lli1san =evren h] ve in§an kozmolojik hke -...

10
o lli1san =evren H] ve in §an kozmolojik_ Hk e Caf er YARAN ProfDr., Ondokuz Üniversitesi ilahiyat Fakültesi B u dev evrende, topyekün ve nihai meralc eden, kendi türünün ye sorgulayan, v.e gele- bir dünya oldu- sorumluluk bilincini tüm insanlar için insan-tabiat ve hatta insan-evren (evren- deki yerimiz, rolümüz ve muz) üzerinde _ bir ihtiyaç ve hatta bir görev gibi gözükmektedir. Konu; bilim felsefeci, ve hatta kendi gü- nübirlik biyolojik giderilmesinin öte- sindeki insani konulara vakit her kesimden ortak ilgi girmektedir. Bunun böyle ve belki günümüzde daha belligince kendini hissettirmesinin birçok se- be binden üç tanesi bir önem arz etmektedir. Bi- rincisi, evren ve kendi ile ilgili bir içinde ol- ikincisi tekabül eden ve kendi onuruna da bir anlam bulma üçüncü de, gittikçe artan çevre felaketleri duyulan yeni bir etik ve onu temeliendirecek bir metafizik ih-

Upload: others

Post on 16-Mar-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

o

lli1san =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

Cafer Sadık YARAN

ProfDr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi ilahiyat Fakültesi

B u dev evrende, topyekün varlığm ve oluşun nihai qçıfc/(lmasuıı meralc eden, kendi türünün

ye ~~sının varlığınıp. anlamını sorgulayan, v.e gele­c~~ ku~ak capjılara nasıl bir dünya bırakacak oldu-8mnı.ıztU.l sorumluluk bilincini taşıyan tüm insanlar için insan-tabiat ve hatta insan-evren ilişkisi (evren­deki yerimiz, anlamımız, rolümüz ve sorumluluğu­muz) üzerinde düşünmek kaçınılmaz _bir varoluşsal ihtiyaç ve hatta bir görev gibi gözükmektedir. Konu; bilim adamı, felsefeci, ilahiyatçı ve hatta kendi gü­nübirlik biyolojik ihtiyaçlarının giderilmesinin öte­sindeki insani konulara vakit ayırıp düşünebilen her kesimden insanın ortak ilgi alanına girmektedir. Bunun böyle olmasının ve belki günümüzde daha belligince kendini hissettirmesinin olası birçok se­bebinden üç tanesi ayrı bir önem arz etmektedir. Bi­rincisi, insanın evren ve kendi varlığı ile ilgili olabildiğince doğru bir açıklama ihtiyacı içinde ol­ması; ikincisi insanın gerçeğe tekabül eden ve kendi onuruna da yakışan bir anlam bulma ihtiyacı; üçüncü

de, gittikçe artan çevre felaketleri karşısında duyulan yeni bir etik ve onu temeliendirecek bir metafizik ih­

tiyacı.

Page 2: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

) İnsan-evren ilişkisi ve insanın kozmosdaki yeri prob­

lemi, felsefe tarihinin temel kozmolojik ve antropolo­

jik sorunlanndan birini oluşturmaktadır. Konu,

Eflatun' dan İbn Rüşd' e, Malebranche' dan Max Sche­

ler'e kadar her dönemde filozoflan yakından ilgilen­

dirmiştir. Doğal olarak farklı dönemlerin düşünürlerinin

göıünde, pek çok felsefi konuda olduğu gibi, bu ko­

nuda da farklı düşünceler ve yorumlar la karşılaşılınak­

tadır. Bu farklı düşünce ve yorumlann doğru, iyi ve

yararlı olanlan olduğu gibi, bu nitelikler açısından ba­

kıldığında, haklı olarak eleştirilmeyi ve yeniden yo­

rumlanmayı gerektirenleri de vardır. Biz burada,

insan-evren ilişkisi ile ilgili çağımızda ve günümüzde

bazı kişilerce bilimsel sonuçlara dayandırıldığı iddiası

ile birlikte savunulan -çok kısaca belirtmek gerekirse,

insan-evren ittifakının yıkıldığı ve yerini bu ikisi ara­

sındaki karşıtlığın aldığı - görüşünü başlangıçta özet­

leyecek; ve sonra da bu görüşün eleştirel bir

değerlendirmesinden hareketle, insan-evren ilişkisinin

çatırdatılınaya çalışılsa da yıkılmadığını, yıkılmasının

da ne insani, ne çevresel, ne de özellikle bilimsel açı­

dan doğru olmadığıiıı savunacağız.

Öım§aım-eırfi"emı ôHnş~~n§n ıre nım§aıırııuırn Cme:ınııı®§<dlaı~~fi O r. n D ı: n ~ A ·n O 0 A n yerrn !Jl>fi'®ı!})uemrııD, ueu§eue l.!a!il'ilJl!mnmı ·ıremmeu

Rme:!lil1l®fi®]il~s. ıre ail1J~jj·®!Jl'®ll®jfir~ §®fr'llllırııllaıım1l<rllaııu Mıı-nmıô ®8!l.!lşfru.ııfl'ma&~a<rlln!i'. G(®ITI!Illl; !Eilllaıfnuııııı'<rllaını

DfO>ım ~ıiiış<n'l' e, hldaıllelhıll'amıd-ııe'<rllailil P..JUax §<e!iııeileli'' e n -~ n n •• _q ~· n "D " -~ L~a!IUlal!i' IİileL' €li®ınıeırmı\Ule ·unu®7Z®if aı!i'n yau{Dil1llwa.ıııı

· n ·n ....ıı · • ,. nugn e!liliUlD!i'llllilDŞaDli'.

l.İnsan-Evren İttüakının Yıkıldığı iddiası

Antikçağ ve ortaçağın gerek felsefesinde gerekse dini

düşüncesinde insan ve evren arasında yakın bir ilişki

ve birliktelik görülüyordu. Düşünürlerin çoğu, insan­

evren ilişkisine, birbirlerinden farklı derecelerde de

olsa, teolojik, teleoloji.k, organik ve antroposentrik bir

perspektiften bakıyordu. Bazı marjinal materyalistik

_____ g9.!iişle~le G!!.O§t:ilç_ düalistik anlayışlar ve 12!işüş mo­

tifleri bir yana bırakılırsa, yaygın paradigmaya ve po­

püler anlayışa göre, evrenle insan karşıt değil adeta

nedensel ve teleolojik açıdan kaynaşmış görülü­yordu.1

Kopernik devriminin etkisi, dünya ve insanı evrenin merkezinden uzaklaştrracak ve evreni yaratılmış fakat

6 ESK iYENi iLKBAHAR 2011 SAYI 21

kendi yasalanna göre çalışan bir makine olarak res­mettirecekti.2 Aslında Kopernik'in kendisi, ve hatta

onu takip eden Galileo ve Kepler gibi bilim adamları,

insan-evren ilişkisine dair kendi görüşlerini kökten

bir değişikliğe tabi tutmuş değillerdi. Koperııil<:'in

dünya modeli yeni ve heliosentrikti, fakat dünya-gö­

rüşü asla insanın önemsizliği düşüncesine dönüşme­

mişti; hatta bazı yorumculara göre, tersine oldukça

insan merkezliydi.3 Ne var ki, özellikle Kopernik

devrimi ile birlikte heliosentrik kozmolojinin kabu­

lünden sonra, bu görüşün felsefi irnplikasyonları üze­

rine yapılan yorumlarda, Kartezyen düalizmin de

etkisiyle, birçok düşünürün nezdinde insan ve üze­

rinde yaŞadığı nispeten küçük gezegen ile uçsuz bu­

c~ız evrenin yakın bir ilişkisinin olmadığı; insanın, içinde yaşadığı evrenden kopuk, evrene oranla çöl­

deki bir vahaya benzetilen dünyada ortaya çıkmış bir

rastlantısal epifenomen olduğu giderek daha fazla kişi

tarafından bilimsellik ve rasyonellik adına savunul­

maya başlanmıştır.

Çağımııda ve hatta günümüzde de pozitivist bilim

anlayışı ve materyalist evren anlayışına bağlı felsefe

yeya bilim adamlannda bu tür görüşlere sıkça rastla­

nabilmektedir. Örneğin Bertrand Russell' a göre

"İnsan, karaya vuran dalganın getiriverdiği garip bir

rastlantıdır bir bakıma, ondaki erdemlerle kötülükler

karışımının, rasgele bir kaynaktan ileri gelmiş bir

sonuç olduğu düşünülebilir."4 A. J . Ayer benzer gö­

rüşleri dile getirir. Ona göre, dünyanın yaratılış ama­

cının insaniann ortaya çıkmasıyla bir ilişkisi varmış

gibi düşünmek, "belki insanın kabul etmesi doğal

olan fakat bilimsel delillerin tarafsız bir ineelenişi so­

nucunda hemen hemen hiç desteklenmeyen bir gö­

ıiiştür. İnsan, sadece evrenin \diçük bir kenannda çok

geç bir dönemde sahnede görünmüş olmakla kalmaz;

bir kez göründükten sonra, orada kalıcı olması da pek

muhtemel değildir."S

Filozoflann bu görüşlerine benzer fıkirlerle eşlik

eden bilim adamları da vardır. Nobel ödülü sahibi

Jacques Monod'a gö~e "İnsanlık artık sonunda mil­

yonlarca yıllık rüyasından uyanacak ve uyandığında

da kendisini tam bir yalnızlık, köklü bir izolasyon

içinde bulacak. Şimdilik insan hiç olmazsa tıpkı bir

çingene gibi yabancı bir dünyanın kıy!sında yaşıyor

olduğunun farkında. Bu öyle bir dünya ki, onun

umutlanna, acılarına, yahut ağlarnalanna ilgisiz ol-

Page 3: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

duğu gibi, onunmüziğinede sağır."6 Daha açık ve net

ifadeleriyle Monod'a göre "Antik ittifak artık yılaldı;

insan artık, kendisinin içinden tesadüfen çıktığİ .kai­

natın sağır kargaşası içinde yalnız olduğunu biliyor."7

İJ.ya Prigogine'e göre de ''Eski birliktelik çatırdadı.

Bizim işimiz de geçmişe ağıt yakmak değil."8 Ale-.

xandre Koyre 'ye göre durum daha da vahimdir; insan

ve dış dünya arasındaki ittifak yıkılmakla kalmamış,

bir karşıtlık ortaya çıkmıştır. Onun deyimiyle, "bilim

-ve kozmotojik bilim- dediğimiz şeyde çok farklı bir

tutumla, dünyadaki insan ile insanın içerisinde yaşa­

dığı dünya arasındaki bir karşıtlıkla yüz yüzeyiz."9

Teilbard de Cbardin, belki biraz da Batılı ihsanlan

düşünerek, ''Birçok kişinin açık ifade etmeseler bile

biç değilse içlerinde taşıdığı düşünceler de böyle

değil midir?" diye sorar. Ona göre bu kapsama giren

veya yaklaşan kişilere göre, "hayat, gerçekten ilgi çe­

kici, fakat sadece yeryüzünü ilgilendiren bir düzen­

sizlik ve kural dışılıktır. Bu fenomenin, evreniiı temel

yapısını hakkıyla anlamakta gerçek bir önemi yok­

tur." Bir gezegenin bir parçası üzerinde kısa ve sınırlı

bir yerleşim olan hayat, doğanın başlıca kantınların­

dan bir sapma, maddenin bir epifenomeni, yan gö­rüngüsüdür.10

Burada bilimsel sonuçlarmış gibi nitelendirilerek sa­

vunulan pozitivistik, materyalistikinsan-evren ilişkisi

anlayışını üç önerme bilinde özetlemek mümkündür:

(1) İnsan, rastgele bir kaynaktan tesadüfen ~çıkmış, evrende yalnızlık ve köklü bir izolasyon içinde yaşa­

yan garip bir rastlantıdır. (2) Qünyanın yaratılış ama­

cının insanlarla ilişkisi varmış gibi düşünmek,

bilimsel delillerle hemen hemen biç. desteklenme­

mektedir. (3) Böylece, insan ve evren arasındaki antik

yakınlık, ittifak, birliktelik artık yıkılmış, .yerini bu

ikisi arasındaki karşıtlık almıştır.

Şimdi, özetiediğimiz bu görüşler, insan için iyi ve an­

lamlı, doğal çevre için güzel ve yararlı, ve belki hep­

sinden önemlisi, iddia edildiği gibi gerçekten bilimsel

olarak §.şik~ ve doğru mudur? Bize göre bu göıiişler

bütün bu açılardan eleştiriye ve insan-evren ilişkisi

yeniden yorumlanmaya açıktır. Kainatı sağır bir kar­

gaşa ve içindeki insanı da yabancı bir çingeneye ben­

zetmek daha önemle üzeryıde duracağımız bilimsel

desteklilik konusuna gelnieden bir iki cümleyle de­

ğerlendirilmek gerekirse, bize göre, bem kainatın ger­

çekten kompleks, estetik ve simgesel yapısı ve özsel

(intrinsic) değeri ve bem de insanın bilen, yapıp-eden,

değerleri oian, özgür . olaı:ı-, eğiten ve eğitilebilen, seven ve sevilen, inanan, ideleştiren, sanat üreten ve

benzeri nitelikleri olan11 bir varlık olması dikkatle ve

derinliğine düşünüldüğünde, bu tasvir ve yorumlar

gerçeği yansıtmaktan uzak ve insan adına onur kırıcı

gözükmekte; yabancılaşmaya, ümitsizliğe, güvensiz­

liğe ve nihilizme götürmektedir. B u durumda, S. H.

Nasr'ın ifadeleriyle "insanın şerefini korumak için

mücadele etmek''12 ve Teilbard de Cbardin'in deyi­

miyle "bu küçültücü davranışa karşı çıkmak, bana

başlıca görev gibi görünüyor."13

r/ ·r -'1 • • • ~r • • -'1 ·· • ~~I!:D!Pertfi-:ıa~~ (:.!jevE:'m:t:ımm e;r_:nsn, ~WI!llınıya ve m§a!lilD evreınıBmı meli'~{ezömıolemı i.'.llzarı::Başf!wacaf~ t~e evıteırnfi

yafl'a"t!üBmrıınş iaıf~a~ [~eırıı<Dlrr ya§aEafi'ma gö~te cça~oşaıııı

faıô !l' marçöınıe cwHawaf' !l'e§ııımeb.~ôli'e~efrufi.

Bizim burada savunacağımız tez, insan-evren ilişki­

sinde rastlantısallık ve amaçsızlıkla ilgili görüşlerin

yanlışlığı; antik ittifakın bilimsel olarak yıkılmadığı;

insaıll ve ekolojik nedenler dikkate alındığında yılal­

mamasının da gerektiğidir. Ro ger Garaudy'nin ifade­

si yle, "bilimden bilimciliğe" geçen J. Monod14 gibi

bazı bilim adamlan ve filozofların etkisiyle insan­

evren ittifakının çatırdatıldığı doğru olsa da, son on

yıllann gelişmeleri bu itti.falcın çatırdatılsa da kolay

kolay yıkılamayacağını göstermektedir. Nitekim

hepsi de son 20-30 yılda belirgince ortaya çıkmış

olan, post-modem durum ve eleştiriler, ekolojik bilinç

ve etik, ve kozmolojik keşifler ve bilgiler, bu anlayı­

şın, ne çağdaş insanın artan yalnızlık ve yabancılaşma

hislerinden kurtulup bayatında anlam, amaç ve değer

bulması bakımından iyi, ne de yeryüzündeki canlı ya­

şamı ciddi ölçüde tehdit eder boyutlara varan çevre

felaketlerinden kurtulmak açısından yararlı olduğunu

göstermeyip; aksine bu sorunların geri planında bu­

lunan teorik zemini ve zihniyeti bu tür düzensizlik,

amaçsızlık, anlamsızlık, değersizlik, karşıtlık gibi

olumsuz terimlerle yüklü düşüncelerin oluşturduğu

izlenimini vermektedir.15 Fakat iyi-kötü, yararlı-za­

rarlı ölçütlerine göre yapılan değerlendirmeler bu gö- _

rüşlerin yanlışlığını gösteren telk ve önde gelen

sebepler değildir. Zira bu durumda insanın kendi ken-

SAYI 21 ILKBAHAR 2011 ESKiYEN i 7

Page 4: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

dini seçmesi (self-selection) veya acı bir gerçeğe tatlı

bir görüntüyü tercih etmesi şeklinde bir itiraz söz ko­

nusu edilebilir. Oysa bu anlayışın yanlışlığı ya da en

azından eskiden olduğu kadar ikna edici olmayışı,

yine son 20-30 yıla ait, evrenin yapısı ve özellikle­

riyle ilgili bilimsel keşifler, kozmolojik ilkeler ve yo­

rumlar la daha belirgin bir biçimde görülebilir bale

gelmiştir. Biz de bundan sonra daha ziyade bu bilim­

sel ve kozmolojik boyut üzerinde duracağız.

2. İnsan-Evren ilişkisinde Rastgelelik iddiası ve Kozmik Uyuşum.lar

Son onyıllarda, insanın evrenle bağını koparan ve in­

sanın kozmosdaki yerini garip bir rastlantı sonucu or­

taya çıkmış bir yan görüngüye indirgeyen pozitivist,

materyalist görüşlerin yeniden gözden geçirilmesini

adeta zorunlu kılan kozmik uyuşumlardan ( cosrnic

coincidences) ve bunların gerektirdiği bir açıklama

olarak antropik kozmolojik ilkeden söz edilir olmuş­

tur. Önce antropik veya insancı ilkeye de yol açan

kozmik uyuşumlardan kısaca bahsedelim. Zira bu,

·hem .antropik ilkenin arka planındaki bilimsel neden­

leri görmek için, hem de evren-insan ilişkisini rast­

lantıya atfetmenin mümkün veya ikna edici olup

olmadığını düşünmek için önem arz etmektedir.

NolhıeD ö<IlldiıDıiiı §aılhıôllDü ]aı«:«ı,jl!De§ /Wonn®<Ill'a göli"e "Önn§4ıınnllnk aırioH{ §®uuıı.nnn<Illaı möDy®nnOaıvcaı yoODof{

vıiiıyaı§onnallann ıı.nyaıınıacaı~{ ve ıı.nyann<Illoğonn<Illaı alla C<ennallo§finnfi 1taım lhıfiü' yaıUmızDoCs:, Cs:öfdıiiı rroöü' Ötz®Oaı§y®nn

ö~ü.nn<Ille lbııı.nDacaıC~. ŞÜDllll<Ili ÜOÜB{ Ünn§aınn lhıöç ®Onıınaıtz§aı.

1tupHs:o lb>Öü' ~fiımgenne giilhıö yaılhıaınnco · ifıınü' <Illıiiıımyaımnn fU)'U§DUU<Illa )'alŞDf®ü' ®O<Illıı.nğıı.nnnıı.m tfaü'lko nn<r!laı.

!Eıı.n öyDe lbôü' Edlıiiıoııya e·d, ®uuıı.nuu wıııınııı.nıt0afı'onnaı, -acoDali'onnaı, yalhııı.nli ağDaımınaıUaü'ouuaı üOgܧÜtz

®U<Illıı.nğıı.n gölhıö, ®uuıı.nnn mıiiıızôğôııne <Ille §ağon-!'

Son yirmi veya otuz yıl boyunca, kozmoloji uzman­

ları, fizikçiler ve gökbilimciler,-bir-gün-içinde insan

hayatı var olacaksa, evrenin yapısı ve gelişiminde

karşılanması gereken son derece kompleks ve hassas

bir takım özel şartlar olduğunu belirlediler. Günü­

müzde fizik, astrofizik, klasik kozmoloji, kuantum

mekaniği ve biyok.imyanın farklı alanlarında yapılan

çeşitli keşifler, bu zamanda yeryüzünde şuur sahibi

8 ESKiY ENi iLKBAHAR 2011 SAYI 21

bir canlı hayatın varlığının, fiziksel ve kozmolojik sa­

bitlerin hassas dengesine bağlı olduğunu tekrar tekrar

ortaya koymaktadır; öyle ki, bu sayısal oranların her­

hangi biri çok hafifçe değişti.rilmiş olsa, bu denge al­

tüst olur hayat ne var olur ne de varlığını

sürdürebilirdi. ı6

Birçok kozmolojist, tabiatın ana kuvvetlerinin

(çekim, elektromanyetizm, nükleer güçlü kuvvet ve

nükleer zayıf kuvvetlerin) güçleri ve parçacık kütle­

leri, gözlenebilir evrenin genişleme oranı, onun (son

derece düşük) türbulans derecesi ve başka birçok ko­

nunun hepsinin, canlılığı meydana getirmek için has­

sas bir biçimde ayarlanmış (fine-tuned) göıükmesinden

etkilenmişlerdir. Zira bunlardaki küçücük değişiklik­

lerherhangi bir türden canlı varlıkların gelişimini ön­

lerdi. Örneğin, ilk anlardaki genişleme oranında

birçok ınilyarda bir oranında bir değişiklik olması,

öyle görünüyor ki, ya neredeyse hemen içe kapanıp

çökmüş ya da kısa zaman içinde tamamen çok seyrek

ve çok soğuk gazlardan ibaret ba.J.e gelecek şekilde

hızla parçalara ayrılmış şeylere yol açardı. Yıne, elek­

tromanyetizm ve çekimin göreceli güçlerinde eşit öl­

-çüde küçük bir değişiklik, güneş gibi sabit yıldızların

var olmasını önleyebilirdi. Keza, nötron-proton küt­

lesi farkı, elektron kütlesinin aşağı yukarı tam olarak

iki katı olmasaydı, o zaman hiçbir kimyasal etkileşim

olmazdı. Bu şekilde çok iıice bir hassasiyetle ayar­

lanınayı gerektirdiği görülen otuzayakın faktöre dair

uzun bir liste sürüp gider.'7 Bunlara Stephen W. Ha w­

king' den sadece bir örnek vermek yeterli görülebilir.

"Evren, niçin çöken modellerle sonsuza dek genişle­

yen modelleri ayıran kritik hıza çok yakın bir hızla

genişlemeye başladı, öyle ki şimdi, on milyar yıl

sonra bile, hala kritik hıza yakın bir hızla genişle­

mekte?" diye soran Hawking, asıl hayret uyandırıcı

olan kozmik uyuşumu da şöyle belirtmektedir:

"Büyük patlamadan bir saniye somaki genişleme

hızı, yalnızca yüz bin milyarda bir oranında az ol­

sa~dı bile, evren daha bugünkü büyüklüğüne erişme­

den çökmüş olurdu."ıs

Kozmik uyuşumların keşfinin iki sonucu olduğunu

söylememiz münkündür. Bunlardan birincisi daha

fi.krl ve felsefi olandır. Bu, Joseph M. Zycinsky'nin

şu ifadelerinde dile getirilmektedir. "Kozmik uyu­

şumların bu görünüşü, kozmik gelişimin anti-rasıan­

tısal bir yapısı olduğu sonucunu desteklemektedir." 19

Page 5: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

İster evren, ister canlı varlıklar veya insan olsun, tek

tek her alanda temelde metafiziksel bir niyet taşıma­

dan yapılan çok dikkatli araştırmalar tabiatta k~un­

lann yönettiği bir düzenin varlığını açıkça

göstermektedir. Bütün bunlar ortadayken bu uyumlu

yapısal organizasyonun rastlantıdan kaynaklandığını

ileri sürmek artık eskiden olduğu kadar da makul ve

inandıncı gözükmemektedir.ıo

Araştırmalar evrenin derinliklerine doğru ilerledikçe

ve evrenin daha ilk aşamalan daha fazla bilinir bale

gelince, sadece dünyanın etrafındaki güneş sistemi

içinde veya samanyolu galaksisinde değil, evrenin

büyük patlama ile başlayan ilk saniyelerindeıi beri her

anında çok hassas bir şekilde ayarlanmış kritik bir dü­

zenin olduğunun ortaya çıkması, rastlantısallığa da­

yalı iddialan inanılması çok zor bir duruma düşürmüş

gibi gözükmektedir. Evrenin hem ezell olmayıp

zaman içinde var olmuş olması, bem de var oluşunun

başından beri canlı hayatın oluşumu ve yaşaması ile

yakından ilişkili hatta doğrudan bağlantılı birçok

farklı unsurun ve özelliğin, çok hassas dengeler ve

düzenler içinde gelişimini sürdürmekte oluşu, insanın

evrende rastgele bir kaynaktan tesadüfen ortaya çık­

mış, evrenin kalan kısmından izole olmuş, yalnız ve

yabancı bir çingene gibi olduğu iddiasının, ne bilim­

sellik ve nesnellik ve ne de felsefilik ve rasyonellik

adına savunulabilecek fazla bir kesinlik ve hatta iliti­

maliyet değeri taşımadığını göstermektedir. /

Kozniik uyuşumlar olarak nitelendirilen bu özel şart­

ların keşfi, ikinci olarak, fizikçileri, l;>u kozmik uyu­

şumlan bizim kendi varlığımızla ilişkilendiren

İnsancı İl.ke'yi formule etmeye sevketti.

3. İnsan-Evren İlişkisinde Amaçsızlık İddiası ve

Antropik Kozmolojik İlke

Yukanda kısaca değindiğimiz kozmik uyuşumlar, ev­

renin başlangıç şartlannın seçimi ve temel fiziksel sa­

bitlerin değerleri bir açıklama ihtiyacı doğurmuş; ve

neticede insancı kozmolojik ilke (the anthropic cos­

mological principle) ileri sürülmüştür. İlk defa

1974'de fizikçi Brandon Carter tarafından öne sürü­

len bu ilkenin çeşitli versiyonlan, teknik olmayan ifa­

deleriyle söylemek gerekirse, karbon-temelli canlı hayatın ortaya çıkışı ile evrenin kozmolojik yııpısı,

kozmik gelişimin yasalan "ve fiziksel sabitlerin değer­

leri arasında çok yakın bağlantıların olduğunu dile

getirmektedir.21 Bugün birçok fizikçi insancı ilkeye

salt kurgusaJ. bir fıkir olar~ değil kozmalajik hipo­

tezlerin kabulü için elzem olan önemli gözlemsel tah­

minlere yol açabilecek ciddi bir bilimsel ilke olarak

bakmaktadır.22 Nitekim "bazı kazmaloglar bu insancı

yaklaşımın, uzayın neden üç boyutlu olduğu, prota­

nun kütlesinin elektronunkinden neden çok daha

büyük olduğu (tam olarak 1836 kez büyük), ya da

nötronun kütlesinin neden protanunkinden yüzde

0.14 fazla olduğu gibi sorulara yanıt bulabilmenin tek

yolu olduğunu düşünüyorlar. Eğer bunlar olmasaydı,

biz de burada olmazdık."23 Bununla birlikte insancı

ilkenin farklı biçimleri vardır; ve bunlar birbirinden

farklı bilimsel değerlendirmelere tabi tutulmaktadır.

Örneğin Stepben Hawking'e göre "Zayıf insancı il­

keniD geçerliliğini ya da yararlığını çok az kişi sor­

gular. Ama bazıları daha ileri gidip ilkenin güçlü

yorumunu öneriyorlar."24

IPozöfthli§ii~'' ıınateryali§tik in§an-evren ilişkisi aırnDayoşoınıo ıüıç örııeırme haRinde özetleme!' mıüıme,ıüıınıdlıüın-: (11) Üını§aB1, rastgeBe ll:ııôr e,ayrııa!rtaırn 'll:esa«llıüıfeını çuB,muş, evreınıdie yaı.BınıoilDD~{ ve !'ö~Oıüı bôn- Ôil®Basymıı ôçômlle yaşayan .gaıröp lbıir n-as'II:Oaınıaııduır. (2) ID>liiıınıyanon yarat.aloş aımacınm inı§aınılaırDa iUiş!dsi varmuş gibi düşünmefc, lbıi0öm§e0 dleOiBOerOe hemeıra hemeıra Dııiç «<le.s'll:e~denıımemeertedôn-. (3) ImöyDece, iınısan ve evıreını aırtasnınıailaC'ü aınıftô~c ya~mıı~d!, iitQ:ôfak, bôırUöCrtemc arioEc yo~{uBmuş, yerôınıô bwı ifd§i arasmdald ~carşot.uıe, almuştor.

Yukanda da değindiğimiz gibi, genel bir tanımla "ev­

renin, zekanın gelişmesi için uygun koşullar taşıya­

cak biçimde yapılanmış olduğunu iddia" eden25

insancı ilkenin, tam olarak ne anlama geldiği ile ilgili

karışıklıklara neden olan birkaç farklı biçimi vardır.

Böyle fikir ayrılıklan ile karşılaşıldığında yapılabile­

cek şeyin en iyisi, onu zayıf (weak) ve güçlü (strong)

insancı ilkeler olarak iki farklı biçimde ilk defa öne

süren Carter'dan doğrudan alıntılar yapmak olsa ge­

rektir. Zayıf insancı ilke şöyle ifade edilmektedir:

'·'Gözlemciler olarak varlığımızla uyuşur olacak öl­

çüde, evrendeki yerimizin zorunlu olarak ayncalıklı

olduğu gerçeğini hesaba katmaya hazırlıklı olmalı-

SAYI 21 iLKBAHAR 2011 ESKiYENi 9

Page 6: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

yız."26 Stephen Hawking'in tanıınına göre ise,''Zayıf

insancı ilke, uzayda ve/veya zamanda sonsuz ya da

çok büyük bir evrende, zeki yaratıkların gelişimi için

gereken koşulların ancak uzayda ve zamanda sınırlı,

belli bölgelerde sağlanacağını belirtir."27

Zayıf insancı ilkenin bilimsel açıklama değeri, aym

zamanda, insanın fiziksel küçüklüğü karşısında evre-

··nin büyüklüğü ve yaşına dayalı olarak yapılan natu­

ralistik itirazlarakarşı felsefi bir açılım da sağlamakta

gibi gözükmektedir. Bu nedenle Hawking'in zayıf in­

sancı ilkenin bilimsel açıklama değerine ilişkin aşağı­

daki izahı, insan evren ilişkisi ile ilgili felsefi problem

açısından da dikkatle izlenıneye değmektedir. Haw­

king'in belirttiğine göre, "Zayıf insancı ilkenin kulla­nıldığı bir örnek, büyük patlama olayının niçin

!ffinü'~oH~ llm:?lmoDo]ô§ii, iiaı~ôafi:omı aınııaı !kl!llweiDeırönııônıı (~ellduım, eUellrtü'ouımdllnııyeı1:ô:?luım, nııüiılldeeli' gtliı~Otiiı

e~ıuımıeii we nııtliıfi!Oeeli' ilaıyuff Ciıuıweil:Oe!i'ônıı) gliiı~Oeü'ô we ıı»atrı~aı«::oR~ ~-~tliıiifieUeü'ô we gö:?lfienııebôDôır ewü'eınıönıı

geınıôşlleuıme _oü'anııo, onıııuıını (§oını «<!eü'e«:e «<ltliışdB&) ftlliıli'­

bl!llfiatını§ «<leü'e«::e§Ö we llııaışlkaı llııôır~of' lkonııl!Bnıııuınıı

lhıeıı»§ônııônıı, «:aınııroDoğn ıımıey«<laınııaı geitôü'uımeri ô~nnıı lhıat§§at§ llııôll' llııô~Üuım«<!e ayaü'Oonnııuımoş (ffnnııe--~l!Bınıe«ll)

göllMll~uıme§ônıı«<!enıı eı1:Hdllenııuımôş0eli'«ilôll'.

?lôü'aı lbıuınııOaır«llaıı~ô H!tliı~tliı«:diılk «lleğöşnE-dôlkfierı

lhıeırlhıanııgn ·bôrı ttliı!l'<ı:ilenıı «:aınııDo waırOoedaııronıı

geDôşônınıônııô önııfiell'«llô.

yaklaşık on milyar yıl önce olduğunun 'açıklama'sıdır.

Zeki varlıkların evriınleşmesi için y8.kıaşık o kadar ·

süre gerekir. Yukarıda açıklandığı gibi, önce ilk kuşak

yıldızlar oluşmalıydı. Bu yıldızlar baştaki hidrojen ve

helyumun bir bölümünü bizim ana maddemiz olan

karbon ve oksijen gibi elementiere dönüştürdüler.

Sonra, yıldızlar süpernova biçiminde patladılar ve dö­

küntüleri aralarında şimdi yaklaşık beş milyar yaşında

olan güneş sistemimizin de bulunduğu diğer yıldız ve

gezegenleri oluşturdu.-Dünyanın--var-oluşunun ilk bir

iki milyar yılı içinde sıcaklık herhangi karmaşık bir

varlığın gelişimi için çok yüksekti. Sonraki üç milyar

kadar yıl, basit organizmalardan zamanı büyük patla­

maya dek ölçme yetisinde varlıklara doğru yavaşça

ilerleyen biyolojik evrim sürecine ancak yetti."28 Zayıf

insancı ilke ile ilgili bu bilimsel açıklamalar da insa-

10 ESKiY ENi iLKBAHAR 2011 SAYI 21

nın, kendisine ilgisiz, yabancı, sağır bir dünyada tesa­

düfen ortaya çıkmış garip bir rastlantı, sığıntı bir çin­

gene gibi değil; gerek uzay gerek zaman ·olarak

evrenin her bir anı ve her bir noktası ile bağlantılı ol­

duğunu ve bu özelliklerin rastgele bulunabilecek özel­

~er değil, son derece kritik noktalarda özellikler

olduğunu göstermektedir.

Şimdi de kısaca insancı ilkenin ••güçlü" denilen ver­

siyonu üzerinde duralım. Carter, güçlü insancı ilkeyi

de şöyle ifade etmektedir: "Evren (ve bağlı olduğu

temel parametreler, belli bir evrede içinde gözlemci­

lerin yaratılışım kabul edecek biçimde olmalıdır."29

Hawking'in güçlü insancı ilkeyi tasviri, Carter'ınkin­

den biraz farklı gözükmektedir. Onun ifadeleriyle in­

sancı ilkenin güçlü yorumuna göre, "her biri kendi

ilk durumuna ve belki de kendi bilim yasaları takı­

mına sahip çok sayıda değişik evrenler ya da tek bir

ev~enin çok sayıda değişik bölgeleri vardır. Bu ev­

renlerin çoğunda koşullar karmaşık organizmaların

gelişimine uygun olmayacaktır; yalnızca bizimki gibi

bazı evrenlerde zeki yaratıklar gelişip şu soruyu so­

rabileceklerdir: 'Evren niçin gördüğümüz gibi?' O

zaman yanıt basittir: Başka türlü olsaydı, biz burada

olamazdık! "30

Hawking, "güçlü insancı ilkenin bir desteği olarak

görülebilir'' olan bir takım olgulardan da bahsetmek­

tedir. Örneğin, bilim yasaları, şimdi bildiğimiz biçi­

miyle, elektronun elektrik yükünün niceliği ve proton

ve elektronun kütlelerinin oranı gibi pek çok temel

sayı içerir. Şasılası gerçek ise bu sayiların değerleri­

nin yaşamın gelişimini olanaklı kılmak için çok ince

ayar edilmiş gibi gözükmesi. "Örneğin, elektronun

elektrik yükü azıcık değişik ?lsaydı yıldızlar ya hid­rojen ve helyumu yakama yacak, ya da patlayamaya­

caktı . ... şurası açık ki, bu sayıların herhangi bir zeki

yaratığın gelişimini olanaklı kılabilecek değerleri, sı­

nırlı belli aralıklar içindedir. Çoğu değer takımları,

çok güzel olsalar da bu güzelliğe bakıp hayran kala­

cak kimsenin olmayacağı evrenlere yol açacaktır. Bu,

Yaratılış'ta ve bilim yasalarımn seçiminde tanrısal bir

ereğin tanıtı olarak, ya da güçlü insancı ilkenin bir

desteği olarak görülebilir."3ı

Güçlü insan cı ilke değişik yorumlara tr 'bi tutulmak­

tadır. Hawking'in yorumu, onu r'deta tanrısal erek al­

tematifinin karşısında konumlanmış biİ çok-evrenler

Page 7: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

hipotezi olarak ortaya koymaktadır. Fakat daha sonra

Ha w king bu biçimde çok-evrenci olarak anlaşılan bir

güçlü insancı ilkeye karşı çıkmaktadır. Ona g?re,

"Evrenin gözlemlenen durumunun bir açıklaması ola­

rak güçlü insancı ilkeye çeşitli yönlerden karşı çıkı­

labilir. İlkin, bu başka başka evreillerin hangi

anlamda varolduklan sorulabilir. Eğer gerçekten bir­

birlerinden aynysalar, bir başka evrende olup biten­

lerin kendi evrenimizde gözlemlenebilecek bir

sonucu olamaz. O halde, tutumluluk ilkesini kullanıp

onları kurarndan kesip atabiliriz. Öte yandan, tek bir

evrenin başka başka bölgeleri iseler bilim yasalan her

bölgede ayw olmalıdır, yoksa bir bölgeden ötekine

süreklilik kalmaz."32

Ancak, çok-evrenler hipotezi, güçlü insancı ilkenin

tek yorumu veya anlaşılına tarzı değildir. Hawking'in

belirttiği ilk alternatife, erekselliğe, doğrudan veya

dalaylı olarak göndermede bulunan yorumlar da var­

dır. Nitekim yukanda verilen Carter'a ait güçlü in­

sancı ilke tanımındaki "olmalı" (must be) ifadesi,

bazılannca teleolojik olarak anlaşılmakta ve yorum­

lanmaktadır. Bu," gözlemcileri meydana getirinek ve

varlıklanw devam etti.rmek amacıyla 'tasarlanmış'

tek bir mümkün Evreİıin var olduğu"nu33 iddia et­

mektir. Güçlü insancı ilkenin bu amaçsal formulas­

yonu "Hayatı meydana getirmek için, evrenin,

hayatın ortaya çıkışı için yeterli özellikleri geliştirdi­

ğini ileri sürerek, WAP'ın (zayıf i,nsancı ilkeriin) et­

kililiğip.i. açıklar. Buradaki " ... mek için" (in ord er to) teriminin varlığı, şüphesiz bu modeli teleolojik, yani

amaç-yönelimli olarak tawtır. Buradaki amaç, hayatın

varlığıdır .... Bundan başka, birçok farklı versiyon or­

taya atılmaktaysa da, nihayette, bunlann hepsi" bir

çeşit doğa üstü varlığa götürmektedir."34 Bazılan da

güçlü insancı ilkenin bu yorumunu ayn bir teleolojik

insancı ilke formu olarak yorumlamaleta ve sunmak­

tadırlar. Buna göre, "akıl sahibi gözlemciler meydana

getirmek ve onların varlığım sürdürmek amacıyla ta­

sarlanmış sadece tek bir tane mümkün Evren var­

dır."35

İnsancı ilkeler ve teleolojik yorumlan, insan ve evren

arasında katı bir klasik insan-merkezcilik ve deyim

yerindeyse salt insan-içincilik türünde bir insan-evren

ilişkisini çağnştınyor değildir. Biz de böyle bir so­

nuca varmaya çalışmıyoruz. Ancak insancı ilkeler ve

onlara neden olan evrende görülen insan varlığı açı-

sından kaçınılmaz olan olağanüstü rakamlara ulaşan

kritik dengelerdeki kozmik uyuşumlar, insan ve evren

arasında bir yakınlık, ittifak, amaç ilişkisi olmadığı

görüşünün yanlışlığıw ya da en azından gerçeğe pek

yakın gözükmediğini göstermeye yetmektedir. Zira

kozmolojik bilgiler ve ilkeler ışığında düşünüldü­

ğünde insan ve evren arasında bir sebep-sonuç ve

hatta belki ayw zamanda bir sonuç-sebep ilişkisi gö­

rülmektedir. Bu durumda bilimsel ve felsefi gelişme­

ler ve görüşler açısından baktığımızda, bize göre

aslında insan ve evren arasında yakın ve olumlu bir

karşılıklı ilişki ve ittifak vardır, iddia edildiği gibi bir

kargaşa ve karşıtlık değil .

§atrl!llfiilacrağoıımz ~ez, ôıınsaıın-evreflD ôDôşkôsônde

ras'&OauııtosaRDor, ve amaçsoznor~Haı. ôUgm g®ru.iış0ell'ÔD1l yaıoııOuşOoğo; 4'mtô~s. ôfraôia&ooıı lhıôDôllll1lseD ®Daıll'aıR~ yofln01l111laı<dloğo; ôuıısaıoııô ve eflmD®]ôfl' oııe<dleoııOer «llôfl'fl'aae aDoını<dloğoırn<dla yue,oUıroııallllllaısnuıım daı gererdôğödör.

Bu konularda kendisine ve eserlerine sıkça atıfta bu­

lunulan kişilerden biri olan fizikçi Freeman Dyson'ın,

bir dizi antropic uyuşumun desteğinde yazdiklarına

katılmamak bize mümkün gözükmemektedİr: "Ev­

rende kendimi yabancı gi~i hissetmiyorum," diyor

Dyson, ve ekliyor: "Evreni ne kadar çok incelersem

ve onun yapısıwn aynntılan üzerinde ne kadar çok

çalışırsam, evrenin bizim geliyor olduğuUıuzu bir an­

lamda bilmiş olması gerektiğinin o kadar çok delilini

buluyorum .... Evrenin yapısı ile hayat ve zekanın ge­

rekleri arasındaki çok özel ahenk, olayların planlanı­

şı..p.da zihnin öneminin üçüncü tezahürüdür."36

Yine bu konulann günumüzdeki otoritelerinden fi­

zikçi Paul Davies de benzer görüşlere sahiptir. Ona

göre dört asır önce bilim, Tanrı tarafından tasarlanmış

amaçlı bir yapı olan kosmos içinde insanlığın sıcak

ve rahat yerini tehdit eder göründüğü için din ile ça­

tışmaya girmişti. Kopernik ile başlayan ve Darwin ile

sona eren devrim, insanlan değeri düşük ve hatta abes

görme etkisi doğurmuştu. Artık insanlara bÜyük pla­

nın merkezinde bir yer verilmiyor; bunun yerine il­

gisiz bir kozmik dramada tesadüfi ve görünüşe göre

aıı1amsız bir rolleri olduğu varsayılıyordu.37 Oysa,

Davies'in haklı olarak belirttiği ve bizimde bu bildi-

SAYI 21 iLKBAHAR 2011 ESKiYENi 11

Page 8: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

ride savunmaya çalıştığımız üzere, gerçekte "bilim;

insanlan, kör fıziksel güçlerin rastlantısal ürünleri

olarak göstermenin aksine, bilinç sahibi organizma­

lann evrenin temel özelliği olduğu izlenimini ver­

mektedir. Biz doğanın yasalanna derin, ve

inanıyorum ki, anlamlı bir şekilde yazılm.ıştık."38

İnsan ve evren arasındaki olumlu ilişkiyi vurgulayan

sadece fizikçiler değildir. Bu ilişkiyi rastgelelik ve

amaçsızlık bağlamında görmenin yanlışlığını, aksine

insan ve evren arasında yakın, özel ve belli ölçüde

ereksel bir ilişkinin olduğunu dile getirmeye çalıştı­

ğımız bu yazının ana fikri aşağı yukan, Tübitak'ın

popüler bilim kitaplan serisi içinde çıkmış olan Mo­dern İnsanın Kökeni adlı popüler biyoloji kitabının

Önsöz'ünde de dile getirilmektedir: "Copernicus ve

Darwin'in devrimsel kurarnlan insanı evrenin mer­

kezi konumundan uzaklaştırdı. Ancak insan, diğer

türler gibi, evrimsel bir sürecin ürünü olarak kabul

edilse bile, yine-de Homo Sapiens'ler bu sürecin özel

bir ürünü, onun nihai bir amacı olarak görülebilir."39

O halde, sonuç olarak, insanın rastgele oluşmuş ve

gelişmiş bir evrende tesadüfen ortaya ·çıkmış garip ve

anlamsız bir epifenomen olduğu, ve sözde bunun an­

laşılmasıyla, antik insan-evren ittifakının yıkıldığı gö­

rüşü, hem öncüileri ve hem de sonucu itibanyla insan

onuruna uygun düşmediği ve doğal çevrenin korun­

ması açısından yararlı olmadığı gibi, bilimsel ve fel­

sefi olarak doğru da değildir. Aksine son yirmi otuz

yılın felsefi, ekolojik ve özellikle de bilimsel ve koz­

molojik gelişmeleri, insan ve evren arasında çok has-

. sas dengelerin gösterdiği özel ve muhtemelen ereksel

bir yakın ilişki ve ittifakın olduğunu göstermekte­

dir .•

notlar

1 Geniş bilgi için bkz. ve krş.: John D. Barrow ve Frank J. Tipler, Tlıe Antlıropic Cosmological Principle (Oxford,

New York: Oxford University Press, 1990), s. 31-49.

2 Errol E. Harris, Cosmos and Antlıropos: A Plıilosoplıical

Interpretation of the Antlıropic Cosmological Principle (New Jersey, London: Humanities Press, 1991), s. 2.

3 Barrow ve Tipler, The AntTopic Cosmological Principle, s.

49-50.

4 Bertrand Russell; Din ile Bilim, çev. Akşit Göktürk, (İstan­

bul: Say Yayınlan,l990), s. 156.

sA. J. Ayer, "The Claims of Theology," (1973), Does God

12 ESKIYENI ILKBAHAR 2011 SAYI 21

Exist?: A Believer and anAtlıeist Debate, (ed. by Terry L. Miethe ve Antony G: Flew,New York: harper, 1991), s. 207.

6 Jacques Monod, Clıance and Necessity (New York: Vıntage Books, 1972), s. 172-173, (llya Prigogine ve Isabelle Sten­gers, Kaostan Düzene: İnsanın TabüıtUı Yeni Diyaloğu, çev. Senai Denfuci, (İstanbul: İz Yayıncılık, 1985), s. 36~dan naklen).

7 Monod,Aym eser., s. 180, (Prigogine ve Stengers,Aynı eser.,

s. 56'dan naklen).

a Prigogine ve Stengers, Aynı eser., s. 56.

9 Alexandre Koyre, Yeniçağ Biliminin Doğuşu: BUimsf!lDü­şüncenin Tarihi Uzerine incelemeler, çev. Kurtuluş Dinçer,

(İstanbul: Ara yayıncılık, 1989), s. 77. 10 Pierre Teilhar de Chardin, İnsanın Tabüıttaki Yeri, çev. H.

Hüsrev Hatenıl, (İstanbul: işaret yayıolan, 1990), s. 8. in­sanla tabiat arasını açık görenler, elbette sadece bazı filo­zoflar ve bilim adarolan ile sınırlı değildir. Doğal olarak tamamen aynı düşünmemekle, hatta aralarında temel bir

inanç farkı bulunmakla beraber insan-tabiat ilişkisine ba­kışlarında benzer bir kopuk! uğu yansıtan Hıristiyan teolog­lar da vardır. K. Barth ve E. Brunner'e göre tabiat insana

.Tanrı'yla ilgili hiçbir şey öğretemez; bu yüzden de teoloji ve maneviyada bir ilgisi yoktur. Öyle ki Barth, 1935'de kon­

ferans (Gifford Lectures) vermek üzereAberdeen üniversi­tesine davet edildiğinde, "Ben her doğal teolojinin açığa vurulmuş bir aleyhtanyım" diye cevap vermiştir. Ona göre Tanrı 'nın sözü ile doğal insan arasında hiçbir irtibat noktası yoktur (bak. John Macquarrie; Twentietlı-Century Religi­

ous Tlıouglıt, London: SCM Press, 1988, s. 322 ve 325). S. H. Nasr'ın yorumuna balo.lırsa, R. Bultman gibi başka bazı teologlar da tabiatın manevi anlamına sut çevirip, onu mo­dem insanın hayatına fon teşkil eden anlamsız, yapay bir arka-plan durumuna indirgemişlerdir (Seyyid HüseyinNasr,

insan ve tabiat, çev. N abi Avcı, İstanbul: Ağaç Yayıncılık, 1991, s. 25).

11 İnsanın bunlar ve benzeri nitelikleri hakkında geniş bilgi

için bkz. Takiyettin Mengüşo~l4, İpsan F(!lsefesi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1988.

ı2 Nasr, İnsan ve Tabiat, s. ll.

13 Chardin,İnsanın Tabialtald 'feri, s. 8. 14 Ro ger Garaudy, 20. Yüzyıl Biyograjisi: Roger Garaudy'nin

Felsefi Vasiyet/eri, çev. Ahmet Zeki Ünal, (Ankara: Fecr yayınevi, 1989), s.l28. Garaudy, bilimi ve bilimciliği bu­

rada şu şekilde ayırdeder: "İnsana, doğa üzerinde eşsiz bir üstünlük sağlayan deneysel matematik yöntemlerinin bü­tünü olan bilim. Bu yöntemlerle sanat, ~k, özveri, inanç ya

da yalnızca kendine özgülüğü içinde l;ıaşka bir Uısan örnek­lerinde olduğu gibi hayatın diğer bittiltı bowtlannı açıkla­mak ya da onlar adına redç!~tmek için, bu yöntemlerin yasal saygınlığından yararlanm!ık isteyen patı! inançlar bütünü

olan bilimcilik."

ıs Çevre sorunlan ile insan ve çevresi arasındaki ilişkiyi kopuk

gören dUşüneeler arasındaki ilişki konusunda geniş bilgi için

bkz. İbrahim Özd~ı:rı.ir. The Ethicql l)imcnsion of Human

Page 9: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

Attitude Towards Nature (Ankara: The Ministry of Envi­

ronment, 1997), s. 8-9 vd. Deniz hava, kara gibi her düzeyde

göıülen kirlilik, radyasyon, artan kanser ve benzeri haJ!talık

vakaları türünden doğrudan veya dolaylı ekolojik sorunların

derinliklerinde de insan evren ilişkisiyle ilgili bu türden yan­

lış felsefi, metafizik, etik değerlendirmeler yatmaktadır; bu

iki olgu arasında açıkça göıülmeyebilen ama yakın bir ilişki

vardır. Bu konudaki hatalı paradigmaların değiştirilmesi,

insan-tabiat ve hatta insan-evren ilşkisinin doğru ve yararlı

bir çerçeveye oturtulması kaçınılmaz gözükmektedir. Belki

biraz abartılı gözükse de, Fritjof Capra'nın uyarısı haksız

olmasa gerektir: "Eğer yeni-paradigmaya geçiş yapmazsak

gerçekten de kendi kendimizi imha tehlikesiyle karşı karşıya

kalabiliriz. Dolayısıyla paradigma değişimi insan ırkı için

hayati bir meseledir" (Fritjop Capra, Kiiinata· Mensup

Olmak, çev. Mücahit Bilici, İstanbul: İnsan Yayınları, 1996,

s. 107). 16 William Lane Craig, "The Teleological Argument and the

Antlıropic Principle," The Logic ofRational Theism: Exp­loratory Essays (ed. By W. L. Craig and M.S . McLeod,

New York: Edwin Mellen Press, 1990), s. 128.

17 John Leslie, "Creation Stories," InternationalJournalfor Philosoplıy of Religion 34, 1993, s. 67-68.

18 Stephen W. Hawking, Zamanın Kısa Tarihi: Biiyük Patla­

madan Kara Deliklere, çev. Sabit Say ve Murat Uraz, (İs­tanbul: Milliyet Yayınları, 1991), s. 159. ·

19 Joseph M. Zycinsk:y, "The Anthropic principle and Teleo­

logical Interpretations of Nature," Review of Metaphysics

41 , 1987' s. 332.

ıo Maurice Bucaille, İnsamn Kökeni Nedir, çev. Ali Ünal, (İs­tanbul: İnsan Yayınları; 1988), s. 283. Evrenin daha başhın

çok ince bir biçimde ayarlanmış gözüktüğünün ortaya çık-

. masına rağm.an yine de bazıları, "bizim evrenimiz ve varlı­

ğımız çok büyük ölçüde gayri muhtemel bir rastlantı

olabilir" (Krişna Kunchithapadam, http://www.cs.wisc.

edulkrishna/misc/antlıropic.html, s. 7) diye göıüşünde ısrar etmeye devam edebilmektedir).

21 Zycinsk:y, "TheAnthropic Principle ... ", s. 317.

22 Harris, Cosmos andAntlıropos, s. ı.

23 Joseph Silk,Evrenin Kısa Tarihi, çev. Murat Alev, (Ankara:

Tübitak Popüler Bilim Kitapları , 1997), s. 9.

24 Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s. 162.

· 25 Silk, Evrenin Kısa Tarihi, s. 10.

26 B randon Carter, "Large Number Coincidences and the An­

tropic Principle in Cosmology" [1974] in John Leslie, ed.,

Plıilosophical Cosmology and Philosophy (New York:

Macmillan,1990),p. 127.

27 Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s. 162.

ıa Aynı eser, s. 162.

2 9 Carter, "Large Number Coincidences ... ", s. 129.

JO Hawking, Zamamn Kısa Tarihi, s. 162-163.

31 Aynı eser, s. 163.

32 Aynı eser, s. 163-164.

33 John D. Barr0w and Frank J. Tipler, The Anthropic Cos­mological Principle (Oxford and New York: Oxford Uni­

versity Press, 1986), s. 22.

34 George Gale, "Whither Cosmology: Anthropic, Anthropo­

centric, Teleological? ," in Nicholas Rescher, ed., Cu"ent Issues in Teleology (Lanham, MD: University Press of

Punerica, 1986),s. 106.

35 Harris, Cosnıos and Antropos, s. 28; Krş. Barrow and Tip­

ler, The Anthropic Cosnıological Principle, s . 22.

36 Freeman Dyson,Disturbing the Universe (New York: Har­

per&Row, 1979), s, 250, 252.

37 Paul Davies, Tlıe Mind of God: Science and the Search for Ultimate M eaning (Dodrecht: Kluwer Academic Pub­

lishers, 1990),s. 20.

38 Aynı eser, s. 21.

39 Roger Lewin, Modern İnsamn Kökeni, çev. Nazım ÖZÜ­aydın , (Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitapları , 1998). Bu­

rada Jean Paul Sartre'ın, ölümünden fazla uzun alınayan bir

süre önce kendisiyle yapılan bir diyalogda "Şans eseri ol­

duğumu, evrendeki bir toz zerreciği olduğumu değil, aksine

beklenilen, hazırlıkları yapılrruş, önceden tasarlanmış biri

olduğumu hissediyorum" dediği de belirtilmeye değer. Bkz.

National Review, ll June 1982, s. 677, N. L. Geisler, "The

Collapse of Modem Ath~ism," Tlıe Intellectuals S pe ak Out About God, (ed. By R. Abraham Varghese, Chicago, llli­

_nois: Regnery Gateway, 1984) s. 148'den_ naklen.

SAYI 21 iLKBAHAR 201 1 ESKiYENi 13

Page 10: lli1san =evren H] ve in§an kozmolojik Hke - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02895/2011_21/2011_21_YARANCS.pdf · 2016. 2. 4. · lli1san o =evren H] şki§i ve in§an cı kozmolojik_Hke

ties. California: Pine Forge Press, 1996.

Co1e,Anna G. ''Expanding the Field: Revisiting Environmental Education Principles through Mulıidisciplinary Framewotks," The Journal ofEnvironmental Educaıion, vol38, no 2 (Wınter 2007). ss. 35-44.

De Souza, Roger-Mark, John S. Williams, and Frederick A. B. Meyerson. "Critica! Links: Population, Health, and the Environment." Popıdation Bul/erin, vol. 58, no. 3, (Sep­tember 2003), ss. I-48.

Fedorov, E. and I. Novik. "Man, Science and Technology." Eco-Social System and Eco-Politics. Ed. Karl W. Deutsch, United Nations Educational Scientific and Cultural Organi­zational. 1977.

Furman,Andrzej ve Orhan Yenigün. The Environmental Di­mension. İstanbul: Boğaziçi University Press, 1995.

Goueli, Solafa. Environmental Educarion in an Egyprian University: Tlıe Role ofTeaclıer Educators, Unpublished Dissertation, Department of Educational Policy Studies, University of Alberta, Edmonton,Alberta, 2003.

Hudson, Stewart I. "Challenges for Environmental Education: Jssues andIdeasfor the 21st Century." BioScience, vol51, no. 4, (Apri12001), ss. 283-288.

Köylü,Mustafa. "Bir Ekolojik Din Eğitimi Modeli: B an Ör­ne~." Akademik Araştırmalar Dergisi, sayı 20, (Şubat­Nisan 2004), ss. 67-86.

-----·Küresel Alıfak El irimi, İstanbul: DEM Ya-· yınlan, 2006.

Küng, Hans. Ed. Yes to a Global Ethic. New York: Conti­nuum, 1996.

McGowan, Alan H. "Challenges for Environmental Stu­dies." Environment, 46, 2 (March 2004), ss. 10-12.

Miller, Randolph C. "Ecological Theology and Religious Education," Tlıeologies of Religious Educarion. Ed. Ran­dolp C. Miller,Birmingham,Alabaına: Religious Education Press, 1995), ss. 336-358.

Montgomeıy, Edward, John W. Bennettand Thayer Scudder. ''The Impact of Human Activities on the Physical and Social Environrnent: New Direcıions in Anthropological Ecology." Eco-Social System and Eco-Polirics_. Ed. Karl W. Deutsch, (United Nations EducarionaJ Scientific and Cultural Organi­zaıional, 1977.

Nash, James A. Loving Narure: Ecological Integrity and Christian Responsibility. Nashville: Abingdon Press, 1992.

Orr, David. "Rethinking Education." The Ecologist. 29, 3 (May/Jun 1999), ss. 232-234.

Özdemir, İbrahim ~e Münir Yükselmiş. Çevre Sorunları ve islam. Ankara: Diyanet İşleri B~kanlığı Yayınlan, Ankara, 1995.

Renner, Michael. "Nuc!ear Arsenals Decline Again," Vital Signs 1995: The Trends That Are Shoping Our Future. Ed. Linda Starke. New York and London: W. W. Norton, 1995, ss. 106-107.

-----· "Nuc!ear Arsenals Continue to Decline." Vital Signs 1996: The Trends That Are Slıaping O ur Future. Ed. Linda Starke, New York and London: W. W. Norton, 1996, ss. 100-101.

Secord, David L. and Cberly L. Greengrove. "Environmen-

' 64 ESKIYENI ILKBAHAR 2011 SAYI 21

ta1 Science as a Vehicle for Building Natural Sciences and EEloto a New Interdisciplinaıy Urban Public University." The Journal of Environmental Educarion. 34, 1 (Fal12002), ss. 32-37.

T~kın. Özgür. Postmaterialism, New Environmental Para­digm and Ecocentric Approach: A Qualitarive and Quanti­tarive Study of Environmental Attitudes of Turkish Senior Higlı Sclıool Students. Unpublished Dissertation, Indiana University, May 2004.

Vıckman, Leon. "Why Nuclear Weapons Are lllegal?" Wag­ing Peace: Vis i on and Hop e for the 21" Century. Ed. David Krieger and Frank K. Kelly, Chicago: Noble Press, 1992, ss. 89-101.

2002 Population Reference Bureau· World Popula.tion Data Sheet of the Population Reference Bureau.