cadı kazanı 5 (mart-nisan 2009)

19
ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa Cadı Kazanı Cadı Kazanı Cadı Kazanı Anadolu Speleoloji Grubu (ASPEG) E-bülteni'dir Sayı 5 Mart-Nisan 2009 Ceris Jones, Mağaracı-Sanatçı Dünyayı Kurtarmak Ekip İşidir! (Gülşen Küçükali) Kazaya Ramak Kala! Ayvaini (Süha Yararbaş) Rekor! Rekor! 3 Boyutlu Mağara Fotoğrafı Çekmek (Ender Usuloğlu) Fosil Olmak İstiyorum! Ne Yapmalıyım?

Upload: anadolu-speleoloji-grubu-dernegi

Post on 23-Mar-2016

261 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

ASPEG (Anadolu Speleoloji Grubu) e-bülteni

TRANSCRIPT

Page 1: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa

Cadı KazanıCadı KazanıCadı Kazanı Anadolu Speleoloji Grubu (ASPEG) E-bülteni'dir

Sayı 5 Mart-Nisan 2009

Ceris Jones, Mağaracı-Sanatçı Dünyayı Kurtarmak Ekip İşidir! (Gülşen Küçükali) Kazaya Ramak Kala! Ayvaini (Süha Yararbaş) Rekor! Rekor! 3 Boyutlu Mağara Fotoğrafı Çekmek (Ender Usuloğlu)

Fosil Olmak İstiyorum! Ne Yapmalıyım?

Page 2: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 2

© Tüm hakları saklıdır. Bülten içeriği kaynak belirtmek şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Ön kapak fotoğraf : İlker Gürbüz, Dağlı Kuylucu, Kastamonu Arka kapak fotoğraf : Ender Usuloğlu, Dağlı Kuylucu, Kastamonu

ASPEG Anadolu Speleoloji Grubu www.aspeg-tr.org

Bülten ekibinden..... Grup olarak istim üzerinde gidiyoruz. Bir bakıyor-sunuz Hasankeyf’de mağaraları araştırıyoruz, bir bakıyorsunuz Ayasofya’nın altındaki tünellerde sürünerek ölçüm alıyoruz... Sanırım bu istim bu şekilde devam edecek. Tabii ki doğal sonucu olarak, kazaya ramak olaylar ya-şamaya başladık. Ayvaini gibi nispeten herkesin bildiği ve güvenli sandığı yerde sele kapıldık. Ekip olmanın önemini kavradık. Gülşen arkadaşı-mız sağolsun kitapları karıştırdı ve “ekip olmak” üzerine güzel bir araştırma yazısı yazdı. Eh, işin pratiğini ve teorisini pekiştirip sentezlemek lazım. Elektronik bültenimizde olabildiğince mağaracılı-ğın sanatsal, kültürel ve ilgi çekici bilgilerini siz-lerle paylaşma amacını güdüyoruz. Yavaş yavaş bunu da beceriyoruz gibime geliyor. Tabii ki takdir siz (mağaracı) okurların!!... Zevkli okumalar. Ender Usuloğlu

Bu sayıda

Gezilerden ve Faaliyetlerden Kısa Kısa ......... 3

Speleokültür ......... 4

Ceris Jones, Mağaracı, Sanatçı........6

Dünyayı Kurtarmak Ekip İşidir ......... 7

Kazaya Ramak Kala! Ayvaini ......... 9

Bilgi Kırıntıları ........ 13

Biliyor muydunuz? Yıllara Göre Türkiye

Derinlik/Uzunluk Rekorları ........ 14

Yaşadıklarımız ........ 15

Speleosanat– 3 Boyutlu Fotoğraf Çekmek ........ 16

Enteresann-Fosil Olmak İstiyorum

Ne Yapmalıyım? ........ 19

Bülten Ekibi Tuğçe Arık (Speleokültür, Biliyor muydunuz?) Emine Azak (Son Okuma) Ludmilla Büyüm (Son Okuma) Gülşen Küçükali (Gezi/Etkinlikler kısa kısa) Ender Usuloğlu (Yayına hazırlama, Speleosanat) Katkıda Bulunanlar Ali Yamaç, Sebahat Bahadır, Ludmilla Büyüm

Page 3: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 3

Geziler ve Etkinliklerden kısa kısa...Geziler ve Etkinliklerden kısa kısa...Geziler ve Etkinliklerden kısa kısa... Verimli Geçen Pınarbaşı Gezisi Üç günlük bir gezide İntürbesi Mağarası’nın haritası-nı çıkaran, Horma Kanyonu'nun karşı duvarından görülen deliğe girip mağara olmadığını tespit eden ASPEG Ekibi, Buzluk Mağarası'nda araştırma yapıp mağaranın daha da ilerlediğini kayıtlara geçti. Daha önceki gezilerde haritalanan Atak Mağarası'nın sonu-na ulaşan ekip, “mağara buradan gider mi?” diye akıllarda soru işareti bırakan deliğe bakarak mağa-ranın bittiğini teyit etti. Mağaracıların Türkçe Dersi Murat Eğrikavuk ve Ludmilla Büyüm hazırlamış ol-dukları sunumla “Sıkça Yapılan Dil Yanlışlıkları” ko-nusunda on dört kişilik ASPEG Ekibi’ni bilgilendirdi. Mağaracı olmanın hayatın her alanında ekibinle bir-likte kişisel gelişim yolculuğunun içinde ilerlemek olduğunu gösteren Murat ve Ludmilla, verdikleri “Güzel Türkçemiz” dersiyle unutulan veya önemsen-meyen birçok kuralı yeniden anlatarak ASPEG Ekibi için kalıcı bilgiler içeren bir eğitim olanağı sundu. Ballıkayalar’da Kamplı TİT Eğitimi 14-15 Mart tarihlerinde Ballıkayalar’da Barbaros ve Ali Yamaç eşliğinde Engin, Murat, Nuray, İlker ve Sebahat’tan oluşan ekibe TİT eğitimi verildi. Kaya üzerinde iniş ve çıkış deneyimi kazandırılan ekip ay-nı zamanda keyifli bir kamp yaptı. ASPEG Hasankeyf Operasyonu ASPEG, Ilısu Barajı tamamlandığında sular altında kalıp bir daha girilemeyecek mağaraların en azından bir kısmını araştırmak üzere Ali Yamaç, Murat Eğrikavuk ve Ali Ethem Keskin’den oluşan ekiple Ha-sankeyf’e çıkarma yaptı. Atlas Dergisi’nin desteğiyle yapılan gezide, baraj suları altında kalacak bölgede-ki ihbarlar değerlendirilip harita çalışması yapıldı. Ayasofya Müzesi Dehlizlerinde Çalışmalara Başlandı

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Dr. Çiğdem Aygün Özkan'ın yü-rütmekte olduğu ve yaklaşık bir sene sürmesi planlanan arkeolojik çalışmalara ASPEG, yeraltı tünel-lerinin ölçüm ve çizimleri konu-sunda destek olacak. Proje Aya-sofya, Arkeoloji Müzesi ve Topka-pı Sarayı altındaki galeri ve tünel-leri kapsıyor. 20 Nisan'da gerçekleştirilen ilk

calışmada Murat Eğrikavuk, Emine Azak, Ali Yamaç ve Gülşen Küçükali tarafından dehliz ve sarnıçların ilk ölçümleri alındı

Mağaracılıkta Üç Boyutlu Fotoğraf Teknolojisi-ne Geçildi 14 Mart sabahı Ender, Ceyhun ile Cenk, Zonguldak Gökgöl Cumayanı ve Sofular Mağara’larında iki gün süren “Mağarada Üç Boyutlu Fotoğraf ” çalışması yaptı. Aynı zamanda Sofular Mağarası’nda defineci-lerin yarattığı tahribatı fotoğraflayan ekip, Doğa ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu’nun bir an önce yürür-lüğe girebilmesi için harekete geçilmesi ve Sofular Mağarası’nın durumunu ilgili makamlara yazılı ve sözlü olarak dile getirilmesi gerekliliği konusunda çalışma kararı aldı. ASPEG Ankara - İlk Yardım Eğitimi 7–8 Mart 2008 günleri ilkyardım eğitimi ile geçti.

ODTÜ Cankurtarma ve İlkyardım Topluluğu’ndan 8 kişilik bir ekibin verdiği eğitim çok yararlı ve eğ-lenceli geçti. Teorik eğitimlerin yanısıra canlandırmalar ve özellik-le pratik uygulamalara bolca za-man ayrılmış olması ve her katı-lımcının tüm öğretilenleri birebir pratik olarak uygulama şansı bul-

ması bu eğitimin değerini artırdı. ASPEG Ankara İnsuyu Mağarası Etkinliği Şubat 2009 sonunda ASPEG tarafından İnsuyu Ma-ğarası'na yapılan araştırma gezisinin amacı mağara-nın turistik olmayan kısmındaki göllerin seviyesini incelemek, ilerlediği düşünülen kollarda araştırma yapmak ve yeni üyelere deneyim kazandırmak idi. Ekip, mağaradaki su seviyesinin 2-2.5 metre düş-müş olduğunu, bir sene önce göl diye tabir edilen yerlerin suyun çekilmesinden dolayı su birikintisi du-rumuna geldiğini tespit etti. Yeni mağaracılara penetrasyon ve haritalama hakkında bilgiler verilen etkinlik oldukça verimli geçti. Dağlı Kuylucu Döşeme Eğitimi 23 Nisan tatilini değerlendiren ekibimiz, döşeme eği-timi almak ve dikey mağara tekniklerini geliştirmek amacıyla Kastamonu Şenpazar ilçesindeki Dağlı Kuylucu’nu seçti. Çoğunlukla dikey iniş tekniğini ge-rektiren, Kuyluç ve Cık Deliği olmak üzere iki koldan oluşan Dağlı Kuylucu’nda Ender Usuloğlu ve Suha Yararbaş döşeme eğitimi verdi. Bu eğitimle -230’a inen ekip büyük deneyim kazandı.

Page 4: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 4

SpeleokültürSpeleokültürSpeleokültür

Postojna Mağarası Bilindiği kadarıyla, Postojna sisteminin kapladığı alan 21 kilometrekare ve birkaç ünlü bölümü var : Postojna, Otok, Pivka, Black ve Planina mağaraları. Mağarayı çekici kılan en önemli özellik katılaşmış kalker birikintilerinin oluşturduğu sarkıtlar. Sarkıtla-rın gelişimini kısa sürede izleyebilmek mümkün de-ğil. Postojna Mağarası’ndaki sarkıtların onbinlerce ile yüzbinlerce yılda oluştuğu tahmin ediliyor. Renklerini eriyiklerden aldığı için sarkıtlar beyazdan kırmızıya, kahverengine ya da griye kadar değişebiliyor. Mağara ortamı daha az değişikliğe tabi ve yıl boyunca sabit olan 10 derece ısıda. Araştırmacılar 84 farklı hayvan türünün bu mağarada yaşadığını gözlemledi ; turistlerin gezdiği alanda bulunmayan bu hayvanlar Renkli Geçit’te (Slovence “Pisani rov”) ve Pivka ile Black

mağaralarının sulu bölümlerinde tutuluyorlar. Hassas zemin, dış etkenler yüzünden kolaylıkla zarar görebildiğinden, bu farklı faunanın varoluşunu sürdürebilmesi için, şartların elverişli tutulması hayati önem taşıyor. Mağarada yer alan özel bir istasyonda, derisinin pembemsi rengi nedeniyle “insan balığı” da denilen ve bir tür mağara semenderi olan “Proteus anguinus” yaşamakta. Isısı ve ışığı özel olarak düzenlenen bu kısımda son derece az bulunan bu canlılar korunuyor ve çoğalıyorlar. Öte yandan, mağaranın turizme açık kısmında karst ve yeraltı yaşamı üstüne multimedia sunumu ile mağara şekil ve türlerine ilişkin sunum da izlenebiliyor.

Görkemli tarihiyle mağara Geçmişte, gizemli derinlikler insanlarda korku ve ba-tıl inançlara neden olurdu. İnsanlar, görülmedik şey-lerin oluşuna doğaüstü güçlerin neden olduğunu dü-şünürlerdi. Göller, su cini ve perilerini gizlerken, ej-derhaların evi olduğuna inandıkları mağara ve pınar-ların, suyun yükselmesine ya da sise neden olduğu-nu inanırlardı. Efsaneye gore, Postojna Ejderi de, bir gün Hz. Yakup, gelip onu kandırana kadar, orada yaşayan insanları korkuttu. Hz. Yakup, ejderhaya sönmemiş kireçle doldurulmuş bir dana derisi fırlattı. Canavar “dana”yı yedi, suyu içti ve kireç gerisini hal-letti. Şüphesiz, bu efsanelere neden olan, farklı şe-killeri ile hayvanları ve masal yaratıklarını andıran sarkıtlardı. Bazı ünlü ziyaretçiler de mağarayı betimledi. Baltazar Hacquet, Postojna Mağarası’nı olduğu şek-liyle anlatmış ve dünya öğrenmişken, Janez Vajkard Valvasor, mağarayı, bariz bir barok abartısıyla res-

metti. Kras Turizm’den Dragan Kiković, Hapsburg saray mensupları yanında, birçok aristokrat ve önemli şahsiyetin de, mağarayı ziyaret ettiğini söyle-di. Bunlardan biri olan ünlü İngiliz heykeltraş Henry Moore, 1955 yılında, Slovenyalı ressam Božidar Jakac ile birlikte geldi. Ayrılırken ziyaretçi defterine, “bu gördüğüm en güzel doğal heykel sergisi” diye yazdı.

Page 5: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 5

POSTOJNA MAĞARASININ KRONOLOJİK TARİHİ 1213

bilinen ilk ziyaret

16. yüzyıl

Protestan Rönesansı dö-neminde mağara ziyaret-leri maksimum düzeyde oldu.

1689

Merkez Slovenya ile ilgili bir monografi Ehre des Herzugthums

Crain by JOHANN WEİCHARD FRH. VON VALVASOR

1818

ilk ışığın yerleştirilmesi, patikalar ve mağaranın yeni bölümlerinin keşfi.

1819

Habsburg Prensi Ferdinand’ın ziyareti.

1824 şimdiki adıyla Kongresna

Dvorana’da (Kongre Odası) ilk dans organi-zasyonu

1857

yeni tren yolu Wien-Laibach-Triest (Vienna-Ljubljana-Trieste) ziya-retçi sayısını büyük ölçü-de artırıyor

1872 ilk mağara tren yolu

1884

elektrikli aydınlatmalar yerleştirildi, elektrikle ay-dınlatılmış dünyadaki ikinci mağara

1901

elektrikli aydınlatmaların modernleştirilmesi

1914 gazlı lokomotif motorları

1928

elektrikli aydınlatmaların modernleştirilmesi

1959

elektrikli lokomotif mo-torları

1968

Bugünün patika yollarının yapılması

12 Eylül 1965

IV. Uluslararası Speleoloji Kongre’si Kongresna Dvorana’da (Kongre Odası) yapıldı.

SpeleokültürSpeleokültürSpeleokültür Postojna Mağarası pekçok abartılı sözcükle anla-tılabilir. Mağaraya yapılan ilk ziyaret 1213’e ta-rihleniyor. 1819’da ziyaretçi kayıtları tutulmaya başlanıyor ve 1867’de Paris’te, bir uluslararası sergide tanıtılıyor. Bundan sadece beş yıl sonra dünyadaki ilk yeraltı trenyolu ile tanıtılıyor. O za-mandan bu yana mağaranın altyapısı geliştirildi ve bugün kaliteli servisiyle harmanlanmış muhte-şem bir doğa harikası.

Yazan: Lea Lepovcek

Derleyen: Ender Usuloğlu

Çeviren: Ludmilla Büyüm

Kaynakça: www.showcaves.com

Bilmeyenlere: Postojna Mağarası dünya’da ilk turizme açılmış mağara olup, Slovenya’nın Postojna kasabasındadır.

Page 6: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 6

Ceris Jones (MağaracıCeris Jones (MağaracıCeris Jones (Mağaracı---Sanatçı)Sanatçı)Sanatçı)

Özgeçmiş Ceris Jones İngiltere’de York kasabasında doğmuştur. 1982 yılı sanat bölümü mezunudur. Yarı zamanlı öğretmenlik yapan Ceris Jones, mağaracılığa ve dalgıçlığa merak sarmıştır. Özellikle sanatında mağaracı ve dalgıçların vucüt yapısı üzerinde çalışmaktadır. Ceris Jones İngiltere, Avrupa ve Amerika’da olmak üzere birçok sergi açmıştır. Ceris Jones’un çalışmalarını detaylı görmek isterseniz; www.cerisjones.co.uk

Acknowledgement We thank Ceris Jones for letting us share her art here with Turkish Cavers in our e-bulletin. We hope that her work would inspire us all.

Page 7: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 7

İnsanların tek başına asla yapamayacağı işler var-dır. Kimse tek başına dünyayı kurtaramaz, küresel ısınmaya ya da küresel mali krize çare bulamaz. Kimse tek başına mağaracılık yapamaz. Bunun için toplulukların bu ortak amaçlarda hareket etmeleri gerekir. Bize göre, dünyayı kurtarmak kadar önem-li olan ortak amacımız mağaracılık da ekip işidir. Bu iş, ortak amacı ve heyecanı mağaracılık olan insan-ların sportif, bilimsel ve sosyal birçok işi bir arada yürütmeleriyle gerçekleşir. Ve bu ekip içinde hare-ket, konuşma, düşünce tarzı, değerlendirme farklı-lıklarına, kültürel kişisel tüm ayrılıklar rağmen “ben” düşüncesine yer yoktur “biz” vardır. Mağaracı bir ekibin gücü, o ekibi oluşturanların ortak iş ya-pabilme becerisiyle oluşur ya da yok olur. Kamplar-da ya da mağarada tek başına kimse güç merkezi olamaz. Güç, ortak iş yapabilmektir. Tek başımıza kilometrelerce yürüyebiliriz ama ipleri -500 metre-ye indirip, döşemeyi yapıp mağaranın haritasını çıkaracak olan tek kişilik bir kadro düşünülemez. Bir mağara ortamındaki tüm koşullar sizi ekip ol-mayı zorunlu kılar. Hatta kampta bekleyip yemek yapan kişi bile ekip için önemli bir işi hallediyordur. Her mağaracı kendi deneyimi ve becerileri doğrul-tusunda çalışır. Her bireyin psikolojik, fizyolojik ve deneyimle ilgili sınırları farklıdır. Mağaracı, kendi sınırlarını bilip buna göre davranmalıdır. Başlangıç-ta kendi sınırlarını bilmek bile kendinden deneyimli-lere danışılacak bir konudur. Mağaracılık ne denli demokratik bir ortamda sürdürülse de, ekip içeri-sinde deneyimli insanların bilgi ve düşünme yete-neğinden faydalanılmalıdır. Bu gönüllü bir işbirliğidir. Mağaracılıkta işbirliği re-kabetçi anlayışın iflasıyla başlar. Mağaracı kendin-den deneyimliye saygı duymalı, ekip üyeleriyle kendini bir yarış havasına sokmamalıdır. Böyle bir yarışta kaybedecek olan yarışa giren bireyler olabi-lir. Biz 100 metre koşmuyoruz ya da ağlara top göndermiyoruz. Herhangi bir skor veya ölçümüz yok. Tüm ekip üyelerinin sağlık ve mutlulukla ortak bir iş çıkardığı bir faaliyet bizim için başarılı bir faa-liyettir. Mağaracılar vur-kaç topluluğu oluşturmazlar, ma-ğaracılık yaptıkları süre boyunca ortak iş yapabilen insanlardan oluşurlar. Burada dil ve davranışın önemi ortaya çıkar. Karşılıklı saygı ve anlayış, da-yanışma ve ortak iş yapabilme duygusunu artırır. Çoğu zaman kimselerin olmadığı, medeniyetten uzak yerlerde yapılan mağaracılıkta herhangi bir kazada elinizi tutacak olanın yine ekip arkadaşınız olacağını unutmamak gerekir. Ortak iş yapmanın zorlukları ve kişiler arası farklar insanları karşı kar-şıya getirse bile şehirdeki bir çatışma kampa, kamptaki mağaraya taşınmamalıdır.

“Ey Ekip Ruhu Geldiysen Kapıyı Aç” Diye bekleyemeyeceğimize göre… Ekip ruhunun oluşabilmesi için: ekibi oluşturan bireylerin üzerle-rine düşen görevi özümseyip, egolarını bastırıp, görevin en başarılı şekilde tamamlanması için bir-likte hareket etmeleri şarttır. Bir kampta ya da ma-ğaracılıkla ilgili bir faaliyette: — ekip değil grup oluşturmaya çalışanlar, —bencil ve benmerkezci yaklaşımlar gösterenler, — “Aman bana ne bu benim işim değil ki” diyenler, —zararlı rekabetçiler, —suya sabuna dokunmadan “lider daima haklıdır” diyenler, —sürekli isyan edip eleştiri getirenler, —bir şey olduğunda kendisi dışındaki herkeste suç arayanlar, ekibin dinamiklerini bozar. Ekibin diğer üyeleri enerjilerini, olumsuz davranış gösterenlere harca-mak zorunda kalacağından sinerji bozulur. Ekip ruhu elde edilmesi zor bir şeydir, her pozisyo-na doğru elemanın seçilip yerleştirilmesini, bununla beraber çok sıkı bir çalışmayı ve sabrı gerektirir. Görev dağılımında, o işi en iyi yapan kişilerin seçil-mesi gerekir. Bir araya gelen kişilerin birbiriyle ol-duğu kadar, kendileriyle de barışık olmasını ve eki-bin parçası olmayı kendi egolarının üstünde tutma-larını gerektirir. Mağaracılıkta ortak amacın ve eki-bin birliğinin korunması, " ortak çalışma" konusun-daki kuralların uygulanması için bir üst makama ihtiyaç vardır. Genellikle bu üst makam "Sorumlu

veya Başkan" olarak tanımlanır. Ekibin sorumlusu "ortak amaç" ve "ortak çalış-ma”nın sağlanmasından sorumludur. Ekibin amacı-na ulaşması için yapılacak tüm işler konusunda bil-gi ve deneyime sahip olmalıdır. Sorumlu, ekibin ortak amacına bağlılık konusunda tüm ekip üyeleri-ne örnek olmalıdır. Kurallara uyulmasını sağlamada ve gerekli yaptırımlara başvurmada tüm ekip

Dünyayı kurtarmak ekip işidirDünyayı kurtarmak ekip işidirDünyayı kurtarmak ekip işidir Gülşen KÜÇÜKALİ

Page 8: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 8

üyelerine aynı uzaklıkta olmalıdır. Ekibin diğer üye-leriyle iletişiminde saygı ve nezaket kuralları dışın-da davranmamalıdır. Bu özellikleri sağlayan bir li-derin aldığı kararlara karşı ekip üyelerinin saygılı olması gerekmektedir. Mağaracılıktaki ekip anlayışı ve ruhu çalışma haya-tımızda kurulan sözde ekiplerle kıyaslanamaz. Ma-ğaracılık ekibinin kurulma amacı ortak ideal, heye-can barındıran kişisel menfaat ve çıkarlardan uzak gönüllü birlikteliği üzerinedir. Modern şehirlerden getirdiğimiz egolarımızı bir yana bırakarak bu bi-linçle hareket edersek hem sportif hem sosyal an-lamda üretici bir ekibin parçası olmaktan duyulacak mutluluğun tadını hep beraber çıkarırız. Yararlanılan Kaynaklar: 1. Kusursuz Ekip Çalış-ması, Ron Johnson, Altın Yayınları Yayınevi 2.Bensiz Biz Topluluk Zihniyetinin Psikanalizi, Yayına Hazırlayan: Bela Habip, İthaki Yayınevi

Page 9: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 9

Ayvaini -turistik firmalar hariç- mağaracıların yaz-kış girdikleri bir mağara. Geniş yatağı sebebi ile de, su artışının çok büyük risk getirmeyeceği düşünülen bir mağara idi. Geziyi planlayanlar muhtemelen bu veri-ler ışığında planlamayı yaptılar. Her ne kadar mağa-racılık camiası o mağarada sel tehlikeli olmaz gelen su akar gider dese de, sel konusunda biraz pimpirikli biri olarak bu veri ile yetinmeyip şöyle bir gözlem de yapmıştım: kamp yerine geldiğimizde yerler yaş bazı yerler çamurdu, dolayısıyla toprak suya doymuştu (bu mevsim için zaten normal), yağacak yağmur da hiç beklemeden doğrudan mağaraya doğru yönele-cekti. Cumartesiyi pazara bağlayan gece yağmur başladı. Pazar sabahı da yağmur yağdı, ardından mağaraya gittik ve oradaki su miktarının kabul edi-lebilir bir miktar olduğunu gördük. Yani, yağmurlu havada su seviyesi böyle ise, çok daha şiddetli yağ-murda risk artsa bile, mağaranın özellikle de yatay olması ve geniş yatağı sebebi ile hayati risk oluştur-ma ihtimali yok gibi gözüküyordu. Bu bizi biraz ra-hatlatmıştı. Ne yazık ki, genel malzeme durumumuz ve ekibin tecrübe seviyesi ile mağaranın bu bol sulu hali birle-şince, ekip için ciddi tehlike yarattı. Bu olaydan son-ra, yağmur döneminde nasıl olsa mağara yatay, ya-tak geniş, birşey olmaz yaklaşımlarında daha dikkat-li olunması gerektiği ortaya çıkıyor. Özellikle mağa-raya gireceklerin tecrübesi az ise! Hele mağara ta-vanının alçak olduğu bölümler varsa... Aman diye-yim! Mağara girişi Mağaraya sulu girişten indik. Tecrübeli mağaracılar-dan oluşan bir ekip olsaydı herhangi bir sorun ya-şanmazdı. İlk defa merdiven kullanacak birisi, ma-ğarada doğal olarak, “merdivenin neresinden tuta-yım”, “ayağımı nereye basayım”, “oha suya bak” vb. derken mağaranın yapısına bakıp ıslanmama şansı var mı, yok mu göremiyor. Herkesi göremedim ama, gördüğüm kadarıyla Cem hiç ıslanmadan geçti, en azından ben de hiç ıslanmadan geçtim, hatta iner inmez ilk gölde bot kullanmadan kolayca sol duvar-dan karşıya geçilebiliyor. Tabii bu söylediklerim tec-rübeli mağaracılar için geçerli. Bu mağara için benim önerim, sol üst kuru koldan SRT ile inmek. “Hava durumunun yağış gösterdiği dönemlerde de artık bu mağaraya girilmemelidir,” demeye gerek kalmadı herhalde… Mağaraya giriş biraz yavaş oldu. Birçok kişi tama-men ıslandı ve son adam inene kadar da ıslak ıslak beklendi. Sanırım Sebahat da bu sırada ciddi enerji kaybetti, üşüdü. Gerçi mağaraya girmeden önce herkes tamamen ıslanacağını bilerek girmişti. Cey-hun'da full wetsuit; bende wetsuit altı; Cem'de shorty (wetsuit üstü); Engin’de surf wetsuit; Sinan “sıç suitim” var demişti (ishal sebebi ile… sanırım onda da wetsuit vardı); Fatih, “wetsuit yok ruh var”;

Simge’de yünlü kıyafetler; Sebahat’te polar tulum; Gülşen’e en az on kez sordum “wetsuitim yok,” de-di, soğuğa dayanıklı karadeniz kadını... Ekip bu! Mağaranın ilk yarısında problemsiz yol aldık. İkinci yarıya yaklaşırken birara Cem, Sebahat’in hareketle-rinde, kontrolünde hafif bir yavaşlama olduğunu, dikkat etmemiz gerektiğini söyledi. Cem ile Engin zaten yakın takipte idi. Ben de ara ara kontrol etme-ye çalıştım. Mola verildi, cep sobası uygulaması ya-pıldı ama o da ıslanınca herhangi bir verim alınama-dı. Wetsuit giyinmiş olanlar, mağarada ilerlerken su gö-ğüs hizasına yaklaşmadıkça bota binmeyip, yürüye-rek geçtiler. Sanırım en fazla 5-6 yerde bot iki sefer yaptı. Mağara içerisinde su gelen bir kolu geçtikten sonra suyun bir metreden döküldüğü (tahminen ma-ğaranın ortalarında) sol kolda mola vermek günde-me geldi. Bu sırada ben en arkada, suyun döküldü-ğü yerin yukarısındaydım. Bir an botun sahipsizce bir kayanın kenarından geçerek uzaklaşmak üzere olduğunu farkettim. Neyse ki pozisyon çok uygundu ve suyun ortasında duran bir kayaya uçarak botu yakaladım. Zıpladığım ve indiğim bu iki kaya daha sonra bizim su artışı ile ilgili referans aldığımız kaya-lar oldular. Bulunduğumuz noktada akıntı biraz daha fazla idi. Dolayısıyla botun geri dönememe riski olabilirdi. Bu-nun için “bot ekibine 2 iyi kürekçi koyalım, geri ka-lan kısmına da wetsuiti olmayan, çok üşüyenler bin-sin,” dedik. Engin, Sebahat, Gülşen, Sinan, Cem bo-ta bindiler ve uzaklaştılar. Yaklaşık 5-10 dakika son-ra su seviyesi ciddi olarak arttı. Bu artışı sesle anla-mak zordu, açıkcası ben ses farkını algılamadım, su baskın şeklinde gelmedi. Daha önceden üzerinden atladığım gayet iyi tanıdığım kayalar artık su altında kalmıştı. Bot ile az önce bizden ayrılan ekibin durumu hakkın-da hiçbir bilgimiz yoktu. İlk etapta “biraz bekleye-lim, su seviyesinde azalma olabilir,” diye düşündük. Daha sonra ışıklar gözüktü. Sinan ve Gülşen suyun içerisinde kayalara tutunarak bize doğru gelmeye çalışıyorlardı. Bize epey yaklaştılar ama akıntının şiddeti yüzünden ancak 15 metre yakınımıza kadar gelebildiler. Açıkcası bu hiç beklemediğim bir hare-ketti. Kesinlikle girişimizin en kahraman hareketi idi. Fatih, “ben atlayıp Gülşen ve Sinan'a doğru yüze-yim,” dedi. Direkt suya atlayarak şapur şupur yüze-rek akıntının da etkisiyle hızla yanlarına gitti. O akıntıda su topu yüzücüsü stili ile kulaç atan bir ma-ğaracıyı görmek inanılmaz bir manzara idi. Fatih'den sonra, Ceyhun da yüzdü. Arkasından şişirilmiş drybag'i alarak Simge ve ben de suya atladık. O ana kadar hiç ıslanmamışken -wetsuit altı ile- sıcak vü-cutla soğuk suya atlayınca soğuk resmen çenemi takırdattı. Çanta bir elimde olduğu için tek kolla ku-laç atarak ben de ekibe katıldım. Ama, herkes

Kazaya Ramak Kala!! Ayvaini Kazaya Ramak Kala!! Ayvaini Kazaya Ramak Kala!! Ayvaini Süha YARARBAŞ

Page 10: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 10

duvara yapışmıştı, ben de tutunacak bir yer bulma-ya çalıştım, bir elimde de akıntı ile uzaklaşmaya ça-lışan çanta var, içerisinde ne olduğunu bilmediğim için çantayı bırakmak istemedim. Belki de yiyecek var, kritik birşeyler var diye çantayı kimsenin eline de veremedim, hemen yanımda, çantanın sahibi Fa-tih, “çantayı bırak, bırak” diye bağırınca ben de bı-raktım. Daha sonra çantayı ileride bulduk. Sahi o çantada ne vardı yahu? Hemen mağara duvarından tutunarak Sinan ve Gül-şen'in geldiği yoldan hep beraber diğer ekibin yanı-na ulaştık ve 9 kişi tekrar birleştik. Ekibin kalan kısmı bir kovuk bulmuş, ona yerleşmişti. Sebahat, lifeblanket içerisinde, alttan da karpit lambası ile ısınıyordu. Biz de gelince kovuğa sığılamaz oldu. Hep beraber mağarada ilerlemeye karar verdik. Wetsuit giyenler suda bota tutunarak gidecek, wet-suiti olmayanlar da botun içerisinde gidecekti. Çok rahat ilerlediğimiz yerler oldu. Suda ilerleyenler, bir-çok kere ayakları yere değmeden ilerlediler. Riskli yerlere gelindiğinde, sağda solda uygun ge-çişler varsa bottan inerek ve kenarlardan geçtikten sonra bota tekrar binerek, devam ettik. Yola devam Uzun, sessiz göllere geldik. Birçok keresinde uzun sessizlikten sonra ileriden güldür güldür akan suyun sesi geliyordu ve her seferinde nasıl bir yere geliyo-ruz gerilimi ile mutlaka soldan veya sağdan kaya kontağını koparmadan gürültülü bölüme kontrollü yaklaşıp, botla kayaya yapışıp, önden bakmaya çalı-şıyor, emin oldukça yol alıyorduk. Mağaranın sonu keyifleri oldukça kaçırdı. Tavan çok alçalıyordu. Yol alırken dikkatlice bakıp tavanın en yüksek olduğu yeri tercih ediyorduk. 4-5 metre uzunluğundaki bir bölüm oldukça sorunluydu. Bot geçerken tavanla sıkıştı. Ben botun önünden gittiğim için alçak tavandan rahat geçtim ama sonuçta bot, bulunduğu yerin en yüksek tavanını işgal ettiği için sanırım botun yanından geçenler daha da zorlana-rak, hatta biraz başlarını da ıslatmak zorunda kala-

rak geçmiş olabilirler. Mağaranın en kabus yeri burası idi. (Eğer tavan kapanmış olsa idi, belirli bir yere kadar geri dönülebilirdi. Son kısımda galeri-nin çok genişlemesi sebebi ile akıntı hızı oldukça düşmüştü. Tavanın kapanması durumunda sudan çıkılabilecek ilk yere geri dönüp, bottan inip, yard-ımın gelmesi beklenebilirdi. 9 kişiydik, ıslak kıyafe-tleri sıkıp, birbirine sarılarak 9 kişi hayati tehlike ol-madan 2-3 gün bile bekleyebilir, yiyecek olmasa da su var... Böyle bir durumda, “ben dalar ileriden çıkarım,” diye düşünen varsa, bu en büyük hata. Diğer taraftan, bu bölümlerde eğer yüksek akıntı olsa idi, o kadar alçak tavanlara hiç girmeyip, daha önceden, ilerlemekten vazgeçip, sudan çıkabilecek uygun yere ulaşmaya çalışıp beklemek doğru olur-du. Yüksek akıntıda tıpa olunursa veya tavan kapan-ırsa hiç şans olmaz.) Mağaradan çıkış Sonunda mağaradan çıktık. Bir derin nefes almıştım ki, Cem kötü haberi verdi, "abi buranın çıkışı uçu-rum, şelale uçuruma dökülüyor, aşağıya inebilme-miz için suyun karşısına geçmemiz gerek.” Tam 3. sınıf korku filmi gibi; rahatlıyorsun, herşey yoluna girmiş gibi gözüküyor, yeni bir sorun. Son dakika golü yememek için, her ne kadar sona gelmiş olsak da, kısa bir mola verip enerji verici birşeyler yedik. Son saatlerde, oradan buraya atlayıp zıplayan bir şekilde enerjik olan Engin, “karşıya daha geriden geçelim” dedi. Argümanı çok mantıklı idi. Eğer geri-den geçersek ve suya kapılırsak, en azından şelale-den aşağıya düşmeden karşıya ulaşabilirdik. Ama, gerisi dediği yer, dar ve bütün su oradan geçiyordu. Muhtemelen su derin ve bizi sürükleme ihtimali çok yüksek idi. Diğer taraftan sürüklenilse de, kuvvetle muhtemel, kendini karşıya atıp, şelaleden kurtarabi-lirdik. Cem'in önerdiği yer, şelalenin ağzına yakın, düştün mü telafisi zor, ama diğer tarafa göre düşme olasılığının oldukça az olduğu bir yer idi. “Yavaş ya-vaş el ele suyun derinliğini ve şiddetini deneyelim,” derken, arkadan ekibin de geldiğini farketmedim. Bir anda karşıya geçmiş olduk. Önden bir grup hemen köye doğru yol aldı. Arkada bir grup botu indirdik. Fatih botu paketledi, aşağıya taşımaya başladı. Ben aşağıya doğru inmeye başlamıştım, biraz yukarımda Simge vardı. Fatih ile Cem patikadan inerken bir taş kaydı, “taaaaş” diye zamanında bağırdılar, Simge taştan korunmaya çalıştı ama malesef taş Simge'ye çarparak hafif ya-raladı... Az sonra köy kahvesine ulaştık… Herkesin katkısıyla mağara boyunca çok iyi bir ekip çalışması yapıldı. Başlarda üşüyüp belki de hipotermi sınırlarına yaklaşan Sebahat, canla başla sorun çıkarmamaya çalışarak yol aldı. Sinan ve Gül-şen'in geri dönerek bize haber vermeleri ise destansı bir hareketti…

Page 11: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 11

Ekip olarak çok büyük bir performans gösterdiğimiz konusunda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Herkese ayrı ayrı teşekkürler, geçmiş olsun... Fotoğraflar: Ceyhun Uludağ, Engin Selamsız

Page 12: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 12

SUUNTO Pusula ve Klinometrelerin Temizlenmesi Pusula ve klinometrelerin kirlenmemesi için, üst cam (şeffaf plastik) ile metal parça arasındaki con-tanın sağlam durumda kalması gerekmektedir. Ya-pısı gereği buradan zamanla pislik girmesi kaçınıl-mazdır. Pusula ile klinometreleri alır almaz o bölge-ye silikon çekmek çok iyi bir koruyucu önlem olur. Pusulanızın ön camına hafif bastırdığınızda alümin-yum kılıfın içerisine doğru hareket hissediyorsanız pusulanız toz ve su almaya elverişli duruma gel-miştir. Sıkıştırma vidası gevşemiş olabilir; vidayı sıkıp kaymasın diye silikonlamakta fayda vardır. Temizlemek için gerekli malzemeler: 1. Mağaraya sokulup içine çamur kaçırılmış pusula veya klinometre

2. Saatçi tornavida takımı 3. 1 veya 1.5 mm'lik matkap ucu 4. Matkap 5. Fırça 6. LCD temizleme spreyi ve su 7. Sıcak silikon ve tabancası

Suunto kolayca 6 parçaya ayrılır: 1. Alüminyum kılıf 2. Arka kapak 3. Yaprak metal yay 4. Conta 5. Plastik tek parça halinde pusula (veya klino-metre) Sıkıştırma vidası

Vizörü sökmeye çalışmak fazla hasara sebep olabi-lir, gereği de yoktur. Toz, ağırlıklı olarak tek parça pusulanın yan yüzüne yapışır, okuma yan yüzey-den yapıldığı için de sanki vizörün içi (hemen camın arkası) pismiş gibi görünür (vizör hiç kirlenmemiş olabilir). Temizlemek için tozu kuruyken fırçalayın sonra tüm parçaları suyla yıkayın. Vizörün içerisini temizlemek için LCD ekran temizleme spreyi kullanıp sonra suyla durulayın. Bütün parçaları ılık hava ile kuru-tun. Arka kapağı açmak için, köşelerden birinin hizasın-da matkapla, mümkün olduğunca ufak bir delik açın. Kapağı açmak için tornavida ile kanırtmak; düzgün kapatabilmek için güçlü bastırmak gerekir. Kapatma işlemi düzgün yapılırsa, kapak arka taraf-ta tek parça gibi gözükür. Kapağı kapatmadan önce görüntünün düzgün olduğundan emin olun.

Açtığınız deliği ve sıkıştırma vidasının deliğini mut-laka silikon veya benzeri bir malzeme ile doldurun.

Bilginin yanlış olduğunu düşünüyorsanız veya bizimle ilginç bir bilgiyi paylaşmak isterseniz lütfen [email protected]’a e posta atın.

Bilgi KırıntılarıBilgi KırıntılarıBilgi Kırıntıları

Resim 4

Resim 1 Resim 2 Resim 3

Resim 5

Resim 6

Resim 11

Resim 7 Resim 8

Resim 9 Resim 10

Resim 13 Resim 14 Resim 12

Resim 15 Resim 16 Resim 17

Resim 18 Resim 19 Resim 20

Page 13: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 13

Biliyor Biliyor Biliyor muydunuz?muydunuz?muydunuz?

5 YILLIK ARALIKLARA GÖRE TÜRKİYE DERİNLİK VE UZUNLUK RE-KORLARI Türkiye’deki sportif mağaracılığın rakamlarla olan gelişimini aşağıda bulabilirsiniz. 1960 Uzun: Maraspoli 3.750 m Derin: Çayırönü Düdeni -60 m 1965 Uzun: Maraspoli 3.750 m Derin: Cehennem -110 m 1970 Uzun: Ayvaini 4.866 m Derin: Düdencik -330 m 1975 Uzun: Pınargözü 5.275 m Derin: Düdencik -330 m 1980 Uzun: Tilkiler 6.600 m Derin: Düdencik -330 m 1985 Uzun: Tilkiler 6.600 m Derin: Düdencik -330 m 1990 Uzun: Tilkiler 6.600 m Derin: Çukurpınar -394 m 1995 Uzun: Pınargözü 12.000 m Derin: Çukurpınar -1.196 m 2000 Uzun: Pınargözü 12.000 m Derin: Peynirlikönü (EGMA) -1.377 m 2005 Uzun: Pınargözü 12.000 m

Derin: Peynirlikönü (EGMA) -1.429 m

Katkıda Bulunan: Ali YAMAÇ

Page 14: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 14

YaşadıklarımızYaşadıklarımızYaşadıklarımız

ASPEG CAVER GANG BANGERS !!

OHHHH!!! KOKUSU YETER!!

BAŞKA DÜNYALARDAN.......

MAŞALLAH !!! YE BE GÜLÜM AÇSIN GALİBA

OH YIRTIK, AZ KALSIN G...TE GELİYORDUK

NO COMMENT !!!

TİTANİK AYVAİNİ’NDE.....

ABİ 2 SAATTİR MAĞARADAYIZ, MOLA VERMEK HAKKIMIZ, ÇOK YORULDUK BİLİYON MU?!!!

YENİ TULUM GİYME METODU

HEYYT !! SUDAN GEÇE-MEZSEM MAĞARANIN DUVARINI YA-NA ÇEKERİM DE GEÇERİM BRE!!

Page 15: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 15

SpeleosanatSpeleosanatSpeleosanat

3D Mağara Fotoğrafı Çekmek Üzerine Kişisel Görüşlerim

Çok uzun zamandan beridir, 3 boyutlu fotoğraf çek-mek için hevesli idim. Hele en son geçen yaz, Ro-menlerin hazırladığı 3 boyutlu mağara fotoğrafları kitabını gördükten sonra iyice tabiri caizse gaza gel-miştim. Benden önce ve hatta Türkiye’de, böyle bir çalışma görmediğim için rahatlıkla söyleyebiliyorum, mağara içinde 3 boyutlu fotoğraf çalışmasını ilk ola-rak yapan bizim gruptan (ASPEG) Çağan Çankırılı oldu. Attığı e postadaki fotoğraf ekini açtığımda açıkcası bayağı heyecanlandım. Sabırsızca 3D göz-lükleri takıp, Tuluntaş mağarasında çektiği fotoğrafa daldım.. İnternet üzerinde yaptığım araştırmalar sonucunda yavaş yavaş 3 boyutlu fotoğraf çekmek konusunda bilgi sahibi olmaya başladım. Ana Prensip: Dünyayı 3 boyutlu görmemizi sağla-yan gözlerimizdir. Gözlerimizin ayrı ayrı gördüğü nesneleri, beynimiz birleştirerek alan derinliğinin algılamasını sağlıyor ve biz baktığımız nesneleri 3 boyutlu görüyoruz. Bu prensibi, fotoğraf çekerken kullanıyoruz. İki gözümüzün arasındaki uzaklık ka-dar aynı kadraj ayarı ile hem soldan hem sağdan çektiğimiz aynı kareyi üst üste getirdiğimizde ki bu-nun için 3-4 tane yol vardır, fotoğrafı 3 boyutlu gö-rüyoruz. Çekilen Fotoğrafları İzleme tekniği: Burada en fazla izlenen 2 teknikten kısaca bahset-mek istiyorum. Stereografik bakışlı fotoğraf çekmek Hem sağdan hem soldan çekilen fotoğraflar yanyana koyulduktan sonra gözlerimizi şaşı yaparız ve heyyt!!! 3 boyutlu oldu fotoğraf.

Fotoğraflar: Ender Usuloğlu, Cumayanı Mağarası Zonguldak

Anaglyph (Anagılif) Türkçe karşılığı olmayan bu kelimenin anlamı iki çe-kilen fotoğrafın birbirinin üzerine empoze edilerek

Fotoğraflar: Ender Usuloğlu, Cumayanı Mağarası, Zongul-dak ve kırmızı+mavi gözlüklerle bakılan fotoğraf bakma/çekme tekniğidir. 3 Boyutlu Fotoğraf Çekmek İçin Gerekli Malze-meler Fotoğraf Makinası Aynı pozu hem sağ hem de soldan çekebilmek için iki dijital fotoğraf makinası hatta bir tane bile yeter. 3 ayak (tripod) Üçayak kullanırken dikkat etmemiz gereken bir ko-nu, üçayağın başının topuz biçiminde her yöne hare-ket eden olandan değil de normal başlı olması lazım-dır.

İki makinanın ağırlığı ve-ya bir makinayı hem sol hem sağdan çekerken ağırlık merkezinin kay-masından dolayı topuz başını sıkıştırmak ve sabit tutmak zor oluyor ve kadraj ayarı bozulabili-yor.

Page 16: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 16

Normal başlı üçayak Topuz başlı üçayak İki fotoğraf makinasını üçayağa takabilmek için gereken yatay mekanizma Sirkeci’de yaptığım araştırmada 2 tane bulabildim. Bir tanesinin markasını hatırlamıyorum ama yuvar-lak silindirik bir mekanizma idi, çok ağır ve çok pa-halıydı. Diğeri ise SLİK marka basit bir mekanizma ve fiyatı ise makuldu (50-100 TL arası). 3 Boyutlu bilgisayar programı Bedava internetten indirebileceğiniz ve çektiğiniz sol/sağ fotoğrafları anagılif formatına sokan prog-ram. Aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz. Bir iki denemeden sonra kullanması ve öğrenmesi kolay bir program. http://www.heuristicresearch.com/media/d3d.html 3 Boyutlu Mağara Fotoğrafı Çekelim !!! Öncelikle tek bir makina ile çekim yapıyorsanız, ken-dinize bir sistem kurmalısınız. Ben çektiğim fotoğraf-ların ilkini hep sol taraftan çektim. Daha sonra me-kanizmada yaklaşık 6-10 cm sağa çekerek ve açısını bozmadan (sağa, sola oynatmadan) ikinci fotoğrafı sağdan çektim. Evde bilgisayara yüklerken fotoğrafları kendime 3d-sol, 3d-sağ diye dosyalar açtım ve ilk çektiğim her değişik fotoğraf soldan olduğu için, ilkleri 3d-sol dosyasına geri kalanları 3d-sağ dosyasına attım. 3d fotoğraf programında yaptığım son 3d boyutlu fo-toğrafları ise 3d-final diye bir dosyada topladım. 1. Üçayağı oynatmadan çekelim. Normalde mağara da ki fotoğraf çekimlerinde ışık yetersiz olduğu için üçayak kullanmak durumundayız. 3 boyutlu fotoğraf çekerken, her pozdan iki tane çekeceğimiz için ve üçayağın başında monteli yatay mekanizmada sağa sola hareket eden ağır bir makina olduğu ve ağırlık merkezinin sağa veya sola makinayı kaydırmakla değişeceği için, ayağı oynatmamak daha önem arz ediyor.

2. Mankenler. Her poz iki defa çekileceği için, mankenlerin uzun zaman hareketsiz durmaları gerekmektedir. Buna dikkat edelim. 3. Mankenlerin yüz ifadesi. Eğer yakın çekim yapı-yorsanız, mankenlerin yüz ifadesinin olabildiğince aynı olması lazımdır.

4. Işık şiddetine dikkat etmek lazım. Normalde günı-şığında çekim yapsak (parçalı veya çok bulutlu ol-madığını varsayıyorum), ışık şiddeti, aynı pozu 2 defa çekerken hemen hemen aynı olacağı için çok bir problem olmamaktadır ama mağara da ışık şid-detinin aynı pozda iki çekim için aynı olmasına dik-kat etmek lazım. Işık şiddetindeki çok büyük fark olmadığı sürece (aynı poz için 2 çekim) problem de-ğildir. Buradaki ışık şiddetini fotoğrafta etkileyen iki etkene dikkat etmek lazımdır. Flaş, karpit lambası ışığı gibi kullanılan ışık kaynaklarının şiddeti ve pozlama süresi. Pozlama süresi dijital makinalarda sorun değildir, makine otomatik olarak her iki çe-kimde de aynı pozlama süresini vermektedir. 5. Mağarada 3 boyut hissi verecek şekilde pozlama/mizansen yapmakta fayda vardır. Özellikle farklı uzaklıklardaki oluşumlar ve kişiler, iyi sonuç ver-mektedir. 6. Mağarada dar alanlardaki ışık kaynaklarına dikkat etmek lazımdır. Sağa veya sol taraftan yaptığınız çekimlerde duvarlar daha fazla ve parlak çıkabilir.

Örnekler;

Fotoğraf: Ender Usuloğlu, Cumayanı Mağarası, Zonguldak Öndeki manken ve kayalar 3 boyut katmaktadır. Flaş ışığının ve karpit lambasının ışık şiddeti he-men hemen aynı olduğu için fotoğrafda problem gözükmemektedir.

Page 17: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 17

Fotoğraf: Ender Usuloğlu, Sofular Mağarası, Zonguldak Bu fotoğrafta, manken, önündeki sütun oluşum ve ön planda sağdaki kaya çıkıntısı, iyi bir boyut vermektedir.

Fotoğraf: Ender Usuloğlu, Sofular Mağarası, Zonguldak Bu fotoğrafta, mankenin tek başına duruşu ve hemen üzerinde apsis gibi gözüken mağara du-varı, arkadaki mağara duvarı ile beraber güzel bir boyut vermektedir.

Fotoğraf: Ender Usuloğlu, Sofular Mağarası Çıkışı,Zonguldak

Bu fotoğrafta, üçayak kullanılmamıştır. Ayak ve el dirseklerinden destek alınarak yana çekilerek elde çekilen fotoğraflarla elde edilmiştir. Fena değil galiba? 3 boyutlu fotoğraf çekmek oldukça kolay, tekno-lojik imkanlarla keyifli bir hale gelmiştir. Pek ya-kında 3 boyutlu mağarada video çekmek dileği ile... Şimdiden poz veren manken (!) mağaracılarımı-za önce sabırlar diler sonra teşekkürlerimi suna-rım. Yandınız !!!

Ender Usuloğlu

Page 18: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 18

Enteresannn...Enteresannn...Enteresannn...

FOSİL OLMAK İSTİYORUM! NE YAPMAM LAZIM? Soru: Öldükten sonra fosil olmak istiyorum. Bu amacımı gerçekleştirmek için nasıl bir yerde gömülmeliyim? Ne kadar sürede fosil haline gelebilirim?" Cevap: Fosil olmaya bu kadar meraklı olmanızı takdirle kar-şılıyoruz. Ancak dünyaya insan olarak gelmekle baş-langıçta hata yapmışsınız. Sert, mineralli bir dış ka-buğunuz olsaydı ve deniz altında yaşasaydınız şansı-nız daha yüksek olurdu. Bu durumda elimizdekilerle idare etmek zorundayız. Yani iç kısmında sert bir iskelet, dış kısmı yumuşak bir yapının fosilleşme ola-sılığını araştıracağız. Eğer dağlara tırmanmaya veya kayak yapmaya me-raklıysanız ve yaşamınız bir buzul yarığında nokta-lanmışsa pörsümüş bir mumya olup çıkarsınız. An-cak bu gerçek bir fosilleşme değildir. Sadece çürü-meyi ertelemiş olursunuz. Jeolojik zamanın tahriba-tına dayanmak istiyorsanız, özellikle dişlere ve ke-miklere özen göstermelisiniz. Bunların fosilleşmesi için ilave minerallere ihtiyaç duyarsınız. O yüzden beslenmenize dikkat etmelisiniz. Peynir ve süt bu bağlamda kemiklerdeki kalsiyumu artırır. Ayrıca diş sağlığınızı ihmal etmemelisiniz. Çünkü uzun vadeli bir geleceğin en güçlü adayları dişlerdir. Diş rande-vularınıza sadık kalmaya gayret edin. Bir sonraki aşamada sıra yer sorununa gelir. Öyle bir yerde öl-melisiniz ki uzun süre sizi kimse rahatsız etmemeli.

Bazı insanlar için mağaralar en ideal gömülme mer-kezleridir. Bunun için de mağaracılık eğitimi almanızı öneririz; özellikle evinizin yakınlarındaki mağaraları keşfe çıkmalısınız. Alternatif olarak çok hızlı bir şe-kilde gömülmeye bakmalısınız. Bu, cenaze merasi-

minizin kısa sürmesi gerektiği anlamına gelmemeli. Çok doğal ve dramatik bir gömülme için volkanik bir patlama veya ''Aman Tanrım bu ne...'' ile başlayan ancak tamamlanamayan cümlelere yol açan doğal felaketleri tam yerinde ve zamanında yakalamalısı-nız. Bu fırsatı yakalamak için seyahat etmelisiniz. Akarsu taşkınları zamanında vadilerde kamp kurmak bu bağlamda çok yerinde bir karardır. Veya yağmur mevsiminde tropik nehirlerin kıyısında yürüyüşe çık-manızı öneririz. Böylece son derece ince ve kıvamlı bir çamurun içinde huzurla istirahat edebilirsiniz. Bir başka seçenek de patlamaya hazır bir yanardağın eteklerinde piknik yapmaktır. Ancak bu konuda jeo-loji konusunda uzman bir arkadaşınızdan piknik yeri hakkında bilgi almalısınız. Zira unutmayın ki hedefi-niz lavların sizi yakarak yok etmesi değil, küllerin altında gömülmektir. Piknikten söz açılmışken, fosi-lin mide muhteviyatı yaşam tarzına ilişkin çok önemli bir bilgi kaynağı oluşturduğundan son akşam yemeğinizin katı yiyeceklerden oluşmasına özen gösterin. Ancak katı denilince aklınıza pizza veya hamburger gelmesin. Kabuklu deniz ürünleri (kabuklarıyla birlikte yenmesi tavsiye edilir) veya iri çekirdekli meyveler (çekirdekleri olduğu gibi yut-malısınız) geleceğin bilim adamlarına heyecanlı anlar yaşatabilir. Nihai olarak arkanızda bazı izler bırakmalısınız. Söz-gelimi ebedi istirahatganıza giderken arkanızda ayak izi bırakmalısınız. Hatta araştırmacıları şaşırtmak için bu yolu seke seke veya hoplayarak kat edin. Böyle-ce ne menem bir yaratık olduğunuzu keşfetmekte biraz zorlansınlar. Şunu iyi bilin ki fosil olma şansınız, milli piyangodan büyük ikramiyeyi kazanma şansınızdan daha azdır. Herşeye karşın fosil olmayı becerirseniz irtibatı ko-parmayın. Jeologlar her zaman yeni türleri bulmaya can atarlar. Dolayısıyla nerede olduğunuzu bize bil-dirin. Böylece bir milyon yıl sonra sizi mezarınızdan çıkartırken, uzun süre belleklerden silinmeyecek bir ''fosil çıkartma töreni'' düzenleyebiliriz Kaynakça: 2004 yılında Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik'deki (10 Ocak 2004) okur sorusu ve yanıtı

Katkıda bulunan: Sebahat BAHADIR Fotoğraf: Ender USULOĞLU

Page 19: Cadı Kazanı 5 (Mart-Nisan 2009)

ASPEG Cadı Kazanı Mart Nisan 2009 Sayfa 19