davranış düzlemini oluşturan faktörler

46
DAVRANIŞ DÜZLEMİNİN VE SOSYAL KURUMLARIN İNSAN DAVRANIŞLARINDAK İ YERİ VE ÖNEMİ Yrd. Doç. Dr. Nilüfer YÖRÜK KARAKILIÇ

Upload: phillipa-mark

Post on 02-Jan-2016

137 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

DAVRANIŞ DÜZLEMİNİN VE SOSYAL KURUMLARIN İNSAN DAVRANIŞLARINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ Yrd. Doç. Dr. Nilüfer YÖRÜK KARAKILIÇ. - PowerPoint PPT Presentation

TRANSCRIPT

DAVRANIŞ DÜZLEMİNİN VE SOSYAL KURUMLARIN İNSAN DAVRANIŞLARINDAKİ YERİ VE ÖNEMİYrd. Doç. Dr. Nilüfer YÖRÜK KARAKILIÇ

Fertlerin davranışları genelde bulundukları sosyal ortama göre şekillenmekte ve bu davranışların sonuçları toplumun kabul alanına göre olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirilmektedir.

Fertler yetenek, bilgi ve kişisel özelliklerine göre çok sayıda davranış gerçekleştirme imkanına sahiptirler.

Ferdin mensubu olduğu sosyal yapının kabul alanı içerisine girmeyen davranışlar, potansiyel olarak gerçekleştirilebilir olmakla beraber, fertler tarafından fiiliyata geçirilemezler. Mesela, birisine çok kızan bir kişinin, ona zarar verecek şekilde saldırması mümkün iken, bu hareket sosyal yapının kabul alanına girmeyeceği için gerçekleştirilemeyecektir.

Belirli bir sosyal yapı içinde oluşan ve sosyal anlaşmanın sonucu olarak sınırları belirlenen davranışlar topluluğuna davranış düzlemi adı verilir.

Fertlerin sosyal hayatları gereği, yaşantılarının çeşitli zamanlarında, farklı sosyal grup ve ilişkiler sistemine dahil olmasından dolayı çok sayıda davranış düzlemleri ağı ile karşı karşıya kaldıkları görülmektedir.

Kişinin yer aldığı davranış düzleminin istenen ve istenmeyen davranışlar örgüsünün oluşmasını sağlayan iki ayrı faktör söz konusudur. Bunlardan ilki, toplumun genel kuralları, diğeri ise ilgili davranış düzleminin özel kurallarıdır.

Her sosyal yapı sistem kavramı içinde ele alınacak olursa, bir çok alt sosyal sistemlerden, her alt sosyal sistemde kendini oluşturan birçok davranış düzleminden meydana gelmektedir. Her davranış düzlemi, kendi içinde birçok alt davranış düzlemlerinden oluşmaktadır.

Örneğin, fakülte bir davranış düzlemidir ve böyle olmaktan dolayı da bu ortamda geçerli olan bazı genel ve özel kurallar çerçevesinde, buradaki davranışlar önceden belirlenmiş ve sınırlanmıştır. Fakat fakülte, kendinden daha büyük bir davranış düzlemi olan üniversitenin alt sistemi iken, kendi içindeki farklı alt kısımlar olan sınıflar ve anfileriyle, sosyal ve eğitsel mekanlarıyla, idari ve akademik bölümleriyle birçok alt sistem ve davranış düzlemlerinin bir üst bütününü oluşturmaktadır.

Davranış Düzlemini Oluşturan Faktörler Her davranış düzleminde istenen ve

istenmeyen davranışlar örgüsünü oluşturan iki ayrı faktör grubu vardır. İlki, genel kurallar, diğeri ise, davranış düzleminin kendi iç şartlarından oluşan özel kurallardır.

A)Genel kurallar Bir toplum halinde yaşayan insanları,

belirli durum ve şartlar karşısında, belirli tarzda davranmaya zorlayan kurallara genel kurallar denir.

Bir sosyal norm, bir toplumda yaşayan insanların neyi, ne zaman ve nasıl yapmaları gerektiğini bildiren kurallardır.

Norm ve genel kurallar, insanların belirli şartlar altında ifa etmeleri gereken rolleri tayin etmektedirler. Toplumdaki bütün fertlerin bu kural ve normlara göre hareket etmeleri ve davranmaları beklenir. Toplum tarafından belirlenen bu kural ve normlar için ideal kabul edilen davranış biçimleri vardır.

Bu ideal davranış dizininin iki tarafında beklenen davranışa uymada aşırı gidiş ve geri kalış yönlerinde hoşgörü sınırları ve mazur görülebilen davranışlar yer almaktadır.

Örneğin İstiklal Marşı çalarken, çocuğunu kurtarmak için bir davranışta bulunan anne mazur görülebilirken, Marşa bağırarak haykırarak eşlik etmek saygı sınırları dışında değerlendirilebilir.

Sosyal norm ve genel kuralları yazılı ve yazılı olmayan olarak iki kategoriye ayırabiliriz. Yazılı normlara çoğunlukla hukuk kuralları denmektedir. Bunlar, kanunlar, yönetmelikler , kararnameler ve tüzüklerdir.

Yazılı olmayan norm ve kuralların başında dini ve ahlaki kurallar ile örf ve adetler gelmektedir.

Yazılı olmayan genel kurallar içinde ahlaki normların önemli bir yeri vardır. Ahlak, toplum vicdanının belirli hareketleri iyi ve kötü olarak adlandırırken kullandığı kuralların bütünü diyebiliriz.

B) Özel Kurallar Sadece ferdin içinde bulunduğu

davranış düzlemiyle ilgili kurallar topluluğudur. Özel kurallar, davranış düzlemine bağlı olarak örgütleyici tarafından konan yazılı kurallardan veya davranış düzlemi içinde kendiliğinden doğup gelişmiş ve gelenek haline gelmiş olan yazılı olmayan kurallardan oluşur.

Örneğin bir işletmede çalışma saatleri 09.00-18.00 olarak belirlenirken bir diğer işletmede çalışma saatleri 08.30-17.30 olarak uygulanabilir.

Sosyal Statü Statü kişinin dahil olduğu davranış

düzlemiyle ilişkisinden doğan bir kavramdır. Bu anlamda her ferdin çok sayıda statüye sahip olduğunu görürüz. Değişik davranış düzlemlerindeki değişik statülerin birleşmesinden sosyal statü oluşur.

Statü, haklar ve yükümlülükler toplamıdır. Bu anlamda statüler topluluğu olarak kişinin sosyal statüsü, onun toplumdaki yetki ve sorumluluklarının alanının vermektedir.

Ferdi yetenekler, eğitim seviyesi, yaş, cinsiyet, gelir seviyesi, tüketim kalıpları, sahip olunan iş ve meslek, ailenin soyluluğu, doğum sırası, oturulan yer ve semt, soy ve ırk durumu, evlilik durumu, dinsel kimlik gibi faktörler sosyal statünün belirlenmesinde rol oynayan önemli değişkenlerdir.

Statü türleri ve Sosyal ilişkiler Sosyal sistem içinde yer alan çeşitli

davranış düzlemlerinde statülerin, sosyal gelişim sürecinin belirli dönemlerindeki bir toplamı olarak sosyal statü, fertlere birtakım hak ve yetkiler ile bazı görev ve sorumluluklar da yüklemektedir.

Fertlerin toplum düzeninde kazandıkları statüleri iki şekilde elde ettiği görülür. İlki verilmiş statüler, bunlar kişilerin kazanmasında kendi katkılarının olmadığı statülerdir. Cinsiyet, zihinsel ve bedensel yetenek, yaş, soy gibi. İkincisi ise kazanılmış statülerdir ki bunlar, kişisel çaba ve şans ve fırsatlarla elde edilen statülerdir. Mesela, gerekli yeteneğe, ve fırsata sahip birinin eğitim yoluyla meslek edinmesi, girişimci, sanatçı olması gibi.

Sosyal statü, toplumsal ilişkiler bağlamında sosyal güç veya davranışsal etkinlik demektedir.

Rol Davranışları Sosyal hayat, çok sayıda davranış

düzlemlerinde oluşmaktadır. Statü davranış düzlemi içinde davranışların gerçekleştirilmesi gereken topluluğunu ifade etmektedir. İlgili statüleri işgal eden fertlerden kendilerinden beklenen davranışları istenildiği şekilde gerçekleştirmesine de rol davranışı denilmektedir.

Rol davranışları, davranış düzlemi içinde bulunan belli bir sosyal statüye ait davranış, tutum ve tavırların tamamının ilgili kişiler tarafından gerçekleştirilme halidir. bu bakından rol statünün dinamik yönüdür.

Rol davranışının öğrenilmesi Belirli bir statüyü belirleyen bir kişinin

kendi rolünü gerçekleştirebilmesi için kendinden beklenen davranışlar hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Rolün öğrenilmesi için rol davranışının gerçekleştirilmesi gerekir.

Rol çeşitleri A) Temel Roller: Biyolojik esaslara

dayanan rollerdir. Beden yapısı, yaş ve cinsiyete bağlıdırlar.

B) Genel Roller: toplum için özel bir önem taşıyıp, sınırları davranış düzlemine değişen rollerdir. Mesela mesleki roller bu grupta değerlendirilir. Doktorun doktorluk hizmeti, öğretmenin eğitim faaliyetleri gibi.

C) Bağımsız Roller: Kişilerin sadece kendi istek ve iradelerine bağlı olarak gerçekleştirdikleri rollerdir. Bunların kazanılması ve yerine getirilmesi zorunlu değildir. Mesela, tiyatroya gitme, kişinin belli bir kıyafeti giymesi ve seçmesi gibi.

Kişi-rol bütünleşmesi ve Rol çatışması A) Kişi rol bütünleşmesi Belirli bir davranış düzlemi içinde yer

alan statüye bağlı olarak gerçekleştirilen rol davranışı, bir algılama sürecinden geçmektedir. Böylece kişinin rolünü gerçekleştirirken rol ile kişiliği arasında bir etkileşim, algılama evresinde kendini gösterir.

Bilindiği gibi algılama, duyu organları ve alıcı hücreler aracılığıyla beyne getirilen sinirsel enerjinin beyin tarafından işlenerek belirli bir algısal ürünün elde edilmesidir. Algılama sırasında beyin, her ferdin yeteneği, bilgi ve tecrübesi, beklenti ve duyuları gibi sübjektif değerlerinin etkisi altında kalmaktadır.

Her ferdin zihinsel ve algısal seçimi, özellikle bazı uyarımlara karşı daha duyarlı olmak, bazı uyarımları zihinde frenlemek ve bazılarını da daha önce oluşmuş ön çözüm varsayımları doğrultusunda yansıtmak gibi mekanizmalarla donatılmıştır. Bu alamda ferdin kişilik özellikleri ve farklılıkları rol davranışı üzerinde önemli bir etkendir.

B) Kişi- rol çatışması a) ferdin aynı anda birden fazla rolü

gerçekleştirmek durumunda kalması önemli bir rol çatışma sebebidir. Böyle bir durumda kişi rol gereklerinden birine diğerlerine oranla daha fazla uyma çelişkisine düşmektedir. Örneğin, bir hakimin bir suçtan dolayı kendi oğlunu yargılama zorunda kalması gibi.

b) ferdin mevcut yetenek ve özellikleriyle rol gereklerinin uyumsuzluğu da bir rol çatışması sebebidir. Örneğin bir üniversite mezununun alt yönetim kademelerinde memurluk yapması ya da ilk okul mezunu birinin bir şirkette müdürlük yapması gibi.

c) ferdin yerine getirmek durumunda olduğu kendi rolünü sevmemesi hali de rol çatışması yaratan başka bir faktördür. Tıp fakültesine gitmek isteyen bir öğrencinin işletme fakültesinde istemeyerek okuması gibi.

d) ferdin davranış düzleminde önemli bir değişme olduğu halde, rol davranışının eş zamanlı değişmemesi de önemli bir rol çatışması kaynağıdır. Ev içinde ciddi ve otoriter bir baba rolünü oynayan baba, işyerinde astlarına da baba gibi davranması.

SOSYAL KURUMLARIN İNSAN DAVRANIŞLARINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Kişilerin genel olarak davranışlarını düzenleyen, daha özel davranışlara hazırlayan, bir düzlem olarak sosyal yapıyı belirleyen olgular topluluğuna sosyal kurum denir. Sosyal kurumlar, bireylerin toplumsal süreçlere katılımını sağlayan, birey ile toplum arasında bir sosyal bağlantı oluşturan tarihsel olgulardır. Kısaca sosyal kurumlar, sosyal yapıyı düzenleyen temel kurallar ve olgular topluluğu olarak tanımlanabilir.

Sosyal kurumlar, genel nitelikli olup birlikte yaşama iradesine sahip bireylerden meydana gelen ve bilinçli bir toplum kurmanın tarihi ve kalıcı kaynaklarını oluşturur.

Bir sosyal kurum olarak aile Aile, bütün insan toplumlarında bulunan temel

ve evrensel bir sosyal kurumdur. Ailenin oluşumu, aynı toplumda zamandan zamana ve ayrıca toplumdan topluma farklılık göstermektedir.

Bir sosyal kurum olarak ailenin en temel fonksiyonu, evli eşler yani kadın-erkek ilişkilerini düzenlemek ve topluma yeni üyeler kazandırmak suretiyle nüfusu yenilemek ve çoğaltmak şeklinde toplumun devamlılığını sağlamaktır.

Aile kurumunun dışında nüfusu yenilemek ve çoğaltmak şeklindeki bir çok denemenin başarısızlıkla sonuçlanmasına ve insanlığın başından beri en iyi çocuk edinme yolunun aile kurumu olduğuna dair evrensel tecrübeye bakılırsa, diğer yol ve yöntemlerin psikopat ya da sosyopat özellikli bireyler yaratmanın dışında olumlu sonuçlar vermediği açıkça görülür.

Toplumun devamlılığını sağlama fonksiyonu içinde, çocukların sosyalleşmesi görevi de yer almaktadır. Bu bakımdan , çocukların bakımı ve sosyal yapıya kazandırılmalarının ilk hazırlıkları aile ortamında gerçekleşmektedir.

Aile kişilerin ilk karşılaştıkları sosyal birimdir. İnsan hayatının, aile denilen küçük bir sosyal örgütlenme içinde, şevkat, merhamet, iyilik, himaye, koruma, kollama gibi sosyal ve ahlaki değerlerin egemen olduğu bir ortamda başlaması, daha geniş ve tanınmayan bir sosyal hayata geçişin en uygun ve dengeli tecrübelerinden biridir.

Aile kurumu, çocukların sosyalleştirilmesiyle birlikte, toplumun kültürünün yaratılması, yaşatılması ve korunması görevlerini de yerine getirerek, toplumların sürekliliğinde bu hususta da önemli bir rol oynar. Aynı zamanda aile, kişinin sosyal ve kültürel çevresini kuşatan çok farklı kültür kuşaklarından ve oluşumlarından, belirli bir seçim yapmaya henüz hazır olmayan çocuk ve gençlerin zihin ve psikolojik yapılarının korunmasında çok büyük bir kültürel filtreleme rolü oynamaktadır.

Başlıca aile tipleria) Klan aileb) Antropolojik bulgulara göre, insanlık

tarihinde bilinen ilk aile tipi klan ailedir. Klan aile tipinin ortaya çıkışında insanlığın avcılık ve toplayıcılık dönemlerine denk gelmektedir. Klan aile zamanları, insanların geçim kaynakları ve araçları hakkında tecrübelerinin sınırlı olduğu, ayrıca sosyal kurum ve örgütlenmelerinin henüz yeterli olmadığı dönemler olarak bilinmektedir.

İnsanoğlunun ilkel yaşamının en basit ve küçük zümresi olan klan aileye sib de denilmektedir.

b) Babaerkil aile Bu aile tipinde mevcut söz hakkı ailenin

reisi ve mülkün sahibi olan babanındır. Bu aile tipinde kadın zaman zaman erkeğe etki edebildiği ölçüde söz sahibi olmaktadır.

c) Anaerkil aile Egemenliğin anaya, dolayısıyla kadına

geçtiği aile tipidir. Kadın hakları artmış, aile reisliği anaya verilmiştir. Anaerkil ailede mutlak otorite ve mülkiyet anaya, yani kadına aittir.

d) Geleneksel geniş aile 18. yüzyılın sonunda batıda babaerkil

aile yapısının çökmeye başlamasıyla beraber geleneksel geniş aile yapısı ortaya çıkmıştır. Bu aile, büyük anne, büyük baba, dede ve torunların birlikte yaşadıkları, evlenen erkeklerin eşlerini aile içine getirdikleri aile şeklidir.

e) Çekirdek aile Evli eşlerden ve bekar çocuklardan

kurulan, nüfusu yenileme, çocukları sosyalleştirme, biyolojik ve psikolojik tatmin sağlamaya yarayan aileye çekirdek aile denmektedir.

f) Postmodern aile Modernleşme süreci gelişme ve ilerleme hedefleri

etrafında şekillendiği kapitalist yaşam biçimi aracılığıyla hayatın her alanında parçalanma ve çözülmeler gözlenmiştir. Bu bağlamda modernleşme sürecinin sonunda yaşanan bu parçalanma olayından, en küçük bir ssyal birim olarak çekirdek aile yapısı da etkilenmiştir. Postmodern aile, normal çekirdek ailenin sahip olduğu süreklilik, kalıcılık ve dengelilik ölçülerinden uzaklaşmış yapay aile durumundadır.

Postmodern ailenin en belirgin özelliği, aile kurumunun geleneksel ve sosyolojik işlevlerinin çoğunun göz ardı dilerek, sadece resmi bir nikah akdi altında, tüketime dair bireysel hazların abartılarak, karı-koca ilişkilerinin bir cinsellik hayatına indirgenmiş olmasıdır.