İstanbul . ağır ceza mahkemesi başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik...

54
1 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na Dosya No : 2009 / 191 E. Sanık : Nusret Senem Konu : Savunma İDDİALAR VE DELİLLER Esas Hakkında Mütalaada iddianamede belirtildiği gibi “Silahlı terör örgülüne üye olmak”, “yetkili makamların düzenleyici işlemlerine göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek” , “kişisel bilgileri birden fazla kez kişisel veri olarak kaydetmek”, “kişisel veri olarak kaydedilen bilgileri hukuka aykırı olarak bir başkasına vermek, yaymak veya ele geçirmek eylemlerinden” dolayı TCK 314/2, TMK’nın 5, TCK 334/1, TCK 135/1-2, TCK 136/1, TCK 137/1, 43/1-2 maddesine göre birden çok kez cezalandırılmam isleniyor. İddianameye nazaran cezalandırılmam istenen madde sayısı ve ceza süresi 5 yıllık yargılama sürecinde bir hayli artmış. İddialara bakıldığı zaman adeta 20 Ekim 2008 tarihinde başlayıp bugüne kadar süren 5 yıllık yargılama hiç yapılmamıştır. Yargı kararlarıyla maddi delillerle çürüttüğümüz yalanlar bile Esas Hakkında Mütalaada yerli yerinde duruyor. Hakkımdaki iddialara dayanak gösterilen ve “yeterli şüphe teşkil ettiği” belirtilen “deliller” şunlardan ibarettir: İşçi Partisi Genel Merkezi’nde 21. 03. 2008 günü yapılan aramada, sekreter odasında girişe göre sağdaki masa üzerinde elde edildiği ileri sürülen dört adet CD ve bu CD’lerin içinde bulunan çeşitli dijital dosyalar, avukatlık büromdaki bir dava dosyasının içinden alınan iki adet Susurluk raporu, 75 adet tabanca mermisi, bilgisayarlarım, İşçi Partisi’nin çeşitli organ kararları. Bu davada yargılanan İşçi Parti üyesi ve yöneticisi bütün arkadaşlarımın cep telefonlarında ve sim kartlarında telefon numaramın, bulunmuş olması, tamamı ADD yöneticiliği yapmış olan Şener Eruygur, Fatih Hilmioğlu, Mustafa

Upload: others

Post on 15-Sep-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

1

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na

Dosya No : 2009 / 191 E.

Sanık : Nusret Senem

Konu : Savunma

İDDİALAR VE DELİLLER

Esas Hakkında Mütalaada iddianamede belirtildiği gibi

“Silahlı terör örgülüne üye olmak”, “yetkili makamların düzenleyici işlemlerine göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek” , “kişisel bilgileri birden fazla kez kişisel veri olarak kaydetmek”, “kişisel veri olarak kaydedilen bilgileri hukuka aykırı olarak bir başkasına vermek, yaymak veya ele geçirmek eylemlerinden” dolayı TCK 314/2, TMK’nın 5, TCK 334/1, TCK 135/1-2, TCK 136/1, TCK 137/1, 43/1-2 maddesine göre birden çok kez cezalandırılmam isleniyor.

İddianameye nazaran cezalandırılmam istenen madde sayısı ve ceza süresi 5 yıllık yargılama sürecinde bir hayli artmış.

İddialara bakıldığı zaman adeta 20 Ekim 2008 tarihinde başlayıp bugüne kadar süren 5 yıllık yargılama hiç yapılmamıştır. Yargı kararlarıyla maddi delillerle çürüttüğümüz yalanlar bile Esas Hakkında Mütalaada yerli yerinde duruyor.

Hakkımdaki iddialara dayanak gösterilen ve “yeterli şüphe teşkil ettiği” belirtilen “deliller” şunlardan ibarettir:

İşçi Partisi Genel Merkezi’nde 21. 03. 2008 günü yapılan aramada, sekreter odasında girişe göre sağdaki masa üzerinde elde edildiği ileri sürülen dört adet CD ve bu CD’lerin içinde bulunan çeşitli dijital dosyalar, avukatlık büromdaki bir dava dosyasının içinden alınan iki adet Susurluk raporu, 75 adet tabanca mermisi, bilgisayarlarım, İşçi Partisi’nin çeşitli organ kararları.

Bu davada yargılanan İşçi Parti üyesi ve yöneticisi bütün arkadaşlarımın cep telefonlarında ve sim kartlarında telefon numaramın, bulunmuş olması, tamamı ADD yöneticiliği yapmış olan Şener Eruygur, Fatih Hilmioğlu, Mustafa

Page 2: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

2

Abbas Yurtkuran, Ferit Bernay gibi değerli komutan ve üniversite rektörlerinin telefon ajandalarında ismimin yer alması.

Bir de, C. Savcılarının hakkımdaki hiçbir kanıta dayanmayan yorumları.

Şu mermiler ve bilgisayarlar konusu; mermiler ruhsatlı silahım ait, bilgisayarlarla birlikte hazırlık safhasında savcılıkça tutanakla eşime iade edildi. Tutanak dosyada, mermiler ve bilgisayarlar ise evimde.

Bunlar Esas Hakkında Mütalaada psikolojik savaş ve karalama amacıyla yer almış. Savcıların böyle bir görevi yoktur. Bu suçtur.

Bu delillerden üretilen iddialar Esas Hakkındaki Mütalaa’nın 2124-2128. sahifeleri arasında özetlenmiş. Fakat aynı iddialar, Esas Hakkında Mütalaanın 18, 19, 278, 284, 323, 324, 576, 645, 646, 1643, 1644, 1644-1649, 1650 sahifelerinde de değişik değerlendirmelerin konusu olmuş.

Hakkımdaki suçlamalar için gösterilen deliller ve talepler bunlardan ibarettir. Bu deliller ve talepler üzerinde ayrıntılı olarak duracağım.

TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ İDDİASI

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısıyım

Esas hakkında Mütalaada üyelik iddiası için gösterilen deliller ve Savcılık makamının yorumları şöyle sıralanmış:

Uzun yıllardan beri, Ergenekon Terör Örgütü Yöneticilerinden Sanık Doğu Perinçek’in yakınında bulunmak.

Bir çok ilgili kuruluşta önemli görevler almak. Hangi kuruluş? Açıklanmıyor.

İlhan Selçuk, Kemal Kerinçsiz, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Hurşit Tolan, Sevgi Ererenol gibi sanıklarla, diğer sanık Tunç Akkoç’ta ele geçen dijital “tgb 28 nisan” isimli video dosyası içinde Ankara’da yapılan “ Bayrak As” isimli mitingde bulunmuş olmak.

21 Mart 2008’de İşçi Partisi’nde yapılan aramada bulunan dört CD ve içerikleri.

Psikolojik harp ve propagandayı etkin şekilde kullanmak.

Page 3: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

3

Psikolojik harp ve propaganda

Psikolojik harp hakkında Esas hakkında Mütalaada şöyle deniyor:

“TSK içinde örgütlenme, milli ve manevi değerleri istismar etme, psikolojik harp sanatı ve propagandayı etkin ve yaygın şekilde kullanma sanık Doğu Perinçek’in yakın çevresinde bulunan ve Parti ile yayın organlarında yöneticilik konumları olan sanıklar Ferid İlsever, Mehmet Adnan Akfırat, Hikmet Çiçek, Nusret Senem, Mehmet Bedri Gültekin, Mehmet Deniz Yıldırım, Turhan Özlü, Serhan Bolluk, Hayati Özcan Ufuk Akaya, Erkan Önsel ve sair ilgili sanıklar için de söylemek mümkündür”.

TSK içinde örgütlenme iddiası tam bir psikolojik savaş malzemesidir. Tek bir kanıt gösterilememiştir. Karargah Evleri iddiası düzmece çıkmıştır. Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı’nın soruşturma dosyası Beşiktaş Savcılarının iki yıldır elindedir. Bütün kanıtlar üretilmiş kanıtlardır. Bilirkişi raporları ile delillerin üretildiği kanıtlandı. MİT’in tertibi olduğu ortaya çıktı. “İkaz istihbaratı“ diyerek bu tertibi örtememişlerdir. Aşağıda daha ayrıntılı olarak ele alacağım.

Propagandayı etkin ve yaygın şekilde kullanan başarılı arkadaşlarımın tamamı İşçi Partisi’nin yöneticisi veya üyesi. Ben ve Erkan Önsel hariç tamamı gazeteci. Bizler yazı yazmayı ve propaganda yapmayı iyi biliriz. Doğu Perinçek’in kırk yıldır yanındayız. Liderimizdir emir de alırız. O artık sadece bizim değil, Türkiye’nin milli lideridir. Türkiye’yi eğitiyor. Fakat bu hangi suçun kanıtı olabilir ki. Doğu Perinçek’in yanında olmak ifadesi neden buraya konmuş? Psikolojik savaş için mi?

Bizler Siyasi Partiler Yasası ve Anayasa’nın düzenlediği yetki ve hakları çok başarılı şekilde kullandığımız için suçlanıyoruz. Bunun hangi hukuk teorisinde, yasada yeri olduğunu sayın savcılar gösterirlerse biz de kendimizi ona göre savunuruz. Yeni bir hukuk teorisi icat edilmiş ise de öğrenmiş oluruz.

Görüldüğü gibi kanıt diye ortaya konan yukarıdaki bütün unsurlar savcılık makamının subjektif görüşleri. İddia makamı kendi yorumlarını örgüt üyeliği için kanıt olarak sunuyor. Aslında psikolojik savaş yöntemini kendisi kullanıyor. Kendisine göre hakkımda bir algı yaratma çabasında.

Algı yaratma çabasına Esas Hakkında Mütalaadan bir örnek verelim.

Esas Hakkında Mütalaanın 2126. sayfasında; 1978 yılında alçakça öldürülen Ankara Savcısı Doğan Öz dosyasında tanık olarak dinlenmiş olmama dikkat çekiliyor. Şöyle deniyor: “Nusret Senem, bu duyumu aldığı kişi hakkında bir bilgi vermemiş ve Mahkemede İbrahim Çiftçi aleyhine herhangi bir beyanda

Page 4: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

4

bulunmamıştır. Hüseyin Kocabaş davaya sonradan dahil edilen ve Askeri Yargıtay 1. Dairesi tarafından verilen kararda İbrahim Çiftçi hakkındaki karar onanırken, kendi, hakkında verilen karar oybirliği ile bozulan kişidir. Yargılama sırasında getirilen bu gibi dosya içerikleri ve yapılan gözlemler de Ergenekon terör örgütünün yapısı ve ilişkileri hakkında iddiaları destekleyici bir fikir vermiştir.”

İşte bu değerlendirmenin bizatihi kendisi tam bir karalama ve yıpratma örneğidir. Algı yaratma çabasıdır.

23 Şubat 2009 tarihli savunmamda bu konuya değinmiş ve Kontrgerillaya karşı yürüttüğümüz mücadelenin örneklerinden biri olarak bu tanıklığımı anlatmıştım.

Olayın daha failleri henüz bilinmiyordu. İsmini vermediğim bir sanık yakını bayan, yanılmıyorsam 1978 yılı sonları olabilir, gelerek İşçi Köylü Partisi İl Başkanı olduğum sırada Hüseyin Kocabaş’ın olayın faillerinden olduğunu anlattı. Savcılık makamı bu bayanın ismini hiçbir yerde vermediğimi eleştiriyor! Bayan’ın ismini hiç bir yerde vermedim. Çünkü: Bana güvenen kişiyi ihbar etmeyi alçaklık sayarım. Hüseyin Kocabaş hakkındaki bilgiyi randevu alarak İçişleri Bakanı merhum İrfan Özaydınlı’ya, ziyaret ederek makamında yazılı olarak verdim. Sanırım bu bilgiden hareketle Hüseyin Kocabaş’ın ekibinden olan İbrahim Çiftçi yakalandı ve yargılandı. Hüseyin Kocabaş ise aranmaya başlandı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yakalanıp yargılandı. Benim duyumum sadece bana bilgiyi veren bayanın anlatımıyla sınırlıdır. Doğan Öz’ün öldürüldüğü olay yerinde değilim. Olayın nasıl cereyan ettiğine tanık değilim.

Tanıklığım ise şöyle: Hüseyin Kocabaş daha yakalanmamıştı, tanık olarak çağrıldım. Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde bana gelen yukarıdaki bilgileri anlattım. Dolayısıyla Sıkıyönetim Mahkemesi’nde cinayetin oluşu hakkında tanıklığım olmadığını söyledim. Dosya elinizde bu sözlerimin aksini gösteren tek kelime gösteremezsiniz. Beni karalamaya kimsenin gücü yetmez.

Olayın Askeri Yargıtay safhası hukuk tarihimiz için utanç vericidir. İbrahim Çiftçi hakkındaki idam kararı dört kez onanmış, fakat Askeri Yargıtay Daireler Kurulu bu kişiyi bir oy farkla, çoğunluk oyuyla beraat ettirmiştir. Hüseyin Kocabaş da yargılanmış, ceza almış, fakat Askeri Yargıtay Daire kararı sonrasında beraat etmiştir. İbrahim Çiftçi tahliye edilirken buna inanamamış, çıkmak istememiş, beni, idam etmeye götürüyorsunuz diye yakınmıştır.

Benim samimi kanaatim şudur: Hüseyin Kocabaş ve İbrahim Çiftçi, Doğan

Page 5: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

5

Öz cinayetinin gerçek failleridir. Savcılık makamının, her iki sanık da beraat ettiği halde neden sadece Hüseyin Kocabaş’ı suçsuz gördüğünü anlayamadım!

Savcılar, psikolojik savaşın her zaman başarılı olacağını sanıyorlar. Fakat yanılıyorlar. Hiç bir psikolojik savaş yöntemi ve yalan ilelebet başarılı olmaz. Yalanın, karalamanın, itibarsızlaştırma operasyonlarının başarılı olacağı Amerikan psikolojik savaş ağalarının CIA ve Pentagon okullarında öğrettiği kocaman bir palavradır. Bir tek gerçek, on binlerce yalandan ve psikolojik savaş kampanyasından daha güçlüdür. İşçi Partisi’nin gücünün sırrı buradadır.

İşçi Partisi, fikir namusu olan, gerçeği esas alan mücadele çizgisiyle başarılar kazanıyor. Bu olgu psikolojik savaş uzmanlarının kulağına küpe olsun! Türk milleti üretilen bütün yalanları çöpe attı. İşçi Partisi’ni ise dik duruşuyla, millete olan sadakatiyle bağrına bastı.

Aralık 2006'da yapılan İşçi Partisi Genel Kongresi'nde Merkez Karar Kurulu üyeliğine seçildim. Merkez Karar Kurulu’nun 1 nolu toplantısında İşçi Partisi Genel Sekreterliği'ne getirildim. 25 Mart 2008 tarihinde gözlem altına alınıp, 29 Mart 2008 tarihinde tutuklandım. 22 Nisan 2011 tarihinde 37 ay aradan sonra tahliye oldum. Halen İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısıyım.

Biz İşçi Partililer olarak 45 yıldır örgütlü mücadele yürütüyoruz. Örgütümüz var. Başka bir örgütte yer aldığımıza ilişkin ne bir kanıt ne de sebep var.

Olamaz da!

Bugüne kadar 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Amerikancı darbeleri yaşadık. O dönemlerde de Kontrgerillacıların, darbecilerin hedefi olduk, arkadaşlarımız işkence gördü, yargılandı. Savcıların, Esas Hakkında Mütalaanın 2125. sayfanda yıpratmak için verdikleri bilginin aksine, TİKP davasında sanık olmadım, 8 yıl ceza almadım. TCK’nun sonradan yürürlükten kaldırılan 141. maddesinden haksız şekilde ceza verilen sanıkların vekili oldum.

Partimizin 45 yıllık mücadele geçmişinde terörle suçlanmış bir tek İşçi Partili yoktur.

Ben Parti yöneticiliği dışında Ankara Barosu'nun 35 yıllık üyesiyim ve ara vermeksizin mesleğimi icra ettim. ADD’nin yaklaşık 15 yıllık üyesiyim. Bir yıl öncesine kadar ADD Merkez Disiplin Kurulu üyesiydim. Son kongrede aday olmadım. ADD Genel Başkanı Şener Eruygur ve ADD Genel Başkan Yardımcıları Fatih Hilmioğlu, Mustafa Abbas Yurtkuran ve Ferir Bernay ile tanışıklığım bu nedenledir.

Page 6: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

6

Terör Örgütü üyeliği iddiasını şiddetle reddediyorum. Bunu, şahsıma karşı yapılmış en haksız itham olarak niteliyorum.

Örgüt Yok Psikolojik Savaş Kampanyası Var

Üye olmak için ortada bir terör örgütü olmalıdır. Oysa bütün kanıtlar ortada bir örgüt değil psikolojik savaş kampanyası olduğunu gösterdi.

Naip Hâkimlikçe düzenlenen, 12. 12. 2012 tarihli “Ön Rapor”da; birleşen 2010/106 esas sayılı dosyanın, 27. 10. 2012 tarihli ara kararıyla, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’ndan getirtilen, Genelkurmay Başkanlığı’nca işletilen internet siteleriyle ilgili bilgisayarlardan alınan imajlar incelenmiştir. 13 Aralık 2012 tarihli celsede “Ön Rapor” dosyaya konuldu. Naip Hakimliğin son raporu da dosyaya takip eden aylarda sunuldu.

1. Sözü edilen Ön Rapora göre; 3 ayrı sunucuda toplam 1.012.926 +

1.381.713 + 966.875 = 3.361.514 adet belge var.

2) Belgeler arasında yer alan “Çete Propagandası Üzerinden Silahlı

Kuvvetleri Yıpratma Kampanyalarına İlişkin İnceleme”de şu saptamalar

yapılmaktadır:

a) “Merkezi güçlerin (‘ABD, AB ve küresel sermaye) Türkiye’yi olumsuz

olarak etkileyen politikalarına ulusal gerekçelerle karşı duran TSK’nın bu

direnişini kırabilmek (TSK, merkezi güçlerin Türkiye’ye yönelik politikalarının

uygulanmasını engelleyen yapıların odak ve ağırlık noktasını oluşturmaktadır.

TSK’nın geriletilebilmesi durumunda, diğer yapıların direnci kolayca ortadan

kaldırılabilecektir) için merkezi güçlerce TSK’nın geriletilmesi ve güçsüz kılınması

amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır”.

b) “TSK’nın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak çetelerle birlikte

olduğu, TSK’nın görevlerinin dışında olan siyasal alanlara müdahale ettiği,

TSK’nın siyasi alanlara müdahale edebilmek için ‘irtica ile mücadele’ ve ‘terörle

mücadele’ kavramlarının arkasına saklandığı temaları kullanılmaktadır”.

c) “İrticai unsurların desteklediği ılımlı islami (ABD’yle uyumlu olan İslam

anlayışı) bir yapı olan AKP, hem merkezi güçlerin kendisine verdiği desteği

sürdürebilmek, hem de Türkiye’yi kendi amaçlarına uygun olarak (Türkiye’yi

irticai bir yapıya dönüştürebilmek için) TSK’ya yönelik kampanyaları operatif

seviyede planlamakta ve icra etmektedir”.

Page 7: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

7

d) “Bu nedenlerden dolayı, AKP’nin işbaşına geldiği Kasım 2002

tarihinden beri Türkiye’de her iki-üç ayda bir yeni bir çetenin varlığı ortaya

atılmakta, açığa çıkarıldığı iddia edilen çetelerin TSK ile ilişkili olduğu iddiaları

gündeme taşınmakta, çeteler birbiriyle ilişkilendirilmeye çalışılmakta ve çeteler

üzerinden TSK yıpratılmaya çalışılmaktadır”.

e) “Çete operasyonları, emniyet tarafından planlanarak

gerçekleştirilmekte, Jandarmanın olaya müdahil olabilmesine imkân

verilmemektedir. Böylece, Jandarmanın uygulanan psikolojik harekâtı açığa

çıkarma olasılığı ortadan kaldırılmaktadır”.

f) “Operasyon için gerekli olan dinleme, gözaltına alma, arama yapma vb.

gibi yargısal yetkiler, dinci bir yapıda olan, ideolojik donanımlı, genellikle

Fethullah Gülen yanlısı belli hâkimlere aldırılmaktadır. Böylece, yargı

elemanlarının operasyonun gerçek sebebini ortaya çıkaracak hareket tarzları

sergileme olasılığı ortadan kaldırılmaktadır.

“F. Gülen grubu, Adalet Bakanlığı’nca yapılan kadrolaşmalar sonucunda,

belli bölgelerde mahkemeleri kontrol edebilmektedir”.

g) “Operasyonları gerçekleştiren istihbarat+operasyon ekibi, özel olarak

yetkilendirilmiş bir çalışma grubu şeklinde veya istihbarat ünitelerinde

kadrolaşmış, belli görüşe sahip kişilerden seçilmektedir (Ağırlık olarak F. Gülen

grubundandır. Aralarında dinci yapıda, TSK karşıtı elemanlar da bulunmaktadır).

Bu sayede operasyonların öncesinde, devamında ve sonrasında, operasyonun

amacını ortaya çıkaracak emarelerin ortaya saçılması engellenebilmektedir”.

“12. Haziran 2007’den buyana yürütülen operasyonlar ve bugüne kadar

görülen yargılamalar yukarıdaki saptamaların yüz yüz isabetli olduğunu

kanıtlıyor.

3) İncelenen belgelerde, bu saptamalardan sonra “Ergenekon

operasyonunun psikolojik harekât açısından incelenmesi” yapılmakta ve şöyle

denilmektedir:

a) “Operasyonun başlangıcı ve bu zamana kadarki gelişimi, bu

operasyonun, önceden planlanmış bir psikolojik harekât kampanyası olduğunu

göstermektedir”.

Page 8: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

8

b) “Operasyonun genel amacı;

- “Toplumun ulusalcı/milliyetçi düşünce, tutum ve davranışlara destek

vermesini engellemek,

- “Ulusalcı/milliyetçi düşünce, tutum ve davranışlar gösteren/gösterecek

kişi/grupların, bu tür tutum ve davranışlar göstermesini engellemek.

- “Ulusalcı/milliyetçi düşüncenin toplum nezdindeki saygınlığını azaltmak.

“Operasyonun özel amacı ise;

- “TSK’nın toplum nezdindeki desteğini ve saygınlığını azaltmak (TSK’yı

yıpratmak) olduğu kıymetlendirilmektedir”.

c) “Emniyet içerisindeki Fethullah Gülenci odak tarafından planlanan ve

uygulamaya konulan kampanya, halen aynı grup tarafından yürütülmektedir.

(…)

“Kampanyanın yargı boyutu, özel olarak seçilmiş savcı ve mahkeme

üyeleri tarafından uygulanmaktadır.

“Kampanyanın arka planındaki asıl gücün, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları

olduğu anlaşılmaktadır. (Aksi durumda Fethullahçı grubun böyle bir kampanyayı

uygulamaya koyabilmesi mümkün olmayacaktı)”.

ç) “Kampanyanın planlanmasında telefon dinlemeleri ve bilgisayar

haberleşmelerine dayanılmış, bu bilgilere geçmiş dönemde yürütülen

operasyonlarda elde edilen bilgiler ve kişiler katılarak parçalar birbiriyle

irtibatlandırılarak ‘büyük resim’ oluşturulmuştur”.

d) “Geçmiş dönemlerde uygulanan psikolojik harekat kampanyalarında

yapılan basit kurgu hataları yapılmamaya çalışılmış, ancak yine de kampanyada

amatörlüklere rastlanmıştır”.

e) “Operasyon hakkında yayın yasağı kararı alınmasına rağmen, yayın

yasağına uyulmaması, bu kararı alan mahkemenin Adalet Bakanlığı’nın bu

konudaki tutumları, operasyonun bir psikolojik harekat kampanyası olduğunu

teyit etmiştir”.

Page 9: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

9

f) “Kampanya kapsamında yer alması hedeflenen bilgiler, medyanın

geneline servis edilmiştir. Ancak milliyetçi/ulusalcı ve sağduyulu bazı medya,

yönlendirilmiş bilgilere ilgi göstermemiştir. Böyle bir ortamda kampanya

bilgileri, yalnızca iktidar yanlısı ve TSK karşıtı (irticai/liberal) medyada yer almış,

bu durum operasyonun kimler tarafından yapıldığını ortaya koymuştur”.

g) “Bu kampanyaya destek veren medyada çete hakkında birbirinin karşıtı

zıt bilgilerin yer alması, kampanyanın kontrolünün fazla sağlıklı yapılmadığını

göstermektedir”.

ğ) “Kampanyayı planlayan ve yürüten Emniyet içerisindeki Fethullahçı

grup, kampanya süresince fazla deşifre olmamış ve faaliyetler gizlilik içerisinde

yürütülmüştür. Bu durum, Fethullahçı grubun giderek daha da

profesyonelleştiğini göstermektedir.

“Kampanyaya yargının dahil edilmesi, kampanyayı planlayanların

kamuoyunda eleştirilmesini engellemektedir”.

h) “Geçmiş dönemlerde yapılan psikolojik harekat kampanyalarında,

emniyet brimleri ön planda bulunmaktaydı. Bu görüntü, kampanyayı ve

kampanyayı düzenleyenleri gizlemeyi başaramamaktaydı.

“Ergenekon operasyonunda, yargı da operasyona (operasyonu yürütecek

savcı ve mahkeme üyelerinin, Şemdinli davasında olduğu gibi özel olarak

seçildiği anlaşılmaktadır) dahil edilmiş, bu yaklaşımla kampanya ve

kampanyanın planlayıcıları gizlenmeye çalışılmıştır”.

2007- 2009 yılları arasında hazırlandığı ve Genelkurmay Karargâhına

sunulduğu anlaşılan bu bilgi notları, “Ergenekon”, “Balyoz” , “Islak İmza”,

“İnternet Andıcı” vb. adlarla sürdürülen operasyonların mahiyetini açıkça ortaya

koymaktadır.

- Bu operasyonlar, önceden planlanmış bir psikolojik savaş

kampanyasıdır.

- Kampanyanın hedef ve amaçları, önceden saptanmış, operasyonlar

buna göre planlanmış, zamanlaması yapılarak yürütülmüştür.

- Operasyonları planlayan merkezi güçler, “ABD, AB ve küresel

sermaye”dir.

Page 10: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

10

- Operasyonun hedefi, TSK ve ulusalcı/milliyetçi güçlerdir. Amaç, merkezi

güçlerin (“ADB; AB ve küresel sermaye)” Türkiye’ye yönelik politikalarının

uygulanmasını engelleyen yapıları tasfiye etmektir.

- Operasyonun enstrümanları AKP, özellikle Hükümet cephesinde Adalet

ve İçişleri Bakanlıklarıdır.

- Operasyonları fiilen kurgulayan ve uygulayan güç ise Emniyet içindeki

Fethullah Gülenci örgüt ile TSK’ya düşman gözüyle bakan “irticai/liberal”

emniyetçilerdir.

Türk Genelkurmayı örgüt yoktur diyor. Yürütülen şeyin psikolojik savaş

kampanyası olduğunu, hedef aldığı güçleri ve amacını saptıyor. İşte bu dava için

en önemli kanıt budur. Kanıtın sahibi ise Türkiyemizin TSK gibi en saygın

kurumudur.

Bu kanıt mutlaka dikkate alınmalıdır. Alınmaz ise gelecekte mutlaka yargı

organlarının önüne gelecektir.

Davayı Kurgulayan Örgüt Susurluk’ta Ortaya Çıktı.

Bir örgüt var. O örgüt Genelkurmay Başkanlığına ait belgelerin saptadığı

psikolojik savaş kampanyasını kararlaştıran yürüten örgüttür. Bu dava ve

benzeri davaları kurgulayan ve ürettiği delillerle gerçekleştiren örgüttür. Bu

örgütün, Susurlukta ortaya çıkan bölümünün dava dosyadaki belgelerden

hareketle kitabını yazdım.

“Fethullah ve Susurluk”.

Bir adet sunuyorum.

Esas Hakkındaki Mütalaada “11 yıl önceki Susurluk kazası sonrasında

ortaya çıkan yapının da aslında Ergenekon örgütünün küçük bir hücresi olduğu”

iddia ediliyor. (Esas Hakkında Mütalaa sayfa 331)

Bu iddia temelden yanlıştır ve olayı saptırıyor. Şöyle izah edeyim:

Susurluk’ta ortaya çıkan en önemli kişilerden biri Mehmet Eymür’dür.

Savcıların, soruşturmanın başlamasından buyana en önemli bilgi kaynağı ve

tanığıdır. Duruşmada da tanık olarak ifade verdi.

Page 11: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

11

M. Eymür, kendi beyanına göre, faili meçhul cinayetlerin, bir numaralı

ismi Mahmut Yıldırım’ın (Yeşil’in) amiridir. MİT Kontrterör Merkezi’nin

Başkanıdır. MİT’in 26 Kasım 2008 tarihli resmi sitesine koyduğu bilgiye göre

”kuruluşu ve işleyişi tartışmalı olan Kontrterör Merkezi sorumlularıyla birlikte

1997 yılında kuruluş şemasından çıkarılmıştır” Yani Eymür, yasadışı işleri bizzat

MİT tarafından açıklanan bir yapının başındaymış. Bu yüzden ikinci defa MİT’ten

atılmış.

MİT’in gönderdiği ve 13 Aralık 2013 günü dosyaya giren ve Yeşil’in

MİT’çe, 1995’te alınmış ifadesine göre, Musa Anter’i öldürttüğü ve suçu PKK’nın

işlediği süsünü verdiği ortaya çıktı. 1995’de alınan bu ifade bugüne kadar

MİT’in kasasında saklanmış. Yeşil, Güneydoğu’da PKK itirafçılarından

oluşturulan ekibin başıdır. Kutlu Savaş’ın Susurluk Raporu’na göre Eymür’e “

baba babacığım” diye hitap edecek karar da yakındır. Faili meçhullerde ise

PKK’lı itirafçılar, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın yazdığına göre

bir numaradırlar. Ergenekon davasında gizli tanıkların önemli bir sayısı bu

kişilerden oluşuyor. En meşhuru da Şemdin Sakık. İsmini kendisi açıkladı. Gizli

tanık “Deniz”.

O halde Mehmet Eymür nasıl sanık değil de bu davanın en itibarlı tanığı

olabilmiştir? Kutlu Savaş ‘ın hazırladığı Susurluk Raporu’nun ve eklerinin orijinal

nüshası dosyadadır. Naip Hakimlikçe hazırlanan dört ayrı incelemenin ortaya

koyduğu gibi, o rapordaki gerçekler Doğu Perinçek’in olağanüstü çabasıyla ve

cesaretinin sonucunda gün yüzüne çıkmıştır.

Devlet sırrı var deniliyor. Talebimle, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz

tarafından dosyaya gönderilen Susurluk Raporu ve ekleri hukuka aykırı şekilde

hala bana verilmedi. Orada Faili meçhullerin bilinen failleri, Eroin ticaretini

yapan devlet görevlilerinin isimleri ve Azerbaycan Lideri Haydar Aliyev’e darbe

planlayan, ABD’nin çıkarı için bu görevi alanların MİT tarafından açıklanan

sorumluları ve suçları var.

Şimdi ise bu suçların üstü Doğu Perinçeklere ceza tehditleri yapılarak iyice

örtülmek isteniyor.

Avukatlık büromdaki, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E.

1998/103 sayılı dosyasının içinden alındığı kanıtlanan MİT’in Çiller Örgütü

Raporu (MİT’in Susurluk Raporu)’da Doğu Perinçek’in mücadelesiyle

Page 12: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

12

hazırlanmıştır. Tam metni TBMM darbeleri araştırma Komisyonuna MİT

tarafından 2013 başlarında gönderildi. Onu da kitap yaptım. Bir nüshasını

veriyorum.

Adı, “MİT’in Çiller Örgütü Raporu”.

Tansu Çiller, Kocası Özer Çiller, Mehmet Ağar, Mehmet Eymür ve

Fethullah Gülen o örgütlenmenin en dikkate değer tepedeki isimleri olarak

Raporda yer alıyorlar.

İşte örgüt. Ama savcılar o örgütü soruşturamazlar. Zira bu davayı yaratan

örgüt Susurlukta ortaya çıkan örgütün iktidarı da arkasına alıp güçlenmiş

biçimiyle ta kendisidir.

O örgüt ve sorumlularının büyük çoğunluğu bugünkü hükümetin

emrindedir. Korumasındadır. Hatta iktidar ortağıdır.

Susurluk Raporunda anlatılan Azerbaycan'da darbe girişimi, faili meçhul cinayetler ve diğer suçlar ABD'nin hesabına işlenmiştir. Daha sonra bu suçlar 'ABD'lilerin çabaları ile başarılı bir şekilde hasıraltı’ edilmiştir.

03 Ağustos 2009 tarihli Vatan Gazetesi bu gerçeği manşetine taşıdı. Eski bir FBI ajanı bayan Sibel Edmonds'un gazeteye yaptığı açıklama son derece önemlidir.

Gazetenin manşeti "Susurluk'u ABD Kapattı" şeklindedir.

Edmonds'un davamız açısından değer ifade eden sözleri şöyledir:

"Edmonds'a göre; MİT'in Kontr-Terör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür ile ABD'nin eski Türkiye Büyükelçileri Grossman ile Edelman Türkiye'deki oluşumun en önemli liderleri arasındaydı.

"Edmonds'a göre; ABD'nin bölgedeki gizli operasyonlarının, Susurluk'un çözülmesi durumunda açığa çıkmasından korkan ABD'liler başarılı bir şekilde bu skandalın hasıraltı edilmesini sağladı" (Ek-1)

Bizler suçlanarak bu gerçeklerin üzerinin örtülebileceğini sanan her kim ise yanılgı içindedir.

Doğu Perinçekleri suçlamak, ABD’nin aklanmasını savunmaktır.

Savcılık makamı İddianamede ve Esas Hakkındaki Mütalaa’da bu örgütün

Page 13: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

13

lafını etmekte, Susurlukla ilgili bütün dava dosyalarını incelemiş bulunmakta, gerçeği bilmektedir. Fakat, o örgütü ortaya çıkaran, örgütün düşman bellediği, suikastlar planladığı, hedefe koyduğu kişileri, Doğu Perinçekleri suçlamaktadır.

Çıplak gerçek budur.

Sayın yargıçlar, cinayet, bir dost ülke Cumhurbaşkanına karşı, ABD

hesabına darbe teşebbüsünde taşaron olarak görev yapmak, uyuşturucu madde

ticareti yapmak gibi işler devlet sırrı olamaz. Bu belgeleri kasalara kilitlemekle

tarih önünde Mahkemeniz de sorumlu duruma düşmüştür.

Genelkurmay Haklı Ortada Tertipler Zinciri Var

Genelkurmay Başkanlığı haklı çıkmıştır. Fakat saptadığı halde psikolojik

harp kampanyasının başarıya ulaşmasına yol açan hatalar yapmıştır. Yargı çözer

denilmiş, yasalarla verilen mücadele görevini yürütmemiştir.

Varılan sonuç ortadadır; ABD emperyalizminin ve diğer batılı

müttefiklerinin desteğini arkasına alan AKP iktidarı ve bölücü örgüt ittifak

yaparak Türkiye’yi parçalamaktadır.

Rize’den Hatay’a çekilecek hattın doğusunun Kürdistan olması talep

edilebilmekte, “İran, Irak ve Suriye’de Kürdistan kurulması, Suriye’nin Kuzey

bölgesinin yanı sıra Akdeniz’e koridor açılması amacıyla Lazkiye’nin de kürtlere

verilmesi” BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş tarafından istenebilmektedir.

Cumhuriyet rejiminin yıkılacağı konusunda Tayyip Erdoğanlarla

mutabakat sağlandığı Abdullah Öcalan’ın BDP’li vekillerle yaptığı görüşmenin

tutanakları sızınca ortaya çıktı. Kürtlere Anayasal statü talebiyle bölünme

Anayasası Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan ittifakıyla dayatılmaktadır.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanları yönetiminde Suriye’nin,

İran’ın, Irak’ın parçalanmasında Türk ordusunu koçbaşı olarak kullanmak için

planlar yapılmaktadır.

Bu nedenlerle, Ergenekon, Balyoz v.b operasyonları yapanlar, Türkiye’ye

ve Türk milletine karşı suç işlemişlerdir. Ortada davalar değil, tertipler zinciri

vardır.

Page 14: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

14

Genelkurmay Başkanı Sn. İlker Başbuğ’a Çağrım

Sayın Başbuğ görevdeyken, “TSK’ya karşı asimetrik psikolojik harekat”

yürütüldüğünü söylemiş ve bir gazetede yayınlanan röportajında ise psikolojik

savaş operasyonlarını yapan odak hakkında “elimizde bilgi ve belgeler var”

demişti.

Emekli olup tutuklandıktan sonra ise basına gönderdiği bir mektupta

“karargahım burada” diyerek görevde olduğu tarihlerde, -2008, 2009, 2010-

Genelkurmay Karargahındaki General ve subayların tamamına yakınının tutuklu

olmasına dikkat çekmişti.

Sayın Başbuğ’a bir çağrı yapıyorum. “Karargah”ınızın başına geliniz.

TSK’ya ve ulusalcılara/milliyetçilere/Kemalistlere karşı psikolojik harekat yapan

gücü ve bu gücün elinizde bulunduğunu söylediğiniz belgelerini açıklayınız.

Bu sizin silah arkadaşlarınıza, haksız olarak burada tutuklu olan bütün

sanıklara, bizlere ve en önemlisi de tarih önünde, tutuklandığınız gün 26

Genelkurmay Başkanı olarak kendinizi emanet ettiğiniz Büyük Türk Milletine

karşı sorumluluğunuzdur.

Sabri Uzun’un Beyanları

Emniyet Gelen Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin eski başkanlarından Sabri

Uzun’un tanık olarak dinlenmesi defalarca talep edildi. Fakat reddettiniz.

Sabri Uzun, geçen Nisan ayında, TBMM “Yasadışı dinlemeler” konusunda

görevli Komisyonunda dinlendi.

Sabri Uzun, 10. 04. 2013 tarihli TBMM Komisyon Tutanağı’nın 71-72.

sayfalarında şunları söylüyor:

“2001 yılında İstanbul’da gözaltına alınan bir şahıs Ergenekon örgütü

hakkında bilgi vermiş, dikkatinizi çekiyorum özellikle. Bu ifade bazı değişikliklere

uğramış, yanına bazı sanatçıların isimleri söyletilmiş o kişiye ve bu, CD’ye

yüklenmek suretiyle bir kamu kurumuna gönderilmiş. Oradaki görevliler bunu

alıp –medyadan takip ettiğime göre- Genelkurmay Başkanına ve Başbakan’a

götürmüşler 2003’te. Oysa, orada anlatılan konular bizim, polis tabiriyle

yükleme dediğimiz konular. Şahsa ‘Şunu, şunu da anlat, şu şahısların da ismini

konu et’ diyor, şahıs, bunları konu ederken –dikkatinize özellikle getirmek

Page 15: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

15

istiyorum teknik konu olduğu için- kravat kamerayla bu kaydedilip kamu

kurumlarına gönderiliyor bu kayıt. Yani kendilerinin söylettiği isimleri kamu

kurumlarına gönderiyorlar ve daha sonra bu Genelkurmay Başkanı’nın ve

Başbakan’ın gündemine getiriliyor. Hileyi dikkatinize getirmek istiyorum. Oysa,

o dinlenen kişiyi yani sanık durumunda olan kişiyi dinleyen kişi başka, ona

yükleme yapan kişi başka. Yükleme yapıp onu konuşturan, bu şube müdürüne

anlattıran görevliler gizli kamerayla bunu kaydedip ilgili kurumlara gönderiyor.

Yani çirkin şeyler, utanç duyulacak şeyler.”

Bu beyanların, davamızın tanıklarından Ahmet İhtiyaroğlu’nun ifadesiyle

birlikte ele alınması gerekir. Zira, Tuncay Güney’le, söz konusu 2001’deki

mülakatı yapan, İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür

Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu’dur. Güney’in önceden öğretilen şeyleri

söylediğini, mülakat sırasında istihbarat şubeden görevlilerin de hazır

bulunduğunu ve Güney’in CIA’nın adamı olduğunu İhtiyaroğlu, duruşmada,

tanık olarak dinlendiği zaman belirtti. Sabri Uzun’un beyanları ile bu ifade bire

bir örtüşüyor.

Sabri Uzun’un TBMM Komisyon Tutanağı’nın 73-74. sayfasındaki beyanı

ise daha da çarpıcı:

“Şimdi bu arada bir yere temas edeyim, iki ayrı konu var işin içinde de. Bir

tanesi şu: 14 Haziran 2001 günü ben ikinci kez İstihbarat Daire Başkanı

olduğumda benim önüme bir şema geldi. Bu şema devlet kurumlarında var

mıdır, yok mudur bilmiyorum. Bu şema saklanırsa ben yalancı durumuna

düşerim. Bu şema saklanmazsa bugünkü Ergenekon, Balyoz, Oda Tv bilmem ne

bir sürü davalar var, bunların hepsinin fos olduğu ortaya çıkar. Onun için bunun

saklanması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü, ben 20 Eylül 2010 günü –burada

yanımda var- mülkiye müfettişlerine ifade verdim. ‘Ben ilk Ergenekon şemasını

14 Haziran 2001 günü gördüm’ diye ifade verdim. İsterseniz o ifademin o

boyutunu tekrarlayabilirim.

(…)

“Benim gördüğüm şemanın en üst kısmında Çetin Doğan vardı. Çetin Doğan o

zaman Ege Ordu Komutanıydı ve Orgeneraldi. O şemanın içinde en kıdemli kişi

de oydu. Toplam 22-25 kişiydi –hatırlıyorum sayısını- ama tuğgeneral rütbesinin

altında kimse yoktu, yani tuğgeneral, tümgeneral, korgeneral ve bir tek

Page 16: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

16

orgeneral olarak Çetin Doğan vardı. Bu şemayı getiren arkadaşa dedim ki…He,

hatırladım gene bir isim var, o zamanki Çorlu –yanlış hatırlamıyorsam 5.

Kolordu Komutanı da bu şemadaydı. İnceledim kimdir bu diye baktım. Yıldırım

Türker diye biriymiş bu. Tanımıyorum, hiçbir şey yapmadım. Arkadaşa dedim ki,

bu şemayı getirene, ‘Ya bu 30 Ağustosta bu Orgeneral’in 1. Ordu Komutanı

olacağı söyleniyor. Bu 1. Ordu Komutanı olursa bu 5. Kolordu Komutanı da

kendisiyle beraber bir örgüt içerisindeymiş. Ergenekon örgütünün içindeymiş,

buna demeyecek mi ‘Sen başka bir komutansın emrinde çalışırken benimle

illegal iş içerisindeydin’ demeyecek mi buna, bir acayiplik var burada’ dedim.

Bana şu şemayı esas teşkil eden bilgiyi bir getir, bu şemanın bir hukuki geçerliliği

yoktur dedim. Getirdi –bir mahsuru yok- Tuncay Güney diye birisinin ifadesini

getirdi. İfade 52-55 sayfa falandı. Ayrıca, ifadenin dışında bir de bilgi notu vardı.

Hatırladığım Kadarıyla bilgi notu da 22 sayfaydı. Ben bunu baştan sona

okudum. Yani, bu 55 sayfanın okuma süresi bizim için beş dakikadır. (…)

Namusum üzerine söylüyorum ki, şemada olan bir tane isim o ifade tutanağında

yoktu. Dedim ki ‘Burada böyle bir şey yok, bu nasıl bir şema nereden geldi bu’?

İstanbul’dan geldi. İstanbul’a gittim. İstanbul’da da sordum. ‘Biz böyle bir şey

göndermedik’ dediler. O zaman başka türlü düşünmeye başladım işin içini. Şimdi

bakıyorum, o şemaya göre bugünkü operasyonlar yapılmışsa ben kendi bilgime

göre.

Başkan – Şemayı getiren kim.

Sabri Uzun – Şube müdürü getirdi.

Başkan – Sizin altınızdaki bir şube müdürü getirdi.

Sabri Uzun – Çok iyi biliyorum, ismi aklımda da telafuz etmek istemiyorum.

(…)

Başkan - …İstanbul’da kim

Sabri Uzun – İstanbul’da şube müdürüne sordum. İstanbul’da o zamanki şube

müdürü …Ahmet İhsan Güler’e sordum Dedi ki ‘biz böyle bir şey göndermedik’

(…)

Page 17: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

17

Sabri Uzun - …Tuncay Güney’in özel hayatıyla ilgili daha önceden yasadışı

dinlemeler yapılmış. Bu dinlemelerden elde edilen bilgiler, bir şantaj unsuru

olarak kullanılmış.

Başkan – Yani siz diyorsunuz ki ‘özel hayatın gizliliğini ihlal öyle bir rezil şeydir ki

bir adama siz özel hayatın gizliliğiyle ilgili çok namussuzca bir şey yaparsanız, o

adamda gelir size öyle şeyler anlatır ki bütün bir ülkenin kaderini değiştirecek bir

yafta…’ böyle mi diyorsunuz yani.

Sabri Uzun – Evet.

(Ek-2) TBMM Komisyon Tutanağı)

Ergenekon Terör Örgütü iddiasının ve Ergenekon şemasının nasıl bir

alçaklığın ürünü olduğunu anlatmak için başka söze gerek var mı ?

Şenkal Atasagun’un Açıklaması

İşçi Partisi, 02 Mart 2009 günü, Ankara C. Başsavcılığı’na başvurarak, MİT

eski Müsteşarı Şenkal Atasagun hakkında, Ergenekon başlıklı şemayı sorumlu

makamlara vererek görevini kötüye kullandığını ve TSK’yı açıkça ve alenen

aşağıladığını belirtip suç duyurusunda bulundu.

Ankara C. Başsavcılığı, 15 Mart 2009 günü soruşturma yapabilmek için

Başbakanlık’tan izin talep etti.

Bunun üzerine, anımsayalım, Şenkal Atasagun gazetelere aşağıdaki

açıklamayı yaptı :

“Sözü edilen rapor, teşkilat elemanları tarafından hazırlandı. Kendim

hazırlamadım. Rapor, Tuncay Güney’in altı disketteki ifadesi, açık yayınlarda,

kitaplarda çıkan bilgilerin bir özetiydi… saçma sapan ve görünce komik

buldum…. Elimde tutamazdım; vermezsem Ergenekoncu diyeceklerdi…

Genelkurmay’a yazılı olarak, Cumhurbaşkanı’na ise sözlü bildirdim…2006 yılında

Rapor Başbakanlık tarafından tekrar istenmiş olabilir; bu nedenle ikinci kez

gönderilmiştir… MİT’in Ergenekon raporu o zaman da saçmaydı; şimdi olanlar

da saçma… Başbakanlık soruşturma izni vermeli, her şey ortaya çıkmalıdır”. (17

Mart 2009, Milliyet, Vatan, haber Türk, Yeni Şafak gazeteleri)

Çıktı mı? Şenkal Atasagun yönünden hayır.

Page 18: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

18

Mahkemeniz tanık olarak dinlenmesine karar verdi. Sonra vazgeçti.

Ergenekon iddiasının savcısı olduğunu ve sık sık Ergenekon Terör Örgütü

iddiasını tekrar eden Başbakan Erdoğan ise soruşturma izni talebini MİT’ten

gönderilen görüşü gerekçe göstererek reddetti.

MİT’in görüşü şöyle: “bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan

Ergenekon lobi projesi ve diğer belgelerin yanı sıra, Tuncay Güney’in iddiaları

dikkat çekici bulunmuş, ancak, bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi

de edinilmiştir… Söz konusu iddialarla ilgili olarak müsteşarlığımızca düzenlenen

şema, CD’lerdeki bilgilerin kağıda resmedilmesinden ibarettir. Şemanın

düzenlenmesinde hiçbir ilave katkımız söz konusu değildir”. (Müsteşar Emre

Taner imzalı, ceza takibi izni konulu yazı 20.03.2009 tarih ve

10.2.001.01.000.320.155-411/120 sayılı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesini

birleşen 2008/209 E. Sayılı dosyasındadır.)

Ergenekon tertibinde rol alanlar, 17 Mayıs 2006 tarihinden buyana

yandaş medya ve F-Tipi Polis marifetiyle yürütülen psikolojik savaşın temel

belgesi olan Ergenekon Şemasını hazırlayıp Genelkurmay Başkanına,

Başbakan’a yazılı olarak, Cumhurbaşkanı’na ise nedeni bilinmeyen şekilde sözlü

olarak sunan eski Müsteşar Şenkal Atasagun’un tanıklık yapmasından çok

korktular.

Bu olgu operasyonun açık bir delilidir ve her şeyi ortaya koymaya

yeterlidir.

MİT Şemayı Açtı

Şenkal Atasagun ve Sabri Uzun haklı çıktılar. Şema saçma sapanmış.

Dosyaya gönderilen MİT Broşürü ve şemalar Tuncay Güney’in ifadelerine göre

hazırlanmış. 2001 yılında İstanbul DGM Başsavcılığı’nın bu belgeleri ciddiye

almaması ve iade etmesi yerindeymiş. Mahkemeniz bu belgeyi yıllarca kasada

tuttu . Nihayet 30.11.2012 tarihi tutanakla dosyaya koydu.

Tuncay Güney, “Ergenekon bir kurguydu”… “Ben görevimi yaptım” dedi.

Şema’nın ve Tuncay Güney’de bulunduğu ileri sürülen belgelerin delil olma

özelliği yok. Ancak Esas Hakkında Mütalaada hala Tuncay Güney ve onun

çuvallarından çıkan belgeler “Ergenekon Terör Örgütü” iddiasının en önemli

kanıtı olarak gösterilmeye devam ediliyor.

Page 19: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

19

C. Savcılığı bu sahte delillerle baş başa kalmıştır.

157 Tanık Dinlendi Örgütü Bilen Yok

Deniz Yıldırım, 157 tanığın ifadesini, yaklaşık 10 bin sayfa tutanağı

inceledi. Örgütü bildiğini söyleyen tanık yok. Kendisi savunmasında bunu

kanıtlarıyla ortaya koydu. Bu tanıklar arasında Şemanın kendisine sunulduğunu

kabul eden eski Genelkurmay Başkanlarından Hilmi Özkök ve eski MİT

müsteşarı ve Jandarma Genel Komutanlığı yapmış Emekli Orgeneral Teoman

Koman da vardı.

Hikmet Çiçek, dinlenen 31 gizli tanığın ifadesini kitaplaştırdı. Örgütü bilen

yok. Kitaptan bir adet veriyorum.

Wikiliks belgeleri ile Ergenekon kurgusu ve sahibinin ABD olduğu gerçeği,

ABD Ankara Büyükelçiliğinden, bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen gizli

kriptolarla iyice aydınlanmıştır. ODA TV Davası sanıkları Barış Terkoğlu ve Barış

Pehlivan’ın ellerine sağlık. Kitap bu “Sızıntı”.

CD'ler Partimizde bulunmamıştır

Esas hakkında Mütalaanın şahsımla ilgili bölümünde; “terör örgütü üyeliği”nin kanıtlarından biri olarak dört adet CD ve içindeki bazı dijital belgeler gösteriliyor.

Bunlar, “girişin karşısındaki sekreter odasının sağ tarafında bulunan masa üzerinde ele geçirilen; içinde “Yargı-Nusret Senem'den' klasörü” bulunan CD, içinde “Hikmet Çiçek'e ulaşanlar” klasörü bulunan bir başka CD ve içinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın İzmir ve Balıkesir ziyaretlerine ilişkin 9 sayfalık doküman ile “İzmir'den Hayati Özcan'ın gönderdiği belgeler” isimli klasör bulunan CD'lerdir.

Arama tutanakları incelendiği zaman bu dört adet CD'nin İşçi Parti’sinde bulunduğu iddiasının bir kanıtı yok.

31 sayfalık arama tutanağında, bahsedilen klasörleri ve dijital dosyaları içeren, seri numarası veya benzeri özellikleri tanımlanmış CD'lerin bulunduğuna ilişkin bir kayıt yok.

Nitekim 24 Şubat 2009 tarihli 55. celse tutanaklarının 5-6. sayfalarında C. Savcısı M. Ali Pekgüzel, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Doğu Perinçek ve şahsım arasında geçen soru ve cevaplar CD’lerin bize ait olmadığını, delil

Page 20: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

20

sağlığının bulunmadığını açık olarak ortaya koyuyor.

Mahkeme Başkanı’nın sözleri bunun en açık kanıtını oluşturuyor. Tutanağın ilgili sayfalarını dil bilgisi yanlışlarına dokunmadan aynen alıyorum.

“Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Sayın başkanım arama

tutanağı şuanda önümde toplam 131 sayfadan oluşuyor ve 50 kişinin

imzası var bu arama tutanağının 3. sayfasında girişin karşısındaki

sekreter odasında çıktığı belirtilen CD’ler den soruyorum yani olmayan

bir şeyden sormuyorum arama tutanağından soruyorum “

Sanık Doğu Perinçek” hayır efendim yok orda efendim hayır yok “

Mahkeme Başkanı “ hangisi o savcı bey söyler misiniz “?

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel " şuradan bakabilirsiniz

başkanım 3. sayfa”

Sanık Nusret Senem "efendim inceleme tutanakları da yanımda

olursa birlikte bakmak lazım bakın benimde yanımda şimdi var burda

yanımda “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "işaretli yerlerde

başkanım isimleri yazılı CD’ler in “

Sanık Doğu Perinçek” yazılı değil efendim yazılı değil o

numaralar yok efendim yok o numaralar”

Sanık Nusret Senem "bakın burada söyleyeceğim Sayın başkanım

burada yanımda”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "50 kişinin imzası

var arama tutanağında “

Sanık Nusret Senem “1. sayfada tek bir CD’nin numarası var

ondan sonra hiçbir CD’nin numarası yoktur efendim numarası bakın bir

tane numarası olan CD var mı”?

Mahkeme Başkanı " efendim 3. sayfada 3. sayfamızda bir adet

elba kalite S 1, bir adet pirinko CD, bir adet karette 52x marka CD, bir

adet versatil marka CD bunları mı diyorsunuz savcı bey”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "evet”

Page 21: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

21

Sanık Nusret Senem “numaraları nerede seri numaraları üzerinde

imzamız var mı “?

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "hayır efendim

imza falan yok sadece bahsedilen CD’ler ”

Sanık Nusret Senem "milyonlarca, milyonlarca o markadan CD var

bakın Sayın başkanım bir nolu CD elba okuyacağım şimdi teker teker

çok kısa elba elba marka seri numarası M4 C524-B-R2-09-40 CD var mı

orda öyle bir CD “

Mahkeme Başkanı " numara yok”

Sanık Nusret Senem " yok geçelim efendim şimdi “

Mahkeme Başkanı " savcı bey numara yok orda yazılan numaralar

burada şey yapılan yok “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "hiç birinde numara

yok “

Mahkeme Başkanı " hiç birinde numara yok “

Sanık Nusret Senem "var var birinde var

Sanık Doğu Perinçek” bazılarında var biz numaralı olanları kabul

ediyoruz biz bütün delilleri kabul ediyoruz 4 tane numara olmayan CD

hariç bütün delilleri kabul ediyoruz 1047 CD’yi kabul ediyoruz 1047 CD i

kabul ediyoruz ama bize ait olmayan bu 4 CD’yi kabul etmiyoruz

numarası yok bütün delilleri kabul ediyoruz”

Sanık Nusret Senem " efendim o belgenin sağlığını nasıl garanti

edebiliriz üzerinde imzamız yok, CD’nin numarası yok, seri şeyisi yok

nasıl garanti edebiliriz”

Sanık Nusret Senem "böyle bir CD bulunmamıştır. Tutanakta

yoktur soruya vereceğim cevap bundan ibarettir”

Mahkeme Başkanı " verdi cevabını”

CD’ler Üzerinde İmzam Yok, Parmak İzim Yok

Naip Hakimlikce ve emniyetçe yapılan incelemeler dosyadadır. Aramayı yapan polisler bütün CD’lerin üzerinde aramaya katılan benim ve Avukat

Page 22: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

22

Mehmet Cengiz’in imzalarının olduğunu Ankara’da yargılandıkları dava da ileri sürdüler. Bu ifadeleri avukatlarımız dosyaya sundu. Heyetiniz, duruşmada CD’leri getirip gözlemledi ve söz konusu dört CD üzerinde imzamız olmadığını tutanağa geçirdi.

Polis Laboratuarlarında, hazırlık safhasında yapılan incelemede, dört CD üzerinde ne benim, ne Hikmet Çiçek’in ve ne de Hayati Özcan’ın parmak izine rastlanmadığı saptandı. Bu belge de dosyadadır.

CD’ler İşçi Partisine Tertip Yapıldığının Delilidir

Sözü edilen CD'ler polis içindeki F- Tipi örgütün Partimize suç atmak için yaptığı bir tertiptir. CD'ler dava dosyasına sonradan konulmuştur.

Bunun en önemli kanıtı Klasör 213, Dizi 215’te bulunan elle yazılmış, isimsiz, imza ve tarihi yazılmamış belgedir.

Bu belgede; 21. 03. 2008 tarihli aramada el konulan delillerin bulunduğu torbalar açıldıktan sonra, içinden Yargıtay binasına ait kroki ve krokinin açılımı diye adlandırılan belgeleri içeren CD'nin çıktığı ileri sürülmektedir.

İmzasız, tarihsiz olan bu belge bir tutanak değildir. Bu belgeyi dosyaya koyan kişi Ergenekon soruşturması ile görevli olan kişilerden biridir. Bu kişinin kimliği kolaylıkla bulunabilir. Zira dosyada soruşturmada görevli polislerin isim listesi vardır. Bu kişilerin el yazılan ile yapılacak bir grafolojik inceleme gerçeği ortaya çıkaracaktır.

24 Şubat 2009 tarihli celsede Savcı M. Ali Pekgüzel söz konusu belgenin kendi el yazısı olduğunu ve dosyada unutulduğunu ileri sürmüştür. Oysa bu belgenin varlığını benden yaklaşık bir ay önce sorgusu ve savunması yapılan Genel Başkan Doğu Perinçek açıklamıştı. Sayın Pekgüzel bu süre içinde neden sessiz kalmıştır? Ben grafolojik inceleme talep edince telaşla belgeyi sahiplenmek ihtiyacını neden duymuştur? Bunu heyetinizin takdirine sunuyorum. Belgenin, bir grafolojik inceleme yapılmadan C. Savcısı Pekgüzel’e ait olduğu hukuken söylenemez. Talebim hala geçerlidir. Bu konuda bir karar verilmemiştir.

Savcılar Dört CD Hakkında Suç İsnadımız Yok Diyorlar

Birinci Ergenekon iddianamesinde ilk 516 sayfada Ergenekon örgütünün eylemleri; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “terör örgütü” nitelemesinin temel kanıtı olarak gösterdiği Yargıtay üyelerine suikast, Yargıtay binasının krokisi, krokinin açılımı belgesi, Yaşar Büyükanıt’a karşı saldırı ve İzmir NATO Unsur

Page 23: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

23

Komutanlığı’na yönelik saldırı iddialarıdır.

Esas Hakkındaki Mütalaada da aynı olaylar;

“Ergenekon Terör Örgütüne Ait Eylem ve Operasyonlara Dair Belgeler” başlığı altında e, (f), (h) şıkları olarak sayılıyor. (Esas hakkında Mütalaa s.323-324)

Keza, Esas hakkında Mütalaa’da;

“Ergenekon Terör Örgütüne İsnat Edilen Eylem Planları” başlığı altında

- Yargıtay Mensuplarına Suikast Hazırlığı

- NATO Tesislerine Saldırı Hazırlığı

- 2005 Yılında Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’a Eylem Hazırlığı

Başlıklarıyla bu olaylar tam sekiz sayfa boyunca iddialara konu yapılmıştır. (Esas hakkında Mütalaa, s. 1643, 1644,1645,1646,1647,1648, 1649,1650)

Oysa, C. Savcılığı tarafından 2009/191 E. Sayılı davanın iddianamesinde “Örgütün Tasarladığı Eylemler” başlığı altında bu üç eylem hakkında Ergenekon terör örgütü iddiası ile hiçbir illiyet bağı kurulmadan, bunun tek bir delili gösterilmeden şöyle deniyor:

“Ancak bu eylem planının/planlarının hazırlık hareketlerinin tamamlanıp teşebbüs aşamasına geçtiğine dair delil elde edilemediğinden veya bu aşamada haber alındığından, örgüt faaliyetlerini gösterir bir delil olarak kabul edilmekle birlikte suç isnadına konu edilmemiştir”. (2009/551 Soruşturma No’lu iddianame, s. 102- 103-104)

Eylem yok, isnat yok, Savcılar suç yok diyorlar ancak, örgüt delili iddiasından da asla geri adım atmıyorlar. Bu dijital belgelerin hiçbir yerinde herhangi bir örgütle, ya da Ergenekon adıyla ilgili tek kelime yok. Ancak çok önemli örgüt delili oluyorlar. Örgüt delili olarak iddiada bulunmak için yüzlerce sayfa yazı yazılması, zorlama yapılması bile yetmemiştir. Bütün gayretler boşunadır. Bu dijital belgeler İstanbul Emniyet Müdürlüğü içindeki veya Emniyet Genel Müdürlüğü içindeki bir gurubun tertipler için hazırladığı arşivdir. Bunun altı adet kanıtını aşağıda sunacağım.

Page 24: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

24

İşçi Partisi'nde 21 Mart 2008 Günü Yapılan Aramada Kararının Kapsamı Dışına Çıkılmıştır.

Arama kararında, şüphelilerin ve suç eşyalarının yakalanabilmesi, suç eşyası ve delillere el konulması amacıyla arama yapılmasına karar verildiği belirtilmiştir.

Arama sırasında İşçi Partisi'nde bulunan CD, disket ve kütükleriyle birlikte bilgisayarlara el konularak götürülmüştür. Arama tutanağı C. Savcılarının söylediği gibi 131 sayfa değil, sadece 31 sayfadır.

Oysa arama kararında CD, disket ve bilgisayarlara el konulması konusunda bir hüküm yoktur. Arama kararında hüküm olmadığı gibi, savcılığın arama talep yazısında da, CD'lere, bilgisayarlara el konulması, CD ve bilgisayarlarda arama yapılması talebi yoktur.

CD ve bilgisayarlara kütükleri ile birlikte el konulabilmesi için CMK'nun 134/1. maddesinde belirtildiği üzere, arama kararında hüküm bulunması gerekmektedir.

Bu sebeple İşçi Partisi Genel Merkezi'nde yapılan aramada CD, disket ve bilgisayarlara el konularak götürülmesi hukuka aykırıdır. Arama kararının kapsamı dışına çıkılmıştır.

Bir başkasının eline geçen bilgisayarlara, CD ve disketlere, sahibinin arzu etmediği bilgilerin yüklenmesi mümkündür. Bunu önlemek için CMK'nun 134/1. maddesi ile yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.

CMK'nun 134/1. maddesine göre; “Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bu kayıtların çözülerek metin haline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir”. Ortada böyle bir karar yoktur. CD, disket ve bilgisayarlar kütüklerine el konularak götürülmüş olması yasaya aykırıdır.

CD, disket ve bilgisayar kütüklerine el konulmasına ve götürülmesine ilişkin bir arama kararı olması halinde dahi CD, disket ve bilgisayar kütüklerinin içeriğinin belirlenmesi ve tutanağa yazılması, birer örneğinin çıkarılması ve hazır bulunan zilyede verilmesi yasa gereğidir.

Arama tutanağında, bulunan CD ve disketlerin sadece markası yazılmıştır. Aynı marka allında piyasada milyonlarca CD satılmaktadır.

Page 25: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

25

Suç delili olarak belirtilen CD'lerle aynı markadan çok sayıda CD'ye el konulmuştur.

Seri numarası belirtilmeden sadece markaya dayanılarak, el konulan CD'ler içinde, suç delili kabul edilen belgelerin olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

CMK hükümleri gereğince bu “yasaya aykırı delil”e dayanılamaz, bu yasak delile dayanılarak hüküm kurulamaz.

Gece arama yapılmasını haklı kılacak bir sebep yoktur.

CMK'nun 120/1-2-3. maddesi gereğince aramada hazır bulunması gereken kişilerin ve vekillerinin aramaya katılması ve binaya girmesi engellenmiştir.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcıları Servet Bora, Bülent Esinoğlu, Hasan Basri Özbey, Genel Sayman Hasan Aşken ve diğer yöneticiler binaya alınmamıştır. Yine, İşçi Partisi’nin avukatları Hüseyin Gökçearslan, Ayhan Sarıhan, Ali Cafer Baş aramayı duyarak bina önüne gelmişler, fakat içeri alınmamışlardır.

İşçi Partisi binası, 7 katlıdır 57 bağımsız bölümden oluşmaktadır. Aramaya vardiyalı olarak ve ara vermeksizin 15 saat süreyle 100'ün üzerinde polis katılmıştır.

Binaya, arama tutanağında ismi bulunan Genel Sekreter Avukat Nusret Senem ve Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Cengiz, Emniyet kuvvetlerinin binaya girmesinden 30-40 dakika sonra gelmişlerdir.

Nitekim 21.03.2008 tarihli tutanağın 2. sayfasında arama devam ederken geldikleri yazılıdır. Yani, Genel Sekreter Nusret Senem ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz’in uzun uğraşlar sonucu katılması mümkün olmuş ise de onlar katılmadan önce aramaya başlanmış ve aramanın sağlıklı yapılmasına, neyin nereden alındığına nezaret etmelerine fiziken ve fiilen imkân tanınmamıştır. Aramada hukuka uygun davranıldığını gözlemlememiz mümkün olmamıştır.

Belgelerin ve malzemelerin götürülmesinde, dökümün yapılmasında, CMK'nun 122/2. maddesi hükmüne uyulmamıştır. Aramada bulunan malzemelerin nerede, kim tarafından, hangi yetkilinin gözetiminde alındığı belli değildir. Zira binada aynı anda bütün birimlerde onlarca Emniyet görevlisi arama yapmıştır.

Page 26: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

26

Aramaya hiçbir Parti yetkilisi çağrılmadan başlanılmıştır.

Ben ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, belgelerin, CD ve disketlerin nereden alındığını görmediğimizden hiçbirinin üzerine imza atmadık.

Delil torbalarının kapatılmasına nezaret edemedik ve bu sebeple delil torbalarının üzerinde imzamız yoktur. Delil torbalan kapatılmadan alınıp Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Delil torbaları açılırken çağırılmadık. Bu hususlar arama tutanağından anlaşılmaktadır.

Bu sebeple binada bulunduğu iddia edilen CD, disket ve belgelerin İşçi Partisi ile irtibatlandırılması mümkün değildir. Suç delili olarak ileri sürülen hiçbir belgeyi, CD’yi, disketi ve bilgisayar çözümünü kabul etmiyorum.

İşçi Partisindeki Arama Hukuka Aykırıdır.

Biz yukarıdaki gerekçelerle arama kararının hukuka aykırı olmasından bahisle polisler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bunun üzerine Ankara C. Başsavcılığı soruşturma açtı. Kıyamet koptu. İktidar çevreleri, onun yandaşı medya ve TV’ler Savcı hakkında kampanya başlattılar. Ergenekon soruşturmasındaki bütün aramalar hukuk dışı olur diye ayağa kalktılar. Sonunda da o savcı HSYK’nın yeni yapılanması sonrasında hemen görevden alındı.

Ancak, Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 25.11.2010 gün ve E. 2010/318, K. 2010/1154 sayılı kararı ile aramanın hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Bu davada İşçi Partisi katılan olarak taraftır.

Kararın gerekçesinde şöyle deniyor:

“İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi tarafından verilen 20.03.2008 günlü karar ve İstanbul Özel Yetkili C. Savcılığınca 20.03.2008 günlü yazı üzerine aramaya başlanmışlar,…arama kararında bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında kütüklerde arama yapılacağı ve el konulabileceği hususunda bir izin olmadığı halde sanıkların arama sırasında bilgisayarlarda arama yapıp incelenmek üzere el konulması, aramanın çok sayıda güvenlik görevlisi tarafından yapıldığı ve arama yapılan her odada aranacak yerlerin sahibi veya avukatlarının birlikte hazır bulundurulmadığı, İşçi Partisi Genel Başkanı…olan Doğu Perinçek’in arama sırasında aranan yerlerde hazır edilmediği, emniyete götürüldüğü, el konulan eşyaların sahipleri tarafından mühürlenip imzalanacağı halde bu hususun kişilere hatırlatıldığına dair ifadelerde ve arama tutanağı içinde kayıt olmadığı, el konulan bilgisayarların veya bilgisayarlar içerisindeki programların şifreli olduğuna dair bir bilgi olmadığı halde bilgisayar ve bilgisayar hafızalarına el konulmasının yasalara aykırı olduğu anlaşılmış ise de

Page 27: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

27

sanıkların bu eylemleri yapmalarında görevi kötüye kullanma kastı ile işledikleri hususunda dosyada somut bir kanıt olmadığı…kanaatine varıldığından, manevi unsur yokluğundan sanıkların müsnet suçlardan ayrı ayrı beraatlerine”

Bu kararı daha önce dosyaya sunmuştuk.

Aramanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin Ankara Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyeleri Doç.Dr.Muharrem Özen, Yard. Doç Dr. Devrim Güngör ve Araş. Gör. Dr. Güneş Okuyucu’nun 30.04.2009 tarihli yol gösterici Bilirkişi Raporuna dayandığını karar açıkça belirtmiştir.

“Yargıtay Krokisi”nin 24 Mart 2008 Tarihli Taraf Gazetesinde Yayınlanması, Partimize CD Tertibi Yapıldığının Kanıtıdır.

24 Mart 2008 tarihli Taraf gazetesinin manşetinde Yargıtay'ın elle çizilmiş krokisi ve yanında da bu krokinin açılımı olduğu ileri sürülen bilgiler yayınlanmıştır.

Bu belgelerin “Yargı-Nusret Senem'den” yazılı bir dosyada bulunduğu, bu dosyanın İP Genel Merkezi'nde ele geçen bir CD'nin içinde olduğu yazılmıştır.

Anılan gazetenin ilgili bölümü büyütüldüğünde bu belge üzerinde bir telefon numarası ve fakslandığı tarihin yazılı olduğu görülmektedir.

Belgenin üzerindeki fakslanma tarihi “13 Mart 2008”dir. Bu olgu belgenin, İşçi Partisi Genel Merkezinin aranmasından 8 gün önceki fakslandığının kesin kanıtıdır. Telefon numarası da Taraf gazetesi Ankara bürosuna aittir. Bu husus gazetenin künyesinden anlaşılmaktadır.

Söz konusu krokinin ve haberin yayınlanmak üzere basıma gönderildiği 23 Mart tarihinde henüz İstanbul'a intikal eden delil torbaları dahi açılmış değildir.

İşçi Partisi Genel Merkezinde arama yapılmadan 8 gün önce söz konusu “belge” Taraf gazetesinin elinde ne aramaktadır?

Soruşturmanın gizliliği ve yayın yasağı kararı İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından, Haziran 2007 yılında verildiğine göre, daha Genel Başkan Doğu Perinçek'in ve gözaltında bulunan diğer İP yöneticilerinin Emniyette ifadesi dahi alınmadan, onlara sorulmadan, aramada ele geçirilen 584 adet CD, 400 civarında DVD ve 44 adet VHS kaset, binlerce sayfadan oluşan 1034 adet belge incelenmeden, “Yargı-Nusret Senem’den” CD'si Taraf gazetesine nasıl ulaşmıştır?

Buna fiziki olarak olanak yoktur. Bunun bir tek mantıki izahı vardır. O da

Page 28: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

28

CD'nin tertipçiler tarafından önceden Taraf gazetesine verildiğidir.

CD’yi hazırlayanlar da bunu Taraf gazetesine servis yapanlar da aynı kişilerdir.

Taraf gazetesinde yayınlanan belgeyle ilgili olarak, gazete yetkilileri, faksın üzerindeki tarihin 23.03.2008 olduğunu ileri sürmektedirler.

Ancak bu iddia doğru olsa dahi, tertip yapıldığı gerçeğini değiştirmez.

Çünkü faks 23 Mart günü, yani İşçi Partisi Genel Merkezindeki aramadan iki gün sonra öğle saatinde çekilmiştir. Arama 21 Mart günü akşam saatlerinde bitmiştir. El konulan dokümanlar Ankara'dan İstanbul'a 22 Mart günü karayoluyla gönderilmiştir. En iyi ihtimalle 22 Mart akşamüstü İstanbul'a gelmiştir. Taraf gazetesinin eline 23 Mart öğlen 12'ye kadar geçmişse bile dokümanların incelenmesi için polise kalan süre yarım gündür. Polis daha el konan belgelerin tasnifini bile yapamaz.

Dikkat çekici olan bir başka husus, CD içeriğinin, adı geçen gazetenin Ankara bürosundan fakslanmış olmasıdır. Çuvalları açılıp tespitin yapıldığı İstanbul'dan Ankara bürosuna değil, tersine Ankara bürosundan İstanbul'a!

Dört adet CD'in Emniyet'te Hazırlandı

Bunun altı adet kanıtı var:

1- Dört adet CD'nin Partimizden ve ikametgahlarımızdan alınan bilgisayarlardan çıkmadığı kanıtlanmıştır

İncelemeye konu olan bu 4 adet CD'nin, bilgisayarlarımızda hazırlanmadığı kanıtlanmıştır. Eğer CD'ler bilgisayarlarımızdan birinde hazırlanmış olsaydı kesin olarak bunun bir emaresi bulunması gerekirdi. Hiçbir emare tespit edilmemiştir.

Evimde, Avukatlık büromda, İşçi Partisi Genel Merkezinde, İşçi Partisi İstanbul İl örgütünde yapılan aramalarda el konulan bütün bilgisayarlar incelenmiş ve geri iade edilmiştir.

Anılan CD'lerin bu bilgisayarlarda hazırlanmadığı açık olarak ortaya çıkmıştır. CD'lerin İşçi Partisi tarafından hazırlandığının hiçbir emaresi yoktur.

Sözü edilen CD'ler ve içindeki belgeler ile İşçi Partili sanıkların hiç birisinin irtibatı kurulamamıştır. İddialar tamamen soyut ve delilsiz kalmıştır.

Page 29: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

29

2- Veli Küçük'ün İllegal Yapılanması Başlıklı Şema İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde hazırlanmıştır

Pirinco marka CD'nin İstanbul Emniyet Müdürlüğünde hazırlandığının en kesin delili, bu CD'nin içinde yer almaktadır.

Aşağıda mahiyetini açıklayacağım belge, tek başına CD'nin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde birileri tarafından hazırlandığının kanıtıdır.

"Emekli General Veli Küçük'ün İllegal Yapılanması" isimli şema ve belgenin isimlerden oluşan açılımı sahte Haham Tuncay Güney'in, el yazısı ile hazırladığı ve dosyada bulunan "Ergenekon" şemasının aynısıdır; bilgisayarda dizilmiş kopyasıdır.

Aralarındaki tek fark bu belgenin el yazısı olmayıp bilgisayarda dizilmiş olması ve başına "Emekli General Veli Küçük'ün İllegal Yapılanması" ismi verilen yuvarlak içindeki "Veli Küçük Emekli Tuğgeneral, Sözcü" yazısı olan şemanın bulunmasıdır.

Bu belgenin polis dışında hiçbir yerde ve kurumda bilinmesi ve bulunması mümkün değildir.

Zira dosyanın isminin Adil Serdar Saçan'ın Mahkemenize yolladığı dilekçede açıklanıncaya kadar bilinmediği bir gerçektir.

Mahkemeniz, Tuncay Güney'e ait mülakat metnini ve belgeleri Tuncay Güney ismi ile çeşitli yerlere yazılar yazarak istemekteydi. Bizlerde bu isimle belge bulunmadığı cevapları karşısında biraz da çaresizlikten kaynaklanan sıkıntı yaşamaktaydık.

Gelen cevapların olumlu olmaması üzerine konuyu basından İzleyen Adil Serdar Saçan Cezaevinden gönderdiği ve dava dosyasına giren dilekçesinde dosyanın hangi isimle Emniyet birimlerinden istenmesi gerektiğini heyetinize bildirdi.

Ben de, 2 No'lu CD içindeki belgenin adından dolayı, Tuncay Güney’in 2001 yılında alınan ifadesindeki, el yazısıyla yazılmış isimlerden oluşan şemanın aynısı olduğunu ancak bu nedenle fark edebildim.

Eğer belge iddia edildiği gibi daha önce bizim elimizde, Partimizde olsaydı. Bu tertip belgesini mutlaka kamuoyuna açıklar ve konuyu yetkili adli makamların önüne götürürdük. Çünkü: Şema içinde, Genel Başkanımız ve partimizin diğer bazı yöneticilerine yönelik iftiralar, suçlamalar ve tertip olduğu

Page 30: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

30

açık olan senaryolar mevcuttur. Bunu görmezden gelmemiz düşünülemez bile.

Görüldüğü gibi İstanbul Emniyet Müdürlüğü kendisinde bulunan ve asla başka bir yerde bulunması olanağı olmayan Tuncay Güneye ait, 2001 yılında elle çizilmiş şemanın aynısını "Emekli General Veli Küçük'ün İllegal Yapılanması" ismini vererek arşivlenmiştir.

Bu hususu, işlemi ve arşivlemeyi bilen dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan Mahkemenize açıklamıştır.

Söz konusu isimle arşivlenen belge iddiaya konu CD içinde bulunmuştur.

Bu nedenle, CD'nin Emniyette hazırlandığının kanıtlandığı tartışma götürmez şekilde açığa çıkmıştır.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Ergenekon soruşturmasıyla görevli olan ve dava dosyasında isimleri bulunan bazı görevlilerinin tertip amacıyla, arşivlerinde bulunan "Emekli General Veli Küçük'ün İllegal Yapılanması” isimli belgeyi yerleştirerek Princo marka Seri No: P420281107130821 CD’yi üretmiş/oluşturmuş olduğu böylece ortaya çıkmıştır.

3-Av. Levent Göktaş'ın Mektubu

Doğu Pcrinçek'e cezaevinden gönderdiği mektubunda Şüpheli Av. Levent Göktaş, Yargıtay'la ilgili tertip belgelerinin bürosunda yapılan aramada bir DVD içine bulunduğunun iddia edildiğini, bunun aynısının Doğu Perinçek'e de sorulmuş olmasının dikkatini çektiğini ve bu durumun polis tarafından yapılmış bulunan bir tertibe kanıt oluşturduğunu anlatmaktadır. Mektubun aslını savunma dilekçemim 8 no’lu eki olarak Mahkemeye sunmuş idim.

Bu mektupta, "Gladyo ve Ergenekon isimli kitabınızı okuyorum. Sayfa 264'te size sorulan 'Yarg.8. Hamdı Yaver Aktan'a teşekkür ederim’, şeklinde CD içinde bir Vord belgesi sorulmuş" dendikten sonra;

"Benim büromda başka bir avukatın masası üzerinde bulduk dedikleri bir tane 51 nolu DVD var. Benim hayatımda hiç görmediğim bir DVD. Bu DVD içeriğinde aynen;

"Yargıtay ile ilgili notlarım isimli word belgesinde 'Yarg.8. Hamdi Yaver Aktan'a teşekkür ederim (...) yazılıdır. Yani bu komplo için size örnek olabilir. Mahkemeye sunabilirsiniz" ifadesine yer verilmiştir.

Görüldüğü gibi Partimizde bulunduğu ileri süreleri Yargı Nusret Senem’den isimli dosya içinde bulunduğu anlaşılan bir belgenin aynısı, Şüpheli

Page 31: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

31

Avukat ve emekli Alb. Levent Göktaş'ın bürosunda bulunduğu ileri sürülen 51 nolu DVD içine de yerleştirilmiştir.

Heyetinizin dikkatini özellikle bir noktaya çekmek istiyorum: Bu mektup Levent Göktaş hakkındaki iddianame daha açıklanmadan, eki olan belgeler tarafımızca bilinmeden önce gönderilmiş ve bir nüshası 23 Şubat 2009 günü sorgum esnasında mahkemenize verilmiştir. Levent Göktaş'ın da içinde sanık olarak yer aldığı iddianame ise Mart 2009 tarihinde Mahkemenize verilmiştir. İddianame eklerinde bulunan ve Levent Göktaş'a ait klasörler içinde yer alan belgeler incelendiği zaman sözünü ettiği 51 nolu DVD ve içeriğinde "Yargıtay İle İlgili Notlarım Doc" isimli dosyanın yer aldığı görülmektedir. Yani mektup bütünüyle doğru bilgiler vermektedir.

Levent Göktaş'ı bugüne kadar hiç görmedim. İsmini ise bu olay nedeniyle gözaltına alınınca basından duydum. Şimdi aynı salonda sanığız.

Bir belgenin her ikimizde bulunması iddiasını izah eden tek şey, belgenin Emniyetçiler, sorgulamayı yapan tertipçiler tarafından hazırlanarak deliller arasına yasadışı yollarla yerleştirilmesi ve ikimize de mal edilmeye çalışılmasından ibarettir.

Tertipçiler söz konusu belgeyi benim hakkımdaki belgelerin arasına koyduklarını unutup bir de Levent Göktaş'ın belgeleri arasına yerleştirerek onu da suçlama gayretindedirler.

Bunun başka bir izahı yoktur.

4- Liman Lokantası Yemeği

25 Mart 2008 günlü Yeni Çağ gazetesindeki köşesinde Aslan Bulut, Zaman Gazetesi'nin derlediği bir habere değinmiş. 24 Mart tarihli Zaman, bir gün önceki Taraf ve Star Gazetelerinin haberlerini aktararak Liman Lokantasındaki yemeği ve katılanları isimlendirerek haber yapmıştır.

Partimizde bulunduğu iddia edilen CD içindeki belgeye göre; Yarsav Başkanı, Yargıtay C. Savcılarından sayın Ömer Faruk Eminağaoğlu, General Levent Ersöz, yazar Ergün Poyraz ve İşçi Partisi Genel Sekreteri Av. Nusret Senem, Ankara'daki Liman lokantasında buluşup AKP iddianamesini konuşmuşuz. İddianameyi birlikte hazırlamışız.

İddianamenin ekinde Mahkemenize sunulan 294 Nolu Klasördeki "Doküman İnceleme Tutanakları" nın 78. sayfasında, İşçi Partisi’nde bulunduğu öne sürülen, fakat arama tutanağında bulunmayan Elba M4-C524-B-R2-09-40

Page 32: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

32

seri numaralı CD içinde yine "Yargıtay İle İlgili Notlarım Doc." isimli word dosyasında "AKP dosyasını Eminağaoğlu’na iletelim, görüşünü alalım. Limandaki yemeğe yetiştirelim. Yemeğe Eminağaoğlu dışında Ergün Poyraz'la Levent Ersöz Paşa da gelecek" ifadelerine yer verilmiştir.

İncelemeyi yapan emniyet görevlileri şu değerlendirmede bulunmakladırlar:

"Söz konusu belgenin oluşturulma tarihine bakıldığında, O2.O1.2008 tarihinde oluşturulduğu, dolayısıyla Ak Partinin kapatılması iddianamesi açılmadan yaklaşık 3 ay öncesinde adı geçen şahısların bir araya gelerek Ak Partinin kapatılması ile ilgili hazırlık yaptıkları değerlendirilmektedir”.

Polisin değerlendirme raporunda, CD’nin yaratılma tarihinden yola çıkarak yemek tarihinin kapatılma davasından üç ay önce olduğunu belirtiliyor.

Halbuki Levent Ersöz’ün ifadesine göre yemeğin gerçek tarihi “Kardanadam 111 e-mail ihbarında yazılıdır. 28 Aralık 2005”. Bu e-mail ihbarını Savcılık makamı, general Ersöz’e çapraz sorguda soruyor. Ersöz: “Tarihi bakın tarihi net olarak hatırlamıyorum. Ama ben onu 2006 yılının başı gibi hatırlıyorum” diye cevaplıyor. Aynı ifadesinde “16 Ocak 2009 tarihinde sevk edildiğim nöbetçi mahkemede ve savunmamda soru üzerine ‘2006 yılı başlangıcında savcı arkadaşımın daveti üzerine yemek yediğimizi, bu yemekte E. Poyrazın bulunmadığını ve parti kapatmasıyla ilgili hiçbir konunun görüşülmediğini’ ifade etmiştim” diyor. Hatta, Ersöz’ün ifadesinde çok önemli bir ayrıntı daha var. “Ama ifademde de savunmamda da belirttim. Ankara adliyesinden bir savcı ve yanında birkaç polisin de yan masada olduğunu tekraren ifade ediyorum” diyor.

Neresinden baksanız bu belgenin polis tarafından hazırlanmış olduğu sırıtmakladır.

Ergün Poyraz 27 Temmuz 2007 günü gözaltına alınmış ve ardından da tutuklanmıştır. 02.01.2008 tarihinde Kandıra F -Tipi Cezaevi’nde tutukludur. Yani CD hazırlandı ve yemek yediler denilen tarihten yaklaşık 6 ay önce tutuklanmıştır. Böyle bir hazırlığa ve yemeğe katılması maddeten imkansızdır. Bu durumu yemeğe davet yaptığı ileri sürülen kişilerin bilmemesi olanaksızdır.

Bu birinci yalandır.

Ben, Levent Ersöz ve Ö.Faruk Eminağaoğlu'nu hiç tanımam ve böyle bir yemekte buluşmadım. Tertipçilerin ikinci yalanı beni o kişilerin arasına yazmasıdır.

Page 33: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

33

General Levent Ersöz, gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı Ağır Ceza Hakimi önünde verdiği ifadede; Eminağaoğlu ile 2006 yılında Ankara Liman Lokantasında yemek yediklerini, kendilerinin dışında Yargıtay Savcısı Mehmet Ş., Emekli binbaşı İlhan Ö.'nün de katıldığını, bu yemekte Ergun Poyraz’ın olmadığını, genel konularda sohbet yaptıklarını, AKP'nin kapatılmasıyla İlgili hiç bir şey konuşmadıklarını anlatmıştır. Bu iki tanık Savcılar tarafından neden çağrılarak dinlenmemiştir. İddianameyi hazırlayan savcılar bu konularda kasıtlı olarak sanıklar aleyhindeki tavırlarını açığa vurmaktadırlar. Yasal zorunluluğa karşın sanıklar lehine olan delilleri toplamamaktadırlar. Levent Ersöz'ün ifadesine II. İddianame'nin (Esas No: 2009/268 sayılı İddianame) 732-733. sayfalarında geniş yer verilmiştir.

Anlaşılan onları yemekte izleyen polis istihbaratı, elindeki bu bilgiyi, AKP davası açıldıktan sonra bir senaryo yazıp, bizleri de bu senaryonun içine yerleştirmiştir.

Av. Nusret Senem, İşçi Partisi avukatı olarak 2003 yılı içinde AKP hakkındaki kapatma talepli ilk suç duyurusunu Yargıtay C. Başsavcılığına veren ve bu dilekçenin içeriğini Yargıtay önünde yaptığım bir basın toplantısı ile açıklayan kişidir. Basın toplantılarımızı polis kameraları sürekli izler. Benim senaryoya dahil edilmemin nedeni budur. Dilekçeyi paraf ederek alan Yargıtay C.Savcısı ise o tarihte siyasi partiler masasıyla görevli olan sayın Ömer Faruk Eminağaoğlu’dur.

Üçüncü ve tevil götürmeyen açık budur.

Yine dosyada bulunan belgeye göre;

Yukarıda açıkladım, İşçi Partisi aranmadan 8 gün önce söz konusu belge Taraf Gazetesi'nde ne aramaktadır? Bunun cevabı basittir. Tertibi düzenleyen odak, bu belgeyi günler öncesinden Taraf Gazetesi'ne vermiş ve İşçi Partisi'ndeki aramadan sonra yapılacak psikolojik savaşın bir parçası olarak, İşçi Partisi'ni Yargıtay'a suikast yapacak bir örgüt gibi göstermek için kullanmıştır.

Tertipçilerin dördüncü açığı da budur.

5- Ümit Habip Sayın'ın bilgisayarından çıkan belge

Ümit Sayın'ın bilgisayarında bulunan, hiçbir kişiye göndermediğini belirttiği ve Savcılığa yazılmış bir dilekçesi var. İşçi Partisi'nde bulunduğu iddia edilen Elba M4-C5-B-R2-9:40 seri numaralı CD’nin içinde çıkmıştır.

Burada maddi imkansızlık vardır. Çünkü Ümit Sayın İşçi Partisi’ne yapılan

Page 34: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

34

operasyondan ve bizlerin gözaltına alınmamızdan yaklaşık bir ay önce 22 Şubat 2008 günü İstanbul’da gözaltına alınmış ve daha sonra tutuklanmıştır.

Onun bizlerle irtibatını kurmak amacıyla İstanbul Emniyet İçindeki soruşturmayla görevli ekipten birileri, bu belgeyi hazırlayıp bizim delillerin arasına tertip amacıyla yerleştirmiştir.

Bu olgu tertip için hazırlanmış olan söz konusu dört adet CD'nin İstanbul'da, Emniyet Müdürlüğü birimleri içinde hazırlanarak deliller arasına konulduğunun kanıtını oluşturuyor.

Ümit Sayın, yazının hiçbir kişiye gönderilmediğini sadece bilgisayarında bulunduğunu, bunun kanıtlanabileceğini, 24 Şubat 2009 günü yapılan çapraz sorgum sırasında açıklanmıştır. Tutanakta bu husus yer almaktadır.

6. NATO’nun Unsur Komutanlığına Saldırı CD’si Emniyet Arşivinden

Esas Hakkında Mütalaa’da, “Ergenekon Terör Örgütüne Ait Eylem ve Operasyonlara Dair Belgeler” başlığı altında NATO Tesislerine saldırı eylemi de sayılıyor. (Esas hakkında Mütalaa s.323-324)

Oysa, NATO Tesislerine saldırı konusundaki CD’nin 2007 yılında MİT’e gönderilen bir ihbara konu olduğu sanık Hayati Özcan’ın talebi üzerine ortaya çıktı.

Mahkemeniz, 25.11.2008 tarhli oturumun 11 nolu ara kararı gereği MİT’ten gönderilen, talebe ilişkin 30.12.2008 tarihli yazı ekindeki belgeyi, Aralık 2012 tarihinde, aradan yıllar geçtikten sonra dosyaya koydu.

MİT’in, “İhbar Mektubu/NATO” konulu bu gizli damgalı belgesine göre;

Tuncay Yılmaz gönderici adı kullanılarak, MİT’e, 14.05.2007 ve 01.06.2007 tarihlerinde İstanbul’dan postaya verilmek suretiyle intikal ettirilen iki adet ihbar mektubu ile ilişiklerinde yer alan CD’ler söz konusudur. İki ihbar mektubunun ekindeki CD’lerin aynı içerikte olduğu MİT yazısında belirtiliyor.

Bu CD’lerin içinde Hayati Özcan’da bulunduğu ileri sürülen NATO tesislerini ve bazı NATO görevlilerine karşı eylem planlarının aynen yer aldığı saptanıyor.

MİT belgesinde “Kuşadası ve Çeşme’deki bombalama olayları öncesinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi kırsalında ölü ele geçirilen bir teröristin üzerinde bulunan belgeler arasında Kuşadası, Çeşme ve İzmir NATO Unsur Hava Komutanlığı’na ait eylem planlarına rastlandığı, geriye sadece NATO üssüne

Page 35: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

35

yönelik eylemin gerçekleşmesinin kaldığı” deniliyor.

Bu saptamalar ve bilgiler NATO’ya yönelik eylem planlarının güvenlik birimlerinin elinde olduğunu ve bunun tarihinin ise MİT belgesinden anlaşıldığı gibi 14 Mayıs 2007 öncesi olduğunu gösteriyor. Eylem planlarının ise ölü ele geçen bir PKK militanının üzerinden çıktığı anlaşılıyor.

Bu olgular, savcıların iddialarının gerçek dışı olduğunu ve CD’nin ilk kez ele geçirilmediğini, emniyet birimlerinin arşivinde yıllardır bulunduğunu kanıtlıyor.

MİT yazısında İşçi Partisi’yle bu CD’lerin ve planlanan eylemlerin ilgisinin olmadığı, eylem emaresine konu belgelerin karargah’ta çalışan şahıs/şahıslarca hazırlanmış olabileceği şöyle vurgulanmış:

“Diğer taraftan Doğu Perinçek liderliğinde NATO Hava Unsur Komutanlığı’na eylem yapmak üzere bir araya getirilmiş şahıslara ait olduğu iddia edilen listenin; ‘örgüte yardım edenlerin kimlik/adres/iş bilgilerini içerdiği’ hususu kaydı ihtiyatla karşılanmıştır. Ayrıca söz konusu listenin (söz konusu MİT yazısına göre çoğu İP üyesi doktor, mühendis vb. meslek sahibi 3070 kişi) hangi kanallar vasıtasıyla CD’ye aktarıldığı ve planlanan eylemle İP’in bağlantısı tespit edilememiştir.

“Bugüne kadar şiddet eylemlerine karışmamış olan ve böyle bir eyleme tevessül edebilecek potansiyeli de bulunmadığı düşünülen İP’in, NATO’ya yönelik olarak planlanan eylemle ilişkilendirilmeye çalışılması; dezenformasyon amaçlı bir yönlendirme faaliyeti olabileceği ihtimalini de akla getirmesi bakımından önemli görülmüştür.

“Ayrıca mezkur bilgilerin gizlilik derecesi göz önüne alındığında, eylem

emaresine konu belgelerin karargahta çalışan şahıs/şahıslarca hazırlanmış

olabileceği ihtimali de mümkün görülmektedir.”

Görüldüğü gibi, bu MİT yazısına göre NATO CD’si emniyetin arşivindedir.

2007 yılından buyana emniyet bu CD’yi elinde bulundurmaktadır.

CD Tertibin Zamanlaması Tertipçileri Ele Vermektedir.

Partisi Genel Sekreteri sıfatıyla 29 Ocak 2008 günü emniyet içinde örgütlene F-Tipi yapının etkin elemanları listesini bir dilekçe ekinde Ankara C. Başsavcılığına verip suç duyurusunda bulundum.

İşçi Partisi hakkında telefonların dinlenmesine ilişkin teknik takibin talep ve karar tarihi 2 Şubat 2008'dir. İddianamede, "Yargı-Nusret Senem'den"

Page 36: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

36

CD'sinin 5 Şubat 2008 günü hazırlandığının teknik incelemeyle belirlendiği yazılıdır.

Bu tarihler yan yana getirildiği zaman suç duyurusundan duyulan husumet nedeniyle aceleyle Nusret Senem de aleyhinde bir CD hazırlanarak Ergenekon kazanına atılmıştır.

CD Tertibini Yapan F-Tipi Polislerle Aramızda Husumet Var

29 Ocak 2008 tarihli suç duyurusu dilekçesinin ekinde Ankara C.Başsavcılığı’na verdiğim “Emniyetteki F Tipi Örgütlenmenin Etkin Elemanları" başlıklı 57 kişilik listenin başında 1. sıradaki kişi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'nin Başkanı Ramazan Akyürek'tir. Bu şahıs Ergenekon soruşturmasında soruşturma evraklarını yasaları hiçe sayarak basına servis eden odağın da başındadır.

Soruşturma evraklarını bu kişiden alarak kitaplaştıran Şamil Tayyar, Bülent Orakoğlu v.b birçok kişi kitaplarında İstihbarat Dairesinden brifing aldıklarını, bilgi aldıklarını övünerek yazmışlardır.

Emniyet Genel Müdür Vekili Necati Altıntaş tarafından hazırlanan ve Emniyet içindeki F- Tipi illegal örgütlenmeyi anlatan 4 sayfalık listeyi Ankara C. Başsavcılığına vermem üzerine, bu listede ismi bulunan bazı kişiler hakkımda şikayette bulundular.

Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nde “iftira" sucu isnadıyla aleyhimde kamu davası açıldı.

Bu dava Haziran 2009’da sonuçlandı ve beraat ettim.

Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 02.06.2009 gün ve D. No: 2008/1388, K.No: 2009/694 sayılı kararını dosyaya sundum

Beraat kararının gerekçesinden kısa bir alıntı sunuyorum:

“...sanığın suç tarihinde İşçi Partis’i Genel Sekreteri görevini yaptığı, kendisine ulaştırılan bilgi notu başlıklı tarihsiz Dr. Necati Altıntaş imzalı dilekçesine ekli olarak bir kısım emniyet mensuplarının F Tipi örgütlenme içerisinde oldukları seklinde dört sayfadan müteşekkil dilekçeyi ekleyerek C. Savcılığı’na 29.01.2008 tarihli dilekçe ile suç duyurusunda bulunduğu, dilekçesinde müştekilerin isimlerinden bahsetmediği, suç olduğu kanaatiyle şikayet hakkını kullandığı, C. Başsavcılığı'nın 31.01.2008 tarihinde dilekçenin 4483 sayılı yasanın değişik 4/son maddesindeki unsurları taşımadığından

Page 37: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

37

bahisle işleme konulmamasına karar verildiği itirazen kesinleştiği anlaşılmış ve bu şekilde gelişen olayda sanığın şikayet hakkını kullanması dışında katılanlara suç yükler her hangi bir iddiasının bulunmadığı kanaatine varılmakla sanık savunmasına itibar olunarak beraatına karar vermek gerekmiştir.”

Devletin, Emniyet teşkilatı gibi son derece önemli bir kurumuna, bir tarikatın sızmasını ve örgütlenmesini bu Teşkilatın bünyesi kabul etmez. Nitekim etmemiştir. Emniyet Teşkilatı kendi hiyerarşisi ve disiplini dışında ikinci bir hiyerarşi, ve disiplin uygulayan F Tipi örgütlenmeyi, yasadışı niteliği nedeniyle eninde sonunda bünyeden temizlemek zorunda kalacaktır.

57 Kişilik listeyi hazırlayan kişiler hakkında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliğince hazırlanan ve Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilen 01.08.2008 “Araştırma Raporu” 57 kişilik liste üzerindeki el yazılarının ve üst yazı üzerindeki imzaların Necati Altıntaş ve Personel şubedeki diğer iki yetkiliye ait olduğunu saptamış. “Araştırma Raporu”nun bir suretini dosya halinde ekli olarak veriyorum. (Ek-3)

57 kişilik F-Tipi liste, bir ay geçmeden yankı yaptı ve Hürriyet gazetesi ile Tempo dergisinde 21 Şubat 2008 tarihinde "Emniyeti Karıştıran Rapor" başlığı ile gazeteci Saygı Öztürk tarafından haber yapıldı. O haberde, 57 kişilik yasadışı Fethullahçı örgütlenmeyi içeren listeyi ve raporu hazırlayan kişinin Emniyet Genel Müdür Vekili Necati Altıntaş olduğu açıklandı.

Dr.Necati Altıntaş, yaklaşık bir buçuk yıl kadar, Emniyet Genel Müdürü ataması yapılmadığı için vekil olarak görev yaptı. Yani Emniyet Genel Müdürlüğü görevini bir yıl sürdürdü. Bakın ne diyor:

"Sayın savcım, geçen hafta yetkili arkadaşlarla bir araya gelerek değerlendirdiğimiz emniyetteki F tipi yapılanmanın etkin isimlerini gönderiyorum. Malumunuz İstihbarat tamamen Fethullahçıların kontrolünde olduğundan sizden ricam listeyi ilgili kurumlara gizli olarak ilettin iletmeniz bu bilgi notunu ise okuduktun sonra imha etmenizi istirham ediyorum, saygılarımla"

Daktiloyla yazılı 4 sayfa liste. Ayrıca bu listeyi paraf eden iki tane görevli daha var. M Akdeniz imza, İ. Selvi İmza.

Emniyetin içindeki "F-TiPi yapılanmanın Etkin Elemanları" isimli bir dokümanı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verirken dilekçede diyoruz ki; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün İstihbarat Dairesi'nin yüzde doksansı Fethullah Gülen cemaatinin elinde. Değerlendirme, eğitim, organize, teknik, personel, ABC şube müdürlükleri, tekop, idari ve mali İşler, bilgi işlem, Ankara, İstanbul ve

Page 38: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

38

İzmir istihbarat şube müdürlükleri bu cemaatin kontrolü altında.

Belgede birinci sırada İstihbarat Dairesi yer alıyor.

Evet bu davayı organize eden, bu davanın soruşturmasını yürüten ekibin, önemli bir kısmının, şu şikayet ettiğim listede isimleri geçen F-Tipi örgüte bağlı kişilerden olduğu ayan beyan ortada. Bunu Emniyet Genel Müdürü Vekili söylüyor.

Savcılık ifademde, aleyhimde CD tertibi düzenleyen kişinin Ramazan Akyürek isimli Fethullah sicilli Emniyet Müdürü olduğunu, tanıklar göstererek açıkladım. Tertip amaçlı olarak soruşturma evrakları arasına konan bir CD'nin içine 57 Fethullahçı polis hakkındaki liste de eklenmiş. Böyle bir CD düzenlemediğimden adım kadar eminim. Bu yöntemle polisin tertibi güçlendirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. Aslında bu bile CD tertibini düzenleyenlerin polis içindeki Fethullahçı yapılanmanın elemanları olduğu gerçeğinin kanıtını oluşturuyor.

Graham Fuller "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" diye bir kitap yazdı. Kitapta şöyle deniyor:

"Gülen hareketi mensuplarının ordu istihbarat ve güvenlik teşkilatına girmesi engellenmekledir. Ancak hareket üyelerinin dışlanmadığı polis teşkilatı içinde önemli bir etki gücüne kavuşmuş durumdadır. Bu olgu ise, askeriyeyi rahatsız etmektedir. Bu bir anlamda hareketin yer altında Türk laikliğini ve Kemalist prensipleri yıkmaya çalıştığına inanılmakladır"

Graham Fuller, eski bir CİA görevlisi, Ankara'da uzun süre CİA istasyon şefliği yapmıştır. O söylüyor. "CİA'da çalışırken Türkiye'ye ilgili duymaya devam ettim CİA'yı terk ettikten 20 yıl sonra bu gün hala Türkiye'ye ilgi duymaya devam ediyorum". Türkiye'ye ilgi duymayaa devam eden CİA görevlisinin tespiti budur. Bu kitabı da heyetinize daha önce verdim.

Fethullahçı Yapılanmayı 1999 Yılında Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne Bildiren, İşçi Partisi Yetkililerinden Biriyim.

29 Ocak 2008’deki suç duyurusu ilk başvurum değil.

F-Tipi örgütlenmenin emniyet içinde çeşitli birimlerde güçlenmesi üzerine İşçi Partisine ulaşan bir listeyi, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne resmi yazı ekinde verdim. Bu rapor 10.01.1999 tarihli haftalık Aydınlık dergisinde yayınlandı.

Page 39: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

39

82 Fethullahçı polis hakkında soruşturma yapılmıştır. Bu soruşturma neticesinde yasadışı Fethullahçı odak çok ciddi darbe yemdi. Konuyu, 2002 yılında basılan kitabında kendisi de eski bir Polis Akademisi öğrencisi olan Zübeyir Kındıra "Fetullahın Copları" kitabında ayrıntısı ile anlatmaktadır.

Fethullahçıların polis içinde yasadışı olarak örgütlendikleri ve büyük olanaklar elde ettikleri artık herkesin bildiği bir sırdır.

Konu ile ilgili olarak Fethullah Gülen hakkında Genelkurmay Başkanlığı'nın, MİT'in ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün daha kapsamlı raporlarını Ankara 2 nolu DGM'de açılan dava dosyasında görmek mümkündür. Polis teşkilatı içinde örgütlenmiş olan Fethullahçı grup, hedef seçtiği herkese karşı, hile tertip yıpratma, sahte belge üretmek gibi yöntemleri uyguluyor.

Daha sonra Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan bu dosya, Mahkemeniz tarafından dava dosyasına celbedildi. Ancak dijital kopyası alınmadan 28 klasörden oluşan dosya olduğu gibi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade edildi. Dosyasının mahkemenizde bulunduğu sırada avukatlarım vasıtasıyla bir fotokopisini alarak içindeki, güvenlik birimlerinin dosyaya gönderdiği rapor ve kararlardan 6 kitap yaptım. Kaynak yayınlarından “Devletin Fethullah Arşivi” üst başlığı ile yayınlandı.

NİTELİĞİ BAKIMINDAN GİZLİ KALMASI GEREKEN BELGELERİ TEMİN ETMEK

Mütalaa’nın 576. sayfasında bu iddianın delileri olarak avukatlık büromda 25 Mart 2008 günü yapılan aramada bulunduğu söylenen 60 sayfalık MİT’in Susurluk Raporu, Hikmet Çiçek’e Ulaşanlar CD’si içindeki TSK ve Ege Ordu belgeleri ve İşçi Partisindeki aramada bulunduğu söylenen “İp- Karargah Evleri” belgesi gösterilmektedir.

Yukarıda sayılan belgeleri temin ettiğim iddiasıyla TCK’nun 334/1, TCK 43/1-2. maddelerinden ceza talep ediliyor.

Karargah Evleri İP ve TSK'ya tertibin delilidir

"Karargah evleri" belgesi, iddiaya göre bir bilgisayar çıktısıdır. Belgenin MİT'e ait olduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’na "ikaz istihbaratı” olarak sunulduğu anlaşılmaktadır. İddianamenin 49 ve 50. sayfalarında açıklanan MİT Müsteşarlığı yazısına göre bu bilgi işlenmemiş ham bilgidir. Nitekim Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları bu belgelerin "Ergenekon soruşturması”yla ilgili olmadığını ve bazı subaylarla ilgili başka bir soruşturma konusunda olduğunu, Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Askeri Savcılığa soruşturma emri verildiğini dava dosyamıza bulunan yazıda

Page 40: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

40

bildirmiştir.

Partimizin "Karargah Evleri'' gibi bir örgütlenmesi yoktur. Bu kesinlikle MİT içindeki bir gurubun iftirasıdır. "Bakın, İşçi Partisi de Ordu içinde örgütleniyor, bu örgütlenmenin adı da 'Karargah Evleridir'' denilmek istenmiştir.

Bu şeriatçı ve Cumhuriyet düşmanı gruplar, Ordu içinde sinsi şekilde örgütlenmek için uzun yıllardır mücadele yürütmektedir. Kendi suçlarını gizleme çabası ile İşçi Partisi'ne iftira atmışlardır. Bu iftira ile TSK'nın kendilerine karşı aldığı tedbirleri zayıflatmayı, meşruluğuna gölge düşürmeyi hedeflemekledirler.

İşçi Partisi'nin TSK içinde bu isimle veya başka bir isimle örgütlenmeyi kesinlikle yanlış bulmakta ve böyle bir çalışmayı kesinlikle yürütmemekledir. Kim yaparsa yapsın buna karşıyız. TSK'nın birlik ve bütünlüğü ve komuta birliğini her şeyin üzerinde görüyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini bozacak biçimde, her hangi bir başka örgütlenme biçimini asla ve asla tasvip etmiyoruz. Bunu anlatmak için devletin yeniden yapılanması diye Başkanlık Kurulumuz 25 Kasını 1999 tarihinde bir karar kabul etti. Şimdi, Ergenekon belgesi denilen başka bir belgeyle Partimizin bu "Devletin Yeniden Yapılanması” kararı, savcılar tarafından kasıtlı olarak birbirine karıştırılıyor.Esas hakkında Mütalaa’da da bu konuda uzun uzun açıklamalar yapılmış. Boşuna gayrettir bu. O belgenin hem karar öncesindeki metni, hem karar metni heyetinize Genel Başkanım tarafından sunuldu. O belgede çok açık olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ikinci bir disiplini, ikinci bir otoriteyi kesinlikle yanlış bulduğumuzu, zararlı bulduğumuzu Türkiye'nin birliğine bütünlüğüne aykırı bulduğumuzu açık olarak söylüyoruz. Her türlü cuntaya karşı olduğumuzu açıkça vurguluyoruz.

40 yıllık mücadele hayatımız da böyledir. Bizim her hangi biçimde ordu içersinde örgütlendiğimizin delili hiçbir zaman gösterilemez. Gösterilememiştir. Cuntalar olmuştur. O cuntalarla birlikte yargılananlar olmuştur vs. Fakat hiçbir İşçi Partiliyi bu 40 yıllık mücadelede böyle bir olayın içinde kimse gösterememiştir. Böyle bir iddia ile yargılanan yoktur.

Karargah evleri meselesiyle ilgili olarak Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı’ndaki soruşturma görevsizlik kararı verilerek iki yılı aşkın süre önce Beşiktaş’daki terör olaylarıyla görevli Savcılığa gönderildi. Dava dosyamıza bir suretinin konulduğuna ilişkin bilgim şu anda yok. Konulmamış ise celbini talep ediyorum.

Orda ismi geçen şüphelilerin tamamının ifadelerinin alınmış olduğunu ve Genel Başkanımız sayın Doğu Perinçek ve sayın Hikmet Çiçek'in ifadelerinin de

Page 41: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

41

alınmış olduğunu biliyoruz.

Partimizle ilgili arama tutanağının 7. sayfasında, bu belgenin yazılı bir metin olarak bulunduğu şeklinde bilgi var. Fakat aramaya zaman zaman nezaret ettim, benim bu belgenin partimizde bulunup bulunmadığı konusunda bir gözlemim olmadı.

Genel Başkan yardımcımız Sn. Mehmet Cengiz ile arama günü orada bulunduk. Biz partiye gelmeden 45-50 dakika önce zaten bütün Parti işgal edilmiş vaziyetteydi. Yani biz aramaya, başlamasından bir 40 dakika sonra dahil olabildik. Benim odamın aranmasına birlikte katıldık. Sekreterlik odasının aramasında da birlikte bulunduk. Diğer bir çok birimin aranmasında hazır bulunamadık. Ama bu iki yerde ve Genel Başkanımızın odasının aranması sırasında orada bulunduk.

Bizden önce girmişler bakmışlar belgeleri indirmişler, bunları bir yana koyuyorum. Ama bu belgelerin hangisinin nerede bulunduğu kesinlikle tutanaktan saptanamaz. Zira tutanak akşam üzeri saat 16.00'dan sonra yazılmaya başlandı. Orada aldıkları notlarla polisler yazdırmaya başladılar, herkes birer not almış, o nota göre yazmaya başlıyorlar. Bizim şahit olduğumuz altına imza attığımız husus sadece o notların yazımı sırasında tutanağa doğru olarak geçirilmesinden ibarettir.

Yoksa biz herhangi bir şeyin nereden alındığına şahit olmadık, gözlem yapamadık. Çünkü zaten gelmeden önce de özellikle 4 katta Genel Başkanın odasında, benim çalışma ofisimde ve sekreterlerin odasında arama yapılmış. Bu süre 40-45 dakikadır. Dolayısıyla neyin nereden alındığını bilemiyorum. Benim odamda bulundu gibi tutanağa yazılmış ama asla öyle bir belgenin bulunduğuna şahit olmadım. Alındığını görmedim.

Benim odam arandığı sırada böyle bir belge gösterilmedi. Şu belge nedir denmedi. İki tane avukat arkadaş varız, her birimiz 30 ar küsur yıldır avukatlık yapan insanlarız. Görsek mutlaka o konuyla ilgili bir tavır ifade ederdik. Bir şey söylerdik. Bir itirazda bulunurduk. Böyle bir şey olmadı. Kaldı ki, o belgenin de hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Mit'in Mahkemenize gönderdiği "Ergenekon" şeması ne kadar doğruysa, ne kadar gerçeğe uygunsa, ne kadar mahkemenizi ikna ediyorsa, o da mahkemenizi bu kadar ikna edebilir. Hatta Mit’in "Karargah evleri" belgesi ile ilgili olarak "ikaz istihbaratıdır" diyor. Bu tür belgelerin istihbarata dönüşmesi başka safhalar gerektirir diyor. İkaz İstihbaratı, doğrulanmış bir istihbarat bile değil. Yani silahlı kuvvetleri karalamak, İşçi Partisi’ni karalamak için uydurulmuş

Page 42: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

42

bir belgedir. Uydurulmuş olduğuna adım kadar eminim.

18 Temmuz 2008 günü Akşam gazetesinde “Karargah Evleri” meselesiyle ilgili bir yayın oldu, “altısı kurmay albay, 20 si subay Ergenekon sorgusu” diye.

Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı o açıklama üzerine, başka bir açıklamayı kendi sitesine koydu.

Açıklamada aynen şöyle deniyor:

"18 Temmuz 2008 tarihinde bir günlük gazetede hava kuvvetleri komutanlığında uzun süredir devam eden bir soruşturma, yeni bir olay gibi kamuoyuna yansıtılmıştır. Bu soruşturmanın basın organında iddia edildiği gibi, halen Türkiye’nin gündemindeki soruşturmayla ilgisi yoktur. Türk silahlı kuvvetleri personelinin karıştığı her türlü disiplinsizlik olayını büyük bir duyarlılıkla inceler ve kanunların kendisine verdiği yetki çerçevesinde gereğini yerine getirir. Üç sene önce vuku bulan bir olayda yani bu olay üç sene önce silahlı kuvvetlere yansımış mahkeme kararıyla ordudan ilişiği kesilen bir personelin durumu dahi bazı basın ve yayın organlarında yeni bir olay gibi kamuoyuna duyurulmaktadır. Bu tür yayınlarda kasıt aramamak mümkün değildir. Kaynağı neresi ulursa olsun bu tur haberlerle Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen hukuk dışı saldırılara karşı yalnız Türk Silahlı Kuvvetlerinde değil, onun gerçek sahibi yüce Türk milletinin de yasal demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir".

Yani bu tip yıpratma amaçlı eylemlere karşı milletin duyarlılık göstermesini, tepki göstermesini talep ediyor Türk Silahlı Kuvvetleri. TSK, bu kadar açık ve ölçüsüz saldırıların hedefidir. Yalan belgeler üretilerek, buna Milli İstihbarat Teşkilatı da alet edilerek. Mit içerisinde kalmış CİA artığı kontur gerillacılar tarafından, üretilen belgeler kullanılarak TSK karalanmaktadır.

31 Temmuz 2008 günü Yeni Aktüel dergisinde yine aynı konuyla ilgili bir yayın yapılmış. "Karargah Evleri Tek Değil". Ergenekon operasyonu üç koldan Türk Silahlı Kuvvetlerini içine girdi deniyor.

Genelkurmay başkanlığı, bunun üzerine yeni bir açıklama daha yapmış.

Açıklama şöyledir:

“haftalık bir derginin 31Temmuz 2008 tarihli nüshasında 'karargah evleri tek değil' başlığı altında bazı muvazzaf Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının isimleri yazılmış. Ve bunların gündemdeki soruşturmayla irtibatlı oldukları iddia edilerek adı geçen personel hakkında adeta mahkumiyet hükmü verilmiştir. Dergide

Page 43: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

43

ayrıca söz konusu muvazzaf personel kimliklerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 9 Temmuz 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildiği ifade edilmektedir. Konu hakkında yapılan incelemede;

a- anılan personel kimliklerinin deniz kuvvetleri komutanlığında görevli olduğunu beyan eden Serdar Cem isimli bir şahıs tarafından iki sayfalık bir ihbar mektubu ve bir adet CD ile İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına gönderildiği,

b- deniz kuvvetleri komutanlığında halen görevli veya emekli statüsünde Serdar Cem isimli bir şahsın bulunmadığı, soruşturma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilen belgelerden çoğunun Türk Silahlı Kuvvetlerinin yazışma usulleri taklit edilerek veya bilgisayar teknolojileri kullanılarak oluşturulduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan yapılan adli soruşturmalarda kendilerine rütbeli şahıs görüntüsü veren veya kendilerini Türk Silahlı Kuvvetleriyle irtibatlı olarak tanıtan kişilerin yasa dışı yollarla menfaat temin etmeye çalıştıkları görülmektedir. Ayrıca bazı şahısların kendilerine sahte askeri kimlik düzenledikleri tespit edilmiştir".

“Karargah Eeri”le ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerinin tespitleri ve görüşleri bunlardır.

Genelkurmay Başkanı’nın Mahkemenize gönderdiği yazılarında da çok açık olarak bu konu hakkında beyanda bulunulmuştur.

Mesela: 14 Ocak 2009 tarihinde Mahkemenize yazılan yazısında;

"Ergenekon oluşumu isimli belgenin TSK'ya ait olmadığı, belge içine TSK ile ilgili geçen her hangi bir ifadenin TSK ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı, Ergenekon tipi bir yapılanmaya ait her hangi bilgi ve belgenin bulunmadığı" deniyor.

Bu yazıya ilgi gösterilen Mahkemeniz yazılarında; açık olarak Ergenekon olayı ve “Karargah Evleri” konusunda "Silahlı Kuvvetlerin ne işlem yaptığı" soruluyordu.

25.12.2008 tarihli tezkerenizde böyle ifade edilmişti. 25.11.2008 tarihli tezkerenizde de aynı şekilde “Ergenekon”la birlikte “İP Karargah Evleri” belgesi de sorulmuştu.

Buna verilen cevaplar yukarıdaki gibidir ve son derece açıktır.

Soruşturmayı yürüten Hava Kuvvetleri Savcısı Ahmet Zeki Üçok, “İP Karargah Evleri” belgesi hakkında yaptırdığı bilirkişi incelemesi ile olayın sahtekarlık olduğunu tespit etmiştir.Üçok, İşçi Partisine ajan soktuğunu ve

Page 44: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

44

böyle bir örgütlenme emaresine rastlamadığını ifadelerinde açıklamıştır. Sayın Üçok, MİT Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneeş’le görüştüğünü ve bu şahısların olayın doğruluğuna inanmadıklarını gözlemlediğini, hatta ismi geçen askeri öğrencilerin okuldan uzaklaştırılmasına hayret ettiklerini açıklamıştır.

Savcılık makamı, Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok’un beyanlarını ve “Karargah Evleri” soruşturmasının bütün belgelerini ve ellerindeki bilirkişi raporlarını bildikleri halde bu iddiayı dile getirebiliyorlar. Burada bir hukuk tanımazlık söz konusu değil mi?

Avukatlık Büromda Bulunan MİT’in 60 Sayfalık Raporu

Konutumda ve Avukatlık Büromda 25 Mart 2008 günü aynı anda arama yapıldı.

CMK'nun 130. ve Avukatlık Kanunu'nun 58. Maddelerine Alıkça Aykırıdır.

Aramanın C. Savcısının ve iki Baro yöneticisi avukat ve şahsımı temsil eden vekilimin gözetimimde yapılması, hukuka aykırı şekilde gerçekleşmesini engelleyememiştir.

Evimdeki arama ise saat 18.00 civarında Savcı ve Baro yöneticileri olmadan, eve zorla girilerek, avukatımın itirazlarına aldırmadan bitirilmiş ve gece saat 24.00 civarında tutanak bitmek üzere iken, C. Savcısı ve Baro yöneticileri çağrılabilmiştir. Onlar da, bitmiş arama hakkında sadece bu durumu tespit eden itirazlarını tutanağa yazarak imza etmekle yetinmişlerdir.

Bilgisayarlara, CD'lere, disketlere talebe rağmen, Parti Genel Merkezi’nde olduğu gibi yedekleme yapmayı reddederek el koyup götürmüşlerdir.

“Avukatlık büromda aynı saatte yapılan aramada ise CMK'nun 130/2. maddesine aykırı olarak, dava dosyalarımdaki belgelere el konulmuş vekilim ve Baro temsilcisi avukatların itirazları dikkate alınmamıştır.

Duruşma günlerini ve mesleki notlarımı kaydettiğim geçmiş yıllara ait ajandalarıma itirazlara aldırmadan el konulmuş ve bilgisayarlarım da el konularak götürülmüştür.

Sruşturma savcılığı İddianamesini mahkemenize sunduktan sonra, "evime koliler geldiği" ihbarını gerekçe gösterip ikinci kez arama yapılması için karar aldırmış ve 18 Temmuz günü hukuk dışı bir arama daha yapılmasını sağlamıştır ( Ev arama tutanaklar dosyadadır).

Page 45: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

45

İhbarı yapan şahısların Fethullahçı polisler olduğundan şüphem yoktur. Zira 20 Temmuz 2008 günü Milliyet gazetesinde; "Oğlunun evinde Ergenekon soruşturmasıyla bağlantılı olduğu iddia, edilen belgeler ve dokümanlara el konuldu'' şeklinde polis kaynaklı haber yayınlanmıştır ( Milliyet. 20.07.2008).

Evimde yapılan aramada el konulan bütün dokümanlar daha sonra suçla ilgili görülmeyerek iade edilmiştir.

İddia makamı, yürüttüğüm mesleki faaliyetimi; büromdan, dava dosyaları içinden hukuka aykırı olarak alınan belgeleri inceleme yetkisine dahi sahip değildir. CMK'nun 130/2. maddesi uyarınca, soruşturma evresinde dava dosyalarımı Sulh Ceza Mahkemesi dışında kimse inceleyemez. Oysa bırakalım bu hukuki yönteme uyulmasını; büromdan, dava dosyalarından alınan belgelere el konulmuş ve hatta bunlar İddianamenin ekine konulmuştur. CMK'nun 130/2. maddesine açıkça aykırı olarak İddianamede, İlgili dava dosyalarından alındığı açık olan "Susurluk Raporu" ve "MİT Raporu", hakkımdaki örgüt üyeliği ve devletin gizli belgelerini elde etmek suçunun delili olarak gösterilmiştir. Müvekkilim Selco Ltd. Şirketi ile MSB arasında olan davalarımın belgeleri İddianame ekine konulmuştur. Hatta, bununla da yerinilmemiş, basına servis edilerek yayınlanması sağlanmıştır.

“Hard Diskleri Yaktı” Yalanı

Nusret Senem’in avukatlık bürosunda 25 Mart 2008 akşamı saat 18.25'te aranmaya başlanmıştır. Aramada Cumhuriyet Savcısı, Ankara Baro Başkanı’nı temsilen iki baro yöneticisi avukat ve Nusret Senem'in vekili Av. Mehmet Cengiz hazır bulunmuşlardır.

Aramada Nusret Senem yoktur. Avukatlık bürosu akşam saati olması nedeniyle, kimse olmadığı için çilingir vasıtasıyla açılmıştır.

Oysa aramayı yapan Emniyet mensuplarından kaynaklandığı açıkça anlaşılan ve basına Emniyet kaynak gösterilerek verilen haberlere göre; Nusret Senem, bürosunda 6 adet bilgisayarı tahrip ederken suçüstü yakalanmış, polis tahrip edilen hard diskleri zapt ederek götürmüş, Yargıtay'a suikast planlarının bulunduğu ve yakılmaya çalışılan hard disk, İstanbul polis laboratuarlarında kurtarılmaya çalışılıyormuş!

Zaman gazetesinin 27 Mart 2008 tarihli nüshası, ''Hard disk yakmaya çalışmışlar"; Yeni Şafak gazetesinin 28 Mart 2008 tarihli nüshası, "Polisin el koyduğu hard diskler yanık”; Bugün gazetesinin 27 Mart 2008 tarihli nüshası, "Gözaltı öncesi 6 bilgisayar yaktılar"; Taraf gazetesinin 27 Mart 2008 tarihli nüshası, "Ergenekon delillerini yaktı", Akşam gazetesinin 27 Mart 2008

Page 46: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

46

nüshası, “Hard diski yakamadan kıskıvrak yakalandı” manşetleri ve birinci sayla haberleriyle yayınlanmıştır.

Bu haberlerin tamamı kaynak olarak polisi ve soruşturmayı yürüten İstanbul. C. Başsavcılığı'nı göstermektedir. Haberlerin mahiyeti aynı kaynaktan servis edildiğini kanıtlamaktadır.

Nitekim Bugün gazetesi aleyhine açtığımız davada, İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verilen cevap dilekçesinde; "Gözaltına alınan Senem 'in bilgisayar hard disklerini yakmaya çalıştığı ifade edilmiştir ki söz konusu ifadeler Emniyet birimleri tarafından basına verilen bilgiler dâhilinde yayınlanmıştır" denilerek bu gerçek kabul ve itiraf edilmiştir. Dilekçeyi sorgumun eki olarak dosyaya sundum.

Haber tamamen gerçek dışıdır. Arama tutanağında böyle bir tespit yoktur. Aramaya ilişkin el konulan bütün CD'Ier ve hard diskler aramaya katılan Av. Mehmet Cengiz tarafından imzalanmıştır.

Ankara Barosu Başkanı Av. Ahsen Coşar basına yaptığı açıklama ile hard disk yakılması haberlerini yalanlamıştır. Bu açıklama, Milliyet gazetesinin 29 Mart 2008 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.

Açıklamada; "Arama öncesinde veya sonrasında avukat Nusret Senem’in bürosundaki bilgisayarların hard disklerini yaktığı/yakarken yakalandığı yönündeki bilgiler gerçek dışıdır. Kaldı ki, arama sırasında avukat Nusret Senem bürosunda olmamakla, hard diskler yakması veya vakarken yakalanması fiilen ve maddeten mümkün değildir"

Nitekim, vaki şikayet üzerine bu yayını inceleyen Basın Konseyi Yüksek Kurulu, ekte örneği sunulan kararında soruşturmayı yürüten "Emniyet birimleri”ne atfen yayımlanan bu haberlerin yalan olduğu saptanmış ve bu yakın haberleri yayınlayan Zaman, Bugün ve Yeni Şafak gazetelerinin kınanmasına oybirliği ile karar verilmiştir. Karar sorgumun eki olarak dosyaya sunulmuştur.

Görüldüğü gibi Nusret Senem’in ve İşçi Partisi'nin aleyhine bir iftira kampanyası yürütülmüştür.

Bu haberin kaynağı soruşturmada görevli olan Emniyet mensuplarıdır. Yalan haberin basma Emniyet tarafından verilmesi ile neyin amaçlandığı yukarıda isimlerini verdiğimiz gazetelerdeki yalan haber okunduğu zaman açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu yalan haberlerle, "Yargıtay'a suikast yapılacağına ilişkin düzmece CD 'deki krokiler ve bilgileri Nusret Senem'in yok etmeye çalıştığı" yalanı üretilerek, tertip CD'sindeki "Yargı-Nusret Senem’den" yazılı

Page 47: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

47

dosyanın doğru olduğu gibi bir yanılsama yaratılmaya çalışılmıştır.

Bu yalan haberler Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nden basına servis edilmiştir. Tertibi yapan ve CD'leri hazırlayan yer burasıdır. Bu iftirayı basına servis eden Emniyet İstihbarat Dairesi'nin başındaki Ramazan Akyürek'in sicil raporuna, zamanın İstanbul Valisi Erol Çakır, "Fethullahçı, dikkat edilmelidir" notunu düşmüştür.

Aşağıda, hakkımda yalan yayın yaparak beni lekelemeye çalışan gazeteler ve soruşturmayı yürüten polisin hakkımızda yaptığı husumete dayalı kampanyayı boşa çıkaran yargı kararları yer alıyor. Bu kararlar yazılı sorgumun ekinde dosyaya sunulmuştur.

Avukatlık büromdaki bilgisayar kütüklerini yaktığım iftirasını yayınlayan bütün gazeteler tazminata mahkum oldular.

Akşam Gazetesi (T. Medya yatırım San. Ve Tic. A.Ş.):

Bu gazete, avukatlık büromda 25 Mart 2008 tarihinde yapılan arama sırasında "Harddiski Yakamadan Kıskıvrak Yakalandı" ifadelerini 27 Mart 2008 günlü nüshasında manşetten kullandı.

Haberde, Nusret Senem'in polis baskınından önce bürosundaki bilgisayarlarının harddisklerini yakarken kıskıvrak yakalanıp gözaltına alındığı yer alıyordu.

Vekilim taralından açılan tazminat davası neticelenmiştir.

Akşam Gazetesi aleyhine 5 bin YTL manevi tazminata hükmedilmiştir.

İstanbul Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin 23.12.2008 gün ve E.2008/162, K.2008/333 sayılı kararında, davamızın kabul edilmesinin gerekçesi şöyledir:

"Olayımızda, davacı avukat olup aynı zamanda İşçi Partisi Genel Sekreterliği görevinde bulunmaktadır. Davalı gazetede "Harddiski Yakamadan Kıskıvrak Yakalandı" başlığı, öncelikle gerçek değildir. Davacı bürosuna yapılan baskında bürosunda değildir. Yani başlık hem davacının baskın anında bürosunda olmaması, hem de bürosunda olmadığından harddiski yakmaya çalışma eylemini yapamayacağından dolayı iki kez gerçeğe aykırıdır. haberin ilgi çekmesi amacıyla, dikkat çekici başlık kullanılması, ancak başlığında gerçek olması halinde basın özgürlüğü kavramı çerçevesinde değerlendirilebilecektir."

"Böylece davacının kişilik hakları, davalıların, hukuka aykırı eylemleri nedeniyle haksız bir şekilde tecavüze uğramıştır".

Page 48: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

48

Görüldüğü gibi eninde- sonunda gerçek ortaya çıkmış ve yalan haber yapanlar mahkum olmuşlardır.

Ben, Akşam gazetesinin yalan haber yaptığını şimdi, aynı derecede etkili şekilde kamuoyuna duyuramıyorum. O günlerde onlarca militan köşe yazarının hakkımda yazdıkları yalan haberleri ne yazık ki düzeltemiyorum.

Çamur atılmıştır. İzi hala durmaktadır.

Zaman Gazetesi (Feza Gazetecilik. A.Ş.)

Zaman gazetesi, 27 Mart 2008 günü yaptığı yayında "İşçi Partisi Bilgisayar hart diskini Yakmaya Çalışmış" başlığı altında "Ergenekon soruşturması kapsamında önceki gün gözaltına alman İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem’in avukatlık bürosunda yapılan aramada bilgisayar hart diskinin yakıldığı ortaya çıktı" yalan haberini manşetten vermiştir.

Bu haber nedeniyle Zaman gazetesi aleyhine, İşçi Partisi ve şahsım adına vekillerimiz tarafından açılan tazminat davası neticelenmiş ve Zaman gazetesi hakkında, şahsıma 5 bin ve İşçi Partisi tüzel kişiliğine 5 bin Tl olmak üzere toplam 10 bin Tl manevi tazminata hükmediImiştir.

İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E. 2009/32, K. 2009/115 sayılı kararının gerekçesi şöyledir:

"...davaya konu yayında yer alan 'İşçi Partisi Bilgisayar Hart diskini yakmaya çalışmış' ifadesinin davacı parti başkanlığını hedef aldığı, halkın gözünde yasadışı işlerle uğraşan ve bunlara ilişkin delilleri ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunan bir kurum imajı yaratıldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, eylem ve olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları B.K'nun 44 madde hükmü dikkate alınarak Davacı işçi Partisi Başkanlığı için 5 bin Tl, davacı Nusret Senem için 5 hin Tl manevi tazminata karar verilmesi gerekmiş... " (tir).

Zaman gazetesinin İşçi Partisi ve şahsım hakkındaki haberinin yalan olduğu, İşçi Partisi’nin itibarını kamuoyu önünde yıpratmak, yasadışı işler yaptığı yönünde bir imaj yaratmak amacını güttüğü yargı kararı ile kanıtlanmıştır.

Bugün Gazetesi (Koza İpek Gazetecilik ve Yayıncılık. A.Ş.)

27 Mart 2008 tarihli "Bugün gazetesinin 1. ve 10. sayfalarında "Gözaltı Öncesi bilgisayarları yaktılar" ve "Bilgisayarları Yakmaya Çalıştı" başlıkları altında "İsçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem'in ... gözaltına alınmadan

Page 49: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

49

önce bürosundaki bilgisayarların yakılmaya çalışıldığı ortaya çıktı. Polis yakma girişimini zapta geçirdi ... hasar verilen 6 bilgisayar incelenmek üzere İstanbul'a gönderildi" ifadelerine yer verdiği için, vekilim aracılığı ile bu gazete aleyhinde tazminat davası açtım.

Bu dava neticelenmiş ve Bugün gazetesi hakkında, yaptığı yalan haber nedeniyle, 3 bin Tl manevi tazminata hükmedilmiştir.

İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.05.2009 tarih ve E.2008/161, K.2009/107 sayılı kararın gerekçesi şöyledir.

“Dosyadaki belge ve bilgilere göre haber davacının kişilik haklarına tecavüz niteliğinde görüldüğünden aşağıdaki şekilde karar verilmesine"

Bugün gazetesi vekilinin davamıza karşı cevap dilekçesini 23 Şubat 2008 tarihli duruşmadaki savunmam sırasında heyetinize sunmuştum. Orada, açıkladığım gibi Bugün gazetesi haberi bütünüyle polis tarafından verilen bilgi üzerine yaptıklarını itiraf etmiştir. Yani, bu yalan haberin kaynağı soruşturmada görev alan emniyet mensuplarıdır. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dava bunu kanıtlamıştır.

Taraf Gazetesi ( Alkım Gazetecilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.)

Taraf gazetesi 27 Mart 2008 tarihli nüshasında bilgisayar kütüklerini yaktığım yalanını haber yapmıştır.

Bu haber üzerine vekillerim aracılığı ile bu gazete aleyhinde manevi tazminat davası açtım.

İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 02.06.2009 gün ve E. 2009/26, K.2009/119 sayılı davası neticelenmiştir. Gerekçeli kararı sunuyorum.

Yalan haber nedeniyle "Ergenekon davası" için psikolojik savaş yapmak üzere Amerika'dan ithal edilen, yazarlar ve yöneticilerce çıkarılan bu gazete 5 bin Tl manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.

Gerekçe şöyledir:

"Davacı vekili tarafından, davacının işyerinde yapılan arama tutanağı ibraz edilmiş, arama esnasında davacının hazır olmadığı, ayrıca bilgisayar hard diskinin yakılarak imha edilmeye çalışıldığına dair bir bilginin de bulunmadığı görülmüştür"

"Bu durumda verilen haber doğru olmayıp, bu haber ile davacının kişilik

Page 50: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

50

haklarının ihlal edildiğinin kabulü gerekir"

Yeni Şafak Gazetesi

Bu gazetenin hart disk yaktığım yalanını haber yaptığı 28 Mart 2008 tarihli nüshası hakkında tazminat davası açtık.

Bu dava sonuçlanmıştır.

İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 30.06.2009 gün ve E. 2009/26, K. 2009/154 sayılı kararı yazılı sorgumun ekinde dosyaya sunulmuştur.

Bu kararın gerekçesinde;

"25.03.2008 tarihli, işyeri arama ve geçici olarak el koyma tutanak örneğinin incelenmesinde, arama sırasında büroda herhangi bir kimse bulunmadığından, çilingir marifetiyle, büronun kapısı açtırılarak içeriye girildiği, arama sırasında davacının büroda bulunmadığı, bilgisayarların imha edilmeye çalışıldığına veya harddiskin yakılmaya çalışıldığına ilişkin tutanakta herhangi bir beyanın bulunmadığı, yapılan arama sonunda tutulan tutanağın arama sırasında bulunanlar tarafından imza altına alındığı anlaşılmış olup ... bu nedenle gazetede belirtilen haberde yazıldığı şekilde bilgisayarları ve hard diski yakmaya ve imha etmeye çalışması mümkün olmayacağından, haber gerçeğe uygun olmadığı gibi, yapılan bu haber ve yazı bütün olarak değerlendirildiğinde davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu anlaşıldığından" denilerek,

Yeni Şafak gazetesi yalan haber nedeniyle bana 5.000 TL. manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.

Görüldüğü gibi yargı bütün gerçeği ortaya çıkarmış ve hakkımda Yürütülen psikolojik savaşı kanıtlayarak hükmünü vermiştir.

Susurluk Raporları Avukatlık Büromdaki Dava Dosyasından Alındı

İddianamede, "Aramada Elde Edilen Deliller” başlıklı bölümde (İddianame s. 1996), avukatlık büromda yapılan aramada bulunan belgelere değinilerek Susurluk raporları sayılmakladır. Esas Hakkında Mütalaanın 2127 sayfasında evimde bulunduğu ifadesi yanlıştır. Arama tutanakları ortadadır.

CMK'nun 130 ve Avukatlık Kanunu'nun 58. maddeleri uyarınca dava dosyasındaki belgelere arama sırasında el konulması, alınıp götürülmesi ve usule aykırı şekilde iddianameye delil olarak konulması suçtur.

Page 51: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

51

Mesleki faaliyetime ilişkin belgelerimin aramada alınması ve el konulması, buna arama sırasında itiraz edilmesine karşın, ayrı bir delil poşetine konarak Sulh Ceza Yargıcı tarafından incelenmeksizin iddianameye konulması suçtur.

Avukatlık büromda yapılan aramada bulunduğu belirtilen ve suça kanıt olarak gösterilen belgeler; "101 sayfadan ibaret önsöz ile başlayıp Bakanlarla ilgili soruşturmaların sonucu için yasal düzenleme yapılması, karara bağlanmalıdır" diye biten doküman olarak nitelenen (İddianame, s. 1987), Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan "Susurluk Raporu" ve "60 sayfa, üzerinde 'Gizli-çok gizli- günlüdür' kaşesi bulunan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı Milli istihbarat Müsteşarlığı başlıklı 06.11.1998 tarihli Şenkal Atasagun (Müsteşar) imzalı doküman" (İddianame, s. 1988) olarak nitelenen belgedir.

Şenkal Atasagun imzalı belgeden anlaşılacağı gibi, söz konusu iki rapor Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/103 E. sayılı dava dosyasına Başbakanlık tarafından gönderilmiştir.

13 Haziran 2009 tarihli duruşmanın 1 no.lu ara kararı uyarınca Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/103 E. sayılı dosyasının onaylı sureti geldi ve 04 Ağustos 2009 tarihli duruşmada okundu.

Bu dava dosyasının incelenmesinde;

Avukatlık büromda yapılan, 25.03.2008 tarihli arama sırasında el konan, 101 sayfadan ibaret Kutlu Savaş Raporu (Susurluk raporu) ile Müsteşar Sönmez Koksal imzalı, 60 sayfalık MİT Raporu'nun, avukat olarak tarafı bulunduğum Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/103 E. sayılı dava dosyasına talebim üzerine Başbakanlık tarafından resmi yazıyla gönderildiği gelen dosya içindeki yazılardan ve raporların dosya içindeki varlığından anlaşılmıştır.

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden gelen 1998/103 E. sayılı dava dosyası soruşturma ve kovuşturma safhalarındaki savunmalarımı doğrulamıştır.

KİŞİSEL VERİLERİ KAYDETMEK" İDDİASI

Esas hakkında Mütalaa’nın 645-646. sayfalarında;

Üzerinde “Elba Hinh Qualıty CD” yazan M+-C524-B-R2-09:40 seri numaralı CD içinde bulunan “Yargı Nusret Senem’den” adlı klasörün içinde “Yargı Tel Notları. Doc” isimli MSword belgesi incelendiğinde; “çok sayıda yargı mensubuna ait isim ve telefon listesi olduğu “Yargıtay İle İlgili Notlarım.doc.”

Page 52: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

52

isimli dosya içerisinde Yüksek Yargı organlarında görev yapan yüksek hakimlerle ilgili onların durumları ve yakınlarıyla ilgili istihbari nitelikte bilgiler ve değişik notların olduğu, bir kısmına uğranılmaması bir kısmının babalarının durumunun araştırılması ve bir kısmının etnik,dini, felsefi ve mezhepsel düşünce ve inan durumları hakkında fişleme yapılan bir yazı olduğu görülmüştür” deniyor .

Yargı Nusret Senem’den CD’si içindeki bu iki dosya delil gösterilerek TCK’nun 135/2-1, TCK137/1, TCK 43/1-2, TCK 136/1, maddelerinden birkaç kez cezalandırılmam isteniyor.

Şu tertip CD’si yine karşımıza çıktı

Bu CD’nin, benden çok bahsi geçen iki dijital dosyada listelenen sayın yargıçlar ve Yüksek yargı mensupları hakkında operasyon yapılması amacıyla hazırlandığı gelişmeler ile ortaya çıktı.

Listeyi, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Adalet Bakanlığı’na soruşturma yapılması için gönderdiler. (11 Kasım 2009 Milliyet, 12 Kasım 2009 Hürriyet, 15 Kasım 2009 Sabah’ta Nazlı Ilıcak’ın yazısı)

Hakimler izlendi, telefonları yasadışı olarak dinlendi. Bu dinlemelerde ismi bulunan sayın yargıçlar içinde o tarihteki İstanbul C. Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ankara C. Başsavcısı ve halen Yargıtay üyesi Hüseyin Boyrazoğlu, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Yargıtay üyesi Hamdi Yaver Aktan dahil 55 sayın yargıç ve savcı var.

Dinlemeler sırasında İstanbul, Ankara Adliyeleri’nin ve Yargıtay’ın santralleri kanalıyla bütün yargıçların yasadışı şekilde dinlendiği ortaya çıktı.

2008/209 E. sayılı davanın İddianamenin 294 numaralı ek klasöründe bulunan polis incelemesine konu meşhur listede yer alan 55 savcı ve yargıç hakkındaki dinleme ve izleme kararlarının sonlandırıldığı ve hiçbir suç unsuruna rastlanmadığı kendilerine tebliği edildi. 12 Ocak 2010 tarihli Vatan gazetesinin 14. sayfasındaki habere göre bu 55 sayın savcı ve yargıca “pardon” denilmiş.

Adalet Bakanlığı’nın bu dosyaları Savcılarca celp edilmedi. Fakat aynı iddiaları ileri sürülmekte bir sakınca görmüyor, Savcılık makamı bize “pardon” demiyor hala.

Söz konusu iki dijital dosyanın biri “Yargıtay İle İlgili Notlarım. Doc” belgesi sanık Levent Göktaş’ta bulunduğu ileri sürülen 51 No’lu DVD içinde çıktığını yukarıda açıkladım.

Page 53: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

53

Biz iki sanık, hayatta birbirini görmemiş kişiler, aynı dijital belgeleri bir birimizden habersiz olarak hazırlamış olmak nedeniyle suçlanıyoruz. Gerçek şudur: Soruşturmada görevlendirilen ekibin içindeki birileri ürettikleri bu dijital belgeleri hedefe konulan kişilerin belgeleri arasına yerleştirmiştir.

CD ve içindeki "Yargıtay ile ilgili notlarım" başlıklı dosya, polis içindeki F-Tipi Örgütün istihbarat notlarıdır. Kendi suçlarını, bölücü faaliyetlerini bize mal etmek gibi adi bir tertip yapmışlardır.

Yöneticisi olduğum İşçi Partisi'nin mücadele geçmişi ve yaşamım, yöneltilen soyut iddialarla bağdaştırılamaz.

Ben Ardahan’lıyım. Türk kökenliyim. Türk olmaktan da gurur duyarım. Türk milleti büyük bir millettir. Bu milleti oluşturan bütün insanlarımızı eşit ve kardeş görürüm. Benim bütün hayatım, Kürt’müş, Türk'müş, aleviymiş, suniymiş hiçbir bir fark gözetmeden, kimliğini sormadan aynı siyasi düşünce doğrultusunda omuz omuza mücadele etmekle geçti.

63 yıllık yaşanmış hayatımı bir kefeye koyalım, bir de şu haksız iddiayı bir başka kefeye koyalım; hiç ölçü kabul eder mi?

Alevi Sünni ayrımı yaptın deniyor. Ailem suni kökenlidir. Fakat, ayırım yapmak bizim kitabımızda yazmaz.

Ben 1978 Aralık ayında, 19-25 Aralık tarihleri arasında cereyan eden K. Maraş Katliamı sırasında, Türkiye İşçi Köylü Partisi'nin Ankara İl başkanıydım. İl başkanlığını bıraktım, gittim. Adana'da bir buçuk yıl yaşadım. O davanın duruşmalarını Adana spor salonunda bir buçuk yıl, her gün gece saat 23.00 - 24.00'lere kadar izledim. Alevi vatandaşlarımızın avukatlığını yaptım. Onlarla yatıp kalktım. Yemeklerini yedim sularını içitim. 45 gün Maraş'ta keşifler yaptık; onlarla birlikte oldum. Çorum olayının arkasından Doğan Yurdakul'la birlikte Çorum'a giderek, adeta Çorum olaylarının iddianamesini yazdım. Alevi vatandaşlarımızın avukatı oldum. Ben nasıl alevi Sünni ayrımı yapabilirim. Benim hayatım bunun tam zıttı. Sivas davasının avukatıyım. Oradaki müdahillerin avukatıyım. Yakılan aydınların yakınlarının vekiliyim

1980 öncesini bir hatırlayın. Bir davanın avukatıysanız, karşı tarafın düşmanı olurdunuz. Ölüm olayları yaşamışız yanı başımızda arkadaşlarımız öldürülmüş.

Bizler ölüm tehditleri almışız, ölüm tehlikeleri atlatmışız. Böyle bir hayat, bir ömür bu!

Page 54: İstanbul . Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na · amacıyla güçlü bir psikolojik harekat uygulanmaktadır. b) “TSKnın, terörle mücadele adı altında kurumsal olarak

54

Ben ayırım yapma iddiasını hakaret kabul ederim. Ben böyle lekeleri sahiplerine iade ederim. Kimse bana böyle bir leke süremez. İstediğiniz cezayı verirsiniz, asla bu yaptığım şeylerden geri döndüremezsiniz. Yaşanmış bir hayatı kimse yok kabul edemez. Alevi- sünni ayırımı iddiasını şiddetle reddediyorum.

KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK BİR BAŞKASINA VERMEK YAYMAK VEYA ELE GEÇİRMEK

Esas Kakında Mütalaanın 2128. sayfasında delili, sanırım yargıç ve savcılarla ilgili yukarıda bahsedilen “Yargı Nusret Senem’den” CD’si içindeki iki dijital dosyayı ele geçirmek ve yaymaktan söz edilerek TCK 136/1, 137/1, 43/1,2. maddelerden bir kez daha ceza talep ediliyor.

Bu dijital belgeler hakkında yukarıda verdiğim cevapları tekrar ediyorum.

Savunmayı tarih önünde asla şahsımım için yapmadım. Bu davada bir suç olmadığına adım kadar inanıyorum. Gelecek günler hepimiz hakkında özellikle de Mahkemeniz hakkında şaşmaz hükmünü verecektir. Umarım aklanırsınız!

SONUÇ VE İSTEM: Açıklanan nedenlerle,

beraatıma karar verilmesini dilerim.

Saygılarımla. Haziran 2014

Nusret Senem