kim lİfe nisan 2012

68

Upload: gul-sah

Post on 07-Mar-2016

285 views

Category:

Documents


21 download

DESCRIPTION

book,ebook,magazine,newspaper,catalog,magazine

TRANSCRIPT

erhaba,

Son cemre’de düştü toprağa artık

bahardayız. Güneşli, güzel günler içimizi

ısıtmaya başladı. Böyle günlerde daha umutlu

oluyoruz sanki; toprakla, doğayla birlikte biz

de harekete geçiyoruz. Yeni kararlar alıyor ya

da aldığımız kararları uygulamaya koyuyoruz.

Doktorumuz Hande İkitimur bahar ayında alerjiye neden olan

polenler ile ilgili bilgilerini bizlerle paylaştı.

Bu sayımızda sizlere tatlı bir tarih kokan şehir Gaziantep’i

doğal güzellikleri, yemekleri, tatlıları, müze ve ören yerleri

tanıttık.

Dünya’nın kıskandığı büyük mimar, Mimar

Koca Sinan’nın hayatını ve günümüze

kadar varlığını korumuş

eserleriyle sizlere bir kere

daha hatırlatmak

istedik.

Genç neslin

fazla bilmediği türk

musikisinin piri Itri’nin

hayat hikayesinin küçük bir

kısmını ve eserlerini paylaştık.

Haklarımız konusunda artan

bilincimiz aynı zamanda ortak

bilincimizin de gelişmesi demek,

tüketici haklarına sayfalarımızda yer

vermeye devam ediyoruz. Mayıs ayından

itibaren müşterilerimizden gelen şikayetlere

yer vereceğiz. Sorularınızı ve şikayetlerinizi

[email protected] adresine

gönderebilirsiniz.

Baharla birlikte evimi nasıl güzelleştirebilir-

yenileyebilirim sorusuna ve baharda güzelliğiniz için

doğal makyaj önerilerini sizlerle paylaştık.

Eğlence bölümümüzde çocuklarınız için resim yarışması ve hoş vakit

geçirmeniz için ödüllü kare bulmaca hazırladık.

Keyifli okumalar.

[email protected]

M lifeAlışveriş ve Yaşam Kültürü Dergisi

NİSAN 2012 YIL: 5 SAYI: 43

Kim Adına Sahibi

Erol ERSAN

Yönetim Yeri

KİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Evren Caddesi Barış Sokak No: 6

Bağcılar / İSTANBUL

Tel: (0212) 489 21 21

www.kimgrup.com.tr

Genel Yayın Yönetmeni

Zeki SARIELMAS

Grafik Tasarım

Gülşah ŞENEL

Mustafa GÜLEÇ

Katkıda BulunanlarUzm.Dr.Hande İKİTİMURDoç.Dr.Haldun ORHUN

Hatice Saadet KALYONCU

Okur Hizmetleri Hattı

Sema GÜR

Baskı ve Cilt

Star Medya Yayıncılık

Kimlife Kimgrup reklam departmanı

tarafından hazırlanmaktadır. Yerel süreli

yayındır, ayda bir hazırlanır.

Dergimizde ilanlarınızın yer almasını

istiyorsanız; 0212 489 21 21 nolu

telefondan iletişime geçebilirsiniz.

twitter.com/kimmarket

facebook.com/kimduyuru

3 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

KİM

Life İÇİN

DEK

İLER

içindekiler

6

10

22

34

36

46

48

54

56

60

64

Kim Şube"Gültepe 2 şubemizi tanıyalım"

Gezelim-Tanıyalım"Sapanca & Maşukiye"

Moda"İlkbahar Modası Capcanlı"

Hobi Edinelim"Ahşap Boyama Sanatı"

Dekorasyon"Country Tarzı Dekorasyonu Tanıyalım"

Güzellik"Baharda Doğal Makyaj Önerleri"

İstanbul'u Gezelim"İstanbul Deniz Müzesi"

Hayvanlar Alemi"Karetta Karetta"

Bilge Tüketici Kim"Alışveriş Çılgınlığı"

Teknoloji"Son Yeniliklerden Haberiniz Var mı?"

Ödüllü Bulmaca"Çözün - Kazanın "

42

24

44

52

8 12 20

5 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

6 kimlife

KİM

Life KİM

ŞUBE

Şükrü Bey, ne kadar süredir bu sektörün içersindesiniz?

1998 yılından beri perakende sektöründe görev almaktayım.

Mağazanız 29.03.2001 yılında hizmete girdi. Özelliklerinden bahsedebilir misiniz?1.200 m2 alan üzerinde

kuruludur. Bu özelliği sayesinde müşterilere rahat ve hu-zurlu alışveriş yapmasına olanak sağlanmaktadır.

Gültepe2 mağazası hangi ürün gruplarıyla müşterisinin karşısına çıkıyor?

Taze ürünler, manav, kasap, şarküteri, gıda, gıda dışı (ele-ktirik, elektronik, plastik) to-plamda 7,400 ürün çeşidiyle müşterilerimize sunulmaktadır.

Güvenilir adres Gültepe 2

7 kimlife

Gültepe2 mağazası olarak ürünlerinizi müşterilere sunumunda nelere dikkat etmektesiniz?

Öncelikle ürünlerimizin taze bozulmamış ve hasarlı olmamasına dik-kat etmekteyiz. Etkin son kullanma tarihi konrolü yapmaktayız.Müşterilerimizin ürünlere rahat

ulaşmasını sağlamak için teşhirler oluşturmaktayız.

Hedef kitleniz hangi bölgelerdir?

Mağazamıza yakın olan yada uzakta olan kişilere insört ve broşür dağıtılarak müşteri sayımızı arttırmaya çalışmaktayız.

Rakiplerinize nazaran farklılık oluşturmak adına nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

Öncelikle mağazamızın büyüklüğü rakiplere oranla avantaj olarak görmekteyiz. Mağaza içerisinde müşterilerimizin rahat alışveriş yapacağı ortam yaratıyoruz. Teşirlerimizi tercih edilen ürünleri sergilerek sade bir görünüm yaratmaktayız. Mağaza görünümünün geniş olması çeşitli ürün sergilemeye olanak sağlamaktadır. Etkin şekilde insört dağıtımını uzak bölgelere, evlere ve daha çok bayan müşterilerimize ulaştırmaktayız.

Çalışanlarınızın müşterilere karşı kusur işlememesi için nasıl eğitimler veriyorsunuz?

Öncelikle müşterilerimizin önemi hakkında günlük işbaşı toplantıları yapıyoruz. Hitap şekilleri hakkında bilgi alışverişlerinde bulunuyoruz.

Mağaza içinde oluşabilecek hırsızlık olaylarına karşı ne gibi önlemler almaktasınız?

*Hırsızlık olaylarına karşı almış olduğumuz en önemli tedbir personelimizin etkin bir şekilde kontrol

etmeleri ve satılan her ürüne mağazadan çıkıncaya kadar ilgilenmeleri.*Okul çıkış saatlerinde çalıntının daha

çok olabileceğini düşündüğümüz nokta-larda sabit personel bulunduruyoruz.*Personelin mağaza içerisinde

sürekli dolaştırarak bir nebzede olsa hırsızlık olaylarının önüne geçtiğimizi düşünüyorum.

Son olarak Gültepe2 mağazasının hedefleri nelerdir?

İlk hedefi sağlıklı, güvenilir, huzurlu, rahat bir alışveriş imkanı sunmaktır.

KİM

Life KİM

ŞUBE

Gültepe 2 MağazasıAçılış: 29.03.2011Kasa Sayısı: 61200 m2

Telsizler Mah.Talatpaşa Cad.No:153 Gültepe / İSTANBUL0212 281 83 90

8 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Polenler ve korunma yollarıBaharın Gelişi

Uzm.Dr.Hande İKİTİMUR

Medicana Bahçelievler HastanesiGögüs Hastalıkları Uzmanı

9 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

A lerjik nezle, alerjik rinit, aler-jik göz nezlesi, alerjik bronşit, astım bronşit gibi hastalıkların

adını sıklıkla duyacağımız bir mevsime başlıyoruz: İLKBAHAR... Güneş ışınlarını pırıl pırıl hissettiğimiz, havaların ısınmaya başladığı ve insanların kendisini kış boyu kapalı kaldıkları evlerinden, işyerlerinden hafta sonu eğlencesi olarak sıklıkla git-tikleri kapalı alışveriş merkezlerinden sonra doğaya kavuştuğumuz, parklara, bahçelere, pikniklere gideceğimiz gün-lere kavuşmak, deniz sezonuna ve tatillere bir adım daha yaklaşmak herkes-in yaşama sevincini arttırıyor. Alerji tanısı olan hastalar bu ilkbahar sevincini biraz buruk karşılıyorlar. Bunun sebebi ise nisan, mayıs ve haziran aylarında ilkbahar güzellikleri ile beraber polenlerin de kendini göstermesi.

Polenler, alerjik hastalıkları tetikley-en faktörlerden en önemlilerindendir. Sigara, hava kirliliği, mesleksel aler-jenler, viral enfeksiyonlar, ilaçlar, alerji yapan besinler ve besinsel katkı mad-deleri de diğer tetikleyici faktörler arasında sayılabilir. Polenler özellikle alerjik nezle ve alerjik bronşit ve astım tanısı olan hastaları daha fazla etkile-mektedir. En tipik belirti hapşırmadır; sabah saatlerinde daha çoktur ve hastayı yorgun düşürebilir. Hapşırmalar bazen aniden başlar, bazen de burunda önce rahatsız edici bir kaşınma sonrası ortaya çıkar. Diğer sık gözlenen bir belirti ise su gibi berrak olan burun akıntısıdır; burun akıntısı devam ettikçe beraberinde devamlı burun çekme, geniz akıntısı, boğazda gıcıklanma, öksürük ve hatta bulantı gibi şikayetler hastayı rahatsız etmeye başlar. Burun tıkanıklığı özellikle çocuklardaki alerjik nezlenin tek ve en önemli belirtisi ola-bilir. Çok sık rastlanan ve hastaların polenler ile ilk karşılaşmalarından sonra en çok yakındıkları semptom; burunda, damakta, genizde, kulak ve gözlerde olan kaşıntıdır. Bu kaşıntı nedeni ile toplum içerisinde uzun süre kalamadıklarından yakınırlar. Hastalar boğazlarında ve genizlerinde bir tüy yumağı olduğunu ve sürekli onları temizlemek ve kaşımak iste-diklerini söylerler. Bazı hastalar kaşıntıyı yenmek için sürekli olarak burunlarını kaşıyıp dururlar. Özellikle de çocuklar elleri ile burunlarının ucunu yukarı doğru kaldırırlar. Polenler astım ataklarında da tetikleyici faktörlerden biridir. Po-len duyarlılığı olan astımlı hastalarda

ilkbaharda polen maruziyeti sonrası ök-sürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gibi astım belirtilerinde artış olabilmekte ve hastalar astım atağına girebilmekte-dir. Polenlerden, ağaç polenleri daha çok

Şubat-Mayıs, ot polenleri Mayıs-Haziran aylarında, yabani ot polenleri ise yaz ortasından sonbahara dek yakınmalara neden olur. Sabah saatlerinde havadaki polen miktarı genellikle daha fazladır. Yağmurlu günlerde havada uçuşan polen miktarı azaldığından polen alerjisi olan kişiler rahat eder. Alerjik kişilerin bahar günlerini basit önlemler alarak semptomsuz hale getirebilmek mümkün... Eğer ev ortamında ya da iş yerinde

klima kullanımı söz konusu ise kullanılan klimalarda polen filtrelerini sıklıkla

temizlemek ya da özel olarak

bakımlarını yaptırmak hem polenlere karşı korunmada hem de hava yolu ile bulaşan viral enfeksiyonların yayılmasını önlemekte de faydalı olacaktır. Son zamanlarda yaygın olarak karşılaştığımız ev içi hava temizleyicilerin kullanılması ev içerisindeki polenlerin temizlenme-sinde faydalı olabilir. Yaşadığımız or-tamlarda alabileceğimiz önlemler kadar kişisel olarak alabileceğimiz önlemlerde bahar aylarını keyifle geçirilmesine yardımcı olabilecektir. Dışarıdan eve dönüldüğünde hemen giysileri çıkarmalı ve yıkanmalı ayrıca burun içi temizliği de dahil olmak üzere banyo yapılmalıdır. Saçların yıkanması da saça yapışan polenlerin temizlenmesi açısından fayda sağlamaktadır. Çamaşırların dışarıda kurutulmaması polenlerin çamaşırlara yapışmasını engeller. Eğer mümkün ise ilkbaharda çamaşır kurutulması için çamaşır kurutucuların kullanılması öner-ilmektedir. Özellikle hafta sonlarını geçirmek için yapılan park, bahçe gez-intileri ve pikniğe gitmek polen alerjilerini tetikleyebileceğinden daha çok deniz kenarları gezintilerini tercih etmek gezin-tinin keyifli geçmesini sağlayacaktır. Özellikle vurgulanması gereken bir

konuda polen alerjisi olan kişilerin parfüm kokusu, deterjanlar, ev tozu akarları, sigara kokusu gibi uyaranlara daha yatkındırlar. Polen mevsiminde bu uyaranlardan uzak durmak polen alerjisi olan kişilerin şikayetlerinin ağırlaşmasını engellemektedir. Eğer tüm çevresel ve kişisel önlemlere rağmen polenler, hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkile-meye devam eder ise mutlaka bir uzman yardımı almak uygun olacaktır. Keyifli bahar günleri geçirmek

dileğiyle...

Dikkat!!!Polenlerin yoğun olduğu

sabah saatlerinde mümkün olduğunca dışarı çıkılmamalı, dışarı çıkılması gerekiyorsa polen maskesi takılmalıdır.

Ayrıca gözleri iyice örten güneş gözlükleri takılması polen maruzi-yetini azaltmada etkilidir. Polenler

sabah 05.00-10.00 saatleri arasında yayıldıklarından alerjik kişilerin evlerini öğleden sonra havalandırması, polenlerin eve dolmasını engelleyebilmektedir.

10 kimlife

KİM

Life GEZELİM

-GÖ

RELİM

Evliya Çelebi Sapanca'yı anlatıyor1640 yılında Erzurum seyahatine giderken kasabadan geçen Evliya

Çelebi, kasaba hakkında şu bil-gileri vermektedir:`Bir zamanlar İzmitli bir ihti-yar buradaki orman ve çalıları temizle-yerek saban yürüttüğünden Sabancı Koca adıyla bir köy kurulur. Sonra zaman geçtikçe mamur bir hale gelerek Kanuni Sultan Süleymen zamanında kasaba olmuştur.``Kasabada Sarı Rüstem Paşa 170 ocaklı bir han yaptırmıştır. Güzel bir camisi hamamı ve çarşısı vardır. İmaretleri gök kurşunla kaplıdır. 1000 kadar kiremit örtülü ev vardır. İmaretlerin tamamı Mimar Sinan yapısıdır. Bir Pertev Paşa hanı vardır o da Mimar Sinan eseridir. Bu hayrat eserin çoğu Rüstem Paşa'nın olduğu için vakfın mütevellisi tarafından idare edilmektedir.Buranın bir yeni bir çeri Serdarı

vardır. Övüleceklerinden beyaz kirazı

meşhurdur. Hamamının dibinde bir ek-mekçi dükkanı vardır. Bir dervişin hayır duası bereti ile bir çeşit beyaz ve has ekmek somun pişirir ki Sabanca somunu adıyla her tarafta şöhret bulmuştur. Kırk gün bile dursa kuruyup küflenip lezzeti-ni kaybetme ihtimali yoktur. O kadar meşhurdur ki birini ılgarla taze taze acem şahına götürmüşler, oda beğenmiş. O kadar lezzetli ve has ekmek olmasını bazıları suyundandır derler. Civarında bir köy vardır. Sapanca gölünün çevresi 24 mildir. Gölün dört tarafında kasaba gibi 76 tane köy vardır. Bütün halkı bu gölün suyunu içtiklerinden yüzlerinin rengi kırmızıdır. Mahsülleri çoksa da bağları yoktur. Sayısız bahçeleri vardır. Gölün içinde 70-80 tane kayık ve çırnık [zahire kayığı]vardır ki köyden adam, kereste ve sahir eşya getirirler. Gölde bulunan 70-80 çeşit balıktan avlayarak satarlar.

Alabalığı, sazan balığı, turna balığı, luna balığı gibi tatlı su balığı çok lezzetli olur. Kuvvet ve ferahlık verirler. Gölün derinliği çoğu yerde 200 kulaçtır. Suyu gayet saf ve berraktır. Kıyısındaki köyler-in kadınları elbise yıkadıkları zaman asla sabun sürmezler. Ne yıkarlarsa temiz ve beyaz tülbent gibi olur. Adı geçen somunuda bu suyla yoğurduklarından pamuk gibi ekmeği olur.

Sapanca Gölü EfsanesiSapanca Gölü'nün bir efsanesi var; Bir

zamanlar Sapanca Gölü'nün yerinde, verimli topraklar, bu toprakların üzerinde de zengin, varlıklı bir kasaba varmış. Kasaba halkı zenginmiş, varlıklıymış ama, gözlerini dünya malı bürümüş, bencillik ve cimrilik ruhlarını karartmış. Bir gün, Adapazarı'nın güneyindeki Erenler tepe-sinde oturan, gözünü dünyaya kapamış, gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş er-

Sapanca & Maşukiye

11 kimlife

KİM

Life GEZELİM

-GÖ

RELİM

enlerden bir eren, bu kasabaya inmiş. Selam vermiş, selamını almamışlar, konuk olmak istemiş, kimse "buyurun" dememiş, hangi kapıyı çaldıysa yüzüne kapanmış, bu fakir, fakat gönlü zengin dervişe bir bardak içecek su bile vermemişler.

Derviş gönlü bu, bir kırıldı mı onarılmaz, onarılsa da faydası olmaz. Akşama değin yorgun-argın, aç-susuz kasabayı terk ederken, ötelerde küçük bir kulübe-den sızan mum ışığına doğru yönelmiş, bir de bu kapıyı çalayım, belki bir gönül yoldaşı bulurum diye düşünmüş. Bu, kasaba halkına sapan yaparak geçimini sağlayan fakir bir sapancının iş yeriymiş. Kapıyı çalmış, az sonra sapancı güler yüzle konuğuna açmış kapıyı: "Buy-ur, hoşgeldin, safa geldin. Ocaktan tencereyi şimdi indirdim. Bir konuk göndermesi için Tanrı'ya niyaz ediyor-dum, demiş. Derviş memnun, baş köşeye oturmuş. Sapancı sofrayı kurmuş, nesi var, nesi yoksa dervişin önüne getirmiş. Yemekten sonra, içi talaş dolu yatağını sermiş, konuğunu yatırmış. Sabah, erkenden kalkmışlar. Derviş, Sapancı'dan izin istemiş, Sapancı da onu karşıdaki tepelere kadar uğurlamış. Dönüşünde bir de ne görsün. Kasabanın yerinde koca bir göl var. Ne ev-bark kalmış, ne tarla-tapan. Koca göl, hepsini bir anda yutuvermiş. Kendisinden başka hayatta kimsecikler yok. Dervişin ahı tutmuş, kırılan bir gönül, bir kasabaya mal olmuş. O günden sonra, bu koca göle Sapanca adını vermişler.

Maşukiye...Burada her şey çok güzel oluyor!Doğa ile başbaşa kalmak, orman

içinde dolaşmak, toprağa basmak, temiz hava solumak, su ve kuş sesi dinleyip,haftanın yorgunluğunu atmak

çoğu zaman kaçınılmaz ihtiyaç olur. Ekonomik günübirlik gezilerin bile lüks olduğu günümüzde İstanbul, Adapazarı, Kocaeli, Bursa illerinde oturanların tercih ettiği bir mekana Maşukiye'ye gidiyoruz.

Yöre halkının "Buraya gelen aşık olur "dediği ve Maşuk (aşık) tan gelen ismi ile Maşukiye, Kocaeli'ne bağlı bir belde. Yöre temiz havası, 20 den fazla farklı

yeşil rengin sayılabildiği sık bitki örtüsü, yürüme alanları, şelale, çağlayan ve pınarları, su sesine karışan kuş sesleri ile adeta cennet bahçesi görünümünde.

Maşukiyede orman içinden gelen Yayla Deresi'nin aktığı Alabalık Vadisi üzerine kurulu piknik alanları, restoranlar ile alabalık üretim çiftliği hem dinlenmek hem de yemek yiyebilmek için özlenen imkanlar sunuyor. Çınar, meşe, gürgen, kestane, ıhlamur

ağaçları gölgesinde ailece yemek yenebilir yıl boyu açık 7 restoran, aileler-in olduğu kadar gençlik gruplarının, emeklilerin, Maşukiye'ye tur düzenleyen-lerinde gözdesi haline gelmiş.Yöreye piknik için geliyorsanız, gün-

lük kira ücreti ödeyerek ağaç masala-rdan birine yerleşiyor beraberinizde getirdiğiniz piknik malzemesini hazırlıyor, mangalı yakıp ağaçlara kurduğunuz hamakta dinlenmenin zevkine varıyorsunuz.Kaynak:sakaryarehberim.com

Uğramayı UnutmayalımSapanca & Maşukiye turu yapmadan önce mutlaka

Kocaeli Arslanbey mağazamıza uğramanızı tavsiye ederiz.

Piknik gereçlerini, gıda ve gıda

dışı ürün çeşitliliğimizi görmeden geçmeyiniz.

12 kimlife

KİM

Life ŞEHİR

Gaziantep

Bir Tatlı Şehir

13 kimlife

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye'nin ise 6. büyük kenti olan Gaziantep, nü-

fusu, ekonomik potansiyeli ve Büyükşehir statüsü ile bir metropol görünümündedir.Anadolu'nun ilk yerleşim alanlarından

birisi olan, Kalkolitik, Paleolitik, Ne-olitik, Hitit, Mitani, Asur, Pers, Büyük İskender, Selevkoslar, Roma, Bizans, İslam, Türk-İslam, Osmanlı dönemlerini yaşayan Gaziantep, bu dönemlere ait eserleri günümüze kadar taşımıştır. İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu, güney-den ve Akdeniz'den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, Tarihi İpek Yolu'nun buradan geçmesi uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiş olup, ayrıca her dönemde kültür ve ticar-et merkezi olma özelliğini korumuştur.

Gaziantep ve çevresi tarihte ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunmaktadır. Bu nedenle Gaziantep, tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur. Eski kent, bugünkü Gaziantep'in 12 km. kuzeybatısında şimdiki Dülük Köyünde bulunmaktadır. Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması, yörenin Anadolu'nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göster mektedir. Bir süre Babil İmparatorluğu'nun egemenliğinde kalan Gaziantep, M.Ö. 1700 yıllarında Hitit Devletinin bir kenti olmuştur. "DÜLÜK" şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır.

Helenistik, Roma ve Bizans dönem-lerinden Belkıs/Zeugma gibi birçok antik yerleşim alanlarının kalıntıları da günümüze kadar ulaşmıştır. Selçuklular, Memlüklüler ve Osmanlılar dönemler-inde çok sayıda cami, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir. Günümüzde dahi bu han ve hamamlar işlevliğini korumakta, ticaretin ve özellikle de eşine rastlanma-yan zengin el sanatlarının yaşatıldığı yerler olarak faaliyetini sürdürmekte-dir. Bu dönemin mabetleri ise bütün ihtişamıyla varlığını korumakta olup, halkın ibadet ihtiyacını karşılamaktadır.I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler

ve Fransızlar tarafından işgal edilen Gaziantep ve yöresi, akıllara dur-

gunluk veren savunması ve eşsiz kahramanlığı ile bütün dünyada hayranlık u y a n d ı r m ı ş t ı r . T.B.M.M. Antep'e bu başarısından dolayı 8 Şubat 1921 tarihinde "GAZİ" lik ünvanı vermiştir. Bu dönemin izlerini hâlâ görmek mümkündür. Coğrafi yönden GAP'ın giriş kapısı,

sanayisi ve ticari hacmi ile GAP'ın merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki birçok ili etkisi altında tutmaktadır. Tarıma elverişli ovalardan oluşan ve bir bölümü Fırat nehrinin sularıyla sulanan Gaziantep; Antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızıbiber keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleri-yle zengin bir tarım yöresidir. Ayrıca; Gaziantep Doğu ve Güneydoğu Ana-dolu bölgesinin tüm ürünlerinin işlendiği, iç ve dış pazara sunulduğu bir sanayi ve ticaret merkezidir. IV tane Organize sanayi bölgesi, birçok sanayi alanları küçük sanayi siteleri ve serbest bölgesi ile ekonomi ve sanayide çok önemli bir noktadadır.Tüm dünya mutfakları arasında

ayrıcalıklı bir yere sahip olan, seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel özel damak lezzetinin zenginliğini ko-ruyan Gaziantep Mutfağı, Gaziantep Turizmi'nde önemli bir yere sahiptir.Gaziantep, Kurtuluş Savaşı hatıraları,

zengin tarihi ve kültürel çevresi, hizmete giren otoyolu, bölgenin ihtiyacı olan

uluslararası havaalanı, GAP'ın kapısı durumundaki konumu, halâ önemini yitirmeyen tren garı, leziz yemekleri, zengin el sanatları, mozaikleri, camileri, kaleleri, antik kentleri, ören yerleri, hanları, hamamları, kastelleri, türbeleri, kiliseleri, yaylaları, ovaları, gezi ve mesire yerleri, adını verdiği baklavası ve fıstığı, sanayi tesisleri, ticari canlılığı ve diğer yönleri ile turizmin son yıllarda adından söz ettirdiği önemli merkezlerden birisidir.

İlin Yapısı ve KonumuŞehir, yüksek bir düzlükte ve yer yer

bayırlar üstünde kurulduğundan suyu ve havası da güzeldir. Bir çok hanları var ama en görkemlileri ve en ünlüleri Mustafa Paşa Hanı, Pekmez Hanı, Tuz Hanı, İki Kapılı Hanı, Börekçi Hanı, Ar-asdat Hanı'dır. İki tane de imareti (aşevi) var: Gelen gidene aylar yıllar bol ve min-netsiz sofralar açarlar. Tümüyle kırk tek-kesi olup, hepsinin en görkemlisi en çok donanmışı, yiyeceği bol ve hoş yapılısı Mevlevi Tekkesi'dir. Türkmen Ağası Mustafa Ağa yapısı olup, IV.Murad'ın silahtarı Mustafa Paşa'ya bağışlanmıştır. Tekke 40-50 yoksul hücresiyle çevrilmiş, yüksek kubbeli baştan başa ham ve işlenmiş mermerlerle döşeli haremi, haremin ortasında büyük bir havuzun başında rengarenk üzüm salkımlarını andıran süslü avizelerle donalı çardağı olan büyük, sağlam, görkemli bir yapıdır. Bakımlı, bezeli, temiz cad-deleriyle kent gerçekten şirindir. Yer yer (suk-i sultanisi) açık artırmayla satış yer-leri Halep tarzı kagir binal-ardan oluşmuş çarşıları vardır. Ama bu övdüğümüz yerler tümüyle kale içinded-ir. Her sokak başında kapıcıların açıp kapattıkları kale kapısı kadar sağlam kapılar vardır. Geceleri tüm sokaklar kandillerle aydınlatıldığından bekçiler gruplar halinde rahatlıkla sokaklarda kol gezerek görevlerini yaparlar.

14 kimlife

KİM

Life ŞEHİR

Şehrin ortasındaki kocaman bir kaya üstüne yüksek, görkemli ve dairevi bir kale oturtulmuştur. Kale çok sağlamdır. Kaleyi çevreleyen hendek 1300 adımdır. Eni 40, derinliği 20 arşın kesme kayadan oyulmuştur. Bunların üstüne her biri ayrı sanat ve mimari üslûpla belli aralıklarla sıralanmış, çok güzel kuleler oturtulmuştur. Bin bir bedeni olan kalenin temelindeki kayaların içinden yine dairevi bir biçimde kaleyi çevreleyen ve hendeğe bakan mazgal delikleri açılmıştır ki, hendek kenarına kuş bile konmaz.

Güneydoğu Anadolu'yu batıya, Ak-deniz ve Ortadoğu'ya bağlayan kara ve demir yollarının merkez noktası olması, Gaziantep Havaalanı'nın uluslararası niteliğe çıkarılmış olunması şehrimize mal, hizmet ve ziyaretçi akışını yoğunlaştırmaktadır. Gaziantep topraklarının 1/4'ü tarıma elverişli topraklardan oluşmuş olup bu toprakların bir bölümü Fırat Nehri'nin sularıyla sulanmaktadır. Gaziantep'in sulama yapılan bu topraklarında Antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızı biber ve keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleri yetiştirilmektedir.

Coğrafi yönden GAP'ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile de GAP kalkınmasında temel teşkil eden Gazian-tep, ekonomik yönden çevresindeki 18 ili etkisi altında tutmaktadır.Gaziantep, Anadolu'daki insan

topluluklarının kültürünü yansıtan en eski merkezlerden birisi olup tarihi M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır.Gaziantep; gezilip görülmeye değer

tarihi, turistik ve doğal güzellikleri, Kurtuluş Savaşı ve Antep Savunması hatıraları, yaylaları, ovaları, ören yerl-eri, leziz yemekleri, eşsiz el sanatları, camileri, türbeleri, medreseleri, Antep

evleri, hanları, hamamları, kastelieri, kiliseleri, adını verdiği baklavası ve fıstığı, sanayisi, insanlarının kendine has çalışkanlığı ve sıcaklığı ile geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı "Gaziler" şehridir.

Evliya Çelebi gözüyleAyıntab şehri tümüyle 32 mahalledir.

Toprak ve kireç örtülü bayındır, bakımlı, yüksek saraysı evleri vardır. Tümüyle yüz kırk mihraplı; yoğun cemaate sahip, Arasat Meydanındaki Boyacıoğlu Camii ve çarşı içindeki Tahtalı Camii (halk arasında "Tahtalı" denilmekle birlikte asıl adı "Tahtani Camii'dir), sanatlı, ferah büyük kubbeli ve görkemli yapılardır. Ayıntab'ta 300'ü aşkın sarayın özel hamamı vardır. Tümüyle 3900 dükkânlı büyük bir çarşıya, açık artırmayla satış yapan pazarlara sahiptir. İki bedes-teni, çarşısı ve saraçhanesi üstleri örtülü kagir, sağlam, sıradüzeni içinde süslü dükkânlardır. Tamamı tamamına 70 çeşmesi var. Fakat onlara hiç de gerek-

sinme duyulmaz. Her eve hayat ırmağı denginde sular akmaktadır. Her ev, bağı, bahçesi, fıskiyeli havuzları, cen-net ırmağı suları ile çeşit çeşit servi, çınar, söğüt, kavak ve diğer meyve ağaçları ile donatılmış irem bağını andırır. Bağları, bostanları, gül

bahçeleri geniş örgüden kafese alınmış çok verimli olmakla Ayıntab ucuz ve şirin bir şehirdir. 1648'de gördüğümüz şehir bu kez nice mahalle, han, cami ve dükkân kazanarak büyük bir gelişme göstermiş, Allaha şükürler olsun ki bu gelişmesini sürdürmektedir.

Yapmadan Dönme *Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Hasan

Süzer Etnografya Müzesini ziyaret et-meden, *Tarihi Gaziantep Evleri ve Gaziant-

ep Kalesini görmeden, *Yesemek Açık Hava Müzesi, Rum-

kale, Belkıs/Zeugma, ve Dülük/Doli-che Antik Kentini gezmeden,*Gaziantep lahmacunu, Ali

Nazik kebabı, yuvarlama, içli köfte, keme kebabı ve yeni dünya kebabı (Her yıl Nisan ve Mayıs aylarında bulunmaktadır), simit kebabı, patlıcan kebabı, Cağırtlak (ciğer) kebabı, Dün-yaca meşhur Gaziantep baklavası ve

fıstık ezmesi tatmadan, *Geleneksel Gaziantep el

sanatlarından; sedef kakma, kutnu kumaşı, bakır işlemeler, yemeni, Antep işleri ve Gaziantep baklavası, Antepfıstığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızıbiber ve baharatlarından al-madan,*Her yıl 25 Aralıkta düzenlenen Kurtuluş

şenliklerini seyretmeden dönmeyin.

Müzeler ve Ören yerleriGaziantep Arkeoloji Müzesi, Hasan

Süzer Etnoğrafya Müzesi, Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi, Belkıs/Zeugma Antik Kenti, Dülük Antik Kenti, Zincirli (Sam-al) Örenyeri, Tilmen Höyük, Sakcagözü (Coba Höyük), Cıncıklı Öre-nyeri, Gaziantep Dolmen Mezarları, Medusa Cam Eserler Müzesizeler ve Ören Yerleri, Kaleler, Harabeler, Anıt Mezarlar, Bedestenler, Hanlar, Tarihi Gaziantep Evleri, Hamamlar, Kasteller, Çeşmeler, Tarihi Gaziantep Camileri, Gaziantep Evliyaları ve Türbeleri, Tarihi Kiliseler, Gaziantep Yaylaları, Havra, Doğal Hayatı Koruma alanı ve Hayvanat Bahçesi, Mesire Yerleri.

Zeugma Antik KentiZeugma Antik Kenti, MÖ 300'de Büyük

İskender tarafından "Selevkia Euphrates" adıyla kuruldu. Romalı Komutan Pompei-us MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti 1. Antiachos'a verdi.

15 kimlife

Kommagene Krallığı'nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlandı ve "köprü", "geçit" anlamına gelen "Zeugma" adını aldı.

Roma döneminde büyük bir zengin-lik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakılıp yıkıldı.

GAP kapsamında inşa edilen Birecik Barajı'nda su tutulmaya başlanmasıyla birlikte Türk ve yabancılardan oluşan ekipler tarafından tarafından antik ken-tin sular altında kalacak bölümlerinde yoğun kurtarma kazıları yapıldı.

Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan ve her birinin bir şaheser olduğu ifade edilen mozaikler, duvar resimleri, Mars Heykeli ve Kil Mühür Baskı Kolek-siyonu Gaziantep Arkeoloji Müzesine taşındı ve ziyaretçilerin ilgisine sunuldu.

Açık hava müzesine dönüştürülmesi hedeflenen Zeugma Antik Kenti'nde, Bakanlar Kurulunun 2005 yılında aldığı karar kapsamında, Doç. Dr. Kutalmış Görkay başkanlığındaki kazı çalışmaları devam ediyor.

Gaziantep Kalesi Gaziantep Kalesi, Türkiye'de ayakta

kalabilen kalelerin en güzel örnekler-inden birisi olup, gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerekse bir sır gibi gizlediği tarihiyle şehir merkezinde, Alleben Deresi'nin güney kenarında, yaklaşık 25-30 m. yükseklikte hemen herkesin dikkatini çeken bir tepe üzerindedir. Gaziantep Kalesinin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hususunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte tarihi günümüzden 6000 yıl geçmişe, kalkolitik döneme kadar giden bir höyük üzerinde kurulduğu, M.S II-III yüzyıllarda ise kale ve çevresinde "Theban" isimli küçük bir kentin olduğu bilinmektedir. 1989 yılından bu yana Kültür ve Tu-rizm Bakanlığı ve Gaziantep İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından tahsis edilen ödenekler ile aralıklı yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları ile kalenin çevre-si belirlenmiş, koruma duvarı yapılmış, çıkış yolu islah edilerek, taş döşenmiş, yaklaşık 190 m. uzunluktaki galeri temizlenmiş, sur bedenleri onarılarak

yükseltilmiş, ana kapılar aslına uygun olarak yapılmış ve diğer kapı girişleri, demir parmaklıklarla kapatılarak, tehlike-li durumdan kurtarılmıştır. Bu çalışmaların teknik aşamaları ise Gaziantep Arkeoloji Müzesi tarafından yürütülmüştür.Bu kazılarda çeşitli mimari yapı

kalıntıları, çok sayıda Erken İslam, Bi-zans ve Osmanlı dönemine ait kera-mik parçaları, metal parçaları, mermi çekirdekleri, çoğunluğu Bizans döne-mine ait çok bilezik parçaları ile pişmiş toprak kandiller, Bizans ve Osmanlı dönemine ait sikkeler, çok sayıda demir gülle, çakmaklı tüfek parçaları ve pişmiş topraktan yapılmış bazıları mühürlü pipo(lüle) parçaları ile bazı hayvan kemikleri ele geçmiştir. Kalenin etrafında ise hendek yeri tespit edilmiş olup, önümüzdeki günlerde ise Hendek kazılarına başlanılacaktır.

Mükemmel UyumAntep Fıstığı & Baklava

Antep FıstığıDünyanın en eski sert kabuklu mey-

velerden biri olan Antep Fıstığı'nın kökeni, Batı-Orta Asya ve Suriye'den Afganistan'a kadar olan bölgelerdir. Ancak, gerek besin değerinin yüksek olması, gerekse lezzeti; bu ürünün tarih boyunca, dünyanın birçok ülkes-ine yayılmasına ve farklı bölgelerde yetiştirilmesine neden olmuştur.

Adının geçtiği ilk çağlardan iti-baren kral sofralarında dahi kendine yer edinmiş olması, Antep Fıstığı'nın (P. Vera L.) çok eskilerden beri kültür çeşitlerinin bulunduğunu ve meyve değerinin bilindiğini göstermektedir. Konu ile ilgili en eski kaynaklar, An-

tep Fıstığı'nın ilk olarak Etiler tarafından Güney Anadolu'da kültüre alındığını belirtmektedirler. 1.yüzyılın başlarında ise en önemli doğal yetişme alanlarından biri olan Suriye'den İtalya'ya götürülmüş, ardından eşsiz lezzetinin referansıyla diğer Akdeniz ülkelerine de yayılarak yetiştirilmiştir.

Kırmızı (Ben) FıstıkOlgunlaşmış Antep fıstığının hasatından

elde edilir, cumbalarından ayrılmış olan taze fıstık çerez olarak tüketilir ya da işlenerek kavrulmuş antep fıstığı yapılır.

Kavrulmuş Antep FıstığıOlgunlaşmış Antep fıstığının hasatından

sonra cumbalarından ayrılarak belirli oranda tuzla kavrulmasıyla üretilir. Çerez olarak tüketilmektedir.

KİM

Life ŞEHİR

16 kimlife

Boz İç Boz iç, en kaliteli ve en lezzetli

Antep fıstığı cinsidir. Antep fıstığı hasat zamanından bir ay önce tam olgunlaşmamış halde toplanır. Boz iç antepfıstığı, bilinen fıstık içi rengine göre farklıdır ve daha yeşil renk tonuna sahip-tir. Tadı ve aromatik lezzeti çok yoğun oluşundan dolayı genellikle baklava yapımında kullanılır.

Meverdi İç Antep fıstığının tam olgunlaşmaya yakın

evresinde hasat edilmesiyle elde edilen fıstık türüdür. Kırmızı iç Antep fıstığı ile boz iç Antep fıstığı arasında kırmızı renkte olan Antep fıstığı türüdür. Meverdi iç Antep fıstığı genellikle pasta ve helva yapımında kullanılmaktadır.

Kırmızı İçAntep fıstığının tam olgunlaşıp

hasat edilmesiyle elde edilen fıstık türüdür. Rengi tam kırmızıdır. Tane olarak daha iri bir yapıdadır. Kırmızı iç Antep fıstığı çerez olarak tüketiminin yanında, helva, çikolata ve lokum sanayisinde de tercih edilen bir Antep fıstığı türüdür. Baklava ve Baklavanın Tarihi

Antep Baklavası gele-neksel Türk mutfağına ait bir tatlıdır. Gaziantep'te babadan oğla, ustadan çırağa öğretilerek, üretim şekli ve lezzeti ile ev yapımı baklavalardan farklılaşmıştır. Ürün çok ince hamur katmanları arasına fıstık ve kaymak konularak pişirilip, üzerine şerbet ilave edilmek suretiyle elde edilen tatlıdır. Ürün yaş ve kuru olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üretim şekli aynı olmakla birlikte kuru ile yaş arasındaki tek fark, raf ömrünü uzatmak için, kuru baklavanın, kaymak kullanılmadan sadece hamur katmanları arasında fıstık kullanılarak üretilmesidir. "Ramazan ortasında padişah,

Müslümanların halifesi olarak, törenle Hırka-i Şerif ve mukaddes emanetleri ziyaret eder, bundan sonra törenle Hırka-i Şerif alayı tertip edilirdi, işte dini yanı ağır basan bu törenden sonra; saray mutfaklarında hazırlanan ve yeniçeri, sipahi, topçu ve cebeci gibi kapıkulu

ocakları askerinin her on neferine bir tep-si hesabıyla hazırlanan baklava sinileri futalarına sarılmış olarak Matbah-ı Âmire önüne dizilirdi. Bu Ramazan ikramını oluşturan sinilerin ilkini, silahdar ağa ve mahiyeti, bir numaralı yeniçeri olan

padişah adına teslim aldıktan sonra, diğer ortalardan gelen ikişer nefer futalarına sarılmış birer siniyi nizami olarak yüklenir; her bölüğün usta, saka, mütevelli, odabaşı gibi amirleri önde, bak-lava sinileri ve taşıyanlar arkada, açılan kapıdan dışarı çıkarlar, baklava alayı gülgüle ve nümayiş ile Divanyolu'ndan karşılıklı sıralanmış halkın arasından alkış ile kışlalara yürürdü. Sini ve futalar ise ertesi gün iade edilirdi." Şon dönemler-inde Baklava Alayı törenlerinde, sini ve futalar iade edilmez olmuş, buna gerekçe

olarak da "Baklava o kadar lezzetliydi ki tatlıyla birlikte sini ve futaları da yedik" gibi sözler sarf edilerek bu anlamlı tören suistimal edilmiştir. Baklavaya ait başka bir kayda ise

'Melceü't-Tabbahin'de rastlanıyor. Mehmet Kâmil tarafından 1844 yılında kaleme alınan, ilk basılı Türkçe yemek kitabı olan Melceü't-Tabbahin'in (Aşçıların Sığınağı) altıncı bölümünde beş çeşit baklavadan söz ediliyor ve tarifi veriliyor. Bunlar; Adi Baklava, Kay-mak Baklavası, Musanna (süslü) Kaymak Baklavası, Kavun Baklavası ve Pirinç Baklavası. Eski ağırlık ölçüleri ile verilen bu tarifleri, günümüzde ancak konunun uzmanları anlayabiliyorlar. Geleneksel Türk tatlısı önceleri bugünkü kadar fazla çeşide sahip değildi. Ama, zaman iler-ledikçe üzerinde çalışmalar yapılıyor ve yeni yeni lezzetler keşfediliyor. Zevkle tüketilen baklavanın, tüketici gereksinimlerine göre yeni çeşitleri geliştirilerek lezzet düşkünlerinin beğenisine sunuluyor...

Baklava kelimesi etimolojik (kelime kökeni) olarak incelendiğinde ise

karşımıza "Baklahu" kelimesi çıkıyor. "Baklahu" nun bohça hamur anlamına geldiği ve baklavanın açılması için gereken, oklavanın kökenin ise yine Orta Asya'daki "Oklahu" kelime kökünden geldiğini iddia ediliyor.

Baklavanın kökeni ile ilgili araştırma yapanların başında

Los Angeles Times Gazetesi'nin yemek uzmanı Charles Perry geliyor.

Perry birkaç kez baklavayı araştırmak için Türkiye'ye gelmiş, Gaziantep'te incelemelerde bulunmuş ve gazete-sine baklavayla ilgili dört sayfalık yazı hazırlamıştır. Perry, aynı zamanda 2001 yılında İtalya'da yapılan Dünya Yemek Sempozyumu'nda baklavanın Türklere ait olduğunu anlatmıştır. Bu tezinde deyine baklavayla ilgili kelimelerin etimolojisini kullanmış ve ince anlamına gelen yufka kelimesinin Orta Asya'daki "Yubka" dan geldiğini ve "Kat" kelimesinin de Türkçe olduğunu söylemiştir. Zaten baklava kelimesi ayrıca Türkçe'de büyük sesli uyum kurallarına da uygundur.

KİM

Life ŞEHİR

17 kimlife

KİM

Life KİM

HA

BER

18 kimlife

KİM

Life DO

KTO

R SAĞ

LIK

Kemik erimesini önlemek

Doç.Dr.Haldun ORHUN

Memorial Ataşehir HastanesiOrtopedi ve Tramvataoloji Uzmanı

19 kimlife

Kemik erimesi olarak bilinen os-teoporoz; düşük kemik kütlesi, bozulmuş mikro-yapısal kemik

dokusunun yol açtığı kemik kırılganlığında artma ile karakterli sistemik bir hastalıktır. Sessizce ilerleyen kemik erimesi eğer erken tanı ile önlemi alınmaz ise farklı sorunları da beraberinde getirerek yaşam kalitenizi etkileyebilir. Kadınların yarısı, erkeklerin üçte biri; tüm yaşamları boyunca kırılgan kemik yapısı sonucu kırık geçirmektedir. Osteoporoza bağlı olarak en sık; omurga, kalça, el bileği ve kolda görülmektedir. Alacağınız birkaç önlem ile kemik erimesinin engelleyebileceğini unutmamak gerekir.

Kimler risk altında?*Kalıtsal faktörler*60 yaş üzeri olanlar*Menopoz sonrası kadınlar*Sigara kullananlar*Fazla miktarda alkol tüketenler*Düşük fizik aktivitesi olanlar*Uzun süreli yatak istirahati yapanlar*Düşük kalsiyum olan gıdalarla

beslenenler*Kemik kaybına yol açtığı bilinen

ilaçları kullananlar.Neden kadınlar daha çok risk altındaKemik erimesi 50-60 yaş arasında

%40-55, 70 yaşından sonra %85-90 oranında görülme riski olan bir hastalıktır. Kadınlarda, özellikle menopoz sonrası, östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak bu hastalığa yakalanma sıklığı erkeklere oranla daha fazladır. Çünkü bu östrojen hormonun azalması, kadınlarda kemik erimesinin temel nedenini oluşturur.

Menopoz sonrası ilk 5 yıl dikkatDüzenli kemik yoğunluğu ölçümleri

erken tanı için önemlidir. Kadınlarda menopoz sonrası ilk 5 yıl, kemik erime-sinin en yoğun görüldüğü dönemdir. Bu dönem osteoporoza post-menopozal os-teoporoz denmektedir ve direk hormonal sistemdeki değişikliklere bağlıdır. Bunun için taramalarını ihmal etmemelidirler.

5 yıldan sonra ise iki yılda bir kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmaları doğru olacaktır. Tanısı konan osteoporozlu hastalarda ise kemik yoğunluğu ölçüm-leri yıllık yapılmalıdır. İkincil önemli oste-oporoz dönemi ise yaşlılık dönemindedir ve senil-osteoporoz adını alır ve tüm sis-temlerdeki yapısal değişikliklere bağlıdır.

Bel ve sırt ağrısı kemik erimesinin göstergesi olabilir mi?Kemik erimesi kendisini birçok

belirti ile gösterebilmektedir. Bunların başında bel ve sırt ağrıları gelmektedir. Boyda kısalma, omurgada kırık, sırtta kamburlaşma, omuzlarda yuvarlaklaşma, el bileğinde kırıkların olması, kaburga ve kalça kemiğinde kırıkların olması da be-lirtiler arasında olabilir.

Aşırı kafeinden uzak durunHastalığın önlenmesinde en önemli fak-

tör düzenli fiziksel aktivitedir. Bu aktivite kemik sağlığı üzerinde olumlu etkisi vardır. Kemik kitlesindeki kaybı yavaşlatan egzersizler, osteoporoz sonucu oluşabilecek duruş bozukluklarını da engelleyebilmektedir. Düzenli fiziksel aktivite, 30 dk/gün olmalı ve düz bir zeminde yapılmalıdır. Özelikle sabah saatlerinde yapılması hormonal den-genin sağlanmasında etkilidir. Hastalığın önüne geçmek için doğru bir beslenme planı önemlidir. Peynir, lor, yoğurt gibi süt ve süt ürünleri ve bol sebze mutlaka tüketilmelidir. Hastalığın durumuna bağlı olarak doktor kontrolünde ilaç tedavisinin yanı sıra; doğal yollarla alınan kalsi-yum ve D vitamini hastalığın tedavisinde önemli bir yer tutar. Yeterli ve dengeli günlük 1200-1500 mg temel Kalsiyum ve D vitamini alınması gerekir. Sigaradan ve alkolden uzak durmak önemlidir. Aşırı kafein tüketiminden de kaçınmak gerekir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre tedaviYapılan kemik yoğunluğu testleri te-

davi açısından önemlidir ve elde edilen değerlere göre tedavi şekillendirilir.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) belirlediği kriterlere göre tedavi düzen-lenir. Kemik yoğunluğunda elde edilen T skoru değeri -0.1 ile üstü normal, -1.0 ile -2.5 arası osteopeni yani osteoporoz başlangıcı, -2.5 den küçük değerler os-teoporoz, -2.5 den küçük ve omurgada bir veya birden fazla kırık geçirilmiş durumda ise ileri derecede osteoporoz adını alır. Osteoporoz ile ilgili ilaçların kullanılmasını gerektiren değerler -2.5 altında durumlardır. Bu durumlarda muhtelif medikal ilaçlar farklı etki şekilleri ile tedavi ederler. Bu ilaçların osteoporo-zu tamamen düzeltmesi beklenmeme-lidir. Medikal ilaçların yanında kalsiyum ve D vitamini takviyesi de gereklidir. Osteoporoza bağlı kırık geçirildiği du-rumlarda ise cerrahi tedavi gündeme gelmektedir ve muhtelif uygulamalar ile kemik doku kuvvetlendirilir. Omurga kırıklarında özel üretilmiş çimento benzeri destek maddeleri, çöken kemiğin yerine konulan kemik greftleri (kendisinden ya da kadavradan alınan) ve omurganın pozisyonunu koruyan özel şekilli titanyum malzemeden yapılmış çivi ve plaklar ile osteoporoz kırıkları tedavi edilirler. Tüm anlatmış olduğumuz bu tedavi

yöntemleri aslında, kırık gelişimini engelleyici tedavi prosedürlerinden çok daha zor ve maliyetli yöntemlerdir. Bu nedenlerle kemik erimesi ve sonunda oluşacak sorunların koruyucu yöntemlerle oluşmasını engellemek için bu konuda detaylı bilgilenilmesi ve nedenlerinin iyi anlaşılması gereklidir. Temel önleyici yöntem fiziksel aktivite olduğunu unut-mamak gerekir.

KİM

Life DO

KTO

R SAĞ

LIK

20 kimlife

KİM

Life KU

TLU D

UM

İnsanoğlu Hz.Adem'den günümüze kadar birçok büyük insana şahit olmuştur. İsmini tarihin altın

levhalarına yazdıranlar olduğu gibi silin-ip gidenler de olmuştur. İsmini duyuran kişiler, elbette birçok insan tarafından örnek alınmışlardır. Ama şüphesiz insan-lar tarafından en çok örnek alınanlar pe-ygamberlerdir. Bunun sebebi ise onların Allah tarafından , insanlara vazifeli

birer öğretici olarak gönderilmeleridir.Yaşantıları örnek alınacak olan Pe-

ygamberlerin hayatları hakkında yeterli derecede bilgiler mevcut değildir. Sad-ece Efendiler efendisi Hz. Muhammed Mustafa'dır ki (sallallahu aleyhi ve selem), hakkında çok tafsilatlı bilg-ilere sahip bulunmaktayız. Bunun se-bebi de; Kur'an-ı Kerim'de "güzel bir örnek" olarak zikredilen Peygamberler

Sultanının her haliyle örnek alınmasıdır."Hakikaten Allah'ın Resulünde sizler

için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır." (Ahzab,21) Ayetini bir emir gibi anlayan Sahabe Efendilerimiz (r.anhum), hayatın her safhasında İnsanlığın İftihar Tablosunu taklit etmişlerdir. İbadetleri harfiyen ye-rine getirmekle kalmayıp, neticesinde

Hakiki Rehber Efendiler Efendisi(sav)

Kutlu Doğum Haftası

21 kimlife

sevap olmayan (yeme,içme,yatma vs.) ve bizlerin yanılgılarımızdan ötürü sıradanmış gibi görmeye çalıştığımız, günlük beşeri hareketlerini, fiillerini dahi taklit ederek Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve selem), kendi hayatlarında hakiki bir rehber kabul etmişlerdir. İşte bütün Müslümanlara örnek olacak hayatlarından kısa bir kesit:

Yemesi: Günde iki kez yemek yerler-di. Öğünlerde az yemeyi tavsiye eder, bir öğünde sadece bir hurma yedikleri de olurdu. Yemekte hiçbir zaman kusur aramazlardı. İştahı varsa yer, canı çek-miyorsa yemezlerdi. Mevcutla yetin-meyi sever, şayet yemek bulamaz-sa sabrederlerdi. Hatta açlıktan dolayı karnına taş bağladıkları da olurdu. Yemeğe başlamadan önce ve yemek yedikten sonra ellerini yıkarlardı. Yemeğin başlangıcında besmele çeker, sonunda da hamd ederlerdi.

Yeme Tarzı: Yemek yerken sağa, sola dayanmaz ve bu şekilde yem-ek yemeyi sevmezlerdi. Sağ eliyle yer, önünden yer, sol eliyle yiyen-leri ikaz ederlerdi.

İçmesi: Bazı zamanlar müstesna çoğunlukla otu-

rarak su içerlerdi. Suyu, dinlene dinlene, yudum yudum içerlerdi. Bu dinleniş çoğu zaman üç soluk, bazen de iki nefes alma şeklinde olurdu. Kendisine sunulan bir içeceği içtikten sonra solunda daha büyük biri bulunsa da, içeceği sağındakine ver-irdi.

Yatması-Uyuması: Bazen yatakta, bazen post üzerinde, bazen hasır, kilim ve divan üzerinde uyurlardı. Yatağı ve yastığı tabaklanmış deri olup dolgu maddesi lif idi. Sağ yanı üzerine yatar, sağ elini sağ yanağının altına koyar sonra dua eder ve uyurlardı. Avuçlarını birleştirir; İhlas, Felak, Nas surelerini okur, eline üfler sonra başından ayaklarına doğru bütün vücuduna mesh ederlerdi. Bu hareketi toplam 3 kere yaparlardı.

Konuşması: İnsanlar arasında en fasih konuşanı idi. Maksadını çok kısa ve öz bir şekilde ifade ederl-erdi. Konuştukları zaman, tane tane konuşurlardı. Biri sözleri saymaya

kalksa sayabilirdi. Çoğu zaman iyi anlaşılsın diye sözünü üç kere tekrar ederlerdi.

Susması: Lüzumsuz konularda konuşmazlardı, yalnızca sevabını umduğu konularda konuşurlardı.

Gülümsemesi: Gülüşleri tebessüm idi. En fazla güldüklerinde azı dişleri görünürdü. Küçük dili görülecek şekilde kahkahayla güldükleri görülmemiştir.

Ağlaması: Bazen merhametinden, bazen ümmetinden şefkatinden, bazen Allah korkusundan, bazen de Kur'an dinlerken ağlarlardı. Oğlunun, kızının ve bazı sahabelerin vefatlarında ağlamışlardır.

Aile içi münasebetleri: Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve selem) evde kendi elbiselerini temizler, koyunlarını sağar, yırtığını yamar, evi süpürür, devesini bağlayıp yemini verir, çarşıdan aldıklarını kendisi taşırlardı. Hanımlarıyla yaptığı sohbetlerde yeri gelince hikayeler anlatır, şaka yaparlardı. Aile fertlerine karşı devamlı mütebessim idiler.

Giyinişi: Beyaz renk elbise giymiş ve beyaz renk giyilmesini tavsiye etmişlerdir. Yerken, içerken ve gi-yinirken sağ taraftan başlardı. EN sevdiği elbise gömlek idi. Gömleğinin kolu bileğine kadardı. Yeni bir elbise giydikleri zaman, (sarık, gömlek, rida gibi) giydiği şeylerin adını anarak dua ederlerdi. Yeni bir elbiseyi ilk defa Cuma günü giyerlerdi.

Yürümesi: Yürürken ayaklarını sürümez, adımlarını atarken yerden sertçe kaldırırlardı. Hareket halinde

iken sağa - sola sallanmazlar, inişli yokuşlu bir arazide yürürcesine hafifçe öne eğilirlerdi.

Cesareti: Uhud gazvesinde dişi kırılmış, bir okla yaralanmıştı. Ashabın şaşırıp dağılmaya başladığı bir esnada etrafında toplanan insan-larla savaşı n bozguna dönüşmesini engellemişlerdir. Huneyn savaşının başında Müslümanlar dağılır gibi oldu. Öbek öbek Efendimizin etrafında toplanan insanlar cesaretlerini kazanıp muzafferiyete koşmuşlardır.

Merhameti: Düşmanlarına karşı da çok yumuşak ve affediciydiler. Öldürüleceğini zanneden birçok esir,

affedilerek bu engin merhametten nasiplerini almışlardır. Namazda bir çocuk ağlaması duysa namazı fazla uzatmaz ve şöyle buyururlardı: " Çocuğun ağlamasından anne-sinin hissedeceği üzüntünün fa-zla olduğunu bildiğimden namazı kısalttım."

Sözünde Durması: Birisiyle satış muamelesi yaparlar. Şahıs bi-raz bekle deyip ayrılır. Hadiseyi hatırlayıp geri döndüğünde Efend-iler efendisi (sallallahu aleyhi ve se-lem) üç gündür oradan ayrılmamıştır. Hudeybiye sulhu ilan edilmektedir. Müzakere Bitmeden Ebu Cendel'i (r.a) Müslüman saflarına sığınır. Henüz imzalanmamış şartın yerine getirilmesini isterler. Efendimiz'de (sallallahu aleyhi ve selem) Ebu

Cendel'i (r.a) teslim ederler.Hastaları Ziyaret Etmesi: Hastaları

ziyaret eder ve şifa bulmaları için dua ederlerdi. Çevresindeki insanların dertleriyle ilgilenir, hastalıklarını tedavi etmeye çalışırlardı. Aile fertlerinden biri hastalanınca sağ eliyle hastayı sıvazlar ve dua ederlerdi.

Selamlaması: Yolda çocuklara rastladığı zaman onlara selam verirdi.Vedalaşması: Vedalaştığı insanlara

hayır duasında bulunurlardı. Umre yapmak için izin isteyen Hz. Ömer'le vedalaşırken "dua" ederlerdi.

Yetimlere Karşı Tutumu: Yetimi himaye eden kimseyle cennette komşu olacağını söylerdi. Yetim ve kadının hakkını yemekte şiddetle sakındırırdı.

Not: Bu bilgiler Kütüb-ü Sitte hadisler-inden derlenmiştir.

Mustafa Gündoğdu

KİM

Life KU

TLU D

UM

22 kimlife

KİM

Life HO

Bazen eskimiş, cilası, boyası dökülmüş ahşap bir eşyayı yenile-mek isteriz ya da yepyeni anılara

merhaba diyecek ham bir objeyi baştan yaratabiliriz. Biraz beceri, ilgi ve sabırla birbirinden güzel ve kullanışlı bir çok ürünler ortaya çıkarabilirsiniz. Böylece hem yaratıcılığınızı geliştirmiş hem de bir terapi yöntemi olarak düşünürsek günün stresinden arınmış olursunuz. Attığınız her fırça darbesinde deşarj olup kendinizden birşeyler kattığınızda bu işin ne kadar

eğlenceli ve rahatlatıcı olduğunu görecek-siniz.

Ahşap boyama tekniği ile eskilere yeniden hayat verinZaman içinde eskiyen ahşap eşyalarınızı

atmak yerine, onları rengârenk boya-yarak, yeniden kazanabilirsiniz. Ahşap boyama tekniği, sizi yeni mas-

raflardan kurtarırken, aynı zamanda rahatlamanızı da sağlayacak.

Kadınların en büyük problemi kendi zevkine uygun olan eşyayı bulamamaktır. Ve pek çoğumuz sadece aradığımızı bulmak için ufacık objelerin peşinde gün-lerce koşarız. Ahşap boyama sanatıyla artık siz de zevkinize uygun objeler yapabilirsiniz. 'Ben beceremem' diye önyargılı olmayın. Çünkü ihtiyacınız olan tek şey ilgi ve sabır... Ahşap boyama tekniği, sonsuz renk

seçenekleriyle farklı bir dünyanın

Ahşap Boyama Sanatı

23 kimlife

KİM

Life HO

kapısını aralamanızı sağlıyor. Kimi za-man bakmaktan sıkıldığınız bir eşyanızı değiştirirken, kimi zaman da yepyeni ham bir objeyle yaşadığınız mekâna büyük paralar harcamadan farklılık katabilirsiniz. Evinizin bütçesine katkıda bulunabileceğiniz bu teknik, aynı zaman-da sizi günün stresinden uzak tutan bir terapi görevini de üstlenecek. Yaratıcılığı geliştirir

Ahşap boyama ile ilgilenmek için bazı temel işlemleri bilmek ve kullanılacak malzemeleri doğru seçmek gerekiyor. İsterseniz kendinizi güvenilir el-lere teslim edip, yaratıcılığınızı tekniklerle birleştirip, evinizi dekore edebilirsiniz. Öğrendiğiniz her yeni teknik size yeni yetenekler katarken, yaratıcılığınızı da geliştirecektir. El emeğinizi döktüğünüz objeleri kullanmak da en büyük mutlu-luklardan olsa gerek. Ahşap boyama sanatıyla ilgilenmeye başlayınca, her bir fırça darbesinin ne kadar eğlenceli ve rahatlatıcı olduğunu fark edeceksiniz. İlk iş zımparalama

Ahşap bir objeyle çalışmaya başlarken yapılacak ilk işlem zımparalamadır. Ardından boyama işlemi gelir. Ahşap boyarken çok çeşitli renkleri kullana-bilirsiniz. Hatta, bir sünger veya bez yardımıyla başka renkler kullanarak efek-tler katabilirsiniz. Eğer fırça darbelerin-ize güveniyorsanız, objenizi çiçeklerle, kuşlarla da süsleyebilirsiniz. Varak, çat-latma, eskitme, dekupaj, transfer gibi pek çok teknikle ahşap boyama yapılabilir. Bir objeyi boyamaya karar verdiğinizde, öncelikli olarak teknik belirleyip, ona göre malzemelerinizi seçmelisiniz.

Çatlatma TekniğiKlasik çatlatma

Obje istenilen renge iki kat boyandıktan sonra çatlatma midyumu 1 kat sürülür. Tamamen kuruması beklendikten sonra 1 kat daha çatlatma midyumu kullanılır. üzerine alt zemine uygun( yaldız dışında) ikinci bir renkle tamponlayarak veya fırça yardımıyla sürülür. Aynı yerden kesinlikle 2. kez geçilmemelidir.

Not: Plaid markalı çatlatma midyumu sadece kendi yaldızını çatlatır.

Antik Çatlatma

Alt zemin açık renge boyandıktan sonra üzerine 1 kat çatlatma midyumu sürülür. Tamamen kuruduktan sonra 2. kat midyum sürülür. Bal kıvamına gelince üzerinden çok fazla bastırmadan çatlat-ma 2 geçilir. Bu işlem çok yumuşak bir şekilde yapılmalıdır. Çatlatma işlemi ta-mamen bittikten sonra üzerine istediğimiz dekorlama çalışmasını yaparak objemizi bitiririz.

Nelere dikkat edeceksiniz?

*Çatlatma yaptığınızda asla ıslak fırça kullanmayın.*Zemin boyanırken, bir sonraki kat

boyayı uygulamadan önce, son kat boyanın kuruduğundan emin olun.*Desen fırçalarını su içinde bekletme-

yin.*Kaliteli ham malzeme kullanmaya

özen gösterin.

İpuçları

*Transfer yaparken transfer tutkalını hem obje üstüne hem de transferi yapacağınız fotokopi üstüne sürün ve hiç hava kabarcığı kalmadığından emin olun. Transferinizi açmak için en az 2 gün bekleyin.*Çatlatma yaparken, kesinlikle ıslak

fırça kullanmayın.*Patine yaparken, fırçayı astar yönünde

sürün ve fırçayı sürmeye köşelerden başlayın.*Sprey vernik kullanırken çok çalkalayın

ve 30 cm. uzaktan sıkın.*Yükseltili objelerde sprey vernik

kullanın.*Stencil yaparken gerekirse stencilin

hareket etmemesi için kenarlarından bir bant ile tutturabilirsiniz. Mutlaka kuru bir tampon fırça kullanın ve boyanızı sakın sulandırmayın.*Ayakkabı ile boyanan objeler-

in verniklenmeden önce üzerine su değmemesine dikkat edin.*Wood Grainer tekniği uygularken,

ahşaba uygun renkler seçilirse görünüm daha güzel olur.

24 kimlife

KİM

Life BİYOG

RAFİ

Büyük Sanatkar

Mimar Koca Sinan

25 kimlife

Mimâr Sinan, bir asra yaklaşan öm-rünü, Türk tarihinin en muhteşem bir çağında geçirmiştir.

16. yüzyılda Osmanlı Ülkesi, bütün bir İslâm âlemi ile diğer Türk dünyasının sevgi ve hayranlık duyduğu, arzuladığı bir saadet diyarıdır. Zira bu asırda Osmanlı İmparatorluğu istisnasız her sahada dünyanın en ileri ve medenî bir ülkesi olma bahtiyarlığına erişmişti.

Bahusus, Kanunî gibi âlim, şâir ve âdil bir padişahın taht şehri İstanbul, dünyanın dört bucağından gelen âlim ve sanatkârlara bağrını açmış bir san-at meşheri; bir mutluluk ve zenginlik beldesi hâlindedir. Bu sebepledir ki İstanbul, asırlarca kâbiliyetli gençlerin, bilhassa Hristiyan gençlerinin en büyük rüyası olmuştur. Ayrıca İstanbul' da bu gençlerin tahsillerini yapıp yükselebi-lecekleri Yeniçeri Ocağı, Kapıkulu Sipâhi-si Ocağı ve Enderun-ı Hümâyun (saray üniversitesi) gibi müesseseler mevcuttu.

Sadece gençler mi bu rüyayı görüyordu? Hristiyan tebaâ da yüzyıllarca aynı rüyayı gördü. Çocuklarını Osmanlıya teslim ede-bilmek için adeta birbiriyle yarıştı. Onlar biliyorlardı ki, kendisine candan teslim et-tikleri çocuklarım Osmanlı en mükemmel bir şekilde yetiştirmektedir. Yine onlar iyi biliyorlardı ki, evlatlarını ruhen, bedenen ve fikren sabırlı bir sanatkâr gibi işleyen Osmanlı, çocuklarına ikbal ve refah kapılarını da ardına kadar açmaktadır.

Senelerce aynı rüyayı gören Sinan'ın âilesi de zeki evlatlarını Yavuz'un padişah olduğu günlerde devlete teslim ederler.

1490 senesinin 29 Mayıs cumartesi günü Kayseri'ye bağlı Kesi nahiyesinin "Ağırnas" köyünde doğan Sinan 1512 de 22 yaşlarında devşirilip İstanbul'a gönderilir. "Acemi Oğlanlık" devrini inşaat işlerinde geçirir. Bu arada Yavuz'la İran, Suriye ve Mısır'a gider. Gençliği Kayseri'de geçtiği için Selçuk-lu mimarisini yakından tanıyan Mimâr Sinan bu seferler esnasında gördüğü Arap, Bizans, Roma ve İran eserlerini de yakından tedkik etmek fırsatını bulur.

1521'de Belgrat seferinden önce Yeniçeri olan Mimâr Sinan, Kanunî ile Avrupa ve Irak seferlerine katılır. Gittiği her ülke ve beldede incelediği bir çok sanat eserleri Sinan'ın sanat ufkunu çok genişletmiştir. Seferlere istihkam subayı

olarak katılan Mimâr Sinan nihayet Purut Suyu üzerinde kurduğu sağlam köprüden sonra 1530'da 49-50 yaşlarındayken Hassa Sermimarı (başmimar) tayin e d i l i r . ( Ha s s a Sermimarl ığını bir bakıma b u g ü n k ü B a y ı n d ı r l ı k B a k a n l ı ğ ı n a benzetebiliriz). Görülüyor ki, Mimâr Sinan'a başmimarlık 29-30 yıl süren bir tahsil, terbiye ve tecrübeden son-ra verilmiştir. Budin'den Kırım'daki Gözleve'ye; Mekke'ye kadar hüner ve dehasını göstereceği çok geniş bir zemin ve müsait bir vasat bulan Mimâr Sinan, bugün akıllara durgunluk veren ölmez eserlerini meydana getirir.

Mimâr Sinan, Süleymaniye'nin halka açıldığı 7 Haziran 1557 günü belki de hayatının en mes'ud anlarını yaşamışdı.Cihan Padişahı Kanunî'ye altın

bir tepsi içinde Caminin anahtarını sunduğunda Kanunî: "Bu bina eylediğim Beytullahı sıdk-u safa ve dua ile yine sen açmak evladur!" der ve anahtarı Sinan'a uzatır. Böylece Kanunî'nin kendisini taltif eden söz ve nazarları ile: Ya Fettâh! diyerek kapıyı açar.

Yüz yıla yakın yaşadığı için Koca Sinan diye de bilmen büyük san-atkâr 9 Nisan 1588'de çok sevdiği İstanbul'da vefat eder. Türbesi Süley-maniye Camiinin bir köşesindedir.

MİMÂR SİNAN'I ŞAHSİYETİ

Mimâr Sinan çok mütevazi bir ömür geçirmiştir. Tarihler onun iki defa evlendiği halde çocuğu olmadığını yazar-lar. İstanbul'da Aksarayla Süleymaniye muhitlerinde ikâmet etmiştir. Kaynakların ifadesine göre Sinan çok cömert bir insandı. Gece gündüz sofrasında 20-40 insanı misafir eder, ağırlardı. Dünyanın en büyük mimarı olmasına ve Kanunî devri gibi çok zengin bir zamanda baş mimarlık yapmasına rağmen öldüğü zaman parasının olmadığı görülür. Ger-çekten Koca Sinan aldığı terbiye icabı bir cemiyet fedaisi olarak yaşamıştı.

Batılı Mimârlar Ayasofya da gururlanıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Osmanlılar Ayasofya kubbesi kadar cesim bir kubbe yapamadılar; galebe bizdedir." Bu sözler Mimâr Sinan'a çok dokunuyordu. Bu sıkıntısını şu sözlerle anlatır: "Şöyle bir kubbe yapıp Hristiyan-lann dillerini kessem; Batılıların bu iddiası beni helâk eder. Belki bütün Âlem-i İslâm'ı

26 kimlife

KİM

Life BİYOG

RAFİ kederlendirir." Bu bakımdan İkinci Selim'in

kendisini, Edirne'de bir Cami yapması için vazifelendirmesine çok sevinir. Beş yıl büyük bir gayret ve fedakârlıktan son-ra dünyanın en muhteşem, bir abidesini yapmanın sevinci ona şu sözleri söyle-tir: "Selimiye'nin inşasında hizmet edip, yüce Allah'ın izni ve yardımı, Sultan ikinci Selimin de teşvik ve desteğiyle Selimiye'nin kubbesini altı zira (yaklaşık 5 m) daha yüksek, derinliğini de dört zira (yaklaşık 3.5 m) fazla inşa ettim."

Bu cümlelerde, Cami'nin inşaatı bittiğinde 84 yaşında bulunan Sinan'ın büyük azmi, sarsılmaz inancı ve yüce himmeti çok düşündürücüdür. Ayrıca bu sözlerde Osmanlı Devletinin küçücük bir aşiretlikten Cihan'ın en güçlü İmparatorluğu haline-gelmesindeki sıra da bulmak mümkündür.

Sinan'ın mühründe: "Elhâkir-ül Fakir Mimâr Sinan" yazılıdır. Bu sözler yüce Yaratıcı'nın muhteşem eserleri ve hâri-kulâde San'atı karşısında; çok duygula-nan, ince ruhlu ve mütevazi bir san'atkârın kendi san'at gücünü ifade ettiği gibi sinesindeki asil duygulan da dile getirir.

MİMAR SİNAN’IN SAN’ATI VE ESERLERİ

Mimâr Sinan'ın, dünyanın en büyük mimârı olduğunu Avrupalılar bile itiraf ederler.

Alman tarihcisi Babinger'e göre Sinan: "Türklerin Michelangelo'sudur." Diğer bir Alman sanat tarihcisi H. Glück'e göre ise Sinan, Avrupa medeniyetinin en büyük ismi olan Michelangelo'dan üstündür.

Mimâr Sinan dehasının mührünü taşıyan eserlerini mimarbaşı olduktan sonra vermiştir.Kendisi san'at hayatını üç mer-halede özetler. Bunlar sırasıyla kalfalık, ustalık ve üstadlık devirl-eridir. Kalfalık döneminin en mühim eseri İstanbul'daki Şehzade Camisidir.

Kanunî'nin sevgili ve yiğit oğlu Şehzade Mehmet 22 yaşlarında hayata veda eder. Kanunî teselliyi onun adına yaptırdığı bu eserde bulur. Eser Camisi, türbesi me-dreseleri ve imaretleriyle külliye şeklinde inşa edilmiştir. Beş senede tamamlanan (1543-1548) Cami'nin bilhassa min-areleri zarif ve süslüdür. Camide iki şerefeli iki minare bulunur. Türbedeki çinilerse Türk san'at ve ustalığının en zarif örnekleridir.

İSTANBUL'DAKİ BÜYÜK ABİDE: SÜLEYMANİYE

Mimâr Sinan'ın eserleri Osmanlı İmparatorluğunun güç ve azametini taş ve mermerde ebedileştiren ulu abideler-dir. Mimâr Sinan'ı ne zaman hatırlasam, onu Osmanlı Türkünün hayat ve felsefesini taşta ve mermerde ifade eden bir san-atkar olarak düşünürüm. Süley-maniye Camiini ele alalım: İstanbul'un yedi tepesinden birinde inşa edilmiş olan bu muhteşem abideye insan uzaklardan bakınca bir ürperti duyar. O derece büyük ve heybetlidir. Dışdan bakıldığında, hele yabancıların nazarında da Osmanlı öyle bir intiba bırakır. Camiye yaklaştıkça durum değişir. Çok değişik malzemenin kullanıldığı bu eserde oldukça güzel bir kompozisyon yani tam bir bütünlük ve âhenk hakimdir. M. Sinan ham maddesi çok çeşitli ve cansız cisimlerden ibaret olan maddeye yücelere kol kanat açmış bir ul-vilik, insana daima sonsuzluğu fısıldayan bir ruh kazandırır. Osmanlı Türkü de öyle değil miydi? Osmanlı gerçekten dünya ve ukbayı ve madde ile manâyı en mükemmel şekilde bütünleştirmişti.

Avluya ve bilhassa iç avluya girilince sadelik, zerafet ve vekar gözünüze çar-par. Sinan sanki kendi ruhunu ve iç dünyası ile beraber bütün bir Osmanlıyı bu şahesere; kelimeleri, taş, tuğla, kiremit, demir ve mermerden olan bir "âbide-kitap" halinde yazmıştır.

Burada mühim bir hususu daha belirtme-den geçemiyeceğiz. Süleymaniye sad-ece camiden ibaret değildir. Bir külliye halinde inşa edilmiştir. Külliye 700.000 m2 lik bir sahada kurulmuştur. (Vatikandan büyük ve Monako devletinin yansı kadar).

Caminin sağında ve solunda dört me-drese, bir Tıp fakültesi, bir darüşşifa (hastahane), bir kütüphane, bir kervan-saray, bir imaret, bir ilkokul, bir dârü'l-hadis, bir dârü'l-kurra, bir misafirhane, bir yeniçeri ağası sarayı ile büyük bir çarşı ve hademe evleri vardı.

Öyleki medresesinin fen kısmı 4 ayrı medreseye ayrılmıştı. Her kısımdan ayrı mühendisler yetişiyordu.

Hammer'e göre yabancılar içinde bir hastahane vardı.Süleymaniye yedi senede tamamlanmıştır.

27 kimlife

KİM

Life BİYOG

RAFİ

Ayrıca eser, bize devrin teknik ve malî gücünü de gösterir. Süleymaniye' nin inşasında 996.300 altın sarfedilmiştir. Böyle bir malî gücü bugün ancak çok zengin ülkeler karşılayabilir.

Süleymaniye'nin inşaatında tutulan muhasebe defterleri 164 olarak tes-bit edilmiştir. Defterleri tetkik eden-ler, organizasyonla, teknik gücün büyüklüğünden hayranlıkla bahsederler.

Hammer'e göre Süleymaniye Ayasofya'dan üstündür ve caminin mimârın zenginliği ile yapısındaki zerafet adetâ olağanüstüdür.

SERHAT BOYLARINDA BİR UMRAN: SELİMİYE

Mimâr Sinan'ın büyük bir azimle öze-nerek meydana getirdiği en büyük eseri Selimiye Camiidir. Kendisinden dinleye-lim: "Kalfalığımı İstanbul'daki Şehzade Camiinde icra ettim, üstadlığımı da İstanbul'daki Süleymaniye Camiinde tek-mil ettim. Amma cümle gücümü bu Se-lim Han (İkinci Selim) camisine sarfedip bütün san-at ve hünerimi gösterdim."

Selimiye, yurdumuzun en güzel ve en zengin tarihi hazinelerini sinesinde barındıran serhad şehri Edirne'de inşa edildi. 1568'de temeli atılan kül-liye 1574'de tamamlanır. Kâtib Çelebi, mükellef bir medresesi olduğunu ve en büyük müderrisin (profesör) bu medresede bulunduğunu yazar. Külliye Türbe de dahil 18 ayrı binadan meydana gelmiştir.

Selimiye'nin kubbesi 31.28 m çapında olup Ayasofya'nın kubbesinden büyüktür. Dört minaresi kubbenin dört bir yanında olup üçer şerefelidir. Birbirine eşit yüksek-likte olan minarelerin yüksekliği 70.89 metredir. Sinan'a göre Selimiye'nin min-areleri hem nazik hem de üçer yollan vardır. Bu işin büyük bir hüner istediğini ve gayet müşkil olduğunu ehli olanlar iyi bilirler der Koca Sinan. Edirneli tarihçi Cevri Çelebi'ye göre, her minarenin üçer şerefesi vardır. Harem (saray) tarafına bakan iki minarenin içinde üçer merdi-ven vardır. İlk merdiven birinci şerefeye, ikinci merdiven hem birinci şerefeye hem ikinci şerefeye, üçüncü merdiven de her üç şerefeye çıkar. Kıble duvarında olan iki minarede birer yol vardır.

Cami'nin yazılı çinilerinin sanat değeri çok yüksektir. Cami'ye ayrı bir güzellik veren 999 penrcenin her biri insana Esma-ı Hüsnayı terennüm eden alî ruhları hatırlatır.

Yalnız Osmanlı mimârisinin değil dünyadaki mimarî eserlerin de en üstünü ve mükemmeli kabul edilen Selimiye gerçekten her yönüyle bir şaheserdir.

Selimiye'de dikkati çeken ilk husus mekan büyüklüğü, yani ihtişamdır. Daha sonra zerafet, güzellik ve caminin içindeki aydınlık ve ferahlık eserde bâriz olarak görülür.

16. yüzyılın en büyük şâirlerinden birisi olan BAKÎ Kanunî ile çağını "Kanunî Mer-siyesiyle" içten ve âhenkli bir şekilde dile getirir. Kanaatimizce Bakî'nin bu güçlü şiirine en güzel nazireyi Mimâr Sinan;

taş, mermer ve çinide ifadesini bulan harikulâde bir üslûpla meydana getirdiği SELÎMÎYE MANZUMESİ ile yapmıştır.

Yabancılar bile bu gerçeği çekinme-den yazarlar. Alman mimârı mütehassısı Prof. Ernst Diez: "Selimiye'deki mekan tesiri ve ışık müesseriyeti yeryüzündeki bütün mimarî eserlerin üstündedir" der.

Eserlerinin bütününe gelince, şâir ve nakkaş Sâi Mustafa Çelebi'ye dikte ederek yazdırdığı "Tezkiret-ül-Bünyan" yahut "Tezkiret-ül Ebniye" isimli eserinde-ki cedvele göre şöyledir: Camiler: 81, Mescidler: 50, Medreseler: 55, Darül-Kurra: 7, Türbeler: 19, İmaretler: 14, Darüşşifa (hastahaneler): 3, Su kemeri ve bendler: 7, Büyük köprüler: 8, Saray-lar: 33, Mahzenler: 6, Hamamlar: 32, Kervansaraylar: 16, Bütün bu eserler İmparatorluğun her tarafına dağılmıştı.

Bunlardan başka eserleri olduğu gibi, sayıları kırka varan değerli mimâr-lar da yetiştirmiştir. Bunlardan Yeni Cami'nin mimârları Davut Ağa ile Dalgıç Ahmet Çavuş; Babür'ün daveti üzerine Hindistan'a gidip Delhi, La-hor ve Keşmir'de güzel eserler veren Mimâr Yusuf en meşhur olanlarıdır.

Hülâsa Mimâr Sinan gibi fazilet ve san-at abidesinin hatırasına sahip çıkmak gay-retli ve faziletli gençliğin şiarı olmalıdır.Yazımıza aşağıdaki beyi-tle nihayet vermek istiyoruz."Nice bünyân, kılup umrân; muazzez yurt, "ebed-müdded" Mimâr-ı Em-cedün cennet; mekânı olsun âkıbet."

Sızıntı Ekim 1982 / Muharrem YILDIZ

28 kimlife

KİM

Life 23 NİSA

NA tatürk, 23 Nisan 1920'de

işgal altındaki Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u ' n d a n

Cumhuriyet'e geçisin ilk adımı olan Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Meclisin kurulması halkın kendi seçtiği yöneti-ciler tarafından yönetilmesi demekti. Ulusal egemenliğinin simgesi haline ge-len 23 Nisan, 27 Mayıs 1935'te de meclisin aldığı kararla Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, gelecek-te imza atacağı büyük başarılar için, geleceğin büyükleri çocukları önceden, sadece onlara özel bir bayramla ödül-

lendirdi. Bu nedenle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk'ün Türk çocuklarına armağan ettiği çok anlamlı bir bayramdır. UNESCO'nun da 1979 yılını "Çocuk Yılı" ilan etmesinin ardından, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, bayramın uluslar arası kutlanmasına karar verdi. Böylece 23 Nisan, "Uluslar arası 23 Nisan Çocuk Şenliği" olarak kutlanmaya başlandı.

Her yıl 23 Nisan'da dünyanın tüm ülkelerinden çocuklar Türkiye'ye gelir. Onları Türk çocukları ve aileleri evler-inde misafir ederler. Ülkemize dünyanın

dört bir yanından gelen çocuklar, kendi rengarenk geleneksel kıyafetlerini giyer ve kültürlerini paylaşmak için çeşitli gös-teriler sunar.

Çocukların günü 23 Nisan'da her şey çocukların mutluluğu için hazırlanır. Bütün çocuklar hepimizin kardeş olduğunu ve aslında savaşmak için hiçbir neden olmadığını kanıtlar şekilde beraber oyunlar oynar, dans eder, şarkılar söyler.

Bütün Dünya çocuklarının ve milletimi-zin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.

Bugünün Küçükleri, Yarının Büyükleridir

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

29 kimlife

KİM

Life ?

30 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Sizi Kim DesteklerTürkiye Özel Sporcular Derneği ile Röportaj

31 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?Öncelikle bu röportaj yolu ile en

azından; hatırı sayılır bir okuyucu kitles-ine sahip KİM Marketler grubu'nun değerli müşterilerini TÖSSED'in vizyonu, misyonu ve faaliyetleri hakkında bilinçlendirme fırsatı verdiğiniz için tüm "Özel Sporcu'larımız adına şükranlarımı iletmek isterim.Adım Melih Gürel. 1961 İstanbul

doğumluyum. Evli ve 10 yaşında bir kız çocuk babasıyım.Yüksek öğrenim nedeniyle uzun yıllar kaldığım A.B.D.den yurda dönüşümü müteak-ip sigorta ve sağlık sektörlerinde üst düzey yönetici olarak görev aldım. 2004 yılı başından bu yana ise Tür-kiye Özel Sporcular Derneği'nin Genel Koordinatörlüğü'nü, "Özel Olimpiyatlar Türkiye" organizasyonunun ise Ulusal Direktörlüğü görevini yürütüyorum.

Türkiye Özel Sporcular Derneği olarak ne tür yarışmalar düzenliyorsunuz?Derneğimiz yıl boyunca 8 yaş üzeri

zihinsel engelli bireylere Futbol, Basketbol, Voleybol, Masa Tenisi, Jimnastik, Bowling, Yüzme, Atletizm, Kayak branşlarında ye-rel, bölgesel ve ulusal yarışmalar düzenle-mektedir.Özel Sporcu'larımıza uluslararası yarışmalara katılma olanağı sağlanmakta, belirli dereceleri elde eden Özel Sporcu'lar ise her dört yılda bir dönüşümlü olarak tekrarlanan "Özel Olimpiyatlar Dünya Yaz Oyunları" ve Özel Olimpiyatlar Dünya Kış Oyunları'na katılma imkanı elde etmekte-dirler.

Özel sporcunun açılımı nedir?"Özel Sporcu" deyimi; ana amacı zihin-

sel engelli bireyler ile engelsiz bireylerin kaynaşması, zihinsel engelli bireylerin spor yolu ile özgüvenlerini sağlayıp toplumda saygı gören bireyler arasına katılmalarının sağlanması olan "Uluslararası Özel Olimpiyatlar Organizasyonu'nun amacı ile örtüşmesinin sağlanması amacıyla akredite bir "Özel Olimpiyatlar" programına kayıtlı "zihinsel engelli sporcu-lar" için kullanılan bir deyimdir.

Türkiye Özel Sporcular Derneği olarak engelli sporcular için düzenlediğiniz ak-tiviteler nelerdir?Derneğimiz yıl boyunca 40-45 ak-

tivite düzenlemektedir. Adımızdan da anlaşılacağı üzere aktivitelerimizin % 90

oranında bir kısmını spor yarışmaları ve spor eğitimleri oluşturmaktadır. Bunun dışında Uluslararası Özel Olimpiyatlar Organizasyonu'nun kayıtlı 224 aktivite programında (ülke) olduğu gibi yarışmalar esnasında Özel Sporcu'larımızın sağlık kontrollerinden geçirildiği "Sağlıklı Sporcu Programı", ailelere yönelik düzenlenen bilgi verme ve bilgi destek ağı oluşturma amaçlı düzenlenen bilinçlendirme semi-nerlerinin ana çatısını oluşturduğu "Özel Olimpiyatlar Aile Destek Programı", 6. ve 8. sınıfta öğrenim gören zihinsel engel-siz bireylerin bilinçlendirilmeye çalışıldığı "Özel Olimpiyatlar Haydi Sende Katıl Programı", "Özel Sporcu Yardımcı Antrenör Programı", "Özel Olimpiyatlar Sporcu Liderlik Programı", "Özel Olimpiyatlar Karma Sporlar Programı" Uluslararası Özel Olimpiyatlar Organizasyonu'nun çok sayıdaki spor harici programlarından bazıları olarak sıralanabilir.

Toplumdan beklentileriniz nelerdir?Maalesef toplumun duyarsızlığı

bizim kanayan yaramız. Her ne kadar sponsor bulmakta zorlanıyor olsakta, toplumdan tek beklentimiz maddiyat değil. Özel Sporcu'larımız ile empati kurmak için çaba sarfetmeleri, seyirci olarak yarışmalarımızda yer almaları ve Özel Sporcu'larımızı desteklemeleri Özel Sporcu'larımız için verecekleri en mükem-mel hediye olacaktır.

Türkiye özel sporcular derneğinin kuruluş amacı nedir?Derneğimizin kuruluş amacı; Zihinsel

engelli kişilere çeşitli spor dallarında eğitim sağlamak, sporu rehabilitasyon'un bir parçası olarak uygulamak, zihinsel engelli kişinin kondisyonunu geliştirmek, spor yolu ile cesaret, disiplin, ve özgüven kazanmasına, toplum ile ilişki kurmasına yardımcı olmak, toplum tarafından kabul edilmelerini, toplumun saygın bireyleri haline gelebilmelerini sağlamak, Özel Sporcu'larına çeşitli spor dallarında spor yapma olanağı sağlamak ve organize etmek, ruhsal ve bedensel olarak boş zamanlarını değerlendirmektir.

Aile destek programı ile neler yapmaktasınız?Aile Destek Programı'mız henüz bir

coğrafi bölgemizde yapılanmasını tamamlamış olup, bu yılın Nisan ayının ilk haftasında iki ayrı coğrafi bölgemizde de yapılanmasını tamamlamış olacaktır.Bu program dahilinde; çoğunluğunu

ailesinde zihinsel engelli bireylerin bulunduğu ebeveynlerin oluşturduğu gruplara programın yapılanması, bilgi destek ağı oluşturulması ve Özel

32 kimlife

Sporcu'ların hukuki sorunları konularında bilinçlendirme seminerleri verilmektedir.

Özel Olimpiyatların engelli kişilere sağlamış olduğu yararlar nelerdir?Öncelikle affınıza sığınarak terminoloji

açısından küçük bir düzeltme yapmak isterim. "Uluslararası Özel Olimpiyat-lar" organizasyonunun küresel bazda 3,5 milyonun üzerinde kayıtlı "Özel Sporcu'su bulunmakta olup bu kişilerin "Özel Sporcu" olabilmesi için birinci şart uzman bir hekim tarafından tanısı konulmuş zihinsel engele sahip olmaktır. Uluslararası Özel Olimpiyatlar'ın küre-sel bazdaki 200'ün üzerindeki akredite programında zihinsel engelli sporcular için kullanılan ortak terminoloji Özel Sporcu'dur. Dolayısı ile sorunuzu "engelli kişiler" olarak değil, Özel Sporcu'lar olarak algılayarak cevaplamak isterim.Uluslararası Özel Olimpiyatlar

Organizasyonu'nun yurdumuzdaki akredite ve resmi tek temsilcisi konu-munda bulunan derneğimizin (TÖSSED) ve dolayısıyla Özel Olimpiyatlar Türkiye Organizasyonu'nun (www.soturkiye.org.tr ) hedefi: zihinsel engelli kişileri yakın çevrelerinin dar sınırlarından çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek,onlara to-plumda saygı gören yararlı ve üretken bireyler olabilme fırsatı vermektir.Daha önceki sorunuzda da yanıtlamaya

çalıştığım üzere; amacımız; 8 yaş üzeri zihinsel engelli bireylere çeşitli olimpiyat sporlarında düzenli eğitim ve yarışma olanakları sağlayarak fizik kondisyonlarını, motor becerilerini ve yet-eneklerini geliştirmelerine , cesaretlerini sergilemelerine, başarının mutluluğunu yaşamalarına, toplum ile ilişkilerini güçlendirmelerine yardımcı olmaktır.

Özel Sporcu'larımız spor yaparak başarının mutluluğunu yaşamakta, bir şey başardıklarını ispatlayarak daha önce dışlandıkları arkadaşları ve toplum tarafından kabul edilmekte dolayısı ile özgüven kazanmaktadırlar.

Kim market ile yapmış olduğunuz kampanyadan biraz bahseder misiniz?KİM Market ile yaptığımız kam-

panya ile KİM Marketin yurdun büyük bir bölümüne yayılmış perakende mağazalarında satılan bir yüzünde KİM Market, diğer yüzünde ise TÖSSED logosu bulunan kupalardan elde edilen gelirin bir kısmının derneğimize aktarılıp Özel Sporcu'larımızın biraz önce sözünü ettiğim faaliyetlerdeki konaklama, yi-yecek, içecek, malzeme, vb. giderlerine destek olması amaçlanmaktadır.

Bu kampanya fikri nasıl ortaya çıktı?Bu fikrin sahibi yanılmıyorsam Kim

Grup İnsan Kaynakları Müdürü Sn. Ahmet Tamahkaroğlu. Kendisi onursal başkanımız Sn. Dilek Sabancı'nın geçen yıl sonlarında çeşitli sektör temsilcilerine gönderdiği sponsor arayışı içerikli mektu-ba cevap veren bir avuç değerli kişiden biri olma özelliğini taşıyor.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?Açıkçası bu kampanyadan çok fazla

bir maddi beklentimiz yok. Diğer taraf-tan en büyük beklentimiz bu kampanya ve KİM Dergisi yoluyla ulaşabileceğimiz vatandaşlarımızın konuya gerekli duyarlılığı gösterip imkanları dahilinde derneğimize destek olmaları, en azından Özel Sporcu'larımız ve faaliyetlerimiz hakkında bilinçlenerek zihinsel engelliler hakkında toplumda oluşan ön yargının kırılmasına yardımcı olmaları. Bana bu sohbet imkanını vermenizden

dolayı TÖSSED Yönetim Kurulu, şahsım ve derneğimizin çatısını oluşturan yaklaşık 15.000 Özel Sporcu'muz, aileleri, gönüllülerimiz, antrenör ve idarecilerimiz adına bir kez daha şükranlarımı sunar, yayın hayatınızda başarılar dilerim.

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Özel Olimpiyatlar Türkiye Tarihçesi

Türkiye'de Özel Olimpiyat çalışmaları ilk olarak 1982 yılında Prof. Dr. Hıfzı Özcan ile Kennedy Vakfı arasında imzalanan anlaşma sonucu Türk Spastik Çocuklar Derneği'nde başlatıldı. Genç-lik ve Spor Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Olimpiyat Komitesi tarafından tanınan ve desteklenen Özel Ol-impiyatlar, Zihinsel Engelliler Spor Federasyonu'nun resmi programı olarak da benimsendi. Eğitim sem-inerleri, bölgesel karşılaşmalar, ulusal oyunlar ve uluslar arası oyunlara katılım gibi etkinlikleri bu Federasyonun programına alındı.

33 kimlife

KİM

Life KA

RİYER

34 kimlife

KİM

Life MO

DA

Canlı bahar renkleri

2012 İlkbahar Modası

35 kimlife

KİM

Life MO

DA

Uzun kış günlerinden sonra nihayetide yaz gelmeye başladı fakat yazdan önce de ilkbahar yaşayacağız

mecburen, asıl konumuz olan ilkbahar yaz modası hakkında bahsedelim. Bu sene yani 2012 yılında ilkbahar - yaz trendleri olarak genellikle sarı ve tonları ön plana çıkıyor. Gerçekten hoş bir renk olan sarıyı 2012 yılında heryerde görmek mümkün. Bu yaz yine güneş tonlarının çok moda olacağı bariz. Tu-runcu flaş renk olarak göze çarpıyor, sarı tonları ve kırmızıya da tasarımcılar koleksiyonlarında bol bol yer verdiler.

Sarının birçok tonunu trend olarak görüyoruz ama bu capcanlı güneş sarısı, bu olgun limon sarısı çok gözde. Zaten yazların çoğunda bu renk moda olur. yaz denilince akla güneş geldiğinden ve güneş sarı olduğundan mı bilinmez.

İşte bu sezonun rengi diyebileceğimiz renk: Turuncu. Birçok koleksiyonda ağırlıklı olarak yer alıyor. Zaten Pantone firması da 2012 yılının rengi olarak Tan-gerine Tango diye bir renk seçti ki turun-cunun epey koyusundan çok tatlı bir ton.

Portakala fazla dalıp elmayı boş ver-meyin, çünkü kırmızı da çok moda. Gerçi bu ikisi de kış meyvesi ama ara-da yazın da bulunabilir. Emilio Pucci kırmızıyı belki de en güzel kullanan tasarımcılardan oldu. Bunu kimi zaman dantel elbiselerde kullanarak ateşli çin-gene rüzgârları estirdi, kimi zaman ory-antal desenlere kırmızıyla renk dokunuşu kazandırdı kimi zaman çarpıcı bir kalem etek olarak, işlemeli transparan bir siyah bluzla bütünleştirdi.

Bu yaz en moda olacağı söylenen unsurlardan biri de siyah ve beyazın bütünleşmesi. Ne zaman moda olmadı ki demeyin, bu yaz özellikle göze çarpıyor. O yüzden Emporio Armani ve Chanel koleksiyonlarında bu iki renk ağırlıklı kullanıldı, Siyahla beyazı, biri siyah biri beyaz iki parçalık bir takım halinde de kullanabilirsiniz, siyaz beyaz bir elbise olarak da. Ya da beyaz üstü siyah ve vice versa desenler halinde de. Dantellerden de yararlanabilirsiniz.

Tabii bu yazın en popüler renklerinden biri olacağı söylenen beyaz var sırada. Bir turuncuya bir de beyaza en çok oyu veriyorlar. Bu yaz da kuğular gibi dolaşacağız.

Beyaz moda olursa siyah da moda olur. Siyah zaten ne zaman moda değil ki. Kimi zaman ağırlık kazanıp kimi za-man ön sırayı renklere bıraksa da siyah koleksiyonlarda hep var. Zayıf gösterme-si, ne giyeceğim derdinden kurtarıcı olması gibi klişe örnekler bir yana. İnsanlar siyah giymeyi seviyorlar.

Pastel hiç bu kadar gözde olmamıştı. Bu sezon Louis Vuitton ile Marc Jacobs neredeyse bütün koleksiyonunu pastel tonlarında yaparak etrafta bebek masalı atmosferi yarattı. Geçen yazın color block trendinin bu yaz pastel renklerde bir pastel block olarak devam edeceğini söyleyenler bile var. Pastel ne bulursanız alın.

Geçen yaz olduğu gibi bu yaz da birçok koleksiyonda maviler gördüm. Ama bu turkuvaz tonu sanki daha bir ön plana çıkıyor. En büyük trendlerden biri olarak bahsedilmese bile, bir sürü koleksiyonda ara sıra belirerek bize göz kırptı bu parçalar. Aslında kırmızı kadar göze çarpan bir renk bu. Yüzlerce metre öteden farkedilebiliyor. Umarım turkuvaz sonraki sezonlarda en büyük trendlerden biri olur.

Mavinin birçok tonunu bu yaz koleksi-yonda görüyoruz, daha koyu gece ma-vileri de var mesela. Ama özellikle bu maviye, çok büyük bir ağırlıkta olmasa

bile bazı koleksiyonlarda rastladım. Daha koyu, daha olgun bir mavi bu. Biraz da hüzünlü. Biraz zorlan-sa yeşilden de etkiler alacak. Koyu bir turkuvaz gibi sanki. İçinde sırlar, gizemler barındırıyor, büyüleyici bir mavi.

Leylak tonlarının bu yazın ana ren-klerinden biri olacağı söyleniyordu ama koleksiyonda başka renkler daha büyük ağırlık kazandı. Ama leylak yok değil elbette yine var. Baharda her tonda leylaklar bahçeler süsleyecek, kıyafet olarak da üzerimizi süslesin.

36 kimlife

KİM

Life DEK

ORA

SYON

Country Tarzı Dekorasyon

Kendi tarzınızı yaratın

37 kimlife

KİM

Life DEK

ORA

SYON

Country tarzı olarak bilinen dekorasyon daha çok rahatına düşkün kişiler

ve klasik seven kişiler için uy-gun bir dekorasyon türüdür. Eğer evinizi country tarzı dekore etmek istiyorsanız sizle bazı püf noktalar vereceğimiz bu yazıyı mutlaka dik-katlice okumalısınız.

Country tarzı evlerde kullanılan eşyalar klasik görünümlü ahşap ve ferforje ağırlıklı mobilyalardır. Koltuklar büyük, geniş ve ferah, büyük ve konforlu minderleri olan modellerdir. Oyma ahşap süslemeli veya ferforje olabilir. Ahşap mobilyalarda doğal ahşap renk yerine özellikle beyaz boyalı ve yapay olarak görünümü eskitilmiş mobily-alar, country tarzın tamamlayıcısıdır. Ayrıca koltuk k u m a ş l a r ı n d a daha çok doğal, pamuklu kumaşlar, çizgili, ekose veye çiçekli desenler tercih ederseniz country tarzı güçlendirmiş olur-sunuz. Evinizde kullanacağınız du-var renkleri ise beyaz ve mavi tonlarda olmalıdır.

Country tarzı dekore edilmiş evlerde özellikle küçük halılar kullanılır. Yer masif ahşap parke döşeli olabileceği gibi sera-mik döşeli de olabilir. Doğal taş görünüm-lü bir şömine de tarzınızı güçlendirecek-tir. Mümkün olduğunca cilalı ahşap eşyalardan uzak durulmalıdır. Eşyalar cilalı olabilir ancak cilalı oldukları pek belli olmamalıdır.

Country tarzında aydınlatma ya-parken ise ferforje ayaklı abajurlar kullanabileceğiniz gibi, yine ferforje avizeler de tercih edebilirsiniz. Ahşap işlemeli avize de olabilir ancak ahşap aksam parlak cilalı olamamalıdır. Ayrıca mümkün olduğunca sade modeller seç-menizde fayda vardır.

Country tarzı evlerde mümkün olduğunca ferah mekanlar elde etmeye çalışmanız gerekir. Mekanları eşyalar ile doldurmak-tan kaçınmalı, mümkün olduğu kadar boş alan bırakmaya özen göstermelisiniz. Ayrıca büyük pencereler ferahlık hissini artıracağından size yardımcı olacaktır. Kullandığınız renkler mutlak mat, beyaz, mavi, kahve ve siyah tonlarında olmalıdır.

Bu renklere yakın ve ara tonlar da kullana-bilirsiniz ancak müm-kün olduğunca sıcak ve parlak renklerden kaçınmalısınız.

Eşyalarınız yeni olabilir ancak mutlak eski görünmeliler. Bunu sağlayacak önlemler alabilirsi-niz. Modern oda kokuları, özellikle oda spreyleri kullan-

mak yerine, seramik bir vazoya çiçek koy-abilirsiniz. Çiçek seçiminde kırmızı renkte çiçekler yerine (gül gibi) kır çiçekleri ve beyaz, sarı renkli çiçekleri tercih edebil-irsiniz.

El dokuma örtü ve perdeler de tarzınıza yardımcı olur. Özellikle yatak örtünüz şile bezinden olabilir.Tüm bunlara dikkat ederseniz oldukça

başarılı bir country tarzı dekorasyon ya-pabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

Aydın Yelmenoğlu

Modern çizgilerden uzak durun. Mümkün olduğunca

klasik çizgilere sahip eşyalar seçin. Biblolarınız cam ve kristal yerine seramik, metal ev ahşap olabilir. Duvarlarda yine klasik tarzlarda yapılmış resimler kul-lanabilirsiniz. Anca sürrealist

ve modern sanat akımlarından uzak durmalısınız.

38 kimlife

KİM

Life PRATİK

BİLGİ

Ezilmiş HalılarHalılarınızın ezilmiş yerlerini

düzletmek için, ıslak bir bezle ılık ütüyü bu ezilmiş yerlerin üzerinde gezdirin. Bu işlemi yaparken ütüyü çok fazla bastırmamaya çalışın. Ezilmiş olan kısımların dikleştiğini göreceksiniz. Gerekirse biraz da fırçalayabilirsiniz.

Çiçekleriniz BozuluyorsaEvinizdeki çiçekler bazen böcek

yüzünden kurur. Onların çiçek köklerini yemelerini önlemek için sigara külünden yararlanın. Çiçek köküne dökeceğiniz küller, böceğin hastalanıp ölmesini sağlar.

Koltukların Tozunu AlırkenElektrik süpürgeniz yoksa ve

koltuklarınızın tozunu almanız ger-ekiyorsa, şu yöntemi uygulayın. To-zunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak

tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacaından hem oda tozlanmaz, hem de eşyalarınız tertemiz olur.Güvelerden Kurtulmak İçinGüvelerin dolaplarınızı istila etmelerini

önlemek için, büyükçe bir portakal alın, üzerine kabuğu görünmeyecek kadar sık biçimde karanfil batırın. Bu karan-filli portakalı giyecek dolabınıza ya da sandığın bir köşesine koyun. Böylece güveleri giyecek dolaplarınızdan uzak tutmuş olursunuz.

Tahta Kapı ve Çerçeve TemizliğiEllerinizin beyaz veya açık renge

boyanmış kapı ve tahtalar üzerinde nasıl kötü izler bıraktığını bilirsiniz. Tahta eşyalar böyle kirlendiği zaman yapacağınız işlem şundan ibaret: Çiğ bir patatesi ortadan ikiye bölün ve lekeli yere hafifçe sürün. Lekeler hemen yok olacak ve eşya eski haline dönecektir. Ayrıca tahta eşyayı temizlemek için şu yöntem de çok etkilidir. İki çorba kaşığı çayı kaynar su içine atın. Su soğuduktan sora renkli kapı veya tahta eşyayı sünger yardımıyla bu su ile yıkayın. Yumuşak bir bezle kurutun.

Paslı EşyalarMakas ve bıçaklardaki pas lekesini

çıkarmak için en iyi çare gazdır. Pas olan yeri birkaç defa gaza batırılmış bir bezle silin. Sonra da yünlü bir kumaş parçasıyla kurulayın.

pratik bilgilerEvde işinize yarayacak

39 kimlife

KİM

Life ETKİN

LİKLER

izleyelim Titanik 3D

okuyalım Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz

dinleyelim

Yönetmen: James Cameron. Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Kate Winslet, Billy Zane, Kathy Bates, Bernard Hill, Victor Garber, Bill Paxton, Gloria Stuart, David Warner, Suzy Amis, Ewan Stewart, Frances Fisher, Jonathan Hyde. Vizyon Tarihi: 06 Nisan 2012Efsane gemi 100. yılını vizyonda kutlayacak...1997 yılında, henüz 3 boyutlu filmlerin hayal olarak görüldüğü bir zamanda çekilen Titanik görünüşe göre 3 boyutlu olarak geri dönüyor...James Cameron, Titanik'in 3 boyuta dönüştürüleceğini ve 2012'de tekrar vizyona gireceğini söyledi.FOX'tan gelen bilgiye göre, Titanik'in ilk seferinin 100. yılı Nisan 2012'de Titanik'i bu kez de 3 boyutlu olarak izleyeceğiz. Titanic, 1912'de yapımı tamamlandığında dünyadaki en büyük buharlı yolcu gemisiydi. 14 Nisan 1912 gecesi, daha ilk seferinde bir buz dağına çarpmış ve yaklaşık iki saat kırk dakika içinde Kuzey Atlantik'in buzlu sularına gömülmüştü.

Yazar: Reşit Haylamaz

"Ancak O'nun hedefi, öncelikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp, ümmeti arasında da, kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile "La ilâhe illallah" diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O, "Kim, Lâ ilâhe illallah derse, cennete girer." buyuracaktı. Daha baştan O (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bunun için yaratılmış ve onun için de, ilk yaratıldığı hâlde gelişi sona denk getirilmiş; peygamberlik güftesine kafiye koyacak Son Sultan olduğu için de, bedeniyle ruhunun buluşması risâlet açısından en sona bırakılmıştı. (Gönül tahtımızın eşsiz sultanı Efendimiz/ Sayfa 252)

Albümüne, albümde ilk kez seslendirdiği ve albümün ruhuna çok uyduğuna inandığı söz ve müziği Sezen Aksu'ya ait "Kalp Ağrısı" şarkısının adını veren Günseli Deniz, düzenlemelerde ise Türk Pop Müziğinde başarılı işlerle adını duyurmuş önemli müzisyenlerle çalıştı.

Günseli Deniz ilk albümü "Kalp Ağrısı" ile müzik dünyasına adım attı. Aşkın hüzünlü olabildiği kadar güçlendiren hallerini anlatan şarkılardan oluşan albüm, albümün ruhuna çok uyan, söz ve bestesi Sezen Aksu'ya ait "Kalp Ağrısı" şarkısı ile aynı adı taşıyor. Günseli Deniz, bu ilk çalışmasında, "Eloğlu" isimli bir başka Sezen Aksu şarkısının akustik versiyonu da olmak üzere, toplam 11 adet yepyeni şarkı seslendiriyor.

Günseli Deniz“Kalp Ağrısı”

KİM

Life SAĞ

LIK

Malzemeler* 1 çorba kasesi haşlanmış buğday* 1 su bardağı nohut* 2 çorba kasesi yoğurt* 1 tutam dereotu* Yeteri kadar su* Tuz

TarifiBir gece önce buğdayları ıslatıyoruz.

Buğdayları yıkandıktan sonra üzerine bolca su koyuyoruz ve haşlıyoruz. Buğdayları nor-malden biraz fazla haşlıyoruz. Buğdaylar haşlanırken suyunda koyulaşma meydana gelecek. Ayrı bir kap içerisinde yoğurdu ayran kıvamına getiriyoruz. Yalnız sulu bir ayran haline getirmiyoruz (yumuşak

ve akıcı). Yoğurdu ayarladıktan sonra ocağımızın altını kapatıyoruz. Yoğurt harcını tenceremize yavaş yavaş döküyoruz. Daha sonra tekrar ocağa koyuyoruz. Kaynama-dan ocaktan indirip, tuzunu ilave ediyoruz. Eğer koyuysa ılık suyla çorbamızı açabiliriz. Üzerine ince doğranmış dere otu serpiyoruz ve buzdolabına koyuyoruz. Soğuk servis ediyoruz.

Malzemeler* 1 kilo dana

kuşbaşı*300 - 400 gr

mantar*4-5 tane sivri-

biber*2 tane soğan

*2 tane büyük domates*1 yemek kaşığı biber veya domates

salçası*1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri*Sıvıyağ-tuz-karabiber

TarifiKuşbaşı etleri bir tencereye ekleyin.

Orta ateşte etler suyunu salıp tekrar çekip yumuşayıncaya kadar pişirin.* Bu arada yayvan bir tencereye veya

tavaya sıvı yağ ekleyip doğradığınız mantarları sotelemeye başlayın.* Daha sonra sıra ile soğan, biber ve

pişen etleri de ekleyin. Tuz karabiberi de katıp orta ateşte biraz kavurun.* En son doğranmış domatesi ve salçayı

ekleyip bir iki kez karıştırıp bir süre kapağı kapalı pişirin.* Hazırladığınız et sotenizin üzerine

rendelenmiş kaşar ekleyip fırında kaşarlar eriyinceye kadar bekletin.Afiyet olsun.

Soğuk Ayran Aşı Çorbası

Mantarlı Et Sote

Arzu ÖZBERK / Temizlik Görevlisi

Behiye SÖNMEZ / Grafiker

Bu sayfalarda yayınlanmak üzere, farklı olduğuna inandığınız, birbirinden güzel yemek ve tatlı tariflerinizi [email protected]

41 kimlife

KİM

Life AFİYET O

LSUN

KİM

LifeA

FİYET OLSU

N

Malzemeler* 125 gr. margarin (oda sıcaklığında)*1 çay bardağı sıvıyağ*1 çay bardağı toz şeker*1 adet yumurta*25 gr. kakao*1 paket vanilya*1 paket kabartma tozu*3,5 su bardağı un

Şerbeti için;*3 çay bardağı su*3 çay bardağı toz şeker

TarifiÖncelikle şerbet malzemelerini küçük bir

tencereye alın. Kısık ateşte karıştırak şekerin erimesini sağlayın. Kaynamaya başlayınca 6-7 dakika kaynatın. İyice soğutun. Hamur yoğurma kabına margarin, sıvıyağ, toz şeker ve yumurtayı alıp karıştırın. Kakao, vanilya ve kabartma tozunu ekleyin. Unu yavaş yavaş ekleyip hamuru yoğurun. Ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp, yuvarlayıp tepsiye di-zin.175 derece önceden ısıtılmış fırında pişirin. Kurabiyeler sıcakken soğuk şerbetin içine teker teker atın, bekletip, çıkartın. Kurabiyeleri tekrar pişirdiğiniz tepside sıkışık şekilde ortasında toplayın. Tencerede az miktarda şerbet kala-cak. Kalan şerbeti kurabiyelerin üzerine döküp üzerini başka bir tepsiyle kapatın. Bir gece bekletin. Bu işlem sonunda kurabiyeler tüm şerbeti çekecek.Arzu ettiğiniz şekilde süsleyip servis yapın.Afiyet olsun..

Gülistan GÖK / Çocuk Bakıcısı

Saadet SONGÜL / Kuaför

Islak Kurabiye

Malzemeler

*1 su bardağı ince köftelik bulgur*2-3 çorba kaşığı un*1 tatlı kaşığı kadar tuz (damak

tadınıza göre arttırıp azaltabilirsiniz)*1 kase yoğurt (arzuya göre içine

sarımsak)*1 tepeleme çorba kaşığı tereyağı*1 tatlı kaşığı salça*Pulbiber, tozbiber, nane

Tarifi

Bir kabın içine bulguru alın ve üzerini geçecek kadar sıcak su ekleyin. Kapagını kapatıp demlenmeye bırakın.Suyunu çekip demlenen bulgurumuza azar azar un ilave edelim ve karıştırarak bir hamur yapın.Hamuru hazırlarken zorlanırzanız

1- 2 çorba kaşığı su ilave edebilirsiniz.Hazırladığınız hamurdan küçük toplar hazırlayın.Bir tencerede su kaynatın ve kaynayan suya bulgur köftelerimizi atın. 5 dk kadar haşlayın. pişen köftelerinizi sarımsaklı yoğurt ile

karıştırın.Sos için tereyağını,salçayı ve baharatları bir tavaya ekleyip pişirin. Yoğurtlu köftelerinizin üzerine gez-direrek dökün. Sos ölçüsünü damak tadınıza göre daha da arttırabilirsiniz ve salça katmayıp sadece baharatlarla tatlandırabilirsiniz. Afiyet olsun.

Bulgur Köftesi

42 kimlife

KİM

Life RÖPO

RTAJ

İlk kez 1958 yılında İzmir'de Tür-kiye Barolarından gelen temsilcilerin yaptığı ve "Türkiye Avukatlar Birliği"

statüsünün hazırlanması toplantısında önerilen 5 Nisan'ın Avukatlar günü olarak kutlaması kabul görmüş ve bir çok Baro ve Baromuz, 5 Nisanı avukat-lar günü olarak kutlamaya başlanması üzerine 1987 yılında Tekirdağ'da yapılan Türkiye Barolar Birliği genel kurul toplantısında 5 Nisanın avukatlar günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?Nevşehir doğumluyum, Marmara

Üniversitesi mezunuyum. Bir İstanbul hayranı olarak uzun süredir İstanbul'da yaşıyorum. Değişik yerler görmek ve yeni lezzetler tatmak hayatımda önem-li bir yere sahip. Ayrıca sporun da yaşamım da önemli bir yeri olduğunu belirtebilirim ki sporun insana kattığı motivasyon ve disiplin, meslek hayatı da

dahil olmak üzere yaşamımda belirleyici rol oynamakta.

Hukuk'un sizin hayatınızdaki yeri nedir?Hukuku sadece yaptığım iş olarak

görmüyorum, hayata bakış açımı belirle-yen unsurlardan biri. Yani çevremizdeki veya kendi iç dünyamızdaki diğer olayları değerlendiriken bu kimliğin et-kisi ile ister istemez karar veriyorsun. Bir noktadan sonra bu yaklaşım sizin hayat biçiminiz oluyor.Bu bakış açısı ile yaşıtlarınızdan

çok daha fazla gerçekçi ve olgun düşünüyorsunuz. Öte yandan toplumda var olan olumsuzlukların günümüzde ivme kazanmış olması sizi hem karamsar yapıyor hem de bazı zamanlar yorabili-yor. Tabii ki işimiz gereği bir takım hoş olmayan olaylarla karşılaşamız mesleğin olumsuz yönü olmakla beraber, size toplumda ayrı bir saygınlık ve geniş çaplı sosyal bir çevre kazandırıyor

olması mesleğin olumlu yönleri olarak nitelendirilebilir.

Göreve geldiğinizde ilk neler yaptınız?Genel anlamda Türkiye'deki hukuk

fakülterinin birçoğunda hukukun teorik kısmınıne ağırlık verilmekte ki özellikle mezun olduğum üniversitede doktrinel eğitim ön plandaydı. Dolayısı ile meslek yaşantımın ilk zamanlarında teorik kısmı paratikte uygulamaya çalıştım. Bu doğrultuda zamanımın çoğunu adliyel-erde geçirdim ve teorik bilgimi pratikteki uygulamalarla harmanladım.KİM Grup'a geldiğimde ise çeşitli huku-

ki zeminlerde edindiğim tecrübeyi bu saygın kurumsal yapının sistematiğiyle birleştirdim. Bu doğrultuda tüm birimler-imiz ve hukuk departmanı olarak tam bir yeknesaklık içinde frimamız politikaları doğrultusunda adımlarımızı atmaktayız.

Avukatlar GünüKutlu Olsun

Hukuka ve Adalete Duyulan Güven

43 kimlife

Mesleğinizin zevkli tarafları nelerdir?Sizin hem profosyonel bilgi biriki-

minize hem de kişisel niteliklerinize inanılması dümendeki bir kaptana gemi müreddebatının güvenmesi gibidir. Sadece siz ve müvekkiliniz inandığınız yolda berabersiniz ve gemi varış limanına zamanında güvenli bir şekilde vardığında duyduğunuz haz mesleğin en keyifli tarafı diyebilirim.

Kadın bir avukat olmanın zorlukları var mıdır? Öncelikle belirtmem gerekir ki, hem

bayan hem de bay meslektaşlarım için avukatlığın zorluklarını yadsıyamayız. Ancak, oluşan genel yargının aksine ben bayan avukat olmanın olum-suz taraflarını yaşamak yerine olumlu sonuçları ile karşılaştığımı söyleyebilirim.Örneğin erkek meslektaşlarıma gerek

müvekkil gerekse hukuki prosedüre da-hil olan kimselerce tanınan töleransın biz bayan avukatlara gösterilenden çok daha az olduğuna şahit oldum. Ayrıca yargı çevresinden gördüğünüz daha anlayışlı ve yardımsever tutum biz bayan avukatların işlerini daha kolaylaştırmaktadır.

Kariyer mi? Evlilik mi? İkisi bir arada mı?Daha önceden de bahsettiğim üzere

hukuki mantalite bence burada da etkin bir rol alacaktır diye tahmin ediyorum. Şöyleki, profesyonel mesleğimiz adalet terazisini dengede tutmak olduğundan, denge hayatımızın amacı. Bu doğrultuda hem ailevi hem de mesleki yaşantının dengeli olması gerekmekte. Kimi zaman özellikle mesleğin başında önceliklerim-iz farklı olsa dahi ilerleyen zamanlarda asıl olması gereken terazinin her iki kolu-nu da dengede tutmayı başarabilmektir. Yani her ikisi bir arada.

Şuanda üzerinde çalıştığınız davaların ağırlıklı konusu nedir?Şirketimizin faaliyet alanını ve ti-

cari ilişkilerimizi göz önünde bulundurduğumuzda ticari uyuşmazlıklar ilk sırayı alıyor. Hiç kuşkusuz ki ticari uyuşmazlıklar idari ve cezai boyutu da içinde barındırdığından söz konusu yel-paze genişlemesi kaçınılmaz olmaktadır.Öte yandan şirketimiz hızla büyüme-

kte ve sektördeki payını her geçen gün arttırmakta. Dolayısı ile sağlamış olduğumuz büyük istihdam, aynı ölçüde kurumsal sorumluluğu da beraberinde getirdiğinden hukuk departmanımızın ilgilenmekte olduğu hukuki alanların kapsamı genişlemektedir.

Avukat olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?Hiç böyle bir ihtimali düşünmedim. An-

cak bunu ifade ederken sadece avukat kimliğinden bahsetmeyip bilakis geniş anlamda adalete hizmet eden hukukçu kimliğinden söz ediyorum.Bir başka deyişle avukat olmasaydım dahi yargının diğer iki ayağı olan iddia veya karar makamlarından birinde yer alırdım.Kaldı ki çocukluk hayalim olan savcılık

makamı fakülteden mezun olduktan sonra beklentilerimi karşılasaydı şuan avukat değil idealist bir savcı olarak yargı sisteminde yer alıyor olurdum.

Avukat olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?Biraz önce de değindiğim üzere savcı

olmak benim çocukluk hayalimdi. Ancak avukatlık ve savcılık mesleğini staj döne-mimde mukayese edebilme olanağı buldum. Bu süreç dahilinde yaptığım kişisel izlenimler benim bu mesleği icra etmemin daha uygun olduğunu gösterdi.

Hukuk’ta hangi alanda avukatlık mesleği yapmaktasınız?Sohbetimizin başında da bahsi

geçtiği üzere malesef aldığımız hukuk

eğitiminde teori ve pratik dengesi pratik aleyhine önemli ölçüde kaybolduğundan genç meslektaşlarım kendilerini uygu-lamaya adapte etmekte zorlanacaklar ki bu durum zaman geçtikçe karamsarlığa ve hayal kırıklığına sebep olabilecektir. Bu nedenlerle uygulamadaki farklılar gibi fiili gerçekler ile ne kadar çabuk yüzleşirler ise o kadar doğru tercih ya-pabileceklerine inanıyorum.Bunun için de genç meslektaşlarıma

tavsiyem hukuk eğitimi aldıkları esnada uygulamaya şahit olabilecekleri organi-zasyonlara katılmaları, hukuk büroları ile bağlar kurmalarıdır.

Ülkemizin bilinen sorularından biri olan hukukun yavaş işlemesi üzerine bize neler anlatabilirsiniz?Yargının yavaş işlemesinin nedenleri

ve çözümlerine ilişkin yıllarca süregelen tartışmalar dahi bu soruya maalesef nihai bir yanıt verememiştir. Ancak, kısaca bel-li başlı hususları özetlemek gerekirse son dönemdeki hukuk reformları hiç şüphesiz yargılama sürecini hızlandıracaktır. Ancak bunun yeterli olmayacağı ka-naatindeyim. Zira sorunun temeline inecek olunursa üniversitede alınan eğitimin yeni bir sisteme oturtulmasının bu yolda atılacak adımlardan biri olduğuna inanmaktayım. Bir diğer adımı ise biz avukatlar da dahil olmak üzere tüm adalet çalışanlarının alanında uzmanlaşmalarını sağlayacak zeminin oluşturulması için gerekli düzenlemelerin yapılması olarak ifade edebilirim.

Av.Buket ŞAHİN

KİM

Life RÖPO

RTAJ

Kim Market, tüketicilerinin karşılaştığı sorunlarar hukuka dayalı çözümler üretmektedir.

44 kimlife

KİM

Life BİYOG

RAFİ

İstanbul'da doğdu.Doğum tarihi bilin-miyor. Çağdaşlarının, ölümüne tarih düşürmek amacıyla kaleme aldığı

mısralar ile, bestelediği yapıtlarda güfte olarak kullandığı şiirlerin yazılış tarihlerine göre, yaklaşık 1630 ile 1640 yılları arasında doğduğu sanılmaktadır. Çeşitli kaynaklarda ölümü için 1711 ve 1712 tarihleri gösterilmektedir. Asıl adı Mustafa'dır. Itrî, şiirlerinde kullandığı mahlastır. Buhurîzade Mustafa Efendi diye de anılmıştır. Buhurîzade adının kendi lakabı mı, yoksa aile adı mı olduğu bilinmemektedir. Yaşamı üstüne bilinenler de, eski ve yeni kaynak-lardaki, çoğu birbiriyle çelişen bilgilere dayanır.

Zamanına göre iyi bir öğrenim görmüştür. Ustalarından birinin Hâfız Post olduğuna kesin gözüyle bakılır. Nasrullah Vâkıf Halhalî, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi 17 yy. bestecilerinden de yararlandığı sanılmaktadır. Çağının kaynakları, onun Mevlevi olduğunda birleşirler. Mevlevi tekkelerinde okunmak üzere bir ayin ile bir naat bestelemiş olması da, bunun bir kanıtıdır. Söylen-tilere göre, Yenikapı Mevlevihanesi'nin o zamanki şeyhi Câmî Ahmed Dede'ye (?-1671) kapılanmış, müzik sevgisiyle Mevlevi olmuştur.

Meyvecilikle çiçekçiliğe meraklı olduğu, kendi adıyla anılan İstanbu'un ünlü Mustabey armudunu ilk kez onun yetiştirdiği de söylenir. Itırdan gelen Itrî mahlası da, çiçek merakına bağlanır. Divan şairlerinden Şeyhî'nin yazdığına göre, ölümünden sonra "Mevlevihane Yenikapusu haricine" gömülmüştür.

Tahminen 7 padişah döneminde yaşıyor. Kırım Hanı Selim Giray'ın Çatalca'daki çiftliğinde musiki toplantılarına da katılan Buhûrîzâde'nin 4. Mehmet döneminde sık sık saraya davet edildiği, eserlerini bizzat icra ettiği de rivayetler arasında. Hâfız Post, Nasrullah Vakıf Halhali, Kasımpaşalı

Musikinin Piri

45 kimlife

KİM

Life BİYOG

RAFİ

Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi'ler ustaları arasında sayılsa da bi-raz araştırınca bunun da yakıştırmadan ibaret olduğu çıkıyor ortaya. Kim, kim-den ne ölçüde etkilenmiş belli değil...Talik hattında söz sahibi bir hattat

olan Mustafa Itrî Efendi'nin şair olduğu, şuara tezkirelerine geçen şiirlerinden anlaşılıyor. Naat, gazel, muamma, tah-mis, nazire, tarih ve kıtalarının yanı sıra hece vezniyle yazılmış şiirleri de ulaşmış bugüne. Ama aynı dönemde üç şair Itrî yaşadığı için elimizdeki bütün şiirlerin ona ait olduğunu söylemek de zor. Yenikapı Mevlevîhânesi son şeyhi Abdül-bâki (Baykara) Dede, Mevlevi olduğuna işaretle "Mecmûâ-i Ayin-i Şerif'inde segâh ayin-i şerifi "Itrî Dede'ye atfediyor. Bunun da belgesi yok. Ancak müzikolog Yalçın Çetinkaya, Mevlevîliğinin ispat-lanabilir bir iddia olduğu kanaatinde. Öncelikle günümüze ulaşmış Mev-levi ayini var. "Ayin bestelemek için o havayı teneffüs etmek, geleneğe, adap ve erkâna aşina olmak ve o ortamda da bulunmak gerek." diyor Çetinkaya. "Bu havayı hiç teneffüs etmemiş olsa beste kendini ele verir. İş sadece büyük usuller kullanmak değildir. Ayine o ruhu verebilmek önemlidir." Ayrıca bugün bile devam eden müziğin helal olup olmadığı tartışmalarının zirvede olduğu Osmanlı'da, Mevlevîhânelerin müziği tolere eden kurumlar olduğunu da akılda tutmak gerekiyor. Bu sebeplerle derviş mi, muhip mi, müdavim mi olduğunu bilmesek de Mevlânâkapı'da doğmuş bir bestekârın Yenikapı Mevlevîhânesi'nden uzak durduğunu düşünmek akla yakın görünmüyor.

Kaynakların ihtilaf ettiği bir diğer bilgi de esirciler kethüdalığı vazifesi. Rüştü Şardağ, mûsıkîye yetenekli ve güzel sesli gençleri seçebilmek, onları eğitmek ve müziklerini tanımak için bu görevini ısrarla istediğini, padişahın da bestekârımızın arzusunu kabul ettiğini yazıyor. Vefatına "Buhûrizade'yi bûya-yı bezm-i adn ide Allah (Allah Buhûrizade'yi, cen-net meclisinin en güzel kokusu yapsın)" kıt'asıyla tarih düşülen Itrî'nin ahirete irtihal tarihi bazı kaynaklarda 1711, bazılarında ise 1712 olarak geçiyor. Yani 2012'nin 300. vefat yıl dönümü olduğu da meçhul...

Musıkinin PîriSadettin Heper'in tereddüdü gösteri-

yor ki hiçbir zaman açıktan tartışılmasa

da alttan alta bu efsaneden şüphe duyan insanlar var ve tereddütlerini ku-laklara fısıldıyorlar. Peki, neden sesler-ini yükseltmeye ce-saret edemiyorlar? "Çünkü" diyor Fikret Karakaya, "Türk müziğinin üzerine bina edileceği bir pîre ihtiyaç duyuluyor ve bu makama Itrî layık görülmüş."Osmanlı musiki üslubu, 17. yüzyılda

oluşmaya başlıyor. Itrî de bu üslubun o dönemdeki en büyük temsilcisi kabul ediliyor. Dinî musikinin çok önemli eserl-eri; Segâh Bayram Tekbiri, Segâh Salat-ı Ümmiye, Cuma Salatı, Dilkeşhâveran

Gece Salası, Rast Naat, Itrî'ye ait. Camilerde cumhur müezzinliği çerçeves-indeki birtakım uygulamaların ve bunların musikiyle ilgili düzenlemelerinin, teravih namazı esnasında makam değiştirme kurallarının da Itrî tarafından konulduğu rivayet ediliyor. Otoriteler, Hafız Şirazi'nin "Gülbün-i iyş mînemed sâki-i gül'izâr kû" mısraıyla başlayan gazeli üzerine bestelediği neva makamındaki kârın bu formun şaheserlerinden olduğunu belirtiyor. Biz neye dayanarak itiraz ediyoruz o halde? Fikret Kara-kaya, elimizdeki notaların o devrin üslubunu yansıtmadığını söyleyerek giriyor mevzuya. 1675'te vefat ettiği tahmin edilen Ali Ufkî Bey, ondan sonra aynı yüzyılın eserlerini kayıt altına alan

Kantemir ve Kevseri'nin notları sayesinde 17. asır musiki üslubu biliniyor. Fakat sadece Kantemir'de, yarım bir Itrî bes-tesine rastlanıyor. Hisar Saz Semaisi'ni Kantemir mi yarım yazdı, Itrî mi eseri yarım bıraktı? Bilinmiyor. Besteyi inceley-en Karakaya, "Pek bir şey ifade etmiyor." diyor sorumuza cevaben. "Bu bestenin efsaneyi yansıtacak, haklı çıkaracak bir seviyesi yok."Asıl önemi besteciliğindedir.

Yapıtlarıyla bir çığır açmış, Klasik Türk müziğinin kurucusu olmuştur. Ondan önceki bestecilerde, bir ölçüde de olsa, Orta ve Yakındoğu müziklerinin izleri sezilir. Bu etkiler onda bütünüyle silinmiş, Klasik Türk müziği diye adlandırılan, Osmanlı-Türk üslubu en belirgin çizg-ileriyle ortaya çıkmıştır. Klasik üsluba bağlı kalmış pek çok bestecide, az ya da çok, onun etkisi vardır. Itrî, Abdül-kadir Merâgi ve Hammâmîzade İsmail Dede Efendi'yle birlikte, Türk müziğinin gelişimini yönlendiren üç önemli besteci-den biri olmuştur.Mevlevihanelerde, sema törenlerinde,

ayinden önce okunan, Rast Naat-ı Pe-ygamber, Itrî'nin Mevlevi müziğine en kalıcı katkısıdır. Güftesi Mevlânâ'nın bir şiirinden alınan yapıtta, güfte ile beste yetkin bir biçimde bütünleştirilmiştir. Bu naatın, bestelenmesinden sonra Mev-levihanelerdeki her sema töreninde okunması bir gelenek haline gelmiştir. Segâh Ayin'i ise, bu türün ilk güçlü örneklerinden biridir.Itrî, Şeyhülislam Esad Efendi'nin

belirttiğine göre, bini aşkın beste yapmış olan çok verimli bir bestecidir. Bunların büyük bir çoğunluğu unutulmuş ya da kaybolmuştur; bugün ancak kırk dolayında yapıtı bilinmektedir. Günümüze kalan pek az yapıtıyla bile bugün de Klasik Türk müziğinin en başta gelen birkaç ustasından biri kabul edilm-esi, sanatında ki olağanüstü özelliklerin bir sonucudur.

46 kimlife

KİM

Life GÜ

ZELLİK

Baharda Doğal Makyaj Önerileri

47 kimlife

KİM

Life GÜ

ZELLİK

Havaların yavaş yavaş ısınmaya başlaması ile birlikte makyaj çantamızda bazı yenilikler

yapmanın vakti geldi. Doğada her şey renklenmeye, çiçeklenmeye ve taze bir başlangıca hazırken bizim yerimizde durmamız beklenemez herhalde. Far-larla gözlerinizi renklendirmeye, parlak dudaklar ve parlak bir ten ile bahar aylarını daha keyifli ve eğlenceli bir hale getirebilirsiniz.

Bahar duyguların harekete geçtiği, pozitif düşüncenin hakim olduğu, yaratıcılığın en üst seviyeye ulaştığı ve aşkların canlandığı mevsim olarak bilinir. Tüm bunlara bağlı olarak gardırobumuzu ve görünüşümüzü bir miktar yenilemek bahar aylarını en iyi biçimde karşılamak ve keyfini çıkartmak için bahanemiz olabilir.

Bu yıl kusursuz ciltler çok moda. Kusur-suz derken parlak, genç görünen ve taze görünümlü bir cilt. Bu görünümü elde edebilmek için çok kaliteli bir fondö-tene yatırım yapmalısınız. Fondötenin dokusunun ve renginin size tam olarak uyum sağlaması gerektiğini aklınızdan çıkarmadan iyi markalardan birinden bir fondöten satın alabilirsiniz. Görüntünüzü tamamlamak için elmacık kemiklerinize, dudak çevrenize ve gözaltlarınıza bir parça parlatıcı sürebilirsiniz.

Kadınsılığı ve çekiciliği ön plana çıkarmak için kahverengi tonlarında bir allık, doğal ve taze bir görünüm için ise kırmızı tonlarında allık kullanabilirsiniz.

2012 bahar ve yaz aylarında gökkuşağı sadece gökyüzünde değil kadınların gözlerinde olacak. Neon mavi, bayrak kırmızısı, zümrüt yeşili farlar bu yazın en moda makyaj uygulamalarından biri. Eğer bu sizin için aşırı bir makyajsa daha doğal ve koyu renkleri tercih edebilirsiniz.

Dumanlı gözler yine moda. Mistik bir görünüm elde etmek için bu yıl bir

değişikliğe gi-derek metalik renkleri seçebil-irsiniz.

Dudak l a r da parlak ve dik-kat çeken rujları k u l l anmak tan ç e k i n m e y i n . Pembe, kırmızı, mor rujlar bu bahar ve yaz aylarında çok moda. Rujunu-zun daha uzun süreli olmasını ve renginin tok görünmesini istiyorsanız ruju sürmeden önce ince bir tabaka fondöten sürebilirsiniz.

Makyaj öncesi mini bir bakımMakyaja başlamadan önce cildin çok

temiz olmasına özen göstermek gereki-yor. Cilt kuru ise, günde iki kez süt veya krem temizleyicilerle; yağlı ise köpük

ve jel temizleyicilerle temizlemeniz öneriliyor. Yine cilt tipine uygun olarak sırasıyla peeling ve maske uygulanması da faydalı oluyor. Sonrasında uygun bir tonik ya da serum, ardından da nem-lendirici kremle bakım tamamlanıyor. Nemlendiricilerin en az SPF 15 veya daha üzeri koruma faktörlü olması öneriliyor. Bahar için yapılan bu cilt bakımından sonra makyaj için cildin en az iki gün dinlendirilmesi gereki-yor. Daha sonra cilde uygun fondöten seçilerek makyaja başlanması uygun görülüyor.

Makyaja gözlerden başlayınBahar makyajında göz rengi öne

çıkartılarak bakışlar etkileyici kılınabilir. Bunun için açık renkleri tercih edin. Giyilecek kıyafetin de makyajınıza uy-umlu olmasına özen gösterin. Bahar makyajında bu yılın en gözde renkleri; yeşil, mavi, mürdüm, pembe olarak sıralanıyor. Gözlerinizde bu tonları kullanmaya özen gösterin. Gece ise kirpiklere daha bol rimel sürebilirsiniz.

Yanaklara pembe ve şeftali tonlarıBu yıl bahar makyajında allık için

pembe ve şeftali tonları öneriliyor. Eğer yüzün tamamında ışıltı isteniyorsa, allık fırçası yardımıyla şakak kemiklerinin üzerine allığı hafifçe gezdirin.

Dudaklarınız ışıldasınDudaklarınızı şeftali ya da bronz

pembe renkli parlatıcılar ya da açık renkli rujlarla, naturel tonlarda renklendi-rin. Dudaklarda bu yıl ışıltılı canlı tonlar; pembe, şeftali, oranj, toprak ve altın ren-klerini tercih edin.

48 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

İstanbul Deniz Müzesi, Türkiye'nin denizcilik alanında en büyük müz-esidir, içerdiği koleksiyon çeşitliliği

açısından dünyanın sayılı müzelerinden biridir. Koleksiyonunda yaklaşık 20.000 adet eser bulunmaktadır. Deniz Kuv-vetleri Komutanlığı'na bağlı olan İstanbul Deniz Müzesi Türkiye'de kurulan ilk askeri müzedir.

Deniz Müzesi, 31 Ağustos 1897 tarihinde Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa`nın emirleri ve Ter-sane Komutanı Amiral Arif Hikmet Paşa`nın destekleri ile Binbaşı Süleyman Nutki tarafından Tersane-i Amire bünyes-indeki Mayın Müfreze Komutanlığı`na ait binada dünyanın nadir örneklerinden

biri olarak "Müze ve Kütüphane İdaresi" adıyla kurulmuştur.

Önceleri tasnifi yapılmamış, müze deposu olarak sergiye açılmıştır. 1914 yılında Bahriye Naziri olan Cemal Paşa, denizciliğin tüm kollarında olduğu gibi müzede de reform yapmış ve müdürlüğe Deniz Yüzbaşı Ressam Ali Sami Boyar`ı getirerek, bilimsel an-lamda müzenin yeniden düzenlenmes-ine olanak sağlamıştır. Ali Sami Boyar 1917 yılında müzenin ilk kataloğunu yayınlamış, Türk gemilerinin tam ve yarım modellerinin yapılması için "gemi model atölyesi" ve mankenlerin yapıldığı "mulaj (döküm)-manken atölyesi"ni kurar-ak, müzenin geliştirilmesine ve bugünkü halini almasına temel oluşturmuştur.

İstanbul Deniz Müzesi

49 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

1933 yılında Kasımpaşa`daki Nakkaşhane binasına taşınan müze, bu kez "Bahriye Müzesi Müdürlüğü" adıyla açılmış, II. Dünya Savaşı`nda ise olası tahribattan korumak üzere Ankara, İzmit ve Niğde`ye aktarılmıştır. 1946 yılında müzenin tekrar İstanbul`da kurulmasına karar verilerek önce bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binasına depolanmış, sonra da Dolmabahçe Camii Hünkar Mahfeli`ne taşınmıştır. Yeni müze müdürü Haluk Şehsuvaroğlu idaresinde, 1948 sonbaharında Preveze Deniz Zaferi`nin 410. yıldönümü sırasında "Deniz Müz-esi ve Arşivi Müdürlüğü" adı ile ziyarete açılmıştır.

1956 yılında Dolmabahçe yolu-nun genişletilmesi sırasında müzenin müştemilatından olan garaj ve kayıkhane binası istimlak edilmiş, burada bulunan arşiv ve belgeler Dolmabahçe Sarayı`nın kuzey kısmında bulunan (bugünkü Deniz Tarih Arşivi binası) Arabacılar Dairesi`ne taşınmıştır.

Son olarak 27 Eylül 1961 yılında, Beşiktaş semtinin İskele Meydanı`nda Türk Amirali Kaptan-ı Derya Barba-ros Hayrettin Paşa`nın anıtı ve türbesi yanında, bugünkü bulunduğu yere taşınmıştır. Türkiye`nin denizcilik alanında en büyük ve içerdiği koleksiyon çeşitliliği açısından dünyanın sayılı müzelerinden biri olarak varlığını sürdürmektedir.

Dünyadaki en büyük arma özelliğini taşıyan "Orhaniye" fırkateynine ait 24 ayar altın varaklı ahşap kabartma baş arması, bir asır sonra "Osmanlı Bahri-yesinde Ahşap Sanatı" sergisinde gün yüzüne çıktı.

Deniz Müzesinden alınan bilgiye göre, 24 ayar altın varakla kaplı gemi

armaları, gemi baş figürleri, gemi-lerde ve karargahlarda kullanılan tuğralar ile gemilerin isim plaketlerinin içinde yer aldığı "Osmanlı Bahriyes-inde Ahşap Sanatı" sergisi, ziyaretçileri adeta Osmanlı dönemi ahşap sanatının ihtişamlı yolculuğuna götürüyor.

Sergide, 18 adet arma, 5 adet gemi baş figürü, 22 adet tuğra, 28 adet gemi isim levhası ve 77 adet çeşitli süslemeler-den oluşan eser yer alıyor.

Tersane-i Amire, İstanbul'un fethinin ardından kurulmasıyla birlikte Osmanlı bahriyesinin idari merkezi ve gemi inşa faaliyetlerinin sürdürüldüğü başlıca yer oldu. Burada çalışan ve "tersane halkı" diye tabir edilen marangoz, kumbaracı, kalafatçı, burgucu ve oymacı gibi bir-çok ustanın arasında bugün Deniz Müzesi'nde sergilenen ahşap eserlerin yaratıcısı olan sanatkar ustalar da yer alıyor.

Deniz Müzesi'nde örnekleri görülen gemi armaları, baş figürleri, gemi isim levhaları ve padişah tuğralarının ilk envanter kayıtları incelendiğinde, Tersane-i Amire'deki tavşan mağazası, oymacı mağazası ve burgucu mağazası denilen atölyelerde imal edildikleri ve müzeye buralardan geldikleri görülüyor.

Osmanlı Devletinde uzun bir süre padişah tuğraları arma olarak kullanıldı, ancak tuğranın batılı armalar karşısında anlaşılmaz bir simge olarak kalması, yeni bir arma ihtiyacını ortaya çıkardı.18. yüzyılın sonundan itibaren yapılan

Osmanlı armalarının en karakteristik özelliği, militarist bir görünüme sahip olmaları oldu.

Birçok silah ve simgenin bir arada kullanıldığı bu armalarda, Osmanlı Dev-letinin güçlü ve geleneksel bir orduya sahip olduğu mesajı veriliyor.

Osmanlı armaları, devletin bir simge-si olarak harp gemilerinde, saltanat kayıklarının köşkünde, daire kapılarının üzerinde ve binaların içindeki süslemel-erde dikkati çekiyor.Dünyadaki en büyük arma özelliğini

taşıyan "Orhaniye" firkateynine ait 24 ayar altın varaklı ahşap kabartma baş arması da hizmetten çıkışından bir asır sonra "Osmanlı Bahriyesinde Ahşap Sanatı" sergisinde gün yüzüne çıktı.

Osmanlı Devletinin diğerdevletlerden farklı olarak İslam dünyasında kullanılması yasak olan insan figürü yerine çeşitli

hayvan figürlerini gemi baş figüran olarak kullandığı görülüyor.

50 kimlife

KİM

Life TAN

IYALIM

Sergide yer alan bir başka eser de Osmanlı Devletini temsil eden simgeler-den biri olan padişahın bir çeşit imzası sayılan tuğralar oldu.

Üzerinde hükümdarın ve babasının ismi bulunan tuğraların biçimi 16. yüzyılda gelişerek, 18 yüzyılda olgunlaşmaya başladı. Tuğraların, sağ taraflarına 17. yüzyıl sonlarından itibaren bayrak veya çiçek gibi bir işaret konulmaya başlandı.Sergide, saltanat sırasıyla 3. Selim,

2. Mahmut, Abdülmecit, Abdülaziz ve 2. Abdülhamit'e ait ahşap tuğralar yer alıyor.

Gerek savaş gemilerinde, gerekse bah-riyeye ait binalarda kullanılan tuğralar, bu yerlerde padişahı ve Osmanlı Dev-letini temsil ediyor.

Osmanlı donanmasına hizmet etmiş gemilerin isimlerinin yazılı olduğu ahşap isim levhaları da bu sergide yer alıyor. Gerek kadırga (kürekli) döneminde ger-ekse kalyon (yelkenli) döneminde gemi-leri reislerin adıyla anan Osmanlılar, 18. yüzyılın başlarından itibaren kalyonları, üzerindeki figürlerle adlandırmaya ve daha sonra bilinen isimleri vermeye başladılar.

Osmanlı bahriyesine ait gemilerde ve birçok denizci devletin gemilerinde görülen gemi baş figürleri serginin en çok dikkat çeken eserleri arasında bulu-nuyor.

Osmanlı Devletinin diğer dev-letlerden farklı olarak İslam dünyasında kullanılması yasak olan insan figürü ye-rine çeşitli hayvan figürlerini gemi baş figüran olarak kullandığı görülüyor.

Baş figürü olarak kullanılan hayvanların başında kuş, aslan, kaplan, at ve ejder

gibi güçlü, yırtıcı ve düşmanda korku uyandırması beklenen hayvanlar geliyor.İstanbul Deniz Müzesi Komutanı Kurmay

Kıdemli Albay Ali Rıza İş ipek, "Osmanlı Bahriyesinde Ahşap Sanatı" sergisinde 4 çeşit eserin yer aldığını, bunlardan birincisinin gemilerde kullanılan arma-lar, ikincisinin baş figürleri, üçüncüsünün gemilerde ve karargahlarda kullanılan tuğralar, dördüncü sünün de gemilerin isim plaketleri olduğunu söyledi.

Sergideki tüm eserlerin ahşap oyma ve 24 ayar altın varakla kaplı olduğunu be-lirten İşipek, sergide 18 ve 19. yüzyıla ait süslemelerin bulunduğunu ifade etti.İşipek, dünyadaki en büyük ahşap

oyma kabartma arma olan 14,5 metre boyunda "Orhaniye" fırkateynine ait baş armanın sergide yer aldığını anlatarak, "Sergide yer alan Aziziye fırkateynine ait başarması da 8 metre boyundadır. Bu arma da dünyanın ikinci en büyük ahşap oyma kabartma armasıdır" dedi.

Sergideki 150 parça eserin gezilebileceğini dile getiren İşipek, müzenin deposunda bulunan bu eserler restore edildikçe serginin gü ncellendiğini anlattı. Albay İşipek, bu tür bir serginin Türkiye'de nadiren açıldığına dikkati çekti.

Ziyaret gün ve saatleri: Yılbaşı ve dini bayramların ilk günü ile, pazartesi- salı günleri dışında her gün 09.00 - 17.00 saatleri arası ziyarete açıktır.

Tel: 0212 327 43 45 - 327 43 46Fax: 0212 236 68 [email protected]

www.denizmuzeleri.tsk.trAdres: Barbaros Hayrettin İskelesi Sok.

Beşiktaş/İstanbulKaynak: bilgibank.tr

Deniz Müzesi'nde örnekleri görülen gemi armaları, baş

figürleri, gemi isim levhaları ve padişah tuğralarının ilk envanter kayıtları incelendiğinde, Tersane-i Amire'deki tavşan mağazası, oymacı mağazası ve burgucu

mağazası denilen atölyelerde imal edildikleri ve müzeye buralardan

geldikleri görülüyor.

51 kimlife

Kim Marketlerinde alışveriş yaparken yakaladığımız sanatçımız Aydan ŞENER objektiflerimizden kaçmak yerine kendisine yardımcı olan çalışanımız Muhittin bey ile alışverişine devam etmeyi tercih etti. Marketimize gelen müşterilerimizin fotoğraf çektirme isteğini kırmadığı gözlerden kaçmadı. Günlük kıyafetlerle ve güneş gözlüğüyle bir hayli rahat takıldığını gözlemledik. Kim marketimizin en değerli ve daimi müşterilerinden olan Aydan ŞENER, hem ürünlerimizin hem de çalışanlarımızın hizmetinden oldukça memnun olduğunu belirtti.

Akşam yemeğine çok özel misafirleri olduğunu ve hazırlayacağı yemeklerin malzemelerini daima Kim marketinden aldığının altını çizdi. Ayrıca Kimlife dergisinin yemek tarifleri bölümünden de ilham aldığını ve bazı yemekleri denediğini belirtti. Ayrıca kendi mutfağına kimseyi almadığını, bütün yemekleri kendi elinin lezzetiyle yaptığını ve gelen misafirlerinin de aldıkları lezzetlerden çok mutlu olduklarını söyledi. Aydan hanım'a bizi tercih ettiğini için mutlu olduğumuzu belirtmek isteriz.

KİM

Life MA

GA

ZİN

Muhabir:Muhittin YAYLAFotoğraflar:Erhan TORUN

Kim’eYakalandılar

Aydan ŞENER,Kim’in pastalarından vazgeçemiyor

52 kimlife

Çocuk zor bir şey, kabul ediyorum. Her şeyden öte ağır bir sorumluluk. Düşünsenize bir

insan yetiştireceksiniz. Mizacı elbette çok önemli... Ama karakterini oluşturan sizsiniz. Sizin tavır ve tutumlarınızın yansıması, çocuğunuz. Bu işin bir boyutu; bir de başka sorumluluklar var.

Yedireceksiniz, içereceksiniz, uyutacaksınız, okutacaksınız. Bu

açılardan baktığınızda; çocuk büyütmek dünyanın en zor işi...

İpek artık 7 yaşında. Karakteri şekillendi. Fizik olarak bana benziyor-du. Şimdi hali, tavrı da bana döndü. Çocuklarla konuşurken dikkatli olmak gerek. Bu sabah uyandığı andan iti-baren bağırıp çağırıyordu. En çok da kardeşine kızıyordu. Onun bağırmasına ben de bağırarak tepki verdim. Yanlışa

KİM

Life ÇO

CU

KLA

RIMIZ

Çocuk Taklit Ederek Öğrenir!

53 kimlife

KİM

Life ÇO

CU

KLA

RIMIZ

yanlışla karşılık verdim yani! "Niye bağırıyorsun?" diye kızınca o da bana şu yanıtı verdi: "Bugün de benim sinirim tepemde! Olamaz mı yani?" deyiverdi. Evde "sinirim tepemde", "yedi cinim tepeme çıktı" diye dolanınca kızım da bunu öğrenivermiş!

Her çocuk için anne ya da babası tek rol model. Daha önce de yazmıştım. Bir keresinde arkadaşımın 3 yaşındaki oğlunun kalemi eline alıp sigara gibi üfleyerek şöyle dediğini hatırlarım: "Ben baba oldum" Siga-ra içmenin baba olmakla eşdeğer olduğunu düşünen bir çocuğa nasıl sigaranın kötü bir şey olduğunu an-latabilirsiniz ki? Anne çocuğunu döverse o da gider kardeşini döver! Belki diyebilirsiniz ki "Anne çocuğunu dövmese de büyük kardeş küçüğü dövebilir." Çocuktur hata yapabilir ama siz yanlışı yaparsanız doğrusunu anlatmak kolay değildir. Çünkü çocuk taklit ederek öğrenir!

Taklit 15. ayla beraber başlıyor. O se-beple bu dönemden itibaren dikkatli ol-makta fayda var. Alp de 15. Ayın içinde. Bu vesile ile daha önce de yazdığım bazı önerileri bir kez daha yazmak is-terim. Bazı şeyleri yeniden hatırlamakta, hatırlatmakta yarar var.

Uzman Klinik Psikolog Gülbin Tüter'in önerileri şöyle:*Çocuğunuza davranışlarınızla model

olmaya çalışın. İleride çocuğunuzdan nasıl davranmasını bekliyorsanız, siz de öyle davranın. Çocuğunuzun çok erken yaştan sizi gözlemlediğini unutmayın.

*Çocuğunuz sizin uygun bir davranışınızı taklit ettiğinde ona olumlu bir geribildirimde bulunun. Bazen küçük bir gülümseme de yeterli olabilir.

*Çocuğunuz sizin model almasını istemediğiniz bir davranışınızı taklit ettiğinde, sert bir tepki göstermeyin. Taklit etmesinin ardındaki niyete yönelik bir şey söyleyebilirsiniz. Mesela sigara içmenizi taklit eden çocuğunuza "Sanırım şimdi sen anne/baba gibi yapıyorsun. Anne/baba bunu doğru yapmıyor. Gel anne/baba başka neler yapıyor, beraber yapalım" diyebilir ve dikkatini başka bir davranışa yönlendirebilirsiniz.

*Bu yaşlarda çocukların muhakeme becerileri henüz gelişmediği için za-man zaman tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir. Mesela siz mutfakta değilken küçük kızınız annesi gibi kek yapmaya çalışabilir. Bu nedenle çocuğunuzun güvenliğine dikkat etmeye çalışın.

*Çocuğunuza sınır koymazsanız taklit ederken size ve eşyalarınıza zarar ver-

ebilir. Böyle durumlarda çocuğunuza öfke göster-meniz onu olumsuz yönde etkileyecektir. Bu ned-enle ona sınırlar koyarak durumun kontrolden

çıkmasını engelleye-bilir ve sonunda öfke patlaması yaşayabileceğiniz bir durumla karşı karşıya kalma ihtimalini ortadan kaldırabilirsiniz.

*Çocuğunuzun sizi ve etrafındakileri taklit etmesi gelişimine ait doğal bir süreçtir. An-cak çocuğunuz kendi davranışlarını en aza indirip, sürekli başkaları gibi davranıyorsa bu davranışlarının çevresi tarafından çok fazla pekiştirildiği düşünülebilir. Bu durum-da kendisine ait özel-liklerin olumlu bir şekilde

vurgulanması gerekmektedir. Oyunları kullanarak kendi davranışlarına dönmes-ini destekleyebilirsiniz (Örn: "Peki Ayşe şimdi babası olmuş! Hadi, Ayşe şimdi tekrar Ayşe olsun.", "Şimdi ben Ayşe olayım, Ayşe çok güzel resim yapar" v.b.)

Hande YUVAKURANbebek.com

54 kimlife

KİM

Life HA

YVAN

LAR A

LEMİ

Sini kaplumbağası (Karetta karetta), denizlerde yaşar. Yumurtlamak haricinde karaya hiç

çıkmaz. Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur. Oksijeni havadan almasına rağmen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler. Bir defasında 100 yumurta bırakabilir

(162'ye kadar tespit edilmiştir). Yavrular 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize gider-ler.

Akdeniz sahillerine yayılmıştır. En önemli yumurtlama bölgeleri Belek, Anamur, Köyceğiz, Dalyan sahilleridir. Belek kıyıları, Caretta caretta'ların Akdeniz'deki ikinci (Yunanistan'ın Zakintos adasının ardından) ve Türkiye'nin en büyük yumurtlama alanıdır. 2006

Karetta Karetta

55 kimlife

yılı içinde Belek'te ise 1000 civarında, Anamur'da 500'ün üzerinde yuva tespit edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Ka-buk boyları 1 metre kadar büyüyebilir. Balıklar, kabuklular ve su canlıları (özel-likle deniz anaları) ile beslenir. Yaklaşık 105 milyon yıldır yeryüzünde olduklarını düşünülmektedir. İnsanoğlunun yerleşme ve çoğalma kapasitesi sayesinde bugün sayıları giderek azalmaktadır. Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için ko-ruma altındadır.

Coğrafi YayılışıKaretta Karetta Atlantik, Pasifik ve

Hint Okyanusu'nun ılıman ve subtropi-kal sularındaki estuarin, lagün, koy ve denizlerin kıyıya yakın kesimlerinde dağılım gösterir. Karetta Karetta'lar Atlantik Okyanusu'nda Arjantin'den Nova Scotia'ya kadar bulunur. Kuzey Amerika'daki en büyük popülasyonu Kuzey Carolina'dan Florida kıyılarına kadar olan adalarda bulunur. Bu Karetta Karetta'ler kışları Bahama Adaları'na göç ederler. Kuzey Amerika'daki diğer küçük popülasyonlar ise Texas kıyılarında bulunur.Karetta Karetta'ların en büyük yuvalama

alanları Umman'ın Masirah Adası'dır. Akdeniz'deki önemli yuvalama alanları Yunanistan ve Türkiye sahillerindedir. Bunlara oranla çok daha düşük ancak önemli bir popülasyona ise Kıbrıs'ta rastlanmaktadır. Tunus'ta yuvalama çok nadir, İsrail'de ise daha da azdır. Zaman zaman Campedusa (İtalya), Sicilya ve hatta Sardunya'da da yuvala-ma olmaktadır. Mısır ve Libya için ise veriler yetersizdir. Türkiye'de ki yuvalama alanları;

Ekincik, Dalyan, Dalaman, Fethiye, Patara, Kumluca, Belek, Kızılot, Demirtaş, Gazipaşa, Anamur ve Göksu Deltası'dır.

Fiziksel ÖzellikleriErgin bireylerde karapaks (sırt kabuğu)

oval şekilli ve arkaya doğru daralmış 70-

75 cm boyunda ve 50-55 cm genişliğindedir (Türkiye için). Boş old-ukça büyük ve üçgen-imsidir. Ancak bu büyük

beyinleri olduğunu göstermez; aksine bu boşluk çeneleri kapsayan kaslar tarafından kullanılır. Karetta Karetta'ların iki alt türü (sub-spe-cies) vardır. Bun-lardan Karetta Karetta gigas Pasifik ve Hint Okyanusu'nda bulu-nur. Genel renklenme dorsalde kırmızımsı kahverengi, ventralde kremsi sarı şeklindedir. Diğer deniz kaplumbağalarından sağlam bir kabuk, gözleri ile bu-run delikleri arasında kalmış iki çift prefrontal plak (bazı bireylerde bu plakların ortasında beşinci bir plak ola-bilir), karapaksta beş çift kotsal plak, plastronda keropakla bağlantılı ve geniş üç çift inframarjinal plak, her bir üyede iki tırnak ve tipik olarak kahverengimsi-kırmızı renklenme gibi özelliklerle farklılaşır.

Beslenme AlışkanlıklarıYavru ve genç Karetta Karetta birey-

leri, yüzeyde akıntı çizgilerinde topla-nan makroplanktonik av üzerinde besle-nir. Ergin bireyler özellikle yumuşakçalar üzerinden beslenen karnivorlardır. Etoburdurlar ve sünger, deniz anası, at nalı yengeçler ve istiridye yerler. Kurbanlarının sert kabuklarını kolayca parçalayabilmelerini sağlayan çok güçlü çeneleri vardır. Geniş bir kafa, oldukça gelişmiş çene kasları ve kuvvetli gaga, sert kabuklu avlarını parçalayabilmek için meydana gelmiş adaptasyonlardır.

Kumsal SeçimiÇoğu dişi genellikle

her seferinde daha önce yuva yaptıkları kumsala geri dönmektedir. Sadece aynı kumsalda

görünmekle kalmayıp, daha önceki yuvalarının çok yakınlarına yuva ya-parlar.

Yuva Yapma DavranışlarıSadece dişiler yuva ya-

par ve bunu genellikle geceleri yaparlar. Dişi okyanustan çıkar ve ara sıra duraksa-yarak yuva yapacağı yere doğru ilerler. Bazen okyanustan çıkacak, ancak bilin-meyen nedenlerle yuva yapmayacaktır. Buna "sahte çıkış" denir ve bu bazen doğal olarak, bazen ise kumsaldaki suni aydınlatma veya insanların varlığından kaynaklanmaktadır. Bazı türlerin bireyler-inin sadece bir kere, bazılarının ondan daha fazla yapmasına rağmen çoğu dişi yuva yapma mevsiminde en az iki kere yuva yapar.

Yuvayı İnşa EtmekYuvalama sezonu genellikle Kuzey

yarım kürede Mayıs-Ağustos, güney yarım kürede ise Ekim-Mart ayları arasındadır. Yumurtlama genellikle gece meydana gelir. Nadiren günüz yumurtlama da görülür. Yumurtlamak için kıyıya gelen dişi zaman zaman başını kaldırır ve kumsalı gözetler. Dişi bu dönemde dışarıdan gelecek uyarılara karşı çok hassastır ve rahatsız edildiğinde geri döner. Daha sonra kumsala doğru tırmanan dişi yumurtlayabileceği bir alan aramaya başlar. Bazı durumlarda yuvalamadan veya denize dönmeden önce önemli mesafeleri kat edebilir, karapakslarını gizleyebilecekleri sığ ve geri tarafta daha derin olan bir gövde çukuru açabilirler. Ön üyeler yuva açma olayında pek görev yapmazken arka üyeler karşılıklı iş görür.

KİM

Life HA

YVAN

LAR A

LEMİ

56 kimlife

BİLGE TÜ

KETİC

İ KİM

MerhabaEkonomik sorunlarımız ol-

masa idi, dünyadaki sorunların birçoğunun olmayacağına inanıyoruz çoğumuz. Yani herkesin parası olsa, gül-lük gülistanlık bir hayat olacak dünyada. Gerçekten anlık bakıldığında, doğru gibi geliyor insana. Oysa bu önermede alt edilemez iki soru karşımıza çıkıyor: "parası olmak ne demektir?" ve gerçek-ten öyle olduğunu varsaysak, "ya sonra?"

Eğer yetinme veya şükretme duygunuz yok ise, insanın arsız yanı varsayılan çözümü geçersiz kılacaktır. Çünkü terbiye edilmemiş insan isteği, başka bir değişle nefs, daha fazla sahip olma, daha fa-zla tüketme eğilimini ortaya çıkarır. Bu da, "yaşamın doğru ve güzel olması tüketici sıfatının en doğru şekilde hayata geçirilmesine bağlıdır"gerçekliliğini or-taya koyar.

Zaman başta olmak üzere tükettiğimiz her şey ne kadar doğru bir amaca yöne-likse, çözüme giden yol o nispetle netleşir ve çözüme de o nispetle yaklaşılmış olur. Burada asıl cevaplanması gereken soru amacın ne olduğudur? Yaşamak! Ama hemen ardından "Nasıl?" diye de sormak gerekir. İşte burası bize terbiye edilerek kazanılmış bir "duruş" sahibi olmamız gerektiğini gösterir.

Alışveriş Çılgınlığı

Bu sayfa Kim’in

müşteri hizmetlerini

geliştirebilmesi adına

Tüketiciler Birliği ile

yapmış olduğu işbirliği

sonucu hazırlanmıştır.

57 kimlife

BİLGE TÜ

KETİC

İ KİM"Tüketici sıfatımı amacıma göre

kullanırken, nasıl bir dünya istediğime dair beklentime cevap verecek bana yakın duruşlara eklemlenmek, biz olmak ve net bir şekilde görülen ka-pitalist düzenin dejenerasyonundan mümkün olduğunca uzak kalmak isti-yorum." İşte bu söylemle yola çıkıyorum değerli

okurlar. Bu söylemle kalemim yettiğince yazmaya çalışacağım. Tüketiciyi ilgilendiren konularda, tüketici hakları hakkında, tüketici hakları ile ilgili hak arama yolları hakkında ve en önem-lisi bilinçli bir tüketici olmak üzerine paylaşımlar...

İbadet Edasıyla Tüketim ÇılgınlığıYaşadığımız tablodan bir iki adım

geri çekilip nerede olduğumuza, neler olduğuna bir baktığımızda, "tüketim" üzerine kurulmuş bir savaş meydanı görürüz. İnsan bir savaş meydanında yaşıyorsa kendini bulması gerçekten de zor. "Tüketim çılgınlığı" kavramı epeydir

söylenen ve dert yanılan bir kavram oldu ama nedense herkes bunu üçüncü şahsın şiiri edasıyla konuşuyor. "İnsanlar tüketim çılgınlığı içinde!" Bu büyük tespiti başarmış olan birey kendini bu

çılgınlığın etkeni değil edilgeni kabul edip neredeyse toplum mağduru ilan ediyor kendini. En başta iyi bir tedavi için önce-likle iyi bir teşhisin olması gerektiğini ka-bullenmeliyiz, insanlar tüketim çılgınlığı içinde değil, biz hepimiz tüketim çılgınlığı içindeyiz. Bize çizilen şablonun dışına çıkmışsak,

bu dünyada "yok" kabul edilmemiz için gerekli dünya düzeni mevcuttur ve bu "tüketmek" üzerine kurulan düzenin sandığımızdan çok daha sinsice içimize sızdığını kabullenmek gerekir. Nedensiz, hesapsız, sonunu

düşünmeden bir tüketim için çaba sarf eden kapitalist sistem, bu tuzaktan uzak durmaya çalışan insanların, sahte nedenler, sahte kolaylıklar ve sonrasını düşünmesini engelleyecek sahte renklerle, gözlerini boyamaya çalışır. Bize o veya bu şekilde bir neden su-nar, neden olmayan bir neden... Açlık değildir, sağlık değildir, eğitim değildir, yaşamsal değildir ama bize bunu gerek reklâmlarla, gerekse de öne çıkardığı sözde mutluluk kavramıyla kabul ettirir ve mesela biz anneler gününde anne-mize hediye almamışsak kendimizi suçlu hissederiz. Bu suçluluk duygusundan kur-tulmak için imkânlar zorlanır ve tüketim için imkânlar aranır. Kapitalist sistem sahte merhemi ile imkânlarımızı da sağlamayı ihmal etmez. En kolayından bize çok taksitli, bol bonuslu günler vaat eder. Kısacası tüketim üzerine kurulu düzen

bizi batağına almak için gerekli her şeyi sistemin içinde oluşturmuştur ve biz o sisteme önce elimizi, sonra kolumuzu ve en sonunda da benliğimizi kaptırıveririz. Örneğin, Alışveriş Merkezleri gerçek

birer tüketim ibadethanesi haline geldi. Tükettikçe rahatlıyorsun, huzur buluy-orsun, daha gerçek bir ifade ile öyle hissettiriliyorsun. Özellikle hafta sonları

ister tek başımıza ister ailecek, ister arkadaşlarımızla, hazırlanıp bu büyük ibadethanelerin ayinine katılıyoruz. Bu ahir zaman dininin ilahı tüketmenin

bizzat kendisi mi, yoksa nefs mi bilemi-yorum ama hepimiz programlanmış ro-botlar gibi haftalık tüketim ibadetimizi yerine getirmek adına, kredi kartlarımızın verdiği güvenle salına salına tavaf ediyoruz mağazaları, restoranları, sinemaları, cafeleri... Sihirli değneğimiz kredi kartlarıyla

yaptığımız harcamalarımızın ödeme zamanı geldiğinde sihir bozulur ve değnek kızılcık sopasına döner. "Ayağını yorganına göre uzat" diyen atalarına sağır olan bizler, kredi kartımızla geleceğimizi ipotek altına alarak, lüksler-imizden taviz vermeden, en büyük iba-dethaneler haline gelen alışveriş merke-zlerinde kendimizi bulmaya çalışırız.İnsanların kendilerini bulduklarını

sandıkları tek yer alışveriş yapıp, para harcadıkları yerler olmuşsa, gerçek-ten insanların bulunmaya ihtiyacı var demektir. İşte bu ve buna benzer kayboluşlardan

kurtulmak bir zorunluluktur ve bu ancak bilinçli bir tüketici kimliği ile mümkündür. Bilinçli bir tüketici, sahiplendiği "duruş"

ile; israf etmeden, gerekeni gerektiği kadar ve makul bedellerle sahip olan ve eğer bir haksızlığa uğramışsa da, hakkını bilip savunan kişidir.

Kim Market ve Tüketiciler Birliği

her zaman beraberlik içerisinde müşterilere daha iyi hizmet

vermeye odaklanmıştır. Tüketiciler-

ini daima düşünen Kim Market,

en iyi hizmeti verebilmek adına Tüketiciler Birliği ile

beraberlik içerisindedir.

Hatice Saadet KALYONCU Tüketiciler Birliği GenelBaşkan Yardımcısı

Emeklerinden dolayı Tüketiciler Birliğine teşekkür ederiz.

58 kimlife

Hamilelik döneminde birçok kişi ağız ve diş sağlığı hakkında asılsız bilgilerle dental tedaviler için yanlış kararlar alabiliyor.

Her Hamilelikte Bir Diş Kaybedilir: YANLIŞHalk arasında "Hamilelik sırasında

bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak an-nesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı" şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor.

Hamilelikte Dişlerde Kalsiyum Çözün-mesi Olmaz: DOĞRUHamilelik döneminde bebeğin ve an-

nenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyum alması gerekiyor. Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum an-nenin kemiklerinden karşılanır. Ancak anne adayı hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız-diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.

Hamileyken Dişler Daha Az Fırçalanmalı: YANLIŞGebelik hormonlarının etkisi ile diş

etleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. Ancak anne adayları, hamilelik döneminde diş

sağlığına daha fazla özen göstermel-idir. Sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce dişler özenli bir şekilde fırçalanmalıdır.

Hamilelikten Önce Diş Çürüğü Tedavi Edilmeli: DOĞRUDişlerde çürük varsa hamilelik öncesi te-

davi edilmelidir. Hamilelikte çürük dişler erken doğuma, bebeğin düşük kilolu doğmasına yol açabilir.

Hamileyken Tatlı Gıdalar Yenirse Çocuk Kız, Ekşi Yenirse Erkek Olur: YANLIŞHamilelik sırasında beslenme, hem an-

nenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız-diş sağlığı için oldukça önemli. Ancak tüketilen gıdaların bebeğin cin-siyetini belirlemede hiçbir etkisi yoktur. Tersine, anne adayları özellikle yemek aralarında şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yi-yeceklerden kaçınılmalıdır.

Acil Müdahale Gerektiren Durumlarda Bile Tedaviden Kaçınmalı: YANLIŞDiş ya da diş eti iltihabı gibi acil

durumlarda, var olan enfeksiyo-nun bebeğin gelişimini dental teda-vinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekologun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.

Gebelikte Ağız Gargarası Yapılmaz: YANLIŞHamilelik döneminde ağız gargaraları

ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve diş eti hassasiyetini azaltır.

Diş Hekimi ve Protez UzmanıÇağdaş Kışlaoğlu

KİM

Life KA

DIN

inanmayınhamilelikte her duyduğunuza

59 kimlife

Okula giden çocuklarda sırt çantası, sırt ağrısı için risk fak-törü oluşturmaktadır. Sırt çantası,

ağırlığı ve uygun olmayan pozisyonda taşınması sonucu bu ağrıya adeta davetiye çıkarmaktadır.

Sırt çantaları uygun kullanılmaz ise çocuk-larda çeşitli kas , eklem ve sinir zedelenme-lerine bağlı olarak ağrı ve uyuşmalar görül-ebilir. Sırt çantası, okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan yüklenme nedenidir. Bu nedenle çocukların taşıdıkları sırt çantalarının ağırlıklarının hesaplanması ve gereğinden fazla yüklenmemeleri önem kazanmaktadır.

* Bel ağrısı: Özellikle çantanın askılarının uzun ve gevşek oluşu durumunda vücudun ağırlık merkezinin arkaya kayması sonucu bel kaslarında aşırı zorlanma ve ağrı mey-dana gelir, dikkate alınmazsa ileri yaşlarda Hiperlordoza bağlı bel ağrıları oluşur.

* Sırt ağrısı: Çanta ağır olacak olursa ve/veya tek taraflı omuz askısı kullanılacak olursa kas zorlanmalarına neden olur. Özellikle boyun hızlı arttığı yaşlarda tek el veya omuzla taşınan çantalar omurga-da sağ veya sola eğilmeler (skolyoz) gibi duruş bozukluklarına neden olabilir.* Omuz ağrısı: Çantadaki omuz askıları

geniş ve yumuşak oluşu omuz üzerinde yükün eşit dağılmasına yardımcı olur , dar ve sert olan omuz askıları kasın belirli nok-talara ağırlığın binmesi sonucu dolaşım bozukluğu ve ağrıya neden olur.

* El ve Kollarda ağrı: Çantanın omuz askılarının ince oluşu ve çantanın ağır olması durumunda sinirlere yapılan baskı ile el ve kola giden sinirlerde zedelenme sonucu ağrı ve uyuşmalar görülür.

* Boyun - baş ağrısı: Ağır çanta taşıma ya da tek taraflı taşıma durumunda bo-yun kaslarında gerginlik , ensede ağrı ve gerilim baş ağrısı yapabilir.* Bacaklarda ağrı: Özellikle ağır ve

uygunsuz biçimde sırt çantası taşıyan ve basamak yada merdiven çıkmaları durumunda bacaktaki kaslarda zorlanma ve ağrılar görülebilir.

Sırt çantası ile ilişkili zedelenmeleri ön-lemek için dikkat edilmesi gereken hu-suslar şöyledir;

* Sırt çantası hafif olmalıdır.Sırt çantası çocuğun ağılığının %10- 15 ini geçmeme-lidir. Bu da ilkokul çocuğu için 3-5 kg ve daha üstü öğrenimler maksimum 8kg'dir.Eğer okul nedeniyle çocuğun taşıdığı yük

ağır ise öğretmen veya okul yönetimi ile konuşup hafifletmenin yolları aranmalıdır. * Sırt çantasında ağır olan eşyalar

çantanın sırta bakan tarafına, hafif olanlar ise sırttan uzak olan kısma , ufak ve hafif olanlar çantanın ceplerine yerleştirilebilir ,ağırlık çantanın sağ ve solunda eşit dağıtılmalıdır.* Her zaman askıları omuzlar üzerinde

uygun biçimde oturtarak ayarlayınız ve her defa yük ilave edildiğinde tekrar askı ayarlarını kontrol ediniz ve yükün yeterince destek gördüğünden emin olunuz .* Çocuğunuzu sırt çantasının uy-

gun kullanması için eğitiniz. Uygunsuz kullanımının boyun ve omurgaya verdiği zararlar hakkında bilgilendiriniz.* Sırt çantası taşırken düzgün durmaya

alışması için çocuğunuzu uyarınız.İlaveten boyun ve sırt kaslarının gelişip güçlen-mesi için aktif olmaları veya egzersiz yapmalarını sağlayınız.

Uzman Fizyoterapist Hürkan AKKUZU

dikkat edinÇocuğunuzun okul çantasını seçerken

KİM

Life ÇO

CU

K G

ÜN

DEM

60 kimlife

mobil teknolojien yeni haberler

Philips'in yeni tanıttığı LightFrame Moda monitörü, mavi ışıklı çer-çevesi sayesinde gözleri dinlendirme özelliğine sahip. Ofis veya evde kullanabileceğiniz monitör iki farklı renk seçeneğiyle sunulacak. Oldukça şık bir tasarımla kullanıcılarla buluşacak olan ürünün en önemli özelliği ekranın çerçevesinde bulunan mavi ışığının göz yorgunluğunu azaltması. Bu haber uzun saatler bilgisayar başında vakit geçiren kullanıcıları old-ukça sevindirecek. 23,6 inç ekran boyutuna sahip LightFrame Moda monitör, daha önce Philips'in sahip olduğu birçok teknolojiyi destekliyor. Smart Colour teknolojisi, ekranın görsel renk aralığını artırarak fotoğraf ve videolarda daha zengin ve canlı görüntü elde etmesini sağlıyor.

Avea ve Anadolu Sigorta iş birliği ile Türkiye'de hayata geçirilen "Kaza Tespit Tutanağı" uygulaması, maddi hasarlı kazalardaki süreci kolaylaştırarak cepten tüm işlemlerin kolayca yapılmasını sağlıyor. Akıllı telefona taşınan kaza tespit tutanağı uygulaması sayesinde sürücüler; önceden girilmiş bilgileri kullanıp, kaza alanında bulunan araçların fotoğraflarını çektikten sonra, hızlı ve kolay şekilde tutanak formu oluşturabiliyor. Bu uygulama, arabalarında kaza tespit tutanağı bulun-mayan sürücüleri de büyük bir dertten kurtarıyor.

Avea ve Anadolu Sigorta, kaza tespit tutanağını mobil platforma taşıyor

Başta iPhone'lar olmak üzere birçok üst seviye akıllı telefon ve tablet için camlar üreten Corning, hazırladığı videoyla geleceğe bakışının nasıl olacağını gözler önüne serdi. Görünüşe göre firma, Gorilla Glass adını taşıyan ve sağlamlığıyla, çizilmez yapısıyla bilinen camların ha-ricinde birçok farklı alanda üreteceği ve günlük hayatı değiştirebilecek camlarla uzun yıllar bizimle olacak.

Gorilla Glass’ın üreticisi Corning, geleceğe camdan bakıyor

KİM

Life TEKN

OLO

Philips’ten göz sağlığını düşünen Moda serisi monitör

61 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK

Facebook Amerika'da bulunan yeni ofis binasının çatısına QR kod yerleştirerek farkını bir kez daha ortaya koydu. Binanın çatısına bir kenarı 13 metre olan bir QR kod çizen Facebook çalışanları, eşsiz bir fikri hayata geçirmek istemiş. QR kodu tarattığınızda Facebook tarafından özel olarak hazırlanan "FB QR Code" sayfasına yönlendiriliyorsunuz. Facebook'un il-erleyen günlerde bu sayfayı yeni içerikler de ekleyerek eğlence sayfasına dönüştürmesi bekleniyor. Facebook'un California'daki ofis binası, çatısındaki devasa QR kod ile Facebook'un ne kadar yenilikçi bir şirket olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Alanın uydu görüntüsünden bile görülebilen kodu daha yakından görmek isterseniz uçak veya helikopter ile Facebook'un California'daki binasının üzerinden geçmeniz gerekli.

Yandex, Türkiye pazarına oldukça hızlı girdi. Bir süredir televizy-on reklamlarıyla da karşımıza çıkan Rus arama motoru, son olarak Android'li akıllı telefon ve tabletlere özel yeni arayüzü Yandex.Shell'le sitemizde haber olmuştu. Yeniliklerine devam eden Yandex, bugün itibarıyla internet sayfası üzerinden dinleyebileceğiniz yerli ve yabancı müzik içeriklerinin olduğu servisini kullanıcılarla buluşturdu.

Yerli ve yabancı milyonlarca şarkı Yandex’te ücretsiz

Geçtiğimiz yıl App Store'da yılın uygulaması seçilen popüler fotoğraf uygulaması Instagram'ın Android sürümünün geleceği bir süredir konuşuluyordu. Yakın zaman içinde, uygulamanın yaratıcılarından olan Kevin Systrom, Android sürümüne ilişkin bir açıklama yapmış ve iPhone kullanıcılarının kıskanacağı, çok daha iyi bir uygulamanın yolda olduğu müjdesini vermişti. Uzun süren bekleyişin ardından Instagram bir ön kayıt sayfası oluşturdu ve buraya e-posta adresini girenlerin Android'e özel Instagram'dan ilk olarak haberdar edileceğini duyurdu.

Gorilla Glass’ın üreticisi Corning, geleceğe camdan bakıyor Android’e özel Instagram’ın eli kulağında

Uzaydan bile görülebilen Facebook QR kodu

62 kimlife

Konumuz: 23 Nisan Yarışmamıza 06-10 yaş arası çocuklarımız katılabilir.

Çizdiğiniz resimleri posta yoluyla ya da mail adresimize gönderebilirsiniz. Gönderilenler arasında yapılacak

çekilişle 5 kişi oyun seti kazanacaktır.

Detaylı bilgi için; 444 1 546Posta adresi: Güneşli mah. Evren cad.Barış Sok. No:6 Güneşli/İ[email protected]

Katılım Koşulları*06-10 yaş arası çocuklar olmalı,*Konuyla ilişkili resimler olmalı,*Gönderen kişinin iletişim bilgileri resmin arkasında yer almalıdır.

Şimdi resim zamanı...

KİM

Life YARIŞM

A

Mart Sayısı Resim Yarışmasınında Kitap Ödülünü Kazanan TalihlilerEsma Nur ZENGİN

Ali Talha KOYUNCU

Kazanan Resim Çalışması

63 kimlife

boyama vaktiresimleri boyamaya başlayalım

KİM

Life ÇO

CU

K

64 kimlife

Bulmacayı doğru çözüp gönderen 4 Kişi bizden Nalia Restaurant’ta çift kişilik yemek fırsatı kazanacaktır.Cevaplarınızı ay sonuna kadar aşağıdaki adrese gönderebilirsiniz.(İsim-Soyisim-Adres ve Telefon bilgilerinizi eksiksiz yazmayı unutmayın.)Gönderi Adresi: Güneşli Mah. Evren Cad. Barış Sok. No:6 Bağcılar/İSTANBUL Tel: 0212 444 1 546

KİM

Life ÖD

ÜLLÜ

BULM

AC

A

kare bulmacaYUKARIDAN AŞAĞIYA1-İnsanı avutan şey, teselli aracı. – Bir işi yapma, yerine getirme. 2- Türlü neden-lerle başarılı olamayan kimse. – Devlet ve hükümet başkanlarıyla komutanların yanında bulunan ve onların komutanlarını yazmakla, gereğinde yerine. – Devlet ve hükümet başkanlarıyla komutanların yanında bulunan ve onların komutlarını yazmakla, gereğinde yerine ulaştırmakla görevli subay. 3- Güney Afrika’nın plaka işareti. – Eklembacaklılarda bulunan özel solunum kanalları. 4- Yunan rakısı. – Duvar ustası. 5-Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim. – Tarihsel çağ. 6- Maun da denilen bir ağaç. – Ek süre, mehil. 7- Kuzu sesi. – Siper, kuytu yer. – Kimyada, Terbiyum’un simgesi. 8- Mevlevi tekkelerinde okunan ağır bestelerin biçimi. – Samsun’un bir ilçesi. 9- Eskiden içeni ölümsüzleştirmek, madenlerin altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan sıvı. – Nesne, şey. 10-Caka, fiyaka. – Zeytin yağıyla pişirilen bir yemek.

ödüllü bulmaca

Mart Sayısı Kare Bulmacasını Çözüp Yemek Ödülünü Kazanan Talihliler

Aylin KARA

Sevil KÖKSALMesut BALABAN

Gülşah TELİMENSOLDAN SAĞA1-İstek duyma. 2-Dini nasihat. – Hoş vakit geçirme. 3-Telli bir çalgı. – Rusya’da bir akarsu. – Bir sayı. 4- Kesintiden sonra kalan miktar. – Haber toplama ve yayma işiyle uğraşan kuruluş. 5- Fotoğrafçılıkta resimleri basmadan önce cam üzerinde düzeltme işi. – Sicim. 6-Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz. – Bir divan şairi. 7- Otomobil bataryası. – Daha uzak. 8-Aceleci, acul. – Protein asidinin kısa adı. 9- Kimyada, Demir’in simgesi. – Çoğaltmak. 10- Üç köşeli çalgı. – Alım, cazibe.

65 kimlife

Doğr

u Yolu

Bula

lım

Nokt

aları

Birle

ştire

lim m

i?

iki R

esim

Ara

sında

ki 5 F

arkı

Bulal

ım

KİM

Life ÇO

CU

KLA

R İÇİN

66 kimlife

Müşteri Danışma Hattı:

444 1 546

AcıbademAcıbadem Mah. Günal Sok. Gülevler Konutları 12. Blok No:1Tel:0216 327 13 60 AlibeyköyKaradolap Mah. Sayayolu Cad. No: 19 K:3-4 Eyüp Tel: 0212 626 42 49AltıntepeAltıntepe Mah. Bağdat Cad. No:87 MaltepeTel: 0216 518 01 08 ArnavutköyYavuz Selim Mah. Fatih Cad. No:175 G.O.Paşa Tel: 0212 597 56 10 - 11AtaşehirYenişehir Mah. Viyana Sok. No:21 Ümraniye / İstanbulTel: 0216 455 80 87AyazağaAyazağa Mah. Atatürk Cad. No: 27 Şişli Tel: 0212 332 21 11Bağcılar 1Yavuzselim Mahallesi Mahmutbey Yolu Caddesi No:1 Tel: 0212 434 19 79Bağcılar 2Çınar Mah. Dağyolu Cad. 5/2 Sok. No:3 Bağcılar Tel: 0212 435 92 35BahçeköyAdnan Menderes Cad. No:9 Bahçeköy / Sarıyer Tel: 0212 226 48 21BüyükçekmeceCumhuriyet Mah. Turgut Özal Bulvarı Kardeş Sok. Adakent Apt. No:1 Büyükçekmece Tel: 0212 883 25 81ÇobançeşmeÇobançeşme Mah. Mithatpaşa Cad. No:14 Yenibosna Tel: 0212 652 88 42 0212 652 87 74 ErenköyFeritbey Sok. No:14 Erenköy

Tel: 0216 411 24 40 Esenler 1Atışalanı Caddesi No:25 Esenler Tel: 0212 611 20 76 Esenler 2Namık Kemal Cad. No:2 Tel: 0212 483 51 94EsenyurtSaadet Dere Mah. Doğan Araslı Cad. No:14 Esenyurt Tel: 0212 428 41 33EtilerNispetiye Mah. Aytar sok. Murat Dağlı Apt. No:18 Levent Tel: 0212 269 31 44FerahevlerFerahevler Mah. Adnan Kahveci Cad. No:66 Sarıyer Tel: 0212 299 96 15FındıkzadeMillet Cad. No:27/D Fındıkzade Tel: 0212 529 85 48FloryaŞenlik Mah. Efeler Sok. No:3 Florya Tel: 0212 662 66 94GöktürkGöktürk Mah. Cumhuriyet Cad. No:4/1 Eyüp / İstanbul Tel: 0212 322 68 94GüneşliGüneşli Mah. Barış Sok. No:2/A Bağcılar Tel: 0212 657 83 71Gültepe 1Ortabayır Mah. Talatpaşa Cad. No:71 Tel: 0212 270 72 99Gültepe 2Telsizler Mah. Talatpaşa Cad. No:153 Tel: 0212 281 83 90GürpınarAdnan Kahveci Mah. Kazım Karabekir Cad.N: 5/5 Flora city B-2 Blok. Altı Beykent –Beylikdüzü. Tel: 0212 855 04 51

HalkalıMerkez Mah. Mahmutbey Cad. No: 17 Halkalı Tel: 0212 693 27 19Halkalı 2Atakent Mah. 213 Sok. No:5 Bodrum Kat. Güneş Park Çarşısı Halkalı –K.Çekmece Tel: 0212 472 80 94 Hadımköy İstasyon Mah. Namık Kemal Cad. No:45 Kiptaş 1. Etap Tic. Merkezi Giriş Kat. Hadımköy/ArnavutköyTel: 0212 780 10 51Kartal ÇavuşoğluÇavuşoğlu Mah. Portakal Sk. No: 20/1-2 Kartal Tel: 0216 306 68 13KasımpaşaCamii Kebir Mah. 4 Kuyu Cad. No:13 Kasımpaşa / BeyoğluTel: 0212 250 32 55 - 250 54 51Mecidiyeköy 1Selehattin Pınar Cad. No:31 Şişli Tel: 0212 216 94 61Mecidiyeköy 2Naci Kasım Sok. No:7 Şişli Tel: 0212 212 98 15OkmeydanıMithat Paşa Cad. Keser Sok. No:3 Şişli Tel: 0212 254 18 73PendikBatı Mah. Sabri Taşkın Cad. No: 4 Tel: 0216 491 75 72SarıyerKilyos Yolu Nalbant Çeşme No:95 Sarıyer Tel: 0212 342 35 53SultançiftliğiAtatürk Bulvarı No:46 Gaziosmanpaşa Tel: 0212 475 32 49

TarabyaCumhuriyet Mah. Arabayolu Cad. No:11 Sarıyer Tel: 0212 299 83 75Tarabya SahilTarabya Mah. Yeniköy Cad. Dere Sok No:1 Tarabya / Sarıyer Tel: 0212 262 25 55Uğur MumcuUğur Mumcu Mah. Akşemsettin Cad. No:56 Yakacık Tel: 0216 476 26 33ÜnalanÜnalan Mah. Ayazma Cad. No: 20 ÜsküdarTel: 0216 317 24 64ÜsküdarMimarsinan Mah. Otopark Arkası Sok. No:1 Üsküdar Tel:0216 492 62 16 Ümraniye IhlamurkuyuTepeüstü Mah. Alemdağ Cad.No:616 Ümraniye Tel: 0216 508 19 10 - 15YakacıkYakacık Mah. Samandıra Cad. No:7 Tel: 0216 451 54 07YenibosnaYıldırım Beyazıt Cad. No: 278/212 Tel: 0212 452 28 19 - 20 YüzyılFevzi Çakmak Mah. Osmangazi Cad. 2/17-C Sok. No:27/D BağcılarTel: 0212 430 38 91Yusufpaşa / Kim PratikAksaray Mah. Cerrahpaşa Cad. Muratpaşa Apt. No:3A Fatih / İSTANBULTel: 0212 588 50 44ZeytinburnuBalıklı Yolu Cad. 85/5 Sok. No:30/4 Tel: 0212 416 08 80Zeytinburnu ÇırpıcıÇırpıcı Mah. 75/2 Sok. No:109 Zeytinburnu Tel: 0212 547 45 82

DerinceÇenedağ Mah. İstiklal Cad. No:180 Derince / Kocaeli Tel: 0262 223 25 07

60 EvlerYavuz Sultan Mah. Körfez Cad. No:1760Evler - Derince / Kocaeli Tel: 0262 239 33 63

İzmitCedit Mah. Atatürk Bulvarı No:3 Kocaeli / İzmitTel: 0262 332 52 56 - 68

KozlukAkçakoca Mah. İnönü Cd. No:33 İzmit / Kocaeli 0 262 325 84 48

ArslanbeyBaşaran Mah. İzmit Cad. No:138Kartepe - KocaeliTel:0 262 351 42 46

TütünçiftlikGüney Mah. Albay Sok. No:6Körfez - KocaeliTel:0 262 527 26 03 - 04

YarımcaMimar Sinan Mh. Mehmet Akif Ersoy Cd. No:166 Körfez- KocaeliTel:0 262 558 00 15

Çeşme MeydanOrta Mah. Çeşme Meydanı Cad. No:39 Sakarya / AdapazarıTel: 0264 279 53 56 - 57

Hasırcılar / Kim PratikYahyalar Mah. Turan Cad. No:47 B Blok Dük:1 Sakarya / AdapazarıTel: 0264 279 53 23 - 24

Çiftlik ÖnüHürriyet MahallesiYüzyılıncı Yıl

İstanbulMağazalarımız

Kocaeli

Sakarya

Tekirdağ

IrakYakında açılıyor

67 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIKKimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

68 kimlife

KİM

Life SAĞ

LIK