İÇİndekİlerkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* sosyalizm çin kzl bayrak...

32

Upload: others

Post on 25-Oct-2019

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .
Page 2: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERBaharı kazanarak genel grev

genel direnişe yürüyelim!…. . . . . . . . . . 3

Newroz’un isyan ateşi emperyalizme ve

işbirlikçilerine karşı harlanmalıdır! . . . . 4

Amerikancı iktidar

“etkin taşeronluğa” devam edecek! . . . . 5

“Açılım” Avrupa’da da sürüyor! . . . . . . 6

Kürt hareketine abluka . . . . . . . . . . . . . . 7

Binlerce emekçi

kızıl 8 Mart’ı kutladı . . . . . . . . . . . . . . 8-9

Devrimci 8 Mart etkinlikleri... . . . . . . . 10

8 Mart eylem ve etkinliklerinden.... . . . 11

Esenyurt Belediye işçileri:

“Yılgınlık yok, direniş var!” . . . . . . . . 12

Regal Cam’da direniş başlıyor! . . . . . . 13

TEKEL’de mücadele sürüyor... . . . . . . 14

İşçi ve emekçi hareketinden.... . . . . . . . 15

TEKEL direnişinin

bazı dersleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

4/C’den istihdam bürolarına

esnek çalışma yaygınlaşıyor! . . . . . . . . 18

Gençliğin 8 Mart etkinliklerinden... . . . 19

Soruşturma-ceza terörü

gençliğin sesini boğamayacak! . . . . . . 20

Anadolu Üniversitesi’nde

baskılar sökmeyecek! . . . . . . . . . . . . . . 21

Elazığ depremi sermaye iktidarının

gerçek yüzüdür…. . . . . . . . . . . . . . . . . 22

Fiyat düşürmek yetmez:

Ücretsiz ulaşım! . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23

Avrupa’da 8 Mart... . . . . . . . . . . . . . . . 24

Kapitalist zincirin Yunanistan halkası

iflasın eşiğinde... . . . . . . . . . . . . . . . . . 25

Yunanistan’da emekçiler

iflasın faturasını ödemiyor! . . . . . . . . . 26

Türkiye’de demokratikleşme sorunu

hakkında kısa notlar… -4-

M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27

8 Mart bölünmesinin ideolojik ve

tarihsel arka planı . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

Hasta tutsaklar serbest bırakılsın! . . . . 29

Seher Tümer serbest bırakılmadı! . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:

Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi, Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul

Tlf. No: (0212) 621 74 52e-mail: [email protected]

Web: http://www.kizilbayrak.orghttp://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

8 Mart Dünya Emekçi Günü çeşitli kentlerdedüzenlenen miting, eylem ve etkinliklerle kutlandı. Buyılki 8 Mart kutlamaları da iki ayrı 8 Mart olarakgerçekleşti. Dolayısıyla 8 Mart kutlamaları bu ayrışmave saflaşmaya uygun bir temelde gerçekleşti. Bir taraftatarihsel ve sınıfsal özüne ve ruhuna uygun devrimci bir8 Mart, öte yandan ise bu özü ve ruhu karartanreformist-feminist-liberal anlayışların yön verdiği bir 8Mart.

Gelinen yerde iki ayrı anlayış ve iki ayrı eylemçizgisi belirgin bir tarzda ortaya çıkmış bulunuyor. Sondört-beş yılın 8 Mart tablosu bunu göstermektedir. Buayrışma ve saflaşmanın tarihsel ve ilkesel önemi bu 8Mart’ta bir kez daha kanıtlandı. Devrimci güçler, 8Mart’ın yarattığı açıklıkla emeğin baharını örgütlemekiçin harekete geçmelidirler. Newroz ve 1 Mayıs,emeğin baharını örgütlemenin bir zeminineçevirebilmelidirler.

Sermaye devleti Kürt halkının özgürlük ve eşitliktaleplerini ve özlemlerini inkar, imha ve asimilasyonpolitikalarını katı bir biçimde uygulamaya devamederek boğmaya çalışıyor. Kürt hareketini her taraftanablukaya alarak ezmeyi hedefliyor. Onun içinemperyalizm ve işbirlikçileri Kürt halkının haklı vemeşru mücadelesini “teröre karşı mücadele” söylemieşliğinde tasfiye etmeyi amaçlıyor. Kürt halkısaldırılarla yıldırılmak, mücadele dinamizmi vekararlılığı kırılmak isteniyor. Ancak bu saldırılar Kürthalkının iradesini ve mücadele kararlılığınıkıramayacaktır. On yıllardır her türlü zulme ve baskıyakarşı direnme ve başkaldırma iradesini korumuş birhalkı hiçbir baskı ve zulüm dize getiremez.

Kürt halkı bir kez daha Newroz’a hazırlanıyor.Sermaye devletinin saldırılarının dizginsiz bir biçimdesürdüğü bugünlerde, Kürt halkı Newroz ateşini yakarakve isyan ruhunu kuşanarak alanlara çıkmayahazırlanıyor. Yüzbinler Newroz ruhuyla alanlara akaraközgürlük ve eşitlik özlemini dile getirecek. Bir halkıniradesinin kırılmasının mümkün olmadığını eylemligücüyle bir kez daha gösterecek.

Sınıf devrimcileri Newroz’da Kürt halkının haklı vemeşru mücadelesinin yanında yer alacak, “Özgürlük,eşitlik, gönüllü birlik” şiarı temelinde Newroz’da

alanlara çıkacaklar. Özgürlük ve eşitliğin devrim vesosyalizmde olduğunu dile getirecek, işçilerin birliğihalkların kardeşliği için tüm uluslardan işçi veemekçilerin birleşik ve ortak mücadelesinin tekkurtuluş olduğu bilinciyle hareket edecekler.

* * *İstanbul Devrimci Liseliler Birliği, “Gelecek

bizim!” şiarı ile 27 Mart 2010 günü İstanbul’da birkurultay gerçekleştirecek. Liseli gençlik çalışmasındayeni bir dönemin de başlangıcı olacak bu adımı dahaileriye taşımak ve liseli gençlik çalışmasını tümalanlarda var edebilmek için kurultaya destek vermekbir sorumluluktur. İstanbul Devrimci LiselilerBirliği’nin kurultayını başarıyla gerçekleşeceğine olaninancımızla şimdiden selamlıyoruz.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

TEKEL işçileri, sınıf hareketinin yıllar boyuyaşadığı durgunluk ve dağınıklık tablosunu aşarakileri çıktılar. Ancak ileriye çıkmakla birlikte sınıfaait sorunları yaşadıkları ve bu sorunları aşamadıklarıiçin, direniş mevzileri düşürülüp evlerinegönderildiler. Ama mücadele bitmedi, direniş ateşisöndürülemedi. TEKEL işçileri, hem mücadeledeneyimi, hem bilinç düzeyi ve hem de özgüvenplanında sınıfın genel durumunun hala da ilerisindeduruyorlar ve mücadeleleri sona ermiş değil.

Fakat direnişin vardığı noktadan sonra artıksüreç yeni koşullarda sürdürülecektir. Bu haliyle dedireniş mevzisinin düşürülmesi büyük bir kayıp olsada ortaya çıkardığı olanaklar kaybedilmiş değil.Kaldı ki, direnişin Ankara’daki mevzisini düşürmekiçin sendika bürokratları bir dizi vaatte debulundular. Bu, direnişin gücünü gösterdiği gibi,bundan sonrası için de yürünecek mücadele hattınınşimdiden netleşmesine olanak tanımıştır. Bunun içinTEKEL Direnişi’nin estirdiği sıcak rüzgarlar, bubaharı emeğin baharına dönüştürmek içindeğerlendirilmeyi bekliyor.

Mücadeleye daha güçlü hazırlanmak ve ortak biramaç doğrultusunda tüm olanakları değerlendirmekiçin işçi sınıfının birlik-mücadele ve dayanışmagünü 1 Mayıs gerçek bir olanaktır. Emek ile sermayedünyasının karşı karşıya gelerek güçlerini sınayıpcepheleştiği bu tarihsel gün, görkemli bir işçi veemekçi gösterisine, sermaye düzenine karşı işçi veemekçilerin kavga provasına dönüşürse, bu, hemTEKEL Direnişi’yle mücadeleden yana esen politikve moral havayı olgunlaştırır, hem de TEKELDirenişi’nin mevzi mücadelesi, sınıfın genelhatlarının toparlanması ve giderek sermayekarşısında birleşik bir işçi ve emekçi ordusubiçiminde kaynaşmasına vesile olur.

Sendika bürokratlarının direniş mevzisinidüşürmek için vaatte bulundukları iş bırakma eylemi26 Mayıs günü yapılacak. Bu ise, bu yılın 1Mayıs’ını kendinden menkul bir mücadele günüolmaktan çıkarıp, doğrudan bu genel eylemebağlamaktadır. İşte bu nedenle ön hazırlıklarındanbaşlayarak 1 Mayıs alanına kadar yapılacak tümörgütlü çalışmalar, bu hedef doğrultusunda, genelgrev-genel direnişi hazırlama hedefi doğrultusundaanlam kazanmaktadır. Bunun için, bu yılın 1Mayısı’nı “Sömürüye ve saldırılara karşıgeleceğimiz için 1 Mayıs’a, genel grev-geneldirenişe!” şiarıyla karşılamalıyız.

Bu basitçe bir şiarın öne sürülerek işçi veemekçileri alanlara taşıma hedefinin ötesinde, tümbu süreci genel grev-genel direnişi örgütlemehedefine bağlamak demektir. Dolayısıyla bahar önhazırlıklarından 1 Mayıs alanına kadar,konumlanmadan pratik çalışmanın yoğunlaşmaalanlarına kadar bütün bir faaliyetimizle işçi veemekçileri genel grev-genel direnişe hazırlamagörevine yüklenmeliyiz.

Bu çalışma ve eylem hattı için TEKEL direnişini,onun moral ve maddi kazanımlarını dayanakalmamız gerekmektedir. Bu kazanımlara

dayanabilmek, hem direnişin politik-moral etkilerinisınıfın geniş bölüklerine taşımak ve genel grev-genel direnişe çağırmak için yaygın bir ajitasyonçalışması demektir. Hem de TEKEL işçilerininmücadelesi başta olmak üzere işçi ve emekçihareketliliğini büyütmek demektir. Bu amaçla işçive emekçileri eyleme çekmek ve eyleme geçmişolanlarla aktif dayanışma içerisinde olmak, hermücadele zerresini dahi ortak bir mücadele kanalınaakıtmak doğrultusunda bilinçli bir çaba içerisindeolmak, yürüyen mücadelelere militan bir ruhkazandırmak, 1 Mayıs ve genel grev-genel direnişhedefine bağlamak yürütülecek çalışmanın anabaşlıklarıdır.

Ancak 1 Mayıs’tan genel grev-genel direnişeuzanmak hedefine ulaşmanın kritik halkası,örgütlenmedir. Örgütlenme, işçi sınıfı veemekçilerin genel grev-genel direnişi omuzlayacakbir iç örgütlenme düzeyine ulaştırılmasında anlamınıbulmaktadır. Bu, işçi ve emekçilerin öncülerinden,mücadele içerisinde olan ve mücadeleyi örgütlemeiradesi gösterenlerden başlayarak ortak mücadeleplatformlarında biraraya getirilmesi ve genel grev-genel direnişi örgütlemek hedefiyle hareket etmelerianlamına gelmektedir. Elbette öncü ve öncüpotansiyellerinin biraraya getirilmesi, genişgövdenin örgütlenmesi için bir ilk basamakolacaktır. Fakat bugün yakalanacak olan halkaburasıdır, öncüden yakaladığımız, öncüyüörgütlediğimiz ölçüde sınıfı ve emekçileriörgütlemenin de yolunu açmış olacağız.

Bundan dolayı bugün sınıfın öncü bölüğü halinegelen ve ülkenin dört bir yanına dağılan TEKELişçilerini bu doğrultuda örgütlemeye ve onlaradayanarak sınıfın ve emekçilerin diğer öncügüçlerini ve potansiyellerini yan yana getirmeye

büyük önem vermeliyiz. Bu nedenle gecikmeksizinolanaklı olan her yerde TEKEL işçileriyle sınıfındiğer bölüklerini yan yana getirerek, hem direnişinmoral kazanımlarının hem de deneyimlerinpaylaşılacağı, ama her şeyden önce de direnişin enbüyük ihtiyacı olan işçi sınıfının bağımsız hareketetme yeteneği ve düzeyinden yoksunluğuna sonvermek üzere somut adımların atılmasına vesileedilecek toplantılar düzenleyebilmeliyiz.Gerçekleştirilecek bu toplantılar da, genel grev-genel direniş hedefine bağlanmak üzere kalıcıtartışma-karar zeminleri haline getirilereksüreklileştirilmelidir. Bu yapılabildiği ölçüde desomut bir çalışma ve eylem programı oluşturmalı,bu çerçevede özellikle 1 Mayıs’a örgütlü bir hazırlıkyapmak üzere harekete geçilmelidir.

Bunun için sömürüye ve baskılara göğüsgermenin 1 Mayıs’ı kazanarak genel grev-geneldirenişi örgütlemekten geçtiği yönünde ajitasyonuyoğun biçimde sürdürmeli, diğer taraftan ise, buajitasyonu sınıf tabanında yaratılacak örgütselzeminler üzerinden somut bir eylem ve örgütlenmehattına bağlamalıyız. Bu yönde yürütülecekçalışmanın gücü ölçüsünde ise, sınıfın veemekçilerin tabandan örgütlülüğünü yaygınlaştırmakda o denli kolaylaşacaktır. Örgütlülüğün tabanayayılması ise, hem genel siyasal ajitasyonumuzungücünü arttıracak, hem de işçi ve emekçihareketliliğini yükseltecektir.

Bu yolda sistemli, kararlı ve planlı birçalışmayla TEKEL işçilerinin direnişleriyle açtıklarıyoldan ilerlemek, böylelikle hem 1 Mayıs’ıkazanmak ve hem de ilerleyerek genel grev-geneldirenişi örgütlemek mümkün olacaktır. Bunuyapabildiğimiz ölçüde ise işçi ve emekçiler için yenibir dönemin kapılarını tümüyle açmış olacağız.

TEKEL Direnişi’nin açtığı yoldan ilerleyelim...

Baharı kazanarak genel grevgenel direnişe yürüyelim!

Page 4: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Newroz ateşini harlayalım!4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Zulme isyanın simgesi olan Newroz’a kısa sürekala Kürt hareketine karşı kapsamlı bir saldırı başlatanişbirlikçi Türk burjuvazisi ile batılı emperyalistler,Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik özlemleriniboğma konusunda mutabık olduklarını bir kez dahagözler önüne serdiler.

İşbirlikçi burjuvazi ve ABD’nin hizmetindeki AKPhükümetinin “demokratik açılım” söylemine eşlikeden saldırgan politikası, Kürt sorununun düzeniçi/iğreti çözümüne bile tahammül edemediğini gözlerönüne seriyor. Ulusal sorunu “din kardeşliği” safsatasıile çözeceğini iddia eden AKP, iş icraata gelince, Kürthalkına düşmanlıkta diğer gerici düzen partileriyleyarışabileceğini kanıtlamakta herhangi bir güçlükçekmedi.

Heronlar’ın (insansız uçaklar), Kürt halkına karşıkullanılmak amacıyla siyonist İsrail’den teslimalınması, sermaye devletinin daha kapsamlı bir saldırıhazırlığı içinde olduğunun göstergesidir. Bununyanısıra Avrupa çapında Kürt hareketine karşıbaşlatılan saldırı, emperyalistlerle Ankara’dakiişbirlikçilerinin topyekûn bir ezme hareketi konusundaanlaşmış olduklarına işaret ediyor.

Batılı emperyalistlerin bu türden saldırıları yeniolmamakla birlikte, son günlerde sergilenenzorbalıklar, AB’nin Kürt sorununa hangi saiklerleyaklaştığını bir kez daha gözler önüne sermesiaçısından öğreticidir. Özellikle Kürt hareketisaflarında emperyalistlerden çözüm beklemeeğiliminin halen güçlü olduğu dikkate alındığında…

İtalya’da başlayıp oradan Fransa ve Almanya’yauzanan, son günlerde ise Brüksel’de odaklanan saldırı,AB emperyalistlerinin Kürt halkının ulusal özgürlükve eşitlik mücadelesine düşman olduğunu, dahası bumücadelenin ezilmesi için Türk sermaye devletiyleişbirliği yaptığını, tartışmaya yer bırakmayacakaçıklıkta ortaya koymuştur.

Bu arada son saldırılarla ilgili açıklama yapanMurat Karayılan, Avrupa ülkelerinde PKK’nin tasfiyeplanının ABD’nin desteğiyle uygulamaya geçirildiğinisöyledi. ABD’nin Türkiye’ye suikast uçaklarıverdiğini söyleyen Karayılan, PKK’nin önde gelenyöneticilerinin ve kadrolarının vurulması durumundabundan doğrudan ABD’yi sorumlu tutacaklarını

belirtti. Görüldüğü üzere hem ABD hem AB

emperyalistleri, Kürt halkının ulusal özgürlük veeşitlik özlemlerinin bastırılması için çaba sarfediyorlar. Bu olgu, Kürt sorununun çözümükonusunda emperyalist güç odaklarından medetummanın abesle iştigal olduğunu bir kez dahakanıtlamaktadır.

Avrupa’daki saldırılar, elbette Türk sermayedevletinin politikasından bağımsız değildir.Tersine, Kürt siyasal hareketini sahte vaatler vedevlet terörüyle tasfiye etmeye çalışan sermayeiktidarı, ABD’nin de desteğiyle bu saldırınınAvrupa ayağını da örmeyi başarmış görünüyor.

Hal böyleyken Abdullah Öcalan’ın, “Banagöre devlet diyaloga hazır ama AKP çözümün önündeen büyük engeldir. Çözüyormuş gibi görünüp aslındatasfiyeyi geliştiriyor” şeklindeki açıklaması, devlettenbeklentinin devam ettiğine işaret ediyor. Oysa hemülke içinde hem AB ülkelerinde Kürt siyasal güçlerinihedef alan saldırıların tümü, Ankara’daki Amerikancıiktidar ile Washington’daki efendileri tarafındanplanlanıp uygulanmaktadır.

Son yıllardaki her gelişme, düzen içi çözümünaçmazlarını gözler önüne sermişken, halen devlettenmedet ummak, Kürt sorununa düzen dışı çözümüretme ufku ve iddiasından yoksunluğun kaçınılmazsonucudur.

ABD emperyalizmi ile “etkin taşeronluğa”hazırlanan Ankara’daki işbirlikçileri, “ayakbağı”olarak gördükleri Kürt sorununu, bir şekilde ortadankaldırmak istiyorlar. Ancak bu amaca, Kürt halkınınulusal özgürlük ve eşitlik özlemlerine yanıt vererekdeğil, Kürt hareketini tasfiye edip, bireysel haklardanibaret bazı kırıntılar vererek ulaşmak istiyorlar. Kürthalkı ve siyasal güçlerine karşı yoğunlaşan saldırılarınesas hedefi de budur.

İsyan ateşlerini harlamaya hazırlanan Kürt halkı,Newroz kutlamalarını hem emperyalistlere hemAnkara’daki işbirlikçilerine karşı kitlesel bir direnişedönüştürmelidir. İsyan ateşleri, Kürt halkının direnmeiradesini kırmaya heves eden her iki gerici güçodağına, olmayacak hedefler peşinde olduklarınıhissettirmelidir.

Newroz ateşlerinin emperyalizme veAnkara’daki taşeronlarına karşı harlanması, “işçilerinbirliği halkların kardeşliği” şiarının hayat bulacağızemini de hazırlayacaktır. TEKEL işçilerinindirenişinde görüldüğü üzere, kapitalizme karşımücadele edenler, devletin Kürt halkı üzerindeki ırkçı-inkarcı politikasının gerici/saldırgan niteliğinigörmekte zorluk çekmiyorlar. İşçilerin “asıl açılımı bizyapıyoruz” demeleri boşuna değildir. Zira direnişçadırlarında Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez halklarınamensup işçiler omuz omuza mücadele ederek, işçilerinbirliğinin olduğu yerde halkların kardeşliğinin dehayat bulacağını ispatladılar.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik özlemleriniboğmak isteyenler de, işçi ve emekçileri köleliğemahkum etmeye çalışanlar da, her fırsatta devrimciharekete saldıranlar da aynı gerici güç odaklarıdır.Bunlar işbirlikçi sermaye iktidarı, onun icra kolu AKPhükümeti ve ABD başta olmak üzere emperyalistgüçlerdir.

Ezilen Kürt halkı, ilerici devrimci güçler, işçi sınıfıve emekçiler, Newroz’da isyan ateşlerini sermayeiktidarına ve emperyalizme yöneltmeli, “işçilerinbirliği, halkların kardeşliği” şiarının bizzat eylemalanlarında hayat bulmasını sağlamalıdırlar.

Unutulmamalıdır ki, bu alanda sağlanacak başarısınıfsal, ulusal, cinsel, mezhepsel sömürü ve baskıdankurtulma yönünde atılmış önemli bir adım olacaktır.

Newroz’un isyan ateşi emperyalizme veişbirlikçilerine karşı harlanmalıdır!

6 Mart 2010 / Brüksel

Page 5: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

ABD emperyalizmiyle suç ortaklığına devam! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkilerKomitesi’nin gündemine yedinci kez gelen Ermenisoykırım tasarısı 22’ye karşı 23 oyla kabul edildi.Oylamadan çıkan sonuç, birbiriyle çatışanAnkara’daki Amerikancılar’ı anında birleştirdi. Ziratüm taraflar, ABD Temsilciler Meclisi’ni ve tasarıyıengellemek için yeterli çaba harcamadığı söylenenBarack Obama’yı hedef aldılar. Soykırımcı zihniyetisavunan tarafların ırkçı-gerici çizgide buluşmaları zorolmadı.

Aslında Ankara’daki işbirlikçiler, tasarınınreddedilmesi için “takdire şayan” bir çaba sarf ettiler.Oylama öncesinde ABD’ye giden AKP, CHP veMHP’li milletvekillerinden oluşan bir heyet, “Türkusulü lobi faaliyeti” yürüttü. Ardındancumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanı devreyegirerek üstlerine düşen vazifeyi ifa ettiler. ÖzellikleAbdullah Gül-Barack Obama arasında cereyan edentelefon görüşmesi, Ankara’da olumlu bir beklentininoluşmasına vesile olmuştu.

Ancak, “etkin taşeronluk” hazırlığı içindekiAnkara’daki Amerikancılar’ın harcadıkları tümçabalar, ortaya çıkan “vahim” sonucu değiştirmeyeyetmedi. Zira umut bağlanan Barack Obamayönetimi, Türk sermaye devleti ve hükümetine bazıhatırlatmalarda bulunmak için TemsilcilerMeclisi’ndeki oylamayı “uygun fırsat” olarakdeğerlendirdi.

Irak ve Afganistan işgalleri, İran’a karşı hazırlanangeniş kapsamlı yaptırım planı, Ermenistan’lailişkilerin geliştirilmesi, Kafkaslar bölgesinde ABDpolitikalarıyla uyum içinde çalışmak gibi önemlikonularda alınacak tutum… Belli ki, kararıengellemeyen Barack Obama yönetimi, bu temelmeselelerde çatlak sesler duymak istemiyor.

Görünen o ki, Türk sermaye devletinin bualanlarda ABD’ye paralel bir duruş sergilemesiistenmektedir. Etkin taşeronluk için bu sorunlu

alanların tümünde ABD’ye hizmet etmeye hazırolmakla birlikte, Türk sermaye devleti, bazıçıkarlarını da korumak eğiliminde olduğunu da zamanzaman dışa vuruyor. Özellikle Ermenistan’laimzalanan ve iki ülke arasındaki ilişkileringeliştirilmesini öngören protokollerin meclisgündemine getirilmemesi, İran’a karşı ABD ile aynıtutumun sergilenmemesi gibi tutumlar Washington’dahoş karşılanmıyor.

“Aba altından sopa göstermek” anlamana gelen bukararın yasal bir boyutu ya da bir yaptırım gücübulunmuyor. Karar tasarısının kesinleşebilmesi içinise 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi Genel Kuruluve 100 üyeli ABD Senatosu’dan da onay almasıgerekiyor. Buna karşın Obama yönetiminin bukadarına izin vermeyeceği açık. Başkan seçilmedenönce tersini savunsa da, Barack Obama’nın 24Nisan’da yapacağı konuşmada “soykırım” sözünükullanması da beklenmiyor.

Barack Obama yönetimi sorunun bu boyutataşınmasını önlerken, Ankara’daki işbirlikçilerin debelli tavizler vermesini şart koşacak. Yani “atpazarlığı” diye tabir edilen gizli görüşmeler, 24 Nisanöncesine kadar devam edecek.

Dolayısıyla bu aralar ortalık hararetlense de, kısasüre sonra suların her zamanki mecrasında akmayadevam edeceğini tahmin etmek güç değil; çünkütarafların rolleri de duruşları da bellidir.

Hal böyleyken Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “sert”açıklama, ardından Washington Büyükelçisi NamıkTan’ı Ankara’ya istişare için çağırması, AKPhükümetinin “kuyruğu dik tutma” gösterisinden başkabir anlam taşımıyor.

Tayyip Erdoğan’ın bu esip gürleme girişimleriniyeni bir mizansen saymak gerek. Zira hembaşbakanlık koltuğuna oturmayı Washington’a borçluolan hem egemenler arası iktidar ve rant savaşındaObama yönetiminden destek alan Tayyip Erdoğan ve

hükümetinin, ABD’ye kafa tutması, eşyanın tabiatınaaykırıdır.

Bu yüzden AKP hükümetinin İncirlik Üssü’nükapatmak, Afganistan’dan asker çekmek, Irak işgalineverdiği desteği kesmek gibi adımlar atabileceğiyönünde yapılan spekülasyonların hiçbir kıymet-iharbiyesi bulunmuyor. Ne işbirlikçi burjuvazi, neonun hizmetindeki AKP hükümeti bu türden adımlaratılmasını ister. Zira böyle bir tercih, etkin taşeronlukhevesinden vazgeçmek anlamına gelirdi.

Aslında hem Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hemDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nunaçıklamalarında, ABD’ye kafa tutmak gibi birdertlerinin olmadığı açıkça ortaya konuyor.Açıklamalarda, bu kadar sadık uşak oldukları halde,Obama yönetiminin kendilerine bunu reva görmesineduydukları kırgınlık ağır basmaktadır.

Tayyip Erdoğan, ABD’nin böyle bir konu içinstratejik ortağını gözden çıkaracağına ihtimalvermediğini söylerken, Ahmet Davutoğlu ise,“Türkiye-ABD ilişkilerinin, tarihin en kapsamlı vegeniş iş birliğini yaşadığını, Türkiye ve ABD’nin herbölgede, her küresel platformda birlikte çalıştığını”vurguladı. Açıklamasına, “Türk-Amerikan ilişkileribu tarz kararlarla zedelenmemelidir” şeklinde devameden Ahmet Davutoğlu, Washington’daki efendilerekırgınlığını dile getirse de, etkin taşeronluğa devametme konusunda kararlı olduklarının da altını çizdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılmacı/işgalcipolitikasına özlem duyduğunu gizlemeyen büyükburjuvazi ve onun devleti, Ermeni halkına karşıgirişilen soykırımı inkar etseler de, sicillerine işlenenbu kara lekeden kurtulamazlar. Ezilen halkları kitleselbir şekilde katletmeye devam eden ABDemperyalizmi ile aktif suç ortaklığına devam edenAnkara’daki işbirlikçi rejim, 21. yüzyılınsoykırımcılarına hizmet etmeyi halen varlıknedenlerinden biri saymaktadırlar.

ABD Temsilciler Meclisi Ermeni soykırım yasa tasarısını kabul etti...

Amerikancı iktidar“etkin taşeronluğa” devam edecek!

Page 6: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Kürt hareketine tasfiye planı!6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Türkiye’de Kürt hareketine dönük devlet terörüfiili olarak uluslararası boyuta sıçramış durumda.Geçtiğimiz hafta Fransa ve İtalya’da gerçekleştirilengözaltıların ardından bu hafta Belçika ve Almanya’datutuklama terörü sürdü. Bu operasyonların ardındanfarklı çevrelerden yapılan açıklama vedeğerlendirmeler düğmeye ABD’nin bastığıkonusunda birleşiyor. Türk sermaye devletinifazlasıyla sevindiren bu operasyonların 1 Mart’taAnkara’da yapılan üçlü mekanizma (ABD, Irak veTürkiye) toplantısında kararlaştırıldığı, ardındanBelçika ve Almanya’nın ABD’nin girişimleriyleharekete geçtiği belirtiliyor.

Kürt hareketi çok yönlü olarak abluka altınaalınarak tasfiye edilmeye çalışılıyor. Avrupa’dakioperasyonların PKK’nin siyasi gücünün ve Kandil’eaktardığı maddi desteğin azalması böylece PKK’ninsilahlı varlığının sonlandırılması amaçlı girişimlerolduğu ifade ediliyor. Kürt hareketi de buoperasyonların ABD destekli olduğunu vurguluyor vesaldırıları eylemlerle karşılama çağrısı yapıyor.Operasyonlar, bahar döneminde gerçekleştirilecekkapsamlı bir saldırının ön hazırlıkları olarakdeğerlendirilirken, bu saldırıların yanıtsız kalmayacağıdillendiriliyor.

Belçika polisi, sömürgeci Türk sermaye devletininsusturmak için yoğun çaba harcadığı Roj TVstüdyolarıyla eşzamanlı olarak, PKK’ye ait olduğu önesürülen 25 kadar Kürt kurumuna baskın düzenledi.“AB’nin başkenti” Brüksel’deki Kürdistan UlusalKongresi-KNK binasına düzenlenen baskında, Kürtsiyasetçiler Remzi Kartal ile Zübeyir Aydar ve 15 kişigözaltına alındı ve bir kısmı da tutuklandı.

Baskın sırasında yayın odasının dağıtılarak tahripedilmesi sonucu Roj TV yayınlarını durdurdu.Baskınlarla ilgili açıklama yapan Roj TV Genel YayınYönetmeni Amed Dicle, baskını protesto etti. Roj TVavukatlarına da herhangi bir bilgilendirmeyapılmadığını söyleyen Dicle, baskınları “Sansür.Basın özgürlüğüne darbe” olarak nitelendirdi. Baskınıprotesto eden Roj TV çalışanları ise kanal önündeoturma eylemi yaptılar.

Operasyon esnasında polisin sert tutumu ve bazıpolislerin Türkçe konuşması dikkat çekti. Polis,birçok kişiyi yere yatırarak kelepçeledi. Baskınıprotesto etmek için Roj TV önüne gelenlere demüdahale eden polis, gözaltı sırasında 6 gazeteciyiyaraladı.

Belçika federal polis yetkilisi Glenn Audenaert,“Operasyon çeşitli Avrupa ülkeleri ve Türk güvenlikbirimleri ile iş birliği çerçevesinde yapıldı” dedi.Belçika’da Kürt hareketine yönelik gerçekleşenoperasyonla ilgili olarak Türk sermaye devletinden ilkaçıklama, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndangeldi. Davutoğlu, “Belçika’nın bu yükümlülüğünüyerine getirmiş olmasından büyük mutlulukduyuyoruz” dedi.

Davutoğlu ve Audenaert’un konuya ilişkin yaptığıdeğerlendirme, bu gelişmelerin uluslararası bağınıçarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Kuşkusuz ki,burada ABD’nin “Ermeni Soykırımı”nı kabuletmesinden dolayı Türk sermaye devletinin duyduğuüzüntüyü, Belçika’nın Kürt hareketine yönelikoperasyonla sevince dönüştürerek durumu dengelemehamlesi de göz ardı edilemez.

Gelişmeleri yakından ve devrimci bir bakışlaizleyenler açısından ortada şaşırtıcı bir durum yoktur.Zira geçtiğimiz yıllarda ABD tarafından PKK’nin“terörist örgütler” listesine alınması ve aynı tutumupek çok ülkenin benimsemesi hiç de rastlantı değil, bu

tür saldırılar için meşru bir zemin yaratmak içindi. Buamaçla 2009 başlarında PJAK’ı “terör örgütlerilistesi”ne ve yine ekim ayında Zübeyir Aydar’ı“uluslararası uyuşturucu kaçakçıları listesi”ne alanABD’nin, bu operasyon sürecinin önünü açtığı açıktır.ABD yöneticilerinin iki de bir “PKK ortak düşman”demesini “blöf” olarak değerlendirmek büyük biraymazlık örneği olacaktır. Tüm bunlardan sonra bu türsaldırıların olması şaşırtıcı değil!

Hatırlanacağı üzere, uydu üzerinden yapılantelevizyon yayınlarını engellemek için Türk DışişleriBakanlığı da girişimlerde bulunurken, bu kanallaraçıkan isimlere de davalar açıldı. Geçmişte Med TV veMedya TV’nin yayınları, Türk sermaye devletiningirişimleri sonucunda İngiltere ve Fransa’daengellenmişti. Türk Dışişleri, 2004’te Danimarka’dayayına başlayan Roj TV için de yayın lisansının iptaliiçin başvurmuştu. Dönemin Kara KuvvetleriKomutanı Yaşar Büyükanıt ve Genelkurmay 2.Başkanı İlker Başbuğ da kanalın kapatılmasıgerektiğini söylemişti. Başbakan Tayyip Erdoğan,Danimarka Başbakanı Rasmussen’le düzenlenen birbasın toplantısında bir Roj TV muhabiri bulunduğunufark edince, muhabirin salondan çıkarılmasını istemiş;bu isteği yerine getirilmeyince toplantıyı terketmişti.Roj TV’nin kapatılmaması için Rasmussen’e mektupyazan 53 DTP’li belediye başkanı da yargılanmıştı.

Son operasyonlar, bir kez daha Kürt sorununun vebu sorunu çözmek adına dayatılan “açılım”politikasının uluslararası boyutunu gözler önünesermesi bakımından önem taşıyor. Avrupa’da songünlerde Kürt halkına yönelik yoğunlaşanoperasyonları, uluslararası emperyalist ve sömürgecigüçlerin bir dayanışması(!) olarak değerlendirmekgerekir. ABD eşgüdümünde AB marifetiyle, Türksömürgeci sermaye devletine sunulan bir dayanışmaörneği ile karşı karşıyayız. Nitekim, operasyona ilişkinbilgi veren Belçika Yeşiller Partisi Senatörü GeertLambert de, ABD heyetinin birkaç gün önceBrüksel’de yürüttüğü temasların hemen sonrasındaeşzamanlı operasyonların gerçekleşmesine dikkatçekti. Lambert, “Kürtler’in kültürel haklarınınsınırlandırılması için Belçika yargısına dışarıdanbaskı yapıldığını” belirterek, Kürtçe yayın yapan RojTV’ye yönelik süreklileşen baskıların bunukanıtladığını söyledi.

İtalya ve Fransa’dan sonra Belçika’da gerçekleşenKürt hareketine yönelik operasyonlar da gösteriyor ki,

Kürt sorununun kaynağını oluşturanların öndegelenleri olan emperyalist güçlerin hepsi de ikiyüzlücebir tutum sergilemektedirler. Brüksel’de Kürt hareketiçizgisinde olan kurumlara, basın ve yayınkuruluşlarına yönelik hunharca sürdürülen operasyonbunun yeni bir kanıtıdır. Uluslararası emperyalistgüçler ve işbirlikçi Türk sermaye devleti, Kürtsorununda nasıl bir tutum içinde olacaklarını bir kezdaha göstermiş oldular.

Türk sömürgeci sermaye devletinin birkaç aydanbu yana “KCK operasyonu” adı altında yürüttüğübaskın, gözaltı ve tutuklamaların bir benzeri deBelçika’da, “AB’nin Başkenti” Brüksel’de başlatılmışoldu. Türkiye’de süren “KCK operasyonu”,Belçika’da “PKK operasyonu” olarak sürdürülüyor!Yani kısaca “açılım”ın Avrupa ayağı…

Son yaşananlar da gösteriyor ki; “açılım”politikası, ABD’nin Irak’tan çekilme süreci ve Türksermaye devletine yeni dönemde biçtiği role bağlıolarak şekillendirilmeye çalışılıyor. ABD, Irak’tançekilme sürecinde hem Türkiye ve Güney Kürdistan’ıkendi planları çerçevesinde yakınlaştırmak amacıyla,hem de bölgede kendi planları bakımındanistikrarsızlık yaratabilecek bir güç istemediği için Kürtsorununa, Kürt hareketini tasfiye boyutuylayaklaşmaktadır. Son gelişmeler, kimi liberal çevrelerceKürt sorununu çözecek bir güç olarak sunulanAB’siyle ve ABD’siyle emperyalist devletlerinyürüttüğü operasyonlar, onların çözümün değil,sorunun kaynağı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Açıktır ki, emperyalizm özgürlük değil, her zamanegemenlik peşinde koşar. Çağımızda her türlügericiliğin kaynağı bizzat emperyalizmdir. Özgürlükve demokrasi her yerde egemen sistemlere karşımücadele içerisinde ve ezilenlerin mücadelelerisayesinde gelişmiştir. Emperyalizm çağında demokrasiancak kurulu düzenlere ve her yerde onu arkalayanemperyalizme karşı mücadele ile kazanılabilir.

Bugün emperyalizm ve bölge gericiliğinin Kürthareketini tasfiyeye ve halkları düşmanlaştırmayaodaklı politikalarının püskürtülmesinin yolu; işçi veemekçi kitlelerin, Kürt halkının, ilerici-devrimcigüçlerin birleşik, kitlesel ve devrimci bir mücadeleçizgisi temelinde mücadeleyi yükseltmesindengeçmektedir. Zira, yaşananlar; halkların kardeşliğininyolunun sadece bölge gericiliklerine karşı değil, aynızamanda bunların arkasındaki emperyalist güçlerle dehesaplaşmaktan da geçtiğini gösteriyor.

“Açılım” Avrupa’da da sürüyor!

5 Mart 2010 /Brüksel

Page 7: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Türkiye’de Kürt hareketine dönük devlet terörüsürerken, hareketin yurt dışındaki temsilcileri ve RojTV çalışanları da baskı altında tutulmaya çalışılıyor.

Belçika’da 4 Mart günü aralarında Roj TV,Kürdistan Ulusal Kongresi-KNK ve BDP AvrupaTemsilciliği’nin bulunduğu birçok Kürt kurumunadüzenlenen baskınlarda gözaltına alınan aralarındaKongra-Gel Başkanı Remzi Kartal ile ZübeyirAydar’ın buluduğu 7 kişi Brüksel’de 9 Mart günühakim karşısına çıktı. Mahkeme, Kürt siyasetçilerintutuklu yargılanmasına karar verdi.

Aydar ve Kartal tutuklandı

Yoğun “güvenlik” önlemlerinin alındığı BrükselAdalet Sarayı’nda görülen duruşmayı izlemek isteyençok sayıda KNK üyesinin bulunduğu 150’yi aşkınkişiye izin verilmezken, bu durum sloganlarla protestoedildi.

Kartal ve Aydar’ın avukatı Georges-HenriBeauthier duruşma öncesinde yaptığı açıklamada,savcılığın Avrupa’nın çeşitli yerlerinde geçmişteceyran eden PKK davaları ile davayıgerekçelendirmeye çalıştığını ifade etti.

Mahkeme çıkışında açıklama yapan savunmaavukatlarından Selma Benkhelifa ise Kartal veAydar’ın tutuklanmalarına ilişkin kararın 4 Martbaskınlarından önce alındığı belirtti. Benkhelifa,tutuklamaların Türkiye’nin talebi üzerinegerçekleştirildiği, 4 Mart baskınlarının datutuklamaları gerekçelendirmek için delil toplamaamaçlı olduğunu söyledi.

Fransa’da gözaltı terörü

Fransa polisi 9 Mart günü sabah saatlerinde RojTV çalışanlarının evlerine düzenlediği baskınlarda 5kişiyi gözaltına alırken 10 Mart itibariyle Fransa’nınRoj TV’ye yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamındagözaltına alınanların sayısı 9’a yükseldi.

Paris, Strasbourg ve Orleans’ta evlere yapılanbaskınlarda gözaltına alınanlar arasında, Paris’te RojTV ile ticari ilişkileri olan Zend Produktion şirketiçalışanları ve Roj TV muhabirleri yer aldı.

Soruşturmanın Belçika savcılığının talebi üzerineyapıldığı belirtildi.

Roj TV: “Yayınımız saboteedilmek isteniyor”

Roj TV yetkilileri 5 Mart günü gerçekleştirdikleribasın toplantısında yayınlarının sabote edilerekengellenmek istendiği şu ifadelerle açıkladılar:“Önceki gün sabah saat 05.00’de başlayan ve saat17.00’e kadar süren operasyonda 200 bilgisayara,yazı yazdığımız sisteme, abone olduğumuz Reutershaber ajansına ait bilgisayar ve cihazlara, görüntü veses enfekt makinelerine, 20’yi aşkın diz üstübilgisayara, özel eşyalara, çalışanların elbiselerine veyiyeceklere el konulmuştur. Burada bulunan çay vekahve makinelerini bozmuşlar. Şimdiye kadar tespitetiğimiz kadarıyla teknik açıdan 1 milyon 200 binEuro zarar vermişler. Götüremediklerini de bozmuşlarve tüm kabloları koparmışlar. Burada anladığımız,yayınımızı sabote ederek engellemek istemişler.”

Binlerce kişi Roj TV’ye sahip çıktı

Belçika’da Kürt kurumlarına yapılan operasyonlar

6 Mart günü Belçika’nın başkenti Brüksel’degerçekleştirilen eylemle protesto edildi. “Roj TVsahipsiz değil” sloganını atan binlerce kişi yürüyüşgerçekleştirdi.

Brüksel Noord İstasyonu Meydanı’nda başlayanyürüyüşte, kortejin önünde KNK Başkanı TahirKemalizade bulunurken yürüyüşe Kürt siyasetçileri,sanatçı, gazeteci ve gençler katıldı.

Yürüyüşün ardından yapılan mitingde konuşanKNK Başkanı Tahir Kemalizade Kürt siyasetçilerinintutuklanma biçiminin onur kırıcı olduğunu vurguladı.Remzi Kartal ile Zübeyir Aydar’a kriminal muameleyapılmasının utanç verici bir uygulama olduğunusöyledi.

Kimsenin Kürt halkının özgürlük taleplerinikriminalize etmeye gücünün yetmeyeceğini ifadeeden Kemalizade, Belçika’ya ve Avrupa Birliği’nesaldırılardan vazgeçme çağrısı yaptı.

Kürt hareketine abluka

Patronlar katlediyor, “hukuk”aklıyor!

Balıkesir Dursunbey’de 14 işçinin hayatınıkaybettiği iş cinayetinin ardından tutuklanan madenişletmesi patronları, “olayda bir kusurları yoktur”denilen bilirkişi raporu gerekçe gösterilerek serbestbırakıldılar.

Kapitalist sömürü düzeni içerisinde hergün biryenisine rastlanan ve giderek sıradanlaşan işcinayetlerinden biri de 23 Şubat günü Balıkesir’deyaşanmıştı. İş cinayetinin ardından, aynı zamandaBalıkesir Ticaret Odası Meclis Başkanı olan ŞenMadencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin sahibi ErhanOrtaköylü, şirketin ortakları Emre Temizel ve NihatKosova ile mühendis Halil Karakılıç “ölümesebebiyet vermek” iddiasıyla 24 Şubat günüçıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanmışlardı.

Düzen sözcülerinin olayın üstünü örtmek içinbaşvurdukları duyarlılık ve hassasiyet hamasetlerineparalel olarak gerçekleşen tutuklamaların göstermelikolduğu çok geçmeden ortaya çıktı.

İşletme patronlarından Nihat Kosova’nın 27 Şubat günü “sağlık sorunları” gerekçe gösterilerek serbestbırakılmasının ardından 5 Mart günü de diğer patronlar Erhan Ortaköylü ve Emre Temizel “olayda birkusurları yoktur” denilen bilirkişi raporları gerekçe gösterilerek serbest bırakıldılar.

Olayla ilgili artık yalnızca mühendis Halil Karakılıç’ın tutukluluk hali devam ediyor.

5 Mart 2010/ Brüksel

Page 8: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

İstanbul: “New York’tan TEKEL’edirenişçi kadınlar yol gösteriyor!”

8 Mart’ın sınıfsal ve tarihsel özüne sahip çıkanilerici ve devrimci kurumlar 7 Mart günü Kadıköy’demiting gerçekleştirdi.

Sendikalar, demokratik kurumlar, ilerici ve devrimcigüçler, Tepe Nautilus önünde kortejler oluşturarakKadıköy İskele meydanına yürüdüler. Coşkulusloganlar eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşte en önde“100. Yılında Şan Olsun 8 Mart’ı Yaratanlara! NewYork’tan TEKEL’e direniş sürüyor, mücadelebüyüyor!” şiarlı ve katılımcı kurumların imzalarınınolduğu ortak pankart açıldı.

Ortak pankartın arkasında ise sırasıyla DevrimciProletarya, Kaldıraç, AKA-DER, Deri İşçileri Derneği,Devrimci Hareket, Halk Cephesi, Emek ve ÖzgürlükCephesi, Yağbasan Kültür Dernekleri KadınKomisyonları, Pir Sultan Abdal Kültür DernekleriKadıköy-Sarıyer-Sultanbeyli Şubeleri, Divriği KültürDerneği, Yeni Demokrat Kadınlar, DDSB, BağımsızDevrimci Sınıf Platformu, Emekçi KadınKomisyonları, Devrimci Liseliler Birliği, DemokratikKadın Hareketi, KESK’li Kadınlar, DİSK Emekli-Senİstanbul Şubeleri, ÇHD İstanbul Şubesi, ProleterDevrimci Duruş, ODAK, Alınteri, Adalılar, DevrimciParti Mücadelesinde Devrimci Komünistler ve KÖZyer aldı.

Birçok kortejde TEKEL direnişçisi kadınlar, atılansloganlarla selamlanırken dövizlerde de TEKELdirenişi öne çıktı.

Komünistler, kortejlerinde direnişçikadınları selamladı

Komünistler de eyleme “Kadının kurtuluşudevrimde, sosyalizmde! / BDSP”, “100. yılında şanolsun 8 Mart’ı yaratanlara. New Yok’tan TEKEL’edirenişçi kadınlar yol gösteriyor! / Emekçi KadınKomisyonları” ve “Evde, okulda, fabrikada, çiftesömürüye hayır! Kadınlar sosyalizmle özgürleşecek! /Devrimci Liseliler Birliği” pankartlarıyla katıldılar. 180kişinin yer aldığı BDSP korteji taşınan kızıl bayraklar,devrimci önderlerin ve direnişçi kadın işçilerinfotoğraflarıyla mitingin dikkat çeken kortejleri arasındayer aldı. Tekstil, kağıt, metal işçisi kadınlarınbulunduğu kortejde, kamu emekçisi, mimar, mühendisve şehir plancı kadınlar da yer aldı.

BDSP kortejinin en önünde tarihe adını yazdırmışkadın devrimci önderlerin ve TKİP Ölüm Orucu şehidiHatice Yürekli’nin fotoğrafları, kızıl fularlı BDSP’lilertarafından taşındı.

BDSP pankartının arkasında ise “Mücadele edenkadınlar özgürleşecek” vurgusuyla TEKEL,Sümerbank, Meha, DESA, Entes, Çapa ve GüvenElektrik işçisi kadınlar selamlandı.

Kadıköy’de 8 Mart coşkusu

Miting programı saygı duruşu ile başladı. Miting,örgütleyici kurumlar adına hazırlanan ortak metninokunmasıyla devam etti. 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsalönemine değinilerek mücadele eden kadınlarselamlandı.

Pınar Sağ’ın sahne aldı aldığı mitingde GülerZere’nin gönderdiği mesaj okundu. Zere’nin mesajı,“Devrimci tutsaklar onurumuzdur!” sloganı ilekarşılandı. Mesajın okunmasının ardından Grup Yorumsahne aldı. Ardından direnişçi işçilere söz verildi. Bu

bölümde Entes direnişçisi Gülistan Kobatan, SinterMetal direnişçisi Lale Balta, eşi tersane işçisi olanKerime Aydın konuştu. Konuşmaların ardından TEKELişçilerinin gönderdiği mesaj kürsüden okundu. TEKELişçileri mesajlarında, sendikaların vekonfederasyonların tüm ayak diremelerine rağmenmücadelenin sürdüğü, bu mücadelede kadın erkekomuz omuza direndiklerini ve kadınlarınözgürlüğünün emek mücadelesi ile mümkün olacağınıgördükleri belirtilerek, mitingi selamladılar.

Esenyurt İşçi Kültür Evi Tanyeri ŞiirTopluluğu’nun sunduğu şiir dinletisinin ardındanmiting, Grup Gece Tutuştu’nun söylediği türkü vemarşlar eşliğinde çekilen halaylarla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İzmir: “Yüz yıl önce yüz yıl sonra,vardık varız varolacağız!”

BDSP, Alınteri, Demokratik Kadın Hareketi,Devrimci Hareket, Halk Cepheli Kadınlar, YeniDemokrat Kadın İnisiyatifi ve Mücadele Birliğitarafından “Yüz yıl önce yüz yıl sonra vardık varızvarolacağız!” şiarıyla örgütlenen devrimci 8 Marteylemi 7 Mart günü gerçekleştirildi. Türk TelekomGümrük önünde biraraya gelen bileşenler “Yaşasın 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ortak pankartınınardında kendi pankartlarıyla kortejlerini oluşturdular.Ana pankartın ardında ise “Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü 100. yılında! / New York’tan TEKEL’ekadınlar direniyor!” pankartı ile BDSP yer aldı. Kızılbayrakların taşındığı BDSP kortejinde DevrimciLiseliler Birliği’nden liseliler de taleplerinin bulunduğudövizlerle yürüdüler.

Tekstil işçileri ise kortejde “New Yorklu tekstilişçilerinin yolundayız!” pankartı ile yer aldılar. Parçakumaşlardan kesilen harflerin beze dikilmesiylehazırlanan pankart eylemde ilgiyle karşılandı.

BDSP’nin ardında ise sırasıyla Alınteri, DevrimciHareket, Mücadele Birliği, Demokratik Kadın Hareketi,Yeni Demokrat Kadın, Halk Cepheli Kadınlaryürüdüler. Eylemi örgütleyen kurumların yanısıraPSAKD, KÖZ, Emekli Sen, KESK’li DevrimciKadınlar ve TÜMTİS de katıldı.

Yürüyüşün başlamasının ardından cadde trafiğekapatıldı. Yola barikat kuran polis yürüyüşe izinvermeyeceğini belirterek sahilden yürünmesini istedi.Biriken araçları da örnek gösteren polis kitleyi sahileyönlendirmeye çabaladı. Eylemin geçmişte olduğu gibi

caddeden yapılacağı üzerine yapılan tartışmalarınardından polis yolu açmak zorunda kaldı.

Söz direnen kadınlarda!

Program New Yorklu dokuma işçilerinden Sovyetkadınlarına, Paris barikatlarından Kürt kadınlarına tarihboyunca direnen kadınların selamlanması ile başladı.Basın metninde, 8 Mart’ın tarihsel yeri ve sınıfsalanlamı vurgulanarak 8 Mart’ın ilanının 100. yılındaulusal, sınıfsal ve cinsel sömürünün devam ettiğibelirtildi. Kadının ancak örgütlü mücadele ileözgürleşebileceği söylenerek direnen kadınlar örnekgösterildi.

Basın metninin ardından TEKEL direnişçisi birkadın işçi kitleye seslendi. Konuşmada 8 Mart’ıniçeriğinin kadınlar günü olarak boşaltılmaya çalışıldığıbelirtildi. TEKEL işçisi, Ankara’da iki buçuk ay sürendirenişi de aktararak direnişte kadın işçilerin oynadığırole değindi.

Oğlu Edirne F Tipi’nde yatan Fatma Satıç da birkonuşma yaparak tutsak annelerinin maruz kaldığı incearama gibi onursuz uygulamalara değindi. .

Programda ayrıca Ayışığı Tiyatro İşçileri Atölyesi,‘Tanya’ adlı oyunla, Grup Günışığı ise ezgileriylekatıldı. Eylem halaylar ve Çav Bella’nın hep birağızdan okunmasıyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Ankara’da devrimci 8 Mart Ankara’da 8 Mart, Bağımsız Devrimci Sınıf

Platformu, Devrimci Proletarya, DKH, Halk Cephesive Yeni Demokrat Kadınlar’dan oluşan Devrimci 8Mart Platformu tarafından gerçekleştirilen eylemle

Binlerce emekçi kızıl 8 Mart’ı kutladı

7 Mart 2010/ Adana

Page 9: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

8 Mart kızıldır, kızıl kalacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

selamlandı.Eylem için Sakarya Caddesi’nde buluşuldu. Kitle

buradan Mithatpaşa Caddesi’ni trafiğe kapatarak Abdiİpekçi Parkı’na yürüdü.

Yürüyüşte en önde “New York’tan TEKEL’edirenen emekçi kadınları selamlıyoruz! / Devrimci 8Mart Platformu” şiarlı pankart taşındı. Ortak pankartınarkasında sırasıyla BDSP, Demokratik Kadın Hareketi,Devrimci Proletarya, Yeni Demokrat Kadın, DİSKAnkara Kadın Komisyonu ve KESK’li Kadınlar, İvmeDergisi, Mücadele Birliği Platformu, AÜ HukukFakültesi Öğrenci Derneği, Tam Bağımsız DemokrasiHareketi, ODAK, ÇHD ve Umut Kültür Derneğipankartları taşındı. Yürüyüşte TÜBİTAK’ta işten atılanAynur Çamalan için “İşten Atmalar Yasaklansın / AynurÇamalan yalnız değildir!” pankartı da açıldı.

BDSP eyleme “Emekçi Kadının ÖzgürlüğüMücadelede, Kurtuluşu Sosyalizmde!” pankartıylakatıldı. BDSP kortejinde kızıl bayraklar, BDSP veDevrimci Liseliler Birliği dövizleri taşındı.

“Direnen kadınlar

mücadeleleriyle yol gösteriyorlar”

Abdi İpekçi Parkı’ndaki etkinlik programı saygıduruşu ile başladı. Basın metninde, sistemin kadınlarüzerinde yarattığı çifte sömürüye değinilerek çözümünkadın ve erkeğin sisteme karşı birlikte mücadelesindengeçtiği vurgulandı.

Basın metninin okunmasının ardından Mamak İşçiKültür Evi Tiyatro Atölyesi Dario Fo’nun tecritte birkadını anlatan oyununu sergiledi. Ardından TAYAD’lıbir ana konuşma yaptı. Konuşma hasta tutsaklarısahiplenme çağırısıyla son buldu.

TAYAD’lı ananın ardından, TEKEL direnişinedestek verdiği için TÜBİTAK’tan atılan Aynur Çamalansöz aldı. Çamalan, kendisine yönelik bu saldırıya karşısessiz kalıp hukuksal sürecin devam etmesinibeklemeyeceğini söyleyerek TÜBİTAK’ın önündedirenişe başlayacağını duyurdu.

Konuşmalardan sonra Mamak İşçi Kültür EviMüzik Atölyesi sahne aldı. Eylem sloganlarla sonbuldu.

Kızıl Bayrak / Ankara

Adana’da Devrimci 8 Mart

Platformu’ndan eylemAdana Devrimci 8 Mart Platformu 7 Mart Pazar

günü eylem gerçekleştirdi. BDSP’liler eyleme “Kadının kurtuluşu

sosyalizmde”, “8 Mart 100. yılında New York’tanTEKEL’e direniş sürüyor mücadele büyüyor”, “TEKELişçisi kadınların yolundan yürüyoruz”, “Çifte baskı vesömürüye karşı emekçi kadınlar örgütlü mücadeleye”şiarlı dövizler ve BDSP flamalarıyla katıldılar.

Eylem için Beşocak Meydanı’nda toplanıldı ve“Cinsel ulusal sınıfsal sömürüye son! 100. yılındayaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü!” pankartıarkasında yol trafiğe kapatılarak İnönü Parkı’nayüründü. Yürüyüş sırasında Çakmak Caddesi’ndebirkaç kez beklenerek sloganlarla emekçi kadınlarmücadeleye çağrıldı.

Gerçekleştirilen ortak açıklamda, 8 Mart’ın ilanedilişinin 100. yılında emekçi kadınların yaşadığı baskıve sömürünün devam ettiği ama bunun karşısındakadının kurtuluş mücadelesinin de sürdüğü ifade edildi.

Basın metninin okunmasının ardından eylemekatılan kamu emekçileri adına BES Adana ŞubeBaşkanı Sinan Tunç bir konuşma yaparak 8 Mart’ınemekçi kimliğinin unutturulmak istendiğini söyledi.TEKEL işçilerinin olması gerekeni tüm açıklığıylagösterdiğini ifade eden Tunç TEKEL’de kadın işçilerinerkek sınıf kardeşleriyle birlikte mücadele ederekyürünmesi gereken yolu gösterdiklerini söyledi.

Açıklamaların ardından şiir dinletisi sunuldu.

Okunan kavga şiirlerinin ardından müzik dinletisinegeçildi. Eylem çekilen halaylar ve sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Bursa’da kızıl 8 Mart yürüyüşü!Fomara Meydanı’nda toplanan ilerici ve devrimci

kurumlar “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü! / BDSP– DHF – Partizan” pankartı arkasında sloganlarla KentMeydanı’na yüründü.

Kent Meydanı’na yapılan ortak açıklamada 8Mart’ın yüz yıllardan beri başta emekçi kadınlar olmaküzere tüm işçi ve emekçilerin mücadele ışığı olmayadevam ettiği söylenerek, 8 Mart’ın tarihçesinedeğinildi.

“İlerici, devrimci kadınlar, sokakta, karakolda,hapishanelerde, dağlarda katledilmeye devam ediliyor”denilen açıklamada, emekçi kadınların mücadelesiyleyaratılan 8 Martlar’ın düzenin saldırılarıyla karşıkarşıya olduğu söylendi. 8 Mart’ın sınıfsal anlamındanuzaklaştırılıp yalnızca kadınlar günü olarak kutlanarakiçinin boşaltılmaya çalışıldığı, kimi reformist-liberal-feminist çevrelerin de gerçekleştirdikleri erkeksizeylemlerle düzenin bu oyununa alet olduklarının altıçizildi.

BDSP, DHF ve Partizan tarafından örgütleneneyleme, BATİS, BAMİS, SODAP, Dersimliler Kültürve Dayanışma Derneği, Gemlik Tunceliler Kültür veDayanışma Derneği ve YDG de destek verdi. Devrimcikurumların kendi flama ve dövizleriyle katıldığı eylemeBDSP, “Kadının kurtuluşu sosyalizmde”, “Kadınolmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadınkurtulmaz!”, “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Kadınerkek elele örgütlü mücadeleye!” yazılı dövizlerlekatıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

8 Mart’ı yaratanlar Eskişehir’de

selamlandı Eskişehir’de BDSP, Alınteri, DHF ve Devrimci

Proletarya tarafından örgütlenen eylemde, bileşenler İlSağlık Müdürlüğü önünde toplanarak buradan “Şanolsun 100. yılında 8 Mart’ı yaratanlara - Cinsel, Ulusal,Sınıfsal sömürüye Son!” pankartı arkasında AdalarMigros önüne yürüdüler. Yürüyüş boyunca kadınlarınve erkeklerin birlikte mücadelesini vurgulayansloganlar atılırken Hatice Yürekli, Rosa Luxemburggibi birçok kadın devrimcinin fotoğrafları da taşındı.

Yürüyüş sonrasında gerçekleştirilen basınaçıklamasında, emekçi kadınların New York’ta yaktığıateşin bugün TEKEL’de, DESA’da, zindanlarda ve

daha birçok yerde harlandığı vurgulandı. Eyleme Mücadele Birliği ve ODAK da destek

verdi. Kızıl Bayrak/ Eskişehir

Manisa’da 8 Mart yürüyüşü Öğretmen Evi’nin önünde toplanmayla başlayan

yürüyüşte, Manisa Emekçi Kadın Platformu pankartıaçıldı. Yürüyüşte erkekler de yer aldı.

Manisa İşçi Birliği Derneği’nin “Sınıfsal, cinsel,ulusal sömürüye son”, “Kadın-erkek elele örgütlümücadeleye”, “Yaşasın 8 Mart yaşasın mücadele”, “100yıl önce, 100 yıl sonra vardık varız var olacağız” yazılıdövizlerle yer aldığı yürüyüş boyunca 8 Mart’ın anlamve önemine değinilen konuşmalar yapıldı.

Cumhuriyet alanına gelindiğinde saygı duruşundabulunuldu. Platformda SHP’li, CHP’li, ve TürkBirliği’nden kadınların bulunması nedeniyle atılansloganlara dikkat edildi. Özellikle devrim şehitleridenmemesi dikkat çekti. Eğitim Sen Kadın sekreterieylemde bir konuşma gerçekleştirdi.

TEKEL işçilerinin mücadelesinin örnek gösterildiğikonuşmada evde, sokakta, işte sömürüye karşımücadele etmek gerektiği vurgulandı.

BDP’nin, başka bir programı olduğunu söyleyerekkatılmadığı mitinge imzacı olarak yer almayan TKP dede katılım sağladı.

Kızıl Bayrak / Manisa

Trabzon’da 8 Mart yürüyüşüTrabzon’da KESK Şubeler Platformu, 7 Mart günü

basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada Zonguldak maden, TEKEL ve

mücadele eden tüm kadınların onurlu direnişindenbahsedildi. Açıklamada kadınlar 100 yıldır halamücadele ettiği ve kapitalist sistemde kadınların birçokhakkının kaybolduğu, kadınların çifte sömürüye maruzkaldığı ifade edildi.

Eylemde “Yaşasın 8 Mart!”, “Kimsenin namusuolamayacağız!’’ sloganları atıldı ve Genç-Sen imzalı“Kadın olmadan devrim olmaz, devrim oldan kadınkurtulmaz’’, “Kadınlar sokağa, eyleme, özgürleşmeye’’,“Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var”dövizleri taşındı.

Açıklamanın ardından Hüseyin Kazaz KültürMerkezi’ne kadar meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi.

Eyleme Genç-Sen, Ekim Gençliği, TKP ve ÖğrenciDayanışması destek verdi. Yürüyüşten sonra kültürmerkezinde şiir ve müzik dinletisi ve tiyatrogösteriminden oluşan bir etkinlik gerçekleştirildi.

Ekim Gençliği / Trabzon

Page 10: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

KocaeliKocaeli BDSP, 6 Mart Cumartesi günü Kocaeli

Tuncelililer Derneği’nde emekçi kadın etkinliğigerçekleştirdi.

Etkinlik, saygı duruşuyla başladı. 8 Mart’ın tarihselve sınıfsal içeriğine dair gerçekleştirilen sunumunardından sinevizyon gösterimine geçildi.

BDSP temsilcisi konuşmasında, üzerinden 100yıldan daha fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmenkapitalizmin aynı vahşiliği ile durduğunu söyledi.

BDSP temsilcisinin ardından, etkinliğe katılanEntes direnişçisi Gülistan Kobatan direniş sürecinianlattı.

Etkinliğin devamında bir yoldaşımız NazımHikmet’in “Kadınlarımız’’ ve “Kadınlarımızın Yüzleri’’isimli şiirlerini okudu. Beğeni ile dinlenen şiirlerindensonra Grup Babil coşku dolu türküler marşlar dinletti.Etkinlik boyunca açılan stantla Kızıl Bayrak, EkimGençliği ve Eksen Yayıncılık kitaplarının tanıtımıyapıldı. Geceye Halk Cephesi, DHF, SDP ve ESP gibidost kurumlar da katıldı.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

EsenyurtEsenyurt Emekçi Kadın Komisyonu 8 Mart

etkinliği gerçekleştirdi. Etkinliğe 8 Martlar’ıyaratanların selamlandığı açılış konuşmasıyla başlandı.Ardından Emekçi Kadın Komisyonları adına birkonuşma yapıldı. Konuşmada emekçi kadınlarınyaşamın her alanında, fabrikada, evde, sokakta maruzkaldığı baskı ve sömürüye değinildi.

Komisyon adına yapılan konuşmanın ardındansinevizyon gösterildi. Gösterimin ardından Esenyurtİşçi Kültür Evi Tiyatro Topluluğu Nazım Hikmet’in“Tanya” adlı şiirinin oyunlaştırılmış halini sahneledi.Tiyatro gösterimi beğeniyle izlendi. Son olaraksahneye Esenyurt İşçi Kültür Evi şiir topluluğu çıktı.Okudukları kavga şiirleriyle mücadele soluklarınıetkinliğe kattılar. Coşkulu bir atmosferde geçenetkinliğe 85 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

MamakMamak İşçi Kültür Evi’nde 6 Mart günü 8 Mart

etkinliği gerçekleştirildi. BDSP’nin örgütlediği etkinliksaygı duruşu ile başladı.

Ankara Devrimci Liseliler Birliği’nin hazırlamışolduğu şiir dinletisi ile devam eden etkinlikte‘Kadınlarımızın Yüzleri’ isimli belgesel gösterildi.Mamak İşçi Kültür Evi ve BDSP adına konuşmalaryapıldı. Yapılan konuşmalarda emekçi kadının yaşamışolduğu sorunlara değinildi. Mamak İşçi Kültür EviMüzik Atölyesi’nin müzik dinletisi ve halaylarlaetkinlik son buldu.

Etkinliğin ardından emekçilerle TEKEL Direnişiüzerine değerlendirmeler yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Bursa Bursa BDSP 6 Mart Cumartesi günü 8 Mart

etkinliği gerçekleştirdi. Etkinlikte, 8 Mart’ın tarihselsüreci anlatıldı. 8 Mart’ın sınıfsal yönüne vurguyapılarak, emekçi kadınların yaşamın her alanında,fabrikada, evde, sokakta maruz kaldığı baskı vesömürüye değinildi.

Alanlarda yaşanan ayrışmaların politik, ideolojikayrışmanın mantığının da ayrıntılarıyla aktarıldığıetkinlikte, liberal-reformist-küçük burjuva akımların

feminist yaklaşımları teşhir edildi. TEKEL, Novamed, Desa, Çapa, Sinter, Entes grev

ve direnişleri örnek gösterilerek, kadın işçilerinsömürüye karşı erkek sınıf kardeşleriyle ve tekbaşlarına verdikleri mücadeleyle nasıl ileriyeçıkılabilineceğini gösterdikleri hatırlatıldı. EkimDevrimi sonrası kadınların özgürleşmesi, eşit haklarasahip olması, yapılan yasal ve toplumsal düzenlemeleraktarılarak, kadının kurtuluşunun bir rüya olmadığıbelirtildi.

Gitar ve bağlama eşliğinde hep birlikte söylenenezgilerle süren etkinlik, “Kadın-erkek el ele örgütlümücadeleye!” denilerek sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

KayseriKayseri BDSP 7 Mart Pazar günü Kayseri İşçi

Kültür Evi’nde etkinlik gerçekleştirdi. Devrim şehitlerişahsında yapılan saygı duruşu ile başlayan etkinlik, birev kadınının etkinliğe dair sunumu ile başladı.Sunumda, kadının ezilmişliğinin sadece kapitalizmeözgü olmadığı, sınıflı toplumun ortaya çıkmasıylabaşladığı belirtildi. Yapılan sunumda ayrıca, kadınsorununun işçi-emekçi kadın sorunu olduğu ve gerçekçözümünün sosyalizmde gerçekleşeceği vurgulandı.

Sunumun ardından kadın sorununu dile getirenşiirler okundu. Ardından emekçi kadınlardan oluşanmüzik topluluğu bir dinleti sundu. Dinletiyi“Kadınlarımızın yüzleri” isimli belgesel gösterimiizledi. 40’a yakın emekçinin katıldığı etkinlik coşkulubir atmosferde son buldu.

Kızıl Bayrak / Kayseri

TokatTokat’ta Krize, İşsizliğe, Yoksulluğa Karşı

Mücadele İnisiyatifi, liberal-feminist yaklaşıma inatkadının kurtuluşunun kadın-erkek emekçilerin birliktemücadelesinden geçtiğini vurgulayan coşkulu vesınıfsal yaklaşıma uygun bir 8 Mart etkinliğigerçekleştirdi.

Etkinlikte inisiyatifi tanıtan bir konuşma vekapitalizmde kadın sorununu anlatan iki ayrı konuşmayapıldı. İnisiyatif bileşenleri tarafından kurulan

“Emekçi Kadın Korosu” türküler söyledi ve “TiyatroUmut”, “Umudumu Arıyorum” adlı oyunu sergiledi.“Grup Emek” tarafında söylenen türkü ve marşlarlaetkinlik sona erdi.

Etkinlikten sonra Cumhuriyet Meydanı’nda birbasın açıklaması gerçekleştirildi. Etkinliğe 140 emekçikatıldı.

Kızıl Bayrak / Tokat

Selam olsun 8 Mart’ı yaratanlara!10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Devrimci 8 Mart Platformu Pameks önündeydi!

İstanbul’da devrimci 8 Mart’ı örgütleyendevrimci kurum ve sendikalar, 9 Eylül 2009tarihinde kapalı araçta sel sularına kapılıpboğularak can veren kadın tekstil işçilerinianmak için Pameks Tekstil fabrikası önündeeylem gerçekleştirdiler.

“Bursa’da, Ceylanpınar’da yakıldık.Pameks’te boğulduk. Unutmadık, hesapsoracağız!” pankartının açıldığı açıklamadaÖzay Tekstil’de 5 kadının yanarak,Ceylanpınar’da kamyonun devrilmesi sonucu 10 kadının ve Pameks’te 7 kadın işçinin boğularak katlediğiniancak sorumlulara hiçbir şey yapılmadığı söylendi.

Açıklamada, İstanbul’da Esenyurt Belediyesi işçileri ve Marmaray işçileri, Antep’te Çemen Tekstil işçileri,İzmir’de TARİŞ işçilerinin mücadelenin yönünü gösterdiği belirtildi.

Kurumlar adına yapılan açıklama şu sözlerle sona erdi: “Pameks Tekstil’de iş cinayetine kurban giden işçi kadınların şahsında 153 yıl önse New York’tan bugüne

yaşamını yitiren tüm işçi-emekçi kadıları anıyoruz. Buradan çalışan tüm işçi ve emekçi kadınların 8 Mart

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Kadın erkek tüm işçi, emekçi halkın örgütlü mücadelesi ile iş

cinayetlerinin hesabını soracak, krizin faturasını ödemeyi reddedecek ve haklarımızı kazanacağız.”

Eyleme Tekstil-Sen de destek verdi.Kızıl Bayrak / İstanbul

Devrimci 8 Mart etkinlikleri...

6 Martt 2010 / Esenyurt

6 Mart 2010 / Kocaeli

Page 11: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Bursa’da 8 Mart eylemleriKESK, DİSK, TMMOB, BATİS, BAMİS, BDP,

ESP, SDP, Sosyalist Parti, Halkevleri, ÖDP veGünyüzü Kadın Derneği’nden oluşan Bursa KadınPlatformu, 8 Mart günü ‘erkeksiz 8 Mart’ eylemigerçekleştirdi.

Bursa Stadyumu önünde toplanan platformbileşenleri Orhangazi Parkı’na yürüdüler.

Yürüyüş sonunda tertip komitesi adına basınaçıklamasını Sevda Getiren okudu. Eyleme yaklaşık200 kişi katıldı.

Bursa’da 8 Mart günü BATİS, BAMİS ve SODAPyaptığı yürüyüşle 8 Mart’ı kutladı. Kent Meydanı’ndatoplanan kadınlı-erkekli yaklaşık 50 kişi “YaşasınKızıl 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü” pankartınınarkasında Fomara Meydanı’na doğru yürüdü.

Fomara Meydanı’na gelindiğinde basın açıklamasıyapan BATİS Genel Mali Sekreteri Pervin Şahin 8Mart’ın tarihçesini anlatarak kadınların çalışmayaşamındaki sorunlara vurgu yaptı. Eyleme BDSP,Partizan ve DSİP de destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Kadıköy’de ‘erkeksiz 8 Mart’İstanbul 8 Mart Kadın Platformu tarafından

Kadıköy’de örgütlenen miting için Tepe Natuliusönünde toplanıldı.

“Erkeksiz 8 Mart kutlaması”nın gövdesiniDemokratik Özgür Kadın Hareketi pankartı arkasındayürüyen Kürt kadınları oluşturdu. DİSK’li, KESK’live TMMOB’lu kadınların kendi pankartlarıyla yeraldığı mitingde KESK 200 kişilik kitlesiyle gözeçarptı.

Kürt kadınlarının yöresel kıyafetlerle katıldığıyürüyüşte Kürt hareketine yönelik saldırılar protestoedildi. Kortejlerin Kadıköy İskele Meydanı’nagirmeleri ile miting programına geçildi. Basın metniKürtçe ve Türkçe olarak okundu.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel demitingde bir konuşma yaptı. Tuncel konuşmasında,kadınların 100 yıldır adalet ve eşitlik için mücadeleettiklerini söyledi. Mitinge yaklaşık 5000 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Menemen’de 8 Mart etkinliğiİzmir Menemen’de Eğitim Sen, Pir Sultan Abdal

Kültür Dernekleri (Menemen, Ulukent, Helvacı) veAsarlık Cem Evi’nin örgütlediği ortak bir 8 Martetkinliği gerçekleştirildi.

Etkinlik saat 17.30’da Menemen Stadyumu’ndanmeşaleli yürüyüşle başladı. Yaklaşık 150 kişiMenemen Kültür Merkezi’ne kadar yürüdü.

Etkinlikte geçen yıl tutuklu bulunan KESK’li kadınkamu emekçisi, direnişçi TEKEL işçilerinden birkadın işçi ve bir tekstil işçisi konuşma yaptılar.Etkinliğe yaklaşık 300 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Tez Koop-İş’ten 8 Mart etkinliğiTez Koop-İş Sendikası İstanbul Şubeleri

Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde 8 Mart etkinliğigerçekleştirdi.

Sinevizyon gösterimiyle başlayan etkinlikte Tez-Koop-İş Genel Mali Sekreteri Ayhan Kurtuluş Demirerkonuşma yaptı. Demirer’in ardından kürsü kadınişçilere bırakıldı. Bu bölümde bir Carrefour işçisi olan1 No’lu Şube Eğitim Sekreteri Esen Birben, 4 No’luşube adına Migros işyeri temsilcisi Meryem Sayıcı ve

İÜ Sosyal tesislerinde çalışan 5 No’lu Şube YönetimKurulu Üyesi Safiye Çakıcı söz aldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İzmit Kadın Platformu’ndan 8 Marteylemi

İzmit Kadın Platformu 8 Mart günü MerkezBankası önünden başlayan ve İnsan Hakları Parkı’ndasona eren bir yürüyüşle 8 Mart’ı kutladı.

Basın açıklamasını gerçekleştiren Eğitim SenKocaeli Şube Sekreteri Serap Coşkun, kadınların hertürlü sömürüye, şiddete ve ezme/ezilme ilişkisine karşıyürüttüğü mücadelenin 100. yılında, herkes için eşitadalet ve özgürlük istediklerini dile getirdi. Sınıfdevrimcileri liberal, feminist bir çizginin hakimolduğu eylem içeriğine “Kadın-erkek el ele, örgütlümücadeleye!”, “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!” ve“Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadınkurtulmaz!’’ sloganları ile müdahale ettiler. Eylemdesınıf devrimcileri tarafından “Kadın-erkek ele, örgütlümücadeleye” ozaliti de açıldı.

Kızıl Bayrak / Kocaeli

İşçi kadınlar Gebze’de 8 Mart’ıkutladı

Gebze Sendikalar Birliği ve Gebze Emekçi KadınPlatformu tarafından gerçekleştirilen açkılama 8 MartPazartesi günü saat 17.30’da CumhuriyetMeydanı’nda yapıldı. Yaklaşık 500 kişinin katıldığıaçıklamaya Mecaplast, Süperlast, Sarkuysanfabrikalarından işçiler de destek verdi.

Eğitim Sen Gebze Şubesi Kadın Sekreteri SerapBüyük tarafından yapılan açıklamada, eşit işe eşitücret ve herkese iş, tüm çalışanlara grevli-toplusözleşmeli sendika hakkının tanınması gerektiği ifadeedildi. İşyerinde tacize yönelik koruyucu tedbirlerinalınması talebinin de dillendirildiği basın açıklamasısloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Gebze

Sendikalı kadınlardan 8 Martbuluşması

Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Tekgıda-İş,Toleyis, TGS ve TÜMTİS sendikaları İstanbul’daPetrol-İş Genel Merkezi’nde “100. Yılda Kadın-Emek-

Sendika Buluşması” gerçekleştirdi. 8 Mart Pazartesi günü gerçekleştirilen etkinlik iki

bölümden oluştu. Etkinliğin birinci bölümü, TGSGenel Sekreteri Sergül Keskin’in yaptığı sunum ilebaşladı. Keskin’in sunumunun ardından etkinliğinaçılış konuşmasını Petrol-İş Kadın Dergisi’ndenSelgin Zırhlı Kaplan gerçekleştirdi.

Hava-İş Genel Başkan Yardımcısı Simay Çekemise “Sendikalarda kadın örgütlülüğü ve temsili”kapsamında bir sunum gerçekleştirdi.

Slayt gösterisinin ardından forum bölümünegeçildi. Katılımcı sendikalardan direnişlerde aktifolarak yer alan kadınlar sendikal haklar ve kadınhakları üzerine görüşlerini belirttiler.

İlk olarak söz alan BAYER ilaç firmasındanÇiğdem Sultan Altun, erkek işçilerden daha fazlasömürüldüklerini, kötü gidişe dur demek içinkadınların siyasette, sendikalarda daha fazla söz sahibiolması gerektiğini belirtti.

Toleyis İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi FilizAktaş, Tek Gıda-İş Sendikası’ndan Belgi Akdeniz,Hava-İş üyesi bir kadın işçi, Deri-İş Tuzla Şubesi’ndenbir kadın işçi, TEKEL işçisi Songül Aydın ve BirleşikMetal-İş’te bir proje kapsamında çalışan Melek Özerde söz alarak düşüncelerini ifade ettiler.

Etkinlik, Anadolu Kadın Grubu ve DalepeNena’nın (Laz Kadın Grubu) sahne almasıyla devametti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Samsun’da sınıfsal özünden uzak 8Mart

KESK’li Kadınlar, Halkevci Kadınlar, 78’liKadınlar, Türkiye Gerçeği’nden Kadınlar, KadınEmeği Kolektifi, Öğrenci Kolektifleri’nden Kadınlar,Gençlik Muhalefeti’nden Kadınlar, Devrimci GençKadın, ÖDP’li Kadınlar ve Sosyalist Parti’liKadınlar’dan oluşan Samsun Kadın Buluşması, 8 Martgünü sınıfsal özünden uzak bir 8 Mart eylemigerçekleştirdi.

Platform bileşenlerinin Konak Meydanı’na doğrugerçekleştirdikleri yürüyüşü desteklemek için gelen,ağırlığını erkeklerin oluşturduğu TEKEL işçilerininyürüyüşe katılmasına izin verilmedi. Bu nedenleKonak Meydanı’na iki ayrı koldan yürüyüş yapılmışoldu.

Kızıl Bayrak / Samsun

8 Mart eylem ve etkinliklerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

8 Mart eylem ve etkinliklerinden...

8 Mart 2010 / Istanbul

Page 12: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Belediye yönetiminin büyük birpervasızlıkla sürdürdüğü işten atmasaldırısına karşın Esenyurt Belediyesiişçilerinin direnişleri 206 gündür kararlılıklasürüyor.

İstanbul’da AKP’li EsenyurtBelediyesi’nin sendika düşmanlığına ve iştenatma saldırısına karşı 7 ayı aşkın süredirdirenen Belediye-İş Sendikası İstanbul 2No’lu Şube üyesi belediye işçileri 10 Martgünü gerçekleştirdikleri yürüyüşle mücadelekararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.

Bugüne kadar farklı tarihlerde 40 işçininişine son verilirken, işe iade davası sonucundaişlerine geri dönen işçiler dahi tekrardan iştençıkarılabildi. Bununla beraber belediyeişçileri gerçekleştirdikleri yürüyüşten önce birişten atma haberi daha aldılar. Esenyurtbelediyesi, 17. maddeyi mazeret gösterereksendikalı 3 işçinin daha işine son verdi.

Belediye işçilerinden coşkuluyürüyüş

Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda kitlenin toplanmasının ardından sloganlarla Esenyurt Belediyesi’neyüründü ve burada Belediye-iş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm bir konuşma yaptı. Konuşmasında 10 Martgünü yaşanan işten çıkarmaların daha sonraki günlerde de devam edeceğini belirtti.

Ardından basın açıklamasını okuyan Hasan Gülüm şunları söyledi: “Bizlerin hukuksuzluklara karşı 206gündür burada yürüttüğümüz mücadele, sendikal haklarımıza yönelik saldırılara ve işten atılmalara karşıdır.Esenyurt yönetiminin bu tutumu sürdükçe bizler de bu mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Belediyeyönetiminin sendikamızdan işçileri istifa ettirmeye çalışması, işten atması ve işçilere yönelik baskıları, biziyürüttüğümüz bu mücadelemizden vazgeçiremeyecektir. Bizler Kocaeli’de, Erzurum’da, Bayrampaşa’da,Ümraniye’de vb. tüm yerlerde aynı biçimde mücadele ettik.”

Eyleme destek veren BDSP’liler “Sendikasız, güvencesiz çalışmaya hayır!”, “Esenyurt’ta direnişkazanacak!”, “Atılan işçiler geri alınsın!’ dövizlerini taşıdı.

Direniş alanında bir süre beklendikten sonra eylem bitirildi. Yürüyüşe yaklaşık 70 kişi katıldı.

Yaşasın sınıf dayanışması!12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu,Türk-İş 1. Bölge ve KESK Şubeler Platformu,Marmaray direnişine destek olmak için 10 Martakşamı eylem gerçekleştirdi.

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelensendikalar, meslek örgütleri ve devrimci kurumlarsloganlarla Galatasaray Lisesi önüne yürüdüler.

Marmaray işçilerinin “İşimiz ve haklarımız içindireniyoruz!” pankartı arkasında gerçekleştirilenyürüyüşte, KESK Şubeler Platformu da kendipankartıyla yürüdü. Eyleme Türk-İş 1. BölgeTemsilcisi Faruk Büyükkucak ve Tek Gıda-İş GenelBaşkanı Mustafa Türkel de katılırken, Tek Gıda-İş,TGS, Belediye-İş ve Tez Koop-İş sendikalarındanda yönetici ve üyeler eyleme destek verdiler.

Oldukça coşkulu geçen eyleme çevredekiinsanların da ilgisi yoğun oldu. Birçok kişi alkışlarladestek verirken, birçoğunun da sloganlara eşlikettiği gözlendi.

Galatasaray Lisesi’ne gelindiğinde Tek Gıda-İşGenel Başkanı Mustafa Türkel bir konuşma yaptı.Türkel, hak gasplarına karşı birleşik mücadeleninönemine değinirken, Marmaray işçilerinin sonunakadar yanlarında olacaklarını ifade etti.

Tekstil-Sen adına yapılan konuşmada ise direnişsüreci özetlendi. Ardından kurumlar adına basınaçıklamasını KESK İstanbul Şubeler Platformudönem sözcüsü Nebat Bukrek gerçekleştirdi.

Bükrek, 54 gündür kararlı bir şekilde direnenMarmaray işçilerini selamlayarak başladı. AKPiktidarının krizin faturasını işçi ve emekçilerinsırtına yıkabilmek için başta işten çıkarmalar olmaküzere, sendikasızlaştırma, sıfır zam gibi saldırılarınısürdürdüğünü belirterek Marmaray işçilerineyapılan saldırıların tüm işçi ve emekçilere yöneliktopyekün saldırıların bir halkası olduğunu söyledi.

Parçalı, dağınık ve dayanışmadan yoksun olansınıf hareketinin, TEKEL direnişiyle birlikte güç vemoral kazandığını söyleyen Bukrek, dörtkonfederasyonun ilan ettiği 26 Mayıs geneleylemine şimdiden iyi bir hazırlık yapılmasıgerektiğini belirterek “Güçlü, birleşik ve kitlesel bir1 Mayıs da bu mücadelede ilk hedefimiz olmalıdır”dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Esenyurt Belediye işçileri: “Yılgınlık yok, direniş var!”

Marmaray işçisiyalnız değildir!

Esenyurt Belediyesi’nde işten atılan Bülent Barış Gözütok ilekonuştuk...

“Sonuna kadar mücadeleetmekte kararlıyız!”

Türlü oyunlarla direnişi kırabileceğini ve işçileri sendikadan istifa ettirebileceğini düşünen EsenyurtBelediyesi direniş duvarına çarptı. Belediye yönetimi, işe alınan işçiler ve direnişteki işçilerle görüşereksendikadan istifa edip direnişi bitirirlerse işe geri alma teklifinde bulundu. İşçilerin kararlı tutumları karşısındasonuç alamayacağını anlayan Esenyurt Belediyesi, ek olarak 50 işçinin Genel-İş’ten istifa ederek Belediye-İş’eüye olmaları üzerine art arda işçi atmaya başladı. Son işten atma saldırısıyla beraber direnişteki işçi sayısı40’a yükseldi.

- Sendikalı işçilerden biri olarak Esenyurt Belediyesi’nde yaşadığınız süreçten bahseder misiniz?Bülent Barış Gözütok: Beylikdüzü Belediyesi’nde çalışmaktaydım. Belediyelerin birleşmesinden 2-3 ay

sonra Esenyurt Belediyesi’ne geldik. 2-3 hafta kaymakamlıkta görevlendirildik. Bir süre sonra Belediye BaşkanYardımcısı Emin Batmazoğlu sendikalı işçileri çağırdı ve bizimle tek tek görüştü. Sendikadan istifa etmemiziçin tehditler savurdu. İstifa etmeyeceğimizi belirtince bizi yıldırmak için temizlik işlerine verdiler. Hem deusulsüz bir şekilde, kadrolu işçi olmamıza rağmen taşerona bağlı çalıştık. Bu da kâr etmeyince 17. maddeyibahane göstererek işten çıkarıldık. Ben, işe iade davasını kazanarak işlerine dönen yedi arkadaşın iş başıyapmasının ardından ilk işten atılan gruptayım. Bugün itibariyle çıkarılan işçi sayısı 40 oldu.

- Önümüzdeki süreçte nasıl bir mücadele hattı örmeyi düşünüyorsunuz?- B. Gözütok: Ben işten çıkarılır çıkarılmaz, kapı önünde aylardır direnişte olan arkadaşlarımın yanına

katıldım. Herkesin birlik olması ve inançlı olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak böyle kazanabiliriz. Sonunakadar mücadele etmekte kararlıyım. Atılan diğer arkadaşların tamamının hızla direnişe katılması gerekiyor.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Page 13: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

İstanbul Ümraniye’de Dudullu OrganizeSanayi Bölgesi yakınında kurulu olan REGALİhracat Cam Tic. San. Ltd. Şti. adlı firmada keyfiuygulamalara karşı çıkan Birol Sarı isimli işçiişten atıldı. Fesihten doğan haklarının verilmemesiüzerine Sarı, haklarını almak için mücadeleedeceğini açıkladı.

Kazanılmış haklarının son kuruşuna kadarödenmesini talep eden Sarı, mücadele etmeden buhaksızlıkların önüne geçemeyeceğini söyleyerekhaklarını alana kadar direneceğini açıkladı.

Birol Sarı’nın yaptığı açıklama ise şöyle:

Tüm haklarım ödensin!

5 Mart 2008 tarihinde REGAL İhracat CamTicaret Ve San Ltd. Şti.’de çalışmaya başladım. 8Mart 2010 tarihinde akşam mesai bitiminde iştençıkarıldım. İşten çıkarılma gerekçesi olarakişçilerin birçok hakkını kısıtlayan 18 maddeliksözleşmeyi imzalamamam gösterildi. Busözleşmenin içerisinde bazı maddeler şunlardır:

- Mesaiye kalındığında mesaiden 2 saat sonrayemek hak edilecektir.

- Senelik izinlerin “kıdemlerimiz artsa bile”sabit olarak 14 gün kullanılacaktır.

- İşe gelmeyen işçinin “haber vermiş olsabile” maaşından 2 günlük yevmiyesi kesilecektir.

- Firmaya ait araçların kullanılması esnasındadoğabilecek ceza ve kazaların sorumlusu işçilerdir.

Vb. şartların altına imza atmamız istendi.Tamamen işçilerin haklarını gasp eden ve şirketinsorumluluklarını işçiye yükleyen bu sözleşmeyiben ve 2 arkadaşım imzalamadık.

Bu durum üzerine çalışma saatinin bitimineyakın bir zamanda beni yönetimin olduğu yereçağırarak tekrar imza atıp atmayacağım soruldu.Ben de imza atmayacağımı söyledim. Çalışma saatisona erdiğinde muhasebeye çağrılarak iştençıkarıldığım söylendi. Beni hiçbir haklı nedenolmadan ve yasadışı bir şekilde işime son verdiler.

Ertesi gün haklarımı almaya gittiğimde banaöngörülen haklarımın eksik olarak verilmekistendiğini gördüm. Sigortam aldığım 775 TLüzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırıldığınıöğrendim. Bu şekilde yıllarca haklarım gaspedilmiş. Ayrıca çalıştığım REGAL İhracat CamTicaret Ve San LTD. ŞTİ. Adlı şirketin sahibiAslan ALDOĞAN bu şekilde yıllarca vergikaçırdığı ortaya çıkmış oldu.

Haklarım brüt ve giydirilmiş ücret üzerindendeğil, net ücret üzerinden hesaplanılarak banaalmam gereken ücreti daha düşük vermek istediler.Ben ise yasalardan doğan ihbar, kıdemtazminatımın ve beni yasadışı bir şekildeçıkarmalarından kaynaklı almam gerekenhaklarımı talep ettim. Bu talebim reddedildi.

Yabancı birçok otel ve işyerine çalışan REGALİhracat Cam Ticaret Ve San LTD. ŞTİ. adlı şirketinsahibi Aslan ALDOĞAN ‘ın yaptığı bu haksızdurumu kabul etmedim ve etmiyorum.

Haklarımı alana kadar direneceğim. Biliyorumki sessiz kaldığım müddetçe bu haksızlıklarartacak. Haksızlığa son vermek için her türlühakkımı kullanarak mücadele edeceğim. Tümişçileri de haksızlıklara karşı sessiz kalmamaya vemücadele etmeye çağırıyorum.

İşten atılan REGAL işçisi Birol Sarı

Direnen işçiler kazanacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Regal Cam’da direniş başlıyor!

Mahle Mopisan’da Türk Metal-patronişbirliği

Metal patronların fabrikalarda kurmak istedikleri kölelik düzenine karşı seslerini yükselten ve sendikalörgütlenme mücadelesine adım atan işçiler türlü baskı ve zor yöntemleriyle yıldırılmak isteniyor.

Tüm bu saldırılar yetmezmiş gibi bir de işbirlikçi/taşeron sendikalar devreye sokularak örgütlenmemücadeleleri boğulmaya çalışılıyor. Taşeron sendika/sendikaların yöneticileri fabrikalara patronlar tarafındansokularak işçiler üzerinde geceli gündüzlü baskı kuruluyor.

Bunun son örneği ise İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgesi’nde kurulu bulunan Almanya merkezli MahleMopisan fabrikasında yaşandı. 500’ü aşkın işçinin çalıştığı fabrikada 3 Mart 2010 tarihinde çoğunluğusağlayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki tespit başvurusunda bulunan DİSK’e bağlı BirleşikMetal İşçileri Sendikası işten atma saldırısıyla karşılaştı. Patronun işçiler üzerinde estirdiği teröre taşeronsendika Türk Metal çetesi de eşlik etti. Patron dostu işçi düşmanı Türk Metal çetesini fabrikaya sokmak isteyenMahle Mopisan patronu BMİS üyesi işçileri türlü tehditlerle istifaya zorluyor.

2010 yılının Ocak ayında fabrikada örgütlenme çalışması başlatan Birleşik Metal-İş Sendikası’nın 3 Martgünü yetki tespit başvurusunu yapmasının ardından Türk Metal çetesiyle elele veren Mahle Mopisan patronu 4işçiyi işten attı. İşyerine Türk Metal çetesini sokmaya çalışan patron geceli gündüzlü baskı ve tehditlerinisürdürdü. Fabrikaya getirdiği noterle işçileri istifaya zorlayan patron, beyaz yakalıları da Türk Metal’e üyeyaparak Birleşik Metal-İş’in bu işyerinde örgütlenmesini istemediğini ilan etti.

Mahle Mopisan işçileri ise sendikaları Birleşik Metal-İş’e ve örgütlülüklerine sahip çıktıklarını 7 Mart günüyaptıkları salon toplantısıyla gösterdiler. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ve genelmerkez yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen salon toplantısında sıklıkla sloganlar atıldı.

Lastik patronlarının gözü kazanılmışhaklarda!

Lastik sektöründe yaklaşık 4 bin işçiyi ilgilendiren ve geçtiğimiz Şubat ayında başlayan toplu iş sözleşmesigörüşmeleri devam ediyor. Her TİS döneminde lastik işçilerinin kazanılmış haklarına gözlerini diken lastikpatronlarının gündeminde bir kez daha “eşit işe eşit ücret” uygulaması ve krizi bahane ederek hayata geçirmekistenen hak gaspları var.

İzmit ve Adapazarı’ndaki Goodyear, Kocaeli’deki Brisa ve Pirelli lastik fabrikalarında çalışan yaklaşık 4 binişçiyi kapsayan TİS görüşmelerinin 3. oturumunun ardından yasal sürenin dolması nedeni ile uyuşmazlık tutuldu.8 Ocak’ta lastik işverenlerine TİS taslağını sunan Lastik-İş, ilk görüşmeyi 5 Şubat’ta yaptı. Şimdiye kadar toplam32 maddenin geçtiği görüşmelerde 27 madde ise diğer oturum ve arabulucu sürecinde görüşülecek.

Lastik-İş Sendikası’nın verdiği ücret teklifinde ilk yılın birinci yarısı için yüzde 10 zam istenirken diğer 3 altıaylık dönemler için ise eflasyon oranında zam istendi. Lastik-İş Sendikası sosyal yardımlarda sözleşmenin birinciyılı ortalama yüzde 20 zam isterken, ikinci yılda gerçekleşen 12 aylık enflasyon oranında zam yapılmasını istedi.İhbar tazminatlarının toplu çıkış ve emeklilik durumlarında iki hafta arttırılması, işçilere yılda ikişer gün ücretlimazeret izni verilmesi, özel sağlık sigortası uygulamasının kapsam ve koşullarının iyileştirilmesi veişyerlerindeki servis araçlarının geliştirilmesi gibi talepler de sözleşmede yer aldı.

Page 14: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Hatay’da TEKEL işçileri komitekurdu

TEKEL işçileri, Ankara’da 78 gün sürendirenişlerine memleketlerinde gerçekleştirdiklerieylem ve etkinliklerle devam ediyorlar. Hatay’dabulunan TEKEL işçileri 8 Mart günü Eğitim Sen’detoplantı yaparak bir dizi eylem kararı aldı. Toplantıya100 TEKEL işçisi katılırken, işçiler daha örgütlü birbiçimde çalışmalarını planlamak üzere bir komitekurdu. İşçiler, birleşik bir mücadelenin örülmesi içinseferber olacaklarını dile getirdiler. Bunun yanısıraTEKEL işçileri 10 Mart günü basın açıklaması veyürüyüş gerçekleştirdi.

Direnişin kendilerine çok şey öğrettiğini dilegetiren işçiler “Ankara’ya gitmeden önce hiçbir şeybilmiyorduk. Orada dostu düşmanı tanıdık” dediler.Toplantıda konuşan işçilerden İmam Yargıç,sendikanın girişimlerini beklemeksizin tabandanörgütlenmeyi başlatmak gerektiğine işaret etti.

Komiteden eylem planları

Toplantıda 20 kişilik bir komite kuruldu.Toplantıda ayrıca siyasi partileri, sendikaları vedernekleri ziyaret etme, Ulus Meydanı’nda buluşupAKP’ye yürüme ve Belediye Parkı’nda çadır kurmakararları alındı.

TEKEL işçilerinin emekçilerin lokomotifidurumuna geldiğini söyleyen işçiler, eğer mücadeleetmezlerse tüm toplumu cehennem hayatınınbeklediğini söyledi. Komitelerini kurduklarınıvurgulayan işçiler daha organize hareket edeceklerinive 1 Nisan için hazırlandıklarını söylediler. Ayrıca 26Mayıs genel grevine de iyi hazırlanmak gerektiğineişaret ettiler.

Hatay’da basın açıklaması

TEKEL işçileri 10 Mart günü yürüyüş ve basınaçıklaması gerçekleştirdi. Eğitim Sen binası önündenUlus Meydanı’na yürüyen işçiler “TEKEL yürüyor,kavga büyüyor” pankartı açtı. TEKEL işçileri AKPhükümetinin TEKEL direnişi üzerinden yürüttüğükaralama kampanyasını protesto etti.

Eyleme Hatay Demokrasi Platformu üyeleri de“4-C köleliğine hayır! TEKEL işçileri yalnız değildir.Genel grev, genel direniş!” pankartlarıyla destekverdi.

TEKEL işçilerinden yumurtalıprotesto

Muş Kültür Merkezi’nde düzenlenen “TürkiyeBuluşmaları” konulu konferans katılmak için Muş’agelen Aksu, ziyaret ettiği Muş Belediyesi önündeTEKEL işcileri tarafından protesto edildi.

Belediye önünde “Her yer TEKEL her yerdireniş”, “Özgürlük hakkımız söke söke alırız”pankartlarını açan 30 işçi Aksu’yu protesto etti.İşçilerin protestosu Aksu’yu yumurta yağmurunatutarak devam etti. AKP Muş Milletvekili SeracettinKarayağış ile işçiler arasında bir süre tartışmayaşandı.

Polisin müdahale ederek uzaklaştırmaya çalıştığıişçiler, Aksu’nun belediyeyi ziyaret ederekçıkmasının ardından ikinci bir eylem yapmakistediler. Polisle TEKEL işçileri arasında yaşananarbedenin ardından bir işçi gözaltına alındı.

Adana’da TEKEL direnişiselamlandı

Adana Krize Karşı Emek ve DemokrasiPlatformu, Ankara’daki direnişlerini tamamlayarak78 gün sonra evlerine dönen TEKEL işçilerininkatılımıyla 4 Mart günü eylem gerçekleştirdi.İnönü Parkı’ndaki eylemde ilk olarak TEKELişçileri söz aldı. TEKEL işçileri kendilerine destekveren herkese teşekkür edip bundan sonra dadirenişlerine devam edeceklerini açıkladılar.Platform adına açıklamayı yapan BES AdanaŞube Başkanı Sinan Tunç, TEKEL direnişininaçtığı yolun emekçi sınıfların topyekûnmücadelesine dönüştürülmesi için yeni birdönemin başladığını belirterek şimdikisorumluluğun direnişin dersleri ışığındamücadeleyi büyütmek olduğunu söyledi. Eylemmücadeleyi büyütme çağrısının ardından çekilenhalaylarla ve atılan sloganlarla son buldu. Yaklaşık150 kişinin katıldığı eylemde Sanayi İşçileri

Bülteni’nin ve BDSP imzalı 8 Mart bildirilerinindağıtımı da gerçekleştirildi.

TEKEL’de mücadele sürüyor...14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

TEKEL’de mücadele sürüyor...

TÜBİTAK’ın TEKEL’le dayanışmadüşmanlığı

TEKEL direnişinin sermaye ve onun kuklası olan devletiüzerinde yarattığı korku yeni örneklerle açığa çıkıyor.

Muğla’da T. Maden-İş üyesi termik santral işçilerine, 4Şubat’ta konfederasyonlar tarafından TEKEL işçileriyledayanışma amacıyla iş bıraktıkları için kesilen paracezasının ardından yeni bir saldırı da Türkiye Bilimsel veTeknolojik Bilimler Araştırmalar Kurumu’ndan(TÜBİTAK) geldi.

Kamu kuruluşu olan TÜBİTAK’ta örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Tez-Koop-İş Sendikası’nın Ankara Şube üyesiAynur Çamalan, TEKEL işçilerine destek amacıyla 4Şubat eylemine destek katıldığı gerekçesiyle işten atıldı.

13 yıldır TÜBİTAK bünyesinde çalışan ve 2 çocukannesi olan Çamalan, 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nde TÜBİTAK binası önünde süresiz oturmaeylemine başladı.

10 Mart 2010 / Hatay

Page 15: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Sinter’de açlık grevi sona erdiSinter Metal fabrikasında patronun sendika

düşmanlığına karşı mücadelelerini sürdüren BirleşikMetal-İş Sendikası üyesi Sinter işçilerininÜsküdar’daki 3. İş Mahkemesi önünde başlattıkları 4günlük açlık grevi 5 Mart günü sona erdi. Açlık grevinin 3. günü olan 4 Mart günü OSB-İMESİşçileri Derneği (OSİM-DER) dayanışma ziyaretigerçekleştirdi.

OSİM-DER üyeleri “Yaşasın sınıf dayanışması!”,“Direnen işçiler yol gösteriyor!”, “İşçilerin birliğisermayeyi yenecek!” sloganları ile direniş alanınageldi.

Ziyaret sırasında OSİM-DER adına yapılankonuşmada, Sinter işçileriyle direnişlerinin başındanitibaren dayanışma içinde oldukları belirtildi. Sinterdirenişinin işçi sınıfına çok şey öğrettiği ifade edilerek,direnişin sınıf mücadelesi açısından önemine değinildi.Düzenin yasalarına karşı başlatmış oldukları açlıkgrevinin de işçi sınıfına yol gösterdiği belirtildi. Buanlamda da açlık grevinin önemi vurgulanarak Sinterişçilerinin haklı mücadelesi selamlandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Akkardan’da direniş sürüyorGebze Çayırova’da kurulu bulunan ve otomotiv yan

sanayi alanında üretim yapan Akkardan fabrikasındadireniş sürüyor. Sendikal örgütlenmenin tasfiyeedilmek istendiği Akkardan’da, kriz bahanesiyleBirleşik Metal-İş Sendikası üyesi 108 işçi iştenatılmıştı.

İşçilerin işten atma saldırısına karşı 12 Şubat günüfabrika önünde başlattıkları direniş sürüyor.

Direnişteki işçiler fabrika önündeki bekleyişlerinisürdürürken, çalışmaya devam eden işçiler de iştenatma saldırısına karşı tepkilerini öğlen saatlerindegerçekleştirdikleri eylemlerle gösteriyorlar.

3 Mart günü de direniş alanına ziyaretlergerçekleştirildi. BMİS’te örgütlü Sarkuysan’danişçileri yanısıra BMİS’te örgütlü fabrikaların işçitemsilcileri yaptıkları ziyaretlerde sınıf dayanışmasınınönemine vurgu yaptılar.

Kızıl Bayrak / Gebze

ATV-Sabah grevi kaldığı yerden...ATV-Sabah grubunun da içinde bulunduğu

Turkuvaz Medya Grubu’na mensup işçilerin mahkemekararıyla 154. gününde durdurulan grevi, TürkiyeGazeteciler Sendikası’nın verdiği hukuki mücadeleyleyeniden başladı. 4 Mart günü gerçekleştirilen eylemleBeşiktaş Balmumcu’daki ATV-Sabah binasına “Bu işyerinde grev var” pankartı tekrar asıldı.

Eyleme, TÜMTİS, Belediye-İş, Deri-İş, Hava-İş,Petrol-İş sendikaları da destek verdi. Eylemde Hava-İşSendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin de bir konuşmagerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Marmaray’da kazanıma doğruİşlerine geri dönmek ve insanca çalışma koşulları

için direnişlerini sürdüren Marmaray işçileri 4 Martgünü Yenikapı’da bulunan Marmaray şantiyesini işgaletti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı KadirTopbaş’ın şantiyeye denetleme yapmak için gelmesiüzerine gerçekleşen işgal eyleminde, işçiler muhatapalınmak istediler. İşçilerin kararlı duruşları ve 4 Martgünü Yenikapı’daki şantiyede gerçekleştirdikleri işgaleyleminin ardından taşeron firma Polat İnşaat

patronları geri adım attı. İşçiler, işe iade ve ücret alacakları konusundaki

şartlarını 5 Mart günü Polat İnşaat patronuna sundu.Gerçekleşen görüşmede işçilerle talepleri konusundaPolat İnşaat’la protokol imzalanması kararına varıldı.

Tez-Koop-İş’te “İşyeri SendikaKomiteleri ve Yürütümü” semineri

Tez-Koop-İş Sendikası Ankara 2 No’lu Şube 2 Martgünü Tez-Koop-İş Genel Eğitim Danışmanı VolkanYaraşır’ın katılımıyla “İşyeri Sendika Komiteleri veYürütümü” konulu eğitim semineri gerçekleştirdi.

6 derslik seminere şubeye bağlı işyerlerindendelege, temsilci ve üyeler katıldı. Oldukça canlı geçenseminerde kapitalist kriz süreci ve tabanörgütlenmelerinin yanısıra tarihsel gelişmelerışığında güncel örgütlenme modelleri tartışıldı. Volkan Yaraşır konuşmasını genel hatlarıyla;kapitalist kriz süreci ve etkileri, IMF-DB politikalarıçerçevesinde hayata geçirilmek istenen esneklik vegüvencesizleştirme saldırıları, Rus işçi hareketideneyimleri ve Alman Devrimi’nin dersleri, veörgütlenme modelleri ve nasıl hayata geçirilecekleriüzerinden kurguladı. Taban örgütlenmelerinin nasılkurulacağının anlatıldığı sunumlarda sendikalara,bürokratik ve korporatist anlayışların hakim olduğutespiti yapıldı. Bunun aşılması için ise tabanörgütlenmelerinin hayati önemine dikkat çekildi.

Bandırma Belediyesi ücret değilöğüt verdi

Bandırma Belediyesi, yaklaşık iki buçuk aydır,taşeron firmaya bağlı temizlik işçilerine ücretleriniödemiyor. Belediye yönetimi ödenmeyen ücretlerleilgili işçilerle bir toplantı düzenledi. Ortem adlıtaşeron firmaya bağlı işçiler toplantıda ödenmeyenücretlerini istediler ancak CHP’li Belediye BaşkanıSedat Pekel, işçilere sabırlı olmaları konusunda öğütverdi.

Toplantıda işçiler ücretlerinin verilmemesindenyakınırlarken, Belediye Başkanı Pekel de AKP’ninkendilerine para vermemesinden yakındı. Toplantıdakonuşmasına izin verilen bir işçi belediyenin iki aydırparasını vermemesi üzerine su faturasınıyatıramadığını, aynı belediyenin bu sefer suyunukestiğini söyledi.

Çemen Tekstil’de kazanıma doğruGaziantep Çemen Tekstil’de 12 Ocak günü

başlayan grev süreci kazanıma doğruilerliyor. Çemen Tekstil işçilerinin haklı grevininbölgede yarattığı etkiyle patronlar da bir görüşmegerçekleştirdi. Çemen Tekstil grevinin organize sanayibölgesinde 12 yıllık sessizliği bozması ve grevinbölgedeki işçilere kölelik koşullarına karşı mücadeleseçeneğinin olduğunu göstermesi patronları korkuttu.

Naksan Holding Yönetim Kurulu Başkanı CahitNakıboğlu ve Sanko Holding Yönetim KuruluBaşkanı Abdülkadir Konukoğlu fabrikaya gelerekÇemen Tekstil patronuKamil Çetinkaya ile görüştü. Bugörüşmenin ardından Çemen Tekstil patronu, DİSKTekstil İşçileri Sendikası Genel Başkan YardımcısıMuzaffer Subaşı’na 25 Mart gününe protokolimzalanması üzerinden teklif sundu. Tekstil İşçileriSendikası Gaziantep Şube Başkanı İbrahim Karaca ileişveren arasında 25 Mart gününe kadar taleplere cevapverileceği konusunda protokol imzalandı.

TARİŞ’te direniş sürüyor!İzmir Çiğli’de kurulu bulunan TARİŞ İplik ve Dokuma Fabrikası’nda 1 Mart günü itibariyle ‘tedbiren

tasfiye’ kararı alınmasının ardından sosyal hakları ve tazminatları dahi ödenmeden işten çıkarılan işçilerinbaşlattığı oturma eylemi ve direniş sürüyor.

İşçilerin karşılaştıkları saldırıya direnişle yanıt vermelerinin ardından TARİŞ Pamuk ve Yağlı TohumlarBirliği Yönetimi Kurulu, makinaları satana kadar işçilerin tazminatlarından her ay 600 TL işçilerin hesaplarınayatırma teklifinde bulunmuştu. İşçiler ise patronların kendilerini oyalamaya dönük bu teklifini reddetti.

TARİŞ Genel Müdürlüğü önündeki eylemlerini halay çekerek ve Tariş yönetimini düdük çalarak protestoettiler.Tariş işçilerinin direnişi ile ilgili 10 Mart günü Türk-İş Ege Bölge Temsilciliği’nde basın toplantısı düzenlendi.

Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanlarının yanısıra direnişteki Tariş işçilerinin de katıldığı toplantıdamücadele çağrısından ve kararlılığından daha çok “Tariş kötü yönetildi” eleştirisi ön plana çıktı.

Toplantıda konuşan Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı, sendikaları hiçe sayarak çözümeulaşmanın mümkün olmadığını söyleyerek “Açık ve net söylüyorum, bizi saymayanı biz de saymayız’’ dedi.

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

İşçi ve emekçi hareketinden...

4 Mart 2010 / Balmumcu

4 Mart 2010 / Yenikapı

Page 16: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

* TEKEL Direnişi, bütün-parça ilişkisitemelinde ele alındığında, bütünü oluşturan işçisınıfından ileriye yönelik bir kopuş, bir ileriçıkıştı. Fakat, bununla birlikte bütüne aitsorunları da barındırıyordu. Süreç içerisinde,bütünle kurduğu gerilimli-çelişkili ilişkiiçerisinde ya parça bütünü belirleyerek onukendisine uyduracak ya da giderek bütüne aitgeri özellikler parçayı da yolundan alıkoyup onugeri çekecekti.

TEKEL Direnişi, ileriye doğru koparak hamleyapmış bir sınıf bölüğü olarak, bilinç veörgütlenme planında sınıfın bütününe ait olangeriliği aşabildiği koşullarda bütünü de kendineçekebilirdi. Siyasal sınıf bilincini ve örgütselniteliğini yükseltmek bunun için TEKELişçilerinin en önemli sorunu, direnişin kaderinibelirleyen en temel sorun alanıydı.

TEKEL işçileri bilinç planında önemli birmesafe aldılar, fakat örgütlenme planındabağımsız hareket etmelerinin koşulu olacakörgütsel niteliği kazanamadılar. Bunu zorladılar,denediler, adım attılar fakat ihtiyacı karşılayacakdüzeyde bir sonuç elde edemediler. Sendikabürokratlarının sermaye ile işbirliği yaparakdireniş ateşini söndürmek üzere yaptığı bilinçlihamleleri karşılayamadılar.

Bu yolda TEKEL işçilerinin en büyük ayakbağını yine esas olarak bütünle arasındaki mesafeve gerilimler oluşturdu. 4 Şubat eylemi bubakımdan kritik bir işlev gördü. Sınıfın sendikabürokratlarını aşarak genel grev-genel direnişisahiplenecek bağımsız bilinç ve örgütlenmedüzeyine ulaşamaması nedeniyle TEKELDirenişi’yle bütünleşememesi, TEKEL işçilerininbağımsız hareket etme eğilimini ve özgüveninide darbeledi. Bu aşamadan sonra direnişüzerindeki sendika bürokratlarının kontrolü dearttı.

* TEKEL Direnişi, taban örgütlenmelerininhayati önemini bir kez daha gösterdi. Sınıfınverili durumundan ve sorunlarından bağışıkolamayan TEKEL işçileri taban örgütlerindenyoksun olarak sürece başladılar, süreç içerisindeise, bu yoksunluğun acısını çektiler. TEKELişçileri çoğu durumda olduğu gibi, bu sorunuhareket içerisinde geçerken çözmek zorundaydı.Fakat bu gerçekleştirilemedi. Zira, bunubaşarmak için birtakım ön birikimlerden de(özdeneyim ile sınıfın genel tarihi içerisindensüzülerek bugüne aktarılmış bilgi ve geleneklerintaşıyıcısı örgütlü öncü kuşaklardan) yoksunlardı.Direniş, bu yoksunluğun hızla aşılmasınıkolaylaştırmıştır. Ancak bu yönde bazı önemliadımlar atılmışsa da, bunlar yeterli olmamıştır.

* TEKEL Direnişi, sınıf içerisinde kararlı,sürekli ve sistematik bir çalışmanın, sınıfıngeriliklerine takılmadan sürdürülmesininönemini bir kez daha gösterdi. Daha önce benzerher durumda olduğu gibi, sınıf hareketinin bu

biçimde bir dalga halinde yükseldiği bir anda,yıllar boyunca sınıf içerisine verilen emeklerinkarşılığı fazlasıyla alınacaktır. Yeter ki, bunauygun bir hazırlığa (ideolojik açıklığa, örgütselbir mekanizmaya, sınıf hareketinin gerikoşullarında dahi bıkmadan usanmadan devrimcisınıf politikasını taşımakta gösterilen ısrarlayaratılmış reflekslere ve sınıf içerisinde sınırlı daolsa sağlam ilk dayanaklara) sahip olunsun.

* TEKEL Direnişi, sınıf hareketi içerisindestratejik mevzileri tutarak, bu mevzilere dayalıbir eylemli çıkışla, toplumun gündeminibelirlemenin mümkün olduğuna kanıt olmuştur.Bu sınıfın kurulu toplumsal düzende oynayacağırolün doğrulanmasıdır. Sınıfsal eksende birağırlık merkezinin oluşturulması durumunda,siyasal alanı da belirleyecek güçte sonuçlar eldeetmek mümkündür. TEKEL Direnişi, gerici-şoven bir siyasal cereyanın toplumu sardığı biranda başlamış ve çok kısa bir zamanda bucereyanı etkisizleştirmiş ve burjuva gericiliğininkıskacından yapay olarak ayrılıp düşmanlaşanişçi ve emekçi kesimlerini sınıf mücadelesiekseninde birleştirmiş, ortak bir duygu ve amaçbirliğine sahiplik düşüncesini geliştirmiştir.

Kuşkusuz TEKEL Direnişi aynı zamanda,sınıfın bir bölüğüne dayalı güçlü bir çıkışlasadece sınıfın kendi sorunlarını toplumungündemine oturtması bakımından değil aynızamanda çok çeşitli toplumsal siyasalgündemlere müdahalenin de bir dayanağıolabileceğini göstermiştir. Öyle ki, TEKELDirenişi’ne dayanarak Kürt sorunundan kadınsorununa ve daha bir dizi gündeme ilişkin sözsöylemek ve siyasal tutum geliştirmekmümkündür. Bu, toplum düzeyinde politik birmerkez haline gelmenin ancak işçi sınıfına veonun hareketine dayanarak mümkünolabileceğini göstermektedir.

* TEKEL Direnişi, reformizmin siyasalkonumu ve rolüne de ayna tutmuştur. Direnişinayrıştıran ve saflaştıran tablosunda, reformizmişçi sınıfının bağımsız-siyasal bir sınıf halinegelmesinin önünde temel bir engeldir. Bunun içinreformist güçler, direnişin sendikabürokratlarından bağımsız bir yola, siyasal birbilinç, örgütlenme düzeyine ve militan mücadeleyolunu tutmasının önüne gerici engeller olarakçıkmışlardır. TKP’nin, sendika bürokratlarınındenetimini aşma yönündeki girişimler karşısındaTEKEL işçilerini devrimcilerden uzak durmayaaçıktan çağrı yapması oldukça manidardır. Yinediğer başlıca reformist güçler de işçilerin ileriyeyönelik her hareketinin karşısına çıkmışlardır.TEKEL Direnişi’nin ayrıştıran ve saflaştırangücü sayesinde, aynılar aynı yerdebuluşmuşlardır.

TEKEL Direnişi böylelikle siyasalkonumların netleşmesi bakımından sınıfmücadelesinin eşsiz rolüne bir kez daha ışık

CMYK

TEKEL Direni

TEKEL Direnişi’n 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2010/11* 12 Mart 2010

Page 17: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

CMYK

tutmuştur.* TEKEL Direnişi, alt kademe sendika

bürokratlarının politik iflaslarını bir kez dahatescillemiştir. Alt kademe sendika bürokratları ve bubürokratların merkezinde durduğu, çeşitli araplatformlar, bu dönem boyunca atıl kalmışlardır.TEKEL Direnişi’nin gündeme soktuğu genel grev-genel direnişi karşılıksız bırakan bu güçler, hemgörevlerinin gereğini yerine getirmemişlerdir, hem deüst kademe sendika bürokratları ve onların sınıfişbirlikçisi çizgisiyle hesaplaşma iradesinigösterememişlerdir. Öyle ki, TEKEL işçilerinin 17Ocak’taki militan çıkışları bu bürokratlar tarafındanyalnız bırakılmıştır. Sınıfın attan yaptığı tazyikkarşısında hızla geriye düşmüş, atıllaşmışlardır.

Oysa bu alt kademe bürokratlar tarafından kontroledilen imkan ve zeminler, sınıf mücadelesinde sonderece önemli bir işlevi yerine getirerek sınıfınbirleşik hareketinin geliştirilmesine basamakolabilirlerdi. Ancak olmamıştır. Bunugerçekleştirmek, sınıfın tabandan hareketininzorlamasıyla olurdu. Bunun yokluğunda alt kademesendikacılar kendi sınırlarını göstermişlerdir.

* Diğer taraftan alt kademe sendikacıların birbölümünün devrimcilik iddiasındaki bazı siyasalgrupların tabanı durumunda olduğu düşünülürse,gerçekte bu grupların sınıfla ilişkilerinin niteliğinigöstermiştir. Halkçı ideolojik kimlikleriyle bu gruplar,sınıf alanında imkanları ne olursa olsun, bu imkanlarısınıf mücadelesinin ihtiyaçları doğrultusundadevrimci bir tarzda kullanma bakışı ve pratiğindenuzaktırlar. Genel devrimcilik iddiası bu nedenle sınıfalanında kendiliğindencilik ve reformizmle biraradadır.

Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, gelenekselhalkçı akımlar TEKEL Direnişi’yle birlikte gelenekselyaşam alanlarından ve ortamlarından ne kadarkopmuş olduklarını da bir kez daha göstermişlerdir.Zira bu gruplar, direniş alanı dışında ne semtlerde nede üniversitelerde bir varlık göstermişlerdir.

* TEKEL Direnişi, sendikaların yaşadıkları dibevuruş karşısında çeşitli liberaller ve alt kademesendikacılar tarafından üretilen çeşitli sözde çözümmodellerinin gerçek hayatta bir kıymeti olmadığınıbir kez daha göstermiştir. Çünkü asıl olan sınıfmücadelesidir. İşçi sınıfını sermayeye karşı eylemeçekmek, bu eylem içerisinde bilincini veörgütlülüğünü geliştirmektir.

Eylemden kopuk bilinç bir işe yaramaz. Eylemebağlanmayan ve eylem içinde sınanmayan bir örgütise yaşamaz. TEKEL işçileri, yıllardır kan kaybedenve artık bir bürokratik bir kast tarafından elegeçirilerek kof bir yapıya dönüştürülmüş sendikalarakan taşımış, bu taze kan sendikal örgütlenmenin ölüdamarlarının içinde ilerledikçe içerisine yerleşip köksalmış bürokratik kastın yarattığı kirliliği temizlemiş,bu kastı da yerinden sarsmıştır.

Bununla birlikte sendikalara hem toplumsaldüzeyde itibarını yeniden kazandırmış, hem desendikaların mevcut durumu nasıl olursa olsun

sendikalı olmanın önemini göstermiştir. Bunun içinTEKEL Direnişi’nden sonra işçi sınıfı içerisindesendikalı olma eğiliminde belirgin bir canlanmaolacağını söyleyebiliriz.

* TEKEL Direnişi, sermaye karşısında militan birmücadele yolunda kararlı bir sınıf eyleminin hızlasınırlarını aşarak sınıfın ve toplumun gündeminegirebileceğini ve sonuç alabileceğini göstermiştir.TEKEL işçileri “ölmek var, dönmek yok”kararlılığıyla yola çıktılar ve nice saldırıya ve zorluğakarşın bu kararlılığı sürdürdüler. Böylelikle de düzenisoluksuz bıraktılar.

TEKEL Direnişi’nin yarattığı bu sonuç, bundanböyle, diğer sınıf bölüklerinin TEKEL işçilerininyolunu tutması açısından son derece etkili olacaktır.Uzun yıllar boyunca oluşmuş mücadeleyle sonuçalınamayacağı şeklindeki olumsuz düşünceler ve gerikültürel şartlanmışlıklar TEKEL Direnişi ile birlikteönemli bir darbe almıştır. Sadece mücadele açısındanda değil, örgütlenme konusunda da TEKEL Direnişigüçlü bir itilim sağlamaktadır.

Bunun için, TEKEL Direnişi’nin ardından işçisınıfı ve emekçiler cephesinde örgütlü mücadeleeğilimi artacaktır. Bu hem sendikal alanda, hem desiyasal sınıf çalışması alanında sonuç almayıkolaylaştıracaktır.

* TEKEL Direnişi, işçi sınıfının devrimci birçizgiye yaklaştığı koşullarda güç kazanabileceği vekazanımlarını koruyabileceğini gösterdi. Bu nedenleTEKEL Direnişi esasında direnişin kaderi, tüm süreçboyunca, devrimcileşmek ile devrimci imkanlarını veunsurlarını tırpanlayarak düzen içi sınırlarahapsetmek arasında süren bir mücadele tarafındanbelirlenmiştir. Bu mücadelenin özneleri olarak dasınıf devrimcileri ile reformistler karşı karşıya

gelmiştir.Devrimcileşme TEKEL işçilerinin bağımsız bir

örgütlenme, militan bir mücadele gücü ve kapasitesikazanması anlamına geldiği ölçüde, reformizm buyönde tabandan gelişen her hareketin karşısında yeralmış ve sendika bürokratlarıyla birlikte büyük korkuduymuştur.

Sonuçta TEKEL Direnişi nesnel koşulların dabelirgin rol oynamasıyla düzen içi sınırlardatutulabilmiş ve daha ileriye çıkması engellenmiştir.Fakat bu kadarı dahi, kazanmanın ve kazanımlarıkorumanın ancak devrimci bir çizgide ilerlemeklemümkün olduğunu kanıtlamıştır.

işi’nin bazı dersleri

nin bazı dersleri Sayı: 2010/11* 12 Mart 2010 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

TEKEL işçisinin eylemi toplumu sarstı. 78 günboyunca süren direniş esas olarak iş güvencesiekseninde gelişti. TEKEL işçisinin 4/C köleliğine karşıbaşkaldırısı son dönemde birer-ikişer hayatımıza girenesnek çalışma uygulamalarına karşı yürütülecekmücadeleye de ışık tutmaktadır.

TEKEL Direnişi’nin sarsıcı etkisi ülkenin herköşesine yayılırken, küçük bir kızın üzerinde bıraktığıetki oldukça anlamlıydı. Küçük kız şöyle diyordu:“Arkadaşlarım için çok üzülüyorum bugün 2-C’deokuyorlar 2 sene sonra onlar da 4-C olacaklar.” Bu, biryanıyla direnişin yarattığı etkiyi tanımlarken bir yandanda küçük kızın istemeden de olsa 4/C ve geleceğiarasında oldukça anlamlı bir bağ kurduğunugösteriyordu. Evet, 4/C ile başlayan tartışma aslındageleceğimizin ipotek altına alınmasından başka bir şeydeğildir.

Özel istihdam büroları: Zamanın modern amele pazarları

Geçtiğimiz yaz gündeme gelen “Özel İstihdamBüroları” da esnek çalışmanın vücut bulmuş bir başkahali olarak karşımıza çıkıyor. Bu büroların çalışmasistemini incelediğimizde modern köleliğin ipuçlarınıyakalıyoruz. ÖİB, patronun işçi kiralamasına dönükyeni bir dönemi başlatacak. Böylece taşeronlaşmayaygınlaşmış olurken, bürolar işçilerle geçici işsözleşmesi yapıp onu rızası olmadan istediği şirketekiralayacak. Yani “amele pazarı” olarak bilinen insanonurunun ayaklar altına alındığı yerler köşe başlarındanplazalara, süslü ofislere taşınmış olacak. Ancak, bubüroların marifeti bunlarla da sınırlı değil. İsteyenherkesin basit bir izin ve 20 bin TL’lik teminat ilekurabildiği bu bürolar denetlenemez durumda. Yaniişçiye sigorta borcu olan büroya hiç kimse hesapsoramayacak. İşçi ücretlerinde yaratacağı kırılma ile işgüvencesi tamamen yok olurken kıdem tazminatı hakkıda ortadan kaldırılıyor. Örgütlenme, grev gibihaklarından yoksun durumdaki işçi büronun tamanlamıyla bir kölesi haline gelmiş olacak. Bu uygulamaile ortaya çıkacak tablo belki de yatacak yerleri, ikiöğün yemekleri olan geçmişin kölelerinden bile dahakorkunç bir durum olarak tanımlanabilir.

Ali Babacan böylesi bir vahşeti bakın nasılsavunuyor: “Diyelim ki, işyerimizde sadece akşamsaatlerinde 3-4 saatliğine telefonlara bakacak elemanaihtiyacımız var, ya da haftada sadece 2 gün gelip bellikonuları, belli işi yapacak elemana ihtiyacınız var ya daotobüsünüz var, gündelik olarak otobüs şoförüçalıştırıyorsunuz yanında. Ya da en basitindenmilletvekili arkadaşlarımız için, milletvekiliarkadaşlarımızın günde birkaç saatliğine şoföre ihtiyacıvar. Şu anda bizim mevzuatımızda bu tür çalışacakları,sosyal güvenlik çatısı altında sosyal güvenliğinisağlayarak çalıştıracak bir mekanizma yok. Bugünamele pazarları Türkiye’nin bir gerçeği. Semtlerdebunlar var mı? Bakıyorsunuz sabahın erken saatlerindebir araba yanaşıyor, 20 kişi, 30 kişi, 50 kişi arabanınbaşında. Sadece günlük yevmiyelik bir inşaattaçalışmak için bu insanlar gidiyorlar. Hiçbir sosyalgüvenliği, hiçbir güvencesi yok. Bu günlük yevmiyeyialmak için çalışıyor insanlar. Bu Türkiye’nin gerçeği.”

Devletin 4/C ile de yapmak istediği aslında tam dabudur. “Esnek istihdam” isteyen TÜSİAD’ın düşlerini

gerçeğe çeviren bu anlayış hayatın her alanındagüvencesizliği ve taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmakta,yasa güvencesi altına almak istemektedir. Avrupa eliylegerçekleştirilen bu uygulama ne bu hükümete özgüdürne de Türkiye’ye, tersine Ali Babacan’ın da dediği gibibu uygulama “AB müktesebatında zaten bizdenbeklenen ve olması gereken bir konu’’ olarak karşımızaçıkmaktadır. Bu söylem kapitalizmin vahşi dönemlerinide geride bırakacak bir döneme girdiğimizin açıkkanıtıdır. Bu kapitalizmin lordlarının krallıklarınıkoruma çabasından başka bir şey değildir.

Teknik elemanlar saldırılardan kendilerine düşen payı alıyor

Geçmişte kapitalist üretim süreçlerinde yaşanan herdeğişim teknik elemanları doğrudan etkilemişti.Fordizm, Taylorizm, postfordizm gibi kapitalizminihtiyaçlarına uygun bir biçimde örgütlenen üretim, buüretimi rasyonalize etmek ve onu verimli kılmak gibigörevleri olan -daha doğrusu bu görevler biçilen- teknikelemanlar için köklü değişimlere yol açmıştı. Bugün deesnek üretim ile birlikte bir dizi mesleğin yapısındadeğişimler yaşanmaktadır. Yetkin mühendislik, meslekiyeterlilik, stajyerlik ve akreditasyon gibi uygulamalarmühendis, mimar ve şehir plancıları açısından kapsamlıbir dönüşüme işaret etmektedir. Esnek üretiminyaygınlaşması ile birlikte teknik kadronun buna uygunyapılanması kaçınılmazdır. Bu iki yönlü bir süreçtir.Öncelikle mesleklerin tanımı değişmektedir. İşilanlarında onlarca satıra sığmayan patron istekleribunun ilk işaretleridir. Yani sermaye her işeyarayabilecek esneklikte bir çalışan deyim yerindeyse“İsviçre çakısı” kıvamında insan aramaktadır. Zaten“esnek çalışma saatlerine uymak”, “seyahat edebilme”yani sürekli mobil olmak, bilmem kaç dil konuşmak,bilgisayar programları bilmek gibi birçok şart işilanlarının vazgeçilmezi olmuş durumda. Bu koşullaraeğitim sürecinin de uydurulması ile süreç tamamlanmışolacak. Sonuç ise “yetkin mühendislik” gibi yeni birmeslek alanı tanımlamak olacak. Bu sürecin diğer yanıise sınıfsal olarak yaşanacaklar olacaktır. Elbette bunoktada işçi sınıfının tüm katmanları için yaşananlarortak olacaktır. Süreç içerisinde burjuvazi üretimorganizasyonundaki bu tip değişiklikleri hayatageçirirken elbette bunları sadece birtakım teknikanlamdaki değişiklikler olarak kurgulamamaktadır.Yapılan her şey kapitalizmin bütünlüklü birersaldırısıdır. Böylece işçinin sınıfının hareket gücü vegenişliği, ideolojisi parçalanmak istenmektedir. Örgütlüolmanın ne büyük bir güç olduğunu bilensermayedarlar, en çok da örgütlenmenin önünü almaya,kısıtlamaya, bozmaya çalışmaktadır.

Esnek üretim hızla hayatımıza girerken esnekliğindaha da yaygınlaşması ile birlikte işçi sayısının istenilenşekilde değiştirilmesi, işe alma ve işten çıkarmalardapatronun serbestliğinin artması anlamına gelen esnekistihdam ile iş güvencesini ortadan kalkacak. Çalışmasürelerinin esnekliği ve değişkenliği, işçinin alacağıücretin belirsizleşmesine ve patronun tazminat gibiyükümlülüklerinden korunmasını sağlayacak. Zatentaşeronlaşma ile bu yolda çok büyük adımlar atıldığınıve bundan sonrasının bugünü bile aratacağınıdüşündüğümüzde bu değişimin getireceklerininboyutunu anlayabiliriz. Ücretlerin esnekleştirilmesi,

ücretin büyük bölümünün kişi ve işletme performansınabağlı olarak belirlenmesi anlamına gelecektir. Yine busüreçte artık toplu sözleşme gereksiz hale gelecekörgütlenme fiilen ortadan kalkacak, ücret esnekliği,işçiler arasında rekabete yol açacaktır. Bunların birkısmı bugün zaten yaşanmaktadır. Buradakullandığımız gelecek zaman sadece bunlarınboyutunun bugünü katbekat aşacağını anlatmaktadır. Butip çalışmanın bir laboratuarı konumundaki TuzlaTersaneler bölgesinde çalışma şartlarının büyük bir“ölüm havzası” yarattığına hep birlikte tanık olduk.Sayısı yüzlerle ifade edilen işçi ölümü yetmezmiş gibiücret ve hak gaspları, uzun çalışma saatleri vegüvencesiz çalışma bu havzanın en belirgin özelliklerioldu. İşçi simsarları eliyle yürütülen bu kuralsız vahşettersane patronlarını zengin ederken geniş işçi yığınlarıiçin tam bir cehennem anlamına geliyordu. Bugün isetersanelerde azalan iş yoğunluğu işçiler için işsizlikanlamına gelirken patronlar ise hiçbir sorumluluktaşımadıkları için krizden rahatça sıyrılmıştır. Yapılmakistenen böylesi cehennemi hayatın her alanınataşımaktır.

Kapitalizm hiçbir boşluk bırakmak istemez!

TEKEL işçilerinin 4/C’ye karşı yürüttüklerimücadele başlangıcından bugüne kadar özelleştirmedendaha çok güvencesiz çalışmaya karşı gelişmiştir. Açıktırki bu sorun sadece 4/C ile sınırlı değil. Bu sorun hızlayaygınlaşmakta, hayatımızın en ücra köşelerine doğruyayılmakta. Bunu kendinden uzak sanan herkes aslındabir şekilde bu girdabın içine giriyor. İş ararken üyeolduğumuz sitelerden, kamudaki çalışma koşullarınakadar her yerde benzer uygulamalar bizleri dekuşatmakta. Bugün belediyelerde çalışan teknikelemanların büyük bir kısmı 4/B ve 4/C’deçalışmaktadır. Çoğunun kadroları dahi bulunmamakta,kadrolu olanlar da kendilerine uydurulan kadrolardaçalışmaktadır. Daha geçtiğimiz günlerde İstanbulBüyükşehir Belediyesi işe alacağı şehir plancılarınıitfaiye kadrosunda istihdam edeceğini bildirerek sözlümülakata girmeye hak kazananlara eşofman ve sporayakkabı ile gelmelerini tebliğ etti. Belediye bir yandanitfaiyeyi taşerona devrederken boşalan kadroyu da farklıbir şekilde doldurmaktadır. Bu ve buna benzer örneklerbelediyelerde sıklıkla yaşanırken, kamunun diğeralanlarında da durum farklı değil. Kamudaki tasfiyegenişledikçe eski tip özelleştirme yerini esnekçalışmanın bir dizi uygulamasına bırakıyor. Sözleşmeliçalıştırma, farklı şirket isimleri altında istihdam, işçikadrosuna -ki bu işçi kadroları genellikle sözleşmeliolarak açılmakta ve iş güvencesi gaspedilmekte- almagibi uygulamalar ile devlet memurluğunun kanuniyapısında yapılan değişiklikler son dönemde en sıkbaşvurulan illüzyonlar olmakta. Ancak özel sektördedurum daha içler acısı. Sigorta hakkından bile yoksunçalışmak sadece mavi yakalılara değil işçi sınıfının herkatmanı için olağan bir duruma dönüşmüş durumda.Sözleşme yapmak neredeyse bir lüks haline dönüşürkençalışmak veya işinden olmak patronun iki dudağınınarasında. Böylesi bir esnekliğin bile sermayeyi tatminetmiyor olması karşımızdaki gücün pervasızlığınıaçıkça ortaya koymaktadır. Herhangi bir konuda bahisburjuvazi olduğunda “yok artık bu kadarınıyapamazlar” diye bir şey söz konusu bile değildir...

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

4/C’den istihdam bürolarına esnek çalışma yaygınlaşıyor!

Page 19: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Ekim Gençliği’nden 8 Martetkinliği

İstanbul Ekim Gençliği 3 Mart Çarşamba günüMakine Mühendisleri Odası toplantı salonunda “8Mart’ın 100. yılında DESA’dan ENTES’e, TEKEL’denyarınlara direnen kadın işçiler yol gösteriyor!Kadınların kurtuluşu sosyalizmde!” şiarıyla 8 Martetkinliği gerçekleştirdi.

Etkinlik 8 Mart’ın tarihi ve kadın sorunu ile ilgilihazırlanan sinevizyon gösterimi ile başladı.Sinevizyon gösteriminin ardından YTÜ’den bir kadınarkadaş Nazım Hikmet’in “Tanya” ve “Kadınlarımız”şiirlerini okudu. Şiir dinletisinin ardından GülistanKobatan’ın katıldığı söyleşiye geçildi.

Söyleşide ENTES direnişçisi Gülistan Kobatan,sınıf bilinçli ve örgütlü bir kadın işçi olarak “Krizinfaturası patronlara!” şiarıyla direnişe geçtiğinisöyleyerek işten atma saldırılarına işçi ve emekçilerindirenişle cevap vermeleri gerektiğini belirtti.

Kobatan’ın sunumunun ardından İstanbul’daki birilköğretim okulundan iki eğitim emekçisinin katılımıile “8 Mart ve kapitalist sistem içerisinde kadının çiftesömürüsü” başlığı üzerine çeşitli tartışmalaryürütüldü.

Burada Ekim Gençliği adına yapılan sunumda 8Mart eylemlerinde yaşanan ayrışmaların politik anlamıüzerinde duruldu. Kadın sorununun gerçekçözümünün sosyalizmde olduğu vurgulanarakkadınların erkek sınıf kardeşleri ile birliktemücadelenin en ön saflarında yer almaları gerektiğibelirtildi.

Tartışmalarda Hatice Yürekli yoldaş şahsında tümdevrimci kadınlar da anıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul

Balıkesir Genç-Sen’den 8 Martetkinliği

Balıkesir Genç-Sen 7 Mart Pazar günü BurhaniyeHacı Bektaşi Veli Derneği’nde coşkulu bir 8 Martetkinliği gerçekleştirdi.

Etkinlik öncesinde Burhaniye Meslek YüksekOkulu’nda etkinliğe çağrı amacıyla konuşmalargerçekleştirildi.

Etkinlikteki konuşmalarda kadınların sorunlarınıntemel nedeninin sınıflı toplum yapısı olduğu belirtildi.Kadınların üretim süreçlerinde hem sınıfsal hem decinsel sömürüye maruz kaldıkları belirtilerek kadınsorununda gerçek ve kalıcı çözümün sosyalizmdeolduğu vurgulandı.

Gençliğin 8 Mart etkinliklerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Gençliğin 8 Mart etkinliklerinden...

“Gelecek Bizim!” diyen liseliler 27 Mart’ta kurultaya!

Devrimci Liseliler Birliği’nin 27 Mart günü İstanbul’da gerçekleştireceği kurultayın çalışmaları çeşitlibölgelerde sürüyor. Bu bölgelerden biri olan Kartal’da da DLB’liler çeşitli araçlarla liselilere kurultay çağrısıyapıyorlar.

Kurultay çalışmalarını planlamak için öncelikle liselerde Kurultay Hazırlık Komiteleri toplantıları alındı.İki lisede şekillenen komitelerle kurultay çalışmalarının bu okullarda nasıl örüleceği planlandı.

Dershanelerin özel okullara çevrilmesini konu alan ve parasız eğitim talebini içeren imza föyleri kurultayçalışmaları kapsamında kullanıldı.

6 Mart Cumartesi günü yapılan Kartal DLB kurultay toplantısıyla farklı okullardaki liselilerle kurultaysüreci tartışıldı. Okulların yerel sorunlarından başlayarak liseli gençliğin sorunları ve mücadele için kurultayınönemi tartışıldı.

9 Mart Salı günü ise Kartal Meydanı’nda ajitasyon konuşmaları eşliğinde Liselilerin Sesi dergisinin satışıgerçekleştirildi. Satışın Kartal Endüstri Meslek Lisesi’nin çıkış saatine denk gelmesinden dolayı birçokliseliyle sohbet etme şansı da yakalandı.

Kartal Devrimci Liseliler Birliği

“Geçit vermeyeceğiz” kampanyasıfaaliyetlerinden...

Adana Ekim Gençliği ve Devrimci LiselilerBirliği, 13 Mart’ta sona erecek “Geleceğimizinellerimizden alınmasına geçit vermeyeceğiz” başlıklıkampanya faaliyetleri çerçevesinde gençliği kendigündemleri üzerinden mücadeleye çağırmaya devamediyor. İl çapında meslek liselerinden dershanelereve düz liselere kapsamlı bir ajitasyon ve propagandafaaliyeti yürütülürken bu alanlarda gençlik yayınlarıda yaygın bir biçimde kullanılıyor.

13 Mart’taki etkinliğe çağrı amacıyla da yoğunbir çalışma yürütülüyor. Geçtiğimiz hafta, “Eşitparasız bilimsel anadilde eğitim için DevrimciLiseliler Birliği saflarında örgütlenmeye” ve“Müşteri değil öğrenciyiz, paralı eğitime karşımücadeleye / Liselilerin Sesi” afişleri ile etkinliğeçağrı yapan ozalitler, pullar, el ilanları ve davetiyeleralanlarda yaygın bir şekilde kullanıldı.

Adana Ekim Gençliği / Devrimci Liseliler Birliği

Page 20: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Soruşturmalar-cezalar geri çekilsin!20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

YTÜ’de soruşturma-ceza terörünekarşı çalışmalar sürüyor

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde soruşturma veceza terörü ile eğitim hakları gaspedilen EkimGençliği okurları üniversite kapısı önündeçalışmalarını sürdürüyorlar.

“Soruşturma-ceza kampları değil, özerkdemokratik üniversite! / Ekim Gençliği” afişlerini ve“Soruşturma ve cezalara karşı TEK-EL olalım! /Eğitim Hakkı İnisiyatifi” pankartını öğrencilerinyoğun olarak kullandığı orta giriş kapısı önüne asandevrimciler, Ekim Gençliği dergisinin son sayısını daöğrencilere ulaştırıyorlar.

Soruşturma ve cezalara karşı gençliği birleşikmücadeleye çağıran Ekim Gençliği imzalı bildirilerindağıtımı sırasında ise birçok öğrenci ve öğretimgörevlisi ile sohbet etme fırsatı yakalanıyor.

Eğitim Hakkı İnisiyatifi YTÜönündeydi

Eğitim Hakkı İnisiyatifi, 3 Mart günü soruşturma-ceza terörüne karşı YTÜ ana giriş kapısı önünde basınaçıklaması yaparak oturma eylemi gerçekleştirdi.

İTÜ, İstanbul Üniversitesi ve Marmara ÜniversitesiEğitim Hakkı İnisiyatifi’nden öğrenciler okula yakınbir noktadan “Soruşturma ve cezalara karşı TEK-ELolalım! / Eğitim Hakkı İnisiyatifi” yazılı pankartlaYTÜ ana giriş kapısı önüne yürüdüler ve okulagirişleri engellenen öğrencilerle ve okul içerisinden“Eğitim hakkı engellenemez!” yazılı pankartla gelen‘YTÜ Öğrencileri’ ile buluştular.

Burada yapılan açıklamada, öğrencilerin karşıkarşıya kaldıkları soruşturma ve ceza terörünedeğinilerek Eğitim Hakkı İnisiyatifi’nin saldırılarpüskürtülene kadar mücadelesini sürdüreceğivurgulandı.

Basın açıklamasının ardından 2 Mart günü YTÜÖğrencileri’nin“YEK Olimpiyatı’nın ateşi cezalarıyakacak!” şiarıyla başlattığı olimpiyatlara geçildi.Turnikeler üzerine gerilen “1. Geleneksel YEKOlimpiyatları” yazılı file üzerinden voleybol maçıyapıldı. YEK olimpiyatlarının ardından kurulanTEKEL’le dayanışma çadırı önünde oturma eyleminegeçildi. Oturma eylemi boyunca soruşturma ve cezaterörü ve buna karşı ne yapılabileceği üzerinekonuşuldu.

Eylemde EMO İstanbul Şubesi adına ErhanKaraçay, HKMO İstanbul Şubesi adına ise UğurGirişken tarafından birer destek konuşması yapıldı.

Ekim Gençliği / YTÜ

Genç-Sen’den soruşturma-cezaterörü protestosu

İstanbul Genç-Sen’in Taksim’de dört haftaboyunca cuma günleri gerçekleştirdiği TEKEL’ledayanışma eylemlerinin dördüncüsü, 5 Mart akşamıüniversitelerde artan soruşturma ve ceza terörüneyapılan vurgu ile gerçekleşti. GalatasarayMeydanı’nda toplanan Genç-Sen’liler “Direnenişçiler yol gösteriyor: Soruşturmalar ve cezalar biziyıldıramaz!” pankartı arkasında Taksim Tramvay

Durağı’na yürüdüler.Yürüyüş sonunda yapılan açıklamada,

üniversitelerde soruşturma ve ceza terörününarttığına değinilerek direnen işçilerin saldırılara karşıizlenmesi gereken yolu gösterdikleri vurgulandı.

Basın açıklamasına bir TEKEL işçisi ve Emekli-Sen destek verdi.

Ekim Gençliği / İstanbul

ÇÜ’de zam karşıtı etkinlikÇukurova Üniversitesi Zamlara Karşı Öğrenci Platformu 24 Şubat günü yaptığı eylemle zamların geri

çekilmesi için rektörlüğe 1 hafta süre vermiş, zamlar geri çekilmediği takdirde yemekhane boykotubaşlatacağını açıklamıştı. Ancak sürecin boykota evriltilememesi üzerine 3 Mart günü bir tepki etkinliğigerçekleştirildi.

Yemekhane önünde gerçekleştirilen etkinlikte, yemekhane zamlarına ve paralı eğitim saldırılarına değinenkonuşmalar gerçekleştirildi. Çukurova Üniversitesi’nden bir öğrencinin söylediği şarkılarla devam edenetkinlikte şiir dinletisi de sunuldu. Etkinlik şiir dinletisinin ardından Demokratik Haklar Federasyonu müziktopluluğunun söylediği marşlarla ve çekilen halaylarla sona erdi.

İTÜ’de öğrenciler mücadeledekararlı

Geçtiğimiz dönem İTÜ Maçka Kampüsü’nde yeni bir yemekhane yapılması ve yemekhane ile kantinfiyatlarının düşürülmesi talepleriyle yürütülen çalışma dilekçelerin yönetime teslim edilmesi ve yönetiminOcak ayında yeni bir yemekhane yapılacağı sözünü vermesiyle sonlandırılmıştı.

Ancak Mart ayına gelinmesine rağmen okul yönetimi hala öğrencilerin taleplerini karşılamadı. Bu durum üzerine Maçka Öğrencileri 9 Mart günü, kampüs içerisindeki orta merdivenlerde yaptıkları

açık toplantıda neler yapabileceklerini konuştular. Yaklaşık 50 kişinin katıldığı toplantıda, bu sorunu tüm öğrencilerin gündemine sokma amacıyla

yemekhanede çeşitli eylemler yapma kararı alındı.

Soruşturma-ceza terörü gençliğin sesini boğamayacak!

10 Mart 2010 / YTÜ

Page 21: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Baskılar bizi yıldıramaz! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Anadolu Üniversitesi’ndeyasaklara karşı çalışmalar sürüyor

Eskişehir’de Anadolu ÜniversitesiRektörlüğü’nün okulda siyaset yapma yasağınakarşı devrimci, demokrat ve yurtsever öğrencilerüniversitelerin sahiplerinin öğrenciler olduğunusöyleyerek okulda devrimci siyasal faaliyeti çokyönlü olarak sürdürmeye devam ediyorlar.

Öğrenciler 2 Mart günü afiş yasağına karşıgerçekleştirdikleri eylemin ardından RektörDavut Aydın ile görüşmüşlerdi. Aydınpervasızlığını görüşmede de sürdürmüş veöğrencilere anti-demokratik uygulamalarda sınırtanımayacağını, gerekirse her türlü şiddetikullanacağını belirtmişti. Tüm tehditlere rağmenöğrenciler, üniversite içerisindeki faaliyetlerinisürdürüyorlar.

Okuldaki anti-demokratik uygulamalara karşı3 Mart günü ikinci bir etkinlik gerçekleştirildi.Halaylar ve sloganlarla Edebiyat Fakültesi’ninönü eylem alanına çevrilirken fakültenin hertarafı afişlerle donatıldı.

Bu durum üzerine özel güvenlik birimleri, afişasmanın yasak olduğunu belirterek afişlerinindirilmesini istediler. Afişleri indirmeyeceklerinisöyleyen devrimci öğrenciler kısa sürelitartışmanın ardından dekanla bir görüşmegerçekleştirdiler.

Görüşmede, fakültede yaşanacak herhangi birolaydan dekanın sorumlu olacağı söylenerekafişlere müdahale edildiği takdirde gerekenyanıtın verileceğini ifade edildi. Ggörüşmeninardından ÖGB’ler fakülte dışına çıkartıldı.

Faaliyeti engelleme çabası

4 Mart günü ise Ekim Gençliği, Alınteri,DGH ve DPG tarafından örgütlenen 8 Marteyleminin çağrı afişleri yapılırken bir taciz dahayaşandı. ÖGB’lerin faaliyeti engelleme çabasıalınan net tutum sonrası boşa düşürüldü.

Ayrıca aynı gün TKP’li Öğrenciler ve ÖğrenciKollektifleri de okul içerisinde faaliyet yürüttüler.

AÜ Rektörlüğü ailelerikullanıyor

Belli alanlar dışında bildiri okumayı dahiyasaklamaya çalışan Anadolu ÜniversitesiRektörlüğü, ilerici ve devrimci öğrencilerinailelerini arayarak öğrencileri yıldırmayaçalışıyor.

İstihbarat timi gibi çalışan rektörlük, sonolarak aile faktörünü kullanmayı seçti. Rektörlükbir Ekim Gençliği okurunun evini telefonlaarayarak “Çocuğunuz yanlış işlerle uğraşıyor,gelin sizi birkaç gün misafir edelim” ifadelerinikullandı.

Ekim Gençliği okurları ise bu yıldırmagirişimlerine de boyun eğmeyeceklerini ve hiçbirbaskının devrimci faaliyeti sekteyeuğratamayacağını belirtiyorlar.

Eskişehir Ekim Gençliği

Marmara Üniversitesi’nde geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen faşist saldırı, 10 Mart günü yapılan basın açıklamasıve yürüyüşle protesto edildi.

Güz döneminin sonunda faşist güruhun provokasyonu sonucu çıkan çatışmadan dolayı soruşturma alanMarmara öğrencilerinin soruşturma-ceza terörünü hedef alan bildiriler dağıtmaları idareyi ve faşistleri rahatsız etti.

3 Mart Çarşamba günü YTÜ önünde Eğitim Hakkı İnisiyatifi’nin gerçekleştirdiği basın açıklamasından sonraNişantaşı Kampüsü’ne dönen biri kadın iki öğrenci, akşam saatlerinde kampüslerinden çıktıktan sonra faşistlerinküfürler eşliğinde demir çubuklu saldırısına uğradılar. Saldırı sonrasında kafaları yarılan öğrenciler okullarınadönmek istediklerinde ise ÖGB’leri engellemeleriyle karşılaştılar.

10 Mart Çarşamba günü Nişantaşı Kampüsü’nde faşist saldırıyı teşhir eden basın açıklaması gerçekleştirildi.“Faşizme karşı omuz omuza!” ve “Marmara faşizme mezar olacak!” sloganları ile kampüs önünde toplanan‘Marmara Öğrencileri’ kendilerine destek olmak için gelen arkadaşları ile buluşarak öğrencilere sesleriniduyurdular. Kendilerine “Marmaralı Ülkücüler” diyen faşist güruh bu esnada kampüs içerisinden attığı ırkçısloganları ile protestoyu provoke etmeye çalıştı. Kısa süreli bir gerginliğin ardından faşist güruh geri çekildi.

Basın açıklamasında, saldırı teşhir edilerek öğrencilerin saldırıya hedef olmalarına neden olan meşru talepleribirkez daha duyuruldu. Çevik kuvvet polisinin ve ÖGB’lerin kimlik dayatmasını aşarak kampüslerine girensloganlar eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu sırada attıkları ırkçı sloganlarla provokasyon yaratmaya çalışanfaşist güruh çevrede toplanan öğrencilere ajitasyon konuşmaları ile teşhir edildi. Sık sık küfür eden, çeşitli el-kolhareketleri yapan ve son çare olarak da İstiklal Marşı okumaya çalışan faşistler amaçlarına ulaşamadılar.

Devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever öğrenciler ajitasyon konuşmalarıyla faşistleri ve faşist-polis-idareişbirliğini defalarca teşhir ettiler. Daha sonra halaylar çeken öğrenciler, yumrukları havada coşkulu bir şekildesöyledikleri Çav Bella ve Gündoğdu marşlarının ardından Beyazıt Marşı’nı okuyarak kampüsten toplu olarakçıktılar.

Ekim Gençliği / İstanbul

Çukurova Üniversitesi’nde 9 Mart günü, Özel Güvenlik Birimleri Öğrenci Kolektifleri’nin açtığı yayın masasınasaldırıp bir öğrenciyi gözaltına almaya çalıştı.

Öğrenci Kolektifleri’nin amfi kantininde açtığı “Üniversiteli” gazetesi masasına gelen ÖGB şefi “okuma masası/ www.kollektifler.net” yazan dövizleri gerekçe göstererek masanın bir okuma masası değil stand olduğunu,dövizlerin kaldırılmasını istediklerini söyledi. Masada oturan öğrencilerden “Kaldırmayacağız!” cevabını alan ÖGBşefi sivil polislere ve ÖGB’lere dövizleri sökmeleri emrini verdikten sonra masaya saldırı gerçekleşti.

Saldırının ardından Emek Gençliği destek olmak için “Üniversiteli” gazetesinin bulunduğu masanın yanına“Evrensel” masası açtı. Ayrıca saldırı haberini alan devrimci, demokrat öğrenciler açılan okuma masasını savunmakiçin Öğrenci Kolektifleri ve Emek Gençliği’nin yanında yer aldılar. Dövizlerin tekrar asılmasının ardından birsaldırı daha gerçekleşti. Bu sırada Öğrenci Kolektifleri’nden bir öğrenci gözaltına alınmak istendi. Fakat gözaltıgirişimi diğer öğrencilerin sahip çıkması üzerine boşa düşürüldü. Bu sırada ajitasyon konuşmalarıyla polisin veÖGB’lerin bu tutumu teşhir edildi. Ajitasyon konuşmalarına çevredeki öğrenciler alkışlarla destek verdiler. Masabelirtilen saate kadar açık tutulduktan sonra faaliyete son verildi.

Ekim Gençliği / Çukurova Üniversitesi

Anadolu Üniversitesi’nde baskılar sökmeyecek!

Marmara faşizme mezar olacak!

ÇÜ’de ÖGB terörü

Page 22: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Elazığ’da 8 Mart sabahı meydana gelen deprem,rant ve kâr üzerine inşa edilmiş sermaye iktidarınıngerçek yüzünü bir kez daha gösterdi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi veDeprem Araştırma Enstitüsü’ne göre, saat 04.32’de,merkez üssü Elazığ’ın Karakoçan İlçesi’ne bağlıBaşyurt beldesinde, 6,0 büyüklüğünde, 5 kilometrederinlikte bir deprem meydana geldi. DepremElazığ’a 21 km uzaklıkta gerçekleşti. Depremde 41kişi yaşamını yitirdi, yüze yakın kişi de yaralandı.

Erdoğan ölümleri kerpiç evlere bağladı…

Sermaye hükümetinin başbakanı Recep TayipErdoğan, depreme ilişkin yaptığı açıklamada bölgeyegerekli yardımların götürüldüğünü ifade etti. ElazığValisi Muammer Erol ise, depremden etkilenip deulaşılamayan köy bulunmadığını açıkladı. ElazığValiliği Kriz Merkezi, depremde 51 kişinin öldüğünübelirtti.

Kentsel dönüşüm projeleriyle Türkiye’nin dört biryanını büyük şirketlere pazarlayan, geliştirdiği rantprojeleriyle sermayeye yeni alanlar açan AKPhükümeti, bir kez daha kendini aklama telaşına düştü.Depreme ilişkin açıklama yapan Erdoğan, ölümlerinnedenini kerpiç evlere bağlayarak şöyle konuştu: “Şuana kadar kaybettiklerimizin nedeni bu bölgenin yerelmimari anlayışı yani kerpiç yapılanması nedeniyledir.Bu yapılanmanın bedeli ne yazık ki ağır olmuştur.”

Eskiden, başbakanından başbakan yardımcılarına,bakanlardan cumhurbaşkanına ve Genelkurmay’akadar birçok devlet yetkilisi, “ulusal yas”larla, ölüsayısında artış olmaması için bol bol “inşallah”lıdualar edip dileklerde bulunurken, yine Türk sermayedevletinin “büyüklüğü”nden, “güçlülüğü”nden,depremin hakkından gelebileceğinden dem vururlardı.Son 8 yılın başbakanı ise, depremin sorumlusu olarakkerpiç evlerde oturan emekçileri işaret ederekarsızlıkta sınır tanımadı.

İşçi ve emekçileri açlık ve yoksulluk koşullarındayaşamaya mahkum eden bu düzende yeterli önlemalınmadığı için işçi ve emekçiler bir kez daha ölümeyollandı.

Deprem “geliyorum” dedi

Sermaye devleti Türkiye’nin bir deprem coğrafyasıolduğu gerçeğine uygun olarak depreme hazırlıklıolmak ve depremin vereceği zararları asgariyeindirmek için ciddi hiçbir önlem almadı. Genel olarakTürkiye çapındaki bu gerçek, Elazığ depremisomutunda bir kez daha gözler önüne serildi. Yine,“deprem değil, binalar öldürür” tespiti pratiktekanıtlandı!

Son açıklanan resmi verilere göre 41 kişininöldüğü, yüze yakın kişinin yaralandığı ve yüzlerceevin kullanılamaz hale geldiği, Elazığ Karakoçanmerkezli deprem olasılığına, Afet İşleri GenelMüdürlüğü’ne bağlı bazı uzmanlar yayınladıkları birraporda dikkat çekmişti. Yine İstanbul TeknikÜniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi tarafından yapılanaçıklamaya göre 15 Aralık 2001 tarihinden beri ciddi

bir sismik hareketlilik gözleniyordu. Yani Elazığ’da,özellikle de deprem fayı üzerinde bulunan ilçelerdedepremin olacağı belliydi. Belli olmayan sadece nezaman ve hangi şiddette olacağıydı. İTÜ’nünaçıklamasına göre bu deprem bölgesi, her 5-10 yıldabir 5-6 şiddeti büyüklüğünde bir deprem üretmepotansiyeline sahipti.

Deprem geliyorum, geldim işaretlerini veripbinaların temeline dayandığı halde, depremi kerpiçevlere bağlayan Tayyip Erdoğan’ın da aralarındabulunduğu devlet yetkilileri depreme karşı kelimeningerçek anlamında hiçbir önlem almadı. Kapsam veşiddet olarak daha küçük olsa da 17 Ağustos 1999 ve12 Kasım 1999 tarihli depremlerde yaşananlar benzerbiçimde yeniden yaşandı.

Önlem alınmıyor!

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 2000 yılındayaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre Türkiyeçapında, 129 bin 627’si harap ve yıkılması gereken,570 bin 101’i ise esaslı tamirat ve tadilat gerektirenbina tespit edildi. Yani yaklaşık 700 bin binadaoturulmaması gerekiyor… Ama oturuluyor!İstanbul’da yakın zamanda yaşandığı gibi, böylesibinaların çökmesi için depreme de gerek yok!

Her depremden sonra devlet yetkilileri, sürecisermayeye kaynak akıtma anlayışı ile yönetti. Devletyetkilileri bir yandan devletin vatandaşını ne kadar“sevdiğini” göstermek için vergi ödentilerininertelendiği yönünde kararlar alıp açıklama yaparken;diğer yandan deprem sonrasında yıkılan birçok binave evin sigortalı olmadığını da öne sürerek zorunludeprem sigortasını TBMM’de kanunlaştırdı.

Dönemin sermaye hükümeti 17 Ağustos ve 12Kasım 1999 depremleri sonrasında gelen yardımlarael koyup, deprem vergisi uygulamasından sonra,emekçileri soymanın bir başka yolu olarak depremsigortasını seçti. Hükümet depreme karşı alınacaktedbirleri alabilmesi için de bu kanuna gerekduyduğunu, bunu emekçileri düşündüğü için yaptığınıda büyük bir pişkinlikle savunabildi.

Sermaye devleti Türkiye’nin deprem gerçekliğinitüm açıklığı ile bilmektedir. Depreme ilişkin tümbilimsel çalışmaların bilgisine sahiptir. Çalışmalaronun bilgisi ve denetimi çerçevesinde yapılmakta,haritalar önünde durmaktadır. Buna rağmen hiçbirönlem alınmadığı için on binlerce emekçi depremlerde

ölmekte, milyonlarla hesaplanan maddi kayıplar daemekçilerin sırtına kambur olarak yüklenmektedir.

Depreme karşı neden tedbir alınmıyor? Çünküsermaye devleti toplumun, toplumsal ihtiyaçlarınötesinde, emekçilerin yaşam hakkını da aslaönemsemiyor. Devletin de sahibi bulunan kapitalistsınıf ve onu oluşturan bireyler, depreme dayanıklı lüksmalikânelerde yaşadıkları için deprem onları hiçetkilemiyor. Üstelik, deprem sayesinde önemli birkazanç elde ediyorl

İnsanca bir yaşam için mücadeleyi yükseltelim!

Depremde zarar gören emekçilerin zararlarınıkarşılama, kalıcı konut sunma görevi devletindir.Türkiye’de gerçekleşen ise, hem emekçilerin parasınael koyma hem de kalıcı konut vermemektir. Tümkonutlarını kaybeden ya da konutları bir dahakidepremde daha kolay yıkılacak biçimde zarar görendepremzedeler, devletten karşılıksız insancayaşanabilir kalitede olan kalıcı konut talep etmeli,bunun için mücadele birliğini sağlamayaçalışmalıdırlar.

Depremi gerçek anlamda bir felakêt haline getiren,hırsızlığı, yağmayı gerçekleştiren; depremzedeleriçadırlara, prefabrik evlere mahkûm eden vedepremzâdeler yaratan bu soygun-sömürü düzenidir.Bu düzenden hesap sorulmalıdır!

Asgari ücreti açlık sınırının altında tutan birdevletten söz ediyorsak eğer, açlık-tokluğuylailgilenmediği insanların konut gibi bir sorunuylailgilenmesini elbette ve hiç beklememek gerekiyor. İlkdepremde mezarımız olacak konutlardan kurtulmanın,sağlıklı ve ihtiyaca uygun konutlara kavuşmanın birtek yolu vardır. İşçi sınıfının sosyalist iktidarınıkurmaktır.

Sağlıklı, depreme dayanıklı konut sorununu ancakişçi sınıfı çözebilir. Çünkü, işçi sınıfı barınmahakkının gaspını en ağır yaşayan kesimlerin başındageldiği gibi, depremlerde de en fazla ölen kesimi deoluşturmaktadır. Diğer yandan, konut sorunununçözümü, daha pek çok sorunun çözümü konusundaolduğu gibi, işçi sınıfının topluma verdiği başlıcasözlerden biridir. Zira sosyalizm, toplumcu birdüzendir. Tüm çözüm yollarını toplumsal ölçekte elealır.

Deprem değil, kapitalizm öldürür!22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Elazığ depremi sermaye iktidarının gerçek yüzüdür…

Güvenli ve insanca yaşanabilecek konuthakkı için mücadeleyi yükseltelim!

Page 23: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Türkiye’de toplu ulaşım yapılırken raylı sistem,deniz ulaşımı ve havayolları ya verimsiz ya da fazlaelit olarak kalmaktadır. Kent planında da aynı durumgeçerlidir. Özendirilen bireysel araç kullanımıözellikle metropollerin artık kronikleşen bir trafiksorunuyla boğuşmasına yol açmaktadır.

Çözüm için atılan adımlar fazlasıyla popülistolmanın ötesinde hiçbir sonuç üretmemekte en iyiihtimalle geçici çözümler olmaktadır. Bunun en açıkkanıtı İstanbul’a yapılan metrobüs hattıdır. Astarıyüzünden pahalıya gelen sistem çözdüğünden dahafazla sorun üretmektedir. Kuruluşunun daha ilkyılında otobüs vurgunuyla gündeme gelen metrobüsiçin en uygun terim gecekondu olmaktadır. Seçimyatırımı olarak yapılan sistem, üzerine binenyoğunluğu kaldıramamaktadır. Sistem sanıldığınınaksine ucuz değildir. Türkiye’nin dünyanın en pahalıyakıtını kullandığını düşündüğümüzde arka arkayakalkan araçlar büyük bir maliyet anlamınagelmektedir. Ayrıca hattın taşıdığı yükün fazlalığıüzerinden geçtiği yola daha şimdiden zarar vermeyebaşlamıştır. Yol ya tasarımında böyle bir yoğunluğagöre dizayn edilmemiş ya da kuralsızca yapılmıştır.Ancak sonuçta yağışlı geçen bir kışın ardındanbozulmaya başlamış durumdadır. Yol halihazırdaalternatifsizdir. Bulunduğu hat üzerinde yapılan şeritdaraltılması ve azaltılan otobüs seferleri yüzündenmetrobüs hattı üzerindeki en ufak sorun koskocaşehri bir anda kilitlemektedir. Yaklaşık 50 otobüslegünde 200 ila 350 bin yolcu taşınmasıamaçlanmaktadır. Bu sayıdaki araçla işlek saatlerdegerçekleştirilecek seferler, araçların tasarım yükününüzerine çıkılmasına sebep olacaktır. Bunun araçlarınömürlerini kısaltacağı ortadadır. TMMOB MakineMühendisleri Odası da konunun yakıcılığınıvurgulamaktadır. Metrobüs sistemi, Avrupa’dakiuygulamaları göze alınırsa, daha çok küçük şehirleriçin tasarlanmış ve artık demode olmuş bir sistemdir.Böyle ucube bir sistemin bile İstanbul’a biraz olsunnefes aldırdığını düşündüğümüzde Avrupa KültürBaşkenti’nin ne durumda olduğu açık-seçik ortayaçıkmaktadır.

Avrupa Kültür Başkenti İstanbul için söylenecekher şey sermayenin başkenti Ankara için degeçerlidir. Boyutları farklı olsa da özü itibariyledeğişen bir şey yoktur. Ankara’da 20 yıldır bitmeyenraylı sisteme tek bir metre dahi eklenmemiştir. Seçimdöneminde göstermelik başlayan inşaatlar daha sonradurmakta İ. Melih Gökçek’in zihni sinir projeleri dedâhil olmak üzere tüm projeler unutulmaktadır.Kömürle, makarnayla neredeyse 20 yıla yakın birsüredir şehri yöneten belediye başkanı İ. MelihGökçek, süslü sözlerden saçma sapan hayallerdenbaşka bir şey üretmiş değildir.

Böylesi bir planlama ile ortaya çıkan keşmekeşaslında sürpriz değil. En azından bilimsel ipuçlarınıbiraz olsun takip eden herkes ortaya çıkacaklarıönden tahmin edebilecektir. Sürpriz -daha doğrusukabul edilemez- olan bu keşmekeşin faturasının herseferinde misliyle emekçilere çıkartılıyor olması.Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da metrobüs fiyatlarınayapılan fahiş zam Kadir Topbaş’ın metrobüse aslındaneden bu kadar değer verdiğini göstermişti. İBB

başkanı için metrobüs para basan bir darphanekonumunda planlanmıştı. Buradan kazanacağıparaları dünyanın en borçlu belediyelerinden biridurumundaki İstanbul Belediyesi’ni döndürmeye veyolsuzluklarının finansmanına harcamak için planlaryapmıştı. Zaten Topbaş da zammın mahkeme kararıile geri alınmasının ardından bunu açıkça ifadeetmiş, soyguna devam etmek için yeni yollarbulacağını da eklemişti.

İstanbul’un aynadaki aksi konumundaki Ankaraiçin durum daha da vahim. Yakın zamana kadardünyadaki en pahalı toplu taşımayı yapan AnkaraBüyükşehir Belediyesi de en borçlu belediyelerlistesinde üst sıralarda. Geçtiğimiz haftayadamgasını vuran olay ise, Ankara’da yolcu taşımafiyatlarının mahkeme kararıyla yarı yarıyaindirilmesi oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nebağlı çalışan EGO ve özel halk otobüsleri ileminibüslerde ulaşım ücretlerinde altı yıl öncesinedönüldü. 8 Mart gününden itibaren otobüslerde tambilet 90 kuruş, öğrenci 60 kuruş, minibüslerde kısamesafe 90 kuruş, uzun mesafe ise bir lira oldu. İ.Melih Gökçek için tam bir yıkım olan bu kararAnkara’da halk otobüsleri ve dolmuşçular tarafındanda protesto edildi. Yaklaşık 200 milyon zararedeceğini açıklayan Gökçek şunları söyledi: “Budurum belediye için bir kaostur. Bu işin içindenmaddi anlamda çıkabilmemiz ve işin mantığınıanlamak mümkün değildir.”

Yaşanan indirimin ardından kontak kapatarakeylem yapan minibüsçüler ve halk otobüsleri şehirdebüyük bir kaosa neden olurken belediye de sefersayısını azalttı. Böylece bir kez daha fatura özelaracı olmayan emekçilere kesilmiş oldu.

Kentleri birer rant alanı haline dönüştürenkapitalizmin yarattığı açmaz bir kez daha su yüzüneçıkmıştır. Ankara’da yaşananlar aslında kentlerinkim için ne anlam ifade ettiğinin açık bir kanıtıdır.

Hayatımızı belirleyen bir dizi hizmet “belediyecilik”adı altında bizlerin üzerinden oluşturulan bir rantalanına dönüşmektedir. Ulaşım esas olarak ücretsizolmak durumundadır. En basit mantıkla en çokvergiyi ücretli kesimin ödediği düşünülürse işçi veemekçiler bu hizmetin karşılığını fazlasıylavermektedir. Ancak bu hizmetlerin tamamı bir rantalanı olarak tariflenmektedir ve kar-zarar hesaplarıyapılmaktadır. “… Ama tekrar tekrar altını çizmeninönemli olduğunu bildiğimiz tek gerçek, içerisindeyaşadığımız sistemin kapitalist sistem olduğudur. Busistemin tanrısı paradır/kârdır. Bu sistem toplumahizmet götürmeye, onun ihtiyaçlarını karşılamayadeğil, toplumu soymaya dayalı bir sistemdir. Konut,ulaşım vb. sorunları çözmek için gereklikaynaklar/zenginlik birikimi bir avuç asalağın elindetoplanmıştır. Bu zenginliklere el koymadan busorunları çözmek mümkün değildir. Dolayısıylakonut, ulaşım sorununu çözmek, yeşil alanlar, oyunparkları yapmak vb., şimdilerin ortaoyunuseçimlerinin boş vaadleri olmanın ötesinegeçememektedir.

Yaşanabilir bir kent, insanca yaşam ancaksosyalizmde mümkündür.” (Sosyalizm için KızılBayrak, Sayı: 2009/12, 27 Mart 2009)

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları

Yaşanabilir bir kent, insanca yaşam sosyalizmde! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Fiyat düşürmek yetmez: Ücretsiz ulaşım!

Page 24: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Hamburg’da 8 Mart yürüyüşüHamburg’da 8 Mart salon etkinliği ve yürüyüşle

kutlandı. 7 Mart Pazar günü MLPD’li, BİR-KAR’lı,İranlı, Afganistanlı ve Afrikalı kadınlar bir salonetkinliği yaptı. Yemeğin ardından Alman ve İranlıkadınlar müzik dinletisi sundular. 8 Mart’la ilgilikonuşmaların yapıldığı etkinlikte İran’daki kadınlarınmücadelesini anlatan bir de sinevizyon gösterildi.

Yürüyüş için ise 8 Mart günü Saturn’un önündetoplanıldı. Önde MLPD’nin “Kadınlara özgürlük”pankartı yer aldı. Hemen ardında ise diğer göçmenkadın örgütleri yer aldı. Yaklaşık 150 kişinin katıldığıyürüyüş çekilen halaylarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Hamburg

Stuttgart’ta enternasyonal 8 Martetkinliği

8 Mart Stuttgart’ta enternasyonal bir mitinglekutlandı. Courag ve BİR-KAR’dan kadıntemsilcilerin sunumunu yaptığı mitingSchlossplatz’da gerçekleştirildi. Türkiyeli,Kürdistanlı, İranlı ve Alman parti ve kurumlarınkendi bayrak ve stantlarıyla yer aldıkları mitingalanına devrimci coşku hakimdi. Mitingde Courag,BİR-KAR, Si, MLPD, İranlı devrimciler,Mezopotamya Derneği, AGIF ve ATIF adınakonuşmalar yapıldı. Mitinge Aynur Çamalan’ladayanışmak için BİR-KAR tarafından bir mesajsunuldu. Hava koşulları nedeniyle, planlanan yürüyüşiptal edildi.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

Eindhoven’da 8 Mart kutlamasıHollanda’nın Eindhoven kentinde 7 Mart Pazar

günü çeşitli kadın kuruluşları ve partilerin katılımıyla8 Mart etkinliği gerçekleştirildi. 11 örgütünkatılımıyla düzenlenen 8 Mart kutlamasının bu yılkiteması “Bilinçli dünya kadınları” idi.

Kutlama İşçi Partili bir parlamenterin yaptığıaçılış konuşmasıyla başladı. Konuşmanın ardındançeşitli başlıklar altında atölyeler başladı. İki bölümhalinde 4’er atölye gerçekleştirildi. BİR-KAR KadınKomisyonu da bu kutlamaya WVC (Dünya KadınlarKonferansı) hakkında bir workshop ile katıldı. Yemekve bilgilendirme standı açtı. Bilgilendirme standındaTEKEL işçileri için imza toplandı ve resimlersergilendi.

7 Mart sabahı ise Eindhoven Belediyesi’ndebölgesel düzeyde bir tartışma programının yapıldı.Çeşitli sorunlar tartışılarak kararlar alındı. Kararlar,öneriler halinde belediyeye sunuldu.

BİR-KAR Kadın Komisyonu / Hollanda

Bielefeld’te 8 MartBielefeld BİR-KAR’ın 6 Mart’ta düzenlediği

Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği, yapılansunuş ve saygı duruşuyla başladı. Etkinlik Almancave Türkçe yapılan konuşmalarla devam etti. TEKELişçileri için hazırlanmış sinevizyon gösterimininardından da Tamilli Kültür Derneği’nin hazırlamışolduğu dans gösterisi yer aldı. Latin Amerikalı birmüzisyenin sunduğu Latin halk türkülerinden oluşandinleti etkinliğe farklı bir anlam kattı. Müziğinardından etkinlik şiir dinletisiyle son buldu.

Çağrısını sendikaların yaptığı 8 Mart günügerçekleştirilen yürüyüş ise düşük katılımlı vecoşkusuz bir atmosferde geçti. ÇoğunluğunuTürkiyeli göçmenlerin oluşturduğu yürüyüş, ajitasyonkonuşmalarıyla Bielefeld Belediyesi’ne kadar sürdü.

Bielefeld BİR-KAR da yürüyüşe “Kadınınkurtuluşu sosyalizmde” pankartıyla katıldı.Yürüyüşten sonra Bielefeld’in ilerici tiyatrolarındanTheaterlabor’da program devam etti. Burada dasendika temsilcileri kadınların yaşadığı sorunları dilegetiren konuşmalar yaptılar.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Wuppertal’de 8 Mart kutlaması8 Mart günü Almanya’nın Wuppertal kentinde

yapılan etkinlik; tarihsel süreçleri ile kadını konu alankısa bir sunum, şiir ve saygı duruşu ile başladı.Program, kadın sorununu ve kadının mücadeledekiyerini anlatan sinevizyonla sürdü.

Etkinlikte müzik programının dışında RAF üyesiUlrike Meinhof’un tecritteki günlerini konu alan“Ben Ulrike!” adlı tek kişilik oyun da ilgi ile izlendi.

Gecede ayrıca 2011 Venezüela KadınlarKonferansı’nı destekleme çağrısısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Wuppertal

Paris’te 8 Mart8 Mart’ın 100. yılı Paris’te gerçekleştirilen

yürüyüşle kutlandı. Fransız sol partiler, sendikalar vedemokratik kitle örgütlerinin ortaklaşagerçekleştirdiği miting oldukça coşkulu geçti.

8 Mart Pazartesi günü saat 18.30’da NationMeydanı’nda başlayan yürüyüş coşkulu biratmosferde Bastille Meydanı’na kadar sürdü.Yürüyüş boyunca kadın üzerindeki cinsel, sınıfsalbaskı ve sömürü teşhir edildi.

Kızıl Bayrak / Paris

Essen’de 8 Mart etkinliğiDünya Kadınlar Konferansı’na Hazırlık

Komitesi’nin düzenlediği 8 Mart anması, 6 MartCumartesi günü gerçekleştirildi.

BİR-KAR’ın da bileşeni olduğu komiteningerçektirdiği şehir merkezindeki etkinliğe MLPD veBİR-KAR’ın katılımı göze çarparken Linke ve Ver-di birer temsilciyle destekte bulundular.

Hazırlık Komitesi, BİR-KAR ve MLPD adına 8Mart’ın tarihçesi, kadın hareketinin bugünkü durumuve geleceği üzerine yapılan konuşmalardan sonrakadınlar korosunun söylediği devrimci marşlarlaprogram devam etti.

Kızıl Bayrak / Essen

Basel’de 8 Mart etkinliği8 Mart’ın 100. yılında “New York’tan TEKEL’e

direniş sürüyor, mücadele büyüyor!” şiarıyla BİR-KAR ve IGIF (İsviçreli Göçmen İşçi Federasyonu)tarafından yürütülen Dünya Emekçi Kadınlar Günükampanyası 6 Mart günü gerçekleştirilen etkinliklebaşladı. Basel’in en işlek meydanlarından olanClaraplatz’da stant açıldı. Ortak pankartların yeraldığı stantta müzik yayını gerçekleştirildi.Almanca ve Türkçe bildiriler dağıtıldı. Bununyanısıra BİR-KAR, Almanca ve Türkçe hazırlanmış

bildirilerle 13 Mart Cumartesi Bern’degerçekleştirilecek miting için çağrı yaptı.

Etkinlik sonrası Belçika devleti tarafından ROJTV’ye yönelik baskın ve tutuklama terörü protestoedildi.

Kızıl Bayrak / Basel

8 Mart 2010 /Paris

Avrupa’da 8 Mart...24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Avrupa’da 8 Mart...

7 Mart 2010/ Einddhdven

8 Mart 2010 / Wuppertal

Page 25: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Yunanistan’da işçi ve emekçiler direniş bayrağını yükseltti! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Sömürü ve kölelik sisteminin Yunanistanhalkasında yaşanan çöküş, kapitalist/emperyalistdünya düzeninin efendilerini tedirgin ediyor. ABüyesi bir ülkede yaşanan bu iflas, dahası İspanya,Portekiz gibi ülkelerin de benzer bir riskle karşıkarşıyla bulunması, kapitalizmin, insanlık önündeaşılması gereken bir engel olduğu gerçeğinin yeni birkanıtı olmuştur.

Yorgo Papandreu başkanlığındaki “sosyalist” partihükümeti, ekonomik çöküşün faturasını işçi veemekçilere ödetebilmek için “kemer sıkmaönlemleri” paketini dayatmaya hazırlanıyor. Ancaktepkisini genel greve çıkarak gösteren Yunanistan işçisınıfı ile emekçileri, kapitalist çöküşün faturasınıödeme niyetinde olmadıklarını ortaya koymuşbulunuyorlar.

Yüzde 12 düzeyindeki bütçe açığını bu yıl içindeyüzde 8 civarına düşürmeyi hedefleyen Papandreuhükümeti, kuruluşunun üzerinden çok kısa bir süregeçmesine rağmen tam bir açmazla karşı karşıyageldi.

İşçi emekçiler sosyal hak gasplarına genel grevlekarşılık verirken, umudunu emperyalist güçodaklarına bağlayan Papandreu hükümeti Berlin,Paris, Washington nezdinde yaptığı girişimlerdenkayda değer bir sonuç alamadı. Üç başkenti ziyareteden Papandreu, “yardım” değil, “nasihat” almışgörünüyor.

Papandreu’nun taleplerine “ılımlı” yaklaşanFransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bile, ancakçöküşün diğer AB ülkelerine yayılma riskinin artmasıdurumunda Yunanistan’a yardım edilmesinin gerekliolacağını söyledi. Almanya Ekonomi Bakanı ise,Yunanistan’a “bir sent bile” mali yardım yapmayaniyetinin olmadığını söyledi. Yunanistan’ınsorunlarını çözmek durumunda olduğunu söyleyenAlman emperyalizminin sözcüleri, küstah birtutumla, “Ege denizindeki adaları satın” diye de“akıl” vermeye kalkıştılar.

Washington’da ABD Dışişleri Bakanı HillaryClinton ile görüşen Papandreu, buradan da öğüt veiyi temenniler dışında bir şey alamadı. Yardım değil,“normal faizli kredi” talep ettiklerini söyleyenYunanistan başbakanı, bazı spekülatörlerin ülkesinidolandırmak için çaba sarf ettiğini dile getirerek,bunlara karşı mücadele edeceklerini söyledi.Kapsamlı saldırı paketini destekleyen emperyalistşefler, Papandreu’nun yakınma ve taleplerinden peketkilenmiş görünmüyorlar.

Emperyalist merkezlerden umduğunu bulamayanPapandreu, Yunanistan işçi ve emekçilerineyüklenmek dışında bir çözüm bulabilmiş değil. Busıkıntılı durumu az da olsa hafifletmek için olsagerek, halka “masal” anlatıyor.

“Yunan halkının bu konudaki fedakarlıklarınınboşa gitmeyeceğini ve en çok üç yılda kalkınmadayeniden yapılanma sağlanarak, ülke ekonomisinindüze çıkacağını” iddia eden Yorgo Papandreu,yaşanan çöküşün doğrudan kapitalizmin yapısalsorunlarından kaynaklandığı gerçeğini gizlemeyeçalışıyor. Yunan halkına, “geçici bir süre için zorluğakatlanın, sonra refaha ereceksiniz” masalı anlatan

Papandreu, şimdilik kapitalizme toz kondurmuyor. Papandreu’nun, kendi sözlerine inanıp

inanmadığı bilinmez ama Yunanistan işçi sınıfı ileemekçilerinin bu masalı ciddiye almadıkları kesin.Zira kapitalizmin ortaya çıkardığı kabarık faturayıödemeyeceklerini dile getiren işçi sınıfı, emekçilerve ilerici devrimci güçler, yürüyüş, miting, genelgrev ve işgal eylemleriyle mücadelekararlıklılarını ortaya koymuş bulunuyorlar.

AB destekli saldırı paketinin açıklanmasıylabaşlayan grev ve eylemler, 2 milyon işçi veemekçinin katıldığı genel grevle devam etti.Toplu taşıma araçları, havayolu, maliye, eğitimve sağlık emekçileri ile devlet medya organlarıçalışanlarının ülke çapında gerçekleştirdiği genelgrev hayatı felç etti. Sağlık ve basın emekçileriningrevi ise 24 saat sürdü.

PAME (Tüm İşçilerin Militan Cephesi) üyeleri iseAtina’da Maliye Bakanlığı’nı basarak binanın üstkatlarından indirdikleri pankartta halkı sokaklaraçıkarak hükümeti protestoya çağırdı.

Eylem günü ülke çapında 60’a yakın kamubinasının eylemciler tarafından işgal edildiğibildirildi.

11 Mart’ta ülke genelinde bir günlük greve gitmekararı alan sendikalar, militan bir mücadeleyehazırlanıyorlar.

Çürümüş sistemi iflasın eşiğine dayananYunanistan burjuvazisi ile devletinin de bu defa dahapervasız saldıracağı anlaşılıyor. Zira daha ilkeylemlerde kolluk kuvvetlerini ortalığa salanPapandreu hükümeti, şimdiden “halk düşmanı”damgasını yemiş oldu.

Bir hamlede ücretlerin dondurulması, toplutensikatlar, emeklilik yaşının yükseltilmesi, sosyalharcamaların kısıtlanması, dolaylı vergilerinarttırılması gibi kapsamlı bir saldırı paketini

hazırlanan sermayenin hizmetindeki Papandreuhükümetinin pervasızlığı, biraz da çaresizliktenkaynaklanıyor. Zira faturayı emekçilere kesereksistemi kurtarmanın başka yolu yok. Ancaksözkonusu saldırının sonucunu hükümetin ABdestekli planı değil, işçi sınıfıyla emekçilerinmücadele sergileyeceği kararlılık belirleyecek.

Daha hafif saldırılar gündeme geldiğinde bilesokaklara çıkan, meşru-militan bir mücadele hattıizlemekte kararlı olduğunu gösteren Yunanistan işçisınıfı ve emekçilerinin, bu kapsamlı saldırıyı dahamilitan daha kararlı bir direnişle karşılayacaklarınıöngörmek zor değil. Gerçekleştirilen eylemlerşimdiden bu eğilimi göstermiş bulunuyorlar.

Papandreu hükümetinin, sömürü ve kölelik düzenikapitalizmi kurtarmak için gündeme getirdiğikapsamlı saldırının sınıf çatışmalarını sertleştirmesikaçınılmaz görünüyor. Bu çatışmada Yunanistan işçisınıfı ve emekçileriyle enternasyonal dayanışmayıyükseltme görevi, hiçbir gerekçeyle ihmaledilmemelidir.

Kapitalist zincirin Yunanistan halkası iflasın eşiğinde...

Emekçiler faturayı ödememek için direniş bayrağını yükseltti!

24 Subat / Yunanistan

Page 26: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Yunanistan’da rejim, kapitalizmin krizinin de etkisiyleiflasın eşiğindeyken, Yunanistan’ın “sosyalist” başbakanıise iflasın eşiğindeki ülkeyi “kemer sıkma” politikalarıyladüze çıkarmanın yollarını arıyor. “Önlem paketleri” iseYunanistanlı işçi ve emekçiler tarafından grevler ve yaygınprotestolarla karşılanıyor.

5 Mart’ta hayat durdu

Çalışanların primlerinde kesinti, ek vergi uygulamalarıve ücretlerin dondurulması gibi başlıkları içeren “ekonomikönlem paketini” protesto etmek üzere kamu ve özel sektörçalışanları 5 Mart günü çıktıkları genel grevle hayatıdurma noktasına getirdiler. Paket, parlamentoda oylanırkenbirçok kentin ana meydanlarında kitlesel gösteriler yapıldı.Güçlü bir mücadele geleneğine sahip Yunanistanlı işçi veemekçiler gerçekleştirdikleri militan eylemlerle, paket geriçekilene kadar mücadeleye devam edeceklerini bir kez dahagösterdiler.

Atina’da 5 mart günü, Yunanistan Kamu ÇalışanlarıKonfederasyonu (ADEDY) ile İşçi SendikalarıKonfederasyonu’nun (GESEE) çağrısıyla işçi veemekçiler iş bıraktı. Yunanistan GazetecilerSendikası’nın (ESİEA) çağrısıyla kamuya ait basın yayınkuruluşlarında çalışan basın emekçileri de grevdeydi. Özelbasın yayın kuruluşları çalışanları da greve 3 saatlik işdurdurma eylemiyle destek verdi. Öğretmenler, doktorlar vesağlık emekçileri de iş bıraktı. Hastanelerde yalnızca acildurum ve güvenlik birimleri çalıştı.

Tüm İşçilerin Militan Cephesi’nin (PAME) 24 saatlikgrev çağrısına Devlet Elektrik ve Su işleri Teşkilatlarıçalışanlarının yanıt vermesiyle müşteri hizmetlerindeaksamalar oldu. PAME’nin çağrısına uyan işçi ve emekçilertoplam 59 kentte yürüyüşler ve mitingler gerçekleştirdiler.PAME üyeleri, ülke genelinde 60 kamu binasını işgal etti.

Atika bölgesinde toplu taşıma araçları sefere çıkmadı.Havaalanlarında çok sayıda iç ve dış sefer iptal edildi. Aynısıralarda Atina’da Olimpic Havayolları’nın işten çıkardığıişçiler şirketin ana muhasebe binasını işgal etti.

Protesto gösterileri

Yunanistan Parlamentosu’nun da bulunduğu SindagmaMeydanı’nda protesto gösterisi yapıldı. Polisle kitlearasında çatışma çıktı. Bir grup işçi ise polis engelini aşarakparlamento bahçesine girdi. Bahçeye ekonomik önlemleriprotesto eden dövizler asıldı. Birçok farklı bölgede polislegöstericiler arasında çatışmalar yaşanırken, kapitalizminsimgesi mağaza ve işyerleri de hedefteydi.

Panagopulos’a protesto

GESEE Başkanı Yannis Panagopulos bir grup işçitarafından protesto edildi. “Hükümet yanlısı olmak veçalışanların haklarını desteklememek”le suçlananPanagopulos, yüzünden yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

Önlem paketinin açıklanmasıyla Aralık ayında PAME,sol sendikalar birliği Syriza, Olme gibi ilerici sendika vebirliklerin çağrısıyla protesto eylemleri ve grevler yapılmışfakat Yunanistan’ın en büyük iki sendikası olan ADEDY veGESEE ilk grevlere katılmamışlardı. Ancak bu sendikalar,tabandan gelen basınçla grevleri örgütlemek zorundakalmışlardı.

Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri...Bangladeş’te işçi ölümlerine

tepkiBangladeş’te bir fabrikada 2 hafta önce

çıkan yangında onlarca işçinin yanarak hayatınıkaybetmesi sendikaları ve meslek örgütleriniharekete geçirdi. Fabrikada güvenlik önlemlerialınmadığı için yaşanan bu katliamın ardındanUlusal Giyim İşçileri Federasyonu, işçilerle veaileleriyle dayanışmada bulunan meslekörgütleri bir araya gelerek hükümetten veşirketlerden fabrika sahibinin derhaltutuklanmasını, yaralı işçilerin tedaviettirilmesi ve tazminat ödenmesini, çıkanyangınla ilgili araştırma başlatılmasını veolayın tekrarlanmaması için etkili ve acilönlemler alınmasını talepetiler.

Bulgaristan’da doktorlargrevde

Bulgaristan’da doktorlar Ocak ayı maaşlarının ödememesi üzerine 8 Mart Pazartesigünü greve çıktılar. Doktorlar, sağlık sisteminin yeniden düzenlenmesini ve bütçeden ayrılan payınarttırılmasını talep ediyorlar. Bulgaristan’da sağlık bütçesi bu yıl geçen yıla oranla %14 oranındaazaltılmıştı.

Samsung Elektronik ölüm saçıyor!Elektronik üreticisi Samsung’ta meslek hastalığına yakalanan işçilerin ölümü Güney Kore’de ilerici

güçleri ve örgütleri harekete geçirdi. İşçilerin yakalandığı kanser türünün Amerika’da IBM’de çalışan “çip”işçilerinin ve dünya genelinde elektronik sektöründe çalışan tüm işçilerin yakalandığı kanserle önemliölçüde benzerlik taşıdığı fark edildi.

Yarı-iletken Endüstrisi İnsan Hakları ve Sağlığı Destekçileri (SHARPS), Kore Metal İşçileri Sendikasıve İş Kazası Kurbanları için Asya İletişim Ağı’nın hazırladığı dilekçe Kore Devlet Başkanı’na, ÇalışmaBakanı’na, Samsung Elektronik’e ve Kore Mesleki Güvenlik ve Sağlık Ajansı’na sunuldu. DilekçedeSamsung’un ölümlerin sorumluluğunu kabul etmesi, hastalığa yakalananlara tazminat ödenmesi ve bu tarzhastalıkların ve ölümlerin yeniden yaşanmaması için düzenlemelerin yapılması talep edildi. Samsung,ölümlerin sorumlusu olduğunu reddederken hükümet ise tazminat ödenmesini kabul etmedi.

Krizin faturası kapitalistlere!26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Yunanistan’da emekçiler iflasın faturasını ödemiyor!

8 Mart 2010 / Bulgaristan

Page 27: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

“Cumhuriyet, bir iç savaş, bir özel savaş aygıtıolarak kendisini kurumlaştırdı ve her döneminihtiyaçlarına göre yeniden örgütledi, onun tarihi, birbakıma bunun tarihidir…”

Yazımızın bir önceki bölümünü bu cümleylebitirmiştik. Bu noktayı biraz açmakta yarar var.

Beş: Tek ulus, tek devlet, tek millet ve vatanhedefi, kaçınılmaz olarak bütün iktidarın tek eldetoplanmasını, merkezileşmesini getirdi. Bu, her türlüfarklılığın, her türlü muhalefetin bastırılmasını veyasaklanmasını zorunlu kıldı. Cumhuriyetin kendisiiçin tehdit ve tehlike olarak gördüğü üç temel hedefvardı: Genel deyişle, Kürtler, komünistler ve devletkontrolü dışına çıkma eğiliminde olan islamcılar…İlk iki hedef ve “öcü”, her türlü farklılığın vemuhalefet eğilimin bastırılmasında çok temel bir silaholarak kullanıldı. Bu silahlar günümüzde de etkin birbiçimde kullanılmaktadır.

Bütün iktidarın tek elde toplanması,merkezileştirilmesi ve yoğunlaştırılması süreci, TekŞef, Tek Parti iktidarı biçiminde somutlaştı.Görünürde meclis ve yargı kurumları var. Ama bu“ayrımın” tamamen “şekli” olduğu, hepsinin “EbediŞefin” emrinde olduğu, onun karşısında hiçbir“iktidar” hükmünün olmadığı, bugün, birçok çevretarafından rahatlıkla ifade edilmektedir. 1926 İzmirSuikastı Davası, anılan bütün iktidarın tek şeftetoplanması ve merkezileşmesi sürecinin de finaliniteliğindedir. Bu dava ile Mustafa Kemal içinmuhtemel muhalifler, muhalif potansiyeli taşıyanlar,iktidarı için sorun yaratabilecekler ya da alternatifolabilme eğilimini taşıyanlar tümden susturulur vetasfiye edilir. Milli savaşın askeri ve politikşahsiyetleri düzmece gerekçelerle gözaltına alınır vetutuklanır. Bunlardan biri de Kazım Karabekir’dir. Odönemde Başbakan olan İsmet İnönü bu tutuklamakararını kaldırma girişiminde bulunur. Bunun üzerineM. Kemal, “mahkemeler” aracılığıyla İnönü hakkındada tutuklama kararı aldırtır; bu, bir tehdittir ve İnönü,Karabekir ile ilgili aldırdığı tahliye kararını ortadankaldırır ve böylece kendisini “güvenceye” alır. Bu,çarpıcı bir örnektir. Bu, tek şef iktidarının, daha sonraİtalyan faşizmi ve Alman Nazizm’ine ön örnek olacaktek şef iktidarının gücü ve yapısı hakkında somut birfikir vermesi bakımından son derece aydınlatıcı birörnektir!

Tek elde, tek kişide toplanmış bu iktidar, kuşkusuzkendi alternatiflerine ve onların potansiyellerineyaşam hakkı tanımama mekanizmalarınıkurumlaştırır. Bununla birlikte bu iktidar biçiminin“ideolojik hegemonya” aygıtını geliştiripkurumlaştıracağı çok açıktır. Resmi tarih - ünlüNutuk’la birlikte - , Dil-Güneş Teorisi, bunun tümtopluma yedirilmesi işleviyle geliştirilen eğitim,basın-yayın kurumları, anılan ideolojikhegemonyanın sonuçları olmaktadır.

Alternatifleri susturma ve bastırma mekanizması,salt baskı ve şiddet yöntemleriyle olmamaktadır.Kontrol altında tutma, bunun için sahte partiler kurmave onlar aracılığıyla muhalif eğilimleri açığa çıkarmave böylece bastırma ve kontrol etme mekanizmalarıetkin bir biçimde kurulur ve geliştirilir. Bunlarınayrıntılarına girmek konumuz değildir. Anlatmayaçalıştığımız, kemalist tek şef ve tek parti iktidarının

kuruluş süreci, kuruluş felsefesi ve kullandığıyöntemlerle mekanizmaların gün ışığınaçıkarılmasının zorunluluğu ve bunun olmamasıdurumunda demokratikleşme konusunda söyleneceksöz ve atılacak adımların koca bir aldatmadan öte birdeğer taşımadığıdır!

TC’nin kuruluş hikâyesi ve felsefesi, kemalistiktidarın askeri, despotik ve özel savaşçı nitelikleriylesağlıklı bir hesaplaşma içine girmeden bir bütünolarak TC’nin tarihini kavramak ve bundan dolayısağlıklı bir tartışma sürecini geliştirmek mümkündeğildir. Bunun için M. Kemal’i koruyan yasalarınkaldırılması, tartışma sürecini engelleyen politik vekültürel ortamın değiştirilmesi kaçınılmazdır. Yinebununla birlikte “Devrim yasaları” olarak tanımlananve özel olara korunan hükümlerin de temizlenmesigerekir. Yani Cumhuriyet’in kurtuluş hikâyesi,felsefesi ve geliştirilen iktidar süreci özgür birtartışma sürecince açılmak durumundadır. Yoksagüncel demokrasi tartışmalarını sağlıklı yürütmek vebunu sağlıklı temellere oturtmak mümkün değildir!

Kuşkusuz TC’nin ana aygıtları özel savaşa göreörgütlenmişlerdir. Ama bu konuda önemli birdeneyimi de var: Teşkilat-ı Mahsusa! Özel örgütanlamına gelen bu örgüt, Ermeni Kırımı’nıgerçekleştiren çekirdek örgüt ve kadronun kendisidir.Aynı zamanda bu örgüt ve onun kadrosu, TC’yi kuranörgüt ve kadrodur! Bu anlamda Osmanlı ile TCarasında kopmaz ve şaşmaz bir devamlılık ilişkisi var.Bu çekirdek yapı, daha sonraki dönemlerdeKontrgerilla olarak karşımıza çıkar. Bunlarla birliktebu yapı aynı zamanda TC’nin karanlık tarihinin desomut bir göstergesidir! Teşkilat-ı Mahsusa’danKontrgerilla’ya uzanan kanlı ve karanlık tarihaydınlatılmadan, suç pratiği deşifre edilmedenburjuva anlamda asgari bir demokrasinin gelişmesimümkün değildir.

Altı: Türkiye’de demokrasi sorununu tartışırken,

onun emperyalist sistem ve devletlerle var olanbağımlılık, yeni-sömürgecilik ilişkilerini göz ardıetmek, tartışmayı eksik bırakmak ciddi bir eksiklik veyanılgı olacaktır. Daha da önemlisi, bu noktayıgörmezlikten gelmek, demokrasi mücadelesinimantıki sonuçlarına vardırmamak anlamınagelmektedir.

Bilindiği gibi “emperyalizm, özgürlük değil,egemenlik ister”, pratik tarihi de bunun sayısızkanıtını sunmaktadır. Bu tarihi süreci, Osmanlıdöneminde başlayan “Batılılaşma hareketi”ne,Tanzimat Fermanı’na kadar götürmek mümkündür.Ancak esas olarak 2. Dünya Savaşı’ndan sonrabaşlayan süreç, NATO üyeliği, CENTO, ABD ilegeliştirilen “İkili ilişkileri” ve bunların Türkiye’dekiiktidar aygıtlarıyla bağlantıları hakkında esaslıtartışmalar yapmak, bu konudaki TC’nin tarihinigözler önüne sermek gerekir. Özel Harp Dairesi’nin,Kontrgerilla’nın, bilinen ABD patentli “SahraTalimnameleri’nin” bu bağımlılık ilişkilerinin somutsonucu olduğu bilinmektedir. 27 Mayıs, 12 Mart, 12Eylül askeri darbelerinin doğrudan ABDemperyalizmi ile ilişkisi birçok yönüyle açığaçıkmıştır. Bağımlılık ilişkisi, iktidar anlamındairadenin dış merkezlere bağlı olması anlamına gelir.Ekonomik, politik, askeri ve kültürel olarak başkamerkezlere bağlı olanların özgür ve bağımsız kararvermeleri de mümkün değildir.

Bu nedenle yeni-sömürgecilik ve bağımlılıkilişkilerine dokunmadan demokratikleşme hakkındasöylenecek her söz, en azından topal kalmayamahkûmdur!

Bu noktayı 12 Eylül faşist askeri darbesiüzerinden tartışmak daha anlamlı ve anlaşılırolacaktır kanısındayız. Bir sonraki bölümde bunoktayı tartışmaya devam edeceğiz.

Devam edecek…9 Mart 2010

Heron’lara eylemli karşılamaFilistin İçin İsrail’e Boykot Girişimi 5 Mart günü İsrail

Konsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirerekTürkiye’nin İsrail’den Heron uçakları alımını protesto etti.

Levent Metro çıkışında toplanarak İsrail Konsolosluğuönüne “Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot” ve “İşgale,Gazze ablukasına ve katliamlara BİR KURUŞ BİLE YOK-10 Heron= 183 milyon Dolar ($)= 274,5 Milyon TL= 732milyon Şekel (₪)” pankartları arkasında yürüyen Filistinİçin İsrail’e Boykot Girişimi adına basın açıklamasınıgerçekleştiren Nikola Saafin, “Ulusal çıkar” bahanesinesarılan Türkiye hükümetlerinin, ordusunun ve sermayesininİsrail’le ikili ilişkilerden taviz vermediğini belirttikten sonraTürkiye-İsrail askeri ve ekonomik ilişkilerinin, her iki ülkearasındaki siyasi gerilimlerden faydalanarak ilerlediğine dikkat çekti.

“Tüyü bitmedik yetimin hakkını kimseye yedirtmeyeceğini” açıklayan hükümet Kürt halkına karşı dahaisabetli bombaların atılması amacıyla “yetimlerin hakkını” Filistin halkına atılan her kurşunda suç ortağı olmapahasına, Heronlara akıtmakta tereddüt etmiyor.” diyen Saafin bu topraklarda Siyonizmi hiçbir biçimdebarındırmayarak Ortadoğu’nun gerçek barışı için mücadele edeceklerini vurguladı.

Saafin açıklamasını “İsrail’le tüm askeri, ticari, diplomatik, akademik, kültürel ilişkilere son verilsin!”sözleriyle noktaladı.

Türkiye’de demokratikleşme sorunu üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Türkiye’de demokratikleşme sorunuhakkında kısa notlar… -4-

M. Can Yüce

Page 28: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Gericilik yılları yalnızca siyasal gericiliğin doludizgin yol aldığı bir dönem değildir. Asıl olarak,mücadelenin kendisi ideolojik alanda yaşanır. Karanlıkyıllar, ideolojik karanlığın egemenliğini kurduğu birdönem olarak karakterize olur. Burjuvazi kendisi içinele geçirdiği imkanları sonuna kadar, tepe tepekullanmaya ve devrimci olan her şeyden intikamalmaya çalışır. Burjuva “ideolojiye” karşı mücadeleadına her alana ideolojik olarak sızmaya çalışır.Devrimci ideolojiyi “ideolojik” olduğu gerekçesiyleyok etmeye, ideolojisizlik adına kendi ideolojikhakimiyetini tahkim etmeye çalışır.

Grevler, direnişler, hak alma mücadelesi,dayanışma eylemleri, kısacası işçi sınıfının hereylemini “ideolojik” diye yaftalayarak bilinçleriçarpıtmaya, böylece kendi egemenliğini daha sağlambiçimde kurmaya çalışır. Hiçbir ayrım yapmadan“savaşa karşı” genel söylemiyle kölelerin kölesahiplerine karşı savaş hakkı yok sayılır.

Burjuvazi bu saldırısını asıl olarak liberal “sol”argümanlarla yürütür. “Sol”dan düşen, hayalkırıklığına uğramış, toplumlar tarihinin zikzaklarınıanlamaktan aciz, mücadelenin tek yönlü yol olduğunudüşünen dönekler, burjuvazinin sofrasında kendilerinibir kaşık çorba karşılığında pazarlarlar. Her şeye birfiyat biçen burjuvazi bu gönlü kırık uşaklarına dakucağını açar, onlardan yediklerini kusmalarını ister,onlara bunu dayatır.

Artık liberal “sol” söylem revaçtadır. Sınıfmücadelesinin yerine “tarihsel uyum”, “karşılıklısorumluluk”, emperyalist tahakküm ve çatışmanınyerini “karşılıklı bağımlılık” ve “uzlaşma” ikameedilir. Yoksulluğa “karşı”dırlar. Ancak kapitalizmigeliştirerek, böylece üretici güçleri ve tekniğingelişmesini sağlayarak bu “kötülüğün” aşılabileceğiyalanının taşıyıcısı olurlar. Sınıf mücadelesini “etnik”,“kültürel” ve “cins”ler mücadelesiyle ikame ederler.Emek cephesini güçten düşürüp onu bölmek için her“ayrılığı” büyüteç altına yatırarak, toplumun sınıfsalbölünmüşlüğünü gizlemeye, gizlemek mümkünolmayınca da kimi yöneticilerin “basiretsizliği” olarakgöstermeye çalışılar. Bush’un yerine Obama’nın gelişiyeni bir dönem, “barış çağı” olarak lanse edilir.AKP’nin iktidara yerleşme savaşı, anti-militarizmolarak pazarlanır. Yeteneklerini, içtikleri çorbanınbedelini kusmanın aracına dönüştürürler.

Gericilik yıllarının değişmez kurallarıdır bunlar.Düşman kampın bu salvo atışları devrimci cephede deetkisini göstermeye başlar. İkircikli, umudu kırılmış,bir an önce güç olma sevdasına kapılmış kesimlerinide derinden etkiler. “Dönem değişti”, “eski kafayla vepolitika tarzıyla bir yere varılmaz” söylemlerikulakları tırmalamaya başlar. İllegal örgütkurtulunması gereken bir “yük” olarak görülür. Çürükkokusu her yanı sarar. Ancak “dönem değişti”diyenlerin dönüp dolaşıp vardıkları yer, eski denenmişyola, burjuvaziye çıkan çıkmaz sokağa sapmakolmaktadır.

Bunlar hala devrimci oldukları veya devrimci olmaiddialarını bırakmak istemedikleri için, henüz öncüllerigibi ideolojiye karşı açık savaş açamazlar. Kuşkusuzona da sıra gelecektir. Şimdilik utangaç bir şekilde,“çok ideolojik olmayalım” söylemleriyle idare ederler.

“Nerede hareket orada bereket” mantığıyla rüzgaragöre savrulurlar. Sınıfsal zemin ve ideolojilerindendolayı her zaman tutanacak bir yer ararlar. Bir an öncegüç olmak telaşına düşerler, kalan devrimci değerlerinide bu hengame içerisinde tüketerek, bataklığa doğruyol alırlar. Sınıfa karşı sınıf politikasını “darlık”,“sekterizm”, daha olmadı “troçkizm” olarakdamgalamayı çok severler. Modaya uygun olaraködünç aldıkları bir söylem tuttururlar. Burjuvazinindönek ve döküntü liberal “sol” uşakları aracılığıylaalan açtığı “alt kimlikler” labirentinde kendileriniyitirirler. Bazen burjuva medya sayfalarında veyagörüntülerinde yer vererek onları “onurlandırır”.Burjuvazinin boy aynasında görüntülerininyansımasını kendi bulunmaz yetenekleri olarakalgılamakta ve öyle göstermekte beis görmezler.

8 Mart ve iki ayrı yol

“1913 ve 1914’teki kutlamalarda, UluslararasıKadınlar Günü’ne sadece kadınların katılmasınıisteyen Menşeviklerle, tüm işçi sınıfının katılımındaısrar eden Bolşevikler arasında derin farklılıklarvardı...” (Kadının Özgürlüğü ve Sınıf Mücadelesi,Tony Cliff, Ataol Yayıncılık, s.115)

“Demek ki bugünün Türkiye’sindeki tartışmanın 8Mart’ın tarihsel çıkışına (1910’daki kabulüne) kadaruzanan bir derin tarihsel kökü de var. Demek oluyor kikonuya ilişkin tartışma o kadar masum, ayrım çizgilerio denli önemsiz değil. Tam tersine, iki farklı tutumarasındaki ayrım, reformizm ile devrim arasındaki ogenel ve temel ayrım çizgisinin kadın sorunu üzerindenözel bir yansımasından başka bir şey değildir.” (8Mart’ın Tanıklık Ettiği Ayrışmanın İlkesel Anlamı vePolitik Önemi, H. Fırat, Ekim Sayı:252, Mayıs 2008)

8 Mart kutlamalarında tutulan iki ayrı yolu doğruokuyabilmek ve herkesi yerli yerine oturtabilmek içinuzunca bir giriş yapmak zorunda kaldık. “Yeniye” bukadar düşkün olan ve “eskinin” düşmanı olanlarnedense hep denenmiş marksist yola düşmanlıktabirleşiyorlar. Tuttukları yolun eskinin de eskisi, işçisınıfının sınıf politikasına karşı işçi sınıfının birliğini

parçalayan, onu alt kimliklere bölen burjuva liberal yololduğunu nedense bilmezlikten geliyorlar. Sınıflıtoplumlar ile bugünün modern toplumu açısındanbaskı ve ayrımcılık ile hangi görünüm altında yansırsa yansısın sömürünün sınıfsal özü karartılmayaçalışılıyor. Bu baskı ve tahakkümün sınıfsal özü yokturdiyemedikleri için, onu karartmaya çalışarak, bu“kötülüklere” karşı mücadeleyi kapitalist sisteme karşımücadele perspektifiyle ele almak yerine, cinsler arasımücadeleye indiriyorlar. Bunu da dönemi anlama,büyük politika yapma olarak pazarlıyorlar.

“Kadınlar şiddetsiz, sömürüsüz ve güvenli birdünya istiyor: Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor”başlığı kullanan Radikal için de buraya kadar sorunyoktur. Onlar için asıl sorun, işçi sınıfının “şiddetsiz,sömürüsüz ve güvenli bir dünya” için verdiğimücadelenin doğru hedeflere yönelmesiniengellemektir. Bu gerici rollerini oynayabilmek için,işçi sınıfı ve emekçileri şiddet ve baskının suçlusuolarak göstermeyi ideolojik çabalarının merkezinekoyarlar. Her türlü baskı, şiddet ve sömürününkaynağının kapitalizm olduğu gerçeğinin üzeriniörtmeye çalışırlar. Bataklığı unutturup sivrisineklerleyaman bir savaşa tutuşurlar!

Devrimci olma iddiası taşıyan partilerinprogramlarında elbette sorunların “çözümü” için genelbir çağrı olarak kapitalizme karşı mücadele maddelerivardır. Ancak günlük mücadeleye gelince,programlarının bu genel çağrılarını bir kenara iterekburjuva liberalizminin kuyruğuna takılmayı bir marifetve “yenilik” olarak sunmayı çok severler. Bu haliyleprogramları ayıbı örten incir yaprağı işlevi bilegörmez.

Komünistler, kapitalizmin ezdiği tüm toplumsalkatmanların özgün taleplerine sahip çıkarlar. Bunlarısınıf mücadelesinin bir zenginliği ve çok yönlülüğüolarak ele alırlar. Programlarını günlük mücadeleiçerisinde hayata geçirilecek bir eylem kılavuzu olarakgören komünistler ile onu boş maddeler yığını olarakgören oportünizm arasındaki ayrım çizgisi burada dakendisini ortaya koyar.

K. Ali

8 Mart ve iki ayrı yol...28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

8 Mart bölünmesinin ideolojik vetarihsel arka planı

Page 29: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Tutsaklar tedavi edilmiyorİstanbul’da ilerici ve devrimci kurumlar, hasta

tutsakların serbest bırakılması için gerçekleştirdiklerieylemlerin 32. haftasında, Bolu F TipiHapishanesi’nde kalan Ümit İlter’in tedavisininengellenmesine dikkat çektiler.

5 Mart Cuma günü Taksim Tramvay Durağı’ndabir araya gelen kurumlar İstiklal Caddesi boyunca“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı vetutsaklara özgürlük şiarlarının yer aldığı dövizlertaşıyarak yürüyüş gerçekleştirdiler.

Galatasaray Lisesi önüne gelindiğinde basınaçıklamasını ÇHD Yönetim Kurulu üyesi SüleymanGökten okudu. 32 haftadır hasta tutsaklar içinyürüdüklerini söyleyen Gökten, hasta tutsaklarıntedavileri yapılmadığı için durumlarının ağırlaştığınıve hasta tutsaklara yenilerinin eklendiğini söyledi.

Hasta tutsakların durumunu anlatan son örnekolarak Ümit İlter hakkında bilgi veren Gökten,İlter’in akciğerinde oluşan ağrılar nedeniyle 4 ayboyunca hastane hastane dolaşmasına rağmen halenhastalığının teşhisini yapacak hastanebulunamadığını ifade etti. Açıklama, hastatutsakların serbest bırakılması talebiyle sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Adana’da oturma eylemiAdana’da hasta tutsakların serbest bırakılması

talebiyle her hafta gerçekleştirilen eylemlerinsonuncusu 6 Mart Cumartesi günü gerçekleştirildi.

“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın işkenceye son”pankartının açıldığı eylemde yapılan konuşmadainsan olmanın ve yaşam hakkının sözde anayasaylagüvenceye alınmasına rağmen 39 devrimci hastatutsağın ölümle yaşam arasında bulunduğu ve bunaher geçen gün yenilerinin eklenmesinin muhtemelolduğu ifade edildi.

Açıklamada Erol Zavar, Abdulsamet Çelik veTaylan Çintay’ın sağlık durumlarına da değinilerekbaşta bu üç tutsak olmak üzere tüm hasta tutsaklarınserbest bırakılması istendi.

Yapılan açıklamanın ardından beş dakikalıkoturma eylemi yapıldı. Hasta tutsakların resimlerinintaşındığı eylem sloganlarla bitirildi.

Kızıl Bayrak / Adana

İHD Akçay’a özgürlük istediİHD İstanbul Şubesi 9 Mart günü Galatasaray

Lisesi önünde gerçekleştirdiği basın açıklaması ile 3yıla yakın süredir Maltepe Çocuk Cezaevi’ndetutuklu bulunan kan kanseri Abdullah Akçay’aözgürlük istedi.

Basın açıklamasını okuyan İHD Yönetim Kuruluüyesi Sevim Kalman, yaklaşık 7 aydır kan kanseriyleyaşam mücadelesi veren 17 yaşındaki AbdullahAkçay’ın yaşam hakkının geri verilmesi içinCumhurbaşkanı Gül’e, Adalet Bakanı’na, Ceza veTevkif Evleri Genel Müdürü’ne, TBMM İnsanHaklarını İnceleme Komisyonu’na ve Adli TıpKurumu Başkanlığı’na mektup gönderdiklerinibelirtti.

Hastanenin bodrum katındaki tutuklu bölümündebulunan ve kan kanseri hastası olmasına rağmen

ortapedi bölümünden hizmet alan Akçay’ıntedavisinde ciddi aksamalar yaşandığının ifadeedildiği açıklamada, Akçay’ın tutuklulukkoşullarının sağlık durumunu olumsuz etkilediği dedile getirildi.

Açıklamanın son bölümünde ise Akçay’ın serbestbırakılarak gerekli tedavi ortamına kavuşturulması,serbest bırakılana kadar da gerekli tedavikoşullarının sağlanması talep edildi.

Açıklamanın ardından Abdullah Akçay içinhazırlanan mektup Galatasaray Postanesi’nden ilgilikurumlara gönderildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!

Devrimci kadın tutsaklarla dayanışmaeylemi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün100. yıl dönümünde Devrimci 8 Mart Platformutarafından hapishanedeki devrimci kadınlarladayanışmak amacıyla kart atma eylemigerçekleştirildi.

Sakarya Caddesi’nden Yenişehir Postanesiyürünen eylemde postane önüne gelindiğindeplatform adına konuşma yapıldı. Konuşmadatecritin hala sürdüğü ve hapishanelerde onlarcahasta tutsak bulunduğu söylendi. “8 Mart’ın100. yılında bizlerin de hapishanelerdekidevrimci kadınların yanında olduğumuzuhatırlatmak amacıyla kart atma eylemigerçekleştiriyoruz” denildi. Yapılan açıklamanınardından hazırlanan kartlar postalandı. Eylem,“Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!” sloganlarıyla sonbuldu.

Eyleme 50 kişi katıldı. Kızıl Bayrak / Ankara

Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!

Kaybedilen kadınların akıbeti sorulduCumartesi anneleri 6 Mart günü Galatasaray Meydanı’nda 258. kez bir araya geldi. Eylemde, 8 Mart

Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Tatvan’dan Ankara’ya kaybedilen yüzlerce kadının akıbeti soruldu. Basın açıklaması öncesinde Roj TV’nin kayıpların sesi olduğunun vurgulandığı bir konuşma yapan

kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, yıllardır gerçekleştirdikleri eylemlerin medya tarafındangörmezden gelindiğini söyledi. Tosun şunları ifade etti:

“Kürtlerin penceresi olan Kürtlerin sesini duyuran Roj TV’ye Türkiye ile ortak baskın yapan Belçika’yıkınıyoruz. Bu televizyon Kürtlerin gözü kulağıdır, yıllardır Kürt bölgelerinde, asit kuyularına atılan, diri dirikazanlarda yakılan, toplu mezarları, beyni dağıtılarak bir taş altına atılarak kaybedilenlerin akıbetiniaraştırdı. Kayıp yakınlarının sesi oldu. Ancak 2 gün önce bu televizyon basıldı. Neden? Kürtlerin sesi olduğuniçin mi? Kayıp edilen insanların akıbetini sorduğu için mi?”

Kürtlerin ne pahasına olursa olsun kendi penceresini açık tutacağını söyleyen Tosun, Belçika devletine“Roj TV’den elinizi çekin!” diye seslendi.

2004 yılında kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Ceylan’ın gerçekleştirdiği basınaçıklamasında, 1994 yılında Tunceli’nin Gökçek Köyü’ne bağlı Mirik Mezrası’nda Yeter Işık, Elif Işık,Gülizar Serin ve 3 yaşındaki Dilek Serin’in kaybedildiği ifade edildi. Ceylan, burada gerçekleşen askerioperasyonun ardından yaşanan kayıplardan devletin “güvenlik” güçlerini sorumlu tuttu.

Ceylan, kaybedilen tüm kadınlara ilişkin devlet arşivinde yer alan belgelerin açılmasını, kadınlarınkaybedilmesinde sorumluluğu bulunan askeri-sivil tüm görevlilerin yargılanmasını istedi.

Page 30: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

Kızıl Bayrak’a yargı terörüSermaye devletinin baskı, yasak ve terörüne karşı 15 yılı aşkın süredir sosyalist devrimci çizgide yayın

hayatını sürdüren gazetemiz Kızıl Bayrak hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaaçıldı.

Her zaman Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini sahiplenen ve buna ilişkin haber, yorum vedeğerlendirmelere sayfalarını açan gazetemize yönelik savcılık soruşturmasına “Terör örgütü propagandasıyapmak, terör örgütlerinin açıklamalarını yayınlamak” gerekçe gösterildi.

Haftalık periyotlarla çıkan Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak gazetesine yönelik soruşturmaya gerekçe olarak18 Aralık 2009 tarihli sayısının 4. ve 6. sayfasında yer alan yazılar gerekçe gösterildi.

Gazetenin 4. sayfasında yer alan “Kürt halkıyla eylemli dayanışmayı yükseltelim” başlıklı yazıda “PKKKONGRE/GEL’in propagandasının yapıldığı” iddia edildi.

Gazetenin aynı sayısının 6. sayfasında yer alan “KCK: DTP fiilen ve resmen meclisten çekilmeli”başlıklı haber üzerinden de “terör örgütünün alt yapılanması olan KCK’nın şiddete çağrı içerenaçıklamalarına yer verildiği” iddialarıyla gazetemize soruşturma açıldı.

Sarıgazi’de devlet terörü 9 Mart sabahı İstanbul Sarıgazi

Özgürlükler Derneği’ne ve çeşitli evlereeş zamanlı baskınlar yapıldı. Polis,Sarıgazi ve Sultanbeyli’de yaptığıbaskınlarda 31 kişiyi gözaltına aldı.

Sarıgazi Özgürlükler Derneği’neyapılan baskında altı kişi gözaltınaalınırken dernek binasında yaklaşık beşsaat boyunca arama yapıldığı, bu sıradaderneğe gelen herkesin gözaltına alındığıkaydedildi.

Dosyaya gizlilik kararı konulduğuiçin suçlamalarla ilgili herhangi bir bilgialınamadı.

Baskınlar ve gözaltılar 9 Mart günü Sarıgazi Özgürlükler Derneği önünde, 10 Mart günü ise SarıgaziDemokrasi Caddesi’nde yapılan basın açıklamaları ile protesto edildi.

Açıklamada gözaltındakilerin avukatları ve aileleri ile iletişim kurmalarına izin verilmediği ifade edildi.Polisin mahalleyi abluka altına aldığının belirtildiği açıklamada, helikopterlerle, uzun namlulu silahlarla

terör estirildiği söylendi. Bu saldırının ilk olmadığının belirtildiği açıklamada, bundan önce de defalarcadernek çalışanlarının, derneğe gelip giden devrimci, demokrat insanların gözaltına alındığı, taciz edildiği,işbirlikçilik teklif edildiği vurgulandı.

Açıklama gözaltıların serbest bıkakılması talebi ile son buldu. Eyleme BDSP’nin arasında yer aldığı Sarıgazi’deki devrimci güçler destek verdi.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

ÇHD: Katliamın sorumlularıcezalandırılsın

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Gazi Katliamı’nın 15. yıldönümü vesilesiyle yazılı biraçıklama yayınladı.

Açıklamada 6-7 Eylül olaylarına, Gazi Katliamı’na, 77 1 Mayısı’na, 16 Mart Beyazıt, Maraş, Çorum,Sivas, 19 Aralık katliamlarına, boşaltılan binlerce köye, kitle imhalarına işaret ederek tüm bunlarınsorumlusunun devletin kendisi olduğu söylendi. Katliamın sorumlularından hesap sormak için mücadeleçağrısı yapıldı.

Açıklamada, Gazi Katliamı’nın devlet adına yapılan operasyonlardan biri olduğu söylenirken, bunun,devlet içerisinde yuvalanmış bir çetenin değil, yasama, yürütme ve yargı gibi yerleşik ve zaman zamanhepsini çalışamaz hale getiren, yani devletin “yan ürünü” olan bir faaliyetin parçası olduğu söylendi.

Ergenekon davası ile kamuoyu gündemine bir kere daha getirilmiş olan bu devlet faaliyetinin; egemengüç odakları arasındaki uzlaşmaların izin verdiği ölçüde, gözden çıkarılmış itirafçı artıkları ve emekliyeayrılmış kontrgerilla çocuklarının şahsında “komplo teorileri” ile açıklığa kovuşturulmasının vesorumluların cezalandırılmasının mümkün olmadığı söylendi.

Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/11 * 12 Mart 2010

SES MYK Üyesi Seher Tümer’in de arasındabulunduğu 6 kişinin “terör örgütü PKK üyesi oldukları vepropagandasını yaptıkları’’ iddiasıyla yargılandığı dava 9Mart günü görüldü. Dava 18 Mart 2010 tarihineertelenirken, Seher Tümer’in tutukluluk halinin devamınakarar verildi.

20 Nisan 2009 tarihinde tutuklanan Seher Tümer’indava duruşması Ankara Adliyesi 11. Ağır CezaMahkemesi’nde görüldü. 11 aydır tutuklu olarakyargılanan Tümer’in duruşmasında dava dosyası kararakaldı.

Duruşma öncesinde Ankara Adliyesi’nde SES GenelMerkezi ve SES Ankara Şubesi tarafından Tümer’inserbest bırakılması talebiyle basın açıklamasıgerçekleştirildi. Açıklamaya KESK Genel Merkeziyöneticileri, KESK’e bağlı sendikaların üye veyöneticileri, DİSK, TMMOB, TTB, İHD, ÇHD ve TİHVdestek verdi.

Açıklamayı gerçekleştiren SES Genel BaşkanıBedriye Yorgun, Tümer’in ifade ve örgütlenme özgürlüğühakkını kullanması nedeni ile tutuklu olduğunu söyledi.Tutuklanma gerekçesi hakkında bilgi veren Yorgun,iddialardaki hukuksuzluğa ve keyfiyete dikkat çekti.Tümer’in 2009 yılı Newroz’una, 8 Mart’a ve krize karşıgerçekleştirilen 29 Kasım mitingine katıldığı için 11 aydırtutuklu olduğunu belirtti.

Açıklamanın ardından konuşma yapan KESK GenelSekreteri Emirali Şimşek, DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün, TTB Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu, TMMOBGenel Sekreteri Hakan Genç, Düşünceye ÖzgürlükPlatformu adına Fikret Başkaya, ÇHD adına Kemal Aytaçda Tümer’e özgürlük talebini yinelediler.

Seher Tümer hala tutsak!

Page 31: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .

CMYK

MücadelePostası

Tek yol devrim!TEKEL işçilerinin direnişini televizyondan izliyordum. Tekel işçileri 4C’yi istemiyor. Ben de okulda 4-

C sınıfında okuyorum. 4-C sınıfında okuduğum için şimdi utanıyorum. Ama kurtuluşun nerde olduğunubiliyorum. Tek yol Devrim!

Çiğli’den Türkü

EKSEN Yayıncılık Büroları

“Kadın, Emek, SendikaBuluşması”ndan gözlemler…

Petrol İş Genel Merkezi’nin çağrısıyla Hava İş, Deri İş, Tek Gıda İş, Kristal İş, TOLEYİS, TGS,TÜMTİS sendikalarının düzenlediği ortak 8 Mart etkinliğinden gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

8 Mart’ın 100. yılı vesilesiyle düzenlenen “Kadın, Emek, Sendika Buluşması”nda, “100. yılda örgütlükadın, güçlü sendika”, “8 Martları yaratanların mücadelesi yolumuzu aydınlatıyor” sloganlarının öneçıkarılmasına rağmen, konuşmalardaki temel eksiklik sınıfsal vurgunun zayıflığı oldu. İşçi kadınlarınyaşadığı çok yönlü sömürü ve baskının kökenine değinmeden, 8 Martları anlamak olanaklı değildir.Örgütlü işçi ve emekçi kadınlardan oluşan bir etkinlikte bile kadın sorununun sınıfsal temeli üzerindedurulmaması ise gözardı edilmemesi gereken önemli bir sorundur.

8 sendikanın katılımcı olduğu etkinliğe az sayıda işyerinden olmak üzere toplam 100 civarında kişikatıldı. Ağırlığını, Petrol-İş, Deri-İş ve Tek Gıda-İş üyesi işçiler oluşturdu. Topkapı Bayer İlaç’tan, KurtköyNovartis’ten, Tuzla Deri’den, Cevizli TEKEL’den, havaalanı ve otellerden gelen işçi ve emekçi kadınlar 8Mart’ı kutladılar.

Etkinliğin ilk bölümü sendikalar adına yapılan konuşmalar ve slayt gösterimine ayrıldı. Forumda,serbest kürsü oluşturularak isteyen herkesin konuşabileceği belirtildi. Fabrika veya işyerleri adına yapılankonuşmaların en dikkat çeken yanı, emekçi kadının mücadele ihtiyacının döne döne vurgulanması oldu.

Mücadele deneyimlerinin yanısıra bu mücadelenin önemine, sınıfsal yanına vurgu yapan konuşma,Tuzla Deri-İş üyesi Çiğdem Müldür tarafından yapıldı. Konuşmasına DESA direnişçisi Emine Arslan’ıselamlayarak başlayan Müldür, TEKEL direnişinin direngen kadın işçilerini de unutmadı. Kazlıçeşme’den,Tuzla’ya uzanan 19 yıllık mücadele sürecinin en önemli parçasını işçi kadınların oluşturduğunu söyledi.İşçi kadınların erkek işçilere nazaran, jardarma, polis ve patron karşısında daha dirençli ve kararlıdurduğunu, bunu pek çok defa gördüğünü sözlerine ekledi.

Dikkat çeken bir başka konuşmaysa Birleşik Metal-İş üyesi Melek Özer tarafından yapıldı. BMİS’inMerkezi Kadın Komisyonu oluşumu içinde olduğunu ifade eden Özer, sendikalarında örgütlü kadın işçioranının çok düşük olduğunu, buna karşılık baş temsilcilerin kadın işçilerin çalışmalarını engellediğinisöyledi. Şube ve sendika yönetimlerinde bu türden engellere rastlandığını belirterek işçi emekçi kadınlarayönelik özel örgütlenmeler yürütülürse bu mücadelenin güçleneceğini sözlerine ekledi.

Etkinlik arasında ve bitiminde emekçi kadınlarla yaptığımız sohbetlerden birkaçını aktarmayı önemligörüyorum. Bunlardan biri, sendikaların, 8 Mart’ı birleşik, kitlesel ve güçlü bir şekilde, salonda değil dealanlarda kutlaması gerektiği düşüncesi oldu. Bir diğeri de sendikaların kadın işçilere yönelik çalışmayapmaması, mevcut olanların kan kaybetmesi üzerineydi. Örneğin, Deri-İş’in bağlı olduğu herhangi biryerde direniş yoksa, 8 Mart’ta alanlara çıkmadığı, pankart açmadığı, kadın işçiler olarak eylemlere bireyselkatıldıkları ifade edildi.

Emekçi Kadın Komisyonu üyesi bir işsiz kadın

KurumlardanNewroz çağrısı

Barış İçin Demokratik Çözüm Platformu bileşeni 38kurum, 9 Mart günü Makine Mühendisleri Odasıİstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısı ile 2010Newrozu'na çağrı yaptı.

İstanbul'daki Newroz kutlamalarını ZeytinburnuKazlıçeşme'de yapacaklarını açıklayan kurumlar 21Mart Pazar günü kitlesel bir miting düzenleyecekleriniduyurdular.

Platform adına basın açıklamasını okuyan Barış veDemokrasi Partisi İstanbul İl Başkanı Mustafa Avcı,tarihsel olarak 15-16 Haziran 1970 işçi sınıfı açısındanne anlam taşıyorsa, 8 Mart kadınlar açısından ne ifadeediyorsa, 1 Mayıs emekçiler açısından ne değerde iseNewroz'un da başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğuhalkları için aynı anlam ve değerde olduğunu belirtti.

TEKEL işçilerinin mücadelesinin “Yaşasın halklarınkardeşliği, emekçilerin birliği” şiarını ete kemiğebüründürdüğünün belirtildiği açıklama metnindetoplumun tüm kesimlerine 21 Mart günügerçekleştirilecek kutlamaya katılım çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kartal’da kurulu Ayyıldız Makine’de iş kazasıyaşandı. “İş kazası” kamyondan malzeme indirilirkenyaşandı. Bir Ayyıldız işçisi malzemenin indirilişisırasında elini malzeme ile kamyon kasası arasınasıkıştırdı. İlk olarak Kızılay’a götürülen işçi, tedavisininburada mümkün olmadığı söylenerek ilk önce yaralıhalde işyerine ardından da Kartal Eğitim ve AraştırmaHastanesi’ne kaldırıldı. Ayyıldız işçisinin iki parmağıkırıldı.

Şair Nedim Cd. Küçük İş Merkezi Kat 3 No: 40 Beşiktaş / İSTANBUL (Ekim Gençliği Bürosu)

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Belediye İşhanı Kat: 5 No:4 İzmit / KOCAELİ

AyyıldızMakine’de işkazası

Page 32: İÇİNDEKİLERkizilbayrak.org/2010/sikb. 10.11/sikb 10-11.pdf2* Sosyalizm çin Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Baharı kazanarak genel grev genel direniNe yürüyelim!…. . . . .