dİn hİzmetlerİnde İlkeler ve tarİhİmİzden Örnekler
DESCRIPTION
DİN HİZMETLERİNDE İLKELER ve TARİHİMİZDEN ÖRNEKLER. Prof. Dr. Ahmet KOÇ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi akoc60@ hotmail .com http://www. ahmetkoc .org. انسان : یک قطرۀ خون است و هزار اندیشه İnsan , bir damla kan, bin türlü endişe Şeyh Sadi Şirazi. İNSAN ?. - PowerPoint PPT PresentationTRANSCRIPT
DİN HİZMETLERİNDE İLKELER
ve
TARİHİMİZDEN ÖRNEKLER
Prof. Dr. Ahmet KOÇMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
[email protected]://www.ahmetkoc.org
یک قطرۀ� خون : انسان است و هزار اندیشه
İnsan, bir damla kan, bin türlü endişe
Şeyh Sadi Şirazi
İNSAN ?
Dünyaya tertemiz bir fıtratla gelir
Ahsen-i takvim üzere yaratılmıştır
Bilgi vasıtalarına, akıl ve iradeye sahiptir
Eşref-i mahlûkattır
Her şey insan için yaratılmıştır
Göklerde ve yerde olanlar onun buyruğuna verilmiştir
Başıboş değildir. Emaneti yüklenmiştir
Allah’ın halifesidir
Hayvanlarla ortak özellikler taşıdığı gibi Meleklerle de ortak özellikler taşır
Bir yandan ilkel isteklerin (beden), diğer yandan ilahi taleplerin (ruh) etkisi altında daima zıtların mücadelesini verir.
Yüceldiğinde melekleri aşacak (alâ-ı ılliyyîn) alçaldığında hayvanlardan aşağı seviyelere düşecek (esfel-i safilîn) durumdadır.
Allah insanı kendi haline terk etmemiş peygamberlerle ve vahiyle desteklenmiştir
İlk insan, aynı zamanda ilk peygamber [Adem (as)] olmuştur
Yeryüzünde ilk inşa edilen yapı, mabed Kâbe olmuştur (Âl-i İmran 3/96)
Allah, Kur’an’dakiler dışında da sayısını bilmediğimiz pek çok peygamber göndermiş ve peygamberler zinciri Hz. Muhammed (sav) ile kemale ermiştir.
Hz. Peygamber’in ahlâkı : KUR’AN
Yetiştirdiği müslümanın görevi :
KULLUK
Kulluk görevinin inşa ve ihyasında merkez:
CAMİ’ dir
Mescid-i Nebevi üç bölümden oluşmaktaydı:
1. İbadet edilen bölüm
2. Hz. Peygamberin ikamet ettiği bölüm (Ezvac-ı Tahirat’ın evlerinin bulunduğu bölüm),
3. Mescid’in arka kısmında eğitim öğretim işlerinin yürütülmesine tahsis edilmiş olan “Suffe”. Burada eğitim görenlere “Edyâfu’l-İslâm” denilmiştir.
Ashab-ı Suffe: “Edyâfu’l-İslâm” Bazıları• Ebû Hüreyre• Abdullah b. Mes’ûd • Abdullah b. Ömer • Câbir b. Abdullah• Ebu Saîd el-Hudrî• Muaz b. Cebel• Ubâde b. Sâmit • Abdullah b. Revaha • Übey b. Ka’b
• Selman-ı Farisî• Ammar b. Yasir • Bilal-i Habeşî• Abdullah b. Ümmü Mektum• Ebû Eyyûb el-Ensarî • Ebû Ubeyde b. Cerrah • Hanzele b. Ebî Amir • Utbe b. Gazvan• Süheyb-i Rûmî• Bera’e b. Malik• Habbab b. Eret• Osman b. Ma’zun
İslam’ın ilk dönemlerinde mescitler ibadet mahalli olmanın dışında şu amaçlarla
kullanılmışlardır. Vaaz ve nasihat Sosyal dayanışma merkezi İlim müessesesi (Okul) Kaza dairesi (Adliye) Ordu karargahı Misafirhane Hastane Hapishane Talebe yurdu Toplantı ve meşveret mahalli Yabancı elçilerin kabul edildiği yer
İslam şehircilik planında cami şehrin merkezindedir
Hayat cami merkezli külliyeler ile şekillenir.
Medrese, mektep, kütüphane, kitapçı dükkanları Dâru’l-Kur’an, Dâru’l-Hadis Dâru’ş-Şifa, Bîmârhane İmârethâne, Aşevi Tabhâne, Meşrûta, Hazîre, Türbe Han, Hamam, Kervansaray, Çarşı Şadırvan Kahvehane, Kıraathane vb.
İslam tarihinin parlak dönemlerinde CAMİ GÖREVLİLERİ: İMAM HATİP MÜEZZİN KAYYIM FERRAŞ BEVVAB KENNAS İHLASHAN SALAVAT-I ŞERİFEHAN, YASİNHAN, CÜZHAN, KARİ, HATTAT VAİZ, KUSSAS KÜRSÜ ŞEYHİ, DERSİÂM vb.
Bunlar vakıflar tarafından atanıyordu. III. Murad’ın (v.1595) inşa ettirdiği Manisa Muradiye Camii ve külliyesinde 139 kişi, Süleymaniye Camii külliyesinde 275 kişi görev yapıyordu.
Din hizmeti, nebevî bir hizmettir.
Yeryüzünün ilk din muallimleri ve hizmetlileri peygamberlerdir.
Bütün peygamberler, bu şerefli hizmeti yapmışlar ve bunu bir emanet olarak vârislerine bırakmışlardır.
Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e ve O’ndan sonra bugüne kadar her zaman ve şartta insanlara dini öğreten kişiler olmuştur.
Bu şerefli görev, bugün bize ve size emanettir.
İnsanlıkla yaşıt bir görev alanında hizmet vermeye çalışıyoruz.
İnsanlıkla yaşıt bir alanda görev yapmak demek;
İnsanlığın bütün tarihsel süreçlerinden de haberdar olmak, üstelik de bunu felsefi boyutta (sorgulamak, yorumlamak, değerlendirmek) ifade etmek, bugüne taşımak ve yarına götürebilmek demektir.
Demek oluyor ki; Entellektüel olmadan, insanlık tarihine ilgi duymadan din görevlisi olamayız.
DİN GÖREVLİSİ1. GÜVENİLİR
A. UZMAN - Alan Bilgisi
- Pedagojik Formasyon- Genel Kültür
B. SAMİMİ2. ZARİF - Giyim-Kuşam-Duruş
- Kişisel Bakım- Tevazu ve Vakar- Âdâb-ı Muaşeret- Sosyallik
لقد جاءكم رسول من أنفسكم عزيز م حريص عليكم بالمؤمنين عليه ما عنت
حيم رؤوف ر
Andolsun size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, inananlara karşı gayet merhametli ve şefkatlidir.
[Tevbe 9/128.]
Hz. Ali anlatıyor
“Rasulullah, birlikte oturduğu kimselerin seviyelerine göre her birinin hal ve hatırlarını sorarak onlarla yakından ilgilenirdi.
Ashabına öylesine candan davranırdı ki, onunla bir arada bulunan kimselerin hepsi de, Hz. Peygamber’in yanında en değerli insanın kendisi olduğunu sanır, onu yakın bir dost olarak görürdü.”
[Tirmizî, eş-Şemâil]
ABDULLAH AZMİ HOCA (Eskişehir Reşadiye camii imam-hatibi)
1930-1935 yılları arasında
Hanımı evde : 53
Kendisi camide : 40 hafız yetiştirmiş
(1930 cami basılır)…
“Yarın Yevm-i Kıyamette bu siyahlıklar senin için
nur olacak ve sana şehâdet edecektir evlat!”
Köyde hâfızlığımı tamamladıktan sonra babam beni “hıfzımı daha da ilerletmem için” İstanbul’a götürmek istediğinde akrabalarımızdan Kütükçü Cemal olarak bilinen kişi babama:
“Şakir, nereye gidiyorsun?” diye sordu. Babam: “Oğlanı İstanbul’a hâfız kursuna götürüyorum,” dedi. Bunun üzerine Kütükçü Cemal: “Şakir, senin zeki bir tek oğlun vardı, onu dilenci mi yapmak istiyorsun?” dedi.
Babam: “Sen bu davadan bir şey anlamazsın. Bir gün gelir de senden bir şey isterse, bir şey verme!..” dedi. Ben gittim, okudum ve Allah’ın izni ile kendimi bu sahada geliştirdim.
Ve bir gün geldi, Kütükçü Cemal’in karısı öldü. Mevlit okumam için beni çağırdılar. Ben: “Gitmem” dedim. Fakat babam beni zorla gönderdi. Gönderirken de: “Sana para veya herhangi bir şey vermek isterse, kesinlikle alma…” diye de ısrarla tenbih etti. Mevlidi okudum. Ayrılırken Kütükçü Cemal bana bir zarf vermek istedi. Ben ise almadım. Ben o anda dilenci konumuna düşmedim. Ama o benim karşımda ezildi…
“Hafız Harun Hoca, ilimde de, ahlakta da örnek bir şahsiyetti. Ömrü Kur’ân’la geçen hocanın, vefat anları da öyle oldu. Son anına kadar, hep talim esnasında yaptığı el işaretlerini yaptı. Vefat ederken, 4 elif miktarını işaret etti parmaklarıyla…”
Vefat ettiğinde 60 civarında kız öğrenciye Kur’an okutuyordu.
ب أدخلني مدخل صدق وقل روأخرجني مخرج صدق واجعل لي
صيرا دنك سلطانا ن من لDe ki: Ey Rabbim, (girişeceğim her işe) doğruluk ve samimiyetle girmemi; (Bırakacağım her işten de) doğruluk ve samimiyet göstererek çıkmamı sağla. Ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet! [İsra 17/80]
HacıveyiszadeMustafa Efendi (Kurucu)
(1889-1960)
Gül yetiştiren adam…
Bir talebenin yetişmesi için bin münafığın kahrını çekerim!
Yar için ağyara minnet ettiğim aybeylemeBağıban bir gül için bin hare hizmetkar olur Emniyette ifade vermak için beklerken
Hasan Şimşek (Hoca Dayı) Boyabat-Sinop
42 yıllık görevinde hiç resmi izin kullanmamış
40 yıl hatimle teravih kıldırmış
Camide en geç 15 günde bir mukabele okuyarak hatim yapmış.
Mahir İZ (1895-1974)
Allah’ın ve Rasulünün istediği müslüman, cami içinde
anlaşılmaz...
Müslümanın hakiki ölçüsü cami dışındaki,
muamelatından meydana çıkar.
Gönenli Mehmet Efendi (1901 -1991)
Denizli Hapishanesi Hacı Bayram Kaftani Camiinde
talebe sayısı 700-800 çıkmış. Nuri Topbaş’ın çocukları
Seksen beş yaşında haftada 30 vaaz
Din Görevlisi
İmkansız gibi görüneni, mümkün Mümkünü, kolay Kolayı da, zarif ve zevkli yapmaya çalışır.
Ali Ulvi Kurucu anlatıyor: Yıl 1932... Konya alimlerinin bulunduğu bir davete gitmiştik dedemle. Yemekte Konya’nın o zamanlar en meşhur vaizi Aksekili Mehmed Efendi de vardı. Sert bir zat idi.Dedem her zamanki gibi sofradaki ekmek kırıntılarını topladı. Bunun üzerine hoca efendi yüksek bir sesle:“Hacı Veyis Efendi! Bırak canım, herkes döktüğü ekmeği kendi toplasın. Sofranın huzurunu kaçırma” diye çıkıştı.Ertesi gün dedem komşulardan gelmiş bir tas yoğurdu görünce nineme dedi ki:Yahu hanım, şu yoğurdu bir çıkıya bağlasan da, Aksekili Hoca’yı gücendirdik, götürsem de barışsam hoca ile.”Yoğurdu götürdük, hoca efendi kapıyı açtı. Dedem dedi ki:Efendim komşulardan yoğurt gelmiş. Boğazımdan geçmedi, size getirdim”Aksekili hoca coştu, gözyaşları ile: “Hacı Veyis Efendi, sen beni her yerde geçtin, nedir bu kemâlat ya hu. Nedir bu ahlâk-ı Peygamberi” diye dedeme sarıldı. Birlikte ağlaştılar.
Hacı Veyis Efendi
(1858-1935)
Peygamber efendimizin;
• Camiyi kirleten bedeviye tavrı
• Ramazanda eşine yaklaşan
kişiye tavrı"Sizin yanınızda dar görüşlülük ve anlayışsızlık, Resûlullah (s.a.s)’ın yanında ise hoşgörü ve güzel anlayış buldum.”
• Zina için izin isteyen gence
tavrı
• Hurmayı taşlayan çocuğa tavrı
1950’li yılların başında, astsubay olan Hekimoğlu İsmail, Ömer Nasûhi Bilmen’i makamında ziyaret eder. O tarihte yeni namaza başlamanın heyecanı içindedir. Hocaya şu soruyu sorar:- Hocam, görevim gereği beş vakit
namazı tam olarak ve zamanında kılamıyorum. Acaba eğitim sırasında, namazı ima ile kılmam caiz olur mu?
Ömer Nasuhi Bilmen, bu soru karşısında çok duygulanır ve gözyaşları içinde:
- Kıl evladım, kıl. Allah kabul etsin… Sen o halde bile, namaz derdinde olursun da, Allah senin namazını kabul etmez mi? Hem de senin o namazın benim namazımdan daha sevaplı olur der.
Ömer Nasuhi Bilmen
(1882-1971)
"Ders tatil edilmez.”“Ya Rab. Sen şahit ol. Ben bırakmadım. Bana bıraktırdılar.”
Hüsrev (Aydınlar) Efendi 1884-1953
Talebesi merhum Mahmud Bayram Efendi şöyle anlatmaktadır: “Hocam Hüsrev Efendi'nin kızı hastalanmıştı. Kullanacağı ilaç o günün parası ile 60 lira idi. Hoca'nın maddi durumu müsait değildi, alamadı. Çocuk hastalıktan kurtulamadı, vefat etti. Hoca, kızının öldüğü gün derse geldi. Mezarlığa, dersi bitirip gitti. Mezarlıktan döndükten sonra da yine derse geldi. Üzgündü. Gözlerinden yaşların süzüldüğünü görüyorduk. Dersi tatil etsek mi, diye soracak olduk."Yok" dedi. "Ders tatil edilmez.”Bir talebesi anlatıyor: “Vefat ettiği 1953'e kadar ondan ders almaya devam ettik. En son Çengelköy'de oturuyordu. Ölümünden üç gün evveline kadar derse devam etti. En son gittiğimizde kitabı tutacak hali yoktu ve eli titriyordu. Biz dedik ki 'Hocam artık bırakalım. İyi olduktan sonra derse devam ederiz.' Hoca o zaman ağlayarak kitabı bıraktı ve ellerini açtı ve dedi ki 'Ya Rab. Sen şahit ol. Ben bırakmadım. Bana bıraktırdılar.”
“Bu zâtlara bu kadar i'zâz etmezsek ehl-i Kur'an'a himmetlerini ve yardımlarını temin edemeyiz?”
“Biz buraya arz-ı hal etmeye geldik, arz-ı endam etmeye gelmedik”
Teşvikiye’deki evinden Sultan Ahmet’e kadar belediye otobüsüyle gelip; oradan Beyazıt Camii’ne taksiyle gelir…
Hac Yolculuğunda masrafını karşılayan zata karşı tavrı…
Polis camiyi basar, İbrahim Hoca (Kurucu) yalvarır:
-“Lütuf buyurun beyefendi, lütuf buyurun” Yuvasını korumaya çalışan bir kuş gibi çırpınıyordu:
-“Beyefendi istirham ederim. Bakınız daha sabah ezanı okunmamışken, ben rahat evimi bırakıp gelmişim. Bu yavrular ilim için, sıcak yataklarından kalkıp, karanlıkta buraya geliyorlar. Bunları kaldıran, giydiren, gönderen anaları düşünün, Onların Kur’an’a olan aşklarını düşünün. Bende evimde oturup rahat ederim. Daha evimde bir kahvaltı etmiş adam değilim. Sadece ismini duyarım, kahvaltı nedir bilmem…”
OKUNACAK KİTAPLAR1. Diyanet, Kur’an-ı Kerim Meali2. Diyanet, Kur’an Tefsiri (6 cilt)3. Diyanet, İslam İlmihali (2 cilt)4. Ahmet Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiya ve Tevarih-i
Hulefa5. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi (2 cilt)6. M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe (Hadislerle
Müslümanlık)7. Diyanet, Riyazü’s-Salihîn (şerhli) (3 cilt)8. M. Asım Köksal, İslam Tarihi (18 Cilt)9. Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet10.Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı Tarihi (2 cilt)11.Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar (3 cilt)12.Hüseyin Yorulmaz, Bir Neslin Öncüsü Celal Hoca13.Mustafa Özdamar, Hacı Veyiszâde14.Ahmet Muhtar Büyükçınar, Hayatım İbret Aynası 15.İzzet Ay, Gönenli Mehmet Efendi16.Mahir İz, Yılların İzi
Bir Muallim Olarak Hz. Peygamber;
1. Emin ve güvenilirdi
2. Çok seviyor ve seviliyordu
3. Samimiydi
4. Adildi
5. Hoşgörülü ve bağışlayıcıydı
6. Mütevazıydı
7. Muhataplarına değer verirdi
8. Fizik görünüş, giyim kuşam ve temizliğe özen gösterirdi
9. Anlaşılır ve Etkileyici Konuşurdu
10. Coşkuluydu
11. Azimli ve Sabırlıydı
12. Cömertti
13. Sözleriyle davranışları tam bir uyum içindeydi
14. Herkesin seviyesine göre davranır, bireysel ayrılıklara önem verirdi
15. Mesajını aklı ve duyguları harekete geçirecek şekilde doğru, açık, net ve anlaşılır bir biçimde sunar, zaman ve ortam faktörünü gözetirdi
16. Öğretimde tedricilik ilkesine uyardı
17. İnsanların zayıf yaratılışından hareketle kolaylık yolunu tercih eder, güçlük çıkarmazdı
18. Öfke ve şiddete yer vermezdi
19.Hayat Boyu Eğitime önem verirdi
20. Örneklik ve yaparak-yaşayarak öğretim yöntemine önem verirdi
21.Düşündürerek öğretirdi
22. Kendisine soru sorulmasına daima açıktı, fakat cevabı konusunda tereddüt yaşadığında cevap vermeyip vahyin gelmesini beklerdi. Dinleyenlerin dikkatini çekmek ve ilgilerini artırmak için kendisi de soru sorardı
23. Bir konuyu iyice öğretmeden diğerine geçmezdi 24.Konuyu örneklerle ve benzetmelerle, gerekirse jest ve mimikleri de kullanarak, hatta şekil çizerek sunardı
25. Lüzumu halinde tekrardan kaçınmaz, önemli konuları üç kez tekrarlardı
26. Sadece bilmediği değil, bildiği konularda bile uzmanlarla istişare ederdi
27. Eleştirirken şahsiyet yapmaz dolaylı anlatımla mesaj verirdi