sempozyumu - yozgat bozok universityepistemoloji, dil felsefesi, metafizik ve zihin felsefesi gibi...

21
GAZİ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ I. GENÇ AKADEMİSYENLER SEMPOZYUMU BİLDİRİLER 6 -7 Kasım 2013 I ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLT

Upload: others

Post on 14-Jan-2020

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ

I. GENÇ AKADEMİSYENLER SEMPOZYUMU

BİLDİRİLER6 - 7 Kasım 2013

I ÜN

İVER

SİTE

Sİ E

DEB

İYA

T FA

LT

NOT: BİLDİRİLER KİTABINDA YER ALAN BİLDİRİLERİN

İÇERİĞİNDEN TAMAMEN YAZARLARI SORUMLUDUR

Basım Yılı ve Yeri: 2 0 1 4 - Ankara

BaskıEpamat Basım Yayın Ltd. Şti.

Merkez Sanayi Sitesi 583. Sokak No: 35 İvedik - Ankara

Tel: 0312 394 48 63

I. Genç Akademisyenler Sempozyumu (6 - 7 Kasım 2013)

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi © 2013

Bilim KuruluProf. Dr. Ahmet BİCAN ERCİLASUNProf. Dr. Altan ÇETİNProf. Dr. Ayla KAŞOĞLUProf. Dr. Fatma ÖZKANProf. Dr. Hakkı ACUNProf. Dr. Kâzım SARI KAVAKProf. Dr. Konuralp ERCİLASUNProf. Dr. Naciye YILDIZProf. Dr. Nazım Hikmet POLATProf. Dr. Yakup KARASOYDoç. Dr. Emine ERDOĞAN ÖZÜNLÜDoç. Dr. Nihat YAZILITAŞYrd. Doç. Dr. Evrim ÖLÇER ÖZÜNELYrd. Doç. Dr. Gülcan ÇOLAK-BOSTANCI

Düzenleme KuruluProf. Dr. Altan ÇETİNDoç. Dr. Nihat YAZILITAŞYrd. Doç. Dr. Gülcan ÇOLAK-BOSTANCIÖğr. Gör. Recep Batu GÜNÖRArş. Gör. Barış SADAYArş. Gör. Dinçer APAYDINArş. Gör. Harun CEYLANArş. Gör. İbrahim YILMAZArş. Gör. Nasrullah UZMANArş. Gör. Selcen KOCA SARI

Yasemin GÜRSOY

İ.Gonçarov’un 'Oblomov' Adlı Eserinde Kadın Karakterler................... 627

Salih ACAR

Rus Dili Tarihinde A. A. Şahmatov................................................................635

Pelin YILMAZ

Mamin-Sibiryak'ın Çocuk Öyküleri.............................................................. 649

Merve Yalçınkaya GÜLLE

Üç Maymun Filminde Farklı Erkeklik Temsilleri..................................... 659

Fikret YILMAZ

Ernest Sosa'nın Erdem Epistemolojisi........................................................669

Fatih YAPICI

Ruhdilbilimde Çağrışım Deneyi....................................................................687

Ziya ERDİNÇ

Ahmet Hamdi Akseki'nin İtikadi Konuları Sunum Metodu................... 699

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

I. Genç Akademisyenler Sempozyumu

6-7 Kasım 2013

ERNEST SOSA'NIN ERDEM EPİSTEMOLOJİSİEpistemology Of Ernest Sosa

Fikret YILMAZ*

ÖzetErdem Epistemolojisi (Virtue Epistemology ), E. L. Gettier’in

1963 yılında yazdığı çağdaş epistemoloji tartışmalarında başat bir role sahip olan üç sayfalık kısa makalesinin ardından, 1980 yılında, Ernest Sosa tarafından dile getirilen bir kavramdır. Gettier'in makalesinin yazımına kadar, bilgi; gerekçelendirilmiş doğru inanç olarak tanımlanmış ve kabul görmüştür. Oysa Gettier'in makalesinde sunduğu örnekler, bilginin gerekçelendirme koşulunun yeniden ele alınmasını zorunlu hale getirmektedir. Ernest Sosa, 1980'de kaleme aldığı Sal ve Piramit ile ahlak felsefesinin kavramlarından biri olan erdemin, bilgideki gerekçelendirme koşuluyla ilgili tartışmalara uygulanmasının önünü açmıştır. Daha sonraları bir çok düşünür tarafından dile getirilen erdemin epistemolojiye uygulanışı, günümüzde "Erdem Epistemolojisi" adıyla epistemoloji literatüründe yerini almıştır. Ernest Sosa, erdem epistemolojisinin Gettier'in makalesinde belirttiği sorunlara çözüm olabileceğine inanmaktadır. Ernest Sosa'ya göre, nasıl ahlaki erdemler etik alanında iyi şeylerin ortaya çıkmasına yardımcı oluyorlarsa, entelektüel erdemler de epistemoloji alanında var olan bir çok sorunun çözülmesine katkı sağlayabilirler. Ernest Sosa ile başlayan Erdem Epistemolojisi, Gettier sonrası ortaya çıkmış olan bilginin tanımlanması ve özellikle de gerekçelendirilmesi sorununa bir çözüm olabileceği

Araştırma Görevlisi, Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, [email protected]

Fikret Yılmaz

inancıyla ortaya çıkmıştır. Nihayetinde, Sosa’nm amacı alternatif bir gerekçelendirme kavramı oluşturarak bilginin sağlam bir temele oturtulmasına yardımcı olmaya çalışmaktır.

Anahtar kelimeler: Ernest Sosa, Erdem Epistemolojisi, Gettier sorunu, Bilgi

AbstractVirtue Epistemology is a concept that was verbalized by Ernest

Sosa in 1980 - after the principal 3- page long article written by E.L.Gettier in 1963. Until the writing of the aforementioned article, knowledge was defined and regarded as justified true belief. The examples given by Gettier required the reconsideration of the condition of "justified true belief.” The book, Raft and Pyramide, written by Ernest Sosa in 1980 paved the way for applying the concept of virtue, which is one of the concepts of the Philosophy of Ethics, to epistemology. Later on, the application to the concept of virtue, which was thereafter voiced by many philosophers, to the epistemology has found its place in epistemology literature as "Virtue Epistemology." According to Sosa, if moral virtue enables the emergence of positive outcomes in the field of ethics, intellectual virtues could also contribute to the solution of many current problems within the field of epistemology. Virtue Epistemology which is identified by Ernest Sosa emerged from the belief that it could be an answer to the definition of knowledge and especially to the justification of knowledge after Gettier. Ultimately, Sosa's aim was to help ground the knowledge by creating an alternative justification concept.

Key words: Ernest Sosa, Virtue Epistemology, Gettier problem, knowledge

"Gerçekten ne ölçüde biliyor olduğumu soracak olursam kendime, bilgi denen şeyin ne olduğunu bilene dek yanıtlayamam bu soruyu" Descartes

Ernest Sosa, 17 Mayıs 1940 tarihinde Küba'nın Cardenas kentinde doğdu. Amerika’nın Miami Üniversitesi'nde eğitimine başladı.

670

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

1957-1961 yılları arasında, Miami Üniversitesi’nde lisans eğitimi aldı. Üniversitenin son sınıfında okurken Felsefe ile tanışma fırsatı bulan Sosa, 1961 yılında Miami Üniversitesi'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, yüksek lisans ve doktora eğitimine başlamak için Pittsburgh Üniversitesi’ne gitti. Doktora derecesini, 1964 yılında, Nicholas Recher danışmanlığında tamamladı.

Ernest Sosa, 1983 yılından beri Philosophy and Phenomenological Research'ün, 1999 yılından itibaren de, Noûs dergisinin editörlüğünü devam ettirmektedir. Sosa, 1992-2003 yılları arasında, Cambridge Üniversitesi Felsefe Çalışmaları’nın genel editörlüğünü üstlenmiştir. 1988-1993 arasında, Uluslararası Felsefe Kurumlan Federasyonu’nun başkanı olarak görev yapmış, 2001 yılında ise, Amerika Bilim ve Sanat Akademisi'ne seçilerek bu akademiye sekiz yıl hizmet vermiştir. 1998’de, Boston Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Yirminci Dünya Felsefe Kongresi'nin eş başkanlığı gibi görevler de üstlenen Sosa, halen, birçok referans kitabının editörlüğünü yapmak suretiyle felsefe alanına önemli katkılarda bulunmaya devam etmektedir.

Günümüzde üniversitelerde öğretim üyeliği yapan, konferanslara, seminerlere, sempozyumlara katılan, kısacası aktif hayatta felsefe üzerine, özellikle de epistemoloji üzerine etkili yazılar kaleme alan, konuşmalar yapan ve çağdaş epistemolojide erdem epistemolojisi adı altında yeni bir ekolun kurucusu olan Amerikalı düşünür Ernest Sosa’nın günümüz epistemolojisine katkıları büyüktür ve halen devam etmektedir. Sosa'nın dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış birçok makalesi ve kitapları bulunmaktadır. Makalelerinin çoğu farklı kitaplarda yeniden yayımlanmıştır. Sosa, epistemolojinin klasik tartışmalarından biri olan içselcilik-dışsalcılık ve temeldencilik- bağdaşımcılık tartışmalarına yeni bir perspektif sunarak bu alanda öncü bir rol üstlenmiştir. Sosa, haklı olarak, çağdaş epistemolojinin "yükselen değeri” olarak nitelendirilir (Pritchard:2009:407).

Ernest Sosa, 2008 yılından beri Rutgers Üniversitesi Yöneticiler Kurulu Felsefe Profesörü görevini sürdürmektedir. Ernest Sosa'nın, epistemoloji, dil felsefesi, metafizik ve zihin felsefesi gibi çeşitli felsefe alanlarında yazıları bulunmakla birlikte, en etkili olduğu alan epistemolojidir.

671

Fikret Yılmaz

Bilginin tanımıBilginin incelenmesi, doğasının ve mahiyetinin belirlenmeye

çalışılması epistemolojinin tartıştığı önemli konulardan biridir. Ancak günümüzde, 'bilmek', çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Ahmet'i tanıyorum ya da biliyorum, araba sürmeyi biliyorum, Ahmet'in telefon numarasını biliyorum örneklerinde olduğu gibi ‘bilme’ sözcüğü günümüzde sıklıkla çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır.

Ancak, epistemolojinin özellikle ilgilendiği 'bilme' tanımı, önermesel bilgiye ve gerçek bilgiye dayalı olanlarıdır. 2+2=4 olduğunu bilmek, buna örnek olarak gösterilebilir (Huemer: 2002: 435). Günlük hayatta bilmek kavramını üç farklı anlamda kullanırız: (1) Önermesel bilgi, (2) Tanışma yollu bilgi ve (3) "Nasıl olduğunu bilme” bilgisi. Bir örnekle izah etmeye çalışırsak: (1) Ayşe, başbakanı biliyor, (2) Ayşe, başbakanın hangi liseyi bitirdiğini biliyor, (3) Ayşe, bisiklet sürmeyi biliyor. Birinci örnekte, Ayşe’nin başbakanı bilmesi ya da tanıması tanışma yollu bilgiye bir örnek olarak gösterilebilir. Çünkü gerçekten de Ayşe başbakanla birebir tanışmış olduğundan başbakan hakkında bilgiye sahiptir. Ayşe’nin başbakanın hangi liseyi bitirdiğini bilmesi, hem okuduğu gazetelerde, hem de medyada çıkan haberler neticesinde mümkün olabilir ya da gerçekten de başbakanla olan görüşmelerinden ve başbakanın Ayşe'ye kendi okuduğu lise ile ilgili bilgi vermesinden ötürü de olabilir. Dolayısıyla, bizler, aynı anda, hem önermesel hem de tanışma yollu bir bilgiye sahip olabiliriz. Ancak birçok önermesel bilgiye sahip olmamıza rağmen tanışma yollu bilgiye sahip olamayabiliriz. Bu örnekte olduğu gibi, Ayşe, başbakanla ilgili tüm bilgilere, başbakanla konuşarak değil medya aracılığıyla ya da kendi araştırmaları neticesinde ulaşmış olabilir. Ayşe’nin bisiklet sürmeyi bilmesi ise tümüyle onun sürme becerisine, yeteneğine dayalıdır ya da Ayşe’nin teorik anlamda bisikletin nasıl sürüldüğünü biliyor olması muhtemeldir. Ancak bizler günlük hayatta teorik anlamda bir bilmeden öte pratik anlamda bir bisiklet sürmekten bahsederiz. Özetle, çeşitli türden bilmelerden bahsedebiliriz; ancak felsefenin özellikle ilgilendiği bilme türü önermesel bir doğruluğa ve geçerliliğe sahip olan bilme türü olduğundan, bu makalede önermesel bilginin ne olduğu ele alınacaktır.

672

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

Bilginin geleneksel ya da klasik tanımı, gerekçelendirilmiş doğru inançtır (justified true belief) (Theaitetus: 1990: 157). Aslında, bilginin doğası, ne olduğu ve mahiyetiyle ilgili ilk çalışmalar, Elea okulunun kurucusu Parmenides tarafından yapılmıştır. "Bilgiyle (episteme) sanı ya da kanaat (doxa) arasında bir ayrım yapan Parmenides, sadece gerçekten var olanın bilinebileceğini, değişenin, var olmayanın veya görünüşün bilgisi olamayacağını ileri sürmüştür.” (Cevizci: 2006: 75).

Platon tarafından ifade edilen tanım, bilginin üçlü tanımı veya bilginin klasik tanımı olarak ta bilinmektedir. Bilginin tanımında belirtilen üç kavram, aynı zamanda, bilginin koşullarını belirtmektedir. Aslında bilginin bu üçlü çözümlemesi Platon'un Theaitetus’undan beri bilinmektedir (Moser vd.: 1997: 14). Bu bilgi tanımına göre, öznenin ürettiği bir önermenin doğru sayılabilmesi için, (1) öznenin söylediklerine inanması, (2) söylediklerinin doğru olması ve (3) gerekçelerinin bulunması gerekmektedir.

Bilgi felsefesinin genelde sorduğu iki temel soru bulunmaktadır: 1- Bilgi nedir? ve 2- Bizler neyi bilebiliriz? Bu tür sorular aslında beraberinde diğer soruları da getirmektedir. Bilgi, doğru inançtan üstün müdür?, Bir bilginin gerekçelendirmesini mümkün kılan şey nedir?, Bilgi bir Piramit (Pyramid) mi ya da her bir parçası birbirleriyle bağlantılı olan bir Sal’a (Raft) mı benzer? Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir, hatta geçmişi Platon’a kadar götürülebilir. Bu tür sorunlar, günümüzde bile farklı bakış açılarıyla tartışılmaya devam etmektedir. Kimi düşünürlere göre bilgi, öznenin doğasına ve onun çevresiyle olan ilişkisine bağımlı iken, kimilerine göre ise bilginin dördüncü bir koşulunun olması gerekmektedir.

Bilgi tanımı yapılırken genel anlamda bilgiyi üreten öznenin etkisi ihmal edilebilmektedir. Oysa, bilgi hem özne hem de nesnenin bir etkileşimi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Yani, öznenin olmadığı yerde nesnenin tanımı, nesnenin olmadığı yerde ise öznenin bir nesneyi ifade etmesi güçleşmektedir. Ancak bu, öznenin nesneyi var ettiği anlamına gelmemektedir. İkisi de birbirinden bağımsız olarak var olmakta ancak birbirleriyle olan etkileşimleri neticesinde bilgi oluşumu sağlanmaktadır.

673

Fikret Yılmaz

Bu ve benzeri koşullar veya tanımlamalar çoğaltılabilir. Ancak, her ne kadar felsefede genel bir uzlaşıdan bahsetmek mümkün olmasa da, bilginin tanımına yönelik genel bir tanımdan bahsetmek mümkündür. Burada asıl vurgulanması gereken nokta ise bu bilgi tanımlamasının günümüze kadar, 19631 yılına kadar, pek tartışılmamış olmasıdır. Edmund Gettier, bu klasik tanımlamanın doğru olmadığını örneklerle göstermeye çalışmaktadır. Gettier, belirtilen koşulların bilginin oluşabilmesi için yeterli olmadığını kanıtlamaktadır. Doğru bilginin koşullarına yönelik tartışmalar günümüzde hâlen tartışılmaktadır.

Bilginin koşullarından biri olan doğruluk, esasında metafizik, inanç ise psikolojik bir yön taşıdığından, bu durum, günümüz epistemolojisinin özellikle gerekçelendirme kavramıyla ilgilenmesini olağan hale getirmektedir(Mehdiyev:2011:263). Çağdaş epistemolojiye baktığımızda ise bilgi tartışmasının gerekçelendirme kavramı üzerinden sürdüğünü rahatlıkla görebiliriz. Bu bağlamda,gerekçelendirmenin hâlen günümüzde tartışılmaya devam edilmesinin müsebbibi olan Gettier sorununu ele almak, konunun daha anlaşılır olabilmesi açısından önem arz etmektedir.

Gettier SorunuM. Black ve N. Malcolm’un öğrencisi olan ve aynı zamanda K.

Lehrer ile A. Plantinga gibi çağdaş epistemologların da mesai arkadaşı olan Gettier’in meslek hayatı boyunca kaleme aldığı tek yazı olan "Gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?", çağdaş epistemolojide en çok atıfta bulunulan epistemoloji metni olma özelliğitaşımaktadır. (Mehdiyev: 2011:264)

Aslında, bilginin koşullarının bilginin oluşumu için yeterli olup olmadığını veya ek bir koşula ihtiyaç duyulup duyulmadığını dile getiren ilk düşünür Hintli filozof Sriharsa'dır. Sriharsa, 1100'lü yıllarda rakiplerini şaşırtmak için Gettier tarzı örnekler sunmuştur. Turri’ye

1 Edmund Gettier’in, klasik bilgi bilginin tanımının, bir şeye biliyor diyebilmemiz için yeterli olmadığına dair kaleme aldığı üç sayfalık başat makalenin yayınlandığı tarih. Bkz. Gettier, E. L, "Is Justified True Belief Knowledge?", Analysis 23, ss. 121-123.

674

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

göre, Chisholm, Russel2 ve Meinong, yirminci yüzyılın başlarında, Gettier’in sunduğu örneklerin benzerini sunmuşlardır(Turri:2010:248). Ancak bu soruna ilk kez sade bir dille, öz bir biçimde ve etkili örneklerle değinen Gettier olmuştur.

Başdemir'de, bu iddiayı ortaya atan ilk kişinin Gettier olmadığını belirtmektedir. Başdemir’e göre, Alexius Meinong bin dokuz yüzlerin başında ve Jaakko Hintikka'da 1962 yılında, makalenin yayımlanmasından bir yıl önce, bu konuya değinmiş ancak yeterli ilgiyi görmemişlerdir. Ona göre Gettier’i ilginç hale getiren birçok neden bulunmaktadır: Bu iddiasının yanında (i) bunu sadece üç sayfalık bir makalede çok açık ve anlaşılır bir şekilde göstermiş olması, (ii) bunu günlük hayattaki örneklere başvurarak yapması, (ii) karmaşık bilgi tartışmalarına yön verecek şekilde geleneksel bilgi tanımını formülleştirmesi ve (iv) sorunu Platon (Theaetetus, 201c) ve Aristoteles’in [Fizik, 197b, Metafizik, 1057a) yaptığı gibi yerinde bir terim olan şansa dayandırması gibi birçok neden ileri sürülebilir (Başdemir:2010:8).

Doğruluk, inanç ve gerekçelendirme, Platon'dan beri, bilginin temel unsurları olarak kabul edilmektedir. Platon, bilginin koşullarının neler olması gerektiğini Theaitetus3 diyalogunda belirtmektedir. Burada, bilgi, gerekçelendirilmiş doğru inanç olarak ifade edilmektedir. Bu kriterler, bilginin oluşumu için günümüze kadar yeterli görülmüş ve 1963 yılında Edmund Gettier'in meşhur makalesi “Is Justified True Belief Knowledge?" (Gettier:1963:123-125) (Gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?) yayımlanana kadar da tartışılmamış veya herhangi bir eleştiriye tabi tutulmamıştır. Bu nedenle bu sorun, ‘Gettier Sorunu’ olarak bilinir. Ayrıca bu, ‘dördüncü koşul sorunu’ diye de anılır; çünkü Gettier sorunu, şu sorunun sorulmasına yol açmaktadır: Geleneksel bilgi tanımında yer alan üç koşula ilave edilebilecek uygun bir dördüncü koşul var mıdır? (Baç:2007:571-2) Buna ek olarak, Gettier sorunu, gerekçelendirmenin zorunlu bir koşul olup olmadığı tartışmasının da

2 Öztürk, bu sorunun ilk kez Russel tarafından dile getirildiğini belirtmiştir: F. M. Öztürk, "Epistemolojinin Problemleri", Felsefe Ansiklopedisi (ed. A. Cevizci), C. 5, Ebabil Yayınları, Ankara, 2007, s. 5943 Bkz.Platon, Theaitetus, Çev. Macit Gökberk, MEB, İstanbul, 1990, s.157

675

Fikret Yılmaz

başlamasına neden olmuştur. Gettier, bu koşulların yeterli olup olmadıklarını, sunduğu örneklerle tartışmaya açmış ve bilgi tanımının yeterli olmadığını iddia etmiştir.

Gettier, 'yeterli kanıta sahip olma' ve ‘emin olmaya hakkının olması" kriterlerinin 'inancını gerekçelendirmeyle' aynı anlama geldiğini (Chisholm:2010:118-9) ifade etmektedir. Gettier, bu makalesinde, bilginin neden gerekçelendirilmiş doğru inanç olamayacağını sade bir dille örneklemektedir. Aynı zamanda belirli olan bir önermeyi belirsiz hale dönüştürerek gerekçelendirmenin yetersizliğini de kanıtlamaktadır.

Gettier’a göre, özne, bilginin gerekli üç koşulunu sağlasa bile önermesel bir bilgiye sahip olamayabilir. Gettier'in öne sürdüğü savı bir örnek ile izah etmeye çalışalım. Üniversiteden yeni mezun olan iki genç arkadaş: Ali ve Mehmet, özel bir firmaya iş başvurusundabulunmaktadırlar. Ali işe alınma konusunda kendisinin değil de Mehmet’in daha şanslı olduğunu düşünmektedir. Ali, Mehmet'in mesleki becerisinden ve bu durumun çevresindekiler tarafından da bilinen bir gerçek olmasından ötürü böyle bir kanıya varmaktadır. Yani, Ali'nin bu inancı kendine karşı olan kötümserliğinden kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla, Ali için "Mehmet’in işe alınacak kişi olduğu” inancı, gerekçelendirilmiş doğru inançtır. Ali’nin, Mehmet’in başarılı olacağına ve işe alınacağına olan inancı, Mehmet'in bu işe olan yatkınlığı ve becerisinden ötürü doğru ve gerekçelendirilmiştir. Bu önermeye A önermesi diyelim. îşe alınma konusuyla ilgisi olmamakla birlikte, Mehmet’in cebinde tam 50 lira olduğunu ve bu gerçeği o an Ali’nin de bildiğini varsayalım. Bu takdirde, "İşe alınacak kişinin cebinde 50 lira var” önermesi, Ali için gerekçelendirilmiş bir inanç olmaktadır. Gettier'in örneklerinde de vurgulandığı üzere, şayet bir önerme gerekçelendirilmiş doğru inanç ise, o önermeden hareketle türeteceğimiz başka önermelerinde gerekçelendirilmiş doğru inanç olması gerekmektedir. Ancak bu esnada beklenmedik bazı gelişmelerin yaşandığını ve işe Mehmet'in değil de Ali’nin kabul edildiğini düşünelim. Dahası, tesadüfen Ali'nin cebinde de 50 lira olduğunu kabul edelim. Bu takdirde B önermesi, şaşırtıcı bir biçimde, Ali için gerekçelendirilmiş doğru inanç statüsü kazanmaktadır. Ancak aslında Ali, işe alınacak kişinin cebinde 50 lira olduğunu bilmemektedir. Ali'nin bu durumu”

676

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

biliyor” gibi görünmesi tümüyle tesadüf eseri gerçekleşen bazı durumlardan kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle, bilginin üç temel koşulu rastlantısal olarak gerçekleşmiş olsa da, Ali B önermesinin doğruluğuna, ya da B’yi doğru kılan olgulara, bilişsel yetileri neticesinde ulaşmamaktadır. Dahası, bilginin üç temel koşulunun bilgi için gerekli olduğu kabul edilebilir olsa da, bu koşulların bu oluşum için yeterli olmadıkları aşikârdır. Bu örneğimizden hareketle, bilginin üç temel koşulunun bilginin oluşumu için yeterli olmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.

Aslında, Gettier, kendi tezini oluştururken belirli bir yöntem takip etmektedir. Öncelikle, bilginin gerekçelendirilme gereksinimini karşılamak için yeterli derecede gerekçelendirilmiş bir inançla olaya başlamaktadır. Ardından, gerekçelendirilmiş inancın doğru olmasını engelleyecek kötü şans unsurunu ve en sonda da kötü şansın oluşmasını engelleyecek bir sürü iyi şans eklemektedir. Dolayısıyla inanç bir şekilde doğrulanmaktadır. Bu durum, "İkili şans”ın, neden bilginin oluşumunu engellemeye çalıştığını anlamaya çalışmanın gerçek manada zor olduğunu bizlere göstermektedir (Turri:2010:248).

Gettier’in öne sürdüğü bu örneklerin ardından, bilginin tanımı için bir alternatif ya da çözüm olması amaçlı yüzlerce makale veya eser yayınlandı. Lâkin bunların neredeyse hiçbiri bu sorunu tam olarak çözebilecek öneriler sunamamaktadır. Zagzebski, bu sorunun esasında bilginin doğruluk kriteriyle ilgili olduğunu, dolayısıyla bilginin yeniden tanımlanmasından öte doğruluk kriteriyle ilgilenmemiz gerektiğini düşünmektedir. Zagzebski’ye göre, doğruluğu, klasik bilgi tanımı üzerinden bilgiyi yeniden tanımlamaya yönelik her türlü girişim, Gettier sorununu çözmek bir yana, her zaman ve zorunlu olarak bu sorunu diri tutacaktır (M ehdiyev:2011:lll). Bu durum karşısında Zagzebski’nin önerisi, gerekçelendirme ile doğruluğu birbirinden bağımsız hale getirmektir (Zagzebski:2010:137-150). Zagzebski'ye göre, Gettier sorunu, entelektüel erdemlerin hareket kuramından yararlandığımız takdirde, bertaraf edilebilir. Entelektüel erdem eylemleri, tam anlamıyla ahlaki erdem eylemleriyle benzeşmektedir. Bir ahlaki erdem eylemi, bir eylemin ahlaki olarak istenen bütün özelliklerine sahip olduğundan, çok güçlü anlamda ahlaksal olarak doğrudur. Erdemli bir şekilde dürtülenmiş ahlakça erdemli olan birinin yapma ihtimali olan erdem

677

Fikret Yılmaz

dışı iyi, bu dürtünün çalışması ve oluşumuna neden olan eylem neticesinde başarılı bir biçimde elde edilmektedir (Zagzebski:2010:297-8).

Michael Huemer, " Gettier'i reddetmenin bilgi analizcileri için küçük çaplı bir ev endüstrisine dönüştüğünü” iddia etmektedir (Huemer:2002:436). Bu endüstriyel alanlardan bir tanesi de erdem temelli bir yaklaşıma sahip olan erdem epistemolojisidir.

Ernest Sosa’nın Erdem EpistemolojisiErdem epistemolojisi, epistemolojinin yeni çıkan ve günden güne

gelişen alt disiplinlerinden biridir. Klasik inanç-temelli epistemolojiye bir alternatif sunmaktadır. Erdem epistemologları, bilginin elde edinimi ve diğer epistemik işlerin entelektüel erdemin elde edilmesine bağlı olduğunu belirtmektedirler. Bu erdemler, bazı epistemologlar tarafından, entelektüel cesaret, dürüstlük ve meraklılık gibi nitelikleri belirtmek için kullanılırken, öte taraftan, başkaları, erdemleri, güvenilir hafıza ve iyi işleyen algısal yetiler gibi bilişsel faaliyetler olarak düşünmektedirler. Çok sayıda filozof, erdem epistemolojisini desteklemiştir.

Erdem yaklaşımının epistemolojiye uyarlanmasını öneren ilk düşünür, Ernest Sosa’dır. Bu öneriyi ilk kez " The Raft and Pyramid" makalesinde ele almıştır. Sosa, bu makalesinde, temeldenciliği bir piramit metaforuna benzetir. Sosa'nm bu öneriyi ortaya atmasının temel nedeni kendi döneminde yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanan ve eleştiriye tabi tutulan bilginin ya da kriterlerinin geçerliliği sorunu olmuştur. Bu makalede, Sosa, bağdaşımdık ile temeldencilik arasındaki tartışmayı ele almış ve her iki gerekçelendirme teorilerinin eksik olduğu kanısına varmıştır. Bağdaşımcılığın asıl sorununun inançlarımız ile duyusal tecrübelerimiz arasında ki ilişkiyi açıklayamaması olduğunu belirtmiştir. Aynı sorunun temeldencilik için de geçerli olduğunu ve bu konuda bir ikilemin yaşandığını belirtmiştir. Sosa, çağdaş epistemolojide, antik temelci piramidin sağlam güvenliği ile yeni bağlamcı sal riskli macera arasında seçim yapmak zorunda (Sosa:1991:165) olduğunu belirtmektedir. Sosa, erdem-temelli- epistemolojinin günümüz temel epistemoloji sorunlarına çözüm olabileceğini düşünmektedir. Sosa’nm bu önerisinden sonra erdem

678

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

temelli epistemoloji alanına ilgi duyan ve bu alanda makaleler yazan birçok düşünür bu alanın erdem epistemolojisi olarak tanınmasına katkıda bulunmuşlardır.

Yirminci yüzyılın sonlarına doğru, epistemologlar, dikkatlerini i başka bir yöne çevirdiler (Greco:2007:184). Akıl ve irade arasındaki

ilişki, duygularımızın bilişsel rolü, entelektüel öznenin sosyal boyutları ile entelektüel özne ve şans faktörü türünden konular, bu eğilime örnek olarak gösterilebilir. Epistemoloji, aynı zamanda, entelektüel erdemler konusuna da yeni bir soluk getirmiş ve yıllarca ihmal edilen hikmet ve anlama konuları yeniden ele alınmaya başlanmıştır.

Ernest Sosa’nın entelektüel erdemi bir ihtiyaç olarak görmesinin en büyük nedenlerinden biri, kendi döneminde de tartışılan temeldencilik- bağdaşımcılık ve içselcilik-dışsalcılık tartışmalarının yoğun bir şekilde dile getirilmesidir. Erdem ile bilgi arasında bir ilişki kurmaya çalışmak epistemoloji alanında yeni bir eğilimdir. Her ne kadar Ernest Sosa "Entelektüel Erdem" kavramını ilk kez dile getiren düşünür olarak kabul edilse de, ondan sonra gelen bir çok düşünür kavramı farklı anlamlarda kullanmışlardır. Dolayısıyla kavramın ortak bir tanımının yapılabilmesi gittikçe imkansız hale gelmektedir.

Sosa’ya göre, bir önermenin doğruluğunu, yanlış olduğunda reddetmektense, önermenin sadece doğru olduğu takdirde kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Sosa, buna, "güvenlik" kriteri adını vermektedir. Ona göre, bir inancın bilgi olabilmesi için, duyusal (sensitive) olmasından öte güvenlikli olması gerekir (Sosa:2000:6). Ancak Sosa, "güvenlik" kriterinin tek başına yeterli olmadığını, kişinin inancının, sadece güvenli olmasından öte bir entelektüel erdemden, güvenilir bir yeti veya yetenekten kaynaklanan erdemli bir şekilde elde edilmiş olması gerektiğini düşünür (Sosa:2002:260). Kısacası, Sosa'nın bilgi tanımında, inancın güvenlik, güvenilirlik, erdemlilik gibi kişinin yetilerinden kaynaklanan koşulları bulunmaktadır.

Ernest Sosa, bilginin güvenli (safe) ve erdemli (virtuous) olması gerektiğini ifade etmektedir. O, kişinin inancının güvenilir olmasının tek başına yeterli olamayacağını, aynı zamanda bu inancın erdemli olması gerektiğini iddia etmektedir(Sosa:2003a:260). Sosa’nın epistemolojisinde erdemli olmak, entelektüel erdeme sahip olmak

679

Fikret Yılmaz

anlamına gelmektedir. Bu da öznenin kişiliğinin bilginin oluşum aşamasında aktif bir rol oynadığı anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, bilginin entelektüel erdemden kaynaklanan doğru inanç olduğunu varsayabiliriz. Yani, bir rastlantı sonucu değil de erdemli oluşundan ötürü inanç doğruluk değeri kazanmaktadır(Sosa:1991:277).

Sosa, bilginin oluşumunda etkili olan şans faktörünün, öznenin entelektüel erdemleri neticesinde ortaya çıkan uygun bir inanç tarafından bertaraf edilebileceğini düşünmektedir. Sosa, Gettier türü örneklere misal olması amacıyla okçu örneğini sunmaktadır. Okçu’nun okunu atması ve bu okun hedefi tutması ya da atışın doğru bir atış olması, şans eseri gerçekleşen bir olaya dayandırılabilir. Okun atıldığı esnada aniden ortaya çıkan rüzgar, hedefinden şaşan ya da hedefe doğru gitmeyen okun, kendi menziline girip hedefi tam on ikiden vurmasını sağlayabilir. Bu sebeple, bizler atışın iyi bir atış ya da doğru bir atış olduğunu düşünebiliriz. Fakat okun hedefi tutması ya da atışın başarısı, tesadüfen ortaya çıkan rüzgara bağlıdır. Bu durumda, Gettier öznesi, başarının, okçunun yeteneğinden kaynaklandığına inanmış olabilir, ancak inancının doğruluğu, tesadüfi bir olay neticesinde gerçekleşmektedir, bu nedenle inancın başarısı inananın yeteneğinden çok şansa dayanmaktadır. (Greene, 2013: 465-8). Erdemepistemolojisine göre, bu tür durumlardan kurtulabilmek mümkündür; bunun gerçekleşmesi de, öznenin entelektüel erdemleri neticesinde elde ettiği inançlara bağlıdır. Diğer bir deyişle, "Özne P yi biliyorsa, sonrasında inancının doğruluğu, tesadüfe değil, epistemik erdemlerin uygulanmasına atfedilebilir olmalıdır.” (Greene, 2013: 465-8).

Sosa, epistemoloji ile ilgili uğraşılarımızın bir değerlendirmeden ibaret olduğunu belirtmektedir. Bilgiyi doğru inançtan ayıran şeyin ne olduğu hususunda düşünmemiz gerektiğini ifade etmektedir. Sosa'ya göre, bütün değerlendirmelerimiz performansa dayalıdır ve bu değerlendirmeler, inancın bilgi konumuna gelmesini belirleyen performanslardır. Dolayısıyla okçunun hedefi vurduğu önermesi doğrudur. Sosa’ya göre, bir okçunun atışı, doğruluk (accuracy), yeteneklilik (adroitness) ve uygunluk (aptness) özelliklerini içermektedir. Dolayısıyla performansların, genel olarak, en azından bir amaca sahip olanlarının, her ne kadar amaç mahsus olmasa bile, bu özellikleri taşıması gerekmektedir. Bir atış, eğer bir hedefi vurma

680

Ernest Sosa'nın Erdem Epistemolojisi

amacına mahsus ise ve bunu gerçekleştiriyorsa, başarılı demektir. Kalp atışı, her ne kadar mahsus bir amaca sahip olmasa bile, kanın pompalanmasına yardımcı oluyorsa görevini yerine getirmede başarılıdır (Sosa:2007:22-3).

Sosa, bilgi kavramının aşağıdaki kriterleri taşıması gerektiğini iddia etmektedir: “ (a) inanç (belief): Kişi nasıl emin olmalıdır?, (b] gerekçelendirme (justifıcation): Kişinin inancı için ne kadar sayıda mantıksal nedene ihtiyaç vardır? (c) güvenilirlik (reliability): Kişinin etkin olan kaynakları ya da yetileri ne kadar güvenilirdir? (d) güvenlik (safety): Kişi, yanlışa, ne kadar kolay bir şekilde düşebilir?, herhangi bir olası inanç/gerçeklik uyumsuzluğu ne kadaruzağımızdadır?"(Sosa:2003b:169). Görüldüğü üzere, Sosa, bilginin vazgeçilmez kriterlerinden biri olan doğruluk koşulunun yerine inancın "güvenilirliği” ve "güvenlik" koşulunu yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu iki temel koşulu da kişinin entelektüel erdeme sahip oluşuyla ilintilendirmektedir. Dolayısıyla, güvenilir bir ortam ve entelektüel erdeme sahip özne bilginin gerekçelendirilmesinin doğru olmasına olanak sağlamaktadır. Ancak Genel itibariyle, erdem epistemolojisinin, "bilgiyi gerekçelenmiş doğru inanç" olarak tanımlamaktan vazgeçerek Gettier problemine bir çözüm getirdiği öne sürülür. Oysa erdem epistemolojisinde "gerekçelenme”nin bertaraf edildiğini söylemek doğru değildir. Erdem epistemolojisinde, gerekçelendirme, güvenilir bir sürece ve sorumlu bir özneye bağlanmaktadır. Tek tek inançların gerekçelenmesi yerine bir perspektif içinde oluşan her inancın gerekçelendiği öne sürülmektedir. Sosa'ya göre, S'in P’ye inancının gerekçelendirilmesi ancak ve ancak S'nin P’ye inancının S’nin entelektüel erdemleri ya da melekelerinin uygun bir ortamda işleyişi neticesinde ortaya çıkması ile mümkün olmaktadır (Dancy:1992:520).

Sosa, epistemoloji ile ilgilenenlerin bakış açılarını insana çevirmeleri gerektiğini düşünmektedir. Daha özelde, entelektüel erdemlerin önemi hususunda tartışma ortamı oluşturmaktadır. Sosa’nın ele aldığı erdemler, kişinin doğru inancı elde etmesini sağlayan, güvenilir olan ve doğruya-imkan-tanıyan kişilik özellikleridir. Bu bağlamda Sosa’nın bakış açısı erdem-güvenilirliği olarak bilinmektedir. Sosa'nın ifade ettiği erdemlerden bazıları, mükemmel hafıza ve anlamayla ilgili yetilerdir. Kişinin bilişsel yetileri, güvenilir bir

681

Fikret Yılmaz

biçimde işlevlerini yerine getirdikleri takdirde, kişi bilgiye sahip olabilir. Dahası, Sosa, gerekçelendirilmiş inancı, entelektüel erdemlere dayandırmaktadır.

Görme yetimiz, nesnelerin çıkardıkları sesleri değil, renklerini algılamamıza imkan sağlar. İnsanın her yetisinin kendine ait özellikleri bulunmaktadır. Bu yetilerin uygun ortamlarda ve düzgün bir şekilde işlemesi, elde edilen verilerin doğru olmasına olanak tanımaktadır. Yetersiz ışıkta nesneleri fark edemememiz görsel yetimizin yetersiz oluşundan kaynaklanmamaktadır. Dolayısıyla yetilerimizin düzgün bir şekilde çalışabilmeleri için uygun bir ortamın mevcut olması gerekmektedir. Görme yetimiz nesnelerin rengini iyi ışıklandırılmış bir ortamda doğru biçimde verebilir. Aksi takdirde doğruluktan bahsetmemiz zorlaşır. Sonuç itibariyle, Erdem epistemolojisinin bir tür güvenilircilik olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek (Dancy:1992:520). Ancak genel güvenilircilik, gerekçelendirilmiş inancın güvenilir bilişsel bir süreçten kaynaklandığını savunurken, erdem epistemolojisi ise bunu biraz daha sınırlandırarak entelektüel erdemlerle ilintilendirmektedir. Sonuç olarak, yetilerimizin güvenilirliği için, uygun bir ortamın önemini vurgulamaktadır. Yetilerimizden elde ettiklerimizin güvenilir olması ortamın uygun ya da şartların müsait olmasına bağlıdır. Dolayısıyla bazı ortamlarda yetilerimiz düzgün biçimde işlerken, bazen de ortama bağlı olarak işlemeyebilmektedir.

Sosa, entelektüel olarak erdemli bir kişiliği, gerekçelendirme ve bilgi açısından anlamaktansa, gerekçelendirmeyi ve bilgiyi erdemlilik açısından ele alabileceğimizi belirtmektedir. Kişilerin normatif özelliklerini, inançların normatifliğinden daha temel hale getirebileceğimizi ve inançların normatifliğini kişilerin normatifliğiyle yeniden tanımlayabileceğimizi belirtmektedir.

Erdem epistemolojisi, geleneksel anlamda, gerekçelendirilmiş inancı ve bilgiyi analiz ederek işe başlamamaktadır. "Bir inancı iyi bir inanç yapan şey nedir?" sorunu sormaktan ziyade," inananı (özneyi) iyi bir inanan (özne) yapan şey nedir?" sorusunu sormaya başlamaktadır. Bu soru ile başladığımızda, epistemik araştırmamız farklı inananlann kişisel özelliklerinin analizi ile başlamış olmaktadır. Sosa, bu bağlamda, gerekçelendirmenin aynı zamanda bize ait olan gerçek çevrenin

682

Ernest Sosa'nın Erdem Epistemolojisi

güvenilir oluşuna da bağlı olduğunu ifade etmektedir. Kısaca, büyük ölçüde Ernest Sosa'nın çalışmaları sayesinde şekillenen erdem epistemolojisi, entelektüel erdemin şans faktörünü bertaraf edeceği görüşündedir.

Gettier’in sunduğu örneklerin ardından, bir çok düşünür, bu sorunun çözümlenmesi için büyük uğraşılar vermişlerdir. Bu çabalardan bazıları, 1- Yanlış öncülleri engelleme, 2- Nedensel ilişki şartı, 3- Dördüncü bir koşulun tanıma eklenmesidir. Bu tartışmaların neticesinde, epistemoloji alanında yeni epistemolojik terimler ortaya çıkmıştır. İçselcilik, dışsalcılık, temeldencilik veya temelcilik, bağdaşımlılık veya uyumluk, güvenilircilik, uygun işlevselcilik vb. akımlar bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ancak maalesef hiçbiri Gettier sorununa tam bir çözüm sunamamıştır. Sundukları çözümlerin çoğu dâhiyane hazırlanmış örneklerle desteklenmelerine rağmen bu amaçlarına net bir şekilde ulaşamamış ve herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir çözüm sunamamışlardır.

Sonuç olarak, Erdem epistemolojisi, göreceli olarak, yeni bir epistemolojik kavram olsa da, epistemolojiye etkileri gittikçe artmaktadır. Erdem epistemolojisinin, entelektüel erdemlere, bilgi kriterlerinden daha fazla değer vermesi ve onları bilginin temeline oturtması, onu, klasik analitik epistemolojiden ayırmaktadır.

683

Fikret Yılmaz

KAYNAKÇA:Başdemir, H.Y., (2010), Epistemoloji Temel Metinler, Ed. Hasan

Yücel Başdemir, Ankara, Hitit Yayınevi.Cevizci, A., (2006), İlkçağ Felsefesi Tarihi, 4. Baskı, Bursa, Ebabil

Yayınları.Chisholm, M. R., (2010) "Bilgi Nedir?”, Epistemoloji Temel

Metinler, çev. Hasan Yücel Başdemir, Ankara, Hitit Yayınevi.Gettier, E.L., (1963), "Is Justified True Belief Knowledge?”,

Analysis, sayı 23.Greco, J. (2007), "Epistemology", The Edinburgh Companion to

Twentieth Century Philosophies, ed. by C. V. Boundas, Edinburgh, Edinburgh University Press.

Greene, P., (2013), "When Is a Belief True Because of Luck?”, The Philosophical Quarterly, Volume:63,

Huemer, M., (2002), Epistemology: Contemporary Readings, New York, Routledge.

Mehdiyev, N., (2011), Çağdaş Epistemolojiye Giriş, Ed. Nebi Mehdiyev, İstanbul, İnsan Yayınları.

Moser, vd., (2002), The Theory of Knowledge: A Thematic Introduction, New York, Oxford University Press.

Pears, D., (2004), Bilgi Nedir?, çev. Abdülbaki Güçlü, Ankara, Bilim ve Sanat.

Platon, (1990), "Theaitetus", Platon Diyalogları, Çev. Macit Gökberk, İstanbul, MEB Yayınları.

Pritchard, D., (2009), Epistemic value and apt performance, . Philosophical Studies: 143

Sosa, E., (1991), Knowledge In Perspective: Selected Essays In Epistemology, Cambridge, Cambridge University Press.

Sosa, E., (2000), " Modal and Other A Priori Epistemology: How Can We Know What is Possible and What Impossible?", A Supllement to Southern Journal of Philosophy.

684

Ernest Sosa’nın Erdem Epistemolojisi

Sosa, E., (2002), "Privileged Access", Consciousness: New Philosophical Essays, edited by Quentin Smith and A. Jokcik, New York, Oxford University Press.

Sosa, E., (2003a), "Consciousness and Self-Knowledge", edited by Brie Gertler, Ashgate Publishers.

Sosa, E., (2003b), "Neither Contextualism nor Skepticism", The Skeptics: Contemporary Essays, edited by S. LUPER, , Ashgate Publishers.

Sosa, E., (2007), A virtue Epistemology: Apt Belief and Knowledge, Volume I ,, New York, Oxford University Press.

Sosa, E., Dancy, J. (1992), A Companion to Epistemology., USA, Blackwell Publishers Ltd.

Turri, J., (2010), "Is Knowledge Justified True Belief?", Synthese, Çevrimiçi basıldı: 21 August 2010.

Zagzebski, L. (2010), "Gettier Sorunlarının Kaçınılmazlığı", Epistemoloji Temel Metinler, çev. Hasan Yücel Başdemir, Ankara, Hitit Yayınevi.

Zagzebski, L. (1996), Virtues of the Mind: An Inquiry into the Nature of Virtue and the Ethical Foundations of Knowledge, Cambridge, Cambridge University Press.

685