bitik adam - thomas bernhard

145

Upload: others

Post on 11-Sep-2021

24 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Bitik Adam - Thomas Bernhard
Page 2: Bitik Adam - Thomas Bernhard

BİTİK ADAMTHOMAS BERNHARD

Thomas Bernhard 9 Şubat 193l'de Hollanda'nın Heerlenkentinde AvusturyalI bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Annesiyazar Johannes Freumbichler'in kızıdır. Bernhard, Viyana veSeekirchen'de annesinin ailesinin yanında büyüdü. 1943sonbaharından 1944 sonbaharına dek Salzburg'da yatılı birokulda okudu. 1945 yazında Salzburg'daki Johanneum'abaşladı. 1946 sonunda bütün aile Salzburg'a taşındı. 1947'delise öğrenimine ara vererek bir bakkalın yanında çıraklıkyaptı. 1948'de zatülcenp, 1949 ilkbaharında ağır bir akciğerrahatsızlığı geçirdi. 1949 Şubatı'nda büyükbabasını, 1950'deannesini yitirdi. 1951 yılına kadar Grafenhof'takisanatoryumda kaldı, orada ilk yazarlık denemelerinigerçekleştirdi. 1952-1957 yılları arasında SalzburgMozarteum Akademisi'nde müzik ve oyunculuk öğrenimigördü; Artaud ve Brecht üzerine hazırladığı benzersiz bitirmeçalışması büyük bir yankı uyandırdı. 1957'den başlayarakserbest yazarlık yaptı, uzun süreli olarak yurtdışında kaldı.1965'te Ohlsdorf'ta (Yukarı Avusturya'da) bir çiftlikteyaşamaya başladı. Seksenli yıllarda Viyana'da da yaşadı. 12Şubat 1989'da Gmunden'de (Yukarı Avusturya'da) öldü.

Page 3: Bitik Adam - Thomas Bernhard
Page 4: Bitik Adam - Thomas Bernhard

BİTİK ADAMUzun süre tasarlanmış bir intihar, diye düşündüm,

umutsuzluğun birden ortaya çıkarttığı bir eylem değil.Lokantaya girerken, dostumuz ve yüzyılın en önemli

piyano virtüözü Glenn Gould'un da yalnızca elli bir yaşınakadar yaşadığını düşündüm.

Ne var ki o, Wertheimer gibi kendini öldürmedi, o bildikdeyişle, kendi eceliyle öldü.

Dört buçuk ay New York ve durmadan GoldbergVaryasyonları ve Füg Sanatı, dört buçuk ay Glenn Gould'unher zaman Almanca olarak piyano egzersizleri diye andığıparçalar, diye düşündüm. Tam yirmi sekiz yıl önceLeopoldskron'da oturmuş ve Horowitz'in yanında eğitimgörmüştük (Glenn değil doğal olarak, Wertheimer ve ben) vetamamen yağışlı bir yaz boyunca Horowitz'ten, Mozarteumve Viyana Akademisi'nde sekiz yıl boyuncaöğrendiklerimizden daha fazlasını öğrenmiştik. Horowitzbizim tüm profesörleri ezip geçmişti. Ama o korkunçöğretmenler Horowitz'i kavramamız için gerekli olmuşlardı.İki buçuk ay hiç durmamacasına yağmur yağdı ve bizkendimizi Leopoldskron'daki odalarımıza hapsedip gecegündüz çalıştık, uykusuzluk (Glenn Gould'unki!) belirleyicibir durum oluşturdu, gündüz Horowitz'in bize öğrettiklerini,gece çalışıyorduk. Hemen hemen hiçbir şey yemiyorduk, eskiprofesörlerimizden eğitim aldığımızda bize her zaman ıstırapveren sırt ağrılarımız da tüm o süre içinde yok olup gitmişti;Horowitz'leyken bu sırt ağrıları hiç ortaya çıkmamıştı,öylesine bir yoğunlukla çalışıyorduk ki, ortaya çıkmalarıolanaksızlaşmıştı. Horowitz'ten aldığımız dersleribitirdiğimizde, Glenn'in artık Horowitz'ten de iyi bir piyanistolduğu açıktı, bende birden Glenn'in Horowitz'ten daha iyi

Page 5: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çaldığı etkisi oluştu ve o andan sonra Glenn benim içindünyadaki en iyi piyano virtüözü oldu, o andan sonra birçokpiyanist dinledim, ama hiçbiri Glenn gibi çalamıyordu, herzaman sevmiş olduğum Rubinstein bile daha iyi değildi.Wertheimer ve ben aynı derecede iyiydik, onun yüzyılın eniyisi olduğunu söylemeye henüz cesaret edemiyorsak da,Wertheimer de hep Glenn'in en iyi olduğunu söylüyordu.Glenn Kanada'ya geri döndüğünde, Kanadalı dostumuzugerçekten kaybetmiştik, onu bir daha görebileceğimizidüşünmüyorduk bile, sanatına öylesine saplanmıştı ki, onudaha da ileriye götüremez ve kısa süre sonra ölür, diyedüşünüyorduk. Oysa onunla birlikte Horowitz'te eğitimgörmemizden iki yıl sonra Glenn, Salzburg Festivalinde ikiyıl önce bizimle birlikte Mozarteum'da gece gündüz çalıştığı,hiç durmadan etüt ettiği Goldberg Varyasyonlarim çaldı.Gazeteler konserinden sonra, şimdiye kadar hiçbir piyanistinGoldberg Varyasyonlarim bu derece sanatsal çalmadığınıyazdılar, yani bizim daha iki yıl öncesinden savunduğumuz vebildiğimiz şeyi Salzburg konserinden sonra yazdılar.Konserden sonra Glenn'le buluşacaktık, eski, sevdiğim birlokanta olan Maxglan'daki Ganshofta. Su içtik ve bir şeykonuşmadık. Yeniden karşılaştığımızda Glenn'e hiççekinmeden bizim, Wertheimer (Viyana'dan Salzburg'agelmişti) ve benim bir an bile onunla, Glenn'le, tekrarkarşılaşabileceğimizi düşünmediğimizi, bizim bir tekdüşüncemiz olduğunu, bunun da Glenn'in Salzburg'danKanada'ya döndükten sonra kısa sürede sanat saplantısı,piyano radikalizmi yüzünden mahvolacağı olduğunusöylemiştim. Gerçekten de piyano radikalizmi sözcüğünükullanmıştım ona. Piyano radikalizmim, dedi Glenn sonradanhep, onun bu sözü Kanada ve Amerika'da da hep kullandığını

Page 6: Bitik Adam - Thomas Bernhard

biliyorum. Daha o zamanlar, yani ölümünden nerdeyse otuzyıl önce Glenn besteciler içinde en çok Bach'ı sevmişti, ikinciolarak da Hândel'i, Beethoven'i küçümsüyordu, benimherkesten çok sevdiğim Mozart bile sanki aynı kişi değildihakkında konuştuğunda, diye düşündüm lokantaya girerken.Glenn şarkı partisiz bir tek tını çalmazdı, diye düşündüm,başka hiçbir piyanistte böyle bir alışkanlık yoktu. Ciğerhastalığından sanki ikinci sanatıymış gibi söz ederdi. Aynıanda ikimizde de bu hastalığın oluşu, sonradan da hep devamedişi, sonunda Wertheimer'in de bu hastalığa yakalanışı, diyedüşündüm. Ama Glenn bu ciğer hastalığı yüzündenmahvolmadı, diye düşündüm. Bir çıkış yolunun olmamasıonu öldürdü, nerdeyse kırk yıl boyunca bu çıkışsızlığa oynadı,diye düşündüm. Doğal olarak da piyano çalmayı bırakmadı,diye düşündüm, oysa Wertheimer ve ben piyano çalmayıbıraktık, çünkü biz Glenn gibi bu işi o akıl almazlığa kadargötürmedik, o artık bu akıl almazlığın dışına çıkamadı, buakıl almazlığın dışına çıkma isteğini de göstermedi.Wertheimer kuyruklu Bösendorfer'ini Dorotheum'da açıkarttırmaya koydu, bense Steinway'imi bir gün, artıkpiyanonun bana ıstırap çektirmesini istemediğimden,Altmünster yakınındaki Neukirchen'de yaşayan dokuzyaşındaki bir öğretmen kızma armağan ettim. Öğretmençocuğu kısa sürede Steinway'i çökertti, bu durum bana acıvermedi, tam tersine, bu ahmakça çökertişi sapıkça bir hazduyarak izledim. Wertheimer, kendisinin de durmadanyinelediği üzere, düşünce bilimine dalmış, ben körelmesürecime başlamıştım. Birdenbire artık dayanamadığını müzikolmadan gelişme olanağımı yitirmiştim, uygulamalı müzikolmadan, kuramsalı zaten ilk andan itibaren üzerimdeyıpratıcı bir etki yapmıştı. Bir anda piyanodan nefret

Page 7: Bitik Adam - Thomas Bernhard

etmiştim, kendi piyanomdan, artık kendimi çalarkendinleyemez olmuştum, artık kendi enstrümanımla yanılmakistemiyordum. Böylece günün birinde öğretmeni, onavereceğim armağanımı, Steinway'imi bildirmek için aradım,kızının piyanoya yeteneği olduğunu duyduğumu söyledim,Steinvvay'in onun evine nakledileceği haberini verdim.Öğretmene tam zamanında virtüözlük kariyerine uygunolmadığım inancına vardığımı söyledim, her işte doruğaulaşmak istediğimden enstrümanımdan ayrılmam gerekiyor,birden fark ettiğim üzere onunla doruğa erişmem kesinliklesöz konusu değil, bu yüzden de piyanomu, onun yeteneklikızına sunmam doğal, bundan sonra piyanomun kapağını birkez bile açmayacağım dedim, şaşkın, oldukça ilkel bir adamolan ve gene Altmünster yakınındaki Neukirchenli daha dailkel bir kadınla evli olan öğretmene. Taşıtma masraflarınıdoğal olarak ben üstleneceğim! dedim çocukluktan beritanıdığım ve bana yabancı olmayan öğretmene, onunbudalalığını dememek için, basitliği diyelim, bilmediğim birşey değildi. Lokantaya girerken, öğretmenin armağanımıhemen kabul ettiğini dükündüm. Ben bir an bile kızınınyeteneğine inanmamıştım, öğretmenlerin taşralı çocuklarınınhep yetenekli, özellikle de müziğe yetenekli olduklarısöylenir, ama aslında hiçbir şeye yetenekleri yoktur, buçocukların hepsi tamamen yeteneksizdir, böyle bir çocuk flütçalar ya da kitara zımbırdatır ya da piyano takırdatırsa bile, buyetenek kanıtı değildir. Ben değerli enstrümanımı kesinlikleişe yaramazlığa attığımı biliyordum ve işte bu yüzden zatenonu öğretmene yolladım. Öğretmen kızı enstrümanımı, ki eniyilerinden, en ender bulunanlardan, bu yüzden de en çokarananlardan ve dolayısıyla en pahalılarındandı, kısa süredemahvetti, kullanılmaz duruma soktu. Ama ben sevgili

Page 8: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Steinway'imin işte bu biçimde mahvedilmesi süreciniistemiştim. Wertheimer her zaman söylediği gibi düşüncebilimlerine dalmış, ben körelme sürecime başlamıştım veenstrümanımı öğretmen evine taşıyarak bu körelme sürecinikendim en iyi biçimde başlatmıştım. Oysa Wertheimer, benSteinway'imi öğretmen kızına verdikten yıllar sonra da piyanoçalmıştı, çünkü daha yıllarca piyano virtüözü olabileceğineinanmıştı. Ayrıca, piyano virtüözü olarak tanınan bizim birçokpiyanistimizden bin kere daha iyi de çalıyordu, amaAvrupa'daki tüm diğer piyano virtüözleri gibi olmak onutatmin etmediğinden düşünce bilimlerine dalmıştı. BenseWertheimer'den daha iyi çaldığıma inanıyordum, ama aslaGlenn gibi iyi çalamazdım ve bu yüzden (Wertheimer'le aynınedenden ötürü!) piyano çalmaktan bir anda vazgeçmiştim.Glenn'den daha iyi çalmak zorundaydım, ama bu olasıdeğildi, olanaksızdı, ben de böylece piyano çalmaktanvazgeçtim. Hangi gün olduğunu bilmediğim bir Nisan günüuyandım ve kendi kendime artık piyano çalmak yok, dedim.Enstrümana da bir daha dokunmadım. Hemen öğretmenegidip piyanonun nakledileceğinin haberini verdim. Bundansonra kendimi felsefeye vereceğim, diye düşündümöğretmene giderken, oysa doğal olarak bu felsefenin neolduğu hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Asla bir piyanovirtüözü değilim, dedim kendi kendime, yorumcu değilim,röprodüksiyoncu bir sanatçı değilim. Sanatçı da değilim.Düşüncemin bozulmuşluğu beni hemen kendine bağlamıştı.Öğretmene giden yolda durmadan şu üç sözü tekrarlayıpdurdum: Asla sanatçı değilim! Asla sanatçı değilim! Aslasanatçı değilim! Glenn Gould'u tanımasaydım herhaldepiyano çalmaktan vazgeçmezdim ve piyano virtüözüolabilirdim ve belki de dünyanın en iyi piyano virtüözlerinden

Page 9: Bitik Adam - Thomas Bernhard

biriydim şimdi, diye düşündüm lokantada. Birinci olanarastladığımızda vazgeçmek zorundayız, diye düşündüm.Glenn'i, garip bir biçimde, çocukluğumun dağı olanMönchsberg'de tanıdım. Aslında onu daha önceMozarteum'da görmüştüm, ama Mönchsberg'deki bukarşılaşmadan önce onunla hiç konuşmamıştım, bu dağaintihar dağı da denir, çünkü her şeyden çok intiharaelverişlidir ve her hafta en az üç ya da dört kişi kendinioradan derinliklere atar. İntiharcılar dağın içindeki asansörletepeye çıkarlar, birkaç adım atarlar ve kendilerini aşağıdakikente doğru fırlatırlar. Caddenin üzerinde parçalananlar beniher zaman büyülemiştir, ben de (ayrıca Wertheimer de) çoksık Mönchsberg'e yürümüşümdür ya da asansörle çıkmışımdırkendimi oradan aşağıya atma niyetiyle, ama kendimi aşağıyaatmadım (Wertheimer de atmadı!). Ben birçok kez(Wertheimer de!) atlama durumuna geçtim, ama ben, aynıWertheimer gibi atlamadım. Geri döndüm. Doğaldır ki,şimdiye kadar atlayanlardan daha çok kişi geri döndü, diyedüşündüm. Glenn'e Mönchsberg'de Richterhöhe denilen yerderastladım, Almanya en iyi oradan gözükür. Onunlakonuşmuştum, ikimiz de Horoıvitz'ten ders alıyoruz,demiştim. Evet, diye cevaplamıştı. Aşağıya Alman düzlüğünebaktık ve Glenn hemen Füg Sanatı'nı tartışmaya başladı. Çokzeki bir bilim adamıyla karşılaştım, diye düşünmüştüm.Rockefeller burslusu olduğunu söyledi. Ayrıca babası dazengin bir adammış. Deri, kürk, dedi, Avusturya taşrasındangelen sınıf arkadaşlarımızdan daha iyi Almanca konuşuyordu.İyi ki Salzburg burada ve dört kilometre ötede, aşağıdakiAlmanya'da değil, Almanya'ya gitmezdim, dedi. İlk andanbaşlayarak bir düşünce dostluğu oluşmuştu. En ünlü piyanoçalıcılarının bile sanatlarından haberleri yok, dedi. Zaten tüm

Page 10: Bitik Adam - Thomas Bernhard

sanat dallarında durum aynı, dedim, resim de öyle, yazarlık daöyle, dedim, felsefeciler bile felsefenin bilincinde değil.Sanatçıların çoğu sanatlarının bilincinde değil. Acemi birsanat anlayışları var, ömür boyu bu acemiliğe takılıpkalıyorlar. Dünyaca ünlüleri bile. Birbirimizle hemenanlaşmıştık, doğal olarak aynı olan sanat anlayışımızındiğerlerininkinden aykırılığı ve gerçekten de ters oluşu biziilk andan başlayarak birbirimize bağlamıştı. Mönchsberg'dekibu karşılaşmadan ancak birkaç gün sonra Wertheimer bizekatılmıştı. Glenn, Wertheimer ve ben, ki ilk iki hafta EskiKent'te tamamen uygunsuz evlerde ayrı ayrı kalıyorduk,Horowitz kursu süresince Leopoldskron'da birlikte bir evkiraladık, orada istediğimizi yapabiliyorduk. Eski Kent'tekiher şey üzerimizde felç edici bir etki yapmıştı, havasolunamıyordu, insanlar dayanılır gibi değildi, duvarlardakinem bize ve enstrümanlarımıza bulaşıyordu. Horowitzkursunu sürdürebilmemizin tek nedeni kentten taşınmamızoldu, kent aslında insanın aklına gelebilecek en büyük sanatve düşünce düşmanı, aptal insanlar ve soğuk duvarlarla dolukalın kafalı bir taşra kasabasıdır, zamanla orada her şey kalınkafalılığa dönüşür, istisnasız her şey. Pilimizi pırtımızıtoplayıp kent dışına, Leopoldskron'a taşınmamızkurtuluşumuz oldu, o zamanlar orası yeşil çimenlikti, ineklerotlar, yüzbinlerce kuş orayı mekan edinirdi. Bugün en ücraköşelerine kadar yeniden boyanan Salzburg kenti, yirmi sekizyıl önce olduğundan daha da iğrençleşti ve o zaman olduğugibi şimdi de insanın içindeki her şeye karşı ve onu zamanlaçökertiyor, bunun farkına hemen varmış ve oradan kaçarakLeopoldskron'a gelmiştik. Salzburglular da iklimleri gibi herzaman korkunçtular, bugün de bu kente gittiğimde bu savımındoğruluğu onaylanmakla kalmıyor, her şeyin daha da

Page 11: Bitik Adam - Thomas Bernhard

korkunçlaştığı görülüyor. Ne var ki, bu düşünce ve sanatdüşmanı kentte Horowitz'in öğrencisi olmak en büyükkazançtı. Öğrenim gördüğümüz yerdeki çevre bize düşmansa,bize dostça bakan çevrede olduğundan daha iyi çalışırız,öğrenim gören kişi ona dost olan çevre yerine, düşman olançevreyi seçerse daha iyi eder, çünkü ona dost olan çevreeğitimine vereceği dikkatin büyük bir bölümünü alıp götürür,düşman çevre ise ona yüzde yüz bir eğitim sağlar, çünkü o bueğitime yoğunlaşmak zorundadır, umutsuzluğa kapılmamakiçin, böyle bakıldığında Salzburg büyük bir olasılıkla tümöteki güzel denilen kentler içinde eğitim için mutlaka önerilir,ama yalnızca güçlü bir kişiliği olana, zayıf biri orada kısasürede kuşkusuz yitip gider. Glenn bu kentin büyüsüne üç günboyunca çıldırmış, ama sonra birden, dendiği üzere, bubüyünün çürük olduğunu, bu güzelliğin aslında iticiolduğunu, insanların bu itici güzellik içinde hain olduklarınıgörmüş. Ön Alpler'in iklimi hasta ruhlu insanlar yaratıyor,bunlar erkenden ahmaklaşıyor ve zamanla hainleşiyorlardedim. Burada yaşayan kişi, eğer namuslu ise bilir bunu,buraya gelen de kısa sürede görür ve henüz çok geç olmadançekip gitmek zorundadır, burada yaşayan ahmaklar gibiolmak istemiyorsa, bu ruh hastası, ahmaklıklarıyla henüzkendileri gibi olmayan her şeyi öldürmek isteyenSalzburglular gibi olmak istemiyorlarsa. Önceleri buradauyanmanın ne kadar güzel olduğunu düşünmüş, amagelişinden henüz iki üç gün geçtikten sonra, burada doğmuşolup burada yetişmek ona karabasan gibi görünmüş. Bu iklimve bu duvarlar duyarlılığı öldürüyor, dedi. Benim bunaekleyecek bir şeyim yoktu. Leopoldskron'da bu kentin kötüruhu artık bizim için tehlikeli olamazdı, diye düşündümlokantaya girerken. Aslında bana piyano çalmanın en yüksek

Page 12: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düzeyini öğreten yalnızca Horowitz değildi, Horowitz kursusırasında Glenn Gould'la olan her günkü ilişkiydi, diyedüşündüm. Benim için müziği, müzik kavramını olası kılanyegâne kişiler bu ikisiydi, diye düşündüm. Horowitz'tenönceki son öğretmenim Wührer'di, o insanı orta derece içindeboğan öğretmenlerden biri, daha önceki mezunlardan vehepsinden müthiş isimler olarak söz edilen, her an büyükkentlerde sahneye çıkan ve ünlü akademilerimizde yüksekmaaşlı kürsüleri olan, gerçekte ise piyano çalan yıkımcılardanbaşka bir şey olmayan, müzik kavramından habersizlerden hiçsöz etmemek daha iyi olur, diye düşündüm. Her yerde bumüzik öğretmenleri çalar ve görev başındadırlar, binlerce veyüzbinlerce müzik öğrencisini mahvederler, genç müzikinsanlarının olağanüstü yeteneklerini henüz bu yeteneklerfilizlenirken boğmak, sanki bunların hayattaki görevleridir.Artık kendilerini müzik üniversitesi diye adlandıran bu bizimmüzik akademilerindeki gibi bir sorumsuzluğa başka hiçbiryerde rastlanmaz, diye düşündüm. Yirmi bin müziköğretmeninden yalnızca biri ideal olanıdır. Horowitz bu idealolandı, diye düşündüm. Kendisini bu işe verseydi Glenn deonun gibi olurdu. Glenn'in de bu eğitim için ideal duygusu veideal aklı vardı, bu sanat aracılığı amacı için. Yılda onbinlercemüzik yüksek lisans öğrencisi müzik yüksekokulu ahmaklığıyolunu izler ve kalitesiz öğretmenler tarafından mahvedilir,diye düşündüm. Belki ünlü de olurlar, ama gene de hiçbir şeykavramamışlardır, diye düşündüm lokantaya girerken. Guldaya da Brendel olurlar, ama gene hiçtirler. Gilels olurlar, amahiçtirler. Wertheimer de eğer Glenn'e rastlamamış olsaydı,mutlaka en önemli piyano virtüözlerimizden biri olurdu, diyedüşündüm, o da tıpkı benim felsefeciliği kötüye kullandığımgibi düşünce bilimlerini kötüye kullanmak zorunda kalmazdı,

Page 13: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çünkü benim onlarca yıldan beri felsefeyi ya da felsefeciliğikötüye kullandığım gibi, Wertheimer de sonuna kadardüşünce bilimleri denen şeyi kötüye kullandı. Pusulalarınıyazdıklarıyla doldurmazdı, benim düşünce suçları olanmetinlerimi doldurduğum gibi, diye düşündüm lokantayagirerken. Piyano virtüözleri olarak yola koyuluyor ve düşüncebilimlerinin ve felsefenin Stöberer'ine ve Wühler'ine dönüşüpyok oluyoruz. En uç noktaya ve onun ötesinegeçemediğimizden kendi alanımızdaki bir dâhi ilekarşılaşınca vazgeçtiğimizden, diye düşündüm. Doğrusu benasla piyano virtüözü olamazdım, çünkü gerçekten de hiçbirzaman piyano virtüözü olmak istemedim, virtüözlüğe karşıher zaman büyük çekincelerim vardı, körelme sürecim içindepiyano virtüözlüğünü yalnızca kötüye kullandım, evet,piyanistliği başından beri gülünç olarak algıladığımdan,tamamen olağandışı olan piyanodaki yeteneğin baştançıkarıcılığı ile piyano çalmanın içine sürüklendim ve sonra onbeş yıllık bir işkenceden sonra bu yeteneği kovdum,birdenbire, insafsızca. Varoluşumu duygusallığa feda etmekbenim tarzım değildir. Kahkahalarla güldüm ve piyanoyuöğretmenin evine taşıttım, piyanonun taşınması üzerineattığım kahkahalarla günlerce eğlendim, gerçek bu, birsaniyede yıkıp attığım kendi piyano virtüözlüğü kariyerimledalga geçtim. Belki de, diye düşündüm lokantaya girerken, bubirdenbire tarafımdan yıkılan piyano virtüözlüğü kariyerikörelme sürecimin gerekli bir yanıydı. Her türlü şeyi deneriz,sonra da hep yarıda bırakırız, birdenbire onlarca yılı çöpeatarız. Wertheimer her zaman daha yavaştı, hiçbir zamankararlarında benim gibi kararlı olamadı, piyano virtriözlüğünübenden yıllar sonra çöpe attı ve benim tersime, hiçbir zamanda bunun üstesinden gelemedi, onun hep yakındığını duydum,

Page 14: Bitik Adam - Thomas Bernhard

piyano çalmaktan vazgeçmemeliymiş, sürdürmeliymiş, bubelli bir ölçüde benim suçummuş, önemli sorunlarda,yaşamsal kararlarda, bir kezinde belirttiğine göre, ona benörnek olmuşum, diye düşündüm lokantaya girerken.Horowitz'e gitmek benim için olduğu gibi Wertheimer için deöldürücü, Glenn için ise dehalığmm ortaya çıkması oldu.Wertheimer ve beni piyano virtüözlüğü ya da salt müzikleilgili olarak Horowitz değildi öldüren, Glenn'di, diyedüşündüm. Piyano virtüözlüğümüze tam da iyice inandığımızsırada, Glenn piyano virtüözlüğünü bizim için olanaksız kıldı.Glenn'i tanıdığımız anda ölmüş olan virtüözlüğümüzeHorowitz kursundan sonra daha yıllarca inandık. Kim bilir,Horowitz'e devam etmeseydim, yani hocam Wührer'idinleseydim, belki de bugün piyano virtüözü idim, hani oünlü, bütün yıl boyunca Buenos Aires ve Viyana arasındasanatlarıyla oradan oraya seyahat edenlerden biriydim, diyedüşündüm. Wertheimer de. Ama kendi kendime hemen kesinbir hayır, dedim, çünkü başlangıçtan beri virtüöz olmadurumu ve onun yarattığı görüntülerden nefret ediyordum, ençok da kalabalık önünde sahneye çıkmaktan, ayrıca hiçbirşeyden alkıştan nefret ettiğim gibi nefret etmiyordum, bunadaya namıyordum, uzun süre, konser salonlarındaki kötühavaya mı, alkışa mı, yoksa her ikisine de midayanamadığımı bilemedim, virtüöz olma durumuna ve herşeyden önce de piyano virtüözü olma durumunadayanamadığımı açıkça kavraymcaya kadar. Seyirciden veseyirci ile ilgili her şeyden, dolayısıyla da virtüözden (vevirtüözlerden) hiçbir şeyden nefret etmediğim gibi nefretediyordum. Zaten Glenn de iki ya da üç yıl dinleyici önündeçaldı, sonra artık bu duruma dayanamadı ve evde kaldı veorada, Amerika'daki evinde tüm piyanistlerin en iyisi ve en

Page 15: Bitik Adam - Thomas Bernhard

önemlisi oldu. Biz on iki yıl önce onu ziyaret ettiğimizde, oon yıldır dinleyici önünde konser vermemişti. Bu arada tümdelilerin en ileriyi göreni olmuştu. Sanatının doruğunaulaşmıştı, beyin kanamasının onu yakalaması an meselesiydi.Wertheimer de o zaman aynı duyguya kapılmıştı, Glennbundan sonra çok kısa yaşardı, beyin kanaması geçireceğinibana o söylemişti. Biz Glenn'in evinde iki buçuk hafta kaldık,evinde kendisine bir stüdyo düzenlemişti. Tıpkı Salzburg'daHorowitz kurşundayken olduğu gibi hemen hemen gecegündüz piyano çalıyordu. Yıllarca, on yıl boyunca. Ben iki yılboyunca otuz dört konser verdim, bu da tüm yaşamım içinyeterli, demişti Glenn. Wertheimer ve ben, Glenn'le birlikteöğleden sonra saat ikiden gece saat bire kadar Brahmsçalmıştık. Glenn evinin önüne, onu insanlardan korusunlardiye üç bekçi dikmişti. Biz önce onda bir gece kalarak onurahatsız etmek istememiştik, ama sonra iki buçuk haftakaldık, ben de, Wertheimer de piyano virtüözlüğünübırakmakla ne kadar yerinde davrandığımızı bir kez dahakavradık. Benim sevgili bitik adamım, diye selamlamıştıGlenn Wertheimer!, bir Amerikalı-Kanadalı soğukkanlılığıiçinde Wertheimer! hep bitik adam diye nitelemişti, bana iseson derece kuru bir biçimde filozof derdi, bundan rahatsızolmazdım. Bitik adam Wertheimer Glenn'in gözünde hepbitiyordu, durmadan bitiyordu, bense Glenn'in ağzında her an,belki de dayanılmaz bir sıklıkla filozof oluyordum, böylecebiz onun gözünde doğal olarak bitik adam ve filozoftuk diyedüşündüm lokantaya girdiğimde. Bitik adam ve filozofAmerika'ya piyano virtüözü Glenn! yeniden görmeyegelmişlerdi, başka bir amaçla değil. Bir de New York'ta dörtbuçuk ay geçirmeye. Bunun büyük bir bölümünü de Glenn'lebirlikte. Avrupa'yı özlemiyormuş, selâmlaşırken hemen bunu

Page 16: Bitik Adam - Thomas Bernhard

söylemişti Glenn. Avrupa onun için artık söz konusudeğilmiş. Kendisini evinde korumaya almışmış. Ömür boyu.Kendimizi korumaya alma isteğini üçümüz de yaşamımızboyunca hissettik. Üçümüz de doğuştan korunma fanatiğiidik.Ama Glenn kendi korunma fanatikliğini en ileriyegötürenimiz olmuştu. New York'ta Taft Oteli'nin yanındaoturduk, amaçlarımız için daha iyi bir konum olamazdı.Glenn Taft'ın arka odalarından birine Steimvay'inikoydurmuştu, orada günde sekizle on saat arası çalıyordu,çoğunlukla geceleri de. Piyano çalmadan geçirdiği bir tek günyoktu. Wertheimer ve ben, New York'u hemen sevdik.Dünyanın en güzel kenti, aynı zamanda da en iyi havayasahip deyip duruyorduk, dünyanın başka hiçbir yerinde dahaiyi bir hava soluyamazdık. Glenn hissettiklerimizi onayladı:New York, bir düşünce insanının oraya gelir gelmez tedirginedilmeden soluk aldığıdünyanın tek kentidir. Glenn üç haftadabir yanımıza geliyor, bize Manhattan'm gizli köşelerinigösteriyordu. Mozarteum kötü bir okuldu, diye düşündümlokantaya girerken, öte yandan da bizim için en iyisiydi,çünkü gözümüzü açtı. Bütün yüksekokullar gözümüzüaçmaya yaramazlarsa kötüdür, bizim gittiklerimiz ise enkötüleridir. Ne berbat öğretmenlere dayanmak zorunda kaldık,kafamızı yediler. Hepsi sanat yoked idleriydiler, hepsi sanatyıkıcıları, beyin öldürücüleri, öğrenci katilleriydi. Horowitzkuraldışı biriydi, Markewitsch, Vegh de, diye düşündüm.Yeteneksizler egemen binaya, dünyada hiçbir akademi onunkadar ünlü değildi, bugün de öyle, Mozarteum'danım dediğimanda milletin gözü fal taşı gibi açılır. Wertheimer de Glenngibi iyi durumda olmadan öte, zengin bir ana babanınoğluydu. Benim de maddi sorunum yoktu. Aynı çevreden veaynı ekonomik koşullardan olan kişilerle dost olmanın yararı

Page 17: Bitik Adam - Thomas Bernhard

vardır, diye düşündüm lokantaya girerken. Temelinde parasorunumuz olmadığı için, kendimizi yalnızca eğitimimizeadamamız olanaklı olmuştu, eğitimimizi olabildiğince radikaluçlara itebildik, zaten kafamızda başka bir şey yoktu, bir tekgelişmemizi engelleyenleri yolumuzdan uzaklaştırmamızgerekiyordu, profesörlerimizi ve onların alçaklıklarını veiğrençliklerini. Mozarteum bugün dünyaca ünlü, ama aklagelebilecek en kötü müzik okulu, diye düşündüm. AmaMozarteum'a gitmemiş olsaydım asla Wertheimer veGlennTe, bu can dostlarımla tanışamazdım, diye düşündüm.Nasıl olup da müziğe ulaştığımı söylemem bugün olanaksız,ailemde hiç kimse müzikal değildi, hepsi sanata karşıydı,yaşamları boyunca sanattan ve düşünceden nefret ettiklerigibi hiçbir şeyden nefret etmediler, belki de günün birindeönceleri nefret ettiğim piyanoya âşık olmamın dürtüsü buydu,aileden kalma değerli piyanoyu gerçekten müthiş olanSteinway ile değiş tokuş edip, nefret ettiğim aileye başındanberi dehşetle baktıkları yola saptığımı göstermek istedim. Nesanat yapma, ne müzik, ne piyano çalmaktı benimki, sırfbizimkilere muhalefet etmekti, diye düşündüm. Değerlipiyanoda çalmaktan nefret ediyordum, ailede herkesinzorlandığı gibi b^n de anam babam tarafından zorlanmıştımbuna, bu değerli şey onların sanat odağı idi ve onda Brahmsve Reger'in en son parçalarına kadar çalmayı başarmışlardı.Bu ailevi sanat odağından nefret etmiş, ama babamınedindiği, en korkunç koşullar altında Paris'ten getirtilenSteinvvay'i sevmiştim. Onlara kanıtlamak için Mozarteum'agitmek zorunda kalmıştım, yoksa ne müzik kavramım ne depiyano çalma isteğim vardı, hiçbir zaman da olmamıştı, amaonu, anneme ve babama ve de tüm aileye karşı güttüğümamaca ulaşmak için bir araç olarak kullandım, onlara karşı

Page 18: Bitik Adam - Thomas Bernhard

faydalandım ondan ve onlara inat öğrendim, günden günedaha iyi, yıldan yıla daha büyük bir ustalıkla. Onlara inatgittim Mozarteum'a, diye düşündüm lokantada. Bizim değerliaracımız müzik odası diye adlandırılan odada duruyordu veonların sanat odağı idi, cumartesi günleri öğleden sonragüderlerdi onunla. Steinvvay'den kaçındılar, hepsi geriçekildi, Steinway değerli aracın dönemini sona erdirdi.Steinvvay'de çalmaya başladığım günden sonra ana babamınevinde artık sanat odak noktası diye bir şey kalmadı.Lokantada durup çevreme bakarken, Steinway'in bizimkilerekarşı konuma geçtiğini düşündüm. Mozarteum'a onlardanintikam almak için gittim, başka hiçbir nedenle değil, banakarşı işledikleri suçların cezasını onlara çektirmek için.Onların gözünde iğrenç bir yaratık olan oğulları artık birsanatçıydı. Mozarteum'u onlara karşı kullandım, tümolanaklarını onlara karşı devreye soktum. Onların inatlarınısahiplenip tüm yaşam boyu onların o eski 'değerlilerindeçalsaydım mutlu olurlardı, bir servete mal olan ve gerçektende evimize Paris'ten nakledilmek zorunda kalman ve müzikodasına konan Steinvvay ile kendimi onlardan ayırmıştım.Önce Steinvvay'de ısrar etmiştim, sonra da Steinvvay içingerekli olan Mozarteum'da. Asla itiraz kabul etmediğimibugün söylemeliyim. Bir gecede sanatçı olma kararınıalmıştım ve her şeyi istiyordum. Lokantada çevremebakarken, onlara baskı yaptım, onları gafil avladım, diyedüşündüm. Steinvvay benim için onlara karşı, onlarındünyalarına, aileye ve dünya karşısındaki dar kafalılıklarınakarşı silahımdı. Ben, Glenn, hatta belki de Wertheimer gibi, kiyüzde yüz emin değilim gene de, doğuştan piyano virtüözüdeğildim, ama kendimi buna zorladım, inandırdım, oynadımbunu, benimkilere karşı, hem de en büyük acımasızlıkla

Page 19: Bitik Adam - Thomas Bernhard

diyebilirim. Steinvvay ile birdenbire onlara karşı durmamolanaklılaştı. Onlara karşı duyduğum güvensizlik yüzündenkendimi sanatçı yaptım, en ulaşılabilir olanı buydu, piyanovirtüözlüğü, mümkünse de hemen dünya çapında birvirtüözlük, müzik odamızda duran değerli bana bu düşünceyiverdi ve ben bu düşünceyi onlara karşı silah olarakkullanarak, bunu yüksek, en yüksek ustalığa doğrugeliştirdim. Glenn'in durumu da değişik değildi,Wertheimer'inki de, o yalnız sanat, yani müzik okumuştubabasını incitmek için, biliyordum bunu, diye düşündümlokantada. Piyano eğitimi almam babam için bir felaket,demişti bana Wertheimer. Glenn bunu daha radikalaçıklamıştı: benden ve piyanomdan nefret ediyorlar. Bachdediğim anda kusacak gibi oluyorlar, demişti Glenn. Dünyaçapında olmuştu, ama ana babası ona hâlâ dargındı. O isetutarlı kalmış ve sonunda ölümünden iki üç yıl önce de olsaonları dâhiliğine inandırabilmişti, Wertheimer ve bense, anababamıza virtüözlüğümüzde başarılı olamamamızdan ötürühak verdik, babamın sık sık bana söylediği üzere utanç vericibiçimde çok erken başarısız olmuştuk. Ama piyanovirtüözlüğünde başarısız olma durumu beni Wertheimer'iüzdüğü gibi üzmüyordu, o ömür boyu, sonuna kadarvazgeçmiş oluşundan ve kendisini düşünce bilimlerine adamışolmasından acı duydu, sonuna kadar da bu bilimlerin neolduğunu kavrayamadı, tıpkı benim bugüne kadar filozofluğu,hatta felsefenin ne olduğunu kavrayamadığım gibi. Glennzafer kazanan, biz kaybedenleriz, diye düşündüm lokantada.Glenn varoluşunu tek doğru noktada sona erdirdi, diyedüşündüm. Ve o Wertheimer gibi kendi eliyle son vermediyaşamına, Wertheimer'in başka seçimi yoktu, kendini asmakzorunda kaldı, diye düşündüm. Glenn'in sonu nasıl çok

Page 20: Bitik Adam - Thomas Bernhard

önceden belli olduysa, Wertheimer'in sonu da çok öncedenbelli oldu, diye düşündüm. Glenn Goldberg Varyasyonlarınınortasında beyin kanaması geçirmiş. Wertheimer Glenn'inölümüne dayanamadı. Glenn'in ölümünden sonra hayattaolmaktan utanç duydu, yani dâhiden daha uzun yaşıyorolmaktan, bütün yıl boyunca bu duygu ona acı verdi,biliyorum. Gazetede Glenn'in ölümünü okumamızdan iki günsonra, Glenn'in babasından oğlunun ölümünü haber veren birtelgraf almıştık. Piyanonun başına oturur oturmaz kendi içinedalardı, diye düşündüm, o zaman bir hayvana benzerdi, dahayakından bakıldığında bir sakata, daha yakından bakıldığındaise asıl kendisi olan o uyanık, o güzel insana.Anneannesinden Almanca öğrenmişti Glenn, daha önce dedeğindiğim gibi su gibi konuşuyordu. Şivesi ile tüm Alman veAvusturyalI arkadaşlarımızı utandırıyordu, onlar Almancayıen savruk biçimde konuşuyorlardı ve bu tamamen savrukAlmancayı ömür boyu konuştular, çünkü dillerine karşı hiçbirduyguları yoktu. Ama bir sanatçının nasıl olur da anadilinekarşı duygusu olmaz! diyordu Glenn sık sık. Yıllar yılı aynısıdeğilse de, benzer pantolonu giydi, yürüyüşü hafifti, babamolsa saltanatlı derdi. Açık tanımlamadan hoşlanır, aşağıyukarılıktan nefret ederdi. En sevdiği sözcüklerden biriözdisiplindi, durmadan kullanırdı Horowitz derslerinde,anımsıyorum. En sevdiği şey, gece yarısından hemen sonrasokağa fırlamak ya da hiç değilse evden dışarı çıkmaktı, dahaLeopoldskron'da iken gözlemlemiştim. Sürekli temiz havaalmak zorundayız, diyordu, yoksa ilerlememiz engellenir, enyükseğe ulaşma amacımızda felce uğrarız. Kendisine karşı enacımasız insandı. Hiçbir kesinsizliğe izin vermezdi. Söylediğişeyleri salt düşündüklerinden oluştururdu. Sonuna kadardüşünülmemiş şeyleri söyleyen insanlardan iğrenirdi, bu

Page 21: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yüzden de nerdeyse tüm insanlardan iğrenirdi. Ve bu iğrendiğiinsanlığın önünden de sonunda, yirmi yıl önce geri çektikendini. Dinleyicisinden iğrenen dünyaca ünlü tek piyanovirtüözüydü ve bu iğrendiği seyircinin önünden gerçekten vekesinlikle kendini çekendi. Onlara gereksinimi yoktu. Ormaniçinde bir ev aldı ve bu eve yerleşti ve kendinikusursuzlaştırdı. O ve Bach, Amerika'daki bu evde ölümünekadar birlikte yaşadılar. Bir düzen delisiydi. Evindeki her şeydüzenliydi. Ben oraya Wertheimer'le birlikte ilk kezgirdiğimde artık yalnızca ona has olan özdisiplin kavramınıdüşünür olmuştum. Örneğin evine adım attığımızda bizesusamış olup olmadığımızı falan sormadı, piyanonun başınageçti ve bize Leopoldskron'dan Kanada'ya gideceği gündenbir gün öncesinde çaldığı Goldberg Varyasyonlarının aynıpartisyonlarını çaldı. Çalışı o zaman olduğu gibi, şimdi dekusursuzdu. O anda dünyada hiç kimsenin onun gibiçalamayacağını kavramıştım. Kendi içine gömülüp başladı.Yani aşağıdan yukarıya doğru çalmaya başladı denilebilir,diğerleri gibi yukarıdan aşağıya doğru değil. Bu, onunsırrıydı. Yıllarca onu Amerika'da ziyaret etmenin doğru olupolmayacağı düşüncesiyle işkence ettim kendime. Zavallı birdüşünce. Wertheimer önce istemedi, sonunda onu ikna etmekzorunda kaldım. Wertheimer'in kız kardeşi, erkek kardeşi içintehlikeli bulduğu dünyaca ünlü Glenn Gould'u ziyaretetmesine karşı çıktı. Wertheimer sonunda kız kardeşini razıedip benimle Amerika'ya Glenn'e geldi. Kendi kendime hep,Glenn'i görmek için bu son fırsat deyip durdum. Gerçekten deonun ölümünü bekliyordum ve onu mutlaka bir kez dahagörmek, dinlemek istiyordum, diye düşündüm lokantadadikildiğim ve lokantanın daha önceden tanıdığım kötühavasını soluduğum sırada. Wankham'i biliyordum.

Page 22: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Wankham'da hep bu otele inerdim Wertheimer'i ziyaretegeldiğimde, çünkü Wertheimer'in evinde kalmazdım, geceyatısına kalan konuklara dayanamazdı. Lokantacı kadınabaktım, ama bir şey duyulmuyordu. Wertheimer gece yatısınakalan konuklardan nefret ederdi, iğrenirdi onlardan. Genelolarak da konuklardan, hangisi olursa olsun, onları karşılar veiltifatlar yağdırır, ama geldikleri anda onları gene dışarıyakışkışlardı, doğal olarak beni hemen dışarıya kışkışlayamazdı,çünkü biz çok yakındık, ama birkaç saat sonra benim kalkıpgitmem, kalmam ve gece yatmamdan daha çok işine gelirdi.Onun evinde asla gece yatısına kalmadım, kalmak da aklımınköşesinden geçmezdi, diye düşündüm lokantacı kadınabakınırken. Glenn büyük kent insanıydı, tıpkı benim gibi,Wertheimer gibi, aslında büyük kente has her şeyi seviyor,kırsaldan nefret ediyorduk, ama kırsaldan (tıpkı büyükkentten de kendi tarzında olduğu gibi) fazlasıylafaydalanıyorduk. Wertheimer ve Glenn sonuç olarak hastaciğerleri yüzünden kırsala gitmişlerdi, Wertheimer Glenn'egöre daha isteksiz olarak, Glenn ise son kertede tüm insanlığadayanamadığı için, Wertheimer kentte durmadan öksürükkrizi geçirdiği için ve iç hastalıkları uzmanı ona büyük kentteyaşama şansının asla kalmadığını söylediğinden. Wertheimeryirmi yıldan fazla Kohlmarkt'ta kız kardeşinin yanında birsğınak buldu, Viyana'nın en büyük ve en lüks evlerindenbiriMHP. Ama kız kardeşi sonunda büyük sanayici diyeanılan biriyle İsviçre'de evlenip kocasının yanına, ChuryakınındakiZizers'e gitti. Üstelik de İsviçre'ye, bir kimyaholdingi sahibi ile, diye inleyip durdu Wertheimer. Birdenboşalan evde ilk zamanlar kötürüm olmuş gibiydi, kızkardeşinin taşınmasından sonra günlerce bir koltuktahareketsiz oturmuş, sonra deli gibi odalarda oradan oraya

Page 23: Bitik Adam - Thomas Bernhard

koşuşturmuş ve sonunda babasından kalma Traich'daki avevine çekilmişti. Ana babasının ölümünden sonra, ne de olsayirmi yıl kız kardeşi ile yaşamış ve bu kız kardeşehükmetmişti, biliyordum, yıllarca onun erkeklerle ve deözellikle toplumla ilişkisini olanaksız kılmış, onu kapatmış,yani kendisine zincirlemişti. Gene de kaçmıştı kız ve onubirlikte mirasına kondukları, bozulmuş mobilyalar içindebırakıvermişti. Bunu bana nasıl yapabildi, demişti bana, diyedüşündüm. Onun için her şeyi yaptım, kendimi onun için fedaettim, oysa o beni terk etti, öylece bıraktı, o yeni zenginyaratığın arkasından İsviçre'ye koştu, o iğrenç herifinardından, dedi Wertheimer, diye düşündüm lokantada. Hemde Chur'a, o korkunç, Katolikliğin gerçekten leş gibi koktuğuyöreye. Zizers, ne iğrenç bir yer adı! diye bağırdı ve banaZizers'e hiç gidip gitmediğimi sordu, ben Sankt Moritz'egiderken birçok kez Zizers'ten geçtiğimi anımsadım, diyedüşündüm. Ahmaklık, manastırlar ve kimya sanayii, başkahiçbir şey yok, dedi. Birçok kez, piyano virtüözlüğünü kızkardeşi yüzünden bıraktığı savını abartarak ileri sürdü, onunyüzünden son verdim, kariyerimi feda ettim, dedi, her şeyifeda ettim, benim için tek ve her şey olan her şeyi. Böylecemutsuzluğunu yalanla örtmeyi denedi, diye düşündüm.Kohlmarkt'taki daire üç katlıydı ve akla gelebilecek tüm sanatyapıtlarıyla tıka basa doluydu, dostumu ziyaret ettiğim herdefasında sıkmıştır beni bu eşyalar. Kendisi bu sanatyapıtlarından nefret ettiğini iddia ediyor, onları kız kardeşininyığdığını, kendisinin nefret ettiğini, onlarla hiçbir ilişkisininolmadığını söylüyor, onu büyüklük budalası bir İsviçreliyüzünden terk eden kız kardeşinin üzerine tüm mutsuzluğunuyıkıyordu. Aslında bana bir keresinde, Kohlmarkt'taki buevde kız kardeşi ile birlikte yaşlanmayı düşündüğünü

Page 24: Bitik Adam - Thomas Bernhard

söylemiş, onunla birlikte burada, bu odalarda yaşlanacağım,demişti. Başka türlü oldu, kız kardeşi elinin altından kaçtı,ona sırtını döndü, büyük bir olasılıkla da son dakikada, diyedüşündüm. Kız kardeşi evlendikten ancak aylar sonra sokağaçıktı, yani oturan birinden gene yürüyen birine dönüştü. Eniyi olduğu zamanlarda Kohlmarkt'tan yirminci mahalleyeyürür, oradan da yirmibirinciye geçer ve Leopoldstadt'tandönüp birinciye gelir, sonra birincide saatlerce, artıkdayanamayıncaya kadar oradan oraya giderdi. Kırsalda donupkalıyordu. Orada ormana doğru birkaç adım bile atmazdı.Kırsaldan sıkılıyorum, derdi hep. Glenn bana asfalt aşındırıcıdemekte hep haklı, diyordu Wertheimer, ben yalnızca asfalttayürürüm, kırda yürümem, müthiş canım sıkılır, kulübedeoturur kalırım. Kulübe dediği ana babasından miras kalan ondört odalı av evi. Gerçek şu ki, bu av evinde sabahtan, sankielli ya da altmış kilometre yürüyecekmiş gibi uzun bağlıayakkabıları, kalın lodenleri giyinir, başına keçe bereyigeçirirdi. Ama dışarıya gitmek için keyfi olmadığını saptamakiçin evden çıkar, sonra gene soyunur ve aşağıdaki odadaoturur ve karşısındaki duvara gözlerini dikerdi. İç hastalıklarıuzmanı kentte bir şansım olmadığını söylüyor, ama burada dahiç şansım yok. Kırsaldan nefret ediyorum. Öte yandan içhastalıkları uzmanının önerilerine uyma niyetindeyim ki,kendime sitem etmek zorunda kalmayayım. Ama dışarıyaçıkamam, hele kırda hiç mi hiç yürüyemem. Benim için ensaçma şey bu, bu saçmalığı yapamam, bu delilik suçunuişleyemem. Düzenli olarak giyinirim, diyordu, evin önüneçıkarım ve geri dönüp gene soyunurum, hangi mevsimdeolursa olsun, hep aynı şey. Hiç değilse deliliğimi gözleyenbiri yok, derdi, diye düşündüm lokantada. Tıpkı Glenn gibi,Wertheimer de çevresinde insanlara dayanamıyordu. Böylece

Page 25: Bitik Adam - Thomas Bernhard

zamanla çekilmez oldu. Ama ben, diye düşündüm lokantadaayakta dururken, ben de kırsalda yaşamayı beceremiyordum,bu yüzden de zaten Madrid'de yaşıyorum ve Madrid'denayrılmayı düşünmüyorum, bu bütün kentlerin engörkemlisinden, orada dünyanın sunduğu her şeye sahibim.Kırsalda yaşayan kişi zamanla kendi farkına bile varmadanaptallaşır, bir süre bu yaşamın özgün olduğuna, sağlığı içingerekli olduğuna inanır, ama kırsal yaşam hiç de özgündeğildir ve kırsalda doğmamış ve kırsal yaşam içinyaratılmamış biri için tatsız tuzsuz bir şeydir ve sağlığınayalnızca zarar verir. Kırsala giden kişiler, kırsalda eriyipgiderler ve en azından garip bir yaşam sürerler, bu yaşamonları önce aptallaştırır, sonra da gülünç bir ölüme götürür.Bir büyük kentliye hayatta kalabilmesi için kırsala gitmesiniönermek, iç hastalıkları uzmanınca bir hainliktir, diyedüşündüm. Büyük kentten kırsala orada daha iyi ve daha uzunyaşamak için giden insanların tüm örnekleri korkunçörneklerdir, diye düşündüm. Ama sonuç olarak Wertheimeryalnızca iç hastalıkları doktorunun kurbanı değil, kızkardeşinin sırf onun için var olduğuna olan inancının dakurbanıydı. Gerçekten de birçok kez, kız kardeşinin onuniçin, onun yanında kalsın diye, yani onu korusun diyedoğduğunu söylemişti. Hiç kimse beni kız kardeşim gibihayal kırıklığına uğratmadı, diye bağırdı bir kez, diyedüşündüm. Kız kardeşine ölesiye alışmıştı, diye düşündüm.Kız kardeşinin onu terk ettiği gün, ondan ömür boyu nefretetmeye yemin edip Kohlmarkt'taki evin tüm perdelerini birdaha açmamak üzere kapattı. Neyse ki bu tasarısına on dörtgün dayanabildi, ondördüncü gün Kohlmarkt evininperdelerini gene açtı ve kendini deli gibi yemek ve insanaçlığı içinde sokağa attı. Ama bitik adam hemen Graben'de

Page 26: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yığılıp kaldı, bildiğim üzere. Şansına oradan bir akrabasıgeçiyordu, hemen gene evine götürülmesini ona borçluydu,diye düşündüm, yoksa onu herhalde Steinhof tımarhanesinenaklederlerdi, çünkü görüntüsü bir çılgının görüntüsüydü.İçimizde en zor olan Glenn değildi, Wertheimer'di. Glenngüçlüydü, Wertheimer en güçsüzümüzdü. Glenn hep ilerisürüldüğü ve sürüleceği gibi deli değildi, Wertheimer deliydibenim ileri sürdüğüm gibi. Kız kardeşini yirmi yıl kendisinebağlamıştı, binlerce, evet yüzbinlerce bağ ile, kız sonra kaçtıondan ve öyle sanıyorum ki, hani derler ya, iyi bir parti devurarak. Zengin doğmuş olan kız kardeş korkunç zengin birİsviçreli ile evlendi. Bundan sonra artık ne kız kardeş ne deChur sözcüklerini işitebilirmiş, böyle söyledi Wertheimer songörüşmemizde. Bana bir kart bile atmadı, dedi, diyedüşündüm lokantada çevreme bakarken. Ondan gizlicekaçmıştı ve evdeki her şeyi bırakmıştı, hiçbir şey almamış,diyordu durmadan. Beni terk etmeyeceğine söz verdiği halde,hiçbir zaman, böyle diyordu, diye düşündüm. Üstelik de kızkardeşim dönek biri, diye nitelendirdi, kurtarılamaz derecedeKatolik, dedi. Ama bu sofular, koyu Katolikler, yolundansapanlar böyledir işte, dedi, hiçbir şeyden korkmazlar, enbüyük suçtan bile, kendi erkek kardeşlerini terk edip, neredençıktığı belirsiz, rastlantıyla ve vicdansızca para yapmış yarıİsviçreli birinin koynuna atarlar kendilerini, demişti sonziyaretimde, diye düşündüm. Gözümün önünde görüyorumonu, dikkatlice duyuyorum dediğini, tam ona uygun, hepkullandığı kesik cümlelerle. Bizim bitik adam fanatik birinsan, demişti Glenn bir keresinde, kendi kendine duyduğuacıma duygusu ile nerdeyse durmadan ölüyor, Glenn'inbunları söyleyişini görüyorum hâlâ, nasıl söylediğiniduyuyorum, Mönchsberg'deydi, Richterhöhe denilen yerde,

Page 27: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Glenn' le sık sık Wertheimer'siz, Wertheimer herhangi birnedenle yalnız kalmak, çoğunlukla da kırgınlıklar nedeniylebizsiz olmak istediği zamanlarda gittiğimiz yerde. Ben onusürekli kırgın adam olarak nitelendirirdim. Kız kardeşinintaşınmasından sonra gittikçe daha sık olarak Traich'a çekildi,Traich'dan nefret ettiğim için Traich'a, derdi. Kohlmarkt evitozlandı, çünkü kendisi yokken kimseyi içeriye sokmadı.Traich'da çoğunlukla günlerce evde kalır, uşağına yalnızca birgüğüm süt, tereyağı, ekmek, bir parça füme et getirtirdi. Vefilozoflarını okurdu, Schopenhauer, Kant, Spinoza. Traich'dada orada bulunduğu sürece perdelerini kapalı tutardı. Birkeresinde, yeniden bir Bösendorfer alsam, diye düşündüm,dedi, ama sonra bu düşünceden vazgeçtim, doğrusu birçılgınlık olurdu bu. Ayrıca ben on beş yıldır hiçbir piyanoyael sürmedim, dedi, diye düşündüm lokantada seslensem mi,seslenmesem mi diye kararsız dururken. Sanatçıolabileceğime, sanatçı yaşamı sürdürebileceğime inanmak enbüyük hataydı. Ama hemen düşünce bilimlerinesığmamazdım, bu dönüşü sanatçılık üzerinden yapmalıydım,dedi. Büyük bir piyano virtüözü olabileceğime inanıyormusun? diye sormuştu bana, doğal olarak da bir cevapbeklememiş ve korkunç bir asla ile kahkaha patlatmıştı. Senevet, dedi, ama ben değil. Sende vardı o, dedi, gördüm ben,senden bir iki kadans duydum ve hemen senin bu işiyapabileceğini anladım, ama ben asla yapamazdım. Glenn'inise daha başından bir dâhi olduğu belliydi. Bizim Amerikalı-Kanadalı dâhimiz. Biz karşıt nedenlerle başarısız olduk, dediWertheimer, diye düşündüm. Benim kanıtlamam gereken birşey yoktu, her şeyi yitirecektim, dedi, diye düşündüm.Yeteneğimiz mutsuzluğumuzu oluşturdu herhalde, dedi, amahemen ardından: Glenn yeteneğini öldürmedi, bu onu dâhiliğe

Page 28: Bitik Adam - Thomas Bernhard

ulaştırdı. Evet, Glenn'e rastlamasaydık dedi Wertheimer.Horowitz adı da bizce bir anlam taşımasaydı. Salzburg'a hiçgitmemiş olsaydık! dedi. Bu kentte Horowitz'ten ders alarakve Glenn'i tanıyarak ölümü bulduk. Dostumuz ölümümüzoldu. Horowitz'ten ders alan herkesten iyiydik biz, ama GlennHorowitz'ten de daha iyiydi, dedi Wertheimer, hâlâ kulağımdabu sözleri, diye düşündüm. Öte yandan biz henüz hayattayız,o değil, dedi. Çevresinde o güne kadar ne kadar çok kişiölmüş, akrabalar, dostlar, tanıdıklar, bu ölümlerin hiçbiri onuen ufak bir biçimde sarsmamış, ama Glenn'in ölümü onaöldürücü biçimde dokunmuş, öldürücü sözcüğünü son derecetitizce kullandı. Bir insana, hiç kimseyle olmadığımız gibibağlı olmak için, yan yana olmamız gerekmez, dedi. Glenn'inölümü onu en derinden sarsmış, dedi, diye düşündümlokantada ayakta dururken. Bu ölüm, başka hiçbir ölümdeolmadığı gibi önceden tahmin edilirdiyse de, anlaşılır birölümdüyse de, dedi. Gene de aklımız almıyor, onu anlıyoruz,ama kavrayamıyoruz. Glenn bitik adam sözünden vekavramından çok hoşlanmıştı, çok iyi anımsıyorum, bitikadam Sigmund Haffner Sokağı'nda aklına gelmişti. İnsanlarabaktığımızda yalnızca sakatları görürüz, demişti Glenn bizebir keresinde, dışsal ya da içsel ya da içsel ve dışsal olaraksakatlanmışları, başkaları yoktur, diye düşündüm. Bir insanane kadar uzunca bir süre bakarsak o kadar sakatlanmışolduğunu kavrayamayacağımız kadar sakatlanmıştır, işin aslıbudur. Dünya sakatlarla doludur. Sokağa çıkarız ve yalnızsakatları görürüz. Birini davet ederiz, evimize bir sakat gelir,derdi Glenn, diye düşündüm. Gerçekten ben de aynı gözlemiyaptım ve Glenn'i hep onaylayabildim. Wertheimer, Glenn veben, hepimiz sakattık! diye düşündüm. Dostluk, sanatçılık!diye düşündüm, aman Tanrım, ne çılgınlık! Ben sona

Page 29: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kalanım! Şimdi yalnızım, diye düşündüm, gerçeği söylememgerekirse benim için yaşam anlamına gelen yalnızca iki insanoldu yaşamımda: Glenn ve Wertheimer. Şimdi Glenn veWertheimer öldüler ve benim bu gerçekle başa çıkmamgerekiyor. Lokanta bende harap olmuş etkisi yarattı, buyöredeki tüm lokantalar gibi içindeki her şey pisti ve hava,hani denir ya, ağırdı. Zevksizlik kol geziyordu. Tanıdığımlokantacı kadına çoktan seslenmeliydim, ama seslenmedim.Wertheimer lokantacı kadınla birçok kez yatmış, tabii kadınınotelinde, kendi av evinde değil, diye anlatılır, diye düşündüm.Glenn aslında başka şeyler çalarken de hep GoldbergVaryasyonlarını ve Füg Sanatını çalmıştı, yani Brahms ya daMozart, Schönberg ya da Webern çalarken de, onlar hakkındaçok bilgi sahibiydi, ama Schönberg'i Webern'den daha üstüntutardı, herkesin inanmak istediği gibi tersine değil.Wertheimer Glenn'i birçok kez Traich'a davet etti, ama GlennSalzburg Festivali'ndeki konserinden sonra bir dahaAvrupa'ya gelmedi. Mektuplaşmıyorduk da, çünkü o uzunyıllar süresince birbirimize yolladığımız birkaç kartamektuplaşma denilemez. Glenn düzenli olarak bize plaklarınıyolluyordu, biz de teşekkür ediyorduk, hepsi buydu. Aslındabizi birbirimize dostluğumuzun duygusallık taşımamasıbağlıyordu, zaten Wertheimer de hiç duygusal değildi, çoğuzaman öyleymiş gibi görünse de. Yakarışları duygusallıkdeğildi, hesaplılıktı, hesap. Wertheimer'in ölümünden sonrabir kez daha onun av evini görme düşüncesi bana birdensaçma geldi, gerçekte yapmak istemediğim halde kafamıtuttum. Lokantada çevreme bakarken bu davranışımın aslındaduygusal bir davranış olmadığını düşündüm. Önce yalnızcaKohlmarkt evini ziyaret etmek istemiştim, ama sonra, önceTraich'a gidip Wertheimer'in, bildiğim üzere son iki yılını

Page 30: Bitik Adam - Thomas Bernhard

korkunç koşullarda geçirdiği av evini bir kez yoklamayıkararlaştırmıştım. Kız kardeşinin evlenmesinden sonraViyana'da zorla üç ay daha dayanmış, kentte deli gibikoşuşmuştu, gözümün önüne getirebiliyorum, kız kardeşinedurmadan küfürler savurarak ve Traich'da saklanmak içinartık Viyana'dan gerçekten ayrılmak zorunda kaldığı anakadar. Madrid'e yolladığı son kart beni dehşete düşürmüştü.Yazısı yaşlı bir insanın yazısıydı, bu karttaki delilik belirtilerigörmezden gelinemezdi, birbiriyle ilgisiz şeylerden sözediyordu. Ama benim Avusturya'ya gelmeye niyetim yoktu,Calle del Prado'daki evimde yoğun biçimde Glenn GouldÜzerine adlı çalışmamla uğraşmaktaydım, bu çalışmamıhiçbir koşulda kesmek istemiyordum, yoksa kaybolup giderdi,bunu göze almak niyetinde değildim, bu yüzden de dahaokurken bana düşündürücü gelen Wertheimer'in bu kartınacevap vermedim. Wertheimer Glenn'in cenazesine Amerika'yagitme düşüncesini taşıyordu, bense bunu reddetmiştim, o dayalnız uçamamıştı. Wertheimer kendini astıktan üç gün sonra,onun da tıpkı Glenn gibi elli bir yaşına geldiğini anımsadım.Elli yaşımızı geçtikten sonra kendimizi hain ve karaktersizbuluruz, diye düşündüm, bu duruma ne kadar süreyledayanabileceğimizdir sorun. Birçoğu elli bir yaşındaykenkendini öldürür, diye düşündüm. Birçoğu elli ikisinde, amaçoğunlukla elli birinde. Ellibirlerindeyken kendileriniöldürmeleri ya da ellibirlerindeyken doğal ölüm dedikleriölümle ölmeleri fark etmez, Glenn gibi ölmeleri ya daWertheimer gibi ölmeleri aynı şeydir. Nedeni, elli yaşındakibirinin elli yaşını geçince duyduğu sınırı aşma utancıdırçoğunlukla. Aslında elli yıl kesinlikle yeterlidir, diyedüşündüm. Elliyi geçip yaşamaya, varlığımızı sürdürmeyedevam ederek kendimizi bayağılaştırırız. Sınırı aşan

Page 31: Bitik Adam - Thomas Bernhard

korkaklarızdır, diye düşündüm, elliyi geçince kendini iki kezacınacak duruma düşürenler oluruz. Şimdiden o utanmazım,diye düşündüm. Ölüleri kıskandım. Bir an için onlardan,düşünceliliklerinden ötürü nefret ettim. Nedenlerin en ucuzuolan merak yüzünden Traich'a gelmiş olmam gerçeğini hataolarak gördüm lokantada dururken, lokantadan iğrenirkenkendimden de derinlemesine iğrendim. Ve kim bilebilir ki,diye düşündüm, beni av evine sokup sokmayacaklarını,herhalde evin yeni sahipleri çoktan gelmişler ve kimseyikabul etmiyorlardır, hele beni hiç etmezler, benden hep nefretetmişlerdir, biliyorum, çünkü Wertheimer bana akrabalarınıher zaman öyle anlatmıştır ki, ondan nefret ettikleri gibibenden de nefret ettiklerini varsaymışımdır ve herhalde şimdibeni haklı olarak pat diye gelen en rahatsız edici kişi olarakgöreceklerdir. Madrid'e geri uçmalı ve Traich'a yaptığım butamamen gereksiz yolculuğa hiç kalkışmamalıydım, diyedüşündüm. Yapmak istediğim şeyi birden ölü soyuculuk gibigördüm, yani av evini denetlemeye kalkışmamı, av evinintüm odalarına girmeyi, her şeye bakmayı ve gördüklerimeyorum getirmeyi. Tam lokantacı kadına sesleneceğim, amagene de son anda seslenmediğim sırada, korkunç bir insanım,diye düşündüm, iğrenç, iticiyim; daha erken bir sırada, yanibenim amaçlarım için daha erken bir anda kadın ortaya çıkar,kafamdan geçen düşünce akımını keser, burada birden aklımagelenleri berbat eder, diye birden korkuya kapıldım, tam daGlenn-Wertheimer saptamasını yapma iznini kendimetanıdığım sırada ayrıca. Gerçekten de Wertheimer'in birolasılıkla bırakmış olduğu yazıları görme niyetim vardı, şimdide var. Wertheimer zaman içinde kaleme aldığı yazılardan sıksık söz ederdi. Saçma sapan şeylerdi bunlar ona göre, amaWertheimer gururluydu da, bu da benim bu saçmalıkların

Page 32: Bitik Adam - Thomas Bernhard

değerli olabileceklerini düşündürüyordu, her ne olursa olsun,Wertheimer düşünceleri geriye kalmaya, toplanmaya,kurtarılmaya, düzenlenmeye değer, diye düşündüm veşimdiden matematiksel-felsefi içerikli bir yığın defteri (venotu) gördüm. Ama mirasçılar bu defterleri (ve notları), tümbu yazıları (ve notları) vermeyeceklerdir, diye düşündüm.Zaten beni av evine bile sokmayacaklar. Kim olduğumusoracaklar ve ben kim olduğumu söylersem kapıyı suratımakapatacaklar. Benim adım ürkütücü olan, budur onların kapıyıhemen çarpmalarını ve kilitlemelerini zorunlu kılan, diyedüşündüm. Av evini ziyaret etmenin şu çılgın düşüncesi dahaMadrid'deyken aklıma gelmişti. Herhalde Wertheimeryazılarından (ve notlarından) benim dışımda kimseye sözetmemiştir, diye düşündüm ve onları bir yerlere saklamıştır,bu yüzden ben bu defterleri ve yazıları (ve notları) bulmayı veele geçirmeyi borçluyum ona, hangi koşullarda olursa olsun.Glenn'den geriye gerçekten de bir şey kalmadı, Glenn hiç nottutmadı, diye düşündüm, buna karşın Wertheimer durmadanyazdı, yıllar boyunca, onyıllar boyunca. Her şeyden önce deGlenn üzerine yazılmış şu ya da bu ilginç şeyi bulacağım,diye düşündüm, hiç değilse üçümüz hakkında birşeyler,öğrencilik yıllarımıza ait, öğretmenlerimize ait, gelişmemizeve tüm dünya gelişimi üzerine birşeyler, diye düşündümlokantada dururken ve ardında hiçbir şeyin görünmediğimutfak penceresinden bakarken, çünkü pencerelerin camlarıkirden siyahlaşmıştı. Bu pis mutfakta yemek pişiriliyor, diyedüşündüm, bu pis mutfaktan lokanta kısmına müşterilereyemek getirilecek, diye düşündüm. Avusturya lokantalarınınhepsi pistir ve iştah kapatıcıdırlar, diye düşündüm, bulokantalarda masalara temiz bir örtü hemen hemen hiçörtülmez, örneğin İsviçre'de doğal olan kumaş peçete burada

Page 33: Bitik Adam - Thomas Bernhard

asla yoktur. İsviçre'deki en ufak bir lokanta bile temiz ve iştahaçıcıdır, bizim Avusturya'daki oteller bile pistir ve iştahkapatıcıdır. Hele odalar! diye düşündüm. Çoğunlukla, dahaönce kullanılmış olan yatak çarşaflarını bir kez ütüleyip birsonraki konuğa kullanırlar ve lavabolarda bir önceki konuğunsaç tutamlarının bulunması öyle ender görülür bir şeydeğildir. Avusturya lokantalarından hep iğrenmişimdir, diyedüşündüm. Tabaklar temiz değildir ve yakından bakıldığındaçatal bıçak hep kirlidir. Ama Wertheimer bu lokantaya çok sıkgelirdi, en azından günde bir kere insan görmek istiyorum,derdi, bu yalnızca şu sefil, bakımsız, kirli otelci kadın olsa da.Böylece ben bir kafesten çıkıp ötekisine giriyorum, demiştiWertheimer bir keresinde, Kohlmarkt'taki evden Traich'a vegene geriye, demişti, diye düşündüm. O felaket büyük kentkafesinden, felaket orman kafesine. Bir burada saklanırım, birorada, bir Kohlmarkt sapıklığında, bir kırsalda ormansapıklığında. Birinin içine atılmak için diğerinden dışarıfırlarım. Ömür boyu. Ama bu süreç bende öylesi biralışkanlık haline geldi ki, başka bir süreç düşünemiyorumartık, dedi. Glenn kendini, kendi Amerikan kafesine kapattı,ben de kendi Yukarı Avusturya kafesime, dedi Wertheimer,diye düşündüm. O, büyüklük deliliği ile, benseumutsuzluğumla. Üçümüz de umutsuzluğumuzla, dedi, diyedüşündüm. Glenn'e av evimizden söz ettim, dedi Wertheimer,inanıyorum ki ormandaki evini yaptırmasına bu neden oldu,stüdyosunu, umutsuzluk makinesini, dedi Wertheimer birkeresinde, diye düşündüm. Ne delilik, ormanın ortasında, tüminsanlardan ırak bir yerde müzik stüdyolu bir ev yaptırmak,her şeyden kilometrelerce uzakta, ancak bir deli yapar bunu,bir çılgın yapar, demişti Wertheimer. Kendi umutsuzlukstüdyomu yaptırmama gerek yoktu, benimki Traich'da vardı

Page 34: Bitik Adam - Thomas Bernhard

zaten. Babamdan miras kaldı, o yıllarca burada tek başınadayandı, benden daha az titiz, benden daha az yakınan,benden daha az açınılacak, daha az gülünç biri olarak, dediWertheimer bir keresinde. Kendimiz için ideal bir kızkardeşimiz var ve o da bizi en uygunsuz zamanda terk ediyor,tamamen insafsızca, dedi Wertheimer. Her şeyin ahlaksızcaolduğu İsviçre'ye gidiyor, İsviçre Avrupa'nın en karaktersizülkesidir, dedi, ben İsviçre'de hep bir genelevdeymişimduygusuna kapıldım, dedi. Her şey orospuca, kentlerde olsun,kırsalda olsun, dedi. Sankt Moritz, Saas Fee, Gstaad, hepsigenelev, hele Zürih, Basel, bunlar yeryüzü genelevleri, dediWertheimer birçok kez, yeryüzü genelevleri, yeryüzügenelevlerinden başka bir şey değil. Chur denen o karanlıkkentte başpiskopos bugün bile hâlâ günaydın ve iyi geceler!diyor, diye bağırdı. Kız kardeşim kalkıp oraya gidiyor, bendenkaçarak, hain erkek kardeşinden, yaşamını ve varoluşunumahveden kişiden! dedi Wertheimer, diye düşündüm.Zizers'e, o Katolikliğin ayyuka çıktığı yere! Glenn'in ölümübeni çok derinden sarstı, dediğini duydum, şimdi iyice,lokantada ayakta dururken, hep aynı konumda, ama bu aradaçantamı yere koymuştum. Wertheimer kendini öldürmekzorundaydı, dedim kendi kendime, bir geleceği yoktu.Kendini sonuna kadar yaşamıştı, varlığını sona erdirmişti.Lokantacı kadınla kadının evinde yatması tam ona uygun birdavranış, diye düşündüm, lokantanın tavanına, ikisinin tamburanın üzerinde, lokantacı kadının yatağında birleşmişolacaklarını varsayarak baktım. Büyük estetimiz pis biryatakta, diye düşündüm. Sürekli olarak Schopenhauer, Kant,Spinoza ile yaşayabileceğini sanan duygusal, az ya da çokaralıklarla Wankhamli lokantacı kadının kaba kuş tüylüyorganının altında. Önce yüksek sesle gülesim geldi, sonra

Page 35: Bitik Adam - Thomas Bernhard

iğrendim. Gülüşümü de kimse duymamıştı. Lokantacı kadınortalıkta yoktu. Lokanta gözlemlerimin altında gittikçe dahapisleşti, tüm bu otel uygunsuzdu. Ama başka seçeneğimyoktu, bu çevrede eskiden ve şimdi bir tek bu otel var. Glennhiç Chopin çalmadı, diye düşündüm. Tüm davetleri geriçevirdi, en yüksek ücretleri de. Mutlu biri olmadığınısöyleyerek herkesin durmadan başının etini yedi, kendisi enmutlu, en şanslı olanmış. Müzik/tutku/ün düşkünlüğü/Glenn,diye not almıştım bir keresinde ilk Madrid defterime.Hardy'yi keşfettikten sonra Puerto del Sol'daki o insanlarıanlatmıştım bir mektupta Glenn'e bin dokuz yüz altmış üçte.Boğa güreşi, Retiro Parkı yansımalarının tasviri, diyedüşündüm, Glenn asla onaylamadı bunları. Wertheimer,Glenn'i birçok kez Traich'a davet etti, av evi onun hoşunagider, diye düşündü Wertheimer, Glenn buna hiçbir zamanyanaşmadı, Wertheimer'in kendisi bile av evi insanı değildi kiGlenn Gould olsun. Horowitz, Glenn Gould'un olduğu gibibir matematikçi değildi. Olduğu. Şimdiki zaman kullanırız,birden geçmiş zamana geçer, bu korkunç di'li geçmiş zamanıkullanmaya başlarız, diye düşündüm. Örneğin benSchönberg'le tartıştığımda Wertheimer hep lafıma karışırdı,Glenn asla karışmazdı. Bir başkasının ondan daha bilgiliolmasına, onun asla bilemeyeceği bir şeyi başkasınınaçıklamasına dayanamazdı. Bilgisizlik utancı, diye düşündümlokantada durup lokantacı kadını beklerken. Öte yandanWertheimer'di okuyan, Glenn değildi, ben de değildim, bençok okumazdım, okursam da hep aynı şeyi, aynı yazarlarınaynı kitaplarını, aynı filozofları okurdum sürekli her zamandeğişik kimselermiş gibi. Aynı şeyi her zaman bambaşka birşeymiş gibi içime alma sanatına sahiptim, bunu çokgeliştirmiştim, yükseğe, nefis bir yüksekliğe doğru, ne

Page 36: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Wertheimer'de ne de Glenn'de bu yetenek vardı. Glennnerdeyse hiçbir şey okumazdı, edebiyattan nefret ederdi, buda ona çok yakışırdı. Benim asıl amacıma, sanatıma hizmeteden şeyleri okurum yalnızca, demişti bir keresinde. Bachhakkındaki her şey kafasının içindeydi, aynı şekilde Handelhakkındakiler de, Mozart hakkında çok şey, Bartok'la ilgiliher şey, oturup saatlere e yorumlayabilirdi, kendi deyimiyle,Wertheimer'in deyişiyle ise kusursuzca, doğal olarakGlenndâhice. Aslında Glenn'e Mönchsberg'de ilk rastladığımanda, onun yaşamımda rastladığım en olağanüstü insanolduğunu kavramıştım, diye düşündüm. İçimdeki fizyonomisthiç şaşmaz. Bundan yıllar sonra da dünyanın bunuonaylaması geldi, gazetelerin onayladığı her şeyin bana acıvermesi gibi, bu da verdi. Biz varız, başka çaremiz yok,demişti Glenn bana bir keresinde. Katlandıklarımız tamamensaçmalık, onunkiler de, diye düşündüm. Wertheimer'in ölümüde önceden belliydi, diye düşündüm. Garip bir biçimdeWertheimer durmadan benim kendimi öldüreceğimden sözedip durdu, ormanda asacaksın, o sevgili Retire Parkı'nda,dedi bir kezinde, diye düşündüm. Kimseye bir şeysöylemeden başımı alıp Madrid'e gitmemi ve Avusturya'dakiher şeyi bırakmamı affetmedi. Onunla birlikte Viyana'dadolaşmama alışmıştı, yıllarca, onyıllarca, üstelik de onunyollarında, benimkilerde değil, diye düşündüm. O hep bendendaha hızlı giderdi, zorla yetişirdim ona, oysa hasta olan oydu,ben değil, zaten hasta olan o olduğu için hep önden giderdi,diye düşündüm, daha yolun başında beni geride bırakırdı.Bitik Adam, Glenn Gould'un dâhiyane bir buluşuydu, diyedüşündüm, Glenn Wertheimer'i daha ilk gördüğü andakavramıştı, ilk kez gördüğü bütün insanları hemen doğrukavrardı. Wertheimer sabah saat beşte kalkardı, ben beş

Page 37: Bitik Adam - Thomas Bernhard

buçukta, oysa Glenn ancak dokuz buçukta, çünkü yatmasısabah saat dördü bulurdu, uyumak için değil, derdi Glenn,yorgunluğun tınısını bitirmek için. Kendimi öldürmek, diyedüşündüm, Glenn öldükten, Wertheimer kendini öldürdüktensonra, diye düşündüm lokantada çevreme bakarken.Avusturya ufak otellerinin nemi Glenn'i de hep ürkütmüştür,bu hep kötü havalandırılan ya da hiç havalandırılmayanAvusturya otellerinde ölümün gelip onu bulacağındanürküyordu. Gerçekten de birçok kişi bizim otellerimizdeölümü solur, otelciler pencereleri açmazlar, yazın bile, nem deböylece duvarlara iyice yerleşir. Ve bu her yana yayılan yenizevksizlik, diye düşündüm, en güzel otellerimizin biletamamen proleterleşmesi, diye düşündüm, yaygınlaşıyor.Sosyalizm sözcüğü kadar hiçbir sözcük beni iğrendirmezoldu, bu kavramı ne hale getirdiklerini düşündüğümde. Heryerde bizim baş belası sosyalistlerin baş belası sosyalizmi,sosyalizmi halka karşı sömüren ve onu zamanla kendileri gibiadileştiren sosyalistlerin. Bugün hangi yöne baksak buöldürücü adi sosyalizmi görüyoruz, hissediyoruz, her şeyiniçine işledi. Bu oteldeki odaları bilirim, diye düşündüm,ölümü getirir bunlar. Yalnızca av evini bir kez daha görmeamacı ile Wankham'a gelmiş olduğum düşüncesi o anda banaiğrenç geldi. Öte yandan hemen ardından, kendi kendime,Wertheimer'e borçluyum bunu, dedim, aynen bu cümleyikullandım kendi kendime yüksek sesle. Bir yalan diğeriniizledi. Her zaman öne çıkan bir niteliğim olan merak, benigene bütünüyle içine çekmişti. Mirasçılar av evini herhaldeçoktan boşaltmışlardır, diye düşündüm, tamamendeğiştirmişlerdir, çünkü mirasçılar aklımızın almadığı kadargaddarca acele davranırlar. Hani derler ya, solup gideninardından gelen birkaç saat içinde her şeyi toparlayıp

Page 38: Bitik Adam - Thomas Bernhard

götürürler ve artık kimseyi yanlarına yaklaştırmazlar. Hiçkimse akrabalarını Wertheimer gibi korkunç bir projeksiyonatutmamış, onları yerin dibine sokarak anlatmamıştır.Babasından, annesinden, kız kardeşinden nefret etmiş,mutsuzluğundan hepsini sorumlu tutmuştur. Onu korkunçyaşam makinesinin içine yukarıdan atıp, aşağıdan tamamenmahvolarak çıkmasını istemelerini başlarına kakmak için varolmak zorundaymış. Kendini savunmak hiçbir işeyaramazmış, dedi hep. Çocuk bu yaşam makinesinin içineannesi tarafından atılmış, baba çocuğu durmadan parçalarabölen bu varoluş makinesini ömür boyu çalıştırmış. Ana baba,bizzat kendileri olan felaketi çocuklarında sürdürdüklerini çokiyi bilirler çocuk yapmayı ve onları yaşam makinesinin içineatmayı haince sürdürürler, dedi, diye düşündüm lokantayıgözlemlerken. Wertheimer'i ilk kez Nussdorfer Caddesi'nde,halin önünde gördüm. Babası gibi tüccar olmalıydı, aslındaWertheimer kendisinin istediği gibi müzisyen de olamamıştı,buna karşılık kendi deyişiyle kendisini düşünsel bilimlerlemahvetmişti. Bir şeyden ötekine kaçar ve kendimizimahvederiz, dedi. Hep uzaklaşır gideriz, tükenene kadar,dedi. Benim gibi mezarlıklara düşkündü, diye düşündüm,günlerce Döbling ve Neustift am Wald mezarlıklarındadolaşırdı yalnızca. Ömür boyu süren, hep yalnız kalmaisteğine duyulan, bende de olan özlem, diye düşündüm.Wertheimer, benim gibi, yolculuklar yapan biri değildi.Tutkulu bir biçimde mekan değiştirici değildi. Bir kez anababasıyla Mısır'a gitmişti, hepsi bu. Ben, nereye olursa olsungitmek için her olanaktan faydalandım, önce çıkıp Venedik'egittim, büyükbabama ait doktor çantası ve on gün için yüz ellişilinle, her gün Accademia ziyaretleri ve Fenice gösterileriyledolu üstelik. Tancredi'yi ilk kez Fenice'de gördüm, diye

Page 39: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm, ilk kez müziği deneme isteği duydum. Wertheimerher zaman bitik adamdı. Hiç kimse onun gibi Viyanacaddelerini aşmdırmamıştır, tamamen bitap düşünceye kadarher yönden her bir yöne, sonra gene geriye giderek. Kafayıdağıtma manevraları, diye düşündüm. Akıl almaz derecedeayakkabı eskitiyordu. Glenn Wertheimer'e ayakkabı fetişistide demişti sanıyorum, Kohlmarkt'taki evde yüzlerce çiftayakkabı vardı, bu yüzden de kız kardeşini deliliğin sınırınaitmişti. Kız kardeşine hayranlık duyar, hatta ona âşıktı, diyedüşündüm ve onu zamanla delirtti. Kız kardeşi son anda onunelinden kurtulup Chur yakınındaki Zizers'e kaçtı, bir daha hiçsesi çıkmadı, onu bıraktı. O kız kardeşinin giysilerini aynenkızın bıraktığı gibi bıraktı dolapta. Ona ait hiçbir şeye bundansonra elini sürmedi. Aslında kız kardeşimi yalnızca notalarıçevirsin diye sömürdüm, demişti bir keresinde, diyedüşündüm. Hiç kimse onun gibi iyi nota çeviremezdi, oacımasız tavrımla öğretmiştim ona bu işi, demişti birkeresinde, çünkü aslında nota okumasını bilmezdi. Benimdâhi nota çeviricim, demişti bir kezinde, diye düşündüm. Kızkardeşini nota çeviricisi düzeyine indirgemişti, o da bunasonsuza kadar dayanamadı. Asla koca bulamaz sözlerininonun için büyük bir yanılgı olduğu ortaya çıktı, diyedüşündüm. Wertheimer kız kardeşi için oldukça güvenli,dışarıya kaçmanın olanaksız olduğu bir zindan inşa etmişti,ama kız, hani derler ya, bir gece yarısı kaçmıştı. Bu durumWertheimer üzerinde korkunç bir utanma etkisi yaratmıştı.Koltuğunda oturup yalnızca kendini öldürmeyi düşündü,böyle dedi kendisi, diye düşündüm, günlerce hangi yöntemleöldürsem, diye kafa patlattı, ama gene de yapmadı bunu.Glenn'in ölümü ondaki intihar düşüncesini saplantıya çevirdi,kız kardeşinin kaçması bu durumu güçlendirdi. Glenn'in ölüm

Page 40: Bitik Adam - Thomas Bernhard

olayı tüm şiddeti ile onu kendi başarısızlığının bilincinevardırdı. Kız kardeşine gelince, onun acımasızlığı, onunalçaklığıymış bu, onu en sorunlu anında yalnız bırakıptamamen aşağılık, sivri kapüşonlu zevksiz pardösüler vepirinç tokalı Bally ayakkabılar giyen bir İsviçreli ile kaçması,dedi, diye düşündüm. O iğrenç iç hastalıkları doktoru Horch'a(doktoru!) gitmesine izin vermemeliydim, dedi, çünküİsviçreli'yi orada tanıdı. Doktorlar kimya sanayicileriyleişbirliği halinde, dedi, diye düşündüm. Gitmesine izinvermemeliydim, demişti kırk altı yaşındaki kız kardeşi için,diye düşündüm. Kırk altı yaşındaki kadın dışarıya çıkmak içinona rica etmeliydi, diye düşündüm, yaptığı her ziyaretinhesabını vermek zorundaydı. Önceleri o, yani Wertheimer,İsviçreli'nin utanmazca içten pazarlıklı bir insan olduğunu,kız kardeşi ile zenginliği için evlendiğini sanmış, ama sonraİsviçreli'nin onların ikisinden de daha zengin olduğu, yanidünyalar kadar zengin olduğu, İsviçre zengini olduğu, yani birAvusturya zengininden kat kat daha zengin olduğu ortayaçıkmıştı dediğine göre. Bu insanın (isviçreli'nin) babası,Wertheimer'in dediğine göre, Zürih'teki Leu Bankası'nınmüdürlerinden biriymiş, düşünsene, diyor Wertheimer, oğulise en büyük kimya sanayilerinden birine sahipmiş!İsviçreli'nin ilk karısı açıklanamayan bir biçimde ölmüş,kimse gerçeği bilmiyormuş. Kız kardeşim bu sonradangörmenin ikinci karısı, dedi Wertheimer, diye düşündüm. Birkeresinde buz gibi Stefan Katedrali'nde sekiz saat oturupsunağa dikmiş gözlerini, kilise zangocu onu kiliseden şusözlerle uzaklaştırmış: Bayım, kapanıyor. Dışarı çıkarkenzangoca yüz şilin vermiş, acele yapılmış bir davranışWertheimer'e göre. Stefan Kilisesi'nde ölüm yere düşünceyekadar oturma isteği duymuştum, dedi. Ama başaramadım, bu

Page 41: Bitik Adam - Thomas Bernhard

isteğe karşı duyduğum derin yoğunluğa rağmen. Bunun dahada ötesine geçecek yoğunluğa olanağım olmadı, dedi, zatenisteklerimiz de ancak en yüksek yoğunlukla dilersek yerinegelir. Çocukluğundan beri ölme isteği duymuş, hani denir ya,kendini öldürme isteği, ama hiçbir zaman bu konuda enyüksek yoğunluğu gösterememiş. Daha başlangıçtan beri,aslında her şeyiyle ona iğrenç gelen bir dünyanın içinedoğmuş olmakla başa çıkamamış. Büyümüş ve bu ölmeisteğinin birden yok olacağına inanmış, ama en yüksekyoğunluğa gene de ulaşamamış, dedi. Sürekli merakımintiharımı engelliyordu, dedi, diye düşündüm. Babamızı bizidöllediği için, anamızı bizi doğurduğu için, kız kardeşimizi desürekli olarak mutsuzluğumuzun tanığı olduğu içinaffetmeyiz. Var olmak umutsuzluğa düşmekten başka bir şeydeğildir ki, dedi. Uyandığımda iğrenerek düşünüyorumkendimi ve başıma geleceklerin hepsi tüylerimi diken dikenediyor. Yattığımda ölmekten, bir daha uyanmamaktan başkabir isteğim olmuyor, ama sonra gene uyanıyorum ve bukorkunç süreç yineleniyor, yineleniyor sonuçta elli yılboyunca, dedi. Elli yıl boyunca ölmekten başka bir şeydüşünmediğimizi düşünerek gene de yaşıyor olmamız vebunu tamamen tutarsız olduğumuz için değiştiremememiz,dedi. Çünkü biz kendimiziz acınacak olan, alçağın takendisiyiz. Müzik yeteneği yok! diye bağırdı, var olmayeteneği yok! O kadar kendimizi beğenmişiz ki, müzikeğitimiyle olacak bu iş sa¬nıyoruz, oysa yaşama yeteneğimizbile yok, var olmayı bile beceremiyoruz, çünkü varolmuyoruz bile, var olunuyoruz! diye söylendi bir keresindeWahringer Caddesi'nde halimiz kalmayıncaya kadar dörtbuçuk saat Brigittenau'da dolaşmamızdan sonra. Eskiden geceyarılarını Koralle'de geçirirdik, dedi, artık Kolosseum'a bile

Page 42: Bitik Adam - Thomas Bernhard

gitmiyoruz! dedi, her şey nasıl da tamamen uygunsuzluğadoğru değişti. Bir dostumuz olduğunu sanıyoruz, amazamanla dostumuz olmadığını görüyoruz, çünkü kesinliklehiç kimsemiz yok, gerçek bu, dedi. Bösendorfer'ekenetlenerek geçen yıllarda zamanla her şeyin bir yanılgıolduğu korkunç bir biçimde ortaya çıktı. Glenn'inSteinway'iyle birlikte Goldberg Varyasyonlarının tamortasında yere yığılma şansı olmuş. Kendisi yıllardan beriyığılıp kalmayı deniyor, ama sonuç alamıyormuş. Kız kardeşiile birlikte birçok kez Praterhauptallee denilen yerde, onunsağlık durumunu düzeltebilmek için, dedi, o temiz havaalabilsin diye dolaştık, ama o bu gezintilerin değerinibilemedi, neden yalnız Praterhauptallee de Burgenland değil,neden yalnız Praterhauptallee de Kreuzenstein ya da Retzdeğil, hiçbir zaman memnun olmadı, onun için her şeyiyaptım, istediği her giysiyi alabildi, dedi. Onu şımarttım,dedi. Şımartılmanın en üst noktasına kadar, dedi, kaçtı, Churyakınındaki Zizers'e, o korkunç yöreye. Artık neyapacaklarını bilemedikleri zaman, hepsi de İsviçre'ye kaçar,dedi, diye düşündüm. Ama İsviçre gene de herkes içinölümcül bir zindandır, İsviçre'de İsviçre yüzünden yavaşyavaş boğulur hepsi, kız kardeşim de İsviçre yüzündenboğulacak, görüyormuş o bunu, Zizers onu öldürecek,İsviçreli onu öldürecek, dedi, diye düşündüm. Üstelik deZizers'e, bu sapık sözcük türetimine! dedi, diye düşündüm.Kız kardeşim ve ben ömür boyu birlikte olacaktık, herhaldebu, ana babamızın bir tasarımıydı. Bu ana baba hesabı genede doğru çıkmadı. Bir oğul yaparız, diye düşündü anamlababam herhalde, ona bir de kız kardeş veririz, ikisiömürlerinin sonuna kadar birbirlerini destekleyerek,birbirlerini mahvederek varlıklarını sürdürürler, herhalde

Page 43: Bitik Adam - Thomas Bernhard

buydu ana baba düşüncesi, şeytani ana baba düşüncesi, dedi.Ana baba bir tasarı yapar, ama bu tasarı doğal olarakyürümez, dedi. Kız kardeş tasarıya uymadı, o daha güçlüolan, dedi, ben hep zayıf kaldım, kesinlikle zayıf olantaraftım, dedi Wertheimer. Yokuş yukarı nefesi kesilir, genede arkamdan gelirdi. Merdivenleri çıkamazdı, ama bendenönce üçüncü kata ulaşırdı, hepsi intihar denemeleriydi, diyedüşündüm şimdi lokantada çevreme bakarken, var olmaktankurtulmanın boş deneyleri. Bir keresinde kız kardeşi ilePassau'ya gitmiş, çünkü babası onu Passau'nun güzel bir kentolduğuna inandırmış, dinlendirici, olağandışı bir yerolduğuna, ama daha Passau'ya varır varmaz, Passau'nun ençirkin kentlerden biri, Salzburg'a özenen bir kent olduğunu,çaresizlik ve çirkinlik ve iğrenç kabalık kaynayan kentinsapık bir kendini beğenmişlikle Üç Nehir Kenti diyeadlandırıldığını görmüşler. Bu Üç Nehir Kenti'ne biraz giriphemen arkalarını dönmüşler ve birkaç saat içinde Viyana'yakalkan bir tren olmadığından taksiyle dönmüşler Viyana'ya.Bu Passau olayından sonra yıllarca her türlü seyahatniyetinden vazgeçmişler, diye düşündüm. Bundan sonrakiyıllarda kız kardeşi seyahat etme dileğini dile getirdiğinde,Wertheimer ona hep: Passau'yu düşün! demiş ve bu sözlerlekız kardeşi ve onun arasındaki seyahat tartışması henüzoluşmadan boğulup gitmiş. Açık arttırma ile satılan kuyrukluBösendorfer'in yerine Josefin tarzı bir yazı masası konmuştu,diye düşündüm. Zaten biz de durmadan eğitim alma isteğigösterme zorunda değiliz, diye düşündüm, yalnızcadüşünüyor olmamız yeterlidir, düşünmek dışında bir şeyyapmamamız ve düşünceyi özgür bırakmamız yeterlidir.Dünya görüşüne uymamız ve kendimizi bu dünya görüşünetamamen bırakmamız, işte en zor şey bu, diye düşündüm.

Page 44: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Wertheimer*bu düşünce tarzıyla, benim aksime, ne kuyrukluBösendorfer'i açık arttırmayla sattığı sırada, ne de daha sonra,hareket edebildi, oysa ben bunu başardım, diye düşündüm. Butercih benim küçük bir yolculuk çantasıyla Avusturya'dan yokolmamı, önce Portekiz'e, sonra Ispanya'ya gidip Calle delPrado'da Sotheby'nin hemen yanında yerleşmemi sağladı.Birdenbire, hani denir ya, bir gecede dünya görüşü sanatçısıolmuştum. O anda ürettiğim bu sözcüğe güldüm. Mutfakpenceresine doğru birkaç adım attım, ama daha öncedenmutfak penceresinden bakılamayacağını biliyordum, çünkübelirttiğim gibi yukarıdan aşağıya kir içindeydi. Avusturyamutfak pencerelerinin tümü tamamen kirlidir, onlardaniçeriye bakılamaz ve düşünüyorum da bakamamak doğalolarak en büyük kazançtır, çünkü bakılabilseydi doğrudandoğruya felakete, Avusturya'nın mutfak pisliği karmaşasınabakılırdı. Böylece ben mutfak penceresine doğru attığımbirkaç adımı geri atıp, gene her zaman durduğum yerdedurmaya başladım. Glenn kendisi için en uygun zamandaöldü, diye düşündüm, ama Wertheimer kendisi için en uygunolmayan bir zamanda kendini öldürdü, kendini öldüren hiçbirzaman kendisi için en uygun zamanda öldürmez kendini, amadoğal ölüm denilen şey her zaman en uygun zamanda gelenölümdür. Wertheimer Glenn'e imrendi, diye düşündüm, aynızamanda da kız kardeşinin Zizers'teki evinin yalnızca yüzadım ötesinde kendini asarak ondan intikam almak istedi.Chur yakınındaki Zizers'e bir bilet alıp Zizers'e gitti ve kızkardeşinin evinin yüz adım ötesinde kendini astı. Bulunancesedin kime ait olduğu birkaç gün anlaşılamadı. Ancakbulunduktan dört ya da beş gün sonra Chur'daki bir hastanememurunun Wertheimer adı dikkatini çekti, bu adam, kimyasanayii sahibinin karısı ile Wertheimer adı arasındaki ilişkiyi

Page 45: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kurdu, çünkü onun evlenmeden önce Bayan Wertheimerolduğunu biliyordu. Kuşkuya düşen memur, morgda yatanintiharcı Wertheimer ile Zizers'teki kimya sanayii sahibininkarısı arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdı. Evinin yüzadım ötesinde birinin kendini astığından habersiz olanWertheimer'in kız kardeşi Chur'daki morga gitti ve erkekkardeşini hemen teşhis etti, deniliyor. Wertheimer'in hesabıtutmuştu: Kız kardeşini, intiharının biçimi ve intihar ettiğiyerin seçimi ile ömür boyu bir suçluluk duygusunun içineatmıştı, diye düşündüm. Bu hesap Wertheimer'e yakışır, diyedüşündüm. Öte yandan, bu yüzden kendisini acınacak birduruma düşürdü, diye düşündüm. Traich'dan yola çıktığındakendisini kız kardeşinin evinin yüz adım ötesinde bir ağacaasma niyeti taşıyordu, diye düşündüm. Uzun süre tasarlanmışbir intihar, diye düşündüm, umutsuzluğun birden ortayaçıkarttığı bir eylem değil. Onun cenazesi için Madrid'denkalkıp gelmezdim, diye düşündüm, ama o sırada Viyana'dabulunduğum için Chur'a gitmem kolaydı. Chur'dan daTraich'a. Ama şimdi bundan emin değilim, Chur'dandoğrudan doğruya Viyana'ya dönmem ve Traich'da molavermemem daha iyi olmaz mıydı, şu anda burada ne aradığımkesin değildi, şu baştan aşağıya ucuz merak tatmini dışında,çünkü burada bana gereksinme duyulduğunu kendi kendimetelkin etmiştim, uydurmuştum, bu gereklilikle kandırmıştımkendimi. Wertheimer'in kız kardeşine Traich'a gitme niyetimolduğundan söz etmemiştim, zaten Chur'dayken böyle birniyetim de yoktu, ilk olarak trende geldi bu düşünce aklıma,Attnang Puchheim'da inmek ve Traich'a gitmek, Wankham'dagecelemek, tıpkı Traich'a yaptığım önceki ziyaretlerden alışıkolduğum üzere, diye düşündüm. Bir gün Wertheimer'inmezarına gideceğimi hep düşünmüşümdür, ama doğal olarak

Page 46: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bunun ne zaman olacağını hiç bilmiyordum, Wertheimer'ebundan hiç söz etmediğim halde, o bana kendisinin bir günbenim mezarıma geleceğini söylemiştir, hâlâ otelci kadınıbeklediğim sırada bunları düşündüm. Wertheimer'in bir günkendini öldüreceğinden emindim, sürekli olarak varlıklarınısürdüren bu nedenlerden ötürü. Demek ki intiharı içinGlenn'in ölümü etkili olmadı, kız kardeşinin onu terk etmesigerekti, ama Glenn'in ölümü sonunun başlangıcı oldu,kararını gerçekleştirmesine neden de kız kardeşinin İsviçreliile evlenmesi. Wertheimer Viyana'da hiç durmadan yürüyerekkendini kurtarmayı denedi, ama bu deney başarılı olmadı,artık kurtulması olanaksızdı, yirminci ve yirmibirincimahallelerdeki o çok sevdiği işçi semtlerini, özellikle deBrigittenau'yu ziyaret etmesi, en çok da Kaisermühlen'e,ahlaksızlıklarla dolu Prater'e, Sirk Sokağı'na, SchüttelSokağı'na, Radetzky Sokağı'na vs. vs. gitmesi hiçbir işeyaramadı. Aylarca Viyana'da yürümüştü, gece, gündüz, yığılıpkalıncaya kadar. Hiçbir işe yaramadı. Traich'daki av eviönceleri ona varoluşunu kurtaracak bir yer olarak gözükmüş,ama aldatmaca olduğu ortaya çıkmıştı; bildiğim üzere öncekendini üç hafta av evine kapattı, sonra odunculara gidiponları kendi sorunlarıyla rahatsız etti. Ama basit insanlarkarmaşık insanları anlamazlar ve onları kendi iç dünyalarınaiterler, hem de herkesten daha insafsızca, diye düşündüm.Basit insan denilenlerin kişiyi kurtaracağına inanmak enbüyük yanılgıdır. İnsan en bunalımlı zamanında onlarınyanına gider ve onlardan resmen kurtuluş dilenir, onlarsakişiyi daha da derin bir umutsuzluğa iterler. Zaten onlar nasılolur da karmaşık birini karmaşıklığından kurtarabilirler ki,diye düşündüm. Wertheimer'in kız kardeşi onu terk ettiktensonra, intihar etmek dışında bir seçeneği yoktu, diye

Page 47: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm. Bir kitap yayımlamak istedi ama olmadı, çünkünüshasını durmadan değiştirdi, öyle sık ve öyle çok değiştirdiki, sonunda notlarından geriye tamamen üstü çizilmiş yazılarve Bitik Adam adlı başlığı dışında bir şey kalmadı. Artık birtek başlık kaldı, dedi bana, böylesi iyi. İkinci bir kitabıyazacak gücüm olur mu bilmem, sanmam, demişti. BitikAdam çıksaydı, demişti, diye düşündüm, kendimi öldürmekzorunda kalırdım. Öte yandan da bir not alma adamıydı,binlerce, onbinlerce not alırdı ve bu notları Kohlmarkt'takieve yığardı, tıpkı Traich'daki av evine yığdığı gibi. Belki deseni ilgilendiren ve seni Attnang Puchheim'da indiren bunotlardır, diye düşündüm. Ya da Viyana'dan iğrendiğin içinyalnızca bir duraksama. Notlarının binlercesini yan yana dizipBitik Adam başlığı altında yayımlamak, diye düşündüm.Saçma. Tüm bu notları Traich'da ve Viyana'da yok ettiğinitahmin ediyordum. Hiçbir iz bırakmadan, bu da onundeyişlerinden biriydi zaten. Dostumuz ölünce onu kendideyişleriyle, kendi sözleriyle iyice sıkıştırırız, kendi silahıylaöldürürüz onu. Bir yandan bize (ve başkalarına) bir zamanlarsöyledikleriyle yaşar, öte yandan onu bunlarla öldürürüz.Söyledikleri, yazdıkları hakkında (ona karşı!) en acımasızolan biziz, diye düşündüm, elimize gerçekten bilgecedavranarak yok ettiği notları geçmediği zaman, onu yoketmek için sözlerine başvururuz, diye düşündüm. Geriyebıraktıklarını talan ederiz, bize bunları bırakanı daha beteryok etmek, ölüyü daha beter öldürmek ve bize yeterince yoketme malzemesi bırakmadıysa biz yaratırız bunları, ona karşıolan sözleri bulup çıkartırız vesaire, diye düşündüm.Mirasçılar gaddardır, geride kalanlar en ufak bir acımaduymazlar, diye düşündüm. Ona karşı tanıklıkları ararız,kendimiz için, diye düşündüm. Ona karşı kullanılabilecek her

Page 48: Bitik Adam - Thomas Bernhard

şeyi talan ederiz, kendi durumumuzu düzeltmek için, diyedüşündüm, gerçek bu. Wertheimer her zaman bir intiharadayıydı, ama hesabını aştı, gerçek intiharından yıllar önceöldürmeliydi kendini, Glenn'den çok önce, diye düşündüm.Bu yüzden intiharı berbat, düşük seviyeli, hele kız kardeşininZizers'teki evinin önünde kendini öldürmüş olduğu gerçeği,diye düşündüm, gerçeği henüz içine sindirmemiş olan çirkinvicdanımda Wertheimer'in mektuplarını cevaplamamışolmanın huzursuzluğunu duysam da, onu alçakça yalnızbırakmıştım, Madrid'den ayrılamayacağımı söylemiş olmamhaince bir yalandı, bunu arkadaşıma kapılmak zorundakalmamak için bahane etmiştim, oysa şimdi gördüğümkadarıyla o benden hayatta kalmanın son olanağını beklemiş,bana Madrid'e dört mektup yazmıştı intiharından önce, onlaracevap vermemiştim, ancak beşincisi geldiğinde ona yazmış veasla ayrılamayacağımı ve hangi amaçla olursa olsun birAvusturya yolculuğu yüzünden çalışmamı bozamayacağımıbildirmiştim. Glenn Gould Üzerine'yi bahane etmiştim, obaşarısız deneyi, Madrid'e döner dönmez sobaya atacağım oçalışmayı, diye düşünüyorum şimdi, çünkü hiçbir değeri yok.Wertheimer'i alçakça yalnız bıraktım, diye düşündüm, enbunalımlı anında ona sırtımı çevirdim. İntiharı yüzündenduyduğum suçluluk düşüncesini şiddetle bastırdım, onun işineyaramazdım artık, dedim kendi kendime, onu kurtaramazdım,intihar olgunluğuna erişmişti. Yüksekokul olmalıydı bu, diyedüşündüm, hem de müzik yüksekokulu! Önce ünlü olmadüşüncesi, hem de en kolay yolla, en büyük hızla, bunun içinde müzik yüksekokulu en ideal sıçrama tahtasıydı, böyledüşünmüştük üçümüz de, Glenn, Wertheimer ve ben.Üçümüzün de aklından geçeni yalnızca Glenn başarmıştı,sonuç olarak Glenn bizi kendi amacı için kullandı, diye

Page 49: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm. Glenn Gould olmak için her şeyi kötüye kullandı,bilinçsizce olsa da, diye düşündüm. Biz, yani Wertheimer veben, Glenn'in önünü açmak için vazgeçmek zorunda kaldık.Bu düşünceyi bir an için hiç de saçma bulmadım, ama şimdibana saçma geliyor, diye düşündüm. Oysa Glenn Avrupa'yagelip Horowitz kursuna gittiğinde de bir dâhiydi, biz o sıradazaten kaybetmiş olanlardık, diye düşündüm. Aslında benpiyano virtüözü olmak istememiştim, Mozarteum ve ona bağlıher şey benim için dünyaya karşı duyduğum gerçeksıkıntıdan, çok erken başlamış olan yaşam bıkkınlığımdankurtulmak için bahaneydi. Wertheimer de benim gibidavranıyordu, bu yüzden de biz, hani denir ya, adamolamadık, çünkü ne pahasına olursa olsun Glenn Gould olmakisteyen Glenn'in tersine, biz bir şey olmayı hiçbir zamandüşünmedik, o ne olursa olsun Glenn Gould olmak istiyorduve öncelikle Horowitz'i amacı için kullanmak üzere Avrupa'yagelmişti, her şeyden çok özlediği ve her şeyden çok istediğidâhi olmak amacıyla, yani diyebilirim ki piyano ile dünyayışaşırtmaya. Bu dünyayı şaşırtma sözcüğü, hâlâ lokantanınortasında durup, otelin arkasından ulaşan seslere bakılırsa,herhalde otelin arkasında domuzlara yem vermekle meşgulolduğunu düşündüğüm otelci kadını beklerken bana sevinçverdi. Benim kişisel olarak dünyayı şaşırtma gereksinimimhiç olmadı, Wertheimer'in de olmadı, diye düşündüm.Wertheimer'in kafası benim kafama Glenn'in kafasından dahaçok benziyordu, diye düşündüm, onunki Wertheimer'inkine vebenimkine nazaran kesinlikle virtüöz kafasıydı, bizimki iseakıl kafasıydı. Ama bugün bir virtüöz kafasının ne olduğunusöyleyecek olsam, çok az şey söyleyebilirim, tıpkı akılkafasının da ne olduğunu söyleyemeyeceğim gibi. GlennGould'la arkadaşlık kuran Wertheimer değildi, bendim,

Page 50: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Glenn'e ben yaklaşmış ve arkadaşlık kurmuştum, Wertheimersonradan bize katılmıştı ve aslına bakılırsa Wertheimer bizimaramızda hep dışlanmıştı. Ama biz üçümüz, denilebileceğiüzere, yaşam boyu dostluk kurmuştuk, diye düşündüm.Wertheimer kız kardeşine salt kendini öldürmesiyle bile ağırzarar verdi, diye düşündüm, Zizers denilen taşra köyü bundanböyle kimya sanayii sahibinin karısının erkek kardeşininintiharını hep hesaba katacak, diye düşündüm, hele kız kardeşevinin karşısındaki ağaca kendini asma yüzsüzlüğü, onu dahada ağır biçimde etkileyecek. Wertheimer cenaze törenlerinehiç değer vermezdi, diye düşündüm, gömüldüğü yer olanChur'da da zaten böyle bir töreni olmazdı. Cenaze anlamlı birbiçimde sabah saat beşte yapıldı, Chur cenaze işlerindenbirkaç kişi dışında, yalnızca Wertheimer'in kız kardeşi, onunkocası ve ben hazır bulunduk. Wertheimer'i bir kez dahagörüp görmek istemediğim (garip bir biçimde Wertheimer'inkız kardeşi tarafından) bana sorulduğunda hemen reddettim.Bu öneri beni tiksindirmişti. Tıpkı tüm olayın ve onakatılanların tiksindirdiği gibi. Cenaze için Chur'a gitmemekdaha doğru olurdu, diye düşündüm şimdi. Wertheimer'in kızkardeşinin bana çektiği telgraftan Wertheimer'in kendiniöldürdüğü anlaşılmıyordu, yalnız cenazenin tarihinibelirtmişti. Ben, önce onun, kız kardeşini ziyaret ettiği birsırada öldüğünü sandım. Böyle bir ziyaret beni doğal olarakşaşırtmıştı, çünkü böyle bir ziyareti düşünemiyordum.Wertheimer kız kardeşini Zizers'te asla ziyaret etmezdi, diyedüşündüm. Kız kardeşini en ağır cezayla cezalandırdı, diyedüşündüm, ömür boyu beynini tahrip etti. Viyana'dan Chur'agidiş on üç saat sürdü. Avusturya trenleri perişan, eğer birtane bulunuyorsa, yemekli vagonlarda en kötü yemeklerveriliyor insana. Önümde bir maden suyu, yirmi yıl aradan

Page 51: Bitik Adam - Thomas Bernhard

sonra Musikin Genç Törless'in Şaşkınlıkları'm yenidenokumak istedim, ama başaramadım, artık öyküleretahammülüm yok, bir sayfa okuyorum ve bunusürdüremiyorum. Öte yandan Pascal'la zaman öldürmem demümkün olmadı, Pensee'lerin hepsini ezbere biliyordum,Pascal'ın üslubuna duyduğum hayranlık da kısa sürede sönüpgitti. Böylece manzarayı seyretmekle yetindim: Yanlarındangeçip giderken kentler harap bir etki uyandırıyorlar, köyevleri tümden çökmüş, sahipleri eski pencereleri çıkartıp yenizevksiz plastik çerçeveler takmışlar. Artık manzaraya egemenolan kilise kuleleri değil, ithal plastik silolar, aşırı derecedebüyük depo kuleleri. Viyana'dan Linz'e gidiş zevksizliktengeçişten başka bir şey değil. Linz'ten Salzburg'a kadar dadurum değişik değil. Tirol dağları ise içimi sıkar.Vorarlberg'den hep nefret etmişimdir, tıpkı İsviçre gibi oradada, babamın dediği gibi, ki ona bu konuda hiç karşıgelmedim, kalın kafalılık egemen. Chur'u, anne ve babamla,orada birçok kez kalışımdan tanıyordum, Sankt Moritz'egitmeye niyet ettiğimiz her sefer Chur'da, hep aynı oteldegeceyi geçirirdik, her yer pis nane çayı kokardı, babam oradatanınırdı, otele kırk yıldan fazla bir süre sadık kaldığındanyüzde yirmi indirim sunulurdu. Kentin ortasında iyi bir oteldi,adı neydi anımsamıyorum, yanılmıyorsam Zur Sonne1 olabilir,kentin en karanlık yerinde olsa da. Chur şarap evlerinde enkötü şarabı sunarlar ve de en tatsız sosisleri. Babam akşamyemeğini bizimle hep otelde yerdi, birkaç ufak şey ısmarlardıve Chur için hoş bir mola yeri, derdi, bense bunu hiçanlayamazdım, çünkü Chur bana hep tatsız bir yer olarakgeldi. Tıpkı Salzburglular gibi, Churlular'dan da o yüksekyayla dar kafalılıklarından ötürü çok nefret etmişimdir.Annem ve babamla, bazen de yalnız babamla Sankt Moritz'e

Page 52: Bitik Adam - Thomas Bernhard

gitmek zorunda kalışımı, Chur'da, o can sıkıcı, pencereleridar, ikinci kata kadar uzanan rutubetli sokağa bakan oteldegeceleyişimizi bir ceza olarak algılamışımdır. Chur'da hiçbirzaman uyuyamadım, diye düşündüm, her zaman tamamenhayal kırıklığı içinde uyanık yattım. Chur gerçekten de benimömrümde gördüğüm en iç karartıcı yerdir, Salzburg bile okadar iç karartıcı ve sonuç olarak Chur gibi hasta edicideğildir. Churlular da oraya uygundur. İnsan Chur'da bir gecebile geçirse ömür boyu yıkılabilir. Ama bugüne kadarViyana'dan trenle bir günde Sankt Moritz'e gitmek mümkünolamadı, diye düşündüm. Geceyi Chur dışında geçirdim,çünkü Chur'un kendisi, dediğim gibi, çocukluğumdan beribunaltıcı biçimde anılarımda yer etmişti. Chur'dan geçipgittim ve Chur ile Zizers arasına bir yerde, bir otel levhasınıngözüme iliştiği yerde indim. Ertesi sabah, cenaze günü, MaviKartal diye yazan levhayı okudum oteli terk ederken. Doğalolarak uyuyamamıştım. Wertheimer'in intiharı için belirleyiciolan gerçekten de Glenn değildi, diye düşündüm, kızkardeşinin taşınması, İsviçreli'yle evlenmesi olmuştu. AyrıcaChur'a gitmeden önce, Viyana'daki evimde Glenn'in GoldbergVaryasyonlarını hiç durmadan başa alıp dinlemiştim. Bu aradakoltuğumdan durmadan kalkmış, çalışma odamda bir aşağı biryukarı yürümüştüm, Glenn'in Goldberg Varyasyonlarınıgerçekten de benim evimde çalıyor olduğunu hayal ederek,oradan oraya gidişim sırasında bu plaklardaki yorum ile yirmisekiz yıl önce Horowitz'te bizim, yani Wertheimer ve benimMozarteum'da kulaklarımıza ulaşan yorum arasındaki farkıçözmeye çalıştım. Bir fark saptayamadım. Glenn daha yirmisekiz yıl önce Goldberg Varyasyonlarını bu plaklardaki gibiçalmıştı, bu plakları ellinci yaşgünüm için bana yollamıştı,New York'taki kız arkadaşıma verip Viyana'ya göndermişti.

Page 53: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Onu Goldberg Varyasyonlarını çalarken dinledim ve onun buyorumla kendisini ölümsüz kıldığına inandığını düşündüm,herhalde bunu başardı da, diye düşündüm, çünkü onundışında Goldberg Varyasyonlarını böylesine çalan, yani Glenngibi dâhice çalan başka bir piyanist daha çıkabileceğinidüşünemiyorum. Ben Glenn üzerine yazdığım yazı yüzündenGoldberg Varyasyonlarını dinlerken, üç yıldır uğramadığımevimin perişanlığını daha iyi saptadım. Bu süre içinde evimdebir başkası da kalmadı, diye düşündüm. Üç yıl yoktum,kendimi tamamen Calle del Prado'ya geri çekmiştim, bu üçyıl içinde Viyana'ya geri dönmeyi asla kafamdan geçirmedim,hiç düşünmedim de, yeniden Viyana'ya, derinden nefretettiğim bu kente, Avusturya'ya, derinden nefret ettiğim buülkeye dönmeyi. Viyana'dan tamamen çıkıp gitmenin veMadrid'e yerleşmenin, ki orası benim için ideal bir yaşamsürdürme merkeziydi, hem de ilk andan başlayarak, zamanladeğil, kurtuluşum olduğunu düşündüm. Viyana'da yavaşyavaş yenip bitirilecektim, Wertheimer'in hep söylediği gibi,Viyanalılar tarafından boğulacak, AvusturyalIlar tarafındantamamen yok edilecektim. İçimdeki her şey Viyanalılartarafından boğulmak ve AvusturyalIlar tarafından yokedilmek zorunda, diye düşündüm, Wertheimer de aynen,Viyanalılar'ın onu boğduğunu, Avusturyalılar'ın onu yoketmek zorunda olduklarını düşünüyordu. Ama Wertheimer birgecede çıkıp Madrid'e ya da Lizbon'a ya da Roma'ya gidecekbir insan değildi, benden farkı bunu yapamamasıydı. Böyleceyalnızca Traich'a kaçma olanağı vardı, ama Traich'da her şeyonun için daha da beterdi. Yani, düşünce bilimleriyleTraich'da yalnız kalarak mahvolmak zorundaydı. Kız kardeşiile birlikte evet, ama yalnızca düşünce bilimleriyle bir başına,Traich'da, hayır, diye düşündüm. Hiç bilmediği Chur

Page 54: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kentinden, Chur kentinin adından, Chur sözcüğünden sonundaöylesine nefret etti ki, kendini öldürmek için oraya gitmekzorunda kaldı. Chur sözcüğü ve de aynen onun gibi Zizerssözcüğü sonunda onu İsviçre'ye gitmeye ve kendini kızkardeşinin evinden uzakta olmayan bir ağaca asmaya zorladı.Tertiplenmiş de zaten onun bir sözüydü, bu kavram onunintiharına tamamen uyuyor, diye düşündüm, onun intihantertiplenmişti, diye düşündüm. Bendeki tüm yatırımlaröldürücü, demişti bir kezinde bana, içimdeki her şey öldürücübir biçimde tertiplenmiş, beni dünyaya getirenler tarafından,dedi, diye düşündüm. İçinde intihar edenlerden söz edilenkitapları okudu hep, içinde hastalıklardan, ölüm olaylarındansöz edilenleri, diye düşündüm lokantada ayakta dururken,içinde insan sefaletinden, çaresizliğinden, anlamsızlığından,işe yaramazlığından söz edilenleri, içinde her şeyin hiçdurmadan yıkıcı ve öldürücü olduğundan söz edilenleri. Buyüzden Dostoyevski ve onu izleyenleri her şeyden fazla sevdi,genel olarak Rus edebiyatını, çünkü onlar gerçektenöldürücüydü, ama bunalımlı Fransız filozoflarını da sevdi. Enhoşlanarak ve en etkilenerek tıp yazılarını okudu ve yollarıonu durmadan hastanelere ve tımarhanelere, yaşlılaryurtlarına ve morglara götürdü. Bu alışkanlığı sonuna kadarsürdü, hastanelerden ve tımarhanelerden, yaşlılar yurtlarındanve morglardan korktuğu halde, hep hastanelere vetımarhanelere, yaşlılar yurtlarına ve morglara girdi. Olanakbulamayıp da hastanelere giremediğinde, hastalar vehastalıklar üzerine yazılar ve kitaplar okudu ve deliler üzerinekitaplar ve yazılar okudu tımarhanelere girme olanağıbulamadığında ya da yaşlılar üzerine yazılar ve kitaplar okuduyaşlılar yurtlarına girme olanağı bulamadığı zamanlarda veyazılar ve kitaplar okudu morglara girme olanağı bulamadığı

Page 55: Bitik Adam - Thomas Bernhard

zamanlarda. Bizi cezbeden şeylerle doğal olarak pratik birilişki kurmak isteriz, demişti bir keresinde, yani en çok dahastalar ve deliler ve yaşlılar ve ölülerle, çünkü teorik bilgibize yetmez, ama uzun süre teorik ilişkiye bağımlıyızdır, tıpkımüzikte olduğu gibi uzun süre teorik ilişkiye bağımlıyızdır,dedi diye düşündüm. Onu çeken, insanların mutsuzluklarıiçindeki halleriydi, insanların kendileri değildi,mutsuzluklarıydı ve insanın olduğu her yerde bunarastlıyordu, diye düşündüm, insankolikti o, çünkü mutsuzluközlemi çekiyordu. İnsan mutsuzluktur, dedi hep, diyedüşündüm, yalnızca budala olan bunun aksini savunur.Doğmak mutsuzluktur, dedi, yaşadığımız sürece de bumutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu. Bu, hepmutsuzuz demek değildir, mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz,dedi, diye düşündüm. Annemle babam bana mutsuzlukdışında hiçbir şey göstermediler, gerçek bu, dedi, diyedüşündüm, gene de hep mutlu oldular, bu yüzden anababasının mutsuz insanlar olduklarını söyleyemezmiş, mutluolduklarını da söyleyemeyeceği gibi, tıpkı kendisi için demutlu ya da mutsuz biri olup olmadığını söyleyemeyeceğigibi, çünkü insanların hepsi aynı anda hem mutsuz hem demutlu olurlarmış ve bazen içlerindeki mutsuzluk mutluluktandaha büyük, bazen de tersi olurmuş. Ama gerçek kesinlikle şuki, insanların içindeki mutsuzluk mutluluktan daha çokmuş,dedi, diye düşündüm. O bir aforiznıa yazarıydı, sayısızdeyişleri vardı, diye düşündüm, bunları yok ettiğidüşünülebilir, aforizmalar yazıyorum, demişti durmadan, diyedüşündüm, düşünsel dar solukluluğun aşağı seviyeli bir sanatıbu, öyle ki belli kişiler, özellikle de Fransa'da geçinmişler buişle ve de geçinmekteler, hastabakıcıların gece masalarınıneksik filozofları yani, bütün o deyişlerini zaman içinde

Page 56: Bitik Adam - Thomas Bernhard

doktorların bekleme odalarındaki duvarlarda okuduğumuztakvim filozofları da, diyebilirim bunlara, olumlu ya daolumsuz tüm deyişler aynı biçimde iğrençtir. Ama ben buaforizma yazma işinden kurtulamadım, korkarım sonundayazdıklarım milyonlarca oldu bile, dedi, diye düşündüm veonları yok ederek iyi ediyorum, çünkü günün birinde hastaodaları ve papaz evi duvarlarının onlarla kaplanmasınıistemem, tıpkı Goethe, Lichtenberg ve yoldaşlarıylakaplandığı gibi, dedi, diye düşündüm. Filozof olamayacağımiçin, açıkça söylemeliyim ki, hiç de bilinçsizce değil,aforizmacı yaptım kendimi, şu iğrenç biçimde felsefeyekatılanlardan biri yaptım, binlercesinden birine dönüştürdüm,dedi, diye düşündüm. Akla gelen çok küçük şeylerle büyüketki yaratmak ve insanlığı aldatmak, dedi, diye düşündüm.Aslında ben o sınırsız vicdansızlıkları ve o asla iyileşmezküstahlıklarıyla geyik böceklerinin geyiklere katılması gibi,filozofların arasına katılan aforizmacılardan başka bir şeydeğilim, dedi, diye düşündüm. Bir şey içmezsek susuzluktanölürüz, bir şey yemezsek açlıktan ölürüz, dedi, tümaforizmalar sonuçta buraya varır, eğer Novalis'ten değillerse,ama Novalis bile bir yığın saçma şey söylemiştir, dedi, diyedüşündüm. Çölde suyun hasretini çekeriz, Pascal ilkesininanlattığı bu, dedi, diye düşündüm. Çok dikkatle bakarsak,büyük felsefi tasarımlardan bize kalan yalnızca acınacak birdeyiş tadıdır, dedi, hangi felsefe olursa olsun, hangi filozofsöz konusu olursa olsun, tüm yeteneklerimizle, yani tümzihinsel araçlarımızla da uğraşsak, birşeyler gene de ufalanır,dedi, diye düşündüm. Durmadan düşünce bilimlerinden sözediyorum, ama bu düşünce bilimlerinin ne olduğunu bilebilmiyorum, hiç haberim yok, dedi, diye düşündüm,felsefeden söz ediyorum ve felsefenin ne olduğundan haberim

Page 57: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yok, varoluştan söz ediyorum ve bundan haberim yok, dedi.Bizim çıkış noktamız her zaman hiçbir şey bilmememiz ve bukonuda hiçbir fikrimizin olmaması, dedi, diye düşündüm. Birşeye yaklaştığımız anda, her alanda emrimizde olanolağanüstü çok malzeme karşısında boğulup kalıyoruz, gerçekbu, dedi, diye düşündüm. Bunun böyle olduğunu bildiğimizhalde, o düşünsel sorular diye adlandırdığımız şeylerleuğraşıyoruz durmadan, imkansıza bırakıyoruz kendimizi, yanidüşünsel üretim yaratmaya. Çılgınlık bu! dedi, diyedüşündüm. Aslında her şeye yetenekliyiz, ama gene aslındahiçbir şeyde başarılı olamıyoruz, dedi, diye düşündüm. Tekbir başarılı cümleye sıkışıp kalmış bizim büyük filozoflar,bizim en büyük ozanlarımız, dedi, diye düşündüm, gerçek bu,çoğunlukla yalnızca o felsefi renk tonu dediğimiz şeyianımsarız, başka da hiçbir şeyi, dedi, diye düşündüm. Müthişbir yapıtı inceleriz, örneğin Kant'ın yapıtını ve zamanlaKant'ın küçük, Doğu PrusyalI kafasına indirgenir bu yapıt vetamamen belirsiz, gece ve sisten oluşan bir dünyaya dönüşürve aynı çaresizlikle tüm diğerleri gibi sona erer, dedi, diyedüşündüm. İnanılmazlıkların dünyası olmak istedi ve geriyegülünç bir ayrıntı kaldı, dedi, her şeyde olduğu gibi. O büyükdenilen şey, sonunda bir noktaya ulaştı ve biz onungülünçlüğü, acmasılığı karşısında yalnızca duygulanıyoruz.Shakespeare de bizi gülünçlüğe kadar ufalıyor, basiretli biranımız olduğunda, dedi, diye düşündüm. Tanrılar uzunzamandan bu yana artık bize yalnızca sakallarıyla birakupalarımızın üzerinde görünüyorlar, dedi, diye düşündüm.Yalnızca aptal olan hayranlık duyuyor, dedi, diye düşündüm.Düşünce insanı denilen insan, kendini o çığır açan yapıtdediği tek yapıtla bozar ve sonunda gülünç duruma düşürür,ister adı Schopenhauer olsun, ister Nietzsche, fark etmez, ister

Page 58: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Kleist olsun ya da Voltaire, kafasını harap eden ve sonundakendini ad absurdum'a ulaştıran zavallı insanı görürüz. Tarihonu yuvarlamış ve geçip gitmiştir. Büyük düşünürlerikitaplıklarımızda tutukladık, oradan bize ilelebet gülünçlüğemahkûm edilmiş olarak bakarlar, dedi, diye düşündüm. Gecegündüz kitaplıklarımıza hapsettiğimiz büyük düşünürlerinyakarışlarını duyuyorum, o gülünç düşünce büyükleri dumurauğramış kafalar olarak camın arkasındalar, dedi, diyedüşündüm. Bütün bu insanlar doğa karşısında yanıldılar, dedi,düşüncede sermaye suçu işlediler, bu yüzdencezalandırılıyorlar ve biz onları sonuna kadar kitaplıklarımızatıkıyoruz. Çünkü kitaplıklarımızda boğuluyorlar, gerçek bu.Kütüphanelerimiz sanki cezaevi, büyük düşünürlerimizi tıktıkoraya, doğal olarak Kant'ı, tıpkı Nietzsche gibi tek kişilikhücreye, Schopenhauer'i de, Pascal'i de, Voltaire'i de,Montaigne'i de, en büyükleri tek kişilik hücrelere, tümdiğerlerini koğuşlara, ama hepsini de sonsuza kadar olmaküzere dostum, tüm zamanlar için ve sonsuzluğa kadar, gerçekbu. Bu sermaye suçlularının biri kaçacak olursa vay haline,kaçarsa işi hemen bitirilir, gülünç duruma düşürülür, gerçekbu. İnsanlık tüm bu sözüm ona büyük düşünürlere karşıkendini korumayı bilir, dedi, diye düşündüm. Akıl neredeortaya çıkarsa çıksın yok edilir ve hapsedilir ve doğal olarakher zaman hemen akılsızlık olarak damga yer, dedi, diyedüşündüm lokantanın tavanına bakarken. Amakonuştuklarımızın hepsi saçma, dedi, diye düşündüm, nedersek diyelim saçma ve yaşamımızın tümü de başlı başınabir saçmalık. Ben erken kavradım bunu, düşünmeye başlarbaşlamaz kavradım, biz yalnızca saçma şeyler söylüyoruz,söylediğimiz her şey saçma, ama bize söylenen şeylerin dehepsi saçma, yani söylenenlerin hepsinin saçma olduğu gibi,

Page 59: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bu dünyada yalnızca saçma şeyler söylendi şimdiye kadar,dedi, gerçekten ve doğal olarak da yalnızca saçma şeyleryazıldı, elimizdeki yazılı metinlerin hepsi saçmalık, tarihinkanıtladığı gibi yalnızca saçmalık olabilecekleri için, dedi,diye düşündüm. Sonunda aforizmacı kavramına sığındım,dedi, gerçekten de bir kezinde, bana mesleğimin ne olduğunusorduklarında, dedi, aforizmacıyım diye yanıtladım. Amainsanlar neyi kastettiğimi anlamadılar, her zaman olduğu gibibir şey söylediğimde anlamıyorlar, çünkü söylediğim şey,söylemiş olduğum şeyi söylediğim anlamına gelmez ki, dedi,diye düşündüm. Bir şey söylüyorum, dedi, diye düşündüm vebambaşka bir şey söylüyorum, böylece tüm yaşamımı yanlışanlamalarla geçirmek zorunda kalıyorum, hiçbir şeyleolmadığı kadar yanlış anlamalarla hep, dedi, diye düşündüm.Daha kesin söylemek gerekirse biz, yanlış anlamalar içinedoğuyor ve var olduğumuz sürece bu yanlış anlamalardan birdaha kurtulamıyoruz, istediğimiz kadar çaba gösterelim,boşuna. Bu gözlemi herkes yapıyor zaten, dedi, diyedüşündüm, çünkü herkes durmadan bir şey söylüyor ve yanlışanlaşılıyor, işte bir tek bu noktada herkes gene anlaşıyor, dedi,diye düşündüm. Bir yanlış anlaşılma, bizi yanlış anlaşılmalardünyasına sokuyor, ona bir yığın yanlış anlaşılmadan oluşanbir şey olarak dayanmak zorundayız ve büyük bir yanlışanlamayla da onu terk ediyoruz, çünkü ölüm en büyük yanlışanlama, dedi, diye düşündüm. Wertheimer'in ana babasıküçük insanlardı, Wertheimer'in kendisi ana babasından dahabüyüktü, diye düşündüm. Oldukça yapılı bir insandı, öylederiz ya hani, diye düşündüm. Sadece Hietzing'deWertheimerler'in üç büyük malikanesi vardı ve bir kezinde,babasının Grinzing'deki villalarından birinin onun üzerinegeçirilmesini isteyip istemediği konusunda karar vermek

Page 60: Bitik Adam - Thomas Bernhard

durumunda kaldığında Wertheimer, babasına bu villa ile aslailgilenmediğini, babasının öteki villalarıyla da hiçilgilenmediğini bildirdi, babasının Lobau'da birçok fabrikası,ayrıca tüm Avusturya ve yurtdışmda da işletmeleri vardı, diyedüşündüm. Wertheimerler, deyim yerindeyse, her zamanvarlıklı yaşadılar, ama kimse bunu görünüşlerinden anlamadı,çünkü bunu hiçbir zaman göstermezlerdi, zenginlikleriyüzlerinden, hiç değilse ilk bakışta, okunmazdı. Wertheimerkardeşler ana babalarından kalan mirasla hiçbir biçimdeilgilenmediler ve Wertheimer de, kız kardeşi de vasiyetaçıldığında onlara kalan mülkün büyüklüğünden tamamenhabersizdiler, eski kentli bir avukat tarafından kendilerinesunulan servet beyanı ikisini de ilgilendirmemişti, birdenkendilerinin olmuş gerçek zenginlikleri karşısında şaşırmışolsalar da, bu serveti daha çok tedirgin edici bulmuşlardı.Kohlmarkt'taki ev ve Traich'daki av evi dışında kalan her şeyiparaya çevirip aileden olan bir avukat kanalıyla tüm dünyadayatırım yapmışlardı, serveti hakkında asla konuşmayanWertheimer bu huyunun tam aksine hareket ederek birkezinde anlatmıştı bunu. Ana babadan kalan mülklerin dörteüçü Wertheimer'e kalmıştı, dörtte biri kız kardeşine, o daservetini Avusturya, Almanya ve İsviçre'deki bankalarayatırmıştı, diye düşündüm. Wertheimer kardeşlergüvencedeydi, diye düşündüm, her ne kadar benim malidurumum Wertheimer ve kız kardeşininki ilekarşılaştırılamazsa da, ben de güvencedeydim. Wertheimer'inLemberger banliyösünde küçük dolaplar çevirmiş olan büyükbüyükbabası ve büyük büyükannesi daha yoksul insanlardı,diye düşündüm. Ama o da benim gibi bir tüccar ailedengeliyordu, diye düşündüm. Doğum günlerinden birindebabasının aklına oğlanun, daha önce Harrach mülkiyetine ait

Page 61: Bitik Adam - Thomas Bernhard

olan bir Marchfeld şatosunu armağan etmek geldi, ama oğulçoktan satın alınmış bu şatoya gidip bakmaya bile razıolmadı, baba oğlunun kılını bile kıpırdatmamasına doğalolarak öfkelenerek şatoyu yeniden sattı, diye düşündüm.Wertheimer kardeşler aslında alçakgönüllü bir yaşamsürüyorlardı, gösterişsiz, daha çok geri planda kalarak, bunakarşılık çevrelerindeki herkes gittikçe daha gösterişligörünüyordu. Wertheimer'in zenginliği Mozarteum'da dahiçbir zaman dikkat çekmemişti. Aynı Glenn'in zenginliğigibi, Glenn de zengindi, ama zenginliği asla dikkatiçekmemişti. Sonradan bizim zenginlerin birbirlerini bulmuşoldukları anlaşıldı, diye düşündüm, geçmişleriyle ilgili güçlübir duyumsamaları vardı. Dâhi Glenn bunun üzerine hoş birtekrar parçası gibi geldi. Dostluklar, diye düşündüm,deneyimlerin gösterdiği üzere, eninde sonunda kişilerin ancakbenzer çevrelerine kurulu olduğu zaman sürekli olabiliyor,diye düşündüm, bunun dışındaki her şey aldatmaca. Birden,Attnang Puchheim'da inip, Traich'a, Wertheimer'in av evinegitmek için Wankham'a gelişimdeki soğukkanlılığa şaşırdım,Desselbrunn'daki evime uğramayı bir an bile düşünmemiştim,ev beş yıldır boş duruyordu, birilerine bu işi yapsınlar diyepara verdiğim için, her dört ya da beş günde birhavalandırıldığını sanıyordum, Wankham'daki bu bildik, eniğrenç otelde gecelemeye nasıl bir soğukkanlılıkla kararvermiştim, oysa on iki kilometreden bile daha az bir mesafedekendi evim vardı, ama o anda aklıma geldiği üzere,Desselbrunn'a gitmemeye ve bu eve ne olursa olsun enazından on yıl adımımı atmayacağıma beş yıl önce yeminetmiştim ve şimdiye kadar da bu yeminimi tutmakta birzorluk çekmemiştim, yani kendime egemen olmakta. Gününbirinde Desselbrunn'u kendi kendime iyice bozmuş, sonra da

Page 62: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kendim için olanaksız kılmıştım diye düşündüm,Desselbrunn'daki bitmek bilmeyen bıkkınlıklarım yüzünden.Bu bıkkınlıklarımın başlangıcı Steinway'imi uzaklaştırmakoldu, yani Desselbrunn'a dayanmamı daha daolanaksızlaştıran itici bir güçtü bu. Birden Desselbrunn'dakihavayı soluyamaz oldum ve Desselbrunn'daki duvarlar benihasta etti, odalar da sanki beni boğuyordu, şu büyük odalar, şudokuza altı metre ya da sekize sekiz metre odalar, diyedüşündüm. Bu odalardan nefret ediyordum ve bu odalarıniçindekilerden nefret ediyordum ve evden dışarıya çıktığımdaevin önündeki insanlardan nefret ediyordum, birden buinsanların hepsine aksi davranmıştım, oysa onlar benimyalnızca iyiliğimi istiyorlardı, ama işte zamanla bu sinirimedokunmuştu, hiç bıkmadıkları yardıma hazır oluşları birdenbeni derinlemesine itmişti. Çalışma odama kapanıppencereden dışarıya diktim gözlerimi, kendi mutsuzluğumdışında başka bir şey görmeden. Dışarıya koşup herkesebağırıp çağırdım. Ormana koşup bitkin bir halde bir ağacındibine çöktüm. Gerçekten delirmemek için Desselbrunn'a sırtçevirdim, hiç değilse on yıl için, hiç değilse on yıl için,demiştim kendi kendime durmadan evi terk edip Portekiz'egitmek üzere Viyana'ya döndüğümde, Sintra'da, Portekiz'in oen güzel yerinde akrabalarım vardı, orada okaliptüs ağaçlarıotuz metreye kadar yükseliyordu ve en iyi hava solunabilirdi.Sintra'da, Desselbrunn'da tamamen ve sözümona sonsuzakadar kendimden uzaklaştırdığım müziği de yenidenbulacağım, diye düşünmüştüm o zamanlar, diye düşündüm,Atlantik havasını matematiksel bir akıllılıkla soluyarakiyileştirecektim kendimi. O zamanlar, Sintra'daki amcamınSteinway'inde, Desselbrunn'da son verdiğim müziğe devamedebilirim, diye düşünmüştüm, Sintra'da aşağıdaki Atlantik

Page 63: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kıyısına her gün altı kilometre yürüdüm ve sekiz ay boyuncapiyanonun başına oturmayı düşünmedim, oysa amcam veevdeki herkes durmadan onlara birşeyler çalmamı istiyorlardı,buna rağmen Sintra'da bir tek tuşa bile dokunmadım, bunakarşılık gerçekten müthiş olan bu hiçbir şey yapmamadurumu içinde Sintra'da geçen sürede, o temiz havada, vesöylemek zorundayım ki, dünyanın en güzel yörelerinden biriolan bu yerde, Glenn üzerine bir şey yazma düşüncesi geldiaklıma, bir şey, ne olduğunu bilemezdim, onun ve sanatınınüzerine bir şey. Bu düşünce ile Sintra'da oradan orayadolaştım ve sonunda orada bütün bir yıl geçirdim Glennüzerine bir şeye başlamadan. Bir yazıya başlamak en zorşeydir ve ben hep aylarca ve hatta yıllarca böyle bir yazıdüşüncesiyle, ona başlayamadan dolaşır dururum, Glenn'leilgili de böyle oldu, o zamanki düşünceme göre, hakkında birşey yazılması gereken biriydi, onun varoluşuna ve piyanoçalışına tanık olmuş yetenekli biri tarafından yazılmalıydı,onun o olağanüstü kafasının tanığı olmuş yetenekli biritarafından. Günün birinde yazıya başlama cesaretinigösterdim, iki gün kalmaya niyet edip sonradan altı haftakaldığım ve Glenn üzerine yazdığım yazıma ara vermediğimInglaterra'da. Sonunda Madrid'e taşındığımda cebimdeyalnızca notlar vardı ve ben bu notları yok ettim, çünkübirden bana faydalı olacaklarına yazımı engellemişlerdi,gereğinden fazla not almıştım, bu felaket durum daha önce debirçok işimi berbat etmişti; bir iş için notlar almalıyız, amagereğinden fazla not aldığımızda, her şeyi berbat ederiz, diyedüşündüm, işte aynen böyle olmuştu Inglaterra'da da, odamdaaralıksız oturmuş ve delirdiğimi sanmcaya kadar notalmıştım, sonunda bu Glenn notlarının deliliğimin nedeniolduğunu anlamış ve bu Glenn notlarını yok etme gücünü

Page 64: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bulmuştum. Doğrudan doğruya çöp sepetine attım onları veoda temizlikçisi kızın sepeti tutup odadan çıkarışını ve çöpeboşaltmasını seyrettim. Oda hizmetçisi kızın yalnız yüzlercedeğil binlerce olan notlarımı tutup yok etmesini görmekbenim için hoş bir görüntüydü, diye düşündüm. Hafifledim,diye düşündüm. Bütün bir öğleden sonra pencereninyanındaki koltuğumda oturdum, ancak akşam olurken,Inglaterra'dan çıkıp Lizbon'da Liberdade'den geçip RuaGarrett'e, o en sevdiğim lokale gitmek mümkün oldu. Dahasonra Calle del Prado'da bitirdiğim Glenn Üzerine adlıyazıma nasıl başlayacağımı Madrid'de kavradığımda,arkamda notların yok edilmesiyle son bulan bu türlü sekizbaşlangıç girişimim vardı, diye düşündüm. Ama işte gene buyazının gerçekten bir değeri olup olmadığı konusundakuşkuya düştüm ve geri döndüğümde tüm yazdıklarımı yoketmeyi düşünüyordum, bunu uzun süre dinlendirdiğimizde vedurmadan yeniden incelediğimizde, doğal olarak bizeçekilmez gelir ve biz onu yeniden yok etmeden huzurakavuşamayız, diye düşündüm. Haftaya gene Madrid'deolacağım ve ilk işim Glenn yazısını yok etmek olacak, biryenisine başlamak için, diye düşündüm, daha yoğununa, dahaözgününe, diye düşündüm. Çünkü biz hep özgün olduğumuzusanırız, ama aslında değilizdir. Bunun böyle olduğunukavramam, sonunda yazılarımın hiçbirininyayımlanmamasına yol açtı, diye düşündüm, yazıylauğraştığım yirmi sekiz yıldan beri bir tanesi bileyayımlanmadı, Glenn üzerine yazısıyla dokuz yıldıruğraşıyorum, diye düşündüm. Tüm bu tamamlanmamış yarımyazıların yayımlanmamış oluşu ne kadar iyi, diye düşündüm,benim için hiç de zor olmayan yayımlama işine girişmişolsaydım, hatalar, belirsizlikler, beceriksizlikler ve

Page 65: Bitik Adam - Thomas Bernhard

tuhaflıklarla dolu olan felaket yazılarıyla her gün karşılaşmakzorunda kalan en mutsuz kişi ben olurdum. Yok ederek bucezadan kendimi kurtarmış oldum, diye düşündüm ve birdenyok etme sözcüğünden büyük bir haz duydum. Birkaç kezbunu kendi kendime tekrarladım. Madrid'e varır varmaz,Glenn yazısını hemen yok etmeli, diye düşündüm, en kısazamanda yok olmalı ki bir yenisini yazabileyim. Şimdi buyazının nasıl başlaması gerektiğini biliyorum, daha önce hiçbilmiyordum, ona hep erken başlamıştım, acemice. Tümyaşamımız boyunca acemilikten kaçarız, ama o bize hepyetişir ve bizi geçer, diye düşündüm ve biz bu acemiliktenkurtulmak için ömür boyu büyük yoğunlukla çabalarız, ama obizi hep geçer. Glenn ve Aldır işsizlik, Glenn ve Yalnız Olma,Glenn ve Bach, Glenn ve Goldberg Varyasyonları, diyedüşündüm. Glenn Ormandaki Stüdyosunda, İnsanlardanNefreti, Müzikten Nefreti, Müzik İnsanlarından Nefreti, diyedüşündüm. Glenn ve Yalınlık, diye düşündüm lokantayıgözlemlerken. Başından başlayarak ne istediğimizi bilmeliyiz,diye düşündüm, insanın ne istediği, neye sahip olmak istediği,neye sahip olması gerektiği daha çocukken kafasında belirmişolmalı, diye düşündüm. Desselbrunn'da benim, Traich'da daWertheimer'in oturduğu zamanlar öldürücüydü, diyedüşündüm. Karşılıklı ziyaretlerimiz ve karşılıklı birbirimiziküçümsemelerimizdi bizi mahveden şey, diye düşündüm.Ben, Traich'a, Wertheimer'e, sırf onu mahvetmek içingiderdim, rahatsız etmek ve mahvetmek için, Wertheimer debana başka bir nedenle gelmezdi; Traich'a gitmek benim içino felaket düşünce yoksulluğumdan sıyrılmak ve Wertheimer'irahatsız etmek anlamına gelirdi yalnızca, gençlik anılarınındeğiş tokuşu, diye düşündüm, bir fincan çay eşliğinde ve anakonu da hep Glenn Gould, Glenn değil, Glenn Gould, ikimizi

Page 66: Bitik Adam - Thomas Bernhard

de mahveden kişi, diye düşündüm. Wertheimer Desselbrunn'abeni rahatsız etmeye gelirdi, başladığım bir iş henüzfilizlenirken onu boğardı, geleceğini haber vererek. Hiçdurmadan, Glenn'le karşılaşmamış olsaydık, derdi, ya da,Glenn dünya çapında tanınmadan önce ölmüş olsaydı, derdi,diye düşündüm. Glenn gibi bir insana rastlıyoruz vemahvoluyoruz, diye düşünüyorum ya da kurtuluyoruz, bizimolayımızda Glenn bizi mahvetti, diye düşündüm.Bösendorfer'de asla çalmazdım, demişti Glenn, diyedüşündüm, Bösendorfer ile bir yere ulaşamazdım.Bösendorfer çalanlar Steinway çalanlara karşı, diyedüşündüm. Steinway hayranları Bösendorfer hayranlarınakarşı. Onun odasına önce bir Bösendorfer koymuşlardı,hemen dışarıya taşıttı, Steinway ile değiştirdi, diye düşündüm,ben böylesine bir istekte bulunmaya cesaret edemezdim, diyedüşündüm o zamanlar Salzburg'da, Horowitz kursunun dahabaşlangıcında; Glenn daha o zamandan yaptığından çokemindi, Bösendorfer onun için söz konusu bile olamazdı,tasarısını mahvederdi. Onlar da hiç karşı koymadanBösendorfer'i Steinway'le değiştirdiler, diye düşündüm, oysaGlenn o zaman henüz Glenn Gould değildi. Bösendorfer'idışarıya, Steinway'i içeriye taşıyan işçiler hâlâ gözümünönünde, diye düşündüm. Ama Salzburg bir piyanistingelişimine uygun bir yer değil, dedi Glenn sık sık, havanemli, aleti de mahvediyor, çalanı da, ellerini ve beynini kısazamanda mahvediyor çalanın. Gene de Horowitz'te eğitimgörmek istedim, dedi Glenn, asıl olan buydu. Wertheimer'inodasında perdeler hep kapalıydı, kepenkler de indirilmişti,Glenn açık perdeler ve açık kepenklerle çalardı, bense açıkpencerelerle çalardım. İyi ki çevremizde komşu evleri ve buyüzden de bize sinirlenen insanlar yoktu, olsalardı

Page 67: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çalışmamızı berbat edebilirlerdi. Bir yıl önce ölen Nazi birheykeltıraşın evini Horowitz kursu süresince kiralamıştık,ustanın şaheserleri, bunlar çevrede böyle anılıyordu, hâlâorada duruyorlardı, beş altı metre yükseklikteki mekânlarda.Odaların bu yüksekliği yüzünden evi hemen kiralamıştık,çevredeki heykeller bizi rahatsız etmiyordu, akustik içingerekliydiler, bu iğrenç heykeller, dediklerine göre dünyacaünlü mermer sanatçısı olan ve yıllarca Hitler için çalışmışheykeltıraş tarafından yapılmıştı. Kiraya verenler bu devasamermer kütleleri gerçekten de tüm duvarların dibineitmişlerdi, akustik için idealdi, diye düşündüm. Biz önceheykellerin görünümünden dehşete kapılmıştık, bu garipmermer ve granit anıtsallık karşısında en çok da Wertheimerirkilmiş, ama Glenn hemen odaların ideal olduklarını ve buanıtlar sayesinde evin, amacımız için daha da ideal durumageldiğini savundu. Heykeller o derece ağırdı ki, biz enküçüğünü itmeye kalkıştığımızda bile başarılı olamadık,gücümüz yetmedi, oysa hiç de güçsüz değildik, genel görüşüntam da aksine piyano virtüözleri güçlü insanlardır. Bugün bileherkesin çok zayıf bir yapıya sahip olduğunu sandığı Glennatletik bir tipti. Steimvay'e gömülüp çaldığı için sakatbiriymiş gibi görünürdü, tüm müzik dünyası onu öyle tanır,ama bütün bu müzik dünyası tamamen yanılgı içindedir, diyedüşündüm. Glenn nerede olursa olsun hep sakat ve zayıf biriolarak gösterilir, kendisine yalnızca sakatlık ve bu sakatlıklabirlikte ele alınan aşırı duyarlılığın yakıştırıldığı biri olarakruhlandırılır, oysa o gerçekten de atletik bir tipti,Wertheimer'le benim, ikimizin toplam gücünden çok dahagüçlüydü, bunu, kendi deyişiyle, onu piyano çalarkenengelleyen bir dişbudağı penceresinin önünde kendi elleriylekesmeye kalktığında da görmüştük. En az yarım metrelik bir

Page 68: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yarıçapı olan dişbudağı tek başına testereyle kesmişti, bizidişbudağın yanma bile yaklaştırmadı, dişbudağı hemen ufakparçalara böldü ve odunları evin duvarının dibine yığdı, ozamanlar onun için, tipik Amerikalı, diye düşünmüştüm, diyedüşündüm. Onu güya engelleyen dişbudağı Glenn tamkesmişti ki, aklına odasının perdelerini kapatmak, kepenkleriindirmek geldi. Bu dişbudağı kesme zahmetinegirmeyebilirdim dedi, diye düşündüm. Biz çoğu kez böyle birdişbudağı keseriz, düşüncemizdeki bir yığın dişbudağı, dedi,oysa komik bir hileyle bu zahmetten kendimizikurtarabilirdik, dedi, diye düşündüm. Leopoldskron'da dahailk kez Steinway'in başına oturduğunda pencerenin önündekidişbudak onu rahatsız etmişti. Ev sahiplerine sormadanaletlerin bulunduğu depoya gitti, bir balta ve bir testere aldıve dişbudağı kesti. Uzun uzun sorarsam zaman ve enerjikaybederim, dişbudağı hemen keseyim, dedi, diye düşündüm.Dişbudak yere yığılır yığılmaz aklına perdeleri kapatıpkepenkleri indirirse işi halledebileceği geldi. Kestiğidişbudağı bizim yardımımız olmadan ufak parçalara ayırdı,diye düşündüm, dişbudağın daha önce dikili olduğu yeri onahas bir tümden düzen içinde düzenledi. Bizi engelleyen birşey varsa onu ortadan kaldırmalıyız, demişti Glenn, birdişbudak bile olsa. Ve önce dişbudağı kesipkesemeyeceğimizi sormamalıyız, bunu yaparsak kendimizizayıf düşürürüz. Önce sorarsak, hemen zayıflamışız demektir,bizim için zararlıdır, yıkıcı da olabilir, dedi, diye düşündüm.Onu dinleyenlerin, hayranlarının hiçbiri, diye düşündümgene, tüm dünyada, sanatçıların sözümona en zayıfı olarakbilinen ve öyle ünlenen bu Glenn Gould'un, güçlü, sağlıklı,yarım metre kalınlığında bir dişbudağı tek başına ve en kısasürede kesip, bu dişbudağın odunlarım evin duvarının dibine

Page 69: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yığabileceğini aklına bile getiremez, diye düşündüm.Hayranlar bir hayalete tapıyor, diye düşündüm, onlar hiçbirzaman var olmamış bir Glenn Gould'a tapıyor. Ama benimGlenn Gould'um onlarınkine göre akıl almaz derecede büyük,tapılmaya değer olanı, diye düşündüm. Ünlü bir Naziheykeltıraşının evine taşınmış olduğumuz bize söylendiğinde,Glenn gevrek bir kahkaha atmıştı. Wertheimer bu gevrekkahkahaya katıldı, diye düşündüm, her ikisi de kahkahalarınıtamamen yorgun düşünceye kadar uzattılar ve sonundakilerden bir şişe şampanya getirdiler. Glenn mantarı altı metreyüksekliğindeki, Carrara mermerinden yapılmış bir melekheykelinin yüzünde patlattı ve şampanyayı çevredeki ötekicanavarların yüzlerine fışkırttı, bize doğrudan doğruyaşişeden içtiğimiz az bir bölümü kalıncaya kadar. SonundaGlenn şişeyi köşede duran bir imparator kafasına öylesine biröfkeyle fırlattı ki, biz yere serilmek zorunda kaldık. Şu Glennhayranlarının hiçbirinin, Glenn Gould'un o hep güldüğü gibigülebileceğine inanması hiçbir biçimde olanaklı değildir, diyedüşündüm. Bizim Glenn Gould'umuz kimseninkinebenzemeyen öylesine müthiş bir kahkaha atma yeteneğinesahipti ki, diye düşündüm, bu yüzden en çok ciddiye alınmasıgereken insandı. Gülmeyi bilmeyen insan ciddiye alınamaz,diye düşündüm ve Glenn gibi gülemeyen biri, Glenn gibiciddiye alınamaz. Sabah saat üçe doğru imparatorun ayağınındibine bitkin durumda oturdu, Goldberg Varyasyonlarıyla o,diye düşündüm. Hep o aynı görüntü: İmparatorun baldırınasarılmış, yere gözlerini dikmiş Glenn. Rahatsızedilmemeliydi. Sabahleyin yeni doğmuş gibiydi, böylesöylerdi. Her gün yeni bir kafam oluyor, derdi, oysa dünyaiçin bu eskisi, derdi. Wertheimer, iki günde bir, saat beşteUntersberg'e koşardı, Allahtan Untersberg'e kadar inen asfalt

Page 70: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bir yol keşfetmişti, sonra da geriye koşardı, bense kahvaltıdanönce evin çevresinde bir kez dolanırdım, hem de her türlühavada, üzerime bir şey giymeden, yıkanmadan önce. Glennevden yalnızca Horovvitz'e gitmek için çıkardı, sonra geridönerdi. Aslında doğadan nefret ederim, der dururdu. Ben bucümleyi kendime ilke edindim, bugün bile söylüyorum kendikendime ve sanırım her zaman da söyleyeceğim, diyedüşündüm. Doğa bana karşı, derdi Glenn benimle aynı tarzgörüşü paylaşarak, ki ben bu cümleyi de durmadansöylüyorum, diye düşündüm. Bizim varoluşumuz durmadandoğaya karşı olmaktan oluşuyor, dedi Glenn, doğaylaçatışmaktan oluşuyor, vazgeçinceye kadar, çünkü doğa bizdendaha güçlü, onu kendimiz için bir sanat ürününe çevirdikkendimizi beğenmişliğimizle. İnsan değiliz biz, sanatürünüyüz, piyano çalan bir sanat ürünüdür, iğrenç bir sanatürünü, dedi sonunda. Biz hiç durmadan doğadan kaçmakisteyen kişileriz, ama doğal olarak da başaramıyoruz bunu,dedi, diye düşündüm, yarı yolda kalıyoruz. Biz aslında piyanoolmak istiyoruz, dedi, insan olmak değil, piyano olmak, bizömür boyunca insan değil piyano olmak istiyoruz, olduğumuzinsandan kaçıyoruz, tamamen piyano olmak için, inanmakistemiyoruz, ama bu iş başarısızlığa mahkûm, dedi. İyi birpiyano çalıcısı (hiçbir zaman piyanist demezdi!), piyanoolmak isteyen biridir ve ben her gün uyandığımda kendime,Steinway olmak istiyorum, Steinway'i çalan insan değil,Steinway'in kendisi olmak istiyorum, diyorum. Sonra artıkdelirdiğimizi sandığımızda, hiçbir şeyden korkmadığımız gibikorktuğumuz, deyim yerindeyse, çıldırmak üzereyken, arasıra bu ideale çok yaklaşıyoruz, dedi. Glenn ömrü boyuncaSteinway'in kendisi olmak istemişti, Bach ve Steinwayarasında yalnızca müzik aracı olma durumundan ve günün

Page 71: Bitik Adam - Thomas Bernhard

birinde Bach ve Steinway arasında ufalanıp gitmedüşüncesinden nefret ediyordu, günün birinde, dedi, biryandan Bach ve öte yandan Steinway arasında ufalanıpgideceğim, dedi, diye düşündüm. Ömür boyu Bach veSteinway arasında ufalanıp gitmekten korktum ve bukorkunçluktan kurtulmak için büyük çaba gösterdim, dedi.İdeal olan benim Steinway olmam ve Glenn Gould'agereksinim duymamam olurdu, dedi, ben Steinwayolduğumda Glenn Gould'u tamamen gereksiz kılabilirdim.Ama şimdiye kadar hiçbir piyano çalıcısı Steinway olarakkendini gereksiz kılamadı, dedi Glenn. Günün birindeuyanmak ve Steinway ve Glenn olarak tek olmak, dedi, diyedüşündüm, Glenn Steinway, yalnız Bach için Steinway Glenn.Wertheimer'in Glenn'den nefret ediyor olması olasıydı,benden nefret ediyor olması da olasıydı, diye düşündüm, budüşünce, Wertheimer'de gözlemlediğim binlerce, belki deonbinlerce Glenn ve benimle ilgili durumdankaynaklanıyordu. Kendim de Glenn nefretinden kurtulmuşdeğildim, diye düşündüm, her an Glenn'den nefret ediyor,aynı zamanda da onu en büyük tutarlılıkla seviyordum. Bukadar olağanüstü bir insanı ve onun olağanüstülüğünün bizimahvettiğini görmek ve bu süreci seyretmek, buna katlanmakve eninde sonunda bunu kabul etmek zorunda kalmak, hem deböyle bir sürece gerçekten de inanmadığımız halde, yanibizim için artık çok geç olduğunda, bizim için artıkdeğiştirilemez gerçek oluncaya kadar inanmadığımız süreçtendaha korkunç bir şey olamaz. Wertheimer ve ben, Glenn'ingelişimi ve diğer her şeyi için gerekliydik, Glenn bizikullandı, diye düşündüm lokantada. Glenn'in her şeye elatmasındaki utanmazlık, buna karşılık Wertheimer'in korkunççekingenlikleri, benim her şeye karşı çekincelerim, diye

Page 72: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm. Glenn birden Glenn Gould olmuştu, herkes,Wertheimer ve ben de onun Glenn Gouldlaşma anını,söylemem gerekir ki, kaçırdık. Glenn birlikte yürüttüğümüzzayıflama sürecinin içine aylarca bizi de çekmişti, diyedüşündüm, Horowitz çılgınlığına, gerçekten de benim tekbaşıma bu iki buçuk aylık Horowitz kursuna Salzburg'dadayanmam olanaksızdı, hele Wertheimer hiç dayanamazdı,Glenn olmasaydı ben vazgeçerdim. Glenn olmasaydı,Horowitz bile aynı Horowitz olmazdı, biri diğerine bağlıydıve diğeri de ötekine. Glenn için bu bir Horowitz kursuydu,diye düşündüm lokantada ayakta dururken, başka da bir şeydeğildi. Glenn'di kendine Horowitz'i öğretmeni yapan,sonunda dâhi olan Glenn'i Horowitz yaratmamıştı, diyedüşündüm. Glenn, bu Salzburg'daki aylar içinde kendi dehasıiçin ideal öğretmeni kendi dehası kanalıyla yaratmıştı, diyedüşündüm. Ya bütünüyle müziğe gireriz ya da girmeyiz, derdiGlenn sık sık, Horowitz'e de. Ama bunun ne anlama geldiğiniyalnız kendisi biliyordu, diye düşündüm. Bir Glenn, birHorowitz'e rastlamak zorunda, diye düşündüm, hem de tekuygun olan zamanda. Bu zaman doğru olan zaman olmasaydı,Glenn ve Horowitz'in başardıkları da olamazdı. Dâhi olmayanöğretmen, dâhi tarafından dâhiyane bir öğretmene, çok belirlibir zamanda, belirli bir zaman için dönüştürülüyor, diyedüşündüm. Ama bu Horowitz kursunun gerçek kurbanı bendeğil, Wertheimer'di, Glenn olmasaydı o mutlaka olağanüstü,belki de dünya çapında bir piyano virtüözü olurdu, diyedüşündüm. Aynı yıl Salzburg'a Horowitz'e giderek, Horowitztarafından değil ama Glenn tarafından mahvedilme hatasınıişlemişti. Aslında Wertheimer piyano virtüözü olmakistemişti, bense istememiştim, diye düşündüm, benim içinpiyano virtüözlüğü yalnızca bir çıkış olmuştu, bugüne kadar

Page 73: Bitik Adam - Thomas Bernhard

da bence asla çözülememiş şeyler için bir sürüncemetaktiğiydi; Wertheimer istiyordu, ben istemiyordum, diyedüşündüm, Glenn'in vicdanını sızlatmak o, diye düşündüm.Glenn henüz birkaç tını çalmışken, Wertheimer hemenvazgeçmeyi düşündü, çok iyi anımsıyorum, WertheimerHorowitz'e tahsis edilen Mozarteum'un birinci katındakiodaya girmiş ve Glenn'i dinlemiş ve onu görmüştü, kapıdakalakalmıştı, oturamadı, Horowitz'in otur demesini bekledi,Glenn çaldığı sürece oturamadı, Wertheimer ancak Glenn'inçalması bittiğinde oturdu, gözlerini kapatmıştı, hâlâ açıkçagörüyorum bunu, diye düşündüm ve hiçbir şey söylemedi.Dokunaklı olarak söyleyecek olursak, bu bir sondu,Wertheimer'in virtüözlük kariyerinin sonu. On yıl boyuncakendi seçtiğimiz bir çalgıya çalışırız, bu yorucu, üç aşağı beşyukarı bunalımlı on yıl sonunda bir dâhinin birkaç tınısınıduyarız ve sona ereriz, diye düşündüm. Wertheimerkabullenmedi bunu, yıllarca kabullenmedi. Ama Glenn'inçalışının bu birkaç tınısı onun sonuydu, diye düşündüm.Benim için öyle olmadı, çünkü ben Glenn'i tanımadan öncebırakmayı, çabalarımın saçmalığını düşünmüştüm, nereyegidersem gideyim hep en iyi ben olmuştum, bu durumaalışmış biri olmak, bırakmayı düşünmekten alıkoyamıyordubeni, benim en iyilerden olduğumu onaylayan tüm o kişilererağmen, bir saçmalığı yarıda kesmek istiyordum, çünkü banaen iyiler arasında olmak yetmiyordu, en iyi olmak ya dakimse olmamak istiyordum, böylece vazgeçtim, Steinway'imiAltmünster'deki öğretmen çocuğuna armağan ettim, diyedüşündüm. Söylemek zorundayım ki Wertheimer her şeyinipiyano virtüözlüğü kariyerine yatırmıştı, bense böyle birvirtüözlük kariyerine hiçbir şey yatırmamıştım, aradaki farkbuydu. Glenn'in Goldberg tınılarından o ölesiye etkilenmiş,

Page 74: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bense etkilenmemiştim. Her türlü ilişkide en iyi olmak, ya dahiç olmamak benim isteğimdi. Böylece ben sonunda tamamentanınmazlık içinde yazarlık saçmalığı ile uğraşarak Calle delPrado'da buldum kendimi. Wertheimer'in amacı piyanovirtüözlüğü idi, ustalığını müzik dünyasına yıllarca ve yıllarcakanıtlamak istemişti, Wertheimer'i tanıdığım kadarıyla o, yereyığılıncaya kadar, iyice yaşlanıncaya kadar bunu yapmakistemişti. Bu amacı Glenn tarafından, Glenn oturup GoldbergVaryasyonlarının ilk tınılarını çaldığında, kökünden sökülüpatılmıştı, diye düşündüm. Wertheimer onu dinlemekzorundaydı, diye düşündüm, Glenn tarafından mahvedilmekzorundaydı. Salzburg'a gitmemiş olsaydım ve ille deHorowitz'te eğitim görmek istemeseydim, sürdürürdüm veistediğimi elde ederdim, derdi Wertheimer sık sık. AmaWertheimer Salzburg'a gitmek ve Horowitz kursunakaydolmak zorundaydı, deyim yerindeyse. Zatenmahvolmuşuzdur, gene de vazgeçmeyiz, diye düşündüm, işteWertheimer iyi bir örnek buna, Glenn tarafındanmahvedildikten sonra, birkaç yıl daha vazgeçmedi, diyedüşündüm. Bösendorfer'inden ayrılma düşüncesi bile onundeğildi, diye düşündüm, önce benim Steinway'imi armağanetmem gerekti ki, o da Bösendorfer'ini açık arttırmayasokabilsin, Bösendorfer'ini asla armağan etmezdi, onuDorotheum'da açık arttırmaya soktu, onun için tipik birdavranış, diye düşündüm. Ben Steinway'i hediye ettim, oBösendorfer'ini açık arttırmada sattı, diye düşündüm, bu zatenher şeyi açıklıyor. Wertheimer'le ilgili hiçbir şeyWertheimer'in kendisinden gelmiyordu, Wertheimer'in herşeyi bir öykünmeydi, bir taklitti, dedim şimdi kendi kendime,benim her şeyime öykünüyordu, taklit ediyordu, her şeyimitaklit ediyordu, benim başarısızlığıma da öykündü ve onu

Page 75: Bitik Adam - Thomas Bernhard

taklit etti, diye düşündüm. Bir tek intiharı kendi kararıydı veonun tamamen içinden geldi, diye düşündüm, böylecesonunda, hani derler ya, başarılı bir duygusu oldu. Ve olasıdırki böylece, yani kendi isteği ile kendini öldürmesinden ötürübenden çok daha ilerdedir, diye düşündüm. Zayıf karakterlerher zaman zayıf sanatçılar olurlar, dedim kendi kendime,açıkça onaylıyor Wertheimer bunu, diye düşündüm.Wertheimer'in doğası Glenn'in doğasının tam tersiydi, diyedüşündüm, onda o sanat kavrayışı denen şey vardı, GlennGould'un böyle bir şeye gereksinimi yoktu. Wertheimerdurmadan soru sorarken Glenn hiç sorü sormazdı, onu sorusorarken hiç duymadım, diye düşündüm. Wertheimer kendigücünü aşmaktan hep korkardı, Glenn'in bir kez bile kendigücünün üzerine çıkmak gibi bir düşüncesi olmadı,Wertheimer her an özür dilerdi, hiç de özür gerektirmeyenşeyler için, oysa Glenn özür dileme denen kavramı hiçbirbiçimde tanımıyordu, Glenn asla özür dilemedi, oysa bizimanlayışımıza göre durmadan özür dilenecek durumlar ortayaçıkardı. İnsanların kendisi hakkında ne düşündüğünü bilmekWertheimer için her zaman önemli olmuştu, Glenn buna enufak bir biçimde değer vermedi, ben de vermedim, o çevredenilen şeyin hakkımda ne düşündüğü, tıpkı Glenn gibi benimde hiç umrumda değildi. Wertheimer söyleyecek sözüolmadığında da, sırf susmak onun için tehlikeli olduğundan,konuşup dururdu, Glenn uzun uzun susardı, tıpkı benim gibi,ben de Glenn gibi haftalarca değilse bile günlercesusabiliyordum. Yalnızca ciddiye alınmama korkusu bilebizim bitik adamın çenesini düşürürdü, diye düşündüm. Bu,büyük olasılıkla, Viyana'da tıpkı Traich'da olduğu gibi, daha ozamanlar tek başına kalması, Viyana'yı arşınlaması ve hepanlattığı üzere kız kardeşi ile hiç konuşmaması yüzündendi,

Page 76: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çünkü kız kardeşi ile bir sohbet asla mümkün olmamış.Mülkleriyle ilgili işleri için, kendi deyişiyle, utanmazyöneticileri vardı, onlarla yalnız yazılı ilişki kurardı. Buyüzden Wertheimer de tamamen susabilirdi, belki de Glenn vebenden daha uzun süre susabilirdı, ama bizimle olur olmazkonuşmak zorunda kalıyordu, diye düşündüm. Kentmerkezinde en iyi yerde oturuyordu, işçi semti Floridsdorf'tayürümeyi seviyordu en çok, orası lokomotif fabrikasıylaünlüydü; yoksulların en yoksullarının oturduğu Kagran'a,Kaisersmühlen'e; Alsergrund denen yere ya da Ottakring'egidiyordu, bu mutlaka bir sapıklıktı, diye düşündüm.Araştırma gezilerinde dikkati çekmemek için eskimişgiysilerle proleter kılığına girip arka kapıdan çıkardı, diyedüşündüm. Floridsdorfer Köprüsü'nde saatlerce dikilir, gelipgeçeni gözlemler, kimyanın çoktan mahvettiği Tuna'nınkahverengi suyuna bakardı, oradan Rus ve Yugoslav yükgemileri Karadeniz'e doğru yol alırlardı. Orada çoğu zamanen büyük mutsuzluğunun zengin bir ailede doğmak olupolmadığını düşünmüş, diye düşündüm, çünkü kendisiniFloridsdorf ve Kagran'da, birinci mahallede olduğundan dahaiyi hissettiğini, Floridsdorflu ve Kagranlı insanların yanındabirinci mahalle insanlarının yanında hissettiğinden daha iyihissetmiş kendini, çünkü onlardan zaten her zaman nefretetmişmiş. Prag ve Brünner Caddelerindeki lokantalara giderve bira ve ekşi sosis ısmarlar, saatlerce oturur ve insanlarıdinler, onları gözlemlerdi, deyim yerindeyse, nefesikesilinceye, dışarı çıkmak zorunda kalıncaya, eve, doğalolarak da yaya olarak dönünceye kadar, diye düşündüm. Amahiç durmadan da Floridsdorflu, Kagranlı, Alsergrundlu birinsan olarak daha mutlu olacağını düşünmesinin bir yanılgıolduğunu söylerdi, diye düşündüm, bu insanların birinci

Page 77: Bitik Adam - Thomas Bernhard

mahalle insanlarından hiç değilse daha iyi bir karaktere sahipolduklarına inanmanın bir yanılgı olduğunu söylerdi. Dahayakından bakıldığında, derdi, bu ihmal edilmişler denilenler,o yoksul denilenler ve o geri kalmış denilenler özlerinde aynıbiçimde karaktersiz ve iğrençtirler ve aynen, kendi aitolduğumuz ve sırf bu yüzden iğrenç bulduğumuz ötekiler gibireddedilesidirler. Alt tabakalar, tıpkı üst tabakalar gibi herkesiçin tehlikelidir, dedi, aynı iğrençlikleri yaparlar, tıpkı ötekilergibi reddedilesidirler, başka türlüdürler, ama aynı biçimdeiğrençtirler, dedi, diye düşündüm. Entelektüel denilen kişisözde entelektüelliğinden nefret eder ve kurtuluşunu, eskidenküçük düşürülenler ve gücendir ilenler diye anılan yoksullarve ihmal edilmişlerin yanında bulacağını sanır, dedi, amaorada kendi kurtuluşu yerine aynı iğrençliği bulur, dedi, diyedüşündüm. Yirmi ya da otuz kez Floridsdorf'a ya da Kagran'agittikten sonra, dedi Wertheimer sık sık, yanılgıyı anladım veBristol'de oturup kendi benzerlerimle uğraşıp onlarıdidiklemeyi yeğledim, dedi. Durmadan kendi kabuğumuzundışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısızoluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendikabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamakistemiyoruz. İşte şimdi kendi kabuğunun dışına çıktı, diyedüşündüm, oldukça tatsız bir tarzda olsa da. Ellide, en geç ellibirde son vermeli, demişti bir keresinde. Sonunda kendiniciddiye aldı, diye düşündüm. Bir okul arkadaşımızıyüksekokulun koridorunda yürürken gözlemliyoruz, diyedüşündüm, onunla konuşmaya başlıyoruz ve ömür boyudostluk denen arkadaşlığı kuruyoruz. Doğal olarak ilkbaşlarda bunun ömür boyu bir dostluk olup olmayacağınıbilmiyoruz, çünkü önce buna yalnızca eğitimimizde ilerlemekiçin bir amaç arkadaşlığıdır diye bakıyoruz, oysa herhangi biri

Page 78: Bitik Adam - Thomas Bernhard

değildir konuştuğumuz insan, tam tersine o andaki tek olasıolandır, diye düşündüm, çünkü aslında yüzlerce olanağımvardı Mozarteum'da okuyan okul arkadaşlarıyla konuşmakiçin ve o zamanlar Horowitz kursuna gidenler içinde, amagidip tam da Wertheimer'le konuşmuştum ve bunun üzerinebirbirimizi Viyana'da bir kez görmüş ve birbirimizlekonuşmuş olduğumuz ortaya çıktı, diye düşündüm, bunu ohatırladı. Wertheimer aslında Viyana'da okudu, benim gibiMozarteum'da değil, Viyana Akademisi'nde, Mozarteum'danbakıldığında daha iyi bir müzik yüksekokulu olarak görülürdühep, tıpkı Viyana'dan bakıldığında Mozarteum'un da dahayararlı bir kurum olarak değerlendirildiği gibi, diyedüşündüm. Bir kurumda okuyanlar kendi kurumlarını hepolduğundan daha küçük görürler ve hep rakip kuruma kayargözleri, özellikle de müzik okuyanlar ünlüdür bununla,Viyanalı müzik öğrencileri hep Mozarteum'un daha iyiolduğunu düşünmüş ve buna inanmışlardır, tıpkı tersineMozateum öğrencilerinin Viyana Akademisi'nin daha iyiolduğunu düşünüp buna inanmaları gibi. Aslında ViyanaAkademisi'nde de, Mozarteum'da da her zaman aynı derecedeiyi ya da aynı derecede kötü öğretmenler oldu ve var bugünde, diye düşündüm, bu öğretmenleri kendi amaçları için sonderece acımasızca kullanmak öğrencilere kalmış bir iş.Öğretmenlerimizin kaliteleri bile önemli değildir, diyedüşündüm, önemli olan biziz, çünkü kötü öğretmenler desonuç olarak hep dâhiler yarattılar, tıpkı tersine iyiöğretmenlerin dâhileri yok ettiği gibi, diye düşündüm.Horowitz en iyi üne sahipti, biz de bu en iyi ünün izinisürdük, diye düşündüm. Ama Glenn Gould'dan ve bizim içinne anlama geldiğinden haberimiz yoktu. Glenn Gould dadiğerleri gibi bir öğrenciydi, garip tavırlı önceleri, sonunda bu

Page 79: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yüzyılda ortaya çıkmış en büyük yetenek, diye düşündüm.Benim için Horowitz kursu, Wertheimer için olduğu gibi birfelaket anlamı taşımıyordu, Wertheimer Glenn karşısında çokzayıftı. Bu açıdan bakıldığında Wertheimer, Horowitz kursunayazılarak kendi yaşam kapanına sıkıştı, diye düşündüm.Glenn'i ilk kez dinlediğinde kapan kapandı, diye düşündüm.Wertheimer bu yaşam kapanından bir daha çıkamadı.Wertheimer Viyana'da kalmalı ve Viyana Akademisindeöğrenimini sürdürmeliydi, diye düşündüm, Horowitz adı onumahvetti, diye düşündüm, dolaylı olarak da Horowitzkavramı, gerçekte Glenn mahvetmiş olsa da. BizAmerika'dayken, Glenn'e, Wertheimer'i mahvettiğinisöylemiştim, ama Glenn ne demek istediğimden hiçbir şeyanlamadı. Sonradan onu bu düşünce ile bir daha asla rahatsızetmedim. Wertheimer istemeye istemeye gelmişti Amerika'ya,yolculuk sırasında bana durmadan, sanatçılıklarını, Glenngibi, kişiliklerini dâhi olma uğruna feda edecek kadar ileriyegötüren sanatçılardan temelinde nefret ettiğini söyledi,Wertheimer o zaman böyle açıkladı bunu. Glenn gibi insanlarsonunda kendilerini bir sanat makinesine dönüştürürlermiş,artık bir insanla ilişkileri kalmazmış, yalnızca arada sıradaanımsarlarmış insan olduklarını, diye düşündüm. AncakWertheimer Glenn'i durmadan sanatçılığı yüzündenkıskanıyordu, bu sanatçılığa şaşırmayı, hele hayran olmayıkıskanmadan beceremiyordu, bunu yapabilmenin koşullarıbende de yoktu ve yok, ben asla bir şeye hayranlıkduymadım, ama hayatta birçok şeye şaşırdım ve en çok da,şunu söyleyebilirim ki, belki de bir sanatçı yaşamı diyeadlandırılmayı hak etmiş olan kendi yaşamımda, Glenn'eşaşırdım, onun gelişimini şaşırarak gözlemledim, ona hepşaşırarak rastladım, yorumlarını şaşırarak kavradım, diye

Page 80: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm. Benim bu şaşırmalarımı her zaman özgür bırakmaolanağım oldu, hiç kimse ve hiçbir şey tarafındanşaşırmalarımı kısıtlamadım, daraltmadım, diye düşündüm.Wertheimer'de bu yetenek asla yoktu, hiçbir biçimde yoktu,diye düşündüm. Wertheimer'in aksine, ki o mutlaka seve seveGlenn Gould olmak isterdi, ben asla Glenn Gould olmakistemedim, hep kendim olmak istedim, Wertheimer'se hep veömür boyu hiç dinmeyen bir hayal kırıklığına sürüklenerek,bir başkası, hayatta daha şanslı olduklarına inandığı kişilerdenbiri olmak istiyordu, diye düşündüm. Wertheimer seve seveGlenn Gould olmak isterdi, Horowitz olmak isterdi, belki deseve seve Gustav Mahler ya da Alban Berg olmak isterdi.Wertheimer kendisini olağanüstü olarak görmeyibaşaramıyordu, oysa herkesin, kim olursa olsun, bunuyapmayı başarabildiğinden ve başarmak zorunda olduğundankuşku duymuyor, o olağanüstüdür, diyorum kendime hiçdurmadan ve kurtuluyorum. Wertheimer bu kurtarıcı çapayı,yani kendi kendini olağanüstü bir varlık olarak görmeyi hiçbirzaman dikkate alamamıştı, bunun için tüm koşulları eksikti.Her insan tek başına olağanüstü bir kişidir ve gerçektenkendisini tüm zamanların en büyük sanat yapıtı olarak görür,ben hep böyle düşündüm ve böyle düşünme iznini kendimetanıdım, diye düşündüm. Wertheimer'in bu olanağı yoktu, buyüzden de hep Glenn Gould ya da işte Gustav Mahler ya daMozart ve çağdaşları olmak istedi, diye düşündüm. Bu da onuiyice erkenden ve hep yeniden mutsuzluğa sürükledi.Olağanüstü olmak ve bunu görebilmek için dâhi olmakzorunda değiliz, diye düşündüm. Wertheimer dur durakbilmeyen bir grptacıydı, kendisinden daha iyi durumdaolduğunu sandığı her şeye gıpta ederdi, şimdi anladığımüzere, diye düşündüm, uygun koşullara sahip olmamasına

Page 81: Bitik Adam - Thomas Bernhard

rağmen mutlaka sanatçı olmak istemiş ve bu yüzden felaketesürüklenmişti. Zaten tedirginliği de bu yüzdendi, hiçdurmadan, ısrarlı yürüyüşü, koşuşu, kendini rahatbırakamaması da bu yüzdendi, diye düşündüm.Mutsuzluğunun acısını da kız kardeşinden çıkarttı, onuonyıllarca hırpaladı, diye düşündüm, kafasında hapsetti, diyedüşündüm, bir daha da çıkartmadı. Tümü Viyana Salonu'ndagerçekleştirilen, resital akşamları diye adlandırılan veöğrencilerin konser işine alıştırıldıkları akşamların birinde,ikimiz birlikte sahneye çıkmış ve dört el Brahms çalmıştık.Wertheimer tüm konser boyunca kendisini öne çıkartmayaçalışmış ve bu yüzden de konseri tamamen berbat etmişti.Bugün anlıyorum bilinçli olarak bozduğunu. Konserden sonrabenden özür dilemişti, bir tek bu söz onun için belirleyiciydi.Birlikte çalma yeteneği yoktu, hani denir ya, parlamakistemiş, doğal olarak da bunu beceremediği için konseribozmuştu, diye düşündüm. Wertheimer ömür boyu hepkendisini öne çıkartmak istemiş, ama bunu aslabaşaramamıştı, hiçbir biçimde, hiçbir koşulda. İşte bu yüzdende kendini öldürmek zorunda kalmıştı, diye düşündüm. Glennkendini öldürmek zorunda kalmadı, diye düşündüm, çünküGlenn kendini asla öne çıkarmak zorunda kalmamıştı, herzaman ve her yerde ve her koşulda başarılıydı. Wertheimerhep daha fazlasını istiyordu, bunun için gerekli koşullarıolmadığı halde, diye düşündüm, Glenn her şey için her türlükoşula sahipti. Burada ben kendimi hesaba katmıyorum,benimle ilgili olarak şunu söyleyebilirim ki, benim hep, hertürlü şey için koşulum oldu, ama çoğunlukla bilinçli olarak bukoşulları kullanmadım, hep kayıtsızlık, gurur, tembellik vebıkkınlık yüzünden, diye düşündüm. Ama Wertheimer'inbaşladığı şeylerin hiçbiri için hiçbir zaman koşulları olmadı,

Page 82: Bitik Adam - Thomas Bernhard

derler ya hani, asla ve asla olmadı. Ayrıca mutsuz bir insanolmak için her türlü koşula sahipti. Bu yüzden benim ya daGlenn'in değil de, Wertheimer'in kendini öldürmüş olmasınaşaşırmamak gerek, oysa Wertheimer durmadan benim intiharedeceğimin kehanetinde bulunmuştu, benim intihar edeceğimibildiklerini bana durmadan sezdiren birçok kişi gibi.Wertheimer'in piyano çalışı Mozarteum'daki herkestengerçekten de daha iyiydi, bunu belirtmek önemli, ama Glenn'idinledikten sonra bu gerçek ona yetmez oldu. Wertheimer gibiçalabilmeyi, ünlü olmayı kafasına koyan, ustalık elde etmekisteyen ve bunun için gerekli çalışma yıllarını piyanodageçiren herkes başarabilir, diye düşündüm, ama bir GlennGould'a rastladıklarında ve böylesi bir Glenn Gould çalışınıduyduklarında Wertheimer gibiyseler, hapı yutarlar, diyedüşündüm. Wertheimer'in cenaze töreni yarım saat bilesürmedi. Ben önce, onun cenaze töreninde koyu renk birelbise giymek istemiştim, ama daha sonra, cenazeye,yolculukta giydiğim elbise ile gitmeye karar verdim, matemgiysisi kuralına uymak bana birden gülünç geldi, zaten hepnefret etmişimdir bundan, tıpkı tüm giyim kurallarındannefret ettiğim gibi, böylece ben Chur'a yolculuğum sırasındagiydiğim gündelik giysimle cenazeye gittim. Önce ChurMezarlığına yaya giderim, diye düşünmüştüm, ama sonragene de taksiye bindim ve ana giriş kapısında indim. Şimdikisoyadı Duttvveiler olan Wertheimer'in kız kardeşinden gelentelgrafı her olasılığa karşı cebime koymuştum, çünkü ondacenazenin kesin saati belirtiliyordu. Ben bir kaza olmasıgerektiğini, Wertheimer'in Chur'da muhtemelen bir otomobiltarafından ezildiğini falan düşünmüştüm, çünküWertheimer'in akut ve yaşamını tehlikeye sokacak birhastalığı olmadığını biliyordum, her türlü kazayı, özellikle de

Page 83: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bugün artık her an gündemde olan trafik kazasını dikkatealmış, ama onun intihar edebileceğini aklıma getirmemiştim.Oysa şimdi gördüğüm kadarıyla bu düşünce en yakın düşünceolmalıydı, diye düşündüm. Duttvveiler'in telgrafı Madrid'edeğil de Viyana adresime yollamasına şaşırmıştım, çünküWertheimer'in kız kardeşi Madrid'de değil de Viyana'daolduğumu nasıl bilebilirdi, diye düşündüm. Bugüne kadar dabana Madrid'de değil de Viyana'da ulaşılabileceğini nasılbildiğini anlamış değilim, diye düşündüm. Herhalde erkekkardeşi ile o ölmeden önce ilişki kurmuştu, diye düşündüm.Ben, doğaldır ki Madrid'den de Chur'a gelirdim, diyedüşündüm, daha karmaşık olsa da. Belki de olmazdı, diyedüşündüm, çünkü Zürih'ten Chur'a gitmek daha kolaydı.Yıllardır satmak istediğim Viyana'daki evimi ilgilenen birçokkişiye daha göstermiştim, ama iyi bir alıcı bulamamıştım,şimdi gelip gezenler de söz konusu değillerdi. Ya benimistediğim parayı ödemiyorlar, ya da başka nedenlerle ilgilerinikesiyorlardı. Benim Viyana'daki evimi olduğu gibi satmaniyetim vardı, yani her şeyiyle, ama bunun için alıcılarıbeğenmem gerekiyordu, oysa dendiği üzere, hiçbirinibeğenmedim. Öte yandan da, hem de şimdi, bu güçzamanlarda Viyana'daki evimden ayrılmanın, kesinliklegüvensiz olan bu ortamda evden vazgeçmenin saçmalıkolacağını düşündüm. Şu sıralarda kimse bir şey satmıyordu,mecbur olmadıkça, diye düşündüm, ben de evimi satmayamecbur değildim. Desselbrunn var, diye düşünmüştüm hep,Viyana'daki eve gereksinimim yok, çünkü Madrid'deyaşıyorum ve Viyana'ya geri dönmeye niyetim yok, asla yok,diye düşünmüştüm hep, ama sonra o korkunç alıcı suratlarınıgördüm ve onlar Viyana'daki evimi satma düşüncesinikafamdan uzaklaştırdı. Ve sonuçta Desselbrunn'un tek başına

Page 84: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yeterli olmayacağını düşündüm, yalnızca Desselbrunn'daolmaktansa, bir ayağımın Viyana'da, ötekinin Desselbrunn'daolması daha iyidir ve aslında artık Desselbrunn'a geridönmeyeceğimi, ama onu satmayacağımı da düşündüm.Viyana'daki evi satmayacağım, Desselbrunn'u da, Viyana'dakievden vazgeçeceğim, zaten vazgeçtim de, tıpkıDesselbrunn'dan vazgeçeceğim ve çoktan vazgeçtiğim gibi,ama ne Viyana'yı ne de Desselbrunn'u satacağım, diyedüşündüm, buna gereksinimim yok. Açıkça söyleyecekolursam, beni ne Desselbrunn'u ne de Viyana'yı sattırmayazorlamayacak kadar yeterli tasarrufum var gerçekten, hiçbirşey satmak zorunda değilim. Satarsam aptallık etmiş olurum,diye düşündüm. Bu durumda hem Viyanam hem deDesselbrunnum var, her ne kadar ne Viyana'yı ne deDesselbrunn'u kullanıyorsam da, diye düşündüm, amaarkamda Viyana ve Desselbrunn var ve bağımsızlığım onlarsayesinde Viyana ya da Desselbrunn'un olmamasıdurumundan daha büyük bir bağımsızlık oluyor, ya da Viyanave Desselbrunn'un olmamasından, diye düşündüm. Bu gibicenazeler sabah saat beşte kaldırılır, hiçbir biçimde dikkatiçekmemelidirler, diye düşündüm ve Wertheimer'incenazesiyle de aynen böyle, ne Duttweiler ne de Churmezarlık yönetimi dikkati çekmek istemişti, Wertheimer'inkız kardeşi birkaç kez, ağabeyinin buraya gömülüşünün geçiciolduğunu, onu bir gün Viyana'ya naklettireceğini ve onuDöblinger Mezarlığındaki Wertheimerler aile mezarlığınagömdüreceğini söyledi. Ama şu anda ağabeyinin nakli sözkonusu olamazmış, neden olamayacağını belirtmedi, diyedüşündüm. Wertheimerler mezarlığı DöblingerMezarlığı'ndaki en büyük mezarlardan biridir, diyedüşündüm. Herhalde sonbaharda, demişti, Wertheimer'in

Page 85: Bitik Adam - Thomas Bernhard

evlendikten sonra Duttvveiler adını alan kız kardeşi, diyedüşündüm. Bay Duttvveiler jaketatay giymişti, diyedüşündüm ve Wertheimer'in kız kardeşini Chur Mezarlığı'nınöteki ucundaki, nerdeyse çöp dağının kenarında kazılmış olançukura götürdü. Kimse bir şey konuşmadığı ve gömücüWertheimer'in tabutunu inanılmaz bir beceriyle çukuraindirdiği için cenaze töreni yirmi dakikadan fazla sürmemişti.Siyah giysili bir bey, ki herhalde cenaze işleri firmasındandı,hatta cenaze işleri firmasının mutlaka sahibiydi, diyedüşündüm, bir şey söylemek istemiş, ama Bay Duttweiler okonuşmaya başlamadan önce sözünü kesmişti. Ben çiçek alıpyanımda getirememiştim, hayatımda hiç yapmamıştım bunu,Duttweilerler'in de çiçek getirmemiş oluşları gerçeği çok cansıkıcıydı, herhalde, diye düşünüyorum, Wertheimer'in kızkardeşi ağabeyinin cenazesine çiçeğin yakışmayacağı kanısınıtaşıyordu, bu kanıda da haklıydı, diye düşündüm, her nekadar, bu tamamen çiçeksiz cenaze töreni tüm katılanlarüzerinde korkunç bir etki yaptıysa da, Bay Duttweilergömücülerin her birine çukur henüz açıkken ikişer banknotverdi, bu itici bir etki yapsa da, bütün cenaze törenine gene deuygundu. Wertheimer'in kız kardeşi çukurun içine baktı,kocası bakmadı, ben de bakmadım. Ben Duttweiler çiftininardından çıktım mezarlıktan. Kapının önünde her ikisi debana dönüp bir öğle yemeği davetini dile getirdiler, ama benkabul etmedim. Mutlaka doğru olmadı bu, diye düşündümşimdi lokantada. Her ikisinden de, özellikle de Wertheimer'inkız kardeşinden mutlaka önemli ve işime yarayacak ipuçlarıalabilirdim, diye düşündüm, öylece veda edip orada birdentek başıma kaldım. Chur artık beni ilgilendirmiyordu ve benistasyona gidip, gelen ilk trenle Viyana yönüne hareket ettim.Bir cenazeden sonra uzun süre yoğun olarak gömüleni

Page 86: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşünmemiz çok doğaldır, hele çok yakın, üstelik de çok içtenbir arkadaş ise, onyıllarca bağlı kalmışsak, birlikte öğrencilikyapmışsak, her zaman olağanüstü bir yaşam ve varoluş dostuolmuşsa, yani durumlarımızın esas tanığı ise, diye düşündüm,Buchs ve Lichtenstein sınırı üzerinde yol alırken Wertheimerdışında hiçbir şeyle ilgilenmedim. Gerçekten de devasa birservetin içine doğmuş olduğunu, bu devasa servetle ömürboyu hiçbir şey yapamamasını, bu devasa servetin içinde hepmutsuz olduğunu düşündüm. Ana babasının, dendiği üzere,onun gözünü açma yeteneğine sahip olamayışlarını, onuhenüz çocukken depresyona sokan kişiler olduklarımdüşündüm. Depresyonlu bir çocukluğum oldu, demiştiWertheimer hep, depresyonlu bir gençliğim oldu, böyle derdi,depresyonlu bir öğrenim dönemim oldu, beni depresyona itenbir babam, depresyona iten bir annem, depresyona itenöğretmenlerim, beni sürekli depresyona iten bir çevrem.Onların (ana babası ve eğiticilerinin) onun duygularını heprencide ettiklerini ve aklını da hep ihmal ettiklerinidüşündüm. Hiçbir zaman bir yuvası olmadığını düşündümhâlâ lokantada ayakta dururken, ana babasının ona bir yuvavermediğini, çünkü bir yuva vermeye yeteneklerininolmadığını. Başka hiç kimsenin söz etmediği gibi aileden sözetmesi onunkilerin aile olamayışındandı. Ve sonunda anababasından hiç kimseden nefret etmediği gibi nefret ettiğinive onları kendisini mahveden ve yok eden kişiler olaraknitelediğini. Otomobilleriyle Brixen yakınlarında uçurumayuvarlanıp ölen ana babasından sonra, kız kardeşinden başkakimsesinin kalmadığını, çünkü diğer herkesi, ben de dahilolmak üzere, incittiği için, kız kardeşini acımasızca tamamentahakkümü altına aldığını düşündüm. Hep her şeyi istediğini,ama hiçbir şey vermediğini düşündüm. Kendini aşağıya

Page 87: Bitik Adam - Thomas Bernhard

atmak için durmadan Floridsdorfer Köprüsü'ne gittiğini, amagerçekte atamadığını, piyano virtüözü olmak için müzikokuduğunu, ama piyano virtüözü olamadığını ve sonunda,kendisinin tekrar tekrar söylediği gibi, düşünce bilimlerininne olduğunu bilmeden düşünce bilimlerine sığındığınıdüşündüm. Bir yandan olanaklarını abarttığını, öte yandanküçük gördüğünü düşündüm. Benden de hep, banaverdiğinden daha fazlasını istediğini düşündüm. Tıpkıbaşkalarında olduğu gibi, bana yönelttiği taleplerini deabarttığını, bu taleplerin hiçbir zaman yerine getirilebilirolmadığını, onun da bu yüzden gittikçe daha mutsuzlaştığınıdüşündüm. Wertheimer mutsuz bir insan olarak dünyayagetirilmişti, bunu biliyordu, ama tüm öteki mutsuz insanlargibi de mutsuz olmak zorunda olduğunu kabullenmekistemiyordu, kendisinin inandığı ve başkalarının inanmadığıbiçimde, bu onu depresyona sokuyor ve bir daha düşkırıklığından kurtulamıyordu. Glenn mutlu bir insan, benmutsuz bir insanım, dedi sık sık, ben de ona Glenn'in mutlubir insan olduğunun söylenemeyeceği, ama onun,Wertheimer'in gerçekten mutsuz bir insan olduğununsöylenebileceği cevabını verirdim. Biz şu ya da bu insanmutsuz bir insandır dediğimizde hep doğrudur, derdimWertheimer'e, diye düşündüm, ama şu ya da bu insanmutludur dediğimizde, bu hiçbir zaman doğru değildir. OysaWertheimer açısından Glenn Gould hep mutlu bir insandı, bende, biliyorum, çünkü çoğu kez bana bunu söyledi, diyedüşündüm, mutlu olduğum, hiç değilse ondan daha mutluolduğum için bana sitem ederdi, kendisini çoğu kezolabilecek en mutsuz kişi olarak görürdü. Wertheimer'inmutsuz olmak için her şeyi yaptığını, o hep sözünü ettiğimutsuz insan olmak için, diye düşündüm, çünkü ana babası

Page 88: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kuşkusuz oğullarını mutlu etmek için çabalamışlardıdurmadan, ama Wertheimer onları hep itmişti, tıpkı onu mutlukılmayı denediğinde kız kardeşini de ittiği gibi. Herkes gibiWertheimer de sürekli mutsuz olan biri değildi, oysamutsuzluğunun onu tamamen avcunun içine aldığınainanıyordu. Ben, özellikle Horowitz kursu sırasında onunmutlu olduğunu anımsıyorum, benimle (ve Glenn'le) onumutlu eden gezintiler yaptığını, Leopoldskron'dakiyalnızlığını, gözlemlediğime göre, mutlu bir durumadönüştürmeyi başardığını, diye düşündüm, ama Glenn'inGoldberg Varyasyonlarını çalışını ilk kez dinlediğinde, kibildiğim üzere kendisi sonra buna asla kalkışmadı, gerçektenWertheimer'de her şey bitmişti. Bense daha önce, GlennGould'dan çok daha önce Goldberg Varyasyonlarını çalmayıdenemiştim, Wertheimer'in aksine bunlardan ürkmemiştim de,o Golberg Varyasyonlarını hep ileri bir tarihe itti, diyedüşündüm, Goldberg Varyasyonları gibi müthiş bir yapıtakarşı benim asla cesaretsizliğim olmamıştı, böylesine bircesaretsizlik altında hiçbir zaman ezilmemiştim, böylesi biredepsizliğe kafamı hiç yormamıştım, bunun üzerine bir kezolsun düşünmemiştim bile, böylece onları çalışmaya başladımve Horowitz kursundan yıllar önce çalma cesaretinigösterdim, elbette ezbere ve bizim bir yığın ünlü kişimizdenhiç de aşağı kalmadan, ama doğal olarak istediğim kadar iyideğil. Wertheimer hep o korkak tipi oluşturdu, bu ağır basannedenden ötürü de her şey ve herkese karşı kesin bir cesaretgerektiren piyano virtüözlüğü kariyerine tamamenuygunsuzdu, diye düşündüm. Virtüözün, hele dünyavirtüözünün hiçbir şeyden korkmaması gerekir, diyedüşündüm, nasıl bir virtüöz olursa olsun. Wertheimer'inkorkusu hep belirgindi, bunu asla hafifçe bile örtbas

Page 89: Bitik Adam - Thomas Bernhard

edemiyordu. Tasarısı günün birinde çökmek zorundaydı, diyedüşündüm, zaten çöktü de ve sanatçı olma tasarısının çöküşübile ona özgü değildi, ancak benim, Steimvay'imden vevirtüözlük kariyerinden kendimi tamamen uzaklaştırma kararıvermem üzerine ortaya çıktı, diye düşündüm. Her şeyi ya dahemen hemen her şeyi benden kaptığını düşündüm, hem debana uyan, ama ona uymayan her şeyi, bana yarayan, amaonun için zararlı olabilecek birçok şeyi, diye düşündüm.Taklitçi her şeyimi taklit ediyordu, hem de açıkça yalnız onakarşı yöneltilmiş olduğunda bile, diye düşündüm. BenWertheimer'e hep zarar verdim, diye düşündüm, kendimekarşı yaptığım bu sitemi yaşadığım sürece kafamdanuzaklaştıramayacağımı düşündüm. Wertheimer bağımsızdeğildi, diye düşündüm. Birçok konuda benden daha inceduyguluydu, ama bu en büyük hatasıydı, sonuçta hep yanlışduygular içindeydi, gerçekten bitik bir adamdı, diyedüşündüm. Glenn'den kendisi için önemli olanı almayacesareti olmadığından, her şeyi benden taklit etmişti, oysabunun ona bir faydası olmamıştı, çünkü benden kendisi içinyararlı olanları almamış, hiç işine yaramayacak şeylerialmıştı, onun dikkatini buna durmadan çektiğim halde kabuletmek istememişti, diye düşündüm. Tüccar, dolayısıyla da anababasından kalan imparatorluğun yöneticisi olsaydı, diyedüşündüm, mutlu olurdu, kendince mutlu olurdu, ama böylebir kararı verme cesareti de yoktu, ona sık sık sözünü ettiğimküçük çarkı gerçekleştirebilseydi, oysa buna hiç yanaşmadı.Sanatçı olmak istedi, yaşam sanatçısı olmak ona yetmedi,oysa tam da buydu bizi mutlu eden şey, öngörülüysek eğer,diye düşündüm. Sonunda kendi başarısızlığına âşık oldu,hatta vuruldu, diye düşündüm, kendini bu başarısızlığınıniçine, kendi sonuna kadar gömmüştü. Gerçekten de onun

Page 90: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kendi mutsuzluğu içinde mutsuz olduğunu söyleyebilirim,ama mutsuzluğunu ansızın kaybedecek ya da bir anda elindenalınacak olsaydı, daha da mutsuz olurdu, bu da öte yandanonun aslında mutsuz olmadığının, mutsuzluğu nedeniyle vemutsuzluğu ile de olsa mutlu olduğunun kanıtı olurdu, diyedüşündüm. Birçok kişi, mutsuzluğun derinliklerine battığı içinaslında mutludur, diye düşündüm ve kendi kendimeWertheimer'in herhalde aslında mutlu olduğunu, çünkümutsuzluğunun hep bilincinde olduğunu, mutsuzluğundansevinç duyabildiğini söyledim. Bu düşünce bana birden hiç desaçma görünmedi, yani mutsuzluğunu benim bilmediğimherhangi bir nedenden ötürü kaybedebileceği korkusuyüzünden Chur ve Zizers'e gitmiş ve orada kendiniöldürmüştü. Büyük olasılıkla biz aslında mutsuz insan diyebir şey olmadığından yola çıkmalıyız, diye düşündüm, çünküçoğu kişiyi biz mutsuzluklarını ellerinden alarak mutsuzkılarız. Wertheimer mutsuzluğunu yitirmekten korkuyordu vekendini başka bir nedenden ötürü değil bu nedenle öldürdü,diye düşündüm, zekice bir müdahaleyle kendini dünyadanuzaklaştırdı, bir anlamda, artık kimsenin inanmadığı bir sözüyerine getirdi, diye düşündüm, tıpkı milyonlarca diğer acıçeken yoldaşını mutlu etmeye çalıştığı gibi onu da mutluetmeye çalışan bu dünyadan kendisini ayırdı, kendisine veherkese karşı çok büyük acımasızlıkla buna engel olmayıbildi, çünkü tıpkı diğerleri gibi, kendisini ölümcül biçimde,başka hiçbir şeye alıştırmadığı gibi mutsuzluğuna alıştırmıştı.Öğrenim sona erdikten sonra Wertheimer birçok konserverebilirdi, ama bunu reddetti, diye, düşündüm, Glennyüzünden kabul etmedi, dinleyici önünde çalmak onun içinolanaksız olmuştu, bir sahneye çıkma düşüncesi bile midemibulandırıyor, dedi, diye düşündüm. Sayısız davet aldı, diye

Page 91: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm ve hepsini geri çevirdi, İtalya'ya gidebilirdi,Macaristan'a, Çekoslovakya'ya, Almanya'ya gidebilirdi,çünkü sırf Mozarteum'daki resital akşamlarında bile konserajansları katında, dendiği üzere, iyi bir ün yapmıştı. Glenn'inGoldberg Varyasyonlarını çalış biçimiyle zafer kazanması gözönüne alındığında, onun içinde cesaretsizlikten başka bir şeykalmamıştı. Glenn'i dinledikten sonra ben şimdi nasıl olur dasahneye çıkarım, dedi sık sık, bense ona herkesten daha iyiçaldığını belirttim durmadan, ona Glenn kadar iyi olmadığınısöylemesem de, ona söylediklerimden bu hep anlaşılıyordu.Piyano sanatçısı, derdim Wertheimer'e bu piyano sanatçısıkavramını Wertheimer'le piyano sanatı üzerine konuştuğumdasıklıkla kullanmıştım, o iğrenç piyanist sözcüğünükullanmamak için, piyano sanatçısı bir dâhiden felç olacakkadar etkilenmemeli, çünkü gerçek şu ki, sen şimdi felçolacak kadar Glenn'in etkisine girdin, sen ki Mozarteum'agirmiş en olağanüstü yeteneksin, dedim, ki bununla dagerçeği dile getiriyordum, çünkü Wertheimer gerçekten deolağanüstü bir yetenekti ve Wertheimer Glenn gibi bir dâhideğilse de, Mozarteum böylesine olağanüstü bir yeteneği birdaha asla görmedi. Onun gibi bir Kanadalı-Amerikalıfırtınasından yere yıkılmamalısın, demiştim Wertheimer'e,diye düşündüm. Wertheimer kadar olağanüstü olmayanlarkendilerinin Glenn tarafından böylesine öldürücü biçimdeyıpratılmasına izin vermemişlerdi, diye düşündüm, öteyandan dâhi Glenn Gould'u da tanımamışlardı. Wertheimerdâhi Glenn Gould'u tanımış ve ondan ölesiye etkilenmişti,diye düşündüm. Uzun süre bırakır ve reddedersek birdenbirecesaretimizi yitirir ve dolayısıyla artık sahneye çıkmagücümüzü kaybederiz, diye düşündüm ve Wertheimer deeğitiminin sona ermesinden sonra iki yıl boyunca tüm

Page 92: Bitik Adam - Thomas Bernhard

davetleri reddettiği için sahneye çıkma cesaretini kaybetmişti,artık bir ajansa cevap verecek gücü bile yoktu, diyedüşündüm. Glenn'in o andan başlayarak sahneye çıkmamakararını gerçekleştirmeye cesaret etmesi, bununla birliktekendisini ve aslında piyanonun tüm olanaklarını en sonnoktaya varıncaya kadar mükemmelleştirmeyi sürdürmeyegirişmesini ve kendini geriye çekerek öncelikle tümolağanüstülüklerin en olağanüstüsü, sonunda da dünyanın enünlüsü olmayı başarabilmesi, bütün bunlar doğal olarakWertheimer için olanaksızdı. Sahneye çıkmaya ürktüğü için,açıkça söyleyebiliriz ki, yalnız konser organizasyonu ile olanbağını koparmakla kalmadı, yeteneklerini de yitirdi, çünküWertheimer Glenn gibi kendini geriye çekerek sanatında enyüksek düzeye yükselmeye yatkın değildi, tam tersineWertheimer kendini geriye çekerek hemen hemen mahvoldu.Bana gelince, ben birkaç kez daha Graz ve Linz'te, bir kez deRen kıyısında Koblenz'te, öğrencilik yıllarından tanıdığım birkız arkadaşım aracılığı ile çaldım, sonra da tamamenbıraktım. Piyano çalmak bana artık zevk vermiyordu, buarada bana kendiliğinden, bir anda tamamen önemsiz görünenbir topluluk önünde kendimi ömür boylu kanıtlama gibi birniyetim yoktu. Oysa Wertheimer için bu topluluk aslaönemsiz değildi, o hep kendini sanatsal olarak kanıtlamadürtüsü altında acı çekti, demek zorundayım, ayrıca tıpkıGlenn gibi ve Glenn belki de ondan daha da güçlü olarak,ama Wertheimer'in o hep düşlemiş olduğu şeyi, Glenn ne deolsa başarmıştı, diye düşündüm. Glenn Gould her anlamdadoğuştan virtüözdü, diye düşündüm, Wertheimer de dahabaşından başarısızlığa mahkûm olandı, başarısızlığınıgöremedi ve bunu kavrayamadı ömür boyu, hiç çekinmedensöyleyebilirim ki, bizim en iyi piyano çalıcılarımızdandı, gene

Page 93: Bitik Adam - Thomas Bernhard

de tipik bir başarısızdı, daha ilk gerçek karşılaşmada, yaniGlenn'le olanda, başarısız oldu, başarısızlığa mahkûmdu.Glenn dehaydı, Wertheimer hırstan başka bir şey değildi, diyedüşündüm. Gerçekten de Wertheimer daha sonra, dendiğiüzere, yeniden bağlantı kurmayı denedi, ama artık bir bağbulamadı. O birdenbire piyano sanatından ayrılmıştı, diyedüşündüm. Ve hep, kendisinin de durmadan yinelediği gibi,sözde düşünce bilimlerine dalmıştı, bu düşünce bilimlerininne olduğunu bilmeden, diye düşündüm. Aforizmayıkeşfetmişti, haince söyleyecek olursak sözümona felsefeciliği,diye düşündüm. Yıllarca kendi kendine çaldı ve bu arada üçaşağı beş yukarı, müzikal kırgınlık dışında ortaya bir şeykoymadı. Yani birden sözümona ikinci bir Schopenhauer,ikinci bir Kant, ikinci bir Novalis olmayı denedi ve busözümona felsefeciliğe Brahms ve Hândel'i, Chopin veRachmaninof'u fon müziği yapmaya kalkıştı. Artık kendisiniitici hissediyordu, hiç değilse bende, onu yıllar sonragördüğümde bu izlenimi bırakmıştı. Bösendorfer artık onuniçin, onun düşünce bilimi yolunu müzikle donatan bir araçtanbaşka bir şey değildi, bu çirkin söz buraya yakışıyor, diyedüşündüm. İki yılda hemen hemen her şeyi yitirdi; dahaönceden on iki eğitim yılında kazandıklarını, diye düşündüm,artık dinlenemiyordu bile, on iki ya on üç yıl önce onuTraich'da ziyaret ettiğimi ve onun tıngırdatmalarından dehşetekapıldığımı anımsıyorum, çünkü bir sanat duygusallığı kriziiçinde bana başka bir şey dinletmem işti, bana birşeyler çalmaönerisini yaparak tümden sanatsal çöküşünü tamamen bilinçliolarak sergilemek istemişti, kendisinin artık neredeyse bironyıldır inanmadığı bir kariyer için onu cesaretlendireceğiminumudunun olduğuna inanmıyordum, ama benim içincesaretlendirme hiç söz konusu olamazdı, ona bittiğini, artık

Page 94: Bitik Adam - Thomas Bernhard

parmaklarını piyanodan çekmesi gerektiğini, onu dinlemekzorunda kalmanın eziyetten başka da bir şey olmadığını,çalışının beni en büyük düş kırıklığına uğrattığını ve en derinhüzne soktuğunu açıkça söylemiştim. Bösendorfer'in kapağınıkapattı, ayağa kalktı ve dışarıya çıktı, iki saat geri dönmedi,akşam boyunca bir tek söz bile etmedi, diye düşündüm.Piyano artık onun için bir olanak değildi, düşünce bilimleridenilen şey de piyanonun yerini tutmuyordu, diye düşündüm.Büyük virtüözler olmak üzere başlıyorlar, şimdiyseonyıllardır varoluşlarını piyano öğretmeni olarak sınırlıyorlar,diye düşündüm, bizim eski öğrencilik arkadaşlarımız,kendilerine akademik müzik pedagogu diyorlar ve iğrenç birpedagog varoluşu sürdürüyorlar, yeteneksiz öğrenciler veonların kendini beğenmiş, sanat hırsıyla dolu ana babalarınınesiri olup o küçük burjuva evlerinde müzik pedagoguemekliliklerinin düşünü kuruyorlar. Müzik yüksekokuluöğrencilerinin yüzde doksan sekizi akademilerimize en büyüksavlarla giriyor ve yüksekokulu bitirdikten sonra yaşamyıllarını, en gülünç biçimde, müzik profesörlüğü denilen işlegeçiriyorlar, diye düşündüm. Bu tip bir varoluştanWertheimer de, ben de kendimizi kurtardık, diye düşündüm,bizim o diğer tanınmış ve ünlü, bir büyük kentten ötekinekoşan, sonunda bir kaplıcadan ötekine giden ve gene sonundaparmakları felç olup, yorumlama bunaklığı onları avcununiçine alıncaya kadar bir taşra kasabasından ötekinegidenlerden, hiçbir şeyden nefret etmediğim gibi nefret ettimhep. Küçük bir kasabaya mı geliyoruz, orada mutlaka birağaca çakılmış, eski öğrencilik arkadaşlarımızdan birininadını taşıyan bir afişle karşılaşırız, o kasabanın biriciksalonunda, ki bu çoğunlukla berbat bir birahane salonudur,Mozart, Beethoven ve Bartok çalıyordur, diye düşündüm ve

Page 95: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bu da midemizi altüst eder. Böylesine şerefsiz bir kaderdenkurtulduk, diye düşündüm. Bin piyano çalandan yalnızca birya da ikisi bu acınası, itici yolu izlemez, diye düşündüm.Bugün kimse benim bir zamanlar piyano eğitimi gördüğümübilmez, yani benim bir müzik yüksekokuluna gidip orayıbitirdiğimi ve gerçekten de Avrupa'nın değilse deAvusturya'nın en iyi piyano çalanlarından biri olduğumu, tıpkıWertheimer gibi, diye düşündüm, bugün ben bu saçmalıklarıyazıyorum, onların denememsi olduklarım söylemeye cesaretediyorum, bu nefret ettiğim sözcüğü kendi kendimi mahvetmeyolunda bir kez daha kullanarak denememsi boşalmalarıyazıyorum, sonunda onlara küfretmek, onları yırtmak veböylece yok etmek zorundayım ve artık hiç kimse benim debir zamanlar Goldberg Varyasyonlarını yıllardır tanımlamayaçalıştığım Glenn Gould kadar iyi olmasa da çaldığımıbilmiyor, bu betimlemede herkesten özgün olduğumusanıyorum, kimse bugün bile dünyadaki en önemli müzikyüksekokullarından biri sayılan Mozarteum'a gittiğimi ve solokonserler verdiğimi bilmiyor, hem de yalnızca BadReichenhall ve Bad Krozingen'de değil, diye düşündüm. Birzamanlar fanatik bir müzik öğrencisi olduğumu, fanatik birpiyano virtüözü olduğumu, kendimi Glenn Gould'la Brahmsve Bach ve Schönberg çalmada boy ölçüşecek düzeydegördüğümü. Bu gizlilik kişisel olarak benim işime her zamanyararken ve bana büyük fayda sağlarken, diye düşündüm, bugizlilik arkadaşım Wertheimer'e her zaman derinlemesinezarar verdi, ben bu gizlilik içinde hep sağlamlaştım, o ise bugizlilik tarafından gocunduruldu ve hastalandırıldı, sonunda,şimdi inandığım üzere, öldürüldü. Benim on beş yıldan fazlabir süre gece gündüz piyano çalmış olmam ve bu çalışma ilesonunda olağanüstü bir ustalığa varmış olmam gerçeği, her

Page 96: Bitik Adam - Thomas Bernhard

zaman yalnızca çevreme karşı değil, kendime karşı da birsilahtı, Wertheimer ise bunun altında hep acı çekti.Neresinden bakılırsa bakılsın piyano eğitimi gerçeğim, benimiçin yararlı oldu, demek istiyorum ki, hep belirleyici oldu veözellikle de artık kimse bunu bilmediği için, unutulduğu içinve ben bunu gizlediğim için. Wertheimer içinse aynı gerçekher zaman mutsuzluk oldu, varoluş depresyonu için süreklibir neden oluşturdu, diye düşündüm. Akademide ben birçoğundan çok daha iyiydim, diye düşündüm ve bir andabıraktım, bu beni güçlendirdi, ötekilerden daha güçlü yaptı,diye düşündüm, bırakmayanlardan ve benden daha iyiolmayanlardan, acemilikleri içinde ömür boyu bir sığınakbulanlardan, kendilerine profesörler deyip ödüller venişanlarla donatanlardan, diye düşündüm. Bütün bu müzikselbudalalar, akademi mezunları ve denildiği üzere, konserverme işine girişenler, diye düşündüm. Bu konser işine hiçbaşlamadım, diye düşündüm, kafam bana bunu hep yasakladı,ama ben Wertheimer'den bambaşka bir nedenle bu konserişine başlamadım, o Glenn Gould yüzünden başlamadı ya dahiç değilse başlar başlamaz kesti, yani Glenn Gouldyüzünden, bana ise kafam, konser işine girmeyi yasakladı,Wertheimer Glenn Gould tarafından engellenmişti. Konser işidüşünülebilecek en korkunç işti, nasıl olursa olsun seyirciönünde piyano çalmamız korkunçtur, seyirci önünde kemanmı çalıyoruz, korkunçtur, hele seyirci önünde şarkısöylediğimizde, bunun katlanmak zorunda olduğumuzkorkunçluğundan hiç söz etmeyelim, diye düşündüm. Bizimünlü bir yüksekokulda okumuş ve denildiği üzere bu okulubitirmiş olmamız ve buna hiç önem vermeyişimiz ve her şeyigizlememiz en büyük sermayemizdir, diye düşündüm. Busermayeyi yıllarca ve onyıllarca konserlere falan çıkarak har

Page 97: Bitik Adam - Thomas Bernhard

vurup harman savurmamalıyız, diye düşündüm, tam tersinebuna, gizlemek için tamamlanmış bir sermaye olarakbakmalıyız. Ben zaten her zaman bir gizleme dâhisiolmuşumdur, diye düşündüm, Wertheimer'in tam tersine, oaslında hiçbir şeyi gizleyemezdi, her şey üzerine de hepkonuşmak, içindeki her şeyi dışarıya vurmak zorunda kaldıyaşadığı sürece. Doğal olarak bizim diğer birçok kişiden dahaşanslı oluşumuz para kazanmak zorunda kalmayışımızdı,başından beri yeterince paramız vardı. Wertheimer bu paradanhep utanan biri olurken, ben paradan asla utanmadım, diyedüşündüm, çünkü insanın içine doğduğu paradan utanması enbüyük delilik olurdu, hiç değilse benim görüşüme göre,sapıklık olurdu, o da değilse iğrenç bir sahtekarlık olurdu,diye düşündüm. Nereye bakarsak bakalım, insanlarkendilerinde olan ve başkalarında olmayan paradanutandıklarını durmadan söylediklerinde sahtekârlıkyapıyorlar, oysa aslında kimisinde para olması, kimisinde deolmaması ve bazen birisinin parasının olmaması ve ötekininolması ve de tersi eşyanın doğası gereğidir, bu durum hiçdeğişmeyecek, parası olanların da bunda bir suçu yok,olmayanların da vesaire vesaire, diye düşündüm, bu durum nebirileri ne ötekiler tarafından anlaşılmayacak, çünkü sonuçolarak gerçekten de yalnızca sahtekârlığı biliyorlar ve başkada bir şey bildikleri yok. Ben kendime param olduğu için aslasitem etmedim, diye düşündüm, Wertheimer kendinedurmadan bu sitemi yaptı, ben Wertheimer gibi zenginolmanın altında eziliyorum, demedim hiçbir zaman, o bunuçok sık söyledi ve o saçma bağış manevralarından daürkmedi, sonuçta bunlar da bir işine yaramadı, şu milyonlar,örneğin Afrika'daki açlık bölgesine yolladıkları, sonradanöğrendiğine göre bu para oraya hiçbir zaman ulaşmamıştı,

Page 98: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çünkü onun parayı yollattığı Katolik örgütler tarafındanyutulmuştu. İnsanın güvensizliği doğasında vardır,Wertheimer düş kırıklığını da çok sık ve çok doğru olarak dilegetirdi, ama kendi dediklerine uymayı, onlara sıkıca sarılmayıbeceremedi, kafasında hep müthiş, gerçekten de müthiş birkuramsallık vardı (ve de aforizmalarında!), diye düşündüm,gerçekten de kurtarıcı bir yaşam ve varoluş felsefesinesahipti, ama bunu kendine uygulama yeteneği yoktu. Yaşamıntüm rahatsızlıklarını, tüm düş kırıklığı durumlarını, dünyadakitüm ezici kötülükleri kuramda ustaca hallediyor, amauygulamada asla beceremiyordu. Böylece o kendikuramlarının tamamen aksine olarak, gittikçe daha da batağagömüldü, intihara kadar, diye düşündüm, Zizers'e, o gülünçson durağına kadar gitti, diye düşündüm. Kuramsal olarak hepintihara karşı konuşmalar yaptı, ama onu bana hiççekinmeden yakıştırdı, durmadan benim cenazeme gitti geldi,uygulamada o kendisini öldürdü ve ben onun cenazesinegittim. Kuramsal olarak o dünyanın en büyük virtüözlerindenbiri oldu, daha doğrusu en ünlü sanatçılarından biri (GlennGould gibi olmasa da!), uygulamada piyanoyla hiçbir yerevaramadı, diye düşündüm ve en acınacak biçimde düşüncebilimleri denen bilimlerinin içine sığındı. Kuramsal olarakvaroluşla başa çıkan biriydi, uygulamadaysa varoluşuyla başaçıkamamakla kalmadı, aynı zamanda varoluşu tarafındanmahvedildi, diye düşündüm. Kuramsal olarak bizim, yanibenim ve Glenn'in arkadaşıydı, uygulamada asla olamadı,diye düşündüm, çünkü virtüözlüğü için olduğu gibi gerçek birarkadaşlık için de her şeyi eksikti, intihan da ispatlıyor bunuzaten, diye düşündüm. Sonuç şu: o öldürdü kendini, bendeğil, diye düşündüm, çantamı bankın üzerine koymak içintam kaldırmıştım ki, otelci kadın girdi içeriye. Sürpriz olmuş

Page 99: Bitik Adam - Thomas Bernhard

onun için, böyle söyledi, beni duymamışmış, kıtır atıyor bana,diye düşündüm. Lokantaya girdiğimi bile mutlaka görmüştür,beni tüm bu zaman içinde gözetlemiştir, bilerek girmemiştirlokantaya, iğrenç, itici, aynı zamanda çekici olan bu varlık,bluzu da göbeğine kadar açıktı. Bu insanların artık hiç desaklamadıkları hainlikleri, diye düşündüm, açıkçasergilemeleri, diye düşündüm. Hainliklerini, aşağılıkhklarınısaklama gereksinimleri yok, dedim kendi kendime. Benim herzaman kaldığım oda ısıtılmamışmış, böyle dedi, ama belki deısıtılmasına gerek yokmuş, çünkü sıcak bir rüzgâresmekteymiş, o odanın pencerelerini açacak ve sıcak ilkbaharhavasını içeriye sokacakmış, bunları söyledi, o arada bluzunugerçekten iliklemeden ilikleme niyeti gösterdi. WertheimerZizers'e gitmeden önce ondaymış. Onun kendisiniöldürdüğünü nakliyeciden öğrenmiş, nakliyeci ise bunuWertheimerler'in mülklerine bakan uşaktan duymuş,Kohlroser'den (Franz) Traich'ın şimdi kimin mülkiyetinegeçeceği belli değilmiş, dedi, Wertheimer'in kız kardeşiolmayacakmış mutlaka bu kişi, dedi, o artık ilelebet İsviçre'dekalacakmış. Kendisi onu son on yılda yalnızca iki kezgörmüş, anlaşılmaz bir kadın, erkek kardeşinden tamamendeğişik, erkek kardeşi ile anlaşılırmış, hatta onun için kibirsizterimini kullandı, ki bu da beni çok şaşırttı, çünkü ben kibirsizsözcüğünü Wertheimer'e asla yakıştıramamıştım. Wertheimerherkese iyi davranırdı, dedi, gerçekten iyi, ama aynı anda daTraich'ı boşladı, dedi. Son zamanlarda hep yabancılar görüldüTraich'da, günlerce, hatta haftalarca kaldılar, WertheimerTraich'da görünmediği halde, Wertheimer'in Traich anahtarımkendi eliyle teslim ettiği insanlar, kadının dediğine göresanatçılar, müzisyenler, sanatçılar ve müzisyenler sözcüklerinikullanırken ses tonu, küçümseyici bir ses tonuydu. Bu

Page 100: Bitik Adam - Thomas Bernhard

insanlar, ona göre, Wertheimer ve onun Traich'mı yalnızcasömürmüşler, günlerce ve haftalarca onun sırtından yiyipiçmişler, öğlenlere kadar yataklarında kalmışlar, yüksek seslikahkahalarıyla, çılgın kılıklarıyla köyde dolaşmışlar, hepsisefilmiş, belirttiği üzere, en kötü etkiyi yapmışlar.Wertheimer'in kendisinde de gittikçe ilerleyen bir sefilliksaptanmış, sefillik sözcüğünü uzatarak kullanıyordu, bunuWertheimer'den kaptı, diye düşündüm. GeceleriWertheimer'in piyano çalışım duyduğunu söyledi, çoğu kezgece yarılarından sabahlara kadar uykusuz, buruşuk veyırtılmış giysilerle dolaşmış son zamanlarda Wertheimerköyde, onun otel odasına sırf uykusunu almak için gelipoturmuş. Son aylarda artık Viyana'ya gitmemiş, oraya gelenmektuplar bile artık onu ilgilendirmemiş, postasını kendisinegöndertmemiş bile. Traich'da dört ay yalnız kalmış, evdendışarı bile çıkmadan, hizmetkârlar yiyeceğini almışlar, böylesöyledi, bu arada çantamı kaldırıp onunla yukarıya odamaçıktı. Hemen pencereyi açtı ve tüm kış boyunca bu odadabaşka hiç kimsenin gecelemediğini söyledi, her şey kirli, dedi,benim için bir mahzuru yoksa bir bez getirip hiç değilsepencerelerin önündeki kiri sileceğini söyledi, ama ben bunureddettim, kire aldırmadığımı belirttim. Yatak örtüsünü geriyedoğru açtı ve temiz olduğunu söyledi, hava örtünün neminialırmış. Tüm konuklar hep aynı odayı ister, dedi. Wertheimereskiden Traich'da kimseyi yatırmazdı, evi birdenbire doldutaştı, dedi otelci kadın. Otuz yıl boyunca Wertheimer dışındaTraich'da kimse gece geçirmemişti, ölümünden öncekihaftalarda düzinelerce kentli kaldı, dedi, Traich'da kaldı,Traich'da gece yattı, bütün evi altüst ettiler, böyle söyledi.Sanatçılar, dedi, tuhaf insanlar, tuhaf sözcüğü de ona aitdeğildi, Wertheimer'e aitti, onun tuhaf sözcüğüne düşkünlüğü

Page 101: Bitik Adam - Thomas Bernhard

vardı, diye düşü ndüm. Wertheimer gibi insanlar (benimgibiler de!) uzun süre kapanmaya dayanırlar, diye düşündüm,ama sonra insan isterler, Wertheimer yirmi yıl insansızlığadayandı, sonra evini her türlü insanla doldurdu. Ve kendiniöldürdü, diye düşündüm. Benim Desselbrunn'daki evim gibiTraich da yalnız kalınmaya uygun, diye düşündüm, benim veWertheimer gibi kafalar için, diye düşündüm, sanatçı kafasıiçin, kültürel denen bir kafa için, ama biz böyle bir evi bellisınırlar ötesine zorlarsak, bizi öldürür, mutlaka öldürücüdür.Böyle bir evi önce sanatsal ve düşünsel amaçlarımız içinkurarız ve bu amaç için kurduktan sonra o bizi öldürür, diyedüşündüm, otelci kadın parmaklarıyla, hiç çekinmedendolabın kapısının tozunu alırken utanmamış, tam tersinebenim onu izlememden, hatta gözlerimi ondanayırmamamdan zevk bile almıştı. Şimdi birdenbireWertheimer'in onunla yatıp kalkması anlaşılmaz olmaktançıkmıştı. Ben, sanırım yalnızca bir gece kalacağım demiştim,birden bir kez daha Traich'a gelmek ve dolayısıyla onunotelinde kalmak gereksinimi duymuştum, Glenn Gould adınıanımsıyor muydu, diye sordum ona, cevabı evet oldu, hani odünya çapındaki. O da Wertheimer gibi elliyi geçti, dedim,dünyadaki en iyi piyano virtüözü, yirmi sekiz yıl önce bir kezTraich'a gelmişti, dedim, herhalde anımsamazdı bunu, oAmerikalı'yı iyi anımsadığını söyleyerek doğruladıhatırladığını. Ama bu Glenn Gould kendini öldürmedi, dedim,beyin kanaması geçirdi, piyanonun başında yığdıp öldü,dedim, bunu söylerkenki çaresizliğimin bilincindeydim, amaotelci kadına söylemem, kendime söylememden daha azacıklıydı, yığılıp öldü, dediğimi duydum, otelci kadınkapatmak için henüz açık pencerenin yanındayken, herlodosta olduğu gibi kâğıt fabrikasının kokusu havayı berbat

Page 102: Bitik Adam - Thomas Bernhard

etti, dediğinde. Wertheimer kendini öldürdü, dedim, o GlennGould ise öldürmedi, normal bir ölümle öldü; daha önce hiçböyle delicesine bir şey söylemedim, diye düşündüm. OGlenn Gould öldüğü için Wertheimer kendini öldürdüherhalde. Beyin kanaması güzel bir şeydir, dedi otelci kadın,herkes kendisi için böyle öldürücü bir kanama diler.Birdenbire gelen bir son. Ben hemen şimdi Traich'agideceğim, dedim, otelci kadın Traich'da şimdilerde evebakan biri olup olmadığını biliyor muydu? Bilmiyormuş, amaTraich'da kesinlikle uşaklar olurmuş. Ona göre Traich'daWertheimer'in ölümünden bu yana hiçbir şey değişmemişmiş.Traich'ın mirasına kesinlikle konmuş olan Wertheimer'in kızkardeşi henüz buralara gelmemiş, dediğine göre başka birmirasçı da görünmemiş. Lokantasında akşam yemeği yiyipyemeyeceğimi sordu, ben de akşam ne olur bilmem, dedim,doğal olarak orada ekşi sosis yiyecektim, bunu başka biryerde yiyemezdim, diye düşündüm, ama bir şey söylemedim,yalnızca düşündüm. İşleri her zamanki gibi gidiyormuş,burayı kâğıt fabrikası işçileri ayakta tutuyormuş, hepsiakşamlan gelirmiş, öğleyin hemen hemen kimse gelmezmiş,hep böyle olmuş zaten. Gelirse de biracılar ve oduncularotururmuş lokantada, sosis yerler, dedi. Gene de işi çokmuş.Bir zamanlar onun bir kâğıt işçisiyle evli olduğunudüşündüm, onunla üç yıl, adam o ürkütücü kâğıtdeğirmenlerine düşüp bu kâğıt değirmenlerince ufalananakadar beraber olmuştu, sonradan bir daha evlenmemişti.Kocam dokuz yıl önce öldü, dedi birden ve pencereninkenarına ilişti. Evlenmek artık söz konusu olamaz, dedi,yalnız olmak daha iyi. Ama insan önceleri evlenmek, bir kocabulmak için her türlü çabayı gösteriyormuş, sonra onun yokolup gidişine memnun olduğunu söylemedi, ki mutlaka öyle

Page 103: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşünüyordu, kaza olmamalıydı, Bay Wertheimer cenazedensonraki ilk zamanlarda hana çok yardımcı oldu, dedi. Kocasıile olan yaşamına artık dayanamadığı bir sırada adam kâğıtdeğirmenine düştü ve yok oldu, diye düşündüm onugözlemlerken ve ona yeterli olmasa da gene de muntazam birmaaş bıraktı. Kocam iyi bir insandı, dedi, siz tanıdınız onu,ben adamı hemen hemen hatırlamıyorsam da, onun üzerindehep kâğıt fabrikasının aba tulumu ve kafasında aba beresiylelokantada bir masada oturup, karısının önüne koyduğu büyükdomuz eti parçalarını yuttuğunu anımsıyorum. Kocam iyi birinsandı, diye yineledi birkaç kez, pencereden dışarıya baktı vesaçını düzeltti. Yalnız olmanın da bir anlamı var, dedi. Benmutlaka cenazeye gitmiş olmalıymışım, dedi, Wertheimer'incenaze töreni hakkında her şeyi hemen öğrenmek istiyordu,Chur'da olduğunu zaten biliyordu, ama ayrıntıları bilmiyordu,ben de böylece yatağa oturup ona anlattım. Doğal olarak daben bölük pörçük bir rapor verebildim, Viyana'dabulunuşumdan ve evimi bırakmaya uğraştığımdan başladım,büyük bir ev, dedim, bir kişi için fazla büyük, hele kentlerinen güzeli olan Madrid'e yerleşmiş biri için, dedim. Ama evisatmadım, dedim, onun da bildiği Desselbrunn'u da satmayıdüşünmüyorum. Birçok yıl önce kocası ile çiftlik yandığındaoraya gelmişti, bugünkü ekonomik kriz içinde bir taşınmazısatmanın budalalık olacağını söyledim, taşınmaz sözcüğünübirkaç kez kullandım, çünkü anlattıklarımda önemli bir yertutuyordu. Devlet iflas etti, dedim, bunun üzerine kafasınısalladı, hükümet rüşvetçi, dedim, on üç yıldır iktidarda olansosyalistler, bu iktidarlarını sonuna kadar kullanıp devletitamamen yıktılar, dedim. Ben konuşurken otelci kadındurmadan başını sallıyor ve bir bana bir de penceredendışarıya bakıyordu. Herkes sosyalist bir hükümet istedi,

Page 104: Bitik Adam - Thomas Bernhard

dedim, ama şimdi bu sosyalist hükümetin her şeyisavurduğunu gördüler, savurmak sözcüğünü diğerlerine göreözellikle daha önemseyerek kullandım ve bu sözcüğükullanmam beni utandırmadı da ve savurdular sözcüğünübizim sosyalist hükümetin devleti iflas ettirmesiyle ilgiliolarak birçok kez tekrarladım ve de başbakanın hain, hilekâr,güvenilir olmayan bir adam olduğunu, tıpkı tüm hükürr hndavrandığı gibi, sosyalizmi kendi sapık iktidar hevesleri içinaraç yaptığını, söyledim, bütün bu adamlar iktidar heveslisi,alçak ve insafsız, kendilerinden oluşan devlet, onlar için herşey, dedim, idare ettikleri halk onların gözünde neredeyse birhiç. Ben halkım ve bu halkı seviyorum, ama bu devletle hiçbirilişkim olsun istemem, dedim. Ülkemiz tarihinde hiç bu kadaralçalmamıştı, dedim, tarihinde hiç bu kadar alçak ve aynızamanda karaktersiz ve budala insanlar tarafındanyönetilmemişti. Ama halk da aptal, dedim, böyle bir durumudeğiştiremeyecek kadar zayıf, şimdiki hükümeti oluşturankişiler gibi güvenilir olmayan iktidar hırslısı kişilerinkapanma düşüyor. Herhalde bir sonraki seçimlerde de buacıklı durum değişmeyecek, dedim, çünkü AvusturyalIlar herduruma alışırlar ve şimdi on yıldan fazla bir zamandır içindeyüzdükleri bataklığa da alıştılar. Zavallı halk, dedim.Sosyalizm sözcüğüne de en çok AvusturyalIlar kanıyor,dedim, oysa sosyalizm sözcüğünün değerini artık yitirdiğiniherkes biliyor. Sosyalistler artık sosyalist değiller, dedim,bugünkü sosyalistler yeni sömürücüler, her şey sahte! dedimotelci kadına, birden farkına vardım ki o bu saçmalıklarıdinlemek istemiyor, çünkü benim cenaze töreni raporumuözlüyordu. İşte böylece, dedim, Viyana'da elime geçenZizers'ten gelen telgraf benim için sürpriz oldu, BayanDuttweiler'in gönderdiği telgraf, dedim, Wertheimer'in kız

Page 105: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kardeşinin telgrafı, bana Viyana'da ulaştı, ben ünlü PalmiyeEvi'ne gitmiştim, dedim, telgrafı kapıda buldum. BayanDuttweiler'in nasıl olup da benim o sırada Viyana'dabulunduğumu bildiğini bugüne kadar çözebilmiş değilim,dedim. Eski Viyana ile artık hiçbir ilişkisi kalmamış,çirkinleşmiş bir kent. Yıllarca yurtdışmda yaşadıktan sonra bukente geri dönmek korkunç bir deneyim, özellikle de bumahvolmuş ülkeye, dedim. Wertheimer'in kız kardeşinin banatelgraf çekip erkek kardeşinin ölümünü haber vermesine deşaşırmıştım. Duttweiler, dedim, ne korkunç bir ad! Zengin birİsviçre ailesi, dedim, Wertheimer'in kız kardeşi böyle biraileye gelin gitti, bir kimya sanayisine. Ama onun da bildiğigibi, dedim otelci kadına, Wertheimer kız kardeşini hep ezdi,gelişmesini engelledi, en son, ama gerçekten de en son andakız ondan koptu. Otelci kadın şimdi Viyana'ya gidecek olsa,dedim, şaşırıp kalırdı. Bu kent nasıl da kötüye doğru değişti,dedim. Hiçbir büyüklüğü kalmadı, her şey köpük! dedim. Eniyisi her şeyin dışında kalmak, her şeyden uzak durmak,dedim. Bundan yıllar önce çıkıp Madrid'e yerleşmekten bir anbile pişmanlık duymadım. Ama çıkıp gitme olanağımız yoksave böylesine bir budala ülkede kalmak zorundaysak, Viyanagibi budala bir kentte yaşamak zorunda kalırsak, çökergideriz, uzun süre yaşayamayız, dedim. Viyana'da iki günWertheimer'i düşünecek zamanım oldu, dedim, Chur'agiderken, cenazeden bir gece önce. Kaç kişinin Wertheimer'incenazesine katıldığını öğrenmek istedi otelci kadın. YalnızcaDuttweiler, kocası ve ben, dedim. Ve doğal olarak cenazeişleri elemanları. Her şey yirmi dakika bile sürmedi. Otelcikadın Wertheimer'in hep ondan önce ölecek olursa ona birgerdanlık bırakacağından söz ettiğini söyledi, kıymetli birgerdanlık, dedi, büyükannesinden kalma. Ama Wertheimer

Page 106: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bunu mutlaka koymamıştır mirasına, dedi, benseWertheimer'in asla vasiyet bırakmadığını düşündüm.Wertheimer otelci kadına bir gerdanlık sözü vermişse bugerdanlığı mutlaka alacaktır, dedim ona. Wertheimer ara sıraonda kalırmış, böyle söyledi kızaran yüzüyle, Viyana'dansıkça geldiği zamanlarda Traich'da korktuğu için önce onagelirmiş geceyi geçirmek için, çünkü kışın sık sık Viyana'danTraich'a gelirmiş ve Traich'da ısıtılmamış olurmuş. Sonzamanlarda Traich'a getirdiği insanlar deli gibigiyiniyorlarmış, oyuncular; dedi, sirk insanları gibi. Onunlokantasında yemek yememişler, bakkaldan içecek almışlar.Onu sömürdüler, dedi otelci kadın, haftalarca onun sırtındangeçindiler Traich'da, her şeyi altüst ettiler, bütün gece sabahakadar gürültü yaptılar. Ne biçim bir güruh! dedi. HaftalarcaTraich'da yalnız kalmışlar, Wertheimer olmadan, o, Chur'agitmeden birkaç gün önce belirmiş. Wertheimer otelci kadınasık sık Zizers'e kız kardeşi ile eniştesinin yanına gideceğinisöylemiş, ama bunu hep ertelemiş. Zizers'e kız kardeşinebirçok mektup yazmış, onun Traich'a yanma gelmesini,kocasından boşanmasını istemiş, Wertheimer adamı hiçtutmamış, bu iğrenç inşam, dedi Wertheimer deyişiyle, amakız kardeşi onun mektuplarına cevap vermemiş. Biz hiçkimseyi, o kişi istemezse kendimize bağlayamayız, dedim,onu rahat bırakmalıyız, dedim, Wertheimer kız kardeşiniilelebet kendisine bağlamak istedi, dedim, bu bir hataydı. Kızkardeşini delirtti ve bu arada kendi de delirdi, dedim, çünküinsanın kendini öldürmesi deliliktir. Şimdi onca para neolacak? diye sordu otelci kadın, Wertheimer'in bıraktığı para.Bunu bilmiyorum, dedim, mutlaka kız kardeşine kalmıştır,dedim. Para parayı çeker, dedi otelci kadın, sonra gene cenazetöreni hakkında daha fazla şey duymak istedi, ama benim

Page 107: Bitik Adam - Thomas Bernhard

anlatacak daha fazla bir şeyim yoktu, çünkü Wertheimer'incenazesi üzerine her şeyi söylemiştim, hemen hemen hepsini.Yahudi cenaze töreni miymiş, diye öğrenmek istedi otelcikadın. Ben, hayır, Yahudi cenaze töreni değildi, dedim, enhızlı biçimde gömüldü, dedim, her şey öyle hızlı oldu ki,nerdeyse bir şey göremedim. Duttweilerler cenazeden sonrabeni yemeğe davet ettiler, dedim, ama ben reddettim, onlarlabirlikte olmak istemedim. Ama bir hataydı bu, dedim, kabuletmeli ve onlara gitmeliydim, orada birden tek başıma kaldımve ne yapmam gerektiğini bilemedim, dedim. Chur çirkin birkent, dedim, başka hiçbir yere benzemeyen biçimde karanlık.Sonra birden Wertheimer'in Chur'a şimdilik gömüldüğünü,onu kesin olarak Viyana'ya, Döblinger Mezarlığındaki ailekabristanına gömmek istediklerini söyledim. Otelci kadınayağa kalktı ve dışardan gelen sıcak havanın akşama kadarodayı ısıtacağını, endişelenmememi söyledi. Kış soğuğu hâlâiçerde, dedi. Birçok uykusuz gece geçirdiğim bu odada, bir desoğuk algınlığı kapma düşüncesiyle ürktüm. Başka bir yere degidemezdim ya çok uzak ya da çok daha ilkel yerler olurdubunlar, diye düşündüm. Doğal olarak eskiden dahakalenderdim, diye düşündüm, bugünkü gibi hassas değildim,yatmadan önce otelci kadından iki yün battaniye dahaistemeliyim mutlaka, dedim. Traich'a gitmeden önce banasıcak bir çay hazırlar mıydı, diye sordum otelci kadına, bununüzerine aşağıya mutfağa indi sıcak bir çay yapmak için. Buarada ben çantamı açtım ve Chur'a cenazede giymek üzeregötürdüğüm siyahgri giysiyi dolaba astım. Her yatak odasındasolmuş bir Raffael meleği vardır, diye düşündüm duvardakiRaffael meleğine bakarken, buradaki tamamen küflenmiş vebu yüzden de yeniden dayanılır olmuştu. Sabah beşe doğruyemliğe hücum eden domuzların beni burada uyandırdıklarını

Page 108: Bitik Adam - Thomas Bernhard

anımsadım ve otelci kadının dikkatsizce, budalaca kapıyıçalmasını. Başımıza neyin geleceğini önceden bilirsek onadaha kolay dayanırız, diye düşündüm. Kendimi görebilmekiçin önünde eğilmek zorunda kaldığım aynada, haftalarca Çinişi bir merhemle iyileştirdiğim ve artık geçmiş olanşakağımdaki yaranın gene çıkmış olduğunu gördüm, busaptama beni ürküttü. Hemen kötü hastalık geldi aklıma,doktor saklamış olmalıydı benden, beni rahatlatmak için buÇin işi merhemi vermişti, şimdi saptamış olduğum üzere,merhem bir işe yaramamıştı aslında. Böyle bir yara doğalolarak ağır, kötü bir hastalığın başlangıcı olabilir, diyedüşündüm ve döndüm. Attnang Puchheim'da inip Wankham'a,oradan da Traich'a gelmiş olmam, bana birden tamamenanlamsız gözüktü. Bu iğrenç Wankham'a gelmesem olurdu,diye düşündüm, birdenbire bu soğuk, rutubetli odada durmamve geceden ürkmem gerekiyormuş, diye düşündüm, tümürkünçlüğü ile geceyi düşlemek hiç de zor olmadı. Viyana'dakalıp Duttweiler'in telgrafına hiç tepki göstermeseydim veChur'a gitmeseydim, dedim kendi kendime, beni hiçilgilendirmeyen Traich'ı bir kez daha görmek için Chur'ayaptığım yolculuktan, Attnang Puchheim'da inmemden veWankham'a gitmemden çok daha iyi olurdu. Duttweilerler'lehiç konuşmamış oluşum ve Wertheimer'in henüz açık olanmezarı başında bile bir şey hissetmemiş oluşum yüzünden,diye düşündüm, tüm bu işkenceden kendimi sıyırabilir, onakatlanmak zorunda kalmazdım. Davranışımdan iğrendim. Öteyandan da Wertheimer'in kız kardeşiyle ne konuşabilirdim ki?diye sordum kendime. Hele beni hiç ilgilendirmeyen vetanıştığımda Wertheimer'in anlattıklarından daha da iticibulduğum kocasıyla, bunlar onun için kötüden de öte bir ışıktutmuştu. Duttweiler gibi insanlarla konuşmam ki ben, diye

Page 109: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşünmüştüm Duttweiler'i görür görmez. Ama böylesi birDuttvveiler bile kız kardeşinin Wertheimer'i terk etmesine veİsviçre'ye gitmesine neden olmuştu, diye düşündüm, böylesiiğrenç bir Duttvveiler bile! Yeniden aynaya baktım ve yaranınartık yalnızca sağ şakağımda değil, başımın arkasında daçıktığını saptadım. Bayan Duttvveiler belki de gene Viyana'yadöner, diye düşündüm, erkek kardeşi öldü, Kohlmarkt'taki evkendine kaldı, artık İsviçre'ye gereksinimi yok. Viyana'dakiev ona ait, Traich da. Hele Kohlmarkt'taki sevdiği eşyalaronunsa, diye düşündüm, erkek kardeşinin, her zamansöylediği gibi, nefret ettiği. Şimdi İsviçreli ile Zizers'te dahada iyi yaşayabilir, diye düşündüm, çünkü istediği andaViyana'ya ya da Traich'a gidebilir. Virtüöz ChurMezarlığı'nda, çöplüğün hiç de uzağında olmayan bir yerdeyatıyor, diye düşündüm bir an. Wertheimer'in ana babasıYahudi töresine göre gömülmüştü, diye düşündüm,Wertheimer'in kendisi ise son yıllarda hep dinsiz olduğunuileri sürmüştü. Döblinger Mezarlığındaki Wertheimerlerkabristanını, ki Lieben-Gruft diye anılan yerin ve TheodorHerzl mezarının hemen yanı başındaydı, ben birçok kezWertheimer'le birlikte ziyaret etmiştim, üzerindeWertheimerler kabristanında yatanların adlarının yazılı olduğudevasa granit taşın, mezardan çıkan bir kayınağacı tarafındanzamanla on ya da yirmi santim öteye itilmiş olmasıWertheimer'in umrunda bile değildi, kız kardeşi granit taşınyeniden eski yerine konulması için kaymağacınmsökülmesine zorlayıp durmuştu onu, oysa onun kaymağacınınkendiliğinden mezardan çıkmış olması gerçeği umrunda biledeğildi, tam tersine, mezara gittiği her seferde, kaymağacınave her seferde daha da ileriye itilen granit taşa hayranlıklabakıyordu. Kız kardeşi şimdi mezarlıktaki kayın ağacını

Page 110: Bitik Adam - Thomas Bernhard

söktürecek ve granit taşı doğrultacak ve daha önceWertheimer'i Chur'dan Viyana'ya naklettirecek ve mezarlığagömdürecek, diye düşündüm. Wertheimer tanıdığım entutkulu mezar ziyaretçisiydi, benden bile daha tutkuluydu,diye düşündüm. Sağ işaret parmağımla gardırobun kapısınınüzerindeki toza büyük bir W harfi yazdım. Bu arada aklımaDesselbrunn geldi, bir an kendimi belki oraya da uğramaduygusal düşüncesi içinde yakaladım, ama bu düşünceyihemen uzaklaştırdım. Tutarlı olmak istedim ve kendi kendimeDesselbrunn'a gitmeyeceğim, dedim, beş ya da altı yıl dahaDesselbrunn'a gitmeyeceğim. Böyle bir Desselbrunn ziyaretibeni mutlaka yıllarca zayıf düşürür, dedim kendi kendime, birDesselbrunn ziyaretine kalkışamam. Pencerenin önündeuzanan doğa, çorak, hasta edici, çok iyi bildiğim Desselbrunndoğasıydı, onu daha yıllar öncesinden bir daha görmekistememiştim. Desselbrunn'dan çıkıp gitmemiş olsaydım,dedim kendi kendime, mahvolurdum, hayatta olmazdım,Glenn'den önce ve Wertheimer'den önce yok olurdum,ölürdüm açıkçası, çünkü Desselbrunn ve çevresindeki doğaöldürücü bir doğaydı, tıpkı Wankham'daki penceredengörülen doğa gibi, herkesi tehdit eden ve yavaşça ezen ve asladiriltmeyen ve asla korumayan bir doğa. Doğum yerimiziseçemeyiz, diye düşündüm. Ama doğduğumuz yerdenuzaklaşabiliriz, bizi ezmeye kalkıyorsa, bizi öldüren şeydenuzaklaşabiliriz, uzaklaşma anını yakalayabilirsek. Benimşansım vardı ve doğru zamanda uzaklaştım, dedim kendikendime. Ve sonuçta Viyana'dan da uzaklaştım, çünkü Viyanada beni ezmeye ve boğmaya başlamıştı. Hâlâ hayatta oluşumubabadan kalma bir banka hesabına borçluyum, dedim birdenkendi kendime. Hiç de hayat veren bir çevre değil, dedimkendi kendime. Hiç de huzur verici bir çevre değil. Hoş

Page 111: Bitik Adam - Thomas Bernhard

insanlar yok. Beni gözleyenler, diye düşündüm. Beniürkütenler. Beni karanlığa itenler. Kendimi bu çevrede aslagüvende hissetmedim, diye düşündüm. Durmadan hastalıklarayakalandım, sonunda uykusuzluktan nerdeyse ölecektim.Altmünster'den adamlar gelip Steimvay'i götürdükleri andanefes aldım, diye düşündüm, birden Desselbrunn'da özgürcegittim ordan oraya. Sanattan, ya da bu betimleme her neiseyse, vazgeçmemeli, diye düşündüm, Steimvay'iAltmünsterli öğretmenin çocuğuna verdiğimde. Steimvay'iöğretmen hainliğine, öğretmen çocuğu budalalığına teslimettim, diye düşündüm. Öğretmene Steimvay'imin gerçekdeğerini söylemiş olsaydım şok geçirirdi, diye düşündüm,oysa şimdi enstrümanın değerinden haberi yoktu. Steimvay'iViyana'dan Desselbrunn'a taşıttığım zaman da onunDesselbrunn'da uzun süre kalmayacağının bilincindeydim,ama onu öğretmen çocuğuna armağan edeceğimi doğal olarakbilmiyordum, diye düşündüm. Steinvvay'e sahip olduğumsürece yazdıklarımda, Steinvvay evden temelli çıkıp gidinceolduğum gibi, özgür değildim, diye düşündüm. Yazabilmekiçin Steinvvay'den ayrılmam gerekiyordu, ben açıkçası ondört yıl boyunca yazdım, ama Steinvvay'imden ayrılmadığımiçin, aşağı yukarı işe yaramaz şeyler yazdım. Steinvvay evdençıkar çıkmaz daha iyi yazdım, diye düşündüm. Calle delPrado'da bile hep Steinvvay'in Viyana'da (ya daDesselbrunn'da) durduğunu ve benim bu yüzden, ne de olsaher seferinde başarısız kalan deneylerden daha iyiyazamadığımı düşündüm. Steinvvay'i uzaklaştırıruzaklaştırmaz, başka türlü yazmaya başladım, ilk andanitibaren, diye düşündüm. Ama Steinvvay ile birlikte müziktenvazgeçtiğim anlamı taşımaz bu, diye düşündüm. Tam tersine.Ama artık üzerimdeki baskısı kalkmıştı, artık bana acı

Page 112: Bitik Adam - Thomas Bernhard

vermiyordu, diye düşündüm. Biz bu doğaya baktığımızdaürkeriz. Artık hiçbir koşulda bu doğaya geri dönmekistemeyiz. Her şey, her zaman gridir ve insanlar bir bunalımetkisi yapar. Geri dönseydim gene yalnızca odama kapanır vefaydalı bir şey düşünemez olurdum, diye düşündüm. Veburada yaşayanların tümü gibi olurdum, şu otelci kadınabakmam bile yeterli, burada her şeye egemen olan doğanıntamamen mahvettiği, hainliği ve alçaklığından artıkkurtulamayan insanlara dönüşürdüm, diye düşündüm. Bu haindoğada mahvolurdum. Öte yandan Desselbrunn'a hiçgitmesem de olurdu, diye düşündüm, mirası reddedebilirdim,ondan vazgeçebilirdim, sonunda onu terk ettim, diyedüşündüm. Aslında Desselbrunn, kâğıt fabrikasının müdürüolan benim büyük amcalarımdan biri tarafından, birçokçocuğu olduğu için çok odalı olarak inşa edilmiş büyük birevdi. Onu öylece bırakmak, benim kurtuluşum olmuştumutlaka. Önceleri annem ve babamla yalnızca yazlarıDesselbrunn'a gelmiş, sonra yıllarca Desselbrunn veWankham'da okula gitmiştim, diye düşündüm, sonraSalzburg'da liseye, sonra Mozarteum'a, sonra bir seferinde biryıl Viyana Akademisi'ne, diye düşündüm, tekrarMozarteum'a, sonra gene Viyana'ya ve sonunda kafamdakieğilimlerle kendimi tamamen oraya geri çekmeye,Desselbrunn'a gitmiştim ki, kısa süre sonra bir çıkmaz sokağasaptığım duygusuyla başarısız olmuştum. Bir kaçış olarakpiyano virtüözlüğü kariyerini, gene de en uç ustalığaulaştırdım, diye düşündüm. Yapabilmenin doruk noktasında,diyebilirim ki, her şeyden vazgeçmek, fırlatıp itmek, demekzorundayım ki, kafamı uçurup Steinvvay'i hediye ettim.Burada altı ya da yedi hafta hiç durmadan yağmur yağıyorsave siz durmadan yağan bu yağmurda deliriyorsanız, diye

Page 113: Bitik Adam - Thomas Bernhard

düşündüm, kendinizi öldürmemek için en son gücünüzükullanmak zorunda kalırsınız. Burada yaşayan insanlarınyarısı zaten öldürüyor kendini, er ya da geç, kendi kendineölüp gitmiyorlar, dendiği üzere. Bunların Katoliklikleri vesosyalist partileri dışında, ki her ikisi de zamanımızın eniğrenç kurumlan, bir şeyleri yok. Ben Madrid'de hiç değilsegünde bir kez evden dışarıya çıkıyorum yemek yemek için,diye düşündüm, burada olsam gittikçe ilerleyen, kurtuluşuolmayan mahvolma sürecim içinde evden dışarıya hiççıkamazdım. Ama satmayı da ciddi olarak hiç düşünmedim,son iki yılda olduğu gibi kafamdan geçirdim, evet, ama doğalolarak sonuçsuz kaldı. Oysa orada hak sahibi olan hiçbirkişiye Desselbrunn'u satmama sözü vermiş değildim, diyedüşündüm. Emlakçılar olmadan hiçbir şey satamayız ve bende emlakçılardan nefret ederim, diye düşündüm. Desselbrunngibi bir evi yıllarca terk edebiliriz, diye düşündüm,çökertebiliriz, diye düşündüm, neden olmasın. AslaDesselbrunn'a gitmeyeceğim, diye düşündüm. Otelci kadınbenim için çay yapmıştı ve ben aşağıya lokantaya indim.Geçmiş yıllarda da hep oturduğum cam kenarındaki masayaoturdum, ama zamanın durduğu etkisine kapılmadım. Otelcikadının mutfakta çalıştığını duydum, herhalde bir ya da ikiyedoğru okuldan eve gelen çocuğu için yemek pişiriyor, gulaşısıtıyor ya da bir sebze çorbası yapıyordur, diye düşündüm.Kuramda anlıyoruz insanları, ama uygulamada onlarakatlanamıyoruz, diye düşündüm, onlarla çoğunlukla isteksizbirlikte oluyor ve onlara kendi bakış açımızla davranıyoruz.Oysa insanlara kendi açımızdan değil her açıdan bakmalı veona göre davranmalıyız, diye düşündüm, onlara öyledavranmalıyız ki, onlara önyargılı davranmadığımızısöyleyebilelim, ama bunu beceremiyoruz, çünkü gerçekten de

Page 114: Bitik Adam - Thomas Bernhard

herkese karşı önyargılıyız. Otelci kadın da bir zamanlar benimgibi akciğer hastasıydı, diye düşündüm, bu ciğer hastalığınıkendi yaşam gücüyle, tıpkı benim gibi, iyileştirmiş, yokedebilmişti. Denildiği üzere, zorla ilkokulu bitirebilin işti,diye düşündüm ve sonra bugüne kadar tamamenaydınlanmamış bir cinayete karışan ve yirmi yıl hapiscezasına çarptırılan amcasından bu oteli devralmıştı. Amcası,bir komşusu ile birlikte otelde kalan Viyanalı birbakkaliyecilik denilen işin temsilcisini benim odamınyanındaki odada boğmuşmuş, güya Viyanalı tüccartemsilcinin yanında taşıdığı önemli miktarda paraya sahipolmak için. Dichtelmühle adını taşıyan bu otel, cinayetolayından bu yana dedikodulu bir biçimde ünlü. Önceleri,yani cinayetin ortaya çıkmasıyla Dichtelmühle tepetaklakgitmiş ve iki yıldan fazla bir süre kapalı kalmış. Mahkemekatilin yeğenine, yani kadına vermiş Dichtelmühle'yi, diyedüşündüm, Dichtelmühle yeniden açılmış ve yeğen tarafındanişletilmiş, ama yeniden açıldığında artık cinayetten öncekiDichtelmühle gibi olamamış doğal olarak. Otelci kadınınamcasının ne olduğu bilinmiyor, diye düşündüm, amaherhalde her katil ve yirmi yıla mahkûm olanların tümü gibi,on iki ya da on üç yıl sonra salıverilmiştir, belki de artıkhayatta değildir, diye düşündüm, otelci kadına amcasının neolduğunu sormaya niyetim yoktu, çünkü benim istememüzerine de olsa birçok kez anlattığı cinayet öyküsünü bir kezdaha dinlemek istemiyordum. Viyanalı tüccarın cinayetekurban gitmesi o zamanlar büyük olay olmuş, dava süresincegazeteler her gün bu olayla dolmuş ve çoktan kapatılmış olanDichtelmühle haftalarca meraklılar tarafından işgaleuğramıştı, oysa Dichtelmühle'de görülmeye değer bir şeyyoktu. Dichtelmühle cinayet olayından bu yana artık cinayet

Page 115: Bitik Adam - Thomas Bernhard

evi diye anılıyor, insanlar Dichtelmühle'ye gideceklerinisöylemek istedikleri zaman, cinayet evine gidiyoruz, diyorlar,yerleşip kaldı bu. Bir kanıtlama davasıydı söz konusu olan,diye düşündüm, ama ne otelci kadının amcasının ne deyardımcısının cinayeti işlediği kanıtlanabildi, yardımcınınailesinin de bütün bu cinayet olayı yüzünden felaketesürüklendiği anlatılır. Bu amaca ulaşan kişinin otelci kadınınamcasıyla birlikte böylesi bir cinayeti işleyebileceğinemahkeme bile inanmamış, o her yerde ve her zaman insanlarıseven ve akıllı ve son derece iyi karakterli biri olaraktanınırmış, bugün de onu tanıyanlar tarafından hâlâ insanseverve akıllı ve iyi karakterli olarak biliniyor, ama mahkemeheyeti yalnızca otelci kadının amcası için değil, ona da enyüksek cezayı vermişti, bildiğim üzere bu arada öldü, karısıonun hep insan düşmanı mahkeme heyetinin kurbanı oluşuyüzünden içine düştüğü dehşet durumdan ölüp gittiğinisöyledi. Mahkemeler suçsuz insanları ve ailelerini ömür boyumahvettikten sonra rutin işlerine dönerler, diye düşündüm,verdikleri kararlarda bir anlık duygularına yenik düşmüş olanmahkeme heyetleri her zaman kendileri gibi insan olanlarakarşı utanmaz bir nefretle dolu olduklarından, suçsuz kişilerekarşı bir daha asla düzeltilemeyecek bir suç işlediklerininfarkına varsalar da, bu yanlış kararın ve kendilerininüstesinden çok kısa zamanda gelirler. Mahkeme heyetikararlarının yarısının, gerçekten de yanlış kararlar olduğunuduydum, diye düşündüm ve Dichtelmühle davası diye anılandavanın da, bu çeşit bir dava olduğuna yüzde yüz eminim, oda mahkeme heyetinin yanlış bir kararıyla son bulmuştu.Avusturya bölge mahkemeleri diye anılan mahkemeler her yılmahkeme heyetlerinin verdiği düzinelerce yanlış kararlarlaünlüdür, yani mahkeme heyeti üyeleri bizim cezaevlerinde

Page 116: Bitik Adam - Thomas Bernhard

ömür boyu yatan ve cezalarının düzeltilmesi olanaksız olanyığınla suçsuzu taşıyorlar vicdanlarında. Genel olarak, diyedüşündüm, bizim cezaevlerinde suçlulardan çok suçsuzlaryatıyor, çünkü yığınla vicdansız yargıç ve heyetten oluşan,yani kendi cinslerinden nefret eden mahkeme heyetleri var,bunlar kendi felaketleri ve kendi iğrençliklerinin intikamınıalıyorlar, mahkemede öne sürdükleri o korkunç durumlarınintikamını alıyorlar. Avusturya yargı sistemi şeytansıdır, diyedüşündüm, gazeteleri dikkatle okursak, mutlaka çok dahaşeytansı olduğunu belirtmek zorunda kalırız, hele işlediklerihaksızlıkların yalnızca ufak bir bölümünün su üstüne çıktığınıve yazıldığını bilirsek. Otelci kadının amcasının o katil ya dadaha doğrusu cinayete azmettirici olarak on üç ya da on dörtyıl önce damgalanan kişi olduğunu sanmıyorum, diyedüşündüm. Yardımcısının da aslında suçsuz olduğunainanıyordum, davayla ilgili haberleri çok iyi anımsıyorum,aslında her ikisi de, otelci kadının amcası, Dichtel otelcisidiye anılan kişi ve komşusu yardımcı kişi de mutlakasalıverilmeliydi, beraati savcı da talep etmişti, mahkemeheyeti ise kamusal ve canice bir cinayet işlendiği konusundaısrar etmiş ve Dichtel otelcisi ile yardımcısını GarstenTutukevine yollatmışlardı, diye düşündüm. Eğer kişinincesareti ve gücü ve de parası yoksa, böylesine korkunç birdavayı temyiz edemez ve Dichtel otelcisi ve yardımcısıolayında olduğu gibi, bir yanlış karar, yanlış olarak kalır,gerçekten suçsuz olan ve toplumun artık ilgilenmekistemediği, suçlu ya da suçsuz olmalarının bir rol oynamadığıkişilere yönelik korkunç haksızlık sürer gider. Dichtelmiihledavası diye anılan dava aklıma gelmişti ve pencere kenarındaoturduğum sürece kafamı meşgul etmişti, çünkü karşı duvardaasılı duran ve Dichtel otelcisini otelci giysisi içinde pipo

Page 117: Bitik Adam - Thomas Bernhard

içerken gösteren fotoğrafı keşfetmiştim, otelci kadın fotoğrafıherhalde Dichtelmühle'yi ona bıraktığı ve ona yaşamınıborçlu olduğu için şükran duygularıyla asmamıştı duvarayalnızca, aynı zamanda Dichtelmühle'nin ya da daha doğrusuDichtel otelcisinin tamamen unutulmasını istemiyordu.Dichtelmühle davası ile gerçekten ve iyice ilgilenenlerin çoğuçoktan ölmüştü, diye düşündüm, bugünkülere bu fotoğraf birşey ifade etmez. Kuşkusuz Dichtelmühle'de para için işlenencinayetin belli bir kokusu kalmış olmalı, diye düşündüm, buda doğal olarak insanları oraya çekiyor. İnsanlardankuşkulanılmasmdan, haklarında dava açılmasından ve hapseatılmalarından zevk alırız, diye düşündüm, gerçek bu.Cinayetlerin ortaya çıkarılmasından, diye düşündümkarşımdaki fotoğrafa bakarken. Mutfaktan çıkıp geldiğindeamcasının ne olduğunu soracağım otelci kadına, diyedüşündüm ve kendi kendime, bir ona soracağım, bir onasormayacağım, bir ona soracağım, bir sormayacağım, dedimve böylece Dichtel otelcisinin fotoğrafına baktım durdum veotelci kadına onu soracağım, ona bunu sormayacağım vesaire.Yalın olarak anılan bir insan, ki hiçbir zaman yalın bir insandeğildir, çevresinden koparılıyor, gerçekten birdenbiretutukevine tıkılıyor, diye düşündüm, eğer oradan çıkabilirse,artık tamamen mahvolmuş bir insan olarak çıkıyor, bir adaletçöküntüsü olarak, demek zorunda kaldım kendi kendime,sonuç olarak tüm toplum suçlu bunda. Gazetelerde dava biterbitmez Dichtel otelcisi ve yardımcısının gerçekten suçlu olupolmadıkları soruldu ve bu konudaki yorumlar yayımlandı,ama Dichtelmühle davasından iki üç gün sonra artık hiçbirşey söylenmez oldu. Yorumlardan çıkan şuydu ki, katildamgası yiyen ve mahkûm olan bu iki kişi, aslında cinayetiişlemiş olamazlardı, bir üçüncü kişi, ya da birçok üçüncü

Page 118: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kişiler cinayeti işlemişti, ama mahkeme heyeti hükmünüçoktan vermiş ve dava artık temyiz edilemez duruma gelmişti,diye düşündüm, gerçekten de yaşamımda çok az şey benidünyamızın ceza hukuksal yanının ilgilendirdiği gibi büyükbir ilgiyle ilgilendirmiştir. Dünyamızın ya da daha doğrusutoplumumuzun bu ceza hukuksal yanını izlersek, her gün akılalmaz şeylerle karşılaşırız. Otelci kadın hemen hemen bitapdüşmüş olarak mutfaktan çıkıp masama oturduğunda, kiçamaşır yıkamış ve bir süre mutfak buharının içinde saçı başıdağılmıştı, ona amcasının, Dichtel otelcisinin ne olduğunusordum, doğal olarak pat diye değil, son derece dikkatlice.Amcası Hirschbach'a kardeşinin yanma gitmiş, böyle söyledi,Hirschbach Çek sınırında küçük bir yermiş, kendisi yalnızcabir kez orada bulunmuş, ama bu yıllarca önceymiş, o zamanoğlu henüz üç yaşındaymış. Amcasına oğlunu göstermeyidüşünmüş ve içinde bulunduğu yoksulluğu dikkate alarakkendisinde bolca bulunduğunu sandığı paradan ona vereceğiniummuş, sırf bu amaçla oğluyla birlikte Çek sınırındakiHirschbach'a yolculuk yapmanın güçlüklerine katlanmış,kocasının, oğlunun babasının ölümünden yarım yıl sonra,oğlu bütün bu olumsuz koşullara rağmen iyi gelişmiş. Amaamcası onunla görüşmemiş bile, kardeşine orada olmadığınısöyletmiş ve hiç ortaya çıkmamış, kadın oğluyla birlikte onubeklemekten vazgeçip Wankham'a dönmüş, hiçbir sonuçalamadan. Bir insan nasıl böyle katı kalpli olabilir, dedi, öteyandan amcasını anlıyormuş. Dichtelmühle ve Wankhamhakkında hiçbir şey duymak istemiyordu, dedi. Cezaevinegirenler orada ne kadar yatarlarsa yatsınlar, geldikleri yeregeri dönmezler artık, dedim. Otelci kadın, amcasının ya da hiçdeğilse Hirschbachlı öteki amcasının kendisine yardımedeceğini ummuş, ama o zamanlar bu yardımı alamamış ve

Page 119: Bitik Adam - Thomas Bernhard

şimdi de hayattaki son akrabaları olan bu iki insanın,Hirschbach'da yoksul koşullarda yaşamalarına karşın gene debüyük bir servet sahibi olduklarını bildiğini anlattı, otelcikadın bu servetin miktarı hakkında bir şeyler söyledi, tam birrakam vermediyse de, dokunaklı derecede küçük bir paraydıandığı, diye düşündüm, ama ona, otelci kadına büyük birrakam gibi gelmiş olmalı ki, kendisine oldukça iyi bir yardımyapabileceği umudunu taşımıştı, diye düşündüm. Yaşlılarartık bir şeye gereksinimleri kalmadığı halde hasistirler,yaşlandıkça daha da hasisleşirler, hiçbir şey vermezler veakrabaları gözlerinin önünde açlıktan ölse bile en ufak birutanç duymazlar. Otelci kadın daha sonra Hirschbachyolculuğunu anlattı, Wankham'dan Hirschbach'a gitmenin nekadar eziyetli olduğunu, hasta çocuğu ile birlikte üç kezaktarma yapmak zorunda kaldığını, Hirschbach'a gitmeninona para getirmeyip buna karşılık boğaz iltihabı getirdiğini,aylar süren bir boğaz iltihabı çektiğini anlattı. Hirschbachziyaretinden sonra amcasının fotoğrafını duvardan indirmeyidüşündüğünü, ama müşteriler niye indirdiğini sorarlar diyegene de indirmediğini, tüm bu olanları yeniden herkeseanlatmak istemediğini söyledi. O zaman birden duruşmahakkında da her şeyi bilmek isterlerdi, dedi, bu yüzdenvazgeçmişti. Ama gerçek şuydu ki, Hirschbachyolculuğundan önce amcasını seviyordu, Hirschbachyolculuğundan sonra artık ondan yalnızca nefret edebilirdi.Amcasına karşı en büyük hoşgörüyü gösterdiğini söyledi, oise ona karşı en ufak bir hoşgörü bile göstermemişti. SonundaDichtelmühle'yi kendisinin otel olarak işlettiğini söyledi, enzor koşullar altında ve binanın mahvolmasını önlemişti,satmamıştı da, oysa birçok olanak çıkmıştı. Kocasınınotelcilik işiyle hiç ilişkisi olmadığını söyledi, onunla

Page 120: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Regau'daki bir faşing partisinde tanışmıştı, oraya, Regau'dakibir lokantanın elden çıkarttığı eski birkaç koltuğu almayagitmişti. Orada iyi niyetli bir adamın tek başına, kimsesiolmadan oturduğunu görmüştü. Onun masasına oturmuş veonu Wankham'a getirmişti, o da böylece buraya yerleşmişti.Ama asla bir otelci olmadı, dedi. Burada evli kadınların hepsi,gerçekten de evli kadın sözünü kullandı, gerçekten de evlikadınların hepsi kocalarının kâğıt değirmenine düşeceğinihesaba katarlar ya da kâğıt değirmeninin hiç değilse onlarınbir elini ya da birçok parmağını koparacağını, dedi, aslındakâğıt değirmeninde yaralanmalar olağandır, çevrede kâğıtdeğirmeninde sakatlanmış birçok erkek dolaşır. Buradakierkeklerin yüzde doksanı kâğıt fabrikasında çalışırlar, dedi.Çocukları da gene kâğıt fabrikasına yollamaktan başka bir şeydüşünmezler, dedi, kuşaklar boyu eski hamam eski tas, diyedüşündüm. Kâğıt fabrikası iflas ederse, dedi, hepsi ortadakalacak. Çok yakında kapanabilir kâğıt fabrikası, dedi, tümbelirtileri başladı, kâğıt fabrikası kamu kuruluşu olduğu içintüm diğer kamu kuruluşları gibi milyarlarca borç içinde,yakında kapanmak zorunda kalacak. Burada her şey kâğıtfabrikasına göre düzenlenmiştir, kapanırsa her şey biter. Bende biterim, çünkü müşterilerin yüzde doksanı kâğıt fabrikasıişçileri, dedi, kâğıt fabrikası işçileri hiç değilse para harcıyor,dedi, oduncular hiç harcamaz ve o birkaç köylünün yüzünüise yılda bir ya da iki kere görüyormuş, onlarDichtelmühle'den dava günlerinden beri uzak duruyor, artıktatsız sorular sormadan girmiyorlarmış içeriye. Uzunzamandır bu belirsiz geleceği artık düşünmez olmuş, neolursa olsunmuş, nihayet oğlu on iki yaşma gelmiş ve buçevrede çocuklar on dört yaşındayken kendi ayakları üzerindedururlarmış. Bay Wertheimer, dedi, onun her zaman değerli

Page 121: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bir müşterisi olmuş. Ama böylesine kibar beyler onun gibiyaşamanın, Dichtelmühle gibi bir oteli işletmenin ne demekolduğunu asla bilemezlermiş. Onlar (kibar beyler!) hep oanlaşılmaz ilişkileri anlatırlar, hiç dertleri olmaz, tümzamanlarını, paraları ve zamanlarıyla ne yapacaklarınıdüşünmekle geçirirler. Kendisinin ise asla ne yeterince parasıne de yeterince zamanı olmuş ve mutsuz bile olamamış, oysaonun deyişiyle kibar beyler diye anılanların her zamanyeterince paraları olmuş, yeterince zamanları da, ama hepmutsuzluklarından söz ederlermiş. Wertheimer'in onadurmadan ne kadar mutsuz bir insan olduğunu söylemesinianlaması olanaksızmış. Çoğu kez sabahın birine kadarlokantada otururmuş ve o ona acırmış, dediğine göre ve artıkTraich'a gitmek istemediğinden onunla birlikte yukarıyaodasına çıkarmış. Bay Wertheimer gibi insanlar mutlu olmakiçin her türlü olanağa sahip olmalarına karşın tüm buolanakları hiç ve hiçbir zaman kullanamazlar, dedi. Böylesinemuhteşem bir ev ve bir insanda bu kadar mutsuzluk, dedi.Aslında Wertheimer'in intiharı onun için sürpriz olmamış,ama özellikle Zizers'te kız kardeşinin evinin önünde kendinibir ağaca asarak yapmamalıymış bunu, bu yüzden onubağışlamıyormuş. Bay Wertheimer deyişi hem dokunaklı,aynı zamanda da iğrençti. Bir kez ondan para istedim, amavermedi, dedi, yeni bir buzdolabı için krediye gereksinimimvardı. Para söz konusu oldu mu zenginler donar kalır, dedi.Oysa Wertheimer milyonları savurur dururmuş. Beni deWertheimer gibi değerlendirirmiş, zengin, evet zengin veinsafsız, çünkü bir ayrım yapmadan bütün iyi durumda vezengin olanların insafsız olduklarını söyledi. Ya kendisiinsaflı mıydı? diye sordum, cevap vermedi. Kalktı velokantanın önünde büyük kamyonlarıyla duran biracılara

Page 122: Bitik Adam - Thomas Bernhard

doğru gitti. Otelci kadının söyledikleri kafamı meşgulediyordu, bu yüzden Traich'a gitmek için hemen kalkmadım,biracıları, en çok da biracılara lokantasına gelip gidenlerdenmutlaka daha içten davranan otelci kadını gözlemlemek içinoturdum. Biracılara çocukluğumdan beri hayranlıkduymuşumdur, o gün de öyle oldu. Bira fıçılarını indirmeleri,önlerine katarak binanın önüne doğru yuvarlamaları, sonraotelci kadınla ilk birayı tokuşturmaları ve yandaki masayaoturmalarına hayranlık duydum. Çocukken biracı olmakistemiştim, biracılara hayrandım, diye düşündüm, biracılarabakmaya doyamıyordum. Yandaki masada otururken vebiracılara bakarken bu çocukluk duygularına kendimi hemenkaptırmıştım, ama uzun sürmedi bu durum, kalktım veDichtelmühle'den Traich'a gitmek için çıktım, otelci kadınaakşama doğru, belki de duruma göre daha erken döneceğimi,akşam yemeğine önem verdiğimi söylemeyi ihmal etmedim.Dışarı çıkarken biracıların otelci kadına kim olduğumusorduklarını duydum, herkesten daha iyi bir kulağa sahipolduğum için, onun adımı fısıldadığını ve benim İsviçre'dekendini asan delinin arkadaşı olduğumu söylediğini duydum.Aslında şimdi Traich'a gitmektense lokantada oturupbiracıları ve otelci kadını dinlemeyi yeğlerdim, diyedüşündüm giderken, biracıların masasında oturup onlarla birbardak bira içmeyi çok isterdim. Ömür boyu bizi kendilerineçeken, yani o basit insanlar denilen kişilerle yan yanaoturduğumuz duygusunu taşırız, doğal olarak onları gerçekteolduklarından bambaşka düşleriz, ama yanlarınaoturduğumuzda bizim düşündüğümüz gibi olmadıklarını vebizim kendimizi inandırdığımız gibi asla onlara aitolmadığımızı görürüz ve onların masasında ve onlarınortasında hep o korktuğumuz, masalarında oturduğumuzda

Page 123: Bitik Adam - Thomas Bernhard

başımıza gelen düş kırıklığı ile karşılaşırız, oysa masalarınaotururken onlara ait olduğumuzu ve kısa bir süre için de olsacezalandırılmadan yanlarına oturabileceğimizidüşünmüşüzdür, oysa bu en büyük yanılgıdır, diye düşündüm.Ömür boyu bu insanlara özlem duyar ve yanlarına gitmekisteriz ve onlara karşı hissettiklerimizi söylediğimizde onlartarafından geri tepiliriz, hem de en patavatsız biçimde.Wertheimer sık sık, o basit insanlar, yani halk dediğimizkişilerle birlikte olma gereksinimini duyarak onlarla birlikteolmak istediğini, ama başarısız olduğunu anlatırdı, çoksıklıkla Dichtelmühle'ye halkın masasına oturmak içingittiğinden, ama bu amaçla yaptığı daha ilk girişimde,Wertheimer ya da benim gibi insanlar için halkın masasınaöylece oturabilmenin bir yanılgı olduğunu kabul etmekzorunda kaldığından söz ederdi. Bizim gibi insanlar halkınmasasından çok erken ayrıldılar, dedi, anımsadığıma göre,çok daha başka bir masaya doğdular, dedi, halkın masasınadeğil. Ama halkın masasında bizim işimiz olamaz, dedianımsadığım üzere. Biracı yaşamı sürdürmek, diyedüşündüm, her gün bira fıçılarını indirmek, bindirmek veYukarı Avusturya'nın lokantalarının önünde yuvarlamak vetüm o mahvolmuş otelci kadınlarla hep masaya oturmak, hergün ölesiye yorgun yatağa düşmek, otuz yıl, kırk yıl boyunca.Derin bir nefes alıp olabildiğince hızlı Traich'a gittim.Kırsalda, her zaman var olan ve tüm gelecekte de var olacakolan dünyanın çözümsüz sorunlarıyla kentte olduğundan dahaacımasızca karşılaştığımızı düşündüm, kentte istersekkendimizi tamamen anonimleştirebiliriz, diye düşündüm,kırsalda tüm iğrençlikler ve korkunçluklar doğrudan doğruyayüzümüze çarpar ve biz onlardan kaçamayız ve buiğrençliklerin ve korkunçlukların, kırsalda yaşarsak bizi en

Page 124: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kısa sürede mahvedeceği gerçeği, ben oradan ayrıldığımdanberi değişmemişti, diye düşündüm. Desselbrunn'a gidersemmahvolurum, Desselbrunn'a dönüş söz konusu olamaz, beşaltı yıl sonra da, dedim kendime ve ben ne kadar uzun süreoradan uzaklaşırsam, Desselbrunn'a dönmek o kadar gereksizolur, Madrid'de ya da başka bir büyük kentte kalmalı, dedimkendi kendime, kırsalda değil, hele Yukarı Avusturya'da asla,diye düşündüm. Hava soğuk ve rüzgârlıydı. Traich'a gitmeninkesin olan deliliği, Attnang Puchheim'da inmiş olmak veWankham'a gitmiş olmak yüzünden kan beynime çıkmıştı. Buyörede Wertheimer delirmiş, evet sonunda da çıldırmakzorunda kalmıştı, diye düşündüm ve kendi kendime onun herzaman, Glenn Gould'un hep söylediği gibi, tam bir bitikadam, Wertheimer'in tipik bir çıkmazlar insanı olduğunusöyledim kendi kendime, bir çıkmazdan mutlaka başka birçıkmaza sapmıştır, çünkü Traich onun için zaten bir çıkmazdı,daha sonra da tıpkı Viyana'nın da bir çıkmaz olduğu gibi, tabiiSalzburg da, çünkü Salzburg onun için tek bir çıkmazdanbaşka bir şey olmamıştı, Mozarteum çıkmazdan başka bir şeydeğildi, Viyana Akademisi de, tıpkı tüm piyano eğitiminin birçıkmaz olduğu gibi, bu tip insanların zaten bir çıkmazdandiğerine sapmak dışında bir seçimleri olmaz, dedim kendikendime, bu çıkmazlar mekanizmasından da aslakurtulamazlar. Bitik adam, bitik adam olarak doğmuşturzaten, diye düşündüm, o hep bitik adamdı ve çevremizi doğrugözlemlersek, bu çevrenin böylesi bitik adamlardanoluştuğunu saptarız, dedim kendi kendime, Wertheimer gibiçıkmazlar içindeki insanlardan, ki Glenn Gould tarafındandaha ilk bakışta böylesine çıkmazlar içinde ve bitik adamolarak nitelendirildi ve ilk kez Glenn Gould tarafından onabitik adam dendi, şu acımasız ama tamamen açık sözlü

Page 125: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Kanadalı-Amerikalı tarzıyla, Glenn Gould başkalarının dadüşündüğü, ama bu acımasız ve açık, ama sağlıklı Amerikan-Kanada tarzını benimsemeyecekleri için asla dilegetiremedikleri şeyleri hiç utanmadan söylerdi, dedimkendime, herkes Wertheimer'de bitik adamı hep görmüş, amaonu bitik adam olarak tanımlamaya cesaret edememişti; amabelki de fantezi yoksunu oldukları için böylesine isabetli biradı bulamamışlardı, diye düşündüm, bu sözü Glenn GouldWertheimer'i görür görmez üretmişti, keskin görüşüyledemeliyim, aslında onu uzun bir süre gözlemlemeden hemenbitik adam sözünü bulmuştu, benim gibi önce uzun gözlemleryaptıktan ve onunla yıllarca birlikte olduktan sonra çıkmazsokak insanı terimini bulmamıştı. Biz hep böyle bitik adamlarve çıkmaz sokak insanlarıyla ilişkideyizdir, dedim kendikendime ve hızla rüzgâra karşı yürüdüm. Bu bitik adamlar veçıkmaz sokak insanlarından kendimizi kurtarmamız zordur,çünkü bu bitik adamlar ve çıkmaz sokak insanları çevrelerinebaskı yapmak, yakınlarını öldürmek için her şeyi yaparlar,dedim kendime. Zayıf oldukları için ve özellikle de zayıfyapılı oldukları ve öyle yaratıldıkları için çevrelerine yıkıcıbir etki yapma gücüne sahiptirler, diye düşündüm.Çevrelerine ve birlikte yaşadıkları insanlara bizim öncedentahmin edemeyeceğimiz kadar acımasız davranırlar, dedimkendi kendime ve biz onlara has bu bitik adamlık ve çıkmazsokak insanı olma mekanizması güdülerini anladığımızdaçoğunlukla onlardan uzaklaşmak için artık geç kalınmıştır,insanı yapabildikleri her yerde tüm güçleriyle aşağıya doğruçekerler, dedim kendime, her türlü kurbana razıdırlar, kendiöz kız kardeşleri de olsa, diye düşündüm. Mutsuzluklarından,bitiklik mekanizmalarından en büyük sermayelerinioluştururlar, dedim kendi kendime Traich'a doğru giderken,

Page 126: Bitik Adam - Thomas Bernhard

bu sermaye doğal olarak sonuçta onlara hemen hemen hiçbirfayda sağlamasa da. Wertheimer kendi yaşamına hep yanlışkoşullarla yaklaştı, dedim kendi kendime, varoluşuna hepdoğru koşullar altında yaklaşan Glenn'in tersine. WertheimerGlenn'in ölümünü bile kıskandı, dedim kendi kendime, GlennGould'un ölümünü bile taşıyamadı ve bundan kısa süre sonrakendini öldürdü ve aslında intiharını yaratan an kız kardeşininİsviçre'ye gidişi değil, Glenn Gould'un, açıkçası sanatınındoruk noktasına ulaştığında, belirtmek zorundayım ki, beyinkanamasından ölmesini taşıyamamasıydı. Wertheimer önceGlenn Gould'un kendisinden daha iyi piyano çalmasınıçekemedi, onun dâhi Glenn Gould olmasını çekemedi, diyedüşündüm, üstelik de dünyaca ünlü olmasını ve bir de üstüneüstlük dehasının ve dünya çapındaki ününün doruknoktasındayken beyin kanamasından ölmesini çekemedi, diyedüşündüm. Buna karşılık Wertheimer'e yalnızca kendi ölümü,kendi eliyle ölümü kalmıştı, diye düşündüm, bir büyüklükçılgınlığı krizi içinde Chur'a giden trene bindi, dedim şimdikendi kendime, Zizers'e gitti ve kendini Duttweilerler'inevinin önünde utanmadan astı. Duttweilerler'le nekonuşabilirdim ki ben? diye sordum kendi kendime vegerçekten yüksek sesle söylediğim hiçbir şey ile cevapladımsorumu. Kız kardeşine, erkek kardeşi hakkındaki gerçektedüşündüklerimi ve düşünmekte olduklarımı mı söyleseydim,diye düşündüm. Bu en büyük saçmalık olurdu, dedim kendikendime. Konuşkanlığımla Bayan Duttweiler'i sıkardımyalnızca, bana da bir faydası olmazdı. Ama her ikiDuttvveiler'in yemek davetini daha kibarca bir ses tonuylareddetmeliydim, diye düşündüm şimdi, davetlerini gerçektende yalnızca kabaca değil, aynı zamanda da yakışık almaz birtarzda reddetmiştim, tersleyerek, inciterek, oysa şimdi bundan

Page 127: Bitik Adam - Thomas Bernhard

üzüntü duyuyordum. Haksız davranıyoruz, insanlarıincitiyoruz, sırf o anda daha büyük bir zahmete katlanmamak,tatsız bir karşılaşmadan kaçınmak için, diye düşündüm,Wertheimer'in cenazesinden sonra Duttvveilerler'le karşılaşmahoş bir şey olma dışında her şey olabilirdi, artık su yüzüneçıkmaması gereken her şeyi, Wertheimer'le ilgili her şeyi veartık beni sıkan haksızlığı ve yanlışlıkları, yani tek kelimeyleöznelliği, ki her zaman nefret etmişimdir, ama karşısındakendimi hep tedirgin hissetmişimdir, su yüzüneçıkarabilirdim. Duttvveilerler de bu yolla Wertheimer'le ilgilibağlantıları kurarlardı, ki bu da Wertheimer için yanlış vehaksız bir portre çizmek olurdu, dedim kendi kendime. Bizinsanları hep yanlış anlatır ve yanlış yargılarız, onları haksızyargılar ve onları küçümseyerek anlatırız, dedim kendikendime, nasıl anlatırsak anlatalım, nasıl yargılarsakyargılayalım. Chur'da Duttvveilerler'le yenecek böyle bir öğleyemeği yalnızca yanlış anlamalar ve her iki taraf için desonuçta düş kırıklığı getirirdi, diye düşündüm. Bu yüzdendavetlerini kabul etmemem ve hemen Avusturya'ya dönmemçok iyi oldu, diye düşündüm, gene de Attnang Puchheim'dainmemeliydim trenden, hemen Viyana'ya geri dönmeliydim,evime gitmeli, yalnızca bir gece geçirip Madrid'egeçmeliydim, diye düşündüm. Wertheimer'den kalan Traich'ıziyaret etmek için Wankham'da mecburen iğrenç bir gecegeçirmek üzere Attnang Puchheim'da bu yolculuğu kesmeningetirdiği duygusal ağırlık yüzünden kendimi affetmiyordum.Hiç değilse Bayan Duttweiler'e Traich'da şimdi kiminkaldığını sorabilirdim, Traich yolunda ilerlerken, Traich'daşimdi kimin kalabileceği hakkında en ufak bir bilgim yoktu,otelci kadının verdiği bilgilere güvenemezdim, o hep çokkonuşur, diye düşündüm, tüm otelci kadınlar gibi, saçma

Page 128: Bitik Adam - Thomas Bernhard

sapan, doğru olmayan şeyler söyler. Bayan Duttweiler'inkendisi bile şimdi Traich'da olabilir, diye düşündüm, bu daişin en doğal yanıdır, yani benim gibi akşam değil de öğledensonra ya da öğleyin Chur'dan Traich'a gelmiş olabilir. Kızkardeşin dışında kim Traich'ı ele alabilir ki? diye düşündüm,hele Wertheimer ölüp Chur'a gömüldükten sonra artık ondankorkması için bir neden kalmayınca. Baskıcı ruh öldü, diyedüşündüm, onun yıkıcısı yok oldu, artık yok, bir daha aslaonunla ilgili olarak konuşamayacak. Her zaman olduğu gibişimdi de abarttım ve bu durumumdan utandım, Wertheimer'ibirden kız kardeşinin baskıcı ruhu ve yıkıcısı olaraktanımladığım için, işte böyle davranırım hep başkalarınakarşı, diye düşündüm, haksızca, hatta suç işleyerek. Buhaksızlık etme huyumdan hep çektim, diye düşündüm. Dahailk karşılaşmamızda iğrenç bulduğum, şimdi aklıma geldiğiüzere, belki de aslında hiç de öyle olmayan Bay Duttweiler'inTraich ile ilgileneceğini kesinlikle sanmam, Wertheimermülklerine de ilgi duyacağını sanmam, dedim kendi kendime,öyle görünüyor ki Wertheimer'in Traich ve Viyana'dabıraktıkları onu ilgilendirmiyor, hiç ilgilendirmiyor hem de,diye düşündüm, ilgilendiği bir şey varsa, o da Wertheimer'inbıraktığı paradır, bunun dışındaki Wertheimer mirası ileilgilenmez, ama kız kardeşinin büyük ilgi duyacağınısanıyorum, diye düşündüm, erkek kardeşinden DuttweilerTeevlenerek o kadar radikal ve sonsuza kadar ayrılmıştı ki,erkek kardeşinden kalanlara karşı ilgisiz olamaz, tam tersineben şimdi onun, hem de erkek kardeşinden yani onungösterişli intiharından sonra, özgürlüğüne kavuştuğu içinWertheimer'den kalan her şeyle, şimdiye kadar ilgilenmediğiher şeyle ve hatta şimdi erkek kardeşinin düşüncebilimselmirası ile bile ilgileneceğini sanıyorum. Düşüncemde onu,

Page 129: Bitik Adam - Thomas Bernhard

dendiği üzere, Traich'da kardeşinin yüzbinlerce değilse debinlerce notunun arasında oturup çalışırken görüyorum. SonraWertheimer tek bir not bile bırakmadı, diye düşündümyeniden, bu ona edebi miras bırakmaktan daha çok yakışırdıaslında, çünkü kendisi önemsiyordu böyle bir şeyi, bu konudagerçekten ciddi olup olmadığını bilmediğim halde, hep böylesöylediğini duymuşumdur ondan, diye düşündüm. Düşünselüretim yapan insanlar sık sık bunu önemsemediklerinisöylerler, oysa çok önemserler, yalnızca açıklamazlar, çünkükendi deyimleriyle, böylesine bir varsayımdan utanıyorlar,yaptıkları işten, hiç değilse herkesin önünde utanmamak içinişi daha önemsizleştiriyorlar, Wertheimer böyle bir aldatmacamanevrasıyla düşünce bilimiyle ilgili olarak çalışmış olabilir,diye düşündüm, bu ona tamamen yaraşırdı. O zaman benimde onun düşünsel işine bakma olanağım doğardı, diyedüşündüm. Hava birden öyle soğudu ki, paltomun yakasınıkaldırmak zorunda kaldım. Durmadan nedenini soruyoruz veyavaş yavaş bir olanaktan ötekine kayıyoruz, diye düşündüm,Wertheimer'in ölümünün gerçek nedeni Glenn'in ölümü, diyedüşündüm durmadan, Wertheimer'in kız kardeşinin ZizerseDuttweiler'e gitmesi değil. Neden, hep daha derinde yatmaklakalmaz, Glenn'in Salzburg'da Horowitz kursunda GoldbergVaryasyonlarını çalmasında yatar, iyi ayarlı piyano bununnedeni, diye düşündüm, Wertheimer'in kız kardeşinin kırk altıyaşındayken erkek kardeşinden ayrılması değil. Wertheimer'inkız kardeşi gerçekten de Wertheimer'in ölümünün suçlusudeğil, diye düşündüm, Wertheimer ölümünün suçunu kızkardeşinin üzerine yüklemeye çalıştı, gerçeği ört bas etmekiçin, aslında Glenn'in yorumladığı Goldberg Varyasyonları vede iyi ayarlanmış piyano idi intiharının suçluları, tıpkı onuntüm yaşam felaketinin suçlusu oldukları gibi. Ama

Page 130: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Wertheimer'in felaketi, Glenn Gould'un ona bitik adamolduğunu söylediği anda başlamıştı, Wertheimer'in çoktanbildiği bu gerçek Glenn tarafından birdenbire ve hiççekinmeden, demeliyim ki onun o Kanada- Amerikan tarzıylasöylenivermişti, Glenn Wertheimer'i bu bitik adamsözcükleriyle ölümcül bir isabetle vurmuştu, diye düşündüm,Wertheimer bu kavramı ilk kez duyduğundan değil,Wertheimer bu bitik adam sözcüklerini bilmeden önce debitik adam kavramıyla çoktan içli dışlı olduğundan ve GlennGould'un çok önemli bir anda bitik adam sözcüklerinikullanmış olması yüzünden, diye düşündüm. Bir sözcükkullanıyor ve bir insanı mahvediyoruz, bizim tarafımızdanmahvedilen bu insan o anda, yani onu mahveden sözcüğükullandığımız anda, bu ölümcül gerçekten habersiz oluyor,diye düşündüm. Böyle öldürücü bir sözcükle öldürücü birkavram olarak karşılaşan kişi, sözün öldürücü etkisinin henüzfarkında değildir, diye düşündüm. Glenn Horowitz kursubaşlamadan önce Wertheimer'e bitik adam demişti, diyedüşündüm, hatta Glenn'in Wertheimer'e bitik adam diye hitapettiği kesin saati bile bulabilirim. Bir insana öldürücü bir sözediyoruz ve doğal olarak o anda ona öldürücü bir sözettiğimizin farkına varmıyoruz, diye düşündüm. Glenn'inWertheimer'e Mozarteum'da bitik adam demesinden yirmisekiz yıl, Amerika'da söylemesinden on iki yıl sonra öldürdükendini Wertheimer. İntiharcılar gülünçtür, derdi Wertheimerhep, kendini asanlar iğrençtir, böyle de derdi, diye düşündüm,doğal olarak şimdi bana onun çok sık olarak intihardan sözetmesi dikkat çekici geliyor, intihar edenlerle bu arada herzaman az çok alay ederdi, demek zorundayım ki, eğlenirdi,intihar ve intihar edenlerden öyle bir söz ederdi ki, sanki ne o,ne de bu kavram onu ilgilendiriyordu, sanki bu kavramlar

Page 131: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kendisi için söz konusu değildi. Hep benim intiharcı bir tipolduğumu söylerdi, diye anımsadım Traich'a giderken,tehlikede olan benmişim, kendisi değilmiş. Kız kardeşine deintiharı yakıştırırdı, belki de onun gerçek durumunu en iyibilen kişi, onun içinde bulunduğu kesin çıkmazı herkesten iyitanıyan kişi olduğu için, sık sık söylediği gibi, kendi yarattığıvarlığın iç yüzünü görebilirdi. Oysa kız kardeşi kendiniöldürmek yerine İsviçre'ye Duttweiler'e kaçıp BayDuttweiler'le evlendi, diye düşündüm. Wertheimer kendisinişu hep sözünü ettiği iğrenç ve itici biçimde öldürdü, hem deİsviçre'de, kız kardeşi de kendini öldürmek yerine İsviçre'yekimya sanayicisi ile evlenmeye gitmişti, o ise Zizers'e kendinibir ağaca asmaya, diye düşündüm. Horowitz'ten eğitim almakistemişti, diye düşündüm ve Glenn Gould tarafındanmahvedildi. Glenn kendisi için uygun bir zamanda öldü, amaWertheimer kendisi için uygun olan bir zamanda öldürmedikendini, diye düşündüm. Eğer Glenn Gould betimlememigerçekten bir kez daha ele almayı denersem, diye düşündüm,o zaman onun Wertheimer'i betimleyişini de buna katmamgerekecek ve bu betimlemenin baş kişisinin kim olacağıkuşkulu, Glenn Gould mu, yoksa Wertheimer mi, diyedüşündüm. Glenn Gould'dan yola çıkacağım, GoldbergVaryasyonları'ndan ve iyi uyumlu piyanodan, ama bu yazıdaWertheimer önemli bir yer tutacak, bana gelince, benim içinGlenn Gould hep Wertheimer ile bağlantılıydı, hangi ilişkideolursa olsun ve tersine de Wertheimer hep Glenn Gould ile vebelki de Wertheimer söz konusu olduğunda gerçekten de enbüyük rolü Glenn Gould oynamıştır bunun tersi yerine.Gerçek çıkış noktası Horowitz kursu olmalı, diye düşündüm,Leopoldskron'daki heykeltıraş evi, birbirimizden tamamenbağımsız olarak yirmi sekiz yıl önce birbirimizle buluşmamız

Page 132: Bitik Adam - Thomas Bernhard

gerçeği yaşamsal önem taşıdı, diye düşündüm. Wertheimer'inBösendorfer'i Glenn Gould'un Steinway'ine karşı, diyedüşündüm, Glenn Gould'un Goldberg VaryasyonlarıWertheimer'in Fiig Sanatına karşı, diye düşündüm. GlennGould dâhiliğini Horovvitz'e borçlu değildir mutlaka, diyedüşündüm, ama Wertheimer'in mahvedilişinin ve yokedilişinin nedeni Horowitz'te görülebilir, diye düşündüm,çünkü Wertheimer'i Salzburg'a Horowitz adı çekmişti,Horowitz adı olmasa Salzburg'a asla, hiç değilse onun içinuğursuz olan o yılda gitmezdi. Goldberg Varyasyonları yaşamboyu uykusuzluk çeken birini sırf buna dayanılır kılmakamacıyla bestelendiyseler de, diye düşündüm, Wertheimer'iöldürdüler. Aslında ruhu neşelendirmek için bestelenmişler,ama nerdeyse iki yüz elli yıl sonra umutsuz bir insanı,Wertheimer'i öldürdüler, diye düşündüm Traich yoluüzerinde. Yirmi sekiz yıl önce Wertheimer Mozarteum'unbirinci katındaki otuz üç numaralı odanın önündengeçmeseydi, anımsadığım üzere saat öğleden sonra tamdörtte, yirmi sekiz yıl sonra Chur yakınındaki Zizers'tekendini aşmazdı, diye düşündüm. Wertheimer'in şanssızlığıtam da o sırada Mozarteum'daki otuz üç numaralı odanınönünden geçmek oldu, orada Glenn Gould Aria'yı çalıyordu.Wertheimer bana bu olayı anlattı, Glenn'i dinleyerek otuz üçnumaralı odanın kapısı önünde Aria bitinceye kadardikildiğini söyledi. O zaman şok denen şeyin ne olduğunukavradığımı düşündüm şimdi. Harika çocuk denilen GlennGould'u o zaman ne Wertheimer ne de ben biliyorduk,duymuş olsaydık da ciddiye almazdık, diye düşündüm. GlennGould harika çocuk değildi, başlangıçtan beri piyanodâhisiydi, diye düşündüm, daha çocukken ustalık onun içinyeterli olmamıştı. Bizim, Wertheimer ve benim, kırsalda

Page 133: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kendimizi geriye çektiğimiz evlerimiz vardı ve orayakaçıyorduk. Glenn Gould kendisi için Amerika'da, New Yorkyakınında stüdyo adını verdiği tek başına kapanma kafesiniyaptırdı. O Wertheimer'e bitik adam dediğine göre, ben deonu, Glenn'i kabul etmeyen diye niteleyebilirim, diyedüşündüm. 1953 yılını Wertheimer için en uğursuz yıl olarakanmalıyım, çünkü 1953'te Glenn Gould Leopold skron'd a kiheykeltıraş evimizde Goldberg Varyasyonlarını yalnızWertheimer ve benim için çaldı, Goldberg Varyasyonlarımlahani dendiği üzere, bir anda dünya çapında ünlü olmasındanyıllar önce. 1953'te Glenn Gould Wertheimer'i mahvetti, diyedüşündüm. 1954'te ondan haber alamadık, 1955'te GoldbergVaryasyonlardın Festival Salonu'nda çaldı, Wertheimer ve benonu sahne arkasından, daha önce hiçbir zaman piyano konseridinlememiş olan, ama Glenn'in çalışından büyülenen bir yığınsahne işçisiyle birlikte dinledik. Ter içinde kalma dışınaçıkamayan Glenn, Kanadalı-Amerikalı Glenn, Wertheimer'ehiç çekinmeden bitik adam diyen, Ganslıof'ta, yaşamımda nedaha önce ne de daha sonra kimseden duymadığım biçimdekahkaha patlatan Glenn, diye düşündüm ve Glenn Gould'untam tersi bir kişiliğe sahip olan, benimse bu tam tersi olmadurumunu betimleyemediğim, ama Glenn Üzerine Deneme'yibir kez daha yazarsam deneyeceğim Wertheimer. KendimiCalle del Prado'ya hapsedeceğim ve Glenn üzerine yazacağımve Wertheimer kendiliğinden daha fazla açıklık kazanacakbenim için, diye düşündüm. Glenn Gould üzerine yazarkenWertheimer'e açıklık getireceğim, diye düşündüm Traichyolunda. Fazla hızlı yürümüştüm ve yürürken nefesalamamıştım, eski hastalığım, yirmi yıldır çekiyorum. Biri(Glenn Gould) üzerine yazarken öteki (Wertheimer) üzerineaçıklık getireceğim, diye düşündüm, birinin (Glenn) Goldberg

Page 134: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Varyasyonları'm (ve Füg Sanatı'm) yazabilmek için durmadandinlerken, ötekinin (Wertheimer) sanatı (ya da sanatsızlığı!)üzerine gittikçe daha çok bilgi sahibi olacağım veyazabileceğim, diye düşündüm ve birden Madrid'i ve Calledel Prado'mu, İspanya evimi, şimdiye kadar hiçbir yeriözlemediğim gibi özledim. Aslında Traich'a giden bu yolbunaltıcıydı ve durmadan düşündüğüm üzere bir amaca dagötürmeyecekti. Ya da belki de o kadar amaçsız da olmayacakşu anda düşündüğüm üzere, diye düşündüm ve Traich'a doğrudaha hızlı gitmeye başladım. Av evini biliyordum, hiçbir şeydeğişmemişti, ilk izlenimim buydu, ikinci izlenimim ise,buranın Wertheimer gibi bir insan için ideal bir bina olduğuidi ve buna rağmen ideal bir bina olamayıp, tam tersiolduğuydu. Tıpkı Desselbrunn'un benim için asla idealolamayıp tam tersi olduğu gibi, diye düşündüm, oysa tümgörünüm Desselbrunn'un benim (ve benim gibiler için) enideal yer olduğuydu. Bir bina görürüz ve onun bizim (vebizim gibiier) için ideal olduğuna inanırız ve o bizim ve bizimgibilerin amaçlarına hiç de uygun değildir, diye düşündüm.Tıpkı bizim için en ideal olduğunu sandığımız bir insanıgörmemiz gibi, oysa o bizim için ideal olma dışında herşeydir, diye düşündüm. Traich'ın kapalı olacağı varsayımımdoğru çıkmadı, bahçe kapısı açıktı, evin kapısı da, uzaktangörmüştüm ve hemen bahçeden ve evin kapısından girdim.Uşak Franz (Kohlroser), ki onu tanıyordum, beni selamladı. Oancak bu sabah Wertheimer'in intihar ettiğini duymuş, herkesdehşete kapıldı, dedi. Wertheimer'in kız kardeşi bir gün sonrageleceğini bildirmiş, Bayan Duttweiler, dedi. İyice içeriyegirmeliymişim, bu arada tüm pencereleri açmış içeriye temizhava girsin diye, dedi, üstelik öteki yardımcı da üç günlüğüneLinz'e gitmişmiş, kendisi Traich'da yalnızmış, sizin gelmeniz

Page 135: Bitik Adam - Thomas Bernhard

iyi oldu, dedi. Su içmek ister miymişim, diye sordu, benim suiçicisi olduğumu hemen anımsamıştı. Hayır, dedim, şimdideğil, Wankham'da geceyi geçirmeyi düşündüğüm otelde çayiçtiğimi söyledim. Wertheimer her zamanki gibi iki üçgünlüğüne gitmişti, ama Chur'a kız kardeşinin yanınagideceğini de söylemişti, dedi Franz. Traich'dan ayrıldığızaman Wertheimer'de herhangi bir olağanüstülük ya dagariplik belirtisi görmemişti, otomobille, dedi Franz,otomobille Attnang Puchheim'a gitmişti, araba mutlaka hâlâistasyon alanında duruyordun Franz efendisinin İsviçre'yegidişinden bu yana tam on iki gün geçtiğini ve onun, şimdibenden öğrendiği üzere, on bir gündür ölü olduğunuhesapladı. Astı, demiştim Franz'a. O, Franz, Wertheimer'in,yani ekmek kapısının ölümünden sonra, şimdi Traich'da belkide her şeyin değişeceğinden korkuyordu, üstelik deDuttweiler garip bir kişiydi, şimdi Bayan Duttweiler'ingelişinden korktuğunu söylememişti, gene de ürktüğünü bellietmiş ve onun, kocası olan İsviçreli'nin etkisiyle Traich'ıtamamen değiştireceğini, hatta Traich'ı satabileceğini bilesöylemişti Franz, kendisi İsviçre'ye gelin gittiğine göre, hemde İsviçre'nin bu kadar zenginiyle evlendiğine göre, Traich'ıne yapsındı. Zaten Traich tamamen erkek kardeşinin eviydi,orayı kendi amacına göre değiştirmiş, döşemiş vedüzenlemişti, burası artık başkasına iğrenç gelebilirdi,Wertheimer stiliyle sırf Wertheimer için yapılmış bir yerdi,diye düşündüm. Wertheimer'in kız kardeşi kendisini Traich'dahiçbir zaman iyi hissetmemiş, erkek kardeşi de, Franz'mdediğine göre, onun Traich'a karışmasını hep engellemiş,onun Traich'la ilgili isteklerini asla yerine getirmemiş, onundüşünceleri, Traich'ı kendi zevkine göre değiştirme isteğiWertheimer tarafından daha filizlenirken öldürülmüş, o

Page 136: Bitik Adam - Thomas Bernhard

zavallıya hep acı çektirmiş Traich'da, Franz'ın dediğine göre.Bayan Duttweiler Traich'dan nefret ediyor olmalı, dedi, çünküTraich'da bir tek mutlu gün bile geçirmedi, dedi Franz. Birkezinde erkek kardeşine sormadan onun odasındaki perdeleriaçmış ve o, öfkeyle kadını kovmuştu odasından, diyeanımsadı, konuk çağırmak istediğinde yasakladı, dedi Franz,istediği gibi giyinemezdi de, hep onun giymesini istediğigiysileri giymek zorundaydı, en soğuk havada bile Tirolşapkasını takmasına izin yoktu, çünkü erkek kardeşi Tirolşapkalarından nefret ederdi, ki bunu ben de biliyorum, tümgeleneksel giysilerden, ki kendisi de asla giymezdi,geleneksel giysiyi uzaktan anımsatan giysileri bile giymezdi,bu yüzen de doğal olarak yörede hemen dikkati çekerdi,çünkü burada herkes her zaman geleneksel giysi giyer, en çokda Tirol lodeninden dikilmiş olanları, iklim açısından berbatolan bu dağlık yörede gerçekten de en uygun olan giysibunlardır, diye düşündüm, bu geleneksel giysiden vegeleneksel giysiyi anımsatan her şeyden fena halde nefretederdi. Kız kardeşi bir keresinde komşu kadınla birlikte BirMayıs eğlenceleriyle ilgili olarak Bâckerberg'de yapılandanslı gösteriye gitmek için izin istediğinde, bunu yasaketmişti, dedi Franz. Papazın cemaatine katılmaktan davazgeçmek zorunda kalmıştı, çünkü Wertheimer Katolikliktennefret ediyordu, benim de bildiğim üzere, kız kardeşi sonyıllarda kendini tamamen dine vermişti. Alışkanlıklarındanbiri de, kız kardeşini gece yarısı odasına çağırıp orayayerleştirdiği armonyumda Hândel'den birşeyler çalmasınıistemek olmuş, Franz gerçekten de Handel diyordu. Kızkardeşi saat bir ya da ikide kalkar, sabahlığını giyer, onunodasına gider, armonyumun başına oturmak zorunda kalır vesoğuk odada Handel çalardı, dedi Franz, bunun sonucunda da

Page 137: Bitik Adam - Thomas Bernhard

doğal olarak üşüttü ve Traich'da hep soğuk algınlığı çekti. O,Wertheimer, kız kardeşine iyi davranmadı, dedi Franz. Onabir saat Handel çaldırırdı eski armonyumla, dedi Franz, sonrada ona mutfakta birlikte yaptıkları kahvaltıda armonyumçalışının berbat olduğunu söylerdi. Ona kendisi yenidenuykuya dalabilsin diye çaldırırdı, dedi Franz, çünkü BayWertheimer hep uykusuzluk çekerdi, sonra da sabahleyin onadomuz gibi çaldığını söylerdi. Wertheimer kız kardeşiniTraich'a gelmeye hep zorlamak zorunda kaldı, o, Franz,Wertheimer'in kız kardeşinden nefret ettiğini bile sanıyormuş,ama Traich'da onsuz olamıyordu ve ben Wertheimer'in hepyalnızlıktan söz ettiğini, oysa aslında yalnız olmadığımdüşündüm, o yalnız insan değildi, diye düşündüm ve böylecekız kardeşim, dünyada kimseden nefret etmediği gibi ondannefret ediyorsa da, sevdiğini, onu kendince hırpalamak içinhep Traich'a götürdüğünü düşündüm. Hava soğuyunca, dediFranz, odasını kardeşine ısıttırırdı, oysa kızın odası aslaısıtılmazdı. Gezintilerini ağabeyinin emrettiği yönde yapmakzorundaydı, üstelik de ağabeyinin emrettiği süre içinde, onunbu gezintiler için saptadığı zamana kesinlikle uymakzorundaydı, dedi Franz. Çoğu zaman, dedi Franz, odasındaotururdu, müzik dinlemesine izin yoktu, ağabeyi, o kadarsevdiği halde, plak dinlemesine bile dayanamazdı onun, oysane çok isterdi plak dinlemeyi. O, Franz, her iki Wertheimer'inde çocukluklarını iyi anımsıyordu, her ikisinin de henüz neşeiçinde Traich'a geldikleri zamanları, neşeli çocuklardı, herşeye açıktılar, dedi Franz. Av evi iki Wertheimer çocuğununen sevdikleri oyun alanıydı. Wertheimerler İngiltere'deyken,Naziler zamanında, dedi Franz, bir Nazi yöneticinin Traich'dakaldığı zamanlar, Traich ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü,o zamanlar her şey çökmüş, hiçbir tamir yapılmamış, her şey

Page 138: Bitik Adam - Thomas Bernhard

kendi haline bırakılmıştı, çünkü o yönetici hiçbir şeyleilgilenmemişti, düşmüş bir Nazi kont da Traich'da oturmuştu,ama hiçbir şeyden haberi yoktu, dedi Franz, Nazi kontuTraich'ı az daha çökertecekti. Wertheimerler İngiltere'dendöndükten sonra, önce Viyana'ya, çok sonra da yenidenTraich'a geldiler, tamamen kendi içlerine kapandılar, çevreyleilişkileri kalmadı. O, Franz, gene hizmetlerine girmişti, herzaman iyi para verirlerdi, onun Nazi egemenliği ve tümİngiltere süresi içinde sadık kalışını hep takdir ettiler, dedi.Nazi egemenliği denilen zamanda Naziler'inbeğenmeyecekleri biçimde iyi bakmış Traich'a, bu yüzdenNazi makamlarınca uyarılmakla kalmamış, üstelik iki ay daWels'te hapis cezası yemiş, o zamandan beri Wels'ten nefreteder, oraya asla gitmezmiş, halk festivali zamanında bile. BayWertheimer kız kardeşinin kiliseye gitmesine izin vermekistemedi, dedi Franz, ama o gizlice akşam duasına giderdi.Genç Wertheimerler'in ana babası Traich'dan bundan sonrapek faydalanamadılar, dedi Franz, onunla birlikte mutfaktaayaktaydım, çok erkenden bir kazaya kurban gittiler. Meran'agideceklerdi, dedi Franz. Yaşlı Wertheimer gitmek istememiş,ama karısı istemişti, dedi. Kaza yapan araba uçuruma Brixenyakınında uçtuktan ancak iki hafta sonra bulundu, dedi.Wertheimerler'in Meran'da akrabaları var, diye düşündüm.Wertheimer'in büyük büyük babası onu, Franz'ı, işe almışmışTraich'da, dedi. Babası da Wertheimerler'in yanında ömürboyu çalışmış. Efendileri hepsine iyi davranmışlar, onlar dahiçbir işin altında kalmamışlar, böylece doğal olarak tersinebir şikayet de söz konusu olmamış, dedi Franz. Traich'ınşimdi ne olacağını tahmin edemiyormuş. Bay Duttweilerhakkında benim ne düşündüğümü bilmek istedi Franz, benyalnızca başımı salladım. Wertheimer'in kız kardeşi Traich'ı

Page 139: Bitik Adam - Thomas Bernhard

satmak için Traich'a geliyor herhalde, dedi Franz. Sanmam,dedim, Duttweiler'in Traich'ı satacağını asla düşünemem,oysa bunun mümkün olduğunu düşünüyordum, yani Traich'ısatmayı düşündüğünü, ama ne düşündüğümü Franz'asöylemedim, açıkça hayır, dedim, Bayan Duttweiler'inTraich'ı satacağını sanmam, gerçekten sanmam. Doğal olarakyaşamı değişecek diye kaygılanan Franz'ı yatıştırmakistemiştim. Bayan Duttweiler'in, Wertheimer'in kız kardeşininTraich'a gelip Traich'ı satması son derece olanaklıydı, hem deen kısa yoldan, diye düşündüm, ama Franz'a Wertheimer'inkız kardeşinin, benim arkadaşımın kız kardeşinin diyebastırarak, Traich'ı satmayacağını söyledim, onların,Duttweilerler'in o kadar çok paraları var ki, dedim Franz'a,Traich'ı satma gereksinimleri yok, o anda ise, Duttweilerler'inözellikle bu kadar paraları olduğu için belki de Traich'ı enkestirme yoldan elden çıkaracaklarını düşündüm. Traich'ımutlaka satmazlar, dedim ve Traich'ı belki de hemen satarlar,diye düşündüm ve Franz'a Traich'da bir şeyindeğişmeyeceğinden emin olabileceğini söyledim, oysa o andaTraich'da herhalde her şey değişecek, diye düşündüm. BayanDuttweiler buraya gelecek ve düzene sokulması gerekenşeyleri düzene sokacak, dedim Franz'a, mirası ele alacak,dedim ve Franz'a Bayan Duttweiler'in Traich'a yalnız mı,yoksa kocasıyla mı geleceğini sordum. Bilmiyormuş, kendisibunu belirtmemiş. Bir bardak su içtim ve içerken Traich'daher zaman yaşamımda içtiğim en iyi suyu içtiğimi düşündüm.Wertheimer İsviçre'ye gitmeden once, iki hafta boyuncaTraich'a bir yığın insan davet etmiş, Franz ve arkadaşınınortalığı toplamaları günlerce sürmüş, Viyanalılar, dedi Franz,daha önce Traich'a hiç gelmemiş kişiler, herhaldebeyefendinin çok iyi arkadaşları olmalıydılar. Bu kişileri

Page 140: Bitik Adam - Thomas Bernhard

otelci kadından da duydum, dedim, çevrede dolaşmış bunlar,sanatçılar, dedim, herhalde müzisyenler, bu sanatçı vemüzisyenlerin bir zamanlar Wertheimer'in birlikte okulagittiği kişiler olup olmadıklarını düşündüm, yani Viyana veSalzburg Akademileri zamanından yüksekokul arkadaşları.Sonunda bizimle birlikte yüksekokula gitmiş olanların hepsinianımsar ve onları davet ederiz, sırf artık onlarla hiçbirbirlikteliğimizin kalmadığını göstermek için, diye düşündüm.Wertheimer beni de davet etti, diye düşündüm bir an, hem denasıl ısrarla, bana Madrid'e yazdığı mektupları, özellikle deson kartı düşündüm, doğal olarak şimdi vicdan azabıçekiyordum, o zaman yapılan bu sanatçı davetlerini dekendimle ilişkilendirdim, ama o bu insanlardan hiç sözetmemişti, diye düşündüm, zaten ben de bütün bu insanlarınyanma Traich'a asla gelmezdim, dedim kendi kendime.Wertheimer'e ne olmuştu da, Traich'a kimseyi davet etmeyisevmeyen bu adam, birdenbire Traich'a düzinelerle kişigetirtmişti, bunlar eski okul arkadaşları da olsa, oysa onlardanhep nefret ederdi, hiç değilse eski okul arkadaşlarından sözederken küçümsemesini dile getirirdi, diye düşündüm. Otelcikadının değindiği şeyi, zaten daha fazlasını da bilemezdi,onların frapan sanatçı kostümleriyle frapan sanatçı alayıiçinde çevrede dolaşmalarını, gülmelerini ve sonunda sayıpsövmelerini seyretmesini birden açıklayabildim. Wertheimereski okul arkadaşlarını Traich'a çağırmış ve hemen genekovalamamıştı, onların Traich'da günlerce, hatta haftalarcakendine karşı bağırıp çağırarak boşalmalarına göz yummuştu.Bu gerçek benim için tamamen anlaşılmazdı, çünküWertheimer yıllarca bu okul arkadaşları hakkında hiçbir şeybilmek ve duymak istememişti, uykusunda bile bir gün onlarıTraich'a davet etmek aklından geçmezdi, şimdi yaptığı şeyi

Page 141: Bitik Adam - Thomas Bernhard

yapmazdı, bu saçma davet ile intiharı arasında doğal birbağlantı vardı, diye düşündüm. Bu insanlar Traich'da birçokşeyi yıktılar, dedi Franz. Wertheimer onlarla rahatlamışgözüküyormuş, Franz'ın da dikkatini çekmiş bu, o günler vehaftalar içinde topluma kendisini tamamen değişmiş birisiolarak göstermiş. Franz da bu insanların iki haftadan fazlaTraich'da kaldıklarını ve Wertheimer'e kendilerinibaktırdıklarını söyledi, gerçekten de baktırmak sözcüğünükullandı, tıpkı otelci kadının Viyana'dan gelen insanlar içinaynı sözcüğü kullanmış olması gibi. Hiçbir gece huzurbulmayan, her gün içen tüm bu topluluk gittikten sonra,Wertheimer yatağa yatmış ve iki gün iki gece kalkmamış,dedi Franz, kendisi ise bu kentlilerin yaptığı pisliği toplamış,bütün evi yeniden insani duruma getirmek için uğraşmış, BayWertheimer'in Traich'ın ne berbat duruma girdiğini görmesiniistememiş yataktan kalktığında, böyle dedi Franz. Onun, yaniFranz'ın en çok dikkatini çeken ise, Wertheimer'inSalzburg'dan piyano getirtmesi olmuş, çalmak için, bukonunun benim için önemli olduğunu düşünmekteymiş.Viyana'dan gelen insanların gelmelerinden bir gün önce birpiyano ısmarlamış ve onu Traich'a getirtmiş ve bu piyanodaçalmış, önce tek başına, sonra tüm o topluluk burayageldiğinde o topluluğa, Bach, dedi Franz, Wertheimer onlaraBach çalmış, Handel ve Bach, oysa on yıldan fazla bir süredirçalmaz olmuşmuş. Wertheimer, dedi Franz, piyanoda hiç aravermeden Bach çaldı, topluluk buna dayanamayıp evden çıkıpgitti. Topluluk eve gelir gelmez o gene Bach çalmayabaşlıyordu, onlar gene dışarıya çıkıncaya kadar. Belki depiyano çalarak onları delirtmek istiyordu, dedi Franz, çünküonlar gelir gelmez onlara Bach ve Handel çalıyordu, onlarkaçıncaya kadar ve onlar geri geldiklerinde onun bu piyano

Page 142: Bitik Adam - Thomas Bernhard

çalışını gene hesaba katmak zorundaydılar. Bu durum böyleceiki haftadan fazla sürdü, dedi Franz, efendisinin delirdiğineinanmıştı kendisi kısa süre sonra. Konukların, Wertheimer'inonlara durmadan piyano çalmasına uzun sumdayanamayacaklarım sanmıştı, ama onlar gene de iki hafta,iki haftadan da uzun kalmışlardı, hem de hepsi, o, Franz,Wertheimer'in konuklarını piyano çalışıyla gerçektendelirttiğini gördüğü için, Wertheimer'in konuklara rüşvetverdiğini, Traich'da kalmaları için onlara para verdiğikuşkusunu taşıyormuş, çünkü böyle bir rüşvet almadan, yanipara ıtesteğt olmadan, dedi Franz, asla iki haftadan fazlakalmazlarmış, Wertheimer'in piyano çalışıyla kendilerinidelirtmezlermiş ve ben, Franz'ın belki de haklı olduğunudüşündüm bu savında, yani Wertheimer'in insanlara paraverdiği, onlara gerçekten rüşvet verdiği savında, belki deparayla değilse de başka bir şeyle, iki hafta, hatta iki haftadanda fazla kalmaları için. Çünkü mutlaka iki haftadan fazlakalmalarını istemiştir, diye düşündüm, yoksa onlar ikihaftadan fazla kalmazlardı, ben Wertheimer'i ona böyle birbaskı yapmayı yakıştıramayacak kadar iyi tanırım, diyedüşündüm. Hep Bach ve Handel, dedi Franz, durmadan,bayılıncaya kadar. Sonunda Wertheimer bütün bu insanlar içinaşağıdaki büyük yemek salonunda, Franz'ın dediğine göre,müthiş bir akşam yemeği hazırlatmış ve onlara ertesi güngitmek zorunda olduklarını söylemiş, Franz kendikulaklarıyla Wertheimer'in onların hepsini ertesi sabahgörmek istemediğini söylediğini duymuş. Gerçekten de ayrımyapmadan ertesi sabah, hatta sabahın dördü için AttnangPuchheim'dan taksiler getirtmiş, onların hepsi de bu taksilerebinip gitmişler, evi berbat bir durumda bırakarak. O, Franz,hemen, hiç beklemeden evi düzenleme işine girişmiş, böyle

Page 143: Bitik Adam - Thomas Bernhard

dedi, efendisinin daha iki gün ve iki gece yatakta kalacağınıbilememiş, ama bu iyi de olmuş, çünkü Wertheimer'in bunagereksinimi varmış, bu insanların evi ne durumdabıraktıklarını görseymiş kriz geçirirmiş, böyle dedi Franz,gerçekten de onlar küstahça bir yığın eşyayı kırmışlar, dediFranz, koltuk hatta masaları devirmişler Traich'ı terk etmedenönce ve birkaç ayna ve birkaç cam kapı kırmışlar, herhaldeWertheimer'in onları kullanmış olmasına kızarak, dedi Franz,küstahça, diye düşündüm. Gerçekten de orada, on yıldırdurmadığı yerde şimdi bir piyano duruyordu, gördüm,Franz'la birinci kata çıktığımda. Ben Wertheimer'in notlarıylailgiliydim, bunu daha aşağıda, mutfaktayken Franz'asöylemiştim, bunun üzerine o beni hiç çekinmeden birincikata çıkarmıştı. Piyano bir Ehrbar'dı ve hiçbir değeri yoktu.Ve hemen saptadığım üzere tamamen akortsuzdu, yalnızcaacemilerin kullandığı bir enstrümandı, diye düşündüm.Arkamda duran Franz'a dönerek, tamamen acemi enstrümanı,dedim. Kendimi tutamamış ve piyanonun başına oturmuştum,sonra kapağı hemen kapatmıştım. Wertheimer'in yazdığınotlarla ilgilendiğimi söyledim Franz'a, bana bu notlarınnerede olduğunu söyleyebilir mi, diye sordum Franz'a. Benimhangi notları kastettiğimi bilmediğini söyledi Franz, sonra daWertheimer'in Salzburg'daki Mozarteum'dan piyano siparişettiği gün, yani Traich'ı nerdeyse batıran o insanlarıngelmelerinden bir gün önce bir yığın kâğıdı aşağıdaki sobada,yani yemek odasındaki sobada yaktığı gerçeğini anlattı. O,Franz, efendisine bu işte yardım etmiş, çünkü kâğıt blokları okadar büyük ve o kadar ağırmış ki, Wertheimer bunları tekbaşına aşağıya taşıyamazmış. Bütün çekmecelerden vesandıklardan yüzlerce ve binlerce not çıkarmış onunlabirlikte, Franz onları yakmak için aşağıya yemek odasına

Page 144: Bitik Adam - Thomas Bernhard

taşımış, sırf bu amaçla, notları yakmak için o gün sabah beşteFranz'a yemek odasının sobasını yaktırmış, böyle dedi Franz.Notların hepsi yandıktan sonra, yazılı kâğıtların tümü Franz'mdeyişiyle, o, Wertheimer Salzburg'a telefon edip piyanoyusipariş etmiş ve Franz'ın çok iyi anımsadığı üzere, efendisi butelefon konuşması sırasında hep, tamamen değersiz, korkunçbiçimde akortsuz bir kuyruklu piyanoyu Traich'ayollamalarını ısrarla belirtmiş. Tamamen değersiz birenstrüman, korkunç biçimde akortsuz bir enstrüman, demişWertheimer hep telefonda, dedi Franz. Saatlerce sonra dörtkişi piyanoyu Traich'a getirmişler ve eski müzik odasınayerleştirmişler, dedi Franz, ve Wertheimer piyanoyu müzikodasına koyanlara müthiş bir bahşiş vermiş, eğeryanılmıyorsa, ki yanılmıyormuş, ikibin şilin, dedi. Piyanotaşıyıcıları henüz gitmeden, dedi Franz, Wertheimerpiyanonun başına oturup çalmaya başlamış. Korkunçtu, dediFranz. Franz o anda efendisinin çıldırdığını sanmış. Ama o,yani Franz, Wertheimer'in çıldıracağına inanmak istememiş,efendisinin yadsınamaz gariplikteki davranışını ciddiyealmamış. Eğer ilgimi çekerse, böyle dedi Franz bana,Traich'da geçen günlerde ve haftalarda olup bitenianlatabilirmiş. Franz'tan beni bir süre Wertheimer'in odasındayalnız bırakmasını istedim, Wertheimer'in henüz açık olanpikabında durduğunu gördüğüm Glenn'in GoldbergVaryasyonlardın çalmaya başladım.

Page 145: Bitik Adam - Thomas Bernhard

Notlar[←1]

(Güneşe, çev. n.)