alkibyat kevis'in tablosu
TRANSCRIPT
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
1/96
Kevis’in Tablosu VEEflâtun külliyatından
A L K İ B Y A TMütercimi:
İstanbul Kız Muallim Mektebi Ruhiyat Muallimi
Semiha Cemal
1 9 3 2
İSTANBUL
DEVLET MATBAASI
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
2/96
H A Y A T I B E Ş E Ryahut
KEVİS’İN TABLOSUC om m el i n ’ d en t er cüm e ed i l m i t i r
E F L Â T U N U N K Ü L L İ Y A T I N D A N
A L K İ B Y A TM aurice Croiset’den tercüme edilmiştir
M ÜT E RCİM İ : İ s ta n b u l K ız Mu a l l im Me k tebi Ru h i ya t M u a l l im i
Semiha Cemal
1 9 3 2
İ S T A N B U L
DEVLET MATBAASI
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
3/96
ÖN SÖZ
( Thebes) şehrinin rum feylesofa olan (Kevis),
milâdı Isadan beş asır evci yaşıyordu, kendisini (Phedon)un muhatapları arasına ithal eden sebep, Eflâtunun dostu ve şakirdi olması idi. Tablosu, o sâri içinde elimize geçen bir tek eseridir. Tatta bu tablo bazı mütebahhirler tarafından (Mark Örel)in muasırı olan (Cysique Cebes)e bile attolunmuştur. Bu
küçük risalenin metni içine hariçten bazı ilâvele
rin girmiş olması ihtimali de vardır. Maamatih muhaverenin tarzı cereyanı ile umumi tanzim ve tertibinden Eflâtunun Soçıat’a mensup usulünü anlamak kolaydır. Bu küçük eserin mevzuu şudur:
Kevis arkadaşlarının birile bir mabede giriyor, orada manasını anlıyamadığı Mr lâvha önünde
duruyor, bir ihtiyar geliyor ve onlara bu lâv hanın sırrını anlatıyor. Mâbet nerededir? Şüphesiz ya Atinada, yahut (Thebes) şehrinde...
Bu risaleyi evvelce tercüme ettiğim Fedon Epiktet, Apoloji ve kriton'un bir tetümmesi addetti ğimden tercümesini ve bu kitaba ilâvesini faydadan hâli bulmadım. Semiha Cemal
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
4/96
( Thebes) şehrinin rum feylesofu olan (Kevis), milâdı Isadan beş asır evci yaşıyordu, kendisini (Phedon)un muhatapları arasına ithal eden sebep,
Eflâtunun dostu ve şakirdi olması idi. Tablosu, nsârı içinde elimize geçen bir tek eseridir. Tatta bu tablo bazı mütebahhirler tarafından (Mark Örel)in muasırı olan (Cysique Cebesje bile atfolunmuştur. Bu
küçük risalenin metni içine hariçten bazı ilâvelerin girmiş olması ihtimali de vardır. Maamafih muhaverenin tarzı cereyanı ile umumî tanzim ve tertibinden Eflâtunun Socıat’a mensup usulünü anlamak kolaydır. Bu küçük eserin mevzuu şudur:
Kevis arkadaşlarının birile bir mabede giriyor, orada manasını anlıyamadığı Mr lâvlıa önünde
duruyor, bir ihtiyar geliyor ve onlara bu lâvhanm sırrını anlatıyor. Mâbet nerededir? Şüphesiz ya Atinada, yahut ( Thebes) şehrinde...
Bu risaleyi evvelce tercüme ettiğim Fedon Epiktet, Apoloji ve kriton'un bir tetümmesi addetti ğimden tercümesini ve bu kitaba ilâvesini faydadan hâli bulmadım. Semiha Cemal
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
5/96
HAYATI BEŞER YA H U T
EFLÂTUNÎ FEYI.OSOF KEVİS’İN TABLOSU
(Saturne) m abed inde geziyor ve buraya teberrüoluna n m uhtelif hediyeleri gözden geçiriyorduk. Ma
bedin methalinde başlı başına garip hikâyeleri tasvir
eden ve şeklinde bir hususiyet görü len bir tablo var
dı. Biz bun un ne olduğunu ve nerden çıkarıldığını
hiç anlıyamam ıştık. Bu tablo ne bir şehri, ne de bir
kam pı gösterm iyordu. Bu, iki hisarı ihtiva eden birsurdu. Bu iki hisardan biri büyük, diğeri daha kü
çüktü. Birinci hisarın önün de bir kapı vardı. Bu kapıyı bir insan kalabalığı kuşatmıştı, içinde ise bir ka
dın kalabalığı görünü yordu. Birinci hisarın önü ndeiçeri girmekte olan kalabalığa ayakta emir verir gibi
görünen bir ihtiyar vardı.
II
Bu tablonun mevzuu hakkında tereddüt içinde
epice hayale daldıktan sonra orada bulunan bir ihtiyar bize yaklaşarak dedi ki:
— « Siz yabancı olduğunu z için, bu boya lı resminmevzuunu anlıyamazsanız, taaccüp etmiyiniz. Bu mem
lekette bulunan bir çok kimseler bile bu hususta sizden daha âlim değildirler. Bu hediye, memleket ahalisinden biri tarafından takdim olunm am ıştır. Vâsi
ilim ve malûmat sahibi olan, hakimliği, tavsiyeye şayan
sözleri ve amellerile Fisagor ve Parmenide’in gayyur
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
6/96
bir şakirdi olarak bu memlekete gelen, bu mabedive tabloyu Saturnee ithaf eden bu akıllı adam bir
yabancıdır».Ben ona sordum:— « Bu adamı şahsan gördünüz ve tanıdınız mı?.»
— «H er nekadar o vakit daha genç idisem de, onu
gördüm ve takdir ettim. Yaşı ilerlemişti, ve sözleri
derin fikirlerle dolu idi. Bu tablonun mevzuu hak
kında onun çok def’alar söz söylediğini işittim..»
111
— «Jüpiter aşkına, eğer mühim bir işiniz yoksa bu
lâvhanın muhteviyatını bize tâbir ve izah etmenizi, çok
rica ederim, çünkü bu efsanenin ne olduğun u çok
merak ediyoruz».— «Yabancılar, buna muvafakat ediyorum , fakat şunu
evvelâ size haber veriyim ki, bu merakınız, sizi bazıtehlikelere maruz bırakıyor», dedi.
— « Ne gibi tehlike?» dedim.
« Eğer dikkatle dinler, ve size söyliyeceğim
şeyi anlarsanız hakim ve mes’ut olursunuz. Fakat söy
lediğimi dikkatsizce dinlerseniz, bilâkis akılsız ve
bedbaht olur ve bütün hayatınızı mezahim ve ceha
letler içinde geçirirsiniz. Bu muamma nev’ama Sfenks’-in arzettiği muammaya benzer. Bilirsiniz ya, Sfenks bilmecesini bulan, tehlikeden kurtulur, fakat bulamıyan
Sfenks tarafından helâk edilirdi. İşte benim size vere
ceğ im izahattan da hemen bu netice hasıl olacaktır,
zira cinnet insanlar için Sfenks gibidir. Burada tasvir
ler içinde, iyi veya kötü olan ve yahut hayatta ehem
miyeti olm ıyan şeyler gösteriliyor. Bunu bulam ıyan
biri zuhur ederse, o cinnetin istisâl ve tedmirine duçar olur. Her ne kadar bu tedmir, Sfenks’ in felâket
zedelerini birden bire öldürdüğü gibi değilse de,azar azar tedricî bir surette cefa ve ukubetlerle vakiolur. Eğer bilâkis bütün bunlar tamamile anlaşılmış
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
7/96
ise, o vakit cinn et zayi olur, insan on da n kurtulur ve
bütün hayatını asudegî ve hakikî saadet içinde geçirir.
Binaenaleyh dikkatli olunuz, ve gaflette bulunmayınız.»
IV
—« Eğer bütün bunlar dediğiniz gibi ise Hercule na
mına kasem ederim ki, bizim m erakımızı arttırıyorsunuz».— « Evet söylediğim gibidir».
— « ö y le ise izah ve tefsirinize başlıyınız; bizi bu
hususta çok dikkatli bulacaksınız, çün kü bunu dinlemek, şüphesiz bizim için faydalı olacaktır.» O sıradaihtiyar eline bir değnek alarak ve bunu tablonun üzerine götürerek:
—« Bu hisarı görüyor musunuz?» dedi.
— «E vet , görüyoruz».
— « Evvelâ bilmelisiniz ki, bu mahallin ismi (H a
yat) tır, ve bu kapı önün de tehacüm eden kalabalık,
hayata davet edilecek olan kimselerdir. Bunların içinde diğerlerinden daha yüksek görün en ve bir elinde
bir kâğıt tutan, diğer elile de işaretler veren ihti
yarın ismi, (A kıl perisi) dir. O , hayata girecek
olanlara, yapacakları şeyi emir, ve mes’ut olmak içinhayatta takip edecekleri yolu gösteriyor.»
V
— « Onu n gösterdiği hangi yoldur, ve oraya nasılgirilir? »
—- « Ka labalığın girdiği bu kapının yanında,
büyü k bir ikna kuvvetini haiz ve pek mülâyim gö
rünen, elinde bir kâse tutan kadının oturmuş o l
duğu taht gibi şeyi görüyor musun ? »— «Görüyorum, bu kadın kimdir?»
— «Bu na (İğfal) namı verilir. Bütün insanlarıidlâl eden, yolunu şaşırtan odur.»
— «Sonra ne yapar?»
6
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
8/96
— «Hayata girenlerin hepsine kâsesi içindeki şer
betinden içirir.»— «Bu, nasıl şerbettir?»— «Bu şerbet hata ve cehaletten yapılmış bir şer
bettir.»
— «Ya sonra?»— «Bu şerbeti içenler hayata yürürler.»
— «Herkes bilâistisna hata şerbetini içer mi ? »
VI
— «Herkes içer, şu kadar var ki bazısı daha ziyade,
bazısı daha az içer. Kapının üstünde muhtelif çeh
relerde olmakla beraber hepsi şuh ve cazibedar olan
kadınları görüyor musun?»
— «Evet, görüyorum.»
— «Bunların adı da (Zan ), (H ırs) ve (Şehvet) tir.
İnsanların çoğu hayata girdikleri vakit bu kadınlarınüzerlerine atılırlar, onları, kolları arasına alırlar ve
sonra da birlikte götürürler.»
— «Nereye götürürler?»
— «Onlardan bazılarını emin bir yere götürürler.(İğfa l) tarafından aldatılmış plan diğerlerini de imha
ederler.»
— «A m an Allahım , bize ne garip bir şerbettenbahsediyorsunuz!»
— «İşte, söylediğimiz bu kadınlar bu kimselere,en büyük iyiliklere, asude ve mes’ut bir hayata sevke-
deceklerin i vâdederler; fakat bunlar İğfal kâsesinden
içtikleri, hata ve cehaletle aldatıldıkları için hayatseyirlerinde iyi yolu bulamazlar, ve bun lardan evel
girenler gördüğünüz gibi rastgele şuraya buraya
sevkedilirler.»
VII
— «O nları görüyorum , fakat bu köre benziyen ve
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
9/96
bunam ış gibi görünen, ayağı bir mermer kürre
üzerinde olduğu halde ayakta duran kadın kimdir?»
— «O n un adı (Tâ li) dir. O , sade kör ve çılgındeğil, ayni zamanda sağırdır da .»
— «Öyle ise, onun ne gibi meşguliyetleri vardır?»
— «Rastgele her tarafa koşar. Bazı kimselerin, baş
kalarına verecek veya bırakacak oldukları şeyler için
gön üllerini cezbeder; bir müddet sonra bunlardan da
verdiğini alır. İhsanlarında istikrar etmiyerek onları
gelişi güzel başkalarına verir; on un mütelevvin tabiatını gösterir bir alâmeti de vardır.»
— «Bu alâmet nedir?»
— «Ü zerinde ayakta durduğu mermer küre.»— «Bu alâmetin hakikî manası nedir?»
— «Ettiği ihsanlarda emin ve. müstakar h içbir şey
olma dığını ve ona inanmak ken dini büyük ve teh
likeli sukutlara maruz bırakmak demek olduğunu
anlatıyor.»
V III
— «Maamafih, onun etrafında bir insan kalabalığı
tehalükle koşuşuyor; bunlar ne istiyorlar; ve nasılkimselerdir?»
— «B u adamlara, (Sersemler) denir; bunların
muhakemeleri noksandır. Herbiri (Tâli) in gelişi güzel
dışarıya attığını kendisi için istiyor.»
— «Nasıl oluyor da bunların yüzlerinde ve tavruhallerinde bukadar farklar görünüyor? Bazıları hasret,
bazıları neş ’e içinde , diğerleri de ellerini uzatmış ye’ se
duçar olmuş görünüyorlar.»
— «Şâd ve mütebessim olanlar bu kadından
birkaç lûtfa mazhar olanlardır ki, ona (G üzel tali)
nam ını verirler. Diğer elleri uzanmış ve ye’se kapılmış gibi görünenler de malik olduk ları şeyler baş
kalarına verilmek üzere kendilerinden geri alınan
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
10/96
9
kimselerdir, bun lar da, ona (Tâlisizlik) veya (K ötü
tâli) namını verirler.
— «O , bunlardan bazılarına bukadar mesrur o lmaları için ne verebilir ve diğerlerinden de böyle
meyus olmaları için ne alabilir?»
— «Onun onlara verdiği; insanların, hayır ve iyi
lik telâkki ettikleri şeylerdir.»
— «öyle ise bu hayır ve iyilikler nedir?»
— «Bunlar şüphesiz zenginlikler, şeref, asalet, aile
teşkili, mesnet ve cah, kırallıklar, imparatorluklar ve
sair buna müşabih şeylerdir.»—«Peki ama bunlar hakikî hayır değil midir?»
— «Bilâhara bu meseleyi gene tekrar görüşebiliriz. Şim dilik tablonu n izahına d evam ede lim.»
— «Muvafık.»
IX
— «Bu kapının ötesinde, daha yukarda, diğer birhisar ve bu hisarın dışında şuh kadınlar gibi süslen
miş birçok kadınları görüyor musun.»
— «Evet, tamamile.»— «İşte bu kadınların adı (Sefahat), (Fıskufücur),
(Perhizsizlik), (Hırs) ve (Müdahene) dir.»
— «Bunlar neden orada bulunuyorlar?»
— «Yolda (Tâli) tarafından bâzı lutuflara mazhar
olanları gözlüyorlar.»— «Y a sonra ?»— «Sonra, onların üstüne atılıyorlar, kolları ara
sına alıyorlar. Yaltaklanıyorlar, onlara her türlü
kötü ve mezmura hallerden, zahmet ve meşakket-
lerden berî tatlı bir hayat vadederek kendilerilebirlikte kalm ıya davet ediyorlar. Eğer bun lardan biri
onların vaitlerine aldanır da kendisin i zevk ve safaya
kaptırırsa, bu hayat peşin ona tatlı ve cazip gelir;fakat, onun sekri az zamanda dağılır ve o vakit yalancı
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
11/96
ve sahte zevklere daldığ ını, afetzede ve mağdur olupkendisile eğlendiklerini anlar, tâliin kendisine verdiği
şeyleri sarfettikten başka bu alüfetlerin esiri olduğunu,bin türlü tahkirlere, namussuzluklara maruz kaldığını,hâsılı onlara yaranmak için meselâ hırsızlık, küfür
hainlik, haydutluk, hulâsa hiçbir cinayetten çek in
memek gibi bin türlü rezaletlerde 'bulunduğunu anlar.
İşte bu bedbaht, elinde bir şey kalmadığı vakitnıücazat ve ukubete terkolunur.»
— «Bu mücazat nedir?»
— «Arka da, biraz yukarda küçük bir kapı ve
orada dar ve karanlık bir mahpes var, görüyor musun?»
— «Evet»
— «B u mahpeste bir alay murdar, kerih, ve pis
paçavralarla telebbiis etmiş kadınları da görüyor musun?»— «Evet görür gibi oluyorum.»
— «İşte bunlardan biri, elinde bir kam çı tutan,
(Mücazat ve terb iye) nam ını taşıyan kadındır. Başını
dizleri üzerine koyan kadının ismi de (Gam ve hüzün)
dür; Saçlarını yolan bir diğerinin ismi de, (A cı veıztırap) tır.»
— «Y a yanında kendinden daha zaif, kerih ve
kork un ç bir kadın bulunan bu çirkin, zaif ve aynizamanda çıplak adam kimdir?»
— «Bu adama (A hü en in) yahut (Nale ve fegan)
ismi verilir. Yanındaki hemşiresi (Yeis ve ümitsizlik) tir.
İşte o bedbaht adamı bu canavarlara verirler; bintürlü eza ve cefalara maruz kalarak hayalın ı onlarla
geçirir. Sonra onu Idbarın bulunduğu başka bir mes
kene atarlar, her nevi sefaletlere maruz kalarak kederligünlerinin bakiyesini o meskende geçirir, elverir kitöbe ve nedamet onun imdadına yetişsin.»
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
12/96
— «Eğer nedamet ve töbe imdadına yetişirse, neolur?»
— «Onu mihnetlerinden kurtarır, ve ayni zamanda ona hüsnü niyetle beraber, fikir veya imânı arkadaş verir ki bu, onu hakikî yola ve hakikî bilgiye,
bâzan da iğri yola veya irfansızlığa sevkeder.»— «Ya bundan sonra?»
— « O vakit, eğer on u hakikî yola, yahut hakikîbilgiye sevkeden fikrin ayakalanna kendisini bağlıyacakkadar mes’ ut ise, fikir onu batıl düşünceler inden vehatalarından kurtarır, ve bu suretle, o kimse de haya
tının bakiyesini huzur ve saadet içinde tamam lar,
fakat yanlış yolun, yahut yanlış bilginin on u tekrar
dalâletlere atması imkânı da vardır.»
XII
— «H erkül’e kasem ederim, işte bu da bir kor
kunç tehlike! fakat bu yanlış yol ve yanlış bilgi nedir?»— «Öteki hisarı görüyor musun,?»— «Pek iyi görüyorum.»
— «Hisarın haricinde ve methalin yakınında ayakta
bir kadın var, bütün temizlik ve intizamın müşahhası değil mi?»— «Evet, temizlik ve ayni zamanda intizamın m ü
şahhası.»— «A vam ve teemmülsüz kimseler ona (Marifet)
ve yahut (Bilgi) namını veriyorlar! Fakat bu isim ona
yakışmaz, çünkü bu bir yanlış zehaptır. Maamafih hakikî bilgiye vasıl olmayı arzu eden en hakîm adamların
bile onun yanında bir müddet eğlendiklerini görüyoruz.»— «Peki, hakikî bilgiye sevkeden bir başka yol
yok mudur?»— «Hayır, bir tek yol vardır.»
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
13/96
12
XIII
— «Ya bu hisara giden ve gelenler kimlerdir?»
— «B u adamlar yanlış yolun ve yanlış bilginindeli divanesi olan aşıklarıdır. Fakat bunlar hakikî
yolda yaşadıklarını zan ve kıyas ediyorlar.»
— «Onların atları nedir?»
— «Bunlara şair, ilmi beyan muallimi, fenni mü
nazara erbabı, musikişinaslar, hesabcılar, hendeseciler,
hey’etşinaslar, münakkitler, hissiler, meşaîler, vesaire
denir.»
X IV
— «Y a her tarafa koşuştuklarını ve dem in söyle
diğiniz kadınlara ca :ip bir surette müşab ih olduklarını
ve aralarında Perhizsizliğin bulundu ğunu söylediğinizbu kadınlar kim?»
— «Aynı kadınlar.»
— «Onlar da bu ikinci hisara girerler mi?»
— « Evet, fakat nadiren; ve birincidek ilerden dahabaşka türlü.»
— «Zanlar da bunlarla beraber midir?»
— «Şüphesiz. Bu gördüğünüz adamlar iğfalin kendilerine verdiği şerbetin el’ an bakiyelerini hisseden
adamlardır. On lar henüz cehaleti ve bununula beraber
bazan da cinneti muhafaza ediyorlar. On lar ne vakit hata
larından ve diğer noksanlarından, yanlış bilgilerindenvazgeçerler, ve kendileri için bir panzehir olan hakikî
ilim yoluna girerlerse ancak o vakit hatalarını ve sair yanıldıkları şeyleri tashih ederler. O vakit televvüs ettikleri
cehaletten, yanlış zanlardan ve sair seyielerden kurtulurlar. Fakat yanlış yolda kaldıkça; oradan aldıkları
fena dersler hasebile tam bir serbestîye mazhar olamazve hiç bir seyieden kurtulamazlar.»
X V
— «O halde hakikî yola sevkeden yol nedir?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
14/96
ıa
— « Yukarıda gayrı meskûn ve tamamile ıssız bir
yol görüyor musun?»
— «Evet görüyorum.»— «Bir küçük kapı ve bu kapının önünde az iş*
lek bir patika da görüyor musun? Bu patika taşlık ve
belki hemen geçilmesi güç bir yer olduğu için oraya
pek az kimse giriyor.»
— «Evet tamamile farkediyorum.»
— «Orada sarp, dik ve yaklaşılması güç bir tepe
vardır ki, geçitleri dar ve derin uçurum larla kuşanm ıştır.»
— «Görüyorum.»
— «İşte hakikî yola sevkeden yol oradadır.»
— «Anlaşıldığına nazaran bu yol çok güç ve çetin
olmalıdır.»— «T ep en in zirvesinde her tarafı sarp ve dik, pek
yüksek büyük kayayı görebiliyor musun?»
— «Görüyorum.»
X V I
— «Kayan ın üzerinde şu metin ve vıkarlı iki
kadını da görüyor musun? Onlar,sanki ellerini pek
ziyade sevinç ve sürür ile uzatıyorlar.»— «Evet ben onları görüyorum, fakat onlara ne
derler?»— «Birin in adına, Riyazat, diğerinin adına Sabır
derler ki, bunlar iki hemşiredir.»— «Ellerini böyle neş’e ile niçin uzatıyorlar?»— «Onlara yaklaşanları korkusuz ve cesaretle m ey
danı aşmıya teşvik ediyorlar, ve artık zahmet çekm ek
için çok zamanları kalmadığını ve onları iyi yola
götüreceklerini temin ediyorlar.»— «Kayanın yanına yaklaşanlar oraya nasıl tırma
nıyorlar? Çünkü ben bu kadınlara götüren hiç bir yolgöremiyorum.»
— «O vakit bu kadınlar, bulundukları zirvedeninerek onları kendilerine çekerler. Sonra bir müddet
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
15/96
nefes almak için onları bir az istirahata bıraktıktansonra, kendilerin i hakikî yola sevkedeceklerini vade-
derek, onlara kuvvet ve itimat verirler, ve yolunnekadar iyi, düz ve mükemmel olduğunu, bir tehlike
bulunmadığını gösterirler. Zaten bu söylediklerimi sende görebilirsin ya!»
— «Jüpiter namına, ben de öyle hü km ediyoru m .»
X V II
İhtiyar sözüne devam ederek:
— «B u korun un önü nde lâtif manzaralı bir yergörüyo r m usun? Sanki tamamile ziyaya garkolmuş birçayır, denebilir.»
— «Evet, evet görüyorum»
— «B u çayırın ortasında diğer bir hisar, yahutdiğer bir kapı da görüyor m usun ?»
— «Evet, fakat bu yerin adı nedir?»
— « İşte mes’ utların ikametgâhı, bütün Fazilet
ve Saadetlerin meskeni oradadır.»— « O h ! burası ne kada- lâtif gör ün üy or!»
X V III
— «Kapının yakınında cazip bir güzelliği haiz olankadını görüyor musun? Asaleti, yüzünün bütün hatların-
da görünüyor. O, yaşça ilerlemiş, zinetsiz ve sade bir
elbise giymiş; o, mermer bir küre üzerinde değil, fakatmurabba şeklinde yontulmuş ve iyi yerleştirilmiş birtaş üzerinde duruyor. Bu kadının yanında iki genç
kadın da var ki, bunlar hiç şüphesiz kızlarıdır.»— «Evet öyle görünüyor.»
— «İşte bu kadınlardan ta ortada bulunanı Hakikî Yoldur. Yanın dakilerden biri Hakikattir, öteki de,İkandır.»
— «Fakat bunlar niçin yontulm uş murabba birta§ üzerinde bulunuyorlar.?»
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
16/96
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
17/96
] 6
ve Hatadır. Sonra Kibir, Hırs, Perhizsizlik, Gazep,
Tama, Kin, Şehvet, hasılı birinci hisarda iken kendini
telvis eden fenalıklardır.»
X X
— «O bunları tasfiye ettikten sonra bu adamınereye gönderiyor?»
— «İlim ve sair Faziletlerin bulunduğu yerleregönderiyor.»
— «Bu Faziletler nedir?»— «Kapının iç tarafında bir kadın alayı görüyor
m usu n? onların cazip güzelliğine edep ve terbiye
lerine, süslerinin tevazu ve sadeliğine de dikkat et;
onların bütün şahsiyetlerinde, öteki kadınlarda olduğu
gibi hiç bir gösteriş, hiç bir tek ellüf va sahtelik yoktu.»
-— «Evet, onları görüyorum, fakat isimleri nedir?»— «Birinin adı, İlimdir; ötekiler de hemşireleridir
ki : Kuvvet, Adalet, İsmet, Tevazu, Hürriyet, Riyazatve Hilmiyettir.»
— «Aziz ihtiyar, bizde ne güzel ümitler uy an dınyorsun.»
— «Evet, fakat eğer dedik lerim i iyi anlar ve işittiklerinizi mevkii file koyarsanız..»
— «Bunu yapmıya çalışacağız.»— «O halde selâmetiniz m üem men olacaktır.»
X X I
— «O nlar bir insanı terbiyeleri altına aldıklarıvakit on u nereye sevkederler ?»
— «Validelerine.»
— «Validelerine mi, o da kim?»— «Saadet.»— «Nasıl saadet?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
18/96
17
— «Bu tepenin en yüksek noktası ve büyük hisar
ların da en yüksek m evkii olan bu yere götüren yolu
görüyor musun?»
— «Evet.»— «B u en yüksek tepenin dehlizinde ihtişamlı
güzelliği olan bir kadın, yüksek bir tahtta oturuyor.
Giyinişi zarif ve kibarca, fakat debdebesiz.. Güzelli
ğini daha yükselten bir çelenk ile tetviç olunmuş.»
— «Bu tafsilâttan hiç birini kaçırmıyorum.»
— «İşte bu kadın, Saadettir.»
XXII
— «Bir kimse buraya vasıl olduğu vakit, ne yapar?»
— «Burada Saadet ve sair Faziletler, en büyük mu
harebelerde zafer kazanmış olan kimselere sakladıkları
mükâfatı verirler ki, bu bir taçtır.»— «B u tacı ne gibi muharebe lerde zafer kazanan
kimselere veriyorlar? »— «İnsanı evvelce okşıyarak ken dilerin e esir ve
sonra da helâk eden mühlik canavarların en dehşetlisine
karşı yapılan en azgın muharebelerde zafer kazananlara
veriyorlar. İşte bu muharebede bu kimseler, bu cana
varların hepsini maglTıp ederek kendilerinden uzağa at
mış ve nasıl evvelce onların esiri olmuşlarsa, şimdi de
kendileri onları esirliğe m ecbur etmiş ve efendi mev
kiine geçmişlerdir.»
XXIII
— «H ang i canavarlardan bahsediyorsun? Öğren
mek için sabırsızlanıyorum.»— «Evvelâ Cehalet ve Hatadan. B unların canavar
olduklarına inanmıyor musun?»— «Evet, evet onlar dehşetli canavarlardır.)— «B un da n başka Keder, Acı, Tama, Perhizsizlik
Alkibyat — 2
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
19/96
18
ve diğer mesavi nasıl bu adamı evvelce zebun etmişse
o da bunların hepsini şimdi öylece zebun ve mağlup
etmiştir.»
— «A m an ne güzel muvaffakiyet, ne şanlı zafer!
Fakat ona verilen tacın ne gibi hasiyeti vardır?»
— «Delikan lı, bu taç, saadetin zımânıdır. Bunu
kazanan, şahane bir surette mesut olur, ümitlerini
başkalarına bağlamıyıp ancak kendine bağlar, vebütün hayırları da kendinde bulur.»
X X IV
— «Bune şanlı ve parlak zafer! Fakat tacı aldıktan
sonra onlar ne yaparlar, ve nereye giderler?»
— « Faziletler onu alıp evvelce azimet ettiklerimahalle sevkederler. Orada ikamet edenleri ve daima
batmak tehlikesine maruz olup serseri bir surette
şuraya, buraya dolaşan, bed bah t ve elîm bir hayatsürükliyenleri onlara gösterirler. Onlar mağlûp ol
muşlar ve düşmanları tarafından bazıları Perhizsizlik,
bazıları Ken dini beğeniş, bazıları daTam a, yah utT efahur,
hulâsa halâs olamıyacakları bütün seyyiat tarafındanesir ve mahpus olarak kullanılmışlardır.
Kendilerini zincirliyen bağlarla bağlanmış oldukları
halde bun dan kurtulmıya ve buraya gelmiye muktedirdeğillerdir. Bütün hayatları daimî ıztıraplar içinde
geçer, çün kü hakikî ve doğru zihaba sevkeden yolu
bulamamışlar ve Akıl perisinin kendilerine verdiği
nasihatleri unutmuşlar ve tutmamışlardır.»
X X V
— «Söylediklerin pek makul görünü yor, fakatFaziletler bu kimselerin evvelce çıktıkları mahalleri
ne sebeple tekrar gene ken dilerine gösteriyorlar. Bu
na aklım ermiyor.»— «Ç ünkü bunlar bariz bir surette arada ne olup
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
20/96
bittiğini bilmediklerinden İğfalin kâsesini içmekle ken
dilerin i zehirleyen Cehalet ve Hata sebebile farziyataram olmuşlar, şerri ve hayrı biribirine karıştırarak
bunları yekdiğerinden ayıramamışlardı. İşte şimdi gene
ayni yerde ikamet edenlerin hayatı gibi, onlar da busebepten bedbaht bir hayat yaşıyorlardı. Fakat, şimdi
hakikî menfaatlerini tamamile bildikleri için tatlı
bir mevcudiyetleri var. Diğerlerinin acınacak hallerinitemaşa etmekle de onların maruz kaldıkları felâketle
re ibret ve intibahla muttali oluyorlar.»
X X V I
— « Peki onları temaşa ettikten sonra bunlar ne
yapacaklar ve nereye gideceklerdir?»
— « İstediklerini yapabilirler ve istedikleri yere
gidebilirler. Bunlar herhalde (Gory cus) ün [1] mağarasından daha emin bir yerde bulunacaklardır. Bundan
sonra nereye gitseler mesut yaşıyacaklarına ve hiçb ir
felâkete maruz kalmıyacakiarına emindirler. Onlar
heryerde hekimin hastalarını istikbal ettiği hahişle
istikbal olunacaklardır.
— « D em in canavar tesmiye ettiğiniz bu kadınlar
dan korkmazlar mı? On ların kend ilerine fenalık et
melerinden çekinmezler mi?»— « Hayır, bun dan sonra onları ne Keder, ne
İztırap, ne Perhizsizlik, ne Tama, ne Fakır, ne de her
hangi bir canavar iz’aç edemiyecektir; onlar artık ken
dilerin in efendileri olmuşlar ve bundan sonra onların
tecavüzlerinden masun kalmışlardır. Yılan tutan kim
seler için nasıl tehlike yoksa, onlar için de tehlike
yoktur. Filhakika sokmaları herkes için mühlik olanzahifelerden yılan tutan kimselerin korkuları yok
tur. Çün k üonlar panzehire maliktirler. A yn i suretle
[1]| (Kilikya) da ziraat perisi ile sair perileıe tahsis olunmuş bir
mağaradır.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
21/96
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
22/96
21
— «Ne gibi güzellikleri kastetmek istiyorlar?»
— « Sefahat, Fisku fücur ve Perhizsizlik. Çünkü
onların bu dünyada en büyük zevk ve mazhariyetleri,yemek, içmek ve hayvanlar gibi yaşamaktır.»
X X IX
— « Ya bu kadar beşuş ve şatır olarak gelen şu
kadınlar kimler?»— «Bu nla r Fikirlerdir. Şimdi faziletler içinde olan
kimseleri doğru yola sevkettikten sonra, diğerlerini degetirmek için dönüyorlar ve getirdikleri kimselerin
tamamile mesut olduklarını bildirmek istiyorlar.»
— «A ca y ip ; onlar faziletlerin makamına kadar
gidemiyorlar mı?»— «Hayır, Fikir ve İrfana kadar nüfuz etmelerine
müsaade edilmem iştir. On lar yalnız insanları hakikîyola bırakırlar. Bir kere hakikî yo l bunları aldı mı,
ötekiler, hamulelerini boşaltan gemilerin başka hamulealmak için geldikleri gibi, diğerlerini aramak üzre
gerisin geriye dönerler.»
X X X
« Tavzihlerinizde hiçbir eksik yok ; maam afih
akıl perisinin hayata girenlere emrettiği şey hakkında
bize henüz bir şey söylemediniz.»— «O onlara cesaretle mücehhez olmalarını tavsi
ye ediyor. Siz de bu suretle cesur olunuz ki, bir şey
atlamadan hepsini size bir bir anlatayım.»
— «Teşekkür ederim.»İhtiyar ellerini tabloya doğru uzatarak:
— « Bir mermer kürre üzerine basıyor gösterilen
şu kör kadını görü yor musun ? Buna, Tâli tesmiye
olunduğunu daha evel söylemiştim»
— «Görüyorum».
X X X I
— «Akıl perisi, ona itimat olunmasını ve verdiği
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
23/96
22
atiyelerin payidar ve devamlı olduğuna inanılmamasını
ve bu atiyeleri insanın kendininmiş gibi bilmemesini
tavsiye ediyor, çünkü ekseriya yaptığı gibi bunu başka
sına ikram etmek için bizden gaspetmesine kimse mâniolamaz. İşte bun un için Akılperisi onun atiyelerine
aldanılmamasını ve bize bu ihsanlarda bulunduğuvakit fevkalâde sürür gösterilmemesini; bunları bizdenaldığı vakit te mahzun olunm am asını, size evve lce
söylediğim gibi herşeyi tesadüfi ve keyfî olarak
yaptığı, şuurî surette hareket etmediği için onun hak
kında ne muaheze ve ne medihlerde bulunulmamasını
tavsiye ediyor . A kı l perisi on un yaptığını takdir veitikatsız bankerleri taklit etmemeyi nasihat ediyor.Bu bankerler kend ilerinin imiş gibi kendi avuçları
içine konulan parayı tahassürle alırlar ve geri isteni
ldiği vakit bunu evelce bir emanet olarak aldıklarını
ve verenin daima bunu almakta- hür oldu ğunu hatır-lamıyarak, derin surette müteessir olurlar. İşte A kıl
perisi servet ve eltafm bu suretle kabul edilmesini,verdiği ihsanın akibinde daha ziyadesini vermek ihti
mali de olduğunu ve biraz sonra sade verdiğini değil,
fakat alanın nesi var nesi yoksa on u da beraber almayı kendine eğlence ittihaz ettiğini hatırlamayı da
nasihat ediyor. Akıl perisi onun verdiği ihsanlarıkabul etmiyi ve fakat bunlardan ufaklaşıp payidar ve
gaspedilemiyecek olan atiyelere nazarlarını çevirmekte
gecikmemeyi nasihat ediyor.»
X X X I I
— «B u payidar olan atiyeler ne gibi şeylerdir? »
— Eğer elde edilebilirse, «Hakikî yolun atiyeleri-dir.»
— Bu Hakikî yol nedir? »
— «Bize faydalı olan şey hakkında tam düşünme
mizi tem in eden ilimdir. O nun bize verdiği şeyiçin bir tehlike yoktur, daima bizim malımızdır; bize
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
24/96
23
hiç bir İstırap ve sıkıntı vermez. A kıl perisi hem en
ona şitap etmiyi ve evvelce size söylediğim Şehvet ve
Perhizsizlik tesmiye olu nan bu kadınlardan uzaklaş-m ıyı em rediyor. Kazara onlara yaklaşılmış olsa bile,
yanlış yola sevkedecek olan vaitlerine asla itimat et
m emelidir. Çabuk geçip tevakkuf etmiyerek istenilen
şeyin hem en alınmasını ve onun nezdinde b ir kaç
zaman kalınıp derhal hakikî yola iltica edilmesini
em rediyor. İşte A kıl perisi tarafından yapılan tavsiyeler bunlardır. Bunları nazarı itibara alm ıyan ve
yahut anlamıyan kimse şerir olur ve sonu fena
olur.»
X X X III
— «Ey yabancılar ! İşte bu tab lonun temsilî istia
resinin bize gösterdiği şey budur. Eğer bundan dahafazla tafsilât isterseniz, size vermiye ve bildiğim i söy-
lemiye hazırım.»— «Söy ledikleriniz pek aşikâr. M aam afih; A kıl
perisi yanlış yoldan ne alınmasını tavsiye ediyor?»
— «Faydalı olduğu görülen şeyleri.»
— «O nlar nedir ? »— «Edebiyat ve Eflâtuna nazaran gençliğe gem
olan ve on u vâhi şeylere dalmaktan m eneden bâzı
ilimler.»— «Hak ikî yola vasıl olmak için bu m alûmatı ka
zanmak elzem midir?»— «Asla, bunlar yalnız bu yola yaklaşmıyı kolaylaş
tırır. Fakat, insanların daha faziletli olmasına yaramaz.»
— «A cayip , siz bu m alûmatın hayırlı adamlar
yetiştirmiye mi yarayacağı kanaatindesiniz? »
— «Her ne kadar bu malûmatın nev’ama yardımları olsa da, bunlar olmaksızın da insan faziletli olabilir. İşte size bir mukayese yapa yım : Bir tercümanvasıtasıle ecneb î lisanla yapılan bir m uhavereyi tâkip
edebiliriz, değil mi? Maamafih, ibarelerin manası, daha
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
25/96
24
âlâ kavranabileceği için, o lisanın, kendisini bilmekelbette faydalıdır. İşte bunun gibi şu söylediğim ma
lûmatın muaveneti olmadan, tamamile faziletli olmakmümkündür [1 ] . »
X X X I V
«U lum u fünun sahibi olanlar hayırlı adam
olm ak için diğerlerinden daha iyi şerait altında mıbulunuyorlar? »
— «D iğerlerinden daha iyi şerait altında nasıl
bulunabilirler? Çünkü onlar da ötekiler gibi hayır veşer hakkında yanlış fikirlere sahip, ve onlar gibi
her türlü seyielere karışmşlardır. Edebiyatta tefevvuk
etmek ve bütün ilimlere malik olmakla beraber öte
kilerden daha az müfrit, fâsık, tamâkâr, haksız, alçak,
ve akılsız değildirler.»
— «Doğru onlarda bu nakise ekseriyetle görülür.»
— «O halde, bu adamlar malik oldukları ilim
lerden dolayı nasıl olur da diğerlerinden daha kolayfazilet sahibi olabilirler?»
X X X V
— «Bunun mümkün olmadığını şimdi ispat ettiniz;fakat bunlar hakikî yola yaklaşıyorlarmış gibi niçin
ikinci hisarda ikamet ediyorlar ?»
İhtiyar cevap vererek: — «Oturmalarının ne fay
dası var? Bir ço k kim seler in ekseriya Perhizsizlik ve
buna müm asil mesavi içinde olmakla beraber birinci
hisardan çıkarak bu âlimleri çok geride bıraktıkları
ve Hakikî Yola kadar gitmek için de fate n üçüncü hisara girdikleri görülür. Bir daha söyliyorum bulunduk
ları yerde çok ihmal ve az itaat gösterm ekten başka
bir şey yapm ıyan bu âlimlerin diğerlerine karşı nerüçhanları olabilir?»
[1] Burada bir metin noksanı görülüyor.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
26/96
— «Bu nasıl olur?»— « İkinci hisarda olanlar bilmediklerini öğren
diklerini zannederek sâde toplıyorlar; bu batıl itikat,yahut yanlış zan onları daha ihmalci yapıyor ve
Hakikî Yola hahişle atılmıya mani oluyor. Far
kında değilmisin ki, onlar, onlara vasıl olm ak için
birinci hisarı aşıyorlar. Demek oluyor ki, bunlar diğer
lerinden daha faziletli değildirler. Onları ikaz ve irşatetmek ve Hakikî Yolda olmadıklarını ve yanlış malû
matla aldatıldıklarını kendilerine bildirmek için neda
met imdatlarına yetişmezse, diğerlerinden şüphesizdaha faziletli olmuş olmazlar. Binaenaleyh bunlar
bulundukları halde kaldıkça mes’ ut olamıyacaklardır.
«ihtiyar sözüne devam ederek:
— «Yabancılar! bu vesayayı mevkii file koymanızı
ve bunlar sizde halloluncıya kadar devamlı bir surette
onlara kendinizi alıştırmanızı sizlere tavsiye ve bu hu
susta sizi teşvik ederim. Onları daima teemmül ediniz,daima nazarlarınız altında tutunuz, bundan başkalarına
ehemmiyet vermiyiniz. Eğer böyle yapmazsanız, bütün
bu işittikleriniz sizin için faydasız olmuş olacaktır.
X X X V I
— « Nasihatlarınızı tutacağız. Faket Talih in insan
lara, meselâ hayat, sıhhat, zenginlikler, zafer ve zinetşanu şeref ve sair bu cinsten verdiği şeyleri niçin ha
yırlar zümresine dahil etmediğinizi ve bunların zıd-
dını da niçin fenalık ve şer diye telâkki etmediğinizi
bize söyleyiniz. Halbuki, sizin bu hususta bize söyle
dikleriniz, bizim evvelce ed indiğimiz bilgiye m uhalif
olmakla beraber doğru da görünmiyor.»— « Eh! öy le ise, sana soracağım suallere doğru
cevap ver.»— « Çalışırım.»— « Fena yaşıyan bir kimse için hayatın bir ha
yır olduğunu zannediyor musun?
25
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
27/96
— « Hayır bilâkis bu halde hayatın hakikî bir
fenalık olduğunu zannediyorum.
« O halde bu adam için bir şer olan hayat, bizatihi nasıl bir hayır olabilir.»
— « Düşün üyorum ki, hayatı fena surette kulla
nanlar için, hayat bir şer ise, on u iyi suretle istimal
edenler için de bir hayırdır.»
— « Demek oluyor ki, sen bu suretle yaşamanın
ayni zamanda şer ve hayır da olabildiğini anliyorsun,değil mi?»
— «Evet.»
X X X V II
— « Bö yle yekdiğerini nakzeden cümleler derme-
yan etmekten sakınmıyor musun? Öyle ya, ayni şeyin
iyi veya kötü o ’ ması nasıl m üm kün olur. Çün kübunun ayni zamanda hem faydali hem zararlı olması
hem sevilmesi hem sevilmemesi lâzımgelir. Bu zıddiyet bir araya gelebilir mi? Mamafih kötü yaşıyan birkimse için de hayatın bir şer olduğun u nasıl kabul
etmemelidir? Eğer hayat bu adam için bir şer ise, o
halde hayat ta zatında bir şerdir.»
— «Doğru.»— « Fakat yaşamak ve kötü yaşamak, bunların
ikisi de ayrı ayrı şeylerdir. Sen de böyle düşünmüyor
musun?— « Şüphesiz ki ayrı ayrı şeylerdir.»
— « Dem ek oluyor ki kötü yaşamak bir şerdir,
fakat yaşamak bir şer değildir. Zira o vakit iyi ya-
şıyanlar için de hayatın bir şer olduğ u anlaşılmış
olacaktır.»
— « Bu bana çok doğru görünüyor.»
X X X V III
— « M adem ki hayata iyiler de kötülerde iştirak
26
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
28/96
27
ediyorlar, o halde hayatın kendi zatında ne hayır, ne
de şer olduğuna hükmetmelidir. Cerrahide yapılan
am eliyeler de bunun gibidir. Hastalara sıhhi olan yarmalar ve yakmalar, afiyette olanlara muzırdır. Onun
gibi yaşamak bir fenalık değildir; fakat fena yaşamak
fenadır.»
— « Doğru. »— « Eğer bu muhakeme doğru ise, hicap içinde
yaşamıyı mı, voksa şerefle ve mertçe ölmiyi mi tercih
edersin?— « Tereddütsüz olarak şerefle ölm iyi tercih
ederim.»— « O halde ekseriya yaşamaktan ise, ölmenin
daha faydali olmasına nazaran, ölm en m de bir kötü
lük olmadığı anlaşılıyor.»
— « Kabul ediyorum.»— « Sıhhat ve hastalıklarda böyledir. Öyle zaman
lar vardır ki sıhhatin devamı zararlıdır.
X X X I X
— « Aynı düşünceleri zenginlikler üzerinde de tat
bik edelim. Servetlere gark olduğu halde kederli ve
bedbahtça hayat süren kimseleri hergün görm üyor
musunuz?
— « Jüpiter namına onlardan bir çoklarını görüyoruz.»
— « Kendilerinin daha mes’ut olmalarına zen
ginlikleri faide etmiyor değil mi?
— « Hayır şüphesiz, çünkü onlar kötülüklerle bu
laşmışlardır.»
— « Böyle olunca, demek oluyor ki, fazilet ve sa
adeti husule getiren zenginlik değil, fakat doğru veHakikî Yoldur.»
— « Bunun şüphe götürür yeri yoktur.»
— « Şu neticeye varıyoruz ki, zenginlikler insan-
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
29/96
larm daha faziletli ve mes’ ut olmalarına imdat etme
diği cihetle bir hayır değildir.»
— « Bu neticenin kabuli zarurîdir.»
— « Dem ek oluy or ki, zenginliklerinden iyi birtemettü çıkarm ıyı bilmedikleri için bazı kimselere zen
gin olmak faydalı değildir.»
— « Bana da öyle geliyor.»
— « Buna binaen malik olunm am ası ekseriya fay-
dali olan şey nasıl olur da hakikî bir hayır diye telâk
ki edilebilir.»?
— « Evet hakikaten bu mantıksız bir şey olurdu .»— « Hulâsa zenginliği namusluca ve iyi bir surette kullanm ıyı bilen kimse mes’ ut, bilm iyen ler ise acı
nacak bir adamdır.»
— « Bu netice bana tamamile doğru geliyor.»
X L
— « insan ların duygularına intizamsızlık ve te
şevvüş veren onların bu şeyler hakkında ayrı ayrı fikirleri olmasıdır. Bazıları bunları bir hayır gibi telâkki
edip ararlar. Bazıları ise bir şer gibi bilip onlardankaçarlar. Bunları hayır olarak telâkki edenler bunlara
malik olm akla mes’ ut olacaklarını tasavvur ederler.
Binaen aleyh bunlara malik olm ak için her şeye razı
olurlar, ahlâka, adalete mugayir olan hiç bir kötü fii
lin önü nden çekinmezler; bunları, m ahveden hakikîhayır hakkm daki cehaletleridir. Bunlar, hayrın hiç bir
vakit prensip olarak şerre malik olamadığını bilmiyorlar.
Ç ok kimselerin hicap veren cinaî ef’ al ile, yanihaydutluk, hiyanet, katil m ün afık lık, sirkat ve sair bu
gibi fena ahlâklar ile nihayetsiz zenginliğe vasıl oldukları görülmüyor mu?»
— « Çok görülüyor.»
— « O halde şerrin, hayır prensipi olmıyacağıdoğru ise ki, bu itiraz kabul etmez bir hakikattir, zenginliğin de membaı fena âmelde bulunabileceği cihetle
28
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
30/96
29
bundan zenginliğin de bir hayır olmadığı neticesi ta
biî olarak çıkar.»
— «Sizin muhakemeniz ret ve cerh olunamıyacaksurette doğrudur.»
— « Kötü âmelde bulunmakla hikmet ve doğru
luk iktisap ed ilemiyeceği gibi methe şayan ve faziletli
ef’alde bulunm akla da fena ve ahlâksız bir adam
olmak kabil değildir. Binaenaleyh, mücrim ve canile
rin de zenginlikler elde etmeleri yani büyük bir şöh
ret almaları, zaferlere nail olmaları hulâsa hayatınbütün eğlence ve letafetlerine mazhar olmaları vaki
ola bildiğine nazaran bütün bu şeyleride hakikî hayır
lar sırasına koymamak lâzım geldiği neticesi çıkarıl
malıdır. Bunlar kendi zatında ne iyi ve ne de kötü
dürler; asıl hakikî hayır marifet ve hikmete m alik o l
mak ve asıl hakikî şer de buna mâlik olmamaktır.»
«İşte bana da kalırsa, bu olduk ça doğru birhükümdür [1]
XL I
— «Öyle ise kötüef’alin hakikî hayırları husule ge
tirdiğini zannetmek, hatalı ve idlâl idici bir fikir olur.»
XLII
Evvelce dediğimiz gibi, bu hayır zannolunan şeyler
ne iyi ve ne de kötüdürler. Maamafih eğer bunlar fenaamelden husule geliyorsa; onlardan kötülük bekleme
lidir. Fakat hepsi iyi amellerden olduğu gibi, kötü amel
lerden de husule gelir. Meselâ uyku ve uykusuzluk,
[1] Rumca metin burada bitiyor ve (kevis) le ihtiyar arasındaki
muhavereye burada bitmiş nazarile bakıladilir. Maamafih (Kevis) tablo
sunun arapça tercümesi vardır ki. bunun iki son faslı fena bir lâtinceile tercüme edilmiş olarak birçok eserler içinde bulunmaktadır. Bu fasıllar evvelce söylenmiş olan fikirleri ihtiva etmekle beraber, fazla kim
seler ve tabirlerle söylenilmiş olduğnnu da gösterir; fakat son cümlehiçolmazsa pek tabiî gözüküyor ki buda ihtiyarın samilerinden ne su
retle müsaade aldığını bilmektir. İşte biz de lâtinceden bunu aldk.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
31/96
30
gezinme veya istirahat, bunlar bambaşka şeyler olduğugibi rastgelen bir adamın eline, yani âlime olduğu gibi
cahilin de eline geçebilir şeylerdir. A lim için şahsîolan şey hayırdır. Cahile hassolan şey de şerdir. Adalet
ahlâkı muntazam olan ve akılla muttasıf olan kimselerde bulunur. Zulüm ise, mahdut ve intizamsız akıl
larda bu lunur. Bu iki zıttın ayni kimsede bulunm ası
imkânı yoktur. Bir kimse ayni zamanda hem uyumuş
hem uyanık hem âlim ve cahil olmıyacağı gibi, evvelce de söylediğimi zannettiğim veçhile, yekdiğerine de
mütebayin evsafa da malik olmaz.»— «Evet bu nokta anlaşılmıştır. Bizim bütün mu-
bahasalarımızdan bu netice çıkıyor.
XLII1
— «Ö yle ise bütün bunlar hakikaten İlâhî birprensip üzerine ibtina ediyor.»
— «Söylemek istediğimiz prensip nedir?»— «Hayat ve ölüm, sıhhat ve hastalık, zenginlik ve
fakır, hasılı ayni zamanda hayır ve şer olarak telâkki
ettiğin bütün bu şeyler: farksız olarak insanlarınheyeti umumiyesine aittir.»
— «Evet, biz bu neticeye vasıl olduk ki, bu şeyler
ne büsbütün hayır, ne de büsbütün şerdir, fakat bu
prensipi tasdik ve teslim etmek için azıcık güçlük çekiyorum.»
— «Eğer buna mutmain olmıyorsan, demek oluyorki ne bu fikirlere nufuz etmek ve ne de bu prensip
lerden bunların bütün neticelerini çıkarmak hususunda
senin alışkınlığın yoktur. Bunun için bütün hayatın
m üddetince bu arzettiğim hakikatları gözünün ön ün
den uzaklaştırmamıya ve belki onları zihnine hakket-
miye ve onlara alışmıya seni teşvik ederim. Eğersende bazı vesvese ve kuruntular uyanırsa, benimlemüşavere etmek için tekrar buraya gelirsin; ben desenin bütün şüphelerini gideririm.»
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
32/96
EFLÂTUNUN KÜLLİYATINDAN
ALKİBYATBu hatip, büyük humandan Alkibyat, Yunanista-
nın bu devlet adamı kablelmilât Atinada 450 sene
sinde tevellüt etmiştir, meşhur (A lcm eo n ide ) lerin
neslinden idi. Bitynie’de 404 te vefat etmiştir.
Pek küçük iken yetim kalan A lkibyat, amcası
Pericles tarafından yetiştirilmiş ve daha gen çliğinde
iken ruhunun kahraman, taşkın mizacila bir çok mu
harebelerde temayüz etmiştir. Alkibyat arzularının
şiddeti, hayatının intizamsızlığile vatanın da, kendininde felâketini m ucip olmuştur. Sokrat kendisinden is
tikrah eden ve onu dinlem iye ehem miyet vermiyen
Alk ibyatı ele geçirmiye muvaffak olu yor, ve en derinşevki tabiîsine, müfrit ihtirasatına yardım edeceğ inikendine vadederek ona söylemek istediği şeyleri din
letiyor. Sokrat, ona suallerile iki nevi cehalet olduğunu öğretiyor; biri, bir şeyi bilmem ek; d iğeri, evv elkin
den daha çok ağır ve hicap aver olm ak üzere bilm e
diğini bilir zannetmek. Sokrat genç muhatabile birlikte
cehaletlerinden ne suretle halâs olabilecekler ini araş
tırıyor.Sokrat, haricimizdeki şeyleri tanımak için insanın
kendisini bilmesi lâzım geldiğini anlatıyor. Sokrat ken
dini bilm ek demek, cismini ve cismine ait olan şeyi
bilm ek değildir. İnsan, ruh demektir. İşte hepimizintanımamız lâzım gelen şey budur. Fakat ruh ta bizatihi
karışıktır. Ond a ulvî ve İlâhî bir şey vardır ki, ona
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
33/96
32
akıl denir; bu bizde Allahın sureti münakisesidir. Biz
onda, aynada görünür gibi, sureti İlâhiyi görürüz. İşteher şeyden evel öğren ilecek şey budur. Çünkü bizim
kendim izi ve başkalarını muhakem e etmemiz ancak
onu nla m üm kündür, d iyor. Bu kısmın diyalogun esası
fikrini muhtevi olduğuna şüphe yoktur.
Sokrat, insana asıl tek bir şeyin lâzım olduğu nu
öğretmiştir ki, bu da insanın ruhunu tasfiye etmesi,doğru o lan ı bilip onu n üzerine amel eylemesidir. Bu*nun haricindeki endişeler onun için ikinci derecedeveya beyhu de şeylerdi. Eflâtun da bu mesleği kaytsız
ve şartsız kabul etmiş, hatta bu fikrin Apolo gie de üs
tadının ve kendisinin düşüncelerinin icmali esasatınıteşkil ettiğini talâkatle izah etmiştir. [1]
[1] Bu mukaddime telhis olunarak yazılmıştır.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
34/96
ALKİBYAT Y A H U T
TABİATI İNSANİYE
SOKRAT - ALKİBYAT
Sokrat, Alkibiyata negibi hizmetler yapabilece
ğini anlatıyor.
Sokrat — Sen Clinias*ın oğlu, şüphesiz şaştın: görüyorsun ki, seni ençok seven ben olduğum gibi, başka
ları tarafından terkedildiğin vakit te sana merbut ka
lan gene yalnız benim . On lar seni söhbetlerile tâzip
ve rencide ettikleri halde ben, bu kadar senelerden
beri, sana tek bir söz bile söylem edim. Şüphesizbuna şaşıyorsun değil m i? Beni bu hususta, alıkoyan
beşerî bir sebep değil; ilâhı bir müm anaat id i; birazsonra bu kuvvetin ne olduğunu anlıyacaksm. Bu gün
bu mümanaat hitama erdi, sana geliyorum; istikbalde de
bu kuvvetin beni alıkoymıyacağım kuvvetle ümit edi
yoru m . Şimdiye kadar senin takdirkârlarma karşı ne
yolda hareket ettiğini tetkik ettim, ve bak ne buldum
Bunlar ne kadar çok ve mağrur olsalar da, hiç biri
yok ki senin azametin ve ademi tenezzülünle şiddetlereddedilmiş o lmasın, bu azametin sebebi de şu : Sende
mevcut olanın cismen olduğu gibi, ruhen de kendine
bol bol yetiştiğini ve bundan dolayı katiyen hiç kimseye ihtiyacın olm ad ığın ı zannediyorsun. Evvelâ senkendi kendine çok güzel ve ç ok büyük olduğunu ve
bunda aldanmadığını, bunu herkesin tasdik edeceğini
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
35/96
34
bir şehrin en cessur ve fa’al ailelerinden birine mensup
oldu ğunu ve baba cihetinden icabında sana hizmetemüheyya ço k kudretli dost ve akrabaya, ana cihetin*
den ise nufuz ve adet cihetile bunlardan aşağı kaimi-yan daha bir çok kimselere malik oldu ğu nu [1], niha
yet fazla olarak ta babanın sana ve kardeşine vasî bırak
tığı ve sade bu şehirde değil, bütün Yunanistanda ve
bir çok büyük barbar milletleri içinde istediğini yapa
bilen Xanthip pe ’in oğlu Pericles'in kudretine sahip
olduğunu zannediyorsun. Buna, senin zenginler meya-nında olduğunu da ilâvae edeceğim. Bütün bu şereflerden, gururlardan takdirkârlarına faik oldun ve
bunlar da kendilerini senden aşağı hissederek bunu
kabule mecbur oldular. İşte başkaları seni terkettikleri
halde benim m uhabbetimden niçin rücu etmediğimi
ve ne ümitle bu hususta sebat ettiğimi kendi kendine
sorduğunu biliyorum. Alk ibiyat — Sokrat, yalnız bilm ediğ in bir şey var,
sen, beni pek az şeyden haberdar ettin. Ben de se
ninle sen ge lmeden evel temas ederek ne istediğini
öğrenm ek fikrinde idim. Beni bö yle rahatsız etmek
ve her yerde takipte ısrar etmekle nihayet ne ümit
ediyorsun? Hakikaten bunun sebebini bilirsem memnun olacağım.
Sokrat — pe'calâ, m adem ki düşündüğüm ü bu kadar
öğrenm ek istiyorsun, şüphesiz ben i dinliyeceksin. Buhususta senin dikkat ve sabrına güvenerek işte söyle-
miye başlıyorum.
[1] Alcibiade’ın babası Clinias, Eupatrideler'ıa ailesine mensuptu,
bunlar kendilerinin Oreste den ve binaenaleyh Agam em non neş’et
ettiklerini söyliyorlardı. Clinias. büyük malikânelere sahip olmakla be
raber, bununla mütenasip nüfuzu da vardı. (446) senesinde Coronee muharebesinde telef oldu. O vakit henüz 4 yaşında olan Alcibiade kardeşi Clinias’la beraber yakın akrabasından olan Perieles in vesayetine
tevdi olundu. Alkibyat’ın validesi olan Dinomache Alcm eonid eler ailesinden idi. Pisistratid’i mağlup eden Megacles’in kızı ve Clisthene'va.
hafidesi idi.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
36/96
Alk ibyat — Evet evet, söyle bakalım.
Sokrat — M aam afih daha pek emin olma. Çünkübaşlamak için bu kadar zahmet ihtiyar olunursa,
bitirmek için de bir o kadarına daha katlanmak
lâzım gelmesi hayrete şayan değildir. A lk ibyat-H aydi azizim Sokrat, seni din liyorum .
Sokrat — Pekâlâ, öyle ise konuşalım. Alkibyat
hiç bir aşkı kabul etmiyen bir adama aşık olarak kendini takdim etmek muvafık değilse de, zararı yok,
zihnimde olanı cesaretle söylem em lâzım geliyor, eğersen evvelce tâdat ettiğin şereflerden memnun görün
müş ve bütün hayatında bunlarla iktifaya karar ver
miş olayd ın seni sevmekten çoktan vazgeçerdim, buna
şüphe yok. Fakat senin maksatlarının başka olduğunu sana isbat edeceğimi iddia ediyorum, ve bu su
retle seni nasıl ihtim am la tarassut altında bu lundu rmaktan geri du rm adığımı anlıyacaksın. İşte benim
fikrim şu: eğer mabudun biri sana- «Alkibyat, şimdi
m alik olduğun şeylerle yaşamakta devam ı mı, yoksabunlardan başka bir şey kazanamıyacağına emin olunca
hemen ölmeyi mi tercih edersin?» derse, oh Alkibyatsenin ölmeyi tercih edeceğini zannederim. O haldeseni yaşatan ümit nedir? Onu sana söyliyeceğim. Sen
düşünü yorsun ki, günün birinde milletin huzurunda
söz alırsan, ki buna yakında muvaffak olacağındaneminsin, Atmalıları vehlei ulâda P er icles ve ondan
evel gelenlerden daha ziyade liyakat ve itibara lâyıkolduğuna ikna edecek ve o vakitten itibaren bu şehir
de en kudretli olduğunu itiraf edeceksin ve sen bizce
kudretli o lduğu n takdirde Yunan lıların arasındada öyle olacaksın. Ne söyliyorum ? Sade Yunanlıların arasında değil, bizim gibi aynı ülkeyi iskân
eden barbarlar indinde de böyle olacaksın. Yalnızeğer aynı mabut bunu müteakip sana; burada, Avru-pada hüküm sürmekle iktifa edeceksin. Asyaya geçmene ve orada teşebbüslerde bulunmana müsaade edil-
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
37/96
36
miyecektir, diyecek olsa, öyle tasavvur ediyorum kî
hem en bütü n arrı şöhret ve kudretinle imlâ edemi-yeceğin için bu şartlarla da yaşamak istemiyeceksin*
Evet zannediyorum ki sana nazaran Cyrus ve Xerxes ’ten
maada hiç bir kimse hakkile itibara lâyik olmamıştır^
İşte senin ümitlerinin bunlar olduğundan şüphe etmi
yo ru m ; bundan eminim . Fakat doğru söylediğimi bildi
ğin için belki bana soracak, diyeceksin k i : «Sokrat, bütün
bu söylediğin sözlerle, ben i terketmem ek hususunda
vaki olan ısrarın hakkında bana söylediğin sözler arasında ne münasebet var?» Clinias ve Dinomache ’nin
aziz oğlu , ben de sana, senin menfaatin ve şahsın
hakkında malik olduğumu zannettiğim kudret çok bü
yük olduğu için, bütün bu projeleri bensiz tahakkuk
ettirmen m üm kün olmadığı, cev abın ı vereceğim. İşte
eğer aldanmıyorsam, mabudun bir çok zamandanberiseninle konuşmam a mani olm asının ve ben im de bu hu
susta onun müsaedesini beklememin sebebi bu suretle
izah edilmiş oluy or. Zira, sen millete karşı kıymettar old uğunu isbatı ve busuretle derhal on un üzerinde tam birkudret sahibi olacağını düşünerek bütün ümitlerini ona
bağlıyorsun. Ben de kendim ce, şüphesiz A llahın inaye-
tile, bend en başka ne vasinin ne de akrabalarındanbir kısmının sana bu arzu ettiğin kudreti kazandıracak
vaziyette olm ad ığını ve bu hususta senin için ne kadar kıymettar olduğum u isbat ettiğim vakit, senin
yanında pek kuvvetli olacağımı ümit ediyorum . Sen
çok genç bulunduğun için bu üm itler henüz kalbini
doldurm adığı vakitler, mabut seninle konuşm am a m ü
saade etm iyo rdu; bunu beyhude yere yapmam ı iste
m iyordu. Artık beni dinlem iye hazır olduğun için,
şimdi beni serbest bırakıyor.
Alk ibyat — Hakikaten Sokrat, bir şey söylemek-sizin beni takip ettiğin zamana nisbetle benim lekonuşm ıya başladığmdanberi daha garip görünüyor
sun. Maamafih sen o vakit te olduk ça gariptin. Ya
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
38/96
37
şimdi bana atfettiğin fikirlere ben malik miyim, değil
m iyim ? Bana kalırsa, sen bu ciheti iltizam ettiğiniçin nekadar inkâra kalkışsam, gene seni iknaa muvaf
fak olamıyacağım. Had i öyle olsun. Benim bu tasav-
vurlarda bulunduğum u kabul edelim. Bunların senin
lütfunla nasıl tahakkuk edeceklerini ve sensiz nasıl
vücut bulamıyacaklarını bana izah edebilir misin?
Sokrat — Bunları senin adetin olduğu veçhile
uzun nutuklarla söylem iye muktedir olup olmadığı*
m ı mı soruyorsun? Bu, ben im adetim değil. Mâhâza,sana söylediğim şeyi isbat edebileceğimi zannediyorum,
yalnız bana küçük bir lütufta bulunmalısın.
A lk ibyat — Pek müşkül bir şey değilse, kabul
ediyorum.Sokrat — Sorulan suallere cevap vermek senin
için güç müdür? Alk ibyat — Oh, bu kolay bir şey.
Sokrat — Ala; öyleyse, bana cavap ver.
Alk ibyat — Hadi, sor.Sokrat — Şüphesiz, hakkında tasavvur ettiğim şey
lerin hakikaten sende olduğunu kabul ederek, seni
isticvap ediyorum. Alk ibyat — Dediğ in gibi olsun, ne söyliyeceğin i
anlamak için bunu kabul edelim.
ALKİBYAT AZ OLAN BİLGİSİNİN BİR ŞEYE YARAMIYACAĞINI İTİRAFA MECBUR
OLUYOR
Sokrat — Pekâlâ; iddia ettiğim gibi, sen A tm a
lılara nasihat vermek için yakında söz söylemek niye-tindesin. Farzedelim ki hitabet kürsüsüne çıktığın sırada sana: «Alkiby at, Atm alıların müzakere edecek
leri mevzu nedir, ve sen niçin onlara buna dair nasihat etmek istiyorsun ? Bunun sebebi, mevzuun, onlard an
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
39/96
38
daha iyi bildiğin bir mes’ eleye ait olm ası değil midir?»
diye sormak için seni durdursam, bakalım bana ne
cevap verirdin ? Alk ib yat — Filhakika onlardan daha iyi bild iğim
bir mes’eleye dair olduğu için söylüyorum, derdim.
Sokrat — O halde demek oluyor ki; senin nasihat
edebileceğin şeyler, sence malum, değil mi?
A lk ibyat — Öyleya.
Sokrat — Bu bild iğin şeyler şüphesiz ya başkala
rından öğrendiğin, yahut k end in yalnızca bulduğunşeylerdir, öyle değil mi?
A lk ibyat — Böyle olm asa, ne bilmiş olurdum ki?
Sokrat — Şimdi, sen öğrenm ek istemeden, arama
dan ve arzu etmeden her hangi bir şeyi öğrenm iş ve
ya bulmuş olabilir midin?
Alkib yat — Hayır, m üm kün değil.
Sokrat — Yahut, b ildiğ in i zannettiğin şeyi ara-mıya ve ya öğrenmiye razı olur midin?
A lkib yat — H iç olm azdım.Sokrat — ö y le ise şimdi senin bildiğin şeylerin
onları bilmediğini düşündüğün bir zamanı geçirmiş
olmaları lâum gelmez mi? Alk ib yat — Tabiî lâzım gelir.
Sokrat — O halde, senin öğrendiğin şeyleri hemen hem en ben de sana söyliyebilirim , eğer bir şey
unutursam, bana hatırlat. D em ek olu yor ki, hatırımdakaldığına göre, sen okum a, yazma, müsaraa öğren
din; flauta çalmıya gelince, onu istemedin. İşte
doğru olarak bildiklerin bunlar, yalnız benim haberim
olmadan başka bir şey öğrendinse on u bilmem ; ve bu
da olsa olsa, gece gündüz evin den dışarı çıkm am aksuretile olmuştur. A lk ibyat — Hayır başka ders alm adım .Sokrat — Bu halde Atinalılar bir imlâ mes’elesi
müzakere ettikleri vakit m i fikr ini söylem ek için
orada kalmıya hazırlanırsın?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
40/96
A lk ibyat — Hayır, Zeus’e kasem ed irim , katiyen
bunun için değil.Sokrat -— Yoksa bir sirkat mes’elesini konuştukları
vakit mi? A lk ib yat — Oh, o da değil.Sokrat — Içtimada güreş hakkında müzakere et
meleri de hiç mutatları değildir. Alk ibyat — Elbette değil.
Sokrat — ö y le ise, onların müzakere mevzuları
içinde senin söz söylemek istediğin hangisi? Şüphe
siz inşaaat hakkında değil.
A lk ibyat — Hayır, değil.Sokrat — Zira bir mimar, bu mevzu hakkında el
bette senden daha iyi fikir verecektir.
A lk ib yat — Elbette.Sokrat — Tab iî bir falcılık mes’elesi hakkında
müzakere ettikleri vakit te karışmıyacaksın.
A lk ibyar — Öyleya!Sokrat — Ç ünk ü bunu bir falcı senden daha zi
yade bilir. Alk ib yat — Şüphesiz.Sokrat — Bu, ister büyük, ister küçük , ister çir
kin tster güzel olsun, zuhur cihetile alçak, yahut
yüksek olsun, gene böyle değil mi? Alk ibyat — Evet itiraz kabul etmiyecek surette,
böyledir.Sokrat — Filhakika, her mes’ elede bir nasihat
vermek, zenginin değil, bilgi sahibi kimsenin kârıdır. A lk ibyat — Şüphe yok.Sokrat — Dem ek oluy or ki Atinalılar nasihat sahi
bin in zengin ve ya fakir olmasına az ehem m iyet verecekler , sıhhat hakkında bir şey müzakere ettikleri
vakit, fikrini alacakları kimsenin elbette hekim olma
sını istiyeceklerdir.
A lk ibyat — Tabiî.
Sokrat — ö y le ise, sen de iyi bir tarzda nasihat
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
41/96
40
l verm ek iktidarını haiz olarak m illetin huzuruna çık
ınlıya yelteniyorsun.
A lk ib yat — EvetSokrat, kendi menfaatleri hakkında müzakere ettikleri vakit.
Sokrat — Peki, İnşaatı bahriyede hangi gemileriinşa etmek lâzım geldiğini tetkik ettikleri zaman mı,demek istiyorsun?
A lk id yat — Hayır, Sokrat. B enim söylemek iste
diğim, bu değil.
Sokrat — Hakikaten sen bir şey inşa etmek san’-
atını bilmiyorsun, zannederim. Seni orada kalmaktanalıkoyacak sebep bu değil mi?
Alk ibyat — Evet bu.
UMUMİ SİYASET MES’ELELERİNE GELİNCE BUNLAR DOĞRU OLANIN BİLİNMESİNE
MÜTEVAKKIFTIR
Sokrat — O halde senin m üdahale etmek istediğin
münakaşanın nevi açıkça nedir?
A lk ibyat — Muharebe ve sulh mes’ele leri ve alel-
umum cumhuriyete ait işler.
Sokrat — A, evet, anlıyorum. Kiminle sulh akto-
lunacağı, kiminle muharebe ed ileceği ve nasıl ed ileceği hakkında karar verm ek icap ettiği vakit, değil mi?
A lk ibyat — Tamam.
Sokrat — Mu harebe kime karşı yapılacak, lâzımgelene karşı yap ılmadığı surette kim inle yapılacak.
A lk ibyat — Evet.
Sokrat — Bun u da ne vakit yapmak daha m uvafık olacak.
Alk ib yat — Doğru.Sokrat — V e ne kadar uzatılmak, lâzım gelecek,
değil mi? Alk ibyat - - Evet.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
42/96
41
Sokrat — Fakat Atinalılar, güreşte kiminle ve nesuretle savaşıp savaşmıyacaklarını, boğuşup boğuşm ı-
yacaklarını birbirlerine sordukları vakit, bu husustasenin nasihatlerini m i yoksa güreş edecek kimsenin
nasihatlerini mi daha muvafık görecekler?
A lk ibyat — Tabiî güreş edecek kimsenin reyin i.Sokrat — Peki, şimdi güreş edecek kim senin bun-
lara şu ve ya bu kimse ile güreşmek yahut güreşme
mek lâzım geldiğine ve bunun suret ve zamanı hakkında nasıl hareket etmek iktiza ettiğine dair edeceği
tavsiyeleri bana söyliyebilir misin? Yahut daha açıkçası, bu gibi şeyleri musaraaya muktedir kimselerle
görüşmek muvafık olmaz mı? öyle mi, değil mi?
Alk ibyat — Evet öyle.Sokrat — Böyle hareket etmek doğru olmaz mı?
A lk ibyat — Evet.Sokrat — Ta biî bu da münasip bir zamanda de
ğil mi?
Alk ibyat — Şüphe yok.Sokrat — Bunu n gibi kitareye refakat eden m u
ganninin de oyu nu nu ve ayaklarını kitareye uydur
ması lâzım gelmez mi?
A lk ib yat — Şüphesiz.Sokrat — Fakat bunu en iyi bir tarzda yapacağı
müddetçe değil mi?
Alk ibyat — Evet.Sokrat — Ve bu en iyi olduğu müddetçe.
Alk ib yat — Evet.Sokrat — M adem ki sen bu «en iyi» tabirini bu
iki misale, yani şarkıcının kitareye refakatile musaraayatatbik ediyorsun, bana kitara çalmak hususunda «en
iyi» nin sence ne olduğunu, benim için de musaraafenninde «en iyi» olanın ne olduğunu söyle. Bunu
nasıl tavsif ve tabir edersin? Alk ibyat — Pek iyi bilm iyorum .
Sokrat — Benim yaptığımı yapmıya çalış. Bunun
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
43/96
cevabı bence hem en hemen şudur. Bana göre en iyi
dem ek, bir şeyin tamamile hatasız olm ası dem ektir,
ve bir şeyin hatasız olm ası da, on un san’at noktainazarından dürüst olması demektir. Bunu kabul ediyormusun?
Alkibyat — Evet.
Sokrat ;— ö y le ise benim bahsettiğim san’at jim
nastik değil midir?
Alk ip yat — ö y le .
Sokrat — Ben musaraa hakkında en iyi olan şeye
musaraa ilmine aittir, diyorum. Alk ib yat — Doğru söylüyorsun.
Sokrat — Doğrusu da bu değil mi?
Alkibyat — Bana da öyle geliyor.
Sokrat — Şimdi sıra sana geldi, zira lâyıkı veçhile
m uhakem e etmek sence de muvafıktır. Bana evvelâ,
kitare çalm anın, şarkının ve ayakların hatasız tem
posunun tevellüt ettiği san’at hangisidir ve bu san’atın
nev ’ i nedir, onu söyle. A y cevap verecek bir şey bu
lamıyor musun? Alk ib yat — Hakikaten bula mıyorum .
Sokrat — ö y le ise ben im le beraber ara. Bu san'
ata riyaset eden ilâheler hangileridir? Alk ibyat — Sokrat, Muse [1 ] lerden m i bahset
mek istiyorsun?
Sokrat — Evet. İyi dikkat et, bahsolunan san’atbunlardan hangi ismi aldı? Alkibyat — Oh, sen şüphesiz m usik iden bah
setmek istiyorsun.Sokrat — Tam am , ö y le ise musikide sehivsiz
olan nedir? Sen de şimdi benim dem in bahsettiğimsan’at yani jimnastik hakkında sehivsiz ola nı bild ir
mek için yaptığım gibi yap. Bu san’ata muvafık
olana ne isim veriyorsun?
[1] Mus’ler, esatiri Yunaniyede ulum ve fünun ve nefis san’atlarin
hamileri olan dokuz peridir.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
44/96
A lk ibyat — Zannederim, musikiye ait san’ at d i
yorum.
Sokrat — Pek alâ. Devam et. Muharebe veyaşulh hakkında en iyi tarzda hareket edildiği vakit, bu
«en iyi» yi nasıl tesmiye edersin? Ben her şeye kendi asıl
ismini vererek, musikide en iyi olan ı musikiye ait
olanların en alası diye, ve egsersizler hakkında en iyiolanı musaraa ilmine ait olanların en alası diye tavsifediyordum; şimdi sen de bahsolunan şeyin en alâsını
bir kelime ile tavsife çalış.
Alk ibyat — Hakikaten bilm iyorum .Sokrat — Oh , ne hacalet! Um um a erzak ve mü*
himmat tedariki hususunda fikir verir ve bundan
bahsederken, bu, şundan daha âlâdır, şimdi daha âlâ
dır, şu veya bu miktarda daha âlâdır, dediğini farzet-
Biri sana: «Daha âlâdır demekten ne anlarsın, A lkibyat?» dese, bir hakim olduğunu iddia etm esen bile,,
gene cevap olarak: Ben bundan , en salim olanı kas
tediyorum , demez misin? Ya, bilâkis seni bildiğin ifarzettiğin ve bild iğin cihetle reyini vermek istediğin
birşey hakkında isticvap edecek olsalar, cevap verm ediğinden dolayı m ahcup olmıyacak mısın, bu
mucibi hacalet değil midir?
A lk ib yat — ö y le .Sokrat — Ö yle ise vakti m ünasibinde sulha ria
yet edildiği veya m uharebe yapıldığı zaman, en iyininne demek olduğunu tefsire gayret et ve düşün.
A lk ibyat — İstediğim kadar düşüneyim , bulamı
yorum.Sokrat — Nasıl, bizim muharebe ettiğimiz vakit
yekdiğerimiz aleyhinde ne şikâyetlerde bulunduğumuzu ve ne gibi tâbir ve ıstıllahlar kullandığımızı bil
miyor musun ?
Alk ibyat — A! Evet; bizi aldattıklarını, yahutşedit muam ele ettiklerini ve bize ait o lanı almak
istediklerini söyleriz.
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
45/96
44
Sokrat — Düşüncen de devam et. O vakit, bizenasıl muam ele ediyorlar, deriz? Bunu izah edecek
bir kelime ile tarife çalış.
A lk ibyat — Haklı veya haksızca mı, demek istiyorsun, Sokrat?
Sokrat — öyle ya.
A lk ibyat — Fakat bu herkesin noktai nazarınagöre değişir.
Sokrat — ö y le ise, Atm alıları hangi muhasımlarakarşı nuharebe etmiye sevk ve icbar edeceksin? Hak
sız olanlara mı, yoksa haklı olarak muam ele edenlere
karşı mı? Alk ib yat — Bu meselede aldanılabilir . Zira haklı
hareket edenlere karşı muharebeye karar vermekten
ihtiraz olunacaktır.
Sokrat — Şüphesiz. Çü nkü bu doğruluğa muva
fık değildir.
A lk ibyat — Şüphesiz, değildir, hatta ben şerefli de
değildir, fikrindeyim.
Sokrat — O halde, senin de nasihatlerinde nazarıdikkate alacağın şey, adalettir.
Alk ib yat — Başka ne olabilir?
ALKİBYAT, DOĞRUNUN NE OLDUĞUNU BİLMİYOR
Sokrat — Bu halde, m uha reben in ne zaman yapılıp ne zaman yapılmıyacağı ve kime karşı yapılıp
kim e karşı yapılmıyacağı kararı kendisine istinadenverilecek olan bu « en iyi » sözünü tayin etmeni isti
yorum. Bu, sadece, en doğru olan, değil midir?
A lk ibyat — Böyle olduğu aşikâr.
Sokrat — Fakat o vakit, benim aziz Alkibyatım ,bu esası olan şeyi sen farkına varmadan mı bilmemiş
olaca ktın , yoksa, haklıyı ve haksızı sana öğretmekte
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
46/96
olan bir muallime devam ile onu öğrenmekte old u
ğunu ben m i farketmem iş olaacktım? Bu m uallim
kimdir? Rica ederim, bana on u söyle ve beni şakirt*leri meyanına idhal et.
A lkib yat — B enim le istihza ediyorsun, Sokrat.
Sokrat — Kat’iyen değil. Bizimle beraber o lan
ve kendisini beyhud e yere istişhat etmekten en ziyade
çekineceğim dostluk ilâhı namına, yemin ederim! Eğer
bu m uallim mevcutsa, bana kim olduğu nu söyle.
A lk ibyat — Fakat mavcut değilse haklı ve haksızıbaşka türlü bilemiyeceğimi mi düşünüyorsun?
Sokrat — Şüphesiz. Eğer bunu buldunsa, ancak
o vakit muktedir olabilirsin?
A lk ibyat — Peki onu bulm adığım ı m ı zannediyorsun*Sokrat — O nu aramış olm ak şartile, bulabilirsin.
Alk ibyat — Aram ış olduğuma ihtimal vermiyor-
musun.Sokrat -— Eğer sen on u bilmediğini zannedeydin,
ancak o vakit arıyabilirdin. A lk ib yat — Pek âlâ, bunu zannettiğim bir an o l
mamış mıdır?Sokrat — A, muhakkak. Haklı ile haksızı bilm e
diğini zannettiğin bu zamanı bana bildirir misin?Söyle, geçen sene mi, bunu arayıp ta bulum adığ ını
zannediyordun, yahut şimdi mi böy le zannediyorsun?
Müsahabemizi neticelenebilmek için bana samimî ola
rak cevap ver.
Alkibyat — Ben onu evelden bild iğim i zannediyordum.
Sokrat — U ç, dört, beş sene evel de gene böyle
düşünmiyor m idin ?
A lk ib yat — Evet.Sokrat — Fakat o vakit, sen bir çocuktun değil mi
din?
Alk ibyat — Evet.
Sokrat — O vakitler de, iy'ce biliyorum ki, sen onubildiğini zannediyordun.
4S
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
47/96
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
48/96
47
Alkibyat — Sana bunları kendimden bildiğimisöylediğim için belki kusur ettim.
Sokrat —Ya başkanasıl cevap vermek lâzımgelirdi? Alkibyat — Herkes p,ibi ben de onları öğrendim,
demelidim zannederim.Sokrat — Ölye ise, işte aynı noktaya avdet ettik.
Onları kimden öğrendin, bana çab ık söyle. Alkibyat — Umumdan.Sokrat — O! Senin istinat ettiğin umum, maruf
bir hoca değildir. Alkibyat — Ne demek? Halk talim etmek iktida
rını haiz değil midir?Sokrat — Her halde tavla oynamıya bile mukte
dir değildir. Maamafih bu doğruluktan daha az nazikbir şeydir. Bunu düşünemiyor musun?
Alkibyat — A, avet!
Sokrat — Demek oluyor ki, bu suretle en kolayşeyi öğretmeyi bilmiyenler en güçü öğretmiye muktedir olacaklar, öyle mi?
Alkibyat — Niçin olmasın? Onlar kumar markasırakkammdan daha güç olan nice şeyleri öğretebilirler.
Sokrat — Rica ederim, hangilerini? Alkibyat — Rumca konuşmayı ben onlardan öğren
medim mi? Fakat bana onu hangi muallimin öğrettiğinisöyliyemiyeceğim. Ve ben hakikatte senin az ehemmiyet verdiğin kimselere itibar ediyorum.
Sokrat — Benim mert dostum, o halde umumuntalim ettiği bir şeyden bahsediyorsun, yalnız halkın buşey hakkmdaki derslerini methetmek kalıyor.
Alkibyat — Bu da neden ?Sokrat — Çünkü bunlar bu hususta iyi muallimler
için elzem olan şeylere malik değildirler de ondan. Alkibyat — Ne demek istiyorsun?
Sokrat — Her hangi birşeyi öğretmek için evvelâtalim edenin o şeyi bilmesi lâzım gelir Bunun böyleolduğunu bilmiyor musun ?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
49/96
48
^lkibyat — Hiç şüphesiz.Sokrat — Bilen kimseler de beyinlerinde mutabık
kalmalı ve fikirce birbirinden ayrılmamalıdır. Alkibyat — Doğrudur.Sokrat — Eğer herhangi birşey hakkında biribir-
lerinden ayrılırlarsa, bu şeyi biliyorlar mı diyeceksin? Alkibyat — Şüphesiz bilmiyorlar, diyeceğim.Sokrat — O halde bunlar bunu nasıl talim edebi
lirler ?
Alkibyat — Hiç bir suretle.Sokrat — Öyle ise, insanlar arasında taş veyaodun tesmiye edilen şeyler hakkında mübayenet olduğunu zanneder misin? Ve bunlardan her hangi biriniisticvap etsen bunların bepsi de aynı cevabı vermiye-cekler mi? Bir taş veya odun almak istedikleri vakitaynı şey üzerine ellerini uzatmıyacaklar mı ? Buna müşabih başka şeyler hakkında da böyle değil mi ? O hal
de eğer aldanmıyorsam, senin Rumca konuşuyorum,demekten maksadın da bu kabilden olsa gerek. Alkibyat — Evet, öyle.Sokrat — Bunun üzerinde hepsi dediğimiz veçhile
beyinlerinde mutabık kalıyorlar ve gene her biri de ken-disile mutabık kalıyor; devletler bile bu gibi şeylerdemünazaa etmiyorlar ve fikirce muhalif bulunmuyorlar.
Alkibyat 1— Hakikaten bulunmuyorlar.
Sokrat — Binaenaleyh bu hususata hepsinin deiyi muallim olmaları tabiîdir*
Alkibyat — Evet.Sokrat — Eğer bir kimseyi bunu bilecek bir hale
koymak isteseydik, bunu onların yani halkın mektebineg.öndermekte kabahat etmiş almıyacağız, değil mi?
Alkibyat — Hayır.Sokrat — Bilâkis, eğer onun sade insan ve bey
giri bilmesini değil, fakat koşuda hangi adam ve hangi beygirlerin iyi veya fena olduklarını öğrenmesiniistemiş olsaydık, bunu öğretecek te, halk mı olacaktı?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
50/96
49
Alkibyat — AslaSokrat — İşte halkın bu hususta hakikî muallim
olmadığının delili, bu mevzuda asla yekdiğerile mutabık kalmamaları, değil midir? Buna kani oluyormusun ?
Alkibyat — Hakikaten kani oluyorum.Sokrat — Ya şimdi, gene o kimsenin sade insanı
temyiz eden şeyi bilmesini değil, fakat hangi insanla-rın salim hangilerinin hasta olduğunu bilmesini ister
sek, bunu tâlim edecek te halk mı olacak ? Alkibyat — Hayır.Sokrat — Bu işte bunların fena muallim oldukla
rını isbat edecek delil, senin fikrine göre, onların mu-tabakatsızlığı değil mi?
Alkibyat — Kabul ediyorum.Sokrat — Alâ, o halde haklı veya haksız kimse
ler ve şeyler hakkında insanların çoğunun kendilerileve yahut başkalarile mutabık kaldıklarını zannediyormusun ?
Alkibyat — Oh, Zeus namına, buna mümkün olduğu kadar az ihtimal veriyorum.
Sokrat — Ve hatta asıl bu hususata en fazla mutabık kalmadıklarını kabul ediyorsun, değil mi?
Alkibyat — Dünyada her şeyden ziyade.
Sokrat — Diğer cihetten salim ve gayri sâlim olanşey hakkında şiddetle münazaa eden ve hatta yekdiğerini telef eden adamlar olduğunu hiç görmemişveya işitmemiş olduğunu da farzetmiyorum.
Alkibyat — Şüphesiz.Sokrat — Haklı veya haksız hakkında böyle kav
gaları gördüğünü farzetmesem bile bunlardan birkaçı
nı hiç olmazsa Homer’den olsun işittiğini bilirim.Odysee’nin ve İliade’ın hikâyelerini de tanırsın. Alkibyat — Evet, hakikaten Sokrat, bilirim.Sokrat — Bunlar haklı ve haksız hakkında hissi
ve fikrî mubayenet mavzularını havi manzumelerdir. A lk ibiy at — 4
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
51/96
50
Alkibyat — DoSokrat — Acheerflffif^Troyenler ve hfctta Penelope
ve U l ysse *in heveskârları için yapılan muharebelerinve katillerin başka sebepleri yoktur.
Alkibyat — Hakkın var.Sokrat — Eğer aldanmıyorsam, Tanagm’da öldü
rülen Atmalılar ve Lacedemonien 1er, Beotien ler vebilâhara baban C l i n i a s da dahil olduğu halde hepCo r on ee de helak olanlar da bunun için telef ve mak-hur olmuşlardır; ancak haklı ve haksız hakkındaki
fikir ve his mübayeneti bu ölümlere ve muharebelere sebep olmuştur, doğru değil mi?
Alkibyat — Tamamen doğru.Sokrat — O halde insanların o kadar şiddetle
gayri mutabık kaldıkları ve bu hususta mütemadiyenbirbirine muhalifet etmekle hiddetin son derecesinevardıkları şeyleri bildiklerini söyliyebilirmiyiz ?
Alkibyat — Tabiî söyliyemeyiz.
Sokrat — Maamafih bunların bu bilgiden tamami-le mahrum ve buna muhtaç olduklarına kendin demutmain olduğun halde, bilgini isnat ettiğin muallimler işte bunlar.
Alkibyat — İhtimal.Sokrat — Sen mütemadiyen cevapların içinde do
laşıp kaldığın ve onu kimseden öğrenmemekle beraber kendi kendine de bulmadığın aşikâr iken, o vakit
ten beri haklı olanla olmıyanı bildiğini nasıl düşünebiliyorsun. Alkibyat — Söylediğine nazaran bunun hiç ihti
mali yok.Sokrat — Oh Alkibyat ne fena söz söylüyorsun,
görmiyor musun? Alkibyat — Ne hususta ?Sokrat — Bunu benim söylediğimi iddia ettiğin
vakit.
Alkibyat — Nedir ya ; hakikaten haklı veya haksızı bilmediğini söyliyen sen değil misin?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
52/96
51
Sokrat — Hayır asla.
Alkibyat.— Öyle ise ben miyim?Sokrat — Elbette. Alkibyat — Nasıl?Sokrat — Dinle. Farzet ki, sana bir ve iki adetle
rini vererek bunlardan hangisinin kuvvetli olduğunusorsam, elbette ikinin kuvvetli olduğunu söyliyeceksin.
Alkibyat — Bu malûm.
Sokrat — İki neden kuvvetli ? Alkibyat — Birden.Sokrat — Öyle ise ikinin vahitten kuvvetli oldu
ğunu ikimizden hangimiz söyledi? Alkibyat — Ben söyledim.Sokrat — Demek oluyor ki, ben soruyordum, sen
de cevap veriyordun. Alkibyat — Öyle ya.Sokrat — Bu mevzua ait şeyleri, sorduğum zaman
ben mi söylüyorum, yoksa cevap verdiğin vakit sen misöylüyorsun ?
Akibyat — Ben.Sokrat — Ya sana, Sokrat ismi nasıl yazılır, diye
sorsam da sen cevap versen, onu ikimizden hangimizsöylmiş oluruz ?
Alkibyat — Ben.Sokrat — O halde, her vakit ve her yerde sual
ve cevap mübadelesi olduğu vakit, sözü söyliyenkimdir? Soran mı, cevap veren mi?
Alkibyat — Bana öyle geliyor ki Sokrat, cevapveren.
Sokrat — öyle ise, demin daima soran ben değil
midim ? Alkibyat — Filhakika öyle.Sokrat — Cevap veren de şendin, değil mi?
Alkibyat — Tamamile.
Sokrat — ö y le ise, söylenen şeyi ikimizden han-gimiz söyledik?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
53/96
52
Alkibyat — Sokrat, fikrimce, benim söylediğimaşikâr.
Sokrat — Haklı veya haksız hakkında: C l i n i a s m oğlu güzel (Alkibyat) ın cehalet içinde olduğu, fakatkendisini âlim zannettiği ve içtimaa gidip tamamilecahili olduğu şey hakkında Atmalılara nasihat vermiyehazırlandığı söylenilmiş olduğu neticesini kabul edelim.Doğru değil mi ?
Alkibyat — Böyle olduğuna şüphe yok.Sokrat — Bu halde, Alkibyat, biz burada Eu r i p *
i d e in: «senin ağzından, benimkinden değil» sahnesinitemsil ediyoruz. Bunu söyliyen ben değilim, sensin,bunları sehven bana isnat ediyorsun. Ve şüphesiz bu-nu itiraf etmekle doğru söylemiş oluyorsun. Aziz dostum, bilmediğin ve öğrenmeyi ihmal ettiğin bir şeyitalim etmek istemen, senin için bir cinnettir.
DOĞRU İLE FAYDALININ AYNİYETİ
Alkibyat — Doğrusu Sokrat, Atmalıların ve sair Yunanlıların doğru olanla olmıyanı pek nadiren yekdiğerine sorduklarını zannediyorum. Bunun beyandan müstağni olduğunu kabul ediyorlar. Hatta bumütalâaları bir tarafa bırakarak yalnız icrası faydalıolanı tetkik ediyorlar. Çünkü doğru ile faydalı, benimfikrime göre, ayrı ayrı iki şeydir; ne kadar kimseler
vardır ki büyük haksızlıklar işlemekle büyük menfaatenail olmuşlardır. Halbuki doğru olarak hareket edenler ise, zannıma göre, bir fayda görmemişlerdir.
Sokrat — Doğru ve faydalının cezrî surette ikiayrı şey olduğunu farzetmekle, ne demek istiyorsun?Şüphesiz insanlar için faydalı olanı ve bunun ne sebeple faydalı olduğunu öğrenmiyi hatırından geçiriyorsun, değilmi?
Alkibyat — Sokrat, eğer gene kimden öğrendiği-
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
54/96
53
mi ve kendiliğimden onu nasıl bulduğumu sormak
istmezsen, niçin bilmek istemiyeyim?Sokrat — Bununla bana ne teklif etmek istiyorsun?
Eğer doğru olmıyan bir şeyi söyler ve bu hususta gös-terilen deliller ile kani olmak mümkün olduğu haldeher şeye rağmen başka deliller istersen, bu suretle eskidelilleri giyemiyeceğin eski elbiseler gibi kullanılmış addediyorsun demektir ; bunun için sana taptaze, lekesiz bir
delil getirmek lüzumu hasıl olur. O halde yazık; senintaleplerini reddeder, faydalı olmak üzere bildiğin şeyikimden öğrendiğini, muallimin kim olduğunu, hulâsageçmiş suallerimin hepsini birden yeniden sana sorarım.. Fakat hayır.. Senin ayni ifade ve ikrarlara avdet edeceğin aşikâr. Bunu ne kendin bularak bildiğini, n ede öğrendiğini bana asla göstermiyeceksin. Hay
di, madem ki sen bu kadar naziksin ve ayni şeylerin ikidefa kullanılması hoşuna gitmiyecek. Ben de Atmalılarafaydalı olan şeyi bildiğini veya bilmediğini tetkikte nvaz-geçiyorum. Fakat doğru ile faydalı ayni şeyler midir,yoksa başka başka şeyler midir? Niçin bu husustasöylediğini gerek seni isticvap ettiğim gibi beni istediğin tarzda isticvap ederek, gerek fikrini bizzat kendin
izah ederek isbat etmedin? Alkibyat — Sokrat, bunu senin önünde izaha
muktedir olacağımı iyice bilmiyorum.Sokrat — Fakat, dostum, benim cemaat ve millet
olduğumu tasavvur etmen kâfidir; çünkü cemaatta daiıer bir ferdi ikna etmen lâzım gelecek, değil mi?
Alkibyat — Şüphesiz.
Sokrat — Binaenaleyh bir isnsan bildiği şeylerhakkında münferiden tek bir kimseyi yahut bir kalabalığı mütesaviyen ikna edebilir; meselâ sarfiyundanbiri mevzuun manası hakkında bir çoğunu ikna ettiğigibi, tek bir talebeyi de ikna eder.
Alkibyrt — Doğru.
Sokrat — Bunun gibi ayni adam adetler üzerinde bir
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
55/96
çok şakirtleri ikna ettiği gibi bir tek bir şakirdi deikna eder.
Alkibyat — Hakikaten öyle.Sokrat — Elverir ki bu işte bilici, yani riyazi olsun.
Alkibyat — Tamamile.Sokrat — Binaenaleyh, sen de bir çok kimseleri
ikna edebildiğin şey hakkında, bir kimseyi de iknaedebilirsin.
Alkibyat — İhtimal.Sokrat — Tabiî, bu bildiğin şeye ait olursa.
Alkibiyat — Hakikaten öyle.Sokrat - - ö y le ise, milletin huzurunda nutuksöyliyeıı kimse ile bizimki gibi bir musahabede nutuksöyliyen kimse arasında ne fark var ? Biri şakirtle-rini toplu olarak ikna ediyor, öteki her birini münferit olarak ikna ediyor.
Alkibyat — Mümkün.Sokrat — Öyle ise, mademki, bir çok şakirdi ve
ya bir tek şakirdi ikna etmek aşikâr surette, aynı adamın işidir, şu halde sen de bunu benim üzerimdetecrübe et ve bana doğru olan şeyin daima faydalıolmadığını ispat etmiye çalış.
Alkibyat — Ah, bu pek güç, Sokrat.Sokrat — öyle ise işte daha gücü: Sen beni ikna
edemediğin şeyin aksi ile ben seni ikna edeceğim. Alkibyat — O ! Söyle.
Sokrat — Yalnız benim suallerime cevap ver. Alkibyat — Hayır; yalnız sen söyle.Sokrat — Ne! Mümkün mertebe ikna edilmek
istiyen sen değilmisin? Alkibyat — Evet mümkün olduğu kadar.Sokrat — Benim dediğim gibi, en ziyade seni ik
na edecek şeyi sen kendin bildirsen, daha iyi olmaz mı? Alkibyat — Belki.
Sokrat — Bu halde, cevap ver. Haklı ile faydalıolanı kendin ifade etmek istemiyorsan, bunu başkasının söyliyebileceğine ihtimal vermiyor musun ?
-
8/19/2019 Alkibyat Kevis'in Tablosu
56/96
Alkibyat — Şüphesiz vermiyorum! O halde benim
cevap vermem lâzım geliyor; esasen bunun bana nehususta zararı olacağını anlamıyorum.
Sokrat — Filhakika sen fevkalâde