiþlerin yattýðý hücrelere konulduk.

"Ýhtilattan men" uygulamasý gereði yakýnlarýmýzlagörüþmek, gazete kitap okumak yasaktý. 21 Mayýsgünü Talat Aydemir'in yönetiminde bir darbe giriþimioldu. Onlarýn da gideceði yer Mamak AskeriCezaeviydi. Sabaha karþý olaya karýþan subaylargetirilmeye baþladýlar. Türkeþ gurubu olarak bilinen-lerden anýmsadýðým kadarýyla Yüzbaþý MuzafferÖzdað ve birkaç arkadaþý getirilip Ön Hücrelerekonuldular. Albay Türkeþ yoktu.

Aradan birkaç gün geçti. Alpaslan Türkeþ'in deyakalanýp ön hücrelere konulduðunu öðrendik.Bizde ihtilattan men kalkmýþ, yakýnlarýmýzla

görüþebiliyorduk. Ýlk gün görüþmeler kapalýgörüþmelerdi. Ama eþim tutuklu subaylarýn açýkgörüþ yapmalarý gerektiðini öðrenmiþ ve kapalýgörüþmeyi kabul etmemiþ. Eþimin ýsrarlarý vemücadelesi sonucu herkesi açýk görüþtürmeyikabul ettiler ve yakýnlarýyla görüþtürdüler.

Saat 14'de doðru Hapishane Müdürlüðündençaðrýldýðým bildirildi. Müdürlüðe gittiðimde baktýmeþim orda ve Binbaþý olan müdür büyük bir telaþiçinde. Sinirinden konuþamýyor. Görevli Astsubay'aemir verdi ve eþimle bir odada açýk görüþyapacaðýmý söyledi. Süre bir saatti. Eþimlegörüþtük. Bir hayli de yiyecek giyecek vb getirmiþ.Önemli bir þey söyleyeceðini belirtip kulaðýma eðildi

ve "Getirdiðim eþyalarýn sarýlý olan gazeteler bir haf-talýk gazete ve dergilerdir. Aramada farkýna var-madýlar. Aman dikkat et" diye tembihledi.Bu kadar özeli niye anlattým? Þunun için: Gazeteler arasýnda içinde Hürriyet

Gazetesi de vardý ve bir sayýsýnda manþette iriharflerle "VVEE AALLPPAASSLLAANN TTÜÜRRKKEEÞÞ YYAAKKAALLAANNDDII"diyor ve sayfanýn ortasýna da kocaman bir Türkeþfotoðrafý koyuyordu.Bizim kaldýðýmýz 25 numaralý koðuþun iki

penceresi hapishanenin doðu kesimindeki hava-landýrma alanýna bakýyordu. Tutuklular gün içindesýrayla belli bir süre bu alana çýkarýlýyor ve havaalmalarý saðlanýyordu. Pencereden havalandýrmayaçýkarýlanlarý sürekli izleyip tanýmaya çalýþýyordum.Bir de baktým ki, Türkeþ Albay da havalandýrmada.Özellikle sakladýðým Hürriyet gazetesini hemen alýpTürkeþ Albaya gösterdim. Ýlgiyle izledi ama nöbetçiçavuþ müdahale etti ve Türkeþ Albayý penceredenuzaklaþtýrdý.Belli bir süreden sonra onlarýn da ihtilattan men

uygulamasý kalktý.Koðuþtaydým. Koðuþta Kurmay Yarbay ve diðer

arkadaþlarla birlikteyken kapýdan Yüzbaþý MuzafferÖzdað girdi. Doðrudan Talat Yarbaya "Yarbayým,geçen gün Türkeþ Albayýma Hürriyet gazetesinigösteren havacý Üsteðmenle görüþmek istiyorum"dedi. Talat Yarbay beni gösterdi ve birlikte dýþarýyaçýktýk. "Üsteðmenim! Türkeþ Albayým seninlegörüþüp tanýþmak istiyor, ne dersin? " deyince"Sevinirim" yanýtýný verdim ve doðruca ön hücrelerinbulunduðu bölüme gittik. Albay gülerek karþýladý vehücrede bulunan tek kiþilik karyolanýn üstüne otur-duk. Konuþmamýz kýsa sürdü. Yalnýzca teþekkür ettive gazetenin elimde olup olmadýðýný sordu.Atmamýþtým gazeteyi. Hemen getirip verdim.

Kýsa bir süre geçti, gece yarýsýna doðru TürkeþAlbay bizim koðuþun kapýsýndan içeriye doðru"Güngör Üsteðmen uyudu mu?" derken ben hemenkalkýp yanýna gittim."Gel seninle biraz konuþalým"dedi ve kolumdan tutarak koridora doðru yöneldi.Kýsa yürüyüþlerle, hapishane tabiriyle volta atmaya

Alpaslan Türkeþ beð ile anýlar..Güngör Türkeli

Page 18: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1188

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

baþladýk. Bir ara kolumdan çekti, durduk."GüngörÜsteðmen senin sol görüþlü olduðunu öðrendim.Benim görüþümü biliyorsun. Gazeteyi bana niyegösterdin?"dedi. Yanýt olarak "Albayým, bu hapis-hanede ayný kaderi paylaþýyoruz. Daha önemlisi sizbizim komutanýmsýnýz. Siyasal görüþünüz ne olursaolsun, ben size komutaným diye bakarým. Aldýðýmýzaskeri terbiye bunu gerektirir diye düþünüyorum"dedim.

Hapishanede kaldýðýmýz üç buçuk ay içindegeceleri sýk sýk birlikte olduk ve tartýþtýk. Hiç unut-muyorum, birinde "aslýnda düþünce açýsýndan birfark var. Siz dine inanmazsýnýz biz dine inanýrýz."Dedi. Ben bu görüþü katýlmadýðýmý anlatmayaçalýþtým ama düþünce birliðimiz olmadýðýný ifadeederek "Siz Osman Turan'ýn (ismini anýmsaya-madýðým) bir kitabýný savunurken biz de NiyaziBerkes'in "200 Yýldýr Niçin bocalýyoruz?” kitabýndasavunuyoruz. Aramýzda önemli fark var" yanýtýnýverdim.Türkeþ Albay ve arkadaþlarý üç buçuk ay hapis-

hanede kaldýktan sonra tahliye edildiler. Ayrýlýrkenhapishaneden çýktýktan sonra mutlaka görüþmemiziistedi, ben de söz verdim.Hapishaneden çýktýktan sonra zaman zaman

ziyaret ettim.Bir süre sonra bilindiði gibi Türkeþ Albay ve ekibi

ni kurdular. Genel Merkezde de birkaç kez ziyaretettiðimi anýmsýyorum.Beni ve arkadaþlarýmý da 1966 yýlýnda emekliye

sevk ettiler. Sanýyorum 1969 yýlýnda da Türkeþ beðCKMP'nin genel baþkaný oldu ve partinin adý da"Milliyetçi Hareket Partisi " olarak deðiþti.Ankara'da bir görüþmemizde 1969 ya da 70 ola-

cak Toros Yörüklerinden söz etti ve Yörüklerinnerelerde yoðunlaþtýðýný sordu. Ben de Toroslar'ýneteklerinde bulunan tüm köy ve kasabalarýnýnkökeninin Yörük olduðunu söyledim."O taraflaragelirsem bana yardýmcý olum musun?" diye sorun-ca da kuþkusuz yardýmcý olabileceðimi ifade ettim.Bana Akdeniz yöresinde bir geziye çýkacaðýný ve

Anamur'a da geleceðini bildirdi. Anamur'da TRT'NÝNmuhabirliðini yapýyordum. Yukarýda yýl olarak 1969ya da 70 yýlý olacaðýný söylemiþtim. Bu bir seçimgezisiydi ve galiba1969 yýlýydý.Anamur'a geleceði gün de TRT yetkililerince

bildirilmiþti. Hatta kendisini Anamur sýnýrlarýndakarþýlamam ve uðradýðý yerlerde yaptýðý konuþ-malarý iletmem de istenmiþti.

AAnnaammuurr’’aa ggeelleecceeððii ggüünn

Anamur'da matbaam vardý ve Anamur gazetesiniyayýnlýyordum. Türkeþ Albay'ýn geleceði gün baktýmevimin ve matbaanýn duvarlarýna kýrmýzý boya ile "

DÝKKAT TÜRKEÞ GELÝYOR! KOMÜNÝSTLERE ÖLÜM!"yazmýþlar. Gülüp geçtim.Parti örgütü gençler tarafýndan kurulmuþtu.

Baþkanlarý da yakýn akrabamdý. Bir de üniversitelibir genç vardý. Þimdilerde merkez valisi. Ýzninialmadýðým için ismini yazamýyorum. Çok yeteneklive ciddi bir genç ve valiydi. Kendisini de her zamançok sevdim.

Gençler olanaksýzlýktan Albayý karþýlamak için birkamyon kiralamýþlardý.Beni de götürmelerini isted-im."Olmaz!Sen kendi olanaklarýnla git dediler.TRTmuhabiri olduðumu ve haber yapacaðýmý söyled-im."O zaman arkaya bin" dediler. Arkada da git-meyeceðimi ve Türkeþ Albay gelince budavranýþlarýný söyleyeceðimi bildirdim. Baktýlar kiolacak gibi deðil, beni kamyonun ön tarafýnaaldýlar. Karþýlayýcýlar Bozyazý köprüsünde durdularve yöneticiler "siz burada kalýn" deyip birer motosik-lete binerek daha ileriye hareket ettiler. Ben de birbaþka motor kiralayýp arkalarýndan gittim. Arabayýgörebilecekleri bir noktada durmuþlar. Onlardandaha ileriye gitmek üzere elle salladým."Duraðabey, bizden ileriye gitme ne olur" diyince ben deonlarýn bulunduklarý çamlarýn arasýnda kaldým.Biraz sonra Albay'ýn açýk mavi, tek kapýlý þevrolearabasý göründü. Karþýlayýcýlarý uyardým ve yolunkarþýsýna geçtim. Ellerindeki bayraklarla "BaþbuðTürkeþ" diye slogan atmaya baþladýlar. Albay benigörmemiþ, karþýlayýcýlarla ayaküstü konuþuyordu.Rahmetli eþi arabadan beni görüp de "AY..Güngörbey" deyince Albay görüþmeyi kesip bana doðruyöneldi ve karþýlayýcýlara "Hadi siz gidin!" deyip beniarabaya aldý.Sýkça yaptýðým gibi yengeye bakýp "Yenge ben

size hep söylemiyor muyum? Biz askerlerden poli-tikacý olmayacak diye" deyince Albay frene bastý vesertçe bana baktý. Ev ve matbaanýn kapýsýnayazdýklarýný anlattým. Önde motorla giden baþkanýçaðýrdý ve arabaya aldý. Türkeþ Albay "NiyeGüngör'ün ev ve matbaanýn duvarlarýnda böyle yazýyazdýnýz? deyince baþkan "Efendim Güngör abiyegominis diyorlar" yanýtýný alýnca "Güngör abinizekomünist diyenin aðzýný yýrtarým" diye baðýrdý.Anamur'da kaldýðý süre içinde bana düþen iþlerde

yardýmcý oldum.Albay Anamur'dayken oðlum Talat Turhan Türkeli

bir haftalýktý. Tutturdu illa çocuðu göreceðim diye.Þunlarý söyledim. Albayým, siz benim eve gelirsenizhem sizin için hem bizim için doðru bir davranýþolmaz. En iyisi siz bize gelmeyin" dedim."O zamançocuðu siz bana getirin" dedi. Umarsýz bir jeepkiraladýk, çocuðu sardýk sarmaladýk ve kendisinegetirdik. Hem öptü hem de sanýyorum bir altýntaktý.

Page 19: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

1199

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

TTüürrkkeeþþ bbeeðð AAnnttaallyyaa’’ddaa

Bir seçim gezisinde Antalya'ya geldi. Bilgimyoktu. Bir doktorun evinde kalýyormuþ. Telefonumubulup telefon etmiþler. Eþimle birlikte gittik. Eþimde benim gibi sol düþünceli.Ve eþime partinin Antalya Ýl baþkanlýðýný teklif etti.

Eþim "Albayým, biliyorsunuz biz karý-koca solgörüþlüyüz. Görüþümüzden de geçmeyiz. O neden-le ben önerinize evet diyemem."yanýtýný verdi.Antalya'dan Mersin'e gidecekler. Yollar bilindiði

gibi çok dar ve virajlý. Yolu yarýya bölmelerini veAnamur'da konaklamalarýný önerdim. Ancak kala-bilecekleri bir otel yoktu. Dedim ki,"Albayým,Anamur'da sizin kalabileceðiniz bir otel yok. Ancakevinde kalabileceðiniz halamýn oðlu var. O da CHPilçe baþkaný. Þimdi telefon edip bildiriyorum."Olumsuz bir tepki göstermedi. CHP ilçe baþkaný

olan halamýn oðlu rahmetli Rasim Öztürk'e telefonettim."Seve seve konuk edebileceðini söyle-di.Gerçekten iki gün CHP ilçe baþkanýnýn evindekaldýlar ve ölünceye kadar da bir birlerini saygýylakarþýladýlar.

““VVuurrdduuððuumm yyeerrddeenn sseess ggeettiirreecceeððiimm””

Anamur'a hareketlerinden önce "Gel Güngörseninle þöyle baþ baþa parký bir dolaþalým" öner-isinde bulundu. Birlikte parkta yürümeye baþladýk.Deðiþik konulardan söz ettik. Þehir stadyumunönüne geldiðimizde kolumdan çekti ve durduk."Bana bak Güngör! Hedefim köylere hizmet götüre-cek meslek okullarý. Bu okullardan saðlayacaðýmöðrencileri açacaðým kamplarda yetiþtireceðim vegöreceksin on yýl sonra Türkeþ Albayýnýn vurduðuyerden ses çýkacak" dedi. Ýnanamadým ve "Albayýmhayal görüyorsunuz. Yine dediðim gibi biz askerler-den politikacý çýkmayacak" yanýtýný verdim. Bir dahakonuþmadan arabalarýn hareket edeceði yeregeldik ve Anamur'a uðurladýk.

OOnn ddeeððiill,, yyeeddii yyýýll ssoonnrraa....

On yýl deðil ama yedi yýl sonra üç milletvekiliyle

meclise girdi ve Baþbakan yardýmcýsý oldu.Türkeþ Albay Baþbakan yardýmcýsý olunca, rah-

metli gazeteci aðabeyim Mustafa Ekmekçi "YahuGüngör! Senin Alpaslan Türkeþ'le birlikte hapis yat-mýþlýðýn var. Türkeþ'le ilgili bir yazý yazacaðým. Biranýný anlatýr mýsýn?" deyince ben de bu anýyý anlat-tým. Ekmekçi de yazdý. Telefonla arardý. Bir sürearamadý. Beni tanýyanlara da "Güngör bu anýyý neyeanlattý? Baþka çok anýmýz vardý" diye kýrgýnlýðýnýbelirtmiþ ama bana hiçbir þey söylemedi.

SSaaððccýýllaarrllaa iiþþiinn nnee??

Benim yalnýz Türkeþ Albayla deðil, bazý MHP'lidostlarla da merhabam vardý. Antalya'da partininmerkez yürütme kurulu üyesi Avukat bir büyüðümvardý. Lisede benden iki yýl öndeydi. Eþimin kitapevivardý. Sol kitaplar satýyordu. Hiç çekinmez saat 17den sonra kitapevine gelir, eþime kahve söyler,kahvesini içtikten sonra da "Yenge, izin ver de birkomünistle bir faþist bir iki kadeh raký iþsin!Bakalým nasýl olacak?" der ve koluma girerekyakýndaki bir lokantaya giderdik. Yolda giderkensolcu arkadaþlar bana öfkeyle bakarlar, sonra dahesap sorarlardý. Ülkü Ocaklarý binasýnýn önündengeçerdik. Avukat aðabeye yiyecekmiþ gibi bakarlarve biz hiç oralý olmazdýk.

O zaman bize kýzanlar þimdi o zamanki saðgörüþlü arkadaþlarla daha sýký fýkýlar. Þimdi banane iyi etmiþsin diyorlar.Arkadaþ! Benim bir ölçüm var."Yurtsever misin

deðil misin" der ve yurt severliðine inandýðýmherkesle dostluk kurarým " yanýtýný verirdim.Sað-Sol dedik vuruþtuk.Alevi-Sünni dedik vuruþtuk.Laik-laik olmayan dedik vuruþtuk.Türk, Kürt dedik vuruþtuk.Vuruþturdular bizi ve ülke parçalanma noktasýna

geldi.Bilerek getirdiler.Bütün bunlarýn arkasýnda da emperyalizmin

olduðunu öðrendik.Aklýmýzý baþýmýza toplayýp, ayrýmcýlýðý destekleyen-

lere prim vermeyelim.

SSaavvaaþþýýnn zzeevvkkiinnii aallmmaakk iisstteeyyeenn hheerrkkeess TTüürrkklleerr llee ssaavvaaþþmmaall ýýddýý rr ..

TToowwsseenndd ((ÝÝnnggii ll iizz KKoommuuttaann))

Page 20: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2200

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Önce Özal döneminde öðrendik bu üçkaðýdý.Memleketin gündemi önemli bir konuya endek-slendiðinde Özal ortaya çýkar, (genellikle yurtdýþýnagiderken uçakta) sittiriboktan bir konuyu gündemegetirir, herkes o “sanal” konuyu tartýþýrken temelkonu unutturulurdu.

ABD icadý propaganda ve bilgi kirliliði tekniklerininen basit, en pespaye, en aþaðýlýk, ancak en etkiliyöntemi idi bu rezil yöntem.

Hele hele muhalif parti de konuyu “sazan gibi”atlayýnca deðme keyfine ABD’nin Türkiye irtibatbüro þefi Özal ýn.

Gel zaman git zaman bir ABD ci iktidar geldi kiTürkiye’ye, hafazanallah! Askerlerinin baþýna çuvalgeçirilirken, Kýbrýs satýþa sokulurken, Batý Trakya veKuzey Irak Türkmenleri silindir gibi ezilirken, petrolarama sahalarý bit kadar boyuyla Güney Kýbrýs Rumkesimince “ekonomik saha” ilan edilirken, ülke yer-lerde süründürülürken (say say bitmiyor) bunlaristasyon þefi gibiydiler.

“Milli” hiçbir kýpýrtýsý, duygusu, harsý, örfü,geleneði, göreneði, adeti, ruhu, inancý, yüreðiolmayan “nev-i þahsýna münhasýr” yeni mamulVahhabiler di bunlar.

Yani bir ülkenin baþýna ‘bize en iyi hizmeti verecek

kimi getirebiliriz’ sorusu bile boþlukta kalýyordu buekip karþýsýnda. Nerede ise devletin baþýna bizzat

ABD liyi, Ýngiliz i, Ýsrail liyi getirsek ancak bunuyapabilirlerdi diyeceðiz. Yok yok, belki onlar bile bukadarýna cesaret edemezlerdi. (Bakýnýz MayýnYasasýna)

Devletin baþý 2 sayfa 9 maddelik bir “biat”sözleþmesi imzalamýþtý ABD li muadiliyle ve budurumu kendi aðzýndan açýklayabilmiþti. Sýkýþtýrýlýp“sen ne imzaladýn, maddeleri açýkla” dendiðinde detýpký kendisi ve eþine verilen hediyelerde olduðugibi ses bile çýkaramamýþ, “týsssss” modundakalmýþtý.

Ne zaman paça sýkýþsa Özal tarzý bir konu ve gün-dem saptýrmasý çýkaran bu ABD kurs eðitimli zevatbu kez de AK Parti-AKP muhabbetine girdiler. Odenli zavallý bir tartýþma ki yanýt vermeye deðmezdiye düþünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti nin en“sivrisineði sevip belini incitmeyen” ekibini tatminedecekse onlara AK deðil, PAK deriz, deriz de buadlandýrma gerçekleri örtmeye yetmez.

Ben bu denli þaibeli bir partiye AK diyemem, PAKhiç diyemem, AKePe demek bence daha uygundurbana edepsiz denileceðini bile bile, aslýnda edep-sizin ve edepsizlerin kim olduðunu “domuzuna”bildiðim halde...

Ben de edepsizim ‘Sayýn’ baþbakan!

Cevdet Uygun

DDüünnyyaaddaa iikkii bbii ll iinnmmeeyyeenn vvaarrddýý rr .. BBii rr ii kkuuttuuppllaarr,, ddiiððeerr ii TTüürrkklleerr..

AAllbbeerrtt SSoorreell

Page 21: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2211

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Kemal’in Askerleri..Behiç Kýlýç

30 Aðustos 1922 ...“Paþalar onun arkasýndaydýlar. O, saati sordu. Paþalar; ‘Üç’ dediler. Sarýþýn bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktý. Yürüdü uçurumun baþýna kadar, eðildi, durdu. Býraksalar ince, uzun bacaklarý üstünde yayla-

narak ve karanlýkta akan bir yýldýz gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon Ovasý’na atlayacaktý.” Oradaydýlar...Mustafa Kemal ve askerleriydi onlar..Tarih 1922, aylardan Aðustos...Hâlâ “orada mýyýz?!.” Hadi bakalým bu soruya

“evet” diyebiliyor musunuz?!.“Kemal ve askerleri” nin gözleri gene çakmak

çakmak... Öyle arþýn yedi kat üstünden mem-leketin haline bakýyorlar!.. Býraksalar... Semadanbir kaplan gibi atlayacaklar...Nereye?!..Memleketi emanet ettiklerinin þen þakrak,

koltuklarda tepindikleri Ankara üzerine!..30 Aðustos 1922.. Kemal ve askerleri, Afyon

üzerinden Ýzmir’e doðru.. Kanla, terle, þerefle...30 Aðustos 2009... Memleketi aça saça,

neþeyle..!1922, Kemal ve askerleri cephede..2009, beyler, paþalar koltukta, komedyen amiral

sahnede!..Yýldýrým Ordularý Akdeniz’i yarmýþ, seksen küsur

yýl sonra, deniz kuvvetlerinin baþýna Cem Yýlmaz’arakip bir adamý amiral yapacak kadar kendisiniaþmýþ, ne mutlu...Gül, neþelen, eðlen..! Bu duruma limon sýkýlýr mý!?..Sýkalým, ekabire bir destaný hatýrlatalým..

NNaazzýýmm’’ddaann ookkuuyyaallýýmm......Boy pos fukarasý, kekeme denizcinin komik

anýlarý kadar Ankara zevatýný, memleketin müstes-na þahsiyetlerini gülmekten kýrýp geçirmez budestanda anlatýlanlar.. Hele hele asker takýmýnýndefalarca okumasýnda sonsuz faydalar vardýr, zihin,ruh açýklýðý saðlar... Titreyip kendine dönmeyi

bile... Destaný okuduktan sonra, kendisini bilensorumlu, hele þu günlerde kafasýný yerden kaldýra-maz...Çünkü bu muhteþem destan, seksen küsur yýl

öncesinin gurur veren bir hatýrasý olmaktan öte,Türk Milleti’nin kendisini yeniden bulmasý için anaunsurlar taþýyan mirastýr. Bu büyük mirasý kavra-mak için büyük þair Nazým Hikmet’in destanýnýtekrar tekrar okumak gerekir...

Ýþte o muhteþem aný...‘Onlar ki toprakta karýnca, suda balýk, havada kuþ kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardýr, destanýmýzda yalnýz onlarýn maceralarý vardýr. ...Çok sözler edildi onlara dair ve onlar için; zincirlerinden baþka kaybedecek þeyleri yoktur, denildi.

MMuuhhtteeþþeemm ddeessttaann

“Ayýn altýnda kaðnýlar gidiyordu. Kaðnýlar gidiyordu Akþehir üstünden Afyon’a

doðru. Toprak öyle bitip tükenmez, daðlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile eriþmiyecekti. Kaðnýlar yürüyordu yekpare meþeden tekerlek-

leriyle. Ve onlar ayýn altýnda dönen ilk tekerlekti. Ayýn altýnda öküzler baþka ve çok küçük bir

dünyadan gelmiþler gibi ufacýk, kýsacýktýlar, ve pýrýltýlar vardý hasta, kýrýk boynuzlarýnda

Page 22: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2222

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

ve ayaklarý altýndan akan toprak, toprak ve topraktý. Gece aydýnlýk ve sýcak ve kaðnýlar tahta yataklarýnda koyu mavi humbaralar çýrýlçýplaktý. Ve kadýnlar birbirlerinden gizliyerek bakýyorlardý ayýn altýnda geçmiþ kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölü-

lerine. Ve kadýnlar, bizim kadýnlarýmýz: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamýz, avradýmýz, yarimiz ve sanki hiç yaþamamýþ gibi ölen ve soframýzdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve daðlara kaçýrýp uðrunda hapis yattýðýmýz ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koþulan ve aðýllarda ýþýltýsýnda yere saplý býçaklarýn oynak, aðýr kalçalarý ve zilleriyle bizim olan kadýnlar, bizim kadýnlarýmýz þimdi ayýn altýnda kaðnýlarýn ve hartuçlarýn peþinde

harman yerine kehribar baþaklý sap çeker gibi ayný yürek ferahlýðý, ayný yorgun alýþkanlýk içindeydiler. Ve on beþlik þarapnelin çeliðinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayýn altýnda kaðnýlar yürüyordu Akþehir üstünden Afyon’a doðru.

******

Saat 2.30. Kocatepe yanýk ve ihtiyar bir bayýrdýr, Düþman üç saatlik yerdedir ve Hýdýrlýk tepesi olmasa Afyonkarahisar þehrinin ýþýklarý gözükecek. ve daðlarda tek tek ateþler yanýyordu. Ve yýldýzlar öyle ýþýltýlý, öyle ferahtýlar ki þayak kalpaklý adam nasýl ve ne zaman geleceðini bilmeden güzel, rahat günlere inanýyordu ve gülen býyýklarýyla duruyordu ki mavzerinin

yanýnda, birdenbire beþ adým saðýnda onu gördü. Paþalar onun arkasýndaydýlar...” Nasýl?.. Okuyup aðladýnýz mý, gülüyor musunuz!?.

Page 23: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2233

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Emete Gözügüzelli Birçok kez yazýlarýmda deðindiðim Kýbrýs Türkleri

üzerinde yürütülen psikolojik harp aralýksýz devamediyor. Peki Psikolojik Harp nedir?Devletlerin diðer devletlerle kurduklarý uluslararasý

iliþkilerde kendi çýkarlarýný muhafaza etmek gayesiile yürüttükleri “sessiz” savaþýn adý psikolojik harp-týr. PH ne zaman uygulanýr? Savaþ ya da barýþdönemlerinde uygulanýr. PH neleri kapsar? Dost,tarafsýz veya düþman hedef toplumlarýnýn kendiçýkarlarý yönünde tutum ve davranýþlarýný yön-lendirmek, kitleyi etkilemek için ekonomik, siyasi,kültürel, askeri, teknolojik, sosyal ve hatta dinîalanlarda planlanarak uygulanan tüm faaliyetlerikapsamaktadýr. Ayrýca, Psikolojik harp uygulamaolarak psikolojik harekâtý içermektedir. Psikolojikharekât kapsamýnda bir ülkeyi ayakta tutan deðer-lerin yýpratýlarak, kendi milli menfaatleri gerçek-leþtirmek istenmektedir.

Batý dünyasýnýn oryantalizm projesi kapsamýnda(Doðu toplumlarýnýn politik, kültürel vs eritilmesi)Kýbrýs Türklerine karþý yürüttüðü psikolojik savaþ,Amerika öncülüðünde etki tabanlý saldýrý metodu ileadada uygulanmaktadýr. Bu savaþ kapsamýndaiçteki kurum, parti, sivil toplum örgütleri kul-lanýlarak Kýbrýs Türkü farkýna varamadýðý biroperasyon ile etki altýna alýnmak istenmektedir. Buoperasyon kapsamýnda kendi kurumlarýna, polis veordusuna, dini, kültürel deðerlerine, yargý sisteminekarþý yalan haberler yayýlmasý hedeflenerek toplum-da bir “korku ve güvensizlik” yaratýlmasý hedeflen-miþtir. Bu korkunun yaratýlmasý için de görsel veyazýlý medya (radyo, TV, gazete, dergi, broþür.)kanallarý vasýtasý ile anýlan deðerler için yýpratýcý bil-giler verilmesi planlanmýþ ve uygulanmýþtýr. Verilen“yanlýþ” bilgiler uzun uzadýya anlatýlýr ki, halkýnmücadele azmi kýrýlarak bir çaresizlik içerisinedüþmesi saðlanýlsýn. Bunun için yalan haberlergünlerce yazýlýr, çizilir ve tartýþýlýr.

Þimdi gelelim Amerika’nýn adadaki pozisyonuna.Amerika þimdilerde nasýl bir yol izliyor? Ýki toplumluetkinliklerin artýrýlmasý yönünde büyük fonlar devamederken diðer taraftan da gençlerimizin Avrupa’daücretsiz eðitime gönderilmesi için öncü oluyorlar.Bu yönmdeki haberler hem yerel gazetelerimizdehem de ulusal kanallarýmýzda geniþ yer alan konu-ma getirildi bile...Peki Avrupa’da eðitim için negerekiyor? Gençlerimizin gidip güneyden “Rum pas-aportu” almasý getirildi! Peki diplomatik alanlardane yapýlýyor? Obama ile yeni bir dönem baþlýyor.Amerika Türkiye-Atina ve Kýbrýs’a temsilcisini gön-derterek Kýbrýs konusunda “taraflarýn niyetlerinianlama” çýkýþý ile iþe koyuluyor.

Þimdi biraz konuyu daha geniþ açýdan deðer-lendirelim; Amerika’da Bush döneminden sonraBarack Obama’nýn da seçilmesi birçok “aydýnlar”tarafýndan Kýbrýs’ta görüþmeler sürecinde “umut”saðlanabileceði deðerlendirilmesi yapýlmasýnaimkan kýldý. Hatta bazý düþünürler o kadar ileri git-tiler ki “Dünyada yeni bir düzen kurulacaðý ve barýþortamýnýn artacaðý” deðerlendirmesini yaptýlar.

Obama seçim süresince ne yaptý? Yunan lobisininve Ermenilerin desteðini alacak açýklamalar yaptý.Nihayetinde Obama seçildi ve bu deðerlendirmeleriyapanlar büyük bir heyecana kapýldýlar. NitekimObama Kýbrýs meselesini de ele alacaklarýný ve 6ay içinde çözüme kavuþturacaklarýný söyledi. HattaAmerikan-Rus iliþkilerininin iyileþeceðinin ve ortakadýmlar atýlacaðýnýn sinyallerini de verdi. Peki bu nedemekti? Amerika dýþ siyasetinde yeni bir þekillen-meye gideceði açýktý. Yeni ittifaklar gündeme geldi.Ýran hatta Rusya anýlan ittifak ülkeler arasýnda yeralacak isimler olarak geçmeye baþladý. Peki bu nedemekti? Tüm bu geliþmeler önümüzdeki süreçteBüyük Orta Doðu Projesinin yeniden yapýlandýrýla-caðýnýn sinyalleriydi. Zira Bush döneminde Ýsrail’e

Obama Operasyonu ve BOP kýskacýndaki Kýbrýs Türkleri

Page 24: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2244

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

kara harekatý yapýlmýþ, bombalamalar bitmekbilmemiþ, siviller acýmasýzca öldürülmüþtü.Obama’nýn göreve gelmesinden bir gün önce iseÝsrail askerlerini geri çekip operasyonu yumuþattýðýgözlemlendi.

Obama yönetime geldiðinde odaklandýðý bölgeler-den bir diðerinin de Afganistan olduðunu açýklýyor.Bunun için de Rusya’nýn onayýna ihtiyacý var.Yahudi Lobisi de Amerikan Rusya yakýnlaþmasýnýdestekliyor. Amerika’nýn bu ülkeler yanýnda Ýranhatta Suriye ile yakýn temasa geçmesi akla hemenKýbrýs’ý getiriyor. Zira Obama seçim süresinceadadaki Türk askerinin “iþgalci” olduðunu açýkcadeklere edecek kadar tek yanlý ve taraflý açýkla-malarda bulunmasý sýradan açýklamalar deðil. Zira,bu davranýþý ile Yunan lobisinin de desteðini aldý.Zate BOP’un temel taþlarýndan biri Kýbrýs’týr.

Kýbrýs’taki geliþmelerde belirleyici role sahip olangüçlerden bir diðeri de Rusya’dýr. Rusya ise,Yunanistan ve Güney Kýbrýs ile dini anlamdaOrtodoksluk üçgeninin temel taþlarýndan biridir.Hatýrlanacak olursa, Rusya’nýn Osmanlý Ýmparator-luðu döneminde Etniki Eterya’yý kurdurmasý, Moraisyaný ve hatta Yunanistan baðýmsýzlýðýnýn körüklen-mesindeki etkenlerden biri olmasý günümüzsiyasetindeki duruþlarýnýn aslýnda pek de yabancýolmadýðýný göstermektedir. Öte yandan, Rusya’nýnBM Güvenlik konseyindeki rolü, Annan planý döne-mindeki tutumu, Annan raporunu veto etmesi veKosova baðýmsýzlýðýnda batý dünyasýna “NedenKuzey Kýbrýs’ý tanýmýyorsunuz?” sualini yönelterekdikkatleri üzerine toplamasý hemen ardýndan daRusya Dýþiþlerinin “Kýbrýs Cumhuriyeti” ile yakýntemaslarýnýn el altýndan devam edeceðinin sinyal-lerini vermesi Rusya’nýn “ikili siyasi duruþunun”gerçekte kimin tarafýnda olduðunu açýkça ortayakoymaktadýr.

Peki bu noktada Türkiye ne yapýyor? KKTC’dekisiyasiler ne durumda? Bir kere Türkiye’de AKP’ninKýbrýs konusunda deðiþken siyasi duruþu , sonzamanlarda yapýlan açýklamalarda vurgulanan “ikikurucu devlet, siyasi eþitlik, egemenlik, iki bölgelilikve garantörlük temelinde” anlaþmayý destekledikleriaçýklamalarý ile örtüþmüyor. Ancak TCCumhurbaþkanlýðý sitesinde Kýbrýs’ý “tek devlet”olarak gösteren harita ve Kuzey’deki þehirlerin isim-lerinin de Ýngilizce olarak gösterilmesi ardýndangündeme bomba gibi düþen sanatçý Atilla Olgaç’ýngaflet içeren açýklamalarý düþündürücüdür. Bu nok-tada bu olanlar bir tesadüf mü yoksa baþka biretkenmi iyi analiz etmek lazým. Özellikle de Olgaç’ýnaçýklamalarý ardýndan Bakýrköy Cumhuriyet

baþsavcýsýnýn soruþturma baþlatmasý ve CenevreSavaþ Hukuku kapsamýnda deðerlendirmeyebaþlanmasý, bu durumu da Rumlarýn AÝHM’egötüreceklerini duyurmalarý gelinen süreçteRumlarýn “savaþ suçlularý ve mülkiyet” konusundaaleyhimizde hareketlilik baþlatacaklarýný ortaya koy-maktadýr.

Özellikle de Talat ve Hristofyasý’ýn mülkiyetkonusunda görüþmelere baþlamýþ olmasý, diðertaraftan KKTC’de kurdurulan “Mal TazminKomisyonu”nun Rumlara tazmin, iade, takas iþlem-lerini hýzlandýrmasý esasen dýþ unsurlarýn niyet-lerinin pek hayra alamet olduðunu göstermiyor.Örneðin Kýbrýs Türkünün maðduriyetlerini gündemegetiren ne bir Avrupa ne de bir batý dünyasýkarþýmýzda yok. Hadi onu da býrakýn, bunu gün-deme getirebilecek bir Türk hariciyesi ve hükümetiolmadýðýný görüyoruz. Özellikle de KKTC’dekihükümetin eski Rum malý tutan bazý ailelerineskiyen evlerini topyekün yýkarak yerine yeniinþaatlar yapýlmasý yönündeki giriþimlerini olumlusonuçlandýrmayarak, “bugün git yarýn gel” man-týðýnda davranmasý ve gerekli izinleri vatan-daþlarýmýza vermeyiþi Kýbns Türkünün yeni biroperasyon dalgasý ile karþý karþýya kaldýðýný göster-mektedir. Bunlarýn yanýnda görüþmeler sürecindemülkiyet konusunda Rumlara açýk bir kartbýrakýlarak iade, takas, tazmin yolunun açýk olmasýyaþanýlan ikilemleri de ortaya koyabilmektedir. ZiraRumlara açýlan bu kapý iki kesimliliði hali hazýrdaortadan kaldýrabilecek bir durumu yansýtýrken,adada “iþgal” söylemini kuvvetle destekleyen batýdünyasý ve Amerika’nýn da ekmeðine bal sürmekte-dir.

Nitekim, önümüzdeki günlerde bu operasyonundetaylarýný bilgilerinize sunacaðým. Ancak þu birgerçektir ki KKTC’de gerçekleþecek erken seçimlerarifesinde ortaya çýkacak tabloda kurdurulmak iste-nen hükümet “teslimiyetçi” yapýda olmasý arzu-lanacak ve desteklenecektir. Nitekim AvrupaKomisyonu üyesi Olli Rehn de Kýbrýs’ta diplomatikhareketlenmenin “Nisan’dan sonra olacaðýný” açýk-lamasý tesadüf olmasa gerek. Zira 19 Nisan’daKKTC’de gerçekleþecek erken genel seçimlerinardýndan Kýbrýs Türklerini çok tehlikeli bir süreçbekliyor olabilecektir...Ne diyelim; Dibi görünmeyensuya sokulmanýn sonu ne olabilir? Ýþte dýþunsurlarýn Kýbrýs’ta Türklere karþý yürüttüklerioperasyonun özünde bu niyet yatýyor... Anlayana...

Page 25: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2255

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Neler olup bitiyor diye pathique (pre-paranoyak),ve skeptic (kuþkucu) bir þekilde tecessüsle tefekkürederken kafamda bir ampûl yandý ve kendisineEcnebi medyada “ prophet” yâni peygamberdendiðinde kývýran, “aman efendim estaðfurullah”filân diyen “Fethullah Hocaefendi Hazretleri’nin”neden ve niçin emperyalizmce desteklendiði, oyu-nun altýnda ne yattýðý ile ilgili bir aydýnlanmayaþadým. Tabii ki bu tür ilhamlara hep þüpheylebakmak lâzým ama taþlar fena hâlde yerli yerineoturuyor aþaðýda anlatacaklarýmý düþününce.Önce“Bahaîlik nedir” mevzuunda internet mahreçli derlitoplu bilgi arz edeyim:

******

http://www.dunyadinleri.com/Bahaîlik.html12.05.2008 22:25

BBAAHHAAÎÎ DDÝÝNNÝÝ

1800’lerde Ýran’da Mehdi inancýnýn uzantýsýolarak doðan Babîliðin baðýmsýz dine dönüþmüþbiçimi. Bütün dünyada inananlarý olan evrensel birdindir. Bahaî tarihi, 1844’te Bab’ýn (Seyyid AliMuhammed) yeni bir çaðýn gelmekte olduðunu veyeni bir Peygamber’in geleceðini ilân etmesiylebaþlar. Bahaîliðin kurucusu ve peygamberi, lâkabýBahaullah olan Mirza Hüseyin Ali, 21 Nisan1863’te yeni dini ve yeni prensipleri Baðdat’tasürgünde iken ilân etti.

PPrreennss iipp ll eerr ii

Ýnsanlýk âlemi tek bir âiledirIrk, din, dil, cinsiyet gibi tüm önyargýlar kaldýrýl-

malýdýr

Tüm dinlerin temeli birdir (þimdilik son din Ýslâmveya Bahaîlik deðildir, gelecekte de dinler gelecek-tir)Din bilim ve akýl ile uyum içinde olmalýdýrKadýn ve erkek eþittirGenel barýþ için çalýþýlmalýdýrEvrensel eðitim hedeflenmelidirSerbest düþünce ile gerçek araþtýrýlmalýdýrAþýrý zenginlik ve yoksulluk kaldýrýlmalýdýr.

Bahaî dininde tek evlilik (monogami) esastýr,kadýnlar türban takmak zorunda deðillerdir. Tümdünya ülkelerinde deðiþik ýrkî ve dinî kökendengelme (Ýslâm, Hristiyan, Yahudi, Zerdüþtî, Hinduvs.) Bahaîler vardýr. Bahaî dinine göre tüm dinlerinkaynaðý ve amacý ortaktýr ve birbirine aykýrýdeðildirler. Düþmanlýk aracý hâline gelmeleri tarihteinsanlarýn dinleri güç elde etme amaçlarýna âletetmelerinden kaynaklanmýþtýr. Buna göreBahaîlik’te “eðer din sevgi ve birliðe deðil, düþman-lýk ve ayrýlýða neden oluyorsa dinsizlik daha iyidir”.Daha önceki dinlerde olduðu gibi, bundan sonra dainsanlara ahlâkî ve ruhanî eðitim saðlamak amacýy-la baþka peygamberler geleceðine inanýlýr.

TTaarriihhîî BBiillggii lleerr

Seyyid Ali Muhammed (Bab) (Bab, Arapça’da kapýdemektir), kendisinin tüm Müslüman âleminin bek-lediði kiþi olan “Kaim”, “Mehdi” olduðunu 23 Mayýs1844’te ilân etti. Binlerce kiþi Bab’a inanarak“Babî” oldu. Bu geliþmeler ve onun eski dinî yapýyagöre çok yenilikçi ve radikal fikirleri ortaya koymasýÝran’da iþkencelere ve baskýlara yol açtý. Bab,1850’de Tebriz þehrinde kurþuna dizildi. BirçokBabî ise yine Ýran’da deðiþik feci iþkence yöntem-leri ile öldürüldü. Bab’ýn ölümünden sonra

Bahailik ve ‘Yeni Peygamber’ Fettullah Gülen!

Mehmet Kerem Doksat

Page 26: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2266

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

“Babî”lere Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah) liderliketti. Bahaullah ve beraberindekiler Ýran Kaçar yöne-timinin baskýsýyla, Osmanlý Ýmparatorluðu ileyapýlan görüþmeler sonunda Baðdat’a sürgün edil-di. Bahaullah 1863'te burada, Bab’ýn geliþinimüjdelediði kiþinin kendisi olduðunu ve insanlýk tar-ihinde bütün önceki dinlerin gelmesini vaad ettiði “ddüünnyyaannýýnn bbiirr vvaattaann ggiibbii oollaaccaaððýý,, iinnssaannllaarrýýnn

aarrttýýkk ssaavvaaþþ yyaappmmaayyýý ööððrreennmmeeyyeecceekklleerrii””

Mehdi çaðýnýn gelmiþ olduðunu ilân ederek BahaîDini’nin yeni prensiplerini açýkladý. Bahaullah’ýnhayatýnýn 40 yýlý Osmanlý Ýmparatorluðu topraklarýn-da geçti. 12 Aralýk 1863'te vardýðý Edirne’de butarihten itibâren 5 yýla yakýn yaþadý.

Mirza Hüseyin Ali’nin (Bahaullah) vefatýndan sonrabüyük oðlu Abdülbaba (1844–1957) öðretinin lid-erliðini yapmýþ, Abdülbaha’nýn vefatýndan sonra isebüyük torunu Þevki Efendi Bahaî misyonunun lider-liðine getirilmiþtir.

Bahaî Dünya Merkezi Ýsrail’in Hayfa þehrindedir.1868'ten itibâren Bahaullah ve âilesinin veberaberindeki inananlarýnýn o tarihte Osmanlýtopraðý olan Akka Kalesi’ne (bugün Ýsrail’deAkdeniz kýyýsýnda) sürgün edilmesi ve orada vefatý-na kadar yaþamaya devam etmesi sonrasýndaAkka’nýn hemen yanýndaki Hayfa þehri, BahaîDünya Merkezi’nin yeri oldu. Bahaîlik BirleþmiþMilletler’de temsil edilmekte ve dünyadaki gayrisiyasî alanlarda sosyoekonomik projelere katkýdabulunmak için çalýþmaktadýr.

KKuuttssaall YYaazzýýllaarr vvee ÝÝbbââddeett

KKuuttssaall KKiittaappllaarr

Temel yasalarý ve dinin þer’î hükümlerini içerenKutsal Kitap olan Kitab-ý Akdes (En Kutsal Kitap),Ýkan Kitabý [Kitab-ý Ýkan- Tevrat, Ýncil ve Kur’ân’dakibâzý âyetlerin açýklamasýný ve bâzý ilâhiyat konu-larýný ihtiva eden bir kitap. Ýkan, Arapça’da kesinbilgi demektir (ikan, yakin, yakînen vb.)], SaklýSözler (Kelimat-ý Meknune), Kurdun Oðlu Risâlesigibi kitaplardýr.

Bahaîler, tüm dinlerin Kutsal Kitaplarýnýn (Tevrat,Ýncil, Kur’ân, Baghavad Gita ve diðerleri) tek bir sis-temin parçalarý ve insanlýðýn ortak dinî mirasýolduðuna, kutsallýklarýný yitirmediðine inanýrlar.

Kitab-ý Akdes, Bahaîlik’in en önemli kutsal kitabý.Dinin kurucusu Bahaullah tarafýndan kaleme alýn-

mýþtýr. Arapça el-Kitab el-Akdes adýyla yazýlmýþtýr.Yine de çoðunlukla Farsça ismi olan Kitab-ý Akdeskullanýlýr. Bâzen sâdece “Akdes” olarak da anýlýr.Akdes kelimesinin anlamý “en kutsal, enmübârek”tir.

Her ne kadar kitabýn bir kýsmýnýn daha erkendenyazýlmýþ olduðuna dâir bâzý deliller olsa da, genelkanaât kitabýn 1873 yýlý civarýnda tamamlanmýþolduðudur.

Kitab-ý Ýkan, yâni Ýkan Kitabý Bahaî inancýnýn kut-sal kitaplarýndandýr.

Kitap 1862'de Bahaîlik’in kurucusu olanBahaullah tarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Bir kýsmýFarsça bir kýsmý ise Arapça yazýlmýþtýr. Bahaullah osýralarda Osmanlý Devleti’ne baðlý olan Baðdat’tasürgündedir. Bahaî inancýna göre Bahaullah vahyiilk kez Siyah Çal’da, Kitab-ý Ýkan’ýn yazýlmasýndanyaklaþýk on yýl önce almýþ fakat vahiy aldýðýný vemisyonunu açýkça ilân etmemiþtir. Kitab 2 gün vegece içinde yazýlmýþtýr. Bahaullah’ýn, böylece deBahaîlik’in, baþlýca teolojik eseridir. FarsçaBeyan’ýn tamamlanýþý olarak da tanýmlanmýþtýr.

ÝÝbbââddeett

Baþlangýçta Ýslâm dininin bir mezhebini andýranBahaîlik zamanla baðýmsýz bir din hâlini almýþtýr.Bahaîlik’te Yahudilik ve Hýristiyanlýktan alýnanesaslar da vardýr. Bahaîlik, Allah’a, kitaplarýna,peygamberlerine, kýyamete ve Baha’ya imanýemreder. Bahaîlik için insan hayatýnýn amacýTanrý’yý tanýmak, O’na tapmak ve sürekli ilerleyenuygarlýðý desteklemektir. Bahaîlik âlemin birliðinisaðlama ve dünya barýþýnýn temelleri oluþturmagayreti içerisindedir. Bahaîlik öðretilerinin en baþýn-da

— Baðnazlýklardan vazgeçilmesi— Kadýn erkek eþitliði— Mecburî eðitim— Uluslar arasý ortak bir dilin gerekliliði— Aþýrý zenginlik ve fakirliðin ortadan kaldýrýl-

masýnýn saðlanmasý gibi öðretiler Bahaî dininintemel öðretileri arasýnda sayýlmaktadýr.

Bahaîlik’te namaz ve oruç gibi ilâhî yasalarýn yanýn-da insansý yasalar da bulunmaktadýr. Bahaîlik âilekurumuna önem verir ve tek eþli evliliði emreder vekendilerince zaruri durumlar dýþýnda birden fazlakadýnla evlenemezler. Cenaze namazý dýþýnda toplunamaz kýlmazlar. Alkol kullanýmý kesinlikle yasaktýr.

Page 27: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2277

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Bahaîler herhangi bir siyasî düþünceyi savunmazveya tavýr almazlar. Yaþadýklarý toplumun siyasî vegeleneksel kurallarýný yorumlamaksýzýn kabûl ederler.Bahaîler 21 Mart günü baþlayan her biri 19 gün

süren 19 aydan oluþan Bahaî Takvimini kullanýrlar.Bahaî Takvimine göre Bahaîler’in 9 kutsal günlerivardýr ve son ay oruç tutarlar. Günde üç vakit özelnamaz kýlarlar. Namaz kýlarken Ýslâm’dan ayrýlanönceleri mezhep sonra ayrý bir din hüviyetinedönüþen inanç sistemi olmalarýna karþýn Kâbe’yikýble olarak kabûl etmezler.Bahaullah’ýn oturduðu evinbulunduðu yeri kýblesayarlar.

BBaahhaaîî DDiinnii’’nnddee DDüünnyyaaBBaarrýýþþýý,, DDüünnyyaa GGöörrüüþþlleerrii

Dünya barýþý sâdecemümkün olmakla kalmayýpayný zamanda kaçýnýlmazdýr.Barýþa, insanlarýn eskidavranýþ kalýplarýna inatlasarýlmasýnýn sebep olacaðýakla hayâle sýðmazdehþetengiz olaylardan sonramý ulaþýlacak, yoksa þimdimüþâverelerle belirecekiradenin tasarrufu ile mikucak açýlacak, bu, bütündünya sâkinlerinin önündekibir tercihtir.

Dünyanýn tek bir ülkeolmasý, insanlýðýn vatanýolarak yeniden örgütlenmesive yönetimi için ilk temelþart, insanlýðýn birliðini kabûletmektir. Dünya barýþýnýkurma çabalarýnýn baþarýsýiçin bu ruhanî prensibinevrensel ölçüde kabûlügereklidir. Bunun için,evrensel olarak beyanedilmeli, okullardaöðretilmeli ve sosyal yapýdaiçerdiði organik deðiþikliðehazýrlýk olarak her milletedevamlý olarak ifâde edilmelidir.

En zararlý ve inatçý kötülüklerden biri olan ýrkçýlýkbarýþýn en büyük engellerinden biridir. Irkçýlýk uygu-lamasý, bahanesi ne olursa olsun, insanlýk onuru-nun en çirkin bir þekilde ihlâlini teþkil eder”.

“Zengin ve yoksul arasýnda ölçüsüz farklýlýk, þiddetlibir ýstýrap kaynaðý olarak dünyayý, hemen hemensavaþýn eþiðine getiren bir istikrarsýzlýk hâlinde tut-maktadýr”.

Makûl ve meþru bir vatanseverlik dýþýnda, dizgin-lenmemiþ bir milliyetçiliðin yerini daha geniþ temellibir baðlýlýðýn, tüm insanlýk sevgisinin almasý gerekir.Bahaullah þöyle demektedir: ‘Dünya tek bir ülke veinsanlar onun vatandaþlarýdýr.’ Dünya vatandaþlýðý

kavramý, bilimin ilerlemesisebebiyle dünyanýn tek birmahâlleymiþ gibi daral-masýnýn ve milletlerin tartýþ-masýz þekilde birbirinebaðýmlý olmasýnýn doðrudanbir sonucudur. Dünya millet-lerinin hepsini sevmekinsanýn kendi memleketinisevmesini dýþlamaz.

Dinî çatýþmalar tarih boyun-ca sayýsýz savaþlara veçarpýþmalara neden olmuþ,ilerlemeye büyük bir engelteþkil etmiþ, her dinden veyadinsiz insanlar için gitgidemenfur hâle gelmiþtir. Bütündinlerin mensuplarý, buçatýþmanýn ortaya çýkardýðýtemel sorunlara bakmaya veaçýk seçik cevaplar aramayarâzý olmalýdýrlar.

Kadýnlarýn özgürlüðü, ikicins arasýnda tam eþitliðinsaðlanmasý, barýþýn daha azkabûl edilmekle beraber, enönemli ön þartlarýndanbiridir. Ancak kadýnlar insangiriþiminin her alanýnda tamortaklýða kabûl edilirse, ulus-lararasý barýþýn boy vereceðiahlâkî ve psikolojik ortamoluþabilir.

Bütün dinler ve ýrklar birdir:“Hiç þüphesiz hangi millet-ten, hangi ýrk veya dinden

olursa olsun, tüm insanlýk ilhamýný bir ÝlâhîKaynak’tan almaktadýr ve tek Tanrý’nýn kuludur.”

DDiiððeerr DDiinnlleerree GGöörree BBaahhaaîîlliikk

BBuu sseemmbboolllleerr ssiizzee nneelleerrii hhaattýýrrllaattýýyyoorr??

Page 28: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2288

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Birçok kaynaða göre Bahaî Dini, yeni dinî akýmlararasýnda sayýlmaktadýr. Bâzý görüþlere göre,19.yüzyýlda doðmuþ, baþlýca büyük dinler ve diðerinançlarý sentezlemeye çalýþan hümaniter vebarýþçýl bir dinsel harekettir; bâzýlarýna göre bir dinsayýlmamaktadýr. Bahaîliði bir din olarak kabûledenler arasýnda, tarihî kökeni sebebiyle onuÝbrahimî dinler arasýnda sayanlar da vardýr.

Baþta 3 büyük Ortadoðu dini, yâni Ýslâm,Hristiyanlýk ve Yahudilik inananlarýnýn Bahaîlik ileçatýþtýðý ve karþý olarak öne sürdüðü noktalarýnbaþýnda “son din, son peygamber inanýþý” sayýla-bilir. Çünkü bu üç dinin mensuplarýnda da, doðruyolda olma, bir daha baþka peygamber gelmeye-ceði inancý görülebilir.

Örneðin Müslümanlýk’taki son din kavramý gibi,Hristiyanlýk’ta Ýncil’de geçen “Alfa benim, Omegada Benim” -yâni Ýlk benim, Son da benim- söz-lerinden kaynaklanan sonluk inanýþý, Musevilik’tede temelini Kutsal Kitap Tevrat’tan alan, Tanrý’nýnseçilmiþ tek dini olma inancý vardýr. Bahaîliðe göreise bu ifâdelerin kastettiði þey, bu dinlerin peygam-berlerinin aslýnda ayný dini ve ayný öðretileri dirilt-mekte olduðu, dolayýsýyla dinlerin bu noktada bir-biriyle çeliþik olmadýðýdýr.

Bahaîlik, dünyada birçok ülkede resmî din olaraktanýnmakla birlikte, bâzý yerlerde bu söz konusudeðildir. Özellikle doðduðu ülke olan Ýran’dabaþlangýcýndan itibâren meydana gelen baskýlar veölümler sonrasýnda, dünyanýn birçok kýt’asýnaBahaîler’in göçü yaþandý. Bugüne kadar geçen 150yýllýk sürede bu göçler yüz binlerle sayýlabilecekkadardýr. Ýran’daki Bahaîler hâlen kamu hizmeti veüniversite öðrenimi haklarýndan yoksun durum-dadýrlar.

BBaahhaaîî TTaappýýnnaakkllaarrýý ((MMââbbeeddlleerrii))

Bahaî Tapýnaklarý, her dinden kimsenin sessizolmak þartýyla bildikleri þekilde ibâdet edebilecek-leri mekânlardýr. Þimdiye dek her kýt’ada bir tâneolacak þekilde 7 adet tapýnak inþa edilmiþtir. Butapýnaklarýn ortak özeliði, bir kubbeleri ve 9 giriþleriolmasýdýr (dünyada 9 dinin var olduðuna dâir Bahaîinancýný yansýtýr).

Ýlki Aþkabat’ta 1908’de inþa edilmiþtir. 1938’ekadar hizmet veren bu tapýnak Sovyet rejimitarafýndan ibâdete kapatýldý; 1962’de bir depremleyýkýldý. Bu ilk tapýnak; hastâne, okul, otel gibibaþka bir çok birimi içeren bir kompleks idi.

1953 yýlýnda ABD’nin Illinios eyaletindeChicago’nun kuzeyinde bir Bahaî mâbedi tamam-landý.

Daha sonra inþa edilen tapýnaklar sýrasýyla þuülkelerdedir: Uganda (Kampala), Avustralya(Sydney yakýnýnda), Almanya (Frankfurt’un dýþýnda),Panama (Panama City yakýnýnda), Batý Samoa(Apia), Hindistan (Yeni Delhi).

En yeni Bahaî Tapýnaðý olan Hindistan, YeniDelhi’deki tapýnak, 1986’da tamamlandý. Pek çokmimarî ödül aldý.

OOssmmaannllýý RReeffoorrmmccuullaarrýý vvee BBaahhaaîîlliikk

OOssmmaannllýýllaarr//TTaannzziimmaatt DDeevvrrii

1789 Fransýz Devrimi’nden sonra Hürriyetçilik (lib-eralizm) ve milliyetçilik gibi bâzý ideolojiler OsmanlýÝmparatorluðu’na da ulaþtý ve 19. yy.’a kadarAvrupa, Osmanlýlar için önemli bir rol taþýmýyordu,ancak ondan sonra Batý’nýn geliþmiþ ordularý, hýzlageliþen teknolojisi ve siyasî ve kültürel fikirleri git-tikçe iktidarda olanlarýn ve entellektüel gruplarýnilgisini çekmeðe baþladý. Avrupa artýk medeniyetsizdeðildi lâkin büyük bir tehdit ve ayný zamandaaraþtýrmaya deðer bir model olarak görülüyordu.Osmanlýlar’ýn baþtaki Batý’ya olan hayraný ve taklididaha sonra Batýlýlaþmanýn, kendi toplumunuyeniden tanýmlamak ve düzenlemek kanaatine yolaçtý.

1839–1876 senelerini “Tanzimat Devri” olaraktanýyoruz. Bu devirde Sultan II. Mahmud, I. Abdülmecid ve

Sultan Abdülaziz iktidarlarýnda deðiþik alandareformlar ilân edildi ve birkaç paþanýn sâyesindegerçekleþtirilmeðe çalýþýldý. Reform Devri’nin önem-leri aþamalarý, 1839'da Mustafa Reþid Paþatarafýndan ilân edilen “Gülhâne Hatt-ý Þerifi” ilebaþladý. Bu belge, sosyal haklar açýsýndan herkese,hangi dine mensup olsa da, ayný haklarý teminediyordu. Gelecek 30 sene içinde bu ve daha son-raki belgelerin þartlarý yürürlüðe girecekti. Bu müd-det esnasýnda, Mustafa Reþid Paþa baþta olarak,Mehmed Emin Âli ve Keçecizade Mehmed FuadPaþalar da önemli rol oynadýlar. Âli ve Fuad PaþalarBahaî tarihinde iyi tanýnan kiþilerdir, çünküBahaullah onlara, kendisini ve baþka Bahaîler’i,durumlarýný hiç araþtýrmadan sürgün ettikleri için,þiddetli kelimeler yöneltmiþtir.

Page 29: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

2299

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Gülhâne belgesinin ilânýndan hemen sonra reformçabalarý, onlara karþý olanlarýn çoðunluðu yüzündendurakladý, ama 1856’da Hatt-ý Hümâyun veyaIslahat Fermaný ilân edildi. Bu, birinci belgeyi tasdikediyor ve yeni þartlar da koþuyordu, bilhassaHristiyanlar’ýn haklarýný vurguluyor, onlara sýnýrsýzdin hürriyeti ve sivil makamlar saðlýyordu. Âli veFuad Paþalar Tanzimat reformlarýný ellerindengeldiði kadar gerçekleþtirmeðe çalýþtýlarsa daetraflarýndakilerden ve toplumdan gerekenmuvafakati bulamadýklarý için reformlar gene yavaþyürütülüyordu. Osmanlýlar’ýn maddî ve idarî sorun-larý, 1876 senesinde bir krizde sonuç buldular. Ozamana kadar hükmeden Abdülaziz aklî dengesizliðive müsrifliði yüzünden sorunlara çözüm bulamadýve tahttan indirildi.

Yeni sultan II. Abdülhamid 1876 senesindeKanun-i Esasî’yi ilân etti. Bu Türkiye tarihindekiönemli belge Tanzimat’ýn þartlarýný tekrarladý ve birdaha vurguladý. Bununla beraber, en önemli nok-tasý olarak, Meþrutiyet’i yâni bir anayasayý ortayakoydu ve demokrasi saltanatýný takdim etti.1877–78 Balkan krizi esnasýnda Abdülhamid Batýülkelerine, absolütist yâni mutlak monarþiyi kaldýra-caðýna ve bir parlamenter demokrasi kuracaðýnasöz verdi. Ancak sultan, Balkan krizinin karýþýklýðýn-da Mart 1877’de açýlan ilk Türk parlamentosunu1878 senesinde belirsiz bir süre için daðýttý.Ýmparatorluk kanunen demokrasi saltanatýydý.Hâlbuki Abdülhamid 1909’e, Jön Türk devrimininsonrasýna kadar mutlak hükümdardý. Tanzimat’taeðitim alanýnda baþlatýlan reformlar birçokbürokrat, doktor, subay, yazar vs. yetiþtirdi ve bun-lar Batý’dan her türlü liberal fikirleri benimsediler.Bu entellektüeller yavaþ yavaþ Osmanlý gelenekçil-iðinden uzaklaþýp gitgide Batý eserlerine yöneldilerve kendi yazýlarýnda Osmanlý Ýmparatorluðu’ndakisiyasî, iktisadî, toplumsal ve dinî sorunlarýný elealdýlar.

TTaannzziimmaatt vvee YYeennii OOssmmaannllýýllaarrýýnn MMuuhhaalleeffeettii

Devlet görevlerinde çalýþan ve Batý’da eðitimgören bu entelektüeller 1860-1870’li yýllarýndaTanzimat reformlarýný yürüten yüzeysel politikayýaðýr eleþtirdiler.

“Yeni Osmanlýlar” adýyla tanýmlanan ve Ýttifak-ýHamiyyet 1867’de kurulan grupta toplananlar,daha hür þartlar altýnda yaþamayý ve bir anayasayý(meþrutiyet) destekliyorlardý. Yeni Osmanlýlar’ýn entanýnmýþ üyesi þâir ve yazar Nâmýk Kemal(1840–1888) ve Ziya Paþa’dýr (18. Bu kendizamanlarýna göre modern görüþlü ve devrimci

gençlerin ortak gayeleri Avrupa’ya karþý olan ilgilerive Osmanlý Ýmparatorluðu’nun çöküþünü durdur-maktý. Ortak düþmanlarý sultan deðil, Âli Paþa(1815–1871) ve Fuad Paþa (1815–1869) idiler.Kendilerine göre bunlar Ýmparatorluk’daki yaþayanMüslümanlarý Batý’ya satýp, Avrupa ülkelerininemperyalizm esirleri ve Batý kültürünü körü körünetaklid eden kiþilerdi. Yeni Osmanlýlar’ýn tek istedik-leri þey, Osmanlýlarýn hem Batý, hem de Ýslâmkültürüne iþtirak etmeleriydi.

Tanzimat’ý yürüten paþalar parlamenter hükümetireddederken, Yeni Osmanlýlar deðiþik milletlerinböyle bir sistemdeki katýlýmýný Müslümanlar’da vegayri Müslümanlar’da ayný “vatan” duygusunuuyandýracaðýndan emindiler. Böylece milliyetçiliðekarþý olan ilgi zayýflatýlmýþ olurdu.

Görüþleri yüzünden bâzý Yeni Osmanlýlar 1867senesinden sonra Avrupa’ya kaçmak zorundakaldýlar; 1871’de Âli Paþa’nýn ölümünden Ýstan-bul’a geri döndüler. Ancak Nâmýk Kemal’in1873’te Vatan yahut Silistre adlý tiyatrosununbüyük bir heyecan uyandýrmasý ve Nâmýk, EbüzziyaTevfik ve Menapirzâde Nuri’nin bilhassa tahta iddi-alý olan Murad Paþa’yý destekledikleri için, SultanAbdülaziz tarafýndan deðiþik vilâyetlere sürgünedildiler. Böylece Nâmýk Kemal Kýbrýs Magosa’ya,Ebüzziya Tevfik Rodos’a ve Menapizâde Nuri Bey ileBereketzâde Ýsmail Hakký da Akka’ya sürgün edildil-er. Sürgünleri sýrasýnda oradaki Bahaîler’le temastabulundular.

YYeennii OOssmmaannllýýllaarr vvee BBaahhaaîîlleerr

Ebüzziya Tevfik, Yeni Osmanlý Tarihi adlý eserinde,“Babîler”den yani Bahaîler’den, onlarýn Ýstanbul’-dan Rodos üzeri Akka’ya sürgün edildiklerindenbahsediyor ve þöyle yazýyor:

Daha evvel Babî’lerden kimseler Rodos’a gönder-ilmiþ, çünkü bizim Hükûmet kendisi için aldýðý zâbý-ta tedbirlerine kanaat etmeyerek, komþu Devletleriçin de zaptiyelik ederdi. Netekim sýrf dinî inançlailgili ve hiç bir vakit Sünnîliðe saldýrmasýna imkânolmayan “Babî” mezhebini çýkaranlarla inananlarýnýda, Rodos’a, oradan da Akkâ’ya sürgün etmiþti.Sýrasý gelmiþken þurasýný bildirelim ki, kýrk beþseneden beri Osmanlý topraklarýnda oturmakta olanbu adamlar, mezhep ve dinî inançlarýný kabûlettirmek yolunda, bir kiþiye bile tekliflerde bulun-mamýþlardýr. Hiç bir Osmanlý Babî olmamýþtýr.Çünkü Babîlik, kim ne derse desin bir mezhepdeðil, fakat mezhep örtüsü altýnda bir siyasîinançtýr ve sýrf Ýran’a mahsus inkýlâp hareketleriyle

Page 30: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3300

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UUilgilidir.

Ýþte bu kimselerden Bahaeddin Efendi isminde veihtimal halen hayatta bulunan bir zatýn, insanlýkgöstermek gayreti sayesinde, Nuri Bey’le HakkýEfendi’den, önce bir haber, sonra da yazdýðýmýzmektuba cevap aldýk.

Tevfik burada þüphesiz“Bahaullah” ismini“Bahaeddin” ile karýþtýrýyor.… Magosa’ya sürgüne gön-derilen olan Nâmýk Kemal,öyle görünüyor ki, oradadaha çok Ezelîler’le temastabulunmuþ; Ezelîler,Bahaullah’ýn üvey kardeþive ona karþý çýkan MirzaYahya “Subh-i Ezel”intaraftarlarýydýlar. Bir tari-hçiye göre, Nâmýk’ýn enyakýn arkadaþý ve “KuleliVak’asý”nýn aslî fâili ÞeyhAhmed Efendi, Kýbrýs’tagörünüþte Babîliðe veyaBahaîliðe inanmýþ ve NâmýkKemal 1876’da yazdýðý birmektupta kendisinin de“Babî” olduðu söylentilerireddediyor.

Baþka bir mektuptaMagosa ve oradaki insanlar-dan anlattýktan sonra“Babîler”den þöyle bahsediy-or:

"Gâh nübuvvet ve gâhulûhiyyet davasýnda bulu-nan ve hatta hâþâ Cenâb-ýHakk’ý kendileri yaratmýþolmak zu’mlarýna kadarçýkýþan Babîler burada…Babîler hazarâtý, yevmiyenâmý ile memleketmemurlarýndan ziyade maaþalýyorlar. Yiyorlar, içiyorlar;saye-i seniyyede Memâlik-iOsmaniyye’nin taksimine çalýþýyorlar; hele Devlet-iÂliyye’nin kahr-ü izmihlaline duadan bir dakika hâliolduklarý yoktur."

Ve daha baþka bir mektupta Nâmýk KemalBabîleri “eþerr-i mevcudât” (en kötü yaratýklar)olarak nitelendiriyor. Nitekim Süleyman Nazif’in

Nasiru’d-Din Þah ve Babîler adlý eserindeki tespit-lerinden, Nâmýk’ýn “eþerr-i mevcudât”la Ezelîler’ikasdettigini görebiliriz:

Kemal Bey’in Babîleri “eþerr-i mevcudât” kabûletmiþ olmasý Abbas Efendi’yi [Abdülbaha’yý] yalan-lamaz. Çünki evvela Abbas Efendi Babîlik’ten

ayrýlmýþ, hâttâ Allah’asýðýnýyordu. Ýkincisi,Babîler’i Þark dâima fenagörmüþ, fena anlamýþtý. Bumektup yazýldýktan yirmiküsur sene sonra bile, benbir Fransýz edibine Babîlerhakkýndaki fenaatýmý izahederken, onlarý “kanasusamýþ bir çift siyah gözlekýzýl bir hançer” görüyor-dum. … Þu da doðrudur ki,Subh-i Ezel’in etrafýBabîler’in fena ve soysu-zlaþmýþ takýmýyla çevrilmiþidi. Kuvvet ve azametBahaullah tarafýna gitmiþti.Nasýl ki hâlâ iyice yerleþmiþve Avrupa ile Amerika’daitibar sâhibi olan yalnýzBahaullah’ýn mezhep vetarikatýdýr.

Nazif’in burada “AbbasEfendi Babîlik’ten ayrýlmýþ”demesinin anlamý, üveyamcasý olan veBahaullah’ýn peygamberliði-ni reddeden Subh-i Ezel’inve “Babîler’in fena ve soy-suzlaþmýþ takýmý”nýn yay-dýklarý Babîlik’ten ayrýl-masýdýr. Nazif ayný eserindeNâmýk Kemal’ýn Abdülbahaile mektuplaþtýðýný söylüyor:

Bahaullah’ýn oðlu AbbasEfendi ile iki sene önce[1917] Hayfa kasabasýndagörüþtüðüm zaman, KemalBey’e birçok mektuplar ilet-

tiðini ve fakat Sultan II. Abdülhamid zamanýnda biraralýk takip ve araþtýrma edilmek endiþesiyle bumektuplarý yakmýþ olduðunu bana tam bir kederlesöylemiþ(ti)…

Nâmýk Kemal Ezelîler hakkýnda kötü konuþmasýnaraðmen, kendisinden, “Gülnihal” adlý tiyatrosunu

BBaahhaaiilleerriinn kkuuttssaall mmaabbeeddii

AABBDD’’nniinn BBeeyyaazz SSaarraayy’’ýý

SSiizzccee ddee tteessaaddüüffüünn bbuu kkaaddaarrýý ffaazzllaa ddeeððiill mmii??

Page 31: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3311

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Subh-i Ezel’in oðlu Ahmed Ezel’e yazdýrdýðýný vetebyizi onun olduðunu öðreniyoruz. Süleyman Nazif,bazý Batýlý tarihçilere göre Ziya Paþa Kýbrýs mutasar-rýfý iken Subh-i Ezel ile buluþmuþ ve Babîler ile YeniOsmanlýlar arasýndaki temaslarýn temelini atmýþolmasýna iþaret ediyor, ancak bunu ispatlayacakdeliller olmadýðýný söylüyor. Ayrýca Abdülbaha’nýnYeni Osmanlý hareketinde önemli rol alan Ziya Paþaile tanýþýklýðý olduðundan söz ediyor. Þu kesindir ki,Abdülbaha, 1876’ta Meþrutiyet’i hazýrlayan MidhatPaþa ile Beyrut’ta buluþmuþ. Akka’da sürgündeolan Nuri Bey ve Ýsmail Hakký Efendi’ye gelince,bunlarýn Bahaîler’le þahsi ve iyi tanýþýklýklarý olmuþ.Ýsmail Hakký Efendi Yâd-ý Mâzi adlý hâtýratýndaBabîliði ve Bahaîliði olumlu bir þekilde ele alýyor ve“Mirza Abbas Efendi” yâni Abdülbaha’nýn “âlim,fâzýl ve asrin ahvaline vâkýf soylu yüzlü bir zat”olduðunu söylüyor. Ayrýca yabancý gazetelerde Ýranhakkýnda makaleler okuduðunu ve Bahaî çocuklarý-na yabancý diller okuttuðunu zikrediyor.

Biz Akka’da bulunduðumuz müddetçe, BahâullahEfendi, kirayla oturduðu evde münzevî olupcemaatten baþka kimseye görünmez olduðundancemaatin iþlerini Abbas Efendi idare ederdi. AbbasEfendi’nin tavýr ve meþrebi incelenirse þeyhâneolmaktan çok siyasî bir tarz ve durumu andýrdýðýortaya çýkar. Yabancý basýnda Ýran hakkýnda birmakale, dikkatli gözlerine tesadüf edince saatlerce,kendini vererek, düþüncelerini açýklar ve bundan okadar tat alýr ki, bütün bütün uykusunu ve rahatýnýona feda eder. Bâzen Arapça ve Farsça makaleleryazýp Fransýzca tercümeleriyle Avrupa basýnýna gön-derdiði olurdu. Sohbetinin ve insanlarla geçin-mesinin güzelliði, cömertliði ve iyiliðiyle Akka’dahalkýn kalbini elde ettiðinden oturduklarý evinbulunduðu meydancýðýn karþýsýnda selâmlýk olarakkullanýlan yerde, zengin ve fakir, Müslim vegayrimüslim ziyaretçiler, sabah akþam eksik olmaz.Misafirlere lezzetli çaylar, Þiraz’ýn en nefis tömbeki-lerinden nargileler ikram edilir. Pek çok olurdu ki,Abbas Efendi sur dýþýnda bulunan bahçeler içindesatýn aldýðý bahçede bize ziyâfetler verirdi. Birlikteçýkýp gezintiler yapýlýp yemekler yendikten sonrayine birlikte kaleye dönülürdü.

Þerif Mardin’e göre Ýsmail Hakký Efendi Akka’daki“Babîler”i ilkel görmüþ ve ciddiye almamýþ, ancakÝsmail Hakký’nýn söylediðine bakarsak bunun doðruolmadýðýný görüyoruz: “…avâmýn anlattýklarýnýcemaatinin mâkul tavýrlarýna bakarak yalanlamayalâyýk görürüm. … Gerek cemaatin gerekse çocuk-larýn terbiyeleri, hakikaten takdire lâyýktýr”.

Yeni Osmanlýlar, Ýmparatorluk’ta fazla deðiþimgetirmedilerse de, düþünceleri ve fikirlerini kýsa birsüre sonra “Jön Türk” adý altýnda toplanan ve busefer Sultan II. Abdülhamid’e karþý olan gençaydýnlar miras aldýlar.

AAbbdduullllaahh CCeevvddeett vvee BBaahhaaîîll iikk

Bunlardan biri Doktor Abdullah Cevdet’dir(1869–1932). Âile çevresinde aldýðý dinî eðitimdensonra yüksek tahsilini Ýstanbul’da Kuleli AskeriMekteb-i Týbbiye’de bitirdi. Burada, mevcut yöne-time karþý yoðunlaþmýþ tepkiler olan bir ortamda,“…üç sene zarfýnda fikirler hayli uyandý ve Ýdare-iHamidiye’ye karþý dehþetli bir hareketi fikriye vezemin hazýrladý…”.

1889’da kendisi ve birkaç arkadaþý Ýttihad-ýOsmanî Cemiyeti’ni (Ýttihat Partisi) kurdular. Buörgüt daha sonra Ýttihad ve Terakki Cemiyeti adýnýtaþýdý. Týbbiye’de okuyan gençler Batý ve özellikleFransýz ve Alman maddiyatçý filozoflarýn eser-lerinden etkilenerek, hayatý bir ilâhî iradenin sonu-cu olarak deðil, deðiþik biyolojik ve fizyolojikmekanizmalarýn neticesi olarak görüyorlardý.

“Ýttihad-ý Osmanî Cemiyeti baþta biyolojikmateryalizm olmak üzere karmaþýk düþünsel etkil-erden ve ‘vatanseverlik’ fikrinden etkilenen biröðrenci örgütü durumundadýr. Bu örgütte felsefîboyutun aðýr basmasýna karþýlýk, cemiyetin dahasonra tam bir siyasî örgüt hâline geldiðini” özellikle1906 senesinden sonra görebiliriz. “Üyelerin birkýsmýnýn yeni Cemiyet’te de çalýþmalarý dýþýnda fikrîboyutlar açýsýndan hiçbir ilgi bulunmamasýdýr”.Cevdet’in ve diðer arkadaþlarýnýn inandýklarý felsefeFransýz filozof Auguste Comte’un kurdugu“Pozitivizm”dir. Bu felsefeye göre insanlýðýn geliþimidin, metafizik ve son olarak ilim aþamalarýndanoluþuyor, yâni insanlýk son olarak dini terk edipsâdece ilime inanacak ve bütün sorunlarý sâdecebilimle çözecektir.

( Abdullah Cevdet'in Türk ýrkýný ýslah etmek içinBatý'dan damýzlýk erkek getirilmesi gibi Batý hayran-lýðýný en uç noktalara taþýyan, Batýcý ve Irkçý olmak-la suçlanan bir þahýs olduðunu okuyucularýmýzahatýrlatýrýz)

Abdullah Cevdet yoðun siyasî faâliyetleri sonucubirkaç defa sürgün edildi ve baþka yerler arasýndaFransa’ya da kaçmak zorunda kaldý. 20. yy. baþýn-dan beri Bahaîler’in bulunduðu Paris’te Cevdetmuhtemelen Bahaîlik’le temas etti. Cevdet’in

Page 32: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3322

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

1904–1932 senelerinde yayýnladýðý ve halký aydýn-latma aracý olarak gördüðü “Ýctihad” dergisinde,1921 senesinin sonunda ve 1922’nin baþýnda üçmakale yayýnlandý. Yazar Emin Âli “Bahaî hareketihakkýnda ilmî bir tetebbu” baþlýðý altýndaki üçmakalesinde Bahaîlik hakkýnda çok olumlu bir þek-ilde yazýyor. Abdullah Cevdet bu makalelere daya-narak Ýctihad’ýn 1 Mart 1922 tarihli 144. sayýsýnda“Mezheb-i Bahaullah - Din-i Ümem” baþlýklý birmakale yayýnladý. “Bir dünya dini olarak kabûledilmesini istediði Bahaîlik hakkýndaki” bu yazýsýn-da “peygambere hakaret ettiði gerekçesiyle öncetutuklanarak iki sene hapse mahkûm edildi”.

Cevdet bu makalesinde Bahaîlik hakkýnda þöyleyazýyor:

"Bahaîlik bir din-i merhamet ve muhabbettir… Herdin, merhamet ve uhuvvet tesisi için gelmiþtir.Fakat bir insan hangi dinde olarak doðdu ise odinde kalmasýna hiç mâni olmaksýzýn o insana,kendisini din olarak kabûl ettirebilecek birmâhiyette bir din görülmemiþdir. Bu din ancak,Bahaullah’ýn ve oðlu Abdülbaha’nýn va’z ve tesisettiði din-i merhamet ve muhabbettir. Bahaullah:“Ýnsanlar arasýnda tohum-i nifak ekmekten,gönüllere reyb ve þüphe dikenleri dikmektensakýnýnýz. Selsebil-i saf-i aþký bulandýracak, ýtýr-ýmuhabbeti uçuracak bir þey yapmayýnýz. Hayatýmakasem ederim ki, siz aþk ve muhabbet içinyaratýldýnýz, kin ve nefret icin degil” diyor. Bu süb-hanî ve hakikaten rahmanî söz, her asýrda ve bil-hassa bu asr-ý insaniyette söylenmesi ve tekraredilmesi ve ruhlara derinden derine infaz olunmasýelzem olan bir sözdür… Beynelümem ve beynel-beþer muhabbeti, merhameti, sulhu bir âyinhâlinde koyan ve buna lazým gelen nur ve hararetiveren bir mürþid, Hazret-i Bahaullah’tan evvelgörülmedi… Bahaullah’ýn tesis, Abdülbaha’nýntanzim ve neþrettiði Bahaîlik akýl ile mütearýz hiç birfikri, hiç bir hükmü ihtiva etmemektedir. YâniBahaîlik ziyâ-nisâr bir hararettir. Bir hareket-imuzlime ve gayr-i muzîe deðildir. Bu seciyyesi onucihan-ý þümul ve millel-i muhit bir âyin-i sulh vemuhabbet olmaða doðru götürmektedir… “Mumýþýkrîzdir: damla damla cevher-i hayatýný aktýrýr, taki bu döktüðü yaþlarý neþr-i nur etsin. Ýþte bu, siziniçin bir misâl-i imtisal, bir timsâl olmalýdýr” diyenAbdülbaha hakikaten bir meþale gibi yanmýþ, bin-lerce meþaleler îkad ettikten sonra baþka cihanlar-da yine yanmaða gitmiþtir… Fakat bu kývýlcýmdanne kadar hararet ve nur intiþar edebilir? Cihaný ýsýt-mak için Bahaullah’ýn ruhundaki muazzam yangýnlâzýmdýr. Tenvir etmek ve ayný zamanda ýsýtmak içinyanan ruhanî ve rahmanî bir yangýn."

“Abdullah Cevdet’in gördüðü büyük tepkininnedeni bizzat Sultan’ýn bu olaydan dolayý kendisinekýzmasýdýr”. Bu tepkiler o zamanýn muhafazakârgazetelerinden de geldi. Cevdet mahkûm edildikten“daha sonra ise gýyaben verilen bu karara itirazýsonucunda Cumhuriyet döneminde de uzun süredevam edecek olan Türk basýn tarihinin en ilginçyargýlamalarýndan birisi baþladý.

Abdullah Cevdet kýsa sürede olayý bir düþünce vevicdan özgürlüðü sorunu hâline getirerek bukonudan yararlandý. Olayýn bu yönünün yaný sýraBahaîliðin Ýmparatorluk kamuoyunda geniþ biçimdetartýþýlmasýna neden olduðu görülmektedir”.

Tarihçi Þükrü Hanioðlu’na göre Cevdet BahaîliðiÝslâm ile Materyalizm arasýnda bir aþama olarakgörüyordu. Hanioðlu’nun Bir siyasî düþünür olarakDoktor Abdullah Cevdet ve dönemi kitabýndakiaçýklamalarý þöyledir:

“Toplum için yeni bir ‘ethic’ (ahlâk) yaratmaçabalarý Abdullah Cevdet’i Bahaîliði bu görevi ifaetmek için topluma sunmaya kadar götürmüþtü.Kuþkusuz Bahaîliðin pasifizme benzeyen içeriðiAbdullah Cevdet’in bu mezhebe ilgi duymasýndaetkili olmuþtu. Ancak, ruhban sýnýfý ve âyinleriolmayan, nihaî amaç olarak dünya çapýnda sûlhubenimseyen bu mezhep Abdullah Cevdet açýsýndantoplumun dinin yerine biyolojik materyalizmi kabûletmesi sürecinde olumlu geliþme saðlayacak birbasamak olarak kabûl ediliyordu. Burada,Bahaîliðin Abdullah Cevdet açýsýndan daha evvelÝslâm’ýn saf hâli düþüncesinde olduðu gibi biraþama olarak benimsediðini görüyoruz… AbdullahCevdet’in bu düþüncesi nedeniyle karþýlaþtýðý tepki-leri görmüþtük. Hukukî uygulamalarýn dýþýndaAbdullah Cevdet’in gördüðü en sert eleþtiriler isegene Ýslâm ulemasý tarafýndan kendisineyöneltilmiþti. Bahaîliðin, Ýslâmiyet’le hiçbir ilgisibulunmadýðýný belirten bu eleþtirilere karþýlýkAbdullah Cevdet, bir ‘ethic’ olarak düþündüðü bumezhebi Ýslâm’ýn olumlu içeriðiyle destekleyeceði-ni… açýklamasýna karþýn bu çabasýnda baþarýsaðlayamadý. Zâten çok kýsa bir süre sonra rejimdeðiþikliði Abdullah Cevdet’e bu çeþit aþamalar yer-ine topluma biyolojik materyalizmi dini ikame ede-cek bir kurum olarak sunma imkâný verdiðindenkendisi tekrar bu konudaki tartýþmalara dönmedi.”

GGüünnüümmüüzzddee BBaahhaaîîlliikk

Günümüzde hareketi yönlendiren Umumî AdaletEvi ilk kez 1963 yýlýnda kurulmuþtur. Hareket Ýslâm

Page 33: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3333

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

ülkelerinde ilk yýllarda oldukça baský altýnda kalmýþolmasýndan dolayý Ýslâm ülkelerinde fazla yayýla-mamýþtýr. Bahaîlik özellikle Tanrý inancýnýn oldukçazayýfladýðý ve toplum düzeninin bozulduðu yerlerdegünümüzde taraftar sayýsýný arttýrma eðilimindedir.

Ülkemizde dâhil olmak tüm Ýslâm ülkelerindeBahaîlik ayrý bir din olarak kabûl edilmemektedir.Bu nedenle de herhangi bir Ýslâm ülkesinde resmîibâdethâneleri yoktur. Nüfus cüzdanýnda DinHânesi olan Ýslâm ülkelerinde Bahaî yazýlmamak-tadýr. Bahaîlik sapkýn bir mezhep olarak tanýtýlmak-tadýr.

Ýslâm ülkelerindeki bu tavýrlara raðmen Bahaîlikgünümüzde içlerinde ülkemizin de bulunduðudünyanýn hemen hemen tüm ülkelerinde Bahaîinancýný taþýyan topluluklara rastlanmaktadýr.Ülkemizde Bahaîler genelde Ýstanbul, Ankara gibibüyük kentlerde yaþamaktadýrlar ve sayýlarý 20.000civarýndadýr. Yaklaþýk olarak dünyada 2.000.000civarýnda Bahaî bulunmaktadýr.

******

Semih Tufan Gülaltay: “Fethullah MüslümanDeðil, Bahaîlerin lideri” Diyor.

FFeetthhuullllaahh--BBaahhaaîîlliikk iilliiþþkkiissii

Semih Tufan Gülaltay, Ýleri Yayýnlarý’ndan çýkan“Fethullah Müslüman mý” kitabýnda FethullahGülen’i farklý bir açýdan inceliyor. Kendi kalemindenokuyalým:

“Bu kitaptaki ana mevzu, Fethullah’ýn rejim düþ-manlýðý ya da ABD adýna yüklendiði misyon deðil…Ben O’nun Ýslâmiyet’in içine sokulmuþ bir Truva atýolup olmadýðýný sorguluyorum. O bir Truva atýmýdýr? Fethullah Bahaîler’in gizli lideri midir? AmaçÝslâm dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halisMüslüman kitlemizi Fethullah’tan nasýl koruyabili-riz? Ve benim için iþin en önemli yaný 21. asrýn enbüyük dinamik gücü olan Türkçü gençliðin Türk-Ýslâm sentezi adý altýnda kandýrýlmasýnýn önünegeçme yollarýnýn ortaya konmasýdýr… NurculuðunTürk milliyetçilerinin sýrtýna basarak Tevrat ittifakýkurmasýnýn önüne geçmek, Orta Asya’da misyoner-lik okullarý açarak Ýngilizceyi Orta Asya’da tek dilhâline getirme çalýþmalarýna artýk dur diyebilecekmiyiz?

Fethullah’ýn birinci gâyesi Türk devletini elegeçirmek, ikinci gâyesi ise, geçmiþin intikamýnýalmak için Ýran’ý istilâ edip Ýran’la harbe girmektir…

O, bu operasyonda Turancýlar’ý kullanmayýdüþünüyor… Bütün Türk dünyasýný ele geçirdiktensonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluþ-turacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifaký olanBahaîliðe geçiþ sürecini baþlatarak bütün dünyadinlerini Bahaîlik altýnda birleþtirme sürecini baþlat-acaktýr… Son merhalesi Fethullah’ýn “Mesih” ilânedilerek dünya peygamberliðine adým atmasýdýr”…

Kitapta Gülaltay, Fethullahçýlýðýn kökeni Ýran’auzanan Bahaîlik tarikatýnýn bir kolu olduðunu veGülen’in Bahaîliðin günümüzdeki lideri olduðunuiddia ediyor.

Gülaltay’a göre, Bahaîlik sýradan bir tarikat veyacemaat deðildir. Hâttâ Bahaîlik Ýslâm içinde birmezhep de deðildir. Bahaîlik, 3 büyük dini,Ýslâmiyet’i, Hýristiyanlýðý ve Museviliði tek bir potaaltýnda birleþtirmeye çalýþan bir dinler-üstümezheptir. Ýran’da Ýslâm öncesi geleneklerinisürdürmek isteyen ve bu nedenle Ýslâmiyet’i diðerdinlerle birleþtirmeye ve tahrif etmeye çalýþançeþitli tarikatlara dayanmaktadýr.

Bahaîliðin ortaya çýkýþýný 800’lü yýllara kadargötüren Gülaltay’a göre Fethullah’ýn Müslümanlýkanlayýþýnýn ardýnda aslýnda kökeni Ýran’a dayananbu Ýslâm-dýþý tarikatlar vardýr. DolayýsýylaFethullah’ýn ne kadar Müslüman olduðu sorgulan-malýdýr.

Gülaltay, kitabýnda, Ýran’daki Batýnî mezheplerininher birinin ortaya çýkýþýný ve birbirini nasýl takipettiðini anlatýyor ve bu mezheplerin neden Ýslâm-dýþý sayýldýðýný örnekleriyle okuyucuya sunuyor.

Gülaltay, Ýran’daki Ýslâm-dýþý mezhepleriMazdek’le baþlatýyor. Sonra sýrasýyla, HürremiyeMezhebi, Babek, Ýsmailiye ve Hasan Sabbah,Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik… Gülaltay’agöre bu mezhepler farklý isimler taþýmalarýna karþýnaslýnda ayný mezhebin devamýdýr. Çünkü sýk sýkÝran Devleti’ne ve Halifeliðe karþý ayaklanan bumezhepler, baþarýsýz olunca yollarýna devam ede-bilmek için isim deðiþtirmiþtir. Yoksa eylemleri deinançlarý da farklý deðildir.

Bu tarikatlarýn kýsa bir tarihin sunduktan sonraFethullah’ýn bu tarikatlarla baðlantýsýný yapýtlarýndanörneklerle açýklanýyor.

Örneðin Batýnî tarikatlarýnýn en önemli özelliðiyasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarýdýr.Gülaltay’a göre, Batýnîler takiyye yaparak gerçekinançlarýný gizlerler, Müslümanlar’la kaynaþýrlar ve

Page 34: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3344

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

devleti içten içe fethetmeye çalýþýrlar. AynenFethullahçýlar gibi…

BBaattýýnnîîlleerriinn KKiittaabbüünn NNuurr’’uunnddaann SSaaiiddiiNNuurrssii’’nniinn RRiissââllee--ii NNuurr’’uunnaa

Öncelikle Batýnîler, þeyhlerinin kitabýný Kur’ân yer-ine kabûl ederler. Cavidanîyeler, þeyhleri Fazlullah’ýn

Cavidannâmesi’ni, Babiler ise þeyhleri MuhammedBab’ýn kitabý Kitab-ün Nur’u Kur’ân kabûl ederler.

Ne hikmetse, Saidi Nursî’nin Risale-î Nur’u isimolarak ve cemaatin gösterdiði saygý bakýmýndan,içerik olarak, Kitab-ün Nur’a çok benzemektedir.

Türkiye’deki Nurculara göre, Kur’ân’ýn anlaþýlmasýzordur, bu nedenle müritlere Nur Risâleleri önerilir.Risâlelere âdeta ikinci bir Kur’ân muamelesigösteren Fethullah, Gülaltay’a göre bu þekildeMüslümanlýða da aykýrý hareket etmiþ olmaktadýr.

Gülaltay, Fethullah’ýn þu sözüne dikkat çekiyor:

“Ýlimler sahasýnda mes’elenin temel esprisini iseBedîüzzaman’ýn mülahazasýnda buluruz. Þöyle dero: Allah’ýn iki kitabý vardýr. Biri kâinat kitabý, diðeriKur-ân’ý Kerim.”

Gülaltay’a göre Fethullah Gülen, “Kâinat kitabý”derken Risâleler’i kastetmektedir. Gülaltay, bunabenzer pek çok örneði kitabýnda veriyor veNurcular’ýn Risâleleri öne çýkarmasýnýn nedenininKur’ân’ýn geçerliliðini ortadan kaldýrmak olduðunusöylüyor.

Fethullah isminin kaynaðý Gülen’in kimliðini eleveriyorFethullah Gülen’in isminin kaynaðý da gizli kim-

liðinin bir baþka göstergesi. Gülen’in ismi 1844 yýlýnda Ýran Þahý’ný öldürmeye

kalkýþan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir:Fethullah Kamî. Fethullah Gülen’in âilesinin Ýran’dan göçme

olduðunu da ortaya koyan Gülaltay, Bahaîlik’le birbaþka baðlantýsýný daha ortaya çýkarmaktadýr.Fethullah’ýn rumuz olarak kullandýðý isimler de

eski Bahaî kahramanlara atýftýr. Örneðin, “1982 yýlýnýn sonlarýnda DGM savcýlýðýnýn

hakkýnda baþlattýðý soruþturmada, Fethullah’mDahhak kod adýný kullanarak kitap yazdýðý tespitedilmiþ.

Bilindiði üzere Dahhak Ýran mitolojisinde, Ýran’ýistila edip Ýran Þahý Cemþit’i testere ile ortadan

ikiye böldürten, Ýran halkýna iþkenceler, eziyetleryapan bir adammýþ. Ýran halký Dahhak-ý Zalim diyeandýklarý bu gaddar adamýn zulmünden periþanolmuþtu.”

IIþþýýkk eevvlleerriinniinn ssýýrrrrýý:: EEvv--mmââbbeeddlleerr

Gülaltay, Babiler’in ibâdet için câmiler yerineevleri tercih etmesiyle Fethullahçýlar’ýn Iþýk evleriarasýnda da bir baðlantý kuruyor:

“Babiler, câmilere gitmez, cemaatle namaz kýlma-zlardý. Bunun yerine evlerde toplanmayý tercihederlerdi.”

Ardýndan Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen’in þusözlerine dikkat çekiyor: “Bu ýþýk evlerinin kendine has özellikleri vardýr…

Yüreði pek, imaný çelik insanlarýn yetiþtiði kutsalmekânlardýr… Artýk geçmiþte câmide yapýlan dinîruhunun müzakereleri bu evlerde bir arayagelinerek yapýlacaktýr”.

Ve Gülaltay Nur evlerinin Ýslâm-dýþý olduðunu þuþekilde anlatýyor:

“Anlaþýlacaðý gibi Fethullah Gülen, bundan sonracâminin önemli olmadýðýný söylüyor. Çünkü büyükustasý Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradakiamaç ise Ýslâm’ýn birliktelik ve cemaat ruhunu yýk-maktýr. Kurretü’l-Ayn’ýn ve Babi þeyhlerinin vaazverdiði yerler câmiler deðildi. Fethullah’ýn tabiriyleNur evleriydi. Yine ayný Fethullah, YeþerenDüþünceler isimli kitabýnýn 164. sayfasýnda ev-mâbed [adýyla] bu ýþýk evlerini târif ediyor. Ev-mâbed terimi Bahaîlik dininde mâbede verilenaddýr. Bahaîler’in mâbedlerine ev-mâbed adý ver-ilir”.

GGüülleenn’’ddeenn BBaahhaaîîlleerree ggiizzllii öövvggüülleerr

Gülaltay, Fethullah’ýn kitaplarýnda Bahaîler’i nasýlgizlice övdüðünü de ortaya çýkarýyor. Örneðin,Fethullah’ýn Hz. Muhammed’i anlattýðý sanýlan kimiyazýlarýnda aslýnda Bahaîler’in lideri MollaMuhammed Ali’yi andýðýný aktarýyor:

“Dostlarýn vefasýzlýðýna, düþmanlarýn ardý arkasýkesilmeyen istila ve ifsatlarýna uðramasaydý, kimbilir daha neler yapacaktý? Keþke, bu mübarekdünya; duygu, düþünce, anlayýþ ve hayat felsefe-siyle hiç deðiþmeseydi. Onun yiðitliði, sâdeliði vemertliði bu güne kadar dipdiri kalabilseydi. Keþke Omuhteþem saray ve yüksek kasýrlarýn altýn yaldýzlýkubbeleri altýnda, baygýn ve mahmur dolaþan

Page 35: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

hasým dünyanýn, tâlihsiz insanlarýnýn durumunadüþmeseydi.”

Gülaltay, bu alýntýda önemli bir çeliþkiyi yakalýyor:

“Yukarýdaki metinde anlatýlan kasýr ve saraylardönemin Ýran Þah’ýnýn saraylarýdýr. Çünkü Hz.Muhammed devrinde Arabistan’da ne kasýr vardýne saray”.

Gülaltay, bu konuda daha pek çok örnekyakalamýþ. Gülaltay’a göre, baský ve zulüm göreninsan tasvirleri sanýlanýn aksine Hz. Muhammeddönemi yaþamýþ Müslümanlar deðil, baþarýsýz ayak-lanmalardan sonra yurttan yurda göçürülenBahaîler’dir.

Örneðin, 1868’de Bahaîler sürgüne gönderilir.Fethullah Gülen’in kitaplarýnda anlattýðý ömür boyusüren büyük göç aslýnda Bahaîler’in sürgünüdür.Gülaltay’a göre bahsedilen göç sanýldýðý gibiMekke’den Medine’ye Hz. Muhammed’in hicretideðildir.

Baþka bir yerde ise Fethullah þöyle diyor:

“Bir baþka defasýnda da seni kardeþinle konuþ-maktan men etmiþlerdi. Hani o güne kadar, birlahza kendisinden ayrýlmadýðýn kardeþinle konuþ-maktan… Savaþ meydanlarýnda omuz omuza,yemek sofralarýnda diz dize oturduðun kardeþinlekonuþmayacaktýn”.

Gülaltay’a göre burada kastedilen de yine Bahaîliderleridir. Çünkü Müslümanlar’ýn tarihindekardeþiyle konuþmaktan men edilme gibi bir ceza-landýrma söz konusu edilmemiþtir.

Hâlbuki Abdülaziz’in bir fermanýnda, Bahaullah’ýnçocuklarý birbirleriyle konuþmamalarý kaydýylasürgüne gönderiliyordu. Fethullah’ýn uðruna gözyaþýdöktüðü iþte bunlardýr.

FFeetthhuullllaahhççýýllýýkk’’llaa BBaahhaaîî iinnaannýýþþllaarrýýaarraassýýnnddaakkii ppaarraalleelllliikklleerr

Gülaltay’ýn bulduðu çeþitli paralellikleri þöylesýralayabiliriz:

— Bahaîler cenâzelerini Ýslâm inanýþýnýn tersine,mermer lâhitler içinde gömerler. Saidi Nursî devasiyetinde cesedinin lâhitin içine konulmasýnýistemiþtir.— Bahaîler’de ibâdete baþlama yaþý 16’dýr.

Fethullah Gülen de bir kitabýnda þöyle demektedir:

“16 yaþýma kadarki dönemi çocukluk dönemisayýyorum”.— Bahaîlik’te el öptürmek kesinlikle yasaktýr.

Fethullah Gülen de el öptürme konusunda þöylediyor: “Fevkalâde rahatsýzlýk duyuyorum. El öptürme

prensibim hiç yoktur”.— Bahaîler, câmiye girmez, cemaatle namaz kýl-

maz. Sâdece cenaze namazý kýlarlar. Gülaltay’agöre, Fethullah Gülen’in de cenaze namazý dýþýndacâmiye girip namaz kýldýðýný þu ana kadar kimsegörmemiþtir.

— Bahaîlik’te kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçýbilim adamlarýndan birisi de katýldýðý bir tartýþmaprogramýnda kurban kesmeyi hayvan katliamýolarak nitelendirmiþtir.

— Bahaîlik’te, herkes malýnýn yüzde beþini,toplumun baþýnda bulunan 19’lar heyetine vermekzorundadýr. Fethullahçý organizasyon ve vakýflarýnbaþýndaki yönetim kurulu da 19 kiþidir.

Fethullah ile Bahaîler arasýndaki bir baþka somutbaðlantý ise Saidi Nursi’nin hayatýndan alýnmak-tadýr.

Saidi Nursi, Gülaltay’ýn ortaya çýkardýðýna göre,Ýran Þahý’na suikast düzenleyen Babiler’in þeyh-lerinden Celaleddin Afgani’nin Ýran’dan kaçýpAbdülhamit’in himâyesine girmesi sýrasýnda kuryeliketmiþti. Saidi Nursî, yine bir baþka Bahaî tetikçiKirmani’yi de Ýran-Türkiye sýnýrýnda karþýlayacak veÝstanbul’a kadar kendisine eþlik edecekti.

GGüülleenn’’iinn ssöözzlleerriinnddee ggiizzllii aannllaammllaarr

Fethullah’ýn eserlerinde gizli gizli Bahaîlik propa-gandasý yaptýðýný da Gülaltay çeþitli örneklerle açýk-lýyor:

Kapý: Bahaî mezheplerinden Babiliðin kurucusuMuhammed Bab’týr. “Bab” kelimesinin bir anlamýda “kapý”dýr.

“Ulu sultan! Canlý-cansýz, insan-hayvan, (..) herþey varlýðýný soluklar.”:

Gülaltay bir baþka bölümde ise Gülen’in bu sözün-deki gizli anlamý ortaya çýkarýyor: Ulu Sultankelimesi Bahaî Þeyhi Bahaullah’a atfedilmiþtir.Hayvanlarý, eþyalarý bile Allah’ýn kullarý olarak kabûleden ise Muhammed Bab’ýn hocasý Kâzým-ýReþdi’dir.

3355

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 36: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

NNeebbiilleerr SSuullttaannýý

Nebiler Sultaný: Gülaltay, Fethullah’ýn sýk sýk kul-landýðý “Nebiler Sultaný” teriminin de karþýlýðýnýbuluyor. Gülaltay’a göre, Fethullah’ýn buradakastettiði Hz. Muhammed deðil, Bahaullah’týr.Çünkü Bahaullah’ýn lâkabý döneminde “Sultan”dýr.

Nur Asrý: Muhammed Bab’ýn Kitabün Nur ileBabiliði yaydýðý ilk yýllara da Nur asrý denmektedir.

Timur ve Cengiz düþmanlýðý: Fethullah bir kitabýn-da þöyle diyor:

“Allah bir zamanlar Cengiz, Hülâgü ve Timurlenk’ineliyle hýrpaladýðý ve ikaz ettiði Ýslâm âlemini bugünde Batýlýlar vasýtasýyla hýrpalayýp ikaz etmektedir…”

Gülaltay, Fethullah'ýn Cengiz, Hülagû veTimurlenk’e karþý olmasýný bu hükümdarlarýnBahaîler’in önemli önderlerini öldürmüþ olmasýnabaðlýyor. Cengiz Han’ýn oðlu Hülagû, HasanSabbah’ý, Timurlenk’in oðlu Miranþah ise Fazlullah’ýöldürmüþtü.

“Dönmezem” ve “mum gibi yanýp erimek”: Bukelimeleri de Fethullah sýk sýk kullanmaktadýr.Örneðin:

“Çevresinde kol gezen tehlikelere aldýrmadan,yüce derslerine devam eden ve hakkýndabayaðýlarýn bayaðýsý hükümler kesilip biçilirken.‘Hançer ile yüreðimi yar! Senden dönmezem’ diy-erek hakikati haykýran büyük muzdariplerin ‘Evethep böyle ýzdýrap gören ýzdýrap düþünen ve birmum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kamet-lerin arkasýnda yürüyenler hiçbir zaman aldan-madýlar ve hiçbir zaman hayâl kýrýklýðýna uðra-madýlar.’”

Tahran Kalesi’nde infaz edilmeden önce“Dönmezem” diye baðýran Bahaîler’in ünlü kadýnkahramaný Kurretül-Ayn’dýr. O dönem Bahaîler’eyapýlan iþkenceler arasýnda en yaygýn olaný davücutlarý hançerle yarýp içlerine mumlar sokul-masýydý.

Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derkenkastedilen Bahaîler’in yaþadýðý uzun sürgün döne-midir. Yeniden diriliþ ise Bahaîler’in öðretilerini tümdünyaya kabûl ettirmeleri demektir. Örneðin:

“Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlarülkesinin yeniden diriliþi ve “Rönesansý” demektir.

Kim bilir, belki o zaman batmak üzere olandünyanýn diðer kesiminin elinden tutup kaldýrma fýr-satý doðar”.

KKeennddiinnii ppeeyyggaammbbeerr ggöörreenn GGüülleenn

Bahaîler’in bir baþka propagandasý þeyhlerininpeygamber olduðudur.

Bahaî þeyhleri kendi peygamberlikleri altýnda tümdünya dinlerini bir arada toplanmaya çaðýrýrlar.Gülaltay, Fethullah’ýn kimi yazýlarýnda satýr aralarýn-da kendi peygamberliðini nasýl savunduðunugöstermektedir:

“Allah, elbette insanlarý da peygambersiz býrak-mayacaktýr.”

“Ýnsanlar, akýllarýyla kâinatta cereyan eden hâdis-elere bakýp, Allah’ý bulsalar bile yaratýlýþlarýndakigâye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerinive ibâdetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bileme-zler.”

““HHiillââffeettee ggiiddeenn yyooll hheerrkkeessee aaççýýkkttýýrr..””

“Hak için halkýn temsilcisi demek, peygambermesleðine talip olmak ve onu temsil etmek demek-tir. Onu yapabilmek için de peygamberane aþk,þevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.”

Fethullah görüldüðü gibi yeni peygamberlereihtiyaç olduðunu ve Allah’ýn insanlarý peygambersizbýrakmayacaðýný söylüyor. Hâlbuki Ýslâm inancýnagöre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnýzcabu bile Gülaltay’a göre Fethullahçýlýðýn Ýslâm-dýþýolduðunun bir kanýtýdýr ve bu propagandanýn birsonraki aþamasý Fethullah’ýn kendisini Mesih ilânetmesi olacaktýr.

FFeetthhuullllaahh’’ýýnn AAmmeerriikkaannccýýllýýððýýnnýýnn BBaahhaaîîlliikk’’tteekkii kkaayynnaaððýý

Gülaltay, kitabýn sonuna doðru Fethullah’ýn gerçekamacýnýn dünya çapýnda bir Bahaî imparatorluðukurmak olduðunu ortaya koyuyor.

Gülaltay, Avustralya’dan Afrika’ya Asya’danAmerika’ya milyonlarca Bahaî’nin bulunduðunusöylüyor.

Bahaî imparatorluðunun iþlevi dünya çapýndaABD’yi iktidara getirmek olacaktýr. Zâten, Bahaîliðinortak dili de Ýngilizce olacaktýr. Gülaltay’a göreABD’de bugün 20 milyon Bahaî yaþýyor ve

3366

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 37: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3377

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Bahaîler’in etkinliði oldukça önemli.

Zaten Bahaîler’in kullandýðý ev-mâbedlerinkubbeleri de Beyaz Saray’ýn kubbesine benziyor.

Fethullah’ýn Orta Asya’daki misyonu da bu þekildeortaya çýkýyor. Gülaltay’a göre Bahaîler dünyaçapýndaki iktidarlarýnda Ýngilizce’yi resmi dil olarakilân edeceklerdir. Fethullah’ýn okullarýnýn tümündeÝngilizce’nin öðretilmesinin nedeni olarak bunu gös-teriyor.

Üstelik Fethullah’ýn en etkin olduðu TürkCumhuriyetler’inden olan Yakutistan’ýn durumunuda Gülaltay’dan öðreniyoruz. Bu ülkedekiFethullahçý proje sonunda baþarýya ulaþmýþtýr.Yakutistan’ýn resmî dili Ýngilizce olarak ilânedilmiþtir.

Gülaltay, Fethullah Gülen tehlikesinin uluslararasýçapta olduðunu bu þekilde olduðunu ortaya koy-duktan sonra, kitabýnda tüm Türk milletini uyarýyorve Fethullah tehlikesi hakkýnda Devlet üzerinedüþeni yapmazsa görevin Kuvayý MilliyeciAtatürkçüler’e düþeceðini söylüyor:

“Atatürk ve Kuvayý Milliyeci yiðitlerin kurduðudevlet, hiçbir zaman sarsýlmayacak, bu sarp kale,tunçtan yýðýnlar hâlinde omuz omuza yürüyen Türkgençliðinin sýrtýnda, ulaþýlmaz bir kartal yuvasýolarak ebediyete kadar var olacaktýr”.

******

http://tr.fgulen.com/content/view/15358/11/13.05.2008 14:58:41

Gülaltay’ýn Hakaretten Tazminat Ödediði KitabýYeni Gibi Sunuldu Zaman - 19.04.2008

Cumhuriyet Gazetesi yazarý Deniz Som, FethullahGülen hakkýnda 8 yýl önce yazýlan ve tazminatamahkûm edilen bir kitabý yeni yazýlmýþ ve içindeyeni bilgiler varmýþ gibi sundu.

Som, dün köþe yazýsýnda daha önce adý AkýnBirdal suikastýna da karýþmýþ, Türk Ýntikam Tugayý(TÝT) adlý örgütün kurucusu Semih Tufan Gülaltay’ýn“Fethullah Müslüman mý?” baþlýklý kitabýný konuetti. Gülaltay, milliyetçi söylemler geliþtirmesiylebiliniyor.

Ancak kitabý, sol görüþleriyle tanýnan Türk SoluDergisi’ni de çýkaran Ýleri Yayýnlarý arasýnda 2000yýlýnda çýkmýþtý.

Gülen’i Bahaî olmakla itham eden kitap hakkýndaBeyoðlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, “kitaptayer alan iddialarýn gerçek dýþý olduðu ve Gülen’inkiþilik haklarýnýn ihlâl edildiði” nedeniyle manevîtazminat davasý açýlmýþtý.

7 yýl süren yargýlama sürecinde Gülaltay, iddialarý-na bâzý kurumlarý da âlet etmek istemiþti.Mahkeme iddialarýn araþtýrýlmasý için JandarmaGenel Komutanlýðý, Emniyet Genel Müdürlüðü veMillî Ýstihbarat Teþkilâtý’na yazý yazarak,

“Fethullah Gülen’in gizli soruþturmalarda Bahaîolup olmadýðý, dinler-arasý diyalog adý altýnda Tevratittifakýný yaratma çabasý içinde olup olmadýðýyönündeki bilgileri ve Bahaî dini ve bu dine mensupkiþilerle iliþkileri konusunda bilgi ve belgeleri”istemiþti. Her 3 kurum da mahkemeye Bahaîinancýyla veya dinler arasý diyalog adý altýnda Tevratittifakýný yaratma çabasý içinde olduðuna dâir her-hangi bir bilgi ve belge bulunmadýðý yönünde cevapvermiþti.

“Bilirkiþi raporunda Gülen’in Bahaî olduðunu ispatiçin gösterilen verilerin ilmî izahtan uzak olduðu,kitabýn Gülen’in kiþilik haklarýna saldýrý sözcükleri veana fikrini içerdiði, basýnýn haber verme, bil-gilendirme, kamu yararý, güncellik kriterlerini aþankiþisel haklara tecavüz aðýrlýklý olduðu belirtilmiþ” denilen mahkeme kararýna göre, Gülaltay ve kitabý

basan Ýleri Yayýncýlýk Reklâmcýlýk Ltd. Þti. 5 bin YTLmanevî tazminata mahkûm edilmiþti.

Cumhuriyet Gazetesi yazarý Deniz Som’un“Bahaîlik, çarpýcý bir konu… Ýlginç bir araþtýrma…Ayrýntýlý bir çalýþma… Sonunda, uzmanlarca uzunuzadýya tartýþýlacak bir kitap ortaya çýkmýþ:Fethullah Müslüman mý?” diyerek, gündemegetirdiði kitap hakkýnda mahkûmiyet kararý bulun-masýna ve 8 yýl önceki bir hadise olmasýna raðmenbugünlerde gündeme getirilmesi mânidar bulunuy-or.

******

Gülen’den Hürriyet’e cevap geldi

The Economist Dergisi, “Dünya sahnesinde birköylü çocuðu” baþlýklý haberinde Fethullah Güleniçin þu ifâdeyi kullandý: “A “prophet” who findshonour , and some suspicion, in his own country:Fethullah Gulen“.

Yâni, “Kendi ülkesinde þerefle ve biraz da

Page 38: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

þüpheyle karþýlanan “peygamber“”

Muhabirini Gülen’in memleketi olan Erzurum’unKorucuk Köyü’ne gönderen dergi, cemaatin fidan-lýðýnýn öðrenci yurtlarý olduðu, Türk emniyetindeFethullahçýlar’ýn yüzde 70’e ulaþtýðý iddialarýný dilegetirdi. Ancak tüm yazýlanlar içinde “Prophet -Peygamber” nitelemesi dikkat çekti, soru iþaretleridoðurdu. The Economist editörleri, Ýslâm’ýn sonpeygamberinin Hz . Muhammed olduðunu bilmiyormuydu? Ya da Batýlý bir hoþgörü çerçevesindepeygamber, “dinî lider” anlamýyla mý kullanýlmýþtý?Yoksa prophet farklý bir anlamda mý yazýya konul-du?

The Economist “in bu yorumu HürriyetGazetesi’nde yer alýnca Fethullah Gülen bukonudaki þikâyetini Hürriyet Genel Yayýn YönetmeniErtuðrul Özkök’e bir mektupla aktardý. Peygambernitelemesine itiraz etti. Ýþte Gülen’in mektubu:

Muhterem Ertuðrul Bey,Bugüne kadar hakkýmda çok þeyler yazýldý söylen-

di.

Bâzen yapýlan haksýz, yersiz eleþtiriler ve yakýþtýr-malardan mahzun ve mükedder oldum. Takdireþayan mevzularda bile bizzat þahsým ya da bananispet edilen insanlar itham altýnda tutuldu.

Ýçim burkuldu çoðu zaman. Onca haksýzlýða rað-men sabretmeye, hatalarý sebatla karþýlamayagayret ettim. Yanlýþ bir algý varsa belki de bizkendimizi yeterince doðru anlatamadýk diyeözeleþtiri yapmaya çalýþtým ve hicranýmý sinemegömdüm. Ýlerleyen yaþýma ve bir kýsým saðlýk prob-lemlerime aldýrmaksýzýn akla hayâle gelmedik iddi-alarýna devam eden insanlarý gördükçe üzüntümdaha da artýyor.

Yetiþtiðim kültürün gereði sabretmeyi, hâttâ insafve iz’an ölçülerini aþarak bana kötülük yapmayývazife-i asliye gibi deðerlendiren insanlara duaetmeyi tercih ettim, ediyorum.Bu yapýlanlardan bir kýsmýný dünya imtihanýnda

çekilecek çilem olarak görüyor, her þeyi Yaratan’ýnadalet ve merhametine havale ediyorum.

Ne var ki The Economist Dergisi’nde çýkan birdeðerlendirme yazýsýný vesile kýlarak benim için“peygamber” tabirinin kullanýlmasý beni yürektenyaralamýþ, derinden üzmüþtür. Dilin inceliklerinevakýf olan dostlarýma göre “prophet” tabirinin tekkarþýlýðý peygamber olmadýðý gibi bahsi geçen

yazýnýn siyak ve sibakýnda böyle bir muradýn hede-flenmediði anlaþýlýyor.

Yazýnýn içinde týrnak içinde kullanýlan “A prophet”kelimesi “Peygamber” þeklinde tercümeedilmemeliydi; zira yazý boyunca “Ýslâm âlimi”, “çokduygulu vaiz” gibi ifâdeler de geçmektedir.

Belli ki prophet kelimesinin diðer anlamlarýndanbiri kastedilmiþ. Kelimenin diðer anlamlarýnýn da(kâhin, ermiþ vs.) kendim için kullanýlmasýný doðrubulmadýðým gibi, peygamber manasýnda tercümeedilmesinin ürpertici bir hata olduðuna inanýyorum.Kaldý ki yabancý bir kaynaðýn bizim inancýmýza görepeygamberlik kavramýný hatalý kullanmasý damuhtemeldir.

Bu meselenin benim inanç dünyama bakan biryönü var ki bence dergideki metinden de onunyarým yamalak ve kasýtlý-kasýtsýz tercümesindendaha önemlidir.

Malûmunuz olduðu üzere Peygamber’e inanmak,iman esaslarýndandýr ve bu kutsî esasa göre enson peygamber Hazret-i MuhammedAleyhisselam’dýr. Kur’ân-ý Kerîm’in çok açýk âyetleribu gerçeðin beyanýdýr.Muhammed Aleyhisselam’dan sonra peygamber

gelmeyeceði Kur’ân âyetiyle o kadar sâbittir ki,aksini iddia etmek cehâlet ve sapýklýk olarakgörülmüþtür.

Ben de her mü’min gibi can-u gönülden bu yücehakikate baðlýyým…

Hakkýmda kullanýlan ve yanlýþ anlamaya müsaitbir þekilde tercüme edilen bu kelime üzerine sankibenim böyle bir iddiam varmýþ gibi (hâþâ) yayýnyapýlmasýný yüreðim parçalanarak öðrendim.Vahiyle müeyyed peygamberlik makamýndanbahsedilirken insanlar daha dikkatli olmak ve Allahkarþýsýnda tir tir titrercesine davranmak zorundadýr.

Sâde ve düz bir Müslüman olmayý, hiçbir maddîmanevî makama tercih etmem.

Allah’a kul olmak, Hazreti Muhammed’e layýk birümmet olmak hayatýmýn en temel gâyesidir.Akidem budur, hayat felsefem budur. Ne acýdýr kiben Hazreti Muhammed’e küçük bir bende olmayaçabalarken çok aðýr ve yakýþýksýz bir benzetmeylekarþý karþýya kaldým. Üzüldüm, kýrýldým…

Gönlüm isterdi ki yabancý bir lisanda kaleme alýn-mýþ bir makalede geçen ve meramýný tam ifâde

3388

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 39: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

3399

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

edemediði anlaþýlan bir kelimeden yola çýkarakinsanýmýzýn kafasý bu denli karýþtýrýlmasýn…

Son olarak söylemek isterim ki, memleketimiz zorgünlerden geçiyor ve maâlesef böyle dönemlerdeinsanlarý karalamak, birbirine düþürmek için herzaman olduðu gibi maksatlý propaganda yapmakisteyenler zuhur ediyor.

Ýnsan sevgisinin tesisi ve sosyal barýþýn temini içindaha müteyakkýz olmak, müþfik baðrýmýzý herkesiçin hoþgörü ile açmak zorundayýz.

Öteden beri inancým budur ve böyle kalacaktýr.

Saygýlarýmla… Fethullah Gülen

Allah þâhittir kimseye görevden alýn demedim

Bu arada baþka bir konuya da temas etmezarureti hissediyorum. Ayný yazýyý vesile ederekÝstanbul Emniyet Müdürü Sayýn Celalettin Cerrah’ýngörevden alýnmasý talebinde bulunduðum yazýlýpçizilmiþ. Allah þâhittir ki benim ne böyle bir arzumolmuþtur ne de böyle bir talebim. Aksini ispatetmeden bunu ortaya atanlar sâdece bu dünyadamüfteri olmakla kalmýyor; âhirete giderken yanlarýn-da taþýyamayacaklarý bir kul hakkýný da götürmüþoluyor.

******

“Prophet” için sözlükler ne diyor: Ýngilizce’deki“prophet” kelimesinin Türk dilindeki ilk karþýlýðý“peygamber”.

Ýngilizce - Türkçe Redhouse sözlüðünde “prophet”kelimesinin anlamlarý þöyle sýralanýyor: Peygamber,nebi, resul; bilhassa Allah için söz söyleyen kimse,kâhin, kehanet sahibi.Türk Dil Kurumu Ýngilizce -Türkçe sözlüðünde de

“prophet “in karþýlýklarý þöyle: Peygamber, yalvaç,resul, nebi, (Tevrat’a göre) Allah adýna konuþan veÝsrailliler’e yol gösteren kimse, Kâhin, kehanetsâhibi.

The Prophet : Hz .Muhammed, 5. kendisinevahiy/ilham gelen ve toplumu doðru yola yöneltenkimse, önder, mürþit.

Her iki kaynakta da “prophet “in Türkçe karþýlýðýolarak “kâhin, kehanet sâhibi” kelimeleri gösterilsede, bu kavram esas olarak “oracle ” kelimesiyleifâde edilir.

******

MMKKDD YYoorruummuu

—Semih Tufan Gülaltay mahkûm edilmiþ, kitabýda piyasada yok (aratmadýðým yer kalmadý). Bunamukabil, yazdýklarýna doðru dürüst bir cevap daveren yok! “Sistem” kendisini susturmuþ belli ki…

—Ýsrail’in Hayfa þehri, Bahaîler’in Dünya Merkezi.Bahaîlik Birleþmiþ Milletler’de temsil edilmekte vedünyadaki gayri siyasî alanlarda sosyoekonomikprojelere katkýda bulunmak için çalýþmakta…Filistinli Müslümanlar’ýn alenen soyunu kýran Ýsrail,neden bu sözüm ona “4. Ýbrahimî dine” ev sâhipliðiyapar dersiniz?

—Bahaîlik’te peygamberlik bitmeyecek, Hz.Muhammed de peygamberdi ama hep yenilerigelecek deniyor mu? Evet. Eh, Fethullah Gülen deaksini söylemiyor. Yasaklanan youtube’daki nasi-hatleri çok mânidardýr: “Bekleyin, sabýrlý olun, atýþyapma zamanýný þaþýrmayýn” vs. Yukarýdaki bir tonlâstikli lâf yerine “ben katiyetle peygamber filândeðilim arkadaþ” demiþ mi? Hayýr.

— Erzurum’un Korucuk Köyü’nde doðan bu garib-an dim âlimi ABD ve Ýsrail’ce korunuyor ve birdünya lideri yapýlýyor mu? Evet!— Bahaîlik de ABG ve Ýsrail’ce korunuyor mu?

Evet!—Rusya bu zâtýn bütün okullarýný kapatýp, yasak

koydu mu? Evet.—Türk emniyetinde Fethullahçýlar’ýn yüzde 70’e

ulaþtýðý iddialarý doðru mu? Gâliba evet!—Bunlar canlarýnýn istediklerini içeri atýp gözdaðý

veriyorlar mý? Evet!—Beþ parasýz dâhi bir “Efendi Hazretleri” dünya

çapýnda okullarý idare ediyor mu? Evet!—Nihaî olarak, bu mekteplerde Ýngilizce ve Light

Islam dayatýlýyor mu? Evet!—Ne demiþ The Economist: “Europe: Islamic

Evangelists”, 8 Temmuz 2000!—Evangelism nedir? Bilmeyenlere kýsaca

özetleyeyim: Yahudi olmayanlarýn Yahudiciliði dinive ABG’nin metastatik kanseri; þiârý ise Ýslâm düþ-manlýðý…

Fethullah Gülen Bahaî midir bilemem ama hemBahaîliðin hem de kendisinin Batý emperyalizmininâleti olduðu o kadar açýk ve seçik ki… EsinlendiðiNurculuk da öyle deðil midir zâten?

Page 40: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4400

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Antep’te Ermeni milliyetçiliði ve Amerikan Kollejinin etkisi

Bülent ÇukurovaErmenilerin ulusal kimlik bilinci edinmelerinde,

Müslüman toplum ile Hýristiyan Ermeni toplumuiçinde sosyo - ekonomik farklýlýklarýn giderek art-masýna, Ermenilerde etnik kimlik bilincinin ortayaçýkmasýna iki temel olgu yol açmýþ görünmektedir.Birincisi XIX. Yüzyýl ortalarýndan itibaren Antep’teaçýlan American Board of Commissioners forForeign Missions’a (ABCFM) ait okullar ki,Amerikalýlarýn eðitim faaliyetlerinin yoðunlaþmasýy-la, Ermeni örgütlerinin kýþkýrtýcý ve teröre dönükfaaliyetleri paralellik göstermektedir, ikincisi isebatýlý devletler desteðinde Anadolu’daki azýnlýklaraverilen siyasi ve sosyal ayrýcalýklarla, Osmanlýtoplumu içindeki farklý dinlere mensup topluluk-larýn, yerel iktidarlardan baðýmsýz hareket edereksosyal ve ekonomik olarak kendilerini geliþtirip,Müslümanlardan farklýlaþmalarýdýr. Batýlý kaynaklarda bu çerçevede, Amerikalý Protestan misyoner-lerin, açtýklarý okullarý ihtilal merkezleri halinegetirdiklerini, uygulanan programlarýn Ermenilerdeözgürlük ve baðýmsýzlýk düþüncesini uyandýrdýðý,onlarýn etnik kimlik bilinci edinmelerini saðladýðýnýileri sürmektedir[1]. Baþta ABD olmak üzere dönemin batýlý büyük

devletleri Osmanlý imparatorluðu’ndaki gayri-müslimazýnlýklara özel bir ilgi göstermiþlerdir. Millet sistem-ine dayalý Osmanlýnýn merkeziyetçilikten uzak yöne-tim anlayýþý azýnlýklarýn dini, kültürel, eðitselfaaliyetlerini kendi olanaklarýyla ve özgürce yerinegetirmesine imkan tanýyan yapýsý da bu süreçteetkili olmuþtur. Batýlý devletlerin gösterdiði bu yakýnilginin ekonomik, sosyal, siyasi çok farklý boyutlarýbulunmaktadýr. Misyonerlik faaliyetleri temelindeörgütlenen bu ilgi, esas itibariyle daðýlmakta olanOsmanlý Ýmparatorluðu’nun sýnýrlarý dahilindekienerji-petrol kaynaklarýný kontrol etmek, sýnýrlarýyeniden çizilmekte olan bölge üzerinde süregidenuluslararasý rekabette global güç dengelerini lehineçevirmek amacýný güder. Bölgedeki gayri-müslimazýnlýklara yönelik eðitim faaliyetleri bu süreçte özelbir yer tutar.

Osmanlý Ýmparatorluðu’nda yabancý okullarýnsayýsý deðiþik kaynaklarda 800-7000 arasýnda gös-terilse de, bu sayý gerçekte 850-900 arasýndadýr.Yabancý okullar içinde Amerikan misyoner okulusayýsý 161’dir. Bunlarýn 130 tanesi Lübnan, Kudüs,Suriye, Halep, Adana, Sivas, Elazýð, Diyarbakýr,Erzurum, Van bölgelerinde açýlmýþtýr[2]ABCFM 1810’da Boston’da kurulmuþ, 1820 yýlýn-

da Anadolu’ya ilk Amerikalý misyonerler gelmeyebaþlamýþtýr.Antep’e ilk gelen misyoner Dr.ThomasP. Johnson’dýr. Halk içinde kendisine gösterilentepki nedeniyle ABCFM tarafýndan geri alýnmakzorunda kalýnmýþ, yerine Dr. Azariah Smith gönder-ilmiþtir[3]. Smith’ten sonra 1851-1869’da Dr.Andrew T.Pratt, 1874 sonrasý David H. Nuttingdoktorluk yanýnda vaizlik ve örgütleme çalýþmalarýnýsürdürmüþ, bu çalýþmalar, Antep’te “kuvvetli birProtestan topluluðu”nun ortaya çýkmasýna yolaçmýþtýr[4]. 1874 yýlýnda eðitime baþlayan Merkezi Amerikan

Koleji’nin Týp departmaný 1876’da hizmete gir-miþtir. Okul mütevelli heyeti Amerika’da bulunan 9üyeden oluþurken, altta idare heyetindeki 13 kiþiOsmanlý topraklarýnda yaþayan misyonerler veErmenilerdi[5]. Avrupa’da bu dönemde ilkokul 6,ortaöðretim 7 yýl, daha sonra Üniversite eðitimi ver-ilirken, kolej Amerikan eðitim sistemine göre organ-ize olmuþtu. Yaygýn eðitim 8, yüksekokul (lise) 4yýl, kolej 4 yýl idi. Okulda çalýþan idari personel veöðretmen kadrosu da Ermenilerden oluþturulmuþtu.Okulda eðitim gören öðrenciler Antep, Maraþ, Urfa,Gürün, Haçin, Kilis, Diyarbakýr, Sivas, Siverek,Hatay, Harput, Arapkir, Çermik, Adana’dan toplan-mýþ Ermeni çocuklardý[6]. 1876’da kazadaMüslümanlara ait bir rüþtiye (ortaokul) varken ikin-cisi 1908’de açýldý. Ýdadi (lise) ise 1911’de eðitimegirdi[7]. 1854’de gayri-müslimlerin eðitildiði 3ortaokul varken, 1900’de bu sayý 11 e çýktý[8].Müslüman öðrenciler ise Antep’teki Darü’l-Harir(ipekçilik okulu) dýþýnda yalnýzca Halep Sultanisi’negidebiliyordu[9]. Ermeni çocuklarýn okul sonrasý

Page 41: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4411

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

kendi yörelerine giderek faaliyet gösterecekleridüþünülürse, Amerikalýlarýn etki altýna almak iste-dikleri bölge de açýkça görülür. 1868’de Antep’te 10.802 Müslüman, 4933

Hýristiyan, 274 Musevi yaþamaktadýr. 1883’deþehir nüfusu 31.486, bunun yaklaþýk 2/3 siMüslümandýr. II. Meþrutiyet dönemine gelindiðindedaha detaylý bir sýnýflandýrmayla, kazada 69.842Müslüman, 13.937 Gregorien Ermeni, 4577Protestan, 675 Musevi, 470 katolik Ermeni, 54Ortodoks, 9 Süryani yaþadýðý görülür[10]. Öðrencilerin yaklaþýk 2/3 si Protestan, diðerleri

Gregoriendi. 1914 öncesinde okulda yalnýzca 3Müslüman öðrenci bulunuyordu[11]. Bu da doðaldýçünkü kolej yerli Ermenilerin de çalýþmalarý ve par-alarýyla kurulmuþtu. Müslümanlar yerel güçlerle debir þeyler yapýlabileceðinin geç farkýna varmýþlardý.Örneðin ErmeniyetimhaneleriAmerikan-Ýngilizvakýflarý ve yerliErmenilerin iþbirliði ilekurulup, iþletilirken,Antep zenginleri ilkMüslüman çocuklaraait yetimhaneyi XX.Yüzyýl baþýnda yapa-bildiler[12]. 1870’lerden sonra

ABCFM ve kiliseler kýzçocuklarýn daeðitimine önem verm-eye baþladýlar. Buokullarýn öðretmenleride kadýnlardan seçildi.Mrs.Schneider, MyraPractor, Ellen M.Pierce, LucilleForeman, Mrs.Merill,Blake, Mrs.NortonAmerikalý öðretmenlerden bazýlarýydý[13]. Bu okul1907’den 1912’ye kadar geliþme gösterdi veöðrenci sayýsý bu sürede ikiye katlandý[14].Antep’te XIX. Yüzyýlda 18 medrese bulunuyordu.

Vakýflar tarafýndan yürütülen bu kurumlarda dinaðýrlýklý eðitim yapýlmaktaydý[15]. Buna karþýn,kolejde açýldýðý yýllarda Ýngilizce, modern Ermenice,eski Ermenice, Türkçe, matematik, cebir, geometri,trigonometri ve ölçüm, doða felsefesi, astronomi,coðrafya, psikoloji, Ermeni, Türk ve Dünya Tarihiokutulurken[16], Birinci Dünya Savaþý öncesindedersler din bilimleri (3), doða bilimleri (5), matem-atik bilimleri (2), hayat bilgisi (1), insan bilimleri(1), Genel tarih ve Osmanlý Tarihi (2), felsefe (1),

hukuk bilgileri, ticaret ve ekonomi bilgileri, eðitimbilimleri (1), madencilik (1), Osmanlý dil ve edebiy-atý (4), Ermenice (2), Arapça (1), Ýngilizce (3),Almanca (1), Fransýzca (2), Yunanca (1 seçmeli),güzel yazý (2), resim (1), beden (2) þeklindedeðiþmiþtir (39. Senevi Rapor 1914. s.6). Bu der-slerden farklý olarak 1914-1915 eðitim dönemindeÝbranice de okutulmuþtur. Ermenice derslerindeTürkçe konuþmak kesinlikle yasaklanmýþtýr[17].Çaðdaþ tarih dersleri Türk tarihi ile iliþkilendirilerekkarþýlaþtýrmalý anlatýlýrken, Osmanlý tarihi içindeErmeni tarihi de verilmiþtir[18]. 1915 Eylülünden itibaren Ýttihat-Terakki tarafýn-

dan getirilen yeni maarif Nizamnamesi uyarýncaVilayet Maarif Müdüriyeti, diðer dillere verilen önemkadar Türkçe dil ve edebiyatýna zaman ayrýlmasý,Osmanlý tarih ve coðrafyasýnýn Türkçe ve Türkçe

ders kitaplarýndanokutulmasýný Kolejyönetimindenistemiþtir. Buna karþýnyönetim Ermeniceders saatlerini artýr-mýþ, 1914-1915eðitim yýlýnda ilk kezdetaylý Ermeni edebiy-atý okutulmuþ, üstsýnýflarda baþka diller-den Ermeniceye çeviridersleri verilmiþtir.Yine hükümet poli-tikalarý uyarýnca kolejarazi ve binalarý1914’e kadar vergi-den muaf iken,1914’te vergiye tabitutulunca Amerikansefareti devreye gir-miþ, aradakigörüþmeler sonucu

koyulan vergiler tehir edilmiþtir[19]. Politik etkinlikler okulda önem verilen bir konu

olmuþtur. 1913-1914 eðitim yýlý baþýnda öðret-menler politik konularda öðrencilerin sorularýnýyanýtlayýp, politik sorumluluklarý anlatan konuþ-malar yapmýþtýr. Zaman zaman kolej kütüphanesin-den yasaklý kitaplarýn ayýklanabilmesi amacýylakomiteler kurulmuþtur. Merkezi Türkiye Koleji’ndebulunan kitaplarýn %11.3 ü Arapça, Türkçe, %17.6sý Ermenice, %71 Ýngilizce ve Fransýzcadýr.1908’den 1914’e kadar okunan kitap sayýsýndadönemin siyasi geliþmelerine paralel olarak düzenlive periyodik bir artýþ bulunmaktadýr, 1908’lerdeokunan kitap sayýsý 3349 iken[20], 1914’lerde

Page 42: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4422

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

bu[21] 10942 ye çýkmýþtýr[22]. Kolejde Ermenicekitaplarýn okunma oraný Türkçe ve Ýngilizce kitaplar-dan fazla olmuþtur[23]. Savaþ baþlarýnda Ýngilizcekitaplarýn okunuþ oranýnda artýþ olmuþtur[24]. Kolejin son sýnýf tezlerinde (4.) yerel etnik ve din-

sel kültürü araþtýran, Ermeni kültürünü içeren tez-lerin hazýrlatýlmasýnýn ayrý bir önem taþýdýðý gözlen-mektedir. Örnek olarak, Urfa’da dinsel kültür,Urfa’da çocuk iþçiler, Urfa çeyizleri, Harran veyerlileri, Antep’te taþ inþasý ve endüstrisi,Türkiye’de hapishaneler, Türklerin sosyal yaþamý,Çerkezler, Türkiye’de batýl inançlar, Urfa’dakiErmenilerin lehçeleri ve gelenekleri, Ermenilerinentelektüel geliþiminde felsefenin yeri, Ermenicemüzik ve ilahi, Akdamar manastýrý, ErmeniProtestanlýðýnýn tarihi ve geleceði, Ermeni politikdernekleri, Ermenilerin ticari tarihi verilebilir[25].

Birinci Dünya Savaþý’nýn baþlamasý öðrenci veöðretmenler açýsýndan sýkýntý yaratmýþtýr. Savaþöncesi okul ortalama %6 civarýnda mezunverirken[26] 1914’te mezun verilmemiþtir. Savaþöncesi öðrenciler giderek artan oranlarda askeriyükümlülükler nedeniyle okuldan ayrýlmýþtýr[27].Ayný durum öðretmenler için de geçerlidir. Askerealýnacak öðretmenlerin okuldan ayrýlmamasýnýsaðlamak için kolej idare heyeti gereksinimi olanöðretmenlere borç vererek, bedel-i Nakdileriniödeyip gidiþlerini önleme çabasý içine girmiþtir[28].

Gelirleri ABCFM’un yüksek öðretim fonu ile yerelErmeni halkýn baðýþlarýndan saðlanan Kolejin Antepçevresindeki Amerikan okullarýna da eðitsel veparasal açýdan destek olduðu görülmektedir. Urfa,Keþab, Zeytun, Birecik, Kilis okullarýna az da olsapara yardýmý yapýlmýþ, Urfa ve Kilis okullarýylaeðitim hususunda bir mukavele imzalanmýþtýr[29].Örneðin Kayseri kilisesine gönderilen kolej mezun-larýndan Tahmisian ve Aijian faaliyetlerini mezralarakadar yaymýþ, burada “Pathfinder” isimli bir dergiçýkarmýþlardýr[30].

1867’ye kadar Antep’teki 3 kiliseden biri protes-tanlara aittir, bu tarihte Protestanlar iki kilise dahaaçmýþtýr. Protestan nüfusun hýzla artmasýnýnnedeni, doðum ve ölüm iþlemlerini kendileri yap-malarý ile vergi muafiyetidir. Bunun karþýlýðýndadiðer Ermeni ve Rum kiliselerine gitmemeleri isten-miþtir kendilerinden[31]. 1893’te 13.940 hýris-tiyandan 2319’u (%16) Protestan iken, 1908’de18.984 Hýristiyandan 4577’si (%24) protes-tandýr[32].1860’lardan sonra misyonerler tarafýndan

Gregorien topluma organize bir eðitim verildiði

gözlenmektedir. 1907’lere kadar okul sayýlarýndadüzenli bir artýþ vardýr (Musevi topluluðun eðitimide Hýristiyan okullarýnda verilmiþtir). Ýlkokullarýnyaklaþýk % 61’inde Protestanlar tarafýndan eðitimetkinlikleri sürdürülmüþtür. Hýristiyan toplum içindeeðitim alanlarýn oraný ise % 10’lardadýr[33]. 1907yýlýnda Antep’teki Amerikan okullarý da tümAnadolu’dakilere yapýldýðý gibi araþtýrmaya tabitutulmuþtur. Bu sýrada þehirde Merkezi AmerikanKoleji dýþýnda bir kýz okulu, 3 ilkokul, biryetimhane, hastane ve meskenler bulunmak-tadýr[34].

1890’lardan itibaren Amerikan okullarýnýn olduðubölgelerde çýkan Ermeni hareketlerinde Amerikanokullarýnýn da etkili olduðu saptanmýþ bazý kolejöðretmenleri yargýlanmýþtýr[35]. Zaten MerkeziTürkiye Koleji Yönetim Kurulu’nun aldýðý bir kararda Ermeni toplumunun nasýl bir psikoloji içindeolduðunu vurgular gibidir. 1914’te okul eylem planýiçinde öðrencilerde silah bulunduðu takdirde,bulara el koyulmasý kararlaþtýrýlmýþtýr.Bu durumErmeni topluluðun bir kýsmýnýn silah taþýdýðý vehatta bazý öðrencilerin silahla okula gelebildiðinigöstermektedir[36]. Bu olaylarýn Antep’teki uzantýsý“Balta Savaþý” adýyla yaþanmýþtýr. Ermeni saldýr-ganlarýn elebaþýlarý Halep’e sürülmüþ, Abdülhamit’eyapýlan baþvurular üzerine serbestbýrakýlmýþlardýr[37]. Bu olaylar üzerine Ermenimahallelerinin çevresine dört karakol yapma zorun-luluðu doðmuþtur.

II. Meþrutiyet yýllarýnda Hýnçak Fýrkasý AntepliErmeniler üzerinde etkisini artýrmýþtýr. Mart 1909Adana olaylarýndan sonra mahalleri deðiþik bölüm-lere ayýran Ermeniler sokaklarýn baþýna silahlý gru-plar yerleþtirmiþ, Gazarian köþkünü merkez edin-miþtir[38]. Türklerin yapýlanlara tepki göstermemesiolay çýkmasýný engellemiþtir.

Birici Dünya Savaþý’nda Ermenilerin çoðu bedelödeyerek askere gitmemiþ, yalnýzca doktorlaraskere alýnmýþtýr. Ermeniler daha önceki faaliyetlerinedeniyle silahsýzlandýrýlmýþ, bazý gençler özel çalýþ-ma gruplarýnda çalýþtýrýlmýþtýr. Savaþ sýrasýnda bazýErmeni liderleri ve tahrikçiler, yaklaþýk 1200 kiþiHama, Humus ve Þam civarýnda zorunlu ikametetabi tutuldular. Bunun önlenmesi için Kolejde degörev yapan Dr. Shepard padiþah nezdindeçabalarda bulundu[39]. Ýkamete tabi tutulanErmenilerin tamamý mütareke sonrasý yerlerinedöndüler.15.1.1919’da kaza Ýngilizlerce iþgal edilirken,

Ermeniler büyük bir coþku ve sevinç gösterileriyle

Page 43: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4433

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

karþýladýlar iþgalcileri[40]. Daha sonraki asýl olay-larýn çýkacaðý, Ermeni lejyonunun halka büyükbaskýlar yapacaðý Fransýz iþgalinde ise iþgal kuvvet-lerinin karargahý Merkezi Amerikan Kolejininbinalarý oldu[41].

DDiippnnoott llaarr :: Kocabaþ, Süleyman, Türkiye'de Gizli Tarih III, Misyonerlik ve Misyonerler, Vatan

Yay., Ýstanbul 2002. s.156-159.Mutlu, Þamil, Osmanlý Devleti'nde Misyoner Okullarý, Gökkubbe Yay., Ýstanbul

2005. s.326, 375.American Board of Commissioners for Foreign Missions, A Century of Service in

the Fountain of Healing, HAK. PAMPH. Folio RA, 99 B, T8, Z 11.Bilezikian, V. S., Abraham Hoja of Aintab, Light and Life Press, Winona Lake,

Indiana. S. 127.Ayýntab'da Kain Merkezi Türkiye Koleji'nin 39. Senevi Raporu, Kolej Matb.,

Ayýntab 1332. s.3-4.Catalogue of Central Turkey College at Aintab 1880, Vilaye of Aleppo, 1881,

Matteosian, Constantinople 1991, s.31-35.Solmaz, M. - Yetkin H., Gaziantep Çevre Ýncelemesi, Yeni Matbaa, Gaziantep

1969. s.85.Aksoy, Ö. Asým, 80 Yýl Önceki Antep, Gaziantep Büyükþehir Bel. Kültür Dergisi

(1992) s.5-6.Yener, Þakir Sabri, Gaziantep'in Yakýn Tarihinden Notlar, Gazianteplilerin Maarife

Hizmetleri. Gaziantep Vilayet Merkezinin 76 Sene Evveline Kadar Olan Mahalli MaarifHareketlerinin Kýsa Bir Tarihçesi, Gaziyurt Matb., Gaziantep 1955. s.52-53.

Salname-i Vilayet-i Haleb, Haleb Vilayeti Matbaasý, Haleb, 1285, 1326.Report of the President of Central Turkey College, Aintab, The Board of Manager

of the College, 1913-1914. PUMPH Folio RA, 990, T8, Z 91. s. 3-4, 10, 28.Yener, A.g.e. , s.37-38.Boston Massachusette'de bulunan Woman's Board of Missions'a yazýlan

rapor.Blake, Isabel M., Looking Backward Fifty Years in Aintab, Turkey. s. 3.Blake, A.g.e., s. 4.Yener, A.g.e., s.6-7.Catalogue of CTC, s.9.Report of the President, s.6-7, 16.Report of the President, s.17; 39.Senevi rapor, s21.39. Senevi Rapor, s.16-18.öðrenci sayýsý 201.öðrenci sayýsý 232. Report of the President, s.12-14.

1912-1913 te Türkçe-Ermenice-Ýngilizce oraný 3-5-2 iken, 1914'te 3-4-3 tür.39. Senevi Rapor, s.14.Report of the President, s.9-10, 16, 19.1911- %7.26, 1912- %4.91; 1913- %7.80.Report of the President, s.10.39. Senevi rapor, s.4-5.Report of the President 1914, s.9, 25.

Bilezikian, A.g.e., s.110. Güzelbey, Cemil Cahit,

Gaziantep Þeri MahkemeSicilleri, c.142, GaziantepKült.Der.Yay., Gaziantep 1966. s.74; c.45, s.37.

Salname-i Vilayet-i Haleb,1310, s.194; 1326, s.243.

Salname-i Nezaret-i Maarif-iUmumiye, Matbaa-i Amire,Ýstanbul 1317, s.1126-1127.

Mutlu, A.g.e., s.329.Mutlu, A.g.e., s. 309-310.Report of the President, s.8.Sarafýan, Kevork A., A Briefer

of History of Aintab. A ConciseHistory of the Cultural, Religions,Educational, Political, Industrialand Commersial Life of theAmenians of Aintab, U.S.A.1957. s.127-128.

Sarafian, A.g.e., s.132.KAYNAKÇAAksoy, Ö. Asým, 80 Yýl Önceki

Antep, Gaziantep BüyükþehirBel. Kültür Dergisi (1992).American Board of

Commissioners for ForeignMissions, A Century of Service in the Fountain of Healing, HAK. PAMPH. Folio RA,99 B, T8, Z 11.Ayýntab'da Kain Merkezi Türkiye Koleji'nin 39. Senevi Raporu, Kolej Matb., Ayýntab

1332. Bilezikian, V. S., Abraham Hoja of Aintab, Light and Life Press, Winona Lake,

Indiana. Blake, Isabel M., Looking Backward Fifty Years in Aintab, Turkey. Catalogue of Central Turkey College at Aintab 1880, Vilaye of Aleppo, 1881,

Matteosian, Constantinople 1991.Güzelbey, Cemil Cahit, Gaziantep Þeri Mahkeme Sicilleri, c.142, Gaziantep

Kült.Der.Yay., Gaziantep 1966. .Katchadourian, Stina, Efronia, An Armenian Love Story, Boston 1993.Kocabaþ, Süleyman, Türkiye'de Gizli Tarih III, Misyonerlik ve Misyonerler, Vatan

Yay., Ýstanbul 2002.Mutlu, Þamil, Osmanlý Devleti'nde Misyoner Okullarý, Gökkubbe Yay., Ýstanbul 2005. Report of the President of Central Turkey College, Aintab, The Board of Manager of

the College, 1913-1914. PUMPH Folio RA, 990, T8, Z 91.Riggs, Alice Shepard, Shepard of Aintab, New York 1920.

Katchadourian, Stina, Efronia, An Armenian Love Story, Boston 1993. s.119-120;Sarafian, A.g.e., s.134; Riggs, Alice Shepard, Shepard of Aintab, New York 1920.s.191.

Katchadourian , A.g.e., s.160.Yener, A.g.e., s.21.Salname-i Nezaret-i Maarif-i Umumiye, Matbaa-i Amire, Ýstanbul 1317.Salname-i Vilayet-i Haleb, Haleb Vilayeti Matbaasý, Haleb 1285.Salname-i Vilayet-i Haleb, Haleb Vilayeti Matb, Haleb 1310.Salname-i Vilayet-i Haleb, Haleb Vilayeti Matb., Haleb 1326.Sarafýan, Kevork A., A Briefer of History of Aintab. A Concise History of the

Cultural, Religions, Educational, Political, Industrial and Commersial Life of theAmenians of Aintab, U.S.A. 1957.Solmaz, M. - Yetkin H., Gaziantep Çevre Ýncelemesi, Yeni Matbaa, Gaziantep 1969.Yener, Þakir Sabri, Gaziantep'in Yakýn Tarihinden Notlar, Gazianteplilerin Maarife

Hizmetleri. Gaziantep Vilayet Merkezinin 76 Sene Evveline Kadar Olan Mahalli MaarifHareketlerinin Kýsa Bir Tarihçesi, Gaziyurt Matb., Gaziantep 1955.

lliillii--mmaarrttiirrii--AArrmmeenniiaann--ggrr ssiitteessiinnddee AAnntteepp AAmmeerriikkaann KKoolllleejjii’’nniinn ffaaaalliiyyeettlleerrii bbööyyllee ttaassvviirr eeddiillmmiiþþ

Page 44: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

Sakýn þu yanýlgýya düþmeyin.ABD'de kürsü sahibi olmak ve Türkiye'de etkili

popüler biri olmak için böyle çok zeki, deha falanolmanýz gerekmiyor.Ama Türk Halkýna "deha,

süper" olarak zaten sunulur-sunuz.Sadece köpek gibi ABD'nin

çýkarlarýný savunur olacak-sýnýz, ruhunuzu Türk düþman-lýðý yakýp kavura-cak.(geçmiþinizde dedelerdenfalan vatana ihanet etmiþvarsa sizden kýralý yok) BirkaçABD ajanýyla da görüþmedebunu dile getireceksiniz.Adamlar bakacak bu "herif veya kadýn bizim iþimize yarar"derse sizi kullanacak.Kullanýrken bir sürede yaþay-acaksýnýz. Hatta size bir kocayada kadýn da ayarlarlarevlenir barklanýr onlardanolduðunuza da inanýrsýnýz.Ama sonra bir paçavra gibi

sizi bir yere atacaklar."Ne yaþadýysam kar" deðip

yalanmaya devam edeceksin.Soysuz, milletsiz, suratýna

tükürüleceðini bile bile buyalancýlýðýna, sahte gülüþler-ine devam edeceksin.Böyle bir karaktere sahipsen hiç durma ABD'ye at

kapaðý . Adamlar yana yana böylelerini arýyor.

Obama'nýn 'Avrupa-Avrasya Direktörü PhilipGordon tarafýndan 2008'de yazýlan 'Winning Turkey'adlý kitap AKP hükümetinin yol haritasýný çiziyor.

Herþey önceden planlandýðý gibi gerçekleþiyor.

Amerika daki ünlü think-thank lardan 'BrookingsÝnstitution' yöneticilerinden Philip H.

Gordontarafýndan yazýlan'Winning Turkey' (Türkiye'yiKazanmak) adlý kitabýn enhayati konularda Türk dýþiþ-leri politikalarýný yönlerdiðiortaya çýktý. Mayýs 2009'daABD Baþkaný Barak Obamatarafýndan 'Avrupa veAvrasya iþleri Devlet bakanýyardýmcýsý' olarak atananPhilip H. Gordon, Türkiyekonusunda baþkanObama'nýn en yetkili yardým-cýsý oldu. Philip Gordon'unayný think-thank kuruluþundaçalýþan neoliberal TürkyardýmcýsýÖmer Taþpýnar ileortak imzasý bulunan kitapTürk dýþ politikasýnýn nasýlyönlendirildiðini açýklayýcý birbelge oldu. 2008 yýlýndapiyasaya çýkan 'Türkiye'yiKazanmak' kitabý, Ermenimeselesi, Kuzey Irak iliþkilerigibi temel konularda TürkiyeDýþ Politikasýný yön-lendirmekten baþka 'askeri

darbe giriþimleri' konusundaki 'uyarý ve açýkla-malarýyla Ergenekon savcýlarýna da rehberlik ediyor.

BBüüyyüükk FFýýrrssaatt ((GGrraanndd BBaarrggaaiinn))

Cumhurbaþkaný Abdullah Gül'ün yaptýðý 'Kürtaçýlýmý' konusundaki 'Büyük Fýrsat' ifadesinin bile

4444

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

AKP'nin El Kitabý:

Winning TurkeyMahir TAN

Page 45: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4455

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

'Grand Bargain'olarak isim babalýðýný yapan PhilipGordon, yakýnda Türk dýþ politikasýnda 'beklenen'geliþmeleri de bildiriyor.

Fýrsat Kuzey Irak'ta 15 milyar dolarlýk kontrat mý' ?

Cumhurbaþkaný Abdullah Gül tarafýndan Mayýsayýnda yapýlan bir açýklamada Kürt meselesindeçýkan bir 'Büyük Fýrsat'tan söz edilerek, deðer-lendirilmesi istendi. Oysa, Gül yeni bir þeysöylemiyordu. 'Büyük fýrsat', Hükümetin izleyeceðirotayý daha 2008 yýlýnda belirleyen 'Winning Turkey'kitabýnda, 'Grand bargain' adýyla düzenlenmiþti.'Büyük Fýrsat' ya da orijinal adýyla 'Grand Bargain',Türkiye'ye Kuzey Irak federasyonunu Kerkükbaþkentli olarak onaylattýrmak karþýlýðýnda, KuzeyIrak'ta 15 Milyar dolarlýk kontrat vermek,Yumurtalýktan Kerkük petrolü ihracýný saðlamak ve PKK'yýKuzey Irak'tan uzaklaþtýrmayý içeren bir paketanlaþma. Philip Gordon, bu anlaþmanýn yürümesikonusunda 'ABD'nin "tek sponsor" olarak rolüstleneceðini de garanti ediyor. Ayný kitabýn ortakyazarlarýndan olduðu belirtilen Ömer Taþpýnar'dakitabýn yayýnlamasýný izleyen aylarda Türkiye'defaaliyete geçerek,Milliyet gazetesindeDerya Sazak ile yaptýðýbir röportajda 'KuzeyIrak ile anlaþmanýnTürkiye'ye yapacaðýkatkýlarý anlatýrken,'Kuzey Irak'ta federal birkürt devletinin kurul-masýnýn kesin olduðunuancak Kürtler arasýndaBaþkentin Kerkük ya daErbil olmasý konusundatartýþma yaþandýðýnýfakat Kerkük'ün aðýrbastýðýný' belirtiyordu.

''CCuummhhuurrbbaaþþkkaannýýüüssttüü kkaappaallýý ''ssooyykkýýrrýýmm''

mmeekkttuubbuu yyaayyýýnnllaayyaaccaakk mmýý'' ??

ABD Baþkaný Obama'nýn Türkiye geliþini izleyengünlerde hýzlanan Ermenistan'a kapý açma veErmenistan ile resmi iliþkiler kurma giriþimi de,Philip Gordon tarafýndan 2008 yýlýnda aynýyla belir-tiliyordu. Sözde'Ermeni Soykýrýmý'ný Kabulunun'Türkiye için çok zor olduðunu ve bu konudakibaskýlarýn Türk milliyetçiliðini körüklediðini' belirtenObama'nýn Devlet bakan yardýmcýsý, bu yolda bazýhazýrlýk adýmlarý atýlmasýný istiyor. Bunlar

Ermenistana kapý açýlmasý, resmi iliþkiler kurulmasýve bunun karþýlýðýnda 'Ermenistan'ýn Karabað soru-nunun çözümünde "gerçek bir kararlýklýk' göstere-ceðini açýklamasý' teklif ediliyor. Geçtiðimiz ayiçinde Obama ziyaretinin hemen ardýndan faaliyetegeçen Türkiye Hükümeti görüþmelere baþladý.Ancak "Ermenistan'ýn Karabað konusunda söz ver-mesi karþýlýðýnda' iþleyeceði sanýlan Plan,Azerbeycan Baþkaný Aliyev'in Türkiye ye karþý sertve kararlý tutumu ve Rusya yý devreye sokmasýüzerine iþlemedi.

EErrddooððaann yyeerriinnee GGüüll mmuuhhaattaapp

'Winning Turkey' kitabýnýn yazarý Gordon; Sözde'Ermeni Soykýrýmý' meselesinde taviz vermenin AKPyöneticileri için zorluðunu deðerlendirdikten sonradoðrudan doðruya Cumhurbaþkanlýðýný muhatapalarak bir teklifte bulunuyor;' Ermeni trajedisinianmak için Cumhurbaþkanlýðý tarafýndan yazýlacakbir 'sempati mektubu' Ankara ve Yerevan Ýliþkilerinidüzeltmek için bir baþlangýç olur. Bu mektupta 1.Dünya savaþýnda ölen Türk ve Ermeniler için duyu-lan acýlar belirtilir. Türk Hükümeti'de 1.Dünya

Savaþýnda iþlenenvahþet ve bu dönemiçin duyulan piþmanlýk(regret) duygularýný dilegetirir. Bu dönemdeölenler için bir anýtyapýlmasýna yardýmcýolur. Bu dönemde ABD,iyi niyetini gösterenTürkiye'nin arkasýndaduracaktýr'. BaþkanObama'nýn, DevletBakaný Yardýmcýsý, bun-larý istedikten sonra þunotu düþüyor kitabýnda;'Bunlar herkesi tatminetmeye yetmeyecektir.Ancak, Türkiye ningeçmiþini kabul etme-sine kadar olan has-sasiyet ortamýnda biryol alýnmasýna yardýmcý

olacaktýr. Üstelik bunun yanýnda Ermenistan'ýn daTürkiye'ye yardýmcý olmak için bu açýklamalardansonra, bir toprak talebi ve tazminat istemi olmaya-caðýný açýklamasý gerekmektedir'

""''EErrggeenneekkoonn'' sseenniinn bbaaþþýýnnýýnn aalltt ýýnnddaann mmýý ççýýkkttýý ??""

Philip Gordon tarafýndan yazýlan 'Winning Turkey'

Page 46: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

kitabýnýn 'introduction' bölümü herþeyden dahailginç bir bölüm. Þöyle baþlýyor; 'Türkiye'nin yeniCumhurbaþkaný seçimi öncesi 2012 yýlýnda, þöylebir karabasan senaryosu düþünün; " Türk ordusubir darbe yaparak gizli islamcý bir ajenda takipettiðini düþündüðü ve Türkiye'nin ulusal çýkarlarýnýpeþkeþ çektiðine inandýðý,'islamist eðilimlihükümeti' deviriyor. ABD ve AB'den gelecek ambar-golara karþý baðýmsýz bir politika izleyeceðini açýklýy-or. AB üyeliði talebini geri çekiyor, NATO anlaþ-malarýný askýya alýyor ve ABD'nin askeri üsleri kul-lanmasýný yasaklýyor. Rusya,Çin ve Ýran ile dahayakýn iliþkiler kurarak Kuzey Irak'a asker yolluyor.'Bukabus senaryoyu yazan ABD Bakan Yardýmcýsýsoruyor;"Nasýl olurda ABD, bunun olmasýna izin verir ? Siz

ABD baþkaný olsaydýnýz böyle bir felaketi önlemekiçinNe yapardýnýz ?" Yazarýmýz devamla; "Þüphesiz

böyle bir olay 2012 yýlýnda olmayabilir. Ancak,bunun bir olasýlýk olduðunu görmeyen ve butehlikeyi yok sayan ve gerekli tedbirleri almayanherkes, yeterli dikkati göstermiyor demektir" ABDDevlet Bakan yardýmcýsý Philip Gordon anlaþýldýðýkadarýyla bu 'kabus senaryosu' nun gerçek olma-masý için 'gerekli tedbirleri alýyor' .Çok muhtemeldirki Orduyu hedef alan Ergenekon soruþturmasý,Genel Kurmay Baþkaný'ný bile dinleyen'telekulak' veABD'deki bir think-thank tarafýndan Nokta dergisinegönderilen Deniz kuvvetleri Komutaný Özden Örnektarafýndan tutulduðu ileri sürülen günlük, bu tedbir-lerden bazýlarýdýr. ABD'nin Türkiye'ninde baðlýolduðu Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu DevletBakaný yardýmcýsý Gordon, Eski Genel KurmayBaþkanýHilmi Özkök'ü öve öve bitiremiyor. 'Kýbrýsmeselesi yüzünden 2004 yýlýnda Genel Kurmay daüst düzey paþalar tarafýndan hazýrlanan bir darbegüçlükle önlendi. AKP , o dönemde Genel KurmayBaþkaný Hilmi Özkök olduðu için son dereceþanslýydý.' Yazar, sürekli olarak 2002-2004 yýllarýarasýnda görevde olan kuvvet komutanlarýný veGüvenlik Konseyi Genel sekreteri ni 'yaptýðý açýkla-malara' atýf yaparak açýkça ihbar ediyor savcýlara.2007 yýlýnda yazýlan kitap, Ergenekon tutukla-malarýna ýþýk tutuyor. Kitaptaki ' kabus senaryo' içinverilen tarih 2012 Cumhurbaþkanlýðý seçimiönceleridir. 2012 Cumhurbaþkaný Abdullah Gül'üngörev süresinin bitiþ ve anlaþýldýðý kadarýyla TayyipErdoðan için adaylýk tarihidir. Ayný zamanda yeniparlamento seçimlerinin tarihidir. ABD DevletBakaný Yardýmcýsýnýn 'Winning Turkey' kitabýndananlaþýlan, Ergenekon tutuklamalarýnýn o tarihekadar sürdürüleceðidir.

Türkiye'de iki ay önce çýkan "Türkiye'yi Kazanmak"

(Timaþ Y.) kitabýný okuyanlar, þifreleri kolayçözdüler. Obama'nýn vereceði her mesaj, bu kitaptayazýlýydý. Kitabýn yazarlarýndan Ömer TaþpýnarABD'de Brookings Enstitüsü Türkiye ProgramýDirektörü, diðer yazarý ise Philip H. Gordon ise aynýenstitüde dýþ politika uzmaný...

Milliyet'ten Can Dündar kitabý þöyle analiz ediyor:

Kitap, "Türkiye neden ABD'ye düþmanoldu?"sorusuyla baþlýyor. Ýlk cevap þu:"Ortak düþman Sovyetler çöktü de ondan..."Taþpýnar'a göre çöküntünün ardýndan, iki mesele

çýktý:1) Kürt meselesi: Son 20 yýlda herkes Batý'nýn bir

Kürt devleti kurmak istediðine ve PKK'ya destekverdiðine inandý.

2) Ilýmlý Ýslam projesi: ABD'nin laik cumhuriyetekarþý AKP'yi destekleyerek bir ýlýmlý Ýslam modeliyaratmak istediði inancý, Kemalist çevrede ABDdüþmanlýðýný artýrdý."Milliyetçi dalga öyle yükseldi ki, Amerika için

Türkiye'yi kazanmak zorlaþtý."

Taþpýnar ve Gordon'ýn çözüm için 5 ana adýmönerdiðini söylüyor.

1) Türkiye ile Kürtler arasýnda bir "büyükpazarlýk"ýn teþviki...2) Türkiye'de liberalizm ve demokrasiye Batý

desteði...3) AB ve Türkiye tarafýndan Türkiye'nin nihai

üyeliðinin desteklenmesi taahhüdünün yenilen-mesi...4) Ermenistan ile tarihsel bir uzlaþýnýn teþviki...5) Kýbrýs'ta siyasi çözüm için destek...Yeni dönemde Washington'un Türkiye stratejisinin

dayanacaðý sütunlar bunlar...

Kitapta þu ifadelere de yer veriliyor:"Türkiye ileIraklý Kürtler arasýnda iki tarafa da faydalý bir büyükpazarlýk teþvik edilirken Kürt liderlere baðýmsýzlýktalebi ya da teröre müsamahanýn Amerikandesteðine mal olacaðý açýkça ifade edilmelidir."

GGüüvveenn eekkssiikkll iiððii iiççiinn iissee iillggiinnçç öönneerrii vvaarr::

"Washington'un PKK liderlerini öldürmek veyatutuklamak yönündeki çabalarý ve AvrupalýlaraPKK'nýn finansmanýný çökertmek yönünde baskýyapmasý..." .

Taþpýnar'ýn kitabýn Türkçe baskýsýna yazdýðý önsözegöre, "AKP, Gazze ve Davos sonrasýnda Ýslam

4466

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 47: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

dünyasýnda yeni bir liderlik rolüne sahip oldu. Bu,Washington için hem ciddi sorun, hem de bir fýr-sat... ABD bu yeni duruma saygý duyarak, Ýslamdünyasýnda kendi imajýný düzeltmeye çalýþabilir."

GGEENNEETTÝÝKK ÝÝHHAANNEETTTTEE ÝÝÞÞÝÝNN ÝÝÇÇÝÝNNDDEE30-03-2009, PazartesiBrookings'e baþkan yardýmcýsý oldu

Kemal Derviþ, önemli düþüncekuruluþlarýndan BrookingsInstitution'in Baþkan Yardýmcýlýðýgörevine getirildi.BM Kalkýnma Programý (UNDP)

baþkanlýðý görevi geçen haftalardasona eren Kemal Derviþ, bugün-den itibaren Washington'un önemlidüþünce kuruluþlarýndan BrookingsInstitution'in Baþkan Yardýmcýlýðý veKüresel Ekonomi ile KalkýnmaProgramý'ndan Sorumlu Direktörlükgörevine getirildi.BrookingsInstitution Baþkaný Strobe Talbottaçýklamasýnda, Derviþ'in, ABDBaþkaný Barack Obama'ninUluslararasý Ýþlerden SorumluHazine Bakan Yardýmcýlýðýna adaygösterdiði Lael Brainard'in yerinebu göreve getirildiðini bildirdi.Talbott, Derviþ düzeyindeki birakademisyen ve devlet adamýnýnBrookings'e katýlmasýnýn büyük bir kazanç olduðunubelirtti. Kemal Derviþ de açýklamasýnda, küreselekonomik krizin sürdüðü mevcut ortamda yenigorevi için Brookings'e katýlmaktan memnuniyetduyduðunu kaydetti. Brookings'in açýklamasýnagöre, Derviþ, bu düþünce kuruluþundaki pozisy-onunun yaný sýra Sabancý Üniversitesi'nde yenibaþladýðý görevini de sürdürecek.

AABBDD''nniinn TTüürrkkiiyyee''yyii BBaattýý ''yyaa KKaazzaannmmaaSSttrraatteejjiissii

ABD Baþkaný Obama'nýn Türkiye'ye gelmesi ileABD/Türkiye iliþkileri daha çok tartýþýlýr oldu. Bubaðlamda, siyasi atmosferi daha net ve doðruokuyabilmenin bir aracý olarak Philip H. Gordon veÖmer Taþpýnar'ýn kaleme aldýðý "Türkiye'yiKazanmak / Türkiye Batý için Neden Vazgeçilmez?"adlý kitap önem kazanmakta.

Timaþ Yayýnlarý arasýndan çýkan kitapta yazýlanlarýokuyunca, Obama'nýn Ankara ve Ýstanbul'daTürkiye'nin stratejik konumu üzerine söyleye geldik-leriyle kitapta yazýlanlar arasýnda büyük bir örtüþ-

menin var olduðu görülüyor. ABD DýþiþleriBakanlýðý'nda Avrupa ve Avrasya Ýþleri'ndenSorumlu Bakan Yardýmcýlýðý'na atanan PhilipGordon, ayný zamanda seçim sürecinde de BarackObama'nýn danýþmanýydý. Gordon'un görevi de gözönüne alýndýðýnda, görüþlerini ABD dýþ politikasýnýbelirlemede etkili kýlmayý baþarýyor diyebiliriz.

Kitap daha çok Gordon'un Beyaz Saray'a sunduðubir rapor mahiyetinde. Kýsa, öz,açýk ve anlaþýlýr bir dille kalemealýnmýþ.Ömer Taþpýnar bir giriþyazýsýyla ve Soli Özel de bir son-söz ile kitabýn baþýný ve sonunudoldurmuþlar.

Önümüzdeki yirmi yýl içindeABD'nin müttefiki Türkiye'yi kay-betme riski göz önüne alýnarakkaleme alýnan eser, Türkiye'ninABD için neden önemli olduðukonusunda bir çalýþma. Buanlamý ile ABD'ye bir takýmstratejik önerilerde bulunurken,Türkiye'de izlenmesi gereken içve dýþ siyasetleri de tanýmla-maya çalýþýyor.

AAnnaa hhaattllaarr

Kitap, Ömer Taþpýnar'ýn Türkçetercümeye bir giriþ yapmasýyla baþlamýþ. Konuyatemel bir giriþ yapan Taþpýnar, soðuk savaþ sýrasýn-da çok güzel iliþkilere sahip olan ABD ve Türkiye'ninsoðuk savaþ sonrasýnýn yeni þartlarýyla beraberiliþkilerinde gerilimler doðduðunu belirtiyor. Ýkiülkenin daha önceleri ortak düþman belledikleri"komünizm tehlikesi" ne karþý beraber hareket ettik-leri ve fakat son dönemde ortak düþman üretmekkonusunda sýkýntý yaþandýðýnýn altý çiziliyor.Taþpýnar makalesinde, her ne kadar iki ülke deterörizme karþý net, açýk tutumlarda bulunmuþlarsada "terörizm" tanýmlarýndaki farklýlýklar ortak stratejiüretmeyi engeller görünmekte olduðunu da vurgu-luyor.

Philip Gordon, konuya Türkiye halkýnýn ABD'yeolan antipatisi üzerinden baþlýyor. Bu soðuk tutu-mun kaynaðýna da artan milliyetçilik ve ABD veAB'ye karþý duyulan hayal kýrýklýðýnýn da altýný çiziy-or. Kemalistler ve Ýslamcýlar arasýnda süregelençekiþmenin AB yolunda aldýðý þekilleri deðer-lendiren yazar, bugün Türkiye'de oluþan batýkarþýtlýðýnýn temel kaynaðýnýn Ýslamcýlardan deðilKemalistlerden geldiðini söylüyor. Hemen belirt-

4477

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 48: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4488

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

mekte fayda var ki, Gordon'un Ýslamcýlýk tanýmý AKPçizgisi ile sýnýrlýdýr.

Kitapta hedef tahtasýna konulmuþ olan Kemalizm,radikal laiklik, asimilasyoncu milliyetçilik ve batýcýkimlikleriyle mercek altýna alýnmýþ. Bu alt baþlýklar-da konuyu tartýþan yazar, soðuk savaþ sonrasýTürkiye'nin Ýslamcý bir muhalefetle tanýþtýðýný daekliyor.

1 Mart tezkeresinde iki ülke arasýndaki geriliminzirveyi gördüðünü belirten Gordon, 4 Temmuz'da daTürk askerlerinin kafasýna çuval geçirilerek gözaltýnaalýnmasýný, 1 Mart'ýn birrövanþý olarak niteliyor.Tarihinde ilk defa TürkiyeCumhuriyeti'nin AB veBirleþik Devletler ile eþzamanlý bir sorunyaþadýðý, Rus, Ýran, Çinçekim sahasýnýn da ilkdefa bu kadar yakýnolduðu tespitlerindebulunuyor. Türk bürokra-sisinde bulunanKemalistlerin gerek e-muhtýra ve gerekseAKP'ye kapatmadavasýnda arzuladýklarýhedefin Avrasya paktýolduðunun da altýçizilmiþ. Zaten yazarolasý bir darbede ABDaçýsýndan Türkiye'nin kaybedileceði tezini iþlemekte-dir.

Sýrasýyla Türkiye'nin olasý müttefikleri ele alýnmýþ.Ülkeler ve bunlarýn Türkiye ile siyasi ve ekonomikiliþkileri de deðerlendirilmiþ çalýþmada. Rusya, Ýranve Suriye ile iliþkilerdeki geliþmeler rapor formundakaleme alýnmýþ.

Kitabýnýn sonlarýna doðru Philip Gordon, "Türkiye'yikazanmak"baþlýklý bölümde beþ öneri de bulunuyorABD yönetimine. Önerilenler ile yapýlanlar gözönüne alýndýðýnda ABD yönetimi ve dolayýsýylaTürkiye yöneticililerinin iliþkiler konusunda uzlaþtýðýsöylenebilir. Öneriler þöyle:

Türkiye ile Kürtler Arasýnda Büyük bir PazarlýðýnTeþvik Edilmesi: Kürt halkýnýn kültürel haklarýndaiyileþtirmeler yapýldýðý ve Kürdistan Özerk Yönetimiile ekonomik ve siyasal iliþkiler geliþtikçe, PKK'nýnbitirilebileceði mesajý veriliyor.

Türkiye'de Liberalizm ve DemokrasininDesteklenmesi: Bu konudaki öðütlerde hedefteradikal Ýslamcýlýk var. Yazara göre radikal Ýslam'ýnönünü almanýn yegâne yolu, fikir özgürlükleri vezenginleþmenin önünü açmak. Türkiye'de liberal-izmin Ýslamcý bir devlet yapýsýnýn yolunu açacaðýþeklinde korkular olduðunu da vurgulayan Gordon,esasen Ýslami bir devlet talebinin Türkiye'de tehlikeolmadýðý kanaatinde. Buna delil olarak daOsmanlý'dan bugünlere uzanan laik gelenek veÝslamcýlarýn AB ve ABD'nin refahýna olan özlem-lerinin bir þeriat devletine olanýnkinden fazlaolduðunu söylüyor.

Türkiye'nin AB üyeliðiTaahhüdününYenilenmesi: AB debulunan göç fobisininyersiz olduðu ve AB'ninTürkiye'yi içine aldýðýndadaha kazançlý çýkacaðývurgularý var. Bunun içinözel vize þartlarýndan,hukuki düzenlemelerekadar önerilerde bulun-muþ.

Ermenistan ile TarihiUzlaþmanýnDesteklenmesi: 1915tehciri ve onun halensüren siyasi sonuçlarý ilealakalý olarak bir çözüm-

süzlük içinde bulunan Ermenistan ve Türkiye iliþki-leri normalleþmeli diyen yazar, Hrant Dink adýnaaçýlacak kürsüler gibi birtakým önerilerde bulunuyor.

Kýbrýs'ta Siyasi bir Çözümün Teþvik Edilmesi: Ýkitoplumlu ve iki bölgeli bir federasyon planýnýn uygu-lanabilir olduðunu belirten yazar, Ada'daki TürklerinAB vatandaþý olmakla, Rumlarýnda eski topraklarýnadönmekle mutlu olacaklarý tezini iþliyor.

Soli Özel, bir sonsöz ile katýlmýþ çalýþmaya. Kýsacabir yakýn tarih profili çizerek Gordon'un ne kadarhaklý olduðu dýþýnda bir þey eklememiþ. Makalesikitabýn geniþ bir özeti formunda ve aslýnda gereksizbir tekrar gibi de anlaþýlabilir.

LLOONNDDRRAA // AA VVRRUU PPAA AA JJ AANNSS II (( AAVV AA )) ÖÖ ZZ EE LL

Page 49: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

4499

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Türkiye 'Aklýný' kaybediyor ATO, yurt dýþýnda binlerce dolara okuyan, ancak

kendilerine Türkiye'de gerekli ortam ve refahsaðlanamadýðý için dýþarýdaçalýþmayý tercih eden ünlübeyinleri "Bilimin GurbetKuþlarýný" nitelendirmesi ileson raporuna konu olarakseçti. Ankara Ticaret Odasi Baþkaný

Sinan Aygün, "Beyin gurbetçi-leri sadece bavullarýný alýp git-miyor. Beyin avcýlarý ulusalinsani yatýrýmý temelindensöküp alýyor. Her giden beyniile Türkiye aklýný kaybediyor"dedi. ATO'nun "Türk Beyin

Gurbetçileri" baþlýðý ile hazýr-ladýðý rapora göre, Türkiyebeyin göçü en fazla olan 32ülke içinde 24'üncü, yurt dýþý-na en çok öðrenci gönderenülkeler arasýnda 11. sýradaolmasýna raðmen, bu kiþileriyurt içinde tutamýyor. Ýyi eðitimgörmüþ her 100 kiþiden 59'uyurt dýþýnda çalýþmayý tercihediyor. Yurt dýþýnda üniversite eðiti-

minin maliyeti öðrenci baþýnayýllýk 30 bin dolarý buluyor.Buna göre yurt dýþýnda okuyan 50 bin kiþininTürkiye'ye yýllýk maliyeti 1.5 milyar dolarý, 5 yýllýkeðitim maliyeti ise 7.5 milyar dolarý aþýyor. Türkiye yurt dýþýna giden 50 bin öðrenciden 30

bini için her yýl 900 milyon dolar ödemekle kalmýy-or, 5 yýllýk eðitim sonunda dönmeme maliyeti 4.5milyar dolarý buluyor. Bu da geliþmiþ ülkelerekarþýlýksýz hibe anlamýna geliyor.

GGiiddeenn ddöönnmmüüyyoorr!!Raporda, son 12 yýlda sadece Milli Eðitim

Bakanlýðý'nýn bursuyla yurt dýþýna giden bin 991gençten 769'unun dönmediði (% 38), buna paralel

olarak, TÜBÝTAK bursiyerlerinin ülkeye dönmemeoranýnýn ise % 21 olduðu belirtiliyor. Geri dönmeme en çok mühendislikte (bilgisayar,

uçak, elektrik-elektronik,haberleþme, makine, kimya,endüstri, maden, metalürji,bioteknoloji gibi dallarda),týpta ve daha az oranda sosyalbilimlerde yoðunlaþýyor. Fenbilimlerinde master ve doktoraçalýþmasýný tamamlayanlararaþtýrma merkezleri veteknoparklarda yüksek ücretleçalýþma imkâný bulabiliyor.

DDöönneennlleerr mmuuttlluu ddeeððiill!!

Dönen beyinler ise bilgibirikimleri ve deneyimleridoðru yerlerde deðer-lendirilmediði, aldýklarý ücretlergeçinmelerine yetmediði vemesleki geliþimleri sekteyeuðradýðý için mutlu deðil.Yurtdýþýna gitmeyip Türkiye'dekalanlarýn önemli bir kýsmý daya küstürülüyor ya da düþükücret ve düþük motivasyondaçalýþtýrýlýyor. Bu durum "BeyinKüsmesi" olarak adlandýrýlýyorve Türkiye adeta bir "Beyinmezarlýðý"na dönüyor.

Raporda, Karbon kaplama teknolojisini icatederek bilim dünyasýnda çýðýr açan ve ABD'nin"Yüzyýlýn 100 bilim adamlarýndan biri" kabul ettiðiProf. Dr. Ali Erdemir' e, yýllar önce iþ aradýðýTürkiye'de resepsiyon memurluðu uygun görülmesibeyin küsmesine çarpýcý bir örnek olarak gösteriliy-or.

EEnn bbüüyyüükk bbeeyyiinn aavvccýýssýý ::AABBDD

Rapora göre 24 bini Almanya'da, 15 biniAmerika'da olmak üzere 50 binden fazla Türk genciyurt dýþýnda eðitim görüyor. Bu ülkeleri Ýngiltere,

Türkiye 'Aklýný' kaybediyor Araþtýrma-Ýnceleme: Ankara Ticaret Odasý

Page 50: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrikaizliyor. Türkiye ABD'de en fazla öðrenci okutan9'uncu ülke konumunda. Gençlerin akýllarýný çelen, hayallerini süsleyen bu

ülkeler, yetiþmiþ ve eðitimli iþgücüne büyükkolaylýklar saðlýyor. Örneðin bir numaralý beyinavcýsý konumundaki ABD, her yýl 200 bin kalifiyeelemana, Kanada ve Avustralya ise 40 bin kalifiyeelemana geçici çalýþma vizesi veriyor.

TTüürrkk bbeeyyiinn gguurrbbeettççii lleerrii

ATO'nun raporuna göre, yurt dýþýnda önemligörevlerde çalýþan beyin gurbetçilerinden orneklerþöyle:

PPrrooff..DDrr..MMuuzzaaffffeerr ÞÞeerriiffGGaazzii yyaaþþaarrggiillMMeehhmmeett ÖÖzzMMuurraatt GGüünneellDDrr..GGöökkhhaann HHoottaammýýþþllýýggii llEEmmrraahh YYüücceellFFeerryyaall ÖÖzzeellPPrrooff..DDrr AAttii llllaa EErrttaannPPrrooff..DDrr AAllii EErrddeemmiirrPPrrooff..DDrr.. AAssll ýýhhaann YYeenneerrEEsseenn EErrccaann AAllppAAyyþþeemm SSuunnaallHHaalldduunn DDiirreesskkeenneelliiNNeevvaa ÇÇiiffttççiiooððlluuNNaammýýkk VVoollkkaannPPrrooff..DDrr.. HHaassaann GGaarraannPPrrooff..DDrr.. AAhhmmeett ÇÇaakkmmaakkPPrrooff..DDrr.. RReeþþaatt KKaassaabbaaPPrrooff..DDrr.. OOllccaayy ÇÇýýððttaayyFFaattiihh ÇÇuullhhaaPPrrooff..DDrr.. AAyyddýýnn AArrýýccýýSSüülleeyymmaann GGöökkooððlluuDDrr.. RRaahhmmii ÖÖkkllüüPPrrooff..DDrr.. MMüünnccii kkaallaayyooððlluu(TÜRKSÖZÜ’nün açýklamasý: Bu bilim adamlarýmýz

sadece söz konusu araþtýrmanýn yapýldýðý tarihikapsamaktadýr. Üzücüdür ki beyin göçü fýrtýnasý halihazýrda sürmektedir.)

TTüürrkk EEiinnsstteeiinn’’lleerr ffiirraarrddaa

ATO’nun raporuna göre yurtdýþýnda okuyan 50 binkiþinin Türkiye’ye yýllýk maliyeti 1.5 milyor dolarý, 5yýllýk eðitim maliyeti ise 7.5 milyar dolarý aþýyor.Yurt dýþýnda eðitim gören 100 kiþiden 59’u dön-

müyor.

Türkiye, yurt dýþýndaki 50 bin öðrenciden geri dön-meyen 30 bini için her yýl 900 milyon dolar öde-

mekle kalmýyor, 5 yýllýk eðitim sonunda dönmememaliyeti 4.5 milyar dolarý buluyor.

AAyyggüünn:: ““ TTüürrkkiiyyee aakkllýýnnýý kkaayybbeeddiiyyoorr””

""BBeeyyiinn gguurrbbeettççii lleerrii ssaaddeeccee bbaavvuullllaarrýýyyllaa ggiittmmeezz””

Bir yandan 2 milyona yaklaþan gencimiz üniversit-eye girmek için ter döküyor, diðer yandanyetiþtirdiðimiz beyinler yurt dýþýna göç ediyor. Ýyi eðitim görmüþ, düþünen, üreten, nitelikli

iþgücümüz, yýllar ve milyarlar harcayarak yatýrýmyaptýðýmýz beyinlerimiz, gerekli ortamý ya da refahýsaðlayamadýðýmýz için yurtdýþýna uçup gidiyor.Birbirinden önemli buluþlara imza atarak insanlýðabüyük katký saðlayan "Bilimin Gurbet Kuþlarý"Ankara Ticaret Odasý (ATO)'nýn son raporuna konuoldu. Ýyi eðitim gören her 100 kiþiden 59'unu elimizden

kaçýrdýðýmýzý gözler önüne seren Ankara TicaretOdasý (ATO)'nýn hazýrladýðý "Türk Beyin Gurbetçileri"raporuna göre Türkiye, beyin göçü en fazla olan 32ülke içinde 24'üncü, yurt dýþýna en çok öðrencigönderen ülkeler arasýnda ise 11'inci sýrada yeralýyor.

GGööççüünn mmaalliiyyeettii yyüükksseekk

Yurt dýþýnda üniversite eðitiminin maliyeti öðrencibaþýna yýllýk 30 bin dolarý buluyor. Buna göre yurt-dýþýnda okuyan 50 bin kiþinin Türkiye'ye yýllýkmaliyeti 1.5 milyar dolarý, 5 yýllýk eðitim maliyeti ise7.5 milyar dolarý aþýyor. Rakam büyük ancak beyin-ler kolay yetiþmiyor. Türkiye bu bedeli seve seveödüyor. Ancak sorun gidenler geri dönmeyincebaþlýyor. Türkiye, yurt dýþýna giden 50 bin öðrenciden 30

bini için her yýl 900 milyon dolar ödemekle kalmýy-or, 5 yýllýk eðitim sonunda dönmeme maliyeti 4.5milyar dolarý buluyor. Bu da geliþmiþ ülkelerekarþýlýksýz hibe anlamýna geliyor. Örneðin, devlet iþletme eðitimi almak üzere

ABD'ye gönderdiði bir gence eðitimi süresince yak-laþýk 100 bin dolar harcýyor. Ancak gençlerTürkiye'ye dönmek yerine ABD'de kalmayý tercihediyor. Çünkü Türkiye'de bir bankada çalýþtýðýndayaklaþýk 700 dolar maaþ alacakken; ABD'de buücretin 10 katýndan fazlasýný alabiliyor.

BBeeyyiinn aavvccýýssýý üüllkkeelleerr

Rapora göre 24 bini Almanya'da, 15 biniAmerika'da olmak üzere 50 binden fazla Türk genciyurt dýþýnda eðitim görüyor. Bu ülkeleri Ýngiltere,

5500

DD ÝÝ LL DD EE -- FF ÝÝ KK ÝÝ RR DD EE -- ÝÝ ÞÞ DD EE -- BB ÝÝ RR LL ÝÝ KK

Page 51: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

Kanada, Belçika, Avustralya, Fransa ve G. Afrika'yaizliyor. Türkiye ABD'de en fazla öðrenci okutan9'uncu ülke konumunda. Gençlerin akýllarýný çelen, hayallerini süsleyen bu

ülkeler vasýfsýz iþçilere kapýlarýný giderek daha sertönlemlerle kapatýrken, yetiþmiþ ve eðitimli iþgücünebüyük kolaylýklar saðlýyor. Örneðin bir numaralýbeyin avcýsý konumundaki ABD, her yýl 200 binkalifiye elemana, Kanada ve Avustralya ise 40 binkalifiye elemana geçici çalýþma vizesi veriyor. Türkiye'de beyin göçünün 1960'lý yýllarda ilk kez

týp doktorlarý ile baþladýðý belirtilen rapora göredoktorlarý, mühendisler ve sonra bilimadamlarýnýnizlediðine vurgu yapýlýyor. Bugün sadece Amerika'da3 bin 600 Türk doktoru bulunuyor. Bunlardansadece 90'ýnýn Türkiye'ye dönmüþ olmasý, gideninkolay kolay gelmediðini ortaya koyuyor.

GGiiddeenn ddöönnmmüüyyoorr

Raporda son 12 yýlda sadece Milli EðitimBakanlýðý'nýn bursuyla yurt dýþýna giden 1991gencimizden 769'unun dönmediði (% 38), bunaparalel olarak, TÜBÝTAK bursiyerlerinin ülkeye dön-meme oranýnýn ise % 21 olduðu belirtiliyor. Geri dönmeme en çok mühendislikte (bilgisayar,

uçak, elektrik-elektronik, haberleþme, makine,kimya, endüstri, maden, metalurji, bioteknoloji gibidallarda), týpta ve daha az oranda sosyal bilimlerdeyoðunlaþýyor. Fen bilimlerinde master ve doktoraçalýþmasýný tamamlayanlar araþtýrma merkezleri veteknoparklarda yüksek ücretle çalýþma imkaný bula-biliyor.

BBeeyyiinn mmeezzaarrll ýýððýý!!

Dönen beyinler ise, bilgi birikimleri ve deneyimleridoðru yerlerde deðerlendirilmediði, aldýklarý ücretlergeçinmelerine yetmediði ve mesleki geliþimleri sek-teye uðradýðý için mutlu deðil. Yurtdýþýna gitmeyipTürkiye'de kalanlarýn önemli bir kýsmý da yaküstürülüyor ya da düþük ücret ve düþük moti-vasyonda çalýþtýrýlýyor. Bu durum "Beyin Küsmesi"olarak adlandýrýlýyor ve Türkiye adeta bir "Beyinmezarlýðý" na dönüyor. Raporda, Karbon kaplama teknolojisini icat

ederek bilim dünyasýnda çýðýr açan ve ABD'nin"Yüzyýlýn 100 bilimadamý" ndan biri kabul ettiðiProf.Dr.Ali Erdemir' e, yýllar önce iþ aradýðýTürkiye'de resepsiyon memurluðu uygun görülmesibeyin küsmesine çarpýcý bir örnek olarak gösteriliyor. Türkiye, "Zakkumcu Doktor" olarak tanýnan Genel

Cerrah Opr. Dr. Ziya Özel' in hikayesi de Erdemir'inkinden farklý deðil. Türkiye'de þarlatanlýkla suçlananÖzel, küsüp ABD'ye gitti. 1992'de ABD'den

zakkumdan elde edilen "Oleander" maddesininbaðýþýklýk sistemini güçlendiren etkisi üzerinepatent aldý. 1995'te bu konudaki araþtýrma hak-larýný bir ABD firmasýna satan Özel'in oluþturduðuilaç, ABD'de Teksas eyaletinin San Antoniokentinde bulunan Ozelle PharmaceuticalsLaboratuvarý'nda üretilmeye baþlandý. Cleveland Kanser Kliniði'nde gerçekleþtirilen ve

zakkumdan elde edilen hammaddenin tümörlerekarþý etkili olduðunu gösteren klinik çalýþma,ABD'de Amerikan Klinik Onkoloji Cemiyeti'nin 2001yýlýnda düzenlediði konferansta da sunuldu. Ýrlan-da'da bazý durumlarda ilacýn kullanýlmasýna izin ver-ilmiþken, Honduras'ta ilaç resmen eczanelerdesatýlmaya baþlandý. Türkiye önümüzdeki yýllarda builacý ithal etmek zorunda kalýrsa þaþmamak gerekir.

CCeepp ddoollmmaayyýýnnccaa bbeeyyiinn ggööççüüyyoorr

Raporda beyin göçüne neden olan etmenlerinbaþýnda ekonomik koþullar gösteriliyor. Düþük ücretpolitikasý, vergi oranlarýnýn yüksek olmasý,ekonomik istikrarsýzlýk, gelecek endiþesi, en fazlaiþsizliðin üniversite mezunlarý arasýnda olmasý,üniversite mezunlarýnýn %70'inin meslekleriyle ilgi-siz iþlerde çalýþmasý gibi nedenlerin yanýsýra, siyasalistikrarsýzlýk, siyasetin ve kayýrmacýlýðýn iþ hayatýnagirip onu kontrol etmesi gibi siyasal nedenler, Ar-Ge'ye, bilim ve teknolojiye deðer verilmemesi, fikirüretiminin ve buluþun para etmemesi ve desteklen-memesi gibi bilim ve teknoloji politikalarýndaki yan-lýþlýklar ve kiþi baþýna (142 dolar) en az eðitim har-camasý yapan 5'inci ülke olmamýz, eðitim harca-masýnda 109 ülke içinde 105'inci sýrada yeralmamýz gibi eðitim sistemindeki çarpýklýklar beyingöçünü tetikleyen diðer nedenler olarak sýralanýyor.

MMooddeerrnn ddüünnyyaannýýnn ÝÝbbnn--ii SSiinnaa’’llaarrýý....

Rapora göre Amerika'da yaþayan Türk DoktorlarBirliði'ne kayýtlý tam 1.150 doktor bulunuyor. Onlarartýk Amerika'da gelenekselleþmiþ "en iyi doktorlar"sýralamasýna kolaylýkla giriyor. Biri, moderndünyanýn hastalýðý obezite ile ilgili çalýþýyor, birdiðeri beyin kanamalarýnýn, karaciðer naklinin,sindirim hastalýklarýnýn tedavisinde çýðýr açýyor.Harvard, Cornell, Yale, John Hopkins gibi has-tanelerinin en önemli isimlerinin baþýnda moderndünyanýn Ýbni Sinalarý olan Türkler geliyor. Onlar ki,çalýþtýklarý hastanelerin giriþine artýk Türk Bayraklarýçektiriyor, Ýstiklal Marþýmýzý dinlettiriyor. GaziYaþargil, Mehmet Öz, Gökhan Hotamýþlýgil, MünciKalayoðlu ve daha nice doktorumuz yabancý ülkel-erde göðsümüzü kabartýyor ancak, bu tablo beyingöçünün Türkiye fotografýný en acý biçimde gözler

5511

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 52: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

önüne seriyor.

TTüürrkk bbeeyyiinn gguurrbbeettççii lleerrii

PPrrooff.. DDrr.. MMuuzzaaffffeerr ÞÞeerriiff:: Sosyal Psikolojialanýnda dünyada otorite Psikoloji kürsüsü ÖðretimÜyesi Dr. Muzaffer Þerif Güneydoðu Anadolu'daköylüler arasýnda yaptýðý bilimsel araþtýrmalarýesnasýnda zamanýn yönetimi tarafýndan gözaltýnaalýnýr. Emniyette sorgu-sual, mahkeme derken der-dini kimseye anlatamaz. Bu yetenekli beyini ABDgörür ve derhal sahip çýkar. Adýna Enstitü kurar.Ölümü üzerinden yýllar geçmesine raðmen MuzafferÞerif Sosyal Psikoloji bilim dalýnýn dünyadaki enetkili tek ismi olarak kalýr. Günümüzde kullanýlanpsikoloji kavramlarýnýn isim babasý olur. Fakat bubüyük beyin artýk bizim deðildir. Çünkü bu gerçekbilim adamýmýz ABD vatandaþýdýr ve soyadý daSHERIFF olarak deðiþtirilmiþtir. GGaazzii YYaaþþaarrggiill:: Beyin Cerrahý. Alaný nöroþirürjide

rakipsiz kabul edilen Yaþargil, halen Amerika'dayaþýyor. MMeehhmmeett ÖÖzz:: Kalp hastalýklarý uzmaný. New York

Colombia Üniversitesi'nde görev yapan kalp cerrahýÖz, Batý týbbý ile alternatif týbbý birleþtiren çalýþ-malarýyla tanýnýyor. Çapa Týp Fakültesi'nden mezun olan Ankaralý

MMuurraatt GGüünneell de beyin gurbetçilerinden. "Yeni GaziYaþargil" denen Günel, Yale-Çapa arasýnda kurulanbeyin göçü köprüsünden geçenlerden sadece biri.Murat Günel, beyin cerrahý Gazi Yaþargil'den sonrabeyin ve damar cerrahisinde dünyada isim yapanikinci Türk doktoru olarak biliniyor. Günel, baþýndaolduðu laboratuvarýnda beyin ve damar hastalýklarý,moleküler biyoloji ve genetiði üzerine araþtýrmalaryapýyor, Yale Üniversitesi'nde bölüm baþkanlýðýyapýyor. Yýlda yaklaþýk 300 ameliyat yapan MuratGünel, ABD'de mesleðindeki sayýsýz ödülün sahibive pek çok organizasyonun da yönetim kurulundabulunuyor. "Dahi Türk" olarak adlandýrýlan bilimadamý, beyin kanamalarýnýn önemli nedenlerindenbiri olan damar balonlaþmasý, týp dilindeki adýyla"anevrizmalar" konusunda çalýþmalarýyla tanýnýyor. DDrr..GGöökkhhaann HHoottaammýýþþllýýggiill:: Harvard Üniversite-

si'nde Genetik ve Kompleks Hastalýklar BölümBaþkaný. Obezite, þeker hastalýðý ve kalp hastalýk-larýyla ilgili kendisine patent kazandýrmýþ çalýþmalarývar. EEmmrraahh YYüücceell:: Oscarlý afiþlerin sahibi. Özellikle

ödül aldýðý "Frida" afiþi ve "Rüyamdaki Amerika","28 Gün", "Panama Terzisi", "Kadýnlar Ne Ýster" vedaha birçok Hollywood filminin afiþleriyletanýdýðýmýz Yücel þu anda Amerika'da yaþýyor. FFeerryyaall ÖÖzzeell:: NASA'nýn en baþarýlý astrofizikçi-

lerinden. Bilimadamý Einstein'ýn aralarýnda bulun-

duðu 20 dehadan oluþan Büyük Fikirler Listesi'ndeyer alýyor. PPrrooff.. DDrr.. AAttiillllaa EErrttaann:: A.Ü. Týp Fakültesi

mezunu Gastroenterolog, ABD'nin en seçkin 10klinik hekimi arasýna girdi. Ertan, dünyaca ünlüünlü Methodist Hastanesi'nde sindirim hastalýklarýkonusunda týbbi direktörlük görevinde bulunuyor. PPrrooff.. DDrr.. AAllii EErrddeemmiirr:: Nano teknoloji kullanarak

geliþtirdiði yapay elmas özelliði taþýyan buluþuyla,uygulamalý bilimin Nobeli R&D ödülünü 3 kezkazandý. 1987 yýlýndan beri ABD'nin Chicago kentiyakýnlarýnda bulunan Argon laboratuvarlarýndaaraþtýrmalarýný sürdürüyor. PPrrooff..DDrr..AAssllýýhhaann YYeenneerr:: Chicago Üniversitesi'nde

görevli Arkeolog . EEsseenn EErrccaann AAllpp:: ABD Enerji Bakanlýðý

Laboratuarlarý'nda araþtýrmalar yapan fizikçi 5 binyýllýk metal heykeli, röntgen cihazýnda analizederek, 1949 yýlýnda icad edilmiþ olan radyokarbontekniðine son vererek arkeolojik araþtýrmalarda yenibir dönemin baþlamasýna ýþýk tuttu. AAyyþþeemm SSuunnaall :: Belçika Kraliyet Baþdansçýsý.

Ankara Devlet Balesiyle gittiði Japonya'daki biryarýþmada Anvers Kraliyet Balesi Müdürü RobertDenvers'ýn Belçika'ya davet etmesi üzerineBelçika'ya yerleþti ve kariyerine hala burada devamediyor. HHaalldduunn DDiirreesskkeenneellii:: Amerikan Uzay ve Havacýlýk

Dairesi NASA'da görev yapan ancak bir süre önceyaþamýný yitiren Direskeneli, ODTÜ'yü bitirdiktensonra yaþanan beyin göçü ile ABD'ye gitmiþti. NNeevvaa ÇÇiiffttççiiooððlluu:: Amerikan Uzay ve Havacýlýk

Dairesi NASA'da çalýþan Türk kadýn araþtýrmacý.Teksas'taki Johnson uzay merkezinde görev yapanÇiftçioðlu, kireçlenmenin neden olduðu kalp veböbrek hastalýklarýnýn tedavisinde kullanýlabilecekyeni bir antibiyotik üzerinde çalýþýyor. VVaammýýkk VVoollkkaann:: ABD'de yaþayan ünlü

Psikoanalist. Yaptýðý çalýþmalarla psikiyatri alanýndadünyanýn en prestijli ödülü sayýlan "Sigmund Freud"ve "En iyi eðitmen ödülü"nü aldý. PPrrooff.. DDrr.. HHaassaann GGaarraann:: New York Presbytarian

Hastanesi Elektrofizyoloji Bölümü Baþkaný olanGaran ABD'de en çok tercih edilen doktorlar lis-tesinde yer alýyor.Garan kalp ritmi bozukluðunukateter yöntemi ile yakarak tedavi ediyor. PPrrooff..DDrr..AAhhmmeett ÇÇaakkmmaakk:: Ulusal Kurtuluþ Savaþý

kahramanlarýndan Mareþal Fevzi Çakmak'ýn torunu.Princeton Üniversitesi Ýnþ.Müh. Bölümünde depremkonusunda çalýþmalar yapýyor. PPrrooff..DDrr..RReeþþaatt KKaassaabbaa:: Washington Üniversitesi

Jackson Uluslararasý iliþkiler Yüksek Okulu'nunBaþkanlýðýný yaptý. PPrrooff..DDrr..OOllccaayy ÇÇýýððttaayy:: 30 yýl Georgetown Üniver-

sitesi Hastanesi Lombardi Kanser Merkezi

5522

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 53: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

Mamografi Bölümünü yönetti. FFaattiihh ÇÇuullhhaa:: Bilgisayar Mühendisi. Maryland

Eyaleti'ndeki Amerikan Deniz KuvvetleriHastanesinde geliþtirdiði veri tabaný projesiyleçalýþtýðý þirketin binlerce elemaný arasýndan birinciseçildi. PPrrooff..DDrr..AAyyddýýnn AArrýýccýý:: Yale Üniversitesi'nde hor-

mon hastalýklarý ve kýsýrlýk konusunda baþarýlý çalýþ-malar yürüten araþtýrma merkezini yönetiyor. SSüülleeyymmaann GGöökkooððlluu:: NASA'nýn Glenn Uzay

Merkezinde çalýþýyor. PPrrooff..DDrr..AAllii EErrddeemmiirr:: Triboloji'nin Türk dehasý.

Nono teknoloji kullanarak geliþtirdiði yapay elmasözelliði taþýyan buluþuyla uygulamalý bilimin Nobel'IR&D ödülünü üçüncü kez kazandý. DDrr..RRaahhmmii ÖÖkkllüü:: ABD'nin en iyi hastanelerinden

Cornell'de çalýþan Öklü beyindeki týkanan damar-larýn tedavisinde mucizeler yaratýyor. PPrrooff..DDrr..MMüünnccii KKaallaayyooððlluu:: Binin üzerinde

karaciðer nakli yaptý.Karaciðer nakline getirdiðiyenilikler ile alanýnda dünyanýn en önde gelen bilimadamalarý arasýnda yer alýyor. Yönetmen FFeerrzzaann ÖÖzzppeetteekk, Güher-Süher Pekinel

Kardeþler gibi dünyaca ünlü sanatçýlarýmýzý bu ker-vana kattýðýmýzda "Beyin Gurbetçileri" nin listesiuzadýkca uzuyor, kalkýnmamýz geciktikçe gecikiyor.

1100 bbiinn kkiiþþiiyyee 1111 AArraaþþttýýrrmmaaccýý ddüüþþüüyyoorr

Rapora göre Türkiye Ar-Ge'de dünyada 25. Sýradayer alýyor. 2003 yýlýnda araþtýrmacý sayýsý olarak,10 bin kiþide 15 araþtýrmacý hedefleyen Türkiye,ancak 10 bin kiþide 11 araþtýrmacý oranýnýyakalayabildi. Yunanistan'da ise 10 bin kiþiye 45araþtýrmacý düþüyor. OECD raporuna göre her binkiþiye, Türkiye'de 1.1, Yunanistan'da 3.8, AB'de5.8, ABD'de 8.6, Japonya'da ise 9.7 bilimadamýdüþüyor. Ülkemizde Ar-Ge harcamalarýnýn GSMH içindeki

payý sadece binde 6. Japonya'da ise bu oran yüzde3. 1993- 2003 arasýnda özel teþebbüsün ar-geyatýrýmlarý yüzde 17'den yüzde 36'ya çýktý. Ýleri teknoloji ürünlerinin Türkiye'nin ihracatýndaki

payý yüzde 4. Bu oran Ýrlanda'da yüzde 47,Arjantin'de yüzde 8.

Ülkelerin, teknolojiyi ekonomilerine yansýtmabaþarýsýna göre 49 ülkeyi kapsayan sýralamadaTürkiye 33'üncü sýrada yer alýyor. Bu sýralamada ilküç sýrayý ABD, Ýsveç ve Finlandiya alýyor.

AAyyggüünn :: BBeeyyiinn hhiibbee eeddiiyyoorruuzz!!

Rapora iliþkin deðerlendirmelerde bulunan ATOBaþkaný Sinan Aygün, beyin göçünün geliþmekteolan ülkelerin geliþmiþ ülkelere yaptýðý karþýlýksýz birhibe olduðu belirterek "Beyin gurbetçileri sadecebavullarýný alýp gitmiyor. Beyin avcýlarý ulusal insaniyatýrýmý temelinden söküp alýyor. Her giden beyniile Türkiye aklýný kaybediyor" dedi. Aygün þunlarýsöyledi: Bir çocuðun 15 yýllýk eðitim maliyeti 150 milyar

lirayý buluyor. Ýyi yetiþmiþ yetenekli iþgücümüzgeliþmiþ ülkelere akýyor. Türkiye kýt kaynaklarý ileyetiþtirdiði deðerli beyinleri doðru yerde ve doðruzamanda deðerlendiremiyor, iyi olanaklar sunamýy-or. Gençlerimiz gelecekle ilgili hayallerini daha iyiolanaklar sunan ülkelerde yaþamak üzerine kuruy-orlar. Geliþmiþ ülkelerle aramýzdaki uçurum dahaaçýlýyor. Geliþmiþ ülkelerdeki iþ ve fýrsat olanaklarýolduðu ve daha iyi bir gelecek sunulduðu sürecebeyin göçü kaçýnýlmaz olarak devam edecektir.Yapýlacak en iyi iþ bunu minimuma indirmektir.Beyin göçünü tersine ve beyin gücüne çevirmeliyiz.Ýyi eðitilmiþ beyinlerimizden yararlanmak ve beyingöçü sorununu aþabilmek, bu yönde gerekli ortamýoluþturmak için devlete, özel sektöre, kamuoyu veSivil Toplum Örgütlerine büyük görevler düþüyor. Bubeyinlerimize sahip çýkmadýðýmýz takdirde bu beyin-lerimiz tamamen ülkemizin kaybý olacaktýr. Türkiye'nin asýl kaybý beyin gücü kaybýdýr. Türkiye'de tescil edilen patent sayýsý 2 bini

geçmiyor. Buna karþýlýk her yýl ABD ve Japonya'da150 bin, Almanya'da 50 bin, Fransa ve Ýngiltere'de40 bin, Rusya'da 20 bin patent tescil ediliyor.Beyinler göçtükçe buluþ yapma sayýmýz da yerindesayýyor. Buna karþýn yurt dýþýnda dünyaca ünlü fir-malarda çalýþan beyinlerimiz buluþ üzerine buluþyaparak hem çalýþtýklarý þirketlere hem göçtükleriülkelere her yýl milyarlarca dolar para kazandýrýyor.Cefasýný Türkiye, sefasýný geliþmiþ ülkeler çekiyor"

5533

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

TTüürrkklleerr bbiirr ýýrrkk vvee bbiirr mmiilllleett oollaarraakk yyeerryyüüzzüünnüünn eenn þþeerreeffllii iinnssaannllaarrýýddýýrr..

LLaa MMaarrttiinnee

Page 54: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

""UUBBII SSOOCCIIEETTAASS,, IIBBII IIUUSS""(( NNeerreeddee ttoopplluumm vvaarrssaa,, oorraaddaa hhuukkuukk vvaarrddýýrr ))

TTeerrmmiinnoolloojjiikk AAççýýddaann HHuukkuukk Hukuk terimi, Arapça kökenli bir kelime olup "hak" kökünden

gelir ve hak sözcüðünün çoðulu olarak 'ahkak' (haklar) den-mektedir. Türk Dil Kurumu sözlüðünde hukuk kelimesi,"Toplumu düzenleyen ve devletin yaptýrým gücünü belirleyenyasalarýn bütünü" olarak tarif edilmektedir. Bilimsel Bir Disiplin Olarak Teknik Açýdan HukukHukuk tüm bilim dallarý gibi yaþayan bir disiplin olduðu için

insanlýk tarihindeki sosyolojik, ideolojik ve siyasi deðiþimeparalel olarak çok çeþitli þekillerde tanýmlanmýþtýr. Ancakhemen hiçbir dönemde ve hiçbir toplumda kapsamlý ve tartýþ-masýz olarak kabul gören bir taným yapýlamamýþtýr. Kant"Hukukçular hala hukukun tanýmýný aramaktadýrlar" derkenhukuk filozoflarýnýn bu noktada çok güçlük çektiðini dilegetirmektedir. Çaðdaþ hukukun günümüzde en çok kabuledilen tanýmý: "Belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki iliþki-leri düzenleyen ve uyulmasý zorunluluða (müeyyide) baðlan-mýþ kurallar bütünüdür". Teknik anlamda hukuk; örgütlenmiþbir toplum içinde yaþayan insanlarýn birbirleriyle veya kiþilerinyine kendilerinin meydana getirdiði topluluklarla ve bu toplu-luklarýn birbirleriyle olan iliþkilerini düzenleyen, bireyleringüvencesi olan, insan haklarýný yerleþtirmek/korumak amacýy-la oluþturulan ve devlet gücü ile desteklenen/devamlýlýðýsaðlanan baðlayýcý, genel, soyut ve devamlý kurallarbütünüdür.Ýlkel toplumlarda tek bir kavram ve olgu olarak ortaya çýkan

hukuk zaman içerisinde, sosyalleþmeye paralel olarak evir-ilmiþ ve çok yönlü bir hale gelmiþtir. Bilimsel bir disiplinolarak çaðdaþ hukuk -demokrasi ve egemenlik ilkeleribaðlamýnda- birçok alt disiplinle adaletin eksiksiz tecellisi içingeliþmeye ve evrilmeye devam etmektedir.

Bu noktada çaðdaþ hukuka kaynaklýk eden temel hukukanlayýþlarýna, etkin coðrafyalara ve kullanýla gelen hukuk sis-temlerine kýsaca deðinmek gerekmektedir.

ÝÝllkk ÇÇaaððllaarrddaa HHuukkuukk AAnnllaayyýýþþýý Ýlk çaðlarda ve yerleþik sosyal modeli takip ede gelen

toplumlarda egemenliðin göksel irade tarafýndan verildiði, bunoktada göksel iradenin hukuka kaynaklýk ettiði kabul ediliyor-du. Bu anlayýþý eski Türk devletleri, Ortaçað Avrupasý ve

Ýslam devletlerinde görmekteyiz. Bu hukuk modelinde hükümverme ve kanun koyma yetkisi göksel iradeye aittir. Ýlkçaðlardan günümüze bu topluluklarda toplumsal, sosyal vehukuksal evrimin göksel irade tarafýndan yetkilendirildiði kabuledilen bireyler ve kurumlar tarafýndan kesintiye uðratýlmasýneticesinde çaðdaþ hukuk geliþimi büyük ölçüde gecikmiþtir.Ýslam devletlerinde, hukuk her ne kadar göksel irade kaynaklýolsa da, temel kaideler toplumun ihtiyaçlarýna, sosyaldeðiþime uygun olarak yorumlanmýþ ve hukuk evrimi birölçüde saðlanmýþtýr. Ancak bu süreç bazý Ýslam devletlerindeçok da anlaþýlmayan sebeplerle 12. yüzyýl sonunda sekteyeuðramýþ ve bu devletlerde hukuk evrimi maalesef sonlan-mýþtýr. Benzer olarak Hýristiyan toplumlarda hukuk evrimi birnoktadan sonra kesintiye uðramýþ ve neredeyse yüz yýl önce-sine kadar hukuk, kilise çevrelerinin ve baskýn ekonomiksýnýfýn tahakküm aracý olarak kullanýlmýþtýr.

MMeezzooppoottaammyyaa''ddaa HHuukkuukkMezopotamya'da ortaya çýkan sayýsýz kültürün temeli

Sümerlere dayanmaktadýr. Yine tarihteki ilk yazýlý hukuk kural-larý Sümerler tarafýndan Mezopotamya'da yazýlmýþtýr. Bunedenle, Mezopotamya için çaðdaþ hukuk'un beþiði,Sümerler içinde dünyadaki ilk hukuk devleti demek yanlýþolmayacaktýr. Bu dönemde kanunlarýn ortaya atýlmasý aslýndaotoritenin korunmasýný ve sosyal düzeni amaçlamaktadýr.Dünyada bilinen ilk yazýlý hukuk kurallarý Sümer ülkesindeLagas kralý Urukagina tarafýndan MÖ 2375 yýlýnda yapýlmýþtýr.Bu kanunlarla halka çeþitli özgürlükler ve özel mülkiyet hakkýtanýnmýþ, zenginlerin yoksullarý ezmesi önlenmeyeçalýþýlmýþtýr. Sümer kanunlarýnýn günümüz çaðdaþ hukukanlayýþý ile net bir uyum içerisinde olduðu, hatta Sümerkanunlarýnýn "cezalarýn yumuþak ve daha çok tazminat öden-mesi þeklinde olmasý" özelliði ile günümüzde hakim hukukanlayýþýnýn ötesinde olduðunu iddia etmek çok akýlcý olacaktýr. Yine Mezopotamya'da tarihin en eski ve en iyi korunmuþ

yazýlý kanunlarýndan biride MÖ 1760 yýllarýnda oluþturulanHammurabi kanunlarýdýr. Bu dönemden önceki hukuk kayýtlarýarasýnda Ur kralý Ur-Nammu (M.Ö. 2050), Eþnunna (M.Ö.1930), ve Lipit-Ýþtar (M. Ö. 1870) tarafýndan oluþturulankanun metinlerine rastlanýlýr.Babil kralý Hammurabi'nin çeþitli meselelerde verdiði karar-

lar, Babil'in koruyucu tanrýsý Marduk adýna yapýlan EsagilaTapýnaðý'na dikilen bir taþ üzerine Akatça dilinde yazýlmýþtý.Hammurabi, toplumsal birlikteliði saðlamak ve itaatsizliðiönlemek için, kendisinin göksel irade tarafýndan

5544

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

Çaðdaþ Hukuk'un Gerçekleþmesinde Adli Bilimlerin Rolü

Mete Korkut Gülmen **

Page 55: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

görevlendirildiðini ve bu kanunlarý yazdýranýn güneþ tanrýsýÞamaþ olduðunu söylemiþtir. Hammurabi Kanunlarý iki metre-lik silindirik bir taþ üstüne çivi yazýsý ile yazýlmýþ olan tam 282maddedir. Ancak Sümerlerde 13 sayýsý uðursuz sayýldýðý için13. madde yazýlmamýþtýr.Mezopotamya devletlerinde yapýlan kanunlarda aile kurumu-

na/hukukuna çok önem verildiði, boþanmalara düzenlemegetirildiði, hapis cezalarýnýn para cezasýna çevrilmesi yolununbenimsendiði, eþya hukuku, komþuluk hukuku ve denizhukuku konulu düzenlemeler olduðu görülmektedir.Mezopotamya hukuk anlayýþý temelde göksel iradeyedayandýrýlsa da çaðýnýn çok ilerisinde bir pratik yaklaþým getir-ildiði anlaþýlmaktadýr.

AAnnttiikk YYuunnaanniissttaann''ddaa HHuukkuukkAntik Yunan'da ve paralel olarak Antik Anadolu'da göksel

iradeye dayanmayan hukuk anlayýþý noktasýnda yoðun birarayýþ vardý. Bu dönemde elbette tanrý ve/veya tanrýlar kabuledilmekte idi ancak insanlar arasýndaki iliþkilerin ve paralelolarak hukuksal düzenlemelerin insana ait bir iþlev olduðuanlayýþý hakimdi. Yapýlan hukuki düzenlemelerde en önemligerek þartlar doða kurallarýna uyumluluk idi. Ýlginç olarakAntik Yunan'da kanunlar krallar-yöneticiler tarafýndan deðil deasil ailelerden gelen tek iþi yasa hazýrlamak olan, eðitimlikiþiler tarafýndan oluþturulurlardý. Bu kiþiler seçilirken ya dahazýrladýklarý yasalar kabul edilirken, herhangi bir taraf tut-madýðý ya da bir politik gruba mensup olup olmadýðýaraþtýrýlýrdý. Bu durumun demokrasiye geçiþi salýk verdiðidaha sonra anlaþýlmaktadýr. Yunan kaynaklarýnda M.Ö. 900'lü yýllarýn baþlarýna kadar

herhangi bir yazýlý yasaya rastlanmamaktadýr. M.Ö. 620'deDraco, Antik Yunan tarihinde bilinen ilk yazýlý yasayý çýkardý.Ancak bu düzenleme cinayetlerle ilgili kýsasa kýsas anlayýþýnýkaldýrmasý ve yerine sürgün yaptýrýmýný getirmesi haricindetoplumsal sorunlarý çözmek bir yana, aðýrlaþtýran bir niteliðesahipti. Bu açýdan Solon (M.Ö. 594) Draco yasasýný reformizeeden ve Atina Demokrasinin geliþmesinde ilk basamak olananayasayý yaptý. Getirilen en büyük reform ise insan haklarýbaðlamýnda olup "bütün borçlarýn silinmesi ve borçlarý yüzün-den köle durumuna düþenlerin köleliklerinin kaldýrýlmasý vetopraðý elinden alýnan köylüye toprak daðýtýlmasý" oldu. Ayrýcaözellikle aile ve bireysel hakkýn korunmasýnda dair ciddi yeni-likler getirilmiþtir. Anayasasýnýn yürürlüðe girmesinden sonrabir tiran gibi görünmemek için Solon kendi isteði ile on yýlsürgüne gitmiþtir. Ýlerleyen çaðlarda, biçim, öncelikler ve ilkeler doðrultusunda

hukuk biliminde bazý sistemler ortaya çýkmýþtýr. RRoommaa HHuukkuukkuu; Continental-law olarak ta isimlendirilmekte-

dir. Kýta avrupasý ülkelerinin yaný sýra ülkemizde de uygulanansistemdir. Bu sistemde hukuk, temel amaç olarak yurttaþlararasýndaki iliþkileri düzenlemeyi benimsemiþtir. Bundan dolayýbu sistemde Medeni Hukuk diðer sistemlere göre çok dahamodern bir düzeydedir. Hukuk, özel ve kamu hukuku olarakikiye ayrýlmaktadýr. Hukukun yaratýcýsý olarak yasa koyucularkabul edilmektedir. OOrrttaakk HHuukkuukk;; Common-law olarak ta isimlendirilmektedir.

Anglo-Amerikan ülkelerinde uygulanmakta sistemdir.Onbirinci yüzyýlda Ýngiltere'de geliþtirilen bu sistemde, Romahukuk sistemi gibi hukuk bölümlere ayrýlmamakta ve hukukunyaratýcýsý olarak yargýçlar kabul görmektedir. ÝÝssllaamm HHuukkuukkuu;; Dinsel ilkelere dayanýr ve hukukun temel

kaynaðý olarak Tanrýnýn sözleri/Kur'an görülür. Uygulamadaise, sosyal deðiþime ve geliþime paralel olarak; Peygamberinsözleri ve davranýþlarý (Sünnet), Kýyas (analoji), Ýcma(mahkeme içtihatlarý ve bilim adamlarýnýn görüþleri) hukukunsacayaklarý olarak görev yapmaktadýr. Onikinci yüzyýl sonlarý-na kadar, icma ve Kýyas unsurlarý Ýslam hukukuna kur'an vesünneti esas alarak modernize olma ve çaðýn gereklerineuygun þekillenme yolunu açmýþtýr. Osmanlý Ýmparatorluðundada uygulanan bu sistem 1926'da çýkarýlan Medeni Kanun ileTürkiye'de son bulmuþtur. Günümüzde temel Ýslami kurallarýnuygulandýðý ülkeler olmakla birlikte, hukuk olarak ÝslamHukukunun uygulandýðý herhangi bir ülke bulunmamaktadýr.SSoossyyaalliisstt HHuukkuukk;; Rusya komünist devrimini müteakiben

sosyalist ülkelerde uygulanan sistemdir. Devrimin doðasýgereði daha çok ekonomik koþullara dayanmakta olup enönemli dayanaðý mülkiyet hakkýnýn bireylere deðil topluma aitolmasýdýr. Bireyler arasýndaki özel hukuktan çok toplumunhakký/çýkarlarý gözetilmiþtir. Bu hukuk sistemi aslýnda birtoplumsal dönüþüm projesinin eðitim/þekillenme basamaðýdýrve toplumun düzene alýþtýrýlmasýnýn amaçlamaktadýr. Bu nok-tada, Marksist-Leninist düþünceye göre sosyalist hukuk geçi-ci bir süreçtir ve toplum komünist düzene geçtiði/ayak uydur-duðu zaman yaptýrýma dayanan bu hukuk sistemine gerekkalmayacaktýr.

Bu kýsa giriþten sonra hukuk uygulamalarýnda yönlendiriciolarak týp biliminin katkýlarý ele alýnacaktýr. Hukukun tamolarak tecelli edebilmesi noktasýnda, tarihinin her evresindeve her toplumda yardýmcý disiplinlere ihtiyaç duyulmuþtur. Buaþamada, hukukun en önemli yardýmcý bilimlerinin baþýnda týpbilimi ve buna paralel çok disiplinli adli bilimler gelmektedir. Hukuk ve Adli Bilimler Etkileþimi

""JJuussttiittiiaa VViirrttiimm rreeggiinnaa""(( AAddaalleett eerrddeemmlleerriinn kkrraalliiççeessiiddiirr ))

Adli týbbýn tarihçesi kronolojik açýdan iki dönemdeele alýnmaktadýr. Erken dönemde Adli Týp þeklinde ayrý biruzmanlýk dalý bulunmamaktadýr. Ýnsanlýk tarihinin ilk dönem-lerinde bile büyücülerin yaptýklarý büyü, týbbi uygulamalar vehukuk arasýnda karþýlýklý etkileþim olduðu bilinmektedir. Bunoktada eski çað uygarlýklarýndan günümüze deðin yaþanansüreçte adli týp ve hukuk arasýndaki etkileþimde hermedeniyetten bir takým örnekler vererek olguyu somutlaþtýr-mak gerekmektedir.

Mýsýr; Eski Mýsýr'da týbbi uygulama hatalarýna yönelikdüzenlemeler çok net bir þekilde belirlenmiþti. Hekimlerhastalarýn ölümlerine sebep olduklarýnda çok ciddi yaptýrým-larla karþýlaþmaktaydýlar. Yasalarda sabit konularda týbbisorun kesin olsa dahi, yargýçlar bilirkiþiliðe baþvurarak týbbi

5555

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 56: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

delilleri araþtýrmakta idiler. Tarihçiler Eski Mýsýr'da bazýcesetlerde postmortem inceleme yapýldýðýný belirtmekte veMýsýr'lý Ýmhotep'i (MÖ. 2980-2900) ilk adli týp uzmaný olarakkabul etmektedir. Babil; Hammurabi kanunlarýnda (MÖ. 1700), hukukun

tecellisinde týbbýn kullanýldýðýna dair veri bulunmamaktadýr.Ancak, hekimlerin haklarý, yükümlülükleri, týbbi uygulamahatalarý öz olarak belirlenmiþtir. Hitit kanunlarýnda da (MÖ.1400) kiþisel zararýn meydana gelmesinde ödenecek tazmi-nat miktarlarýnýn belirlenmiþ olduðu dikkat çekmektedir. Ýran; Ýran'da malpratis cezalarý ve kriminal abortusa dair

düzenlemeler mevcuttu. Diðer medeniyetlerden ayrý olarakyara sýnýflamasýnýn Ýran'da o dönemde yapýldýðý bilinmektedir. Çin; Özellikle zehirli bitkilere ve zehirlenme olgularýna yöne-

lik kayýtlara MÖ. Yaklaþýk 3000 yýllarý civarýnda ulaþýlmaktadýr.Yunanistan; Hipokrates (MÖ. 460-355) yaralarýn

öldürücülük durumunu belirlemeye çalýþmýþtýr. Aphorisms'teþiþmanlarýn zayýflara göre ani ölüme daha yatkýn olduklarýnýkaydetmiþtir. Aristoteles (MÖ. 384-322), -Hipokrates'inaksine- fetüsün dölenmeyi müteakip 40. Günde canlýlýkkazandýðýný bu dönemden önce yapýlan düþük yaptýrýlabile-ceðini savunmuþtur. Syracuse kralýnýn, bir iþçinin taçtakihilesini Archimedes'e (MÖ. 287-212) danýþmasý adli bilimlerinuygulanmasýnýn ve bilirkiþiliðin en erken örneklerinden biriolarak kabul edilmektedir. Roma; Numa Pompilius, gebeliðin son dönemi veya doðum

esnasýnda ölen kadýnlarýn karnýndaki bebeklerin kurtarýlmasývücutlarýnýn açýlmasýný ve bu iþlemden önce gömülmeyiyasaklamýþtý. MÖ. 572 yýlýnda çýkarýlan Lex Aquillia kanunun-da, yaralarýn öldürücülük derecesinin bir hekim tarafýndanbelirlenmesi þart koþulmakta idi. MÖ.449 yýlýnda hazýrlananXII tabloda, vasilik, ceza ehliyeti, defin öncesi ölü kontrolü,malpraktis yaptýrýmlarý gibi önemli hususlar ele alýnmýþ ve çokmodern ölçütlerle düzenlemeler getirilmiþtir. Halkýn deðerverdiði Julius Caesar, Genucius ve Germanicus ölümuayeneleri kayýtlara geçen ilk kiþilerdendir. ÝmparatorJustinian (M.S. 483-565) yasasýnda adli týpla ilgili inanýla-mayacak detaylýkta düzenlemeler mevcuttur. Bundan sonra yaþanan geçiþ döneminde adli týbba yönelik

geliþmelerin Avrupa ülkelerinden Ýtalya, Fransa veAlmanya'da ve bir doðu ülkesi olan Çin'de hýz kazandýðýgörülmektedir. Bu ülkelerde hekimlerin bilirkiþi olarakmahkemelere çaðrýldýklarý, sistematik anatomik diseksiyon-larýn yapýldýðý ve ölüm sebebinin bu þekilde ortaya konmayaçalýþýldýðý görülmektedir. Bir cerrah olan Hugo de Lucca'nýn1249 yýlýnda Bologna'da adli týp uzmaný olarak yemin etmiþtir.Detaylý olarak rapor edilen ilk adli otopsi de 1302 yýlýndaBartolomea de Variagiana tarafýndan yapýlmýþtýr. Uzun birdönem Fransa'da yasak olan otopsi iþlemi için 1374 yýlýndaMontpellier Fakültesi Papalýk tarafýndan yetkilendirildi. Paris'teilk adli otopsi 1562 yýlýnda Ambroise Pare tarafýndan yapýldý.Çin'de adli týp alanýnda ilk ve primitif kaynak kitap 1250 yýlýn-da Hsi Yuan Lu tarafýndan "Adli Hekimlere Talimatlar" ismi ileyayýmlandý. Bu kitapta zorlu ve þüpheli ölümlerin araþtýrýl-masýna dair metotlar irdelenmekte idi. O dönemde Çin'de

þüpheli ölümlerde dýþ muayene zorunlu idi ancak klasik otopsiiþlemi çok çok nadiren yapýlmakta idi. Almaya'da 1532 yýlýndayürürlüðe konulan ve Avrupa'da geniþ bir uygulama alanýbulan Constitutio Criminalis Carolina düzenlemesindeneredeyse modern adli týbbýn bütün unsurlarý ve ana konularýele alýnmýþ, adli týbbýn çaðdaþ hukuk için vazgeçilemez bir yolgösterici olduðu gerçeði ortaya konmuþtu. Bu dönemdeçeþitli ülkelerde bir takým hekimler genelde de cerrahlaryemin ederek Adli Týp Uzmaný unvaný almaya baþlamýþlardý.

Onaltýncý yüzyýl sonlarýnda, adli týbbýn, sistematikolarak incelenebilen bir bilim dalý olarak karþýmýza çýkmasý ilebirlikte ikinci dönem baþlamýþtýr. Ancak 19. yüzyýla kadar adlitýptaki geliþmeler -bu döneme kadarki dikey yükseliþenazaran- yavaþ olmuþtur. Yaygýnlaþan iletiþim araçlarý ileöðrenilen bir olgu olan suç türleri yaygýnlaþmakta ve güçkazanmakta idi. Geliþen teknolojiye paralel olarak suç çeþitlil-iðinde inanýlmaz bir artýþ olmasý adli týbbýn çaðdaþ hukukayardýmcý olmasýný zorlaþtýrmýþtý. Ondukuzuncu yüzyýlýn ikinciyarýsýndan itibaren teknoloji ve hukuk alanýndaki geliþmelereparalel olarak modern adli bilimlerin temellerinin atýldýðý vehýzlý bir þekilde geliþtiði görülmektedir. Yirminci yüzyýlýn birinciçeyreðinde, kriminalistik tekniklerde çok yönlü geliþmeler iletýbbi baþlangýcýn çok yönlü alanlara yayýldýðý izlenmektedir. Bugeliþmeler sonucunda adli bilimlerin, ilk kez 1948 yýlýnda,Amerika Birleþik Devletleri (ABD)'nde "Amerikan Adli BilimlerAkademisi" içinde organize olduðunu görülmektedir. Adli bil-imler þemsiyesi altýnda; adli patoloji, klinik adli týp, psikiyatri,hemogenetik, toksikoloji, mühendislik, odontoloji, entemoloji,antropoloji, arkeoloji, palinoloji gibi pek çok uzmanlýk alanýbulunmaktadýr. Týbbi alan zemininde uzmanlýk dallarý mevcutolup, farklý uzmanlýk alanlarý adli bilimler temelinde hizmetvermektedir. Yargý organlarý, bilim ve teknolojideki hýzlýgeliþmelere paralel olarak, adli bilimlere, geçmiþe göre dahayoðun, daha farklý ve daha ayrýntýlý sorularla yöneltmektedir.Ýlerleyen zamanla bu sorularýn cevaplanmasý noktasýnda,mevcut uzmanlýk dallarý yeterli olmadýðýndan adli bilimlerinkendi içinde de alt dallara ayrýlma gerekliliði ortaya çýkmak-tadýr.

ÜÜllkkeemmiizzddeekkii DDuurruumm""JJuussttiittiiaa ffiiaatt,, rruuaatt ccooeelluumm""( Gökyüzü düþse de býrak adalet yerini bulsun )Adli týp yaþantýmýza ilk kez Osmanlý Ýmparatorluðu döne-

minde 2. Sultan Mahmut tarafýndan 1839 yýlýnda Mekteb-iTýbbiyye-i Þahane'nin eðitim programý içinde Týbbi Kanuni(Adli Týp) ismi altýnda yer almýþtýr. Ýlk eðitimci Avusturyalý Dr.C. A. Bernard olmuþ ve ilk otopsi 1841 yýlýnda kendisi tarafýn-dan gerçekleþtirilmiþtir. 20 Nisan 1982 tarihinde kabul edilenve 1 Mayýs 1982 tarihinde yürürlüðe giren 2659 sayýlý AdliTýp Kurumu Kanunu ile Kurum yapýsý önemli ölçüttedeðiþmiþtir. Günümüzde T.C. Adalet Bakanlýðýna baðlýmerkezi Ýstanbul'da bulunan ADLÝ TIP KURUMU BAÞKANLIÐIile bu kuruma baðlý çalýþan 13 ilde GRUP BAÞKANLIKLARIbulunmaktadýr. Ayrýca 50'ye yakýn ilimizde de ADLÝ TIP ÞUBEMÜDÜRLÜKLERÝ bulunmaktadýr. Adli Týp Kurumu bünyesindebir adet genel kurul ile altý adet ihtisas kurulu bulunmaktadýr.

5566

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 57: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

Adli Týp Kurumu bünyesinde yer alan Adlî Týp Genel Kurulu,Adlî Týp Kurumu Baþkanýnýn baþkanlýðýnda, adlî týp ihtisaskurullarý baþkan ve üyelerinden oluþur ve a) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarý ve Ýhtisas Daireleri tarafýndan

verilip de mahkemeler, hakim ve savcýlýklarca kapsamýitibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadýðý, sebebide belirtilmek suretiyle bildirilen iþleri,b) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarýnca oy birliðiyle karara baðlana-

mamýþ olan iþleri,c) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarýnýn verdiði rapor ve görüþleri

arasýnda ortaya çýkan çeliþkileri,d) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarý ile Ýhtisas Dairelerinin rapor ve

görüþleri arasýnda ortaya çýkan çeliþkileri,e) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarý ile Adlî Týp Ýhtisas Dairelerinin ve

Adlî Týp Þube Müdürlüklerinin rapor ve görüþleri arasýndaortaya çýkan çeliþkileri,f) Adlî Týp Ýhtisas Kurullarý ile Adlî Týp Kurumu dýþýndaki

saðlýk kuruluþlarýnýn verdikleri rapor ve görüþler arasýndaortaya çýkan çeliþkileri, Konu ile ilgili uzman üyelerin katýlýmýyla inceler ve kesin

karara baðlar. Ülkemizde Adli Týp Uzmanlýk Eðitimi, 4 yýldýr. Bu süre

örneðin Ýsviçre ve Almanya'da 5, Ýngiltere ve ÇekCumhuriyeti'nde 6 yýl iken, ABD'de adli patoloji eðitimi þek-lindedir ve toplam 7 - 8 yýllýk bir süreyi kapsar. Yeni CMK hükümlerinden de anlaþýlacaðý üzere Bilirkiþilik

Sistemi; eski CMUK'a göre epey ileri modern bir aþamayagetirilmesine karþýn, gerek Adli Bilimler Sisteminin oturmamýþolmasý, gerek Baðýmsýz Laboratuarlarýn yaygýn ve aktif olama-masý ve gerekse mevzuatlarýn AB ve diðer çaðdaþ hukukdevletlerinin düzeylerine ulaþan ülkelerin sistemine eþleþtirile-memesi sebebiyle bu konuda önemli adýmlar atýlmasý gerek-mektedir. Halen ülkemizde YÖK çatýsý altýnda ve 2547 sy. Y.ö.

Kanunu ile faaliyetini sürdüren 57'ü devlet, 24'u vakýf olmaküzere toplam 81 üniversite bulunmaktadýr. Bu Üniversitelerin54'ünde(yeni üniversiteler ile birlikte) Týp Fakülteleri mevcutolup yine bu Týp Fakültelerin hemen tamamýnda Adli TýpAnabilim Dalý baþkanlýklarý kurulmuþtur. 2 Üniversitede ise;Ýstanbul ve Ankara Üniversitelerinde Saðlýk BilimleriEnstitüsüne baðlý Adlý Týp Enstitüsü kurulmuþtur. Avrupa Adli Bilimler Enstitüsü Ýþbirliði Aðý "ENFSI" nin

amacý Adli Bilimler alanýndaki; geliþmeleri, yenilikleri ve ulus-lararasý ve insan haklarý ekseninde yenilenen mevzuatlardoðrultusundaki deðiþimleri aktararak ortak uygulanmasýnýsaðlamaktýr. ENFSI bünyesinde 3 önemli alanda komiteleresahiptir: Uzman Çalýþma Grup Komitesi (EWGC), Kalite ve Kýyas

Komitesi (QCC) ve Avrupa Adli Bilimler Akademisi (EAFS)ENFSI, 1993 yýlýnda kurumundan sonra çok hýzlý bir þekildegeliþerek 32 ülkede 50 Laboratuarý olan ve Avrupa Kýtasýnýntamamýna yayýlan bir merkez oldu. Amerikan Adli Bilimler Akademisi "AAFS" "American

Association of Forensic Science" 1948 yýlýnda kurularakhizmet vermeye baþlamýþtýr. Tüm bu geliþmeler, çeþitli bilim

dalarý ve sonucunda bir Adli Bilimler Akademisinin kurulmuþolmasý, bilimsel gereksinimin doðal sonucudur. Dolayýsýyla,adli delil araþtýrmalarý; geliþmiþ, bilimsel yöntemleri izlemeyeteneðinde olan, çok üst düzeyde eðitimli bilim insaný ya dabilim ekiplerinin uðraþý olduðu görülmektedir. Adli bilimlerinkapsamý giderek artmakta, bunun doðal sonucu olarak da,adli bilimler ile uðraþ verenler kimi zaman Bio-etik sorunlarlabaþ etme çabasýndadýrlar. Tüm bunlar, alýþýla gelmiþ,geleneksel yaklaþým ve eðitimin uzak olduðu konulardýr. Bunedenle, adli bilimler ekibinin içerisinde eskiden olduðu, yada alýþýlageldiði gibi sadece Adli Týp Uzmaný Týp doktoruolmak yeterli deðildir. Günümüzde artýk çözümler için, pekçok deðiþik bilim alanlarýndan diploma sahibi olan uzmanlar-dan oluþan bir ekip gerekmektedir. Artýk yýllar öncesinin sislifotoðraflarýnda kalan, bir týp doktoru ile bir savcý ve soruþtu-rucudan oluþan kareler hukukun aydýnlatýlmasýnda yeterlideðildir ve olamayacaðý da tüm yayýnlarda izlenmektedir. ECLM (EUROPEAN COUNCIL OF LEGAL MEDICINE) (AVRU-

PA ADLÝ TIP KONSEYÝ); Avrupa ülkelerinin ulusal delegeleritarafýndan oluþturulan "Avrupa Adli Týp Konseyi" olaraknitelenen ve "ECLM" kýsa adý ile bilinen konseyin merkeziAlmanya'dadýr. AB ülkeleri kendi içlerinde üniversitelerinakademik yapýsý ile adli týp enstitülerinin yapýsýný ECLMdoðrultusunda kurarlar. ECLM Avrupa'daki multi-disiplinerAdli Týp koordinasyonunu ve bir bütünlük içinde iþlevisürdürebilmesini saðlar. Avrupa düzeyinde bu multi-disiplinerbilimler topluluðunun bilimsel, eðitimsel ve uzmanlýk durum-larýný koordine eder. Uygulamalarda asgari standartlarý belir-ler.Dünya ülkelerinin büyük çoðunluðunda, ülkemizde halihazýr-

daki dar manadaki Adli Týp kavramý yerine, içi dolu,bünyesinde bir çok bilim dalýný barýndýran Adli Bilimlerkavramý kullanýldýðý görülmektedir. Adalet Bakanlýðýna baðlýolarak çalýþan, bir Adli Týp Kurumunun uygulama açýsýndan,týpa týp benzerine ise, incelenen ülke ve sistemler içinde rast-lanmamýþtýr. Hemen tüm ülkelerde özerk ve/veya tam baðým-sýz Adli Týbbi - [Adli Bilimler] Bilirkiþilik Kurumlarý görülerkenülkemizdeki Adli Týp Kurumu kendine özgün bir yapý olarakdurmaktadýr. Ülkemizde, Adli Týp(Bilimler) uzmanlýðý týpuzmanlýðý çerçevesinde hizmetle baðdaþtýrmýþ ve týp uzmaný-na (biyoloji, kimya, psikoloji, ziraat, odontoloji, kriminalistik,balistik, olay yeri inceleme,…vs.) tüm dallarý bilme - yüklen-me sorumluðu getirmiþtir. AB Müktesebatýnýn ÜstlenilmesineÝliþkin Türkiye Ulusal Programýnýn Uygulanmasý,Koordinasyonu ve Ýzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararýnagöre "Tüm kamu kurum ve kuruluþlarýnýn, gerekli çalýþmalarýUlusal Programda yer alan hedefler doðrultusunda ve belir-lenen zamanda gerçekleþtirmeleri esastýr" denilip yine aynýkararýn 7.md.de yer alan "Kamu kurum ve kuruluþlarý, ABmüktesebatýna uyum çerçevesin de , görev alanlarýna girenkonularýn gerçekleþtirilebilmesi için Ulusal Programda yeralan tedbirler doðrultusunda gerekli düzenlemeleri yapacak-lardýr." hükmüne raðmen ne kurum yapýsýnda, ne de yasalmevzuatlarda gerekli düzenleme çalýþmalarýna yakýn zamanakadar baþlanmadýðý görülmektedir. Türkiye'de kanun, bilirkiþi-

5577

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 58: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

lerin seçimini: Ýl Adlî Yargý Adalet Komisyonlarý tarafýndan heryýl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kiþilerarasýndan seçmesini öngörmüþtür. Yetkinlik - yeterlilik veakredite listelerinin oluþturularak yayýnlanmasý iþi bilimsel biryaklaþýmý gerektirmektedir. Bu anlamda bilirkiþilerin seçimi,konunun uzmaný bilim insanlarýnca oluþturulan bir kurultarafýndan yapýlmasý gerekirken, bu yetki adliyeyebýrakýlmýþtýr. Yine kanunda bilirkiþi olarak atanan bir tüzel kiþi-lik ise; tüzel kiþilik kendisi adýna incelemeyi yapacak gerçekkiþi veya kiþilerin isimlerini, bilirkiþi atayacak yargý merciininonayýna sunmasýný isteyerek bilimsel görevi veya bilimsel bil-giyi tartmayý yine adli makamlara býrakmýþtýr. Bilirkiþi talepveya tayine mahkeme; "Re'sen, Cumhuriyet Savcýsýnýn,katýlanýn, vekilinin, þüphelinin veya sanýðýn, müdafiinin veyakanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir." denilerekeski ve sadece adli makamlarla çerçevelenmiþ sistemigeniþletmiþtir. Fakat bu bilirkiþilik sisteminin "ForensicSciences" ( Adli Bilimler ) kavramýný içeren farklý görüþlerinçarpýþmasý anlamýný karþýlamadýðý görülmektedir. Ayrýcabilirkiþilik görev alanýný sadece mahkeme, hakim ve savcý ilesýnýrlanmýþ, maðdur ve sanýk savunma sistemini, kollukdüzeneðini içermediði gözlenmektedir. Türk Ceza Muhakemeleri Kanunun 67. maddesi ile;

"Cumhuriyet savcýsý, katýlan, vekili, þüpheli veya sanýk,müdafii veya kanunî temsilci, yargýlama konusu olayla ilgiliolarak veya bilirkiþi raporunun hazýrlanmasýnda deðer-lendirilmek üzere ya da bilirkiþi raporu hakkýnda, uzmanýndanbilimsel mütalaa alabilirler." denilerek sistemde önemli biratýlým yapýlmýþtýr. Fakat bu karþý veya farklý mütalanýn geçerlil-iði, hangi kýstaslarýn ele alýnacaðý ve bu uzmanýn nasýl venereden belirleneceði konusunda açýklýk getirilmemiþtir. Adlîtabiplik hizmetleri, Adlî Týp Kurumu Kanunu'nun ve 224 sayýlýSaðlýk Hizmetlerinin Sosyalleþtirilmesi Hakkýnda Kanun'un10'uncu maddelerine istinaden yetkin ve uzman Adli Bilimleruzmaný yerine büyük ölçüde Saðlýk Bakanlýðý kuruluþlarýnca dayerine getirilmektedir. Ülkemizdeki Yargýlama ve Ýddia-Soruþturma Makamlarý, Adli Týbbi Bilirkiþilik dahil olmaküzere, Adli Bilimler alanýnda, gereksinim duyduklarý bilirkiþilikgörüþleri için baþka hiçbir kurum ya da bilim insanýný gözönünde bulundurmayýp, tek muhatap olarak Adli TýpKurumunu ve görüþlerini kabul etmektedir. Modern YargýlamaSürecinin mihenk taþlarý olan; aþaðýda Þema 1 ile gösterilendört temelli yargý sistemine, incelenen birçok sistemdekarþýlaþýlmýþ olup, ülkemizde bu tür bir yapýlanmanýn eksikolduðu izlenmektedir.Çaðdaþ hukuk devletlerinde izlenen bilimin adalete katkýsý,

bilirkiþilik görevini üstlenen birey veya kurumlarýn akreditasy-onlarý ile saðlanmaktadýr. Bu akreditasyonlarý saðlayan "AdliBilimler Akademisi" yapýsýna, ABD, Ýngiltere, Avrupa, vb.ülkelerde rastlamak mümkün iken bu yapýlanmanýnTürkiye'deki eksikliði göze çarpmaktadýr.AB. Ýlerleme Raporunda, AB politikalarýnýn amacý, üye

ülkelerin; suçla mücadele de iþbirliði hususlarýnda ihtiyaçduyulan hukuki ve kurumsal donanýmlara sahip olmalarýnýnsaðlanmasýdýr. AB raporunda; "Týbbi muayeneler konusunda,

Ýstanbul Protokolü'ne uygun olarak doktorlar ve adli personeliçin eðitim devam etmektedir ve yeni eðitim programlarý daplanlanmaktadýr. Muayeneler halen rutin olarak yapýlmak-tadýr, ancak bunlarýn kalitesi ülke çapýnda garanti edile-memektedir ve Ýstanbul Protokolünün tam olarak uygulan-masý enderdir. Adli týp açýsýndan kapasite sýnýrlýdýr ve Adli TýpKurumu Adalet Bakanlýðýna baðlý olduðu için tümüyle baðým-sýz deðildir. Adli Týp Kurumu'nun Adalet Bakanlýðý üzerindenve doðrudan bilgi veriyor olmasý nedeniyle tamamen baðým-sýz olmamasý endiþe yaratmaktadýr" denilmektedir. AdaletBakanlýðýna baðlý Adli Týp Kurumu uygulamalarý ve yargýnýn bukurumun görüþlerini deðerlendirmeye alýyor olmasýný"Bilirkiþilik sistemi, büyük ölçüde hukuki mütalaa veren paralelbir adli yapýya dönüþmüþtür" diye nitelendirmektedir. Yargýbilirkiþi olarak sadece Adalet Bakanlýðýna baðlý olan birimleritanýmaktadýr. Buna ait güzel bir örnek, Antalya'da gerçek-leþtirilen Adalet Bakanlýðýnýn bir "Adli Týp Günleri"Toplantýsýnda, Yargýtay daire baþkaný olan bir sayýn hâkimin,"ATK'dan rapor alýnmadan gelen her dosya bozulur" þeklindekiifade ettiði düþünce, olabilir. Sonuç olarak Adalet Bakanlýðýnabaðlý Adli Týp Kurumu adeta bir Adli yapýya ve BilirkiþilikYargýtay Kurumuna dönüþmüþtür. Bunun açýk bir baþkaörneðini, bir üniversitenin Adli Týp Anabilim dalýnda çalýþan üçakademisyeninin imzasý ile çýkan raporun doðruluðu, aynýüniversitenin ayný anabilim dalýndan uzmanlýk alarak Adli TýpKurumunda çalýþmaya baþlayan yeni bir uzmana sorula-bilmektedir. Ya da ayný akademisyenin üniversitenin TýpFakültesinde ilgili anabilim dalý bünyesinde öðretim üyesisýfatý ile imza ettiði bir belge, ek görev yapmakta olduðu AdliTýp Kurumu þube müdürlüðüne yine kendisince onaylanmaküzere getirilebilmektedir. Herhalde yargý Adalet Bakanlýðýnabaðlý olan bilirkiþilerin daha "baðýmsýz" çalýþacaklarýna inan-maktadýr.Peki, Týp Fakültelerinin diðer bilim dallarý için bir sorun

yokken neden Adli Týp için vardýr? Çünkü diðer dallara kiþisevk edilerek veya kendi isteði ile baþvurabilmektedir. AncakAdli Týp hizmetlerinde kiþinin baþvurusu olamamaktadýr.Yasalarýmýzda, savunmanýn bilirkiþi raporlarý sunmasýnda,daha önce bir düzenleme yok iken 5271 sayýlý CezaMuhakemesi Kanununda "Cumhuriyet Savcýsý yanýnda þüphelisanýk müdafii veya vekilinin de uzman görüþü alabileceðibelirtilmesine raðmen" savunmadan böyle taleplerin gelmesiçok nadiren görülmektedir. Yani savunmayý üstlenenhukukçularýmýzda üniversiteleri kullanmak konusunda ya bilgisahibi deðiller ya da bilinmez bir çekingenliði taþýmaktadýrlar. Ülkemizde birçok alanda olduðu gibi Adli Týp alanýnda da

yetiþmiþ iþ gücü kullanýlmamaktadýr. Dava sürelerinin çokuzun olmasýnýn nedenleri arasýnda gösterilen, "bilirkiþi rapor-larýnýn hazýrlanmasýnýn uzun sürmesi konusunda" tüm rapor-larýný ayný kurumsal yapýdan isteyen yargý ve savunmanýnsorumluluðunu da düþünmek gerekmektedir. Yargý personelinin sayýca ve eðitim açýsýndan genelde yeter-

siz olmasý, davalarýn süratle sonuçlandýrýlmasý bakýmýndanolumsuz etki yapmaktadýr" denilerek bu konularýn ya dabaþlýklarýn hiç birisi ile ilgili olarak, þu ana dek kayda deðer bir

5588

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 59: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

tedbir veya çözüme yönelik bir adým atýlmadýðý belirtilmekte-dir. Halen Adalet Bakanlýðýnýn bünyesinde bulunan Adli TýpKurumu ve ona baðlý Þube Müdürlükleri ile GrupBaþkanlýklarýnýn özerk yeni bir yapýya kavuþturulmasý gerek-mektedir. Birden fazla yetkin ve yetkili laboratuarlarýn, bilirk-iþilerin ve kurumlarýn olmasý, "Forensic Science'in" anlamýolan farklý düþünce ve bilginin birbiriyle çarpýþtýrýlarak doðru-nun ortaya çýkmasýný saðlayacak bir yapýnýn oluþturulmasý hiçkuþkusuz öncelikle ulusal hukukumuzun geliþimi veTürkiye'nin yargýsal yapýsýnýn güçlenmesine yol açarak,demokratik hukuk devleti yapýlanmamýzý da destekleyecektir. Ülkemizde de çaðdaþ hukuk devletlerinde izlenen bilim

akademilerine benzer bir "Türkiye Adli Bilimler Akademisinin"kurulmasý gereklidir. Adli bilimler alanýnda yetiþecek adaylarýneðitim - öðretimini, uzmanlaþma süreci ve çalýþma ölçütlerinibelirleyecek hukuki düzenlemenin açýklandýðý, karar vermemerci olmayan, bilirkiþilik yargýtayý gibi davranmayan, adlirapor düzenlemek yerine düzenleyen kurum, kuruluþ vebireyler ile laboratuarlarý denetleyen, onlarýn akredite olmasýnýsaðlayan bir akademik yapý tesis edilmelidir. Türkiye AdliBilimler Akademisi bu manada bilim dallarýna yön verici birmerkez, Sempozyum, Konferans, Seminer, Eðitim ve Yayýnlarile ülke genelinde bu alandaki bilim insanlarýnýn geliþiminekatký saðlayan, bu tür bilimsel etkinlikleri yönlendirip yönetenbaðýmsýz ve özerk bir kurum olarak nitelenebilir. Ayrýca buyeni yapýyla uyumlu bir "AADDLLÝÝ BBÝÝLLÝÝMMLLEERR KKAANNUUNNUU" nagereksinim vardýr. "TTÜÜRRKKÝÝYYEE AADDLLÝÝ BBÝÝLLÝÝMMLLEERR AAKKAADDEEMMÝÝSSÝÝ"TABA(TAFS)'ne ve bu dalda uzman yetiþtirecek çok sayýdamerkeze özellikle üniversiteler bünyesinde kurulacak olan AdliBilimler Enstitüleri'ne gereksinim vardýr. Akademi ulusal birbütünlük ve katýlým içermeli, özellikle yapýsý içinde Üniversitel-erden, Enstitülerden akademisyenler ile Diþ Hekimleri Odasý,Tabipler Odasý, Eczacýlar Odasý, Mühendisler Odasý ve Barogibi Meslek Odalarý ile Sivil Toplum Örgütlerinin katýlýmýsaðlanmalýdýr. Adalet Bakanlýðý ve Kolluk Kuvvetlerinin degörüþleri alýnarak temsilcileri bu yapý içinde bulundurulabilir.Akademi Genel Kurulunun seçtiði Yönetim Kurulu ile buyönetim kurulunun YÖK ile birlikte önerdiði üç baþkan adayýarasýndan Cumhurbaþkanýnca atanan akademisyenin bir son-raki genel kurul tarihine dek görev yapmasýnýn uygun olabile-ceði deðerlendirilmelidir. Akademi Genel KurulDelegasyonunun oluþturulmasý ve belirlenmesinde, YÖKAtama ve Yükselme Kriterleri göz önüne alýnarak yapýl-masýnýn uygun olacaðý kaçýnýlmazdýr. Bütün verilerin ýþýðýnda ülkemizdeki Adli Bilimler / Adli Týp

yeniden yapýlanmasý ile ilgili kýsa / orta ve uzun vadedeyapýlamasý gerekenler ya da yapýlabilecekler aþaðýda özetlen-meye çalýþýlmaktadýr.1. Ýlk aþamada en kýsa vadede Adli Týp Uzmanlarý

Derneðinin hazýrladýðý Adli Týp Yeniden Yapýlanma elkitapçýðýnda belirtilen önerilerin ivedilikle göz önüne alýnarakuygulamaya konulmasý gerekmektedir. 2. Adli Bilimler Kurulu oluþturularak, Adli Bilimler ve bilirkiþi-

lik yapýlanmalarýnýn tam baðýmsýz ve özerk olmasý saðlan-malýdýr.

3. Sav makamýnýn ve mahkemelerin olduðu gibi savunmanýnda bilirkiþiliði yapýsý geliþtirilerek, yargý tarafýndan benimsen-mesi saðlanmalýdýr. 4. Türkiye Adli Bilimler Akademisi'nin (TABA / TAFS) kurul-

masý ve etkin bir akreditasyon merkezi olacak þekildefaaliyetini sürdürmesi saðlanmalýdýr. 5. Yeni yapýlanma geçiþ sürecinde, Adli Týp Kurumu -

Üniversitelerarasý iþbirliðinin yerel birimler olarak saðlanmasýtemin edilmelidir. 6. Adli Týp Kurumu, Adalet Bakanlýðý bünyesinden soyutla-

narak, ilk aþamada Saðlýk Bakanlýðýna baðlý bir hastane benz-eri yapýya dönüþtürülmeli ve son karar mercii konumundanivedilikle uzaklaþtýrýlmalýdýr. Yeterli sayýda öðretim üyesibulundurmasý halinde geçiþ dönemi süresince Týpta uzmanlýkeðitimini sürdürmelidir. 7. Ancak kademeli olarak Adli Týp uzmanlýk eðitimi, TUS

sonucu baþarýlý adaylar arasýndan Týp Fakülteleri bünyelerindeyer alan Adli Týp Anabilim dallarýnda verilmelidir. 8. Adli Týp Anabilim Dallarý ve Adli Týp Enstitülerinin, Adli Týp

Kurumunun tüm birimleri ile iþbirliðinde ortak bilirkiþilik velaboratuar iþlemlerini paylaþýyor olmasý benimsenmelidir. 9. Üniversitelerde yer alan Týp Fakültesi Adli Týp Anabilim

Dallarýnýn iþlevleri, konumlarý ve teknolojik donanýmlarý hýzlagüçlendirilmelidir. 10. Adli Bilimler alanýndaki Yüksek Lisans ve Doktora çalýþ-

malarý, Üniversiteler de yer alan Enstitüler, Adli Týp AnabilimDallarý ve Adli Týp / Bilimler Enstitülerinin koordinasyonundagerçekleþtirilmelidir. 11. Üniversitelerin ilgili birimlerinin bir araya gelmesiyle

geliþtirilen çaðdaþ hukuk devletlerindeki örnekleri ile özdeþAdli Bilimler yapýlanmalarýnýn ve araþtýrmalarýnýn saðlanmasý,gerekirse koordine amaçlý bir enstitünün teþkil edilebilmesigereklidir. 12. Adli Bilimler konusunda uzmanlarýn çok hýzlý bir þekilde

gerekli eðitimleri verildikten sonra ülke genelinde yeterli mik-tarda uzman bulundurulmasý ve asgari teknolojik donatýmýnsaðlanmasý ve 13. Her bölgede bulunmasý zorunlu olmayan laboratuar ve

uygulamalar içinse uygun bölge merkezlerinin sorumlu tutul-masýnýn saðlanmasý ( Saðlýk Bakanlýðýna baðlý merkezler,Üniversite ve baðýmsýz laboratuarlar ) gereklidir. 14. Adli Bilimler, Adliye ve Kolluk Kuvvetleri arasýnda koor-

dinasyonu arttýrarak Kolluk ve Adli Makamlarýn da bu konular-la ilgili ayrýntýlý bilimsel bilgi donanýmýna sahip olmasý saðlan-malýdýr. 15. Adli bilimler hakkýnda donanýmlý özel birimler kurulmalý

ve böylece Kriminal ve Olay Yeri Ýnceleme Þubelerininemniyet müdürlükleri bünyelerinden baðýmsýz emniyet genelmüdürlüðü içinde özerk bir konuma getirilmesi saðlanmalýdýr. 16. Bu birimler de TABA ya da benzeri bir merkez tarafýn-

dan akredite edilmiþ birim ve laboratuarlara dönüþtürülme-lidir. Böylece bilirkiþi raporlarýnda yer alan görüþ ve bildirimlerkiþisel olmaktan çýkarak, bilimsel özellikte olmasý saðlan-malýdýr. 17. Bilirkiþilik sistemini, AB 2005 Türkiye Ýlerleme

5599

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 60: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

6600

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Raporunda belirtilen, büyük ölçüde hukuki mütalaa verenparalel bir adli yapýya dönüþmüþlükten kurtararak, baðýmsýz,özerk, akademik bilimsel bir yapýya kavuþturulmasý ivediamaç olmalýdýr. Bu nedenle TABA uzun vadede varýlmasýistenilen ve düþünülen hedef olmalýdýr. Yukarýda maddeler halinde özetlenen yeni yapýlanma modeli

ülkemiz için artýk olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Adli olay-larda her aþamada birlikte çalýþmasý, ortaya ortak bir ürünçýkarmasý gereken birimlerin, farklý yerlerde, farklý yöntemlerleve standardize edilmemiþ bir þekilde hizmet vermeleri, çað-daþ hukuka objektif delillerin sunulmasý açýsýndan önemli birsorun teþkil etmektedir. Adli - týbbi muayene ve otopsiler,uzun süren bir bilgi birikimi ve deneyimi gerektirmesinekarþýn, ülkemiz hala bu uygulamalarý pratisyen hekimlere yap-týran nadir dünya devletlerindendir. Aslýnda mevcut yapýlan-malara ve uzman sayýlarýna bakýlacak olduðunda, adli týp /adli bilimler hizmeti verebilecek birey veya birimlerin hiç deazýmsanmayacak düzeyde olduðu dikkati çekmektedir.Mevcut yapý göz önüne alýndýðýnda temel sorunun yeter-li/etkin organizasyon ve iþbirliðinin olmamasý olduðu anlaþýl-maktadýr. Yukarýdaki bilgiler ýþýðýnda, ilk çaðlardan günümüze kadar

adli bilimlerle hukuk arasýnda ciddi bir etkileþim olduðu,birindeki geliþimin/deðiþimin diðerini de pozitif etkilediðigörülmektedir. Tarihsel evrim sürecinde ilkel hukuk norm-larýnýn çaðdaþ hukuka veya günümüz modern hukukunaevrilmesi basamaklarýnda en önemli pay adli bilimlere aittir.Çünkü adli bilimlerdeki her yeni geliþme ile yargý organlarýnadaha detay inceleme yapabilme, sorgulama yolu açýlmýþtýr.Bunun en somut ve en önemli örneði, "suçludan kanýta deðil,kanýttan suçluya ulaþma" yönteminin geliþimidir. Bu nedenleAdli Bilimler olmadan Çaðdaþ Hukuk kavramýndan söz edile-mez. Ayný þekilde evrim basamaklarý kesintiye uðramýþ hukukmekanizmalarýnda da adli bilimlerin geliþmesi ve zengin-leþmesi söz konusu deðildir. Ülkemizde Adli bilimler hizmetiveren birimlerde ciddi sorunlar bulunmaktadýr Bu sorunlarýnda ciddi hatalara yol açtýðý görülmekte ve kamuoyunda uzunsüredir tartýþýlmaktadýr. Bu sorunlarýn en temel ögesi stan-dartlaþma sorunu olup, "kanýttan sanýða deðil de sanýktankanýta" doðru bir hukukun hala uygulanýyor olmasý, hukukunhenüz adli bilimleri yeterince talep etmiyor oluþudur. Çeþitli ülkeler tarafýndan en geliþmiþ adli bilimler yapýlan-

masý olarak görülen Amerika Birleþik Devletleri adli bilimlerlaboratuarlarý ve uygulamalarý son günlerde ciddi eleþtirileralmaktadýr. Amerikan Ulusal Bilim Akademisi ( NationalAcademy of Science, NAS ), baþta Amerika BirleþikDevletleri Baþkaný, Senato ve Millet Meclisi olmak üzere, týp,hukuk ve diðer bilim alanlarýndaki pek çok bilimsel organiza-syona gönderdiði ulusal raporunda, Amerika BirleþikDevletlerinde Çaðdaþ Hukuk gereði Adli Týp ve Adli Bilimleralanýnda bir yeniden yapýlanmanýn gerektiðini, mevcut yapýnýnbilirkiþilikler ve bilirkiþilik kurumlarý açýsýndan tartýþmalý halegeldiðinden söz etmektedir. Bunun da Amerika BirleþikDevletlerinde uygulanmakta olan hukuka yansýmalarýndan veadaletin gerçekleþtirilmesinde ciddi ve onarýlmaz hatalara yol

açabileceðinden söz edilmektedir. Amerikan Adli Bilimler Akademisi dünyadaki en önemli adli

bilimler yapýlanmasý olarak bu sorunu ivedilikle çözme kararýalmýþ, gerek Amerika Birleþik Devletleri Baþkaný, Meclis BilimKomisyonu ve gerekse de Birleþik Devletler Senatosunun,Amerikan Ulusal Bilim Akademisinin raporu doðrultusundakitaleplerinin muhatabý olarak Akademi 2009 dönemi baþkanýThomas L. Bohan, akademi bünyesinde yeniden yapýlanmaaraþtýrma kurulu oluþturmuþtur. Kurul bir ön rapor yayýn-lamýþtýr. Yayýnlanan bu bilgiler ýþýðýnda Amerikan Adli BilimlerAkademisi üyelerinden ayrýca gelecek yeni görüþ - öneriler vebilimsel çözümlemeler, gerek alt çalýþma kurullarýnda gerekseakademinin yönetim kurlunda görüþülerek sonuçlandýrýlmayaçalýþýlacaktýr. Sonuçlandýrýlan Amerikan Adli BilimlerAkademisinin bilimsel görüþ ve önerileri bir rapor halindeAmerika Birleþik Devletleri Baþkaný, Senato ve Millet Meclisiile Amerikan Ulusal Bilim Akademisi ( National Academy ofScience, NAS ), týp, hukuk ve diðer bilim alanlarýndaki pekçok bilimsel organizasyona gönderilecek, Amerika BirleþikDevletlerinin Çaðdaþ Hukuk gereði Adli Bilimler alanýndabilirkiþiler ve bilirkiþilik kurumlarý açýsýndan yeniden yapýlan-masý sunulacaktýr. Öneriler kýsmýnda belirtildiði gibi adli bilim-ler alanýnda çalýþanlarýn yaný sýra, tüm hukuk uygulayýcýlarý ilekamuoyu bilgilenmesinin saðlanmasý da gerektiði vurgulan-maktadýr. Gerek Amerikan Ulusal Bilim Akademisi ( National

Academy of Science, NAS ), gerekse Amerikan Adli BilimlerAkademisinin ( AAFS ) rapor, öneri ve çalýþmalarýndan gele-cek yýllarda Amerika Birleþik Devletlerinde bugünkü uygula-malardan çok daha geliþmiþ, çok daha demokratik, bilimselve çaðdaþ hukukun gerektirdiði bir Adli Bilimler yapýlanmasýile uygulamalarýna tanýk olacaðýz. Yüzyýlýmýzda pek çok bilim-sel, teknolojik ve sosyal konuda dünya ülkelerinin üzerindeciddi etkisi olan Amerika Birleþik Devletlerindeki bu geliþiminde diðer yeryüzü ülkelerini, baþta Avrupa Birliðini ve ülkemizietkileyeceði kanýsýndayýz. Amerikan Adli BilimlerAkademisinin adli bilimler ve hukuk uzmanlarý heyeti;Mümkün olan en kýsa zamanda, yüksek güvenilirliðe sahip bil-imsel bir organizasyon tarafýndan, adli bilimler kuruluþlarýnýnbilimselliðini deðerlendiren bir çalýþmanýn baþlatýlmasý gerek-tiðini vurgulamaktadýr. Ve eðer bu deðerlendirme soruþtur-masý, bahsi geçen kuruluþlarýn bilimsel bir temelinin olmadýðýsonucuna varýrsa, bu organizasyon, bahsi geçen kuruluþlarýnonaylanmasý için ne tür bir çalýþmaya ihtiyaç olduðuna kararvermelidir demektedir. Tüm kamu ve özel adli bilimler labo-ratuarlarýnýn ilgili organizasyon tarafýndan belirlenen minimumlaboratuar akreditasyon þartlarýný saðlamasý ve akreditasyonkurullarý tarafýndan belirlenen adli bilimler laboratuar akredita-syon þartlarý, laboratuar çalýþanlarýnýn, kendi alanlarýnda belir-lenmiþ, bilirkiþilik uygulamalarýnýn sertifikasyonunu kapsaya-cak þekilde güçlendirilmelisi gerektiðini vurgulamaktadýr.Ayrýca Adli bilimler metodolojilerinin ve terminolojilerininstandardize edilmesi ve bu terminolojilerin tanýmlarýnýn halktarafýndan ulaþýlabilir olmasý vazgeçilmez bir zorunlulukolduðu belirtilmektedir. Tüm Adli bilimler alanlarý için profesy-

Page 61: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

onel Adli Bilimler Organizasyonlarý kurulmasýný ve bunlarýngüçlenmeleri için kaynak saðlanmasý gerektiðini, yine buorganizasyonlarýn üyeleri tarafýndan uyulacak etik kurallarýnda belirlenerek yürürlüðe konulmalý gerektiði özellikle vurgu-lanmaktadýr. Üyelikten çýkarma cezalarý ve/veya daha ciddikural ihlali nedeni ile verilen cezalar yürürlüðe konularak,araþtýrmalarýn ve yapýlan bilirkiþiliðin en güvenilir þekildeyapýlmasýnýn saðlanmasýna dikkat çekilmektedir. AmerikaBirleþik Devletlerindeki adli bilimler kuruluþlarýnýn, mecburi birakreditasyon sistemine, sertifikasyona, ve/veya "ForensicSpecialties Accreditation Board, ASCLD/LAB, the MedicalSpecialties Accreditation Board ve The Forensic ScienceEducation Programs Accreditation Commission" gibi hali-hazýrda akreditasyon ve sertifikasyon ile ilgili baðýmsýz pro-fesyonel kuruluþlarýn deðerlendirmesine tabii tutulmasýnýnönemi belirtilmektedir. Adli bilimler ve adli bulgular konularýn-da hukukçularýn bilgisi artýrýlmasý gerektiði ve bu konudasorumluluðun adli bilimler uygulayýcýlarýna ve hukukçulara -avukatlara ait olduðu belirtilmektedir. Farklý seviyelerdebaþlangýçlarýn olduðu bilgilendirme programlarýnýn, tüm adlibilimler disiplinlerini kapsayacak þekilde, "American Academyof Forensic Sciences, the International Association forIdentification, the National Association of Criminal DefenseLawyers, the National District Attorneys Association ve TheNational Center for State Courts" gibi profesyonel adli bilim-ler uygulayýcýsý organizasyonlar, "Federal Judicial Center veThe National Institute of Justice" gibi hükümet kuruluþlarý ileiþbirliði içinde oluþturulmasý gerektiði ve geliþtirilmesininönemi vurgulanmaktadýr.

Türkiye, hak ettiði uygar dünyanýn bir parçasý olmaksürecinde, hukuki geliþimin temeli olarak Adli Bilimler ve AdliTýp alanýndaki bilirkiþilik sistemini de, örnek aldýðý çaðdaþhukuk devleti ülkelerdeki sistemlere en yakýn yapýya kavuþtur-mak durumundadýr. Hatta o ülkelerinde ötesinde, insanlýðýnyüksek uygarlýk hedefine en yakýn hale getiren örnek ülkeyapýsýna dönüþmek hedef ve amacýný gütmelidir. Bu amaçla; yukarýda sýralanan ve aktarýlmaya çalýþýlan

yeniden yapýlanma modeli, kýsa, orta ve uzun vadeli olarakdüþünülmelidir. Kýsa vadede Adli Týp Kurumunun yerel -bölgesel üniversiteler iþbirliðinde yapýlanmasý, orta vadedebilirkiþilik yapýlarýnýn tama yakýn özerk ve baðýmsýz bilimkurumlarý haline dönüþtürülmesi gereklidir. Uzun vadede iseTürkiye Adli Bilimler Akademisi'nin (TABA / TAFS) ile stan-dartlaþma, akreditasyon sistemi ve eðitim - geliþim çalýþ-malarý uygulamaya konulmalýdýr. Ulusumuzun daha gönençli, kutlu ve hukuk ilkelerinde eþit-

likçi bir bilirkiþilik sistemini en kýsa zaman diliminde gerçek-leþtirebileceði inanç ve dileðindeyiz.

((**))PPrrooff.. DDrr.. MMeettee KKoorrkkuutt GGÜÜLLMMEENNMAFS 2007 - 2009 Dönem Baþkaný, IALM 2009 - 2012 Bilim ve Kongre Dönem BaþkanýÇukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Adli Týp Anabilim Dalý Baþkanýwww.mafs2009.org

KKAAYYNNAAKKLLAARR

1. ATUD Adli Týpta Yeniden Yapýlanma el kitapçýðý, 2007 Adana. 2. Mehmet Emin Çakýcý Adli Týp Yüksek Lisans Tezi, 2007 Adana. 3. Doç. Dr. Ahmet Hilal, Cumhuriyet Bilim Teknik yazýsý "BÝLÝRKÝÞÝLÝK UYGULAMALARI

ve ADLÝ TIP 2007. 4. Çukurova Üniversitesi Týp Fakültesi Adli Týp Anabilim Dalý çeþitli çalýþmalarý, 1992 -

2008. 5.http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=4849 6. HANCI Ý.H. , Adli Týp ve Adli Bilimler , Seçkin Yayýncýlýk, Ankara 2002 7. SAFERSTEÝN, Forensic Science Handbook. Vols I. II & III, (Prentice-Hall, Englewood

Cliffs, N.J.: 1982, 1988, 1994) 8. TC. Bakanlar Kurulunun Avrupa Birliði Müktesebatýnýn Üstlenilmesine Ýliþkin Türkiye

Ulusal Programýnýn Uygulanmasý, Koordinasyonu ve Ýzlenmesine Dair Kararý 9. JANIKOWSKI W. Rýchard, JD, FEDER Lynette, PhD "Crýmýnology And Crýmýnal

Justýce"2004 10. STINCHCOMB, J.D. (1996). Opportunities in law enforcement and criminal justice

careers. Rev. ed. Lincolnwood, IL: VGM Career Horizons.(Ref. Desk HV 8143 .S86 1996) 11. WARNER, J.W. (1992). Federal jobs in law enforcement. New York: Prentice Hall.

(Ref. Desk HV 8143 .W347 1992) 12. SALAÇÝN S, ÇEKÝN N, GÜLMEN MK, KELLECE L. Adli Týp Uzmanlýk Eðitimi (Bir anket

Çalýþmasý). 1.Ulusal Adli Týp Kongresi, 1-4 Kasým 1994, Ýstanbul. 13. GÜLMEN MK, ÇEKÝN N, ÖZDEMÝR H, ALPER B, SAVRAN B, ÞEN F, SALAÇÝN S. The

Problems Related to the Crime Scene Investigations in Turkey. Advancement in Science,14-16 July 1995, York, U.K. 14. GÜLMEN MK, HÝLAL A, ALPER B, ÇEKÝN N, BÝLGÝN N. Halk Saðlýðý Planlamasýnda

Otopsinin Yeri ve Önemi IV. Ulusal Halk Saðlýðý Kongresi Kitabý, Adana: Çukurova Üniver-sitesi Matbaasý, 1998: 199-201. 15. GÜLMEN MK, ÇEKÝN N, HÝLAL A, SALAÇÝN S. Adli Týp Uygulamalarýnda Bilirkiþiliðin

Etik Ýlkeler Açýsýndan Sorgulanmasý Adli Týp Bülteni (229/98 sayýlý yayýn) 18.05.1999 taryayým. 16. ALPER B, SALAÇÝN S, ÇEKÝN N, GÜLMEN MK. The Curriculum of Forensic Medicine

in Çukurova Medical School and the Problems of Forensic Medicine Education MedicalEducation in 21th. Century, Marmara University School of Medicine Press, 1995: 87-90. 17. SALAÇÝN S, ALPER B, ÇEKÝN N, GÜLMEN MK. The Medico-Legal System in Turkey,

Undergraduate and Postgraduate Curriculum of the Forensic Sciences Acta MedicinaeLegalis, Vol.XLIV, 1994: 372-374. 18. FEDERAL BUREAU OF INVESTIGATION Handbook of Forensic Science Washington,

D.C.: 1990) 19. GÜLMEN MK. Adli bilirkiþilik görevinde çift taraflý sorumluluk ve etik ilkeler. IV. Adli

Bilimler Kongresi. 10 - 13 Mayýs 2000 Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakültesi, Ýstanbul. 20. GÜLMEN MK, SARICA AD, ÇEKÝN N, ALPER B. Forensic Physcology in Turkey. 15th

Triennial meeting of the International Association of Forensic Sciences, 22 - 28 August1999 Los Angeles, California, USA. 21. ALPER B, ALTUN A, GÜLMEN MK, DAÐ H, ÇEKÝN N. Forensic Serology and

Haemogenetics in Turkey. 15th Triennial meeting of the International Association ofForensic Sciences, 22 - 28 August 1999 Los Angeles, California, USA. 22. ÇEKÝN N, GÜLMEN MK, HÝLAL A, SALAÇÝN S. Hekimlerin Ýhbar Yükümlülüðü (TCK

530) ile Ýlgili Etik Sorunlar III. Týbbi Etik Sempozyumu Kitabý, Ankara: YükseköðretimKurulu Matbaasý, 1998: 509-513 23. ECKERT W.G. , Introduction to Forensic Sciences ,Second Edrition, CRS Pres, New

York ,1997 24. HANZLICK, R. AND COMBS, D. (1998, March 18). Medical examiner and

coroner systems: History and trends. JAMA, The Journal of the American MedicalAssociation, 279(11):870-4. 25. www.aafs.org 26. www.fbi.gov 27. DAVIES, G. (1986). Forensic science. 2nd ed, rev. Washington, DC: American

Chemical Society. (Stacks HV 8073 .F58 1986) 28. European Council in Legal Medicine ,Dökümanlar

(http://www.irm.unizh.ch/eclm/files) 29. Parliamentary Assembly of the Council of Europe Dökümanlar

(http://www.irm.unizh.ch/eclm/files) 30. Manual On The Effectiive Prevention and Investigation of Extra-Legal, Arbitrary and

Summary Executýons, UN Office at Vienna Centre for Social Devolepment andaHumanitarian Affairs , New York , 1999 31. Adli Bilimler Dergisi, (1-9.sayýlar) SeçkinYayýncýlýk, 2002,2003,2004 32. www.atk.gov.tr 33. WRIGHT, R.K. & TATE, L.G. (1980). Forensic pathology - last stronghold of the

autopsy. American Journal of Forensic Medicine and Pathology, 1(1), 57-60. (Bound RA1001 .A4 34. KATHERINE B. KILLORAN, Career Resources in the Forensic Sciences, DeLucia,

R.C. & Doyle, T.J. (1998). Career Planning Ýn Criminal Justice. 3rd. ed. Cincinnati, OH:Anderson Publishing Co. (Ref. Desk or Ref. HV 9950 .D45 1994 - 1998 edition on order)

35. HILL, I.R., KEISER-NIELSEN, S., VERMYLEN, Y., FREE, E., DEVALCK,6611

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

Page 62: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

E. & TORMENS, E. (1984). Forensic odontology - Its scope and history. Bicester, Eng: IanR. Hill. (Stacks RA 1062 .F67 1984) 36. http://www.abft.org 37. http://polnet (Ýntranet) (www.egm.gov.tr ) 38. KAYGUSUZ Ziyaettin "Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi Kararlarý Çerçevesinde

Kollukta Olmasý Gereken Olay Yeri Ýncelemesi" 26.05.2005 tarihli A.Ü. Erzincan HukukFakültesi Kamu Hukuku Bölümü Yüksek Lisans Tezi 39. BROWNLIE, A.R., (Ed.). (1984). Crime investigation, art or science?:Patterns in a

labyrinth. Proceedings of a conference held at Christ Church, Oxford, on 24 & 25September 1982. New York: Columbia University Press. (Stacks HV 8073 .C678 1984) 40. OSTERBURG, J.W. and WARD, R.H. (1997). Criminal investigation: A method for

reconstructing the past. 2nd ed. Cincinnati, OH: Anderson Pub. Co. (Stacks HV 8073.O833 1997) 41.http://www.freerepublic.com/forum/a3a8e7f557ebf.htm 42.http://www.gradschools.com/listings/out/forensic_out.html 43. www.tncrimlaw.com/forensic/fsbiblio.htm 44. http://www.thename.org/career/career.htm 45. HOSHOWER, L.M. (1999). Dr. William Maples and the role of the consultants at

the U.S. Army Central Identification Laboratory, Hawaii. Journal of Forensic Sciences,44(4), 689-691. 46. Reforming the FBI laboratory (Interview with new FBI crime laboratory Director

Donals M. Kerr). (1997, November 10). Chemical & Engineering News, 75(45), 15. 47.http://www.istanbul.edu.tr/enstituler/adli/tarihçe_index 48. http://www.adlitip.ankara.edu.tr/ 49. Austrian Legal System 2.2. Public Law: Constitutional Law 50.http://www.uio.no/~mostarke/forens_ent/forensic_entomology.html 51. MEDLAND, M. (1991, March 11). Dentist takes a bite out of murder (Duane T.

DeVore, forensic dentistry expert). Baltimore Business Journal, 8(40), 1 52.Toxic Substances Control Act: Hearing on S. 776 Before the Subcomm. on the

Environment of the Senate Comm. on Commerce. 94th Cong., 1st Sess. 343 (1975) 53. SNYDER, Homicide Investigation: Practical Information for Coroners, Police

Officers, and Other Investigators, (Third Edition) (Charles C. Thomas, Sprinqfield, IL:1977) 54.DE FOREST, P.R., GAENSSLEN, R.E. and LEE, H.C. (1983). Forensic science: An

introduction to criminalistics. New York: McGraw Hill. (Reserve HV 8073 .D38 1983) 55.http://www.fbi.gov/programs/lab/labhome.htm 56.http://www.forensicdna.com/careers.htm 57.Polis Akademisi(Güvenlik Bilimleri Fakültesi), Basýlmamýþ Kriminalistik Ders Notlarý

2004 58.http://caag.state.ca.us/caldojvl/ccilibrary/index.htm 59.http://anil299.tripod.com/vol_001_no_002/paper008.html 60.SASEM, "Olay Yerinin Ýncelenmesi, Güvenliði ve Maddi Deliller" hizmetiçi eðitim

kursu ders notlarý,2003 61.www.lib.jjay.cuny.edu 62.http://www.dnaftb.org/ 63.BOCA RATON, FLA. Forensic dentistry. (1997).: CRC Press. (Stacks RA 1062 .F66

1997 ). 64.GREENE, D. (1993, 12.19). The role of psychiatry in criminal cases. New York

Times, WC, 3:1. 65.OGLOFF, J.R.P., TOMKÝNS, A.J. and BERSOFF, D.N. (1996, March). Education and

training in psychology and law/criminal justice: Historical foundations, present structures,and future developments. Criminal Justice and Behavior, 23, 200-35. 66.ÇAKICI M.EMÝN, Ç.Ü.Adli Týp ABD.Bþk. Yüksek Lisans Semineri "Olay Yerinin Ýnce-

lenmesi" 2003 Yýlý 2.Bahar Dönemi Seminer Çalýþmasý 67.http://omni.ac.uk/subject-listing/W601.html 68.www.pimall.com/nais/links-forensic.html 69.GÖK Þ., ÖZEN C. , Türkiye'de Adli Týbbýn Tarihçesi ve Teþkilatlanmasý , TC.Adalet

Bak. ATK.Yayýnlarý Ýstanbul 1982 70.14.04.1982 tarih ve 2659 sayýlý "Adli Týp Kurumu Kanunu" ve 19.02.2003 tarih ve

4810 sayýlý "Adli Týp Kurumu Kanununda Deðiþiklik Yapýlmasý Hakkýnda Kanun" 71.28.03.1983 tarih ve 2809 sayýlý "Yükseköðretim Kurumlarý Teþkilatý Kanunu" 72.www.eu.gov.tr

73.http://www.abgs.gov.tr/indextr.html 74.http://www.maksimum.com/haberler/ozeldosya/126/17542.php 75.Adli Týp Dergisi Cilt 15, Sayý 1, Sayfa 89 76.http://www.adlitip.org/yazilar/turkce/konular/adli_tip/adli_tip_nedir.htm 77.http://www.med.ege.edu.tr/~hanci/anabilimdali.html 78.http://www.tr.net/saglik/adli_tip_2.shtml 79.http://www.med.ege.edu.tr/~hanci/adlitipadlibilim.htm 80.http://www.turkforensic.com/index.php?option=com_frontpage&Itemid=1 81.http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/mevzuat/cmkgerekce.doc 82.04.12.2004 tarih ve 5271 sayýlý Ceza Muhakemesi Kanunu 83.http://www.bafs.org.uk/cgi-bin/somsid.cgi?session=994857A&page=activities 84.http://www.forensic.gov.uk/ 85.TÜMER A.Rýza, [email protected] " Almanya'da Adli Týp Uygulamalarý"

2006 86.Forensic Science International Dergisi 144. sayýsý (S: ) 87.http://www.feinc.net/cs-inv.htm 88.http://www.enfsi.org/ 89.www.ebooks-library.com 90.10.03.1983 tarih ve 2803 sayýlý Jandarma Teþkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu 91.14 Nisan 1928 tarih ve 1219 sayýlý Tababet Ve Þuabatý San'atlarýnýn Tarzý Ýcrasýna

Dair Kanunu 92.12.3.1921 tarih ve 38 sayýlý Tababeti Adliye Kanunu 93.224 sayýlý Saðlýk Hizmetlerinin Sosyalleþtirilmesi Hakkýnda Kanun 94.www.abhaber.com/belgeler/0520ABKomisyonu2005ilerlemeraporu.pdf 95.20.11.2005 tarihli AB Komisyonu 2005 Türkiye Ýlerleme Raporu 96.08.11.2006 tarihli AB Komisyonu 2006 Türkiye Ýlerleme Raporu 97.Alper B, Çekin N, Gülmen MK, Hilal A. Adli Týp Ders Notlarý. Adana: Çukurova

Üniversitesi Basýmevi, 2008.98.Aþýrdizer M, Cantürk G, Sarý H, Büken B, Ýþler H. Ölüm Olaylarýnda Olay Yeri

Ýncelemesindeki Aksaklýklarýn Belirlenmesi ve Çözümü için Öneriler(Anket Çalýþmasý). AdliTýp Dergisi, 2001; 15(1):45-54.99.Çekin N, Eren T, Hilal A, Gülmen MK, Savran B. Olay Yeri Ýncelemesinde ve Delillerin

Eldesinde Özel-Eðitimli Ekiplerin Önemi. Yýllýk Adli Týp Toplantýlarý, 2001; 293-295.100.Eckert WG. Introduction to Forensic Sciences. Eckert W G. Introduction to Forensic

Sciences. 2nd Ed., New York: CRC Press, 1997: 1-11.101.Field KS. History of the American Academy of Forensic Sciences, 50 Years of

Progress 1948-1998. 1st Ed., Düsseldorf, Germany: 100 Barr Harbor Drive, 1998.102.Fincancý ÞK. http://saglik.tr.net/adli_tip_2.shtml103.Gök Þ, Özen C. Adli Týbbýn Tarihçesi ve Teþkilatlanmasý. Ýstanbul: Nazým Terzioðlu

Matematik Araþtýrma Merkezi Baský Atölyesi, 1982.104.Gök Þ. Adli Týp-Dün, Bugün ve Yarýn. 1.Baský, Ýstanbul: Temel Matbaacýlýk, 1995.105.Hilal A, Çekin N, Karanfil R. Adli Otopsilerin Belirli Merkezlerde Yapýlmasýnýn

Gerekliliði. Yýllýk Adli Týp Toplantýlarý, 2002: 322-325.106.Ýnanýcý MA, Birgen N, Ý Akyay Ý. Çarpýp-Kaçma Tipindeki Trafik Kazalarýnda Olay Yeri

Ýncelemesi. Adli Týp Dergisi, 2000; 14:43-53.107.Polat O, Ýnanýcý MA, Aksoy M.E. Adli Týp Ders Kitabý. Ýstanbul. Alemdar

ofset,1997:26-28.108.Rau J. 13th Meeting International Association of Forensic Sciences. 1st Ed.,

Düsseldorf, Germany: Institute of Forensic Medicine, 1993.109.Wikipedia Özgür Ansiklopedi. Hukuk-Adli Bilimler. http:// tr.wikipedia.org 110.Thomas L.Bohan PhD. JD. AAFS President Opening Lecture, AAFS Meeting 2008

Colarado. Recomendations; [email protected] Forensic Science in the United States: A Path Forward, Adli Bilimler

Camiasýnýn ihtiyaçlarýnýn belirlenmesi için kurulan Komite: Applied and TheoreticalStatistics Komitesi, National Research Council, National Academy of Sciences, 2009.AAFS Recommendations Committee: Madeline H. deLone, JD; Karen Kafadar, PhD;

Jan E. Leestma, MD, MM; John J. Lentini, BA; David R. Senn, DDS; Ronald L. Singer,

6622

BB ÜÜ TT ÜÜ NN TT ÜÜ RR KK LL EE RR BB ÝÝ RR OO RR DD UU

EEyy TTÜÜRRKK uulluussuu!! SSiillkkiinn vvee kkeennddiinnee ddöönn!! NNiiççiinn yyaannýýllýýyyoossuunn?? BBüüttüünn bbuunnllaarr kkeennddiinnddeenn,,kkeennddii öözz bbeennlliiggiinnddeenn uuzzaakkllaaþþýýpp ddüüþþmmaannaa

ddöönnüükk yyaaþþaaddýýððýýnn iiççiinn oolldduu..BÝLGE KAÐAN

Page 63: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

6633

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

ÞÞiimmddiiyyee kkaaddaarr TTüürrkk ttaarriihhiinniinn iillkk yyaazzýý llýý bbeell--ggeelleerriinniinn OOrrhhuunn AAbbiiddeelleerrii oolldduuððuu bbiilliinniiyyoorrdduu..NNee yyaazzýýkk kkii hhaallaa,, bbýýrraakkaallýýmm ÝÝllkkööððrreettiimmookkuullllaarrýýnnýý vvee lliisseelleerrii,, üünniivveerrssiitteelleerriimmiizzddee ddaahhiibbuu aayynnýý cceehhaalleett ddeevvaamm eettmmeekkttee....GÝRÝÞ Þimdiye kadar Türk tarihinin ilk yazýlý belgelerinin Orhun

Abideleri olduðu biliniyordu. Ne yazýk ki hala, býrakalýmÝlköðretim okullarýný ve liseleri, üniversitelerimizde dahi buayný cehalet devam etmektedir. Hâlbuki 1969 yýlýnda,Kazakistan’ýn eski baþkenti Almatý’nýn 50 km. kadar yakýnýn-daki Esik Kurganý’nda ele geçirilen buluntular arasýndaki biryazýt, Türk tarihinin ilk yazýlý belgesi olma hakkýný kazanmýþtýr.O halde, neden bu cehalet hala devam etmektedir ve nedenkendini tarihçi gören kimseler bu konuda sessiz kalmaktadýr?Ne acýdýr ki çok önemli olmasýna raðmen, konu hakkýndayazýlmýþ tek bir Türkçe müstakil kitap yoktur. Ýþte biz de, bu hazin tablonun ortadan kalkmasýnda bir fay-

dasý olmasý için, hiç olmazda geçmiþ atalarýn anýsýna, böylebir araþtýrma yapmayý kendimize mecburi kýldýk. Umarýz ki buacizane çalýþmamýzla gayemize ulaþabilmiþizdir.

II..BBÖÖLLÜÜMM

EESSÝÝKK ((IISSSSIIKK)) KKUURRGGAANNII’’NNIINN KKEEÞÞFFÝÝ VVEE BBUULLUUNNTTUULLAARR 11.. EESSÝÝKK ((IISSSSIIKK)) KKUURRGGAANNII’’NNIINN KKEEÞÞFFÝÝ 1969–1970 yýllarýnda, Kazak Bilimler Akademisi’nin, Tarih,

Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü’nün Arkeoloji bölümbaþkaný Kemal Akiþoðlu’nun yönetiminde kazýlan, Alma Ataþehrinin 50 Km. yakýnýndaki, þimdiki Issýk Kasabasý’nda bulu-nan Esik Kurganý bir tesadüf sonucu ortaya çýkarýlmýþtýr. Bekin Nur Muhammedov, 61 yaþýnda, tarihçi. “Ben bir

Nayman’ým (Bir Moðol kabilesi). Doðdum büyüdüm buralardayaþarým.” diyor. “Az ileride bir fabrika var. 1969 yýlýnda fab-rikanýn inþaatý devam ederken mezar ortaya çýkmýþ. Tarihçiolduðum için gelip bakmamý istediler. Ben oraya vardým vemezarý ellerimle aralamaya baþladým. Mezarlarýn üzerindekiaðaçlar ateþ görmüþ gibi yanmadan kül haline dönüyordu.Altýn Elbiseli Adam çýktýðýnda parýltýsýndan ve ýþýðýndan göz-lerimiz kamaþtý, bir süre bakamadýk ona. Altýn ElbiseliAdam’ýn yanýnda, üzerinde yazýlar olan bir de tas vardý.Elindeki yüzüðü ben taktým.” Daha sonralarý durum yetkililerebildirilir ve kazý daha geniþ çaplý olarak devam ettirilir.Cesedin altýn zýrhýnýn ve çok sayýdaki altýn eþyanýn mezardaele geçirilmesi kurganýn soyulmadýðýný göstermektedir. Esik Kurganý’nýn yapýsý için þunlar söylenebilir: 7. metre

derinliðindeki mezar odasýnýn üzeri toprak-taþ yýðýnýyla kap-atýlmýþtý. Bu oda, diðer Hun kurganlarýnda olduðu gibi inþaedilmiþtir. Kalýn çam kütüklerinden yapýlmýþ mezar odasýnýnölçüleri 3x2 metre ebadýndadýr. Odanýn derinliði ise 1.20

metredir. Ancak, çam kütüklerinin içeriden yontularakdüzleþtirildiðini görüyoruz. Araþtýrmacýlarýn açýklamalarýnagöre mezar odasýnýn ahþap strüktürü dýþýnda hazýrlanmýþ vesonra kazýlan çukura indirilmiþtir. Zeminden kurganýn tepesinekadar olan yükseklik 9 metreyi, kurganýn üzerindeki sunitepenin çapý ise 60 metreyi bulmaktadýr.

Öncelikle bu buluntularýn hangi topluluða ait olduklarýmeselesi tartýþma konusu olmuþtur. Kazýyý yapan Kazak- Türkarkeologlarý bu eserleri genellikle M.Ö. V-IV. Yüzyýllara veSakalara mal etmektedirler. Kazaklar kendi kökenlerini Türkolarak kabul ettikleri Sakalara dayandýrdýklarý için bu þekildebir düþünceye varmýþlardýr. Yapýlan çeþitli araþtýrmalar, eserlerin bozkýr kültürüne men-

sup Türk veya en azýndan Türklerle akraba (ya da Türkleþmiþ)bir kavim tarafýndan yapýldýðýna iþaret ediyor. Yazýnýn Göktürkkitabelerinin alfabesine benzerliði ve eserlerin mitolojik,ikonografik özelliklerinin Hun sanatýna çok uygun oluþunedeniyle, özellikle Türkiyeli Türk araþtýrmacýlar bunlarý Huneseri olarak nitelendirmiþlerdir. 22.. KKUURRGGAANN’’DDAANN ÇÇIIKKAANN MMAATTAARRYYAALLLLEERR Açýlan mezarýn içinden dört bine yakýn altýn eþya

çýkarýlmýþtýr. Mezarda ele geçen çeþitli eþyalar arasýndakeramik kaplar, ahþap tabaklar, 2 gümüþ kupa ve yazýnýnüzerinde yer aldýðý bir gümüþ çanak ile baþka birçok objevardýr. 18 yaþýnda olmasý gereken genç bir prense aitcesedin üzerindeki altýn zýrh baþlý baþýna bir sanat eseridir.

22..11..AALLTTIINN EELLBBÝÝSSEELLÝÝ AADDAAMM VVEE ÇÇAANNAAKKTTAAKKÝÝ YYAAZZII 18 yaþýnda olmasý gereken genç bir prense ait cesedin

üzerindeki altýn zýrhýn baþlý baþýna bir sanat eseri olduðunusöylemiþtik. Bu elbise tamamen saf altýndan yapýlmýþ vemükemmel bir iþçilikle yapýlmýþtýr. Bu elbisenin özellikleriþöyledir: Cesedin baþýnda üzerinde altýndan yapýlmýþ tasvir-lerin aplike olarak yer aldýðý külah þeklinde bir baþlýk bulun-maktadýr. Baþlýðýn tepesinde de bir hayvan heykelciði yer alýr.Ayrýca ok uçlarý, altýn yapraklar, dað kývrýmlarý üzerinde dünyaaðacýnda kuþlar, arslan, dað keçisi gibi mitolojik ve sembolikaçýdan önemli olan hayvan tasvirleri vardýr. Baþlýðýn önündeboynuzlu- kanatlý atlar simetrik olarak yer almaktadýr. Zýrh gömlek, eþkenar dörtgenler þeklinde birleþen parçalar-

dan oluþur. Eþkenar dörtgenlerin bir tarafýnda üçgenimsiyaprak þekilleri vardýr. Kollarýn üst kesimlerinde ve yenlerindearslan baþlarý bulunmaktadýr. Yaka çevresinden aþaðýya inenve etekte de devam eden þerit de arslan baþlarýndan oluþ-maktadýr. Deri kemer üzerinde altýn aplike kemer plakalarýndahayvan tasvirleri bulunmaktadýr. Kemer levhalarýnda dizleribüyük, boynuzlarý arkaya doðru uzanan geyik tasvirleri, üslu-plaþmýþ arslan baþlarý bulunmaktadýr. Cesedin giydiði pan-tolonu ve çizmesinin yukarý taraflarýyla dizleri de altýndan süs-

Altýn Elbiseli Adam!

Page 64: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

6644

TT ÜÜ RR KK SS ÖÖ ZZ ÜÜ

lüdür. Prensin sol tarafýnda kýný altýnla kaplý hançeri bulunmaktadýr.

Sað tarafýnda da kemerine altýnla baðlanmýþ iki tarafý keskinbir kýlýcý bulunmaktadýr. Onun ayrýca yine altýn kaplý birkamçýsý da ele geçirilmiþtir. Hançerin kabzasýnda ve kýnýndada hayvan tasvirleri yer alýr. Ayný husus kýlýç için de geçerlidir. Esik kurganýndan çýkarýlan eserlerin hepsi Hun sanatýnýn

yapým ve süsleme tekniklerine uymaktadýr. Hayvan tasvirleri,Türk hayvan tasvirlerine uygun olarak ele alýnmýþtýr.

Muhtelif þekillerde (kaþýk, kepçe, bardak gibi) tanýmlanangümüþ çanak üzerinde 26 harf tespit edilmiþtir. Bu harflerinokunmasý çalýþmalarýnda özellikle Olcas Süleymanov’un yap-týðý çeviri yanký uyandýrmýþtýr. Onun dýþýnda Prof.Musabayev’in, transkripsiyon ve tercümesi pek taraftar bul-mamýþtýr. Bununla birlikte eserler üzerinde olduðu gibi, çanaküzerindeki yazýnýn çözülmesi için yapýlan çalýþmalar da halendevam etmektedir. Ýlk tercümeyi yapan Süleymanov þöyle bir ifadeyi öner-

miþtir: “Khan uya Üç Otuzý (da) yok boltý utýðsi tozýltý.”“Han’ýn Oðlu yirmi üç yaþýnda yol oldu (Halkýn?) adý saný dayok oldu.” Hatice Þirin’e göre ise, Göktürk yazý sistemi þimdilik bilin-

meyen bir tarihte Türkler tarafýndan kullanýlmaya baþlan-mýþtýr. Türk damgalarýnýn ve ideogramlarýnýn gelebileceði enince ve ekonomik noktayý gösteren Göktürk yazýlý ilk metinörneði, M.Ö. IV.- V. yüzyýllara ait olduðu tespit edilen EsikKurganý’ndan çýkarýlan gümüþ bir çanaðýn içine kazýlmýþtýr;ancak bu yazýnýn bilim ölçütlerine uyan bir okuma denemesihenüz yapýlamadýðýndan, 687- 692 yýllarýna tarihlendirilenÇayr kitabesi, Göktürk yazýlý en eski metin olarak kabuledilmiþtir.

IIII.. BBÖÖLLÜÜMM AALLTTIINN EELLBBÝÝSSEELLÝÝ AADDAAMM’’IINN VVEE YYAAZZIINNIINN ÖÖNNEEMMÝÝ 11.. AALLTTIINN EELLBBÝÝSSEELLÝÝ AADDAAMM’’IINN SSAANNAATTSSAALL VVEE TTAARRÝÝHHSSEELL

OOLLAARRAAKK DDEEÐÐEERRÝÝ Altýn Elbiseli Adam, saf altýndan ve mükemmel el iþçiliði ile

yapýlmýþtýr. Üzerindeki süslemeler gayet dikkat çekicidir vegünümüz teknolojisi dahi bunu yapmada hayli zorlanacakgibidir. Ayrýca bu süslemeler Türk kültür tarihi açýsýndan daçok deðerlidir. Esik altýn levhalarýndaki motifler, at, dað keçisi,geyik, kaplan, pars, kurt, yýrtýcý kuþ gibi motifler taþýr. Dikkatedilirse bu öðeler klasik Türk kültürünün öðelerindendir. Yinebu öðelerin Hun sanatýnda sýklýkla kullanýldýðý hatýrlatýlmalýdýr.Bu süslemelerde hayvan motifleri canlý bir þekilderesmedilmiþtir ki bu üslup Türklerin icadý olan “HayvanSSaannaattýý””nnýýnn bbeennzzeerriiddiirr..

22.. ÇÇAANNAAKKTTAAKKÝÝ YYAAZZII VVEE BBUU YYAAZZIINNIINN TTÜÜRRKK TTAARRÝÝHHÝÝAAÇÇIISSIINNDDAANN ÖÖNNEEMMÝÝ Tarihçiler Altýn Elbiseli Adam’ýn Ý.Ö. 6. yüzyýla ait olduðunu

söylüyorlar ama bu konuda tartýþma var. Ýnceleme heyetinde-ki Kazým Mirþan farklý düþünüyor ve bu tarihi Ý.Ö. 3.500’egötürüyor. Mirþan, Altýn Elbiseli Adam’ýn yanýnda bulunangümüþ tastaki yazýyý okuduðunu, bu yazýdaki dilbilgisi, cümledizimi ve kelime yapýsýný ancak o tarihlere ait olabileceðini

belirtiyor. Kazakistan Bilimler Akademisi Tarih ve Etnoloji Enstitüsü

Baþkaný Prof. Dr. Mamet Koygeldi, özellikle Altýn ElbiseliAdam üzerinde duruyor. Sovyet döneminde mezarda bulunankemiklerin on dört ayrý karbon testinin olduðunu ve bunlarýnbirbirini tutmadýðýný, bu on dört ayrý testin özellikle birbiriyleörtüþtürülemediðini ifade ediyor. Fakat aðýr basan görüþ butarihin M.Ö. 5–4. yüzyýl olduðudur. Bu eserler, Almatý Þehrinin Ortalýk Müzesi’nde sergilenmek-

tedir. Müzede sergilenen altýn elbiseli adam, gerçeðinden biruyarlama. Gerçek buluntu, Kazakistan Merkez Bankasýkasasýnda saklanýyor. Kazakistan’da herkesin bildiði ve deðer verdiði, onur, gurur

duyduðu bir varlýk gibi. Almatý’nýn en büyük meydanýnda onunheykeli var. Resim bölümü öðrencileri meydanda o heykelinresmini yaparak çalýþýyor. Kazakistan’ýn her yerinde AltýnElbiseli Adam’dan bir þeyler görmek mümkün. SSOONNUUÇÇ Görülüyor ki, Türk tarihinin ilk yazýlý belgelerinin Orhun

Abideleri olduðu fikri artýk deðiþmektedir, deðiþmelidir. EsikKurganý’nda çýkan yazýt, haklý olarak Türk tarihinin ilk yazýlýbelgesi unvanýný taþýmaktadýr. Fakat bu konuda sýkýntýlaryaþanmaktadýr. Öncelikle bu kurgan’daki kemiklerin karbondeneyleri tarafsýzlýkla yapýlmamakta ve bunda kötü bir niyetyatmakta olduðu gayet açýk bir þekilde kendini göstermekte-dir. Bu kemiklerin on dört ayrý testi yapýlmýþ fakat hiçbiri bir-birini tutmamaktadýr. Öyleyse, baþta, bu kurganýn resmisahibi olan Kazakistan ülkesinin ve daha sonra Türkiye gibiTürk ülkeleri içinde geliþmiþ bulunan ülkelerin bu konuda has-sas davranmasý gerekmekte ve her türlü yardýmý yapmaktaelinden geleni yapmayý kendine bir ödev hissetmesi mecburiolmaktadýr. Yine Türk ülkelerinin baþta gelen görevlerindenbiri de, devam eden kazýnýn maddi gelirinin arttýrýlmasý veböylece daha verimli sonuçlar elde edilmesinin saðlan-masýdýr. Diðer bir görev de, bu projeye deðerli ilimadamlarýnýn gönderilmesidir. Fakat en önemli görev baþta tarihçilere düþmektedir. Her

þey bir yana, artýk Türkler için yazýnýn kullaným tarihinin çoköncelere dayandýðý, yazýnýn icadýnýn Türkler tarafýndan gerçek-leþtirilmiþ olunabileceði gibi bilgiler topluma ulaþtýrýlmalýdýr.Ýþte bunu da tarihçiler yapmalýdýr. Bu konu hakkýnda hala,Türkiye’de yazýlmýþ tek müstakil kitap olmamasý Türkiyeli tari-hçilerin yüzkarasýdýr. Umarýz ki bu kara leke, en kýsa zamandasilinecektir. KKAAYYNNAAKKÇÇAA ÇAY, Abdülhaluk M. - Ýlhami Durmuþ, “Ýskitler”, Türkler, C.I, Yeni Türkiye

Yayýnlarý, Ankara 2002, s.575–596. / ÇORUHLU, Yaþar, “Hun Sanatý”,Türkler, C.IV, Yeni Türkiye Yayýnlarý, Ankara 2002, s.54–76. ESÝN, Emel, “Ýç Asya’da Milattan Önceki Bin Yýlda Türklerin Atalarýna

Atfedilen Kültürler”, Türkler, C.I, Yeni Türkiye Yayýnlarý, Ankara 2002,s.494–517. / KAFESOÐLU, Ýbrahim, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayýnlarý,Ýstanbul 2003. / SOMUNCUOÐLU, Servet, “Altýn Elbiseli Adam”, AtlasDergisi, S. 137, Aðustos 2004, s.138–142. ÞÝRÝN, Hatice, “Türklerde Alfabe ve Kimlik”, Türkler, C.III, Yeni Türkiye

Yayýnlarý, Ankara 2002, s.740–753.ggeennccaattssýýzz llaarr..ccoomm ssiitteessiinnddeenn aall ýýnnttýýddýýrr ..

Page 65: Türk Sözü Dergisi 7. Sayı

5555

DD ÝÝ LL DD EE -- FF ÝÝ KK ÝÝ RR DD EE -- ÝÝ ÞÞ DD EE -- BB ÝÝ RR LL ÝÝ KK