140'ıncı sayı

16
2 ODTÜ’ye kay›t ç›karmas› yapan cemaat hezimete u¤rad›. ‹ntikam›n› Zaman ald› Büyük bir imar aff› say›lan 2B arazilerinin sat›fl›, orman talan› ve y›k›m getiriyor Hala yasak yay›nlar listesinde bulunan Komünist Manifes- to’nun gizli Türkiye maceras› Tarihi, greve ve s›n›f içi çat›flmalara dayanan bir derbi: West Ham - Millwall Kenar Notlar› / Sayfa 2 Meksika’da do¤ru söyler... Ferda Koç / Sayfa 4 Ortado¤u savfl› kimin için... Alp Tekin Babaç / Sayfa 9 Sald›r›n›n ortas›nda Kibele’den Mektup / Sayfa 10 fiiddete çare direnifl ODTÜ’de ‘Zaman’l› hezimet 2B: Zengine villa, yoksula... Manifesto ders kitaplar›nda Grevle bafllayan derbi SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 140 23 Eylül 2011 • 1 TL 13 7 14 AKP Ortado¤u’da iflgale, ülkede sermaye talan›na bekçi Elli bir çocuk park›na baz istas- yonu kurulmas›na izin veren Mamak Belediyesi’ne karfl› halk isyanda. Kad›nlar nöbette, istasyonlar ancak polis eflli¤inde kurulabiliyor S. 6 ‘Yargılanan gazeteciliktir’ Yürünecek yol bellidir. ‹ddia, özgüven ve yarat›c›l›k bu dönemin devrimci dinamizminin anahtar› olacakt›r YOL YAZISI S. 3 AKP’nin eme¤e sald›r› program›n› dur- durmak için emekçiler Sonbahar’› mücadele ça¤r›s› ile karfl›lad›. D‹SK, KESK, TMMOB ve TTB 8 Ekim’de Anka- ra’da eme¤in kürsüsü- nü kuracak S. 8 Emekçiler 8 Ekim’de Ankara’da Ahmet fi›k ve Nedim fiener’in de tutuklu yarg›land›¤› Oda Tv davas›n›n iddianamesi aç›klan- d›. “Kitap yazmaktan kimseyi içeri almazlar” diyenlerin haks›zl›¤› görüldü. S. 2 Her parka baz, bafl›na da polis Halk›n de¤il emperyaliz- min ç›kar›n› koruyan füze kalkan›n› Türkiye’ye kur- duran AKP, ülkeyi tehli- keye sürüklüyor AKP’nin polisi baz istas- yonlar›na, y›k›m ekipleri- ne, taflerona, HES’lere kalkan olup iflçilere, yok- sullara, Kürtlere sald›r›yor ‘Tafleron fesatl›kt›r’ Balcal›’da, yasa d›fl› ihaleye karfl› ç›kan iflçiler ‘ihaleye fesat kar›flt›rmaktan’ yarg›lan›yor. Dava AKP’nin yeni sald›r› yöntemleri hakk›nda ipuçlar› veriyor S. 8 Büyüme rakam- lar›yla dünya ikincisi olan Türkiye genç iflsiz oran›yla dünya birincisi. Ekonominin gelece¤ine iliflkin endifleler art›yor S. 9 HSYK: bir ileri iki geri HSYK toplant›s›nda yarg› yükünü azalt- mak için kad›nlar›n tecavüzcüleri ile evlendirilmesi öneri- sine kad›nlar tepkili S. 10 ‹flbirlikçilikle Kürdü ez... AKP Türkiye’nin Kürt sorununu iki kardefl halk›n bar›flç›l yollarla çözebilece¤i bir sorun olmaktan ç›kar›p Ortado¤u’daki bölgesel çat›flmalar›n parças› haline getirdi S. 4 Büyüdük de niye iflsiziz Dosya: Rejimin tahkimatı Kanun hükmünde kararnameler, devlet ayg›tlar›n›n yeniden düzenlenmesi ve dönüflmesi... ‹slamc› libe- ral rejim kriz ve savaflla tahkimat yap›yor S. 12 Alevilik, art›k din dersi kitaplar›nda fakat, Alevi örgütleri ve E¤itim-Sen içerik nedeniyle tepkili Aleviler, ‘zorunlu din der- sinin kald›r›lmas›’ talebinde ›srarc› S. 3 ‘Okuduk ama işsiz kaldık’ AKP, seçimlerden önce “55 bin ö¤retmen ata- mas› yap›lacak” dedi. Seçim sonras› sadece 11 bin ö¤retmen atand›. 210 binden fazla ö¤retmen aday› iflsiz kald›. Atama bekleyen ö¤retmenlerle bulufltuk. Talep ve sorun- lar›na kulak verdik S. 11 Alevilik ders kitaplarında Mamak’ta baz istasyonuna karfl› eylemden İsrail’e kalkan, halkına düşman

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 24-Feb-2016

268 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

Halkın sesi gazetesinin 23 Eylül 6 Ekim 2011 periyodlu 140. sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: 140'ıncı sayı

2 ODTÜ’ye kay›t ç›karmas› yapancemaat hezimete u¤rad›.‹ntikam›n› Zaman ald›

Büyük bir imar aff› say›lan 2Barazilerinin sat›fl›, orman talan›ve y›k›m getiriyor

Hala yasak yay›nlar listesindebulunan Komünist Manifes-to’nun gizli Türkiye maceras›

Tarihi, greve ve s›n›f içiçat›flmalara dayanan birderbi: West Ham - Millwall

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Meksika’da do¤ru söyler...

Ferda Koç / Sayfa 4

Ortado¤u savfl› kimin için...

Alp Tekin Babaç / Sayfa 9

Sald›r›n›n ortas›nda

Kibele’den Mektup / Sayfa 10

fiiddete çare direnifl

ODTÜ’de ‘Zaman’l› hezimet 2B: Zengine villa, yoksula... Manifesto ders kitaplar›nda Grevle bafllayan derbiSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 140 23 Eylül 2011 • 1 TL

137 14

AKP Ortado¤u’da iflgale, ülkede sermaye talan›na bekçi

� Elli bir çocukpark›na baz istas-yonu kurulmas›naizin veren MamakBelediyesi’ne karfl›halk isyanda.Kad›nlar nöbette,istasyonlar ancakpolis eflli¤indekurulabiliyor� S. 6

‘Yargılanan gazeteciliktir’

Yürünecek yol bellidir. ‹ddia, özgüven ve yarat›c›l›k budönemin devrimci dinamizminin anahtar› olacakt›rYOL YAZISI � S. 3

� AKP’nin eme¤esald›r› program›n› dur-durmak için emekçilerSonbahar’› mücadeleça¤r›s› ile karfl›lad›.D‹SK, KESK, TMMOB veTTB 8 Ekim’de Anka-ra’da eme¤in kürsüsü-nü kuracak � S. 8

Emekçiler 8Ekim’de Ankara’da

� Ahmet fi›k ve Nedim fiener’inde tutuklu yarg›land›¤› Oda Tvdavas›n›n iddianamesi aç›klan-d›. “Kitap yazmaktan kimseyiiçeri almazlar” diyenlerinhaks›zl›¤› görüldü. � S. 2

Her parka baz, bafl›na da polis

Halk›n de¤il emperyaliz-min ç›kar›n› koruyan füzekalkan›n› Türkiye’ye kur-duran AKP, ülkeyi tehli-keye sürüklüyor�AKP’nin polisi baz istas-yonlar›na, y›k›m ekipleri-ne, taflerona, HES’lerekalkan olup iflçilere, yok-sullara, Kürtlere sald›r›yor�

‘Tafleronfesatl›kt›r’� Balcal›’da, yasa d›fl›ihaleye karfl› ç›kaniflçiler ‘ihaleye fesatkar›flt›rmaktan’yarg›lan›yor. DavaAKP’nin yeni sald›r›yöntemleri hakk›ndaipuçlar› veriyor � S. 8

� Büyüme rakam-lar›yla dünya ikincisiolan Türkiye gençiflsiz oran›yla dünyabirincisi. Ekonominingelece¤ine iliflkinendifleler art›yor� S. 9

HSYK: birileri iki geri� HSYK toplant›s›ndayarg› yükünü azalt-mak için kad›nlar›ntecavüzcüleri ileevlendirilmesi öneri-sine kad›nlar tepkili� S. 10

‹flbirlikçilikleKürdü ez...� AKP Türkiye’ninKürt sorununu ikikardefl halk›n bar›flç›lyollarla çözebilece¤ibir sorun olmaktanç›kar›p Ortado¤u’dakibölgesel çat›flmalar›nparças› haline getirdi� S. 4

Büyüdük deniye iflsiziz

Dosya: Rejimintahkimatı� Kanun hükmündekararnameler, devletayg›tlar›n›n yenidendüzenlenmesi vedönüflmesi... ‹slamc› libe-ral rejim kriz ve savafllatahkimat yap›yor � S. 12

� Alevilik, art›k din dersikitaplar›nda fakat, Aleviörgütleri ve E¤itim-Seniçerik nedeniyle tepkiliAleviler, ‘zorunlu din der-sinin kald›r›lmas›’talebinde ›srarc› � S. 3

‘Okuduk amaişsiz kaldık’� AKP, seçimlerden önce“55 bin ö¤retmen ata-mas› yap›lacak” dedi.Seçim sonras› sadece 11bin ö¤retmen atand›. 210binden fazla ö¤retmenaday› iflsiz kald›. Atamabekleyen ö¤retmenlerlebulufltuk. Talep ve sorun-lar›na kulak verdik � S. 11

Alevilik derskitaplarında

Mamak’ta baz istasyonuna karfl› eylemden

İsrail’e kalkan, halkına düşman

Page 2: 140'ıncı sayı

MEDYAHalk›n Sesi

223 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Kenar Notlar›

Altmıştan fazla gazetecinin tutuklu bulunduğubir ülkede “daha özgür ve adil bir dünya için

çalışan” insanları ödüllendirmek üzerebuluşulduğunu düşünün. Bu buluşmada tutuklugazetecilerin adının dahi anılmadığını, amaçetelerden ölüm tehdidi alan Meksikalı birgazetecinin selamlandığını hayal edin. Böylesibir şey için ya kör ya da AKP’yi destekleyen birliberal olmak gerekiyordu. Hrant Dink Vakfı’nınödül törenini düzenleyenler için ikinci durumgeçerliydi. Zaten Türkiye’den ödüle layık görülegörüle, Dink’in ölümündeki devlet kusurunugörmezden gelmiş tek gazetenin yayın yönet-meninin görülmesi de ancak bu ikinci durumlaaçıklanabilirdi.

Üç yıldır, Hrant Dink’in doğum günü olan 15Eylül’de Uluslararası Hrant Dink Vakfı tarafındanverilen ödüle bu yıl Ahmet Altan layık görüldü.

Adalet Ağaoğlu, Judith Butler, Hasan Cemal,Daniel Cohn-Bendit, Rakel Dink, Irene Khan,Boris Navasartian ve 2010 yılının UluslararasıHrant Dink Ödülü sahipleri Baltasar GarzónReal ve Türkiye Vicdani Ret Hareketi tarafındanoluşturulan, başkanının Ali Bayramoğlu olduğujüri, ödülü Ahmet Altan’a şu gerekçe ile vermiş:“Türkiye'deki militarizm konularını gündemetaşıyarak, askeri otoritenin kırılması, sorgulan-ması, eleştirilmesi, ülkede demokrasininyerleşmesi için çalıştığı, idealleri uğrunamücadeleye devam ettiği, cesur haberlerle gün-demi belirlediği için…”

Hrant Dink, Türkiye’de herkesin eşit ve insan-ca yaşayabildiği bir ülkenin özlemini duyanlarınortak simgelerinden birisi. Onun adına vemirasına sahip çıkanlar için Hrant, birden çokalanda yürütülen mücadelenin anlamı:Ayrımcılığa karşı eşitlik mücadelesinin, kontrge-rilla ile yönetilen bir ülkede demokrasimücadelesinin, ırkçılık ve şovenizme karşıkardeşlik mücadelesinin anlamı.

Onun adına verilen ödüle layık görülenAhmet Altan ve bu ödülün sahibini belirleyenkurul üyeleri ise somut bir mücadele günde-minden çok eskimiş bir giysiyi çağrıştırıyor.Destek çıktıkları iktidarın her hamlesi ileyıpranan, berelenen bir görüntü ortaya çıkarıyor-lar. Ödüle gerekçe olarak sundukları nedenlerise ülke gerçeklerini görmezden gelecek kadarsıkı sıkıya bağlandıkları bir tekerleme gibi:“Askeri vesayet, militarizmin sorgulanması,demokrasi”. Onların bu tekerlemesinin bu sefersıkıntı yerine acı vermesinin sebebi ise sahipoldukları güdük ve çarpıtılmış demokrasi teker-lemesinin en kıymetlilerimizden birinin: HrantDink’in adıyla beraber bir kez daha yinelenmişolması.

Jüri, Ahmet Altan’a “ülkede demokrasininyerleşmesi için çalıştığı..” gerekçesiyle ödülverirken aynı Altan’ın genel yayın yönetmeniolduğu Taraf gazetesi Dink davasında tereddütetmeden AKP’nin tarafında yer almasını bilmişti.

Gazete, Hrant Dink'in 301. maddeden aldığıcezaya ilişkin Dışişleri Bakanlığı’nın AİHM’deDink’i tahrikçilikle suçlayan savunmasını diğertüm gazetelerin aksine haber yapmamıştı.Benzer bir biçimde İçişleri Bakanlığı’nın, Dinkailesinin açtığı tazminat davasına karşı verdiğitemyiz dilekçesi de gazetede kendine haber ola-cak yer bulamamıştı. Oysa o dilekçede bakanlıköldürülen Hrant Dink’in, koruma istememesinedeniyle korunmadığını savunacak kadar işipişkinliğe vuruyordu. Ama ödül töreninde “Buödülü, eğer izin verirseniz, bir emanet olarakalıyorum. Bir gün bu ülkede, Hrant Dink’ingerçek katillerini bulan, onları ortaya çıkartan,bu korkunç vahşetin hesabını soran cesur,dürüst ve onurlu bir yönetici çıkarsa, o zamanbu gece burada aldığım bu emaneti ona, geneburada, bu kalabalıkların önünde sevinçlevereceğim” diyen Ahmet Altan’ın Taraf’ındakendine haber olacak bir yer bulamıyordu.

Demokrasi mücadelesini askeri vesayetinzayıflatılması ile sınırlayanların körlüğü burun-larının dibinde, üstelik de Hrant Dink davasınailişkin önemli araştırmalara da imza atmış birgazeteciyi, Nedim Şener’i ya da Ahmet Şık’ı yada tutuklu diğer gazetecilerin adını anmayacakama Meksika’da çetelerin baskısına maruz kalangazeteci Lydia Cacho’yu ödülle onurlandıracakcinstendi.

Tek başına “Askeri vesayetin zayıflatılması”söylemi, değişen rejim içi güç dengeleri veinsanlarının tutuklandığı polis-yargı operasyon-ları sonrası anlamsız kaçıyor. Liberaller açısın-dan durum, Ödülü töreninde Dink’in ölümüüzerine istihbarat örgütlerinin yanlışlarını ortayakoyan tutuklu bir gazetecinin adını anmayıp aynıgecede ödülü istihbarat yalanlarını ve iktidarkusurlarını görmezden gelen bir gazeteciye vere-cek kadar akıl almaz bir noktaya gelmiştir.

Meksika’da doğru söylerTürkiye’de şaşar

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

A hmet Şık ve NedimŞener’in tutukluluklarının190. gününde Oda Tv

iddianamesi mahkeme tarafındankabul edildi. 12’si tutuklu 14 sanıkhakkındaki iddianamenin ardındangörülen ilk duruşmada tahliyeçıkmadı.

DEL‹LLER: ‹DD‹A, ÇEL‹fiK‹L‹‹FADELER…

İddianameyi hazırlayan İstanbulCumhuriyet Savcısı Cihan Kansız;Ahmet Şık ve Nedim Şener’in 7,5ile 15 yıl hapsini istiyor. İddiana-mede bir numaralı sanık YalçınKüçük yönetici olarak yer alırken,diğer tutuklu sanıklar ise SonerYalçın, Hanefi Avcı, BarışTerkoğlu, Barış Pehlivan, DoğanYurdakul, Müyesser Uğur, CoşkunMusluk, Sait Çakır ve KaşifKozinoğlu.

Sanıklara yöneltilen suçlamalaradelil olarak ise bazı telefongörüşmelerinin yanı sıra “iddia,kısmi ikrar, çelişkili savunmalar,emanet makbuzları, nüfus vesabıka kayıtları, iletişim tespittutanakları” gibi ifadeler yer alıyor.Davanın tek şikayetçisi ise gazeteciNazlı Ilıcak.

Öte yandan iddia makamısanıklara internet sitesi, haberkanalı ve gazete kurma “suçla-malarında” da bulunuyor. OdaTV’nin sahibi Soner Yalçın’ınmuhabirlerine haberleri sorması vebazı talimatlar vermesi de “sap-tanmıştır” ifadesiyle iddianameyeaçıkça suç isnatı olarak girmişdurumda.

HAN‹ K‹TAP YAZMAKTANYARGILANMIYORDU

Ahmet Şık ve Nedim Şener’inilk tutukluluk günlerinde “kitapyazmaktan kimseyi içeri almazlar,vardır bir şeyler, bekleyip görelim”diyenlerin savları da iddianameyleboşa çıkmış oldu. ŞÜPHELİAHMET ŞIK başlığında yer alantüm “iddialar”, Şık’ın basılmadantoplatılan kitabı İmamınOrdusu’na ait telefon görüşmelerive pasajlardan oluşuyor.

Savcının, İmamın Ordusukitabından sayfa sayfa alıntılar

yaparak, yazılanların Ulusal Medya2010 adlı plana uygun olduğunuortaya koymaya çabaladığı görülü-yor. Ahmet Şık hakkında, savcınınkitap analizlerine ve görünürde suçteşkil etmeyen görüşmeleredayanılarak “Ergenekon SilahlıTerör Örgütü’nün hiyerarşik yapısıiçerisinde bulunmamakla birlikte,örgütün amaç ve faaliyetleridoğrultusunda örgütsel dokümanhazırlayarak örgüte yardım ettiğianlaşılmakta” iddiasıyla 15 yılakadar hapis isteniyor.

GAZETEC‹L‹K SANIKSANDALYES‹NDE

İddianamenin açıklanması son-rası gazetecilerin büyük bölümüAhmet Şık ve Nedim Şener’intutukluluğunun haksızlık olduğukonusunda daha da ikna olduk-larını belirtti. Medyada “iddi-anameyi bekleyelim, sonrakonuşuruz” diyenlerin ise suskun-luğu göze çarpıyor. Melih Altınok,Roni Marguiles, Nagehan Alçı,Yıldıray Oğur, Ahmet Altan gibiisimler, tutuklu gazeteciler

hakkındaki iddianamenin beklen-mesi gerektiğini yazarak Şık veŞener’in tutukluluğuna itiraz etme-mişti.

Ruşen Çakır, Vatan gazetesinde19 Eylül’de yazdığı yazısında iddi-anamenin Ahmet Şık ve NedimŞener’e güvenenleri mahçup etme-diğini belirterek, “savcılara aşırı (veşaşırtıcı) güvenleri nedeniyleözgürlükçü imajlarını riske atmışolanlarınsa sesleri pek çıkmazdurumda” yorumunda bulundu.

Radikal gazetesinden Ezgi

Başaran ise “İddianamede benimgördüğüm, yargılanan şey gazeteci-lik faaliyetidir” dedikten sonraekliyor; “Bu iddianame o kadarberbat bir iddianame ki bunu eğipbükecek herhangi bir gazetecivarsa onun gazeteciliğinden şüpheederim.” İddianamenin beklen-mesinden yana olan cephedenyazan ise sadece Alper Görmüşoldu. Görmüş, “Bu iddianame ilebir dava kurulamaz” diyerek tutuk-luluk hallerinin devamının yanlışolduğunu yazdı.

Cemaatlerin üniversite kayıtkuyruklarını mekan tutarak

yeni kayıt yaptıran öğrencilerle,barınma ve diğer ihtiyaçlarınıkarşılama vaadiyle ilişkiye geçtiğibiliniyor. 1990’lı yılların başındadevrimci demokrat öğrencilerleyaşanan çatışmalardan sonrabugüne dek ODTÜ’de etkin varlıkgösteremeyen cemaatler, siyasi ikti-dardan aldıkları güçle ODTÜ’yekayıt döneminde bir çıkarma yaptı.

ODTÜ, öğrencisiyle mezunuylacemaatlerin okullarında örgütlen-mesine izin vermeyince devreyeAKP medyasının amiral gemisiZaman gazetesi girdi.

YURTLARDA FUHUfi VARMIfi6-7-8 Eylül'de gerçekleşen

ODTÜ öğrenci kayıtları, kayıtlarsüresince yaşanan cemaat vetarikat faaliyetleri ile gündemegeldi. ODTÜ'nün yeni öğrencileri,

şehir dışından kayıt yaptırmayagelenler için AŞTİ'den başlamaküzere kayıtların yapıldığı ODTÜKültür ve Kongre Merkezi (KKM)önüne kadar uzanan bir cemaatablukası ile karşılaştı. Sayılarınıntoplamı neredeyse kayıtyaptırmaya gelen öğrencilerinvelileri kadar olan kadınlı erkeklicemaatçi grupların okula ait yurtbinalarını karalayarak ODTÜ'yüyeni kazanan öğrencilere ve velile-

rine “ODTÜ yurtlarında fuhuşyapılıyor” iddialarında “Oğlunuz oyurdu beğenmez, hatta içkiyekumara alışır iyisi mi bizim evegötürelim” önerilerinde bulunduğugörüldü.

ODTÜ’lü ilerici öğrenciler, oku-lun İç Hizmetler görevlileri veODTÜ Mezunları DerneğiAŞTİ’den okula uzanan bil-gilendirme ve danışma çalışmasıylacemaatin örgütlenme atağını

püskürttü. Okuliçerisinde “öğrenciavına” çıkan cemaatmensupları ise öğrenci-lerin müdahalesi ilekarşılaştı. Kampusü terketmeleri istenen cemaat

üyeleri ile kısa süreli birarbede yaşandı. Okulun diğerbileşenlerinin de müdahalesi ilecemaat üyesi gericiler kampusalanını terk etmek zorunda kaldı.

KAMPÜSTE HEZ‹MET‹NACISINI KALEMLE ÇIKARMAK

Bu hezimetten sonra devreyeZaman gazetesi girdi. Kayıtlarınson günü olan ve cemaat mensup-ları ile öğrenciler arasında arbede-nin yaşandığı 8 Eylül günü Zamangazetesi, Cihan Haber Ajansıimzalı bir haber yayımladı.“ODTÜ'de marjinal öğrenci grup-ları terör estiriyor” başlıklı bu ha-berde şu ifadeler kullanılıyor:“TGB'li ve diğer marjinal gruplarabağlı öğrencilerin kayıt süresiiçerisinde yaklaşık 10 kişiyi darpettiği, 25'in üzerinde kişiyi detehditle okuldan uzaklaştırmayaçalıştığı öğrenildi.”

Haberde ilk çarpıtmacemaatlere müdahale eden ilericive sosyalist öğrencilerin hiçbirilişkilerinin bulunmadığı ulusalcıTGB grubundanmış gibi sunul-masıyla yapılıyor ki bu grupkayıtlar boyunca hiçbir biçimde

ortada yoktu. İkinci çarpıtma iseyaralı ve darp edilen kişiler olduğuiddiasıyla yapıldı.

Bu haberi 10 Eylül Cumartesigünü “Marjinal gruplar ODTÜ'deyol kesip terör estiriyor” başlıklı vebenzer iddiaların yinelendiği ikincibir haber takip etti. Bu haberde de“ODTÜ'nün kapısında öğrencileridurduran marjinal grupların,sorgulama yaptığı. Karşıt düşünce-den olanlara ceza kestiği, olaylarınardından üniversitede kargaşaçıkaran 50 kişinin gözaltınaalındığı, 13'ünün adliyeye sevk edil-diği” iddia edildi. Cemaate yöneliktepki marjinal öğrencilerin terörüolarak tanımlanırken 50 kişinin degözaltına alındığı bilgisi uyduruldu.Keza okulda böyle bir gözaltıyoktu.

KEND‹N‹ YALANLADIİşi burada da bitirmeyen gazete

aynı gün akşam saatlerinde kendihaberini yalanlayan ikinci birhabere imza atarak “ODTÜsaldırganları yakalandı” başlığıylabir haber daha geçti. Bu haberdeilk defa doğru bir bilgi yer aldı. 8Eylül günü yaşanan arbede sonrasıcemaatten bir öğrencinin şikayetiüzerine iki ODTÜ’lü gözaltınaalınarak savcılığa çıkarılmıştı. Savcıalınan ifade sonrası şikayete konusaldırıya ilişkin soruşturmaaçılmasının zayıf bir ihtimalolduğunu söyleyerek öğrencileriserbest bırakmıştı. Bu noktadasabah saatlerinde 50 olan gözaltısayısı 2’ye inerken olaya ilişkinsınırlı da olsa tek doğru bilgininverildiği haber de bu oldu. Zamanda bu haberi çok beğenmiş olacakki 11 Eylül Pazar akşamı bir kezdaha sitesinde yayımladı. Böylececemaatin ODTÜ hezimetininZaman gazetesinin çabasıylagazete sayfalarında da olsa öcüalınmış oldu.

‹ddianamenin aç›klanmas›n›n ard›ndan biraraya gelen gazeteciler, Ahmet fi›k ve Nedimfiener’in Gazeteci Arkadafllar› (ANGA) ad›yla fi›k vefiener’in 200. tutukluluk günü 18 Eylül’de eylemdüzenledi. Galatasaray Lisesi önünden Mis Sokak’akadar yürüyen gazetecilere demokratik kitleörgütleri, siyasi parti ve sendika temsilcileri ileifade özgürlü¤ü savunucular› da efllik etti.

Yaklafl›k 500 kiflinin “Adaletin 200’ü” yaz›l›pankart arkas›nda yürüdü¤ü eylemde a¤›rl›kl›olarak “Ahmet-Nedim ç›kacak yine yazacak”,“Kitaptan bomba olmaz baflbakan”, “Yansak dadokunaca¤›z”, “Faflizme karfl› omuz omuza” slo-ganlar› at›ld›. Direniflte Ritim grubu enstrüman-lar›yla tempo tutarak eyleme efllik ederken,Bandista da flark›lar›yla gazetecilere destek oldu.

Gazeteciler ad›na konuflan Kumru Bafler, fi›k vefiener tutukluyken Deniz Feneri davas›n› sorgu-layan savc›lar›n de¤ifltirilmesinin adaletin 200’ünügösterdi¤ini söyledi. Bafler, iddianame ile gazete-cilik faaliyetlerinin yarg›land›¤›n› belirterek “Dünoldu¤u gibi bugün de adalet istiyoruz. Yeter art›k.Vicdanlar daha fazla kararmas›n. Yansak da doku-naca¤›z” ifadelerini kulland›.

Adaletin 200’üne gazetecilerden protesto

ODTÜ’de hezimet, Zaman’la intikam

Zaman gazetesinin sald›r› olarakniteledi¤i olay›n asl›n› ODTÜ ö¤ren-cileri flöyle anlat›yor: Üç gün sürenkay›tlar›n son günü ‹ç Hizmetlertaraf›ndan onlarca kez ikaz edilme-sine, bizzat okulun ‹ç Hizmetlergörevlileri taraf›ndan bile tespit edil-di¤i üzere ö¤rencilere ve velilereODTÜ hakk›nda iftiralar att›¤› içinkay›t alan›ndan defalarcauzaklaflt›r›lmas›na ra¤men üç günboyunca KKM'de bulunancemaatçilere “Neden defalarcauyar›lman›za ra¤men buradas›n›z?”diye soran bir ODTÜ ö¤rencisine“Senin inad›na geliyoruz” diyereksald›r›l›ld›. Sald›r› sonras› ö¤rencininsol eli alç›ya al›nd›.

Saldıran tarafcemaatmiş

Ahmet Şık ve Nedim Şener’in de tutuklu yargılandığı Oda Tv davasının iddianamesi 9 Eylül’de açıklandı.“Kitap yazmaktan kimseyi içeri almazlar, vardır birşeyler” diyenlerin haksızlığı görüldü

Yargılanan gazetecilik

Page 3: 140'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

323 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

“İ nanın bugün İstanbul kadarSaraybosna kazanmıştır, İzmirkadar Beyrut kazanmıştır,

Diyarbakır kadar Batı Şeria, Gazzekazanmıştır. Bugün Türkiye kadarOrtadoğu, Kafkasya, Balkanlarkazanmıştır” diyordu Tayyip, seçim-den sonra yaptığı balkonkonuşmasında. Bu kazandırmaoperasyonu kapsamında da Mısır,Tunus ve Libya’yı ziyarete gitti. Ve asılolarak kimlere kazandırmak istediğide çok açık bir biçimde ortaya çıktı.İlk olarak, iki uçağa doldurduğu 280kişinin içinde bulunan uluslararasıtekellerle ilişkilerini geliştirmiş100’den fazla işadamı, müteahhit ve“girişimci”. Yeni yağma ve sömürüolanaklarını bulup geliştirmek için.

İkinci olarak, bu üç ülkede yenioluşan/oluşacak olan iktidarlardamevki ve güç kapmaya çalışan yeniişbirlikçi çıkar zümrelerinekazandırmaya çalışmaktadır.Tayyip’in bu üç ülkede de yeniyöneticilere ve yeni yönetim mekaniz-malarına gösterdiği ilgiden memnunkalmışlardır. Bilindiği gibi Mısır’dakasım ayında parlamento seçimleriyapılacak ve bu seçimlerden sonrada devlet başkanlığı seçim sürecibaşlayacak. Yeni devlet başkanlığınınyetki ve sorumluluklarının sınırı dayeni belirlenecek parlamentotarafından çizilecek. Yani Mısır içinyukarıdan aşağıya belirlenecek yeniidari mekanizma asıl olarak, budönem şekilleniyor. Tayyip’in Libyaziyaretinde Libyalılara teklif ettiği“yeni parlamento binanızı bizyapalım” cömertliği de önem verdiğiyerin neresi olduğunu gösterir nitelik-te. (Bu arada yeri gelmişken bizim“bağımsız ve özgür” basınımızda“Sarkozy’nin Tayyip’ten rol çaldığı”değerlendirmesi bolca işlendi. Oysahatırlanacağı gibi Libya operasyonun-da başrolde hep Fransa vardı. AKPhükümeti Libya konusunda geçuyandı ve operasyona sonradan,alelacele bulaştı. Hatta bu durumKaddafi muhalifi grupların ziyaretsırasında Tayyip’i protesto etmelerine

bile neden oldu. Bu açıdanbakıldığında asıl rol çalanın Tayyip,rolü kaptırmak istemeyenin deSarkozy olduğu anlaşılabilir.)

Üçüncü olarak, AKP, ABD baştaolmak üzere Batı emperyalizminintemsilcilerine kazandırmayaçalışmaktadır. Üstelik bunun için lafıhiç dolandırmamakta, kendisine yük-lenen misyonu doğrudan ifa etmek-te. Ne diyor Tayyip, Mısır’ın veTunus’un aday idarecilerine; “Benlaik değilim, Müslümanım ama laikbir devleti yönetiyorum.” Onların dakendisi gibi yapmalarını istiyor. Böylebir tavsiyenin kendisine acayipanlamlar yükleyen İslamcı çevrelerin(oradakilerin ve buradakilerin) tepkisi-ni çekeceğini bilerek yapıyor. AmaBatılı emperyalistlerin yeni dönemliberal politikalarına en uygun biçiminbu olduğuna ikna olmuş durumda.Şeriat kurallarına göre değil de Batıhukukuna uygun hareket eden birdevlet işleyişi.

Bir de bu süreçte doğrudanolmasa da dolaylı çıkar ilişkisinedeniyle “kazanmaya” çalışanlarmevcut; Ertuğrul Özkök, İlber Ortaylı,Gülay Göktürk gibiler. Tayyip’i Nasır’abenzetip devrim kahramanı yapanlar,neo-laisizm diye yeni bir kavram icatettirerek büyük ideolog haline getir-meye çalışan yalakalar. Bu aradaTayyip icadı gibi sunulan “devlet laikolur, insanlar laik olmaz” sözünün deTayyip’e değil Demirel’e ait olduğunuhatırlatmak gerek. Demirel bu lafı1987 referandumunda kendi siyasiyasağı kalksın diye halktan oy topla-mak için “icat etmişti”.

Şimdi gelelim, eğer bağımsızdevrimci-politik hareket olarakörgütlenmezlerse, “kaybedecek olan-lara.” Mısır, Tunus ve Libya halkları,yani çıkarları egemenlerle ortakolmayan insanların oluşturduğutopluluklar, çok kısa bir zaman dilimiiçinde kendi ülkelerinin yeraltı veyerüstü kaynaklarının (eskisindendaha hızlı bir biçimde) yağmalan-maya çalışıldığına tanıklık edecekler,Türkiye halklarının “tanıklık” etmekte

olduğu gibi. Yine aynı hızda tümkamusal haklarının gasp edildiğinigörecekler ve her türlü kamusalhakkı parayla satın almak zorundakalacakları bir “yeni dönem” başlaya-cak. Belki bir kısmı iş bulma “şansı”yakalayacak ama kölelik koşullarında.Hiçbir sosyal güvencesi olmadan,olabilecek en asgari ücretle ve olmasıbile mümkün olmayan en uzunçalışma saatleriyle.

Tayyip, Kuzey Afrika ya daOrtadoğu halklarına anti-emperyalist,anti-kapitalist bir çizgi mi öneriyor?Bu halklara “bağımsız, bağlantısız birmodel kurun” mu diyor?“Topraklarınızı emperyalist amaçlariçin kullandırtmayın” telkini mi veri-yor? Hayır, bunların hiçbiri değilelbette.

Bölge gezisini bitirdikten sonramisyonunun önemli bir kısmınıbaşarıyla yerine getirdiğininrahatlığıyla ve yeni görevler üstlen-mek için ABD Başkanı’nın karşısınaçıkıyor. Suriye’ye yönelik yaptırımlarve İran’a yönelik füze kalkanı ile ilgiliyeni görevlerini konuşuyor ve hizmet-leri karşılığında arkasına alacağı ABDdesteğini kendi yurttaşı Kürtlere karşısavaşta kullanmanın hesabınıyapıyor.

Egemen sınıfların belki de enbüyük ve korkunç başarısı; kendiçıkarlarını halkın tamamının çıkarıgibi sunma yeteneğidir. AKP iktidarıise son dönemde bu yeteneği en iyikullananların başında gelmekte.Yalanın ve talanın iktidarı, her yalanınıbaşka bir yalanla kapatmakta, heryağma projesini başka bir yağmaprojesi ile geçiştirmektedir.

Tayyip, seçimlerden önce halkıkandırmak, oy çalmak için“teröristlerle masaya oturmak, hain-liktir”, “PKK ile görüştüğümüzüsöyleyenler şerefsizdir” derken aynısıralarda PKK’ye özel temsilcisinigöndermiştir. Sorunu çözme amacıolan bir AKP iktidarı o zamanda“PKK ile görüşüyoruz” diyebilme“cesaretini” gösterirdi. Olaypatladıktan sonra bile bu siyasi

cesareti gösteremedi. Amaç bellidir;seçimden önce de seçimden sonrada Türk ve Kürt halklarınıkandırmaya, oyalamaya devametmek. (Bu arada o çok övündükleriMİT, dünya istihbarat örgütleri tari-hine kendi başkanının -müstakbelbile olsa- mahremiyetini koruya-mayan bir teşkilat olarak geçmiştir.)

Seçimden önceki vaatlerinin yalanolduğu kendi ağızlarından birer birerdökülmektedir. Yeni Milli EğitimBakanı Ömer Dinçer, vaat ettikleri 55bin öğretmen atamasını yapmadıklarıiçin özür diliyor. Bunun yaptırımı neolacak? Bu vaat nedeniyle AKP’ye oyveren öğretmen adaylarının oylarınıgeri verecekler mi?

Stratejik derin Dışişleri BakanıDavutoğlu, sözde yeni bir dışişleristratejisi oluşturmuştu; “komşularlasıfır sorun”. Türkiye’nin neredeysekavgalı olmadığı/kavgasını sürdürme-diği komşusu yok; Ermenistan,Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Kıbrıs,Yunanistan. Şimdilik bir tekGürcistan ve Bulgaristan varellerinde, onlarla da herhaldeyakındır. Daha dün Esad’la kankaolan Tayyip, bugün Amerika’da “benonunla artık görüşmüyorum bile”diyor.

AKP iktidarında yalanın üst sınırıyok. Müslüman ve Arap halklarınahoş görünebilmek için en ucuz yoluseçtiler; İsrail’e karşı ucuz kahra-manlık yapma. Bu taktik de Tayyip’intarihten çaldıklarından. Hatırlanacağıgibi Saddam’a ABD saldırmayabaşladığında, Saddam da karşılıkolarak İsrail’e füze atmaya başlamıştı.Amaç aynıydı; Müslüman ve Araphalklarını arkasına almak. Hiçolmazsa Saddam’ın gerçek bir “karşıicraatı” vardı. Tayyip’in ise “yandaşicraatı” var. İsrail’e karşı ucuz kahra-manlık yaparken Türkiye halklarınıİsrail’i korumak için kalkan yapıyor.

Bir tarafını emperyalistlerinşişirdiği, bir tarafını gericilerinşişirdiği, asıl olarak da kendi kendinişişiren bu “ihtiraslı” şahıs Türkiye vedünya halkları için zararlıdır. Tayyip

şahsında temsil edilen AKP iktidarı“azgın taşeronluk” hizmetleriniemperyalistlere ve tekelci sermayeyesunma konusunda kendisi ileyarışmaktadır. AKP’nin yaptıkları,yapmaya çalıştıkları ülkemiz ve bölgehalkları için zararlıdır. Bunlarla neamaçlarımız ne çıkarlarımız ortaktır.Dünyalarımız da ayrı sofralarımız da.

Bugün toplumsal muhalefetedüşen en önemli görev; AKPiktidarının bu ikiyüzlü, işbirlikçi, halkdüşmanı yüzünü göstermek içinmaskesini en hızlı biçimde çekipçıkarmaktır.

AKP ve Tayyip Erdoğan böylesiaktif dış siyaset turları atarken, içerdeihtiyaç duydukları şey “istikrar.” İçin-den geçtiğimiz dönemde toplumsalmuhalefet ve AKP açısından iki şeyinbelirlediği bir paradoks etkili olacak.Birincisi, neoliberalizmin geçişdönemlerinin, kuruluş dönemlerininözelliği olan popülist politikalar artıkyerini açık çelişki ve çatışmalarabırakacak. Sağlıktan eğitime,barınmadan güvencesiz işçiliğe kadartüm hak mücadelesi alanlarındaartık, neoliberalizmin yıkıcı sonuçlarıdaha fazla açığa çıkıyor ve rejiminbunları görünmezleştiren-erteleyenmekanizmalarının etkisi zayıflıyor.AKP, 1 Ocak 2012’de yürürlüğe gire-cek olan GSS’den darbe dönem-lerinde bile el atılamayan kıdemtazminatının gaspına, ulaşım zam-larından enerjideki özelleştirmelerekadar her alanda sermayenin istek-lerini kayıtsız yerine getirmeye devamediyor. Yani artık AKP’nin yararınaolan her şey doğrudan halkın,emekçilerin zararına. Artık daha fazlaaçık ve çıplak biçimde biz ve onlarvar. Diğer taraftan içeride ihtiyaçduyduğu “istikrar” gereği ortayaçıkan tüm direnme eğilimlerini vehak mücadelelerini de en sert biçim-lerde bastırıyor. Fiili müdahalelerinşiddeti, gözaltılar, tutuklamalar,onlarca yıl hapis istemiyle açılandavalar bunun sonucu.

Toplumsal muhalefet ve sol ise,aslında bu sürece politik ve örgütsel

olarak donanımsız giriyor.Neoliberalizme ve AKP iktidarınakarşı halkın direniş eğilimlerinibirleştiren toplumsal muhalefetmerkezi, bütünlüklü bir strateji vepolitik bir program yok. Üselik Kürtsorununda yaşanmakta olan sürecinbaskılanması altında sonbahara gir-iliyor. Yine de gerek sendikaldüzlemde gerekse muhalefetinbütününde parçalı da olsa ortayaçıkan dinamikler önemli. 8 Ekim’deDİSK, KESK, TMMOB ve TTBtarafından çağrısı yapılan ve tüm ileri-ci toplumsal güçlerle buluşmayıhedefleyen miting önemli olanaklarsunmaktadır. Giderek yaygınlaşanhalkın direniş eğilimlerini ülkeçapında politik bir hareketedönüştürmek, buna gerekli politik-programatik içeriği kazandırmak vesınıf hareketinde tepeden tırnağadevrimci bir yenilenmenin inşasınıadım adım gerçekleştirmek zorun-ludur. Yürünecek yol bellidir. Budönem, devrimcilere halkın haklarımücadelesinde program, bütünlük,süreklilik, temsiliyet gibi ihtiyaçlaraçısından da sınırsız olanaklar sun-maktadır. İddia, özgüven ve yaratıcılıkbu dönemin devrimci dinamizmininanahtarı olacaktır.

NOT::Daha önceki Yol yazılarından birinde ÖDP

Genel Başkanı’nın İşçi Partisi çadırını ziyaretedip, birlik beraberlik mesajları vermesinieleştirmiştik. Bu konuda iki amacımız vardı;ilki, İşçi Partisi’nin bu ülke solcuları için neanlama geldiğini -ki anlamı, her şeyden önceprovokasyonlar yaptıkları kanıtlanmış vedevrimcilerin adreslerini kendi dergilerindenyayımlayabilecek kadar ihbarcı bir örgüt olduk-larıdır- bir kez daha hatırlatmak istedik. İkincisiise ÖDP’nin İşçi Partisi konusunda bir tutumdeğişikliği kararı verip vermediğini bilmekti. Bueleştirilerimizi ve merakımızı Elif Hanım“Birleşik bir mücadele dönemi için” başlıklıyazısında bir dipnotla yanıt vermeye çalışmış;ancak biz, bu yanıt verme çabası içerisinde(basitlik, asabiyet ve aşağılama bulduk ama)sorularımızın yanıtını bulamadık. Tekrarsoralım, ÖDP’nin İşçi Partisi konusundakiduruşunda bir değişiklik var mıdır? İşçi Partisiile ya da İşçi Partililer ile birlik, dayanışma,mücadele ilişkisi içinde olacaklar mı?

Dünyalar›m›z da ayr› sofralar›m›z da

B u yıl okullarda DinKültürü ve Ahlak Bilgisikitaplarında “Alevilik”

konusu da işleniyor. Fakatdüzenlenen yeni müfredattaAlevilikle ilgili verilen bilgilerSünni inanış odaklı ve gerçeğiyansıtmayan içeriğe sahipolduğu için Alevileri memnunetmedi. Alevi örgütleri veEğitim Sen zorunlu din dersininkaldırılması çağrısını bu vesi-leyle bir kez daha yineledi.

Yeni eğitim öğretim yılındadağıtılan Din Kültürü ve AhlakBilgisi kitaplarıyla beraberAlevilik konusu da eğitim pro-gramı kapsamına alındı. 7’ncisınıf müfredatından başlayarakAlevi inancı ders konusu oldu.Fakat Alevi örgütleri ve eğitimemekçileri hazırlanan müfreda-ta tepkili.

‘GERÇEGE VEB‹L‹ME AYKIRI’

Durumu Halkın Sesi’nedeğerlendiren Eğitim-SenEğitim Sekreteri Betül Korkut,Din Kültürü ve Ahlak Bilgisiders kitaplarında ilk kezAlevilikle ilgili bilgilere yer ve-rildiğine, bu durumun daAlevilere bir lütuf gibi sunul-duğuna işaret etti. Ders kitapla-rındaki yazarların, Alevi eğitim-cilerden oluşan bir kuruldanoluşmadığını belirten Korkutşunları söyledi: “İlahiyat pro-fesörü ve ülkü ocakları yönetici-lerinden oluşturulan komisyon-da hazırlanan kitaplar şu ankiSünnileştirilmiş içeriği kalemealdı.” AKP hükümetinin, zorun-lu din derslerinin kaldırılmasıtalebini Alevilerin bellek-lerinden silip, bu gibi yetersizdüzenlemelerle haklarından fer-

agat ettirmeye çabaladığınısöyleyen Korkut, “Kitaptaibadethaneler kısmında Cemeviyok, Aleviler sadece Hz. Ali’yisevenler olarak tanımlanıyor.AKP kendine uyumlu Alevileryaratmaya çalışıyor” dedi.

BU NASIL LA‹KL‹K?Başbakan Tayyip Erdoğan’ın

Libya gezisinde yaptığı birkonuşmaya atıfta bulunanKorkut “Başbakan Erdoğan,Ortadoğu gezisinde ‘bireylerdeğil devletler laik olur’ demişti.Peki, laik bir devlet nedenzorunlu din dersi verir ve resmibir din anlayışı yerleştirmeyeçalışır?” diye soruyor ve devamediyor:

“Türkiye'de bugün tekçi birdini inanç yerleştirilmeyeçalışıyor. Zorunlu din dersiuygulamasıyla, Sünni İslaminancı dışındaki hiçbir inançgrubu eşit yurttaşlık hakkınaerişemez hale geliyor. Öte yan-dan bu inanışın yerleştirilmesievrim teorisinin yasaklanması,eğitim süreçlerinde bilimdışılığın kurumsallaştırılmasıanlamına da geliyor.”

Korkut bu çekincelerinbirçok kitle örgütü ve kendisendikaları tarafından MilliEğitim Bakanlığı’na iletildiğihalde dikkate alınmadığınıbelirtti.

AKP iktidarının kendiaydınını, Kürdünü ve Alevisiniyaratma adına birçok adımattığını belirten Korkut, bazıAlevi örgütlerinin müfredat vezorunlu din dersleriyle ilgilitavırlarının hükümetten yanaolduğu, iktidarın kendi mütte-fiklerini yaratarak Alevilerineşit yurttaşlık mücadelesiniengellediğini söyledi.

İlköğretim 7. Sınıf Din

Kültürü ve Ahlak Bilgisikitabında ‘İslam düşüncesindeyorumlar’ ünitesinde yer alanMusahiplik, Alevi-Bektaşi veEhl-i Beyt kavramları ile, ortaöğretim 10. sınıf ders kitabındayer alan Muharrem Orucu gibikavramların yanlış ve Sünniİslam bakış acısıyla yorumla-narak yazıldığı görülüyor.

ALEV‹LER RAHATSIZKonuyla ilgili sorularımızı

Bağcılar Cemevi Post DedesiVeysel Kara’ya yönelttik. Karaşunları söyledi: “Alevilik derskitaplarında, Hz. Ali’yi sevmekve ona bağlılık olarakaktarılıyor. Oysa, Alevi kavramıHak Muhammed Ali’nin kuranıanlayıp, algıladıkları gibi yolunu

sürdüren Ademden Hz.Muhammed’e kadar gelmiş tümpeygamberleri saygıyla anan,insanı evrensel bilen,inancından dolayı kimseyi horgörmeyen, ibadetini de cemalcem olup, Hak Muhammed Alive Ehl-i Beyt yolunda olankişiler için kullanılır.”

D‹N DERS‹ KALDIRILMALIVeysel Kara, ders

kitaplarının, içindeki bu yanlışbilgiler nedeniyle acil olaraktoplatılması gerektiğini savun-du. Kara, Aleviliğin bağnaz birSünni diliyle anlatıldığını söyle-di. Zorunlu din derslerinin kalk-ması için mücadele edeceklerinidile getiren Veysel Kara, buanlayışın Aleviliğe olduğu gibi

öteki dinlere de saygı duymayıp,onları özünde olmayan şekildeyansıttığını belirtti.

Düzenlemeyi Pir SultanAbdal Kültür Derneği deyaptığı yazılı bir açıklama ileeleştirdi.

Açıklamada “Bilimsel vedemokratik bir eğitimin sadeceAlevilerin değil, tümTürkiye’nin çözülmesi gerekenacil bir sorunu olduğu” belirtile-rek zorunlu din dersininkaldırılması gerektiği vurgu-landı.

Zorunlu din dersi ile ilgilihem AİHM hem de yerelmahkemelerce alınan kararlarhatırlatılarak dersin halenmüfredat kapsamında olmasınınhukuk dışı olduğu ifade edildi.

‘Gerici düzenlemelerleoyalamayın, kaldırın’

Alevilik, din dersi kitaplarında fakat Alevi örgütleri veEğitim-Sen gerçeği yansıtmayan içerik nedeniyle tepkili.Aleviler, ‘zorunlu din dersinin kaldırılması’ talebinde ısrarcı

Hopa’da baflbakan›n seçimmitingini protesto ettikleri içinpolis sald›r›s›na u¤rayan veard›ndan tutuklanan 15 kifliden7’sinin yarg›land›¤› davan›n ilkduruflmas› 14 Eylül’deErzurum’da görüldü.

Baflbakan’›n seçim ziyaretis›ras›nda protesto gösterilerinemüdahale ile bafllayan ve MetinLokumcu’nun hayat›n› kay-betmesine neden olan polissald›r›s› s›ras›nda yaflananlarnedeniyle haklar›nda savc›l›ksoruflturmas› bafllat›lan 31kifliden 7’si “terör örgütü propa-gandas› yapmak” suçuyla ÖzelYetkili Erzurum A¤›r CezaMahkemesi’nde yarg›lanmayabafllad›. Görgü Demirpençe,Önder Öner, ‹brahim Aksu, AliAksu, ‹dris Akb›y›k, fiafakUstabafl, Erhan Köse “terörörgütü propagandas› yapmak”lasuçland›klar› bu davadan tutuk-suz yarg›lan›yor.

31 May›s günü yaflanan sald›r›sonras› gözalt›na al›nanlar›ntamam› “Görevi yapt›rmamakiçin direnme ve kamu mal›nazarar verme” iddialar›yla tutuklubulunuyor. Bu davaya iliflkiniddianame ise henüz tamam-lanm›fl de¤il.

A¤›r ceza mahkemesindegörülen “propaganda” davas›n›nilk duruflmas›na 7 tutuklu Hopal›ve avukatlar› kat›ld›. MahkemedeHopa tutuklular›na yönelik soru-lar “Mahir, Hüseyin, Ulafl” slo-gan›n› at›p atmad›klar› etraf›ndaodakland›. Slogan benzerdavalarda birçok kez “terörörgütü propagandas›”na dayanakolarak gösterilmiflti. Benzer birdurum Hopa davas› için degeçerli olmufl görünüyor.Yarg›lanan 7 Hopal›’n›nifadelerinin al›nd›¤› davan›n ikin-ci duruflmas› 26 Eylül’e ertelendi.‹kinci duruflmada savc›n›n müta-laas›n› vererek suçlamalar›n›yöneltmesi bekleniyor.

EYLEMLERLE DESTEK7 Hopal›n›n yarg›land›¤› dava

öncesi ‹stanbul’da DerelerinKardeflli¤i Platformu (DEKAP) veS›ra Kimde ‹nisiyatifi ‹stiklal Cad-desi’nde ayr› ayr› dayan›flma ey-lemleri gerçeklefltirirken davan›ngörüldü¤ü gün ayn› saatlerdeHopa’da da yine DEKAP’›n ça¤r›-s›yla dayan›flma eylemi yap›ld›.Hopa sokaklar›nda bir yürüyüflyapan yaflam savunucular›duruflma sonuna kadar HopaPark›’nda oturma eylemi yapt›.

Hopa’da ilkduruşma

ÇA⁄LA A⁄IRGÖL

Page 4: 140'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

423 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

A KP hükümetinin İsrail´ekarşı yaptırım söylem-leriyle örtbas etmeye

çalıştığı füze savunma sistemiyleilgili detaylar gün geçtikçenetleşiyor. Daha önce Polonya veÇek Cumhuriyeti´ne kurulmayaçalışılan ancak halk tepkisinedeniyle kurulumu gerçekleştiri-lemeyen füze kalkanı projesinin enönemli parçası olan radar sistemiMalatya’nın Akçadağ İlçesi’nebağlı Kürecik Beldesi’ne kurula-cak. Bu, Kürecik’e kurulan ilkradar sistemi değil. Daha önce deSovyetler Birliği´ne karşı ABD´yeait bir radar sistemi Kürecik´te bu-lunan askeri tesislere kurulmuştu.Deniz Gezmiş ve arkadaşlarınıkurtarmak amacıyla Sinan Cemgilve arkadaşlarının ABD askerlerinikaçırmak için baskın yapmayı plan-ladığı üs olan Kürecik, SovyetlerBirliği´nin dağılmasından sonraABD´liler tarafından terk edilmiş-ti. Aradan geçen yaklaşık yirmi yıl-dan sonra AKP, ABD askerlerinitekrar Kürecik´e getirecek olanprojeye imza attı. NATO´nun stra-tejik konsept değişikliğine gittiğiLizbon toplantısında NATO proje-si olarak kurulması kararlaştırılanproje, emperyalistlerin aktiftaşeronu AKP eliyle Türkiyetopraklarına konuşlandırılacak.

İsrail’e karşı yaptırım uygu-ladığını iddia eden AKP’ninİsrail’le ilişkilerini koparmadığıfüze kalkanı projesiyle bir kez dahagün yüzüne çıktı. Davutoğlu“İsrail’le tüm askeri anlaşmalarıaskıya aldık” dese de, bakanlarİsrailli bakanların konuşmalarınıdinlemeyip şov yapmayı sürdürsede AKP İsrail’e kalkan olmayıkabul ederek tarafını belli etti.Türkiye’ye kurulan radar sistemiİsrail’deki radar sistemleriyle aynıyazılıma sahip ve Kürecik’teki

savunma sisteminden İsrail doğru-dan yararlanacak.

Füze kalkanı projesiyle birlikteDavutoğlu’nun bakan olduğu gün-den bu yana söylenegelen komşu-larla sıfır sorun politikasında birbalon da İran’la ilişkilerde patlamışoldu. Tayyip Erdoğan ve AbdullahGül her ne kadar İran’ın adınımetinlerde geçirtmese de projeninesasında kime karşı kurulduğunuFransa Cumhurbaşkanı NicolasSarkozy şöyle açıklamıştı: “Bizdekediye kedi derler. Hedefİran’dır.” Gerçekten de projeninİran’a karşı olduğu hemen herplatformda gerek NATO ko-mutanları tarafından, gerek diğerülke liderleri tarafından dile getiri-liyor. AKP’nin İran’ın adını kon-

sept metninden çıkarmayı dış poli-tika zaferi olarak duyurduğuzaman bile, NATO GenelSekreteri Anders Fogh Rasmussenprojenin ‘İran’ın tehdidi’ndenkorunma temelinde gündemegeldiğini duyurmakla meşguldü.

Wikileaks’in yayımladığı, ABDDışişleri Bakanı Hillary Clinton’un18 Eylül 2009’da bütün büyükelçi-liklerine yolladığı mesajda da şöyleyazıyordu: “Başkan (Obama),İran’ın muhtemel tehdidine karşıfüze savunma sistemi kurulmasınıkabul etti.”

RADAR ‹SRA‹L’E YARARHALKA ZARAR

Ortadoğu’da kendini bir bölge-sel oyuncu haline getirmek ve

emperyalizmin taşeronluğunuyaparken tepki çekmemek içinİsrail’le dalaşma oyununu sürdürenAKP’nin füze kalkanı konusundakibir yalanı da Türkiye’de füzelerinkonuşlandırılmayacağı oldu.Ahmet Davutoğlu yaptığı açıkla-malarda Türkiye’de sadece radarsisteminin konuşlandırılacağınısavunsa da aradan daha bir haftabile geçmeden ABD’den 1 milyardolara satın alınacak olan PAC3yeni nesil uzun menzilli savunmafüzelerinin Türkiye’de konuşlandı-rılacağı ortaya çıktı. Yani bu radar,İsrail’e yarar ama bizim hemcanımıza hem de malımıza zarar…

Füze kalkanı projesikapsamındaki füzelerin Polonya veRomanya’da konuşlandırılacağına

dair açıklamalar sadece AKPhükümeti tarafından yapıldı.ABD’li generallerse Polonya veRomanya’ya füze sistemi kurula-cağını doğrulasa da bu füzelerinYozgat’ın doğusunda etkili olama-yacağını açıkladılar. Bunun anlamıda açık: İran’ın İsrail’e göndereceğibir Şahap füzesi Türkiye’ye konuş-landırılacak PAC3 füzeleriylehavada imha edilecek. Olası birnükleer füze imhası durumundaTürkiye’nin doğusu nükleer ser-pinti riskiyle karşı karşıya kalacak.

‹SRA‹L’E KALKANOLMAYACA⁄IZ

AKP’nin Kürecik’te 50civarında ABD’li askeri polise tah-sis edeceği radar sistemine yörehalkı karşı çıkıyor. AKP’nin radarsistemini bölgeye yerleştirme kara-rına tepki duyan Kürecik halkı, bir-lik olmuş durumda ve önümüzdekisüreçte yapacakları eylemlerle ra-darın Kürecik’e kurulmasına engelolmaya kararlı olduklarını söylü-yor. Füze kalkanına karşı BDP’denCHP’ye geniş bir yelpazede bir ara-ya gelen Malatya muhalefeti, “Ma-latya Füze Kalkanını İstemiyorPlatformu”nu oluşturdu. Malatyalı-lar 2 Ekim’de büyük bir yürüyüşyapmaya hazırlanıyor.

Füze kalkanına tepkiler Malat-ya’yla sınırlı değil. Ankara’da Hal-kevleri 17 Eylül’de “Emperyalistle-re füze İsrail’e kalkan olmayaca-ğız” diyerek Başbakanlığa yürüdü.İstanbul’da da Filistin İçin İsrail’eKarşı Boykot Girişimi’nin çağrısıylabir araya gelen çok sayıda sol örgüt20 Eylül’de Taksim’e yürüyüp, “İs-rail’e kalkan olan Filistin’e dostolamaz” diyerek bütün Ortadoğuhalklarını hedef alan bu projeye veikiyüzlü AKP’ye karşı mücadeleçağrısı yaptı. Eylemlerinyaygınlaşarak sürmesi bekleniyor.

AKP, kentlerden soyutladığımevsimlik Kürt tarım

işçilerine eğitimi dahi çokgörüyor.

Uludağ Üniversitesi ÖğrenciKolektifleri ve Politeknik Genç,3 yıldır yaz aylarındagerçekleştirdikleri “Okumuşİnsan Halkın Yanındadır” kam-panyasının benzerini Bursa’nınYenişehir İlçesi’ne Kürtillerinden gelen mevsimlik tarımişçilerinin bulunduğu Çadır-kent’te yapmak istedi. Üniver-site öğrencileri çadırkente gittik-lerinde jandarma engeliylekarşılaştı. Jandarma, çadırkente

girebilmek ve işçilerin çocuk-larına eğitim vermek için MilliEğitim ve Kaymakamlık’tan izinalınması gerektiğini ifade etti.

İlgili kurumlara izin içinbaşvuran üniversiteliler, “Bizzaten oradaki çocuklara eğitimvereceğiz, projelerimiz var”

şeklinde yanıtlarla karşılaştı. Diyarbakır, Urfa ve Siirt’ten

gelen 2 bin mevsimlik tarım işçi-si, bu yıla kadar çivi çakılmayanhatta tuvaletin dahi olmadığıkoşullarda yaşamaya çalıştı. Buyıl yapılan düzenlemelerle böl-geye çadırkent kuruldu. 100 ki-şiye 1 tuvaletin düştüğü, 2ailenin bir çadırda kaldığı,altyapısı olmayan çadırkentteşimdiye kadar işçilerin çocuk-larına eğitim verilmemiş.‘Projelerimiz var’ diyen millieğitim müdürlüğü, ekim ayındamemleketlerine dönecek işçilerebu sene de eğitim vermedi.

Kürt sorununda silahlı mücadele yeniden önplana çıkarken, müzakere sürecine geri

dönülmesinin önünü tıkamak için Oslogörüşmelerinin bant kayıtları yayınlandı.

“Silahlı çatışma varken müzakere mi olur”demeyin. Savaş sırasında müzakere kapısı açıktutulmazsa, ateşkeslere ve barışlara nasıl ulaşılabilirki? Zaten Habur krizinin ardından sınırlı bir çatışmasürecinin başladığı günlerde yapılan Dördüncü Oslo

görüşmesinin yayınlanankayıtları da başka şeylerinyanında bu gerçeğin de birkanıtı.

Oslo kayıtlarının yayınlan-masının tartışma götürmez biramacının müzakere kapısını,en azından bir süre için, kapalıtutmak olduğu ortada.Müzakere kapısını açık tutmacesaretini kırmak, savaşı Kürtsorununun çözümündeki “tekdiyalog yöntemi” halinegetirmek için sanki uluslararasıbir seferberlik var.

Tırmanan sadece KürtSavaşı mı?

Aynı anda Kıbrıs’ta savaş tamtamlarının çalması,İsrail’le kankalığın şıpınişi bozulmasına ne demeli?

Türkiye’nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki tümilişkileri “dalgalanıyor”. ABD ve Erdoğan Hükümetirüzgarı birlikte üflüyorlar.

“Savaşı kim çıkardı” sorusunun yanıtı da bu “dal-galanmada”, bu uluslararası seferberlikte saklı.Libya’yı, Suriye’yi kim karıştırmışsa, İran’a karşıaskeri abluka hazırlıklarına kim başlamışsa ve bütünbunlara “yancılık” için kim tuzluğu kapıpkoşturmuşsa o, onlar…

Ortadoğu’nun uluslararası koşulları,Ortadoğu’nun tek tek ülkelerinde “barışsüreçleri”nin ön plana çıkmasına uygun değil. ABDve müttefikleri BOP bölgesinde yeni bir çatışmalarve savaşlar dalgası başlatmışken Türkiye’de barışçıbir sürecin ayakta kalabilmesi mümkün mü?Türkiye’nin bu “genelleşmiş Ortadoğu savaşı”ndahizada durması için savaş halinde olması zorunlu!

Türk hükümeti “kaçınılmaz tecavüzün keyfiniçıkarıyor” ve Türkiye’deki Kürt sorununu bu“Ortadoğu Savaşı” içerisinde, uluslararası bir “savaşcephesi” haline getirerek çözmeye yöneliyor.

Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, ABD’ninOrtadoğu’da çıkardığı bu “kontrollü fırtına”yı bir“devrimci durum” olarak değerlendiriyor.

Her iki tarafın da sorunu “silahlı mücadeleyiderinleştirerek çözme” taktiği bir “Ortadoğu sürecitasarımına” dayanıyor. Türkiye Ortadoğu süreciniharekete geçiren ABD’ye yamanarak, PKK’ye karşısavaşı da Ortadoğu’daki ABD savaşının bir parçasıhaline getirmeye çalışıyor. Erdoğan, Libya, Suriyeve sonraki adımda da İran’a uzanacak olan ABDsaldırısının Ortadoğu ulusları arasındaki ilişkileri yenibir dengeye oturtacağını ön görerek, gelenekselşovenist politikalarla bu yeni dengenin bir parçasıolmaya çalışıyor.

PKK, ABD’nin Ortadoğu’daki post-modern fetihpolitikasının çatlaklarında silahlı mücadele içinmanevra alanı yaratıyor ve Ortadoğu’daki KürtSiyasi Sürecinde etkili bir “ulusal birlik öznesi”haline gelmeyi amaçlıyor.

Her iki taraf da politikasını Ortadoğu bağlamınadoğrudan araçlarla oturtmaya muktedir.

Türkiye sosyalist hareketi ise bugünkü Ortadoğusürecinin bir parçası değil. “Siyasi statü” içinmücadele eden Kürt Özgürlük Hareketi içinbugünkü Ortadoğu istikrarsızlığı bir “devrimcidurum” olarak tasavvur edilebilir; ama buistikrarsızlık Türkiye Sosyalist Hareketi için bir“devrimci durumu” ifade etmiyor. Tersine ABD’ninOrtadoğu’ya yaptığı bu müdahale süreci bölgedekigericiliği (Arap gericiliğini, Türkiye faşizmini, İsrailSiyonizmini) restore ediyor. Türkiye SosyalistHareketi, SSCB’nin ve Doğu Avrupa’nınyıkılmasından sonra, Arap Milliyetçiliği Hareketi’ninyozlaşması ve yıkımının olumsuz rüzgarları altındaküçüldükçe küçülüyor.

Türkiye Sosyalist Hareketinin bir OrtadoğuDevrimi perspektifini ve bu perspektifin somut poli-tikalarını üretmesi zorunluluğu artıyor.

Filistin Ulusal Özgürlük Mücadelesi, ArapMilliyetçiliğinde somutlaşan Ortadoğu siyasisürecinin, “Ortadoğu devrimci süreci”nedönüşümünün sıçrama halkası olmuştu. KürtUlusal Özgürlük Mücadelesi’nin ArapMilliyetçiliği’nin yozlaşması ve emperyalist güçlerceyıkımıyla tanımlanan bugünkü Ortadoğu süreciiçinde aynı rolü oynayabilmesi mümkün değil.

Ortado¤u Savafl› kimiçin ve ne kadar“Devrimci Durum”

Ferda Koç

[email protected]

AKP, Türkiye’nin Kürt sorununu iki kar-deş halkın barışçıl yollarla çözebileceği

bir sorun olmaktan çıkarırken, ülkenin iç so-rununu Ortadoğu’daki bölgesel çatışmalarınbir parçası haline getirecek pazarlıklaragirişiyor. Barack Obama ile görüşen TayyipErdoğan Afganistan, Libya, Suriye ve İrankonusundaki hizmetlerinin karşılığı olarak,Kürtlere karşı savaşta kullanmak için istih-barat ve silah talebinde bulundu. BirleşmişMilletler Genel Kurulu toplantıları içinABD’ye giden Başbakan Recep TayyipErdoğan, 20 Eylül gecesi ABD BaşkanıBarack Obama ile bir araya geldi. GörüşmedeABD ve Türkiye’nin eşgüdüm içindeSuriye’ye karşı yaptırım uygulamasıkararlaştırılırken, Obama Afganistan, Libyaişgalleri ve füze kalkanı konularındakiyardımından ötürü Erdoğan’a teşekkür etti.Erdoğan da PKK’ye karşı kullanmak için is-tihbarat desteğinin artırılmasını ve “insansızhava aracı” diye bilinen Predator savaş uçak-larını kiralamak istediklerini söyledi. AKP’ninPKK’ye yönelik sınır ötesi kara harekâtıbaşlatmak istediği ve bunun için ABD’ninonay ve desteğini beklediği de biliniyor.

BÖLGESEL ÇATIfiMANIN ‹Ç‹NDEÖcalan’la görüşmeleri durduran ve BDP’yi

dışlayan AKP, buna PKK’nin eylemsizliğe sonverdiği Silvan saldırısını bahane gösterse deaskeri operasyonlar Silvan saldırısından aylarönce başlatılmıştı. AKP’nin çözümsüzlüğü-nün, Türkiye sınırları içinde barışçıl çözümkanallarının tıkanması şeklinde kendini gös-terdiği dönemin Ortadoğu’da halk hareketle-rinin tetiklediği siyasi karmaşa ile çakışması,Kürt sorununun Ortadoğu denklemi üzerindetarif edilmesini beraberinde getirdi. PKK bu

süreçte “Ortadoğu’da devrimci durum” tespitiyaparak sorunun uluslararası boyutuna veAKP’yi zorlayacak bir başka çözüm arayışınında gündeme gelebileceğine işaret etti. AKPise adeta sorunun bölgesel çatışmanın birparçasına dönüşmesinden memnuniyetiniifade ederek, kendi halkına karşı ABD ileçıkar ortaklığını devreye soktu. Kürt denkle-minin parçalarını ABD müttefiki Türkiye veKürdistan Bölgesel Yönetimi ile ABD’ninhedefinde yer alan İran ve Suriye oluşturuyor.İran’ın Kandil’e yönelik operasyonları, füzekalkanının Türkiye’ye kurulacağının açıklan-ması sonrasına gelen bir dönemde, PJAK-İran ateşkesi ile son buldu. Suriye’deki Kürtpartileri Beşar Esad yönetimi ile barışçıl birpazarlık yürütüyor. Kürdistan Bölgesel Yöne-timi ise Türkiye ve ABD ile temaslarının ar-dından “Kürdistan konferansı”nı iptal ederekPKK ile mesafesini ortaya koydu. Özetle, Or-tadoğu’nun bu dört ülkesinde hesaplar Kürt-lerin üzerinde tepişerek görülmeye başladı.

AKP ‹fiGALC‹YLE KOL KOLATayyip Erdoğan’ın ABD’de Obama ile

görüştüğü gün CIA ve FBI dahil 16 istihbaratbiriminin bağlı olduğu DNI'nın başındakiJames Clapper, Ankara'ya geldi. Obama’nınatadığı Clapper’ın Genelkurmay, MİT veİçişleri ile yapılan gizli görüşmelerde Suriye,füze kalkanı ve PKK’ye yönelik sınır ötesioperasyonu ele aldığı açıklandı. Bu karşılıklıtemaslardan çıkan mesaj açık: AKP iktidarıSuriye ve İran’a karşı emperyalist planlarayardımcı olma karşılığında Kürtlere yöneliksavaşında ABD’nin desteğini kazanmayaçalışıyor. Böylece iç sorunumuz, emperyaliz-min bölge siyasetinin bir parçası haline getiri-lerek daha da derinleşiyor.

Malatya Kürecik’te kurulacak olan NATO’nun füze kalkanı radar sistemi, İsrail’i korumakiçin Türkiye’yi tehlikeye atıyor. Bu plan, geniş bir tepkiyle karşılanırken eylemler yayılıyor

Kürdü işbirlikçilikle ezme hesabı

S›n›r içi ve s›n›r ötesi çat›flmalar, her haf-ta onlarca cana mal olarak sürerken AKP,bar›flç›l çözüm aç›s›ndan en büyük flans olanBDP’ye hareket flans› tan›m›yor.

BDP’lilere yönelik tutuklamalar devamederken, son 6 ayda tutuklanan BDP’li say›s›1356’ya ulaflt›. AKP yeni anayasa çal›flmalar›kapsam›nda BDP ile görüflülüpgörüflülmeyece¤i konusunda da çeliflkili birtav›r sergiliyor. AKP MKYK toplant›s›nda

“BDP yemin etmedikçe ve terörle aras›namesafe koymad›kça görüflmeme” karar›al›nd›.

Di¤er yandan AKP, BDP’yi boykota zorla-yan, Hatip Dicle’nin milletvekilli¤inin gaspedilmesi ve di¤er 5 BDP’li vekilin hapis-hanede tutulmas› konusunda geri ad›matmama tavr›n› da sürdürüyor. AbdullahÖcalan’›n avukatlar›yla görüflmesine yönelikengelleme de iki ayd›r sürüyor.

Demokratik yollar kapalı

Mevsimlik işçi çocuğuna eğitim yasakKızılay patlaması AKP’nin eseriAnkara K›z›lay’da Baflbakanl›k,

Genelkurmay Baflkanl›¤› ve ba-kanl›k binalar›n›n yan› bafl›ndakiKumrular Caddesi’nde 20 Eylülgünü gerçekleflen bombal› sald›r›-da 3 kifli öldü, 5’i a¤›r 34 kifli ya-raland›. PKK, eylemle ilgileri ol-mad›¤›n› aç›klad›.

Sald›r›y› kimin gerçeklefltirdi¤ibelli olmasa da devletin merkezidenebilecek bir bölgede ve TayyipErdo¤an’›n Barack Obama ilegörüflmek üzere ABD’ye gitti¤i

gün gerçekleflmifl olmas› çok fleyanlat›yor. Erdo¤an, Obama ileKürt meselesi, ‹ran’› hedef ald›¤›bilinen füze kalkan›, Suriye ve‹srail meselelerini konufltu. AKPiktidar› Türkiye’yi ayn› anda hemSuriye, hem ‹srail, hem ‹ran hemde kendi yurttafl› Kürtlerleçat›flma konumuna sürüklemifldurumda. Sald›rmak için gerekçe-si olan çok ve anlafl›ld›¤› kadar›ylaAKP’nin böylesi sald›r›lar› önlemegücü de niyeti de yok.

İsrail’e kalkan halka düşman

Page 5: 140'ıncı sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

523 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

iklimkıta7 5

ABD’nin 11 Eylül’den sonra dünya çapına“Terörizmle mücadele” adı altında

başlattığı operasyonlarda 11 Eylül’den bugünekadar ABD ve NATO kuvvetleri 11 Eylülsaldırısında hayatını kaybeden kişi (2995)başına 73 kişiyi öldürdü. ABD, Afganistan’da56, Pakistan’da 30 bine yakın sivili katletti.Irak’ta ise bu sayının 130 bine yaklaştığı tah-min ediliyor. Bombalı eylemlerle birlikte 1milyona yakın kişinin öldüğü tahmin ediliyor.ABD işgalleri sonucu 7,8 milyon insan mültecidurumuna düştü. NATO kuvvetleri Irak’tatoplam 4.792 kayıp verirken bu sayının 4.474’üABD askeri. ABD’den sonra bölgede en çokİngiltere kayıp verdi. Afganistan’da ise 2.727NATO askeri öldü. Bunların 1.777’si ABDaskeri. Afganistan’da ABD ve İngiltere’densonra Kanada ve Fransa en çok kaybı verenülkeler oldu. Türkiyeli 3 asker deAfganistan’da öldü. Irak güvenlik güçlerininkaybı 10 bini geçerken Afganistan askerlerininkaybı 10 bine yaklaştı. Pakistan güvenlik güç-lerinin kaybı 3.500 civarında olurken Irak veAfganistan’da savaşa giren savaş şirketlerininkaybı da 2.300 civarında.

Filistin 23 Eylül’de BM’ye devlet olaraktanınmak için başvuruyor. Yaklaşık 120

devlet Filistin’i destekleyeceğini açıklamıştı.İsrail’in bu konudaki rahatsızlıkları bilinirken,bu durumun özellikle göç etmiş Filistinlilerinhakları konusunda olumsuzluklar yaratacağı dabiliniyordu. Oylamanın yapıldığı gün gazetemizbaskıda olacağından sonuca dair birdeğerlendirme yapamasak da ABD’nin talebireddetmesi, BM’den bir sonuç çıkmayacağınıgösterdi. İsrail’in baş müttefiki olan ABD,BM’de veto yetkisine sahip beş ülkeden biri.

Filistin BM yolunda

16 Eylül’de Ürdün´ün başkenti Amman´dabuluşan 10 ülkeden 15 sendika, Demokra-

tik Arap Sendika Forumu´nun kuruluşunuilan etti. Foruma, bağımsız sendikacılığı sa-vunmak ve işsizliğe ve güvencesiz istihdamakarşı mücadelede birleşmek üzere Bahreyn,Mısır, Irak, Kuveyt, Libya, Moritanya, Fas, Fi-listin, Tunus ve Yemen´den pek çok sendikakatıldı. Yapılan açıklamada “Demokrasiye ge-çiş süreci ve devrimci mücadeleler, Arap sen-dikal hareketinin katkılarına ihtiyaç duymak-tadır. Arap Dünyası´nda herkese onurlu biryaşam sağlamak için önceliklerimiz gerçek birdemokrasi ve sosyal adalettir” denildi.

Yayımlanan kuruluş bildirgesinde, bölgedebaskılar ve ayrımcılıklar nedeniyle eşitsizlikle-rin derinleştiğine, artan işsizlik ve yoksulluğave yaygınlaşan kayıt dışı ekonomi, güvencesizçalışma biçimlerine dikkat çekildi. Forum ön-celiklerini şöyle sıraladı: “Toplu sözleşme hak-kı, sendikalara yönelik dış müdahaleleri red-detmek, kamusal ve bireysel özgürlüklere say-gı, ifade özgürlüğü ve barışçıl gösteri özgürlü-ğü, kadın erkek eşitliği, her türlü ayrımcılığınortadan kaldırılması, gerçek sosyal diyalog,kayıt dışı olanlar dâhil bütün işçiler için etkilisosyal koruma.”

Araplar›n emek cephesi

Başbakan Recep TayyipErdoğan yanında tam iki yüzseksen patron ve yedi bakan-

la birlikte beş gün süren bir “Arapbaharı” turuna çıktı. Gezdiği tümülkelerde beraberinde götürdüğüpatronlara iş bağlayan, bölgedeetkin bir rol kapabilmek için açıkla-malar yapan Erdoğan’ın gezisindengeriye kalansa ikiyüzlü politikalarındevamı oldu.

Erdoğan’ı, ilk durağı olanMısır’da katıldığı Türk-Mısır İşKonseyi toplantısında yaptığıkonuşmada Mısır’la Türkiyearasında mevcut olan ticariilişkilerin bundan sonraki süreçtegeliştirilmesi gerektiğini söyleyerekyeni dönemde daha fazla ranthesapları yaptığını gösterdi.Erdoğan’ın Tunus ziyaretinde ilk işolarak ticari işbirliği anlaşmasıimzalaması ve Libya’da “önemliolan devletin devamlılığı” diyerekTürk işadamlarının bölgedekiyatırımlarının iç savaş öncesindekaldığı yerden devam etmesi gerek-tiği yönündeki açıklama da bölgedepastadan daha çok pay almahevesini gösterdi.

ROL KAPMA HESAPLARIErdoğan bölgede daha fazla rol

kapma hesapları yaparken, “zafergezisi”ne gölge düşüren bir gelişmeyaşandı. Libya’ya giden ilk yabancıdevlet adamı olma hayalleri kuranErdoğan’ın hevesi, FransaCumhurbaşkanı Sarkozy veİngiltere başbakanı Cameron’un“acil” Libya seferiyle kursağındakaldı. Erdoğan’ın fırsattan istifadebölgenin yeni lideri pozları verme-sine yanıt veren Fransa ve İngiltere,

Erdoğan’a açık bir biçimde haddinibilmesi gerektiği mesajını verdi.

Bilindiği gibi Fransa hem içeridezedelenen imajını düzeltmek hemde arka bahçesi olarak nitelenenbölgede yitirdiği etkin güç konumu-nu geri kazanmak için Libya’ya ha-rekât düzenleyen ilk ülke olmuştu.Kaddafi güçleri Bingazi’ye kadarilerlediğinde bombardımana başla-yarak işlerin tersine dönmesindeönemli bir rol oynayan Sarkozy’ninLibya’daki pastadan, Erdoğan’ahaddinden fazlasını kaptırmayacağıbu son hamleyle de görülmüş oldu.

Sarkozy’nin apar topar Libya’ya

gitmesini “samimiyetsiz” olarakdeğerlendiren Erdoğan’ın Libya’dael ele dolaştığı Libya Ulusal GeçişKonseyi Başkanı Mustafa AbdulCelil, Erdoğan’ın yerden yerevurduğu eski yönetimin adaletbakanıydı. Libya halkının isyanettiği yargısız infazlar, tutukla-malar, işkenceler yaşanırken deMustafa Abdul Celil Kaddafi’ninen yakınında duran isimlerdenbiriydi. Elbette ki Sarkozy Libyahalkına dostluğu sebebiyle canınıdişine takmıyor ancak kendisinisamimiyetsizlikle suçlayan kişinin29 Kasım 2010’da Kaddafi İnsan

Hakları Ödülü’nü alan Erdoğanolması ayrı bir samimiyetsizlik arzediyor.

LA‹KL‹K ÇA⁄RISI K‹ME?Erdoğan’ın tur boyunca diline

doladığı “laik devlet” vurgusu dabatıya ve içeriye yönelik bir mesajolarak yorumlandı.

“Kişiler laik olmaz, devletler laikolur. Ben bir Müslüman olarak laikbir ülkeyi yönetiyorum. Umarımsizler de laik bir devletin temelleri-ni atarsınız” diyerek aslında,bölgedeki İslami eğilimi emperya-lizm ile uzlaştırma yeteneğini

hatırlattı. Bu açkılama MüslümanKardeşler tarafından tepkiylekarşılanırken Mısır’da başka ters-likler de yaşandı. Erdoğan’ınGazze’ye geçme ve Tahrir’dekonuşma isteği ev sahibi Mısıryönetimi tarafından geri çevrildi.

Erdoğan’ın “Arap Baharı” turu-nun zamanlaması da başka birsamimiyetsizliği gözler önüne seri-yor. Erdoğan beş günlük turusüresince yaptığı her konuşmadaİsrail’e karşı bölge halklarınınkahraman koruyucusu kesilirken,AKP İsrail’e kalkan olma süreciniresmileştiren füze kalkanı projesineimza atıyordu.

Dış politikada söz sahibi ülkeimajı Yeni Osmanlı hayallerinesahip AKP kitlesi tarafından yete-rince gurur verici bir durum halinegelirken İsrail’e kalkan olacak pro-jenin gündemde hak ettiği yeri bul-masının önü de bu geziyle alınmışoldu. Bunda kuşkusuz basın daönemli rol oynadı. Erdoğan’ıngittiği ülkelerdeki konuşmaları,Erdoğan’a gösterilen bol bayraklıyapay ilgi ve laiklik konusundakiaçıklamalar şişirilerek füze kalkanıprojesi gölgede bırakldı.

Erdoğan’ın beş günlük seya-hatinde ve sonrasında yaşananlargösteriyor ki, AKP hükümeti halk-lara düşman tarafta olmayısürdürürken, ezilenin yanında imajıvererek bölge siyasetinde yeniroller peşinde koşmaya devam ede-cek. Erdoğan’ın esasta kimin çıkar-larına hizmet ettiğini de “Arapbaharı turu” sonrasında NewYork’ta görüştüğü ABD lideriObama’dan aldığı teşekkür ortayakoyuyor.

Halk isyanları sonrasında değişen yönetimler, AKP’yi bölgeden pay kapma telaşına düşürdü. İsrail’ekalkan olan Erdoğan, Arap halklarına İsrail’i kötüledi. Bedeller ödeyerek iktidarları deviren Arap halk-larına emperyalizmle uyum içindeki yönetim modelini pazarlayan Erdoğan, umduğunu bulamadı

Ortadoğu’da ikiyüzlüler el ele

Arap ülkeleri, rejim karşıtıprotestolarla sallanmaya

devam ediyor. Mısır, Bahreyn,Fas ve Yemen'de mevcut yöne-timlere karşı eylemler sürüyor;halklar taleplerinin yerine getiril-mesini istiyor.

MISIRMısır’da Hüsnü Mübarek’i

deviren halk hareketinin önüaskeri rejimin olağanüstü halkanunları ile kesilmeyeçalışılıyor. Mısırlılar ise devrimisürdürebilmek ve baskı rejimininyeniden tesis edilmesini engelle-mek amacıyla Tahrir Meydanı’nıdoldurmayı sürdürüyor. 16 EylülCuma günü olağanüstü halyasalarının aşırı genişlemesiniprotesto eden binlerce kişidevrimin simge alanı TahrirMeydanı’na aktı.

Mısırlı eylemciler “aydınlıkbir yol haritası” için askeri ha-kim, Yüksek Askeri Şura’nın ba-şı ve Mübarek’in son dönemindeSavunma Bakanı olan FieldMarshall Hüssein Tantawi’yeçağrıda bulundu. Ülkenin kon-trolünü halka devretmesi yönün-de Askeri Konsey’e çağrı yapanMısırlılar, toplumsal geriliminyönetimin baskıcı tutumundankaynaklanan protestolar ve çatış-malarla tırmandığını belirtti.Uluslararası Af Örgütü’nden ya-pılan açıklamada da Mısır’ın as-

keri yönetimle eski, kötürejimine döndüğü ifade edildi veaskeri yönetimin görevininolağanüstü hal uygulamalarınason vermek ve vaat ettiği tadilatıyapmak olduğu dile getirildi.

BAHREYNABD'nin Ortadoğu'daki temel

dayanaklarından biri olan SuudiArabistan'ın desteklediğiBahreyn'deki rejime karşı eylem-ler devam ediyor.

İran körfezini ve Hürmüzboğazını kontrol eden ABD 5.

Filo'sunun limanı olarak bilinenBahreyn'deki El Halife rejiminekarşı eylemler, başkent Manamabaşta olmak üzere Sitra ve Dirazkentlerinde sürdürülüyor.

YEMENYemen'de hükümet

karşıtlarıyla devlet güçleriarasında çıkan çatışmalardayaralanarak Suudi Arabistan'akaçan Devlet Başkanı AliAbdullah Salih, iktidarındevredilmesine yöneliktartışmaları başlattı. Devlet ajan-

sı Saba'nın haberine göre, Salih,iktidarın barışçıl bir şekilde dev-redilmesinin sağlanması amacıy-la muhalefetle müzakerelerebaşlanması kararını verdi.

Müzakerelerin Başkan vekiliAbdurrahman Mansur el Haditarafından yürütüleceği belirtildi.Salih'in, aynı zamanda, Hadi'ye,Devlet Başkanlığı seçimleri içinhazırlıklara başlayabileceğini bil-dirdiği kaydedildi.

Ülke, aylardır Salih'in ülkeyegeri dönmemesi ve iktidardançekilmesi amacıyla yapılan kitle-sel protestolara sahne oluyordu.

FASBinlerce Faslı, sosyal adalet

ve yolsuzluğun sona ermesi ta-leplerini yinelemek için ülkeninbirçok şehrinde sokaklara çıktı.

Fas’ta isyandan çekinen Kral6. Muhammed, 2 Temmuz'dayeni anayasa için referandumagitmiş, referanduma yüzde 70katılım olmuş, yüzde 98 "evet"oyu çıkmıştı.

Demokratik bir anayasayapılmasını ve anayasalmonarşinin kurulmasını savunan20 Şubat Hareketi, kamuoyunaaçıklanan reformların halkınpolitik değişim talebine kesinlik-le yanıt vermediğini belirtmiş,çeşitli İslami ve sol gruplarla bir-likte referandumu boykotetmişti.

Güney Kıbrıs yönetiminindoğalgaz ve petrol arama

amacıyla Akdeniz’de sondajçalışmalarına başlamasınaTürkiye ve Kuzey Kıbrıs’tan tep-kiler geldi. Ancak adadakiçözümsüzlüğü sonlandırmaya dayanaşmayan Türkiye, Kıbrıs poli-tikasında iflasa yaklaşıyor.

Güney Kıbrıs yönetiminin aysonunda Akdeniz’de doğalgaz vepetrol arama amacıyla sondajçalışmalarına başlayacağınıaçıklaması Kıbrıs’ta yeni bir krizeyol açtı. Güney Kıbrıs lideri Di-mitris Hristofyas “Türkiye ada-daki çözümsüzlüğü dış politika-sında bir koz olarak kullanıyor.Elimiz kolumuz bağlı duramayız.Bölgede enerji aramalarımızısürdüreceğiz” dedi. Sondaj çalış-masını yapacak Noble Enerji,

doğalgaz yataklarının kalitesininölçüleceğini ve bu yataklardanne kadar istifade edilebileceğininveya ne kadarının satılabileceği-nin tespit edileceğini belirtti.

Güney Kıbrıs yönetimininsondaj hazırlıklarına başladığınıaçıklamasına Kuzey Kıbrıs veTürkiye yönetimlerinden tepkilergeldi. Kuzey Kıbrıs Cumhurbaş-kanı Derviş Eroğlu, Rum yöneti-minin bir çalışma yapamayacağı-nı, bunun müzakereler sürerkenprovokasyon olduğunu söyleye-rek kendi stratejileri de açıkladı.Bunun akabinde Türkiye ileKıbrıs’ın kuzeyi arasında imzala-nacak bir kıta sahanlığı sınırlan-dırma anlaşması imzalandı. Böy-lece kuzey yönetimi de aynı alan-da petrol ve doğalgaz arayabile-cek.

Taraflar arasında gerginliksürerken 19 Eylül’de NobleEnerji’nin Homer Ferringtonadlı sondaj platformununçalışmalara başladığı açıklandı.Sondaj çalışmaları ile ilgilikonuşan Hrsitofyas, Türkiye’ninadadaki çözümsüzlüğüsonlandırmasıyla iki tarafın dakazanacağını, federal hükümetingelirleri her iki birime dedağıtacağını dile getirdi.

Buna karşın Türkiye ve KuzeyKıbrıs 21 Eylül’de kıtasahanlığını sınırlandırmaanlaşmasını imzaladı. BöyleceTürkiye artık Akdeniz’de aramaçalışması yapabilecek. Aramaişlemi Türkiye Petrolleri AnonimOrtaklığı’na verilecek ruhsat veNorveç’ten kiralanan gemi ileyapılacak.

Kıbrıs:Gaz varçözüm

yok

Faturayinehalka

Borç krizinin ard›ndan AB ve IMF’ninemek düflman› ekonomik paketlerinincenderesine giren Yunanistan’dahükümet kemerleri biraz daha s›k›yor.A¤ustos ay›nda Avrupa Birli¤i (AB) veUluslararas› Para Fonu’ndan (IMF) ald›¤›158 milyar dolarl›k borç paketinitüketen Yunanistan’da iflas kabusugerçe¤e dönüflmeye bafllad›. MaliyeBakan› Filippos Sachinidis, ülkenin ekimbafl›na kadar nakdi kald›¤›n› aç›klad›.

AB ve IMF’den yeni bir kredi dilimialabilmeyi uman hükümet, tafl›nmazmallardan iki y›l süreyle ek vergial›nmas›na, kaçak yap› cezalar›n›n tahsiledilmesine, milletvekili, bakan, belediyebaflkanlar› gibi kamu görevlilerinin birmaafl›n›n kesilmesine karar verdi. Ancakfatura bununla da kalmayacak.Uluslararas› kredi sa¤lay›c›lar›n›nhaz›rlad›¤› ve yürürlü¤e konmas›n› iste-di¤i 15 maddelik listede kamuçal›flanlar›n›n iflten ç›kart›lmas›, kamuçal›flanlar›na ve emeklilere ödenenmaafllarda kesinti ya da dondurma,›s›tma yak›t›nda vergi art›r›m›, zarareden kamu kurulufllar›n›n derhalkapat›lmas›, sa¤l›k alan›ndaki harca-malar›n azalt›lmas› ve özellefltirmelerinh›zland›r›lmas› yer al›yor.

Arap isyanı hala sokakta

ABD 10 y›ld›r katlediyor

Mustafa Abdul Celil

Page 6: 140'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

623 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Milyonlarca öğrenci, veli veeğitim emekçisini yakından

ilgilendiren Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), neoliberal dönüşümlerinuygulanması konusunda AKP’ninen operasyonel bakanlarındanÖmer Dinçer’in göreve gelmesiylesıfırdan kuruluyor. İlki 14 Eylül’deResmi Gazete’de yayımlanan veilerleyen günlerde peşi sıra geçiri-len Kanun HükmündeKararnameler (KHK) ile eğitimalanı piyasalaşmaya ve güvencesiz-leştirmeye açılıyor.

İstihdamda güvencesizleştirmeyidayatan yeni yapısı ile bakanlığıneğitimdeki temel amacını kararna-menin 2. maddesinin a fıkrasındayapılan değişiklikten görebilmekmümkün. Maddenin eski halindeyer alan “laik, sosyal, hukukdevleti” ibaresinin çıkartıldığımaddede bakanlığın amaçları şöylesıralanıyor:

“Okul öncesi, ilk ve orta öğretimçağındaki öğrencileri bedeni, zihni,ahlaki, manevi, sosyal ve kültürelnitelikler yönünden geliştiren veinsan haklarına dayalı toplumyapısının ve küresel düzeyde rekabetgücüne sahip ekonomik sistemingerektirdiği bilgi ve becerilerledonatarak geleceğe hazırlayan eğitimve öğretim programlarını tasarla-mak, uygulamak, güncellemek;öğretmen ve öğrencilerin eğitim veöğretim hizmetlerini bu çerçevedeyürütmek ve denetlemek…”

AKP, emek sömürüsünü,güvencesizliği ve esnek istihdamıartıracak, eğitimin her alanındagericiliği körükleyecek değişikliğeuygun teşkilatı oluşturmak için dekolları sıvadı. KHK yoluylabakanlığa bağlı hizmet birimlerininsayısı 32’den 17’ye düşürüldü vebirimlerin tek yetkilisi bakan ÖmerDinçer oldu. Yeni kurulan birim-lerden en dikkat çekicisi İnşaat veEmlak Grup Başkanlığı. Okul vekurum binaları dahil taşınmazlarailişkin her türlü satım, yapım,yaptırım, bakım, onarım işlerinigörecek bu birim, okullardakitemel hizmetlerin sermayeyeaçılmasının aracı olacak.

SÖZLEŞMELİ İSTİHDAM VEPERFORMANS DAYATMASI

Yeni KHK, AKP’nin emeğideğersizleştiren, güvencesizliği veesnekleştirmeyi yaygınlaştıran poli-tikalarını tam anlamıyla karşılıyor.Kararnameye göre 657 SayılıKanun ve diğer kanunlara bağlıkalınmadan sözleşmeli personelçalıştırılabilecek. Bakanlık merkezteşkilatındaki üst düzey yöneti-cilere de “kadro karşılığı sözleşme”uygulaması getirildi.

Kararnamenin 4/1.b mad-desinde sıralanan bakanın görev-leri arasında “Performans ölçütleridoğrultusunda uygulamayı koor-dine etmek” cümlesi de perfor-mans sistemininyaygınlaştırılacağının işareti. Sağlık

alanında da dayatılan performansadayalı çalışma modeli, bu mad-denin yürürlüğe girmesi ile yasaldayanağını buldu.

SOSYAL HAKLARA TIRPANSözleşmeli çalıştırma ve perfor-

mansa dayalı çalıştırmanın dışında“Atama” başlıklı 37/3 numaralımadde de sosyal haklara vurulantırpanın genişliğini gözler önüneserdi. Buna göre bakanlıkça belir-lenen özür gruplarına bağlı yerdeğiştirmeler sadece yaz tatilindeyapılacak. Böylece eş durumunabağlı yer değiştirmenin ağustos veocak ayında yapılabileceği hükmü,ocak ayını geçersiz kıldı. Sağlıközrüne bağlı yer değiştirmelerinzamana bağlı olmaksızın gerçek-leşmesi yürürlükten kalktı.

GERİCİLEŞTİRMEDEBÜYÜK ADIM

Aynı maddenin 8. fıkrasındaatamanın, eğitim kurumu müdür-lerinin yazılı veya sözlüsınavlarında başarılı olmakkaydıyla gerçekleşeceği ifadesi yeralıyor. Şu an yazılı yapılan vekopya skandallarına sahne olansınavların sözlü gerçekleşecekolması gerici kadrolaşmanın önünüciddi bir biçimde açıyor.

Peş peşe yayımlanan 651 ve 653sayılı KHK’ler de eğitimde geri-cileşmenin hızlandırılması amacınıtaşıyor. 27 Ağustos’ta yürürlüğegiren 651 Sayılı KHK ile sadece

Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda olanburs-kredi verme yetkisi VakıflarGenel Müdürlüğü’ne de tanındı.Çoğu tarihi eser olan taşınmazlar-dan gelir elde eden Vakıflar GenelMüdürlüğü, mazbut vakıflar adınakurdurduğu Bezm-i Alem VakıfÜniversitesi ve Fatih Sultan

Mehmet Üniversitesi’ne bu yetkisi-ni aktarabilecek. Kurum, karar-name ile burs vereceği öğrencilerinadını da saklı tutabilecek. 17Eylül’de yayımlanan 653 SayılıKHK ile ise Kuran kurslarınakatılmak için 28 Şubat sürecindegetirilen 12 yaş sınırını kaldırdı.

Gizli zamda geri adım

M amak Belediyesiinsan sağlığınıhiçe sayarak 51

çocuk parkına baz istasyonukurulması için ihale açtı. Jethızıyla yapılan iki ihale sonu-cunda parklar 3 yıllığına ikiGSM şirketine kiralandı.Belediye her parktan 16 bin500 lira alırken mahallehalkının sağlığını ise hiçesaydı. Valiliğin baz istasyon-larıyla ilgili yayımladığıgenelgede bulunan “çocuk-ların bulunduğu hastane,çocuk bahçesi, kreş ve okulgibi yerlere veya yakınlarınakurulmaz” maddesi isegörmezden gelindi. Belediyebu ihlalin bedelini ve çocukparklarına baz istasyonuyapılmasının yaratacağısıkıntıları görmüş olacak kibaz istasyonları nedeniyledoğacak sorunların tümhükümlülüklerini baz istas-yonunu kuran şirketlerinüstlenmesini anlaşma mad-deleri arasına koymuş.

KADINLAR NÖBETTEBelediyeden çıkan

kararın ardından hemençalışmalara başlayan şirketyetkililerini mahalle halkıkarşıladı. Birçok mahalledebaz istasyonlarını istemedik-lerini belirten mahallelilerçalışmalara müdahale etti.Şirintepe Mahallesi’ndekadınlar baz istasyonu kurul-masın diye mahallede nöbettutmaya başladı.Mahallelerinde var olan bazistasyonunun elektriğini

kesen kadınlar mahallelerinekesinlikle baz istasyonuistemediklerini ifade ettiler.

POLİS KORUMASINDABAZ İSTASYONUKURDULAR

Kutlu ve Saime Kadınmahallerinde ise şirketlerçevik kuvvet eşliğindeçalışmalarını sürdürüyor.Çevik kuvvet polisleri kurul-mak istenen baz istasyonu

bölgesini çembere alarakmahalle halkının müda-halesini engellemeyeçalışıyor. Mahalle halkı isepolise rağmen çalışmalarınyapılmasına izin vermiyor.

Mahallesinde baz istasyo-nu yapılacağını duyan 80yaşındaki İpek Kayhanpolisle karşı karşıyakaldıkları eylemlerdenbirinde şunları söylüyor: “Bupark yapılamadan önce

burası pazar yeriydi. Biz sırfçocuklarımızın rahatçaoynayabileceği alanlar olsundiye pazar yerini kaldırtıpyerine bu parkı yaptırttık.Çocuklarımız daha rahat,daha sıhhatli yerlerdeoynasın diye. Şimdi bu yerezehir yapıyorlar. Buna nasılkarşı olmayayım? Bu bazistasyonu tüm mahalleyi veözellikle çocukları zehirliyor.Bu yüzden belediyeden bu

baz istasyonunu derhalkaldırmasını istiyoruz. Gitsinbunları dağ başınayaptırsın.”

HALK BELEDİYEYİUYARDI

Baz istasyonu kurulmayaçalışılan her nokta adeta bireylem alanına dönerkenMamak halkı tepkisini ortakbir eylemle de belediyeyeiletti. 20 Eylül Salı günü

“Sağlık ve çevre hakkımıziçin baz istasyonu istemiyo-ruz” yazılı pankart arkasındatoplanarak belediye önünegiden Mamaklılar, buradabelediye başkanı MesutAkgül’ü uyardılar.

Bu projeden derhalvazgeçilmesini isteyenmahalle halkı, aksi takdirdehalkın sağlığını rant uğrunahiçe sayanlardan hesap sora-caklarını söyledi.

2011-2012 eğitim-öğretim yılı başladı.16 milyonöğrenci; kadrolu, sözleşmeli, ücretli 720 bine yakın

öğretmen ders başı yaptı. Ancak son bir aydır yaşanan-lar bu yılın da ciddi sıkıntılarla dolu geçeceğinin sinyali-ni vermiş durumda.

12 Haziran seçimlerinden sonra AKP tüm alanlardahalk zararına uygulamalarını hızlandırırken bir bütünolarak yıkıntıya çevirdiği eğitim sistemi için piyasalaştır-ma, gericileştirme ve güvencesizleştirme eksenindegerçekleştirmeyi planladığı yeniden yapılandırmayı da“reformcu” bakanı Dinçer’e emanet etti.

Ömer Dinçer görev başına gelir gelmez ilk olaraktüm eğitim idarecilerini toplayarak “vatandaşı üzeni bende üzerim, kayıt parası toplanmayacak” dedi. AKP’ninartık klasikleşen iki yüzlü politikası çok geçmedenyaşamın içinde açığa çıktı. Kayıt parası vermediği içinkayıt yaptıramayan veliler, okulların açıldığı ilk günservis parasını veremeyen velilerin kaymakamlık önün-

deki isyanları, atamasıyapılmayan binlerce öğretmenadayının meydanları doldur-ması...

Kanun hükmünde kararnameile Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatyasası değiştirildi. Görev mad-desini de sosyal hukuk devletiyerine “küresel düzeyde rekabetgücüne sahip ekonomik sistemingerektirdiği eğitimprogramlarının tasarlanması”şeklinde değiştirerek eğitiminpiyasaya açılmasının, hak olmak-tan çıkarılmasının önemliadımlarından biri atılmış oldu.

Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması ile el eleilerleyen kamuda “güvencesizleştirme” ve sermayeninemek denetimi biçimlerinin kamuya taşınması uygula-maları Dinçer’le birlikte hız kazandı. KHK’yla bakanlığakariyer uzmanı sistemi getirildi. Taşra ve merkezteşkilatı yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda yazılısınavın yanına “performans kriteri” eklendi. Kariyer-per-formans uygulamaları bir yandan da AKP’nin MilliEğitim’de kadrolaşma atağına yeni dönemle birlikte hızkazandıracak adımlar olacak.

Eğitimde gericileştirmeyi de adım adım ören AKP,Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan bir genel-geyle cinsiyetçi-gerici uygulamalarını yaygınlaştıracağınıgösterdi. İlk bakışta ilköğretim öğrencilerinin okuladevamsızlığını önlemeye yönelik olduğu izlenimi veren(ADEY) “İlköğretim Okulları İçin Aşamalı DevamsızlıkYönetimi” ile imamların eğitimde söz sahibi olmalarınınönü açıldı. AKP, gericiliğin toplumsal olarakyayılmasında hem eğitimin içeriğini; hem eğitimalanının yaygınlığını kullanmak üzere atağa geçmiştir.Eğitimde “öğretmen, hizmetli, sağlıkçı” açığı orta-dayken Bakan Dinçer, proje gereği her ilköğretim oku-lunda kurulacak olan “okul risk takip kuruluna” imamatamayı öngörmüştür.

Ömer Dinçer söz verdiği atamalar yapılmadığı içinöğretmenlerden “kuru bir özür” dileyivermektedir.Ömer Dinçer bu açıklamaları yaparken güvencesiz,köle gibi çalıştırılan ücretli öğretmenlerin tatilininolmadığından ya da 300 liraya çalıştırılmak istendiğiiçin intihar eden Fizik Bölümü mezunu Ceyda CansuDenker öğretmenden bahsetmemektedir. Binlerceöğretmenin geleceklerini kararttığından, okulları öğret-mensiz, öğretmenleri işsiz bıraktığından bahsetmemek-tedir. Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini ölçeceklerihazırlıkların yapıldığını söyleyen Dinçer eğitim emekçi-lerini performansa dayalı ücretlendirme sisteminegeçirmenin ön adımlarının atıldığını da ilan etmektedir.Eğitim emekçilerini bekleyen daha fazla güvencesizlik-tir.

Tüm bu gelişmeler gösteriyor ki AKP, halkın eğitimhakkını gasp etmek için, tüm öğretmenleri güvencesiz-leştirmek, eğitimi gericileştirmek için yola devam ede-cek. Ancak ortada bir gerçek daha var. Parasız, bilim-sel, demokratik, anadilde eğitim isteyen bizler deeğitim hakkımızı savunmak için mücadelemizi yüksel-teceğiz. AKP’nin ve yeni bakanı Ömer Dinçer’inpiyasacı, gerici uygulamalarını durduracak tek güç halkmücadeleleridir, hak mücadeleleridir.

Velisiyle, öğretmeniyle, öğrencisiyle HalkevleriEğitim Hakkı Meclisleri olarak eğitim hakkımızı istiyo-ruz, alacağız! Rica etmiyoruz, minnet etmiyoruz,ayrıcalık değil haklarımızı istiyoruz. Acil taleplerimizaçıktır;

Eğitime ayrılan bütçe, okullara ayrılan ödenek;eğitimin parasız kamusal bir hizmet olarak sağlan-masına uygun biçimde arttırılmalıdır. Velilerden paratoplama uygulamasına derhal son verilmelidir.

Eğitimin içeriği; gerici, ırkçı, ayrımcı ve cinsiyetçiunsurlardan arındırılmalı; eğitime bilimsel, laik vedemokratik bir içerik kazandırılmalıdır. Zorunlu dindersleri kaldırılmalıdır. Anadilde eğitim bir hak olarakuygulamaya geçirilmelidir.

Güvencesiz çalışmaya son verilmelidir. Öğretmen-leri piyasacı, rekabetçi bir anlayışla çalıştırmaya yönelentüm adımlar geri çekilmelidir. Öğretmen açıkları gide-rilmeli, eğitimcilerin, veli ve öğrencilerin eğitimde sözve karar sahibi olduğu bir idari biçim oluşturulmalıdır.

PPiiyyaassaacc››,, ggeerriiccii ee¤¤iittiimmAAKKPP’’yyee yyaarraarr hhaallkkaa zzaarraarr

HalkevleriEğitim Hakkı

Meclisi

Yeni eğitim öğretim yılıbaşlarken üniversite

öğrencileri kayıt işlemleri içingirdikleri bankakuyruklarında harç zammısürprizi ile karşılaştı.

Hükümet her ne kadarharçlara zam yapılmayacağıyönünde açıklamalar yapsa dabu açıklamanın bir alicengizoyunu olduğu ilk harç ödeme-siyle açığa çıkmış oldu. Bu yılalttan alınan derslerin öğren-cilere zamlı olarak verilmesi,krediye bağlı harç zammıuygulaması ve üniversitelereverilen harçları artırma yetki-sinin yüzde 20’den yüzde 30’a

yükseltilmesi uygulamalarıgündeme geldi. Böylecehükümet eliyle doğrudandeğil dolaylı olarak zamyapıldı.

KOLEKTİFLERDEN EYLEMÖğrencilerin büyük bir

kısmı yaz aylarında torba yasaile geçirilen, öğrencinin 3 kereaynı dersi alması durumunda

yüzde 300’e kadar fazla harçödemesi uygulamasınedeniyle mağdur oldu.Alttan ders alan öğrenciler-den yüzlerce milyon harçbedeli istendi.

Uygulamaya öğrencilerintepkisi gecikmedi. Bu gizlizamma ilk tepki ÖğrenciKolektifleri’nden geldi.Kolektifler, 14 Eylül günü

Taksim Tramvay durağındabir basın açıklaması yaparakuygulamadan vazgeçilmesi veharç soygununa son verilmesitalebinde bulundu.Kolektiflerin yanı sıra çoksayıda öğrenci örgütü deaçıklama ve eylemlerle zam-ları protesto etti.

Gelen tepkiler üzerineYÖK Başkanı Yusuf ZiyaÖzcan, alttan alınan derslerezam yapılması konusunda geriadım attıklarını açıkladı.Özcan, ilgili yasada değişiklikyapılacağını duyurdu.Yapılacak değişiklikle alınanfazla harçlar geri ödenecek.

‹stanbul BahçelievlerKocasinan Lisesi’ndeokullar bafllamas›nara¤men hala kay›tyapt›ramayan veliler var.Veliler okul yönetiminin200 ile 400 TL aras›ndade¤iflen ba¤›fllar istedi¤inibelirtiyor.

Halkevciler uygula-madan haberdar olduktansonra velilerle okulagiderek kay›t paras› öden-

meden ö¤rencilerinkay›tlar›n›n yap›lmas›n›sa¤lad›.

Di¤er ö¤renci velileri ileyap›lan görüflmelerde okulmüdürünün “para vermekzorunda de¤iller” deme-sine ra¤men daha öncekay›t yapt›ran velilerden700 TL'ye kadar zorunluba¤›fl ald›¤› ö¤renildi.

Veliler okulmüdürünün kendilerine

flöyle dedi¤ini aktard›:“Bunu da söylemememlaz›m ama bize de velileringönlünü hofl edin ba¤›flparas›n› da mutlaka al›ndiyorlar.” Kayd›n› paraödemeden yapt›ran velileraidat ödememekte de

kararl› olduklar›n› dilegetiriyor.

Paras›z kay›t konusun-da önemli bir ad›m atanBahçelievler Halkevi,E¤itim Hakk› Atölyesinigeniflletmek içinçal›flmalara haz›rlan›yor.

Bahçelievler’dekayıt parasız

OSMAN NURİ ORHAN

Ömer Dinçer MEB’i baştan yaratıyor

Üniversite öğrencileri alttan alınan ders-ler için zamlı harç ödemeye itiraz etti,

tepkiler YÖK’e geri adım attırdı

Her parka baz, başına da polis

Milli E¤itim Bakan› Ömer Dinçer, AKP’nin neoliberal dönüflümlerih›zland›rd›¤› alanlar›n vazgeçilmez ismi. Örgütsel de¤iflim ve strateji yöne-timi üzerine tez ve kitaplar› bulunan Dinçer, televizyon programlar›nda s›ks›k “‹flletme kökenli olmamdan dolay› kar-zarar hesab› yapar, stratejimiona göre belirlerim” diyor. Dinçer, neoliberal program›n en somut örne¤iolan Kamu Reformu Yasas›’n›n da mimar› olarak biliniyor.

Elli bir çocuk parkına baz istasyonu kurulmasına izinveren Mamak Belediyesi’ne karşı halk isyanda. Ka-dınlar nöbette, istasyonlar polis eşliğinde kuruluyor

Mamak'a ba¤l› KutluMahallesi'nde bir GSM operatörü,baz istasyonu kurabilmek içinçevik kuvvet eflli¤inde mahalleyegeldi. Mamak Belediyesi'ndenald›¤› imar iznine dayanarak is-tasyonu kurmaya çal›flan flirketyetkilileri ve polis bask›s›nara¤men mahalle halk›, iknaolmad›. Polis nezaretinde kurulanbaz istasyonu gece tahrip edildi.

Page 7: 140'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

723 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

T ürkiye genelinde satışaçıkarılacak olan ormanvasfı kaybettirilmiş arazi-

ler belirlendi. 2B’lik arazilerolarak adlandırılan arazilerinsatış süreci AKP hükümetininçıkardığı Kanun HükmündeKararname ile hızlandı.AKP’nin, ormanlık alanlarıntalanının önünü açan ve yok-sulların evlerinin yıkımıanlamına gelen saldırısını aynıkararname ile kurduğu Çevre veŞehircilik Bakanlığı yürütecek.

Milli Emlak GenelMüdürlüğü tarafından Türkiyegenelinde 161 bin 200 hektarlıkalan 2B’lik arazi olarak belirlen-di ve bu alanın 121 bin 816 hek-tarlık bölümünün değer belir-leme çalışmaları tamamlandı. 2Barazileri genelde Antalya,Mersin, Balıkesir, Ankara,Muğla, Bolu, Bolu, Bursa, İzmir,Adana’da bulunuyor. Buyoğunlaşmanın sebebi, bukentlerdeki arazilerden eldeedilecek kârın yüksekliği.

Hükümet, bu arazilerinsatışından 26 milyar dolar gelirbekliyor ve bu gelirlerin 16 mil-yar dolarını İstanbul’dan bekli-yor. İstanbul’da 9 bin 251 hek-tarlık alan 2B arazisi olarakbelirlenmiş durumda.

İstanbul’daki 2B arazilerininbüyük kısmı Beykoz, Çatalca,Silivri, Şile, Ümraniye,Sultanbeyli, Sarıyer, Eyüp,Arnavutköy, Pendik ve Üsküdarilçe sınırları içinde yer alıyor. 2B

arazilerinin, 3. köprü projesikapsamında yapılması öngörülenotoyol ve bağlantı yollarının güz-ergahında yoğunlaşması dikkatçekiyor. 2B kapsamındaki böl-gelerin neredeyse tamamı İstan-

bul’un kuzey ormanları böl-gesinde yer alıyor.

ZENGİNE VİLLA HELAL,YOKSULA YIKIMI VACİP

İstanbul gibi büyük kentlerde

2B arazileri daha çok yoksullarınyaşadığı bölgelerde yoğunlaşıyor.İstanbul’daki 2B’lik arazilerin 2bin 704 hektarlık bölümüTOKİ’ye tahsis edilecek ve bubölgelerde kentsel dönüşüm

süreçleri hızlanacak. Ormanlıkaraziye villa yapan zenginler iseçok düşük bedeller ödeyerek vil-lalarına tapu alacak. Örnekolarak Beykoz İlçesi sınırlarıiçinde yapılan Acarkent gibi vil-

ların sahipleri 20 bin ile 200 binlira gibi paralarla tapu sahibiolacaklar.

Şehir Plancıları Odası İstan-bul Şubesi yöneticilerinden AkifBurak Atlar, 2B’nin büyük birimar affı anlamına geldiğinisöylüyor. 2B’lik arazilerin kim-lere verileceğinin önemliolduğunu belirten Atlar, Çevreve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar’ın 11 Eylül günübasına yaptığı şu açıklamayadikkat çekiyor: “Eğer biryatırımcı, Türkiye’nin herhangibir yerinde bir yatırım yapmakisterse, eğer belediye onun 3 ayiçinde imarını, sanayi, işletmeruhsatını vermezse bakanlıkolarak 3 ay sonra ruhsatınıvereceğiz.”

‘2B, 3. KÖPRÜ VE ÇILGINPROJELERDEN AYRIDÜŞÜNÜLEMEZ!’

2B ve arazi satışı denilince 3.köprü, ikinci İstanbul ve Kanalİstanbul projeleri ile birliktedüşünmek gerektiğini belirtenAtlar, orman vasfı kaybettirilmişarazileri yerleşime açmanınmevcut ormanların ve su kay-naklarının varlığını tehdit ettiğinisöyledi. İstanbul’un gelişiminetarihsel olarak bakıldığında 1. ve2. köprü ile birlikte yapılaşmanınmuazzam boyutlara ulaştığını 3.köprüyle birlikte İstanbul’unkalan son orman ve sualanlarının yok olma tehlikesiylekarşı karşıya kalacağını belirtti.

Adana Seyhan’a bağlıBarış ve İsmetpaşa

mahalleleri kentsel dönüşümprojesi kapsamına alındı.Belediye TOKİ ortaklığındageliştirilen proje kapsamındasağlıklı ve yapılı bine yakınkonutun yıkılmasıöngörülüyor.

Projeyle beraber ilçedemahalle temsilcileri, İnşaatMühendisleri Odası, ŞehirPlancıları Odası, MimarlarOdası ve Halkevleri temsil-cisinden oluşan bir barınmahakkı bürosu oluşturulmasıiçin çalışmalar başladı.

Olası bir barınma hakkıihlalinin önüne geçmek içinilk adım 18 Eylül Pazar günügerçekleşen halk toplantısıile atıldı. İsmetpaşaMahallesi parkında düzenle-nen ve yaklaşık 400 kişininkatıldığı toplantıda Ankara

barınma hakkı bürosu tem-silcisi ve Halkevleri MYKÜyesi Kutay Meriç, İnşaatMühendisleri Odası AdanaŞube Başkanı AbdullahBakır, avukat İlknur Önal ileAdana Barınma HakkıBürosu temsilcisi Mert Kayayer aldı.

Bu toplantıda yapılanhalk oylaması sonucundahalk, “kentsel dönüşüm pro-jesini” istemediği kararınavardı. Mahalle halkı kenditemsilcilerini seçti ve 20Eylül Salı günü SeyhanBelediye binası önündetoplanıp belediye başkanı ilegörüşerek taleplerini iletmekararı aldı.

Bu karar gereği 20 Eylülgünü 150 kadar mahalleliSeyhan Belediyesi’ne gitti.Belediye Başkanı AzimÖztürk mahallelileri

belediye meclis toplantısalonuna davet etti.

Öztürk önce mahallelile-re çikolata ikram etti.Mahalleliler ise "Biz çikolatadeğil evimizi istiyoruz” diye-rek ikramı geri çevirdi.Mahalleli TOKİ projesininanlatıldığı sinevizyon göste-rimini de izlemek istemeyin-

ce Öztürk bazı mahallelilereyönelip "Siz teröristsiniz"diyerek provokasyon yarattı.Mahalleli bu tutuma tepkigösterince, belediye binasınaçevik kuvvet ekipleriçağırıldı. Önce zabıtaların,ardından da polislerinsaldırısına uğrayan mahal-lelilerden 5'i gözaltına alındı.

Çatışmanın ardından mahal-leliler, gözaltına alınanlarınserbest bırakılması talebiylebelediye önünde iki saatsüren bir eylem yaptı.

Gözaltına alınan 5 kişiertesi gün tutuklamatalebiyle sevk edildiklerimahkeme tarafındah serbestbırakıldı.

S inop’un Gerze İlçesi’ne bağlıYaykıl Köyü’nde Anadolu

Grubu’nun yapmak istediği termiksantrale karşı direnen halka yönelikpolis saldırısı ülkenin dört biryanında protesto edildi. İstanbul,Ankara, Çanakkale, Şavşat veArdanuç’ta “Termikçi şirket Gerze’yiterk et” denildi. Gerze halkı iseAnadolu Grubu’nu boykot çağrısıyaptı.

İstanbul’da Yeşil Gerze ÇevrePlatformu (YEGEP), DerelerinKardeşliği Platformu (DEKAP),Munzur Koruma Kurulu, DivriğililerDerneği, Karadeniz İsyandadırPlatformu ve Loç Vadisi

Platformu’nun katıldığı eylemdebinden fazla kişi “Gerze halkı yalnızdeğildir” dedi. 9 Eylül akşamıTaksim Tramvay Durağı’ndabaşlayan yürüyüş “Santral yapmaboşuna, yıkacağız başına”sloganlarıyla gerçekleşti.

Gerze’den gelen YEGEP sözcüsüŞengül Şahin yaptığı açıklamadaAKP’nin desteğini ve kolluk kuvveti-ni arkasına alan Anadolu Grubu’nuntoprağını, havasını, suyunu koruyanhalka biber gazı, tazyikli su ve coplasaldırdığını belirtti. 28 Kasım 2008’deşirkete verilen üretim lisansı ile bir-likte mücadelenin başladığı, hukukikazanımlara karşın şirketin

çalışmalarını sürdürdüğü ifade edildi.Şahin, “Devlet, bir çadır devleti ya damuz cumhuriyeti değilse, ‘sosyaldevlet’ deniliyorsa, herkesin sağlıklıbir çevrede yaşama hakkını tanımalı.Bu santrali yapamazlar, yapamaya-caklar” dedi.

Çanakkale’de Çevre HakkıMeclisi, Ankara, Şavşat veArdanuç’ta DEKAP tarafındanyapılan eylemlerde Hopa direnişininGerze’de sürdüğü, halkın haklarımücadelesinin saldırılar ile durduru-lamayacağı vurgulandı.

YEGEP, Gerze’ye termik santralkurmak isteyen Anadolu Grubu’nunürünlerini boykot etme çağrısı yaptı.

2B: Yoksula yıkım zengine villa

Belediyede barınma çatışması

HES’edirenmeyasağıErzurum Bağbaşı

Beldesi’ne yapılmayaçalışılan hidroelektriksantral (HES) projesinekarşı iki yıldır direnen halk,6 Eylül’de iş makinelerininçalışma yapacağı haberiüzerine bölgeye gitmiş,polisle çıkan çatışma sonu-cunda 4 kişi yaralanmıştı.

“Görevi yaptırmamaktadirenme” ve “kamu görevli-sine hakaret” suçlamalarıylahakkında soruşturmabaşlatılan 15 kişi hakkındaadli kontrol kararı çıktı.Mahkeme, 17 yaşındakiLeyla hakkında ise “HESçalışma alanlarına girme”ve “HES karşıtlarıylagörüşme” yasağı getirdi.Leyla, protestolarakatıldığını, ancak polise taşatmadığını, kendisine iftiraatıldığını söyledi ve kararı“HES’e direnme yasağı”olarak yorumladı.

Leyla ile beraberneredeyse ailesinin bütünfertleri de kovuşturuldu.Leyla’nın babası paracezasına çarptırılırkenannesi ve babaannesi dekarakola çağrılarak ifadeverdi.

Adana’dazammadavaAdana Halkevi,

“Ulaşım haktır” diye-rek toplu taşımaya yapılanzamların geri çekilmesi içindava açtı.

9 Eylül günü Adliyeönünde buluşanHalkevciler, TÜİK verileri-ne göre Türkiye’deişsizliğin en yoğun olduğuşehirde, emekli maaşınayüzde 8 zam yapıldığı birdönemde ulaşıma yapılanyüzde 20’lik zammın fahişolduğunu söylediler.

“Pahalı ulaşım kamusalhizmetlere erişimizorlaştırıyor. Kentimizinulaşım sorunu ise giderekbüyümektedir. Belediyeotobüslerinin yetersizliği,otobüs sefer sayılarınınazaltılması ve otobüsleringeç gelmesi Adana’daulaşımı çileyedönüştürmektedir” diyenHalkevciler ulaşımın sabah6-9, akşam 17-21 saatleriarasında parasız olmasıgerektiği vurguladı.

Halkevleri üyeleriaçıklamanın ardındanBölge İdare Mahkemesi’negiderek dava sürecinibaşlattı.

Ankara AltındağBelediyesi’ne

bağlı BaşpınarMahallesi halkı,kentsel dönüşümekarşı 12 Ağustos’tataleplerini iletmeküzere belediyeyegitmiş, 22 Ağustosgünü de yapılangörüşmeler sonucundataleplerinin büyükçoğunluğununkarşılanacağı sözünüalmışlardı. AncakAltındağ BelediyeBaşkanı VeyselTiryaki’nin hiçbirmutabakat olmadığınıaçıklaması üzerineBaşpınar halkı soluğuyeniden belediyedealdı. Kentsel dönüşümprojesi gerekçe göste-rilerek tapulu evleribaşka arazilerde gös-terilen evlere geçmele-ri istenen 150 kadar

mahalleli 15 Eylül sa-bahı belediyenin önün-de buluştu. Mahallehalkı “Barınma hakkı-mız söke söke alırız”sloganlarıyla başkanıaşağıya davet etti. Birbasın açıklaması yapanmahalleliler, belediye-nin rant yaratmak içinhalka verdiği sözdendöndüğünü söyledi.

Projeyle ilgili hiçbirbelge olmadığını,hiçbir bilginin de veril-mediğini ifade edenBaşpınarlılar, projeyiöğrenmek için BilgiEdinme Kanunuçerçevesinde belediye-ye yüzlerce dilekçeverdiler. Mahallelileryıkım tebligatlarınıntehdit anlamınageldiğini, buna karşıdireneceklerini söyle-yerek açıklamalarınısonlandırdılar.

Fabrikayakefenliprotesto

Büyük bir imar affı demek olan 2B’lik arazilerin satışı, ormanlarıntalanına davetiye çıkarıyor. Yoksulların yaşadığı bu arazilerinTOKİ’ye tahsis edilmesi, yeni yıkımların yakın olduğunu gösteriyor

İzmit Alikahya Mahalle-si’nde, Asım Kibar Or-

ganize Sanayi Bölgesi’nekurulması planlanan Gü-ney Kore kökenli Posco de-mir çelik fabrikasına tepkigösteren halk, fabrikanınkurulacağı alanın karşısınagiderek büyük bir eylemyaptı. 19 Eylül günü ger-çekleşen eylemde fabrikayıkefenler giyerek protestoeden İzmitliler yaptıklarıkonuşmalarla fabrikayı ne-den istemediklerini anlattı.İzmit’te örgütlü bulunankitle örgütü ve sendikatemsilcilerinin hazır bulun-duğu eyleme Kandıra’nınköylerinde yaşayanlar daotobüslerle gelerek katıldı.

Eylemde bir traktörkasasına halk kürsüsükurularak AlikahyaMahallesi halkına söz veril-di. Yapılan konuşmalardakonut ve tarım arazisi olantopraklara fabrika kurul-ması ve fabrikanın kansereyol açan tehlikeli atıklarsaçacak olması nedeniyleaçılmasına itiraz edildiğidile getirildi.

Orman Mühendisi Besim Sertok gazetemize yapt›¤›de¤erlendirmede 2B tart›flmalar›n›n sürekli olarakemlak fiyatlar› üzerinden yap›larak kamuoyununyan›lt›ld›¤›n› söyledi. Sertok, ormanl›k arazilerin arsafiyat› üzerinden de¤erlendirilmesinin yanl›fl oldu¤unudile getirdi ve flunlar› söyledi:

“Ormanlar, odun hammaddesi ile birlikte, bafltainsanlar ve do¤a için vazgeçilmez temiz hava, temiz susa¤lamak gibi birçok ifllevi bir arada yerine getirirler.2B tart›flmalar›nda, ormanl›k alanlar›n yaln›zca arsade¤eri üzerinden tart›flma yürütülüyor. Oysa orman-lar›n sahip oldu¤u di¤er de¤erler, do¤al yaflam veinsanl›k için daha büyük bir de¤er ifade etti¤i halde bude¤erlerin piyasalarda para ile ölçülebilen bir karfl›l›¤›

yoktur, olamaz.”Besim Sertok, 2B’nin ayn› zamanda tarihsel

sürecinden de kopart›ld›¤›na de¤indi. 2B’ye yönelikOrman Kanunu düzenlemesinin 1973 y›l›nda ormanköylülerinin tarla açarak geçimlerini sa¤layabilmeleriiçin ç›kar›ld›¤›n› söyleyen Sertok, kanun ilk ç›kt›¤›nda1961 y›l›na kadar orman vasf› kaybettirilmifl arazilerikapsarken 12 Eylül sonras› ç›kar›lan yasa ile bu sürenin1981 senesine çekildi¤ini ve AKP’nin Anayasa Tasla-¤›’nda yer alan 131 B maddesiyle bu kanunun kapsa-d›¤› sürenin 23 Temmuz 2007’ye kadar uzat›lmas›n›nplanland›¤›n› hat›rlatt›. Sertok, bu düzenlemelerle ya-t›r›mc›lara “Ormanlar› istedi¤iniz gibi tahrip ede-bilirsiniz biz sizi affederiz” mesaj› verildi¤ini söyledi.

Ormanlara değer biçilemez

Söz tutulmadıeylem başladı

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, 2B arazilerinin satışının ardından büyük bir yıkım hamlesine geçeceklerininin sinyalini verdi

İstanbul’da değerleri tespit edilen2B’lik araziler: Elmalı Barajı’nınkuzey kesimi ile Beykoz’danKaradeniz’e kadar ulaşan yol güz-ergahlarında bulunan mahalle, köyve yeşil alanlar (2.513 hektar).Elmalı Barajı’nın güneyindeki yeşilalanlar ve mahalleler (Ümraniye).Çatalca, Silivri, Şile, Sarıyer’deDemirci, Uskumruköy veZekeriyaköy ile Arnavutköy’detoplam 4.512 hektar.Sultanbeyli’de Aydos Ormanları’nınyapılaşma olan bölümleri, PendikGöçbeyli yakınları.

Gerzehalkı

yalnızdeğildir

Page 8: 140'ıncı sayı

EMEKHalk›n Sesi

823 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

TTMMMMOOBB,,ssookkaağğaaççııkkttııMimar, mühendis ve

şehir plancıları AKPtarafından mesleklerine veörgütlerine yöneliksaldırıları 19 Eylül MimarMühendis ve ŞehirPlancıları gününde 43 ildegerçekleştirilen eylemlerleprotesto etti. Kanun hük-münde kararname ileTMMOB’nin işlevsizleşti-rildiğinin belirtildiği eylem-lerde “Mesleğimize ve ör-gütümüze sahip çıkıyoruz”denildi. Eylemlerde sık sık“Güvenceli iş, güvenli gele-cek istiyoruz”, “AKPKHK'nı al başına çal” slo-ganları atıldı.

EEmmeeğğiinnkküürreesseellddiirreenniişşii şşaarrtt

İstanbul’da 8 - 9 Eylültarihinde gerçekleştiri-

len Küresel SendikalarFederasyonutoplantılarının sonuç bildir-gesi yayımlandı. Bildirgedesermayenin emeğe yönelikuluslararası saldırılarınakarşı emeğin uluslararasıdirenişini örgütlemekgerektiği ifade edildi.Emekçilere yöneliksaldırıların hak ihlallerikapsamında ele alındığıtoplantıdataşeronlaştırmanın daemekçilere yönelik hakihlallerini derinleştirdiğiifade edildi.

AKP hükümeti yenidönemde hayata

geçirmeyi planladığı istih-dam paketini ‘Mesai saat-leri kısalıyor’ söylemiyle birmüjde gibi duyuruyor.

Hükümet, güvencesizçalıştırmayı yaygınlaştırmahedefiyle hazırladığı istih-dam paketiyle; haftalıkçalışma saatini 3-4 saatkısaltacağını söyleyerekparlatıyor.

4857 Sayılı İş Kanunu’nagöre 45 saat olmasıgereken haftalık çalışmasaati güvencesiz çalıştırmasebebiyle 55 saate kadarçıkmış durumda.

‘‘MMeessaaiikkııssaallııyyoorr’’yyaallaannıı

D‹SK, KESK, TTB ve TMMOB, “Tüm temel haklar›m›z için insancayaflam› savunuyoruz. Eflit, özgür, demokratik bir Türkiye istiyoruz” di-yerek 8 Ekim Cumartesi günü Ankara’da bir miting gerçeklefltirecek.

AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinin ard›ndan emekçilere yöneliksald›r› haz›rl›klar›n›n h›zland›¤›n› belirten sendikalar ve meslek odalar›,8 Ekim’de Ankara’da AKP’yi uyaracak.

AAKKPP’’nniinn ssaalldd››rr›› ppaakkeettiinnddee nneelleerr vvaarr??AKP, seçimlerin hemen ard›ndan emekçilerin kazan›lm›fl

haklar›ndan olan k›dem tazminat› hakk›na sald›rd›, mevcut k›demtazminat› hakk›n› fona devrederek ilerleyen günlerde tamamenkald›rmay› planl›yor. K›dem tazminat›na yönelik sald›r›y› da içeren

AKP paketlerinde emekçileri kölelefltirme ad›m› olarak bilinen özelistihdam bürolar›n› yayg›nlaflt›rmak, bölgesel asgari ücret uygulamas›gibi sald›r›lar da var.

AKP, güvencesiz çal›flt›rmay› yayg›nlaflt›rarak eme¤ide¤ersizlefltirmeye çal›fl›rken bu do¤rultuda ç›kard›¤› kanun hük-münde kararname ile meslek odalar›n› etkisizlefltirmeyi de hedefliyor.Bu sald›r›lar›n yan› s›ra AKP’nin kamusal alan› tasfiyesi de tüm h›z›yladevam ediyor.

AKP’nin sald›r›lar› karfl›s›nda D‹SK, KESK, TTB ve TMMOB, sald›r›paketlerine karfl› mücadelenin ilk ad›m›n› atarak, toplumsal muhale-fetin di¤er unsurlar›yla birlikte 8 Ekim’de Ankara’da olacak.

‘8 Ekim’de Ankara’ya’

Adana Çukurova ÜniversitesiBalcalı Tıp FakültesiHastanesi’nde 22 Ağustos

günü yapılmaya çalışılan yasadışıhizmet alımı yani taşeron ihalesinekarşı çıkan Devrimci Sağlık-İş üyesi25 işçi hakkında 27’şer yıl hapiscezası istendi. İşçilere isnat edilensuç: “İhaleye fesat karıştırmak”.

İşçiler 22 Ağustos tarihinde,Çukurova Üniversitesi Balcalı TıpFakültesi Hastanesi’nde rektörlüktarafından hiçbir hukuk kuralınıtanımaksızın gerçekleştirilen ihaleyekarşı çıktı. Bunun üzerine rektör-lüğün izniyle hastane içine kadargiren çevik kuvvet polisi yanık ünite-si ve çocuk biriminin yakınındabulunan ihale salonu önündebekleyen Dev Sağlık-İş üyelerinebiber gazı ve cop kullanarak saldırdı.Saldırı sonucunda 25 işçi gözaltınaalınırken biri hasta yakını ve 3’ü işçiolmak üzere 4 kişi de yaralandı.

‘FESATLIK ‹fiÇ‹ DÜfiMANI AKPPOL‹T‹KALARINDADIR’

Saldırının ardından Türkiye’nindört bir yanında polisin hastaneiçinde işçilere uyguladığı şiddet veÇukurova ÜniversitesiRektörlüğü’nün yasadışı ihalelerigerçekleştirmeye çalışması protestoedildi. Gözaltına alınan işçilerçıkarıldıkları mahkemede serbestbırakıldı.

İşçiler hakkında hazırlanan iddi-aname daha sonra Adana 1. AğırCeza Mahkemesi tarafından kabuledildi. Buna göre Dev Sağlık-İşMerkezi Yöneticisi Mustafa Hotlarve Çukurova Bölge Şube BaşkanıBülent Kara’nın da aralarındabulunduğu 25 kişi hakkında her birihaleden 12’şer yıl olmak üzere“ihaleye fesat karıştırmak” suçla-

masıyla 24’er yıl, polislere görevleri-ni yaptırmama suçlamasıyla da 3’eryıl olmak üzere 27 yıl hapis cezasıistendi.

‘‹fiÇ‹LER ÜN‹VERS‹TEN‹NASIL ‹fiÇ‹S‹D‹R’

Adana Balcalı Hastanesi’ndeyıllardan bu yana fiili ve hukukimücadele veren Devrimci Sağlık-İşüyesi işçilerin, Çukurova Üniversite-si’nin asıl işçileri olduğu 13 Ocak2010 tarihinde Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı ve BölgeÇalışma Müdürlüğü tarafındanalınan kararla kesinleşmişti.

27 YIL YETMEZ, ‹DAM VER‹N Davanın açılmasının ardından

Devrimci Sağlık-İş Sendikası, “27 yılyetmez, idam verin! Taşerona karşıdirenişimizi başka türlü durdura-mazsınız!” başlıklı bir açıklamayayımladı. Açıklamada, polisin,işçilere hastane sağlığını hiçesayarak hastane içinde biber gazı vecop kullanarak saldırdığı hatırlatıldı.

Dev Sağlık-İş, açıklamasındaüyelerinin ihaleler karşısında göster-diği tavrın hukuki olduğunu veişçilerin kendi çalışma koşulları,çocuklarının geleceği ve taşeronçalıştırma biçiminin vicdansızlığınakarşı gösterdikleri tepkinin meşruolduğunu belirtti.

Açıklama şu şekilde son buldu:“Kazanılmış haklarını korumak veçocuklarının geleceğini ihalemasalarında pazarlanmasına karşıçıkmak için yasadışı ihalelere karşıdirenen sağlık emekçilerine karşıyürütülen baskıları şiddetle kınıyor,taşeron çalıştırmayı bu topraklardansilene kadar mücadele edeceğimizibir kez daha tüm kararlılığımızlaifade ediyoruz.”

Kalkınma Bakanı CevdetYılmaz, hükümetin

kıdem tazminatı ile ilgiliyapmayı planladığıdeğişiklikleri açıkladı.Çalışma yaşamındaki‘katılıklar’dan şikayet edenYılmaz, yeni düzenlemeyeek olarak yapılacak hukukideğişikliklerle kimseninmağdur olmayacağını söyle-di ve Türkiye’de işçilerinsadece yüzde 7’sinin kıdemtazminatı alabildiğini sözle-rine ekledi. Oysaçalışanların tamamınınkıdem tazminatı alabilmesizaten yasalarla güvencealtındayken sadece yüzde7’sinin kıdem tazminatı ala-bilmesi, Yılmaz’ın “Kimsemağdur olmayacak”

iddiasını çürütüyor.Mevcut sisteme göre bir

işçi 1 yıl çalıştıktan sonrakıdem tazminatı alabiliyorve kıdem tazminatı işçiyeçalıştığı her yıl başına biraylık ücreti olarak veriliyor.10 yıl çalışan bir işçi 10 aylıkücreti tutarında kıdemtazminatı hak etmiş oluyor.Yeni sisteme göre iseişveren, işçi başına belli mik-tar parayı fona yatıracak. Bufonda her işçinin ayrı hesabıbulunacak. Bu hesabaaktarılacak miktar veyakesintilerin şekli konusundanet bir bilgi bulunmuyor.Fakat bir işçi ancak 10 yılçalıştıktan sonra kıdemtazminatı hak edebilecek.Kıdem tazminatının tutarı

ise 37,5 yıl çalışan bir işçininen fazla 12 aylık ücreti kadartazminat alabilmesiüzerinden hesaplanacak.Yani 20 yıl çalışan bir işçi 6aylık ücreti kadar kıdemtazminatı alabilecek.

Eski sistemde işçi, kıdemtazminatı miktarınıhesaplayabilecekken yenisistemde bunun hesabınıyapamayacak. İşçi, örneğinfazla mesai başına ya daücretli izin başına ne kadarkıdem tazminatı aldığınıancak parayı aldığında göre-bilecek. Bu durum kıdemtazminatının eksikyatırılmasının önünü açacak.

Basına yansıyan ve bakantarafından henüz doğrulan-mayan haberlere göre,

kıdem tazminatı sistemideğişimiyle mevcutçalışanlara üç seçeneksunulacak. İşçiler ya eskidüzende kalmayı tercih ede-cek, ya geçerli tarihe kadareski sisteme göre, düzen-leme tarihinden sonra yenidüzene göre kıdem alacak,ya da tamamı eski alacaklarıile birlikte yeni sistemegeçecek. Son iki seçenek içinişçilerin işverenle anlaşmayapması gerekecek.

Bu durum, daha önce“geçmişe dönük tüm hak-larımdan ve alacaklarımdanvazgeçiyorum” yazılıkağıtları işçilere zorla imza-latan işverenler açısındanyeni tehdit olanaklarınıortaya çıkaracak.

Emek ve meslek örgütleri İstanbul’-da 11 – 15 Eylül tarihleri arasında

toplanan 19. Dünya İş Sağlığı veGüvenliği Kongresi ile İş GüvenliğiFuarı’nı 11 Eylül günü gerçekleştirdik-leri bir eylemle protesto etti.

DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği,KESK İstanbul Şubeler Platformu,TMMOB İl Koordinasyon Kurulu veİstanbul Tabip Odası’nın çağrısıylagerçekleştirilen eylemde İşçi Sağlığı veİş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG)hazırladığı rapor da kamuoyuylapaylaşıldı.

Açıklamada Dünya İş Sağlığı veGüvenliği Kongresi’nin “iş sağlığı”

kavramını kullanarak işçinin değil işinsağlığını yani işletmenin verimliliğini,kârlılığını hedeflediği; “İş kazaları vemeslek hastalıklarının emeksömürüsüne dayanan kapitalist üretimsisteminin bir sonucu olduğunu görmez-den gelerek, iş sağlığı ve iş güvenliğinibir kültür meselesi olarak göstermeyeçalıştığı” söylendi. Bakanlığın işçilerinsağlığını korumak yerine bu alanıpiyasalaştırdığına, tüm bölge ülkelerinede iş güvenliği malzemeleri satmayıplanladığına vurgu yapıldı. İSİG’inaraştırmalarına göre iş kazası sonucuölümlerin geçen yıla göre yüzde 60arttığı ve 300 bin civarında meslek has-

tası bulunduğu belirtildi. Tam da bu konuyla ilgili olarak

OSTİM’de 20 kişinin öldüğü işcinayetinin sorumlularının yargılandığıdava görülmeye başlandı. Patlamalarınmeydana geldiği işyerlerinin yasal so-rumluları Aydın Özkan ve Numan Gü-leç "taksirle birden fazla kişinin ölümü-ne ve yaralanmasına neden olmak" suç-lamasıyla yargılanıyor. Patlama sonu-cunda hayatını kaybedenlerin yakınları,duruşma öncesinde bir eylem yaptı. Ya-kınlarını iş cinayetlerinde kaybeden aile-ler bir araya gelerek başka insanlarınölmemesi için davalarının takipçisi ola-caklarını duyurdular.

‘Kıdem tazminatına dokunma’

İşçinin sağlığıpatronaemanetedilemez

Balcalı’da, geleceklerini satışa çıkaran ihaleye karşı çıkan ve polisin saldırısına uğrayan işçiler şimdi de ‘ihaleye fesatkarıştırmaktan’ yargılanıyor. ‘Fesatlık davası’, AKP’nin ilerleyen günlerdeki saldırı yöntemleri hakkında ipuçları veriyor

Sa¤l›k emekçileri, emeklerinin de¤ersizlefltirilmesine ve has-tanelerin özellefltirilmesine karfl› 17 Eylül’de Sa¤l›k Bakanl›¤›önünde eylem yapt›. AKP’nin sa¤l›k politikalar›n› protesto edensa¤l›k emekçileri hükümetin gündemindeki Kamu HastaneBirlikleri Yasa Tasar›s›’na ve sa¤l›ktaki tafleronlaflt›rmaya karfl› 13Mart eylemini ve 19-20 Nisan GöREV’lerini hat›rlatt›.

TTB, SES, Dev Sa¤l›k-‹fl, Türk Hemflireler Derne¤i ve TürkMedikal Radyoteknoloji Derne¤i ad›na yap›lan ortak bas›naç›klamas›nda Dan›fltay ve Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptaledilen Tam Gün Yasas›’n›n AKP taraf›ndan ç›kar›lan KanunHükmünde Kararname (KHK) ile uygulanmaya bafllad›¤› belirtil-

di. KHK’ler yoluyla hastanelerin iflletmelere çevrildi¤ininhat›rlat›ld›¤› aç›klamada meslek örgütlerinin bakanl›klaraba¤›ml› hale getirildi¤i söylendi. Sa¤l›k alan›nda yaflanan y›k›m›ortaya koyan sa¤l›kç›lar, AKP’nin “sa¤l›k fobisi” oldu¤unu duyur-du. 13 Mart’ta cumhuriyet tarihinin en büyük sa¤l›k mitinginiyapt›klar›n›, 19-20 Nisan’da GöREV’e ç›kt›klar›n› hat›rlatan sa¤l›kemekçileri, ”Hekimi, hemfliresi, eczac›s›, difl hekimi, laborant›,ebesi, radyoloji teknisyeni, psikologu, sözleflmelisi, tafleron iflçisi,k›sacas› tüm sa¤l›k çal›flanlar› olarak bir kez daha duyuyoruz:Eme¤imizin de¤ersizlefltirilmesine, hastanelerimizi özellefltirilme-sine izin vermeyece¤iz!” dedi.

Sağlıkçılar: ‘19-20 Nisan ve 13 Mart’ı unutma’

Birleflik Metal-‹fl ve Genel-‹fl, AKP’nin k›dem tazminat›na yönelik sald›r›lar›nakarfl› eylemle geçti. Birleflik Metal-‹fl, 13 Eylül’de Kocaeli’nde 14 Eylül’deGebze’de, 16 Eylül’de Bursa ve ‹zmir’de, 19 Eylül günü de Eskiflehir’de eylemleryaparken Genel-‹fl de örgütlü oldu¤u kentlerde imza kampanyas› bafllatt›.

22 A¤ustos’tapolis hastaneiçinde iflçilere

cop ve biber gaz›kullanarak

sald›rm›fl 4 kifliyaralanm›flt›

Fesatlık taşeronun özünde

Page 9: 140'ıncı sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

923 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Adana Balcalı’da taşeron sağlık işçileri gelecek-lerinin pazarlandığı ihalelere karşı eylem yaptı.

Çevik kuvvet işçilere ‘hastane içinde’ saldırdı.Yetmedi, işçilerin “ihaleye fesat karıştırmak” sebe-biyle 27’şer yıl hapsi istendi. İstanbul BüyükşehirBelediyesi’nde belediye yetkilileri, Belediye-İş’lilerizorla Hizmet-İş’e geçirmeye çalıştı. Buna karşı çıkanBelediye-İş üyelerine polis saldırdı. Enerji özelleştiril-melerine karşı çıkan TMMOB’ye bağlı odalar, halkyararını savunarak açtıkları davalar sebebiyle“terörist” ilan edilmişti. Kanun hükmünde kararnameile meslek odaları bakanlıklara bağımlı kılındı. Kıdemtazminatının tartışıldığı bu günlerde sadece eylülünson 10 gününde onlarca sendikalı işçi, kıdem tazmi-natsız işten atıldı. Yüzlercesendikasız işçi aynı şekilde iştenatıldı. Ataması yapılmayanCeyda öğretmen, bir dersha-nenin kendisine aylık 300 liraücret önermesi sebebiylebunalıma girdi ve intihar etti.Öğretmenlerin, hükümetin 55bin atama sözü verip 11 atamayapmasına tepkisi üzerine bakanDinçer sadece özür diledi.Güvencesiz çalıştırmadan kay-naklanan iş cinayetlerinde busene 376 işçi hayatını kaybetti.

***Kalkınma Bakanı Cevdet

Yılmaz, eylülün ilk haftasındayaptığı açıklamalarla, kıdemtazminatını fona devredecekleri-ni belirtti. AKP hükümeti, 19Eylül günü Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ıÖzelleştirme Yüksek Kurulu’ndan çıkarıp yerineÇevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı aldı.Aynı gün Cevdet Yılmaz, TÜSİAD Başkanı ÜmitBoyner ile görüştü. Görüşmede, bölgeselkalkınmışlık farkları, küçük ve orta ölçekli işletmelerinbüyümeye eklemlenmesi ve TÜSİAD’ın EkonomikSosyal Konsey’e iş dünyasını temsilen daha etkinkatılımı görüşüldü.

***Emek hareketi, 8 Ekim’de Ankara’da büyük bir

miting yapma kararı aldı. Birleşik Metal-İş, ‘kıdemtazminatıma dokunma’ eylemleri yaparken Genel-İşde benzer bir kampanya örgütlüyor. 12’si aktif birşekilde işyeri önünde olmak üzere 30’dan fazladirenişte, 500’ü aşkın işçi, işine geri dönmek içinmücadele ediyor. Aktif direnişteki işçilerin çok büyükbölümü güvencesiz işçi ve işten çıkarılma sebepleri;‘bir sendikaya üye olmak.’

***Başta liberal ekonomistler ve akademisyenler,

kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemeyi ‘sosyal biriyileşme’ olarak karşıladı. Tabii onların gözü, işçininkıdem tazminatının kaç para olacağında ya da alıpalamayacağında değil, işveren tarafından işçi başınafona aktarılacak paranın nemalanmasında. TOKİ vekentsel dönüşüm projeleri çerçevesindeki yıkımlar-dan hatırladığımız Erdoğan Bayraktar’ın ÖYK’yegirmesi, başında bulunduğu bakanlığın imar, sanayive çalışma ruhsatı verme yetkisini de almasıyla birlik-te değerlendirildiğinde emekçilerin barınma hakkınayönelik saldırının şiddetleneceği görülüyor. KalkınmaBakanı – TÜSİAD görüşmesi, ‘Bölgesel Asgari Ücret’uygulamasının taşlarının döşendiğine işaret ediyor.

***Emekçiler, saldırıya maruz kaldıkları bölgelerde

lokal ve ufak çaplı direnişler örgütleyebiliyorlar. Çokazı Balcalı, Samsun ve Mersin’deki gibi duyuluyor.Tabii, sendikasız, sigortasız çalıştırılan milyonlarcaemekçinin yanında bu direnişler çok küçük bir yertutuyor. Ancak TEKEL direnişinden bu güne emekçi-lerin kendilerine özgü direnme biçimleri de giderekyaygınlaşıyor. Emek hareketinin, sermayeninsaldırılarına karşı güçlü bir karşı duruş göstermesininanahtarı güvencesi ve sendikası olmayan milyonlarcaemekçiyi örgütlemekten geçiyor. Bunun yolu iseişyerlerinde biriken öfkeyi, alanlara tercüme edecek,örgütlü, militan bir sendikacılıktan geçiyor.

Sald›r›n›n ortas›nda!

AlpTekinBabaçatb@

sendika.org

Bugün, Samsun Gazi DevletHastanesi’nin bahçesinde “ işimizi geriistiyoruz “ şiarıyla başlayan direnişin224’üncü günü. Bu zamana kadar,yağmur, kar, ayaz ve baskılaraaldırmadan eylemimizi kararlılıklasürdürdük. Biz direnirken bizleri iştenatanlar hukuksuzluklarına devam ediyor.Bizlerin en doğal hakkı olan ücretli sene-lik izinlerimizi vermeyenler,maaşlarımızı gününde yatırmayanlar,fazla mesailerimizi gasp edenler, sendikahakkımızı yok sayanlar, emeğimizi ihalemasasında pazarlayanlar, kıdem tazmi-natlarımızı elimizden almak isteyenler.Hukuksuzluğu alışkanlık edinenler kendihukuksuzluklarını örtebilmek için bizsendikalı işçilere her türlü baskıyı, tehdi-di denediler; işten atmalarla çözümaradılar. Ama olmadı, hukuksuzluklarınıörtemediler!

19 Mayıs Hastanesi’nde ve SamsunGazi Devlet Hastanesi’nde sendikadüşmanlığı artarken, biz de kol kola veomuz omuza olmayı öğrendik. Yalnızdıkama şimdi örgütlüyüz.

Bizleri yalnızlaştırmak istediler!Beceremediler!

Hastanenin çatısı, il sağlıkmüdürlüğünün önü, Samsun valiliğininönü, Ankara Kızılay Meydanı ve tümTürkiye direnişimize şahit oldu.Çadırımız 3 kez güvenlikçiler tarafındanyağmalandı. Demokratik hakkımızdedik, tekrar çadırımızı kurduk.

Defalarca gözaltına alındık. BaşbakanSamsun’a gelecek diye 12 saat gözaltıyaşadık. “Baskılar ve gözaltılar biziyıldıramaz” dedik, direnişe devam ettik.Direnişe devam ederken Türkiye’dekidiğer sendikalı arkadaşlarımızla kucak-laştık. Ailemizin büyüklüğünü gördük.Taksim’den, Adana’ya direnişi yaşadık.

Hastane yönetimi ve Samsun AKP ilyönetimi sendikamızı istemedikleriniapaçık beyan ettiler. İki sendika getirdi-ler olmadı, işçiler “Dev Sağlık-İş” dedi,kendilerine yediremediler. “Liste fazlası”dediler, 3 işçinin çalışma hakkınıengellediler; bu da yetmedi hastaneninkonferans salonunda 163 işçiye “DevSağlık-İş üyeleriyle çalışmayacağız”dendi, istifaya zorlandı işçiler. Bir kadınişçi arkadaşımız “Hayır” dedi; “Sendikahakkım işten atsanız da bu haktanvazgeçmem” dedi. Konferans salonunubastık, içeride hastane müdür yardımcısıve Atlas şirketinin sahibi... Bağırdık:“Sendika haktır, engellenemez.” Müdüryardımcısı kaçtı. O sendika düşmanı 50gün sonra Samsun basınına sendikanınhak olduğunu söyledi, tüm işçilerinyanında. “İşçileri şirket olarak bizatmadık” dedi ve başhekimi rüşvet iste-mekle ve ihaleye fesat karıştırmaklasuçladı. Ama yinede hastane yöneti-minin saldırısından uzak kalamadık.Çadırımıza tekrar saldırdılar, içi doluolmasına rağmen. Vahşetti, bizesaldıranlar bizim gibi taşeron işçileriydi,

üzücüydü!Suçları ortaya çıktıkça saldırdılar, bizi

yıldırmaya çalıştılar! Ama yıldıramadılarçünkü biz haklıyız!

İşten atıldığımız ve saldırılara maruzkaldığımız bu günlerde Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı “Taşeronçalıştırmaya yasal düzenlemegetireceğiz” diyordu. Bakan, itiraf etti;“Taşerona yasal zeminde şirket işçisiolarak devam” diyorlar. Ama unutulma-malıki bizler hukuksuzluklara karşınöbetteyiz.

Samsun’da bize destekleriyleyanımızda olan sendikalar, dernekler vesiyasi partiler son zamanlarda destekleri-ni arttırdılar. Samsun’un havası değişti,bizimle beraber.

Samsun kentinin her caddesinde,“Güvenceli iş, insanca yaşam” sloganlarıyükselmeye başladı. Samsun basınıbizlere çok destek verdi ve vermekte.

Samsun direnişi anlatmakla bitmez,yazmakla da.Biz taşeron işçilerinin kim-liklerini yok sayan, insan onuruna aykırıbir şekilde emeğimizi ihale masalarındapazarlayan, keyfi ve angarya çalıştırmay-la bizleri her işte çalıştıranlar, keyfi birşekilde işten atanlar, bizleri asgari ücret-le açlıkla terbiye etmeye çalışanlar vebizleri insan yerine koymayıp faşistçesaldıranlara karşı haykırıyoruz: “Bizinsanız ve insanca yaşam için mücadeleetmeye kararlıyız. Samsun direnişindenselam olsun tüm yoldaşlara...

Samsun’dan direniş dersleri

Diyarbak›r’da DEDAfi’ta çal›flan 7 iflçi 17 Eylül günüiflten ç›kar›ld›. Bunun üzerine DEDAfi'ta çal›flan tümiflçiler ifl b›rakt› ve AKP il binas›na yürüdü. Eylem son-ras›nda 19 iflçi daha iflten ç›kar›ld›. Bunun üzerineiflçiler 19 Eylül günü DEDAfi önünde ifllerine geridönünceye kadar direnifle geçti. Direnifle DEDAfi’taçal›flan Enerji-Sen üyelerinin tamam› kat›ld›.Göstermelik bir mülakata tabi tutularak iflten ç›kar›laniflçiler, as›l iflten ç›karma nedeninin Enerji-Senbünyesinde örgütlenmeleri oldu¤unu söylüyor. DEDAfiGenel Müdürü de, tafleron flirket de "‹flçileri benatmad›m" diyor; ancak 26 iflçinin ifllerine geri dönmekiçin bafllatt›klar› direnifl sürüyor.

Diyarbakır’ınenerjisi

Samsun’da iflten at›lan ve direniflte olanCemalettin, Ali, Songül, Selma, Esra, Erhan,U¤ur, Turgay, Salim, Ayhan, Yüksel ve tümsendika üyeleri ad›na...

Büyüdük de neden işsiziz?

B üyüme rakamlarıbeklentilerden yük-sek çıktı. Ardından

açıklanan haziran ayı işsizlikrakamları mayısa göredüştü. Bu durum, dünyaekonomilerinin borç krizi vebüyüyememe sorunuylaboğuştuğu şu günlerdehükümetin ekonomi yöneti-mini güzelleme fırsatlarıyarattı. Sermaye temsilci-lerinden Suzan Sabancı veÜmit Boyner yaptıklarıaçıklamalarla hükümetinsüreci iyi yönettiğini vedurumdan memnun olduk-larını söylediler. Görünen oki, “Kriz bu sefer teğet bilegeçmeyecek” söyleminiayakta tutmak içinuğraşacak bir blok daoluşuyor. Ancak açıklananrakamların arka planınabaktığımızda parlak görü-nen tablo kararmayabaşlıyor.

TÜRK‹YE GENÇ‹fiS‹ZL‹⁄‹NDE L‹DER

İşsizlik rakamlarında birdeğişiklik yok, mevsimseletkilerden arındırılmış işsiz-lik oranı geçen mayıs ayıylaaynı. Bunun yanında OECDaraştırmasına göre Türkiyegenç işsizlik oranında dünyabirincisi. Araştırmaya göreher 10 gençten 3'ü işsiz.

Büyüme istihdam vegüvenceli iş yaratmıyor.Aksine ülkeyi her an terkedebilecek sıcak paragirişine ve yüksek oranlıişsizlik ve güvencesizliksayesinde oluşturulan ucuzişgücüne bağlı yaşanıyor.Finans piyasalarına 2011'inilk çeyreğinde 26,4 milyardolar, ikinci çeyreğinde ise29,8 milyar dolarlık netyabancı sermaye girişiyaşandı. İlk 6 aylık dönemdekaydı olmayan para girişi ise

10 milyar dolar. Paragirişlerinin olması ekono-mide geçici canlılık yaratsada yapısal problemler ve buproblemlerin çalışanlar üze-rindeki olumsuz etkileri var-lığını koruyor. Para girişleri-nin yüksek olmasının nede-ni, Türkiye ekonomisinin sı-cak para için uygun koşulla-rı yaratması. Türkiye ekono-misinin yüzde 40'ının kayıtdışı olması paranın vergiödemeden kolayca çoğaltıl-masına imkan veriyor. Ayrı-ca finans piyasalarında kaza-nılan paraların dışında, yatı-rım alanlarında da ucuzemek gücüyle birlikte aramalı ithalinin montajlanarakihracata dönüştürülmesisonucunda yüksek kârlarelde ediliyor.

ARTIK UCUZ EMEK DEYETM‹YOR

Bu süreç, Türkiyeekonomisinde 2001 krizin-den sonra başladı ve devamediyor. Bu dönemde paragirişlerine paralel büyümegerçekleşti. Son açıklananrakamlar da bunun devamıniteliğinde. Ancak buyapının sürdürülebilmesiihracat pazarlarının daral-ması ve dünya genelindepara bolluğunun azalmasıylamümkün olamayacak.

BABACAN: ‘KARATABLOLARA HAZIRLIKLIOLMALIYIZ’

Bu yönde açıklamalarhükümetten geliyor.Başbakan Yardımcısı AliBabacan mevcut durumunsürekliliğine dair endişeleri-ni şu cümlesiyle dile getirdi:"Artık ucuz işgücüne dayalırekabetçi yapımızıdeğiştirmemiz gerekiyor,

yeni rekabet yaratacakunsurlara ihtiyacımız var."

Babacan, yaptığı başkabir açıklamada, ‘geleceğindünya ekonomisi ile ilgilipek güzel bir tablo sun-madığını ve bizim de bek-lentilerimizi ona göre şimdi-den kurgulamamızgerektiğini’ söyleyerek gele-cek kötü tablolara hazırlıkçalışması yapıyor.

Açıklanan büyüme veişsizlik rakamları küreselanlamda krizin tekrardanderinleşmesi sürecininöncesinde gerçekleşmişti. Obakımdan krizin Türkiye'yietkilemeyeceğini iddiaetmek için çok erken. Esasetki bundan sonraki dönem-lerde görülmeye başlanacak.Bugüne kadar mevcutdurumda dahi çok yüksekve durağan olan işsizlikrakamı giderek artacak ve

bunun yanında mevcutçalışanlar da ücret, çalışmakoşulları konularındakayıplar yaşayacak. Dünyaekonomilerinin içindebulunduğu çıkmazın bedeliemekçilere ödetilmeyeçalışılacak. Kıdem tazmi-natına yönelik saldırılar,ihale mantığının hayatın heralanına yayılmasıyla tümçalışanların giderek artanbir şekilde maruz kaldığıtaşeron sistemi ve en genelolarak güvencesiz çalışma,çalışma yaşantısındakikayıplara en güncel ensomut örneklerdir.

BU SEFER ZENG‹NLERDE END‹fiEL‹

Devletler sadece kamuharcamalarını küçülterek,sosyal refah devleti uygula-malarını tırpanlayarak buçıkmazı aşamıyor. Amerikalı

ünlü kapitalist WarrenBuffert'ın ısrarla dile getir-diği zenginlerin ‘fazlaşımartıldığı ve biraz terbiyeedilmesi gerektiği’ çıkışı veson olarak ABD BaşkanıObama'nın 1 milyon dolarınüzerinde kazançlar için ilavevergi önermesi hükümetle-rin farklı arayışlar içindeolduğunu gösteriyor.

Sistemin sürmesi içinzenginlere dokunmak,finans piyasalarındaki dene-timleri artırmak gibi uygula-malar tartışılıyor. Kamusalhakların piyasalaştırmasısürecinin yanında zenginlereyönelik servet vergisiyüküyle, devletler borç kriz-lerinin yıkıcı etkilerini hafif-letme çabaları gündemde.

Emekçiler, kendilerineyönelen saldırılara karşıörgütlü mücadeleyle birliktehak gasplarına karşı çıkmakdurumunda. 8-9 Eylül günüİstanbul'da yapılan KüreselSendika Federasyonlarıtoplantısında da vurgu-landığı gibi ‘emeğin ulusdevletleri sınırlarına hapsol-duğu ancak sermayeninözgürce hareket ettiği budüzende, dengeli gelirdağılımı için örgütlüğünartırılması gerekir.’

Sendikal hareketin içindebulunan Oswald'in yaptığışu açıklama aslında tümsüreci net bir şekilde özetli-yor: "Sendikaların zayıfolması durumunda zenginindaha zengin yoksulun dahayoksul olmasının önü açılır.Piyasa koşullarında zenginzenginleşir, yoksul yoksul-laşır. Sendikalar toplumdagelir dağılımının dengeliolmasında ve toplumundemokratikleşmesindepiyasaya göre daha etkilidir.Baskıcı rejimler ilkin basını,sendikayı ve insan haklarıörgütlerini bastırarak işebaşlarlar."

Büyüme rakamlarıyla dünya ikincisi olan Türkiye aynı zamanda genç işsizlik oranıyla dünya birincisi oldu.Sermayedarlar büyüme rakamlarının cazibesine kapılsa da ekonominin geleceğine ilişkin erdişeler artıyor

Ekonominin kara deliği: Cari açıkCari açık artarak varlığını sürdürüyor.

Açıklanan rakamlara göre temmuzayında 5.3 milyar dolarlık cari açık veril-di. 2011 yılının ilk yedi aylık dönemindeise bir önceki yıla göre yüzde 113'lük birartışla cari açık 50,7 milyar dolara yük-seldi. Görünen tablo çok net bir şekildecari açığın hızla arttığını ve toplam üre-time oranının yıl sonunda yüzde 10'laragelebileceği yönünde. Önceki dönem-lerde toplam üretime oranla yüzde 5-6'lık cari açık kriz sebebi olurken (1994krizi öncesi yüzde 3,6 iken 2001 kriziöncesi yüzde 4.9) günümüzde yüzde

10'lardan söz edilebilir oldu. Bununaltında yatan temel neden 2001sonrasında dünya ekonomisindeki parabolluğu ve dünyada sıcak paranın yüksekgetiri bulabileceği ekonomik ortamınTürkiye'de oluşması. Yüksek faiz, düşükkur, kayıt dışı ekonomi, ucuz emek gücüparanın Türkiye'ye akmasına yol açtı.Son dönemde AB'nin içinde bulunduğubüyüyememe ve borç sorunu nedeniyleTürkiye'ye yatırımlar arttı. 2011’in ilk 7ayında Türkiye'ye 9,1 milyar dolardoğrudan yabancı sermaye girişi yaşandıve bu girişlerin ağırlığı AB ülkelerinden

oldu. Yüksek büyüme hızında bu ser-maye girişlerinin etkisi büyük oluyor.

Cari açık ekonomi için çok ciddi birkırılganlık ancak para girişi devam ettiğisürece yani finansman bulunduğu sürecekriz yaratmadan spekülatif büyümeyiyaratmaya devam ediyor. Dolayısıylaönümüzdeki süreçte cari açığın boyutuhem para girişine hem de ekonomideyaşanacak yavaşlamaya bağlı. Hükümetbüyüme yavaşlayacağı için cari açığınazalacağını söylüyor.

Fakat evdeki hesap çarşıya uyacak mıgöreceğiz.

ENG‹N DURAN

Page 10: 140'ıncı sayı

10Halk›n Sesi 23 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

KİBELE

H akimler ve SavcılarYüksek Kurulu’nun(HSYK) Yargıda

Durum Analizleritoplantısında iki çok çarpıcıöneri dile getirildi. Üyeler-den gelen önerilerden biriyargıda iş yükününazaltılması için tecavüzdavalarında eski TCK md.434’ün geri getirilmesi oldu.Söz konusu madde,tecavüzcünün mağdurlaevlenmesi halinde cezasınınertelenmesini öngörüyordu.

Toplantıda getirilen öne-rilerden bir diğeri ‘cinselşiddet davalarında ruh sağlığıraporunun aranmaması’oldu.

HaberTürk gazetesiningündeme getirdiği iki öneri-nin çokça tartışılması üzerineHSYK Başkan Vekili AhmetHamsici tartışmanınçarpıtıldığını öne sürerekyazılı bir açıklama yaptı.Önerilerin HSYK’nın görüşüolmadığını belirten Hamsici,doğu ve güneydoğudatecavüzcüsü ile evlendirilen15 yaş altı mağdurların,kocalarının ceza alması ileçocuklarıyla bakıma muhtaçkaldığını bu yüzden ortayaatıldığını söyledi. Öneriyi“sosyal bir yaranın tedavisi”olarak sunan Hamsici,bunun tecavüzcüyleevlendirmek anlamınagelmediğini iddia etti.

Ruh sağlığı raporunailişkin öneriye de değinenAhmet Hamsici, cinselsaldırıya maruz kalan birkişinin ruh sağlığının bozul-mamasının mümkünolmadığını söyleyerek, rapo-ra bunun için ihtiyaçolmadığını demek istedikleri-ni kaydetti.

HSYK, çeşitli açıkla-malarla, görüşlerin kurumunsorumluluğunda olmadığını,bunların ancak bireyselgörüşler olduğunu tekraretti. Eski TCK 434. mad-denin geri getirilmesi öner-isinin de toplantılarda dile

getirilmediğini iddia etse deresmi sitesindeki kayıtlardabirçok toplantıda bu öner-inin getirildiği yine basıntarafından deşifre edildi.

AKP hükümetinin hayatageçirmek için eli kulağındabeklediği projeleri için, önce-den çeşitli yöntemlerlekonuyu halka tartıştırdığı,buna göre hareket ettiğibiliniyor. HSYKtoplantılarıyla gündemegelen bu konu da AKP’ninaynı taktiğini anımsatıyor.Hadım Yasası olarak bilinentaslakta yer alan “ruh sağlığıraporunun aranmaması”hükmü, konunun yalnızcaHSYK toplantılarının küçükbir ayrıntısı olmadığını gös-teriyor.

HALKIN SES‹ SORDUKadınlara Hukuki Destek

Merkezi (KAHDEM) kuru-

cusu Av. Habibe YılmazKayar, konuyla ilgiligörüşlerini Halkın Sesi ilepaylaştı. Y Kayar, HSYKtarafından bölge gerçeğiolarak sunulan 15 yaşınaltındaki çocuklarınevlendirilmesinin kanunenmümkün olmadığını, bununolsa olsa cinsel ilişkiye zorla-ma olabileceğini söyledi.

KAZANIMLARAMÜDAHALE

Geri getirilmesi gündemegetirilen eski TCK md434’ün ve benzer pek çokkadının insan haklarınaaykırı hükmün, kadınhareketinin olağanüstüçabasıyla değiştirilebildiğinivurgulayan Habibe YılmazKayar, “Öyle görünüyor kikadının insan haklarındakigelişme, halen bazı kişilercebenımsenmiş değil. Bu

haberin ortaya çıkardığı enönemli ihtiyaç, yasa uygu-layıcılarının uluslararasıkadının insan haklarıkonusunda eğitimi ve kabuledilemez suç bahanelerikonusunda zihinsel dönüşümgerekliliğidir” ifadelerini kul-landı.

RUH SA⁄LI⁄I RAPORU KR‹T‹K

“Cinsel şiddetdavalarında, ruh sağlığıraporunun aranmaması,yalnız beden sağlığı raporu-nun incelenmesi yeterli olurmu?” sorusunu yönelttiğimizYılmaz Kayar, ruh sağlığıraporunun iki önemli işlevinianlattı. Y. Kayar, yasadabeden “veya” ruh sağlığınınbozulduğuna ilişkin raporuncezayı ağırlaştırıcı sebepolduğuna dikkat çekti. İlgilimaddeye göre raporlardan

birinin olması halinde çocukistismarı davalarında 15 yılakadar hapis cezasının veril-mesi mümkün. Kayar ayrıcaruh sağlığının bozulmasınınağırlaştırıcı sebep olmasınınyanında, alınacak raporunsuçun işlendiğine dair çokönemli bir delil olduğunuözellikle vurguladı.

‘BEKARET ARAfiTIR-MASINA G‹DEB‹L‹R’

“Sadece bedensel zararınvarlığını aramak yeni TCKile ortadan kaldırılan bekaretaraştırmasına yol açacaktehlikeli bir girişim olabilir”diyen Y.Kayar, önerininyerinde olmadığını söyledi.

Y.Kayar’a göre raporlarlailgili mağduriyetinartmasının nedeni,mahkemelerin raporunResmi Adli TıpKurumu’ndan alınması

konusundaki ısrarı. Y.Kayar,üniversitelerin adli tıpkurumlarının raporlarınınkabul edilmesiylemağduriyetlerin artmasınınönünün kesilebileceğini ifadeetti.

Y. Kayar, “Çocuğun hak-larını ortadan kaldırıcı öneri-ler yerine adil yargılanmailkesinin gerekleri yerinegetirilmelidir” diyerek söz-lerini tamamladı.

KADINLAR: ‘ÖNER‹YEYABANCI DE⁄‹L‹Z’

HSYK toplantılarındançıkan görüşler yazılı ve görselbasın, sosyal medya vesokakta da büyük bir tep-kiyle karşılandı. Liseli GençUmut’tan kadınlar, “HSYKçok dizi izliyor” pankartıylaAnkara’daki YükselCaddesi’nde bir eylemgerçekleştirdi. Basın açıkla-masını okuyan Özlem Çit,karşılaştıkları öneriyeAKP’nin kadın düşmanlığınıödüllendiren ve meşru kılangerici cinsiyetçi uygula-malarından aşina olduklarınıbelirtti.

Genç Umut’tan kadınlar,bu zihniyete yabancıolmadıklarını söylerken,Halkevci Kadınlar, HSYK’yaçektikleri fakslarda öneriyeşaşırmadıklarını yazdı.Biriken kadın öfkesinedeğindikleri fakslardakadınlar şöyle dedi:

“Kadın hareketininmücadeleleri yargı sistemineçeşitli kazanımlar olarakişlemiştir. İşte bu nedenleöncelikle bilinmelidir ki kadınhareketinin bu kazanımlarınınelimizden alınmasına izin ver-meyeceğiz. HSYK kadınlarınkazanılmış hak alanını kendiçiftliği gibi görme hakkınasahip değildir. HSYK üyesisavcılar kimin emrindeçalışırsa çalışsınlar, kim adınaferman yayımlarsayayımlasınlar, kadınlarıngözünü korkutamayacaklarınıbilmelidirler.”

fiiddete çare direnifl

Türkiye’de kadın cinayetleri 2002 yılında 66iken 2009’un ilk yedi ayında 963’e çıktı. Tam

7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. 7 yıldakadına yönelik şiddet ve ölüm olaylarında açılandava sayısı 12 bin 678. Aylık yayınlanan birkaçrapor dışında 2011 verileri henüz belli değil.

Her gün 5 kadın öldürülüyor, onlarcası fiziksel,psikolojik, ekonomik şiddete maruz bırakılıyor.Kadınların sistematik bir biçimde yaşam hakkınınyok sayıldığı ülkemizde kadına yönelik şiddetebakış açısı ise hala “aile içi” mesele olarakgörülüyor. Bizzat AKP tarafından kadının adınınyok sayılarak yeniden yapılandırılan Aile ve Sosyal

Politikalar Bakanlığı’nınismine dahi bakıldığındagelinen noktanın tesadüfolmadığı çok açık. AKPstrateji raporlarının esas vur-gusu zaten aile. Kadına tekyaşam alanı olarak, engüvenli yer dediği ailedışında başka bir seçeneksunmuyor. Şiddete bile“ailenin bölünmezbütünlüğünü” sarstığı içinkarşı çıkıyor.

Yeni bakanlıkta öne çıkanbaşlık: ‘şiddet’. Bakanlıkşiddete karşı yaptırımların 1Ekim’den itibaren hayata

geçireceğini duyurdu. AKP’nin kurucularıarasında da yer alan ve yeni icraatçı bakanlararasında en göze çarpan isimlerden biri olanFatma Şahin, partide kadın çalışmalarında etkinbir isimdi. Şahin, kadın örgütleriyle de sık sıktoplantılar yapıp çözüm aradığını “en samimi”duygularıyla söylüyor. Çözüm önerileri arasındayer alan kelepçe, hadım, buton gibi sözdeçözümler AKP politikalarıyla oldukça uyumlu.Önümüzdeki dönem butona basarak erkekşiddeti sonucu ölümden son anda dönen bir ikikadınla Fatma Şahin kameralar önünde pozverirse, işte, AKP şiddete çözüm bulmuş oluverir.

Oysa ki son derece teknik kalan bu uygula-malar sorunun kaynağını yok etmekten çok uzak.Çünkü yoksulluğun, krizin ve savaşın sürdüğü birülkede şiddet her gün kendini üretecek mecralarbuluyor. Üstelik üretmesi için AKP’liler bu ortamıilk elden kendisi ve onu meşru kılmak için canlabaşla uğraşan bir akademiysen, gazeteci,hukukçu (HSYK açıklamaları) ordusuyla birlikteoluşturuyor. Geçtiğimiz yıl ‘şiddeti medyaabartıyor’ diyen başbakan, ‘Kürtlere açtığı savaştakadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılsın’ di-yordu. Aradan geçen zamanda AKP açısındanhiçbir şey değişmedi. Ustalık dönemine‘yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ diyerekgirdiklerine göre değişim ancak kadını yok sayanpolitikaların, metotların ustalaşacağının gösterge-si olabilir.

2255 KKaassıımm’’ddaa oollmmaammıızz ggeerreekkeenn yyeerrddeeyyiizz;;ssookkaakkllaarrddaayyıızz

Kadına yönelik şiddete karşı mücadele, 80’ler-den sonra kadın hareketinin itici gücü oldu.Kadınlar farklı biçimlerde dile getirdikleri tepkilerlemücadelenin dilini, kavramlarını, kültürünü veardı sıra gelen yasal düzenlemeleri erkek egementoplumun baskısına rağmen oluşturdu, dahasıkazandı. Bugün herkesin bildiği cinsel tacizkavramı bile o yıllarda sarkıntılığa karşı mücadeletartışmalarıyla ortaya çıkmıştı.

Kadınlar, kuzu postunda bir kurt gibi en kadındostu göründüğü dönemde, kazanılmış haklarınıelinden alan AKP’nin sığındığı postu kaldırıp ata-cak daha cesur adımlarla başkaldıracak. Budönemin kadın mücadelesinin dilini, araçlarını,kimliğini, kültürünü yaratmak için kadınlarınönünde bekleyecek zaman kalmadı.

Bunun için, 25 Kasım Kadına Yönelik ŞiddeteKarşı Uluslararası Dayanışma ve MücadeleGünü’nde bedenimizi, emeğimizi, hayatlarımızıdeğersizleştirip, güvencesizleştiren şiddete karşıalanları dolduracağız.

Kibele’denMektup

adın hareketi cinsel şiddeti önleyici tedbirleri tartışadursun,hakim ve savcılar halihazırdaki ilerici adımları uygulamaktançekiniyor. HSYK, savunmasında dahi hatasını tekrar ediyorK

‘Barışa mecburuz’

Kamuoyunda hadım yasasıolarak bilinen ve cinsel

suçlarla ilgili cezalarda değişiklikiçeren yasa tekrar gündeme geldi.AKP’li vekiller tarafındanhazırlanan hadım yasası teklifi 4Nisan’da TBMM AdaletKomisyonu tarafından kabul edil-mişti. Aile ve Sosyal PolitikalarBakanı Fatma Şahin TBMMAdalet Komisyonu'ndan geçenteklifin, genişletilerek yenilenmesiiçin bürokratlarına talimatverdiğini söyledi.

Yasa, cinsel istismar şuçlarınıişleyenlerin testesteron hormon-larına kimyasal işlemle müdahaleedilmesi ve cinsel şuçlara ağırcezalar getirmesi gibi düzen-lemeleri kapsıyor. AKP milletve-kili Alev Dedegil’in konuyla ilgili‘Bu hadım değil, tedavi’ diyereksavunduğu kimyasal işlemlemüdahale (hadım) şer-i hukukta-

ki kısasa kısas yöntemini akıllaragetiriyor.

ÇOK YÖNLÜ B‹RPROGRAM fiART

Bakan Fatma Şahin çocukistismarıyla ilgili olan yasaya‘Hadım Yasası’ denmesinin ma-gazinel bir yaklaşım olduğunusöylüyor. Fakat özellikle çocuk-lara yönelik cinsel istismar suçunuişleyenlerin hormonlarına müda-hale edilmesine ilişkin düzen-leme, küçük değişikliklerlekorunacak. Şahin’in düzenlemeyedayanak olarak gösterdiği“Avrupa Konseyi ÇocuklarınCinsel Sömürü ve İstismara KarşıKorunması Sözleşmesi”nde cinselsuçları önleyici düzenlemelerdenbahsedilirken yasada sadece suçoluştuktan sonra uygulanacakcezalandırmalar yer alıyor. Bu dacinsel suçlarla mücadelede sadece

ceza miktarlarının arttırılmasınınyeterli olmadığı ve ekonomik,sosyolojik çok yönlü bir programaihtiyaç olduğunu ortaya çıkarıyor.

KANUN TEKL‹F‹NDEBULUNULAN BAZIHÜKÜMLER

Mevcut kanunda sarkıntılık ileilgili olan düzenleme kaldırılıp“suçun fili, ani ve kesikhareketlerle” işlenmesi halindeceza indirimi uygulanmasışeklinde düzenleme yapılacak. Budüzenleme ile birçok cinsel saldırısarkıntılık kapsamına alınabile-cek.

Cinsel saldırı sonucunda bedenve ruh sağlığının bozulması cezaartırım nedeniyken yeni yasa ilebu hüküm kaldırılacak. Taslak,HSYK’da dillendirilen ruh sağlığıraporu aranmaması önerisinihatırlatıyor.

“Barışa mecburuz, söz bitme-di” diyen binlerce kadın

Diyarbakır, Mersin, İzmir ve İstan-bul’dan yola çıkarak 16 Eylül’deAnkara sokaklarında buluştu.Toros Sokak’ta buluşan kadınlar,Abdi İpekçi Parkı’na yürüdü.Yaklaşık üç bin kadının katıldığıeyleme Barış İçin Kadın Girişimi,Barış Anneleri, BDP’li kadınlar,Halkevci Kadınlar, İmece, KadınEmeği Kolektifi, KESK ŞubelerPlatformu'ndan kadınlar, ÖDPKadın Komisyonu, SES'li kadınlar,Sosyalist Kadın Meclisleri, TümBel-Sen’li kadınlar katıldı.

Savaşa, militarizme, milliyetçili-ğe karşı bir araya geldiklerini ifadeeden kadınlar adına açılışkonuşmasını İHD Ankara ŞubeBaşkanı Gökçe Otlu yaptı. Otlu,savaşa dur demek için dört bir yan-dan Ankara'ya yürüdüklerinibelirterek "Soframızdanekmeğimizi çalan, bizleri işimizden,yerimizden, yurdumuzdanköyümüzden, evimizden, çocuk-

larımızdan eden savaş bitene kadarkadınlar yürüyeceğiz" dedi.

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanakeylemde yaptığı konuşmada,kadınların barışta, çözümde,demokratik direnişte ısrar edecek-lerini belirtti. Kışanak, "Bunagücümüz yeter, tüm kadınlarıölümleri durdurmak için barışdirenişine davet ediyorum" diyekonuştu. Kışanak kadınların artıktabut taşımak istemediklerini kay-dederek konuşmasını bitirdi.

Kadınlar eşit, özgür ve kardeşçeyaşamak istediklerini yineleyerekbarışa adım atmak için hükümetinderhal operasyonlardan vazgeçmesigerektiğini söyledi. Savaşa ayrılanbütçenin, nefret suçları veayrımcılık nedeni ile zarar görenkadınlar, lezbiyen, gay, biseksüel,trans bireyler için güvenlik önlem-leri ve istihdamı için kullanılmasınıöneren kadınlar, barış içinde veanadillerinde bir yaşam kurmakistedikleri için tutuklanankadınların derhal serbestbırakılmasını istediler.

Hakkınıbilen tarife:Cep-Nöbet

Mamak’a bağlı ŞirintepeMahallesi’nde 19 yıldır birgecekondunun bitişiğinde duranbaz istasyonunun 50'şer metreyakınına iki tane baz istasyonudaha yapılmak isteniyor.Mahalleli kadınlar günlerdir

nöbet tutarak baz istasyonlarınınkurulmasını engelliyor. Nöbetakşam 18.00’e kadar sürse degece 02.00’de polisle birliktemahalleye girmeye çalışan opera-tör işçileri, direnen kadınlarınengeliyle karşılaşıyor.

Petrol-İş’te kadınlar, sendikalardaki erkekegemenliğini yıkmak için örnek bir çalışma

ortaya koydu. Sendikada kadınlar tüzüğe elatarak değişiklik önerilerini Genel Kurul’agötürdü.

Petrol-İş’in 26. Genel Kurulu’nda kadınlarınsunduğu teklifler kabul edilerek, tüzükte önemlideğişiklikler yapıldı. Petrol-İş Kadın Dergisi’ninetrafında örgütlenen Petrol-İş’li kadınlar sendi-kanın ana tüzüğünü cinsiyetçi ifadelerden arındı-rıp, tüzüğe kadın erkek eşitliğini gözeten yenimaddeler getirerek değişiklik yapılmasını sağladı.Değişiklikle birlikte tüzükte yer alan ‘sendikanıngörev ve yetkileri’ kısmı genişletilerek “Kadın-er-kek eşitliğini savunmak, bu eşitliğin inşası için ev-de, işyerinde ve sendikada gereken her türlü ön-lemin alınması ve uygulanması için çaba sarf et-mek, bu amaçla kadın büroları ve komisyonlarıkurmak, kadına yönelik her türlü şiddete karşımücadele etmek” hükmü eklendi. 23’üncümaddede düzenlenen Merkez Yönetim Kuru-lu’nun görev ve yetkileri, de eklenen “Kadın-er-kek eşitliğini sağlamak amacıyla toplumsal cinsi-yet eğitimleri vermek, kadın büroları ve komisy-onları kurmak” hükmü ile artırılmış oldu.

‘KADIN BEYANI ESASTIR’Bunlarla birlikte disiplin cezası gerektiren

fiiller arasına kadına yönelik cinsel taciz, mob-bing ve şiddet eylemleri de konuldu. Tüzük bun-dan böyle “Kadın beyanı esastır” ilkesini güven-ceye alacak. Kadına yönelik şiddet olaylarındakarşı taraf iddiaların aksini ispat etmekle yüküm-lü olacak.

Petrol-İş’e kadın eli değdi

Yargıda bir ileri bir geri

Hadım yasası cinsel saldırının, toplumsal nedenlerini göz ardı ediphormonlara ve kötü kişilerin eylemlerine indirgeme niyeti taşıyor

AKP’nin hadım ısrarı

‘Kız mıdır kadın mıdır’ aklandıBaflbakan›n, Dilflat Aktafl’a “k›z m›d›r, kad›n m›d›r” diyerek hakaret etmesi

üzerine Aktafl ve Halkevci Kad›nlar taraf›ndan yap›lan suç duyurusu hakk›ndasavc›l›k soruflturmaya yer olmad›¤›na karar verdi. Karar›n gerekçesi, suçisnad›n›n baflbakan›n görevi s›ras›nda ve görevi ile ilgili olmas›. Aktafl, kararaitiraz etti.

Page 11: 140'ıncı sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1123 EYLÜL 2011 / 6 EKİM 2011

Binbir zorlukla eğitim fakültelerini bitiren öğretmenlerKPSS’ye girerek barajı aşıp atanmayı bekliyor. Her sene230 bin kişi bu sınava giriyor.

AKP, 12 Haziran seçimlerinden önce “55 bin öğretmenataması yapılacak” dedi ancak seçim bitti ve sadece 11 binöğretmen ataması yapıldı. 210 binden fazla öğretmenadayı ise atanamadı.

Atama bekleyen öğretmenler ya ücretli öğretmenlikyapıyor, ya dershanelerde çok düşük ücretler karşılığındaçalışıyor ya da meslekleri ile ilgisi olmayan garsonluk,çaycılık gibi işlerde çalışarak geçimlerini sağlıyor.

Halkın Sesi, atama bekleyen öğretmenlerin 18 Eylül’deİstanbul’da yaptıkları eylemden sonra öğretmenlerlegörüştü. Taleplerine ve sorunlarına kulak verdi.

‘Okuduk,okuduk,

atanamadık’

Sizi Tanıyalım.Deniz Saim. Dört yıldır

sınavlara hazırlanıyorum ve halaatanamayan bir öğretmenim.Felsefe mezunuyum.Formasyonumu yeni aldım. Atamaiçin barajı geçtik ama az atamaolduğu için biz hiçbir şekildeatanamıyoruz.

Formasyonu alırken ne gibi zor-luklarla karşılaştınız?

Fen - Edebiyat Fakültesimezunuyum ve EğitimBilimleri’nden formasyon almamızgerekiyordu öğretmenlik hakkıiçin. Bazı üniversitelerde veriliyor-du ama paralıydı. Özel üniversite-ler daha çok veriyordu formasyo-nu. Ben özel üniversitede gittim. 5bin lira verdim. Benim gittiğimzaman yüksek lisans şeklindeydi.Daha sonra bu formasyon dersleri-ni kurs gibi yapmaya başladılar. 5bin lira, 7 bin lira gibi paralarlabirçok üniversite formasyon ders-lerini kurs gibi vermeye başladı.Formasyonu parayla sattılar.‘Mezunlar için kurs veriyoruz’dediler. Ama kendileri de neyaptıklarını açıklayamadıkları içinher sene bu konu, farklı başlıklaraltında gündeme getiriliyor.

Mezun oldunuz, formasyonunuzualdınız…

KPSS’ye de başvurdum. Kursada gittim. Hazırlandım. Ben ders-hanede çalışıyorum rehber öğret-men olarak. Çalıştığım işyerindençıkarak koştura koştura KPSS kur-suna gidip öğrenci olarak orada yeralıyorum. Tabii ciddi bir hazırlıkyapmak gerekiyor ama çalıştığımişyerinde koşullar çok ağır.

Biraz işyerinin koşullarındanbahseder misiniz?

Sabah 8’de giriyoruz akşam 7.30gibi çıkıyoruz. Öğretmen olarakçalıştığım için dersimden artakalan zamanlarda öğrencilerleilgileniyorum. Dershaneninişleriyle uğraşmak zorundayım.

Ne tür işler?Öğrenci kayıtlarıyla ilgili

velilerin aranması gibi, dışarıdankayıt yapılması için sürekli bir veliarama furyası içindeyiz. Birçokarkadaşım soru hazırlama işi yap-mak zorunda kalıyor. Normaldesoru yazan, hazırlayan bir grubunolması gerekiyor. Öğretmenlerinderse girip dersini anlatmasıgerekiyor. Ancak, emek gücündendaha fazla yararlanmak için buişleri de öğretmenlere yaptırıyor-lar. Bu durum, öğretmenin işdışındaki zamanını da alıyor. Soruhazırlamak için belli bir yüküm-lülük altına giriyorsun dershanekoşullarında zaman olmadığı içineve iş götürmek zorunda kalıyor-sun. Bu durumda tüm zamanını işevermiş oluyorsun.

Ücret ne kadar?1000 lira alıyorum. Ama ben ilk

başvurduğum zamankonuştuğumuzda bana ilk şunusormuşlardı: “Ailenle mi kalıyor-sun?” Ben, “Hayır” dediğimdebana şu cümleyi söylediler: “Senşimdi para da istersin”. Orada epeykavga ettik zaten. Normalde hiçpara vermeyeceklerdi. Genelde“Gelin deneyim kazanın” diyorlar.Deneyimi kazanıyorsun bu sefer desenin gibi başka biri ‘deneyimkazanmak için’ geliyor. Birkaç yıldeneyim kazanan öğretmeninkendilerinden ücret isteyeceğinidüşünen dershane yönetimleri yenikişileri alıyorlar.

Ailesinin yanında kalana ücretvermiyorlar mı yani?

Gidip ısrarla istemek lazım. Benöyle yaptım. Geçen sene 900 liraalıyordum. Bu parayı 4-5 seferdealabiliyordum. Bunun için süreklihatırlatmanız gerekiyor. Ben,müdürün, parayı isteyince banacebinden harçlık verir gibi paraverdiğini biliyorum.

Peki sizin ücretiniz hiç bankahesabınıza yattı mı?

Bir kere yattı. Milli Eğitim kon-trole gelmişti. O dönem bir kerehesabıma yattı. Bir ay böyle oldusonra yine cepten harçlık verir gibiücret vermeye devam ettiler.

Sigorta durumunuz nedir?Sigortam 9 ay üzerinden yatıyor.

Zaten anlaşmamız 9 ay üzerinden.Hiçbir şekilde izin vermiyorlar. 9ay üzerinden anlaştığın için 3 ayişsiz kalıyorsun. Dönem içinde birsaat için bile izin vermiyorlar.“Çıkmaman lazım” diyorlar.Haziran ayında da sözleşmembittiği için “Hocam haftanın bir ikigünü gelin ve geldiğiniz kadargünün parasını alın gidin” diyorlar.

Dönem içinde bana hastaolduğum zaman bile izin vermiyor-lar ama sözleşme bittikten sonra“Bir iki gün gel” diyebiliyorlar.

Ağrılarından dolayı sıralara yat-mak zorunda kalan arkadaşlarımoldu. Bu durumda bile “Dersegirmemek için yapıyordur”şeklinde abuk sabuk konuşmalaroldu.

İlk çalıştığım dershane, benimistifa etmemi istemişti. Ben “İstifaetmeyeceğim” dediğimde “Siziöğrencilerinizin önünde rahatsızederiz, küçük düşürürüz, rencideederiz” tarzında tehditlerlekarşılaştım.

Ücretli öğretmenlik yaptınız mı?Ben ücretli öğretmenlik hiç yap-

madım. Felsefe bölümü mezunuolarak İstanbul’da ücretli öğret-menlik yapmak çok zor. Başvur-dum olmadı, zaten okul müdürleridaha çok kendi tanıdıklarınaücretli öğretmenlik yaptırıyorlar.Bu konuda bir belgem yok ancak,başvuran arkadaşlarımın çoğu“Benim şuyum vardı, buyum vardıbaşvurdum kesin alacaklar”şeklinde konuşuyorlardı.

Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer, şöyle bir ifade kullandı:“Öğretmenler 3 ay tatilyapmayacak.”

Kadrolu öğretmenlerin izin hak-larına da saldırıyorlar.Zannedersem bu 3 ay olmuyor,seminerlerle vesaireyle 2 aya kadardüşüyor. Bu durum tabii ki bizimiçin geçerli değil. 3 aylık tatildönemlerinde biz ‘işsiz’ durumunadüşüyoruz. Gidip farklı alanlardaçalışıyoruz. Ben anketörlük yaptım

bu sene mesela. Bulaşık yıkadığımda oldu.

AKP daha önce sağlıkçalışanlarını güvencesizleştireceğizaman, “Bu doktorlar da eczacılarda çok para kazanıyorlar” şeklindeaçıklamalar yapmıştı. Dinçer’in bu“Öğretmenler 3 ay tatil yapmayacak”çıkışını da benzer bir söylem olarakalgılayabilir miyiz?

Zaten hükümet, güvencesizçalıştırmayı yaygınlaştırmak içininsanlara baskı yapmak ve insanlarıbirbirine düşürmek için bu tarzaçıklamalar yapmak zorunda.İnsanlara şunu diyorlar: “Siz 11 ayçalışıyorsunuz onlar 9 ay çalışıptatil yapıyorlar” İnsanları bir birle-rine doğru kışkırtıyorlar.

Bugünkü eylemde şöyle bir şeydenbahsediyorlardı: ‘Hayvan yetiştiricisiöğretmenlik yapıyor, sosyal bilimlermezunu öğretmenlik yapıyor’. Şimdibu kişiler işsiz mi kalsınlar?

Burada da insanları bir birinedüşürüyorlar. Hani zaten her alan-da işsiz olanlar para kazanabilmekiçin ücretli öğretmenliğe başvuru-yorlar. Bunun içingüvenceszileştirme sürecinin ortakolduğunu görüp bunun kaynağınıniktidar olduğunu bilerek iktidarakarşı bir tepki vermemiz gerekiyor.Biz bu süreçte birbirimize değiliktidara karşı tepki göstermeliyiz.

Bu tür söylemler öğretmenlerinörgütlenmesinin önünde engelleroluşturuyor anladığım kadarıylapekiyi bunun dışında öğretmenlerinörgütlenme sorunları neler?

Öğretmenlerin birçoğununörgütlenememesinin nedeni kendialanlarını sahiplenememeleri.Dershanede çalışma ya da ücretli

öğretmenlik, hiçbir öğretmenhayatını bu şekilde devamettirmeyi düşünmüyor. Geçici birçalışma olarak görüyorlar.“Atanırım” umudunu hep taşıyor-lar. Atanamayanların birçoğu dabaşka alanlarda çalışmaya başlıyor.Bu yüzden örgütlenmeyeçalışmıyor.

Dershane açısından düşününcede yoğun çalışma koşullarındandolayı öğretmenler arasında sosyalpaylaşım alanları gelişmiyor. Böyleolunca ücretli öğretmen veya ders-hane öğretmeni şunu düşünüyor:“Ben eyleme katılıp iktidara karşıbir tepki gösterirsem işimden olu-rum dolayısıyla aç kalırım.” Asılsorunun kaynağına inince elindeki-ni kaybetmeme isteği ve bunukaybedeceğine yönelik korkularınolduğunu görüyorsun.

Peki bu noktada sosyal paylaşımsiteleri bu korkunun yenilmesinde biraraç oluyor mu?

Olmuyor aslında. Bu eylem tep-kisel bir eylem, bir nevi psikolojikbir rahatlama şekli gibi. Bu duru-mun politikleşmesi ise kişilerinkendisinin algısının açılmasıylailgili bir durum.

Örneğin sosyal paylaşımsitelerinde eylemi duyup gelenbirçok öğretmen Eğitim-Sen’i poli-tik bularak onunla birlikte hareketetmekten kaçınıyor. Siyasi partigibi algılıyorlar. “Biz sadece atan-mayan öğretmenler olarak biraraya geldik bunun dışında hiçbirsiyasi fikri kabul etmiyoruz” diyor-lar.

Böyle olunca “Direne direnekazanacağız” sloganını bile atmak-tan çekinen kişiler oluyor. Amaburaya gelenler politikayaptıklarının farkında değiller. Bukişiler ilk defa eylem yapan kişiler.Bu zamana kadar politikayısiyasetçilerin yürüttüğünüzannediyorlardı.

Ancak siyasi projelerin kendiyaşam alanlarını talan ettiğinigören öğretmenler eylemlerekatılma ihtiyacı duyuyor. İktidarakarşı tepki verdikleri eylemlerdebir araya gele gele politikleşecek-lerini düşünüyorum. Saldırıarttıkça eylemlere geliyor, vegeldikçe politikleşiyorlar.

Atanmayan öğretmenlerinsokakta seslerini duyurmayaçalışması iktidarı rahatsız edecek.Dolayısıyla bunun önünü kesmeyeçalışacaklar. Saldırı arttıkça daöğretmenlerin büyük kısmı ikti-darın saldırdığını görecek ve poli-tikleşecekler.

Bu noktada AKP’nin poli-tikalarını yoğun bir şekilde teşhiretmek gerektiğini düşünüyorum.

Güvenceszileştirme sürecinin ortakolduğunu görüp bunun kaynağının ikti-dar olduğunu bilerek iktidara karşı birtepki vermemiz gerekiyor

ç aylık tatil dönemlerinde biz ‘işsiz’durumuna düşüyoruz. Gidip farklıalanlarda çalışıyoruz. Ben anketörlükyaptım bu sene mesela Ü

Ben ilk başvurduğumzaman

konuştuğumuzdabana şunu

sormuşlardı: “Ailenlemi kalıyorsun?”

“Hayır” deyince banaşu cümleyi söylediler:“Sen şimdi para da

istersin”

Atama bekleyen öğretmenler, 18Eylül’de Taksim’de buluştu ve öğretimyılını sokakta başlatıp ilk dersleriniverdi.

Sosyal paylaşım sitelerinde bir arayagelen Atama Bekleyen Öğretmenler,“Atama yoksa isyan var” diyerekTaksim’den Galatasaray Lisesi önüneyürüdü. Eyleme, bazı öğretmen adaylarıçocuklarıyla bazıları ise anne vebabasıyla katıldı.

Galatasaray Lisesi’ne gelen öğret-menler burada 12 Eylül günü, kendisine300 lira maaş teklif edildiği içinbunalıma girerek intihar eden ve

hayatını kaybeden Ceyda öğretmennezdinde ataması yapılmadığı için inti-har ederek yaşamını yitiren 22 öğret-men için saygı duruşunda bulundu.Basın açıklamasında AKP dönemindeişsiz öğretmen sayısının arttığı söylendi.2002 yılında 70 bin olan sayının bugün300 bine ulaştığı ve 150 bin öğretmenaçığı bulunduğu belirtildi.

Açıklamada, öğretmen açığı varkenve birçok öğretmen işsizken, KPSS’ninkaldırılması gerektiği ve öğretmenlikiçin diplomanın yeterli olması gerektiğisöylendi. Açıklamanın ardından eylemalkışlarla son buldu.

‘Okuduk, atanmadık, işsiz kaldık okutamadık’

A T A M A B E K L E Y E N Ö ⁄ R E T M E N L E R S O K A ⁄ A Ç I K T I

‘Şimdi para da istersin hocam’

‘Eylem, hakaramakmış’

55 bin atama vaadini duyunca neler hisset-tiniz?

Benim adım Ahmet Erdem, SabihaGökçen Havaalanı’nda uçak bakımteknisyenliği programıyla bir işe yerleştiril-miştim. Aylık 600 lira maaşla çalışıyordum.Atamam yapılmadığı için başımın çaresinebakmam gerekiyordu. Daha önce çeşitliişlerde de çalıştım, ücretli öğretmenlikyaptım, çay ocağında da çalıştım. Ancak benbir öğretmenim ve öğretmenlik hakkımı isti-yorum.

Eylem denilince ne düşünüyordunuz?“Eylem” kelimesi, beni ve benim gibi arka-

daşlarımı rahatsız ediyordu. Sosyal paylaşımsiteleri eylem korkusunu aşmama yardımcıoldu. “Eylem” kelimesinin “Polis, cop,gözaltı” anlamını yitirip, “Hak arama” keli-melerine dönüştüğünü gördük. Bu alandakiçalışmalara benim de bir katkım olsun iste-dim. Bizim “Eylem” kelimesinin “Hak ara-ma” kelimesiyle eşitlenmesini en iyi sokaktagösterebiliriz diye düşünüyorum.

Öğretmenlerişsiz!

Ben Mehmet Günebakan, edebiyat öğret-menliği mezunuyum. Atanabilecek bir puanalmışken, hükümet verdiği 55 bin atamasözünü tutmadığı için atanamadım. Sosyalmedya üzerinden örgütlendik ve burayaatama talebimizi duyurmak için geldik. Benimdaha birinci yılım ama birçok arkadaşımız 6-7senedir atanamıyor.

55 bin atama olsa sorun çözülür mü?Eminim, bu sorun çözülmez çünkü bu

sınava giren öğretmen sayısı 230 bin. Yanimevcut durumda 230 bin öğretmenden 11bini atanıyor, 220 bine yakın öğretmen yinesınava giriyor. Tabii tekrar girmeyenler devar. Pes edenler de var. Garsonluk, şoförlükyapanlar var. Getir götür işleri yapıyorlar vebunlar öğretmenler, toplumun mimarları yani.

Öğretmenler açıkta ama ekonomininbüyüme rekoru kırdığı söyleniyor. Fakat bubize yansımıyor. Sonuçta bizim yaptığımız birhak arama mücadelesi ve bütün öğretmenarkadaşlarımızı bize destek olmayaçağırıyoruz.

Fotoğraf vermek istemeyen Günebakan,ailesinden para aldığını ve ailesinin tepkigöstereceğini belirtti ve şöyle dedi: “Devlet ail-eye, aile de çocuklarına aynı baskıyı yapıyor”

Page 12: 140'ıncı sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1223 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Seçimlerden önce TBMM’denyetkiyi alan AKP hükümeti,ilk kanun hükmünde karar-

name (KHK)’yi 4 Haziran’daçıkardı.

Bu kararnameyle DevletMemurları Kanunu’nda değişikliğegidilerek güvencesiz-sözleşmeliçalışmanın önünü açtı. Neoliberalprograma uygun etkin bakanlıkyapısının kurulmasını öngörenKHK da 8 Haziran’da yürürlüğegirdi. Ardından Çevre ve ŞehircilikBakanlığı ile Orman ve Su İşleriBakanlığı kararnameleri çıktı. 7Temmuz’da Maliye Bakanlığı’ndaVergi Denetim KuruluBaşkanlığı’nın kurulmasına ilişkinKHK çıkarıldı. 20 Temmuz’da iseKHK ile TSK PersonelKanunu’nda değişiklik yapılaraktutuklu subayların aylıklarının yarısıyerine üçte ikisini alması sağlandı.17 Ağustos’ta, Çevre ve Şehircilikile AB Bakanlığı’na ilişkin iki KHKdaha çıkarıldı. Bununla RTÜK,Telekomünikasyon Kurumu, SPK,BDDK, EPDK, KİK, RekabetKurumu, Şeker Kurumu, TAPDKve TMSF gibi özerk kurullarbakanlık denetimine alındı. Yine 17Ağustos’ta yürürlüğe giren Çevre veŞehircilik Bakanlığı’nın kuruluşunailişkin KHK ile Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma BölgeKurulları ve Yüksek Kurulüyelerinin görevlerine son verildi.26 Ağustos’ta yargınınhızlandırılması amacıyla AdaletBakanlığı’na ilişkin yeni KHKyürürlüğe girdi.

DOĞANIN VE KENTİN TALANIAdalet Bakanlığı’na ilişkin KHK,

içine, doktorlara “tam gün” yasasıgizlenmiş olarak çıktı. 27 Ağustos’taGıda, Tarım ve HayvancılıkBakanlığı ile ilgili KHK ise sondüzenleme oldu. “Tam gün” benz-eri bir sürpriz de bu KHK’da vardı.Vakıflar Yasası’na eklenen geçicihükümle cemaat vakıflarının malkapsamı genişledi, üçüncü şahıslarasatılan taşınmazlarla ilgili devakıflara rayiç bedel ödenmesininönü açıldı. Aynı KHK ileTÜBİTAK’ın yapısı da değişti.

AKP, doğanın ve kentintalanının önündeki bütün engelleretoptan bir saldırı başlattı.Bunlardan biri de kamu yararınamücadele eden TMMOB ve bağlımeslek odaları. AKP bunları dene-tim altına almaya çalışıyor. Çevre veŞehircilik Bakanlığı bünyesindeoluşturulan Mesleki HizmetlerGenel Müdürlüğü’ne “mimarlık vemühendislik meslek kuruluşlarınailişkin mevzuatı hazırlamak ve bun-ları denetlemek” görevi veriliyor.Böylece meslek odaları ile bubakanlık arasında hiyerarşik birilişki yaratılıyor.

Kültür ve tabiat varlıklarınınkorunmasına yönelik konular, söz

konusu KHK`lar ile Çevre veŞehircilik Bakanlığı`na bağlanıyor.Bakanlığın bu yetkiyi sermaye grup-larının çıkarına kullanmasınınönündeki tüm pürüzler temizleni-yor.

Ayrıca İmar Kanunu’nudeğiştiren KHK’yla “Köy yerleşikalan sınırı içerisinde 5403 sayılıToprak Koruma ve Arazi KullanımıKanunu hükümleri uygulanmaz”hükmü getirildi. Bu madde ile me-ra, yaylak ve kışlaklar hayvancılıkamacı dışında kiralanıp yapılaşmayaaçılacak ve beton yığınlarına dönü-şecek. Meraları amacı dışında kulla-narak beton yığınına çeviren AKP,yerli tarımı ve hayvancılığı tasfiye

ediyor. Üstelik Yapı Denetimi’neilişkin kararnameyle mühendis vemimarlar düşük ücretlerle ve gü-vencesiz koşullarda çalışmak zorun-da kalacaklarından, nitelikli hizmetüretmelerinin olanakları da ortadankalkacak.

‘TAM GÜN’ SALDIRISIADALET KHK’SINA GİZLENDİ

AKP Hükümeti’nin “TamGün”de ısrarı bu kez de KHK’larayansıdı. Hükümet, AnayasaMahkemesi ve Danıştay kararlarınarağmen, “Tam Gün” düzenlemesi-ni, tam da dokuz günlük bayramtatili öncesinde, bu kez KHK ilegetirdi.

Hatırlanacağı gibi yasaçıktığından bu yana çok sayıdamahkeme kararına konu oldu vebakanlıkça yapılan her türlü“yama”ya rağmen dikiş tutmadı.Son olarak 26 Ağustos 2011 ResmiGazete’de yayımlanan “AdaletBakanlığı’nın Teşkilat ve GörevleriHakkında Kanun HükmündeKararnamenin DeğiştirilerekKabulü Hakkında Kanun ile BazıKanun ve Kanun HükmündeKararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair KanunHükmünde Kararname”nin içinegizlendi.

MİLLİ EĞİTİM TEŞKİLATINEOLİBERAL SALDIRIYAHAZIR

Ömer Dinçer’in göreve gelirgelmez ilk ciddi icraatı, kanun hük-münde kararnameyle değişen MilliEğitim Bakanlığı (MEB) TeşkilatYasası oldu. KHK ile bakanlığınhizmet birimlerinin sayısısı 32’den17’e indirilirken bakanlığa kariyeruzman sistemi getirildi. Buna göreMEB’deki şube müdürleri yerinebakanlığın kendisi uzman yetiştire-cek. Atamalarda yazılı sınavınyanına “performans kriteri” degetirilerek MEB’de kadrolaşmanınönü açıldı. Rotasyon, okulbaşmüdür yardımcıları ile müdüryardımcılarını da kapsayacakşekilde genişletildi.

Taşra teşkilatındaki şube müdür-lerinin de zorunlu yer değiştirme-sine yönelik uygulama getirildi.Özre bağlı atamalar, yalnızca yazınkullanılabilecek bir hak olaraksınırlanıyor. Taciz başta olmaküzere özel hayatında açıkça tehlikeoluşturan olaylar nedeniyle yerdeğiştirme isteğinde bulunmahakkının kaldırılması öngürüldü.Bakanlık, tepkiler üzerine bu öneri-sinden vazgeçti. “AşamalıDevamsızlık Yönetimi”kapsamında, devamsızlık yapanöğrencinin ailesine yapılacak evziyaretine bölgenin imamının dakatılması düzenlendi. Okullardakurulacak kurullara ihtiyaç duyul-ması halinde imamların da üyeolması sağlandı.

İktidarın manivelası: KHK

174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle26 etkin bakanlık oluşturuldu. Mevcut

bakanlıklara neolibeal politikaların ruhunauygun olarak, Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Bilim,Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre veŞehircilik Bakanlığı, Gıda, Orman ve Su İşleriBakanlığı gibi bakanlıklar eklendi.

Bakan yardımcıları kritik rol oynuyor. Birnevi fiili başkanlık rejimi provası olarak tasar-lanıyor. Buna göre, cemaatler ve özel sektör-den de atanabilecek bakan yardımcılarıkadrolaşmada ve neoliberal programın uygu-lanmasında ileri bir hamle olarak gündemegeliyor. Örneğin: Bilim, Sanayi ve TeknolojiBakanı Nihat Ergün, bakan yardımcısı olarakakademisyen ve işadamı DavutKavranoğlu'nu seçti. MÜSİAD üyesi olanKavranoğlu, 1997-2009 yılları arasında Mobil,Uydu Haberleşmesi, GPS teknolojileri veInternet uygulamaları konusunda teknolojigeliştiren, üreten şirketler kurdu ve yönetti.AKP eski Diyarbakır milletvekili KutbettinArzu, Gıda, Tarım ve HayvancılıkBakanlığı’na atandı. Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Faruk Çelik ise yardımcıolarak sendikacı bir ismi tercih etti. Memur-Sen'e bağlı Eğitim-Bir Sendikasının eski genel

sekreteri Halil Etyemez bakan yardımcısıoldu.

“TERÖRLE MÜCADELE YÜKSEK KURULU BAŞKANLIĞI” BAŞBAKANLIĞA BAĞLANDI

Bir zamanlar TSK’nın güdümünde olanterörle mücadele kurumları da BaşbakanYardımcısı Beşir Atalay kanalıyla yineErdoğan’a bağlanmış oldu. Terörle MücadeleYüksek Kurulu Başkanlığı, MGK’ylaBakanlar Kurulu arasındaki koordinasyonuve yürütmeyi sağlıyor. Ayrıca yeni kontrgerillayapılanmasının yönetsel-siyasal merkezinioluşturan Kamu Düzeni ve GüvenliğiMüsteşarlığı da Atalay kanalıyla başbakanabağlandı.

POLİS AKP’NİN VURUCU GÜCÜ Yeni Emniyet Genel Müdürü Kılıçlar,

yardımcılarının sorumluluk alanlarını yenidenbelirledi. TEM, KOM, Güvenlik, Asayiş,Kriminal, Tanık Koruma ve Bilişim SuçlarıylaMücadele gibi en kritik daireler Ahmet Pek'ebağlandı. Teftiş Kurulu ve Polis Akademisibaşkanlıklarıyla İstihbarat ve Özel Harekatdaireleri ise eskiden olduğu gibi doğrudanEmniyet Genel Müdürü'ne bağlı çalışacak.

2011’de polis için “güvenlik hizmetleri”nemerkezi bütçeden ayrılan payın yüzde 4,4’tenyüzde 5,1’e çıkarıldığını görüyoruz. Bu dayüzde 16’lık artış demek. Sadece il merkez-lerinde görev yapan özel harekatçı polislerinyeni bir organizasyon şemasında arazide aktifgörev alacağı ve sayılarının 15 bine kadarçıkarılması planlanıyor. Emniyet ve jandar-madaki personel sayısı 250 bine yakın. Bu,her 100 kamu görevlisinden 10’ununemniyetçi olması demek. 28 Şubat sürecindeözel harekat birimlerinde bulunan ağırsilahların iade edilmesi de gündemde.

VALİLERE GENİŞ YETKİPolis kent merkezlerinde gelişen yeni

çatışma biçimlerine göre hazırlanıyor.Valilerin, jandarma ve polis birliklerini birlik-te komuta etmesi; istihbarat görevpaylaşımının hızlı ve etkin yapılması; operas-yonlarda görev alan jandarma birliklerininsevk ve idaresinde daha etkin rol üstlenmesitasarlanıyor.

Bunun ilk örneği Gerze’de çevre hakkıiçin direnen köylülere karşı valinin jandarmabölgesinde polisi de göreve çağırmasıylagörüldü.

Son bir y›lda yaflanan geliflmeler yarg›n›n ta-mamen AKP’nin denetimine geçti¤ini gösteriyor.

12 Eylül 2010 tarihli referandumdan sonra,yarg› alan›nda yap›lan en temel de¤iflikliklerdenbirisi yarg›ç ve savc›lar›n mesle¤e kabul, atama,meslekte ilerleme ve disiplin ifllemlerini yürütenHakimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu´nunyap›s›nda oldu. Kurul, yürütmenin daha da etkinrol oynad›¤› bir yap›ya dönüfltürüldü. Üye say›s›22’ye ç›kar›ld›. Avukat, ö¤retim üyesi vebürokratlar›n da üye olmas›n›n yolu aç›larakkadrolaflma h›zland›. Yürütme yarg›dan eliniçekmedi¤i gibi, tersine HSYK arac›l›¤›yla bask›c›uygulamalar yasal zemine oturtuldu.

HSYK 8 ay gibi k›sa bir sürede görev yapmak-ta olan yarg›çlar›n üçte birini oluflturan 3049yarg›ç ve savc›n›n görev yerlerini de¤ifltirdi. Yarg›meslek örgütleri olarak Yarsav, Yarg›-Sen veDemokrat-Yarg›’n›n kurucu üyelerinin yönet-meliklere ayk›r› bir flekilde görev yerleri de¤iflti-rildi. Mesleki ve sendikal örgütlenmeler ceza-land›r›ld›, Yarg›-Sen kapat›ld›. Muhalif yarg›ç vesavc›lar istemsiz tayin edilerek gözda¤› verildi.AKP’ye yak›n yarg›ç ve savc›lar, k›demleri veliyakatlar› gözetilmeksizin terfi ettirildi.

Yarg›tay ve Dan›fltay’da daire say›s› artt›r›larakiktidar›n kontrolüne uygun hale getirildi.Yarg›tay’a 160, Dan›fltay’a ise 51 üye seçildi.Seçilenlerin 40 yafl civar›nda oldu¤u ve biryarg›c›n 65 yafl›na kadar çal›flabilece¤i dikkateal›nd›¤›nda yüksek yarg›n›n 25 y›l› büyük ölçüdeflekillendirildi. Yeni seçilen 160 üyenin kat›l›m›ile oluflan 1. Baflkanl›k Kurulu, önemli ve özelliklede yürütmenin ilgili oldu¤u dava ve iflleringörüldü¤ü daire üyelerini, talepleri olmadanbaflka dairelerde görevlendirdi. Yarg›tay’a seçilen160 üyeden sadece 5’i ve Dan›fltay’a seçilen 51üyeden ise 1’i kad›n. Kararnamelerle dairebaflkanl›¤› için öngörülen yasal sürelerk›salt›larak iktidara yak›n kiflilerin bir an önce bumakamlara getirilmesi sa¤land›.

“Deniz Feneri” davas›n›n ucunun AKP’yedokunmamas› için soruflturmay› yürüten savc›lar,soruflturmadan al›narak yerlerine yeni savc›largörevlendirildi. Soruflturman›n bafl›na HSYKseçimlerinde Adalet Bakanl›¤› listesinden yedeküye seçilen bir savc› getirildi.

“Özel yetkili mahkemeler”in say›s› art›r›ld›.Buralarda AKP’ye yak›n yarg›ç ve savc›largörevlendirildi. ‹stiklal Mahkemeleri, s›k›yönetimmahkemeleriyle ve Devlet GüvenlikMahkemeleriyle (DGM) kurumlaflan “ola¤anüstüyarg›lama usulü” 2004 y›l›nda yürürlülü¤e girenÖzel Yetkili A¤›r Ceza Mahkemeleri ile devamediyor. Özel mahkemeler halk›n siyasal hareket-lerine karfl› AKP terörünün en ciddi operasyonmerkezlerinden bir haline geldi.

YargıAKP’ninhizmetinde

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Milli İstihbaratTeşkilatı Müsteşarlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veTürkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Erdoğan'a bağlandı

Erdoğan, kritik kurumları kendine bağladı

Haziran 2011 seçimleri sonrasında siyasal rejimyeni bir iktidar sürecine girdi. İslamcı-liberaldinamikler üzerinde yükselen AKP, en gerici, enşoven ve otoriter güçlerini harekete geçiriyor

Muhalefete, hak mücadelelerine ve Kürt hareke-tine karşı devletin şiddet aygıtı yeniden tahkimedilirken, sermaye sınıfları ve iktidar odaklarısavaş ve kriz hükümeti etrafında saflaşıyor

İslamcı liberal rejimin krizve savaş ile tahkimatı

5 aydır Türkiye, Kanun Hükmünde

Kararnamelerle (KHK) yönetiliyor. Kamu

yönetimini KHK’larla yeniden şekil-

lendiren AKP, TBMM’de cisimleşen

halkın iradesini devreden çıkardığı gibi,

yargıyı denetim altına alarak burjuva

demokrasisinin kuvvetler ayrılığı ilkesini

de ayaklar altına alıyor. “Demokratik

açılım” gibi söylemlerin arkasına sığınan

iktidarın ikiyüzlülüğü, muhalefete ve

Kürt hareketine karşı polis şiddetini

artırmasıyla su yüzüne çıkıyor.

Halk iradesidevre dışı

Her f›rasatta “ileri demokrasi,” “demokratik aç›l›m” gibi demagojik söylemlerin arkas›na s›¤›nan iktidar›n ikiyüzlü-lü¤ü, toplumsal muhalefete ve Kürt hareketine karfl› polis fliddetini art›rmas›yla iyice su yüzüne ç›k›yor.

Page 13: 140'ıncı sayı

TARİHHalk›n Sesi

1323 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Ü lkemizde pek çok kitabın yasaklan-masına neden olan eski Türk CezaYasası’nın “komünizm propagan-

dası”nı suç sayan 142. maddesi yıllar önceyürürlükten kaldırıldı; ancak mahkemelerinsöz konusu maddeyi dayanak göstererek aldığı1970’li yılların kitap toplatma kararları halayürürlükte. Ne var ki, bugün bile o yıllardayasaklanan pek çok kitap polis fezlekelerinde“terör suçu” kanıtı olarak gösteriliyor; yineçoğu kitabın hapishanelerde okunmasına izinverilmiyor. Örneğin, Karl Marx ve FriedrichEngels tarafından yazılan ve 1848 yılındabasılan Komünist Manifesto ya da Lenin’in1917’de kaleme aldığı Devlet ve Devrim gibisol yayınlar, “Hopa Olayları Davası”nda PolisFezlekesi’nde suç kanıtı olarak değerlendirildi.Yine Manifesto ve benzer kitaplar, SincanCezaevi yönetimince yasak olduğu vehaklarında toplatma kararı bulunduğu önesürülerek içeri sokulmadı.

Komünist Manifesto’nun Türkçe’yeçevrilme ve yayımlama süreci, Türkiye’dedevlet baskısı ve buna karşı direniş dersleriyledolu öğretici bir süreçtir.

BASILMAYAN ‹LK ÇEV‹R‹ ERMEN‹CEKomünist Manifesto’nun Anadolu toprak-

larındaki ilk çevirisi 1887’de bir OsmanlıErmenisi tarafından yapılarak basımı içinİstanbul’da bir matbaaya verilir. Yayımcı,Marx’ın adını taşıyan bir kitabı basmayacesaret edemediğinden, çevirmene kitabakendi adını koymasını önerir; ancak çevirmenbunu kabul etmez. Engels, 1888 tarihli“İngilizce Baskıya Önsöz”de böyle bir çevirininvarlığından söz eder.

TÜRKÇE ‹LK BASKI 1923’DEMustafa Suphi’nin başladığı Türkçe çeviri

Suphi ve arkadaşları 1921’de öldürüldüğündeyarım kalınca Şefik Hüsnü tarafından tamam-lanır. Böylece Komünist Manifesto Türkiye’deilk kez 1923’te yayımlanır.

MAN‹FESTO TÜM ZAMANLAR YASAKLIManifesto o günden bu yana, önce 1936’da

Kerim Sadi’nin çevirisiyle, ardından çeşitliçevirilerle birçok kez basılır. her defasındakitaplar toplatılır, çevirmenler ve yayımcılar“komünizm propagandası yapmak”tanmahkum edilir.

Bu kovuşturmaların dayandığı TCK’nın 141ve 142. maddelerine karşı açılan davada (1963)Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile bilimselyayınlar bu maddeler dışında tutulur. Karar,Resmi Gazete’de 2 yıl sonra yayımlanmış olsada sol yayınların önü açılır, arka arkaya kitap-lar basılır. Ancak mahkemeler, SulhiDönmezer başta olmak üzere, profesörlerdenaldırdıkları bilirkişi raporları ile cezalar verme-ye devam eder.

Süleyman Ege tarafından Bilim veSosyalizm Yayınları’ndan 1968’de basılanManifesto’nun, çıktığı gün toplatılmasına kararverilir. Toplatma emri, yargıç kararından öncebütün valiliklere yıldırım tebligatla bildirilir.Ankara ve İstanbul’daki dağıtımcı depolardakidört bine yakın kitaba el konulur. Açılan davaönce beraatle sonuçlanır. Kitap iki baskı yapar.Ancak temyiz davası devam ederken 1971muhtırası ile karar bozulur ve mahkemekitabın “zoralım”ına karar verir. Yargılamadevam ederken, verilen beraat kararı, dosyanınhenüz Yargıtay’da olduğu bir sırada TBMMkürsüsünden açıkça kınanır. Sıkıyönetim askerisavcılarının resmi radyo ve basında yayımlanan

öteki davalarla ilgili iddianamelerindeManifesto bir suç belgesi olarak ilan edilir.Raporlarında eserin bilimsel ve tarihseldeğerini belirterek bunun bir suçolamayacağını belirten bilimciler suçlanır. 12Mart’ın birinci yıldönümünde, devletin resmiradyosunun bu yıldönümü için düzenlenenözel bir programında davaya bakan mahkemekurulu, bu davada daha önce beraat kararı

verdiği için ‘gaflet içinde hareket etmişolmak’la suçlanır. Sonuçta Süleyman Ege,komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle30 yıl ağır hapis ve 16 yıl gözetim altında tutul-ma cezasına mahkum edilir. 1978’de de NurDeriş ve Celal Üster tarafından yapılan çeviri,çıktıktan bir süre sonra toplatılır, haklarındadava açılır (…)

“DÜNYA K‹TAP YILI”NDA YAKILAN YÜZB‹NLERCE K‹TAP

Bütün bu baskıcı süreçte Manifesto veçevirmenleri/yayımcıları tek başına değildirelbette. 12 Mart faşizmiyle beraber 1971 yılı,traji-komik bir biçimde “Dünya Kitap Yılı”olarak kutlanan 1972 ve bunu izleyen yıl,Türkiye’de kitaba karşı zorlu bir baskınınhüküm sürdüğü yıllar olur. Mahkeme karar-larıyla yasaklanmış olma koşulu gözetilmek-sizin, genel olarak sol yayınlar fiilen yasaklanır.İçişleri Bakanlığı, polis örgütüne “sol yayınlarladaha sıkı mücadele edilmesi” yolunda genel-geler çıkarır. Evlere, işyerlerine yapılanoperasyonlarla kitaplara el konur, kitaplarıbulunduranlar kovuşturmaya uğrar, sorgular-dan geçer. İstanbul’un basın semtiCağaloğlu’na yapılan operasyonda 26 yayımcıve kitap satıcısı nezarete alınır. Satış yerlerindeve depolarındaki sol yayınlar kamyonlara atılıpgötürülür, adliyenin emanet depoları yüz bin-lerce nüsha sol yayınla doldurulurken bir okadarı da yakılır.

“K‹TAP DE⁄‹L, G‹ZL‹ ÖRGÜT SUÇU”Düşünce suçuna yönelik devlet refleksi hiç

değişmiyor. Başbakan Erdoğandüşüncelerinden dolayı hiçbir gazetecininhapishanede bulunmadığını; içerdeki gazeteci-lerin “terör suçu”yla ilişkili olarak buradatutulduğunu iddia ediyor. Tıpkı 12 Mart’ınBaşbakanı Nihat Erim gibi. Nihat Erimbaşbakanlığı sırasında bir İngiliz gazeteciyleyaptığı görüşme, baskıcı ve inkârcı devletgeleneğinin tipik bir örneğidir. The Guardianyazarı olan İngiliz gazetecinin, SüleymanEge’nin durumuyla ilgili sorusuna başbakan-dan aldığı cevap bugün bizim için oldukçatanıdık: Erim, kitaplığında bulundurduğuKomünist Manifesto ve yine Ege’nin davasıolan Devlet ve İhtilal kitabını çıkarıp TheGuardian yazarına gösterir ve “Bakınız, bu

eserleri ben de okuyor, yararlanıyorum. Buyayımcı bu kitaplar yüzünden tutuklanmış ola-maz; mutlaka gizli bir örgütle ilişiği olmalıdır;Türkiye’de düşünce özgürlüğüne ilişilmemiştir,düşünceleri yüzünden hiç kimse tutuklan-mamıştır” der.

MAN‹FESTO DERS K‹TABININ ‹Ç‹NDECumhuriyet tarihinin uzunca bir dönemi

boyunca Manifesto’nun bütün çevirileridevletin sert kontrolüne maruz kalır. Ancakyaratıcı yayımcılar, çevirmenler ve aydınlarsansürü ve baskıları alt edecek çözümlerleManifestoyu sürekli okurlarla buluşturmayıbaşarırılar.

Kerim Sadi, polisi ve adliyeyi şaşırtmak içinManifesto’yu “Tarihi Bir Vesika” başlığıylayayımlar ve bölümlerini karmakarışık olarakokuyucuya sunar. Aynı dönemde Prof. Dr.Suphi İleri (Rasih Nuri İleri’nin babası), İstan-bul Yüksek Ticaret Mektebi’nde ders vermek-tedir. 1935 yılında bastırdığı Koperativler adlıders kitabının 6. bölümü, 300 ile 322. sayfalarıarasında, “Manifest’ten parçalar” ara başlığı ileKerim Sadi’nin “Tarihi Bir Vesika” kitabınıkaynak göstererek bu çeviriyi olduğu gibisunar. Adli makamlar ve Milli EğitimBakanlığı durumu fark etmez. BöyleceManifesto 1935’te Türkiye’de ders olarak oku-tulur. Süleyman Ege de ilk başta aldığı beraatkararının ardından, yasadışı baskıları engelle-mek için yeni baskılara, baskı no ve tarihi ver-meyerek beraat kararının verildiği nüshayıaynen basar. Böylece 1980’de faaliyetine sonverilen yayınevi, 1989’da faaliyetlerine tekrarbaşlayınca, korunan 3 bin nüsha okurlaraulaştırılabilir.

KAYNAK:Komünist Manifesto ve Hakkında Yazılar,

Yordam KitapKomünist Partisi Davası-Belgeler, Süleyman

Ege, Bilim ve Sosyalizm Yayınları

Nice yaratıcı yayımcı, çevirmen, aydın, bilimci; kimliği saptanamayan Ermeni çevirmen, Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, KerimSadi, Süleyman Ege, Muzaffer İlhan Erdost, Nur Deriş, Celal Üster gibi isimler, devlet sansürü ve baskılarına karşınKomünist Manifesto’yu okurlara ulaştırarak düşünce özgürlüğü tarihine altın harflerle yazılıdır

B A S K I , S A N S Ü R V E Y A S A K L A R I N E N G E L L E Y E M E D ‹ ⁄ ‹ K ‹ T A P

Manifesto gizlice ders kitaplarında

En ünlü eserlerinden biri olan, Devlet veDevrim (‹htilal)’de, iflçi s›n›f›n›n haz›r

devlet makinesini ele geçirmek ve kendiamaçlar› için kullanmakla yetinmemesigerekti¤ini vurgulayan Lenin, yaklaflan

devrimin acil görevleri yüzünden bitireme-di¤i kitab› flu tümcelerle sonland›r›r:

Bu broflür 1917 A¤ustos ve Eylülündeyaz›lm›flt›r. Son bölümün, "1905 ve 1917

Rus Devrimleri Deneyimi" bafll›¤›n› tafl›yanVII. bölümün plan›n› daha önce

kararlaflt›rm›flt›m. Ama, bafll›k d›fl›nda,1917 Ekim Devriminin öngününü

belirleyen siyasal devrim taraf›ndan“engellenmifl” olarak, bu bölümün bir tek

sat›r›n› bile yazacak vaktim olmad›.Böylesine bir “engel”den yaln›zca k›vançduyulabilir. Ama bu broflürün (“1905 ve

1917 Rus Devrimleri Deneyimi”neayr›lm›fl) ikinci fasikülü, kuflkusuz çokdaha sonraya b›rak›lacak; “bir devrimdeneyi” yapmak, o konuda yazmaktan

daha güzel ve daha yararl›d›r.Petrograd, 30 Kas›m 1917

Kasaba meydan›nda törenleyak›lan kitaplardan kurtard›¤›birkaç parça kitaplaHalkevcili¤e ve sola yönelenMuzaffer Erdost ve kardefli‹lhan, ömürleri boyunca hepyanm›fl ve yasaklanm›fl kitap-lar›n izinden giderek düflünceözgürlü¤ü tarihine onurlageçtiler. 1960-1980 aras›

Türkiye solunun yükselmedöneminin temel teorik kay-naklar›n› basan SolYay›nlar›’n› (daha sonra Onur)kurdular. ‹lhan Erdost, 7Kas›m 1980’de Mamak AskeriCezaevi’nde iflkenceyleödürüldü. Manifesto’nun çevirisindebirçok kiflinin eme¤i vard›r.

Manifesto’nun Türkçe çevirisiMustafa Suphi ve arkadafllar›1921’de öldürüldü¤ünde fiefikHüsnü taraf›ndan tamamlan›r. Kerim Sadi, polisi ve adliyeyiflafl›rtmak için Manifesto’yu“Tarihi Bir Vesika” bafll›¤›ylayay›mlar ve bölümlerini kar-makar›fl›k olarak okuyucuyasunar.

Komünist Manifesto,ço¤unlu¤u Almanlardanoluflan küçük bir devrimcigrubun 1847 yaz›nda kurulanKomünistler Birli¤i’nin iste¤iüzerine Marx ve Engelstar›ndan Aral›k 1847 ve Ocak1848 aras›nda yaz›ld›. fiubat1848’de Londra’dayay›mland›. Marksizmin anaçerçevesini oluflturur. Gelmiflgeçmifl siyasi kitapler›n enetkilisidir. Yüz elli y›ld›r onlar-ca kufla¤a esin kayna¤› olanManifesto, geçen buncazamana karfl›n mesaj›n›ngücünü hiç yitirmemifltir.Kapitalizme karfl› prole-taryan›n devrimci rolünevurgu yapan Manifesto, yenidünya görüflünün genelilkelerini ortaya koyar.

TCK’n›n 141 ve 142. maddeleri, “toplum-sal s›n›flar›n varl›¤›n›n ortadankald›r›lmas›n›” suç sayan ceza maddeleridir.Bu yöndeki tüm propaganda ve düflüncel-lerin de, “komünizm propagandas›”gerekçesiyle cezaland›r›lmas›n› emreder.Bafllang›çta baflka niyetlerle ç›kar›lm›fl olsada, 1936'da, faflist ‹talyan ceza kanunlar›örnek al›narak de¤itirilmifltir. 1938'de“fliddet vurgusu” ç›kar›larak tüm eylemlerfliddet içermeseler bile suç say›l›r. Zamanlapek çok kez de¤iflen bu maddeler, 1951'debilinen son halini ald›. 12 nisan 1991'de deTBMM’de 3713 say›l› Terörle MücadeleKanunu kabul edilerek TCK’n›n 141, 142 ve163. maddeleri kald›r›ld›.

TCK’NIN 141 VE 142.Maddeleri

‹lhan Erdost Muzaffer Erdost Kerim Sadi

Page 14: 140'ıncı sayı

SPORHalk›n Sesi

1423 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

D erbileri ya da ezelirekabetleri, büyük,güçlü ve ünlü

takımların aralarındakimücadele olarak biliriz.Barcelona-Real Madrid,Galatasaray-Fenerbahçe vediğerleri gibi. Yani,ülkelerinin en güçlütakımlarının rekabeti,dünyanın en iyi oyuncularınınsahada olduğu ve dünyanındört bir yanından izlenenmaçlar…

Ama derbiler, mütevazıtakımlarla da yaşanabilen birheyecandır. Sahada Messi veRonaldo olmasa da tarihi, fut-bolun tarihi kadar eski olanbir derbi, 17 Eylül Cumartesigünü yeniden oynandı.Güney-Doğu Londra der-bisinde geçen sezon PremierLig’den düşen West HamUnited ile Millwall,Championship maçındakarşılaştı ve maç 0-0 sonuç-landı.

İngiltere’nin futbolla birlik-te insanlığa armağan ettiği birdiğer güzellik Londra derbi-leri olmuştur. Bir çok derbiyeev sahipliği yapan Londra’da,en çetin derbi ise kuşkusuzDoğu Londra’da yer alanWest Ham ile GüneyLondra’da yer alan Millwallarasındaki rekabettir.Londra’nın iki işçi takımı,takma adı Çekiçler olan WestHam ile Aslanlar isimliMillwall arasında, 1897’debaşlayan derbi...

LONDRA’DA GREV VE FUTBOL

Bugüne kadar sadece 98kere karşı karşıya gelen bu ikitakım arasındaki rekabetinkökenindeyse, bir genel grevvar.

1926’ya kadar sıradan birrekabet olan bu derbinintaraflar arasında çatışmalarınyaşandığı bir biçim alması1926’da West Ham taraftarıişçilerin yoğun olarak katıldığıbir genel grevle başladı.Millwall taraftarlarınınyoğunlukta olduğu fabrikalar-dan greve destek gelmemesinedeniyle birbirine yakın ikimahalle arasında çatışmalarbaşladı ve devam eden yıllariçinde her iki taraftan da çoksayıda taraftar hayatını kay-betti. Taraftarlar arasındakikavgalara Green Street olaraktarihe kazınan bir cadde evsahipliği yaptı. Bu cadde,West Ham-Millwall rekabetinikonu alan ‘Gren StreetsHooligans’ filmine de isminiverdi.

West Ham ve Millwall kimizaman farklı liglerde olmalarısebebiyle uzun süre maç yapa-madılar. Örneğin 1959’dan1978’e kadar hiç maç yap-madılar ve bu süre içindetaraftarlar arasındaki kav-galarda insanlar ölmeyedevam etti. 1993 ile 2003yılları arasında da maç yapa-madılar. Ölümler nedeniylerekabet giderek düşmanlığadönüştü. Bu yüzden, 100 yılı

aşkın tarihi olan rekabettesadece 98 maç yapılmasınarağmen iki tarafın da birbirinebeslediği düşmanca düşünce-ler kuşaklar değişmesinerağmen hep canlı kaldı.

Artık günümüzde rakiptaraftarların ölümlere gebekarşılaşmalarına izin verilmi-yor. 2009’da oynanan maçtabir Millwall taraftarı bıçak-lansa ve maç, üç kez WestHam’lıların sahayı işgal etmesisebebiyle dursa da herhangibir ölüm yaşanmamıştı. 17Eylül’de oynanankarşılaşmada ise herhangi birbüyük kavga yaşanmadı.

IRKÇILIK KISKACINDAMillwall taraftarları için

farklı bir pencere açmaktafayda var. Neredeyse tümİngiliz takımlarının taraftar-larının nefret ettiği Millwall,bu kötü şöhretini deplasmanmaçlarındaki kavgalarınaborçlu. Sloganları “Kimse bizisevmiyor ve bu umurumuzdadeğil” olan taraftarlar aynızamanda siyahlara,Çingenelere ve göçmenlerekarşı ırkçı sloganları da çoksık kullanıyor. Buna rağmensayısız düşmanlarından sadecebiri olan Leeds Unitedtaraftarlarını kızdırmak içinLeeds maçında, iki Leedstaraftarının İstanbul’daöldürülmesini hatırlatmakamacıyla Galatasaray formasıgiymiş ve Türkiye bayrağıaçmışlardı. Zaman içinde

West Ham taraftarı da ırkçılıkkonusunda kötü sınav verdi.Taraftarlar, faşist olmasıylaünlü İtalyan futbolcu Paolo DiCanio’yu aralarında BobbyMoore’un yer aldığı WestHam efsaneleri arasına kattı.Yine siyahlar için ırkçı slogan-lar atıyorlar ve iki takımtaraftarlarının ender ortaknoktalarından biri, Londra’nındaha yoksul ve daha çoksiyahın yaşadığı kuzeytarafına, özellikle deTottenham’a karşı beslenenırkçı düşünceler.

Futbola dönersek, bugünekadarki 98 derbinin 38’ini

Millwall, 33’ünü ise WestHam kazandı. 27 maç iseberaberlikle sonuçlandı.Millwall iki takım arasındakirekabette üstün görünse deWest Ham’ın zaman içinderakibine göre çok dahabaşarılı olduğu söylenebilir.İki takım da hiçbir zaman enüst ligde şampiyon olamadılarfakat West Ham, 1965’teKupa Galipleri Kupası’ylauluslararası bir kupa kazan-mayı başardı. Buna rağmenonlar da İngiltere’nin, PremierLig ile bir alt lig arasında inipçıkan ‘asansör’ takımlarındanbiri olabildiler.

Galatasaray yönetimi, stataçılışındaki başbakan pro-

testosunun bir benzerini yaşama-mak için taraftara gözdağı veri-yor. Galatasaray’ın yeni stadınason teknoloji kameraların yerleş-tirildiği iddia ediliyor.

Spor gazetelerinin haberlerinegöre söz konusu kameralar, 18Eylül Pazar günü yapılanSamsunspor maçında kullanıldı

ve stada giren herkesin yüzükameralar tarafından tespit edi-lerek kayıt altına alındı.

Galatasaray yönetimi iddialar-la ilgili herhangi bir açıklamayapmadı fakat kayıt yapıldıysayönetimin başı tazminat davalarınedeniyle ağrıyabilir.

15 Ocak’taki stat açılışındaBaşbakan Erdoğan ve döneminTOKİ Başkanı Erdoğan

Bayraktar yuhalanmış veGalatasaray taraftarları buprotesto nedeniyle cidditehditlere maruz kalmıştı. Kamumalıyla yapılan stadı, sanki kendiparasıyla yapmış gibi anlatanErdoğan’ı yuhalayanlar hakkındaaçılan “Devlet büyüğünehakaret” suçlamasıyla başlayansoruşturma takipsizliklesonuçlanmıştı.

AKP, yerli ser-mayedarlar ve bunlarınsevicisi liberal ekono-mistler Türkiye’ninbüyüme rekorlarıkırmasıyla övüne dursun,Türkiye gençlerdekiişsizlik oranında dünyaliderliğini eldenbırakmıyor.

OECD’nin yaptığıaraştırmaya göreTürkiye’de her 10gençten 3’ü işsiz.

Başbakan Recep TayyipErdoğan, İsrail’e karşıçıkışlar yaparken,Davutoğlu ve Bağıştoplantıları sık sık terkedipİsrail’e ‘diklenirken’, AKPhükümeti, İsrail’i saldırılar-dan korumak için NATOfüze kalkanını Malatya’nınKürecik Beldesi’ne kur-maya hazırlanıyor.

Galatasaray kamera işini abarttı

İsrail’ekalkanolan halklaradost olmaz

İşsizliktelider ülkeTürkiye

Adana’da a¤›r ceza mahkemesi, ÇukurovaÜniversitesi Rektörlü¤ü’nün iflçi sat›n almak içinaçt›¤› ihaleye karfl› eylem yapan iflçileri “‹haleyefesat kar›flt›rmaktan” 27’fler y›l hapis cezas›ylayarg›l›yor. ‹flçilerin hangi koflullarda ve ne kadarücrete çal›flaca¤›n›n belirlendi¤i ihale flart-namelerini rektör, çal›flma bakanl›¤› ve tafleronflirket d›fl›nda kimse göremiyor.

Erzurum’unTortum İlçesi’ndeHES’e karşı çıkanLeyla isminde 17

yaşındaki birkadın, mahkemetarafından ‘HES

karşıtlarıylakonuşmama

cezasına’çarptırıldı

AKP’nin ideolojisi hakk›ndaçok yaz› yaz›ld›, çizildi.Bilhassa liberal kalemlerin öveöve bitiremedi¤i AKP’nin ide-olojik altyap›s›n›

Maliye Bakan› Mehmetfiimflek, kat›ld›¤› birtoplant›da özetledi:

“Biz aile de¤erlerikonusunda muhafazakar›z,

ekonomi ve küresel iliflkilerkonusunda oldukça liberaliz,yoksulluk ve gelir da¤›l›m›konusunda da oldukça sosya-listiz”

AKP’ninideolojikarka planı

Premier’in bir alt ligi, dünyaca ünü olmayanbir derbiye ev sahipliği yaptı. İşçi sınıfınınbaşrolde olduğu West Ham-Millwall derbisi1920’lerdeki bir genel greve dayanıyor

17 Eylül Cumartesi günü, ‹zmir deönemli bir derbiye ev sahipli¤i yapt›.Bu sezon 1. lige ç›kmas›yla birlikteuzun süreden sonra Karfl›yaka ile ayn›ligde mücadele eden Göztepe’nin evsahibi oldu¤u maçta iki taraf da birpuanla yetindi. ‹zmir’in iki yakas›n›temsil eden iki tak›m›n 7 y›l sonra ilk

kez karfl› karfl›ya geldi¤i maçta,Göztepe 30. dakikada Kaptan ‹lhan'›natt›¤› golle ilk yar›y› 1-0 galipbitirirken, Karfl›yaka 64. dakikadaErdi'yle skoru 1-1 yapt›.

Maç bu skorla sonuçlan›rken, eskigünlerin aksine maçta ciddi bir olayyaflanmad›.

İzmir’de 7 yıl sonraGözGöz-Kafkaf maçı

Grevle başlayan derbi

Galatasaray yöne-timi stattaki olay-ları önlemeiddiasıyla yüztanıma sisteminesahip kameralarlastadı doldurdu

Page 15: 140'ıncı sayı

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1523 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Simurg Alt›n Koza’da

10. yaşını kutlayanFilmekimi, bu yıl ilkkez İstanbulsınırlarını aşıyor ve 5kentte daha sinema-severlerle buluşuyor.8-15 Ekim tarih-lerinde düzenlenecekfilm festivalinde,İstanbulprogramından özelseçki İzmir, Bursa,Konya, Trabzon veDiyarbakır’da dagösterilecek.

Gül’le dikenaras›nda

Tophane davas› bafllad›

Filmekimi5 kentte

19 Aralık Cezaevi Katliamı'nın tanııklarıyla ölüm orucueylemcilerinin rol aldığı Simurg filmi, 18. Altın Koza FilmFestivali'nde yarışıyor. Gazeteci-yönetmen RuhiKaradağ'ın çektiği ve katliama ilişkin görüntülerin yeraldığı belgesel film, 6 tutuklunun hayatına odaklanıyor.

2010’da Tophane’de galerilere ve sanatçılara yapılansaldırıyla ilgili açılan davanıın ilk mahkemesi başladı.Davaya üç sanık katılırken, sanıkların ifadelerininardından şikayetçi olan sanatçılar dinlendi. Hakim kameragörüntülerini talep ederek duruşmayı 30 Ocak’a erteledi.

Suavi 44. müzik yılıındayeni bir albüm iledinleyenleriyle buluştu.5 yıl aradan sonraçıkarttığı "Gülle DikenArasında" albümünde"Tükenme", "Yalıçapkını", "HasretTürküsü" gibi 15seçkiyi yenidenseslendiriyor. Suavi,şarkılarının telifhakkına dair 5 yıldırhukuk mücadelesiveriyordu.

S A N A T V E H E S M Ü C A D E L E S ‹ B U L U fi T U :

H er direniş, her mücadele,her hareket, kendi estetikve sanatsal ifadesini de

içinden çıkarır muhakkak.Rönesans sanatı da Tekel direnişinianlatan fotoğraf sergileri de bununörnekleridir elbette.

Her sanatsal ifadeyi, konu ettiğimücadelenin içinden çıkmış diyedüşünmek ne kadar doğru olur bi-linmez ama kimi çalışmalar var kihem mücadelenin içinden çıkarhem de o mücadelenin aracı halinegelir. Tabii ki bu ideal durumuoluşturmak daima olası değildir.Kimi zaman estetik, kaba propa-gandif dile kurban edilir kimizaman da saf sanat kaygıları doğrupolitik çizginin öte yanında kalır.Bazı anlatımlar, değim yerindeyseantropolog gözlemciliğinekapılırken bazıları da dev aynasıgibi sahte yansıma verir.

Bazen samanlıktaki ineği bırakıpiğne aramaya kalkar anlatan, bazende ineği çıkaracağım derkensamanlığın duvarını yıkar.

Yoksullar, emekçiler, yaşamısavunanlar açısından nefes almanıngüçleştiği; siyasal ve toplumsalatmosferin oksijeninin azaldığızamanlar içindeyken, bir yandanhareketin bilgisini üretecek bir yan-dan o bilgiyi bir örgütlenme aracıolarak kullanmayı bilecek diğeryandan da mücadele edenlerinciğerine hava üfleyecek bir sanatsalürün yaratmak kolay değil.

“Sudaki Suretler” işte tüm buzorlukları aşan, sanatın dilindenödün vermeden ve gereksiz heye-cana meyil etmeden, HES mese-lesini anlatan bir belgesel.

KEND‹ ‹Z‹N‹ DE BIRAKIYORBaşından sonuna dek HES’lere

karşı mücadele edenlerin ayak izinitakip eden belgesel, arkasındatamamen kendisine ait bir iz debırakabiliyor. Hatta bu izlerin,bazıları için işaret çizgileri halinegeldiği bile oluyor. Örneği,yaşanmış bir olaydan verelim. Yer,Sivas’ın köylerinden biri. Civara,bazılarının inşaatına başlanmış yir-miye yakın HES yapılmasıdüşünülüyor. Konuyla ilgili bilgiararken bulunan çok sayıdamakale, görüntü ve aktarımınardından köylünün kafası iyicekarışıyor. Ardından, izlenen“Sudaki Suretler” ile birlikte herşey “gün gibi meydana çıkıyor vecan havliyle diğer köylülere haberveriliyor”.

Belgeselin başarısının en büyükkanıtı budur. Sudaki Suretler,yalnızca mücadelenin öyküsünü vedeneyimlerin bilgisini değil aynızamanda örgütlenmenin dayanaknoktalarını da üretebiliyor.

Belgesel, HES karşıtı mücade-lenin doğru teorik zemine oturtul-masına ve konuyla ilgili kimitartışmanın uzun vadeli politikzaaflarının açığa çıkarılarak gideril-mesine de katkı sunuyor.Meselenin ne tek başına doğatalanı ne de enerji üretimiolduğunu, asıl önemli noktanın“suyun başını tutmak” diyetanımlanması gerektiğini çok etkilibiçimde anlatıyor.

Belgeselin başarısının en önemlinedenlerinden biri de belgeselintaraf tutuyor olması. SudakiSuretler “taraflı” bir belgesel.Ektiklerinden biçtiklerine, yedik-lerinden içtiklerine, sevinçlerinden

yaslarına kadar her şeyi suyla vareden insanların, aslında kendivarlıklarını savunması anlamınagelen HES karşıtı mücadelelere deomuz veriyor Sudaki Suretler. Filmbu özelliğini “Memlekettekeşfedilmemiş nice adsız canlılarvar; onlarla konuşan, gezen,dinleyen ve taş atan bir belgeselolmaktı hedef” sözleriyle dilegetiriyor.

Yönetmenliğini Erkal Tülek’inyaptığı belgesel, memleketin dörtbucağını dolaşıp 12 bin kilometreyol aştı. Kimi zaman denizkenarına indi kimi zaman dağındoruğuna çıktı fakat rotasını hiçşaşırmadan bir belgeselin ulaşmasıgereken yere şaşmasız ulaştı.

EK‹PTE ÇA⁄RI YILMAZ DA VARMuğla’dan Artvin’e,

Antalya’dan Rize’ye,Kastamonu’dan Dersim’e giden

ekip, insanın doğaya ve yaşama nepahasına sahip çıktığını gözlerönüne seriyor. Belgeseli çekenler,sundukları özverinin karşılığıolarak mücadelenin heyecanındanpay almış olmayı sayıyorlar.

Türkiye’deki HES mücade-lesinin yurt dışındaki sumücadelelerinden önemli bir farkıbulunuyor. Bir yandan şirketlerediğer yandan açık faşizme doğruyol alan otoriter devlete karşımücadele ediliyor. İşte böylesi birmücadelenin ferdi olan veöldürülen Metin Lokumcu ileSudaki Suretler’in bağı, sadeceburada da bitmiyor. Belgesel ekibi-nin en genç üyesi, gazeteciliköğrencisi Çağrı Yılmaz da, Metinhocayı öldürenlerin kapısına kadargidip acısını haykırdığı ve hesabınıistediği için tutuklandı. ÇağrıYılmaz, Hopa halkına uygulananterörü, uygulayıcılarının yüzüne

söylediği için tutuklandı. ÇağrıYılmaz, Loç’un, Munzur’un venicelerinin haklı öfkesini bağırdığıiçin tutuklandı. Çağrı Yılmaz, ege-menlerin sudaki suretini gördüğüve gösterdiği için tutuklandı. ÇağrıYılmaz’ın bu özelliklerinde kendipolitik birikiminin olduğu kadar,belgeselin çekim sürecinde izlenentartışma ve analizlerin de payı oldu.

Özetle film, HES mücadelesindedoğru siyasal ve fiili müdahaleyioluşturacak öznelerin gelişimine,kendi ekibinden başlamak üzere,katkı sunuyor. Böylece SudakiSuretler, sanatın gücünü mücade-lenin azmiyle bütünleştirerek elimi-ze bir örgütle(n)me aracı veriyor.Kolay iş değil. Bize de emeğigeçenlere teşekkür etmek kalıyor.

Bu arada, Altın Portakal’dabelgesel dalında yarışmayakatılmaya hak kazanmış olması dabelgeselle ilgili bir küçük ayrıntı.

Sudaki Suretler festival yolcusu

AKM için suç duyurusu

Merak ediyorum, o pasaport duruyor mu?Hani Ruhi Su'ya 'sakıncalı' fişinden dolayı

uzun süre verilmeyip iş işten geçtikten sonra veri-len pasaport... Hani artık kullanılmasına gerekolmayan pasaport. Hani şu 'bir defaya mahsus'verilen...

“O kullanılamayan pasaport özenilereksaklansın; çünkü bizden sonraki kuşaklar bugünüöğrenmek ve anlamak için o kullanılamayan pasa-portu müzede görmelidirler” diye yazmış AzizNesin1, Ruhi Su'nun ölümünün ardına.

Çetin Altan'ın, “Ne kravatımızı Ulvi Cemal'ekaynaştırabiliyor, ne kravatsızımızı arabeskten kur-tarabiliyoruz” 2 tespiti, tam da Ruhi Su'nun 'tepe-den inme kültürel yenicilik'eteslim olmadan ve geçmişinkültürünün gerici taraflarınıayıklayarak özgün bir üslupoluşturmasıyla çözülebilirdi.

Şunu belirtelim, RuhiSu'nun müziği tesadüfi birmüzik değildir. Ayakları,sağlam bir kuramsal temelebasar. Nitekim Ruhi Su'nun,dönemin kültür-sanat dergi-lerinde ve gazetelerindeyayınlanmış, özellikletürküler, çok seslilik, kültürperspektifi üzerine önemlipek çok yazısı var. Yani teori-sine de kafa yoruyor bu işin,“doğu-batı sentezi” deyipçıkmıyor işin içinden.Yürüttüğü tartışmalar halen eritilebilmiş değil.

Bunların yanı sıra dönemin Varlık, SanatEmeği gibi dergilerinde yayınlanan şiirleri de var.

Ama Ruhi Su denilince akla baskı, zulüm, öteyandan da onurlu bir yaşam geliyor. Ruhi Su'yayapılanların kronolojik bir dökümünü veripsıkıcılaşmaktansa, Zeynep Oral'ın bir yazısındanarak yapalım:

(...) Yüreğimi saran şunlar:Ruhi Su'yu cezaevlerinde, demir parmaklıklar

ardında tuttular. (Tehlikeliydi) Yetmedi, emniyetgözetiminde sürgüne yolladılar. (Çok tehlikeliydi!)Yetmedi, konservatuardan, hocalıktan, operadankovdular. (Çok sakıncalıydı) Yetmedi, plaklarınıyasakladılar. Yetmedi, konserlerini yasakladılar!Yetmedi, yurtdışından aldığı hocalık teklifleriniengellemek ve tedavisini önlemek için, yurtdışınaçıkışını yasakladılar.

Ve böylece, vatan kurtardılar.3

Ruhi Su'nun tavrı 'devrim'den yanadır. ATASÖZÜDinleyin arkadaşlar, bir atasözümüz varBiri yer biri bakar, kıyamet ondan koparKıyamet dedikleri, ha koptu ha kopacakYoksuldan halktan yana, bir dünya kurulacakGörmüşler ileriyi, atalarımız demek Herkese yeter dünya, herkese yeter ekmekRuhi Su, “Benim kabem insandır” demiştir,

hemen sonraki dizede “Benim kabem sevgidir”demiştir ve “emektir” ve “dünyadır”.4

Hatırlatalım, Hasan Hüseyin'in “sesi ünündenkocaman” sıfatıyla andığı, bir bağlama; 'telli kuran'üstadından bahsediyoruz.

Türküleri yorumlayış üslubundan kaynaklı,“halk türküleri opera gibi değil halk gibi söylenir”benzeri eleştirilere sıklıkla maruz kalır.

Bu eleştirilere verdiği cevapsa aydınlatıcıdır:“Aldığım müzik kültürü beni hammaddede

kalan bir taklitçi durumunda bırakamazdı. Dahaaçık bir deyimle, ben halk türkülerini olduğu gibideğil, olması lazım geldiği gibi almaya mecbur-dum”.5

Türkülerin, halkın ta kendisi olduğunu sıklıklavurgular Ruhi Su. “Bir düzen türkülerden kork-maya başladı mı artık o düzeni kimse ayakta tuta-maz”6 ifadesiyle de bir kez daha söylediği gibitürkülerin gücüne de yürekten inanır.

Dönemin 'ünlü' aşıklarından Aşık Veysel, RuhiSu'yu bir dost ortamında dinledikten sonra,“Dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin.Belki daha güzel bir çiçek olur ama o eskikokusunu belki bulamayız” gibi 'güzel görünüyorama tadı yok' anlamında bir metafor kurmuşsa daRuhi Su, zaten o 'başka çiçeği' arıyordu. Geleneğiaynen sürüdüren değil, 'geliştiren' çalışmalarınpeşindeydi.

Ruhi Su, bir ayağı çokseslilikte, bir ayağıanadolu motiflerinde, elinde bağlaması, sırtındaKaracoğlan'ı, Pir Sultan Abdal'ıyla, dik duran başıve onurlu yaşamıyla daha çok yazının konusuolmalı/olacak.

1. Cumhuriyet, 23.09.19852. Güneş – 22.09.19853. Zeynep Oral, Milliyet, 21.9.1985 4. Ruhi Su - Tevhit, buradan dinlenebilir5. Orhan Kemal ile söyleşi, Yeditepe, Sayı 21, 15.11.19526. Hasan Hüseyin ile söyleşi, Forum, sayı 336, 1.4.1968

BELLEK TAZELEME: 20.09.1985 Her ölüm gibi erken: RUH‹ SU

SerdarTürkmen

[email protected]

HHEESS kkaaşşııttıı mmüüccaaddeelleeyyii kkoonnuu aallaannSSuuddaakkii SSuurreettlleerr,, bbuu yyııll AAllttıınn PPoorrttaakkaall’’ddaabbeellggeesseell ddaallıınnddaa ööddüüllee aaddaayy......

İ simsiz başlığını taşıyan 12. Uluslararası İstanbulBienali açıldı. Tek mekânda yüz kadar sanatçıyı bir

araya getiren bienal, beş tematik sergisiyle konu ve biçimolarak farklı alternatifler sunuyor. Bienal, iki büyükAntrepo binasına birden yayılıyor. Beş tematik sergi, 56kişisel şovun yer aldığı bienal, 13 Kasım’a kadar her gün19.00'a, perşembeleri 22.00’ye kadar açık olacak.

Öte yandan 12. İstanbul Bienali’nin açılışında karşıtperformans gösteren Kamusal Sanat Laboratuvarı; mani-festosunu bir etkinlik ile kamuoyuna duyurdu. Bienal

katılımcılarına bir yüzünde manifestoları diğer yüzündeise yaldızlı beyaz bir sayfa bulunan kartlar dağıtanKamusal Sanat Laboratuvarı, ziyaretçilerden gerçeklerigün yüzüne çıkarmak için beyaz kart üzerindeki yaldızıçekinmeden kazımalarını istedi. Kazınan yaldızlarınaltından 2007 yılından beri Uluslararsı İstanbulBienali'nin sponsorluğunu yürüten Koç Holding'in kuru-cusu Vehbi Koç'un 3 Ekim 1980 tarihinde darbeninmimarı General Kenan Evren’e gönderilen emirlerledolu ve “emrinize amadeyim” le biten mektubu çıktı.

K ardeş Türküler, 14 Hazirangünü Harbiye Açık Hava

Sahnesi'nde verdiği konser iledinleyenlere müzik şöleni sundu.Okmeydanı Halkevi ÇocukKorosu, Boğaziçi GösteriSanatları Topluluğu DansGrubu, Arto Tunçboyaçiyan,Onno Tunç'un kızı Ayda Tunç,Ara Dinkjiyan ve SezenAksu'nun eşlik ettiği konserdebarış ve kardeşlik mesajları veril-di. Açık Hava Sahnesi'nin hıncahınç dolduğu konserde birçokkişi de dışarıda kaldı.

Konser Çocuk (H)aklıalbümünden Hekimo parçası ilebaşladı. Parçanın ritminin yük-selmesiyle birlikte BGST DansGrubu, seyircilerin arasından

sahneye çıktı. Dinleyicileri grup adına

selamlayan Feryal Öney, 20 yılönce yine aynı sahnede barış vekardeşlik için türküler söyledik-lerini, bugün de yine kardeşlikiçin şarkılar söylemek üzerebuluştuklarını belirtti.

Okmeydanı Halkevi ÇocukKorosu, konserde söz ve müziğiArto Tunçboyaçiyan'a ait olanHaydo parçasını seslendirdi.

Söylediği şarkının sözlerinidoğaçlama olarak yenidendüzenleyen Arto Tunçboyaçiyanseyirciyle kurduğu temas ve per-

formansıyla dinleyenleri etkiledi.Ermeni sanatçı Ara Dinkjiyan dauduyla sahne aldı.

Kutlama parçasıyla sahneyeçıkan Sezen Aksu, mükemmelsesi ve performansıyla şöleneayrı bir renk kattı. Aksu sahne-den ayrılırken "Yıllardırsöyledikleri türkülerle ısrarla vedirençle bize kardeşliğimizihatırlatıyorlar" dedi.

Vedat Yıldırım, KürtçeRındamın parçasını, bir türkübarda bu şarkıyı söylediği içinpolis kurşunuyla ölen EmrahGezer'e adadı.

Ermenice bir halay parçası daseslendiren Kardeş Türküler,Hrant Dink'in doğum gününükutladı ve 19 Eylül'dekiduruşmaya çağrıda bulundu.

İsimsiz bienal, isimli mektup

Uluslararası Tiyatro Eleştir-menleri Birliği Türkiye

Merkezi Başkanı Üstün Akmen,İstanbul 2010 Avrupa KültürBaşkenti Ajansı hakkında suçduyurusunda bulundu.

Akmen, İstanbul 2010 AvrupaKültür Başkenti Ajansı’nın, İstan-bul Atatürk Kültür Merkezi(AKM) projesininuygulanmasında kendi istekleridoğrultusunda ısrarcıdavrandığını, dahası AKM içinayrılan 75 milyonluk bütçeyibakanığa aktarmadığını söyledi.Sürecin bu noktaya gelmesindeajansın ıısrarcılığının payıolduğunu belirten Akmen,Koruma Kurulu’nun, 31 Aralık2009 tarihinde AKM’nin mevcuthaliyle onarımı yolunda aldığıkarara ajans tarafından uyul-madığını dile getirdi.

ÖDENEK NE OLDU?Ajansı kendi istediği proje

gerçekleşmeyince konuyu askıyaalmakla suçlayan Akmen, yeni birihale yapmak yerine ödeneğinbittiğinin söylenmesine tepki gös-terdi. Projenin yanlış olduğu içiniptal edildiğini belirten Akmen,ajansın bu iptale tepki olaraködeneği yok ettiğini ifade etti.

Açıkhava'da kardeşlik şöleni

GÖKHAN BULUT

Page 16: 140'ıncı sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi23 Eylül 2011 / 6 Ekim 2011

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

D evrimci 78’lilerFederasyonu tarafından6-27 Eylül tarihleri

arasında Ankara’da ÇağdaşSanatlar Merkezi’nde (ÇSM) 12Eylül faşizmini anlatmak ve dar-beyle hesaplaşmak için 12 EylülEtkinlikleri gerçekleştirildi.Etkinlikler kapsamında film gös-terimleri, paneller, sokak göste-rileri düzenlenirken gelenek-selleşen Utanç Müzesi de etkin-liklerde yerini aldı. Federasyonyönetim kurulu üyesi CumhurYavuz’un verdiği bilgiye göremüzeyi günde ortalama bin 200kişi ziyaret etti.

‘DARAĞACI FAŞİZMİN,DENİZLER DİRENCİNSİMGESİDİR”

Federasyon tarafından

Çağdaş Sanatlar Merkezi’nindört katı da müzenin bir parçasıhaline getirilmiş. Giriş katındaDeniz Gezmiş, Hüseyin İnan veYusuf Aslan’ı ölümsüzlüğegötüren darağacı karşılıyor insa-nı ve heryer yaşamını yitirendevrimcilerin fotoğraflarıyla do-lu. Kurum Başkanı HüseyinEsenyurt müzenin açılışkonuşmasında darağacı içinşöyle diyor: “Darağacı faşizminsimgesi ama Denizlerin,Necdetlerin, Erdalların duruşudirencin simgesidir.” HıdırAslan’ın Buca Hapishanesi’ndeel yazısıyla kaleme aldığı “Kimdemiş” adlı şiir ilk kez buradamerhaba diyor insanlara. Bir katçıktığınızda disiplinle dizilmişdevrimcilerin fotoğraflarıkarşınıza çıkıyor. Önlerinde biryazı “Sus! Sıra neferleri uyuyor”.

İşte o an anlıyorsunuz devrimci-lerin ölümsüz olduğunu ve birmücadelenin eseri olan omüzenin içerisinde can bulduk-larını. Etrafta dönemingazeteleri asılı. Merdivenlerde,duvarlarda gazeteler insanlaragün gün tarihi anlatıyor.

DENİZ, MAHİR, İBO,HRANT, METİN

Üçüncü katta dönemi vedönemin insanlarını anlatangiysiler ve özel eşyalar yer alıyor.Neler yok ki… Deniz Gezmiş’inparkası, Mahir Çayan’ın süeteri,İbrahim Kaypakkaya’nınfotoğraf makinesi, İlhanErdost’un işkencesi sırasındaüzerinde olan ve hala üstündekan lekeleri bulunan pantolonu,Erdal Eren’in ceketi, MetinGöktepe’nin gazeteci yeleği,

Hrant Dink’in en sevdiği veölümü sırasında da üzerindebulunan ceketi. Hepsi birer tari-hin parçası. Bu kattaki gezinizdekimi dava dosyalarını da görme-niz mümkün. Federasyonunyönetim kurulu üyesi YılmazCerek dava dosyalarıyla ilgili il-ginç bir anı anlatıyor. Üç üniver-site öğrencisi kardeşin müzeyigezmek için geldiğini ve davadosyaları arasında babalarının iş-kence dosyasını ilk kez buradagördüklerini söylüyor.

Utanç müzesinin utanılacakbir kısmı da işkence aletlerininsergilendiği bölüm. Gerçekteninsanın insanlığından utanacağıbir bölüm. Filistin askısı, terskasap askısı, falaka ve işkencedekullanılan diğer her şey.

Dördüncü ve son kata gelin-diğinde ise Mehmet Özer’in

“Onurumuz”, İbrahimDemirel’in “Sesler, sözler,yüzler”, Bora Balcı’nın “Mamakmektupları”, YaseminÖztürk’ün “Arkadaşfotoğrafları” ve Agos gazetesinin“Asla unutma asla bağışlama”isimli fotoğraf sergileri bulunu-yor. Semra TandoğanDanyeli’nin “Ben annemi iste-rim” adlı resim sergisi demüzede yerini almış. Kayıpçocuklara dikkat çekerekmasumiyetin anlatılmayaçalışıldığı serginin bir kısmındada kaybolan çocukların elbiseleriyer alıyor.

Bu yıl ikinc kez sergilenenmüzeye geçen yıla göre birçokyeni materyal eklenmiş. Özellik-le aileler katkı sunmak içinellerinden geleni yapmışlar.Sürekli sergilenecek bir yer

bulunamadığı için Utanç Müze-si’nin her yıl ÇSM’de açıldığınıbelirten Federasyon YönetimKurulu üyesi Yılmaz Cerek tümhalkı el ele vererek müzenin sü-rekli açık olan bir yere geçmesiiçin çalışmaya davet ediyor. Mü-ze için “Bu müze yüzleşme değilhesaplaşma müzesidir” diyenCerek, müze ile 12 Eylül’dekiyoğun saldırıyı göstermeye çalış-tıklarını ve bu müzeyle 12 Eylülile hesaplaşan bir algı yaratmayaçalıştıklarını söylüyor.

‘YAŞANMIŞLIKLARINÜZERLERİ CİLALANARAKTARİHİN ÜZERİKAPATILAMAZ’

Ulucanlar Hapishanesi’nin demüzeleştirilmesine değinen Ce-rek, Ulucanlar’ın metalaştırıla-rak Kadınlar Koğuşu’nun unut-turulmak istendiğini ama fede-rasyonun Utanç Müzesi’ni tarih-sel hafızayı kaybetmemek içinyaptığının altını çiziyor. Cerek“Ulucanlar’da yaşanmışlıklarınüzerleri cilalanarak tarihin üzeri-ni kapatmak istiyorlar” diyor.

12 Eylül askeri darbesi 31’inciyılında unutulmadı.

Demokratik bir ülke için gerçek-leşen sokak eylemlerinde 12Eylül’ün AKP eliyle devam ettiğiifade edildi.

İSTANBULTaksim Tramvay Durağı’nda

“12 Eylül AKP’yle sürüyor”pankartının arkasında toplananHalkevi üyeleri buradanGalatasaray Meydanı’na yürüdü.Yürüyüş boyunca yapılankonuşmalarda 12 Eylül’ünAKP’yle sürdüğü belirtildi.Duvara yazı yazan gençlerin,gazetecilerin, Hopa ve Gerze'deyaşam hakkına sahip çıkanların,Kürt halkının siyasi temsilci-lerinin tutuklandığı, sermayeninemeğe, yaşama yönelik yağmapolitikalarının üst düzeyesıçratılarak sürdürüldüğü, 12Eylül'ün DGM, YÖK gibikurumlarının rejimin yeniihtiyaçlarıyla donatılarak varlığınsürdürmeye devam ettiğikoşullarda AKP'nin "12 Eylül'lehesaplaşma, demokratikanayasa" söyleminin yalandan

öteye gitmediği yol boyuncayapılan konuşmalarda dilegetirildi. Yüzlerce insanınkatıldığı eyleme İstanbulhalkından destek geldi.

İstanbul’da 11 Eylül günü deemek ve demokrasi güçleritarafından Kadıköy’de bir mitingdüzenlendi.

ANKARA12 Eylül darbesi 31. yılında

emek ve demokrasi güçleritarafından Ankara’da düzenle-nen mitingle lanetlendi. Miting,devrimcilerin isimleri okunarakyapılan saygı duruşuyla başladı.Tertip komitesi adına konuşmayapan Hüseyin Esentürk, 12Eylül faşizminin üzerine oturan-ların suçlu olduğunu söyledi.Esentürk “Bu kanlı rejimindevamı olan siyasal iktidardanhesap soracağız” dedi. AKP’nindemokratik bir siyasi iktidarolmadığını ifade eden Esentürk,Ergenokon davasıyla AKP’nin

darbe karşıtı olduğu savının isebir safsata olduğunu belirtti.AKP’nin ABD’nin sözcüsüolarak davrandığına dikkatçeken Esentürk, AKP’nin savaşçığlıkları atarak, savaşı körükle-meye devam ettiğini belirtti.

İZMİRBasmane’de toplanan

demokratik kitle örgütleri,sendika ve partiler buradanAKP il binasına yürüdüler.Eylemde konuşan İzmirDevrimci 78’liler FederasyonuBaşkanı Ayhan Tural,“Darbecilerden hesap sormaçabamız onlar yargılanıncayakadar devam edecektir” dedi.Tural açıklamasında şunları kay-detti; “AKP iktidarı ve destekçi-leri, kendilerinin de var oluşgerekçesi sayılan bu sisteminkarşısına dikilemezler. Onlardaima halkın ve devrimcilerinçıkarlarının karşısındadırlar.Darbecileri yargılayacaklarını

söyleyip, halkı referanduma tamda 12 Eylül günü götürerek gün-demi çarpıtmışlardır.”

MERSİN12 Eylül darbesi Mersin

78’liler Derneği öncülüğündeprotesto edildi. Katılımınoldukça yoğun olduğu eylemde54 gündür direnişte olan MersinLimanı işçileri de açılan birpankartla selamlandı.Yürüyüşün ardından Taş Binaönünde yapılan basın açıkla-masını katılımcı kurumlar adınaMersin 78’liler Derneği BaşkanıOsman Koçak okudu. Koçak, 12Eylülcülerin yargılanmasını, 12Eylül darbe anayasasınınkaldırılmasını ve eşitlikçi, özgür-lükçü, demokratik temel hak veözgürlükleri güvence altına alanbir anayasanın yapılmasını istedi.

SAMSUNRay apartmanlarında

başlayan miting öncesi

Halkevleri, Liseli Genç Umut,Sosyalist Parti ve TKP üyeleri,polisin tüm engellemeçabalarına karşın Çiftlik Caddesive Lise Caddesi'ni trafiğe kapa-tarak buluşma noktasına geldi-ler. Mitingde 12 Eylül’de idamedilen Mustafa Özenç'in kardeşiFatih Özenç ile Aynur Ceylan'ınağabeyi birer konuşma yaptı.Yapılan konuşmalarda ileridemokrasi naraları atan, darbe-cilerle yüzleştiğini iddia edenAKP'nin iki yüzlü politikalarıdeşifre edildi. 12 Eylül dönemin-den farklı olmayan Hopa olayla-rının ve Kürt coğrafyasında sü-ren savaşın AKP'nin gerici, faşistve işbirlikçi politikalarının ensomut örneği olduğu söylenerekmitinge son verildi.

ÇANAKKALEÇanakkale'de Golf çay

bahçesinden saat kulesine kadar“12 Eylül faşizmine karşıdemokrasi yürüyüşü” yapıldı.Yürüyüşte "Darbeciler halkahesap verecek", "Faşizme karşıomuz omuza", "Faşizme ölüm,tek yol devrim" sloganları atıldı.Miting, devrim ve demokrasi

mücadelesinde yaşamlarınıyitirenler için saygı duruşuyapılmasıyla başladı. Devrimci78'liler Federasyonu adına basınaçıklamasını okuyan YalçınYavuz Seçkin, 12 Eylül askerifaşist darbesinde idam edilendevrimcilerin ve devrimci önder-lerin isimlerini okudu. Miting,12 Eylül darbesini sürdürenAKP'ye karşı mücadeleninsürdürüleceği vurgusuyla sonbuldu.

ANTALYAÜç Kapılar'da toplanan

eylemciler, Attalos Heykeli'nekadar yürüdü ve burada kitlesel

bir basın açıklaması yaptı. Basınaçıklamasını Devrimci 78'lilerDerneği sözcüsü Kadir Zeybekokudu. Açıklamada 12 Eylül fa-şist darbesinde uygulanan işken-celere, gözaltılara, tutuklamala-ra, kayıplara, idamlara ve fişle-melere dikkat çekildi. 12 Eylüldarbesinin ürünü olan AKP'nindarbecilerden hesap soramaya-cağı vurgulanan açıklamada an-ti-demokratik uygulamaların,hukuksuz yargılamaların, üniver-siteliler üzerinde uygulanan bas-kı ve yıldırma politikalarınınAKP'nin programlı saldırılarıolduğu belirtildi. Basın açıkla-ması sloganlarla son buldu.

Devrimci 78’lilerFederasyonu tarafından

12 Eylül darbesiylehesaplaşmak için

gerçekleştirilenetkinlikler, Utanç

Müzesi açılışıyla başladı.Utanç Müzesi,

katliamlar ve işkenceler-le anılan bir geçmişi

konuklarına hatırlatıyor

‘Bu bir hesaplaşma müzesi’

12 Eylül AKP ile sürüyor

Türkiye toplumsal muhalefeti, 12 Eylüldarbesi ile Utanç Müzesi’nde yüzleflirken vedarbenin ürünü AKP ile mücadele ederken; 11Eylül 1973’te benzer bir darbe yaflayan fiilihalk› da darbeyle ve ard›llar›yla hesaplaflmakiçin sokaklardayd›.

Dört aydan bu yana ö¤rencilerin paras›ze¤itim hakk› mücadelesine sahne olan fiili’dehalk, 11 Eylül 1973’te ABD deste¤iyle gerçek-leflen ve sosyalist lider Salvador Allende’nindevrilmesiyle sonuçlanan Pinochet darbesiylehesaplafl›yor. Darbenin y›ldönümündebaflkent Santiago’da bir araya gelen on bin-lerce kifli “Pinochet darbesi Pinera ile sürüyor”dedi. Göreve geldi¤i Mart 2010’dan bu yana

neoliberal politikalar› h›zla yürüten, tepkileriise fliddetle bast›rmaya çal›flan Pinerahükümeti eylemlerin hedefindeydi.

Devlet baflkanl›¤› binas›na yürümekisteyen yüzlerce kifliye polis sert bir biçimdemüdahale etti. Tazyikli su ve biber gaz›ylayap›lan müdahale sonucunda 20 kifligözalt›na al›nd›.

11 EYLÜL 1973: SANTİAGO’DA YAĞMUR VAR

“‹nsanlar›n sorumsuzlu¤u yüzünden birülkenin daha komünist olmas›na seyirci kala-may›z. ABD’nin meseleleri fiilili insanlar›nkarar›na b›rak›lamayacak kadar önemlidir”.

ABD D›fliflleri Bakan› Henry Kissinger’›n sarfetti¤i bu sözler, ABD’nin rejimi tehlikedegördü¤ü ülkelerde gerçeklefltirdi¤i darbelerinilk örne¤i fiili hakk›nda. Darbenin ard›ndan 17y›l süren Pinochet iktidar›n›n bilançosu ise 12Eylül’den farkl› de¤il: 100 binden fazlagözalt›, 40 bin tutuklama gerçekleflti. On bin-lerce kifli iflkence gördü, 3 bin kifli gözalt›ndaöldürüldü. 200 bin kifli ülkeyi terk etti, yüzbinler iflsiz kald›.

fiili halk› ise 1993’te darbede görev alm›flbaz› subaylar› yarg›layarak bafllad›¤›hesaplaflmas›n› darbe yasalar›n› de¤ifltirerek,iflkencecileri yarg›layarak halen sürdürüyor.

Pinochet darbesi de Pinera ile sürüyor