tek-esin vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân...

5
Tek-Esin Vakfı Tek-Esin Vakfı

Upload: others

Post on 23-Jan-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 2: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince

D R . E M E L E S İ N K Ü T Ü P H A N E S İ

DR. EMEL ESÎN KOLEKSİYONU

| O.OLCAY YAZİCİ f.Yayın ve'ilan'Müdürü:

8. SERVET KABAKLI

İdare yeri:' Nuruosmanlye Cad. 17/1 Cağaloğlu İstanbul

, Yazışma Adresi: PK: 2 Sirkeci/İstanbul Tel: 522 84 63

mi:& - - , , , i

P Her Ayın İlk Günleri Yayınlanır. Gönderilen yazılar basılsın

• basılmasınlade edilmez • Yayınlanan Yazılar kaynak

. gösterilmeden iktibas edilemez s DİZGİ BASKI '

i Oğul Matbaacılık DAĞITIM:

: GAMEDA

• Gençlik Yılı, Nesil Çatışması -Ali Pehlivan • Gençlik Yılına Gencecik Bir itiraz • Sibel Mantin • Ortaöğretim Gençliğinin Meseleleri • A.Vahap Elblr • Nasıl Bir Gençlik 7 - Vahap Kabahasanoğlu • Türk Gençliğl ve Geleceği -A.Servet Develloğlu • Genç Örneğini Nereden Seçecek - Aylâ Ağabegüm • Yalnız Genç mi Bunalımda ? -O.Olcay Yazıcı • Gençlik için Dediler ki -Haz.M.MehdbErgüzel • , Banarlı, Gençlik ve Diğerleri -isa Kocakaplan • inanç Bütününün Habercileri -

"Remzi; Aydın \'

' I"-? {'Sî-thü '-İ-. -' :*

ÖĞRENCİNİN GÜNLÜĞÜ • Gençler Arasında - Sibel Mantin

• Cellâdına Gülümserken - Ufuk' Gökçe • Derin Yara ve Gecikmiş Bir, , Ödül - O.Olcay YAZICI • NOBEL ÖDÜLÜli^r'^ü® KONUŞMALARI-2--• 1984 Romanı ve Hür Düşünce :* • IVO Andriç: 1961 (Çeviren-Sadri Sarptır)

. UNUTULMUŞ YAZILAR ; (Şemsettin Kutlu)

' ŞİİRLER:

ABONE Ş A R T L A R İ • Çaresizler Sonatı - Bekir Sıtkı Erdoğan • Düşünce - Âşık Nuri Şahinoğlu • Münâcât - Abdullah Ortaç Özdemir • İsteriz - Şeref Taşlıova

Diyarbakır'da Seyran • Ömer HallfiogiU • Hattat • Vahap Akbaş • Yahyâ Kemâl - Halil Karabulut——

y» fB l r Dâne Bir Dârifr^Kul Ozan A* Gazel-Mldhat Sertöğlu

AjK92525j0UIIWÂİkbe^^ l^evlânâ'ya - SANAT FİDÂNÖ yatırmalıdır) Refet Körüklü Semendi!

• inkılâbın Beğendiği Adam - ' i.Hakkı Baltacıoğlu

TÜRKİYE'YE MEKTUÇLAl • s V. İ ' **îi*fes.*iS# i. * • Türkçe, ingilizce ve Sonbahar^-

A.Göktürk Tunceroğlu • Vakıf Sohbetleri ve Anma ;j Günlerimizden...

Yurt içi:

"Yıllık abone 2750 TL. (Öğretmen ve Öğrenciler için ı 2500 TL)

Posta Çeki .Hesap no: 124 540

Yurt Dışı: .Yıllık Abone 70 DM. (Yurt dışındaki okuyucularımız abone bedellerini Sümerbank Bahçekapı Şubesi

TİYATRO •«

• 84'de Tiyatro • Mustafa'. Temur

ÇOCUK EDEBİYATI:

• Bayrak Şâiri • Arif Nihat Asya. . Göktürk M. Uytun

• Kerkük Çocuk Folklörü • Mahir Naklp

i r a ç ş , ^

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 3: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince

Türk E d e b i y a t ı , s a y ı 1 3 6 ( § u b a t 1 9 8 5 ) , s . «» * -

rTR"Kni

diremediği Büyük Fırsat

Geridö bıraktığıma yıl içinde TRTnln ya-iyinrıladığı. dizi. programların şüphesiz en • önemlilerinden, biri Çin-Japon ortak yapımı Solan "İpek Yolu",İdi, 12 hafta boyunca büyük bir ilgi ile seyredilen dizi teknik bakımından '̂mükemmelliğine rağmen başlıca İki noktadan

. tenkide konu oldu. Bunlardan İlki, "İpek yo­lu" çevresindeki medeniyetin hemen tama-

j men "san ırk kültürü"nûn mahsûlü olduğu te­zinden hareket edilmiş olmasıydı, ikinci tenkit,

fkonusü ise TRÎYıiri dizi boyunca en küçük bir Insiyatif kullanmayıp, haklı ve gerçekçi müda-

- haleleri yapmaması; yapamaması; eri azın* ,'dan metnin tercümesi, sırasında emperyalist ş tahrifleri düzeltmemesi İdi. . * ilk tenkit noktasına baktığımızda Çin-Japon

İŞrtâk'yapımı bir eserde, teknik başarıyı gölge­leyen sübjektif yaklaşımı yine de olağan kar-1 şılamak mümkün.. Nihayet yapımcılar kendi kültür çevrelerinin tabii şartlaması içinde her­

zeye rağmen ölçülü bir taraf olma tavrını k<> ruyabilmişlerdir. Halbuki TRT'niri tavırsızlığı-

'.nı yadırgamamak mümkün olmamıştır. Zira ; dizi boyunca en fazla değil; adeta sadece ŞTürk yurtlan; Türk kültürü ve Türk eserleri gö­rüntülendiği halde bu' gerçeği diziyi seyre­denlerden yalnızca ihtisas sahibi olanlarla

.Türk tarihine derin liglsl bulunanlar farkede-' bilmişlerdir. Böylesine önemli bir kültür prog­ramından asıl istifade etmesi gereken ge­niş kitleler ise; sadece gönül yordamı ile ipek ,

. Yoiu boyunca kendi geçmişlerini sezebilmiş, dolayısıyla herkesten fazla hakettikleri gururu

.şuurla yaşamaya imkân bulamamışlardır.,. ; v Doörvi pir tercümesinin gerçekleştirileme­diği, Türk adlarının bile çlnce telaffuz edildiği Imetnlyfe dizinin Türk kültürü adına kaçınlmış S Wr fırsat olduğunu TRT de sonynda farkettlğl -İçin 30/12/1984. pazar/akşamı bir küçük açık "oturumla açık kapamaya çalıştı.5Ne yazık kf, her İşimizde hakla batılı eşit tutma alışkanlığı-

| mam telaffuz edilmeyen adıyla dengecilik, bu ' teşebbüsü de başarısızlığa mahkûm etmiştir. Sadece Dr. Emel Esln'ln sınırlı zaman ölçü­sünde verdiği bilgiler açık oturumun tek ya­rarlı bölümü olmuştur,

kç Türk Edebiyatı olarak TRTnin bu ürkek ve AMtod telâfi gayretini yeterli bulmadığımız

.için sayın Dr. Emel Esin hanımefendinin konu İle İlgili yazsını, kaba t* belge olması düşün­cesiyle yayınlıyor, kendisine şükranlarımızı sunuyoruz. AyncaTHTnin Konu ile ilgili açık Oturumunu yöneten Prof. Dr. Otuş Ank'ın Buk var gazetesine yepbğı açttamalan da eütun-lanmtza alıyoruz. Aç* oturumda pek bsşanlı jbuhınmayan Ank'm aöz konusu aç*lamalan-

İPEK YOU Dr Emel Esin!

iç Asya'dan göç edip, Anadolu'da vatan kuran Oğuzlann ahfâdı, biz, Türkiye Türkleri, " ipek-yolu" adlı fii-mi, televizyonda, heyecan ile seyret­tik. Heyecânımız, bazan da, hayâl kı­rıklığına uğradı. Çünki, atalarımızın, asgari mîlâd sıralanndan Onbirinci as­ra kadar yaşadığı İç-Asya çevreleri, sanatkârca ve teknik mahâret İle bi­ze gösteriliyor, fakat atalarımızdan az bahsediliyordu. Şüphesiz ki, Japon ve Çinli prodüktörlerin,"ipek-yolu"nu, kendi kültürleri bakımından tefsîr et­melerini yadırgayanlayız. Böylece, I zan, Türkçe olan ye^ kavim ve kişi i lan, çince değiştirilmiş şekillerde ve-rilmişdi. Türk târihi yakından izlene­mediğinden, yanlışlıklar da yapılabili­yordu. (1) Şunu da ilâve gerekir ki, yanlışlıklar, ancak ihtisâs sâhiblerinin fark edebileceği mâhiyette idi. Bu du­rumda, Türkiye Radyo - Televizyon Hâresi, bu değerli filmi, Türk bakımın­dan da ele almak gerekdiği kanâati­ne vararak, bizleri, (Prof. Oluş Arık'ı, Doçent Dr. Polat Od kan't ve beni) ça­ğırdı. Prof. Ank oturumu Hâre edecek,

cakdı. Bana düşen, filmi da rastlanan Türk kültür ye sanat i$& rîhi ile bağlı eserlere ve şöhirlerelşjŞg ret etmek idi. Kesif çalışmalar içindi gündüz ye gece uğraşarak tecrü kazanan TRT Idârbcilerf, Eğitim yayın» lan müdîri, prodüktörümüz, bize öğı ler verdiler.

Mesleki sebeblerden, her söyledi ğimlzi vesikalar, ile jzâha ve ihtlyâfffl ifâdelere alışık olan bizler, TRT. uşiOjg bunu öğrenmeli İdik. Seyirciyi yoı mak için, kısa ve çarpıcı şekilde kı .nuşmak gerektL Konuşmalanmız,'heE

iri ikibuçuk dakikalık dört bölümde** ibâret idi. Ricâm üzerine.prodüktörü-müz Bay Orhan Gizli, arka planda gösterilen İpek-yolu haritasından so­ra, (onun yerinde), filmde bahsi geçen yerlerde ve devirlerdeki Türk Sanati eserlerinden numuneler de aks ettir-1

meğe karar verdi. Mîlâd sıralanndan'Onblrinci â l r t p

kadar, Ipek-yolu'nun Çin'den, Doğt^ Türkistan'a ve Batı Türkistan'ın kapf sı Kâşgar'a kadar varan güzergâhın^ daki millî kültür mâcerâsının, şân ve

DçOdkan ise^Çirvkaynaklan bakımın-—elem İle doltf safhalarını <2) dört meı dan Ipek-yolu'nun İktisâdi veçhesini, haleye bölmeğe çalıştım. Türkler ile alâkalı cihetlerden anlata- lik merhale, Kuzey Çin'den Doğu

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 4: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince

ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince adı ile Kanau ili idi. Bu ilde, bizi yakından alâkadar eden safhalar, Milâdî dör­düncü ve beşinci asırlarda başlar. O devirde, Kuzey Çin'de, bir Türk sülâ-

si olan Tabgaçlar (çince adı Toba, ıya Şlmâlî Wei) hüküm sürmekte İdi.

su ve Doğu Türkistan, ise, son un devletinin topraklan idi. Bir Çin

rivâyetine göre, Hun devleti sınırları İçinde; bugünki Kansu'da, milletimize ad veren Gök-Türk boyu da yaşamak­la idi. Çin'in Orta Asya'ya yolunu ka-patan Hun devleti, 439'da, Tabgaç­lar tarafından ortadan kaldırıldı. Bazı 'lârthçllerin tefsirine göre, Gök-Türklerin türeyiş efsânesi, bütün Türkler öldürüldükden sonra, kolları ve bacakları kesilip bir bataklığa atı­lan son Türk çocuğunun neslinin tü­kenmemesi sergüzeşti, Kansu'daki savaş ve batıya göç safhalarının millî nuûrdaki bir hâtırası idi.

Kültür ve sanat târihi bakımından, Dördüncü-Beşinci asırlarda, Gök-Türklerin bulunduğu Kansu, şu man­zarada idi: Hunlar-Türkler-Tabgaçlar, aslen, Çinlilerin "Şimâlil yabancılar" dediği atlı çoban şlmâlî Asya kavim­leri kültürüne mensûb idiler. Bu kül­türün eserlerinden, filmde, Doğu Türkistan'da bulunmuş bir madenî levhada kaplan motifleri de gösteril­mektedir. Atlı çoban hayatı süren Ku­zey Asyalılar, taşınır sanat eserleri, meselâ altından tokalar yapmakda ve hayât tarzlarını aks ettiren, av ve hay-

^ van motiflerini tasvir etmekte idiler. Fakat, Dördüncü ve Beşinci asırlarda, Kansu'da ve Doğu Türkistan'daki Hunlar ve Çin'deki Tabgaçlar, Burkan dînine girmiş ve Budhist tapınaklar in­şâ etmekde idiler. Kansu'da bilinen en erken Burkan mabedleri Hun ve Tab-gaç devrindendir. Nitekim, filmde gös­terilen eserlerde Çinlilerde görülme­yen husûsiyetler farkedilebillr. Mabûd heykelleri, sanatkârlarca, Tabgaç hü­kümdarına, yani bir Türk» benzetili­yordu. "Kuzeyli yabancı'Marın alâ­meti "kartal burnu", bağdaş oturu­şu, "yabancı yatağı" denen taht şe­killeri, filmdeki heykellerde belirmek­tedir. Filmde olmayan başka, portre mâhiyetinde eserlerde ise, Çinlilerin giymediği ve "Kuzeyli yabancılar' •den öğrendikleri atlı aavaş kıyafet­leri, sola İliklenen kıaa kaftanlar, çakşırlar, çizmeler, kılıç ve ellah ası­lı kemerler, börkler, görülebilmek­tedir.

Kansu'da Gök-Türklerden başka Türk boylan davardır. Uygurların da mensûb olduğu "Kağmlı" manâsına bir ad ile çince anılan boylar, Milâdî Beşinci asırda Kansu'da yerleşmiş bulunuyorlardı. Bunlardan Uygurlar, Dokuzuncu ve Onuncu asırlarda, bü­tün Kansu'ya hâkim olarak, başlıca medeniyet merkezlerini başkent itti­hâz ettiler. Uygurlar, Burkan dînine, Mani itikâdına ve az nisbette, Nestûrî Hristiyanlığa mensûb bulunmakda, fa­kat bu dînleri, Türklerin aslî kültürü, gök-yer-atalar ibâdetine yaklaşdırmış idiler. Filmde görülen, Dokuzuncu-Onuncu asırlardan Burkan mabedle­r i , meselâ 45 numaralı tapınak, uy-gur devrindendir. Bu topraklarda türfc-çe yazmalar, kitabeler (Wan-fo-hsia'da) bulunmuştur. Uygurların Türk dili için Icâd ettikleri, bilinen ilk mono­tip (müteharrik) baskı sistemi kalıntı lan, Uygur musikisi hakkında türkçe bir yazma, hep Kansu'da bulur du Bugün de Sarı Uygurlar. Buddhist olarak, o illerde yaşamaktadır.

Filmde gözüken, Kansu ile Kuzey Asya yolu üzerindeki Kara-hoto şeh­ri de, Onuncu asırdan önce, bir Uygur merkezi idi ve burada da Uygur yaz­

maları bulundu. Kara-hoto'nun bu­günkü yarı Türkçe, yarı Moğolca adı-' nın ilk şekli Katun-sını (Hatun-mezarı) idi.

İkinci Merhalede, artık Türkis­tan'a geçmiş bulunduk, ipek-yolu'nun: güney doğu güzergâhında, idik. Bizi alâkadar eden devir, bura­da, Hunların ve Gök-Türklerln ve bil­hassa bu İllerin Türkistan adını aldığı Gök-Türk Hakanlığı asılarında (550-745) başlar. Gök-Türk Hakanlı­ğı, Asya'da gelmiş, geçmiş en büyük devletlerden idi. Çin'de Karadeniz-"' kuzeyince. Kuzey Asya'dan Slnd . nehrine, ucsuz-bucaksız iller hep Gök-Türk Hakanlığı idâresinde bulu­nuyordu. Filmde geçen merkezler Gök-Türk Hakanlığına tâbi küçük şe­hirler idi. Gök-Türk devrinde, Orta Asya'nın Kuzey bölümünde Türkler çoğunluk! aolup, bu illere Türkistan dendi. İpek-yolu'nun güney doğu mer­halelerinde, Mtrftn üzerinde durul-maKda ve türkçe " k e r ç u " deneni Türklerin de kervan yollan boyunca in­şâ ettikleri, askerî mâhiyette ve yolcu­lara barınak da olan keleler de göste­rilmektedir. Bu kalelerde, ateş yakıla­rak, uzak yerlere, düşman ordularının

45

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 5: Tek-Esin Vakfıtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/105.pdf · ürkistan'a giden kervân yolunda, /üksek dağlar ve çöller arasında, dar jlr geçit olan, bugünki çince

faklaşdığı haberi verilirdi. Miran Kale­lerinin birinde, Türk askerî târihi İçin değerli bir Gök-Türk yazması bulun­du. Mîlâd, sıralarında, Kuzey Asya'­da (Pazırık) bulunan halı dokuyucu boylar, daha eonra güney doğuya göç ptmlş va Tabgaç sarayına nalı sat tnakda İdiler. Gök-Türk devrinde, ha­lı merkezleri az daha batıya, Mlrân'a ve Hotan'a da ilerledi.

Filmin üçüncü merhalesi Kuzey­doğu Türkistan'da yer aldı. Kuzey­doğu Türkistan, Türklerin bilinen en eski illerindendir. Çin kaynaları, T'inen-shan dağlarının güney etekle­rinde, Mîlâd sıralarından beri, Türk boylarının, Uygurların da mensûb ol­duğu "Kağnı l ı " boyların ve Kırğızla-rın bulunduğunu kaydetmektedir. "Kağnı l ı " boylar, bu illerde, Beşinci asırda, başkentleri, Urumçi çevresin­de Beş-balık ve bügünki Turfan ilin­de Koço (şimdiki Kara-hoca) olan bir devlet kurmuşlardı. Bu devleti, 540 sı-. ralarında, Gök-Türk Hakanlığı ilhâk et­ti. Gök-Türk türeyiş efsânesine göre, Kansu'dan göçden sonra olabilen bir safhada, kolları, bacakları kesilmiş

t son Türk'ün nesil, Turfan yanında bir dağda, " b ö r i " (dişi kurd)den dünyâ­ya gelmlşdi. Gök-Türkler, başkent ola­rak, Beş-balık ile, Koço'nun az batı­sındaki Ak-uynı'yı (bugünki Karaşe-hir) seçtiler. Küsen(bugünki Kuça) ya­nında, Ak-tağ'da da bir ordugâh var-

^d iTGök -Tür i r hükümdârı Taspar *Hakan(572-81), gök-yer-atalar ibâde­tine sâdık kalmakla birlikde, Burkan dînini devlet dîni ilân etmiş ve tapı­naklar yapdırmakda idi. Bu sebeble,

; başda, türkçe kltâbeler bulunan Kum-tura külliyesi ile, Kuça ve Kara-şehlr yakınındaki Budist mabedlerin ikinci

•(devrinden bazı tapınaklar, "Birinci "Türk devri" üslûbunda görülmekde-: dir. Bunlarda Türk çehreleri, Türk kı­

yafetleri, Türklerin sevdiği parlak renkler ve hamâsî uslûb da kayde­dilmektedir. Türk bayrağının İlk şe­killeri bu tapınakların resimlerinde temsil edllmişdi. İ Gök-Türk devleti 745'de sona erin­ce, bu iller Uygur Hakanlığı nufûzuna geçdl. ilk başkentleri, Türklerin kutlu İli Otüken'de, Ordu-balık olan Uygur­lar, Kırgızlar tarafından oradan sürü­lünce, Kuze-doğu Türkistandakl baş­kentleri (filmde gördüğümüz,) Yar-şehrl, Küsen Kuça ve Koço İle Beş-balık oldu. Bu şehirlerin çevresinde­ki, Gök-Türk devrinden sonraki tapı­naklar ve Bezeklik külliyesinin tamâ­mı Uygurlara aiddir ve sanat tarihçi-

46

Kara-hoto'nun bugünkü

yan-Türkçe, yan-moğolca

adının ilk şekli Kat un-sim (Hatun

mezon) idi

lerince "ikinci Türk devr i" diye anı­lır. Uygur medeniyeti, Buddhist, Ma-nihaî ve az nlsbetde Nestûrî veçhesi Heı,, şlmâl-doğu Türkistanda, Onbe-şincl asır ortasına kadar sürecek ve ancak o devirde tamâmen Islâmî veç­he alacaktı. Böylece, gördüğümüz azametli harâbeler, Türk (bilhassa Uy­gur) başkentlerinden kalmadır. Bu ta­pınaklardaki heykeller, duvar resimle­ri, çok sayıda Türkçe yazmalar, ba­sılmış kltablar, dünyâ müzelerine dağıldı ve âlimlerce yayımlandı. Uy­gurların sanata katkısı, gerçekçi us­

lûb ve "körk" (portre) tarzı oldu. Tapınak duvarlarında tasvir edilen

musiki filetlerinin çoğunun da türk­çe adları vardır. Meselâ, dört-telll eaz, bizim Dede Korkut' un çaldığı ko­puzdur. Mtıadt Altıncı asırda, Çin fağ­furuna gelin giden bir Gök-TürkrHa-kan kızının maiyetindeki musikişinas­lar bu âletleri Çine tanıtmışlardı.

Filmin son merhalesi, İlk büyük Is­lâmî Türk medeniyetinin beşiği Kâş-gar idi. Gök-Türk Hakanlarından İn­dikleri beliren, Hakan! Türk (Kara-Hanlı) sülâlesine mensûb Satuk Buğ­ra Han, henüz çocuk yaşında iken, ipek-yolu üzerinde, Kâşgar'dan ge­çen Müslüman tacirlerden islâmı öğ­renip, gizlice Müslüman olmuşdu. Sa­tuk Buğra, Hakanî Türklerin.Kâşgar kolunun başına geçince, Türklerin çöz­günlüğünün Müslüman olmasına âmil oldü.~Satüİ( Buğra Han'ın mezan ve yapdırdığı ilk câmi, Kâşgar yanında, Artuç'dadır ve Doğu Türkistan'ın en ulvî zlyâret yeridir. Kâşgar büyük bir Budist merkez olduğundan, Hakanî Türkleri, gelişmiş mlmflrî tekniğini, islâm! yapılara teşmil ettiler, ilk bü­yük Türk camilerini, ilk âbidevî mina­releri, İslam sanatındaki ilk sırlı çini duvar kapmaları ile, İnşâ ettiler. Yok­sullara adanan-hayır müesseselerinin, hastahânelerln, hanların, ilim merke­zi medreselerin yükselişi ve İlk islâm! Türk vakıfları; Hakanî Türklerin eseri oldu. Ne yazık ki, bu âbidelerden, Kâşgar'da kalan harâbeleri filmde gö­remedik.

İslâmî Türk edeblyâtı da Kâşgar'da doğdu. Burası, büyük ansiklopedist Kaşgarlı Mahmûd'un vatanı idi. Türk düşünce ve ahlâk geleneğini islâmî umdeler ile bağdaşdıran Kutadgu-bilig, Kâşgar'da yazılarak, fikrî ve rû-ht üslûbumuzu tayin etti.

Türkiye'de bize vatan kuran Sel­çuklular, Kâşgar'da doğan ilk büyük İslâmî Türk medeniyetinin, Hakanî il­lerinin batı ucunda yaşamakda idiler. Selçuklular bu, ilk büyük islâm! Türk medeniyetini Türkiye'ye getirdiler ve bize kültür mirâsı bırakdılar.

NOTLAR

1) Dikkatimi çeken bir kaç yanlış: Kuça gibi kü­çük bir bey Ukden, "imparatorluk" diye baha edilmesi. Burkan'ın türkçe "kuvrag" denen (sanakritçe parivara'smdan) (maiyetinden) bir şahıs resminin," Arab elçisi" olarak tanıtılma­sı, Şimâl-dogu Türkistan, ancak Onbeşind asır­da tam tslâma geçmiş iken, Budist resimlerin tahribinin, orada hiç hüküm sürmeyen Haka­nî Türklere (Kara-banhlara) atf edilmesi. 2) Kaynaklar şu çalışmamda dır Ersin. İslâmi­yet I en Önceki Türk kültür Tarihî ve İslâm'a gi­riş (istanbul, 1978).

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı