İÇİndekİler - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* sosyalizm İçin...

32

Upload: vanlien

Post on 24-Aug-2019

229 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!
Page 2: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERHaklarımız ve geleceğimiz için örgütlü mücadeleye!.. . . . . . . . . . . . . . . . 3AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor . . . . . . . . . . . . . 4Sermaye partileri kokuşmuş düzeni aklama derdinde! . . . . . . . . . . . . 5Gelecek ve özgürlük mücadelesi sürecek! . . . . . . . . . . . . . . . . 6Genç-Sen polis terörüne eylemlerle yanıt verdi... . . . . . . . . . . . . . 7Düzen partilerine söz yok! . . . . . . . . . . . 8Polis terörüne tepkiler... . . . . . . . . . . . . . 9Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlar ihanete ortak olurlar! . . . . . . . . . . . . . . 10Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlarihanete ortak olurlar! . . . . . . . . . . . . . . 11Metalde mücadele sürüyor. . . . . . . . . . 12Akdeniz Çivi işçisinden mektup. . . . . . . . . . . . . . . . . 13“Yeni asgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!”..... ... . . . . . . . . . 14Haklarımız ve geleceğimiz için...İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret içinmücadeleye!..... .. . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

Gericiliğin ağırlığı ve devrimci çıkış

yolu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

BETESAN’da direniş kazandı! . . . . . . 18

Buca direnişi dayanışmayla büyüyor . . 19

TEKEL işçileri 18 Aralık’ta

Ankara’da. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Evrensel Gazetesi kimin

yanında? - Ç. İnci . . . . . . . . . . . . . . . . . 21

KESK üyesi mücadele arkadaşlarımıza

açık çağrımızdır .. . . . . . . . . . . . . . . 22-23

İrlanda krizi ve AB’nin

yeniden yapılanma süreci.. . . . . . . . 24-25

Emperyalistlerin Wikileaks korkusu . . 26

Şerzan Kurt davası

Eskişehir’de görüldü . . . . . . . . . . . . . . 27

Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a

devrim bayrağı ellerimizde! . . . . . . . . 28

YTÜ’de imzalar verildi. . . . . . . . . . . . 29

İşkence davasında ilk duruşma…. . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Öğrenci gençlik hareketi yıllardır, devlet tarafındansistematik baskı ve terör altında boğulmaya çalışıldı. 12Eylül’ün çocuğu YÖK eliyle kurulan düzen her geçengün daha da pekiştirildi. Özellikle de AKP dönemindeuç boyutlar kazandı. Sistematik baskı ve zor yoluyladevrimci ve demokrat öğrenciler üniversitelerdenayıklandılar. Eylem yapmaları, afiş asmaları, toplantıyapmaları yasaklandı. Başlarını kaldırdıkları herdurumda acımasızca ezildiler. Böylelikleüniversitelerde 12 Eylül dönemini aratmayan bir düzenhakim hale getirildi. AKP hükümeti yakın zamanda daYÖK eliyle bu düzeni daha da sağlamlaştırmak üzeregenelgeler yayınladı, yasalar hazırladı.

Ancak tüm bunlar gençliğin mücadelesini boğmayayetmedi. Gençlik bastırılmaya çalışılan öfkesini gericidüzen güçlerine karşı militanca ortaya koydu.Böylelikle de düzen güçlerinin maskelerini indirirkenmücadeleden yana güçlü bir rüzgar estirdiler.

Eğer bu çıkış bilinçli ve örgütlü bir çerçevededeğerlendirilebilirse gençlik hareketi üzerindeki çokyönlü gerici ablukayı yarabilir ve militan-kitlesel birdüzey kazanabilir. Bunun için düzen güçlerine karşıgençliğin mücadelesini tok biçimde savunmak büyükönem taşıyor. Bu düşünceyle gençliğin mücadelesini“gelecek ve özgürlük mücadelesiniboğamayacaksınız!” kararlılığıyla öne çıkardık.

Arka kapağımızı ise Amerikancı faşist cuntatarafından yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’eayırdık. Erdal Eren’in katledilişi ile bugün gençliğe vemücadelesine gösterilen zorbalık özünde aynıdır. Heriki durumda da gençliğe ve devrim mücadelesineduyulan düşmanlık yatıyor. Bu nedenle dün koşullarınıyarattıklarında Erdal Eren’in yaşını büyütüp asanlar,bugün de meydanlara çıkan gençliğe acımasız bir teröruyguluyorlar.

Erdal Eren’in katledilişinin yıldönümünde bir dizieylem ve anma etkinliği gerçekleştirilecek. DLB de bukapsamda bir program oluşturmuş bulunuyor. Bu eylemve etkinliklere güç taşımak büyük önem taşıyor.

***Sınıf devrimcileri “Haklarımız ve geleceğimiz için

örgütlü mücadeleyi yükseltelim!” şiarı altında yeni birkampanyanın startını verdiler. Sermayenin vedevletinin elbirliğiyle örgütlenen saldırılarla yaşamlarızindana çevrilen işçi ve emekçileri mücadeleye veörgütlenmeye kazanmak hedefiyle yürütülen kampanyaile ilgili ayrıntıları sayfalarımızda bulabilirsiniz.

Bu kapsamda kampanyanın hedefleriyle debağlantılı olarak asgari ücretle ilgili çalışmalar dayoğunlaştırılmış durumda. Bildiri ve afiş gibimateryallerle işçi ve emekçilere mücadele çağrısıyapılırken eylemler de gerçekleştirilecek. Sanayihavzalarında yapılacak eylemlerin yanısıra AsgariÜcret Tespit Komisyonu’nun 2. toplantısınıngerçekleştirileceği 13 Aralık günü de eylemleryapılacak. Eylemlerin ayrıntılarını internet sitemizdentakip edebilirsiniz.

***Metal TİS sürecinde gözler Birleşik Metal’in

alacağı tutumun üzerinde. Birleşik Metal yönetimi yadevam diyerek mücadeleyi yükseltecek ya da TürkMetal’in satış sözleşmesinin altına imza koyacak.Verilen işaretler ikincisinin tercih edileceği yönündeolsa da, böyle bir tutumun işçi sınıfına ve örgütlümücadeleye çok şey kaybettireceği açıktır. MetaldekiTİS süreciyle ilgili haber, görüş ve değerlendirmelerebu sayımızda da genişçe yer verdik.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Komünistler “Haklarımız ve geleceğimiz içinörgütlü mücadeleye!” şiarıyla bir kampanyabaşlatıyorlar. Bu kampanya ile işçi ve emekçileri haktalepleri ve gelecekleri uğruna örgütlü mücadeleyeçağıracaklar ve mücadeleyi örgütlemek üzereseferber olacaklar. İşçi sınıfının ve emekçilerinmücadele ve örgütlülük düzeyini geliştirmeyeodaklanacaklar, bu doğrultuda seçilmiş hedeflereyüklenecekler.

Kampanya için bu şiar belirlenirken, işçi sınıfı veemekçilerin bugün yüzyüze bulundukları mücadelegündemleri ve ihtiyaçları esas alınmıştır. Zira işçi veemekçilerin temel gündemi sermayenin sosyal vesiyasal saldırılarıdır. Temel ihtiyaç bu saldırılarkarşısında güçlü bir hak mücadelesini örgütleyerekgaspedilmiş hakları söküp alabilmektedir.

İşçi ve emekçiler son birkaç yıl içerisinde çokağır kayıplar vermiştir. Kriz bahanesiyle ve işsizlikkırbacı acımasızca kullanılarak sınıfın direncikırılmış ve elinde avucunda ne varsa çalınmıştır. İşçisınıfı bugün mevzi direnişler ve örgütlenmegirişimleriyle kendisinden çalınanları geri almamücadelesi veriyor. Fakat, kısmi bazı başarılar eldeedilse de, sermaye ve devleti püskürtülememiş, güçlübir savunma hattı örülememiştir.

Bu nedenle sermaye ve uşakları daha fazlasınıistemekte, bugüne kadar cesaret edemedikleri hakgasplarını gündemleştirmektedir. Asgari ücreti emeğiköleleştirmenin dayanağı haline getirecek yasaldüzenlemelerden işçiyi güvencesiz-kuralsız birsömürü çarkının içerisine atacak esnek çalışmauygulamalarına, kıdem tazminatı hakkının gaspındanözel istihdam büroları gibi uygulamalara kadar birdizi saldırı sırada beklemektedir.

Elbette saldırılar ekonomik-sosyal plandaolanlarla sınırlı değildir. Siyasal hak ve özgürlüklerde işçi sınıfı ve emekçilerin en önemli mücadele

başlıklarıdır. Gençlik üzerinde estirilen polisterörüyle de bir kez daha görüldüğü üzere, baskı veyasaklar karşısında “Sınırsız söz, basın veörgütlenme özgürlüğü!” üst başlığı altında ifadeedilecek talepler uğruna mücadele de acil veyakıcıdır.

Tüm bu saldırılara karşı mücadele emekçilerinsadece bugününü değil geleceğini deilgilendirmektedir. Bu nedenle işçi ve emekçilerhakları ve geleceği için çetin bir mücadeleyehazırlanmak durumundadır. Hem gaspedilmişolanları geri almak, hem de sermayenin gözünüdiktiklerini korumak için mücadeleyi büyütmelidir.

Bu çerçevede öncelikli sınavlardan biri asgariücret konusundadır. Asgari ücret bugün genel ücretdüzeyini belirleyen temel bir ölçüdür. Çünkükapitalistler kriz bahanesiyle ücretleri büyük ölçüdetırpanlamışlardır. Genel ücret ortalaması düşmüştür.Öyle ki işçi sınıfının ağırlıklı bölümü karın tokluğunaçalışmaktadır. Bu nedenle gündemde bulunan asgariücretin belirlenmesi süreci büyük önem taşımaktadır.Elbette asgari ücret konusunda, sendikalı olanlar dadahil olmak üzere örgütsüz ve dağınık durumdaki işçisınıfınının mücadeleye çekilmesinin güçlükleriortadadır. Bu güçlüklerin mücadeleninörgütlenmesiyle aşılabileceği bilinciyle hareketedilmeli, örgütlü güçlerden başlayarak eylemli birsüreç geliştirilebilmelidir.

Ayrıca, asgari ücret mücadelesi tek tek fabrika veişyerlerindeki ücret mücadelelerinden bağımsızolmayacaktır. Ücretleri düşen ve sosyal haklarınıkaybeden, ancak üzerindeki iş yükü dayanılmazölçülerde artan işçiler, genel ölçekte olmasa dafabrika düzeyinde tek tek kapitalistlere karşımücadeleyi yükselteceklerdir. Bilinç ve örgütlenmedüzeyinin geriliği ölçüsünde bu mücadeleler tekil vegeri biçimlerde kalsa bile, fabrika ve işyeri ölçeğindemücadele sertleşme eğilimi gösterebilecektir. Bu da

ileriye yönelik çıkışları gündeme getirecek,mevzi çıkışlar ve çeşitli yollardan arayışlarla

kendisini dışavuracaktır.Bu, halihazırdaki hareketliliğin ileriye

sıçraması, birleşik bir sınıf hareketiningelişmesi bakımından önemli olanaklar

demektir. Asgari ücret, güvencesizçalışma ve yeni gasp planları

karşısında mücadelenin sınıf

temelinin güçlenmesi için koşulların olgunlaşmasıdemektir. Ancak önemli olan öfke ve duyarlılıklaraörgütlü biçimler kazandırabilmektir. Bu da doğalolarak her bakımdan örgütlenme ihtiyacını gündemegetirmektedir.

Sınıfın örgütlenme sorununun çözüm anahtarı isetaban örgütlenmeleri, daha özelde işyerikomiteleridir. İşçi sınıfı bu tür örgütlenmelere sahipolamadığı ölçüde daha ileri mücadeleleri göğüslemebaşarısını gösterememektedir. Ayrıca daha genişbölükleri yan yana getiren sendikal örgütlenmeleriniihtiyaçları doğrultusunda değerlendirememektedir.Taban örgütlenmeleri yoluyla inisiyatif kullanmagücü gösteremediği ölçüde, sendikalar sermaye veonlar tarafından satın alınmış yönetimler tarafındankötürümleştirilmektedir.

Örgütlenme sorunu böylesine hayati bir önemtaşıdığı içindir ki, kampanyanın merkezineörgütlenmeyi koyuyoruz. İşçi sınıfını örgütlemeküzere yoğun bir seferberlik içerisine giriyoruz. Buamaçla sınıfa yönelik yaygın bir örgütlenme çağrısıyapmak, bu çerçevede güçlü bir rüzgar estirmekistiyoruz. Bu hedef doğrultusunda seçilmişfabrikalara yükleneceğiz, sistematik ve yoğun birçaba sergileyeceğiz. Çalışmalarımızıyoğunlaştırdığımız sanayi havzalarında bir dizifabrikada sonuç elde etmeye kilitleneceğiz.

Tek tek fabrikalar üzerinden aldığımız mesafeölçüsünde birleşik-politik bir sınıf hareketiyaratmanın imkanları da artacaktır. Bu elbettebirbirini izleyen değil, birbirini tamamlayan bir süreçolarak yaşanacaktır. Hedefimiz bunu bütünlüklü birbiçimde örgütleyebilmektir. Bir yandan fabrikalarayoğunlaşırken, diğer yandan politik mücadelesahnesinde işçi sınıfının siyasal temsiliyetine uygunbir pratik içerisinde olacağız.

Sınıf devrimcileri geçmiş deneyimlerine deyaslanarak, hedefleri doğrultusunda güçlü birkampanya sürecini örgütleyeceklerdir.

Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlü mücadeleye!

Page 4: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

AKP’nin faydacı ve ilkeden yoksun bir zihniyetitemsil ettiği, Erdoğan’ın talimatı üzerine siyonist İsrailile arayı düzeltmek için attığı adımlarla bir kez dahatescil edildi.

ABD’nin hibe ettiği silahların yanısıra savaşaygıtını tahkim etmek için her yıl milyarlarca dolarharcayan İsrail devleti, günler geçmesine rağmen birorman yangınını kontrol altına almayı başaramadı.Bunun üzerine Yunanistan, İspanya, Rusya, Fransa,Azerbaycan, Mısır gibi ülkelerden yardım talep edenİsrail, Türkiye’den herhangi bir istekte bulunmazken,siyonistlerle arayı düzeltmek için fırsat kollayan AKPşefi Tayyip Erdoğan iki yangın söndürme uçağınıİsrail’e gönderdi.

Hem Washington hem Tel Aviv’e mesaj vermekiçin fırsat yakalayan AKP hükümeti, talep gelmesihalinde karadan veya RO-RO gemileri ile denizdenyangına müdahale etmek üzere Mersin, Adana veKahramanmaraş’ta beş adet Sınır Ötesi YangınOperasyon Timi’ni hazır beklettiğini de Tel Aviv’ebildirdi.

Siyonist rejimin şefi Benyamin Netanyahutarafından takdir edilen Türk devletinin tavrı, İsrailmedyasında da büyük yankı yarattı. Siyonist medya,Netanyahu hükümetine, “Türkiye ile ilişkilerigeliştirmek için ortaya çıkan fırsatı kaçırma, özür dedile, tazminat da öde” çağrısında bulundu.

Bu arada iki Amerikancı devlet işleri yolunakoymak için harekete geçmişti. İsrail’de yayınlananHaaretz gazetesi, İsrail Başbakanı BenyaminNetanyahu’nun, Gazze’ye yardım götüren gemileredüzenlenen baskını soruşturan BM Komisyonu’ndakiİsrailli temsilci Yosef Ciechanover’i, Türk DışişleriBakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu ilegörüşmek üzere Cenevre’ye gönderdiğini duyurdu.

Üst düzey bir İsrailli yetkiliden alınan bilgiye yerveren Haaretz, Ciechanover ile Sinirlioğlu’nun krizisonlandıracak bir taslak anlaşma üzerindeçalışacaklarını bildirdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Türk DışişleriBakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal da, Haaretzgazetesinde yayınlanan haberi teyit etti.

“Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kriz aşılıyor”haberlerinin Türk sermaye medyası tarafındangündeme taşınması üzerine açıklama yapan TayyipErdoğan ise, Mavi Marmara gemisinde katlettiği 9 kişiiçin özür dilemesi ve ailelerine tazminat ödenmesişartıyla İsrail’le aralarındaki sorunların kolaylıklaaşılabileceğini söyledi.

AKP tabanının nabzına göre şerbet veren buaçıklama, “İsrail’e karşı tutumumuzda bir değişiklikolmamıştır” mesajı vermeyi hedefliyor. Zira siyonistrejime karşı bu kadar esip gürleyen AKP şefinin,İsrail’le arayı düzeltmek için başlattığı girişiminrahatsızlık yaratabilme ihtimali, dinci gericiliğinetkisindeki toplum kesimlerini oyalayacak demagojikbir açıklamayı gerekli kılıyordu ve Tayyip Erdoğan dabunu yaptı.

İsrail’le ilişkileri düzeltmek için atılan hızlıadımların, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile diğerAKP şeflerinin Washington ziyaretinin hemenardından gündeme gelmesi dikkatlerden kaçmadı.Washington’da çalan “alarm zilleri”ni susturmanın TelAviv’le arayı düzeltmeyi de gerekli kıldığını görenTayyip Erdoğan ve müritleri, bir kez daha İsrail’ekarşı sarf ettikleri sert sözleri yutmak durumundakalacaklardır.

Belirtmek gerekiyor ki, dinci gericiliğin şefleri bukonuda deneyimliler. Zira 1 Mart tezkeresinin kazayauğramasından sonra Tayyip Erdoğan, ancak ‘BeyrutKasabı’ Ariel Şaron’un ayağına giderekWashington’un kapılarını açabilmişti. AKP’nin şefleri,manevra kabiliyetleri sayesinde bu türden utanç vericihalleri atlatmakta güçlük çekmiyorlar.

WikiLeaks sitesinin yayınladığı belgelerde pek çokrezillikleri ortalığa saçılan AKP şefleri, bu çirkefiörtmenin derdine düşünce, İsrail’i suçlamayabaşladılar. Bir yandan Erdoğan’ın emriyle siyonistrejimle arayı düzeltmek için çırpınıyorlar, öte yandanİsrail’e yükleniyorlar. Kaba bir riyakarlıkla bir taşlaiki kuş vurmaya çalışıyorlar.

Dinci gericiliğin şefleri, sadece etki altına aldıklarıtoplum kesimlerini değil, Filistin halkını da aldatmayaçalışıyorlar. Tam da İsrail’le arayı düzeltmek için adım

attıkları günlerde, Batı Şeria’daki Filistin yönetimibaşkanı Mahmud Abbas’ın Ankara’da ağırlanması,Filistin halkına karşı izledikleri ikiyüzlü politikanınçirkin bir tezahürü olmuştur.

Vurgulamak gerekiyor ki, İsrail’le mali, askeri,siyasi, diplomatik vb. alanlarda işbirliği yapanların,Filistin davasını desteklemeleri söz konusu bileolamaz. Siyonist rejimin Filistin halkına karşı izlediğizorba politikalarda zerre kadar bir değişiklik yokken,Gazze etrafındaki vahşi abluka devam ederken,İsrail’le işbirliğini geliştirmenin derdine düşenlerin,hamasi nutuklarının hiçbir değeri yoktur.

Türk sermaye devleti ile onun icra kolu AKPhükümeti, salt İsrail’le ilişkilerini geliştirerek değil,füze kalkanının Türkiye topraklarında kurulmasınaonay vererek de, gerici saflarını açık ediyorlar.Emperyalist-siyonist güçlere kalkan olanların, “Filistinhalkının yanındayız” söylemlerinin hiçbirinandırıcılığı yoktur.

Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı yaptığı bazıçıkışlar, Filistin dahil Arap halkları saflarında etkiyaratmış olsa da, bu çıkışların Filistin davasınakazandırdığı bir şey olmamıştır. Olması da mümkündeğil. Zira Türk sermaye devleti ve başta AKP olmaküzere işbaşına gelen tüm hükümetler, Kürt halkınınçeşitli saldırı ve baskılara maruz bırakılmasının başsorumlularıdırlar. Başka halkı ezen bir rejiminefendileri, ezilen Filistin halkının davasınıdestekleyemezler. Zaten böyle bir dertleri de yok.Çünkü Filistin davasını desteklemek, emperyalizme vesiyonizme karşı cepheden tavır almayı gerektirir. Oysabiliniyor ki, Ortadoğu’da hiçbir burjuva akımın anti-emperyalist/anti-siyonist bir çizgiyi tutarlılıklasürdürmesi mümkün değildir. Bundan dolayı Türksermaye devleti ile AKP hükümeti saldırganemperyalist-siyonist güçlerin yanında saf tutarken,Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri ise direnen Filistinhalkından yana tutum alıyorlar.

Filistin davasını güçlendirmenin yolu, gericiodakların içi boş destek vaatlerinden değil, ilerici-devrimci güçlerin eylemli enternasyonaldayanışmasından geçiyor.

Gündem4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor

Page 5: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

WikiLeaks internet sitesinin yayınladığı belgeler,burjuva devletlerin kirli işlerinin ancak küçük birkısmını içeriyor. Ancak bu kadarı bile, insanlığıbarbarlık içinde çöküşe doğru sürükleyen kapitalistsistemin silahlı/silahsız bekçilerinin, en az koruduklarısistem kadar yozlaşmış, kokuşmuş, rüşvetçi, yalancı,saldırgan, ihbarcı olduklarını ilk elden gözler önünesermektedir.

Kapitalist sistem

tepeden tırnağa çürümüştür!

İşçi ve emekçilerin ürettiği artı-değeri gaspedenkapitalist sınıf, onların çıkarlarını koruyan burjuvadevlet, rejimin icra kolu olan sermaye hükümetleri-partileri, silahlı-silahsız bürokrasi, yargı organları,medya… Kısacası sistem bir bütün olarak çürüme vekokuşmanın dip çukuruna demir atmıştır.

Sistemdeki yozlaşmayı ortaya koyan belgeler,kapitalist şirketlerin yöneticilerinin de en az düzenlerinikoruyan devletlerin yönetim ve egemenlik aygıtlarıkadar tiksindirici bir düşkünleşme içinde olduklarınıortaya koyuyor.

Tüm toplumları fişleyip her bilgiyi kayıt altına alan,bu amaçla teknolojinin tüm imkanlarını kullanankapitalist devletler, halklardan gizli çevirdikleri işlerinçok küçük bir kısmı ifşa edilince, ortalığı velveleyeverdiler. Bu tepki bile sistemdeki kokuşmanın bir başkagöstergesidir. Zira kendileri herkesi gözetleyiptoplumları fişlerken insan haklarını hatırlamayanlar,devletlerin kirli işlerinin bir kısmı açıklanınca,utanmadan haktan hukuktan söz etmeye başladılar.

AKP kokuşmuş sistemin aynasıdır!

AKP hükümetinin şefleri, suç dosyalarınınWikiLeaks sitesinde yayınlanmasını histerik tepkilerlekarşıladılar. Özellikle İsviçre bankalarında 8 gizlihesabı olduğu yönündeki açıklama, Tayyip Erdoğan’ızıvanadan çıkardı. Giderek saldırgan bir üslup kullanandinci gericiliğin şefi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nada yüklendi. “Gizli hesapların bulunmadığını İsviçrebankalarından belge alarak kanıtla” çağrısı yapanKılıçdaroğlu’na saldıran AKP şefi, olayı saptırmak içinkaba demagojiye başvurdu. Dinden imandan söz edipservetine servet katan, çocuklarını gemi(cik),eniştelerini medya şirketi sahibi yapan TayyipErdoğan’ın histerik tepkisi, WikiLeaks’in yayınladığı,İsviçre bankalarındaki gizli hesaplarla ilgilisöylenenlerin doğru olduğu izlenimini güçlendiriyor.

“Başa gelen çalıp çırpar” kuralına göre yağma verüşvetçilikte AKP’nin başa oynaması şaşırtıcı değil.Zira sömürü ve yağmaya dayalı sistemin subaşlarınıtutan her sermaye partisi gibi AKP de, kapitalistleringaspettiği artı-değerden aldığı payı azamiye çıkartmayaçalışıyor. Elbette sekiz yıldır hükümette olması ve biriktidar gücü haline gelmesi AKP’yi emsallerinin enpervasızı haline getirmiştir. Tayyip Erdoğan’lamüritlerinin servetlerinde görülen baş döndürücüartışlar, bu olguyu kanıtlamaktadır.

Gelinen yerde Tayyip Erdoğan’la çocukları,müritleri, müritlerinin çocukları, dünürleri, AKPhükümetine yakın sermaye grupları vb... Kısacasıhükümet üyeleri, üyelerin yakınları ve AKP’ye yakınsermaye gruplarının hızla palazlanması, yağmacı,soyguncu, rüşvetçi sistemden en çok bu kesimlerin

nemalandığını gösteriyor. Palazlanma öyle bir noktayavardı ki, artık MÜSİAD patronları, TÜSİADpatronlarıyla aşık atabilecek kuvvet ve güvenikendilerinde bulabiliyorlar.

Sermayeye ve emperyalistlere pervasızca hizmetetmenin “mükafatı” olan bu yağma bir sır değildi.Ancak şimdiye kadar yayınlanan belgeler, dini istismaredip siyasi ranta çeviren AKP hükümetinin çirkefebattığı gerçeğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Hal böyleyken AKP borazanı medyanın, “belgelerdedikodudan ibarettir, ciddiye alınacak yönleri yok…”söylemini öne çıkartması, sistemdeki soysuzlaşmanınmedya için de geçerli olduğunu bir kez dahakanıtlamıştır.

Düzen partileri sistemi aklama derdinde

Düzen muhalefetinin meseleyi AKP eleştirisisınırlarında ele alması, “dinci gerici hükümete vurmakama kapitalist sisteme toz kondurmamak” şeklindeözetlenebilecek bir taktik izlediğini gösteriyor. Nesistemdeki kokuşma ne küstah emperyalistlerinicraatları hakkında tek söz etmeyen CHP şefleri, TayyipErdoğan’ın gizli banka hesapları etrafında dönüpduruyorlar.

İsviçre bankalarında gizli hesap açtırmak, kuşkusuzyağmacılığın önemli bir göstergesidir. Ancak sisteminbir bütün olarak çürüdüğünü ortaya koyan sayısız veriolmasına rağmen, olayı Tayyip Erdoğan’ın gizlihesaplarıyla sınırlamak, ancak sistemi koruma telaşındaolanların tutumu olabilir ki, Kılıçdaroğlu da bunuyapıyor.

CHP şefinin bu tutumu şaşırtıcı değil. Zira herdüzen partisi gibi CHP’nin de öncelikli vazifesi, nepahasına olursa olsun sömürü ve kölelik düzenikapitalizmi koruyup kollamaktır. Ne sistemdekiçürümeden ne ABD emperyalizmi ile kurulan utançverici ilişkilerden söz eden Kılıçdaroğlu ile CHP’nindiğer şefleri, hükümet olmanın yolunun neredengeçtiğini bilerek davranıyorlar.

Sorunun özüyle ilgilenmeyen faşist parti MHP ise,her konuda AKP’ye yüklenirken, açıklanan belgelerin,“dış kaynaklı” olduğu gerekçesiyle dinci gericiliğinavukatlığına soyundu. Yıllardır Kürt halkına düşmanlıküzerinden ırkçı-şoven propaganda yapan faşist parti, busefer “milliyetçiler dış güçlerin belgelerine itibaretmez” demagojisine sarıldı. Bu taktiği izleyen MHPreisleri, kokuşmayı gözler önüne seren belgelerigörmezden gelerek kapitalist-emperyalist sistemehizmet ediyorlar.

“Dış kaynaklı bilgiye itibar etmiyoruz”demagojisine sarılan faşist parti, bu arada IMF-DünyaBankası memurlarının önünde secdeye durduğu günleriunutturmaya çalışıyor.

Görüldüğü üzere, sermaye partileriyle bu partilerinmedyadaki uzantıları, farklı söylemler kullansalar da,ortak paydada buluşuyorlar. Tam bir soygun ve cinayetşebekesi gibi işleyen sistemi/devleti her koşuldasavunuyorlar. Birbirleriyle dalaşsalar da, birbirlerinebağırıp çağırsalar da, kokuşmuş Amerikancı rejimikoruma kaygısını bir an olsun gözden kaçırmıyorlar.

Çürüme, kokuşma, zorbalık, küstahlık veriyakarlıkla hesaplaşmayı, başka bir ifadeyle, insanlığıbarbarlık içinde çöküşe sürükleyen kapitalizmi tarihinçöplüğüne atmayı ancak, partisinin bayrağı altındabirleşip savaşan işçi sınıfı ve emekçiler başarabilir.

Enerjide dev peşkeş

Kamuya ait son işletmeler de büyük sermayegruplarına peşkeş çekiliyor. Enerji sektöründekipeşkeşin son ayağı Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş’ye(TEDAŞ) bağlı son 3 dağıtım şirketi olan; İstanbulAnadolu Yakası Elektrik Dağıtım (AYEDAŞ), AkdenizElektrik Dağıtım AŞ ve Toroslar Elektrik DağıtımAŞ’nin satışı oldu. Son yapılan ihaleyle birlikteelektrik dağıtım özelleştirmeleri tamamlandı.Elektrik dağıtımı özelleştirilen 3 bölge 6.2 milyonaboneyi kapsıyor.

Özelleştirme yalanları

“Bütçeye gelir sağlamak”, “Varlıkların verimliişletilmesi, maliyetlerin düşürülmesi”, “Elektrikenerjisi arz güvenliğinin sağlanması ve arzkalitesinin artırılması”, “Kayıp/kaçakta azaltmasağlanması”, “Yenileme ve genişleme yatırımlarınınözel sektör tarafından yapılması”, “Rekabet sonucusağlanan faydaların tüketicilere yansıtılması” gibigerekçelerle yapılan özelleştirmelerin faturasını isebir kez daha emekçiler ödeyecek. Özelleştirmesaldırısının, bir süredir gündemde olan elektriküretim tesislerinin özelleştirilmesiyle devam etmesibekleniyor.

Son dönemde adını enerji ihaleleriyle duyuranve geçtiğimiz aylarda Türkiye`nin en büyük elektrikdağıtım bölgesi olan Boğaziçi Elektrik özelleştirmesiihalesini 2.990 milyar dolarlık teklifle kazananÇukurova Grubu’nun patronu Mehmet EminKaramehmet ve Mehmet Kazancı’nın ortak olduğuMMKEA, 7 Aralık tarihli ihaleden büyük vurgunlaçıktı. MMEKA şirketi, İstanbul`un Anadolu yakasınınelektrik dağıtımını da 1 milyar 813 milyon dolarlakazandı. Karamehmet ve Kazancı ortaklığı enerjipastasında büyük bir payın daha üzerine oturdu.Aynı şirket 16 Ağustosta yapılan Başkent Gazihalesini de 1.2 milyar dolarlık teklifle kazanmıştı.

Diğer yandan 7 Aralık günü yapılan ihalede 18bölgenin tamamı özelleştirilirken, Toroslar ElektrikDağıtım A.Ş’ye 2 milyar 75 milyon dolara EtiGümüş’ün sahibi Yıldızlar SSS Holding en yüksekteklifi verdi. Antalya, Burdur, Isparta illerine hizmetveren Akdeniz Elektrik Dağıtım AŞ için en yüksekteklif ise 1 milyar 165 milyon dolarla Park HoldingAŞ’den geldi.

Gündem Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Sermaye partileri kokuşmuş düzeni aklama derdinde!

Page 6: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Geçtiğimiz günlerde öğrencilere yönelik estirilenpolis terörüne ilişkin ayrıntılar netleştikçe polisinsergilediği vahşetin boyutları da ortaya çıkıyor.Diğer taraftan ise düzen cephesinden alınan tutumlarda dikkat çekiyor. Zira “demokrasi şampiyonu”AKP, bu vesileyle faşist özünü sergileme fırsatıbulurken, demokrat geçinen kimileri de demokratlıksınırlarını ortaya koyuyorlar.

Polis vahşetine tepkiler yükseliyor

4 Aralık günü sergilenen polis terörü gün boyudevam etmişti. Önce Kocaeli’den giriş yapanöğrencilerin yolunu kesen polis, burada saatlercebeklettiği öğrencileri, gaz bombalarıyla soluksuzbırakıp öldüresiye dayaktan geçirdi. Günboyuişkenceden geçirilen öğrenciler daha sonra geldikleriillere zorla geri gönderildi.

Aynı gün Dolmabahçe ve civarındaki eylemlerdede terör estiren polis, gaz bombaları ve coplusaldırılar sonucu çok sayıda öğrenciyi yaraladı. Busaldırılar sırasında hamile bir kadın öğrencinin deçocuğunu kaybettiği daha sonra anlaşıldı.

Gençliğe yönelik terör birçok kentte meydanlardave üniversitelerde protesto edilirken, sorumlularhakkında suç duyurularında bulunuldu.

AKP hükümetinin maskesi düştü

Bu olay demokrasi çığırtkanlığı yapan AKP’ninde maskesini düşürdü. Gerçek yüzünü gün gibiortaya çıkardı.

Polis terörüne yönelik büyüyen tepkilerinardından AKP’lilerin aldıkları tutumlar da ortayaçıkan bu durumu ayrıca pekiştirdi. Öyle ki ilkaçıklamayı yapan Hüseyin Çelik öğrencileri“kadrolu eylemci” olarak suçlayarak polis terörünearka çıktı. Cemil Çiçek, öğrencilerin eylem yapmahakları olduğunu ancak bu hakkın polisin izinverdiği sınırlarda gerçekleşebileceğini söyledi. ABile ilişkilerden sorumlu pek “demokrat” bakanEgemen Bağış ise yumurta atmayı “terör” sayaraköğrencileri polise şiddet kullanmakla suçlamaarsızlığını gösterdi.

AKP’nin bu şeflerinin büyük çoğunluğu dahasonra söylediklerini geri aldılar. Ancak AnkaraÜniversitesi’nde gerçekleşen yumurtalı protestoeyleminden sonra tam anlamıyla kendilerindengeçtiler. Önce protestonun muhatabı olan BurhanKuzu gençliğe “beyinsizler” diyerek hakaret etmeyeçalışırken, Erdoğan gürleyerek öğrencileri tehditedip polisin arkasında durdu.

AKP şeflerinin bu sözleri “biz sizin hayatınızıkarartırken, siz de eylem yapacaksanız gidin birköşede basın açıklaması yapın, bizi rahatsızetmeyin” demekten başka bir anlam taşımıyor.Rahatsız edilmek ve zorlanmak bile AKP’ye göre enkoyusundan bir terör için yeterli gerekçedir. İşteAKP’nin “demokrasisi” de bu kadardır. Onundemokrasi anlayışı, “eylem hakkın benim senisömürme ve canına okuma özgürlüğüme dokunduğuanda biter” anlayışıdır.

Belirtmek gerekir ki düzenin sol partisi CHP deAKP ile aynı telden çalmıştır. Solculuk sosuna

bulanmaya çalışan CHP’nin Genel Sekreteri SüheylBatum, Burhan Kuzu’dan önce protesto edilmesiüzerine gençliği “faşist” olmakla suçlayıp AKP’yedestek verirken Kılıçdaroğlu da ona arka çıktı.

Medya polisin borazanlığını yaptı

AKP hükümeti cephesinden gençliğe yönelikhisterik saldırganlığa en hararetli desteği medyaverdi. Burjuva medya içerisinde hala da kalemini birparça vicdanına göre kullanabilenlerin dahitiksindiği bu alçakça yayınlar içerisinde özellikleZaman Gazetesi ve onun faşist eskisi yazarıMümtaz’er Türköne öne çıktı. Gençliği “patolojik”olmakla suçlayan bu kafatasçı zat böylelikle faşistözünü kusmuş oldu.

Diğer taraftan ise burjuva medya gençliğeyönelik polis saldırısını gerekçelendirmek için pislikyaymaya devam etti. Polisi mağdur göstermek içinon takla atan medya göz göre göre yalansöylemekten de sakınmadı. Dahası o kadar alçaldı kipolisin zorbalığı sonucu bebeğini düşüren öğrenciyisuçlayacak kadar ileri gitti.

Medyanın sözde demokratları da çuvalladı

Medya da özünde AKP ile aynı teraneyi okudu.Medyanın içerisinde demokrat geçinen Radikalgazetesi gibi bazıları ise demokratlıklarınınsınırlarını ortaya koydular. Polis terörününyaşanmasının ardından polisin saldırganlığını biryere kadar teşhir eden bu gazete, daha sonraöğrencileri uyarmak ve onlara düzenin eylemözgürlüğü konusundaki sınırlarını göstermek içinmesai yapmaya başladı.

Öyle ki; ilk günlerde polisin “orantısız güçkullanması” üzerine eleştiriler yönelten RadikalGazetesi ve köşe yazarlarının büyük bölümü dahasonra “orantısız eylem” üzerine atıp tutmayabaşladılar. Gazetenin Fetullahçı genel yayınyönetmeni Eyüp Can “orantısız eyleme de sıfırtolerans” çağrısında bulunurken, Tayyip Erdoğan’ıneski danışmanı AKP borazanı Akif Beki “Poliseaslan, baskıncıya kuzu” başlıklı yazısıyla RadikalGazetesi’nin ilk günkü yayınlarını eleştirerekAKP’nin ve polisin borazanlığını yaptı.

Kuşkusuz bu Radikal gazetesi gibilerinindemokratlığının da özünde AKP’nindemokratlığından bir farkı bulunmuyor. Çünkü buburjuva “demokrat”ları, düzeni zorlayacak her türlüeylemin karşısında açık bir tutum alıyorlar. Bunlaristiyorlar ki geleceği çalınan, baskı ve zor altındatutulmaya çalışılan gençlik hoplayıp zıplasın, “renklieylemler” yapsın ve suya sabuna dokunmasın.

Gençlik mücadeleye devam edecek!

Ancak gençlik örgütleri ise yaptıklarıaçıklamalarla ne polis terörüne ve ne de sözdedemokratların suya sabuna dokunmayınpapazlıklarına teslim olmayacaklardır. Gelecek veözgürlük için mücadelelerini aynı kararlılıklasürdüreceklerdir.

Gündem6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Polis terörünün arkasında birleştiler!

Gelecek ve özgürlükmücadelesi sürecek!

Başbakan-rektörlerZirvesi’ne polis kalkanı

Tayyip Erdoğan’ın Beşiktaş’taki Çalışma Ofisi’nderektörlerle yaptığı toplantıyı protesto etmek isteyenüniversite öğrencileri 4 Aralık günü polis terörünemaruz kaldı.

Genç Sen üyelerine polis terörü

Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’ne yürümek isteyenÖğrenci Gençlik Sendikası (Genç Sen) üyeleri, yürüyüşiçin toplandıkları Kabataş’ta polis terörüne maruzkaldılar. Biber gazları ve copla saldıran polis Genç Senüyesi 14 öğrenciyi gözaltına aldı.

Öğle saatlerinde Kabataş Tramvay Durağı’ndatoplanan ve yolu trafiğe kapatan Genç Sen üyelerininönü yürüyüşün başlamasından kısa bir süre sonra çevikkuvvet barikatıyla kesildi. Polisle yapılan pazarlıklarda,yürüyüşe izin verilmesinin yanısıra Dolmabahçe’dekiÇalışma Ofisi önünde yapılacak oturma eylemininardından Genç Sen temsilcilerinin içeriye alınması talepedildi.

Yürüyüşe izin vermeyeceğini belirten polis, yürüyüşkararlılıklarını koruyan öğrencilere biber gazı ve coplaazgınca saldırdı. Birçok öğrenci gazdan etkilenirkensaldırı sırasında, Genç Sen üyesi 14öğrenci gözaltınaalındı.

Polis saldırısının ardından tekrar toplanan vepankart açan öğrenciler yürüyüşü sürdürmekararlılıklarını ifade ettiler. Öğrencilerin yürüme isteğipolis tarafından bir kez daha reddedildi.

Genç Sen üyeleri, sloganlarla bir süre devam edenbekleyişin ardından yolu trafiğe kapatarak basınaçıklaması gerçekleştirdi. Genç Sen adına yapılanaçıklamada, Başbakan, YÖK Başkanı ve rektörlerin,üniversitelerin geleceğini konuşurken öğrencilerin isekapı önünde olduğu söylendi. Öğrencilerin fikirlerininolmadığı toplantılarda karar alınmasına izinverilmeyeceği ifade edildi. Açıklamada, YÖK’ünlogosunun ve adının değiştirileceği yönündeaçıklamalar yapan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hedefalındı. Bu söylemlerin sahteliğine değinilerek söz, yetkive karar hakkının öğrencilere verilmesi talep edildi.

Öğrenci Kolektifleri’ne saldırı

İstanbul’da gerçekleştirecekleri “Büyük ÖğrenciForumu” etkinliğine katılmak için yola çıkan ÖğrenciKolektifleri üyesi öğrenciler, sabah saat 07.00sıralarında Çamlıca gişelerinde durduruldu. Polisengellemesine karşı çıkarak otobüslerden inenöğrenciler polisin saldırısına maruz kaldı.

Biber gazlı ve coplu saldırıdan birçok öğrencietkilendi. Polisin azgın saldırısı sonucu 9 öğrencigözaltına alınırken 4 öğrencinin bayılarak hastaneyekaldırıldığı ifade edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmit

Page 7: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Genç-Sen, Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle yaptığıtoplantıyı protesto eden öğrencilerin karşılaştıklarıpolis terörünü çeşitli illerde protesto etti.

İstanbulSaldırının ardından Taksim Tramvay Durağı’nda

buluşan Genç-Sen üyeleri ve destekçi güçler,“Gözaltılar, baskılar bizi yıldıramaz / Genç Sen”pankartı açarak sloganlarla eylemlerini başlattılar.

Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk’ün babasınınöğrencilerin maruz kaldığı saldırıyı kınamasınınardından Genç-Sen’liler ajitasyon konuşmaları vesloganlarla Galatasaray Lisesi’ne yürüdüler.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde, ilk olarakGenç-Sen MYK üyelerinden Emrah Arıkuş birkonuşma gerçekleştirdi. Konuşmanın ardından Genç-Sen adına basın açıklamasını Türkan Yıldızgerçekleştirdi. Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle yaptığıikinci toplantıda da öğrencileri temsil eden kimseninolmadığını söyleyen Yıldız, toplantıyı protesto etmekve içerideki görüşmeye heyet göndererek Erdoğan vebakanlarla görüşmek istediklerini ancak polissaldırısıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti.

“Biz buradan bir kez daha anladık ki, TayyipErdoğan’ın bahsettiği demokrasi ve özgürlük sadecekendineymiş!” diyen Yıldız, Erdoğan’ın öğrencigençlikten ve onların isteklerinden ne kadarkorktuğunu ve tahammülsüz olduğunu tekrargördüklerini söyledi.

Saldırıya dönük öfkenin öne çıktığı, coşkulugeçen eyleme Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu,EHP, ESP, SDP, Dev-Lis ve Ev İşçileri DayanışmaDerneği Girişimi de destek verdi.

Genç-Sen 5 Aralık günü Taksim’de ikinci birprotesto eylemi gerçekleştirdi.

Galatasaray Lisesi önünde buluşan Genç-Sen’liler“Gözaltılar, baskılar bizi yıldıramaz / Genç-Sen”pankartı açarak sloganlar eşliğinde Taksim TramvayDurağı’na yürüdüler.

Basın açıklamasını, gözaltına alınan 14 Genç-Sen’liden biri olan İlke Acar gerçekleştirdi.“Demokrasi söz konusu olduğunda ‘Demokrasigelecekse onu da biz getiririz’ zihniyetinde olanbaşbakanın gerçek yüzü ve hükümetin referandumdöneminden beri ağzına sakız ettiği ‘ileri demokrasi’söylemlerinin iç yüzü dün Genç-Sen’lilere yapılanpolis saldırısıyla bir kez daha gözler önüne serildi”diyen Acar, polisin hiçbir uyarı dahi yapmadan Genç-Sen’lilere gaz ve coplarla saldırdığını söyledi.

Basın açıklamasının ardından polis terörünemaruz kalan Genç-Sen’lilerden Işıl Kurt söz aldı.Yaşadıkları polis saldırısına ve gözaltı sürecine ilişkinbilgilendirmede bulunan Kurt, tüm baskılara vesaldırılara rağmen mücadelelerinin süreceğinivurguladı.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, EmekçiHareket Partisi ve BDSP konuşma yaparak saldırıyıkınadı.

TÜM-İGD’nin de destek verdiği eylem atılansloganların ardından sona erdi.

İzmir 4 Aralık akşamı Alsancak Kıbrıs Şehitleri

Caddesi’nde bir araya gelen Genç-Sen’liler cadde

boyunca yürüyüş gerçekleştirdiler. “Polis terörüneson / Genç-Sen” pankartının açıldığı eylemde basınaçıklamasını Ege Üniversitesi Kimya Bölümüöğrencisi Hacer Demir gerçekleştirdi.

Açıklamada, basında sıkça orantısız güç olaraktabir edilen polis terörünün demokratik-akademiktaleplerle mücadele eden öğrencileri de hedef aldığıbelirtildi. Öğrencilerin bu yöntemle sindirilmeyeçalışıldığı söylenirken, YÖK’ün ve rektörlerin polisişbirliği ile gerçekleştirdiği soruşturma veuzaklaştırma saldırısının egemenlere yetmediğibelirtilerek öğrencilere darp, cop, biber gazı vegözaltıların reva görüldüğü ifade edildi.

Öğrenciler, açıklamanın ardından bir süre oturmaeylemi gerçekleştirdiler.

Eskişehir5 Aralık günü Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü

önünde toplanan kitle Adalar Migros önüne yürüdü.Yürüyüş sırasında İstanbul’da karşılaşılan saldırıteşhir edilirken 6 Kasım çalışmaları sırasındaAnadolu Üniversitesi’nde yaşanan saldırılar dahatırlatıldı.

Adalar Migros önüne gelen kitle burada bir basınaçıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında şunlarsöylendi: “Demokrasi söz konusu olduğunda‘Demokrasi gelecekse onu da biz getiririz’zihniyetinde olan başbakanın gerçek yüzü vehükümetin referandum döneminden beri ağzına sakızettiği ‘ileri demokrasi’ söylemlerinin iç yüzü dünöğrencilere yapılan polis saldırısıyla bir kez dahagözler önüne serildi.

Eşit, parasız, bilimsel anadilde eğitim talebineyapılan bu saldırılar sökmeyecek. Bizler sisteminsaldırılarına karşı mücadelemiz yükseldikçebaskının artacağının farkındayız. Biz asla yılmadık,yılmayacağız. Saldırılar keskinleştikçe biz deçelikleşecek, güçlenerek hesap soracağız.”

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eylemi, Genç-Sen,Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti, EmekGençliği, TKP’li Öğrenciler ve Kurtuluş YolundaDev-Genç örgütlerken, BDSP, Emekli-Sen, DYG,EHP, Halkevleri, ÖDP de destek verdi.

Polisler hakkında suç duyurusu6 Aralık günü Beyoğlu Adliyesi’nde buluşan

Genç-Sen’liler, polis terörüne maruz kalanöğrencilerden Işıl Kurt’un polisler tarafından yerdedövülürken çekilen fotoğrafının bulunduğu “İşteorantılı güç! Emniyet Müdür Yardımcısı GökhanÖzsavaş ve Beyoğlu Emniyet Amiri Osman Yıldırımuyguladıkları orantısız güçle suç işlemiştir -Saldırıların hesabını soracağız! / Genç-Sen”pankartını açarak basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Basın açıklaması öncesinde, gözaltına alınanöğrencilerden Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk birkonuşma yaptı. Ardından söz alan DİSK GenelSekreteri Tayfun Görgün, üniversite öğrencilerininkarşı karşıya kaldığı polis saldırısına değinerek “Bugörüntüler oldukça kimse demokratikleştiğinisöylemesin” dedi. Yaşananların yalnızca üniversiteöğrencilerinin değil tüm herkesin sorunu olduğunuvurguladı.

Ardından sırasıyla EHP İstanbul İl Başkanı, ESP İl

Başkanı Hülya Gerçek ve Ekim Gençliği birerkonuşma yaptı.

Konuşmaların ardından basın açıklamasınageçildi. Açıklamayı gerçekleştiren İlke Acar polisinuyguladığı orantısız gücün ve saldırıların hesabınısoracaklarını vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı:

“Emniyet Müdür Yardımcısı Gökhan Özsavaş veBeyoğlu Emniyet Amiri Osman Yıldırım hakkında suçduyurusunda bulunuyoruz. İşkenceciler bu seferzamanaşımı ile kurtulamayacaklar. Bilinsin ki suçduyurularının peşini bırakmayacağız, öğrencilereuygulanan şiddetin bedelini bu kez onlaraödeteceğiz!”

Basın açıklamasının ardından, gözaltına alınanöğrencilerden Didem Arda da bir konuşmagerçekleştirdi. Beyoğlu Emniyet Amiri OsmanYıldırım’ın kendisi hakkında “Bana şiddet uyguladıve parmaklarımı kırdı” ifadeleriyle suç duyurusundabulunduğunu söyleyen Arda, asıl şiddete maruzkalanın öğrenciler olduğunu söyledi.

Basın açıklamasının ardından polis terörünemaruz kalan öğrenciler, avukatları eşliğinde adliyebinasına girerek suç duyurusunda bulundular.

Kızıl Bayrak / İstanbul -İzmir - Eskişehir

Genç-Sen polis terörüne eylemlerle yanıt verdi...

04 Aarlık 2010 / Takism

04 Aarlık 2010 / Takism

Page 8: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Güncel8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

8 Aralık günü CHP’li Süheyl Batum ve AKP’liBurhan Kuzu Ankara Üniversitesi Siyasal BilgilerFakültesi’ndeki anayasa konulu panelde ilerici vedevrimci öğrenciler tarafından protestolarlakarşılandı. Düzen partilerinin sözcülerinin konuşmayapmasına izin verilmezken, panelden sonra çevikkuvvet öğrencilere saldırdı.

Düzen partilerinin sözcülerine söz yok

İki oturum şeklinde düzenlenen panelde ilk olarakCHP’li Süheyl Batum bir konuşma yapmaya başladı.Ama konuşmasına başlamasının hemen ardındanaralarında Ekim Gençliği’nin de bulunduğu ilerici vedevrimci öğrenciler CHP’yi teşhir eden konuşmalaryaptılar. CHP’nin sermaye partilerinden sadece birisiolduğunun belirtildiği konuşmalarda Akdeniz Çivi veKent AŞ işçilerinin CHP tarafından polise hedefgösterildiği söylendi. CHP’nin gençliği kullanarakdemokrasi üzerinden propaganda yapamayacağıvurgulandı. CHP’nin Ulucanlar, 19 Aralık ve Dersimkatliamlarından tanındığı dile getirilerek katliamcıyüzü teşhir edildi. Öğrencilerin protestosundankaynaklı konuşmasını bir türlü tamamlayamayanBatum salonu terk etmek zorunda kaldı.

CHP teşhir edilirken TKP ve ÖğrenciKolektifleri’nin salonu terk etmesi ise dikkat çekti.

İkinci olarak konuşma yapmak için salona BurhanKuzu’nun gelmesi ile yumurta ve sloganlarlakarşılanması bir oldu. Hiçbir şekilde konuşmayapamayan Kuzu da Batum gibi salonu terk etmekzorunda kaldı. Öğrenciler sık sık “Sermaye defolüniversiteler bizimdir!”, “Faşizmi döktüğü kandaboğacağız!”, “Üniversiteler bizimdir bizimleözgürleşecek!” sloganlarını attılar.

Öğrencilere polis saldırısı

Batum’un çıkması ile birlikte sivil polislerkoridorlara girdi. Okula giren sivil polisler, panelinyapıldığı kapıdan okulun çıkışına kadar öğrencilertarafından sürüldü. Okula giren çevik kuvvet iseöğrencilere portakal gazı ile saldırdı. Yapılanpazarlıklarda polis okuldan çıkmadan öğrencilerinokulu terk etmeyeceği vurgulandı. Polisin okuldançıkmasından sonra bir yürüyüş yapılarak

üniversitelerin sermayeye terk edilmeyeceğibelirtildi.

Kuzu öğrencilere “beyinsiz” dedi

Öğrencilerin yoğun protestosu karşısında salonuterk etmek zorunda kalan Kuzu hazımsızlığınıöğrencilere hakaret ederek dışa vurdu.

Arkasında azgın polis terörü olmadığı zaman acizkalan Kuzu şunları söyledi:

“Bu bir ay önce belirlenmiş bir toplantıydı.Süheyl Batum’a gösterilen tepkiler biraz düşükprofilli kaldı. 30 yıldır hocalık yapıyorum. Bu kadarbeyinsiz öğrenci grubunu bir arada görüyoruz. Oyumurtaları atacaklarına yeseler, beyinlerine dahaiyi gelir. Atılan bu kadar yumurtaya yazık. Buöğrencilerin hiçbiri fikir üretmiyor, bir hoca olarakonlara üzülüyorum. Polisin güç kullanımınıeleştiriyorlar ama kendileri de farklı bir biçimde güçkullanıyorlar. Bizim konuşmamıza izin vermiyorlar.”

Saldırı protesto edildi

Polis saldırısına karşı coşkulu bir yürüyüşgerçekleşti. Cebeci Kampüsü’nde toplanan kitleburadan sloganlarla yolu trafiğe kapatarak YükselCaddesi’ne yürüdü.

Kitle, yol boyunca balkonlardan ve bulunduklarıbölgeden insanların alkışları ve destekleri ilekarşılaştı. Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirilen basınaçıklamasında “Bizler artık sermaye partilerininyalanlarına kanmayacağız bugün CHP de AKP degeldiler ve ağızlarının paylarını aldılar. Polis deüniversitemize girmesine rağmen irademiz sayesindeçıkmak zorunda kaldı bundan sonra daüniversitelerimizi sermayeye bırakmayacağız”denildi.

Ayrıca CHP’li Süheyl Batum’un kendisinekonuşma yaptırılmadığı için öğrencilere faşist demeside teşhir edildi.

Bu açıklamanın ardından reformist çevreler kendibasın açıklamasını okudu ve üniversitelerde ‘ileriTayyip demokrasis’i olduğunu ve üniversiteleriAKP’ye bırakmayacaklarını söylediler. Eylemeyaklaşık 400 kişi katıldı.

Ekim Gençliği / Ankara

Düzen partilerine söz yok!

Beytepe’de baskılarakarşı kampanya

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’ndedönemin başından itibaren idare-polis-ÖGB işbirliğiiçinde gerçekleştirilen baskılara karşı “ ÖzgürBeytepe İnisiyatifi” imzasıyla bir kampanyaörgütleniyor.

Dönem başından bu yana öğrencilerin stantaçması engellenmiş öğrenciler ÖGB ve polissaldırılarıyla karşılaşmıştı. Kampüs, 2 kez çevikkuvvet ablukası altına alınmış, saldırılar karşısındadirenen öğrenciler hakkında suç duyuruları yapılmışve öğrencilere soruşturma açılmıştı.

Tüm bu yaşananlarla birlikte HacettepeÜniversitesi’nde anti-demokratik uygulamalardevam ediyor. Öğrenci toplulukları da dahilderneklere ve siyasi gençlik örgütlenmelerineuygulanan stant açma yasağı sürüyor.

Baskılar karşısında ortak bir mücadele örgütlemeihtiyacıyla Ekim Gençliği, YDG, SGD, TÜM-İGD veHÜÖD tarafından “Özgür Beytepe İnisiyatifi”imzasıyla bir kampanya örgütleniyor. Kampanyakapsamında, yaygın ve yoğun bir şekilde afişlerasıldı, bildiri dağıtımları yapıldı, anket ve imzakampanyası yürütüldü. Perşembe ve Cuma günü ise“seyyar stant” açılarak kampüsün birçok noktasıdolaşıldı. Polisin kampüsü terk etmesi, stant açmayasağının kaldırılması, soruşturma-cezaların geriçekilmesi talepleriyle imzalar toplandı.Üniversitelerin hapishaneleştirilmesi, her anımızınkameralarla izlenmesi ve yaşamlarımızın hücreduvarlarıyla kuşatılmasına karşılık çalışmanın anaşiarı “F tipi üniversite istemiyoruz” oldu.

Hacettepe’de ÖGB saldırısı!6 Aralık günü sabah saatlerinde ÖGB tarafından

okuldaki ilerici-devrimci faaliyete dönük bir saldırıgerçekleştirildi. Eş zamanlı olarak kampüsün birçoknoktasında afişler yırtılarak söküldü. Yıldız Amfi’desökülen afişleri isteyen öğrencilerle ÖGB arasındaarbede yaşandı.

Ekim Gençliği / Ankara

Page 9: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

4 Aralık günü “Erdoğan-rektörler zirvesini” protestoeden üniversite öğrencilerinin maruz kaldığı polisterörüne tepkiler sürüyor. Genç-Sen, ÖğrenciKolektifleri ve Gençlik Muhalefeti üyesi öğrencilerinhaklı tepkisine dönük azgın devlet terörü burjuvamedyada dahi tepkilere konu olurken, ilerici vedevrimci güçler, emek ve meslek örgütleri saldırıyıgündemde tutmayı sürdürüyor.

Birdal: “Hukuk devleti mi polisdevleti mi”

BDP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalİstanbul’da öğrencilerin karşılaştığı polis saldırısınatepki göstererek, üyesi olduğu TBMM İnsan Haklarınıİnceleme Komisyonu’nu olağanüstü toplantıya çağırdı.6 Aralık günü konuya ilişkin basına açıklamalardabulunan Birdal, “Başbakan içeride rektörlerledemokratik açılımı, özgürlüğü konuşurken dışarıdaeğitim ve öğretim özgürlüğü isteyen, paralıüniversitelere karşı çıkan öğrencileri dövdürüyorlar.Çocuklar hükümetten farklı düşünebilirler. Kendilerininasıl ifade edecekler? Üniversitelerde demokrasikültürü nasıl oluşacak?” dedi.

“Hukuk devleti mi polis devleti mi karar verilmeli.”diyen Birdal, “İnsan hakları komisyonunun toplanmasıiçin hükümet dışı bir ihlal mi olması gerekiyor. Asılihlaller hükümet ve devlet kaynaklı oluyor. Biz bunlarıgörmezlikten geliyoruz” ifadelerini kullandı.

PSAKD: “Polisi ve şiddete onayveren siyasi iktidarı kınıyoruz”

“Polisin gençlere karşı kullandığı şiddet AKPiktidarının zulümkar tavrının parçasıdır.” başlığıyla 6Aralık günü yazılı bir açıklama yaparak polis terörünükınayan PSAKD Genel Başkanı Fevzi Gümüş, AKPiktidarının hak talep eden kesimlerden haz etmediğinivurguladı. AKP’nin polisin hak talep eden kesimlerekarşı şiddet kullanmasına onay verdiğini belirtenGümüş, TEKEL işçilerinin Ankara’da kış koşullarında

maruz kaldıkları polis şiddetinin belleklerdekicanlılığını koruduğunu söyledi.

Gümüş açıklamasını, “Mağdur kesimlerin, haktalep edenlerin, işçilerin, gençlerin demokratik hakkınkullanılmasına karşı tahammülsüz bir tutum içindeyaklaşan ve şiddet kullanan polisi ve bu tutuma onayveren siyasi iktidarı kınıyoruz.” sözleriyle noktaladı.

DİSK: Sorumlular hesap vermeli!DİSK öğrencilere yönelik estirilen polis terörünü

yazılı bir açıklamayla kınadı. “AKP demokrasisindenöğrencilerin payına biber gazı ve dayak düştü!” başlıklıaçıklamada öğrencilere karşı şiddet uygulayanlar hesapvermeye çağrıldı.

Genel Sekreter Tayfun Görgün imzasını taşıyanaçıklamada AKP hükümetinin ikiyüzlülüğü eleştirilerek“AKP hükümeti demokrasinin ‘D’sini anlamadığını,eleştirinin E’sine bile tahammül edemediğini bir kezdaha göstermiştir.” denildi.

Açıklamada DİSK üyesi olan Genç-Sen vemücadelesi sahiplenilerek “Yasaklar, disiplinsoruşturmaları, uzaklaştırma cezaları ve kapatmadavaları bugüne kadar Genç-Sen faaliyetlerinidurduramamıştır. Genç-Senliler bugün dekararlıklıklarını sergilediler. Eşit, parasız ve bilimseleğitim isteyen öğrenciler üniversiteyi tüccarlara teslimetmeyeceklerini bir kez daha göstermiş oldular.”denildi.

Açıklamada son olarak ise “öğrencilere yönelikorantısız şiddet kullanımından sorumlu olan yetkililerhesap vermelidir” talebi yükseltildi.

DİSK 8 Aralık günü yaptığı diğer bir yazılıaçıklamada ise AKP hükümetinin sözde demokrasisöylemlerine hiç de yabancı olunmadığını vurguladı.

Açıklamada, “Tuzla’da yaşanan işçi cinayetleri, 2yıl önceki 1 Mayıs görüntüleri, tutuklanan, işten atılansendikacılar, okulundan uzaklaştırılan gençler,kapatılmak istenen sendikalar, insanları sefalete terkeden asgari ücret… Bunları daha da çoğaltabiliriz.Tüm bunlar AKP hükümetinin demokrasi tanımınıngündelik yaşamımızdaki somut karşılıklarıdır.” denildi.

Açıklamada, polis şiddetini orantılı ya da orantısızdiye tartışmanın demokrasi ayıbının kendisi olduğunadikkat çekilerek, “AKP hükümetinin ileri demokrasianlayışı, AKP hükümetinin ve kadın erkek eşitiliğineinanmadığını açıkça dile getiren bir Başbakan’ın kadınabakış açısının da turnusol kağıdı olmuştur.” ifadelerineyer verildi.

Referandum sürecinde yaptığı konuşmalarhatırlatılarak Erdoğan’a seslenilen açıklamada, “SayınBaşbakan, dün ağlayarak TBMM’de andığın gençlerinbugünkü uzantıları dün dövdürdüğün gençlerdir.Demek ki Deniz Gezmiş’in, Erdal Eren’in adı sadecereferandum içinmiş.” denildi.

Genç-Sen Kocaeli’nin merkez ilçesi İzmit’te stand açıp bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. İzmit’te yürüyüş yolundaaçılan stantta “Rektörle sohbet, öğrencilere dayak!” başlıklı bildirilerin dağıtımı yapıldı. Öğrencilerin maruzkaldığı ÖGB-polis terörü ve eğitimin ticarileştirilmesi uygulamaları işçi, emekçi ve gençlere anlatıldı.

“Genç-Sen asla yalnız yürümeyecek! Paralı eğitime, sınavlara, çalışma hakkını engelleyen işsizliğe, anadildeeğitim yasağına, baskılara ve geleceğimizi yok eden bu YÖK düzenine karşı …” vurgusunun yer aldığı bildirinindağıtımı sırasında yerel halkın yoğun ilgisiyle karşılaşıldı. Gerçekleştirilen sohbetlerde birçok kişi bundan sonrayapılacaklar hakkında bilgi edinmek isterken, imza toplamak, eylem yapmak gibi tüm etkinliklere destekvereceklerini ve öğrencileri destekleyeceklerini belirttiler.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Polis terörüne tepkiler...

Gelecek ve özgürlükmücadelemizi

bastıramayacaksınız!

4 Aralık’ta YÖK toplantısını protesto ederekseslerini duyurmak isteyen Genç-Sen’lilere dönükpolis terörü aynı gün içinde İstanbul gişelerinde deyaşanmış, Öğrenci Kolektifleri üyelerine polisazgınca saldırmıştır.

Azgın polis terörü eyleme müdahalede olduğugibi gözaltında da sürmüş öğrenciler vahşicedövülmüştür. Bir öğrencinin yüzü gözaltında maruzkaldığı kaba dayakla dağıtılırken bir diğeri isemüdahale sırasında aldığı darbeler nedeniylebebeğini düşürmüştür. “Hamileyim!” diyen kadınadaha fazla şiddeti reva gören faşist katillerin sırtınısıvazlayan Erdoğan ve müritleri protesto haklarınıkullanan öğrencileri şiddet uygulamaklasuçlamaktadırlar.

AKP şeflerinin bu sözleri “biz sizin hayatınızıkarartırken, siz de eylem yapacaksanız gidin birköşede basın açıklaması yapın, bizi rahatsızetmeyin” demekten başka bir anlam taşımıyor.

Burjuva medyanın satılmış kalemleri de polisterörünün arkasında saf tuttu. Medya elbirliğiyleöğrencileri uyarmak ve onlara düzenin eylemözgürlüğü konusundaki sınırlarını göstermeyeçalışıyor.

Öyle ki bazıları “orantısız eylem” üzerine atıptutuyorlar. Bu soysuz sermaye uşakları da sahiplerigibi gençlikten korkuyor, onun mücadelesindenrahatsız oluyorlar. Onlar istiyorlar ki geleceğiçalınan, dünyası karartılan gençlik hoplayıpzıplasın, ama sermayenin rahatını bozmasın.

Böyle istiyorlar çünkü sermaye ve uşakları,gençliğe karanlıktan başka bir gelecek sunamıyor.Bunun için de gelecek isteyen gençliği susturmaya,acımasızca bastırmaya çalışıyorlar. Bu nedenleüniversiteler kışlaya çevrilmiştir. Kafasını kaldıranöğrenciler kapının önüne konuluyor, soruşturmakurulları engizisyon gibi çalışıyor, polis-ÖGB terörüdizginsizce sürüyor.

Buradan bir kez daha haykırıyoruz ki, gençlikterörünüze teslim olmayacak. Mücadelesinikararlılıkla sürdürecek ve üzerindeki ablukayımeşru ve militan eylem çizgisi ile dağıtacaktır.

YÖK’ü de düzenini de yıkacağız!Katil polis hesap verecek!Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!

Ekim Gençliği08 Aralık 2010

Kocaeli’de Genç-Sen faaliyetine ilgi

Page 10: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

MESS-Türk Metal kirli ittifakının 13 Kasım günüihanet sözleşmesini imzalamasının ardından aynısözleşmenin Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın daönüne konması ile Metal Grup TİS’lerinde son ve enkritik viraja girilmiş oldu. Gelinen aşamada BirleşikMetal üyesi işçiler ya MESS dayatmalarına karşımücadele bayrağını yükselterek işçi sınıfı içerisindekiöncü rollerini yerine getirecekler, ya da MESS’inkölelik dayatmalarını kabul ederek Türk Metalçetesinin imzaladığı ihanet sözleşmesinin birbenzerine imza atacaklar.

Birleşik Metal yönetimi son kararı, fabrikalardayapacağı toplantıların ardından 11 Aralık günügerçekleştireceği yeni bir merkezi TİS Kurulutoplantısı ile alacağını duyurmuş bulunuyor. Bunagöre bu hafta içerisinde Birleşik Metal’in MESSkapsamında örgütlü olduğu tüm fabrikalarda MESS’insözleşme teklifini değerlendiren toplantılargerçekleştirilecek. Aynı açıklamada sürecin bitmediğive eylemlerin karar netleşene kadar devam edeceğivurgulansa da işyerlerinden yansıyan bilgiler bu haftaiçin planlanan eylemlerin süreç netleşene kadar askıyaalındığını gösteriyor. Bu durum ise Birleşik Metalyönetimi payına klasik bir tansiyon düşürme ve işçileriimzaya ikna etme politikasının devreye sokulduğunugösteriyor.

Bugün Birleşik Metal tabanında saldırılara karşıdirenme ve boyun eğme biçiminde iki eğilimbulunuyor. İlk eğilimi Gebze ve Kocaeli’de yer alankimi temel fabrikaların yanısıra daha yoğun olarakörgütlenme süreci yeni olan, görece küçük ve ücretsorununun yoğun olarak yaşandığı fabrikalarda çalışanişçiler temsil ediyorlar. Yıllardır uzlaşmacısendikacılık anlayışının egemen olduğu, aynı zamandaise ücretlerin görece yüksek olduğu kimifabrikalardaki yaygın eğilim ise MESS’in sunduğuyeni taslağın kabul edilmesi yönünde. 4 Aralık’tagerçekleşen TİS Kurulu da işte bu eğilimin karşıkarşıya geldiği bir atmosferde gerçekleşmişbulunuyor.

Bu tablo ise Birleşik Metal yönetiminin takınacağıtutumu çok daha önemli hale getiriyor. Kuşkusuz kigenel söylemlerde dile getirilen mücadelecisendikacılık anlayışı, tabandaki varolan direnmeeğilimini güçlendirmeyi, önderlik pratiğini buçerçevede ele almayı gerektiriyor. Tabanda bueğilimin görece yaygın oluşu da atılacak bu adım içinoldukça önemli bir olanak yaratıyor. Dahasısendikanın kendi tabanının dışında Türk Metal üyesibirçok metal işçisinin gözü de halen Birleşik Metal’inalacağı tutumun üzerinde. İhanet sözleşmesinin hemenardından açığa çıkan tepkiler eylemli bir sürecedönüşmese de buradaki rahatsızlıklar halen olancasıcaklığı ile devam ediyor. Bu açıdan Birleşik Metalcephesinden gerçekleştirilecek bir öncü çıkış öfkeninbelli oranlarda dinmiş olmasına karşın Türk Metalçetesi bünyesindeki dinamiği de harekete geçirmepotansiyelini koruyor.

Oysa bugüne kadar yansıyanlar Birleşik Metalyönetiminin bir kez daha ürkek bir pratik içerisindeolduğunu gösteriyor. Bu açıdan Birleşik Metal GenelBaşkanı Adnan Serdaroğlu’nun 28 Kasım Gebzemitinginde gerçekleştirdiği konuşma bu bakımdan

dikkat çekici. Buradaki konuşmasının ekseninesermaye sınıfının saldırılarını ve MESS-Türk Metalittifakını oturtan Serdaroğlu, Birleşik Metal olarakönümüzdeki günlerde nasıl bir pratik ortayakoyacaklarına dair hiçbir şey söylememişti. HattaTürk Metal’in imzaladığı sözleşmenin görece olumluyanlarının (esnek çalışma hükümlerinin MESStarafından geri çekilmesinin) kendilerinin kurduğubasıncın bir ürünü olduğunu söyleyerek bu kadarınıyeterli gördüklerinin sinyalini de vermişti. Gebze’degerçekleşen bir mitingde ÇEL-MER ve Mutaş gibiönemli mücadele deneyimlerinin adını anmayanSerdaroğlu, yeterince mücadele ettiklerini iddia ederekkimsenin kendilerini ihanetçi olaraksuçlayamayacağını da dile getirmişti.

Kuşkusuz ki bugün sınıf mücadelesinden yana olanhiç kimse Birleşik Metal yönetimini Türk Metal çetesiile aynı kefeye koyan bir söylem içinde değil. Ancakşu açıktır ki, grup TİS’lerinde gösterilen pratik metalişçilerinin mücadelesini değil, bu çetenin alandakidenetimini güçlendiren sonuçlar yaratmaktadır. Zirasonuçtan da bağımsız olarak önemli olan mücadeleyolunda tüm güç ve imkanlarını kullanabilmek, budoğrultuda kararlı ve samimi bir çaba verebilmektir.Bunu yapmayanların ise Türk Metal çetesinde olduğugibi bilinçli bir ihanet girişimi olmasa da bu ihanetinsuç ortağı konumuna geleceği açıktır.

Bugün ister sendikal alanda, ister siyasal alandaolsun öncülük rolünü ve misyonunu taşıyan hiçbir kişive kuruluşun sınıfın geneline hakim olan geri bilincive ruh halini kendisine kalkan yapmaya hakkı yoktur.Kendilerine bu rolü biçenlerin yapması gereken sınıfıniçindeki mücadele istek ve iradesine yüklenmek, buistek ve iradeye yaslanarak mücadele barikatlarının önsafına geçmektir.

İşte Birleşik Metal yönetiminin de yapmadığı-yapamadığı tam olarak budur. Mücadele payına atılanolumlu adımlar bu yönetim tarafından her defasındabu gerekçe ile iğdiş edilmekte, mücadelede öncülükrolünün sınanacağı kritik aşamaya geldiği anda sınıfıngenel geriliği bahane edilerek mücadelebarikatlarından geri dönülmektedir.

2010-2012 MESS Grup TİS’lerinde gelinen aşamabir kez daha bu tabloda en ufak bir değişiklikolmadığını göstermektedir. Hatta fabrikaların önemli

bir bölümünden yansıyan olumlu atmosfere karşın“Biz yapabileceğimizi yaptık. Elimizden gelen bukadar!” düşüncesi bizzat yönetim eliyle temsilcilereve işçilere doğru yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. 4Aralık’ta gerçekleştirilen TİS Kurulu’ndan hiçbirbilginin dışarıya “sızmamasına” dair verilen direktiflerde bu çabanın dolaysız bir ürünüdür. Zira MESS’in vetek tek patronların, fabrikalardaki genel atmosferizaten doğrudan gözlemlediğinden, buralardan kendiatacakları adımlara ilişkin sonuçlar çıkarmayaçalıştıklarından en ufak bir kuşku duymamak gerekir.Böyle bir durumda bizzat Genel Başkan tarafındanyapılan bu “uyarı”nın metal işçilerinin mücadelesinigüçlendirme niyet ve çabasında olan ilerici-devrimcigüçleri hedeflediği de yeterince açıktır.

Tek başına bu girişim bile Birleşik Metalyönetiminin sürecin gelişimine dair yaklaşımıkonusunda bir fikir vermektedir. Böyle bir girişiminsonucu ise tek başına MESS’in dayatmalarına boyuneğmek olarak çıkmayacak, işçilerin doğrudan katılımıile hazırlandığı iddia edilen ve eksikliklerine karşınoldukça önemli talepler içeren (çalışma sürelerininkısaltılması vb.) taslağın hasır altı edilmesi sonucunudoğuracaktır.

Bugün yıllardır patronlarla uzlaşmayı adet halinegetiren kesimleri dışında metal işçilerinin önemli birbölümü Birleşik Metal adına MESS’e sunulan taslağınve burada dile getirilen taleplerin arkasındadır. Tabanörgütlenmelerinin zayıf olduğu bugünkü koşullarda butaslak uğruna verilecek kararlı mücadele ise ancak netve kararlı bir önderlik altında mümkündür. BugünBirleşik Metal yönetiminin kendi üyelerine, diğermetal işçilerine ve hatta tüm işçi sınıfına karşıtaşıdıkları sorumluluk bu önderlik pratiğini hayatageçirmeyi, cüretli ve kararlı bir şekilde öne çıkmayıgerektirmektedir.

Metal işçilerinin uğruna kararlılıkla mücadeleedeceği talepleri orta yerde duruyorken, sonucuyenilgi de olsa savaş meydanına çıkacak gücü veiradesinin olduğundan kimsenin en ufak bir kuşkusuolmamalıdır. Ancak bugünkü koşullarda bu iradeningerçek niteliğine bürünmesi Birleşik Metal üyesimetal işçilerinin ve tabii ki yönetiminin bu irade vekararlılığı ne kadar güçlü bir şekilde dile getireceğinebağlıdır.

Metal Grup TİS’lerinde son viraj!

Cüret ve kararlılıkla öneçıkamayanlar ihanete ortak olurlar!

Page 11: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Metal İşçileri Bülteniişçilerle buluşuyor

Metal İşçileri Bülteni’nin yeni sayısı İzmir,İstanbul ve Manisa’da metal işçileriyle buluştu. Bukapsamda İzmir’de Birleşik Metal-İş’in örgütlüolduğu kimi fabrikalar ile Aliağa’da bulunanfabrikaların servis güzergahlarına bülten dağıtımlarıgerçekleştirildi.

İlk olarak Çiğli Organize’de bulunan ZFLenförder’e yönelik bir dağıtım yapıldı. Aynıfabrikaya geçtiğimiz günlerde Türk Metal çetesi dedağıtım yapmaya gitmişti. ZF Lenförder işçilerineyönelik bülten dağıtımı sırasında görüşülentemsilciden olayın ayrıntıları da öğrenildi.

Dağıtıma fabrikada ilgi yoğundu. Gerçekleştirilensohbetler sırasında işçiler özellikle ücret konusundaşikayetlerini ifade ettiler.

Bülten, Pazartesi sabahı ise Aliağa’da bulunandemir-çelik fabrikalarının servis güzergahı olanMenemen /Asarlık’ta dağıtıldı. Burada gerçekleştirilendağıtım sırasında pek çok işçinin Türk Metal’in satışsözleşmesinden haberdar olduğu ve tepki gösterdiğigörüldü. Ayrıca ücret alacakları için mücadele etmeyidüşünen bir fabrikanın işçileriyle de hak alma üzerinesohbetler gerçekleştirildi.

Manisa’da Cemiyet ve Türk Metal Sendikası’nınönünde, işçilerin servis bekledikleri güzergahta bültendağıtımı yapıldı. Ajitasyon konuşmaları eşliğindeyapılan bülten dağıtımına işçilerin ilgisi yoğundu.

İşçilerle yapılan sohbetlerde, işçilerin Türk Metalçetesinin imzalamış olduğu sözleşmeden memnunolmadığı, sözleşmenin içeriğini bilmedikleri bir kezdaha açığa çıktı. İşçiler sendikaya güvensizliklerinidile getirirken “Yapacak bir şeyimiz de yok!” diyereksıkıntılarını dile getirdiler.

İstanbul Küçükçekmece’de devrimci sınıf faaliyetibölgede gerçekleştirilen bülten dağıtımları ile sürüyor.

Yerel bülten Emekçinin Gündemi ve Metal İşçileriBülteni’nin dağıtımını gerçekleştiren sınıf devrimcileribölge işçilerine mücadeleyi yükseltme çağrısınıtaşıyorlar.

Yaygın bir biçimde dağıtılan EmekçininGündemi’nin son sayısı bölge işçileri tarafındananlamlı bir ilgiyle karşılandı. Özellikle “Ulusalİstihdam Stratejisi” ve asgari ücret konuları üzerineişçilerle tartışmalar yürütüldü.

Metal İşçileri Bülteni’nin dağıtımı sırasında isegündem grup TİS’leriydi. Türk Metal üyesi Net Cıvataişçilerine yönelik bülten dağıtımı sırasında yapılansohbetlerde Metal İşçileri Birliği (MİB) tanıtıldı.

Özellikle MESS kapsamındaki fabrikalarda, NetCıvata’da yaşanan iş durdurma eyleminin haberidikkat çekti. MESS üyesi fabrikalara dönük çalışmalarMİB’in çıkardığı bildirilerle de destekleniyor.

Kızıl Bayrak / İzmir - Manisa -Küçükçekmece

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Arkadaşlar!MESS-Türk Metal kirli ittifakı bir kez daha metal

işçilerine kölelik dayatmasında bulundu.İmzaladıkları sözleşme ile metal işçilerindençaldıklarının üzerine yattılar ve yeni hak gasplarınınkapısını araladılar.

Bugün bu saldırganlığa karşı kararlı bir duruşsergilemek hayati önemdedir. Bu pervasızsaldırganlığa yanıt verilemediği oranda metalişçilerinin çalışma ve yaşam koşulları bugünküylekıyaslanamaz derecede ağırlaşacaktır. Dahası sıradaağır sosyal yıkım paketleri var. Bunun için metaltoplu sözleşmeleri sınıf mücadelesinin ön cephesidurumuna gelmiştir.

Bu cepheyi düşürmeyelim! MESS’in kölelik dayatması ile bir kez daha

karşımıza çıkması da bu nedenledir. Onlar düzenlerisürsün diye bazı dayatmalarını geri çekseler de,satış sözleşmesiyle büyük kazanımlar eldeediyorlar. Çünkü bu sözleşmeyle metal işçilerininsefalet ücretlerinde ve kölece çalışma koşullarındazerrece değişiklik yoktur.

İşte, ya bu satış sözleşmesine onay vereceğiz,onun kopyasına imza atacağız. Ya da bu satışsözleşmesini yırtmak için greve doğru kararlılıklayürüyeceğiz. Böylelikle de ihanet çetesini ve MESS’iezeceğiz!

Arkadaşlar!Grev bayrağını yükseltmek için nedenimiz çok.

Ancak yönetim cephesinden büyük bir kararsızlıkgöze çarpıyor. Yönetim greve inanmıyor.Mücadeleyi sonuna kadar götürebileceğineinanmıyor. Böyle bir mücadelenin sonucundabüyük bedeller ödemekten korkuyor. Bunun için detemkinli ve kontrollü hareket etmeye çalışıyor.“İşçiden icazet alırım” anlayışıyla topu metalişçisine atıyor.

Ancak Birleşik Metal üyeleri ile birlikte TürkMetal üyelerinin tutumunu da büyük ölçüdeyönetimin göstereceği mücadele kararlılığı tayinedecek. Eğer yönetim kararlı davranır ve bukararlılığını tok bir grev çağrısıyla birleştirebilirsemetal işçileri de hızla grev bayrağının altındatoplanabilir, bir ordu gibi mücadeleye atılabilirler.Zaten Birleşik Metal tabanı büyük ölçüde demücadeleye devam kararlılığını yönetime

göstermektedir. Ayrıca Türk Metal’in tuttuğufabrikalarda da öfke dinmemiş, sadece akacakkanal aramaktadır.

Birleşik Metal yönetiminin yapması gereken bumücadele eğilimini güçlendirmek, varolankararlılığa kararlılık katacak tok bir mücadeleiradesi gösterebilmektir. Böyle bir iradegöstermeyenlerin “tabanın geriliği” bahanesi kabuledilemez. Böyle yapmayanların “mücadele ettik,ama olmadı” gerekçesi haklı görülemez. Çünkü bubahaneleri öne süreceklerin öncelikle görevleriniyerine getirmesi gerekir. Mücadele görevleriüstlenilir, grev kararlılığı kuşanılır, yola çıkmak içinhazırlanılır ve yola düşülür. Ama sonuna kadargidilir, ama bir yere kadar! Böyle davranmak başka,daha yolun başında teslim bayrağını çekmek başkaşeydir!

Eğer sağlam ve kararlı bir önderlik iradesigöstermek yerine, metal işçilerinin en geribölüklerinin kararsızlığına ve geriliğine yaslanmayakalkılır ve çeşitli bahanelerle Türk Metal’in satışsözleşmesine imza konulursa bunu metal işçisiaffetmez. Böyle yapanların artık Türk Metalkarşısında metal işçisine söyleyecek bir sözleri deolmaz. Sözlerinin inandırıcılığı da kalmaz.

Gün; cüret ve kararlılıkla öne çıkma günüdür. İşte Metal İşçileri Birliği, bu bilinçle Birleşik

Metal yönetimini mücadelenin ihtiyaçlarına yanıtvermek üzere sorumluluk almaya çağırıyor. MESS’inve sermaye sınıfının pervasız saldırganlığına karşıöne çıkmaya, mücadele barikatlarını kurmayaçağırıyor.

Metal İşçileri Birliği, tüm metal işçilerini sendikayönetimlerini sorumluluklarına sahip çıkmak üzerezorlamaya, mücadeleyi omuzlamaya çağırıyor.

Unutulmasın ki; MESS’i ve ihanet şebekesiniezmek için olduğu gibi, yalpalayan sendikayönetimelerini de ayağa kaldırmak – gerektiğindeonları aşmak- için ilk iş taban örgütlülüklerimizikurmaktır. İnisiyatif almanın, geleceğimiziellerimize almanın başka yolu yoktur.

Haydi öyleyse hep birlikte, cüret ve kararlılıklaöne çıkalım!

Haydi hep birlikte haklarımız ve geleceğimiz içingrev bayrağını yükseltelim!

Metal İşçileri Birliği6 Aralık 2010

Şimdi cüret ve kararlılıklaöne çıkma zamanı!

Page 12: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

2010-2012 MESS grup toplu iş sözleşmesigörüşmelerinde 9 Kasım 2010 tarihinde uyuşmazlıkzaptı tutan Birleşik Metal-İş Sendikası, 3 AralıkCuma günü MESS’le masaya oturdu. Metal patronları,Türk Metal’in imzaladığı satış sözleşmesinin aynısınıBirleşik Metal-İş’in önüne koydu. Sendika, 4 AralıkCumartesi günü Merkez TİS Komisyonu’nu toplayarakMESS’in teklifini ve süreci değerlendirdi.

MESS’ten satış sözleşmesi teklifiİstanbul Mecidiyeköy’deki MESS merkez

bürosunda 3 Aralık günü yapılan görüşmede BirleşikMetal-İş’i; şube başkanları, işyeri temsilcileri, genelmerkez yöneticileri ve uzmanların da içinde bulunduğubir müzakere heyeti temsil etti. Toplantıda MESS’e,“sözleşmeyi bitmiş olarak görmüyoruz” mesajı verildi.

MESS’in sunduğu teklifte, TİS görüşmelerisürecinde dayatılan esneklik ve güvencesiz çalışmateklifleri (Deneme süresinin 4 aya çıkarılması, ihbar vekıdem tazminatında yasa hükümlerinin geçerli olması,fazla çalışma ücretinin yüzde 75′e düşürülmesi,denkleştirme süresinin 4 ay olması, telafi çalışmasınınsözleşmeye girmesi) yer almıyor. MESS teklifindeayrıca, sermaye hükümeti tarafından yasalaştırılmakistenen “Ulusal İstihdam Stratejisi”ne atıf yapanherhangi bir ibare de bulunmuyor.

MESS’in teklifi değerlendirildiMESS’in teklifi, 4 Aralık Cumartesi günü

sendikanın İstanbul Bostancı’daki genel merkezbinasında gerçekleştirilen Merkez TİS Komisyonutoplantısında ele alındı. Genel merkez yöneticileri,şube başkanları ve TİS Komisyonu’nda bulunan işyeritemsilcileri bundan sonraki süreçle ilgili yapılacaklarıkonuştu. Toplantının ardından sendikadan yapılanbilgilendirmede, “Süreç bitmedi! Eylemlere devam!Demokratik karar alma mekanizmaları işletilecek!”mesajı verildi. Bir sonraki Merkez TİS Komisyonutoplantısının 11 Aralık Cumartesi günü yapılmasıkararlaştırıldı.

Birleşik Metal Genel Sekreteri Selçuk Göktaş,toplantının açılış konuşmasında, mücadelenin 2.evresine gelindiğini, bu toplantının bir evet-hayırtoplantısı olmadığını, bütünsel yürüyüş için atılacakadımların konuşulmasını beklediklerini söyledi.

Genel sekreterin konuşmasının ardından toplusözleşme dairesi MESS’in verdiği teklif ve TBMM’yehükümet tarafından gönderilen torba yasa ile ilgili birsunum yaptı.

Sunumun ardından konuşan Genel Başkan AdnanSerdaroğlu, işçi sınıfı ve sendikalar açısından kritik birsüreçten geçildiğini, bu kritik dönemde Birleşik Metalİş’in önemine vurgu yaptı.

28 Kasım günü Gebze’de yapılan mitingin öneminedeğinen Serdaroğlu, bundan sonraki süreçte de kuralsızve güvencesiz çalışmaya karşı mücadelenin her türlü

platformda sürdürüleceğini ve mücadelenin daha dasertleşmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Grup toplu iş sözleşmesi sürecinde de BirleşikMetal-İş’in verdiği mücadelenin sözleşmenin seyrinindeğişmesine neden olduğunu belirten Serdaroğlu, TİSkurulları ile daha fazla üyenin tartışma sürecine dahiledileceğini, hemen yanıt verilmesi gibi bir durumunsözkonusu olmadığını vurguladı. “Birleşik Metal-İş’teşahsi mücadelenin olmadığını” belirten Serdaroğlu,bugüne kadar küçümsenmeyecek ve oldukça başarılıbir mücadele yürütüldüğünü sözlerine ekledi.

Fabrikalardan temsilciler söz aldı

Göktaş ve Serdaroğlu’nun konuşmalarının ardındanMESS’e bağlı fabrikaların temsilcileri alfabetik sırayagöre söz alarak görüşlerini dile getirdi. Yapılankonuşmalarda ağırlıklı olarak mücadeleninsürdürülmesi gerektiği dile getirilirken “Grev” detartışıldı. Farklı eğilimlerin öne çıktığı toplantıda;SCM, Prysmian (Bursa Şube), ÇİMSATAŞ (AnadoluŞube), Paksan, RSA (İstanbul 2 Nolu Şube), Bekaert,Standart, AD Demirel (Kocaeli Şube), Dostel Makine,Çayırova Boru, Sarkuysan, Yücel Boru, Areva, MakinaTakım, Bosal Mimaysan, Kroman Çelik (Gebze Şube)gibi fabrikaların temsilcileri değerlendirmelerdebulundu. Toplantıyla ilgili edindiğimiz ilk bilgileregöre; sendikanın bazı fabrikaların temsilcileri “bundansonra yapılabilecek bir şey olmadığı” yönünde görüşbelirtirken fabrikaların önemli bölümü de alınan eylemkararlarının devam ettirilerek sürecin ilerletilmesigerektiği üzerinde görüş bildirdi. Birleşik Metal’inböyle bir süreçte daha dik ve net olması gerektiği detoplantıda dile getirilen önemli vurgu noktalarından birdiğeri oldu.

Merkez TİS Komisyonu’nun, daha öncekitoplantılarda aldığı eylem kararlarının dadeğerlendirildiği toplantıda, bu kararların MESS üyesifabrikalarda ağırlıklı olarak uygulandığıdeğerlendirilmesinde bulunulurken bazı fabrikalarda(ABB Kartal ve Dudullu fabrikaları– İstanbul 1 NoluŞube) ise eylem kararlarının hayata geçirilmediğiortaya çıktı. Bu konuda yürütülen tartışmalarda genelsonuç; alınan eylem kararlarının uygulanmaya devamedilmesi ve fabrikalardaki toplu iş sözleşmesikurullarının toplanması gerektiğiydi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Gebze’de işten atma ve sendikasızlaştırmasaldırısına karşı 4 günlük işgal eylemiyle yanıt verenBirleşik Metal-İş üyesi ÇEL-MER işçilerinin işe iadedavası 2 Aralık günü Gebze 2. İş Mahkemesi’ndegörüldü. Dava 15 Şubat 2011 tarihine ertelendi. Davaya TEKEL, BETESAN, İleri Elektrokimya,Mutaş, Fen-İş Alüminyum, Tersane İşçileri BirliğiDerneği üyesi işçiler ile BDSP, UİD-DER destek verdi.

Duruşma sonrası adliye önünde “İşten atmalaryasaklansın! / ÇEL-MER İşçileri” pankartı açılarak

eylem yapıldı. Eylemde sermayenin işçi-emekçilereyönelik saldırılarını giderek arttırdığı söylenereksömürüye karşı hak arama mücadelesi veren işçilerinise işten atmalara maruz kaldığı ifade edildi.

İşçiler açıklamayı “Bizler ÇEL-MER işçileri olarakhukuksal ve fiili mücadelemizin takipçisi olacağız. Tümilerici ve devrimci kamuoyunu hakları için direnenişçilerle dayanışmaya çağırıyoruz” sözleriylesonlandırdılar.

Kızıl Bayrak / Gebze

Metalde mücadele sürüyor...

ÇEL-MER’de işe iade davası

Kirli ittifak saldırganlaşıyor

Türk Metal çetesi saldırganlaşıyor. MESS-Türk Metalkirli ittifakı işçilerin yoğun tepkisi ile karşılanırken BirleşikMetal-İş’e yönelik karalama kampanyası başlatıldı.

Fabrikalarda kirli propaganda

Özellikle fazla mesailer konusunda işçileri baskı altınaalmaya çalışan patronlar uyuşmazlık aşamasında olanTİS konusunda ise farklı beklentilerin önüne geçmeyeçalışıyorlar. Türk Metal’den farklı bir sözleşmeimzalanamayacağı, ya da Birleşik Metal-İş Genel BaşkanıAdnan Serdaroğlu’nun da sözleşmeyi imzaladığı ancakbunun halen işçilerden saklandığı gibi dedikodular şugünlerde MESS patronlarının bilinçli bir tutumu ileBirleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikalardadillendiriliyor.

Birleşik Metal’e Türk Metal tacizi

Türk Metal çetesi ise Birleşik Metal’in kimizayıflıklarını da kullanarak hazırladığı bir bildiri ile BirleşikMetal üyesi işçilerin kafasını bulandırmaya çalışıyor.İşçilerin yoğun olarak oturdukları semtlerde ve yer yerde Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikaların önündeyaptıkları bildiri dağıtımları ile Birleşik Metal’i fotokopisendikacılığı ile suçlayan Türk Metal çetesi kenditabanını da hareketlendirecek bir dinamizmin önünegeçmeye çalışıyor.

İşçiler sessiz kalmadı

Birleşik Metal İş üyesi işçiler ise Türk Metal çetesininbu girişimini büyük bir öfke ile karşılıyorlar. Kimiyerlerde yapılan dağıtımları gören Birleşik Metal üyeleribu çetecilere anladıkları dilden yanıt veriyorlar. TürkMetal çetesi, Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu çeşitlifabrikaların önünde bildiri dağıtarak gerici kampanyasınıhayata geçirmeye çalışıyor. Bunun son örneği İzmir’deyaşandı. Birleşik Metal-İş İzmir Şube’ye bağlı TotomakMakina ve Yedek Parça San. ve Tic. A.Ş. İle ZfLemförder Aks Modülleri fabrikalarına bildiri dağıtmakisteyen Türk Metal çetesinin adamları Birleşik Metal-İşüyesi işçilerin öfkesinin hedefi oldu. Türk Metal çetesineanladıkları dilden yanıt veren işçiler taşeron örgütünadamlarını defettiler.

Kızıl Bayrak / İzmir

Açlık grevi sona erdi

KARDEMİR’de Türk Metal’e üye olduktan sonra iştenatılan işçilerin 29 Kasım Pazartesi günü başlattığı açlıkgrevi 2 Aralık günü sona erdi.

Türk Metal Sendikası Genel Başkan Danışmanı RecaiBaşkan ve işten atılan işçiler, Ankara’dagerçekleştirdikleri görüşmelerin ardından Karabük’edöndü. KARDEMİR girişinde karşılanan işçiler, açlıkgrevinde dördüncü günü dolduran arkadaşlarının yanınagitti.

Burada işçilere seslenen Başkan, KARDEMİR’de iştenatılmaların durdurulduğunu dile getirdi. Bundan böyledisiplin suçu dışında sendikal mücadele kapsamındahiçbir işçinin atılamayacağını ifade ederek işten atılanişçilerin yeniden işe alınması için yasal sürecin takipedileceği bildirildi.

İki ihanetçi sendika Türk Metal çetesi ve Çelik-İşarasında KARDEMİR’de süren rant kavgası sebebiyleTürk Metal üyesi 320 işçi işten atılmıştı. İşten atmasaldırısına karşı çeşitli eylemler gerçekleştiren işçiler sonolarak Ankara yürüyüşü ve açlık grevi eylemiylesorunlarını duyurmaya çalıştılar.

Page 13: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

Ankara’da kurulu Başöz Enerji Fabrikası’ndanişçilerle metal TİS’leri üzerine konuştuk. İsimlerinivermek istemeyen işçiler, Türk Metal’in satışsözleşmesini ve Birleşik Metal yönetiminintutumunu değerlendirdi.

- Toplu iş sözleşmesi süreci üzerinden nedüşünüyorsunuz? Sürece yönelik birmüdahaleniz var mı?

1. işçi: Şu anda TİS süreci bizim açımızdandevam ediyor. Burası MESS’e bağlı bir işyeri.Geçenlerde Gebze’de sendikamızıngerçekleştirdiği mitinge katıldık. Şu andaMESS’ten gelen bir teklif var. Ancak bizimaçımızdan alınan herhangi bir karar yok. Busüreçte eylemleri biraz daha hızlandırdık. Fazlamesailere kalmıyoruz. Cuma günleri sabahyürüyüş yapıyoruz. Belli bir noktada servislerdeninip önlüklerimizle, şapkalarımızla, slogan vealkışlarımızla fabrikamıza yürüyoruz.

- Bu eylemlerin çevre fabrikalara etkisinigörebiliyor musunuz?

2. işçi: Gelen-geçen servisler görüyor. Yeni

yapılan bir sanayi olduğu için fazla bir etkiyaptığını söyleyemem. Birçok fabrika daha inşahalinde. Bölgede tek sendikalı yer burası. Buaçıdan örgütlenmesi de zor. Zaten patronlar dasendikayı istemiyor.

- Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeyi nasıldeğerlendiriyorsunuz?

1. işçi: MESS ile bir sözleşme imzaladı amaiçeriğini bilmiyoruz. 5.35’lik zamla imzalamış.Türk Metal’den işçi arkadaşların kendisindenduyduğumuz bu kadar. Türk Metal her zamankigibi işçileri sattı. Son dönemde işçiler TürkMetal’e daha tepkili. Şu an arkadaşlarımızınarasında eskiden başka yerlerde çalışıp da TürkMetal’e üye olanlar var. Onlar Türk Metal’in neolduğunu daha iyi biliyorlar.

- Sizin bu TİS döneminde somut talepleriniznelerdir?

1. işçi: Şu an daha süreç devam ediyor.Tavrımız daha tam olarak belli değil. Biz TİSsüreci boyunca eylemlerimize devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak / Sincan

Sendikalaştıkları için işten atılan Akdeniz Çiviişçilerinin direnişi sürüyor. Mersin’de 27 Ekim’denbu yana direnişlerini sürdüren Birleşik Metal-İşüyesi işçiler, 24 Kasım günü gerçekleştirdikleriCHP işgalinin ardından mücadelelerini daha genişbir biçimde kamuoyuna duyurmuşlardı. Işçilerinpolis zoruyla CHP binasından çıkarılmalarınınardından işçilerin düzen partilerine tepkisi daha daarttı.

Gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna seslenenAkdeniz Çivi işçisi Emrah’ın mektubunuyayınlıyoruz.

Merhaba arkadaşlar,Ben Mersin’de Akdeniz Çivi fabrikasından bir

işçiyim. Daha doğrusu işçiydim. Bizler sendikalıolduğumuz için işten çıkarıldık. Bizler 27 Ekimtarihi itibariyle fabrika önünde işimiz, ekmeğimizve sendikal haklarımız için direniyoruz.

Patronumuz CHP Yenişehir Belediye Meclisüyesidir. Fabrikamızın mali müşaviri ise yine CHPİl Başkanı Yılmaz Şanlı’dır. Yani bizim haklı veonurlu direnişimizden tüm CHP yönetimihaberdardı. Ama ne bir CHP yöneticisi ne de birüyesi ziyaretimize gelmedi. Medya önündesendikal hak ve özgürlüklerden yana olduğunusöyleyen bir partiyi işgal edip kamburunugörmeyen deveye kamburunu gösterdik. Yani öyleCumhuriyet resepsiyonu yerine Türkan Albayrak’ıziyaret etmekle ya da TEKEL işçilerinin yanındabayrak sallayıp siyasi malzeme yapmakla işçisınıfının yanında olunmuyor. Elbette TürkanAblamız’ı ziyaret etsin, sesine ses katsınlar amakendi içindeki bir işverenin sendikal mücadeleveren işçilere uyguladığı sendikal engellerigörmezden gelmesin. Gelirse söz yerini bulur vedeve kamburunu görmez.

“Bize gelip patron sizin hakkınızı yemişolabilir. Neden partimizi işgal ediyorsunuz? Burakip partilerin işine geldi” diyenlere şunusöylüyorum: “Partiniz haklı mücadele gösterenişçi sınıfının, emekçinin yanında olacağına,

çıkarlarını düşünen bir sermayedarı savunursa ozaman CHP’nin diğer partilerden bir farkı mıkalır?”

Emekten işçi sınıfından yana olan CHP’liüyelere sesleniyorum. Partinizi sorgulayın.Partinizde bir gece misafir kaldık (onlar bizimmisafirimiz diye açıklama yaptılar ya) sabaha karşı3:30’da çevik kuvvet ekiplerinin kapıları kırarakmüdahalesi ile uğurlandık. CHP yönetimi sizinmisafirperverliğiniz bu ise üstü kalsın.

İşveren Serhat Dövenci’ye sesleniyorum. Gerçio emekten yana basını okumuyordur ama ben yinede sesleneyim, yerin kulağı vardır.

Ne yaparsan yap biz işçilerin birliğinibozamayacaksın.

Bizim kaybedecek işimiz vardı, seninsecanından, ideolojinden çoook sevdiğin servetin

SON SÖZ: İşçi sınıfının nasırlı yumruğupatronların o yağlı ensesine bir balyoz gibiinecektir.

Akdeniz Çivi işçisi Emrah

Akdeniz Çivi işçisinden mektup

Mahle’de toplu sözleşme hazırlığı Birleşik Metal-İş Sendikası, Mahle Mopisan’ın İzmir ve

Konya’daki fabrikalarında yürüttüğü sendikal örgütlenmemücadelesine devam ediyor. Mahle işçileri İzmir’de 6 Aralıkgünü gerçekleşen salon toplantısında buluştular.

İzmir Fuar Gençlik Tiyatrosu’nda 300 Mahle işçisininkatıldığı toplantıyı Birleşik Metal-İş Sendikası GenelÖrgütlenme Sekreteri Özkan Atar ve İzmir Şube Başkanı AliÇeltek yönetti.

Toplantıda, Mahle Mopisan’daki örgütlenme sürecininhukuki ve fiili ayakları hakkında sendika üyesi işçilerebilgilendirmede bulunuldu. Birleşik Metal’in Mahle’dekiörgütlenme çalışmasına saldıran Türk Metal’le ilgili davasürecine ilişkin gelişmelerin de paylaşıldığı toplantıda 15Aralık’ta görülecek dava duruşması hatırlatılarak Mahleişçilerine sürece sahip çıkmaları çağrısında bulunuldu.

Toplantının bir diğer önemli gündemi ise, fabrikadatoplu sözleşme imzalamak için çalışmaların hızlandırılmasıoldu. Bu çalışmalar kapsamında, en kısa zamanda toplusözleşme taslağının hazırlanması ihtiyacı dile getirildi. Bukonuda Birleşik Metal’in uluslararası üst örgütü AvrupaMetal İşçileri Federasyonu’yla yürüttüğü görüşmelerinönemine dikkat çekildi. Uluslararası desteğin MahleMopisan işçilerinin yanında olduğu söylendi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Fen-İş’te sendika-patron baskısıKocaeli Gebze’de kurulu Fen-İş Alüminyum fabrikasında

maaş ödemeleri geciken işçiler bu duruma tepki gösterincesendika yöneticileri ve patronun dayatmalarıyla karşıkarşıya kaldılar. Hak-İş’e bağlı Çelik-İş Sendikası’nın örgütlüolduğu fabrikada 1 Aralık gününden itibaren mesaileriniptal edilmesi talebini sendikaya ileten Fen-İş işçileri,işyerinin maddi sıkıntı içinde olduğunu ve mesailerin iptaledilmesi durumunda ücretlerin alınamayabileceği vemesailere devam edilmesi gerektiği yanıtını aldılar.

Sendika yöneticilerinin patrondan yana tutum almasınakarşı çıkan bir grup işçi fazla mesailere kalmama kararı aldı.İşçilerin bu kararı Çelik-İş yöneticilerini rahatsız ederkensendika yöneticileri gece vardiyasından sonra işçilerletoplantı yaptı. “Fazla mesailere kalmama kararınınsendikayı yıprattığı” söylemine sarılan Çelik-İş yöneticileriörgütün aldığı kararın üzerine karar alınmasının doğruolmadığını söylediler.

Çelik-İş üyesi Fen-İş Alüminyum işçileri ise bu kararınkendi iradelerini yansıtmadığını ve sendikanın bu durumaçözüm bulması gerektiğini söylediler. İşyeri temsilcisinin“Var olan bu, isteyen çalışır, isteyen başka bir iş bulur”sözünün ardından ise harekete geçen Fen-İş patronu işçileritehdit etti. Kendi isteği ile işten ayrılmak isteyenlerinayrılabileceğini ve anlaşmalı olarak tüm haklarınınverileceğini söyleyen patron, işçileri tehdit etti.

Kızıl Bayrak / Gebze

“TİS süreci devam ediyor”

Page 14: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

DİSK: Asgari ücret kaç simit?

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını 2Aralık günü yaptı. Devrimci İşçi SendikalarıKonfederasyonu (DİSK) ise 2 Aralık günü çeşitliillerde eylemler gerçekleştirdi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlükleriönünde gerçekleştirilen eylemlerde “Asgari ücretkaç simit?” sorusu sorularak sefalet zammı protestoedildi.

İstanbulSaraçhane’deki Genel-İş Sendikası İstanbul

Avrupa Yakası Bölge Başkanlığı önünde toplananDİSK’e bağlı sendikaların üyeleri Unkapanı’ndabulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik BölgeMüdürlüğü’ne yürüdü. İşçiler simit yiyerek sefaletzammını protesto etti.

Bölge Müdürlüğü önünde DİSK adına basınaçıklamasını okuyan Genel Sekreter Tayfun Görgün,bu toplantıda asgari ücretle çalışan milyonlarcaişçinin yaşam koşullarının belirleneceğini söyledi.

Ankara Ankara’da DİSK üyeleri Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Bakanlığı önünde toplandı. “1 öğüne 1simit bile yok”, “Asgari ücret için işçiye doğrudan sözhakkı verilmeli”, “Artık yeter, insanca yaşamakistiyoruz” dövizlerinin taşındığı eylemde basınaçıklamasını DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Kani Bekogerçekleştirdi.

Gaziantep DİSK Gaziantep Bölge Temsilciliği, Çalışma ve

Sosyal Güvenlik Bakanlığı Gaziantep BölgeMüdürlüğü önünde basın açıklaması düzenledi. DİSKBölge Temsilcisi Nihat Bencan, belirlenecek olanasgari ücretin yaklaşık 20 milyon çalışanıilgilendirdiğini söyledi.

Adana DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği, İnönü

Parkı’ndan Çalışma ve Sosyal Güvenlik BakanlığıAdana Bölge Müdürlüğü’ne yürüyüş gerçekleştirdi.Basın açıklamasını DİSK Çukurova Bölge TemsilcisiKemal Arslan okudu. Arslan, Kemal Türkler davasınındevlet tarafından düşürüldüğünü belirtti. Asgariücrete karşı mücadele çağrısı yaptı.

Bursa“Asgari ücret kaç simit?” başlığını taşıyan

açıklama Bursa Bölge Çalışma Müdürlüğü önündeyapıldı. DİSK adına açıklama yapan Marmara BölgeTemsilcisi Ayhan Ekinci, asgari ücretin yapılacakolan toplantılar sonucu değil, hükümet tarafındanişverenlerin kendi çıkarları doğrultusunda çokönceden belirlendiğini belirtti. 40 kişinin katıldığıaçıklamaya ilerici ve devrimci kurumlar da destekverdi.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını 2Aralık’ta gerçekleştirdi. İkinci toplantı ise 13 Aralık’tagerçekleştirilecek. Asgari Ücret Tespit Komisyonu; 5hükümet temsilcisi, 5 patron örgütü temsilcisi ve 5 deTürk-İş temsilcisinden oluşuyor. Bu bileşimin kendisibile belirlenecek olan asgari ücretin sefalet ücretiolacağının en açık göstergesidir.

Sermaye hükümeti daha ilk toplantıda sefaletartışına ilişkin öngördüğü rakamları açıkladı. 2011yılının birinci altı ayı için yüzde 4, ikinci altı ayı içinyüzde 4 olmak üzere toplamda yüzde 8’e yakın artışöngördüğünü ilan etti. Buna göre AKP, işçileri bir kezdaha devletin resmi rakamlarına göre belirlenen açlıksınırının altında bir yaşama mahkum etmiş oldu.

Ama sermaye ve hükümeti bu kadarla da kalmadı.Asgari ücretin belirlenmesini yeni bir saldırının fırsatıhaline getirmek için asgari ücretle ilgili yeni bir yasahazırlayarak gündeme getirdi. Bir dizi maddedenoluşan bu yasa tasarısı son derece ağır ve etkili birsaldırı programı niteliğindedir.

Öyle ki yasa tasarısı ile AKP hükümeti sadeceasgari ücreti düşürmekle yetinmiyor. Çalışmayaşamına yeni bir düzen getirmeyi de planlıyor.Örneğin daha önce asgari ücretin hesaplanmasında 4kişilik aile temel alınırken yeni asgari ücret yasatasarısında 1 kişi temel alınacak. Bölgesel asgari ücretuygulamasına geçilecek. Daha düşük asgari ücretleçalışma yaşı 16’dan 18’e çıkarılacak. Taşeronluksistemi asli iş alanlarının tümünde uygulanacak. 4/B,ve 4/C vb. çalışma biçimleri kalıcılaştırılacak. Kısmizamanlı, çağrı üzerine, kiralık işçi, stajyer işçiçalıştırma vb. esnek çalışma ve esnek ücret yöntemlerikalıcılaştırılacak.

Yeni asgari ücrete ilişkin yasa tasarısı ile AsgariÜcret Tespit Komisyonu, asgari ücreti bölgeselşartlara göre dilediği gibi belirleyebilecek. Komisyonparçalanmış esnek çalışma koşullarına göre asgariücreti yeniden yapılandırma yetkisine sahip olacak.Ayrıca Asgari Ücret Komisyonu genişletilecek.Komisyona 24 il valisinin ve belediye başkanınınkatılması sağlanacak. Böylece bölgesel asgari ücretuygulamasına güçlü bir yerel destek sağlanmış olacak.

AKP hükümeti krizin katmerleştirdiği işsizlik veyoksulluğa çare argümanı ile yeni asgari ücret yasatasarısını parlatmak istiyor. Sadece çalışma yaşamınıesnetmekle yetinmiyor. Asgari ücreti de esneterek,aynı anlama gelmek üzere daha fazla düşürerek, varolan asgari sefalet ücretini iyileştirmek bir yana, dahada düşürmek istiyor. Asgari ücret altında çalışan işçioranını toplam işçi kitlesi içinde belirleyici halegetirmek istiyor. Asgari ücretin altında çalışmabiçimlerini genişletip kurumlaştırmayı hedefliyor.

Bu yasa ile emek daha da değersizleştiriliyor.Yıkıma uğratılıyor. Tahrip edilmek isteniyor. Sermayeiçin koruma duvarları yükseltiliyor. Burjuvaziye işçisınıfının sömürüsü üzerinden elde ettiği kar oranlarınıdaha fazla arttırma olanağı sağlanıyor. Burjuvazi dahayasa çıkmadan önemli maliyet avantajları sağlananKürdistan’a yatırımlar yapmaya başladı. Zirakapitalistler AKP’den 250 liraya işçi çalıştırma sözünüaldılar.

Yeni asgari ücret yasa tasarısı ile geniş toplumsalkesimlerin ucuz işgücü potansiyeli olarak kullanılmasıhedefleniyor. Bu durumun işçi sınıfının kısmikazanımlarına yönelik devletin saldırganlığının dahada artıracağı aşikardır. Sermaye hükümeti ve onun

yürütme organı AKP hükümeti, tam da bu zemindeişçi sınıfına yönelik ekonomik ve sosyal yıkımsaldırılarına hız verecektir. Kısacası, bu yasa tasarısıile asgari ücretin daha fazla budanması vegüvencesizliğin yaygınlaşması amaçlanıyor.

Sendika ağalarının tutumu…

Yeni asgari ücret yasa tasarısına patronlar örgütüTİSK ve AKP’nin arka bahçesi olan Hak-İş tam destekverdi. Türk-İş ve DİSK ise şimdilik reddetti. Öteyandan Türk-İş yaptığı açıklamada pazarlığa açıkolduğunu ifade ederek destek doğrultusunda sinyalvermeyi de unutmadı.

Yaptığı açıklamada “işsizlikle mücadele veistihdamı artırmaya yönelik genel ve kadın, gençengellilere yönelik teşviklerin aksayan yönlerini revizeedilip süresinin uzatılarak etkinleştirilmesi ve meslekieğitim ile staj uygulamasına ilişkin düzenlemelerigerek işgücü piyasamızın şartları açısından, gereksesosyal devlet olması ilkesi” diyerek tasarıya destekveren Hak-İş, patronlar örgütü TİSK ile aynı noktadabuluştu. Daha şimdiden AKP hükümeti ve TİSK ilebenzer tutum alan Hak-İş, saldırı yasasının geçmesiiçin çaba göstereceğini kanıtlamış bulunuyor.

Türk-iş ve DİSK bürokratlarının yasaya ilişkinitirazlarını nereye kadar, hangi saiklerlesürdürecekleri konusunda bir açıklık bulunmuyor. Bubürokratların daha önceki saldırılar karşısında aldıklarıteslimiyetçi tutumlar unutulmamalıdır. Kesin olan birşey varsa o da sendika bürokratları üzerlerinde, işçisınıfının basıncını hissetmedikleri sürece yeni asgariücret yasa tasarısına karşı adım atmayacaklardır.

Mücadele görevlerini omuzlayalım!

Gerek yeni asgari ücret yasa tasarısına karşı,gerekse diğer ekonomik ve sosyal yıkımı içerensaldırılara karşı mücadelenin örülmesi, işçi veemekçilerin duyarlılığını arttırma görevi önceliklesınıf devrimcilerinin omuzlarındadır. Bu kapsamda“insanca yaşamaya yeten asgari ücret!” ve “Yeniasgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!” talebi ileyerellerden başlayan bir faaliyet örgütlemeliyiz. Bumücadeyi de ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarınakarşı mücadele çerçevesinde ele almalı, sınıfın geneldevrimci hedeflerine yönelik propaganda, ajitasyon veeylem çizgisiyle birleştirmeliyiz.

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010

“Yeni asgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!”

Page 15: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Kardeşler,Gündemde asgari ücret var. Asgari ücret işçi

sınıfının genel ücret düzeyini belirlemek içintemel ölçü sayılıyor. Kağıt üzerinde, insancayaşamak için gerekli geçim araçlarına yeterliücret olarak tanımlanıyor. Ancak uygulamadaasgari ücret, sefalet ücreti olmaktan öteyegitmiyor.

Milyonlarca işçi bu sefalet ücretinemahkum, ama milyonlarcası için de azamiücret sınırı. Çünkü asgari ücretin çok altındaçalışan yüz binlerce sınıf kardeşimiz var.

Asgari ücret aynı zamanda genel ücretdüzeyini geriye çekmek için kullanılıyor.Çünkü milyonlarca insanın asgari ücretemahkum edildiği bir ülkede, daha yüksekücretlerle çalışmak da zorlaşıyor. Bunun için asgariücret bir bütün olarak işçi sınıfını ilgilendiriyor.

Kardeşler,Hükümet ve sermaye ile işçiler adına Türk-İş

temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonutoplantılarını sürdürüyor. Komisyon her yıl olduğu gibibu yıl da bir dizi görüşmenin ardından önümüzdeki yılgeçerli olacak asgari ücreti belirleyecek. Gerçekte zatenbelli olan rakamı açıklayacak. Çünkü bu komisyonungerçekte hiçbir iradesi yoktur. Çünkü her defasındaolduğu gibi sermaye ve onun hizmetindeki hükümetindediği olacak. Onlar da zaten yeni asgari ücretiaçıkladılar bile. Buna göre asgari ücrete ilk 6 ay içinyüzde 4 ve ikinci 6 ay için de yüzde 4 zam yapacaklar.

Elbette yaşamımızı ve geleceğimizi ilgilendiren bukonuda biz suskun kalırsak!

Kardeşler,Bu milyonlarca işçi ve emekçiyle alay etmektir. Açlık sınırının 860 TL olarak açıklandığı

düşünülürse açlığa mahkum etmektir. Aç bırakmaktır. Ev kiraları düşünürse açıkta bırakmaktır. Sağlığın fahiş fiyatlarla satıldığı düşünülürse hastane

kapılarında ölüme terk etmektir. Paralı eğitim gerçeği düşünülürse okulların

kapısından çevirmektir. Kısacası sefalete ve yokluğa mahkum etmektir. Ne için? Elbette kapitalistler için. Şiş göbekli kapitalistler

daha çok kazansın, daha çok semirsin diye işçi sınıfınınüzerine daha fazla çullanıyorlar. Onlar istedi diyeücretler düşürülüyor, sosyal haklar gasbediliyor, işçiye-emekçiye güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışmadayatılıyor.

İşte bunun için hükümet gerçekte azami ücret olanasgari ücreti sadaka zamlarıyla geçiştiriyor.

Kardeşler,Sermaye cephesinin asgari ücretle hesabı sadaka

zammıyla sınırlı değil. Son bilgilere göre hükümet,asgari ücret için varolan 16 yaş sınırını da 18 yaşa çekipçocuk sömürüsünün önünü açarak asgari ücretidüşürmenin hesaplarını yapıyor. Eğer amacına ulaşırsa16 yaşından küçükler için belirlenen daha düşük asgariücret düzeyi 18 yaşına kadar olanları kapsayacakbiçimde genişletilecek.

Hükümetinplanları arasında ayrıca bölgesel asgariücret uygulaması da bulunuyor. Uzun süredir gündemdebulunan bu uygulama ile sermaye için katmerli sömürübölgeleri yaratılmaya çalışılıyor. Ama bu yasa geçerseülke bir bütün olarak tam bir sömürü cehenneminedönecek. Çünkü milyonlar aç kalmamak için karıntokluğuna çalışmayı kabul edecek. Hesap budur.Böylelikle bir avuç kapitalistin sefası uğrunamilyonlarca insanın hayatı tam olarak zindanaçevrilecek.

Kardeşler,Asgari ücretle aynı zamanda sendikasız birçok işyeri

ve fabrikada da yıllık zamlar belirleniyor. Ancakkapitalistlerin ücretlerimize de zam yapmaya niyeti yok.

Kriz bahanesiyle hemen her yerde ücretlerimizigasbettiler. Sosyal haklarımızı gasbettiler. Bir kısmımızıişten atıp, üzerimizdeki iş yükünü ağırlaştırdılar.

Şimdi çalınanları geri alma zamanıdır. Ama buhırsızların geri vermeye hiç niyetleri yok. Belirlenecekyeni asgari ücret onların imdadına yetişecek. Böyleliklegasbettiklerinin üzerine yatacaklar. Elbette biz susarsak!Haklarımız ve geleceğimiz uğruna mücadele etmezsek!

Kardeşler,İşte bunun için sadaka zamlarına ve sefalet

ücretlerine hayır demeliyiz. İnsanca yaşamaya yeterlibir ücret istemeliyiz. Asgari ücretin 4 kişilik aile bazalınarak hesaplanmasını ve vergiden muaf tutulmasınıistemeliyiz. Kölelik yasalarına hayır demeliyiz.Güvencesiz çalışmayı reddetmeliyiz.

Bunun için ise, tek tek işyerlerinden başlayarakkapitalistler sınıfına ve onların hizmetkarı olanhükümete karşı dişe diş bir mücadele bizleri bekliyor.

Çünkü haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleetmekten başka bir yolumuz yok.

Fakat böyle bir mücadele örgütlenmeden olmaz.Bunun için işyerlerinde fabrika komitelerindeörgütlenerek işe başlamalıyız. Beraberinde ise çevreişyerlerinden işçi kardeşlerimizle yanyana gelmeliyiz.Sınıfımızın birliğini sağlamalı, kapitalistler veuşaklarının karşısına çıkmalıyız.

Haklarımız ve geleceğimiz için örgütlü mücadeleyiyükseltmeliyiz!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Sınıf hareketiSayı: 2010/47 * 10 Aralık 2010.

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15

Haklarımız ve geleceğimiz için...

İnsanca yaşamaya yeten asgariücret için mücadeleye!

Ankara’da kampanyaçalışması…

“Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için örgütlümücadeleye” şiarlı kampanyanın Ankara’da ilkadımları atıldı. Geçtiğimiz hafta sonu Mamak veSincan’da yapılan toplantılarla kampanya elealındı.

Mamak’ta yapılan toplantıda 1 Mayıs’a kadaryürütülecek çalışma üzerine tartışmalar yapıldı.Asgari ücret gündemi ile ilgili yapılacak

çalışmalara ilişkin konuşuldu. “İnsancayaşama yetecek vergiden muaf asgari ücret”talebinin öne çıktığı imza föylerininMamak’ta etkin bir şekilde toplanmasıtartışıldı. Bu amaçla açılacak stantlarınyanısıra, yöre derneklerine, kahveleregidilmesi, kapı kapı dolaşılması ve evtoplantılarının yapılması, bunların yanısıra solgüçlerle ortak süreçlerin örülmesi içinadımların atılması vb. öneriler üzerindeduruldu. Ücret sorunu üzerinden Mamaklı işçive emekçilerde duyarlılık yaratılması veemekçilerin taraflaştırılması gerekliliği üzerinekonuşuldu. Tartışma bahar sürecinde yapılacakçalışmalar üzerine devam etti.

Çalışmalar kapsamında Mamak’ın birbölgesinde kapı kapı imza toplanmaya başlandı.Emekçilerin ilgiyle yaklaştığı imza çalışmasındacanlı tartışmalar yürütüldü.

Sincan’da yapılan toplantıda ise kampanyanınkapsamı üzerinden tartışmalar yapıldı. Asgariücret gündeminin öne çıktığı toplantıda,çalışmanın bölgedeki işçilerin gündemine nasıltaşınacağı konuşuldu. İmzaların etkin ve yaygınnasıl toplanacağı üzerine yapılan konuşmalarınyanısıra, farklı sendikalar ve sol güçlerleçalışmanın ortaklaşma zeminleri üzerindeduruldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

OSİM-DER’den asgari ücretkampanyası!

Sermaye sınıfının sosyal yıkım ve köleliksaldırılarına karşı Ümraniyeli işçi ve emekçilerimücadele alanlarına çağıran OSB-İMES İşçileriDerneği asgari ücret kampanyasının startını verdi.

“Sermaye sınıfı biz işçi sınıfına yönelik

saldırılarını gün geçtikçe artırıyor. Var olan

haklarımızı elimizden bir bir alıyor. Bizi açlığa ve

sefalete mahkum ediyor. Bu kan emici kapitalist

düzen bunları bizim örgütsüzlüğümüzden,

kendimize ve sınıfımıza olan güvensizliğimizden

güç alarak yapıyor” diyerek asgari ücretinbelirlenmesi sürecinde emekçileri mücadeleyeçağıran dernek üyeleri 5 Aralık Pazar günügerçekleştirilen toplantıda, kampanya sürecindeyürütülecek faaliyeti tartıştı.Yürütülen tartışmaların sonucunda;

* En kısa zamanda kampanyanın bir ayağı olanpropaganda ve ajitasyon çalışmalarınabaşlanması; bildiri, afiş ve bültenin yaygın birşekilde kullanılması

* Toplantıya katılan herkesin fabrikatoplantıları örgütleyerek, bu toplantılardafabrikanın kendi özgül sorunlarının da konuşmasıgerektiği,

* 26 Aralık Pazar günü saat 12.00’deAraştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ın katılımıyla birpanel gerçekleştirilmesi,

* Panelin ardından ise 26 Aralık Pazar günüsaat 16.00’da Dudullu merkezde kurulan DudulluPazarı’nda eylem gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

Page 16: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Türkiye birçok açıdan yeni bir döneme giriyor,burjuva düzen tablosu giderek netleşiyor. Burjuvagericiliğinin iç çatışmasında dinsel gericiliğin devleti elegeçirme doğrultusunda aldığı belirgin mesafe,toplumsal-kültürel yaşama biçim verme girişimleriyleyeni boyutlar kazanmış bulunuyor. Düzen muhalefetidüzenin iç ve dış efendilerine güven vermek arayışı veçabası içinde. Dolayısıyla hükümetin onlarınhizmetindeki temel icraatlarına karşı suskun durumda.Bu tablo karşısında toplumsal muhalefetin durumunabakıldığında ise, Kürt ulusal hareketi kendi çizgisindeyapabileceklerini yapıyor olsa da, toplum genelindeanlamlı bir çıkıştan sözedebilmek mümkün değil.

Son iki yıldır sınıf hareketinde yaşanan kısmicanlanma toplum ölçüsünde sarsıcı bir etki yaratanTEKEL direnişi ile yeni bir safhaya ulaşmış, Taksim 1Mayıs’ının kazanılması ise buna ayrı bir güç katmıştı.Ancak TEKEL direnişinin sendika ağalarının ihanetisonucu ortada bırakılmasıyla birlikte, toplumsalhareketliliğin önünün açılması açısından son dereceönemli bir olanak heba edilmiş oldu. O günden bugünetekil işçi direnişleri belirgin bir yayılma eğilimi göstersede, Kürt ve zaman zaman da Alevi dinamikleriüzerinden belli hareketlilikler yaşansa da, bunlar buhaliyle sol eksenli bir toplumsal muhalefetingelişmesinin önünü açma güç ve imkanlarına sahipdeğildir.

Bugün işçi sınıfının ve emekçilerin denetim altındatutulmasını kolaylaştıran çok yönlü bir gerici ideolojik-politik kuşatma gerçeği ile yüzyüzeyiz. Bu kuşatmadaözellikle dinsel gericilik iktidar gücü olmanın daolanakları üzerinden belirgin bir biçimde öne çıkmış,gelinen yerde toplumsal yaşamın tüm alanları üzerinebir ağırlık olarak çökmüştür.

Dinsel gericiliğin kuşatması

Cemaatlerin ve tarikatların hemen tamamını çatısıaltında toplayan gericilik odağı AKP, başta ABD olmaküzere batılı emperyalistlerin ve işbirlikçi büyükburjuvazinin tam desteği sayesinde, özellikle son üçyıllık süreçte hedefleri doğrultusunda oldukça önemlibir mesafe katetmiş bulunmaktadır. Dinsel gericilik,içerde ve dışarda emperyalizmin ve büyük burjuvazininçıkar ve tercihlerinin örtüşmesinden en iyi bir biçimdeyararlanmış, bunu gerçek bir iktidar gücü halinegelebilmek doğrultusunda etkin bir biçimde kullanmayıbaşarmıştır.

“Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nin yenidendüzenlenmesi ve “irtica”nın artık bir tehdit olmaktançıkarılması, dinci gericiliğin aldığı mesafenin en özlüifadesidir. Tüm cumhuriyet dönemi boyunca tehditsayılan “irtica”nın artık bir iktidar gücü haline geldiği,böylece devletin “gizli anayasa”sı üzerinden de resmentescil edilmiş olmaktadır.

Anayasa referandumu başarısının artırdığı moral güçve özgüvenle dinci gericilik giderek daha dapervasızlaşmaktadır. Yüksek yargı üzerinden devletinele geçirilmesi çerçevesinde atılan son adımlarınyanısıra, dinsel değerleri ve yaşam biçimini toplumadayatma eğilimi artık çok daha açık bir biçimdesergilenmektedir. (Türbanda alınan mesafe ve sorununartık ilkokullara kadar taşınması, Diyanet’e yeni

misyonlar tanımlanması, kadrosal olarak genişletilmesive bunun görülmemiş ölçülerde bir dev bütçe iletamamlanması, yaşam biçimlerine yönelik olarak sonugelmez doğrudan ya da dolaylı müdahaleler vb., bununşu sıralar dışavuran örnekleridir.)

Toplumsal yaşamın üzerine giderek daha büyük birağırlık olarak çöken dinsel gericilik asıl gücünü hala daemperyalizm ve büyük burjuvazininin ihtiyaçlarınayanıt verebilmesinden almaktadır. ABD ve İsrail ileyaşanan tüm gerilimlere, dinsel gericiliğin siyasalplanda ve toplumda bu denli güç kazanmasındanduyulan rahatsızlığa rağmen, mevcut koşullarda biralternatifi olmadığı ve uşaklık hizmetlerinde esasailişkin sorunlar yaşanmadığı ölçüde AKP’ye verilendestek de sürmektedir.

Nitekim son NATO Zirvesi’nde atılan “Füzekalkanı” adımı ile, bugüne kadar olduğu gibi bundanböyle de emperyalizme uşaklık çizgisinin tümgereklerinin yerine getirileceği, AKP tarafından bir kezdaha teyid edilmiştir. Özellikle ABD emperyalizminin,NATO’nun yeni konsepti açısından önem taşıyan buproje üzerinden AKP’yi sınavdan geçirdiğibilinmektedir. Doğal olarak AKP, gerçekte kendisini sonderece güç durumda bırakacak ve dış politikasında ciddisıkıntılara yolaçacak bu istemin karşısına çıkma gücünübulamamış, böylece “Füze kalkanı”nın Türkiyetopraklarına yerleştirilmesi sorunsuzca kararabağlanabilmiştir. Bu yeni saldırgan projenin sadeceİran’ı ve öteki bazı büyük emperyalist güçleri değilfakat tüm bölge halklarını hedeflediği açık biçimdegözler önündedir. Buna rağmen AKP uşaklıkta kusuretmemiştir ve öte yandan başta CHP olmak üzere düzenmuhalefetinden dişe dokunur bir ses çıkmamıştır. Ziraonlar da emperyalizmin istem ve ihtiyaçlarına yanıtvermeden iktidara gelemeyeceklerini çok iyi bilmekteve bunun gerektirdiği bir çizgide hareket etmektedirler.Böylece de AKP’nin işini hepten kolaylaştırmaktadırlar.

Üçüncü bir kez seçim kazanmayı, böylece bugünekadar elde ettiklerini genişletmeyi ve sağlamlaştırmayıhedefleyen AKP’yi bu süreçte zorlayabilecek olan enönemli etken Kürt sorunu, dolayısıyla Kürt hareketi idi.Hele de şaşaalı iddialarla gündeme getirilen “Kürtaçılımı”nın çökmesinin ardından. Ancak Kürthareketinin “ateşkes/silahlı çatışma” kısır döngüsünüaşamayan politik çizgisi, AKP’nin bir kez daha yeni birmanevra yapmasını kolaylaştırmış, Abdullah Öcalan’ın“muhatap” alınması üzerinden bir kez daha uzatılan“ateşkes”, en azından şimdilik bu gericilik odağınasoluklanma imkanı vermiştir. Kürt hareketi cephesindengelen son açıklamalar bu konuda işinin çok da kolayolmadığının işaretlerini veriyor olsa bile durum halenbudur. Kürt hareketi şu evrede büyük bir sınavdangeçmektedir. Kapalı kapılar ardında verilen aldatıcı veoyalayıcı sözler üzerinden AKP’nin işini bir kez dahakolaylaştırmak, Kürt hareketinin faturası Kürt halkıkadar tüm Türkiye halklarına çıkacak ağır bir hatasıolacaktır.

Düzen solunun açmazı ve sınırları

Sekiz yıldır hizmetlerinden en iyi biçimdeyararlanıyor olsalar da büyük burjuvazinin TÜSİADeksenli kesimleri ile emperyalist odakların gelinen yerde

AKP’yi dengeleyecek ve duruma göre ona alternatifoluşturacak bir muhalefet arayışı içinde olduklarıbilinmektedir (Bkz., Referandum Sonrası DüzenSiyaseti, Ekim, Sayı: 268, Ekim 2010). Bu çerçevedeson zamanlarda CHP üzerinde özellikle durulmakta,partideki liderlik değişimi bu açıdan bir fırsat olarakdeğerlendirilmektedir. CHP bir yandan AKP karşısındaalternatif bir güç olarak desteklenirken, öte yandanizlediği çizgide büyük burjuvazi ve emperyalistler içinsorun oluşturan yönler törpülenmekte, özellikle“açılım”ların yükünü ve sorumluluğunu AKP ilepaylaşacak bir kıvama getirilmeye çalışılmaktadır.

Liderlik değişiminden beri CHP’de sol söylembelirgin biçimde öne çıkarılmakta ve bununinandırıcılığı bazı sembolik jestlerle pekiştirilmekistenmektedir. Kuşkusuz amaç bir kez daha tüm solpotansiyeli, emekçilerin sola açık tüm kesimlerini,gelişme potansiyeli taşıyan toplumsal muhalefeti blokeetmektir. Bu gerçekte düzenin iç ve dış efendilerininCHP’den beklediği asli misyondur. Dinsel gericilğintoplum üzerinde oluşturduğu dayanılmaz ağırlık ilebunun beslediği umutsuzluk ve yılgınlık ise halenCHP’nin en büyük avantajıdır.

Düzen solunun emekçi kitlelerden kopmuş olması,gerçekte düzenin efendilerini uzun yıllardır rahatsızeden bir sorundur. Zira, işçi sınıfı ve emekçilerinnispeten ileri ve sola açık kesimlerini, sola eğilimlitoplumsal katmanları düzenin etki alanında tutabilmek,gelişebilecek bir toplumsal muhalefeti dizginleyebilmekiçin düzen solu, burjuva düzen açısından her zamantemel bir ihtiyaçtır. Bugün buna bir de dinsel gericiliğindizginlenmesi ve giderek alternatifinin yaratılmasıihtiyacı eklenmiştir.

Sol bir muhalefet ancak sol kimliğe ve değerleresahip çıkılarak, demokratik ve sosyal sorunlar üzerindenpolitika yapılarak başarılabilir. CHP yıllardır bundangeri durduğu gibi, bugün estirilen “değişim” rüzgarıylayaratılan atmosfere rağmen hala da bu çerçevede etkilive emekçiler nezdinde inandırıcı bir muhalefetyürütememektedir. Bu doğrultuda attığı birtakımadımlar, hemen ardından yapılan açıklamalar ya daalınan tutumlarla boşa çıkarılmakta, dahası türbansorununda olduğu gibi AKP’ye dolgu malzemesiolunabilmektedir. Emperyalizme ve büyük burjuvaziye,onun saldırı politikalarına herhangi bir itiraz sözkonusudeğildir. Asalak sermaye sınıfı mensupları “sanayininkamu görevlileri” ilan edilmekte, partinin en üstkademelerinde onlara yer açılmakta, ya da örneğinülkeyi bölge halklarına karşı yeni düzeyde bir saldırıüssü haline getiren “füze kalkanı” projesine göstermelikolarak bile bir itiraz yöneltilmemektedir. Gerçekte buCHP’nin 12 Eylül sonrası izlediği çizginin birdevamıdır. Son liderlik değişimi ile birlikte yapılmaktaolan ise sol kimlikten kopmuşluk görüntüsünügidermeye çalışmaktır. Kuşkusuz yalnızca görüntüde.

12 Eylül sonrası süreçte düzen siyasetindeemperyalizmin ve işbirlikçi burjuvazinin program vepolitikalarına aykırı davranabilme imkanları tükenmiştir.Burjuva düzen partileri, hangi etiketi taşırlarsa taşısınlar,iktidara gelebilmek için emperyalizmin ve büyükburjuvazinin ihtiyaçlarına, istem ve çıkarlarına yanıtvermek durumundadırlar.

CHP de bunun gereklerine uygun davranmak

CMYK

Gericiliğin ağırlığı ve Gericiliğin ağırlığı ve 16 * Kızıl Bayrak *Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Page 17: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

CMYK

e devrimci çıkış yolu e devrimci çıkış yolu Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010 * Kızıl Bayrak * 17

zorunda kaldığı içindir ki, zaten iğreti olan “sosyaldemokrat” kimliği iyiden iyiye aşınmış, giderek belirginbiçimde gerici bir “merkez” partisi konumu kazanmıştır.Sol değerlere sırtını dönen, kitlelerin demokratik vesosyal istemleri ile ilgilenmeyen, sömürü ve bağımlılığakarşı çıkmayan, program ve politikaları diğer düzenpartilerinden farklılık taşımayan düzen solununkaçınılmaz akibeti, işçi ve emekçi kitlelerden kopmakolmuştur. İşçi ve emekçilerin önemli bir kesimi sosyaldemagojiyi daha başarılı bir biçimde kullanan dincipartiye yönelmiştir.

Bugün düzenin ihtiyaçları çerçevesinde emekçikitlelerin karşısına sol muhalif kimlik üzerindençıkarılmaya çalışılsa da, CHP’nin ‘70’li yıllardayaşandığı türden bir rüzgar estirmesi, bu temelde güçkazanması mümkün değildir. Dinsel gericiliğindizginlenmesi beklentisi üzerinden reformist solun birkesiminde yeni ham hayallere de zemin hazırladığı için,bu nokta üzerinde durmak istiyoruz.

‘60’lı ve ‘70’li yıllarda genelde solun güçkazanmasının temel dinamiği, dünyada devrimdalgasının sürüyor olmasının oluşturduğu uygunatmosferin yanısıra, Türkiye’deki büyük sosyal uyanışve mücadele olmuş, kitle hareketindeki bu yükselişinetkisi parlamentoda da düzen solunun güç kazanmasıüzerinden yansımasını bulmuştur.

Bugün koşullar tümüyle farklıdır ve düzen solununbugünkü zayıflığı ve bunalımının gerisinde aynızamanda bu vardır. 12 Eylül’le birlikte devrimci hareketve toplumsal muhalefet ezilmekle kalmamış, sonrasındada solu ezme ve sindirme politikası sistematik olaraksürdürülmüş, devrimci harekete büyük darbelervurulmuştur. Solun önemli bir bölümü düzenin icazetalanına itilmiş, sosyal mücadelenin gelişmesinin önübaşarıyla kesilmiştir. Bu süreçte “sosyal-demokrat”etiketli partiler de gerici burjuva partileri halinegelmişlerdir.

Oysa ‘70’li yıllarda Ecevit liderliğinde ve “ortanınsolu” adı altında sahneye çıkan burjuva akım o gün içinbir parça inandırıcılık taşıyan reformist sol bir söylemesahipti. Orta katmanların “ulusal” ve “demokratik”duyarlılıklarına seslenerek, anti-faşist ve anti-emperyalist söylemler kullanarak, sosyal sorunlarüzerinden politika yaparak, kitleleri etkilemeyibaşarabiliyordu. ‘70’li yılların sola yönelimikolaylaştıran toplumsal atmosferi, yükselen kitlehareketi ile devrimci mücadelenin genel etkisi de düzensolunun güç kazanmasını kolaylaştırıyordu.

Bugün ise sosyal-siyasal açıdan atmosfer tümüylefarklı. Sınıf ve kitle hareketi bir çıkış yolu arıyor vebunu yer yer zorluyor olsa da, sosyal mücadele planındayaşanan durgunluk sürüyor. Halihazırda toplumda solayöneliş sözkonusu değil. Öte yandan CHP de salt sözolarak bile düzene toz konduracak herhangi bir söylemkullanmıyor. Tam tersine, sistemi olduğu gibi onaylıyorve sahipleniyor, AKP’yi sorunların ve kötülüklerin tekkaynağı olarak göstermekle yetiniyor. İşin aslındadüzenin iç ve dış efendilerine, AKP’nin verdiği hizmetiben de verebilirim ve üstelik başağrıtıcı “yan sorunlar”yaratmaksızın mesajı vermeye çalışıyor. İşçi veemekçilerin çıkar ve özlemlerine bir nebze olsun yanıtverecek politikalardan özenle uzak durduğu gibi, sonotuz yılda oluşan ve AKP’nin sekiz yıllık iktidarı

sonrasında gerçek bir ağırlığa dönüşen gerici toplumsalatmosferde toplumun geri ve gerici eğilimleri üzerindenpolitika yapmak yolunu tutuyor. Düne kadar şovenizminbayraktarlığını yapıyordu, bugünse dinsel gericiliğinoluşturduğu atmosferle uyuma dayalı açılımlar yapıyor.

Bütün bu nedenlerle, özellikle de bugününTürkiye’sinde, düzen solu hiçbir biçimde dinselgericiliği dizginleyebilecek bir alternatif değildir,olamaz. İşçi sınıfı ve emekçiler sosyal mücadele alanınaçıkarak toplumsal atmosferi değiştiremediği sürece,toplum için boğucu bir cendereye dönüşen dinsel gericiağırlığı etkisizleştirmek mümkün olmayacaktır.

Reformist hayaller ve toplumsal gerçekler

Topluma günden güne daha fazla nüfuz eden dinselgericilik sol kesimlerde umutsuzluğa ve bu da çaresizlikiçinde düzen soluna umut bağlamaya yol açmaktadır.Kimi reformist çevreler tarafından referandum sonuçlarıparlamentarist bir bakışla ele alınmakta, sınıfsalgerçekler ve ayrımlar unutulmakta, %42’lik “hayır”oylarının dinci gericiliği dizginleyebilecek güçlerbileşimini temsil ettiği düşünülebilmektedir. Buradareformist-parlamentarist bakış kendini tüm kabalığıyladışa vurmaktadır. Her şey bir yana, karşı taraf olarakgörülen o %58’lik bölüm içinde işçi sınıfı veemekçilerin önemli bir kesimi yer almaktadır. Başka birifadeyle, işçi ve emekçilerin küçümsenemeyecek birkesimi dinci gericiliğin ideolojik, politik ve kültüreldenetimi altındadır, onun bugünkü ortak siyasal çatısıolarak AKP’nin etkisindedir ve onun oy depolarınıoluşturmaktadır. Büyük kentlerin, özellikle deİstanbul’un oy dağılım tablosuna kabaca bir bakış, bunubütün açıklığı ile göstermeye yeter.

Dinsel gericilik gücünü sadece büyük burjuvazi veemperyalizmin ihtiyaçlarına yanıt vermesinden değil,aynı zamanda 12 Eylül’den bu yana sol hareketin vetoplumsal mücadelenin gelişmesine karşı dincigericiliğin etkili bir dalgakıran olarak kullanılmasıpolitikasının yarattığı sonuçlardan almaktadır. İktisadive sosyal saldırılarla sersemletilen, yaşadığı ağır yıkımakarşı mücadeleyi yükseltemediği ölçüde çaresizliğeitilen emekçi kitleler, dinin başarıyla istismarı üzerindendüzene bağlanmaktadır.

Dolayısıyla dinsel gericiliğe karşı en etkili panzehirsosyal mücadelenin gelişmesidir. O halde öncelikligörev, referandumun %42’lik “hayırcı” kesimiiçindekiler kadar %58’lik “evetçi” kesimi içindeki işçi

ve emekçi katmanları da sınıf mücadelesine çekmek, bumücadeleler içinde onların bilincini ve örgütlenmesinigeliştirmek, ilerletmektir.

Parlamentarizmle kafayı bozanlar bu alandaki olasısınırlı bir başarının mantığını kavramaktan da uzaktırlar.İşçi ve emekçi kitleler sosyal mücadele alanında etkilibir güç haline gelemedikleri sürece, parlamenter alanüzerinden de kazanımlar elde edemezler. Sınıflarmücadelesi deneyimlerinin döne döne doğruladığı birgerçekliktir bu. Yakın dönemin Latin Amerikadeneyimleri de (parlamentarist hayallerindepreşmesinde bu özgün deneyimlerin özel bir rolüvardır) bu açıdan oldukça öğreticidir. Chavez, Moralesvb.’lerini parlamentoya taşıyan sol propagandaya dayalıbir faaliyetle sağlanan pasif bir oy desteği değil, fakatemekçilerin kitlesel militan mücadeleleridir. Bugünözellikle reformistler tarafından örnek alınmayaçalışılan bu “parlamenter başarı”lar, gerçekte kitlemücadelesinin gücünün parlamentoya yansımasındanbaşka bir şey değildir. Sınıf ve kitle hareketiyükseltilemediği, bu mücadeleler içinde emekçilerileriye çekilemediği koşullarda, parlamentarizmkitlelerin nispeten ileri kesimlerinin de umutsuzlukiçinde burjuva düzen partilerinin kuyruğunatakılmasından başka bir sonuç yaratmaz, yaratamaz.

Bunun içindir ki, referandumun %42’lik “hayır”oylarının, düzenin giderek ağırlaşan tablosunudeğiştirebilmek açısından kendi içinde bir önemi yoktur.Alınan sonuç toplumdaki belirli eğilimlerin biryansıması olsa da, toplumun sınıf çıkarları birbirinetaban tabana zıt çeşitli katmanlarının değişik etkenlerlesunduğu pasif bir oy desteğinin kendi başına bir anlamıve hele de yaratabileceği herhangi bir ilerici sonuçyoktur.

Çıkış için devrimci sınıf mücadelesi!

Çözücü dinamik sosyal mücadeledir; özellikle deişçi sınıfının mücadele sahnesine çıkabilmesi ve emekçikatmanları sürükleyebilmesidir. Gericiliğin hakkındangelmenin ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine yürümeninbundan başka bir yolu yoktur.

Türkiye’nin mevcut karanlık tablosundan çıkış yoluancak işçi sınıfının harekete geçirilmesiyle, politik birsınıf hareketinin gelişmesiyle açılabilir. Dolayısıyla,sınıf hareketini devrimcileştirmeyi hedeflemeyen çabave yönelimlerin, reformist çözüm projelerinin hiçbirgeleceği yoktur.

Devrimci sınıf hareketini geliştirmede mesafealınmadığı sürece hiçbir sorunun çözümü doğrultusundaadım atılamayacağı, Türkiye’nin mevcut tablosununaşılmasının ancak devrimci bir alternatif çıkış yolunungeliştirilmesiyle sağlanabileceği konusunda açık birbilince sahip olan komünistler, reformist çözüm planlarıkarşısında devrimci çözüm ve mücadelenin yolunugöstereceklerdir. Bunu devrimci sınıf mücadelesiningeliştirilmesi somut hedefine bağlayan yoğun veyüklenen bir politik çalışmayı örgütleyecek, işçisınıfıyla devrimci birleşmede daha hızlı mesafealabilmek için zayıflık ve yetersizlik alanlarının üzerinekararlılıkla gideceklerdir.

EKİM(EKİM, Sayı: 270, Aralık 2010)

Page 18: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan’ın 2Aralık günü Kartal 3. İş Mahkemesi’nde görülen işeiade davasında mahkeme heyeti, Kızılaslan’ın işeiadesine karar verdi. Duruşma için adliye önündetoplanan arkadaşları ve dostları da Kızılaslan’ı yalnızbırakmadı. Basın açıklamasına TEKEL işçilerininyanısıra İleri Elektronik fabrikasında direnen işçiler,ÇHD ve UİD-DER de destek verdi. Sanatçı Pınar Sağise gönderdiği mesajla Kızılaslan’a desteğini ifade etti.

Adliye önünde eylem

Dava başlamadan önce Tersane İşçileri BirliğiDerneği (TİB-DER) adliye önünde basın açıklamasıyaptı. Açıklamada BETESAN patronunun işten atmasaldırısına karşı direnen Zeynel Kızılaslan’ınmücadele kararlılığı dile getirilerek, bugünküduruşmanın bu mücadelenin bir parçası olduğu ifadeedildi.

Basın açıklamasından sonra TEKEL işçileri adınaMetin Arslan ve İleri Elektronik işçisi Saim Karaçaybirer konuşma yaparak Kızılaslan’a destek verdiklerinibelirttiler.

Duruşmada Kızılaslan’ı ÇHD’li 3 avukat temsilederken patron avukatı da duruşmada hazır bulundu.Patron avukatı söz alarak Kızılaslan’ın “BETESANişçisi olmadığı” iddiasını ileri sürerken, Kızılaslan’ınavukatları bu komik iddiayı sigorta kayıtlarınıgöstererek çürüttüler. Mahkeme heyeti, duruşmayısonuçlandırarak işe iade kararı verdi.

Dışarıda sloganlar eşliğinde süren bekleyişsırasında şair Rahime Henden de şiirleriyle kitleyedestek verdi.

TİB-DER’den açıklama

Duruşmanın ardından adliye binası önündebilgilendirmede bulunan Kızılaslan’ın avukatı ZeycanBalcı Şimşek, “Zeynel Kızılaslan direne direnekazandı!” diye konuştu. Kızılaslan ise konuşmasındaişe alınana kadar direnişinin süreceğini vurguladı.

Mahkemenin ardından yazılı açıklama yapan TİB-DER, BETESAN direnişinin haklılığı vemeşruluğunun, hukuksal alanda da kendinigösterdiğini dile getirdi. Hukuksal alanda elde edilenbu zaferin, fiili meşru mücadelenin ürünü olduğunuhatırlatan dernek, kamuoyu desteğine vurgu yaptı.Direniş sürecinde Kızılaslan’ın yanında olan tümkurum ve kişilere desteklerinden dolayı teşekküredildi.

Direniş çadırı kaldırıldı

Zeynel Kızılaslan, kazanımla sonuçlanan direnişini6 Aralık günü, direnişi boyunca yanında olan direnişçiişçiler ile ilerici ve devrimci kurumların da katılımıylakutladı. TİB-DER tarafından Tuzla Gemi Tersanesiönünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basınaçıklamasını okuyan TİB–DER Başkanı ZeynelNihadioğlu, direnişin gücü ve etki alanının kazanımınyolunu açtığını dile getirdi. Nihadioğlu, böyleliklepatron yanlısı yasalarca da direnişin haklılığınınispatlandığını ifade etti.

Açıklamada, DESA işçisi Emine Arslan, tersaneişçisi Levent Akhan, Entes işçisi Gülistan Kobatan,TÜBİTAK işçisi Aynur Çamalan, Paşabahçe işçisiTürkan Albayrak’ın tekil direnişlerle elde ettikleri

zaferlere BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan’ınkinin de eklendiği ifade edildi.

Açıklamada ayrıca örgütlü işçilerin yenilmeyeceğivurgusu yapılarak tersane işçilerine TİB-DER’deörgütlenme çağrısı yapıldı.

“Mücadelemiz burada bitmeyecek!”

Açıklamanın ardından BETESAN direnişçisiZeynel Kızılaslan söz aldı. Kızılaslan konuşmasındaşunları ifade etti: “Davanın bu kadar kısa süredekazanımla sonuçlanması, direnişin gücünün ürünüdür.Direnişime destek verenlere teşekkür ederim.Mücadelemiz burada bitmeyecek. Bütün tersanelerdeinsanca yaşam ve çalışma koşulları uygulanana kadardevam edecek. BETESAN’da kazandık, her yerdekazanacağız!”

İleri Elektrokimya direnişçisi Saim Karaçayşunları söyledi: “Bizler işçi arkadaşlarımızdanaldığımız direniş geleneği ve dayanışma ruhunu herzaman yaşatmalıyız. O yüzden BETESAN direnişindeZeynel Kızılaslan’ın yanındaydık. Direnen diğer tümişçi arkadaşlarımızın da yanında olacağız.

Karaçay’dan sonra (+) İvme dergisi adına kısa birkonuşma yapıldı. Yapılan konuşmada “Mimar vemühendisler olarak halkın mücadelesinin yanındayız.Dün Türkan Albayrak’ın yanındaydık. TürkanAlbayrak direnişini zaferle sonuçlandırdı. BugünZeynel Kızılaslan da zafer elde etmiştir. Biz de onun veonun gibilerinin yanındayız” denildi.

YTÜ direnişçisi Dilbirin Acar ise üniversitelerdeyaşanan sorunlarla, tersanelerde yaşanan sorunlarınaynı olduğunu, dolayısıyla mücadelede yan yanaolmak gerektiğini vurguladı. İnşaatlarda, tersanelerdeişçileri öldürenlerin, üniversitelerde öğrencilere paralıeğitim, soruşturma ve cezaları dayattığını söyledi.

YTÜ direnişçisinin ardından BDSP adına yapılankonuşmada ise “114 gün önce sermayeninsaldırılarına karşı BETESAN’dan yükselen direnişbayrağı kazanımla sonuçlanmıştır. Tersanelerde ve heryerde ücretli kölelik düzeni yok olana kadar mücadelesürecektir” denildi.

Konuşmaların ardından TİB-DER adınadestekçilere teşekkür edildi. BETESAN patronu veonun gibi asalaklara karşı mücadelenin sürdürüleceğivurgusu yapıldı. Açıklamada ayrıca direnişte olan İleriElektrokimya işçileri, YTÜ direnişçisi, TEKELişçileri, UPS işçileriyle eylemli sınıf dayanışmasınınyükseltilmesi için kamuoyuna çağrı yapıldı.

Eyleme BDSP, Ekim Gençliği, (+) İvme dergisiUİD-DER, İleri Elektrokimya işçileri, YTÜ direnişçisiDilbirin Acar katıldı.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Sınıf hareketi18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

BETESAN’da direniş kazandı!

BETESAN’da kazandık, heryerde kazanacağız!

Yıllardır Tuzla tersaneler cehenneminde insancayaşam ve çalışma koşulları mücadelesinde sayısızdirenişe ve kazanıma imza atmış olan derneğimizbir kazanıma daha imza atmıştır. 11 Ağustostarihinden itibaren işten atma saldırısı karşısında“tek kişilik” çadır kurarak direniş başlatan BETESANdirenişçisi Zeynel Kızılaslan’ın direnişi kazanımlasonuçlanmış bulunuyor.

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan’ın 2 Aralıkgünü görülen işe iade davası, işe iade kararıylasonuçlandı. Kartal 3. İş Mahkemesi’nde görülendavanın duruşmasında mahkeme heyeti, ZeynelKızılaslan’ın talebini kabul ederek işe iadesine kararverdi.

BETESAN direnişi cehennem koşullarında çalışanbinlerce tersane işçisine ve tüm işçi sınıfına zaferiarmağan ederek bitti. DESA işçisi Emine Arslan,tersane işçisi Levent Akhan, Entes işçisi GülistanKobatan, TÜBİTAK işçisi Aynur Çamalan, Paşabahçeişçisi Türkan Albayrak gibi tekil direnişlerle eldeedilen zaferlere BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan da eklenmiştir. İşçi sınıfına ve özeldetersane işçisine dönük yaygın yıkım saldırılarınınolduğu bir dönemde ortaya çıkan BETESAN direnişiişçi sınıfına yol gösteriyor.

Kazanım tüm işçi sınıfınındır. Sınırlı da olsagerçekleşen dayanışma sayesinde bu direniş hepbirlikte kazanılmıştır. Davanın kısa süredekazanımla sonuçlanması fiili meşru mücadeleninürünü olduğu gibi, BETESAN direnişinin kendi içindetaşıdığı gücü de göstermektedir. Direniş kazanımlasonuçlandığı için, çadırımızı kaldırıyoruz. 6 AralıkPazartesi günü saat 13:00’te Tuzla Gemi tersanesiönünde gerçekleştireceğimiz basın açıklamasınınardından direnişi bitiriyoruz. Tüm ilerici vedevrimci kamuoyunu basın açıklamasına katılmayaçağırıyoruz. Tuzla tersaneler cehenneminde insancayaşam ve çalışma koşulları yaratma mücadelemiztüm kararlılığıyla sürecektir. BETESAN direnişindemaddi-manevi bizi destekleyen herkeseteşekkürlerimizi sunuyoruz. Tersanelerdeki vahşisömürü koşullarına karşı sürdürdüğümüzmücadelede daha etkin bir dayanışma ruhununoluşturulması temennisiyle...

Yaşasın sınıf dayanışması!Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya

hiçbirimiz!Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB–DER)

04.12.2010

Page 19: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

İşten atılan 7 taşeron işçinin Buca Belediyesiönündeki bekleyişi sürüyor. İşçilerle dayanışma hergeçen gün büyüyor.

8. gün: Polisten saldırı tehditleri Direnişin 8. günü KESK’in dayanışma ziyareti ve

ardından polisle yaşanan gerginlik ile başladı. Sabaherken saatlerde kahvaltı yapıldı. Öğle saatlerinde iseKESK İzmir Şubeler Platformu bileşenleri destekziyaretinde bulundu. Sloganlar ve alkışlarla karşılananKESK’liler işçilere seslendiler ve dayanışma içindebulunacaklarını duyurdular.

Bugüne kadar direnişe destek vermekten kaçınanGenel-İş İzmir 5 No’lu Şube Başkanı Naci Çetin deeylemde söz alarak işçilerin mücadelesinidesteklediğini belirtti. Çetin, taşeronluk sisteminintamamen kaldırılmasını istedi.

Günün ilerleyen saatlerinde yağmurun çiselemeyebaşlaması nedeniyle işçiler çadır kurmaya kararverdiler. Ancak çadırın kurulmasına başlandığı sıradakolluk güçleri saldırı tehdidinde bulunarak direnişalanına çevik kuvvet yığınağı yaptı. Avukatlar ve işçitemsilcileri ile polis arasında yapılan görüşmelerinardından direniş komitesi çadır kurma kararını geriçekti.

9. gün: Direnişle dayanışmaDirenişin 9. günü, sabah saatlerinde işçiler ve

destekçi güçlerin birlikte yaptığı kahvaltı ile başladı.Öğle saatlerinde ise işçiler tarafından hazırlanan vedirenişin taleplerinin yer aldığı bir bildiri direniş alanıçevresinde bulunan işçi ve emekçilere dağıtıldı.

Haber-Sen İzmir 1 Nolu Şube ve Emek Partisikadın kolları üyeleri direnişteki işçileri yalnızbırakmayarak direniş alanına destek ziyaretindebulundular. İçilen çaylar eşliğinde direniş süreciüzerine sohbetler gerçekleştirildi.

Direnişi her gün ziyaret eden Dokuz Eylül Genç-Sen’in yanısıra bu kez Ege Genç-Sen de ziyarette yeraldı. Genç-Sen adına yapılan konuşmada direniş birkez daha selamlandı. Genç-Sen’in her zaman direnişinyanında olacağı ve işçileri yalnız bırakmayacağıbelirtildi. Direnişçi bir işçi de yaptığı konuşmadaGenç-Sen’e teşekkür etti.

Genç-Sen’in ardından ÇHD’li avukatlar da direnişalanına gelerek destek ziyaretinde bulundular. Günboyunca BDSP, Alınteri, Mücadele Birliği, HalkCephesi ve Genç Sen’liler direniş alanındanayrılmadı.

10. gün: Sınıf dayanışması büyüyorDirenişin 10. günü olan 4 Aralık günü de birçok

ilerici ve devrimci kurum işçilere destek ziyaretlerigerçekleşrildi.

Sabah yapılan ortak kahvaltının ardından direnişçiişçilerden bir temsilci UPS işçilerinin eylemine gitti.UPS önünde gerçekleştirilen eylemde söz alandirenişçi işçi, mücadele süreçlerini anlatarak destekçağrısında bulundu. TÜMTİS İzmir Şube BaşkanıŞükrü Günseli, Buca’da süren direnişe destekolacaklarını ifade etti.

Gün boyunca Emekli-Sen Buca Şubesi, DevrimciMemur Hareketi, Günışığı Müzik Topluluğu, +İvmeDergisi, Sokak Sanatçıları, Dersim DernekleriGençlik Kolları, İzmir Gençlik Derneği Girişimi veDİP Girşimi direnişçi işçilere destek ziyaretlerindebulundu. Mücadele Birliği’nin düzenlediği ziyarettegençler müzik dinletisi, tiyatro gösterisi ve şiir gibi

çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiler.Akşam saatlerinde ise Bucalı emekçilerin direnişe

destek amacıyla hazırladığı yemekler ortak sofrakurularak yendi. Yemeğin ardından halaylar çekildi vesloganlarla mücadele talepleri haykırıldı.

Direnişin 10. gününde de BDSP, Halk Cephesi,Mücadele Birliği, Alınteri ve PSAKD Buca Şubesidireniş alanından ayrılmayarak işçilerle dayanışmayısürdürdü.

11. gün: İmza kampanyası başladıGünün ilk saatlerinde yağmur altında sabaha dek

halaylarla direnişe devam edildi. Direniş alanınaanlamlı dayanışma ziyaretleri gerçekleşti. BingölGençlik Derneği, Halkevleri ve TKP dayanışmaeylemi örgütleyerek direniş alanında yerini aldı. Saat15.00’te Buca Şirinyer’den yürüyüşe geçen yaklaşık150 kişi işçileri ziyaret etti. Direniş alanına saat17.00 civarında faşist MHP’nin Milletvekili OktayVural da geldi. Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesiöğrencileri dayanışma ziyaretinde bulundu.

İşten atılan 7 işçinin işe dönmesi için imzakampanyası başlatıldı. Gün içinde direniş alanıönünden geçenler imzalarıyla desteklerini sundular.İşçilerin kaleme aldığı bildiri de direniş alanı önündedağıtıldı.

Direnişin 11. gününde diğer günlerde olduğu gibiBuca Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yemekdesteğiyle işçilerin yanındaydı. Ayrıca direniş alanınasürekli ziyarette bulunan Buca Belediyesi taşeronişçilerinin pazar günü mesaiye bırakılması dikkatçekti

12. gün: İmza kampanyasına ilgiDirenişin 11. gününü 12. gününe bağlayan pazar

gecesi, İzmir’in en soğuk gecesiydi. Sınırlı battaniyeile ısınmaya çalışan direnişçi işçiler ve destekçi güçlersabaha karşı yaktıkları ateş ile sabahladılar.

12. günü sabahı yine ortak kahvaltı yapıldı. İçilençayların ardından öğlene doğru ziyaretçiler direnişalanına gelmeye başladı. Vardiyaları uygun olanişçilerin yanısıra Buca halkı ile ilerici ve devrimcigüçler parça parça direniş alanına gelerek desteklerinisundular.

Direnişçi işçiler tarafından hazırlanan imza metniiçin standlar kuruldu ve hem direniş alanında hem debelediye önündeki ana cadde üzerinde destek imzalarıtoplanmaya başlandı. İşçi ve emekçilerin yoğun ilgigösterdiği imza standı neredeyse hiç boş kalmadı.

Akşam saatlerinde ise Çamlıkule Mahallesi’ndekikahveler dolaşılarak imza toplandı ve bildirilerdağıtıldı.

13. gün: Direnişçi rahatsızlandıDirenişin 13. gününde imza standları yine direniş

alanı çevresinde açılarak imzalar toplanmaya başladı.Özellikle direnişçi bir işçinin küçük oğlunun davulueşliğinde Bucalılar’ı imza atmaya çağırması çevredengeçenlerin yoğun ilgisi ile karşılandı.

Akşam saatlerinde, hazırlanan bildirilerin dağıtımıiçin ayrılan bir ekip Forbes boyunca dağıtımgerçekleştirdi.

Dağıtım dönüşü ise direnişçiler kötü bir sürpriz ilekarşılaştı. Bir süredir sağlık sorunları yaşayan BatıgülTunç fenalaşarak Buca Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.Direniş alanında toplanan kalabalık Tunç’u “Yaşasınonurlu mücadelemiz!” sloganıyla yolculadı. Çokgeçmeden Tunç’un sağlık durumunun iyi olduğu

haberi geldi ve Tunç direniş alanına geri döndü. Akşam saatlerinde ise direnişi başından beri yalnız

bırakmayan Genç-Sen’liler birkez daha sloganlareşliğinde direniş alanına geldi.

Genç-Sen’in ziyaretinin ardından bir grup liseöğrencisi de sloganlar eşliğinde direniş alanınagelerek desteğini sundu. Eğitim Sen 5 Nolu ŞubeBaşkanı Özcan Çetin de direniş alanına gelerek destekverdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Sınıf hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Buca direnişi dayanışmayla büyüyor

Emekliler oturma eyleminde

DİSK’e bağlı Emekli Sen Türkiye’nin çeşitliillerinden gelecek üyeleriyle 11 Aralık Cumartesigünü Ankara’da miting düzenleyecek. Emekli Senİstanbul Şubeleri’ne üye emekliler ise 8 Aralıkgünü başta promosyon ve TÜFE alacakları olmaküzere taleplerinin karşılanması talebiyle Taksim’de24 saatlik oturma eylemi gerçekleştirdi.

Taksim Tramvay Durağında saat 13.00’tebiraraya gelen Emekli Sen üyeleri “DİSK EmekliSen olarak; sendika yasamızı, toplu sözleşmehakkımızı, promosyon ve TÜFE alacaklarımızı,intibak yasası’nın çıkartılmasını istiyoruz, alacağız/ Emekli Sen İstanbul Şubeleri” pankartını açarakGalatasaray Lisesi önüne yürüdüler. Yürüyüşboyunca çevredeki insanlardan da destek alanEmekli Sen’liler sloganlar attılar.

Yürüyüşün ardından basın açıklamasınıgerçekleştiren Emekli Sen Kadıköy Şube BaşkanıResul Kılıç, AKP hükümetinin; işçikonfederasyonları, Türk-İş, Hak-İş, DİSK veişveren sendikası TİSK’e bir taslak göndererekönümüzdeki dönem çalışma yasalarında yapmakistedikleri değişiklikle ilgili görüşlerinibildirmelerini istediğini aktardı. Bu taslağın içinde15 yıldır çıkartılmayan emekliler yasasının yeralmadığını belirten Kılıç 11 Aralık Cumartesi günüİnsan Hakları Haftası’nda “İnsan haklarımızıistiyoruz” sloganıyla gerçekleştirecekleri mitingeçağrı yaptı.Miting öncesinde 24 saatlik oturma eylemiyaptıklarını söyleyen Kılıç, başta emekten yanaolan siyasi partiler, sendikalar ve demokratik kitleörgütlerini emeklilerin taleplerini sahiplenmeyeçağırarak açıklamayı sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

7 Aralık 2010 / Buca

Page 20: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Sınıf hareketi20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Sendikal bürokrasiye ve 4/C köleliğine karşıdirenişlerini sürdüren TEKEL işçileri 5 Aralıkakşamı meşaleleriyle bir kez daha Taksim’deydi.

Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelenTEKEL işçilerini aydınlar, direnişçi işçiler, ilerici vedevrimci kurumlar yalnız bırakmadı. TaksimTramvay Durağı’na yürüyen kitle sloganlar attı.

Eyleme destek veren Grup Emeğe Ezgi TEKELişçilerini marşlarla karşılarken, Direnişin Ritimleriadlı grup da ritimleriyle eyleme destek sundu.

Yürüyüş sonunda oturma eylemi yapılarakeyleme destek veren BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan, SAPPHİRE işçileri ve Bilgesu Erenusbirer konuşma gerçekleştirdiler. İlk olarak söz alanZeynel Kızılaslan, 114 gündür direnişte olduğunusöyleyerek dava sürecinin lehine sonuçlandığınıbelirtti. Bu kazanımın fiili-meşru mücadele ve

direniş çadırıyla sağlandığını belirtti. Ayrıca bugünekadar kendisine destek veren herkese teşekkür etti.Ardından söz alan Sapphire işçisi ise işten atılmasüreçlerinden bahsederek ücretleri ödenmeden iştenatıldıklarını belirtti. Sapphire işçisi ayrıca,öğrencilere yönelik saldırıyı kınadı. Son olarak sözalan sanatçı Bilgesu Erenus ise, konuşmasınaöğrencilere yapılan saldırıyı kınayarak başladı.Kemal Türkler davasına da değinen Erenus, tümhaksızlıklara karşı genel grev yapılması gerektiğinisöyledi.

İşçiler Ankara’da buluşuyor

TEKEL işçileri adına basın açıklamasını okuyanCevizli TEKEL işçisi Metin Arslan, TEKELişçisinin ortaya koyduğu mücadele kararlılığının veözlük hakları için yürüttüğü kavganın, İstanbul veDiyarbakır’da devam ettiğini vurguladı. Arslan,emekten yana olduğunu belirten siyasi parti vekurumların bir kısmının 2. TEKEL direnişi sırasındaTek Gıda-İş yönetiminden yana tavır aldığını belirtti.Arslan, “İşçi sınıfını satan, yalnızlaştıran bu kurumve siyasetler bir gün tarih karşısında hesapvereceklerdir” dedi. 8’inci meşaleli yürüyüşlerininsendika bürokrasisine ve sermayeye karşı birleşikmücadele çağrısı olduğunu belirten Arslan, TEKELdirenişinin başladığı ve işçilerin saldırıya uğradığı18 Aralık 2009’un yıldönümünde Ankara’daolacaklarını duyurdu.

Eyleme, aralarında BDSP, Halk Cephesi,HSGGP ve Mücadele Birliği’nin de bulunduğuilerici ve devrimci güçler de katılım sağladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

KESK’e bağlı Tarım Orkam Sen tarafındanManisa’da 7 Aralık günü 4-C ile ilgili bir panelgerçekleştirildi. Panele katılımcı olarak ManisaTarım Orkam Sen Şube Başkanı Veli Yaprak, İzmirTarım Orkam Sen Şube Başkanı Amet Bahar veİzmir Barosu’ndan Av. Olgun Soydan katıldı.

İlk konuşmayı Manisa Şube Başkanı Veli Yaprakyaptı. Yaprak konuşmasına 1980 sonrasıuygulamaya konulan neo-liberal saldırıları anlatarakbaşladı. Bu saldırıların temel ekseninin kamualanını tasfiyeye yönelik olduğunu belirten Yaprak,kamuda çalışan emekçiler için de esnek vegüvencesiz çalışma modelinin uygulamayasokulduğunu söyledi. Özelleştirmenin sonuçlarınadeğinerek sözü İzmir Şube Başkanı Ahmet Bahar’abıraktı.

Ahmet Bahar da konuşmasına özelleştirmelerin12 Eylül askeri darbesinden sonra hayatageçirildiğini, birçok kazanımın ortadankaldırıldığını, emekçilerin sistemli bir şekildeyoksullaştırıldığına dikkat çekerek “artık kamukuruluşlarında 4-C, 4-B, 4-A gibi ayrımlarabakmadan çalışanların ortak örgütlenmesinisavunmalıyız.” dedi. TEKEL işçilerininmücadelesinin örnek bir direniş olduğunu belirtenBahar, KESK’te örgütlenmeye çağrı yaptı. TarımOrkam Sen olarak da bu örgütlenmeyi pratikte

uygulamaya koyduklarından bahsederekkonuşmasını bitirdi.

Av. Olgun Soydan ise TEKEL’deki 4-Cuygulamasından başlayarak hükümet tarafındanyapılan benzer düzenlemeleri sırasıyla aktardı.TEKEL işçilerinin Ankara’daki 78 günlükdirenişiyle 10 ay olan çalışma süresinin 11 ayaçıkarıldığını, ücretlerde ise kısmi bir iyileşmesağlandığnı ancak bu iyileştirmelerin iş güvencesizve esnek çalışmayı ortadan kaldırmadığına değinenSoydan 4/C uygulamasının devletin sosyal hareketiönlemek amacıyla, kamu kurumlarında çalışanemekçilerin, emeklilik sürelerini doldurmalarınıbekleyerek geçiştirmeye çalıştığını belirtti.

İkinci bölüm soru cevap şeklinde gerçekleşti.Sorular ağırlıklı olarak emekçileringörevlendirildikleri bakanlıklarda ne iş yapacaklarıve statülerinin ne olduğu, bakanlıklar arasındageçişin olup olamayacağı, tayin durumunun yapılıpyapılamayacağı noktalarına odaklandı. Emekçilerbu bölümde sendikalara güvensizliklerini de dilegetirdiler. Söz alan bir TEKEL işçisi Tek Gıda-İşSendikası ve Sendika Başkanı Mustafa Türkel’ieleştirerek tepkisini dile getirdi. Canlı tartışmalarınyaşandığı panel ortak mücadele çağrısıyla sonbuldu. Panele 60 kadar emekçi katıldı.

Kızıl Bayrak / Manisa

TEKEL işçileri 18 Aralık’taAnkara’da

UPS direnişinde sessizlikbozuluyor mu?

Uluslararası kargo devi UPS’nin Türkiye’dekiaktarma merkezleri ve şubelerinde süren sendikalörgütlenme mücadelesinde bir süredir süren sessizlikönümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek eylemlerlebozulacak.

ITF eyleme geçiyor

UPS’nin İstanbul’daki Kurtköy ve Mahmutbeyaktarma merkezlerinin yanısıra İzmir’deki aktarmamerkezi önünde aylardır direnen Türkiye Motorlu Taşıtİşçileri Sendikası (TÜMTİS) üyesi işçilerle dayanışmaamacıyla dünya çapında ve Türkiye’de eylemleryapılacak.

TÜMTİS’in üst örgütü Uluslararası Taşıma İşçileriFederasyonu (ITF) tarafından alınan yeni eylem kararlarıçerçevesinde; UPS yönetiminin 8 Aralık gününe kadarsendikanın talepleri konusunda adım atmamasıdurumunda dünya çapında 154 ülkede protestolargerçekleştirilecek.

16 Aralık günü; Avustralya, Japonya, Hollanda,Danimarka, Norveç gibi pek çok ülkede basınaçıklamaları ve protestolar organize edilerek UPS’deişten atılan işçilerin işe geri alınması ve sendikalörgütlülüğün tanınması talebi dile getirilecek.

Türkiye’de 7 ilde eylemler

16 Aralık günü Türkiye’de ise 7 ilde eylemlergerçekleştirecek olan TÜMTİS’e, sendikalar, demokratikkitle örgütleri, ilerici ve devrimci güçler destek verecek.Diğer yandan TÜMTİS tarafından alınan eylem kararlarıçerçevesinde, UPS yönetiminin 8 Aralık gününe kadarherhangi bir adım atmaması durumunda UPS’ninTürkiye’de iş ilişkisinin olduğu büyük firmaların önündeeylemler yapılmaya başlanacak.

UPS direnişiyle ilgili yeni eylem kararlarına ilişkingazetemize konuşan TÜMTİS Genel Başkanı KenanÖztürk, tüm emek güçlerini UPS işçilerininmücadelesine destek olmaya, önümüzdeki günlerdegerçekleştirilecek eylemlere katılmaya çağırdı.Sendikanın talepleri kabul edilene kadarmücadelelerinin süreceğini dile getirdi.

UPS işçileri eylemdeydi!

UPS işçilerinin her hafta İzmir’de gerçekleştirdiklericumartesi eylemi 4 Aralık günü UPS aktarma merkeziönünde başladı. Buradan UPS giriş-çıkış kapısınayüründü. Eylemde “UPS’de işçi kıyımına, sendikadüşmanlığına son / TÜMTİS İzmir Şube” pankartı açıldı.

Yürüyüşün sonunda TÜMTİS İzmir Şube BaşkanıŞükrü Günseli yaptığı konuşmada UPS işçilerini, ambarişçilerini ve desteğe gelen kurumları selamladı. Direnişhakkında bilgilendirmede bulunarak yaşadıklarıbaskıları, saldırıları hatırlattı. Geçen süre zarfındadirenişlerinde inanç, bilinç kaybı yaşanmadığını hergeçen süre içerisinde mücadele kararlılıklarının arttığınısöyledi.

Eyleme direnişteki Buca Belediyesi işçilerinden dekatılım sağlandı. Direnişçi işçiler adına yapılankonuşmada direnişe başlama süreci ve baskılaraktarıldı. Konuşma, “Biz ekmek davası için BucaBelediyesi önündeyiz ve hakkımızı alana kadarmücadelemize devam edeceğiz.” sözleriyle son buldu.

Ardından Dersimliler Derneği Başkanı ve SDP adınakonuşmalar yapılarak eylem bitirildi. Eyleme BDSP, SDP,Alınteri, Delphi işçileri destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - İzmir

Manisa’da 4-C paneli

Page 21: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Eleştiri Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

TEKEL işçilerinin 4/C üzerinden güvencesizçalışmaya karşı 78 gün süren Ankara direnişi, ülkegenelinde yarattığı etkiye rağmen, sendikal bürokrasive ona dayanak olan reformist güçler eliyle bitirilmişti.Çadırların kaldırılmasından sonra direniş adım adımkırıldı. Son olarak Tek Gıda-İş Genel Merkezi’negörüşmeye geldiklerinde işçilerin karşısına polisbarikatı çıkarıldı. Bunun üzerine bir grup TEKEL işçisi4 Ekim gününden beri sendika binasının karşısındakiparkta kurdukları çadırlarda direnişlerini sürdürüyorlar.

Sendika bürokratları ise süreç boyunca giderekpervasızlaşmıştır. Son olarak direnişçi TEKELişçilerinin protestosu üzerine Tek Gıda-İş GenelBaşkanıTürkel işçilere küfürler ederek, korumalarıaracılığıyla fiziksel şiddet uyguladı. Korumalar, özelgüvenlik ve Türkel’in şoföründen oluşan grup ikidirenişçiyi ağır biçimde yaraladı. Sendika yönetimininbu tutumu onun arkasındaki reformizmin de tümgericiliğini açığa vurdu. Öyle ki, TEKEL işçilerinin ikiayı aşkın süredir sendikal bürokrasiye karşısürdürdükleri direnişi ancak sendika yönetiminingörüşlerini de yansıtarak haberleştiren Evrenselgazetesinde bu olay ile ilgili çıkan “haber” vesonrasında yaşananalar, EMEP’in geldiği ibretliknoktayı gösterdi.

Bir TEKEL işçisinin öldüresiye dövüldüğü saldırıya“gerginlik” demeyi uygun gören Evrensel Gazetesidirenişçi TEKEL işçilerini “bir grup” diye niteleyerekadını anmadı. Hatırlanacağı gibi Mustafa Türkel dedirenişi sürdürmek isteyen öncü TEKEL işçilerine “neidüğü belirsiz bir grup” karalamasını yapmıştı. Evrenselhaberinde ne süren direnişten ne de işçilerin MustafaTürkel’i protesto amacından bahsedilirken sadeceTürkel’in açıklamasına yer verildi.

Bunun üzerine ise haberle ilgili olarak işçilerEvrensel Gazetesi “İstihbarat şefi” Ercan Karakaya ve“yurt içi haber sorumlusu” ile görüştüler. Basına dayansıyan bu görüşmelerden Evrensel Gazetesi’nin nekadar “emekten yana” gazete olduğu daha iyi anlaşıldı.

TEKEL işçileri bu yazının ardından kaleme aldıklarıbir açıkamada, “Evrensel safını belirlemelidir.Emekçilerin mi yanındadır, sendika ağalarının mı?Sendika ağalarının borazanı mı olacak, emekçinin sesimi?” diye sordular. TEKEL işçileri açıklamalarında,yapılan görüşmede Evrensel Gazetesi’nin, “taleplerihaklı bulmakla beraber eylemi yanlış buldukları”gerekçesiyle işçilerin haberlerini yapmayacağını,“tarafsız” kalacağını öğrenmişlerdir.

TEKEL işçileri ise Evrensel’in bu tavrını şu şekildeyanıtladılar; “Bırakalım devrimcilik iddiasını, kendinedemokratım diyen hiç kimse, sendika bürokratlarının

işçiyi yarı yolda bıraktığı, sendikaya işçi girmesin diyepolis barikatları kurduğu yerde ben tarafsızım diyemez.Diyorsa sendikaya polis sokan bir anlayışa sahipçıkıyor demektir.”

“Tarafsız haber” söylemi altında TEKEL işçilerininsürdürdüğü mücadeleyi görmeyen Evrensel, MustafaTürkel gibi bir sendika bürokratının açıklamalarına isebolca yer ayırıyor. Hatırlanırsa, Mustafa Türkel’inmangalda kül bırakmayan röportajları, çadırlarınkaldırılması sonrasındaki dönemde yani direnişinaçıkça bitirilmesi manevrasından sonra da EvrenselGazetesi’nde yer bulabilmiştir. Yine Türkel’in alınmışeylem kararlarını boşa düşürmek için TEKEL işçilerineaçıkça yalan söyleyip 4/C’ye geçmelerini önerdiğiaçıklama, 13 Ekim tarihli Evrensel’de yer alırken,işçileri bu konuda uyaran bir yazı ya da görüş yoktur.

Reformizm mücadelenin önüne barikat

Evrensel yetkilileri ile yapılan bu görüşmereformizmin işçi sınıfının bağımsız çıkarları önünde nedenli büyük bir engel olduğunu bir kez dahagöstermiştir. EMEP’ in hiç de şaşırtıcı olmayan bututumu 78 gün süren Ankara direnişinde de açıkçagörülmüştür. Bu süreçte, diğer reformist örgütlerlebirlikte, sendika bürokratlarıyla uyum içindedevimcilere karşı tutumlarda ortaklaşmışlardır. Süreçboyunca EMEP de diğerleri gibi sendikal bürokrasiyleaynı çizgide yürümüş, çadırların kaldırılması“kutlamasına” tüm coşkularıyla katılmışlardı.

Sendika bürokratları ile bu reformist güçler, TEKELdirenişinin bitirilmesinin sorumluluğunu birliktepaylaşmaktadır. Bunları hatırlamak mücadele etmekararlılığı gösteren TEKEL işçilerini neden görmezdengeldiklerini anlamak bakımından önemlidir. EMEP veEMEP çizgisindeki Evrensel bu açıdan kendi içindetutarlıdır. Bilindiği gibi, EMEP kurulduğu günden buyana sendikal bürokrasiyle işbirliğine dayalı bir çizgiyesahiptir. 1 Mayıslar’daki tavrı gibi bu anlayışa dair pekçok örnek gösterilebilir.

İşçi sınıfını militan mücadele hattındanuzaklaştırmak, düzen içi sınırlarda tutmak, EMEP gibireformist partilerin doğalarında vardır. İşçi sınıfıhareketinin düzenin çizdiği sınırlardan çıkmasındanölesiye korkan reformizmin bu tipik temsilcileri,TEKEL direnişinin sendika bürokratlarından bağımsızbir yola girmemesi ve militan mücadele yolunututmaması için gericilik yapmaktadırlar. 78 günsürecinde pek çok pratikte bu açığa çıkmış, devrimcigüçlerin müdahalesini engellemek için, bilinçli birçarpıtmayla “sendikanın önemi” vurgusu öneçıkartılarak sendika bürokratların ihanetleri adetaperdelenmiştir. EMEP de diğer reformistler gibiişçilerin geri bilincine yaslanarak devrimci müdahaleyi“marjinal” göstererek esasta gerici özünü sergilemiştir.

İşçilerin ileriye yönelik her hareketinin karşısınaçıkan reformistlerin tabiki öncü işçilerin görüşlerine veeylemlerine değil sendika bürokratlarına sayfalarındayer ayırmaları şaşırtıcı değildir. Şimdi de “sendikalarıyıpratmayın” argümanına sarılarak aynı gericilikte ısrarediyorlar. İşçi sınıfının mevcut tablosunda öncü TEKELişçilerinin sendikal bürokrasiyi aşan çıkışlarınınreformistleri rahatsız etmesi doğaldır. Çünkü işçiler,bağımsız sınıf çıkarları doğrultusunda örgütlenmebilinci kazanarak militanlaştıkça reformistlerin vesendikal bürokrasinin varlık zeminleri de ortadankalkacaktır.

Evrensel Gazetesi kimin yanında?Ç. İnci

TBMM Plan veBütçe Komisyonu’na

getirilen ‘Torba Yasa’yaTMMOB, Birleşik Metal-İş ve Basın-İş’ten tepki geldi.

TMMOBTMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı,

AKP hükümetinin, Torba Tasarı’ya esnafın vergiborcuna af getirileceği gerekçesinin arkasına saklanarakilgili ilgisiz birçok düzenlemeyi soktuğunu ifade etti.Soğancı, AKP’ye, “ülkeyi torba yasalarla yönetmeanlayışından bir an önce vazgeçme” çağrısı yaptı.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan 4857sayılı İş Yasası’na, özelleştirmelere ilişkin mahkemelerinverdiği yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarınınuygulanmamasından kamu kurumlarının İstanbul’ataşınmasına kadar, AKP’nin devleti yenidenşekillendirme projesine dikkat çekilen açıklamadabirçok düzenlemenin söz konusu ‘Torba Yasa’ içerisineyerleştirilerek kamuoyunun dikkatinden kaçırılmakistendiği vurgulandı.

Basın-İşTürk-İş’e bağlı Basın-İş Sendikası Genel Başkanı

Yakup Akkaya ise, torba yasanın, işveren kesimitarafından yıllardır talep edilen ve emekçilerin önemlihak kayıplarına uğramasına yol açacak pek çok yenidüzenlemeyi içerdiğini söyledi.

Emekçilerin daha güvencesiz ve daha kötükoşullarda çalışmasının önünü açan yasa tasarısının,kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden alelaceleçıkarılmak istendiğini belirten Akkaya, tasarı ileçalışanların işsiz kaldıkları zaman tek güvenceleri olanişsizlik sigorta fonunun, krizin zararlarınınçıkartılabileceği bir kaynak haline getirilmeyeçalışıldığına dikkat çekti.

Birleşik MetalHükümetin “Ulusal İstihdam Stratejisi” çerçevesinde

yürüttüğü çalışmaların hız kazandığına vurgu yapılanaçıklamada, bunun dünyada ve Türkiye’de sermayeninve sermaye yanlısı iktidarların “kuralsız ve güvencesiz”çalışma düzeni arayışlarının bir parçası olduğu belirtildi.

İkinci torba yasanın ise önümüzdeki günlerdemeclise geleceğinin belirtildiği açıklamada, her iki torbayasanın da dayanağının üç sermaye örgütünün (TİSK-TOBB-TÜSİAD) kriz döneminde hazırladıkları ve en son2010 tarihinde güncelledikleri “Güvenceli Esneklik”raporu olduğu belirtildi.

“Birinci torbada neler var?” sorusunun sorulduğuaçıklamada, başta “Genel Sağlık Sigortası” olmak üzere,sosyal güvenliğin kapsamının genişletildiği söylendi.

Açıklamanın devamında torbaların toplusözleşmelere etkisi ele alınarak şunlar söylendi: “İşçisınıfının sayıca kalabalıklaşması, sendikal örgütlülükoranların düşmesi, yasal engeller ve sermayeninsaldırıları nedeniyle toplu iş sözleşmeleri ile yasalararasındaki makas kapanma eğilimine girmiştir.”

Açıklamada, toplu sözleşme metinlerinin taraflararasında herhangi bir anlaşmaya gerek kalmaksızın,dışarıdan yapılacak yasa değişikliği ile gerçekleşmesininmümkün hale geldiği de söylendi. MESS Başkanı’nın 13Kasım’da Türk Metal ile sözleşmeyi imzalarken yaptığıaçıklamanın da bu çerçevede değerlendirilmesigerektiği dile getirildi.

“Torba Yasa”ya tepki

Page 22: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Kamu emekçileri hareketi22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek’in KESKçalışanı kadın bir emekçiyi tacizi yönündeki iddialarile ilgili gelişmeler tıpkı binlerce KESK üyesi gibi,aşağıda imzası olan bizler açısından da yenisayılmayacağı gibi hiç de şaşırtıcı değil. Ancaksüreç, feminist.biz grubunun hazırladığı metniimzaya açması, Taraf gazetesi yazarı DemirayOral’ın meseleyi köşesine taşıması ve 29 Kasımtarihinde gerçekleşen biri genel başkan olmak üzereiki KESK MYK üyesinin (öncesinde KESK hukukdanışmanı Oya Aydın Göktaş’ın 10 Kasım’dakiistifası) istifası ile yeni bir sürece girildiğinigösteriyor. Sözkonusu istifaların ardından ortayaçıkan toz duman büyürken, neredeyse hergün biryenisi eklenen KESK kurumsal açıklamaları vebasına düşen yeni haberlerle kapsam daha dagenişliyor, derinleşiyor. Yapılan her yeni açıklamadurumun vehametini açıklamaya yetmektedir.

Öncelikle tüm bu yaşanılanlara ve ağırsonuçlarına hiç şaşırmadığımızı belirtmek isteriz.Kendi iç zayıflıklarına karşın TEKEL gibi öncüçıkışlara rağmen, bir bütün olarak sınıfmücadelesinde yaşanan sendikal-siyasal-tarihsel-kültürel geri kırılmanın en şiddetli biçimde yaşandığıörgütlerden birisi de ne yazık ki örgütümüzKESK’tir. Çünkü sözkonusu olan, SGK’ya üyeveren, Gazze’ye BM barış gücü öneren, 2010 1Mayıs’ında kürsüyü işgal eden işçileri kınayan ihanetbelgesine imza atan, burjuva siyasi arenasında dahieşine zor rastlanır ilişki biçimlerini yöntembelleyerek bu kırılmayı uzun yıllardır örgütümüze detaşıyan yönetsel anlayışın güçlülüğüdür. İşçi veemekçilerin yaşamlarını zindana çevirecek saldırıyasalarına karşı tüm bir örgütü etkisiz bir düzlemesürükleyen, mücadeleyi idari hukuk mahkemelerikoridorlarına sıkıştıran da ve sınıfın çıkarlarınındeğil, dar siyasal grup çıkarlarını gözetmeyi terciheden de aynı anlayıştır. Ve bugün bu anlayışın iflasettiği son bir kez daha tescillenmiştir. Ancak bedelihem KESK hem de sınıf mücadelesi açısından çokağırdır. Kastlaşmış yapıyı ve bürokrasiyi kutsayan veona sımsıkı sarılan bir iradenin yarattığı atmosferde,taciz iddialarının ortaya çıkması da, ortaya çıkansonuçları da bizler açısından bu nedenlerle hiçşaşırtıcı değildir. Bunca vakayı sindirecek bir“genişliğe” sahip olmamakla birlikte, yine deşaşırtıcı değildir. Aksine, yüzbinlerce üyeye “örgüthukuku” diye yutturulan ve yıllardır örgütün içilişkiler sistemine itina ile egemen kılınan bu ikliminbaşka sonuçlar doğurması şaşırtıcı olurdudüşüncesindeyiz.

Her şeyden önce sürecin bu aşamaya gelmesindensorumlu olanların, süreçte hala inisiyatif sahibiolmalarında, başta aşağıda imzası olan bizler vebinlerce kamu emekçisinin önemli sorumluluğununolduğunu söylemeliyiz. Buna izinvermemeliydik/vermemeliyiz! Başta örgüt içimekanizmaları işletemememiz ve tabandan bir iradegeliştiremeyişimiz olayların bu aşamaya gelmesineneden olurken, konunun deşifre edilmesi ve üzerinegidilmesi görevi “etrafımda erkek görmeyedayanamıyorum” zihniyetindeki feministlere, liberalTaraf gazetesi başta olmak üzere burjuva basınakalmıştır. Ya da her haliyle kendini kurtarma ve suçu

üzerinden atma hamlesi olan KESK MYK üyelerininistifa ilanlarına, Ufuk Uras’ın BDP’den istifa edipetmeyeceği tartışmaları ile burjuva parlementosukoridorlarında ortaya çıkacak bir çözüme kalmıştır.Bu süreçteki edilgenliğimizin önemli bir dizi nedenivar elbette. Gerçeklik duygusunu köreltenspekülatif bir bilgi yığınının yarattığı belirsizlikilk nedendir. Acele ve tüm yönleriyle birdeğerlendirme yapmadan atılacak bir adımınKESK’e ve bir bütün olarak sendikalmücadeleye vereceği zararın gözetilmesidiğer önemli bir nedendir. Yapılacak bir çıkışsonrasında, olayın bu aşamaya gelmesindeciddi payları olmasına rağmen, bunun siyasalbaşka hedeflerin (kürt emekçilerin sendikadantasfiyesi planının) malzemesi yapılacakolmasından duyulan kaygı diğer önemli birnedendir. Ancak buradaki en önemli ve hepsinikesen ortak neden olarak, KESK’te kan pahasınaönemli emekleri olan bizlerin iç örgütlülüktenfazlasıyla yoksun olmamız, irade ve refleksyitimimiz yatmaktadır.

Orta yerde duran bu boşluk, onu doldurmaktauzmanlaşmış olanlar tarafından yine ustacadoldurulmuş, sorunun çözümü sürece yayılmış,unutturulmaya çalışılmış, tüm ilke ve onurlu birgelenek yok sayılarak yeni kutsal ittifakların (belkide yeni tasfiyelerin) pazarlık malzemesi kılınarak elbirliğiyle bugünlere getirilmiştir. Ancak pazarlıkbozulmuş olacak ki, bu kokuşmuşluk bir dağ olmuşpatlamıştır. 2008 Genel kurullar sürecinde örgütübölme pahasına kutsadıkları birlikleri hayal olmuştur.Bu birlik bugün için “evet”çilerin karşısında“hayır”cı ve “boykot”çuların ittifakı gibi yansısa da(ki böyle olmasını istiyorlar) o da çatlamaya ve ortayerinden yarılmaya fazlasıyla müsaittir. Siyasalalandan oluşturulmaya çalışılan bu sunni ittifakarayışları ve bu yolla bizleri yedekleme oyunlarınagelmeyecek, taraf olmayacağız. Örgütte tümengellemelere rağmen mücadele eden devrimci,sosyalist öncü kamu emekçilerini yıllardır tasfiyeedenler, şimdi çokca dillerine doladıkları ‘örgüthukuku’ propagandası ile birbirlerini tasfiye etmeninuğraşı içindedirler.

Cinsel taciz iddiası karşısında kadın sorununasınıfsal yaklaşım ters yüz edilmekle kalınmamış,meseleye patron-işçi düzleminden yaklaşılarakyetkili organlardaki kişi ve anlayışlar gerçek sınıfsalkonumlarını ortaya koymuşlar ve hiç şüpheduymadan Genel Sekreteri koruma altına almışlardır.İster taciz, isterse komplo olsun eğitim uzmanı kadınarkadaşımız hem işçi hem de kadın olduğu için ikikez ezilmiştir. Kapitalizm koşullarında köleliğitescillenmiş emekçi kadın gerçeği bu konuda önemlibir geleneğe sahip örgütümüz KESK’te de bir fiilyaşatılmaktadır. Tıpkı Eğitim-Sen’in bünyesindeçalışan büro işçileri ile kar-zarar hesabı yapılarak heryıl toplu sözleşme masasına oturulması, yine Eğitim-Sen genel merkezinde işlerin taşeronlar tarafındanyürütülmesi ve taciz iddiaları karşısında “kanıt yok”biçiminde takınılan tutum, kaynağını aynı yerdenalmaktadır. Burada cevaplanması gereken hayatisoru; hangi sınıf adına, hangi sınıfın çıkarları içinmücadele edilmektedir olmalıdır. Yukardaki ve daha

fazla örnek ibrenin işçi sınıfından giderek şaştığınıkanıtlar niteliktedir.

Sami Evren ve Adnan Gölpunar’ın istifaları vesonrasında KESK adına yapılan açıklamalar bu suçunmerkezinde yer alan hiçbir kişi ve anlayışıkurtaramaz. Bugün KESK MYK’sında sandalyesahibi olan (istifa etsin/etmesin) tüm kişi veanlayışlar, “istifa etmek dâhil her türlü adımıatacağımızı” açıklamaları yapanlar, son genelkurulda “örgütün ana gövdesi dışarıda kaldı”diyerek fırtına kopartan ve yaşanan her şeydenhaberleri olan kişi ve anlayışlar aynı suçunparçasıdırlar. “Sınıfın mücadele değerlerini koruma”misyonu ile istifa dilekçesi imzalayanlar da, KESKiçinde yeni bir Wikileaks pratiği ile buparçalanmanın referandum gibi farklı pek çok arkaplanı olduğunu deşifre ederek KESK kurumsalimzasıyla aynı argümanlara sarılanlar da aynı orandasorumluluk sahibidirler. Hepsini ortak kesen gerçek,karşılıklı suçlamalarda bulundukları, “örgütün vesınıfın değerlerini tahrip etme” suçunu işlemişolmalarıdır.

Bu nedenle; -Konu ile ilgili tüm dilekçe ve yazışmalar,

Yönetim Kurulu toplantı tutanakları örgüteaçılmalıdır,

-KESK MYK üyeleri, olayı bilmesine rağmenhiçbir işlem yapmayan KESK Disiplin ve DenetlemeKurulu üyeleri derhal istifa etmelidir,

-Başta taciz iddiaları olmak üzere ve ayrıca 7aylık süreç içinde sorumluluğu olan tüm yöneticilerhakkında başlatılacak soruşturmayı yürütecekbağımsız bir komisyon oluşturulmalıdır,

-Sadece kurulların oylandığı değil, tüm birsendikal-siyasal süreci tartışıp yeni bir kamuemekçileri hareketi yaratmamıza katkı sunacakolağanüstü genel kurul (OGK) sürecinin kararı bir anönce alınmalı ve üyelerin karar süreçlerine doğrudanve aktif olarak katılabilecekleri bir OGK süreciörgütlenmelidir.

KESK üyesi mücadelearkadaşlarımıza açık çağrımızdır

Page 23: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

-Görevinden ayrılmak zorunda kalan kadın işçiarkadaşımız istemesi halinde derhal görevine dönmeli,maddi ve manevi yönden desteklenmelidir.

Aşağıda imzası bulunan KESK üyesi kamuemekçileri olarak bizler sorunu “bu bir tacizdir” ya da“bu bir komplodur” tek yanlılığında ele almıyor ve tarafolmayı reddediyoruz. Ancak bu durumun gerçeklerinortaya çıkarılması zorunluluğunu dıştalamadığını da çokiyi biliyoruz. Bizleri ilgilendiren; taciz iddialarıkarşısında takınılan tutumun, en başta söylediğimiz gibimutlaka değiştirmek zorunda olduğumuz sendikal-siyasal-sınıfsal-tarihsel-kültürel arka planı olduğudur.Bunun için de, tek başına MYK’nın ya da diğerorganların istifa etmesi değil, gerçek bir sınıf örgütüyaratılabilmesi ve yeni bir kamu emekçileri hareketininyaşam bulması zorunluluktur.

Çok ama çok kızgınız. Hem yarattığımız boşluknedeniyle kendimize hem de örgütü bu hale getirenanlayışa. Ancak kızgınlık yetmez, şimdi; örgütümüzdegerçek bir işçi demokrasisinin hakim kılınması,mensubu olduğumuz sınıfın mücadelesinin ilerikazanımlarla taçlandırılabilmesi ve yeni bir başlangıçiçin bir adım öne çıkma zamanıdır. Bizler bunaadayız. Çağrımız da KESK üyesi tüm mücadelearkadaşlarımıza bunu birlikte yapma çağrısıdır.

(KESK’te yaşanan “taciz” iddialarıyla başlayansürecin ardından bir grup kamu emekçisi yayınlanan bubildiriye KESK’e bağlı çeşitli sendikalardan çok sayıda

yönetici, temsilci ve üye imza attı...)

Eğitim Sen üyeleri 6 Aralık’ta yapılan öğretmenatamaları öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nayürüdü. Yolu trafiğe kapatmak isteyen öğretmenlerlepolis arasında gerginlik yaşandı.

Çeşitli illerden Ankara’ya gelen Eğitim Senüyeleri Demirtepe Durağı’nda toplanarak MilliEğitim Bakanlığı’na yürüdü. Gazi Mustafa KemalBulvarı’nda yolu trafiğe kapatmak isteyen eğitim vebilim emekçilerinin önü polis barikatı ile kesildi.Yapılan pazarlıkların ardından yolun tek şeridikapatıldı ve Eğitim Sen üyeleri sloganlarlayürüyüşlerine devam etti.

“Parasız eğitim, parasız sağlık!’’, “Sözleşmeliköle olmayacağız!’’, “Savaşa değil eğitime bütçe!’’,“Atama yoksa isyan var!” sloganlarını atan EğitimSen’liler Güven Park’ta Atatürk Bulvarı’na çıkmakistedi. Polisin bu güzergaha izin vermemesi üzerinegerginlik çıkarken Eğitim Sen yürüyüşünekaldırımdan devam etti.

MEB’in önüne gelindiğinde üzerinde“Sözleşmeli çalışanlar kadro alsın, öğretmen açığıkadar atama yapılsın, Sanat Eğitimi, BilişimTeknolojileri, Beden Eğitimi ders saatleri artsın,zorunlu olsun, Ek Ders Yönetmeliği sendikalarlabirlikte düzenlensin, ücretler, özlük ve sosyal haklar

toplu sözlemeyle belirlensin’’ yazılı pankartbakanlığın merdivenlerine serildi. Burada yapılanbasın açıklamasını Eğitim Sen Genel BaşkanıZübeyde Kılıç gerçekleştirdi.

Konuşmasına polisin tutumunu kınayarakbaşlayan Kılıç, MEB’in 6 Aralıkta yaptığı 30 binöğretmen atamasının yetersiz olduğunu belirterek“400 bin öğretmen açığı böyle birkaç bin atama ilegiderilebilir mi, işsizler ordusu büyümez mi, sayınbakana soruyoruz?’’ dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın rakamlarına göre 131bin öğretmen açığının bulunduğunu dile getirenKılıç, “Yapılması gereken bir an önce öğretmenaçığı kadar öğretmenin kadrolu atanmasınısağlamaktır. 131 bin öğretmen açığını gözeterek burakam kadar atama yapılmalıdır’’ dedi.

“AKP hükümetinin hafta başında Meclisgündemine getirdiği torba yasa tasarısı ile çalışmayaşamına yönelik kapsamlı bir saldırıgerçekleştirilmek istenmektedir.” diyen Kılıç, işgüvencesini ortadan kaldıran, kamuda esnek,kuralsız ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıracakdeğişikliklerin yer aldığı ‘torba yasa’ tasarısının AKPhükümetinin bugüne kadar gündeme getirdiği enkapsamlı ve en tehlikeli saldırı olduğunu belirtti..

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 6 Aralık günü yaptığı30 bin öğretmen atamasına, Eğitim Sen ve EğitimEmekçileri Derneği tepki gösterdi.

Öğretmen açığının 400 bin olduğunun altınıçizen Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç,sözleşmeli öğretmenlerin iş güvencesinden yoksunolduğuna dikkat çekti. Eğitim Emekçileri Derneği(EED) ise Mersin’de 6 Aralık günü gerçekleştirdiğibasın açıklaması ile diplomalı işsizliğe ve kölelikkoşullarına vurgu yaptı.

Eğitim Sen’den açıklamaKESK’e bağlı Eğitim Sen Genel Başkanı

Zübeyde Kılıç, atama sürecinin iki temel problemiolduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Gerçek öğretmen açığı 400 binlereyaklaşmaktadır. MEB verilerine göre bu açık 130bindir. Atamalar ise 30 bin. Bu durumda sadeceBakanlık verilerine göre dahi Türkiye’nin 100 binöğretmen açığı devam etmektedir. Sözleşmeliöğretmen uygulamasına devam edilmektedir.Öğretmenlerin yeri gelip canlarını alan bu

uygulama, MEB ısrarı üstüne devam etmektedir. Enson bu uğurda Metin Kurt isimli arkadaşımızıkaybettik. Sözleşmeli öğretmen atamaları bunarağmen devam ediyor. Türkiye’nin iki sorunu ısrarladevam ediyor; öğretmen açığı ve öğretmenlerin işgüvencesinin olmaması. Türkiye bu sorunlarla başbaşa bırakılmıştır.”

Mersin’de protestoMersin’deki eylemde Eğitim Emekçileri

Derneği adına okunan basın metninde atanamayanöğretmenlerin diplomalı işsizlikle, dershanelerdekölelik koşulları ile karşı karşıya olduklarınadeğinildi. Öğretmenlerin önündeki KPSS engelininde protesto edildiği açıklamada mücadele kararlılığıifade edildi.

Devletin, okulları ticarethane, öğretmenleri köle,öğrencileri ise müşteri olarak gördüğünün belirtildiğiaçıklamada kadrolu, sözleşmeli, vekil, ücretli,dershane öğretmeni gibi sınıflandırmalarlaöğretmenler üzerinden kar elde edilmeyeçalışıldığına değinildi.

Kamu emekçileri hareketi Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

KESK olağanüstü genelkurula gidiyor

2 Aralık günü toplanan Kamu EmekçileriSendikaları Konfederasyonu (KESK) Merkez YönetimKurulu toplantısından, olağanüstü genel kurulutoplama kararı çıktı. Olağanüstü genel kurulun tarihi 8Ocak 2011 olarak belirlendi. Bununla beraber KESKGenel Sekreteri Emirali Şimşek ve Kadın SekreteriSongül Morsümbül görevlerinden çekildi.

Emirali Şimşek yaptığı açıklamada KESK’in sendikalmücadelenin yasak olduğu dönemde fiili-meşrumücadele ile kurulduğunu belirterek KESK’in aklagelebilecek her türden saldırılarla karşılaştığını vebedeller ödediğini dile getirdi.

KESK’in kadın ve kadının özgürlük mücadelesineverdiği öneme vurgu yapan Şimşek şunları söyledi:“Sendikalarda da bu mücadelenin öncülüğünüyaptığımız herkes tarafından bilinmektedir.Sendikalarda kadın sekreterliklerinin oluşması içinbaştan itibaren ilkesel bir tutum içinde olduk. Kadınsekreterlerinin işlevsel ve etkin olmasını önemsedik.Kendi içimizde yıllardır yönetim düzeylerinde kadıntemsiliyetinin artırılması için yüzde 40 kadın kotasınıesas aldığımızı bilmeyen yoktur. Saldırıların tam da bunoktadan ve bazı kadın kurumları tarafından kadınözgürlük mücadelemize yapılmış olması düşündürücüve kasıtlıdır.”

Kendilerine yönelik gelişen ithamlara değinenŞimşek, “Buna rağmen bazı anlayışların bizleri bilerekya da ortamın havasından etkilenerek zan altındabırakan yaklaşımlarını tesadüf olarak görmüyor, tümbu saldırıları demokratik emek mücadelemize yapılmışkasıtlı saldırılarak olarak görüyoruz. Saldırının Kürtsorununun demokratik ve barışçıl mücadelesini isteyentüm kişi ve kurumlara yönelik fiili ve psikolojiksaldırıların iyice arttığı bu döneme denk gelmesi bileniyeti ortaya koymaktadır” dedi. Şimşek, tacizsuçlamaları hakkında “asılsız, iftira ve komplo”ifadelerini kullandı.

Eğitim Sen’liler MEB’e yürüdü

Öğretmen atamalarına tepki

Page 24: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Dünya24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Borç krizi / mali kriz dalgası İrlanda’yı da içinealarak yayılıyor. Bir zamanlar AB’nin yatırım cennetiolan İrlanda, bugün iflasın eşiğine gelmiş durumda.

İrlanda’yı Güney Kıbrıs, Portekiz, İspanya, Belçikave hatta İtalya’nın izlemesi bekleniyor. Yunanistankrizini İrlanda’nın takip etmesi krizsenkronizasyonunu güçlendirdi ve sahici kıldı. Sosyo-ekonomik yapıları farklı olan bu ülkelerin aynı kaderipaylaşması hiç şaşırtıcı değil.

AB’yle entegrasyon ve AB içi işbölümü gereğifarklı yollardan yürüseler de, aynı noktada buluştular.

Neo-liberal yeniden yapılanma, sermayeninküreselleşmesi yönündeki operasyonlar ve finanslaşmahamleleri bugün yaşananların zeminlerini ördü.

İrlanda 1970’lere kadar Avrupa’nın geri kalmış birülkesi olarak dikkat çekiyordu. Tipik bir tarımülkesiydi ve kronik bir işsizlik içindeydi.

İrlanda 1973’te AB’ye üye oldu. AB içiişbölümünde ucuz emek cenneti olarakkonumlandırıldı. Bir dizi iç düzenlemeyle (vergiavantajları, düşük ücret politikaları vb.) AB finanskapitalinin cazibe merkezine dönüştü. Bunun yanındabazı uluslararası tekeller de İrlanda’da odaklandı.Sanayinin yanında, hizmet sektöründe ve özelliklebilişim sektöründe ciddi yatırımlar yapıldı.

Bu süreç ekonomide hızlı bir büyümenin önünüaçtı. 1990’larda İrlanda’nın büyüme oranı yüzde6’lara yükseldi. Beraberinde çalışanların ücretlerindegöreceli gelir artışları yaşandı. Bu sürecin bir başkayansıması da hızlı finanslaşmaydı. İrlanda, Almanya,İngiltere ve Fransa kökenli bankaların mali sermayevaryasyonlarını gerçekleştirdiği temel ülkelerden birioldu. Bu bankaların İrlanda’dan 500 milyar Avroalacağının olması bu varyasyonların, sermayeihracının boyutunu ortaya koymaktadır. Bugünyaşanan krizin kökleri bu finanslaşmayadayanmaktadır.

İrlanda’da 2000’li yılların ortalarından başlayarak,özellikle 2008’de küresel krizin vurmasıyla birlikte,uluslararası tekellerin hızlı bir şekilde ülkeyi terkettiğive ekonomiden çıktığı görüldü.

Bir nevi İrlanda zombi bankacılık sistemiylebaşbaşa kaldı. Dubai nasıl ki finans kapitalin emlakmabediyse, İrlanda da AB’nin zombi bankacılık

merkezi olarak işlev gördü. 2008’de kapitalist krizin İrlanda’ya yansımasıyla

bankacılık sistemi ciddi sarsıntı geçirdi. Üretim beştebir oranında yok oldu. Kamu sektöründe önemlikesintiler yapıldı. Emeklilik sisteminin yenidenyapılandırılması yönünde adımlar atıldı.

İrlanda’nın en büyük bankası olan Anglo IrishBank, Zombi bankacılık sisteminin en parlakyıldızıydı. Banka, krizle birlikte hızla çöktü. Ardındanbir dizi bankada iflaslar yaşandı. İrlanda devletikapitalist devletin ontolojisine uygun olarak, bankalarıkurtarmak için bütün olanaklarını devreye soktu.Devlet, bütçeden Anglo Irish Bank’a 23 milyar Avro,diğer bankalara da 10 milyar Avro aktardı. İrlanda’nınGSYH’sının 160 milyar Avro olduğu bilinirse,bankaları-mali sermayeyi kurtarmak için alınan“önlemin”, operasyonun kapitalist devletin niteliğinibütün çıplaklığıyla ortaya koyması açısından orijinalve çarpıcı bir örnek oluşturduğu görülebilir.

“Bu operasyonlar” yaşanan kriz ortamıyla birliktebütçe açığının hızla artmasına neden oldu. GSYH’yegöre bütçe açığı yüzde 14’ten, kısa zamanda yüzde32’ye fırladı. Bir anlamda krizi önleme “çabaları” borççevrimini kırdı. Yunanistan’da yaşananları anımsatanşekilde, kriz borç krizine, mali krize dönüştü. Veİrlanda iflasın eşiğine geldi.

Bu durum AB’nin emperyalist çekirdeğinioluşturan başta Almanya ve Fransa’nın hamleleriniarttırdı. Kriz denetimi modeli olarak, Yunanistan’abenzer bir sosyal yıkım programı İrlanda’ya dayatıldı.

AB 90 milyar Avro’luk bir “yardım” paketiaçıkladı. İrlanda’nın acil borçlarının ödenmesi içindevreye sokulan paket, son derece önemli yaptırımlarıiçeriyor.

Yaptırımlar, İrlanda işçi sınıfı ve emekçi halkı içinbir karşı devrim niteliği taşıyor. Ve sermayeninborçlarının kamulaştırılmasından başka bir anlamifade etmiyor.

İrlanda’da zaten 2008’den sonra ciddi gelişmeleryaşanmıştı. İrlanda’nın 1970’lerin başında AB’yeentegrasyonu Doğu Avrupa, özellikle Polonya kökenliişçilerin İrlanda’ya göç etmesine yol açmıştı. 2008sonrasında tam tersi bir gelişme yaşandı. Her ay 5 binkişi İrlanda’yı terk etti. Bu demografik salınım2008’den bugüne kadar 65 bine yükseldi. Bu göçlerinyarısı Doğu Avrupa kökenli işçilerin ülkelerinedönüşünü kapsıyor, diğer yarısı ise İrlandalılar’danoluşuyor. Bu durum 4.5 milyonluk bir ülke içinoldukça yüksek ve yoğun demografik farklılaşımolarak dikkat çekiyor. İçine girilen süreçle bu göçlerinartması bekleniyor. Ayrıca resmi rakamlara göreişsizlik orantısal bir şekilde arttı (yüzde 14’e sıçradı).

İrlanda hükümeti hazırladığı 4 yılı kapsayan kemersıkma politikalarıyla 15 milyar Avro’luk “tasarruf”hedefliyor. Aslında tasarruf adının demagojik bir yönüvar, bu kavram sınıfa yönelik saldırıları perdelemekiçin kullanılıyor.

Hükümet hazırladığı planla, kamu harcamalarında10 milyar Avro’luk azaltmaya gidileceğini ve 5 milyar

Avro’luk vergi arttırımı yapacağını açıkladı. Planın ensomut yansımalarından biri sağlık hizmetlerindegörülecek. Hükümet bu alanda 1.4 milyar Avro kesintiyapmayı önüne koydu. Vergilerin sistematikarttırılmasını hedefleyen politikalar belirledi. Diğer birsaldırı ise asgari ücretin düşürülmesinde kendinigösterdi. Asgari ücretin yüzde 12’lik bir orandaindirilmesi amaçlanıyor. Bunun yanında düşükgelirlilere yapılan kira yardımının kaldırılmasıgündeme getirildi. Ayrıca öğrenci burslarında yüzde25’lik bir kesinti yapılacak.

Devletin en önemli hak gasplarından biri iseemeklilik fonunda biriken 12.5 milyar Avro’ya elkonulması olacak. Bu fondaki birikimin bankalaraaktarılması amaçlanıyor.

İşçi sınıfına ve emekçi yığınlara yönelik bukonsantre saldırılar, başta işçi sınıfı ve öğrencigençliği harekete geçirdi. İrlanda SendikalarKonfederasyonu (ICTU) eylemlere öncülük yapmayahazırlanıyor.

Gelişmeler İrlanda’da sınıfsal antagonizmayıolağanüstü şiddetlendirdi. İrlanda yeni sınıfsal öfkepatlamalarının merkezlerinden birine dönüşebilir.

İlk işaret simgesel bir eylemle verildi. Bir eylemciiçinde harç dolu ve üzerinde “toksik banka” yazan birkamyonla, İrlanda parlamentosuna girmeye çalıştı.

AB’nin yeniden yapılması

İrlanda krizi ve yaşanan borç krizi dalgası AB’ninyeniden yapılanmasında önemli bir adım oldu. Yeni birevreyi işaretledi. AB’nin iki çekirdek emperyalistdevleti Almanya ve Fransa, bu süreçte periferisiniyeniden düzenleyerek hegemonyasını restore ediyor.AB’nin daha homojen bir yapıya dönüşmesiyönündeki stratejik hamleler, periferinin“Çinleştirilmesi”ne ve yeniden sömürgeleştirilmesinehizmet ediyor. Bu aynı zamanda AB’nin içinde yenibir iş bölümünü ve hiyerarşiyi işaretliyor.

AB’nin emperyalist çekirdeği, Yunanistan’dauyguladığı yöntemleri İrlanda’da da uygulamayabaşladı. Borç krizi içinde çöken ülkeyi, sermayeihracıyla tam anlamıyla bloke ederek, emperyalisttahakkümü kökleştirdi. Ayrıca kapitalist kriz biryanıyla emperyalist özneler arasında hegemonyakrizini dışa vurmuştu.

AB ve AB’nin içindeki dominant iki devlet yaptığıataklarla hegemonya savaşlarında daha homojen birgüç ve daha hazırlıklı olmaya çalışıyor.

Olası gelişmeler...

Gelişmeler önümüzdeki birkaç yılın son derecekritik geçeceğini gösteriyor. Borç krizi sarmalı yıkıcısonuçlar yaratabilir. En başta Yunanistan’da tam biriflas yaşanabilir. İrlanda’da zombi bankacılık sistemibütünüyle çökebilir. Kriz senkronizasyonu hızlı birşekilde Portekiz, İspanya, Belçika ve İtalya’yısarabilir. Örneğin Portekiz’deki olası bir kriz İspanya

Borç krizi derinleşiyor

İrlanda krizi ve AB’nin yeniden yapılanma süreci

Volkan Yaraşır

Page 25: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Dünya Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010..

krizini tetikleyecek ve hızlandıracaktır. İspanyabankalarının, Portekiz’deki yatırımları zombibankacılığının başka bir örneğidir.

İspanya krizinin, ülkenin ekonomik gücü ve ABiçindeki yeri itibariyle büyük alt-üst oluşlar yaratmasımuhtemeldir. İspanya ekonomisi Yunanistan, Portekizve İrlanda’nın üç katı büyüklüğündedir. Ayrıcaİspanya’nın vahimleşmiş bir bütçe ve cari açığı vekamu borç yükü bulunuyor. Yani her an İspanya malibir kriz içine girebilir. İtalya ve Belçika’da yaşanacakolası krizler de benzer sonuçlar doğurabilir.

İflaslar ve şiddetli mali krizler zinciri sistemindöngüsünü sağlayan mekanizmaları kırabilir. Bununanlamı Almanya, Fransa ve İngiltere ekonomilerininciddi sarsıntılar yaşaması demektir.

Bu gelişmenin bir başka yönü ise Avrupa işçisınıfına yönelik saldırılardır. Sınıfsal antagonizmanınşiddetlenmesidir.

Her kapitalist krizin aslında işçi sınıfına yönelik birsaldırı stratejisi olduğu unutulmamalıdır.

Özellikle 2011 ve önümüzdeki birkaç yıl sonderece önemli gelişmelere gebedir.

Portekiz’de 22 yıl sonra 3 milyona yakın işçiningenel greve çıkması, bir ayağa kalkışı simgeliyor.Benzer durum İtalya’da yaşandı. Yunanistan’da Şubatayından bu yana 6 genel grev ve yaygın sektörelgrevler yapıldı. 1.5-2 ay gibi kısa bir zamanda Fransaişçi sınıfı 7 genel grev gerçekleştirdi. Bu deneyimlerolağanüstü birikimlerdir. Avrupa işçi sınıfınınmücadele tarihinde önemli bir momente girildiğinigöstermektedir. Özellikle Akdeniz havzası birmücadele odağı olarak öne çıkıyor.

Avrupa işçi hareketindeki büyük salınımlar bugünartık bütün yakıcılığıyla hissedilen enternasyonal birbağın yaratılmasına ve siyasal özne ihtiyacına cevapverecektir. Sınıf hareketinin iç zenginliği bunamuktedirdir.

Önümüzdeki dönem yeni sınıf savaşımlarınasahnedir. Mali kriz senkronizasyonu ve sınıfa yönelikkarşı devrimci saldırılar sınıfsal öfke ve kiniarttıracaktır. Kıtanın her coğrafyasını bu sınıfsalöfkenin ve kinin sarması muhtemeldir.

İşçi hareketinin bu dalgalarının Anadolutopraklarını etkilemesi kaçınılmazdır. Aynı şekildeAnadolu topraklarında yaratılacak deneyimler vepratikler Avrupa’nın Akdeniz havzasındaki gelişmeleribesleyecektir. Önümüzdeki birkaç yıl, sınıf hareketindeolağanüstü sıçramaları gündeme getirebilir.

Evet, kapitalist kriz devrimin imkanını yaratıyor.Ama diğer yanda da yine kapitalist krizlerde (büyükbunalımlarda) karşı devrimin mayalandığıunutulmamalıdır.

Neo-faşist hareketin bugün Avusturya, Belçika,Bulgaristan, Danimarka, Hollanda, Fransa, İtalya,İsveç, İsviçre, Macaristan, Almanya’da hızlı birgelişme göstermesi tesadüfi değildir. Neo-faşist partilerbirçok ülkede oylarını yüzde 200 oranında arttırdı.Yine bazı ülkelerde üçüncü büyük parti konumunageldi. Ayrıca tırnak içinde burjuva demokrasilerininhızla otoriter düzenlemeler içine girdiği, toplumsalmuhalefeti kriminalize etmeye çalıştığı gözardıedilmemelidir. İsviçre’de yeni çıkan göçmen düşmanıfaşist yasa, Stuttgart’ta S-21 eylemleri ve yine nükleeratıklara karşı yapılan eylemlerde polisin tutumuortadadır.

W. Benjamin’nin sözleri bu anlamda yol göstericiiçeriktedir: “Her faşizm, başarısız bir devrimişaretidir”.

O zaman Fransa, Yunanistan, Portekiz, İtalya işçisınıfının gerçekleştirdiği genel grev ve geneldirenişlerin ruhuyla ÇEL-MER fabrika işgali, UPS vebenzeri direnişlerin ruhunu kaynaştırıp, her atölyede,her fabrikada, her işçi havzasında sınıfsal öfke ve kininaçığa çıkması için yüklenmeliyiz. Enerjimizi dahafazla yoğunlaştırmalıyız. Varoluşumuzu sınıfınvaroluşuyla bütünleştirmeliyiz.

IMF şefi grevlerle karşılandıYunanistan’da hükümetin krizin faturasını

emekçilere ödetmeye yönelik reformları ve IMF şefiDominique Strauss-Kahn’ın 8 Aralık günü Atina’yıziyaret etmesi sokak gösterileriyle karşılandı.

Atina’nın merkezindeki ‘Omonia’ Meydanı’ndatoplanan emekliler, ‘hastanelerde muayene ücretialınmasını ve doktor ile hasta bakıcı yetersizliğini’protesto etmek amacıyla eylemdeydi.Yunanistan Ekonomi Bakanlığı önünde son bulan biryürüyüş gerçekleştiren emekliler, ‘en düşük emeklimaaşının 1120 Avro olmasını’ istediler.

Atina’da toplu taşıma araçları çalışanlarının busabah itibariyla başlattıkları 24 saatlik grevnedeniyle kentte ulaşım felç oldu. Greve, otobüs,troleybüs, tramvay, tren, metro çalışanları dakatıldı.

Banka çalışanları da 12.00 - 15.00 saatleriarasında iş durdurdular.

Başkentte temizlik işçilerinin 7 Aralık’tabaşlattıkları 48 saatlik grev nedeniyle bazı yollartoplanmayan çöpler yüzünden kapandı.

Kamu ve özel sektör çalışanlarının Atina’da‘Klathmonos’ ile ‘Sindagma’ meydanlarında akşamsaatlerinde IMF karşıtı iki ayrı gösteri yapacaklarıaçıklandı.

Şili’de madencilerin grevi sonaerdi

Şili’de madenci grevi sona erdi. Dünyanın enbüyük bakır üreticisi olan Şili’deki Collahuasimadenindeki işçiler ücret artışı talebiyle 32 günsürdürdükleri grevlerini sona erdirdiler.

Patronun önceki teklifiyle benzerlik taşıyan yeniteklifine onay veren maden işçileri 7 Aralık akşamıişbaşı yaptı. Anlaşma kapsamında madenciler 42aylık bir sözleşme imzaladı.

Grev, Şili’nin en uzun ve en kitlesel maden grevioldu.

Çin’de madenler tabut Çin’deki madenlerden 8 Aralık günü yeni iş

cinayeti haberleri geldi. Ülkenin kuzeydoğusundaki Liaoning eyaleti Bınşi

kentindeki kömür madeninin çökmesi sonucu 4işçinin hayatını kaybettiği, 3 işçinin ise kaçarak

kurtulduğu bildirildi. Yetkililer, madenin yenileme çalışmaları

sırasında çöktüğünü belirttiler. Çin’in orta kesimindeki Hınan eyaletinde bir

kömür madeninde meydana gelen grizupatlamasında da 26 madenci hayatını kaybetti.

İşçi sınıfı üzerindeki sömürüde sınırlarınzorlandığı Çin’deki madenler dünyanın en tehlikelimadenleri olarak nitelendiriliyor. Resmi rakamlaragöre, ülkede sadece geçen yıl meydana gelen işcinayetlerinde 2 bin 631 kişi öldü.

İspanya’da hava trafiği felç!İspanya’da hava trafik kontrolörlerinin 6 Aralık

günü gerçekleştirdiği ani grev 8 havaalanını felç etti. Hükümetin “kamuda tasarruf tedbirleri”ni

açıklamasının hemen ardından gerçekleşen grev ilehavaalanlarının ve havaalanı hizmetlerinin kısmenözelleştirilmesini içeren yeni teşvik paketi protestoedildi.

Grevin ulusal tatil öncesine denk gelmesihavaalanlarında uzun kuyrukların oluşmasına nedenoldu. Hükümet ilk etapta tehditlerle grevisonlandırmaya çalıştı. Kontrolörlerin “yasal olmayanşekilde işlerini aksattığını” belirten hükümet, grevkırıcı olarak orduyu devreye soktu. Uçuş trafiğininkontrolü orduya devredildi. Ardından ise faşizan biruygulamadan yararlanarak grevi sonlandırdı.

Şili’de metro grevi Şili’de ücret artışı ve emeklilik hakkı için metro

çalışanlarının gerçekleştirdiği süresiz grev devamediyor. 35 yıldan beri ilk kez böyle kapsamlı bireylem gerçekleştiriliyor.

29 Kasım günü 700’den fazla metro işçisininbaşlattığı grev, görüşmelerden sonuç çıkmamasıüzerine devam ediyor. Metro şirketi uzlaşmaz birtutumla görüşmeleri kilitliyor. Grevin ise taleplerkarşılanıncaya kadar süreceği ifade ediliyor. Grevciişçilerin talepleri arasında ücretlerinyükseltilmesinin yanısıra 20 yılın ardından emeklilikhakkının tanınması yer alıyor.

Metro Sürücüleri ve İşçileri Sendikası yöneticisiAbel Varela ise yaptığı açıklamada metro şirketinintutumunu hedef aldı. Metroda grev kırıcı işçilerinçalıştırılmaya çalışıldığını belirtti.

Dünyadan...

Page 26: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Gençlik alanlara çıktı

İtalya’da öğrenciler polisle çatıştıİtalya’da hükümetin üniversitelerde bütçe

kısıtlaması ve özelleştirmeye imkan tanıyanreform paketine karşı çıkan öğrenciler Milano’dapolisle çatıştı. Opera binası La Scala’nın sezonaçılışı öncesinde binaya girmek isteyenöğrencilere polis saldırdı. Polis öğrencileridurdurabilmek için cop ve göz yaşartıcı gazkullandı. Arbede sırasında hafif yaralanan 14 kişihastaneye götürülerek tedavi altına alındı.

Yunanistan’da öğrenci eylemi2 Aralık günü öğrencilerin gerçekleştirdiği

gösteriye polis saldırdı. Atina’da gerçekleştirilen eylemde öğrenciler

kemer sıkma politikalarını protesto ettiler. 1500’üaşkın öğrenci Atina sokaklarında yürüyerek krizsonrası Papandreu hükümetinin ekonomik önlemadı altında dayattığı saldırılara tepkilerini dilegetirdiler.

Öğrenciler parlamento binasına ulaştığında isepolis öğrencilere saldırdı. Gözyaşartıcı gazlaöğrencilere müdahale eden polis coplarlaöğrencileri darp etti.

Ayrıca 15 Aralık Çarşamba günü sendikalar buyıl 7’nci kez genel greve gitmeye hazırlanıyor.

Alexis unutulmadıAtina’da ağırlığını gençlerin oluşturduğu

binlerce kişi 2008 yılında polis tarafındankatledilen Alexis Grigoropoulos’u andı.

Alexis’in katledilişinin ikinci yılında yapılaneylemler kapsamında AB ve IMF’nin dayattığıbütçe kesintisi ve kemer sıkma politikaları daprotesto edildi.

Kamu Çalışanları Sendikası ADEDY üyelerinin işbırakarak katıldığı eylemde “IMF defol” pankartıtaşındı.

Dünya26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Wikileaks internet sitesinin ABD’li diplomatlarınbelgelerini yayınlaması, diplomasi tarihinin 11Eylül’ü diye adlandırılıyor. Yayınlanan belgelerinsayıca çokluğu ve çarpıcı gizli bilgiler içermesiemperyalist devletlere yeni bir korku aşıladı,“Wikileaks korkusu”.

Bu korku nedeniyle belgeler emperyalist devletlertarafından tahammülsüzlükle karşılandı. Wikileaks’in“terör örgütü” sayılmasına kadar varılarak çeşitliyasaklara ve tehditlere başvuruldu. Örneğin AmerikanSosyal Güvenlik Kurumu (SSA), çalışanlarınınWikileaks sitesine girmeleri durumunda suç işlemişolacaklarını duyurdu. Bazı ülkelerde ise Wikileaks’inbelgelerini Twitter ya daFacebook gibi sitelerdepaylaşanlar tehditedildi. FransaCumhurbaşkanıSarkozy de belgelerinyayınlanmasını büyük birsorumsuzluk olaraknitelendirerek,sorumluların ve siteninyayınının engellenmesineyönelik adımların atılmasıgerektiğini belirtti. Bunun yanısıra Çin, İran ve bazı Arapülkelerinden de benzer tepkiler vekısıtlama uygulamaları gittikçeyaygınlaşmaktadır. Emperyalistler vegerici rejimler bu türden faşizanuygulamalarla gerçeklerdenduydukları korkuyu ortaya koymuşoluyorlar.

Geçen aylarda Afganistan veIrak’a ilişkin yayınlanan belgelerABD’nin buralarda işlediği savaşsuçlarını sergilemişti. Yayınlananyeni belgeler ise ABD’ninülkelerin iç işlerine nasıl müdahaleettiğini, işleri nasıl yürüttüğünübirer birer ortaya çıkarmıştır.Diplomatların ve onlarınyönetiminde çalışan konsolosluk

mensuplarının yazışmalarındaki dil ise ABD’nin“dünyanın jandarması” olarak diğer devletlerkarşısındaki küstahlığını yansıtmaktadır.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, belgelerdeadı geçen ülkenin başkanlarını arayarak özür dilemeyolunu tuttu. Karşılığında aldığı cevaplar ise efendi-uşak ilişkisini tescilledi sadece. Genel olarak adıgeçen ülkelerin yetkili ağızları yaptıklarıaçıklamalarda, “ABD ile ilişkilerimizi bozacaknitelikte değildir” diyerek ABD emperyalizminebağlılığını kanıtlamak için yarışa tutuşmuşlardır.Türkiye özelinde ise benzer açıklamalar gitgide

alçaltıcı bir boyut kazanmıştır.Wikileaks sitesinin açıkladığı belgeler

gün ışığına çıktıkça özellikleemperyalistler arasındaki ilişkilerde çeşitlisorunlar olması muhtemeldir. Bunun içinpeşisıra gelen belgeleri engellemek içinşimdiden emperyalistler çeşitli yollarabaşvurmuş bulunmaktadırlar. Siteninkurucusu J.Assange hakkında verilentutuklama kararı bunun sonucudur. Ayrıca

siteye siber saldılar düzenlenerek yenibelgelerin ortaya saçılması engellenmeye

çalışılmaktadır. Bunun yanısıra internetsitesinin diğer sunucularla olan bağlantısını ve

mali desteğini azaltmak adına baskılar da giderekartmaktadır. Emperyalistlerin isteği doğrultusundahareket etmeye zorlanan diğer iletişim ağlarıyla

Wikileaks’in faaliyeti durdurulmayaçalışılmaktadır. Emperyalistler engellemeleri

meşru kılabilmek içinse belgelerin“uluslararası ilişkileri zedelediği ve

kişilerin can güvenliğini tehlikeyedüşürdüğü” iddiasına sarılmaktadırlar.Bu “kitle imha silahları” türündenalçakça bir uydurmadır. Gerçekte bubelgelerden zarar görenler pislikleri

ortaya çıkan emperyalistlerin takendisidir. Gözdağı ve korkutmayolunu seçerek halklarüzerindeki baskıyı artırmaya vepisliklerini örtmeye

çalışmaktadırlar.

Emperyalistlerin Wikileaks korkusu

Page 27: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

6 Aralık 2009 tarihinde katıldığı eylemde polistarafından katledilen Aydın Erdem ölümünün 1.yılında eylemlerle anıldı.

Aydın Erdem, Abdullah Öcalan’ın ağırlaştırılancezaevi koşullarına ve giderek kötüleşen sağlıkdurumuna dikkat çekmek için Diyarbakır’dagerçekleştirilen yürüyüşte polis kurşunuylakatledilmişti. Katledildiğinde 23 yaşında olan Erdem’inkatilleri “görevlerine” devam ediyor. Aydın Erdem’ikatleden 4 polis hakkında yürütülen soruşturmageçtiğimiz aylarda takipsizlikle sonuçlanmıştı. Yanidevlet katillerini pervasızca aklamıştı.

Aydın Erdem kitlesel eylemlerle anıldı

Diyarbakır, Urfa, Hakkari, Mardin, Van, Muş, Siirt,Kocaeli, İzmir, Muğla, Isparta ve Dersim’degerçekleştirilen eylemlerle Aydın Erdem anıldı.

DiyarbakırDicle Üniversitesi öğrencileri, Ziya Gökalp Eğitim

Fakültesi önünden Dicle Üniversitesi Köprüsü’nekadar yürüyüş düzenledi. Binlerce öğrenci dersleriboykot ederek ve sınava girmeyerek, yürüyüşte yeraldı. Yürüyüşte “Aydın yoldaş ölümsüzdür”, “TekoşinBerxwedan riya me riya şehidan” sloganları atılırken“Çarxa şoreşe” marşı okundu.

Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi’nde yürümeyebaşlayan öğrenciler, Beden Eğitimi, Fen Edebiyat veMimarlık Fakülteleri’nden olmak üzere Fen EdebiyatFakültesi önünde dört koldan birleşti. Burada Erdemiçin bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. ArdındanDicle Üniversitesi Köprüsü’ne yürüyen öğrenciler,Dicle Nehri’ne karanfiller bıraktı. Öğrenciler, polisinizin vermemesi üzerine belediye otobüslerinidurdurarak anmanın yapılacağı BDP Diyarbakır ilbinasına gittiler.

Urfa Urfa’daki anma Demokratik Yurtsever Gençlik

(DYG) tarafından Urfa Kültür ve Sanat Merkezi’nde(UKSM) gerçekleştirildi. Harran Üniversitesi Öğrenci

Derneği (HÖDER) öncülüğünde EyyubiyeKampüsü’nde biraraya gelen yaklaşık 500 öğrenci,Aydın Erdem’in fotoğrafının yer aldığı pankartı açarakmerkezi kafeteryanın önünde basın açıklaması yaptı.

Dersim Dersim’de de DYG öncülüğünde okullar boykot

edildi. Tunceli Üniversitesi öğrencileri okulagitmeyerek, Meslek Yüksek Okulu önünde toplandı.500’ü aşkın öğrenci, Aydın Erdem ile Şerzan Kurt’unposterlerini taşıyarak, Mühendislik Fakültesi’ne doğruyürüyüşe geçti. Mühendislik Fakültesi önünde sonbulan yürüyüşün ardından gençler Kürtçe şarkılar vemarşlar eşliğinde halaylar çekti.

VanYüzüncü Yıl Üniversitesi Öğrenci Derneği (YÖDER),

Aydın Erdem’i anmak ve polislerin yakalanmamasınıprotesto etmek için yürüyüş düzenleyerek basınaçıklaması yaptı. Merkezi Yemekhane önünde biraraya gelen ve aralarında Eğitim Sen Van ŞubeBaşkanı Lezgin Botan’ın da bulunduğu 2 bine yakınöğrenci sloganlar eşliğinde Kampüs Polis Karakoluönüne kadar yürüdü. Burada basın açıklaması yapıldı.Açıklamanın ardından öğrenciler slogan ve marşlareşliğinde Merkezi Yemekhane önüne kadar yürüdü.

Hakkari Hakkari Üniversitesi öğrencileri, DYG üyeleri ve

lise öğrencileri Aydın Erdem için bir yürüyüşgerçekleştirdi. Kent merkezinde birçok okulda derslerboykot edilirken, yaklaşık 2 bin öğrencinin katıldığıyürüyüş yapıldı. Bu arada Dağgöl Mahallesi ŞehitSelahattin İlköğretim Okulu önünde ve ÇevreYolu’nda polis, gençlere müdahale etti. Atılan gazbombaları sonucu ilköğretim okulundaki çok sayıdaöğrenci gazdan etkilenerek okulun içine girdi. Öteyandan Hakkari Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ndekihastalar da atılan gaz bombalarından etkilendi.

İzmir Ege Üniversitesi’nde (EÜ) çok sayıda öğrencinin

katıldığı boykot eyleminde öğrenciler EdebiyatFakültesi önünde bir araya geldi. Öğrenciler,üniversite kampüsü içinde yürüyüş gerçekleştirdiktensonra basın açıklaması yaptı.

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ) de DemokratikYurtsever Gençlik, Erdem için bir gün boyunca dersleriboykot etti. Öğrenciler Eğitim Fakültesi önünde biraraya gelerek, Erdem’in dev posterlerini açtı. Sık sık“Aydın Erdem riya te riya me ye” sloganı atıldı.

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) öğrencileri,

merkezi derslikler önünde basın açıklaması yaptı.Yaklaşık 150 kişinin katıldığı açıklamada bir dakikalıksaygı duruşunda bulunuldu.

Geçtiğimiz yıl Muğla’da polis tarafından katledilenKürt öğrenci Şerzan Kurt’la ilgili açılan davanın 2.duruşması 8 Aralık günü Eskişehir’de görüldü. Sanığıntahliye talebini reddeden mahkeme heyeti, duruşmayı19 Ocak 2011 tarihine erteledi.

Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülenduruşma öncesinde Şerzan Kurt’un katillerinden hesapsormak için arkadaşlarından ve dostlarından oluşan birkitle adliye önünde toplandı. Aralarında BDP TunceliMilletvekili Şerafettin Halis ve Bitlis MilletvekiliNezir Karabaş ve Şerzan Kurt’un babası ÖmerKurt’un da bulunduğu kitle sloganlarla öfkesini dilegetirdi.

Eylemde “Hepimiz Kürd’üz, hepimiz Şerzan’ız’’,“Katil polis hesap verecek’’ yazan dövizler taşındı. Sıksık, “Şerzan için adalet!”, “Şerzan için kardeşlik!’’,“Katil devlet hesap verecek!’’ sloganları atıldı. Basınaçıklaması gerçekleştirildi.

Eylem sırasında provokasyon amacıyla toplananfaşist güruh içerisinden bir kişi kitleye yönelik saldırıgirişiminde bulundu.

Dava nedeniyle polis kentin giriş ve çıkışlarındakontroller yaptı. Adliyenin önü de polis tarafındanablukaya alındı. Ayrıca çevredeki binalara da keskinnişancılar yerleştirdi.

Davada, mahkeme heyeti, BARANSAV BaşkanıMehmet Tursun’un müdahillik talebini, “Tursun’unsuçtan doğrudan etkilenmediği” gerekçesiyle kabuletmedi. Sanık polis Gültekin Şahin’in avukatı isemahkemeye, alternatif bir bilirkişi raporu sundu.Mahkeme sanığın tutukluluk halinin devamına kararverdi.

Tanıkların, bulundukları yerde talimatla alınangörüntülü ifadelerinin bir kısmı mahkemeye ulaştı.Avukatlar, ifadeleri incelemek için süre istedi. Müdahilavukatları ayrıca, görüntülerin çözümlerinin tam olarakyapılmadığını belirtti.

Sanık avukatı, özel bir bilirkişi raporu şirketindenalınan balistik raporu mahkemeye sunarak, ölüme sebepolan atış ile sanığın silahından çıkan merminin izlediğiyolun aynı olmadığını öne sürdü. Sanığın tahliyetalebini reddeden mahkeme heyeti, duruşmayı 19 Ocak2011 tarihine erteledi.

Geçtiğimiz yıl Muğla’da katledilen Şerzan Kurt’ungerçek failleri uzun zaman saklanmaya çalışılmıştı.Fakat daha sonra açığa çıkan birçok veri cinayetinbizzat polis tarafından örgütlendiğini gösteriyordu.Sonuçta Şerzan’ın bir polisin silahından çıkan kurşunlakatledildiği kesinlik kazandı. Bunun üzerine polisGültekin Şahin hakkında “olası kasıtla nitelikli adamöldürmek” suçundan müebbet istemiyle dava açıldı.

Ancak soruşturma aşamasındaki düzenbazlıklardava aşamasında da devam etti. Öyle ki davakamuoyundan gizlenmek amacıyla habersizceEskişehir’e kaçırıldı. Sahte evraklar düzenlenerekpolisler aklanmaya çalışıldı vb.

Davanın ilk duruşmasında dosyanın tek sanığı polisGültekin Şahin, atış emrini nöbetçi amirden aldığınısöylüyor. O gün orada nöbetçi olan amir ise TMŞMüdürü Deniz Alemdar. Sanık polis ayrıca olaysırasında polis arkadaşı Oktay Kebapçı ile birlikte ateşaçtıklarını anlatıyor. Fakat bu itiraflara rağmen henüzemri verenlerle ilgili bir soruşturma açılmış değil.

Şerzan Kurt davası Eskişehir’de görüldü

Ailesi ve dostları hesap sormak için buluştu

Güncel Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Aydın Erdem anıldı!

Page 28: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Devrim şehitleri28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

Devrimci Liseliler Birliği olarak yaklaşık bir aydırsürdürdüğümüz çalışmaların sonuna geldik. Liseligençliğe bu topraklarda devrim mücadelesininsürdüğünü, düzenin tüm zorbalık ve katliamlarınınbize diz çöktüremediğini, devrim bayrağınınellerimizde dalgalandığını haykırdık.

Alaattin Karadağ’ın katledilişinin birinci yılınayaklaşırken örmeye başladığımız faaliyetimiz, ErdalEren’in idam edilişinin yıldönümünde de devamediyor. Bu kapsamda Erdal Eren’in idam edildiği 13Aralık tarihinde bir eylem gerçekleştireceğiz.

Erdal Eren tutsak düştüğünde liseli birdevrimciydi. Fakat düzen onun idamıyla işçi, emekçive gençlere mesaj vermek istedi. Bu idam bir‘gözdağı’ idi. Erdal Eren göstermelik bir dava açılarakidama mahkum edildi. İdam edilmesi için uygun birsenaryo hazırlandı. Öldürmediği birinin delilsiz“katili” oldu. 17 yaşındayken yaşı 18’e yükseltildi veErdal’ın suçsuzluğunu ispatlayan tüm itirazlarreddedilerek idam cezası verildi.

Erdal Eren kimliğine yakışır bir onurlu duruşla buinfazın karşısına dikildi. Kimliğinden ödün vermeden,diz çökmeden mahkeme salonlarını devrimcimücadelenin bir kürsüsüne çevirdi. Ailesine yazdığımektuptan yaşamının son bulduğu ana kadar her yerdeölümü küçülterek devrimci değerleri büyüttü.

13 Aralık 1980’de Erdal Eren’i Ulucanlar Cezaeviavlusunda astılar. O cezaevi ki Erdal’dan önce DenizGezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarına datanıklık etmişti. İşte mücadele tarihimizdeölümsüzlüğe uğurlanan bu nice isimle biz yürüyoruz.Nice kan ve can bedeli ile geleceği örgütlüyoruz!

Erdal Eren, idamından sonra da kavgada en öndeyer almaya devam etti. Mücadelenin yiğit neferi birşehit olarak kuşaktan kuşağa aktarıldı. Bugün devrimmücadelesinde yer alanlar için 13 Aralık tek başına biranma günü değildir. Dostun-düşmanın önünde kızılbayrakların yükseltildiği, bir canımız yitirilmiş olsa dageleceğe yürüyüşümüzün sürdüğünü haykırdığımız birgündür. Bizler 13 Aralık’ı, Erdal Eren’i hiç unutmadık.Asla da unutturmayacağız.

Bugün mücadeleyi sürdürmek, faşist darbedöneminden çok da farklı değildir. Çünkü düşmanınkorkuyla izlediği yenilmez ve baş eğmezliğimizsaldırganlığın gerekçesidir. Erdal Eren’den önce debedeller ödedik, ondan sonra da ödemeye devamediyoruz.

Bu zor dönemlerde komünistler olarak sürdürülenkavgada 19 Kasım 2009’da Alaattin Karadağ’ıkaybettik. Komünist bir işçi olarak partisinin çalışmasısırasında düzenin kolluk güçleriyle çatışmış, yaralıhaldeyken yakalanıp infaz edilmişti. İşte mahkemekararlarıyla idam sehpalarında, kolluk güçleriyle sokakortasında öldürülmüş iki devrimci. Katilleri devlettir!Ve bizler Devrimci Liseliler Birliği olarak bir kez dahahaykırıyoruz! Bu bayrağı kapitalizmin burçlarınadikene kadar taşımaya devam edeceğiz! Bedellerödedik bedel ödeteceğiz!

Erdal Eren’i katleden düzenin bekçileri şimdiyaptıkları hizmetin karşılığında sefa içinde yaşıyorlar.Okullarımıza isimleri verilerek gururları okşanıyor.Elbette patronların düzeninde sefa içinde yaşayabilirlerama işçi ve emekçiler onlardan hesap soracaktır.Kenan Evren gibi faşist köpeklerin isimlerine biletahammülümüz yoktur. Eli kanlı katillerin adlarınıokullarımıza verenler bugün Erdal Eren üzerindenkendine prim yaratmaya çalışıyor. Sahte gözyaşları iletelevizyonlarda boy gösteren sermaye düzenininbugünkü temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan ile KenanEvren arasında hiçbir fark yoktur.

Ne sermayenin ve sermaye sözcülerinin ne deonların mücadelesine sırt çevirenlerin devrim vesosyalizm mücadelesinde yitirdiklerimizin bugünlerekadar yarattıkları değerler üzerinde tepinmelerine izinveririz.

Onlar, davalarını bayraklaştıranların ellerindeyaşıyor. Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a uzananonyılların kavga birikimi ve mirasını taşıyoruz.Geleceğimizi ve özgürlüğümüzü çalanlara karşıErdallar’ın mücadele ruhuyla yürüyoruz.

Devrimci Liseliler Birliği

İstanbul: Tarih: 13 Aralık PazartesiSaat: 15.45 (15.15 Söğütlüçeşme metrobüs

girişinde buluşma)Yer: Kenan Evren Lisesi önü (Zühtüpaşa

Mahallesi Recep Peker Caddesi No.5 Kızıltoprak -Kadıköy)

AnkaraTarih: 12 Aralık PazarSaat: 14.30Yer: Birleşik Metal-İş Sendikası

Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a devrim bayrağı ellerimizde!

Erdallar’ın bayrağıellerimizde!

“Ve cellât uyandı yatağından bir gece Tanrım dedi bu ne zor bilmeceÖldükçe çoğalıyor bu adamlar

Ben tükenmekteyim öldürdükçe”Ataol Behramoğlu

İşçiler, emekçiler, öğrenci gençlik ezildiklerinin,sömürüldüklerinin farkına varmış, düzeni sorgulamayabaşlamış ve toplumsal muhalefet hızla büyümeyebaşlamıştı. İşte sermaye devleti bu yükselen hareketinnelere yol açacağını iyi bildiği için baskıyı ve zulmüarttırarak 12 Eylül askeri faşist cuntasını örgütledi. Bufaşist cunta süresinde ve öncesinde birçok devrimcisokak ortasında veya işkencehanelerde katledildi ya dagöstermelik yargılamaların ardından infaz edildi. İşteErdal Eren de bu dönemin sembol isimlerinden biridir.

30 Ocak 1980 günü yazılama yaparken faşist birkoruma tarafından katledilen Sinan Suneri’yikatledildiği yerde anmak için bulunan devrimcilerlejandarma arasında çatışma çıkmış, çatışmada 1 erölmüş, 24 kişi gözaltına alınmıştı. Sermaye devletininintikam için seçtiği kişi Erdal’dı.

Erdal Eren 19 Mart 1980 günü hiçbir tanık ve delilolmamasına rağmen idam cezasına çarptırıldı. Zatenmahkemenin de kanıta ihtiyacı yoktu. Mahkum etmekiçin tek gerekçesi Erdal’ın üzerinden silah çıkmasıydı.Ancak ölen er sırtından vurulmuştu. Oysa devrimcilerleaskerler yüz yüzeydi. Ama sermaye devletinin bekçileriiçin bunun hiçbir önemi yoktu. Amaç Erdal üzerindenmilyonlarca işçi, emekçi ve gence gözdağı vermekti.

Ama faşist cellatlar için geriye ufak bir sorunkalmıştı, Erdal 17 yaşındaydı. Yani kanunen reşitsayılmıyordu, ancak onlar için bu bir sorun değildi.Alabildiğine pervasız, alabildiğine zorbaydılar. Bununiçin Erdal’ın yaşı bir gecede 18’e çıkartıldı.

Bu genç ve yiğit devrimci ölüme onurluca yürüdür.Denizler gibi idam sehpasına başı dik, onurlu birbiçimde çıktı. Denizler’den, Mahirler’den, İbolar’danaldığı bayrağı yere düşürmeden hayatının sonunakadar onurluca taşıdı. O yaşadığı çok kısa sayılacakzamana çok şey sığdırdı. O yaptıklarıyla karanlığıaydınlatanlar arasına adını yazdırdı.

Evet Erdal Eren katledilmiştir. Ama o ölmedi,aldığımız her solukta bizimle yaşıyor. Bu kavga uzun birkavgadır. Bu kavganın içinde yitirdiklerimiz mutlakaolacaktır, hatta adlarını bilmediğimiz kahramanlar da.Ama Erdal’ın da yazdığı son mektupta belirttiği gibiyapılması gereken tek ve doğru şey acımızı öfkeyedönüştürerek onların bıraktığı yerden yürümektir.

Erdal Eren kendinden öncekilerden devraldığı bubayrağı yükseklerde tutmuştur. Şimdi bu bayrak bizgenç komünistlerin elindedir. Denizler’den İbolar’a,Erdallar’dan Ümitler’e ölümleriyle tarih yazanlarasözümüzdür ki, sizden aldığımız bu bayrağıburjuvazinin kalelerine dikeceğiz. Sizden aldığımızbayrağı yere düşürmeyeceğiz. Bu bilinçle hareketedeceğiz.

Adana’dan genç bir komünist

Page 29: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) direnişinin 68.gününde, soruşturma ve cezalara karşı başlatılan imzakampanyası oturma eyleminin ardından ile sona erdi.Eylemin ardından, toplanan imzalar rektörlüğe verildi.

Bir süre önce, ifade özgürlüğünü kısıtlayansoruşturmaların geri çekilmesi, cezaların iptal edilmesive YTÜ direnişçisi Dilbirin Acar’a ek sınav hakkıverilmesi talepleriyle başlatılan imza kampanyası ilebaşta YTÜ öğrencileri olmak üzere tüm duyarlıkamuoyu ve kuruluşlar eğitim hakkına sahip çıkmayadavet edilmişti. Bu kapsamda yürütülen çalışmalarsonucunda Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu,Çağdaş Hukukçular Derneği, Çevre MühendisleriOdası İstanbul Şubesi, Devrimci Hareket, Devrimciİşçi Sendikaları Konfederasyonu, Divriği KültürDerneği, Emekçi Hareket Partisi, Ekim Gençliği,Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İnsanHakları Derneği, Kaldıraç, Öğrenci GençlikSendikası, Önder Babat Kültür Merkezi ve TKP’liÖğrenciler kurumsal olarak kampanyanın imzacısıolurken, 1000’in üzerinde imza toplandı.

İmzalar teslim edildi

3 Aralık Cuma günü imzacı kişi ve kurumlardanTEKEL işçileri, BETESAN direnişçisi, ElektrikMühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Genç-Sen’inkatılımıyla oturma eylemine başlandı. Bir saatboyunca türküler, marşlar, sloganlar eşliğindesoruşturma ve ceza terörü protesto edildi.

Basın açıklamasında son dönemde gündemde olanYÖK reformu ve Başbakan Erdoğan’ın rektörlerlegerçekleştirdiği toplantılar teşhir edilirkenüniversitelerin gerçek yüzünde meşru taleplerini dilegetiren ve bunlar için mücadele eden öğrencileringözaltı, tutuklama, soruşturma, ceza gibi saldırılaramaruz kaldığı söylendi.

Basın açıklaması, “Üniversitelerde soruşturma,ceza terörü düşünmeyen ve sorgulamayan bir gençlikyaratmak, sinmiş bir toplumu inşa etmek içindir.Bugün bu toplumun çözümsüz sorunlar içindedebelenmeye mahkum edildiği açıktır. İngiltere’de,Fransa’da, İtalya’da ve Yunanistan’da da gördüğümüzgibi, bu esaret karşısında milyonların da sessizkalmayacağı açıktır. Türkiye’de de TEKEL’denBETESAN’a, ÇEL-MER’den Mutaş’a direniş ateşiniyakanlar bize yol gösteriyorlar. Biz YÖK düzeninin veüniversite idarelerinin bunun için seferber ettiklerihiçbir baskı ve yasağa boyun eğmeyeceğiz. Onların

demokrasi oyununu bozacağız, sömürü ve baskıdüzenlerini yıkacağız!” ifadeleriyle son buldu.

Eyleme destek

Basın açıklamasının ardından söz alan bir TEKELişçisi, kendi süreçlerini aktardıktan sonra kurtuluşunancak ortak bir mücadele hattı örülerekgerçekleşeceğini vurguladı. Ardından ElektrikMühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı ErhanKaraçay bir konuşma gerçekleştirdi. Karaçay,üniversitelerdeki anti-demokraitk uygulamaların sonbulmasını talep etti. BETESAN direnişçisi ZeynelKızılaslan da konuşmasında kendi sürecini aktardıktansonra, direnişin önemini vurguladı. Sendikal hakları,özlük hakları için direnen işçiler gibi soruşturma veceza terörüne karşı kapı önünde direnmeyi seçen YTÜdirenişinin önemini vurguladı. Son olarak söz Genç-Sen’e verildi. Genç-Sen adına yapılan konuşmada dasoruşturma ve ceza terörüne karşı mücadeleninsürdürüleceği söylendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Direniş 72. gününde!

Sabah saatlerinde başlayan direniş, BaşbakanErdoğan’ın rektörlerle toplantısını protesto etmekisteyen öğrencilere yönelik polis saldırısının teşhirininyapıldığı bildiri dağıtımı ile devam etti. Öğrencilertarafından sıkı bir şekilde takip edilen olay karşısındadurumun önemi bir kez daha direniş alanında tartışıldı.Yoğun tepkilere sebep olan polis saldırısınıngeçtiğimiz her gün gittikçe arttırdığı ifade edildi. Poliscinayetlerinin de tartışıldığı sohbetlerde yaşanandurumun yeni olmadığı söylendi.

Ayrıca rektörlerle toplanan Erdoğan’ın vesözcülerinin özgürlük aldatmacasının bir diğer ispatıhaline gelen saldırıyı halen savunur durumda olmalarıda teşhir edildi.

Üniversiteleri paralı hale getirenlerden hesapsormak gerektiği belirtilerek mücadelenin ancak busermaye düzeninin alt edilmesiyle zafere ulaşılacağıkonuşuldu.

Diğer yandan Ekim Gençliği’nin yeni sayısınınsatışı da yapıldı. Ekim Gençliği ilgi ile karşılanırken,dergi alan bazı öğrenciler ve akademisyenler direnişemaddi destekte de bulundular.

YTÜ / Ekim Gençliği

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

YTÜ’de imzalar verildi

Gençlik

Eskişehir’de telefon taciziEskişehir’de ilerici ve devrimci öğrencilere dönük

baskılar farklı yöntemlerle işletiliyor. Defalarca kezüniversitede ÖGB terörüne maruz bırakılan öğrencileriçin bu kez polis devreye girdi. “Aile dostu” rolünesoyunan polis öğrencilerin evlerini arayarak ailelerineasılsız bilgiler verdi.

Eskişehir Emniyet Müdürlüğü kirli uygulamalarınabir yenisini ekledi. Biri Ekim Gençliği okuru olmak üzere10’dan fazla devrimci öğrencinin ailesi polis tarafındanarandı. “Ben kızınızın yakın bir arkadaşıyım. Kızınızterör örgütleriyle görüşüyor. Başına bir şey gelmesiniistemiyorsanız onu derhal uyarın” vb. ifadelerkullanılarak ailelerle çocukları karşı karşıya getirilmeyeçalışıldı.

Genç Sen’de haftalık toplantılarEskişehir Genç-Sen haftalık toplantılarına başladı.

Genç Sen üyeleri, hazırladıkları “YÖK düzeni değişiyormu?” başlıklı duvar gazetelerini kullanarak toplantıyakatılım çağrısı yaptılar. Genç-Sen’liler toplantınınyapılacağı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ninkantinine geldiklerinde kantin kapısına kilitvurulduğunu gördüler.

Kantinde etkinlik yapılmasından korkan rektörlüğünbahanesi ise “tadilat”tı. Oysa kantinde tadilat sözkonusu değildi. Etkinlik, rektörlüğün sudan bahanesineve fakültenin önündeki sivil polis ve ÖGB yığınağınarağmen fakültenin önünde yapıldı.

Etkinlikte, son dönemde üniversiteler üzerindendönen konular tartışıldı. AKP hükümetinin rektörlerbuluşmasında yaptığı konuşmalar, YÖK’ün adı velogosu hariç bir şeyi değişmediği, YÖK’ün mütevelliheyetine dönüşmesi ve baskılar üzerine tartışmalaryapıldı.

Ayrıca Osman Gazi Üniversitesi’nde etkinliğinyapılacağı Tıp Fakültesi’nde tüm amfiler kilitlenereketkinlik engellenmeye çalışıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Akademisyenlerden destekErdoğan’ın İstanbul Teknik Üniversitesi’nde katıldığı

2008-2009 öğretim yılı açılış töreninde Erdoğan’ıprotesto etmek isteyen öğrencilerin 15 ay hapis cezasıalması İTÜ’lü akademisyenler tarafından da protestoedildi.

İTÜ’lü öğretim elemanlarının, ‘izinsiz gösteri’yaptıkları gerekçesiyle 15 ay hapis cezasına çarptırılan18 öğrenci için gerçekleştirdiği imza kampanyası sonaerdi. 108 akademisyen, altına imza attıkları metinleöğrencilere sahip çıktıklarını belirttiler.

Metinde şu ifadelere yer verildi: “Düşünce üretimive ifadesi demokratik bir hak ve yükümlülüktür. Bu hak,temelinde bağımsız ve özgür düşünce üretiminin yattığıüniversitede de olmazsa olmaz bir koşuldur. Bu nedenleİstanbul Teknik Üniversitesi öğretim elemanları olarak,üniversiteye polis çağırılması, üniversite içinde polisinöğrencilere müdahale etmesi, öğrencilerin gözaltınaalınması ve başlatılan adli süreç sonucunda hapis vepara cezasına çarptırılmasının, demokratik hak veözgürlüklerin kullanılmasının önünde ciddi bir engeloluşturduğunu düşünüyoruz.”

Page 30: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

2009 1 Mayıs kutlamaları sırasında estirilen azgındevlet teröründen nasibini alan DHF ve DGHçalışanları Naciye Kaplan ve Öztürk Aladağ’ın,kendilerini darp eden polislerden şikayetçi olmalarıüzerine açılan davanın ilk duruşması 2 Aralık günüİstanbul Beyoğlu Adliyesi’nde görüldü. Öztürk veAladağ’ı darpeden 6 polisin yargılanmasına Beyoğlu1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Haklarında 26yıl hapis cezası istenen polislerin arasında EmniyetMüdür Yardımcısı ve İstanbul Çevik Kuvvet ŞubeMüdürü Gökhan Özsavaş da bulunurken, polisler“yakalama esnasında işkenceye varan muamele”suçundan yargılanıyor.

Taksim 1 Mayıs kutlamaları sırasında Kaplan veAladağ’ın birkaç polis tarafından darp edilmesiamatör bir kamera kaydı ile basın ve kamuoyunayansımıştı. Bir mahalle sakini tarafından çekilengörüntüler polislerin uyguladığı şiddetin kanıtıolmuştu.

İşkenceci polisler suçlamayı kabul etmedi

Duruşmaya şikayetçiler ve sanık polislerden ÇevikKuvvet Şubesi’nde komiser yardımcısı Nuh MeteDamgacı, Ayhan Aktaş, Ayhan Baştürk ve GökhanÖzsavaş ve taraf avukatları katıldı. Sanık polislersuçlamaları reddederken Damgacı ise “Yalnızcadüzgün bir biçimde götürülmesine yardım ettim”iddiasında bulundu. Damgacı; Kaplan’ın, isimlerinibilmediği yüzleri kapalı, robokop kıyafetli iki polismemuru tarafından getirildiğini gördüğünü dilegetirirken “iyi polis” imajı çizmeye çalıştı.

Özsavaş da benzer bir biçimde yalan ifade verdi. 1Mayıs’ta sabit bir yerinin olmadığını söyleyenÖzsavaş Taksim merkezinde ve emniyette hiçbulunmadığını iddia etti. Beyoğlu İlçe Emniyet

Müdürlüğü’ne hiç uğramadığını vurgulayarak “Benimbu konuda hiçbir sorumluluğum yoktur” dedi.

Naciye Kaplan ise verdiği ifadede Tarlabaşı’ndayanında diğer mağdur Öztürk Aladağ’ın da olduğusırada polisler tarafından darp edildiğini belirterek,Damgacı’nın da bu olayı gördüğünü söyledi.“Damgacı’nın kendilerini emniyet binasına götürerekAktaş’a teslim ettiğini ifade eden Kaplan, “OradaAktaş bana ve özellikle Öztürk’e vurdu. Tutanaktutulmasını istediğimizde ise ‘Siz daha dayağadoymadınız mı? Çıkın gidin’ dedi. “

Aladağ da, Aktaş’ı çok iyi hatırladığını vekendisini darp ettiğini belirterek şunları söyledi:“Orada darp edilmemizi izleyen bir sivil giyimli polisbeni üniversiteden tanıdığını söyledi. Bunun üzerinepolisler bana yoğunlaşarak beni darp etmeyebaşladılar ve Aktaş’da bunlardan biridir. Beni hedefgösteren sivil polisi de Ayhan Aktaş’ı da nerede olsatanırım.”

Mahkeme heyeti duruşmayı ileriki bir tariheerteledi.

Duruşmanın ardından Demokratik HaklarFederasyonu tarafından yapılan basın açıklamasındabu davanın da diğer davalar gibi göstermelik bir davaolacağına dikkat çekildi.

Askeri kışladan açılan ateş sonucu yaşamınıyitiren 16 yaşındaki Canan Saldık’ın askerkurşunuyla katledildiği kesinleşti.

4,5 ay önce yaşamını yitiren Saldık’ı öldürenkurşunun kışladan geldiği yapılan incelemesonucunda kesinleşti. Bilirkişi raporunda Canan’ıöldüren kurşunların, hareketli zırhlı aracın üzerindenatıldığı belirtildi. Atış alanının bu tarz eğitimatışlarına uygun olmadığına dikkat çekildi. Van

Askeri Mahkemesi’ndeki davada, bir Albay 5 askergörevi ihmalden ölüme sebebiyet vermekleyargılanıyor.

Canan Saldık, ailesiyle birlikte gittiği ziyarettendönerken bir anda yere yığılmış ve kafasından kanlarakmaya başlamıştı. Hastaneye kaldırılan Saldıkkurtarılamazken ön otopsi raporu, ölüm nedeninikafanın arkasından girip önden çıkan bir mermiolarak saptamıştı.

Adana’da her hafta cumartesi günü yapılan hastatutsaklarla dayanışma eyleminde bu hafta hastatutsakların sağlık durumları ele alındı.

İnönü Parkı’nda yapılan eylemde ilk olarak Suriyedevleti tarafından 2006 yılında tutuklanarakTürkiye’ye teslim edilen Batman nüfusuna kayıtlıRahmi Öner’in, Adana Kürkçüler F TipiHapishanesi’ndeki tecrit hücresinde ölü olarakbulunmasına değinildi. 34 yaşında olan ve müebbethapis cezası olan Öner’in katilinin F tipi tecritpolitikası olduğu vurgulandı.

Açıklamada sağlık durumları kötüleşen tutsaklarhakkında bilgilendirme yapıldı. F tipi cezaevindetutuklu olan Arslan Karslı’nın Wernicke-Korsakoffhastası olduğu söylenerek şikayetleri sıralandı.Karslı’nın bacaklarında uyuşma, kulaklarında çınlamaolduğu dile getirildi, şiddetli baş ağrıları ve nefesdarlığı çektiği söylendi.

Tekirdağ 1 ve 2 No’lu hapishanelerde saldırılarınarttığı, 1 No’lu da Tahsin Barutçu, Hamdullah Aktaşve Maşallah Aktaş’ın hücrelerinde gardiyanlartarafından saldırıya uğradığı ifade edildi.

İzmir Kırıklar 1 No’lu F Tipi’nde bulunan MenduhKılıç’ın sağlık durumunu mektupla ilettiğibelirtilerek, sağlık durumunun gittikçe kötüleştiğisöylendi.

Bunların dışında Gazi Dağ, Halil Güneş, HayatiKaytan, Hediye Açık, İnayet Mete, İsmet Ayaz, İzzetTuran, M. Ali Çelebi, Nesimi Kalkan, Remzi Aydın,Yusuf Kaplan, Yaşar İnce, Mesut Deniz, Kemal Ertürkadlı tutsakların ileri derecede sağlık sorunları yaşadığıdile getirildi.

Basın açıklamasının ardından 5 dakikalık oturmaeylemi yapıldı. BDSP’nin de örgütleyicisi olduğueylem atılan sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Adana

Güncel30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/47* 10 Aralık 2010

İşkence davasında ilk duruşma

Haydarpaşa için yürüdülerTarihi Haydarpaşa Garı’nda bir dizi ihmaller

zincirinin sonucu olarak çıkan yangının birincihaftasında sendikalar, meslek odaları, siyasi parti vedemokratik kitle örgütleri Haydarpaşa Garı’nayürüdü. Toplum Kent ve Çevre İçin HaydarpaşaDayanışması tarafından 5 Aralık Pazar günügerçekleştirilen yürüyüşe sendikalar, meslekörgütleri, ilerici ve devrimci kurumlar katıldı.

Yürüyüş sonunda basın açıklamasını okuyanNejat Yavaşoğulları, Haydarpaşa Gar ve limançevresini her türlü yasa ve yönetmeliği, bilimsel etikkuralları hiçe sayarak ortaya atılan Manhattanprojesinin bilim ve meslek insanlarının, kurumlarınçabaları sonucunda bugüne kadar engellendiğinibelirtti.

İstanbul başta olmak üzere ülkenin doğal,kültürel, tarihi ve toplumsal değerleri üzerindekiküresel rant baskısının arttığına vurgu yapanYavaşoğulları, “Tarihi, kültürel ve stratejik varlığımızHaydarpaşa Gar, liman ve geri sahasının; bütündeğerleri ve işlevi ile birlikte korunup, toplumun eşitve koşulsuz kullanımına açık olarak gelecek kuşaklaraaktarabilmesi için öncelikle; yangın nedeni ile oluşanhasar, tarihi eserin layık olduğu özenle, evrenselkoruma kuralları ve hukuku ışığında onarılmalıdır”dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bursa’da köylü isyanıBursa’da maden ocağına karşı eylem yapan

köylüler Bursa-İstanbul yolunu trafiğe kapatmakisterken, iş makinesini ateşe verdi.

Orhangazi ilçesine bağlı Üreğil Köyü halkı, köysınırları içine kurulacak maden ocağında çalışmalarınbaşladığını öğrenince eyleme geçti. Bölgeye gidenköylüler, hafriyat yapan iş makinesini ateşe verdi.Köylüler, traktör ve otomobillerine binerek, Bursa-İstanbul karayolunu trafiğe kapatmak üzere yolaçıktı. Jandarma Komutanlığı ekipleri ise yol kesmeeylemine müdahale etti. Köylülerin yolu SugörenKöyü’nde kesildi.

Köylüler, “Maden ocağının yapıldığı alan suhavzası içinde. Sularımız kirlenecek. Bizim çalıkesmemize bile müsaade etmeyen devlet, madenocağı için çok sayıda ağacı feda etmiştir. Madenocağının yakınından BOTAŞ’ın doğalgaz hattı geçiyor.Ocaktaki dinamit patlamaları ve çalışmalarındoğalgaz hattına zararı olabilir. Yalova’ya bağlı Kılıçköyünde de benzer bir tesis kuruldu ve köyde tarımaraziler yol oldu” diyerek tepkisini dile getirdi.

Yeniköy yolu üzerinde Kaymakam, GarnizonKomutanı ve Emniyet Müdür Yardımcısı öfkelikalabalığı ikna etmeye çalıştı.Yaklaşık 100 kişilikgrup, kaymakamla görüştükten sonra dağıldı.

Asker kurşunuyla katledildi

F tipi tecrit politikası öldürüyor

Page 31: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!

CMYK

MücadelePostası

EKSEN Yayıncılık Büroları

“Ekol’de kölelik düzeni hüküm sürüyor”

Lojistik, depolama ve antrepo işinde her türlü uygulama sermayenin kazanımlarına daha da güç katıyor.Size, etiketlenmiş markaların dağıtıltığı yerlerde çalışmanın zorluklarını anlatmak istiyorum.

Çalıştığım işyerinde üç vardiya ve bir sabit vardiya uygulaması var. İşyerinde hergün bilgisayarlısistemle performansa göre ne kadar iş çıkardığımızı takip ediyorlar. Zaten yattığımız yok ama onlarabartıyorlar. Bazen kişilik haklarımıza bile müdahale ediyorlar. Günlük yaşantımız onların kontrolünde,kapı güvenlikleri onların markalarını giyip giymediğimizi kontrol ediyor ve rahatsız edici aramalaryapıyorlar. Sermayeleri gibi markaları da çok değerli ki, onurumuzu zedelemeye çalışıyorlar. Politikaları“muhtaç et, itaat etsin” politikası.

Ekol’de kölelik düzeni hüküm sürüyor. Kırbacımız asgari ücret, değişmeyen kaderimiz yoksulluk. Dörtyanımız kameralarla çevrili. Baskı altında çalışmak o kadar zor ki, başımıza silah dayalı sanki.

Kriz dönemini fırsat bilip maaşlarımızı ve sigorta primlerimizi düşürüp büyük yatırımlar yaptılar. Buyatırımlar hala sürüyor. Onlar için büyüme ceplerinden başladı, bizim için ise küçülme kemerimizden.Aşağılamayı prensip haline getirdiler. O “değerli” eşyalarını çalacak kadar küçülmedik. Herkesi kendilerigibi hırsız sanıyorlar. Evimizde hergün yemek bulamasak bile onurumuzdan ödün vermeyiz.

Mafya dizilerindeki karakterler gibi hergün ayrı yasa kesiyorlar. 24 kapı var. Beğenmeyen birindençıksın gitsin diyorlar. Mantık aramak ve sormak bile sıkıcı geliyor. Çünkü hep aynı senaryo. Zam zamanıgeldiğinde işçiyi tutmak için kokteyl verip göz boyamaya çalışıyorlar. Sonra hep aynı sahneler. Senede birgün, senede bir gün...

Değişmeyen tek şey, çok çalışıp az yiyiyoruz. Bu adaletsizlik böyle gitmez. Bir yerden başlamalıyız.Gebze EKOL Lojistik’ten bir işçi

Nevin Berktaş’tan mektup

Ben, Nevin Berktaş. İstanbul BakırköyHapishanesi’nden yazıyorum size. “İnancın Sınandığı ZorMekanlar: Hücreler” kitabını yazdığım için 10 ay hapiscezası kesildi ve 2 Kasım 2010 tarihinde tutuklandım.

“… Hücreler” kitabını 2000 yılı başında GebzeHapishanesi’nde yazmıştım. Yani neredeyse 11 yıloluyor. Kitap, Nisan 2000’de baskıdan çıktıktan bir haftasonra toplatıldı. Hakkımda da dört ayrı dava açıldı.Ayrıca “Yediveren Yayınları” Yazı İşleri Müdürü ElifÇamyar ve “Berdan Matbaacılık” sahibine de davaaçıldı. Hakkımdaki -biri hariç- üç dava dosyası kapandı(para cezası, beraat vs. nedenlerle), diğeri “örgüteyardım yataklık yapmak”tan devam etti. Ve dört yılayakın hapis cezası verildi. Sonra bir yasa değişikliğiyapıldığı için, avukatım, “yeni yasaya göre dosyanınyeniden görülmesi” isteminde bulundu. Böylece infazdurdurulmuş oldu.

Bu arada ben 2007 Şubat’ında tahliye oldum.Avukatım, tahliye edilmem için uğraşırken yaklaşıkaltı yıl kadar da fazla yatırıldığımı açığa çıkardı. Bufazlalık yanlışlıkla olmuş!

Örgüt üyeliği ve bazı ek davalar nedeniyle 1995-2007 yılları arasında on üç yıl kalmıştım hapishanede. Dahaönce de 1983-1991 yılları arasında sekiz yıl… Yani, toplam 21 yıl hapishanede geçirdim. Şuanda 52 yaşındayım.

Kitap davası, 2007’de ben tahliye olduktan sonra yeniden görüldü. Ve 10 ay hapis cezası geldi.Avukatım, bu sürenin, fazladan yatırıldığım altı yıllık süreden düşürülmesi için savcılığa başvurdu.Savcılık fazladan yatırıldığım süreyi incelemekteydi ve resmi kanallardan bazı eksik evraklar gelmesinibeklemekteydi.

Savcılığın dosya inceleme süreci bitmemişken tutuklama kararını çıkartmış olması ve beni adresinibildikleri evimin kapısından almaları oldukça anlamlı. Öte yandan, 19 Aralık 2000’de yaşadığımız katliam ve hücre tipi hapishanelere geçiş öncesinde, 12Eylül’ün en ağır işkencelerini yaşamış biri olarak, kitabım, 12 Eylül uygulamaları ve hücre politikasınakarşı nasıl direndiğimizi anlatıyordu. Sömürülen ve ezilenlerin yanında insanlığın kurtuluşu mücadelesiniveren biri olarak, yaşadıklarım üzerinden zor ve işkence karşısında direnmeyi anlatmaktan daha doğal neolabilir?

Düşüncenin suç olmadığına dair ve 12 Eylül işkenkencehanelerinde ne çok haksızlık yapıldığı üzerineçokça konuşulduğu bir dönemde, bunları anlatan kitabım nedeniyle ceza verilmiş olması ve apar-toparyeniden tutuklanmam, bana göre iki yüzlü bir politika yürütüldüğünün göstergesi. İlgilenmeniz dileğiyle…

Selamlar

Sertleştirenler çeliğiI

Tutuştu alaca karanlık.Yürekler tek yumruk.

Bir martı kanatlandıgöğün derinliklerine doğru.

Savaşçılar aydınlık, dupduru.Rayda kaydı tren,

Dilovası’na doğru…II

Burası Gebze, dedi delikanlı.- İşte sertleştirenler çeliği.

Çelik serttir elbetteellerimiz gibi…

Tavında dövmeli demiri de.Bir türkü yükseldi

hep bir ağızdan…III

Tırmandı delikanlılaryükseltilere doğru.

Tutuştu çelik eller.Yırtıldı göğün derinliği.

Bir türkü daha yükseldi…- Kazanacağız!

Saltanatsız sabahları.Yaralı kuş bile ayaklandı

süzülüp gitti sahil boyu…Zeynel Kızılaslan

artık daha umutlu.Rahime Henden

05.12.2010Çobançeşme

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt.No:2 D:3 İzmit / KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220Heykel/BURSA

Tel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanıKat: 3

No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Page 32: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2010/sikb. 10. 47/sikb 10-47.pdf2* Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak İÇİNDEKİLER Haklarmz ve geleceimiz için örgütlü mücadeleye!