madenlerde mühendislik tasarımları, risk oluşturan faktörler ve

48
tmmob makina mühendisleri odası istanbul şubesi Moderatör : Zeki Arslan Katılımcılar: Bahri Türkmen, Burhan Erdim, Hikmet Akın, Mustafa Bilge, Özcan Uğurlu, Vural Eroğlu Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve Önleyici Tedbirler PANEL

Upload: ngotuyen

Post on 29-Jan-2017

265 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

tmmobmakina mühendisleri odasıistanbul şubesi

Moderatör : Zeki Arslan

Katılımcılar: BahriTürkmen,BurhanErdim, HikmetAkın,MustafaBilge, ÖzcanUğurlu,VuralEroğlu

MadenlerdeMühendislikTasarımları,Risk

OluşturanFaktörlerveÖnleyiciTedbirler

PANEL

Page 2: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

tmmob makina mühendisleri odası

istanbul şubesi

KATİP MUSTAFA ÇELEBİ MAH. İPEK SK. NO:9/2 34433 BEYOĞLU - İSTANBULTEL: (+90) 212 2529500 FAKS: (+90) 212 2498674

e-posta: [email protected]

Bu yapıtın yayın hakkı Makina Mühendisleri Odası’na aittir. Kitabın hiçbir bölümü değiş-tirilemez. MMO’nın izni olmadan kitabın hiçbir bölümü elektronik, mekanik vb. yollarla

kopya edilip kullanılamaz. Kaynak gösterilmek kaydı ile alıntı yapılabilir.

Mayıs 2015 / İstanbul Şube

Baskı:Yapım Tanıtım Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti.

Gülbağ Mah. Gülbağ Cad. No:80/1 Şişli/İstanbul

Telefon: 0212 2745549

Page 3: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

tmmobmakina mühendisleri odası

MadenlerdeMühendislikTasarımları,Risk

OluşturanFaktörlerveÖnleyiciTedbirler

PANEL

HAZİRAN2014İSTANBUL

Page 4: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve
Page 5: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

Kaybettiğimiz Madenciler Anısına…

Genelde birliğimiz TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) özelde Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak meslek örgütü olmanın bir gereği ve sorumluluğu içerisinde ülkemizin ve halkımızın geleceğini etkileyen, kamuyu ilgilendiren enerji, kentleşme, çevre gibi konular üzerine uygulanan po-litikalar ve yaşanan sorunlarla ilgili olarak tespitlerimizi ve çözüm önerilerini ele alan etkinlikler, paneller, söyleşiler, basın açıklamaları yapmakta bu çalışma-ları üyelerimizle ve kamuoyu ile paylaşmaktayız. Elinizdeki Panel kitabı böyle-si bir çalışmanın ürünüdür. Panelimize katılan konuşmacılara, katılımcılara ve emeği geçen tüm çalışan arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz.

Madenlerde güvenlik konusunun Makina Mühendisliği alanına giren kısımları-nın çok hayati olduğu özellikle Soma iş cinayeti ile kanıtlanmıştır. Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde yaşanan ve 301 maden emekçisinin ölümüne yol açan fa-ciaya ilişkin tespitler, sorumlu bakanlıklar ve ilgili kişilerin açıklamaları da bunu

Güneşli bir günde Masmavi göreceğiz Karadeniz’i Balkaya’dan Karpuz’a kadar. Karış karış biliriz bu şehri;EKİ’nin çiçekli bahçeleri, Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla; Paydos saatlerinde yollara dökülen, Soluk benizli insanlarıyla. Siyah akar Zonguldak’ın deresi Yüz karası değil, kömür karası Böyle kazanılır ekmek parası

Orhan Veli, 1946

Page 6: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

doğrular niteliktedir.

Facianın nedeni; özelleştirme, taşeronlaştırma, madenler için rödovans, örgüt-süzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi, yine madenler ve birçok tehlikeli sınıfa giren üretim alanı için kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan bilgi ve birikimin dağıtılması gibi “kâr daha fazla kâr” diyen neoliberal politikalardır.

İşçi sağlığı ve güvenliğinden uzak koşullardaki iş güvenliği uzmanlarının maaş-larının patronlar tarafından ödendiği koşullarda İSİG Mevzuatı gerekleri ne ka-dar yerine getirilebilir sorusu bugünün en önemli sorusu olmaktadır. Panelimiz-de ele alınan ve elinizdeki kitapta yer alan konular elbette ki tek başına teknik kararlarla halledilebilecek sorunlar değildir. Biliyoruz ki; sorun en başta sistem sorunudur, yani mevzuatları çıkartan daha fazla kâr diyen bu kurumsal yapıdır, hükümettir, sermaye sahipleri ve/veya patronlardır. Ancak bizler meslek odası olmanın, ülkemiz ve halkımıza bilim ve tekniğin yol göstericiliğinde bize yükle-diği görev ve sorumluluğun gereği olarak mesleki önerilerimizi, politikalarımızı üretmek, bu önerilerin takipçisi olmak zorundayız. Ancak bu yolla gelecekte ya-şanacak olası ölümlü faciaların önüne geçecek, insanı merkezine koyan bir üre-tim ilişkisine doğru adımlar atabiliriz.

Yaşanan faciaların sebebi, mühendisliğin bilim ve tekniğinden uzaklaşan ve mü-hendisi işverenin insafına bırakan yanlış politikalardır. “Bu işin fıtratında var” diyerek bilim ve tekniğin karşısında olanlar aslında sermaye ve kâr uğruna in-sanlarımızın ölmesine neden olan gerçek sorumlulardır.

Elinizdeki panel özel kitabı, bilimi ve tekniği halkın hizmetine sunmakta kararlı olan bizlerin bu konuya bir katkısı olarak değerlendirilmeli ve geliştirilmelidir. Tekrar emeği geçen herkese teşekkür ederim.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu BaşkanıZeki ARSLAN

Page 7: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

Madenlerde MühendislikTasarımları,

RiskOluşturanFaktörler

veÖnleyiciTedbirler

Burhan ERDİM

Hem kendi adıma, hem de Maden Mü-hendisleri Odası İstanbul Şube Yöne-tim Kurulu adına tüm katılımcıları saygıyla selamlıyorum. Böyle etkinlik-lerin devam etmesi bizim açımızdan çok önemli. Biliyorsunuz Soma olayı yaşandı. Arkasından bununla ilgili bir çok yayın yapıldı, bu konu irdelendi. Ama son dönemlerde görüyoruz ki; yavaş yavaş; Türkiye’de yaşanan diğer

28Haziran2014

Page 8: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

8 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

olaylar gibi bu olay da kenarda bırakılmaya doğru gidiyor. Bu etkinliklerin; bu olayların canlı tutulması açısından çok büyük önemi var. Ve biz de Oda olarak, olabildiğince bu konudaki etkinlikleri sürdürmeye çalışıyoruz. Makina Mühen-disleri Odası’nın yaptığı bu etkinliği de çok önemsiyoruz.

Ben Soma özelinde bir iki konuyu özellikle vurgulamak istiyorum. Soma olayı akabinde; olayın hukuksal yönü, mevzuat yönü vb. çok irdelendi. Türkiye’de iş güvenliği anlamındaki yaklaşımlarda 2003 yılında yeni bir milat yaşadı. 2003 yı-lında 4857 sayılı İş Kanunu’nun yayınlanmasıyla beraber yeni bir anlayış türedi. İş güvenliği anlamında 9 maddelik başlık içeren bir anlayış geldi. 2003 yılındaki yeni mevzuatın getirmiş olduğu yaklaşım şuydu; risk değerlendirmesi, çalışanla-rın katılımı, uzman katkısının sağlanması, çalışanların bilgilendirilmesi, eğitimi, önleme ve geliştirme anlayışı, kontrol ve denetim, işçilerin de konuya katılması, kayıt ve istatistik tutma, malzeme ve ekipman kontrolü. Daha doğrusu mevzu-atlarımızın içine girdi. Mevzuatlarımızın içine girmesi biraz da Avrupa Birliği Uyum Yasaları’nın getirmiş olduğu bir zorlamaydı. Ardından 2012 yılına geldik. 2003 yılından 2012 yılına kadar bu mevzuatın yaklaşımıyla geldik. 2012 yılında da yeni İş Sağlığı Güvenliği Kanunu yayınlandı. Ve bu Kanun kapsamında da bu anlayış devam etmekle birlikte bazı değişiklikler yapılmaya başlandı. Ve bizim bu kapsamda bu anlayışa hiçbir itirazımız yok. Yani mevzuatın bu anlayışı doğru bir anlayış. Mevzuat ve yönetmeliklerde bu anlayışın uygulanabilir olması doğru bir anlayış. Tabii bizim itirazlarımız veya yaşanan kazada ortaya çıkan bazı ak-saklıkların temeline bakıldığı zaman; yapılanların çok inişli çıkışlı olması, mev-zuat ve yönetmeliklerde elmayla armutun karıştırılması gibi çok bariz hataların yapıldığını görüyoruz. Bunlardan bazılarını sunum sırasında ifade etmeye çalı-şacağım.

Bu son kazayla ilgili bir veri de söyleyeyim size. Son kazada ölenlerin sayısı, Türkiye’de son 5 yılda maden sektöründe hayatını kaybedenlerin sayısıyla aynı, 301 kişi. Yani 5 yılda maden sektöründe yaşanmış ölümlü iş kazalarının toplamı sadece bir kazada, maalesef Soma örneğinde yaşandı. İş güvenliği üç ayaklı bir konu. Bu konunun bir ayağı işçi, bir ayağı işveren, bir ayağı da devlet. Bu üçü bir araya geliyor, iş güvenliğini, uygulama açısından ve yapısal olarak oluşturuyor. Peki, burada devlet ne yapıyor? Devletin özel görevleri var; devletin iş güvenli-ği anlamındaki görevleri Anayasa’nın 60. maddesiyle başlıyor. Anayasa’nın 60. maddesi diyor ki; “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatını kurar.” Devlet bu kapsamda ne yapmalıdır? Mevzuat, yasal düzenlemeler yapacaktır, bu yasal düzenlemelerin iş hayatında ve çalışma hayatında uygulanmasını ve denetimini sağlayacaktır ve iş sağlığı güvenliği standartlarını Avrupa standartlarına uydurmaya çalışacaktır. Devlet bu kapsamda kanunlarını çıkardı. İki tane kanun çıkardı; İş Kanunu ve İş

Page 9: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 9

Sağlığı Güvenliği Kanunu. Akabinde de buna bağlı olarak 30-40 tane yönetmelik çıkardı. Bu anlamda görevini yapmış gibi kabul edebiliriz. Ancak yaptığı uygula-malarda, özellikle yönetmeliklerde ciddi iniş çıkışlar da yaşadı. En basit örnek olarak, “İş Güvenliği Uzmanlarının Çalışma Usul ve Esasları”yla ilgili konuyu gös-terebiliriz.

Devlet yaptığı mevzuatları sürekli değiştirdi, sürekli üzerinde oynadı. Tabiii bu oynamalarda neler etkiliydi onu bilemiyoruz, ama mesela “İş Güvenliği Uzmanla-rının Çalışma Usul ve Esasları”yla ilgili mevzuat tam 4 kere değişti. Yani 2003’ten 2013’e kadar tam 4 kere yenilendi ve her seferinde içerik ve uygulama biçimi değişti. Devletin sorumlulukları; mevzuat çıkarmak, denetim ve kontrol yapmak. Devlet mevzuatı yaptı, denetim ve kontrolde ne yapabilir? Devletin denetim ve kontrolde idarî para cezasından tutun da işin durdurulmasına kadar ceza vere-bileceği yetkileri var. 4857 Sayılı İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda da bununla ilgili hükümler var. Bunun üzerinde fazla durmayacağım. Sunumda işlerin durdurulmasıyla ilgili koşullar var. Bugün artık bir iş müfettişi dahî, Soma olayına gelen iş müfettişi dahî, eğer hayati bir problem görüyorsa, o işyerini dur-durma yetkisi var, yasanın getirdiği hükümlerle beraber. Yani bugün Soma’ya gelen iş müfettişi veya diğer işyerlerine giden iş müfettişleri çalıştığı işyerinde hayatî bir risk gördüğü anda orada işi durdurma yetkisine sahip. 2012 öncesin-de böyle bir uygulama yoktu. 2012 öncesinde işin durdurulması için bir heyet kuruluyordu. Ancak müfettişler, işveren temsilcisi ve işçi temsilcilerinin oluştur-duğu 5 kişilik bir heyet işin durdurulmasına veya işyerinin kapatılmasına karar verebiliyordu. 2012’deki yasa bunda bir değişiklik yaptı ve bir müfettiş sadece kendi şahsi tasarrufuyla, eğer ciddi bir risk görüyorsa işyerinde işi durdurma

Page 10: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

10 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

kararı verebiliyor. Burada da verilebilirdi, ama verilmemiş.

İşverenin sorumlulukları neler? Mevzuatımızda bir çok hüküm var. Burada tek bir hüküm esasında bunların hepsini özetleyen bir hüküm var; İş Sağlığı ve Gü-venliği Kanunu’nun 4. maddesi. Bu madde; işyerlerindeki tüm önlemlerin alın-ması, risklerin, tehlikelerin belirlenmesi, kontrollerin, denetimlerin yapılması gibi çok geniş bir alanda işverene ciddi bir yükümlülük veriyor. İşverenin so-rumluluklarını şu cümleye baktığımızda görebiliriz:

“Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. İş-veren, alınan iş sağlığı önlemlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler, uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.”

Bu cümle işvereni zaten çok geniş bir çerçevede bağlamış durumda, ki bunun devamında da Soma’daki kazayla ilişkili başka yükümlülükler var. Mesela, işve-renin acil durum planları, yangınla mücadele ve ilk yardım ile ilgili tedbirleri alma yükümlülüğü var. Bunu çok daha detaylı olarak yine ilgili madde ifade et-miş. Tahliye mesela, ki Soma olayında da bu konudaki zafiyeti gördük. Çalışanla-rın tahliye edilmesiyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşandı. Ve 301 arkadaşımız hayatını kaybetti. “Mevzuatımızda bununla ilgili açıklar var, yeterli değil” gibi şeyler söy-lendi, ama mevzuata baktığımız zaman burada olması gereken her şey var. Tah-liyeyle ilgili mevzuatımızda; işverenin bu konudaki düzenlemeleri yapmasıyla ilgili hüküm var. Yine Maden İşyerlerindeki İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliği var. Yani 2012’de İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sonrası 2013 yılında yeniden revize edilen bir yönetmelik. Bu yönetmelikte de çalışanlara, işverene; işyerindeki iş güvenliği tedbirlerini alma konusunda ciddi yükümlülükler verilmiş. Bununla ilgili bir kaç konuyu ayrıca vurgulamak istiyorum. Çünkü Soma’yla ilişkisi olan maddeler bunlar. Mesela bir tanesi 7. madde: “Patlama ve yangın başlangıcını tespit etmek.” Tabii uzun bir cümle var ama özeti bu. Maalesef işveren Soma ör-neğinde bu 7. madde yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Patlama ve yangın başlangıcını tespit etme konusunda çuvallamıştır diyebiliriz. Çünkü orada alın-ması gereken verilerin, mevcut sensörlerin veya verilen bilgilerin doğru olma-dığı veya yanlış olduğu veya yanlış okunduğu ortaya çıkmıştır. Veya üzerinde birtakım oynamalar yapıldığıyla ilgili bir çok şaibe var. Bu konuda işverenin gö-revini yerine getirmediğini bu maddeden de söyleyebiliriz. Bu yine Soma olayın-dan sonra çok konuşulan konulardan bir tanesiydi. “Saklanma odaları”, “kaçış odaları” gibi birtakım ifadeler gündeme geldi. “Eğer böyle bir yer olsaydı oralara saklanarak kendilerini kurtarabilirlerdi” biçiminde. Bununla ilgili de mevzuatta

Page 11: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 11

birtakım eksiklikler olduğu sürekli söylendi. “Kaçış odalarıyla ilgili mevzuatımız-da hiçbir ifade yok, bunlara yer verilmemiş” gibi söylemler basında çıktı. Ama baktığınızda burada da; Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeli-ği’nin 8. maddesinde; bununla ilgili bir ifade var. Diyor ki; “İşveren uygun kaçış ve kurtarma araçlarını sağlar ve kullanıma hazır bulundurur”. Yani ifade olarak, “kaçış odası”, “saklanma odası” gibi bir tanımlama yapılmamış ama, onu anla-tan bir mevzuat ortaya konulmuş. İletişim, uyarı ve alarm sistemleri; bu konuda da mevzuatta hükümler var. Bakın yine aynı yönetmelikte; “Kendinden yanmaya elverişli madenlerde bekleme barajları dahil olmak üzere gerekli tedbirleri alır.” ifadesi yer alıyor. Soma örneğinde bununla ilgili zafiyeti de gördük. Bununla il-gili gerekli açıklama yönetmeliğin devamında var. Yine Soma örneğinde; özel-likle karbonmonoksit maskelerinin, oksijen maskelerinin yetersiz olduğu, eksik olduğu veya çalışmadığı söylendi. Bununla ilgili Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde hüküm var. “Kaçışın zor olduğu, zaman aldığı veya sağlığa zararlı havanın solunabileceği ve oluşabileceği yerlerde temiz hava sağla-yan taşınabilir solunum cihazları bulundurulur” diyor. Mevzuat bu konuda da iş-verene yükümlülük vermiş. Eğer bu uygulama orada düzgün bir şekilde yapılmış olsaydı, belki de bu kadar büyük acı yaşamazdık. Yine tartışılan konulardan bir tanesi, mevzuatımız diyor ki; “Maden işyerlerinde en az 2 çıkışın bulunması ge-rekir”. Yani; bir nokta giriş, diğer nokta da çıkış olacak şekilde en az 2 tane çıkış noktasının olması gerekiyor. Soma’da 3 tane çıkış olduğu söylendi. Esasen tar-tışılacak olan konulardan bir tanesi Soma özelinde budur. Çünkü çıkış sayısının kaç olacağının (en az 2 olarak verilmiş) daha somut hale getirilmesi gerekiyor. Hele Soma gibi 2.000-3.000-4.000-5.000 kişinin çalıştığı bir işyerinde veya çok ciddi üretimlerin yapıldığı işyerlerinde veya çok büyük ulaşım yollarının olduğu işyerlerinde bu büyüklüklere uygun sayıda çıkış noktaları oluşturulması gere-kir. Bu da esasen bizim mevzuatımızın bir eksikliğidir. Soma örneğinde 4-5-6... tane çıkış noktası olsaydı, belki insanların kaçmaları, saklanmaları, dışarıya çık-maları çok daha kolay olabilirdi. Konu biraz uzun ama kısa süre verilmiş, kısa bir özet yapayım. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun 2011 yılında yayınlanmış bir raporu var. Bu raporda; madenlerde yaşanan kazalarla ilgili ge-nel nedenler verilmiş, yaklaşık 18 tane. Bu kaza nedenlerine baktığımızda; risk değerlendirmesinin yapılmaması kaza nedenlerinden birisi olarak verilmiş. Onun dışında taşeronluk, işverenlik uygulaması denmiş. Yine bu kazada öne çıkan konulardan bir tanesi. Üretim zorlaması, madenlerde iş kazalarının ya-şanmasının nedenlerinden bir tanesi. Bu madende ortaya çıkan durumlardan bir tanesi. Geçmiş kazalardan ders alınmaması, grizuya karşı önlem alın-maması veya tersi önlem alınması. Yine bu Soma örneğinde bunu görüyoruz. Kontrol ve degaj sondajlarının yeterince yapılmaması, delme-patlatma risk-leri var. Çalışanların karbonmonoksit maskesinin bulunmaması veya yeterli

Page 12: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

12 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

sayıda olmaması, yine Soma örneğinde var. Gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği, aynen Soma örneğinde var. Havalandırma yetersizliği, Soma ör-neğinde var. Grizu emniyetli ekipmanlarla ilgili sorunlar. Nefeslik-kaçamak yolu ile ilgili sorunlar. Yani en az 2 çıkış noktası veya daha fazla olması, yine Soma örneğinde var. Tahkimat tahlisiye hizmetleri yine Soma örneğinde var. Denetim hizmetlerinin eksikliği, Soma örneğinde var. Teknik nezaretçilik, Kamu birimlerinin denetimdeki etkisizliği, Soma örneğinde var. Ve mesle-ki eğitim. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporda bulunan eksikliklerle ilgili 18 maddenin 10 tanesi Soma’da somut olarak var. Ve denetim buradaki zafiyeti net olarak ortaya koyuyor. Böyle 10 tane eksikliğin bulunduğu bir denetimde müfettişler “Olur” raporu vermişler. Sorular olursa ko-nuyu detaylı olarak açmaya çalışırım ve teşekkür ederim.

Zeki ARSLAN

Sayın Burhan Erdim’e sunumundan dolayı çok teşekkür ediyoruz. İkinci pane-listimiz, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği Başkanı Sayın Bahri Türkmen. Ken-disi Ankara’dan geldi, bunun içinde kendisine özellikle teşekkür ediyoruz. Bahri Türkmen, 1971 Ankara Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1975’te ODTÜ’de makina mühendisi ve 1978’de yine ODTÜ’de yüksek makina mühendisi unvanı ile mezun olmuştur. Celal Okutan Mühendislik Ltd. Şirketi’nde 3 yıl çalıştıktan sonra, kendi firmasını açmış ve 24 yıldır bir çok uluslararası yapının mekanik tesisat tasarımını gerçekleştirmiştir. 2013 yılında kurucu üyelerinden olduğu Türk Tesisat Mühendisleri Derneği’nin 11. Başkanı olarak görev almıştır. Ken-disi sunumunda ağırlıklı olarak tasarım kriterleri ve teknik şartlar konusundaki bilgilerini bizimle paylaşacak. Buyrun Bahri Bey.

Page 13: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 13

Bahri TÜRKMEN

Değerli meslektaşlarım, ben de sözlerime Soma’da şehit verdiğimiz madencileri-mize rahmet dileyerek başlamak istiyorum.

Türk Tesisat Mühendisleri Derneği olarak bizler de üzerimize düşeni bir an önce gerçekleştirmek amacıyla bir komisyon oluşturduk. Bu komisyonumuzun ama-cı, özellikle tasarım kriterlerinin gerçekleştirilmesiyle ilgili bazı standartların oluşturulması. Bir önceki değerli meslektaşım konuşmasında; “Madenlere temiz hava sağlanmalı, yangın dedektörleri olmalı” dedi, ama bunun Türkiye’de (an-ladığım ve bildiğim kadarıyla) bir standardı yok. Dolayısıyla eğer biz bu stan-dardı oluşturursak, o standarda uymayan insanlar maden işletemeyecek, maden açamayacak diye düşünüyoruz. Tabiii bir de bu arada kendimize bir öz eleştiri yapıyoruz: Biz Tesisat Mühendisleri Derneği olarak bir komisyon oluşturduk. Halbuki Maden Mühendisleri Odası bir çalışma yapıyor, Makina Mühendisle-ri Odası bir çalışma yapıyor, özel şirketler çalışmalar yapıyor, öğretim üyeleri üniversitelerinde çalışmalar yapıyor. Aslında bu çalışmaların hepsinin genel bir platformda bir arada olması gerekir diye düşünüyorum.

Madenlerdeki çalışma şartları ve hayatı düşündüğümüzde şu tespitleri kolayca yapabileceğimizi düşünüyoruz:

Birincisi; yerin metrelerce altında madencilerin çalışması ve yaşaması için en önemli şey havadır. Taze havanın tüm madene ulaştırılması bir tesisat işidir.

İkinci olarak; madenlerde oluşan zehirli ve patlayıcı gazların dışarıya atılması gerekiyor. Bu da bir tesisat işi. Daha doğrusu tesisat mühendisliğinin tasarımın-dan geçecek bir iş.

Üçüncü olarak; yerin altında artan ortam sıcaklıklarının ve nemin kabul edilebi-lir bir seviyeye getirilmesi gerekiyor, ki bu bölümlerin soğutulması ile yapılabi-lir. Yani klimatize edilmesi gerekiyor. Bu da yine tesisat mühendislerinin görev alanları içine giriyor. Bunun dışında madencilerin temiz su ihtiyacı yine tesisat mühendisleri tarafından sağlanacak. Maden alt kotlarında birikecek sızıntı su-larının deşarj edilmesi, yine tesisat. Ortamdaki yanıcı ve zehirli gazların oranla-rının tespit edilmesi, tesisat. Olası maden yangınının söndürülmesi yine tesisat mühendisliği. Yangın dumanının ortamdan tahliye edilmesi, tesisat mühendis-liği. Normal çalışma saatlerinde ve yangın anında tüm mekanik sistemlerin ve cihazların otomasyonu yine tesisat. Yani gördüğünüz gibi sağlıklı ve doğru, ener-ji verimi yüksek bir maden işletilmesi için tesisat mühendisliğinin önemi son derece yüksektir.

Page 14: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

14 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Ancak gerçek hayata dönüp baktığımızda, uygulamada hiçbir ulusal standardı-mız olmadığını görüyoruz. Birtakım yönetmelikler var, ama bunları bir standart haline getirmemiz gerekir diye düşünüyoruz. Dolayısıyla biz Türk Tesisat Mü-hendisleri Derneği olarak bu standartların oluşturulmasında göreve hazır oldu-ğumuzu huzurlarınızda bir kez daha belirtmek istiyorum.

Şimdi isterseniz neden kömür, neden kömür madeni sorusuna da biraz cevap vermeye çalışalım. Enerji kaynağı olarak kömürün, Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında ve enerji stratejisinde çok önemli bir rolü var. Enerji kaynağı olarak kömür konusu tek boyutlu olarak ele alınamaz, çok boyutlu bir konudur. Türkiye’nin enerji ihtiyacı ve bunun karşılanmasında kömürün yeri, konunun sadece birinci boyutudur. Bunlarla birlikte, enerji kaynağı olarak kömürün çev-re boyutu vardır. Bu iki boyutu kapsayan bir diğer boyut da sürdürülebilirliktir. Ekonomik değeri ve Türkiye ekonomisindeki yeri diğer bir çok önemli boyutu-dur. Türkiye’nin enerji güvenliği ve kömürün bu anlamdaki stratejik değeri bir başka boyutudur. Son olarak kömür madenlerinin işçi sağlığı ve güvenliği boyu-tu da bulunmaktadır. Aslında bu panelin düzenlenmesinde ana motivasyon So-ma’da yaşadığımız acı olaydır. Dolayısıyla kömürün üretiminde mevcut çok ciddi boyutlarda işçi sağlığı ve işçi hayatı riskleri tartışılacak birinci konudur. Özellikle ülkemizde maalesef bu alanda çok ciddi riskler bulunmaktadır. Madenler, yete-rince önlem alınmadan ilkel şartlarda işçi çalıştırmaktadır. Ancak burada çözüm kömür madenlerini kapatmak gibi basit bir şekilde ele alınamaz, bu bilimsel bir yaklaşım değildir. Konunun diğer boyutlarını da tartışmamız gerekir. Bunun so-nucunda rasyonel politikalar oluşturulabilir ve rasyonel öneriler geliştirilebilir.

Sonuç olarak yeraltı kömür madenciliği zor ve pahalı bir işlemdir. Tekniğine uy-gun olarak yapılan işletmelerle insan sağlığı ve hayatına zarar vermeden kömür üretmek mümkündür. Ancak bunun ciddi bir maliyeti vardır. Üretilen ürünün; rasyonel bir işletmede; bu maliyeti karşılayacak düzeyde olması gerekir. Kömür, fosil yakıtlar içinde petrol eşdeğeri olarak en büyük rezerve sahiptir. Bilinen kömür rezervlerinin ömrü 240 yıl olarak hesaplanmaktadır. Türkiye’nin linyit yataklarındaki tahmini 8 milyar tonluk rezerv, Türkiye’yi dünyada en büyük 12. ülke konumuna getirmektedir. Taş kömürü rezervimiz de yaklaşık 1,3 milyar ton kadardır. Linyit, Türkiye için önemli bir enerji kaynağıdır. İthal edilenlerle bir-likte kömür, toplam enerji arzında %27’lik bir yere sahiptir. Bu durumda Tür-kiye’nin de en güvenilir yerli enerji kaynağı kömürdür. Elektrik üretiminde kul-lanılan yerli kaynağımız linyitten elde edilecek elektrik potansiyeli toplam 120 milyar kW/h olup hâlâ bunun 42 milyar kW/h’ını yaklaşık %35’ini kullanmak-tayız. Türkiye, genel enerji tüketiminde %73, petrolde %93, doğal gazda %97 ve kömürde %22 dışa bağımlıdır. Türkiye birincil enerji dengesi ve gelişimine bak-tığımızda; milyon/ton petrol eşdeğeri olarak düşünecek olursak; 2002’de enerji

Page 15: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 15

talebimiz 78,4 milyon/ton petrol eşdeğer iken, 2020’de 222 milyon/ton petrol eşdeğeri olarak öngörülmekte. Yerli üretim bu talebin yaklaşık %30’unu kar-şılamakta. Ve tabiii Türkiye’de birincil enerji tüketiminde, enerjiyi elde etmek için tükettiğimiz enerji kaynakları arasında, petrol %26,6, doğal gaz %32,2, taş kömürü %14, linyit %14,3 düzeyinde. Dolayısıyla enerji ihtiyacımızın yaklaşık %30’unu kömürden elde ediyoruz. Dolayısıyla elektrik tüketiminde de yine yerli kömürde %18,2, ithal kömürde de %10’unu ürettiğimiz elektrikle karşılıyoruz. İhracatı hızla büyüyen, ithalatının da hızla arttığı ülkemiz giderek büyüyen bir cari açık sorunuyla karşı karşıyadır. Orta ve uzun vadede, Türkiye’nin dış ticaret ve dolayısıyla cari açık için üretebileceği çözüm, enerji üretiminde yerli kaynak-ların daha etkin kullanılması olarak görülmektedir. Enerji ithalat faturamızın toplam ithalattaki payı da yaklaşık %25,4.

Bir önceki meslektaşımın söylediği gibi Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Ku-rulu, raporu hazırlarken İstanbul Teknik Üniversitesi de Kurul’a bir rapor sun-muş. Bu rapordan bazı alıntılar yapmak istiyorum. Enerji yatırımlarında, enerji üretiminde ve enerji kullanımında çevreyle uyumlu teknolojiler desteklenmeli-dir. Mevcut hidroelektrik ve kömür potansiyelleri öncelikli olarak değerlendiril-melidir. Yerli enerji kaynaklarının aranması ve üretilmesi çalışmaları desteklen-melidir. Birincil enerji ve elektrik enerjisi kullanımında öz kaynaklara öncelik verilmelidir. Türkiye’nin enerji gereksiniminin 2020 yılında %75 oranında dış kaynaklara dayandırılması sakıncalıdır. Bu oranı geri çekecek biçimde yerli kay-naklara ağırlık verilmelidir. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve dengeli bir biçimde dağılımı enerji arzının sürekliliği ve güvenilirliği açısından önemlidir.

Page 16: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

16 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Sonuç olarak; Türkiye kömür üretmeye ve kullanmaya devam edecektir. Kömür üretiminde işçi can güvenliği ve sağlığı birinci derecede önemlidir. Temiz kömür teknolojileri kullanılmalı ve geliştirilmelidir. Üretimde ve kullanımda enerji ve-rimliliği mutlaka arttırılmalıdır. Sözlerime başlarken üzerinde durduğum stan-dartlarımızın hazırlanması ve tasarım kriterlerimizin belirlenmesi gerekiyor. Teşekkür ederim.

Zeki ARSLAN

Sayın Bahri Türkmen’e teşekkür ediyoruz. Kendisi bize enerji politikaları ko-nusunda açıklayıcı bilgiler de aktardı. Sadece maden ocaklarının, hızla, korist bir politikayla kapatılması konusunda; ülkemizin enerji politikaları, yeraltı ve yerüstü enerji kaynaklarının da gerçek anlamda masaya yatırılması, bu konu-da plan ve programların çıkarılmasına dikkat çektiği için de teşekkür ediyoruz. 3. panelistimiz Mustafa Bilge. Kendisi yeraltı maden ocaklarında; insan sağlığı, yangın ve patlama ile ilgili risk oluşturan faktörler konusunda sunumunu bizim-le paylaşacak. Mustafa Bilge, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 1980 yılında yüksek makina mühendisi olarak mezun olmuş, 1981 yılında doktorasını tamamlamış-tır. İklimlendirme sektöründe tasarımcı ve uygulamacı olarak çeşitli firmalarda çalışmıştır. Ayrıca kendisi 19. Dönem Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu’nda Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 2000 yılından beri de kurucusu olduğu firmada çalışmaktadır. Son 5 yılda İstanbul’da yapılan yeraltı metrolarının mekanik tesisat işlerinin uygulamasında, test ve ayar sis-temlerinde çalışmaları vardır. Buyrun Mustafa Bey.

Mustafa BİLGE

Maden yangınlarını tehlikeli kılan özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

Sıcaklığın artması, yanıcı, zehirleyici gazların birikimi; karbonmonoksit, metan gibi; yanıcı ve patlayıcı özelliği olan kömür tozları, oksijen miktarında azalma, patlayıcı karışımların yoğunluğunun artması, hava akışının tamamen kesilmesi.

Yurtdışında son 20 yılda çıkan maden yangınlarına bakıldığında, yangınların metan veya karbonmonoksit kaynaklı değil de konveyör bantlarından çıktığı görülmektedir. Detaylı incelenmesi gereken konu da karbonmonoksit ve metan yangınlarının Amerika ve Avustralya gibi ülkelerde nasıl önlendiğidir.

Havalandırma, bu riskin önlenmesinde önemli bir faktördür. Galeri içerisinde,

Page 17: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 17

panellerde, panolarda, maden ocağının her alanında havalandırmanın sağlıklı yapılması hayati önem taşımaktadır. Maden ocaklarının havalandırması tıpkı yeraltı metrolarında olduğu gibi karmaşık bir yapıya sahiptir. Ocağın her nokta-sında hava sirkülasyonu olmalıdır. Yurtdışındaki uygulamalarda havalandırma sistemi tasarımında mutlaka CFD ya da SES yazılımları kullanılmaktadır; ancak Türkiye’de bu tasarım faaliyetlerini görmek pek de mümkün değildir.

Yapılan tasarım bilgisayar yazılımlarıyla doğrulandıktan sonra, sistemin tasar-landığı gibi çalışıp çalışmadığının kontrolü, test ayar ve dengeleme yapılarak belgelendirilmelidir.

Bu uygulama riski büyük ölçüde azaltsa da karbonmonoksit, metan ve sıcaklık gibi risk taşıyan değerlerin mutlaka ölçülüp kayıt altına alınması gerekmektedir.

Devletin sorumluluklarının yanında yatırımcının, projecinin ve uygulayıcının da farklı sorumlulukları vardır. Öncelikle işveren olan Türkiye Kömür İşletmesi’nin müşteri talepleri şartnamesini hazırlaması gerekmektedir. Bu şartnamede; ya-pılan tasarımdaki kriterlere, uyulması gereken standartlara, malzeme özellikle-rine yer verilmelidir.

Coal Mining Safety and Health Regulation’dan alınan verilere göre günlük üre-tilen kömür miktarına göre ocağa gönderilecek toplam temiz hava miktarı 150 metreküp/saat olmalı iken bu oran ülkemizde bu değerin oldukça altında kal-maktadır. Yine aynı yayında kişi başına 360 metreküp/saat temiz hava verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Ayrıca maden ocağında çalışan araçlar için gereken hava miktarı da incelenmesi gereken bir parametredir. Bu parametrelerin tasarımcıya TKİ tarafından uyul-ması gereken limitler olarak verilmesi gerekmektedir.

TKİ tarafından minimum oksijen seviyesinin belirtilmesi gerekmektedir. Kar-bondioksit yüzdesi %0,5’i geçmemelidir. Maksimum CO yüzdesi %0,15 olma-lıdır. %0,5’lik CO değeri 20 dakika içinde öldürücü etki yapmaktadır. Bu oran %12,5’a ulaştığında ise patlama etkisi görülmektedir. Maksimum kömür tozu yüzdesi ise 3 mg/m3 olmalıdır. Bu oran 40 mg/m3’e ulaştığında patlama etkisi görülmektedir.

Tasarımcılar için önem taşıyan bir başka değer ise maden içerisindeki hava hı-zıdır. Madenlerde ideal havalandırma için minimum hava hızı değerinin 0,4-0,8 m/s civarında olması gerekmektedir.

Şaftlardaki hava hızının da 10 m/s civarında tutulması gerekmektedir.

Page 18: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

18 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

TKİ’nin sınırlandırması gereken tasarım değerlerindeki önemli faktörlerden biri de yaş termometre sıcaklığıdır. Havadaki su buharı linyitin içten yanmasını te-tiklemektedir. Yaş termometre sıcaklığının 27 °C’yi aşmaması gerekmektedir. 33 °C’ye ulaştığında ise risk planının devreye alınması ve insanların tahliye edilme-si şarttır.

Madenlerde kullanılan malzemelerin yangın dayanımları ile ilgili standartların da bildirilmesi gerekmektedir. Egzoz, taze hava ve tali fanların özellikleri ve sı-nıfları belirtilmelidir. Konveyör bandının özelliği, elektrik panoları ve kablola-rının uyması gereken standartlar belirtilmelidir. Yapılacak olan test ayar den-geleme çalışmasının yöntemi, kullanılacak cihazlar ve ölçülecek parametreler belirlenmelidir.

SCADA sistemi uygulanarak sistemdeki bütün fanların bilgisayar ortamında iz-lenmesi uygun yangın senaryosunun uygulanmasını sağlamaktadır. Ayrıca yan-gın pompalarının ve fanların jeneratör ve şehir şebekesi gibi çift enerji kaynağı ile beslenmesi hayati önem taşımaktadır.

TKİ tarafından belirlenen bu kriterler tasarımcıya iletilmeli ve tasarımcı da uy-gun bilgisayar programlarını kullanarak projesini çalışmalıdır.

Tasarımlarda maden ocağının yüksekliği, yaz ve kış dış ortam sıcaklığı, galeri sürtünme katsayısı gibi parametreler de değerlendirilmelidir. Tasarım yapılır-ken galeri uzunluğu dikkate alınmalı, 4.000 m’de bir şaft kullanılmalıdır.

Tasarım sonunda tüm şaftlarda kullanılacak ana fanların ve tali fanların hava debileri ve basınç kayıpları belirlenir ve fan eğrisi ile ocağın kritik hattının sis-tem eğrisi çakıştırılarak fan çalışma noktası belirlenir. Fan seçimleri yapılırken ileride yapılması muhtemel büyümenin de göz önüne alınması gerekmektedir. Soma madenlerinde üretilen kömür miktarı ikiye katlanırken havalandırma sis-temi büyük olasılıkla yenilenmemiştir.

Yüklenicinin de büyük sorumlulukları bulunmaktadır. Tesisin, müşterinin ve TKİ’nin verdiği standartlara uygun olarak imal edilmesi, ekipmanların doğru şe-kilde monte edilmesi gerekmektedir. İkinci aşamada ise TAD (Test Ayar Dengele-me) firmasının ekipmanları değerlendirmesi ve raporlandırması gerekmektedir.

Hava hızı, debi, fanlardaki basınç kayıpları, kuru ve yaş termometre sıcaklıkları, gaz konsantrasyonları gibi değerlerin tasarım değerleri ile uygunluğu kontrol edilmelidir. Hazırlanan test raporu işverene sunulmalı, bulunan hatalı noktalar raporda belirtilmelidir.

Page 19: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 19

2010 yılında Zonguldak’ta grizu patlaması gerçekleşmiştir. 30 kişinin öldüğü kazanın temel sebebi havalandırma yetersizliğidir. Soma’daki kazada işçilerden biri; “Bana amirim havanın geldiği tarafa doğru kaç dedi ve o tarafa gidenler öldü, ben ters tarafa gittiğim için kurtuldum” demişti. Buradan anlaşıldığı kadarıyla fanların yönü ters çalışmış ve duman, tahliye edilmek yerine insanların bulun-duğu yere verilmişti.

Eğer otomasyon sistemi yangının çıktığı zona göre fanları uygun senaryolarda çalıştırmış olsaydı duman tahliye edilebilir, insanlar rahatlıkla kaçabilirlerdi. Eğer sıcaklık düzenli olarak kontrol ediliyor olsaydı sıcaklık artışı sebebiyle ma-den tahliye edilebilirdi.

Sonuç olarak hali hazırda tasarım kriterleri hatalı olan, yanlış fanlarla çalışan ve izleme yapılmayan onlarca maden ocağı işletilmektedir ve bu madenler büyük risk altındadır.

Bahsedilen kriterlerin belirlenebilmesi için MTMD’de ve İSKAV’da çalışmalar yürütülmektedir. Havalandırma kriterlerini göz önüne alan bir yönetmelik ilgi-lilere sunulacaktır.

Bir yeraltı kömür madenindeki havalandırma sisteminin amacı yangının çıkma-sına veya patlamanın olmasına engel olmak ya da ocağın her bölümünün (kuyu, kat galerisi, taban yolları, kör kuyular gibi) havalandırılarak CO veya metan gibi ocak gazlarının konsantrasyonunun istenilen standart değerlerin altına düşüre-rek yangın veya patlama riskini minimize etmektir.

Page 20: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

20 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Soma cinayetinden sonra tüm sivil toplum örgütleri, odalar ve ilgili bakanlık-ların da destekleriyle İngiltere, Avustralya ve ABD’deki standartlar incelenerek ülkemiz için geçerli olacak tasarım, uygulama ve test kriterlerinin oluşturulması, yani ülke koşulları dikkate alınarak “Yeraltı Maden Ocakları Havalandırma Siste-mi Yönetmeliği”nin acil olarak hazırlanması gerekmektedir.

Kötü koşularda yeraltı ocaklarında çalışan ya da hayatlarını kaybeden maden işçilerimize ve maden mühendislerine karşı sorumluluklarımızı acilen yerine getirmemiz gerekmektedir.

Zeki ARSLAN

Mustafa Bey’e değerli sunumundan dolayı teşekkür ediyoruz. Bir şeyi unuttuk, kendisi Tesisat Mühendisleri Derneği Kurucu Üyesi’dir, bizim açımızdan önem-li bir kurul. Mekanik tesisat tasarımı sonrasında işin müteahhitler tarafını, uy-gulama tarafını da önemsiyoruz. Kendisi aynı zamanda MTMD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. Kendisine ayrıca teşekkür ediyoruz. Dördüncü panelistimiz İSKİD adına sayın meslektaşımız Vural Eroğlu. Vural Bey, maden ve tehlikeli böl-gelerin havalandırılması konusundaki sunumunu bizimle paylaşacak. Sayın Vu-ral Eroğlu 1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölü-mü’nden mezun olmuş. 1976-1980 arası TERMAS ve TEBA’da çalışmış, 1981’de iklimlendirmede hava şartlandırma ve klimatizasyon konularında faaliyet göste-ren HSK firmasını kurmuş. 1981-2012 yılları arasında firmanın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır ve hala çalışmalarına devam etmektedir. Üyesi olduğu dernek ve kurumlar; 2000 yılında İSKİD Onursal Üyesi, 2012’de İSKAV Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda Eğitim Komisyon Üyesi, 2012’de Türkiye Odalar Bir-liği İklimlendirme Meclisi Üyesi ve 2012’de İSİB (İklimlendirme Sanayi İhracat-çıları Birliği) Kurucu Üyesi. Buyrun Sayın Vural Eroğlu.

Vural EROĞLU

Değerli meslektaşlarım merhabalar. Benden önceki konuşmacı arkadaşlarımı, meslektaşlarımı dinlerken aklıma gelen bir cümle ile söze başlamak istiyorum. Soma madeninde yaşanan felaketin bir tek sebebi var, havalandırmamaktan ve bir iklimlendirme tesisatı yapmamaktan kaynaklandığını hepimiz açık bir şe-kilde görüyoruz. Ben etkinliğe İSKİD adına katılıyorum. İSKİD, iklimlendirme sektörünün üretici ve tedarikçi kısmında çalışan bir dernek. Ben de bu konuya bir tedarikçi, üretici gözüyle yaklaşmak istiyorum. Resim belli belirsiz, ama su-numdaki bu iki resmi arşivlerden bulduk. Biri 1600’lü yıllarda ki madenciliği,

Page 21: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 21

diğeri ise 2014 yılında ki madenciliği anlatıyor. İnsanoğlunun hep yeraltı kay-naklarıyla ilişkisi olmuş. Hep yerin altından kendine yararlı madenleri almış ve yeryüzünde kullanmış. Bununla da kalmamış, bulduğu teknolojiyi devamlı yeni-lemiş. 2014 yılına geldiğimizde yerüstünde bir kontrol odası görüyoruz burada ve ve yerin altında olan bütün tesisat, teçhizat, kontrol, elektrik bütün sistemi monofaze etmişler, bütün hissedicilerle, sensörlerle birlikte sistemi kontrol edi-yorlar. Soma madeni haberlerini izlerken bir haber duydum irkildim. Açıkçası koltukta rahat bir şekilde otururken bir anda ayağa kalktım. Haberde diyordu ki, yukarıdan bir kişi madene yani aşağıya tazyikli hava basıyor. Kim basıyor bu ha-vayı? Hangi hakla basıyor? Nasıl basıyor? Nasıl bir komut aldı? Nasıl bir komutla basıyor? Yani bu mangala tutulan fön makinasi gibi olabilir aşağıda. Ve aşağıya indiği zaman bu hava, hacimsel olarak 1,6 kat kadar büyür. Yüksek basınçla o yangın her tarafa hücum edebilir. Bu böyle olmamalı. Ben mesleğimi çok seven üyelerden biriyim. Bizim iklimlendirme sektörünün bir özelliği vardır. Bütün sektörlere hizmet eder. Ve biz ara sıra “Klima sektörü nereye hizmet etmez ?” konulu yarışmalar yaparız. Çok üzülüyorum ki, madencilik sektörüne, yeraltına hiç hizmet etmedik ve aklımıza da gelmedi. Projeci arkadaşlarıma da soruyo-rum, biraz evvel geldiğimde Cevat Bey vardı. Ona da sordum hiç madenlere proje yaptınız mı ? diye. Maalesef böyle bir talep olmadı. Böyle arz da olmadı. Ve biz de bu arzın tetiklemesini maalesef bu acı olayla birlikte başlattık. Bu resim 1908 yı-lına ait. Sevgili Arkun buldu resmi bana.. Amerika’ dan bir görsel. Benim burada işaret etmek istediğim nokta, baretlerin üstündeki açık ateş. Bu insanları bu şe-kilde madene indiriyorlar. Belki Başbakan’ın verdiği şey de bu olabilir. 1908’den bahsetmişti. Emperyal kuvvetlerin güçleri, insanları alıp yeraltına indirip, bü-tün yeraltı işlerini hallettirdiler. Şimdi biz bunu teknolojiyle yapmaya çalışıyo-ruz. Elimizde bütün teknolojiler var. Bütün imkânlar var. Bunları kullanmakta zorlanıyoruz. Bu açık ateş, ben hatırlarım, benim yaşım yeter, 1960’lı yıllarda Zonguldak’ta genelde çok patlama oluyordu. Bizde tipik bir madenci resmi var-dı. Böyle elinde yağ kandili, başında bareti yürür. Böyle iki büklüm yürür yerin altında. Ben lise öğrencisiyken, bu yağ kandillerinin grizu patlamasının büyük sebebi olduğunu bulmuşlardı ve yasaklamışlardı. İşte insanlar bu kadar basit nedenleri bulmak için yüz yıllarca uğraşıyorlar, çalışıyorlar. Ve biz bunları uygu-lamakta zorlanıyoruz.

Şimdi ben uzun uzun madenlerdeki tehlike kaynaklarından bahsetmeyeceğim ancak metan gazı çok tehlikeli bir gaz %4’ün üzerine çıktığı zaman tehlike orta-ya çıkıyor, zehirleyici oluyor. Başka hiçbir şeye gerek yok. Bir de oksijenle karış-tığı zaman grizu açığa çıkıyor. Ve aşağıda herhangi bir motordan, herhangi bir sürtünmeden çıkan bir kıvılcım parçası olduğu zaman patlayacak hale geliyor. Ocak yangınlarında havada asılı bulunan; herhalde rutubet olacak nedenleri; denetlenmeyen, denetlenemeyen yeraltı sularından çıkan rutubet, havayı ağır-

Page 22: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

22 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

laştırıyor, özgün ağırlığı yükseltiyor ve küçük kömür parçacıkları bütün ortamı sarıyor, bir alev halinde tutuşuyor. Göçükler de bir neden. Burada tüm nedenleri sayıyoruz. Patlayıcı maddeler, yeraltı suları, elektrik gibi öteki ekipmanların üze-rinden çıkan tehlikeli kıvılcımlarla tehlikeyi yaratmış oluyoruz. Yeraltında bir çok işletme malzemesi kullanıyoruz. Elektrik malzemeleri, aydınlatmalar, kont-roller, bantlar, taşıyıcı bantlar, forkliftler gibi malzemeler kullanıyoruz. Bunların her birinin bir normu, bir kodu olması lazım.

Şu resmin üstünde gördüğünüz Epsilon X şimdi onu işaretleyeceğim. Atmosfer ATEX adı altında 1994 yılında toparlanmış, bir direktif olarak Avrupa normuna girmiş ve ATEX direktifleri ile artık bu ürünlerin ve oradaki bütün sistemin des-teklenmesi sağlanmış. Atex iki türlü var. Bir üretici kısmında, Epsilon X gibi gö-rülüyor. Bir de işletmeci kısmında EX gibi görülüyor. Üretici kısmındaki ATEX’e sahip olan belgeler özel kıvılcım çıkarmayacak malzemeler ve üzerindeki elekt-rik motorları ve sistemlerinin tehlike arz etmeyecek durumda olması lazım. Bi-raz sonra bir örneğini sunacağım sizlere. İşletmeci kısmındaki ATEX ise zonların belirlenmesi biraz evvel Mustafa Bey’in belirttiği gibi. Bekleme barajları dedi maden mühendisi arkadaşım. Bekleme barajlarının nerede bekleyeceği, yaşam mahallerinin nerede olacağı gibi normları belirleyen kısımlar. Şimdi ben burada bir simülasyon yapmak istiyorum. Tesisat dünyasından olan çok değerli arka-daşlarım da burada. Bir otopark havalandırması sistemi yapıyoruz. Bu otopark havalandırması sistemi, eskiden bildiğimiz klasik sistemlerle bir klima santrali veya bir fan ve sabit kanallar ile yapılıyor. Ve arabalar giriyor otoparka, çıkar-dıkları egzoz gazı ve karbonmonoksiti biz bu sistemlerle emim atıyoruz ve ora-yı havalandırıyoruz. Jet fan sistemleri çıktı. Bu uçak motorlarında faydalanılan sistemler. Jet fan motor sistemiyle yeni bir havalandırma moduna geçtik. Gün-lük havalandırmayı artık jet fanlarla yapar olduk. Jet fanlar arkasında bulunan hava bloğunu alıyor, ön tarafta 30-40 metre arasında atıyor. Öteki jet fan o havayı alıyor, o da ileri doğru atıyor. Ve en sondaki şafttan bu havayı boşaltıyoruz yu-karıya, günlük havalandırma için. Ve içerisi arabaların ürettiği karbonmonoksit gazından fevkalade arındırılıyor. Fakat bir de bu teknolojinin verdiği bir nimet var. Bu nimet de, yangın anında ilk yarım saatte, yangın nereden çıkarsa çıksın, bize 1,80 metre boyunda ve 2 metrelik bir genişlikte kaçış koridoru hazırlıyor. Ve biz bunları otomatik kontrol ile kullanıyoruz. Mikro işlemciler, bilgi işlemcilerle bir çok farklı fan grubu var içeride. Bir mekânın önce yerleşimini yapıyoruz, fan gruplarını seçiyoruz, şaftlarını seçiyoruz, kaçış yollarını seçiyoruz ve arkasından bunu fan gruplarına yerleştiriyoruz. Fan grupları arkasından elektrik panoları ve DCC panoları yapılırken senaryolar koyuyoruz. Ve bunların mikro işlemcile-rinin üzerine switch matrisini yüklüyoruz. Nereden yangın çıkarsa orayı açacak diye. Mal sahibi bunlardan veya karar verici bir tanesini veya iki tanesini seçiyor. Bana şuradaki yangının CFD analizini yap diyor ve bu CFD analizi, yani sanal

Page 23: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 23

ortamda bir yangın çıkartıp, nasıl davranacağını ölçüyoruz, gösteriyoruz. Bu 60 sayfalık bir rapor. Görünürlükten, kaçış yolundaki insanların nasıl hareket edeceklerini, hangi yolu takip edeceklerini kurguluyoruz. Eğer CFD yanlışsa dö-nüyoruz bir daha yapıyoruz. İş bitiyor, sonunda yine müşterinin istediği yerde bir yangın çıkartıyoruz, suni duman vererek sistemi çalıştırıyoruz. Bir daha test ediyoruz. Maden ocaklarına dönecek olursak yukarıdan birisinin taze havayı aç-tım-kapattım diye karar vererek çalıştırmasına tahammül edilemez. Hakikatten hepimizi üzen bir konu...

İşletme güvenliği yönetmeliğinde bu risk analizlerinin yapılması lazım. Arkadaş-lar, Atex yalnız başına yetmiyor. Atex’in de bölgeleri var. Burada yerüstünde bir benzin istasyonundaki Atex normlarını görüyorsunuz. Atex tehlike derecesine göre üçe ayrılıyor. Onun çıktılarını vereceğim biraz sonra. Burada koyu renk-le gördüğünüz yer, tankerin tüpü, arkasındaki tankı ve yeraltındaki tanklar zon sıfır. Riski en yüksek yerler. Bu, Atex Grup I olarak geçiyor. İkincisi açık pembe olan yerler benzinli havanın, tankerin yakıtını boşalttığı alanlar. Diğer bölgeler-de yani hem benzin pompasında, hem de arabanın tankerinde ise sistem zon 1 olarak dizayn edilmeli. Zonların manası şu, risk sınıfına uygun ekipman kulla-nılmalı. Yani bir maden ocağından, doğanın yıllarca uğraşarak ürettiği kömürü, kopartıp alıyoruz. Maden ocağı kömürü üretirken içerisinde bir sürü basınç-lı gazlar oluşuyor. Bir sürü zehirli gazlar. Neyin ne zaman çıkacağı belli değil. Onun için sürdürülebilir bir tehlike var. Zon 0 olarak addedilmesi lazım. Soma örneğinde olduğu gibi sülfür açıdan zengin bir kömür. Oksijenle birleştiği zaman yanmıyor ama kızışıyor, sıcaklığı arttırıyor. Mustafa Bey, tehlike sıcaklığını 27 derece olarak belirtti. 46 derece! Yani en son raporda Soma madeninde ölçülen

Page 24: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

24 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

sıcaklık 46 derece olarak belirtilmiş. Ve insanlar günlerce bu sıcaklıkta çalışmış-lar. Maden ocaklarındaki metan gazını havalandırma sistemleriyle almanız ge-rekiyor. Siz metan gazını, havalandırmayla almayacaksınız. Sonra içeriye oksijen vereceksiniz. O oksijenle birleşecek. Zaten metan gazının derecesi yükselince oksijenle grizu karışımını meydana getiriyor. İkinci tehlike, grizunun meydana gelmesi. Ve üçüncü tehlike ise 3. basamakta bir ateşin, kıvılcımın çıkması. Bun-ların üçünü birleştirdiğimiz zaman patlama meydana geliyor. Yani her şey sin-yalleriyle geliyor. Her şey bizim denetimimiz altında ol-malı. İşte patlamanın da nedenleri elektrik akımları, statik elektrik, sıcak yüzeyler. Bunlara dikkat etmek lazım Zamanı da etkili kullanmak adına Bu konuyu geçeceğim.. Bu tabiii Atex grubu dediğimiz tehlike, yani tehlikeli bölgelerin havalandırılması sadece ma-den ocaklarında değil, yerüstünde petro kimya tesisleri de aynı tehlikeye haiz. Mesela burada bir fan örneği vermek istedim. Bu fanın zon sıfır olabilmesi için, arkada görülen motor gövdesinin patlamaya dayanıklı olması lazım. Burada en büyük hadise, fanların kanatlarında. Normal havalandırma sisteminde fanların kanatları, kendisini muhafaza eden gövdeye, mikron mertebesinde yaklaşıktır. Sadece sürtünmemesi önemlidir. Fakat maden ocaklarında bu tehlikeyi bertaraf etmek için bu ara çok açık. Bu durumda fanın verimsiz çalışmasına neden oluyor. Burada alev çıkartmaması için alüminyum kanatların içerisine bir alüminyum bant yerleştiriliyor. Sürtünse dahi herhangi bir tehlike anında, tehlike yaratma-ması için. Motor koruma röleleri gayet muhafız. Yani Atex Grup I olması için, çok donanımlı bir şekilde test edilmesi lazım. Türkiye’de bunun belgelerini veren, biri İzmir’de diğeri İstanbul’da olmak üzere iki kuruluş var. Burada arkadaşlara dedik ki maden ocakları değişken üretimler. Yani biz orada bir yapı inşa edip insanları içinde yaşatmıyoruz. İçindeki madeni aldıktan sonra orayı artık etkisiz hale getiriyoruz. Onun için kalıcı tesisler yapamayız oraya. Burada hava kanalları görüyorsunuz. Bu hava kanalları, içinden hava geçtiği zaman şişiyor. İşi bittiği zaman da kapanıyor. Bu yeraltında kullanılan hava kanallarından birisi. Şurada tüpü göstereyim. Bahsettiğim aksiyel fan uçtan hava basıyor. Burası bir maden koridoru olsun. Bu kanal malzememizle sonuna kadar havayı veriyoruz. Ve en sondaki havayı da sürtünerek geri döndürüyoruz. Burada emişler açık, serbest. Emişler için kanal yapmıyoruz. Mustafa Bey’in de dediği gibi belirli hızlarda ge-çiyor. Buraya sürtünerek gidiyor. Hatta bu kanal malzemesinden çok küçük sı-zıntılara da müsaade ediyoruz. Oraya doğru geçmesi için. Bunu dünya İsviçre SIA196 normlarına göre kabul etmiş. Ve kullanılıyor. Oranın işi bittikten sonra orası iptal ediliyor. Veya ne yapılacaksa, ana proje nasılsa öyle devam ediyor. Bu-rada kanal malzemesi yapısını görüyoruz. Arkadaşlar, burada Mustafa Bey de dahil bir iş modeli üzerinde durduk. Şimdi yukarıda işveren Türkiye Cumhu-riyeti. Soma madeni 150 milyon tonluk bir rezerv. 150 milyon tonluk rezervin sadece 15 milyon tonunu ihale etmişler. Ve 10 sene için yapmışlar bu ihaleyi.

Page 25: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 25

Demek ki devletin hesabına göre orada daha 3 senelik maden rezervi var. Fa-kat yatırımcı ya da taahhütçü kişi kim olursa olsun, firma işi aldıktan sonra 3,5 ton milyon yıl kömür çıkarmaya başlamış. Mustafa Bey’in belirttiği gibi kudret, elektrik enerjisi ve yapı yetmiyor buna. Bol miktarda insan koymak durumunda ve bu insanlar duraksız çalışmak durumunda. Yani burada asıl kural koyucu olan işveren. Yani Türkiye Cumhuriyeti bu işi çok doğru düzgün ele almalı, bunun iha-lesindeki incelikleri çok iyi belirlemeli. Biz bu iş modellemesinde sadece HVAC alanını belirledik. Bu bizim yerin 7 kat üstünü de havalandırırken kullandığımız bir modeldir. Bir proje grubumuz vardır. Bizim kılavuzumuz onlardır. Bu proje grubumuz, yatırımcı ile iletişim kurar. Direktifler ve danışmanlar grubu, yatırım-cı üzerinden proje grubu ile ilişkilerini kurar. Şartnameler yazılır, projeler çizilir, gerekli olan ihaleler yapılır. Bu sırada üretici firma ve uygulayıcı firma gerek-li olan desteklerini yapmaya çalışırlar. Ve hep birlikte bu işin içerisinde ürünü ortaya çıkarırız. Çok olası ki, bundan sonra artık ülkemiz de böyle bir yeraltı maden havalandırma sistemlerine sahip olacak. Ve ben Türkiye tesisat sektörü-müzün böyle bir mühendislik ürününü vereceğine canı gönülden inanıyorum. Ve vermekte istiyoruz böyle bir ürünü. Soma bilir kişi raporunu zaten söyledik. Buradan yola çıkarak ulaşacağımız sonuç şu; Soma madeninde çıkan yangında çok sayıda insanı kaybetmemizin nedeni yetersiz havalandırma. Başrolde hava-landırma sorunu var. Hepinize teşekkür ediyorum dinlediğiniz için sağ olun.

Zeki ARSLAN

Sayın Eroğlu’na biz de çok teşekkür ediyoruz. Değerli meslektaşlar, beşinci pa-nelistimiz Hikmet Akın. Kendisi 1978-1991 yılları arasında Devlet Hava Lima-nı’nda çalışmış. 1991-2013 yılları arasında özel sektörlerde çeşitli firmalarda genel müdür olarak çalışmış. Türkiye Yangın Koruma Vakfı ve Derneği Yönetim Kurulu Üyesi yine Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nda Avrupa Birliği Uyum Ya-saları Ayna Komitesi’nde Basınçlı Ekipmanlar Teknik Komitesi (BASTEK) alt ko-mitesi üyesi olarak çalışmış. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ozona Zararlı Gazlar Çalışma Komitesi Üyesi ve Esenkent’te mahalle Afet Birliği Koordinatörü olarak çalışmaktadır. Kendisi aynı zamanda da TÜYAK Sempozyumlarında, 2009’da seyyar söndürme cihazları, 2011’de uçaklarda kaza, kırım ve yangınlara mü-dahale, 2013’de akıllı binaların yangın güvenliği konularında sunum yapmıştır. Yangın Güvenliği Vakfı’nı temsilen panelimize katılmaktadır. Maden ocaklarında yangın güvenliği konusunda sunumunu gerçekleştirecektir. Teşekkür ediyoruz.

Page 26: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

26 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Hikmet AKIN

Makina Mühendisleri Odası tarafından, madenler ve içerdiği riskler konusunda şahsım nezdinde TÜYAK’ın davet edilmesinin çözüm yolunda oldukça verimli olacağını düşünüyorum. Vakıf ve Derneğimizin görüşünün önemsenmesine te-şekkür ediyorum. Bu konu Yönetim Kurulu toplantımızda gündeme geldiğinde, mesleki önceliğin yanı sıra ulusal ölçekte arz ettiği hassasiyet nedeniyle konuya ben talip oldum. Çünkü bir çok insan gibi ben de maden ocaklarında olabilecek yangınlarla ilgili geçmişte çok detaylı bilgi sahibi değildim. Ta ki 2004 yılında Kastamonu’nun Küre ilçesinde bakır maden ocağında meydana gelen yangını in-celeyene kadar. 19 kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan bu yangın sonrası bizzat maden ocağına inerek konunun ciddiyetini daha yakından gözlemleme fırsatım oldu, zira o zamana kadar hep benzer tesislerin yerüstü yapılanmalarını incelemiştim. Bu bağlamda fiziksel koşullara ilaveten madencilik mesleğinin ol-dukça yüksek zorlukları ve potansiyel riskleri konusunda çok önemli deneyim-ler elde ettim. Küre kazası ile ilgili 2013 yılında TÜYAK Yangından Koruma Vakfı ve Derneği’nin düzenlediği sempozyumda maden mühendisi iki arkadaşımızın bir sunumu vardı ki, bu sunum da bakış açımın gelişimine önemli katkı sağladı. Çünkü maden mühendisliği ayrı bir dal ve yerin üzerindeki yapılar ve araçların içerdiği risklere oranla bazı farklılıklar teşkil ediyor. Uzmanı olduğum uçak yan-gınları ve sıvı yakıtlar konuları gibi oldukça zor ve detaylı bir konu. En önemli farklılık ise risklerin benzerlik taşımasına karşın mücadele alanının sınırlı olma-sı, ne yazık ki pek önlem seçeneği yok. Yerüstü yapılarında olduğu gibi böyle sı-nırlı bir alanın içinde yaşanacak. Özellikle bir patlama yaşanması halinde alınan bütün önlemler, statiğinin bozulması sonucunda devre dışı kalabilir. Dolayısıyla Akın Bey ile telefonla ilk görüşmemizde ifade ettiği; madenlerde yangının en son ve hatta olmaması gereken risklerden biri; olması da ciddi önem taşımaktadır. O aşamaya geldikten sonra yapılabilecek şeyler maalesef çok kısıtlı. Değerli konuş-macılarımız da zaten bu aşamaya kadar olan önlemlerle ilgili çok detaylı analiz-lerini paylaştılar. Bu konular tek tek irdelendi aslında. Ben daha çok yangın gü-venliği ile ilgili yerüstü yapılarında da olduğu gibi alınması gereken tedbirlerden bir parça hızlıca bahsetmeye çalışacağım.

Tabiiii ki risk analizinin, her alanda olduğu gibi, yapılması gerekiyor. Yine maden ocaklarında ve yerüstü yapılarında da en çok dikkat edilen şey bu tür tehlike-lerin mümkün olduğunca erken tespit edilebilmesi. Bazı algılama sistemleri ve buna benzer algılayıcı ekipmanların kullanılması söz konusu. Maalesef bu sis-temler ömür boyu kullanılacakmış gibi düşünülüyor. Özellikle gaz algılama ekip-manlarıyla ilgili sistemler kuruluyor. Ancak Soma’da, facia öncesinde defalarca sisteme müdahale edildiğini ben de basından öğrendim. Dolayısıyla yönetim, personel tercihi ve nihayetinde insan faktörü sonucu, doğru veya yanlış oldu-

Page 27: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 27

ğu algısıyla veya bilerek sistemin sıfırlanması, bu tür algıların belli bir nokta-ya ulaşmasını engellenebiliyor ve çalışmalar bu şartlarda devam ettiriliyor. Bu, kabul edilemez bir sıkıntı ve yaşanan dramatik örnekte olduğu gibi bedeli de ciddi kayıplar olabiliyor. Değerli konuşmacılarımız bundan da bahsetti. Yerüstü yapılarıyla ilgili yapı malzemelerinin özelliklerini her noktadan incelerken, ye-raltı madenlerinde kullanılan yapı malzemeleri konusunda standartlar, yangın güvenliği ile ilgili kurulacak olan sistemlerle ilgili standartlarda detaylar yetersiz kalıyor. Konuşmamın sonunda da bahsedeceğim gibi Amerikan NFPA’ya baktık. Oradan bir iki alıntı yaptım. Bunları tek tek okumak istemiyorum. Bir çok değerli konuşmacımız zaten bunları aktardı.

Çalışma Bakanlığı’nın 2011’de yayınladığı istatistiklerde, karbonmonoksit ze-hirlenmesi ile ölümlerin oranının %90 olduğunu görüyoruz. Yani yangından daha çok zehirlenme etkili olmuştur. Şu ana kadar özellikle havalandırma ko-nusuna vurgu yapıldı; yaşamın temel ihtiyacı olan oksijeni temin etme, sağlık-lı bir hava yolunun temin edilmesi noktasının çok önemli olduğu belirtildi. Bu olgunun aynı zamanda, Vural Bey’in belirttiği gibi yangını tetikleyici özelliği de var. Yani temiz hava gönderirken, insan yaşamı için gerekli oksijeni gönderirken, aynı zamanda yanmanın ihtiyacı olan oksijeni de yükseltmek gibi bir sıkıntıy-la karşı karşıya kalıyoruz. Bunun çok iyi bir şekilde ayarlanması, düzenlenmesi gerekiyor. Bir maden ocağında yangın riskleriyle ilgili (Küre’ye ilk gittiğimde, sahadaki incelemede aklıma gelen) yanabilecek ve yangını tetikleyebilecek bir çok sebep görünüyorken, görülmesi güç etmenler de var. Örneğin yatay ve düşey konveyör bantlarının birisi yaklaşık 500, diğeri yaklaşık 900 metre uzunluğun-daydı. Periyodik elektrik bakımları dahilinde, bant motorunun bakımı esnasında oluşan kısa devreler ve devamında kauçuk bantın yanması ve 19 kişinin ölmesi-ne sebebiyet vermesine de pek anlam verememiştik. Çalışma kuyusunun başına gittiğimde; aynı şekilde; yangın güvenliği ile ilgili hiçbir önlem olmadığını göz-lemlemiştim. Taşınabilir yangın söndürücüler; (bakır maden ocaklarında metan gazı çıkma olasılığının çok zayıf olduğu bilgisini aldıktan sonra) sadece su ve yangın söndürücü tüplerin dışında ben bir önlem görmedim. Bu da çok anlaşı-labilir değildi. Zira erken uyarı ve hızlı yangın söndürme sistemleri bu alanlarda kurulabilirdi.

Isı kaynaklarından çok bahsedildi. Bende de bu konularla ilgili tespitler, bilgiler var. Konveyör bantlarından bahsettim; hareketli, yürüyen. Maden ocağının taba-nı başka bir dünya. Orada; atölyeler, yaşam alanları, yemekhaneler bulunmakta. İlk defa indiğimde şaşırmıştım. İnsanların yerin bu kadar altında, böyle bir ya-şam alanı oluşturduklarına inanamadım. Maden ocağının nasıl olduğunu, yerin-de inceledikten sonra gördüm. Hatta bazı kişilerin 3-4 gün arkadaşlarının yerine yeraltında kalabildiklerini, onların yerine mesai yaptıklarını öğrendim. Yani gün

Page 28: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

28 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

yüzünü 3-4 gün görmeyen bir çok çalışan olduğunu da bu şekilde öğrendim. Atöl-yeleri incelediğimde; yeryüzündeki atölyelerde ne kullanılıyorsa aynı şeylerin kullanıldığını gördüm. Kesme, kaynak, delme, tesviye çalışmaları. Bayağı makina parkı için ihtiyaç olan ekipmanlar o atölyelerde de üretiliyor. Bunların dışarıdan taşındığını yorumlamıştım. Hiç öyle olmadığını, kendi sistemleri için ihtiyaç olan bütün teknik çalışmaları, çalışma alanlarına çok yakın birimlerde yaptıklarını gördüm. Bununla ilgili istatistik bilgiler var. 2013 yılında bildiri sunan arkadaşı-mın bildirisinden, kendisinden izin aldım. Ve görülüyor ki yeryüzünde yaşanan yangınların yaklaşık %30’u elektrik kaynaklıyken, aynı şekilde maden ocağında da ağırlıklı olarak; kısa devre, kıvılcım, patlama gibi, yani elektriksel patlamalar dediğimiz arklar sonucunda ortaya çıkıyor. %28, yüksek bir yüzde. Binalarda ve işyerlerinde çıkan yangınlarda da bu yaklaşık % 30 civarında elektrik kaynaklı. Buradaki ekipmanlara baktığımızda ise, büyük bir yüzdeyi taşıyıcı ekipmanların oluşturduğunu görüyoruz. Taşıyıcı araçlar, mobil ekipmanlar denilenlerin yüz-desi 31 civarında bulunuyor. Demek ki, bu ekipmanlar, bu aletler kendi üzerin-deki enerjileri kontrol edilemez hale geldiği zaman yangına sebep olabiliyor.

Maden güvenliğinde işçi sağlığı, işçi güvenliğiyle ilgili çok önemli bilgileri arka-daşlar paylaştılar. Benim iş güvenliği gibi bir uzmanlığım yok. Ben, genel yangın güvenliği içinde, solunumun ve yanmanın sonucunda açığa çıkabilecek toksit ürünlere karşı kurulumla ilgili bazı önlemler alınması gerektiğini biliyorum. An-cak, gelin görün ki maden ocaklarında kaçış güvenliği yerüstüne göre çok daha sınırlı. Yangından koruma yönetmeliklerinde; kaçış güvenliği, alınan önlemlerle değerlendirilmektedir. Sulu söndürme sistemleri olan yerlerde, maksimum 60 metre. Bu; yanıcı, parlayıcı yoksa 2 misli arttırılabilir, tablolara göre. Ama bir maden ocağının uzantısı, yani kaçış yolu süresince insanların nasıl güvenli bir yol izleyecekleri belli değil. Ne kadar korunabileceği, yangın önlemleri konu-sunda bir altyapıyla sınırlanmış değil. Yeryüzüne çıkmak, belki 1 km yürüyerek mümkün olacak, bu hat boyunca ilgili alana ulaşana kadar, yani güvenli bir kaçış yoluna, güvenli bir çıkış yoluna ulaşana kadar kaç km yol kat edeceği belli de-ğil. Ve bu yolun kendisini ne kadar koruyabileceği bilinmemektedir. Yangınların ihbar edilmesinde genellikle, hepimizin aşağı yukarı çok iyi bildiği, üstümüzde de varolan noktasal yangın algılama detektörleri kullanılıyor. Ancak bu ürünler maden ocağında kullanılacak ürünler değil. Çünkü bu ürünlerin çalışma ortam-larının çok özel temiz ortamlar olması gerekiyor, çok çabuk kirlenebiliyor, statik elektriklenmeden tozları toplayabiliyor, algı düzeyini çok kısa sürede düşürebi-liyorlar. Halbuki son yıllarda fiber optik ve lineer algılama yöntemleri tüneller-de ve maden ocaklarında uluslararası çözüm üreten kuruluşlar tarafından sıkça kullanıyor. Özellikle fiber optik algılama yönteminin her bir metresi bir adres olabiliyor. Her bir metresinde yarım santigrat ısı değişimi çok hızlı bir şekilde gerekli noktalara ulaşabiliyor. Siz, gerekli senaryoları veya çok erken safhalar-

Page 29: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 29

daki önlemleri alma imkânını bulabiliyorsunuz. Soma’daki olayda ısıların izlen-memesi; biraz önce Vural Bey’in de bahsettiği gibi; 46-47 derecelere ulaşması-nın takip edilmemesi bu sonucu doğurmuştur. Yani beklenen ısı değişimi, eğer 1 santigrat bile önemliyse, bu mutlaka görülmeli ve izlenmeliydi. Bu bir ihmal ki, daha sonra bildiğiniz gibi elektrik panosunda çıkmış bir yangın olarak kamuya duyurulmuştu. Daha sonra da uzun süre yananın madenin kendisi olduğu ifa-de edildi. Tabiii bu kadar yüksek ısıları bir trafonun o alanda oluşturması pek mümkün değil. Böyle bile olsa kablo tipi bir yangın algılama yöntemiyle “lineer kablo“ veya bir “fiber optik“ algılama yöntemiyle çok erken safhalarda bunlar halledilebilirdi diye düşünüyorum. Konuşmacılar karbonmonoksit noktasını çok sıkça irdelediler. Karbonmonoksit zehirlenmelerini yerüstünde de çok yaşıyo-ruz. Konutlarda da özellikle kış mevsiminde çok yaşanan ve kötü yanmanın ürü-nü olarak açığa çıkan bu gazın her zaman insanoğlu için bir risk oluşturduğunu biliyoruz. Bununla ilgili algılayıcılar var. Ama bu algılayıcılar hep şöyle biliniyor; kur ve unut. Oysa hepsi kalibrasyona ihtiyacı olan ve belli zamanlarda ciddi ba-kımlara ihtiyacı olan, testlere ihtiyacı olan algılayıcılar. Bu sistemin tamamının izlenebilir ve her arızasının, her noktasının görülebilir olması gerekirken, kara-da da yaşadığımız, yani yeryüzündeki yapılarda, binalarda da görüyoruz; bu sis-temler kuruluyor, daha sonra hiç bakım ihtiyacı olmayacağı düşünülüyor. Halbu-ki bütün elektronik aygıtlarda olduğu gibi bunların da bakıma ihtiyacı var. Küre maden ocağına ilk gittiğimde şununla karşılaştım: 100 metre derinliğinde, çapı 3,60 olan bir kuyunun muhtelif katlarında çalışmalar vardı. Konveyör bandı bu kuyunun içindeydi. Orada zarar görmüştü, daha doğrusu yanmıştı ve bunun de-vamında yatay banta düşen madenin devamında da dış alana kadar taşınmasını sağlayan bantın da yandığını öğrendik. Bu kuyunun yangını nasıl söndürülebilir

Page 30: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

30 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

noktasını irdelemiştik. 3,60 ve 100 metre derinliğindeki kuyunun tamamını 4 dakika içinde yüksek genleşmeli köpükle doldurabileceğimizin hesabını yap-mıştık.

Bazı alanlarda; belki bizim çalışmamız çok sığ bir çalışma oldu ama; köpük sis-temleri, özellikle yüksek genleşmeli köpük sistemleri, hacim doldurma yönte-miyle, özellikle de insan olmayan alanlarda; ki insan olsa bile yüksek genleşmeli köpüklerde köpüğün kendi içinde varolan oksijenin yaşam için yeterli olabilece-ğini uzmanlar teyit ediyor; kullanılabileceğini belirledik. Ama ben hiç bir maden ocağında, özellikle ülkemizde böyle bir uygulamayla ilgili bir çalışma görmedim. Daha çok su soğutmayla, suyla ilgili çalışmalar var. Çalışma alanlarının dışında enerji temin eden trafo, jeneratör odaları, bazı özel alanların, yani patlayıcı mad-delerin küçük çapta bulundurulduğu ortamların, yağlar ve özel sistemin ihtiyacı olan bazı yanıcı parlayıcı maddelerin alanlarının özel söndürme sistemleriyle mutlaka korunması gerekiyor. Ki yeryüzündeki bütün yanıcı parlayıcı maddele-rin depolanma koşulları oldukça net. Binalar arasındaki mesafelere bile bu ka-dar dikkat edilirken yeraltı madenciliğinde hâlâ bu tür alanlar için önlemlerin standart hale gelmediğini görüyoruz. Prosedürlerden bahsedildiği için ben çok üzerinde durmak istemiyorum. İyi bir organizasyonla, gerek insan hareketleriy-le, gerekse otomasyonla bu tür kazaları önlemek mümkün. Bu tabiii ki bir kader değil, olamaz da. İnsanoğlunun bu tür enerjileri takip edebildiği, kullanabildiği bugünlerde böyle bir şeyi kader olarak kabul etmemiz tabii ki mümkün değil. Bu konudan yine Burhan Bey özellikle bahsetmişti, Maden İş Yerleri Sağlığı ve Güvenliğiyle İlgili Yönetmeliği irdelediğimde, özellikle yangınla ilgili bir şeyler göremedim. “Yapar”, “yaptırır” gibi ifadelerle tarifler bulunmaktadır. Ama bizim binaları yangından koruma yönetmeliğini incelesek, ne kadar çok detay olduğu-nu görürüz. Basamağın genişliğine, yüksekliğine kadar irdelenmiş. Ama yeraltı maden çalışmalarında maalesef böyle bir çalışma yok, bir standart yok. Dolayı-sıyla gerçekten sıkıntılı olduğunu gördüm. Kaçış güvenliği ile ilgili çok kısa bir madde veya bir-iki satırlık cümleler ve çok yuvarlak, net olmayan, kimin fikri veya kimin tasarımıyla sonuçlanacağını bilmediğimiz bazı önlemler var. Mutlaka uluslararası standartlara göz atmak gerekiyor. Linyit madeninin en büyük kay-nakları olan ülkelerden biri Amerika Birleşik Devletleri. Biz yangın sektöründe kendi ülkemizde standart bulamadığımız zaman, Avrupa standartlarını da ye-tersiz bulduğumuz zaman, Amerikan standartlarına bakıyoruz, oradan çözüm-ler üretmeye çalışıyoruz.

Bu konuyla ilgili de yine 2 standart bulabildik. 20 ve 22. Bunlardan 20; Kömür Madenlerinde Yangın Korunumu ve Kontrolü Standardı, 2010.

22; Metal ve Metal Dışı Madencilik ve Metal İşleme Tesislerinin Yangın Korunu-

Page 31: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 31

mu ve Kontrolü Standardı, 2010.

Yangın güvenliği ile ilgili alınması gereken önlemler gerekirse bu standartlardan referans alınabilir. Burada dikkatimi çeken; özellikle bütün bu yaşananlardan; yangınların, daha doğrusu kazaların temel sebebi hep grizu patlaması olmuş. Kastamonu Küre olayında bu zaman süreci içinde bir tane yangın var. Demek ki yangın burada çok belirleyici olmuyor. Yani öncelikle gazların takip edilmesi, gerekli havalandırma gücüyle patlama değerinin çok altında tutulması ve yine Vural Bey’in de ifade ettiği gibi, maden ocağının ilk kurulumunda veya devralın-dığında ilgili kurumlardan ilk hesaplamalar yapılıp ne kadar hava sirkülasyonu gerektiği ortaya çıkarılıyor. Ama daha sonra maden aynı şekilde kalmıyor, büyü-yor. Ve büyüdükçe yeni alanlar açılıyor, daha fazla hava sirkülasyonu gerekiyor. Bunları ilgili kurumlar nasıl takip ediyor? Ne kadar takip ediyor? Evet jet fanlar var. Bugün tünellerde de var, oldukça olumlu ve duman tahliyesi için çok faydalı. Yaşanan bir sürü tünel kazaları var, biliyoruz. Maden ocağı da kuruldu ve ilgili kurumlar ruhsat verdi, diyelim. Daha sonra? Bir bina çok kolay değişmiyor ama madenlerde yapı değişiyor, alan değişiyor. Yeryüzeyinde bir binanın çatısından müdahale etmek isterseniz, ilgili kurumlardan bir ek ruhsat almanız icap ediyor. Ama maden ocağında bu nasıl işliyor, ben gerçekten bilmiyorum. Kurulan sis-temlerin ömür boyu hizmet edeceği, büyüklük anlamında, kapasite anlamında düşünülüyorsa, bu meslek dalının büyük bir yanılgı içinde olduğunu söyleyebi-liriz. Yine burada sıkça bahsettiğim Küre’deki maden ile ilgili sahadan aldığım bilgiler bunlar. Çalışanlarla birlikte toplantı yapmıştık. Yani buradaki yangının sebebi; elektrik kablolarındaki kısa devre sonucunda bantların yanması, deva-mında havalandırmanın devre dışı kalması ve yedeklenmiş bir enerji ile beslen-memiş olması idi. Bunların sonucunda ne yazık ki 19 işçi yaşamını yitirdi. Sonuç olarak madenlerde yangın kazalarının önlenebilmesi için herkese ciddi görevler düşüyor. Biz tasarım yapan, önlem geliştiren çalışanlar olarak bize de. Ben kendi adıma da, temsil ettiğim kurum adına da özellikle şunu bir eksiklik olarak gördü-ğümü belirteyim: Maalesef, biz bugüne kadar Türkiye Yangından Koruma Vakfı ve Derneği olarak maden yangınlarıyla ilgili bir çalışma yapmamışız. Ve bununla ilgili bundan sonra çalışma komitelerimizin ilk toplantılarında bu konuyla ilgili bir görev paylaşımı yapacağız. Maden ocaklarında, yeraltı maden ocaklarında, özellikle muhtemel yangınlarla ilgili, gerekirse tercümeler, gerekirse Türk Stan-dartlarıyla, standart hazırlama bölümleriyle sürekli yeryüzeyindeki önlemlerle ilgili çalışmalar yapıyoruz, ama yeraltı için hiç düşünmediğimizin farkına var-dım. Bu da bizim için bir başlangıç olacak. Hepinize teşekkür ediyorum.

Page 32: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

32 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Zeki ARSLAN

Sayın Akın’a biz de teşekkür ediyoruz değerli sunumları için. Değerli katılımcı-lar biz bu etkinliği sadece Makina Mühendisleri Odası olarak hazırlamadık, bu konuyla ilgili disiplinleri de çağırdık. İlk konuşmamızda Maden Mühendisleri Odası adına bir panelistimiz vardı, şimdi de Elektrik Mühendisleri Odası adına bir panelistimiz var aramızda, Sayın Deniz Özcan Uğurlu. Erken tespit ve tek-nolojinin kullanımı konusundaki sunumunu bizimle paylaşacak. Sayın Uğurlu, 1973 yılında İzmir’in Bergama ilçesinde doğmuş. İlk, orta ve lise eğitimini Ber-gama’da tamamlamış. 1995 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühen-disliği Bölümü’nden mezun olup, 22, 24, 26, 27’nci Dönemlerde Şube Yönetim Kurulu Üyeliği, 40. Dönemde Elektrik Mühendisleri Odası Onur Kurulu Üyeli-ği görevlerini üstlenmiştir. Daha sonra 29. Dönemde de Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmüştür. Elektronik güvenlik sistemleri, yangın ve gaz algılama sistemleri alanlarında uzmanlaşmış olup, şu anda kendisi yangın ve gaz algılama sistemleri üretimi yapan bir firma-nın da Ege Bölge Müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Kendisi evli ve iki çocuk babasıdır. Buyrun Sayın Uğurlu.

Özcan UĞURLU

Yaklaşık 2 saattir sunumları dinliyorsunuz. Yorulanlar olduğunu da gözlemleye-biliyorum. Son konuşmacıyım. Benim için de zor sizin için de zor, ama belki de sizi biraz daha uyandıracak bazı noktalara değinmek istiyorum. Her şeyden önce bu etkinliğin düzenleyicilerine teşekkür ederim. Elektrik Mühendisleri Odası adına da sizleri saygıyla selamlıyorum. Buraya çağırılmış olmamda aslında iki neden olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi, özellikle erken tespit teknolojileriyle ilgili; bu alanda bir uzmanlığım söz konusu. Diğer bir tanesi de bu uzmanlığım-dan dolayı, bu olay olur olmaz, Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafın-dan olay mahaline gönderilen inceleme heyetinde yer almamdı.

Olay gerçekleştikten bir kaç saat sonra, akşam saat 9 civarında Soma’daydık ve 2 gün boyunca orada kaldık, incelemeler yaptık. Dolayısıyla bir taraftan Soma özelinde birtakım verilere ilişkin tespitleri sunarken diğer taraftan erken tespit teknolojileri üzerine bazı konulara değinmek istiyorum. Saat 5-6 sularında ar-kadaşlarla telefonlaştık ve yola çıktık. Yolda telefonla veriler almaya çalıştık. Ta-bii ilk yaptığımız iş, orada çalışan meslektaşlarımıza ulaşmaktı. İki tane elektrik mühendisi meslektaşımız orada çalışıyordu, kendilerinin vardiya saati değildi. Kendileriyle Soma içerisindeki lojmanlarda buluştuk. O saatlerde haberlerde ilk ağızdan bunun bir trafo patlaması sonucu oluştuğuyla ilgili veriler sunuluyor-

Page 33: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 33

du. Arkadaşlarımız; “Maden içerisinde böyle bir trafo patlaması olabilir mi, olur-sa da yangına dönüşür mü” şeklindeki sorularımıza cevap verdiler. Kurulumdan beri orada çalışan meslektaşlarımız, her şeyden önce saha dışında 34,5 kW’lık trafoların olduğunu, saha içerisinde bulunan 6,6 kW fanları besleyen ve 0,3 kW aydınlatma amaçlı trafoların tamamen kuru tip olduğunu ve ATEX 1 sertifika-sına sahip, İngilizlerin test etmiş olduğu trafolar olduğunu belirttiler. Kuru tip olduğu için bunların patlamasının çok güç olduğunu, patlasa da galeri içerisinde olduğundan, yani betonarme, daha korunaklı yapıların içinde olduğundan, bir kömür yangınına dönüşmesinin çok güç olduğunu ifade ettiler. Kendileriyle bu görüşmenin ardından olay yerine vardığımızda, maden mühendisleriyle, elekt-rik mühendisleriyle, tesviyede çalışan makina mühendisleriyle, vardiya amirle-riyle ayak üstü bir görüşme yaptık. Alana ilk gittiğimizde ciddi bir kargaşa vardı. Bu görüşmede; içeriden çıkan maden mühendisi arkadaşımız ve vardiya ami-ri; olayın doğrudan bir kömür yangını olduğunu belirttiler. Burada aklımıza şu geliyor, niye ilk ağızdan elektrik trafo patlaması deniliyor. Aslında bu olayın ne olduğu çok önemli değil; trafo patlaması olur, konveyör yanar, efendim şu olur bu olur ama ilk ağızdan niye trafo patlaması diye bu kadar haber yapıldı? Çünkü buradaki ihmallerin üstü örtülmek istendi. Aslında bu ortaya çıktı. Bunlar za-ten bilirkişilerin ön raporlarında, sonraki tespitlerimizde de var. Bu olay aslında bir kaza değil, felaket değil. Kaza, bütün önlemleri almanıza rağmen olan şeydir. Siz arabanın bakımını yapmıyorsanız, frenleri tutmuyorsa, hiç bir önlem yoksa gittiğinizde bir kaza yapıyorsanız bu kaza değildir, bu öngörü eksikliğidir. Yani önlemsizliktir. Gerçekten böyle bir şey söz konusu. Bunun trafo patlaması ol-madığıyla ilgili ilk gün gerek Maden Mühendisleri Odası, gerek Elektrik Mühen-disleri Odası açıklama yaptı. Ve ondan sonra Enerji ve Tabiii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da ağız değiştirdi. Çünkü ilk gün ciddi bir koordinasyonsuzluk vardı, bundan dolayı bire bir görüşme şansımız oldu. Durumu ilettiğimizde, kendisi de bir meslektaşımız olduğu için gerçekten söylemini değiştirdi. Başbakan, ha-tırlarsanız kazanın 2. günü geldi ve Soma’da bir basın açıklaması yaptı. Orada da şu sözleri sarf etti; “Bizim dışımızdaki açıklamalara itibar etmeyin. Özellikle bazı aşırı uçlar, (Bu aşırı uçlar, ilk açıklamaları yapan Maden Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası’dır) bu yangının sebeplerini çarptırmaya çalışıyor-lar, ihmale dayandırmaya çalışıyorlar. İhmal söz konusu değildir. Burada bir trafo patlaması vardır.”

Bir kaç gün sonra olayın böyle olmadığı ortaya çıktı. Tabii burada asıl konuşul-ması gereken; bu olayın yaşanmaması için ne gibi öngörüler olması gerekiyordu, nasıl bir öngörü eksikliği vardı. Benden önceki konuşmacılar bununla ilgili bir çok konuya değindiler. Ben de tabii kendi meslek alanımla ilgili değineceğim. Bu-gün bakıldığında, en kötü senaryoya göre, bu madende, erken algılamadan tutun da havalandırmaya (özellikle değinildi), kişilerin kendi güvenlik donanımlarına,

Page 34: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

34 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

kişilerin eğitimine, bunun dışında özel yaşam alanlarına gereksinim vardı. Kaçış yolları çok önemliydi. Bunları tek tek ele aldığımızda; ki ben sadece meslek ala-nımızla ilgili kısmını ele alıyorum; her konuda eksiklik olduğu, yetersizlik oldu-ğu, hatta bazılarının hiç olmadığı ortaya çıkıyor. Duruma buradan bakıldığında gerçekten bu olay bir kaza, bir felaket değil artık; bir cinayet. Böyle tanımlamak gerekiyor. Bu bir cinayettir artık.

Çok yakın bir geçmişte Aydın’da Bakan müfettişleriyle başka bir madenle ilgili ayaküstü görüşmemizde, resmi olmayan bir konuşmaydı sonuçta, şunu dediler; “Eğer burası Murat 124 ise, Soma’daki kaza olan maden Mercedes’ti.” Şimdi bu neyin itirafı arkadaşlar? Yani Mercedes olan yerde böyle bir kaza yaşadık. Ve bir sürü Murat 124 dolaşıyor ortalıkta. Havalandırması yok, erken tespit teknolojisi yok, kaçış yolları yetersiz, kişisel donanımları yetersiz, kişilerin bilgilendirilme-leri yetersiz. Peki nasıl oluyor bunlar, biraz buna değinmek lazım.

Bu madenin geçmişine biraz baktığımızda, 2007 yılında bu madenin işletme-sinin Park Holding’e devredildiğini görüyoruz. Park Holding, 1 yıl işlettikten sonra güvenlik tedbirlerini almanın çok maliyetli olduğu, dolayısıyla işletmenin çok maliyetli olacağı gerekçesiyle bu madeni devlete geri vermiş. Çok önemli bir tespit arkadaşlar bu. Eğer bir şirket bunu işletecekse ve bir sermaye şirketi kâr elde etmek için işletecekse ve gerekli tedbirleri de alacaksa burada gerekli kârı edemeyeceğini görüyor ve devrediyor. Ardından başka bir şirkete devrediliyor. Ben Bergamalıyım, o yörenin çocuğuyum. O yörede tarım hâkimdir. Tütüncülük, pamuk, domates gibi bir çok şey üretilir. Tarımdaki işçiler, bilirsiniz, dayıbaşı sis-temiyle çalışır. Örneğin ben dayıbaşıyım; mahallede herkesi traktörümle, mini-büsümle toplarım tarlaya götürürüm. 56 liradır yevmiye. 6 lirasını ben alırım, 50 lirasını size veririm ve bu şekilde bir organizasyon yaparım. Sigorta migorta hak getire. Doğal olarak bu ülkede tarım yok edilince, tarımla uğraşan insanlar da madenlerde çalışmaya başladılar. Orada, kurtulan madencilerle görüştük, yüz-lerce insan kurtuldu. 1.700 metreden çıkmış bir madenci diyor ki; “Ben 2007’den önce de burada çalışıyordum, ben bir sürü eğitime katıldım. Orada kişisel donanı-mın nasıl takılacağını bir görün. Ne tarafa gidileceğini görün, ben çıktım.” Şimdi mahalleden, köyden minibüsle topladığınız çocuk doğal olarak bunu bilmiyor tabii ki. Bakan diyor ki; “15 yaşında çocuğun orada öldüğünü ispatlayın, ben istifa ederim” diyor. Kimse ispatlayamaz. Çünkü o çocuk resmiyette orada çalışmıyor, taşeronun resmi elemanı değil. Dayıbaşının oraya getirdiği bir çocuk, o çocuk öl-düğünde, doğal olarak çocuğun orada çalıştığını ve öldüğünü ispatlayamazsınız.

Meclis’e 2013 yılı, yanlış hatırlamıyorsam Kasım ayında, Soma’daki madenlerin incelenmesiyle ilgili bir önerge verilmiş. Ve bu önerge, ancak Nisan’ın sonunda Meclis’te gündeme gelmiş, ve incelenmesiyle ilgili talep reddedilmiş. Hangi par-

Page 35: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 35

tinin verdiğinin hiç önemi yok. Hangi kişinin, hangi milletvekilinin verdiğinin hiç önemi yok. Soma’daki madenlerin teknik olarak yetersiz olduğuna dair bir öner-ge, “İnceleyelim” diyorlar ve “İncelenmesine gerek yoktur”, kararı alınıyor. Bence bu bir cinayettir, bu cinayetin sorumluları da bunun incelenmemesi yönünde oy verenlerdir. Bu gibi tespitlerin yapılmaması için oy verenlerdir.

Şimdi tabii olayın bu yönüne de değinmek gerekiyor. Bu işte ciddi bir ihmal var-dır. Ama bu ihmaller sadece madende mi var? Bu kentte yaşıyorsunuz. Ben İz-mir’den geldim. Şaşaalı bir şekilde bu kentin yeraltı ray istasyonu, ray hattı ne yapıldı, boğazın altından karşıya geçirildi; Marmaray. Nasıl açıldı bu Marmaray? Mühendislerin, mimarların “olur”u ile mi açıldı? Hayır. Mühendisler, mimarlar; “Çok eksik var, bunları gidermeden açmayalım”, dediler. Diyanet İşleri Başka-nı’nın duasıyla açıldı bu Marmaray. Doğal olarak tabii ki böyle bir zihniyetin hâ-kim olduğu bir ülkede, bugün Soma’da, yarın Marmaray’da, öbür gün İzmir’deki metroda her şey olur. Bu olaydan sonra Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şube-si, İzmir metrosu yeraltı hatlarındaki toplam 16-17 durak arasında fanların oto-masyonuyla ilgili bir inceleme yaptı. Makina Mühendisleri Odası ile birlikte git-tik. Hiçbiri yok. 220 kW-200kW’lık aksiyel fanlar var. Allah’a emanet yani. Birisi gidecek de o fana çalış komutu verecek, ondan sonra o fan çalışacak. Ne metro içi kablo tipi sıcaklık sensörü algılaması var, ne başka türlü bir önlem var. Sadece İstanbul için, İzmir için, Ankara için değil, ülkedeki gerek yeraltı, gerek yerüstü tesislerimizde bizim her şeyimiz “–mış” gibi yapılmış durumda. Yani birtakım önlemler alınıyormuş gibi. Ama gerçekte böyle değil. Biraz önce arkadaşlarımız bahsettiler; Binanın Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik. Tarihine ba-kın 2012, henüz 2 yıl önce biz bu yerüstü tesisleri ile ilgili bir şeyler üretmeye

Page 36: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

36 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

başlamışız. 2007’de değiştirmişiz, 2009’da revize etmişiz. Bunun içinde de bir çok eksiklik var, aksaklık var, onların da yenilenmesi lazım. Yani bu konuda za-ten geri olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Bunu çok hızlı da aşabiliriz, bu bilgi birikimine sahibiz. Fakat bu konuda mühendislerin ve mimarların görüşleri çok önemli. Bırakın şu andaki siyasi iktidarın, mühendislerin, mimarların görüşle-rini almasını, hatırlarsanız 2011-2012 döneminde bürokrasinin azaltılması adı altında bir çok yönetmelik değiştirildi, bir çok yasa çıkarıldı. Proje mesleki dene-timinin meslek kolları tarafından yapılması istenmez hale getirildi. Belediyeler ruhsat aşamasında artık odaların proje mesleki denetimini aramıyor. Yani pro-jeyi kimin yaptığı, nasıl yaptığı, içeriğinin ya da olayın nasıl olduğu dikkate alın-mayacak. Peki, tesisler yarın nasıl imal edilecek? Arkadaşlarımızın da söylediği gibi, standart denetimlere uygun olacak mı? O da ayrı bir konu. Biz bir taraftan proje iyi olsun, uygulama iyi olsun, standartlar gelişsin diyoruz; diğer taraftan bu ülkede bir başıboşluk mekanizması barınmaya devam ediyor. Sadece iş olsun, kâr olsun. Ama bunun insan güvenliği açısından bir etkisi olup olmadığı tartışılır.

Şimdi meslek alanıma geliyorum. Başbakanlık, arşiv diye 1800-1900’lerden ör-nekler verdi. Sonuçta milat onlar. 1970’lerden sonra, dünyada, özellikle Ameri-ka, İngiltere ve Fransa sömürge ülkeleri ve kendi ülkelerinde çıkarttıkları ma-denlerde erken tespit teknolojilerinin uygunluğuna bağlı olarak havalandırma sistemi konusunu gündeme getirmişler. Yani 1970’ten önceki maden kazalarını ele alırsak yanılırız. 1970’ten sonrasına bakmak lazım. 1970’ten sonra erken tespit teknolojileri nedir; maden içinde nem oranı, maden içinde sıcaklık, ısı, maden içinde karbondioksit, karbonmonoksit, metan ve oksijen seviyelerinin ölçümlenmesi, bunların sabit sistemlerle yapılması. Bunların programlanabilir işlemcilere taşınarak merkezi yapıya iletilmesi. Oradan karar mekanizmasına rasyonel yolla iletilmesi. Ve havalandırma sisteminin komutlandırılmasına iletil-mesi. Aslında mühendislerin çok rahat yapabileceği işler bunlar. Projelendirebi-leceği işler. Bunları yapmışlar. Artı bunun dışında vardiya amirlerinin üzerinde; karbondioksit, karbonmonoksit, metan gazlarını ölçen portatif algılayıcıların olması. Bunlarla vardiya amirlerinin, özellikle çalışma alanlarında gezici olarak ölçümleme yapması. Ve bunun üzerinden de gerekirse o alanda çalışmayı dur-durması, o alanı boşaltması ve o alanı bloke etmesi gibi karar mekanizmaları üretmişler. Tabii bunlar çok basit işlemler. Bugün bakıldığında; Türkiye’de TKY tarafından Soma’daki olayın yaşandığı madende; mesela İngilizler tarafından 1990’lı yıllarda madenler açılırken çalışmaların bir kısmı yapılmış. Ama son-rasında, TKY 2007’de madeni özel şirkete devrediyor; özel şirket, doğal olarak para kazanmak için maliyetleri kısmaya çalışan şirket. TKY sürecinde çalışan işçi arkadaşlarla, vardiya amiri arkadaşlarla görüştük. Şunu söylediler; “Geçmiş-te TKY’de iken bir durum olduğunda yani gaz sensörleri, sıcaklık sensörlerinden bilgi alındığında, vardiya amirleri ve müdürlerimiz günlerce çalışmayı durdurabi-

Page 37: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 37

liyordu.” Bu ne demek arkadaşlar? Maliyet demek. Ben sermaye şirketiyim, şimdi aldım orayı kömür çıkartacağım, para kazanacağım. 3,5 milyon tondan bahsedi-yorsunuz. Nasıl oldu bu? Bunu yapmak için, tabii doğal olarak dinler miyim ben sıcaklık artmış, nem artmış?

Bilirkişi raporuna bakıyorsunuz, Mayıs ayının başından itibaren 8 Mayıs ile 13 Mayıs arasında; oksijen seviyesinin düşmesi, sıcaklık artışı, karbonmonoksit se-viyeleri ile ilgili ciddi tespitler var. Yani 8 Mayıs’ta bu olay değişti, “Ben geliyo-rum kardeşim” olayı, bu olay olacak. 13 Mayıs’ta da bu olay oldu. Orada kurtulan vardiya amiriyle yapmış olduğumuz bire bir görüşmede bu veri var, savcılıkta da bu dosyasına girdi, ama elimizde yok. Kendisi bunu belirtti, bizzat yazılı olarak eline verdiği müdürlerine defalarca demiş ki; “Bakın bunu daha önce kapattınız, sene başında yine açmaya kalktınız. Bunu açmayın, açınca sıcaklık artıyor. Burada bir sorun olacak.” Burada havalandırma yetersizliğinden dolayı bir baca açma gi-rişimi söz konusuymuş. “Bu çalışmayı yapıyoruz, ama burada bir sıkıntı var. Bunu durduralım, önlem alalım.” Fakat tabii bunu dinleyen yok, çalışmaya devam. Ve sonucunda o gün, o saatte bu olay gerçekleşmiş. Bunlar tabii gün yüzüne çıka-cak. Şu an bilirkişi heyetindeki insanlara bakıyoruz; açıkçası eğer herhangi bir manipülasyona maruz kalmazlarsa; ki kendilerini akademik olarak tanıyoruz; ön raporlarından anlaşıldığı kadarıyla da burada eksiklikler tespit edilecek. Ama bu eksiklikleri lokal olarak değerlendirmemek lazım. Bizim, özellikle Elektrik Mühendisleri Odası olarak üzerinde durmak istediğimiz konu bu. TMMOB’un üzerinde durmak istediği konu bu bence. Her zaman olduğu gibi, TMMOB top-luma doğru bilgileri sunma noktasında hep doğru yerde olmuştur. Halkın ya-nında, halkın yararına doğru bilgileri sunmuştur. Sadece altyapı, madenler için geçerli değil, bugün kent yapıları olsun, ulaşım yapıları olsun bütün yapılarda bu tarz can güvenliği tedbirleri eksiktir. Ya da “–mış” gibi yapılmaktadır. Ben çok iyi biliyorum arkadaşlar, kendi alanımda çok basit bir hastane işi yapıyorum ve havalandırma tesisatı “–mış” gibi yapılıyor. Ben elektrik mühendisi olarak tanık oluyorum ve onu komutlandırıyorum projemde. Aynı şekilde kendi tesisatım da “–mış” gibi yapılıyor, yasak savmak için yapılıyor. Bu ülkede yasak savmak için iş yapmamamız gerekiyor, standartlara, yönetmeliklere uygun iş yapmamız ge-rekiyor. Tabii burada denetime de özellikle değinmek gerekir. Burada çok ilginç raporlar var. Çok kısa bir zaman önce, Mart ayında denetim yapılmış burada. Ve denetim raporu çok ilginç; hiçbir eksik tespit edilememiş! Bizler de mesela birtakım yapılarda görev alıyoruz, hepiniz bir yerlerde çalışıyorsunuz, biz kendi Odamızın, binamızın denetimini yapsak 10 tane eksik yazarız açıkçası. Hiçbir eksik olmaması çok garibime gidiyor. Vardiya amirleriyle görüşüyoruz, oradaki mühendislerle görüşüyoruz, diyorlar ki; “Buraya denetçi gelmez. Denetçi geleceği zaman buradaki idari bina temizleniyor. Maliyeden denetçi geleceği zaman gide-ceğe kadar kısım düzenlenir ve denetçi içeriye girmez. Denetçi, Manisa’nın Soma

Page 38: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

38 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

ilçesindeki bu denetlemeyi, İzmir’in Alsancak ilçesindeki Kordon’da yapar. Orada imzalar.” Bunları biz bize konuşuyoruz, denetim böyle yapılıyor bu ülkede. Do-layısıyla hiçbir eksik tespit edilemiyor. Balık yerinde, salata yerinde, rakı da var. Yok bir sorun yani. Şimdi özünde böyle daha halk ağızıyla bir sunum yapmaya çalıştım, çünkü benden önceki meslektaşlarım gerçekten çok önemli konula-ra değindiler. Bu ve benzeri kazaların yaşanmaması için her şeyden önce tüm meslek alanlarını ilgilendiren konulardaki eksiklikler giderilmeli. Ama her şey-den önce zihniyet değiştirilmeli. Bu zihniyetle bu mekanizma her zaman eksik olacak. Sadece madenler için değil tüm işler için geçerlidir. Bizler Türk Mühen-dis Mimar Odaları Birliği’nde gerek madenler için, gerekse diğer yapılar için; doğru projeler üretilmesi, doğru yönetmeliklerin tesis edilmesi ve doğru işlerin yapılması konularında bilgi birikimine sahibiz. Bu anlamda yetkililerin bizle-rin hazırlamış olduğu sempozyumlarda, kongrelerde, çalıştaylardaki raporları dikkate alması gerekiyor. Elektrik Mühendisleri Odası 3 kez Atex sempozyumu yaptı. Keza Makina Mühendisleri Odası, gerek tesisat konferansında gerek bir çok etkinlikte bunun önemini duyurdu. Bununla ilgili kitaplarımız var, yayınla-rımız var. Fakat yapılan işler belli, ortada. Mühendislik uygulamalarının doğru yapılması için görüşlerimizin dikkate alınmasını talep ediyoruz. Bu konuda da her şeyden önce TMMOB birimlerine Soma özelinde göstermiş olduğu duyarlı-lıktan dolayı, olayın ilk oluş noktasından bugüne kadar ve bundan sonra da bu olayın unutulmaması, bu olay üzerinden de doğru işin yapılması, tesis edilmesi şeklinde verdiği mücadeleden dolayı teşekkür ederim hepinize. Tebrik ederim. Sağ olun.

Zeki ARSLAN

Sayın Uğurlu’ya çok teşekkür ediyoruz. Kendisi son panelistimizdi. Değerli arka-daşlar, mekândan kaynaklanan nedenlerden dolayı panelistlerimiz sorularınızı otururken alacaklar. Soru alan panelistlerin kendi notlarını almasını rica ediyo-rum. Doğrudan soru ve cevaplara geçiyorum. Soru sormak isteyen katılımcıları-mız kendilerini tanıtarak başlarlarsa iyi olur. Buyrun, sorularınızı alalım.

Mustafa BİLGE

Ben bir düzeltme yapmak istiyorum. Sayın Uğurlu’nun Soma ile ilgili söyledikle-rinin hepsine katılıyorum. Ama Marmaray projesinde ben olduğum için kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Marmaray projesinin tasarımı AROP tarafından ya-pıldı. Yönetmeliğin standartlarını hazırlayan kişiler var bu projenin içinde. Çok sağlam bir projeydi. Uygulamayı bir mekanik firması yapıyor. Elektrik tesisatını

Page 39: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 39

da bir yerli firma yapıyor. Biz Taisei’ye bağlı test konusu için yaptık. Yani meka-nik firmasının uygulamasının, AROP’un yaptığı tasarımla uyumlu olup olmadı-ğını araştırdım. Çok kısa bir sürede bu oldu. Hakikaten güven içerisinde sıkı bir çalışma yapıldı. Yaklaşık 800 tane yangın senaryosu vardı. AROP, bunların en kötü 10 tanesini yapmamızı istedi. Bu 10 senaryo yapıldı. CFT analizleri, hava hızları ve 10 mW’lık duman sensörleri, Üsküdar’da başarılı oldu sonuçlar ama Sirkeci’de başarısız oldu. Çünkü Sirkeci’nin yarısı açılmıştı. Sirkeci’ye bu yüzden rapor verilmedi. Biz rapor verdikten dah sonra Taisei rapor veriyor. 1 ay geç açıl-mıştı. Açıkçası sağlık, havalandırma, yangın, duman tesisatı bakımından Türki-ye’deki metroların en sağlıklısıdır diyebilirim.

Zeki ARSLAN

Şimdi sonuçları konuşacağız. Evet arkadaşlar sorularınızı alalım. Sorularınız var mı ? Buyrun.

Coşkun ÖZBAŞ

Coşkun Özbaş, makina mühendisi. Ben de özellikle maden mühendisi olan arka-daşlarımıza soru yöneltmek istiyorum. Şimdi belli ki mekanik tesisat tasarımcı-larının maden ocaklarıyla ilgili herhangi bir çalışması olmamış. Gerek tasarımda, gerek tedarikte, gerek uygulamada. Burada birtakım ekipmanlar var. Yani fan-dan bahsediyoruz, havalandırma sisteminden bahsediyoruz. Peki bunlar hangi kriterlere göre yapıldı? Mesela maden mühendisleri mevzuatında veya bağlı bir-takım yönetmeliklerde buna ait birtakım imzalar var mıdır? Bunları açıklarsa arkadaşlarımız memnun olurum.

Zeki ARSLAN

Evet güzel bir soru. Coşkun Bey’in sorusuna cevap verelim. Mustafa Bey buyu-run.

Mustafa BİLGE

Yeraltı maden işletmeleri, biraz önce bahsettiğimiz Madenlerde Sağlık Güvenlik Şartnamesi’nde vardı. Madenlerde havalandırma olsun, nakliyat olsun, bu ko-nularda yönergeler hazırlanması gerekiyor. Bu ocakta da bir havalandırma yö-

Page 40: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

40 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

nergesi mutlaka vardır. Bir havalandırma yönergesi, sizin söylediğiniz veya bir önceki arkadaşın söylediği her şey var, olması gerekiyor daha doğrusu. Burada hangi ekipmanlarla havalandırma yapılacak? Ne kadar havalandırma yapılacak? Bu havalandırmayla ilgili nerelere dirençler konulacak? Bunlarla ilgili muhak-kak bir havalandırma planı vardır. Havalandırma planlaması da zaten mevzuat gereği zorunludur. Ama bu sunumlardan sonra benim de kafamda bazı şeyler belirdi. Bu havalandırma planlarını maden mühendisleri yapıyor ve bu planların yapılmasının bir tesisat işi olduğunu söylüyor arkadaşlarımız. Bu tesisat işinde bir makina mühendisinin bulunması gerekir mi? Belki bundan sonraki süreçler içerisinde; bu konunu da mevzuat içerisinde olması gerekir, diye tartışılacaktır. Esasında benim sunumum yarım kaldı. Biraz önce arkadaşımız söyledi, hava-landırma ile ilgili bir yönetmelik hazırlanması gerekiyor. Sadece havalandırma yönetmeliği olarak değil de, biz Oda olarak esasen bu konuda maden iş kanu-nu gibi veya maden iş yönetmeliği gibi bir yönetmelik olmalı diye düşünüyoruz. Böylece bunun içinde havalandırma da olacaktır, tahkimat da olacaktır, maden içindeki diğer özellikli konular da olacaktır. Ama havalandırma hakikatten ciddi bir konu. Bu konuda muhakkak mevzuat olmalı. Bir de biraz önce yine bir arka-daşımız bu mevzuatlarda hep genel ifadeler olduğundan bahsetti. Yani şu kadar yap, bu kadar yap, doğru yap, yeteri kadar yap, gibi. Genel bir mevzuattan bahse-diyoruz. Ama havalandırma planlamasında sayısal olarak veriler vardır mutlaka. Sayısal veriler muhakkak oraya konmuştur. Bizim mevzuatımızda sayısal veriler pek yok. Özellikle 2003 sonrasındaki mevzuatta sayısal verilerde çok muğlak ifadeler var. Bunların hepsi esasında yönergelere, talimatlara ve risk analizine yüklemiş. Yani esasında bu yeni iş kanununu, yeni iş sağlığı ve güvenliği mevzu-atını, risk değerlendirmelerinin talimatlarını, yönergelerini ve bir de standart-larını çok daha öne çıkartıyor. Artık bunun detaylarını buralarda doldurmanız gerekiyor. Standartlarda, yönergelerde, talimatlarda ve risk analizlerinde bunun içini doldurmanız gerekiyor.

Dinleyici

Değerli arkadaşlarımın bilgileri son derece önemliydi. Ben şöyle bir sonuç çı-karmaya çalışıyorum: Biz mekanik tesisat projesi yapacak olan arkadaşlara bir yetkilendirme eğitimi veriyoruz. Dolayısıyla onlar bu projeyi yapabilmeye, uygu-lamaya yetkili kılınıyorlar piyasada.

Dinleyici

Maden mühendisiyim. Galeride, yeraltında 4 bin metrede bir şaft olması gere-kiyor, denildi. Şunu soruyorum; Oksijen maskelerinin 25 dakika ömrü olduğu

Page 41: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 41

bahsedildi Soma’da. Olay yerinden 4 km’lik çıkışta bu yeterli olacak mı? 4 km’de bir fan tüp mü kurulacak?

Mustafa BİLGE

Biraz önce aktardığım verilerin hepsi uluslararası standartlardan alınmıştır. 350 metreküp/saat kişi başına ya da 150 metreküp/saat ton başına. Şimdi bir oran yaptım, 3 buçuk milyon ton denildi, günde 10 bin ton çıkıyor. % 50 ile çarptı-ğım zaman 500 bin metreküp hava çıkıyor. 5 bin kişi çalışıyor, 365 ile çarptığım zaman yine 1 buçuk milyon metreküpe yakın çıkıyor. Kriterler bu. Kriterlerin ne kadar doğru olduğunu söylüyorum. 4 bin metrede bir de ana fanlar olması lazım. Ben maden mühendisi değilim ama bunlar uluslararası değerler. Demek ki deneme yanılma ile bulunmuş bir değer. 4 bin metrede bir tünelin 2 ucunda fanlarınız olduğu zaman bu daha sağlıklı bir emiş veya basma yapabiliyor gibi gösteriyor. Yönetmeliğe gelince, ben çok araştırdım yönergelerde kritik değerler bulamadım. Bizim, kriterlerden ibaret olan bu yönetmeliği havalandırma tara-fıyla hazırlamamız lazım. Daha sonra sizin tarafla birleştirilebilir bu ama acilen makina mühendislerinin bu sorunu çözmesi lazım. Bir de arkadaşlar, tüzükler kalktı. Sayısal verilerin çok yoğun olduğu tüzüklerdi. Hazırlanan yönetmelikler-de bu sayısal veriler çıkarıldı, muğlak verilere dönüldü. Sizin dediğiniz tüzüklere tekrar dönebiliriz.

Bahri TÜRKMEN

Ben de şimdi bütün bu konuşmalardan sonra şunu görüyorum. Vural Bey de ay-nısını söyledi. Biz sektör olarak bu konuya hiç eğilmemişiz. 40 yıldır tasarımcı-lık yapıyorum bir kere bile madencilik ile ilgili bir konuya rastlamadım. Metro çalışmalarında bulundum. Esenler, Bağcılar, Kirazlı Olimpiyat Köyü’nü rahmetli hocamız Prof. Dr. Cahit Bey ile yapmıştık. Biz havayı veriyoruz, yangın çıktığında buradan atacağız, buradan hava gelecek... Böyle bir şey yok. ABD’de uluslararası alanda kabul edilmiş simülasyon programları var. Programları çalıştırıp görü-yorsunuz. Çünkü herkes; özellikle yangınla ilgili; ben onları yaptım, biz öyle yap-tık, diyor. Yaptınız da yangın çıktı da bu çalıştı mı, cevap yok. Mutlaka bu işlerin simülasyon programlarıyla yapılması, test edilmesi lazım. Simülasyon program-larında insanların yangın çıkınca kaç dakikada yukarıya çıkabileceğini, ne kadar hava kaldığını vb. görebiliyorsunuz. Teşekkür ederim.

Page 42: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

42 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Dinleyici

Havalandırmanın basit bir konu olmadığı ortada. Yerüstündeki yapılarda bütün-leşik tasarım diye bir yapı kondu ortaya. Bir mimar bir alanı mimarî bir yapıyla değerlendirirken, bu değerlendirme aşamasında bir iklimlendirme mühendisi-nin yapacağı CFT analiziyle... Bu yapının ana kapısı hangi yöne açılacak, girişi hangi yönde olacak... Ve ciddi enerji tasarrufları sağlanıyor. Ciddi işletme mali-yetleri tasarrufu sağlanıyor. Bu yüzden madenlerde de yatırımcının, devletin bir-likte planlama aşamasını halledip, bütün disiplinlerin katıldığı bir proje olarak yapmak şart ve bu çok rahatlıkla halledilebilir.

Özcan UĞURLU

Aramızda TMMOB Onur Kurulu üyesi Cengiz Bey de var. Odamızın disiplin yö-netmeliği var. Buna bağlı olarak odalar mühendislerin mühendislik mesleğini yaparken yaptıkları hatalar dolayısıyla uyarılmaları, para cezası verilmesi, mes-lekten süreli ya da süresiz uzaklaştırılmaları söz konusudur. Bu olay özelinde bakıldığında, bu olayda en büyük sorumluluk Enerji ve Tabiii Kaynaklar Bakanlı-ğı’nındır. Bakan, meslektaşımızdır, elektrik mühendisidir. Bu madende kimsenin sorumluluğu yoktur, diye açıklama yaptı. Kendisi Ankara Şube üyesi ve şu anda disipline sevk edilmiştir. Disiplin soruşturması sürmektedir. Meslekten men edilmesi ile ilgili olarak süreç işlemektedir.

Dinleyici

Katkı olsun diye söyleyeceğim. Orada 5 tane maden mühendisi öldü. Mühendis-ler bu kazanın orada yaşanacağını biliyordu. Ama sorun şu galiba; İSG sorumlu-sunun işvereni kim? Kimden maaş alıyor? Bu yaşam koşullarında nasıl o madene indiler? Verdiği raporlar mutlaka vardır. Sıcaklık 27 dereceden 40 dereceye gel-miş. İniyor adamlar ve işçilerle birlikte ölüyorlar. Dolayısıyla İSG sorumlusunun bağımsız bir yapıya bağlanması gerekir. Bu da TMMOB’un önündeki görevlerden biri olabilir.

Dinleyici

Bu konu ile ilgili kısaca bir şey söyleyelim. İSG sorumlusu bu yazışmaları yaptıy-sa sonrasında işveren sorumlu. Fakat sorumlu işten atılma korkusuyla bu yazış-maları yapamıyor. Kendini çok kötü hissederse istifa edip gidiyor. Bunun daha

Page 43: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 43

farklı bir mekanizmayla işlemesi gerekiyor.

Dinleyici

Ben bu konuya bir ek yapabilir miyim, çok önemli bir konu. Daha önce başka plat-formlarda da konuştum, TMMOB da bu konuda ciddi olarak düşünmeli. Yetkisiz sorumlular var burada. Maden mühendisi arkadaşlarımızın sorumluluğu var fa-kat yetkileri yok. Kapatılmalı, deyince kapatamıyorlar. Ama orayı durdurmazsa başına geleceklerden de o sorumlu. İşveren şu an içeride. Fakat genel mevzuata baktığımız zaman TCK, Borçlar Kanunu vb. baktığımız zaman o adamın orada durmaması gerekiyor. Çünkü orada teknik sorumlular maden mühendisi arka-daşlar. Orada; madeni durdurma, teknik harcamaları yapma, havalandırma sağ-lama gibi yetkileri yok. Ancak bunu parayı veren patron yapabiliyor. Dolayısıyla bu çelişkileri de mutlaka birlikte ele almak lazım. Nasıl düzeltilir bilemiyorum ama bu sadece maden mühendislerinin sorunu değil. Birçok yerde mühendisler işveren vekili durumunda. Özellikle 2012 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işve-ren vekili tanımını biraz değiştirdi. İşveren vekili tamamen işverenin yetkisine sahip. Dolayısıyla işveren olarak yargılanıyorlar. Dolayısıyla meslek mensubu ar-kadaşlarımız bu konuda hep mağdur oluyorlar. Bu konunun TMMOB bünyesinde de ciddi olarak tartışılması gerekiyor.

Dinleyici

Tehlikeli alanlarda çalışacak olan disiplinlerin, makina, elektrik, maden hepsiy-le ilgili çalışmaya başlamadan önce bir oryantasyon bildirimi mi olacak ya da yetkilendirme mi olacak, TMMOB’deki arkadaşları bir eğitimden geçirip sorum-luluklarını yetkilerini dahi iyi kullanabilecekleri, onlarla paylaşıp daha düzgün bir çalışma ortaya çıkarılabileceği konusunda TMMOB ölçeğinde bir çalışmayı yapabiliriz diye düşünüyorum.

Zeynep ERDAĞ

Burhan Bey’e sormak istiyorum. Sunumda bir yönetmelikte kuyular arasındaki mesafenin... 30 metreden aşağı olmaması diye bir madde vardı ama Soma’da bu 10 metreye kadar düşürülmüş.

Page 44: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

44 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

Burhan ERDİM

Sizin dediğiniz farklı bir şey. Burada giriş ve çıkış noktaları arasındaki mesa-fe... Yani 2 kuyu var ya iki kuyu arasındaki mesafe 30 metre olmak zorunda. So-ma’daki ile bu farklı. Benim bahsettiğim; ana girişler arası mesafe 30 metreden az olamaz. Yalnız orada 3 tane giriş noktası var.... 4 ya da 5 tane çıkış olması gerekiyor böyle bir yerde. Bence bunların irdelenmesi gerekiyor. Belki mevzuata göre denilebilir ki, 3 bin kişinin çalıştığı veya şu kadar metre ton üretim yapılan yerlerde havayla çıkış bağlantı noktaları en az şu kadar olacak gibi belirli kıstas-lar getirilebilir.

Dinleyici

Soma’da ne kadardı hocam?

Burhan ERDİM

Soma’da derinlik 500-600 metre, yatay uzunluk ise değişken. Kilometrelerce yol var. Biraz önce arkadaşlarımız eğitilsin konusundan bahsedildi, buna bir ilave yapmak istiyorum. Esasen burada bence daha önemlisi, iş güvenliğinin proje-lerde yer alması. Siz de tesisat işi yapıyorsunuz. Tesisat işi yapılırken şu kadar boru gidecek, şu kadar tesisat yapılacak gibi en küçük ihtimale ilişkin bile üretim planlama hesabını yapıyorsunuz. Bu planlamayı yaparken iş güvenliği kısmına sadece 2 tane madde koyuyorsunuz; alt yüklenici gerekenleri yapacaktır, ana yüklenici bu işten muaftır. Tazminatı Ahmet öder, Mehmet öder, diyerek 2 cüm-leyle bu işi bitiriyorsunuz. Esasında artık bu tip işlerde iş güvenliğinin projeler-de yer alması gerekiyor. 2 cümle olarak değil.

Zeki ARSLAN

Teşekkür ediyoruz. Ben kısaca toparlamak istiyorum. Öncelikle panelistlerimiz ve katılımcılarımız bu panelin ne kadar gerekli olduğunun altını çizdiler. Bu iş yeterli anlamda mevzuatta yer almaması nedeniyle birilerine ihale edilmiş. Bu isimler de yerel disiplinlerle çok da bir şey paylaşmamışlar. Sonuçta buradaki sorumlunun en büyüğünün devletin kendisi olduğunun altını çiziyoruz. Bir de şunun altını çiziyoruz: Mesleki denetimin kesinlikle özelleştirilemeyeceği, özel kurumlara verilemeyeceği, mesleki denetimin kamu denetimi olduğu... Oysa bu-gün Türkiye’de kamu olgusunun tamamen ortadan kaldırıldığını, kamunun ken-disinin bile ihale edildiği bir gerçekliği yaşadığımızın altını çiziyoruz. O zaman

Page 45: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

Panel │ 28 Haziran 2014 │ 45

öncelikli olan, mesleki denetimin bir kamu denetimi olduğu hususunun yeni-den tüm sektörlerde, tüm kurum ve kuruluşlarda masaya yatırılmalıdır. Mesele sadece maden ocaklarında yaşanan kazalar meselesi değildir. Biz, Türkiye’de gerçekten çok sayıda iş kazasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Mesleki kazalarla ve iş cinayetleriyle karşı karşıyayız. Her disiplin kendi içinde teknik şartları, proje-lendirmeyi gündemine alıyor. Ama yetmez. TMMOB’ye büyük bir görev düşüyor. TMMOB; diğer disiplinleri de bir araya getirerek, bu alandaki mühendislik ve mimarlık hizmetlerini ve Bakanlığı bu sürece katarak, uluslararası yönetmelik-leri ve mevzuatları da dikkate alarak bir teknik şartname, bir mevzuat, yönetme-lik oluşturulması konusunu gündemine almalı. Biz Oda yöneticileri de öncelikli olarak kendi disiplinlerimizdeki ilgili kurum, kuruluş, sektör dernekleri ile ça-lıştaylarını yaparak hızlı bir şekilde bunu netleştirmemiz lazım. TMMOB da bir yandan kendine bağlı disiplinleri toplarken, aynı zamanda diğer kamu kurum ve kuruluşlarını da bu sürecin bir parçası haline getirmeli. Bizim de makina mü-hendisleri olarak -aslında burası mini bir çalıştay oldu- daha çok sorunları orta-ya koymamız gerekiyor. İstanbul’da maalesef maden ocakları az olduğundan bu toplantı yeterince ilgi görmedi. Zonguldak’ta İKK bünyesinde diğer disiplinleri de bir araya getirerek, o alandaki kurumları, kuruluşları ve meslek odalarını bir araya getirerek ayrı bir çalıştay organize etmeliyiz. Aslında bu Zonguldak’ta bir çalıştayın başlangıcı da olabilir. Çünkü bu konuda ham, tükenmemiş bilgiler çok fazla, ortaklaşmamış bilgiler çok fazla. Bence sadece panelistlerin konuştuğu ve bilgilerin eksik olduğu karşılıklı bir panel yapmaktan daha çok, bir çalıştayın ivedilikle yapılması gerekiyor. Ama bunun da startının Zonguldak’ta yapılması-nın çok anlamlı olacağını düşünüyoruz. Tüm madenlere yönelik olarak çalışma-nın genişlemesi ve ülkemizde bütün cinayetlerin kader değil iş cinayeti olduğu-nun altının çizilmesi gerekir. Maden Mühendisleri Odası temsilcisi arkadaşımız madenlerdeki iş güvenliği konusunun altını çizdi. Nasıl ki bir şey popüler olduğu zaman hemen ona enflasyonist bir yaklaşım oluyor, bu işin piyasalaştırıldığı ger-çeğinin altını çizmek lazım. Bugün iş güvenliği mevzuatı da artık piyasalaşmış durumda. Bu işin de kamusal anlamda, bağımsız kamu kurumu niteliği ile iş güvenliği yönetmeliğinin oluşturulması lazım. Bu işin özelleştirilemeyeceğinin altını çizmek gerekiyor. Zaten meslek odaları da iş güvenliği konusunda yerel kurultaylar ve Türkiye düzleminde kurultaylar yapıyor. Daha çok mevzuatların, yönetmeliklerin bu alanda iş güvenliğinde kullanılan aletlerin de aslında stan-dart bir yönetmeliğinin oluşturulmasında TMMOB’ye bir görev düşüyor. Her ne kadar siyasi iktidar bu alandaki denetimi, işçi sağlığı ve iş güvenliği yönetmeli-ği konusunda gerekli eğitimleri ve yetkilendirme süreçlerini, her şeyde olduğu gibi TMMOB’yi süreçlerin dışına ittiği gibi bu alanda da dışına itmiştir. Ama bir gerçeklik daha var ki arkadaşlar, sayın yöneticimiz söyledi, biz meslek etik kural-larına uygun olmayan, ülkesine ve mesleğine karşı sorumluluklarını yerine ge-

Page 46: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

MMO İstanbul Şube

46 │ 28 Haziran 2014 │ Panel

tirmeyen, haksız rekabet içerisinde olan meslektaşlarımızı kendi kurullarımızda çok rahat cezalandırıyoruz. Ama devletin kendi kurumunun içerisinde yuvalan-mış rant çetelerini, kişisel menfaatçileri ne yazık ki cezalandıramıyoruz. Devlet bugün, aynı milletvekillerinin dokunulmazlığı gibi bu kişileri de koruyan bir po-zisyonda. Bunun altını çizerek söylemek istiyorum, bu alanların bir kamu dene-timi içerisinde olması gerekir ve bu alanların özelleştirilmesi değil, doğrudan kamusal bir çerçeve içerisine çekilmesi gerekir. Son bir şey söylemek istiyorum. Bizim yapacağımız çok şey var. Bu cinayette herkes kusurludur. Ama TMMOB’nin maden kazalarıyla ilgili önceden hazırlamış olduğu sayısız rapor var. O raporla-rın içerik tarafına baksak; bu ölümlerin, bu iş cinayetlerinin habercisi olduğunu görürüz. Madene ilişkin yapılan haberlerin çoğu magazin algısıyla yapılıyor. Bu işin bilimsel gerçekleri, mevzuatları, yönetmelikleri anlamında oturumlar çok az yapılıyor. Bize de görev düşüyor. Elimizdeki araçları, kurumları çok iyi yö-netmek durumundayız. Sektör derneklerine görev düşüyor. Yöneticilere görev düşüyor. İçinde çalışmış olduğumuz kurumlara görev düşüyor. Sonuçta burada ölen insanlar bizim insanlarımız. Nerede olursa olsun, mühendislik evrensel bir disiplindir ve dünyanın diğer tarafında eğer insanlar yıllardır sağ kurtulabili-yorsa, Şili’de kurtulabiliyorsa burada da kurtulabilirdi. O zaman bu işin gerçek anlamda sorumlusu, bu kurumu yöneten siyasi iktidardır, bu sorumluluktan ka-çamaz. Ben bu etkinliğe gerek İzmir’den, gerek Ankara’dan ve diğer yerlerden gelen değerli meslektaşlarımıza, TMMOB olarak gerçekten teşekkür ediyorum. Bu bir başlangıç, etkinliklerimiz devam edecek. Mesleki denetimden el çektir-meye çalışan siyasi iktidara karşı da mücadelemiz devam edecek. Katıldığınız için teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Teşekkür ederim, sağ olun.

Page 47: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve
Page 48: Madenlerde Mühendislik Tasarımları, Risk Oluşturan Faktörler ve

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASIMEŞRUTİYET CADDESİ NO:19 KAT:6-7-8 KIZILAY / ANKARA

TEL: 0850 495 0 666 FAKS:(+90) 312 417 86 21E-POSTA: [email protected]

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ KATİP MUSTAFA ÇELEBİ MAH. İPEK SK. NO:9 34433 BEYOĞLU / İSTANBUL

TEL: (+90) 212 252 95 00-01 FAKS: (+90) 212 249 86 74E-POSTA: [email protected]