rr'efsirde rtirminci cfüzyı[...

7
(Bir (Bütün rr'efsird e rtirminci Yimunci Kur'an tcf siri. ilk on dokuzuncu sonuna kadar devam söylenebilecek olan geleneksel tefsir belirli bir özellikle Bu bir tezahürü surelelin bir bütün Ben bu Kur'an yorumunda iyi bir yer Bunu, tefsir malanna dört bölüme bölüm tarihsel bir arkaplan ikinci bölüm müfcssirin ilgili yönleri tasviri bir izahat ver- mektedir. Üçüncü bölüm ise; bunlann içennektedi r. Birkaç genel mülahaza, dördüncü ve son bölümü Surelerin bir bütün yeni (745-794/1344- 391 )B bu konuya tam bir bölüm Suyutl (ö.911/1505) de eserinin telhisi ve gözden olan yolu ule- bu konuda ihtilaf haber vennektedir.s sura asa A century in Qur'an exe: gesis, Approaches to the Qur'an, Edited by G. R. Hawting nnd Abdul-Kader A. Shareef , 1993 London, ss. 210-224. •• Professor, Department of Near Studies, University of Michigan. Ann Arbor. USA. ••• Gör .• Dokuz Eylül Üniversitesi Ilahiyat Meslek Yüksekokulu 1. Arkollll, 'Jusqu'au XIXe siecle. la pensee arabe s'inscrit dans espnce qu'on avec quelques corrcc- tifs, de In La 3. bas., 1985, (1. has. 1975), s. 3. 2. Ebu Abdullah b. ei- Bw·han {i tah. Ebu'l-Fadl 1391 ?11972'/ 3. Celaleddin b. Ebi Bckr. {i Lahor 1974 (Kahire 4. bölümünOn be)me'l- ciydt. ise: Fi 5. ll, 08. DERG!St, 14, SA YI: l. 2001 Muntasir Çev: Mu stafa ÖZEL*** b. Abdüsselam (577-66011181-1 262) tamamen ve yinni fazla bir zaman vahy için süreklilik ve iTtiba- la sahip iddia elmektedir. hocalanndan biri. Suyuti bunun Veliyyüddin el-Mellevi söylemektedir, tarihsel Kur'an vally- lerinin tertibini (düzen ve usulünü) belirlerken ilahi Ilik- de bu vahylerin tertibi söyleyerek söz konusu çürütmektedir.6 ilmü'l-münôsebe aduu konuda tama- men lehte olan bir ifadey Ic insruun Kur'ru1'da münasebelin birkaç türüne etmekte- dir.1 Ancak o, konunun çok az alimin bu alanla kabul O. bunlar isimleri Ebu olan ve konuda bir eser yazan9 Ebu Cafer b. ez-Zübeyr, insaniann olan ilgisizliklerinden eden Ebu Bekr bu ilmi tenkit eden Ebu Bekr en-Nisabuô ve tertibi ni letaifi ile doldunm ve tefsirinde düzenli olarak ayetlerin iç Falueddin ifade- si ortaya ki; ilmi sadece birkaç alim ele ve bu, kesinlikle tcfsir köklü bir yer Teymiyye'nin Mukaddimc fi gibi tcf sir 6. 1. 37. 7. A.g.e., I, 35. 36,40-43,45-51. 8. A.g.e., I, 36. 9. A.g.e., s. 35. Suyuti, (ll, 1 08), ei-Burh6n {i Tertfbi olarak 10. 36. zikredilen isimlere ilaveten {i b. el-Bikfii'yi_ (809-885/1406-1480) say- (ll, 108). Bu 1389-140411969-1 984 kendi kitaplarmdan birinin bu konuda bilgi b. b. (662-72811262- 1327), {i Beyrut 69

Upload: dinhkhanh

Post on 13-Mar-2018

223 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

(Bir (Bütün Ofara~Silre

rr'efsirde rtirminci Cfüzyı[ Çe[işmesi*

Yimunci yüzyıl Kur'an tcfsiri. fslaın'ın ilk yıll~mndaıı on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar devam etıiği

söylenebilecek olan geleneksel tefsir tanından belirli bir özellikle ayrılmaktadır.! Bu atılımın bir tezahürü surelelin bir bütün olduğu görüşüdür. Ben şimdilerde bu görüşün çağdaş Kur'an yorumunda iyi bir yer edindiğini gösteımeye çalışacağım. Bunu, bazı çağdaş tefsir çal ış­

malanna bakaraklbaşvurarak yapacağım. Çalışına dört bölüme aynlmaktadır. İlk bölüm tarihsel bir arkaplan sunmaktadır. ikinci bölüm altı çağdaş müfcssirin çalış­ınalannın ilgili yönleri hakkında tasviri bir izahat ver­mektedir. Üçüncü bölüm ise; bunlann dcğerlendinnesini içennektedir. Birkaç genel mülahaza, dördüncü ve son bölümü oluşturmaktadır.

Gi riş

Surelerin bir bütün olduğu düşüncesi yeni değildir.

Zerkeşi (745-794/1344- ı 391 )B urhan'ındaı bu konuya tam bir bölüm ayınnakta. Suyutl (ö.911/1505) de Zerkeşi'nin eserinin telhisi ve gözden geçiTilmişi olan kitabı İtkan'ında3 aynı yolu i zlcınektedir.4 Zerkeşi ule­manın bu konuda ihtilaf ettiğini haber vennektedir.s

• '11ıe sura asa uııity. A twcııtieth century devclopnıcnt in Qur'an exe: gesis, Approaches to the Qur'an, Edited by G. R. Hawting nnd Abdul-Kader A. Shareef, firsı publislıed. 1993 London, ss. 210-224.

•• Professor, Department of Near Easıenı Studies, University of Michigan. Ann Arbor. USA.

••• Araş. Gör .• Dokuz Eylül Üniversitesi Ilahiyat Meslek Yüksekokulu 1. Mohamnıed Arkollll, 'Jusqu'au XIX e siecle. la pensee arabe s'inscrit

dans wı espnce meı)lal qu'on peuı qulılifıer, avec quelques corrcc­tifs, de ıııedicval.' In La peııscc aralıc. 3. bas., P:ıris 1985, (1. has. 1975), s. 3.

2. Bednıddiıı Ebu Abdullah Muhanunı:d b. Babadır ez-Zcrkeşi. ei­Bw·han {i Ulıimi'I-Kur'an, tah. Muhaıııed Ebu'l-Fadl İbrahim . ~!ısır

1391 ?11972'/ 3. Celaleddin AbduJTahmıııı b. Ebi Bckr. el-İlkan {i Ulıimı'I-Kur'an.

Lahor 1974 (Kahire baskısından ofscı baskı). 4. Zerkeşi'nin bölümünOn başlığı Ma'n(eni'l-Mıindsebcit be)me'l- ciydt.

Suyı'ıu~ııiııki ise: Fi Mıina.ıebtiti'l-ii)'tiı ve's-sii~>er'dır. 5. SuyCıti. ll , ı 08.

ISLAMİ ARAŞTIRMALAR DERG!St, CİLT: 14, SA YI: l. 2001

Muntasir MİR**

Çev: Mustafa ÖZEL***

İa.cddin b. Abdüsselam (577-66011181-1 262) Kur'an'ın tamamen farklı koşullarda ve yinni yıldan fazla bir zaman diliıninde vahy edildiği için Kur'an'ın süreklilik ve iTtiba­la sahip olamayacağııu iddia elmektedir. Zerkeşi'nin

hocalanndan biri. Suyuti bunun Veliyyüddin el-Mellevi olduğunu söylemektedir, tarihsel koşullann Kur'an vally­lerinin tertibini (düzen ve usulünü) belirlerken ilahi Ilik­ınelin de bu vahylerin düzenlediği tertibi belirlediğiıü

söyleyerek söz konusu iddiayı çürütmektedir.6 Zerkeşi'nin ilmü'l-münôsebe aduu verdiği konuda tama­men lehte olan bir ifadey Ic konuşmakta, insruun Kur'ru1'da bulabiieceği münasebelin birkaç türüne işaret etmekte­dir.1 Ancak o, konunun tabiatırun zorluğundruı dolayı,

çok az alimin bu alanla ilgilendiğini kabul etınektedir.S O. bunlar arasında şu isimleri zikretınektedir: Ebu Hayyan'ın hocası olan ve konuda bir eser yazan9 Ebu Cafer b. ez-Zübeyr, insaniann ilnıü'l-münasebe'ye olan ilgisizliklerinden şikayet eden Ebu Bekr İbnü'l-Anıbl, Bağdad uleınasıru bu ilmi bilınemclerinden dolayı tenkit eden Ebu Bekr en-Nisabuô ve Kur'an'ın tertibi ni letaifi ile doldunm ve tefsirinde düzenli olarak ayetlerin iç bağlan­tılanru açıklayan Falueddin er-Razı.ıo Zerkeşi'nin ifade­si açıkça ortaya koymaktadır ki; ınünasebet ilmi sadece birkaç alim tarafından ele alınmış ve bu, kesinlikle tcfsir düşüncesinde köklü bir yer edineıneıniştir. İbn Teymiyye'nin Mukaddimc fi UsUli't-Tefsirtı gibi tcfsir

6. Zcrkeşi,, 1. 37. 7. A.g.e., I, 35. 36,40-43,45-51. 8. A.g.e., I, 36. 9. A.g.e., s. 35. Suyuti, (ll, 1 08), ki tabın adını ei-Burh6n {i

Mılniisebôti Tertfbi Sıtver/'1-Kur'an olarak verııı~ktcdir.

10. Zerkeşi, ı, 36. Zerkeşi tarafından zikredilen isimlere ilaveten Suyiıti, Nazmıi'd-Dürer {i Tenclsıibı'l-A)'iit ve's-Sıiver'in nıü~llifi

Burhıineddiıı lbrahiın b. Uıııer el-Bikfii'yi_ (809-885/1406-1480) say­ımıktadır (ll, 108). Bu ıefsir, Haydarııbfıd'da. 1389-140411969-1984 yılları arasında basılınışıır. Sııyuti ayrıca kendi kitaplarmdan birinin bu konuda ayrıntılı bilgi sunduğunu sOyleınektcdir.

li.Takıyyüddiıı Alımed b. Abdullıalinı b. Teyıııiyye (662-72811262-1327), Mukaddıme {i Usfilı't-Te{sir. Dıinı'l-1\:ur'fuıi'l-Kerinı, Beyrut 1392/ı972 .

69

usulü eserleri bu konuyu zikretmemektedirler. Razi'nin bu ilme tefsir geleneğinde saygın bir yer kazandınna gayreti başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Burada Razi hakkında birkaç söz söylenmelidir.

Razi'nin Kur'an ayetleri arasında ınünasebet kurma metodu doğrusal-atomik olarak tanımlanabilir: Herhaı1gi bir surenin 1. ayeti 2. ayeti ile, bu da 3. ayeti ile iliş­

kilendirilmekte olup bu durum surenin sonuna kadar böylece devaın edip gitmektedir. Böyle yapınakla her­lıangi bir noktada RaZı'nin dikkati iki ayet ya da iki bölüm üzerinde yoğunlaşınaktadır. Ayetler arasında sadece kısa süreli bir bağlantı kurmaya çalışan böyle bir metod. ayet­leri göz önüne alırken sureleri gönnezlikten gelmektc olup surelere organik bir yaktaşınun gelişınesine İnıkan tanıması oldukça zordur. ı2 Nizamüddin en-Nisaburi, Ebu Hayyan ve ŞirbiıJ113 gibi aynı yolu takip eden diğerlerinin Riizi'ıün ulaştıklarından daha farklı sonuçlara ulaşma­ınalanna şaşınlınaınalıdır. ı4 Razi ve diğerlerinin çalış­malanndan sonra bile geleneksel Kur'aıı tefsiriııin atoıncu özelliğini muhafaza etmesine de hayret edilmemelidir.

Yirminci Yüzyıl Tefsiri: Tavsifi Bir Yaklaşım

Bir çok yinninci yüzyıl müfessiri sureleri bir bütün

olarak kabul eder. Böylece surelerdeki ayetlerin hali­

hazırdaki tertibinin doğruluğu ortaya çıkmış olmak­

tadır. ıs Aşağıdaki isimler, muhtemelen, bıuıların en

öneınlileridirler: Hind-Pakistan altkıtasından Eşref Ali

Tanevl, Haınidüddin el-Feralıl ve Emin Ahsen Islahi,

Mısır'daıı İzzet Derveze ve Seyyid Kutub ve son olarak

12. Razi bazen, belli bir Kur'an yorumunu d~stekleınek ya da reddetmek için kendisinin ayetler arasındaki müııasebet anlayışuıı kullanır.

Böylece nazm (bağıntı) kunua lıennöııetik bir ilke olarak ortaya çıkar. İyi bir önıek için bkz. Anthony Jolıns, 'David arld Bathsheba: a ca se study in the exegesi s of quranic story-telling: MIDEO. XIX, (1989), 245. Bununla birlikte Razi, b ir ilke olarak. o ve omın iz inde yürüyen digerleri benim ad hoc adını verdiğim yönteme meyyaldirler. Razi nazm'ı devamlı kullaııılabilecek bir ilke olarak geliştirmeye çalışmaktadır. Razi'nin 75:16-19 ayetlerini tefsir edişiyle ilgili olarak Coherence in the Qur'an (s. 11.4-ll5) adlı eser­i me bkz.

13.Nizamüddin b. Hasan el-Kummi en -Nisiiblıri (ö. 728fl327), Esinıddin Ebu Abdiilah Muhammed b. Yusuf, Ebu Hayyan (654· 745/ 1256-1344), Şeııısuddiıı Muhammed b. Muhammed eş-Şirbini (ö.977/ 1569).

14. Bkz. M ir, 17-18, 19. Bu listeye klenıııesi gereken diğer önemli bir i· sim de Nazmıl'd-Dürer'i yazmadaki merkezi ilgisi Kur'an'ın kayda deger bir oranda nazın'a sahip olduğtuıu ispat etmek .olan Bikıii'dir.

Bu tefsir aynca incelenmeye değerdir. Ben bununla ilgi li bir çalış­nıayı yalan bir zamanda yazmayı planlaıııaktayıııı . Burada Bikıii'nin, Razi veya diğer ıııüfessirlerden nazııı'ı tefs irde makbul bir ilke olarak kullan m ada daha başarılı ohııadıguı ı söylemek yeterli olacak­tır.

15. Bu aliıııleriıı çogu sureleriıı şu anki teıtibiıı iıı doğıu olduğunu göstenııeye gayret ederler. Ancak bu konu, her ne kadar önemli ve alakasız değilse de, bu makalenin dışında kalmaktadır.

70

MUNT ASİR MİR

İran'lı Muhaınmed Hüseyin et-Tabatab§1.16 Fecilll'nin

dışında. yazarların hepsi Kur'an'ın bütün bir tefsirini

yazınışlardır. Taııevi ve Isl§lıl'nin tefsirleri Urduca. diğer

üçününki ise Arapça'dır. Feraiıl bütün bir tefsir yazmayı

planlaınış . ancak ö lümü onun bunu yapmasını

engellemiştir. Onun ufuk açıcı çalışması. bütün bir tefsir yazan ve bunu hocasının başladığı projeyi taınanılaınak

için yaptığım söyleyen öğrencisinin tefsirinin ardında yat­maktadır.

Tancvi;7

Tanevl, kitab ı Beyanü'l-Kur'an'ın mukaddimesinde, lefsirini yazarken her surede her bir ayetin önceki ve son­raki ayetlerle nasıl bağlantılı olduğunu açıklamaya önem verdiğini söy leınektedir. Bu aınaçla, bu münasebetleri tartışmaya başlarken, düzenli bir şeki ldeboldolarak rabt sözcüğünü kullaıur. Onun konuya yaklaşınuyla ilgili olarak bir örnek zikredeliın. O, Lokman, 3 1 suresinin bütünlüğünü şöyle açıklaınaktadır: Sure Kur'an hakkında konuşmakta ve onun ana temalanndan birini ele almak­tadır. Sure dört bölüme aynlabilir: 1.-9., 12.-19., 20.-32. ve 33.-34. ayetler. İlk bölüm Kur'aıı'ın medh ü sena edilmesi ile başlaınaktadır. Bu övgüyü, Kur'an'a inanan­Iann övülmesi ile onu iııkar edenlerin eleştirilmesi izle­mektedir. Daha sonra ınünkirlerin cezalaııdınlınası ve iman edenlerin ödüllendirilmesi açıklamasına yer verilir. İkinci bölüm tevlüd konusunu ele almaktadır. Üçüncü bölüm. oğluna tevltid konusunda sebatkar olmasııu emre­den, sonra ona tevhid akidesiıtin tamamlayıcısı olan bazı amel'i tavsiyelerde bulunan Lokınan kıssasııun aniatıl­masıyla devam etmektedir. Aynı bölümde tevhid ile kınanan ve yerilen putperestlik karşılaştı rı !ır. Son bölümde putperestler kıyamet günüyle uyan lmaktadır. ıs

16. el- Esas [i't·Te{.ifı'in (ll cilt, Kahire 1405/ 1985) yazarı Said Havva, Te(sir-i Kaşi/ın (3 ci lt, hala devam ediyor, Birinci cildin alt ba~lığı Tersim -i ez çihriih-yı mevzün·i sılver-i Kur'an ve revabit-i ayôt'tır. Tahran 1363- /1984-) yazarları Seyyid Muhammed Biilar Hucceti ve Abdulkerinı Bi-azar Şiriizi'niıı isimlerini zikredebil iriz. Bu son çalış­ma, ayetleri resim ve çizgilerle açıklamaktadır. Önıeğin Kabil'in Habil'i ölümle tehdidi, Musa'nın Sina'da Tevrat'ııı levhalannı kaldır· ması. İsa'nın beşiğiude. insanlarla konuşması, ıııiislüınanlarnı Ulıııd savaşmda kureyşle karşılaşması, uzayda insanlar.

17. Eşref Ali Tanevi ( 1280-1362/ 1863-1943), Hindistan-Pakistan alt kıtasının en meşhur diıli şahsiyetlerinden biridir ve bir çok taraftarı tarafındmı hakimıl'l-ılrmne olarak adlandırılmaktadır. İslami iliııı­

!e:·in çeşitli abnlıırında SOO'den t:~zla eser yazdığı söylenmektedir. Beyami'I-Kur'an' ı. (12 cilL gözden geçirilmiş baslası Karaçi ve Lahor (1353/ 1953). ilk olarak 1326/ 1908'de basılın ıştır. en önemli çalışınalarından biridir. Tefsir ayn ı zaınmıda iki tür okuyucuya, aliıniere ve meslekten olmayanlara, hitap etmektedir. Ana metin, açıklamalı tercüme ve önemli konuların tartışmalarını ihtiva etmek­tedir. bu bölüm genel okuyucuya yönelikt ir, Urduca'dır. Teknik konularla ilgili notlar ise, aliıniere yöneliktir. Arapça'dır.

18. Tiinevi, IX. 16.

JOURNAL OF ISLAMJC RESEARCH, VOL: 14, NO: 1,.2001

BİR BÜTÜN OLARAK SURE

Seyyid Kutubı9

Seyyid Kutub her sureye yazdığı gınşte sık sık

surenin mihver'ini (ana konusu) ele alır. Onun göıiişüne göre, sözcüğün seçimi her surenin temel bir düşünce etrafında döndüğünü göstennekte ve sure bununla anlaşıl­ınaktadır.w Kutub'a göre, Furkan, 25 suresi, kureyşle olan mücadelesinde. kendisine yönelttikleri ağır ve yaralayıcı suçlaınalara karşı. Hz. Peygamberi teselli eunektedir. O. tefsirin giriş bölümünde, bu tesellinin örneklerini zikrcttikten sonra şöyle demektedir: "İşte bu. surenin gölgesidir. Yine bu, surenin etrafmda döndüğü ana konu, ele aldığı husustur. Ve yine bu. birbirinden ayniması zor olan birleşik bütündür. "2 ı

Daha sonrn sureyi dört bölüme ayırınaktadır: 1.-20 .. 21.-44 .. 45.-62., 63.-77. Sure, kureyşi tenkid etmekle Peygamber'e teselli vennektedir. Birinci bölümde kureyşin inançlarııun savunulamaz olduğu gösterildİkten

hemen sonra, aynı bölümde. kureyşin Peygaınber'e

yönelttiği eleştiriler dile getirilmekte, ancak bunlar etkisi­ni kaybetmiş olmaktadır. İkinci bölüm, kureyşin Allalı'tan istediği ınucizelerin kendilerine gönderilmeınesi, eleşti­

rilmesi ve kureyş için hazırlanan cezamn haber verilmesi. yine O'nu teselli amacına yöneliktir. Kureyşin gurunı ,

gerçekte, onlarla nasıl uğraşacağını bilen, kureyşle olan savaşında Peygamber'in yanında olan Allalı'a meydan okumaktır. Üçüncü bölüm tabiatta bulunan bir çok karşı delil ışığında, kureyşin putperest alddelerinin ne kadar saçına olduğunu göstermektedir. Bunun anlaıru da. diğer şey lerin yanında kendisine meydan okuyanları

öııeınseınediğini söyleyen son bölümde olduğu gibi. Peygamberi teselli etmektir. Seyyid Kutub şu değer­

lendinneyi yapmaktadır:"Bunlarda, Allah Rasülü'nün müşriklerden gördüklerini bir hafifletme vardır. Bu durum, surenin genel havası ve görüntüsüyle örtüşmekte,

Kur'an'ın edebi üslubuna uygun bir biçimde. onun konu ve anıaçlanyia bağdaşmaktadır."22

Derveze23

Derveze. Kur'an'daki sureve ayetleri n tertibinin ta ma-

19. Mısır llıviiıı·ı Müsliıııin'iıı meşhur lideri Scyyid Kutub (1324· 1386/1906-1966) Mısır hükümeti tarafından isyana kalkışıııakla suçlanarak idam edildi . Kendine özgü edebi özelliklere sahip olan Pi Zildli'I-Kw'fııı adlı tcfsiri (6 cilt, Bcyıtıı 1393-139411073-1974) Arap ve lsiaııı dllııyasında oldukça yaygındır.

20. O, bazen ıııilwer kelimesini kull:ııııııaz, ancak aynı düşünceyi ifade eden di~er taııııııları kullanır. Önıcgiıı, 26. sure ile ilgili olarak şöyle der: Mevdıiu h6zihi's-sfireti'r-reisi hüve (V. 2583).

21. A. g. e., V, 2546. 22. A. g. c., V. 2547. 23. Mubanııııcd lızet.Derv.eze, eı-Te{sim'J.Hadis ( 12 cilt, Mısır 1381-

1383/ 1962-1964). Bu çalışmada sureler, nüzul sırasına göre telsir edilmektedir.

İSLAM1 ARAŞTIRMALAR DERGİSİ. CİLT: 14, SA YI: l , 2001

men keyfi olduğunu düşünenierin bulunduğunu söyle­mektedir. Kur'an hakkında yaptığı çalışına onu, ters bir nokta ve yargıya götürınüştür: Surelerdeki birçok ayet ve bölüm, birbiriyle iç bağlantı ya sahiptir. Tefsirini yazarken. bundan dolayı Derveze, bu bağlantılan açıkla­maya özel bir dikkat sarf eder. ı" O. Tekvir, 81 suresini iki bölüme ayınr: 1.- 14. ayetler ve 15.- 29. ayetler. İnsan ikinci bölüınün birinci bölüınle bağlanuh olmadığını

düşünebilir. Ancak durum böyle değildir. Ayetler, önce­kilerden bağımsız bir konu o!uşt' .. :.:1naktadir. Yalmz bwı­larla öncekiler arasında bir ınünasebet buluıunaktadır. Birinci bölüm yakında , ·uku bulacak kıyamet günü hakkında insanlanı bilgi verip o gün gerçekleşecek olaıı hesap venneyi hatırlaurken ikinci bölüm ise: kıyamet

günü ile ilgili haberleri tasdik edip münkirlerin inzar hakkındaki itirazım çürütınektedir.ıs

TahatabaJ26

Tabatabru, Seyyid Kutub gibi ilgili surenin merkezi konusunu -buna, ğaraz aduu vermektedir- belirlemeye çalışmaktadır. O, bunu surenin başlangıcına (bec!), sonu­cuna (hittim) ve tartışınanın genel seyrine (es- siydku'l­

côri) bakarak yapmaktadır. Örneğin bu metodu kulla­narak Ankebı1t, 29 suresinin garaz'ını şu şekilde tanımla­maktadır: Allalı tarafından istenen iman, insanın diliyle sahip olduğu değil, ancak herhangi bir zorluk ve iıntihaıı (/itne)27 ile sarsılmayan gerçek imandır. Tabatabill de, bir ilke olarak. sureyi bölümlere ayımıaktadır. 30. sureyi beş bölüme taksim etmektcdir.28 Birinci bölüm (1.- 13. ayetler) müminlerin bu dünyada imtihandan istisna edilınediğini. insaniann sınaıuııasırun Allah'ın bir Silnnet'i (kanun, uygulama) olduğunu söylemektedir. ikinci bölüm (14.- 40. ayetler) önceki yedi peygaınber ve kavimleriyle ilgili sünnet'ten örnekler serd etmektedir. Helak edilen milletierin inançlarırun temelsizliğini gösteren üçüncü bölüm ( 41 .- 55. ayetler), önceki bölümün bir tekınilesidir.

Buraya kadar sure, imtihan (/itne) korkıısuyla dönen ınüminleri tenkid etmektedir. Sonraki bölüm (56.- 60. ayetler) Mekke'de kureyş tarafından zulmedilen ınüınin­lerin geri kalan kısauna Ilitap etmekte ve onlara sebat etmeyi, gerekirse, Mekke'den hicreı etmeyi eınretmekte­dir. Son bölüın (61.- 69. ayetler) Peygambere ve onun aracılığıyla bütün ıuüslüınaıı topluluğa seslenmekte, ilk

24. A.g.e .. 1, 7. 25. A.g.e .. I, 129. 26. Çağdaş lranlı s aygın alinı Muhammed H!lseyn ct-Tabatabüi (1312·

1402/1903·1 981) haciıııli bir ıef.~ir yazınıştır (ei-Mi:an li Te{siri'J. Kur'dn, 20 ci lt. Beyrııt ı393·1394/1973- 1974), 21. ci lt 1985'tc basılııııştır. tefsi riıı nııılıtcvasıyl a ilgili ayrıntılı bir indeksi içennek­tedir.

27. A.g.e .. XVI, 98. 28. A.g.e .. XVI, 98-152.

71

bölümde swmlan konuyu yeniden ele almaktadır.

Fenihi ve IsHihJ29

Ferahi'ye göre. lıer surenin kendisinin amud adını \·erdiği merkezi bir konusu buluıuuaktadır. Bir sı.ırenin bütün ayetleri içsel olarak amüd'una bağlanınışur ve bınl­tann önemi. amud keşfedildiğinde \·c suredeki merkeziyet raıumlanclığmda/belirlendiğinde ortaya çıkar. Örneğin. Zanyüt. 51 suresinin aınüd'u ilaili ınükafat/ cezadır. Fer.üu'nin sureyi ayırdığ1 yedi bölüınün (1.-1-L 15.-19., 20.-23., 2-ı.-37 .. 38.-46 .. -l-7.-51. ve 52.-60. ayetler) hepsi bu konuyu ele alır. İlk bölüm bunu açıklar. diğerleri ise: buna delil sağlar.30

Hocası tarafından belirlenen aınüd prensibinden yola çıkarak, Islalu, Kur'an'ın her bir suresinin aınlıd'umı belir­lemeye çalışır ve her sureyi, ona uygun olan amfid doğrul­tusunda yorumlar. Onun bu alandaki gayreti. sureleri bir bütün olarak ele alınaya çalışan yazarlar arasmda en yoğun, en gayretli olandır. Onun suredeki bütünlük anlay ışını başka bir yerde, N isa, 4 suresinde, değer- ·

lendirip31 ele aldığımdan burada kendimi. kısaca onun Kur'an'ın ikinci suresi olan Bakara'ya bakışma temas etmekle sııurlayacağıın3:! Isialu'ye göre sure. giriş, dört ana bölüm ve sonuç olarak bölüınlenebilir: Giriş: l.-39 .. İsraillilere (Yahudilere) sesleniş: 40.- 121.. İbrahim'in mirası: 122.-162., şeriat veya kanun/hukuk: 163.-242 .. Ka'be'nin kurtarılması: 243.- 283., sonuç: 284.-286.

Biz. münasebet ve insicaın açısından açıklanınası en zor olcuı dört ana bölümün üçüncüsü üzerinde yoğunlaşa­cağız. Girişten (1.-39.) sonra, ilk böliiln (40.-121.) ilk Arabistan yahudilerinin eleştirisini oluştunnaktadır. Bu bölilinde müslümanlar yahudi toplmnuna karşı olarak sunu lmuşlardır. İkinci bölümde (122.- 162. ayetler), müs­lüman topluluğun İbnıhiın1 geleneğin bir devaınıru temsil

29. Hindistan ve Pakistan dışuıda az bilinen Haıııidliddin el-Fenihi (1280-134911863-1930) tefsire öneıııli katkıda bulııııımıştur. Bir çok risaled<!, kendisine ait olan Kur'an'daki orgaıtik blitlinlük görüşünü suıunakta ve bunu savunmaktadır. Kıır'im' ı ıefsir etmek için ıeorik bir çatı oluşturan Feriihl. buna göre bir t.:fsir yazınaya koyulınuş ııncıık ölümünden önce sadece az sayıda sureyi taıııaın­

layabilıniştir. On dört kısa sure ile ilgili tef.~irleri, biri dışmda lı<!psi Arapça'dır, ayn cil ller halinde basılııııştır, öğrencis i Eıııiıı Alısen

Islahi tarafından derl.ınen Mecmuiiyi Te(asir-i Perahi'nin (Lahor 1973) içinde Urduca tercümeleri de ınevcutıur. Is lahi (doğumu D24 1 190G), hocasııım koyduğu ilke ve usulu i?.l<!yerek Kuran'ın biltün bir tefsirini. Tedebbiir-1 Kuran (8 ci lt, Lahor 1967- ı 98CD yazmıştır. Ferahi ve lsliilıi'nin ya~anı öyküleri ve görfişleri hakkın· da detaylı bilgi için kitabım Cohorence In The Qur'an'a bakınız.

30. Ayrıntılı bilgi için bkz., M ir, 39-41. 3 ı. A. g. e., 46-49. 32. Aşağıdaki açıklama. genel olarak lslruıi'nin sure.yi ayırdığı böHim

!erin arasıııdaki münasebetleri açıklamasından özetlenmiştir.

Islahi'nin sıırc:yi kendi özetleıııesi hakkında bkz. Islahi, c. I. 32-36.

72

MUNT AS!R MİR

ettiği iddiasında bulunulmuştur. Örneğin. müslümanlar İbrahinu geleneğin en bariz sembolü olan Kabe üzerinde bir iddiada bulunmuşlardır. Bundan dolayı Kabe. onların kıblesi olarak ilan edilmekte ve müslümanların onu. ken­disine layık olınaya.n mulıafız1arın. kureyşin ellerinden kurtarmaya hazırlanması iınasıııda buiunulmaktaclır.

Ancak önce. yeni topluluğun şeriaı'a. bir kanunlar · ınanzuınesine ihtiyacı vardtn'e bu da bizi üçüncü bölüme getinnektedir.

Bu bölüm oldukçn uygun bir biçimde yeni şe;-la'mn temel ilkesinin (tevhid=monoteizın) açıklanmasıyla

başlar (163.- 164.). Daha sonra tevhid. tenkid edilen şirk ile karşılaştınlır (165.-166.). Kur'an'ın başka yerleıinde olduğu gibi şirk konusu, haram ve helal yiyeceklerin konusuna eklemlenınektedir (168. -17 6.) .33

Amelin takva ile birlikte vurgulaıunasından sonra (177. ayet), toplumda barış ve adaletin devam etmesi için önemli olan pratik yasamalar ortaya konmuş. buna da can emniyeti (insan hayatına saygı) ( 178.- I 79.) ve mal enuı.iyeti (diğer insanların mailarına saygı) (180.-182.) ile ilgili yasal düzenlemelerle başlaıuıuştır. Başkaları ımı can ve mailanna saygı, insarun kendisini zaptetınesini gerek­tirir. Omç, bu disiplinin telkin edilme/ öğretilıue aracı olarcık önerilmiştir (183. -187. ayetler). Açgözlülüğün

kökünü kazıyan oruç, Ii.işvet gibi araçları kullanarak başkalanıını mallanıu gasbetmekten insanı alı koyar (188. ayet). Oruç konusu, lıacc ve cilıad konularına

götürür. ınünasebet açıktı r: Bun.lann üçü de ruhu disipline etmenin aracıdır. AJlcaık burada, lıacc ile cihad başka bir münasebete salıiptirler.

Kabe. yukanda ifade edildiği gibi, kureyşin elinden söküp alınmalıdır. Başka bir ifadeyle bu, cibadla gerçek­leştiıilmelidir. Ancak Kabe için cihad, çeşitli sorulan gündeme getirmektedir: Haram aylarda ci11ad yapılırsa ne olacak? (189.-194. ayetler)34 Soma infak. Allah yolunda harcama, cilıaclı finanse eunek için harcama (195 . ayet). 196.-200. ayetler lıacc ve mnrenin gerçek bir ruh ve salih amelle yapılınasını açıklıyor. 200. Ayet lıacc hadisesini sadece dünyevi amaçlar için kullanabilecek insanlardan söz etmektedir. ıo4.- 214. Ayetler bu iosanlann, ınünafıklann. karakterini gerçek ınüıninlerinkilerle

karşılaştırınaktadır. Ancak bu pasaj, ara bir bölümdür. 215 Ayetle konıı, tekrar cihad ve infc-ık bahşine dönmek-

33. Putlara ibadet etnı~, onlara kurban sunınayı içerir ki. bunlar haram yiyecekJerdir. 2: 1 66- ı73"ün ifade ettiği gibi. şeytan insanlara böyle kurbanlar sunıııayı eınreder. Böyle kurban sunanlar hareketlerinde, atalarının geleneğinden daha fazla destcğ<! sahip değildirler. Aynı bağlamda Ehl-i Kitap da eleşıiri lmektedir ( 175· ı 76 ).

34. ls l :ilıi. 189. ayetteki ehille kelimesini , "ayın evreleri" deği l de, "aylar" olarak yonıııılar. Bkz. Islahi c. 1. s. 427-428.

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 14, NO: l, 2001

l

BlR BÜTÜN OLARAK SURE

tedir. Bu bölüınün geri kalan kısmı. kısaca Şö) lediJ: Sa,·aş beraberinde bir çok problem getirir. bunlaı-dan biri yetiın ve dullar sonınudur. Bunu çözmenin bir yolu. erkeklerin bu dul kadınlarla e\"lerunesine müsaade etmek­tir. Bu. evlerune ve boşaruna gibi genel sonıniarn nasıl yaklaşılacağı konusuna yol açar. Bu 237. ayete kadar devam eder. 238.-2~2. ayetler. bu bölümü. bazı ila,·e malzeme ile sona erdirir. Surenin geri kalan bölümünde muhtemelen. ınünasebet ve irısicam açısından açıklan­

ınası en zor olan bölüm. israillilerin FilistinJilere karşı yaptıklan savaşı anlatan kıssadır (243. -251. ayetler). Islahi'ye göre: İsrailliler kıblelerini. sru1dıklanıu almak için o savaşı yaptılaJ. Onlann bu mücadelesi. müslüman­Iann kıbleleri Kabe'yi kurtanna mücadelesini temsil etmekte ve bunu oıılann gözleri önünde cruıland.ınnak­tad.ır.

Yirminci Yüzyıl Tefsiri: Tahlil

!.İslam dünyasırun çeşitli bölgelerinde, eğer birçok ıuüfessir. surelerin bir bütün olduğu görüşünü savunuyor \'e bu anlayışı Krn'an'a uyguluyorsa. söz konusu görüşfuı kendine sağlrun bir yer edindiği sonucuna vannak makul olacaktır. Bu göıiişün savunulımısında. bazı ınüfessirlerin diğerlerinden etkilendiği şeklinde herhru1gi bir delilin bulunması zorluğu da aynca önemlidir. Tersine bunJann hepsinin bu göıiişe birbirinden bağımsız ve habersiz olarak ulaştığı neredeyse kesindir. Bununla birlikte bunda ilginç bir dunıııı yoktur. Aşağıda ifade edeceğim gibi. modernizmin ortaya çıkardığı bazı entellektüel baskılar İslrun dünyasıoda geneldir ve farklı çevrelerde benzer bir tepkiye yol açıruştır.

Altı yazannuz yalruzca surcnin bir bütün olduğunu kabul etmez, ayıuzamanda onlanıı, genel olarak, konuya benzer bir yaklaşımı paylaştıklan görülür. Örneğin. bun­lmn hepsi analitik-sentetik yöntemi uygulaı-lar. önce sureyi bölümlere ayınr. daha so ımı da bu bölümler arasın­da münasebet kurarlar. Bir yazann sureyi bölüınlemesi diğerinden ayn olabilir. ancak temel tavır her zaman bölüınlerin ilgili yerlerle birleştirilmesidir. Bunm1 yaıun­da bazı yöntem farklılıkl3Jl da vardır. Tefsirlerine yakın­dan bir bakış. örneğin. bazı yazarl;ınn i7lediği yönteıniı1. diğerlerinin izlediği yöntemden daha organik ve daha bütüncül olduf,ttınu gösterecekt.iJ. Birisi. bu ölçüyü kulla­narak bunlan sıralamak isterse. Ferc'Hı1-Islahi listenin başını oluştunır. Seyyid Kutub. Tabatabai, Tanevi ve Derve7,.e buruan izler.

Surenin bir olduf,ttı düşüncesi tutnıuşsa ve mevzi kazanmaya devam da ediyorsa, bunun anlamı. çağdaş ınüfessirler arasında konuya geleneksel yaklaşıma mem­nuniyetsizliğin olduğudur. "hginçtir ki; bu memnuniyet-

İSLAMİ ARAŞTIRMALAR DERG1St, CİLT : 14, SA Yl: 1. 2001

siz lik serıçe dile getirilınekte ,.e bu yapıldığında. ciddi olumsuz bir eleştiri biçimine kesinlikle dönüşınemekte­dir. Edinilen izleniın. bazılanıun Kur'an'ın birbirinden ayn olduğu (birbiriyle bağlruıtısı olmadığı) şeklinde

düşündükleridir. Yukanda gördüğümüz gibi. daha doğru ifade. bazı insanıann Kur'an'ın birbirinden ayn olmadığı (birbiriyle bağlantılı olduğu) şeklinde düşüudükleridir Asırlar boyu süren eski tefsir geleneğine saygı veya yetersiz bir vakitte o geleneğe bir geminin çarpma korku:.u böyle bir davraruşın nedeıu oıabıhr.

2. Sureııin bir büt·ün olduğu görüşü müslüman entellektüel dünyaya aiUir. Sadece altı yazannuz. ki oııların arkaplanları büyük ölçüde böyle bir ihtimale mey­dan vermez. üzerinde batılı Kur'an çalışmalanrun herhan­gi bir etkisini gösteren kaıutın yokluğu bir yana, söz konusu çalışmalaJda bu olayı açıklayan herhangi bir şey de yoktur. Nöldeke. Beli-Watt tarafından surelen bir bütün olarak kabul ettiği için tenkid edilmiştir. Ancak burada tamamen rarklı bir dunım vaı-dır: Ne Nöldeke surelen müslüman alimlerin anladığı anlamda bir bütün olarak anlamış. ne de Beli-Watı'ın tenkidi böyle bir anlayışa yönelmiştir.35 Bununla birlikte. olay dolaylı

olarak ball elkisine yol açmış olabilir. En azıdan bazı müslüman yazarlar. Kur'an'ın bütünlükten yoksını olduğu iddiasını reddetmeye çalışırken. zihinlerinde kendilerine İslam dünyasındaki lurisliyan misyonerler gibi ikinci el kaynaklardan ulaşan batılılann Kur'an hakkındaki eleşti­rileri vardı. Bu eleştirilere sözüm ona batılılaşınış müslü­mruılar tarafından Kur'an'ın yapısı hakkında dile getirilen şüphe ve ihtiraz'i kayıtlar da ilave edilebilir. Ancak, muhtemelen, dalıa önemli bir faktör etkilidir: Yirminci yüzyılda ınüslümaıılaı- arasında İslam'ı yonınılama işiııin Kur'an'la başlrunasııun gerektiği düşüncesi büyüyerek gelişmekteydi. Kur'an daima İslam'ın ilk ve temel kay­nağı olarak kabul ediJnıiştir. Ancak bir insan bu ilk ve temel oluş ile ilgili çeşitli çalışınalara baktığı zaman görülmesi zor olmayan mesajın şu olduğunu fark eder: Kur'an tefsirinde edinilmesi önen}le şaJt koşulan ilave Kur'an kaynaklan eleştirel bir incelemeye tabi tutnl­ınalıdJ r. Başka bir deyişle, Kur'an metni, Kur'an'ın

anlanunın yegllile kaynağı olmalıdır. Ancak, ilave Kur'ani hennönetik zorlaınaların sertliği giderilir veya yumuşatılırsa diğer hennönetik zorlamalar Kur'an'ın ken­disinden sağlanabilir. Bu. ınanlıksal olarak. Kur'an met­nine daha fazla bağlarunayla sonuçlanacaktır. Fakat Kur'an'ın bağlaını (konteksti), Kur'an'ın atomik bir yapıya salıip olduğu ve Kur'llil'ın ayet ayet ıefsirinin en iyi yön-

35. Bel/'s lntrodııcıion ıo the Qur'Cin, W. Moııtgonıeıy W atı tarafından gözden geçirilmiş \"e genişleıilmiştir. (Edinburgh 1970). s. lll

73

teın olduğu görüşüyle bu öneme saltip olamaz. Bu önem yalnızca, Kur'an'ın önemli bir derecede, ınünasebet ve insicama sahip olduğu kabul edilirse ortaya çıkabilir. Bundan dolayı modernizmin, surenin göz önüne alıımıası gereken bir bütün olduğu görüşünün muhtemel. hatta zorunlu, olduğunu ortaya çıkaran şartları yarattığı söylenebilir.

3. Soru şudur: Surelerin bir bütün olduğu söylenince ne gibi bir farklılık meydana gelmekte. bununla ne kaste­dilınektedir? Bu görüş. yalıuzca Kur'an'ı estetik olarak dalıa hoş ve güzel hale getinnekte ve böylece dalıa önce ilişkilendirilmeyen mümsebet ve insicam ile ilgili özel­likler görülüp ortaya mı koıuııaktadır yoksa ayrıca, bunun belirli hennönetik önenlİ de var mıdır? Bu aşamada bu soruya bütüncül/kapsayıcı bir cevap verilemez. Kur'an'ı tefsir ederken, geleneğin bütün repertuanna titiz bir şe­kilde bel bağlayan ve onun yardumm isteyen Eşref Ali Tanevi gibi bir yazarda, bu görüşün lıenııönetik değeri olan bir ilkeye dönüşme inıkan ve şansı azdır. Ancak tanıanıen radikal olan Ferah1, IsUilu ve Seyyid Kutııb gibi yazarlarda bu görüşün böyle bir ilkeye dönüşlüğü görülmektedir. Örneğin üç yazar sık sık bağlama dayalı Kur'an yorumu lehine nüzul sebeplerini reddetmekte­dirler. Şu somut örneğe bakalım: Islalu, genellikle Alak, 96 suresinin l.-5. ayetlerinin ilk vahy edilen oldu~'l.ı

görüşünü tartışnıaktadır. O, sureılİn on dokuz ayetinin tümünün ayıu zamanda mzil olmasından yola çıkarak devamlı bir bütünlülük oldu~'Unu iddia etmektedir. Ancak 6.-19. ayetlerin mulıtevasına luzlı bir bakış, bunların ilk valıy edilen ayetler olmadığım gösterecektir. Bunun anlamı da l.-5. ayetlerin ilk vahy edilen ayetler olmadığıdır.36

Surenin bir bütün olduğu tezinin gerçek testi , bunun ·Kur'an çalışmalan için yeni bir metoda yol açıp

açına.dığıdır. Bir yanda. bu tez Kur'an ayetleri ve sureleri

arasında makul bağlantılan kunnaya yardım edecek teknikleri yaratabilecek özellikte nlİdir? sorusu, diğer

yanda yoksa başka türlü ortaya çıkanlması mümkün olmayan anlaııu çıkannaya elverişli midir? sorusu sorul­ınalıdır.37 Biz burada, yöntemlerinde farklılık bulun­masım rağmen, bir grup oluştııran çağdaş yaza.rlarm,

Raii gibi geleneksel yazarlardan çok farklı olarak konuya

baktıkla.rına işaret edebiliriz. Genel bir ifadeyle, birisi

36. Sahih haberlere göre de 96. surenin ilk nazil olan sure olmadığı dognıdur. Ancak Islahi sonuca, rivaye!lere dayanarak değil, nazm ilkes ini uygulayarak ııla~ıııaktadır.

37. Ferahi ve Isliihi'ııin çalışınası bu baglanıda bazı iyi sezgiler sun­makta ve bazı meraklandıncı ihtimaliere işaret etmektedir. Şu an hazırlık aşamasında olan başka bir çalışınada bunu ayrıntılı olarak değedendireoegim.

74

MUNTASİR MİR

yukarıda ifade edilenleri tekrar ederek. modem yazarların yaklaşıınımn organik-bütüncül iken. gelenek­sel yazarların yaklaşınunın doğrusal-atoıncu olduğunu

söyleyebilir. Şüphe yok ki bu, umut verici bir durumdur. Bu noktada birkaç kuramsal ınülahaza yersiz olmayacak­tır.

4. Goldzilıer, ilk tefsirlerin bir standartırun ve belli bir biçintinin olmaması sebebiyle bu tefsirler hakkında hiç kimsenin konuşamayacağı , ayıu Kur'an bölümlerinde sadece farklı değil, aynı zamanda zıt yorumların var olduğu ınülalıazasında buluıunaktadır.3s Bu durum, önce­ki tefsirlerin azıınsaıunayacak bir oranda yeni bir hali olan son dönem müfessirleri için de geçerlidir. Bu farklı ve değişik tefsirlerin ana nedeni, öyle görüıunektedir ki, müfessirlerin atoıncu yaklaşımıdır. Genellikle bu durum, bir ayeti tek başına açıklayıp, bağlam olarak uygun ve sağlam bir yonıma ulaşmak için siyak sibaka önem ve­rilıneınesinden dolayıdır. Goldzilıer, Kur'an'ın bir ayetiyle ilgili birçok yoJ.1ıın yapma ihtimalinin, müslüman alimler tarafından Kur'an'm zenginliğinin delili olarak kabul edildiği ne de dikkat çekınektedir. 39 Ancak gerçek şudur ki ; atomcu ilkenin uygulaıunası , Km'an'ı zengin­leştinnek bir yana, onu daha da zayı:flatnuştır. Kur'an'ın

bir bütün olduğu görüşü, uygun bir biçimde geliştiri­

lebilirse, dış merkezli ve değişken yorumlara bir nokta koyulmasına yardımcı olabilir, daha sağlaın ve verimli Kur'an yorumlanrun ortaya çıkmasına imkan sağlayabilir. Bunun olabileceği iki alan, farklı şekillerde de olsa, hukuk ve edebiyattır.

Surenin bir bütün olduğu görüşü, hukukta, yorum amaçlanndan dolayı , bağlama daha fazla önem verilmesi

mantık! bir gerekirliliktir. Modemizıne karşı koınpleksli

olarak yorumlanamayacak Mısırl1 iki ·alim, Malunud Şeltııt ve Ebu Zelıra, Kur'an'ın savaş ve banşla ilgili ayet­lerinin bağ lamsal bir· incelemesini yapmışlar, birbir­

lerinden bağımsız olarak, Kur'an açısından, uluslar arası hukukta hareket noktasıımı savaş değil banş olduh'll ve

Kur'an'ın savaşa yalnızca saldınyı savuştıınnak ve zulmü so11a erdiruıek için izin verdiği sonucuna var­nuşlardır.4o

Kur'an'ın bazı edebi özellikleri. örneğin dramatik

unsur, netice verebilecek şekilde ancak, Kur'an'ın kom­

pozisyonunun sürekli olduğu yaklaşumyla incelenebil~r.

38. Ignaz Goldzilıer, Die Richtımgen der 1.~/amischen Koranauslgımg, Leideıı 1970, (ilk baskı 1920), s. 83

39. A. g. e., s. 84-85. 40. Bkz. Mustaıısir Mir, "Jihad in Islam", yakıııda çıkacak olan eser,

Aııdrew Elıreııkreutz Fesısclıri11, Center for Middle Easıenı and Nortlı Africaıı Studies, University of Michigan, Ann Arbor.

JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 14, NO: I, 2001

BiR BüTüN OLARAK SURE

Toshihiko Izutsu, Kur'an'ın 'yoğun manevi drama' olarak nitelendirildiğine işaret etmektedir.-~ 1 Söz konusu faraziye. Kur'an'ın edebi anlamda da yoğun bir dmma ile nitelendirildiğini gösteren çalışmalarla sonuçlanabilir. Kur'an'ı edebi bir metin olarak inceleyen yeni çalışınalara başlanabilir.42

Sonuç

Sarumn. önemli sayıda müslüman alimin sureleri bir bütün olarak değerlendiklerini göstenneyi başardım. Onlann metodolojileri hakkında kapsamlı bir çalışma suıunaya çabşmadım. Bunu, yalıuıca bu makalede yap­manm imkansız olacağından dolayı değil, aynı zamanda bu, kendime seçtiğim işin, tefsirde yeni bir olaya ışık tut­ınanuı buna ihtiyaç göstermediğindendir. Bununla birlik­te böyle bir çalışma yapmak ikinCi adım olacaktır. Surelerin bir bütün olduğu görüşü yerleşmiş ve onu

41. Toshihiko Izııısu, God and Man in the Koran, New York 1980, (ilk baskı 1964), s. 74.

42. Alımed Mulıtar el-Bizra Fi İ'ciizi'l-KwJiin (Diriise tahliliyye li süreti'l-Enfiil, el-Muhteva ve'l-binô, Dınıaşk/Beynıı 1408/1988) adlı eserinde surenin bir bütün olduğu öncülünden yola çıkarak 9. sureni n edebi özelliklerini irdeleınektedir (s. 532).

İSLAMI ARAŞTIRMALAR DERGiSi, CİLT: 14, SA YI: 1, 2001

çıkanpatmak zor iken, bunun hangi şekil ve yolda gelişe­ceği net değildir. Surelerin bir bütün olduğu yöntemini uygulayaniann çoğu. onunla önerilen/ima edilen ihtimal­Ierin belli bir noktadan sonra, araştınlınasına razı olma­yacak geleneksel alimlerdir. Söz konusu görüşün güçlü bir akım değil de. gizli bir akıntı , çok önemli bir tefsir ilkesi değil de, bir tefsir alaıu olarak kalıp kalınayacağı ileride görülecektir. İsianı tefsir düşüncesindeki bu yeni gelişmenin batılı akademik çevrelerde nasıl

karşılanacağııu gönııek ilginç olacaktır. Bir yanda batılı bilginler gelişmeyi görmezlikten geleınezken. diğer

yanda müslüman alimler. bu gelişmenin bütünlüğünü sağlama gayretlerinde batılllann Kur'an'ın koınpozis­

yonuyla ilgili teorilerini aldınnamaya güçleri yetınemek­tedir. Eğer bu makale müslüman ve batılı bilginlere, mod­ern bir gelişmeyi tartışma ihtiyacını gösterebilirse, gayesini gerçekleştinniş olacaktır.43

43. Profesör Vedad el-Kiidi'ye bu makale hakkında yaptığı değerli

yorumlanndan dolayı teşekkür ederim.

75