tek-esin vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân...
TRANSCRIPT
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
D R . E M E L E S İ N K Ü T Ü P H A N E S İ
DR. EMEL ESÎN KOLEKSİYONU
| O.OLCAY YAZİCİ f.Yayın ve'ilan'Müdürü:
8. SERVET KABAKLI
İdare yeri:' Nuruosmanlye Cad. 17/1 Cağaloğlu İstanbul
, Yazışma Adresi: PK: 2 Sirkeci/İstanbul Tel: 522 84 63
mi:& - - , , , i
P Her Ayın İlk Günleri Yayınlanır. Gönderilen yazılar basılsın
• basılmasınlade edilmez • Yayınlanan Yazılar kaynak
. gösterilmeden iktibas edilemez s DİZGİ BASKI '
i Oğul Matbaacılık DAĞITIM:
: GAMEDA
• Gençlik Yılı, Nesil Çatışması -Ali Pehlivan • Gençlik Yılına Gencecik Bir itiraz • Sibel Mantin • Ortaöğretim Gençliğinin Meseleleri • A.Vahap Elblr • Nasıl Bir Gençlik 7 - Vahap Kabahasanoğlu • Türk Gençliğl ve Geleceği -A.Servet Develloğlu • Genç Örneğini Nereden Seçecek - Aylâ Ağabegüm • Yalnız Genç mi Bunalımda ? -O.Olcay Yazıcı • Gençlik için Dediler ki -Haz.M.MehdbErgüzel • , Banarlı, Gençlik ve Diğerleri -isa Kocakaplan • inanç Bütününün Habercileri -
"Remzi; Aydın \'
' I"-? {'Sî-thü '-İ-. -' :*
ÖĞRENCİNİN GÜNLÜĞÜ • Gençler Arasında - Sibel Mantin
• Cellâdına Gülümserken - Ufuk' Gökçe • Derin Yara ve Gecikmiş Bir, , Ödül - O.Olcay YAZICI • NOBEL ÖDÜLÜli^r'^ü® KONUŞMALARI-2--• 1984 Romanı ve Hür Düşünce :* • IVO Andriç: 1961 (Çeviren-Sadri Sarptır)
. UNUTULMUŞ YAZILAR ; (Şemsettin Kutlu)
' ŞİİRLER:
ABONE Ş A R T L A R İ • Çaresizler Sonatı - Bekir Sıtkı Erdoğan • Düşünce - Âşık Nuri Şahinoğlu • Münâcât - Abdullah Ortaç Özdemir • İsteriz - Şeref Taşlıova
Diyarbakır'da Seyran • Ömer HallfiogiU • Hattat • Vahap Akbaş • Yahyâ Kemâl - Halil Karabulut——
y» fB l r Dâne Bir Dârifr^Kul Ozan A* Gazel-Mldhat Sertöğlu
AjK92525j0UIIWÂİkbe^^ l^evlânâ'ya - SANAT FİDÂNÖ yatırmalıdır) Refet Körüklü Semendi!
• inkılâbın Beğendiği Adam - ' i.Hakkı Baltacıoğlu
TÜRKİYE'YE MEKTUÇLAl • s V. İ ' **îi*fes.*iS# i. * • Türkçe, ingilizce ve Sonbahar^-
A.Göktürk Tunceroğlu • Vakıf Sohbetleri ve Anma ;j Günlerimizden...
Yurt içi:
"Yıllık abone 2750 TL. (Öğretmen ve Öğrenciler için ı 2500 TL)
Posta Çeki .Hesap no: 124 540
Yurt Dışı: .Yıllık Abone 70 DM. (Yurt dışındaki okuyucularımız abone bedellerini Sümerbank Bahçekapı Şubesi
TİYATRO •«
• 84'de Tiyatro • Mustafa'. Temur
ÇOCUK EDEBİYATI:
• Bayrak Şâiri • Arif Nihat Asya. . Göktürk M. Uytun
• Kerkük Çocuk Folklörü • Mahir Naklp
i r a ç ş , ^
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
Türk E d e b i y a t ı , s a y ı 1 3 6 ( § u b a t 1 9 8 5 ) , s . «» * -
rTR"Kni
diremediği Büyük Fırsat
Geridö bıraktığıma yıl içinde TRTnln ya-iyinrıladığı. dizi. programların şüphesiz en • önemlilerinden, biri Çin-Japon ortak yapımı Solan "İpek Yolu",İdi, 12 hafta boyunca büyük bir ilgi ile seyredilen dizi teknik bakımından '̂mükemmelliğine rağmen başlıca İki noktadan
. tenkide konu oldu. Bunlardan İlki, "İpek yolu" çevresindeki medeniyetin hemen tama-
j men "san ırk kültürü"nûn mahsûlü olduğu tezinden hareket edilmiş olmasıydı, ikinci tenkit,
fkonusü ise TRÎYıiri dizi boyunca en küçük bir Insiyatif kullanmayıp, haklı ve gerçekçi müda-
- haleleri yapmaması; yapamaması; eri azın* ,'dan metnin tercümesi, sırasında emperyalist ş tahrifleri düzeltmemesi İdi. . * ilk tenkit noktasına baktığımızda Çin-Japon
İŞrtâk'yapımı bir eserde, teknik başarıyı gölgeleyen sübjektif yaklaşımı yine de olağan kar-1 şılamak mümkün.. Nihayet yapımcılar kendi kültür çevrelerinin tabii şartlaması içinde her
zeye rağmen ölçülü bir taraf olma tavrını k<> ruyabilmişlerdir. Halbuki TRT'niri tavırsızlığı-
'.nı yadırgamamak mümkün olmamıştır. Zira ; dizi boyunca en fazla değil; adeta sadece ŞTürk yurtlan; Türk kültürü ve Türk eserleri görüntülendiği halde bu' gerçeği diziyi seyredenlerden yalnızca ihtisas sahibi olanlarla
.Türk tarihine derin liglsl bulunanlar farkede-' bilmişlerdir. Böylesine önemli bir kültür programından asıl istifade etmesi gereken geniş kitleler ise; sadece gönül yordamı ile ipek ,
. Yoiu boyunca kendi geçmişlerini sezebilmiş, dolayısıyla herkesten fazla hakettikleri gururu
.şuurla yaşamaya imkân bulamamışlardır.,. ; v Doörvi pir tercümesinin gerçekleştirilemediği, Türk adlarının bile çlnce telaffuz edildiği Imetnlyfe dizinin Türk kültürü adına kaçınlmış S Wr fırsat olduğunu TRT de sonynda farkettlğl -İçin 30/12/1984. pazar/akşamı bir küçük açık "oturumla açık kapamaya çalıştı.5Ne yazık kf, her İşimizde hakla batılı eşit tutma alışkanlığı-
| mam telaffuz edilmeyen adıyla dengecilik, bu ' teşebbüsü de başarısızlığa mahkûm etmiştir. Sadece Dr. Emel Esln'ln sınırlı zaman ölçüsünde verdiği bilgiler açık oturumun tek yararlı bölümü olmuştur,
kç Türk Edebiyatı olarak TRTnin bu ürkek ve AMtod telâfi gayretini yeterli bulmadığımız
.için sayın Dr. Emel Esin hanımefendinin konu İle İlgili yazsını, kaba t* belge olması düşüncesiyle yayınlıyor, kendisine şükranlarımızı sunuyoruz. AyncaTHTnin Konu ile ilgili açık Oturumunu yöneten Prof. Dr. Otuş Ank'ın Buk var gazetesine yepbğı açttamalan da eütun-lanmtza alıyoruz. Aç* oturumda pek bsşanlı jbuhınmayan Ank'm aöz konusu aç*lamalan-
İPEK YOU Dr Emel Esin!
iç Asya'dan göç edip, Anadolu'da vatan kuran Oğuzlann ahfâdı, biz, Türkiye Türkleri, " ipek-yolu" adlı fii-mi, televizyonda, heyecan ile seyrettik. Heyecânımız, bazan da, hayâl kırıklığına uğradı. Çünki, atalarımızın, asgari mîlâd sıralanndan Onbirinci asra kadar yaşadığı İç-Asya çevreleri, sanatkârca ve teknik mahâret İle bize gösteriliyor, fakat atalarımızdan az bahsediliyordu. Şüphesiz ki, Japon ve Çinli prodüktörlerin,"ipek-yolu"nu, kendi kültürleri bakımından tefsîr etmelerini yadırgayanlayız. Böylece, I zan, Türkçe olan ye^ kavim ve kişi i lan, çince değiştirilmiş şekillerde ve-rilmişdi. Türk târihi yakından izlenemediğinden, yanlışlıklar da yapılabiliyordu. (1) Şunu da ilâve gerekir ki, yanlışlıklar, ancak ihtisâs sâhiblerinin fark edebileceği mâhiyette idi. Bu durumda, Türkiye Radyo - Televizyon Hâresi, bu değerli filmi, Türk bakımından da ele almak gerekdiği kanâatine vararak, bizleri, (Prof. Oluş Arık'ı, Doçent Dr. Polat Od kan't ve beni) çağırdı. Prof. Ank oturumu Hâre edecek,
cakdı. Bana düşen, filmi da rastlanan Türk kültür ye sanat i$& rîhi ile bağlı eserlere ve şöhirlerelşjŞg ret etmek idi. Kesif çalışmalar içindi gündüz ye gece uğraşarak tecrü kazanan TRT Idârbcilerf, Eğitim yayın» lan müdîri, prodüktörümüz, bize öğı ler verdiler.
Mesleki sebeblerden, her söyledi ğimlzi vesikalar, ile jzâha ve ihtlyâfffl ifâdelere alışık olan bizler, TRT. uşiOjg bunu öğrenmeli İdik. Seyirciyi yoı mak için, kısa ve çarpıcı şekilde kı .nuşmak gerektL Konuşmalanmız,'heE
iri ikibuçuk dakikalık dört bölümde** ibâret idi. Ricâm üzerine.prodüktörü-müz Bay Orhan Gizli, arka planda gösterilen İpek-yolu haritasından sora, (onun yerinde), filmde bahsi geçen yerlerde ve devirlerdeki Türk Sanati eserlerinden numuneler de aks ettir-1
meğe karar verdi. Mîlâd sıralanndan'Onblrinci â l r t p
kadar, Ipek-yolu'nun Çin'den, Doğt^ Türkistan'a ve Batı Türkistan'ın kapf sı Kâşgar'a kadar varan güzergâhın^ daki millî kültür mâcerâsının, şân ve
DçOdkan ise^Çirvkaynaklan bakımın-—elem İle doltf safhalarını <2) dört meı dan Ipek-yolu'nun İktisâdi veçhesini, haleye bölmeğe çalıştım. Türkler ile alâkalı cihetlerden anlata- lik merhale, Kuzey Çin'den Doğu
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince adı ile Kanau ili idi. Bu ilde, bizi yakından alâkadar eden safhalar, Milâdî dördüncü ve beşinci asırlarda başlar. O devirde, Kuzey Çin'de, bir Türk sülâ-
si olan Tabgaçlar (çince adı Toba, ıya Şlmâlî Wei) hüküm sürmekte İdi.
su ve Doğu Türkistan, ise, son un devletinin topraklan idi. Bir Çin
rivâyetine göre, Hun devleti sınırları İçinde; bugünki Kansu'da, milletimize ad veren Gök-Türk boyu da yaşamakla idi. Çin'in Orta Asya'ya yolunu ka-patan Hun devleti, 439'da, Tabgaçlar tarafından ortadan kaldırıldı. Bazı 'lârthçllerin tefsirine göre, Gök-Türklerin türeyiş efsânesi, bütün Türkler öldürüldükden sonra, kolları ve bacakları kesilip bir bataklığa atılan son Türk çocuğunun neslinin tükenmemesi sergüzeşti, Kansu'daki savaş ve batıya göç safhalarının millî nuûrdaki bir hâtırası idi.
Kültür ve sanat târihi bakımından, Dördüncü-Beşinci asırlarda, Gök-Türklerin bulunduğu Kansu, şu manzarada idi: Hunlar-Türkler-Tabgaçlar, aslen, Çinlilerin "Şimâlil yabancılar" dediği atlı çoban şlmâlî Asya kavimleri kültürüne mensûb idiler. Bu kültürün eserlerinden, filmde, Doğu Türkistan'da bulunmuş bir madenî levhada kaplan motifleri de gösterilmektedir. Atlı çoban hayatı süren Kuzey Asyalılar, taşınır sanat eserleri, meselâ altından tokalar yapmakda ve hayât tarzlarını aks ettiren, av ve hay-
^ van motiflerini tasvir etmekte idiler. Fakat, Dördüncü ve Beşinci asırlarda, Kansu'da ve Doğu Türkistan'daki Hunlar ve Çin'deki Tabgaçlar, Burkan dînine girmiş ve Budhist tapınaklar inşâ etmekde idiler. Kansu'da bilinen en erken Burkan mabedleri Hun ve Tab-gaç devrindendir. Nitekim, filmde gösterilen eserlerde Çinlilerde görülmeyen husûsiyetler farkedilebillr. Mabûd heykelleri, sanatkârlarca, Tabgaç hükümdarına, yani bir Türk» benzetiliyordu. "Kuzeyli yabancı'Marın alâmeti "kartal burnu", bağdaş oturuşu, "yabancı yatağı" denen taht şekilleri, filmdeki heykellerde belirmektedir. Filmde olmayan başka, portre mâhiyetinde eserlerde ise, Çinlilerin giymediği ve "Kuzeyli yabancılar' •den öğrendikleri atlı aavaş kıyafetleri, sola İliklenen kıaa kaftanlar, çakşırlar, çizmeler, kılıç ve ellah asılı kemerler, börkler, görülebilmektedir.
Kansu'da Gök-Türklerden başka Türk boylan davardır. Uygurların da mensûb olduğu "Kağmlı" manâsına bir ad ile çince anılan boylar, Milâdî Beşinci asırda Kansu'da yerleşmiş bulunuyorlardı. Bunlardan Uygurlar, Dokuzuncu ve Onuncu asırlarda, bütün Kansu'ya hâkim olarak, başlıca medeniyet merkezlerini başkent ittihâz ettiler. Uygurlar, Burkan dînine, Mani itikâdına ve az nisbette, Nestûrî Hristiyanlığa mensûb bulunmakda, fakat bu dînleri, Türklerin aslî kültürü, gök-yer-atalar ibâdetine yaklaşdırmış idiler. Filmde görülen, Dokuzuncu-Onuncu asırlardan Burkan mabedler i , meselâ 45 numaralı tapınak, uy-gur devrindendir. Bu topraklarda türfc-çe yazmalar, kitabeler (Wan-fo-hsia'da) bulunmuştur. Uygurların Türk dili için Icâd ettikleri, bilinen ilk monotip (müteharrik) baskı sistemi kalıntı lan, Uygur musikisi hakkında türkçe bir yazma, hep Kansu'da bulur du Bugün de Sarı Uygurlar. Buddhist olarak, o illerde yaşamaktadır.
Filmde gözüken, Kansu ile Kuzey Asya yolu üzerindeki Kara-hoto şehri de, Onuncu asırdan önce, bir Uygur merkezi idi ve burada da Uygur yaz
maları bulundu. Kara-hoto'nun bugünkü yarı Türkçe, yarı Moğolca adı-' nın ilk şekli Katun-sını (Hatun-mezarı) idi.
İkinci Merhalede, artık Türkistan'a geçmiş bulunduk, ipek-yolu'nun: güney doğu güzergâhında, idik. Bizi alâkadar eden devir, burada, Hunların ve Gök-Türklerln ve bilhassa bu İllerin Türkistan adını aldığı Gök-Türk Hakanlığı asılarında (550-745) başlar. Gök-Türk Hakanlığı, Asya'da gelmiş, geçmiş en büyük devletlerden idi. Çin'de Karadeniz-"' kuzeyince. Kuzey Asya'dan Slnd . nehrine, ucsuz-bucaksız iller hep Gök-Türk Hakanlığı idâresinde bulunuyordu. Filmde geçen merkezler Gök-Türk Hakanlığına tâbi küçük şehirler idi. Gök-Türk devrinde, Orta Asya'nın Kuzey bölümünde Türkler çoğunluk! aolup, bu illere Türkistan dendi. İpek-yolu'nun güney doğu merhalelerinde, Mtrftn üzerinde durul-maKda ve türkçe " k e r ç u " deneni Türklerin de kervan yollan boyunca inşâ ettikleri, askerî mâhiyette ve yolculara barınak da olan keleler de gösterilmektedir. Bu kalelerde, ateş yakılarak, uzak yerlere, düşman ordularının
45
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı
faklaşdığı haberi verilirdi. Miran Kalelerinin birinde, Türk askerî târihi İçin değerli bir Gök-Türk yazması bulundu. Mîlâd, sıralarında, Kuzey Asya'da (Pazırık) bulunan halı dokuyucu boylar, daha eonra güney doğuya göç ptmlş va Tabgaç sarayına nalı sat tnakda İdiler. Gök-Türk devrinde, halı merkezleri az daha batıya, Mlrân'a ve Hotan'a da ilerledi.
Filmin üçüncü merhalesi Kuzeydoğu Türkistan'da yer aldı. Kuzeydoğu Türkistan, Türklerin bilinen en eski illerindendir. Çin kaynaları, T'inen-shan dağlarının güney eteklerinde, Mîlâd sıralarından beri, Türk boylarının, Uygurların da mensûb olduğu "Kağnı l ı " boyların ve Kırğızla-rın bulunduğunu kaydetmektedir. "Kağnı l ı " boylar, bu illerde, Beşinci asırda, başkentleri, Urumçi çevresinde Beş-balık ve bügünki Turfan ilinde Koço (şimdiki Kara-hoca) olan bir devlet kurmuşlardı. Bu devleti, 540 sı-. ralarında, Gök-Türk Hakanlığı ilhâk etti. Gök-Türk türeyiş efsânesine göre, Kansu'dan göçden sonra olabilen bir safhada, kolları, bacakları kesilmiş
t son Türk'ün nesil, Turfan yanında bir dağda, " b ö r i " (dişi kurd)den dünyâya gelmlşdi. Gök-Türkler, başkent olarak, Beş-balık ile, Koço'nun az batısındaki Ak-uynı'yı (bugünki Karaşe-hir) seçtiler. Küsen(bugünki Kuça) yanında, Ak-tağ'da da bir ordugâh var-
^d iTGök -Tür i r hükümdârı Taspar *Hakan(572-81), gök-yer-atalar ibâdetine sâdık kalmakla birlikde, Burkan dînini devlet dîni ilân etmiş ve tapınaklar yapdırmakda idi. Bu sebeble,
; başda, türkçe kltâbeler bulunan Kum-tura külliyesi ile, Kuça ve Kara-şehlr yakınındaki Budist mabedlerin ikinci
•(devrinden bazı tapınaklar, "Birinci "Türk devri" üslûbunda görülmekde-: dir. Bunlarda Türk çehreleri, Türk kı
yafetleri, Türklerin sevdiği parlak renkler ve hamâsî uslûb da kaydedilmektedir. Türk bayrağının İlk şekilleri bu tapınakların resimlerinde temsil edllmişdi. İ Gök-Türk devleti 745'de sona erince, bu iller Uygur Hakanlığı nufûzuna geçdl. ilk başkentleri, Türklerin kutlu İli Otüken'de, Ordu-balık olan Uygurlar, Kırgızlar tarafından oradan sürülünce, Kuze-doğu Türkistandakl başkentleri (filmde gördüğümüz,) Yar-şehrl, Küsen Kuça ve Koço İle Beş-balık oldu. Bu şehirlerin çevresindeki, Gök-Türk devrinden sonraki tapınaklar ve Bezeklik külliyesinin tamâmı Uygurlara aiddir ve sanat tarihçi-
46
Kara-hoto'nun bugünkü
yan-Türkçe, yan-moğolca
adının ilk şekli Kat un-sim (Hatun
mezon) idi
lerince "ikinci Türk devr i" diye anılır. Uygur medeniyeti, Buddhist, Ma-nihaî ve az nlsbetde Nestûrî veçhesi Heı,, şlmâl-doğu Türkistanda, Onbe-şincl asır ortasına kadar sürecek ve ancak o devirde tamâmen Islâmî veçhe alacaktı. Böylece, gördüğümüz azametli harâbeler, Türk (bilhassa Uygur) başkentlerinden kalmadır. Bu tapınaklardaki heykeller, duvar resimleri, çok sayıda Türkçe yazmalar, basılmış kltablar, dünyâ müzelerine dağıldı ve âlimlerce yayımlandı. Uygurların sanata katkısı, gerçekçi us
lûb ve "körk" (portre) tarzı oldu. Tapınak duvarlarında tasvir edilen
musiki filetlerinin çoğunun da türkçe adları vardır. Meselâ, dört-telll eaz, bizim Dede Korkut' un çaldığı kopuzdur. Mtıadt Altıncı asırda, Çin fağfuruna gelin giden bir Gök-TürkrHa-kan kızının maiyetindeki musikişinaslar bu âletleri Çine tanıtmışlardı.
Filmin son merhalesi, İlk büyük Islâmî Türk medeniyetinin beşiği Kâş-gar idi. Gök-Türk Hakanlarından İndikleri beliren, Hakan! Türk (Kara-Hanlı) sülâlesine mensûb Satuk Buğra Han, henüz çocuk yaşında iken, ipek-yolu üzerinde, Kâşgar'dan geçen Müslüman tacirlerden islâmı öğrenip, gizlice Müslüman olmuşdu. Satuk Buğra, Hakanî Türklerin.Kâşgar kolunun başına geçince, Türklerin çözgünlüğünün Müslüman olmasına âmil oldü.~Satüİ( Buğra Han'ın mezan ve yapdırdığı ilk câmi, Kâşgar yanında, Artuç'dadır ve Doğu Türkistan'ın en ulvî zlyâret yeridir. Kâşgar büyük bir Budist merkez olduğundan, Hakanî Türkleri, gelişmiş mlmflrî tekniğini, islâm! yapılara teşmil ettiler, ilk büyük Türk camilerini, ilk âbidevî minareleri, İslam sanatındaki ilk sırlı çini duvar kapmaları ile, İnşâ ettiler. Yoksullara adanan-hayır müesseselerinin, hastahânelerln, hanların, ilim merkezi medreselerin yükselişi ve İlk islâm! Türk vakıfları; Hakanî Türklerin eseri oldu. Ne yazık ki, bu âbidelerden, Kâşgar'da kalan harâbeleri filmde göremedik.
İslâmî Türk edeblyâtı da Kâşgar'da doğdu. Burası, büyük ansiklopedist Kaşgarlı Mahmûd'un vatanı idi. Türk düşünce ve ahlâk geleneğini islâmî umdeler ile bağdaşdıran Kutadgu-bilig, Kâşgar'da yazılarak, fikrî ve rû-ht üslûbumuzu tayin etti.
Türkiye'de bize vatan kuran Selçuklular, Kâşgar'da doğan ilk büyük İslâmî Türk medeniyetinin, Hakanî illerinin batı ucunda yaşamakda idiler. Selçuklular bu, ilk büyük islâm! Türk medeniyetini Türkiye'ye getirdiler ve bize kültür mirâsı bırakdılar.
NOTLAR
1) Dikkatimi çeken bir kaç yanlış: Kuça gibi küçük bir bey Ukden, "imparatorluk" diye baha edilmesi. Burkan'ın türkçe "kuvrag" denen (sanakritçe parivara'smdan) (maiyetinden) bir şahıs resminin," Arab elçisi" olarak tanıtılması, Şimâl-dogu Türkistan, ancak Onbeşind asırda tam tslâma geçmiş iken, Budist resimlerin tahribinin, orada hiç hüküm sürmeyen Hakanî Türklere (Kara-banhlara) atf edilmesi. 2) Kaynaklar şu çalışmamda dır Ersin. İslâmiyet I en Önceki Türk kültür Tarihî ve İslâm'a giriş (istanbul, 1978).
Tek-Esin Vakfı
Tek-Esin Vakfı