samanİler - ankara Üniversitesiacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/464/762.pdf4 ramazan Şeşen ,...

141
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ) ANABİLİM DALI SAMANİLER Yüsek Lisans Tezi Tülay Yürekli Ankara-2002 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ) ANABİLİM DALI SAMANİLER Yüksek Lisans Tezi Tülay Yürekli Tez Danışmanı Prof.Dr.Eşref Buharalı Ankara-2002

Upload: others

Post on 27-Dec-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

SAMANİLER

Yüsek Lisans Tezi

Tülay Yürekli

Ankara-2002

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

SAMANİLER

Yüksek Lisans Tezi

Tülay Yürekli

Tez Danışmanı Prof.Dr.Eşref Buharalı

Ankara-2002

2

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)

ANABİLİM DALI

SAMANİLER Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ....................................................

.........................................................

..........V

KISALTMALAR..............................................

........................................................V

I

KAYNAKLAR................................................

.........................................................

VII

3

GİRİŞ

SAMANÎLER DEVLETİNİN

COĞRAFYASI...............................................

.........1

I.BÖLÜM

SAMANÎLER DEVLETİNİN KURULUŞ VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ

A- ) SAMANÎLERİN

SOYU.....................................................

...............................45

B- ) SAMANÎLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI

Ba) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesine Kadar

Samanîlerin

Faaliyetleri........................................

....................................................

..........47

Bb) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine

Geçmesi.........................................50

Bc) İsmail b. Ahmed ve Nasr b.Ahmed Arasındaki

Mücadeleler.........................................

....................................................

.......52

C- ) İSMAİL B. AHMED DÖNEMİ (892-907)

Ca-) Dış Olaylar

Caa-) Türklere Karşı Yapılan

Mücadeleler.....................................54

4

Cab-) Saffarilere Karşı Yapılan

Mücadeleler................................55

Cac-) Zeydilere Karşı Yapılan

Mücadeleler...................................57

Cb-) İsyanlar

Cba-) Muhammed b.Harun

İsyanı..............................................

.....59

Cbb-) Hüseyin b.Ali El Atruş

İsyanı..............................................

...60

Cc-) İsmail b.Ahmed’in

Şahsiyeti................................................

.................61

D-) AHMED B. İSMAİL DÖNEMİ (907-914)

Da-) İsyanlar

Daa-) İshak b.Ahmed

İsyanı..............................................

................63

Dab-) Pars

İsyanı..............................................

..................................63

Db-) Dış Olaylar

5

Dba-) Sistan

Seferleri...........................................

..............................64

Dbb-) Taberistan’daki Olaylar ve Emir Ahmed

b.İsmail’in

öldürülmesi....................................

...............................................

......66

E-) II.NASR B. AHMED DÖNEMİ(914-943)

Ea-) İsyanlar

Eaa-) İshak b.Ahmed ve Oğlu İlyas’ın

İsyanları.............................69

Eab-) Mansur b.İshak ve Hüseyin b.Ali Mervezi

İsyanı................70

Eac-) Ahmed b.Sehl

İsyanı..............................................

..................71

Ead-) İlyas b.İshak

İsyanı..............................................

....................72

Eae-) Ebu Zekeriya ve Kardeşlerinin

İsyanı...................................72

Eb-) Dış Meseleler

6

Eba-) Sistan

Meselesi............................................

.............................74

Ebb-) Taberistan

Olayları............................................

.....................74

Ec-)Emir Nasr’ın Şiiliği Meselesi ve

Şahsiyeti............................................81

II.BÖLÜM

SAMANÎLER DEVLETİNİN GERİLEME VE YIKILIŞ DÖNEMİ

A-) I NUH B.NASR DÖNEMİ(943-954)

Aa-) İç Olaylar

Aaa-) İbn-i Eşkam

İsyanı..............................................

.....................84

Aab-) Ebu Ali b. Muhtac

İsyanı..............................................

..........85

Aac-) Vezir Abu’l Fazl Muhammed b.Ahmed el

Sülemi’nin

Öldürülmesi....................................

...............................................

.....88

Aad-) Muhammed b. Abdürrezzak

İsyanı.......................................89

7

Ab-) Dış Olaylar

Aba-) I.Rey

Seferi..............................................

.................................90

Abb-) II.Rey

Seferi..............................................

...............................92

Abc-) III.Rey

Seferi..............................................

..............................93

B-) ABDÜLMELİK B. NUH DÖNEMİ(954-

961)...................................................94

C-) I.MANSUR B. NUH DÖNEMİ(961-976)

Ca-) İsyanlar

Caa-) Alptegin

İsyanı..............................................

...........................97

Cab-) Halef b. Ahmed

İsyanı..............................................

...............99

Cb-) Dış Olaylar

Cba-) Samanîlerin Büveyhoğulları ve Ziyarilerle

Mücadelesi......99

Cbb-) Gur Bölgesindeki Samanî Faaliyetleri ve

Emir I. Mansur B.Nuh’un

8

Ölümü..........................................

....................................102

D-) II.NUH B. MANSUR DÖNEMİ(976-997)

Da-) İç Olaylar

Daa-) Ebu’l Hasan Simcur’un Görevinden

Azli..........................103

Dab-) Halef b. Ahmed

İsyanı..............................................

.............104

Dac-) Ebu Ali Simcur ve Faik’in İsyanı,Vezir

Utbi’nin

Öldürülmesi....................................

...............................................

...105

Dad-) Hüsamüddevle Taş’ın

İsyanı..............................................

...106

Db-) Ebu Ali ve Faik’in Neden Olduğu Dış Kaynaklı

Problemler

Dba-)Ebu Ali ve Faik

Mücadeleleri........................................

........107

Dbb-)Ebu Ali ve Faik’in Karahanlılarla İttifakı

, Buhara’nın Karahanlılar Tarafından

9

Zaptı..........................................

.............108

Dbc-) Emir II.Nuh’un Ebu Ali ve Faik’e Karşı

Gazneli Hanedanıyla İttifakı Neticesinde

Meydana Gelen

Olaylar........................................

...............................................

........110

E-) TÜRKLERİN MAVERAÜNNEHİR’E HAKİM OLMALARI

Ea-) Karahanlı İlig Han’ın Buhara

Seferi.................................................11

4

Eb-) Sultan Mahmud’un Horasan’ı , İlig Han’ın

Buhara’yı

Ele

Geçirmesi................................................

................................................115

F-) SAMANÎ AİLESİNDEN EBU İBRAHİM İSMAİL B.NUH B.MANSUR EL-

MUNTASIR’IN HURUCU.....................................................................................117

SONUÇ.....................................................................................................................121TEZ

ÖZETİ..............................................................................................................122

10

ABSTRACT..............................................................................................................123

EK- MAVERAÜNNEHİR, HORASAN, AFGANİSTAN HARİTASI...............124

KAYNAKÇA............................................................................................................125

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser. a.g.m. Adı geçen makale a.y. Aynı yer. Bkz. Bakınız. C. Cilt. D İ A. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. EI. Encylopedia Of Islam. H. Hicri İA. İslam Ansiklopedisi. İng trans. İngilizce tercüme. M. Miladi nşr. Neşreden. S. Sayı s. Sayfa.

trhsz. Tarihsiz. Trk trc. Türkçe tercüme. TTK. Türk Tarih Kurumu

ÖNSÖZ

892-1005 yılları arasında Maveraünnehir ve Horasan olarak bilinen

bölgelere hakim olan Samanîler Devleti, gerek hükmettikleri coğrafyadaki

Türklerin İslamiyeti kabul etmesinde oynadığı rol, gerek kendisinden sonra

11

Gazneliler, Karahanlılar....vs gibi Türk Devletlerinin teşkilat yapılarının

oluşumundaki etkileri nedeniyle Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.

Biz bu çalışmamızda Samanîler Devletinin hakim olduğu coğrafya ile bu

coğrafyadaki Türk varlığına, Samanîlerin tarih sahnesine çıkışlarından Ebu

İbrahim’in bu devleti yeniden canlandırma teşebbüsüne kadar olan siyasi olayları, o

dönemde ve sonrasında yazılan kaynak eserlerin bir kısmını inceleyerek ve bu

incelemeleri çağdaş kaynaklarla destekleyerek vermeye çalıştık.Bu çalışmayı

yürütürken Arapça eserlerin tercümesinde ve kaynak eserlere ulaşmamda benden

yardımını esirgemeyen tez danışmanım sayın Prof.Dr.Eşref Buharalı’ya çok

teşekkür ederim.

Tülay Yürekli

12

GİRİŞ

SAMANÎLER DEVLETİNİN COĞRAFYASI

MAVERAÜNNEHİR

Kelime olarak Maveraünnehir “nehrin arkası öte tarafında bulunan ülkeler”

anlamına gelmektedir. Burada sözü geçen nehir Ceyhun olup eski çağ coğrafyacıları

Ma vara al-Ceyhun demekle nehrin kuzeyinde bulunan ve Araplar tarafından istila

edilen ülkeleri kastetmekteydiler1 Ceyhun Nehri İran’la Turan arasındaki geleneksel

bir sınır olarak kabul edilmiş ve nehrin kuzeyindeki yerler için, Araplar

Maveraünnehir’den hariç Haytal (Akhun, Eftalit) adını da kullanmaktaydılar. Bu

ikinci ismin kullanılmasının nedeni ise IV ve V. yüzyıllarda bölgede büyük bir rol

oynayan, Sasani Devleti’nin en büyük düşmanı olarak sıfatlandırılan Eftalit (Akhun,

Haytal) Türk Devleti’nden kaynaklanmış idi2.

Çin ve Orta Asya’yı, Orta Doğu ile Hindistan’ı birbirine bağlayan ticaret

yollarının birleştiği noktada bulunan Maveraünnehir bölgesi, VI. yy’la gelindiğinde

İstemi Yabgu ile Sasani hükümdarı Anuşirvan arasında gerçekleşen ittifak

neticesinde Akhunlar’ın elinden çıkmış, Ceyhun nehri sınır olarak kabul edilerek,

Maveraünnehir, Fergana’nın bir bölümü, Batı Türkistan’ın güneyi, Ceyhun

1 W.Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,Trk trc .Hakkı Dursun Yıldız ,Ankara , 1990,

s.67;Zekeriya Kitapçı, “Sosyal ve Dini Yönleriyle İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan (Maveraünnehir)” Diyanet Dergisi, C.XVII, S. 5, Ankara, Eylül Ekim 1978,s.279 ;W. Barthold, “Maveraünnehir”, İA, C.VII,İstanbul,1986, s.408

2 Enver Konukçu , Kuşanlar ve Akhunlar Tarihi, Ankara, 1973, s. 43-44;Eşref Buharalı, “İstahri ve İbn Havkal’ın Haritalarına Göre Maveraünnehir”, Türk Dünyası Araştırmaları,S.99, Ankara, Aralık 1995, s. 33.

13

havzasında yer alan Huttal, Kubadiyan(Kuvadiyan) ve Çağaniyan(Sağaniyan) Eyaleti

Göktürk hakimiyetine geçmiş bulunmaktaydı3.

Arap coğrafyacılarının,mamur,güzel meziyetli insanların yaşadığı, bol ve

çeşitli ürünlerin yetiştiği ve verimli topraklara sahip bir bölge olarak tasvir ettikleri

Maveraünnehir İslâm tarihinin ilk dönemlerinde dar el-harb sınırları içerisinde yer

almaktaydı. Bu nedenle İslâm dünyasının dört bir yanından cihad amacıyla gelen

gönüllüler için birçok rıbatı da bünyesinde barındırıyordu4.

Bu geniş çapta yürütülen cihad harekatının baş madurları ise Han, Yabgu,

Tarhan, Tegin, Tudun gibi Türk unvanlara sahip Türk hükümdarları ile tebaları

olmuştur. Bunlardan büyük bir kısmı tebasıyla birlikte İslâmiyeti kabul etmiş ve bu

nedenle X. yüzyıl Arap coğrafyacıları Türk adını yalnızca gayr-ı müslim Türkler için

kullanarak onları müslüman ırkdaşlarından ayırmışlar, böylelikle Türkistan adını

Farab(XI.yy’da Karaçuk) ve Talas ötesindeki Türk ülkeler için kullanarak büyük bir

hataya yol açmışlardır5.

Kısaca Maveraünnehir bölgesi, Soğd, Fergana, Şaş (Taşkent, Terken)

Uşrusana, İlak, İsficab (Sayram,Akşehir), Huttal, Kubadiyan (Kuvadiyan) ve

Çağaniyan (Sağaniyan) Eyaletlerinden oluşmakta idi.

3 İbrahim Kafesoğlu , Türk Milli Kültürü, İstanbul, 2000, s. 100; Enver Konukçu, a.g.e., s. 99-100;

Saadettin Gömeç , Köktürk Tarihi , Ankara , 1999 , s. 18. 4 Ramazan Şeşen , İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara, 1998, (İbn

Havkal’ın Suret el-arz, Makdisi’nin Ahsen el-takasim fî ma’rifet el-ekalim adlı eserlerinin Maveraünnehir’le alakalı kısımlarının tercümeleri), İbn Havkal, 463-468; Makdisi, 260; Şeşen, 207-210, 260.İbn Hallikan’ın verdiği bilgilere göre sadece Maveraünnehir’de 10.000 rıbat bulunuyordu.Georges Marçais, “Ribat”, İA, C. IX , İstanbul, 1988, s. 734.

5 Osman Turan , Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, C.I , İstanbul, 1996, s. 21-22. Han, Yabgu, Tarhan (Tarhun), Tegin ve Tudun unvanlarının birer Türk unvanı olduğuna dair...bkz. Abdülkadir Donuk , Eski Türk Devletlerinde İdari Askeri Unvan ve Terimler, İstanbul, 1988, s.26-28, 56-62, 40-47, 48-49, 52-54.

14

Soğd Eyaleti

Yunan kaynaklarında Soğdiyan, İslâm kaynaklarında Soğd olarak geçen

bölgede yaşayan kavim için Göktürkler Soğdak diyorlardı. Mukan Kağan zamanında

Göktürk Devleti’ne dahil edilen bölge, Göktürkler’in bölünmesinden sonra ise Batı

Göktürklerin hakimiyetine geçmişti.Göktürkler döneminde de ticari faaliyetlerine

devam eden Soğdlar Orta Asya’nın muhtelif yerlerine ticari koloniler kurarak siyasi

ve kültürel güçlerini artırmışlardır. Ancak bu durum Göktürklerin bölgede kültürel

bakımdan zayıf olduğu anlamına gelmemelidir. Zira Zerefşan(Altın saçan) vadisinde

bulunan Mug-tepede ortaya çıkan Soğdça belgelerle birlikte Göktürkçe yazılı eserler

de bulunmuş ve Pencikent civarında VI-VIII. yüzyıllara ait Türk mezarlarına da

rastlanmıştır.

İbn Havkal’ ın ve İstahri’ nin haritalarında Buhara ile Semerkand arası olarak

gösterilen Soğd bölgesinde X. yüzyılda Buhara ve Semerkand olmak üzere iki büyük

şehir bulunmaktaydı6. Bu şehirlerden Buhara Samanîlere başkentlik yapmış

olmasından dolayı, bizim için büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle bu şehri

diğerlerine nazaran daha geniş bir şekilde ele almaya çalışacağız.

Buhara

Zerefşan ırmağının aşağı mecrasında yer alan Buhara şehri adını içerisinde

barındırdığı vihara (manastır)lardan almış olmakla birlikte bu kelimenin karşılığı

olan Buhar’dan da almış olması da mümkündür.

6 Eşref Buharalı , a.g.m., s. 43.

15

Çin kaynaklarına göre; 627 yılında Buhara’da atalarının 22 batından bu yana

şehirde hüküm sürdüklerini söyleyen Buhar-Hudat beylerinden biri bulunmaktaydı7.

Göktürkler diğer Türk devletlerinde olduğu gibi egemenlikleri altına aldıkları

şehirlerin halklarına büyük bir özgürlük tanıyarak, bu şehirlerin yönetimine bir Türk

prensi ya da yerli hanedan üyelerinden birini tayin ederlerdi. Genellikle Türk

hükümdarlar tarafından yönetilen bu şehirlerden bir tanesi de Buhara idi8.

Arap istilası döneminde ise, şehirde Bidun( Tedun?) adındaki ölen

hükümdarın Hatun lakabını taşıyan eşi bulunmaktaydı. 673 yılında Emevi Komutan

Ubeydullah b. Ziyad’ın Buhara’ya saldırmasıyla Hatun Türklerden yardım istemiş,

ancak bu kuvvet Araplara mağlub olmuş, Hatun da Ubeydullah’la bir anlaşma

yapmaya mecbur kalmıştı. Bu anlaşmadan sonra Ubeydullah beraberinde 2000 Türkü

yanına alarak Basra’ya döndü9.Muavi’ye zamanında Horasan valiliği makamında

bulunan Said b. Osman, Türkistan’ın iç kısımlarına kadar girmiş ve Buhara

Melikesinden 50, Semerkand’dan 30.000 kadar genci esir alarak geri dönmüş ve

Türk aristokrat ailelerinden topladığı bu asilzâdeler Medine’de bağ bahçe işlerinde

7 Ramazan Şeşen, “Buhara”, DİA, C.VI , İstanbul ,1992, s. 363; Mirza Bala , “Buhara”, İA, C.II,İstanbul , 1986, s. 761-762; R.N.Frye, Orta Çağın Başarısı Buhara, Trk trc. Hasan Kurt, Ankara, trhsz , s. 48-52. 8 Bahaddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971, s. 113-114 ;Zekeriya Kitapçı,

“Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve Aristoktratları arasında İslamiyet”, Belleten , C.LI, S.199 ,Ankara, 1987, s.1158, 1159.

9 Belazuri, Fütuh’ul-Büldan,Trk trc. Mustafa Fayda, Ankara ,1987, s. 596-97; H.A.R. Gibb, Orta Asya’da Arap Fütuhatı,Trk trc. M. Hakkı, İstanbul, 1930, s. 17-18; M.el-Humari, “Emeviler Dönemi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi , C.II , İstanbul,1989, s.304 ; Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1159; Aydın Sayılı, Richard Nelson Frye, “Selçuklulardan Evvel Orta Şark’ta Türkler”, Belleten, C. X/37 , Ankara ,1946, s. 105. Buhara’da hüküm süren Türk melikesinin adı kaynaklarda Hınık, Kabac, Feth, Kınık, Kıyık veya Kıyığ olarak geçmektedir. Z. Kitapçı, a.g.m., s. 1159 haşiye 50 . W. Barthold’a göre, Melike’nin adı Kayığ olarak okunabilir ve Oğuz boylarından Kayı boyuyla alakalı olabilir. W. Barthold, “Bukhara”, EI, C.I, Leiden , 1960, s.1293. Taberi’ye göre Hatun ölen hükümdarın dul eşi olarak değil hüküm sürmekte olan Türk hükümdarın eşidir. Mirza Bala, a.g.m., s. 762. Saadettin Gömeç’e göre Hatun’un yardım istediği Türkler On-oklara mensuptur. Saadettin Gömeç, a.g.e., s. 74 haşiye 114 . Ayrıca Hatun unvanının bir Türk unvanı olduğuna dair bkz. A. Donuk, a.g.e., s. 29-31.

16

kullanılmıştı10.705 yılında Baykent’i istila eden Horasan valisi Kuteybe b. Müslim

Buhara üzerine yürümüş ancak buradaki Türk grubunun direnişiyle karşılaşmış ve bu

nedenle şehir dört kez Araplarla Türkler arasında el değiştirmişti. Neticede Kuteybe

şehre ancak diğer bir Türk hükümdarı olan Nizak(Tirek?) Tarhan’ın yardımıyla

hakim olmayı başardı (708-709). Şehirde kurulan Arap hakimiyetine rağmen yerli

beyler arasında ki mücadeleler bir süre devam etti ve nihayetinde, Kuteybe’nin de

desteğini alan Hatun’un oğlu Tuğşad şehrin yönetimini ele geçirmede başarılı

oldu11.726 yılında ise Buhara hakimi Tuğşad’ın kardeşi Arslan’ı Çin’e göndererek

Araplara karşı yardım istediğini görüyoruz ki Arslan adını yerli halk arasında görmek

mümkün olmayıp, muhtemelen o daha önceden merkezden tayin edilen bir Türk beyi

idi12. 727-28 yıllarında Horasan valisi Eşres b. Abdullah el-Sülemi’nin uyguladığı

ağır vergi politikası nedeniyle bölgede patlak veren isyanı Türkler de desteklemiş ve

Eşres’in kuvvetlerini Baykent’te yenilgiye uğratmışlardı. Bu yenilgiyle Buhara’ya

çekilen Eşres’in kuvvetlerinin bir kısmı burada Hakan namlı bir şahıs tarafından

mağlub edilmişti. Neticede yapılan mücadelelerden Arap kuvvetleri kârlı çıkarak 731

tarihinde şehir tekrar ellerine geçti13. Bu tarihten itibaren de Buhara halkı

Göktürklerle ilişkisini kesmiş değildi. Zira 731 yılında Kültigin için yapılan cenaze

merasimine katılanlar arasında Buhara halkını temsilen Enük Sengün ve Oğul Tarkan

10 Belazuri, s.597, 599-600; Zekeriya Kitapçı, “İslâm’ın İlk Devirlerinde Arap Şehirlerine

Yerleştirilen Türkler”, Türk Kültürü, S.112 , Ankara ,Şubat 1972, s. 215-216. 11 H. A. R. Gibb, a.g.e., s.31-34 ; Zekeriya. Kitapçı, Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve

Aristokratları Arasında İslamiyet”, s. 1160-1161; Zekeriya Kitapçı, “Buhara’da İslâmiyetin Yayılışı”, Milli Kültür Dergisi , C.I, S.2 , Ankara , 1977, s. 51-59;Zekeriya Kitapçı, “İslâmî Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan”, Diyanet Dergisi, C.XVIII , S.1 , Ankara , Ocak-Şubat 1979, s. 49; A. Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 108. Şad’ lık unvanına dair bkz. A. Donuk, a.g.e., s.33-35

12 Bahaddin Ögel, a.g.e., s. 114. 13 H. Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul , 1976 ,s.22, 23 ; Zekeriya Kitapçı, Orta Asya

Mahalli Türk Hükümdar ve Aristokratları Arasında İslamiyet”, s. 1160

17

adında iki şahıs da bulunmaktaydı14. Tuğşad’ ın 738 yılında ölümü üzerine yerine

oğlu Kuteybe b. Tuğşad geçti, ardından da Tuğşad ‘ın diğer oğlu Sükan b. Tuğşad

775-785 yılları arasında şehrin yönetimini ellerinde bulundurmuşlardı15.

874 yılına değin Buhara şehri, Abbasilerin Horasan valileri olan Tahirîler

hanedanının hakimiyetinde kalmış, ardından da bu hanedana son veren Saffarilerin

ve nihayetinde de Samanîlerin hakimiyetine geçmiş ve bu devlet yıkılıncaya kadar

ona başkentlik yapmıştır.

İstahri16 ve İbn Havkal’ın 17 Bumeckes, Makdisi’nin18 Numeckes olarak

zikrettikleri Buhara19 tarihi boyunca birçok badire atlatmış ancak IX. yy’da ki

planına göre yeniden yapılandırılmış ve yeri asla değiştirilmemiştir. Bu plan uyarınca

şehir şehristan (asıl şehir), kuhendiz (kale) ve rabaz (dış mahalle) olmak üzere üç

kısımdan meydana geliyordu.

Şehrin etrafını üç sur çevirmekte olup en içteki sur, 782 yılında Halife Harun

Reşid tarafından Horasan valiliğine getirilen Ebu’l-Abbas el-Fazl b. Süleyman et-

Tusi’yi selamlamak üzere Merv’e gelen Soğd ileri gelenlerinin şehre yapılan Türk

akınlarından şikayetçi olması üzerine Soğd meliki Yezid b. Gurek (muhtemelen Türk

asıllı Gurek’in oğullarından biri)’in tavsiyesiyle yapılmıştır. 830 yılında tamamlanan

bu surun her fersahında bir kapı ve kule bulunuyordu. Ancak bu sur Türklerin

İslâmiyete geçişiyle önemini kaybetmiş ve Emir İsmail b. Ahmed es-Samanî’nin

14 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, . İstanbul , 1980, s.30. Enük Sengün, H.N.Orkun’un eserinde

Neng Sengün olarak geçmektedir.H.N.Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara ,1987,s.52. 15 Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1166; R.N. Frye, Sükan adının Çin kaynaklarında geçen ve Türkçe bir

unvan olan Arslan’ın yerine kullanılmış olabileceği görüşündedir. R.N. Frye, a.g.e., s. 63. 16 Eşref Buharalı, a.g.m. , s. 47. 17 İbn Havkal, s.482; Şeşen, s.220. 18 Makdisi, s.280 ; Şeşen, s.255 19 Mirza Bala, a.g.m., s.763.

18

emriyle de yıkılmıştır20. Bu surun yedi kapısı bulunmaktaydı. Nerşahi21 bu kapıları

şöyle sıralamaktadır:

1. Çarşı (Attarlar) Kapısı

2. Şehristan Kapısı

3. Benû-Sa’d Kapısı

4. Benû-Esed (Mühre) Kapısı

5. İçkale Kapısı

6. Hakrah Kapısı

7. Yeni Kapı

Bu kapılardan İçkale Kapısının 60 adım uzunluğunda bir kemeri bulunmakta

olup bir Türk idarecisi olan Surnas Tegin tarafından yaptırılmıştı22.

Kale ve şehristan bu surun içerisinde, yüksekçe bir mevkide yer alıyordu.

Diğer birçok şehrin aksine kale, şehristanın içinde değil dış tarafta, rigistan denilen

alanın doğusunda bulunuyordu23. Bazı rivayetlere göre; Afrasyab’ın damadı Siyavuş

veyahut da Afrasyab’ ın kendisi için yaptırdığı söylenen bu kaleye Erg de

denilmekteydi. Kalenin biri doğuda Guriyan, diğeri batıda Sehle veya Rigistan

denilen iki kapısı mevcuttu. Nerşahi’nin zamanında da Guriyan Kapısının yakınında

20 Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc. Dr.Emin Abdülmecid Bedevi, Ebu Nasrullah Mübeşşer et

Tırazi, Kahire, 1965, s. 55. 21 Nerşahi, s.80-85. İbn Havkal bu kapıların isimlerini Nur, Hafra, Demir, Kuhendiz, Benu Sad, Benu

Esed ve Şehir Kapısı olarak vermektedir. İbn Havkal, s.483 ; Şeşen, s.220. 22 Nerşahi, s.82. Barthold’da Surnas Tegin, Sübaşı Tegin olarak geçmektedir. Barthold, a.g.e., s. 106 23 İbn Havkal, s.482; Şeşen, s.225.

19

Buharalılar Nevruz güneşinin doğuşuyla kurban keserler ve Siyavuş için mersiyeler

söylerlerdi.

Tuğşad’ın babası Bidun’un tamir ettirdiği bu kalede büyük ayı yıldızlarını

temsil eden yedi taş üzerine oturtulmuş bir saray, harem evleri ve hazine

bulunuyordu.24. Makdisi’nin ziyaretinde bu saray artık kullanılmıyordu. Sadece

hapishane ve hazineler kalede yer alıyor, dar el-imare ise kalenin arkasındaki

düzlükte bulunuyordu25. Kalenin içerisinde aynı zamanda Kuteybe b. Müslim

tarafından yaptırılan bir cuma mescidi bulunuyordu. Kalenin doğusundaki açık

alanda yer alan bu mescid İsmail b. Ahmed zamanında üçte bir oranında genişletildi,

Nasr b. Ahmed döneminde su baskınıyla yıkıldı, bir yıl sonra yeniden inşa edildiyse

de tekrar yıkılmış ve neticede yeniden yapılan mescide vezir Ebu Ubeydullah

Ceyhani’nin masraflarını üstlendiği bir de minare eklenmişti26. Bu caminin yanında

ise dokuma tezgahları bulunuyordu. Zamanla genişleyen şehir bir rabaza sahip olmuş

ve şehristanla birlikte bu rabazın etrafı 850 yılında 11 kapılı bir surla çevrilmişti. İbn

Havkal’ın27 verdiği bu kapılar şunlardı:

1. Horasan yoluna açılan Meydan Kapısı

2. Meydan Kapısının doğusunda İbrahim Kapısı

3. Riv Kapısı

4. Nesef ve Belh’e açılan Mürdkeşan Kapısı

24 Nerşahi, s.41-42. Makdisi kalenin kapılarını Sehle ve Cami, İbn Havkal ise Rigistan ve Cami Kapısı

olarak vermektedir . Makdisi, s.280; Şeşen, s.225; İbn Havkal, s.483 ; Şeşen,s. 220. 25 Makdisi,s. 280 ; Şeşen, s. 225. 26 Nerşahi, s.27-28. 27 İbn Havkal, s.483; Şeşen, s.220.

20

5. Yine Nesef ve Belh’e açılan Kellabad Kapısı

6. Nevbahar Kapısı

7. Semerkand ve Maveraünnehir’e açılan Semerkand Kapısı

8. Bağaskur Kapısı

9. Ramısen Kapısı

10.Harezm yoluna açılan Cedesrun Kapısı

11.Gaşaç Kapısı

Samanîler zamanında bu surun etrafı yine 11 kapılı başka bir surla

çevrilmişti. İbn Havkal’ın28 da zikrettiği bu kapılar Barthold29 tarafından yeni sur ile

eski surun kapılarının hangilerinin birbirine denk geldiği şöyle verilmektedir.

1. Demir Kapı, Nevbahar Kapısı karşısında

2. Hasan Köprüsü Kapısı, Kellabad Kapısı karşısında

3. Mah Cami Kapıları, Mürdkeşan ve Riv kapıları karşısında

4. Ruhna Kapısı, İbrahim Kapısı karşısında

5. Ebu Hişam Saray Kapısı, Meydan Kapısı karşısında

6. Küçük Pazar Köprüsü Kapısı, Guseç Kapısı karşısında

7. Farcek Kapısı, Hedşirun Kapısı karşısında

28 İbn Havkal, s.483-484; Şeşen, s.220-221. 29 W. Barthold, a.g.e., s.109.

21

8. Dervazce Kapısı, Ramısen Kapısı karşısında

9. Mecusiler Sokağı Kapısı, Fagaskun Kapısı karşısında

10.Semerkant Kapısı, Semerkant Kapısı karşısında yer almaktaydı.

Şehir su ihtiyacını Buttam dağlarından, Çağaniyan sınırı yakınlarındaki

Burgar bölgesinden çıkan Soğd nehrinden karşılamaktaydı. Çarşılar da bu nehir

tarafından ikiye bölünen rabazda yer alıyordu. Buhara suru yakınlarında nehirden

ayrılan kollar üzerinde yer alan yerleşim yerlerini, bahçelerini sulamaktaydı. İbn

Havkal’ın etraflıca ele aldığı bu kanallar şunlardır:

1. Feşidize Kanalı: Varag denilen yerde Semerkand’dan akan büyük

kanaldan ayrılır. Mürdkeşan Kapısından İbrahim Deresine akar aradan Bab el-

Bel’ami’ye ulaşır ve Nevkende Kanalına dökülürdü. Başlangıcından sonuna kadar 1

fersah uzunluğunda olan kanal üzerinde 2000 kadar bostan, köşkler ve tarlalar

bulunmaktaydı.

2. Cûybâr-Bekar Kanalı: Suyunu şehrin ortasında yer alan Mescidû Ahyed

denilen yerde Feşidize Kanalından alan Cûybâr-Bekar Knalından rabaz halkının bir

kısmı faydalanırdı. Etrafında 1000 kadar bahçe olan kanal Nevkende Kanalına

dökülürdü.

3. Cûybâr Kavârîriyın Kanalı: Şehrin içerisinde Mescid el-‘Arız denen

yerde suyunu alan kanal rabazın bir kısmını sulardı.

22

4. Cu-Gûşec veya Cûybaru’l-arid Kanalı: Mescid el-‘Ariz yakınında ana

kanaldan suyunu alan kanal rabazın bir kısmını suladıktan sonra Nevkend Kanalına

dökülürdü.

5. Beykend Kanalı: Şehir içerisinde Huta Sokağı başında ana kanaldan

ayrılan kanal rabazın bir kısmını suladıktan sonra Nevkende Kanalına dökülürdü.

6. Nevkende Kanalı: Daru Hamdune denilen yerde ana kanaldan ayrılan

kanal rabazın içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılar ve çölde kaybolurdu.

7. Tâhûne Kanalı: Şehir içerisinde Nevbahar denilen yerde ana kanaldan

ayrılan kanalın kıyısında rabaz halkının evlerinin bir kısmı bulunmaktaydı. Üzerinde

birçok değirmenin bulunduğu bu kanal Beykend’e ulaşır ve Beykend halkının içme

suyunu karşılardı.

8. Küşne Kanalı: Şehir içerisinde Nevbahar denilen yerde ana kanaldan

ayrılan kanal birçok kalenin, çiftliğin ve bostanın su ihtiyacını karşılar ve Küşne’yi

geçtikten sonra Mayemurg Köyü’ne ulaşırdı.

9. Rabah Kanalı: Rigistan kanalından ayrılan kanal rabazın bir kısmını

suladıktan sonra Rabah Kasrına ulaşır ve burada 1000 kadar bostan ve köşkleri

sulardı.

10. Rigistan Kanalı: Rigistan yakınından ayrılan kanal kuhendiz ve dâr el-

imare’nin su ihtiyacını karşılar ve Celal-dize köşklerine ulaşırdı.

23

11. Adı verilmeyen bir kanal da Kantataratu Hamdûne yakınında ana

kanaldan ayrılır ve yerin altından akarak Benu Esed Kapısı’ndaki havuzlara ulaşır ve

fazla suyu kuhendizin hendeğine akardı.

12. Zag®rkende Kanalı: Burağ denilen yerde ana kanaldan ayrılan kanal,

Dervazçe Kapısı’nın önünden akar ve etrafında Semerkand Kapısına kadar

Dervazçe’nin evlerini sulardı. Sepid-Maşe’ye ulaşan kanalın uzunluğu 1 fersah olup

üzerinde birçok köşk, bahçe ve çiftlikler bulunurdu30.

Kuteybe b.Müslim tarafından fethedilen şehir, Arap kabileleri arasında

paylaştırılmıştı. Buna göre Kuteybe, Yeni Kapı ile Çarşı Kapısı arasında kalan yerleri

Mudar ve Rebia kabilelerine geri kalan kısım ise Yemenlilere tahsis etti. Çarşı

Kapısından şehre girince sol taraftaki ilk mahalle Ku-i Rindan’dı. Bu mahallenin

arkasında bir kilise ve Beni Hantala Mescidi bulunmaktaydı. Bu kapının sağ

tarafında ise Ku-i Kah (Kasır Mahallesi) Mahallesi yer almaktaydı ki bu semt

Kuteybe’nin komutanlarından olan Vezir b. Eyyub’un adıyla da bilinirdi. Mahalle ve

sokak daha önceden müslüman olan Dihkan Ahmed’e ait olup burada bir sarayı

bulunmaktaydı. Bu saray da Buhara Emirleri ikamet ederlerdi. Benu Sa’d kapısı

yakınlarında Ala Mahallesi bulunuyordu. Bu mahalle adını Hasan b. Ala’nın

babasının adından almıştı. Şehristan surlarının dibinde sebze tezgahçıları ve şam

fıstıkçıları bulunuyordu. Benu Esed Kapısının çıkışında Horasan Emirinin sarayı yer

alıyordu. Hakrah Kapısının yanında ise İmam Ebu Hafs’ın türbesi ve bu türbenin

yanında, Yeni Kapıdan şehre girildiğinde sağ tarafta Kureyşliler’in bir mescidi

bulunuyordu31. Yine şehrin güneydoğusunda Mah-Cami Kapısı yanında Mahruz

30 İbn Havkal,s. 483-485; Şeşen, s.220-221 ; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 44. 31 Nerşahi, s.80-85.

24

Çarşısı bulunuyordu. Burada yılda iki kez olmak üzere kurulan panayırda küçük

heykelcikler satılmakta olup, artan istek neticesinde bunlardan 50.000 dirhemlik

satışlar da yapılmaktaydı32.

Buhara’da yer alan diğer bir semt ise Kuşk-ı Mugan (Mecusiler Köşkü) idi.

Kuteybe’nin şehri ele geçirmesiyle Keskese denilen mecusi tüccarlar yerlerinden

ayrılarak Kuşk-i Mugan’a yerleştiler. Şehrin dışında olduğu belirtilen semtte Keskese

ahalisi 700 kasır yaptırmış ancak zamanla harap olan bu mahalle şehrin

genişlemesiyle asıl şehre dahil olmuştur. Nerşahi zamanında bu semtte sadece iki

veya üç köşk kalmıştı. Samanîlerin buradan toprak almasıyla değerlenen arazinin bir

çifti 12 bin gümüş dirheme yükselmiş, Nerşahi’nin zamanında ise 4 bin gümüş

dirheme düşmüştü33.

Buhara’nın diğer bir özelliği de Samanîlerin burada kendileri için

yaptırdıkları saraylardan kaynaklanıyordu. Bunlardan biri, Emir İsmail b. Ahmed’in

Cul-i Muliyan denilen yerde yaptırdığı saraydır. Burası önceden Tuğşad’a, onun

oğulları ve damatlarına aitti. Emir İsmail b. Ahmed bu araziyi Hasan b. Muhammed

b. Talud denilen şahıstan 10 bin dirheme satın almış ve burada kendi muhafızlarına

yerler de vermişti, bu nedenle de buraya Cul-i Meveliyan da denilmekteydi. Emir

İsmail’den sonra gelen halefleri burada köşkler ve bahçeler yaptırdılar34.Diğer bir

saray da Emir II. Nasr b. Ahmed’ in rigistan’da yaptırdığı saraydır. Bu sarayın

etrafında maiyyeti için köşkler yaptıran Emir yine burada devlet işlerinin

görüşüldüğü 10 divan da yaptırmıştı. 961 yılında Emir Abdülmelik’in ölümüyle

yağmalanan ve yakılan bu saray Mansur b. Nuh zamanında onarıldıysa da çıkan bir

32 W. Barthold , a.g.e., s.113. 33 Nerşahi, s.50-51.

25

yangında saray harap olmuş ve hazinelerle birlikte Cul-i Muliyan’a taşınılmıştı35.966

yılında I. Mansur b. Nuh, şehrin Demir Kapı mevkiine yakın bir yer olan Karek-i

Aleviyan denilen yerde yeni bir saray inşa ettirmişti. Cul-i Muliyan ve Karek-i

Aleviyan Samanîler döneminin sonuna kadar Buhara’nın en mamur yerleri olarak

kalmıştır36.

Makdisi’nin37 ziyareti esnasında Buhara şehri oldukça kalabalık, sağlıksız,

suyu ve havası oldukça kötüydü. Şehrin sokakları geniş olmakla birlikte şehir nüfusu

için yeterli olmayıp şehir yangın tehlikesine açık bir yer halini almıştı.

Buhara’nın etrafını çevreleyen büyük surun içerisinde, ona bağlı olmak üzere

Tavavis, Nemeckes, Zendene, Muğkan ve Hocade şehirleri bulunmaktaydı38.

Bunların en büyüğü Tavavis olup Buhara’ya 7 fersah mesafede, Semerkand yolu

üzerinde yer alıyordu. Nerşahi’nin39 kaydettiği kasabanın muazzam suru Makdisi’nin

40 ziyaretinde harap bir durumdaydı.Zendene Buhara’nın kuzeyinde yer almakta ve

buraya 4 fersah mesafede idi. Kerbas denilen pamuklu kumaşı oldukça meşhur olup

Irak, Fars, Kirman ve Hindistan’a ihraç edilirdi41. Hocade, Buhara’dan Beykend’e

giden yol üzerinde olup bir suru ve bu surun dahilinde bir camisi bulunmaktaydı.

Muğkan şehri, Buhara’ya beş fersah uzaklıkta olup, bir suru, rabazı ve güzel bir

camisi vardı. Nemeckes ise Buhara’nın kuzeybatısında ve buraya dört fersah

mesafede idi42.

34 Nerşahi, s.47. 35 Nerşahi, s.44-45. 36 Nerşahi, s.48. 37 Makdisi, s.280; Şeşen, s.255. 38 İbn Havkal, s.489; Şeşen, s.222. 39 Nerşahi, s.27-28. 40 Makdisi, s.281 ; Şeşen, s.256. 41 Nerşahi , s.31. 42 İbn Havkal, s.489; Şeşen, s.224.

26

Buhara surunun dışarısında yer alan en önemli şehirlerden biri Kerminye idi.

Buhara’ya 14 fersahlık bir mesafede yer alan Kerminye’den sonra ona bağlı

Hudimenken ve ardından Kerminye’ye komşu olan Hargenkes ve Mezyameckes

kasabaları gelmekteydi43. Buhara’dan Tavavis’e giden yol üzerinde, Haramkan

Kanalı kıyısında Buhara’ya dört fersah mesafede Şarg ve onun karşısında İskiskeç

köyü bulunmaktaydı. Halkı tüccar olan İskiskeç sultanın has emlakındandı. Şarg

köyü ise Emir İsmail tarafından satın alınan bir yer olup, halkın desteğiyle buraya bir

de rıbat yaptırılmıştı. Türkistan sınırında suru ve kalesi olan Verdane’den sonra

Afşana gelmekteydi. Burada haftada birkez olmak üzere bir çarşı kurulur ve elde

edilen gelirler öğrencilere vakfedilmekteydi. Sur dışında kalan diğer bir yer ise

Karek-i Aleviyan denilen Berked idi ki, burası İsmail b. Ahmed tarafından satın

alınan yerlerdendi. Afrasyab tarafından yaptırıldığı rivayet edilen Ramisan, Eski

Buhara Emirlerinin ikamet ettiği bir yer idi. İsmail b. Ahmed tarafından satın alınan

diğer bir kasaba ise Barahşa idi. İsmail b. Ahmed 20 bin dirhem karşılığında burayı

satın alarak, buradaki sarayın yerine bir cami yapılmasını istemiş ancak köylüler

buna karşı çıkmışlardı.

Büyük surun dışarısında kalan diğer yerlerden biri de Beykent idi. Güzel bir

camisi, kervansarayları ve rıbatlarıyla ünlü olan şehirde 1000’den fazla rıbat

bulunmaktaydı44. Bu rıbatlar Makdisi’nin45 ziyareti esnasında harap bir haldeydi.

Bahsettiğimiz bu yerlerden hariç Buhara’nın Nur46 kasabası ayrı bir önem

taşımaktaydı. İslâm büyüklerinin türbelerini barındıran kasaba Buharalı müslümanlar

43 Nerşahi,s.27; İbn Havkal,s.489; Şeşen, s.224. 44 Nerşahi, s.28-34. 45 Makdisi, s.282;Şeşen,256. 46 Nerşahi, s.27.

27

için bir ziyaretgah hüviyeti taşımaktaydı. Makdisi47, Buhara’ya bağlı olan bu

yerleşim yerlerine ek olarak Avşar, Zermiten ve Vahsun kasabalarını da verir.

Buhara şehrinin merkezinde olduğu gibi ona bağlı köyler ve kasabaların su

ihtiyacını gideren kanallar bulunmakta idi. Bu kanallar Tavavis yakınlarında

nehirden ayrılarak çevreye dağılırlardı. İbn Havkal48 ve Nerşahi’nin49 değindiği bu

kanallar şunlardır:

1. Kerminye Kanalı: Muhtemelen Kerminye ve civarını sulayan kanaldır.

2. Saferi-Kam Kanalı: Verdane’ye kadar olan köyleri sulayan kanaldır.

3.Yukarı Harkâne Kanalı:Üzerindeki yerleşim yerlerinin su ihtiyacını

karşılamaktaydı.

4. Harkân-rûd Kanalı: Soğd nehrinden suyunu alan kanal üzerindeki

köyleri suladıktan sonra Zağaş denilen yere ulaşırdı.

5. Gav-Hifter Kanalı: Nerşahi’ye göre doğal olan kanal Soğd nehrinden

ayrıldıktan sonra Harmisen Köyü’ne kadar olan alanı sulardı.

6. Sâmcan Kanalı: İbn Havkal’da Çarağ adıyla zikredilen kanal Çarağ

Köyüne kadar olan arazileri sulamaktaydı.

7. Peykan Kanalı: Verka Köyüne kadar olan alanı sulardı.

8. Yukarı Feravez: Rivkan’a kadar olan köyleri sulardı.

47 Makdisi,s. 282; Şeşen, s.256. 48 İbn Havkal, s.486-487; Şeşen, s. 222-223. 49 Nerşahi, s.52-53.

28

9. Aşağı Feravez: Faryab’a kadar olan köyleri sulardı.

10. Ervan (Barvan) Kanalı: Baneb’e kadar uzanırdı.

11. Nevkend Kanalı: İbn Havkal’ a göre iki kola ayrılan kanallardan biri

Ferane’ye kadar olan yerleri sular diğer kolu ise Nûbâgu’l-Emir’e akardı.

Bu saydığımız kanallardan başka döküldükleri veya ulaştıkları son yerin

adıyla anılan kanallar da bulunmaktaydı. Bu kanalların adları H®me, Küşne,

Ramisen ve Berahşa (Ferehşeh) idi.

Semerkand

Büyük İskender’in Doğu seferlerini anlatan kaynaklarda Maracan’da, Khang-

Tang yıllıklarında Sa-mo-kian olarak geçen şehrin adıyla ilgili en makul bilgiyi

Kaşgarlı Mahmut vermektedir. Kaşgarlı, eserinde Kend kelimesini açıklarken büyük

şehir anlamında “Semizkend”in kullanıldığını nakleder. Türkçe’de semiz, şişman ve

zengin, kent ise şehir anlamına gelmektedir. Daha sonra Semiz + Kend “Semerkand”

halini almıştır50.

Nüfus ve büyüklük bakımından Maveraünnehir’in birinci şehri olan

Semerkand, Hindistan, İran ve Türk ülkelerinden gelen ticaret yollarının kesişim

noktasında bulunmasından dolayı büyük bir öneme sahipti. Böyle önemli bir şehri

ele geçiren Göktürkler yerli hükümdara dokunmamışlar ve hatta Batı Göktürk

Kağanı Tardu (630) öz kızını Semerkand kralıyla evlendirerek aralarında bir

akrabalık tesis etmiş ve böylece şehri, merkeze birinci dereceden bağlı bir vassal

haline getirmişti. Göktürkler zamanında şehrin etrafı Türk mezarlarıyla dolu olup,

29

yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda bu mezarlardan çıkan eşyalara şehrin

içerisinde de rastlanması burada yerleşik bir Türk nüfusunun bulunduğunun en iyi

göstergesidir51.630 yılında Maveraünnehir’i ziyaret eden Hüen Çang, Semerkand

hükümdarının askerlerinin büyük bir kısmının Çiğiller’den oluştuğunu nakleder.

Bilindiği gibi Çiğiller bir Türk boyu olup, Göktürkler’den bu yana Türgişlerle

birlikte Semerkand taraflarında, Kaylarla birlikte Buhara taraflarında

yaşamaktaydılar52.

Türkler üzerine yapılan seferlerin ilk şahsiyetlerden olan Arap komutan

Ubeydullah b. Ziyad’dan sonra, yerine geçen Eslem b. Zur’a’nın ardından Horasan

valiliği makamına getirilen Said b. Osman, 676 yılında gayr-ı müslimler üzerine yani

Türklere karşı taarruza geçerek, onları mağlub etmiş ve Semerkand’a hakim

olmuştu53. Ancak şehrin yönetimi yine Semerkand’ın yerli hanedanlarından birinin

elinde kalmış olsa gerek, çünkü Kuteybe zamanında şehre yapılan istila hareketleri

sırasında şehir Tarhun ünvanlı bir idarecinin elinde bulunuyordu. Tarhun’un Kuteybe

ile anlaşma yapması üzerine şehir halkı 709 yılında yönetime Türk asıllı Gurek’i

getirdi. 711-714 yıllarında istila harekatını hızlandıran Kuteybe, Semerkand’ı Arap

hakimiyetine kesin olarak dahil etmek amacıyla yeniden harekete geçince Gurek

Türk hakanından yardım talep etti. Soğd bölgesini tanzim için gönderilen Türk

kuvvetinin başında ise Türgeş hakanının oğlu bulunmaktaydı54.

50 H. Hchaeder, “Semerkand”, İA, C.X , İstanbul,1988,s. 469; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 47. 51 Bahaddin Ögel ,a.g.e.,s.114-115. 52 Nazmiye Togan, “Hüen Çang’a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya”,İslam Tetkikleri

Enstitüsü Dergisi , C.IV, cüz.1-2 , İstanbul ,1964,s. 37 haşiye.20 . Çiğiller XI. yüzyıla kadar oldukça önemli bir teşekküldü. Oğuzlar Ceyhun Nehrinden Çin’e kadar uzanan geniş sahada yaşayan Türklerin hepsine Çiğil diyorlardı.Reşat Genç, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara ,1997, s. 35.

53 Belazuri, s.597-598; Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 105. 54 İbrahim Kafesoğlu, a.g.e.,s.120-121; H.A.R. Gibb, a.g.e., s. 32-33;H.Dursun Yıldız, a.g.e.,s.22;

K.V. Zettersteen- İ.Kafesoğlu, “Kuteybe”, İA, C. VI, İstanbul, trhsz, s.1052; Z.V. Togan, Umumi

30

Göktürklerin zayıflamasından sonra kuvvetlenen Türgeşler, bölgede Araplarla

büyük bir mücadeleye girişerek onların hakimiyetini tehlikeye sokmaya

başlamışlardı. 721’de Kürsul idaresindeki Türgeş kuvvetlerinin bölgede görülmesiyle

Gurek’de onlara katılarak mücadelede yerini almıştı55. Tarih-i Buhara’nın müellifi

Nerşahi56, Buhara surunun inşasından bahsederken Soğd meliki Yezid b. Gurek adlı

bir şahıstan söz etmektedir. Büyük ihtimalle Yezid ,Türk asıllı Gurek’in oğlu olup

İslâmiyet’e geçerek Soğd bölgesinin hakimi olmuştu.

Hişam’ın (724-743) halifeliği esnasında Horasan valisi Esed b. Abdullah,

şehre sürekli yapılan Türk akınlarını savaş yoluyla durduramayacağını anlayınca

Ebu’s-Seyda Salik b. Tarif ve Rebi b. İmran et-Temimi’ye Türkler arasında İslâm’ı

yayma görevini vererek, onları Semerkand ve çevresine göndermişti57. 819 yılında

Halife Me’mun tarafından Samanî ailesinden Nuh b. Esed’e verilen Semerkand,

Buhara’nın başkent olmasından sonra biraz daha geri planda kalmış ancak önemini

her zaman devam ettirmiştir. Zira Makdisi58 Semerkand’ı Soğd’un merkezi olarak

kabul etmiştir.

Kuhendiz (Kale), şehristan (asıl şehir) ve rabaz (dış mahalle) olmak üzere üç

kısımdan oluşan şehirde, Buhara’dakinin aksine kale şehristanın dışında değil

içerisinde yer alıyordu. Kalenin biri iç, diğeri dış olmak üzere demirden yapılmış iki

kapısı bulunmaktaydı. Hapishane ve dar’el imare kalede idi. Ancak İsfizar denilen

yerde Samanîler’in kullandıkları başka emirlik evleri de bulunuyordu. Kale’nin aşağı

Türk Tarihine Giriş, İstanbul ,1981, s. 75. Tarhun’un bölgedeki Akhun hakimiyetini deviren yerel Türk hanedanlarından birinin temsilcisi olma ihtimali de bulunmaktadır.H. Hchaeder, a.g.m., 469.Bir Türk unvanı olan Tarhun’a dair bkz. Abdülkadir Donuk. a.g.e.,s.40-47.

55 Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1186. 56 Nerşahi, s.55. 57 Belazuri, s.624; H. Dursun Yıldız, “Türklerin Müslüman Olmaları”, Doğuştan Günümüze büyük İslam tarihi, C.VI, İstanbul 1992, s. 22.

31

taraflarında ise cuma mescidi yer alıyordu. Şehristan, rabaz ile arasında akan Soğd

Nehri’nin karşısında olup bir surla çevriliydi. Bu surun doğu tarafında Çin, batısında

Nevbahar, güneyinde Kiş ve kuzeyinde Buhara Kapısı olmak üzere dört kapısı

bulunmaktaydı59. İbn Havkal’ın60 naklettiğine göre bu kapılardan en büyüğü

üzerinde San’a ile Semerkand arasındaki mesafeyi gösteren himyerice yazılar

bulunmaktaydı. Samanîler zamanında yanan bu kapı ,Muhammed b. Lokman b. Nasr

b. Ahmed b. Esed tarafından yeniden yaptırılmıştı.

Şehrin en mamur yerlerinden biri, bütün çarşıların toplandığı Ras el Tak

denilen yerdi. Burada eski devirlerden kalma kurşundan yapılmış bir su kanalı

bulunuyordu. Bu kanalın muhafazasını mecusilere veren devlet, bu görevlerine

karşılık onları cizye vergisinden muaf tutuyordu. Ras el Tak rabazın merkezi

konumunda olup, rabazı çevreleyen 2X2 fersahlık surun içerisinde kalıyordu. Bu

surun, Gezavec, İşbışk, Şuhsin, Afşına, Versenin, Kuhek, Rivded ve Ferruhşid olmak

üzere sekiz kapısı mevcuttu.

Şehir su ihtiyacını Soğd vadisindeki Burgar denilen yerden kaynağını alarak,

Verağser ve Gubar denilen yerde muhtelif kanallara ayrılarak şehre ve çevresine

dağılmaktaydı. Verağser’den şehre dağılan kanallar şunlardı:

1. Bereş Kanalı: Kanalların en büyüğü olan Bereş, Semerkand’ın arkasını

dolaşır ve üzerindeki yerleşim yerlerinin su ihtiyacını karşılardı. Gemi

taşımacılığında da önemli bir yer tutuyordu.

58 Makdisi, s.278; Şeşen,s. 254. 59 İbn Havkal, s.492-493;Şeşen,s.227; Makdisi,s. 278; Şeşen,s. 254; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 47. 60 İbn Havkal, s.494; Şeşen, s.228.

32

2. Barmış Kanalı: Büyüklük bakımından ikinci sırayı alan kanal, Bereş

Kanalı gibi üzerinde gemi taşımacılığının yapılmasına müsaitti.

3. Peşmin Kanalı: Barmış Kanalı’nın güneyinden akmakta ve üzerinde

yeralan köyleri sulamaktaydı.

Gubar’dan dağılan kanallar ise şunlardı:

1. Sinaveb Kanalı: 2 konak uzunluğunda olan kanal, Buzmaçin Veyzar,

rustaklarını ve İştihan amilliğinde bulunan köylerin su ihtiyacını karşılamaktaydı.

2. İştihan Kanalı: Gubar’dan ayrılan kanalların en büyüğü olan kanaldan, bu

noktadan itibaren 4 fersah mesafe boyunca faydalanılamazdı. Adından da belli olmak

üzere İştihan’a kadar olan yerleri sulamaktaydı.

3. Fey Kanalı: Semerkand’ı 2 konak geçen kanal, Soğd vadisinin en mamur

yerlerini sulamaktaydı.

Bu kanallardan hariç Semerkand’da pek çok kanal bulunmakta idi61.

Semerkand’ın altısı Soğd vadisinin güneyinde, altısı kuzeyinde olmak üzere

toplam 12 rustakı bulunmaktaydı. Vadinin güneyinde yer alan ilk rustak Buncikes’ti.

Buncikes’ten sonra sırayı, Irak’tan gelmiş olan hıristiyanların oturduğu Şavzar takip

etmekteydi. Şavzar’dan sonra Verağser rustakı gelmekte ve bunların arasında

Mayemurg ve Sencerfagan rustakları bulunmaktaydı. Mayemurg’un Rivded denilen

köyünde eski dönemlerde Semerkand hükümdarı Ihşid oturmaktaydı. Güneydeki

diğer rustaklar Dermağ ve Ebgar’dı.

61 İbn Havkal,s.493-496;Şeşen,s.227-229.

33

Soğd vadisinin kuzeyinde bulunan ilk rustak, Uşrusana’ya komşu olan

Yarkes’di. Yarkesi, Furnamed, Yarkese Semerkand yönünde birleşen Buzmaçin,

Kebudenckes, Veyzar ve Merzuban b. Keysfa rustakları takip etmekteydi.

Semerkand’dan sonra vadinin güneyinde İştihan ve Küşaniye, vadinin

kuzeyinde Horasan yolu üzerinde yer alan Erbencen ve Debusiye şehirleri

gelmekteydi62.

Keşke -Derya Nehri Üzerinde Yer Alan Şehirler

Soğd nehrine paralel olarak akan Keşke-Derya üzerindeki ilk şehir Kiş (Şehr-

i Sebz=Yeşil Şehir) idi. İbn Havkal Kiş şehrini iç ve dış olmak üzere iki şehir olarak

zikreder. Samanîler döneminde iç şehir harab bir haldeyken, dış şehir oldukça

mamur olup şehrin rabazına bitişik bir durumdaydı. Dar el-imare dış şehirde,

hapishane ve cuma mescidi ise iç şehirde yer alıyordu. Rabaz musalla denilen yerde

olup 1/3X1/3 fersahlık bir alanı kaplamakta ve çarşıları ihtiva etmekteydi.

Maveraünnehir’in diğer şehirlerine nazaran çukur bir alanda yer alan Kiş şehrinin

meyveleri daha erken olgunlaşırdı. Bunun yanı sıra iklimi hastalığa müsaitti. Yapıları

topraktan ve ahşaptan olan iç şehrin Demir Kapı, Ubeydullah Kapısı, Kassabun

Kapısı ve İç Şehir Kapısı olmak üzere dört kapısı mevcuttu. Dış şehrin ise İç Şehir

Kapısı, Berknan Kapısı olmak üzere iki kapısı bulunmaktaydı. Şehir su ihtiyacını

Keşke-Derya’dan ayrılarak şehrin güneyinden geçen Kassabun ile kuzeyinden geçen

Eşrud nehirlerinden ayrılan kanallardan karşılamaktaydı. Bu kanallardan en

önemlileri, Semerkand yolu üzerinde Kiş’e 1 fersah uzaklıktaki Haruza Kanalı ile

Belh yolu üzerinde şehre yine 1 fersahlık mesafedeki Huş-rud kanalıydı. İbn

62 İbn Havkal, s.498-499; Şeşen, s.230-231; Makdisi, s.279; Şeşen, s.254-255.

34

Havkal’ın 11 rustakını zikrettiği Kiş şehrinden sonra Keşke-Derya nehri üzerindeki

ikinci şehir ise Nesef’ti63.

Araplar tarafından Nahşeb olarak adlandırılan Nesef64, Belh ile Buhara

arasındaki düzlükte kurulmuş olup Ceyhun nehri ile arasında bir bozkır

uzanmaktaydı. Harap olmuş bir kalesi ve rabazı olan şehrin ortasından ,Kiş şehrini

sulayan kanalların birleşmesiyle oluşan bir nehir geçmekteydi. Dar el-imare bu

nehrin kıyısında Ras el-Kantara denilen yerde, hapishanede dar el-imarenin

yanındaydı. Cuma mescidi, rabaz kapılarından Gubezin Kapısı tarafında, Musalla ise

yine rabazın diğer bir kapısı olan Neccariye Kapısının iç kısmında yer almaktaydı.

Çarşılar cuma mescidi ile dar el-imare arasında toplu olarak bulunmaktaydı. Şehire

Kesbe ve Pezde olmak üzere iki kasaba bağlı olup bunlardan Kesbe, Nesef’ten daha

büyüktü65

Ceyhun Nehri Üzerinde Yer Alan Eyaletler

Farklı milletler tarafından değişik adlarla anılan Ceyhun nehrine Çinliler

Wu-hu, İranlılar Vehraz/Behroz, Araplar Ceyhun/Belh, Grekler ve Latinler ise Oxus

adını vermişlerdi.

Eski Türkler ise bu nehre “büyük ırmak” anlamına gelen Ögüz adını

vermişlerdi. Moğol istilası döneminde daha çok Amu-Derya olarak bilinen Ceyhun

Nehri66 Pamir ile Hindikuş dağlarının birleştiği noktadan doğar. Irhan nehrine

varmadan önce Hulbuk (Bahsu), Berban, Fargar, Endicarağ ve Türk memleketinden

doğan Vahşab nehirlerinin birleşerek kendisine katılmasından sonra Ceyhun olarak

63 İbn Havkal, s.501-502; Şeşen, s.232-233; Eşref Buharalı, a.g.m., s.52. 64 V. Minorsky, “Nahşeb”, İA, C.IX, İstanbul,1988 , s. 40.

35

adlandırılır. Bu birleşmeden sonra Buttam dağlarından çıkan yeni nehirler de

Ceyhun’a katılır ve böylece taşıdığı su miktarı hayli artan nehir Huttal ile Vaşcırd

arasında sınır olarak kabul edilen bir köprüden geçerek Belh’ten Tirmiz’e doğru

uzanır, Kilif, Zemm ve Amül’ü katederek Aral Gölü’ne dökülür67.

Ceyhun nehri üzerinde yer alan eyaletlerin ilk ikisi Huttal ve Vahş’tı. Arap

istilasından önce yöneticilerine Huttalan Şah veya Sir Huttalan denilen Huttal Eyaleti

tıpkı İsficab Eyaleti gibi Samanî Devleti’ ne vergi ödemiyor , bağlılığını göstermek

üzere bazı hediyeler gönderiyordu68. Huttal Eyaleti ile Vahş Eyaleti tek bir amillikte

toplanmıştı. Bu iki eyalet Harbab ve Vahşab nehirleri arasında kalan düzlük arazide

yer almaktaydılar. Huttal’ın merkezi Hulbuk olup sultanın ikâmetgahı durumunda

idi. Hulbuk’tan hariç Huttal’ın diğer şehirleri Münk, Temliyat, Fargar, Gavşenç,

Endicarağ, Lümnük, Merend, Karbenk, İskendere ve Bik idi. Vahş Eyaleti’ne bağlı

şehirler ise Helaverd ve Lavkend idi.69Vahan ve Şikniyye’de yaşayan Türklere

komşu olan bu iki eyaletten Huttal’ın Temliyat ve Mink şehirleri arasında Kumici

Türkleri yaşamaktaydı. Huttal Eyaleti ile Çağaniyan(Sağaniyan) arasında ise

Kenjine Türkleri bulunuyordu ki, bunlar da Kumici Türkleri gibi Huttal ve

Çağaniyan Emirlerine bağlıydılar70. Kuvadiyan( Kubadiyan) Eyaleti Tirmiz’den

65 İbn Havkal, s.502-503; Şeşen, s.233-234; Makdisi, s.282; Şeşen, s.256-257. 66 Z.V. Togan, “Amuderya”, İA, C.I, İstanbul,1986 ,s.4 19 ; Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 34-35. 67 İbn Havkal, s.475; Şeşen, s.215; Z.V. Togan, a.gm., s.419. Ceyhun nehrinin X.yy’dan önce ve

XII.yy ‘den sonra Hazar denizine döküldüğü de olmuştur. Makdisi, s. 285; Şeşen,s. 256; Z.V. Togan, a.g.m.,s.424

68 W. Barthold, “Huttel”, İA, C.V/I, İstanbul trhsz, s.920. Nazmiye Togan, Huttal adının İbn Hurdabih ve İbn Fakih’de “Xtglan” Gerdizi’de “Xtglan Xağan” olarak geçen ve son Göktürk Kağanlarından birinin ismi “Kutoğlan” olarak okunabileceği ve bunun kısaltılarak Huttal kelimesinin ortaya çıktığı görüşündedir . Nazmiye Togan, a.g.m., s. 42 haşiye 35 .

69İbn Havkal , s.476;Şeşen,s.215-216;Makdisi, s.290-291;Şeşen,s.262 70 Hududu’l al- Alam, The Regions Of The World, Ing trans. V. Minorsky, Londan 1937,s.120;Enver konukçu ,a.g.e., s.114-115; Z.V. Togan, a.g.e.,s.405,407-408,429

36

daha küçüktü. Eyaletin merkezi Fezz şehri olup, diğer şehirleri Nevdiz, Uzec ve

Buremdi71.

Kuvadiyan Eyaleti’ne üç günlük mesafede ise Çağaniyan( Sağaniyan) Eyaleti

bulunuyordu. Samanîlerin ünlü Horasan Sipehsalar ailesi Muhtaçoğulları’nın çıkış

yeri olan eyaletin merkezi onunla aynı adı taşıyan Çağaniyan şehriydi72. Çarşıların

üzeri örtülü olan şehrin, camisi çarşının ortasında yer almaktaydı. Kemersiz olan bu

cami tuğladan yapılma sütunlar üzerine oturtulmuştu. Her evin su ihtiyacını

karşılayacak bir su dağıtım sistemine sahip olan şehir aynı zamanda değişik

türlerdeki kuşları barındırmasından dolayı bir avlanma mekânıydı. Eyalete bağlı

diğer şehirler Darazenci, Basend, Senkerde, Şuman ve Destçird idi73. Hudu’l-âlemde

bu şehirlerden Şuman ve Deştcird arasında kalan yerler Kumici Türklerinin mekânı

olarak gösterilmektedir74.

Ceyhun nehri üzerinde yer alan diğer bir önemli şehir ise Tirmiz’di. Tirmiz ve

Çağanıyan (Sağanıyan) VIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar Göktürk kağanları

silsilesinden Toharistan Yabgusu’nun hakimiyetinde idi. Yabgu’nun Araplara esir

düşmesiyle bölgede hakimiyeti Kutluk Tardu ele geçirdi.658 yılında Arap

hakimiyetine geçen şehir, X yy’da genellikle Çağaniyan Eyaleti’ne bağlı olup,

yöneticilerine Tirmiz Şah denilmekteydi.Kaynaklar X. yy’la kadar Tirmiz halkının

çoğunluğunun gayr-ı müslim olduğunu belirtirler.75

71 İbn Havkal ,s476-477;Şeşen,s.216;Makdisi, s.290;Şeşen, s.262 72 İbn Havkal,s.477;Şeşen,s.216. 73 Makdisi, s.283-284,Şeşen,s.257. 74 Hududu’l al- Alam, s.120. 75 Emel Esin, “Tirmiz”, İA, C.XII/I, İstanbul, 1979, s.383-384.

37

X.yy ‘da Tirmiz, çarşıları tuğla döşeli ve geniş meydanları olan bir şehirdi.

Etrafı surlarla çevrili olan şehrin kuhendiz ve cuma mescidi bu surun dahilindeydi76.

Makdisi77 ayrıca Çağaniyan’ın merkeziyle Tirmiz’in birleştiği yerde Kici ve Kencine

Türklerine sınır dağlar bulunduğunu belirtir. Hududu’l Âlem’e göre78 ise Kici ve

Kencine Türkleri Çağaniyan ile Huttal arasında bulunuyorlardı. Faruk Sümer79 ise

Cuveyni’ye dayanarak XI. yy’da Çağaniyan ve Tirmiz’de Karluk Türkleri’nin de

yaşadığını belirtir.

Tirmiz’den sonra Ceyhun üzerinde sırasıyla Kalif, Nevidik, Zumm ve

paralelinde Ahsikes, Firebr ve Amül gelmekteydi80.

Ceyhun nehrinin her iki tarafında toplam 80X80 fersahlık bir alana yayılmış

bulunan Harezm Eyaleti’ni ise kuzeyden ve batıdan Oğuz sınırları, güneyden ve

doğudan Horasan ve Maveraünnehir çevrelemekteydi. Eyaletin, biri Maveraünnehir

tarafında yer alan Kas (Kat) diğeri Horasan tarafında yer alan Cürcaniye

(Ürgenç,Gürgenç) olmak üzere iki merkezi bulunmaktaydı81.

Eyalet tarihte Harizmşahlar olarak bilinen hanedanın cedleri olan

Afrigoğulları denilen yerel bir sülalenin yönetimindeydi. Araplar tarafından 717

tarihinde bölgenin istila edilmesinden sonra, bu hanedan üyeleri “Şahlık” unvanını

taşıyarak yönetimi ellerinde bulundurmaya devam ettiler. Her ne kadar Samanîlere

tâbi olsalar da 922 yılında Kas’da, İdil Bulgarlarına giden Hilafet elçisi İbni

Fadla’na, geçiş iznini verip vermeme yetkisinin kendisinde olduğunu bildiren bir

76 . Makdisi, s.291; Şeşen, s.262. 77 Makdisi, s.283; Şeşen,s. 257. 78 Hududu’l al -Alam, s.120. 79 Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, Ankara ,1994, s.67. 80 Makdisi,s. 284; Şeşen,s. 258. 81 Makdisi,s. 286; Şeşen,s. 259.

38

vali bulunmaktaydı82. Eyaletin Cürcaniye merkezi ve civarı ise 995-997 yılları

arasında Baranlı Türk soyundan olmaları kuvvetle muhtemel olan

Memunoğulları’nın elinde olup, ismende olsalar Samanîlere tabidiler83.

Hududu’l-âlem’de84 Oğuz Kapısı da denilen Kas şehrine İbn Havkal85 Kat-

Derhaş denildiğini de belirtir. Eyaletin büyük merkezi olan Kas’ın Makdisi’nin86

ziyareti esnasında Ceyhun Nehri tarafında yıkık vaziyette bir kalesi bulunmakta ve

nehrin taşmasından dolayı halk daha iç taraflara yerleşmiş bir durumda olup, şehir

çevresel temizlik açısından mahrum bir görünüm sergilemekteydi.

Kas’dan sonra Harezm Eyaleti’nin en büyük şehri ve ikinci merkezi,

Ceyhun’un güneyinde yer alan Cürcaniye (Ürgenç, Gürgenç) idi. Hududu’l-

âlem’de87 kendisine “Türkistan Kapısı” da denilen Cürcaniye şehrinin88 Hacılar

Kapısı önünde Harezm Emiri Me’mun b. Muhammed tarafından yaptırılan oldukça

güzel bir kapı bulunmaktaydı. Bu kapının yakınlarında ise yine Me’mun tarafından

yaptırılan bir saray ve bu sarayın karşısında Ali b. Me’mun’un yaptırmış olduğu

başka bir saray daha bulunmaktaydı. Belirttiğimiz bu iki kapıdan hariç şehrin iki

kapısı daha mevcuttu.

Eyaletin su ihtiyacını ise Ceyhun nehrinden ayrılan kanallar karşılamaktaydı.

Bu kanallardan ayrıntılı bir biçimde bahseden İbn Havkal89 şu bilgileri vermektedir.

82Z.V. Togan, “Harizm”, İA, C.V/I, İstanbul ,trhsz,s. 242. 83 Z.V.Togan , a.g.e.,s.189-200. 84Hududu’l al –Alam, s. 121. 85İbn Havkal, s.478; Şeşen, s.217. 86 Makdisi, s.286; Şeşen,s. 260. 87 Hududu’l al- Alam , s.122. 88 Makdisi, s.286;Şeşen, s.260-261. 89 İbn Havkal, s.478-480; Şeşen, s.217-218.

39

Gavhare (Öküz Yiyen) Kanalı: Garamhişa denilen yerden 6 fersah

mesafede Ceyhun’dan ayrılan kanalın genişliği 5 arşın olup üzerinde gemi

taşımacılığı yapılmaktaydı. Gavhare Kanalının Cürcaniye’ye uzaklığı 12 fersahtı.

Kezne Kanalı: Gavhare kanalından ayrılan kanal üzerindeki rustakların su

ihtiyacını karşılamaktaydı.

Hezaresb Kanalı: Amül’den sonra Ceyhun’dan ayrılan kanal, Gavhare’nin

yarısı kadar olup, onun gibi üzerinde gemi taşımacılığı yapılmaktaydı.

Kerderan-haş Kanalı: Hazaresb şehrine 2 fersah uzaklıkta bulunan kanal

Hezaresb kanalından daha büyüktü.

Hive Kanalı: Kerderan-haş’dan daha büyük olup üzerinde gemi taşımacılığı

yapılmaktaydı.

Mezra Kanalı: Gavhare’nin iki katından bu kanaldan Mezra şehrine gemiler

işlemekte olup Hive Kanalı’na 2 mil uzaklıktaydı.

Vesak Kanalı: Mezra Kanalı’na 2 mil uzaklıkta olan kanal Kas şehrine 2

fersahtı ve üzerinde Cürcaniye’ye gemiler işlemekteydi.

Buh Kanalı: Cürcaniye tarafında bulunan kanal, Cürcaniye’nin Enderistan

denilen köyünün sınırında Vezak Kanalıyla birleşmekteydi.

Kerder Kanalı: Kas şehrinin 4 fersah alt tarafında dört nehrin

birleşmesinden oluşan kanal Kerder’deki hemen her köye uğramaktaydı. Bütün bu

kanallar Ceyhun’dan ayrıldıktan sonra, Ceyhun Nehri Aral Gölü’ne dökülürdü ve

buraya Halican denirdi.

40

Seyhun Nehri Üzerinde Yeralan Eyaletler

Grekler’in Yaxartes, Çinlilerin Yao-şa veya Yo-şa, Arapların Seyhun olarak

adlandırdıkları nehre Türkler İnci Irmağı mânâsına gelen “Yençü Ögüz” diyorlardı.

Bu adlardan hariç Seyhun nehri suladığı şehirlerin ve bölgelerin adları olan Şaş

(Çaç), Özkend, Hocend, Benaket, Ahsikes gibi adlarla da anılıyordu.

Özkend sınırları içerisinde doğan Seyhun Nehri’nin biri Fergana’yı güney

doğudan dolaşan Kara Derya, diğeri kuzey doğudan dolaşan Narin olmak üzere iki

ana kolu olup bunların arasında kalan alan ise Miyan-Rudan olarak bilinmekteydi90.

Hurşab-Urest, Kuba, Cidgil ve diğer nehirlerin katılmasıyla su miktarı hayli artan

Seyhun sırasıyla Ahsikes, Hocend, Benaket, Sütkent, Barab (Farab), Sabran ve

oradan da Oğuz ülkesi sınırlarında bir bozkırda akarak buradan 1 fersah uzaklıktaki

el-Karyet el-Hadise’ye uğrar ve buradan 2 konaklık mesafede bulunan Aral Gölü’ne

dökülürdü91.

Seyhun üzerindeki ilk eyalet Fergana idi. Yaklaşık olarak 552 yılında Türk

hakimiyetine dahil olan Fergana 627 yılından sonra Batı Göktürk Devleti tarafından

Türkleştirilmiş olup, eyaletin kuzeyinde yer alan Binbulak denilen yerde otağlarını

kuran Türk Hükümdarları tarafından yönetilmekteydi92.Bazı Arap coğrafyacı ve

tarihçilerine göre eyaletin merkezi olarak kabul edilen Kasan’ın, arkeolojik

çalışmalar neticesinde Hunlara, Kuşanlara ve Göktürklere ev sahipliği yaptığı da

ortaya çıkmıştır93. Göktürk çağında Fergana bölgesi Göktürklerin 10 aşiretine bağlı

90 W. Barthold,“Sirderya”, İA, C.X ,İstanbul, 1988, s.567; Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 59. 91 İbn Havkal, s.511-512; Şecen, s.239; Hudud’l al-Alam , s.72-73. Hududu’l al-Alam’da Cidgil

nehri Hatlam, Urest nehri de Uş olarak geçmektedir. Bkz. a.y. 92Bahaddin Ögel, a.g.e., s.115-116. 93 Eşref Buharalı, a.g.m., s.55.

41

Ezgişler’in oturduğu bir sahaydı94. Kaşgarlı’nın bilindiğine göre bu boy XI. yy’da

Özkend taraflarındaydı95. Mesudi ise Fergana ve Şaş dolaylarında Halaçlar’ın

yaşadığını, Fergana’nın güneyinde şehirli ve göçebe Türklerin bulunduğunu bize

nakletmektedir96.Batı Göktürk Devleti’nin 658 tarihinde yıkılması üzerine bir Çin

eyaleti haline gelen bölgeye, yerli hanedanı devirerek yönetimi ele geçirmiş olan

Türk sülalesinden Arslan Tarhan hakimdi97.

Freiman’a göre bölgeye Kuteybe ile yaptığı anlaşmadan dolayı halk

tarafından tahttan indirilen ve yerini Gurek’e bırakan Tarhan unvanlı Semerkand

Kralı hakimdi ve 721 yılına kadar Peçkend’den bölgeyi Türk Hakanlığına bağlı

olarak idare etmişti98.

Ebu Cafer el-Mansur’dan sonra hilafete geçen el-Mehdi döneminde (775-

785) Soğd, Toharistan, Karluk, Uşrusana, Dokuz Oğuz ve diğer Türk hükümdarları

İslâmiyete davet edilmiş olup, bunların arasında Fergana’da bulunmaktaydı99.

Samanî Ailesinden Ahmed b. Esed’e verilen Fergana İbn Havkal’a göre100 bir bölge

adı olup, Yukarı Nesya, Aşağı Nesya, Esbere, Nukad, Miyan-Rudan, Cidgil, Urast,

Besfer ve Eşt olmak üzere 10, Makdisi’ye göre101 Miyan, Ruzdan, Nesa’iyye ve

Yazgıyye olmak üzere üç bölgeden oluşmakta ve bunlara bağlı 40 yer

bulunmaktaydı. Fergana Eyaleti’nin merkezi Ahsikes olup Seyhun’un kuzeyinde düz

bir arazide yer almaktaydı. Kuhendizi ve rabazı bulunan şehirde, dar el-imare ve

94 Z.V. Togan, a.g.e., s.52-53. 95 Reşat Genç, a.g.e.,s. 36. 96 Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 112. 97 . W.Barthold, “Fergana”, İA,C.VI, İstanbul, trhszs, s.559 98 K.V. Zettersteen- İ.Kafesoğlu, “Kuteybe”,s.1052. 99 H.Dursun Yıldız,a.g.m.,s.23. 100 İbn Havkal, s.513; Şeşen, s.240. 101 Makdisi, s.262; Şeşen, s.248.

42

hapishane kuhendizde, cuma mescidi ise kuhendizin dışında bulunuyordu. Çarşıların

çoğunluğu şehristanda, bir kısmı da etrafı bir surla çevrili olan rabazda yer alıyordu.

Rabazı çevreleyen bu surdan hariç şehristanı da Bab-u Buceyr, Bab el-Murakkaş,

Kasan, Cuma Mescidi ve Rahabe adlarıyla bilinen beş kapılı bir sur çevrelemekteydi.

Ahsikes’den sonra büyüklük bakımından ikinci sırayı Kuba şehri almaktaydı.

Kuhendizi harap bir durumda olan Kuba ‘da cuma mescidi kuhendizde, hapishane,

dar el-imare ve çarşılar rabazda yer alıyordu102. Makdisi103 Kuba’nın Ahsikes’den

daha rahat daha geniş ve temiz olduğunu söyleyerek buranın eyaletin merkezi olması

gerektiğini de ekler.

Eyaletin diğer bir şehri de Uş’tu. Biruni’ye göre bir Türk şehri olan Uş’un104

hapishanesi ve dar el-imare’si kuhendizinde olup oldukça gelişmiş bir şehirdi.

İslâm dünyasından gelen gönüllülerin buluşma yeri olan şehir de Türklere komşu

dağlar yer almakta ve buradan onları gözetlemek için mevkiler bulunmaktaydı105.

İbn Hurdabih’te Dihkan Gur Tigin’in şehri olarak geçen Özkend106 büyük ihtimalle

bir Türk hükümdarının merkeziydi. İbn Havkal’ın107 ifadesine göre şehrin

yakınlarındaki Hef-Dih olarak bilinen yer önceden Türklere ait bir yerdi.

Seyhun Nehri üzerindeki ikinci eyalet Usruşana idi. Hüan Çang’ın Türk

hakimiyetine dahil olan yerler arasında gösterdiği Uşrusana108 ilk Arap istilası

döneminde Afşin unvanlı bir Türk idarecinin yönetimindeydi. Uşrusana da ki , bu

Türk ailesinin bilinen ilk şahsı Kara Buğra olup 736 yılında Araplara karşı savaşan

102İbn Havkal, s.512-513; Şeşen, s.239-240 ; Makdisi, s.271 ; Şeşen, s.250. 103 Makdisi, s. 272 ; Şeşen,s. 250. 104 Eşref Buharalı, a.g.m., s.57. 105 Hudud’l al-Alam, s.116 ;İbn Havkal, s.513; Şeşen, .s240; Makdisi, s.272; Şeşen,s. 250. 106 Eşref Buharalı, a.g.m., s.57. 107 İbn Havkal,s. 514; Şeşen,s. 241.

43

Türk Hakanının safında yer almıştı. Ondan sonra yerine oğlu Kavus et-Türki ve

ardından onun oğlu Afşin yönetimi ele almış, İslâmiyeti kabul ederek Halife

Me’mun’un ordu kumandanlığına kadar yükselmişti109. Afşin gibi diğer Türk

beylerinin askerî yetenekleri neticesinde olsa gerek ki, Mutasım zamanında da hilafet

ordusu için Fergana, Şaş, Uşrusana bölgelerindeki Türklere olan talep de artmıştı110.

Belazuri’nin111 ifadesine göre bu bölgelerde yaşayan Türkler İslâmiyeti kabul ederek

gayrı müslim ırkdaşlarına karşı savaşmışlardı.

Halife Me’mun tarafından Samanî ailesinden Yahya b. Esed’e verilen

Uşrusana Eyaleti’ni ,doğudan Fergana’nın bir kısmı ile Pamirler, batıdan Semerkand,

kuzeyden Şaş ve Fergana’nın bir bölümü, güneyden Kiş, Çağaniyan, Şuman, Vaşcırd

ve Raşt çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Bumeckes’ti. Bumeckes’in hapishanesi

kuhendizinde dar el-imaresi rabazda yer alıyordu. Çarşılar, rabaza ve şehristana

dağılmış durumdaydı. Rabazı ve şehristanı çeviren ayrı birer sur bulunmaktaydı.

Şehristan surunun Yukarı Kapı ve Şehir Kapısı olmak üzere iki, rabaz surunun

Zamin, Mersemende, Nuckes ve Kehabad olmak üzere dört kapısı bulunmaktaydı.

Şehir su ihtiyacını, tamamı aynı kaynaktan çıkan Sarin, Ebûrcen, Yemacen, Ruycen,

Sütyenkcen kanallarından karşılamakta olup, bu kanalların her birinde birer

değirmen bulunmaktaydı112. Bumeckes’ten sonra gelen diğer önemli bir şehir de

Zamin’di. Fergana ve Hocend yolu üzerinde yer alan şehrin diğer bir adı da Susende

idi. Burada eski bir şehir de bulunmaktaydı. Bu şehrin harap olmasıyla halk Zamin’e

taşınmıştı. Zamin şehri, Soğd ‘dan Fergana’ya giden tüccarların konaklama yeriydi.

108 Nazmiye Togan, a.g.m., s.36. 109 Zekeriya Kitapçı,a.g.m., s.1187-1188; H. Dursun Yıldız, “Türk Kumandanı Afşin”, Türk Kültürü,

S.16 , Ankara ,Şubat 1964, s. 38; W. Barthold, “Afşin”, İA, C.I,İstanbul , 1986, s.140 110Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s.113. 111 Belazuri, s.628.

44

Türk sınırında yer alan Dizek şehri ise rıbatlarıyla meşhurdu. Bunların en büyüğü

Hudeysir Rıbatı olup, Uşrusana’nın Türk hanedan ailesinin üyesi Afşin tarafından

yaptırılmıştı113.

Uşrusana Eyaleti’nden sonra Seyhun üzerinde Şaş ve İlak Eyaletleri yer

alıyordu. Kaşgarlı Mahmut’ta Şaş veya Terken olarak zikredilen eyalet için

kullanılan Taşkend adı ise ilk olarak Biruni’de geçmektedir114.

Hüan Çang bölgede 10 şehir bulunduğunu ve hepsinin başında birer Türk

hükümdarın bulunduğunu ancak bütün bölgenin bağlı bulunduğu bir hükümdarın

bulunmadığını bildirir115. Ancak Göktürk çağında önemli bölgelerden olan Şaş’a,

Tudun, Tegin unvanlı merkezden gönderilen Türk valilerin atandığı bilinmektedir.

713 yılında Şaş valisi Bagatur Tudun olup emrindeki Şaş prensleri de birer Türk

adına sahiptiler116. Çin ile mücadele içerisinde bulunan Şaş hükümdarı Çinliler

tarafından öldürülünce oğlu Araplardan yardım istemiş, Ebu Müslim’in gönderdiği

kuvvet 751 yılında Talas’da Çinlileri ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Bu savaşla Orta

Asya’da Arap hakimiyeti kuvvetli bir şekilde kurulmuş oldu117.

Yahya b. Esed es-Samanî’ye tevcih edilen yerlerden olan Şaş Eyaleti 2X3

günlük yol genişliğinde olup, düz bir araziyi kaplamaktaydı. Maveraünnehir’in en

güzel yerlerinden olan eyaletin merkezi Bunkes’ti. Kuhendizi, şehristanın dışında yer

alan şehrin, biri şehristanı çevreleyen surun içerisinde diğeri bu surun dışında olmak

112 İbn Havkal,s. 504 ; Şeşen,s. 234 ; Makdisi, s.277 ; Şeşen, s.254.Makdisi’de Bumeckes ,Buncikes

olarak geçmektedir. Bkz ay. 113 İbn Havkal,s. 504-505 ; Şeşen,s. 234-235. 114 W. Barthold, “Taşkent”, İA, C.XII, İstanbul , 1979,s.39. 115Nazmiye Togan, a.g.m., s. 36; Faruk Sümer, a.g.e., s.18. 116Bahaddin Ögel, a.g.e., s.115.Faruk Sümer, a.g.e., s.52 haşiye 107.Tegin ve Tudun unvanlarının

birer Türk unvanı olduğuna dair bkz.A.Donuk,a.g.e.,s.48-49,52-54. 117 W.Barthold, a.g.m., s.39.

45

üzere iki rabazı mevcuttu. Şehristan surunun Ebu’l-Abbas Kapısı, Kesir ve Künbed

kapısı olmak üzere üç, iç rabazı çevreleyen surun 10, dış rıbazı çevreleyen surun ise

7 kapısı bulunmaktaydı. Hapishane ve dar el-imare kuhendizde, cuma mescidi ise

kuhendizin dışında yer alıyordu. İbn Havkal’a göre 26, Makdisi’ye göre Şaş Eyaleti

dahilinde 34 şehir bulunmaktaydı. Şaş’la bir bütünlük arz eden İlak Eyaleti’nin

merkezi Tunkes olup, Şaş’ın merkezi Bunkes’in yarısı kadardı. Dar el-imare

kuhendiz’de, cuma mescidi ve hapishanesi kuhendize bitişikti. Çarşılar rabazla

şehristana dağılmış durumdaydı. İbn Havkal eyalete 13 şehrin Makdisi ise 17 şehrin

bağlı olduğunu nakleder.118

Seyhun Nehri üzerindeki son eyalet ise İsficab’tı. İsficab(Sayram ,Akşehir)

Eyaleti Karluk Türkleri’nin yaşadığı bir bölgeydi. 840 yılında Uygur Devleti

yıkıldığı zaman Karluklar Issık gölün güneyi ile İsficab’tan Çu ve İli havzasına kadar

olan geniş alana yayılmış durumdaydılar119. Eyaletin merkezi olan İsficab şehrine

Belazuri’nin120 ifadesine göre Kuteybe’nin Şaş’ı istila etmesinden sonra buradan

ayrılan Türkler hakim olmuştu.X. yüzyılda hâlâ bir Türk hükümdarı tarafından

yönetilen eyalet Samanî Devleti’ ne vergi vermiyor, bağlılığını gönderdiği sembolik

materyallerle bildiriyordu121.

X.yy’da İsficab ( Sayram ) şehrinin harap bir kuhendizi bulunmakta, dar el-

imare, cuma mescidi ve hapishane şehristanda yer almaktaydı. Çarşılar ise rabazla

şehristan arasında dağılmış durumdaydı. Şehristanın Neveckes, Ferhad, Serakires ve

Buhara olmak üzere dört kapısı mevcuttu. İslâm dünyasının dört bir yanından gelen

118 İbn Havkal, s.507-509 ; Şeşen, s.236-237 ; Makdisi, s.264-265, 276 ; Şeşen, s.248. 119 Faruk Sümer, Oğuzlar Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul ,1999, s. 48; Eşref Buharalı,

a.g.m., s.65 120. Belazuri,s. 614.

46

gönüllüler için 1700 rıbatın bulunduğu İsficab’ta en ünlü rıbatlar, Nahşebliler,

Buharalılar, Semerkantlılar ve Karategin rıbatıydı122.

Makdisi123 İsficab’a bağlı 51 şehir adı verir. Bu şehirlerden Sabran (Savran)

Oğuz ve Kimeklere komşu olup Oğuz tüccarlarının uğradığı bir ticaret şehriydi124.

Otrar ve Sağalcan’da Kimeklere sınır olan yerlerdendi125. Ünlü Türk filozofu

Farabi’nin doğum yeri olan Farab (Barab) ile Gençdih ve Şaş arasından Türklerden

müslüman olmuş 1000 çadır bulunuyordu. Sütkent ise müslüman Türklerin

toplandığı bir mekandı. Eyaletin önemli yerlerinden olan Taraz yine Müslüman

Türklerin ticaret merkezi konumundaydı126.

717 yılında ise Göktürklerin Nu-shih-pi beş boyu burada Kara Türgeş

Devletini kurmuş, 756 yılında ise Türgeş adının artık görülmediği şehre ikinci bir ad

Karluk Kapısı deniliyordu. VIII.yy’lın ikinci yarısında Taraz’a sahip olan Karluk

Türkleri 751 yılında Talas Savaşı’nda Arapları Çin’e karşı destekleyerek, Çin’in

bölgedeki nüfuzunu kaybetmelerini de sağlamışlardı127. 893 yılında Taraz’a sefer

düzenleyen İsmail b. Ahmed es-Samanî ise Karluk Türklerini yenilgiye uğratmış ve

birçok ganimet ve esir de elde etmişti128.

Hududu’l-âlemin müellifi Taraz’a bağlı Şilci’de müslüman ve Türklerin bir

arada yaşadığını, Farunket, Mirki ve Neviket’te ise Türk nüfusunun yoğun olduğunu

121 W. Barthold,a.g.e., s. 251. 122. Makdisi, s.272-273; Şeşen,s. 251. 123. Makdisi, s.263-264; Şeşen, s.248. 124 Hududu’l al-Alam ,s. 119. 125 Makdisi, s.274; Şeşen,s. 251. 126 İbn Havkal,s. 511; Şeşen,s. 238. 127. H.Dursun Yıldız ,a.g.e., s.33-36;Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 71-72. 128. Nerşahi, s.117; Mesudi, Mürucu’z-Zeheb, C.IV,Kum,1982 ,s.156; İbnü’l-Esir, El Kamil Fi’t -

Tarih ,C.VII , Trk trc. İslam Tarihi,Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986,s. 388.

47

belirtir129. Yine Hududu’l-âlem’de Kulan ile Mirki arasında kalan yerler Karlukların

Beyştan, Haym ve Beriş boylarının mekanı olarak geçmektedir130. Taraz’a bağlı

Çiğil’de ise Karlukların Çiğil boyuna mensup Türkler yaşamaktaydı131. Makdisi132

Kulan’dan bahsederken Ordu şehrine değinir ve burada Türkmen melikinin

oturduğunu ve İsficab beğlerine bağlılığını gösteren hediyeler gönderdiğini de

nakleder.

HORASAN EYALETİ

Hur (güneş) ile asan (doğan) kelimelerinin birleşmesinden oluşan Horasan

kelimesi “doğan güneş memleketi” anlamına gelmektedir. Horasan Eyaleti’ni

doğudan Sistan ve Hindistan ,batıdan Oğuz Çölü ve Cürcan, kuzeyden

Maveraünnehir, güneyden Fars Çölü ve Kumis çevrelemekte olup, bazen siyasî

açıdan Maveraünnehir ve Sistan da eyalete dahil olmaktaydı. Kısaca Horasan Eyaleti

Nişabur, Merv, Herat ve Belh olmak üzere dört bölgeye ayrılmaktaydı133

Nişabur Bölgesi

Arap istilası döneminden sonra Horasan Eyaleti’nin merkezleri Merv ve

Belh’ti. Tahirîler döneminde devlet merkezinin Nişabur’a kaymasıyla şehir büyük bir

önem kazanmaya başladı. Tahirîlerden sonra Saffariler hakimiyetine geçen bölge;

899 yılında İsmail b. Ahmed es-Samanî’nin Amr b. Leys es-Saffar’ı mağlub

129Hududu’l al-Alam ,s. 119. 130 Hududu’l al-Alam ,s. 97. 131 Faruk Sümer, a.g.e.,s. 49. 132 Makdisi, s.275; Şeşen, s.253. 133 C.L.Huart, “Horasan”,İA,C.V/I, İstanbul, trhszs , s..560

48

etmesiyle Samanî hakimiyetine geçti ve bundan sonra Horasan Sipehsaları (ordu

komutanı) unvanına sahip valilerin merkezi konumuna yükseldi134.

Bir bölge adı olan Nişabur’un merkezi Nişabur’un yanı sıra Ebreşehr olarak da

bilinmekteydi. 1X1 fersahlık düz bir arazide kurulan şehrin binaları topraktandı.

Mamur bir kalesi ve rabazı bulunan şehrin, Amr b. Leys tarafından yaptırılan cuma

camisi rabazda, el-Muaskar denilen meydanda, dar el-imaresi ve hapishanesi ise

Hüseyin meydanında yer alıyordu. Kuhendizin iki, şehristanın ise Köprü Kapısı,

Makil Sokağı Kapısı, Kale Kapısı ve Takin Köprüsü Kapısı olmak üzere dört kapısı

mevcuttu. Rabazlar şehristanın ve kalenin etrafında dağılmış olup etrafını bir sur

çevrelemekteydi. Bu surun kapıları şunlardı:

1. Kubab Kapısı: Irak ve Cürcan’a açılırdı.

2. Cîk Kapısı: Belh’e, Merv’e ve Maveraünnehir’e açılmaktaydı.

3. Ahvasabad Kapısı: Fars ve Kumis’e açılmaktaydı.

4. Diğer önemli bir kapı da Tus’a açılmaktaydı.

Şehirde ticaret hayatı rabazda yoğunlaşmıştı. Buradaki en önemli çarşılar

Murabba’ah as-Sagira ve Murabba’ah al-Kabira’ idi. Rabazda yer alan çarşıların

bulunduğu mekan aynı zamanda hemşehrilerinin otellerinde kalan tüccarlara da ev

sahipliği yapmaktaydı.

Şehir su ihtiyacını Şavgar vadisindeki Bustankan köyünden kaynağını alan

nehirden karşılamaktaydı. Uzunca bir mesafe kateden bu nehirden sayısız yer altı

134 İbn Havkal ,Suret’el Arz , nşr.J.H.Kramers, Leiden ,1938,s.434;Makdisi, s.337;Şeşen,s.264

49

suyu kanalları ayrılmaktaydı. Şehirdeki hemen her evin sahip olduğu bu kanallar özel

muhafızların gözetimi altındaydı.135

Nişabur’dan sonra bölgenin diğer önemli şehirleri Tus, Sebzivar, İsferayin,

Nesa, Ebiverd ve Serahs’tı.136

Merv Bölgesi

Horasan Eyaleti’nin diğer bir bölgesi de Merv olup merkezi Merv al Şahcan

olarak da bilinen Merv şehriydi. Hududu’l-Âlem’137e göre Horasan’ın en güzel

yerinde kurulmuş olan şehir, düzlük bir arazide yer alıyordu. İbn Havkal’ın138

kumluk bir araziye sahip olarak belirttiği şehrin yapıları topraktandı. Oldukça büyük

olan kalesi harap bir haldeydi. Şehristanın etrafını bir sur çevrelemekte ve bu surun

Sencan, Demiskan, Lin, Asker-i Me’mun, Çin ve Şehir Kapısı olmak üzere altı kapısı

mevcuttu. Şehirde üç tane cuma camii bulunmaktaydı. Atik ve Eski Cami şehir

kapısının yanında, Yeni Cami de şehristanın merkezinde yer alıyordu. Ebu Müslim

tarafından yaptırıldığı söylenen dar el-imare ise Yeni Caminin arkasındaydı. Şehir su

ihtiyacını ise Bamiyan’dan doğan Murgab nehrinden ayrılan Razik, Majan,

Hürmuzffarrah ve Asa’di kanallarından karşılamaktaydı.

Bölgenin Merv al-Şahcan’dan hariç diğer önemli bir şehri de Meverruz idi.

Dört camisi bulunan şehir oldukça kalabalıktı. Meverruz’dan bir günlük yürüyüş

mesafesinde Kasr-ı Ahnef, Belh yolu üzerinde Merv al-Şahcan’ın güneybatısında ise

135 İbn Havkal, s.431-433;G.Le Strange, The Lands Of The Eastern Caliphate , Camridge,1930, s.384. 136 G.Le.Strange, a.g.e.,s.388,391,393,394. 137 Hududu’ al -Alam,s .105. 138 İbn Havkal,s.434-435,442.

50

Selçuklu Devleti ile Gazneli Devleti’nin geleceğini belirleyen 1040 Dandanakan

savaşının yapıldığı Dandanakan şehri bulunmaktaydı.

Herat Bölgesi

Herat bölgesinin merkezi Herat olup, kalesi, cuma camii ve hapishanesi

1/2X1/2 fersahlık bir alanı kaplayan şehristanda, dar el-imare ise Horasanabad

denilen yerdeydi. Kalenin ve şehristanın dörder kapısı bulunmakta ve şehristanın

etrafını bir sur çevrelemekteydi139. Bu sur Herat halkının Samanîlerin Herat valisi

Muhammed b.Cerrah’a ayaklanmaları nedeniyle Horasan Emiri tarafından

yıktırılmıştı140.

Bu surun kapıları şunlardı;

Saray Kapısı: Şehristanın kuzeyinde olup Belh yoluna açılmaktaydı.

Ziyad Kapısı: Şehristanın batısında, Nişabur yoluna açılmaktaydı.

Firuzabad Kapısı: Şehristanın kuzeyinde, Sistan yoluna açılmaktaydı.

Huşk Kapısı: Gur Dağlarına doğru açılmaktaydı.

Bu kapılardan Saray Kapısı demirden olup diğerleri ağaçtandı141. Herat’ın 2

fersah ötesinde yer alan dağlardaki tepelerin birinde Mecusilerin Şersek denilen bir

ateşgesi bulunmaktaydı. Bu ateşgede ile şehir arasında bir de kilise mevcuttu142.

139 İbn Havkal, s.437. 140 Z.V.Togan, “Herat”,İA, C.V/I, İstanbul , trhsz , s.402. 141 İbn Havkal,s.437. 142 İbn Havkal, s.438.

51

Şehir su ihtiyacını Hari Rud Nehrinden ayrılan muhtelif kanallardan

karşılamaktaydı. İbn Havkal’ın143 bahsettiği kanallar şunlardır:

Bevhoy Kanalı: Sendaseng rustakını sulardı.

Barast Kanalı: Kasan, Malin, Tizan ve Revamiz rustaklarını sulardı.

Andrican Kanalı: Susan rustakını sulamaktaydı.

Begûscan Kanalı: Kevk rustakını sulamaktaydı.

Kebek Kanalı: Gutan, Kerkiberd rustaklarını sulamaktaydı.

Sabgar Kanalı: Suhin rustakını sulamaktaydı.

Banchir Kanalı: Herat şehrinin içini sulamaktaydı.

Herat bölgesinin diğer önemli şehirlerinden Karuh suları ağaçları bol bir

şehirdi. Cuma camii Seyi denilen yerde olup, şehrin yapıları kerpiçtendi; Ufa,

Karuh’dan daha büyük, Malin’den daha küçüktü. Malinden sonra büyüklük

bakımından Haysar ve Esterbiyan gelmekteydi. Merabaz’da yine Malin’den küçük

bir yer olup pirinç yetiştirmeye elverişliydi. Başan yine Malinden küçük olan

yerlerden olup, suyu az bir yer idi. İsfizar ise Kavasan, Kavaran, Köşek ve

Endersekan olmak üzere dört şehirden oluşmakta idi. Busenç, mustahkem bir kalesi

bulunmakta ve etrafında hendekler yeralmaktaydı.Şehrin Nişabur’a, Herat’a,

Kuhistan’a açılan üç kapısı bulunmaktaydı.

143 İbn Havkal , a.y.

52

Belh Bölgesi

Arap coğrafyacılarının “beldelerin anası” mânâsına gelen “ümmü’l-bilad” ile

“behiyye” olarak sıfatlandırdıkları Belh, İran-Turan mücadelelerinin kahramanı

Afrasyab’a, Kuşanlara ve Akhunlara başkentlik yapmış bir şehirdi. İslâmiyet’ten

önce Budizm’in merkezi olan Belh, ünlü Nevbahar mabedini barındırması nedeniyle

birçok Budistin ziyaretgahı konumundaydı144. Nizak Tarhan’ın da ibadet amacıyla

ziyaret ettiği bu mabedin rahipleri ünlü Bermek ailesinin üyeleriydi145.

Düz bir arazide kurulan şehrin dağlık bölgeye uzaklığı 4 fersahtı. Şehristanı

çevreleyen sur topraktan yapılmış olup, en ünlü kapıları Nevbahar Kapısı, Ahte

Kapısı, Demir Kapı, Hindvan Kapısı, Yehudiye Kapısı, Şeştiman Kapısı ve Behta

Kapısıydı. Üç cuma camiine sahip olan şehir tüccarların toplandığı bir

yerdi146.Hudud’ul alem147, Belh şehrini Halaç Türklerinin mekanları arasında

gösterir..

Belh’in batısında Cüzcan(Cürcan, Gürgan) Eyaleti bulunmaktaydı. Arap

kuvvetleri 639 yılında Cürcan’a ulaştıklarında şehir Sul( Çöl) Türklerinin hükümdarı

Ruzban b. Ruzban Sul’un idaresindeydi. 700 yılında Arap kuvvetleri Dehistan ve

Cürcan’a saldırdıkları sırada Sul ailesinden Firuz b. Kul Cürcan’ı, Sul Tigin ise

Dehistan’ı idare etmekteydiler. Oldukça zor savaşlardan sonra Emeviler ,Firuz b.

Kul’la anlaşarak Cürcan’la ve Dehistan’a hakim olabilmeyi başarmışlardı148. En

mühim şehirleri Faryab, Yehudiye, İşbarkan ve Anbar olan eyaletin , Faryab şehri

144 R.Hartman, “Belh”, İA, C.II, İstanbul , 1986 , s.485-486. 145 W.Barthold, “Bermekiler”,İA,C.II, İstanbul , 1986 ,s.560. 146 İbn Havkal, s.447. 147 Hudud’l al -Alam , s.111. 148 Emel Esin , “ Hicretin Onbeşinci Asrı Münasebeti ile İlk Müslüman Olan Oğuzlardan Sul ( Çöl) Tigin’ne Dair Bir Not”, Türk Kültürü , S.205-206, Ankara, Kasım-Aralık 1979,s.45-47.

53

yapıları kerpiçten olan oldukça güzel bir yerdi. Yehudiye149, Cüzcan melikinin Dar-ı

Andara denilen askerî karargahına 1 fersah uzaklıkta, ticaret erbabının çok olduğu bir

yerdi.

Belh’in doğusunda, Karluk ve Halaç Türklerinin mekanı olan Toharistan

Eyaleti bulunmaktaydı150. Merkezi Varvaliz olan eyaletin diğer önemli şehirleri

Tayakan, Enderaba, Hulm ve Simincan’dı151.

630 yılında Batı Göktürk Kağanlığının yazlık karargahı Binbulak’a kadar

uzanan eyalette 27 krallık bulunmakta olup, tamamı Batı Göktürk Hakanı Tüng

Yabgu’nun büyük oğlu Tardu Şad’ın idaresinde idi. 642 yılında eyaletin hakimi

Tüng Yabgu’nun yeğeni idi ki bu zat Yabgu unvanıyla tanınmaktaydı. Batı Göktürk

Kağanlığındaki karışıklık döneminde ise, Toharistan Yabguları sülalesini tesis eden

Tardu Şad’ın oğullarından birinin yönetimi altında bulunan eyaletten bahseden Arap

kaynaklarından Taberi, VIII. yüzyılda Toharistan hakiminin Karluk Türklerinden

olduğunu bildirir.

Bölgede adını duyuran diğer bir Türk hükümdarı olan Nizak Tarhan (644?-

709) ise Türgeş asıllıydı. Badgiş merkez olmak üzere bölgeye hakim olan Nizak,

Toharistan Yabgusu’nun gulamlarındandı. Kısa zamanda güçlenen Nizak

,Toharistan’ın biraz zayıf olan Türk hükümdarını da kendisine tâbi kılmış, ardından

İslâmiyeti kabul etmiş ve Kuteybe b. Müslim’e yardım ederek Buhara’yı almasını

sağlamıştı. Daha sonra Kuteybe ile arası açılan Nizak öldürülmüş ve oğullarından

Salih b. Nizak 738’de Şaş’a vali olarak atanmıştır.

149 Hududu’l al- Alam, s.107. 150 Hududu’l al-Alam ,s.108,111. 151 İbn Havkal, s.448.

54

Toharistan’daki Türk hükümdar ailesinin hakimiyeti Halife Me’mun

zamanında da devam etmiştir. Kardeşiyle taht kavgası içerisinde bulunan Me’mun

buradaki Yabguyla ittifak yapmak, taht mücadelesinde başarısız olursa Türk

Hakanına sığınmayı bile göze almıştır.

TABERİSTAN, DEYLEM VE SİSTAN EYALETLERİ

Samanî Devleti’nin hakimiyetinde geçici sürelerle kalan bu üç eyalet, Şiî

nüfusunun yoğun olduğu yerler olup, Samanî-Şiî mücadelelerine sahne olduğundan

dolayı konumuz itibariyle önem taşımaktadır. Bu üç eyaletten Taberistan’ı batıdan

Deylem (Gilan), doğudan Cüzcan Eyaleti, güneyden Kumis ve Kazvin Eyaletleri

güneyden Hazar Denizi çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Hazar Denizi’ne 12 mil

uzaklıktaki Amül şehriydi. Hududu’l-âlemde152 büyük bir yer olarak bahsedilen şehir

İbn Havkal’da Kazvin’den daha büyük, binaları ahşap ve kamıştan olup birbirine

bitişik olarak tasvir edilmektedir. Amül’den sonra eyaletin diğer önemli şehirleri,

Amül’ün doğusuna uzanan Sari (Sariye), Milan, Mamatir, Namiya ve Tamisa idi153.

Taberistan Eyaleti’nin doğusunda yeralan Deylem (Gilan) Eyaleti’ni

güneyden Kazvin, Azerbaycan ve Rey’in bir kısmı, kuzeyden Hazar Denizi, doğudan

Taberistan ve Rey batıdan Azerbaycan ve Alan ülkeleri çevrelemekteydi. İbn

Havkal’ın154 bölgenin en büyük şehri olarak zikrettiği Rey şehrinin yapıları topraktan

olup şehir halkı inşaat malzemesi olarak kireç de kullanmaktaydı.Şehirde beş kapılı

sağlam bir kale bulunmaktaydı. Bu kapılar, Cibal ve Irak’a açılan Tak, Kazvin’e

açılan Belusan, Taberistan’a açılan Kuhek, Kum’a açılan Çin, Harezm ve Kumis’e

152 Hududul al-Alam, s.134. 153 İbn Havkal, 381;G.Le.Strange,a.g.e.,s.375. 154 İbn Havkal, s.378.

55

açılan Hişam kapılarıydı. Bir ticaret şehri olan Rey’in caddeleri oldukça geniş olup

sekiz çarşısı bulunmaktaydı.

Saffarilerin çıkış noktası olan Sistan (Sicistan) Eyaleti’ni kuzeyden Horasan

ve Kuhistan Eyaletleri, batıdan Kirman ile Kuhistan Eyaletleri arasında uzanan

Büyük Çöl çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Zerenc’ti. Düz bir arazide kurulan

şehrin, rabazını çevreleyen surun 13, şehristanı çevreleyen surun ise Fars

Bölgesi’ne açılan Yeni ve Eski kapı, Horasan yoluna açılan Karkuveh Kapısı, Büst’e

açılan Nişek Kapısı ve rabaza açılan Erzak Kapısı olmak üzere beş kapısı mevcuttu.

Bu kapıların hepsi demirden olup, en çok kullanılanı ise Erzak Kapısıydı. Eski dar el-

İmare, hapishane ve Büyük Cami, Fars kapıları ile Erzak kapısının arasında idi.

Nişek ve Karuveh kapıları arasında ise Amr b. Leys es-Saffar tarafından yaptırılan ve

hazinelerin saklandığı Erk kalesi bulunmaktaydı. Erzak Kapısının yanında, yeni dar

el-imare olarak kullanılan Yakub b. Leys’in yaptırdığı bir saray yer almaktaydı. Bu

sarayın yanında yine Amr’ın yaptırdığı bir saray daha bulunmaktaydı. Ticaret hayatı

şehristanda Büyük Caminin etrafında, rabazda ise Yeni ve Eski kapıların etrafında

yoğunlaşmıştı. Bu çarşılardan biri Amr’u çarşısıydı. Amr tarafından bu çarşının

gelirleri cami, hastane ve Mekke’deki Mescid-i Haram’a vakfedilmişti. Sıcak ve

nemli bir iklime sahip olan şehirde sık sık kum fırtınaları yaşanmaktaydı. Bu

fırtınalardan faydalanmak isteyen ahali şehirde yel değirmenleri de kurmuştu. Halk

su ihtiyacını Sanarud nehrinden ayrılan kanallardan karşılamaktaydı. Bu sular Fars

kapıları ile Erzak kapılarından şehre girer, Büyük Cami’nin içerisindeki iki büyük

havuzda toplanarak oradan şehre dağılırdı. Eyaletin diğer önemli şehirleri Keş,

Gazne, Vefa, Tak, Amr b. Leys ile ağabeyi Yakub’un doğum yeri olan Karnin,

56

Havaş, Vafra, Bust, Rudan, Servan, Zelakan, Bağnin, Dergaş, Dertil, Beşertek,

Fecvayil, Kuhek, Sivey, İsfincan ve Mahekan idi155.

155 İbn Havkal, s.413-415; G.Le.Strange, a.g.e.,s.335-337.

57

I.BÖLÜM

SAMANÎLER DEVLETİNİN KURULUŞ VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ

A-) SAMANÎLERİN SOYU

Samanî Ailesinin çıkış noktası, bazı kaynaklarda

Semerkand yakınlarındaki bir köy ,bazılarında ise Belh

veya Tirmiz civarındaki bir başka köy olarak

gösterilmektedir156. Ancak aile üyelerinin ilk

faaliyetleri göz önünde bulundurulursa onların Belhli

olma ihtimali kuvvet kazanmaktadır.Nerşahi’ deki bir

rivayete göre; Emevilerin Horasan valisi Esed b.Abdullah

el Kasri’nin zamanında Samanîlerin atası Saman Hudat,

düşmanlarının saldırıları nedeniyle Belh’ten ayrılarak o

sırada Merv’de bulunan Horasan valisine sığındı.Validen

aldığı yardımla düşmanlarını bertaraf eden Saman’a Belh

valiliği tevcih edildi. Horasan Valisi Esed’in

yardımlarından dolayı ona minnet duyan Saman islamiyeti

kabul etti ve oğluna Esed adını verdi. Nerşahi bu

rivayeti anlatırken, Saman’ ın, ismiyle zikredilen köyün

kurucusu olduğunu ve bundan dolayı Buhara Emirine Buhar

Hudat dendiği gibi, ona da Saman Hudat dendiğini de ekler

ve soyunu ünlü Sasani komutan Behram Çubin’e bağlar157.

Saman Hudat’ın şeceresi Semaniye göre; Saman b.Hayyar b.

İbn-i Mar b. Noşet b.Tamgan b. Behram Çubin, Yakut’a

156R.N.Fye, “Samanids”,Camridge History of İran,C.IV,Cambridge,1975,s.136;C.E.Bosworth, “Samanids”,EI ,C.VIII,Leiden,1995,s.1026.

58

Göre; Saman Hudat b. Cuba b. Tamgat b.Noşret .Behram

Çubin158, İbnü’l Esir’e göre; Saman Hudat b.Cesman

b.Tamgas b. Nuşred b .Behram Çubin b.Behram Huşenş159,

Gerdizi’ye göre ise Saman Hudat b.Hamta b. Nuş b.

Tamgaseb b.Şadil b.Behram Çubin ..... Keyamürs’ dür160.

Verdiğimiz kaynaklarda adı geçen Tamagan, Tamgat, Tamgas,

Tamgaseb adları Türkçedeki Tamgaç unvanıyla alakalı olsa

gerektir. Anlaşılacağı üzere kaynakların tamamı bu

ailenin Soğd kökenli olduğu konusunda hemfikirdir. Bunun

nedeni bizce onların gerçekten Soğd soylu olmasından

ziyade kaynakların bu aileye siyasi meşruyet kazandırmak

istemelerinden kaynaklanmış olabilir. Nitekim onların

Türk kökenli olduğunu nakleden kaynaklar da yok değildir.

Reşideddin’ nin Camiü’t-tevarih, Muslihüddin Lari’ nin

Miratü’l edvar adlı esrelerine dayanan Şemsettin

Günaltay, Saman Hudat’ın Saman Yavgu Hudat olduğunu kabul

etmekte, Ebu’l fercü’l Cevzi’in El Muntazam Fi Tarihü’l

Müluk adlı eserinde Saman adının Şaman olarak geçtiğini

ve Saman Hudat’ın Şaman Yavgu Kodat olduğunu, mevla

anlamına gelen Türkçe Kodat kelimesinin İran dilindeki

157 Nerşahi, Tarih-i Buhara ,Arapça trc.Dr.Emin Abdülmecid Bedevi ve Nasrullah Mübeşşir et Tırazi,Kahire,1965,s.90. 158 Muhammed Ali Haydar, Ed-Duveylat el-İslamiyye Fi’l Meşrik, Kahire, 1973,s.80-81. 159 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih , İslam Tarihi,C.VII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986,s.232. 160 Gerdizi,Zeyn el-Ahbar,Trk trc.Necati Lugal,Ankara( TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü), trhsz, s.16.

59

Hudat’la aynı olduğu kanaatindedir161. Şemsettin

Günaltay’la aynı görüşü paylaşan Nazmiye Togan ise Mahmut

b. Veli’ ye dayanarak Samanîlerin atasını Tüng Yabgu’nun

oğluna bağlamaktadır162. Kanaatimizce Belh çıkışlı

olmaları oldukça yüksek olan Samanî Ailesinin Türk olma

ihtimali de bulunmaktadır. Bilindiği gibi Budizm’in

merkezi olan Belh, Akhunlara başkentlik yapmış olup,

Hudud’l alem’de163 Halaç Türklerinin mekanları arasında

gösterilmektedir. Böyle bir bölgeden çıkan bir ailenin

Akhun Türklerinden olmaları da ihtimal dışı olamaz.

B-) SAMANÎLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI

Ba-) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesine Kadar

Samanîlerin

Faaliyetleri

Abbasi hilafetinin en canlı bölgelerinden olan

Maveraünnehir ve Horasan, Samanîlerin tarih sahnesine

çıkışları esnasında hilafet merkezinden uzak olmaları, iç

meseleler nedeniyle hilafet otaritesinin tam anlamıyla

buralara uzanamamasını fırsat bilen hilafet valilerinin

çıkardığı isyan hareketlerine sahne olmaktaydı.

161 Şemsettin Günaltay, “İslam Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilasımıdır?”,Belleten,S.5-6,Ankara, 1938, s.76-78. 162 Nazmiye Togan, “Hüen Çang’a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya” İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi,C.IV,cüz 1-2,İstanbul,1964,s.64. 163 Hududu’l al-Alam, The Regions Of The World,İng trans.V.Minorsky, London,1937, s.111.

60

Bu isyan hareketlerinden en önemlilerinden biriside 805-6 yılında Rafi b. Leys’in çıkardığı

isyandır. Semerkand’ı Türklerin yardımıyla ele geçiren Rafi, Horasan valisi Ali b. İsa b. Mahan’ın

kuvvetlerini yenerek bölgedeki hakimiyet sahasını genişletti. Bunun üzerine Halife Harun Reşid,

Herseme komutasında bir orduyu bölgeye sevketti. Herseme’nin başarısız olmasıyla Harun Reşid

bizzat ordunun başına geçerek oğlu Memun’la birlikte Horasan’a geldi. Ayaklanmanın

bütün.Horasan’a yayılmasından endişe duyan Memun, Esedoğullarına (Samanoğulları) bir mektup

yazarak isyanın bastırılması için yardımlarını istedi. Bu isteğe icabet eden Samanîlerin devreye

girmesiyle Rafi anlaşmaya mecbur oldu ve böylece bu tehlike de bertaraf edildi. Hilafet merkezine

dönmek üzere yola çıkan Harun Reşid’ in Tus şehrinde ölmesiyle yerine Memun geçti.

Esedoğullarının önemini anlayan Memun, Rafi ayaklanmasında gösterdikleri başarılardan

dolayı Horasan valisi Gassan b. Abbad’a bir mektup yazarak onlara Horasan’ dan yer verilmesini

emretti. Bunun üzerine Gassan, Semerkand’ ı Nuh b. Esed’ e, Fergana’ yı Ahmed’ e, Şaş ve

Uşrusana’yı Yahya b. Esed’ e, Herat’ ı da İlyas b. Esed’ e verdi 164. Esedoğullarına bu bölgelerin

verilmesi Samanî gücünün Maveraünnehir’ deki başlangıcını oluşturdu.

821 yılında Halife Memun tarafından Gassan b.

Abbad’ın Horasan valiliğinden azledilerek yerine Tahir b.

Hüseyin’in tayin edilmesiyle Samanîler tekrar tarih

sahnesinde görülmeye başlanmıştır. Esedoğullarından İlyas

b. Esed’i Tahiri hükümdarlarından Abdullah b. Tahir

zamanında (828-44) Sistan’da görmekteyiz. Sistan

haricileriyle mücadele amacıyla buraya gönderilen

İlyas’ın faaliyetleri bilinmemekle birlikte kaynaklar

onun Sistan’ dan Herat’ a döndüğü, 856-57 yıllarında

burada öldüğünü kaydeder. İlyas’tan sonra yerine geçen

164 Nerşahi, s.108 ; İbnü’l Esir, C.VII, s.232 ; W. Barthold, Moğol İstilasına KadarTürkistan,Trk trc.H.Dursun Yıldız,Ankara,1990, s.216, 217, 226 ;H.Vambery, Buhara Tarihi, Trk trc. Dr. Tahir Şakir Çağatay, Ankara(TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü), trhsz, s.175 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136 ; C.E. Basworth, a.g.m., s.1026 ;H.Dursun Yıldız, “Samaniler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.VII, İstanbul, 1992, s.49 ; Fuat Köprülü, Samanoğulları, Ankara, trhsz, s.1.

61

oğlu İbrahim, Abdullah b. Tahir’in emriyle Sistan’a

geçerek Haricilerle mücadele ettisey de başarılı olamadı

ve Herat’a geri döndü. Ardından Herat’ın Yakup b. Leys es

Saffar tarafından kuşatılması üzerine, Abdullah b. Tahir

tarafından Yakup b. Leys üzerine gönderilen İbrahim,

Puşeng yakınlarında yapılan savaşı kaybetti (867).

Savaşın ardından Nişabur’a kaçan İbrahim, Yakup b. Leys

tarafından yakalanarak Sistan’a götürüldü165.

Ailenin diğer bir üyesi, Samanî hanedanlığının kurucusu, Ahmed b. Esed’i ise 820 yıllarında

tarih sahnesinde görüyoruz. Tahirilerden Tahir b. Hüseyin’in 822 yılında ölmesiyle yerine oğlu Talha

geçti. Bu sırada halife Memun, Uşrusana’nın tekrar itaat altına alınması için Ahmed. b. Ebi Halid

komutasında bir orduyu bu bölgeye sevketti. Uşrusana’yı tekrar itaat altına alan Ahmed. b. Ebi Halid,

daha sonra Samanîlerin hamisi olarak, Fergana’da Ahmed b. Esed’e karşı yapılan bir isyanı da

bastırdı166.

Samanîlerin ilk dönem faaliyetleri arasında hiç şüphesiz onların Gayr-ı müslim Türkler

üzerine yaptıkları gaza harekatları gelmektedir. Nitekim, bu konuda Belazuri, Tahiri

hükümdarlarından Abdullah b. Tahir’in, oğlu Tahir’i gaza harekatı için Oğuzlar üzerine gönderdiğini

bize nakleder. Büyük olasılıkla Tahiriler bu harekatta Samanîlerden de yardım almışlardır ve hatta bu

yardımda Samanî coğrafyası dahilinde yaşayan müslüman Türklerde bulunmuş olmalıdır. Zira

Belazuri, Mutasım zamanında Maveraünnehir, Soğd, Fergana, Uşrusana ve Şaş, ahalisinin İslamiyeti

kabul ettiğini167 bize nakleder ki bu saydığımız yerler bilindiği gibi birer Türk bölgeleriydi.

Samanîlerin müslüman olmayan Türk Dünyası’na karşı yapılan seferlerde ne kadar önemli

olduklarını İbni Havkal’ın bize naklettiği şu sözlerden anlayabiliriz : “ Halife Mutasım, Abdullah

Nerşahi, Ahmed b. Esed’ e Merv valiliğinin tevcih edildiğini bildirir ; Nerşahi, a.y. 165 İbnü’l Esir,C. VII, s.232-233 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136 ;H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 49-50 ; C.E.Bosworth, a.g.m., s.1026. İbnü’ l Esir İlyas’ ın oğlunun adını Ebu İshak Muhammed olarak zikretmektedir. bkz a.y. 166 Belazuri, Fütuhu’l Buldan,Trk trc.Mustafa Fayda, Ankara,1987,s.626-627 ; W.Barthold, a.g.e., s.227-228 ; C.E.Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s.99. 167 Belazuri, s.626, 628.

62

b.Tahir’e bizzat veya mektupla Horasan ve Maveraünnehir’den ne kadar asker çıkarabileceğini sordu.

Abdullah b. Tahir de Nuh b. Esed’e mektup yazarak bu konuyu danıştı. Nuh verdiği cevapta “Horasan

ve Maveraünnehir’de 300.000 köy var. Bunların her birinden bir süvari ile bir yaya çıksa halk

bunların yokluğunun farkına bile varmaz diyordu””168. Böyle bir gaza istemiyle harekete geçen Nuh b.

Esed 840 yılında İsficab’daki Türkler üzerine bir sefer düzenledi169ve aynı yıl içerisinde Halife

Mutasım’ın komutanlarından Afşin b. Kavus’ un oğlu Hasan’ın yakalanmasında Abdullah b. Tahir’e

yardım etti170.

H.227 (M.841-842) yılında Nuh b. Esed’in ölmesiyle Tahir b. Abdullah, Nuh b. Esed’in

kardeşleri Yahya ve Ahmed’e onun hakim olduğu yerleri verdi. Yahya ve Ahmed’in arasında geçen

olaylar tam olarak bilinmemekle birlikte Ahmed her nasılsa iktidarı ele geçirdi ve oğullarından

Yakub’a Şaş’ın idaresini verirken 7 oğlundan en büyüğü olan Nasr’a da Semerkand’ın idaresini verdi.

H.250(M.864-865) yılında Ahmed’ in ölmesiyle Nasr ailenin reisi olarak tarih sahnesine çıktı ve 875

yılında hilafete geçen Mutemid’den Maveraünnehir’in hakimiyet fermanını alarak171 bu coğrafyada

Samanî hakimiyetinin temellerini atmış oldu.

Bb-) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesi

Buhara’nın nasıl ve ne şekilde Samanîlerin hakimiyetine geçişiyle ilgili en geniş bilgiyi

Nerşahi’de bulmaktayız. Tahirilerin geçirdiği sarsıntı kendisini Buhara’da da hissettirmiş ve burada

bir otorite boşluğunun doğmasına neden olmuştu. 872 yılında Harezmli Hüseyin b. Tahir beş günlük

bir savaşla Buhara’ yı ele geçirmiş ve halka zulmetmeye başlamıştı. Buhara halkı birleşerek

ayaklanmış Hüseyin b. Tahir’i kaçmaya mecbur etmişti172.

Bu sırada büyüyen Saffari tehlikesi Buhara’da da hissedilmeye başladı. Yakup b. Leys,

Ceyhun’u aşarak Buhara’ya girmiş, o sırada Nasr b. Ahmed’in vekili Ahmed b. Ömer bu durumdan

korkarak gizlenmişti. Şehri ele geçiren Saffariler buraya kısa sürelide olsa hakim oldular. Daha sonra

şehir halkı Saffari yöneticilerinden memnun olmayınca Buhara ileri gelenleri şehrin yönetimini Abde

b. Hadid evladından Hüseyin b. Muhammed’e verdi. Onun da görevden alınmasıyla Buhara bir süre

168 Ramazan Şeşen ,İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri,Ankara,1988,( İbn Havkal’ın Suret’ el arz,Makdisi’nin Ahsen el tekasim fi ma’rifet el ekalim adlı eserlerinin Maveraünnehirle alakalı kısımlarının tercümeleri) İbn Havkal,s. 467-468 ; Şeşen, s.210. 169 Belazuri, s.614. 170 İbnü’l Esir, C.VII, s. 448-449. 171 İbnü’l Esir, C.VII, s.232 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136-137. 172 Nerşahi, s.109.

63

emirsiz kaldı173. Buhara’daki bu karışıklığı ortadan kaldırmak isteyen Buhara uleması Hace Ebu

Hafs’ın oğlu Ebu Abdullah etrafında toplanarak Semerkand’da bulunan Nasr b. Ahmed’den Buhara

için emir istediler. Ulemanın bu isteğini yerine getiren Nasr, kardeşi İsmail b. Ahmed’i 874 tarihinde

Buhara’ya gönderdi. Buhara’ya yönelen İsmail şehrin yakınlarında ki Kerminye denilen yere gelince,

şehrin yönetimini hala elinde bulunduran Hüseyin b. Muhammed’e gönderdiği elçiler vasıtasıyla

kendisinin Buhara’ya vali, Hüseyin b. Muhammed’in de onun naibi olmasını sağladı. Böylece İsmail

savaş yapmadan Buhara’ya girdi ve hutbeden Yakup b. Leys’in adını çıkartarak ağabeyi Nasr b.

Ahmed adına okuttu. Bir süre burada kalan İsmail yerine Ebu Zekeriya Yahya b. Ahmed b. Esed’i

vekil olarak bıraktı ve izin almadan Semerkand’a geçti. Onun bu davranışına kızan Nasr onu

Semerkand kalesinde 13 ay sürecek olan göz hapsinde tuttu. Nihayetinde amca çoçukları Muhammed

b. Nuh ve Abdul Cabbar b. Hamze’ nin girişimleriyle iki kardeş barıştırıldı ve Nasr, İsmail’i tekrar

Buhara’ya gönderdi. İsmail’i kontrol altında tutmak isteyen Nasr kendi adamlarından İsmet b.

Muhammed El-Mervezi ile ve Fazl b. Ahmed el Mervezi’yi İsmail’in vezirleri olarak tayin etti.

İsmail’in Buhara’dan ayrılışını fırsat bilen çeteler 4 bin kişilik bir kuvvet toplayarak

Buhara’ya saldırıya hazırlanıyordu. İsmail şehre gelince ilk iş olarak Buhara’nın Sahib-i Şurtası

(Emniyet Müdürü) Hüseyin b. Ala’ya bu hırsız çetelerle savaşmasını emretti. Bu savaşta İsmail’in

ordusunda Buhara’nın ileri gelenleri de bulunmaktaydı. Bu çeteleri bertafaraf eden İsmail savaş

sırasında ele geçirilen esirleri Semerkand’a gönderdi. Ardından, Harezmli Hüseyin b. Tahir’in

Ceyhun’a yaklaştığının ve şehre saldıracağının duyulması üzerine İsmail derhal harekete geçti ve

Ceyhun’u aşarak Hüseyin’in 2 bin kişilik ordusunu mağlup etti, Hüseyin b. Tahir de Merv’e kaçtı. İlk

savaşından zaferle çıkan İsmail bu olaylar esnasında ulemanın, yönetimde oldukça etkili olduklarını

gördü ve onların Buhara’daki otoritesini tesis etmesinde engel olabileceklerini düşünerek, ağabeyi

Nasr’la daha önceden planladıkları gibi onları Nasr’la aralarının bozuk olduğuna inandırarak elçilik

vazifesiyle Semerkand’a gönderdi. Semerkand’ a gelen elçiler Nasr tarafından yakalanarak daha sonra

serbest bırakılmak üzere belirli bir süre için hapsedildiler174.

173 İbnü’l Esir, C.VII, s.233. 174 Nerşahi, s.109-112 ; İbnü’l Esir, a.y. ;H. Vambery, a.g.e., s.77-78 ; Sadi Kucur, “İsmail b. Ahmed”, DİA,C. XXIII, İstanbul, 2001, s.84;R.N.Frye, a.g.m., s.137.

64

Bc-) İsmail b.Ahmed ile Nasr b.Ahmed Arasındaki

Mücadeleler

İki kardeş arasındaki mücadelenin nedenini kaynaklar

aradaki fesatçılara ve Nasr’a ödenmesi gereken paranın

verilmemesine bağlasalar da gerçek neden büyük ihtimalle

İsmail’in Buhara’da otoritesini sağlamlaştırmasıyla

Nasr’ın onu kendine rakip olarak görmesinden

kaynaklanmaktadır. İlk gerginlik daha öncede

bahsettiğimiz gibi İsmail’in izin almadan Buhara’dan

ayrılarak Semerkand’a geçmesiydi. İkinci gerginliğin

nedeni ise İsmail’in merkeze göndermesi gereken 500 bin

dirhemi göndermemesidir. Bunları savaş nedeni olarak

gören Nasr, kardeşleri Fergana Emiri Ebu’ l Eş’as Esed b.

Ahmed’e, Şaş Emiri Ebu Yusuf Yakub b. Ahmed’ e haber

göndererek savaş hazırlığı yapmalarını istedi.

Kardeşlerinin ve İsficab Türklerinin katılımıyla oldukça

kalabalık bir orduyla Buhara’ya yönelen Nasr’ın ordusu

karşısında İsmail, Firebr’e çekildi. İsmail’i bulamayan

Nasr’da Beykend’e geçti.

Muhtemelen İsmail, Firebr’deyken arkadaşı Horasan Emiri Rafi b. Herseme’ den yardım

istedi. Rafi’nin Ceyhun’u geçtiğini haber alan Nasr, Beykend’ten Buhara’ ya geçti. Semerkand’ı

almayı kararlaştıran Rafi ve İsmail, Nasr’ın gelmesiyle sıkıntıya düştüler. Neticede Rafi’nin gayretiyle

iki kardeş arasında barış yeniden tesis edildi ve İsmail yapılan anlaşmayla Buhara vergisini Nasr’a

vermeyi kabul etti. Ancak bu barış pekte uzun ömürlü olmadı, İsmail’in vergiyi tekrar ödememesi

üzerine Nasr, Rafi’ye verginin ödenmesi için haber gönderdi. Çünkü Rafi ilk anlaşmada İsmail’e kefil

olmuştu.Verginin verilmesi hususunda Rafi’yi de dinlemeyen İsmail savaş hazırlığını tamamladı. Nasr

65

da Fergana’dan Ebul Eş’ as Esed’in gönderdiği yardımla Buhara’ya yöneldi. Tavavis mevkiinde

karşılaşan taraflar arasında vuku bulan savaşta İsmail, Nasr’ın Fergana koluna taarruza geçerek Ebu’l

Eş’as’ı yenilgiye uğrattı ve ardından Nasr’ın bütün kuvvetlerini yenerek savaşın galibi oldu. Nasr ise

Rebincan’a çekilerek ordusunu toparladı ve yeniden harekete geçti fakat tekrar mağlup olmaktan

kurtulamadı (888). Savaş sırasında esir alınan Nasr, İsmail’in huzuruna getirildiğinde ona oldukça

saygılı davranan İsmail, ağabeyini Semerkand’a tekrar gönderdi. Nasr bu olaydan 4 yıl sonra 892

yılında vefat etti ve yerine İsmail b. Ahmed geçti 175.

C-) İSMAİL B. AHMED DÖNEMİ (892-907)

Ca-)Dış Olaylar

Caa-) Türklere Karşı Yapılan Mücadeleler 893 yılında Halifeden Maveraünnehir’ in menşurunu alan İsmail ilk olarak Karluk

Türklerinin yaşadığı Taraz’a bir sefer düzenledi. Çetin bir savaşın ardından Taraz Emiri ve ileri gelen

devlet adamları islamiyeti kabul etti. Emir İsmail de buradaki kiliseyi camiye çevirdi ve yüklü

ganimetlerle Buhara’ya döndü176. Mesudi İsmail b. Ahmed’in bu sefer sonucunda Taraz Emirinin eşi

ile 15.000 kişiyi esir aldığını 10.000 kişiyi öldürdüğünü nakleder177. İbnü’ l Esir ise Emirin eşinden

hariç babasının ve 10 bine yakın kişinin esir edildiğini, çok sayıda insan öldürüldüğünü,

sayılamayacak kadar at, sığır, koyun elde edildiğini ve her atlıya 1.000 dirhem ganimet düştüğünü

175 Nerşahi, s.112-116 ; İbnü’l Esir,C. VII, s.233-234 ;H. Vambery, a.g.e., s.79,77,78-81 ; Sadi Kucur, a.g.m., s.84 ; H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 51 ; R.N.Frye, a.g.m., s.137. 176 Nerşahi, s. 117 . Pritsak’ a göre Taraz Batı Türk Kağanı Oğulcak Kadir Hanın merkezidir. C.E.Bosworth, “Taraz”, EI,C.X,Leiden , 2000, s.222 . 177 Mesudi, Müruc-u Zeheb,C.IV, Kum,1982, s.156.

66

nakletmektedir178. Aynı yıl içerisinde İsmail yukarı Zerefşan vadisinde Uşrusana’nın yerli

hanedanlığına son vererek bölgeyi Samanî topraklarına kattı179.

İsmail b. Ahmed’in Türklere karşı ikinci seferide 903 yılında Türklerin Maveraünnehir’i ele

geçirmek üzere harekete geçmeleri üzerine gerçekleşmiştir. İbnü’l Esir sayılamayacak kadar Türkün

saldırıya geçtiğini ve Türk ordusunda 700 otağın bulunduğunu, ancak İsmail’in büyük bir gayretle

onlara büyük kayıplar verdirerek geri püskürttüğünü belirtir180.

Cab-) Saffarilere Karşı Yapılan Mücadeleler

Saffariler Yakup b. Leys es Saffar tarafından tesis

edilen bir hanedandır. Hanedanın kurucusu olan Yakup b.

Leys önceleri bakırcılıkla uğraşırken bu mesleği

bırakarak eşkıyalığa başlamış, Horasan’daki mühim yerleri

ele geçirerek bölgede hüküm sürmekte olan Tahirileri zor

durumda bırakmış ve nihayetinde 867 tarihinde Sistan’a

hakim olmayı başarmıştır. Ardından Tahirilerin hakimiyeti

altında bulunan Herat’ı da ele geçirmiş ve onu merkezden

uzaklaştırmak isteyen Tahiri hükümdarlarından Muhammed b.

Harun onu Kirman valisi olarak tayin etmek zorunda

kalmıştı. Ardından Belh, Bamiyan, Fars, Ruhhaç,

Zemindevar gibi önemli yerleri hakimiyetine dahil eden

Yakup b. Leys, 873 yılında Nişabur’a girerek Tahiri

yöneticilerini esir almasıyla Saffarileri Horasan’da

büyük bir güç haline getirdi. 879 yılında Yakup b.

Leys’in ölmesiyle yerine geçen kardeşi Amr b. Leys, sahip

178 İbnü’l Esir, C.VII, s.388. 179 R.N.Frye, a.g.m., s.136 ; Fuat Köprülü, a.g.e., s.2 ; C.E. Bosworth, “Samanids” , s.1027. 180 İbnü’l Esir, C.VII, s.444, 457 ;C.E.Bosworth, “İsmail b.Ahmad”,EI,C.VI, Leiden,1978,s.189. Faruk Sümer, Maveraünnehir’ e Akın yapan Türklerin Halaçlar olduðu kanaatindedir, Faruk Sümer, Oğuzlar Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul,1999, s.54

67

olduğu topraklara yenilerini katma düşüncesiyle harekete

geçince Horasan ve Maveraünnehir’deki güçler dengesi

bozulmaya başladı.181

Bu sırada Abbasi Halifesi ise bir yandan Horasan,

Fars, Kirman, İsfehan, Sistan ve Sind’in hakimiyet

menşurlarını Amr b. Leys’e gönderirken182 diğer yandan

Samanî Hükümdarı İsmail b. Ahmed’e haberler göndererek

onu Maveraünnehir Emiri olarak tanıyor ve Amr’a karşı

mücadeleye girişirse onu destekleyeceğini

vaadediyordu183.Halifenin bu davranışının nedeni, iki

tarafı karşı karşıya getirerek onları zayıflatmak ve

böylece bölgedeki hakimiyetini yeniden tesis etmek

olabilir.

Maveraünnehir’in fermanını alan Amr derhal harekete

geçti ve İsmail b. Ahmed’e bir mektup yazarak

Maveraünnehir’i kendisine bırakmasını istedi. Bunun

üzerine İsmail ona elindekilerle yetinmesini söyleyince

Amr harekete geçerek 891 yılında Harezm üzerine yürüdü.

Harezm bu sırada yerli hükümdar ailesi Afrigoğulları

tarafından idare ediliyordu ve Samanî hakimiyetindeydi..

İsmail b. Ahmed’in buraya hareket ettiğini haber alan Amr

geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra Amr, bu kez de

Belh Emiri Ebi Davud’dan, Güzgan( Cürcan) Emiri Ahmed b.

181 Erdoğan Merçil, “Saffariler”,Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,C.V,İstanbul,1988,s.418 vd... ; C.E.Bosworth, “Saffarids”, EI,C. VIII,Leiden,1995, s.795,796 ; Fuat Köprülü, a.g.e., s.3. 182 İbnü’l Esir, C.VII, s.416.

68

Ferigun’dan, Merv hakimi Ali b Hüseyin’den kendisine

itaat etmelerini istedi. Bu emirlerden ilk ikisi Amr’ın

bu isteğine boyun eğerken Merv Emiri Ali b. Hüseyin bunu

reddederek İsmail b. Ahmed’e sığındı.

Bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldığını gören Amr bu

kez de İsmail’le dostluk yolunu seçerek onun topraklarını

ele geçirmek istedi. Bu amaçla Nişabur’un ileri

gelenlerinden bir elçilik heyeti kurdu ve amacının

dostluk olduğunu ve onu emirliğe ortak yapacağına dair

bir mektupla onları Buhara’ya gönderdi. Bunu haber alan

İsmail b. Ahmed elçilik heyetinin Ceyhun’u geçmesine

müsaade etmedi.

Bunun üzerine Amr, sipehsaları Ali b. Şurus’u ve

kardeşi Muhammed b. Leys’ i 5 bin kişilik bir orduyla

Ceyhun’a sevketti. Bunu haber alan İsmail, 20 bin kişilik

ordusuyla Ceyhun’a geldi ve nehrin kıyısında meydana

gelen savaşta Saffari ordusu darmadağan oldu ve Saffari

ordusunun komutanı Muhammed b. Beşir ve 6 bin kişi

öldürüldü, pek çok kişi de esir alındı. Mağlubiyet

haberini alan Amr buna çok üzüldü ve bizzat ordusunun

başına geçerek Nişabur’dan Belh’e geçti. Belh’in

çevresinde büyük hendekler kazdırarak savaş

hazırlıklarını tamamlayan Amr, İsmail’in ordusunun

büyüklüğünden çekinerek barış teklifinde bulunduysa da bu

183 Nizamü’l-Mülk, Siyaset Name, Trk trc. Mehmet Altay Köymen, Ankara, 1999, s.14.

69

reddedildi. Samanî ordusu Türkistan ve Fergana’dan

katılan 30 bin kişinin yanında Harezm’den Karategin ve

Beykentli Pars’ın katılımlarıyla iyice güçlendi. İsmail

b. Ahmed’in önderliğinde harekete geçen bu ordu

Aliyabat’ta konuşlandı ve Amr tarafına akan nehri kesti,

ardından Namazgah yolunu takip ediyormuş gibi davrandı.

Buna aldanan Amr harekete geçtiyse de Samanî ordusunun

aniden geri dönerek Saffari ordusunu büyük bir hezimete

uğratmasına mani olamadı (20 Mart 900). Savaş sırasında

Amr kaçmak üzereyken yakalanarak esir alındı ve

Semerkand’a gönderildi. Esirine karşı oldukça mütevazi ve

konuksever davranan İsmail ona tercihinin halifenin

yanına mı gitmek yoksa yanında mı kalmak olduğunu sordu.

Tercihini halifenin yanına gitmekte kullanan Amr 901

yılında Bağdat’a gönderildi ve burada 902 yılına kadar

hapishanede kaldı, aynı yıl içerisinde Bağdat’ta

öldürüldü184.

Tarihi Sistan’a göre; Amr esir alınınca çok geçmeden

İsmail Amr’ın torunlarından 20 milyon dirhem isteyerek

bunun karşılığında onu serbest bırakacağını söylemiş daha

sonra bu fidye 10 milyon dirheme kadar düşüldüyse de

Amr’ın torunları bu miktarı ödememişlerdir185.

184 Nerşahi, s.117-123 ; İbnü’l Esir, C.VIII, s.416-417 ; Gerdizi,s.15;H.Vambery, a.g.e., s.82-85 ; Sadi Kucur, a.g.m., s.85 ; Abdülkerim Özaydın, “Amr b. Leys“, DİA.,C. III, İstanbul,1991, s.86 ; W.Barthold, “Amr b. Leys“, İA, C.I,İstanbul,1986,s.414 ; H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 51. 185 Erdoğan Merçil, a.g.m. s.441-442; C.E.Bosworth,“Tahirids and Saffarids”,s.121.

70

Bu zaferin ardından halife İsmail b. Ahmed’e

Horasan, Taberistan ve Deylem’in hakimiyet menşurlarını

gönderdi ve böylece Samanîler bölgede büyük bir güç

haline gelirken Saffariler de yıkılışa doğru sürüklendi.

Cac-) Zeydilere Karşı Yapılan Mücadeleler

Abbasiler tarafından birçok hakları ellerinden

alınan Ali soyundan gelenler Abbasilerin onlara karşı

uyguladıkları baskıdan kurtulmak, İslamiyeti yaymak

amacıyla Cûstan hanedanının (805-1042) hakimiyetinde

bulunan Deylem’e gelerek buraya yerleştiler. Yaptıkları

İslami propagandayla etraflarındaki insan sayısı artan

Ali evladları buraya gelmeye devam eden diğer Ali

evladlarıyla birlikte iyice güçlenerek yerli halk

üzerinde de etkili olmaya başlamışlardı. Daha sonra yerli

hanedanlardan II.Cûstan ile buradaki alevilerin lideri

konumuna gelen Hasan b. Zeyd adlı şahıs işbirliği yaparak

bütün Taberistan’ı ele geçirmeyi başardı (866). 867

yılında Gürgenc’i de ele geçiren Hasan b. Zeyd’in

ölümüyle yerine kardeşi Muhammed b. Zeyd geçti186.

Muhammed b. Zeyd, Saffari tehlikesini yeni atlatan

Samanîlerin Horasan da pek etkili olmadıkları

düşüncesinden yola çıkarak burayı da topraklarına katmak

istedi ve amacını gerçekleştirmek üzere Cürcan’a geldi.

186 W.Madelung, “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s.206-207 ; Tahsin Yazıcı, “Deylem”, DİA,C. IX,İstanbul,1994, s.264-265 ; Ahmet Ateş, “Deylem”, İA,C. III,İstanbul,1988, s.1571.

71

Bunu haber alan İsmail b. Ahmed ona yazdığı mektubunda

“Sen kendi bölgene hakim olmaya çalış ve bu bölgeyi

aşmamaya dikkat et, Horsan’a sakın gelmeyesin” diyerek

göz dağı vermeye çalıştı. Ardından Cürcan’ı da ona

vermeyi teklif etti. Muhammed b. Zeyd’in bu teklifi

reddetmesi üzerine İsmail b. Ahmed, Muhammed b. Harun

komutasında bir orduyu 900 yılında Cürcan’a sevketti.

Cürcan kapısında meydana gelen çarpışmanın ilk anlarında

Muhammed b. Harun mağlup olarak geri çekildiyse de

Muhammed b. Zeyd’ in adamları ganimet toplamak için geri

dağılınca, Samanî ordusunu toparlayan Muhammed b. Harun

geri döndü ve bunu gören Zeyd’in ordusu endişeye

kapılarak dağıldı. Bu fırsattan faydalanan Samani

kuvvetleri, Zeydi ordusunu mağlup etti. Bu savaş

esnasında Muhammed b. Zeyd öldü ve oğlu Zeyd b. Muhammed

de esir alınarak Buhara’ya götürüldü187.

Cb-) İsyanlar

Cba-) Muhammed b.Harun İsyanı

Muhammed b. Harun daha önceleri İsmail b. Ahmed’in

dostu olan Rafi b.Herseme’nin hizmetinde bulunmuş,

187 İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan, An Abridged Translation of The History of Taberistan, İng trans.E.G.Browne,London,1925,s.193-194 ; İbnü’l Esir, C.VII, s.419-420 ; Gerdizi, s.16.

72

Rafi’nin Amr b. Leys tarafından 896 yılında

öldürülmesiyle İsmail b. Ahmed’e sığınmıştı. Samanî

Devletinde askeri hizmetlerine devam eden Muhammed b.

Harun, Muhammed b. Zeyd ile çarpışmak üzere

görevlendirilmiş ve bu savaşta gösterdiği başarıdan

dolayı kendisine Taberistan ve Cürcan (Gürgan) valiliği

devredilmişti188. Rey ahalisinin çağrısıyla 901-902

yıllarında harekete geçen Muhammed b. Harun şehri ele

geçirerek merkezden bağımsız hareket etmeye başladı ve

bir isyan rengi olan Ak rengi seçerek devlete karşı isyan

etti189.

Bunun üzerine İsmail b. Ahmed ordusunun başına

geçerek Taberistan’a hareket etti. İsmail b. Ahmed’in

otoritesini reddeden Muhammed, Deylem’e çekildi.

Taberistan’a gelen İsmail b. Ahmed, Likani ovasında Amül

yakınlarındaki Aşil-i Deşt denilen yerde karargah kurdu.

İsmail b. Ahmed burada 50 yıl boyunca seyyidler ve devlet

adamları tarafından magdur edilen halkın maddi durumunu

düzelterek vergi sisteminde de düzeltmeler yaptı190.

Herhalde İsmail böylece halkı kazanmayı

düşünüyordu.Muhammed b.Harun’la karşılaşmayan İsmail b.

Ahmed, Taberistan valiliğini amcasının oğlu Ebu’ l Abbas

Abdullah b. Muhammed b. Nuh’a, Cürcan (Gürgan)’ı da oğlu

188 Gerdizi, s.16. 189 İbnü’l Esir, C.VII, s.440 ; W.Barthold, “İsmail b. Ahmed”, İA,C.VI, İstanbul,trhsz,s.1111. 190 İbn İsfendiyar, s.194-195.

73

Ahmed’e vererek her işte Ebu’ l Abbas’a uymasını emretti

ve kendisi de Buhara’ya döndü191.

Cbb-) Hüseyin b. Ali El Atruş İsyanı

Buhara’ya dönüşün ardından Ali evladından Nasr-ı

Kebir adlı Abu Muhammed al Hasan b. Ali el Atruş,

Muhammed Zeyd’in kanını bahane ederek isyan etti. Bunun

üzerine İsmail b. Ahmed, oğlu Ahmed ve kuzeni Ebu’ l

Abbas Abdullah b. Muhammed b. Nuh’u isyanı bastırmakla

görevlendirdi. Talas mevkiinde karşılaşan taraflardan

Samanîler, Deylem ordusundan 2 bin kişiyi öldürerek

savaşın galibi oldular. Bu savaş esnasında ölenler

arasında daha sonra tarih sahnesine çıkacak olan Makan b.

Kaki ve Hasan b. Firuzan’ın babaları da bulunmaktaydı.

Bu arada Deylem’e çekilen Muhammed b. Harun,

Deylem’in yerli hanedanından olan Cûstan Vehsûzan’la

işbirliği yaparak Nasr-ı Kebir’e bağlılıklarını

bildirerek Taberistan üzerine yürüdüler. Bunun üzerine

İsmail b. Ahmed, kuzeni Ebul Abbas’a Muhammed b. Harun’u

yakalaması için emir verdi. Harekete geçen Ebu’ l Abbas,

İspadpah Şehriyar, İspadpah Şarvin’le birleşti ve İsmail

b. Ahmed’ten yardım isteyerek harekete geçti. Kazar

denilen ovada karşılaşan taraflar arasında 40 gün süren

savaş neticesinde Samanî kuvvetleri Mamatir’e çekilmek

191 Gerdizi, s.16.

74

zorunda kaldı. Savaş esnasında merkezden yardım amacıyla

gönderilen Ahmed b. İsmail’in kayıtsız davranışı

nedeniyle babası İsmail b. Ahmed onun Buhara’ya gelmesini

emretti192 ve onu Cürcan valiliğinden azletti193, yerine

Büyük Pars’ı tayin ederek ona Muhammed b. Harun’ un

yakalanması için emir verdi194. Mağlup durumda olan Ebu’ l

Abbas ise yerine vekil olarak Pars’ı bıraktı ve kendisi

Rey’e geçti. Muhammed b. Harun’ u yakalamak için harekete

geçen Pars bu işin zor olduğunu anlayarak bir hile yoluna

başvurdu. Buhara’ya mektup yazan Pars planını

gerçekleştirebilmek için İsmail b. Ahmed’ten sancağını,

yüzüğünü ve kaftanını istedi. Ardından Emir İsmail’in

geldiği haberini etrafa yaydı ve askerlerinden birine

İsmail’ in kaftanını giydirdi ve yüzüğünü taktırdı. Bunu

gören karşı taraf Emir’in savaş alanında olduğunu

düşünerek dağıldı ve Muhammed b. Harun da savaş sırasında

esir alındı195.

İbnü’l Esir ise Pars el Kebir’in, Muhammed b.

Harun’a Emir ile arasını düzelteceğine dair söz vererek,

onun Deylemin yerli hanedanından olan Cûstan ed

Deylemi’den ayrılarak Buhara’ya gelmesi için ikna

192 İbn İsfendiyar, s.195-197. 193 Gerdizi, s.16. 194 İbnü’l Esir, C.VII, s.439. 195 İbn İsfendiyar, s.197?

75

ettiğini ve Merv’e ulaşan Muhammed b. Harun’un Pars

tarafından burada yakalandığını nakleder196.

Muhammed b. Harun problemin halledilmesinden sonra

halife Muktefi Zengan, Kazvin ve Rey vilayetlerinin

hakimiyet menşurunu İsmail b. Ahmed’e gönderdi.Hakimiyet

menşurunu alan İsmail’de Rey valiliğine Ebu Salih Mansur

b. İshak’ı atadı197.

Cc-) İsmail b.Ahmed’in Şahsiyeti

Samanî Devletin’in gerçek kurucusu olan İsmail b.

Ahmed 849 yılında Fergana’da doğdu, 892 yılına kadar

ağabeyi Nasr’ın adına Buhara valiliği yaptı ve onun ölümü

üzerine iktidara geçti198.Yetenekli bir komutan iyi bir

devlet adamı olmanın yanısıra o adil bir insandı. “Emir

İsmail bir keresinde, Rey şehrindeki değerli madenlerin

vergilendirilmeleri amacıyla kullanılan tartıların fazla

ağır olduğunu öğrenmişti.Bunun üzerine tartıların

düzeltilmesini ve şehir vergisi adı altında toplanmış

olan vergilerden fazla miktarın düşürülmesini

emretmişti199.Oldukça dindar olan Emir “şiddetli

soğukların olduğu ,karın fazlaca yağdığı günler, tek

başına ata biner, meydana çıkardı;öğle namazına kadar at

sırtında orada dururdu; “Olaki, bir zulme uğrayan

dergahımıza gelir; bir ihtiyacı vardır; onun yiyeceği

196 İbnü’l Esir, C.VII, s.440. 197 Gerdizi, s.16. 198 Nerşahi,s.109;W.Barthold,a.g.m.,s1111.

76

olmaz; bir zavallı olur.Kar ve soğuğu görünce, onun için

yiyecek temini güçleşir.Bizim burda durduğumuzu bilince

gelir, işini görür, selametle gider” derdi”200.Kibri

sevmeyen Emir İsmail hükümdar olduktan sonrada

yakınlarıyla mektuplaşmaya devam etti.Kendisine niçin

böyle yaptığını soranlara o,cevap olarak şöyle dedi:

“Allah bizi bir makama yükseltmişse, bizde dostlarımızı

yükseltmeli ve onları belli makamlara getirmeliyiz ki,

bize bağlılıkları ve şükranları artsın”201.Tarih

araştırmasına da önem veren Emir, geçmişte yaşanan ibret

alınacak olaylardan dersler çıkarır ve bunların kendisine

yol gösterdiğini söylerdi202.907 yılında hastalanan Emir

İsmail, doktorların tavsiyesi üzerine Buhara havasının

nemli olmasından dolayı buradan ayrılarak Cul-i Muliyan’a

geçti, hastalığı artan Emir 26 Kasım 907 tarihinde burada

vefat etti203.

199 H.Dursun Yıldız,a.g.m.,s.53. 200 Nizam’ül Mülk, s.16. 201 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih , İslam Tarihi, Trk trc.Ahmet Ağırakça, C.VIII, İstanbul,1987,s.14. 202 Muhammed Ali Haydar, a.g.e.,s.108-109.

77

D-) AHMED B. İSMAİL DÖNEMİ (907-914)

907 yılında Samanî tahtına geçen Ahmed b. İsmail’in

saltanatının ilk yıllarının, hükümdar değişikliğini

fırsat bilerek devlete karşı isyan girişiminde bulunan

amcası İshak b. Ahmed ve Samanî Devleti’nin

komutanlarından Pars’ın neden olduğu karışıklıklara sahne

olduğunu görmekteyiz

Da-) İsyanlar

Daa-) İshak b. Ahmed İsyanı

Samanîlerin Semerkand valiliği makamında bulunan İshak b.

Ahmed, hükümdar değişikliğinin yarattığı otorite boşluğundan

faydalanarak isyan etmek istedi. Bunu önceden haber alan Ahmed

b. İsmail onu Buhara’ya davet etti ve 907 yılında İshak Buhara’da

yakalanarak hapsedildi , böylece isyan harekatı daha başlamadan

bitmiş oldu. Üç yıl kadar devam eden İshak’ın tutukluluğu Emir

Ahmed’in onu serbest bırakmasıyla son buldu. Bu olaydan sonra

İshak, Emir Ahmed’in emri üzerine ilk önce Fergana’ya oradan da

Farab’a gönderildi204.

Dab-) Pars İsyanı Daha önceden de belirttiğimiz gibi İsmail b. Ahmed, Muhammed b. Zeyd’den Cürcan’ı

aldıktan sonra eyaletin valiliğine önce oğlu Ahmed’i tayin etmiş ancak daha sonra onu görevinden

203 Nerşahi,s.123. 204 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14, 57; Gerdizi, s. 17.

78

azlederek yerine Samanî Devleti’nin büyük komutanlarından olan Pars’ı atamıştı. İsmail b. Ahmed’in

ölümünden sonra merkezden bağımsız hareket etmeye başlayan Pars, Rey, Taberistan ve Cürcan

vergilerini merkeze göndermiyor ve önceden gönderdiği vergilerin de iadesini istiyordu205. Bunun

üzerine Ahmed b. İsmail H.295(M.907-908) yılında Pars üzerine harekete geçti. Bu durumdan

kurtulmak isteyen Pars, Rey’e geçerek buradan halifeye durumunu bildirdi ve ondan sığınma

talebinde bulundu. İsteği kabul edilen Pars beraberindeki 4000 kişilik Türk süvarisiyle Bağdat’a

gitmek üzere yola çıktı. Bağdat’a ulaşan Pars halife tarafından takdirle karşılandı. Emir Pars halife

tarafından takdirle karşılandı. Emir Ahmed Pars’ın kaçmasından çok alamadığı vergilere üzüldü206.

Db-) Dış Olaylar

Dba-) Sistan Seferleri

Amr b. Leys’in, İsmail b. Ahmed tarafından yenilgiye uğratılmasıyla Saffari Devleti

içerisinde büyük karışıklıklar kendini göstermeye başlamıştı. Saffari Devleti içerisinde büyük bir

yükselişe geçen Sebükeri adlı Türk veziri Amr’ın torunlarından Tahir’i (900-908) ve Amr’ın kardeşi

Leys b. Ali’yi (908-910) esir alarak Bağdat’a göndermiş ardından kendisi de halifeye bağlanmış ve

neticede Saffari varlığı sadece Sistan’la sınırlandırılmış bir durumdaydı. Sistan’da devam eden

karışıklıklardan sonra Amr’ın kardeşi Muhammed b.Ali, Saffarilerin lideri konumuna yükselince

diğer kardeşi Muaddal’ın tahta göz dikeceği endişesiyle onu Sistan Eyaleti’nin merkezi olan Zerenc

şehrindeki iç kalede hapsettirdi207.Halife Muktedir (908-932) büyük olasılıkla Saffarilerin yeniden

toparlanmasına fırsat vermemek için Ahmed b. İsmail’e Sistan’ın hakimiyet fermanını göndererek

Saffarilere son vermesini istedi. Hakimiyet menşurunu alan Ahmed b. İsmail, Sistan’ı fethetmek üzere

büyük bir ordu hazırladı. Ahmed b. Sehl, Muhammed el-Muzaffer, Yahya b. Zeyd ve Samanîler’in

Horasan valileri olan Simcuriler’in atası Simcur ed-Devati’nin de bulunduğu bu ordunun

kumandanlığına Hüseyin b. Ali el-Meverruzi getirildi.Samanî ordusunun harekete geçtiğini haber alan

Muhammed b.Ali yerine vekil olarak Ahmed b. Muhammed Amr’ı bırakarak, halktan topladığı büyük

205 İbnü’l Esir,C.VIII, s. 14. 206İbn Miskeveyh, Tecarib el-Ümem, The Experiences Of The Nations,İng trans.D.S. Margoliouth-

H.F. Amedroz , C.I, Oxford, 1920, s. 17; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14;H. Vambery, ,a.g.e., s. 93. 207 C.E. Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, s. 123; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 446;Erdoğan Merçil,

Simcuriler I Simcur ed-Devati, Tarih Dergisi, S. 32, İstanbul, 1979, s. 73; C.E. Bosworth, “Saffarids”,s. 786-787.

79

bir orduyla Zerenc’den çıktı ve Ramtu denilen yere geldi. Mart 911 tarihinde vuku bulan savaşı

Samanî ordusunun ok atışları belirledi ve Saffari ordusu büyük bir yenilgiye uğradı. Bu savaş

sırasında Saffari ordusu 3000 kişi kayıp verdi. Mağlup durumdaki Muhammed b.Ali şehre sığındı ve

halka ne yapılması gerektiğini sordu .Halkın isteği üzerine o sırada hapis bulunan kardeşini serbest

bırakarak şehrin muhafazasını ona verdi. Özgürlüğü verilen Muaddal ise kardeşine isyan etti. Bu

nedenle Muhammed b.Ali Büst’e çekildi. Bu sırada Büst’e yürüyen Samanî kuvvetleri burada az bir

direnişle karşılaştılar ve Muhammed b.Ali’yi esir alarak, o sırada Büst’te bulunan Emir Ahmed b.

İsmail’in yanına götürdüler. Kardeşinin esir alındığını haber alan Muaddal, Hüseyin b. Ali

Meverruzi’den barış talebinde bulundu. Bu teklifi reddeden Hüseyin b. Ali Meverruzi onun müşkül

durumundan faydalanarak harekete geçti, bütün Sistan’ı Samanî hakimiyetine dahil etti ve Muaddal’ı

da alarak Buhara’ya döndü. Bu zafer neticesinde Ahmed b. İsmail eyaletin valiliğine 912 yılında

amcazâdesi Ebu Salih Mansur b. İshak’ı atadı208. Bu sırada Sebükeri’nin Fars bölgesinden Sistan

üzerine harekete geçtiğini haber alan Ahmed b. İsmail derhal bir orduyu Sebükeri üzerine sevketti.

Sebükeri’nin kuvvetlerinin yorgun olduğu bir anda saldırıya geçen Samanî kuvvetleri büyük bir başarı

elde ettiler ve Sebükeri’yi de esir ettiler. Durumu bir mektupla halifeye bildiren Ahmed b. İsmail,

halifeden aldığı emirle Muhammed b. Ali b. el-Leys ile Sebükeri’yi Bağdat’a gönderdi209.Bundan

sonra Sistan’da olaylar yeniden başladı. Bunun nedeni Sistan valisi Mansur b. İshak’ın halka

vadettiklerini yerine getirmemesi, daha önceden Halefabad denilen yerde konaklayan askerleri Zerenc

şehrinin içerisindeki evlere yerleştirmesi ve eyaletin 100.000 dirhemlik vergisini daha da

ağırlaştırmasıydı. Ahmed b. İsmail’in ordusunda görev yapmış, yaşlılığı sebebiyle ordudan ihraç

edilen Mevla Sandali lakaplı Muhammed b. Hürmüz adlı harici, bölgedeki haricilerin lideri olan

İbnu’l-Haffar lakaplı Muhammed b. Abbas’la işbirliği yaparak bölge halkının desteğiyle büyük bir

ayaklanma çıkardılar , Zerenc’deki Samanî kuvvetinin bir kısmını da öldürttüler ve Mansur b. İshak’ı

da yakalatarak Erk kalesine hapsettirdiler. Ardından hutbeyi kendi adına okutmak isteyen Mevla

Sandali, İbnu’l-Haffar tarafından yenilgiye uğratılarak, hutbe Amr b. Yakup adına okutuldu. Bu olay

üzerine Emir Ahmed b. İsmail, Hüseyin b. Ali Meverruzi komutasında bir orduyu Zerenc’e sevketti.

Şehri uzunca bir süre kuşatma altına alan Samanî kuvvetleri ile karşı taraf arasındaki çarpışmalarda

208 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 56; Gerdizi, s. 17-18; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 73-74; Erdoğan Merçil,

“Saffariler”, s. 447; C.E. Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, s. 123-124. 209 İbn Miskeveyh,C. I, s. 21-22; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 56-57.

80

Mevla Sandali öldü, Amr b. Yakup es-Saffar ve İbnu’l-Haffar, Hüseyin b. Ali’den af dileyerek

Mansur b. İshak’ı serbest bıraktılar . Samanî hakimiyetine tekrar geçen eyalete Ahmed b. İsmail bu

kez Simcur ed-Devati’yi vali olarak tayin etti (Temmuz 913) , Mansur b. İshak’ı da Nişabur valisi

olarak atadı. İkinci kez valilik umutları boşa çıkan Hüseyin b. Ali Meverruzi’de beraberindeki

esirlerle Buhara’ya döndü210.

Dbb-) Taberistan’ daki Olaylar ve Emir Ahmed b. İsmail’in

Öldürülmesi

Ahmed b. İsmail, İsmail b. Ahmed döneminde Taberistan valiliğine atanan Ebu’l Abbas Abdullah

b. Muhammed’i şahsi nefreti nedeniyle H.297(M. 909-910) yılında Taberistan valiliğinden

azlederek yerine Salem adındaki bir Türkü atadı. Bunun üzerine İsmail b. Ahmed döneminin

devlet adamlarından Ebu Salih Mansur ve Faris, Ebu’l Abbas Abdullah b. Muhammed’in yanında

yer alarak onunla ittifak edeceklerine dair yemin ettiler. Bir isyan hazırlığı içerisinde bulunan

Ebu’l Abbas, Faris’le birleşmek üzere Cürcan’a hareket ettiyse de Tamisma valisi Hürmüz Kama,

Rüstem b. Karin ve İspahbad Şehriyar tarafından durduruldu. Bunun üzerine Amül’e oradan da

Rey’e hareket eden Ebu’l Abbas, İspadbah Şehriyar tarafından ikna edilerek isyandan vazgeçirildi.

Bu sırada Ahmed b. İsmail ,Ebu’l Abbas’ın olası bir isyan girişimine karşı 30.000 kişilik bir

orduyu Muhammed b. Hacer komutasında Irak’a sevketti (910). Bu sırada Salem, Amül’e gelerek

yeni görevine başladı. Buradaki görevini kötüye kullanan Salem bölgede uyguladığı yüksek vergi

politikası nedeniyle Taberistan’da yeni bir isyanın patlak vermesine neden oldu. Bunun önünü

almak isteyen Ahmed b. İsmail Taberistan valiliğine yeniden Ebu’l Abbas’ı tayin ederek

bölgedeki huzuru yeniden sağladı. 913 yılında Ebu’l Abbas’ın ölmesiyle Ahmed b. İsmail,

Taberistan valiliğine Ebu’l Abbas Muhammed b. İbrahim Suluk’u tayin etti. Ancak yeni valinin

halka zulmetmesi bölgede yeni bir isyan hareketinin doğmasına neden oldu. Bu isyan hareketinin

önderliğini Nasr-ı Kebir de denilen Abu Muhammed al-Hasan b. Ali el-Atruş yapmaktaydı. Yeni

vali isyanı bastırmak için harekete geçtiyse de 914 yılında İbnü’l Esir’e göre Nevruz İbni

İsfendiyar’a göre Burabad’da el Atruş tarafından mağlub edildi. Mağlub durumdaki Ebu’l Abbas,

Rey’e kaçmak zorunda kaldı. Seyyid Nasır-ı Kebir ise Amül’e döndü ve Nasr-ı Kebir’in damadı

210 Gerdizi, s. 18-19; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 63-64; Erdoğan Merçil, “Simcuriler I ...”, s. 77-78.

81

el-Hasan b. el-Kasım da bütün Taberistan’a hakim oldu.Bu yenilgi üzerine harekete geçen Ahmed

b. İsmail, Muhammed b. Abdülaziz komutasındaki bir orduyu Taberistan’a sevkettiyse de, Nasr-ı

Kebir tarafından mağlub edildi. Bizzat ordusunun başına geçen Ahmed b. İsmail Türkistan’dan

topladığı 40.000 kişilik bir orduyla Taberistan üzerine yürümeye karar verdiyse de 13 Ocak 914

tarihinde Türk gulamları tarafından öldürüldü211.Emirin ölümünden sonra sarayın ileri gelenleri

iktidarı ele geçirdiler ve kâtip Ebu’l Hasan Nasr b. İshak’ı bu olayda gulamlara verdiği destek

nedeniyle öldürdüler ve olayın diğer faillerinin bir kısmı da yakalanarak aynı akibete

uğratıldılar212.

Ahmed b. İsmail döneminin diğer önemli hadiselerinden biri de 913 yılında Türklerin

Maveraünnehir’e bir akın düzenleyerek hemen hemen bütün Maveraünnehir’i ve Harezm’e akın

yapmalarıdır. Türkler bu sefer sonucunda birçok esir ve ganimetle döndüler213. Diğer bir olay da 910

yılında Rusların Hazar Denizi üzerinden akın yaparak Sariye ve Penc-ı Hazar’ı yağmalamalarıdır214.

Cüzcani’nin215 sert mizaçlı olarak gösterdiği Emir Ahmed216 ilme karşı saygı duyar ve

ulemayı korurdu. Onun zamanında Arapça resmi dil olarak kabul edilmiş ve bu durum gulamları

arasında büyük tepkiye yol açmıştı. Barthold’a217 göre Ahmed b. İsmail’in bu tutumu onun sonunu da

hazırlamıştır. Ancak Fuat Köprülü218, Emir Ahmed’in güçlü iradesinin hanedan üyelerini

korkuttuğunu, servet ve güç sahibi olan bazı emirlerin de bundan çekindiğini ve onların teşvik ve

oyunuyla gulamları tarafından öldürüldüğünü söylemektedir.

E- ) II. NASR B. AHMED DÖNEMİ (914-943)

Emir Ahmed’in gulamları tarafından öldürülmesi üzerine devletin ileri gelenleri Buhara’da

bir araya gelerek ölen Emirin henüz 8 yaşında olan oğlu Nasr üzerinde birleşerek 914 tarihinde tahta

geçirdiler219. Samanî Devleti’nin zirvesini teşkil eden Emir Nasr dönemi bir yandan hanedan

üyelerinin ve üst düzey devlet komutanlarının çıkardığı isyanlarla, diğer yandan devletin başına

211 İbn İsfendiyar, s. 198-201; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 71-72; W.Madelung ,a.g.m., s. 209. 212 Nerşahi, s. 126; Gerdizi, s. 18-19. 213 Fuat Köprülü, a.g.e., s. 3. 214 İbn İsfendiyar, s. 199 215 Cüzcani, Tabakat-ı Nasıri, İng trans. H. G. Raverty,C.II, Yeni Delhi, 1970, s. 33. 216 Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, C.I, nşr. E.G. Browne, Londra-Leiden, 1910, s. 381. 217 W. Barthold, a.g.e., s. 258-259. 218 Fuat Köprülü, a.g.e., s. 4.

82

sürekli problem yaratan Taberistan Şiîlerinin neden olduğu dış mücadelelerle geçmiştir. Emir Nasr’ın

ilk yıllarında vuku bulan iç ve dış problemler, vezir Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-

Ceyhani’nin gayretleriyle atlatılmıştır220.

Ea-) İsyanlar

Eaa-) İshak b. Ahmed ve Oğlu İlyas’ın İsyanları

İshak b. Ahmed’in, Ahmed b. İsmail döneminde isyan etmek üzereyken Buhara’ya

çağrıldığını ve bir müddet burada alıkonduktan sonra Fergana’ya gönderildiğini söylemiştik221.

Kaynakların verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre eski görevi olan Semerkand valiliğine geri dönen

İshak, Emir Ahmed’in öldürülmesiyle ortaya çıkan otorite boşluğundan faydalanarak oğlu İlyas’la

birlikte Samanî tahtını ele geçirmek amacıyla Buhara’ya yöneldi. Bunun üzerine Buhara’dan vezir

Ceyhani’nin girişimleriyle Hamuye b. Ali komutasında bir Samanî ordusu onları engellemek üzere

harekete geçti. Nisan 914’te Harcenk’te karşılaşan taraflardan İshak mağlub oldu ve Semerkand’a

çekildi. Semerkand halkından aldığı destekle tekrar harekete geçen İshak, Hamuye b. Ali tarafından

ikinci kez mağlub edildi. Semerkand’a kılıç zoruyla hakim olan Hamuye’den aman dileyen İshak

yakalanarak Buhara’ya götürüldü ve ölünceye kadar burada kaldı.İshak’ın oğlu İlyas ise Fergana’ya

geçerek ikinci bir isyan girişimine kadar burada kaldı222.

Eab-) Mansur b. İshak ve Hüseyin b. Ali Mervezi

İsyanı

Emir Ahmed zamanında Sistan’ı Samanîler adına fetheden Hüseyin b. Ali’nin Sistan valisi

olma hayalleri, Emirin, amcası Mansur b. İshak’ı buraya atamasıyla gerçekleşmemiş, Sistan’da

Mansur’un kötü yönetiminden dolayı patlak veren isyanı da bastıran Hüseyin b. Ali’nin vali olma

hayalleri bu kez de Simcur ed-Devati’nin Sistan valisi olarak atanmasıyla ikinci kez yıkılmıştı.

Böylece yolları birleşen Mansur b. İshak ve Hüseyin b. Ali, Horasan Emirliği’nin Mansur’a

verilmesine, Hüseyin’in de onun vekili olması hususunda anlaştılar. O sırada Herat’ta bulunan

Hüseyin b. Ali, Nişabur’a gelerek hutbeyi Mansur adına okuttu (918). Bunun üzerine harekete geçen

Hamuye b. Ali beraberindeki Samanî kuvvetleriyle Nişabur’a yönelerek Mansur’un kuvvetlerini

219 Nerşahi, s. 127; Gerdizi, s. 20. 220 Gerdizi, s. 20; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 69-70. 221 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14.

83

mağlup etti. Hüseyin b. Ali ise Hamuye’nin geleceğini önceden haber aldığı için buradan ayrılarak

Herat’a geçmişti223. Buhara’dan emniyet müdürü sıfatıyla Nişabur’a gönderilen Muhammed b. Hayd

‘da Hüseyin b. Ali’nin tarafını tutarak Herat’a geçti. Bu sırada Mansur’un ani ölümü üzerine onu

zehirletmek zannı altında olan Hüseyin b. Ali, kardeşi Mansur b. Ali’yi Herat’ta yerine vekil olarak

bırakarak Nişabur üzerine yürüdü ve burayı ele geçirdi. Bunun üzerine Buhara’dan Ahmed b. Sehl

komutasındaki Samanî kuvvetleri Herat’a yöneldi ve burayı tekrar Samanî hakimiyetine dahil etti

(Ağustos-Eylül 918). Ardından Ahmed b. Sehl, Nişabur’a gelerek Hüseyin b. Ali’yi hezimete uğrattı

ve onu esir aldı. Böylece Nişabur’daki Samanî yönetimi yeniden tesis edildi224. Bir müddet sonra

vezir Ebu Abdullah Ceyhani tarafından serbest bırakılan Hüseyin b. Ali’ye Emir Nasr’ın sarayında

tekrar bir görev verildiyse de, kısa bir süre sonra tutuklandı ve hayatının son günlerini hapishanede

geçirdi225.

Eac-)-Ahmed b. Sehl İsyanı

Tarihi kaynakların İran-Sasani hükümdarları soyuna

bağladıkları Ahmed b. Sehl, Amr b. Leys’in Merv

valiliğindeyken, onunla arasının bozulması üzerine İsmail

b. Ahmed’e sığınmış, kısa zamanda yıldızı parlayarak

Samanî Devleti’ nin önemli komutanlarından biri olmuştu.

Hüseyin b. Ali Mervezi’yi bertaraf ederek Nişabur’a hakim olan Ahmed b. Sehl çok

geçmeden Emir Nasr’ın adını hutbelerden çıkartarak Abbasi halifesi Muktedir (908-932)’den

Horasan’ın kendisine verilmesini istedi ve ardından Cürcan’a geçerek Samanîler’in Cürcan valisi

Mansur b. Karategin’i yenilgiye uğrattı ve burayı ele geçirdi. Daha sonra Nişabur’a geçen Ahmed

b.Sehl, oradan da Merv’e geçerek buraya hakim oldu. Bunun üzerine Buhara’dan , Hamuye b. Ali

komutasında ki bir Samanî ordusu Merv’e sevkedildi.Samanî kuvvetleri şehri kuşattılarsa da Ahmed

b. Sehl’in şehrin etrafına inşa ettirdiği yüksek surlar nedeniyle bir sonuca ulaşamıyorlardı. Bir oyunla

Ahmed b. Sehl’in ordusunu şehrin dışına çıkarmayı başaran Hamuye, Meverruz mevkiinde onları

222 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 71; Gerdizi, s. 21; Nerşahi, s. 127. 223 İbnü’l Esir, C.VIII, s.77; Nerşahi, s. 127; S.M. Stern, Studies in Early Isma’ilism, Jerusalem,

1983, s. 218. 224 İbnü’l Esir, C.VIII, s.77; Gerdizi, s. 21.

84

mağlub etti (919) ve Ahmed b. Sehl’i de esir almayı başardı. Buhara’ya götürülen Ahmed şehir

zindanında öldü (Nisan-Mayıs 920)226.

Ead-) İlyas b. İshak İsyanı

Babası Mansur’la birlikte Nasr b. Ahmed’e karşı

ayaklanan İlyas’ın başarısız olduğunu ve Fergana’ya

çekildiğini daha önceden bahsetmiştik. Burada Muhammed b.

el-Hüseyin’den aldığı 30 bin kişilik Türk ordusuyla 922

yılında Semerkand’a geçen İlyas ,Emir Nasr’ın Ebu Amr

Muhammed b. Esed komutasında sevkettiği 2500 kişilik ordu

karşısında tutunamayarak Fergana’ya geçerken, Muhammed’de

Esbican’a oradan da Tiraz’a geçti ve burada Tiraz Dihkanı

tarafından öldürüldü.

Fergana’ya çekilen İlyas bu kez de Şaş hakimi Ebu’l Fazl b. Ebi Yusuf’tan aldığı yardımla

tekrar harekete geçti. Ancak Muhammed b. Elisa komutanlığındaki Samanî ordusu karşısında tekrar

hezimete uğrayan İlyas, Kaşgar’a kaçmak zorunda kaldı, Ebu’l Fazl da esir alınarak Buhara’ya

götürüldü ve orada öldü.Kaşgar Dihkanı Doğan Tekin’le akrabalık tesis eden İlyas onun yardımıyla

Fergana valisi Muhammed b. Muzaffer’le savaştıysa da mağlub bir vaziyette tekrar Kaşgar’a döndü ve

Fergana valisine teslim oldu. Buhara’ya gönderilen İlyas, bir süre sonra Emir Nasr b. Ahmed

tarafından affedildi227.

Bu sırada vezarete Abu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ceyhani’nin yerine Abu’l Fazl

Muhammed b. Ubeydullah Belami getirildi (922)228.

225 W. Barthold, a.g.e.,s. 26 haşiye 463;W.Barthold,“Balami”,İA,C.II,İstanbul,1986,s.465;K.V.

Zettersteen, “Nasr b. Ahmet”, İA, C.IX,İstanbul,1979, s. 104; S.M. Stern, a.g.e., s. 218. 226 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 101-103; Gerdizi, s. 21-22; W. Barthold, “Ahmet b. Sehl”, İA,C.

I,İstanbul,1986, s. 173. 227 İbnü’l Esir,C. VIII, s.113-114. Barthold, Muhammed b. Hüseyin İsficab’ın yerli hükümdar

ailesinden olduğu görüşündedir .W. Barthold, a.g.e., s. 260 haşiye 449. 228 W. Barthold, “Balami”, s. 465.

85

Eae-) Ebu Zekeriya ve Kardeşlerinin İsyanı

Emir Nasr, kardeşleri Ebu Zekeriya Yahya, Ebu Salih

Mansur ve Ebu İshak İbrahim’i muhtemel bir isyan

hareketine girişmemeleri için Buhara’da hapsettirmişti.

Emir Nasr’ın yerine Ebu el-Abbas el-Kusec’i vekil bırakarak Esfar b. Şireveyh üzerine

harekete geçmesini fırsat bilen Ebu Bekr el Habbaz adlı bir ekmekçi etrafına topladığı askerlerle, Emir

Nasr’ın yukarıda zikrettiğimiz kardeşlerinin, Samanîler’in asi Huttel valisi Cafer b. Ebi Cafer’in,

Deylemlilerin ve adi suçtan tutuklu bulunanların hapishaneden çıkmasını sağladı H.

317/318(M.929/930, 930/931). Özgür kalan bu güruh ilk olarak Emir Nasr’ın sarayını yağmaladı.

Grubun liderliğine getirilen Ebu Zekeriya, önce Buhara şehrinin merkezine, oradan Semerkand’a ve

ardından Belh şehrine geçerek Samanîler’in Belh valisi Karategin’le ittifak yaptı ve birlikte Merv

üzerine harekete geçtiler ve bu gruba Ebu Bekr Muhammed b. el-Muzaffer b. Muhtac da katılacağını

ilan etti. Merv’e geçmek üzere harekete geçen Ebu Bekr, büyük ihtimalle ittifaktan vazgeçerek

Buşenc ve Herat’ı ele geçirdi ve Sağaniyan üzerine yöneldi. Durumu öğrenen Ebu Zekeriya, Ebu Bekr

Muhammed üzerine bir ordu sevkettiyse de başarılı olamadı. Sağaniyan’a ulaşan Ebu Bekr

Muhammed, oğlu Ebu Ali’den aldığı yardımla Belh’e yürüyerek, vali Karategin’i mağlub etti ve onu

Cürcan’a çekilmeye zorladı. Ebu Zekeriya ise Nişabur’a çekildi ancak Ebu Bekr Muhammed’in vekili

Makan b. Kaki tarafından şehre sokulmayınca Herat’a geçti. Bunun üzerine Emir Nasr bizzat

ordusunun başına geçerek Herat üzerine yöneldi. Bunu haber alan Ebu Zekeriya ve Karategin

endişeye kapılarak Belh’e geçtiler. İçinde bulundukları zor durumdan kurtulmak isteyen Karategin,

Ebu Zekeriya’yı Buhara’ya gönderdi. Emir Nasr da Buhara’ya yönelince Ebu Zekeriya tekrar

Karategin’e giderek yardım etmesini istedi. İsteği reddedilen Ebu Zekeriya bu kez Kirman hakimi

Muhammed b. İlyas’tan aldığı destekle Nişabur’a geçti ve hutbeyi kendi adına okuttu. Bunun üzerine

Emir Nasr, Nişabur’a doğru hareket edince Ebu Zekeriya ile Muhammed b. İlyas ayrılarak ,

Muhammed b. İlyas Kirman’a, Karategin ve Ebu Zekeriya Büst ve Ruhnac’a hakim oldular. 932

86

yılında Nişabur’a gelen Emir Nasr, Karategin ve Ebu Zekeriya’yı affederek Karategin’i eski görevi

olan Belh valiliğine yeniden tayin etti229.

Eb-) Dış Meseleler

Eba-) Sistan Meselesi

Ahmed b. İsmail’in 914 yılında ölmesiyle Sistan Eyaleti’nin merkezi Zerenc’te Samanî

komutanları arasında bir anlaşmazlık çıktı. Simcur ed-Devati eyalette çıkması muhtemel bir isyanı

önledi. Ancak Samanî Devleti’nin komutanları arasındaki anlaşmazlık devam etti. Komutanlardan

Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer, Herat’a geçerek Hüseyin b. Ali Meverruzi’nin yanına gitti.

Bundan sonra da Samanî ordusundan ayrılmalar devam etti. Zerenc’te gulamlarıyla yalnız kalan

Simcur, Sistan ayyarlarının bir gece düzenledikleri baskına karşı koyamayarak şehirden ayrıldı (7

Nisan 914)230. Bunun üzerine Halife bölgenin yönetimini kendi adamlarından Fars valisi Bedr b.

Abdullah al-Hamma’ma verdi. Ancak bu sırada Büst, Ruhhac ve Gazne’de Samanî Devleti’nin valileri

görev yapmaktaydılar. Bedr’in vekili Fazl b. Hamid ve Kirman valisi Halid b. Muhammed Sistan’a

hakim oldular ve buradaki Samanî valilerini çıkardılar231. Böylece Samanî hakimiyeti Sistan’da son

bulmuş oldu.

Ebb-) Taberistan Olayları

Hasan b. Ali el-Atruş’un ölümüyle (917), yerine

damadı Hasan b. el-Kasım geçmiş ve bütün Taberistan’a

hakim olmuş, Leyla b. Numan’ı da Cürcan’a vali olarak

atamıştı (H.308,M920-921). Damağan üzerine yürüyerek

burayı istila eden Leyla, Cürcan’a doğru harekete geçti.

Samanî komutanlarından Karategin, Cürcan’a gelerek karşı

saldırıya geçtiyse de başarılı olamadı ve Nişabur’a

çekildi. Bu savaş esnasında Karategin’in gulamlarından

229 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 175-177; Gerdizi, s. 22-23; C.E. Bosworth, “The Banu Ilyas of Kirman (920-

957 / 932-968)”, Iran and Islam, In Memory of the Late Vladimir Minorsky, Edinburg, 1971, s. 110; Erdoğan Merçil, “Karategin Ailesi”, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi, Prof.Dr.İbrahim Yarkın’a Armağan Ankara, 1987, s. 5-6.

230 Erdoğan Merçil, “Simcuriler I....”, s. 79. 231 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 70.

87

Pars, bin atlı askeriyle Leyla’ya sığındı. Leyla’ya

sığınanlar arasında Ahmed b. Sehl’in yeğeni Ebu’l Kasım

Hafs da bulunmaktaydı.

Beraberindeki asker sayısının artması Leyla’yı mali sıkıntı içerisine soktu. Yeni maddi

kaynak arayışı içerisine giren Leyla, Hasan b. el-Kasım’ın emri, Ebu’l Kasım Hafs’ın da

kışkırtmasıyla Nişabur’a girerek hutbeyi Hasan b. el-Kasım adına okutmaya başladı (Nisan-Mayıs

921). Bunu haber alan Emir Nasr, Muhammed b. Abdullah Belami, Ebu Cafer Suluk, Harezmşah,

Simcur ed-Devati ve Buğra Han’ın( Karahanlı hükümdarı) bulunduğu kalabalık bir orduyu Hamuye b.

Ali komutasında Nişabur’a sevketti. Tus civarında karşılaşan taraflar arasında cereyan eden savaşta

Leyla mağlub oldu ve Sekke denilen yere geçti. Burada Buğra Han tarafından yakalanan Leyla,

Hamuye’ye teslim edildi ve başı kesilerek öldürüldü (921)232.

Leyla b. Numan’ın ölüm haberi ordusunda karışıklıkların çıkmasına neden oldu ve askerlerin

bir kısmı Hasan b. el-Kasım’ı öldürme hazırlığına girişti. Bunu haber alan Hasan süratle Cürcan’a

gelerek kendisine karşı gelenleri öldürttü ve Cürcan’ı Ebu’l Hüseyin b. el-Hasan b. Ali el-Atruş’a

bırakarak Amül’e döndü. Ancak Taberistan’daki Aleviler arasındaki anlaşmazlıklar ve isyanlar

birbirini takip etti233.

Bu karışıklıktan faydalanmak isteyen Emir Nasr, Karategin’in komutasında 30000 kişilik bir

orduyu Cürcan’a sevketti. Samanî ordusunun kalabalık oluşundan endişeye düşen Ebu’l Hüseyin geri

çekildi ve Karategin’de Cürcan’a hakim olarak burayı Samanî hakimiyetine dahil etti. Burada eski

kölesi Pars’la karşılaşan Karategin tereddüt etmeden onu öldürdü ve Cürcan’dan ayrıldı

H.310(M./922-923). Bunu fırsat bilen Hasan b. Kasım, Ebu’l Hüseyin b. el-Hasan el-Atruş tekrar

Cürcan’a döndü 234.

Bunu haber alan Emir Nasr bukez, Simcur komutasında 4 bin kişilik bir orduyu Cürcan’a

sevketti. Şehir bir ay boyunca kuşatma altında tutuldu. Bu süreyi iyi değerlendiren Ebu’l Hüseyin,

Deylemli ve Cürcanlılardan 8 bin kişilik bir ordu toplayarak komutanlığına da Sürhab b. Vehsûzan’ı

getirdi. Taraflar arasında meydana gelen şiddetli bir savaşın ardından Simcur geri çekilmek zorunda

232 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 106-107; Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 81-82. 233 İbn İsfendiyar, s. 206-207; W. Madelung, a.g.m., s. 210. 234 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 112; İbn İsfendiyar, s. 206-207. İbn İsfendiyar, Hasan b. Kasım’ın ve Ebu’l

Hüseyin’in Karategin’i mağlub ederek bölgeye hakim olduğunu bildirir. İbn İsfendiyar, bkz. a.y.

88

kaldı. Bunu gören Sürhab, Simcur’u takibe aldı, ancak Simcur’un önceden pusuya yatırdığı

kuvvetlerin ortaya çıkmasıyla durum Samanîlerin lehine gelişti ve Alevi ordusu darmadağın edildi.

Geri dönen Sürhab, ordusunun durumunu görünce daha önceden Esterabad’a geçen Ebu’l Hüseyin’in

yanına geçti. Zafer haberini alan Simcur, Cürcan’a hakim oldu H.310(M.922-923)235. Esterabad’da

bulunan Ebu’l Hüseyin yerine vekil olarak Makan b. Kaki’yi bırakarak Sariye’ye geçti. Bunu fırsat

bilen Simcur ve Vezir Muhammed b. Ubeydullah Belami, Makan b. Kaki üzerine yürüyerek onu

Esterabad’da kuşattılar. Samanî ordusuna karşı koyamayacağını anlayan Makan anlaşma yolunu seçti.

Taraflar arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Makan, şehri Simcur’a bırakacak, Simcur buradan

ayrılınca şehre tekrar hakim olacaktı. Anlaşma gereği Makan, Sariye’ye geçti ve Simcur da şehre

hakim oldu. Bu arada Simcur şehre Buğra Han’ı vekil olarak bıraktı. Simcur’un Nişabur’a

dönmesinden sonra Esterabad’a gelen Makan, Buğra Han’ı mağlub ederek tekrar hakimiyetini tesis

etti ve Buğra Han’da Nişabur’a döndü236. İbn İsfendiyar ise bundan daha farklı olarak, Cürcan

yenilgisinden sonra Hasan b. el-Kasım ve Ebu’l Hüseyin Tamisma’da konaklayarak güçlerini

arttırdıklarını, Asker toplamak amacıyla Hasan b. el-Kasım, Amül’e geçtiğini, Ebu’l Hüseyin de

topladığı bu kuvvetlerle Türklere hücum ederek onları Cürcan’dan uzaklaştırıp buraya tekrar hakim

olduğunu nakletmektedir (Nisan 923)237.

Bu olaydan birkaç yıl sonra Halife’den Rey şehrinin hakimiyet menşurunu alan II. Nasr

derhal harekete geçti. Rey şehri, Samanîlerin hakimiyetinde olup 909 yılında halife tarafından

Azerbaycan ve Ermeniye valisi olarak tanınan Sacoğullarından Yusuf b. Ebi Sac’ ın hakimiyetine

verilmişti. Buradaki Samanî valisi Muhammed b. Ali Suluk’u kovan (H.304.M.916-917) Ebi’s-Sac

Halifeyle arası açılınca Halife bu kez Rey’in hakimiyet Menşurunu Emir Nasr’a gönderdi. Bu fırsatı

değerlendiren Emir Nasr 926 yılında Rey üzerine harekete geçti. Bu sırada şehre Ebi Sac’ın

adamlarından Fatik hakimdi. Samanî kuvvetlerinin şehre yöneldiğini haber alan Fatik şehri terketti ve

böylece şehirde Samanî hakimiyeti yeniden tesis edildi (Ağustos-Eylül 926). Şehre ilk olarak Simcur

(Ekim-Kasım 926) ardından Muhammed b. Ali Suluk tayin edildi. 928 yılı sonlarına doğru hastalanan

Muhammed, şehri Alevi Dailerinden el Hasan ve Makan b. Kaki’ye teslim ederek Damağan’a geçti ve

235 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 112; İbn İsfendiyar, s. 208. 236 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 113. 237 İbn İsfendiyar, s. 208.

89

burada öldü238. Bu sırada Makan’ın adamlarından Esfar b. Şireveyh Cürcan’a geçerek Samanîlerin

Cürcan valisi Bekr b. Muhammed b. Elisa’nın hizmetine girdi. Burada Alevilerle mücadele eden Esfar

mağlub oldu ve Bekr’in yanına döndü. Bekr’in ölümüyle Emir Nasr, Esfar’ı Cürcan’a vali tayin etti

(H.315,M.927-928)239. Bu olaylar devam ederken Makan b. Kaki ve Ebu’l Hasan, Taberistan’a

tamamen hakim olmak için Sariye üzerine harekete geçtiler. Burada Esfar’ın kuvvetleriyle savaşan

Makan mağlub oldu (H.315,M.928-929) ve Esfar da bu zaferle Rey, Cürcan, Kazvin, Zencan, Kum ve

Kerh şehirlerine hakim oldu, hutbeyi Emir Nasr adına okuttu. Bu zaferden sonra gücünü daha da

artıran Esfar’ın, Halifeden Emir Nasr’a karşı savaşmak için izin istemesi üzerine Emir Nasr ordusunun

başında bizzat harekete geçti. Taraflar arasındaki bu sorun savaş yapılmadan barış yoluyla halledildi.

Taraflar arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Esfar, Samanî Emiri Nasr’a belli bir miktarda meblağ

ödeyecek, hutbe Emir adına okutulacaktı240. Bir süre sonra Esfar, kumandanlarından Merdaviç b.

Ziyar, Şumeyran et-Tarım hakimi Salar ve Makan b. Kaki’nin oluşturduğu ittifak karşısında 931

yılında gerçekleşen bir savaşta mağlub oldu ve Merdaviç tarafından öldürüldü (931)241.

Ertesi yıl Makan’ı mağlub eden Merdaviç, Taberistan ve Cürcan’a hakim oldu. Makan b.

Kaki ise Samanî itaatine girerek Emir Nasr’dan yardım aldı ve Merdaviç’i mağlub etti. Bu zaferden

sonra Makan, Nişabur’a dönünce bundan faydalanan Merdaviç Rey şehrini ele geçirdiyse de Samanî

veziri Muhammed b. Ubeydullah Belami’nin verdiği gözdağı karşısında belirli bir meblağ ödemeyi

kabul etti242. Yine aynı yıl içerisinde Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer b. Muhtac Emir Nasr

tarafından Horasan valiliğine atandı243.Samanî itaatini tanıyan Makan b. Kaki, Emir Nasr’ın kendisine

Kirman Eyaleti’nin valiliğini vermesiyle, Ebu Zekeriya ve kardeşlerinin isyan hareketine destek veren

Kirman hakimi Muhammed b. İlyas’ı mağlub ederek burayı Samanî topraklarına kattı. Ancak 935

yılında Merdaviç’in ölüm haberini alan Makan’ın buradan ayrılmasını fırsat bilen Muhammed b. İlyas

şehre tekrar hakim oldu244. Merdaviç’in ölmesinden sonra ordusunda meydana gelen karışıklıklardan

faydalanmak isteyen Emir Nasr, Horasan valisi Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer b. Muhtac’a,

Kumis’e gitmesini, Makan b. Kaki’ye de Ebu Bekr’e katılmasını emretti (935). Makan ilk önce

238 İbnü’l Esir, C.VIII, s.87, 122, 140; Erdoğan Merçil, a.g.m., 86-87; H. Dursun Yıldız,

“Sacoğulları”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,C.VI, İstanbul,1992, s. 127. 239 İbn İsfendiyar, s. 214; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 148. 240 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 159-161; W. Madelung, a.g.m., s. 212-213. 241 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 162-164; İbn İsfendiyar, s. 216. 242 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 165; M. Nazım, “Merdavic b.Ziyar”, İA, C.VII,İstanbul, 1988,s. 757. 243 Gerdizi, s. 23; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 220.

90

Damağan üzerine hareket etti. Bunu haber alan Merdaviç’in kardeşi Veşmgir, Bancin komutasında bir

orduyu Makan üzerine sevketti. Taraflar arasında vuku bulan savaşta Makan mağlub oldu ve

Nişabur’da bulunan Ebu Bekr Muhammed’in yanına geçti245. Aynı yıl içerisinde Makan, Veşmgir

adına Cürcan’ı yöneten Bancin’in ölmesini fırsat bildi ve Ebu Bekr Muhammed’den aldığı izinle

Cürcan üzerine yürüyerek buraya hakim oldu. Bu arada Ebu Bekr’le Makan’ın arası bozulmuş olacak

ki Makan isyan hazırlığına başladı246.

Bu arada Ebu Bekr Muhammed, Emir Nasr’a mektup yazarak hastalığı nedeniyle görevinden

ayrılmak istediğini bildirmiş, isteğini onaylayan Emir Nasr Horasan valiliğine oğlu Ebu Ali’yi atadı

(939)247.

Görevi devralan Ebu Ali ilk iş olarak Veşmgir b. Ziyar ile ortak hareket eden Makan b. Kaki

üzerine harekete geçerek Cürcan üzerine yöneldi (939). Şehri uzunca bir süre kuşatma altına alan Ebu

Ali, Makan’a zor günler yaşattı. Zor durumda olan Makan, o sırada Rey’de bulunan müttefiki

Veşmgir’den yardım istedi. Veşmgir, Ebu Davud İsfahi komutasında bir orduyu ardından da Şireh

b.Leyla komutasında ikinci bir orduyu Makan’a yardım amacıyla Cürcan’a gönderdi. Veşmgir’in

kuvvetleri Cürcan’a ulaşınca Makan’ın , yiyecek sıkıntısı içerisinde bulunan halkın zor durumda

olduğunu görünce çareyi Ebu Ali ile Makan’ı barıştırmakta buldularsa da Makan bir gece şehirden

kaçarak Taberistan’a geçti. Bu durum Samanî kuvvetlerinin işini kolaylaştırdı ve Ebu Ali Cürcan’ı

tekrar Samanî hakimiyetine dahil etti. Yerine İbrahim b. Simcur’u vekil olarak bırakan Ebu Ali,

Veşmgir’in elinde bulunan Rey üzerine yürüdü (Aralık 940)248. Büveyhoğullarıyla da ittifak kurarak

gücünü artıran Ebu Ali karşısında Veşmgir Taberistan’da bulunan Makan’ı yardıma çağırdı. Ebu Ali

komutasındaki Samanî kuvvetlerinin Rey şehrine saldırıya geçmesiyle taraflar arasında savaş başladı.

Makan ve Veşmgir’in kuvvetleri, Ebu Ali’nin uyguladıgı Turan taktiği karşısında tutunamadı ve

Samanî kuvvetleri Deylemlilerden 900 maruf kişiyi esir alarak Buhara’ya götürdü. Bu esirler

Veşmgir’in Buhara’ya itaatından sonra hepsi Ebu Ali tarafından azad edildi. Bu savaş esnasında

244 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 232, 254; İbn Miskeveyh, C. I, s. 314; C.E. Bosworth, a.g.m., , s. 111. 245 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 253-254; İbn İsfendiyar, s. 217; Erdoğan Merçil, “Veşmgir b. Ziyar”, İA, C.

XIII, İstanbul, 1988, s. 304; M. Nazım, “Makan b.Kaki”, İA, C.VII,İstanbul ,1988, s. 202. 246 İbnü’l Esir, C.VIII, s.273-274. İbn Miskeveyh o sırada Cürcan’da Ebu’l Kasım b. Ebi’l Hasan’ın

bulunduğunu ve Veşmgir’den aldığı emirle Cürcan’ı Makan’a teslim ettiğini bildirir.İbn Miskeveyh, Tecarib el Ümen, The Experiences of The Nations,Ing.trans. H.F.Amedroz,D.S.Margoliouth.C.II, Oxford,1921,s.3.

247 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 302-303; Gerdizi, s. 23.

91

Makan öldü ve Veşmgir’de Taberistan’a kaçtı249. Böylece Ebu Ali Rey’e hakim oldu. Ardından Ebu

Ali’nin gönderdiği Samanî kuvvetleri Zenkan, Ebher, Kazvin, Kum, Kerec, Hemedan, Nihavend ve

Hulvan sınırlarına kadar olan yerleri ele geçirdi250.

Makan b. Kaki’nin ölümü üzerine yeğeni Hasan b. Firuzan, Veşmgir b. Ziyar’ı amcasının

ölümünden sorumlu tutarak onu zor durumda bırakıyordu. Harekete geçen Veşmgir, Şireh b. Leyla

komutasındaki bir orduyu Hasan üzerine sevketti. Şireh’in kuvvetleri Hasan’ı Sariye’de kuşattı.Bir

yolunu bularak buradan ayrılan Hasan ise Rey’de bulunan Ebu Ali’ye sığındı. İbn İsfendiyar’a göre

taraflar Veliceyl’de karşılaşmışlar ancak mevsimin kış olmasından dolayı Ebu Ali, Veşmgir’le

anlaşma yolunu seçti. İbnü’l Esir, Miskeveyh ve Gerdizi’ye göre; Ebu Ali ile Hasan Rey’de ittifak

kurarak Sariye’ye gelmişler şehri kuşatmışlar, ancak bu sırada Emir Nasr’ın ölüm haberinin gelmesi

üzerine Veşmgir’le anlaşma yolunu seçmişlerdi. Kaynaklar arasında farklılıklar bulunmasına rağmen

taraflar arasında bir anlaşma yapıldığı konusunda hemfikirdirler. Yapılan anlaşmayla Veşmgir’in

Samanî Devleti’ ne itaatini sağlamlaştırmak amacıyla oğlu Salar’ı da rehine olarak alan Ebu Ali 943

Ocak-Şubat tarihinde Nişabur’a gitmek üzere yola çıktı. Hasan b. Firuzan’da Samanî ordusunun

geride bıraktıkları malları yağmaladı ve Damağan ve Semnan başta olmak üzere bütün bölgeye hakim

oldu251.

Ec-) Emir Nasr’ın Şiîliği Meselesi ve Şahsiyeti

Emir Nasr döneminin sonlarına doğru Samanî

coğrafyasında geniş bir Şiî İsma’iliye hareketine tanık

olmaktayız. Aslında halk üzerinde uzun zamandır etkisini

devam ettiren Aleviler Horasan’da propagandalarını hiçbir

zaman terketmemişti. Hatta Tahiriler zamanında bile hutbe

bir ara Alevi Ebu’l Hüseyn b. Muhammed adına okunmuştu.

X. yüzyılda Fatimi Devleti’nin ortaya çıkmasıyla Şiî propagandası Maveraünnehir ve

Horasan’da büyük bir hız kazandı. Nişabur halkı Ali evladından Abu’l Hasan Muhammed b. Yahya’yı

248 İbn İsfendiyar, s. 218-219; İbn Miskeveyh,C. II, s.4-5; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 305;W. Madelung,

a.g.m., s. 213. 249 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 313-314; İbn Miskeveyh, C.II, 5-6; İbn İsfendiyar, s. 219; Gerdizi, s. 24-25. 250 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 329; M. Nazım, a.g.m., s. 202. 251 İbn Miskeveyh,C. II, s. 7-8; İbn İsfendiyar, s. 219-220; İbnü’l Esir, C. VIII, s. 330; Gerdizi, s. 24.

92

halife olarak tanımış ve ona biat etmişlerdi. Emir Nasr da bu şahsı Buhara’ ya davet ederek kendisine

hilat giydirmiş ve devlet hazinesinden maaş da bağlatmıştı252. Samanîler’ in üst düzey yöneticileri ve

komutanları da İsma’ilîye mezhebine dahil oldular. Öyle ki ünlü Şiî İsmailî din âlimi Nahşeb’i her

nasılsa Emir Nasr’ ın sarayına girmiş ve onu kendi mezhebine kazandırmayı başarmıştı. Onun bu

mezhebe dahil olması ve İsmailî din adamlarına destek vermesi, devlet büyüklerini rahatsız etmiş ve

sipehsalar olarak nitelendirilen bir kişinin etrafında toplanarak Emir’ e suikast girişiminde

bulunmalarına neden olmuştu253. İsmailî Mezhebini benimseyen Emir Nasr hiçbir zaman bunu devlet

politikasına yansıtmamış ve hutbeyi Fatımi halifeleri adına okutmak istemişse de bunu uygulamamış

ve hutbeyi Abbasiler adına okutmaya devam etmiştir. Bunun nedeni herhalde Makrizi’ nin bize

aktardığı şu cümlelerde yatmaktadır. “Horasan valisi Nasr b. Ahmed, Ubeydullah’ a elli bin adamıyla

emrinde olduğunu bildirdi. Merdaviç ve Yusuf b. Ebi Sac da buna yakın şeyler yazmışlardı. Bu

mektupları getiren elçilere Ubeydullah yerinizde kalınız, her şeyin bir zamanı vardır” cevabını

verdi254. İbnü’l Esir’ in, Emir Nasr’ ın ölümünden sonra Nahşebi’ nin bir ağaca asılarak

öldürüldüğünü ve cesedinin günlerce ağaçta tutulduğunu nakletmesi ülkede geniş çapta, İsmailî

mezhebine mensuplarına karşı bir temizlik hareketinin olduğunu göstermektedir255.

Emir II.Nasr dönemi Samanîlerin altın çağını teşkil etmektedir. Onun zamanında devlet

teşkilatı olgunlaşma dönemini yaşamış, bunda en büyük katkıyı vezir Ebu Abdullah Muhammed b.

Ahmed el-Ceyhani sağlamıştı. Gerdizi’nin ifadesine göre256, o dünyanın bütün memleketlerine

mektuplar yazarak, divan ve dergah usulleriyle ilgili bilgileri edinmiş ve bunların en iyilerini kendi

devlet teşkilatı içerisinde uygulamıştı. Ünlü Arap seyyahı İbn-i Fad’lan257 Ceyhani’ den “hükümdarın

kâtibi” olarak zikreder. Bunun nedeni ise Ceyhani’ nin o dönemde ilmî yönüyle de ün kazanmasıyla

alakalıdır. Ceyhani’ den sonra vezarete getirilen Ebu’l Fazl el-Belami ise onun takipçisi olmuştur.

252 W. Barthold, a.g.e., 261; K.V. Zettersteen,a.g.m., 105. 253 Nizamü’l-Mülk, Siyasetnâme, Trk trc. Mehemmed Şerif Çavdaroğlu,Ankara, trhsz, s. 223-226;

S.M. Stern, a.g.e., s.219-220; R.N. Frye, Orta Çağın Başarısı Buhara,Trk trc.Hasan Kurt, Ankara,trhsz,s. 86-87.

254 Hasan İbrahim Hasan, “Fatimiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V,İstanbul,1988, s. 88-89.

255 İbnü’l Esir,C. VIII,s. 343. 256 Gerdizi, s. 20. 257 İbn Fazlan, Seyahatnâme,Trk trc. Ramazan Şeşen, İstanbul, 1975, s. 22.

93

Âlimleri korumayı ve gözetmeyi kendisine vazife edinen Emir Nasr babasından daha

adildi258. İbnü’l Esir’ e259 göre cömert, yumuşak huylu ve zeki olan Emir Nasr, Beyhaki’ ye260 göre

sert karakterliydi. Hamdullah Müstevfi ’ ye261 göre tıpkı babası gibi gulamları tarafından katledilerek

öldürülmüş, diğer kaynaklara göre eceliyle 943 yılında ölmüştür. Yerine oğlu Nuh b. Nasr geçmiştir.

Nizamülmülk’e262 göre ise Nuh b. Nasr, babası hayattayken tahta geçmiştir.

258 Nerşahi, s. 128. 259 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 340. 260 Beyhaki, Tarih-i Beyhaki, Trk trc. Erdoğan Merçil, Ankara ( TTK Ktüphanesi Tercümeler

Bölümü) trhsz, s. 126. 261 Hamdullah Müstevfi, s. 382. 262 Nizamü’l-Mülk, s. 226.

94

II.BÖLÜM

SAMANÎLER DEVLETİNİN GERİLEME VE YIKILIŞ DÖNEMİ

A-) I.NUH B. NASR DÖNEMİ (943-954)

Kaynaklar arasında Emir I. Nuh’un tahta geçiş tarihi

ile ilgili ihtilaflar olmasına rağmen, Emir’le çağdaş

olan Nerşahi’nin263 verdiği tarihi daha güvenilir bularak,

onun 943 yılında babasının ölümü üzerine tahta geçtiğini

kabul ediyoruz.

Aa-) İç Olaylar

Aaa-) İbn-i Eşkam İsyanı

İsyanı Samanîlere bağlı Harezm Eyaletinde, Ahmed b.

Eşkam adlı bir şahıs hükümdar değişikliğinin yarattığı

otorite boşluğundan faydalanarak isyan etti (H. 332/M.

943-944). İsyanı bastırmak üzere Emir I. Nuh, İbrahim b.

Pars komutasında bir orduyu bölgeye sevketti. Yolda

İbrahim b. Pars’ın ölmesi nedeniyle Samanî ordusu başarı

sağlayamadan geri döndü, Ahmed b. Eşkam ise Türk

hükümdarına sığındı. Emir I. Nuh, Türk hükümdarına

Ahmed’i iade etmesine karşılık, o sırada Buhara’da

rehine olarak tutulan oğlunu serbest bırakacağını

263 Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc.Dr.Emin Abdülmecid Bedevi, Ebu Nasrullah Mübeşşer et

Tırazi, Kahire,1965, s. 129.

95

bildirdi. Bunu haber alan Ahmed endişeye kapılarak

isyandan vazgeçti ve Emir I. Nuh’un affına mazhar oldu264.

Aab-) Ebu Ali b.Muhtac İsyanı

Emir II.Nasr’ın ölüm haberiyle Horasan’a gelen Ebu Ali, Emir I.Nuh’un emriyle o sırada

Büveyhilerin eline geçmiş olan Rey için sefer hazırlıklarını tamamlayarak Büveyhiler üzerine

harekete geçti.Ebu Ali’nin Buhara’da ki yokluğundan faydalanan düşmanları onun halka karşı kötü

tutumunu öne sürerek Emirin gözünden düşürmeyi başardılar265. Gerdizi266, Ebu Ali’nin Buhara’da ki

en büyük düşmanı olarak vezir Muhammed b. Ahmed’i gösterir. Rey seferi esnasında Emir Nuh

tarafından görevlendirilen Arız’ın askerlere karşı kötü tutumu, ordu içerisinde kıpırdanmalara neden

olmuş, ihtiyaçları giderilmeyen askerler maaşlarını düzenli alamayınca Ebu Ali’nin adamları, Emir

Nuh’un amcası İbrahim b. Ahmed’e mektup yazarak ona emirlik teklifinde bulunmaya karar verdiler.

Bunu haber alan Ebu Ali her ne kadar onları emellerinden vazgeçirmeye çalıştıysa da, adamlarının

tehditleri üzerine onların doğrultusunda hareket etmeye başladı. Ebu Ali’nin isyan etmesinin en

büyük nedeni bizce onun Horasan Sipehsalarlığından alınarak yerine İbrahim b. Simcur’un

atanmasıdır267.

Miskeveyh268 ve İbnü’l Esir’in269 Iraklı tarihçiler olarak söz ettiği şahıslar,

Ebu Ali ile Emir Nuh’un aralarının açılmasının sebebini İmamüddevle Büveyh’e

bağlarlar. Onlara göre İmamüddevle bir yandan Emir Nuh’a mektuplar yazarak

Rey’in kendisine verilmesini, bunun karşılığında Ebu Ali’nin Rey için verdiği

haraçtan yüzbin dinar daha fazla ödeme yapacağını ve Ebu Ali’ye karşı dikkatli

264 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih,İslam Tarihi,Trk trc.Ahmet Ağırakça,C.VIII, İstanbul,1987, s.

359; Cüzcani,Tabakat-ı Nasıri,İng trans.H.G.Raverty,C.II,Yeni Delhi,1970 s. 39; K.V. Zettersteen, “Nuh”, İA, C.IX,İstanbul, 1988, s. 346; W. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,Trk trc. H.Dursun Yıldız, Ankara,1990, s. 265.

265İbnü’l Esir, C.VIII, s.380-381. 266Gerdizi, Zeyn’el Ahbar,Trk trc.Necati Lugal,Ankara(TTK Kütüphanes tercümelerbölümü),trhsz,s.26 267 İbnü’l Esir, C.VIII, s.392.Nerşahi ve Cüzcani ,İbrahim b.Ahmed’den Ebu İshak olarak bahsederler. Nerşahi, s.129;Cüzcani,C.II,s.39. 268 İbn Miskeveyh, Tecarib el- Ümem,The Experiences Of The Nations,İng trans D.S. Morgoliouth, H.F.Amedroz,C.II, Oxford,1921,s.105-106.

96

olmasını bildirirken, diğer yandan da Ebu Ali’yle haberleşerek, onu Emir Nuh’a karşı

kışkırtıyor ve şayet ona karşı mücadele ederse, kendisini destekleyeceğini

vadediyordu.

Bütün bu saydığımız nedenlerle hareket eden Ebu Ali, komutanlarının

arzularına boyun eğdi ve Emir’in amcası İbrahim b. Ahmed’e mektup yazarak ona

emirlik teklifinde bulundu. Bu teklifi kabul eden İbrahim b. Ahmed, Musul’dan

hareket ederek Hemedan’a geldi ve burada Ebu Ali tarafından karşılandı (946 Nisan)

ve ikili birlikte Rey’e hareket ettiler. Rey’e ulaştıklarında Ebu Ali, kardeşi Ebu’l

Fazl’ın, Emir Nuh’a mektup yazarak durumdan haberdar ettiğini öğrenince onu

tutuklattı ve yoluna devam ederek Nişabur’a geçti270. İbnü’l Esir’e271 göre Nişabur’a

geçen Ebu Ali o sırada burada bulunan İbrahim b. Simcur’u ve Mansur b. Karategin’i

kendisine bağladı ancak daha sonra Mansur b. Karategin’den şüphelenerek onu

tutuklattı. Gerdizi’ye272 göre ise Ebu Ali Nişabur’a gelince İbrahim b. Simcur ve

Mansur b. Karategin buradan ayrılarak Nerv’e geçti. Miskeveyh273 ise Ebu Ali,

Nişabur’a gelince burada Emir Nuh’un ordusuyla savaşarak onları mağlub ettiğini,

Mansur b. Karategin ve İbrahim b. Simcur’u da esir aldığını nakleder.Daha sonraki

olayların akışına bakılırsa Miskeveyh’in verdiği bilgi daha makuldür.

Nişabur’dan hareket eden Ebu Ali ve İbrahim b. Ahmed 946 Eylül-Ekim

tarihinde Merv’e geçtiler. O sırada Merv’de bulunan Emir Nuh, buradan ayrılarak

Buhara’ya geçti.Buradan da ayrılan ikili 946 Aralık/947 Ocak tarihinde Buhara’ya

girerek hutbeyi İbrahim b. Ahmed adına okuttular. Emir Nuh ise onların Buhara’ya

269 İbnü’l Esir,C.VIII,s.397. 270 İbnü’l Esir, C.VIII,s.392-393;İbn Miskeveyh,C.II,s.106-107;Edoğan Merçil, “Simcuriler II, İbrahim b.Simcur” Tarih Enstitüsü Dergisi, S.10-11,Istanbul,1981,s.95. 271 İbnü’l Esir,C.VIII,s.393.

97

geleceğini önceden haber aldığı için Semerkand’a geçmişti274. Bu arada İbrahim ile

Ebu Ali arasında ihtilaflar başladı ve İbrahim b. Ahmed, Ebu Ali’ye danışmadan

İbrahim b. Simcur’u ve Mansur b. Karategin’i serbest bıraktı. İbrahim b. Simcur ve

Mansur b. Karategin ordunun kontrolünü ele alarak Emir Nuh’a haber gönderip onu

Buhara’ya çağırdılar275. İbrahim b. Ahmed diğer yandan Buhara ileri gelenlerini

çağırarak amacının sadece Emir Nuh’un kumandanı olmak ve onunla Ebu Ali’ye

karşı mücadele etmek olduğunu anlattı.Belkide İbrahim b.Ahmed böylece halkın

desteğinin sağlamak istiyordu. Ebu Ali ise o sırada, İbrahim b. Ahmed’in kendisine

karşı kötü niyetini anladığı için Türkistan’a geçmişti, burada İbrahim b. Ahmed’in

faaliyetlerinden haberdar edilince hızla Buhara’ya döndü ve şehri ateşe vermek

istediyse de Buhara ileri gelenleri tarafından bu amacından vazgeçirildi.

Bazı ordu mensuplarının kendisine karşı kötü hisler beslediğini anlayan Ebu

Ali hemen hutbeyi Emir Nuh’un kardeşi Ebu Ca’fer Muhammed b. Nasr adına

okutarak, Semerkand’a doğru hareket ediyormuş gibi görünerek, asıl gideceği yeri

gizledi ve Sağaniyan’a geçti. Onun Buhara’daki yokluğundan faydalanan İbrahim b.

Ahmed ve Ebu Ca’fer, Emir Nuh’tan af dileyerek onunla barıştılar. Ancak Emir Nuh

yeni bir karışıklığa meydan vermemek için İbrahim b. Ahmed’le Ebu Ca’fer’in ve

diğer kardeşi Ahmed’in gözlerine mil çektirdi. Buhara’daki her şeyi yoluna koyan

Emir Nuh, Ebu Ali’ye barış teklif etti, ancak Ebu Ali’nin adamları buna sıcak

bakmayınca Ebu Ali de bu teklifi reddetmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Emir

Nuh, Ebu Ali üzerine bir ordu sevketti. Bunu haber alan Ebu Ali Buhara’ya yöneldi.

Emir onun karşısına kardeşi el-Fazl b. Muhammed’i çıkarttı. Curcik mevkiinde

272Gerdizi, s.26. 273İbn Miskeveyh,C.II, s.108. 274 İbnü’l Esir,C.VIII,s.393.

98

karşılaşan taraflardan el-Fazl mağlub oldu; Ebu Ali ise Sağaniyan’a geçti (947

Kasım-Aralık). Emir Nuh 948 Eylül ayında Sağaniyan üzerine bir ordu daha sevketti.

Sağaniyan’ı yağmalayan Samanî ordusu Buhara ile irtibat yollarının Ebu Ali

tarafından kesilmesiyle güç durumda kalarak barış yapmak zorunda kaldı (948

Aralık). Anlaşma gereği Ebu Ali, oğlu Ebu’l Muzaffer Abdullah’ı rehine olarak Emir

Nuh’a gönderdi276. Savaşın galibi hakkında bir bilgimiz olmamakla birlikte, Ebu

Ali’nin oğlunun Buhara’da şaşalı bir şekilde karşılanması, bizi Ebu Ali’nin muzaffer

olduğuna götürmektedir.

Aac-) Vezir Abu’l Fazl Muhammed b. Ahmed el-Sülemi’nin Öldürülmesi

Emir II. Nasr döneminde Maveraünnehir ve Horasan’da yaygınlaşan Şiî-

İsmailîye hareketinin önderleri Emir Nuh zamanında katledilmişti. Şiî karşıtı olan

devlet adamlarının desteğini sağlamak amacıyla Emir Nuh ünlü sünnî fıkıh âlimi

Abu’l Fazl Muhammed b. Ahmed el-Sülemi’yi vezarete atamıştı. Kendisini dine

adayan vezir zamanının büyük kısmını ibadetle geçiriyor ve devlet işlerine pek

zaman ayırmıyordu. Ebu’l Fazl’ın askerlere karşı kötü tutumu, maaşlarının

zamanından ödenmemesi gibi nedenlerle kendisine ordu içerisinde büyük bir tepki

oluştu277. 942 yılında Ebu Zekeriya isyanında Emir Nasr’ın hazinelerinin

yağmalanmasıyla, devletin içerisine girdiği maddî sıkıntıdan kendisini kurtaramayan

vezirin en büyük düşmanlarından biri de saraydaki Türk grubunun önde

gelenlerinden Ebu’l Fazl b. Ahmed b. Hamuyeh’ti. Bir yandan Ebu Ali isyanı ile

275 İbn Miskeveyh, C.II, s.109. 276 İbnü’l Esir, C.VIII, s.393-396;K.V.Zettersteen,a.g.m.,s.346; W.Barthold,a.g.e., s.267.Nerşahi , Miskeveyh ve Hamdullah Müstevfi Emir Nuh'’a İbrahim'’n önce savaştıklarının, ardından barış yaptıkları konusunda hemfikirdirler. Nerşahi, s.129 ; İbn Miskeveyh, C.II,s.109; Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, nşr.E.G.Browne,London-Leiden,1910, s.142. 277 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 343.

99

meşgul olan Emir Nuh çaresiz kalarak vezirini isyancılara teslim etmek zorunda

kalarak isyancılar tarafından öldürülmesine göz yumdu (946 Kasım-Aralık)278.

Cüzcani279, Emir’in vezirini isyancılara vermesinin nedenini askerlerin Emir’i

veziri kendilerine teslim etmezse Emir’in amcası İbrahim’in tarafına geçmekle tehdit

etmelerini gösterir. Semani’ye280 göre; Emir ilk önce isyancıların veziri istemelerini

redederek üzerlerine bir ordu sevketmiş ancak bu ordu isyancılar tarafından

dağıtılmıştır.

Aad-) Muhammed b. Abdürrezzak İsyanı

Samanîler’in Tus valisi olan Muhammed b. Abdürrezzak ailesiyle birlikte H.

336(M.947-948) yılında isyan etti. Bu sırada Emir Nuh, Horasan Sipehsaları Mansur

b. Karategin ile birlikte Merv’de bulunuyordu. Hasan b. Firuzan’ın Cürcan’ı istila

etmesiyle, Cürcan hakimi Veşmgir de Merv’e geçti. Emir Nuh, Mansur b.

Karategin’e derhal Nişabur üzerine hareket edip Muhammed b. Abdürrezzak’la

savaşmasını, elindeki bütün şehirlerin alınmasını ve oradan da Veşmgir’le birlikte

Cürcan üzerine yürümesini emretti. Mansur ve Veşmgir, Nişabur üzerine yürüyünce,

Muhammed b. Abdürrezzak buradan ayrılarak Ustuva’ya geçti. Ustuva’dan Cürcan’a

geçen Abdürrezzak buradan Rüknüddevle b. Büveyh’e mektup yazarak ona sığındı.

Samanî ordusu ise Nişabur’dan Tus’a doğru ilerleyerek Tus yakınlarındaki Sumeylan

kalesinde Muhammed b. Abdürrezzak’ın kardeşi Rafi’yi muhasara altına aldı. Rafi’

nin önemli adamlarından bazıları Mansur’ a sığınınca Rafi kaleden ayrılarak Derek

kalesine geçti. Mansur, Sumeylan’ı ele geçirerek buradaki her şeye el koydu. Daha

278 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 175, 393; Gerdizi, s. 26. 279 Cüzcani, C.II, s. 39. 280 W. Barthold, a.g.e., s. 265.

100

sonra Derek’e geçen Mansur, burayı da kuşatarak Rafi’nin oğullarıyla günlerce

savaştı. Sonuçta Rafi’nin kardeşi Ahmed ve amcaoğullarından bir grup Mansur’a

sığındı, Rafi ise hazineleri ile birlikte kaçmayı başardı. Mansur kalede geriye kalan

her şeyi ele geçirdi, Muhammed b. Abdürrezzak’ın ailesini de beraberine alarak

Buhara’ ya döndü281.

Tus ve çevresini düzene koyan Mansur, Veşmgir’le birlikte Cürcan’a doğru

hareket etti (Nisan 949). Hasan b. Firuzan’la anlaşma yaparak oğlunu rehine aldı.

Ancak Hasan’la daha sonra bir anlaşma yapan Mansur, oğlunu serbest bırakarak

Nişabur’a döndü, Veşmgir ise Cürcan’da kaldı282.

Ab-) Dış Olaylar

Aba-) I.Rey Seferi

Ebu Ali’nin Emir II.Nasr’ın ölüm haberini alınca Horasan’a

döndüğünden daha önce bahsetmiştik.Ebu Ali’nin Horasan’a geçmesini

fırsat bilen Veşmgir, Hasan b. Firuzan’la kurduğu ittifak neticesinde

Rey’e hakim oldu. Ancak Veşmgir’in buradaki hakimiyeti pek de uzun

ömürlü olmadı, Rüknüddevle Büveyh, onu mağlub ederek şehre hakim

oldu283. Rey’i tekrar Samanî hakimiyetine dahil etmek isteyen Emir I.

Nuh, Ebu Ali komutasında ki bir orduyu bölgeye sevketti. Ebu Ali

Sebzivar’a ulaştığında, Emir I. Nuh’un yanına giden Veşmgir’le karşılaştı

ve onu o sırada Mevr’de bulunan Emir’in yanına gönderdi. Samanî

281 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 403; İbn İsfendiyar, s. 223-224; Erdoğan Merçil, “Karategin Ailesi”,Türk

Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi,Prof.Dr.İbrahim Yarkına Armağan,Ankara,1987, s. 11. 282 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 409-410.

101

ordusu Bistam mevkiine geldiğinde ordu içerisinde ihtilaflar başladı ve

bir grup Mansur b. Karategin’in önderliğinde ordudan ayrılarak Hasan

b. Firuzan’ı n bulunduğu Cürcan şehrine yürüdüler. Ancak iki taraf

arasındaki savaşı Hasan b. Firuzan kazanarak onları şehre sokmayınca,

mağlup durumdaki Mansur b. Karategin Nişabur’a döndü. Kopmalar

nedeniyle zayıflayan Samanî ordusu bu kez de ordudaki Türklerin

Büveyhoğulları tarafına geçmesiyle Rüknüddevle’ye mağlub oldu (H.

333/944-945) ve Ebu Ali de Nişabur’a döndü284.

Diğer yandan Emir Nuh, Veşmgir’e yardım kararı verdi. İbnü’l Esir’e285 göre;

Ebu Ali, Malik b. Şekertegin’in bulunduğu bir orduyla Cürcan’a sevkedilmiş ve

Hasan b. Firuzan’ı mağlub ederek Cürcan’a tamamıyla hakim olmuştur (944 Eylül-

Ekim). İbn İsfendiyar’a286 göre; ise Emir Nuh, Mansur b. Karategin’in komutasında

otuzbin kişilik bir orduyu Cürcan’a sevketmiş, gelen ordunun kalabalık oluşundan

korkan Hasan’da Sariye’ye kaçmış Veşmgir’de Calus şehrine kadar ilerlemiş daha

sonrada Amül’e dönmüştür.Bu olaydan sonra Nişabur’a geçen Ebu Ali, o sırada

Merv’de bulunan Emir Nuh’la görüşmüş ve ondan aldığı yeni bir emirle Rey üzerine

yapılacak sefer için hazırlıklara başlamıştı. 945 Ocak-Şubat tarihinde Rey’e ulaşan

Samanî kuvvetleri Rüknüddevle’nin şehri terketmesi üzerine bütün bölgeye hakim

oldu (945 Nisan-Mayıs) ve Ebu Ali ,kardeşi Ebu’l Abbas el-Fazl İbn Muhammed’i

283 İbn Miskeveyh,C.II, s.8; Harold Bowen, “Rüknüd-Devle”,İA,C.IX,İstanbul,1988,s.799. 284 Ibnü’l Esir,C.VIII,s.379;Erdoğan Merçil,a.g.m., s.7-.8;K.V.Zettersteen,a.g.m.,s.346; W.Madelung, “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Cambridge History of Iran,C.IV,Cambridge,1975, s.214. K.V.Zettersteen ve Vambery,Ebu Ali’ye ihanet edenlerin Kürtler olduğunu söylemektedirler. K.V. Zettersteen, bkz.ay.; H.Vambery, Buhara Tarihi, Trk trc.Dr.Tahir Şakir Çağatay, Ankara (TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü) trhsz,s.96. 285 İbnü’l Esir,C.VIII,s.380. 286 İbn İsfendiyar, s.221;Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.8.

102

Cibal Bölgesine tayin ederek Hemedan’ı da onun idaresine verdi.Bu arada daha

önceden de bahsettiğimiz gibi Ebu Ali’ nin merkezle arası açıldı ve Samanî Devleti’

ne isyan etti287.

Abb-) II.Rey Seferi

Ebu Ali’nin merkezle arasının açılması, ordu içerisindeki anlaşmazlıklardan

faydalanan Rüknüddevle Rey’e tekrar hakim oldu (H. 335/M. 946-947). Ebu Ali

isyanını ve Cürcan meselesini çözüme kavuşturan Emir Nuh, Rey’i tekrar Samanî

hakimiyetine dahil etmek amacıyla Mansur b. Karategin komutasındaki bir orduyu

bölgeye sevketti (950 Temmuz-Ağustos). Bu sırada Rüknüddevle yerine Ali b.

Kame’yi vekil olarak bırakmış ve Rey’den ayrılarak Fars bölgesine gitmişti. Samanî

ordusu Rey’e ulaştığında mücadele edemeyeceğini anlayan Ali b. Kame, Rey’den

ayrılarak İsfehan’a geçti. Bu durum Mansur’un işini kolaylaştırdı. Rey, el-Cibal ve

Karmisin’i Samanî hakimiyetine dahil etti, Rüknüddevle’nin adamlarını da

görevlerinden aldı288.

Bu gelişmeleri haber alan Rüknüddevle, kardeşi Muizzüddevle’ye mektup yazarak Irak’a

yakın bölgelerden Horasan askerlerini uzaklaştırmak için yardım etmesini istedi. Muizzüddevle

Türklerden, Deylemlilerden ve Araplardan oluşan kalabalık bir orduyu Hacip Sebüktegin komutasında

bölgeye sevketti. Bağdat’tan harekete geçen Sebüktegin süratle Karmisin’e gelerek buradaki Samanî

kuvvetlerini bozguna uğratarak kumandan Beckem el-Humârtegin’i de esir aldı ve diğer esirlerle

birlikte Muizzüddevle’ye gönderdi. Kamisin’den Hemedan’a geçen Sebüktegin buradaki Samanî

kuvvetlerini yenilgiye uğratarak buraya hakim oldu (950 Mart-Nisan). Bu gelişmeler üzerine Mansur

b. Karategin komutasındaki Samanî kuvvetleri Rey’den Hemedan’a doğru hareket ettiler. O sırada

Rüknüddevle’de Hemedan’da bulunuyordu. Rey şehrine 20 fersah mesafede, Mansur fikrini

değiştirerek İsfehan üzerine yürüdü. Bu sırada Büveyhoğulları’nın ordusundaki anlaşmazlıklar iyice

287 İbnü’l Esir, C.VIII,s.380-381.

103

artmış, ordudaki Türkler isyan içerisindeydi. Ordusundaki düzeni sağlayan Rüknüddevle, İsfehan

üzerine yürüdü. Mansur ondan daha önce şehre ulaştığı için Rüknüddevle’nin adamları ve halk şehri

boşaltarak şehre 9 fersah uzaklıktaki Han Lencan’a geçmişlerdi. İsfehan’a gelen Rüknüddevle, Han

Lencan’da karargahını kurdu. Taraflar arasında süren günlerce savaştan sonra her iki taraf yiyecek

sıkıntısı çekmeye başladı. Rüknüddevle İsfehan’dan kaçma planları kurarken, Mansur’un ordusuyla

Rey’e geçtiğini haber alınca bundan vazgeçti. Samanî ordusunun geride bıraktığı malları Büveyhiler

tarafından yağmalandı289.

Abc-) III.Rey Seferi

Mansur b. Karategin Rey’e dönünce, askerleri üzerindeki hakimiyetini tesis edemediğini

gördü ve askerler sonuçta onu terkederek Nişabur ve çevresine dağıldılar. Ayrıca Mansur birkaç kez

görevinden ayrılmak istediğini de Emir I. Nuh’a bildirmişti. Bunun üzerine Emir Nuh onu görevden

alarak Horasan sipehsalarlığına Ebu Ali’yi atadı (952)290. Görevine tekrar dönen Ebu Ali ilk iş olarak

Emir Nuh’un emriyle Rey üzerine yürüdü (953 Temmuz). Veşmgir’in de kendisine katılmasıyla gücü

bir hayli artan Ebu Ali komutasındaki Samanî ordusu karşısında tutunamayacağını anlayan

Rüknüddevle şehre kapanarak burayı korumayı tercih etti. Taberek’e gelen Samanî kuvvetleri

Taberek’i kuşattılarsa da Rüknüddevle’ye karşı kesin bir zafer elde edemediler. Çarpışmalar devam

ederken Ebu Ali ordusunun zor durumda kaldığını görünce barış yapmak zorunda kaldı. Bu arada

Veşmgir, Buhara’ya Ebu Ali’nin çarpışmalar esnasında samimi davranmayarak Rüknüddevle’ye

meylettiğini haber verdi. Bunun üzerine Emir Nuh, Ebu Ali’yi görevinden azletti (H. 342/M. 953-

954). Boşalan Horasan Sipehsalarlığına Emir, Ebu Said Bekr b. Malik el-Fergani’yi atadı.Bu arada

Rüknüddevle Veşmgir’i mağlub ederek Taberistan’a hakim oldu.Ebu Ali, Emir’le barışmaya çalıştıysa

da çabası boşa çıktı ve Nişabur’da isyan etti. Emir Nuh, Veşmgir ve Hasan b. Firuzan’a mektup

yazarak barışmalarını ve devlete isyan edenlere karşı birlikte mücadele etmelerini istedi. Yalnız

kaldığını anlayan Ebu Ali, Rüknüddevle’ye mektup yazarak sığınma talebinde bulundu. İsteği kabul

288 İbn Miskeveyh, C. II, s. 123; İbnü’l Esir, C. VIII, s. 400-417. 289 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 417-419. 290 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 424.

104

edilen Ebu Ali Rey’e geçti ve burada Rüknüddevle tarafından karşılandı (954). Bu arada Emir I. Nuh

28 Ağustos 954’te vefat etti291.

B-) ABDÜLMELİK B. NUH DÖNEMİ(954-961)

Emir Nuh’un beş oğlundan en büyüğü olan Abdülmelik 10 yaşında Samanî

tahtına geçti (954)292. Emir Nuh daha sağlığındayken Abdülmelik’i veliaht olarak

tayin etmiş ve halkın ona biad etmesini de sağlamıştı293. Yeni hükümdar ilk icraat

olarak, kendisine tahtın yolunu açan Horasan Sipehsaları Ebu Said Bekr b. Mâlik’i

makamında kalmasını sağladı ve ona Horasan’da huzursuzluk yaratan Ebu Ali

meselesini halletmesini emretti. Rüknüddevle’nin yardımıyla halifeden Horasan’ın

hakimiyet menşurunu alan Ebu Ali, Nişabur’a geçerek hutbeyi halife Muti adına

okuttu. Haber Buhara’da büyük bir şaşkınlık yarattı. Abdülmelik’ten aldığı emirle

harekete geçen Ebu Said’e karşı koyamayacağını anlayan Ebu Ali, o sırada Rey’de

bulunan Rüknüddevle’ye sığındı. Ebu Said’de bütün Horasan’ı ele geçirmede başarılı

oldu (H. 343/M. 954-955). Bir yıl sonra, Muhammed b. Makan komutasındaki

Samanî kuvvetleri Rey üzerine yeniden harekete geçti. O sırada Rey’de bulunan

Rüknüddevle kardeşi Muizzüddevle’den yardım istedi. Bu arada Samanî kuvvetleri,

Büveyhi ailesinden Ebu Mansur b. Büveyh’in bulunduğu İsfehan’a yöneldi. Ebu

Mansur ve ailesi İsfehan yakınlarındaki Han-Lencan’a çekildi. Muhammed b.

Makan, Han-Lencan’ı ele geçirdi, ancak Ebu Mansur’u yakalayamadı. Bu sırada

Rüknüddevle’nin veziri Üstaz Ebu’l Fazl’ın yardımcı kuvvetlerle gelmesiyle

Muhammed b. Makan mağlub edilerek esir alındı. Ardından Rüknüddevle, Ebu Said

Bekr’e barış teklifinde bulundu. İki taraf arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Rey ve

291 İbnü’l Esir, VIII, s. 434-438; İbn Miskeveyh, C. II, s. 105-106; K.V. Zetternsteen, a.g.m., s. 347;

Erdoğan Merçil, “Veşmgir b.Ziyar”, İA,C.XIII, İstanbul,1988, s. 305. 292 W. Barthold, a.g.e., s. 267.

105

Cibal bölgesi Rüknüddevle’ye bırakıldı, bunun karşılığında Büveyhiler Samanîlere

her yıl 200 bin dinar ödemeyi ve Veşmgir’e saldırmamayı kabul etti294. Yine aynı yıl

içerisinde Ebu Ali Rey’deki veba salgınının kurbanı oldu. Bu arada askerlere karşı

olumsuz tutumu nedeniyle Ebu Said Bekr, Abdülmelik tarafından saraya çağrıldı.

Emir’in huzuruna gelen Ebu Said, Hacip Alptegin tarafından öldürüldü. Bundan

sonra sarayda Alptegin’in sözünün geçmeye başladığını görüyoruz. Onun

önderliğindeki grup vezir Ebu Mansur’u öldürerek yerine Ebu Ca’fer b. Muhammed

el-Hüseyn’i vezarete, Ebu’l Hasan Muhammed b. İbrahim Simcur’u da boşalan

Horasan Sipehsalarlığına getirdiler. Vezir Ebu Ca’fer b. Muhammed’in devlet

hazinesini sarfetmesi nedeniyle Emir, onu görevden alarak yerine Ebu Mansur Yusuf

b. İshak’ı tayin etti (959). Bir yıl sonra Horasan Sipehsalar’ı Ebu’l Hasan b.

Muhammed’in Nişabur halkına eziyet etmesinden dolayı görevinden alındı ve yerine

Ebu Mansur Muhammed b. Abdürrezzak atandı295. Bu sırada Emir, devlet

yönetimindeki Türk nüfusunu kırmak için komutanlarından Beğtegin’i öldürttü296.

Ancak ne var ki bu pek de etkili olmadı , Alptegin’in emrindeki Türk askerleri

Buhara’daki yönetimin en etkin isimleri oldular. Öyle ki devlet neredeyse

Alptegin’in izni olmadan hiçbir şey yapamaz hale geldi ve yine onun isteği üzerine

vezarete Ebu Ali Muhammed b. Muhammed el-Belami atandı. Alptegin’i büyük bir

tehlike olarak gören Emir Abdülmelik ona Belh’e gitmesini emretti. Ancak Alptegin

“Ben katiyyen amil olmam, çünkü vaktiyle hacibü’l hüccab idim” dedi. Alptegin’den

bir an evvel kurtulmak isteyen Emir, Ebu Mansur’u görevinden alarak yerine onu

293 Gerdizi, s. 30. 294 İbn Miskeveyh, C. II, s. 167-168, 170-171; Gerdizi, s. 30; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 438, 441-442;

Abdülkerim Özaydın, “Abdülmelik b. Nuh b. Nasr”, DİA, C.I, İstanbul,1988, s. 272; W. Barthold, “Abdülmelik”, İA, C.I,İstanbul,1986, s. 97.

295 Gerdizi, s. 31. 296 İbnü’l-Esir, C.VIII, s. 459; İbn Miskeveyh,C. II, s. 191

106

tayin etti. Sıkıntılı günler geçiren Emir Abdülmelik bir gün çevgan oynarken attan

düşerek öldü (23 Kasım 961)297. Başka bir rivayete göre attan düştükten sonra

öldürülmüştür298.

C-) I. MANSUR B. NUH DÖNEMİ (961-976)

Ca-) İç Olaylar

Caa-) Alptegin İsyanı

Emir Abdülmelik’in ani ölümüyle boşalan Samanî tahtına kimin geçeceği

hususunda devlet ileri gelenleri arasında ihtilaflar çıkmaya başladı. Vezir Ebu Ali

297 Gerdizi,s. 31; W.Barthold, a.g.e., s.268-269; W. Barthold, “Alptegin”, İA,C. I,İstanbul,1986, s.

386. 298 Abdülkerim Özaydın, a.g.m., s. 272.

107

Muhammed b. Muhammed el-Belami, Abdülmelik’in ölüm haberini Horasan

Sipehsaları Alptegin’e ileterek tahtın yeni varisini belirlemesini istedi. Alptegin’in

isteği üzerine Belami, Emir’in oğlu Nasr’ı tahta geçirmeye muvaffak oldu. Ancak

onun hükümdarlığı bir gün sürdü. Buhara’daki diğer bir Türk komutan olan Faik’in

desteğini alan Emir Abdülmelik’in kardeşi Mansur tahta çıkarıldı (961)299. Hanedan

üyelerinin ve ordunun tam desteğini alan Emir I. Mansur, iktidar mücadelesinde

yeğeni Nasr’ın tarafını tutan Alptegin’i ortadan kaldırmaya karar verdi. Emir’le arası

açılan Alptegin ise kendi adayını zorla da olsa tahta çıkarmaya kararlıydı. Zira

Gerdizi, Alptegin’in mektubunu vezir Belami’ye ulaştırmak için Buhara’ya

gönderdiği süvariler nehri geçtiği sırada, Alptegin’in, Mansur’un Emirliğe geçtiğini

haber aldığını ve Ebu Mansur Muhammed b. Abdürrezzak’a mektup yazarak, onu

Horasan’a kendi yerine bırakacağını ve ittifak yapmak isteğini nakleder. Bu sırada

Emir’in Alptegin’i görevden azlettiğini yerine Ebu Mansur Muhammed b.

Abdürrezzak’ı tayin ettiğini bildiren ferman, Alptegin’in elçisi Ebu Mansur’a

ulaşmasından önce, Ebu Mansur’un eline geçti. Ardından Emir ona Alptegin’in

üzerine yürümesini emretti. Bunu haber alan Alptegin Ebu Mansur’dan daha hızlı

hareket ederek Nişabur’dan ayrıldı ve Buhara üzerine harekete geçti (961). Ceyhun

nehrine ulaştığında ordusundaki karışıklıklar nedeniyle Buhara üzerine yürümekten

vazgeçen Alptegin Belh’e yönelerek burayı ele geçirdi. Ebu Mansur’un başarısız

olması nedeniyle Emir I. Mansur bu kez de Buhara’dan Eş’as b. Muhammed

komutasındaki kalabalık bir orduyu Belh’e sevketti. Belh ile Hulm arasındaki Hulm

geçidinde karşılaşan taraflardan savaşı, beraberindeki kuvveti oldukça az olmasına

299 Gerdizi, s. 32; W. Barthold, a.g.e., s. 265; C.E. Bosworth, “Samanids”,EI,C.VIII,Leiden,1995,s.

1024;C.E.Bosworth, The Ghaznavıds and Their Empire In Afghanistan and Eastern Iran ,Edinburgh,1963,s.37. Hamdullah Müstevfi, Cüzcani ve Nizamülmülk’e göre Alptegin, Emir

108

rağmen Alptegin kazandı (Nisan-Mayıs 962). Daha sonra Hindistan’a yapacağı gaza

harekatı için uygun bir üs olan Gazne’ye yürüdü ve burayı yerli Levik hanedanından

aldı (12 Ocak 963)300. Bu arada Emir I. Mansur komutanlarından Alftegin’in

huzuruna gelmemesi üzerine gönderdiği ordu mağlub olmuş ve Emir’in dayısı da esir

edilmişti301. Alptegin’i ortadan kaldırmaya kesin kararlı olan Emir I. Mansur, Ebu

Ca’fer komutasında yine oldukça kalabalık bir orduyu Gazne’ye sevkettiyse de

başarılı olamadı. Savaş yoluyla bir şeyler yapamayacağını anlayan Emir barış yolunu

seçerek Alptegin’i affetti ve ona ele geçirdiği yerlerin idaresini verdi. 963 yılında

Alptegin ölünce yerine oğlu Ebu İshak İbrahim geçti. Gazne’nin yerli Levik

hanedanından Ebu Ali tarafından mağlub edilen İshak Buhara’dan aldığı yardımla

şehre tekrar hakim oldu ve böylece Samanîler ismen de olsa burada bir hakimiyet

tesis etmiş oldular302.

Cab-) Halef b. Ahmed İsyanı

Sistan hakimi olan Halef b. Ahmed hac ibadetini yapmak üzere Sistan’dan

ayrılırken, yerine vekil olarak Tahir b. el-Hüseyin adındaki bir şahsı bırakmıştı.

Halef b. Ahmed’in yokluğundan istifade eden Tahir, tamaha düşerek ona isyan etti.

Hactan dönen Halef, Buhara’ya geçerek Emir I. Mansur’a durumu anlatmış ve

Mansur’a karşı Abdülmelik’in oğlunu değil, Emir’in amcasını desteklemiştir. Hamdullah Müstevfi, s. 384; Cüzcani, C.II, s. 42; Nizamülmülk, Trk trc. M.A.Köymen,s. 76.

300 Gerdizi,s.32-33; Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989,s.3-4; C.E.Bosworth, a.g.e, s.37

301 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 469; İbn Miskeveyh, C.II, s. 208.

109

kendisini Sistan’a göndermesini istemişti. Bu isteği kabul edilen Halef, Buhara’dan

aldığı yardımcı kuvvetlerle Sistan üzerine yürümüş, onun geldiğini haber alan Tahir

de buradan ayrılmış ve böylece eyalet tekrar Halef’in hakimiyetine geçmişti. Ancak

Tahir geri dönerek Sistan’ı tekrar hakimiyetine dahil etti. Çareyi Buhara’da arayan

Halef, Emir I. Mansur’dan aldığı yeni yardımlarla Sistan üzerine yöneldi. Burada ki

hakimiyetini tekrar kuran Halef, her yıl Buhara’ya göndermesi gereken hilat, hediye,

hizmetçi ve haracı göndermemeye başladı. Bunun üzerine Emir, Tahir’in oğlu

Hüseyin komutasındaki bir orduyu Sistan’a sevketti (965). Tahir b. Hüseyin, Halef’i

Erk kalesinde muhasara altına aldıysa da Emir I. Mansur zamanında bu kuşatmadan

bir sonuç elde edilemedi ve bu olay Emir II. Nuh döneminde devam etti303.

Cb-) Dış Olaylar

Cba-) Samanîlerin Büveyhoğullarıyla ve Ziyarilerle Mücadelesi

Alptegin meselesinde başarısız olan Horasan Sipehsaları Ebu Mansur

Muhammed b. Abdürrezzak görevinden azledileceğini anlayınca, Horasan şehirlerini

yağmalamaya ve Rüknüddevle Büveyh’e haberler göndererek onu Cürcan’ı almaya

teşvik ediyordu. Zor durumda kalan Veşmgir, Rüknüddevle’ye karşı koyamadı ve

Cürcan Büveyhilerin hakimiyetine geçti. Rüknüddevle’nin Cürcan’dan ayrılması

üzerine Veşmgir, Ebu Mansur’u zehirletti ki bu zehir kendisini yavaş yavaş

hissettirecekti. Bu arada Emir Mansur, Samanîlerin Horasan Sipehsalarlığından Ebu

Mansur’u azletti ve yerine Ebu’l Hasan Muhammed b. İbrahim Simcur atadı (Ocak-

Şubat 962) ve ona Veşmgir’e yardım etmesini emretti.Derhal harekete geçen Ebu’l

302 Hamdullah Müstevfi, s. 384; Utbi,Tarih-i Yemini,Tashih ve tefsiye eden Abdurrah Yelgar ,Ankara

(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi),trhsz, s. 1; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 4; Enver Konukçu, “Gazne”, DİA, C.XIII,İstanbul,1996, s. 479.

110

Hasan komutasındaki Samanî kuvvetleri Nişabur’da Rüknüddevle ve Ebu Mansur’a

yetişmeyi başardı ve zehrin etkisiyle kontrolünü kaybeden Ebu Mansur’un, ordusu

mağlub edildi304. Büveyhilere karşı savaş hazırlıklarına başlayan Emir I. Mansur,

Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’a ordusunu hazırlamasını, Veşmgir ve Hasan b.

Firuzan’a da savaşa hazırlık yapmalarını emretti. Bu gelişmeler karşısında

Rüknüddevle, ailesini İsfehan’a göndererek oğlu Aduddevle, yeğeni İzzüddevle

Bahtiyar’dan ve kardeşi Muizzüddevle’den yardım talep etti. Ebu’l Hasan ve

Veşmgir birlikte hareket etmek üzere birleştiler. Ancak Veşmgir’in 967 yılında

ölmesiyle Samanî kuvvetleri Büveyhilerle karşı karşıya gelemedi ve böylece Rey

seferi sonuçsuz kaldı305.

Diğer yandan Aduddevle Kirman’ı ele geçirdi (Ağustos 968). Kirman hakimi

Banu İlyas ailesinden İlyasa Buhara’ya gelerek Emir I. Mansur’a sığındı. Ülkesini

Büveyhilerden geri almak için Emir’den yardım isteyen İlyasa umduğunu

bulamayınca Samanîler hakkında şikayete başladı. Bu nedenle de İlyasa Buhara’dan

uzaklaştırılarak Harezm’e gönderildi306. Buhara’da bu olaylar gerçekleşirken,

Veşmgir’in ölümünden sonra oğulları Kabus ve Bisutun arasındaki çekişmeler

Taberistan’da yeni olaylara sahne olmaktaydı. Başlangıçta Kabus’a destek veren

Samanîler daha sonra Bisutun’u destekleyerek onu Ziyari hanedanın başına

geçmesine yardımcı oldular307. Bu esnada malî sıkıntı içerisinde bulunan Samanî

kuvvetleri Buhara’dan mal istemiş Emir I. Mansur da Ebu’l Hasan’a malın

Bisutun’dan alınmasını emretmişti. Bisutun ise malının Taberistan’da olduğunu

303 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 484-485. 304 Gerdizi, s. 33; Erdoğan Merçil, Simcuriler III, Tarih Dergisi, S.33,İstanbul 1982, s. 117. 305 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 497-498; İbn İsfendiyar, s. 224-225; Gerdizi, s. 34.

111

bildirerek oraya geçti. Bölgedeki işlerin düzeldiğini düşünen Horasan Sipehsaları

Ebu’l Hasan Simcur’da Nişabur’a döndü. Ancak o sırada Taberistan’da bulunan

Bisutun, Samanîler’in başlangıçta kardeşi Kabus taraftarı bir politika izlemesini

kendine yediremediği için Büveyhilere tâbi oldu ve onlardan aldığı yardımla geri

döndü ve Kabus taraftarı olan Hasan b. Firuzan’ı mağlub ederek Simnan ve Cürcan’ı

ele geçirdi. Halife Muti’den aldığı hakimiyet fermanıyla Taberistan, Cürcan, Salus ve

Ruya vilayetlerine hakim oldu (971)308.

Büyük ihtimalle Emir I. Mansur, Samanî hakimiyetinden çıkan bu yerleri

tekrar hakimiyetine almak için Eş’as b. Muhammed el-Yeşkeri’yi Nesa’ya, Nasr b.

Melik’i de Gürgenç’e gönderdi. Bu sırada Ebu’l Hasan Simcur’un Buhara’daki

muhalifleri, yukarıda saydığımız yerlerin Bisutun’un eline geçmesinden onu sorumlu

tutarak Emir’in gözünden düşürmeyi başardılar. Bir yolunu bularak kendisini Emir’e

affettiren Ebu’l Hasan’a Merv’in yönetimi verildi. Emir’in affına mazhar olan Ebu’l

Hasan, Samanî veziri Ebu Ca’fer Utbi ve Büveyhi veziri Ebu’l Fazl b. el-Amîd’in

gayretleriyle iki taraf arasında bir anlaşma yapıldı (972). Bu anlaşmaya göre;

Rüknüddevle ve Aduddevle Samanîlere her yıl belirli bir meblağ ödeyecek, Emir I.

Mansur da Aduddevle’nin kızıyla evlenecekti. Bu anlaşmadan sonra uzunca bir süre

Samanîlerle Büveyhiler arasında hiçbir sorun yaşanmadı309.

306 İbnü’l Esir, C.VIII, s.504; İbn Miskeveyh, C.II, s.270; C.E.Bosworth, “The Banu İlyas Of Kirman

(920-957 / 932-968)”, Iran and Islam, In Memory of the Late Vladimir Minorsky, Edinburgh, 1971, s. 116.

307 İbn İsfendiyar, s. 225; Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 118-119. 308 Gerdizi, s. 34; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 119. 309 Gerdizi, s. 35; Miskeveyh, C.II, s. 335; İbnü’l Esir,C. VIII, s. 537.

112

Cbb-) Gur Bölgesinde Samanî Faaliyetleri ve Emir I. Mansur b. Nuh’un

Ölümü

Ebu Ali Muhammed el-Abbas Tulleki adında bir serheng Heart’ta Tullek

kalesini tamir ederek etrafına adam toplayarak isyan etti. Bunun üzerine Ebu’l Hasan

da Ebu Ca’fer Ziyad komutasında bölgeye bir ordu sevketti. Ebu Ali Muhammed’i

ele geçiren Ebu Ca’fer ardından Gur bölgesine geçerek burada birkaç hisarı ele

geçirdi ve henüz müslüman olmayan ahaliden de birçok esir ele geçirdi (974)310.

Bu sırada Alptegin’in yakın adamlarından olan ancak daha sonraki

gelişmelerden anlaşıldığına göre yeni hükümet taraftarı olan 963 senesinde

Taberi’nin ünlü tarihini yeniden düzenlercesine Farsça’ya çeviren vezir Belami 27

Şubat-Mart 974 yılında vefat etti. Boşalan vezarete bu kez Yusuf b. İshak getirildiyse

de o da aynı yıl ölünce yerine Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed el-Ceyhan

getirildi311. Bu sırada hasta olan Emir’in durumu ağırlaştı ve 365 yılının Şevval

ayının 11’inde (M. 976) vefat etti ve yerine oğlu Ebu’l Kasım Nuh II. B. Mansur

tahta geçti.

D-) II. NUH B. MANSUR DÖNEMİ (976-997)

310 Gerdizi, s. 34-35; Beyhaki,Tarih-i Beyhaki,Trk trc Erdoğan Merçil,Ankara ( TTK Ktüphanesi

tercümeler bölümü), trhsz,s.143;Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 121. 311 Gerdizi, s. 35; W. Barthold, “Belami”,İA,C.II,İstanbul,1986, s. 465.

113

Henüz 13 yaşında Samanî tahtına geçen Emir II. Nuh’un ilk yıllarında devlet

işleri Emir’in annesi tarafından yürütüldü312. Kendisine Ebu’l Hüseyin Ebu Abdullah

el-Utbi’yi vezirliğe tayin eden Emir, babasının gulamlarından Faik’i emir-i hacipliğe

ve vezirinin gulam’ı Ebu’l Abbas Taş’ı da hacib-i büzürg olarak atadı. Cüzcanan

valisi Ebu’l Hasan Muhammed b. Ahmed b. Ferigun’a, Horasan Sipehsaları Ebu’l

Hasan Simcur’a elçiler ve hediyeler göndererek onların devlete olan bağlılığını

artırdı313. Samanî Devleti’nin çöküş dönemi olarak nitelendirebileceğimiz Emir II.

Nuh dönemi, yukarıda bahsettiğimiz Türk komutanlarının birbirleriyle ve devletle

olan mücadelelerine tanıklık eden, artık komutanlarıyla baş edemeyecek durumda

olan Devlet’in çözümü Gazneli hanedanına yaklaşmakta bulduğu oldukça karışık bir

dönemdir.

Da-) İç Olaylar

Daa-) Ebu’l Hasan Simcur’un Görevinden Azli

Emir II. Nuh tahta geçince, Buhara Gazilerinin Saları Ebu Abdullah İbn-i

Hafsı Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’ın yanına gönderdi. Ebu’l Hasan’a hilat

gönderen Emir, ona Nasrüddevle lakabını vererek Kuhistan, Herat ve Nişabur’un

yönetimini de verdi. Ancak vezarete Utbi’nin getirilmesine karşı çıkan Ebu’l Hasan,

Utbi’nin düşmanlığını kazandı, gerek vezirin etkisi gerekse Horasan’daki keyfi

davranışları nedeniyle görevinden alındı ve yerine vezir Utbi’nin gulamı Ebu’l

Abbas Taş tayin edildi. Bu sırada Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’a azl kararı

312 İbnü’l Esir,El Kamil Fi’-Tarih,İslam Tarihi, C.IX,Trk trc.Adülkerim Özaydın,İstanbul,1987,

s.31. 313 Gerdizi, s. 36; Utbi,s. 16.

114

ulaşınca, askerlerini toplayarak isyan etmek istediyse de bundan vazgeçti ve

Nişabur’dan ayrılarak Kuhistan’a geçti (H. 371/M. 981-982)314.

Dab-) Halef b. Ahmed İsyanı

Emir Mansur’un desteğiyle, Hüseyin b. Tahir’den Sistan’a tekrar hakim olan

Halef’in Buhara’ya harac göndermemesi ve merkezden bağımsız hareket etmesi

üzerine Hüseyin b. Tahir komutasındaki Samanî kuvvetlerinin Sistan’a hareket

ettiğini ve Halef’i Erg kalesinde kuşatma altında tuttuklarını daha önceden

belirtmiştik. Yedi yıl boyunca devam eden bu sorunun halledilmesi için Emir II. Nuh

o sırada Kuhistan’da bulunan Ebu’l Hasan’a haber göndererek Sistan’a gitmesini

emretti. Sistan’a ulaşan Ebu’l Hasan, eski dostu Halef’le mektuplaşarak onu Erg

kalesinden ayrılmaya ikna etti. Buradan ayrılan Halef, Tak kalesine geçti. Ebu’l

Hasan’da boşalan Erg kalesini ele geçirdi, hutbeyi Emir II. Nuh adına okuttu ve

yerine Hüseyin b. Tahir’i bırakarak Horasan’a yöneldi315. Ancak Ebu’l Hasan’ın

dönüşünden sonra bölgede olaylar yeniden başladı. Bunun üzerine bu kez Ebu’l

Hasan’ın oğlu Ebu Ali buraya gönderildi. Sistan’da Halef’i mağlub eden Ebu Ali’ye

bu başarısından dolayı Buşenc’in idaresi verildi316.

314Gerdizi, s.36-38; Utbi, s.18-20; Hamdullah Müstevfi, s.385-386; İbnü’l Esir, C.IX, s.19; Erdoğan

Merçil, a.g.m., s.123. 315İbnü’l Esir,C. VIII,s.485-486; Utbi, s.18-20; Hamdullah Müstevfi, s.386;Erdoğan Merçil, a.g.m.,

s.125. İbnü’l Esir, Halef b. Ahmed’i 965 yılı olayları içinde zikretmiş ancak yaptığı açıklamada bu olayların daha sonraki tarihlerde vuku bulduğunu da belirtmiştir. İbnü’l Esir, C.VIII, s. 486.

316 Gerdizi, s. 38.

115

Dac-) Ebu Ali Simcur ve Faik’in İsyanı,Vezir Utbi’nin

Öldürülmesi

Rüknüddevle Büveyh’in ölümüyle oğulları Fahrüddevle, Aduddevle ve

Muayyüddevle arasında iktidar kavgası başlamıştı. Aduddevle tarafından

Fahrüddevle’nin ülkesini istila edince, Cürcan hakimi Kabus’a sığındı. Fahrüddevle,

Kabus’la birlikte diğer kardeşleriyle mücadele ettiyse de bir başarı sağlayamayarak

Nişabur’a geldiler (Kasım 981). O sırada Nişabur’da bulunan Taş, Emir Nuh’u

bundan haberdar etti. Diğer yandan Fahrüddevle ve Kabus’da Emir’e mektup

yazarak durumlarını anlattılar ve ondan yardım istediler. Bunun üzerine Emir, Taş’a

yazdığı cevabında onlara yardım etmesini emretti. Derhal harekete geçen Taş, Faik’i

Kumis yoluna göndererek, Muayyüddevle’ye gelecek yardımları engellemesini

istedi. Kendisi de Cürcan’a geçerek Fahrüddevle ve Kabus’la birleşti. Samanî

kuvvetleri iki ay boyunca burayı kuşatma altına aldılar,dışarıyla bağlantısı kesilen

Cürcan'da kıtlık baş gösterince halk buna dayanamadı ve nihayetinde taraflar

arasında savaş başladı. Samanî ordusundaki Harezmli okçuların gayretine rağmen

Faik’in gevşek davranışı nedeniyle Samanî kuvvetleri yenilgiye uğrayarak Nişabur’a

çekildi (Mart 982)317. Bunun üzerine Buhara’dan Vezir Utbi’nin komutasında

kalabalık bir ordu, Cürcan’a hareket etmeye hazırlanırken Ebu’l Hasan Simcur’un ve

Faik’in birtakım vaadlerle kandırdığı bir grup köle veziri öldürdüler(H. 371/M. 982-

983). Utbi’nin ölüm haberi Nişabur’a ulaşınca buradaki Samanî kuvvetleri dağıldı

ve bu nedenle Samanî Devleti bu seferden bir sonuç elde edemedi. Emir II. Nuh,

Utbi’nin katillerinin cezalandırılması için Taş’ı Nişabur’dan Buhara’ya çağırdı.

317 Utbi, s. 21-25; İbn İsfendiyar, s. 225-226; İbnü’l Esir, C.IX, s. 19-21; Gerdizi, s. 38.

116

Utbi’nin katillerinin bir kısmı yakalandı bir kısmı da kaçtı. Boşalan vezarete Emir II.

Nuh, Ebu’l Hasan Muzeni’yi tayin etti318.

Yeni vezir Muzeni oldukça yeteneksiz bir devlet adamıydı. Bu arada Sistan’da Halef problemini

halleden Ebu’l Hasan izin almadan Buhara’ya gelmek istedi. Vezir Muzeni bu duruma kızarak

ona, yerine oğlu Ebu Ali’yi bırakarak, ıkta yeri olan Kuhistan’a gitmesini emretti. Bu sırada Ebu

Ali, Faik’le mektuplaşarak aralarında bir ittifak kurdular. Taş’ın Buhara’da olmasından faydalanan

ikili Horasan’da istila hareketine giriştiler ve Taş’ın adamlarını yakalayarak devlete isyan ettiler.

Bunun üzerine Emir, Taş komutasındaki bir orduyu, o sırada Merv’de bulunan asiler üzerine

sevketti. Amül’de karargah kuran Taş ile karşı taraf arasında elçiler gidip geldi ve neticede

Nişabur’un Taş’a, Belh’in Faik’e, Herat’ın Ebu Ali’ye319, Badgis, Genc-i Rustak ve Kuhistan’ın da

Ebu’l Hasan’a verilmesi hususunda bir anlaşma sağlandı (H. 372/M. 982-983)320.

Dad-) Hüsamüddevle Taş’ın İsyanı

Taş Buhara’dan Merv’e yönelmeden önce vezir Muzeni’nin Ebu Ali ve Faik taraftarı bir politika

izlediğini anlayarak yerine kethüdası Ebu Muhammed Abdurrahman el-Farisi’yi tayin ettirmişti.

Taş Buhara’dan ayrılınca Emir, Muzeni’yi görevden almış, Taş’ın vezirliğine pek sıcak bakmadığı

Abdullah b. Uzeyr’i vezarete getirmişti. Utbi’nin adamlarına pek sıcak bakmayan yeni vezir Taş’ın

aleyhinde çalışarak Emir’in onu Horasan Sipehsalarlığından azletmesini ve yerine Ebu’l Hasan

Simcur’u atamasını sağladı. Nesa ve Ebiverd’in idaresiyle görevlendirilen Taş yeni görev yerine

gitmeyerek Serahs’ta konakladı ve ordunun ileri gelenleriyle konuşarak durumu arzetti. Taş’ın

komutanları, vezire bir mektup yazarak Taş’ın görevinde kalması gerektiğini açıkladılarsa da bu

reddedildi. Bunun üzerine Taş, Büveyhoğulları’ndan Fahrüddevle’den yardım isteyerek Nişabur’a

yöneldi ve Fahrüddevle de iki bin süvari gönderdi. Taş’dan önce Nişabur’a ulaşan Ebu’l Hasan

Simcur, Faik’in de kendisine katılmasıyla şehrin önünde Taş’ı beklemeye başladılar. Taraflar

arasında vuku bulan birkaç günlük savaştan Ebu’l Hasan Simcur mağlub olarak çıktı (983-

318 Utbi, s. 26-27; Gerdizi, s. 39; İbnü’l Esir, C.IX, s. 21; Hamdullah Müstevfi, s. 386.Erdoğan Merçil,

a.g.m.,s.126-127. 319 Gerdizi, s. 38-39; İbnü’l Esir, C.IX, s. 28-29; Utbi, s. 29-30; Hamdullah Müstevfi, s. 386; K.V.

Zettersteen, a.g.m., s. 347. 320 Gerdizi, s. 39.

117

984).Elde ettiği galibiyete rağmen Taş buradan Emir Nuh’la barışmak istediğini Buhara’ya

ilettiyse de Emir’in annesi ve vezir bunu reddettiler ve Taş’ın bertaraf edilmesi için Ebu’l Hasan

Simcur komutasında ki bir orduyu Buhara’dan bölgeye sevkettiler.Netice de taraflar arasında

meydana gelen savaşta Fahrüddevle’nin rakibi Fars hakimi Şerefüddevle Ebu’l Fevaris’in Ebu’l

Hasan’a yardım etmesiyle Taş mağlub oldu. Bu yenilgiden sonra Taş Cürcan’a geçerek

Fahrüddevle’ye sığındı ve burada öldü (H. 377/M. 987-988)321.

Db-) Ebu Ali ve Faik’in Neden Olduğu Dış Kaynaklı Problemler

Dba-)Ebu Ali İle Faik’in Mücadeleleri

Mart-Nisan 989’da Ebu’l Hasan ölünce yerine oğlu Ebu Ali geçti. Bu arada Emir II. Nuh

vezarette de değişiklik yaparak Abdullah b. Uzeyr’i görevden aldı ve yerine sırayla Ebu Ali

Damgani, ardından Ebu Nasr b. Zeyd ve nihayetinde onu da azlederek Ebu Ali Damgani’yi tekrar

vezarete getirdi322. Emir II. Nuh, Ebu Ali’den endişe duyarak onun hakimiyetindeki Herat’ı Faik’e

verdi. Daha sonra birlikte hareket edecek olan bu ikili Herat’ın Faik’e, Nişabur’un ve sipehsalarlık

makamının Ebu Ali’ye verilmesi hususunda anlaştılar.Ancak hilatın Faik’e gittiğini haber alan Ebu

Ali, Herat üzerine yürüyerek Faik’i yenilgiye uğrattı. Meverruz’a kaçan Faik gücünü topladı ve

kendisini takip eden Ebu Ali’nin adamlarını mağlub ederek bir kısmını da esir aldı. Merv’e geçen

Ebu Ali, Emir II. Nuh’tan babasının mansıbını istedi.Bu isteği onaylayan Emir onu Horasan

Sipehsalarlığına atadı ve ona İmamüddevle lakabını verdi. Meverruz’da bulunan Faik ise

durumunu güçlendirdi ve izinsiz Buhara’ya dönmek istedi. Faik’den şüphelenen Emir, Ibah ve

Beğtüzün komutasında bir orduyu Meverruz’a sevketti. Samanî kuvvetleri tarafından yenilgiye

uğratılan Faik, Belh’e oradan da Tirmiz’e geçti ve bu arada Emir II. Nuh’a karşı Türk hanından

yardım istedi. Bu arada Emir II. Nuh Cüzcan valisi Ebu’l Halis Feriguni’yi Faik’in üzerine

sevketti. Ebu’l Haris’i mağlub eden Faik buradan Sağaniyan’a geçerek buraya hakim oldu (993-

994)323.

321 Utbi, s. 30-36, 41; İbnü’l Esir,C. IX, s. 31-32; Gerdizi, s. 39;Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.129-130;

K.V. Zettersteen, a.g.m., s. 347. 322 Gerdizi, s. 40; Utbi, s. 43. 323 Utbi, s. 43-44, 47-48; İbnü’l Esir, C.IX, s. 84-85; Gerdizi, s. 40; Erdoğan Merçil, “ Simcuriler IV”

Belleten,C.XLIX,S.195,Ankara,1986,s.548-549;K.V. Zettersteen, a.g.m., 347-348.

118

Dbb-) Ebu Ali ve Faik’in Karahanlılarla İttifakı , Buhara’nın Karahanlılar

Tarafından Zaptı

Nişabur’a gelen Ebu Ali kısa zamanda oldukça güçlendi ve devletten bağımsız hareket

etmeye başladı. Ordusunun ihtiyacı için Horasan’ın bazı vilayetlerini de Emir’den isteyen Ebu Ali

bu isteği reddedilince Buğra Han’a elçiler göndererek Samanî topraklarını paylaşmaya karar

verdiler. Bu taksimata göre; Buhara, Semerkand ve Ceyhun’un öbür tarafı yani Maveraünnehir

Buğra Han’a, Ceyhun’un diğer tarafı olan Horasan’da Ebu Ali’ye kalıyordu. Yapılan anlaşma

gereği harekete geçen Buğra Han, İsficab’ı Samanîler’den aldı (990). Bunun üzerine Emir, İnanç

Hacib komutasında bir orduyu Buğra Han üzerine gönderdi. İki taraf arasında vuku bulan savaşta

Samanî kuvvetleri mağlub oldu ve İnanç Hacib esir edildi. Bunun üzerine Emir, Faik’den yardım

istedi ve onu Buhara’ya çağırdı. Buhara’ya gelen Faik, Buğra Han’la çarpışmak üzere

Semerkand’a gönderildi. Harceng yakınlarında karşı karşıya gelen taraflar dan Faik isteyerek ve

bilerek Buğra Han’a mağlub oldu ve Buhara’ya geçti. Buğra Han’ın yaklaştığını haber alan Emir

Nuh’da Amül’e geçti.Burada ona Gürgenç valisi Ebu Ali I.Memun ve Harezmşah Ebu Abdullah

Muhammed yardım etti. Neticede Buğra Han 992’de Buhara’ya girdi. Burada Buğra Han’a itaatini

bildiren Faik, onun tarafından Belh’e tayin edildi. Amül’de bulunan Emir ise Ebu Ali’ye haber

göndererek ondan yardım istiyordu. Emir’i oyalayan Ebu Ali ise planını gerçekleştirmek için

Nişabur’dan Merv’e geçerek Buğra Han’ı beklemeye başladı. Burada Samanîler’in vezaretinde bir

değişiklik yapıldı. Ebu Ali Belami, ardından Abdullah b. Muhammed b. Uzeyr vezirliğe tayin

edildi. Bu sırada Buhara’da bulunan Buğra Han hastalandı ve yerine vekil olarak Samanî

ailesinden Abdülaziz b.Nuh’u bırakarak Türkistan’a döndü. Buğra Han Türkistan’a dönerken

Samanîlere bağlı Oğuzlar ordusuna büyük kayıplar verdirdiler. Amül’de bulunan Emir de

Buhara’ya döndü (Ağustos 992) ve Abdülaziz’in gözlerine mil çektirerek hapse attırdı324.

324 Utbi, s. 46-47, 48-51, 53; Beyhaki, s. 249-250; Gerdizi, s. 40-41; İbnü’l Esir,C.IX, s. 85-86;

Hamdullah Müstevfi, s. 387-388; Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.551-553;Reşat Genç, “Harun Buğra Han”, DİA, C.XVI, İstanbul,1997, s.257. Abdülaziz’e dair olaylar sadece Gerdizi ve Beyhaki’de geçmektedir. İnanç ismi, Utbi’de Ibah, İbnü’l Esir’de Enc olarak geçmektedir. Müneccimbaşı Buğra Han’ ın 992 yılında Emir II.Nuh’un bir kumandanı karşısında bozguna uğradığını söylemektedir. Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi, Sahayifü’l Ahbar fi Vekayi’il-Asar , “Karahanlılar Fasikülü”,Trk trc.Necati Lugal,İstanbul ,1940,s.3. Ancak biz bu bilgiyi diğer kaynaklarda bulamadık.

119

Buğra Han’ın döndüğünü öğrenen Faik ise Buhara’ya saldırdıysa da mağlub olmaktan

kurtulamadı ve o sırada Merv’de bulunan Ebu Ali’nin yanına geçerek onunla bir ittifak kurdu.

Dbc-) Emir II.Nuh’un Faik ve Ebu Ali’ye Karşı Gazneli Hanedanıyla İttifakı Neticesinde

Meydana Gelen Olaylar

Ebu Ali ve Faik Merv’de hazırlıklarını tamamlayarak Nişabur üzerine harekete geçtiler.

Kendisine müttefik arayan Emir II. Nuh, elçi olarak Ebu Nasr Farsî’yi Sebüktegin’e gönderdi. O

sırada Sebüktegin fiilen bağımsız ancak Samanîlere tâbi idi. Emir’in isteğini kabul eden

Sebüktegin, kendisini Kiş nahiyesinde bekleyen Emir’le buluşarak ona bağlılık yemini etti ve

savaş hazırlıklarını tamamlamak üzere Gazne’ye döndü. Bu arada Emir Nuh, kendisine yardım

eden Gürgenç valisi Me’mun b. Muhammed’e Nesa’yı, Abdullah b. Harizmşah’a da Ebyurd’u

verdi.Gazne’de hazırlıklarını tamamlayan Sebüktegin, Cüzcan valisi Ebu’l Haris Feriguni, Gur

hakimi Şar’da , Emir Nuh’a iltihak ettiler.

Ebu Ali ve Faik ise Fahrüddevle ile ittifak kurarak, ondan aldıkları iki bin kişilik orduyla ve

Dâra b.Kabus b. Veşmgir’le Nişabur’dan Herat’a yöneldiler. Sebüktegin ile Emir, Bağ nahiyesinde

karargah kurdular. Bu arada Ebu Ali, Samanî ordusunun çok kalabalık olmasından endişe duyarak,

Emir’in kendisini affetmesi için Sebüktegin’e mektup yazdı. Sebüktegin aracılığıyla Emir, Ebu

Ali’yi affetti. Ancak Ebu Ali’nin ordusunun Samanî ordusundan birkaç kişiyi öldürmeleri üzerine

Sebüktegin harekete geçti.

Ebu Ali de ordusunu derhal hazırlayarak sağ kola Faik’i, sol kola kardeşi Ebu’l Kasım’ı

yerleştirdi ve kendisi de merkeze geçti. Savaşın ilk anlarında Ebu Ali’nin ordusu galip gibi

görünse de Dâra b. Kabus b. Veşmgir’in Samanîler tarafına geçmesiyle Ebu Ali’nin 23 Ekim 994

tarihinde ordusu büyük bir hezimete uğradı ve kendisi mağlub bir şekilde Nişabur’a geçti. Emir

Nuh başarılarından dolayı Mahmud’u Horasan Sipehsaları olarak tayin etti ve ona Seyfüddevle,

babası Sebüktegin’i de Nasrüddevle unvanını verdi325.

325 Utbi, s. 53-59; Gerdizi, s. 41-42; İbnü’l Esir, C.IX, s. 88-89; Beyhaki, s. 250; Hamdullah Müstevfi,

s. 389;Erdoğan Merçil,a.g.m., s.555-557; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 9-10. . s..10; İbrahim Kafesoğlu, “Mahmud Gaznevi”, İA, C.VIII, İstanbul,1979, s. 174. Gerdizi, Ebu Ali’nin müttefikleri olan Dâra ve Faik’le birlikte kardeşi Ebu’l Kasım’ın Samaniler tarafına geçmeye niyetli olduklarını

120

Herat yenilgisiyle Nişabur’a çekilen Ebu Ali, Cürcan’a geçerek Fahrüddevle’ye sığındı.

Faik’le birlikte kışı Cürcan’da geçiren Ebu Ali, Faik’in önerisiyle Nişabur’a yürümeye karar verdi.

Bu amaçla o sırada Rey’de bulunan Fahrüddevle’den yardım isteyen Ebu Ali ve Faik isteklerinin

kabul edilmemesi üzerine ümitsizliğe kapılarak bundan vazgeçtiler. Ancak Sebüktegin’in

Nişabur’dan ayrıldığını haber alan ikili harekete geçti, Ebu Ali, Cuveyn yolunu, Faik, İsferain

yolunu takip ederek Nişabur’da birleştiler. Mahmud bu durumdan babasını haberdar ederek

şehirden bir fersahlık mevkide de yer alan Bağ-ı Amru’da karargahını kurdu. Neticede Temmuz

995’te taraflar arasındaki savaşta Mahmud mağlub oldu ve babasının yanına Herat’a geçti.

Nişabur’u ele geçiren Ebu Ali hutbeyi kendi adına okutarak bağımsızlığını ilan etti. Buradan Emir

Nuh’a mektup yazarak, bütün sorumluluğun Faik’e ait olduğunu ve barış yapmak istediğini

bildirdi, ancak barış konusundaki bütün girişimleri sonuçsuz kaldı. Diğer yandan Buhara bütün

savaş hazırlıklarını tamamladı.Sistan’dan Halef b. Ahmed’in oğlu Tahir’in ve Cüzcan Valisi

Ferigun’un katılımlarıyla Samanî ordusunun kuvveti iyice arttı. Sebüktegin komutasında harekete

geçen Samanî ordusu Tus’a doğru hareket etti326. Sebüktegin bu arada Ebu Ali’ye elçi

göndererek,ona barış teklifinde bulundu ancak Ebu Ali, adamlarının isteği üzerine bunu reddetti327

. Bu sırada Ebu Ali ve Faik ittifakının da zayıfladığı da görülüyor zira Utbi 328 Nişabur

yenilgisinden sonra Tus’a geçen Faik’in Sebüktegin’le mektuplaştığını ve onun hezimete girmek

istediğini nakleder. Neticede taraflar arasında Temmuz 995’te Tus yakınlarında vuku bulan savaşı

Samanî kuvvetleri kazandı. Mağlub durumdaki Ebu Ali ve Faik Ebiverd’e oradan da Amül’e

geçtiler ve buradan Emir’e mektup yazarak af dilediler. Emir II. Nuh, Ebu Ali’ye Faik’ten

ayrılması şartıyla onu affedeceğini bildirerek ona Gürgenç’e gitmesini emretti. Faik’ten ayrılan

Ebu Ali, Harezm yakınlarındaki Hezaresb köyünde konaklarken Harezmşah Ebu Abdullah bir

tuzakla onu yakalayarak hapsetti (Ekim 995).Harezm ahalisi ile Gürgenç ahalisi arasındaki eski bir

düşmanlık nedeniyle olsa gerek ki Gürgenç valisi Me’mun b. Muhammed, Harezmşah’ı yenilgiye

uğratarak Ebu Ali’yi yanına aldı ve onun Emir tarafından affedilmesini sağladı. Ancak Ebu Ali

bildirmektedir. Gredizi,bkz.ay. İbn İsfendiyar, savaşın geçtiği mekân olarak Tasfur’u verir. İbn İsfendiyar, s.225.

326 Utbi, s. 61-64; Beyhaki, s. 256-258; İbnü’l Esir,C. IX, s. 92; Gerdizi, s. 43.Edoğam merçil, a.g.m., s.560; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 10.Gerdizi, Samanî müttefikleri içinde Sulh Türklerinin de bulunduğunu bildirir. Bkz. a.y.

327 Beyhaki,s.257-258. 328 Utbi, s. 64-65.

121

Buhara’ya gelince tutuklanarak hapsedildi (996). Yalnız kalan Faik de Karahanlı hükümdarı İlig

Han’a sığındı329. İlig Han, Faik’in kışkırtmalarıyla Buhara üzerine yürümeye karar verdi. Bunun

üzerine Samanî Emiri, o sırada Belh’te bulunan Sebüktegin’den yardım istedi.Bu isteğe olumlu

cevap veren Sebüktegin Belh’te savaş hazırlıklarını tamamladı ve Cüzcan, Huttal ve Sağaniyan

valilerinin kendisine katılmasıyla harekete geçti, Kiş ile Nesef arasında bulunan Niyazi köyüne

gelerek karargah kurdu. Bunun üzerine İlig Han, Sebüktegin’e haber göndererek barış teklifinde

bulundu ve kendisine meylettirmeye çalıştı. Ancak bütün tekliflere rest çeken Sebüktegin, Emir II.

Nuh’a mektup yazarak savaşa iştirak etmesini istedi. Vezir Abdullah b. Uzeyr’in etkisiyle savaşa

katılmayan Emir yalnızca askerlerini onun emrine verdi. Buna öfkelenen Sebüktegin, oğlu

Mahmud ve kardeşi Buğracuk’u kalabalık bir orduyla Buhara’ya göndererek Ebu Ali taraftarı

vezir Abdullah’ın görevinden alınarak yerine Ebu Nasr b.Zeydi’yi geçirilmesini istedi.

Sebüktegin’den çekinen Emir, onun bütün isteklerini yerine getirerek vezirini, Ebu Ali’yi ve onun

hacibi İlmengü’yü Sebüktegin’e gönderdi. Sebüktegin de bunları Gerdiz kalesine hapsettirdi (996).

Bu arada İlig Han barış isteğini yineledi, Emir’in savaşa katılmaması nedeniyle Sebüktegin’de

anlaşmaya razı oldu. Buna göre; Katvan Samanîlerle Karahanlılar arasında sınır kabul ediliyordu.

İlig Han ayrıca Faik’in affedilerek Semerkand’a tayin edilmesini rica etti ve bu ricası Sebüktegin

tarafından kabul edildi. Bu arada yeni vezir Ebu Nasr düzeni yeniden sağlamak amacıyla

başvurduğu sert tedbirlerden dolayı gulamları tarafından öldürüldü. Emir II. Nuh’da Sebüktegin’e

vezarete birisini tayin etmesini istedi.Sebüktegin seçim hakkını Emir’e bıraktı, Emir’de Ebu’l

Muzaffer Bargaşi’yi vezarete tayin etti ardından hastalanan Emir II.Nuh Temmuz 997 tarihinde

vefat etti330.

Bu olaylardan da anlaşılacağı üzere, sanki Gazneli Devleti bağımsız, Samanîler de onlara

tâbi, Sebüktegin istediğini görevden alıyor, başka bir göreve tayin ediyor, gerektiğinde Emir

üzerine ordu sevkediyor, devlet lideri gibi davranıyordu. Bütün bu üstünlüğe rağmen o, Emir’e

olan bağlılığını da devam ettiriyordu.

329 Gerdizi, s. 43-44; Utbi, s. 68-72; İbnü’l Esir,C.IX, s. 92-93; Hamdullah Müstevfi, s. 389-390;

Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.560-.562.

122

E-) TÜRKLERİN MAVERAÜNNEHİR’E HAKİM OLMALARI

Ea-)Karahanlı İlig Han’ın Buhara Seferi

Emir II. Nuh’un ölümünden sonra yerine oğlu II. Mansur geçti (Kasım 997).

Sebüktegin tarafından hapsedilen vezir Abdullah b. Uzeyr her nasılsa serbest kalmış

ve Ebu Mansur Muhammed b. Hüseyin İsficabî’yle ittifak yaparak Karahanlı İlig

Han’a gitmişler ve onu Buhara’ya sefer yapması için teşvik ediyorlardı. Savaş

hazırlığını tamamlayan İlig Han Buhara’ya hareket etti. Semerkand’a ulaşan Han,

burada Ebu Mansur Muhammed’in az bir kişiyle kendisini karşılayınca, onu ve

Abdullah b. Uzeyr’i tutuklattı. Buradan o sırada Semerkand’da bulunan Faik’e haber

göndererek yanına çağırttı ve onu üç bin adamla Buhara’ya sevketti. Haber

Buhara’da şaşkınlık yarattı ve Emir şehri terketti. Şehre geldiğinde Emir’i bulamayan

Faik sözde çok üzüldü ve yaptığına pişman oldu. Buhara ileri gelenlerini aracı yapan,

Faik Emir’in şehre dönmesini istedi. Bunu haber alanr, Beğtüzün’ü Horasan

Sipehsaları olarak atadı ve ona Sinanüddevle lakabını verdi, kendisi de Buhara’ya

döndü331 Görevini devralan.Beğtüzün, Faik’in kışkırtmalarıyla harekete geçen Ebu’l

Kasım Simcuri’yi mağlub etti (Mart 998)332.

Bu arada vezarette bir değişiklik yapan Emir, Bargaşi’yi görevinden

azlederek yerine Ebu’l Kasım b. Muhammed b. Muhammed Bermeki’yi, onun ölümü

330 Utbi,s. 73-79, 81-82; Beyhaki, s.260; Erdoğan Merçil, a.g.e., s.10-11; K.V.Zettersteen,a.g.m.,

s.348. 331 Gerdizi, s. 44-45; Utbi, s. 86-87; İbnü’l Esir, C.IX, s. 108; Hamdullah Müstevfi, s. 390; W.

Barthold, “Mansur b. Nuh”, EI, C.VI, Leiden,1991,s. 433. 332 Utbi, s. 92-94; İbnü’l Esir,C. IX, s. 115; Hamdullah Müstevfi, s. 390.

123

üzerine Ebu’l Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Mahmudi’yi ve nihayetinde Ebu’l

Fazl Muhammed b. Ahmed el-Ceyhani’yi vezarete tayin etti333.

Eb-) Sultan Mahmud’ un Horasan’ ı ve İlig Han’ ın Buhara’ yı Ele

Geçirmesi

Bu gelişmeler meydana gelirken Seyfüddevle Mahmud

babasının ölümüyle meydana gelen olaylarda, kardeşi

İsmail’i bertaraf ederek Gazne’de hakimiyetini

güçlendirdi. Ardından Samanî Emiri’ne bir mektup yazarak

eski mansıbını geri istedi. Emir bu isteği kibarca

reddederek ondan özür diledi ve ona Tirmiz, Belh, Büst ve

Herat’ı verdi. Bununla yetinmeyen Mahmud Nişabur’a

yöneldi. Bunu haber alan Beğtüzün Nişabur’dan ayrılarak,

durumu bir mektupla Emir’e bildirdi. Bunun üzerine Emir

güçsüz bir orduyla harekete geçti ve Serahs’a geldi.

Sultan Mahmud savaş fikrinden vazgeçerek Zağol Köprüsü’ne

geçti ve burada karargah kurarak beklemeye başladı.

Bu sırada Beğtüzün Emir’in yanına gitmiş ancak istediği ilgiyi bulamamıştı.

Bu nedenle Faik’le birlikte bir ittifak oluşturan Beğtüzün, gerçekleştirdikleri plan

gereğince Emir’i yakalayarak gözlerine mil çektiler ve yerine kardeşi Abdülmelik’i

geçirdiler (25 Şubat 999). Sultan Mahmud’un Zağol’da beklediğini duyan Faik ve

Beğtüzün Abdülmelik’i de yanlarına alarak Merv’e geçtiler ve buradan Emir’in

333 Gerdizi, s. 45.

124

ağzından pek çok vaadlerde bulundular334. Neticede taraflar arasında Herat ve

Belh’in Mahmud’a verilmesiyle bir anlaşma yapılmış ve hatta Sultan Mahmud kan

dökülmediği için 2000 dinar sadaka dağıtmıştı335. Ancak Sultan Mahmud dönerken

Dâra b. Kabus’un teşvik ettiği Emir’in köleleri, Gazneli ordusunun mallarını

yağmalayınca, Sultan Mahmud derhal savaş hazırlığını tamamlayarak harekete

geçtidı. Gazneli ordusunda Sultan Mahmud’un kardeşi Nasr ve amcaları Buğracuk

bulunuyordu. Neticede 16 Mayıs 999 ‘da meydana gelen savaşta Sultan Mahmud,

Samanî ordusunu darmadağın etti. Abdülmelik ve Faik Buhara'ya, Beğtüzün

Nişabur’a, Ebu’l Kasım da Kuhistan’a geçti. Ebu’l Kasım ve Beğtüzün’ün

birleşmemesine meydan vermemek isteyen Sultan Mahmud, komutanlarından Arslan

Cazib’i Ebu’l Kasım’ı takiple görevlendirdi. Tus civarında Ebu’l Kasım’ı mağlub

eden Arslan Cazib Kuhistan’ı da ele geçirdi.Bu başarılarından dolayı Sultan

Mahmud onu Tus valiliğine atadı ve Kuhistan’ıda , kardeşi Nasr b.Sebüktegin’e

verdi. Sultan Mahmud’un Herat’a dönmesinden faydalanan Beğtüzün Nişabur’a

gelerek burada bir ayaklanma çıkarmak istediyse de Sultan Mahmud’un geri

dönmesiyle başarılı olamadı ve Buhara’ya geçti. Buhara’da buluşan Abdülmelik,

Faik ve Beğtüzün tekrar harekete geçmek istedilerse de Faik’in ölümü buna engel

oldu. Belh’i başkent edinen Sultan Mahmud’a Horasan ve civarındaki hükümdarlar

itaat etmeye başladı. Bunları haber alan Karahanlı İlig Han Abdülmelik’e dostluk ve

sevgi göstererek ona yardımcı olacağını beyan etti ve Buhara’ya doğru hareket etti.

Buna aldanan Abdülmelik, İlig Han’ı karşılamak üzere Beğtüzün ve Yınal Tegin’i

gönderdi ancak bunlar İlig Han tarafından tutuklandı. 23 Ekim 999’da Buhara’ya

giren İlig Han Samanî Ailesinden II. Mansur b. Nuh, Ebu İbrahim İsmail, Ebu Yakub

334 Utbi,s.96-99; İbnü’l Esir,C.IX,s.121; Erdoğan Merçil,a.g.e.,s.14-15; İbrahim

Kafesoğlu,a.g.m.,s.174

125

b. Nuh ve amcaları Ebu Zekeriya ve Ebu Süleyman’ı ve ailenin diğer bütün üyelerini

tutukladı, çaresiz kalan Abdülmelik saklanmak istediyse de İlig Han’ın casusları

tarafından yakalandı ve diğer hanedan üyeleriyle birlikte Özkend’e gönderildi336.

F-) SAMANÎ AİLESİNDEN EBU İBRAHİM İSMAİL B.NUH B.MANSUR EL

MUNTASIR’IN HURUCU

Samanî Ailesinin bütün fertlerini Özkend’e götüren İlig Han bunların hepsini

birbirleriyle görüşüp konuşmasınlar diye ayrı ayrı yere koydurdu. Mahpuslardan Ebu

İbrahim İsmail bir gün bir cariyenin çarşafına bürünerek hapishaneden kaçtı.

Özkend’ten Buhara’ya geçen Ebu İbrahim İsmail burada bir süre gizlendi ve

ardından Harezm’e geçti. Burada etrafına toplanan taraftarlardan bir ordu meydana

getiren Ebu İbrahim İsmail bu ordunun kumandanlığına Arslan Balu’yu atadı. Arslan

Balu, Ebu İbrahim’den aldığı emirle Buhara üzerine yürüdü ve şehri ele geçirerek

İlig Han’ın adamlarından olan Buhara valisi Cafer Tegin ile 17 kişiyi esir aldı ve

bunları Gürgenc’e gönderdi(1000). Mağlub Karahanlı ordusunun kalıntıları

Semenkand valisi Tegin Han’ın ordusuyla birleştilerse de tekrar mağlub olmaktan

kurtulamadılar. Bunun üzerine İlig Han kalabalık bir orduyla harekete geçti. Henüz

İlig Han’ın karşısına çıkacak kadar güçlü olmayan Ebu İbrahim İsmail, Arslan

Balu’yla birlikte Buhara’dan, Amül’e oradan da Ebiverd’e geçerek buraya hakim

oldular. Etrafına toplananların artmasıyla Ebu İbrahim kalabalık bir ordu meydana

getirdi ve o sırada Sultan Mahmud’un Gazne’de olmasından faydalanarak onun

335 Gerdizi, s. 45.

126

kardeşi Nasr’ın bulunduğu Nişabur’a yürüdü. Nişabur civarındaki Bugahi ile Buşca

köyleri arasında çarpışmalar olduysa da, Nasr, Ebu İbrahim İsmail ordusunun çok

kalabalık olması nedeniyle çekilmeyi uygun buldu ve Herat’a geçti337. Henüz Sultan

Mahmud’un ordusuna karşı koyamayacak durumda olan Ebu İbrahim İsmail,

Nişabur’dan ayrılarak İsferayn’a oradan da Kabus b. Veşmgir’in yanına geçerek,

onunla Mecdüddevle b. Fahrüddevle’nin hakimiyetinde olan Rey’e saldırmak üzere

anlaştılar. Kabus’dan aldığı yardımla harekete geçen Ebu İbrahim İsmail, Rey önüne

gelerek karargah kurdu. Rey sipahilerinin vaadlerine kanan Arslan Balu ve Ebu’l

Kasım Simcur, Ebu İbrahim İsmail’i ikna ederek geri çekilmesini sağladılar338.

Buradan ayrılan Ebu İbrahim İsmail, Sultan Mahmud’un geri döndüğünü duyunca

Nişabur üzerine yürüdü. Ebu İbrahim İsmail’in Nişabur’a hareketini haber alan Nasr

şehirden ayrıldı ve Ebu İbrahim Muntasır 391 Şevval’inde şehre girdi. Bunun üzerine

Sultan Mahmud, Herat valisi Altıntaş’ı kardeşi Nasr’a yardım için Nişabur’a

gönderdi. Gazneli ordusu Ebu İbrahim Muntasır’ın ordusunu darmadağın etti339.

Mağlub olan Ebu İbrahim Muntasır önce Ebiverd’e oradan Cürcan’a geçerek

Kabus’un desteğini istediyse de, Rey seferinden vazgeçmesi sebebiyle Kabus, 2000

kişilik bir ordu göndererek onu şehre sokmadı340. Bunun Rey seferinden

kaynaklandığını anlayan Ebu İbrahim İsmail buna en çok sebep olan Arslan Balu’yu

katlettirdi. Bundan sonra Serahs’a geçen Ebu İbrahim, Serahs serkerdesi Fakih

Oğlu’ndan yardım alarak ordusunu yeniden toparladı. Serahs’taki bu hareketlenme

karşısında Nasr yeniden harekete geçti ve Ebu İbrahim’i mağlub etti ve Ebu

336 Utbi, 99-103, 106-107; İbnü’l Esir,C. IX, s. 122-124; Gerdizi, s. 46;Müneccim Başı,s.4; Erdoğan

Merçil, a.g.e., s. 15; İbrahim Kafesoğlu, a.g.m., s. 174; Abdülkerim Özaydın, “Abdülmelik b. Nuh b. Mansur”, DİA,C.I,İstanbul,1988, s. 271; W. Barthold, “Abdülmelik”, s. 97.

337 Utbi, s. 107-108; W. Barthold, a.g.e., s. 288. 338 İbn İsfendiyar, s. 227; Utbi, s. 109. 339 Utbi, s. 110. 340 İbn İsfendiyar, s. 228; Utbi, s. 111.

127

İbrahim’in adamlarından Ebu’l Kasım ve Tus Taş Hacib’i esir alarak Gazne’ye

gönderdi. Mağlub durumdaki Ebu İbrahim bu kez çareyi Samanîler’in dostu olan

Oğuzlara sığınmakta buldu. Yeni müttefikleriyle bir gece İlig Han’ın ordusuna

baskın yapan Oğuzlar birçok esirle geri döndüler(1003). Ancak Oğuzlar’ın

yaptıklarından pişman oldukları söylentisi nedeniyle Ebu İbrahim, 300 süvari ve 400

yaya ile donmuş halde olan Ceyhun Nehri’ni geçti, Amül’e geldi ve buradan Sultan

Mahmud’a bir mektup yazarak af diledi341.A.Özaydın’a342 ve Barthold’a göre ;Ebu

İbrahim’e yardım eden Oğuzlar Selçuk Bey’in oğlu Arslan İsrail, O.Pritsak343 ise

Ebu İbrahim İsmail’in müttefiki olarak Yengi Kent’de ki Oğuz Yabgusu’nu

vermektedir. Amül’den Merv’e geçen Ebu İbrahim, vakti zamanında Samanîler’den

çok iyilik gören Huvahar Zâde Ebu Ca’fer’den yardım istedi. Ancak red cevabı alan

Ebu İbrahim , Nesa’ya geçti ve Nasr’ın Hacib adındaki beyi hutbeyi Ebu İbrahim’in

adına okuttu. Ancak Nesa halkı bundan hoşnutsuzluk duyarak, Harezmşah’a mektup

yazdılar ve Ebu İbrahim’i buradan kovmasını istediler. Buna olumlu cevap veren

Harezmşah, Ebu’l Fazl komutasında buraya bir ordu sevketti(1004). Bu ordu

karşısında mağlub olan Ebu İbrahim, İsferayn’a geçti. Halkın ayaklanması üzerine

buradan Serahs’a, oradan da Ceyhun’a geçti. Burada Buhara muhafızıyla karşı

karşıya gelen tarafların her ikisi de çok kayıp verdi. Bu savaş sonrasında Ebu

İbrahim, daha önceden Selçuklulara verilen Nur kasabasına, Buhara muhafızı da

Debusiye’ye geçti.Ancak daha sonra İlig Han’la ittifak yapan Buhara muhafızı geri

döndü ve Ebu İbrahim’i yenilgiye uğrattı. Bu sırada Semerkand seraskeri ve ahilerin

reisi Alemdaroğlu, Ebu İbrahim’e taraftar olarak üçbin erle geldi, Semerkand

meşaihi de 300 er gönderdi ve göçebe Oğuzlar da Ebu İbrahim’e iltihak ettiler. Ebu

341 Utbi, s.111-113; Gerdizi, s.48-49; W. Barthold, a.g.e., s. 289. 342 Abdülkerim Özaydın, “Karahanlılar”,DİA, C.XXIV,İstanbul,2001, s.406.

128

İbrahim’in toparlandığını gören İlig Han harekete geçti. Semerkand’a 12 fersah

mesafede bulunan Burnamed köyünde karşı karşıya gelen taraflardan İlig Han

mağlub olarak geri çekildi (Mayıs-Haziran 1004). Askerlerini toparlayan İlig Han

tekrar saldırıya geçti. Ebu İbrahim’in ordusunda bulunan Hasan b. Tak ona ihanet etti

ve 5000 kişiyle İlig Han tarafına geçti ve böylece Ebu İbrahim savaşı kaybetti.

Mağlub durumdaki Ebu İbrahim buradan Ceyhun’a, oradan da Endhuh kasabasına ve

Zağol köprüsüne geldi. Bunu haber alan Sultan Mahmud Belh’e geçerek Ferigun b.

Muhammed’i Ebu İbrahim üzerine sevketti. Bunu haber alan Ebu İbrahim, buradan

Kuhistan’ın Cunabaz kasabasına, oradan Bistam’a geçti,buradanda Kabus’un üzerine

2000 kişilik bir ordu sevketmesi üzerine Nesa’ya geçti, burada İbn Surhak

Samanî’den, İlig Han’a karşı ona yardım edeceğini bildiren bir mektup alan İbrahim

buna aldanarak Buhara’ya yöneldi. Ceyhun’a gelen Ebu İbrahim’in adamlarından

bazıları İlig Han tarafına geçti ve Ebu İbrahim buradan Arap kabilesi olan İbn

Behiçliler’ in lideri olan Ebu Abdullah Mahruy tarafından öldürüldü (1005)344.

Böylece 892 yılında kurulan Samanîler Devleti yıkılmış oldu.

343 Omelyan Pritsak, “Karahanlılar”,İA,C.VI,İstanbul,trhsz,s.255. 344 Utbi, s. 113-117; Gerdizi, s. 49; Müneccimbaşı,s.4;W. Barthold, a.g.e., s. 289-290;Sadi Kucur,

“İsmail b. Nuh”, DİA,C.XXIII, İstanbul,2001,s.115.

129

SONUÇ

Samaniler Devleti, 892 yılında I.Nasr b.Ahmed’in ölümüyle yerine geçen

kardeşi İsmail b.Ahmed tarafından kurulmuştur.Kaynakların Soğd kökenli olarak

kabul ettiği Samaniler ailesinin, Akhunlar’dan olmaları da

mümkündür.Maveraünnehir ve Horasan bölgelerinde kalıcı bir hakimiyet kuran

devlet, izlediği sünni politika sayesinde bu coğrafya dahilindeki Türkler’in İslamiyeti

kabulünde büyük bir rol oynaması bakımından Türk Tarihinde önemli bir yere

sahiptir.

Devletin kuruluşundan itibaren, askeri ve yönetim alanlarında en üst

makamlarda bulunan Muhtacoğulları, Simcuriler, Karategin gibi ailelerden gelen

Türk Komutanlar ile Pars, Alptegin, Taş, Gazneli Mahmud gibi diğer Türk komutan

ve yöneticileri devletin yükselmesinde olduğu gibi, zayıflamasında ve hatta yıkılışıda

da etkin isimler olmuşlardır.Ayrıca bu Türk grubu devlete Türklük özelliğide

katmıştır diyebiliriz.

999 yılında Karahanlılar’ın Buhara’yı zatıyla yıkılan devlet, Samani

ailesinden Ebu İbrahim’in girişimleri sonucu 1005 yılına kadar varlığını devam

ettirmiştir.

TEZ ÖZETİ

130

892-1005 yılları arasında Maveraünnehir ve Horasan’da hüküm süren Samaniler ailesi Belh çıkışlıdır. İnceleyebildiğimiz kaynaklar bu hanedanı hernekadar Soğd kökenli göstersede Akhun Türklerinin başkenti olan Belh çıkışlı olmaları onlara Türk soylu olma ihtimalinide katmaktadır. İsmail b.Ahmed tarafından kurulan Samaniler Devleti Maveraünnehir ve Horasan Bölgelerinde kalıcı bir hakimiyet sağlarken Taberistan,Deylem ve Sistan Eyaletlerinde geçici aralıklarla hakimiyet kurmayı da başarmıştır. Sünni bir politika izleyen devlet Türklerin islamiyeti kabulünde oynadığı rol ve devlet teşkkilatının kendisinden sonra Gazneliler’e Karahanlılar’a ve Selçuklular’a örnek teşkil etmesinden dolayı Türk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Muhtaciler, Simcuriler ve Karategin gibi Türk ailelerinden gelen komutanlar ile diğer Türk komutanları devlet içerisinde en yüksek askeri ve yönetim makamlarında yer almışlar ve böylece devlete Türk olma özelliğinide kazandırmışlardır diyebiliriz. 999 yılında Karanlılar tarafından yıkılan Devlet, adını bir süre sonra Özkend’deki hapishaneden kaçan Samani Ailesinden Ebu İbrahim Muntasır’ın devleti canlandırma girişimleri nedeniyle 1005 yılına kadar etmiştir.

ABSTRACT Samanids was a state which ruled the regions of Mavaraunnehir and Khorasan between 892-1005 .Although all sources which we examined agree that the Samanids Family were Soğd Origine, they can be Akhun origine because of that they stemmed from Balkh that Akhun State had reigned this region before Samanids. Ismaıl b.Ahmed established the state which provided permanent sovereıgnty for the region of Mavaraunnehir and Khorasan, achieved to set up temprory autority on Taberistan,Deylem and Sistan.The state which fallowed ortodox Islamic policy contributed Türkish People living Samanids Geografy to accept Islam.Some of the these Türkish families, such as Muhtacıler,Simcuriler,Karategin possess top positions in military service in this state,therefore, we can say these important people gave being Türkish character to the state.Also

131

their state formation influanced remarkably Karahanids,Ghaznavids,Seljukids.İt was in 999 that Karahanids ended this state but Abu Ibrahim Muntasır who had escaped from prison in Özkend livened the name of Samanids untill 1005.

KAYNAKÇA Ateş, Ahmet, “Deylem” , İA, C.III, İstanbul ,1988,s.567-573. Bala, Mirza, “Buhara”, İA,C.II,İstanbul, 1986,s.761-771. Barthold, W., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, H.D.Yıldız, Ankara,1990.

__________,“Amr b.Leys”, İA, C.I, İstanbul, 1986,s.114.

__________,“İsmail b.Ahmed”, İA ,C.VI, İstanbul, trhsz, s.1111.

__________, “Balami”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.465-466.

__________,“Ahmet b. Sehl”, İA, C.I, İstanbul, 1986,s.173.

__________, “Abdülmelik”, İA, C.I, İstanbul,1986,s.97-98.

__________, “Alptegin”, İA, C.I, İstanbul, 1986, s.386.

__________, “Mansur b.Nuh”, EI, C.VI,Leiden, 1991, s.432-433.

__________, “Maveraünnehir”, İA, C.VII, İstanbul, 1986, s.408-409.

__________, “Bukhara”, EI, C.I, Leiden, 1960, s.1293-1296.

__________, “Huttel”, İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.620-621.

__________, “Sirderya”, İA, C.X, İstanbul, 1988, s.566-568.

__________, “Fergana”, İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.558-564.

__________, “Afşin”, İA, C.Iı, Istanbul, 1986, s.146.

__________, “Taşkent”, İA, C.XII, İstanbul, 1979, s.38-41.

__________, “Bermekiler”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.560-563.

Belazuri, Fütuh el- Buldan, Trk trc.M.Fayda, Ankara, 1987.

132

Beyhaki, Tarih-i Beyhaki, Trk trc. Erdoğan Merçil, Ankara ( TTK kütüphanesi tercümeler

bölümü ), trhsz.

Bosworth, C.E., The Ghaznavıds and their Empire in Afghanistan and Eastern Iran, Edinburgh,

1963.

_____________, “Samanids”, EI, C.VIII, Leiden, 1995, s.1025-1031.

_____________, “Tahirids and Saffarids”, Cambridge History of Iran, C.IV,

Cambridge, 1975, s.90-133.

_____________,“Taraz”, EI, C.X, Leiden, 2000, s.222-223.

_____________, “İsmail b. Ahmed”, EI, C.VI, Leiden, 1978, s.188-189.

_____________, “Saffarids”, EI, C.VIII, Leiden, 1995, s.795-798.

_____________, “The Banu İlyas of Kirman (920–957/932–968)”, İran and Islam

,in Memory of The Late Vladimir Minorsky, Edinburgh, 1971

,s.107-124.

Bowen, Harold, “Rüknüd-devle”, İA, C.IX, İstanbul, 1988, s.799-800.

Buharalı, Eşref, “İstahri ve İbn Havkal’ın Haritalarına Göre Maveraünnehir”, Türk Dünyası

Araştırmaları, S.99, Ankara, Aralık 1995, s.30-76.

Cüzcani, Tabakat-ı Nasıri, C.II, İng trans. H.G.Raverty, Yeni Delhi, 1970.

Donuk , Abdülkadir, Eski Türk Devletlerinde İdari - Askeri Unvan ve Terimler, İstanbul, 1988.

Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, İstanbul, 1980.

Esin, Emel, “Tirmiz”, İA, C.XII/I, İstanbul, 1979, s.382-386.

_________,“ Hicretin Onbeşinci Asrı Münasebeti ile İlk Müslüman Olan Oğuzlardan Sul ( Çöl )

Tigin’e Dair Bir Not”, Türk Kültürü, S205-206, Ankara,

Kasım-Aralık 1979.

Frye, R.N., Orta Çağın Başarısı Buhara, Trk trc. Hasan Kurt, Ankara , trhsz.

_________,“Samanids”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s136-161

Fryre, R.N. - Sayılı, Aydın, “Selçuklulardan Evvel Orta Şarkta Türkler” ,Belleten, C.X, S.37,Ankara, 1946, s.96-131.

Gerdizi, Zeyn el- Ahbar, Trk trc. Necati Lugal, Ankara( TTK ktüphanesi tercümeler bölümü ), trhsz.

Genç, Reşat, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara, 1997.

_________,“Harun Buğra Han”, DİA, C.XVI, İstanbul, 1997, s.257-258.

133

Gibb, H.A.R., Orta Asya’da Arap Fütuhatı, Trk trc. M.Hakkı, İstanbul, 1930.

Gömeç, Saadettin, Köktürk Tarihi, Ankara, 1999.

Günaltay, Şemsettin, “İslam Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilasımıdır ?” ,Belleten, s.5-6, Ankara, 1938, s.73-88.

Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, C.I, nşr.E.G.Brownw, London, 1910.

Hartman, R., “Belh”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.485-487.

Hasan, İbrahim Hasan, “Fatimiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V, İstanbul,

1988, s.79-308.

Haydar, Muhammed Ali, Ed-Düveylat el-İslamiyye Fi’l Meşrik, Kahire, 1973.

Hchaeder, H., “Semerkand”,İA,C.X,İstanbul, 1988,s.

Huart, C.L., “Horasan”,İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.560-562.

Hududu’ al-Alam , The Regions of The World, İng trans. V.Minorsky, London, 1937.

Humari, M., “Emeviler Dönemi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.II, İstanbul,

1989,s.287-430.

İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.VII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986.

İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.VIII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul, 1987.

İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.IX, Trk trc. Abdülkerim Özaydın, İstanbul, 1987

İbn Fazlan, Seyahatname, Trk trc. R. Şeşen, İstanbul, 1975.

İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan, An abridged Translation of Tarikh - i Tabaristan, İng

trans, E.G.Browne, London, 105.

İbn Miskeveyh, Tecarib el- Ümem, The Experiences of The Nations, C.I-II,

Ing trans. H.F.Amedroz-D.S.Margoliouth, Oxford, 1921.

Kafesoğlu ,İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul, 2000.

_______________, “Mahmud Gaznevi”, İA, C.VIII, İstanbul, 1979s.173-183.

Kafesoğlu, İ-Zettersteen, K.V., “Kuteybe b. Müslim”, İA, C.VI, s.1051-1053.

Kitapçı, Zekeriya, “Sosyal ve Dini Yönleriyle İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan (

Maveraünnehir ), Diyanet Dergisi, C.XVII, S.5,

Ankara, Eylül-Ekim 1978, s.276-284.

______________, “İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan”, Diyanet Dergisi, C.XVIII, S.I,

Ankara, Ocak-Şubat 1979, s.44-50.

______________, “Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve Aristokratları Arasında İslamiyet”,

Belleten, C.LI, S.199, Ankara, 1987, s.1137-1205.

134

______________, “İslamın İlk Devirlerinde Arap Şehirlerine Yerleştirilen Türkler”, Türk Kültürü,

S.112, Ankara, Şubat 1972, s.209-211.

______________, “Buhara’da İslamın Yayılışı”, Milli Kültür Dergisi, C.I, S.2, Ankara, 1977,

s.50-59.

Kucur, Sadi, “İsmail b.Ahmed”, DİA, C.XXIII, Istanbul, 2001, s.84-85.

__________, “İsmail b. Nuh”, DİA, C.XXIII, İstanbul, 2001, s.115.

Konukçu, Enver, Kuşanlar ve Akhunlar Tarihi, Ankara, 1973.

_____________, “Gazne”, DİA, C.XIII, İstanbul, 1996, s.479-480.

Köprülü, Fuat, Samanoğulları, Ankara ,trhsz.

Madelung,W., “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Camridge History of Iran, C.IV,

Cambridge, 1975, s.198-250.

Marçais, Georges, “Ribat”, İA, C.IX, İstanbul, 1988, s.734-737.

Merçil, Erdoğan, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara, 1989.

_____________, “Saffariler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V, İstanbul, 1988,

s.417-449.

_____________, “Simcuriler I, Simcur ed – Devati”, Tarih Dergisi, S.32, İstanbul, 1979, s.71-88.

_____________, “Simcuriler II, İbrahim b. Simcur”,Tarih Enstitüsü Dergisi, S.10-11, Istanbul,

1981, s.91-96.

_____________, “Simcuriler II”, Tarih Dergisi, S.33, İstanbul, 1982, s.115-132.

_____________, ”Simcuriler IV”,Belleten, C.XLIX, S.195, Ankara, 1986, s.547-567.

_____________, “Karategin Ailesi”, Türk Kültürü Araştırmaları, Prof.Dr.İbrahim Yarkına

Armağan, Ankara, 1987, s.1-16.

_____________, “Veşmgir b.Ziyar”, İA, C.XIII, İstanbul, 1988, s.304-305.

Mesudi, Müruc el- Zeheb, C.IV, Kum, 1986.

Minorsky, V., “Nahşeb”, İA, C.IX, S.39-40

Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi, Sahayifü’l Ahbar Fi Vekayi’il Asar,

“Karahanlılar Fasikülü”, Trk.trc.Necati Lugal, İstanbul, 1940, s.1-16.

Nazım, M., “Makan b.Kaki”, İA, C.VIII, İstanbul, 1979, s.202-203.

_________, “ Merdaviç b. Ziyar”, İA, C.VI, İstanbul, 1979, s.757.

135

_________, “Utbi”, İA, C.XIII, Istanbul, 1988, s.83.

Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc. Abdülmecid Bedevi- Nasrullah Mübeşşer et-Tırazi, Kahire,

195.

Nizamü’l Mülk, Siyasetname, Trk trc. M.A.Köymen, Ankara, 1999.

Nizamü’l Mülk, Siyasetname,Trk trc.Mehemmed Şerif Çavdaroğlu, Ankara, trhsz.

Orkun, H.N., Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1987.

Özaydın, Abdülkerim ,“Amr b. Leys”, DİA, C.III, İstanbul, 1991, s.86-87.

__________________, “Abdülmelik b. Nuh b.Nasr”, DİA, C.I, İstanbul, 1988, s.271-

272.

__________________,“Abdülmelik b. Nuh b. Mansur”, DİA, C. .I, İstanbul, 1988,

s.271.

__________________, “Karahanlılar”, DİA, C.XXIV, İstanbul, 2001, s.404-414.

Ögel, Bahaddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971.

Pritsak, Omelyan, “Karahanlılar”, İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.251-273.

Strange, G.Le, The Lands of Eastern Caliphate, Cambridge, 1930.

Stern, S.M., Studies in Early Isma’ilsm, Jerusalem, 1983.

Sümer, Faruk, Oğuzlar Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul, 1999.

___________,Eski Türklerde Şehircilik, Ankara, 1994.

Şeşen, Ramazan, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara,

1988.

_____________,Müslümanlarda Tarih ve Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul, 1988.

_____________, “Buhara”, DİA, C.VI, İstanbul,1992, s.363-367.

Togan, Nazmiye, “Hüen Çang’ a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya”, İslam Tetkikleri

Enstitüsü Dergisi, C.IV, cüz.1-2, İstanbul, 1964, s.21-64.

Togan, Z.V., Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1981.

__________, “Amuderya”, İA, C.I, İstanbul,1986,s.419-429.

__________, “Harizm”, İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.240-257.

__________, “Herat” , İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.429-442.

Turan, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, C.II, İstanbul, 1996.

Utbi, Tarh-i Yemini, Trk trc. Abdurrah Yelgar, Ankara ( Ankara Üniversitesi, Dil ve

Tarih Coğrafya Fakültesi ,Sosyal Bilimler Kütüphanesi), trhsz.

Vambery, H., Buhara Tarihi, Trk trc. Dr. Tahir Şakir Çağatay, Ankara ( TTK Kütüphanesi

tercümeler bölümü), trhsz.

136

Yazıcı, Tahsin, “Deylem”, İA, C.IX, Istanbul, 1994s.263-265.

Yıdız, H.Dursun, İslamiyet ve Türkler, İstanbul, 1976.

_____________, “Türklerin Müslüman Olmaları”, Doğuştan Günümüze İslam

Tarihi, C.VII, İstanbul, 1992, s.17-54.

_____________, ”Samaniler”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, C.VII, İstanbul,

1992, s.49-68

_____________, “Sacoğulları” Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, C.VII, İstanbul,

1992, s.81-136.

_____________,“Türk Kumandanı Afşin”, Türk Kültürü, S.16, Ankara, Şubat-1964

, s.37-39.

Zettersteen, K.V., “Nuh”, İA, C.IX,İstanbul, 1988, s.246-348.

______________, “Nasr b. Ahmed”, İA, C.IX, İstanbul, 1979, s.104-106.

137

KAYNAKLAR

Belazuri345, Ahmed b. Yahya b. Cabir, IX. yy’da yaşayan tarihcilerdendir.

Fütuh el- Buldan adlı eserin müellifidir.Eser Hz.Peygamber’in Hayber’i fethinden

715 yılına kadar olan olayları anlatır. İlk kez D.Goeje tarafından 1870 yılında Leiden’

de neşredimiştir.Samaniler’ e dair fazla bilgi olmamakla birlikte biz çalışmamızda

sadece aile üyelerinin ilk dönem faaliyetlerine dair olayları anlatırken eserin M.Fayda

tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Fütuh’l Buldan ,Ankara,1987 ).

Beyhaki346, Ebu’l Fazl Muhammed b. El Hasan ( D.996/Ö.1059 ), Tarih-i

Beyhaki adlı eserin müellifidir.Sultan Mahmud ve oğlu Mesud ile Gazneli Devlet

teşkilatı ve tarihi hakkında bilgi verir.Samanilerin son dönemlerine değinen eser ilk

olarak 1862’de Hindistan’da Kalküta’da basılmıştır.Biz çalışmamızda eserin,

Erdoğan Merçil tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Tarih-i

Beyhaki,Ankara( TTK Ktüphanesi tercümeler bölümü) ).

Cüzcani347, Minhaceddin Osman b.Muhammed ( D.1193 ),Tabakat-ı Nasıri

adlı eserin müellifidir.Eser, Emeviler, Abbasiler, Büveyhiler, Tahiriler, Saffariler,

Samaniler... vs. anlatan genel bir İslam tarihidir.Biz çalışmamızda H.G.Raverty

tarafından yapılan İngilizce tercümesini kullandık ( C.II,Yeni Delhi ,1970 ).

Gerdizi348, Ebu Said Abdülmelik b.Dahhak ,Gazneli Sultanı Abdürreşid

zamanında (1049-1053) yazdığı Zeyn el-Ahbar adlı tarih kitabının

müellifidir.Tahiriler, Saffariler ve Gazneliler’den bahseden eser Samaniler dönemine

ait önemli bilgiler vermektedir.Eser ilk olarak Abdülhayy Habibi tarafından 1928

yılında Berlin-İranşehr’de yayınlanmıştır.Biz çalışmamızda eserin Necati Lugal

345 R.Şeşen,a.g.e.,s.48. 346 R.Şeşen, a.g.e., s.80-81. 347 R.Şeşen, a.g.e.,s.162-163. 348 R.Şeşen,a.g.e., s.80.

138

tarfından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Zeyn el Ahbar, Ankara (TTK

Ktühanesi tercümeler bölümü) ).

Hamdullah el Müstevfi349, ( D.1281/Ö1350 ),Ahmed b. El- Atabek Taceddin

Ebu Bekr Hamd, Tarih-i Güzide adlı Farsça eserin müellifidir. Reşideddin’in Cami el

Tevarih adlı eserinin bir hülasası olan eser, genel İslam tarihi olup Samaniler

dönemine ait önemli bilgiler verir.Biz çalışmamızda eserin E.G.Browne tarafından

yaınlanan 1910 tarihli Londra neşrini kullandık

İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan adlı tarih kitabının müellifidir.Hayatı

hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız İbn İsfendiyar, eserinde Taberistan’daki

siyasi olaylar hakkında ve Samanilerin bu bölgedeki faaliyetleri hakkında bilgi

verir.Biz çalışmamızda eserin E.G.Browne tarfından yapılan İngilizce tercümesini

kullandık( An Abridged Translation of the Tarih-i Taberistan, Londan, 1925)

İbn Havkal350, Ebu’l Kasım Muhammed( Ö.977’den sonra) ünlü coğrafyacı

ve Suret el- Arz adlı coğrafya eserinin müellifidir.Eserini İstahri’nin eseri üzerine bina

etmiştir.İslam coğrafyası hakkında bilgi veren müellif X.yy’da Samaniler idaresindeki

Maveraünnehir ve Harezm hakkında detaylı bilgi verir Eserin Maveraünnehir bahsi

R.Şeşen’in İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri adlı eserinde

Türkçeye çevrilmiştir (Ankara,1988).Biz çalışmamıda Maveraünnehir’e dair bilgileri

Şeşen’den Horasan ‘a dair olanları ise J.H.Kramers neşrinden vermeye

çalıştık(Leiden,1938)

349 R.Şeşen, a.g.e., s.240-241. 350 R.Şeşen ,a.g.e.,s.101-102.

139

Hudud’ul-Alem351, müellifi belli olmayan eser X.yy’lın ikinci yarısında

yazılmış olup dünyanın birçok bölgesinden bahseden bir coğrafya kitabıdır.Eser ilk

olarak 1930’da W.Barthold tarafından Leningrad’da basılmış, Minorsky tarafından

İngilizceye çevrilerek 1937’de de Londra’da basılmıştır. Biz çalışmamızda eserin

Minorsky tercümesini kullandık( The Regions of The World, London,1937).

İbn’ül Esir352 ( D.1160/Ö.1233 ),El Kamil Fi’t Tarih adlı tarih eserinin

müellifidir.Eser dünyanın yaradılışından 1231 yılına kadar olayları anlatır.İlk kez eser

1851-1876 yıllarında Tornber tarafından Paris’te neşredilmiştir. Biz çalışmamızda

eserin Ahmed Ağırakça( C.VII,C.VIII,İstanbul,1986-1987) ve Abdülkerinm

Özaydın( C.IX,İstanbul,1987) tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık.

Nerşahi, Ebu Bekr Muhammed b.Cafer ( D.899/Ö.959 )353, Tarih-i Buhara

adlı eserin müellifidir. Eser, Buhara şehri ve çevresinde yer alan şehirlerin coğrafi

yapısı ve İslamiyetten önce ve sonraki tarihi hakkında bilgi verir.Samaniler ile ilgili

en önemli kaynaktır.Eser ilk olarak 1892’de Schefer tarafından Paris’te

yayınlanmıştır.Biz çalışmamızda eserin, Emin Abdülmecid Bedevi ve Nasrullah

Mübeşşir et Tırazi tarafından yapılan Kahire 1973 basımlı Arapça tercümesini

kullandık.

Nizamülmülk354, Seçuklu veziri ve Farsça yazdığı Siyasetname adlı eseriyle

ünlü kişidir.1091’de Sultan Melikşah’ın isteği üzerine yazılan eser de Samaniler’e ait

fazla bilgi bulunmamaktadır.Biz çalışmamızda eserin M.Altay Köymen ( Ankara,

1999) ve Mehemmed Şerif Çavdaroğlu tarafında yapılan(Ankara, trhsz) Türkçe

tercümelerini kullandık.

351 R.Şeşen,a.g.e.,s.105. 352 R.Şeşen, a.g.e., s.138-139. 353 Ramazan Şeşen,Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul,1998,s.66. 354 R.Şeşen, a.g.e.,s.82.

140

Makdisi355, Şemseddin Muhammed b.Ahmed el Beşşari( D.947/Ö988’den

sonra), İbn Havkal ile klasik coğrafya edebiyatının önde gelen

temsilcilerindendir.Ahsen el-Tekasim Fi Marifet el-Ekalim adlı coğrafya eseri

Samaniler döneminde Maveraünnehir ve Harezm hakkında etraflı bilgi verir.İlk kez

Türkmen adını kullanan coğrafyacının eserinin Maveraünnehir bahsi Şeşen’in ,İslam

Coğrafyacı..... adlı eserinde Türkçe tercümesi mevcuttur.Biz çalışmamızda Şeşen’in

kitabında ki tercümeden faydalandık.

Mesudi356, Ebu’l Hasan Ali b. El Hüseyn, X.yy’lın ilk yarsında yaşayan

müellif Müruc el-zeheb adlı eserin sahibidir.Kitab-u Ahbar el-Zaman ve Kitab el

Evsad adlı eserlerinin bir hulasası olan Müruc el Zeheb, İslamiyetten önce ve sonra ki

milletlerin tarihi ve coğrafyası hakkında bilgi verir.Eser ilk olarak Barbier de

Meynard tarafından Fransızca tercümesiyle birlikte Paris’te 1861-1877 yılları

arasında neşredilmiştir.Biz çalışmamızda eserin Kum, 1986 baskısını kullandık

Miskeveyh357, ( İbn Miskeveyh), Ebu Ali Ahmed b. Muhammed (Ö.1030),

Tecarib el Ümem adlı eserin müellifidir.Eserinde İslamiyetten önce ve sonraki İran

tarihine ağırlık verir ve olayları tarafsız bir şekilde ele alır. İlk olarak eser L.Caetanı

tarafından Gıbb Memorial Serisi VII’ de neşredilmiştir.Biz çalışmamızda

H.F.Amedroz-D.S.Margoliouth tarfından yapılan İngilizce tercümesini kullandık( The

Experiences of The Nations,C.I,C.II, Oxford.1920,1921).

Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi ( Ö.1702 )358,Sahayifü’l Ahbar fi

Vekayi’il Asar adlı eeserin müellifidir.70 kadar kaynaktan faydalanarak eserini yazan

müellifin eserinin aslı Arapçadır.İlk kez şair Nedim tarafından 1720-1730 yıllarında

355 R.Şeşen,a.g.e., s.102-103. 356 R.Şeşen a.g.e.,s.60-61 357 R.Şeşen,a.g.e.,s.71. 358 R.Şeşen,a.g.e.,s.316.

141

Türkçeye tercüme edilmiştir.Biz çalışmamızda eserin Necati Lugal tarafından

Türkçeye çevrilen Karahanlılar fasikülünden istifade ettik.

Utbi359, Abu Nasr Muhammed b.abd el-Cabbar (D.961/Ö.1040),Tarih-i

Yemini adlı eserin müellifidir.Utbi bir süre Samani komutanlarından Ebu Ali

Muhammed b.Muhammed Simcur’un hizmetinde bulunmuş ve daha sonra Gazneliler

Devlet’inin hizmetine geçmiştir.1021’de tamamlanan eserde Gazneliler tarihi ve

Samanilerin son dönem olaylarıyla ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır.Biz

çalışmamızda eserin Abdurrah Yelgar tarafından yapılan Türkçe tercümesini

kullandık (Tarih-i Yemini, Ankara ( Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya

Fakültesi Sosyal Bilimler ktüphanesi), trhsz).

359 M.Nazım, “Utbi”,İA, C.XIII,İstanbul,1988,s.83.