buyuk kandirmaca ve gercek islam

261

Click here to load reader

Upload: hanifdin

Post on 12-Jun-2015

3.666 views

Category:

Documents


54 download

DESCRIPTION

http://www.gercek-islam.com

TRANSCRIPT

Page 1: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

BÜYÜK KANDIRMACA

ve

GERÇEK İSLAM

www.gercek-islam.com

Page 2: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İÇİNDEKİLER Hadis:

En Büyük Kandırmaca: Hadis

Hz. Muhammed ve Hadis Yazımı

Kısaca Hadis Yazımı

Tarih Tekerrür mü Ediyor

İlk Hadis Yazımı

Kaç Tane Hadis

Hangi Hadise İnanalım?

Esbab-ı Nüzul Hadisleri

Hadisler ve Kitabı Mukaddesin Benzerlikleri

Hadis - Kuran Çelişkileri

Diğer Sahih Yalanlar

Hadisler Kuran' ı Açıklıyor!

Çin Fısılt ıları

Resule Uymak Ne Demektir?

Ümmete Uyarılar

Namaz:

Kuran'a Göre Namaz

Kuran Ayrıntılıdır

Namaz Kelimesi Nereden Geliyor?

Salat Namaz Anlamına Mı Geliyor?

Salat Kelimesinin Sözlük Anlamları

İlk Anlam: Bağlılık

En Büyük Delil: Tevbe Suresi

Hangi Namaz Kısaltılacak

Beynamazlar Cehenneme Mi?

Diğer Ayetler

Söylev Anlamındaki Salat Ayetleri

Salattan Önceki Temizlik

Cuma Salatı

"Salla"yın Bakalım

Secde ve Rüku

Sorular

Kıble

Kuran Işığında Mescit

Diğer İki Yozlaşma: Mescidi Haram ve Mescidi Aksa

Mihrap Nedir, Ne Değildir

Geleneksel Namaz Allah ile Dalga Geçmektir

Kulluk Etmek Ne Demektir

Page 3: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Zekat Kuranda Arınma Olarak Kullanılmıştır

Hac:

Hac

İslam Öncesi Kaynaklarda Mekke Diye Bir Yer İsmi Geçmez

Kabe ve O Dönemlerdeki Putperestlik

Lügatta Hac

Hz. İbrahim ve Hac

Bize Emredilen Hac

Arafat

Safa ve Merve

Kabe Dikili Taş Değil Mi?

Kuran'daki Kabe

Son Sözler

Diğer Konular:

Ramazan Bir Ay Adı Mı

Kuran ve Evrim

Huriler?

Hangi Cariyeler

Başörtüsü

Hırsızlığın Cezası

İslam ve Kadın

Darabenin Vurmak Olmadığına Deliller

Kısas Nedir, Ne Değildir?

Nuh ve Tufan

İbrahim’in Kurban (?) Geleneği

Page 4: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Araştırmalarımda katkıda bulunan, yazılarından

faydalandığım ve doğru yolu bulmamda emeği

geçen tüm liberal Müslüman arkadaşlarıma başta

Ayman, Hafeez Kazi, Aidid Safar, Wakas ve adını

unuttuğum ama fikirlerinden etkilendiğim herkese

teşekkürlerimi bir borç bilirim.

İbrahim

YILMAZ

Page 5: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

EN BÜYÜK KANDIRMACA: HADİS

Allah birçok ayetinde Kuran'ın eksiksiz olduğunu ve kolay anlaşılır olduğunu

vurgulamakta (6:19, 38, 114, 12:111, 29:51) ve şayet dilese inananlara bir değil

yüzlerce kitap verebileceğini ima etmektedir (18:109 ve 31:27). Aynı şekilde 25.

sure 1. ayette Allah; Kuran'ı, Türkçe karşılığı "kriter, ölçüt" olan "furkan" olarak

tanımlamıştır. Bunlardan şu sonucu çıkarabiliriz: Kuran'da kesinlikle eksik

bırakılmış bir şey olamaz. Peki sözlük anlamı "söz, hikaye" olan hadisler, zaten

açık ve eksiksiz olan Kuran'ı daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir mi? Bu sorunun

cevabı koca bir "hayır".

Kuran kendisinden en iyi hadis (ahsenel hadis) diye söz etmektedir (39:23)

buna rağmen günümüzde birçok insan Allah'a ortak koşmaya ısrar etmekte ve

Allah'ın onaylamadığı halde hadis, sünnet kitaplarına dönüp gerçek İslam'ı

bulacaklarını sanmaktadırlar. Kuran'ın ancak böyle anlaşılacağını söyleyen bu

zihniyet aslında Kuran'dan sapmış ve bu uydurma dini benimseyerek Allah'a şirk

koşmuş olmaktadırlar. Nitekim Kuran da insanların çoğunun ancak şirk koşarak

Allah'a iman ettiklerini yazar (12:106). Bu zihniyet, Peygamberimizin ve 4

halifenin yasakladığı hadisleri Kuran'a ortak koşmuş hatta bazıları hadislerin

Kuran'ın hükmünü bile geride bırakabileceğine inanmıştır. İran ve bazı ülkelerde

hala insan taşlanmaktadır.

İçlerinden bazılarının masum görünmesine karşın, aşırı dozda enjekte

edildiğinde kanında dolaştığı insanı bir canavara döndürebilme kapasitesine sahip

olan bu "dedikodu"lar, aklına girdikleri Müslümanları göğüslerine bomba bağlayıp

kendilerini sivillerin içinde patlatacak hatta kameranın önünde Kuran eşliğinde

kelle kesmeye götürecek kadar vahşileştirebilmektedir. Kitabımızda insanları

yoldan çıkaran bu dedikoduları, tarihçesini detaylı bir şekilde irdeleyeceğiz.

Öncelikle hadis savunucularını kendi silahlarıyla vuracağız:

HZ. MUHAMMED VE HADİS YAZIMI

1. İbn-i Said-il-Kudri'nin naklettiği hadis şöyledir:

"Kuran 'dan başka, benden bir şey yazmayın. Kim Kuran 'dan başka bir şey

yazmışsa derhal yok etsin."

5

Page 6: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bu söz, peygamberimizin vefatından tam 30 yıl sonra yazılmıştır ve

Peygamberimizin hiçbir zaman hadis yazdırmadığının kanıtıdır.

2. İbn Hanbal'ın naklettiği hadis:

Zayid İbn Tabit (Peygamberimizin en yakın vahiy yazarlarından) Halife Muaviye 'yi

ziyaret etti (Peygamberimizin vefatından yaklaşık 30 yıl sonra) ve ona

peygamberimizin başından geçen bir olayı anlattı. Mueviye hikayeyi beğendi ve

birine yazması emrini verdi. Zayid: "Allah'ın Resûlü söylediklerinin yazılmasına

HİÇBİR ZAMAN izin vermedi" dedi.

3. "Müsnad" adlı kitabında İbn Hanbal Abdullah İbn Ömer'in rivayet ettiği bir hadisi

şöyle yazar:

"Allah'ın Resûlü bir gün sanki (yakında) aramızdan ayrılacakmış gibi geldi ve şöyle

söyledi: "Öldüğümde, Allah'ın kitabına sarılın. Neye haram diyorsa onu haram

kabul edin, helal kabul ettiklerini siz de helal kabul edin."

4. "Takyid El-İlm" kitabında Ebu Said El-Hudri şöyle yazar:

"Allah' ın Resûlü'nden hadis yazmak için izin istedim ama

reddetti."

KISACA HADİS TARİHİ

Hadisler, Peygamber tarafından kendilerine herhangi bir yasak getirilip

getirilmediği konusunda bile birbirleriyle çelişki halindedir. Bazı hadisler de

yukarıdakilerin aksine Peygamberimizin, sahabelere her söylediğini yazmaları için

emrettiğini bile yazar. Bu dedikoduların Peygamberimizin vefatından yaklaşık 240

YIL sonra zuhur etmesi ilk verdiğimiz hadisleri doğrulamaktadır.

Peygamberimizin öğüdünü dinleyen 4 Halife de hadis yazımına karşı çıkmış

Kuran'dan başka kaynak olmaması için mücadele vermişlerdir. Ebubekir,

peygamberimiz ile geçirdiği uzun dostluk sonunda 500 kadar hadis toplamış daha

sonra bunları yakmıştı. Ebubekir, Peygamberimizin vefatından sonra halkı

toplamış ve onlara şöyle demiştir: "Sizler Allah' ın elçisinden farklı hadisler

naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara

düşecektir. Allah'ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi

isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah' ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın,

haramını haram görün."1

1 1 Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3, Buhari 1.cilt2 İbni Abdil Berr, Camiul Beyanil İlm ve Fazluhu 1/64-65 4 İbni Sad/Tabakat 5/1403 İbn-i Saad (Tebakatül Kübra) http://www.ashefaa.com/play-6947.html

6

Page 7: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Aynı şekilde Ömer de hadis yazmaya karşı çıkmış, başka şehirdeki

sahabelere mektup yazarak elinde bulundurdukları hadisleri yok etmelerini

istemiştir.2 Ömer halktan ellerinde bulunan hadisleri getirmelerini istedi ve şöyle

dedi: "Kitap Ehli'nin Mişna'sı gibi Müslümanların Mişna'sıdır bunlar."3

Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı

Ebu Hureyre'yi Devş dağlarına göndermekle,

Kab'ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit

etmiştir.4

TARİH TEKERRÜR MÜ EDİYOR?

Kuran'daki gibi Tevrat'ta da her şeyin

açıklaması olduğu 06:154 ve 07:145 ayetlerinde

belirtildiği halde, Yahudiler de Hz. Musa'nın

ölümünden yüzyıllar sonra "mişna" (hadis, söz) ve "gamara" (sünnet) icat etmişler

ve Tevrat'ı bırakarak bunlara uymaya başlamışlardır.

Benzer bir şekilde Hıristiyanlar da Hz. İsa'nın ölümünden 300 yıl sonra teslis

inancını yaratmış ve Peygamberleri tarafından tebliğ edilen tek Tanrı inancını

büyük ihtilaflar sonunda bırakıp ortak koşanlar kervanına katılmışlardır.

05:66 Eğer ehl-i kitap (kitap verilenler) iman edip

(kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde geçmiş kötülüklerini örter

ve onları nimeti bol cennetlere sokardık. EĞER ONLAR TEVRAT'I,

İNCİL'İ VE RABLERİNDEN ONLARA İNDİRİLENİ DOĞRU DÜRÜST

UYGULASALARDI, şüphesiz hem üstlerinden hem altlarından

yerlerdi. Onlardan aşırıya kaçmayan bir zümre vardır; fakat

çoğunun yaptıkları ne kötüdür!

İLK HADİS YAZIMI

Hadisler Peygamberimizin zamanında dahi yazılıyordu, bu tarihsel bir

gerçek ama Hz. Muhammed ve ondan sonraki Halifeler bunu kınadılar ve hadis

yazanlara kötü gözle baktılar. Hadis yasağı Ömer İbn-i Abdûl Aziz dönemine kadar

devam etti. Daha sonra birer birer hadis ve sünnet kitapları belirmeye başladı.

Bunların ilki Malik İbn-i Enes'in 500 hadisten oluşan kitabıydı. Üçüncü yüz yılın ilk

çeyreğinde ise (Hz. Muhammed'in ölümünden yaklaşık 240 yıl sonra) şu anki

4 Tahzırul Havas 10b.

7

إسحاق بن أحمد أخبرنابن عكرمة عن الحضرمي

القاسم سمعت قال عمارقال القدرية يلعنان وسالماعبيد بن يحيى بن زيد أخبرنا

عبد أخبرنا قال الدمشقيسألت قال العالء بن الله

أحاديث علي يملي القاسمكثرت األحاديث إن فقالالخطاب بن عمر عهد على

Page 8: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

İslam alimlerinin sıkça başvurduğu hadis kitapları yazıldı. Bunların en meşhurları

şunlardı: 1. Sahih Buhâri, 2. Sahih Müslim, 3. Ebu Davut, 4. Tirmizi.

Bundan sonra yepyeni bir din ortaya çıkmış ve tersi söylense de Kuran'ın

birçok hükmü bu kitaplara tercih edilmiştir. Bu kitapları yazarken yazarlar,

hadislerin Kuran ile, diğer hadislerle veya mantıkla ters düşüp düşmediğine

bakmamış; Allah'ın 06:112-113 ayetlerindeki vaadini gerçekleştirmişlerdir:

06:112 Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını

(kötülerini) düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine

yaldızlı söz fısıldarlar. Rabbin dilese onu da yapamazlardı. Artık

onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.

KAÇ TANE HADİS?

Hz. Muhammed'e isnat edilen hadislerin sayısı yüz binleri bulmaktadır.

Şimdi kim kaç tane hadis toplamış ve kaçını reddetmiş bakalım:

1. Malik İbn-i Hanbal, "Müsnad" adlı eserinde 40.000 tane hadis topladı. Bu

hadisleri bulduğu 700.000 hadisten seçti. Diğer bir deyişle kalan 660.000

hadisi yalan veya uydurma olduğu için kabul etmedi.

2. Buhari topladığı 600.000 hadisten 7275 tanesini sahih olarak kabul etti;

592.725 hadisi onaylamadı. Bu da neredeyse topladığının %99 demek.

Seçimlerini yaparken sahih diye onayladığı hadislerin Kuranla çelişip

çelişmediğine hiç bakmadığı gibi, kişisel kavgalarını da ön planda tuttu.

3. Müslim 300.000 hadis topladı ve bunların sadece 4000 tanesini onayladı

ve 260.000'i reddetti. Bu da toplanan hadislerin yine %99una tekabül

etmektedir.

Bu istatistikler İslam'a arka kapıdan ne kadar yozlaşma girdiğinin kanıtıdır.

HANGİ HADİSE İNANALIM?

Eğer her sahih hadisi doğru olarak kabul ediyorsanız dünyanın 40.000

boynuzu olan bir boğanın üzerinde durduğuna da inanmanız gerekir. Ya da

peygamberimizin devesini öldüren kişilerin gözlerini oyup çölde aç susuz

bıraktığına da. Ya da peygamberimizin zina yapmış (!) bir maymunu diğer

maymunlarla taşladığına da. Yok eğer işime geleni kabul ederim diyorsanız o ayrı.

Zaten çoğu imam da bunu yapıyor. Nedense bu türlü hadisler Cuma günleri

hutbelerde söylenmez, halbuki bunlar İslam alimlerinin onayladığı sahih

(doğruluğu onaylanmış) hadislerdir.

8

Page 9: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kuran'da hadis (söz) kelimesi birçok kez geçmektedir ve geçtiği yerlerde

hep kötü bir anlam yüklenmiştir.

Fe bi eyyi hadisim ba 'dehû yü 'minûn.

77:50 Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi hadise (söze)

inanacaklar? ...

…mâ kâne hadiseyyüftera...

12:111 Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır. Bu

Kur'ân uydurulmuş bir hadis (söz) değildir. Lâkin kendisinden önce gelen

kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için

hidayet ve rahmettir.

Ve minen nâsi meyyeşterî lehvel hadisî liyüdılle an sebîlillahi bi ğayri ılmiv

veyettehızehâ hüzüvâ...

31:06 Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve

onu eğlence yerine tutmak için gülünç hadisleri (sözleri) satın alırlar. İşte onlar

için aşağılayıcı bir azab vardır.

Felye 'tû bi hadîsim mislihî in kânû sâdikıyn

52:34 Eğer doğru iseler onun benzeri bir hadis (söz) getirsinler.

...Fe bi eyyi hadîsim ba'dellâhi ve âyâtihi yü'minun.

45:06 İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah

'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanacaklar.

Kuran'da 39:18 ayetinde yine söz kelimesi geçmektedir fakat bu sefer hadis

yerine kavl kelimesi kullanılmıştır. Bu ayette hadis kelimesi kullanılsa hadislerden

en güzel olanına uymamız emrediliyor gibi olacaktı.

39:18 O kullarım ki, onlar sözü (kavl) dinlerler, sonra en güzeline uyarlar. İşte

onlar, Allah' ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.

ESBABI NÜZUL HADİSLERİ

Kuran'daki ayetlerin iniş nedenlerini anlatan hadislere esbabı nüzul

hadisleri denir. Kuran zaten tamdır ve kendi tefsirini yapmaktadır. Tam, açık,

kolay anlaşılır, mükemmel bir kitabın tefsirine gerek yoktur.

9

Page 10: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

25:33 Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana

doğrusunu ve daha açığını (ahsena tefsir) getirmeyelim.

Allah ayetlere en güzel tefsiri getirmektedir ve ayetlerinin açıklanması için

saçma sapan tefsirlere ihtiyacı olamaz. İbn Hanbel "Müşnad" adlı esrinde: "Esbabı

nüzul konusunda tek bir doğru hadis yoktur" der.

Birkaç Ayet Tefsiri:

Buhari 6:203

Yine İbn'u Âbbâs (r.a)'nın anlattığına göre, kendisine Cenâbı Hâkkın şu mealdeki

kelamından sorulmuştur : " Bilin ki onlar, Kur'an okunurken gizlenmek için iki

büklüm olurlar. Bilin ki elbiselerine büründüklerinde bile Allah onların gizlediklerini

ve açığa vurduklarını bilir. Çünkü O kalplerdeki olanı bilendir." (Hud 5)

İbnu Abbas (r.a) şu açıklamayı yapmıştır : "Bunlar helada soyununca avret

mahallerinin açılıp, o manzaralarının semaya ulaşmasından, keza hanımlarıyla

cinsi mukarenet sırasında soyununca çıplak hallerinin semaya ulaşmasından

korkup haya duyan ( Bu yüzden kendilerine sıkıntı veren ) kimseler hakkında nazil

olmuştur.

Buhari 6:209

Bir adam, bir kadını öptü ve Peygamber (sav)'a gelip durumu anlattı. Sonra şu

ayet vahyolundu. "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl.

Çünkü iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir

hatırlatmadır. (11:114) Adam: "Bu sadece benim için mi" diye sordu. Peygamber

(sav) da: "Beni izleyen ve aynı sorunu yaşayan herkes için" buyurdu.

Buhari 6:97

Bir adamın bakımı altında yetim bir kız vardı. Kızın bir hurma bahçesi vardı ve

adam onunla evlendi. Adam sırf bu hurma bahçesi için onunla evlendi,

sevdiğinden değil. Bunun üzerine şu ilahi emir geldi: "Eğer yetimlerin haklarına

riayet edememekten korkarsanız... " (4:3)

Buhari (4:461)

Cebir bin Abdullah rivayet eder ki: "ilham kısa bir süre geç kamıştı ve ben

yürürken, semada bir ses duydum, gökyüzüne baktığımda, Hira dağında bana

gelen meleği gördüm, gökyüzü ve sema arasında bir sandalye tepesinde

oturuyordu. Ondan o kadar korkmuştum ki yere düştüm ve aileme geldiğimde

onlara "Üstümü örtünüz, üstümü örtünüz" dedim. Daha sonra Allah şu ayeti

gönderdi: "Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Kalk, ve (insanları) uyar. Sadece

Rabbini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terket." (74:1-5)

10

Page 11: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Buhari, İlm 47, Tefsir, Benu İsrail 13, İ'tisam 3, Tevhid 28, 29; Müslim, Münafikun

32,

(2794); Tirmizi, Tefsir (3140)

Resulullah (sav) Yahudilerden bir gruba uğradı. Onlardan bazısı: "Muhammed'e

ruh hakkında sorun" dedi; bazısı da: "Sakın sormayın, hoşunuza gitmeyecek

şeyler işitirsiniz" diye aralarında konuştular. Sonunda kalkıp: "Ey Ebu'l-Kasım bize

ruhtan anlat, (ruh nedir?)" dediler. Resulullah (sav) bir müddet sessiz durdu. Ben

anladım ki kendisine vahiy inmektedir. Sonra okudu: "Sana ruhtan sorarlar; de ki,

ruh Allah'ın emrinden ibarettir. Size onun hakkında az bir ilim verilmiştir" (İsra,

85). Bir rivayette: "Onun hakkında az bir ilim verilmiştir" denmektedir. A'meş:

"Bizim kıraatımızda böyledir" demiştir.

HADİSLER VE KİTABI MUKADDES'İN BENZERLİKLERİ

03:100 Ey iman edenler, eğer o kitap verilenlerden her hangi bir gruba uyarsanız,

sizi inandıktan sonra döndürür kafir ederler.

03:101 Önünüzde Allah'ın ayetleri okunurken ve aranızda O'nun elçisi var iken

sizler nasıl olur da inkara dönersiniz? Oysa her kim ALLAH'a sıkıca tutunursa, o,

kesinlikle bir doğru yola çıkarılmıştır.

Yukarıdaki ayetlerde müslümanlar, kendilerine kitap verilenlere uymamaları

konusunda uyarılıyorlar. Buna göre, Allah'ın gönderdiği bir Peygamber kendine

vahyedilen kitapta bulunmayıpta Kitab-ı Mukaddes'teki öğretileri bu yeni dine

dahil etmiş olabilir mi? Aklıselim her müslümanın bu soruya cevabı "hayır"

olacaktır ama maalesef yıllarca ehli sünnet papazları hadis adı alt ında bize Kitab-ı

Mukaddes öğretmişlerdir. Örneğin, Havva'nın Adem'in kaburga kemiğinden

yaratıldığı Eski Ahit'te ve hadislerde geçer:

Yaratılış 2 : 21 - 22 RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB

Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem'den aldığı

kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem'e getirdi.

Dinden irtidat eden kişinin öldürülmesi de Kitabı-ı Mukaddes'te geçer,

Kuran'a göre kişinin iman ile küfür arasında gidip gelmesi ve kafir olması halinde

uygulanacak bir had cezası mevcut değildir:

04:137 İman ettikten sonra küfre gidenleri, sonra yine iman edip tekrar küfre

gidenleri, sonra da küfürde ileri gidenleri Allah ne affedecek, ne de doğru bir yola

çıkaracaktır.

11

Page 12: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Alttaki cezalar hadis yoluyla dinimize sokulmuştur:

Levililer 24:16 RAB'be söven kesinlikle öldürülecektir. Bütün topluluk onu

taşlayacak. İster yerli ister yabancı olsun, RAB'be söven herkes öldürülecektir.

Yasa Kitabı 13:6-7 "Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın

dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz,

dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan

halkların ilahları için, 'Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım' derse, ona uymayacak,

onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu

korumayacaksın. Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk

taşa tutsun.

Allah'ın gönderdiği son kitabın aksine Kitabı Mukaddes'in ve ehli sünnet'in

"şeriat" yasaları inanç özgürlüğüne izin vermemektedir. Kuran'ı kabul etmeyen ve

kriter olarak görmeyen ehli sünnet bu had cezasını da diğer çoğu öğreti gibi

öncekilerden intihal etmişlerdir.

Hadisler yoluyla dinimize empoze edilen diğer bir ceza da zina cezasıdır.

Zina yapanların evli olması durumunda taşlanması gerektiği Allah'a karşı bir küfür

olduğu gibi İslam'ın adını da lekelemekten öteye gitmez. Şirk içinde bocalayan

ehli sünnet bu cezayı da her zamanki gibi Kitabı Mukaddes'ten aşırmıştır:

Yasa Kitabı 22 : 22-24 "Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken

yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın, ikisi de öldürülecek. İsrail'den

kötülüğü atacaksınız. "Eğer bir adam kentte başka biriyle nişanlı erden bir kızla

karşılaşır ve onunla yatarsa, ikisini de kentin kapısına götürecek, TAŞLAYARAK

öldüreceksiniz. Çünkü kız kentte olduğu halde yardım istemek için bağırmadı;

adam da komşusunun karısıyla ilişki kurdu. Aranızdaki kötülüğü içinizden

atacaksınız.

Levililer 20:10 "Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina

ederse, hem kendisi, hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir.

Kuran'a baktığımızda birini taşlayarak öldürmenin eski bir pagan uygulaması

olduğunu görebiliriz:

26:116 : Nuh peygamber, kafirler tarafından taşlanmakla

tehdit ediliyor. 19:46 : Kafir olan İbrahim'in babası İbrahim'i

taşlamakla tehdit ediyor.

18:20 : Ashab-ı Kehf kafirlerce taşlanmaktan korkuyor.

12

Page 13: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

36:18 : Üç tane elçi taşlanarak öldürülmekle tehdit ediliyor.

11:91 : Şu'ayb peygamber taşlanmakla tehdit ediliyor.

Bunların dışında baş örtüsü, Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar ineceği, erkek

çocukların sünnet olmaları gerektiği Kuran'da bulunmaz. Ehli sünnet hak olan

Kuran'ı batıl olan dedikodulara değişmişler ve bunun sonucunda hrıstiyan ve

yahudi öğretileriyle bezenmiş bir din ortaya çıkmıştır.

HADİS - KURAN ÇELİŞKİLERİ

1. Recm Cezası:

Kuran:

24:02 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a

ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın.

Müminlerden bir grup da cezaya şahit olsun.

Kuran ayrım yapmadan herkese cezayı eşit görmüştür. Oysa Buhari'nin sahih

yalanları; zinayı yapan evli biriyse recm cezası uygulanması gerektiğini, hatta

bunun daha önceden Kuran'da olduğunu fakat Hz. Ayşe, Peygamberimizin defin

işleriyle meşgulken bir keçi tarafından yenildiğini ama hükmünün hâla geçerli

olduğunu anlatır!

Hadis:

Buhari 93:21, Müslim Hudud 8:1431, Ebu Davut 41:1

"İleride bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını Kuran'da bulmuyoruz diye recmi

inkar edeceklerdir. İşte bu kişiler okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır.

Eğer halkın "Ömer Kuran 'a ilave ediyor. " demesinden korkmasam bu recm

ayetini Kuran 'a yazardım. "

Buhari 63:27

"Cahiliye döneminde etrafı başka maymunlarla sarılmış dişi bir maymun gördüm.

Hepsi onu zina yaptığı için taşlıyordu. Ben de onlarla beraber taşladım. "

Bu cezayı tatbik eden kişi iki tane büyük günah işlemiş olur. Bunların biri mümin

birini öldürmek (bir mümini kasten öldürmenin cezası 04:93'e göre sonsuz

cehennemdir), ve Allah' ın değil de hadislerin emrini uygulayarak ortak koşmak

(bu da tek affedilmeyen günahtır).

Edip Yüksel recm cezası hakkında şunları yazar: "Recm cezası hakkında bir sürü

rivayet dolaşmaktadır. Bir rivayete göre Hz. Ömer döneminde Kuran'da recm

yoktu, öbür rivayette Hz. Osman döneminde yazılmadı denir. Başka bir rivayette

13

Page 14: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

ayet keçi yüzünden ortadan kalkar. Diğer yandan maymunların recminden ve

sahabelerin buna katıldığı komedisinden bahsedilir. Üstelik Kuran'daki açık hüküm

yok sayılır. En sahih hadis kitaplarına ve mezheplere göreyse Kuran eksiktir. Aç ve

mübarek bir keçi(!) Kuran'ıyiyip eksiltmiştir!5"

2. Hırsızlık

Kuran:

05:38 Hırsızlık eden erkek kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza, ve Allah 'tan bir

ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.

Bu ayetteki "kesin" hükmüne kitabın ileriki bölümlerinde değineceğiz.

Hadis:

Ebû Dâvud, Hudud 37, (4482)

Resulullah (sav) a bir hırsız getirilmişti. "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam sadece çaldı" denildi. Bunun üzerine "Öyleyse (elini)

kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine:

"Öldürün onu!" diye emretti.

Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun üzerine

"Öyleyse kesin!" dedi ve derhal (sol ayağı) kesildi. Sonra üçüncü sefer getirildi ve

hırsızlık yaptığı söylendi. Hz. Peygamber: "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:

"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun üzerine: "(Sol elini)

kesin!" diye emretti. Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler. "Öldürün onu!"

buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun

üzerine "(Sağ ayağını da) kesin!" diye emir buyurdu. Aynı adam beşinci sefer

getirildi. Hz. Peygamber (sav): "Öldürün onu" diye emretti. Hz. Cabir (ra) der ki:

"Adamı götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de

taşla doldurduk."

Elleri kolları kesildiği halde bir şeyler çalabilen insanlar bulmak ancak bu şekildeki

ciddiyetsiz sözüm ona sahih hadis kitaplarında bulunabilir herhalde. Keşke hiçbir

uzuvu olmayan adamı neresinden tutup sürüklediklerini de yazıp bizi

aydınlatsalardı. İşte hadisler Kuran' ın ahlakını övdüğü peygamberimizi böyle

astığı astık kestiği kestik biri olarak tasvir ediyor.

14

Page 15: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

3. Zina ve

Hırsızlık

Kuran:

25:68-69 Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın

haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan

günahı(nın cezasını) bulur. Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış

olarak temelli kalır.

Hadis:

Buhari 2:329

Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Bana Cebrail aleyhisselam gelerek

"Ümmetinden kim Allaha herhangi bir şeyi ortak kılmadan (şirk koşmadan) ölürse

cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben (hayretle) "zina ve hırsızlık yapsa da

mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi.

Görüldüğü gibi Buhari'nin sahih yalanları hırsızlık yapanı da, zina yapanı da

cennetle müjdelemektedir.

4. Resim, müzik, heykeltıraşçılık, tavla, satranç

haram mı?

Kuran:

34:13 Onlar, ona mihrablar, timsaller (heykeller) ve havuzlar gibi çanaklar ve

sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud hanedanı, şükür için

çalışın. Ama kullarım içinde şükreden azdır.

05:87 Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın.

Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.

Buhari, 88:1, 2; 89:2; 90:1

"Ressamlar, ahirette en kötü duruma düşenler olacaklar. Çünkü Allah'ın

yaratıklarını taklit ederek dolayısıyla ilahlık iddiasına kalkmış oluyorlar. Ahiret

günü, Allah ressamları ve heykeltıraşları toplayacak ve çizdikleri nesnelere can

vermelerini kendilerinden isteyecektir. Can veremeyince de onları cehennemin en

dibine yollayacaktır."

15

Page 16: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kuran'da tek affedilmeyen suçun bir mümini öldürmek veya Allah'a ortak koşmak

olduğu (04:48), diğer günahların Allah dilerse affedileceğini yazıyor. Buhari'ye

sormak lazım, ressamlık şirkten de büyük bir günah mıdır?

5. Savaşma

Kuran:

02:190 Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda

bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.

60:08-09 Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan

çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez.

Çünkü Allah adalet yapanları sever. Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan,

sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost

olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

88:21-22 Haydi öğüt ver; sen ancak bir öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba

değilsin.

Hadis:

Buhari; 1:24

Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Allâhdan başka hak İlâh

olmadığına ve Muhammedin Resûlullâh olduğuna (zâhirde) şahâdet edene, namaz

kılana, zekat verene kadar insanlık ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar,

bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı

İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından

dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh'a kalmıştır."

6. Dinden çıkanlar:

Kuran:

02:256 Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırt edilmiştir. Artık

her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir

zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.

Buhari 83:17

16

Page 17: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Peygamber Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Allah'dan başka

ibâdete lâyık İlâh bulunmadığına ve benim de Allah' ın muhakkak bir Peygamberi

olduğuma şahâdet eden Müslüman kişinin kanı helâl olmaz (ve kısâs olunmaz).

Ancak (şu) üç (huy) dan birisiyle helâl olur: 1) Maktulün hayâtı mukabilinde katil,

2) Zinâ eden evli, 3) İslâm'ı bırakıp dîninden ayrılan mürtet (kısas olunur)."

7. Peygamber ev

yakıyor:

Kuran:

27:92 "Ve Kur'ân'ı okumam emredildi." Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi

için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım."

50:45 Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak

değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.

Hadis:

Buhari 1:617

Resûlullâh salla llâhu aleyhi ve sellem in şöyle buyurmuştur: "Nefsim yed-i

kudretinde olan Allâh'a kasem olsun, içimden öyle geçiyor ki, (bir çok) odun

yığdırayım. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birine cemâate

imam olsun diyeyim. Sonra o cemâati bırakıp (namaza gelmeyen) kimselerin

üzerlerine gidip evlerini (kendileri içerde iken) yakıvereyim. Nefsim yed-i

kudretinde olan Allâh sa kasem ederim ki, (cemâatten) bu (geri kala)nların her

hangisi (burada) semiz etli bir kemip parçası, yahut iki tane a'lâ paça bulacağını

aklı kesse (hemen) yatsıya gelir."

8. Yasak altın ve ipek:

Kuran:

66:01 Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi

niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

10:59 De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir

kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız". De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz

Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

17

Page 18: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

16:116 Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak: "Bu helaldir, şu haramdır"

demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan

uyduranlar kurtuluşa eremezler.

Hadis:

Sahih Buhari 7:553

Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem bize yedi şeysi işlememizi emretti. Yedi şeyden de

bizi nehyeyledi. Resûl-i Ekrem bize, cenâze arkasında gitmeyi, hastayı ziyâret

etmeyi, dâvete icâbet eylemeyi, mazluma yardımı, yemîni kabûl etmeyi, selâmı

karşılamayı, aksırana duâ etmeyi emreyledi. Yine Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem

bizi: gümüş kap (kullanmak) dan, altın yüzük (takmak) tan, harîr, dîbâ, kasıy,

istebrak (denilen ipekli kumaş isti'mâlin) den de nehyetti.

Bütün yasaklar Allah tarafından konulmalıdır (09:29) ve Kuran'da geçmelidir

(06:145). Peygamberimizin 66:01'e uymayıp kendi kafasına göre istediğine

haram, istediğine helal deyip Allah'a iftira attığına hâla inanıyor musunuz? Aynı

şekilde; tavla, satranç oynamayı, hatta gülmeyi bile yasaklayan iftiralar hadis adı

altında İslam'a sokulmak istenmiştir.

9. Af:

Kuran

:

05:09 Allah, inananlara ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için

mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.

Hadis:

Buhari: 1:747

Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, " İmam amin derken siz de

deyiniz zirâ meleklerin amin demesine rastlarsa, bütün geçmiş günahlarınız

affolunur." İbni Şihab, "Allah'ın resûlü amin derdi" dedi.

Buhari: 8:414

Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Her kim günde yüz

kere "Sübhâna'llah ve bi-hamdih = Allahı tesbîh ve Allaha hamd ederim" derse, o

kimsenin (Allah hakkı olan) günâhları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir."

Müslim, Tevbe 166, (2245)

18

Page 19: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "(Bir köpeğe su veren)

fâhişe bir kadın (Allah tarafından) mağfiret olunmuştur. (Şöyle ki:) günün birisinde

o fâhişe kadın, suyu yakın ve örülmedik kuyu başında bir köpeğe rast gelmiş.

Susuzluktan dili sarkarak köpek soluyor, susuzluk onu öldürmeğe yaklaştırmış

bulunuyordu. Kadın hemen ayağından ediğini çıkarmış ve onu (başının)

yaşmağiyle sıkıca bağlıyarak (kuyuya sarkıtmış) kuyudan su çıkar (ıp köpeği sula)

mıştır. Bu sebeple fâhişe kadın mağfiret olunmuştur."

10. Çocuklar cehennem ateşinden

koruyor

Kuran:

35:18 Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır

basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir

yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırısın ki, gaybda Rablerinin

korkusunu duyarlar, salatı dürüst yaparlar. Temizlenen de sırf kendisi için

temizlenir. Nihayet dönüş Allah'adır.

60:03 Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü

Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir.

Hadis:

Sahih Buhari: 1:101

Birkaç kadın peygambere salla llahu aleyhi ve sellem 'e gelip onlar için bir gün

ayarlamasını, zamanının çoğunun erkeklerle geçtiğini söyledi. Bunun üzerine

Peygamber de onlar için bir gün söz verdi. Bu derslerin birinde Resûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Üç çocuğu ölen kadın cehennem

ateşinden korunacaktır. " Bunun üzerine oradaki bir kadın; "Ya iki tane ölürse?"

diye sordu. Resûlullah şöyle cevapladı: "İki tanesi de (onu cehennem ateşinden

koruyacaktır)."

11. Allah'ın Tasviri

Kuran:

42:11 O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinize eşler, hayvanlardan da

eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O 'nun benzeri hiçbir şey

yoktur. O, işitendir, görendir.

19

Page 20: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Hadis:

Buhari; 97:24, 10:109

Kıyamet günü kimliğini kanıtlamak için Allah, Peygambere baldırını

gösterecek. Buhari, Tefsir, Nun vel-Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24

Resulullah (sav)sı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet

edileceği gün..." (Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu:

"Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın Ona secde eder.

Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar

da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya

dönüşür (ve secde edemezler)."

Buhari, Tefsir, Kaf 1, Eyman 12, Tevhid 7; Müslim, Cennet 37, (2848); Tirmizi,

Tefsir, Kâf,

(3268).

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular

ki: "Cehennem, içerisine âsiler atıldıkça: "Daha var mı?" demekten geri durmaz.

Bu hal, Rabbu'l-İzze'nin cehennemin üzerine ayağını koyup, iki yakasını dürüp

birleştirmesine kadar devam eder. İşte o zaman cehennem: "Yeter, yeter. İzzet ve

keremine yemin olsun yeter!" der. Cennette fazlalık devam eder. Allah, ona

mahsus yeni bir halk yaratır ve bunları cennetin fazla kısmına yerleştirir."

13. Peygamber gaybı biliyor

muydu?

Kuran:

06:50 De ki: "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da

bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana

vahyolunana uyuyorum." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez

misiniz?"

07:188 De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya

zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok

hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir

kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

Hadis:

Buhari; 1:539

20

Page 21: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bir gece Allah' ın resûlü yatsı namazı kıldırdıktan sonra, bize dönüp şöyle

buyurdu: "Bu gecenin önemini biliyor musunuz? Bu geceden 100 yıl sonra

yeryüzünde yaşayan kimse kalmayacaktır."

Bunun gibi yüzlerce hadis Kıyamet alameti adı altında Kuran'da gaybı bilmediğini

söyleyen peygambere atfedilmiştir. En meşhuru da Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar

döneceği iddia eden hadislerdir ki bunlar da Kuran'la çelişir:

03:55 Allah buyurmuştu ki: "Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim,

seni inkar edenlerden arındıracağım... "

33:40 Muhammedsizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah'ın

elçisi ve Peygamberler 'in SONUNCUSUDUR. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

14. Kim daha

gaddar?

Kuran:

68:04 Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak

üzerindesin.

Hadis:

Buhârî, Muharibin 16,17,18, Diyât 22, Vudü 66, Zekât 68, Cihâd 152, Megâzî 36,

Tefsir, Mâide 5, Tıbb 5, 6, 29; Müslim, Kasâme 9, (1671); Tirmizî, Tahâret 55, (72),

Et'ime 38, (1846); Ebü Dâvud, Hudud 3, (4364-4371); Nesâî, Tahrimu'd-Dem 7, (7,

93-98); İbnu Mâce,

Hudud 20, (2578).

Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına gelip: "Ey Allah'ın Resûlü! Biz

hayvancılıkla uğraşıp sütle beslenen (çöl) insanlarıyız, (çift-çubukla uğraşan)

köylüler değiliz" dediler. Bu sözleriyle,

Medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifâde ettiler. Resûlullah, onlara

(hazineye ait) develerin ve çobanın (bulunduğu yeri) tavsiye etti. Kendilerine

oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve bevillerinden içmelerini söyledi.

Gittiler, Harra bölgesine varınca, İslâm'dan irtidâd ettiler. Hz. Peygamber

(aleyhissalâtu vesselâm)'ın çobanını da öldürüp develeri sürdüler. Haber, Hz.

Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e ulaştı. Resûlullah, derhal arkadaşlarından

takipçi çıkardı (yakalanıp getirildiler). Gözlerinin oyulmasını, ellerinin kesilmesini

ve Harra'nın bir kenarına atılmalarını ve o şekilde ölüme terkedilmelerini emretti.11

21

Page 22: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ebû Dâvud, Hudud 37, (4482); Tirmizî, Hudud 15, (1444).

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)

buyurdular ki: "Kim (ısrarla) içki içerse dördüncü sefere kadar kamçılayın, sonra

(devam ederse) öldürün."

15. Şefaat

Kuran:

39:43 Yoksa onlar Allah'dan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: Onlar hiçbir

şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçi edineceksiniz)?

39:44 De ki: Bütün şefaat Allah' ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı Onundur.

Sonra O'na döndürüleceksiniz.

Hadis:

Buhari; 1:331

Peygamber salla llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Benden evvel hiçbir kimseye

verilmedik beş şey (hep birden) bana verilmiştir: Bir aylık yola kadar

(düşmanlarımın kalbine) korku (salmak) ile mansûr oldum. Yer (yüzü) bana

namazgâh ve sebeb-i tahâret kılındı. Onun için ümmetimden namaz vakti gelip

çatmış her kim olursa olsun namazını kılıversin. Ganâim bana helâl edildi. Halbuki

benden evvel kimseye helâl edilmemiştir. Bana şefâat verildi. Bir de (benden

evvel) her Nebî, hâssatan kendi kavmine bas olunurken ben umûm-ı nâsa bas

olundum."

16. Kabir

Azabı:

Kuran:

36:52 (İşte o zaman) Eyvah! eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân'ın

vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğruyu söylemişler! derler.

Ölüm ile kıyamet öncesi bir uyuklama dönemine benzetiliyor. Kuran'daki islam'a

göre ölüler kıyamet gününe kadar hiçbir şekilde yargılanmayacak ve diriltikten

sonra yaptıklarına göre cennete girip SONSUZA kadar orada kalacak VEYA

cehenneme girip azap görecektir. Yok "azabımı çeker cennete girerim" bunlar

22

Page 23: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

mavaldan öteye gitmez! Ayrıca Arap dininde mezarda kişiler iki melek tarafından

sorgulanıp (Kuran'da kesinlikle böyle bir şey geçmez) sınava tabii tutulacaklar.

Sınavı geçemezlerse kabirlerinde hayvanların bile bağırışlarını duyabileceği kadar

(!) dehşetli bir azap görmeye başlayacaklar.

Hadis:

Buhâri; Cenâiz 89; Müslim, Mesâcid 123, (584); Nesâî, Cenâiz 115, (4,104,105).

Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın anlattığına göre, bir yahudi kadın, yanına girdi. Kabir

azabından bahsederek: "Seni kabir azabından Allah korusun!" dedi. Aişe de

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a kabir azabından sordu. Aleyhissalâtu

vesselâm: "Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını

hayvanlar işitir!" buyurdu. Hz. Aişe der ki: "BUNDAN SONRA* Aleyhissalâtu

vesselâm'ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiaze etmediğini hiç

görmedim."

* Çok ilginçtir ki Peygamber kabir azabını Aişe'den duyduktan sonra dualarında

ondan sığınmaya başlamış!

Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26

Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük

şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri

hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine

Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki

kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını

sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın

hafifletilmesi umulur" buyurmuşlardır.

Kıyamet günü gelmeden kim azap görüyor? İnsanlar Allah tarafından

yargılandıktan sonra, şayet cehenneme girerlerse azap göreceklerdir. Kuran'da

kabir azabı olduğuna dair hiçbir delil yoktur.

17. Hz. Musa ve Aciz Ölüm

Meleği

Kuran:

06:61 O, kullarının üstüne yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular

gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar

vazifede kusur etmezler.

23

Page 24: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

63:11 Allah, eceli geldiğinde kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah yaptıklarınızdan

haberdardır.

Hadis:

Buhâri (2:423)

Ölüm meleği Musa'ya gönderilmişti, gittiğinde Musa ona şiddetli bir tokat attı ve

gözünü çıkardı. Ölüm meleği Allah'a geri döndü ve "Beni ölmek istemeyen bir

kulunuza göndermişsiniz" dedi.

DİĞER SAHİH YALANLAR:

1. Peygamberimiz, Buhari'ye nakledilen hadise göre Güneş'in Dünya

çevresinde döndüğünü söylemiştir [Sahih Buhari: Hadis 421, sayfa 283, cilt

4]. Bu düşünce Buhari hadisleri topladığı zamanlar yaygındı. Bugün bilim

sayesinde biliyoruz ki, Dünya, Güneş etrafında dönmektedir. Kuranda

Dünya'nın şekli doğru olarak bilim keşfetmeden yüzyıllar önce verilmiştir

(39:05).

2. Hadislere göre hiçbir hastalık bulaşıcı değildir [Hadis 649, sayfa 435, cilt 7].

Bu hepimizin bildiği üzere yanlış. En basitinden soğuk algınlığı ve ebola gibi

hastalıklar bulaşıcı hastalıklara birer örnektir.

3. Hadislerde hastalıkların şifaları da verilmiştir! Çöreotunun her türlü

hastalığa deva olacağı yazar [Hadis 591, sayfa 400, cilt 7]. Bunun yanında

hadisler peygamberimizin bir kavme iyileşmeleri için deve sidiği içmelerini

öğütlediğini de yazar [Hadis 590, sayfa 399, cilt 7]. Oysa Allah, Kuranda

temizliğe önem verir ve temiz şeylerden yememizi ister.

4. Hadis kitapları peygamberimizi de tutarsız bir karakterde gösterir. Birinde

peygamberimizin cüzzamlı bir kişiyle yemek yediği anlatılır, diğerinde de

İslam'a geçmek isteyen bir cüzzamlıyla yemek yemeyi reddettiği. Bu hadise

göre adamdan gitmesini istemiş daha sonra bağlılığını kendisi yokken kabul

etmiştir.

5. Ünlü sinek hadisi: Rivâyet olunduğuna göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve

sellem: "Sizden birinizin içeceği (ve yiyeceği) içine sinek düştüğü zaman, o

kişi o(nun her tarafını) batırsın, sonra çıkarsın, (atsın). Çünkü sineğin iki

kanadının birisinde hastalık, öbüründe de şifâ vardır buyurmuştur." [Buhari,

Hadis 673, sayfa 452, cilt 7] Bu hadis doğru kabul edilse Dünya'da tifo ve

kolera salgını olurdu.

6. Kuran inananlara peygamberler arasında ayrım yapmamayı öğütler

(02:285). Buhari'nin hadis kitaplarına göre [Buhari 97:36] ise Hz.

Muhammed "en şerefli" peygamberdir. Başka bir hadiste ise; peygamberler

arasında ayrım yapmamamız gerektiğini, peygamberimizin Yunus

24

Page 25: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

peygamberden bile farkı olmadığını [Buhari 65:4, 6 ve Hanbel 1:205, 242,

440] yazıp peygamberi kendisi ile çelişen biri olarak gösterir.

7. Hadis kitapları kadınlara hakaretlerle doludur. Genelde köpeklerle ve

maymunlarla bir tutulur [Buhari 8:102 and Hanbel 4:86], kadınlara kötü

şans denir [Buhari 76:53]. Müslim'in "sahih" hadislerine göre ise

cehennemdekilerin çoğu kadındır. Kuran ise kadın ile erkek arasında hiçbir

ayrım yapmaz. İşte birkaç hadis:

Sahiheynin diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Hz. Aişe (rainin yanında

namazı bozan şeylerden söz açılmıştı. Bu beyanda köpek, eşek ve kadının

da zikri geçti. Aişe (ra): "Bizi yine eşeklere ve köpeklere benzettiniz. Vallahi,

ben Resulullah (sav)'ı kıblesiyle arasında yatakta yatar olduğum halde

namaz kılarken gördüm. Benim için ihtiyaç hasıl olunca oturup onu rahatsız

etmek istemezdim, (yatağın) ayak tarafından sıyrılıp çıkardım." [Buhari,

Salat 22, 99, 102, 103, 104, 105, 108] "Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Biriniz sütresiz olarak namaz kılarsa (önünden geçtiği takdirde) şunlar

namazını bozar: Eşek, domuz, yahudi, mecusi, kadın... Namazın

bozulmaması için onun önünden, bunların bir taş atımlık uzaktan geçmesi

kifayet eder." (Bir diğer rivayette şöyle denmişti: "Namazı, (önden geçen)

hayızlı kadın ve köpek bozar.") [Buhari, Salat 90, İlm 18, Ezan 161, Cezau's-

Sayd 25]

8. Buhari'ye göre peygamberimiz savaşta kadın ve çocukları öldürmeye izin

vermiştir [Buhari; Cihad, 146].

9. Hanbel'in hadis kitaplarında, peygamberimiz tüm siyah köpekleri şeytan

oldukları gerekçesiyle öldürülmelerini emreder [4:85, 5:54]. Bu hadisten

esinlenip şeytanları (!) öldüren "müslümanlar" bulmak zor değildir.

10. Hadisler peygamberimizin bir Yahudi tarafından büyülenip birkaç gün ne

yaptığını bilmez halde dolaştığını anlatır. [Buhari 59:11, 76:47; Hanbel 6:57

ve 4:367] Buhari'nin böyle bir hadisi sahih diye kabul etmesindeki amaç

nedir acaba?

11. Kuran şeytanın görünmez ve insanların apaçık bir düşmanı olduğunu yazar.

Başka bilgi vermez. Hadislere göre ise şeytan: osuruyor; kaçıyor; korkuyor;

işiyor; Hz. İsa hariç her çocuğa doğarken dokunuyor; geceleri burunlarda

ikamet ediyor; günbatımında sokaklara yayılıyor; kapalı bir kapıyı açamıyor;

esnerken ağızdan giriyor; ağlıyor; sol eliyle yiyip içiyor. Bunları sadece

hadisçiler görüyor sanırım. Ben henüz ne osuran ne kaçan bir şeytan

gördüm.

12. Müslim'in hadis kitabının ikinci cildinde; Hz. Muhammed'in ayakta küçük

abdestini yaparken bir sahabenin uzaklaştığı, Peygamberin de ona yakın

durmasını söylediği yazıyor. Bu hadisin tek Tanrı'ya ibadet etmekle veyahut

sünnetle ne ilgisi var acaba?

13. Allah neden teyemmümü emretmiş biliyor musunuz? Buhari ve Müslim'in

"sahih" hadislerine göre olay şöyle gerçekleşir: Aişe gerdanlığını

25

Page 26: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

kaybetmiştir bunun üzerine Peygamberimiz oradaki tüm müslümanlardan

aramalarını ister. Kendisi bu arada Aişe'nin bacağında uyuya kalır ve

namazlarını kılamaz ve nasıl abdest alınacağını öğretemez. Bunun üzerine

Allah teyemmümü emretmiştir.

14. Aişe'nin yaşı da satanik öğretilerde (hadislerde) dokuz olarak gösterilmiştir.

Tabari, Müslim ve Buhari'nin hadisleri Aişe'nin yaşı hakkında hep

çelişmektedirler.

15. Hanbel'a göre Peygamber hiçbir zaman küçük abdestini ayakta

yapmamıştır [Hanbel; 6:136, 192, 213]; Buhari'ye göre ise ayakta yapmıştır

[Buhari 4:60, 62].

16. Buhari'nin hadislerine göre liderler Kureyş kabilesinden olmalıdır [Buhari;

3:129, 183; 4:121; 86:31].

HADİSLER KURAN'I AÇIKLIYOR!

Kuran' ın çok zor olduğunu bu yüzden onu anlamak için hadislere

ihtiyacımız olduğunu iddia etmek saçmalıktır. İnsanların, Allah'ın bir tane kitabını

karmaşık bulup da 50 tane hadis ve sünnet kitabı alması hiçbir mantıkla izah

edilemez. Kuran, inananlar için kolay anlaşılır bir öğüttür:

54:17 Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt

alan yok mu?

54:22 Andolsun biz Kur'an' ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.

Öğüt alan yok mu?

Söylenenlerin aksine hadis kitaplarına girip de kişinin kafasının karışmaması

veya kaybolmaması nerdeyse olanaksızdır. Eğer Allah nasıl yaşamamız

gerektiğinde daha detaya (oturup kalkma, yemek yeme şeklimiz vs...) girmek

isteseydi yüzlerce cilt kitap indirebilirdi.

31:27 Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından

yedi deniz katılarak (mürekkep) olsa yine Allah' ın sözleri

yazmakla tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet

sahibidir.

Hadis savunucuları genelde "namaz nasıl kılınır, gusül abdesti nasıl alınır,

bunları ancak hadislerden öğrenebiliriz" gibi cümlelerle kendilerini haklı

çıkarmaya çalışsalar da savundukları hadisler bile salatın (namaz) nasıl

yapılacağını baştan sona, adım adım, detaylı olarak vermez. Gusül abdestinin

nasıl alınması gerektiği ise hadisten hadise farklılık gösterir. Bazı hadislerde

26

Page 27: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Peygamberimizin başından aşağı üç kere su döktüğü nakledilir (Buhari; 4:160)

bazı hadislerde bir kere (Buhari; 4:159). Oysa Kuran'da kirli olma durumunda ne

yapılacağı yazar ve salat (namaz) hakkında yeterince bilgi vardır. Bu konulara

daha sonra değineceğiz.

ÇİN FISILTILARI

Bir üniversite profesörü sözsel bilgi transferinin orijinal mesajı nasıl

değiştirdiğini gösteren bir deney yaptı. İzleyenlerden 10 kişiyi yanına çağırdı ve

bunların dokuzunun salonu terk etmesini istedi. Kalan kişiye bir alıntı verip

seyirciye okumasını istedi.

Alıntı şuydu:

"Hz. İsa Capernaun'a annesi, izleyenleri ve öğrencileri ile birlikte gittikten sonra,

orada fazla kalmadılar çünkü Musevilerin Fısıh bayramı yaklaşıyordu. Hz. İsa

Kudüs 'e gitti. Orada ibadethanenin içinde sığır, koyun ve güvercin tüccarları ve

masalarında oturan döviz alıp satan kişileri gördü. Hz. İsa ipten kamçı yapıp

koyun, sığır ne varsa ibadethaneden çıkardı. "

Bundan sonra ilk kişiden kağıt parçasını alıp cebine koydu, ikinci kişiyi içeri

davet etti ve az önce kağıttan okuyan kişiye şimdi de ne okuduğunu ikinci kişiye

anlatmasını istedi. Çıkan şey şöyleydi:

"Hz. İsa Capernaun'a annesi ve öğrencileri ile gittikten sonra orada uzun süre

kaldılar. Ondan sonra Hz. İsa Kudüs'e gitti. İbadethanenin yakınında sığır, koyun

ve güvercin satın alan insanlar ve döviz alıp satan kişileri gördü. Hz. İsa hepsini

kovdu."

Daha sonra içeri üçüncü kişi çağırıldı ve ikinci kişiye birinciden ne duyduysa

tekrarlamasını istendi. Sıradaki duyduğunu şöyle aktardı:

"Hz. İsa Kudüs 'e annesi ve bazı öğrencileriyle gittikten sonra birkaç gün kaldılar.

Bundan sonra Hz. İsa tekrar ibadethaneye gitti. İbadethanenin yakınında sığır ve

domuz satın alan insanlar ve döviz alıp satanları gördü. Hz. İsa onlara bağırdı ve

yaptıklarının kötü olduğunu söyledi."

Tekrar sıradaki kişi geldi ve şöyle aktardı: "Bir gün Hz. İsa annesiyle birlikte

uzun yıllar kaldığı Kudüs'teymiş ama bir gün Hz. İsa Kudüs'ten ayrıldı ve

uzaklara gitti. İbadethanenin yakınlarında at ve domuz satın alan insanlar

27

Page 28: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

gördü, onlara çok paraları olduğu için bağırdı ve paranın kötü olduğunu

söyledi."

Diğer kişi ise şöyle aktardı:

"Hz. İsa Kudüs'te doğmuş ve annesiyle uzun süreler orda kalmıştı. Bir gün Hz. İsa

Kudüs'teki pazar yerine gitti ve ata binen ve domuz satan insanlar gördü. Onlara

çok fazla hayvanları ve paraları olduğunu için bağırdı ve paralarını fakirlere

vermelerini yaptıklarının kötü olduğunu söyledi."

Sıradaki şöyle aktardı:

"Hz. İsa Kudüs'te doğmuş ve hayatı boyunca annesiyle kalmıştı. Bir gün Hz. İsa

Kudüs'teki pazar yerine gitti ve pazarda ata binen ve domuz satan insanlar gördü.

Hayvanlara zulüm ettikleri için onlara bağırdı, tüm paralarını vermelerini ya da

hayvanları iyice doyurmalarını istedi."

Bu sözler şöyle değişti:

"Hz. İsa Kudüs'te doğdu ve birçok kişinin zavallı domuzlara kötü davrandığı ve

atlarını kamçıladığı bir pazarın yakınında yaşardı. Bir gün Hz. İsa pazar yerine gitti

sadece domuzlarını satmakla meşgul olan kötü insanlar gördü, ona karşı çok kaba

ve sert davrandılar, o yüzden bir şey demedi ama paralarına beddua edip oradan

ayrıldı."

Tüm bu deneme bir konferans sırasında 10 dakika içinde oldu. Bir de yüz

binlerce sözün birçok ağız değiştirip de 240 yıl sonra nasıl bir değişeme

uğrayacağını bir hayal edin ve bir daha bir hadis okuduğunuzda inanmadan önce

iki kere düşünün!

RESULE UYMAK NE DEMEKTİR?

Hadis savunucuları 33:36, 33:71, 59:07, 3:31 gibi ayetleri örnek gösterip

kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar fakat anlayamadıkları şey hadislere uymak

resule uymak değil; binlerce hadis içinden onları onaylayan, sahih kabul eden

alimlere uymaktır. Eğer gerçekten resule uymak istiyorlarsa Hz. Muhammed gibi

sadece Kuran'a uymaları gerekir. Hz. Muhammed'in hayatı, söyledikleri zaten

Kuran'da geniş bir şekilde kaydedilmiştir. Kuran'daki Hz. Muhammed'e uymakla

hadislerdeki Hz. Muhammed'e uymak aynı şey değildir.

28

Page 29: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

02:217 Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "Onda savaşmak

büyük bir günahtır...

02:219 Sana, şarap ve kumar hakkında soruyorlar. De ki: "Her ikisinde de büyük

bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı

faydasından büyüktür...

02:220 ...Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: "Onları iyi yetiştirmek (yüz

üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki)

onlar sizin kardeşinizdir...

17:85 Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindedir. Size

ancak az bir bilgi verilmiştir."

Kuran açıkça Peygamberin tek görevinin mesajı iletmek olduğunu (29:18),

kendisinin fazladan bir şey söylemediğini (69:44-47), onun da YALNIZCA Kuran'a

uyduğunu (7:203, 10:15, 6:145) yazar ve inananları sadece Kuran'a uymaları için

uyarır (68:36-38, 50:45). Bu nedenle Kuran'ı izlemek ile resulü izlemek arasında

hiçbir fark yoktur çünkü Kuran'daki sözler Hz. Muhammed'in sözüdür (69:40). Yani

Kuran'a uymak, sadece Kuran'a uyan aslında Peygambere de uymuş olmaktadır.

5.92 Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin:

Bizim resulümüze düşen SADECE APAÇIK BİR TEBLİĞDİR.

64.12 Allah'a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz RESULÜMÜZE

DÜŞEN, APAÇIK BİR TEBLİĞDEN BAŞKASI DEĞİLDİR.

29:18 Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok

milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. PEYGAMBERE DÜŞEN,

YALNIZ AÇIK BİR

TEBLİĞDİR.

69:44-47 EĞER (PEYGAMBER) BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMUŞ OLSAYDI,

ELBETTE ONU KISKIVRAK YAKALARDIK. SONRA ONUN CAN DAMARINI KOPARIRDIK.

Hiçbiriniz buna mâni de olamazdınız.

07:203 Onlara bir mucize getirdiğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip

getirseydin ya!

derler. De ki: BEN ANCAK RABBİMDEN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. Bu (Kuran),

Rabbinizden gelen basiretlerdir; inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.

29

Page 30: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

10:15 Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize

kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir!

dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir.

BEN, BANA VAHYOLUNANDAN BAŞKASINA UYMAM. Çünkü Rabbime isyan edersem

elbette büyük günün azabından korkarım.

06:145 De ki: BANA VAHYOLUNUNDA, leş ve akıtılmış kan yahut domuz eti -ki

pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah 'tan başkası adına kesilmiş bir

hayvandan BAŞKA, yiyecek kimseye HARAM KILINMIŞ BİR ŞEY BULAMIYORUM.

Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek

zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.

68:36-38 Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa SİZE AİT BİR KİTAP

VAR DA (BU BÂTIL İNANIŞLARI) ORADA MI OKUYORSUNUZ? Onda, beğendiğiniz

her şey için sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)?

50:45 Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı

değilsin. Tehdidimden korkanlara KURAN'LA öğüt ver.

Artı Kuran'ın hiçbir yerinde "Muhammed'e uyun" demez, "resule uyun" der. Resul

kelimesinin anlamı ELÇİ, HABERCİ, MESAJI (KURAN'I) ULAŞTIRAN KİMSEDİR. Şu an

bu kitap da size SADECE KURAN'DAKİ MESAJI aktarıp ELÇİLİK yapmaktadır.

Mezhepçiler sünnetin ve hadisin de bu mesaja dahil olduğunu belirtirler ve kanıt

olarak da 53:3 ayetini gösterirler.

53:3 O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.

Keşke ayeti baştan okusalardı! 53:1den 53:4e kadar olan ayetlerin öznesi ilk

ayette gizli olarak geçiyor.

53.1 İNMEKTE OLAN necme (yıldıza, Kur'an'ın inen miktarına) yemin ederim ki,

53.2 Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.

53.3 O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.

53.4 İNDİRİLMİŞ BİR VAHİYDEN başkası değildir o.

Peygamberimiz kendi hevâsına göre değil, indirilen vahye göre konuşuyordu.

Peygamberin her dediğinin bir vahiy olduğunu iddia etmek Kuran'dan bihaber

olduğunu kanıtlamaktır. Kuran'da 6 değişik yerde Peygamber hatalarından dolayı

paylanıyor. Allah tarafından her ettiği cümle vahyedilen biri nasıl hatalar

yapabilir?

30

Page 31: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bakın Peygamberimiz kıyamet günü ne diyecek!

25:30 Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu KURANI BÜSBÜTÜN

TERKETTİLER.

Sonuç olarak;

Kuran açık ve ayrıntılıdır [6:114; 2:159-160; 7:52, 10:37; 11:11; 41:1-3; 22:16;

6:38; 12:111; 14:52; 17:89; 75:16-19; 18:54; 20:113; 39:27-28; 54:17; 25:33;

16:89, vb.]

Peygamberin amacı sadece mesajı iletmek ve uyarmaktır [5:102; 16:35; 16:82;

24:54; 36:1617; 14:52, vb.]

ÜMMETE UYARILAR

42.21 Yoksa onların, dinden, ALLAH'IN İZİN VERMEDİĞİ ŞEYİ KENDİLERİ İÇİN

YASALAŞTIRAN ORTAKLARI MI VAR? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında

hüküm mutlaka verilirdi. O ZALİMLER var ya, onlar için acıklı bir azap

öngörülmüştür.

45.6 İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle

iken ALLAH'TAN VE ONUN AYETLERİNDEN BAŞKA hangi hadise inanıyorlar?!

06:94 Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize

geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında

bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da

yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp

kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.

6.114 Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, ALLAH'IN DIŞINDA

BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak

olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.

31

Page 32: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

KURAN'A GÖRE NAMAZ

Hindular alınlarına kül koyup tanrılarını simgelediğini söyledikleri taştan

heykellere dua ederler. Bunu yapma nedenleri de atalarından böyle öğrenmiş

olmalarıdır. Fil başlı, insan vücutlu bir heykel bu tanrıların birine örnektir. Sunniler

ve Şiiler taştan tanrıyı kabul etmezler ama Kâbe adını verdikleri Mekke'deki taşa

doğru dua etmeyi doğal karşılarlar. Fil heykeline doğru dua etmeyi asla kabul

etmeyecek olan bir Sunni onun da bir taş olduğunu unutup kendi kübik yapısına

doğru yönelerek dua etmekte bir sakınca görmez. Bir Hıristiyana da taştan veya

tahtadan yapılmış haça hatta Hz. İsa ve Meryem'in ikonasına doğru dua etmesi

gerektiği öğretilmiştir.

Dünyadaki bütün dinlerin bir ortak özelliği vardır. Papaz olsun, Müslüman

bir hoca olsun hepsinin yandaşlarını sorgulama hakkı vardır fakat yandaşları onları

hiçbir şekilde sorgulayamaz. Örneğin Hıristiyan bir papaza; Hz. İsa, İncil'de onu

yaratan Tanrıya kulluk ettiğini söylediği halde ona neden Tanrının oğlu dediğini

sorsanız hemen kaçamak cevaplarla kurtulmaya çalışacaktır ve hatta böyle bir

soru yönelttiğiniz için size kızacaktır. Aynı şekilde bir "Müslüman" hocaya da

Kuran'da geçmediği halde neden günde beş defa taştan idola dönerek dua ettiğini

sorsanız aynı tepkiyle karşılaşırsınız. Bu kadar telaş bir tutarsızlık göstergesidir.

Çünkü iddia ettiğiniz şeyin doğruluğunu kanıtlayamıyorsanız o şey ya düzmecedir

ya da yanlıştır.

Örneğin Araplara soracak olursanız Mekke'deki taş evin Allah'ın evi

olduğunu iddia edeceklerdir! Bu taş yapıya Beytullah (Allah' ın evi) derler. Kuran'a

bakıldığında ise bu kelimenin hiçbir yerde geçmediği görülecektir. İslam'a giren

yozlaşma acaba sadece bu kadar mı?

Salat konusuna başlamadan önce okuyucuların şu soruları kendilerine

sormalarını ve dürüst bir şekilde cevaplamalarını istiyorum.

32

Page 33: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

# Allah'ın, Arap topraklarında insanlar tarafından yapılmış bir evde ikamet

ettiği doğru mudur?

# Allah'ın kalmak için bir eve ihtiyacı var mıdır?

# Neden taştan yapılmış bir kayaya doğru secde etmem, onu tavaf etmem

ve siyah taşı öpüp şeytan olarak hayal ettiğim sütunları taşlamam gerekiyor?

# Millerce ötedeki taşa doğru dönüp günde niye 5 kere dua etmeliyim?

Hepimiz biliyoruz ki dünyadaki Arap olmayan Müslümanlar gülünç bir

şekilde dualarını Arapça etmek zorunda bırakılıyorlar. Türkü, İngilizi, Fransızı,

Almanı, Rusu ve diğer yeryüzündeki diğer Arap olmayan Müslümanlara uygulanan

bu dayatma gerçek manada İslam dinine de zarar veriyor. Neden sadece Arapça,

bize konuşma yeteneği bahşeden Allah yalnızca bu dili mi biliyor? Kuran'da adı

geçen bir çok peygamber var (İbrahim, İsmail, Yakup, Davut, vs.. ) ve bunlar

Arapça bilmiyorlardı ama Allah'ın kuluydular. Peki neden Arapça ve bu emir Kuran'

ın neresinde yazıyor?

Tahmin edebileceğiniz gibi Arapça bariyeri Araplar tarafından bilerek din

üzerinde nüfuz sahibi olmak için konmuş bir bariyerdir ve bu, bugünkü Arap ve

Müslüman kültürünün doğmasına sebep olmuştur.

Kuran Arapça inmesine rağmen bunun sebebi Allah'ın bu ırkı tercih etmesi

değildir. Aksine Kuran'ın birçok ayetinde Allah, Arapları yermekte ve onların

inançsızlıkta ve münafıklıkta ileri olduklarını belirtmektedir:

09:97 Bedeviler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter,

hem de Allah'ın Resulüne indirdiği kanunları tanımamaya daha

yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

09:101 Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından

birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır.

Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz,

sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.

Kuran ayetlerini araştırmaya başlamadan önce çevirilere güvenen biriydim.

Daha sonra bu çevirilerde birçok çelişkili ifadeler yer aldığını fark ettim. Çevirileri

daha yakından inceledikçe, bunların çoğunun ancak bilinçli bir şekilde

yapılabilecek mantık hatalarıyla dolu olduğunu gördüm. Sadece salat değil bir çok

33

Page 34: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

kelime olması gerektiği mananın dışına çıkarılmış, cisimleştirilmiş veya özel isim

yapılmıştı. Makaleyi okudukça Allah dilerse* siz de bütün yozlaşmaların farkına

varacaksınız.

Örneğin salat (geleneksel çeviriye göre namaz) kelimesi Kuran'da yetmiş

kereden fazla geçmektedir ve Allah tarafından üzerinde çok durulmaktadır.

107:04-05 Yazıklar olsun musallin 'e ( SALAT YAPANLARA ). Onlar

salat'ı ciddiye almazlar.

Geleneksel inanışa Allah tarafından üzerinde bu kadar durulan namaza

Kuran'da yer verilmemiştir yani Kuran eksiktir! Yine İslam âlimlerine (!) göre salat

kelimesi "namaz" anlamını taşımaktadır ve Allah tarafından Hazreti Muhammed

miraca yükselirken emrolunmuş, zorlu bir pazarlıktan (!) sonra elliden, beş vakte

kadar indirilmiştir. Bir günü 16 saatten alırsak bu indirim (!) olmasa her 19 dakika

da bir namaz kılmamız, günde 850 kadar secde ve rükû yapmamız gerekecekti.

Bu da Arapların aerobik egzersizinin atası olduğunu gösterecekti. Belki de bu

egzersizlerden olacak ki, doğal kaynak bakımından çok zengin olan Müslüman

ülkelerinin hiçbiri gelişmiş ülke statüsüne sahip olamamıştır. Savunulan bu izah

Hz. Muhammed'in zamanından önce bile namaz kılan insanlardan söz eden Kuran

ile de bağdaşmaz.

2:43 ayetinde İsrailoğullarına, ellerindeki kitabı doğrulayıcı olarak inen

Kur'an'a inanmaları (2:41) ve salatı ikame etmeleri emredilmiştir. Bugün din diye

Emevi - Arap kültürünü pazarlayanların iddialarının aksine İsrailoğllarına

emredilen namaz değil, bağlılıktır. Bir yahudiye hiç namaz kıldın mı diye soracak

olursanız alacağınız cevap olumsuz olacaktır.

17:29-31 Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Biz, dediler,

Beşikteki bir sabi ile nasıl konuşuruz? Çocuk şöyle dedi: "Ben Allah'ın

kuluyum. O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede

olursam olayım o beni mübarek kıldı; YAŞADIĞIM SÜRECE BANA

NAMAZI VE ZEKATI EMRETTİ."

10:87 Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır 'da evler

hazırlayın ve evlerinizi kıble yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın.

(Ey Musa!) Müminleri müjdele! Diye vahyettik.

Beşikteki İsa'ya namaz ile mi emrolunmuştu?

34

Page 35: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

11:87 Dediler ki: Ey Şuayb! BABALARIMIZIN TAPTIKLARINI

(PUTLARI), YAHUT MALLARIMIZ HUSUSUNDA DİLEDİĞİMİZİ YAPMAYI

TERK ETMEMİZİ SANA NAMAZIN MI EMREDİYOR? Oysa sen yumuşak

huylu ve çok akıllısın.

Görüldüğü gibi salat sadece peygamberimize değil bütün peygamberlere

emredilmişti. Hazreti İsa, Musa ve diğer peygamberler nasıl namaz kılmışlardı?

Kendi kitaplarından ayetler mi okumuşlardı? Neden diğer semavi dinleri izleyenler

bu ibadeti artık uygulamıyor? Hz. İbrahim'den bu yana geldiğini savunulan Kuran

ümmî (kutsal kitaplardan haberi olmayan) bir peygambere inmedi mi? Hz.

Muhammed bu ritüeli kimden öğrendi? Neden salattan önce yapmamız gerekenler

adım adım verilmişken bu ritüelde yapacaklarımız keyfi ayetlerden seçilen

yorumlara dayanıyor?

KURAN AYRINTILIDIR

06:38 Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir

kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta HİÇBİR

EKSİK BIRAKMAMIŞIZDIR. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda

toplanırlar.

11:01 Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan

Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da AYRINTILI

OLARAK AÇIKLANMIŞ bir Kitaptır.

07:03 Rabbinizden SİZE İNDİRİLENE (Kur'an'a) UYUN. O'nu bırakıp

da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt

alıyorsunuz!

06:155 İşte bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.

BUNA UYUN ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin.

06:106 Rabbinden SANA VAHYOLUNANA UY. O'ndan başka tanrı

yoktur. Müşriklerden yüz çevir.

35

Page 36: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

53:23 Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler

değildir. Onlar hakkında ALLAH BİR KANIT İNDİRMEMİŞTİR. Onlar,

SADECE SANIYA, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere UYUYORLAR.

Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.

Hadislerdeki namazı izleyenler; miras paylaşımından, inananların kiminle

evlenip kiminle evlenemeyeceğine kadar her şeyi anlatan Kuran'ı eksik bulmakta

ve yalanlarla dolu hadislerdeki taşa dönüp kılınan namazı kabul edip Allah'a ortak

koşmaktadırlar. Ayrıca:

a. Namazın 5 vakit olduğunu düşünüp Kuran'ın eksiksiz ve ayrıntılı

olduğunu söyleyen kişi, Allah'ı bilmeden ya da bilerek YALANCI çıkarmaktadır,

b. Zekatın ve salât'ın ayrıntılarının bu detaylı Kitapta olmadığını iddia

etmektedir,

c. Peygamberin de 6:106'daki verilen hükmü HİÇE SAYARAK, KENDİNE

VAHYEDİLMEYEN bir şeyi izlediğini söylemektedir,

d. Kuran'dan başka bir kitaba uyup Allah'a itaatsizlik edip ve alimleri,

imamları ve mollaları Allah'a eş tutmaktadır,

e. Allah' ın hiçbir kanıt indirmediği şeye yani sanıya uymaktadırlar. Eğer

Kuran'daki salât namaz olsaydı Kuran'dan bunu kanıtlayabilirdik ama Kuran'da ne

"Allahu Ekber"e rastlayabilirsiniz, ne ezana, ne rekât kelimesine, ne kaza

namazına. Bunlar ancak hadislerden bulunabilir. Bu kadar önemli olan hadisler

neden Peygamberimiz tarafından yasaklamıştır, dini eksik öğrenmemizi mi

istemiştir?

NAMAZ KELİMESİ NEREDEN GELİYOR?

Namaz, Urduca ve Farsça'da "dua" anlamına gelir. Kuran inmeden önce

"namaz" Pers'teki Zerdüştler (ateşe tapanlar) tarafından da uygulanıyor ve

uygulanan bu "namaz" günümüz Müslümanlarının uyguladığı "namaz" ile çok

büyük benzerlikler gösteriyordu. Aşağıdaki alıntı bir Zerdüşt sitesinden namazın

nasıl kılınacağını anlatıyor. Dikkat ederseniz bu ritüele başlamadan önce aynı şu

an Arap dinini izleyenlerin uyguladığı gibi bir çeşit abdest alındığını görürsünüz.

36

Page 37: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Önemli bir nokta daha; İmam Buhari ve diğer hadis toplayanların hepsi o

zamanlar zerdüştlüğün yaygın olduğu Pers asıllıdır.

SALAT NAMAZ ANLAMINA MI GELİYOR?

Salat'ın kökü olan S-L-v'ın klasik Arapça lügatlerinde birçok anlamı var, bu

anlamları incelemeden önce geleneksel çevirilerdeki salat'ın Kuran baz alındığında

tutarlı olup olmadığını araştıracağız.

Bazı ayetlerde salat kelimesini "namaz" olarak tercüme etmek uygun

düşmüyor. Çevirmenler bunu fark ederek bazı cümlelerin anlam bütünlüğünü

koruyabilmek amacıyla ya her zaman namaz olarak çevirdikleri kelimenin

anlamını değiştirmişler ya da değiştirmeyerek ayetleri sağduyuya aykırı bir

biçimde bırakmışlar. İşte bu tür ayetlere birkaç örnek:

Allah insanlar için namaz mı kılıyor? Dua mı ediyor?

37

"Zerdüşt namazına

başlamadan önce kişi;

ellerini, ayaklarını ve

yüzünü yıkar, başa takke

veya başörtüsü giyip,

güneşe doğru dönerek

Ashem, Yatha, Kemna

Mazda için dua eder. Bu

namaz da ne tesadüftür ki

günde tam 5 vakittir!

Güneşin doğuşundan öğlen

12:40 'a kadar olan namaza

Havan Geh, öğlen 12:40 ile

15:40 arasındakine

Rapithavan Geh, 15:40 ile

günbatımına kadarki

namaza Ujiren Geh,

günbatımından 24:40'a

kadar süresi olan namaza

Aiwisuthrem Geh denirken

24:40'dan güneşin

doğuşuna kadar kılınması

gereken namaza ise

Ushahin Geh denir61. "

"Zerdüşt namazına

başlamadan önce kişi;

ellerini, ayaklarını ve

yüzünü yıkar, başa takke

veya başörtüsü giyip,

güneşe doğru dönerek

Ashem, Yatha, Kemna

Mazda için dua eder. Bu

namaz da ne tesadüftür ki

günde tam 5 vakittir!

Güneşin doğuşundan öğlen

12:40 'a kadar olan namaza

Havan Geh, öğlen 12:40 ile

15:40 arasındakine

Rapithavan Geh, 15:40 ile

günbatımına kadarki

namaza Ujiren Geh,

günbatımından 24:40'a

kadar süresi olan namaza

Aiwisuthrem Geh denirken

24:40'dan güneşin

doğuşuna kadar kılınması

gereken namaza ise

Ushahin Geh denir61. "

02:157 İşte böyleleri üzerine

Rablerinden salavat ( *salavat

; sala

t kelimesinin çoğuludur. ) vardır, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele

ermiş

olanlar.

Page 38: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Allah inanmayanların bağışlanması için namaz kılması gerektiğini mi

söylüyor? Namaz kılmazlarsa öldürülecekler mi? Peki ya "namaz" kılıp da şirk

koşmaya, putlara tapmaya devam ederlerse? Bu mantıklı geliyor mu size? Kuran

dinde zorlama yok (02:256) demiyor mu?

Kuşlar da namaz mı kılıyor?

Bir kimsenin namazı / duası diğer kişilere nasıl sükûnet verebilir?

38

09:05 O

haram aylar çıktığında artık

müşrikleri,

kendilerini

bulduğunuz yerde öldürü

n. Onları yakala

yın, onları hapsedin,

onları her

gözetleme

yerinde

oturup bekley

in. Eğer tövbe eder,

namazı kılar ( EKAMUS

SALATE ),

zekâtı da

verirlerse, artık

yollarını

serbest

bırakın. Allah Gafurd

ur, Rahim

dir.

24:41

Göklerde ve

yerde

bulunanlarla dizi dizi

kuşların

Allah'ı

tespih

ettiklerini görm

ez misin? Her biri

kendi

duasını

( SALATE-HU ), kendine

özgü tespihini bilmiştir.

Allah,

onların

yapmakt

a olduklarını

çok iyi

bilmektedir.

09:103

Onların

mallarınd

an sadaka al,

bununla

onları

(günahlarından)

temizlersin.

Onlar için dua et

( SALLİ

ALEYHİM )

, çünk

ü seni

n duan ( SALATEKE )

onlar için bir

sükunetti

r. Allah işitendir, bilendir.

08:35

Onların

Beytullah yakınındaki

namazlar

ı ( SALATUHUM ) da ıslık çalmak

ve el çırp

maktan

başka bir şey

değildir. (Ey

kâfirler!)

İnkar etmekte olduğunu

z şeylerden ötür

ü şimd

i azab

ı tadın

!

Page 39: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kâfirler dahi ıslık çalarak ve el çırparak "namaz" kılabilmektedir!

Yeryüzünde yürüyerek veya (deveye, vs.) binmiş olarak "namaz" kılabilen

bir Müslüman var mı? Yürüyerek kılınabilen bir namaz neden ayakta da

kılınmasın?

Dikkat edilirse Allah ayette insanların karakteristik özelliklerinden

bahsediyor, inananların değil. Bütün insanoğlu Müslümanlar gibi "namaz" kılıyor

mu?

39

02:239

Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız

namazlarınızı yürüyere

k yahu

t binm

iş olara

k kılın. Güve

ne kavuştuğunuz zaman, siz

bilmezke

n Allah' ın

öğrettiği şekilde

O'nu anın.

70:19-35 Gerçek şu ki İNSAN PEK HIRSLI YARATILMIŞTIR.

Kendisine fenalık dokununca basar bağırır. Ona imkan

verildiğinde ise pinti kesilir. ANCAK ŞUNLAR ÖYLE DEĞİLDİR: NAMAZ

KILANLAR, Kİ ONLAR NAMAZLARINDA DEVAMLIDIRLAR.

Bunların mallarında belirli bir hak vardır:

Yoksul ve yoksun için. Bunlar, ceza gününe içtenlikle inanırlar.

Bunlar, yalnız Rablerinin azabından ürperirler.

Gerçekten de Rablerinin azabı emin

olunmayacak bir azaptır. Bunlar, cinsiyet

organlarını titizlikle korurlar. Ancak onlar, eşleriyle, imkânlarının sahip olduğu şeyler

konusunda kınanamazlar. Kim

bunun ötesini isterse, işte böyleleri sınırı

aşanların ta kendileridir. Bunlar, kendilerindeki

emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.

Bunlar, tanıklıklarını tam yaparlar. Ve bunlar,

namazlarını-dualarını korurlar. İşte bunlar cennetlerde ikram

göreceklerdir.

96:09-12 Gördün

mü şu men edeni (engelleyeni), namaz kılarken bir kulu

(namazdan)?

Gördün

mü,

ya o doğru yolda olur, yahut tâkvayı

emrediyorsa?

Page 40: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bu sûre "oku" emri ile başlayan ve çoğu kaynağa göre Peygamberimize

vahyedilen ilk sûre olan ALAK süresidir ve birinin namaz kılarken engellendiğinden

bahsetmektedir. Bu mümkün müdür? Bir kimse evinde namaz kılsa onu kim

engelleyebilir? Hani "namaz" Peygamberimiz miraca yükselirken emrolunmuştu?

Kılınan namaz insanları kötülüklerden uzaklaştırıyor mu? KESİNLİKLE HAYIR!

Dünyada "namaz" kılıp masum insan öldüren, zina yapan, tecavüz eden, katil

olan, hırsızlık yapan, kumar oynayan, adam dolandıran, mezardaki ölüden medet

umup Allah'a şirk koşan kaç kişi vardır?

Kuran'ı Kerim'in indirildiği 23 yıl boyunca inananlar Peygamberimize bir çok

konuda soru sormuşlar (Yasak aylarda savaşma, şarap ve kumar, kıyamet, ruh,

dağlar, vb.). Fakat nedense kimse salat'ın ne olduğunu, eğer şuan ki çevrildiği gibi

"namaz" demek ise hangi sûrelerin okunacağını, hangi namazın kaç rekât

kılınacağı, neyin namazı bozup bozmayacağını, kılınmayan "namaz"ların kaza

yapılıp yapılmayacağını sormamıştır. Örneğin Allah orucun kaza yapılabileceğini

söylediği halde salat'ın kazasından hiç bahsetmemiştir.

Ayetlerden anlaşıldığı üzere Kuran'ın indiği zaman müminler salat'ın ne

olduğunu çok iyi biliyorlardı. Şimdi salat kelimesinin sözlük anlamlarına bir göz

atalım.

SALAT KELİMESİNİN SÖZLÜK ANLAMLARI

,dua, dua etmek; yalvarma, yakarış; konuşma, söylev, nutuk; övgü : صلو

methiye; nimet; meydana getirmek, sebep olmak; yakından takip etmek, izlemek,

uymak, bağlı kalmak; irtibata geçmek veya irtibata geçilmek; hayvanın

kuyruğunun çıktığı yer, but.

40

29:45 (Resulüm!) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazını kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah' ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.

Page 41: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Örneğin bir at yarışında ilk atın peşinden bir burun farkıyla giden ata el-

musalli (yakından izleyen) denir7. "Musallin" (çoğulu) Kuran'da 70:22, 74:43 ve

107:04 numaralı ayetlerde geçer.

75:32'den de salat kelimesinin "izlemek, uymak" anlamına geldiğini

görebiliriz çünkü "yüz çevirme" kelimesinin tam zıttına konmuştur.

* Bu ayette salât kelimesi fiil olarak (salla) kullanılmıştır.

75. Ayet:

31. İşte o, doğrulamamış, namaz kılmamıştı?

32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.

Ayete bakarsak saddaka (doğru kabul etti) kelimesinin altında kezzebe

(yalanladı) kelimesi; salla (?) kelimesinin altında ise tevella (uzak durdu / yüzünü

çevirdi) kelimesini görürüz.

75:31 İşte o, (Peygamberin getirdiğini) doğru kabul etmemiş, (ona)

uymamıştı / bağlanmamıştı / kendini adamamıştı da.

75:32 Yalan saymış ve yüz çevirmişti.

Kur'an'da inananların peşinden gittikleri kitaba salat denmiştir. Örneğin

Şuaybın salatı (ardınca gittiği şey) onun kavmine emirler verebilmektedir. Namaz

anlamındaki salat bunu yapamaz. Yani salatı ikame etmek = zikrin peşinden

gitmektir. Bu ayetler bunu en güzel şekilde ispatlamaktadır:

Yasin 11: ...İnnemâ tunziru meni-ttebe’a-zzikra vehhaşiye-rrahmâne

bilgayb(i)...

Anlamı: Sen ancak şu kimseyi uyarırsın: Zikr'e tabi olanları ve Rahman'dan

içten çekinnleri...

Fatır 18: ...innemâ tunziru-llez.îne yah.şevne rabbehum bilg.aybi

veekâmû-ssalâ(te)...

Anlamı: Sen ancak şu kimseleri uyarırsın: Rablerinden içten çekinenleri ve

salatı ikame edenleri...

41

Page 42: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Yine "ikame" fiiliyle Yahudilerin ve Hıristiyanların kendilerine indirilene

uymadıkları şöyle bildirilmiştir:

Bir örnek daha:

19:60-61 Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar salât'ı

bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını

çekecekler. Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler

hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.

Bu ayete göre kişi salât'ı bırakınca nefsini izliyor. Peki neyin izlenmesi

gerekiyor, cevap açık değil mi?

Kuran'da genel olarak salat'ın iki anlamı kullanılmıştır: ahde yani Kur'an'a

bağlılık, ona uygun yaşama, ilahi emirleri yerine getirme; diğeri ise peygamberin

Kur'an okuyarak belli saatlerde yerine getirdiği "bağlantı / söylev". Peygamberin

yaptığı söylev de Allah ile yapılan ahde bağlılık olduğundan bir çeşit bağlılıktır.

İLK ANLAM: BAĞLILIK

Allah tüm peygamberlerin ve getirdikleri kitaplara iman edenlerin mîsakını

almış olmaktadır. Eski Ahit ve Yeni Ahit'e bakarsanız Kuran'da ehli kitaba da

emredildiği söylenen namazın izine birkaç zorlama yorum hariç rastlamak

mümkün olmayacaktır ama "akde bağlı kalın" sözü çok geçer. Kuran'da da sözü

geçen bu mîsaklara bir göz atalım:

İsrailoğullarının Mîsakı / Sözü:

42

Velev

ennehum

ekâmû-

ttevrâte vel-

incîle vemâ

unzile

ileyhim min

rabbihim...

05:

66 Eğer

onlar

Tevrat'ı,

İncil'i ve

Rableri

tarafından

kendilerin

e indirileni

ikame

etselerdi /

ayakta

tutsalardı

/

uygulasal

ardı...

Page 43: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayette gelenekçilere göre sadece "namaz kılın" emri geçmiş.

İsrailoğullarının bu emirden ne anladığını bilemiyoruz tabii.

Yukarıdaki ayete Ehli Kitap da Allah'a inanıp, (müslüman) namazını kılar ve

(müslüman) zekatını verirse cennete gidebilecek. Hâlbuki ayeti bu şekilde tevil

etmek başka ayetlerle çelişki yaratır:

43

5:7 Allah'ın,

üzerinizdeki nimetini ve

sizi bağladığı mîsakını /

sözünü unutmayın. Hani,

"İşittik, boyun eğdik!"

demiştiniz. Allah'tan

korkun. Allah, göğüslerin

içindekini çok iyi bilir.

5:12 Yemin olsun ki,

Allah İsrailoğullarının

mîsakını almıştı da

içlerinden on iki temsilci

göndermiştik. Allah şöyle

demişti: "Ben sizinle

beraberim. Bağlantıyı /

bağlılığı ayakta tutarsanız,

arınma gösterirseniz,

resullerime inanır, onları

desteklerseniz ve Allah'a

güzel bir biçimde borç

verirseniz, kötülüklerinizi

elbette örteceğim ve sizi,

altlarından ırmaklar akan

cennetlere elbette

koyacağım. Artık bundan

sonra küfre gideniniz

yoldan sapmıştır."

02:83

İsrailoğullarından şöyle bir

SÖZ [mîsak] de almıştık:

Allah'tan başkasına ibadet

etmeyin, anne-babaya,

akrabaya, yetimlere,

yoksullara iyilik ve

güzellikle davranın.

İnsanlara güzeli ve güzelliği

söyleyin. Bağı / bağlantıyı

ayakta tutun, arınma

gösterin. Bütün bunlardan

sonra siz, pek azınız

müstesna, sırt çevirdiniz.

Hala da yüz çevirip

duruyorsunuz.

04:162 Ama onların

(İsrailoğullarının) ilimde

derinleşmiş olanları ve

müminler, sana indirilene

de senden önce indirilene

de inanırlar. Bağlılığı

korurlar ve arınma

gösterirler, Allah'a ve âhiret

gününe inanırlar. İşte

bunlara yakında büyük bir

ödül vereceğiz.

Page 44: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kuran'a ve önceki kitaplara iman bu üç dinde insanlardan istenen ORTAK

şeydir farklı olan bu üç dinin dua şeklidir. Yahudiler Hz. Musa tarafından öğretilen

duaya mı (var olduğunu kabul ediyoruz) devam edecekler, yeni Müslüman

namazına mı? Hz. İbrahim'den bu yana gönderilen mesajın değişmemesine

rağmen dua şeklinin her peygamberle değiştiğine inanmak saflıktır.

Hristiyanların Mîsakı:

İnananların Allah'a karşı Mîsakı:

44

02:62 Şu bir gerçek

ki, iman

edenlerden,

Yahudilerden, Hıristiyanlard

an, Sâbiîlerden

Allah'a ve

âhiret günün

e inanıp barışa

ve hayra

yönelik iş

yapanların,

Rableri katınd

a kendile

rine has

ödülleri

olacaktır.

Korku yoktur onlar için,

tasalanmayacaklar

dır onlar.

42:13 Sizin için,

dinden, NUh'a

önerdiğini, sana

vahyettiğini,

İbrahim'e,

MUsa'ya ve İsa'ya önerdiği

mizi şöyle

diyerek kanunlaş

tırdı: "Dini

dosdoğru tutun; onda

bölünüp fırkalara ayrılmayı

n!" Onları

çağırdığın bu

tutum, şirke

bulaşanlara çok

ağır gelmiştir.

Allah, dilediğini kendisi

için seçer ve hakka

yönelenleri

kendisine iletir.

05:14 "Biz Hıristiyanlarız!" diyenlerden de mîsaklarını almıştık. Onlar da öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi

unuttular.

Page 45: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Aşağıdaki ayette de insanlardan farklı bir şey istenmiyor: "İman edin ve

ahdi koruyun!".

EN BÜYÜK DELİL: TEVBE SURESİ

45

13:19 Rabbinden

sana indirilenin hak

olduğunu bilen kişi, kör

olan biriyle aynı mıdır?

Sadece aklı ve gönlü

işleyenler düşünüp ibret

alır.

13:20 İşte

bunlardır, Allah'a

verdikleri söze sadık

kalanlar ve antlaşmayı

[misak] bozmayanlar.

13:21 Onlar,

Allah'ın bağlamayı

[yusele] emrettiği şeyi

bağlarlar [yasilun],

Rablerinden korkarlar ve

hesabın kötüsünden

ürperti duyarlar.

13:22 Onlar,

Rablerinin yönünü

arzulayarak sabrederler,

bağlılığı / bağı ayakta

tutarlar, kendilerine

verdiğimiz rızıklardan

gizli ve açık dağıtırlar ve

kötülüğü güzellikle

savarlar. İşte bunlar

içindir ölümsüz yurt.

57:07 Allah'a

resulüne iman edin;

sizi üzerinde buyruk

sahibi yaptığı

şeylerden

başkalarına bol bol

verin! İçinizden

iman eden ve

infakta bulunanlar

için çok büyük bir

ödül vardır.

57:08 İman

sahipleri iseniz size

ne oluyor da Allah'a

güvenmiyorsunuz?

Oysaki Resul sizi

Rabbinize inanmaya

çağırıyor, sizden

kuvvetli bir söz de

almıştır.

Page 46: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

antlaşma, mukavele; söz; koşul; vasiyet; garanti, yemin, ant :عهد

yükümlülüklerden aklama, beraat : براءة

Ayet müşriklerle yapılan antlaşmadan ve bu antlaşmanın aklanmasından,

son bulmasından bahsediyor.

Ayet müşriklere hitap ediyor ve ayetin sonunda bu kişilere "kâfirin"

(kafirler / nankörler) deniliyor.

İnsanlara yapılan bir duyuru var: "Allah da O'nun elçisi de müşriklerden

kesinlikle uzaktır." Bu söz adeta yapılmış olan antlaşmanın sonlandığının bir

bildirgesi. Ayetin diğer bölümlerinde tekrar müşriklere şöyle sesleniliyor:

fe in tübtüm fe hüve hayrul leküm: tövbe ederseniz sizin için daha hayırlıdır.

46

9

:1

Allah

ve

resulü

nden,

kendil

eriyle

ANTLA

ŞMA

(*1)

yapmı

ş

bulund

uğunu

z

müşrik

lere

bir

YÜKÜ

MLÜLÜ

KLERD

EN

AKLAN

MADIR

/

BERAA

TTİR

(*2)

bu;

9:2 Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz,

Allah'ı

âciz

bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre batanları rezil eder.

9:3 Bir de

Allah ve

resulünden insanl

ara Büyük Hac günü bir

duyuru var: Allah da

O'nun elçisi

de müşriklerden kesinli

kle uzaktır

. O halde, tövbe ederseniz bu sizin için

hayırlırdır. Yok eğer yüz

çevirirseniz şunu bilin

ki, siz Allah'ı acze

düşüremezsiniz.

Küfre saplananlara acıklı bir

azabı müjdel

e!

Page 47: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bağlamdan gördüğümüz kadarı ile tövbe edilmesi gereken tek suç

antlaşmanın ihlalidir.

Ayet başka bir grup müşrikten bahsediyor. Antlaşmaya bağlı kalanlar. Bu

seferkilere karşı bir zorlama görülmüyor! Acaba neden bu kâfirler ile de

namazlarını kılıp, zekatlarını ödeyene kadar savaşmıyoruz?!

fe in tabu ve ekamüs salate ve atevüz zekate

Tövbe edip namaz kılar ve zekat verirlerse

En sonunda Allah, müşriklerle (antlaşmaya uymayanlarla) namaz kılana ve

zekat verene kadar savaşmayı emrediyor!!! Bu mantıklı mıdır? Kuran'ın başka

hangi ayetinde zorla, namaz kıldırana kadar harb etme örneği vardır? Namaz kılıp,

zekat verip puta tapmaya devam ederlerse ne olacak? Niye antlaşmaya uyan

müşrikleri namaza zorlamıyoruz da (9:4) özellikle uymayanları zorluyoruz?

Gelenekçi müslümanlar bu anomaliyi açıklamak için değişik bir kalıp

uydurdular ve müşriklerin bir şekilde (tövbe edip) müslüman olduklarını ilan

ettiler! Bağlamdan öyle anlaşılmasa da tek diyebildikleri şu: "tövbe kelimesi

ayette bir ihtidayı kapsamaktadır." Kuran'da 87 yerde geçen bu kelime HİÇBİR

47

9

:4

Antlaş

ma

yapmı

ş

olduğu

nuz

müşrik

lerden

size

karşı

bir

eksikli

k

sergile

meyen

ve

aleyhi

nizde

başka

birine

yardım

etmey

enler

müste

snadır.

Artık,

onlara

verdiği

niz

sözü

belirle

nen

süreye

kadar

tam

bir

şekilde

koruyu

n. Şu

bir

gerçek

ki

Allah,

sakına

nları

sever.

9:5 O

yasak aylar

(4 AY)

çıktığında

artık

müşrikleri,

kendilerini

bulduğunuz

yerde

öldürün.

Yakalayın

onları,

kuşatın

onları, tüm

geçit

noktalarını

tıkayın

onların.

Bunun

ardından

tövbe eder,

namazı

kılar, zekâtı

verirlerse,

yollarını

açın onların.

Kesin olan

şu ki, Allah

Gafurdur,

Rahîm'dir.

Şu bir

gerçek ki

Allah,

sakınanları

sever.

Page 48: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

yerde din değiştirmeyi kapsamıyor ve hiçbir lügatta böyle bir anlam bulmak

mümkün değildir!

geri : ت��وب dönmek; pişman olmak, tövbe etmek; itaatsizlikten itaate

dönmek

Dikkat edilirse muhtemel bir anlam olan "geri dönmek" verilmiş. Bahsi

geçen müşriklerin daha önceden Müslüman olmadığını bildiğimiz için (kafirler

şeklinde tanımlanıyorlar), bu anlamda kullanılmadığı gün gibi açıktır.

Geleneksel çeviriye göre:

1. Ya müşrikler din değiştirip namaz kılmaya ve zekat vermeye başlayacak

2. Ya da - özür dilemeden, antlaşmaya bağlı kalacağına söz vermeden ve

bir tazminat bile ödemeden - güvenli bir yere bırakılacak.

Mantıklı mı?

9:7-9 : Bu ayetlerde yine müşriklerden söz ediliyor.

48

9:6 VE

eğer

müşriklerden

biri senden

güvence

dilerse/senin

yanına

gelmek,

sana komşu

olmak

isterse, ona

güvence

verip

yakınlaşma

isteğini

kabul et ki,

Allah'ın

kelamını

dinleyebilsin.

Sonra da

onu, güvenli

gördüğü

yere kadar

götür. Böyle

yapmanın

gerekçesi

şudur:

Bunlar

bilmeyen bir

topluluktur.

Rahîm'dir. Şu

bir gerçek ki

Allah,

sakınanları

sever.

Page 49: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bir kez daha müşriklerden namaz kılmaları isteniyor ve yine salât kelimesini

"dua, namaz" olarak kabul edenler "tövbe" kelimesini tekrar "geri dönmek"

anlamında anlamak mecburiyetine düşüyorlar. "Din kardeşleri" sözünden bunların

dinlerini değiştirmiş olmaları gerektiği şeklinde bir itiraz gelebilir ama "kardeş"

anlamına gelen eH ve "din" anlamına gelen din kelimelerinin anlamlarına

bakıldığında durumun o kadar da basit olmadığını göreceğiz:

/ aynı anne ve babaya sahip erkek çocuklar; aynı soydan / topraktan : أخ

inançtan olan kişiler; doğumla ilişkili olmadığı zamanlarda eylemlerdeki

uygunluğu / benzerliği / birlikteliği ve ahengi temsil eder; arkadaş, dost;

: دين itaat / boyun eğme, kulluk, din, yüksek mevki / rütbe; borç aldı,

borçlandı, borçlu, ödünç alınan şeyi geri ödemek; yönetmek / idare etmek; ölüm

(çünkü herkesin ödemesi gereken bir borçtur); belli bir kanun / yasa; sistem;

gelenek; bir işi yapış tarzı; geri ödeme, karşılık.

Örneğin gelenekçilere göre "yevmid din" kelimesi "hüküm günü"nü ifade

ederken "din" yalnız kullanıldığında belli bir inanç sistemini ifade ediyor. Bunun

için Kur'anî bir delilleri yok her zamanki gibi...

Bir sonraki ayet "din kardeşleri" konusuna açıklık getirecek...

49

9:10 Bir

mümin

hakkında onlar

NE BİR YEMİNE

SAYGI

GÖSTERİRLER

NE DE BİR

ANTLAŞMA

ŞARTINA. Onlar

düşmanlık dolu,

azmış kişilerin

ta kendileridir.

9:11

Bununla birlikte

tövbe eder,

namazı kılar,

zekâtı

verirlerse, artık

sizin, dinde

kardeşlerinizdirl

er. Biz

ayetlerimizi,

bilen bir

topluluk için

böyle açık seçik

ortaya koyarız.

Page 50: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bu ayet din bakımından herhangi bir kardeşlik henüz bulunmadığını bir kez

daha kanıtlıyor. Eğer bir din değişimi söz konusuysa neden hâla yeminlerinden

sorumlu tutuluyorlar? Bu karmaşayı önlemek için geleneksel yorumcular son çare

olarak bahsi geçen yeminin "İslam'a giriş yemini" olduğunu savunuyorlar! Halbuki

Kuran ne böyle bir yeminden bahseder ne de imandan sonra küfre gidenlerle

savaşmaktan (4:137)...

İki ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıydı:

HANGİ NAMAZ KISALTILACAK?

50

9:12 Ve

eğer verdikleri ahitten

sonra

yeminleri

ni boza

r, dininize

saldırırlarsa, o zaman

küfrün

elebaşlarını

öldürün.

Çünkü

onların

yeminleri yoktur.

Böyle

yaparsanız hal ve

gidişlerine son verebilirler.

9:11 Bununla

birlikte tövbe eder,

(antlaşmaya)

BAĞLILIĞI

gerçekleştirir,

ARINMA / İYİLEŞME

gösterirlerse, artık

sizin, HÜKÜMDE /

YASADA

kardeşlerinizdirler. Biz

ayetlerimizi, bilen bir

topluluk için böyle

açık seçik ortaya

koyarız.

9:12 Ve eğer

verdikleri ahitten

sonra yeminlerini

bozar, HÜKMÜNÜZE /

YASANIZA

saldırırlarsa, o zaman

küfrün elebaşlarını

öldürün / savaşın.

Çünkü onların

yeminleri yoktur.

Böyle yaparsanız hal

ve gidişlerine son

verebilirler.

Page 51: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Çok güvendiğimiz çevirmenler namaz "ibadet"ini koruyabilmek için ne

kadar mantığa ters düşse de yukarıdaki ayetleri aynen böyle çevirmektedirler.

Bazıları ayeti "yağmurdan yaralanırsanız" yerine çelişkiyi ortadan kaldırabilmek

için "yağmurdan size bir zeval gelirse" diye çeviriyor. Müslümanlar da

kandırıldıklarından habersiz bu ayetlere bakarak savaş zamanında namazlarını

kısaltabileceklerini düşünüyorlar.

Ayetler bu şekilde çevrilirse akla şu sorular geliyor:

a. Min (-den, -dan) kelimesi niye çevrilmiyor, gereksiz mi?

b. 4:94'ten 4:103'e kadar hep savaşla ilgiliyken birden Peygamberimiz niye

namaz kıldırmaya başlamıştır?

51

04:101 Yeryüzünde sefere

çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük

etmelerinden endişe ederseniz, namazı

( MİNES* SALAH ) kısaltmanızda size bir

günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin

apaçık düşmanınızdır.

04:102 Sen de içlerinde bulunup

onlara namaz kıldırdığın zaman,

onlardan bir kısmı seninle beraber

namaza dursunlar, silahlarını

(yanlarına) alsınlar, böylece (namazı

kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri)

arkanızda olsunlar. Sonra henüz

namazını kılmamış olan (bu) diğer

gurup gelip seninle beraber

namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat

tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O

kâfirler arzu ederler ki siz

silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil

olsanız da üstünüze birden baskın

yapsalar. Eğer yağmurdan

yaralanırsanız yahut hasta

bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda

size günah yoktur. Yine de tedbirinizi

alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için

alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

04:103 Namazı

bitirince de ayakta, otururken ve yanınız

üzerinde yatarken (daima) Allah'ı

anın.

Huzura kavuşunca da

namazı dosdoğr

u kılın

; çünkü

namaz müminler

üzerine vakitleri belli bir farzdır.

Page 52: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayetler:

4:94 Allah yolunda sefere çıkanlara hidayet var.

4:95 Evde oturanlar ve sefere çıkanlar bir değildir.

4:96 Sefere çıkanlara mükafat.

4:97 Evde oturanlara ceza.

4:98 / 4:99 Müstesnalar.

4:100 Sefere çıkıp ölenlere ödüller.

4:101 Kafirlerden zulüm görmekten korkuyorsanız salatı kısaltmanızda bir

sorun yok. (Geleneksel çevirilere göre namazı kısaltabiliriz.)

4:102 Sefere hazırlıklar. (Geleneksel çeviriye göre namaza hazırlıklar)

4:103 Sefer bittikten sonra Allah'ı hatırlama. (Geleneksel çeviriye göre

namazdan sonra Allah' ı hatırlama.)

c. Namaz kaç rekat ki kısaltılacak? Kaç rekâta kadar kısaltacağız? Niye hiç

bundan bahsetmiyor? Gece yarısı seferdeysek hangi namazları kısaltacağız?

d. Cümleye bakarsak namazı kısaltmanın günah olduğunu çıkartırız. Allah'ı

hatırlamak için yapılan bir şeyi kısaltmak niye günah olsun?

e. Elinde silah namaz kılan kaç kişi var? Eğer geleneksel çevirilere bakarsak

secde etmeye gidenlerin silahlarla gittiğini görürüz. Secde etmeye gidenin silah

ne işine yarar? Onları koruyacak kişilerin yani arkadakilerin silahları olması

gerekmiyor mu? Ne bu terslik? Allah 2:239 ayetinde korku anında namazların

yürüyerek veyahut binek üzerinde de kılınabileceğini söylemişken bu ayette niye

böyle bir kolaylığa gidilmemiş, 4:103 ayetinde bu durumdan "korku halindeki

namaz (?)" olarak söz edilmiş.

Ve-izâ darabtum fî-l-ardi

SİZ yeryüzünde gezindiğİNİZde

feleyse aleykum cunâhun

ÜzerİNİZe günah yoktur

en taksurû mine-ssalâti

Salattan kısaltmaNIZda

in hiftum en yeftinekumu-llezîne keferû(c)

52

Page 53: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

KorkarSANIZ fitne yapmasından nankörlerin / gizleyenlerin / kafirlerin

(BURAYA KADAR MUHATAP MÜMİNLER)

inne-lkâfirîne kânû lekum aduvven mubînâ(n)

Şüphesiz KAFİRLER size açık bir düşmanDIR.

Dikkat bir sonraki ayetten devam ediyor! (4:102) ve –küm (siz) takıları –hüm’e

dönüşüyor!

Ve-izâ kunte fîHİM

ve olduğun zaman aralaRINDA

Bir önceki ayete bakıp buradaki "fihim" onların içinde / aralarında'nın

inananlar değil kafirler / nankörler olduğunu görebiliriz. Zaten Muhammed hep

inananların arasındadır. Burada istisnai bir durum olduğunu anlayabiliriz. Diyanet

ise çevirisinde maalesef yine paranteze başvurmuş ve 4:102'de "müminler" diye

ekleme yapmıştır.

feekamte leHUMu-ssalâte

o zaman ONLARA salatı ikame et veya ettir

Ayette mezhepçilere göre kafirlere namaz kıldırılıyor.

feltekum tâ-ifetun MİNHUM meake

ONLARDAN bir grup ayakta dursun seninle

Burada müminler ve BİR GRUP (DİKKAT!) nankörler karşılıklı duruyorlar. Müminler

de silahlı kafirler de.

velye/uzû eslihateHUM

ve silahlarINI alsınlar

fe-izâ secedû

secde / itaat ettiklerinde

53

Page 54: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Salatı dinlediklerin de veya salata itaat ettiklerinde

felyekûnû min verâ-iKÜM

onlar olsunlar SİZİN arkanızda

Grup MÜMİNLERİN arkasına geçiyor. Böylece peygambere saldırı ihtimali olmuyor.

Yüz yüzeyken de böyle bir şey olamaz çünkü iki grup da silahlı.

velte/ti tâ-ifetun u?râ lem yusallû felyusallû meake

ve salat etmemiş grup gelsin ve seninle salat etsin

Yeni bir GRUP geliyor.

velye/uzû hizraHÜM veeslihateHÜM

ve korumalaRINI ve silahlaRINI alsınlar

Onlara güvence vermek için silahlarını ve önlemlerini alma izinleri var.

Bu ayet ile yıllardır ulema namazın önemine dem vurmuş; savaşta bile sıra

ile uygulanması gerektiğini savunmuştur. İlginçtir ki ayetleri bağlamdan

koparmadan okunduğunda namaz kılan grubun kâfirler / nankörler olduğunu

açıkça görebiliyoruz. Bu geleneksel anlayışa göre nasıl mümkündür? Arzda /

yeryüzünde dolaştığınızda diye başlıyor 4:101 ayeti. O zaman herkes mümin

sanırım? Peygamber ise zaten doğal olarak inananların arasındayken 4:102

ayetinde sanki olağanüstü bir durum varmış gibi niye "onların arasında olduğun

zaman" denmektedir? Kısacası ayetlerdeki "onlar" ve "siz" grupları sadece

Müslümanları mı anlatmaktadır?

BEYNAMAZLAR CEHENNEME Mİ?

Gelenekçi Müslümanlar 74:43 numaralı ayete dayanarak 5 vakit namaz

kılmamanın günah olduğunu ve kılmayanların cehenneme gireceğini iddia ederler.

54

Page 55: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Mücrim (suçlu, günahkâr) kelimesinin tüm kullanıldığı ayetleri çıkarırsak

Kuran'da kimlere mücrim dendiğini şöyle özetleyebiliriz:

1. Peygamberleri yalanlayanlara:

2. Ayetleri yalanlayanlara:

3. Dinden çıkanlara:

4. Allah'a karşı yalan uyduranlara:

55

74:41-43 Günahkârların durumunu: "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye sorarlar. Onlar şöyle cevap verir:

"BİZ NAMAZ KILANLARDAN DEĞİLDİK"...

06:147 Eğer seni yalanlarlarsa de ki: "Rabbiniz

geniş

bir rahmet sahibidir.

Bununla beraber O 'nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz.

07:40

Bizim

ayetlerimi

zi yalanlayıp da onlar

a karşı kibirlenmek

isteyenler var ya, işte

onlara

gök kapıları açılmayacak ve

onlar,

deve iğne deliğine

girinceye kada

r cennete giremeyeceklerdir

. Suçluları işte biz

böyle

cezalandırırız.

09:66

(Boşuna) özür dile

meyin;

çünkü siz iman ettikten sonr

a tekra

r kâfir oldunuz. Sizden

(tevbe

eden) bir grub

u bağışlasa

k bile, bir

gruba da suçlu olduklarından dolayı

azap edeceğiz.

Page 56: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

5. Refah içinde nefsine uyanlara:

6. Peygamberlerin düşmanlarına:

7. Allah'ın ayetleri hatırlatıldığında yüz çevirenlere:

8. Kuran'a ve daha önceki kitaplara inanmayanlara:

56

10:17 Öyleyse kim Allah'a karşı yalan uydurandan veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz

ki, suçlular asla iflah olmazlar.

11:116

Sizlerden

önceki asırlar

da yeryüzünde

(insanları)

bozgunculuk

tan alıkoya

cak faziletl

i kimsel

er bulunsaydı ya!

Fakat onlard

an kurtulu

şa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır. Zulmedenler

ise, kendilerine

verilen refahın peşine düştül

er. Zaten günah

kâr idiler.

25:31 (Resulüm!) İşte biz

böylece her

peygamber

için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik.

Hidayet

verici

ve yardımcı olarak Rabbin yeter.

32:22 Kendisin

e Rabbinin ayetleri

hatırlatıldıktan

sonra

onlardan yüz

çevirenden dah

a zalim

kim olabilir!

Muhakkak ki biz, günahkârlara (mücrim

), layık olduğu

cezaları

veririz.

Page 57: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

9. Teslimiyet göstermeyenlere:

10. Lut, Hud, Firavun ve diğer yok edilen kavimlere.

Özetten de anlaşıldığı üzere mücrim kelimesi hiçbir ayette inanan kimseler

için kullanılmamıştır. Salât kimlere farzdır?

Salât yalnızca müminlere farz olduğu halde neden bu kişiler "biz namaz

kılmıyorduk" desin ki? Böyle bir şeyi inananların demesi gerekmiyor mu?

Yukarıdaki ayete (74:41-43) göre namaz kılmayanlar cehenneme girecekse

aşağıdaki ayetlerde niye hiç namaz geçmiyor? Bu tutarsızlığın nedeni nedir?

57

34:30-31 Kâfir

olanlar dediler ki: "Biz hiçbir zaman bu Kuran'a ve

bundan önce gelen kitaplara

inanmayacağız." Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmı

ş, birbirlerine

söz atarlarken bir görsen!

Zayıf sayılanlar, büyüklük

taslayanlara: "Siz

olamasaydınız elbette biz inanan insanlar olurduk,"

derler. Büyüklük

taslayanlar, zayıf

sayılanlara (kıyamet

gününde): Size

hidayet geldikten sonra sizi ondan biz

mi çevirdik? Bilakis siz

suç işliyordunuz." derler.

68:35 Öyle ya,

(Allah'a) teslimiyet

gösterenleri, (o)

günahkârlarla bir tutar

mıyız hiç?

0

4:

1

0

3

...

çü

nk

ü

sa

lât

m

ü

mi

nl

er

üz

eri

ne

va

kit

ler

i

be

lli

bi

r

fa

rz

dır

.

Page 58: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayette "secde" ve "rüku" kelimeleri geçse de "salât" kelimesi yine

geçmiyor. Allah; ayrı ayrı "secde edenler, rüku edenler" diye vahyetmek yerine

neden cümleyi "namaz kılanlar" diye kısaltmamış? Bunun nedeni buradaki secde

ve rükunun "alçalmak / saygı göstermek / itaat etmek" ve "tevazu göstermek,

boyun eğmek" anlamlarına gelmesidir.

Ayette yine "dinin direği" namaz yok?

DİĞER

AYETLER

Sure 5 Ayet 91

58

09:112 O tevb

e edenler, o ibadet

edenler, o hamdedenler,

o oruç tutanlar, o ruku

a varanlar,

o secdeye kapananlar, o iyiliği emredip

kötülükte

n alıkoyanlar ve Allah

'ın koyduğu sınırı koruyanlar... Müjdele o mü'minleri!

33:35 Bütün Müslüman ( TESLİM OLAN )

erkekler, Müslüman ( TESLİM OLAN )

kadınlar, mümin

erkekler, mümin

kadınlar, itaat eden erkekler,

itaat eden kadınlar,

doğruluk yapan erkekler,

doğruluk yapan kadınlar, sabreden erkekler sabreden kadınlar, mütevazı erkekler, mütevazı kadınlar, benliğini arındıran erkekler, benliğini arındıran

kadınlar, oruç tutan erkekler,

oruç tutan kadınlar,

ırzlarını koruyan erkekler ve

kadınlar, Allah'ı Çok anan

erkekler ve kadınlar yok

mu, işte bunlara Allah bir bağışlama ve büyük bir

mükafat hazırlamıştır.

05:91

Şeytan

sarhoş

ediciler ve kumar

yoluyla

ancak

aranıza

düşmanlık ve kin sok

mak; sizi, Allah

'ı anmaktan ve namazda

n alıkoyma

k ister. Artık (bunlardan)

vazgeçtin

iz değil mi?

Page 59: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Şeytan, insanları ALLAH'I ANMAKTAN ve BAĞLILIKLARDAN alıkoymak ister; aynı

Adem peygambere yaptığı gibi (20:21).

Sure 6 Ayet 161 ve 162

Kuran'ın genelinde "hedye" kelimesini kurban diye çeviren Diyanet bu ayetteki

"nüsuk" kelimesini de kurban diye çevirmiş. Bakalım bu kelimenin başka hangi

anlamları varmış:

;DİNDAR BİRİ OLARAK YAŞAMAK, DİNDAR OLMAK, Tanrı'ya kulluk etmek : نسك

kurban, bir hayvanı kurban etmek; KULLUK; kulluk edenler

Kuran'da Allah; hayvan öldürme bayramından bahsetmez, böyle bir şeye ihtiyacı

da yoktur.

Sure 9 Ayet 84, 99 ve 103

Kuran'a göre salat yalnızca ALLAH'ı anmak için yapılmalıdır.

59

...kul

inne

salati ve

nüsükı

ve

mahyay

e ve

mematı

lillahi

rabbil

alemın

06:16

1-162

De ki:

Şüphe

siz

Rabbi

m beni

doğru

yola,

dosdo

ğru

dine,

Allah'ı

birleye

n

İbrahi

m'in

dinine

iletti.

O,

ortak

koşanl

ardan

değildi

. De ki:

ŞÜPHE

SİZ

benim

namaz

ım,

kurban

ım,

hayatı

m ve

ölümü

m

hepsi

âlemle

rin

Rabbi

Allah

içindir.

.

.

.

D

e

k

i

:

Ş

Ü

P

H

E

S

İ

Z

b

e

n

i

m

B

A

Ğ

L

I

L

I

Ğ

I

M

,

K

U

L

L

U

Ğ

U

M

,

h

a

y

a

t

ı

m

v

e

ö

l

ü

m

ü

m

h

e

p

s

i

â

l

e

m

l

e

r

i

n

R

a

b

b

i

A

l

l

a

h

i

ç

i

n

d

i

r

.

Page 60: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Peki ölüler için kılınan ve açıkça Allah'ın ayetlerini ihlal eden cenaze namazı

nedir? Muhammed'in AHDİNİ BOZUP bir ölü için namaz kıldırdığı gerçekten

aklınıza yatıyor mu?

Peygamber bile kimseyi kurtaramazken bizim defin esnasında ettiğimiz dua mı

kişiyi kurtaracak?

Geleneksel çeviriye göre her zaman "namaz" olan ritüelimizin adı bu sefer

bildiğimiz duaya indirgeniyor ve 9:80 ayetinde Peygamberin, sözü geçen kişilerin

affı için yalvarmasının FAYDASIZ olduğu belirtilmesine rağmen 4 ayet sonra

EBEDİYEN bunlara dua (!) etmemesi isteniyor. Kuran'da mezhepçilere göre

"namaz" anlamını taşımayan dua kelimesi bellidir, peki niye bu ayette "salli ala"

60

20:14 Muhakkak ki ben, yalnızca

ben Allah'ı

m. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et;

BENİ ANMAK İÇİN BAĞLILIĞI / BAĞLANTIYI YERİNE GETİR.

39:19 (Resulüm!) Hakkında azap hükmü gerçekleş

miş kimseyi ve ateşte olanı

sen mi kurtaracaksın!

09:80

İster af

dile onla

r için, ister dileme. Yetm

iş kez af

dilesen de

onlar

için, Allah onla

rı affetmeyecektir.

Çünkü

onlar

Allah'ı da resulünü de

inkâr ettiler.

Allah,

yoldan

çıkmış

böyle bir topluluğ

a kılavuzlu

k etmez.

Ve la

tüsalli ala

ehadim

minhüm

mate

ebedev ve

la tekum

ala kabrih

innehüm

keferu

billahi ve

rasulihı ve

matu ve

hüm

fasikun

09:84

Onlardan

ölmüş

olanlara

asla dua

etme;

onun

kabri

başında

da

durma!

Çünkü

onlar,

Allah ve

Resulünü

inkâr

ettiler ve

fâsık

olarak

öldüler.

Page 61: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

kelimesi kullanılmamıştır? Neden Kuran'da BU AYET GİBİ insanlara dua edilen

(dua kabul edersek) başka bir örnek yoktur? (dikkat salli ala "birisine dua etmek"

demektir, "birisi İÇİN" değil!)

Sure 9 Ayet 99

Ve (VE) yettehızü (ALIR) ma yünfiku (HARCADIĞINI) kurubatin (YAKLAŞMA)

ındellahi (Allah katına) ve salevatir rasul (ve resulün dualarına) ve harcadığını

Allah'a ve resulün bağlılıklarına YAKLAŞMA (vesilesi olarak) alır / düşünür.

Kararsız çevirmenler salavat'ı TEKİL olarak yani "dua" olarak çevirmişler. Allah

yolunda harcama yaparak Peygamberin namazlarına YAKINLAŞMAK mümkün

müdür?

61

09:84

Onlardan ölen birini ASLA

İZLEME; böyl

e birini

n mezarı

başında da durma. Bunlar

Allah'a ve resulüne nankörlük ettiler ve

yoldan sapmış

olarak

ölüp gittiler.

Ve minel a'rabi mey

yü'minü billahi vel

yevmil ahıri ve

yettehızü ma

yünfiku kurubatin

ındellahi ve salevatir

rasul ela inneha

kurbetül lehüm se

yüdhılühümüllahü fı

rahmetih innellahe

ğafurur rahıym

09:99

Bedevilerden

öylesi de vardır

ki, Allah'a ve

ahiret gününe

inanır, (hayır

için)

harcayacağını

Allah katında

yakınlığa ve

Peygamber'in

dualarını almaya

vesile edinir.

Bilesiniz ki o

(harcadıkları

mal, Allah

katında) onlar

için bir

yakınlıktır. Allah

onları rahmetine

(cennetine)

koyacaktır.

Şüphesiz Allah

bağışlayan,

esirgeyendir.

Page 62: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Sure 9 Ayet 103

Mezhepçiler inkarcılardan ölenlere NAMAZ KILMASI yasaklanan peygamberin nasıl

olur da yaşayan inançlı kişilere de namaz kılacağı ikilemini "salli ala" ibaresini bu

sefer de "dua et" olarak çevirerek kendi akıllarınca çözmüşler. İki ayette iki aynı

sözcük ve farklı çeviriler, neden?

Sure 29 Ayet 45

62

09:99

Bedevilerd

en öylesi

de vardır

ki, Allah'a

ve ahiret

gününe

inanır ve

harcayacağ

ının

kendisini

Allah

katına VE

resulün

BAĞLILIKLA

RININA

yanaştırac

ağını sanır.

Bilesiniz ki

o

(harcadıkla

rı mal,

Allah

katında)

onlar için

bir

yakınlıktır.

Allah onları

rahmetine

(cennetine)

koyacaktır.

Şüphesiz

Allah

bağışlayan,

esirgeyendi

r.

09:103

Onların

mallarınd

an sadaka al;

bununla

onları

(günahlardan) temizlersin,

onları

arıtıp

yüceltirsin. Ve onlar için dua et.

Çünkü

senin

duan onlar için sükûnetti

r (onla

rı yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.

09:103

Onların

mallarından sadaka al;

bununla

onları (günahlarda

n) temizlersin, onları arıtıp

yüceltirsin. Ve

onlara BAĞLA

N / İRTİBA

TA GEÇ.

Çünkü senin

BAĞLANTIN / İRTİBA

TIN (söylevin)

onlar için

sükûnettir

(onları yatıştır

ır). Allah

işitendir,

bilendir.

Page 63: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Salat'ın Kur'an okunarak yapılacak bir etkinlik olduğu bu ayetten gayet net bir

şekilde anlaşılıyor. Ezbere yapılan haraketler değil ancak Kur'an'a bağlılık insanı

günahtan uzak tutar.

Yusuf peygamber baştan çıkarıldığını fark edince hemen ALLAH'IN HATIRLADI ve

kötülüğe bulaşmadı.

İnananlar ALLAH'IN AHDİNE BAĞLIDIR ve böylece edepsizliklerden sakınırlar.

63

29:45 (Resûlüm!) Sana vahyedilen

Kitab'ı oku ve BAĞLILIĞI /

BAĞLANTIYI (söyle

v) AYAKTA TUT. Muhakkak ki, BAĞLILIK /

BAĞLANTI

(söylev),

hayâsızlıktan

ve kötülükten

alıkoyar.

Allah'ı ANMA

K elbette en

büyüğüdür. Allah

yaptıklarınızı bilir.

12:23-24 Evinde

bulunduğu kadın, onun nefsinden

murat almak istedi,

kapıları iyice kapattı ve

"Haydi gel!" dedi. O da"

(Hâşâ), Allah'a

sığınırım! Zira kocanız

benim velinimetimd

ir, bana güzel

davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi. Andolsun ki, kadın ona meyletti.

Eğer Rabbinin işaret ve ikazını

görmeseydi o da kadına

meyletmişti. İşte böylece

biz, KÖTÜLÜK ve

EDEPSİZLİĞİ ondan

uzaklaştırmak için

(delilimizi gösterdik). Şüphesiz o

ihlâslı kullarımızdan

dı.

02

:1

52

Be

ni

HA

TIR

LA

YIN

ki

be

n

de

sizi

hat

ırla

ya

m.

Şü

kre

din

ba

na,

sa

kın

na

nk

örl

ük

et

me

yin

!

16:90 Muhakkak ki Allah,

adaleti,

iyiliği,

akrabaya yardım etmeyi e

mreder, çirkin işleri,

fenalık ve azgınlığı da yasaklar.

Page 64: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Sure 11 Ayet 87

Namaz kimseye emir veremez. Allah'ın tüm peygamberlerin MESAJI yaymak için

Allah'a karşı ahitleri, peşinden gittikleri bir Kitap vardır ve Şuayb'ın buna

BAĞLILIĞI, kavme dinlerini terketmelerini emrediyor.

Sure 70 Ayet 34 ve Sure 6 Ayet 92

64

Ve evfu bi

ahdillahi iza

ahettüm (1)

ve la tenkudul

eymane bade

tevkıdiha (2)

ve kad

cealtümüllahe

aleyküm

kefıla (3)

innellahe

ya'lemü ma

tefalun (4)

16:91 Ve

AHDİ

yaptığınızd

a ALLAH'IN

AHDİNİ

TAMAMLAYI

N (1) ve

tasdikledikt

en sonra

imanı

bozmayın

(2) Allah'ı

üzerinize

kefil

yaptınız (3)

Allah

yaptıklarını

zı bilir (4).

11:8

7

Dedil

er ki:

Ey

Şuay

b!

Babal

arımı

zın

taptık

larını

(putla

rı),

yahut

malla

rımız

husus

unda

diledi

ğimizi

yapm

ayı

terk

etme

mizi

sana

nama

zın mı

emre

diyor?

Oysa

sen

yumu

şak

huylu

ve

çok

akıllıs

ın!

11:87

Dediler

ki: Ey

Şuayb!

Babaları

mızın

taptıkları

(putları),

yahut

mallarım

ız

hususun

da

dilediği

mizi

yapmayı

terketm

emizi

sana

BAĞLILI

ĞIN /

BAĞLAN

TIN

(peşinde

n gittiğin

şey) mı

emrediy

or? Oysa

sen

yumuşa

k huylu

ve çok

akıllısın!

70:34 Namazlarını koruyanlar;

Page 65: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Mezhepçi Müslümanlara göre zamanında kılınan namaz korunmuş oluyor.

Salat yine Kur'an ile anılıyor.

Son bölümü kelimesi kelimesine çevirirsek:

ve hüm ala salatihim yühafizun: ve onlar salatlarının üzerindedirler koruyarak

Dediğimiz gibi dua korunamaz, monoton bir duayı korumanın da mantıken bir

açıklaması yok ancak BAĞLILIKLAR korunabilir.

Sure 19 Ayet 58-59

65

06:92 Bu

(Kur'an),

kentlerin

merkezlerini

ve çevres

ini uyarman için sana

indirdiğimiz

ve kendin

den öncekil

eri doğrulayıcı

mübarek bir

kitaptır.

Ahirete

inananlar

buna da

inanırlar ve onlar

namazlarını

hakkıyla

kılmaya

devam ederler ( ve hüm ala

salatihim

yühafizun ).

70:34

BAĞLILIKLA

RINI

koruyanlar;

06:92 Bu

(Kur'an),

kentlerin

merkezlerin

i ve

çevresini

uyarman

için sana

indirdiğimiz

ve

kendinden

öncekileri

doğrulayıcı

mübarek

bir kitaptır.

Ahirete

inananlar

buna da

inanırlar ve

onlar

BAĞLILIĞI /

BAĞLANTIYI

KORUR.

Page 66: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

...ama arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı/duayı yitirdiler... (Yaşar Nuri

Öztürk)

...sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler... (Elmalılı

Hamdi Yazır)

...onlardan sonra gelenler namazı yitirdiler... (Edip Yüksel)

Allah kıldığı namazı kaçıran TEK BİR KİŞİDEN bahsetmiyor, bir nesilden bahsediyor

ve Diyanet menşei bile tam olarak belli olmayan "namaz ibadetini" koruyabilmek

için "namazı bıraktılar" diye tercüme etmiş. Bakalım kelime hangi anlamlara

geliyor:

helak olmak, yok olmak; ziyan etmek, yok etmek; kaybetmek, yitirmek : ضلع

Kişi namazını nasıl ziyan edebilir / kaybedebilir ya da yitirebilir?

Gelen nesil yaptıkları ahdin BAĞLILIKLARINI yitirdiler ve artık Allah'ın emirlerine

ve kendilerine indirileni değil kendi nefislerini izlediler.

Sure 20 Ayet 132

66

19:58-59 İşte bunlar, Âdem’in ve

Nûh ile beraber (gemiye)

bindirdiklerimizin

soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola

iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine

nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın

âyetleri okunduğu

zaman ağlayarak secdeye

kapanırlardı. Nihayet onların

peşinden öyle bir nesil

geldi ki, bunlar namazı

bıraktılar ( EDAUS

SALATE ); nefislerinin arzularına

uydular. Bu yüzden ileride

sapıklıklarının cezasını

çekecekler.

02:

13

2

Aile

ne

na

ma

emr

et;

ken

din

de

ona

sabı

rla

dev

am

et.

Sen

den

rızı

k

iste

miy

oru

z;

(ak

sine

)

biz

seni

rızı

kla

ndır

ıyor

uz.

Güz

el

son

uç,

tak

iled

ir.

Page 67: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Peygamber namazında nasıl sabırlı olacak? Bundan tam iki ayet öncesinde Allah

salat'ı açıklamış.

Emir Allah'ı yüceltmek.

Sure 35 Ayet 18

Namaz kılanların çoğu UYARILARA aldırış etmeden bir varsayımın peşinden

gidiyorlar ve tecrübeyle sabittir ki birçoğunun Allah korkusu yok.

67

02:130

Artık, onlar

ın söylediklerine

sabret;

Güneş'in

doğuşundan

önce de

batışından önce de

Rabbini

yücelt!

Gecenin bazı saatleriyle gündüzün

iki ucunda da

tespit et ki,

hoşnutluğ

a erebilesin.

20:132 Ve ailene

BAĞLILIĞI e

mret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık iste

miyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.

35:18 Hiçbir

günahkâr

başkasının

günahını yüklenmez. Yükü (günahı)

ağır gelen kimse onu

taşımak için

(başkasını)

çağırsa, bu

çağırdığı akrabası da olsa,

onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen ancak

görmeden

Rablerinden

korkanları ve

namazı kılanları uyarabilirsin. Kim temizleni

rse o, kendi

menfaatine

temizlenmiş olur. Dönüş

Allah'adır.

Page 68: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Sure 24 Ayet 41

Eğer insanoğluna hitap eden ayetlerde salat "namaz" diye çevriliyorsa bu ayette

öyle çevrilmesi gerekir ama tabii foyalarının ortaya çıkacağı korkusuyla Diyanet,

hep namaz olarak çevirdiği salat kelimesini bu sefer dua yapmış. Bir daha sormak

lazım kuşlar dua mı ediyor yoksa namaz mı kılıyor?

Bugün bile kuşların nasıl ve neye göre göç ettiklerini, yollarını nasıl bulduklarını

bilim açıklayamamıştır. Doğuştan onlara bahşedilen bu "salat"larını onlara Allah

öğretmiştir.

Sure 8 Ayet 35

68

35:18 Hiçbir

günahkâr

başkasının

günahını

yüklenmez.

Yükü (günahı)

ağır gelen

kimse onu

taşımak için

(başkasını)

çağırsa, bu

çağırdığı

akrabası da

olsa, onun

yükünden bir

şey

yüklenmez.

Sen ancak

görmeden

Rablerinden

korkanları ve

BAĞLILIĞI /

BAĞLANTIYI

AYAKTA

TUTANLARI

uyarabilirsin.

KİM

TEMİZLENİRS

E ( men

tezekka:

zekat verirse

değil! ) o,

kendi

menfaatine

TEMİZLENİR

( yetezekka ).

Dönüş

Allah'adır.

24:41

Göklerde ve

yerde

bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah

'ı tesbi

h ettiklerini

/ yücelttiklerini görmez misin? Her biri

kendi

duasını ve

tesbihini (öğrenmi

ş) bilmiştir.

Allah,

onların

yapmakta

olduklarını

hakkıyle bilir.

24:41

Göklerd

e ve

yerde

bulunanl

arla dizi

dizi

kuşların

Allah'ı

yücelttik

lerini

görmez

misin?

Her biri

kendi

BAĞLILI

ĞINI /

BAĞLAN

TISINI

(YAPACA

KLARINI)

ve

ÖVGÜSÜ

(öğrenm

iş)

bilmiştir.

Allah,

onların

yapmakt

a

oldukları

hakkıyla

bilir.

Page 69: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kafirler nasıl namaz kıldı? Islık çalıp el çırparak yapılan tapınma şekli hiç

görünmüş mü?

(beyt) بيت : geceleyin (uyku hariç); bir şeyi ve sonucunu düşünme; birşeyi

aklında saklamak; çamurdan ya da herhangi bir şeyden yapılan konaklamak için

kullanılan yapı, ev, mesken, ikametgah; binalar, boş evler, iş yerleri, pazarlar;

Nuh'un gemisi; ibadethaneler; Kabe veya Kudüs; mezar; ev halkı, aile; soyluluk,

asalet; (geceden kalan) ekmek, su, vs...

ıslık çalma : (’mükae) مكاءة

el çırpmak; hoşlanmama, tiksinme, nefret etme : (tasdiyeh) تصدية

Beyt (ev) mecazi bir anlam taşıyıp Allah'ın insanlar için oluşturduğu sistemi

simgeliyor.

69

Ve ma kane

salatühüm

ındel beyti

illa mükaev

ve tasdiyeh

fe zukul

azabe bi ma

küntüm

tekfürun

08:35

Onların

Beytullah

yanındaki

duaları da

ıslık

çalmak ve

el

çırpmakta

n başka bir

şey

değildir.

(Ey

kâfirler!)

İnkâr

etmekte

olduğunuz

şeylerden

ötürü

şimdi

azabı

tadın!

Page 70: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

* Allah, Muhammed'e "BU" derken bir evi işaret etmiyor!

İbrahim evin temellerini oğlu ile birlikte yükseltmiştir. Bu kelimeyi Hac bölümünde

daha geniş olarak ele alacağız.

Kuran'da bazı ayetlerden de doğrulayabileceğimiz gibi inkâr edenlerden bazıları

ne zaman Kuran okunduğunu duysa bu sesi bastırmak için gürültü yapmaya

çalışıyorlarmış. Kuran okunurken ıslık çalmış olmalılar.

70

03:96 Şu bir gerçek ki,

âlemlere bir bereket

kaynağı ve yol gösterici

halinde insanlar için

kurulan ilk EV

Bekke'dekidir.

03:97 Açık-seçik

deliller, İbrahim'in

makamı vardır orada.

Oraya giren, GÜVENE

ERMİŞ OLUR. Yoluna

gücü yetenin o evi

ziyaret etmesi, insanlar

üzerinde Allah'ın bir

hakkıdır. Kim nankörlük

ederse hiç kuşkusuz,

Allah bütün âlemlere

muhtaç olmayacak bir

Ganîdir.

106:03 Bu evin

Rabbine ibadet etsinler!

08:35

Onların

sistem

yakınınd

a BAĞLILIKLARI

/ BAĞLANTILARI (yaptıkları) da ıslık çalma ve el

çırpmak / hiç hoşlanmamadan

başka bir şey

değildi. (Ey

kâfirler!)

İnkâr etmekte olduğunu

z şeylerden ötür

ü şimd

i azab

ı tadın

!

41

:2

6

İn

r

ed

en

ler

:

Bu

Ku

ra

n'ı

di

nl

e

m

ey

in,

ok

un

ur

ke

n

rül

ya

n.

U

m

ul

ur

ki

ba

stı

rır

sın

ız

de

dil

er.

Page 71: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

İnanmayanlar / nankörler namaza inanmadıkları için değil, Allah'ın tekliğini

(tevhid inancını), meleklerini, ahireti inkar ettikleri için cezalandırılacaklar.

Sure 5 Ayet 106

İki tanık dürüst olacağına dair BAĞLILIĞI / ANTLAŞMAYI gerçekleştirdikten sonra

bu kişilerin güvenilirliği hakkında şüpheye düşersek onları dürüstlüğe BAĞLI

kalacaklarına dair Allah adına yemin ettirmeliyiz.

Yukarıdaki şahitler niye namaz kılmıyor? Çünkü bu kişiler haksızlığa uğratılmış

kişilerin yakınları ve dürüst olmak için bir ANTLAŞMA yapmalarına gerek yok!

Sure 2 Ayet 153

71

05:106 Ey iman

edenler! Birinize ölüm gelip çatınca

vasiyet esnasında

içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin. Yahut seferde iken başınıza

ölüm musibeti gelmişse sizden

olmayan, başka iki kişi (şahit olsun).

Eğer ŞÜPHEYE

DÜŞERSENİZ o iki şahidi namazdan

sonra alıkoyar, "Bu

vasiyet karşılığında hiçbir şeyi

satın almayacağız,

akraba (menfaatine) de olsa; Allah

(için yaptığımız)

şahitliği gizlemiyeceğ

iz, (aksini yaparsak) bu takdirde biz

elbette günahkârlard

an oluruz" diye Allah üzerine yemin

ettirirsiniz.

05:107 Bu şahitlerin (sonradan

yalan söyleyerek) bir günah kazandıkla

rı anlaşılırsa, (şahitlerin) haklarına tecavüz

ettiği ölüye daha yakın

olan (mirasçılardan) iki kişi

onların yerini alır

ve "Andolsun ki bizim

şahitliğimiz onların

şahitliğinden daha gerçektir

ve biz (kimsenin hakkına) tecavüz etmedik,

aksi takdirde

biz, elbette zalimlerden oluruz"

diye Allah'a yemin

ederler.

02:153 Ey iman edenler! Sabır

ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.

Page 72: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Namaz'ın hiçbir ibadet yönü olmayan sabır kelimesiyle bir arada kullanılması

ilginç.

Sure 23 Ayet 2

Ellezıne hüm fı salatihim haşiun

Namazlarında/dualarında huşû sahipleridir onlar. (Yaşar Nuri Öztürk)

Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. (Elmalılı Hamdi Yazır)

Nitekim onlar namazlarında saygılıdırlar. (Edip Yüksel)

uysal, itaatkar; alçakgönüllü, mütevazi; kısır; terkedilmiş; alçalan : (haşiun) خاشع

Ayette namazlar ehli sünnetin anladığı salavat değil, tekil kullanım mevcut. Buna

rağmen namazlar olarak çevrilmiş. Şuan Müslümanların kıldığı otomatikleşmiş

namaz, ALLAH'I hatırlamaya bile yararı olmayan fiziksel bir egzersizden başka bir

şey değildir. İTAAT ancak yapılan davranışlarla gösterilir.

...Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar BAĞLILIĞINDA mütevazi / alçak

gönüllüdürler...

Kimler mütevazidir:

72

02:153 Ey iman edenler! Sabır

ve BAĞLILIK ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.

23

:0

1-

02

Ge

rçe

kte

n

m

ü

mi

nle

r

kur

tul

a

er

mi

ştir

;

On

lar

ki,

na

ma

zla

rın

da

hu

şû

içi

nd

edi

rle

r;

Page 73: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

ibadet şekli, eylemi; bu eylemleri yapanlar; sadakat töreni : (menseke) منسك

* Ayette gerekli kılmak diye bir şey geçmiyor. "cealna mensekel li

yezkürüsmellahi ala ma razekahüm" kelimesi kelimesine "onları rızıklandırdığımız

şeyler üstüne Allah'ın ismini anmalarını ibadet şekli / töreni kıldık / yaptık" diye

çevrilebilir. Yani emir yenilen şeylerde Allah’ı hatırlamak.

Tevazu sahipleri başlarına bir şey geldiğinde sabredenler, Allah'ın ismi anıldığında

içi ürperen, BAĞLILIĞI / BAĞLANTIYI AYAKTA TUTAN ve Allah'ın onlara verdiği

rızıktan harcama yapanlardır.

Sure 5 Ayet 55 ve 58

Namaz kılıp insan öldüren, suçlu olan, hırsız olan, bazı şeyleri Allah'a ortak koşan

(ki bunların sayısı çok) kaç kişi var? Bunlar da bizim velimiz olmaya aday mı?

73

22:34 Biz, her

ümmete -

(Kurban

kesmeye

uygun)

hayvan

cinsinden

kendilerine rızık

olarak verdiklerimiz üzerin

e Allah'ın adını ansınl

ar diye- kurba

n kesme

yi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek

İlah'tır. Öyle ise, O'na

teslim olun. (Ey

Muhammed

!) O ihlâslı

ve mütev

azi insanl

arı müjdel

e!

22:35

Onlar

öyle kimseler ki,

Allah anıldığı

zaman

kalpleri

titrer;

başlarına gelene

sabrederler,

namaz

kılarlar ve kendilerin

e rızık olara

k verdiğimi

z şeylerde

n (Alla

h için) harcarlar.

05

:5

5

Siz

in

do

stu

nu

z

(ve

lini

z)

an

ca

k

All

ah'

tır,

Re

sul

üd

ür,

im

an

ed

enl

er

dir

;

onl

ar

ki

All

ah'

ın

em

irle

rin

e

bo

yu

n

ere

k

na

ma

kıl

ar,

ze

kât

ı

ver

irle

r.

Page 74: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayetteki salat Allah'a ve Kuran'a inanmak için bir davetten başka bir şey değildir.

Allah'a bile inancı olmayan birini kimse "gel de bir rekat kılalım" diye namaza

çağırmaz.

Sure 24 Ayet 58

KARANLIĞIN başlaması, gece : (işa) عشاء

74

05:55 Sizin

dostunu

z (veliniz) ancak

Allah'tır, Resulüdür, iman

edenlerdir; BAĞLILIĞI

YERİNE

GETİRENLER

/ AYAKTA TUTANLAR TEVAZÜ GÖSTERİ

P ARINMA GÖSTERENLERDİR.

05

:5

8

Na

ma

za

ça

ğır

dığ

ınız

za

ma

n

on

u

ala

y

ve

eğl

en

ce

ko

nu

su

ya

par

lar.

Bu

da

vra

nış,

onl

arı

n

şü

ne

me

ye

n

bir

top

lu

m

ol

ma

ları

nd

an

dır.

05

:5

8

BA

ĞLI

LIĞ

A

ça

ğır

dığ

ınız

za

ma

n

on

u

ala

y

ve

eğl

en

ce

ko

nu

su

ya

par

lar.

Bu

da

vra

nış,

onl

arı

n

şü

ne

me

ye

n

bir

top

lu

m

ol

ma

ları

nd

an

dır.

24:58 Ey müminler! Sağ

elinizin altındakiler ve

içinizden henüz ergenlik çağına

girmemiş olanlar, SABAH

namazından ( salatil fecr ) önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve YATSI namazından ( salatil ışa )

sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler.

Bunlar, mahrem

(kapanmamış) halde

bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin

dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur

yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte ALLAH

ÂYETLERİ SİZE BÖYLE AÇIKLAR

Allah, (her şeyi) bilendir,

hüküm ve hikmet

sahibidir.

Page 75: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayette iki namaz (?) adı geçmiş. Sabah ve yatsı. Zuhr (öğle) namazı ayette neden

yok? Ayette Allah tüm namaz (!) adlarını vermiş ama neden öğle, ikindi, akşam

namazları atlanmış? Bunlar hangi ayette geçiyor? Müslümanlar bu üç namazın (!)

adını nereden buldular?

Ayette sabah SÖYLEVİNDEN önce ve AKŞAM (yatsı değil dikkat) SÖYLEVİNDEN /

KUR'AN'INDAN -ki bunlar 11:114 ve 17:78de geçiyor- sonra yaşı küçük olanların,

yetişkinlerin odalarına girerken izin istemeleri gerektiği emrediliyor.

Sure 2 Ayet 238-239

Yeryüzünde deve üstünde namaz kılabilen biri var mıdır? Eğer secde ve rüku

fiziksel ise nasıl yapılacak, bu gibi istisna bir durumda farklı bir secde ve rükudan

niye bahsedilmemiş? Vusta salatı da bir salat ise neden salavat kelimesinden

sonra o ayrıl olarak verilmiş? Bu vustanın salat olmadığını kanıtlamıyor mu?

Bu soruları sorup, vusta kelimesinin anlamlarına baktığımda daha önce fark

etmediğim bir noktayı buldum. Bütün anlamlar birbirine yakındı ve “dengeli”

sanki bağlama çok iyi oturuyor gibi geldi zira bir sonraki ayette dengesiz bir

salattan bahsediyordu (yürüyerek veya deve üstünde yapılan). Ortadaki şey

dengelidir de! Demek “dengeli salat” ayakta durarak yapılıyordu.

(vusta) وسطى : arabulucu, aracı; komisyoncu; ortadaki, orta; dengeli; en iyi

(*DİKKAT "öğle" diye bir anlamı yok)

75

02:238-

239

Namazla

ra ve

orta

namaza

devam

edin.

Allah'a

saygı ve

bağlılık

içinde

namaz

kılın.

Eğer

(herhan

gi bir

şeyden)

korkarsa

nız

(namazl

arınızı)

yürüyer

ek yahut

binmiş

olarak

(kılın).

Güvene

kavuştu

ğunuz

zaman,

siz

bilmezk

en

Allah'ın

size

öğrettiği

şekilde

O'nu

anın

(namaz

kılın).

Page 76: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Ayetlerden salatın normalde dikilerek yapılırken, korku halinde yaya veya deve

üzerinde de yapılabilen bir şey olduğu görülebilir. Bu, günümüz namazına hiç

uymamaktadır.

Sure 2 Ayet 155, 156 ve 157

Yine salavat yine başka bir anlam. Kuran bir bulmaca kitabı değil, gayet anlaşılır

ve açık bir kitap. Neden "ONLARA RABLERİNDEN NAMAZLAR VARDIR" diye

çevrilmemiş? Bu korku nedir?

76

02:238-239 Bağlantıyı /

Söylevi koruyun ve

dengeli bağı / bağlan

tıyı (Kur'an toplant

ısı / söylevi

ni) koruyun. İtaat içinde Allah’a dikilin. Eğer

korkarsanız

yürüyerek

veya binit

üzerinde.

Güvene

kavuştuğunuz

da bilmedi

ğiniz şeyleri

size öğretti

ği şekilde Allah'ı zikredi

n.

02:155-157

Andolsun ki sizi biraz

korku ve açlık;

mallardan, canlardan

ve ürünlerden

biraz azaltma

fakirlik) ile deneriz.

(Ey Peygambe

r!) SABREDEN

LERİ MÜJDELE !

O sabredenle

r, kendilerine

bir belâ geldiği

zaman: Biz Allah'ın

kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. İşte Rablerinde

n bağışlamal

ar (SALAVAT) ve rahmet

hep onlaradır. Ve doğru

yolu bulanlar

da onlardır.

02:155-157

Andolsun ki

sizi biraz

korku ve

açlık;

mallardan,

canlardan ve

ürünlerden

biraz azaltma

fakirlik) ile

deneriz. (Ey

Peygamber!)

SABREDENLE

Rİ MÜJDELE !

O

sabredenler,

kendilerine

bir belâ

geldiği

zaman: Biz

Allah'ın

kullarıyız ve

biz O'na

döneceğiz,

derler. İşte

Rablerinden

ONLARIN

ÜZERİNE

BAĞLANTILAR

/ İRTİBATLAR

ve rahmet

vardır. Ve

doğru yolu

bulanlar da

onlardır.

Page 77: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kuşlar nasıl salatlarını doğuştan bilmekteyse felaketler karşısında sabredenleri de

Allah (talimatlarıyla?) kılavuzlayacak ve rehberlik edecektir.

Gelenekçilere göre Allah peygambere salavat getiriyor! Muhammed de Kuran’da

adı geçen diğer peygamberler gibi bir nebi değil mi? Onu bu kadar özel yapan

ne? Kuran'ın her yerinde "namaz kılar" olarak çevrilen "yüsallun" burada neden

salavat getirir olmuş? Allah ve melekleri Peygambere namaz mı kılmışlardır? Biz

de peygambere mi namaz kılacağız?

4:65 ayetinde geçen “ve yusellimu teslimen” neden “ona selam verirler” olarak

çevrilmemiştir?

"Yusalli aleyküm" (geleneksel çeviriye göre "size namaz kılar") bu sefer "üzerinize

rahmet gönderir" olmuş.

77

33:56

Allah

ve

melekl

eri,

Peyga

mber'e

çok

salevâ

t

getirirl

er

( İnnell

ahe ve

melaik

etehu

yüsallu

ne

alen

nebiyy

). Ey

mümin

ler! Siz

de ona

salevâ

t

getirin

ve tam

bir

teslimi

yetle

selam

verin.

33:56

Allah

ve

melekl

eri,

Peyga

mber'e

( VAHİ

YLE )

BAĞLA

NIRLA

R /

İRTİBA

TA

GEÇER

LER.

Ey

mümin

ler! Siz

de ona

BAĞLA

NIN ve

tam

bir

teslimi

yetle

teslim

olun.

33:43

Sizi

karanlı

klarda

n

aydınlı

ğa

çıkarm

ak için

üzerini

ze

rahme

tini

gönder

en

( yusal

li

aleykü

m )

O'dur.

Melekl

eri de

size

istiğfar

eder.

Allah,

mümin

lere

karşı

çok

merha

metlidi

r.

Page 78: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Bu ayetin bir benzerine 57. sure 9. ayette rastlamak mümkün, bunda ise Allah

kullarına "namaz kılmıyor", ayet indiriyor:

57:09 O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği

apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok

merhametlidir.

33:43 Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için ÜZERİNİZE ( VAHİY YOLUYLA )

BAĞLANAN ( yusalli aleyküm ) O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah,

müminlere karşı çok merhametlidir.

Sure 87 Ayet 14-15

Kad efleha men tezekka Ve zekeresme rabbihi fe-SALLA.

87:14-15 Doğrusu feraha ermiştir temizlenen, Rabbinin adını anıp O'na kulluk

eden.

87:14-15 Doğrusu kendini arındıran ve Rabbinin ismini anıp BAĞLANAN /

BAĞLANIP İZLEYEN feraha ermiştir.

Sure 108 Ayet 1-2

İnna a'taynakel kevser fe SALLİ li rabbike venhar

108:01-02 (Resûlum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine

kulluk et ve kurban kes.

(nekare) نح�ر : bağışta bulunmak; kurban kesmek; hayatını insanlığa adamak;

kusursuz olmak

108:01-02 Kuşkusuz Biz sana BOLLUK verdik. Bu nedenle RABBİNE BAĞLAN /

BAĞLI KAL ve (bu bolluktan) BAĞIŞTA BULUN.

Sure 96 Ayet 9-11

Eraeytelleziy yenha abden iza SALLA eraeyte in kane 'alelhüda

96:09-11 Gördün mü şu men edeni, namaz kılarken bir kulu? Ne dersin o

(meneden) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa!

78

Page 79: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Kimse kimsenin namaz kılmasını engelleyemez. Namaz kılmaya niyeti olan biri

yolunu bulup yine namazını kılar.

07:70 Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz VE ATALARIMIZIN

TAPMAKTA OLDUKLARINI BIRAKMAMIZ İÇİN Mİ GELDİN? Eğer doğrulardan isen,

bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir.

14:13 Kâfir olanlar peygamberlerine dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan

çıkaracağız, YA DA MUTLAKA DİNİMİZE DÖNECEKSİNİZ!" Rableri de onlara:

"Zalimleri mutlaka helâk edeceğiz!" diye vahyetti.

Kafirlerin tek nefret ettiği şey, içlerinden birinin politeizmi terkedip tek tanrılı bir

sistemi benimsemesiydi.

96:09-11 Gördün mü şu MEN EDENİ / DURDURANI bir kulu / köleyi O

BAĞLANIRKEN ? Ne dersin o (meneden) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz

çeviriyorsa!

Sure 31 Ayet 17-19

31:17-19 Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış,

başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde

tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.

Bu ayette geçen "sesini alçalt" bazılarının yorumladığı gibi salatı gerçekleştirirken

uyulacak bir kural değildir! Kişi namazında yürüyebilir mi? Lokman ayette oğluna

iyi bir insan olmanın erdemlerini öğretiyor.

31:17-19 Yavrucuğum! BAĞLILIĞI / BAĞLANTIYI AYAKTA TUT, iyiliği emret,

kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar,

azmedilmeye değer işlerdir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve

yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran

kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en

çirkini merkeplerin sesidir.

Sure 105 ayet 1 ve 7 Arası

79

Page 80: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

107:1 Gördün mü o, dini yalan sayanı?

Sure dini yalanlayanlardan (yukeddibu biddîn) söz ediyor. Yani salatı (bağlılığı)

ikame etmeyenlerden...

107:2 İşte odur yetimi itip kakan;

107:3 Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

107:4 Vay haline o namaz kılanların ki,

107:5 Namazlarından gaflet içindedir* onlar!

107:6 Onlar gösteriş yaparlar.

107:7 Ve onlar, yardıma engel olurlar.

: س��ها ihmal etmek, savsaklamak, aldırmamak, özen göstermemek, dikkat

etmemek...

Bu kişiler (dini yalanlayanlar) güya namaz! kılıp namazlarını aksatıyorlar!

107:4 Vay haline o bağlananlara / bağlılığı gerçekleştirenlere, 107:5 Onlar

bağlılıklarına özen göstermez!

Sure 9 Ayet 44-54 Arası, Sure 4 Ayet 77 ve 141-142

09:44 Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat

edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir.

* Allah'a inananlar hem malları, hem canıyla mücadele ediyorlar.

09:45 Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış

olup da işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler.

A. Allah'a inanmayanlar ise sefere çıkmamak için izin istiyorlar.

09:46 Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama

Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "oturun,

oturanlarla beraber" denildi.

80

Page 81: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

09:47 Aranızda sefere çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları

olmayacaktı; sizi fitneye uğratmak isteğiyle aranıza sokulacaklardı. İçinizde

onlara gerçekten kulak verecekler de vardı. Allah, zalimleri iyice biliyor.

09:48 Yemin olsun ki, onlar önceden de fitne çıkarmak istemiş ve nice işleri

sana, olduğundan başka türlü göstermişlerdi. Nihayet hak geldi, onların

istememesine rağmen Allah'ın emri galebe çaldı.

09:49 İçlerinden bazısı: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme." der. Dikkat edin,

fitnenin ta içine kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o nankörleri elbete

çepeçevre kuşatacaktır.

09:50 Sana bir iyilik isabet etse bu onları üzer. Sana bir musibet dokunsa:

"İşimizi önceden sağlam tutmuşuz. " derler ve kibirli bir sevinçle dönüp giderler.

09:51 De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla

ulaşmaz. Odur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar."

09:52 De ki: "Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz

de size Allah'ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azap çarptırmasını

bekliyoruz. Artık bekleyin, sizinle beraber biz de bekliyoruz."

09:53 Şunu da söyle: "İster kendi arzunuzla ister baskı ve zorla infak edin;

sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz, yoldan çıkan bir topluluk oldunuz."

B. Bu uğurda harcamaları İSTEMEYEREK yapıyorlar.

09:54 Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve

Resûlünü inkâr etmeleri, (A) (sefer için) BAĞLILIĞA / BAĞLANTIYA ancak üşenerek

gelmeleri ve (B) istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir.

Ve ma meneahüm en tukbele minhüm nefekatühüm illa ennehüm kefem billahi

ve bi rasulihı ve la ye'tunes salate illa vehüm küsala ve layünfikune illa vehüm

karihun 09:54 Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah

ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek GELMELERİ ve istemeyerek

harcamalarından başka bir şey değildir.

Allah'ı yalanlayanın "namaz"ından bahseden bu ayetteki tutarsızlığı gizlemek için

bazı çevirmenler her zaman "yalanlamak" olarak çevirdikleri كفر fiilini "nankörlük

81

Page 82: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

etmek" olarak çevirmiş ama yine de durumu kurtaramamış çünkü ayet açıkça o

zamanlar salatın gidilecek bir aktivite olduğu ve kâfirlerin dahi istemeyerek de

olsa bu olguya katılabildiğini kanıtlıyor. Artı, bu ayetten önceki yaklaşık 10 ayette

salat kelimesi hiç geçmezken bir anda konu geleneksel çeviriye göre "namaz"a

geliyor.

Benzer bir durum 4:141-142 ayetlerinde de mevcut:

04:141 Sizi gözetleyip duruyorlar. Allah'tan size fetih nasip olursa, "sizinle

birlikte değil miydik" diyecekler. Kâfirlere bir nasip ulaşırsa şunu söyleyecekler:

"Başarınıza destek vermedik mi, müminlere karşı size siper olmadık mı?" Artık

kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir. Allah, müminler aleyhine kâfirlere

bir yol asla nasip etmez.

* Münafıklar; müminleri gözetleyip onlara düşen bir zafer durumunda "biz de

sizleydik" diyor, kafirler kazanınca ise onlara gidip "sizinle birlikte müminlere

karşı savaşmadık mı?" diyorlar.

İnnel münafikıyne yühadiunellahe ve hüve hadıuhüm ve iza kamu iles salati

kamu küsala yüraunen nase ve la yezkürunellahe illa kalıla

04:142 Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya

uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-

miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az

hatırlarlar.

ayakta durmak, dikilmek; (ayağa) kalkmak; dirilmek, canlanmak : قوم

Münafıklar savaş için BAĞLILIKLARINI yerine getirmeye çağrıldıklarında BAĞLILIĞA

ancak üşenerek ve yalnızca gösteriş yapmak için geliyorlar.

04:77 Kendilerine, "Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekâtı verin!"

denilenleri görmedin mi? ÜZERLERİNE SAVAŞ YAZILINCA, İÇLERİNDEN BİR GRUP,

İNSANLARDAN ALLAH'TAN KORKMUŞ GİBİ, HATTA DAHA ŞİDDETLİ BİR KORKUYLA

KORKAR OLDU. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı;

yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır.

Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme

uğratılmazsınız."

Savaş henüz üzerlerine yazılmadığı için savaşmaması emredilenlerden bazıları

(münafıklar) savaşmak emrolunca korktukları için bu BAĞLILIKTAN kaçtılar.

82

Page 83: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

İki ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıydı:

04:142 Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya

uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar (savaş belki de söylev için)

BAĞLILIĞA / BAĞLANTIYA DURDUKLARINDA tembel bir halde dururlar, insanlara

gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.

* Ayette "ayakta dikilmek" kelimesi geçtiğinden "dikilecek yer" savaş meydanı

değil, söylev anlamındaki "bağlantı" da olabilir.

04:77 Kendilerine, "Ellerinizi (savaştan) çekin, BAĞLILIĞI / BAĞLANTIYI ayakta

tutun, ARINMA gösterin!" denilenleri görmedin mi? ÜZERLERİNE SAVAŞ

YAZILINCA, İÇLERİNDEN BİR GRUP, İNSANLARDAN ALLAH'TAN KORKMUŞ GİBİ,

HATTA DAHA ŞİDDETLİ BİR KORKUYLA KORKAR OLDU. Ve şöyle dediler: "Ey

Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi

erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret

daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız."

SÖYLEV ANLAMINDAKİ SALAT AYETLERİ

Devamlı olması gereken (6:92, 23:9, 70:34) İlahi emirlere bağlılıktan başka

Kuran'da bazı yerlerde belirli vakitlerde [kitaben mevkuten] "insanların

çağrılabildiği ve iştirak ettiği, ayakta durularak yapılan, Peygamberin inananlara

bağlandığı / söylev yaptığı" bir salat daha geçer.

Geleneksel çeviri:

11:114 Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz

kıl! Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, algılaması olanlara bir öğüttür.

17:78 Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl; bir de

kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.

Görüldüğü üzere BELLİ BİR ZAMAN DİLİMİNİN GEÇTİĞİ namaz (?) emirleri

istisnasız hep YALNIZCA peygamberimize verilmiştir. Nasıl aşağıdaki ayetlerin

tüm inananlar için olduğunu iddia edemezsek yukarıdaki ayetlerin de inananlara

gönderildiği söyleyemeyiz.

83

Page 84: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

33:45 Ey peygamber, Biz seni hakka bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir

gocundurucu (uyarıcı) olarak gönderdik.

05:67 Ey şanlı Peygamber, sana Rabbinden her indirileni tebliğ et! Eğer bunu

yapmazsan onun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan

koruyacaktır. Emin ol, Allah, kafirleri muratlarına erdirmeyecektir.

68:04 Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.

Kuran'da bazı sureler sadece inananlara, bazıları inkarcılara, bazıları Hz.

Muhammed'in hanımlarına, vs. verilmiştir. Bu ayetler de sadece Hz. Muhammed'e

olan vahiylerdir.

Peki bu ayetlerdeki, Peygamberimizin yapması gereken salât neydi? Biliyorsunuz

ki Peygamberimiz mesajı yaymak için konuşmalar, söylevler yapıp halkı Allah

yoluna çağırıyordu. Salât'ın da konuşma, söylev, nutuk anlamlarının olması ve bu

ayetlerin sadece peygambere hitap edilmesi bu anlamının da Kuran'da

kullanıldığının delilidir.

11:114 Gündüzün iki tarafında [yani şafak vakti ve sabah arası: SALATİL FECR]

ve geceye yakın saatlerde [SALATİL İŞA] bağlantıyı / söylevi ayakta tut! Çünkü

iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, algılaması olanlara bir öğüttür.

17:78 Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına KADAR [SALATİL İŞA]

bağlantıyı / söylevi ayakta tut; bir de kıraatiyle seçkin olan sabah Kuran'ınını

[KURANEL FECRİ]; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.

Kuran "okuma" anlamına gelir, bu salatı çok güzel açıklayan ve �söylev�

anlamını doğrulayan bir ayet aslında.

29:45 (Resulüm!) Sana vahyedilen kitabı oku ve bağlantıyı / söylevi yerine

getir. Muhakkak ki bağlantı / söylev / bağlılık, hayasızlıktan ve kötülükten

alıkoyar. Allah'ı anmak (zikretmek) elbette daha büyüktür. Allah yaptıklarınızı

bilir.

20:14 Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana

kulluk et; benim ZİKRİM için salatı ikame et.

84

Page 85: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

Yukarıdaki ayetten gördüğümüz gibi Hz. Muhammed salatta Kuran okuyordu.

Kimse namazında Allah'ı zikretmiyor / anmıyor; dualarını robot gibi çabucak

okuyup bitiriyor.

73:02-04 (Ey Peygamber) gece kalk, pek azı hariç, yarısı, yahut ondan biraz

eksilt (yarısından az kalk) veya artır (buna ilave et, yarısından ziyade kıl) ve

Kur'an'ı ağır ağır, güzel güzel oku!

PEYGAMBERİMİZ Kur'an'ı ağır ağır okuyacak, BİZ DEĞİL. Mesajı aldıktan sonra

ayetleri tekrar tekrar okumanın ne anlamı var? Allah neden böyle bir şey

yapmamızı istesin? Hz. Muhammed mesajı yaymaya çalışıyordu normal olarak da

Kuran'ı her gün farklı simalara okuyordu.

17:110 DE Kİ: "Allah deyin, Rahman deyin; hangisini derseniz, hep O'nundur, o

en güzel isimler. " Bununla beraber namazında ( Bİ SALATİKE = İKİNCİ TEKİL

ŞAHISA HİTAP EDİYOR ) çok bağırma, çok da gizleme; ikisinin arası bir yol tut.

Namazını bağırarak kılan var mıdır? Niye böyle bir uyarı gereği duyulmuştur?

Neden ayette yine sadece Peygamberimize seslenilmiştir? Bu ayet de Hz.

Muhammed'in konuşma (salât) yaptığının bir kanıtıdır ve sesini fazla

yükseltmemesi istenmektedir.

04:103 Korku halindeki bağlılığı (SEFERİ -önceki ayetlerde dua edilmiyor sefere

çıkılıyor) tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın.

Güvene erdiğinizde, bağlantıyı / söylevi gerçekleştirin. Bağlantı / söylev,

müminler üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur.

Vakitleri belirlenmiş dediği için bu bağlılık 11:114 ve 17:78'de emri geçen

söylevdir. "Kitaben mevkuten", zamanlı / periyodik kitap / kural / emir" demektir.

Bu da bu anlamı doğruluyor. En iyi anlamı "vakitleri belirli bir kitap/emir

olmuştur" çevirisi veriyor. Geçmiş zamanı anlattığı gibi şimdikiyi de anlatıyor

olabilir. Sadece o zamanda değil günümüzde de hükmünün geçerli olduğunu

savunan ve belirtilen vakitlerde (11:114 ve 17:78) Kuran okuyan Kuran'cılar olsa

da bence Hz. Muhammed sağ olmadığından ve söz konusu ayetlerde ona hitap

edildiğinden benim bu konu da fikrim farklı ve bu ayetleri hükmü geçmiş olarak

görüyorum.

SALATTAN ÖNCEKİ TEMİZLİK

85

Page 86: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

04:43 Ey iman edenler, sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüp iken de

-yolcu olmanız hariç- guslünüzü edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta

veya yolculukta iseniz ya da biriniz hacet yerinden gelir veya kadınlara dokunup

da su bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin; niyetle yüzünüze

ve ellerinize sürün. Gerçekten Allah çok affedici ve günahları bağışlayıcıdır.

05:06 Ey iman edenler, namaza duracağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar;

ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer

cünüpseniz tastamam yıkanın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz

hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o

zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve

yüzlerinize sürün. Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi

tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.

5:6 ayetinde "iza kuntüm iles salati" (namaza durduğunuzda) sözü önemlidir

çünkü burada; ayakta tutmak, gerçekleştirmek anlamına gelen ikame fiili değil;

ayakta durmak, dikilmek anlamlarına gelen kame fiili kullanılmıştır.

Bu ayetlerde de yine söylev / bağlantı için iştirak kuralları verilmiştir. Allah

söyleve katılanların temiz olmasını ve ne dediği bilir durumda olmasını

istemektedir. Çünkü sarhoş olarak söyleve katılan kişi Allah'ın sözlerini anlamakta

güçlük çekebilir veya onları alaya alabilir. Bu hadiseden önce elleri, yüzü, vs...

yıkamak da zihni açmak ve algılamayı kolaylaştırmak içindir yoksa kişinin ne

dediğini bile bilmeden papağan gibi tekrarlayacağı birkaç dua için böyle bir şeyin

istenmiş olmasının elle tutulur bir yanı yoktur. Bir başka dikkat edilecek husus

ayetin "sarhoşken namaz kılmayın" değil "namaza yaklaşmayın" demesidir.

CUMA SALATI (62:9)

Yevm (gün) kelimesinin Kuran'daki genel kullanımına baktığımızda bunun 24

saatlik bir zaman dilimini değil belli bir ZAMANI belirtmek için kullanıldığı

anlaşılıyor. Kuran'da bu kelime yaklaşık 400 kere geçmesine rağmen 24 saatlik

bir dilimi belirten ve Türkçe karşılığı "gün" olan şekline pek rastlanmaz.

gün; zaman; an; eon : (yevm) يوم

03:155 İki topluluğun karşılaştığı GÜN (ZAMAN) geri dönüp gidenleriniz var ya,

yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti.

Andolsun, Allah onları yine de affetti. Allah Gafurdur, Halîmdir.

86

Page 87: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

05:109 Allah, resulleri bir araya getireceği GÜN (ZAMAN) şöyle der: "Size ne

cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen

sensin, sen!"

06:73 Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da Odur. "Ol!" DEDİĞİ GÜN (ZAMAN),

hemen oluverir.

09:03 Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac GÜNÜ (ZAMANI) bir

duyuru var...

16:80 ...Hayvan derilerinden size, gerek güç GÜNÜNÜZDE (ZAMANINIZDA)

gerek konduğunuz GÜNDE (ZAMANDA) rahatça taşıyacağınız evler yaptı...

50:30 O GÜN (ZAMAN) cehenneme: "Doldun mu?" deriz. O ise: "Daha yok mu?"

der.

Allah, bize çoğu ayette (7:54, 10:3, 11:7, 25:59, 32:4,50:38, 57:4) gökleri ve yeri

6 günde yarattığını bildiriyor. Bu 6 gün 41:9-12'de açıklanan 6 periyodik

aşamadır.

Yevm kelimesinin belirli bir zamanı işaret ettiğinin kanıtı olarak 9:36 ayetini

görebiliriz:

09:36 Gökleri ve yeri yarattığı GÜNDEKİ ( yevme KHalekas semavati vel erda )

yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir.

Gördüğünüz gibi 7:54, 10:3, 11:7, 25:59, 32:4, 50:38, 57:4 ayetlerinde 6 gün olan

yerin yaratılışı bir gün oluyor. Bu, Kuran'da geçen "yevm" kelimesinin "24 saatlik

zaman periyodu" anlamına gelmediğinin açık bir örneğidir.

toplanma, bir araya gelme; Cuma (günü) : (cumuat) جمعة

İslam'dan önce Cuma gününe "yevmil arube" denirdi. Yani yukarıdaki sözlükteki

son anlam yozlaşmış, sonradan Arapça'ya girmiş bir anlamdır. Sözlük anlamıyla

toplanma olan cumua kelimesinden Peygamberin rastgele bir gün adı çıkardığı

savunulacak bir izah değildir.

YEVMİL CUMUAT: Toplanma zamanı

87

Page 88: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

"İza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati" basitçe "söylev için toplanmaya

çağrıldığınız zaman" demektir. Bu nedenle Cuma namazı olarak tercüme edilen

ayeti biz çevirecek olursak:

62:09 Ey inananlar! (SÖYLEV İÇİN) Toplanma zamanı (gelip) BAĞLANTI /

SÖYLEV için çağrıldığınızda, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi

bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

"SALLA"YIN BAKALIM

Aşağıdaki tabloda çevirmenlerin salat konusunda nasıl köşeye sıkıştığını ve

cümlelerin anlam bütünlüğünü bozmamak için nasıl daldan dala sıçradıklarına

tanık olacaksınız:

Kelime Tezahür Çevirisi

75:31 ve 96:10. ayetlerde geçen kelimeler namaz

olarak

Salla 2

çevrilmiş.

Fesalla 1 87:15'de geçen kelime "namaz kıl" diye çevrilmiş.

Yusale 3 2:27, 13:21 ve 13:25'de geçen kelimeler

"birleştirmek,

bağlamak" olarak çevrilmiş.

Tusalli 19:103 ayetinde geçen kelime "dua et" olarak

çevrilmiş.

Fesalli 12:108'de geçen kelime "namaz kıl" olarak çevrilmiş,

halbuki "ikâme" fiili yok ayette.

Yusalli 2

33:43 ayeti "Allah ve melekleri insanlara destek

veriyor" diye çevrilirken 3:39'da Zekeriya "namaz

kılıyor."

Sallu 1 33:56 da geçen kelime "Peygambere destek olun /

88

Page 89: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İbrahim Yılmaz: Büyük Kandırmacahttp://www.gercek-islam.com

yüceltin" olarak çevrilmiş.

Yusallu(n) 2

33:56'da Allah ve melekleri Peygambere "destek

olurken", 4:102'de müminler seferde (!) "namaz

kılıyor."

Musalla (tekil) 1 2:125 ayetinde "namaz kılınan yer" olarak çevrilmiş!

Musallin

(çoğul)3

70:22, 74:43 ve 107:4 ayetlerinde "namaz yerleri"

olarak değil "namaz kılan insanlar" olarak çevrilmiş.

Salatu 1 62:9'da "namaz" olarak çevrilmiş.

Salateke 19:103 ayetinde geçen kelime "duan" olarak

çevrilmiş.

Salatuke 1

11:87'de "namazın" diye çevrilen kelime her ne

hikmetse insanların paralarıyla istediklerini yapıp

yapamamalarını bile etkilemektedir!

Salatehu 1 24:41'de kuşlar "dua" etmeyi öğrenmiştir.

89

Page 90: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Salatihi

m5

6:92, 23:2, 70:23, 70:34 ve 107:5

ayetlerinde kelimeler "namazları" olarak

çevrilmiş.

Page 91: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Salatühüm 8:35 ayetinde geçmiş ve "namazları" olarak

çevrilmiş.

Page 92: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Salava

ti2

9:99 ve 2:238 ayetlerinde geçen kelimeler

"namazlar" veya "dualar" diye çevrilmiş.

Page 93: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Salevatu

n2

2:157 ve 22:40 ayetlerinde geçmiş. 2:157'de

"bereketler" olarak çevrilirken, 22:40'da

"sinagoglar" olarak çevrilmiş!

Page 94: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

SECDE VE RÜKÛ

Bu iki kelimenin de anlamları uydurulan ibadete uyması için çarptırılmıştır.

Secde ve rükû Kuran'da boyun eğmek, saygı göstermek, teslim olmak, zihnen

secde etme olarak kullanılmıştır. Gelenekçiler de bunun doğru olduğunu kabul

ediyorlar ama nedense insanlara seslenilen ayetlerde bunu fiziksel bir diz çöküş /

secde olarak anlıyorlar! Kuran'da secde ve rükûnun fiziksel olduğuna dair hiçbir

delil mevcut değildir.

:سQQجد mütevazı, itaatkar; duyup itaat etmek; yere doğru eğilmek; kafayı

alçaltmak; methetmek; saygı göstermek

55:03-07 însanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti. Güneş ve Ay BÎR HESABA GÖRE

(HAREKET ETMEKTE) DÎR. BİTKİLER VE AĞAÇLAR SECDE EDERLER. Göğü Allah

yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.

22:18 GÖRMEZ MÎSÎN KÎ, GÖKLERDE OLANLAR VE YERDE OLANLAR, GÜNEŞ, AY,

YILDIZLAR, DAĞLAR, AĞAÇLAR, HAYVANLAR VE ÎNSANLARIN BÎRÇOĞU ALLAH'A

SECDE EDÎYOR; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir

kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.

"Görmez misin" sözü göklerde ve yerde olanların secdelerinin görünür olduğu

vurgulamaktadır. Eğer insanların secdesi fizikselse mantık olarak diğerlerinin de

secde ettiğini görüyor olmamız gerekirdi. Peki neden Güneş'in veya Ay'ın secde

ettiğini göremiyoruz? Gözlerimizde mi sorun var? Cevap basit; bu ayetler Allah'ın

yarattığı her şeyin O'nun iradesine teslim olduğundan, O'na saygı gösterdiğinden

bahsetmektedirler.

16:48-50 Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? ONUN GÖLGELERÎ,

küçülerek ve Allah'a SECDE EDEREK sağa sola döner. GÖKLERDE BULUNANLAR,

YERDEKÎ

CANLILAR VE BÜTÜN MELEKLER BÜYÜKLÜK TASLAMADAN ALLAH'A SECDE

EDERLER. ONLAR, ÜSTLERÎNDEKÎ RABLERÎNDEN KORKARLAR VE KENDÎLERÎNE

NE EMROLUNURSA ONU YAPARLAR.

Ayette secdenin şimdiki zaman / geniş zaman (yeSCuDu = secde eder / ediyor)

hali kullanılmış, göklerdeki ve yerdeki canlılar DEVAMLI Allah'a secde etmiyorlar.

Melekler Allah'a fiziksel olarak secde etmiyorlar, ayetten de anlaşılabileceği gibi

emirlerine uyarak teslim oluyorlar. Aynı şey nesnelerin gölgeleri için de geçerli.

Page 95: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

84:21 Böyleyken onlar acaba neden imana gelmezler? Onlar kendilerine KURAN

OKUNUNCA SECDE DE ETMEZLER. AKSÎNE, KÂFÎRLER YALANLIYORLAR.

Kuran her okunduğunda muhatabın secde etmesi için mi inmiştir? Ayette "secde

etmek" (saygı göstermek) yalanlamanın zıttına konmuş.

32:15 Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, BUNLARLA KENDÎLERÎNE

ÖĞÜT VERÎLDÎĞÎNDE, BÜYÜKLÜK TASLAMADAN SECDEYE KAPANIRLAR ve

Rablerine hamd ile şükrederler.

Örneğin bir sebepten dolayı benimle alay eden veya gülen birine inananların

birbirlerini alaya almamalarını tembihleyen ayeti (49:11) hatırlatırsam karşımdaki

kişi önümde secde mi eder yoksa Kuran'ın ayetlerine boyun eğip saygı mı

gösterir?

03:113 Hepsi bir değildir; Ehli Kitap içinde istikamet sahibi bir toplum vardır ki,

gece saatlerinde SECDEYE KAPANARAK ALLAH'IN AYETLERÎNÎ OKURLAR.

Ayetten okuma eyleminin secdede iken gerçekleştiği anlaşılmaktadır, ondan

sonra değil. Secdeye kapanarak kitap okuyabilen biri var mıdır? Hıristiyan ve

Yahudiler de Müslümanlar gibi secdeye mi kapanmaktadır?

07:161 Onlara denildi ki: Şu şehire (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden)

dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak istiyoruz" deyin ve KAPIDAN SECDE EDEREK

GÎRÎN ki hatalarınızı bağışlayalım. Îyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da

artıracağız.

Yahudiler kapıdan secde ederek mi girdiler yoksa teslim olarak, boyun eğerek mi?

12:04 Bir zamanlar Yusuf, babasına (Yakub'a) demişti ki: Babacığım BEN

RÜYAMDA ON BÎR YILDIZLA, GÜNEŞ VE AY'I BANA SECDE EDERLERKEN GÖRDÜM.

Güneş ve Ay fiziksel olarak Yusuf'a secde mi etmiştir yoksa emirlerine uyarak ona

teslim mi olmuştur?

13:15 Göklerde ve yerde bulunanlarda onların gölgeleri de sabah akşam ÎSTER

ÎSTEMEZ SADECE ALLAH'A SECDE EDERLER.

Secdeyi fiziksel olarak kabul edersek istemeden olan secdeyi nasıl açıklayabiliriz?

(Tekrar sürekli yapılan bir secde söz konusu: yeSCuDu)

Page 96: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Aynı şekilde rükûnun da bildiğimiz rükû olduğuna dair Kuran'da hiçbir delil yoktur.

Rükûnun anlamı alçak gönüllü olmak, tevazu gösterip kendini küçültmektir.

Kuran'da inanan kişilerin belli saatlerde rükû yapması gerektiğine dair hiçbir ayet

yoktur.

eğilmek; alçakgönüllülük, tevazu; alçalmak, tevazu göstermek, boyun : ركع

eğmek.

77:47-48 O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! Onlar, kendilerine

tevazü gösterin / boyun eğin denildiği zaman etmezler.

03:43 Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı

ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti. Ey Meryem! Rabbine itaat et; saygı

göster, tevazü edenlerle / boyun eğenlerle birlikte sen de et / eğ.

SORULAR

1. 68:43. ayette inkar edenlerin dirildikleri zaman secde etmeye

çağrılıcakları ve bunu yapamayacakları belirtilir, peki secde fiziksel

değilse niye yapamıyorlar?

68:42-43 Saktan keşfolunacağı (gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya konulup iş

büyümeye başladığı) gün secdeye davet edililirler, ama artık güçleri yetmez.

Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur. Oysa onlar, o secdeye sağ

salim iken davet ediliyorlardı.

Verdiğiniz ayet daha çok secdenin fiziksel olmadığını kanıtladı çünkü inkarcılar

secde etmedikleri için değil (ki belki putlara ediyorlardı bu bilinmez) Allah'a ve

hükümlerine saygı göstermediği için tıpkı ödevini yapmadan okula gelmiş ve

öğretmeninin karşısında utanç içinde dikilen bir çocuk gibi yere bakıp, zillet içine

düşecekler. Allah secde etme sınavına sokmayacak kimseyi.

2. 27:24. ayetteki Güneş'e ve Ay'a secde etmeyi nasıl açıklıyorsunuz?

Ayetteki secdenin fiziksel olup olmadığı "vecedtü" (buldum) kelimesinden

anlaşılmaktadır. Eğer secde fiziksel bir secde olsaydı "buldum" değil, "gördüm"

denirdi. Dahası ayette geçen "min duni" (-den başka, -in yanında) Güneş ile

birlikte Allah'a da secde edildiğini gösteriyor. Bu da savunulacak bir izah değil.

3. Secde genelde düşmek anlamına gelen "KHarra" ile kullanılıyor, bu

secdeyi fiziksel yapmaz mı?

Page 97: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Secdeye düşmek bir deyimdir, bunun delili Kuran'ın tam kendisidir...

32:15 Bizim ayetlerimize o kimseler inanır ki, onlarla kendilerine öğüt

verildiğinde, secdelere kapanırlar (KHARRU SÜCEDEN) ve hiç böbürlenmeyerek

Rablerine hamt ile tespih ederler.

25:73 Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında, kör ve sağırlar gibi onlar

üzerine düşmezler / kapanmazlar (LEM YEKHIRRU).

İki ayeti karşılaştırdığımızda "secdeye düşmenin", "Allah'ın ayetlerine karşı kör ve

sağır kesilmemekle" aynı manada kullanıldığını görebiliriz.

12:100 Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar

(VE

KHARRU LEHU)...

Yusuf'un ana ve babası tahttayken nasıl olur da secdeye düşmüşlerdir?

4. On yedinci Surede ağlayarak çeneleri üstüne secde ederler diyor,

bunu nasıl

anlamalıyız?

İlginçtir ki ümmi (kutsal kitaplardan haberi olmayan) peygambere secde emri

geliyor fakat secdenin nasıl yapılacağını dair hiçbir ayet inmiyor. Örneğin bazı

kültlerde saygı göstermek için göbek üstü secde edilir. Kuran'da geçen secdeye

yorumlanacak ayet ise mezhepçileri üzecek türden. Bu ayete göre alın bölgesi

değil, çenenin üstüne "düşmek" gerekir.

Kul aminu bihı ev la tü 'minu innellezıne utül ılem min kablihı iza yütla aleyhim

yehırrune lil ezkani sücceda

17:107 De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim

verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar."

Ve yehırrune lil ezkani yebkune ve yezıdühüm huşua

17:109 Ağlayarak çeneleri üstü düşerler; o onların huşûunu arttırır.

Kuran deyimsel ifadelerle doludur (kulaklarında ağırlık, kalplerinde örtüler...). Olan

bu vakayı ancak çenenin vücudun belli bir bölgesine düşmesi olarak

yorumlayabiliriz. Ayette "yer, zemin" gibi kelimeler yok, sadece "çenelerinin

Page 98: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

üstüne düşerler" geçiyor. Örneğin başını eğip ağlayan birinin çenesi göğsünün

üzerine düşer.

5. 17:79'da geçen teheccüd namazı nedir?

17:79'da namaz (salat) diye bir kelime geçmez, "tehecced"'in kökü "uyanık

olmak, geceyi yatmadan geçirmek" anlamlarına gelir. Ayetin daha doğru çevirisi

şöyle olmalı:

17:79 Ve gecenin bir kısmında sana özgü olmak üzere ONUNLA (KURAN'LA)

uyanık olacaksın. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması

umulur.

6. 2:238'de geçen kıyam kelimesi nedir?

...ve kumu lillahi kanitın

Ve Allah için / Allah'a bağlı olarak dikilin / ayakta durun.

Kimse namazında çakı gibi yerinde dikilmiyor, ayakta durmak ancak söylev

anlamıyla mümkün.

KIBLE

02:142 İnsanlar içinden bazı beyinsizler (süfehau): "Onları, yönelmekte oldukları

kıbleden (yönden / odaktan) (ÇOKTANRICILIK) ne çevirdi?" diyecekler. De ki:

"Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini DOĞRU YOLA kılavuzlar."

İnkarcıların arasından bazıları, Hz. Muhammed'e İslam'ı seçmiş kişilerin neden

yönelmekte olduklarından (politeizm) çevrildiğini soruyor ve peygambere "Allah

dilediğini doğru yola kılavuzlar" demesi emrediliyor.

02:143 İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze

tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, üzerinde olduğunu kıble

(yön / odak) haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden

ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir.

Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah

öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.

Kıblesinden (politeizm) dönüp inanan kişilere daha sonra Allah yeni bir kıble

(İbrahim'in inancını, monoteizmi) gösterip bununla onları test ediyor.

Page 99: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

02:130 Öz benliğini beyinsizliğe (sefihe) itenden başka kim, İbrahim'in

milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o,

âhirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

02:144 Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz.

Hoşlanacağın bir kıbleye (yöne / odak noktasına) seni elbette döndüreceğiz. Artık

yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram

yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek

olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.

Peygamberin gitmesi gereken odak noktası belirlendikten sonra Allah onun için

yeni bir kıble belirleniyor: Mescidi Haram...

22:25 Küfre sapanlar, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Hem sürekli içinde kalan hem

dışarıdan gelen TÜM İNSANLAR İÇİN OLUŞTURULAN Mescid-i Haramdan da geri

çeviriyorlar. Kim orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona acıklı bir azabı

tattıracağız.

Yukarıdaki ayette bugün Müslümanların kıblesi olan Mescidi Haram'ın TÜM

İNSANLAR İÇİN yapıldığı yazıyor? Bu bir önceki ayetle tezat oluşturmaz mı?

Unutmayın Kuran'ın hiçbir yerinde Mescidi Haram'a doğru dua etme gibi bir emir

yok. Camide, evde, namaz kılarken DEĞİL nerede olursanız olun buraya dönün

emrediliyor. Bir yöne doğru dua edenler sadece ZAN izliyorlar.

02:145 Yemin olsun, Ehli kitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin

kıblene (yönüne / odak noktana) uymazlar; sen de onların kıblesine

uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin

sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman

kesinlikle zalimlerden olursun.

Ehli Kitabın Kıblesi:

04:171 Ey Ehli kitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında

gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve

kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve

resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah

Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O.

Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.

09:30 Yahudiler: "Uzeyr, Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih,

Allah'ın oğludur." dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkâr

Page 100: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

edenlerine sözlerine benzetme yapıyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da yüz geri

çevriliyorlar!

09:31 Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem

oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına kulluk

etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak

koştuklarından arınmıştır O.

Ehli Kitabın kıblesi (odak noktası) de kendi yarattıkları, Musevilik ve Hıristiyanlıktır.

KURAN IŞIĞINDA MESCİT

Kökü سجد (sin-cim-dal -anlamları için rüku ve secde konusuna bakın-) olan

mescit kelimesinin Kuran'daki kullanılışına baktığımızda bunun fiziksel bir binayı

değil, içimizde oluşturduğumuz bir yapıyı belirttiği ve aynı "Allah yolunda" gibi bir

mecazi anlam içerdiği anlaşılmaktadır. Buna göre mescit'in muhtemel çevirisi

"secde edilen yer" değil, (içimizde oluşturduğumuz Allah'ın yasalarına) itaat

davranışı; (Allah'ın yasalarına) uyma, riayet hali olmalıdır. (Allah'ın emirlerine)

"İtaat yapısı, riayet kurumu" gibi alternatif çevirilerde mümkündür ki bunlar daha

gerçekçidir çünkü bu YAPI içimizdedir ama biz kulağa hoş gelmesi açısından

örneklerimizde "itaat davranışı" çevirisini kullanacağız.

Sure 18 Ayet 21

Ve kezalike a'serna aleyhim li ya'lemu enne va'dellahi hakkuv ve ennes saate la

raybe fıha iz yetenazeune beynehüm emrahüm fe kalübnu aleyhim bünyana

rabbühüm a'lemü bihim kalellezıne ğalebu ala emrihim lenettehızenne aleyhim

mescida

18:21 Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah'ın vadinin hak

olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler. Hani onlar aralarında

Ashâb-ı Kehfin durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üzerlerine bir bina yapın.

Rableri onları daha iyi bilir." Onların durumuna vâkıf olanlar ise: "Bizler, kesinlikle

onların yanıbaşlarına bir mescit yapacağız" dediler. (Diyanet) ...

lenettehızenne aleyhim mescida

... "Üzerlerine mutlaka bir mescit edineceğiz." (Yaşar Nuri Öztürk)

... "Biz muhakkak bunların üzerine bir mescit yaparız."... (Elmalılı Hamdi Yazır)

... "Onların üstüne bir mescid yapacağız,"... (Edip Yüksel)

Page 101: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

اخز (ehaze / ettehıze) اتخز/ : almak, kabul etmek; cezalandırmak, başına bela

olmak; ele geçirmek; ele alıp düzenlemek; edinmek; tutmak, bağlı olmak,

benimsemek, izlemek, taklit etmek; kullanmak, yararlanmak

Aynı Kelimenin Kuran'daki Diğer Kullanımları

12.21 Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak,

kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de

evlat ediniriz onu / evlat olarak alırız ( nettehızehu veleda

)." İşte bu şekilde biz Yûsuf'a yeryüzünde imkân verip o

toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu

öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib'dir/kendi emrine

hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.

4.118 Allah o şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: "Senin kullarından

belirli bir pay elbette alacağım ( ettehızenne ). "

Bu kelime hiçbir sözlükte yapmak veya inşa etmek anlamına gelmiyor. Peki doğru

çeviri nasıl olmalıydı?

... Onların üzerindeki İTAAT DAVRANIŞLARINI / RİAYET HALİNİ taklit edeceğiz /

bundan yararlanacağız.

Peki bu itaat davranışı ne idi?

18.14 Kalpleriyle aramızda bir bağ kurduk/kalplerini dayanıklı kıldık. Kalkıp şöyle

dediler: "Rabbimiz, göklerin ve yerin rabbidir. O'NDAN BAŞKA HİÇBİR İLAHA

YAKARMAYIZ. Aksini yaparsak saçma söz söylemiş oluruz."

Konuşmada mağaranın çevresine mescit dikmek gibi bir şey önerildiğini

düşünmek makul değil hatta gülünçtür.

Sure 7 Ayet 29 ve 31

Kul emera rabbı bil kıstı ve ekıymu vücuheküm ınde külli mescidi v bedeeküm

teudun 07:29 De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi

O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi

(yine O'na) döneceksiniz. (Diyanet) X Çelişkinin önüne geçmek için mescit

kelimesi tamamen atlanmış!

..."Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun... (Yaşar Nuri Öztürk)

Page 102: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

..."Rabbim adaleti emretti. Her mescitte yüzleriniz doğru tutun... (Elmalılı Hamdi Yazır)

... "Rabbim adaleti emreder. Her mescitte (ibadet yerinde) dini sadece O'na ait kılarak O'na yalvarın.

(Edip Yüksel)

ekıymu vücuheküm ınde külli

mescidi Yüzlerinizi her mescide

doğru yöneltin.

Bütün çeviriler birbiriyle çelişiyor ve kasıtlı olarak orijinal metinden sapılmış.

Mekke'de (ayet Mekke'de iniyor?) bir tane bile Mescit yokken Hz. Muhammed ve

izleyenleri nasıl oldu da HER MESCİDE doğru yüzlerini çevirebildiler? Mescidi

fiziksel bir yapı olarak düşünürsek ona yönelmek demek namazı camii dışında

kılmak demektir çünkü camii içinde mescide değil duvarlara yöneliyoruz!

Yine fiziksel olarak düşünürsek her mescide doğru dönmenin manası ve yararı

nedir?

07:29 De ki: Rabbim adaleti emretti. Yüzlerinizi HER İTAAT DAVRANIŞINA / RİAYET

HALİNE DOĞRU YÖNELTİN ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi

yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz.

Ya benı ademe huzu z ı neteküm ı nde külli mescidiv ve külu veşrabu ve la tüsrifu innehu la

yühıbbül müsrifın

07:31 Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin,

için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

... Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın... (Yaşar Nuri Öztürk)

... her mescide gittiğinizde süzünüzü tutunun... (Elmalılı Hamdi Yazır)

... mescitlere giderken süsleniniz... (Edip Yüksel)

Ayet tüm insanlara sesleniyor, inanmayanlar bu ayeti nasıl uygulamışlardır ve

hangi mescide gitmişlerdir? O zamanlar bir tane bile mescit olmayan Mekke'de bu

ayet niye inmiştir?

07:31 Ey Adem oğulları! Her İTAAT DAVRANIŞINDA / RİAYET HALİNDE süslerinizi

alın; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Bir sonraki ayet bu ayete açıklık getiriyor:

07:32 De ki: Allah'ın KULLARI için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı?

De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen

bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.

Page 103: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Sure 17 Ayet 7

İn ahsentüm ahsentüm li enfüsiküm ve in ese'tüm feleha fe iz cae vadül ahırati li yesuu vücuheküm

ve li yedhulül mescide kema dehaluhü evvele merrativ ve liyütebbiru ma alev tetbıra

17:07 Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize

etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler,

daha önce girdikleri gibi

yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi

büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).

Yahudilerin düşmanları henhangi bir mescide değil, Yahudileri yenmek için

birbirleriyle "itaat davranışına / riayet haline" girmişler.

Sure 9 Ayet 17, 18, 107 ve 108

Ma kane lil müşrikıne ey ya'müru mesacidellahi şahidıne ala enfüsihm bil küfr ülaike habitat

a'malühüm ve fin nari hüm halidun

09:17 Allah'a ortak koşanlar, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik

ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etme selâhiyetleri yoktur. Onların bütün

işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır. (Diyanet)

Ma kane lil müşrikıne ey ya'müru mesacidellahi

Allah' ın mescitlerini onarmak müşriklerin (ortak koşanların) işi değildir.

Mescid'in tamirini üstlenen kişinin inanan biri olduğunu ve müşrik olmadığını biz

nasıl bilebiliriz? Kalplerin içini bilen yalnızca Allah değil midir?

09:101 Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından

birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet

kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki

kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba

itileceklerdir.

İnnema ya'müru mesacidellahi men amene billahi vel yvmil ahıri ve ekames salate ve atez zekate

ve lem yahşe illallahe fe asa ülaike ey yekunu minel mühtedın

09:18 Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı

dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar

eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.

Page 104: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

;ikamet etmek, içinde kalmak; tamir etmek, imar etmek; yaşanabilir yapmak :عمر

(bir yeri) iskân etmek; dini bir ziyaret yapmak

09:17 Ortak koşanlar, nefislerinin küfürlerine şahit olurlarken, Allah'ın

İTAAT

DAVRANIŞLARININ / RİAYET HALİNİN İÇİNDE OLAMAZLAR / (İÇİNİ)

DOLDURAMAZLAR.

09:18 Allah'ın İTAAT DAVRANIŞLARINI / RİAYET YASALARINI ancak Allah'a ve

ahiret

gününe iman eden, BAĞLILIĞI GERÇEKLEŞTİREN, ARINMA GÖSTEREN ve Allah'tan

başkasından korkmayan kimseler DOLDURUR. İşte doğru yola ermişlerden

olmaları umulanlar bunlardır. (X Başta açıkladığımız gibi mecazi bir anlatım söz

konusu, mescit secde edilen / itaat edilen yer demektir ve bu yer içimizdedir.)

Vellezınettehazu mesciden dırarav ve küfrav ve tefrıkam beynel mü'minıne ve irsadel li men

habellahe ve rasulehu min kabl ve le yahlifünne in eradna illel husna vallahü yeşhedü innehüm le

kazibun

09:107 (Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr

etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı

savaşmış olan adamı beklemek* için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten

başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki

Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. (Diyanet)

gözlemek, izlemek, gözetlemek : رصد

Bir mescit inananlara nasıl bir zarar verebilir?

Bir mescit inananlar arasında nasıl bir bölünme yaratabilir?

Bir mescit inkar etmek için nasıl inşa edilebilir?

Bir mescit gözlem yeri olarak nasıl kullanılabilir?

09:107 Ve İTAAT DAVRANIŞLARINI / RİAYET HALİNİ zarar vermek ve inançsızlık ve

müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşmış

olanları gözlemek için KÖTÜYE KULLANANLAR var ve (bununla) iyilikten başka

birşey istemedik, diye yemin ediyorlar. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı

olduklarına şahitlik eder.

İTAAT DAVRANIŞLARI maskesi altına girmiş birkaç müşrik, müminlerin arasına

karışarak Peygamber ile savaşanların her hareketini izlemişler müminler arasında

bölünme yaratmaya çalışmışlar ve yakalandıklarında kötü bir niyetleri olmadığını

Page 105: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

söylemişlerdir. Müminleri bölmek için bir mescit inşa ettiklerini düşünmek

mantıksızdır.

La tekum fıhi ebeda le mescidün üssise alet takva min evveli yevmin ehakku en tekume fihi fıhi

ricalüy yühıbbune ey yetetahheru vallahü yühıbbül müttahhirın

09:108 Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit

(Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi

seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever. (Diyanet)

Böyle bir mescitte sakın namaza durma!... (Yaşar Nuri Öztürk)

Onun için kesinlikle orada namaza durma!... (Elmalılı Hamdi Yazır)

Böyle bir yerde ebediyen namaza durma... (Edip Yüksel)

La tekum fıhi

Onun içinde (ayakta) durma!

ehakku en tekume fıhi

Onun içinde (ayakta) durman daha uygundur

Tüm çevirmenler ayette "ayakta durmak" fiilini orijinal metinde salat kelimesine

rastlanmamasına rağmen "namaza durmak" olarak çevirmiş. İlginç olan ise

Peygamberimizin mescitte namaz kılması değil, durması dahi yasaklanmıştır!

Dünya üzerinde takva ile inşa edilen mescit var mıdır ve bu ne demektir? İçindeki

insanların temizliği beden temizliği mi yoksa ruhsal bir temizlik mi?

Ve ma kane cevabe kavmihı illa en kalu ahricuhüm min karyetiküm

innehüm ünasüy yetetahherun

07:82 Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını)

memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen

insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı.

108. ayetteki mescidin işlevi açıktır: insanları günahlarından arındırmak ve dünya

üzerinde bunu yapabilen bir cami yoktur.

09:108 Asla onun içinde durma (X bir önceki ayette bahsedilen SAHTE RİAYET

YAPISININ İÇİNDE) İlk günden takva üzerinde kurulan İTAAT DAVRANIŞI / RİAYET

HALİ içinde durman için daha uygundur. İçinde temizlenmek isteyenler vardır ve

Allah temizlenenleri sever.

E fe men essese bünyanehu ala katva minallahi ve rıdvanin hayrun em men essese bünyanehu ala

şefacürufin harin fenhara bihı fı nari cehennem vallahü la yehdil havmez zalimın

Page 106: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

09:109 Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır,

yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp

cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

Ayet kişisel bir binadan (bünyane-hu) söz ediyor. Toplumdaki herkes kendine ait

bir mescit inşa edemez, ayet yine mecaz bir anlam taşıyor. Kişinin "kendisiyle

birlikte cehennem ateşine yuvarlanan" bina, içinde oluşturduğu metaforik binadır.

La yezalü bünyanühümlezı benev rıbeten fı kulubihim illa en tekattaa kulubühüm yallahü alımün

hakım

09:110 Yaptıkları bina, (ölüp de) kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerine

devamlı olarak bir kuşku (sebebi) olacaktır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.

Yapılan bir bina kimseye bir kuşku sebebi olmaz.

Sure 2 Ayet 114 ve 187

Ve men azlemü mimmem menea mesacidellahi ey yüzkera fıhesmühu ve sea fı harabiha* ülaike ma

kane lehüm ey yedhuluha illa haifın * lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün azıym

02:114 Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların

harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak

korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için

dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır. (Diyanet)

den başka- : (illâ) اال

korkanlar, sakınanlar (fâilün yapısı kelimeye bir işi yapan anlamı : (hâifin) خائفين

katar. Örn: ketebe: o yazdı, kâtibun: yazan, katip)

Ayette göze çarpan en büyük yozlaşma "illâ hâifîn" (korkanlar hariç) sözcüğünün

"ancak korku içinde" olarak çevrilmesi.

02:114 Allah'ın İTAAT DAVRANIŞLARINI / KURUMLARINI, içlerinde O'nun ismini

hatırlamayı yasaklayandan ve yıkılması için uğraşandan daha zalim kimdir!

Onların ona girmeleri mümkün değildir, (Allah 'tan) SAKINANLAR HARİÇ...

İtaat davranışları sadece Allah'tan korkanlar içindir, korkmayan bir kişi bu yapıya

giremez.

Ühılle leküm leyletes sıyamir rafesü ila nisaiküm* hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn*

alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm* fel

anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm * ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül

Page 107: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri sümme etimmüs sıyame ilel leyl* ve la tübaşiruhünne

ve entüm akifune fil mesacid* tilke hududüllahi fe la takrabuha* kezalike yübeyyinüllahü ayatihı lin

nasi leallehüm yettekun

02:187 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için

birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük

ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde)

onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği

(aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için,

sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz

zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu

sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki

korunurlar.

... Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. (Yaşar Nuri

Öztürk)

... Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide bulunmayın. (Elmalılı Hamdi

Yazır)

... Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ilişkide bulunmayın. (Edip Yüksel)

devamlı bir yerde kalmak, -den ayrılmamak, kendini : عكف kökü (âkifûn) عاكفوان

bir yere kapatmak; (kendini bir şeye) adamak;

Âkifûn Kelimesine Kuran'dan Referanslar:

İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha akifun

21:52 Babasına ve halkına, "Kendinizi adadığınız bu heykeller de neyin

nesidir," dedi.

Kalu na'büdü asnamen fe nezallü leha akifın

26:71 "Putlara tapıyoruz ve onlara kendimizi adamışız" diye cevap

verdiler.

Âkifûn'un anlamı "itikâf edenler" değil "kendini bir şeye adayanlar"dır. Ayete göre

herkesin itikâf için kapanacağı mescitlerde cinsel ilişki kurmayı düşünmek bile

saçmalıktır ve bunun hatırlatılma gereği nedir?

Ayetin ilk kısmında kirli olmaları dışında kadınlara yaklaşılabileceği söyleniyor. Bu

da demektir ki geceleyin bir İTAAT DAVRANIŞI mevcut değil ama oruç süresince

(seherden akşama kadar) kadınlara yaklaşmama da başka bir İTAAT

DAVRANIŞIDIR. Oruç Kitap Ehline de farz kılınmış ve akşamleyin kadınlara

yaklaşmak yasaklanmıştı. Daha sonra Allah inananları affedip ve bu sınırı sadece

oruç süresine çekmiştir.

Page 108: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid

Ve onlara İTAAT DAVRANIŞLARINA / RİAYET HALİNE KENDİNİZİ ADAMIŞKEN

yaklaşmayın.

Sure 22 Ayet 40

Ellezıne uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa ey yekulu rabbünellah ve lev la defullahin nase

badahüm bi badıl lehüddimet savamiu ve biyeuv ve salevatüv ve mesacidü yüzkeru

fıhesmüllahi kesıra ve le yensurannellahü mey yensuruh innellahe le kaviyyün azız

22:40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere

yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini)

diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol

bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah,

kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç

şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.

Anahtar Kelimeler:

8 ciltlik Lanes sözlüğüne göre bu kelime oruç tutmak anlamına : ('savâmiu) صوامع

gelen

!kökünden geliyor ve anlamı "sıkça tutulan oruçlar", "manastır" değil (sâme) صام

('biyeu) بي��ع : sözlük anlamı "sinagoglar ve kiliseler" olarak verilmiş ama bu

kelimenin tekil halinin anlamının "alışveriş, satış, pazarlık" olması garibimize gitti.

Kelimenin kökü ,da "satmakباع ticaret yapmak ve satın almak" anlamlarına

geliyor. Sinagog ve kilise gibi yerlerin böyle bir kökün altında verilmesi çok ilginç.

Kelime "alışverişler, pazarlıklar" anlamına geliyor.

altüst olmak; kırılmak; yıkılmak; parçalara ayrılmak :هدم

Hatırlatmak gerekirse çevirmenlere göre:

Salavat "bereket" anlamına geliyor (2:157),

Salavat "namaz" anlamına geliyor (2:238, 23:9),

Salavat "dualar" ve "yakarışlar" anlamına geliyor (9:99, 9:109),

Salavat "sinagoglar" anlamına geliyor (bu ayette yani 22:40).

Ayete ve çevirmenin yorumuna göre kelimenin anlamı değişiklik gösteriyor. Artı

"biyeu'" sözlüklere göre hem "kiliseler" hem "sinagoglar" anlamına gelebiliyor

ama hatırlarsanız 17:07inci ayette Allah, Yahudilerin düşmanlarına mescide

girmeleri için (dikkat edin ayette spesifik bir mescit ismi geçmiyor) izin vermişti.

Page 109: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Peki neden bu ayette Yahudiler için başka bir ibadet yerinin adı geçiyor? Daha da

önemlisi manastırlarda Allah'ın ismi anılıyor mu? Sinegoglarda anılıyor mu? Yoksa

genellikle Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın ismi anılan kiliselerde mi anılıyor? Dininizde

fırkalara bölünmeyin diyen Allah niye tüm ibadet yerlerinin ismini sayıyor ve buna

zemin hazırlıyor?

22:40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere

yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini)

diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, Allah' ın bol bol hatırlandığı SIKÇA

TUTULAN ORUÇLAR, PAZARLIKLAR, BAĞLILIKLAR / YÜKÜMLÜLÜKLER ve İTAAT

DAVRANIŞLARI heba olurdu. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere

muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.

DİĞER İKİ YOZLAŞMA: MESCİDİ HARAM VE MESCİDİ AKSA

"Mescidi Haram" ve "Mescidi Aksa" kelimeleri geleneksel yorumlara göre

Kuran'da özel isim olarak kullanılmıştır. Ancak, bu yorumlar mezhepçiler için

sorun olmaktan öteye gitmemektedir.

Örneğin, "Mescidi Aksa" diye bilinen yerin alanı Ömer Bin Hattâb'ın

zamanına kadar 600 yıl boyunca çöplük alanı olarak kullanılmış ve daha sonra

Ömer bu alana ağaçtan bir yapı inşa etmiştir. Arkeologlara göre Ümeyyed Halife,

Abd-ül Melik-ibn-i Mervar milattan sonra 691 yılında inşaata başlamış ve El-Velid

(705-715) bugün Mescidi Aksa olarak bildiğimiz yeri tamamlamıştır. Kuran' ın

inişinden yıllar sonra inşa edilen bu yapı mezhepçiler için sıkıntı yarattığından olsa

gerek bu kelimeyi özel isim olarak kabul etmeyip bir mescit olarak kabul edenler

türedi. Kendilerini ne kadar haklı çıkarmaya çalışsalar da unuttukları şey "en

uzak" anlamına gelen "El-Aksa"'nın bulunduğu konum bakımından yorumlarıyla

uyuşmadığıdır.

Mescid'in anlamını artık hepimiz az çok biliyoruz bu nedenle bu kelimenin

anlamını da tahmin etmek hiç de zor değil. Mescid yine "İTAAT KURUMU /

DAVRANIŞI" anlamına gelirken "Haram" da hepimizin bildiği üzere "yasak"

demektir. İkisi birleştiğinde şu anlam çıkar: "Yasağa itaat/saygı

davranışı/yapısı/kurumu." Bu yapı da aynı mescid gibi içimizde. Biz çevirilerimizde

kısaca "yasaklara riayet/itaat" anlamını kullanacağız.

Sure 2 Ayet 144, 149, 150, 191, 196 ve 217

02:144 (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu

(yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir

kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey

Page 110: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa

çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi

bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.

02:149 Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına

çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan

habersiz değildir.

KIBLE namaz için dönülen yön ve Mescidi Haram da dönülecek istikamet ise KIBLE

EVLER olduğunda ne tarafa dönülecek?

Ve evhayna ila musa ve ehıyhi en tebevvea likavmiküma bi mısra büyutev vec'alu büyuteküm

kıbletev ve ekıymus salah ve beşşiril mü 'minın

10:87 Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve

evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey

Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik. (Diyanet)

...evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın... (Yaşar Nuri Öztürk)

...evlerinizi kıble tarafına yapın... (Elmalılı Hamdi Yazır)

...evlerinizi tapınak yapın... (Edip Yüksel)

vec'alu büyuteküm kıbleten

ve evlerinizi kıble yapın

Her ayette kıble diye çevrilen kelime "namaz kılınacak yerler" oldu! Çok ilginç!

Yukarıdaki ayette (2:144) namaz kılarken Mescidi Haram'a dönün diye bir emir

yok, eğer Allah bunu kastetmiş olsaydı bunu direkt olarak belirtirdi. Allah

emirlerini dile getirirken kelime kıtlığına girmez. Basitçe "NEREDE OLURSANIZ

OLUN NAMAZ KILARKEN MESCİDİ HARAM'A DÖNÜN" diye emredebilirdi. Allah

neden bu ayette Salat kelimesini atlamış? Niye çevirmenler namaz kelimesini

parantez içine eklemek zorunda kalmış? Çünkü Allah zaten o zamanlar orada bile

bulunmayan fiziksel bir binadan bahsetmiyor.

Hz. Musa'nın kıblesi ne taraftı? Kudüs mü yoksa Mısırdaki evler mi? İsrailoğulları

hangi tarafa doğru dua ettiler? Kuran'ın hiçbir yerinde, Yahudilerin ve

Hristiyanların Kudüs'e doğru dua ettiklerini kanıtlayacak bir ayet yok ve

müslümanların da MESCİDİ HARAM'A DOĞRU

DUA ETMELERİ İÇİN BİR EMİR YOK.

Biliyorsunuz ki Mekke'de put dolu taş yapıdan başka bir mâbed yoktu.

Page 111: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

02:150 (Evet Resulüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i

Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki,

aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde

(kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız

benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu

bulasınız. (Diyanet)

Salat (çevirmenlere göre namaz) kelimesi ayette geçmiyor, bu sadece

çevirmenlerin bir hüsnükuruntusu. Bunlar ayet üzerinde anlamı değiştirebilecek

eklemeler yapma icazetini kimden almışlardır yoksa Allah' ın sözleri eksik midir?

02:191 Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi

çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.

Mescid-i Haramda onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer

onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası

böyledir.

Ayet Medine'de iniyor ve Mescidi Haram kilometrelerce uzakta. Yozlaşmış

çevirilere güvenecek olursak, inananların Mescidi Haram'da savaşmaları yasak

fakat eğer saldırıya uğrarlarsa savaşabilirler. Daha önce de açıkladığımız gibi

Mescidi Haram daha yapılmamıştı bu nedenle Medine'deki inananların Kabe'ye

girip putların önünde namaz kılarken kafirlerin saldırılarına uğrayacaklarını

düşünmek mantıksızdır.

02:191 Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları

yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür ve

YASAKLARA RİAYETTE sizle savaşmadıkça onlarla savaşmayın. Eğer onlar size

karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.

YASAK AYLARDA SAVAŞMAMA EMRİNE (mescidi haram) inananlar tarafından

dikkat edilmeli ancak inanmayanların savaş açması durumunda inananların

kendilerini savunup saldıranları öldürme hakkı var.

02:196 Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız

kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş

etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç

veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin

olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına

gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç,

memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on

gündür. ( zalike li mel lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram ) Bu

Page 112: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan

korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır.

;bulunan, hazır, mevcut; hazır, hazırlıklı; şuanki, şimdiki; katılmak : (haDZır) حضر

iştirak etmek; şimdiki zaman; bugün; şimdi

Bu ayet indiğinde sadece Kabe denilen taş yapı mevcuttu, Mescidi Haram diye bir

cami yoktu.

...Bu söylenenler, ailesi YASAKLARA RİAYETTE BULUNMAYANLAR içindir...

02:143 İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resulün de size şahit olması

için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi

(Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden

ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına

elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah

insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.

Hz. Muhammed Mekke'den hicret ettikten sonra Allah YASAKLARA RİAYET

KURUMUNU belirledi ve bu Peygamberi izleyenler için bir test niteliğindeydi. Bu

kısıtlamalara hazır olmayan inananlar oldu ve yalnızca Allah tarafından rehberlik

edilen kişiler bunları hemen kabul etti.

Yes'eluneke aniş şehril harami kıtalin fıh* kul kıtalün fıhi kebır* ve saddün an sebılillahi ve küfram

bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu ındellah* vel fitnetü ekberu minel katl* ve la

yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta* ve mey yertedid minküm an dınihı

fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahırah* ve ülaike ashabün nar*

hüm fıha halidun

02:217 Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda

savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr

etmek, Mes-cid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise

Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir

günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı

savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların

yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve

orada devamlı kalırlar.

Yes'eluneke aniş şehril harami

Sana yasak ayı soruyorlar

kıtalin fıh

İçinde savaşmayı / öldürmeye çalışmayı (yasak ay; avlanma yasağı olan kavuran

dolunay ayıdır. )

Page 113: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kul kıtalün fıhi kebır

De ki onda savaşmak / öldürmeye çalışmak büyük (bir günahtır)

ve saddün an sebılillahi

Ve Allah' ın yolundan uzak tutmak

ve küfram bihı

Ve ona inanmamak (Allah' ın yoluna)

vel mescidil harami

Ve Mescidi Haram

ve ıhracü ehlihı

Ve (onun) insanlarını çıkarmak minhü

ondan

ekberu ındellah

Allah katında daha büyük (bir günah)tır.

vel fitnetü ekberu minel katl

Ve fitne de öldürmekten büyük (bir günah)tır.

Mescidi Haram'da kalan insanlar kimlerdir? İlk ne zaman inananlar Mescidi

Haram'dan çıkartılmıştır? İnsanları evlerinden, yurtlarından çıkarmak mümkündür

fakat kişiyi ORALIKTA BİR TANE MESCİT BİLE YOKKEN onun içinden çıkarmak

nedir?

Diyanet'e göre:

VE KÜFRAM Bİ Hİ: Ve Allah'ı inkar etmek

Bu çeviri doğru mudur? Doğrusu "Allah'ı inkar etmek" mi olacak yoksa "onu inkar

etmek" mi? Cümlenin öznesi Allah' ın yolu ve mescidi haram olduğu için "onu

inkar etmek" ALLAH'IN YOLUNU VE MESCİDİ HARAMI İNKAR ETMEKTİR. Orada bile

olmayan bir mescidi inkar etmek mümkün müdür? Bir mescidi inkar etmek günah

olabilir mi?

Doğru çeviri şöyle olmalı:

02:217 Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda

savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, ONU (ALLAH

YOLUNU) ve HARAMLARA İTAATİ inkar etmek ve ONDAN (ALLAH'IN YOLU VE

HARAMLARA İTAATTEN) insanları çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır.

05:01 Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken ( ENTÜM

HURUM ) avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında

kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı. Allah dilediğine hükmeder.

Page 114: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

05:02 Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a

hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını

arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin.

İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir

topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın

yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine

yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.

Çevirmenler yine orijinal metinden sapıp ateşle oynuyorlar.

siz (çoğul) : (entüm) انتم

yasak, yasaklanmış; kutsal; saygıdeğer : (hurum) حرم

Kurandan Referanslar:

09:05 Haram (YASAK) aylar ( EŞHÜRUL HURUM ) çıkınca müşrikleri bulduğunuz

yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde

oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık

yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.

09:36 Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların

sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram ( HURUM ) aylarıdır. İşte bu doğru

hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize

zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı

topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.

Çevirmenlere göre Kuran'ın her yerinde yasak olarak tercüme edilen kelime Mâide

Suresinde ihram oluyor. Önemli bir nokta ise "ihram" kelimesinin türevi haram

değildir ve bu kelime Kuran'nın hiçbir yerinde geçmez, bu da çevirmenlerin bir

fantazisidir.

Ayet sanılanın aksine Hac ve Ümre'den değil AVLANMADAN bahsediyor. Hacca

gidenler Mekke'nin çöllerinde avlanacak değiller zaten.

Allah ve Peygamber düşmanları, Arap olmayanlara idollerini ziyaret ettirip

taptırabilmek için birkaç kelimenin daha anlamıyla oynamış, işte bunlardan

birkaçı...

Diğer Anahtar Kelimeler:

Page 115: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

(hede) هدى : rehber olmak, yolu göstermek, doğru yolu izlemek; doğru yolda

(giden); davranış şekli/tarzı/üslubu; hediye; bağış, adak, kurban

"Hedi’" kelimesinin rehber ve hediye gibi yananlamları vardır. Örneğin 27:35-36.

ayetlerdeki "hediyet" kelimesi Türkçe'deki gibi bir hediyeyi anlatır. 5:95 ve 97.

ayetlere bakarsak kurban anlamının bağlama uymadığı görülecektir. Kuran'da

kurban bayramı diye birşeye rastlanmaz, bu "bayram" da çoğu şey gibi

muhtemelen daha sonra Arap putperestlerinin etkisiyle İslam'a girmiştir. Şu ayet

buna bir örnektir:

06:136 Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay

ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza)

dediler. ORTAKLARI için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah

için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?

Kabe diye anılan put için kurban edilen hayvanlar maalesef Allah'a ulaşmıyor...

;birşeyi, ipi, kolyeyi, yakayı, bileziği çevirdi/bürktü : قلد kökü (çoğul) (kalaid) قالئد

deri parçası; sandal; sulanmış toprak; başkan veya yönetim büroları; otorite; emir

verme şekli; bir şey zorla kabul ettirmek; yönetim

"Kalaid" kelimesi geleneksel olarak gerdanlık diye çevrilse de onun türevi

"mekalid" kelimesi 39:63 ve 42:12 ayetlerinde "mutlak hakimiyet" anlamlarında

kullanılmıştır. Yine bu kökten türeyen "tekalid" kelimesi de davranışlarımızı

kontrol eden gelenekler anlamına gelir. Geleneksel çevirilere başvuranların

gözüne çarpması gereken en tuhaf nokta ise; Allah'ın hayvanların gerdanlıklara

saygı gösterilmesini istemesidir! Ayet açıkça yabani hayvan avlarken dikkat

edilecek kısıtlamaları belirtiyor. Eğer kanun "üreme mevsiminde dağ keçisi

avlama" diyorsa avlanmayacak, hepsi bu.

Ya eyyühellezıne amenu la tühıllu şeairallahi (1) ve leş şehral harame ve lel hedye ve lel kalaide ve

la ammınel beytel harame (2) yebteğune fadlem mir rabbihim (3) ve rıdvana ve iza haleltüm fastadu

(4) ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin en sadduküm anil mescidil harami (5) en ta'tedu ve

teavenu alel birri vet takva ve la teavenu alel ismi vel udvani vettekullah innellahe şedıdül ıkab (6)

05:02 Ey iman edenler! Allah' ın emirlerine (1) ve yasak aya, yönergeye,

otoritelere ve yasak kurumuna yönelenlere saygısızlık etmeyin (2) Rablerinin lütuf

ve rızasını ararken (3). Size helal olduklarında avlanabilirsiniz (4). Sizi YASAKLARA

RİAYETTEN alıkoymak isteyen bir kavmin düşmanlığı sizi suça sürüklemesin (5) ve

saldırmayın, iyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın,

günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın

cezası çetindir (6).

Page 116: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

8:34, 22:25 ve 48:25

Ve ma lehüm ella yüazzibehümüllahü ve hüm YESUDDUNE ANİL MESCİDİL HARAMİ ve ma kanu

evliyaeh in evliyaühu illel müttekune ve lakinne ekserahüm la ya'lemun

08:34 Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellileri olmadıkları halde (müminleri) oradan

geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ

sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

22:25 İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ( YESEDDUNE AN SEBİLLAHİ ) ve -yerli,

taşralı-bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan

(insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile

haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

48:25 Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ( SADDUKÜM ANİL

MESCİDİL HARAMİ ) ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir.

Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin

kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali

olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle

yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri

elemli bir azaba çarptırırdık.

;defetmek, savmak, kovmak; geri püskürtmek; savuşturmak : (sadda) صد

(birşeyden) uzak durmak; uzak tutmak

Yukarıdaki ayetlerdeki yozlaşma dikkatlice incelenirse hemen göze çarpıyor.

Çevirmenlere göre:

YESEDDUNE ANİL MESCİDİL HARAM: (müminleri) mescidi haram'dan defediyorlar.

YESEDDUNE AN SEBİLLAHİ: Allah'ın yolundan (insanları) alıkoyuyorlar.

SADDU-KÜM ANİL MESCİDİL HARAM: sizin mescidi haram ziyaretinizi (orijinal

metinde ziyaret kelimesi geçmiyor) menediyorlar.

Çevirmenler; inanmayanların, müslümanları bir bina olarak düşündükleri mescidi

haram'dan alıkoyduklarını kanıtlamak için PARANTEZ İÇİNE müminler ve insanlar

gibi kafalarına göre kelimeler eklemişler. Kelimenin anlamına bakarsak ilk iki ayet

için "uzak durmak" fiilinin daha uygun olduğunu görebiliriz. Allah mescidi

haram'dan (yasağa itaat kurumundan) kaçanları cezalandıracaktır.

Page 117: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

8:34 Allah onlara YASAKLARA İTAATTEN KAÇTIKLARI için niye azap etmesin ve

onlar hiç onu hiç korumadılar! Onun koruyucuları takva sahipleridir ama çoğu

bilmez.

İnnellezıne keferu ve yesuddune an sebılillahi vel mescidil haramillezı cealnahü lin nasi sevaenil

akifü fıhi vel bad ve mey yüridfıhi bi ilhadim bi zulmin nüzıkhü min azabin elım

* Akif daha öncede gördüğümüz gibi bir yerde kalan ve kendini bir şeye adayan

anlamlarına gelir.

22:25 Onlar inkâr edenler, Allah yolundan ve tüm insanlık için koyduğumuz

YASAKLARA İTAATTEN kaçanlardır. Ona kendini adayanla onu ziyaret eden eşittir

ve ONUN İÇİNDE (FİHİ) kim zulm ile taşkınlık yaparsa ona acıklı bir azap tattırırız.

Bir kişi mescidin içinde nasıl zulm veya taşkınlık yapabilir?

48:25 Onlar sizi (savaşma konusunda çünkü önceki ayetler savaş hakkında)

YASAKLARA İTAATTEN alıkoyan ve BAĞIŞLARINIZIN yerine ulaşmasını

engelleyenlerdir. Ve tanımadığın inanan kadın ve erkekler olmasa ve onları

bilmeden incitip kendinizi üzme ihtimali olmasaydı. Allah dilediklerine rahmet

eder. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri

elemli bir azaba çarptırırdık.

Sure 9 Ayet 1-7 Arası

09:01-07 Allah ve Resulünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz

müşriklere bir ihtar! (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki

siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.

Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Resulünden insanlara bir bildiridir:

Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha

hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey

Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele! Ancak kendileriyle

antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik

bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu

hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız.

Allah (haksızlıktan) sakınanları sever. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz

yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde

oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık

yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir. Ve eğer müşriklerden biri

senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver,

sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu

(müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır. Mescid-i

Page 118: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah

ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst

davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi

bozmaktan) sakınanları sever. (Diyanet)

09:07 Keyfe yekunü lil müşrikıne ahdün ındellahi ve ınde rasulihı illellezıne

ahettüm ındel mescidil

haram fe mestekamu leküm festekıymu lehüm innellahe yühıbbül mütekeyın

;burada; ile; vasıtasıyla; nezdinde; yanında, yakınında; (-in) huzurunda : (inde) عند

hakkında; -den, -dan;

Eğer "inde" kelimesini yakınında olarak alırsak "Allah ve resulü yakınında" yapılan

antlaşma ne demektir?

...Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir... (Diyanet)

...Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir... (Yaşar Nuri Öztürk)

...Allah katında peygamber yanında bir antlaşması nasıl olabilir?... (Elmalılı Hamdi Yazır)

...ALLAH ve elçisi yanında nasıl bir anlaşması olabilir ki... (Edip Yüksel)

Yapılan bu antlaşma yasak aylarda savaşmama üzerineydi ve inananların,

antlaşmayı süresi bitene kadar tamamlamaları isteniyordu. Yasak aylar bitince

akdi bozanlara saldırılacak ve bu kişiler tövbe edip antlaşmaya bağlı kalmaya

devam edene kadar savaşılacaktı.

09:07 Müşriklerin Allah ve elçisi İLE nasıl bir anlaşması olabilir ki? YASAKLARA

İTAAT HAKKINDA antlaşma yaptıklarınız hariç...

Sure 9 Ayet 19

09:19 (Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı,

Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir

mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler

topluluğunu hidayete erdirmez.

Ayet Medine'de iniyor ve Diyanet müşriklere hitap ettiğini düşünse de aslında

Medine inananlarına hitap ediyor. Bu dönemde Mescidi Haram yoktu, sadece taş

yapı olan Kabe vardı.

09:19 Hacıları ve YASAKLARA İTAAT YAPISINI sulamayı Allah'a ve ahiret gününe

iman edip de Allah yolunda mücadele edenler ile bir mi tutuyorsunuz...

Page 119: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Hacıları ve YASAKLARA İTAAT YAPISINI sulayanlar (canlandıran, hayat verenler)

Allah yolunda mücadele edenlerle bir değildir. Yani yasaklara itaat etmek de bir

yerde yeterli değildir. Allaha iman ve onun için mücadele gibi zorlu bir şeye tabi

olmayı göze almak daha yücedir. Bu yüzden sadece bir şeylerden kaçınarak değil

aynı zamanda da elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışarak imanımızı dışa

vurmalıyız...

09:20 İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla

savaşanlar, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler

de işte onlardır.

Sure 9 Ayet 28

09:28 Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından

sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki)

Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir,

hikmet sahibidir.

Müşriklerin antlaşmalara pek bağlı kalmamalarından bir daha onlarla YASAKLARA

İTAAT konusunda antlaşma yapmaları yasaklanmış. Bu da doğal olarak yapılan

ticareti önemli ölçüde düşürecekti ve fakirlik boy gösterecekti.

Ayetteki mescidi haram'ı bir yapı olarak alırsak şöyle bir ikilem çıkıyor ortaya.

Geleneksel görüşe göre Mescidi Haram ve Beytil Haram aynı şeyler değil. Mescidi

Haram Kabe'yi çevreleyen araziyken Beytil Haram da siyah put Kâbe.

Yukarıdaki ayette ise müşriklerin Mescidi Haram'a yaklaşmaları yasaklanmış ama

Kuran'a göre ise Beytil Haram'da böyle bir kısıtlama yok ve tüm insanlığa açık

(22:25). Bu da geleneksel çevirilerin mantık hatasını tekrar gözler önüne seriyor.

Sübhanellezı esra bi abdihı leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezı barakna havlehu li

nüriyehu min ayatina innehu hüves semıul besıyr

17:01 Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye

(Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i

Aksâya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir,

görendir.

Ayet indiğinde ne Mescidi Haram ne Mescidi Aksa yapılmamıştı. Ayet yine Arap

dinine uyması için yozlaştırılmış.

HAVLE HU (erkek veya eril nesneler için) onun etrafını; etrafında 2:17 26:25/34

Page 120: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

HAVLE HA (kadın veya dişi nesneler için) onun etrafını; etrafında 6:92

HAVLE KÜM sizin etrafınızı; etrafınızda 9:101

HAVLE HÜM onların etrafında; etraflarında 9:120

Ayette ayakla yapılan bir yolculuk değil ruhsal bir yolculuk anlatılıyor.

HARAMLARA İTAATTEN EN UZAK İTAATE götürülen bir kul. Bu kulun da Diyanet'in

olmasını istediği gibi Hz. Muhammed değil, Hz. Musa olma ihtimali çok yüksek

çünkü tüm sure İsrailoğullarından bahsediyor ve hemen 2. sure de Hz. Musa'dan.

17:01 Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye ÇEVRESİNİ

KUTLU KILDIĞIMIZ (Musa) kulunu HARAMLARA İTAATTEN, EN UZAK İTAATE

götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.

Sure 48 Ayet 27

48:24 O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların

ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir...

Le kad sadekallahü rasulehür ru'ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne

muhallikıyne ruuseküm ve mükassıriyne la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni

zalike fethan karıba

48:27 Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven

içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a

gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih

verdi.

;traş olmak; traş etmek; (birinin saçını) kesmek : حلق kökü (muhallikin) محلقين

küpe; boğaz; uçmak, yükselmek; kalkmak; tırmanmak

;kısalmak; az gücü ya da hiç gücü kalmamak : قصر kökü (mükassırin) مقصرين

yetmemek; durmak; kesilmek; kırpmak; önlemek

48:27 Ve Allah elçisinin rüyasını gerçekleştirdi: Allah dilerse HARAMA İTAATE

(savaş olmaması için antlaşma yapacaksınız) gireceksiniz; güvenli, başınız dik

(kalkmış vaziyette), (sayınız) azalmış ve korkusuz (bir şekilde). Allah sizin

bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.

Ordular zafer kazandığında askerler saçları kazınmış bir şekilde şehre girmiyorlar,

gururla kalkan başlarıyla giriyorlar.

MİHRAP NEDİR NE DEĞİLDİR?

Page 121: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Türk Dil Kurumunun sözlüğüne göre mihrap şu manaya geliyor: "Cami,

mescit vb. yerlerde Kâbe yönünü gösteren, duvarda bulunan ve imama ayrılmış

olan oyuk veya girintili yer." Klasik Arapça sözlüklere baktığımızda ise bu anlamın

yanında çok farklı anlamlar da görüyoruz, bunlar:

;evin üst ucu; bir yerdeki ilk koltuk; saray; özel daire; sinagog : (mihrâb) محراب

kale; oda

Kuran'a baktığımızda ise bu kelimelerden tüm ayetler için en uygun seçimin

"daire" olacağı görülür...

03:38 Zekeriyya orada Rabbine yakarmıştı: "Rabbim, demişti, katından bana

tertemiz bir soy bağışla. Sen yakarışı en iyi duyansın (inneke semıud duA) ."

03:39 Zekeriyya mihrapta durmuş namaz kılarken (kaimun yusalli), melekler ona

şöyle çağırmıştı: "Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi; nefsine

egemen bir benlik, hayır ve barışı sevenlerden bir peygamber olarak Yahya'yı

müjdeliyor."

İkinci ayette Zekeriya farklı birşey yapmıyor, Allah'a duasıyla bağlanırken (yusalli)

melekler geliyor. Duadan sonra ayakta (kaimun) kıldığı namazında değil!

03:40 Zekeriyya: "Ey Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmış, karım da kısır iken,

benim nasıl bir oğlum olur?" dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle, Allah ne dilerse yapar."

Otuz sekizinci ayetten okumaya başladığımızda Zekeriya'nın bir çocuk için

yalvardığını görürüz. Garip olan şey ise biz duayı namazdan sonra ederken

yukarıdaki ayette Zekeriya namaz kılmadan önce Allah'a çocuk için yalvarıyor!

Buradan anlıyoruz ki melekler Zekeriya'nın namazında değil Allah'a dua ile

bağlanırken gelmişler.

Mihrap' ın özel daire anlamına geldiği şu ayetten de kolayca anlaşılabilir:

Fe tekabbeleha rabbüha bi kabulin haseniv ve embeteha nebaten hasenev ve keffeleha zekeriyya*

küllema dehale aleyha zekeriyyel mıhrabe vecede ındeha rizka* kale ya meryemü enna leki haza*

kalet hüve min ındillah* innellaheyerzüku meyyeşaü bi ğayri hısab

03:37 Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi.

Zekeriyya yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede

her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der;

o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi. (Diyanet'in

çevirisi. Çeviride mihrâp yerine mâbed kelimesi kullanılmış!)

Page 122: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

... Zekeriyya, mihrapta onun yanına her girdiğinde, orada bir rızık bulur ve... (Yaşar Nuri Öztürk)

... Zekeriyya, onun yanına mihraba her girdikçe yeni bir yiyecek bulur ve... (Elmalılı Hamdi Yazır)

... Zekeriya, tapınakta onun yanına her girişinde yanında yiyecekler bulurdu... (Edip Yüksel)

Yine tüm çevirmenler birbiriyle çelişiyor.

Doğru çeviri şu şekil olmalı:

... Zekeriya onun yanına, DAİREYE her girdiğinde yanında yiyecekler bulur ve...

GELENEKSEL NAMAZ ALLAH'LA DALGA GEÇMEKTİR

Geleneksel namaz şöyle kılınır:

1. İlk önce abdest alınır (Abdest kelimesi de namaz kelimesi gibi Farsça'dan

dilimize girmiştir) ve Allah'a hangi namazı kılacağınız hatırlatılır!

2. Taştan yapılmış idola dönülür. Japonya'daysanız Batıya, İngiltere'deyseniz

Doğu'ya dönmeniz gerekir.

02:115 Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı)

oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

02:177 İyilik yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o

kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere

inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne

kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar (salat yapar),

zekâtı öder (benliğini arındırır). Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar;

bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da

sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva

sahipleri.

3. "Allah'u Ekber!" denir. Yani Türkçe'siyle "Allah daha büyüktür / en büyüktür!"

denir ve daha sonra anlamasanız da Kuran'daki bazı sûreleri tekrarlamanız

gerekir.

07:180 En güzel isimler Allah'ındır; O'na onlarla dua edin. O'nun isimlerinde ters

bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.

20:08 Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. En güzel isimler O'nundur.

Allah' ın Kuran'da 99 tane güzel ismi geçmektedir ve "ekber" bunların arasında

yoktur. Allah hiçbir şekilde Kuran'da kendisi için ekber kelimesini kullanmamıştır.

Kuran'da Allah, kendi için "el kebîr" (büyük) kelimesini kullanır, hiçbir ayette Allah

ve ekber kelimeleri yanyana bulunmaz. "Ekber" kelimesini "en büyük" olarak

Page 123: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

düşünsek bile, Allah'la diğer ilahları karşılaştırma yoluyla bu kanıya varmışız gibi

bir anlam çıkar.

Felemmâ raeş şemse bâziğaten kâle hâzâ rabbîhâzâ EKBER...

06:78 Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu DAHA BÜYÜK , dedi. O

da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah 'a) ortak koştuğunuz şeylerden

uzağım.

...ve ennellâhe hüvel aliyyül KEBİR.

22:62 Evet böyledir! Çünkü Allah Hakkın ta kendisidir. O'nun berisinden yalvarıp

çağırdıkları ise bâtılın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz, Allah uludur, büyüktür (Kebîr,

ekber değil!).

4. İlk önce Fatiha sûresi daha sonra Kuran'dan kısa bir sûre okunur. Mesela İhlas

sûresini okuyacağız diyelim, Arapça şunları söylemiş oluyoruz:

De ki: "O Allah birdir, Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır.

Onun hiçbir dengi yoktur. "

Bunun gibi üçüncü şahsa söylenmesi emredilen, "de ki" (kul) ile başlayan ayetleri

biz Allah'a tekrar okuyoruz!

Eğer 109uncu ayeti (Kâfirun) okumak istiyorsanız Allah'a şunları söyleyeceksiniz:

De ki: "Ey nankör kâfirler! Kulluk etmem sizin kulluk ettiğinize.

Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiğime. Kul değilim

sizin taptığınıza, Ve ibadet edenler değilsiniz benim ibadet

ettiğime. Sizin dininiz size, benim dinim bana!"

İnananlar bu sûreleri kime okuyorlar? Tabii ki Kitab'ı insanlığa rehber olsun diye

indiren Allah'a. Allah böyle bir dua emretti mi? Kuran'ı tekrar Allah'a okumamız

gerektiği hangi ayette yazıyor? Kuran insanlara okunması için indirilmiştir.

02:129 Ey Rabbimiz! ONLARA, İÇLERİNDEN SENİN AYETLERİNİ OKUYACAK, onlara

kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek BİR PEYGAMBER GÖNDER. Çünkü

üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan sensin.

13:30 (Ey Muhammed!) Böylece SENİ, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip

geçtiği BİR

ÜMMETE GÖNDERDİK Kİ, SANA VAHYETTİĞİMİZİ ONLARA OKUYASIN. Onlar

Page 124: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Râhman' ı inkar ediyorlar. De ki: "O, benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur.

Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece O'nadır.

27:92 Ve Kuran'ı OKUMAM (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi

için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.

29:45 (Resulüm!) SANA VAHYEDİLEN KİTABI OKU ve salatı icra et. Muhakkak ki,

salat, hayasızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah' ı anmak elbette (ibadetlerin)

en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.

Dikkat edin cümle Peygamberimizden ona indirileni okumasını ve salât yapmasını

istemektedir. Salatında indirilenleri okumasını istememektedir.

29:51 KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTABI SANA İNDİRMEMİZ ONLARA

YETMEMİŞ Mİ? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.

31:07 ONA AYETLERİMİZ OKUNDUĞU ZAMAN, sanki bunları işitmemiş, sanki

kulağında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir

azabın müjdesini ver!

Namaz kılanların çoğu; Arapça bilenler müstesna ibadetini yaparken ne dediğini

bilmemektedir. Eğer "salât" kelimesini "namaz" olarak kabul edersek Kuran'a göre

bu da doğru değildir:

04:43 Ey iman edenler! Sarhoşken, NE SÖYLEDİĞİNİZİBİLİNCEYE KADAR,

cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar

NAMAZA YAKLAŞMAYIN. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız

yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu

durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani

yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.

Yukarıdaki ayette niye "sarhoşken namaz kılmayın" değil de "namaza

yaklaşmayın" diyor?

5. Secde ve rükuda sanki Allah bir kerede anlayamıyormuş gibi üçer kez bazı

şeyler

tekrarlanır.

6. Daha sonra Hz. Muhammed'e, İbrahim peygambere ve ailelerine selam

göndererek namazı

bitiriyoruz. Peygamberimiz de mi kendine ve ailesine selam gönderiyordu? Niye

Page 125: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

diğer

peygamberlere de selam gönderilmiyor? Kuran peygamberler arasında ayrım

yapmamayı

öğütlemiyor mu?

KULLUK ETMEK NE DEMEKTİR

Bugün neredeyse her Müslüman ibadet kelimesini; içinde şekilsel bir yapı

bulunduran, Allah' ın emrettiği emirleri eda etme olarak bilir. Oysaki Kuran baz

alındığında durum çok farklıdır. Kuran'a göre insan şeytana kulluk edebileceği gibi

(36:60), bazen bir kavme de "tapınabilir!" (23:47).

İnsanlar, Allah'a KULLUK ETMELERİ için yaratılmıştır; O'na tapınmaları için değil.

Kulluk etmek ilahi hükümleri yerine getirmek suretiyle yapılır.

51:56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

İbadet / kulluk etme kelimesinin kökü "Abd"'dır ve köle anlamına gelir. Köleler

sahiplerine tapınmazlar, emirlerine ve buyruklarına uyarak dediğini yaparlar.

09:111-112 ALLAH MÜMİNLERDEN, MALLARINI VE CANLARINI, kendilerine

(verilecek)

CENNET KARŞILIĞINDA SATIN ALMIŞTIR. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar,

öldürürler, ölürler. (Bu) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da Allah üzerine hak bir

vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde onunla

yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, büyük kazançtır. (Bu

alışverişi yapanlar), tevbe edenler, kulluk edenler, şükredenler, oruç tutanlar,

rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah' ın

sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!

Allah tüm insanların yaratıcısı olduğundan onların hayatlarını satın almıştır bu

nedenle inananlar Allah' ın kölesidir ve Allah' ın emirlerini yerine getirmek

mecburiyetindedirler.

09:31 (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da

rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha

kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları

şeylerden uzaktır.

Page 126: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Kitap Ehli'ne sadece Allah'a kulluk etmeleri (hizmet etmeleri) emredildiği halde

onlar din adamlarını Tanrı edinip körü körüne onlara uymuşlardır.

36:60-62 Ey Adem oğulları! "Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık

düşmanınızdır" demedim mi? "Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur demedim

mi?" ŞEYTAN SİZDEN PEK ÇOK MİLLETİ KANDIRIP SAPTIRDI. Hâla akıl erdiremiyor

musunuz?

20:120-121 Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem!" dedi, "sana ebedilik

ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi? Nihayet ondan yediler. Bunun

üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye

çalıştılar. Bu suretle Adem Allah'a itaatsizlik etti ve yolunu şaşırdı.

Allah, insanoğluna şeytanın emirlerine uymamalarını emretti. Adem, Allah'a

uymayıp şeytana itaat edince cennetten kovuldu.

19:81-82 Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan

başka tanrılar edindiler. Hayır, hayır! (Taptıkları, kıyamet gününde) onların

İBADETİNİ tanımayacak ve onlara hasım olacaklar.

Şirk koşmak için illâ karşınıza bir put alıp ona tapmanız gerekmez. Görüldüğü gibi

burada sözü edilen "tanrılar" put değil, insanların arasından kişiler; belki bir kral,

belki bir imam, belki bir rahip, vb. Biz bu gibi insanlara tapmayız, onların peşinden

gidip dediklerini yaparız. Bir insan başka bir insana tapamaz.

Müslümanların akıllarını kullanıp Kuran'ı kendi başlarına öğrenmeleri ve sadece

onu rehber edinmeleri gerekiyor. Maalesef şimdiki Müslümanlar Kuran'ı sadece

üzerinde yemin etmek için, nazarlık yapmak için veya Ramazan da okuyup 70 kat

daha fazla sevap (!) alacaklarına inandıkları için kullanıyorlar. Dini bir meselede

hemen imama, müftüye danışıyorlar. Bunlar da din konusunda herhangi bir soru

karşısında hadislere başvuruyor ve Kuran'ın otoritesini kullanmıyorlar.

ZEKÂT KURAN'DA "ARINMA" OLARAK KULLANILMIŞTIR

Gelenekçi Müslümanlar aynı salat gibi Kuran'da zekâtın ayrıntılarının da hiç

geçmediğini yani Kuran'ın bazı konularda eksik kaldığını dile getirirler (tabii bunu

açıkça yapamazlar) ve bu eksikliği Kuran dışı kaynaklar ile (icma, hadis, cs...)

doldurmaya çalışırlar. Kişinin malının kırta birinin fakire dağıtılması hadislerden

dinimize girmiş, Kuran'da hiçbir mesnedi bulunamayan başka bir Arap yalanıdır.

Kuran'da zekât kelimesi "saflık, arınma, arındırma" olarak kullanılmıştır ve hadis

kitaplarını Allah'ın kitabına şirk koşanlar bir varsayıma inanmaktadırlar.

Page 127: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Kazancından başkalarına vermek inananlar için emredilmiştir fakat bu kelime

"zekât" değil "anfak" ve "sadaka"dır.

Zekât sözcüğünün sözlük anlamları:

;arttı, çoğaldı; gelişti, büyüdü / ve meyve verdi; arındı; arındırma, saflık : زكى

zekât

Genelde zekât kelimesinden önce kullanılan fiilin (etâ) sözlük anlamları:

;gelmek; izlemek; çıkarmak, yaymak; göstermek; arttırmak; üretmek : اتى

ödemek.

Kul innemâ ene beşerum mislüküm yûhâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâhıdün festekıymû ileyhi

vestağfirûh ve veylül lil müşrikîn. Ellezîne lâ yü 'tûnez zekâte ve hüm bil âhırati hüm kâfirûn.

41:06-07 De ki: "Ben ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek ilah

olduğun vahy olunuyor. Artık O 'na yönelin, O 'ndan mağrifet dileyin. Ortak

koşanların vay haline! Onlar ZEKATI VERMEZLER; ahireti de inkar edenler

onlardır."

Bir müşrik zekât verirse bu onun ahirete inandığını mı gösterecek? Bu âyeti Kuran

ışığında inceleyeceğiz.

Peygamber Niye Gönderilmiştir?

02:129 Ey Rabbimiz! Onlara içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak,

onlara kitap ve hikmeti öğretecek, ONLARI TEMİZLEYECEK ( yuzakkihîm ) bir

peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan sensin.

03:164 Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, ONLARI

TEMİZLEYEN / ARINDIRAN ( yuzakkihîm ), kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir

Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütûfta bulunmuştur. Halbuki

daha önce onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Allah Kimleri Arındırmayacak?

02:174 Allah'ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip, onu az bir pahaya değişenler

yok mu, işte onların yiyip de karınlarını doyurdukları, ateşten başka bir şey

değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ne de ONLARI TEMİZE

ÇIKARIR (yuzakkihîm). Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.

03:77 Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince,

işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak,

Page 128: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

onlara bakmayacak ve ONLARI TEMİZE ÇIKARMAYACAKTIR (yuzakkihîm). Onlar

için acı bir azap vardır.

Allah gerçek mesajı saklayıp bunu az bir bedel karşılığında satan riyakarları

arındırmayacak. Gerçekten de mesaj bir dolu yalanın altında kalmış, üstü bir yığın

uydurma hurafelerle örtülmüştür. Bunların nedeni ise yasak olduğu halde

toplanan hadislerdir. Zekâtı hadislerde anlatılan zekât olarak düşünürsek

Kuran'da hiçbir detayını bulamayız fakat arındırma, arınma olarak düşünürsek

tüm detayıyla açıklandığını görürüz. Aynı şey salat için de geçerli. Dua olarak

düşünürsek hiçbir kanıta rastlayamayız fakat bağlılık, sadakat, bağlı olmak,

yakından izlemek olarak alırsak tüm detayını bulabiliriz. Kuran'da zaten "dua"

kelimesi vardır. Edilmesi gereken dua da odur ve her yerde edilebilir.

Peki arındırmamız gereken nedir? Şems suresi bu soruya cevap veriyor:

91:07-10 Nefse ve ona bir takım kabiliyetler verene, sonra da ona iyilik ve

kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran (

zekkahe ) kurtuluşa ermiştir, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.

HAC

İbrahim peygamberin monoteist sistemdeki önemi büyüktür. Kuran'a göre

İbrahim doğmatik inançlarla yüzleştiğinde sağduyusunu kullanmıştır. Babasını

Page 129: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

puta taparken gördüğünde buna bir anlam getirememiş, halkı onu tehdit ettiğinde

şunları söylemiştir:

37:95-96 İbrahim dedi: "Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki

sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır."

Kuran İbrahim'in nerede doğup yaşadığından bahsetmez yalnızca Tevrat ve

İncil'in ondan yüzyıllar sonra indiğini söyler. Kesin bildiğimiz bir şey varsa o da

İbrahim peygamberin hiçbir zaman Mekke diye bir şehirde bulunmadığıdır. Kuran

Araplar'a Muhammed'den önce peygamber gönderilmediğini doğrular (33:44).

Araplara göre Kâbe'yi de inşa eden İbrahim'dir ve bunu uydurdukları peri

masalları ve bu masallara uyan çevirileriyle desteklemektedirler. Unuttukları şey

İbrahim'in, Allah tarafından kendisine bir ev inşa etmesi için gönderilen bir işçi

değil; gördüğü yerde putları yıkan bir peygamber olduğudur. Kuran'da 3 yerde

geçen kâbe kelimesine gelmeden önce Kuran'da bir kanıt bulunmamasına rağmen

mezhepcilere göre kâbe ile aynı anlama gelen "ev" (beyt) kelimesini inceleyelim.

Ve iz cealnel beyte mesabetel (1) lin nasi ve emna* vettehızu mim mekami (2) ibrahıme müsalla* ve

ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle en tahhira veytiye lit taifıne (3) vel akifıne ver rukkeıs sücud

02:125 Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahali (1) ve güvenli bir yer

kıldık. Siz de İbrahim'in makamından (2) bir namaz yeri edinin (orada namaz

kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler (3), ibadete kapananlar, rükû ve secde

edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik. (Diyanet)

"Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin" bu cümleye itimat

kazandırmak için Araplar bakırdan yaptıkları ayak izini Kâbe denen putlarının

yanına koymuşlardır. Bu zanlarınca İbrahim'in namaz için konumunu temsil eder.

Bunu iddia eden İslam alimleri peşinden gittikleri Arap dininin çok önemli bir

çelişkisini daha farkedemeyecek kadar körleşmiştir:

03:96 Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan

ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir. Orada (FİHİ) apaçık nişaneler, (ayrıca)

İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o

evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir

ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir. (Diyanet)

İbrahim'in makamı Kâbe'nin içinde (Fİ) değil, dışındadır.

03:96-97 Alemler için bereket ve yol gösterici olarak kurulan ilk SİSTEM

Bekke'dedir. ONUN İÇİNDE (FİHİ) apaçık ayetler (MUCİZELER), İbrahim 'in makamı

vardır. Oraya giren emniyette olur. Ona gidebilenin O SİSTEMİ TARTIŞMASI

Page 130: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

(HİCCUL BEYT) Allah'ın üzerine bir haktır. Kim inkar ederse, Allah alemlerden

müstağnidir.

Ayette geçen kelimelere bakalım ve bir de ayeti biz tercüme etmeyi deneyelim.

alınan yer ( ثواب ) toplanma yeri; girilip ödül : مثانة

duruş, tutum; yer, mevki, konum : مقام

gitme, yürüme fiili, etrafında yürüme veya çevresinde gezinmek; kuşatmak : طوف

çevrelemek, kuşatmak; ona geldi; rastlamak, bulmak; ziyaret, ziyaret etmek;

yaklaşmak

02:125 Ve biz sistemi (evi) insanlar için bir kazanç/ödül yeri ve güvenli bir yer

kıldık. Ve (Rabbine) bağlı / kendini adayan İbrahim 'in makamından bir yer edinin.

İbrahim ve İsmail'e "Sistemimi (evimi) ziyaret edenler, sadık kişiler ve boyun eğip

itaat edenler için temiz tutacaksınız" diye emretmiştik.

Kendine bile faydası olmayan Mekke'deki kübik yapının insanlar için güvenli bir

yer olduğu düşünülemez. Bu güvence ancak beyt kelimesi mecazi olarak

düşünülürse anlaşılır. Allah'ın sistemine girenler güvene kavuşacaklardır.

Bu ayetten iki ayet sonra tekrar aldatmacalara tanık oluyoruz:

İbrahim’in makamı!

Page 131: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl* rabbena tekabbel minna* inneke entes

semıul alım

02:127 Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini

yükseltiyor (şöyle diyorlardı: Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen

işitensin, bilensin.

Gördüğünüz gibi cümlenin anlamını tamamen değiştirebilecek olan "min" (-den, -

dan) kelimesi çevrilmemiş. 2:127'yi parçalarına bölersek:

Ve iz yerfeu (ve yükselttiğinde) ibrahımül kavaıde (İbrahim temelleri) minel beyti

(sistemDEN) ve ismaıyl (İsmail ile)...

124. ayetten okumaya başlandığından bu çevirinin daha mantıklı olduğu

görülecektir. Bu evi gerçek anlamında kabul edersek şöyle bir soru çıkar

karşımıza: "İbrahim zaten orada olan evin TEMELLERİNİ nasıl yükseltmiştir?

İbrahim'in konumunun ne olduğunu anlamamız için bir de 22:26 ayetini

inceleyelim:

Ve iz bevve'na li ibrahıme mekanel beyti el la tüşrk bı şey'ev ve tahhir beytiye littaifıne vel kaimıne

ver rukkeıs sücud

22:26 Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini (MEKANEL BEYTİ) hazırlamış ve

(ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler (TAİFİNE), ayakta

ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut. (Diyanet)

22:26 Ve İbrahim için SİSTEMİN KONUMUNU saptamıştık: "Bana bir şeyi ortak

koşma; ziyaret edenler (sistemi bulanlar), sebat edenler (bakınız sayfa 33), tevazu

gösterip itaat edenler için SİSTEMİ temiz tut.

Bizim İbrahim'den almamız gereken makam çok güzel bir şekilde açıklanmış:

"Allah'a şirk koşmamak." İbrahim'in ve BİZİM temiz tutmamız gereken sistem, şu

an putperest Arapların inançlarının karıştırıldığı Allah' ın hakiki mesajıdır.

Şimdi kısaca beyt kelimesinin kullanıldığı diğer ayetlere bir göz atalım..

Sure 8 Ayet 2 ve 6 Arası

Kema ahraceke rabbüke mim beytike bil hakkı ve inne ferıkam minel mü 'minıne le karihun

08:02-06 Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine

Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp

güvenen kimselerdir. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak

Page 132: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek

müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez

bir rızık vardır. (Onların bu hali,) müminlerden bir gurup kesinlikle istemediği

halde, Rabbinin seni evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibidir. Hak

ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad

hususunda) seninle tartışıyorlardı. (Diyanet)

Ayetleri baştan okursak kendisine vahiy ulaştıktan sonra Peygamberin evinden

değil içinde bulunduğu inanç sisteminden çıkarıldığını görebiliriz.

08:02-06 Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine

Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp

güvenen kimselerdir. Onlar BAĞLILIĞI GERÇEKLEŞTİREN / KORUYAN ve kendilerine

rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek

müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez

bir rızık vardır. Rabbin seni HAK İLE (KURAN İLE) İNANÇ SİSTEMİNDEN çıkardı,

Müminlerden bir gurup bundan nefret etti. HAK ONLARA GÖSTERİLDİKTEN sonra

sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle tartışıyorlar.

Sure 33 Ayet 33

33:33 Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.

Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah

sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Ayet Peygamberin hanımlarına hitap ediyor (33:32). Peygamberin hanımları

sistemin kirli (bilgisiz) insanları olduğundan Allah onları arındırmak istiyor.

33:33 Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.

BAĞLILIĞI GERÇEKLEŞTİRİN / KORUYUN, ARINMA GÖSTERİN, Allah'a ve Resulüne

itaat edin. Ey SİSTEMİN EHLİ! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi

tertemiz yapmak istiyor.

Allah'ın Kâbe denen tapınakta sürekli kalan insanlara sesleniyor olamayacağı açık.

Sure 14 Ayet 37

Ayetteki beyt kelimesi sanki gerçek anlamında kullanılmış gibi görünse de dikkatli

bir göz ve Allah' ın taştan bir yapıya ihtiyacı olmayacağını anlayacak kadar bir

muhakeme gücü ayeti çözmede işe yarayacaktır.

Page 133: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

14:36 "Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular,

Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen

gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin."

* Bu arada bazı ayetlerde geçen "resule uyun" gibi bu ayette de "uyun, izleyin"

manasına gelen fiili (tebia) تبع kullanılıyor. İbrahim peygambere nasıl uyacağız?

Neden onun da hadislerini aramıyoruz? 60. sure 4. ayette o da bize örnek olarak

gösteriliyor? Neden sünnetini izleyip her hareketini taklit etmeye çalışmıyoruz?

Kuran bize peygamberler arasında ayrım yapmayın diye öğütlemiyor mu?

Rabbena innı eskentü min zürriyyetı bi vadin ğayri zı zer'ın ınde beytikel muharrami rabbena li

yükıymus salate fec'al ef'idetem minen nasi tehvı ileyhim verzukhüm mines semerati leallehüm

yeşkürun

14:37 "Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden

bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir

vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara

meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere

şükrederler." (Diyanet)

(inde) عنQQد : burada; ile; vasıtasıyla; nezdinde; yanında, yakınında; (-in)

huzurunda;

hakkında; -den, -dan;

yasak; kutsal : (muharram) محرم

İNDE BEYTİKEL MUHARRAM: Yasak / kutsal evinin yanında

İnsanlar için yapılan "ev" (5:197 ve 2:125) şimdi yasak bir ev oldu (beytikel

muharram'ı özel isim olarak düşünmek için geçerli bir nedenimiz yok) ve İbrahim

peygamber zürriyetinden bazılarını buraya yerleştirebildi.

14:37 Rabbimiz, neslimden bir kısmını bağlılığı gerçekleştirmeleri / korumaları

için KUTSAL SİSTEMİN İLE (BUNU AKILLARINA KAZIYARAK) işlenmemiş bir vadiye

yerleştirdim. Bu nedenle insanların gönüllerini, ONLARA (NESLİME) meylettir ve

onlara meyvelerden rızık ver ki şükretsinler.

Sure 71 Ayet 28

71:28 "Rabbim! Beni, anne-babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış

erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını

artır!"

Page 134: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Ayette gördüğümüz gibi Nuh'un zamanında iki (veya daha çok) SİSTEM mevcuttu

ve ayette Nuh, kendi ile aynı inanç sistemini paylaşanların affedilmesi için Allah'a

yakarıyor. Bunu da sular altında bulunan "ev"inde değil, kendi yaptığı gemisinde

yapıyor.

Sure 52 Ayet 4

Vel beytil ma'mur

52:04 Sık sık ziyaret edilen Eve (Kabe'ye)...

;ikamet etmek, içinde kalmak; tamir etmek, imar etmek; yaşanabilir yapmak : عمر

(bir yeri) iskân etmek; dini bir ziyaret yapmak

Ma'mur kelimesi de bu kökün edilgen halidir. Ev ziyaret edilmiyor, inananlarca

dolduruluyor.

52:04 İskan edilen / içi doldurulan

SİSTEME 52:05 Yükseltilmiş tavana,

(GÖKYÜZÜNE) 52:06 Kaynayan denize...

İSLAM ÖNCESİ KAYNAKLARDA MEKKE DİYE BİR YER GEÇMEZ

Tüm tarihi kanıtlar (cahiliye şiirleri, yazılı belgeler, vb...) islam öncesi

dönemde Mekke diye bir şehrin bulunmadığını göstermektedir. Vahiyden önce

Mekke adında bir şehir olduğuna dair arkeolojik delil yoktur ve Kuran'da bu kelime

topu topu bir kere tezahür eder. Kuran'daki kullanımına baktığımızda kelimenin

çevirmenlerin sandığı gibi özel bir isim olmadığı görülecektir:

,emme; içine çekmek, absorbe etmek; yıkım, yıkma, yok etme; azalma : مكة

kaybolma;

48:24 O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, YIKIMIN İÇİNDE onların ellerini

sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir.

KABE VE O DÖNEMLERDEKİ PUTPERESTLİK

02:08-09 İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhiret gününe inandık"

derler ama onlar inanmış değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna

giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki,

bunun farkında olamıyorlar.

Page 135: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Araplar, Arap olmayan müslümanları kandırarak küp şeklindeki putlarına

taptırmayı başarmışlardır. Arabistan'ın çoğu yerinde Mekke'deki Kabe'den daha

büyük bir çok kübik yapıya rastlamak mümkün. Bu tapınakların çoğunun üzerinde

"Zu Eş-Şera" yazısı bulunur. Bunların bazıları ise şu anda Kabe'nin üstünü örten

"kisve" gibi bir takım örtülerle kaplanmış görünümündedir.

"Zu Eş-Şera" (Dağın Tanrısı), Nabatiler'in başkentleri olan Petra'da tapılan

tanrının adıydı. Bu tanrı, yaklaşık 1.2 metre boyunda ve 61 santim ene sahip olan

dörtgen bir taşla sembolize ediliyordu. Kurbanların kanı üstüne akıtılırdı. Daha da

ilginci 4. yüzyıldan kalma Salamis'in piskoposu Epiphanius'un bir metinde "Zu Eş-

Şera" (Rumca Dusares)'nın doğum törenleri anlatılıyor ve metne göre bu

kutlamalar, yer altından çıkarılan erkek çocuk idolünün tapınağın iç kısımlarında 7

kere dolaştırılmasıyla sona eriyordu.

Hadislerin yardımıyla daha sonra bu gelenek de İslam'a girdi ve Mekke

pagan tanrıya yapılan yolculuğun merkezi haline geldi.

LÜGATTA HAC

Kuran'da yine Hac ile ilgili bir detay verilmediğinden bunun vahiy

döneminde bilinen bir şey olduğunu, yeni bir şey olmadığını çıkarabiliriz. Şimdi

kelimenin sözlük anlamlarına bakalım...

: حج belli bir hedefe niyet etmek; nişan almak; üzerine almak; tart ış mak;

tart ış mada birini kan ı t ve delillerle yenmek ; hacca gitmek

Kuran'dan Referanslar:

Petra'dan bir taş yapı

Page 136: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı

02:258 Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi!

Fe in haccuke...

03:20 Eğer seninle tartışırlarsa...

Fe me hacceke fıhi

03:61 Kim seninle bunun hakkında tartışırsa...

HZ. İBRAHİM VE "HAC"

Ve ezzin fin nasi BİL HACCİ ye'tuke ricalev ve ala külli damiriyye'tıne min külli feccin amıyk

22:27 İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak

yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler. (Diyanet)

İnsanlar içinde haccı ilan et ki... (Yaşar Nuri Öztürk)

Bütün insanlar içinde haccı ilan et ki... (Elmalılı Hamdi Yazır)

İnsanlara Hac ziyaretini ilan et... (Edip Yüksel)

bildirmek, ilan et; çağırmak : (ezzin) ازن

"Bi" (ile) kelimesi atlanmış. "BİL HACCİ" hac ile demektir. Ayet Hz. İbrahim'e hitap

ediyor. Hz. İbrahim'den TARTIŞMA İLE bir şeyi ilan etmesi isteniyor, peki bu şey

neydi? Bir önceki ayet bu soruyu yanıtlıyor:

22:26 Ve İbrahim için SİSTEMİN KONUMUNU saptamıştık: "Bana bir şeyi ortak

koşma; ziyaret edenler (sistemi bulanlar), sebat edenler (bakınız sayfa 33), tevazu

gösterip itaat edenler için SİSTEMİ temiz tut.

Sistemi insanlığa bildirecekti.

22:27 Ve insanlar arasında (bunu) tartışma ile ilan et ki; yaya olarak, incelmiş

(bineklerle) ve uzak yollardan SANA gelsinler.

Gidilecek bir bina, yapı benzeri bir şey yok ayette. "SANA gelsinler" diyor, bu

mümkün mü? Mekke'ye müslümanlar Hz. İbrahim için mi gitmektedir? Burada

İBRAHİM'in inanç sistemine yolculuktan bahsediyor.

Bir sonraki ayet tartışmanın / müzakerenin gayesine açıklık getiriyor:

Page 137: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

22:28-29 Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın

kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın

ismini ansınlar. Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin.

Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi)

tavaf etsinler.

Tartışmanın amacı Allah' ın sisteminin farkına varmak, yediklerimiz ile Allah' ı

anmak, bunlarla fakiri doyurmak ve görevlerimizi yerine getirmektir. Bu ayet

İbrahim'e hitap ettiğiden bahsedilen "eski ev"in 3:96ıncı ayette ev olduğunu

çıkarabiliriz. Hatırlarsanız bu "ev" İbrahim ve İsmail tarafından tamamlanmıştı

(2:127).

22:28-29 Kendileri için yararlarını görsünler ve Allah'ın ismini onları rızıklandırdığı

hayvanlar üzerine ansınlar. Ondan yiyin ve düşmüşe, fakire yedirin. Sonra

yeminlerini gerçekleştirsinler ve eski SİSTEMİ ziyaret etsinler.

22:30, 31 ve 32. ayetler TARTIŞMANIN en önemli kısmına dikkat çekiyor,

yasaklara itaat:

22:30 Durum böyle. Her kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu,

Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların

dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının;

yalan sözden sakının.

22:31 Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini tanıyan

müminler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da

kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne)

gibidir.

22:32 Durum öyledir. Her kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu,

kalplerin takvâsındandır.

22:33 ayeti yine Allah'ın hükümlerinden bahsediyor:

22:33 Onlarda sizin için belirlenmiş olan süreye kadar birtakım yararlar vardır.

Sonra bunların varacakları yer, Eski Ev'dir..

Bir sonraki ayet ise her ümmet için belirlenen ibadet biçimini anlatıyor, bu da ESKİ

SİSTEM kelimesini açıklığa kavuşturuyor:

Page 138: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

22:34 Biz, her ümmete onları rızıklandırdığımız şeyler üstüne Allah' ın ismini

anmalarını ibadet şekli kıldık /yaptık. Şimdi, İlâhınız, bir tekİlah'tır. Öyle ise, O'na

teslim olun. O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!

BİZE EMREDİLEN "HAC"

02:189 Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve

özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip

girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin

davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa

erersiniz.

02:196 Tartışmayı ve Allah için ziyareti tamamlayın. Eğer (bunlardan)

alıkonursanız kolayınıza gelen hediyeyi gönderin. Hediye, yerine varıncaya kadar

başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir

rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya hediye olmak üzere fidye gerekir. Ama

eğer yapabilecekseniz, kim tartışmayı ziyarete devam ederse bağıştan kolay

geleni verecek; bir şey bulamayan ise tartışma günleri boyunca 3 GÜN oruç

tutmalı ve döndüğünde de yedi gün ki bu da 10 eder. Bunlar ailesi HARAMA İTAAT

YAPISININ içinde olanlar içindir. Allah 'tan korkun ve cezasının çetin olduğunu

bilin.

02:203 Sayılı günlerde Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip dönmek isterse,

ona günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki

hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız.

"Ramazan" ayı ile başlanan Hac konferansları dolunayla başlar ve ayın hilal

şekline girmesiyle son bulur. 2:196 ayetinden görülebileceği gibi Hac 10 gün sürer

yalnız kişinin ailesi "haramlara itaat yapısının" içinde değil ise bu süre 3 gündür ve

2:203e göre 2 güne de düşürülebilir. Bu ailesi doğruya kılavuzlanmamış kişilerin

eve erken dönüp duyduklarını ailelerine anlatmaları için önemli bir ayrıntıdır.

Konferans günlerinde Allah' ın rızık olarak verdiği şeylerden yenir ve herkesin

katılabileceği bir ziyafet verilir ve sistemden (beyt) konuşulur. Hac boyunca kötü

davranışlar, MÜNAKAŞALAR (cidal) ve cinsel münasebet yasaktır (2:197).

"Ramazan" ayı ve yasak aylar ile birlikte yıl içinde 4 kere Hac konferansı

düzenlenir.

ARAFAT

Mekke yakınlarındaki bir dağa Arafat ismini veren Araplar, hacıların bu

noktaya gittikten sonra tekrar Mekke'ye dönmeleri ister. Bu ritüelin varlığını

Page 139: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

savunmak için de 2:198 ayeti öne sürülür:

02:198 (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı)

aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde

Meş'ar-i Haramda Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz

daha önce yanlış gidenlerden idiniz.

Bir dağa Arafat ismini verip bunun Kuran'da geçen Arafat olduğunu iddia

etmek ve tüm dünyayı buna inandırabilmek kolay bir iş olmasa gerek. Hac için

gelen inançsız kişilerin ise kilometrelerce ötedeki dağa gidip gelmelerinin anlamını

hiçbir "alim" çözemez.

Arafat'ın kökü عرف'dir ve "tanımak, tanışmak" anlamlarına gelir.

49:13 Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden

yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız (Lİ TEARAFU) için sizi

kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en

değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah

bilendir, her şeyden haberdardır.

Ayeti bir de biz çevirelim:

02:198 Rabbinizden gelecek bir lütfu aramanızda size herhangi bir günah yoktur.

Tanışmalardan (sonra) dağılıp Allah'tan bağışlanma dileyin, O'nu yasak hükümleri

ile ve size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden

idiniz.

SAFA VE MERVE

Arap dinine göre Mekke'ye Hacca gidenlerin "Safa ve Merve" denilen

taşların arasından 7 kere geçmeleri gerekir. Bu uygulamanın kökünde ise

İbrahim'in ikinci karısı Hacer'in oğlu İsmail için su ararken bu iki nokta arasından 7

kere geçtiği söylentisi yatmaktadır. Bu arada İsmail ayağıyla yere vurup bugün

zem-zem olarak bildiğimiz pınarın oluşmasına sebep olmuştur. "Müslüman"

âlimler bu hikayeyi anlatırken doğruluğunu kanıtlamak için olsa gerek 2:158

ayetini gösterirler.

02:158 Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim

Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir

Page 140: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder

ve (yapılanı) hakkıyla bilir.

Bu hikâyenin Kuran'da hiçbir dayanağı yoktur. Böyle bir hikayeyi

uyduranların unuttukları şey haccın tüm insanlık için bir çağrı olduğudur (22:27).

Hikâyeyle ilgili bir başka sorun İbrahim peygamberin ikinci bir karısı olduğu

Kuran'da değil, Yahudi kaynaklı bir hikayede geçer.

Zem-zem "mucizesi"ne gelince, suçlanacak şey aslında Araplar'ın jeoloji ve

dünyanın su döngüsü konularındaki bilgisizliğidir. Doğal su kaynakları binlerce

yıldır yeryüzünde mevcuttur ve bunun nedeni bir mucize değil, çevredeki

dağlardan ve vadilerden gelen su toplanma döngüsüdür. Mekke'ye çok yakın olan

Taif şehrinde de binlerce yıldır su sağlayan bir kaynak vardır. Benzer bir şekilde

Kudüs'teki "Gihon Pınarı" yaklaşık 3000 yıldır su sağlar ve kimse bunları mucize

olarak nitelendirmez.

taş, düz taş/kaya; sert geniş taş; Mekke'de bir yer; bol süt veren (dişi : (safa) صفا

deveden, koyundan, keçiden bahsederken kullanılır); ağır meyvelerle dolu

palmiye ağacı.

(merve) مرو : çakmak taşı, yemeklerin üstünde pişirildiği beyaz kırılgan bir taş

çeşidi; Kabe'nin civarındaki yükseklik

02:158 Bol süt veren (hayvanlar) ve (bunların üzerinde kızartıldığı) çakmaktaşı

(tartışma için) Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim SİSTEMİ tartışır veya yönü

o tarafa düşerse onların etrafında dolaşmasında kendisine bir günah yoktur. Her

kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı)

hakkıyla bilir.

KÂBE DİKİLİ TAŞ DEĞİL Mİ?

5:90 Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş

şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun

Diyanet Vakfı

Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan

işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

Yaşar Nuri Öztürk

Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları

şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

Page 141: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kurmak, inşa etmek, (birşeyi) dikmek, yükseltmek, (bir taşı işaret : (NeSaBe) نصب

olarak) koymak, dikmek; (başını) kaldırmak; (kulakları) dikmek;

Ensab: çğl (yol üzerindeki) işaretler; putlar; (tapınmak için dikilen) figürler /

heykeller; (hayvanların kurban edildiği) sunaklar

Sünnetullah hiçbir zaman değişmeyeceğine göre İbrahim'in Allah'ı

yüceltmek için DİKTİĞİ söylenen (unutmayın Kabe ve İbrahim'in ilişkilendirildiği

tek bir ayet bile yok, Beyt'i Kabe olarak kabul ediyoruz) Kâbe yukarıdaki ayetle ve

Kuran'ın GENELİYLE büyük bir çelişki oluşturmuyor mu? Kuran nerede Allah'ı

ululamak için fiziksel bir obje yapmanın doğru olduğunu yazar? Yukarıdaki tanıma

tamamıyla uyduğu halde neden Kâbe de bir "ensab" sayılmıyor?

02:165 İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışındakileri Allah'a eş tutarlar da

onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve

taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta

bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini

anlayabilseler!

Ayetlerde buraya giren kişinin güvende olacağı belirtiliyor, Kâbe’nin içi topu

topu 100 kişi ancak alır ve tarih gösteriyor ki pek emin bir yer de değil. Defalarca

sellere, yangınlara maruz kalıp tekrar yapılan bu "dikili taşın" ayetteki kriterleri

karşılamadığı açık. Artı ne İslam öncesi belgelerde ne de Kuran'dan önceki ilahi

kitaplarda taştan yapılmış her putu parçalayan (37:91-93) put düşmanı İbrahim'in

böyle bir yapı inşa ettiğine dair bir kanıt bulunur.

Kabe ve buna adanan "kurbanlar"

Hadislerdeki din ile Musevilik, her ne kadar iki din mensupları birbirinden

nefret etse de büyük benzerlikler gösterir; kurban da bu benzerliklerin

arasındadır. Levililer kitabının başlarında detaylandırılan ve arap putperestlerinin

37:95-96: Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?

Oysaki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır.

Page 142: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

de geleneklerini arasında yer alan tanrıya kurban sunma ritüeli diğer çoğu şey

gibi, şeytan işi hadislerle İslam'a da sokulmuştur.

Resulullah (A) Medine'de iken Kâbe’ye kurban sunar, ben de kurbanının boynuna

takılacak nişanlarını hazırlardım. Bu sırada Resulullah (sav) ihramlıların sakındığı

yasaklardan sakınmazdı.

Buhari, Hacc 110, Edahi 15; Müslim, 359, (1321); Muvatta, Hacc 51, (1,

340); Tirmizi, Hacc 69 (908); Ebu Davud, Menasik 17, (1757, 1758, 1759);

Nesai, Hacc 65, 66, 67, 68, 69, 72, (5, 171, 173); İbnu Mace, Menasik 94,

(3094)

Kuran'a göre ise bırakın bir taşı, Allah'a kurban sunmak bile habistir:

06:136 Kendi döllendirip yaydığı ekinden ve hayvanlardan Allah'a bir pay

ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için .

" ortakları için olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan, ortaklarına ulaşıyor. Ne

kötü hüküm veriyorlar!

9:95 ayetini manipule edip Kabe'ye kurban adanması gerektiğini savunan

arap dini izleyenleri taştan yapılmış putlarına adanan kurbanların asla Allah'a

ulaşmayacağını hadis külliyatı okudukları kadar Allah'ın kitabını okusalardı belki

görebilirlerdi!

KURAN'DAKİ KÂBE

"Diğer din salikleri Tanrıyı putlar vasıtasıyla

sembolleştirmişlerdir. Bu putlarla Tanrı'nın herhangi bir sıfatını

sembolleştirmek istemişler ve sanatkârane putlar yapmışlardır.

Hatta bildiğiniz gibi Hıristiyanlar da haç'a hürmet ederler. Bu

haç onlar için, Tanrı'nın bir sıfatını temsil etmektedir. Diğer

dinlerde, mesela Brahmanizm'de dört elli bir put varsa bu

demektir ki, Tanrı insanlardan daha kuvvetlidir. Hristiyanlarda

bunun aksine, Tanrı insanlara karşı olan merhametini günahkar

insanlara göstermek için öz oğlu olan Hz. İsa'yı kurban etmiştir.

Hristiyan inancına göre Hz. İsa haç'ın üzerinde öldüğü için bu

haç, Tanrı'nın merhamet sıfatını temsil eder. Bunların aksine

Hz.Adem'le başlayan İslam dini, bir put değil, fakat Allah'ın evini

seçmiştir. "

Yukarıdaki alıntıda yazar kendince İslam'ın diğer dinlerden farkını yazmış

ama bunun içinde oluşturduğu çelişkiyi görmezden gelmiştir. Tüm dinleri

Page 143: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

putperestlikle suçlayan yazar, kimin tarafından yapıldığı bile tam olarak

bilinmeyen, tarih boyunca birçok kez sel veya çıkan yangınlardan ötürü tekrar

inşa edilmek zorunda kalınan kerameti kendinden menkul bir taşa "Allah'ın evi"

demek cüretini göstermiştir. Bu taş bazı Sünnilere göre Allah'ın bu dünyadaki

"şanını" simgeler, bazılarına göre ise Allah'ın sembolik olarak kendisidir. Bu, pratik

olarak tanrılarını cisimleştirmek için kendilerine putlar yapan ve bunlara tapan

özellikle eski çağlarda yaygın olarak görülen putperestlerin tanrılarını

somutlaştırma çabası gibidir ve yukarıda gösterdiğimiz gibi yasaklanmıştır. Kuran

görünmeyene iman etmeyi (2:3) ve her türlü "tapınma" ritüeli yerine insanların

Yaratan'a kulluk etmesini emreder.

Eğer Mekke'ye bir gün yolunuz düşerse bu "siyah küpün" odak noktasının

güneydoğuda yer alan ve kış güneşinin doğduğu yere bakan Siyah Taş olduğunu

göreceksiniz. Bu ayar tesadüfi değildir. Putperestlerin tanrısı Allat bir bereket

tanrısıydı ve genelde bereket / verimlilik tanrıları Güneş'le simgelenirdi. Bu

örnekte kış güneşinin doğduğu nokta Güneş'in yeniden doğuşunu simgeler.

Daha yakından bakarsanız, siyah taşı çevreleyen alanın açılmış bir vulva ve

bu taşın da vulvadan çıkan taç takmış bir bebek başı şeklinde olduğunu

göreceksiniz.

Bu yeni doğan bebeğin başına biraz daha yaklaşın, bunu öpen insanlar

göreceksiniz. Neden diye soracak olursanız başı öptüğünüzde günahlarınızdan

arınıp YENİDEN DOĞMUŞ gibi olacağınızı söyleyecektir. Biraz daha etrafta dolaşın

ve insanların bu küpü 7 kere tavaf ettiğini göreceksiniz. Bunların hiçbiri KURAN'da

yoktur ve hepsi putperest Arap geleneklerinin kalıntılarıdır.

Beyt kelimesini az önce gördük, kâbe ile ilişkilendirildiği bir tek ayet bile

yok. Kuran'da beytullah kelimesi ise hiçbir yerde bulunmaz. Gelenekçiler için

olmazsa olmaz olan; onsuz namaz kılamayacakları, hac yapamayacakları Kâbe

kelimesi Kuran'da sadece 3 yerde geçer, şimdi kelimenin anlamlarına ve geçtiği

ayetlere bakalım:

: كعب şişik / bukle / yumru / tümsek / çıkıntı; düğüm; (bitkiler için) eklemli kök;

kemiklerin eklem / bağlantı bölgesi (genel olarak ayak bileği); tapuk;

Page 144: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

(hayvanlarda) tarso; yüksek mevki / asalet / şan / görkem; yükseltilmiş herhangi

bir şey; kare / kübik ev / oda; kare şeklinde; Rabi'ah kabilesine ait Mekke'de

yapıldığı gibi etrafında dönülen bir tapınak

Kâbe kelimesine sadece genel içeriği yiyecek olan Maide (5) suresinde rastlıyoruz:

05:06 Ey iman edenler! Bağlılığa duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere

kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve ayak bileklerinize kadar [ilel

ka'beyn] ayaklarınızı yıkayın.

05:95 Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten

öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kabe'ye varacak bir

kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın

dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir

keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını

tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan

karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır. (Diyanet)

AFALLAHÜ AMMA SELEF VE MEN ADE FE YENTEKIMÜLLAHÜ MİNHU

Allah geçmi ş i affetmi ş tir ve (bu suça) tekrar dönen, Allah ondan intikam al ı r .

Geçmişte kim ihramlı olarak Kâbe’de avlanmıştır? Sözüm ona İslam tarihine göre

geçmişte Kabe İNKARCILAR tarafından tavaf ediliyordu.

varmak, ulaşmak; olgunlaşmak; (bir miktar) tutmak, kadar etmek : بلغ

05:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu

kasten öldürürse cezası MALLARDAN / HAYVANLARDAN onun dengidir. HEDİYENİN

AYAK BİLEĞİ OLGUNLUĞUNU [bali ğ al ka'beti ] içinizden adalet sahibi iki kişi

hükmetsin...

Yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin

olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza verilecektir ya da bu kişi

fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir.

Ühılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri

ma düntüm huruma vettekullahellezı ileyhi tuhşerun

05:96 Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz

avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı

size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

Page 145: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Yasak aylarda deniz avında bir sınırlama yokken kara hayvanları avına sınırlama

getirilmiş. Bu ayetlerde açıkça İslam ve peygamber düşmanlarının

ahlaksızlıklarına tekrar tanık oluyoruz. Aynı kökten türemiş kelimenin ilkini ihramlı

olarak çeviren Arap dini izleyenleri ikincisini ise haram kılındı olarak çevirmiş.

Tekrar hatırlatırım Kuran'da ihram diye bir kelime geçmez.

5:97'nin uygun çevirisi:

05:97 Allah HARAM SİSTEMİNİN AYAK BİLEĞİNİ / TEMELİNİ, yasak ayı, hediyeleri

ve otoriteleri insanlar için bir dayanak yaptı. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da

yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.

: قي��ام kalkma, kalkış; ayakta durma; varoluş; ayrılma, terketme; tamamlama;

destek, dayanak

Allah avlanma yasağını, bunun cezasını insanlar için bir destek olarak yapmıştır.

Avlanmada yasak aya uymak gerçekten insanlara faydalıdır. Siyah küp kabenin

ise ne yasak ayla ne hediyelerle ilgisi yoktur.

SON SÖZLER

Hadisleri hayatından silip atanlar için bu kitap; yeni ufuklara yelken açmak,

Kuran bilgisini gözden geçirmek ve Allah için tek geçerli din olan O'na teslimiyeti

yegane kaynağından ve ÖĞRETİCİSİNDEN (55:2) öğrenip O'nun emrettiği yaşama

biçimini daha iyi anlamak için atılmış bir adımdır.

Kitabı yazmaktaki amacım kimseyi putperestlikle, müşriklikle suçlamak

değildir. Yalnızca, bir teslim olan olarak görevimin, Kuran'da bulunmayan

hurafelerin bu dine nasıl girdiğini kendi başına dil veya kaynak yetersizliğinden

kişisel bir çaba ya da bir araştırmaya gidemeyecek olan kişilere sunmak olduğu

kanaatindeyim. Bunu maddi bir kazanç için değil, gerçeklerin herkesce

öğrenilmesi için yapıyorum.

Birkaç Öğüt:

1. Dogmatik olmayın, duyduğunuz şeyleri doğrulamaya çalışın:

Page 146: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

08:22 Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü,

akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.

Page 147: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

17:36 Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü

kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

2. Allah'ın insanoğluna bahşettiği mükemmel hediyeyi, aklınızı

kullanın:

10:100 Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez.

Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.

Page 148: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam
Page 149: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

02:42 Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin!

02:159 İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta

insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem

Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder.

02:174 Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyip de bununla biraz para

alanlar

(BUHARİLER, MÜSLİMLER) muhakkak ki, karınlarına ateşten baska bir şey

yemezler ve kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır;

onlara sadece pek elem veren bir azap vardir.

09:09 Allah'ın ayetlerini az bir değer karşılığında sattılar ve Allah

yolundan alıkoydular.

Gerçekten bunlar, ne kötü şeyler yapmaktalar!

Page 150: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

RAMAZAN BİR AY ADI MI?

Her yıl, farklı mezhepler tarafından Ramazan ayının ne zaman başladığı ve sona

erdiği bir tartışma konusu olur. Bu yıl da bunlara bir örnekti ve bazı ülkeler sözüm

ona Ramazan'ı diğerlerinden bir gün önce bitirdi.

Sözde İslami takvime göre Ramazan ayının başlangıcı yeni ayı gözlemleme ile

başlar. Bu iş kolay değildir, yalnızca optimum görüş koşullarındaki uzmanlarca

görülebilir. Yani, insanların büyük çoğunluğu asla yeni hilali görmez yalnızca 1-2

günlük hilali görebilirler. Bu fark da her yıl süregelen ihtilafın nedenidir. Çoğu

insanın bilmediği ise sözde Ramazan ayının başlangıcı bunun dışında bir çok

faktöre bağlıdır.

Günümüzde kullanılan İslami takvim Halife Ömer zamanında, Hz. Muhammed'in

ölümünden yıllar sonra hazırlanmıştır. Bu dönemin arkeolojik kalıntılarından, o

zamanlara ait paralardan ve belgelerden kanıtlanabilir.

İlginçtir ki, "Hicri" kelimesi yıllar sonrasındaki belgelerde bile bulunmadığından

yeni çağın keyfi verilen tarihi üzerinde pek bilgimiz yok.

Ramazan ayının başlamasını etkileyen faktörlerden biri de İslami takvimin ne

zaman tayin edildiğine bağlıdır. Örneğin, 3 yıl önce kurulmuş olsaydı, bu yıl

Ramazan'ı bir ay önceden yapacaktık. Yukarıda bahsettiğim gibi, arkeolojik

bulgular bu yeni takvimin MS 638 yılında, Peygamberin ölümünden yıllar sonra

kurulduğunu kanıtlamaktadır. Nesiller sonra, Ömer başkalarına danışıp takvimi

değiştirme kararı verir. Binaenaleyh Ramazan'ın belirlenmesi yalnızca yeni ayı

tespit etmeğe değil asırlar önce yapılan keyfi bir karara dayanmaktadır.

Bir not olarak, gelenekçiler hicretten sonraki ikinci yıl oruç tutmaya başladığını

ileri sürerler. Yani onlara göre 2:185 daha önce Yesrib'de inmişti. Bunun yanında

gelenekçiler 9. Surenin (ki onlara göre bu takvim değişikliği emri buradadır)

Peygamberin ömrünün sonlarında indiğini iddia ederler. Bu görüşe göre Hz.

Muhammed hayatı boyunca yanlış günlerde oruç tutmuştur.

Sözde Ramazan ayının başlangıcı ile ilgili bir başka faktör yeni sistemin

uygulandığındaki ay dizilimidir. Kuran öncesi çağlarda, Araplar tek bir takvim

kullanmamıştır. 4-5 ve 6 mevsime dayanan bir takvim sistemleri vardı. Bazı

Araplar Perslerin takvim sistemini, bazıları Yahudilerin bazıları ise Romalıların

sistemini kullanmıştır. Ömer'in getirdiği takvim ise bu takvimlerden farklı bir ay

sistemine sahipti, bu gelişi güzel karar da sözüm ona Ramazan ayını

etkilemektedir.

Page 151: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Bundan dolayıdır ki, yeni ayı gözlemlemekten başka Ramazan'ı etkileyen 3 tane

birbirinden farklı gelişigüzel etmen vardır. Yani şu anki Ramazan ayı tamamen

keyfidir ve oruç tutmak için rasgele seçilen bir aydan farkı yoktur.

Gelişigüzel Ramazan denen bir ay belirleme Yahudilerin, Hristiyanların ve

mezhepçilerin "kutsal" günlerini belirlemede karşılaştığı probleme benzer.

Örneğin, mezhepçilere göre

Cuma dedikleri (yaygın bir isim olan yevm el cumuat / toplanma zamanı) gün

kutsaldır ve geleneklerine göre Adem bu günde yaratılmıştır. İnsanların

anlayamadığı şey ise bu haftanın tamamen gelişigüzel seçilmiş olmasıdır. Hafta

her zaman 7 gün olmamaıştır. Örneğin eski Mısırlılar 10 günlük bir sistem

kullanırken Mayalılar 20 günün bir hafta ettiği bir sistem kullanmıştır.

Şimdi sorunu Kuran'dan çözmeye çalışalım.

02:185 "Şehr ramazan"; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten

kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde kim eş-şehr'e TANIK OLURSA

onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün

sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk

istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı

için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.

Ayetin yanlış yorumlanması "şehr" sözcüğünün ay anlamına gelmesini

düşünmekten ileri gelir. Aslında "şehr" ay demek değildir. Klasik Arapça

sözlüklerine göre, Araplar Ay'a "şehr" derdi. Peki bu "şehr" kelimesinin ima ettiği

şey nedir?

Klasik Arapça Sözlüklerinde bu kelimenin etimolojisiyle geniş ölçüde yer alır.

Örneğin aynı kökten gelen "eşherat" göbeği büyümüş hamile bir kadını anlatmak

için kullanılır. "Şehiret" kelimesi de geniş ve kilolu bir kadını anlatmak için

kullanılır. Yani kelimenin tüm etimolojik anlamları "geniş bir şey" "göze çarpan bir

şey" ile ilgilidir.

Kuran öncesi dönemde Ramazan denilen bir ay olduğuna dair bir kanıt yoktur.

Razaman sıfat olup "yakan, kavuran" anlamlarına gelir. Bu kök Kuran'da bir kere

geçtiğinden karşılaştırma yapma imkanımız yoktur.

Ancak, dolaylı olarak anlamını teyit edebiliriz. 2:217 gibi ayetler "eşşehril

haram"'da büyük bir savaşın olduğunu söyler. Artı 9. Sure antlaşmayı bozan

müşriklerle yapılan savaşı anlatır. 9:81 ayeti müşriklerin sıcaktan korktuklarından

bahseder. Hemen sonraki ayette (9:86) o dönem inen bir ayetten bahseder ve

2:185den bildiğimiz gibi "şehr ramazan" Kuran'ın indiği zamandır bu da "şehr

ramazan" ve "eşşehril haram" arasında yeni bir bağ sağlar.

Page 152: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Bu anlayışla tekrar çevirimizi yapalım:

02:185 Kavuran dolunay; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten

kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde kim dolunaya TANIK OLURSA

onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün

sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk

istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı

için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.

Bu sistem hiçbir takvime bağlı değil, gözle görülür kozmik bir olguya bağlıdır.

Kavuran sıcaklık ne zaman başlar? Kavuran sıcaklık yaz gündönümüyle başlar. Bu

Güneş'in en dik açıyla geldiği ve gölgelerin en kısa olduğu zamandır. 25:45 ayeti

Güneş ve gölge hakkındaki ilişkiden bahseder.

Garip olan şey ise, yaz gündönümünün dolunayının diğerlerinden farklı olmasıdır.

Diğerlerine oranla daha alçaktan yol alan Ay'ı beynimizi algılaması diğerlerine

göre daha da kolaylaşır. Hatta, dolunay daha büyük göründüğü gibi, alçakta olan

Ay Dünya'nın tozlu atmosferi ile turanjımsı bir renk alır. Bu nedenle uyarı ışıkları

da turuncudur. Bu renk güçlü bir görsel cevap yaratır.

Ş imdi sıra takvime geldi. Kuran, güneş takvimini mi yoksa ay takvimini mi baz

alır?

10:05 Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir

nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil,

şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk için

ayetleri ayrıntılı kılıyor.

Bu ayetten her ikisinden de yararlanıldığını gösterir. Güneş yılına işaret eden bir

başka ayet 17:12'dir:

17:12 Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet yaptık; sonra gecenin ayetini silip

gündüzün ayetini gösterici yaptık ki, Rabbinizden bir lütuf isteyesiniz, yılların

sayısını ve hesabı bilesiniz. Biz her şeyi ayrıntılı bir biçimde açıkladık.

Gece ve gündüzü belirleyen Ay değil Güneştir. Bu ayet yılın Güneş yılına göre

olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

Daha fazla teyit için 12:47-49 ayetlerine bakılabilir. Burada yıldan yıla

değişmeyen zirai devirler yılın güneş takvimine göre olduğunu doğrular.

Genellikle yanlış çevrilen 2:189 ayetine gelelim:

02:189 Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları

ve bir de hac için vakit ölçüleridir. " Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından

Page 153: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere

kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Türkçe'de de kullandığımız "Hilal" kelimesinin çoğulu "ehilet"

kelimesini "doğan ay" olarak çevirmiş. Klasik Arapça sözlüklerde ise Hilal ayın

başlangıcı ve sonunu anlatır. Şimdi doğru çeviriyi yapalım:

02:189 Sana, hilalleri soruyorlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir

de hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından

girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere

kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.

Yukarıdaki ayete göre Hilaller insanlar için zamanlama için vakit ölçüleridir.

Zamanlama ile ilgili diğer bir ayette Musa'nın bu süreyi tamamladığı 7:142

ayetidir. Yani "mevakıt" birşeyi tamamlamadaki zaman ölçüleridir.

07:142 Mûsa ile otuz gece için vaatleştik. Ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık.

Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Mûsa, kardeşi Harun'a dedi

ki: "Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu

izleme!"

89:2 ayetinde de 10 geceden bahseder...

İlginç olan şey ise, dolunayın hilal şekline varması da TAM 10 gün sürer.

7:142 ile 2:196daki 10 gün hac / tartışma günleri arasında bağ olduğu açıktır.

2:196da Hac / tartışma zamanı 3 gün tutulacak oruç kişinin ailesi haramlara itaat

yapısında değilse 7 gün daha tutup 10a tamamlanıyor. Ailesi haramlara itaat

yapısında olanlar ise 10 gün kalıyorlar. Bu mantıklı çünkü ailesi doğruyu

bulamamış olanlar dönüp onlara duyduklarını anlatacaktır. Böylece, 2:189, 7:142

ve 2:196 ayetlerini birleştirdiğimizde "ehilet"in Hac'ın başlangıcı değil bitişi için

bir zamanlama olduğunu görebiliriz.

<-dolunay-><—10 gün--><-- incelen hilal 4-5 gün--><-- genişleyen hilal 4-5

gün--><—10 gün—><-dolunay->

İşte hilaller bu şekilde Hac / tartışma için zamanlama sağlar. Böylelikle insanlar yıl

boyunca 4 kere Hac / tartışma için toplanma şansı elde ederler. 2:184 "BİR KAÇ"

(madudat) gün oruçtan bahseder ve 2:185 bu rakamın tamamlanmasından.

Madudat kelimesi "birkaç" demektir ve 3 ile 10 arası bir rakamı ifade etmek için

kullanılır.

Ş imdi haram ayların buna nasıl uyduğunu göreceğiz. İlkten geleneksel görüşe

bakalım:

Page 154: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

09:37 O nesi (haram ayları geciktirmek) ancak küfürde ileri gitmektir ki, bununla

kafirler şaşırtılır; Allah'ın haram kıldığının sayısına uydurup da Allah'ın

yasakladığını helal kılmak için onu bir yıl helal, bir yıl haram sayarlar. Bu şekilde

onların kötü işleri kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah ise, kafirlerden ibaret

bir topluluğu doğru yola erdirmez.

Ay takvimi "nesi" den sakınmak için benimsenmiştir. Nesi kelimesi hakkında fikir

birliği yoktur. Bazıları bunun takvime ilave edilen aylar olduğunu düşünür. Tüm

klasik Arapça sözlükleri "nesi"yi "gecikme" olarak alır ve Arapların haram ayları

geciktirdiğini yazar. Kelimenin etimolojisi "gecikme" olduğundan bu bir takvim

değişikliğini gösteriyor olamaz. Artı gelişigüzel ayarlanan "haram ay" güneş

takviminde olduğu gibi ay takviminde de sapmaya sol açabilir.

Ay takvimini haklı çıkarmak için öne sürülen bir başka ayet 9:36dır.

09:36 Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı

onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar

içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa

siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

Gürcü güneş takvimi ayı 12'ye tamamlamak için 31, diğerlerinin 30 veya 28/29

gün ile bazı keyfi periyodları vardır. Sözüm ona İslami takvim yıl içerisinde 12.3

ayı var, 12 değil. Şimdi bazıları yıl içinde bazen 13 dolunay olduğunu ileri

sürebilir. Ancak bizi ilgilendiren bunların sayıları değil yıl içindeki toplamlarıdır. Yıl

içinde her zaman 12 ay sayıp bunların 4ünü yasak olarak saymalıyız. Yaz

gündönümünden sonra bu aylar başlayacaktır. Peki yıl içinde 13 dolunay

olduğunda ne yapmalıyız? Cevap bu 13. dolunayı saymamaktır. Böylece ay

sayımını tekrar düzenlemiş ve "ramazan" yaz gündönümünden sonraki ilk ay

olacaktır.

Bu bulmacayı çözdüğümüze göre, tekrar haram aylara dönelim. Yaz

gündönümünden sonraki ilk dolunayın ilk haram ay olduğunu gördük. Böylece yaz

gündönümünden sonra sayılan 3 dolunay bize kalan haram ayları da verecektir.

Yani haram aylar yaz ortasından güz ortasına kadar sürer.

Haram ayı belirlemedeki bu ölçüt yabani hayvan avlamadaki kısıtlamalar için

önemlidir. Dikkat edilirse bu yasak evcil çiftlik hayvanlarını kapsamaz (5:1). Peki

neden? Çünkü yazın yabani hayvanların üreme mevsimidir. Dişi bir hayvanı

öldüren kişi yeni doğmuş veya doğacak çocuklarını da öldürmüş olmaktadır.

Sonuç olarak, Allah'ın yasak aylar için bize kesin, açık işaretler vermiştir. Bu

işaretler insan elinden çıkmış takvimlere bağlı değil kolayca gözlemlenebilen

kozmik fenomenlere bağlıdır. 2:185. ayette kim buna "şahit olursa" diyor. Kimse

Page 155: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

geleneksel ramazana şahit olamıyor. Bu nedenle iman edenler yeni bir başlangıç

yapıp sisteme kendilerini tekrar ayarlamaları gerekir.

KURAN VE EVRİM

Zaman içinde değişme meydana getiren herhangi bir sürece evrim denir.

Biyolojide ise evrim canlıların genetik yapılarındaki uzun vadeli değişmeler

demektir. İlk defa Charles Darwin ve Alfred Wallace'ın "Origin Of Species" adlı

eserinde gündeme gelen bu teori kısa zamanda bilim adamları arasında ilgi

topladı.

Evrim mikro evrim ve makro evrim diye ikiye ayrılır. Mikro evrim;

mutasyonlar, genetik sürüklenme, doğal seçilim gibi küçük değişimleri kapsarken,

makro evrim; bunların birikmesiyle canlıda oluşan büyük değişimler demektir.

Evrim kuramı maalesef sadece bu mekanizmanın işleyişini

açıklayabilmekte, örneğin ilk organizmanın nasıl meydana geldiğine yorum

getirememektedir. Tek bir hücrenin bile komplike yapısı düşünüldüğünde bunu

tesadüflere dayandırmak ve göz, kulak gibi komplike organları bu kadar nizamlı

ve muntazamlı yaratanın evrim olduğunu düşünmek akıl alacak iş değildir.

Çoğu Müslüman Allah'ın Adem'i "Ol" demesiyle bir anda yarattığını ve

evrimin Kuran'da yeri olmadığını düşünür. Aksine Kuran'daki yaratılışı evrim daha

iyi açıklamaktadır. Kuran insan yaratılışının bir şekilde başladığını ve bunu

araştırmamızı ister.

Page 156: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

20:21 De ki: "Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın yaratmaya

nasıl başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde ahiret

yaratmasını da yapacaktır. Doğrusu Allah her şeye

Kadir'dir. Dilediğine azabeder, dilediğine merhamet eder.

O'na çevrileceksiniz.

Yukarıdaki ayetten yaratılışın bir şekilde başladığı (bedee)

anlaşılıyor.

Yazıya başlamadan önce okuyuculara Kuran'ın benzetimlerden bolca

yaralandığını göz önünde bulundurmalarını isterim.

03:07 Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir

(KÎLÎTLÎ) ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir (BENZEYEN).

Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun

yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına

düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir. Îlimde derinlemiş olanlar: "Ona inandık,

hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası

gereğince düşünemez.

39:23 Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer ikili mânalar ifade eden bir Kitap

halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem

derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın

kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına

gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.

Örneğin şu anlatıma bakın, müteşabih anlatıma ne güzel bir örnek

oluşturuyor göreceksiniz...

41:10-11 Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler

yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir

etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki:

"Îsteyerek veya istemeyerek gelin." Îkisi de: "Îsteyerek (Îtaat ederek) geldik"

dediler.

Adem konusuna başlamadan önce adem ve "eşinin" yeryüzündeki ilk iyiyi

kötüden ayıracak kadar zeki insanları simgelediğini düşündüğümü belirtmek

isterim.

02:35 Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve

orada dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme

sapanlardan olursunuz."

Page 157: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Adem kelimesi İbrani'cedir ve "siyah tenli", "insanoğlu" gibi anlamlara gelir.

Cennet kelimesinin kökü (cim, nun, nun) ise örtü anlamına gelir ve cennet

yeryüzünü yer gözükmeyecek kadar örten yeşillik / bahçelere denir. Kuran'da bu

kelime dünyamızdaki bahçeleri anlatmak için kullanıldığı gibi (6:141, 17:91 ve

18:32-40) ahiretteki bahçeyi anlatmak için de kullanılmış. Bu ayetteki cennette

normal bir bahçe anlamında çünkü:

20:120 Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Adem! Sana,

sonsuzluk ağacıyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?"

Zaten cennette olan birinin saltanata ihtiyacı yoktur. Artı, adem ve "eşi"nin

bulunduğu yerde Güneş vardı:

20:119 "Ve sen burada ne susayacaksın ne de güneşten yanacaksın."

02:36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde

bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza

düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme

yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."

Adem (ırkı) "cenneteyken" sayıları fazla değildi, Allah'a itaatsizlik edince

kovulunca "arz" (tüm dünya) kelimesinin kullanıldığını görüyoruz. Bu her yerin

artık onların nüfuz sahası olduğunu anlatmak için kullanılmış. Artık "bahçeye"

bağlı olmayan insanlar yayılmış ve birbirlerine düşman olmuşlar. "Ehbitu" (inin)

rahatlarının bol olduğu yerden artık sıkıntı dolu hayata başlangıcı tanımlamak için

kullanılmış. (2:61'de bu duruma bir başka örnek var.)

Canlılığın ilk Amazon ve Afrika ormanlarında başladığını savunan İlkel Çorba

(Primordial Soup) teorisine bu anlatım benzerlik göstermektedir.

Kuran ademin ilk insan olduğunu da iddia etmez. Hatta ademden önce dünyada

bazılarının fesat çıkardığını ve İNSANIN halife olduğunu anlatır. Halife Arapça'da

"ardıl, peşinden gelen, izleyen" demektir.

02:30 Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım."

demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan

döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni

kutsayıp yüceltiyoruz. " Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin

bilmediklerinizi bilmekteyim." 20:121 Nihayet, ikisi de ondan yediler. Bunun

üzerine, çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından

örtmeye başladılar. Adem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı.

Page 158: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Dikkatinizi çekerim yedikleri elma değil. "Ondan yediler" olarak geçiyor. Böylece

saltanatı (hür iradeyi) ele geçirdiler yani ilk zeki canlılar olup kendilerini

yapraklarla örtmeye başladılar.

Evrimi destekleyen diğer ayetler:

07:11 Andolsun ki sizi yarattık (ara), sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere

"Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde

edenlerden olmadı o.

Allah yarattığı insanı eliyle şekillendirmedi, bunu evrim yoluyla yaptı. Melek

kelimesinin kökü ملك kontrol etmek, hükmetmek demektir. Melekler ile o sıralar

yeryüzünü kontrol eden varlıklar anlaşılabileceği gibi (cinler / homosapienler),

Allah'ın yaratmış olduğu fizik yasalarını da anlayabiliriz. Bu kurallar ademe secde

ediyor / saygı gösteriyor. İblis ise yoldan sapmış bir cin (homosapien sapien)

olabilir.

15:28 Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan,

değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım." demişti.

15:29 "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim

zaman, önünde hemen secdeye kapanın."

Bir başka evrim olarak anlaşılabilecek ayet:

71:14 "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."

Başka bir ayet:

24:45 Allah, tüm canlıları [külle dabbetin] sudan yarattı. Onlardan kimileri karnı

üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde...

Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir.

07:189 O, odur ki, sizi bir TEK CANLIDAN yarattı, eşini de ondan vücuda getirdi

ki, gönlü buna ısınsın...

Dabbe (24:45) yaşayan, spontane hareket eden her şey olarak tanımlanabilir. Bu

tüm hayvanları, insanı, bakteri gibi hayvanların hepsini kapsar.

64:03 Gökleri ve yeri hak olarak yarattı; sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi

güzel yaptı. Yalnız O'nadır dönüş.

Allah bizi hayattayken "elleriyle" biçimlendirmediğine göre bunu kendi koyduğu

kurallar çerçevesinde gerçekleştirdi.

NOT: Bu sadece bir teoridir. Yaratılış ile ilgili ayetler Kitab'ın müteşabih kısmına

girdiğinden çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Allah, bunların tevilinin sadece

Page 159: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kendisi tarafından bilineceğini söylemiştir ama şunu unutmayınız ki, Kuran evrime

işaret etmektedir..

06:133 Senin o Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi

bir başka topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da dilediğini sizin

yerinize getirir.

29:20 De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl BAŞLADIĞINA bir bakın.

İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, her şeye Kadîr'dir.

HURİLER?

Makaleyi yazan: Yaseen

http://www.geocities.com/yaseen_q/hur-article.htm

Page 160: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Hadislere dayanarak bir takım gelenekçi Müslümanlar cennete girdiklerinde 70

tane huri ve bu dünyadan 2 tane inanan kadınla ödüllendirileceklerini düşünürler.

Hadislerde ve günümüzde ve daha önce yapılmış Kuran çevirilerinde bulunan

tasvirler, kadınları ve Allah'a ve Kuran'ın doğruluğuna inanan tüm erkekleri

rencide edecek türdendir. Bu genç, güzel hurilerin geçtiği ayetleri toplama

görevini ben üstlendim. Kuran'ın yorumunda bir yanlışlık olduğuna ikna

olmuştum. Daha sonra bu ayetlerin anlaşıldığından çok farklı şeyleri ima ettiğini

gördüğümde çok şaşırdım. Bu yalanın bu kadar sürmesine şok olmuştum. Bu

ayetlerin içeriği yiyecek, içecek, rahat mobilyalar ve diğer "nesneler"di. Hala

birçok Müslüman'ın inandığı gibi hurilerden bahsedilmiyordu.

Hur kelimesi bir sıfattır ve saf / kristal beyazı anlamlarına gelir. Ayetlerdeki

tanımlamaları incelemeden önce inşallah gidersek cennette kiminle birlikte

olacağımıza bakalım.

Cennette kimlerle olunacak?

İnananlar eşleriyle birlikte olacaklar. 36:56'da geçen "ezvecuhum" ( -onların-

eşleri ) kelimesi belli bir cinse hitap etmiyor. 2:25, 4:57 ayetleri eşleri saf / temiz

olarak anlatıyor (ezvacüm mütühheratün).

36:54-56

Diyanet Vakfı 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada

ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.

Arapçası: Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm

ta'melun

Diyanet Vakfı 55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

Arapçası: İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun

Diyanet Vakfı 56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

Arapçası: Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun

Soylarından inançlarını izleyenler de bu kişilere katılır.

59:21

Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi

olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların

amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

Bu, 40:8 ayetinde tekrar doğrulanıyor:

40:7-8

Page 161: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Diyanet Vakfı 7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar

(melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de

bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır.

O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından

koru! (derler).

Diyanet Vakfı 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden,

nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz

azîz ve hakîm olan sensin!

Anahtar Kelimeler ve Yanlış Yorumlamalar:

Aşağıda bu "hurilerin" niteliklerini bugün yorumlandığı şekilde listeledim. Bu

ayetlerin çoğunda çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir özne bulunmamakta ve

anlaşılan çevirmenler, bu özneyi bulmak için önceki ayetlere veya içeriğe bakma

gereği duymamış.

Hurun: temiz kadınlar / huriler

(bi) hurin aynin: iri gözlü huriler

Kasiratut tarfi: gözlerini sakınan

(huriler) Kasiratut tarfi ayn: gözlerini

sakınan (huriler) Hayratun hisan: güzel

(kadınlar)

Etraben: yaşıt (huriler)

Kevaibe etraben: (göğüsleri) tomurcuklanmış yaşıt (huriler); güzel yaşıt (eşler)

'Uruben etraben: mükemmel eşleştirilmiş.

Şimdi bu "huri"lerin niteliklerini Kuran'dan inceleyelim.

55. Ayetteki "Kasiratut Tarfi" ve "hurun"

Rahman Suresini cennetin gizli kalmış yönlerini ortaya çıkarmada anahtar

surelerden biri olarak görüyorum. Bu Sure boyunca ilginç bir çiftelik ve karşıtlık

teması işlenmiş.

Bir not olarak şunu bilmenizi isterim ki Arapça'da isimler eril veya dişil formlarda

olabiliyor ve 3'e ayrılırlar: tekil, ikili ve çoğul. 55. Surede bunların arasındaki

geçişlere tanık olacağız.

İkiliden Çoğul Forma Geçiş:

55:46-61

Page 162: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Diyanet Vakfı 46. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki

cennet vardır. Edip Yüksel 46. Rabbinin görkeminden korkan (cin ve

insan) lar için iki cennet vardır. Arapçası: Ve limen hafe mekame rabbihi

cennetani.

Diyanet Vakfı 47. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 47. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.

Diyanet Vakfı 48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

Edip Yüksel 48. Türlü besinlerle doludur her

ikisi. Arapçası: Zevata efnanin.

Diyanet Vakfı 49. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 49. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani.

Diyanet Vakfı 50. İkisinde de akıp giden iki kaynak

vardır. Edip Yüksel 50. İçlerinde akan pınarlar

vardır.

Arapçası: Fiyhima 'aynani tecriyani.

Diyanet Vakfı 51. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 51. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Diyanet Vakfı 52. İkisinde de her türlü meyveden çift

çift vardır. Edip Yüksel 52. İkisinde de her meyveden iki

çeşit vardır.

Arapçası: Fiyhima min kulli fakihetin zevcani.

Diyanet Vakfı 53. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 53. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Diyanet Vakfı 54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin

de meyvesinin devşirilmesi yakındır.

Edip Yüksel 54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki cennetin

meyveleri pek yakındır.

Page 163: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Arapçası: Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni

dan.

Diyanet Vakfı 55. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 55. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Diyanet Vakfı 56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki,

bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

Edip Yüksel 56. Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından

dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır.

Arapçası: Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve la can

Diyanet Vakfı 57. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 57. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Diyanet Vakfı 58. Sanki onlar yakut ve

mercandırlar. Edip Yüksel 58. Onlar yakut ve

mercan gibidirler.

Arapçası: Ke ennehunnel yakıtı vel mercan

Diyanet Vakfı 59. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 59. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Diyanet Vakfı 60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey

midir?

Edip Yüksel 60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?

Arapçası: Hel cezaul ıhsani illel ihsan

Diyanet Vakfı 61. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 61. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani

Gördüğünüz gibi 55:47-48 arası iki cennetten / bahçeden bahsediyor. Çift form

olan "Fihinna" (onların ikisinin içinde) 55:50 ve 55:52 ayetlerinde geçen iki

cennetin içindekileri ima ediyor. 55:54 ayeti ise ikiye ayrılıyor, ilk kısım cennetle

mükafatlandırılan erkek ve kadınların durumundan:

Page 164: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

"Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar."

İkincisi ise bahçelerdeki ağaçların meyvelerinin ne kadar rahat alınabileceğinden

bahsediyor: " İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır."

69:23 ayetinde de "kutufuha daine" (meyveleri sarkmış / yakın) sözcüğüne

rastlıyoruz.

69:22-23

Diyanet Vakfı 22. Yüce bir cennette,

Edip Yüksel 22. Yüksek bir cennette (bahçede),

Diyanet Vakfı 23. Meyveleri sarkmış halde.

Edip Yüksel 23. Meyveleri ulaşılabilecek mesafededir.

55:50 ve 55:52'de bulunan çift formlardan "fihina" (onlarda) çoğul dişil forma

geçiş görüyoruz, yani bunlar "iki bahçede bulunan" "varlıkları" betimliyor olamaz.

"Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz??" Arapçası: "Febieyyi alai

rabbikuma tukezzibani"

"Tukezzibani" (yalanlamak) fiili ikili yapıda. "Hüna" zamirinin işaret ettiği kalan

tek makul nesne 55:54 ayetinin sonundaki "meyveler"dir.

İffetli olmak Kuran'da her zaman "hifzul ferc" olarak geçer, "kasıratut tarfi" ayete

bakıldığında zorlama bir anlam olarak göze çarpıyor. Bu kelimenin bakışları /

gözleri kaçırmak olduğu var sayılıyor. Ancak gözleri alçaltmak Kuran'da 24:30 ve

31 ayetlerinde olduğu gibi "ğadül besar" olarak geçer. Cennet iffet ve namus

kavramlarının olduğu bir yer değildir zaten. Cennet inananların ödüllendirileceği

ve bir daha yaptıklarından sorumlu tutulmayacağı bir yerdir. "Bakışlarını

alçaltmak" buraya uymadığı gibi Kuran incelendiğinde de tutarsız olduğu

görülecektir. "Kasırat" kelimesinin kökü "kasera" kısaltmak anlamına gelir. "Taraf"

kelimesi ise "uç" demektir, 11:114 ve 20:130 ayetlerinde geçer. Aynı zamanda

kol ve bacak yani insan vücudundaki uzuvlar, "el etraf" (uçlar) kelimesiyle

anlatılabilir. Bu nedenle "kasıratut tarfi" ellerinizi bile uzatmadan veya hiçbir çaba

sarf etmeden kolayca yetişilen meyvelerin tanımlarından biridir.

Cennetin meyvelerinin kolayca ulaşılabilirliğini 76:14 ayeti de şöyle anlatır:

76:14

Diyanet Vakfı 14. (Cennet ağaçlarının) gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca

koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.

Page 165: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Edip Yüksel 14. Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak

koparılmaları kolaylaştırılmıştır.

Arapçası: Ve daniyeten 'aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen

"lem yatmishunne insun kablehum ve la can": onlara ne cin ne insan dokundu?

Bağlam "hurilerden" bahsediyor olsaydı yukarıdaki ayet daha sonra bunlara

dokulacak gibi bir anlama gelirdi. Bu yakışıksız, hayali bir yorumdur.Kuran'da

"dokunmak" olarak kullanılan kelime "messe" veya "temesse"'dir (2:236-237,

3:47, 19:20, 33:49, 58:3-4, vb...)

55:57'deki "tamase" denemek / tatmak / bozmak veya tüketmek olarak

çevrilebilir. Cennetteki yiyecek ve içecekler Dünya'da tadılanlar gibi olmayacak,

saf ve her açıdan mükemmel olacaklar.

55:58'deki "yakuplar ve mercanlar gibi" sözü de yine bu meyvelerden bahsediyor.

Hayratun Hısan (55:70)

55:62-74

Diyanet Vakfı: 62. Bu ikisinden başka iki cennet

daha vardır.. Edip Yüksel 62. O ikisinin ötesinde iki

cennet daha var. Arapçası: Ve min dunihima

cennetan

Diyanet Vakfı 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 63. Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Diyanet Vakfı 64. Bu cennetler koyu

yeşildirler. Edip Yüksel 64.

Yemyeşildirler.

Arapçası: Mudhammetan

Diyanet Vakfı 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Edip Yüksel 65. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Page 166: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Diyanet Vakfı 66. İkisinde de durmadan fışkıran iki

kaynak vardır. Edip Yüksel 66. İkisinde de fışkıran iki

kaynak vardır.

Arapçası: Fihima aynani neddahatan.

Diyanet Vakfı 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Edip Yüksel 67. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Diyanet Vakfı 68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve

nar vardır. Edip Yüksel 68. Her ikisinde de meyvalar,

hurmalar ve narlar vardır. Arapçası: Fihima fakihetuv ve

nahluv ve rumman

Diyanet Vakfı 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Edip Yüksel 69. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Diyanet Vakfı 70. İçlerinde huyu güzel yüzü güzel

kadınlar vardır. Edip Yüksel 70. Her ikisinde de iyilikler,

güzellikler vardır. Arapçası: Fihinne hayratun hısan

Diyanet Vakfı 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Edip Yüksel 71. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Diyanet Vakfı 72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş

huriler vardır. Edip Yüksel 72. Çadırlara kapanmış güzeller

Arapçası: Hurum maksuratun fil hıyam

Diyanet Vakfı 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini

yalanlayabilirsiniz?

Edip Yüksel 73. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

Arapçası: Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

Diyanet Vakfı 74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin

dokunmuştur. Edip Yüksel 74. Daha önce onlara ne insan ne de cin

dokunmamıştı.

Arapça: Lem yatmishunne insun kablehum ve la can

Page 167: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

55:70 ayetindeki "Fihinne hayratun hısan" 55:62, 55:64, 55:66 ve 55:68

ayetlerinde ikili yapıdan (fihima) çoğul dişil yapıya (fihina) geçiş var. Bundan

dolayı zamirin bildirdiği iki bahçe (veya içindekiler) değil 55:68'den önce

bahsedilen "meyve, hurma ve narlardır." "Hayrat" ve "hisan" kelimeleri sıfattır ve

ayette çevirmenlerin eklediği gibi bir özne geçmez.

"Fihinne hayratun hısan" : "Onlarda üstün iyilik / faydalar

(vardır)"

55:72'deki "Hurum maksuratun fil hıyam" anlatılmakta olan şeylerin (meyveler)

ve bunların niteliklerinin devamıdır. Ayette yine bir özne yok. "Hurun" saf / temiz

demektir.

Artı ayette anlatılanın çadırlara kapatılmış "huriler" olduğunu düşünmek

mantıksızdır. "Maksuratun fil hıyam" hemen yakında olan yığın halindeki

meyveleri anlatıyor. 55:74 tekrar bu meyvelerin daha önce kimse tarafından

tüketilmemiş olduklarını yazar: Daha önce onlara ne insan ne de cin

dokunmamış / tüketmemiştir.

Büyük Gözlü Huriler? (56:22)

56:15-24

Diyanet Vakfı 15. Cevherlerle işlenmiş tahtlar

üzerindedirler, Edip Yüksel 15. Lüks mobilyalar

üzerinde,

Arapçası: 'ala sururin medunetun

Diyanet Vakfı 16. Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup

yaslanırlar. Edip Yüksel 16. Karşılıklı yaslanmışlardır.

Arapçası: Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyne

Diyanet Vakfı 17. Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz

gençler dolaşır; Edip Yüksel 17. Onlara ölümsüz gençler

servis yaparlar.

Arapçası: Yetufu 'aleyhim veldanun muhalledune

Diyanet Vakfı 18. Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler

ve kadehlerle. Edip Yüksel 18. Kaynaktan doldurulmuş bardaklar,

sürahiler ve kadehlerle. Arapçası: Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin

min ma'ıynin

Diyanet Vakfı 19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları

giderilir.

Edip Yüksel 19. Ne ara verirler ne de yorulurlar.

Page 168: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Arapçası: La yusadda'une 'anha ve la yunzifune

Diyanet Vakfı 20. (Onlara) beğendikleri

meyveler, Edip Yüksel 20. Ve beğendikleri

meyveler...

Arapçası: Ve fakihetin mimma

yetehayyerune

Diyanet Vakfı 21. Canlarının çektiği

kuş etleri, Edip Yüksel 21. Canlarının

çektiği kuş etleri... Arapçası: Ve lahmi

tayrin mimma yeştehune

Diyanet Vakfı 22. İri gözlü

huriler,

Edip Yüksel 22. Güzel eşler...

Arapçası: Ve hurun 'ıynun

Diyanet Vakfı 23. Saklı inciler gibi.

Edip Yüksel 23. Korunmuş inciler

gibi... Arapçası:

Keemsalillu'luilmeknuni

Diyanet Vakfı 24. Yaptıklarına karşılık olarak

(verilir).

Edip Yüksel 24. Yapmış olduklarına bir karşılık

olarak verilir. Arapçası: Cezaen bima kanu

ya'melune

Öncelikle bahsi geçen nesnelere bakalım:

56:15: Rahat mobilyalar/Cevherlerle işlenmiş tahtlar

56:18: Temiz bir içkiyle doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle

56:20: İstedikleri meyveler

56:21: İstedikleri kuş etleri

56:22: "vehurun aynun" -Bunlar iri gözlü kadınlar olabilir mi?-

Dikkat ederseniz, ayette bazı çevirmenlerin ayete, orijinalinde olmayan kadınlar /

eşler gibi kelimeler ilave ettiğini göreceksiniz. Cümledeki tek özne "göz" olarak

anlaşılan "ayn" kelimesidir.

Listedeki diğer nesneler ise inanan kadın ver erkekler için verilecek birer objedir.

22. ayetteki bu "varlıklar" diğelerinin aksine detaylı bir şekilde anlatılmamış,

Page 169: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

sadece gözlerinin büyük ve saf olduğu belirtilmiş. Bu da Kuran'ın gerçek manasını

yok etmek için çevirmenlerin ürettiği bir fantaziden başka bir şey değildir.

"Hurun" kelimesi yalnızca saf ve kristal beyazı anlamına gelir. "Ayn" ise hem

"göz" hem de "pınar" anlamına gelebilmektedir. İki kullanımda Kuran'da

yaygındır:

Ayn kelimesinin "göz" anlamına geldiği ayetler için şu ayetlere bakın: 3:13, 5:45,

5:83, 7:116, 7:179, 7:195, 8:44, 11:31, 12:84, 15:88, 18:28, 20:40, 76:6 vb...

"Pınar" anlamları için: 2:60, 7:160, 15:45, 26:57, 55:50, 55:66, 76:18 etc...

"Hurun Aynun" temiz / berrak nehirler demektir.

Diyanet Vakfı 2:25 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar

akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık

olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu

rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için

cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır.

Diyanet Vakfı 4:57 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere

girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için

tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız.

Aniden, 55. surede resmi çizilen ve cennetin vazgeçilmez öğesi olan "saf

nehirlerin" 56. Surenin de bir parçası olduğunu görüyoruz.

56. Sureyi tekrar çevirip taşların nasıl yerlerine oturduğunu görelim:

56:18-24 "Doldurulmuş bardaklar, sürahiler, ve kadehler (bunların doldurulduğu)

temiz pınarlar.

Onları temiz pınar/gözlerle evlendiririz /

eşleştiririz? 44:53-55

Diyanet Vakfı 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.

Edip Yüksel 53. İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar.

Arapçası: Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliyn

Diyanet Vakfı 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hurilerle

evlendiririz. Edip Yüksel 54. Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir.

Arapçası: Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn

Diyanet Vakfı 55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her

meyveyi isterler. Edip Yüksel 55. Tam bir güvenlik içinde her

meyveyi isterler.

Arapçası: Yed'une fiha bi külli fakihetin aminiyn

Page 170: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Cennette Allah kimse için nikah merasimi düzenlemeyecek. Ayeti çevirenler her

zamanki gibi bu ayete de erkek psikolojisiyle bakmışlar ki kadınların müttakilere

(44:51) dahil olmadığını düşünmüşler. Adil olan daha önce ayetlerde

gösterdiğimiz gibi inananların eşleriyle ve soylarıyla beraber olmasıdır.

44:54 ayetinde geçen "zevvece" fiili "eşleştirdi" anlamına gelir. Bu iki farklı şeyi

birbirine katmak değildir, bunun anlamı Allah'ın hediyelerinden biri olan saf

pınarları daha önce bahşedilenlere (ipek ve satin giysi) katmaktır. İnananlara

temiz pınarlar (44:54), bunlara uyan ipek ve satinden elbiseler (44:53) verilecek

ve huzur içinde her istedikleri meyveden yiyebilecekler (44:55). "Zevece" ile aynı

kökten gelen "ezvece" her zaman "eşler" anlamına gelmez. 38:58 ayetinde de

göreceğimiz gibi "arttırma / ikiye katlama / birleştirme" anlamına da gelir.

38:55-60

Diyanet Vakfı 55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir

gelecek vardır. Edip Yüksel 55. Bu böyledir; azgınlar ise

kötü bir yeri hakederler. Arapçası: Haza ve inne lit

tağıyne le şerra meab

Diyanet Vakfı 56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir

kalma yeridir. Edip Yüksel 56. Cehennemde yanarlar; ne kötü bir

duraktır.

Arapçası: Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihad

Diyanet Vakfı 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar!

Edip Yüksel 57. İşte onu tatsınlar: Kaynar su

ve irin. Arapçası: Haza fel yezukuhu hamımüv

ve ğassak

Diyanet Vakfı 58. Buna benzer daha türlü türlü başkaları

da vardır. Edip Yüksel 58. Bunlara benzer daha başkaları

da vardır.

Arapçası: Ve aharu min şeklihı ezvac

Diyanet Vakfı 59. (İnkarcıların liderlerine:) İşte bu sizinle beraber cehenneme

girecek topluluktur (denildiğin de, liderler:) Onlar rahat yüzü görmesin (derler)

Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir.

Edip Yüksel 59. "Bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur."

(denilince,

cehennemdeki liderler:) "Onlar hoş gelmediler. Onlar ateşte yanacaklar."

Arapçası: Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm

salün nar

Page 171: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Diyanet Vakfı 60. (Liderlere uyanlar ise:) Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin!

Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.

Edip Yüksel 60. Onlar da derler ki, "Aslında siz hoş gelmediniz. Bizi bu duruma

siz soktunuz; ne kötü bir son!"

Arapçası: Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe

bi'sel karar Başka

bir eşleştirme durumu (ayetler 52:19-21)

Diyanet Vakfı 19. Onlara: Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin,için (denilir).

Edip Yüksel 19. Yapmış olduklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için.

Arapçası: Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta'melun

Diyanet Vakfı 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü

hurilerle evlendirmişizdir:

Edip Yüksel 20. Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle

eşlendirmişizdir. Arapçası: Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi

hurin ıyn

Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi

olanlar (var ya)! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların

amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.

Edip Yüksel 21. Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve

onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin

bir ipoteğidir. Arapçası: Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi

imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey'

kullumriim bima kesebe rahin

52:20 yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarları anlatıyor.

En Kötü Tanım

Kevaib = tomurcuklanmış göğüsler?

78:31-36

Diyanet Vakfı 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı

ödülü vardır. Edip Yüksel 31. Erdemliler için kurtuluş vardır.

Arapçası: İnne lilmuttekıyne mefazen

Diyanet Vakfı 32.

Bahçeler,bağlar, Edip Yüksel

32. Bağlar, bahçeler...

Arapçası: Hadaika ve

a'naben

Page 172: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Diyanet Vakfı 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış

yaşıt kızlar, Edip Yüksel 33. Genç ve yaşıt eşler...

Arapçası: Ve keva'ıbe etraben

Diyanet Vakfı 34. Ve içki dolu

kâse(ler) . Edip Yüksel 34. Dolu

kadehler...

Arapçası: Ve ke'sen dihakan

Diyanet Vakfı 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan

işitirler. Edip Yüksel 35. Orada ne bir boş söz ne de bir

yalan işitmezler. Arapçası: La yesme'une fiyha lağven ve la

kizzaben

Diyanet Vakfı 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı,

mükâfatıdır.

Edip Yüksel 36. Rabbinden bir karşılık; hesaplanmış bir

armağandır. Arapçası: Cezaen min rabbike 'ataen hısaben

Bazı Kuran çevirilerinde ve lügatlarda, kevaib kelimesinin İslam'ın mesajına hiç

yakışmayan tanımlarına rastladık. Bunlara göre bu kelime kadınların göğüslerini

anlatıyordu. 78:31'e bakılırsa cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu ödüllerin takva

sahiplerine bahşedileceğini görebiliriz. Kadınlara da tomurcuklanmış göğüslü

huriler mi verilecek?

Bir önceki ayetin içeriği (78:32) bahçeler ve bağlar. Kevaib kelimesinin tekili

"kâbe"dir. Bu Kuran'da geçen Kabe'nin dışında tek bir üzümü anlatmak için de

kullanılır.

Bu nadir rastlanan bir anlam da değildir, bulunduğum yerde (Kuzey Afrika); hala

üzüm için bu kelimeyi kullanıyoruz. Artı ayette çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir

isim yok (kız, kadın vs...) Kevaib ancak "etraben" (hep aynı kalan / bozulmayan)

sıfatını niteleyen özne olabilir.

78:31, 78:32 ve 78:33 ayetleri arasındaki mantıksal bağlantıya da dikkatinizi

çekerim:

Bahçelerde, bağlar var (78:31).

Bağlardan kişi üzüm toplayabilir

(78:32). Üzümlerden, içki elde

edilebilir (78:33).

Page 173: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Üç ayet de bahçeleri, meyveleri ve içecekleri anlatıyor. Bağlar ve bahçeler

(78:31) ile dolu kadehlerin arasına konulan "huriler" ayetin manasını öldürüyor.

78:31-36 ayetleri aynı zamanda 78:22-27 ayetlerinin zıttı olarak düşünülebilir. İlki

takva sahiplerinin bahçeler, meyveler ve içecekler ile başarısını diğeri ise

azgınların cehennemde içecek soğuk bir şey bulamayacağını ancak kaynar su ve

irin içeceklerini anlatıyor (78:25).

"Etraben" sıfatı genelde "aynı yaş/yaşıt" olarak çevrilir. Diğer anlamları ise tüm

nitelikleri ve görünüşleri ile "birbirine uyan" veya "bozulmayan"dır.

38:52 ve "kasıratüt türfi etrabun"

38:49-54

Diyanet Vakfı 49. İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten

sakınanlara güzel bir gelecek vardır.

Edip Yüksel 49. Bu bir mesajdır: Erdemliler için güzel bir

gelecek, Arapçası: Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne

meab

Diyanet Vakfı 50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn

cennetleri vardır. Edip Yüksel 50. Ve kapıları kendilerine açılmış

Adn cennetleri vardır.

Arapçası: Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab

Diyanet Vakfı 51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve

içecekler isterler.

Edip Yüksel 51. Orada konfor içinde bol meyve ve içecek

isterler. Arapçası: Müttekiıne fıha yed'une fıha bi fakihetin

kesırativ ve şerab

Diyanet Vakfı 52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt

güzeller vardır.

Edip Yüksel 52. Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları

vardır. Arapçası: Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab

Diyanet Vakfı 53. İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler

bunlardır. Edip Yüksel 53. Hesap Günü için size söz verilen

budur.

Arapçası: Haza ma tuadune li yevmil hısab

Diyanet Vakfı 54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve

tükenmek yoktur.

Page 174: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Edip Yüksel 54. Bizim bu rızkımız tükenmez.

Arapçası: İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad

38:51 ayeti takva sahiplerinin dinlenirken meyve ve içecek isteyecekleri

belirtiliyor. 38:52 de bu çağrıya bir cevap olarak hemen uzanacakları yerde

istediklerinin biteceği anlatılıyor. Meyvelerin ve içeceklerin hiçbir zaman

bozulmayan ferahlatıcı bir tadı olacak.

38:54 ayetinde bu RIZKLARIN (le rizkuna ma lehu min nefad) (hurilerin değil)

tükenmeyecek kadar olduğu vurgulanıyor.

Kısalan göz kapakları olacak, yumurtalar gibi korunmuş gözler (37:48-

49):

Başlık şaka mahiyetinde değildir, ayetin kelime kelime çevirisi budur.

37:40-49

Diyanet Vakfı 40. (Bu azaptan) Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ

edilecek.

Edip Yüksel 40. Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç.

Arapçası: İlla ıbadellahil muhlesıyn

Diyanet Vakfı 41. Bunlar için bilinen bir rızık

vardır. Edip Yüksel 41. Onlar bilinen bir rızkı

haketmişlerdir. Arapçası: Ülaike lehüm rizkum

ma'lum

Diyanet Vakfı 42. (Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar

ağırlanırlar. Edip Yüksel 42. Meyvelerle ağırlanacaklardır.

Arapçası: Fevakih ve hüm mükramun

Diyanet Vakfı 43. Naîm

cennetlerinde . Edip Yüksel 43.

Nimet cennetlerinde. Arapçası: Fı

cennatin neıym

Diyanet Vakfı 44. Tahtlar üzerinde karşılıklı

otururlar. Edip Yüksel 44. Karşılıklı koltuklar

üzerinde.

Arapçası: Ala sürurim mütekabilın

Diyanet Vakfı 45. Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler

dolaştırılır. Edip Yüksel 45. Onlara pınarlardan doldurulmuş

Page 175: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kadehler sunulur. Arapçası: Yütafü alyhim bi ke'sim mim

meıyn

Diyanet Vakfı 46. Berraktır, içenlere lezzet

verir.

Edip Yüksel 46. Durudur, içenlere zevk ve

lezzet verir. Arapçası: Beydae lezzetil lişşaribın

Diyanet Vakfı 47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla

sarhoş olurlar. Edip Yüksel 47. Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk

vardır.

Arapçası: La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefun

Diyanet Vakfı 48. Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri

gözlü eşler vardır.

Edip Yüksel 48. Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel

eşler... Arapçası: Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıyn

Diyanet Vakfı 49. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi

bembeyazdır. Edip Yüksel 49. Kornumuş yumurtalar gibidirler.

Arapçası: Ke ennehünne beydum meknun

"Taraf" göz kapağı değil de uzuv olarak aldığımızda, "kasıratüt tarfi" tabiri

"bakışlarını kaçıran" değil de "hemen yakında / ellerin altında" olacaktır. "Ayn"

(göz/pınar) kelimesi de yine pınarları anlatıyor. Yumurtalar olarak çevrilen

"beydun" kelimesi 37:46 ayetinde geçen "beydae" kelimesinin tekilidir. Böylece

37:48-49 yeni çevirisi şöyle oluyor:

"Ellerinin altında / hemen yakınlarında pınarlar

olacak" " İyi korunmuş kristal beyazımsı / beyazı

gibi"

Dikkat ederseniz 37:41 ayeti yine rızıklar üzerinde vurgu yapıyor.

"Ebkaren" Bakireler mi? (56:36)

56:27-38

Diyanet Vakfı 27. Sağdakiler, ne mutlu o

sağdakilere! Edip Yüksel 27. Sağ tarafta olanlar

sağ tarafta olacaklar! Arapçası: Ve

ashabulyemiyni ma ashabulyemiyni

Diyanet Vakfı 28. Düzgün kiraz

ağacı,

Page 176: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Edip Yüksel 28. Dikensiz meyve

ağaçları, Arapçası: Fiy sidrin

mahdudin

Diyanet Vakfı 29. Meyveleri salkım salkım dizili muz

ağaçları,

Edip Yüksel 29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,

Arapçası: Ve talhın mendudin

Diyanet Vakfı 30. Uzamış

gölgeler, Edip Yüksel 30.

Uzamış gölgeler, Arapçası: Ve

zıllin memdudin

Diyanet Vakfı 31. Çağlayarak akan

sular, Edip Yüksel 31. Fışkıran sular,

Arapçası: Ve main meskubin

Diyanet Vakfı 32. Sayısız meyveler

içindedirler; Edip Yüksel 32. Ve bol

meyveler içindedirler. Arapçası: Ve

fakihetin kesiyretin

Diyanet Vakfı 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan

Edip Yüksel 33. Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!

Arapçası: La maktu'atin ve la memnu'atin

Diyanet Vakfı 34. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.

Edip Yüksel 34. Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar

üzerindedirler. Arapçası: Ve furuşin merfu'atin

Diyanet Vakfı 35. Gerçekten biz hurileri apayrı biçimde yeni

yarattık. Edip Yüksel 35. Biz kadınları yeniden

biçimlendirdik.

Arapçası: İnna enşe'nahunne inşaen

Diyanet Vakfı 36. Onları, bakireler

kıldık. Edip Yüksel 36. Onları,

gençleştirdik. Arapçası:

Fece'alnahunne ebkaren

Diyanet Vakfı 37. Eşlerine düşkün ve yaşıt.

Edip Yüksel 37. Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir.

Page 177: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Arapçası: 'Uruben etraben

Diyanet Vakfı 38. Bütün bunlar sağdakiler

içindir. Edip Yüksel 38. Sağ tarafta olanlar

içindir.

Arapçası: Liashabilyemiyni

56:35-37 arası tekrar "hatalı hüviyet"e örnek. Bu ayetler bir özne içermiyor

(huriler, kadınlar vs...). Sadece 56:35'te dişil çoğul zamir "-hunne" (enşe'na-

hunne) var. Aynı şekilde 56:36'da da birşeye hitap eden -hünne zamiri mevcut

(Fece'alna-hunne). Bu zamir 56:34'te geçen özneyi rahat mobilyalar / yükseltilmiş

döşekleri (furuşin merfu'atin) niteliyor. Gramerdeki hatayı görmüş olacak ki M.

Esed "Message of the Quran" kitabında yükseltilmiş eşler olarak çevirmiş. Aslında

kanepe veya döşek anlamına gelen "firaş" kelimesinin mecaz olarak eşleri

anlattığını not düşmüş.

Kuran'da eşler "ezvec" olarak geçer yani bu çeviri zorlamadır. Üstelik 56:34-37'de

anlatılan "kişi veya kişiler" ödüllendirilmiyor, aksine onlarda ödülün bir parçası ve

cennetteki nesneler ile birlikte listelenmişler.

"Ebraken" kelimesini bakire olarak çevirmek nahoş ve kabul edilmez bir şeydir.

Arapça'da bakire kelimesi "'ıdrae"dir ve Kuran'da geçmez. Bu kelimenin anlattığı

şeyin mobilyalar olduğunu öğrendiğimize göre alternatif anlamlara bakıyoruz:

taze / yeni / temiz. Bu cennetteki diğer nesnelerin tanımı ile tutarlılık gösteriyor

(temiz olmaları).

"Uruben" temiz, kusuru bulunmayan demektir. "Etraben"i zaten gördük. Her

nitelik bakımında uyumlu / bozulmayan demek. Şimdi 56:34-37'nin muhtemel

çevirisini yapalım:

Ve yükseltilmiş döşekler, Biz

onları o şekilde yarattık,

Onları temiz / yeni kıldık,

Kusursuz ve eskimeyen /

uyumlu Sağdakiler için!

Christoph Luxenberg'in Çalışması

Almanya'da bir üniversite alimi; Christoph Luxenberg takma adıyla bir kitap

yayınladı. Kitabın adı: "Kuran'ı okumanın Süryani ve Arami yolu: Kuran'ın lehçesini

çözmek için bir katkı"idi.

Page 178: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Kitabında o da benimle aynı sonuçlara ulaştı ve bu ayetlerin içecek ve

meyvelerden bahsettiğini belirtti. Almanca bilgim olmadığı için kitabın

yorumlarından anladığım kadarıyla Kuran ayetlerinin bazılarının ancak Süryani ve

Aramice bilgisiyle çözülebileceğini yazmış.

İlgili kitap hakkında Guardian gazatesinin yapmış olduğu haberi aşağıdaki linkten

okuyabilirsiniz (İngilizce):

http://www.guardian.co.uk/religion/Story/0.2763.631357.00.html

Umarım makalede Kuran'ın yine kendisi en güzel tefsiri yaptığını ve tutarlılığını

gösterebilmişimdir.

Sonuç:

Allah'a inanıp Kuran'ı rehber edinenler ahirette sevdiklerine kavuşacaklarına

inananlar için benim yorumum onlara şaşırtıcı gelmeyecektir. "Huri"lerin varlığına

inananlara gelince, onlara Kuran'ı iyice okuyup düşünmeye davet ediyorum; Allah

ve indirdiği rehberden başka hiçbir kaynak savunulmamalı.

"Şehit"lere ve inananlara 72 huri sözü ancak şeytandan gelebilir, Allah'tan

gelemez. Bu görüşü destekleyenler ve başkalarına aşılayanlar Allah'ın huzuruna

çıkacaklarını unutmasınlar. Diğer sapkınlıklarla birleşince, bu yozlaşma insanlara

fena suçlar işlettirip masumların ölümüne sebep olabiliyor.

HANGİ CARİYELER?

Page 179: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İslam düşmanları tarafından en fazla abüze edilen deyim "ma meleket

eymanuküm" (yeminlerinizin altındakiler)dür. Ne yazık ki bu suiistimalin nedeni

bilinçsizce ve hadislere eğilimli olarak yapılan Kuran çevirileridir. Eyman; yemin

kelimesinin çoğuludur. Yemin ise anlaşma demektir ve Kuran'da HEP bu anlamda

kullanılmıştır (3:77, 5:89, 66:2, vs..). Gelenekçi Müslümanlara göre bu ifade

Kuran'da SADECE kadın köleleri yani cariyeleri anlatmak için kullanılmıştır. Bu,

cinsiyet ayrımı yapmadan yaşamın her anında iffetli bir hayat sürmeyi emreden

Kuran'a yapılmış en büyük hakarettir.

24:30 Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel

organlarını/ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz, Allah,

yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

24:31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel

organlarını/ırzlarını korusunlar.

24:33 Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye

kadar iffetlerini korusunlar.

70:29 Bunlar (müminler), cinsiyet organlarını titizlikle korurlar.

Halbuki bu ifadenin (ma meleket eymanüküm) geçtiği ayetlerde ne SAVAŞ

ESİRİ ne CARİYE sözü geçer. Tek geçen "yemininizin alt ındakiler"dir ve Kuran'a

baktığımızda bunun birden fazla grubu anlatmak için kullanıldığını görürüz. Bu

kişiler ille kadın olacak diye bir kaide yoktur; bazen çocuklar, bazen erkekler için

de aynı ibare kullanılmıştır. Kuran'da köleler için "abd", kadın köleler için ise

"ima" kelimesi kullanılır:

24:32 İçinizden bekârları, bir de kölelerinizden (ibadukum) ve halayıklarınızdan

(imaukum) durumu uygun olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları

lütfundan zenginleştirir. Allah Vâsidir, Alîmdir.

Görüldüğü gibi ayet "bu kişileri tepe tepe kullanın" demiyor hatta evlendirmeye

teşvik ediyor. Şimdi Kuran'a göre "yeminimizin altındakiler" kimler, bir göz atalım:

1. Evlatlık Olarak Baktığımız Çocuklar:

24:58 Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş

olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah salatından önce, öğlen

vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam salatından sonra... Kaygılanacağınız

üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda

Page 180: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah

Alîmdir, Hakîmdir.

Yukarıdaki ayette "ellerimizin altında bulunanlarla" değil münasebet yatak

odamıza bile izinsiz girmesine izin vermiyoruz ve ergenlik çağı gelmemiş

çocuklarla bir tutuluyorlar.

04:03 Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için

izin verilenleri (NİKAH ÇAĞINA GELENLERİ 4:6) ikişer, üçer, dörder nikâhlayın /

evlendirin. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, BİRİNİ

yahut SÖZÜNÜZÜN altındakileri. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun

yoldur.

Ayette yetimleri (varsa) ikişer, üçer evlendirmemizi emrediyor (4:1 TÜM

İNSANLARA HİTAP EDİYOR, erkeklere değil). Bu şekilde evlendirmede haksızlık

yapacağımızdan korkuyorsak birini veyahut birilerine yetimlerle ilgili sözümüz

varsa bunları evlendirmeliyiz.

33:55 Peygamber'in hanımlarına; babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin

oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, hizmetindeki kadınlar ve sağ ellerinin /

sözlerinin altındakiler [ma meleket eymanühün] ötürü hiçbir günah yoktur.

Allah'tan korkun, ey Peygamber hanımları! Kuşkusuz, Allah herşeye tanıklık

etmektedir.

04:25 Korunmuş (EBEVEYNİ OLAN) kadınları nikâhlama genişliğine gücü

yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki [ma meleket eymaüküm] genç, mümin

kızlardan biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep

birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost

edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların

mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş

yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu,

köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir.

Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

Tüm kadınlar "muhsanat" (korunmuş) tur. Ayetlerden anladığımız kadarıyla iki

çeşit "korunmuş" kadın var, biri belirli bir olgunluğa erişenler diğeri ise

ebeveynleri tarafından korunanlar. Mezhepçilerin aksine ayetten anlaşıldığı gibi

bu kişilerin de (MME) zina yapma gibi lüksleri yok. Artı dikkatinizi çekerim ayette

"hür" ve "köle" kelimeleri geçmiyor.

24:33 Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye

kadar iffetlerini korusunlar. Size bağımlı olanlardan [ma meleket eymanüküm],

talihini / kısmetini isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı

anlaşma yapın. Allah'a size verdiği malından siz de onlara verin. Hizmetinizdeki

genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit

Page 181: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa

Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir.

Muhsanat "korunmuş" demektir. 4:24'ten anladığımız üzere bir kızla evlenebilmek

için bunların korunmuş (evlenilecek yaşta) olmalarına dikkat etmeliyiz.

2. Emrimiz Altında Çalışanlar:

24:31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel

organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini görünen kısımlar müstesna, açmasınlar.

Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden

başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları

yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin

oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar [ma meleket

eymanühünne] yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde

bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa

gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını

yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa

erebilesiniz!

Yukarıdaki ayet cariye sapıklığını İslam'a mal etmeye çalışanların yüzüne tokat

gibi vuruyor çünkü ayette kadınların da "sağ ellerinin altında" birilerini

bulundurabildiğini görüyoruz. Erkeklere cariyelerle düşüp kalkma için ruhsat

veren mollalar, imamlar kadınlara niye "sağ ellerinin altındakilerle" münasebet

izni vermiyor?

04:36 Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya,

akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya,

yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara [ma meleket

eymanüküm] iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.

16:71 Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını

ellerinin altındakilere [ma meleket eymanüküm] aktarıp da hepsi onda eşit hale

gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?

30:28 Size öz benliklerinizden bir örnek verdi: Ellerinizin altında bulunanlarda

[ma meleket eymanüküm], size verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip,

birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte

biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açık açık sıralıyoruz.

3. Evlilik Yemininiz Altındakiler:

Bu kategoridekilerle cinsel ilişkiye izin var ama dikkat etmemiz gereken Allah'ın,

bazı çevirilerin aksine "eşleri ve yemininiz altındakiler değil" VEYA kelimesini

Page 182: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kullanmasıdır. Bunlar farklı şeyler değildir. Örneğin ülkemizde sadece imam

nikahıyla yaşayan ve evlenmeye gücü yetmeyen insanlar vardır, bu da bir evlilik

yeminidir.

70:29 BUNLAR, cinsiyet organlarını titizlikle korurlar.

70:30 Ancak eşleriyle VEYA yeminlerinin altındakiler [ma meleket eymanuhum]

konusunda kınanamazlar.

23:05 Cinsiyet organlarını koruyanlardır onlar (MÜMİNLER 23:1).

23:06 Eşleri VEYA yeminleri altındakiler [ma meleket eymanühüm] müstesnadır.

Bu durumda kınanmış değillerdir onlar.

Bazı sapık çevirmenler Allah'a iftira atmak pahasına cariye görüşünü HÜKÜMSÜZ

bırakacağından olacak ayeti "eşleri VE ellerinin altındaki cariyeler hariç" olarak

çevirmişler. Düşünemedikleri şey ise ayette belirli bir cinsiyetten (erkekten)

DEĞİL her iki cinsiyetten (ONLAR DİYE) bahsetmesidir!

33:50 Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini / hediyelerini

verdiğin eşlerin, Allah'ın sana bağışladığı yemininin altındakiler [ma meleket

yemınüke], amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle

birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini

Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana

özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler

farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafur'dur,

Rahîm'dir.

Not: Ayette "ganimet" kelimesi geçmez.

ve ma meleket yemınüke memma efaellahü aleyke

ve yemininin altındakiler Allah' ın senin üzerine bağışladığı

33:52 Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerle

değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile - helal olmaz. Yeminin

altındakiler müstesna [ma meleket yemınüke]. Allah her şey üzerinde bir

Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir.

Gördüğünüz gibi İslam esire kadın veya erkek olsun savaş sırasında dahi

işkenceyi, tecavüzü emretmez. Bu kişiler bir ücret veya lütuf karşılığı salınmalı

(47:4) ve esaret sırasında örnek bir hoşgörü sergilenmelidir:

76:08 Yoksula, yetime ve ESİRE, yemeği severek yedirirler.

76:09 "Biz size yalnız ve YALNIZ ALLAH RIZASI İÇİN YEDİRİYORUZ. Sizden bir

karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz.

Page 183: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

BAŞÖRTÜSÜ

KURAL BİR:

07:26 Ey âdemoğulları! Şu bir gerçek ki size, EDEP YERLERİNİZİ ÖRTECEK giysi

de indirdik, süs ve gösterişe yarayacak giysi de... fakat takva elbisesi hepsinden

hayırlıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar.

Page 184: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı üzere Kuran'a göre İNSANLARIN giymeleri

gereken giysi

AVRET YERLERİNİ ÖRTEN takva elbisesidir.

KURAL İKİ:

24:31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar;

namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere,

zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.

...vleyadribne bi humurihinne ala cüyubihinne...

...örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar... (Yaşar Nuri

Öztürk) ...baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar... (Elmalılı

Hamdi Yazır) ...örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar... (Edip

Yüksel)

örtü, perde; baş örtüsü (*yine bu anlam : (hımar TEKİL, çoğulu HUMUR) خمر

hadislerin etkisiyle Arap dinine yerleşmiş olabilir.)

,ceyb TEKİL) جيب çoğulu CÜYUB) : gömleğin yaka ve göğüs kısmındaki açık;

yaka; cep (Arap'ların genellikle göğüs cebinde eşyalarını taşımaları nedeniyle bu

anlama geliyor); göğüs; kalp; bir ülkeye giriş yeri

Hımar kelimesinin kökü "hamara"dır ve örtmek, saklamak anlamlarına

gelir. Çevirmenlerin içki diye çevirdiği "hamar" kelimesi de aynı kökten gelir ve

zihni örter. Müslümanların hicap dediği örtü de Kuran da genel bir örtü veya

perde anlamlarında kullanılmıştır:

Ve beynehüma hıcab ve alel a'raf ricalüy ya'rifune küllem bisımahüm ve

nadev ashabel cenneti en selamün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatmeun

07:46 İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir

PERDE ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan

adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde

(girmeyi) umarak cennet ehline: "Selâm size!" diye seslenirler.

Ve iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezıne la yü'minune bil ahırati hıcabem

mestura

17:45 Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların

arasına gizleyici bir ÖRTÜ çekeriz.

Fettehazet min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren

seviyya

Page 185: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

19:17 Meryem, onlarla kendi arasına bir PERDE çekmişti.

Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam

bir insan şeklinde göründü.

Ve ma kane li beşerin ey yükellimehüllahü illa vahyen ev miv verai hıcabin ev yurile

rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım

42:51 Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya PERDE arkasından

konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O

yücedir, hakîmdir.

Ayette kadınların hangi bölgeyi örtmeleri gerektiği de belirtilmiş fakat "res"

(baş) kelimesi kullanılmamıştır. Kuran bize rehber olarak kafidir ve örtülecek yer

göğüslerdir (jüyub).

Cümleyi şimdi bildiğimiz kelimelerle parçalarına ayıralım:

...ve çeksinler/koysunlar/vursunlar (velyadribne) örtülerini (bihumurihinne)

üzerine (ala) göğüsleri (jüyubihinne)...

24:31 ...ve örtülerini göğüslerinin üzerine çeksinler...

33:59 Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir iş için

dışarıya çıktıklarında) dış giysilerini ( celabibihinn ) üzerlerine alsınlar. Tanınıp

incitilmemeleri için bu çok daha uygun bir yoldur.

dış elbise : (jelâbib ÇOĞUL) جالبيب

Bu ayetteki cilhab kelimesi herhangi bir dış giysi demektir, baş kapanacak

veya saçın bir teli bile görünmeyecek diye bir kayıt yoktur. Zaten bu şekilde

giyinen birini tanımak dahi mümkün olmaz.

Başörtüsünün Tarihçesi

Türbanı bir islami sembol sananlar, yanılıyorlar çünkü türban eski bir yahudi

geleneğidir. İslam'a da diğer çoğu yalan gibi hadis ve sünnet kitapları altında

girdi. Dindar yahudi kadınlar hala sinagoglarda, düğünlerde ve dinsel ayinlerde

saçlarını örtmektedirler.

Aynı şekilde hıristiyan kadınlar da dinsel törenlerde saçını kapatırken;

rahibeler her zaman kapatır. Kapanma islam alimleri türban'ı bir islami sembol

ilan etmeden çok önceler yaygındı. Çeşitli dinlere inanan (müslüman, hıristiyan,

yahudi) geleneksel Araplar o zamanlar başörtüsü giyerlerdi.

HIRSIZLIĞIN CEZASI

Page 186: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Şuan İslami ülkelerde uygulanan hırsızlık cezası aşağıdaki ayetin yanlış

yorumlanmasının bir sonucudur:

05:38 Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza olarak ve

Allah 'tan bir ibret olmak üzere ellerini ( eydiyehüma ) kesin. Allah izzet ve

hikmet sahibidir.

,kullanışlı; güç, kuvvet, kudret; faydalı eşyalar; cömertlik; elin üst kısmı : (yed) يد

kol; (bir aletin) kolu; (kuşun) kanadı

yed: bir el

yedeyn: iki el

eydi: (ÜÇ VEYA DAHA FAZLA EL) eller

eydiyehüm: (ÜÇ VEYA DAHA FAZLA el için)

elleri

Buradaki el kelimesini gerçek anlamınında düşünürsek o zaman hırsızın bir

elini değil İKİ ELİNİ birden kesmemiz gerekir çünkü ayet sayısı en az üç tane el

kesmemizi emrediyor. Sunniler bu ayetteki çarpıklığı çok iyi anladılar ve

yaptıklarının doğruluğunu kanıtlamak için Kuran'ın değişik biçimlerini türettiler.

Bunlarda yed kelimesi yerine çoğulu "eymenun" olan sağ el (yemin) kelimesi

kullanılıyor.

İbn Kesir : Ves sariku ves sarikatü faktau eymanehüma = ve erkek hırsız ve

kadın hırsız, ikisinin de sağ ellerini kesin

Tebari : Ves sariku ves sarikatü faktau eymanehüma = ve erkek hırsız ve kadın

hırsız, ikisinin de sağ ellerini kesin

Dahası bu ayeti gerçek anlamında anlarsak başka bir sorun daha çıkıyor

karşımıza. O da bundan sonraki ayet:

05:39 Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve DURUMUNU

DÜZELTİRSE şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve

esirgeyicidir.

Elleri kesilen ya da mezhepçilerin yaptığı gibi tek eli kesilen birinin durumunu

düzeltmesi olanaksızdır. Hele gerçek anlamda alıp kişinin iki elini birden kesersek

artık o şahsın yaşaması bile ızdırap haline gelir. Bunun dışında mezhepçilerin

cevaplaması gereken sorular şunlardır:

a. Sabıkalı kişileri nasıl cezalandırırsınız? İki elini de kaybettikten sonra

beyniyle hırsızlık yapan birinin ayaklarını mı kesmek icap eder yoksa

kafasını mı?

Page 187: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

b. Bir yumurta çalan ile son model bir araba çalanın cezası aynı mıdır?

Ellerinin kesilmesi?

c. Sizin elleriniz kesilse nasıl hissederdiniz ve ailenize nasıl bakardınız?

Kuran'da yed kelimesini incelersek bunun maddi gücü simgelediğini

görebiliriz. Hem de yine beşinci surede:

05:64 Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli ( YEDÜLLAHİ ) bağlıdır." dediler ve dedikleri

yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği

gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun

azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek

olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş

tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar;

Allah ise bozguncuları sevmez.

Ellerin açıl olması cömert olmak demektir. Ellerini kesin hükmü de birçok anlam

içerebilir: hırsızların çalmasını engelleyin, çaldıklarından harcayın veya çaldıklarını

iade edin.

Tebbet yeda ebiy lehebiv ve tebb

111:01 MALÎ GÜCÜ YOK OLSUN Ebru Leheb'in; zaten YOK

OLDU! 111:02 Ne MALI kurtardı onu ne de KAZANDIĞI.

.kesmek, kısaltmak; yok olmak; kaybolmak : (tebbe) تب

Yok olan da Ebu Leheb'in eli değil mali gücüdür.

5:38 ayetinde Diyanet'in çevirdiği gibi ibret kelimesi geçmemektedir. Bazı

çevirmenlerin de kelepçek olarak çevirdiği "nekale" kelimesi "örnek" anlamına

gelir. Kuran'da bir ayette daha geçer:

Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızatel lil

müttekıyn

02:66 Biz bunu, hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi,

müttakîler

için de bir öğüt vesilesi kıldık.

Ceza kelimesi ise bir şey karşılığında yapılan şeylerin verilen benzer bir cezadır.

Ödül, ceza, karşılık anlamlarına gelir.

fe in kateluküm (SÎZİNLE SAVAŞIRLARSA / SÎZÎ ÖLDÜRÜRLERSE) faktüluhüm

(ONLARLA SAVAŞIN/ ONLARI ÖLDÜRÜN) * kezalike ceazül kafirın

02:191 Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onlara savaş açın. Îşte

kâfirlerin CEZASI böyledir.

Page 188: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Vellezıne kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha

10:27 KÖTÜLÜK YAPANLARA GELÎNCE, KÖTÜLÜĞÜN CEZASI MÎSLÎ ÎLEDÎR. Onları

zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların

yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. Îşte onlar da cehennem

ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha

42:40 BÎR KÖTÜLÜĞÜN CEZASI, ONA DENK BÎR KÖTÜLÜKTÜR. Kim bağışlar ve

barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.

;benzerlik; benzer, benzeş; müşabih, birbirine yakın; benzerlik : (mislun) مسل

eşit, musavi.

5.38inci ayette yapılan suça karşılık olarak hırsızın mali gücünü keseceğiz.

Hırsızlık el kesiminin cezası olamaz çünkü bunlar birbirine denk değil. El kol

kesmek 42:40 ve 10:27 ayetlerini dikkate almamaktır.

Şimdi bir de "ceza" kelimesinin yerine "azap" kelimesi kullanılan 24:02 ayetine

bakalım.

24:02 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a

ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara

acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit

olsun ( velyeşhed azabehüma taifetüm minel mü'minın ).

Diyanet ceza olarak çevirmiş ama aslında "azaplarına" (azabehüma) kelimesi

geçiyor. Neden 5:38 ayetinde de Allah azaplarına şahit olsunlar demiyor da ceza /

karşılık kelimesi geçiyor? Neden Allah 5:38 ayetinde mezhepçilere göre yapmanın

çok büyük bir cesaret isteyeceği bir işte bu ayetteki gibi "onlara acıyacağınız

tutmasın" demiyor? El koparmak daha mı kolay?

Aslında Kuran'da örnek bir hırsızlık hadisesi de geçmiş, bakalım cezası neymiş:

12:74 (Yusufun adamları) dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun

(HIRSIZLIĞIN) cezası nedir?

12:75 "Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o, onun

cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.

Bu kıssalar Kuran'a boş yere konulmamıştır:

12:07 Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler

vardır.

Page 189: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

12:111 Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler

vardır.

Hırsızlık ayetinin doğru çevirisi şöyle olmalı:

Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bima keseba nekalem minellah vallahü azızün

hakım

05:38 Hırsız erkek ve kadının KAZANDIKLARINA CEZA / KARŞILIK ( bi

ma keseba ), ALLAH'TAN DERS OLSUN DİYE MALİ GÜÇLERİNİ KESİN ve

Allah izzet ve hikmet sahibidir.

07:28 Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda

bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: ALLAH KÖTÜLÜĞÜ

EMRETMEZ. ALLAH'A KARŞI BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ Mİ

SÖYLÜYORSUNUZ?

İSLAM VE KADIN

Geçmişten beri İslam dininde kadınların yeri özellikle Batı tarafından

günümüze kadar sorgulanagelmiştir. Bunun nedeni de adı müslüman olan ve

dininden bihaber toplumların kadınların üzerinde uyguladıkları baskılar, şiddet ve

izolasyondur. Bazı ayetleri yaptıklarını haklı çıkaracak şekilde yorumlayıp araya

bir iki tane de hadis eklendi mi yapılan bu uygulamaları sanki islam

emrediyormuş gibi bir izlenim yaratılır. Gariptir ki bu da en çok din kavramını

reddedenlerin ve islam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir.

Page 190: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

"Müslüman"ların yaptıkları yine Allah'ın son dini islam'a mal olmaktadır. Yanlış

yorumlanan ayetlere geçmeden önce Kuran inmeden önceki dönemde kadınların

hak ve özgürlüklerini irdeleyelim. Buradaki bilgilerin bazıları ondokuzuncu yüzyıla

kadar gelebilmektedir.

Eski Uygarlıklardaki Kadınların Toplumdaki Statüsü

İslam öncesi çağlarda Arabistan'da kadınların miras hakkı yoktu. Kadınlar,

kocaları ölüm döşeğindeyken meta gibi vasiyet olarak bırakılabiliyordu. Said

Nefisi; "Sasani zamanından Emevi döneminin sonuna kadar Iran'ın sosyal tarihi"

adlı kitabında şuları yazıyor: "Sasani kültürünün diğer ilginç tarafı da, bir erkek

ergenlik çağına ulaştığında babası onu sayısız kadınla evlendirirdi. Bu süre

zarfında kadının tüzel bir kişiliği olmazdı. Evlendikten sonra kadın babasından

veya velisinden miras alma hakkına sahip olamıyordu ve eşini seçme hakkı

kendisine verilmezdi... "

Hint kadınlarının durumunu Britanica şöyle yazıyor:

"Hindistanda kadının erkeğin buyruğu altında olması genel bir prensipti.

Miras hakkı aile içindeki erkeklerin elinde bulunuyordu. Hindu'lar iyi bir kadını

şöyle tarif ederler: "aklı, konuşması, vücudu etki altında tutulan bu dünyada iyi

bir şöhrete sahip olan, diğer dünyada ise kocasıyla aynı mekanda kalacak olan."

Atina'daki kadınların da pek farkı yoktu:

"Atina kadınları bir erkeğe, babalarına, kardeşlerine veya erkek

akrabalarına göre her zaman ikinci sınıf olarak kaldı. Evlilikte rızasına pek

bakılmaz ve bunun gerekli olduğu düşnülmezdi."

O dönemki Romalı kadınlar ise bir tarihçi tarafından şöyle tasvir edilir: "bir

bebek, alt sınıf, kendi başına bir şey yapamayacak durumda olan ve her zaman

kocasının himayesine bağımlı olan kişi."

Dünyayı kasıp kavuran bu karanlık içinde Arap çöllerinde şu ilahi ayetler

yankılanıyordu:

04:01 "Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o

ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının."

07:189 "O, odur ki, sizi bir tek canlıdan yarattı, eşini de ondan vücuda getirdi ki,

gönlü buna ısınsın.

16:72 "Allah size, kendi benliklerinizden eşler nasip etti. Eşlerinizden de sizin için

oğullar ve torunlar oluşturdu. Ve sizleri güzel ve temiz nimetlerle rızıklandırdı.

Page 191: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Şimdi bunlar, bâtıla mı inanıyorlar? Ve bunlar, evet bunlar, Allah'ın nimetine

nankörlük mü ediyorlar?"

O dönemler bazı Arap kabileleri arasında yaygın olan "kız çocuğunu

öldürme" Kuran tarafından yasaklanmış ve diğer cinayetlerle eş tutulmuştur:

81:8-9 O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, Hangi günah yüzünden

öldürüldü diye!

Kız çocuğu olup ikilemde kalan ebeveyler kınanmıştır:

16:58-59 Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde yüzü simsiyah kesilir.

Öfkeden kuduracak gibidir o. Kendisine muştulananın utancından ötürü

toplumdan gizlenir. Hakaret/eziklik üzere tutsun mu onu yoksa toprağın bağrına

mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm veriyorlar!

Kuran kadını Adem'in yaptığı hata için suçlamaz. Kuran'a göre Adem ve eşi

Allah'a itaatsizlik etmiş, tövbe edip affedilmiştir. (2:36, 7:20 - 24). Hatta bir ayette

(20:121), özellikle Adem, suçlanmıştır.

Şimdi Kuran'ın acımasızca eleştirildiği ayetlere gelelim...

İTİRAZ 1: KADINLAR NEDEN MİRASTAN ERKEKLERİN YARISI KADAR PAY

ALIYORLAR?

Bir kere soru yanlış, bu HER DURUMDA geçerli değildir. Bu konuya birazdan

geleceğim. Kuran'a göre erkek çocuk, kız çocuğun iki misli miras alır ve işte

fırtınalar koparan İslam'ın kadını ikinci plana attığına dayanak gösterilen kısım

budur, gerisine bakılmaz, önemli değildir çünkü. Örneğin ölen çocuklarından

miras alan EBEVEYNLERİN İKİSİ DE mirastan 1/6 pay alırlar. Anne ve babaya

düşen pay aynıdır. Ölen evladın bakacağı çocuğu olduğu ve olmadığı

durumlardaki ebeveyn payları da eşittir. Eleştiren kişiler bu ayetlere nedense

önem vermez, çünkü bu kişilerin kalplerine anti-islamik yazılar okuya okuya ya da

sözüm ona müslümanları göre göre İslam'ın kadını ezdiği fikri kazınmışt ır.

Nefretlerini de ayetleri eksik kopyalayarak bastırmaya çalışırlar. Erkek çocuğa

fazla miras payı verilmesi de erkeğin (hele o dönemi düşünürsek) evinin geçimini

sağlama görevinin olmasından ötürüdür (4:34). Allah cinsiyet ayrımı yapsaydı

bunu ebeveyn dağılımlarında da görürdük. Artı bu konuda bile süregelen bir

ihtilâf vardır. Kimilerine göre (ben dahil) bu kurallar yalnızca VASİYET

BIRAKILMADIĞI ZAMANLARDA GEÇERLİDİR.

04.11 Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin

payı kadar. İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer

çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye

Page 192: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

bıraktığından ana-babanın herbiri için altıda bir hisse olacaktır. Ölenin çocuğu

yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir

düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı VASİYETTEN ve

BORCUNDAN ARTA KALANIN altıda biridir. Babalarınız var, oğullarınız var. Siz

bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz.

Allah'tan bir buyruğu önemseyin. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir, tüm

hikmetlerin sahibidir.

Anlaşıldığı üzere mirasın dağıtımı, ölen kişinin geride bıraktığı borçlar ve

VASİYETİ çıkarıldıktan sonraki aşamadır. Yani üstteki koşullar bir vasiyet

bırakıldığı zaman uygulanabilir. Vasiyeti ise nasıl bırakmamız gerektiği şu ayette

açıklanıyor:

02:180 Birinize ölüm geldigi vakit, bir mal bırakacaksa, babası, annesi ve en

yakıin akrabası için MEŞRU bir biçimde vasiyette bulunması, Allah'a karsı

gelmekten sakınanlar üzerine yapılması gerekli bir hak olarak üzerinize yazıldı.

İTİRAZ 2: KURAN KADININ DÖVÜLMESİNİ ONAYLAMIŞTIR!

04.34 Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (KAVVAM Şundan ki, Allah,

insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol

harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu

gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik (NÜŞHÜZ kökü NEŞEZE *2) ve

iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları

yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/dövün (DaRaBe *3)!

Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol

aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

Anahtar Kelimeler:

koruyucu, gözetici; bakan, yiyecek ve ihtiyaçlarını gideren :قرام

:نش��ر itaatsiz olmak, isyankar olmak; (birine) haksız davranmak; terketmek;

acımasız ve kötü bir eş olmak

:(DRB) ضرب iyileştirmek, vurmak, örnek olarak göstermek, gitmek, seyehate

çıkmak, -den kurtulmak, vazgeçmek, örtmek, karşılaştırmak, yola çıkmak,

ayrılmak, işaret etmek

İyi ve temiz kadınlar saygılıdır?

dürüst, erdemli : (salihat) صالحات

itaatkar, itaatli : (kanitat)قانتات

ve türevleri Kuran'da birçok yerde geçiyor (3:17, 33:35, 39:9, 2:117) ve her قنت

zaman Allah'a itaat için kullanılmış.

Page 193: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Essabirıne ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar

03:17 Sabreden, dürüst olan, BOYUN EĞENLER / İTAAT EDENLER, hayra harcayan

ve

seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir).

Ayetin "Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar" şeklinde

devam etmesi bu saygının Allah'a olduğunun açık bir kanıtıdır.

Niye "dövün" olamaz?

Bir kere ayet terkedilme durumlarından bahsediyor (yani nüşhüz bazılarının

çevirdiği gibi "baş kaldırma" değil terkedilmedir). Bunu bir sonraki ayetten

doğrulayabiliriz. Bu ayette ise terkedilmekten korktuğumuz kadınlara sırası ile

yapmamız gerekenler anlatılıyor. Kimse bir başkaldırmadan korkmaz. Baş

kaldırma ya vardır yok yoktur ama ayrılık çok sinsice gelebilir. Dahası bazılarının

çevirdiği gibi böyle bir atmosferde kadına el kaldırmak ortamı daha da germekten

öteye gitmeyecektir! Bu şekilde evlilik kurtulacak mı? Bu çeviri şu ayetlerle nasıl

barıştırılabilir:

03:134 O takva sahipleri, bollukta ver darlıkta nafaka verenler, kızdıklarında

öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah, iyilik edenleri

sever.

30:21 Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratması ve

aranızda bir SEVGİ ve bir ESİRGEME yapması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz

ki bunda düşünecek bir kavim için ibretler vardır.

Ayetin doğru çevirisi:

04.34 Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (KAVVAM Şundan ki, Allah,

insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol

harcamışlardır. ERDEMLİ KADINLAR (ALLAH'A) İTAATKARDIR; Allah'ın kendilerini

koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. TERKEDİŞİNDEN (NÜŞHÜZ kökü

NEŞEZE *2) korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında

yalnız bırakın ve nihayet ONLARDAN AYRILIN / ONLARI BIRAKIN (DaRaBa *3)! Size

uyarlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca

büyüktür.

İTİRAZ 3: KURAN'A GÖRE ERKEKLER, KADINLARDAN BİR DERECE

ÜSTÜNDÜR!

02.228 Boşanmış kadınların kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi

beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların

rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre

Page 194: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten

daha çok hak sahibidirler. Kadınlar, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer

hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır *. Allah

Azîz'dir, Hakîm'dir.

Bu ayet genelde alıntılanırken sadece sonunun kopyalanması İslam'ın

kadına bakış açısının çaptırılması için çokça başvurulan bir yöntemdir.

Allah' ın erkek ve kadının yaptıkları iyilik ve güzellikleri ödüllendirmede bir

ayırım yoktur. "4.124 Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik

işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır."

(4:124). Bu ayetten önceki ayetlere bakarsanız boşanma gerçekleşmeden önceki

bekleme süresinden bahsettiğini görürsünüz. Buradaki derece erkeklerin kişisel

olarak boşanmayı başlatabilmeleridir, kadınlar ise bunu bir yetkilinin aracılığıyla

gerçekleştirebilirler. Yani bu avantaj sadece boşanma konusunda geçerlidir. Bu

avantajın yararı da birkaç ayet öncesinde bahsedildiği gibi kadının hamile olması

gibi durumlarda erkeğe düşünme süresi vermek içindir.

Muhammed Esed de bu dereceyi benzer biçimde yorumlamıştır:

"Boşanmış bir kadın bekle (iddet) süresi bitmeden önce kocasının ilişkiye yeniden

başlama teklifini reddetme hakkına sahiptir; ama ailenin bakımı erkeğin ellerinde

olduğundan geçici boşanmayı feshetme hakkı öncelikle erkeğindir."

Kim kimden üstündür?

09.20 İman edip hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla didinenler

derece bakımından Allah katında daha yücedirler. Kurtuluşa erenler de işte

bunlardır.

İTİRAZ 4: BİR KADIN ŞAHİT 2 ERKEK ŞAHİTE EŞİT!

02.282 Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu

yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği

şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda

geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına

giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa,

velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek

yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu

kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa (*TEDILLE) ötekisi ona hatırlatsın diyedir.

Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu,

süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete

daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir.

Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise

Page 195: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda

da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey

yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah,

her şeyi en iyi biçimde bilendir.

Tedılle kelimesinin kökü (hede) rehber olmak, rehberlik etmek demektir.

Unutmak doğru bir çeviri bir kere. Tedılle = yanlış yola sapmış, kaybolmuş

Bunu bir kadının iki erkek şahide eş olması diye nitelendiremeyiz bile. Tamamen

ayete haksızlık etmiş oluruz çünkü tanıklık sırasında iki şahit gerekir. İki erkek

tercihen veya bir erkek iki kadın. İkinci kadının görevi, ilki "yanlış yola saptığında"

onu düzeltmektir. Bu şekilde erkek tarafından baskı altında olduğundan veya

erkek tanığın eşi olduğundan kadının yanlış ifade verme ihtimalinin önüne

geçilmiş olur.

Diğer şahitliklerde böyle bir uygulama yoktur (65:2, 5:106 ve 4:6) ve 24. ayette

bu ayetin tam tersine kadının ŞAHİTLİĞİ ERKEĞİNKİNDEN ÜSTÜNDÜR.

24:06 Kendi eşlerine bir zina isnat edip de kendilerinden başka tanıkları

olmayanların

herbirinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda

Allah'a

yeminden ibaret dört kez tanıklık ikrarıdır.

24:07 Beşincide, eğer yalancılardansa, Allah'ın laneti üzerine olsun diye söz

söyler. 24:08 İtham edilen eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan

olduğuna ilişkin, Allah adına dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı

düşürür.

24:09 Bu durumda kadının beşinci sözü, suçlayan erkek doğru söyleyenlerdense,

"Allah'ın gazabının kendisi üzerine olması"nı söylemekten ibarettir.

Nedense kimse işte islam kadınları böyle eziyor diye eleştirirken bu ayeti

alıntılamaz.

Page 196: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

DARABE’NİN VURMAK OLMADIĞININ DELİLLERİ

Bu araştırmayı free-minds’tan Wakas rumuzlu kişiye borçluyuz. Allah

bilgimizi arttırsın.

2:73

"Sığırın bir parçasıyla ona vurun" dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı

kullanasınız diye size ayetlerini gösterir.

Geleneksel tefsirler bu ayette ölen kişiye ineğin parçasıyla vurulduğunu

daha sonra bu kişinin hayata dönüp katillerini teşhis ettiğini yazar. Şimdi

bu ayetle ilgili Muhammed Esed’in yazdıklarını bir okuyalım.

“idribûhu biba’dihâ” cümlesi kelimesi kelimesine “ona [eril] vurun onun [dişil]

bazısı ile” olarak çevrilir. Bu bazı tefsirciler için hayal ürünü bir iddiaya neden

olmuştur. Onlara göre ineğin bazı kısımlarıyla vurulan adam yaşama geri dönmüş

ve katilini işaret etmiştir. Bu açıklama reddedilmelidir çünkü idribuhu’daki

zamir erildir, nefs ismi ise dişil. Bu yüzden bu emir cümlesi nefisle ilgili

değildir. Dişil zamir olan ha ise en yakın dişil isime aittir. Yani öldürülen nefs veya

toplumun içinde (fiha) anlaşamadığı cinayetten.

Ç=çoğul

D=dişil

E=eril

Ve-iż kateltum nefsen feddâra/tum fîhâ ve(A)llâhu muḣricun mâ kuntum

tektumûn(e)

Ve siz (Ç) öldürdüğünüz zaman bir nefsi (F), sonra birbirinizle tartıştınız (E, Ç)

onun içinde (D), ve Allah sakladıklarınızı (E, Ç) ortaya çıkarıyor. [2:72]

Fekulnâ-dribûhu biba’dihâ keżâlike yuhyi(A)llâhu-lmevtâ veyurîkum âyâtihi

le’allekum ta’kilûn(e)

Ve şöyle dedik: "ona vurun (E) onun bazısı ile (D)." İşte, Allah ölüleri (Ç) böyle

diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. [2:73]

Ayetle ilgili notlarım:

Page 197: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Üç veya daha fazla kişi birini öldürdü.

Üç veya daha fazla kişi bir şeyler saklıyordu.

"Ölüler" (el mevta) çoğul bu nedenle geleneksel çeviriyi geçersiz kılıyor.

Şimdi bu ayette darabe’nin hangi anlamda olabileceğini düşünelim. Sözlüğe

baktığımda sonunda olayı kavramıştım. “işaret etmek veya bir işaret yapmak”

anlamlarına da geliyordu. Ayetleri tekrar okuduğumda suçlananların birbirini

suçladığını (parmakla işaret ederek) ve gerçeği örtbas ettiklerini fark ettim. Ve

şöyle dedik: “Onu parmakla göster onun bir kısmıyla / bazısıyla”. İşaret yapan

suçlulardan başkası değildi.

8:12

Darabe’nin olası “vurmak” fiiline örnek olarak gösterilebilecek birkaç ayetten biri

de budur. Şimdi ayeti yakından inceleyelim.

… fadribû fevka-l-a’nâki vadribû minhum kulle benân(in)

… Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına

Savaş sırasında kimse parmakları kesmekle uğraşmaz fakat buradaki

emir bütün parmaklara vurulması gerektiği. Savaş sırasında bu emre

nasıl uyulacak?

Sanırım çevirmenler bu ayette kime seslenildiği konusunda ayetin başında açıkça

belirtilmiş olmasına rağmen kafaları karışmış durumdalar. Ayet melaiketi yani

geleneksel çeviriye göre meleklere sesleniyor.

fiilinin anlamlarına bakalım: sahip olmak; güç, otorite, hakimiyet sahibi ملك

olmak; hüküm sürmek

Aynı kökten olan malik, kral anlamına gelir. Melakut ise krallık. Melek ise

geleneksel çeviriye göre melek… Peki nedir bu melek? Dr. Shabbir ve Aidid

Safar’a göre bunlar Allah’ın kontrolü altındaki güçler. Allah’ın değişmez

fizik yasaları veya diğer güçler buna örnektir. O yüzden ikisi de “melekler” için

benzer çevirileri kullanmışlar.

İż yûhî rabbuke ilâ-lmelâ-iketi ennî me’akum feśebbitû-lleżîne âmenû(c) seulkî fî kulûbi-lleżîne

keferû-rru’be fadribû fevka-l-a’nâki vadribû minhum kulle benân(in)

Rabbin vahiy ettiği zaman * meleklere / güçlere ** “Sizinleyim, inananları

destekleyin. İnkar edenlerin kalplerine korku / dehşet salacağım*** o yüzden

onların boyunlarının üstüne vurun ve onların her parmağına vurun!

Dikkat edilirse bir dehşetten sonra kafirlerin boyunlarını ve her parmağını

etkileyen bir olaydan bahsedilmekte. Bakın anksiyetenin (aşırı endişenin) insana

yapabilecekleri:

Page 198: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Bu hastaların fiziksel belirtileri sempatik sinir sisteminin aşırı aktivitesi ve kas

geriliminin yoğunlaşmasını sonucu ortaya çıkar. Gastrointestinal sistem belirtileri

olarak ağız kuruması, yutkunma zorluğu, epigastriumda hassasiyet, hava

yutmaya bağlı geğirme, bağırsak hareketlerinde artma veya azalma oluşabilir.

Solunum sisteminde; göğüste daralma hissi, nefes almada zorlanma, ve aşırı

nefes alıp verme meydana gelebilir. Kalp damar sisteminde; çarpıntı, kalp

üzerinde ağrı veya huzursuzluk hissi, boyunda ve muhtelif bölgelerde kalp

atımlarının hissedilmesi görülebilir.

(http://www.genbilim.com/content/view/3601/38/)

Görüldüğü gibi ayette herhangi bir fiziksel darbeden bahsedilmemekte,

tamamen mecaz bir anlatım geçmektedir. Bu nedenle bu ayetten de

“ortaya koymak, çıkarmak” anlamı çıkarılabilir.

8:50

Velev terâ iż yeteveffâ-lleżîne keferû-lmelâ-iketu yadribûne vucûhehum veedbârahum veżûkû

‘ażâbe-lharîk(i)

Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın

azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin. (Diyanet Meali)

İnkar edenlerin canlarını melekler alırken bir görseydin! Yüzlerine ve arkalarına

(saldıran ve kaçan düşmanlarınıza) vuruyorlardı: "Tadın yakıcı azabı!" (Edip

Yüksel Meali)

* Melekler daha önce de belirttiğimiz gibi belli güçlerin / kanunların kontrolündeki

kuvvetlerdir (F=ma, e=mc2 gibi).

Darabe’nin “vurmak” anlamıyla kullandıldığı ayetlerden biri de budur. Yalnız

dikkatlice incelendiğinde bu çeviri kabul edilmez gözükmektedir:

* 8:50 ayetinde görebilseydin (velev terâ) deniyor yani meleklerin yaptığı

şey görülemiyor. Ölüm zamanı olmasından dolayı melekler fiziksel bir darpte

bulunuyor olamazlar.

* 6:93 ayetiyle çelişki oluşturuyor. Burada melekler ölüm anında ellerini /

güçlerini gererek / açarak “Ruhlarınızı çıkarın!” diyor. 7:37, 16:28, 8:51 gibi

ayetlerde de herhangi bir darptan bahsedilmiyor.

“Melekler” ne yapıyorsa “önlerini ve arkalarını” etkileyen bir şey söz konusu.

Darabe’nin “yedribune” olarak geçtiği diğer ayette (73:20) DRB seyehat etmek /

yeryüzünde dolaşmak anlamında kullanılmış. Ayetler ve kelimenin Klasik

Arapça’daki anlamları göz önünde bulundurulduğunda burada “meleklerin”

yüzlerinden ve arkalarından ortaya çıktığı / yola koyulduğu yani onları tamamen

sardığı anlaşılmaktadır.

Page 199: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

38:44

Veḣuż biyedike diġśen fadrib bihi velâ tahneś

… “Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.” (Diyanet Meali)

"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!"… (Yaşar

Nuri Meali)

Ayetin geleneksel tefsiri:

Bu cümle üzerinde biraz durmak gerekir. Hz. Eyyub hasta iken, hanımını bir

miktar sopa vurarak döveceğine yemin etmiştir. Ancak sağlığına kavuştuğunda,

günahsız hanımını döveceği için ettiği yeminden pişmanlık duymuştur. Dövmese

yemin etmiş olduğu için günaha girecektir, dövse masum ve vefakâr eşine

boşuna haksızlık edecektir. Allah bu sorunu şöyle halletmiştir: "Kaç adet sopa

vuracaksan eline o kadar çöp al ve bir demet yap, sonra da o demetle eşine bir

kez vur. Böylece hem yeminin yerine gelmiş olur, hem de eşin boş yere eziyet

görmez."

5:89 ve 2:224-225 ayetleri açık olarak Allah’ın anlık, düşüncesizce yapılan

yeminlerimizden bizi sorumlu tutmayacağı belirtilmiştir. İçten, samimi olarak

yapılan yeminleri bozarsak oruç veya sadaka vermemiz gerektiği yazılmıştır.

Peki yapılacabilecek alternatif çeviri var mıdır? Hep beraber bakalım…

Veḣuż biyedike diġśen fadrib bihi…

Ve al elinle demet / deste / yığın ve vur / seyehat et / karıştır / çarpıştır onunla

hasır yapmada veya çadır kurmada kullanılan bambu benzeri bir (digsen) ضغث

bitkidir. Ayette bu yığınlarla çadır kurması istenmiş olabilir (3:112’de DRB fiili ile

“zillet onların üzerlerine kuruldu” gibi bir benzetme var aynı şekilde 57:13’de ise

“onların arasına bir duvar koyulacak / kurulacak”) ya da bir diğer alternatif

“sözünden dönmek” olarak çevrilen kelimesinin anlamlarından biri (hanise) حنث

olan “hakka, doğruya meyil etmek8” olarak düşünülecek. Digsen kelimesi de çıra

olacak alınacak ve “eline bir deste al ve onunla ortaya koy / çıkar ve batıla

meyletme” gibi bir çeviri ortaya çıkacak.

Bundan sonraki incelemeler benim tarafımdan yapılmıştır.

20:77

…fadrib lehum tarîkan fî-lbahri yebesen…

…onlara denizde kuru bir yol aç… (Diyanet Meali)

Yemin olsun, Mûsa'ya şöyle vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüt! Denizde

onlar için kuru bir yol aç! Size yetişecekler diye korkma, endişelenme!" (Yaşar

Nuri Meali)

8 Kamus El-Muhit

Page 200: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

…ve vur (!) / yola çıkar onları denizin içinden bir yol kuru…

Kelimesi kelimesine tercümede gördüğümüz gibi DRB kelimesine “vurmak”

demek yanlış oluyor. Bu ayet denizin ikiye ayrılmasının mecazi bir anlatım

olduğunu da gösteriyor çünkü ayette Allah, Musa’ya yandaşlarını kuru bir yoldan

götürmesini emrediliyor. İlginçtir ki tercümanlara göre bu ayette DRB “açmak”

anlamına geldi.

2:60

fekulna-drib bi’asâke-lhacer

…“Asanı kayaya vur” demiştik… (Diyanet Meali)

…Değneğinle şu taşa vur!" demiştik… (Yaşar Nuri Meali)

7:160

eni-drib bi’asâke-lhacer

…“Asânı taşa vur” diye vahyettik… (Diyanet Meali)

…"Asanı taşa vur!" diye vahyettik… (Yaşar Nuri Meali)

26:63

eni-drib bi’asâke-lbahr

… “Asan ile denize vur” diye vahyettik… (Diyanet Meali)

…"Asanla denize vur!" diye vahyettik… (Yaşar Nuri Meali)

Bu ayetlerde de “işaret etmek” anlamının kullanıldığını düşünüyorum. Musa’nın

koskocaman bir denize asası ile vurduğunu zannetmiyorum belki asasıyla

yukarıdaki gibi kuru bir yol işaret edip yandaşlarını oradan götürmüştür.

43:05

Bu ayette yine DRB kelimesinin köküne rastlanıyor ve bu sefer çevirmenler

vurmak yerine uzaklaşmak / uzak durmak / vazgeçmek anlamını tercih etmiş.

ضÈرÇبÆنفأEfenadribu

O zaman vaz mı geçelim

Arapça’ya hakim olmayanlar için yukarıda kökü gösterdik. Kelime aynı kelime,

yine çeviri farklı.

37:93

Page 201: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Ferâġa ‘aleyhim darben bilyemîn(i)

Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi. (Diyanet Meali)

İyice yanlarına sokulup sağ eliyle bir darbe indirdi. (Yaşar Nuri Meali)

.hile ile yol bulmak, gitmek; dikkatini çevirmek gibi anlamlara sahip (ragha) راغ

Yine sağ el ile yapılan bir işaret söz konusu.

Hile ile üzerlerine gitti göstererek / işaret ederek sağ eliyle / yeminle

47:4

…fedarbe-rrikâbi…

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları

çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın).

Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş

sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat

sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince,

Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. (Diyanet Meali)

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun. Sonunda üstün

geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın.

Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş

derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH

yolunda öldürenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmıyacaktır. (Edip

Yüksel Meali)

Rikab (رقاب) kelimesinin iki anlamı var: boyun; savaş esiri

Kuran’da toplam 22; tam olarak rikab şeklinde de 3 kere geçiyor ve bir tanesi bile

boyunu anlatmak için kullanılmamış. Kullanımları görmek için tıklayın. Bunların

hiçbiri “boyun” anlamında değil. Tebbet Suresinde Kuran’ın boyun için “ciydu”

kelimesini kullandığını görüyoruz. Artı burada niye rikabehum “onların boyunları”

denmemiş? Bu daha doğru olmaz mıydı? Peki geleneksel çeviriye göre “vurulacak

şey” ne?

Ayetin devamına baktığımızda önce bir bağ / misakın / antlaşmanın

güçlendirilmesinden ve yine bir esaret durumundan bahsediyor. Kelimesi

kelimesine çeviriyi deneyelim yine:

Fe-iżâ lakîtumu-lleżîne keferû fedarbe-rrikâbi hattâ iżâ eśḣantumûhum feşuddû-

lveśâka…

Ve ne zaman karşılaşsanız nankörler / kafirlerle o zaman vurun / tutun / koyun /

çıkarın savaş esirleri / boyunlar zayıflatana kadar onları; daha sonra güçlendirin

misakı / bağı / antlaşmayı

Page 202: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

DRB fiilinin sadece “vurmak” olarak anlaşılabileceği ayetleri inceledik. Bunun

dışında bu kelimenin köklerine Kuran’da tam 55 kere rastlanıyor ve çoğunda yola

çıkmak; misal / örnek ortaya koymak anlamlarında kullanılmış.

KISAS NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Kur'an ayetleri incelendiğinde zaten cinayet (katl) ile ilgili ayetlerin

bulunduğunu görürüz. Sudi Arabistan gibi sözde müslüman Arap ülkelerinde

sadece cinayet için değil aynı zamanda din değiştirme, zina, homoseksüellik,

fahişelik, uyuşturucu ile ilgili suçlar da ölüm cezası ile çarptırılmaktadır. Şimdi en

ufak şeyde adam öldüren gelenekçilerin ne kadar haklı olduğunu Kur'an'a

bakarak göreceğiz.

Kur'an'da sadece bir yerde ölüm cezası geçer. Bakalım bu gerçekten

ölüm cezası mı?

Kısasa yorumlanacak ayetlere bakıldığında hepsinin hayvanlar ile ilgili olan

Sureler’de geçtiği görülecektir.

2:178 - Sure adı: Bakara (Sığır)

5:32 – Sure adı: Maide (Sofra)

Ê ÇالË خطأ Êا إ Æل مÆؤÈمÇن ÇمÆؤÈمÇنÍ أنÈ يقÈت وما كان لVemâ kâne limu/minin en yaktule mu/minen illâ ḣata-â(en)…

4:92 Bir inananın başka bir inananı öldürmesi mümkün değildir, hata dışında…

Bu ayete göre bir inanan başka bir inananı ancak hata ile öldürebilir. Kısas

Page 203: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

olayında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu daha bu ayetten anlaşılıyor.

Cinayetin kasten olması halinde ayette dünyevi bir ceza belirtilmemiş; Allah’ın

katili sonsuz bir cehennem ile cezalandıracağı bildirilmiştir.

İşte tartışılan kısas ayeti:

2:178 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür,

köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin

velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve

(öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden

bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun

için elem verici bir azap vardır.

Öncelikle kısasقصاص ne demek onu öğrenelim:

adil öc, adil intikam

Şimdi ayetin geleneksel anlayışı ile ilgili kafamıza takılan soruları

soralım:

* 4-92 ve 93 gibi iki açık ayet varken neden tekrar öldürülenler ile ilgili

emir geliyor?

* Yukarıdaki ayeti nasıl yorumlamalıyız? "Vay anam sen misin benim

annemi öldüren" diye olaydan bir haber anneyi mi ödüreceğiz? Ya da sen

benim kölemi öldürdün ben de senin köleni öldüreceğim mi diyeceğiz?

م�ن� ف�

femen

ve her kim

ي� ع�ف�

‘ufiye

affedilirse

ل�ه�

lehu

ona

يه� م�ن� أ�خ�

min eḣîhi

kardeşinden

ان� س� ب�إ�ح� �ل�ي�ه� إ �د�اء� أ و� وف� ب�ال�م�ع�ر� ات�ب�اع� ف� ء� ي� ش�şey-un fettibâ’un bilma’rûfi veedâun ileyhi bi-ihsân(in)

bir şey bilinenlere uyun ve ona güzellikle ödeme yapın

Page 204: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Yukarıdaki ayetin ortasında kardeşi (ehihi) tarafından bağışlanan suçlu anlatılıyor.

Daha sonra aynı suçlu kişinin ihsan ile ödeme yapması isteniyor. Bundan sonra da

haddi aşmaması isteniyor.

Varacağımız sonuç: bu ayet insanlardan bahsetmiyor. Buradaki hür kimseye bağlı

olmayan, şimdiki ev hayvanlarıyken; abd yani köle olanlar ise insanların

ihtiyaçları için beslenen hayvanlardır. Kadın diye çevrilen kelime (unśe) ise dişidir.

Aynı kelimenin çoğuluna (unśeyeyn) 6:143 ve 6:144. ayetlerde rastlıyoruz ve bu

ayetler de hayvandan bahsediyor. Artı 75:39 ayetinde Allah cinsiyetleri dişi (ünse)

ve erkek (zeker) diye aynı kelime ile veriyor.

Kuran’da kullanılan nefs (can, ruh) ise sadece insan değil bütün canlıları ifade

etmek için kullanılmıştır:

17:33

Ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı

sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura

Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.

Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas

yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.

koruyucu; yardımcı; dost; mirasçı : (veli) ولي

Veli ile ehl (aile) aynı şey değildir:

Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihı ma şehidna

mehlike ehlihı ve inna le sadikın

Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: "Mutlaka onu ve ailesini geceleyin

öldüreceğiz sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz

kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz."

Burada velinin karar mekanizmasında yardımcı olan kişi olduğunu görüyoruz.

…felâ yusrif fî-lkatl(i)…

Ve haddi aşmasın (israf kelimesiyle aynı kök) cinayette / öldürmede

Öldürmede israf nasıl olacak? Ailesini de öldürmeyin mi demek isteniyor? 4:92’e

kimseye verilmiş bir yetki yok fakat 2:178’de var. Bu da bu ayetin de

hayvanlardan bahsettiğini doğrulamaktadır. Doğru çeviri:

Allah’ın yasakladığı cana kıymayın haksız yere. Haksız yere öldürülenlerin

VELİSİNE / KORUYUCUSUNA / BAKICISINA biz yetki verdik. O yüzden öldürmede

haddi geçmesin. Ona yardım edilmiştir.

5:32. İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir

Page 205: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları

toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat

vermiş gibidir. Anolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama

onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.

(Y. Nuri Meali)

men katele nefsen biġayri nefsin:

kim bir nefsi başka bir nefs İLE/iÇİN/YERİNE olmaksızın öldürürse

bi kelimesinin anlamları: için, ile, (birşey) yerine

Buradaki ile anlamına gelen “bi” değiş tokuşlarda kullanılan kelime. Yerine gibi.

Burada kurtarılan bir insan için öldürülen bir insan anlatılıyor.

5:33 Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa

uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları

kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara

ahirette büyük azab vardır.

İşte Kur'an karşıtlarının en sık alıntıladığı cümlelerden biri. Bu savaş ile ilgili bir

ayet. Allah'a savaş açanların başlarına gelebilecek olanlar anlatılıyor. Burada

ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi de yanlış çeviridir.

,kelimesinin sözlük anlamları: itaatsizlik, reddetme; karşı (hilaf) خالف

tersine, çaprazlama, bir şeye karşıdan bakan

min h ilâfin: itaatsizlikten (çaprazlama değil!)

Ellerin ve kolların da kesilmesi aynı hırsızlık ayetinde olduğu gibi yine mecazi. Bir

şey yapamayacak hale gelmek, her türlü güçten kesilmek anlamına geliyor.

Muhammed Esed de hilaf konusunda aynı kanıya varmıştı.

5:45 Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa

kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile

cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim

Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. (Diyanet Meali)

Bu ayetteki anahtar kelime ise sadaka vermek (tesaddeka bihi). Hiçbir yara

diğerine eş değildir. Tek gözü olan adamın gözünü çıkaracak olursanız kör kalır,

iki gözü de yerinde olan adam ise yalnızca birini kaybeder. İnsan canı sadakayla

satın alınacak kadar ucuz değildir. Göze göz, buruna burun ise istisnasız bütün

yaralarda kısas (yani adil bir ödeşme) olacağını vurgulamak içindir. Sünnetullah

değişmeyeceğine göre Maide suresinde geçen bu ayette hayvanlar hakkındadır.

Page 206: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

NUH VE TUFAN

Free-minds’tan Layth Al-Shaiban’ın yazısıdır.

Uyarı: Bu çalışma bahsedilen Tufan’ın global bir olay olduğu anlayışı üzerine

yapılmıştır. Okuyucu sunulan bulgularla aynı fikirde olmasa bile, makale

düşünmeyi sevk eden içeriği için konmuştur.

Nuh’un Büyük Tufan hikayesi değişik kültür, yazıt ve dinlerde bahsi geçen bir

olaydır. Bu hikayelerin geneline göre Nuh’a bir gemi inşa etmesi vahyediliyor;

daha sonra büyük bir sel gemide kalan insanlar dışındaki herkesi alıyor.

Bu makelede bahsedilen sel olayının detaylarını Kuran, arkeolojik kanıtlar ve

bilimi kullanarak sunacağız.

Page 207: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Nuh Uyarmaya Gönderiliyor.

Allah Adem’i (insan ırkı) yarattıktan sonra ve insan ırkının yeryüzünde

çoğalmasından sonra Allah onlara bir resul göndermeye karar verir:

1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi

kavmine gönderdik. "Ey kavmim dedi, ben sizin için açık bir uyarıcıyım. Allah'a

kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Ki Allah bir kısım

günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin (muahaze

etmeden yaşatsın). Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vade gelince, artık o

ertelenmez. Keşke bilseydiniz!" (71:1-4)

Nuh devamlı uyardı… Ama işte, sağırlara duyuramazsın ve körlere

gördüremezsin.

(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet

ettim; Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. Gerçekten de, (imana

gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet

ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine

büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler. Sonra, ben kendilerine

haykırarak davette bulundum. Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli

konuştum. Dedim ki : Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.

(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, Mallarınızı ve

oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın. Size ne

oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz? Oysa, sizi türlü merhalelerden

geçirerek O yaratmıştır. Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak

nasıl yaratmış! Onların içinde ayı bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.

Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. Sonra sizi yine oraya döndürecek

ve sizi yeniden çıkaracaktır. Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır Ki, onda

geniş yollar edinip dolaşabilesiniz.(diye). (71:5-20)

Ve Nuh peygamber de diğerleri gibi aşağılanmış ve alaya alınmıştı:

(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! dedi, doğrusu bunlar bana

karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan

kimseye uydular. Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular! Ve dediler ki:

Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve

Nesr'den asla vazgeçmeyin! (Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar.

(Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını arttır!" (71:21-24)

Nuh’a Kendisi, İnananlar ve Hayvanlar İçin Gemi İnşa Etmesi

Emrediliyor:

Page 208: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

İnsanlarına vaazda devam eden Nuh bir taraftan da gelecek felaket için uyarılmış

ve gemi inşa etmeye başlamıştır.

Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında)

ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular coşup

yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden,

daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al.

Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle

boğulacaklardır. (23:27)

Sel Başlıyor

İnsanların zulmü ve nankörlükleri neticesinde bütün herkesi boğacak bir tufan

yaratılmıştır:

Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide

bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; ayetlerimizi

yalanlayanları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların)

sonu nasıl oldu! (10:73)

Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda

boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap

hazırladık. (25:37)

Bulgular

Tufan hikayesi ne kadar açık olsa da sorulabilecek veya daha fazla analiz isteyen

birçok problem var.

Sel Küreseldi

Çoğu kişi; Tufan’ın belli bir bölgede vuku bulan lokal bir olay olduğunu düşünse

de, Kuran bize iki sebepten dolayı bunun global bir olay olduğunu söyler:

1. Nuh, Allah’a yeryüzündeki tüm hayatın son bulması için yakardı. (Belli bir

bölgeden bahsedilmedi.)

Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!" "Çünkü sen

onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar

(yetiştirirler)." (71:26-27)

Ve duası gerçekten kabul edilmişti:

Daha önce Nuh da dua etmiş, biz onun duasını kabul etmiştik. Böylece, kendisini

ve (iman eden) yakınlarını büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. Onu, ayetlerimizi inkar

eden kavimden koruduk. Gerçekten onlar, fena bir kavim idi; bu yüzden topunu

birden (suya) gömdük. (21:76-77)

Page 209: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

2. Nuh’a Her Hayvandan Bir Çift Alması Emrediliyor.

Semud ve Lut kavimlerinin yok olmasında böyle bir olaya rastlanmazken Nuh’a

bunun emredilmesi tufanın gerçekten büyük boyutlu bir felaket olduğunun

kanıtıdır.

Tufan’ın Delilleri?

Küresel Sel fikrini reddedenlerin çoğu böyle bir felaket durumunda var olması

gereken fiziksel delillerin yokluğuna işaret ederler.

Sorulması gereken soru “kanıt nerede” değil “kanıt ne zamanın” olmalıdır.

Yeryüzünde canlıların ani yok oluşuna dair izlere rastlanmaktadır. Hem de bu yok

oluşlar defalarca meydana gelmiştir.

Dünyanın 4,5 milyar yıllık yaşı boyunca yeryüzünde yaşayan canlıların büyük

bölümü, beş ayrı dönemde ve bu dönemlerin her birinde topluca yok oldu. Canlı

türlerinin üçte ikisinin yok olduğu birinci dönemdeki yokoluşun sorumlusunun,

ozon tabakasındaki delinme olduğu sanılıyor. Amerikalı bilimadamlarının yaptığı

araştırmalara göre, dünyadan 10 bin ışık yılı uzaklıktaki bir süpernovanın 440

milyon yıl önce patlaması sonucunda dünya atmosferi gama ışını

bombardımanına tutuldu ve bu da ozon tabakasını deldi. O dönemde yaşam, ilkel

canlı yaratıklar biçiminde yalnızca suda veilkel bitkiler biçiminde karada vardı.

Sudaki yaratıkların özellikle yüzeye yakın yaşayanları neredeyse tümüyle yok

oldu. Böylece yeryüzündeki tüm canlı türlerinin üçte ikisi, ozon tabakasının

delinmesi sonucu yok oldu. AP'nin bugünkü haberine göre araştırmayı yapan

ekibin başkanı Kansas Üniversitesi'nden astronom Adrian L. Melott, türlerin

topluca yok olduğu "Ordovician" adlı bu dönemin, o çağdaki buzul devrinin de

başlangıcı olduğuna, bunun nedeninin de aynı süpernova patlaması olabileceğine

dikkati çekti. Melott, dünyanın 4,5 milyar yıl boyunca bir çok kez gama ışını

bombardımanına maruz kaldığını belirterek, "Her birkaç yüz milyon yılboyunca

gama bombardımanı oluyor. Bu bombardıman bugün de yeniden başlayabilir,

bundan birkaç milyon yıl sonra da" görüşünü savundu. Ancak bilim adamları,

günümüzde böyle bir felakete yol açabilecek olan, dünyaya yakın bir süpernova

bulunmadığını belirtiyorlar. Türlerin üçte ikisinin yokolduğu Ordovician dönemini

360 milyon yıl önceki Devonian izledi. Bu dönemde türlerin yüzde 60'ı yok oldu.

250 milyon yıl önceki Permian-Triassic döneminde ise türlerin yüzde 90'ı yok

oldu. 220 milyon yıl önceki Triassic döneminde ise türlerin yarısı yok olurken, 65

milyon yıl önceki Cretacious-Tertiary döneminde, dinozorlar dahil, yeryüzündeki

türlerin yarısı ortadan kalktı. Bu son yokoluşa, yeryüzüne düşen bir dev

göktaşının yol açtığı görüşü ağır basıyor.

http://en.wikipedia.org/wiki/Permian-Triassic_extinction_event

Biliminsanlarının bu yok oluşlarla türümüzü ilişkilendirmemelerinin nedeni

insanların birkaç bin yıldır yeryüzünde bulunmasıdır.

Page 210: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Nuh Kaç Yaşındaydı?

Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir

süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan

kendilerini yakalayıverdi. (29:14)

Bilim insan yaşantısının kısaldığına dair bir bulgu bulabilmiş değildir. Yani ilk

insanların bizden uzun ömürlü olduklarını düşünmemiz için bir nedenimiz yok.

Peki Nuh’un kavminde 1000 yıl geçirmesine ne demeli? Hiçbir surede yaşından

dolayı insanların şaşırdığını veya buna benzer bir şey okuyamıyoruz.

Cevap çokça bilinen ve basit bir bilimsel gerçekle açıklanabilir: Yeryüzü devamlı

yavaşlıyor.

Yani, bir yılın “Yeryüzünün Güneş etrafında bir kere dönmesi” gibi basit bir

tanıma bakacak olursak Yerkürenin Güneş etrafında dönüşünün çok daha hızlı

olacağından Nuh’un ve o dönemde yaşayan insanların şuan yaşan insanların

yaşam sürelerine benzer yaşam süreleri olduğunu kestirebiliriz.

Kıtasal Sürüklenme

Başka bir bilimsel gerçek kıtaların belli bir hızda birbirinden uzaklaşmasıdır.

Küresel felaketin tüm hayatı (gemidekiler hariç) süpürdüğünü öğrendik. Kıtasal

sürüklenme de bu teoriyi desteklemektedir. Avustralya gibi diğer kıtalardan uzak

bölgelere de hayvanların yayılmış olması buna kanıttır.

Kara parçamızın birleşik olduğu zaman (buna Pangea denir) Paleozik ve Mezozoik

dönemlere yani yaklaşık 250 milyon yıl öncesine denk gelir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Pangaea

Eski İnsanların Delilleri

Milyonlarca yıl öncesine ait insan örnekleri bulunmuştur. Bunların bazılarının

bizim zeka seviyemize denk bir zekaya sahip oldukları anlaşılmaktadır.

Tarihi Parmak İzi

Kretese dönemine ait fosilleşmiş bir insan parmağı bulunmuştur. (110 milyon yıl

öncesine ait).

Gerçekliğini doğrulamak için X-Ray kullanılmıştır.

http://home.texoma.net/~linesden/cem/finger/finger.htm

Tarihi El İzi

Page 211: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Bir kireçtaşında yine 110 milyon yıl öncesine ait olduğu düşünülen bir el izi

bulunmuştur.

http://paranormal.about.com/od/ancientanomalies/ig/Most-Puzzling-

Ancient-Artifact/Impossible-Fossils.htm

Tarihi Ayakkabı Topuğu (ayakkabı tabanıyla)

Lif 20 kez büyütülmüş ve bunun “insan işi” olduğuna karar verilmiştir. Trias

dönemine (213-248 milyon yıl öncesi) ait bir kayadan alınmıştır.

http://en.epochtimes.com/news/5-2-13/26398.html

Eski İnsanlar Metal İşleyebiliyordu

1885 yılında bir kömür parçasının içinde zeki eller tarafından işlendiği belli olan

ve yaklaşık 100 milyon yıl öncesine ait bir metal parçası bulunmuştur.

Dinazor ve İnsan İzleri

Texas, Paluxy Nehri’nin yakınlarında 134 dinazor iziyle aynı platformda ve aynı

döneme ait 14 el izi bulunmuştur.

http://www.bible.ca/tracks/taylor-trail.htm

Tufanın Sebebi Neydi?

Birçok bilimsel çalışma 250 milyon yıl öncesinde Yeryüzüne bir meteor veya

kuyruklu yıldız çarptığında hemfikirdir.

Geminin Kalıntıları

Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik. İnkar edilmiş

olana (Nuh'a) bir mükafat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? (54:13-15)

Kuran geminin bir ibret olarak tutulduğunu belirtmektedir.

Bununla ilgili bazı dipnotlarım:

Aranan gemi yaklaşık 250 milyon yaşında;

Gemi muhtemelen taş plakalardan yapılmıştı (Arapçası elweh 7:14)

böylece bugüne kadar dayanabilmiş olabilir;

Gemi bir platoda (cudi – tam anlamı şu an belirsizliğini koruyor)

duruyor; bu yüzlerce hayvan ve insanın boşalması için en mantıklı seçimdir;

Page 212: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

Geminin boyutu tahminen bir uçak gemisi kadar olmalı.

İBRAHİM’İN KURBAN (?) GELENEĞİ

Çocuk kurban etme, eski çağlarda yeryüzünde sıkça uygulanan bir ritüeldi.

Arkeologlar Azteklerin tanrıları “Talok” için kurban ettikleri 40 kadar çocuğun

kalıntılarını bulmuştur. Danslar eşliğinde tapınağa götürülen çocukların kalpleri

din adamı tarafından çıkartılırdı. Tapınağa giden yolda kurbanın akıttığı gözyaşları

onlar için “çok yakın” ve “bol” yağmurların işaretleriydi. Bu nedenle ağlamayan

çocukların tırnakları sökülürdü. Benzer şekilde İnca kültüründe, eski İsrail’de ve

cahiliye Araplarında da çocuk öldürme yaygındı. İsrail’de Hinnom (Tofet)

Vadisinde (gehinnom) çocuklar “Molok” tanrısı için yakılarak öldürülüyordu ve

babaların çocuklarının bağırışlarını duymamaları için davullar (İbranice tof)

çalınıyordu.

Bugün; Hıristanlar, Yahudiler ve Müslümanlar, İbrahim’in oğlunu neredeyse

kurban edecek olmasını hemen hemen aynı şekillerde anlatır. Allah, İbrahim

peygambere böyle bir emir vermiş ve onu test etmiştir. Şimdi bu anlayışın

Kur’an’daki yerini göreceğiz.

Bahsi geçen ayetler şunlardır:

37:101 Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.

37:102 Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona,

“Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?”

dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden

Page 213: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

bulacaksın” dedi.

37:103-104 Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu

(boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”

37:105 “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları

böyle mükâfatlandırırız.”

37:106 “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”

37:107 Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.

37:103 ayetinde Diyanet, mealine parantez içinde “Allah’ın emrine” diye ekleme

yapmıştır. Oysa ayetlerde rüyanın Allah’ın emri olduğuna dair bir kanıt

bulunmuyor. Allah’ın çocuk öldürme ile ilgili ayetleri gayet açıktır:

Allah yasakladığı bir şeyi emreder mi? 37:107 ayetinde ise geleneksel inanışta

İsmail’in yerini alan kurbanlığın bahsi nedense hiç geçmemektedir. Öncelikle

kurban etmek olarak çevrilen zebehe ذبح fiilini inceleyeceğiz.

: ذبح yarmak, açmak, boğazı kesmek, boğazlamak, kurban etmek, çok sayıda

öldürmek, kıyım yapmak

Kur’an’a bakıldığında “boğazlamak” daha doğru bir çeviri gibi geliyor çünkü fiil

sadece hayvanlar değil insanlar için de kullanılmış:

ÆهË Ôبن Æعذ Êا أل Èبحأل أوÈ شدÇيدÊا عذاب ËهÆذ Ôي أوÈ ن Çين Èت لÈطانÍ ليأ ÆسÇ ÇينÍ ب مÆب27:21 “Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu

ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” (Diyanet)

Hayvanlar için kullanılınca kurban etmek gibi “dini bir törenle yapılan boğazlama

işi”ni anlayan Diyanet, aynı kelimeyi insanlar için kullanıldığında kafasını kesmek

olarak meallendirmiş.

37:103-104 Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu

6:137 Yine bunun

gibi, Allah’a ortak

koşanların çoğuna,

koştukları ortaklar,

çocuklarını

öldürmelerini güzel

gösterdi ki; onları

helâke sürüklesinler

ve dinlerini karıştırıp

onları yanıltsınlar.

Eğer Rabbin

dileseydi, bunu

yapamazlardı. Artık

sen onları

uydurdukları ile baş

başa bırak.

6:140 Beyinsizlikleri

yüzünden bilgisizce

çocuklarını

öldürenler, Allah’ın

kendilerine verdiği

rızkı -Allah’a iftira

ederek- haram

sayanlar, mutlaka

ziyan etmişlerdir.

Gerçekten onlar

sapmışlardır. Doğru

yolu bulmuş da

değillerdir. (Diyanet)

Page 214: Buyuk Kandirmaca ve Gercek Islam

(boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”Kad saddekte-rru/yâ innâ keżâlike neczî-lmuhsinîn(e)

37:105 “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları

böyle mükâfatlandırırız.”

Rüya’da İsmail’i öldüren İbrahim peygamberin bu ayette rüyayı doğruladığı /

gerçekleştirdiği (saddaka) belirtilmiştir. Oysa rüyasında öldürmüştür. Gerçekte ise

Allah buna müsaade etmemiş ve muhsin bir kulu olan İbrahim’i yapacağı büyük

bir hatayı engelleyerek ödüllendirmiştir.

Ceza kökünün tam anlamının “karşılık” olduğunu ve sadece iyi bir mükafat için

değil kötü bir yaptırımı da kapsadığını görmüştük. Örneğin yine aynı kelime

(nemci = biz karşılığını veririz) (7:40) ayetinde “kezalike nemcil mücrimin” yani

“suçluların karşılığını böyle veririz” şeklinde geçmektedir. Bu kelimeyi “mükafat”

ya da “ceza” yerine “karşılık” olarak çevirmek en doğrusudur.

Ve fedeynâhu biżibhin ‘azîm(in)

37:107 Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.

bir şey verdi, fidye verdi, satın aldı, serbest bıraktı : فدي

güçlü; büyük, muazzam; her şeye kadir; acı, ağır, feci, elem verici (azim) :عظيم

Azim kelimesi Kur’an’da defalarca hesap gününü betimlerken kullanılır. Genelde

“azabun aziymun” (elem verici bir azap) şeklinde geçer. Bazı ayetlerde de

“büyük” olarak çevrilebilir.

“Zibh” ise “zebehe” fiilinin isim hali. “Boğazlama” diye çevireceğiz.

Ve fedeyna-hu bizbhin azimin

Ve serbest bıraktık onu feci / ağır / büyük boğazlamadan

Gerçekten İsmail’in katli gerçekleşseydi “acı bir boğazlama” olacaktı çünkü

Allah’ın öldürmedeki ayetleri açık ve nettir. O yüzden İbrahim son anda

vazgeçirilmiş ve İsmail’in canı bağışlanmıştır.