sercesme sayı 12 temmuz 2005

32
S ERÇESME ¸ A YLIK DERGÝ Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti. adýna Ahmet Koçak Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635 E-posta: [email protected] Baský: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe, Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00 Yayýn Türü: Yerel - Süreli FÝYATI: TL 3 / 3 / £ 3 TEMMUZ 2005 SAYI: BU SAYIDA GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK PANELÝ - PARÝS KEMAL CANATAR Günümüzde Alevilik Paneli ÝSMAÝL KAYGUSUZ Alevilik Tanýmlarýna Toplu Bakýþ... FÝKRET OTYAM Çaðdaþlýðýn Karþýtý Ýrticadýr ESAT KORKMAZ Hünkarýmýzý Tanýyalým TEKÝN ÖZDÝL Çirkin Saldýrý ERGÜL ÞANLI Abdal Musa Töreninin Ardýndan V AHAP ERDOÐDU Reformculuðun Doðuþu -III ÝSMAÝL BÜYÜKAKAN Açýklama Bekliyoruz TAHÝR ASLANTAÞ DEDE Toplumsal Kenetlenme AHMET KOÇAK Birol Tppaloðlu ile Söyleþtik HÜSEYÝN BAL Hacý Bektaþ Veli, Makâlât ve Ýnsan HASAN HARMANCI Postmodern Aleviler.. LÜTFÝ KALELÝ Alevilikte Irkçýlýk ve Kincilik olmaz RIZA AYDIN Horoz Gerilla BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR 9771304 986000 ISSN 1304-986 12 HÜNKÂRIN DÝLÝYLE CANLARA SESLENÝÞ Her ne arar isen kendinde ara Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da deðildir (Hacý Bektaþ Veli) Canlara Sesleniþ Esat Korkmaz,Genel Yayýn Yönetmeni Ve canlara seslendi Hacý Bektaþ Veli: Þeriatçý Ýslamlýkla barýþ içinde bir arada yaþama adýna deðil, Asya kökenli paylaþma- cý/dayanýþmacý toplum deðerleriyle uygar eþitsizlikçi toplumda eþitlik adýna muhalefet eden deðerlerin buluþmasýyla yeni bir bireþim olarak beliren ve sonralarý Alevilik- Bektaþilik biçiminde kimlik kazanacak olan yaþam görüþü adýna; bütün gönüllerin aydýn- lýða, bütün canlarýn ermiþliðe kavuþmasýný dileyen bir yürek vuruþuyla seslendi gönül yoldaþlarýna: Gelin canlar bir olalým. Ýçten, dýþtan baskýya uðramýþ, horlanmýþ, sömürülmüþ; esenliðe susamýþ, barýþýn, eþitli- ðin, yiðitliðin tadýna vurulmuþ kýr emekçilerine, göçerlere, çobanlara yüksek dað dorukla- rýndan seslendi: Gelin canlar bir olalým. Evrenin enginliðinde/zenginliðinde gücü yettiðince/olanaðýnca dolaþmak, gezmek, gör- mek, söyleþmek, sevilmek, öðrenmek, kýsaca yaþamak özlemi içinde olanlara "sessizlik" olarak algýlanan Anadolu insanýnýn toplu dileðiyle seslendi: Gelin canlar bir olalým. Arýnmýþ bir yürekle dolaþmak, er olmak, erlerle yaþamak, erenlere karýþmak isteyenle- re; görüþmek, barýþmak, konuþmak, seviþmek isteyenlere; esriyen gönüllerde kendini bul- mak, kendinde baþkalarýný, baþkalarýnda kendini görmek isteyenlere yücelerden seslendi: Gelin canlar bir olalým. Baþeðmek, alçalmak istemeyenlere, yanlýþý doðruya, çirkini güzele çevirmek isteyenle- re, eylemin olanaklý olduðu yerde eylemek isteyenlere, eylemin olanaklý olmadýðý yerde söylemek isteyenlere "dýþa dönük eylemlerinin nesnelleþmesi" anlamýnda seslendi: Gelin canlar bir olalým. Uygar insanlara özgü bilinç açýklýðýna/davranýþ baðýmsýzlýðýna kavuþmak isteyenlere; insan denen varlýðýn deðerini, önemini, evrendeki yerini bilmek isteyenlere; bilmenin üstün- lüðünü, erdemin öncülüðünü, geliþmenin yaratýcýlýðýný, iyinin/güzelin yönlendiriciliðini an- lamak isteyenlere erenler toplantýsýndan seslendi: Gelin canlar bir olalým. Þeriatçý Ýslamlýðýn uyuþturucu etkisinden kurtulmak, özgürlüðün diriltici/can verici sý- caklýðýna koþmak, yeniyi bulmak, eskiyi yerli yerine koymak, yani her an yeniden doðmak isteyenlere yaþamý kucaklayan/onurlandýran inancýnýn diliyle seslendi: Gelin canlar bir olalým. Yaþamýmýzýn “hizmetlisi” Hacý Bektaþ Veli düþüncesini/inancýný canlandýrmak için yola çýkan Serçeþme, Hünkâr’ýn diliyle sizlere sesleniyor: Gelin canlar bir olalým. Hünkâr’ýn Kimliði Anadolu insanýnýn özleminin, umudunun, bilimsel bir kaygý gütmeksizin düþ gücünün bir çocuðudur, Hacý Bektaþ Veli. Anadolu insanýnýn Anadolu topraðýnda yetiþtirdiði, sevip geliþtirdiði; özlemine, umudu- na, düþ gücüne uygun biçimde söylencelerle giydirip kuþattýðý, doðaüstü yetilerle donattýðý, (Devamý 2. Sayfada)

Upload: esen-uslu

Post on 02-Mar-2016

305 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Serçeşme Dergisi, Sayı 12, Temmuz 2005

TRANSCRIPT

Page 1: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

SERÇESME¸

AYLIK DERGÝ

Genel Yayýn Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basým Daðýtým Organizasyon Ltd. Þti.adýna Ahmet KoçakSorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ahmet KoçakYönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54, Erçevik Ýþhaný 102, 34110 Eminönü - Ýstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 5635E-posta: [email protected]ý: Mart Matbaacýlýk, Ceylan Sk. No 24, Nurtepe,Kaðýthane, Ýstanbul - 0212.321 23 00Yayýn Türü: Yerel - Süreli

FÝYATI: TL 3 / € 3 / £ 3TEMMUZ 2005 SAYI:

BU SAYIDA

GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK PANELÝ - PARÝS

KEMAL CANATAR Günümüzde Alevilik PaneliÝSMAÝL KAYGUSUZ Alevilik TanýmlarýnaToplu Bakýþ...

FÝKRET OTYAM Çaðdaþlýðýn Karþýtý ÝrticadýrESAT KORKMAZ Hünkarýmýzý TanýyalýmTEKÝN ÖZDÝL Çirkin SaldýrýERGÜL ÞANLI Abdal Musa Töreninin ArdýndanVAHAP ERDOÐDU Reformculuðun Doðuþu -IIIÝSMAÝL BÜYÜKAKAN Açýklama BekliyoruzTAHÝR ASLANTAÞ DEDE Toplumsal KenetlenmeAHMET KOÇAK Birol Tppaloðlu ile SöyleþtikHÜSEYÝN BAL Hacý Bektaþ Veli, Makâlât ve ÝnsanHASAN HARMANCI Postmodern Aleviler..LÜTFÝ KALELÝ Alevilikte Irkçýlýk ve Kincilik olmazRIZA AYDIN Horoz Gerilla

BÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

9 771304 986000

ISSN 1304-986 12

HÜNKÂR’IN DÝLÝYLE CANLARA SESLENÝÞ

Her ne arar isen kendinde araKudüs’te, Mekke’de, Hac’da deðildir

(Hacý Bektaþ Veli)

Canlara SesleniþEsat Korkmaz,Genel Yayýn Yönetmeni

Ve canlara seslendi Hacý Bektaþ Veli:Þeriatçý Ýslamlýkla barýþ içinde bir arada yaþama adýna deðil, Asya kökenli paylaþma-

cý/dayanýþmacý toplum deðerleriyle uygar eþitsizlikçi toplumda eþitlik adýna muhalefeteden deðerlerin buluþmasýyla yeni bir bireþim olarak beliren ve sonralarý Alevilik-Bektaþilik biçiminde kimlik kazanacak olan yaþam görüþü adýna; bütün gönüllerin aydýn-lýða, bütün canlarýn ermiþliðe kavuþmasýný dileyen bir yürek vuruþuyla seslendi gönülyoldaþlarýna:

Gelin canlar bir olalým.

Ýçten, dýþtan baskýya uðramýþ, horlanmýþ, sömürülmüþ; esenliðe susamýþ, barýþýn, eþitli-ðin, yiðitliðin tadýna vurulmuþ kýr emekçilerine, göçerlere, çobanlara yüksek dað dorukla-rýndan seslendi:

Gelin canlar bir olalým.

Evrenin enginliðinde/zenginliðinde gücü yettiðince/olanaðýnca dolaþmak, gezmek, gör-mek, söyleþmek, sevilmek, öðrenmek, kýsaca yaþamak özlemi içinde olanlara "sessizlik"olarak algýlanan Anadolu insanýnýn toplu dileðiyle seslendi:

Gelin canlar bir olalým.

Arýnmýþ bir yürekle dolaþmak, er olmak, erlerle yaþamak, erenlere karýþmak isteyenle-re; görüþmek, barýþmak, konuþmak, seviþmek isteyenlere; esriyen gönüllerde kendini bul-mak, kendinde baþkalarýný, baþkalarýnda kendini görmek isteyenlere yücelerden seslendi:

Gelin canlar bir olalým.

Baþeðmek, alçalmak istemeyenlere, yanlýþý doðruya, çirkini güzele çevirmek isteyenle-re, eylemin olanaklý olduðu yerde eylemek isteyenlere, eylemin olanaklý olmadýðý yerdesöylemek isteyenlere "dýþa dönük eylemlerinin nesnelleþmesi" anlamýnda seslendi:

Gelin canlar bir olalým.

Uygar insanlara özgü bilinç açýklýðýna/davranýþ baðýmsýzlýðýna kavuþmak isteyenlere;insan denen varlýðýn deðerini, önemini, evrendeki yerini bilmek isteyenlere; bilmenin üstün-lüðünü, erdemin öncülüðünü, geliþmenin yaratýcýlýðýný, iyinin/güzelin yönlendiriciliðini an-lamak isteyenlere erenler toplantýsýndan seslendi:

Gelin canlar bir olalým.

Þeriatçý Ýslamlýðýn uyuþturucu etkisinden kurtulmak, özgürlüðün diriltici/can verici sý-caklýðýna koþmak, yeniyi bulmak, eskiyi yerli yerine koymak, yani her an yeniden doðmakisteyenlere yaþamý kucaklayan/onurlandýran inancýnýn diliyle seslendi:Gelin canlar bir olalým.

Yaþamýmýzýn “hizmetlisi” Hacý Bektaþ Veli düþüncesini/inancýný canlandýrmak için yolaçýkan Serçeþme, Hünkâr’ýn diliyle sizlere sesleniyor:

Gelin canlar bir olalým.

Hünkâr’ýn KimliðiAnadolu insanýnýn özleminin, umudunun, bilimsel bir kaygý gütmeksizin düþ gücünün birçocuðudur, Hacý Bektaþ Veli.

Anadolu insanýnýn Anadolu topraðýnda yetiþtirdiði, sevip geliþtirdiði; özlemine, umudu-na, düþ gücüne uygun biçimde söylencelerle giydirip kuþattýðý, doðaüstü yetilerle donattýðý,

(Devamý 2. Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:09 Page 1

Page 2: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

2 Sayý 12

SERÇESME¸

düþünceleri kýrsal kesimde kitlesellik kazanan,düþünme/davranma özgürlüðünden yana, açýk-lýðý seven, baskýya karþý savaþan bir öncüdür,Hacý Bektaþ Veli.

Doðuþ yýllarýnda ortaya konan ilkelerle ya-þamaya çalýþan ve deðiþmeyen, tartýþýlamayan,esnetilemeyen bir inanç kurumu yaratan ege-men sýnýfýn ilahi ideolojisi Þeriatçý Ýslamlýðýnyadsýnmasýnýn bir ürünüdür, Hacý Bektaþ Veli.

Þeriatçý Ýslamlýðýn yaþanan nesnel/toplum-sal süreç tarafýndan yadsýnmasýyla ortaya çýkaninanç boþluðunun çalýþanlar adýna doldurul-masýnýn yaratýsýdýr, Hacý Bektaþ Veli.

Ortaçað koþullarýnda, temel üretim zemi-ninde belirleyici üretici güç durumunda bulu-nan Anadolu köylüsünün, çobanýnýn ve zanaat-çýsýnýn kendisini kurtuluþa taþýyabilmek vekurtuluþunu insanlýðýn kurtuluþ düþüne baðla-yabilemek için yarattýðý “doðu toplumculu-ðu”nun baþat kimliðidir, Hacý Bektaþ Veli.

Tektanrýcý dinin ortodoks kurallarýna kitle-nip kalan insaný, can yoldaþlýðý, kavga yoldaþ-lýðý temelinde önce topraða sonra yaþamdankaynaklanan, yaþamla gelen bir birikimin ürü-nü durumunda olan geleneðe baðlayan sürecibaþlatan, doðan, geliþen ve geleceðe uzanacakolan bir toplumsal olgudur, Hacý Bektaþ Veli.

Ýslamýn getirdiði deðiþmez koþullara karþýyaþama sýzan ve yaþamsal bir tepki olarak be-liren bir hizmetlidir, Hacý Bektaþ Veli.

Hacý Bektaþ Veli KimliðininToplumsal Ýþlevleri Sýralanan nedenlerle Hacý Bektaþ Veli düþün-cesi:

Asya kökenli göçerlerin, yerli halkýn veHz. Ali Yandaþlarý’nýn uygarlýk öncesi çaðlar-dan taþýyýp getirdiði deðerlerin, bu deðerlerinbir bireþimi biçiminde beliren ve halkýn isyaný-ný besleyen dünya görüþünün “maya”sýna dö-nüþebildi.

Ýnanç kökenli düþünceler baðlamýnda, ge-leneðin üzerindeki örtü kaldýrýlabildi ve ya-þamla beslenen bir ürün durumuna getirilebil-di; düþüncenin yüzü güneþe gösterilebildi.

Herkesin, her þeyin yazgýsýný çizecek bi-çimde soyut olarak tasarlanýp kutsanan, sonrada halkýn toplu belleðine "gerçek varlýk" ola-rak yerleþtirilen Tanrý algýsý eleþtirilebildi; ya-þanan ve kesinlikle bilimsel olan nesnel sürecionurlandýrmak için bilimsel olup olmadýðýkaygýsý gütmeksizin, saðduyunun/önsezininyarattýðý ýþýkla bir gönül kanalý açarak, insan-larý da peþine takýp gökyüzüne yükselen Tanrýalýnýp yeryüzüne indirilebildi; kara yazgýyý ya-þayan deðil, bu yazgýyý yaratan eleþtirilebildi;insanýn, kendi kaderini kendisinin çizebileceðigerçeði yaþama geçirilebildi.

Akýnlarýn, savaþlarýn, saldýrýlarýn yoðunolarak yaþandýðý, yoksulun daha yoksul, azgý-nýn daha azgýn olduðu bir ortamda, Anadoluhalkýnýn toplu belleðinin, toplu eylemi-nin/söyleminin bir simgesi olarak güvercin do-nunda bu topraða ayak basan Hacý Bektaþ Veli,özlemlerin, umutlarýn kucaðýnda beslenerekönce kendi nesnel yaþamýnýn sýnýrlarýný aþtý,sonra da doða/insan yaþamýnýn sýnýrlarýný aþtýve evrenin sonsuzluðuna uzanan bir davranýþýntaþýyýcýsý oldu.

(Baþtarafý 1. Sayfada.)

Canlara Sesleniþ Ey Diyanet Baþkaný Sayýn Profesör, iddia ettiðin din kavgasý nereden nasýl çýkarmýþ

oku bu yazýyý ve Allah aþkýna Alevilerle uðraþmayý býrak kendi kapsamýna bak ve onlara mukayyet ol!

Alevilerin bitmez tükenmez ve bu gidiþle daha çook sürecek analarýnýn ak sütü gibihelâl istekleri var elbette; üstelik çok ama çok haklý istekler: Diyanet Ýþleri’ninyeniden yapýlandýrýlmasý deðil, tümden kaldýrýlmasý... Diyanetin baþýnda hoca, üste-lik profesörlük düzeyine yükselmiþ bir sayýn baþkan var; adý Ali, soyadý Bardakoðlu.Ýyi ki Küpoðlu deðil, iyi ki Bardakoðlu! Bir bardak suda ne fýrtýnalar yaratýyor, evet

ya bir de küp olaymýþ! Yaradan Alevi/Bektaþi toplumunu korumuþ bu besbelli!Alevi örgütlerinin Diyanet’in kaldýrýlmasý, birazýnýn da yeniden yapýlandýrýlmasý yolundaki

istemleri için hazret bunun “din kavgasýna dönüþeceðini” ve Alevilerin “güç kavgasýnýn kurbanýolduklarýný” iddia etmez mi?

Evet, sayýn Baþkan iyi ki profesör payesine eriþmiþ bir “akil adam”, ya bir de olmasaymýþ?Belirtmeye zerre kadar gerek yok, okumasý yazmasý elbette var ve lütfen gözlüklerini takýp önceþunlarý bir güzel okusun:

Yargýtay Baþsavcýsý Sayýn Nuri Ok Diyor ki;Yargýtay Baþsavcýsý Sayýn Nuri Ok “dinin devleti kullanma arzusunda olduðunu, siyasal Ýslamamacýnda olan kökten dinci akýmlarýn faaliyetlerini yoðunlaþtýrdýðýný belirterek ... bu ortamdatemelleri saðlam da olsa Cumhuriyet tehlike ile karþýlaþacaktýr” uyarýsýnda bulundu.

Evet þöyle diyor sayýn Ok:

“... Bugün Türkiye’mizde en önemli kirliliðin, dini ve onun kutsal deðerleri kullanma üzerineyoðunlaþtýðý görülmektedir. Ssiyasette kullanýlmaktadýr, ticarette kullanýlmaktadýr. Daha dakötüsü din de devleti kullanmak istemekte, bu yönde faaliyet ve etkinliði yoðunlaþtýrmaktadýr.Siyasal Ýslam hedefinde kararlý kökten dinci akýmlarýn tempolarýný yükselttikleri, etkinlik alan-larýný geniþlettiklerini fark etmemek imkânsýzdýr. Bunun için sadece çevremize bakmak veonlarý izlemek yeterli olur.”

Cumhuriyet TehlikedeHer þeyin din açýsýndan deðerlendirilmesinin yapýldýðý, sosyal olgu ve sorunlara dini gerçek-lerle çözüm önerileri sunulmasý eðiliminin oldukça arttýðý bir ortamda, temelleri saðlam atýlsada laik-demokratik cumhuriyetin tehlike ile karþýlaþmayacaðý sanýlmamalýdýr. Hele taassup,baðnazlýk, batýl inanç, cehalet, hurafe, beyin yýkama önlenemiyorsa, tersine gizli ve açýk destekve hoþgörü ile karþýlanýyorsa çaðdaþlýk hedefinde engeller ortaya çýkmýþ demektir.

Örnek; Köþk’te Kur’an EylemiÇaðdaþlýðýn karþýtý irticadýr. Kýsa bir süre önce Çankaya sýrtlarýnda görülen tablo budur ve çokvahimdir. Hepimizi ürperten, endiþeye sevk eden bu noktaya gelinmesinde, belli odaklarýn,Cumhuriyetin kuruluþ felsefesi ve devrimlerine, Atatürkçü düþünceye ve demokratik sistemekarþý mevzi kazanma stratejisi saklanýp olaylara sadece özgürlükler açýsýnda yaklaþýlmasýnýnetkisi olduðu da inkâr edilemez.”

Bu Görüþ de Sayýn Baþkan Ali Bardakoðlu, Askerin...Birinci Ordu Komutaný Org. Sayýn Hurþit Tolon, Çorlu ilçesinde konuþmuþ, ne mi demiþ sayýn AliBardakoðlu, demiþ ki;

“...Atatürk ve Cumhuriyet’i içlerine sindirememiþ olan þeriat yanlýlarý her fýrsatta hilafet özlem-ini dile getiriyor.

Türkiye Cumhuriyet’inin temel niteliklerini ters düz etmeyi kafasýna koymuþ hilafet özlemiiçerisindeki þeriat yanlýlarý kendilerine ‘dur’ diyen kiþi ve kurumlara sistemli bir saldýrýsürdürmektedirler...”

Apaçýk Soruyorum Baþkan, Bunlara Katýlýyor musunuz?“Bunlara ‘dur’ diyen kiþi ve kurumlara sistemli bir saldýrý sürdürülüyor”, diyor sayýn I. OrduKomutaný Tolon. Kiþiler saymakla da kýrmakla da bitmez/tükenmez, amma kurumlar arasýndaAlevi/Bektaþi inançlýlar var mý efendim? “Ýstemlerinin din kavgasýna dönüþeceðini” iddia ettiðinizinançlýlar yani? Yani laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ne büyük bir nimet olduðunu bilenler, ona göredavrananlar, yani efendim bu ülkenin kurtuluþ ve kuruluþunda bayrak olan Gazi Mustafa KemalAtatürk’ün devrim ve ilkelerine sýký sýkýya baðlý, yani hilafet karþýtý, yani þeriat karþýtý, Aleviler mibir din kavgasýna neden olacaklar? Bunu nasýl, nasýl söyleyebildiniz ve ülke bütünlüðü açýsýndangece hulûs-u kâlp ile nasýl, nasýl uyuyabildiniz?

Evet apaçýk soruyorum Diyanet Ýþleri Sayýn Baþkaný Prof. Ali Bardakoðlu, Yargýtay Baþsavcýsýsayýn Nuri Ok’un, I. Ordu Komutaný sayýn Org. Hurþit Tolon’un sözlerine karþý ne diyorsunuz?Katýlýyor musunuz? Yoksa bu sözlerin, bu görüþlerin de bir din kavgasýna dönüþeceði görüþündemisiniz? Allah’ýn izni, Peygamberin kavli ve dergi sahip ve sorumlularýnýn katkýlarýyla sütunlarzat-ý ailelerinize açýktýr, adres ve iletiþim için telefon/faks dergide vardýr.

Yanýtlar, “hayýrlara vesile olur” inþallah... adý güzel sayýn baþkan

Çaðdaþlýðýn Karþýtý ÝrticadýrFikret Otyam

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:09 Page 2

Page 3: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

3Temmuz 2005

SERÇESME¸

Selçuklular döneminde, göçebe aþiret örgütlenmesinin/deðerlerininçözülmesi ve aristokrasinin toprak üzerinde egemenlik kurmasý,kimi büyük toplumsal patlamalarla gerçekleþebildi. Silahtan

arýndýrýlýp uyruk durumunda baðýmlý köylüler haline getirilmeyeçalýþýlan Türkmenler, kendileri için uygun bir fýrsatý yakaladýklarý andagörece yoðun eylemlere giriþtiler; zaman zaman topluca direndiler. Heryýl devlete ödedikleri toplu verginin sürekli artmasý karþýsýnda dayanýl-maz yaþam koþullarýna itilen Oðuz kökenli Türkmenler, bir yandanyaþanan toplumsal haksýzlýða, eþitsizliðe baþkaldýrýrken, diðer yandanAsya içlerinden taþýyýp getirdikleri paylaþmacý/ dayanýþmacý insanlýkdeðerlerini, Anadolu topraðýnda yeþeren ve Arap Yarýmadasý’ndankopup gelen muhalefet deðerleriyle buluþturma, isyanlarýna düþünsel biryapý oluþturma yoluna gittiler. Bu kanalda yapýlanan ve þekillenen Bâtýnibaþkaldýrý karþýsýnda paniðe kapýlan Selçuklu aristokrasisi, egemenlik-lerini yaymak ve pekiþtirmek için, Þeriatçý Ýslam’a sarýldý.

Sürece koþut olarak, baðýmlý köylülüðün üzerindeki sömürü vebaskýnýn netleþmesi anlamýnda feodalleþme, devletin daha pahalý birdevlet haline gelmesi, yani egemen sýnýfýn kalabalýklaþmasý, yönetim vesaray giderlerinin sürekli artmasý ve halka aðýr vergiler getirilmesiyle elele yürüdü. Bu koþullarda bâtini baþkaldýrý, köylüler, göçebeler ve yok-sul zanaatkârlar arasýnda büyük taraftar buldu.

XIII. yüzyýl’ýn baþlarýnda dayatýlan feodalleþmeye karþý, kendiiçlerinde bir çýkar çeliþkisi olmasýna karþýn yerleþik tarým zeminindekiüretici köylüler ile otlatýcýlýk (hayvancýlýk) zeminindeki göçebeler,toplumsal eþitliði saðlama ortak paydasýnda birleþtiler. Selçuklu egemensýnýfý içindeki parçalanmalardan, bunun doðal bir uzantýsý olan merkeziotoritenin zaafa düþmesinden de yararlanarak XIII.yüzyýl’ýn ikinciçeyreðinde arka arkaya baþkaldýrdýlar. Bu isyanlarýn ilki ve en önemlisiBabai ayaklanmasýdýr. Baba Ýshak’ýn önderliðinde kurulu düzenebaþkaldýran Babailer, Selçuklu ordularýný bozguna uðratarak Malatya,Tokat ve Amasya yörelerini ele geçirdiler. Sonunda bu isyan devþirmehassa birliklerinden ve ücretli Frank þövalyelerinden oluþturulan büyükbir orduyla zorlukla bastýrýlabildi.

Babai ayaklanmasýnýn hemen ardýndan Anadolu, Moðol istilasýnauðradý. Selçuklu merkezi otoritesi hemen hemen tümüyle daðýldý.Yerleþik tarým temelinde geniþleyen üretimin sürdürülmesi olanaklarýnýkorumak/yaratmak yerine, vergileri artýrmak yoluna giden talancý Moðolsistemi, özellikle göçebe/yarý-göçebe Türkmenlerin yoðun olarakyaþadýðý uç bölgelerinde yeni isyan tohumlarýnýn atýlmasýna yol açtý.

Anadolu’da Beliren IþýkBizim nazarýmýzda kadýn-erkek farký yok

Noksanlýk, eksiklik senin görüþlerinde(Hacý Bektaþ Veli)

Yönetimsel ve düþünsel birliðin ortadan kalktýðý; sömürüye vebaskýya dayalý toplumsal gerginlikten kaynaklanan isyanlarýnarka arkaya “patladýðý” böylesi bir dönemde; genç yaþýnda

Horasan’dan kopup gelen, Baba Ýshak’tan el alan, onun ýþýðýndayürüyen, onun katledilmesinden sonra Sulucakarahöyük’e yerleþen HacýBektaþ Veli, Anadolu’da bir ýþýk olarak belirdi.

Selçuklu yönetimini sarsan Moðol saldýrýlarý, güneyden gelenAraplaþtýrýcý inanç akýmlarý, toplumsal mutluluðu doðrudan çalýþmada,üretimde deðil de kýlýçlarýn ucunda arayan egemen yargý, Anadoluinsanýný kaygýlý bir ortamýn içine itti. Ýran’dan gelen tasavvuf akýmýdeðiþik yorumlara uðradý; bu yorumlar, birbirleriyle uzlaþmaz tarikat-larýn doðmasýna yol açtý. Yasakçý, baskýcý, sýnýrlandýrýcý, ürkütücü birtutumu benimseyen; yaþamýn tüm girinti çýkýntýlarýna girmeye çalýþan;

bireyi belli-deðiþmez görevlerin tutsaðý durumuna sokan Þeriatçý Ýslam-lýðýn egemen olduðu kentlerde, Sünnilik adýna “sosyal barýþ” önerenmezhep ve ideolojiler þekillenirken; yerleþik tarým ve otlatýcýlýktemelinde üretici köylüler ve göçerler Þeriatçý Ýslamlýða karþý, toplumsaleþitliðin saðlanmasý adýna bâtini mezhep ve ideolojiler altýnda toplamayabaþladý. Bu tutumlarýn kurumsallaþmasý sürecinde tüketici ve varlýklýkesimlerde yaygýnlýk kazanan, giderek meþru sultanlarýna isyan edenTürkmenlerin büyük bir günah iþlediðini, öldürülmeye müstahak asilerolduklarýný, merhamet edilmeyerek tümünün kýlýçtan geçirilmeleriningerektiðini savunan Mevlevilik kentlerde örgütlenirken, Þeriatçý Ýslam-lýðý ideoloji edinen Selçuklu egemeniyle tam bir hesaplaþmaya girenBektaþilik, toplumsal haksýzlýða duyarlý kýrsal kesimde hýzla yaygýnlaþtý.

Bu kapýþmadan, tüm Sünni baský ve kuþatýlmýþlýða karþýn Anadoluinsanýnýn sesi Bektaþilik yengiyle çýktý ve bugünlere taþýndý.

Hünkâr’ýn ÖzgeçmiþiHýrslar, kinler yok olur aþkla meydanýmýzda

Arslanlar, ceylanlar dosttur kucaðýmýzda(Hacý Bektaþ Veli)

Hacý Bektaþ Veli’nin yaþamýna iliþkin ayrýntýlý bilgilere sahipdeðiliz. Anlatýlanlar daha çok söylencelerle süslenmiþ bilgilerdir.Elimizde bulunan yazýlý kaynaklardan edindiðimiz bilgilere göre

Hacý Bektaþ Veli l209’da Horasan’da doðdu; l27l’de bugün Kýrþehir ilinebaðlý Hacýbektaþ’ta (Sulucakarahöyük) Hakk’a yürüdü.

Yazýlý kaynaklardan öðrendiðimize göre Bektaþ gençliðinde,Horasan’da Ahmet Yesevi’nin kurduðu “Yesevilik” adlý inanç kurumunabaðlanmýþ ve bir Yesevi derviþi olmuþtur. Bektaþ’ýn bu ilk dönemineiliþkin kaynaklarda daha fazla bilgi yok. Ahmet Eflaki, “ÂriflerinMenkýbeleri” adlý yapýtýnda Hacý Bektaþ Veli için þu bilgileri veriyor:“Hacý Bektaþ’ýn gönül bilgisiyle dolu bir iç evreni vardý, ancak þeriatauygun deðildi.”

Hacý Bektaþ’la ayný dönemde yaþamýþ, O’nu görmüþ, tanýmýþ bir yak-laþýmla verilen bu bilgiler gerçekten birinci elden mi? Yoksa sonradanedilen bilgiler mi? sorularýný yanýtlamaya çalýþalým.

Ahmet Eflaki’nin verdiði bilgilerden öncelikle þunu öðreniyoruz.Hacý Bektaþ Veli, þeriata uygun bir kimlik olmadýðýna göre, ÞeriatçýÝslam’a karþý bir kimliktir. Diðer taraftan Eflaki l360’ta Hakk’ayürümüþtür; Âriflerin Menkýbeleri adlý yapýtýný ise Mevlana’nýn torunuUlu Ârif Çelebi’nin buyruðu üzerine yazmaya baþlamýþ ve l353’te bitir-miþtir. Görüldüðü gibi Eflaki, Hacý Bektaþ Veli’den 90 yýl sonra Hakk’ayürümüþtür. Demek ki Hacý Bektaþ’a iliþkin verilen bilgiler Eflaki’yesözel kanaldan, kulak yoluyla gelmiþtir.

Hünkârýmýzý TanýyalýmEsat Korkmaz

“Er ol erlerle yaþa; erenlere, iyilere karýþ;onlarla görüþ, konuþ, seviþ;

ara-bul kendine gel, kendini bil;kendinden baþkalarýný kendinde gör;

... eline, diline, beline, iþine, eþine, aþýna sahip ol.Haksýzlýða baþ eðenler, korkaklar bizden deðildir...”

Hacý Bektaþ Veli

‘Devamý 4. Sayfada)

Fikret Otyam, “Hünkarým Hacý Bektaþ Veli” Tuval üzerine yaðlýboya 110x100 cm.

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 3

Page 4: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

4 Sayý 12

SERÇESME¸

Eflaki’nin yapýtý dýþýnda Hacý Bektaþ Veli’ye iliþkin bilgi veren diðerkaynaklar ise çok daha sonralarý yazýlmýþ; birbirinden aktarmalarla yeti-nen; önce yazýlan sonra yazýlanýn kaynaðý durumunda olan yapýtlardýr.Bu kaynaklarýn hemen hemen tümü Hacý Bektaþ Veli’nin nesnelyaþamýný, nesnel kimliðini deðil de söylenceleþen yaþamýný, kimliðinikonu edinmiþtir. Halkýn özlemine, dileðine göre biçimlenmiþ ve HacýBektaþ’a verilen bireysel/toplumsal misyona göre kurgulanmýþ olan buyapýtlar, bilimselliðin ve nesnelliðin sýnýrlarý dýþýnda, gönül meþrebineuygun olarak bilgi verdiðinden, dilleri bilim dili deðil, söylence diliydi.

Osmanlý kaynaklarýna gelince; bu kaynaklar Hacý Bektaþ Velikonusunda ayrýntýya girmekten kaçýnmýþ görünür; olaylarýn gerçeknedenlerini görmekten/ göstermekten uzak durur.

Kaynaklarda Hacý Bektaþ Veli ile ilgili olarak anlatýlanlarýn ortakpaydasýna gelince; Hacý Bektaþ Veli, Horasan’dan Anadolu’ya gelmiþtir.l240’ta Selçuklulara karþý ayaklandýðý için öldürülen Baba Ýshak’ýntoplantýlarýna katýlmýþ, O’na baðlanmýþtýr. Horasan’dan bir “Yesevi”derviþi olarak Anadolu’ya gelen genç Bektaþ, Baba Ýshak’la tanýþtýktansonra, yeni bir düþünce ortamýna girmiþtir. Adýna düzenlenen“Vilâyetname”de birçok yer gezdiðini, dolaþtýðýný, sonra dergâhýnýSulucakarahöyük’te kurduðunu anlatan bölümler vardýr. Hacý BektaþVeli’nin Anadolu’ya geliþini Vilâyetname’den izleyelim:(*)

Hacý Bektaþ Veli Anadolu’da

“Hünkâr Hacý Bektaþ Veli, Rum ülkesine yaklaþýnca, gayb âlemindenRum erenlerine; ‘Selamlar sizin üzerinize olsun Rumdaki erenler vekardeþler’, diyerek selam verdi. Bu sýrada Rum ülkesinde, 57 bineren sohbet meydanýndaydý; Karaca Ahmet de gözcü idi.

Hünkâr’ýn selamý, Fatýma bacý’ya malum oldu. Bu kadýn,Sivrihisar’da Seyit Nurettin’in kýzýydý; henüz evlenmemiþti; sohbetmeydanýndaki erenlere yemek piþirmekte idi. Karaca Ahmet ise SeyitNurettin’in müridiydi. Fatýma Bacý ayaða kalkýp Hünkâr’ýn gelmek-te olduðu yöne döndü; elini göðsüne koydu ve üç kez ‘selamýnýaldým’ dedi, yerine oturdu.

Sohbet meydanýndakiler bu durumu görünce, ‘Kimin selamýný aldýn’,dediler. Fatýma Bacý, ‘Rum ülkesine bir er geliyor, siz erenlere selamverdi; onun selamýný aldým’, dedi. Erenler, Sözünü ettiðin er neredengeliyor?’ diye sordu. Fatýma Bacý, ‘Kendisi Horasan erenlerinden,fakat þu anda Beyt-Allah tarafýndan geliyor’, diye yanýtladý.

Erenler, ‘Ne yapalým ki o Rum ülkesine giremesin; Rum ülkesine gir-erse ülkeyi alýr, halký kendisine muhip eder; artýk Rum’da bize yerkalmaz. Bir þey yapalým. Rum ülkesine sokmayalým’, diye tartýþmayabaþladýlar. Kimisi, ‘Kanat kanata verelim; arþ altýnda Sidre’ye deðinyolu keselim; Rum’a giremesin’, dedi. Sonunda tümü bu önlemiuygun buldu; vilâyet kanatlarýný birbirine çatarak yol baðladýlar.

Hacý Bektaþ Veli, Rum sýnýrýna yaklaþýnca yolun tutulmuþ olduðunugördü; ‘Allah’ýn adýyla, Allah için’, diyerek vilâyetle sýçradý; uluarþýn tavanýna yetiþti. Melekler Hünkâr’ý, elifi tacýyla karþýladýlar;‘Merhaba, safa geldin ey Peygamber’in evladý Hacý Bektaþ Veli’,dediler.

Hünkâr bir güvercin donuna girdi ve oradan uçarak doðrucaSulucakarahöyük’e indi; bir taþýn üstüne kondu; mübarek ayaklarýhamura gömülür gibi taþa gömüldü. O an Rum erenlerine bir korkudüþtü; o erin girdiðini anladýlar, ‘yolunu baðlayamadýk’, dediler.Karaca Ahmet’e ‘Sen Rum ülkesinin gözcüsüsün, bak bakalým ülkeyegirmiþ mi?’, diye sordular. Karaca Ahmet, bir süre murakabeyevardý; sonra baþýný kaldýrdý ve ‘Rum ülkesini baþtan baþa taradým;her yaratýk eþiyle oturmakta; yalnýz Sulucakarahöyük’te bir er var,bir baþýna oturuyor; onu görünce içime bir dehþet düþtü; olsa olsaodur’, dedi.

Rum erenleri, ‘Birisi doðan donuna girse de gidip onu avlasa’, diy-erek tartýþma açtý. Ýçlerinde, Beyazit Sultan’ýn halifelerinden HacýDoðrul adýnda birisi vardý; Irak’tan Rum ülkesine gelmiþti. Ayaðakalkýp, ‘Ýzninizle’, dedi ‘ben gideyim’. Hemen doðan donunabürünüp uçtu; Sulucakarahöyük’te bir taþ üstünde bir güvercinolduðunu gördü; olanca heybetiyle süzülüp üstüne inerken; HacýBektaþ insan donuna büründü; elini uzatýp doðaný tuttu; öylesine sýktýki Hacý Doðrul’un aklý baþýndan gitti.

Elinden býrakýnca bir zaman yattý; aklý baþýna gelince kalktý;Hünkâr’ýn yanýbaþýnda duruyordu. Hemen ayaða kalktý peymançeyedurdu, özür diledi. Sonra Hünkâr’ýn eline, ayaðýna kapandý, ‘Kem

bizden, kerem sizden’, dedi. Hünkâr, ‘Ey Doðrul, er erin üzerineböyle gelmez; siz bize zalim donunda geldiniz; biz ise size, mazlumdonunda; eðer güvercinden daha mazlum bir yaratýk bulsaydýk, onundonuna girer gelirdik’, dedi. Ve kisvesini tekbirleyip baþýna giydirdi.Hacý Doðrul, ‘Hünkâr’ým, bizden ve soyumuzdan ne kadar diþi veerkek varsa tümü, size ve size uyanlara adaðýmýz olsun’, dedi.

Hacý Bektaþ, ‘Hacý Doðrul’, dedi, ‘þimdi dön, geldiðin meydana varve erenlere gördüðünü anlat; tümüne selam söyle; onlarý burayaçaðýr; birlikte yanýma gelin’, dedi. Hacý Doðrul, kalkýp Rum eren-lerinin yanýna vardý; durumu anlattý ve Hünkâr’ýn davetini iletti.

57 bin Rum ereni, ‘Ne diye ayaðýna gidecekmiþiz’, dediler ve Hün-kâr’ýn davetine uymadýlar. Herkes yerli yerine gitti. Bu durum, HacýBektaþ’a malum oldu. Oturduðu yerden bir kez üfürdü; tüm Rumerenlerinin çeraðlarý dinlendi; üç gün, baþka bir anlatýma göre kýrkgün, çeraðlarýný uyaramadýlar. Ayný zamanda parmaðýyla iþaret etti;erenlerin altlarýndan seccadeleri kayboldu. Çaresiz, bir yerdetoplanýp Hünkâr’ýn yanýna gitmeyi kararlaþtýrdýlar. Huzura varýp elöptüler, seccadelerinin, kendi topluluklarýnda nasýl serilmiþse aynýdüzene göre Hünkâr’ýn huzurunda serilmiþ olduðunu gördüler. Herbiri kendi seccadesinde oturdu; özür dileyerek konuþmaya baþladýlar.

Hünkâr’dan soyunu, mürþidini, kimden nasip aldýðýný, neredengeldiðini sordular. Hünkâr kendisini, ‘Horasan erenlerindenim.Muhammet soyundaným. Türkistan’dan geliyorum; Ýbrahim Sanidiye tanýnan Seyit Muhammet’in oðluyum. Seyit Muhammet, ÝbrahimMucap oðludur; onun babasý da Musa Kâzým’dýr. Mürþidim, 99 binTürkistan pirinin piri Hace Ahmet Yesevi’dir. Meþrebim, Muhammet-Ali’dendir; nasibim Tanrý’dan’, diye tanýttý.

Hünkâr sözlerini bitirince erenler, delil istedi. Hünkâr, AhmetYesevi’nin verdiði icazetnameyi çýkarmak isterken; gökyüzündenduman gibi bir þeyin indiðini gördüler; süzüle süzüle Hünkâr’ýnönüne geldi; bu bir fermandý. Yeþil sayfa üstüne beyaz bir yazý ilebesmeleden sonra icazeti yazýlýydý.

Okuyup ikna oldular; hiçbir þüpheleri kalmadý. Kalkýp birer birerHünkâr’ýn önüne geldiler; tekbirleyip tevella telkin etti. Böylece Rumülkesine tevellayý, Hünkâr getirmiþ oldu.

Rum erenlerinden her biri Hünkâr’a, onar mürit verdi; ve Hünkâr’aýhtýrýmcý adýný verdiler. Hünkâr, ‘Bütün tavlalardan boþanan bizimtavlamýzda eðlensin; fakat bizim tavlamýzdan boþanana eðlenecekyer, kaþýnacak týrnak bile bulunmasýn’, dedi.

Rum erenleri, makamlarýna gitmek için izin istedi. Hünkâr, her birinenasip verdi. Karaca Ahmet’e, ‘Sultan Hace ahmet Yesevi, bize bir devvermiþti; o günden bugüne bize hizmet eder; onu sana armaðanverdik; artýk size hizmet etsin; Hakk’a yürüdükten sonra damezarýnýzý beklesin’, dedi. erenler izin alýp makamlarýna gittiler.”

Hünkâr Sulucakarahöyük’te

“Çepni Boyu’nun ulularýndan Yunus Mukri adýnda birisi vardý; bil-gin, üstün, olgun ve hafýz idi. Bir gün boyundan ayrýlýp Karahöyükyakýnlarýndaki Mikâil’e yerleþti; bir süre sonra buradan da ayrýldý;daha yukarýda kalan Kayý denen yere geldi; Kayý ile Karahöyük arasýiki mil kadardý.

Karahöyük’ü, Sultan Alaettin’in Yunt-Bende’si bayýndýr etmiþti.Çepni Boyu’nun ulularýndan Gevherveþ, üç komþusuyla Yunt-Bende’yi Sulucakarahöyük’e getirmiþti; Yunt-Bende, Sulucakarahö-yük’te Hakk’a yürüdü, orada sýrlandý.

O zamanlar çevrede, bilgin olarak yalnýzca Yunus Mukri kalmýþtý.Yunus Mukri bir iþ için evinden ayrýldýðýnda, Gevherveþ’in yakýn-larýndan biri Hakk’a yürüdü; ölü üç gün sýrlanamadý; sonunda YunusMukri geldi de ölü sýrlanabildi. Bunun üzerine Gevherveþ, YunusMukri’ye yalvardý, ‘Bizler, siz olmadan bir iþ yapamýyoruz; lütfet deburada bizimle otur’, dedi.

Yunus Mukri bu öneri üzerine Konya’ya gitti; Sultan’a kendini tanýt-tý ve Sulucakarahöyük’ü kendisine yurt olarak vermesini diledi. Sul-tan Alaettin Sulucakarahöyük’ü, Yunus Mukri’ye yurt olarak verdi;Yunus Mukri, beratýný alýp köye geldi ve yerleþti; bir süre sonra daHakk’a yürüdü.

Yunus Mukri’nin Ýbrahim, Süleyman, Saru ve Ýdris adlarýnda dörtoðlu vardý. Ýdris babasý gibi bilgin ve üstün biriydi; Saru da eðitimgörmüþtü ancak diðer ikisi okuma-yazma bilmezdi.

‘Baþtarafý 3, Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 4

Page 5: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

5Temmuz 2005

SERÇESME¸

Ýdris’in ahiret hatunu bir karýsý vardý; ona Kutlu Melek derlerdi;herkes sevip sayar, Kadýncýk diye seslenirdi.

Yunus Mukri’nin Hakk’a yürümesinden sonra oðullarý, evlerini bark-larýný toplayýp Kayý’dan Sulucakarahöyük’e göç ettiler.

Bir gece Kadýncýk korkuyla uyandý. Ýdris nedenini sorunca Kadýncýk,“Tuhaf bir rüya gördüm; sen bilgin bir kiþisin, yorumlar mýsýn?”,dedi. Ýdris, nasýl bir rüya gördüðünü sorunca Kadýncýk anlatmayabaþladý:

‘Ondört gecelik dolunay, eteðimden koynuma girdi. Yakamdan çýk-mak istedi; yakamý tuttum. Yenimden çýkmak istedi; yenimi tuttum.Bu kez eteðimden çýkmak istedi; oturdum, yere kapandým; derkenkorkuyla uyandým.’ Ýdris, ‘Kadýncýk, Güneþ peygamberdir, Ay eren;senden bir çocuk dünyaya gelecek ve o erenlerden biri olacak’, dedi.O güne dek Kadýncýk’ýn hiç çocuðu olmamýþtý.

Bu rüyanýn üzerinden epeyce zaman geçti. Bir gün Kadýncýk kimikadýnlarla birlikte kaynak baþýna çamaþýr yýkamaya gitmiþti. O sýra-da karþýdan baþýnda kýzýl tacý, elinde Arabistan kerrakesi Hacý Bektaþçýkageldi. Çamaþýr yýkamakta olan kadýnlara, ‘Bacýlar, karným aç,Tanrý rýzasý için yiyecek bir þeyiniz varsa verseniz’, dedi. Kadýnlar,‘Derviþ burada yemek ne gezer ki sana verelim’, dediler. Ama Kadýn-cýk hemen kalkýp koþtu; evine vardý; bir parça ekmeðe yað koydu,getirip Hünkâr’a verdi. Hacý Bektaþ, ‘Artsýn eksilmesin, taþsýn dökül-mesin’ dedi ve kalkýp doðruca Sulucakarahöyük dergâhýna vardý.

O günden bugüne o dergâhýn damýný, duvarýný yenilemediler; olduðugibi durur.

Akþam oldu; köylüler dergâhta toplandýlar, ibadet ettiler, sonra daðýl-dýlar. Yatsý oldu; köylüler yine geldi; ibadetlerini yapýp evlerine gittil-er. Bir Tanrý’nýn kulu çýkýp da Hünkâr’a, ‘Kimsin, nesin’ demedi.

Kadýncýk çamaþýra gidince Ýdris’in anasý, ‘Bari yemeði ben piþirey-im’, dedi. Yemeði ocaða koydu; yað almak için küpü açtý. Bir de negörsün? Küp aðzýna kadar yaðla dolu. Kadýncýk çamaþýrdan dönünceÝdris’in anasý, ‘Gelin yaðý nereden aldýn da küpü yaðla doldurdun?’dedi. Kadýncýk, ‘Ben yað almadým. Yalnýz çamaþýr yýkarken birderviþ gelmiþ, yemek istemiþti. Ben de bir koþu eve gelip biraz ekmekyað aldým; götürüp ona verdim; olsa olsa onun duasý bereketi ile küpdolmuþtur’, dedi. Ýdris gelince durumu ona anlattýlar. O, ‘Bu derviþ,dergâhta gördüðümüz derviþ olmalý; ne yazýk ki biz ona hizmetedemedik’, dedi.

Yatýp uyudular. Gece yarýsý Ýdris korkuyla uyandý. Kalkýp giysilerinigiydi, abdestini aldý, sabaha deðin ibadet etti. Sabahleyin dergâhagelince, pencerelerinden aydýnlýk yayýldýðýný gördü, ‘Dergâhta çeraðyakmamýþtýk. Bu ýþýk da neyin nesidir’ diye þaþýrdý. Yaklaþtýðýnda,mihrabýn sol köþesinde, ibadet ederken aðzýndan nur çýkan, baþýnýnüstünde nurdan bir kandil yanan azizi gördü.

Koþarak eve geldi; Kadýncýk da abdest alýyordu. Ýdris, ‘Kadýncýk ogördüðün düþ zuhur etti; o er, Dergâh’a gelen derviþten baþkasý ola-maz’, dedi ve gördüklerini bir bir anlattý. Kadýncýk, þükür secdesinekapandý. Sonra kalkýp Dergâh’a geldiler. Kadýncýk, ‘Sen erkeksin,önce sen gir’, dedi. Ýdris ise ‘Olmaz’, dedi, ‘önce sen gir; çünkü onuönce sen gördün’.

Kadýncýk önde, Ýdris arkada besmele çekip içeri girdiler. Hacý Bektaþ,tahiyyata oturmuþtu. Huzuruna varýp elini, dizini öptüler, sonra geriçekilip durdular. Hünkâr ‘Niye geldiniz, ne istiyorsunuz?’, dedi.Kadýncýk ile Ýdris, ‘Sultaným’, dediler ‘sizi kulunuzun evine davetegeldik, umarýz kabul edersiniz; ayaðýnýzý basar, bizi þereflendirir,bize himmet edersiniz’. Hünkâr, ‘Þimdilik burada ibadete niyetlendik.Onun için bir yere gidemeyiz’ dedi. Çok ýsrar ettilerse de razý olmadý.Kadýncýk çaresiz eve döndü. Hazýrda ne varsa bir sofraya koyupHünkâr’a götürdü, ‘Hiç olmazsa lütfedin yiyin de bize hayýr duasýedin’, dedi. Hünkâr, yemeði de yemedi.

Dergâh’ta bir erbain çýkardýktan sonra Arafat Daðý’ndaki Çilehane’yeçýktý. Karanlýk bir maðara olan Çilehane’nin önündeki bir yeri,mübarek parmaðýyla dürttü; o anda oradan güzelim bir su fýþkýrdý. Osuya zemzem suyu derler. Hünkâr’ý ziyarete gelenler kutsanmak içino suyla yýkanýrlar. Kadýncýk’la Ýdris, ‘Hünkâr, Çilehane’de erbainçýkarýr gider de ondan mahrum kalýrýz. Yarýn gidip niyaz edelim,eline ayaðýna düþüp yalvaralým; bakarsýn bize himmet eder demübarek ayaðýný evimize basar’, diye düþündüler.

Ertesi gün ikisi de Arafat Daðý’na Çilehane’ye çýktý. Hacý Bektaþ’ýnelini öpüp, ayaðýna yüz sürdüler; ‘Lutfedin Erenler Þahý, mübarek

ayaðýnýz, kullarýnýzýn evine bassýn; erenlerin iþi murat vermektir,kerem etmektir’, dediler. Hünkâr, ‘Bizim yükümüz aðýrdýr, zahmetçekersiniz. Sevicilerimiz, âþýklarýmýz, muhiplerimiz çoktur; ziyare-timize gelirler, size zahmet olur’, dedi. Ýdris’le Kadýncýk. ‘Tanrý izinverirse koyundan, sýðýrdan, maldan, rýzýktan neyimiz varsa aþkýn içinharcarýz. Eðer bir þeyimiz kalmazsa derviþlik zenbilini bizeverirsiniz; gider Müslümanlarýn baðýþlarýný toplar; getirir muhip-lerinize, âþýklarýnýza, sevicilerinize harcarýz’, dediler.

Bu sözleri duyan Hacý Bektaþ; kalktý, ayakkabýlarýný giydi. Ýdrisönde, Hünkâr ortada, Kadýncýk arkada yürüyerek, doðruca eve geldil-er. Tenha bir yeri çile yeri seçtiler; bu nedenle erenlerin bir çilehane-si de Kadýncýk’ýn evine yakýndýr. Hünkâr kimi kez Kadýncýk’ýn evin-de, kimi kez de bu çilehanede ibadet ederdi.

Hünkâr bir gün Kadýncýk’ýn evinde ibadet ederken duvar eðildi;yýkýlacak duruma geldi. Bunu gören Kadýncýk, ‘Erenler Þahý, duvareðildi sanki, oradan çekilseniz’, dedi. Hacý Bektaþ o an, mübarekeliyle duvara ‘dur’ iþaretini yaptý; duvar durdu. Kadýncýk, ‘ErenlerÞahý, bu duvar bu haliyle durur mu?’, diye þaþkýnlýðýný belirtti.Hünkâr, ‘Kýyamete kadar durur, yýkýlmaz’, dedi.

Gerçekten de geçen zaman içinde öbür duvarlarýn hepsi yýkýldý, yeni-den yapýldý; bir o duvar hâlâ durur, yýkýlmaz, yýkýlacaðý da yoktur.”

Hacý Bektaþ Veli’nin düþünce evreninde kadýn ve kadýna iliþkinonurlu deðerler kaynaðýný; kadýnlarýn daha özgür, daha saygýdeðerolduðu daha eski bir çaðdan, yani kadýn hukukunun egemen olduðu,sýnýflarýn ve devletin olmadýðý geçmiþ bir toplumdan alýr. Sýnýflý toplum-da ezilen, ötesinde erkek tarafýndan hýrpalanan, kimliksizleþtirilenkadýnýn, gelecekteki kurtuluþuna kaynaklýk eder.

Bu kapsamda Hacý Bektaþ Veli Kadýncýk Ana iliþkisi, Ýslam dinininbaþlangýç yýllarýný aþan bir geleneðin, Anadolu uygarlýðýnýn bir uzantýsýbiçiminde yaþama geçirilmesidir. Ana-Tanrýça geleneðinin yeni birbiçimleniþidir. Vilâyetname’nin ilgili bölümü bakýn neler anlatýyor:

Hacý Bektaþ Kadýncýk Ana

“Kadýncýk’a atasýndan epeyce mal kalmýþtý. Hünkâr,Sulucakarahöyük’e yerleþince tüm malýný, mülkünü erenler yolunaharcadý; her þeyi bitti; sýrtýnda yalnýz bir gömlek kaldý.

Bir gün Horasan tarafýndan bir Kalender topluluðu geldi. Hünkâr,Saru Ýsmail’i Kadýncýk’a gönderdi; ‘Gelen topluluða sofra yaysýn,nimet versin’, dedi. Ýsmail, Hünkâr’ýn buyruðunu iletince Kadýncýk,‘Ýsmail’im, iþte görüyorsun, arkamdaki gömlekten baþka hiçbirþeyim kalmadý’, dedi ve gömleðini çýkardý, tandýrýn içine girdi; ‘Al satbu gömleði, ne ederse onunla yiyecek al, o topluluðu aðýrla’, dedi.

Ýsmail, gömleði sattý; yiyecek aldý, sofra yaydý; yemekler yenipdualar edildi. Kadýncýk’ýn geleneðiydi, konuk olan herkese gelip,‘Safa geldiniz’, derdi. Hünkâr Ýsmail’e, ‘Ýsmail git, Kadýncýk’a söyle,gelip erenlere “Safa geldiniz” desin’ buyurdu. Saru Ýsmail, Hün-kâr’ýn sözünü Kadýncýk’a iletti; Kadýncýk; ‘Görüyorsun ya çýrýlçýp-laðým, tandýr içindeyim’, dedi. Ýsmail, dönüp durumu Hünkâr’abildirdi.

Hünkâr, yanýndaki dolabý besmeleyle açtý; içinden bir bohça çýkardýve Saru Ýsmail’e verdi; ‘Götür, içindeki elbiseyi Kadýncýk giysin;sonra gelsin, Horasan erenlerine “Safa geldiniz”, desin’, dedi.

Kadýncýk elbiseleri giydi. Öylesine aðýrlardý ki böylesini görmemiþti.Kalkýp geldi, erenlere, ‘Safa geldiniz’, dedi. Hünkâr’ýn elini öptü.Hünkâr, ‘Yaklaþ ve eteðini aç’, dedi. Kadýncýk yaklaþýp eteðini açýn-ca Hünkâr, seccadesinin altýna elini soktu ve bir avuç altýný alýpKadýncýk’ýn eteðine koydu; ‘Git harca; eksildikçe gel, iste; bu çeþitþeyler, bu seccadenin altýndan eksik olmaz; önün sonundan gürolsun, dünya malýn eksik olmasýn’, dedi.

Kadýncýk, erenlerin himmetini, duasýný aldý; erenlerin hizmetinigörmeye karar verdi. Bir gün abdest alýrken Hünkâr’ýn burnu kanadý.Kadýncýk’a ‘Bu suyu ayak deðmiyecek bir yere dök’, dedi. Kadýncýkleðeni alýp götürürken, ‘Þimdiye kadar o tertemiz suyu içerdim, bunune diye dökeyim; bunda bir hayýr var, tiksinmeden bunu da içeyim’,diye düþündü ve leðeni kaldýrýp içti; boþ leðeni tekrar Hünkâr’ýnönüne getirdi.

Bu durum Hünkâr’a malum oldu. Kadýncýk’ýn yüzüne baktý,‘Kadýncýk, bu suyu içtin mi?’, dedi. Kadýncýk, ‘Erenlere ne malumdeðil ki; erenlerden artanýn bir yudumunu bile dökecek yer bula-

‘Devamý 6,. Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 5

Page 6: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

6 Sayý 12

SERÇESME¸

madým; ancak, karnýmý buldum’, diye cevapladý. Hünkâr, ‘Kadýncýk,bizden umduðun nasibi aldýn; senden, adýmýzla iki oðlumuz gelecek;onlar, yurdumuzun oðlu olacak; halkýmýzýn yetmiþ yaþýndakilerionlarýn yedi yaþýnda olanlarýnýn elini öpsünler. Dünya bozulsa dasýrtlarý yere gelmesin, hiç zahmet görmesinler’, dedi.

Kadýncýk’ýn üç oðlu oldu; bunlardan biri Hünkâr’ýn saðlýðýnda öldü,ikisi kaldý; onlarýn soyu sürdü. Bir süre sonra Kadýncýk, yine gebekaldý; Hünkâr, ‘Umudumun atasý Habib’im gelecek’, dedi. Kadýncýkbir oðul doðurdu; Hünkâr’a haber verdiler; ‘Umudun atasýHabib’imdir’, deyince adýný, Habip koydular.

Aradan zaman geçti, Kadýncýk yine gebe kaldý; zamaný geldi bir oðluoldu. Saru Ýsmail, Hünkâr’ýn huzuruna, el baðladý. Hünkâr ‘Ýsmail’im,gönlündekini dile getir’, deyince ‘Sultaným, Kadýncýk’ýn bir oðluoldu’, dedi. Hünkâr, ‘Mahmut’tur’, dedi; adýný Mahmut koydular.

Derken Kadýncýk’ýn bir oðlu daha oldu. Ýsmail, haber verdiðindeHünkâr, ‘Þimdi kardeþim Hýzýr yanýmdaydý; adý Hýzýr Lale olsun’,dedi ve ‘Hýzýr Lalem gelmiþ, Lalem çiçeði gelmiþ’, diyerek onu sevdi.Hünkâr’ýn sözlerini Kadýncýk’a ilettiler; çok sevindi; çocuðun adýnýHýzýr Lale koydular.

Habip büyüdü, olgunlaþtý. Erenler onu, evlendirmek istedi; çevreyekadýnlar saldý; Malya’da varlýklý birinin kýzýný beðendiler ve gelipHünkâr’a haber verdiler. Hünkâr, adamlar göndererek kýzý istedi. Okiþi, ‘Ben ünlü bir insaným, onlardan çok þey isterim; onlarsa yoksulkiþiler, bilmem istediklerimi verebilirler mi ?’, dedi. Hünkâr, bu sözüduyunca, ‘Tanrý ganidir, ne isterlerse istesinler’, diye cevap verdi.

Gittiler, kýzýn babasýna haber verdiler; amacý kýzýný vermemekolduðu için o da çok þey istedi. Adamlar dönüp durumu, Hünkâr’aanlattýlar. Hünkâr, dolabý besmeleyle açtý ve içinden bir torba altýnçýkardý; ‘Gidin bu torbayý o devletliye götürün, masrafa harcasýn’,dedi. Götürüp verdiler; düðün yapýldý; Habip’in o kýzdan bir oðluoldu; adýný Umud koydular.

Mahmut ise cezbeye kapýldý; nefesi güçlü bir er oldu; ne dilesehemencecik yerine gelirdi. Hünkâr’a þikayet ettiler; Hünkâr, ‘Ýkikýlýç, bir kýna sýðmaz; gidin, görün’, dedi.

Gittiklerinde Mahmut’un Hakk’a yürümüþ olduðunu gördüler;kefenleyip namazýný kýldýlar; ardýndan sýrladýlar. Erenlerin nefesiyleyurtoðlu olarak Habip ile Hýzýr Lale kaldý.”

Makalat ve Vilayetname’nin incelenmesinden Hacý Bektaþ Veli’ninnesnel yaþamýný çýkarma, açýklýða kavuþturma olanaðý yoktur. HacýBektaþ Veli’nin yaþamýna iliþkin verilen bilgiler; birer gönül ürünüdür;hiçbir zaman bilimsel bir tarih belgesi deðildir. Bu gönül ürünü bilgiler,Hacý Bektaþ Veli’nin soyunu Hz. Ali’ye dayandýrýr.

Þimdi bu soykütüðünü verelim: Ýmam Ali, Ýmam Hüseyin, ÝmamZeynelabidin, Ýmam Muhammet Bakýr, Ýmam Musa Kazým, Ýmam AliRýza, Ýmam Muhammet Naki, Ýmam Ali Naki, Ýmam Hasan Askeri,Ýmam Muhammet Mehdi, Seyyid Ýbrahim, Seyyid Hasan bin SeyyidÝbrahim, Seyyid Muhammedü’s-Sani, Seyyid Mehdi bin SeyyidMuhammet, Seyyid Musa bin Seyyid Ýshak, Seyyid Ýbrahimü’s-Sani binSeyyid Musa, Seyyid Bektaþ Veli

Verilen soykütüðünde, Hacý Bektaþ Veli’nin bir Türkmen derviþideðil de Ali soyundan gelen, tarikat büyüðü bir Arap olduðu belirtiliyor.Bu kütük son tektanrýcý din Ýslamiyet’in bâtini sorgulama sürecinde,sevilen/sayýlan bir insana yönelik olarak geliþtirilen bir gönül“kütüðü”dür. Bunu hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Hacý Bektaþ Veli ile ilgili olarak verilen tarikat kütükleri de vardýr.Bir örnek vermekle yetinelim: Ýmam Ali, Selman-ý Farisi, Ýmam Cafer-iSadýk, Þeyh Bayezid-i Bistami, Þeyh Ebu’l-Hasanü’l-Herkani, Þeyh EbuAliyü’l-Karmidi, Þeyh Hoca Yusuf Hemedani, Þeyh Hoca AhmedYesevi, Þeyh Lokman Horasani, Pir Seyyid Mehmed Hacý Bektaþ VeliHorasani

Þimdi de Vilayetname’de Hacý Bektaþ Veli’nin soyuyla ilgili olarakanlatýlanlara kulak verelim:

Hünkâr’ýn Soyu

“Tanrý aziz sýrrýný kutlasýn ve onu baðýþlasýn.

Hacý Bektaþ Veli, Ýbrahim Sani diye anýlan Seyit Muhammet’inoðludur. Seyit Muhammet, Musa Sani; Musa Ýbrahim MükerremMucap oðludur. Ýbrahim Mükerrem Mucap, Horasan Sultaný Ali ibn-i Musa Rýza’nýn, ana baba bir küçük kardeþidir; Ali Rýza, Ýbrahim

Mucap, Abbas Kasým ve Hamza, bir anadandýr; analarýnýn adýNecmet Neseviye’dir.

Ýmam Musa Kâzým’ýn otuz dokuz oðlu vardý: Onaltýsý lâkaplý, diðer-leri lâkapsýzdý. Ondokuz kýzý vardý: Yedisi lâkaplý, diðerleri lâkap-sýzdý.

Ýmam Ali Rýza’nýn kardeþi olan Ýbrahim Mucap, Ýmam MusaKâzým’ýn oðludur. Musa Kazým, Ýmam Cafer Sadýk’ýn; Cafer Sadýk,Ýmam Muhammet Bakýr’ýn; Muhammet Bakýr Ýmam Zeynelabi-din’in; Zeynelabidin ise Ýmam Hüseyin’in oðludur.

Ýmam Hüseyin’in babasý Ali Murtaza; anasý, Muhammet Peygam-ber’in kýzý Fatýma; dedesi Muhammet Mustafa’dýr. Görüldüðü gibiHacý Bektaþ Veli, bir seyittir.

Söylenceye göre Ýmam Musa Kazým’ý Baðdat’da; Harun Reþit’inemriyle þehit ettiler; evladý, çevreye daðýldý.

Ali Rýza, Mekke’ye gitti; Ýbrahim Mucap, Ýmam Rýza’dan sonraHorasan’ýn Niþabur kentine gelip yerleþti.

Harun Reþit’in oðlu Memun, Tus kentini kendine merkez yaptý ve‘Gel sana biat edelim’ diyerek Ali Rýza’yý, Mekke’den Horasan’adavet etti; yanýna getirdi. Bir süre sonra Memun, Ýmam Rýza’yýzehirletip þehit etti. Harun Reþit’in ölümünden sonra Baðdat’a gittive halife oldu.

Horasan halký, Ýbrahim Mucap’ý; kendilerine sultan seçti. Ýbrahim’inon oðlu oldu, bunlar; Musa Sani, Ýshak, Davut, Yahya, Harun, Ýbr-ahim, Rýza, Tayyar, Cafer ve Ali Hasan’dýr.

Ýbrahim döneminde Türkistan’da isyan çýktý; Ýbrahim, savaþýp onlarýyendi. Sonunda eceli geldi, ahirete göçtü, Türkistan’ýn Tukan kentinegömüldü.

Horasan halký bu kez, Ýbrahim’in büyük oðlu Musa Sani’yi sultanyapýp tahta geçirdi. Musa Sani, adaletli bir yönetim gösterdi. Hor-asan’ýn ulularýndan birinin, Zeynep adlý kýzýyla evlendi; ancak, uzunzaman geçmesine karþýn ne bir oðlu oldu, ne de bir kýzý. Bu yüzdensultan üzgündü.

Bir gün Zeynep, üzüntülü bir durumda sarayýnda oturmaktaydý. Sara-yýn karþýsýnda güzelim bir pýnar vardý; kýyýsýnda hoþ aðaçlar yetiþ-miþti; çevresi çayýr-çimenlikti. Bu manzaraya dalmýþ öylece durur-ken birden, pýnar baþýna alýmlý bir gencin geldiðini gördü. Genç atýnýbir aðaca baðladý ve abdest aldý.

Zeynep, bu yiðidi görünce üzüntüsünden sýyrýldý; gözü gönlü açýldý;‘Böyle bir er, boþ deðildir’ diyerek hizmetçilerinden birini sorupanlamasý için gönderdi.

Hizmetçi gidip, ‘Kimsin, nereden geliyorsun?’, diye sorunca yiðit;‘Adým Ali Rýza, Muhammet soyundaným, Medine’den geliyorum’,dedi. Hizmetçi, durumu Zeynep Hatun’a bildirince o, hemen kocasý-na haber yolladý; ‘Amcanýzýn oðlu geldi, buyurun’, dedi.

Musa Sani karýsýnýn yanýna gelince Zeynep ona, saray penceresindenAli Rýza’yý gösterdi. Musa Sani, Ali Rýza’nýn yanýna gitti; tanýþtýlar;onu saraya davet etti. Sofra açtýrdý; çeþit çeþit yiyecekler hazýrlattý;‘Oruçluyum’, dediyse de Musa Sani’nin ýsrarýna dayanamayýp oru-cunu bozdu ve birkaç lokma aldý. Zeynep Hatun da þerbet hazýrladýve bir sürahiye koyup gönderdi. Ýmam þerbeti görünce, ‘Aah!’ dedive gözlerinden yaþlar akmaya baþladý; ‘Atamýz Hüseyin Kerbela’dasusuz þehit oldu; biz þerbet içelim, reva mý bu?” diyerek aðzýna aldýðýþerbeti tekrar kaba boþalttý. Sultan Musa Sani, bunu görünce etkilen-di; o da içmedi; kadehi önüne koydu ve aðlamaya baþladý. Ali Rýza,“Ýmam amcamýn oðlu, peki siz niye aðlýyorsunuz?’ diye soruncaMusa Sani; ‘Ya Ýmam’, dedi, ‘ömrüm gelip geçiyor, bir oðul yüzügöremedim, ne oðlum oldu, ne de kýzým; imamlýk postunda oturuyor-sunuz, duanýz kabul olur; Ulu Tanrý, bu kuluna bir oðul baðýþlasýn’.

Ýmam, ellerini kaldýrýp Tanrý’ya dua etti, Tanrý dualarýný kabul etti.

Ýmam gitmek için Musa Sani’den izin istedi; saraydan çýktý, atýnabindi ve uzaklaþtý. Sultan Musa Sani þerbeti karýsýna götürdü; ZeynepHatun þerbeti içmediklerini görünce nedenini sordu. O da durumuanlattý. Bunun üzerine Zeynep Hatun, Ýmam’ýn aðzýna aldýðý þerbetiboþalttýðý kabý aldý ve içindeki þerbeti içti. O gece eriyle buluþtu;gebe kaldý; zamaný gelince bir oðul doðurdu; yüzü ayýn ondördügibiydi.

Sultan Musa Sani, bebeði görünce çok sevindi; fakire fukaraya sada-ka daðýttý; baðýþlarda bulundu. Yediler, içtiler; dualar ettiler. Kimi

‘Baþtarafý 5, Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 6

Page 7: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

7Temmuz 2005

SERÇESME¸

‘Adýný Sevinç koyalým’, dedi; kimi ‘Güvenç’. Sonunda bebeðeMuhammet adýný verdiler; atasý Ýbrahim Mucap’a benzediði içinÝbrahim Sani dediler. Çocuða dadýlar, hizmetçiler atandý; birazbüyüyünce hoca tutulup okutuldu. On dört yaþýna geldiðinde güzel-likte, yiðitlikte, cömertlikte, olgunlukta, huyda eþsiz bir delikanlýoldu.

Bu sýrada Tanrý emri geldi; Sultan Musa Hakk’a yürüdü. Ülkeninbüyükleri toplandý; kutlu bir demde Ýbrahim Sani’yi törenle tahtageçirdiler; Horasan ülkesine sultan yaptýlar. Ýbrahim Sani, Horasanülkesinin her yanýna adalet götürdü.

Bir gün Ýbrahim Sani, avlanmak için yazýya çýktý; dönüþte yolu birpýnara uðradý. Pýnarýn baþýna kýzlar, gelinler toplanmýþlar, çamaþýryýkýyorlardý. Aralarýnda güzellikte eþsiz, bedelsiz bir kýz vardý.Sultan Ýbrahim kýzý görünce gönülden âþýk oldu; sabredemedi;sarayýna gelince anasý Zeynep Hatun’un yanýna vardý; aðlayýp sýzla-maya baþladý. Oðlunun aðlayýp sýzlandýðýný, yüreðini daðladýðýnýgören Zeynep Hatun’un içi yandý; ‘Ciðerimin köþesi, ne diye aðlýyor-sun?’, dedi. Sultan Ýbrahim, ava gittiðini, dönüþte bir pýnarauðradýðýný, orada gördüðü bir kýza âþýk olduðunu bir bir anlattý.

Zeynep Hatun hemen bir hizmetçi gönderdi; kýzýn kim olduðunusorup soruþturdu. Hizmetçi gerekli araþtýrmayý yaptý ve kýzýn,Niþabur kentinde Þeyh Ahmet adlý bir bilginin kýzý olduðunu öðren-di; adý da Hatem idi. Zeynep Hatun, Þeyh Ahmet’e haber gönderdi vekýzý istedi. Þeyh Ahmet çok sevindi; ziyafetler verdi; Hatem’i, SultanÝbrahim’e nikâhladýlar.

Sultan Ýbrahim ile Hatem, yirmi dört yýl evli kaldýlar; ancak ne birkýzlarý oldu ne de bir oðullarý. Bu arada Zeynep Hatun Hakk’ayürüdü. Derken günler, aylar geçti. Bir gün Ýbrahim Sani, ülkeninulularýný, beylerini bir araya topladý. ve onlara, ‘Bunca yýldýr neoðlum oldu, ne de kýzým. Ne yapalým?’ diye sordu. Ulular, beyler; ‘Bukentte ne kadar bilgin, hafýz, derviþ, yoksul varsa tümünü bir yeretoplayalým; büyük bir meclis olsun; hafýzlar -Kuran okusun,derviþler, yoksullar dua etsin, umarýz ki Tanrý dualarýný kabul eder,size bir oðlan verir’ dediler, Sultan Ýbrahim bu öneriyi kabul etti. Heryana adamlar yolladý; ne kadar bilgin, hafýz, derviþ ve yoksul varsatoplandý. Bir hafta Kuran okundu, dualar edildi. Sultan Ýbrahimtoplananlara sýnýrsýz yiyecek, içecek sundu; altýnlar, gümüþler verdi;baðýþlarda bulundu. Sonunda herkes izin alýp yerli yerine gitti.

O gece Sultan Ýbrahim, Hatem Hatun’la buluþtu. Tanrý dualarý kabuletti; Hatem Hatun gebe kaldý; zamaný dolunca bir oðlan doðurdu,yüzü ayýn ondördüne benziyordu. Çok sevindiler; mübarek adýnýBektaþ koydular.”

Tarikat kütüðü baðlamýnda verilen bu soy zincirine göre BektaþilikHz. Ali’den baþlamakta, Ýmam Cafer Sadýk’ýn görüþlerini savunmak-tadýr. Tarikat kütüðü adýyla verilen bu “gönül kütüklerinde” Hacý BektaþVeli’nin Þeyh Lokman Horasani’den el aldýðý, O’nun izini sürdüðü belir-tilir. Kaynaklarla kesin olarak kanýtlanamasa da Lokman Horasani’ninHacý Bektaþ Veli’nin yaþamýnda önemli bir kimlik olduðu anlaþýlýyor.

Gönül ürünü olsa da Vilâyetname’deki açýklamalar bunun kanýtýdurumundadýr:

Hakk’a Yürüdükten Sonra Gösterdiði Keramet

“Þimdi gelelim, Hünkâr’ýn ahirete göçtükten sonra ne keramet gös-terdiðine? Mimar, kubbeyi tamamladýktan sonra oraya tunçtan bir mildökmek istedi. Mili alýp kubbeye çýkardý; tam dikeceði sýrada birdenbire ayaðý sürçtü. Mimar yere düþerken, ‘Tut beni, ya Hacý Bektaþ’,diye baðýrdý; içinden de, ‘Ben kâfirliðimle sana geldim. Ey gerçekeren, beni kurtar, iman edeyim sana’, diye geçirdi. Mimar, sað esenyere ayak bastý.

Derler ki o sýrada mimarýn elinde bir bardak su vardý. Yere ayakbastýðýnda bir de bakar ki bardak yerde, içindeki suyun bir damlasýbile dökülmemiþ. Bu kerameti gören mimar, hemen imana geldi; onutýraþ ettiler, taç tekbirlediler ve adýný da Derviþ Sadýk koydular.

Derviþ Sadýk, altý yýl dergâhta hizmet etti; altý yýl sonra vadesi doldu,ahirete göçeceði vakit, tekke þeyhi olan Hýzýr Lale Cüvan’a; ‘Tuzekmek hakký için lutfet, beni Hünkâr’ýn eþiðinin altýna sýrla. Onuziyarete gelenler benim kabrime basýp içeri girsinler’, diye vasiyetetti. Derviþ Sadýk Hakk’a yürüyünce Hýzýr Lale, onun vasiyetinituttu; onu eþiðin dibine gömdü. Þimdi türbeyi ziyarete gelenler, onunkabrine basýp girerler.

Aradan nice dem-devran geçti. Rum ülkesine Sultan Bayezit padiþaholdu; Muhammet tahtý, onunla bezendi. Bu padiþah nice köprüler,kervansaraylar yaptýrdý. Bu arada altý tane de büyük tekke kurdurdu.Atasý Osman, Hacý Bektaþ Hünkâr’ýn kisvesini giydiði için onun daHünkâr’a çok saygýsý vardý. Hacý Bektaþ türbesini ziyaret edip, vak-fýný artýrdý; kubbenin üstünün kurþunla kaplanmasýný emretti. Allahdevletle ömrünü ziyade etsin.”

SonsözSakýn bir kimsenin gönlünü yýkmaGerçek erenlerin sözünden çýkma

(Hacý Bektaþ Veli)

Ancak bu duygu sürecinin, bu gönül dünyasýnýn gerçek yaþama yönelikhalk katýnda beliren kolektif söylemi/eylemi beslemek, onurlandýrmak,onun gerekliliðini/zorunluluðunu kanýtlamak için kendince bir yöntemiçinde ve gönül meþrebine uygun biçimde soyut olarak kurgulandýðýný,bir kutsanmýþlýk yaratmak üzere inanç olarak öne çýkarýldýðýný hiçbirzaman unutmamak gerekir.

Bu durum gözden kaçýrýlýr da söylencelerden tartýþmaya kapalý,kafalarý kilitleyen, deðiþmez/deðiþtirilemez inanç aðýrlýklý sonuçlarçýkarýlmaya kalkýþýlýrsa her þey tersine döner; düþsel bir geçmiþtenyaþanýlan aný ve geleceði düþsel olarak üretmeye soyunulmuþ olur. Böylebir süreç yaþama geçirilirse; insana doðanýn yazgýsýný ele geçirmeyisavlayan, her þeyi yapýlabilir kýlan söylenceyi, düþ gücünü; insankafasýný zincire vuran baðlardan kurtarmanýn yolu, yöntemi baðlamýndabir felsefi zenginlik, bir gönül geniþliði olarak gören Hacý Bektaþ Velidüþüncesi, iðdiþ edilmiþ olur. Gerçek yaþamda ulaþýlmasý gereken aþa-malara duygu kanalýndan kestirmeler yapmayý saðlayan, somut anýnkonusu oluncaya deðin onu gönüllerde bir özlem olarak yaþatmayýolanaklý kýlan soyut kurgular kafalara “gerçek” deðerler olarak kazýnýr-sa, “karayazgý” çaðý yeni bir yorumla yeniden diriltilmiþ olur.

NOTLAR:(*) (Yayýna Hazýrlayan: Esat Korkmaz); Can yayýnlarý; Ýkinci Baský- Ýstanbul

Fikret Otyam, “Hünkarlý Semah” Tuval üzerine akrilik, 80x100 cm.

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 7

Page 8: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

‘Geleneksel Abdal Musa Sultan Anma Etkinlikleri’ne; þu anki köy muh-tarlýðýný ve köydeki Dernek baþkanlýðýný yürüten Ali Tören’in gelmesi ileberaber, meydana gelen olumsuzluklar nedeniyle katýlmýyorduk. Neydibu olumsuzluklar: Tekke Köyü Muhtarý törenlerde ilk iþ olarak, bu günekadar görülmemiþ bir uygulamaya imza attý. MHP milletvekilini ve geri-ci þahsiyetleri törenlerde konuþturdu. Alevi Bektaþi Kuruluþlarý ile önce-den yapýlan protokollere uymadý. “parayý kim verirse onu konuþturu-rum…” þeklindeki yaklaþýmý ile de; Alevi düþünce ve inancý ile alakalýolmadýðýný, Alevi inancýný/kültürünü önemsemediðini, kendisi içinönemli olanýn “para” olduðunu daha ilk günden ortaya koydu. Çaðrýlankonuklar, panelistler, sanatçýlarýn bazýlarý ve gösterilerde de; Aleviliðinbinlerce yýllýk anlatýmlarý deðil, gericilik-Sünnileþtirme-Þiileþtirme veakçeli iliþkiler ön plana çýktý. Bu nedenle ‘Alevi Bektaþi KuruluþlarýBirliði Derneði’ döneminden itibaren, Elmalý / Tekke Köyde yapýlanlaren üst düzeyde protesto edildi ve törenlere müteakip yýllar katýlýnmadý.

Alevi Bektaþi Federasyonu’nun yapýlan son GYK toplantýsýnda; “YolÖnderlerimiz’in Anma Etkinliklerine katýlmamanýn, buralarý AleviliðiSünnileþtirmek isteyenlerin, gericilerin, baðnazlarýn manevra alaný hali-ne getireceði” tespitinden hareketle: Bundan sonra þartlar ne olursa olsun“Yol Önderlerimizin” mekanlarýna ve bu mekanlarla ilgili inançsal/kül-türel çalýþma ve organizasyonlara sahiplenme ve yanlýþlara müdahale et-me kararý alýnmýþtýr.

Bu baðlamda önümüzdeki ilk büyük anma etkinliði olan “21. AbdalMusa Sultan Anma Etkinliði” için de, Ege ve Batý Akdeniz’deki örgütl-erimizin katýlýmý kararlaþtýrýldý.

15 Mayýs tarihinde Antalya’da “Zorunlu Din Derslerinin Kaldýrýlma-sý” ile ilgili yaptýðýmýz “Batý Akdeniz Bölge Toplantýsý” esnasýnda yakla-þan 21. Abdal Musa Sultan Anma Etkinlikleri hakkýnda da görüþmeleryapmak için Tekke Köyü Muhtarý Ali Tören de davet edildi. Bölge top-lantýsý sonrasý Alevi Bektaþi Federasyonu Genel Sekreteri: Attila Erden,Genel Örgütlenme Sekreteri: Hüseyin Yýldýrým ve Genel Eðitim ve Kül-tür Sekreteri: Tekin Özdil ile Tekeköyü muhtarý ve köyden gelen heyetlegörüþüldü. Muhtara; daha önceki yýllarda yapýlan olumsuzluklar hatýrla-týlýp, ‘bu yýl yapýlacak törenlerin Alevi inancýna/kültürüne hizmet edebil-mesi için neler yapabileceðimizi’ sorduk. ‘Herhangi bir kurum/kuruluþile yaptýðý bir protokol veya antlaþmanýn olup olmadýðýný’ sorduk. Muh-tar “Tören gününün belirlendiðini, bir programlarýnýn olduðunu” söyle-di. ABF Genel Sekreteri Attila Erden, “o zaman programda neler yeralacak? Hangi sanatçýlar gelecek? Konferans veya panellerde kimlerkonuþacak? Konularý ne olacak? Açýlýþta kimler konuþacak? Kýsacasýanma etkinliðinin muhtevasýný bilmeliyiz. Programýn içeriðini bilmedendestek vermemiz olanaklý olamaz” dedi. Muhtar Ali Tören Programýnmuhtevasý hakkýnda bilgi vermeden, “biz arkadaþlarýmýzla bir deðerlen-direlim size bilgi veririz” dedi ve toplantýdan ayrýldýlar. Aslýnda TekkeKöyü Muhtarýnýn Cem Vakfý ile önceden protokol yaptýðý yönünde biz-lere bilgi gelmiþti ama, biz yinede sonucu görelim dedik. kýsa bir süresonra Muhtarlýk Anma etkinliklerinin davetiyelerini ortaya çýkardý ki,(bu davetiye basýldýðýnda var olmayan) Alevi Vakýflar Federasyonu adýaltýnda birkaç vakfýn ismi ile Törenleri düzenleme Komitesi oluþturul-muþ. Bu vakýflardan “Kayseri Hacý Bektaþ Veli ..Vakfý”nýn da ismini gö-rünce, Kayseri’deki Dernek ve Vakýf yöneticilerine telefon ettim. “böylebir organizasyonda var mýsýnýz? Yoksa bilginiz dýþýndamý isminiz yazýl-mýþ?” diye. “Kesinlikle haberlerinin olmadýðýný, isimlerinin açýlmasýnýnkendi bilgileri dýþýnda olduðunu” söylediler. Bu da ; Alevi Vakýflar Fede-rasyonu baþlýðý altýnda toplanan örgütlerin (ki böyle bir federasyonundaha resmi olarak kurulamadýðýný/kurulamadýðýný biliyoruz) bir kýsmýnýnhiç haberi olmadýðýnýn göstergesi idi.

Alevi Bektaþi Kuruluþlarý Birliði Federasyonu’na baðlý Batý AkdenizÞubelerimiz ile 12 Haziran’da Antalya’da son bir toplantý yaptýk veFederasyonun aldýðý kararý nasýl hayata geçireceðimizi konuþtuk.21. Abdal Musa Sultan Anma Etkinliklerine, sadece; katýlýmýn en yüksekolacaðý ve protokol konuþmalarýnýn da yapýlacaðý 25 Haziran Cumartesigünü katýlmayý ve Pazar günü en geç saat onda ayrýlmayý kararlaþtýrdýk.Aldýðýmýz kararý ABF olarak bölgedeki þubelerimize ulaþtýrdýk. Yapaca-ðýmýz organizasyonda iþin yükünü de Antalya þubelerine verdik.

Amfi tiyatro, Cem salonu gibi yerlerin önceden tertip komitesi mari-fetiyle üç gün boyunca kapatýldýðýný bildiðimizden, biz; Abdal MusaTürbesinin avlusunun içinde bir günlük program yapmaya karar verdik.

Görevli gençlerimize giydirilmek üzere önyüzünde “Alevi BektaþiFederasyonu” arka yüzünde “Zorunlu Din Derslerine Hayýr” ve bir kýs-mýnda da “Ýlimden Gidilmeyen Yolun Sonu Karanlýktýr” yazýlý iki yüz ad-et gömlek diktirdik. ABF adýna þubelerimizce kesilecek kurbanlarýn dü-zenli kesimi ve daðýtýmý için Antalya’dan kazan, ocak ve kap hazýrlattýk.

Cem Esnasýnda Çirkin Saldýrý25 Haziran, Cumartesi günü yapacaðýmýz etkinliklerde kullanacaðýmýz“ses cihazlarý”ný en uygun yere kurmalarý için bir gün önceden (24 Ha-ziran günü) ABF’ye baðlý kurumlarýmýzýn Ýzmir ve Antalya þubelerin-den, çoðunluðu gençlerden oluþan on iki kiþi gönderdik. Bu görevlile-rimiz Abdal Musa Türbesinin Bahçesinde daha önceki yýllarda da Cemve gösterilerin yapýldýðý kesime ses cihazlarýný indirip kuruyorlar.Hepsinin de üstünde yukarýda bahsettiðim ön yüzünde “Alevi BektaþiFederasyonu” yazýlý gömlekler mevcut.

Görevlilerin ses cihazlarýný ayarlamalarýndan sonra, kasetten Alevideyiþ ve semah parçalarýný çalmaya baþlýyorlar. Bahçede toplanmýþ halkkalkýp semah dönmeye baþlýyor. Bu arada köy muhtarý Ali Tören ve CemVakfý Yönetim Kurulu Üyesi olduðu söylenen Ertuðrul Aslan görevliarkadaþlarýmýzýn yanýna gelip “bu cihazlarý buradan kaldýrýn, sizlerealternatif program yaptýrmayacaðýz. Bu alanda Cem yapmanýza izin ver-meyeceðiz, Biz bu etkinlikler için masraf ettik. On beþ milyar Türk lirasýverirseniz burada kalýn aksi halde sizi buradan kaldýrýrýz…” diyorlar.Görevli arkadaþlarýmýz Antalya’da bulunan bizlere (ABF Örg. Sekr. Hü-seyin Yýldýrým ve ABF Eðt. ve Kül. Sekr. Tekin Özdil’e) telefonla duru-mu aktardýlar. Biz de “yerlerini terk etmemelerini hemen oraya gelmekiçin yola çýktýðýmýzý” bildirdik. Ve Teke Köyü’ne gitmek için yola çýktýk.

Köy Muhtarý Ali Tören ve Cem Vakfý yöneticisi Ertuðrul Aslan’ýn (veorganizasyonda yer alanlarýn) daha önceden bir kavga çýkarmak içinhazýrlýk yaptýðý, belli sayýda genci hazýrladýklarý görülmekte... AbdalMusa Türbesinin bahçesinde Alevi Bektaþi Federasyonu adýna görevliolan insan sayýsýnýn o anda az olduðunu gören bu kiþiler daha öncedenhazýrladýklarý kýrk beþ, elli kiþilik gençlerden oluþan (muhtarýn çocukla-rýnýn da içinde olduðu) bir gurubu alýp Türbeye doðru geliyorlar. Buarada birkaç saat önce Abdal Musa Türbesinin bahçesinde görev yapangençlerimizin yanýna gelen Alevi Bektaþi Federasyonu MYK üyesiErgül Þanlý (Dede) halkýn yoðun isteði üzerine Cem tutmaktadýr. Semahdönen grup Ergül Þanlý Dede’nin karþýsýnda darda, Gülbank’larý okunur-ken Muhtarýn ve Cem Vakfýndan Ertuðrul Aslanýn yönlendirdiði bu kýrkbeþ, elli kiþilik kendini bilmez grup Abdal Musa Türbesinin avlusundaCem tutan, semah döndüklerinden dolayý darda dedelerinde dua alaninsanlara ve görevlilerimize saldýrýyorlar.

Geçen sene biz olmadýðýmýzdan, bu avluda ve Abdal Musa SultanPirimizin sandukasýnýn bulunduðu iç mekanda Menzil Tarikatýndaninsanlara iki rekat Þeriat namazý kýldýran zihniyet Alevi Bektaþi Federas-yonunun varlýðýndan dolayý bu sene þeriatçý anlayýþla kol kola giremedi.Türk-Ýslam sentezcilerinin cirit atmasý zorlaþtý. Aleviliðin aslýnda nekadar Sünnilikle kardeþ olduðu, Camiye gidip kurtulmamýz gerektiðinianlatamayan ve ýrkçý zihniyetinde propagandasýný yapamayan anlayýþ-larýn temsilcileri varlýðýmýzdan rahatsýz olmuþlardý.

Ama biz bu güruhun Cem yapan insanlara da saldýrabileceklerinidüþünememiþtik. Hata etmiþiz. Alevilikten nasibini almamýþlarýn, Alevi-liði kendi ikballeri olarak görenlerin, Aleviliði Sünnileþtirmek yada Þii-leþtirmek gibi bir misyonu olanlarýn, gerçek yüzlerinin açýða çýkmasý ilehýrçýnlaþacaklarýný, saldýrganlaþacaklarýný bilmeliydik.

Bu utanç tablosundan Teke Köyü halkýnýn haberdar olduðunu veonayladýðýný sanmýyoruz. Muhtarýn ve Cem Vakfý ile beraber hareketeden Vakýflarýn yöneticilerinin utanmazlýðý ve son çýrpýnýþlarýnýn sonucu-dur. Bu olaydan haberdar olacak insanlarýmýzýn; hem Tekke Köyü’ndehem de Abdal Musa Sultan Anma Etkinliklerinde adý geçen Vakýflarýnüyelerinin de olaya seyirci kalmayacaklarýný biliyoruz. Bu kurumlarda

8 Sayý 12

SERÇESME¸

ABDAL MUSA SULTAN ANMA ETKÝNLÝKLERÝ SIRASINDA YAÞANAN OLAYLAR ÜZERÝNEALEVÝ BEKTAÞÝ FEDERASYONU ADINA GENEL EÐÝTÝM VE KÜLTÜR SEKRETERÝ TEKÝN ÖZDÝL’IN

28 HAZÝRAN 2005 TARÝHÝNDE YAPTIÐI YAZILI AÇIKLAMA

Abdal Musa Sultan Anma Etkinlikleri ve Çirkin Saldýrý!

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 8

Page 9: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

9Temmuz 2005

SERÇESME¸

üye olan insanlar: “bir alevinin Cem yapan bir topluluða nasýl saldýrabileceðini” sorgulayacak-lardýr. Köy halký Muhtara, adý geçen Vakýflarýn üyeleri de (Cem Vakfý, Kartal Cem Evi, …) yöne-ticilerine hesap soracaklardýr. Olay esnasýnda direnen ve alaný bu yobaz gruba terk etmeyen görev-lilerimize teþekkür ediyoruz. 21. Abdal Musa Sultan Anma Etkinlikleri organizasyon komitesi ta-rafýndan hazýrlanan bu planlý saldýrý görevlilerimizin direnci ve alanda bulunan halkýn görevlileri-mizi desteklemesi sonucu hedefine ulaþamamýþ, silahlarý geri tepmiþtir.

ABF yöneticimiz Ergül Þanlý’nýn olayý soðukkanlýlýkla tahlil etmesi sonucu; muhtarýn ve CemVakfý yöneticisi Ertuðrul Aslan’ýn Jandarmayý yanlýþ yönlendirmesinin önüne geçilmiþ böylece busaldýrgan-gerici gurubun ikinci planý da geri tepmiþtir.Olaydan yaklaþýk bir saat sonra ÖrgütlenmeSekreterimizle birlikte Abdal Musa Türbesinin avlusuna geldik. Jandarma ile kýsa bir istiþaredebulunduktan sonra bir durum deðerlendirmesi yaptýk. Programýmýzda olmamasýna ve þubelerimiz-den daha gelen hiçbir kafile olmamasýna raðmen, Türbenin avlusunda (halkýnda isteði ile) ErgülÞanlý Dedenin yöneteceði bir Cem yapmaya karar verdik. Ve Cem baþladý. Abdal Musa Sultanýnavlusunda yaklaþýk bin yedi yüz kiþinin katýldýðý bir Cem tertip ettik.

Sabah erkenden çeþitli illerden Þubelerimizin kaldýrdýðý otobüsler gelmeye baþladý. AbdalMusa Türbesinin avlusu týklým týklým oldu. Sabah ilk iþ olarak þube baþkanlarý ile bir deðerlendir-me toplantýsý yaptýk. Deðerlendirmede: “olanlara raðmen serinkanlýlýðýmýzýn muhafaza edilmesi-ne, yol önderlerimizin mekanlarýnýn kavganýn deðil, sevginin harmanlandýðý alanlar haline getiril-mesine, bundan sonra hiçbir yol önderimizin mekanýnýn ‘Sünnileþtirme’ aracý olarak kullanýlmasý-na izin verilmemesine…” gibi bazý kararlardan sonra Kurbanlar kesildi ve görevlileri lokmalarýndaðýtýma hazýr hale gelmesi için görevlerinin baþýna geçti.

Daha önceden hazýrladýðýmýz üzerinde “Alevi Bektaþi Kuruluþlarý Birliði Federasyonu” yazýlýoldukça büyük pankartý bahçede uygun bir yere çektik. Abdal Musa’ya gelen her canýmýzýn Türbeziyareti amacýylada olsa bu avluya mutlaka gireceðini bildiðimizden yan yana masalar kurarak“Zorunlu Din Derslerine Hayýr kampanyasý” için imza standlarý açtýk. Akþama kadar görevlileri-miz sabit ve dolaþarak imza topladýlar. Alevi Vakýflarý Federasyonu olarak adlandýrýlan listeniniçerisinde yer alan kuruluþlara yakýn düþünen insanlarýn “zorunlu din derslerinin kaldýrýlmasý imzakampanyasý”na imza vermemeleri, “din dersleri niye kaldýrýlýyor, devam etsin, biz kaldýrýlmasýnýistemiyoruz” diyerek imza vermemeleri bu cenahýn Alevilik ve özgürlüklerle ilgili bakýþ açýlarýnýgörmemiz açýsýndan bir gösterge olsa gerektir.

Akþam üstü saat beþte programýmýzý baþlattýk. Önce Antalya kuruluþlarýmýzýn Semah ekibikýrk beþ dakikalýk mükemmel bir semah erkaný yaptý. Ardýndan Mersin Hacý Bektaþ Veli Kültürve Tanýtma Derneði Semah ekibi yaklaþýk otuz dakikalýk bir Semah erkaný yaptý. Ardýndan kuru-luþlarýmýzda görev yapan canlarýmýzýn nefeslerimizden, duvazlarýmýzdan örnekler sunduðu izleyi-cilerinde katýldýðý bir bölüm yapýldý.

Saat 20:00 civarlarýnda Mehmet Turan Dede’nin yönetiminde, Ergül Þanlý Dede, Elvan ÇelenDede, Sultan Battal Ana Bacýnýn da katký sunduklarý “Abdal Musa Sultan Cemi” baþladý. MehmetTuran Dede’nin Ceme ve Ceme katýlan kitleye hakimiyeti o kadar mükemmeldi ki, Cemin baþlan-gýcýnda iki bin civarýnda olan Cem erenlerinin sayýsý gittikçe artarak iki bin beþ yüz ile üç bin arasýbir sayýya ulaþtý. Cem saat 10.30 dolaylarýnda sona erdi. Ardýnda gündüzden hazýrladýðýmýz devboyutlardaki perde üzerinde sine-vizyon gösterisi yapmaya baþladýk. Önce “Sivas Belgeseli” ardýn-dan “Bin Yýlýn Türküsü” gösterildi. Gece saat bir civarýnda programýmýza son verdik. Ve kafilelerhalinde dönüþler baþladý.

Sonuç olarak bu Olay bize þunu göstermiþtir:Türkiye’de Devletin Aleviliði Sünnileþtirme politikasý devam etmektedir. Aleviliðin asimilasy-

onu için misyon verilen ‘Alevi olduðu söylenen kiþilerce kurulan’ kuruluþlar Alevilik kalesini içtenfethetmekle görevlidirler. Aleviliði, Sünnileþtirme misyonu ile görevli olanlar, artýk AleviliðiÞiileþtirmek misyonu ile görevli olanlarla ittifak etmektedirler. Abdal Musa’da meydana gelen buçirkin saldýrý olayý; geçen yýl Ýran Mollalarý tarafýndan Ýran’a davet edilip Devlet protokolü ile aðýr-lanan ve kapalý kapýlar ardýndan ne pazarlýklarýn döndüðünü bilmediðimiz kiþi ve temsil ettiklerikurumlar ile Türk-Ýslam sentezcilerini bir araya getirmiþtir.

Bizlerde Yol önderlerimizin mekanlarýna ve onlar adýna yapýlan anma etkinliklerine sahip çýka-caðýz. Bu konuda -tarihte atalarýmýzýn öðretiyi bize ulaþtýrmak için verdikleri bedeller gibi- bizdebu Yol ve Erkanýn sürmesi, bu öðretinin gelecek nesillere aktarýlabilmesi için her türlü bedeli öde-meye hazýrýz. Yani; bu “yol düþkünlerinin” iþi, bu “Cem yapanlara saldýranlarýn” iþi bundan sonrazor olacaktýr. Antalya/Tekke Köy’deki olayýn bir daha meydana gelmesine izin vermeyeceðiz.

Muhtarlarýn, Belediye baþkanlarýnýn kendi asli iþleri ile uðraþmalarýnýn tamda zamanýdýr. AleviBektaþi toplumunun “yol / inanç önderleri”ne sahiplenme hakký yine Alevi Bektaþi Toplumununve onun en büyük örgütlü yapýlarýnýn hakkýdýr. Türkiye’de ve Dünyanýn diðer ülkelerinde yaþayanbütün Alevi Bektaþi canlarýmýza sesleniyoruz. Aleviliði para ve makam zanneden, Aleviliðin Sün-nileþmesinde-Þiileþtirilmesinde sakýnca görmeyen, tâ kadimden beri var olan öðretimizi doðmala-ra teslim etmek isteyen bu gerici ve þer cephesine karþý sesinizi yükseltiniz.

Hacý Bektaþ Veli’yi Anma Törenlerinde, Hz. Pir’e yakýþýr bir organizasyonda buluþmakdileðiyle.

PÝR SULTAN ABDAL

Hünkâr Hacý Bektaþ Veli

Arzuladým size geldimHünkâr Hacý Bektaþ VeliEþiðine yüzüm sürdümHünkâr Hacý Bektaþ Veli

Pir elinden dolu içtimDoðdum elinize düþtümAk cenneti gördüm geçtimPirim Hacý Bektaþ Veli

Güvercin donunda duranCümle eksikler bitirenBeþtaþý þahit getirenPirim Hacý Bektaþ Veli

Bahçede gördüm gülünüErenler sürdü deminiÝmam Rýza’nýn torunuPirim Hacý Bektaþ Veli

Balým Sultan er koçaðýKeser kýlýncý, býçaðýOl’dur erenler çiçeðiPirim Hacý Bektaþ Veli

Kýrkbudak’ta þem’a yanarAbdallarý semah dönerDolusundan içen kanarPirim Hacý Bektaþ Veli

Pir Sultan’ým gerçek veliGeçmem ben þunlardan beliDoksan bin Horasan eriBaþý Hacý Bektaþ Veli

DOKSANDA ON

Neyim Var

Bizde kanat açtýk turna misaliGölü gezen ördek kazda neyim varBu aþkýn narýna düþüp yanalýBülbül olup gölde neyim var

Bu gözler gözetir kulak duyucuGönül bezirgandýr dilde satýcýGelmedi baþýma gerçek alýcýSatamadým malý karda neyim var

Dört kapýdan çýkarmýþam yükümüElesteden baðlamýþam belimiYa ilahi sen yazarsýn hükmümüBeyler kement atmýþ darda neyim var

Üç pýnar görünür gümüþten duruHakký görmüþ erir ayberin suruSeçip sezemedim baldaki sýrrýArý çiçek toplar halde neyim var

Doksanda On der Pir Bektaþ VelimEriþmez mi sana bu arzuhalimAlemi güldürdü melamet halimGönlüm bahar etti çölde neyim var

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 9

Page 10: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

10 Sayý 12

SERÇESME¸

SerçeþmeYýllýk Abone Bedeli

Türkiye 40 TL - Avrupa Birliði 50 EuroÝngiltere 40 Sterlin

Abone bedelini Genel Ajans Basým DaðýtýmOrganizasyon Ltd Þti adýna Posta Çeki

Hesabýna (No 1629127) yollayýn. Lütfen yukarýdaki formu okunaklý doldurun ve

dekont ile birlikte bize faks ile iletin:+90.(0)212.519 5635

Avrupa’dan abone olmak isteyen canlar,abone bedelini aþaðýdaki adrese

yollayabilir: Avrupa Baþ TemsilciliðiTel: +49.179.107 88 56

Hüseyin AkýnPostbank

Kontonummer: 826 857 303Bankleitzahl: 25 01 00 30

AdýSoyadý

KuruluþTelefon - ÝþTelefon - EvTelefon - CepFaksE-postaPosta AdresiSokak NoSemt - ÝlçePosta KoduÞehir - Ýl/EyaletÜlke

SERÇESME¸

ABDAL MUSA TÖRENLERINDE YAÞANAN ÇÝRKÝN OLAYLARIN ARDINDANERGÜL ÞANLI DEDE’NÝN 28 HAZÝRAN TARÝHLÝ AÇIKLAMASI

Pir Abdal Musa’yý Anma Töreninin Ardýndan…Abdal Musa’yý anma törenlerinin birinci günü Anadolu’nun çeþitli yörelerinden Abdal MusaDergahýna yüz sürmeye gelen binlerce insanýmýzýn yoðun isteði üzerine Alevi Bektaþi KuruluþlarýBirliði Federasyonu merkez yürütme kurulu üyelerinden Ergül Þanlý Dede tarafýndan binlercekiþinin katýlýmýyla Abdal Musa Dergahýnýn bahçesinde Cem Töreni düzenlenmiþtir.

Anadolu, Balkanlar ve Avrupa ülkelerinden gelen binlerce insanýmýzýn Cem ibadetleriniözgürce yapmasýna tahammül edemeyen Ýran Molla rejiminin güdümünde ve Arap kültüremperyalizminin ‘sözde Alevi’ yerli payandalarý Cem töreni anýnda ibadet eden halkýmýza saldýr-mýþlardýr. Halkýmýzý Abdal Musa Türbesini bahçesinden “burada ibadet edemezsiniz” diye çýkar-maya çalýþmýþlardýr.

Alevilik-Bektaþilik diye bir derdi olmayan; Abdal Musa Sultan’ýn mekanýný cebini doldur-manýn ve Aleviliði Sünnileþtirmenin bir aracý olarak gören Tekke Köyü Muhtarý Ali Tören, o günköyde törenler münasebetiyle görev yapan kolluk güçlerini halkýmýzýn üzerine kýþkýrtmaya, aklýn-ca askerimizle halkýmýzý karþý karþýya getirmeye çalýþmýþtýr. Binlerce insanýmýzýn Cem ibadetiniyapmamasý için ellerinden gelen her türlü entrikaya baþvurmuþlardýr. Tekke Köylülerinin dostaneyaklaþýmlarý, halkýmýzýn inançlarýna baðlýlýðý, Ergül Þanlý Dede’nin kararlýlýðý, Alevi BektaþiFederasyonu Genel Eðitim ve Kültür Sekreteri Tekin Özdil ve Genel Örgütlenme SekreteriHüseyin Yýldýrým’ýn akýllý yaklaþýmlarý, Alevi-Bektaþi gençlerinin dirençleri, görevli askerlerim-izin tarafsýz ve sað duyulu tutumu sayesinde yukarýda bahsedilen “þer odaklarý” amaçlarýna ulaþa-mamýþlardýr. Binlerce insanýmýz Cem ibadetlerini coþkulu bir þekilde yerine getirmiþlerdir.

Cem bitiminden sonra yapýlan araþtýrmada, bu utanç verici olayýn arkasýnda halkýmýzýn da çokiyi tanýdýðý icazetlerini iki yýl öncesinden Ýran Þii molla rejiminden alan ve Türkiye’deki Arapkültür emperyalizminin-Diyanetten makam, devletten para istemekten baþka bir çabalarý olmayankurumlarýn- ‘sözde Alevi temsilcileri’nin olduðu görüldü.

Bu çirkin saldýrý; Kartal Cem Evi Baþkaný Mehmet Boy, Cem Vakfýndan Ertuðrul Aslan,Hüseyin Gazi Derneðinden Gülað Öz ve Gazi Cem evinden Hýdýr Elmas’ýn Aleviliði Sünnileþ-tirmek paydasýnda buluþtuklarý ve bunun için her yolu mubah gördüklerinin resmidir.

Onar, on beþer kiþilik üç beþ Vakýf kurarak Federasyonlaþmaya çalýþan, Alevi Bektaþi insan-larýmýzýn inanç önderliðine ve temsilciliðine soyunan ve asýl amaçlarýnýn; yüzyýllar boyu her türlübaskýya, zulme raðmen Sünnileþtirilemeyen Alevi Bektaþi inancýna sahip insanlarýmýzýn asimileedilmesi olan, bunun misyonunu yüklenen bu gurubun, Antalya, Tekke Köyde yaptýklarý en önem-li denemelerinden biridir. Anadolu Alevi Bektaþilerinin birkaç yüz kiþiden fazlasýný temsil ede-meyen bu Kurum yöneticilerinin yaptýklarýnýn, kendi kurumlarýnýn Üye’leri tarafýndan da lan-etleneceðine inanýyoruz. Bunlar Aleviliði de, Alevi Kurumlarýný da temsil edemezler.

Halkýmýzdan aldýklarý tepki ile emellerine ulaþamayan, büyük bir hayal kýrýklýðý yaþayan vegeri çekilen, bu günümüzün “Hýnzýr Paþalarý”, Abdal Musa Kültür Merkezinde düzenledikleripanelde kýr, elli kiþilik dinleyici kitlesine, Alevi Bektaþi Federasyonu’na karþý içlerinde besledik-leri kinlerini kusmuþlardýr. Ayrýca Türk-Ýslam Sentezcilerinin de uzaktan kumandalý sözcülüðünüyapmýþlardýr. Törenlerin ikinci günü akþamý, Alevi Bektaþi Federasyonu’na baðlý kurumlarla bir-likte Pir Abdal Musa Sultan Dergahýnýn bahçesinde binlerce canýn katýldýðý, Mehmet Turan, ErgülÞanlý, Sultan ana bacý ve Elvan Çelen Dedelerin yönetiminde Cem ibadeti yapýlýrken, bu zavallýlar-da eðlence programý düzenleyip oraya teþrif eden siyasetçilere yalakalýk yapmakla meþguldüler.Amaçlarý sadece ve sadece Alevi-Bektaþi örgütlülüðünü bölmek ve Aleviliði asimile etmek olan,Sünni ve Þii anlayýþýn doðmalarýnýn bataðýna batmýþ halde çýrpýnan, kendilerini o bataktan kurtar-mak isteyenlere de kiþisel egolarý yüzünden ellerini dahi uzatmaktan aciz bu zavallýlarý halkýmýzýnvicdanýna ve Pir Abdal Musa Sultan’a havale ediyorum.

Sonuç olarak yediden yetmiþe Alevi Bektaþi inanç öðretisine sahip insanlarýmýzýn tamamý(yukarýda bahsedilen otuz, kýrk kiþilik payandalar gurubu hariç) örgütsel baðlamda Alevi BektaþiKuruluþlarý Birliði Federasyonu’na ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’na, inanç baðla-mýnda ise Hacý Bektaþ Veli Dergahýna irade teslim etmiþlerdir. Durum böyle iken bulanýk sudabalýk avlamak isteyen Devletin Sünni anlayýþýnýn ve Ýran Þii mollalarýnýn güdümündeki bu kiþi-lerin Alevi Bektaþilerin kazanýmlarý noktasýnda (Cem Evlerinin yasallaþmasý – zorunlu din ders-lerinin kaldýrýlmasý) konusunda bir imza dahi vermemeleri ise son derece düþündürücüdür…

Herkesi yol önderlerimizin düþüncelerine ve mekanlarýna sahip çýkmaya davet ediyoruz.

Pir Abdal Musa Sultan Türbesininbahçesinden bir görünüm

Ýrtica ve ABDKýskacýnda TürkiyeLütfi Kaleli Geniþletilmiþ Ýkinci BaskýAlev YayýnlarýISNB 975-335-039-2 / 15x23 / 320 Sayfa

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 10

Page 11: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

11Temmuz 2005

On iki yýl önce 2 Temmuz da gerici-yobaz takýmý tarafýndanateþe verilen Madýmak Otelinde yanarak hayatlarýný kaybe-den otuz beþ aydýn yapýlan çeþitli etkinliklerle anýldý. Ýstan-bul’da ilk etkinlik yazar Asým Bezirci’nin Zincir-likuyu’daki mezarý baþýnda yapýldý. Sevilen yazarýn mezarý

dostlarý tarafýndan çiçeklerle donatýldý. Daha sonra Asým Bezirci’nin eþiRefika Bezirci kýsa bir konuþma yaptý:

“Deðerli Dostlar, 1993 yýlýnýn Temmuz’unda, kökten dincilerinMadýmak Otel’ini ateþe vermeleriyle baþlatýlan yangýn sonunda 35Ýnsanýn, yakýnlarýmýzýn yitirilmesiyle noktalanan bu çirkin saldýrý,tarih sayfalarýna kara damgasýný vurmuþtur. Onlar Sivas’ta, kültürbirikimlerini insanlarla paylaþmaya, söyleþiler yapmaya gitmiþler,ortak kültürleri gelecek kuþaklara taþýmak istemiþlerdi.

Olayýn amacý ve altýnda yatan aydýnlanma korkusu, aklý baþýnda olanherkesin bildiði bir þey. Olaylarý yapanlarýn ötesinde yaptýranlaraçýkça belli idi. Bugünlere gelindiðinde, geleceðe dönük amaçlarýnýn‘Þeriat Düzeni’ olduðu da daha o zamandan biliniyordu. Özellikle bukýyýmý yaptýrmaya azmedenleri her yýl olduðu gibi bu yýlda lanetliy-erek kýnýyoruz. Yitirdiklerimizin acýlarý içimizde büyürken onlarýnasýl özlediðimizi de dile getireceðiz.

Her ne yapýlýrsa yapýlsýn, inanmýþ insanýn içindeki umudunu hiçbirgüç yok edemez. Bu tür yok ediliþleri, kitlesel söylem ve protesto-larýmýzla kamuoyuna anlatmak hepimizin görevidir. Ölen canlarýmýzýbir kez daha özlemle anýyor, anýlarý önünde saygýyla eðiliyoruz.”

Ýkinci etkinlik ise Halk Ozaný Nesimi Çimen’in Karacaahmet’dekimezarý baþýnda yapýldý. Ozan’ýn oðlu Mazlum Çimen ve birçok sanatçýNesimi’yi mezarý baþýnda türkülerle andýlar.

Ýstanbul’daki son etkinlik ise Kadýköy meydanýnda yapýlan mitingoldu. Mitinge katýlan kurumlardan görebildiklerimiz þunlar oldu:

Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Ýstanbul Þube’leri, Alevi-BektaþiFederasyonu, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneði, Hacý Bektaþ VeliOkmeydaný Þube’si, Taþdelen Hacý Bektaþ Vakfý Derneði, Þah KuluSultan Vakfý, Tesk Ýstanbul Þubeler Platformu, Disk’in þubeleri, PetrolÝþ, Tuzla Deri Ýþ, Belediye Ýþ, Tümop, Halkevleri, Ýstanbul TabiplerOdasý, Türkiye Gazetecileri Sendikasý, Türkiye Yazarlar Sendikasý,Edebiyatçýlar Derneði, Ý.H.D, Ýnsan Haklarý Vakfý, Çaðdaþ HukukçularDerneði, Kayder, Göçder, Divriði Kültür Derneði, Kangal-Ulaþ-Gemerek-Þarkýþla-Zara Yöre Dernekleri, Ýmranlý Der, Tunceli’lerFederasyonu Birleþenleri, Arguvan Köyleri ve Eðitim Vakfý, 78’liler,Beksav, Ýdil Kültür Merkezi, M.K.M, Yüz Çiçek Açsýn Kültür Merkezi,Evrensel Kültür Merkezi, Tayad, T.K.P. C.H.P, E.M.P, Ö.D.P, S.D.P,S.H.P E.S.P, D.H.P.

SERÇESME¸

2 Temmuz 2005 Kadýköy Yürüryüþü ileSivas Þehitleri Anýldý

Katre Can

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 11

Page 12: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

12 Sayý 12

SERÇESME¸SERÇESME¸

4 - Ýslam Dininde Temel Ayrýlýklar

Kerbela katliamý Ýslam tarihinin en dramatik olayý olduðukadar, Ýslam içerisindeki en köklü ayrýlýklarýn da gerekçe-si olmuþtur. Ýslam olmayanlarla Ýslam arasýndaki cihad, buolaydan sonra Arap olanlarla Arap olmayanlar arasýndauzun, kanlý savaþlara dönüþmüþtür.

Aslýnda Cemel ve Sýffin savaþlarýyla baþlayan, 680’de Hz. Hüseyin veailesinin zalimce katlediliþiyle doruk noktasýna ulaþan Müslümanlarýnbirbirleriyle savaþlarý, günümüze kadar taþýnan dinsel çatýþmalarýn baþlý-ca motifi olagelmiþtir.

Ýslam’ýn temel ilkelerini ihlal edenler Emeviler oldu. Muaviye, hali-feliði saltanata dönüþtürerek oðlu Yezid’i veliaht yapmýþtý. Müslümanlararasýnda eþitliði ilk bozanlar da Emevilerdi. Müslümanlar eþitti, amaAraplar daha eþitti. Savaþlarda Araplar süvari idi, Arap olmayanlar piya-de olarak savaþýyorlardý. Arap olmayanlarýn ganimetlerdeki paylarý da,maaþlarý da daha düþüktü ve daha çok vergi ödüyorlardý.

Horasan’da Kerbela’nýn öcünü almak için örgütlenen Arap olmayan-lar, Emevi saltanatýnýn sonunu getirdi. Emevilerin yerini alan Abbasilerhalifelik kurumunu yeniden getirdiyseler de bu kurum Abbasi saltanatý al-týnda göstermelik bir kimlikten öteye gidememiþti. Abbasileri ortadankaldýran Sünni Selçuklular ise Ortodoks Ýslamlýktan oldukça uzaktýlar. Ýs-lam þeriatý ile hiç baðdaþmamasýna karþýn, Tuðrul bey Baðdat’ý alýnca Ha-lifenin bütün haklarýný elinden alarak, onu sadece ruhani bir kiþilik olarakkendisine tahsis edilen gelir ile yaþayan bir kimse konumuna getirmiþti.

Moðol istilasýnýn sonuçlarý çok yýkýcý olmuþ, ancak üç yüz yýl sonraÝslam dünyasý yeniden toparlanabilmiþti. Moðol istilasýnýn sonucu olarakkent kültürü ve zenginliklerinin yok edilip yaðmalanmasý, sermayeninilkel birikiminin olanaklarýný da ortadan kaldýrmýþtý. Kurulan yenidevletlerin hedefleri, eskiden kaybetmiþ olduklarýna yeniden kavuþmakolacaktý. Bu nedenle kurulan yeni imparatorluklarda eskiye özlem veyöneliþ aðýr basmýþtý.

Tarým toplumuna dayalý bu imparatorluklar enerjilerini, elde ettikleri-ni korumak yolunda kullanmýþlardýr. Eðitim ve bilgilenme, yaratýcýlýða,yeni düþüncelere deðil, ezberciliðe, eskiden öðrenilmiþ olanlarýn yinelen-mesine odaklanmýþtý. Yeni düþünceler, yaratýcý yaklaþýmlar özendirilmekyerine toplum düzenini sarsacak korkusuyla önlenmiþ, yasaklanmýþtý.Toplumsal istikrar öne çýkmýþtý. Özellikle Horasan ve çevresinde geliþenfarklý düþünceler þiddetle cezalandýrýlýyordu. “Altýn Çað” yönetimlere,insanlara örnek gösteriliyordu. Kutsal kitap bu yönetim biçiminin çerçe-vesini çizmiþ bulunuyordu, insan yaþamýnýn var olan temel yasalarýnýortaya koymuþtu. Kuran bilinen bu gerçeklerin “habercisi” idi. Muham-med Arap halkýna kendi dilinden ve soyundan hiç peygamber gönderil-mediðini vurguluyordu. Ýlk peygamber olan Ademden beri, tanrý her hal-ka nasýl yaþamalarý gerektiðini anlatan tebliðciler (peygamberler) gönd-ermiþti.

Ýlahi düzene içgüdüsel olarak uyan ve bu nedenle doðal Müslümanlarolarak kabul edilen hayvanlardan farklý olarak insanlar, kendi iradeleriile yoldan çýkabilirlerdi. Tanrýnýn temel yasalarý yadsýnarak, yada gözardý edilerek pek çok uygarlýk yok olmuþtu. Adem, Nuh, Musa, Ýsa vebaþkalarý bu insanlara yol göstermek için gönderilmiþler ve tümü de aynýgerçekleri yinelemiþlerdir. Muhammed’in yaptýðý da farklý bir þeydeðildir. O nedenle, geriye, Muhammed’in dönemine bakmak gerekir,geleceðe deðil. Gelecekte yeni bir þey yoktur. Geçmiþin bilinenleri yine-lenerek, ezberlenerek doðru yoldan ilerlemek olanaklýdýr. Emeviler deAbbasiler de þeriatýn gösterdiði yoldan saptýklarý için yýkýlmýþlardýr.Moðollar Tanrýnýn bir cezasý olarak Müslümanlara gönderilmiþlerdi.

Ne var ki geniþ bir coðrafyada deðiþik din, mezhep, inanç ve kavminyaþadýðý koþullar yeni yasalarý, yeni uygulamalarý zorunlu kýlýyordu. Ku-

rulan bu devletlerin hiç biri þeriatýnkatý kurallarý ile yönetilmiþ deðillerdi.

Osmanlýda ilk kez Fatih, þeriathukukunun dýþýna çýkarak adý ileanýlan kanunnameler yayýnlamýþtý.Bu baðlamda Fatihi ilk laik uygula-macý olarak niteleyen tarihçiler

vardýr (Halil Ýnalcýk). Fatih Sultan din ulemasýnýn üstündedir veÝslam’ýn imamý da deðildir. Bu anlayýþ Yavuz Sultan Selim’e kadar sür-müþtür. Yavuz, Þah Ýsmail’i yendikten sonra Mýsýra yöneldi ve Mýsýrýtopraklarýna kattýktan sonra, oradaki Halifelik malzemelerini, kimi dinadamlarýný yanýna alarak Ýstanbul’a döndü.

H. A. Gibbons Osmanlýlarýn 16. yüzyýl baþlarýna kadar Bizans’ýnhukuki örf ve yasalarýný kullandýklarýný yazmaktadýr i

Emeviler de dahil olmak üzere, bütün bu Ýslam devletleri askeri yöne-tim kademelerinde olduðu kadar, sivil yönetim kademelerinde deMüslüman olmayanlara yer veriyorlardý. Moðol imparatorum ArgunHan’ýn baþ veziri Yahudi (Sadud-devle) idi.

Genel olarak Ýslam devletlerinde ordular, karýþýk topluluklar ve din-lerden gelen askerlerden oluþuyordu. Böyle karýþýk ordularýn, özelliklede iç isyanlarda yararlý olduklarý görülmüþtür. Selçuklular zamanýndaBabai isyanlarý bu tür ordularla bastýrýlmýþtý.

5- Ýslam Radikalizminin Ýdeolojik KökeniÝslam radikalizmi Napolyon’un Mýsýrý iþgal etmesine bir tepki olarakyeniden canlandý. Napolyon 1798’de Mýsýr’ý iþgal ederek Süveyþ deüslenip Ýngiltere’ye karþý Hindistan yolunu kesmek oradan Osmanlýyasaldýrarak Orta Doðuda egemenliðini kurmak amacýný taþýyordu.

Napolyon amacýný gerçekleþtirememiþti, ama bu tarihten sonra OrtaDoðu Batýlý güçlerin rekabet alaný haline gelmiþ oluyordu. Beþ yüz yýl-dan beri Hýristiyan dünyasýna karþý Ýslam dünyasýný koruyan Osmanlý,Ýslam coðrafyasýnda yumuþak karnýndan hançerleniyordu.

Napolyon’un ardýndan batýlýlaþma hareketini yürüten Mehmet Aliolmuþtu. Mehmet Ali, Napolyon’un izinden yürüdü. Memluklarýn öndegelenlerini ortadan kardýrmakla iþe baþladý. 1805 Aðustosunda yüksekrütbeli Memluk subaylarýný kandýrarak Kahire’ye topladý. Ancak üçsubay canýný kurtarabildi. Diðerlerinin tümünü öldürdü. Mehmet Alikendisinden rahatsýz olan Ýngilizlerle uðraþýrken, oðlu Ýbrahim, iki yýlboyunca Memluk beylerinden arta kalanlarý temizledi. Oðlu Tessan’ýnordu komutanlýðý devir törenlerinde, Memluk zenginlerinin evleri yað-malandý, kadýnlarýnýn ýrzýna geçildi. O gün bin Memluklu öldürüldü veböylece Memluk egemenliði son buldu. Ardýndan Ýstanbul’un baskýsýylaÝngilizler tarafýndan kýþkýrtýlan Vahabilere karþý harekete geçti. MehmetAli Mýsýr ekonomisini Batý ile bütünleþtirme çabasýna girmiþ, kýz veerkekler için okullar açmýþ, Avrupa’ya çeþitli alanlarda yetiþtirilmeküzere öðrenciler göndermiþti. Mehmet Ali’nin batý tarzý reformcu gir-iþimleri Ýslamcý çevreleri rahatsýz ediyordu. Kuþkusuz bu rahatsýzlýktanen baþta Ýngiliz sömürgecileri yararlanacaktý.

Orta Doðuda baþlayan Fransýz-Ýngiliz sömürgeci çekiþmesinde,Fransa Mehmet Ali’nin kiþiliðinde burjuva devrimlerinin rüzgarýnýestirirken, Ýngiliz sömürgeciliði Ýslam radikalizminin sýrtýný sývazlýyor-du. Bu rekabette Ýngilizler üstün gelecek, Ýslam radikalizmi her türdendemokratik, ulusalcý hareketin bastýrýlmasýnda en etkili güç olacaktý.

Aslýnda asýl amaç sömürge yönetimlerinin pekiþtirilmesiydi. Bunuhaklý kýlacak bilimsel(!) teoriler de üretmekten geri durmuyorlardý. Doðutoplumlarýnýn, özellikle de Ýslam topluluklarýnýn geri, geliþmeye karþýolduklarýna kendilerini de inandýrmak yanýnda, sömürge halklarýnýaþaðýlýlýk duygusu altýnda tutabilmenin de yoluydu. Örneðin ünlü Fransýzfilolog Ernest Renan (1823-92), Ýbranice ve Arapça gibi semitik dillerinçürümüþlüðünü ve geliþmeyi dizginleyen bir örnek oluþturduklarýnýsavunuyordu. Bu diller, ‘Aryan’ dil sisteminin yapýsýnda var olan ilerci,geliþmeci niteliklerden yoksun olduklarý için, kendilerini yeniden ürete-mezler. Ayný þekilde, semitik ýrktan gelenler, gerçek bir sanat, ticaret, yada. uygarlýk üretememiþlerdir. Özellikle de Ýslam modernite ile baðdaþa-mamýþtýr. Bunun kanýtý da, Ýslam ülkelerinin gözle görülür gerilikleri,

Reformculuðun Doðuþu ve Laikliðin Kaynaðý

Bölüm - III

Vahap Erdoðdu

Sn. Erdoðdu’nun bu çalýþmasýnýn ilk iki bölümü, dergimizin 10. ve 11. sayýlarýnda yayýnlanmýþtýr.

Liderlik dersimi haksýzlýða uðrayan ve haksýzlýða uðradýðý için sevilen Ýmam Hüseyin’den öðrendim.

Gandi (1869-1949)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 12

Page 13: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

13Temmuz 2005

SERÇESME¸

yönetimlerinin çöküþ içerisinde olmasý ve Müslüman olanlarýn “entelek-tüel boþluðu”dur. Afrika halklarý gibi, Ýslam dünyasýnýn halklarý da bil-imsel rasyonalizmi kavrayabilme yeteneðinden yoksundur, bu günekadar tek bir yeni düþünce üretme gücüne sahip olmuþ deðillerdir.Avrupa bilimi yaygýnlaþtýkça, Ýslam giderek yok olacak ve yakýn birgelecekte varlýðýný koruyamayacaktýr.2

1875’te Ýngilizler Süveyþ’i satmaya zorlamýþlar ve 1876’da Avrupalýpaydaþlar Mýsýr ekonomisini tamamen denetim altýna almýþlardý.Osmanlý Sultaný ile el altýnda anlaþan Ýngilizler, 1882’de Ýskenderiye’yesaldýrdýlar ve Mýsýrý iþgal ettiler. Mýsýr artýk Ýngiliz sömürge komiserleritarafýndan yönetiliyordu. Lord Cromer Mýsýrlýlarýn geriliðinin kalýtsalolduðu, onlarýn iyiliði için sömürgeleþmeleri gerektiðini savunuyordu.Avrupa ‘ilerlemenin’ öncüsü olmalýydý. O nedenle, her yerli yöneticininyanýna bir “danýþman” vererek, onlarýn “akýlcý”, “modern”, “etkin” yöne-timlerini gerçekleþtiriyorlardý. Çünkü doðulu “mantýksýz”, “güvenil-mez”, “çürümüþtür”. “Ýslam toplumsal bir sistem olarak, tam bir baþar-ýsýzlýktýr, geliþmeye ve deðiþmeye elveriþli deðildir.”iii O nedenle, Ýslam’ýda terbiye etmek, denetim altýna almak gerekiyordu. Yoksa Napolyon’labaþlayan ulusalcý kýpýrdanýþlar, kolayca anti-sömürgeciliðe dönüþebilir-di. Gerçekten de 1881’de Mýsýrlý subaylarýn Ahmet bey Uribi önderliðin-deki ayaklanmalarý Ýngilizler tarafýndan güçlükle bastýrýlabilmiþti.

“Özgürlük”, “ulusalcýlýk”, “modernlik” gibi Napolyon icadý kavram-lar, Mehmet Ali’den beri, eðitim üzerinde, yasalar üzerinde, ekonomiüzerinde, Tanrýnýn etkisini azaltmýþtýr. Özellikle ulusalcýlýk ve laiklik,Yahudi ve Hýristiyanlarýn Ýslam’ý yok etmek için Ýslam dünyasýna atýlannifak tohumlarýdýr. Ýþte tam da bu nedenle Atatürk, Ýslam radikalizmininbaðýþlanamaz baþ düþmaný olagelmiþtir.

A-Radikal Ýslam Tek CinsiyetliliktirÝslam kural ve geleneklerine göre, legal ve dinsel olanaklardan yararlana-mayan üç grup vardýr: köleler, gavurlar ve kadýnlar.

Kölelerin özgür olma ve Ýslam’ýn eþitlikçi ilkelerinden yararlanmaolanaðý vardýr. Aslýnda Ýslam’da kölelik yaygýn bir kavram da deðildir.Köleler ev iþlerinde çalýþan, kadýnlar gibi, evin beyine baðýmlý kimselerdir.

Gavurlar, yani Müslüman olmayanlar da, Müslüman olmayý seçtik-lerinde, bu haklardan yararlanma olanaklarý vardýr. Öte yandan, Ýslamdünyasýndaki gayri müslümlerin haklarý Batý Hýristiyan dünyasýnýnbaskýsýyla iyileþtirilmiþtir.

Bu haklardan hiçbir zaman yararlanamayacak olan grup kadýn-lardýr.

1899’da Kasým Amin (1865-1908) Tahrir al-Mara “KadýnýnKurtuluþu” kitabýnda, özellikle de türban yoluyla kadýnýn aþaðýlanmýþolmasýnýn Mýsýrýn geri kalýþýnýn esas nedeni olduðunu savunmasý, örtün-menin “kadýnla onun yükselmesi arasýnda ve bu nedenle de ulusla, iler-lemesi arasýnda aþýlmaz bir duvar ördüðü”iv yolundaki görüþleri, Ýslam-cýlar arasýnda büyük tepkilere neden olmuþtu. Ayný dönemde MýsýrMüftüsü olan ünlü reformcu Muhammet Abdu, Kuran’ýn, Tanrý önündekadýn ve erkeðin eþit olduðunu söylediðini, çok evlilik ve boþanmanýnÝslam’ýn esasý olmadýðý, bu kurallarýn deðiþebileceði ve deðiþtirilmesigerektiðini söylemiþtir.

Aslýnda, örtünme Ýslam’ýn ne temel ilkesi, ne de Ýslam’dan kaynakla-nan bir uygulamadýr. Peygamber’in ölümünden birkaç kuþak sonra, Müs-lümanlar Bizans Hýristiyanlarý ile Zerdüþt inancýndaki kadýnlarýn gelene-ðini almýþlardý. Ama buralarda örtünme, üst tabakadan olanlarýn bir statüsimgesiydi. Böylece örtünme, modernleþme ile kadýnýn aþaðýlanmasýnýn,bir baþka anlatýmla, Ýslamcý tutuculukla, kadýn düþmanlýðýnýn simgesihaline geliyordu. Daha sonralarý ise, örtünme, Müslüman Kardeþler’in si-yasal üniformasýna dönüþmüþtür. Albert Kinross þunlarý yazmýþtý:

“Bütün bir cinsin kiþisel varlýðýný yok sayan bir dinin, faizi yasakla-yan ve bu nedenle de, yandaþlarýný iyi ve kötü yanlarýyla, modern uy-garlýðýn temeli olan bütün bir borçlanma ve kredi sisteminin dýþýndatutan bir dinin, inanmayanlarýn öldürülmesi ve soyulmasýný hoþ gör-mek gibi ayrýcalýklarla dolu bir dinin yer yüzünün karanlýk yerleridýþýnda yaþayabileceðini beklemek pek olanaklý deðildir...ne yazýk ki,

dünyanýn gereksediði Mýsýrýn pamuðu, Filistin’in yulafý, ipek ve ba-harat, petrol ve madenler, meyve ve tütün, bütün öteki ürün ve ham-maddeler , Tanrý tarafýndan Peygamberin izleyicilerinin ellerindekitopraklara verilmiþtir.”5

“Geriliklerinin kalýtsal” olduðu söylenen Mýsýrlýlar, uygarlýðýntohumlarýný atanlardýr. Piramitlerin gölgesinde bu yargýlara varabilmekiçin, insanýn sömürge valisi olmasý gerekiyor.

Yunan, Pers, Roma, Arap ve Türkler Mýsýrý kýlýç zoruyla eldetutabilmiþlerdi. Mýsýr iki bin yýldan fazla bir süre Mýsýrlý olmayanlartarafýndan yönetilmiþti. Þimdi artýk Ýngiliz sömürgenlerin denetiminde,Mýsýrlýlar tarafýndan yönetilecekti. Ama günümüze kadar, hiçbir yöneticihala seçimle yönetime gelmiþ deðildir.

On dokuzuncu yüzyýl Oryantalistlerinden William Muir “Kuranýniçeriði uygarlýðýn, özgürlüðün ve gerçeðin bu güne kadar bilinen eninatçý düþmanýdýr” demektedir.

Kuþkusuz, daha insaflý sömürge memurlarý da var. Yirminci yüz yýlbaþlarýnda bölgede görev yapan Albert Kinross Yunan ve Roma uygar-lýðýnýn Batý tarafýndan keþfedilmesinin Arap fetihleri sayesindeolduðunu söylüyor ve þöyle devan ediyor:

“Eðer Ýslam fetihleri olmasaydý, matbaa, Rönesans, Amerika olmay-acaktý. Batý Yarýmküresi hala keþfedilmemiþ olacaktý.”6

Batý tehdidi karþýsýnda Ýslamcý yaklaþýmý bir tepki olarak geliþtirenilk insan Cemalettin Afgani (1838-1896) oldu. Afgani Batý düþüncesinitümden yadsýmýyordu. Ancak çaðdaþ bir yaklaþýmýn Ýslam dünyasýný ka-bulü Ýslam’ýn bütünlüðünün saðlanmasý ile mümkün olacaktý. Afganipan-Ýslamizmi savunuyordu. Ona göre toplum, Ýslam gerçeðine döndü-ðünde kendini yenileyebilirdi. Kuranýn ilkeleri zamanýn sorunlarýna göreyeniden yorumlanmalýydý. Eðer bu yapýlamaz ise toplum taklitçiliktenöteye geçemeyecek, hiçbir sorunu çözemeyecekti. Taklit, Ýslam toplu-munu çürütecekti. Avrupalýlara öykünerek Avrupalý olunamazdý. Ýyi birMüslüman olmadýkça, çaðýn deðiþimlerine uymak olanaksýzdý. AslýndaAvrupalýlarda gerçek Hýristiyanlýktan vazgeçerek modernleþmiþlerdi.Oysa Müslümanlar gerçek Müslüman olmadýklarý için zayýf kalmýþlardý.

Celalettin bir Þii olmasýna karþýn, kendini Sünni olarak sunmuþ veAvrupa emperyalizmine karþý Müslümanlarýn Ýslam bayraðý altýnda bir-leþmesini savunmuþtu. Batýnýn bilim ve teknolojisi alýnarak Ýslam’a geridönülmeliydi. Muhammed’in ve Kuranýn bütün bilimsel düþüncelerikapsadýðýna inanýyordu. Afgani Ýslam’ýn kurtuluþunun Müslümanlarýnpolitikaya katýlmasýyla mümkün olacaðýný savunuyordu. 1879’da Mýsýr-dan 1891’de Ýran’dan kovuldu. Ýstanbul’da da kontrol altýnda idi.1896’da öðrencilerinden biri Nasrettin Þahý öldürünce Afgani’den kuþ-kular daha da arttý. Sorbon’da ders veren Ernest Renan Ýslam’ýn çaðdaþuygarlýða uymadýðýný bu nedenle Ýslamiyet’in kýsa sürede yok olup gide-ceðini savunuyordu. Afgani Ýslam’ýn ancak Müslümanlarýn birleþmeme-leri halinde Avrupa emperyalizminin Ýslam’ýn sonunu getireceðini önesürüyordu. Afgani Mýsýrda iken ülkenin koþullarýna yabancý idi. Onunizleyicisi Muhammed Abdü, Mehmet Ali’nin reformlarýný desteklemek-le birlikte Ýngiliz iþgalinin laikleþmeyi arttýracaðý korkusunu taþýyordu.Ama Ýslam’ýn kendini terk etmeden Avrupa düþüncelerini ve biliminikendine uydurabileceðine inanýyordu. Abdü’nün bu düþüncelerine so-nunda laikleþmeye gideceði gerekçesiyle karþý çýkanlar vardý. Hasan ElBanna’nýn kurduðu Müslüman Kardeþler buna karþý çýkanlarýn baþýný çe-kiyordu.

Cemalettin Afgani pan-Ýslamcýlýkla modern liberal anlayýþý bir-leþtirmeye çalýþan ilk Ýslam ideologu olmuþtur. Batý bilim ve teknolo-jisinin Avrupa güçlerine ve sömürüsüne karþý çýkacak bir halife yöneti-minde güçlü bir Ýslam imparatorluðu oluþturulmasý tezini savunuyordu.Afgani Kahire’ye gitti ve El Ezher’de ders, Ýstanbul’da Ayasofya’da vaa-zlar verdi. Ernest Renan Ýslamiyet’in bilime karþý olduðunu savunurkenAfgani buna þiddetle karþý çýktý. Afgani 1892’de Londra’da bulunduðusýrada Osmanlýnýn Londra Elçisi tarafýndan Abdülhamit adýna Ýstanbul’adavet edildi. Abdülhamit onu pan-Ýslamizm için kullanmak istiyordu.Abdülhamit’in onu zehirleterek öldürttüðü iddia edilmektedir.

Devamý 14, Sayfada

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 13

Page 14: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

14 Sayý 12

SERÇESME¸SERÇESME¸

B-Ýslam Reformcularý (Radikaller)Geniþ ve güçlü imparatorluklar bir dinin temelinde kurulmuþtur.

Ýbn Haldun Mukaddime

Altýn Çaða dönüþ bir özlem olmaktan öteye gidemiyordu. Üstelik bu çaða dönülmesi yolundaoluþan hareketler de pek hoþ karþýlanmamýþtý. Örneðin Þamlý Ahmet Ýbn Taymiyyah (1263-1328)Moðol istilasýný yaþamýþ biri olarak Ýslam’ýn yeniden toparlanmasý için yeni yorumlarýn gerekliolduðunu savunmuþtu. Mevcut bunalýmý aþmanýn yolunun Kurana ve Muhammed’in sünnetinedönülmesiyle gerçekleþeceðini öne sürüyordu. O zamana dek oluþan felsefi ve fýkýh yorumlarýnýnterk edilmesini zorunluluðuna inanýyordu. Ona göre devlet ve yönetim, dinin en önemli gereksin-imidir. Onlarsýz din varlýðýný sürdüremez, bu nedenle yönetimi elde tutmak dinsel bir görevdir. Bugörüþler mevcut düzeni sarsacak görüþler olarak algýlanmýþ ve Taymiyyah ömrünü hapishanedetamamlamýþtýr. Hapishanede kaðýt ve kalem verilmesi yasaklanmýþtýr.

Ýslam’da baðýmsýz siyasal kavramlar oluþmamýþtýr. Devlet, hükümet, yönetim anlayýþlarý din-sel alanýn sýnýrlarý içerisinde algýlana gelmiþtir. Müslüman olan, yani Tanrýya ve onun tebliðcisiolan Muhammed’e inanan her kimse dine olan inancýnýn ortaklýðý içerisindedir. Akrabalýk, dil, ýrkgibi olgular Ýslam toplumunun mensubu olmanýn koþulu sayýlmamýþtýr.

Þeria, bireye birey olarak bakmaktan çok, onun Tanrýyla olan iliþkilerini ve din kardeþliði iliþk-ilerini düzenler. Þeria düþünürlerinin gözünde devletin görevi, iman ve inancý savunmak, Tanrýnýnbuyruklarýný uygulamak ve kalýcý kýlmaktýr. Onlara göre devletin bireye bakýþý vergi veren vebuyruklarý yerine getiren itaatkar kullar olmanýn ötesinde deðildir.

Vahabi mezhebinin teolojik babasý Ýbn Taymiyah, devlet ve iktidarýn dinin en önemli gereksin-imi olduðunu savunmuþtur. Devlet ve iktidar olmaksýzýn dinin varlýðýný sürdürmesi mümkündeðildir. O nedenle yönetimin her yanýyla elde tutulmasý dinsel bir zorunluluktur.

Ýslam bireysel bir inanç biçimi deðil, iki dünyayý (bu dünya ve öteki dünyayý) birleþtiren biryaþam biçimi olduðu, Ortodoks Ýslam’ýn temel yaklaþýmýdýr. Ýbn Haldun (ö. 1406), Gazali (1058-1111) gibi düþünürler “din ve iktidar ikiz kardeþtir”, “din devletin temeli, iktidar ise onun koruyu-cusudur” demektedirler. Ýbn Haldun bu anlayýþýný þöyle özetlemektedir:

“Yalnýzca bu dünya insanýn amacý deðildir, çünkü bu dünya faydasýz ve boþtur, sonunun ölümve yok oluþ olduðunu görerek, insanýn amacý, onu yerin ve göðün sahibi tanrýya götürecek,öteki dünyada mutluluðu oluþturacak olan dindir. ...yasa yapýcýsýnýn amacý öteki dünyadainsanýn iyiliðidir, dinsel yasalara uygun olarak insanlarýn, bu dünyadaki ve öteki dünyadakiyaþamlarýna iliþkin þeriatýn buyruklarýna göre, onlarý bir araya getirmektir; bu yetki yasakoyucularýn, peygamberlerin, onlarýn halifelerinin elindedir”.

Görüldüðü gibi devletin ve iktidarýn Ýslamlaþtýrýlmasý, Ortodoks Ýslam anlayýþýnýn vazgeçilmezhedefi olagelmiþtir. Ancak, deðiþen nesnel koþullarda bu amaç yalnýzca “Altýn Çað” bir özlem duy-maktan öteye geçememiþtir. Gerçek uygulamada devletin Ýslamlaþtýrýlmasý hayata geçirilememiþ,Ýslamýn devletleþtirilmesi, günümüze kadar uzanan Ýslam radikalizminin temel amacý olmuþtur. Birbaþka anlatýmla, Ýslam, amaç olmak yerine, iktidarýn ele geçirilmesi ve sürdürülmesinde egemengüçlerin bir aracý olarak kullanýlmýþtýr. Ýslam,siyasal mücadelenin ideolojik aracý olmuþtur.Gerçekten de Ýbn Kutb, Hasan el Bana, Mahdudi vb gibi radikal Ýslamcýlar, burjuva ideolojisininkapitalist düzenin de , sosyalist ideolojinin komünist düzeninin de yok olacaðýný, Ýslam’ýndüzeninin dünyaya egemen olacaðýný savunmuþtur.

Özetlemek gerekirse, siyasal olarak Ýslam toplumunun yada devletinin belirleyici özelliði, tekbaþkanýn Tanrý, yasasýnýn ve anayasasýnýn Kuranýn sözleri olmasýdýr. Toplum bunun dýþýnda kendiyasasýný yaratamaz o nedenle de devletin iþlevi, biçimi ve anayasasý ebedidir, yere ve zamana göredeðiþtirilemez. Þeria, Tanrý emirlerinin bütünlüðüdür. Devletin görevi imaný ve inancý savunmak,Tanrý buyruklarýný uygulamak ve bu buyruklarý kalýcý kýlmaktýr.

Günümüz Ýslam radikalizminin ilk yorumcusu olarak Taymiyah’dan ancak dört yüz yýl sonraonun fikirleri aðýrlýk kazanýr olmuþtur. En büyük izleyicisi ise Muhammed Ýbn Abdul Vahap(1703-1792) olmuþtur. Osmanlýlardan koparak Arabistan’da Ýran Körfezi bölgesinde kendi yöne-timini kuran Abdul-Vahap mistisizmi, orta çað hukukunu ve felsefesini reddetmiþ, Kuran vepeygamberin sünnetine dönmüþtü. Osmanlý sultanlarýnýn sapkýn olduklarýný, onlara biat etmenin veinanmanýn dine aykýrý olduðunu ilan etti. Kendi adý ile anýlan Vahabilik, son derece kýyýcý, saldýr-gan ve kan dökücü bir mezhep olarak Suudi Arabistan krallýðýnýn çekirdeðini oluþturacaktý.

KAYNAK

1 Fuat Köprülü, “Bizans’ýn Osmanlý Müesseselerine Te’siri”, Türkiye Hukuk ve Ýktisat TarihiMecmuasý, c. I, s. 167.

2 Karen Armstrong, The Battle for God, s. 159.3 Age, s. 161.4 Armstrong, s. 164.5 Kirnoss, 1920, Atlantic Monthly.6 Albert Kirnoss, 1920, November Atlantic Montly.

Baþtarafý 13. Sayfada)

Reformculuðun Doðuþu ve Laikliðin Kaynaðý Bölüm - III

Anadolu’nun Türkleþmesiyle birlikte güçlü birakým haline gelen Ýslâmlaþma süreci OsmanlýDevleti zamanýnda da sürmüþ ve bu süredeAleviler, çeþitli baskýlara ve katliamlara uðra-mýþtýr. Devletin þeyhülislâmlarý ve kadýlarý ta-rafýndan verilen ölüm fermanlarý ve asýlsýz fet-valarla yaþamlarý zehir edilmiþtir. Ayný düþün-ce günümüzde de devam etmektedir. Sünniideolojiyi devletin resmi ideolojisi haline getir-mek isteyen kimi siyasetçiler ve iþbirlikçileri,yakýn tarihimizde görüldüðü gibi KahramanMaraþ, Çorum, Sivas-Madýmak, Ýstanbul-Gaziolaylarý gibi olaylar yaratarak Alevilerle Sün-nileri karþý karþýya getirmeye çalýþmýþlar veyer yer baþarýlý da olmuþlardýr.

Ýþte tüm bu olgular ve gerçekler, araþtýrma-cýlar, tarihçiler ve bilim adamlarý tarafýndandeðerlendirilip belgelendirilirken öte yandanÝslâm tarihi çerçevesinde öðrendiðimiz birçokolaylar ve bunlarýn sosyo-kültürel yansýmalarý,kaçýnýlmaz olarak roman ve öykülerimize degirmiþtir. Öte yandan Alevi ve Sünni kavgasý-nýn tarihsel ve dinsel kökenlerini bazý yazarla-rýmýz Dersim olaylarý çerçevesinde arka plandaAlevilik ve Aleviliðin günlük yaþamdaki mo-tiflerini sergiler. Kitabýmýz için deðerlendirme-ye aldýðýmýz tüm yapýtlarda, Alevi ve Bektaþikültürü ve günümüzde de devam eden sorunla-rýyla ilgili tüm konulara yer verildiðini ve bun-larýn da gerçeðe yakýn ve yalýn biçimde iþlen-diðini görürüz.

Okurlarýmýzýn Aleviler ve Alevilik-Bektaþi-lik konusunda daha iyi bilgilenmeleri ve yazar-larýn, konuya nasýl yaklaþtýklarýný rahat görebil-meleri için kitabýn sonuna Alevilik ve Bektaþi-likle ilgili günümüzde çok tartýþýlan ve bilinenkonular üzerinde ayrý bir deðerlendirme yaptým.Böylece yazarlarýmýzýn belirlediðimiz konu-lardaki yaklaþýmýný ve bu yaklaþýmýnýn yapýt-larýna nasýl yansýdýðýný ortaya koymak istedim...

BÝR KÝTAP

Çaðdaþ Türk Romaný veÖyküsünde AlevilerÝlhan Cem ErsevenISNB 975-335-052-X / 15x23 cm / 328 Sayfa

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 14

Page 15: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

15Temmuz 2005

SERÇESME¸

Sayýn Baþkan Deðerli Milletvekilleri, ...Ýnsanlarýn farklý düþünce, inanç ve kültürlerinden dolayý yakýlmasý,

“baþka” görülmesi, ayrýmcýlýk yapýlmasý, insanlýk suçu ve ayýbýdýr. Bu suç,bundan 12 yýl önce 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta iþlendi.

2 Temmuz zihinlerimizde, gönüllerimizde kalýcý yaralar açmýþtýr. 2Temmuz 1993’te Sivas’a bir kültür þöleni için giden otuz beþ aydýnýmýz,yazarýmýz, sanatçýmýz, barýþa semah dönen gençlerimiz, her þeydenönemlisi insanlarýmýz Sivas Madýmak otelinde yakýldý.

Bu insanlarýmýz Sivas’a barýþ ve kardeþlik içinde baðlamalarýný çal-maya ve semahlarýný dönmeye gitmiþlerdi. Bu katliam sadece otuz beþinsanýmýzýn katledilmesi deðildi, ayný zamanda Cumhuriyete birbaþkaldýrýydý.

Sivas’ta bu vahþetin yaþanmasýnýn suçlularýnýn bir çoðu halen yurt-dýþýnda yasamaktadýr. Hükümet, yurtdýþýnda yasayan bu sanýklarýn enkýsa zamanda Türkiye’ye getirilmesi konusunda gerekli giriþimlerdebulunmalý ve sanýklarýn Türkiye’ye getirilmesi saðlanmalýdýr.

Kýsa bir süre önce genel baþkanýmýz sayýn Deniz Baykal’ýn giriþi-miyle güvenlik güçlerimizin titiz çalýþmasýyla, on iki yýldýr aranan idamamahkum iki sanýðýn Sivas’ta yakalanmasý sevindirici olmuþtur. ...

Sivas, cumhuriyetin temelinin atýldýðý 4 Eylül ile ünlüdür. Sivas,Sivas valisi Hýzýr pasa tarafýndan Osmanlý’ya baþkaldýrdýðý için idamedilen Pir Sultan’ý ile ünlüdür. Sivas, ozanlarý ile ünlüdür. Elbette ki“benim sadýk yarým kara topraktýr” diyen Âþýk Veysel’i ile ünlüdür.Sivas, madýmaðý ile ünlüdür. Ancak, Sivas’ýn üzerine kara leke düþtü vemadýmak kana bulandý.

Sivas’ta bin yýldýr Alevisýyle, Sünnisýyle birlikte uyum içerisinde,dostça, barýþ içerisinde yaþanmýþtýr. Din adýna bu katliamý gerçek-leþtirenler, barýþa, dostluða gölge düþürmüþlerdir. Elbette ki bu olaydantüm Sivaslýlarý sorumlu tutmak doðru deðildir.

Bütün acýlara raðmen Alevi inancýna mensup yurttaþlarýmýz geçmiþteolduðu gibi bu dönemde provokasyonlara gelmedi ve gelmeyecektir.Herkesin inancýna, kimliðine, etnik kökenine saygýlý ve 72 millete aynýnazarda bakan Alevi toplumu bu ülkede yasamakta, üzerlerine düsen hergörevi yerine getirmekte, ülkesine, cumhuriyete, Atatürk’e, laikliðebaðlý, demokrasiye, hukuka ve insan haklarýna saygýlý insanlardýr.Elbette ki ayný duyarlýlýk ve hoþgörüyü baþkalarýndan beklemek, helehele devletten beklemek Alevilerin de hakkýdýr diye düþünüyorum.

Hepimiz bu olaydan dersler çýkarmak zorundayýz. Sivas’ý eski konu-muna kavuþturmak, yaþanabilir, çaðdaþ demokrat bir kent yapmak içinhepimize görev düþmektedir. Ýç barýþýmýzý korumak için birbirimizetahammül etmek, saygý göstermek zorundayýz.

Otuz beþ aydýnýmýzýn, yazarýmýzýn, sanatçýmýzýn bütün dünyanýngözü önünde yakýldýðý Madýmak Oteli, ne yazýk ki tekrar otel ve lokanta

olarak faaliyete geçmiþtir. Ýnsanlarýn yakýldýðý Madýmak Oteli’nin etlokantasý olarak kullanýlmasý utanç verici bir tablodur. Bunu kabul etmekmümkün deðildir. Soruyorum size; hangi vicdan sahibi bir insan bulokantada gönül rahatlýðýyla yemek yiyerek kendisini rahat hisseder.

29 Mayýs 1993 tarihinde Almanya’nýn Solýngen kentinde yaþananvahþet sonrasý bu vahþetin yaþandýðý yer müze haline getirildi. Solýngenkatliamýnýn bir daha yaþanmamasý için okullarda ders olarak çocuklaraanlatýlýyor.

29 Mayýs 1993 Solýngen Katliamý ile 2 Temmuz Sivas Katliamý ara-sýnda bir kaç haftalýk fark var. Orasý bugün müze haline getirildi. Oradacumhurbaþkaný düzeyinde her yýl anma programlarý düzenlenmektedir.

29 Mayýs 2005 tarihinde Solýngen’de düzenlenen anma programýnaGenel Baþkanýmýz sayýn Deniz Baykal ve Devlet Bakaný sayýn MehmetAydýn katýlmýþlardýr. Genel baþkanýmýz sayýn Deniz Baykal tarafýndan bumüzenin oluþmasýna katký saðlayan Federal Almanya eski cumhur-baþkaný Rau’ya barýþ ve dostluk ödülü takdim edilmiþtir.

Madýmak Oteli’nin Solýngen’de olduðu gibi, bu utançtan bir an öncekurtulmak için, barýþ ve kardeþlik adýna kültür ve sanat müzesi yapýlmasýçok yararlý olacaktýr. Böyle bir giriþim insanlarýmýzý birbiriyle kucak-laþtýrýr. Sivas’ý tekrar eski konumuna kavuþturur. Farklý kültürleri,inançlarý, farklý kimlikleri daha da birbirine yakýnlaþtýrýr.

Devlet, Sivas olaylarýnda ne tarafta olduðunu açýklýða kavuþtur-malýdýr. Hükümet veya hükümetler neyin tarafý olduðunu açýklamalýdýr.Sivas’ta yananlarýn yanýnda mý yoksa yakanlarýn yanýnda mýyýz ? Teröreve þiddete dayalý eylemler karþýsýnda orta bir yol yoktur. Ya tarafsýnýzdýrya da karsýsýndasýnýzdýr.

Bu olaylarýn bir daha yaþanmamasý için, gerçekle yüzleþmek veinsanlýk suçlarýný birlikte mahkum etmek, farklý kültürleri, inançlarý,kimlikleri daha da yakýnlaþtýrmak için; Madýmak Oteli’nin, barýþ vekardeþlik adýna, kültür ve sanat müzesi yapýlmasý için sayýn Baþbakaný,sayýn Bakanlarý, sayýn AKP Grup Baskanvekillerini ve grubunu, Sivaslýve Sivas’ýn deðerli milletvekillerini, Sivas’ýn üzerindeki bu kara lekeyibirlikte kaldýrýp, birlikte çözmek için katký saðlamaya ve desteklemeyeçaðýrýyor, sizleri vicdanlarýnýzla baþ basa býrakýyorum.

Ayrýca, hükümet tarafýndan, Alevi yurttaþlarýmýzýn talebi olan cem-evlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi ve zorunlu din kültürü veahlak bilgisi derslerinin zorunlu ders olarak okutulmasýnýn müfredattankaldýrýlmasýnýn doðru olacaðýna inanýyorum.

2 Temmuz Sivas olaylarýnda can verip, gelecek nesillere tarihi birmesaj iletme görevi ve onurunu üstlenmiþ olan sevgili þehitlerimizi birkez daha rahmetle anýyorum.

Ülkemizde Sivas olaylarýnýn ve benzerlerinin bir daha yaþanmamasýdileðiyle yüce meclisi saygýyla selamlýyorum.

CHP ISTANBUL MILLETVEKILI ALÝ RIZA GÜLÇIÇEK’ÝN SÝVAK KATLÝAMININ 12. YILDÖNÜMÜ NEDENÝYLE 29 HAZÝRAN’DATBMM GENEL KURULU’NDA YAPTIÐI GÜNDEM DIÞI KONUÞMA

Sivas, Madýmaðý ile Ünlüdür, Ancak Madýmak Kana Bulandý

Radyo Barýþ’ýn düzenlediði geleneksel “Barýþa Semah Dönenler” etkin-liklerinin dördüncüsü 12 Haziran’da Ali Sami Yen Stadyumu’nda ya-pýldý. Çok sayýda halk ozanýmýz ve sanatçýlarýmýzýn katýldýðý etkinlikteOnur Ödülü deðerli halk ozanýmýz Feyzullah Çýnar’a verildi. Ödül plake-tini babasý adýna alan Hüsniye Çýnar teþekkür konuþmasýnda þöyle dedi:

“O, Pir Sultan aþýðýydý. Hiçbir zaman Pir’ine ihanet etmedi. Pir’inzalime karþý baþ kaldýran, mazlumun yanýnda olan kiþiliðini kendiyaþamýnda devam ettirdi. Yaþamý boyunca Pir Sultan Abdalca yaþadý.Bütün baský, iþkence, yýldýrmalara ve yoksulluklara karþý 1960’lardabaþlattýðý Alevi-Bektaþi kültürünü ve müziðini dünyaya halklarýnatanýtma çabasý artýk bir baþka aþamaya taþýndý. ... Tek saz ve tek sesle,üç yüz, beþ yüz kiþilik sinema salonlarýnda Mahsuni, Nesimi, Akar-

su’larla birlikte baþlattýðý tanýtým,bugün on bin, on beþ bin kiþilikkapalý spor salonlarýnda, kýrk bin kiþilik stadyumlarda, bin baðlama,bin bir semahla devam ediyor. Aleviyim demeye korkan toplum,kabuðunu kýrýp baðlama eþliðinde deyiþler okuyup, semahlar dönereközgürce ve yüreklice ben Aleviyim-Bektaþiyim diyor.

Babam bunlarýn geleceðini önceden görmüþtü. Çektiði onca sýkýn-týnýn, verdiði mücadelenin boþa gitmeyeceðini biliyordu. Evet benimbabam bize, toplumun aydýnlanmasýna ve davasýna sahip çýktýðý içinaçlýðý, yoksulluðu, sefaleti, daha da zor olaný, babasýzlýðý yaþattý.Ama bize çok önemli bir þey daha býraktý: Onurlu olmayý, mazlumunyanýnda yer almayý, zalimin karþýsýna dikilmeyi öðretti ... Hepinizeaþk-ý niyazlarýmý sunuyorum...”

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 15

Page 16: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

Paris Alevi Kültür Merkezi 11 Haziran 2005’te Avrupa Alevi AkademisiBaþkaný Mustafa Düzgün ile Alevi araþtýrmalarýnda kaynak kiþiler arsýn-dan araþtýrmacý Ýsmail Kaygusuz’un katýlýmýyla Günümüzde Alevilikbaþlýklý bir panel gerçekleþtirdi. Panel, Paris Alevi Kültür Merkezi adýnaBaþkaný Hüseyin Çiçek’in konuþmasý ile açýldý.

Ardýndan söz alan Ýsmail Kaygusuz, Aleviliðin kökenleri ve geliþimiüzerine yapýlan tanýmlarýn tarihsel geliþimi ele alan ve bu tanýmlarýneleþtirisini yapan bir sunum yaptý. Heterodoks Ýslam tarihinin resmiÝslam tarihçileri tarafýndan yazýlmayan, görülmeyen tarihi üzerine aydýn-latýcý bu sunumdan sonra Mustafa Düzgün, Aleviliðin günümüzdeyapýlan tanýmlarýnýn çoðunun maksatlý olduðunu vurguladý. Tanýmlarýyapan kiþi, grup ya da eðilimlerin, bu tanýmlarý Aleviliði kendi çýkarlarýetrafýnda toplamak amacýyla yaptýðýný belirtti.

Ýkinci bölümde Ismail Kaygusuz, Aleviliðin ve Heterodoks Ýslamýntarihi üzerine ayrýntýlý bir sunum yaptý. Tarih boyunca hangi coðrafya-

larda, hangi inanç yapýlarý altýnda yaþam bulan Heterodoks Ýslam toplu-luklarýnýn ne tür inançlarý olduðuna deðindi. Onlarýn siyasi ve günlükyaþam pratiklerini anlattý.

Paris Alevi Kültür Merkezi, Alevilerin kimlik, tarih ve örgütlenmetartýþmalarýna teorik bir düzlem sunmayý amaçlamaktadýr. Daha önce ya-þanmýþ pratiklerden yola çýkarak güncel sorunlara daha net yanýtlar ara-maktadýr. Bilgilendirme amaçlý paneller düzenleme kararýnýn ilk adýmý,iki Alevi aydýnýn davet edildiði bu panelle gerçekleþtirmeye çalýþmýþtýr.

Panelden sonra, gündelik hayatýný yaþayan Aleviler ve Alevi örgüt-lerinin tartýþýlan tarih ve kimlik gibi konulara uzak kaldýðýna deðinildi.Bu konularda bilgi ve birikim eksikliðinin giderilmesi, gelecek kuþak-lara aktarýlmamasý için daha sýký örgütlenmek, aydýnlanmak ve ay-dýnlatmak gerekliliði belirtildi.

Bu gerekliliðin, özellikle Avrupa’da yaþayan Aleviler için ne kadargüncel ve acil bir sorun olduðu vurgulandý.

16 Sayý 12

SERÇESME¸SERÇESME¸

Ýki yýldýr Türkiye ve Avrupa’da Alevi-Bektaþi inanç toplumunun baþkasorunlarý yokmuþ gibi, baðlý bulunduðu inancýn, yani Aleviliðin tanýmý-ne olup ne olmadýðý üzerinde dar alandan baþlayarak geniþleyip görsel veyazýlý büyük medyaya ulaþmýþ tartýþmalar yapýlmakta ve zýtlarýn yakla-þýmlarý sergilenmektedir. Bunlarý birkaç madde halinde þöyle özetleye-biliriz:

1. Türk-Ýslam Sentezci Resmi-Ýnkarcý Yaklaþýmlar: Türklerin eski din veinançsal geleneklerinin, ritüellerinin -özellikle Þamanizm- Ýslami cilaaltýnda uygulanmasýdýr Alevilik; Halk Ýslamý, Türk Ýslamý, AnadoluÝslamý, hatta Türk Sünniliðidir. Aleviliðin Sünnilikten bir farký yoktur.

2. Milliyetçi Yaklaþýmlar: Alevilik Þamanizm’den çýkmýþ öz be öz Türkdinidir; Muhammed ve Ali Türk kökenlidir, hatta Ali ile Mete Hanýeþleþtirecek kadar Türklere özgüdür Alevilik... Hayýr, hayýr AlevilikMazda inancýdýr, yani Kürtlerin eski dini olan Zerdüþtlükten çýkmadýr;öz be öz Kürt dinidir Alevilik. Bir etnik kökene yamama giriþimleri.

3. Sünni Ýlahiyatçýlar (Teologlar) ve Diyanet Gözüyle Alevilik: Alevilikmezhep deðil meþreptir. Cem dedikleri ibadet deðil, cümbüþtür vecemevi de ibadet yeri deðil, cümbüþ evleridir. Þeriat Ýslamýn kendisidir;ben Müslümaným diyen camiye gelsin. (dolaylý olarak ‘Aleviliðin Ýslam-la ilgisi yoktur’). Alevilik Hanefiliðin bir tarikatýdýr... Alevilik, Ýslamiçinde kalan, kültürel öðelerin daha belirgin olduðu alt bir yorum veanlayýþtýr; yani kültürdür, inanç deðildir… Durmadan deðiþtirdikleriyeni tanýmlamalarla Sünniliðe asimile etme çabasýný sürdürmektedir.

4. Ýran Þiilerinin Yaklaþýmý: Ýran Þiilerine gelince, kendi Þeriat inanç veanlayýþlarýný misyonerlik tavrý içinde dayatma yoluyla Ali, Ehlibeyt veOniki Ýmam inancý ve sevgisi ortaklýðýný kullanarak ve çok sayýda yayýn-ladýklarý kitaplardaki Þii propagandasýyla Aleviliði tanýmlýyorlar.

Alevileri kýlýçtan geçiren Osmanlý ile Hacý Bektaþ Ýþbirliði yaptýðýyalanýný söyleyecek kadar ileri gittikleri halde, “þeriat da bizim tarikatda, asýl Müslüman biziz” diyen tutucu Alevilerden kolayca yandaþ bul-maktadýr. En büyük tehlike bu yaklaþýmdan gelmektedir.

5. Ýkinci Büyük Tehlike Sözde Marksist ya da Oportünist Yaklaþýmlar:Alevilik Ýslamýn dýþýndadýr; Orta Asya’dan ve Ýran’dan taþýnan Þamanistve Zerdüþt inanç öðeleriyle, Antik Anadolu inançlarý sentezinden oluþ-muþ Anadolu’ya özgü bir Türk-Kürt kültürel inanç sistemidir, tamamýylakendine özgüdür. Daha çok kültürdür, inanç yönünü dýþarýdan içinegirdiði Ýslamýn batýniliðini benimseyerek elde etmiþtir. Aleviliðin Ali’si,Muhammed’in amcasý oðlu ve damadý Ali bin Ebu Talib deðildir. SonraKýzýlbaþ ozanlarýn þiirlerinde geçen Muhammed, Ali, Ýslam dini, CaferSadýk mezhebi gibi söylemler birer takiyedir. Doðrusu ne Ýslam ne deTürk tarihini okuyup incelemek gereði duymuþtur. Zaten tarihsel veyaþayan Aleviliði araþtýrmýþ olduklarý da kuþkulu. Ve dikkat edilirseyukarýdaki görüþlerin hepsinden bir þeyler alýnmýþtýr; Aleviliðe zýtlarýnyaklaþýmýnda oluþan bu birlikteliðe ne ad verilir acaba? Alevilik taným-larýnda yaratýlan bu kaostan nasýl bir siyasi yarar bekliyorlar anlaþýlýr gibideðil. Ama açýk ve anlaþýlýr olan Alevi-Bektaþi toplumunun veinancýmýzýn zarar gördüðüdür.

6. Ilýmlý, Dar Çerçeveli ve Siyaset Dýþý, Ama Uzlaþtýrmacý Yaklaþým:Yine de diðerlerine göre biraz daha olumlu bu yaklaþým Hollanda’da,Dedeler Divaný Vakfý tarafýndan düzenlenen 1. Dedeler Kurultayý’ndançýktý: “Alevilik, Ýslamdýr. Hakk-Muhammed-Ali yolunun Kýrklar Mecli-si’nde olgunlaþtýðý ve Oniki Ýmamlarla devam eden; Ýmam Cafer-iSadýk’ýn akýl ölçüsünü rehber olarak alan, Horasan erenlerinin himmet-leriyle Anadolu’ya gelen Hazret-i Pîr’le ve ulu ozanlarýmýzýn nefes-leriyle hayat bulan inancýn adýdýr...”

11 HAZÝRAN 2005 TARÝHÝNDE PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ’NDE YAPILAN GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK PANELÝNE SUNuþ

Alevilik Tanýmlamalarýna Toplu Bakýþ, Tarihsel Çýkýþ ve Bazý Özgün KaynaklarÝsmail Kaygusuz

PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ - PANEL / GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK / PANEL - PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ

Günümüzde Alevilik PaneliKemal Canatar

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 16

Page 17: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

“Alevilik Ýslamdýr” cümlesi, çok yuvarlak ve “Ýslam dýþýdýr” diyenlerhariç, her görüþün alýp kendi eðilimi çerçevesinde geniþletebileceðiuzlaþtýrmacý bir vurgulamadýr. Kendilerinden olmadýðýmýz bilinenler de“Sünnilik, Ýslamdýr”, “Þiilik Ýslamdýr” demektedirler, daha doðrusu herbiri “asýl Ýslamýn kendilerinin olduðunu” söylüyor. O zaman, Aleviliðinonlara benzemediðini, farklý olduðunu nasýl açýklayabilirsiniz? OysaAlevilik Ýslamýn farklý algýlanmasýdýr. Sünnilik ve Þiilik de her biri baþlýbaþýna Ýslamýn kendisi deðildir ve zahiri yorumlarýdýr. Heterodoks ya dabatýni Ýslam olarak Alevilik de Ýmam Ali’ye baðlý, -ama sadece dýþgörünüþteki halifelik/ardýllýk davasý baðlamýnda deðil, o ilk Þiaayrýmýdýr- yani tanrýsal özün/nurun Ali bin Abu Talip’de gizli olduðu; Alive Ehlibeyt kutsallýðý temelinde ortaya çýkmýþ ve özde deðiþmeyen fark-lý ve ayrýntýlý batýni yorumlarla giderek birçok alt bölünmelerle günü-müze ulaþmýþtýr. Tanýmdaki diðer cümleleri bu baðlamda deðer-lendirince çok dar çerçeveli ve Anadolu’da yaþayan Aleviliðe özgükalýyor ve ayrýca da son cümlenin, “Anadolu’da Hazreti Pir ve HorasanErenlerinin himmetleriyle ve ulu ozanlarýmýzýn nefesleriyle hayat bulaninancýn adýdýr” olmasý gerekirdi.

Alevilik Ne Ýslamýn Dýþýndadýr, Ne de Ýslamýn Kendisidir

Gerçekte güncel sorunumuz, 14 yüzyýldýr süregelmiþ Aleviliðin taným-lanmasý tartýþmalarý olmamalýydý. Ýçinde bulunduðumuz sosyo-ekono-mik ve siyasal koþullarda bilim ve iletiþim çaðýna uygun olarakinancýmýzý/Aleviliðimizi nasýl yaþayabileceðimize ve birliðimizi nasýlsaðlayacaðýmýza kafa yormamýz gerekiyor. Ancak yukarýda görüldüðügibi iç ve dýþ çevrelerden dayatýlan tanýmlamalar gösteriyor ki, bu tartýþ-malar bir süre daha devam edecektir.

Alevilik batýni Ýslam olarak, Tanrýyý insanda ve insaný Tanrýdagörme, yani Tanrý-Ýnsan Birliði anlayýþý ve tapýnma ritüelleri baðlamýn-da Sünni-Þii inancýna aykýrý gerçekliði ve onun dýþýnda olmasýylakendine özgüdür. Aleviliði dolaylý ya da dolaysýz biçimlerde Ýslam dini-ni dýþýnda göstererek, özgün bir inanç söylemi dayatýlamaz. Onunözgünlüðü Batýni Ýslam oluþundan kaynaklanmakta; yani dogmatik þek-ilciliði, tarihsel baskýcýlýðý, baðnazlýðý, çaðdýþýlýðý ve cihad terörizmiyleÝslam olarak tanýnan ve tanýtýlan Ortodoksizme aykýrýlýðýndan dolayýdýr.Sünnilik ve Þiilik tek baþlarýna Ýslam dini olmadýðý, Ýslamý temsiletmediði gibi, Alevilik de Ýslamýn kendisi deðildir.

Alevi-Bektaþi toplumu, inancýný özgürce ve ayrýntýlý uygulamalarýy-la yaþamak ve yüzyýllarýn baskýlarýnýn ve gizlenmelerinin acýsýný çýkar-mak istiyorsa bu sosyo-psikolojik olgudur, uymak zorunluluðu vardýr;inancýna yeni yakýþtýrmalarla yaklaþamazsýnýz. Çünkü bu toplum,üçüncü halife döneminden itibaren Ali ve Ehlibeytin tanrýsal öz taþýdýðý-na ve soylarýnýn kutsallýðýna inanarak, Ýslam dinini, batýni anlamda algý-lamýþ. Ýslam tarihine birazcýk olsun kafa yormadan ve Sol siyaset kuram-larýný bile yanlýþ yorumlayarak, Alevi toplumuna “Siz Ýslam deðilsiniz,Ýslamýn dýþýnda kendine özgü bir inancýn mensubusunuz” demekle,onlarý kendinizden uzaklaþtýrmaktan baþka hiç kimsenin bir kazancýolmaz.

Alevi-Bektaþi toplumu, “Allah-Muhammed-Ali” üçlemesiyle “üçübir nurdur, nuru vahiddir” biçiminde tanrýsal birliðe inanýr. Bu batýniyaklaþýmýyla ulaþtýðý “vahdeti vücud” (Ýnsan-Tanrý birliði), “vahdet-imevcut” (Doða Tanrý birliði) inancýný Cem tapýnma kurumlarýyla, Sünni-lik ve Þiilik (ortodoksizm) dýþý bir Ýslamý yaþamýþ, yaþýyor ve yaþamakistiyorsa buna uymak zorunluluðu vardýr; hiç kimse, “sen inancýný yan-lýþ biliyorsun, Ýslamýn dýþýndasýn sen, þöylesin böylesin” diyemez.

Resmi aðýzlarýn dayatmasý ise, Aleviliðin, “Alevilik, Orta Asya Türkkültürünün birtakým öðelerinin, Ehlibeyt sevgisiyle bütünleþmesi sonucuoluþan ve eski Türk gelenek ve göreneklerinin canlý bir þekilde yaþatýl-masý sürecinde ortaya çýkan bir anlayýþtýr” biçiminde sözde Türklereözgü oluþudur.

Diyanet þimdilerde bazý iþbirlikçi Alevilerle, kendi seçtikleri dahaçok Þii ortodoksizmine ya da Sünni tasavvufu anlayýþýna yakýn Alevi-Bektaþi (?) elyazmalarýný yayýnlama projesini uygulama hazýrlýðý için-dedir.

Alevi-Bektaþi toplumunun kendi iradesi dýþýnda, onun temsilcisiymiþgibi Diyanetin bu yeni projesinde danýþmanlýk edenler neye hizmetetmektedirler? Ortaya çýkýp açýklamadýrlar!

Tarihsel Çýkýþ ve Bazý Özgün KaynaklarYineliyoruz: Alevilik, ne Ýslamýn dýþýnda ve Ýslamdan önce ortaya çýkýpÝslamdan da bazý öðeler almýþ ayrý bir dinsel inançtýr ne de dýþarýdanÝslam dinine girerek Batýni özellik kazanmýþtýr. Elbette ki AlevilikÝslamýn kendisi de deðildir ama onun batýni yüzüdür; Kuran ayetlerinintevili, yani içsel anlamlarýný yorumlayarak büyük farklýlýklar kazanmýþbir Ýslami anlayýþtýr. Bölgesel deðil evrensel bir geliþim göstermiþtir veAnadolu’yla da sýnýrlandýrýlamaz.

Halife Osman (644-656) döneminde gulat (taþkýn/azgýn ve aþýrýlar)adý verilen Ali tanrýsallýðý inancýyla baþlayýp; bölgesel/tarihsel din, inançve felsefi akýmlardan bazý öðelerle birleþme/baðdaþtýrma yoluyla(senkretizm) sürekli yenilenen, deðiþik adlarla yönetimlerin resmi dinine(Ortodoks Ýslama) aykýrý/karþýt geliþen heterodoks akýmlarýn tamamýnýkapsar Alevilik.

Özellikle Ýmam Bakýr (ö.735) ve Ýmam Cafer (ö.765) çevresindeki buproto-Alevi kümeleþmelerin büyük bir bölümü, Ali-Ehlibeyt tanrýsallýðý,Ýnsan-Tanrý birliði kavramlarýný, düþünce ve inançlarýný Kuran’ýn batýni(ezoterik) yorumlarýndan çýkarmýþlardýr…

Onlarca heterodoks/batýni gruplar neo-Platoncu felsefeden, Manike-izm-Polikiyenizm ve Sabeen, Mazdek dinsel inançlarýndan aldýklarýöðelerden esinlenerek Kuran ayetlerini ve Peygamberin hadisleriniyorumlayýp inanç öðretilerini oluþturuyorlardý…

Ýmam Zeynelabidin’i izleyen Hüseyin soylu Ýmamlarýn katledilereknesillerinin tüketileceðinden korkan Ýmam Bakýr ve Cafer üs Sadýktakiyeyi inançsal ilke olarak uygulamak, gerçek düþünce ve inançlarýnýgizlemek zorunluluðu duymuþlardýr. Özellikle Ýmam Cafer’in takiyeöðretisi siyasete bulaþmamak biçiminde yorumlanarak belki dahadoðrusu, öyle algýlanmasý saðlanarak baskýcý Abbasoðullarý yönetimiyleuzlaþmak hedefinde geliþtirilmiþ zahiri düþünceleri, bu baðlamdaKuran/Hadis yorumlarý, zamanýn bilgini olarak çeþitli alanlarda verdiðidersler ve dinsel uygulamalarýyla Oniki Ýmamcý Þiiliðin kuramsal temeliatýlmýþ. Öbür yandan onun gerçek batýni düþünce ve inançlarý yeraltýnainmiþ ve gizli proto-Alevi topluluklarýndan, özellikle Hattabiler,Mufaddaliler, Mubarekiler tarafýndan yayýlmýþ ve geliþtirilmiþtir.

Bu gruplarýn inanç önderleri ve Ýmam Bakýr ve Cafer’in (azatlý veöðretmen-öðrenci iliþkileri içinde) çok yakýnlarýydý. Ebul Hattab olarakbilinen Muhammed Ýbn Ebu Zayneb el-Asadi, Mufaddal Ýbn Ömar el-Cufi ve Mamûn el-Kaddah, her iki Ýmamýn kendilerine gizli olarak açýk-ladýklarý Kuran ayetlerinin tevillerini, yani mecazi/batýni yorumlarýný,dedeleri Muhammed-Ali’nin batýni düþüncelerini, derslerindeki konuþ-malarýný formüle edip batýniliði kurumlaþtýrarak Alevi tanrý anlayýþý veinanç sisteminin temellerini atan kiþilerdir. Ebul Hattab’ýn ÝmamBakýr’ýn son yýllarýnda (730’larda) yazdýðý Ummu’l Kitab ve Mufad-dal’ýn 760’lý yýllarda hazýrladýðý Kitab el-Haft ve’l Azillah ya da el-Þerifkitaplarý Alevi inancýnýn ilk yazýlý kaynaklarýndandýr. Ummu’l Kitab’ýnonuncu yüzyýl klasik Farsçasý, Kitab el-Haft ise Arapça aslýyla günü-müze ulaþmýþ ve de dünya dinsel inançlar literatüründe yerini çoktanalmýþtýr. Bu yapýtlar, gerek Ýsmaili ve gerekse Arap (Nusayri) Alevi-lerinin kutsal kitaplarýdýr. Yetiþkin yaþta yola giren bir talib, bu kitaplarýniçindeki inançsal bilgileri tam anlamýyla öðrenip, Cemlerin deðiþik aþa-malarýnda dai’nin ya da þeyhin yüze yakýn sorusunu yanýtlayamadýðýtakdirde gerçek yol talibi olamaz…

Selçuklu ve Osmanlý Sünni yönetimlerinin kýrýmcý baskýlarýyla sürek-li mücadele içinde bir tarih yaþamýþ Anadolu Alevilerinin büyük düþünürve ozanlarýnýn kitaplarýna/risalelerine ve þiirlerine bu bilgilerden pekçoðu yansýmýþtýr. Hacý Bektaþ Veli’nin Makalat’ýnda ve Yunus’tan baþla-yarak ve özellikle Kaygusuz Abdal’ýn düzyazý ve þiirlerinde, Nesimi’ninDivan’ýnda, en baþta Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmet üçlüsü olmak üzereon altýncý yüzyýl büyük Kýzýlbaþ ozanlarýnýn tümünün Alevi-Bektaþinefeslerinde-deyiþlerinde de fazlasýyla görülür sözü edilen proto-Alevikaynaklarýndaki inancýmýzýn temel bilgileri. Sadece bunlar mý? Açýnýzon beþinci yüzyýlý son yarýsý ve 16. yüzyýlýn ilk çeyreðinde yaþamýþAlevi-Bektaþi ozan düþünürü Yemini’nin Faziletname’sini, Ýmam Ali’yeiliþkin tüm keramet söylenceleri bu kitaplardan aktarýlarak günümüzekadar gelmiþtir. Ama asýl yansýmalarý Buyruk metinlerinde bulmaktayýz.Buyruk’taki gerek Ýmam Cafer Sadýk’ýn kendisine ait sözler, gerekseonun Ayet ve Hadis yorumlarý, Mufaddal’ýn Kitab al-Haft’ýndan ya dadolaylý olarak Alamut Ýsmaili Aleviliðinin çaðdaþý (15-16. yüzyýl) batýni

17Temmuz 2005

SERÇESME¸

(Devamý 18. Sayfada)

PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ - PANEL / GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK / PANEL - PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 17

Page 18: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

18 Sayý 12

SERÇESME¸

kaynaklarýndan aktarýlýp ve Kýzýlbaþlýk siyaseti döneminin toplumsalkoþullarý içinde deðerlendirilmiþtir.

Yine çeþitli Buyruk metinlerinde deðiþik biçimlerde verilen evreninyaratýlýþý, Kýrklar meclisi ve musahipliðe iliþkin mitolojik anlatýmlar,yani göksel/doðaötesi söylenceler Ummu’l Kitab’dan alýnmýþ; “eþitlik,özgürlük ve paylaþýmcý bir düzen” içinde insanlarýn birbirlerini incitme-den yaþadýklarý Rýza Kenti ütopyasý ise doðrudan 9. yüzyýlýn ortalarýnda,Basra’da dönemin bilgin ve düþünürleri tarafýndan kurulmuþ gizli “Saf-lýk/Temizlik Kardeþleri” Birliði’nin hazýrladýðý ve Ýmam Cafer Sadýk’ýnoðlu Ýsmail’den yürüyen Ýki Ýmam’ýn gözden geçirdikten sonra yayýn-lanan (dünyanýn ilk ansiklopedisi) Ýhvan üs Safa Risaleleri’nin “ManeviDevlet” tasarýmýndan esinlenmedir. Bu tasarým ayný yüzyýlýn sonlarýndaKarmati Alevileri tarafýndan el Ahsa’da yaþama geçirilmiþ ve Karmatisosyalistik cumhuriyeti olarak iki yüzyýla yakýn sürmüþtür.

Bilindiði gibi Alevi inanç söylenceleri arasýnda çok önemli bir yeriolan bu göksel Kýrklar Meclisi olgusu, Peygamberin Ýslamý yaymaya veyaþatmaya çalýþtýðý Mekke dönemindeki kendisine baðlý ilk kýrk inanan-la yaptýðý gizli toplantý ve tapýnmalarýn, toplum bilincinde kutsanýpmitoslaþtýrýlmasýdýr. Bunun Ýlk örneðini Ummu’l Kitab’da görüyoruz;Adem yaratýlmadan 324 bin yýl önce (yaratýlýþ ötesinde) Tanrý’nýn Mu-hammed-Ali’nin nurunu kendi nurundan yarattýðý ve tahtýnýn en yakýnýn-daki kubbeye yerleþtirdiði Ehlibeyt beþlisi dýþýnda, onlara baðlý ve 12nakib, 28 necib tanýmlamasýyla (kýrklar), bin renkli Beyazlýk denizindeyaþayan, farklý renklerde nurdan ruhsal varlýklar olarak verilmekte.Salman, Mikdad, Abu Zer, Ammar, Cabir, vb., adlarý göstermektedir kibunlar, Peygambere ilk inanan gerçek Kýrklardan baþkasý deðildir.Mekke’de ilk Ýslam topluluðunun tapýnma yeri yoktu.

Musahiplik, yani yol kardeþliði, 622-3 yýlýnda ünlü “Medine Vesi-kasý”nýn ikinci maddesiyle, tarihe mal olmuþtur. Demek ki asýl zorunlu,yani farz olan, yazýya geçirilmiþ bulunan tapýnma “kardeþlik”, yaniMusahip tutmaktý. Bu kardeþlik, Medine toplumunun sosyo-ekonomikkoþullarýnda, tapýnma törenlerinin bir parçasý olarak, ortak çalýþýp, kazancýortaklaþa kullanmak temelinde ömür boyu ailecek sürdürülecek yol veinanç kardeþliðiydi.

Ortodoks tarihçilerin “Muahat Akdi” (Kardeþlik Anlaþmasý) adýnýverdikleri bu tören, Alevi toplu tapýnmasý Görgü Cemi’nin en önemlikurumu musahipliðin kökenidir ve kesintisiz ayný ilkeler baðlamýnda“ikrar verme, yola girme ya da yol kardeþi olma” ritüelleriyle günümüzedeðin sürmüþtür. Her ne hikmetse ortodoks Ýslam bilginleri, MuhammedPeygamberin her önemli kararý ve eylemini Tanrý’dan aldýðý ayetlerebaðlarken, bu çok önemli ritüeli sadece bir anlaþma maddesi olarakdeðerlendiriyorlar. Oysa bu ritüeller Ýslama giriþ, aydýnlatýcý din kuru-cusunun huzurunda, ikrar verme/baðlanma/ant içme töreniydi ve aynýzamanda bir çeþit mal ve can ortaklýðýnda güvenceye alýnmýþ, toplumsalve ekonomik baðlamda kurumlaþtýrýlmýþ olduðu kadar inanç ve yol kar-deþliðidir.

Peygamberin Hakka yürümesiyle (Kýrklar) Meclis düzeni ve kardeþ-lik esasýna dayanan Ýslamýn toplumcu yönetimi, bu düzeni sürdürebile-cek tek kiþi Kýrklar’ýn baþý olan Ali uzaklaþtýrýlýnca toptan yýkýldý. Ýslamözünden koparýlarak iktidardaki kabile ve kiþilerin çýkarlarýna hizmeteden din niteliðine sokuldu. Arkasýndan Ýslam baskýcý Hanedan impara-torluklarýnýn yönetim dini oldu...

Ýslam tarihi boyunca tüm (heterodoks) Alevi inançlý halk hareketleri,büyük baþkaldýrýlarýn çoðu (görünüþteki çýkýþlarý ne olursa olsun) bu ilkve gerçek Ýslamýn yarattýðý (sýnýfsýz) toplumcu düzeninin özlemi veuygulanmasý giriþimleridir. Ortodoks Ýslam bilginlerinin döneme asr-ýsaadet diyerek özellikle ilk üç halifeyi de içine almalarý doðru deðildir.Zaten Ýslamý bozan, yönetimin çýkarlarýna ilk alet eden onlar olmuþtur.Oysa bu kiþiler tarihsel olarak ilk Kýrklar Meclisinin üyelerdir ve 616yýlýnda Kýrklar’ýn Ömer bin Hattab’ýn Ýslama giriþiyle tamamlandýðý ÝbnHiþam’ýn Siyer-i Nebi’sinde (s.159, 190) ve hem de Ýhvan üs Safa’da(Risale IV, Bölüm 16) yazýlýdýr. Ayrýca onlar da Ýkrar verip musahip tut-muþlardýr. Ancak bu kiþiler ikrarlarýný bozmuþ ve dinin kurucucusuMuhammed’e ihanet ederek gerçek Ýslamýn niteliklerini deðiþtir-miþlerdir. Abdullah Ýbn Saba’nýn önderlik ettiði, Kýrklar’dan Salmaný-ýFarisi, Abu Zar, Mikdad, Ammar, Cabir gibi sadýk sahabelerin destek-lediði bir halk ihtilaliyle Halife Osman’ý ortadan kaldýrarak baþa geçir-dikleri Ýmam Ali ise, buna karþýlýk beþ yýl içinde, Cihad adý altýnda özel-likle Halife Ömer’le baþlayan Ýslam yayýlmacýlýðýndan elde edilen büyükganimetlerle aþýrý derecede zenginleþen Emevi askeri aristokrasi ve diðerçýkar gruplarý tarafýndan yok edildi.

Kolayni’nin (ö. 940) Usul-u Kafi eserinden, Beþinci Ýmam Mu-hammed Bakýr’ýn ismini verdiðimiz Kýrklar üyesi sadýk sahabeler dýþýn-da, Peygamberin diðer bütün sahabelerinin ona ihanet ettiðine dairsöylediklerini okuyabilirsiniz.

Ýþte kökeni bu erken heterodoks akýmlara uzanan, onlarýn batýniinançlarýndan kaynaklanan, Anadolu’da yaþayan Alevilik-Bektaþilik,Ortodoks Ýslam (Sünni ve Þii) inancýna aykýrý bir Tanrý ve tapýnmaanlayýþýna sahiptir. 1240 yýlýnda kýrýmla sonuçlanan büyük Babai halkhareketinden sonra Batýni Ýslamý Anadolu’nun tarihsel, toplumsal vekültürel koþullarýna uyumlaþtýran ve onlardan aldýðý öðelerle yoðurupAnadolu’da yaþamakta olan Aleviliðin kurallarýný belirleyerek inançsalbirliði saðlayan zamanýn Ýmamý (önderi) ve büyük batýni Dai’si HünkarHacý Bektaþ Veli’dir.

Ýkincisi 16. yüzyýlda Kýzýlbaþ devrimiyle gerçekleþmiþtir. Alevi-Bektaþi Cem ve erkanlarýnýn günümüze ulaþan uygulanmakta olan ritüel-lerinin çoðu, Anadolu Aleviliðinin 16. yüzyýlda yarattýðý büyükKýzýlbaþlýk-Safevi siyasetinin ürünü olan Ýmam Cafer Sadýk Buyruðukitabýnda biçimlendirilip dönemin toplumsal ve siyasal koþullarýnauygun olarak bazý genel kurallar (edep-erkan) çerçevesine sokulmuþtur.Halkýn arasýndaki deyimle “baþýmýz Buyruk’a baðlanmýþtýr”. Bu inançilkeleri, yani “edep-erkan” ve bilgiler, büyük Alevi-Kýzýlbaþ ozanlarýtarafýndan, düvazimam ve semah nefeslerinde, deyiþlerde, miraçnamel-erde ve keramet söylencelerini anlatan destanlarda en ince ayrýntýlarýnadek iþlenerek günümüze ulaþmýþtýr...

Yalnýz Anadolu Alevi-Bektaþileri deðil, Irak’ta Sarýlýlar-Kakailer,Þebekler, Acvanlar-Ýbrahimi adlarýyla yaþamakta olan Alevi Türkmenlerde Buyruk’a baðlýlar ve ellerinde Azeri Türkçesiyle yazýlmýþ en eskiBuyruk metinleri bulunmakta (bu nüshalardan biri Menakýb el-Evliyave’l Buyruk adýyla Baðdat’ta Irak Müzesi, Türkmenler, MS 1470/1’dekayýtlýdýr.) ve Hacý Bektaþ Veli evliyalar kutbu olarak saygý görmekte,Hatayi’nin Pir Sultan’ýn ve diðer Kýzýlbaþ ozanlarýmýzýn yol ilkelerinianlatan bu nefesleri sadece saz/tar eþliðinde söylenmez, ayný zamandaayet ve dualar/gülbank olarak Cemlerde okunup yorumlanmaktadýr.

Ayný þekilde Ýran’daki Ali Ýlahici ya da Ehl-i Hakçýlar Hacý BektaþVeli’yi, Ali’nin tanrýsal mazharý gördükleri büyük evliya Sultan Sahak’laeþleþtirmekte; hatta Safevi sufi tarikatýnýn kurucusu Þeyh Safiyuddin’e,Gilanlý mürþidi Þeyh Zahid kendisine Þeyhlik beratý vermeden önce, onuiki kez dergâhýna göndererek Sultan Sahak’ýn sýnavýndan geçirttiðianlatýlmaktadýr. Baþlangýçtan beri kýsaca vurgulamaya çalýþtýðýmýz tar-ihsel çýkýþ ve inançsal kökenleriyle birlikte bu iliþkileri araþtýrýp sorgula-madan Aleviliðin Ýslam dýþý ya da sadece Anadolu’ya özgü bir inançbiçimi olduðunu iddia etmek sadece aymazlýktýr.

SonuçBatýni Ýslam olarak Alevi-Bektaþi inancýnda Muhammed rehber, mürþidAli’dir ve Muhammed’in rehberliðinde Ali’ye varýlýr; bu demektir kiMuhammed’i tanýmadan Ali’ye varamaz ve Ali sýrrýna eremezsin. Allah-Muhammed-Ali üçlemesinde vahdete (Birlik) ulaþýlýr. Alevi inançanlayýþýnda Muhammed zahiri (açýklýðý, biçimsel tapýnmalarý), Ali batýný(gizli tapýnmayý; yani ‘ölmeden önce ölme, ahiret hesabýný buradagörme; benliði öldürerek özünü tanýma ve el ele, el Hakk’a, hakikataulaþmayý’) temsil eder. Ve Görgü Cemleri de “Ali meydanýnda malý-var-lýðý ortaya koyup; malý mala, caný cana katma” törenleridir.

Alevi toplu tapýnmasýna “Hak cemi” denildiði gibi, pir huzuru da “Hakkatý” ile eþleþtiriliyor. Alevi-Bektaþi inancýnda “ikrar verip nasip alma,musahip tutma” töreni, ayný zamanda bir “miraç” (Tanrý’yla buluþma)olarak deðerlendirilir. Pir-mürþit huzuru, “Hakk katý” olduðu gibi ÝmamCafer-i Sadýk Buyruðu’na göre, pirlerinin, mürþitlerinin evi, Mekkeleridir.Onlarý ziyaret edenler, bin bir kere hacý ve gazi olurlar ve günahlarýndankurtulup, masum-u pak olurlar. Zaten Buyruk, Cem’i de büyüðün-küçüðün, güzelin-çirkinin birbirine eþit sayýldýðý, kimsenin kimsedenüstün olmadýðý cennet olarak tanýmlamaktadýr. Cem’in müminleri melek,Müslimleri (bacýlar) huridirler. Böyle bir ortama giren musahip çiftler,benliðini öldürmüþ, bireysel çýkarlarýndan, kendi nefsinden uzaklaþmýþ bircan bir vücut olarak bu Tanrýsal ortamda yeniden doðmuþlardýr. Bu ortam-da ben-sen, biz-siz kalkmýþ; herkes var, hepimiz varýz. Alevilik Ýslamortodoksizmini oluþturan Sünnilik ve Þiiliðin dýþýnda bir Ýslami inanç sis-temidir. Sürekli vurgulanmasý gereken gerçek budur.

NOTLAR:1 Matti Moosa, Extremist Shiites-The Ghulat Sects, (Aþýrýcý Þiiler,

Gulat Tarikatlarý) Syracuse University Press, New York, 1988.

PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ - PANEL / GÜNÜMÜZDE ALEVÝLÝK / PANEL - PARÝS ALEVÝ KÜLTÜR MERKEZÝ

(Baþtarafý 17. Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 18

Page 19: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

19Temmuz 2005

SERÇESME¸

DERVÝÞ BABA

Yobaz Canavarlara Lanetleme!

Rum Sebasta’sýndan bozulma SivasAdýn kutsal kent ama için kara yasSana kim dediyse Pir Sultan’ý as

93’de yak diyen de onlardýOnlar sefil yobaz canavarlardý

Ýçerde sanatçý yazar türkücüDýþarýda kara yobaz ile ülkücüSarmýþlar Madýmak’ý ne ürkütücü

Taþ fýrlatan ateþ atan onlardýOnlar cahil yobaz canavarlardý

Devlet halka ateþ açma’n diyorduBaþbakan dýþarýyý koruyorduÝçerdeyse insanlar yanýyordu

Yakanlara gözyumanlar onlardýOnlar sefil yobaz canavarlardý

Sanki Ortaçað’da yaþanýyorduBasil, Bruno, Jean d’Arc yakýlýyorduMadýmak’ta canlar kavruluyordu

Yine din adýna yakan onlardýOnlar katil yobaz canavarlardý

Nefes deyiþ söyleyen ozanlarýSemah dönen biricik civanlarýSevgi saçan güzelim insanlarý

Merhamet duymadan yakan onlardýOnlar katil yobaz canavarlardý

Madýmak kül oldu 35 canlaSivas’a züll indi ateþle kanlaBatasýn demedim sadece anla

Sana da bu zulmü yapan onlardýOnlar cahil yobaz canavarlardý

On iki yýl geçti dinmiyor acýKimi hoca idi softa ve hacýYakalanamadý hala birkaçý

Devletten de destek alan onlardýOnlar katil yobaz canavarlardý

Onca yýl geçti ya bak neler olduOtel yenilendi turistik olduGiriþine kebab salonu kondu

Ölü eti yiyenler de onlardýOnlar kana doymaz canavarlardý

Derviþ Baba 2 Temmuz 93Bu tarihin unutulmasý çok güçBir insaný yakmak baðýþlanmaz suç

Oysa 35 caný yakan onlardýOnlar cahil onlar sefil ve katilKana doymaz yobaz canavarlardý

2 Temmuz 2005, Londra

Hacýbektaþ Belediye Baþkaný Ali Rýza Selmanpakoðlu geçenlerde Londra’da sonradan olma milli-yetçi Perinçekçilerin bir kuruluþunda yapýlan toplantýya katýlmýþ ve de Ermeni soykýrýmýnýnolmadýðý, bu tartýþmanýn dünyanýn Türkiye’ye kurduðu komplo olduðu, vb., yönünde þeylersöylemiþ.

Belli ki Selmanpakoðlu, belediye baþkaný seçilerek üstlendiði sorumluluklara yoðunlaþsa, ken-disine vazife kabilinden verilen iþlerle uðraþmasa daha iyi olacak. Bu nedenle kendi sorumluluk-larý ile ilgili hatýrlatmalarýmýzý bir kez daha yinelemek istiyoruz.

Selmanpakoðlu, Alevilerin-Bektaþilerin her yýl akýn ettiði küçük bir ilçenin belediye baþka-nýdýr. Daha önce kendisinin dikkatini, Hacý Bektaþ törenleri sýrasýnda yaþanan önemli aksaklýk veeksikliklere çekmiþtik. Artýk Selmanpakoðlu’ndan açýklama bekliyoruz, eksik ve aksaklýklarýngiderilmesi amacýyla hangi adýmlarý attýðýný merak ediyoruz:

Hünkâr Hacýbektaþ’ý Anma Törenleri sýrasýnda Hacýbektaþ ilçesinin “iþler” halde tutulmasýnayönelik ne tedbirler alýnmýþtýr?

1. Törenler sýrasýnda Hacýbektaþ’a akacak binlerce aracýn kent merkezine girmesinin engellen-mesi için ne tedbirler alýnmýþtýr?

Kent çevresinde geçici otoparklar hazýrlanmýþ mýdýr? Otoparklardan kente, kent içinde ve ziyaret yerlerine geliþ-gidiþi saðlamak için önerdiðimizücretsiz ring seferleri hizmeti, güzergâhlar hazýr mýdýr? Kentler arasý otobüs firmalarýyla toplantý yapýlýp, törenler boyunca büyük kentlerdendoðrudan Hacýbektaþ’a özel seferler düzenlemesi için Selmanpakoðlu adým atmýþ mýdýr?

2. Kalacak yer rezaletinin hiç olmazsa kýsmen ortadan kaldýrýlabilmesi için Selmanpakoðluhangi adýmlarý atmýþtýr?

Geçici konutlar için -çadýrlar dýþýnda- ne yapýlmýþtýr? Konutlar konusu elbette planlama vezaman gerektiren bir konudur. Biz acil atýlan adýmlarý soruyoruz. Kent içine ve çadýrlar bölgesiyle ziyaret yerleri çevresinde çok sayýda tuvalet, el-yüz yýka-ma yeri, duþ kabini yerleþtirilmesin gerekir. Bu konuda çözüme yönelik neler yapýlmýþtýr? Seyyar saðlýk ocaklarý/hastane/tam teçhizatlý acil saðlýk ekipleri hazýr mýdýr?

3. Ýnsanlar yine geçmiþte olduðu gibi aðaçlarýn gölgesinde ocak kurup yemek yapmaya ya dayanýndaki azýðýný yemeðe devam mý edecek? Yoksa Selmanpakoðlu, kentte yüz bin insaný üçgün boyunca makul ölçülerde doyuracak lokanta, aþevi, vb., ucuz ve temiz yiyecek saðlamayayönelik hazýrlýk yaptý mý? Çocuklara oyun alaný, kreþ yerleri, yeþil alan, vb. hazýrlandý mý?

4. Selmanpakoðlu da gazeteciler ve isteyen erenler için ucuz ve yeterli sayýda geniþbant internetbaðlantýsý kurulu internete giriþ yerleri oluþturdu mu?

5. Törene katýlanlarýn Dergâh’ý ziyaretlerinin daha düzenli hale getirilmesi ve bu sýrada erenlerekötü muamele edilmemesi de Selmanpakoðlu’nun üstesinden geleceði sorunlardan olmalýdýr.Dergâh içinde ve çevresinde turizm gönüllülerinden çok Dergâh gönüllülerine, Erenleresorumluluk verilse daha yerinde olabilir düþüncesindeyiz. Bu konuda Belediye BaþkanýHacýbektaþ Dergâhý’nýn Postniþini ile görüþüp önerilerini almalýdýr.

Daha önce de vurguladýðýmýz gibi, “Hacýbektaþ törenlerinin planlanmasý, düzenlenmesi ve yürü-tülmesi, esasen Dergâh’ýn sorumluluðunda olmalýydý.” Yineliyoruz: Törenler, belediye baþkanýnýnþahsi ve siyasi tercihlerini deðil, milyonlarca Alevi-Bektaþinin gönül baðýyla baðlý olduðu inançkurumu Hacýbektaþ Dergâhýnýn tercih ve isteklerini yansýtmalýdýr. Dergâh, Geniþ Kapsamlý TörenÖrgütlenmesi düzeni çerçevesinde Hacýbektaþ törenlerinin merkezinde yer almalýdýr. Törenörgütlenmesi, Alevi-Bektaþilerin demokratik örgütlenmeleri ve tabii ki Belediyenin en geniþ katkýve katýlýmýna olanak vermelidir.

Hacýbektaþ ilçesini Hünkârý anma törenlerine hazýrlama konusu, ýsrarla yanýt verilmesiniisteyeceðimiz önemli bir konudur. Erenler de haklý olarak Selmanpakoðlu’dan doyurucu açýklamabekliyor, iþaret edilen görevlerin yerine getirilmesini bekliyor. Yurt içindeki ve yurtdýþýndaki Ale-vi-Bektaþi dernekleri de buna destek veren giriþimlerde bulunurlarsa belediye baþkanýna asligörevlerini daha iyi yaptýrýrýz diye düþünüyorum.

HACIBEKTAÞ TÖRENLERÝNE DOÐRU

Selmanpakoðlu’ndan Açýklama Bekliyoruz

Ýsmail Büyükakan

DUYURUFeyzullah Çýnar’a ait belge ve

fotoðrafý olan ya da anýlarýný yazmakisteyen canlarýn dergimizle

iliþkiye geçmelerini bekliyoruz.Hüsniye Çýnar - Serçeþme Dergisi

2 Temmuz Kadýköy AnmaEtkinliðinde Pir SultanAbdal Kültür Derneði

Sultanbeyli Þubesi

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 19

Page 20: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

Erenlerin ser-çeþmesi Hünkâr Hacý Bektaþ-i Veli adýna dernekler kurarak bu güzel felsefeyi yaþa-mak ve yaþatmak bir sorumluluk olduðu kadar, Anadolu insanýna yediði ekmek ve içtiði su kadargereklidir. “Bizim kültürümüz, kaynak sularý kadar temiz, okyanuslar gibi engin ve derindir. Ata-larýmýzdan süzülerek gelen bu eþsiz kültürü yaþatmak ve korumak görevi, elbette ki eðitimiylekavrulan bizlere düþmektedir.”

Osmanlý devletinin katliamýndan daðlara sýðýnarak kendini korumaya alan Aleviler-BektaþilerAtatürk’ün baþlattýðý Kurtuluþ Savaþý’na destek vererek, Cumhuriyet’in kurulmasýna büyük katkýsaðlamýþlardýr. Osmanlý döneminde tek düþüncesi, katliamlardan kurtularak inancýný ve felsefesiniyaþatmaktý. Yirminci asýr’ýn yarýsýnda büyük yerleþim birimlerine yani þehirlere göç etmiþlerdir.Aleviler-Bektaþiler büyük yerleþim yerlerinde deðiþik kültürlerle baðdaþamamýþtýr. ÞehirlerdekiAlevilerin-Bektaþilerin yaþam tarzýnýn þehirli gibi olmamasý Alevileri sýkýntýlara sokmuþtur. Biryandan geçim sýkýntýsý, bir yandan dýþlanma ezikliði, diðer bir yandan kültür emperyalizmiþehirlere göç eden Alevileri ya yok olmasý ya da asimile edilerek sindirilmesi sömürülmesigerçeðiyle karþý karþýya koymuþtur.

Kentlere yerleþen Alevi-Bektaþiler belli bir zaman takiye yaparak iþini, aþýný ve barýnacaðý birevini temin etti, ama yetmedi. “Kültürsüz yaþayan bir toplum susuz yaþayan balýða benzer” özde-yiþini analiz ederek, geçmiþ tarihine ve kültürüne ihtiyaç duydu. Atalarýnýn her türlü zora karþý vecaný pahasýna savunduðu davayý son anda kültür emperyalizminin elinden alarak yok olmasýnamani oldu. Aleviliði-Bektaþiliði yaþatmak amacýyla deðiþik mekânlarda ve isimlerde derneklerkuruldu. Bu dernekler yýllardýr ezilmiþ, hor görülmüþ, katliamlar yaþamýþ Anadolu insanýný tatminetmedi. Federasyonlar ve vakýflar kurularak bu inançlý, samimi, dürüst ama saf ve daðýnýk birhaldeki Alevi-Bektaþi toplumunu “Gelin canlar bir olalým” sloganýyla toparlamaya çalýþtý.“Kurulan dernekler olsun, vakýflar olsun kolay kurulmadý. Gökten zembille de inmedi. Herdeðiþim bir birikim sonucudur. Her þeyin bir bedeli vardýr. Ýþte bu günlere bedel vererek geldik,katliamlardan kurtularak geldik.”

Aleviler-Bektaþiler geçmiþte olduðu gibi günümüzde de inancýndan dolayý büyük sýkýntýlaryaþýyorlar. Kurduklarý vakýflarýn vakfiyelerinde “Alevi” ve “Cem” sözcüklerinin yer almasýndandolayý Vakýflar Genel Müdürlüðü onaylamýyor. “Alevi” ve “Cem” sözcüðümü çýkarýn deniliyor.Semah Kültür ve Araþtýrma Vakfý bu konuda büyük zorluklarla karþý karþýya kalmýþtýr. Alevilik-Bektaþilik adýna birkaç vakýf kuruldu ama düþünce ve din anlayýþý arka planda kalýyor.

Osmanlý Devleti zamanýnda da Aleviler-Bektaþiler vakýf kurmuþlar. Tekke ve Dergâhlaraçmýþlardýr. Bu kurmuþ olduklarý vakýflar genellikle “evlatlýk vakfý”ydý. Kurmuþ olduklarývakýflarýn vakfiyelerinde Alevi ismi geçmemiþ ya da geçirtilmemiþtir. Örneðin; Pir SultanAbdal’ýn yol kardeþi-musahibi Ali Baba’nýn, Sivas içindeki Ali Baba mahallesinde dergâhý veyatýrý bulunmaktadýr. Pir Sultan Abdal’ýn musahibi, evliya ve ariflerin Sultan Ali Baba’nýn adýnadüzenlenmiþ vakfiyeler (Vakýf senetleri) halen mevcuttur. Ali Baba Dergâhý’nýn Osmanlý devrinde,gelip geçene yemek veren bir vakýf idi. Birçok deðirmen ve tuz ocaklarý bulunmaktaydý. Bu neden-le o devirde her türlü vergiden muaf tutulmuþtur. XVI.yüzyýl’ýn ilkyarýsýnda kurulan Dergâholdukça etkili ve zengindi.

Yüzyýllarca yoðun baskýlarýn yaþandýðý Sivas’ta, Alevilerin-Bektaþilerin birliðini, dirliðinisaðlayan, inancýný, direncini koruyan, Sivas ve çevre illerdeki Alevilerin –Bektaþilerin manevikalesi konumunda olan Ali Baba Dergâhý’na Osmanlýnýn Sünnileþtirme baskýsýyla 1792’de camiyapýlmýþ ve Osmanlýnýn kadrolu din adamý atanmýþtýr. 1873’de Ali Baba evladý ve Alevilerinmanevi lideri olan Tahir Efendi’yi þehit ediyorlar. Dergaha Ali Baba evladý ve Alevi olmadýðýhalde Þeyh Mustafa isminde bir Sünni þeyhini getiriyorlar. Ali Baba’nýn diðer evlatlarýný daSivas’ýn içinden iltica ettiriyorlar. Vakfiyede yazýlý olduðu halde evladý vâkýfýn yani Ali Babaevlatlarýnýn hisseleri gasp edilerek ellerinden alýnmýþtýr. Daha sonra Ali Baba tekkesinin (evi)Vakýflar idaresince 10.7.1937 gün ve 144/381 sayýlý yazý ile Mehmet Susamýþ’a satýlmýþtýr. AliBaba’nýn soyundan gelen evlatlarý ecdadýnýn dergahýndan maddi ve manevi olarak mahrumedilmiþtir.

Pir Sultan Abdal’ýn musahibi, Ali Baba’nýn Tekkesi 12.09.1194 tarihinde Sivas Belediyesinesatýlmýþtýr. Günümüzde bu zaviye binasýný (Ali Baba Tekkesini-Cemevi) alýp satanlar, satýp yapan-lar Susamýþlar Konaðý diye levha yazanlar 22 Haziran 1997 tarihinde dönemin Kültür BakanýÝsmail Kahraman’ýn katýlýmýyla, Sivas Belediyesi’nin ve Sivaslýlarýn hizmetine açmýþlardýr. AliBaba Tekkesi’ne (Evi) Susamýþlar Konaðý adýnýn verilmesi yanlýþ bir uygulamadýr. SusamýþlarKonaðý ismi ile Ali Baba Tekkesi’nin hiçbir baðlantýsý ve alakasý yoktur. Tarihi eserler korunu-yorsa olduðu gibi korunmalýdýr., deðiþikliðe gidilmemelidir. Onarým, restorasyon adýna tahribatyapýlmýþtýr. Restorasyon ve onarýmdaki bazý yanlýþ uygulamalara karþýn Ali Baba Tekesi’ninonarýlýp ihya edilmiþ olmasý gayet sevindiricidir.

Tarihte misyonerliði olan Ali Baba’nýn ve zaviyesinin gerçek kimliðinden uzaklaþtýrarak,soyutlayarak baþka düþüncelerin eþiðine getirmek istenmektedir. Ali Baba tekkesi her ne kadaryozlaþtýrýlmaya, çarpýtýlmaya çalýþýlsa da bir Alevi-Bektaþi Dergâhý’dýr. Ali Baba günümüzde debütün çarpýtýlmalara, antipropagandaya karþýn Alevilere-Bektaþilere yol göstermeye önderlik yap-maya devam ediyor.

Kültür Bakanlýðý ile Vakýflar Genel Müdürlüðü bu tarihi ve manevi deðeri olan Külliye’ye“Alevi Dergâhý” dýr diye mi sahip çýkmýyorlar.? Sivas’taki Ali Baba’nýn Dergâhý siyasete kurbangitmiþtir. Günümüzde varlýðýný yitirmiþ olan Ali Baba Dergahý’nýn öz kültürü çerçevesinde can-landýrýlmasý ve korunmasý, Anadolu kültürü tarihi açýsýndan bir gerekliliktir.

Yurt dýþýnda ve yurt içinde kurulan Alevi-Bektaþi vakýflarý,dergâhlarý, federasyonlarý, dernek-leri bu kurmuþ olduklarý kurumlarý þahsi çýkarlarý uðruna deðil de Alevi-Bektaþi kültürüne ve

20 Sayý 12

SERÇESME¸

Alevi-Bektaþi Örgütleri ve Toplumsal Kenetlenme

Tahir Aslantaþ

DuyuruSerçeþme’nin Yazý Ýþleri Müdürü

Ahmet Koçak’ýÇarþamba günleri saat 15:30 - 17:00

arasýnda Marmara bölgesinde ve internetteANADOLU’NUN SESÝ RADYOSU’nda

(92.9 FM)Gezgin programýnda

dinleyebilirsiniz.

EVEREKLÝ SEYRANÝ

Ettiler Himmet

Erenler üstadlar ettiler himmetBize yaradanýn kuludur diyeAnýnçin onlara eyleriz minnetBu yolda bizlerden uludur diye

Ferhat gibi dað baðrýný delmedimMecnun gibi Leyla deyip yelmedimBen destime su doldurup gelmedimErenler çeþmesi suludur diye

Seyrani seyrimden geri durmadýmEniþe yokuþa atým yormadýmGüzelin çirkinin telin kýrmadýmÝsmi Hak dilinde doludur diye

Hak Yoluna Gidenlerin

Hak yoluna gidenlerinAsa olsam ellerineEr, Pir vasfýn edenlerinKurban olsam dillerine

Torunuyuz bir dedenin Tohumuyuz bir bedeninMünkir ile ceng edeninSilah olsam bellerine

Bir üstada olsam çýrakBir olurdu yakýn ýrakKemiðim yapsalar tarakYar zülfünün tellerine

Vücudumu kavursalarYönüm yâre çevirselerHarman gibi savursalarMuhabbetin yellerine

Seyrani kaldýr parmaðýnVaktidir Hakk’a durmaðýnDeryaya akan ýrmaðýnKatre olsam sellerine

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 20

Page 21: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

21Temmuz 2005

SERÇESME¸

insanlýða hizmet için kurdular ise niye sessiz kalýyorlar. 2 temmuz 1993’te Madýmak Oteli’nde PirSultan Abdal þenlikleri düzenlenirken gerici, baðnaz, yobaz ve Ýslam dininden haberi olmayanla-rýn saldýrýsýna uðrayan yazar-çizer, sanatçý, ozan 35 kiþinin yakýlarak öldürülmesini dünya seyret-miþti. Yüz binler yürüyüþ için sokaklara dökülmüþtü. Halk Sivas’ta yakýlanlara sahip çýkmýþtý.Çünkü Sivas’ta yakýlanlar inançlarý ve kültürleri uðruna þehit edilmiþti. “Þimdi ise daha vahimiyapýlmaktadýr. Kültürüne sahip çýkan yazar-çizer, sanatçý, ozanlar deðil de sahip çýktýklarý kültürve saygý duyduklarý deðerler yok edilmektedir.”

“Eðer Alevi-Bektaþi, vakýflarý, federasyonlarý, dernekleri, dergâhlarý ve ileri gelen kiþileri bukuruluþlarýn özünü idrak edebiliyorlarsa Pir Sultan Abdal’ýn musahibi olan Ali Baba zaviyesine(Dergâhýna) sahip çýkmalýdýrlar. Parmaða deðil parmaðýn gösterdiði yere bakýlmalýdýr. Yoksakültür emperyalizminden kurtulamayýz. Bu çalýþmalar da örgütlü olmaktan geçer”

Ýnançlarý, amaçlarý, idealleri, felsefeleri, örf ve adetleri ayný olduðu halde, dernekler kendiaralarýnda, vakýf ve þubeleri de kendi aralarýnda birbirinin hasmý haline gelmiþ.Vakýf ve derneklerinaralarýnda kaynaþma, dayanýþma, birlik, beraberlik asgari durumdadýr. At izinin, it izine karýþtýðýbir dönemde yaþadýðýmýz, bir gerçektir. “Bu vakýflar, dernekler ve diðer kuruluþlar birbirlerini ka-ralama aþaðýlama ve suçlama iþlevinden vazgeçmelidir. Vakýf ve dernek yöneticileri ben yerine bizdemeyi öðrenmeli hatta halka öðretmelidirler. Düþünerek bu ayrýlýðý anlatalým.” Benliðiniatmadan bu toplumun baþýna geçilirse iþler deðiþir. Kendi çýkar amaçlarýna felsefemizi kullanýphalkýmýzý kandýrýrlar. Hem birlik ve beraberlikten dem vuracaksýnýz hem de yok etmeye çalýþacak-sýnýz. Bu çirkinlikleri Alevi-Bektaþi kültürü kabul etmez.

Bu kuruluþlarýn ve derneklerin bir kýsmý, diðer inanç ve yaþam biçimleriyle tam bir bütünlükiçindedir. Çoðu Alevi de olmayan, Aleviliði de doðru dürüst araþtýrmamýþ aðýzlarý biraz laf eden,kültürün tanýmýný bile yapamayan kiþiler, bu kültürün enginliði ve zenginliðinden faydalanarak atoynatmaktadýrlar. “Demagoji yaparak bu kültürü yaþatamayýz.. Alevi-Bektaþi toplumu özüne dön-medikçe iflah olmaz.” Kurulmuþ olan vakýf ve dernekler, b kadar gelir elde ediyor, kalýcý ne yapý-yorlar. 25 milyonu aþkýn, þaþkýn Alevi toplumunu istedikleri düþüncelerin eþiðine getirme çaba veçalýþmalar, bu iþi yapanlarýn kursaðýnda kalacaktýr.

“Ýletiþim ve haberleþme çaðýndayýz. Doðru dürüst bir dergi, gazete veya bir yayýn organý oluþ-turulamamýþtýr. Hiç okumadan, okutmadan, kültürü topluma nasýl tanýtýyorsunuz” birilerininsorunlarýmýz için çare bulacaðýný bekliyorsanýz, hiç beklemeyin. Eðer biz kendimizi tanýmak istiy-orsak kiþiliðimizle, yaþantýmýzla tanýtýrýz. Alevilerin-Bektaþilerin kendini gizleyen özürlü bir yanýyoktur. Alevi-Bektaþi toplumu ilericidir, çaðdaþtýr, yeniliklere açýktýr, karþý düþüncede olanlarasaygýlýdýr. “Ýlericilik ileri giderken ve çaða uyarken bazý deðerlerimizi, ayakaltýna almak, dökmekkýrmak deðildir. Alevi toplumu olarak ne kadar ilerici, çaðdaþ ve uygar isek o kadar da ibade-timize, gelenek ve görenek, örf ve âdetlerimize baðlý bir toplumuz” Eðer dünyadaki tüm insanlarAleviliði anlýyabilse idi, dünyada kin ve nefret duygularý yok olur, katliamlar, savaþlar olmazdý.

Konumuz çok uzun fazla ayrýntýlara girmek istemiyorum. Aleviliðin-Bektaþiliðin özünü be-nimseyerek bu kültüre sahip çýkan canlarýn arif olduðuna ve anlayacaðýna þüphem yoktur.“Alevilik-Bektaþilik adýna kurulmuþ olan vakýf, dernek ve federasyonlarýn saðlýklý, canlý, görevinitam yapan birer kuruluþ durumuna gelmesi, kendi aralarýnda birliði saðlamakla olur.” Bu hemtarihi bir sorumluluk hem de geçmiþle gelecek arasýnda bir köprü vazifesi yaparak bu kültürüyarýnlara taþýmak ve yaþatmak için kutsal bir görevdir.

Serçeþme Dergisinin Temmuz ayý etkinliklerikapsamýnda Kayseri Pir Sultan Abdal Kültürderneðiyle ortak bir konferans düzenlendi.Konferansýn konusu “Anadolu Aleviliði” idi.Genel Yayýn Yönetmenimiz Esat Korkmaz ko-nuyla ilðili sunumunu yaptý. Sunumdan sonra

konferansa katýlan canlarýn sorularý yanýtlandý.Özellikle sorular aðýrlýklý olarak “Alevilik Ýsla-mýn içinde mi, dýþýnda mý” biçiminde yöneltil-di.Yoðun bir katýlýmýn olduðu konferans canlartarafýndan ilði ile izlendi. Devamý niteliðindeetkinliklerin yapýlmasý istendi.

HARABÝ

Müstezat-Saki’yi Nam

Lûtf eyle sâki mey içünDilleri münevver olsunTekrar birer kadeh verLütfen mükerrer olsunMey’e çok þükürler olsun

Vahdet’i meyle kandýrVicdanlarý uyandýrLeylin, nehâr muininEvlâd-ý Haydar olsunSâki’yi kevser olsun

Ey sâki mey yetiþtirLûtf-u inâyet eyleHer hususta yarinGerçek erenler olsunKýrklar yediler olsun

Mest bizi meyinleEy sâki himmet eyleHer bir derde destegirinÞâhý peygamber olsunAllahu Ekber olsun

Sâki sana HarabiOlsun ayak turabýTekrar birer kadeh verLütfen mükerrer olsunDeme çok þükürler olsun

GARÝP BEKTAÞ

Zara Dönerim

Aþk deyince destur alýr bedenimGönül kýblesini yara dönerimBu bir gizli sýrdýr canýn cananýmHallaç Mansur gibi dâra dönerim

Dedim hiç eksilmez tazeden tazeMuhabbet demine olmuþum mezeBütün azalarým duru niyazaÇevirir yönümü Pir’e dönerim

Eðer güzel Þah’tan olmazsa mürvetBir ulu divana ederim hizmetSönmez içerimde yanan hararetHalil gibi yanar nara dönerim

Ýçimde gizlenmiþ bu sevda benimNe yapsam sönmüyor aþkýn cananýmMýsýr ellerinde Yusuf Kenan’ýmYakup gibi aðlar köre dönerim

Garip Bektaþ benim çilem bitmiyorZalim haksýzlýða gücüm yetmiyorBaðým viran oldu bülbül ötmüyorDertli bülbül gibi zara dönerim.

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 21

Page 22: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

22 Sayý 12

SERÇESME¸

Merhaba sevgili dost, Karadeniz bölgesinin yetiþtirdiði sanatçýBirol Topaloðlu kimdir?

Rize’nin Pazar ilçesine baðlý bir köyde dünyaya geldim. Kalabalýk biraileydik. Ailemde müzik sürekli olan bir þeydi. Müzikle tanýþýklýðým,kendimin farkýna vardýðým döneme denk geliyor. 1970’lere kadar bizimbölgede oldukça kapalý bir yaþam sürüyorduk. Hayatýma kendi kendineyeten bir aile ve çevre içinde baþladým. Bu kapalýlýk, günlük yaþamda birimece geleneðini, birlikte eðlenme geleneðini de beraberinde getiriyordu.Ýlkokulu bu ortamda okudum; ortaokul, lise ve üniversiteyi ise Rize veGaziantep’te okudum.

Ýlk albümüne ismini veren ‘Heyamo’ türküsü imece geleneðini mianlatýyor?

Evet bu türkü imeceyi anlatýyor. Daha çok kadýn seslerinden birtürküdür. Bizde eskiden beri gurbetçilik vardý. Zor þartlarda yaþammücadelesi veren kadýnlar arasýnda bir dayanýþma ve eðlence kültürüþekillenmiþti. Ýþler hep beraber yapýlýr ve zahmetle yapýlan bir iþten çokbir þenliðe dönüþür. Heyamo’da bu anlatýlýyor.

Müziðin yapýsýnda armonik bir çokseslilik var, deðil mi?

Lazlar bir Karadeniz halký, ama ayný zamanda bir Kafkas halký. Bunedenle Kafkas müziðindeki çok sesli gelenek, kýsmen de olsa, Lazlardada vardýr. Müslümanlýðýn burada yayýlmasýndan sonra çok seslilikte hýzlýbir gerileme oldu. Ben bunun çok etkisi olduðunu düþünüyorum.

Bugün hala Kafkasya’da yaþayan Lazlar çoksesli yorumluyorlartürkülerini. Türkiye’de ise çokseslilik terk edilip, tek sesliliðedönülmüþtür.

Buna bir baþka örnek de ‘Küçük Gelin’, deðil mi?

‘Çuta Nusa’ ya da Türkçesiyle ‘Küçük Gelin’, ismini anmadangeçemediðim, Laz kültür ve edebiyatýna büyük katkýlarý olan XelimiþiXasani’den derlenmiþ bir türküdür. Xasani, 1907 de doðdu, 1976 davefat etti. Býraktýðý eserler üzerinde çalýþýyoruz. Yavaþ yavaþ çözümlüy-or, öðrenmeye çalýþýyoruz. Öðrendiklerimizi halkla paylaþýyoruz.

Bugün Türkiye’de Laz denince Karadeniz, Karadeniz deninceLazlar akla geliyor. Bu doðru mu, Laz müziði nedir? Karadenizmüziði nedir?

Laz müziðini çok kabaca anlatabiliyoruz. Bu konuda daha Laz nedir, birLaz kültürü var mýdýr, bunlar tartýþýlýyor.Evet belki de soruyu öyle sormak lazým.

Bunun öncesinde baþka sorular da sormak lazým. Bu alanda on, on beþyýldýr bazý çalýþmalar yürütülüyor. Fakat ne yazýk ki, kiþisel çalýþmalarolarak kalýyor. Bu nedenle Laz müziðinin tanýmýný yapmak biraz zor.Ama þu söylenebilir: Laz müziði, tulum ve kemençeyle yapýlan, dahaçok horon olarak, aþk, ölüm, doðal afetler, vb., üzerine söylenen birmüziktir. Bu müzik o yörede herkes tarafýndan söylenir. Ama bu gelenekde aslýnda bitme noktasýna yaklaþýyor.

Böyle bir soru sorulduðu zaman, iþimizin ne kadar zor olduðunugörüyorum. Bu tarz coðrafi ayrýmlarýn neden yapýldýðý hakkýnda yorumyapmak istemiyorum. Ancak þunu söylemek isterim ki, Karedeniz müz-iði, Doðu, Ýç, Güney, Anadolu müziði gibi bölgesel temelde yapýlanayrýmlarýn ne kadar gerçekçi olduðu tartýþmalýdýr. Karadeniz bölgesindebir dizi halk yaþýyor. Her birinin kendi kültürel yapýlarý var. Siz bunlarýyok saymaya ya da yok etmeye kalktýðýnýz zaman hançeri kendinize desaplamýþ oluyorsunuz.

Bence bu konuda bir kavram karmaþasý yaratýldý. Konuyu daha iyiçözümlemek gerekiyor. Yoksa her defasýnda Karadeniz müziði mi, Lazmüziði mi diye düþünmek zorunda kalýnýr. Býrakýn insanlar kendilerininasýl tanýmlamak istiyorlarsa öyle tanýmlasýnlar. Bunda korkacak bir þeyyoktur. Ben Karadeniz müziði diye bir þey bilmiyorum.

Karadeniz müziði diye bir ayrým yapýlamayacaðý; orada yaþayanbirçok halkýn kendi müziklerinin var olduðu; Laz müziðinin isebunlarýn arasýnda daha baskýn olduðu söylenebilir herhalde. Birþive ya da ona özgü bir enstrüman olmadan dinlediðimiz þeyinLaz müziði olduðunu nasýl anlayacaðýz? Özellikleri nelerdir?

Ritim olarak 5/8’liktir; aksaktýr. Aslýnda geleneksel Laz horonlarý çokhýzlý deðildir. Hýzlý olursa, oynayanlar çabuk yorulur. Onun için çokduyulan hýzlý havalar, sonradan üretilen þeylerdir. Laz müziðinin kendiiçerisinde bir hýzý, ritmi vardýr, ama öyle TV’de görüldüðü gibi deðildir.Sanýrým bu müzik, folklor yarýþmalarýnýn etkisiyle, gösterilerde görselestetik amaçlý olarak hýzlandýrýlýyor. Bizim yörede ben böyle hýzlý horongörmedim. Bu halk danslarý uzun süren ritüellerdir ve normal insanýnkaldýrabileceði hýzda olmasý gerekir.

Ama bir yarýþmadýr gidiyor. Kimi kim ile yarýþtýrýyorsunuz? Bufolklor yarýþmalarýnýn etkisi olduðunu düþünüyorum. Açýkçasý ben ohoronlardaki figürleri tanýmakta zorlanýyorum. Bunlar bir horonun gözegüzel gelen tarafýnýn alýnýp, diðerine eklenmesi ile oluþturuluyor.Geleneksel halk danslarý bir görsel gösteriye dönüþtürülüyor.

Karadeniz bölgesi, orda yaþayan insanlarýn yaþayýþ ve kültürününasýl etkilemiþtir? Bize bölgenin yaþam koþullarýný, üretim iliþki-lerini anlatýr mýsýn?

Karadeniz’de arazi engebelidir, ekilir biçilir alanlar çok dardýr. Bugünaðýrlýkla çaycýlýk yapýlýyor. Arpa, mýsýr, buðday gibi ürünler de yetiþtir-iliyor, ama ticari getirileri fazla deðildir. Bu nedenle son dönemde aðýr-lýk çay yetiþtirmededir. Birçok tarýmsal faaliyet hep birlikte, imece ilegerçekleþtirilir. Yakacak beraber toplanýr, meralar birlikte kullanýlýr.Yaþamsal faaliyetlerin hep birlikte yürütüldüðü birçok alan bulunur. Hertaraf yemyeþildir. Hakikaten cennet gibi bir memlekettir. Orada sevdalýk-lar bile bir baþkadýr, ancak masallarda rastlanan sevdalar yaþanýr.Karadeniz’de söylenen destanlar böyle bir ortamda çýkmýþtýr.

Destan deyince ilk akla gelen Anadolu’da ozanlarýn enstrümanlýya da enstrümansýz söyledikleri oluyor. Ama siz baþka bir þeyedeðiniyorsunuz, deðil mi?

Bir müzik, melodi olarak ‘destan’ kavramý Laz müziði ile özdeþtir.Bizim çocukluðumuzda destancýlar gelirdi bizim oralara. Boynuna birteyp asmýþ olan adam, elinde bir kaðýt, oradan okur, söylerdi. Sanýrýmonlar da Anadolu’nun çeþitli yerlerinden geliyorlardý. Bu on bir heceliuzun destanlar, Anadolu’nun diðer bölgelerinde de vardýr. Destan ismininerden aldýðýný bilmiyorum açýkçasý. Ancak kültürlerimizi tanýdýkça,aslýnda ne kadar birbirimize benzediðimizi görüyoruz.

Kültürel kaynaþma bu yüzden çok önemli. Söylediðin ‘YalesaYalesa’ bir düðün türküsü, deðil mi?

Bu bir denizcilik terimidir. Oradan kalýyor akýllarda. Aðýr bir yüktaþýrken, halat çekerken ortak heyecaný yakalamak için söylenen bir dey-imdir, ‘yelesa yelesa’. Düðünlerde, gelini alýrlar, damat evine götürülür;bizim ‘lemure’ dediðimiz, hem mutfak, hem de oturma odasý olarak kul-lanýlan büyük alanda toplanýlýr ve ‘yelesa yelesa’ söylenir.

Birol Topaloðlu ile Söyleþtik

Ahmet Koçak

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 22

Page 23: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

23Temmuz 2005

SERÇESME¸

Mesela ben de geçen yaz düðün yaptým köyde. Ancak benim köyümdeki evim artýk gelenek-sel bir Laz evi deðil. Bozuldu, betonarme oldu. Eþimle beraber karar verdik, ortak bir noktada,Hemþin’in dokusu henüz bozulmamýþ bir Laz köyünde yaptýk düðünü. ‘Yelesa yelesa’nýn kaydýnýorada yaptýk. Çok ilginç, hiç unutamayacaðýmýz bir düðün oldu. Sözleri tamamen doðaçlamadýr.Yani, oradaki durumu anlatan sözler, o an ortaya çýkmýþtýr.

Bir albüm hazýrlarken neleri tasarlayarak yola çýkýyorsun?

Laz müziðini, yapýsýný bozmadan, geleneksel tavýr içersinde ele alýyorum. Ancak o müziðeyabancý olan insanlara da müziðimi dinletme kaygýsý ile hareket ediyorum. Bir albüm çalýþmasýyaparken, ezgileri olduðu gibi, köyde söylendiði, almýyorum. Ancak o müziðin geleneksel yapýsýnýbozmamaya da dikkat ediyorum.

Bu nedenle hem söyleyiþ biçimi hem de kullanýlacak enstrümanlar konusunda çok titizdavranýyorum. Mesela ‘Heyamo’yu yaptýðým dönemde benim en iyi çaldýðým enstrüman baðla-maydý, ama sýrf iyi çalýyorum diye baðlamayla Laz müziði yapmadým. Buna kimse itiraz etmez-di, fakat en son yapýlmasý gereken þeyi önce yapmýþ olacak ve insanlarý bir anlamda yanýltmýþ ola-caktým.

Ancak benim kendimi ve kendi kültürümü anlatma kaygým vardý. Bunu da tulum vekemençeyle; o yörenin müziði ile yapabileceðimi düþünüyordum. Bu bendim, öbürü deðil.

Bize ikinci albümün ‘Aravani’nin oluþumundan bahseder misin?Orada benim çok sevdiðim‘Nani Nani’ var, kýpýr-kýpýr bir türkü.

O bir horon havasýdýr, bir eðlence türküsüdür. ‘Aravani’, geleneksel motiflere sadýk kalarak, kimiyerleri katkýmla güçlendirerek yatýðým bir çalýþmadýr.

‘Aravani’ büyük bir Laz köyü olan Topluca köylülerinin yaylaya giderken dinlendikleri, suyuile ünlü olan bir yerin ismidir. O köylüleri onurlandýrmak için bu ismi koydum. Onlarýn yaþamsalfaaliyetlerde bulunduklarý, yemek yedikleri, çalýp-söyledikleri, horon teptikleri, eðlendikleri biryerin ismini seçtim.

‘Aravani’de Türkçe parçalara biraz daha aðýrlýk verdim. ‘Heyamo’da hiç Türkçe parça yoktu.Bunda Türkçe söylenen Laz þarkýlarýna yer verdim. Bundan sonra bu tip türkülere biraz daha fazlayer vereceðim.

Þimdi gitseniz, bana bir Laz albümü ver deseniz, doðru düzgün bir þey bulma olasýlýðýnýz çokdüþüktür. Geçmiþ yýllarda Remzi Bekar gerçekten iyi çalýþmalar yapmýþtý, fakat onun dýþýnda nite-likli bir þey bulmak zordur.

Acaba köyden iyi bir tulumcu, iyi bir kemençeci, bir horoncu getirsek, ben kendimi buna görekendimi yetiþtirsem, iyi bir þeyler yapabilir miyim diye düþündüm. Gerçekten nitelikli bir çalýþmagerçekleþtirdik, gayet güzel oldu ya da yapýlabildiðini gördük. Yalnýz ticari düþünüldüðü zaman,maliyetlerin çok yüksek olduðu bir ortamda bu iþi yapanlar, müziðin altýna ister istemez ritimleridöþüyorlar ve geleneksel yapýdan uzaklaþýyorlar. Ben bu anlamda üzerimize düþeni yaptýðýmýzýdüþünüyorum.

Umarým gelecek çalýþmalarýnda ayný baþarýyý sürdürürsün. Seninle söyleþirken, kendimdenuzakta gördüðüm þeyin, aslýnda benden hiç de uzakta olmadýðýný anladým. Onun için sanateþekkür etmek istiyorum. Diyorum ki, halklarýn kardeþliði kadar, kültürün birleþtiriciliðikadar güzel bir þey olamaz.

Mevzuata Göre Birol TRT'de Lazca Söyleyemez

Birol Topaloðlu, 18 Mart 2005 tarihinde, TRT-ÝNT için hazýrlanan 'Bergüzar' adlý müzik pro-gramýna çaðrýldý. Derlediði Lazca þarkýlarý, tulum eþliðinde seslendirecekti.

Ancak program çekimine baþlandýðý sýrada yapýmcý Mahmut Uçar, kurum yetkilileri gelenbir emirle, "mevzuat gereði TRT'nin müzik-magazin programlarýnda Kýrmanci, Zazaki,Boþnakça, Arapça ve Çerkezce yayýnýn mümkün olduðunu, ancak Lazcaya izin verilmediði-ni" söyledi. "Dýþlandýðýmý, yok sayýldýðýmý, aþaðýlandýðýmý hissettim" diyen Topaloðlu datürkü söylemeyi reddetti.

Eþek Þakasý GibiTRT daha önce Topaloðlu ile iki program yapmýþtý. Üç yýl önce çekilen 'Kum Saati' adlý pro-gramda Lazca þarkýlar söylemiþ, annesi de anadilinde konuþmuþtu. 'Yansýmalar' adlý program-da da Lazca söylemiþti. Bu programlar defalarca ekrana gelmiþti.

Topaloðlu Lazca derlemeleri ve bestelerinden oluþan albümü 'Heyamo-Lazuri Birabape'yi1997'de çýkarmýþtý. Ayný yýl Laz kadýnlar korosu Heyamo'yu Marsilya'da Dünya Etnik MüzikFuarý'nda seslendirdi. Topaloðlu Heyamo'yu, Cumhuriyet'in 75. yýlý kutlamalarýnda daseslendirmiþti. Böylece Lazca bir þarký, ilk kez bir devlet organizasyonunda yer alýyordu.

Topaloðlu'na göre AB uyum sürecinde çýkan ve anadilde yayýn izni veren yasa en çokLazlara zarar verdi: "Eskiden kýsmen de olsa ekranda anadilimde þarký söylüyordum. Þimdi buhakkým elimden alýndý. Maðdurum. "

BÜRYANÝ

Vasýl Oldum Dergâh’a

Bin dokuz yüz altmýþ altý yýlýndaHamdulillah vasýl oldum dergâhaBir edna garibim kendi halýmdaHamdülillah vasýl oldum dergâha

Ehlibeyti ol Veli’ye eriþtimCümle Hünkar evladýyla görüþtümMedet mürvet dedim amana düþtümHamdulillah vasýl oldum dergâha

Dolaþtým dergâhý düþtüm niyazaHazreti pir Hacým deftere yazaDü cihanda yardým eyleye bizeHamdulillah vasýl oldum dergâha

Yandý caným yürek dönmüþtür közeMuhammet Feyzullah yardým et bizeNutk eyledi birdem Þemsi Tebriz’eHamdulillah vasýl oldum dergâha

Hamdullah Kemter’im* hal beyan ettimBezmi erenlerde didara yettimÞeyda bülbül gibi çaðlayýp öttümHamdulillah vasýl oldum dergâha

*Asýl adý Hamdullah Aykut olan Aþýk Büryani,bir dönem Hamdullah Kemter mahlasýyla daþiirler yazmýþtýr.

KALENDER ÇELEBÝ

Veli’yi Gördüm

Dün gece seyrimde batýn yüzünde Hünkar Hacý Bektaþ Veli’yi gördümElif taç baþýnda nikap yüzünde Aslý imam nesl-i Ali’yi gördüm

Geçti seccadeye oturdu kendiCemali nurundan çerað uyandýÝþaret eyledi sâkiler sunduBize Hak’tan gelen doluyu gördüm

Ýçtim ol doluyu aklým yitirdimÇýkardým benliðim ikrar getirdimMenzil gösterdiler geçtim oturdumKemerbest baðlanmýþ belimi gördüm

Mürþid eteðinden tutmuþam destimBu idi muradým eriþti kastýmBilmem sarhoþ muyum neyim ben mestimErenler verdiði dilimi gördüm

Kalender Abdal’ým koymuþam seriCaným kurban ettim gördüm didarýErenler serveri gerçekler eriHünkar Hacý Bektaþ Veli’yi gördüm.

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 23

Page 24: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

MAKÂLÂT’IN HACI BEKTAÞ VELÝ’Y ait olduðu konusunda yaygýn birfikir birliði mevcuttur. Bu eserin dýþýnda bazý eserlerin (Kitabu’l-Fev-a’id, Þathiyye, Fatiha Tefsiri, Besmele Tefsiri, vb.) Hünkâr’a ait olduðusöylense de bu durum tam olarak kanýtlanamamýþtýr. Makâlât’ýn “Maka-leler” anlamýna geldiði, bu eserin Arapça yazýldýðý ve XIV. yüzyýlda Ha-cým Sultan’a intisab etmiþ olan Said adlý bir þair tarafýndan Türkçe’yeçevrildiði ileri sürülmektedir (Çoþan, 1971). Vilâyetname’de ise Said veMolla Saadettin ayný kiþi olarak ifade edilmektedir. Molla Sadettin Pir’eon sekiz yýl hizmet verdiði halde bir gün þeytana uyar ve ona kötülükyapmak ister. Ancak baþaramaz, yaptýðýna piþman olur, af dilemek içinbir ayak üstünde kýrk gün peymançeye durur, Hünkâr’ýn yollarýna yatar.Sonunda Hünkâr onu baðýþlar. “Sadettin bu günden sonra hoþ bir duru-ma büründü. Hünkâr’ýn Makalat’ýný Türkçe’ye çevirdi” (Velâyetname,1995: 116). Türkçe’ye çevirdi ifadesi eserin Arapça yazýlmýþ olabilece-ðini göstermektedir.

Eserin Arapça ve Türkçe (mensur ve manzum) yazma nüshalarý çe-þitli kütüphanelerim arþivlerinde bulunmaktadýr. “Makâlât” üzerindeçalýþan Esad Çoþan, XV. yüzyýlda yaþamýþ þair Hatipoðlu’na ait eserinmanzum tercümesinden de söz eder ve bundan yararlandýðýný belirtir.Sefer Aytekin tarafýndan 1954 yýlýnda yayýmlanan ve Molla Saadettin’intercümesi esas alýnarak oluþturulan nüshasý ise Bektaþiler tarafýndanbilinmekte ve okunmaktadýr.

Eserin baþlangýcýnda Hacý Bektaþ Veli hakkýnda güzel bir açýklamabulunmaktadýr. Bir bölümü þöyledir:

Ol esrar sözlü ve gelecisi tuzluve latif sözlü ve güler yüzlüErenlerin hassýve Makalat ýssýve Þeriat ýssý ve tertibi marifet ve genci hakikatve ehli tarikat ve müftiyi kavmi þeriat ve makam ehli ve sevmez cehli ve sahibi genci ulûm Ol kutbu âlemi mâlum Sultan Hacý Bektaþ-el Horasanî Rahmetullahu aleyhiOl din çeraðý Ýman nurunun baðýve erenlerin duraðý Böyle beyan kýlarkim:

Eser bundan sonra Hünkâr’ýn dilinden devam eder. Makalat ýssý: Ma-kalat’ýn sahibi anlamýna gelmektedir. Bu ifade Makâlât’ýn Pir Hacý Bek-taþ’a ait olduðunun bir kanýtýdýr.

“Makâlât”, insanýn yaratýlýþýný, insan gruplarýnýn özelliklerini, dörtkapý kýrk makamýn anlamýný tasavvufi derinlikte, Kur’an ayetlerine vehadislerle iliþkilendirerek açýklamaktadýr. Hacý Bektaþ Veli insanlarýyaratýlýþlarýna uygun olarak dört bölükte inceler. Bunlar Abidler (ibadetedenler, þeriat kavmi, bunlarýn aslý yeldir), Zahidler (kendisini dineibadete verenler, tarikat kavmidir, bunlarýn aslý oddur), Ma’rifet sahibiolanlar (arifler, arýtýcýlar, marifet kavmi, bunlarýn aslý sudur) ve Muhibler(teslimi rýza olanlar, bunlarýn aslý topraktýr). Pir, bu eserde dört kapý(þeriat, tarikat, marifet ve hakikat) ile bunlarýn her birinin on makamýnýyani kýrk makamý açýklar. Bu açýklamalarý derin bir tasavvuf bilgisi ileve dönemine özgü arý duru bir Türkçe içinde gerçekleþtirir. Bu eserdePir’in ifade tarzý ile dönemin Türkçe’sini çok güzel kullanan YunusEmre’nin ifade tarzý arasýndaki benzerlikleri görmek mümkündür.

Biz burada Makâlât’da insanýn (Adem’in) yaratýlýþý üzerine yapýlanaçýklamalarý anlamaya ve deðerlendirmeye çalýþacaðýz. Bunu yaparkenEsad Çoþan’ýn düzenlediði Makâlât (1971) ile Sefer Aytekin’in düzenle-diði Makalat’ý (1954) esas alacaðýz.

Hacý Bektaþ Veli Makâlât’ta Cafer Sadýk ve Kur’an ayetlerine gön-derme yaparak, Hak ta’alanýn Ademi (insaný) kendisinin yeryüzündekihalifesi sýfatýyla yaratmak istediðini, meleklerin buna itiraz ettiklerini ve“biz seni tesbih ve noksanlýklardan tenzih etmekte olduðumuz halde ora-da bozgunculuk yaratacak ve kan dökecek kimseler mi yaratacaksýn” de-

diklerini belirtir. Bunun üzerine Allah “Ben sizin bilemeyeceðiniz þeyleribilirim” diyerek insaný yaratma projesini sürdürür.

Ve Adem’i yaratma projesini uygulamaya koyar; Adem’in özünüMedine topraðýndan, baþýný Beyt-ül Mukaddes topraðýndan, yüzünüKa’be topraðýndan yaratýr. Bunlarýn dýþýnda kulaðýný, burnunu, sakalýný,aðzýný, dilini vb. tüm organlarýný ayrý bir topraktan yaratýr. Bu topraklararasýnda Harzem, Çin, Yemen, Mýsýr, Hindistan, Türkistan, Kostantiniye,Rum (Anadolu) topraðý dikkat çekmektedir. Makâlat, Allah’ýn Adem’ifarklý renkte, farklý özellikteki 60 çeþit topraklardan yaratmakla insanla-rýn birbirine benzemezliðini ifade eden bir hadise göndermede bulunur.Burada insanlarýn çeþitliliðinin dünya için bir zenginlik olduðu fikri sa-vunulmaktadýr.

Ve Adam’ý (Adem’i) Mekke ile Yemen, Taif arasýnda yaratdý. (Ç-oþan, 86; Aytekin, 82).

Metin özetle þöyle devam eder: Hak Ta’ala Adem’i topraktan yarat-tým, der; ve hem sulaladan yarattým der. (Sulala bir nesnenin sýkýlmasýy-la içinden çýkan þeydir. Bunu Aytekin nufte olarak çevirir-HB) Çamurdanyaratýlan Adem uzunca bir zaman yerde yatar, kurur ve yarýlýr. “O insanýyanmýþ kerpiç gibi kuru çamurdan yarattý”. (Kur’an, LV: 141) Azazil(Þeytanýn cennette bulunduðu sýradaki adý-HB) Adem’in kalýbýný görürve ürker, þüpheyle bakar. Elini göðsüne vurur ve küp küp öter. “Ýlahi Sey-yid ve Mevlâyý, bunun içi kovugmuþ, bundan hiç hayýr gelmeye” der. Bu-nun üzerine Alemlerin Padiþahý Tanrý’dan nida gelir; “Ya Azazil, o göðüs

benim hazinemdir, onu kendi kudretimle dolduram”Bunun üzerine Hak ruha emreder ve ruh Adem’in bur-nundan içeri girer. Ýki yüz yýl kadar orada durur, sonragözlerine iner. Sonra aðzýna ve diline iner. Adem baþý-ný yerden yukarý kaldýrýr ve Tanrýya þükreder. Tanrýona “Rabbin sana merhamet etsin ey Adem” der. Veþükrettiði için onu yarattýðýný söyler. Sonrasýnda ruhAdem’in göðsüne, beline, karnýna iner. Bunun üzerineAdem acýkýr. Ruh bütün vücuduna yayýlýnca et, kan,damar, sinir oluþur. Bundan sonra Hak feriþtelere (me-leklere) buyurur, onlar da Adem’i rýza suyu ile yýkar-lar, ululuk ile görklülük tacýný baþýna ve keramet hýrka-sýný üzerine giydirdiler ve yücelik kürsüsü üzerineoturttular. Ve halife adýný ad koyarlar ve yerde göktehalifesin derler (Çoþan, 87-88).

Bu metindeki bazý noktalara dikkat çekmek gere-kirse; Adem dört nesneden yaratýlýr; toprak, su, hava(nefes, oksijen), od (ateþ, güneþ altýnda çölde yanmasý,vücut sýcaklýðý). Bunlarýn üzerine ruh (Hak ta’alanýnözü) eklenir.

Adem’in yaratýlýþý uzunca bir zamaný alýr. Tanrývaroluþun bir zaman ve mekan içinde gerçekleþeceði gerçeðini göster-mek için böyle davranmýþ olmalý.

Adem þükretmesini bildiði için varoluþu devam eder. Adem Hak’ýnhalifesidir, yeryüzünde temsilcisidir. Bu büyük bir sorumluluktur. Bu so-rumluluðun altýndan her adem kalkamaz..

Bektaþilik geleneðinde yer alan taç ve hýrka Adem’den kalmadýr. Adem dört nesneden yaratýlýr ve er kiþi olarak bir kimlik bulur. Tanrý

Havva’yý (kadýn kiþi sýfatýyla) Adem’den var eder. Böylece erkek-diþibirlikteliði, beraberliði, birbirini tamamlamasý örnek olarak gösterilir.Adem’in nesli ise kadýn ve erkek birlikteliði ile varolur.

Pes Hak, subhanahu ve ta’ala eydür: Adam’ý dopraktan yaratdum vehem neslini nutfadan yaratdum, dir (Çoþan, 98).

Er suyuna nufta avrat suyuna emsaç dirler. Er suyu ile avrat suyubirikir ve bir yel eser, gelir ana göðsüne dokunur, ol iki su, ana rah-mine iner. (Çoþan, 99; Aytekin, 86).

Makâlât, insanýn yaratýlýþý sürecinde ilk yaratýlýþýn yeniden fakatfarklý bir biçimde tekrarlanýþýný þöyle belirtir;

Allah ta’alanýn fermaný ile iki feriþteh (melek) o kulun sinlesi yerin-den bir avuç toprak alýrlar, getirirler ve onu iki suya (er ve avrat suyuna)karýþtýrýrlar.

Çoþan’ýn tespitine göre, sinle bazý nüshalarda kabir olarak geçmekte-dir. Bu doðru ise insanýn yaratýlýrken, dünyada son noktasýndaki yerdenalýnan toprakla varolmasý çok anlamlýdýr. Bilinen bir son nokta ve oradan

24 Sayý 12

SERÇESME¸

Hacý Bektaþ Veli, Makâlât ve Ýnsan

Hüseyin Bal

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 24

Page 25: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

25Temmuz 2005

SERÇESME¸

geriye gelinerek gerçekleþen bir varoluþ. “Topraktan geldik topraðagideceðiz” sözünün anlamý bu olsa gerek.

Melekler topraðý adý geçen sularla karýþtýrdýktan sonra yoðururlar vekýrk gün sað elleriyle “depredirler” ve alaka (alek) yani pýhtý, koyu-laþmýþ kan olur. Sonra sol eleriyle kýrk gün yine “depredirler ve ”-muzga (muzfa) olur. Yine sað ellerine alýrlar depredirler ve sonra kýrkgün bekletirler. Bundan sonra yirmi güne kadar et, kan, damar, sünük(kemik) olur (Coþan, 99; Aytekin, 86).

Burada geçen toplam süre yüz kýrk gündür (20 hafta veya 5 ay). Týpbilimi döllenmeden sonra sekizinci haftaya kadar geçen dönemi “embri-yo” olarak tanýmlýyor. Embriyo, göbek kordonuyla plasentaya baðlýdýrve içi sývý dolu bir kesecik içindedir. Oluþum sürecinde dördüncü hafta-nýn sonunda kulaklar, kol ve bacaklar tomurcuk halinde belirmeye baþ-lar, sekizinci haftanýn sonunda embriyo kabaca insan þeklini alýr. Bundansonra baþlayan “fetüs” döneminde bütün organlar -ilk on iki hafta sonun-da-geliþmiþ olur. Çocuðun hareketleri yirminci haftadan (5 ay) sonraanne tarafýndan hissedilir.

Makâlât bu süreci farklý bir anlatým içinde ifade etmektedir. Makâ-lât’ýn anlatýmýna göre, önce sað kolla birlikte tek bir parmak yaratýlýr,sonra baþ ve sol kol, sol ayak, sað ayak, 366 damar, 740 parça kemik,124 bin kýl yaratýlýr ve bütün bunlar dokuz gün içinde tamamlanýr. Do-kuzuncu gün Hak tarafýndan dört melek insan için görevlendirilir. Birisiinsanýn ecelini, biri bahtýný, biri rýzkýný, biri baþýna gelecek vakalarý ya-zar. (Dört nesne, dört melek, dört insan grubu, dört kutsal kitap, dört yönvb. Burada dört rakamý bir bütün oluþmasýnda gerekli olan öðeleri tem-sil etmektedir.) Onuncu gün can bedene girer;

Andan çün kim biþ ay tamam olsa nakýldur kim. Ya’ni kaçan kim cangirse oðlan ana rahmýnda harekete gelur, deprenur. (Ruh bedene gir-diðinde çocuk annesinin karnýnda hareket eder) (Çoþan, 100-101).

Bebek ana karnýnda hareket etmeye baþlayýnca anne “deðme nesneyimez olur”. Makâlât’a göre, bütün bu iþler, bu ululuklar ve bu “azamat-lar” can ile aklýn geliþiyle tamamlanýr.

Çün kim canýla ‘akýl geldi’ ol gün menþurun ol kulý Çalap Tanrýtamam eyledi (Çoþan, 1001).

Akýl kendisini kulda üç manada gösterir; Birincisi kendini bilmek,ikincisi tabu kýlmak, üçüncüsü kabri yurt kýlmaktýr. Bunlar devletli (say-gýn, erdemli, güçlü) kiþilerde mevcuttur.

Dahý bir ma’nýda devlet; edeb ve akýl ve latif hu(dur).

Burada devletin, erdemin Edep (ahlak), Akýl ve Latif olarak tanýmlan-masý anlamlýdýr. Hu ise Sûfilere göre Tanrý adlarýndandýr ve Tanrý’nýn enbüyük adýdýr. Baþka türlü söylenirse Hu, Tanrý anlamýnda bir zikir sözcüðü-dür. Bu üç nesnenin (Edep, Akýl ve Latif) bulunduðu kiþiler ulu kiþilerdir.

Edepli olmak, akýllý olmak ve latif olmak Bektaþilerin çok önemse-dikleri davranýþlardýr. Bunlar bir bütündür, biri eksik olursa o kiþi erdem-li, saygýn olamaz. Bektaþi edepli olmak durumundadýr. Eline-beline-dili-ne sahiptir. Bektaþi aklýný kullanmak, aklýný duygularýnýn önüne koymakzorundadýr. Bektaþi latiftir; ince, nazenin, kimseyi incitmeyen, Pir’in“incinse de incitme” ilkesine uygun davranan kiþidir. Makâlât’ta akýl çokönemsenerek anlatýlýr. Burada iki söylemi öne çýkarmakla yetineceðiz;

Akýl yer yüzünde Tanrýnýn terazisidir. Yeryüzünde akýl terazisindenyeð nesne yoktur. Zirakim yeryüzünde her iyi nesneyi, buyuranakýldýr. (Aytekin, 87)

Pes, bir kimesnede kim akýl olmaya, marifet olmaya, ilim olmaya,haktan yana yolun nice göre. (Aytekin, 89)

Yaratýlýþ nedeniyle akýl doðaldýr ki her insanda eþit deðildir. Ýnsanla-rýn baþarýlarýnda veya baþarýsýzlýklarýnda ne düzeyde bir akla sahip ol-duklarý, aklý ne amaçla ve nasýl kullandýklarý belirleyicidir. Ýman da akýliþidir. Aklý olmayanýn imaný olmaz. Akla uygun olan þey ayný zamandaimanýn gereðidir. Bektaþi inancý aklý, hakikati anlamada ve bunun gere-ðini yapmada baþ tacý eder.

Yine insanýn (Adem) yaratýlýþ öyküsüne dönelim. Makâlât’taAdem’in yaratýlýþý sürecinde çok anlamlý bir olay anlatýlýr. Bu olayý EsadÇoþan derlemesinden aynen aktarmak doðru olacaktýr;

Andan Adam (Adem) alayhý’s-salam sað yanýna bakdý üç latifþahýs gördi, eyitdi kim: - Adunuz nedür ve makamunuz kandadur? Didi. Pes birisi eyitdi kim: - Adum akýldur ve makamum baþda beyni üstindedür, didi. Ve hem birisi dahý eyitdi kim: - Adum ud u hayadur ve makamum yüz üstindedür, didi. Ve hem birisi dahý eyitdi kim:- Adum ilimdür ve makamum göðüs içindedür, didi. Andan Adam alayhý’s-salam, eyitdi kim: - Gelün imdi yirlü yirünüze girun, didi. Þolak sa’at üçi yirlü yirine girdiler. Adam rahat oldý. Andan Adam (Adem) sol yanýna bakdý üç þahýs dahi gördi, ürkdi,eyitdi kim: - Adunuz nedür ve makamunuz kandadur? Ne nahýs kavumsýz !-didi.Pes anlardan birisi eyitdi kim: - Adum öykedür, makamum baþda beyni arasýndadur, didi. Andan Adam, eyitdi: - Baþ akýl yiridür; senin baþda yirün yokdur, didi. Ol þahýs eyitti kim: - Ben gelincek akýl gider, didi. Ve hemen birisi dahý eyitdi kim: - Adum tama’dur, makamum yüz üstindedür, didi. Andan Adam, eyitdi: - Yüz hod ud haya yiridür, senün yüzde yirin yokdur, didi. Pes ol þahýs eyitti kim: - Ben gelincek ud haya gider, didi.Ve hemen birisi dahý eyitdi kim: - Adum hasadur, makamum göðüs içindedür, didi. Andan Adam alayhý’s-salam, eyitdi kim:- Göðüs ilim yiridür, senün yirün yokdur, didi. Andan ol þahýs eyitti : - Ben gelincek ilim gider, didi. Ýmdi, azizumen! Þöyle bilmek gerekir kim, iman Rahman’undur,güman þeytanundur. Pes güman gelse iman gider ve iman gelsegüman gider. (Çoþan, 91-92).

Zýtlarýn mücadelesi be zýtlarýn birliði ne kadar güzel ifade edilmiþ.Akýl – Öfke; Haya (utanmak) – Tamah ; Ýlim – Haset zýtlýðý. Bunlarýnarasýnda insan mücadele etmekte ve birini tercih etmektedir. Akýl-Haya-Ýlim birlikte bir bütünü (sistemi) oluþtururken, Öfke-Tamah-Haset diðerbir bütünü (sistemi) oluþturmaktadýr. Dolayýsýyla bütünler (sistemler)arasýnda bir mücadele söz konusudur. Erdemli, bilge kiþi birinci sistemibenimser, onu savunur, korumaya çalýþýr. Bu Bektaþiliðin temel ilkele-rinden biridir.

Aklý öfkeye karþý, hayayý tamaha karþý, ilmi hasede karþý korumak vegeliþtirebilmek. Hacý Bektaþ Veli’nin bu sözleri tüm insanlara evrenselmesajlar vermektedir. Önemli olan bunlarý anlamak ve yaþam tarzý halinegetirebilmektir. Sözlerimi bu yazýda onca sözle açýklamaya çalýþtýðýmýzýPir’in özlü bir sözüyle özetleyerek tamamlamak istiyorum.

Pes, biregüde kim akýl olmaya, Ma’rifat olmaya, ilim olmaya,Hak’dan yanaðý yolýn nice görebile (Coþan, 1971: 105)

Bu ifadenin günümüz Türkçesi’ne biraz daha yakýn olaný ise þöyledir;

Pes, bir kimesnede kim akýl olmaya, marifet olmaya, ilim olmaya, haktan yana yolun nice göre. (Makalât, 1954: 89)

KAYNAKÇAHacý Bektaþ Veli, Makâlât, (der.) Esad Çoþan, Seha Neþriyat, Ankara,1971. Hacý Bektaþ Veli, Makalât, Emek Basým-Yayýmevi, Ankara, 1954. Hacý Bektaþ Veli, Vilâyetname, (der.) Esat Korkmaz, Ant Yay., Ýstanbul,1995.

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 25

Page 26: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

26 Sayý 12

SERÇESME¸

Alevilik etrafýnda oluþ-muþ çok çeþitli kimlik karmaþalarýný tartýþmakve boyutlandýrmak, Alevilik örgütlenmesi vesorunlarý için vazgeçilmez bir durumdur. Ýnsanyaþamýnýn geliþtirdiði en önemli kültürelunsurlardan biri de kuþkusuz farklý düþüncelerikabullenme ve bu farklýlýða yaþama alaný vehakký sunulabilmesidir. Bu hakkýn kazanýlmasýen az teknolojik geliþme kadar önemlidir. Hattadüþüncelerin uygar duruþu, teknolojik uygar-lýktan daha önemlidir. Dünya yaþamýna tarihselolarak da damgasýný vuran kapitalizm, kültürideolojisi üretmesi yanýnda, girdiði toplumlarýkarýþýk bir bunalýmla dönüþtürmektedir. Bütünbu düzenleme stratejilerine karþýn, farklý yaþambiçimlerinin, farklý zaman kurgularý içindeyaþayan toplumlarýn da var olmayý direttikleribir süreçtir. Bu çatýþmalý duruþa karþýlýk batýlýanlayýþýn kültürel hegemonyasýný ne kadareleþtirirsek eleþtirelim bir yandan da sürmesiiçin - algýlayýþ dünyamýzda- akýlsal bir evren-sellikle kabullenmeyi ihmal etmiyoruz.

Felsefenin sorguladýðý en önemli sorular-dan biri de biliriz ki; “Ben kimim?”dir. Ancakson zamanlarda felsefeye eklenen en önemlisoru “Niçin?” sorusudur. Yaþamsal bir yenialgýlayýþtýr bu. Bu iki soruya yanýt verildiðin-de, insanýn düþünsel atlasý hem tarihsel hem degüncel anlamda netleþir. Bu sorularý anlamakkendimizi olduðu kadar insanýn düþünsel deðe-rini de ortaya çýkarýr. Bilimin bize her þeyi is-patlamasý ve öðretmesi karþýsýnda felsefe neanlam taþýr. Bu bir sorudur kuþkusuz. Üstelikbilim “bin yýllýk” yargýlarý ve deðerleri yenme-mizi saðlamýþtýr. Örneðin ýrksal farklýlýklarýyenmemizi bilimsel veriler saðlamýþtýr. Bilim-sel geliþim evrensel ölçüler çerçevesinde önemtaþýr. Ancak bunu felsefe için söyleyemeyiz.Evrensel felsefi kuramlar ve deðerler yanýndakendine ait farklý bir felsefesi olmayan bir top-luluk düþünemeyiz. Her toplumda algýlananfarklý ve iyi yaþam kurgusunu geliþtirmektirkuþkusuz. Yaþadýðý toplumun felsefi yaratýmla-rýný kavrayan insan, kültürel birikim ve insan-laþma noktasýnda, içinde yaþadýðý toplumla da-ha moral dolu iletiþim kurar, yaþar.

Türk modernleþmesi günümüz Alevileriy-le, geleneksel Aleviliði sýk sýk karþý karþýya ge-tirmektedir. Buna en önemli etkilerden birininfelsefi algýlayýþýn ve kurgunun deðiþmesineden olduðu gibi Modernleþmenin, dini vekültürel yapýlarý hýzla dönüþtürmesi de gerekçeolmaktadýr. Alevilikle günümüz Alevileri ara-sýndaki farklýlaþmalar da bu çerçevede dikkatçekici boyutlara ulaþmýþtýr. Aslýnda bu farklý-laþmalarýn kapalý bir sosyal-kültürel yapý ola-rak Aleviler üzerindeki izlerini takip etmek,kültürel ve dinsel organizasyonlarýn, cemaat vesöylemlerin modernlik tecrübelerini karþýlaþ-týrma olanaðý vermesi açýsýndan ilginç bir ör-nektir. Burada tartýþtýðýmýz sorun, modernleþ-me sürecinde Alevilerin yarattýklarý birikimlerigeleneksellik ekseninden kopmamýþ gibi göste-rerek yaþama alanlarýnýn, öðretisel ve kültüreldüzlemde modernlik aþamasýný tamamlamadanpostmodern bir alanda varolmaya geçmeleri-dir. Aleviliðin kurumlarýnýn çözülmeyle karþýkarþýya olduðu bir aþamada bu kurumlarýn boþ-luðunu doldurmak yerine imajsal bir postmo-

dern alt üst oluþla karþýlaþmasýnýn getirdiðizaaflarý tartýþmak gerekir. Alevilerin sosyal ge-liþimi ve toplumsal-evrensel uyumlarýný sade-ce kentleþmenin Aleviler üzerindeki etkileriolarak düþünmek Alevilik üzerindeki siyasalve kuramsal denemeleri görmemek olur. Alevi-ler açýsýndan elbette kentleþmeyle beraber birtoplumsal uyanýþtan, siyasal bir yeniden örgüt-lenmeden bahsetmek söz konusudur. Alevile-rin genel Alevilik tanýmlarýndaki bu yakýn çaðfarklýlýðýnýn nedeni yüzyýlýn birikimi olduðukadar, kendi içindeki farklý inançsal ve kültüreldeðerlerle yakýnlýðý noktasýnda da deðerlendi-rilir. Ancak günümüzde yaþanan sorunlarý sos-yolojinin kentleþme kalýplarýyla tartýþmaktanbaþka noktalardan da deðerlendirmeliyiz.

Aleviliðin Kente Göçü

Alevilik deðerlerini kesin bir deðiþim al-gýsýyla açýklamak o kadar kolay olmasagerek. 1 Bunun en belirgin karýþýk çö-

zümünü Alevilikle ilgili çalýþmalarda bulmakmümkündür; “Bugün modernizeden en çoketkilenen toplumsal gruplar arasýnda yer alanAlevilerin, hem tarihten günümüze taþýdýðýinanç, ritüel ve kurumsal özellikleriyle, hem demodernliðin eþiðindeki zaaf ve dirençleriyleele alýnmasý gerekir”2 Aleviliðin asimilasyo-nuna yönelik baskýlarýn baþlatýldýðý ve özellikleSünni inancýn devlet inancý olarak benimsen-diði Menderes (1950) dönemini ve 1980 son-rasýnda askeri rejimle sindirilen ve dini motif-lerin öne çýkarýldýðý yakýn dönemde Alevi köy-lerine cami yapýlmaya baþlanmasý, medyadaAlevilik tartýþmalarý ve tanýmlamalarý, Alevi-liðin etnik ve ideolojik olarak –öðretisel deðer-leri dýþýnda- Aleviler tarafýndan kendilerineyapýlan aþýrý bir saldýrý ve sindirme programý-nýn parçasý olarak algýlanmaktadýr. Alevilerinböylesi bir kaos içinde güvenli hareket etmele-ri söz konusu olabilir mi? Yüzyýllarca gizliliktemeli üzerine inþa edilen bir öðreti olanAlevilik, kamusal bir “inanca” dönüþmesürecinden geçmektedir. Alevilik kamusalalana?3 kitaplar, dergiler, radyo kanallarý, sonzamanlarda teknolojik ve dijital uyumla birlik-te yazýlý ve elektronik medya, dernek ve vakýffaaliyetleri, gizli yapýlan cem törenlerinin -gösteri anlamýnda- halka açýlýþý, kültür ve günfestivalleri ile kendini -kurumsal anlamda-kamusal alanda yeniden geliþtirmektedir. Butür geliþmeler ve ifadeler bile tek baþýnaAleviliðin siyasal bir duruþ olduðunu göster-mektedir. Gizli kapalý bir inancýn birden bireharekete geçmesi olarak deðerlendirilmemeli-dir. Toplumsal olgunlaþmanýn etkisi yanýndaAleviliðe yönelik politik dayatmalarýn da bun-da azýmsanmayacak etkileri vardýr. Algýlayýþve inançsal göstergeleri ve ritüelleri açýsýndanAleviler tek bir kültürel süreklilik üzerindeyaþamamaktadýrlar. Aleviliðýn yaþadýðý toprak-larýn sýnýrlarla belli olmamasý, etnik farklý kö-kenlere sahip olmasý, tek bir dil kullanan birtopluluk olmamasý ve inançsal tekliði dayat-mamasý nedeniyle ortaya birden çok Aleviliksöylemi çýkarmasý doðaldýr. Alevilerin gele-neksel iliþki aðlarýnýn kentleþme ve modernleþ-meyle form deðiþtirmesi, kimliklerinin “insan

hakký” olduðunun önemsenmesi ve bu yöndekiçabalar Alevilere yönelik politikalarýn deðiþ-mesini gerektirmiþtir.

Bütün ülkenin göç yollarýna düþtüðüdönemler olan 1960’lardan itibaren Alevilerinyoðunlaþtýðý kentler birçok noktadan Alevil-iðin yeni yaþam biçimini de belirlemiþtir. Ör-nek olarak önümüze çýkan kent yerleþimleriAleviliðin yaþam merkezleri olduðu kadaryaþam alanlarýnýn ve kültürlerinin tartýþýldýðýyerler de olmuþtur. Ankara’da Tuzluçayýr,Mamak, Natoyolu, Saimekadýn, Abidinpaþa,Aktepe, Ýncirli, Batýkent ve Dikmen, Ýstanbul'-da Sarýgazi, Gazi, Kartal, Maltepe, Gülsuyu,Ümraniye, Alibeyköy, Darýca, Zeytinburnu,Gültepe, Esenler, Ýzmir’de Narlýdere, Bursa’daKestel, Esenevler, Vatan Mahallesi gibi yer-leþimler bunlar arasýnda belirli yerlerdir. Öteyandan bazý kent ve ilçeler belli bir etnik-inançsal, siyasal ve kültürel topluluðun etkisi-ni taþýr. Tunceli’nin Aleviliði veya Kýrýkkale,Konya ve Kütahya gibi Sünni eðilimin egemenolduðu kentler, Divriði, Hasandede gibi ilçele-rin Aleviliði veya Ankara’nýn Kaman, Rize’ninOf ilçesi bu kategoriye sokulacak yerleþimler-dendir. Bazýlarýnda ise bir “taraf” büyük ölçü-de yerleþim merkezine egemendir, ancak etkin,egemen olmayan taraf da kültürel varlýðýnýaçýk olmasa da sürdürmektedir.

Aleviliðe Etkiler

Bu süreç Alevilik çerçevesinde yazýlankitaplarda bir yükselme, medyanýnAleviliði politik bir hareket olarak

görüp tartýþtýðý, Alevi derneklerinin tartýþmanýniçine politik olarak girdiði, Aleviliðin kamu-oyunda haber deðerinin öne çýktýðý dönemdir.Pazar deðerinin oluþmasý yanýnda siyasal Ýs-lam’ýn yükseliþine karþý laikler ve aydýnlartarafýndan kýsmi bir Kemalizm korunaðý, doðalmüttefiki noktasýnda öne çýkmýþtýr. Alevilerinmedyada yer almasý bir yanýyla da radyo vetelevizyonlarýn bu alaný hareket merkezi olarakseçmelerini getirmiþtir. Ankara ve Ýstanbul ön-celikli olmak üzere Alevi radyolarý kurulmasý,çok önemli bir toplumsal “popüler” yansýma-nýn ayak sesleri olmuþtur. Ankara’da kurulanbaþta Mozaik olmak üzere Çaðdaþ, Çankaya,Arkadaþ, Ýmaj, Özgür ve Ekin radyo, Ýstanbul’-da ise Özgür, Yön, Cem, Barýþ, Yaþam gibiradyolar Alevilerin inançlarýný neredeyse yeni-den yaþama ve tanýma olanaðýna kavuþtuðu birsüreç olmuþtur.

Alevilerin kendilerine ait bu medyavaridünyanýn kapýlarýný görmeleriyle beraberAlevi öðretisi kaynaklý müziklerin, baþtabaðlama olmak üzere çok çeþitli bir popülizmedoðru yönelmesi Alevilerin kent içerisinde veçevresinde Sünniliðe karþý olduðu kadar, ken-dini tanýma, tanýtma, duygularýný doyurma vekimlik göstergelerine yönelik olumlu bir et-nik–dinsel saflaþmanýn göstergesi olarak dayansýmýþtýr. Büyük þehirlerde yaþanan bu içpropaganda bir yandan Çorum, Maraþ ve Sivasbaþta olmak üzere katliamlardan dolayý büyükkentlere gelen ve orada da sinmeye veya ken-disini görmemeye, unutmaya çalýþan Alevi-lere, siyasal yeniden diriliþ ve örgütleniþ duy-

Postmodern Aleviler; Her Þey OlurHasan Harmancý

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 26

Page 27: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

27Temmuz 2005

SERÇESME¸

gunun geliþmesinde etken olmuþtur. Özellikle1990’lý yýllar sonrasýnda Alevilerin medyayýkeþfetmelerine karþýn medyanýn sadece, büyükkuruluþlar veya devletin elinde olmasý kültürelyaþam ve birikimlerine engeldi. Sivas Katlia-mý’nýn ardýndan Gazi Olaylarý’nýn ivme oluþ-turduðu siyasallaþma, medyada duygusal vepolitik–kültürel yansýmasýný denetlenemez birçoðalmaya ve kimlik tanýmasýna eþ deðer bir“yeni” alt kültür formülasyonuna neden oldu.Sivas Katliamý ve Gazi Olaylarý’ndan kaynak-lanan þiddet yansýmasýnýn, Aleviler üzerindeyarattýðý –devletin 12 Eylül saldýrýlarý ve kültü-rel yokoluþ ve panzehirsiz dönemlerine- en iyipanzehirin özellikle Alevi müziðine doðrudanyer veren ve Alevi kimliðini kendine göstergealan radyolar sayesinde daha çok öne çýktý.Aleviler 1990’larýn ikinci yarsýndan itibarenkendilerini kimlik, kültür ve hak talebi nokta-sýnda iktidara gelen hükümetlerle kan uyuþ-mazlýklarýný çözmenin en iyi politik araçlarýnýbu radyolarda tartýþarak hem kanýksamýþ, hemde politik alternatiflerini ortaya koymuþlardýr.Alevilerin 2000’li yýllarda hükümetlerle kur-duðu diyaloglarýn sonunda özellikle -28 Þubatkararlarýnýn getirdiði ve Alevilerin hak talebiçerçevesinde- laiklik unsurlarýný taþýmalarýn-dan dolayý devletin “kamusal alanda” tavizverdiði bir döneme dönüþmüþtür.

Cemevi Ataðý

Aleviliðin 1970’lerde tartýþa geldiði sü-recin 1990’larýn ilk yarýsýndan sonraAlevilik içindeki ve dedelik baþta ol-

mak üzere birçok kurumunu yýpratarak berta-raf etmesinin yanýnda Cemevleri kurmaya baþ-lamasý kendi içindeki ihtiyacý -kurumun dýþýn-da kurumsal bir varlýkmýþ gibi- mekansal birkültürel-kentsel yaratým olarak icada dönüþtü.Tartýþtýðý kurumu en çok ihtiyaç duyduðu yerolan Cemevi yapýmýna hýz verirken -bu kurum-larýn yol sürdürücüleri ve inanç önderleri ola-rak deðerlendirilen- dedelere uzak durulmasý,Alevilerin öðreti bilgisi noktasýnda gizli bilgiyitaliplerine öðretirken, Alevilik bilgisinin birinanç olmaktan öte “az bilgi” olarak iktidarsýzve sözsüz kalmasýna neden olmuþtur.

Göç ve onu takip eden kent bütünleþmesibir yandan eðitimle gelen modernleþme ve1970’lerden sonra oluþan politik olarak sol si-yasallaþma süreci, Alevilerin 1990’larda yeni-den kendilerini tanýmalarýna destek olmuþtur.Aleviler birçok noktada “uydurma” versiyon-lara, Sünni deðerlere sahip olsalar da, sözel ge-leneksel hafýza ve bunun ilahi yaratýcýlarýnýnkuramlarýný günümüze geçmiþten taþýyarak ye-niden rol vermeleri yeni bir çözümlemedir.Gizli öðretisini, mistik özelliklerini ve tanrýsalkaygýlarýný bir yana býrakarak Aleviliði en çoksatan, en az okunan, en az araþtýrýlan öðreti ol-masýnýn yanýnda, Cemal Þener, Ali Yýldýrým gi-bi yazarlarýn- teorik bilgiyi masa baþýnda yeni-den yazýyorsanýz da araþtýrýcý sayýlýyorsunuz-popülist imgelerle süslü tarih bilgisi ve kültürbirikiminin Sünni Ýslam’a zýtlýk veya paralellikarz ettiði çalýþmalara kaymýþtýr. Þener’in kitap-larýnýn özellikle baþucu kitabý sayýlmaya baþla-dýðý süreçte Aleviliðin iki boyutta; kimlik ve

etnik çeþitlilik noktasýnda kaymalara ve öðretidýþý imajlara yönelmesi ise baþka bir gösterge-dir. Þener’in son kitaplarýnda þoven söylemle-rin artmasý baþlangýçta da öðretiye ters gelme-sine karþýn sessiz kalýnan noktalarla ve iddia-larla doludur.

Aleviliðin kendisini ifade etmeye yarayanen önemli aracý olan “Telli Kur’an” adýný ver-diði baðlamayý alanlarda siyasal güç ve kültü-rel yeniden yansýtma olarak kullanmasý iseAleviliðin kaybolmadan önce Alevilik adýnakullanabileceði son Ýslam dýþý –Ýslami bir içalternatif söylem olarak kullansa da- kökenesahip en deðiþmez aracýdýr. Kaybolmayý bura-da, Aleviliðin yozlaþarak bütünleþmesi –Ýslamideðerlerle- kültürel dejenerasyon ve ritüel biri-kimini her alanda çekinmeden kullanmaya baþ-lamasý olarak deðerlendirmek gerek. Alevili-ðin, tarihsel gerçekliðini inþaa çabasý aslýndapek de argümanlarla açýða çýkacak gibi görün-memekte. Aleviliðin geleneksel görüntüsü, al-týný oymaya baþlayan Sünni anlayýþ ve onunsiyasal göstergeleri Alevilik içinde “karþýlýklýöfkenin de” hakim olduðu bir çatlamayý getir-miþtir. Burada Aleviliðin –süreç içerisinde-manevi anlamda öðretisel zemininin daraldýðý-ný ve kimliksel kaymaya dönüþtüðünü görmekmümkündür.

Özellikle yoksulluktan kurtuluþ mücadelesivermek için çaba harcayan bir ülke konumun-da olan Türkiye’nin, bunu yaparken 24 Ocakkararlarýyla uluslararasý sermaye ile aktif bir iþbirliði içine girmeyi seçmesi, varlýklý yerli seç-kinlerin bu süreçte ülke içinde yeni bir düzenistemesi, yaþayan Anadolu kültürünün çokboyutlu entegresini zorunlu kýlmýþtýr. Yerelkültürlerin bu noktada imhaya, bir yanýyla dabol bol baskýya uðradýðý, bu hakimiyet döne-minde hoþnutsuzluklarýnýn derinleþmesi yenibir tehdit ve tehlike olarak büyük kentlerdeegemen olmaya devam etmektedir. Bu kültürelpolitik hareketin, Türkiye için gözlemlediði-miz bu ilk bakýþý kullanmak sanýrým kar mer-kezli büyük sermayenin demokratikleþmeaçýsýndan kültür politikalarýný da nasýl zorladý-ðýný yeterince açýklamaktadýr. Kültürel parça-lanma ve geleneksel kimliklerin dibinin dina-mitlenmesi tek baþýna içerden bir kentleþmeoyunu olmaktan öte “modernizmin” standart-laþtýrýlmýþ bir kültürel-ideolojik saldýrý süreci-dir. Alevilik açýsýndan bakarsak yerel çýkarla-rýn özellikle büyük kentlerde, ezici bir kendinivar etme ve kültürel birikiminden beslenme ça-basý modernizm adý altýnda postmodernist biroyunun mekanik formülüdür.

Aleviler Postmodernizmi

AlkýþlýyorÇoðumuzun gelip geçici olarak gördüðü bukaossal dönemde aslýnda hepimizin ortak pay-laþtýðý din ve ideoloji çeliþkisi -Marksist anla-mý dahil olmak üzere- uyumsuzluðumuzdur.Birçok ideolojik deneyimimizi kullanmayabaþladýðýmýz ve nesnel bilim, evrensel ahlak vehukuku Aleviliðin kendi ayaklarý üzerinde dur-masý için, tarihsel süreklilik duygusunu ko-

rumayý çalýþtýðýmýz bir girdaptýr. Modernizmeentegre formüllerini kullanarak postmodernistdeneyimlere kaydýðýmýz bu kentsel yeniden ya-þam iliþkisi içinde aslýnda evrenin bir parçasýolurken, Aleviliðin bir çok deðeri ile beraberkaralama defterine dönüþmesi için karmaþýkayak oyunlarý yaratýlmaktadýr. Aydýnlanmatutumumuzu Aleviliðin evrensel, vazgeçilmezdeðerleri olmuþ Hacý Bektaþi Veli, Þeyh Bed-reddin ve Pir Sultan Abdal gibi sonsuz vedeðiþmez hak inandýrýcýlarýný, zengin öðretikahramanlarýný bile günümüz yaþayaný gibi gü-venli bir biçimde sunmaktayýz. Alevi hikmet-lerini, kavramlarýný bugünün politik direnciolarak kullanmaya çalýþmamýz Aleviliðin este-tik görüntüsü açýsýndan saðlýklý görünmesineraðmen, tüketim, pazarlama, reklamcýlýk, kitl-eye yönelik “yeni” modanýn yaratýlmasýna yoz-laþma olarak yansýmaktadýr. Yaratýcý tasarýmburada Aleviliðin yalýnlýðýný saðlayacaðýnayapmacýk ve Aleviliðin deðiþemez, çoðun yer-de taklit, kimi yerde ütopik tutumlarla speküla-tif bir mantara dönüþmesine yol açmaktadýr.

Cemevi Birliði’nin Açmazý

Popüler kültürün zenginleþtirici, kaynaþtý-rýcý görünen bu “devrimci yataðýnýn” poli-tik arenada toplumsal ve kültürel olarak

“bilinçte” dahi yýrtýlmasýna açýk kapý býrakmak-tadýr. Sistem karþýtý gibi görünen Aleviliðinaslýnda kültürel tüketiciler eliyle sýnýfsal birvaroluþ enerjisine taþýnmasýnda emeði geçen-lerin, Aleviliðin evrensel tasarýmlarýný yeni olu-þan “Cemevi”, mekanlarýný da dedesiz kurguyadönüþtüren kentli Aleviler tarafýndan daha çoksembolleþtirilmektedir. Aleviliðin muhafazakaryüzü olan ve ayný zamanda doðalcý romantiz-minin göstergesi olan dedelik kurumu, gelenek-sel inanç ve kültür düzeyi ile Cemevlerindeyaþanamaz durumdadýr. Buna karþýn, Alevilerinestetik bir görüntü içinde Avrupa kentleri dedahil, yaþadýklarý kentlerde, ilk tepki olarakCemevi yapmalarý bunun dýþýnda bir tepkileri-nin, hareketlerinin olmadýðýnýn göstergesidir.Baþta Ali Yýldýrým, Murtaza Demir, ÝzzettinDoðan olmak üzere politik koþullara göre Sünnibiçimde örgütlenen Cemevleri Birliði’nin de bupolitik hezeyanla nasýl bir karmaþaya dönüþe-ceði kestirilememektedir. Ýnancýn ihtiyacý yeri-ne geçici politik alternatif olma düþüncesi Ale-viliðin güçlenmesine deðil, daha çok parçalan-masýna neden olmaktadýr. Bunun yapýlmasý birde Aleviliði birbirine zýt politik bir alternatiflikiçinde olan vakýflar tarafýndan yapýlmasý ne ya-zýk ki güçlü Alevilik deðil de koþullarý ve Ale-viliði kullanan bir yozlaþtýrýcý zihniyeti sürekliönümüze çýkarmaktadýr. Alevilerin bir arayagelmeleri kuþkusuz önemli ve doðrudur ancakbunun geçici bir çýkar iliþkisi olarak ateþlen-mesi Alevilerin örgütlenme umutlarýna ket vur-makta ve savsaklanmasýna neden olmaktadýr.Yýllardýr Aleviliðin politik birikimlerini kul-lanan ve örgütleyen bu anlayýþlarýn daha reel veAleviliðin ihtiyacý olan dönülmez ilkeler nok-tasýnda bir araya gelmeleri emeklerinin hebaolmamasýný saðlayacaktýr.

Devamý 28.sayfada

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 27

Page 28: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

Semboller ve Postmodernizm

Alevilik açýsýndan politik alternatif ve ta-raflýlýk olarak deðerlendirme ve dahaçok zaman dýþý bir kuramsal çerçeveye

oturan Alevilik öðreti normlarý kurumsallaþýr-ken iktidar hedefleri, karþý kültür kalýplarý gö-rüntüsü içinde “yeni sol” liberal deðerlerle ör-tüþme noktasýna geldiði görülmektedir. Müzik-te, dilde, giyimde ve taþýnan sembollerde yap-macýk bir yaþam ve kültür akýmý görünmesineraðmen, gerçekte evrensel iddialarýný “liberal”bir alt kültür çeþnisine doðru birleþtirmektedir.

Alevilik, kendisini özgür metinler çerçeve-sinde yeniden tartýþýrken aslýnda baþka bir met-ne dönüþtüðünü, kendi düþünce birikimini ede-biyat, sanat, þiir alanýnda çoðaltýrken hakim ol-ma çabasýný da yitirmeye baþladýðýný göster-mektedir. Yapboz bir tanýmlama “Alevi islamý”,“öz Türklük” gibi kavramlarýn aslýnda Sünniyaþam biçimine sinmiþ devletçi bir resmi anla-yýþ olmasýna karþýn, Alevi kültür üreticilikleri-nin -Aleviliði süreklileþtirme anlamýnda- bir izbýrakma ve Aleviliði yaralama tavrý olarak söz-de postmodernist kuramlarla uyumlu olma sü-recidir. Gelenekçi tutumlarý evrenselci biruyuþmaya çekmeye çalýþan bu iletiþim uzman-larýnýn aslýnda bir laik, anti laik süzgeçte sistemyakýný bir montaj fikrine sahip olduklarýnýgörmemek mümkün deðildir. Toplumun bazýnoktalarda bunalým özellikleri taþýdýklarý,geleneksel Alevi kýr hayatýný kentte de uyu-þurcasýna, “Cemevi” formülasyonunda yeni birilahi toplumsal geçiþ noktasýnda -sembolik ola-rak- yalnýzca çoðalma anlamýnda örgütlemek-tedir. Aslýnda anti kentleþme olarak deðerlen-direbileceðimiz Aleviliðin postmodern4 yüzüsadece mekansal anlamda görünen deðil de,Aleviliðin talepleri çerçevesinde sözcük oyun-larýnda toplumsal farklýlýklarý kýrýlganlýðý veuyuþmazlýðý olarak da görmek mümkündür.Cemaat duygusunu kent varlýðýnda politik pro-jelere döken Alevilik ayný zamanda kentselpostmodernist muhafazakarlaþmanýn geriliminide yaþamaktadýr. Sivas Katliamý’ný ve GaziOlaylarý’ný Alevilerin kendilerini attýklarý post-modernist ateþte aslýnda yaþadýklarý kültürelcoðrafyanýn sýnýrlarýný deðiþtirebilecekleriniinanmaya yöneltmektedir. Aleviler için dünya-nýn küçülmesi gibi kavramlarýn daha çok kulla-nýlmaya baþlanmasý temelde Aleviliðin iktidarayakýn ama tükenmiþ, siyasal bakýþ açýlarý da-ðýlmýþ modern kimlik benzeþmesinde, Alevilikrolünü yitirmiþ özel bir alana dönüþmüþtür.

Karýþan Alevilik

Politik anlamda gittikçe yükselen islamiAlevilik söylemleri aslýnda Aleviliðisembolik olarak hegemonya aracý olarak

son on yýlda açýk bir biçimde kullananlarýn po-litik ve maddi avantajlarýndan baþka bir þeyolarak deðerlendirilemez. Son dönemde özel-likle liberalleþmiþ sað kanat entelektüelleriyleve politikacýlarýyla giriþilen “benlik iliþkisini”medya ekranlarýnda radikal sað söylemleredoðru kaymasý Aleviliðin kendisini acil olarakpolitik anlamda sosyal bir doðru sese, akýlcýyaþayýþa, kimliðe çekmesini zorlamaktadýr. Birkýsmýnýn marjinal kaldýðý, bir kýsmýnýn sol vesað iktidar gözlüðünde dans eden Alevilik as-lýnda popülaritesini yitirdiði ve kendi ayaklarýüzerinde durmak için kültürel birikimine ait et-nografik deðerlerine fotoðrafik bir tercümeylegençlerine taþýmasý gerekir.

Az sayýda Alevi yaþam öyküsüne sahipolan Alevilik bibliografyasýnýn da Alevilik ya-zýmýnda renkli yerini almasý gerekir. Teknolo-jik ilerlemeler arttýkça Alevilerin kendi kentkültürlerini imgesel anlamda bütünsel bir kitlekültürüne dönüþtürmeleri ve bunu kolektif birgüçle yapmalarý gerekmektedir. Son zamanlar-da modernizm adý altýnda postmodernist birkavram kargaþalýðýna itildiklerinin farkýndaolan Alevilerin aslýnda kendilerini cephelerin-de süslü, þatafatlý ve iþleyen bir demir gibi gör-mekten vazgeçip, vitrinden, biliþimin ve evren-sel deðerlerin gerisinde kaldýklarýný görmeleriçok önemlidir. Sosyologlarýn ve antropologla-rýn Aleviliði sol devriyelerle görmesi ve onunesnel deðeriyle, Alevilik önündeki metin sa-vaþlarýnda kullanmamasý aslýnda pazar savaþýnda bozulduðunu ve azaldýðýný göstermektedir.

Heidegger’e göre tarih ýþýða ve mutluluðadoðru giden bir zafer yürüyüþü deðildir. Tamtersine, Sokrates öncesinden günümüze kadartarihin içinde temel bir çöküþ iþlemiþtir. Ýnsa-noðlu çeþitli esaslarý kendi kuramsal kavramla-rý ve teknik kazanýmlarýyla daha yoðun bir þe-kilde kuþatmaya uðraþtýðý ölçüde, neyin esasolduðunu o kadar çok unutmuþtur. Bu açýdantarih esas olandan esas olmayanlara –ister ku-ramsal sezgi, ister teknik güç isterse yaþam tar-zý olsun- yönelik aciz bir arayýþa doðru gidenvahim bir çöküþtür. 5 Bu tartýþmanýn Aleviliðinsýnýrlarýnýn ihlal edilmesiyle daha da artmasýise günümüzde baþlayan tehlikeleri arttýr-maktadýr. Aleviliðin öðretisel mantýðýnýn ko-runmasýna yönelik çabalar bir yanýyla uygula-malarý hýzlandýrmýþ, bir yanýyla da Alevilerinkendi içinde ortak ifadelere ve ritüel uygula-malarýna yönlendirmiþtir. Alevilik, bir yandandýþardan müdahale ile kendine yönelik yozlaþ-týrmalarý savururken bir yandan da Sünniliðinoluþturmaya baþladýðý kurumsal kontrolünüyarmaya çalýþmaktadýr.

KAYNAK

1 Necdet Subaþý, Alevilik Aleviler ve Modernleþme.Birikim, Sayý 159. 2002.

2 A.g.e.3 Burada tarihsel bilgiler ýþýðýnda dikkatimizden

kaçmamasý gereken bir nokta söz konusu.Aleviliðin kendiliðinden kaynaklanan gizli birinanç olmasý yanýnda içinde bulunduðuhoþgörüsüz siyasal ve kültürel toplumsal ortamnedeniyle kamusal alana yeni yeni kendisinidayatmaktadýr. Alevilik geliþen uluslar arasýiliþkilerin dayatmasý yanýnda ülkedeki görünürgenel demokratikleþme ve deðiþim hýzýnýngetirdiði bir rahatlamadan da etkilenmektedir.Yoksa Aleviliðin son yýllarda bile katliamlara veyok sayýlmaya maruz kalmasý birçok noktadatartýþýlmaya devam etmektedir. SivasKatliamý’nýn sonuçlanýþý, Gazi Katliamý’nýnAvrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’ne taþýnmasýbile hala sorunlarýn devam ettiðini göstermekte-dir. Aleviliðin Serçeþmesi olan Hacý Bektaþ VeliDergahý’nýn hala müze olarak kalmasý sorun-larýn köklü çözülmesinin önünde açýk politik,kültürel ve inançsal engellerdir.

4 Jameson ve Harvey gibi kuramcýlara göre mod-ernlik ve postmodernlik kapitalizm iki ayrýgörünümünü belirtir. Birinden diðerine geçiþ,kapitalizmden, postkapitalizme ya da pos-tendüstriyel çaða geçiþ anlamýna gelmemekte,kapitalist üretim tarzýnýn temel mantýðý etkisini

hala sürdürmektedir. Fakat, bununla birliktekapitalizm kendi doðasýnda yeniden yapýlanma,bir kültürel oluþumdan, bir diðerine geçiþte ifadeedilen bir materyal formundan bir diðerinedönüþme yaþamýþtýr. Örneðin Jameson’a göre,postmodernizm “yeni kapitalizm” kavramý ya dayeni bir çokuluslu “bilgiye dayalý” ve tüketimodaklý kapitalizm görüþü ile paraleldir... Har-vey’in üzerinde epeyce durduðu postmodernizmdüþüncesine odaklanarak denebilir ki bütün budeðiþimler zaman aralýklý kompresyon, üretiminseri hale getirilmesi, yeni teknolojilerle müm-kün olan en yüksek derecede boþluðundoldurulmasý, telekominikasyonun yenibiçimleri, pazarlama ve üretimin yeni hýzlý yön-temleri, tüketimin yeni biçimleri ve finansalorganizasyonun yeni usulleriyle gerçekleþir.(Perry Anderson- Ellen M.Wood, ModernizmPost-Modernizm ya da Kapitalizm, BilimYayýncýlýk )... Genellikle pozitivist, teknolojimerkezli ve rasyonalist eðilimli olarak algýlananevrensel modernizm, doðrusal geliþmeye vemutlak doðrulara inançla, toplumsal düzeninrasyonel biçimde planlanmasýyla ve bilgi ve üre-timin standartlaþtýrýlmasýyla özdeþleþtirilir...Buna karþýt olarak postmodernizme, “kültürelsöylemin yeniden tanýmlanmasýnda, heterojen-liði ve farklýlýðý özgürleþtirici güçler olarak”dikkat çekilir….Ýlerleme fikrinden sakýnan post-modernizm, bir yanda her türlü tarihsel sürekli-lik ve bellek duygusunu terk ederken, bir yan-dan da tarihi yaðmalama ve orada ne bulabilirseonu þimdinin bir boyutu gibi massetme konu-sunda inanýlmaz bir yetenek geliþtirir. (DavidHarvey. Postmodernliðin Durumu. MetisYayýnlarý. 1997)... Hem toplum içi, hem detoplumlararasý düzeylerde gruplar ve sýnýf frak-siyonlarý arasýndaki iktidar dengesinde vekarþýlýklý baðýmlýlýklarda gözlemlenen daha kap-samlý kaymalarla iliþkilendirilebilecek olan vesimgesel ürünlerin üretim, tüketim ve dolaþýmtarzlarýný içeren daha kapsamlý kültür alanýnda-ki deðiþmeler... “Bir tarihsel geçmiþ duygusu-nun yitirilmesi”, “þizoit kültür”, “dýþký kültürü”,“gerçekliðin yerini imajlarýn almasý”, “simülas-yonlar”, “zincirinden boþalmýþ gösterenler” v.b.nosyonlarýyla birlikte yüklüce bir gevþek kav-ramsal karmaþanýn bollaþtýðýný görürüz... Öteki-ni kendi terimleri çerçevesinde bilmeye çalýþ-mak, dar ve küstah kliþelerin ötesine göz atmayagayret etmek, kültürel metodolojideki yorumbil-gisel (hermeneutic) dönüm noktasýný kaydageçirir. Kültürel sýnýflandýrmalarýn bozulmasýnave uzun süredir savunulan simgesel hiyerarþi-lerin yapý bozumuna yönelik bu hamle, uluslarve kültürler arasýndaki karþýlýklý baðýmlýlýklarzincirinin uzatýldýðý ve daha yoðun bir þekilde içiçe geçirildiði bir dünyaya iþaret eder... (MikeFeatherstone, Postmodernizm ve TüketimKültürü. Ayrýntý Yayýnlarý. 1996).

Batýda çok ciddi bir özeleþtiri niteliðinde olan vebüyük sýkýntýlara yol açan postmodern yak-laþým, batýlý olmayan ve modernist yaklaþýmýniyice anlaþýlmadýðý toplumlarda sorumsuz birgöreceliliðin özrü olarak kullanýlabilmekte-dir.....Postmodern yaklaþýmýn entellektüeldüzeyden çýkarak yaþama dönüþtürülmesininbizi birbirine baðlý ve çözümü mümkünolmayan üç sorunla baþbaþa býraktýðýna dikkatçekilir. Birinci sorun nesnel deðerlerin ve nesnelölçütlerin yýkýlmasýyla ortaya çýkan sýnýrsýzgörecelilik, ikincisi kavramlarla kimliklerin nes-nel göndermelerden yoksun kalýþýnýn getirdiðiiletiþimsizlik, üçüncüsü ise ilk ikisinin sonucutoplum ve bireylerin kendilerini içinde bulduk-larý etik yani ahlak boþluðudur. (Dilek Doltaþ.Postmodernizm: Tartýþmalar ve Uygulamalar,Telos Yayýncýlýk. 1999.)

Burada postmodernizm karþýsýnda birden fazlataným ve alýntýya yer verilmesinin gerekçesipostmodernizmi birçok alanda geniþ tartýþmaalanýyla sunabilmektir.

5 Felsefe Tarihi, Modernlik ve Kriz, ÜniversiteKitabevi Yay.

28 Sayý 12

SERÇESME¸

Baþtarafý 26. sayfada

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 28

Page 29: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

29Temmuz 2005

SERÇESME¸

Serçeþme’nin arkasýnda medya ve iþadamlarý yoktur. Gerçek sahibiSerçeþme’den niyaz alan okuyucularýdýr. Serçeþme’yi çýkaranlar yurtiçinde ve dýþýnda çalýþan, emeðiyle geçinen insanlardýr. Serçeþme okuyu-cusunun özverisine, paylaþýmcýlýðýna, çalýþkanlýðýna güvenerek ve zor-luklarý birlikte çalýþmayla aþma gücüne dayanarak yola çýkýyor.

Eli kalem tutan tüm canlardan yazý, haber, fotoðraf, yorum, yazýlarile nefeslerinizi, deyiþlerinizi bekliyoruz.

Tüm canlarý, Serçeþme’ye abone olmaya, abone yapmaya, temsilcilikgörevini üstlenmeye, bulunduklarý yöreye derginin toplu getirtilmesini,elden daðýtýlmasýna el vermeye çaðýrýyoruz.

Serçeþme Sizlerin Katkýsýyla Çýkýyor ve Daðýtýlýyor

BUGÜNE DEK TEMSÝLCÝLÝK GÖREVÝNÝ ÜSTLENEN CANLAR:Yurtdýþý - Almanya: Berlin Zeki Konuk +49.172.305 92 29; Darmstad HüseyinAkýn +49.179 107 88 56; Frankfurt Sedat Bican +49.170.751 25 35; GladbachBehçet Soðuksu +49.173.510 03 54; Hamburg A. Varol +49.172.453 14 62; HanauKemal Nayman +49.173.667 72 91; Kassel Hüseyin Öztürk +49.162 153 33 20;Kiel Erdoðan Aslan +49 174 484 18 34; Oberhausen Mehmet Kaz +49.173 612 0195; Stuttgart Kýlavuz Bakýr +49.162 909 70 70; Avusturya: Tirol Hüseyin Polat+43.650 841 55 99; Belçika: Brüksel Kazým Bakýrdan +32.473 49 37 12; Kanada:Toronto Ahmet Akkuþ +1.416.652 98 54; Fransa: Paris Ahmet Kesik +33.672 9633 44; Hollanda: Schieadam Halil Cimtay +31 619 92 22 84; Gelderland Ali RýzaAðören; +31.651 25 63 19; Ýsviçre: Basel Ýbrahim Bakýr +41.78 808 40 07;Norveç: Dramman Hasan Bulut +47.9803 7761.

Yurtiçi - Adýyaman: Merkez Ýmam Bakýr 0532.791 03 20; Gölbaþý Kenan Tezerdi0535.949 43 13; Amasya: Merzifon Ali Kiziroðlu 0535.644 27 25; GümüþhacýköyFeruz Oruç 0542.664 35 14; Ankara: Sýhhiye Av. Timurtaþ Özmen 0532.313 8778; Merkez Ýsmail Metin 0532.644 95 37; Antalya: Merkez Gülçin Akça 0532.28272 80; Burdur: Merkez Mehmet Turan 0248.234 37 17; Denizli: Merkez Tekin

Özdil 0546.237 32 96; Diyarbakýr: Merkez Mehtap Ürer 0535.872 63 03;Eskiþehir: Merkez Þenol Gündoðdu 0532.254 26 06; Gaziantep: Merkez HüseyinKeskin 0537 242 38 42; Hatay Ýskenderun Haydar Kalkan 0326-614 26 50; Ýstan-bul: 4. Levent Hüseyin Düzenli 0555.204 73 79; Acýbadem Koray Berktaþ0533.244 61 25; Alibeyköy Veysel Köse 0544.305 39 23; Avcýlar Mustafa Kýlçýk0536.552 68 75; Bahariye Zehra Ünder 0533.722 03 91; Beyazýt Bekir Delibaþ0212.516 23 14; Çaðlayan Ali Ulvi Öztürk 0212.224 22 42; Fatih Rukiye Delibaþ0536.396 83 56; Ýçerenköy Yýlmaz Gürbüz 0535.524 49 12; Kadýköy Kazým Erol0216.347 14 41; Kayýþdað Veli Göynüsü 0532.687 31 09; Sarýgazi-Taþdelen ErgülÞanlý 0532.410 51 79; Soðanlýk Hasan Harabati 0532.787 70 98; SultanbeyliSadegül Çavuþ 0535.491 07 58; Yenidoðan Salih Arslan 0535.941 15 09; Ýzmir:Merkez, Hüsniye Çýnar 0532.512 59 62; Konya: Beyþehir Salman Zebil 0542.43156 91; Maraþ: Elbistan Derviþ Þahin 0544.217 98 05; Nurhak Hasan Çadýr0535.511 12 99; Nevþehir: Hacýbektaþ Erhan Çetin 0536.426 94 33; Samsun:Terme Emrah Çolak 0542.341 33 03; Tekirdað: Merkez Hasan Arslan 0282.26305 79; Urfa: Kýsas Ahmet Aykut 0536.777 63 47; Sýrrýn Sadýk Besuf 0537.392 6375; Zonguldak Karadeniz-Ereðli Cemal Kenanoðlu 0532 740 42 50.

Civiyazýlarý Yayýnevi tarafýndan birincibasýmý Eylül 2004’te yapýlan ve Nisan2005’te dördüncü basýma ulaþan ErdoðanÇýnar’ýn “Aleviliðin Gizli Tarihi (DemirinÜstünde Karýnca Ýzi)” adlý kitabý ile Alev

Yayýnlarý tarafýndan birinci basýmý Mayýs 2005’teyapýlan Haþim Kutlu’nun “Kýzýlbaþ Kadýn” adlýkitabýný bir hafta içinde peþ peþe okudum ve notlaraldým… Her iki yazar da Aleviliði Ýslamiyet’indoðuþuyla baþlatmýyor, ta beþ bin yýl öncelerdeyaþamýþ olan Sümerlere ve diðer kültürlere dayýyorlar.Bu yönleriyle kendilerine katýlmýyorum…

Esas mesleði mimarlýk olan Erdoðan Çýnar, arýduru bir Türkçe ve berrak bir anlatýmla, bir Alevi’yeyakýþan olgunlukta Aleviliðin gizli tarihini okuyucuyasunarken: ýrkçýlýk yapmadan, bilimsel ve tarihseldoðrularý itici olmadan anlatýyor. Kitabýn satýþýnda dabelli ki beðeni kazanýyor… Ben de beðendiðimi belir-tiyor, kendisini kutluyor ve böylesine güzel kitaplarüretmesini diliyorum…

Haþim Kutlu ise maalesef kitabýný Türkçe yazmýþ olmasýna karþýn,Türkçe dil bilimine uymuyor ve Kürt ýrkçýlýðý yaparak itici oluyor…

Türkçe ses uyumu bakýmýndan doðru söylemi “Alevi” olan sözcüðü,Haþim Kutlu ýsrarla ve inatla “Alavi” olarak kullanýyor. Bu inadýndakiýsrarý da þöyle açýklýyor:

“Mezopotamya’da, özellikle Kürt Kýzýlbaþlarýn yaþadýðý Anadolu’dakendilerini, kimileyin Hýristiyan, Kimileyin de Müslüman olaraktanýtan, görünüþte bu dinlerin kurallarýna uymaya çalýþan çok sayýdainanç bulunmaktadýr. Bunlarýn önemli bir bölümü ‘Alevi’ baþlýðýaltýnda toplanarak, bir torbaya doldurup tanýmlamaya çalýþýlmak-tadýr….Son dönemlerde bu inançlarýn açýða çýkýþ, genel olarak bilinenkimi özelliklerden yola çýkarak, cümlesini sorusuzca ‘Alevi’ baþlýðýaltýnda anlatmaya, yazýp çizmeye kalkmak geçer akçe olmuþ durum-da…(Bizim) Kýzýlbaþ Alevi kavramýný özenle ve özellikle kullan-mamýzýn nedeni, bu karmaþayý biraz olsun aralamak içindir. Diðeryandan,daha çok felsefi bir yolak olarak kendisisini bugüne eviren birinanç kaynaðýnýn, çoðu kez bilerek ve isteyerek karikatürleþtir-ilmesinin, basitleþtirilmesinin ve ilkelleþtirilmesinin önüne geçmekaygýsýný taþýdýðýmýz için bu ayýrt edici kavramý kullanmaktayýz…”(Sayfa: 205)

Bu bir “kavram” deðil, yerel lehçedir. Kitap, genelkabul gören Türkçe ile yazýldýðýna göre, “Alevi”sözcüðü doðru yazýlmalý; tarihi gerçekler bilimsel ver-ilerle anlatýlmalý ve Haþim Bey, kendi farklýlýðýný,hiçbir polemiðe girmeden týpký Erdoðan Çýnar gibiortaya koymalýydý…

Haþim Bey, açýkça Kürt ýrkçýlýðý yapmakta, Türk’ekarþý iyi duygular beslememektedir:

“Hatta kimileri, karmaþýk kiþiliðinin fýrtýnalarý arasýn-da Müslüman mý, Hýristiyan mý, Hz. Ali’den gelme mi,yoksa ‘Türküm, doðruyum, çalýþkaným’ þeklindekiamentünün ya da þoven tekerlemesinin çarklarý arasýn-da süzülerek ve de eriyerek mi geldiðine kararveremediðinden, Kýzýlbaþ kimliðinin terennümünedilmesinden utanç duymakta, onu kendisinden uzak-laþtýrmak için herkesin duyduðu yerlerde, ‘yok birbir-imizden farkýmýz’ manasýnda, ‘Kýzýlbaþlýk küfürdür’diyebilmektedirler. Sanýrýz Ebusuudgillerin veKemalgillerin baþarýsý da buradadýr…”(Sayfa:154)

Burada fetvacý Þeyhülislam Ebusuud yanýnda fetvacý Kemal deanýlarak, imalý biçimde Mustafa Kemal’e de gönderme yapýlmaktadýr.”

“Ocak aslýnda, üç ayaklý demirle ifâde edilen demir üçgene verilenisimdir. (Sakat bir tümce bu. Doðrusu, ‘Ocak üç ayaklý demir üçgeneverilen bir addýr’ olmalýydý.) belki de baþlangýçta bu, üç adet taþýnbirbirine birleþtirilmesiyle elde edilmiþti. Bugün Türk dilinde hala(Hala, babanýn kýz kardeþidir. Burada kullanýlan hala, þimdi kizamaný verdiði için a’lar þapkalý olarak hâlâ biçiminde yazýlmalýydý.Maalesef Haþim Bey, kitabýnda bir deðil, beþ deðil, yüzlerce kez hepayný yanlýþý yapmaktadýr. Ayný þekilde bir yaðýþ türü olan ‘kar’ olankazanç yerine kullanýlmaktadýr.þapkalý ‘’a’ kullanýlmazsa “karý pay-laþmak’, erkeðin karýsýný paylaþmak olur) ayný anlamla ifadeedilmektedir. Ve Ocak (O-cax ya da Xo-cach) anadýr. YadaHurrice’de olduðu gibi All-e’dir (ALL-IK). All-e hem ateþ, hem anademektir. Bugün Ýç Anadolu Kýzýlbaþ Kürtlerinden, DersimliKýzýlbaþ Kürtlere kadar anneye yapýlan bir hitap biçimi olarak busözcüðe yer verilmektedir ve bizzat tespit etmiþ durumdayýz” (Sayfa:121)

Alevilikte Irkçýlýk ve Kincilik OlmazLütfi Kaleli

(Devamý 30. Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 29

Page 30: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

30 Sayý 12

SERÇESME¸

Ne demek “Anadolu Kýzýlbaþ Kürtlerden, Dersimli Kürtlere”?Dersim yani Tunceli, Anadolu’da bir il deðil midir.? Anadolu’daKürt’üyle Türk’üyle yaþayan bir Kýzýlbaþ Aleviliði vardýr. Alevi inancý;dil, din, ýrk, mezhep ve cinsiyet ayrýmý yapmadan, 72 milleti bir göz ilegören ve sevgi temelinde onlarý kucaklayan bir inançtýr; Kürt ýrkçýlýðýnýda, Türk ýrkçýlýðýný da kabul etmez…

“Eski Türklerde kadýna çok saygý gösterilirdi. Han ve haným tahttayan yana otururdu. Beg ve begüm beraber buyruk yürütürdü” diyenrahmetli Doç. Dr. Bedri Noyan’dan alýntý yapan Haþim Kutlu Bey,onu þöyle eleþtirmektedir:

“Bir Türk-Ýslam sentezi mücahidi de Bektaþi Dede babalarýndanDoç. Dr. Bedri Noyan’dýr.” ektaþilik Alevilik nedir” baþlýklý kitabýnýngiriþinde, Hünkâr Bektaþ-ý Veli’yi “bir din Türkçüsü” olarak taným-layan Noyan, Türkçü kimliðini kadýn konusunda da sergilemektedir.Bektaþilikte kadýný anlatýrken, Bektaþi kadýndan çok, TürkmenlerinOrta Asya Steplerindeki eski yaþam tarzýný anlatýr.

Müslüman Türk’ü anlattýðý yerde ise Ýslamiyet’i ve Muhammet’iöver, ancak, Arap ve farsý aþaðýlar…

“Noyan’ýn mürþitlik postuna oturduðu Bektaþiliðin “Dede Baba”kolu, bir savaþ okuludur. Merkezi Ýstanbul’dur. Bir savaþ okuluolarak örgütlenen Þah Ýsmail’in Ardabil (Türkçe’de doðru yazýmýErdebil olacak) Ocaðý’na karþýlýk, Bektaþi Yeniçeri ocaðý olarakyapýlanmýþtýr. Þah Ýsmail’in Ýslamiyet’e Ali kanalýndan köprü olmasýamacýyla betimlediði ve her meydanda okunmasýný istediði ‘La fetailla Ali, Ýlle Seyfe, Ýlla Zülfikâr’ gülbanký, bir savaþ gülbankýdýr.Erkekçedir, savaþa ve þiddete tanrýsal bir övgüdür….” (Sayfa: 228,229, 230)

“Alevi toplumunun bu özgürlükçü tutumu cahil halk bir yana, birdönemin yazar ve aydýnlarýnca bile hoþ karþýlanmýþ, aðýr suçlamalarave eleþtirilere tabi tutulmuþtur. Söz gelimi Yakup KadriKaraosmanoðlu gibi bir yazar, ‘Nur Baba’ adlý romanýnda Alevilerindinsel törenlerinde cinsel iliþkide bulunduklarýný iþler. Romanýnbölüm baþlýlarýndan birinin adý þöyle: ‘Bir Bektaþi TekkesindeMumlar Nasýl Söner’ Müsahipzade Celal, ‘Mum Söndü’ adlý oyunun-da bu suçlamayý daha ileri götürür. Bu durum, Anadolu insaný adýnabir utanç tablosudur.”

A. Fuat Bozkurt’tan yaptýðý bu alýntýda görüldüðü gibi Sayýn Boz-kurt, Alevi inancýna yönelik iftiralar karþýsýnda dik duruyor ve iftiracýlarýteþhir ederek kýnýyor. Ama bu teþhir ve kýnama Haþim Bey’i tatmin etmi-

yor ve Sayýn Bozkurt’u, kurduðu þu tümce ile “Türkçü” olmakla suçluy-or:

“Yazarýn kendisi de Yakup Kadri Karaosmanoðlu gibi bir Türkçüdürve Kemalist aydýnlarýn baþýnda yer almaktadýr. (Haþim Bey’e göreKemalist olmak da bir suçtur.) A. Fuat Bozkurt, Karaosmaoðlu’nuyaptýðý bu çarpýtma ve inkârdan dolayý kýnýyor, ama belirttiðimizözelliði es geçiyor. Bu nokta ise ister Ýslamcý, ister Türkçü kýlýklýolsun, Kýzýlbaþ Alaviliðe (Aleviliðe) yaklaþýmda ortaya çýkan süreðeve kesintisizliðe iþaret ediyor.” (Sayfa: 47)

Haþim Bey, Alevi inancýnda duaya baþlanýrken; “Bismiþah! Allah,Allah!” söylemini de þöyle dilendiriyorlar: ‘Bismiþah! Halla!’…‘Düvazimam’ ya da ‘Düvazdeh’ söylemleri ise ‘Donzdeh’ Halk dilininasýl özelliði, Neolitik dönem diline dayandýðý ve bu özelliðini büyükölçüde korumuþ olduðudur.” (Sayfa: 178) diyor. Biz de Haþim Bey,keþke bu kitabý Türkçe deðil de Kürtçe yazsaydý, Kürt okuruna dahasaygýlý olur ve Türk okuruna da saygýsýzlýk etmemiþ olurdu, diyoruz…

Burada þunu da belirtmeden geçemiyoruz; Kýzýlbaþ Alevi Kürtlergenelde Zazaca konuþurlar. Haþim bey, özellikle Kürtlük ve Kürt diliüzerine ýsrarla durduðuna göre, Zaza dilini ne yapýyor?

Haþim Bey’in Kürtçülük penceresinden bakýþ açýsýný bir tarafabýrakýrsak, kitabýn genel içeriði bir çok doðruyu yansýtmaktadýr.Kendisini bu yönüyle kutluyorum… Keþke Kürt’ten söz ederken Kürt-çülük yapmazsa, Türk’ten söz ederken de Türk’ü tümden Türkçülüklesuçlamazsa, saygý duysa idi.

Ben bir Alevi olarak Kürt’e de Türk’e de saygý duyuyorum; Kürtçü-lükten de Türkçülükten de nefret ediyorum. Öyle inanýyorum ki olaylaraobjektif bakan be her Kürt her Türk aydýný da benim gibi düþünüyor-dur…

Doðumunun 750. yýlýnda 1991 yýlýný “Yunus Emre Sevgi Yýlý” ilaneden UNESCO, Alevi inancýnýn Anadolu’da yetiþtirdiði Yunus Emre’yitüm dünyaya örnek insan olarak tanýtýrken, onun Türk veya Kürt kim-liðine bakmamýþtý. Çünkü o yunus Emre; “Yetmiþ iki millete bir göz ilebakmayan, Þeriat evliyasý olsa da hakikatte asidir” diyor ve þunlarý daekliyordu:

Adýmýz miskindir bizimDüþmanýmýz kindir bizimBiz kimseye kin tutmayýz Kamu alem birdir bize..

Bu güzel dizeleriyle insanlýk alemine sevginin, barýþýn ve dostluðunrehberi olan Yunus Emre sýcaklýðýyla tüm Kürtler ile Türkler de, Alevilerile Sunileri de, Hýristiyan ile Müslümanlarý da muhabbet dolu sevgiler-imle kucaklýyor, herkese esenlikler diliyorum…

Özgürlük ve insanlýk adýna Irak’ta zalim Saddam Hüseyin’i devirdiðinisöyleyen Amerika, iki yýlý aþkýn bir süredir Iraklýlara kan kusturmak-tadýr. Ýþgalin baþladýðý 20 Mart 2003 tarihinden bu yana ölen Amerikalýasker sayýsý 1735, son bir yýlda bomba yüklü düzenlenen intiharsaldýrýsýnda ölenlerin sayýsý da 2176 oldu. Amerika’nýn insanlýk dýþý buiþgaline direnen Irak halkýný haklý bulduk ve onurlu mücadelelerinin yeraldýðýmýzý hep söyledik.

Ancak 28 Haziran 2005 tarihli Vatan gazetesinde, Zarkavi’nin,“Tevhid ve Cihat” örgütünün militanlarýndan yirmi yaþýndaki direniþçiMarvan’ýn þu sözlerini okuyunca þoke olduk:

“2004 yýlýnýn sonbahar aylarýnda kendimi hazýr hissettiðim zamankomutanlarýma ‘intihar bombacýsý’ olmak istediðimi söyledim. Listeo kadar uzundu ki, bana ancak sekiz ay sonra sýra geldi. Þimdi benimgibi intihar saldýrýsý düzenleyecek olan mücahit kardeþlerimle birlik-te bir ay eðitime alýndýk… Her gün yapacaðýmýz eylemde olabil-diðince çok Amerikalý öldürebilmek ve cennette buluþabilmek içinAllah’a dua ediyoruz… Bazý arkadaþlarým þimdiden mezarlarýnýkazýyor. Ama inþallah benim buna ihtiyacým olmayacak. Çünkü pat-layan bombalarla bedenimin buharlaþmasýný diliyorum…

Bize ‘özgürlük savaþçýsý’ veya ‘direniþçi’ denilmesini saçma buluy-orum. Ben bir teröristim! Çünkü Kuran’da yer alan El-Enfal suresimücahitlerin düþmanlarýna karþý terör estirmesini emrediyor. Yaniterörist olmak beni daha iyi Müslüman yapýyor. Siz, cihat uðrunasavaþan insanlarý yanlýþ tanýyorsunuz. Biz sadece normalden daha

dindar insanlarýz. Alkol, müzik ve batý etkisinin olmadýðý bir küreselÝslam devleti hayali kuruyoruz... Ýþte bunun için bende Ýslam uðrunasavaþan bir intihar bombacýsý oldum. Ýlk amacým þehit olup cennetekabul edilmek, Irak için savaþmak ikinci planda kalýyor. Bunun hangigün olacaðýný ise önce Allah, sonra komutanlarým karar verecek...

Umarým o an gelip saldýrýyý düzenlediðimde Iraklý kardeþlerimin deölümüne sebep olmam. Ama olur da ölürlerse cennette Allah onlar-dan beni affetmelerini isteyecek. Bana ise dönüp þöyle soracak: ‘Kaçtane kafir öldürdün?’”

Bu sözleri okuyunca, yýllar önce Ýslami Cihat örgütü komutanlarýnýn,yetiþtirdikleri 12-18 yaþ arasýndaki canlý bombacýlara þöyle dediklerinianýmsadým:

“Kim din adýna savaþýrda ölürse, þehit olur cennete gider. Onlarý cen-nette birbirinden güzel kýrk huri karþýlar. Kim ki canlý bombacý olurbilerek hem kendisini hem kafirleri öldürürse, cennette ödülleri ikikatýna çýkar; ellerinde badeler ve türlü nimetler sunan yetmiþ iki hurihiç yaþlanmadan sonsuza dek yaþarlar...”

Arap’ýn kýzgýn çölünde yokluk ve açlýkla cehennemi yaþayan, buluðçaðýnda kadýn açlýðý çeken bu gençlere türlü nimetlerle donanýmlý cen-nette yetmiþ iki huri sunmak, gençleri akýl dýþý eylemlere yöneltmektir.Bu açýdan bakýnca, can pahasýna verdikleri savaþlar kendi vatanlarý içindeðil, salt hurili cenneti kazanmak için olmaktadýr...

Ne diyelim, bilmem ki!.. Allah, akýl-fikir versin diyelim mi?..

Iraklý Direniþçiler Meðer Teröristmiþ!..Lütfi Kaleli

(Baþtarafý 29. Sayfada)

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 30

Page 31: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

31Temmuz 2005

SERÇESME¸

Adana’da yeni yetme gençler birbirleriyle takýþtýklarýnda “Var,iþine git oðlum, sen daha ananýn koyduðu adla duruyorsun”derler. Ananýn koyduðu adla durmak, bir yandan saflýðý, tem-izliði çaðrýþtýrýrken, diðer yandan da toplumsal hayatta ün

salýp, lakap alýnacak, onunla anýlan bir iþ yapmamýþlýðý, sýradanlýðý, kim-liksizliði çaðrýþtýrýr. Makbul olan da ananýn koyduðu adla durmamaktýr.Dedem Korkut’un anlattýklarýna bakýlýrsa, bir zamanlar kiþiye becerigösterip, ün salana kadar ad verilmezmiþ; bundan dolayý da çok ünlenipadlar alanlar da olurmuþ, adsýz yaþayýp ölenler de...

Zamanla kendisiyle özdeþleþen bu hikayeyi bizlere anlatan KývýrcýkAli de çok adlar alýp, ünlenen arkadaþlarýmýzdandý.

Onunla ilk kez Adana da; faþist saldýrýlarýn yoðun olduðu bir bölge-de, sýcak yaþanmaya aday bir yaz sabahý karþýlaþmýþtým.

O, motosikletiyle ortalýðý kolaçan etmekten yeni gelmiþ, ýþýl ýþýl par-layan gözleriyle ortamý tarayarak, heyecanýný gizlemeye çalýþýyordu. Ko-yu esmer tenli, orta boylu, atletik yapýlý, kývýrcýk siyah saçlarýnýn ön kýs-mýndan bir yama gibi görünen, baþýna saplanan kurþunla beraber çýkarý-lan kafa kemiðinden boþalan yerden, beyninin atýþlarý belli olan, güleçyüzlü, candan, insanda güven uyandýran, yaman biriydi. Kafasýnýn budurumuyla bazen “tahtalarým eksik” diye alay ederdi.

O, yanýmýza geldiðinde, beni oraya çaðýran O6 plakalý kýz arkadaþla(o zamanlar Ankara’dan gönderilenlere böyle derdik) göz göze geldi-ðimde, kim bu demek için, çaktýrmadan, hafifçe baþýmý sallayýp, gözkýrptým, o da kabullen, güven dercesine, baþýný hafifçe öne eðip “iyi birvatandaþ, seveceksin” diye kulaðýma fýsýldadý. Haklýymýþ.

Yanýmýzdaki, yöremizdeki insanlar ona, “Kývýrcýk” yada “Kývýrcýk Ali”diyorlardý. Ben de öyle kabul edip, o yörede öyle seslendim. 1978’deDev-Yol’daki büyük kopuþmanýn yaþandýðý süreçte, sonradan Dev-Soldiye anýlacak olan gurubu temsilen, Ýstanbul’dan gelen arkadaþýn, Halk-evindeki açýk bir tartýþmada ona, “Veli” diye hitap ettiðini, onun da “hophop, polislik yapmayalým, adým Ali” diye kýzdýðýný gördüm. Düþtüðü buduruma çok bozulan, Ýstanbul’dan gelen arkadaþ, kulaðýma üzüntülü birses tonuyla “Ne bileyim allahýný... bu adam çok ünlü biridir, her yerdebir baþka adla tanýnýr, Ankara’da bunu tanýmayan yoktur, oradan öyletanýdýðýmdan, aðzýmdan kaçýrdým” diye yakýnmýþtý.

Adana cezaevlerinin kayýtlarýna o, Ali Yavuz diye geçti. Sorguda Ký-výrcýk Ali olduðunu kabul etmeyip, Ali Yavuz’um diye nasýl direndiðini,oradaki tuzaklarý uzun uzun anlatýrdý. Cezaevlerinde hepimiz onu öyletanýdýk. Bu hal onu eskiden beri tanýyanlarca zaman zaman hafiften alaykonusu olurdu. Kazýlmakta olan, tünel inþaatýnýn içinde, elektriðe çarpýl-dýðýndan, kaybettiðimiz Ýsmail Þahin kalýn gözlüklerini elleriyle düzeltir,o yeri göðü inleten kart sesiyle, “Ali Yavvvuuuzzz ”diye baðýrýrdý.

Yýllar sonra baþka bölgelerden devrimci insanlarla yaptýðým, sohbet-lerde, özellikle de cezaevi sohbetlerinde anladým ki, benim horoz gerillahikayesini vesile ederek anlattýðým Kývýrcýk Ali gibi insanlar o yörelerdede yaþamýþ. O zamanlar her bölgede böyle insanlar mý vardý, yoksa o zorgünlerimizde, Bozatlýhýzýr gibi carýmýza yetiþen, deðiþik kýlýk kýyafetler-le dolaþan ayný insan mýydý bilmiyorum; bildiðim bir þey varsa o da þu,önce bu isimle tanýþtýðým insanla, deðiþik mekanlarda, baþka baþka ad-larla da karþýlaþtýðýmýzdýr.

Onunla en son, 12 Eylül sonrasýnda, devrimci mücadelede katledilen-lerin yer aldýðý bir albümde karþýlaþtým. Orda yazýlanlara bakýlýrsa, oEski (li) ailesinin çocuðu olarak dünyaya geldiðinde ona Veli adý veril-miþ; annesi onu Velim diye severek höllüðe belermiþ. Ýþte bundan dolayýda o, devlet kayýtlarýna ilk kez Veli Eskili diye geçmiþ.

O dönem merkezden gönderilen arkadaþlarýmýzýn, kimlik kartýndakibilgilerle ilgilenmezdik. Bu ona güvenip gönderenin sorumluluðunday-dý. Bunlarý bilmenin, iþimize yaramayacaðýný, hatta polis sorgusundabize sýkýntý verip, yük olacaðýný biliyorduk. Ýþte bu yüzden kazara öðren-diklerimizi bile görmezden gelir, unuturduk.

Bundan dolayý bu tür konularda onunla hiç bir sohbete tanýk olma-mýþtým; ne o bu tür konulara girerdi, ne de biz ondan sorardýk. Bu halim-iz iyi miydi kötü müydü bilmiyorum ama, o dönem havalar böyleydi iþte.

Onun yanýnda yöresinde kalan herkes, farkýnda olmadan ondan etki-lenir, ondan bir þeyler öðrenir, adeta kapardý. Adý konmadan yapýlan bueðitim, teorik, daha da çok pratik konularda olurdu.

Kýssadan hisse, bir hayat felsefesini, bir yaþam tarzýný anlatan, unu-tamadýðýmýz bu hikaye de, onun gayet ciddiyetle,sevinerek anlattýðý, on-dan öðrendiklerimizin bir parçasýydý.

Ýkrarýna ve ilkelerine baðlý, kendimize ve birbirimize saygýmýzdan,bir kavramda anlaþmak için günlerce konuþtuðumuz, yaptýklarýmýzdan

haz alýp, mutlu, onurlu yaþadýðýmýz o günlerde; cinselliðe, açlýðýmýzýgidermek için otlanýlan yada iradesi olmayan orta malý “bir bardaklaihtiyaç duyanýn su içmesi” gibi bir olgu olarak deðil, karþýlýklý bireyselcinsel aþka dayalý, kendine has bir sevdayla yapýlan, hilesiz, hurdasýzþiirsel bir paylaþým, özel bir yaþam olarak baktýðýmýzdan, bu hikayedeher hangi bir tuhaflýk görmüyorduk. O dönem “Sevdalarýna saygýlý geril-lanýn belki de bir sevgilisi vardý, kim bilir belki de oda bir gerillaydý” de-yip geçiyorduk.

Sonra devirler deðiþmeye baþladý, cezaevlerine düþtük. Bir kadýnadokunmanýn hayal olup, ancak gazete sayfalarýndan ya da televizyondangörüle bildiði, dýþarýlardan esen rüzgarlarla gelen haberlerin, nice yeþildallarý kýrdýðý, insanýn insana, insanýn kendine yabancýlaþtýðý, duygularýnyýprandýðý o zamanlarda anlattýðýmda ise Horoz Gerillaya bir tuhaf baký-lýrdý. Hele babayý kaçýrma davasýndan içeri düþen, Gýllik Adnan bu hi-kayeyi her duyuþunda tenekeden yapýlmýþ býçaklardan birini eline alýr,diþlerini sýkarak “Ah ulan köfte ah, o Horoz elime bi geçse, bi geçirsemulan acýmayýp ha þu kör býçakla doðrayacaðým, keseceðim alimallah,keseceðim ulan” diye býçaðý eline dizine sürter, sonra da o sinirle “köfte”diye býçaðý yere çarpýp giderdi.

Gel zaman git zaman, yýllar geçip giderken, birçok þeyi de beraberin-de götürdüðü, her þeyin mazi olmaya baþladýðý doksan sonrasý yýllar gel-di. Bu yýllar da Çukobirlik’te çalýþtýðýmýz günlerden birinde, dalgýn dal-gýn bahçede volta atýyordum, Rýza abi diye seslenen biri oldu, baktým bi-zim eski, dönemin gençlerinden biri; hayýrdýr, ne var dememe kalmadan,biraz utangaç, biraz isyankar bir edayla; “Abi ben horoz gerillalýktan isti-fa edeceðim, dilekçemi kime vereyim?” dedi. O an! gözümün önündenbir dönem deðil, sanki bir dünya geçti.

Bu bölüm, bir türlü vaz geçemediðimiz, gençlik düþlerimizdeki, o hi-kayeyi, (Horoz Gerillayý) anlatýr.

Horoz GerillaMüfrezelerle giriþtikleri bir çatýþmada, gerillalardan biri yaralanýr, yu-varlanarak bir düzlüðe inip orada bayýlýr.

Oralar genç yaþta dul kalan bir kadýnýn çiftliðidir. Kadýn her gün yap-týðý gibi, o gün atýyla çiftliðini gezerken gerillaya rastlar, terkisine atýpevine getirir.

Gerillanýn yaralarýna pansuman yapar, aðzýna yiyecek, içecek koyar...gerilla ayýlýp kendine gelir. Neler olduðunu sorar, kadýn durumu anlatýr...

Akþam olur, kadýn sofrayý hazýrlar yemeklerini yerler. Gerilla boyluposlu, yakýþýklý olduðu kadar, tatlý dilli, konuþmayý seven, cana yakýnbiridir. Kadýnýn gönlü yavaþtan yavaþtan gerillaya doðru akar, kadýn bu-nu göstermeye, gerillaya kur yapmaya baþlar. Ama kadýn ne yaparsa yap-sýn, gerilla bunlarý görmezden, anlamazdan gelir.

Kadýn bakar ki iþ olacak gibi deðil, gerillanýn anlayýþý kýt, kafasý kalýndurumu açýk açýk anlatmaya baþlar: “Bak” der, “Kocam öldükten beri,gönlüme göre birini bulamadým, yýllardýr yalnýz yaþýyorum, senden deçok hoþlandým; seninle beraber olmak, seninle yatmak istiyorum” der.

Gerillanýn dut yemiþ bülbül gibi suskun, hareketsiz kaldýðýný görenkadýn, biraz da kýzarak “Ben yatmaya gidiyorum, kapý açýk, ister gel be-nimle yat, yoksa ne halin varsa gör, oraya bir yere zýbar” deyip gider.

Kadýn gider, bizim gerilla alýþkýn olduðu gibi, bir yere uzanýr, ordauyuyup kalýr. Günler hep böyle geçer, kadýn bir türlü özlemine ulaþamaz.

Gerilla artýk iyileþtiðini, düzeldiðini hissedince, bir gün kadýna:“Kendimi iyi hissediyorum, gidip arkadaþlarýmý arayacaðým, gitmedenþu güzel çiftliðini gezelim” der.

Kadýnla çiftliði gezmeye baþlarlar. Her yeri gezip dolaþtýktan sonra,sýra kümes hayvanlarýnýn olduðu yere gelir.

Kümeste yüzlerce horozun içinde sadece bir tane tavuk vardýr. Ferik,o kadar horozun içinde çýtak çýtak dolaþýp horozlarý gagalamakta tadýr.

Her yerde sakin sakin dolaþan gerillanýn, þaþkýn þaþkýn bakýp güldü-ðünü gören kadýn “Hayýrdýr, neye gülüyorsun” diye sorar.

Gerilla biraz utangaçça “Bilmem ki der, Bu kadar horozun içerisinde,bir tane tavuk, nasýl idare edebiliyor, nasýl yaþýyor anlayamadýmda...”Gerillanýn sözlerinin bitmesini beklemeden kadýn cevabýný yapýþtýrýr.

Ýlahi adam der kadýn Burada anlaþýlamayacak, bilemeyecek ne var, bi-zim horozlarýn da hepsi gerilladýr da ondan; Merak etme, bu horozlardagerilla, hiç bir zaman ferikten yana dönüpte yan gözle bakmazlar bile...

Nisan 1998. Adana

Horoz Gerilla

Rýza Aydýn

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 31

Page 32: Sercesme Sayı 12 Temmuz 2005

SERÇESMEBÝLÝMLE GÝDÝLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

¸

Türkiye’de Alevi-Bektaþilerbu yýl Hacýbektaþ ilçesineakýp, cem olduklarý günler-de, tüm dünyada ilericiinsanlýk bir insanlýk ayýbýný

altmýþýncý kez lanetliyor. 1945 yazýndaÝkinci Dünya Savaþý’nýn son günleri yaþa-nýyordu. Almanya, Mayýs ayýnda kayýtsýz-þartsýz teslim olmuþ, Avrupa’da savaþ sonaermiþti. Japonya, Pasifik Okyanusu’nda iþ-gal ettiði adalarýn çoðundan kovulmuþtu.Sovyetler Birliði, Japonya’ya karþý savaþa katýlmýþ, ama Japonya henüzyenilgiyi kabul etmemiþti.

Amerika Birleþik Devletleri, savaþ boyunca gizlice geliþtirdiði atombombasýnýn ilk denemesini kendi topraklarýndaki bir çölde yapmýþ vekorkunç silahýný kullanmaya karar vermiþti. ABD’nin bu kararý, savaþýbir an önce sona erdirmeyi ve Japon topraklarýnda çatýþmanýn getireceðikayýplarý önlemeyi amaçlamýyordu.

Söylenmeyen, yazýlmayan, ama atom bombasý patladýðý gün tüm ile-rici insanlýðýn iliklerinde hissettiði amaç, savaþtan sonra kurulacak yenidünya düzeninde ABD’nin kapitalist dünyanýn tartýþmasýz lideri olduðu-nu kanýtlamaktý.

1945 yýlýnýn Aðustos ayýnda Japonya’nýn Hiroþima’ya, ardýndanNagazaki’ye atýlan iki atom bombasý, iki kentin yerle bir olmasýna; yüz-binlerce insanýn anýnda ölmesine neden olmakla kalmadý. Yüzbinlerceinsanýn yaralandý ve bir kaç gün ile onlarca yýl arasýnda deðiþen süreyleacýlý radyasyon hastalýðý çektikten sonra öldü. Çocuklarýnda ve torunla-rýnda aðýr sakatlýklarýn görüldü. Adýna “Soðuk Savaþ” denilen ÝkinciDünya Savaþý sonrasýnýn yeni dünya düzeni böyle kuruldu.

Bu dünya düzeni çerçevesinde elli yýl boyunca emperyalist boyundu-ruktan kurtulmak isteyen ülkeler ABD tarafýndan cezalandýrýldý. Müslü-man halklar içinden milisler örgütlendi, silahlandýrýldý, eðitildi, cepheyesürüldü ve nice kanlar döküldü. Bu ülkelerde ABD ordusu ile içli dýþlýolmuþ yerel ordularýn bir biri ardýndan darbe yaparak halkýn baþýný kal-dýrmasý engellendi. ABD’nin barýþçý yeni dünya düzeni, ilan edilmemiþbir savaþýn en kanlý yollardan sürdürülmesi oldu.

Bir Kez Daha Yeni Dünya Düzeni

Kýyaslarsak daha onbeþ yýl önce Sovyetler Birliði yýkýlýrkenABD, “Kuveyt’i Irak’ýn iþgalinden kurtarmak” için BirinciKörfez Savaþý’na giriþti. Irak ordusunu kýsa sürede bozgu-na uðrattý. Kuveyt’ten Irak’a kaçmakta olan Irak askerleri-ni Mutla boðazýnda kýstýrdý, bir hava saldýrýsýyla bir gecede

binlercesini katletti. O günlerde zafer sarhoþluðu içindeki ABD Baþkaný baba Bush, Ame-

rika’nýn yeni bir dünya düzeni kurduðunu söylemiþti. Belli ki, Amerikaiçin bu yeni dünya düzeninin kuruluþu da kanlý bir savaþtan geçmekteydi.

Zafer sarhoþluðu geçince, ABD’nin ye-ni dünya düzeninden pek de emin olmadýðýortaya çýktý. Yeni dünya düzeni adýna ayak-lanmaya ve Saddam Hüseyin’i devirmeyeçaðýrdýðý Kürtler ve Þiiler ayaklanýrken,halkýn baðýmsýz giriþiminden korkan ABDgeri adým attý. Saddam Hüseyin’le uz-laþmayý seçti. Bunun ardýndan Basçýlar Þii-lere ve Kürtlere karþý bir katliama giriþti.ABD seyrederken, binlerce Þii ve Kürt kat-ledildi. Yeni dünya düzeninin sesi çýkmadý.

ABD’de Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz gökdelenlerine karþý yapýlansaldýrý ve ardýndan gelen dünyanýn çeþitli yörelerindeki bir dizi saldýrýdün eðittiði Müslüman teröristlerin, bugün ABD’ye karþý çaktýðýný gös-terdi. Ardýndan ABD, Afganistan ve Irak’a karþý savaþ açtý. Savaþýn ilkaþamasýnda zafere ulaþtý. Dün katledilmesine göz yumduðu Þiiler veKürtler bugün müttefikleri oldu. Ama yüzbinlerle ölen Iraklýlarýn hesabýsorulmazken, caný yanan kapitalist ülkelerin yasý tutulur oldu.

ABD Baþkaný oðul Bush, yeni bir dünya düzeni sürümünü piyasayasürdü. Terörizme karþý, Ýslam ülkelerine demokrasi getirmeyi amaçladýðýöne sürülen bu yeni dünya düzeninin de savaþlarla yürütüleceði artýk iyi-ce açýða çýktý.

Savaþsýz Bir Dünya Mümkündür

Pekala, ABD’nin yeni dünya düzeni savaþtan baþka bir anlamtaþýmýyorsa, Hacý Bektaþ Veli’nin tarihin derinliklerindenseslendirdiði barýþ çaðrýsý çaðýmýza uygun deðil midir?Türkiye’de yaþayan milyonlarca Alevi-Bektaþi bu sorularý“Hayýr, tam tersine” diye yanýtlýyor. Hacý Bektaþ Veli’nin barýþ

çaðrýsýnýn, da kýrýmlar ve katliamlar arasýndan süzülerek, acýyý balederek gelmiþ bir çýðlýk olduðunu bilen Aleviler-Bektaþiler, Hacý BektaþVeli’nin barýþ çaðrýsýnýn günümüzde de son derece geçerli ve baþarýla-bilir olduðunu düþünüyorlar.

Ama yeni dünya düzeninden, yani savaþtan-kýrýmdan, milliyetçilik-ten-ýrkçýlýktan, baskýdan-faþizmden, katliamdan-soykýrýmýndan yanaolanlar; Alevi-Bektaþilerin önüne engeller çýkarýyorlar.

Hacý Bektaþ Veli Dergahýna sýký bir kuþatma uyguluyorlar. Tümtarikatlar göz önünde, el üstünde tutulup, serbestçe çalýþýrken, HacýBektaþ Dergahý’ný sözde müze olarak koruyor görünüp, çalýþamaz haldetutuyorlar. 72 milleti bir bilen Hacý Bektaþ’ýn adýný Türkçü-Turancý mil-liyetçiliðe kaynak; Kürtlere, Ermenilere ve Rumlara uygulanan kýrým-lara, tehcir ve mübadeleye örtü olarak kullanmaya çalýþýyorlar.

Bu yýl Hünkar’ýn huzuruna toplanan Alevi-Bektaþi ilericileri, örgütyöneticileri gündemlerini Avrupa Birliði’ne teslim etmekten vazgeçmek;Hacý Bektaþ Dergahý’na sahip çýkmak; Alevi-Bektaþi toplumunu içindenbölme giriþimlerine karþý dikilmek; bizi musahiplerimizden tecrit etmeyeçalýþan giriþimleri boþa çýkartmak; Hacý Bektaþ’ýn barýþ çaðrýsýný çaðdaþiçerikle savunmak zorundadýr.

Hacý Bektaþ Veli, Hiroþima ve Yeni Dünya Düzeni

Esen Uslu

ABD’nin yeni dünya düzeni savaþtan baþka bir anlam taþýmýyorsa,

Hacý Bektaþ Veli’nin tarihin derinliklerinden seslendirdiði

barýþ çaðrýsý çaðýmýza uygun deðil midir?

Sercesme 12-2.qxd 08.08.2005 17:10 Page 32