kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002...

26
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR CEMAL BAYSEFEROĞULLARI BAŞVURUSU (2) (Başvuru Numarası: 2013/8474) Karar Tarihi: 21/1/2016

Upload: others

Post on 23-Jan-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

CEMAL BAYSEFEROĞULLARI BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2013/8474)

Karar Tarihi: 21/1/2016

Page 2: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Engin YILDIRIM

Üyeler : Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOPAL

M. Emin KUZ

Raportör : Yakup MACİT

Başvurucu : Cemal BAYSEFEROĞULLARI

Vekili : Av. Nedim ERKUŞ

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iş kazasından kaynaklanan alacak davasında, Yargıtay bozma kararı öncesi verilen gerekçeli kararın davalıya tebliğ edilmemesi ve bozma ilâmına karşı yapılan karar düzeltme talebinin işleme konulmaması nedenleriyle mahkemeye erişim hakkının; yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporlarının tebliğ edilmemesi ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna itiraz etme hakkı tanınmadan karar verilmesi nedenleriyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin; Mahkemenin usul ve kanuna aykırı uygulamaları nedeniyle tarafsız mahkemede yargılanma hakkının; dava sonucunu etkileyecek nitelikteki iddialarının Yargıtay kararında karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 21/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 25/2/2015 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) bildirilmiştir. Bakanlık görüşünü 27/4/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

1

Page 3: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 4/5/2015 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucunun işvereni olduğu inşatta işçi olarak çalışan M.B., 23/10/2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat etmiş, ölenin yakınları, başvurucu ve diğer davalılar A.A., Ü. Müşavir Mühendislik A.Ş. ve Milli Eğitim Bakanlığına karşı 1/8/2003 tarihinde, Bakırköy 2. İş Mahkemesinin E.2003/129 sayılı dosyasında maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır.

9. Başvurucu vekili 30/9/2003, 11/12/2013 ve 6/4/2004 tarihli duruşmalara mazeret bildirerek diğer duruşmalara ise herhangi bir neden bildirmeden katılmamıştır.

10. Davacı taraf 7/2/2008 tarihli duruşmada dosyaya ıslah dilekçesini sunmuş, Mahkeme dilekçeyi hazır olan davalı Hazine vekiline tebliğ etmiş, başvurucu davalıya dilekçe ile ilgili herhangi bir bildirimde bulunmamıştır.

11. Mahkeme, 7/2/2008 tarihli ve E.2003/129, K.2008/83 sayılı kararıyla, başvurucu davalı açısından davayı kısmen kabul etmiş, diğer davalılar açısından reddetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

“…

Davalı Cemal Bayseferoğulları vekili tarafından Mahkememize verilen cevap dilekçe ile; işyeri sorumluları tarafından gerekli tedbirlerin alındığı, uyarıların yapıldığını bu nedenle davanın reddi gerektiği beyan etmiştir.

Taraflarca dosyaya sunulan belgeler ile birlikte dosya kusur bilirkişisine verilerek rapor alınmıştır.

Dosyaya sunulan 09.12.2006 tarihli kusur bilirkişisi raporuna göre meydana gelen iş kazasında davalı işveren Cemal Bayseferoğulları’nın %100 oranında kusurlu olduğu bu kusurun %10’unun davalı A.A.’ya ait olduğunun tespit edildiği diğer davalıların ve sigortalının kusurunun bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.

Davacı vekilinin 6/2/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah ederek arttırmış olduğu görülmüştür.

Sigorta Müdürlüğüne yazı yazılarak davacıların tüm peşin sermaye değerleri dosyaya celp edilmiştir.

Dosya hesap bilirkişisine verilerek davacıların maddi zararları hesaplanmıştır. Ayrıca söz konusu olaydan davacıların duyduğu elem, üzüntü, ızdırap, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın alım gücü dikkate alındığında, davacıların manevi tazminata hak kazandıkları kanaat ve sonucuna varılarak aşağıda gösterildiği şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

2

Page 4: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere,

1-Davacı tarafından davalılardan S.B. aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ve %10 takdiri indirim uygulanmak suretiyle;

Eş Z. için 110.666,62 YTL. Maddi tazminat ile 25.000,00 YTL. Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren,

Oğlu S. için 11.954,68 YTL. Maddi tazminat ile 20.000,00 YTL. Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,

Çocuk Y. için 4.101,84 YTL. Maddi tazminat ile 20.000,00 YTL. Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,

Oğlu D. için 105,13 YTL. Maddi tazminat ile 20.000,00 YTL. Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan Cemal Bayseferoğullarından alınarak davacı Z.B.’ye kendisi adına ve çocuklarına velayeten verilmesine,

2-Davalılar Milli Eğitim Bakanlığı, A.A. ve Ü. Müşavirlik Mühendislik A.Ş. adına açılan davanın reddine,

…”

12. Davacıların temyiz istemi üzerine Mahkeme, 12/6/2008 tarihli ve E.2003/129, K.2008/83 sayılı ek kararıyla, temyiz harç ve masraflarının tamamlanmadığı gerekçesiyle, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına hükmetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

“…

Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz eden tarafından adına tebligatın yapılmasına rağmen süresi içinde karar harcını, eksik temyiz harcını ikmal etmediği ve temyiz posta masrafı da vermediğinden HUMK.un 434/3.-son maddesi gereğince kararın temyiz edilmemiş sayılmasına, kayıtların bu suretle kapatılmasına, başkacada harç alınmasına yer olmadığına, kanun yolları açık olmak üzere karar verildi”

13. Bu arada başvurucuya gerekçeli karar ve davacıların karar ve ek karara ilişkin temyiz dilekçeleri tebliğ edilmemiş, Mahkemenin 12/6/2008 tarihli ek kararı, 10/7/2008 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Davacılar tarafından ek kararın temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 5/5/2009 tarihli ve E.2008/16950, K.2009/6399 sayılı ilâmıyla, temyiz harcının tamamlatılmasına ilişkin davacılara yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına ilişkin karar kaldırılmış, esastan yapılan incelemeyle Mahkeme kararı bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:

“…

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacılar murisi M.B.’nin davalı C.’nin yürüttüğü ilköğretim okulu inşaatında kalıp ustası olarak ve davalı C.’nin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken kırıcıdaki elektrik kaçağından etkilenerek 3 metre yükseklikten zemine düşüp yaralandığı, daha sonra hayatını kaybettiği, olayda mahkemece hükme esas alınan 09.12.2006 tarihli kusur raporuna göre, davalı işveren Cafer Bayseferoğullarının %100 oranında kusurlu olduğunun, bu kusurun %10’unun davalı şantiye şefi A.A’ ya ait olduğunun tesbit edildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı A.A.’ya da %10 oranında kusur verilmiş olmasına ve bu durumun mahkeme kararında da belirtilmesine karşın

3

Page 5: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

nedenleri gösterilmeksizin davalı A.A. hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Öte yandan hüküm altına alınan tazminatlardan davalı Cemal Bayseferoğulları ile davalı A.A.’nın müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının düşünülmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

…”

15. Bozma ilamı, 28/7/2009 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu karar düzeltme yolu kapalı olan Yargıtay kararına karşı 31/7/2009 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

16. Mahkeme karar düzeltme dilekçesini işleme koymamış, dosyayı E.2009/640 sırasına kaydetmiş, bozma ilamına uyarak yargılamaya devam etmiştir.

17. Başvurucu vekili, bozmadan sonraki yargılama sürecinde, 23/3/2010 tarihli duruşmaya mazeret bildirerek, diğer duruşmalara ise herhangi bir neden bildirmeden katılmamıştır.

18. Başvurucu, 9/12/2009 tarihli dilekçe ile karar düzeltme dilekçesi gereği dosyanın Yargıtaya gönderilmesi talebinde bulunmuş, Mahkemece bu taleple ilgili değerlendirme yapılmamıştır.

19. Bozmadan önce davacılar tarafından dosyaya sunulan ıslah dilekçesi, 9/12/2009 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş, başvurucu 17/12/2009 tarihli dilekçe ile ıslah talebine karşı beyanda bulunmuştur.

20. Mahkemece, 27/5/2010, 4/11/2010, 8/10/2011, 13/12/2011 ve 25/6/2012 tarihlerinde bilirkişi rapor ve ek raporları aldırılmış, yalnızca hükme esas alınan 25/6/2012 tarihli rapor 29/6/2012 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

21. Mahkeme, 27/6/2012 tarihli ara kararı gereği başvurucuya tebliğ edilen bilirkişi raporunun bulunduğu tebligat şerhinde, rapora karşı 15 günlük sürede beyanda bulunma hakkı olduğunu hatırlatmış, ancak 15 günlük süre dolmadan 10/7/20012 tarihli celsede esas hakkındaki kararı vermiştir.

22. Mahkemenin 10/7/2012 tarihli ve E.2009/640, K.2012/503 sayılı kararı ile başvurucu ile davalı A.A. açısından davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

“…

Davalı Cemal Bayseferoğulları vekili tarafından Mahkememize verilen cevap dilekçe ile; işyeri sorumluları tarafından gerekli tedbirlerin alındığı, uyarıların yapıldığını bu nedenle davanın reddi gerektiği beyan etmiştir.

Yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği kararın temyiz edildiği Yargıtay 21. H.D, E.2008/16950 bozma sayılı ilamı ile hüküm altına alınan tazminatlardan

4

Page 6: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

davalı Cemal Bayseferoğulları ile davalı A.A.’nın müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları düşünülmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir denilerek bozulmasına karar verilmiş bozma ilamına uyulmuş yargılamaya devam olunmuştur.

Dosya toplanan tüm delillerle birlikte kusur incelemesi için bilirkişi heyetine verilmiş bilirkişi raporunda meydana gelen iş kazasında davalı Cemal Bayseferoğullarının %100 davalı A.A.’nın %10 oranında kusurlu olduğu diğer davalıların ve sigortalıların kusuru bulunmadığı tespit edilmiştir.

Dosya hesap bilirkişisine verilerek davacıların maddi zararları hesaplanmıştır. SGK’ ya yazı yazılarak davacının tüm psd dosya ya celp edilmiştir.

Dosyaya sunulan 09.12.2006 tarihli kusur bilirkişisi raporuna göre meydana gelen iş kazasında davalı işveren Cemal Bayseferoğullan'nın %100 oranında kusurlu olduğu bu kusurun %10'unun davalı A.A.’ya ait olduğunun tespit edildiği diğer davalıların ve sigortalının kusurunun bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.

Davacı vekilinin 06.02.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah ederek arttırmış olduğu görülmüştür.

Yapılan yargılama sonunda davacının iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açtığı anlaşılmıştır.

Davalı A.A’nın vekili müvekkilinin şantiye şefi olmadığını bu nedenle sorumlu olmadığını iddia etmişse de toplanan tüm deliller Yargıtay bozma ilamı bilirkişi raporları ve tüm dosya birlikte değerlendirilerek davalı Cemal Bayseferoğlu ve A.A’nın tazminat miktarlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu tarafların mali ve sosyal durumları tazminat miktarları davacının davaya konu kaza nedeniyle duyduğu elem ve üzüntü manevi tazminatın bir ceza ya da ödence olmama özelliği sebepsiz zenginleşmeye neden olmaması gerektiği de dikkate alınarak davacıların maddi zararları bilirkişi raporu ile hesaplandığından açılan davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle ,

1- Açılan davanın kısmen kabulü ile, %10 takdir indirimi uygulanmak suretiyle Davacı Z. için 110.666,62 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 25.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,

S. için 11.954.68 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 20.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,

Y. için 4.101.84 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 20.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte,

D. için 105,13.00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 20.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, davalılar Cemal Bayseferoğulları, A. A.’nın müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı Z.B’ye kendisi adına ve velayeten çocukları adına verilmesine

...”

23. Başvurucu 18/9/2012 tarihli dilekçesinde, 31/7/2009 tarihli karar düzeltme dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrarlayarak kararı temyiz etmiş, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 24/9/2013 tarihli ve E.2012/20210, K.2013/16953 sayılı ilamı ile hükmü onamıştır. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:

5

Page 7: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

“Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilamda yazılı nedenlerle davalılardan Milli Eğitim Bakanlığı ile Ü. M. Mühendislik AŞ. adına açılan davanın reddine, 211.828,27 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte diğer davalılardan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar ile davalılardan Cemal Bayseferoğulları vekillerince süresinde, davalılardan A.A.’nın vekilince de süresi dışında duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/9/2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Avukat M.H. ile davalılardan A.A.’nın vekili Avukat F.Y. geldiler. Diğer davalılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hâkimi B.M.Ş. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar ile davalılardan A.A. ve Cemal Bayseferoğulları vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,

…”

24. Onama kararı başvurucuya 23/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu, 21/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

25. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

26. 6098 sayılı Kanun’un 53. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:

Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.”

27. 6098 sayılı Kanun’un 56. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

“Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”

28. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

29. 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”

6

Page 8: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

30. 6100 sayılı Kanun’un 177. maddesi şöyledir:

“Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.

Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.”

31. 6100 sayılı Kanun’un 183. maddesi şöyledir:

“Tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Taraflardan birinin yazı veya hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınır.”

32. 6100 sayılı Kanun’un 304. maddesi şöyledir:

“Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.

Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek ayrı bir kâğıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.”

33. 6100 sayılı Kanun’un 280. maddesi şöyledir:

“Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.”

34. 6100 sayılı 281. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.”

35. 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”

36. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olan 433. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası şöyledir:

“Temyiz dilekçesi, hükmü veren mahkeme aracılığı ile karşı tarafa tebliğ olunur. Tebliğ tarihi temyiz dilekçesinin dosyada kalan aslına işaret edilir.

Karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir. Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir.“

37. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi şöyledir:

7

Page 9: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”

38. 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

“İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır.”

39. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 2/3/2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

“İş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabilir.

Yargıtayın kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.”

40. 5521 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi şöyledir:

“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri uygulanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin …/…/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/11/2013 tarihli ve 2013/8474 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

42. Başvurucu, aleyhine açılan iş kazası sonucu ölüme dayalı maddi ve manevi tazminat davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını, davacının bozmadan önceki aşamada dosyaya sunduğu ıslah dilekçesinin kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle zamanaşımı ve diğer itiraz haklarını kullanamadığını, yine bilirkişi raporları için itiraz süresi beklenmeden Mahkemece karar verildiğini, gerekçeli karar tarafına tebliğ edilmeden temyiz incelemesi yapıldığını, bu açıdan temyiz hakkının elinden alındığını, ilk bozma kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunduğunu, ancak Mahkemenin dilekçesini işleme koymadığını, usul ve yasaya aykırı uygulamalar nedeniyle Mahkemenin tarafsızlığını yitirdiğini, Yargıtayın benzer uyuşmazlıklarda usul kurallarına uyulmasını esas almasına rağmen dosyada yapılan vahim hataların görmezden gelinmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin zedelendiğini, Yargıtay onama ilâmının gerekçesiz olduğunu belirterek, Anayasanın 10. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama kararı verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

43. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, Mahkemenin verdiği karar nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmüştür. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki

8

Page 10: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu yönde ileri sürdüğü iddiaların özü söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Bu nedenle başvurucunun bu iddiası adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası

44. Başvurucu, Mahkemenin 7/2/2008 tarihli esas hakkındaki kararı ile davacının asıl ve ek karara yönelik temyiz dilekçelerinin kendisine tebliğ edilmediğini, bu açıdan temyiz hakkını kullanamadığını, yine Yargıtay bozma kararı sonrası verdiği karar düzeltme dilekçesinin de işleme konulmadığını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

45. Bakanlık görüşünde, gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi hususunun, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

46. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

48. Herkes, kişisel hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanması için bir mahkemeye erişme ya da dava açma hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkemeye erişim hakkı, suç isnadı altındaki veya medeni haklarını icra etmesine yapılan müdahalenin hukuka aykırı olduğunu savunulabilir şekilde öne süren ve bu şikayetini Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının sağladığı güvencelere sahip bulunan bir mahkeme nezdinde öne süremediğini iddia eden herkese açıktır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Smith/Almanya, 27801/05, 1/4/2010, § 43, § 58; Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No: 32555/96, 19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan, [BD], B. No: 36760/06, 17/1/2012, § 229).

49. Mahkemeye erişim hakkı somut ve etkili olmalıdır. Erişim hakkının etkili olabilmesi için bireyin haklarına müdahale eden bir işleme itiraz etmek üzere açık ve somut bir fırsata sahip olması gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Bellet/Fransa, B. No. 23805/94, 4/12/1995, § 38).

50. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil, eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).

51. Ne var ki yargılamadaki hakkaniyete ilişkin herhangi bir eksiklik, belli koşullar altında ister aynı seviyede (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Helle/Finlandiya, B. No. 20772/92, 19/12/1997, § 54), isterse daha üst bir mahkeme tarafından (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Schuler-Zgraggen/İsviçre, B. No. 14518/89, 24/6/1993 § 52) daha sonraki

9

Page 11: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

bir aşamada telafi edilebilir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No. 8562/79, 29/5/1986).

52. 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kararın tefhiminin, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşeceği, zorunlu hâllerde, hâkimin bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebileceği, bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.

53. 5521 sayılı Kanun’un, halen yürürlükte olan, 5308 sayılı Kanun’la değişmeden önceki 8. maddesinin birinci fıkrasında, temyiz yoluna başvurma süresinin, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gün olduğu, üçüncü fıkrasında ise, iş mahkemesince verilen kararlara ilişkin Yargıtayın onama ve bozma ilamlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.

54. 6100 sayılı Kanun’un 304. maddesinin birinci fıkrasında, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği, hüküm tebliğ edilmişse hâkimin, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemeyeceği, davet üzerine tarafların gelmemesi halinde, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebileceği hususu düzenlenmiştir.

55. Yine mülga 1086 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayda uygulanan 433. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında, temyiz dilekçesinin karşı tarafa tebliğinin zorunlu olduğu, karşı tarafın hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek katılma yoluyla temyiz isteğinde bulunabileceği belirtilmiştir.

56. Başvurucu, Mahkemenin gerekçeli kararı ile davacının asıl ve ek karara yönelik temyiz dilekçelerinin kendisine tebliğ edilmediğini, bozma kararına karşı dosyaya sunduğu karar düzeltme dilekçesinin işleme konulmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararına göre iş mahkemesi kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulabileceğini belirterek temyiz ve karar düzeltme hakkından yoksun bırakıldığını iddia etmiştir.

57. Somut olayda, dava dosyasının içeriği ve Mahkemeye yazılan yazı cevabına göre, Mahkemenin, 7/2/2008 tarihli gerekçeli kararı ile davacıların temyiz dilekçelerini başvurucuya tebliğ etmediği gibi başvurucunun 31/7/2009 tarihli karar düzeltme dilekçesi ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığı anlaşılmıştır.

58. Mahkemenin gerekçeli kararı ve davacının temyiz dilekçelerinin tebliğ edilmemesi nedeniyle başvurucu temyiz hakkından yoksun bırakılmış ise de bozmadan sonra yapılan yargılamada verilen 10/7/2012 tarihli kararın, başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucunun bu karara karşı, davanın esasına ilişkin tüm temyiz itirazlarını ileri sürdüğü, özellikle Yargıtayın başvurucunun ilk kararı temyiz etmemesi nedeniyle bozma kapsamı dışında kalan hususların kesinleştiği savından hareket etmediği, başka bir ifadeyle başvurucunun ilk karara yönelik olarak ileri sürebileceği temyiz nedenlerini de bir bütün olarak değerlendirdiği anlaşılmıştır.

59. Bunun yanında iş mahkemelerinin kararlarıyla ilgili, Yargıtay tarafından verilen onama veya bozma ilâmlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı, ancak Yargıtayın, 6100 sayılı Kanun’un 304. maddesi kapsamında, maddi hataya dayalı onama veya bozma kararlarına karşı karar düzeltme yoluna gidilebileceğini belirttiği (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2/7/2003 tarihli ve E.2003/21-425, K.2003/441 sayılı ilamı), bu açıdan başvurucunun Yargıtay ilamına karşı Mahkemeye verdiği dilekçesinin,

10

Page 12: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

talebin reddi veya dosyanın bu kapsamda Yargıtaya gönderilmesi hususunda değerlendirilmesi gerektiği halde Mahkemece herhangi bir işlem tesis edilmediği anlaşılmış ise de başvurucunun bozmadan sonraki yargılama sürecinde ve temyiz aşamasında maddi hatalara dayalı bozma ilamına karşı bu iddialarını her zaman ileri sürebilme imkânına sahip olduğu, nitekim Mahkemece en son verilen karara yönelik verdiği temyiz dilekçesinde, 31/7/2009 tarihli karar düzeltme dilekçesinin içeriğindeki tüm hususları da tekrarladığı, bu itirazlarının da Yargıtay tarafından değerlendirildiği anlaşılmıştır.

60. Buna göre; başvurucuya, Mahkemenin 7/2/2008 tarihli kararına karşı kanun yolunda ileri sürebileceği itirazlarını bozmadan sonraki temyiz aşamasında sunma imkânının tanındığı, nitekim başvurucunun, 10/7/2012 tarihli karara karşı esasa yönelik itirazları ile birlikte, 31/7/2009 tarihli karar düzeltme dilekçesinin içeriğindeki hususları ileri sürdüğü, temyiz merciinin de itirazları değerlendirdiği, dolayısıyla eksikliğin sonraki aşamada telafi edildiği anlaşılmış, yargılamanın bütününe göre başvurucu açısından herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

61. Açıklanan nedenlerle, mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlali İddiası

62. Başvurucu, Mahkemece, hükme esas alınan 25/6/2012 tarihli bilirkişi raporuna karşı iki haftalık itiraz süresi tanındığını, raporun 30/6/2012 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini, ancak bu süre dolmadan 10/7/2012 tarihinde karar verildiğini, yargılama süresince alınan diğer bilirkişi raporlarının kendisine tebliğ edilmediğini, ıslah dilekçesinin Yargıtay bozma kararından önce tebliğ edilmesi gerektiği halde sonraki aşamada tebliğ edildiğini, dolayısıyla zamanaşımı gibi usuli itirazlarını ileri sürme hakkından yoksun bırakıldığını belirterek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

63. Bakanlık görüşünde, Mahkemenin, bilirkişi raporunun başvurucuya tebliğ edildiği tarihin 11. gününde karar verdiğini, dosyada ıslah dilekçesinin tebliğine ilişkin bir belgeye rastlanmadığını, gerekçeli kararın da 11/9/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiğini belirterek bu bilgiler doğrultusunda değerlendirme yapılmak üzere takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.

64. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı

veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

65. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

66. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

11

Page 13: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

67. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, mahkemece tarafların dinlenilmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya, § 63; Feldbrugge/Hollanda, B. No. 8562/79, 29/05/1986, § 44).

68. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

69. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B.No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).

70. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No. 2013/2116, 23/1/2014, § 19).

71. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda şikayet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75).

72. Bu bakımdan, daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil, adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No:2013/251, 10/6/2015, § 22).

73. 6100 sayılı Kanun’un 280. maddesinde, bilirkişi raporunun duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği, aynı Kanun’un 281. maddesinin birinci fıkrasında, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hususları düzenlenmiştir.

74. 6100 sayılı Kanun’un 177. maddesinde, ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar, sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği, karşı tarafın duruşmada hazır olmaması veya ıslah talebinin duruşma dışında yapılması halinde, yazılı talep veya tutanak örneğinin, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirileceği belirtilmiştir.

12

Page 14: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

75. Somut olayda; Yargıtay bozma kararından önce davacılar tarafından dosyaya sunulan ıslah dilekçesinin, bozma kararından sonra 9/12/2009 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği, başvurucunun 17/12/2009 tarihli dilekçe ile ıslah talebine karşı beyanda bulunduğu, Mahkemenin, dosya kapsamına 27/5/2010, 4/11/2010, 8/10/2011, 13/12/2011 ve 25/6/2012 tarihli bilirkişi rapor ve ek raporları aldırdığı, yalnızca hükme esas alınan 25/6/2012 tarihli raporun 29/6/2012 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği, Mahkemenin 27/6/2012 tarihli ara kararı ile başvurucuya, rapora karşı 15 gün içerisinde itiraz etme hakkı verilmesine rağmen süre dolmadan 10/7/2012 tarihinde esas hakkında karar verdiği anlaşılmıştır.

76. Mahkemenin, en son alınan bilirkişi raporu dışındaki raporları başvurucuya tebliğ etmediği, hükme esas alınan rapora karşı 15 günlük itiraz süresi dolmadan karar verdiği ve ıslah dilekçesinin bir suretini bozma ilamından önce başvurucuya tebliğ etmediği anlaşılmış ise de, Mahkemece yargılama sürecinde farklı bilirkişilerden aldırılan raporlarla birlikte en son, dosyanın hesap uzmanı N.S.’ye tevdi edilerek 25/6/2012 tarihli rapor aldırıldığı, bu raporun içeriğinde, 8/10/2011 tarihli heyet raporunda varılan kusur oranlarına atıf yapıldığı, dolayısıyla başvurucunun yargılama sürecinde kendisine tebliğ edilmediğini iddia ettiği kusur tespitine yönelik raporlarının sonuç kısmını öğrendiği, yine son bilirkişi raporuna karşı varsa itirazlarını temyiz mercii önünde ileri sürme hakkının da tanındığı, ancak başvurucunun bu yöndeki itirazlarını ileri sürmediği, bunun yanında ıslah dilekçesinin başvurucuya bozma kararından sonra 9/12/2009 tarihinde tebliğ edildiği, başvurucuya varsa zamanaşımı gibi itiraz veya defi haklarını kullanma imkanının bu aşamada tanındığı, kaldı ki başvurucunun dosya kapsamında bu yönde bir hakkını ne mahkeme ne de Yargıtay önünde dile getirmediği anlaşılmıştır.

77. Buna göre; başvurucunun daha önce ulaşamadığı bilgi ve belgelerin içeriğini yargılamanın sonraki aşamasında elde ettiği ve bunlara karşı iddia ve itirazlarını dile getirme imkânına kavuştuğu, bu açıdan yargılama sürecindeki uygulamanın diğer tarafı üstün bir konuma getirmediği, yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletten yoksun kılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

78. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

79. Başvurucu, Mahkemenin yargılama sırasında, kanun ve usul hükümlerini hiçe sayarak yaptığı uygulamaları nedeniyle tarafsızlığını yitirdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

80. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“… Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

81. 6216 sayılı Kanun’un, 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

82. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda

13

Page 15: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

83. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (Mümin Meriç, B. No: 2013/7204, 20/2/2014, § 27).

84. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

85. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).

86. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

87. Başvurucu, yargılamanın en başından beri taleplerine rağmen Kanuna ve hakkaniyete aykırı uygulamaları nedeniyle mahkemenin tarafsızlığını yitirdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

88. Başvuru konusu olayda, başvurucunun 18/9/2012 tarihli temyiz dilekçesi ve bozmadan önce verdiği 31/7/2009 tarihli karar düzeltme dilekçesinde, Mahkemenin uygulamaları nedeniyle tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin herhangi bir iddiayı ileri sürmediği görülmektedir. Başvurucu bu anlamda, ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiaya ilişkin olarak yargılama sırasında talepte bulunmadığı için yargısal yollar usulünce tüketilmemiştir.

89. Açıklanan nedenlerle, Mahkemenin Kanuna ve hakkaniyete aykırı uygulamalarından dolayı tarafsızlığını yitirmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

90. Başvurucu, Yargıtay onama kararının yeterli gerekçe ihtiva etmediğini, ileri sürdüğü iddia ve dosyadaki maddi olguları karşılayacak nitelikte olmadığını ileri sürerek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

91. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, bu hususta görüş belirtmeyeceğini bildirmiştir.

14

Page 16: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

92. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup, kararın gerekçesi hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hale getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No. 2013/1780, 20/3/2014, § 66).

93. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra, kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da her zaman bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olup, bu durumda, üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

94. Başvuru konusu davada, başvurucu aleyhine açılan iş kazası nedeniyle ölümden doğan maddi ve manevi tazminat davasında, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince oluşturulan karar ve gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 24/3/2013 tarihli ilâmıyla onandığı anlaşılmıştır.

95. Duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu verilen Yargıtay onama ilamında, dosyadaki iddia ve olgulara ayrıntılı cevap verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, ilamda Mahkemenin gerekçesine atıf yapılarak başvurucunun, önceki bozma kararına ilişkin karar düzeltme dilekçesinde geçen hususlar da dahil olmak üzere tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, bu açıdan iddiaların ilamlarda değerlendirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle Yargıtay kararının gerekçesiz olduğundan bahsedilemez.

96. Başvurucunun gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

e. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

97. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de görülmeyen başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

98. Başvurucu, davalısı olduğu, iş kazası nedeniyle ölümden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının makul olmayan bir sürede tamamlanmasının hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.  

99. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, daha önce benzer nitelikteki bireysel başvurulara ilişkin görüşlerini sunduklarını, bu süreçler neticesinde Anayasa Mahkemesinin

15

Page 17: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

uzun yargılama şikâyetlerine yönelik karar verdiğini, söz konusu başvurunun koşulları dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği kararlarında varılan sonuçlardan farklı bir neticeye ulaşılmasını gerektirecek bir neden bulunmadığını ifade ederek somut başvuru için ayrıca bir görüş belirtilmemiştir.

100. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek, bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 34-59) ve bu kapsamda yapılan incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (bkz. Gülseren Gürdal ve diğerleri, B. No:2013/1115, 5/12/2013; Semira Babayiğit ve diğerleri, B. No: 2013/3283, 19/12/2013; Haydar İzgi, B.No:2012/673, 19/12/2013).

101. Başvuru konusu olayda, İş Mahkemesi nezdinde açılan tazminat davasının söz konusu olduğu görülmekle, 1086 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen ve medeni hak ve yükümlülükleri konu alan somut yargılama faaliyetinin makul süre değerlendirmesi için başlangıcı, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarih olup (Güher Ergun ve diğerleri, § 50) bu tarih somut başvuru açısından, 1/8/2003 tarihidir.

102. Sürenin bitiş tarihi ise, somut olayda olduğu gibi devam eden yargılamalar bakımından, başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52).

103. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun başvurucunun işvereni olduğu inşatta meydana gelen iş kazasında ölenin yakınlarının açtığı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davanın 1/8/2003 tarihinde açıldığı ve İlk Derece Mahkemesinin esasa ilişkin kararını, 7/2/2008 tarihinde verdiği ancak temyiz incelemesi sonucu kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 5/5/2009 tarihli ilamı ile bozulduğu, bozmaya uyularak verilen 10/7/2012 tarihli kararın da Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 24/9/2013 tarihli ilamı ile onandığı ve kararın bu tarih itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

104. Başvuruya konu tazminat davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, yargılamanın niteliği, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller gibi kriterler dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olmadığı, somut başvuru açısından, daha önce verilen kararlar dışında farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, söz konusu yaklaşık on yıldır devam eden yargılama sürecinde, makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

105. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

106. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılanma kararı verilmesini talep etmiştir.

107. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Anayasa Mahkemesince bir ihlalin tespit edilmesi halinde yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde talep halinde başvurucu lehine tazminata hükmedilebileceği belirtilmiştir.

16

Page 18: kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr · Web viewin işçisi olarak çalışırken 23.10.2002 tarihinde inşaatın 1. kat döşemesi üzerinde kırıcı ile beton traşlama işini yaparken

Başvuru Numarası : 2013/8474Karar Tarihi : 21/1/2016

108. Başvuruda her ne kadar uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ise de başvuru formu ve eklerinde başvurucunun tazminat talebinde bulunmadığı anlaşıldığından başvurucu lehine tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.

109. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan nedenlerle;

A. Başvurucunun,

1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasının, “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddiasının, “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

3. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, “başvuru yollarının tüketilmemesi”,

4. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının, “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

6. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucunun diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

21/1/2016 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

BaşkanEngin YILDIRIM

ÜyeOsman Alifeyyaz PAKSÜT

ÜyeCelal Mümtaz AKINCI

Üye

Muammer TOPALÜye

M. Emin KUZ

17