126'ıncı sayı

16
Kenar Notlar› / Sayfa 2 Erken öten horozlar Samut Karabulut / Sayfa 4 Umut Ol Tufan Sertlek / Sayfa 9 Baz› ‘an’lar vard›r... Özge Yurttafl / Sayfa 10 Had›m, kad›n düflmanl›¤›n›... Y›l 5 Say› 126 25 fiubat 2011 • 1 TL KADINA DÖNÜK fi‹DDET 8 YILDA YÜZDE 1400 ARTTI Kad›na yönelik fliddet erkek egemenli¤i ve gericilikten besleniyor. AKP kad›n düflmanl›¤›n›n yeni yüzlerini üretiyor S. 10 Libyal›lar Kaddafi’nin “tuhaf” kiflili¤ine de¤il, varl›k içinde yokluk çektikleri top- lumsal adaletsizli¤e isyan etti S. 5 Kadına gerici liberal zincir 79. yaşında umut olacak Ve Melih Gökçek hizaya geldi Halkevleri, 19 fiubat’ta 79’uncu kuru- lufl y›ldönümünü TÜrkiye’nin farkl› flehirlerinde eylemler ve etkinliklerle kut- lad›. Halkevleri kuru- lufl y›ldönümünde organ ba¤›fl› kampan- yas› bafllatt› S. 16 Adana’da geceyi ısıtan direniş Türkiye’nin dört bir taraf›ndan emek ve demokrasi dostlar› 19 fiubat günü Adana Numune Hastanesi’nde ifllerine geri dönmek için direnen tafleron sa¤l›k iflçileriyle birlikte sabahlad›, “Direnifliniz, direniflimizdir” dedi. Direnifl, 4 Ocak’tan bu yana sürüyor S. 8 Ulafl›m zamm›na karfl› seslerini yükselttikleri için eski araçlarla cezaland›r›lan Mamak halk› 50 gün direndi. Ard› arkas› kesilmeyen eylem- lerle Gökçek’i masaya oturtmay› baflard›lar, nitelikli ulafl›m hizmetini kazand›larS. 6 2 6 Okmeydan›’nda yürütülen Halk Medya çal›flmas›n› ö¤rencileri gazetemiz için anlatt› AKP hükümetinin izin verdi¤i HES projeleri Karabük’ün yeflil ilçesi Yenice’yi tehdit ediyor AKP bas›na sansürde de ken- disini varisi olarak gördü¤ü DP’den afla¤› kalm›yor Halk›n Tak›m› Befliktafl, eme¤e dost, spor endüstri- sine düflman Halk›n medyas›n›n ö¤rencileri Yenice’nin yeflili katlediliyor DP’nin bas›n miras› Tribünlerde ve sokaklarda SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 13 14 Sermayeye Libya floku Libya’daki isyan Türkiyeli sermayedar- lar›n yat›r›mlar›n› tehlikeye at›yor. ‹syan, ayn› zamanda ülkede çal›flan 26 bin Türkiyeli iflçinin iflsiz kalmas› anlam›na geliyor S. 9 8 Mart Dünya Kad›nlar Günü kutla- malar›n›n yaklaflt›¤› bugünlerde kad›na yönelik fliddet ve AKP’nin kad›n düfl- man› politikalar›na karfl› mücadele yük- seliyor S. 10 AST’tan Giderayak Politik tiyatronun simgesi Ankara Sanat Tiyatrosu izleyici- lerinin karfl›s›na yeni oyunu “Giderayak”la ç›k›yor S. 15 Genciz Genç Genç Umut, liselilerin sorunlar›na karfl› aral›k ay›nda bafllatt›¤› befl talepli kampanyay› gazete- mize anlatt›, “Robot, kobay, müflteri de¤il Genciz Genç” dedi S. 3 Ad›m ad›m 8 Mart’a Gerek seçim dönemine girilmifl olmas› gerek ilkba- hardaki tarihsel mücadele günlerinin s›kl›¤› gerekse devrimcilerin planlad›klar› mücadele gündemleri önü- müzdeki aylar›n çok yo¤un geçmesine neden olacak YOL sayfa 3’te Hareketli bir bahara do¤ru Kibele özel eki 8 Mart 2011 yaklafl›yor kad›nlar›n 8 Mart haz›rl›klar› ve talepleri Kibele özel ekinde

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 13-Mar-2016

257 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesinin 25 Şubat - 10 Mart 2011 tarihli 126'ıncı sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: 126'ıncı sayı

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Erken öten horozlar

Samut Karabulut / Sayfa 4

Umut Ol

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Baz› ‘an’lar vard›r...

Özge Yurttafl / Sayfa 10

Had›m, kad›n düflmanl›¤›n›...

Y›l 5 • Say› 126 25 fiubat 2011 • 1 TL

KADINA DÖNÜK fi‹DDET 8 YILDA YÜZDE 1400 ARTTI

Kad›na yönelik fliddet erkek egemenli¤ive gericilikten besleniyor. AKP kad›ndüflmanl›¤›n›n yeni yüzlerini üretiyor � S. 10�Libyal›lar Kaddafi’nin “tuhaf” kiflili¤inede¤il, varl›k içinde yokluk çektikleri top-lumsal adaletsizli¤e isyan etti � S. 5�

Kadına gerici liberal zincir

79. yaşındaumut olacak

Ve Melih Gökçek hizaya geldi

� Halkevleri, 19fiubat’ta 79’uncu kuru-lufl y›ldönümünüTÜrkiye’nin farkl›flehirlerinde eylemlerve etkinliklerle kut-lad›. Halkevleri kuru-lufl y›ldönümündeorgan ba¤›fl› kampan-yas› bafllatt› � S. 16

Adana’da geceyiısıtan direniş� Türkiye’nin dört birtaraf›ndan emek vedemokrasi dostlar› 19fiubat günü AdanaNumune Hastanesi’ndeifllerine geri dönmek içindirenen tafleron sa¤l›kiflçileriyle birliktesabahlad›, “Direnifliniz,direniflimizdir” dedi.Direnifl, 4 Ocak’tan buyana sürüyor � S. 8

� Ulafl›m zamm›na karfl› seslerini yükselttikleriiçin eski araçlarla cezaland›r›lan Mamak halk›50 gün direndi. Ard› arkas› kesilmeyen eylem-lerle Gökçek’i masaya oturtmay› baflard›lar,nitelikli ulafl›m hizmetini kazand›lar� S. 6

2 6Okmeydan›’nda yürütülen HalkMedya çal›flmas›n› ö¤rencilerigazetemiz için anlatt›

AKP hükümetinin izin verdi¤iHES projeleri Karabük’ün yeflililçesi Yenice’yi tehdit ediyor

AKP bas›na sansürde de ken-disini varisi olarak gördü¤üDP’den afla¤› kalm›yor

Halk›n Tak›m› Befliktafl,eme¤e dost, spor endüstri-sine düflman

Halk›n medyas›n›n ö¤rencileri Yenice’nin yeflili katlediliyor DP’nin bas›n miras› Tribünlerde ve sokaklardaSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

13 14

SermayeyeLibya floku� Libya’daki isyanTürkiyeli sermayedar-lar›n yat›r›mlar›n›tehlikeye at›yor.‹syan, ayn› zamandaülkede çal›flan 26 binTürkiyeli iflçinin iflsizkalmas› anlam›nageliyor � S. 9

� 8 Mart DünyaKad›nlar Günü kutla-malar›n›n yaklaflt›¤›bugünlerde kad›nayönelik fliddet veAKP’nin kad›n düfl-man› politikalar›nakarfl› mücadele yük-seliyor � S. 10

AST’tanGiderayak� Politik tiyatronunsimgesi Ankara SanatTiyatrosu izleyici-lerinin karfl›s›na yenioyunu “Giderayak”laç›k›yor� S. 15

GencizGenç� Genç Umut,liselilerin sorunlar›nakarfl› aral›k ay›ndabafllatt›¤› befl taleplikampanyay› gazete-mize anlatt›, “Robot,kobay, müflteri de¤ilGenciz Genç” dedi� S. 3

Ad›m ad›m 8 Mart’a

Gerek seçim dönemine girilmifl olmas› gerek ilkba-hardaki tarihsel mücadele günlerinin s›kl›¤› gereksedevrimcilerin planlad›klar› mücadele gündemleri önü-müzdeki aylar›n çok yo¤un geçmesine neden olacak

YOL sayfa 3’te

Hareketli birbahara do¤ru

Kibeleözel eki

8 Mart 2011 yaklafl›yorkad›nlar›n 8 Marthaz›rl›klar› ve talepleriKibele özel ekinde

Page 2: 126'ıncı sayı

MEDYAHalk›n Sesi

225 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

Kenar Notlar›

Sabah gazetesi, 24 Şubat Perşembe günümanşetten verdiği bir haberle, BDP’yi

korkaklıkla suçladı:“BDP’de yine aynı taktik”“BDP, baraj korkusuyla 12 Haziran’daki

seçime parti olarak değil bağımsız adaylarlakatılacak.”

Böylece Türkiye siyasetinde, nice korkulardansonra “baraj korkusu” da tersine çevrilmiş oldu.“Özgürlük korkusu”, “demokrasi korkusu”,“açılım korkusu”, “eşitlik korkusu” gibi “barajkorkusu” da halkın gerçek siyasal temsilcilerinemal edilmiş oldu. Bu konudaki cevvaliyetindendolayı, Erdoğan’ın dünürü “Bizim Çalık’ın Sabahgazetesi artık büyük bir ihaleyi daha “hak etti”.Dahası, gazetecilerin büyük çoğunluğunun açılıkve işsizlik gerçeğiyle yüzleştiği ve muhalif gazete-cilerin hapsedildiği Türkiye’de, iktidarın hazır kıtamedyacılarından Mehmet Barlas, SalihMemecan, Emre Aköz, Nazlı Ilıcak ve bilhassaHasan Bülent Kahraman’ın maaşlarında elbetbir şişkinlik de olacaktır.

Sabah gazetesi, Türkiye siyasetinin 12 Eylülfaşizminden kalan “yüzde 10 baraj” utancını,BDP’ye mal etmiş. Bilindiği gibi, halk ve işçisınıfı düşmanı siyasetin simgesi barajlar, sadecesiyasal rejimde değil, sendika ve toplusözleşmesi rejiminde de görülmektedir. İşçisınıfının ve halkın özgür siyasal örgütlen-melerinden korkan gerici-faşist iktidarlar, türlübaskıların yanında çeşitli “yasal-hukuksal” bara-jlarla da halkı engellemeye çalışmıştır.

Tutarsızlığa bakın ki, sahte darbe kahraman-ları ve darbe-askeri vesayet karşıtı iktidarentelektüelleri, darbe kurumlarının gölgesinesığınarak, barjları bir şekilde aşmaya (by-pas)çalışan halk temsilcilerini korkaklıkla suçlamak-tadır.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), seçimebağımsız adaylarla gidecek. BDP, demokrasi,özgürlük ve eşitlikten yana kesimlerle“demokratik blok” oluşturarak 81 ilde adayçıkaracak.

Neden belli: “yüzde 10 seçim barajı”Yüzde 10 seçim barajı, Türkiye’de siyasal

rejimin demokratikleşmesinin önündeki en ciddiengeldir. Halkın ve özel olarak Kürtlerin örgütlüsiyasal iradesinin parlamentoya yansımasınıengellemek için bütün anti-demokratik iktidarlaryüzde 10 seçim barajına sığınmaktadır. Ayrıcabaraj, seçim sürecinin eşit ve adil bir şekildeyaşanmasına engel olmaktadır. TBMM’yi “eksikve çarpık temsilli bir meclis” olarak gayrımeşruduruma düşürmektedir. Bu nedenle tıpkı Kürtsorununa olduğu gibi, baraja karşı tavır daTürkiye’de demokratlığın ve özgürlükçülüğüntemel ölçülerindendir.

Kürt hareketi de sınırlı da olsa halkıniradesinin meclise yansıması için bağımsız aday-ları destekleyeceklerini açıkladı. Bu durumBDP’yi korkak yapmaz; iktidarını yasaklayıcı-engelleyici barajlar üzerine inşa eden AKP’yikorkak ve ahlaksız yapar. AKP iktidarı eşit birzeminde adil bir kavgadan kaçınmaktadır. Darbeyasa ve kurumlarına, devletin baskı gücüne vekitle iletişim ağlarının çarpıtmalarına sığınmak-tadır.

Korkak, eşit ve adil bir kavgadan kaçanadenir. Peki eşit ve adil bir kavgadan kaçanı“demokrasi kahramanı” olarak yüceltene nedenir? İktidarın ve rejimin utancını, halkın siyasaltemsilcilerinin utancıymış gibi lanse edene nedenir?

H.Dunant’ın ünlü bir sözü vardır:“Öyle horozlar vardır ki öttükleri için güneşin

doğduğunu sanırlar.”Halkın özgürleştirici siyasal temsiliyetinin, işçi

sınıfının devrimci sendikal hareketinin ve hattadoğanın ve insanın can suyunun önüne kurulanbarajlar, halkın pratik yaratıcılığıyla her geçengün biraz daha deliniyor.

Ve zaman nehrinin erken öten horozları,yaklaşan trajediden habersiz, açılan deliklerdeniktidarın kahramanlık öyküsünü sızdırıyor…

‹ktidar›n erken ötenhorozlar›

İ stanbul’un emekçi mahal-lelerinden biri olanOkmeydanı’ndan bildiriyorlar.

Yaptıkları haberler kendi internetsitelerinde yayınlanıyor, facebookgruplarında dolaşıyor kimi zamanda Halkın Sesi sayfalarında yerinibuluyor.

Okmeydanı Halkevi bünyesindekurulan Halk Medya atölyesi sondönemlerde yürüttüğü faaliyetlerlebüyük medyanın haber ve haberci-lik anlayışını alt üst etti!Egemenlerin medyasına yani ‘anaakım’ medyaya karşı halkın öziletişim kanalarını oluşturmayıamaçlayan atölye çalışması kap-samında bugüne dek Okmeyda-nı’yla ilgili onlarca haberhazırlandı, bir fanzin ve internetsitesi yayın hayatına başladı. Atölyeşimdilerde yeni araçlarla daha dafazla kişiye değmeye hazırlanıyor.

HABERC‹L‹KLE ‹LK TANIfiMAAtölyenin kuruluşu iki yıl önce-

sine dayanıyor. İşçi, işsiz ve öğrencigençlerin oluşturduğu katılımcılardaha önce hiç denenmemiş birçalışmanın heyecanıyla bir arayageldiler. Mevcut medyadan dertliy-diler, kendi sorunlarını daha fazlaifade etmek, bunları daha fazlagörünür kılmak istiyorlardı.Kafalarında onlarca soru vardı. Birşeyin haber değeri taşıması için negerekirdi? ÖrneğinOkmeydanı’nda bir hak aramaeyleminin bu değere sahip olması

için polisin saldırması mı gerekliy-di? Başka bir şey yapmak istiyorlarancak bunu nasıl yapacaklarınıbilmiyorlardı, dahası öncedenhiçbiri haber yazmamıştı. İşe,Halkevleri İletişim HakkıAtölyesi’nin hazırladığı ‘HakMücadeleleri İçin Medya Kılavuzu’okumaları ve Atölye’den eğitmen-lerin katıldığı alternatif bir eğitimprogramıyla başladılar. Bir yandaneleştirel bir gözle mevcut medya vehabercilik anlayışının eleştirisinikurarken bir yandan da kendi-lerinin ihtiyaçlarını ortaya koydu-lar. Zamanla bu çizgide alternatifbir anlayışla haber yazmatekniklerinden haberfotoğrafçılığına oradan kamerakullanımına birçok temel bilgiyiedindiler.

OLAY ARAMADILARYAfiAMLARINI YAZDILAR

Eğitimin parçası olarak daha ilkdersten itibaren haber yazmayabaşladılar. Olay odaklı habercilikanlayışına inat kimi zaman köşebaşlarında bekleyen gençlik grupla-rını, kimi zaman bakkalların sorun-larını, kimi zaman rantsal dönüşümprojelerini, kimi zaman polis şidde-tini, kimi zaman da okullarındakibir öğretmenin öğrencilere dayakatmasını yazdılar. Yazdıkça yazılarıdeğişti, gelişti. Yazdıkçayaşamlarındaki sorunları daha iyialgılar oldular, onlara çözümüretme yetilerini artırdılar.

Yazdıkça ve yazdıklarınıpaylaştıkça yalnız olmadıklarınıdaha iyi anladılar. Haberlerini herhafta toplantıda paylaşmalarıylasorunlarıyla ilgili daha fazla ortakakıl yürütmeye başladılar.Yazdıkları, Okmeydanı dışında daokundukça seslerini kamuoyunadaha fazla duyurur, deneyimlerinidaha fazla paylaşır oldular.

Halk Medya çalışmasınakatılanlar yepyeni bir iletişimanlayışı doğrultusunda bir ilk adımatmış durumdalar. Onlar artık anaakım medyadan mahallelerindekisorunları haber yapmalarını bek-lemiyor, bunu bizzat kendileriyapıyorlar. “Bunun için üniversitemezunu olmamıza, gazeteciolmamıza, profesyonel kameraları-mızın olmasına gerek yok” diyor-lar. Fotoğraflarını, videolarını çoğukez cep telefonlarıyla çekiyorlar.Yazılarını, bilgisayar ve internetbağlantısı kimde varsa onun evindeyazıyorlar.

SOKA⁄IN GAZETES‹ GEL‹YOROkmeydanı Halk Medya

Atölyesi bugünlerde çalışmayı biradım daha ileri taşımak içinharekete geçmiş durumda. Amaçdaha fazla insana ulaşmak,ulaştıkları insanları kendi sorun-larını haberleştirmeleri yolundateşvik etmek, Okmeydanımahallesinin sesi olabilmek. BunedenleOkmeydanininsesi.blogspot.com

adresini yenilediler, facebook vetwitter’dan yayına başladılar.Haberlerin basılı halinin de insan-lara ulaşabilmesi için mahalleninen işlek noktalarından birine birpano ve dileyenlerin haberleriniatabilecekleri bir de kutu koydular.En büyük hayalleriyse tüm ezilen-lerin mahallelerinden işyerlerine,

oradan vadilerine tüm yaşam alan-larında kendi habercilik kanallarınıyaratmaları ve bunların bir gün biraraya gelmesiyle halkın kendimedyasını oluşturması.

(Not: Bu haberin kendisi deAtölye tarafından hazırlanmıştır)

Köylerde, vadilerde hidroelektriksantrallere (HES) karşı mücadele

yükseliyor. Karadeniz’in yaylalarındanMunzur Suyu’na kadar Türkiye’nin farklınoktalarında binlerce HES projesi plan-lanırken bu projeleri durdurmak için adımatan, bir araya gelen ve örgütlenenlerinsayısı da artıyor. Mücadele keskinleştikçesaflar da belirginleşiyor kimin HES’lerekarşı çıkıp, kimin karşı çıkıyormuş gibiyaparak sermayenin değirmenine sutaşıdığı iyiden iyiye ayyuka çıkıyor.

Örneğin bir dernek düşünün, adı basınkuruluşlarında çok sık geçsin, hatta başkanıulusal çapta yayın yapan ‘radikal’ birgazetede zaman zaman HES’lere karşımücadeleyle ilgili köşe yazıları yazsın amabu derneğin destekçileri arasında petrolşirketleri, yazılım devleri olsun.

Halkın Sesi gazetesi ‘Anadolu’yu ver-meyeceğiz’ çağrılı bir büyük yürüyüşhazırlığı duyunca bu konuyu araştırmayakarar verdi. Fakat çağrıcıları kim diyebaktığımızda HES’lere karşı mücadeledebir süredir bölge halkının açıktan tavıraldığı bazı ‘yandaş çevreciler’in buçalışmada da parmağı olduğunu gördük.

Türkiye Su Meclisi, içinde HES’lerekarşı mücadele eden onlarca yapıyıbarındırıyor. Destekçiler listesinde yüzlerceisim yazıyor. Ama bu isimlerin bir kısmınıngerçek mücadeleyle ilgisi yok. Örneğindestekçileri şirketlerden oluşan DoğaDerneği; örneğin yine aynı meclisin

bileşeni olan Basınçlı Sulama SanayicileriDerneği (BASUAD), örneğin HES’çişirketlerin patronlarının üye olduğuTEMA Vakfı.

Bu üç dernek HES karşıtı mücadeleniniçine yerleştirilmiş Truva atları gibiler.2002 yılında kurulan Doğa Derneği’ninkendi web sitesinde sıralanan destekçileriarasında Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru HattıŞirketi, gıda şirketi Ben & Jerry's Türkiye,Microsof ve Motorola şirketlerinin Türkiyetemsilcilikleri ilk göze çarpanlar.

Peki şirketler HES’lere karşı olamazmı? Evet olabilir, eğer o anlık çıkarlarıbunu gerektiriyorsa. Fakat HES karşıtlarışirket dostu olamaz. Çünkü su hakkımücadelesi sermaye ile halk arasındacereyan ediyor. Köylerde HES’leri yapan-lar, kentlerde suyu şişeleyip satanlar veyapiyasa düzenine herhangi bir hizmet vemal üretip satanlar, onların hepsi aynı saftabuluşuyor: “Daha fazla kar.” Sermayeninkar hırsına karşı birleşenler ise aynı amaçetrafında saf tutuyor “İnsanca bir yaşam ve

doğanın var olma hakkı.”Bu durumda Basınçlı Sulama

Sanayicileri Derneği’nin de (BASUAD)HES projelerine, HES’ler aracılığıylasuyun metalaştırılmasına karşı mücadeleamacı taşımadığı sermaye içi çatışmadakendi hareket alanını daraltan projelerekarşı çıktığını anlamak zor değil.

Bu noktada kurucuları ve üyeleriarasında Türkiye sermayesinin birçok ismi-ni bulunduran TEMA Vakfı’nın HESkarşıtlığı da samimi olmasa gerek. Vakfınkurucuları arasında bulunan ORYA

Enerji’nin patronu Orhan Yavuz, LOÇVadisi’ni katledecek olan HES projesininde sahibi. Yine vakfın üyelerinden hattamütevelli heyetinden Asım KocabıyıkErzurum, Ağrı, Dersim ve Ordu vadi-lerinde HES inşaa eden, sadece İspir Aksuvadisinde 19 köyün yaşam alanını katleden’Borusan Holding’in sahibi.

Bu ilişki ağı da gösteriyor ki HES’lerekarşı mücadelede yıldızı parlatılan bazıdernekler su hakı mücadelelerini sermayelehine kontrol altına almayı amaçlıyor.

HES’lere karşı mücadelenin Truva atları

ANF’ye sanalortamda saldırı

Kürt illerinden haber geçen Fırat HaberAjansı (ANF), web sitelerine yapılan sanal

saldırılar nedeniyle yayına ara vermek zorundakaldı.

15 Şubat’ta site yönetimi tarafından yapılanyazılı açıklamada Saldırının kimler tarafındanyapıldığına dair bir bulgu ve bilgipaylaşılmazken, ajans yönetiminin, sitelerineyönelik yoğun sanal saldırıları kınadığıaçıklandı.

Site yönetimi tarafından yapılan yazılı açıkla-mada, bu sabah saatlerinden itibaren sitelerineyönelik yoğun sanal saldırının olduğu belirtil-erek, yayına gün boyunca ara verilmek zorundakalındığı kaydedildi.

Açıklamada, ANF'nin daha önce de defalar-ca sanal saldırının hedefi olduğu hatırlatılarak,söz konusu saldırıların basın ve ifadeözgürlüğüne yapılmış çirkin saldırılar olarakgörüldüğü ve şiddetle kınandığı belirtildi.

Ajans, haber yayınlarını Facebook'ta yer alansayfası üzerinden sürdürüyor.

Okmeydanı’ndaki Halk Medya çalışması bildiğimizmedya kavramını baş aşağı çeviriyor

Kaderlerini de haberlerini dekendileri yazıyor

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’ndenyayın yapan www.yuksekova-

haber.com sitesi 19 Şubat’ta yayınladığıbir haberle cemaate yakınlığıyla bilinenve manipülatif haberleriyle tanınanCihan Haber Ajansı hakkında önemlibir iddiayı gündeme getirdi.

‘Polis Cihan'a mı çalışıyor?’ başlıklıhaberde site, Hakkari EmniyetMüdürlüğü’nün Cihan Haber Ajansı ileişbirliği içinde olduğu iddialarına yerverdi.

Yüksekovahaber.com, Hakkari’ninYüksekova İlçesi’nde yaşanan olaylardapolis kamerası veya güvenlik kamerala-rından kayda alınan görüntülerinEmniyet tarafından Cihan HaberAjansı'na özel olarak servis edildiğini,

bu durumun bölgede çalışan gazeteci-leri rahatsız ettiğini belirtti. Haberegöre ilçedeki bir bombalama olayı ileilgili olay yerindeki iş yerlerine ait elkonulan güvenlik kamerası kayıtlarısadece Cihan Haber Ajansı ilepaylaşıldı. Ajans polisten aldığı bugörüntüleri abonelerine servis etti.Hakkarili gazeteciler bunun ilk işbirliğiolayı olmadığını belirterek daha önce deajansla emniyet teşkilatı arasında benz-er bir işbirliğinin bir ev baskınıhaberinde yaşandığını hatırlatıyor.Hakkari’de polisin bazı evlere yaptığıbaskına ait kendi kamerasıyla çektiğigörüntüler Cihan’a verilmiş, bu durumüzerine gazeteciler Hakkari ValisiMuammer Türker ile görüşmüştü. Vali

Türker böyle bir işbirliğinin söz konusuolamayacağını söylemiş, “Benim iznimolmadan basınla paylaşılamaz, paylaşılsadahi sadece bir basın kuruluşu ilepaylaşılması gibi bir durum söz konusuolamaz”demişti. Vali iddiaları araştırıpsonuçları kentteki gazetecilerlepaylaşacağını söylemişti.

Yuksekovahaber.com haberindeHakkari merkez ve ilçelerinde görevyapan söz konusu ajansın muhabir-lerinin kim olduklarının kimsetarafından bilinmediğine de dikkatçekiyor. Bu ‘kim oldukları dahi bilin-meyen’ muhabirlerin toplumsal olaylar-da sürekli polise ait zırhlı araçlarladolaştıkları iddialarına da haberde yerveriliyor.

Polis ile Cihan Haber Ajansı el ele

Page 3: 126'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

325 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Son on beş günün iç ve dıştakisiyasal gündemi farklı bir başlık yarat-madan, var olan gündemlerin iler-lemesi şeklinde gelişiyor. Dışarıdakigündeme Tunus ve Mısır’dan sonraLibya eklendi. İçeride de 12 Hazirantarihinin AKP tarafından Meclis’esunulmasıyla seçim süreci resmenbaşlamak üzere.

Kuzey Afrika ülkelerinde başlayanayaklanmalar Tunus ve Mısır’da dik-tatörlerin uzaklaştırılmasıyla sonuç-landı. Şimdi sırada Libya var. AncakKaddafi’nin gidişi “kolay” olmayacak.Libya’yı da büyük olasılıkla Cezayir veFas takip edecek. Sıradaki diğerülkeler arasında ise şimdiden Ürdün,Bahreyn ve Yemen’i de saymakgerek. Bu takip etme sürecinin birucunun İran’a, diğer ucunun SuudiArabistan’a ilerleyip ilerlemeyeceği iseşimdilik belirgin değil. Başta ABDolmak üzere emperyalistlerin ne iste-diğini belirtmeye gerek var mı; İran’ailerlesin, Suudi Arabistan’a asla.

Kuşkusuz bu gelişmeler çok dahaayrıntılı siyasal analizleri ve çıkarımlarıhak ediyor ve bunun için de elbettebiraz daha zamanın ilerlemesi vedaha fazla bilgi gerekiyor. Ancakşimdiden söylenebilecek birkaçönemli başlık mevcut. Bu ayaklan-malar, henüz, toplumsal düzeninkökten değişiminin önünü açan birsiyasal devrimle sonuçlanmıyor.Ayaklanmalar birbirini tetikler özellikgöstermekle birlikte yönetimlerindevrilmesi aynı anda gerçekleşmiyor.Hiçbiri iktidarı almaya aday örgütlübir siyasal gücün belirleyiciliğinde iler-lemiyor. İslam olgusu bu ülkelerinhepsinde çok önemli bir toplumsal

güç olmasına karşın, siyasal İslam’ınçok büyük bir “muhalefet krizi” içindeolduğu görülmüş durumda. Yönetimdeğişiklikleri, egemen sınıf çıkarlarınıngüvence altına alındığı ve oligarşininbileşiminin yenilendiği süreçler olarakyaşanıyor.

ABD bir plan dâhilinde bu süreç-lerin başından itibaren yönlendiricisiolarak görülmese de tüm gelişmeleriçinde aktif bir aktör olarak yerinialmış durumda. (Mübarek devrilirkenMısır Genelkurmay Başkanı ABD’deidi, ilk istifa eden büyükelçi Libya’nınWashington büyükelçisi oldu.) Buülkelerle ilişki içinde olan tüm diğerülke iktidarlarının tavrını belirleyen asılsaikin, insani ve demokratik değerler-den kaynaklanmadığı, tam tersinekapitalist ilişki ve çıkarlar tarafındanbelirlendiği bir kez daha kanıtlanmışdurumda. Bunun en nadide örnek-lerini İtalya Başbakanı SilvioBelusconi ile bizim başbakan TayyipErdoğan sergiliyor. İtalya’da milyarlar-ca euroluk yatırımı bulunan (Fiat’ınve Juventus’un ortağı mesela)Kaddafi’nin elini dahi öpenBerlusconi, son gelişmeler üzerine“rahatsız etmek istemediği içinKaddafi’yi aramadığını” belirtiyor.Libya’nın (Sudan gibi) petrol sahibibir ülke olması onu diğerkomşularından ayırıyor. Petrol fiyatlarışimdiden 110 doları bulmuş durum-da. Bu özelliği Kaddafi’nin elinigüçlendirdiği gibi tüm dünyada etki-sini gösterecek “olumsuzlukların” datetikleyicisi olabilir.

Tayyip ise Mübarek’e yaptığı“halkın taleplerine kulak ver”çağrısını, halkın üzerine savaş uçak-

larıyla bomba atan Kaddafi’yeyapamıyor. Bunun sözde nedeniolarak da Libya’da mahsur kalanvatandaşları kastettiğini ima ediyor.Oysa gerçek neden yılar önceKaddafi’nin dizinin dibinde oturupKaddafi’nin fırçalarını sineye çekenErbakan Hoca’sıyla aynı; maddi çıkarilişkileri. (Bir tarihsel hatırlatma.Erbakan’ın tavrı 28 Şubat’ıngerekçelerinden biri olmuştu.) Libya,en zengin petrol rezervlerine sahipülkeler arasında dünyada 12,Afrika’da ise 1. sırada. Başta müteah-hit şirketleri olmak üzere Türkiye’ninde yaklaşık 25 milyar dolarlık işilişkilerinin olduğu ülke. Durum böyleolunca Kaddafi’yi kızdırmak demeksermayenin başta Libya’dan alacak-larından vazgeçmesi ve yatırımlarınınbatması anlamına gelecek. KendiniOrtadoğu ve dünya halklarının yılmazyıkılmaz savunuculuğuna adamışolan Tayyip ve ekürisi Davutoğlu’nungeçek yüzü, Sudan konusundakitutumlarından sonra şimdi Libya’dabir kez daha görüldü. Bu aradaDavutoğlu’nun “stratejik derinlik”iniya da bir başka ifade ile stratejiksığlığını sorgulamak için de herhaldebiraz daha zaman geçmesi gereke-cek!

***Genel seçim sürecinin sığlık

seviyesi ise şimdiden açığa çıkmışdurumda; “yürüyen merdivene tersbinmeler”, “attan düşmeler” ve “ens-eye tokat” polemikleri... Daha bunlarbaşlangıç. Bu başlangıçla birlikteAKP’nin seçim stratejisinin anaekseni de belirdi: 8 yıllık icraatların

kendince başarılı kısımlarının bolcaöne çıkarıldığı propaganda. Bu pro-paganda, geleceğe dair “umudunpazarlanması” olarak adlandırılacakyeni program ile birleştirilecek. Veelbette siyasal rakiplerin (CHP veMHP) açıklarını kollayan ve onlarıngeçmiş icraatlarını sürekli hatırlatanbir polemik kaosu. Bu arada parla-mento dışı siyasal rakiplerini elimineetmek için sürdürdüğü yargı operas-yonları da sürecek.

Tüm bunların yanında AKP ikti-darını kalıcı hale getirmek için, gerekdevlet yapısı içinde (ordu, yargı, polis,bakanlıklar, üniversiteler…) gerektoplumsal düzeyde (STK’lar,sendikalar, cemaatler…) gerçekleşti-rilen yapısal dönüşümler hızkazanacak. Bu doğrultuda askelereyönelik Balyoz davası yeniden can-landırıldı. Burada, seçime yönelik tak-tiklerin yanında, daha çok AKP’ninordunun yeniden yapılanmasındaetkili olma çabaları belirleyici olmak-tadır.

Böyle bir dönemin yaşanacakolması AKP karşıtı toplumsal muhale-fetin de tercihlerini ve görevlerinişimdiden belirlemesini zorunlu kılıyor.AKP karşıtı toplumsal muhalefetin,AKP’nin siyasal rakiplerinikorumak/kollamak gibi ya da onlar-dan medet ummak gibi bir tercihizaten olamaz. Yine böylesi muhale-fetin AKP’nin devlet içinde yürüttüğüoperasyonlara müdahil olma pozisyo-nu da mevcut değildir. AncakAKP’nin 8 yıllık icraatının ezilenler,yoksullar, emekçiler için ne türsonuçlar yarattığı ortadadır. AKP’ninbu konudaki çarpıtma propagandası

mutlaka hedef alınmalıdır. Ve aynızamanda AKP’nin gelecek dönemiçin planladığı “umudu pazarlama”taktikleri geçmişebakılarak/baktırılarak da boşaçıkarılabilir. Yine AKP’nin toplumsaldüzeydeki yapısal dönüşümleri detoplumsal muhalefet bileşenlerininhem tek başlarına hem de birleşikyapılar oluşturarak mücadele etmelerigereken hedeflerdir.

Tüm bunlar karşısında AKP,toplumsal muhalefete ve onunbileşenlerine karşı boş durmayacak,bir kısmını içermeye çalışarak birkısmını açık hedef haline getirereksaldıracaktır. Bu saldırıları etkisiz halegetirmek ve tersine çevirmek için“açık” vermeyecek bir çalışmaanlayışına, çok daha sıkı birörgütlülüğe ve anlık cevap oluştura-bilme yeteneğine sahip olmakgerekir.

Toplumsal muhalefetin birbölümünün gözünü diktiği, umutbağladığı bir yer var; kabul edelim yada etmeyelim bu yer CHP. Bu kesim-ler çok büyük bir yanlışdeğerlendirme içindeler; aslındaCHP’nin gözünü diktiği, umutbağladığı yer toplumsal muhalefet.İktidar olmak için bir dönem önceulusalcı elit politikalara ve kesimlereumut bağlayan eski CHP yönetimininyerine şimdiki yönetim iktidar olmakiçin bu sefer toplumsal muhalefetinyıllardır dile getirdiği sorunlara ve bumuhalefetin en çok sıkıntı çeken kes-imlerine yönelmiş durumda. Toplum-sal muhalefetin CHP’ye değil,CHP’nin toplumsal muhalefete ihtiya-cı var. Güvencesizlik karşıtı mücadele

olmasaydı CHP taşeronlaştırmayakarşı çıkar mıydı? Gençliğin devrimcidinamizmini görmese gençliğe “artı”proje oluşturur muydu? Hakmücadeleleri olmasa “aile sigortası”lafı edilip, belirli miktarda doğalgazınparasız verileceği vaadi kullanılabilirmiydi? Farkına varılması gerek,CHP’nin AKP karşıtı toplumsalmuhalefeti içermesi, o muhalefetisözde temsilcileri aracılığıyla meclisetaşıma taktiği toplumsal muhalefetinpolitikalarına ve hedeflerine kalıcıyararlar getirmeyecektir. Aksine, olasıgeçici ve kısmi yararların maliyetikalıcı zararlar olacaktır.

Her şeye rağmen, gerek seçimdönemine girilmiş olması, gerek ilk-bahardaki tarihsel mücadele gün-lerinin sıklığı gerekse devrimcilerin budöneme ilişkin planladıkları mücadelegündemleri önümüzdeki ayların çokyoğun geçmesine neden olacak.Üstelik uzun süredir sessiz kalan tüm“bileşenler” bu dönem zorunlu olaraksürece müdahil olma isteği içindeolacaklar. Çok parçalı, çok hareketli,biraz da kaotik bir dönem varönümüzde. Kısaca hatırlamakgerekirse: 8 Mart Dünya KadınlarGünü, 12 Mart Gazi Katliamı, 16 MartBeyazıt Katliamı, 21 Mart Newroz, 30Mart Kızıldere. Şimdiden belirlenmişeylem günleri ise 6 Mart’ta Alevilerinİzmir Mitingi, 13 Mart’ta sağlık meslekörgütlerinin Ankara’da, yine marttaİstanbul’da su, 3 Nisan’da Ankara’dagüvencesizler, 9 Nisan’da HES’lerekarşı, 10 Nisan’da yine Ankara’daEğitim Hakkı Meclislerinin “EğitimHakkı” mitingi, Barınma HakkıMitingi ve 1 Mayıs…

Hareketli bir bahara doğru

Aleviler 6 Mart’ta İzmir’de buluşacak

Bir yumurtada yandaşa

Aleviler, ‹zmir mitingehaz›rlan›yor. Alevi BektafliFederasyonu (ABF), ‹zmir’dekiGündo¤du Meydan›’nda 6 Mart günügerçeklefltirecekleri mitingdedemokratik, eflitlikçi, özgürlükçü,ço¤ulcu bir anayasa ve eflit yurttafll›ktalebini dile getirecek.

Mitingle ilgili ilk aç›klamay› 6fiubat günü ‹zmir’in Buca ‹lçesiKuruçeflme Mahallesi’ndekiCemevi’nde yapan ABF GenelBaflkan› Ali Balk›z, AKP’nin Alevilerintaleplerini görmezden geldi¤inibelirtti. 40’tan fazla Alevi örgütününtemsilcisinin kat›ld›¤› aç›klamada

Balk›z, eflit yurttafll›k talebiyleTürkiye’nin en büyük mitinglerinigerçeklefltirdiklerini hat›rlatarak “BizAleviler ne denli kararl› isek; ne yaz›kki hükümet de bir o kadar, karars›z,tutars›z, savsaklay›c›, geçifltirici birkonumdad›r. Daha da kötüsüAlevilerin içinden devflirdi¤i, Alevitoplumu içerisinde hiçbir de¤erleriolmayan, esemeleri okunmayankesim ve kimselerle, günün geçerlideyimi ile söylersek; çakma Alevilerlekamuoyunu oyalay›p duruyor” dedi.

M›s›r’daki diktatörü uyaranBaflbakan Erdo¤an’›n kendi halk›nadiktatörce uygulamalarda

bulundu¤unu belirten Balk›z,AKP’nin HSYK ve AnayasaMahkemesi üyelerini kendi memu-runa çevirdi¤ini ifade etti ve “S›radaYarg›tay ve Dan›fltay üyeleriniald›ktan sonra, iki partili bir Meclis veBaflkanl›k sistemi haz›rl›klar› ile;anl›yor biliyor ve görüyoruz ki sivildinci, faflist bir diktatörlü¤e do¤rugidiyoruz” dedi.

Afrika’daki halk isyanlar›nade¤inen Balk›z, “Kahire'de TahrirMeydan› varsa, Türkiye'de S›hhiye,Kad›köy, Taksim, Cumhuriyet,Gündo¤du meydanlar›m›z var.Demokratik, eflitlikçi, özgürlükçü,

ço¤ulcu bir anayasa talebimizi, eflityurttafll›k talebimizi dile getirmekiçin ‹zmir Gündo¤du Meydan›'ndatoplanaca¤›z” dedi. Balk›z, bu mi-tingle seçimlere giderken sadeceAKP’ye de¤il, iktidara talip tüm par-tilere sesleneceklerini, hiçbir partininya da aday›n tafl›y›c›s›olmayacaklar›n› dile getirdi.

Di¤er illerden ‹zmir’e gidecekolanlar bulunduklar› yerlerdeki AleviBektafli Federasyonu örgütlerindenulafl›m için bilgi edinebilirler. Anka-ra’dan mitinge kat›lmak isteyenlerPir Sultan Abdal Kültür Derne¤i veHalkevleri flubelerinden bilgi alabilir.

Y eni eğitim-öğretim dönemi-nin ikinci yarıyılı başlarkenliseliler okullarında

yaşadıkları sorunların devam ettiğinibelirtiyor. Liseli Genç Umut, liselerdeyaşanan sorunlarla ilgili geçen aralıkayında eylem düzenleyerekbaşlattıkları “Robot, kobay, müşterideğiliz. Genciz genç” kampanyasınıbu dönem de sürdürüyor.

Liseli Genç Umut, “Genciz genç”kampanyasını 5 talep üzerindenörgütlüyor; liselerde herkese sağlıklıve parasız yemek verilsin, okullardaçeşitli bahanelerle para toplanmasın,liselilere okullarına gitmek içinparasız ulaşım sağlansın, sınava dayalıeğitim modeli değiştirilsin ve niteliklieğitim için tüm öğretmenleregüvenceli, kadrolu iş imkanısağlansın.

LİSELİLER TATİLİ DEBOŞ GEÇİRMEDİ

Liseliler aralık ayında başlattıklarıkampanyalarını ara tatilde de çeşitlietkinliklerle sürdürdü. Tatil gün-lerinde yaptıkları toplantılarla kampa-nyanın nasıl sürdürülmesi gerektiğinitartışan liseliler, ayrıca çeşitli panellerdüzenledi. BKM oyuncularındanEmre Can Polat’ın katılımıyla ilketkinliklerini gerçekleştiren liseliler,ikinci etkinliklerini ise DEV-GENÇeski başkanı Ertuğrul Kürkçü veÖğrenci Kolektifleri üyelerininkatılımıyla yaptı.

İMZA FÖYLERİNİ BOŞ ALIPDOLU GETİRİYORLAR

Liseliler, tatilboyunca kent mer-kezlerinde imza stantları açmayadevam ettiler. Aralık ayından bu yanaliselilerin taleplerine destek veren 50bin kişi kampanyaya imza verdi.

Ancak liselilere göre bu dahabaşlangıç.

Liseli Genç Umut üyesi HasanMert Kaynar, hedeflerinin çok dahabüyük olduğunu ve YGS’ye(Yükseköğretime Giriş Sınavı) kadarçok daha büyük bir destek toplaya-

caklarını belirtiyor.

KAMPANYAYA YOĞUN İLGİHalkın Sesi’ne konuşan İstanbul

Liseli Genç Umut üyesi Çağla Ural,açtıkları stantlara gelen tanımadıklarıliselilerin de boş imza föylerini alarak

okullarında imza topladıklarınısöylüyor. Ural, Mersin’de açılanstantta bir günde iki bin imzatopladığını da ekliyor.

Liseli Genç Umut’un kampanyasıliseliler arasında heyecan yaratıyor.Liseli gençliğin isyanını yansıtan kam-panya için dershane öğrencisi DuyguBurus şöyle diyor; “Onların bizisığdırmaya çalıştığı bir kap, şema var.İşte biz bunu reddediyoruz. Liselilerolarak taleplerimiz var ve muhatapkabul edilmek istiyoruz. Küçükolmadığımızın farkına varacaklarıadımları atıyoruz.”

YGS ÖNCESİ BÜYÜKLİSELİ EYLEMİ

Liseli Genç Umut’un yürüttüğükampanya YGS’ye kadar (27 Mart)sürecek. Liseliler, YGS öncesiTürkiye’nin bir çok ilinde eş zamanlıeylemler düzenleyerek topladıklarıimzaları Milli Eğitim Bakanlığı’napostalayacak. Eylem zamanına kadarda imza stantları kent merkezlerindeaçılmaya devam edecek. Liseliler,kampanyanın devamında etkinliklerdüzenlemeyi ve bir araya gelerek fikirüretmeyi sürdüreceklerini belirtiyor.

Liseliler, toplumsal muhalefetindiğer bileşenlerinden gelecek destek-leri de önemsediklerini belirterekekliyor; “4 milyon liseliyiz. Hedefimiz,hakkımızda karar alan 4 kişiye karşıbu 4 milyonun sesi olacak eylem veetkinlikler düzenlemek.”

Liselilerin isyanı büyüyor

AKP’ye yakınlığı ile bilinen,kalemini toplumsal muhale-

fete küfretmek için oynatan vedaha önce Öğrenci Kolektifleriüyelerine “asalaklar” diyen Sabahgazetesi yazarı Emre Aköz, DokuzEylül Üniversitesi’nde ÖğrenciKolektifleri tarafından yumurta-landı

23 Şubat günü Dokuz EylülÜniversitesi İktisadi ve İdariBilimler Fakültesi Sanayi İşbirliğiTopluluğu’nun düzenlediği bir pa-nele katılmak üzere üniversiteyegiden Sabah gazetesi yazarı EmreAköz, rektörlük binasına girmekisterken kapıda kendisini yumurta-larla bekleyen Öğrenci Kolektifleriüyesi üniversiteliler ile karşılaştı.Atılan yumurtalar Aköz’ün omzu-na ve koluna isabet ederken,protesto sonrasında panel üniver-siteden oldukça uzakta bulunanDokuz Eylül Üniversitesi SürekliEğitim Merkezi’ne alındı.

Özellikle son aylardagerçekleşen yumurtalı protestolarınardından polisin saldırısı dikkatçekiyor. Karadeniz Teknik Üniver-sitesi’nde Veysel Eroğlu’nu veMersin Üniversitesi’nde AbdullahGül’ü protesto eden üniversitelilerpolisin sert saldırısını marukalmıştı. Aynı manzara İzmir’de deyaşandı. Panele alınmayan üniver-siteliler, protestolarına devamettikten sonra panele girmek istey-ince çevik kuvvetin saldırısınauğradı.

Saldırı sonrasında yenidentoplanan üniversiteliler Rektörlükönünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Öğrenci Kolektifleritarafından yapılan açıklamada“Tıpkı diğer AKP’liler ve onlarıntemsilcileri gibi Emre Aköz’ü deyumurtalarımızla karşıladık.Bundan sonra da AKP’lileri üniver-sitelerimize almayacağız” denildi.

Genciz

Genç

Genç Umut okullarındaki sorunlara çözüm olacağına inandıkları beş taleple birkampanya başlattı. Liseliler paralı eğitim, gerici müfredat ve sınav kıskacındanbunalan liseliled ‘robot, kobay, müşteri değiliz. Genciz Genç’ diyerek imza topluyor

Page 4: 126'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

425 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

Kapitalist üretim bir yandan yaşamı zorunlu olaraktoplumsallaştırırken diğer yandan bireyciliği ve kader-

ciliği dayatmaktadır. Teknolojinin, hızlı ulaşım ve iletişimolanaklarının bunca ilerlediği ve dünyanın adeta bir kasa-ba halini aldığı bir çağda insanlara giderek daha fazlailkellik dayatılmaktadır. Herkese yetecek kadar yiyecekvardır ama aynı anda açlar vardır. Son buluş tedavi yön-temleri vardır ama insanlar bunlara erişememekte, enbasit hastalıklardan hayatını kaybetmektedir. İletişim veulaşım olanakları baş döndürücü bir noktaya varmışkeninsanlar büyük bir yalnızlık yaşamaktadır. Kapitalizm,kurallarıyla, ahlakıyla, kültürüyle, hırsıyla, savaşkanlığıyla;insanları yalnızlığa, çaresizliğe, sevgisizliğe, yoksulluğa,yoksunluğa, ölüme ve umutsuzluğa mahkûm eder.

Tüm umutların paraya çevrildiği neoliberal çağda kap-italizm, alet çantasına dinci gericiliği ve hurafeyi de dâhil

etmiştir. Kapitalist çağınbaşlangıcında toprağa zincirlenmişemeğin serbestleşmesi içinkarşısına aldığı dinci gericilik vehurafeyi şimdi emeğin köleleştir-ilmesi için hizmetine almaktadır.Halkın hakları, el konulup piyasamalı haline getirilirken, dinci ide-oloji ve sadaka sistemiyle de sis-temin sürekliliği sağlanmayaçalışılmaktadır. Dolayısıyla umut vemücadele yerini çaresizlik, insaf,sadaka ve dilenmeye bırakmak-tadır.

Çaresizlik, çözümsüzlük veumutsuzluk bir insanınkarşılaşabileceği en ağır durumdurherhalde.

Bazen bir insanın hayatını sürdürebilmesi olanaksızgibi görünürken, bazen de olanaklara erişim şansıortadan kaldırılmıştır. Bazen bir baba ailesinin geçimini,mutluluğunu sağlayamaz hale gelirken umudunu yitirm-eye, çaresizlikten kıvranmaya başlar. Bazen bir annetedavi ettiremediği çocuğunun acısıyla kıvranır. Bazenkendimize dair, bazen sevdiklerimize dair umutsuzluğakapılırız. Umudunu yitiren, umudu olmayan insanlar,çaba göstermez, mücadele etmezler. Çaresizleşir, ener-jisini yitirir, teslim olurlar. Kapitalizm her gün bunları vedaha yüzlercesini yaşatır insanlara.

Böyle anlarda bir umut olmalı. Bir annenin, bir babanın çocuklarının geleceğine dair

umudu olmalı. Kendi hayatlarına dair umudu olmalı. Birgencin kendi geleceğine ve mutluluğuna dair umuduolmalı. Bir doktorun hastasına dair, hastanın iyileşmeyedair umudu olmalı. Bir işsizin iş bulmaya, geçiminisağlamaya, bir evsizin ev bulmaya, bir yoksulun karnınıdoyurmaya, savaş içinde olanların barışa dair bir umutlarıolmalı. Ki bu umut onlara mücadele etme, istediklerinielde etme arzusu versin.

Devrimciler toplumun umudunu temsil ettikleri,umudu olabildikleri oranda devrime yakındırlar. Bazen buda çok zorlaştırılmıştır. Kapitalizm her şeyi olanaksız halegetirirken insanlığın kapitalizmle olan çelişkilerini daha daderinleştirir, uzlaşmaz hale getirir. Artık insani olan herşey kapitalizme karşıdır.

Eğitim, ulaşım, su, çevre, barınma, beslenme… bun-lar şimdi bugüne dek hiç olmadığı kadar kapitalizminsaldırısı altındadır. İnsanlar bu en temel yaşamsalgereksinimlerinden dahi yoksun bırakılmaktadır.Hâlihazırda başını sokacak bir evi olan, rant için evsizbırakılmakta, karnı doyabilen insanlar açlıkla yüz yüzekalmakta, doktorun ‘performansı’ hastayı iyileştirmekledeğil hastaneye ne kadar para kazandırdığı ile ölçülmek-te, emek gücünden başka satacak bir şeyi olmayanlarartık satamamakta, “Allahın suyu” sermaye haline getir-ilmekte, işgücünün pazara ulaştırılması dahi kar kaynağıhaline getirilmekte vb. vb. Bunlar öyle kurulmuş ve tıkırtıkır çalışan, toplumun rızasını alan bir çevrim olarakişlemiyor tabii ki. İktidar aygıtlarıyla işletiliyor. Baskımekanizmaları ile eğdirilen boyunlar neredeyse tamamendinileştirilmiş mekanizmalarla da secdeyevardırılmaktadır. Böylece kapitalizmin günahları sevabadönüştürülmekte, dayanışma ise kapitalizme karşıişlenmiş günaha. Yoksa Bush’un, Arap krallarının, Hıris-tiyan Demokratların, Erdoğan’ın dindarlıklarının kaynağıne İncil’den ne Tevrat’tan ne de Kuran’dan gelmektedir.Onların dindarlıkları başında bulundukları sisteminbekasıyla ilgilidir.

Bu çevrimin kırılmaması için ise umutlar kırılmışolmalı. Kızıldere katliamı bundandır; 12 Eylül darbesibundandır; faili meçhuller bundandır; ‘Hayata DönüşOperasyonu’ bundandır. Halkın umudu kırılmalıdır ki buçark işleyebilsin. Umut yerini önce çaresizliğe oradan dael açmaya bıraksın. Organ bağışı gibi her insanın tüminsanlar için son anlarında dahi yapacakları bir şeylerolduğunu anlatan, insanların birbirinin umudu olmasıgerektiğini bilince çıkarabilen bir konuda birçok hurafeüretmenin nedeni budur. Bizim “yaratandan dolayıyaratılanı seven” muktedir zevatın organ bağışınamesafesi bundandır. “Umut etmemeyi öğreneceksiniz.”

Halkevleri, neoliberal yıkıma karşı halkın hakları içinmücadeleyi temel bir başlık olarak ele aldığından buyana ciddi deneyimler biriktirdi. Umutları kırılmış birçokinsana umut verildiğinde nasıl bir direniş ve mücadeleenerjisinin açığa çıktığını defalarca gözlemledik.

Amatör bir video çekiminden izlemiştim. 2010 yılınınbahar aylarında İzmit-Arızlı’da depremzedeler, Valilikemriyle evlerinden atılmaya çalışılıyor. Çevik kuvvetordusuna karşı direnen yetmişini aşmış Necla teyze öfkelisesiyle “Vali almış arkasına polisi bürokratları bizi evlerim-izden atıyor. Biz de Halkevlerini alacağız arkamıza…” diyebağırıyor. 2010 yılının temmuz ayı, Ankara Yeni Mahalleilçesine bağlı Mehmet Akif Ersoy Mahallesi halkı bir aydıryıkım ekiplerine karşı direniyor. Belediye Başkanı Halkeviyöneticilerine “Biz evleri boşaltmaya insanlar razı etmiştik,kimisi de boşalttı, ama sizin arkadaşlarınız gelmişler,önderlik etmişler, mahalleli anlaşmaktan vazgeçti” diy-erek yakınıyor.

2011 yılının şubatı. Kırk gündür süren, tümAnkara’nın gündemi olmuş Ankara-Ege mahallesi ulaşımhakkı eylemleri programının parçası olarak mahalle tem-silcileriyle birlikte TBMM’ye gidiyoruz. Girişte arama ciha-zlarında uzun ziyaretçi kuyrukları var, derdine çare arayaninsanlar da var aralarında. X-ray cihazından geçerkenbizim geldiğimiz istihbaratını önceden almış sivil polisamiri “Halkevleri grubu bu tarafa gelsin” diye iç taraftanseslendi. Tam bu esnada ziyaretçi kuyruğundan bir ses:“Halkevleri! Bize de sahip çıkın işten atıldık” diye diğerziyaretçilerin şaşkın bakışları arasından yüksek sesle der-dini anlatmaya çalışıyordu. Çaresizlik anlarında umutolmak. Halkevleri 79. kuruluş yıldönümü etkinliklerindebu amacının bir parçası olarak organ bağışına çağırıyor.

Halkevleri organ bağışına şöyle çağırmış: “En umut-suz anları umuda çevirmek bizim elimizde. Bir hayat kur-tarmaktan daha güzel bir şey var mıdır? Aydınlık olmak,yürek olmak, mutluluk olmak bir çocuğa, bir anneye, birbabaya, bir sevgiliye… Umutsuzlara umut olmak.Bundan daha büyük bir dava var mıdır yeryüzünde?

Haydi, son anımızda dahi aydınlık olalım, yürekolalım, nefes olalım, mutluluk olalım, aşk olalım, umutolalım, bir sevinç çığlığı olalım.” Hayatlarının son anındadahi umut olabilenlere aşk olsun! Sen de UMUT OL!

Umut ol!

SamutKarabulut

Halkevleri GenelBaflkan Yard›mc›s›

AKP’nin üniversitelilereyönelik sald›r›lar› sürüyor. Poliscoplu ve biber gazl› sald›r›lar yeryer soruflturma ve davalaraç›larak ‘hukuk’lu biçimlere debürünüyor.

Üniversite ö¤rencilerinindemokrasi talebine ve ifadeözgürlü¤üne tahammül ede-meyen AKP hükümeti üniver-sitelileri potansiyel suçlu olarakgörüyor.

Mersin’de Abdullah Gül’ünziyareti nedeniyle protesto eyle-mi yapmaya haz›rlanan üniver-site ö¤rencileri 22 fiubat günüpolis sald›r›s›na u¤rad›. Polis,panzerlerle girdi¤i üniversitedebiber gaz›, cop ve tazyikli sukullanarak sald›rd›¤› 42 ö¤ren-ciyi gözalt›na ald›. Üniversitekampüsü d›fl›nda flehirmerkezinde de baz› ö¤rencileringözalt›na al›nd›¤› ö¤renildi.Ö¤renciler, Abdullah GülMersin’den gidene kadargözalt›nda tutuldu. Protestolarsonucu Gül’ün Mersin Üniver-sitesi ziyareti iptal edildi.

Benzer bir sald›r› 10 fiubat’taÇevre ve Orman Bakan› VeyselEro¤lu’nun Karadeniz TeknikÜniversitesi’ni (KTÜ) ziyaretindeyafland›. Ero¤lu’nu ve HES pro-jelerini protesto etmek isteyenKTÜ Ö¤renci Kolektifi üyeleripolis sald›r›s›na u¤rad›. Çevikkuvvet, 32 ö¤renciyi gözalt›naald›. Polisin sald›r›s› sonucu 4ö¤renci yaraland›. Sald›r›n›nard›ndan yerel bir gazeteyeaç›klama yapan KTÜ Rektörü‹brahim Özen, ö¤rencilerinpolise sald›rd›¤›n› iddia etti.Ayn› gün Trabzon EmniyetMüdürü Feridun Boz da benzeraç›klamalarda bulundu vegözalt›na al›nanlar›n ö¤renciolmad›¤›n› iddia etti.

AKP hükümeti, polisinsald›ramad›¤› ö¤rencilere desoruflturma ve dava yoluylasald›r›yor. Ankara Üniversitesirektörlü¤ü, 8 Aral›k 2010 tari-hinde bir konferans için SiyasalBilgiler Fakültesi'ne gelenBurhan Kuzu'nun KolektifYumurta fienli¤i'nde yüzlerce

yumurta ile protesto edilmesiile ilgili 11 üniversiteliye 11fiubat’ta soruflturma açt›.

Aç›lan soruflturmadan birgün önce, Egemen Ba¤›fl'ayumurta att›¤› için yarg›lananüniversite ö¤rencisi NihalÇar›kç›’n›n davas› vard›.Mahkeme, Ba¤›fl’a at›lanyumurta için "suç unsuruoluflturmad›¤› ve demokratik bireylem oldu¤u" karar›n› vermiflti.

Yurt-Kur, Kuzu'yu protestoeden bir ö¤renciye de "yurttanat›lma" istemiyle soruflturmaaçm›flt›.

28 Ocak’ta Befliktafl’taBaflbakan›n Erzurum’dakiö¤renci buluflmas›n› protestoetmek isterken polis sald›r›s›nau¤ray›p gözalt›na al›nan ö¤ren-cilere 15 fiubat günü 3’er y›lhapis istemiyle dava aç›ld›. Ayn›gün Giresun’da paras›z e¤itimtalebiyle eylem yaparken“Ampul Tayyip” slogan› atan 9liseliye “kamu huzurunubozdu¤u” gerekçesiylesoruflturma aç›ld›.

Odatv operasyonuyla medyaya gözdağı

“ Balyoz Planı” davasının 11Şubat’taki duruşmasında 25'igeneral ve amiral olmak

üzere 106 muvazzaf subayın daaralarında olduğu 163 askerhakkında tutuklama kararı çıktı.Ergenekon sürecinde, askere yöne-lik şimdiye kadarki en büyük tutuk-lama hamlesi olan bu kararla bir-likte ordu üst kademesindekineredeyse on subaydan biri hapsegirmiş oldu.

Ülke genel seçim atmosferinegirerken, TSK’ya yönelik bu büyükhamlenin AKP’nin puan kazandığıbir siyasal ekseni gündemin üstsıralarında tutmanın yanındadevletin yeniden şekil-lendirilmesinde de önemli birhamle olduğu anlaşılıyor.

TSK’NIN GELECE⁄‹YEN‹DEN fiEK‹LLEND‹

Bu kararla ordu üstkademesinde önümüzdeki yıllardagerçekleşmesi beklenengörevlendirme planları da altüstoldu. Askerler beraat etse dahizamanı gelen terfilerigerçekleşemeyecek.

Örneğin 2007 yılında birincisıradan korgeneral rütbesine yük-selen ve bu sene orgeneralolmasına kesin gözüyle bakılan 8.Kolordu Komutanı KorgeneralKorkut Özarslan terfi şansını yitir-di. Özarslan terfi etseydi, 2015yılında Kara Kuvvetleri Komutanıolacak, 2017 yılında ise

Genelkurmay Başkanlığıkoltuğunu Jandarma GenelKomutanı Orgeneral NecdetÖzel’den teslim alacaktı. 30 gene-ral ve amirale terfi sırası gelenalbaylar da eklenince, Balyozdavası nedeniyle askeri kariyerideğişen isimler daha da artacak.

NATO VE GÖNÜL AYAKSÜRÇÜYOR

Hakkında tutuklama kararıçıkan subaylardan üçü de

NATO’ya bağlı olarak yurtdışındagörev yapıyor. 24 Şubat’ta basınadüşen haberlerde bu üç subayın,gelip teslim olmalarına NATOtarafından izin verilmediği belirtil-di.

Bu kişilerden Belçika’da görevyapan ve 3 yıllığına UluslararasıAskeri Karargâh Lojistik veKaynaklar Başkanlığı DirektörYardımcılığı’na seçilen TuğgeneralHakan Akkoç’un durumu, NATOtarafından değerlendirildikten

sonra karar verilecek. İtalya’dagörev yapan Albay Mehmet AlperŞengezer ve Hırvatistan’da görevyapan Yarbay Nedim Ulusan’ın isegörevlerini ancak bir başkasınadevrettikten sonra Türkiye’yedönebilecekleri açıklandı.

Akkoç’un durumuna ilişkinaçıklamaya bakılırsa NATO’nunayak sürçmesi teknik bir meseleolmanın ötesinde, bu yenidenyapılanmaya ilişkin politik bir tavrıda yansıyacak.

Diğer yandan tutuklananmuvazzaf subayların açığa alınmasıkonusunda AKP hükümeti içindede çatlak selsek çıkıyor. İçişleriBakanı Beşir Atalay Jandarmadışındaki açığa alma işlerininSavunma Bakanı Vecdi Gönül’ünyetkisinde olduğunu belirtirken,Gönül açığa almaya gerekolmadığını söylüyor. FethullahGülen medyasının “Genelkurmayetkisinde” kalmakla itham ettiğiGönül, söz konusu açığa almalarıgerçekleştirmezse, tutuklanan su-bayların yerlerine vekaleten ata-malar gerçekleştirilemeyecek.

K‹M‹ ANITKAB‹R’DE K‹M‹DOLMABAHÇE’DE

Tutuklama kararlarınınardından subay aileleri örgütlenmekararı alıp Anıtkabir’e giderken,Genelkurmay Başkanı IşıkKoşaner de Tayyip Erdoğan veVecdi Gönül’le görüşmek üzereDolmabahçe’ye gitti. Görüşmeniniçeriği açıklanmazken, daha sonraVecdi Gönül’ün açığa almakonusunda gündeme gelendirencinin cemaat basınında birtartışma ve eleştiri konusu olmasıdikkat çekiyor.

Ancak Balyoz davası sürecininalınan kararla birlikte kapan-madığı, seçim sürecinde hemulusalcı kesimle AKP arasındakigerilimin hem de AKP’nin ve genelolarak sistemin iç gerilimlerinin birunsuru olarak gündemde kalacağıanlaşılıyor.

Balyoz davas› karar› AKP’ye puan kazand›rman›n yan›nda ordunun yeniden flekillendirilmesinde önemli bir yol aç›yor. Ancak bu ifl o kadar kolay olmayacak

AKP, TSK’yı balyozla rötuşluyor

DTK tüm dinleriçalıştayda buluşturdu

Odatv.com internet sitesinin sahibigazeteci Soner Yalçın, Odatv Genel

yayın yönetmeni Barış Pehlivanoğlu, habermüdürü Barış Terkoğlu ve sitenin editörüAyhan Bozkurt 14 Şubat sabahı düzenlenenbir operasyonla gözaltına alındı. Ergenekonsavcısı Zekeriya Öz’ün talimatıylagerçekleşen operasyonda Odatv’ye ait İstan-bul Gümüşsuyu’ndaki büroda, ve gözaltınaalınan gazetecilerin evlerinde aramalaryapıldı. Dört isim 48 saatlik gözaltı sonrasımahkemeye çıkartıldı. Editör Ayhan Bozkurtdışında diğer üç isim tutuklanarak MetrisCezaevi’ne gönderildi.

Odatv 2007 yılında gazeteci Soner Yalçınve Cüneyt Özdemir tarafından kuruldu.İkilinin yollarının ayrılmasıyla site SonerYalçın’ın yönetiminde yoluna devam etti.Ulusalcı çizgide yayın yapan Odatv internet

âleminde sansanyonel anlayışı benimseyenbir yayın çizgisi izledi. Kaynağı açıklanmayanhaberler, merak uyandıran ‘şok haber’mantığıyla atılan başlıklarla sanal âlemdeokur sayısı hızla artan bir haber sitesi oldu.Operasyonun olduğu gün de sitede “Bugörüntüler Ergenekon Davası'nın kaderinideğiştirecek. İşte Amerikalıların ErgenekonPolislerine Verdiği Eğitimin Belgesi"başlığıyla sunulan üç video yayınlanmıştı.

Operasyonun ardından aralarında CengizÇandar, Sevilay Yükselir gibi isimlerinolduğu AKP’ye yakın bazı gazetecilerOdatv’nin sansasyona dayalı yayıncılıkanlayışını, Soner Yalçın’ın gazetecilikanlayışını ve ulusalcılara yakın ideolojikduruşunu eleştirerek tutuklamaları haklıbuldu. Sedat Ergin, Can Dündar, CüneytÖzdemir gibi bazı isimler de operasyonu

basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olarakniteledi.

ETK‹S‹NE BAKILMALIBu iddiaların hangisinin doğru

olduğundan öte Odatv operasyonunda asıldikkat edilmesi gereken nokta ortaya çıkanpolitik sonuçlar. Siyasi yelpazenin ulusalcırenklerdeki en radikal isimlerden birisineyapılan bu operasyon medya dünyasınadönük siyasal iktidarın baskı, yıldırma veyeniden düzenleme operasyonun bir parçasıolarak işlevleniyor. Keza operasyon sonrası‘ulusal medya belgesi’ adı altında bir bel-genin ele geçirildiği, bu belge ile Ergenekonörgütünün basında yeniden yapılanmayıplanladığı öne sürüldü. Yeni Şafak gibigazeteler bu belgeden yola çıkarak sırada 5gazetecinin daha bulunduğunu iddia ederek,

AKP’ye muhalif kalemlere gözdağı verip‘sıra bana geliyor’ korkusunu yaymayıbaşardı. Soner Yalçın’ın gözaltınaalınmasının ardından Ertuğrul Özkök’tenRuşen Çakır’a AKP’yle zaman zaman karşıkarşıya gelen pek çok gazeteci ‘Sıra kimde?’‘Sıra bende mi?’ sorularını soran yazılaryazdı.

Operasyon en radikal söylemi benim-seyenleri saf dışı bırakırken medyada AKPile karşı karşıya gelen isimlere de benzeri birsonları olabileceği mesajı vererek önemli birbaskı atmosferi yaratmış oldu. Üstelik RuşenÇakır, Nuray Mert gibi bir dönem AKPçizgisini olumlayan fakat şimdi iktidaramuhalif yazılar kaleme alan ‘arada’ kalmışgazetecilerin isminin bu operasyon vesile-siyle sıkça geçirilmesi AKP’nin bu isimleri dehizaya getirme çabası olarak yorumlanabilir.

Demokratik Toplum Kongresiİnanç Komisyonu tarafından

düzenlenen 2. İnanç Çalıştayı 19-20Şubat’ta Diyarbakır Class Otel’degerçekleşti. Çalıştaya DTK Eşbaşkan-ları Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, DTKSözcüsü Cemal Coşkun, Pir SultanAbdal Kültür Derneği Genel SekreteriKemal Bülbül, Yazar Cengiz Güleç,Yazar Mıgırdıç Margosyan, Doç. Dr.Ahmet İnan gibi isimler katıldı.Çalıştaya bu isimlerin yanı sıraSüryani, Keldani, Ermeni, Asuri, Sünnive Alevi inanç temsilcileri, gazetecilerve akademisyenler de katıldı.

Açılış konuşmasını DTK EşbaşkanıAysel Tuğluk’un yaptığı çalıştayın ikigünlük programı dört ana oturumdanoluştu. Türkiye Barış Meclisi Üyesi veYazar Ayhan Bilgen'in yöneticiliğiniyaptığı "Anayasa Tartışmaları veLaiklik ekseninden taleplerimiz" konu-lu ilk oturumu yöneticiliğini DTKSözcüsü Cemal Coşkun'un yaptığı"Demokratik Özerklik ve İnançlarınKamusal Varlığı" oturumu izledi.

Çalıştayın ikinci günü Pir SultanAbdal Kültür Derneği Genel SekreteriKemal Bülbül'ün yöneticiliğini yaptığı"İnanç Gruplarının Toplumsal BarışınSağlanmasındaki Rolü" oturumu ileson buldu. Program sonuç bildirgesitartışmalarının ardından ortaya çıkansonuç metninin kamuoyuylapaylaşılmasıyla sona erdi.

D‹YANET ‹fiLER‹ VE ZORUNLUD‹N DERS‹ KALDIRILSIN

Çalıştayın sonuç metnindeTürkiye’de farklı inanış ve etnik kö-kenden gelen yurttaşların yok sayıldığıtekçi Türk İslam sentezine dayalı biranlayışın var olduğu tespiti yapılarakbu tek tipçi anlayışın yarattığı

mağduriyetlerin giderilmesi ihtiyacıdile getirildi.

Kurultay sonuç metninde Diyanetİşleri Başkanlığı’nın kaldırılması,zorunlu din dersinin kaldırılması veyerine tüm din ve inançları kapsaması,din ve inançları tarihi, kültürel, sosy-olojik yönden inceleyen isteğe bağlıkültür dersi getirilmesi taleplerisıralandı.

Sonuç metninde Kürt kadın hareke-tinin etkisi de kadınların toplumsal,siyasal, ekonomik yaşama katılımındainançlardan kaynaklı engellerin kalk-ması için inanç gruplarının sorumlulukalması önerisiyle hissedildi. Bildirgede,farklı dinlerin eşitlikçi bir temelde biraradalığı için "Demokratik Özerklik"projesinin önemli olduğu ifade edildi.Barış sürecinde farklı inanç gruplarınınsorumluluk alması gerektiği belirtildi.

MEZARLAR AÇIKLANSINSonuç metninde somut bir biçimde

ifade edilen talepler arasındaTBMM'den, "Hakikatleri AraştırmaKomisyonu"nun bir an önce kurulması,Koçgiri ve Dersim katliamları, ŞêxSaid Katliamı, Ermeni, Süryani,Mehellemi toplumuna karşı yapılankatliamlarda, Maraş, Sivas, Çorumkatliamlarında devletin sorumluluğu veyaşanan hukuksuzluğun ortayaçıkartılması; mezarları belli olmayanPir Sultan Abdal, Seyit Rıza, Şêx Said,Said-i Nursi, Xelef Beg, İsa Zatte gibiinançsal ve kültürel değerleri yaratankişilerin mezarlarının açıklanması;Alevi dergahların açılması taleplerisıralandı. Süryani toplumunun kadiminançsal değerlerinden biri olan MorGabriel Manastırı'nın topraklarınadevletin el koymak istemesine itirazedildi.

Üniversitelerde AKP terörü

Page 5: 126'ıncı sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

525 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

A rap dünyasındaki halkayaklanmaları dalgasıTunus ve Mısır’ın

ardından Libya’yı da vurdu.Libya’nın 42 yıllık lideri MuammerKaddafi, 17 Şubat’ta patlak vereneylemleri şiddetle bastırma yolunagidince, isyan dalgasının en kanlımanzaraları bu ülkede açığa çıktı.

Çoğunlukla gençlerden oluşangöstericiler, Kaddafi’nin istifasınıve demokratik haklarıngenişletilmesini isteyerek ülkeninhemen hemen tüm kentlerindeayağa kalkarken Kaddafi yönetimiistifa talebini reddederek silahlıgüçleri devreye soktu. Bir haftaiçinde başkent Trablus dışında tümkentlerde kontrolü yitiren Kaddafiyönetimi, kitlelerin üzerine bombayağdırmak dâhil sert yöntemlerebaşvurdu. Komşu ülkelerden getiri-len paralı askerlerin, özel birlik-lerin ve keskin nişancıların devreyesokulduğu çatışmalarda ölüsayısının daha ilk haftadan binigeçtiği belirtiliyor.

Yabancılara ait işletmelerin de

hedef alındığı çatışmalar ülkedekikalabalık göçmen işçi nüfusununkitlesel kaçışına yol açtı. Aralarında25 bin Türkiyeli’nin de bulunduğugöçmen işçiler ve sermaye sahipleriülkeyi terk etmeye başladı. (bkz.sayfa 9)

FARELER…Kaddafi, 22 Şubat’ta televizyon

ekranlarına çıkarak gösterilerisürdürenleri ölümle tehdit etti.Göstericilerin ABD işgaline zeminhazırlayacağını öne süren Kaddafi,teslim olmayacağını ve kaçmaya-cağını söyledi. Taraftarlarınıörgütlenip sokağa inerek “fareler”diye nitelediği muhalefete karşıkoymaya çağıran Kaddafi’nin bututumu bir iç savaş ilanı olarakdeğerlendirildi.

Ne var ki, Kaddafi’nin kitlelereçağrı yaptığı sırada bakanların,bürokratların ve subaylarınmuhalefete geçtiği ya da siyasisığınma talebiyle başka ülkelerekaçtığı haberleri geliyordu.Kitlelerin üzerine bomba atmaemrine itaatsizlik eden bazı asker-

lerin yanı sıra Libya’nınWashington elçisi ile İçişleriBakanı’nın da Kaddafi’ninkarşısına geçtiği açıklandı.

ABD DEVREDEABD Dışişleri Bakanı Hillary

Clinton, yaşananlar için “bu kabuledilemez kanı durdurma zamanıgeldi” diyerek ABD’nin Libya’yayönelik bir müdahaleye sıcakbaktığı mesajını vermiş oldu.

Küba lideri Fidel Castro ise aynıgünlerde kaleme aldığı bir yazıdabir NATO müdahalesinin olasıolduğuna dikkat çekiyordu:“ABD’nin, Libya’da tam barış içinendişe duymadığı benim içinapaçık ortadadır ve ABD,NATO’nun bu zengin ülkeyi işgaletmesi emrini vermekte tereddütetmeyecektir, bu bir zaman veyagün meselesidir.” ABD karşılıklıticari ve askeri sürtüşmelerinardından 1986’da Tranblusgarp veBingazi’yi bombalayarak bin kişiyiöldürmüştü.

Ancak şu an için Libya’ya yöne-lik bir müdahale oldukça ağır

maliyetlere yol açabilir. Dahaşimdiden ülkedeki kaos petrol fi-yatlarının varil başına 110 dolarıbulmasını ve küresel ekonomiüzerinde basınç oluşturmasınısağlamış durumda. Olası birsavaşın ya da Kaddafi’nin petrolkozunu devreye sokmasının duru-mu daha da kötüleştirmesi iştendeğil.

VARLIK ‹Ç‹NDE YOKLUK Petrol kaynaklarıyla tüm

dünyayı etkileyebilen bu ülkedekiisyanın ana kaynaklarından biri depetrol zenginliğine rağmen var olantoplumsal eşitsizlikler. İşsizlik veyoksulluk oranlarının oldukça yük-sek olduğu ülkede, tüm siyasi yapıgibi zenginliğin yönetimi deKaddafi ve aile çevresinin elindeyoğunlaşmış durumda. Tunusisyanı patlak verdiğinde Mağripülkeleri arasında yüzde 20-30 işsiz-lik oranı ile Libya’nın en kötüdurumda olduğu ve bir toplumsalpatlamanın kaçınılmaz olduğubelirtiliyordu.

2000’li yıllarda hızlı bir

özelleştirme süreci yaşayan ülkede,yatırımların ve harcamaların yerlinüfusa iş yaratmaktan ya datoplumsal ihtiyaçları karşılamaktanuzak olması önemli bir hoşnutsuz-luk kaynağı. Bunlara ek olarakKaddafi ve çevresinin siyaseti teke-line almış olması, “İslami sosyalistpan-Afrikan devrim” iddiasınarağmen halkla gerçek bağ kuran birsiyasi proje ortaya koyamayıppolisiye uygulamalara sarılması,isyanın temel nedenleri arasındasayılıyor.

Libya’da olaylar Tunus veMısır’dakinden oldukça farklıgelişti ve yerine ne geleceği bilin-mese de Kaddafi’nin gitmesinekesin gözüyle bakılıyor. Ayaklan-manın nasıl sonuçlanacağını daemperyalist müdahalenin ABDkarşıtı duyarlılıkları kuvvetli olanülkede ciddi bir yerel dayanakbulup bulamaması ve Kaddafikarşısında iktidar alternatifi ola-bilecek bir ulusal blok kurulupkurulamaması belirleyecek.

iklimkıta7 5

Asya'nın üçüncü büyük ekonomisiHindistan'da, gıda fiyatlarının ve enflas-

yonun yükselmesi üzerine, 1 milyon emekçisokağa döküldü. Başkent Yeni Delhi'deki gös-terilerde, Hindistan hükümetine 40 milyardolara mal olan Telekom yolsuzluğu ve artanişsizlik oranları protesto edildi. Parlamentobinasına yürüyen eylemciler trafiği felç etti.Hükümetten gıda güvencesi talep edenemekçiler, fiyat artışlarının durmasını, işsizliğeçözüm bulunmasını ve özelleştirmelere sonverilmesini istiyor.

Hindistan’da emekçig›da güvencesi istedi

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-HalkOrdusu’nun (FARC-EP), 2010 yılı savaş

raporuna göre gerillalar, Kolombiya SilahlıKuvvetlerine ve Paramiliter güçlere 4.341kayıp verdirdi. 2010 yılında gerilla faaliyet-lerinde sınırlamalar yaşanmasına rağmenraporda 2272 adet eylemin yapıldığı görülüy-or. Kayıtlara geçirilen ölen 2078 kişi arasında:48 subay ve çavuş, 1697 asker, 218 polis, 115paramiliter ve ordu işbirlikçisi bulunuyor.2242 yaralı arasında: 26 subay ve çavuş, 1938asker, 233 polis, 45 paramiliter ve ordu işbir-likçisi var. Ayrıca 21 kayıp olayı rapor ediliyor.

FARC 2010 raporu

Genel Halk Kongresi'nin sekiz milletvekili23 Şubat günü istifa etti. İstifa eden mil-

letvekillerinden Abdo Bişr bir açıklamayaparak, gösterileri bastırmak için uygulananyöntemleri protesto etmek için partilerindenistifa ettiklerini bildirdi. Milletvekilleri, DevletBaşkanı Ali Abdullah Salih'in iktidardangitmesi için başkentte oturma eylemi sırasındasaldırıya uğrayan göstericilerden ikisininölmesi üzerine istifa kararı aldılar. İktidar par-tisinin 59 milletvekilinin daha topluca istifaiçin görüşme yaptığını belirtti.

Yemen’de vekil istifalar›

2Mart’taki miting öncesinde Kıbrıs TürkAmme Memurları Sendikası ile Kıbrıs

Türk Kamu Görevlileri Sendikası talepleriniÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı TürkayTokel'e iletti. İki sendikanın talepleriarasında; bir üst derece kadroları hiçaçılmayan kadroların açılması, yetkiyazılarının çıkarılması, Eylül 2011'e kadar tümsınavların sonuçlandırılması, sözleşmeli vegeçici çalıştırılan ebe ve hemşirelerin devardiya ve düzensiz mesai hakkından yararlan-ması var.

K›br›s 2 Mart’a haz›r

30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarı 11Şubat’ta yıkıldı ancak Mısır halkı sokak-

ları terk etmiyor. 18 Şubat’ta milyonlarcaMısırlının katıldığı “Zafer Yürüyüşü”ndensonra ordudan yönetimi sivil yönetimedevretmesini isteyen Mısırlılar, halkın talep-lerinin derhal karşılanmasını istiyor.

Hüsnü Mübarek’in devrilmesininardından yönetimi devralan Yüksek AskeriKonsey’in Mübarek devrinin önemli isim-lerinden Başbakan Ahmed Şefik, DışişleriBakanı Ahmed Aboul Gheit ve AdaletBakanı Memduh Marie'yi görevlerinde tut-ması Mısır halkının tepkisini çekiyor.Mübarek’e yakın isimlerin görevdenalınmasını ve yönetimin bir an evvel kendi-lerine devredilmesini isteyen Mısırlılar,başta başkent Kahire olmak üzere Mısırsokaklarını 11 Şubat öncesindeki gibi eylem-lerle dolduruyor.

Mübarek rejiminin devrilmesinde büyükpay sahibi olan işçiler de Mübarek’ingitmesinin yeterli olmadığını, Mübarek’ideviren halkın sokaklarda haykırdığı,uğrunda can verdiği taleplerin karşılanmasıgerektiğini ifade ediyorlar. Mısır burjuvasıüzerinde “babalık” rolü oynayan anaemperyalist güç ABD ve emperyalist sis-temin mekanizmaları Mısır üzerindeki etki-lerini sürdürürken, Mısır halkını yoksulluğamahkûm eden neoliberal politikalar ve

uygulayıcıları Mısır’dan tamamendefedilmeden Mısır halkının meşru talep-lerinin karşılanamayacağının farkında olanişçiler taleplerini sokaklarda dillendirmeyedevam ediyorlar.

Mısır halkının meşru taleplerini yükseksesle haykırmak gerektiğini belirten Mısırlıişçiler devrimin kaçırılmaması için bu talep-lerin yükseltilmesi gerektiğini ifade ediyor-

lar. Mübarek döneminde had safhaya ulaşangelir eşitsizliğinin giderilmesini isteyenMısırlılar, alım gücü dengesininkorunmasını ve işsizlik ücreti verilmesiniistiyor.

Muhalefetin susturulmaya çalışıldığı,baskı altına alındığı Mübarek dönemininaksine, Mısır’da yeni dönemde örgütlenmeözgürlüğü isteyen Mısır halkı, işkolu ayrımı

gözetmeksizin tüm Mısır’da iş güvencesininsağlanması, taşeronlaştırmanın tamamenkaldırılması talebini dile getiriyor.

Mısır halkının yoksullaşmasında büyükpay sahibi olan özelleştirmelerin durdurul-masını isteyen işçiler, özelleştirilmelerinyapıldığı alanların tekrar kamulaştırılmasınıistiyor. Mübarek’in devrilmesinden önce vesonra halkın yanında gibi görünüp halkıntaleplerini gerçekleştirmek konusunda isestatükoyu korumaktan çok dauzaklaşamayan Mısır ordusunun yönetimikendilerine devretmesini isteyen Mısırlılarhalkın yoksullaşmasında rol oynayanMübarek kalıntılarının tamamensüpürülmesi talebinin altını çiziyorlar.

Mübarek rejimiyle işbirliği yapan verejimin yolsuzluk sembollerinden biri halinegelen Mısır Sendikalar Konfederasyonu’nundağıtılmasını isteyen halk, federasyon aley-hindeki adli kararların uygulanmasını veKonfederasyon yöneticilerinin mal varlığınael konulmasını istiyorlar.

Mısır halkı taleplerini eylemlerle ortayakoymaya devam ederken ordu, 6 ay içindeseçimlere gitmekte diretiyor. Mısır halkınakene gibi yapışan Mübarek artıklarına vekan emici emperyalistlere de halka da şiringörünmeye çalışan orduya karşı halkın tep-kisi her geçen gün artıyor.

Libyalılar Kaddafi’nin “tuhaf” kişiliğinden değil eşitsizlikten mustarip. Afrika’nın en zengin petrol ülkesi, on binlerce göçmeneiş olanağı sunuyor ancak kendi gençlerinin yüzde 30’u işsiz. Halk kamusal harcamaların yetersizliğinden yakınıyor

Varlık içinde yokluğun isyanı

Mısır kaldığı yerden devam ediyor

Yunanistan, 9 fiubat’ta kamutafl›mac›l›¤›na yap›lan yüzde 40’l›k zamlar›nard›ndan yine sokaklara döküldü. Solmuhalefetin bafl›n› çekti¤i kampanyalarçerçevesinde halk, toplu tafl›ma araçlar›napara vermeden bindi; otoyollar› para verme-den kulland›. Henüz tamamlanmayan otoyol-lar için ödenen geçifl ücretlerine zamyap›lmas›n› "soygunculuk" olarak tan›mlayanYunanistan halk›n›n eylemlerine toplu tafl›maçal›flanlar› da günün belli saatlerinde iflb›rakarak destek verdi. Eylemlere avukatlar vedoktorlar da kat›ld›. 23 fiubat’ta YunanParlamentosu’nun da bulundu¤u SintagmaMeydan›’nda, yap›lan genel grev kapsam›n-daki eylemlerde buluflan Yunanistan muhale-feti, 2010 y›l› boyunca süren “krizin faturas›n›ödemiyoruz” eylemlerine devam etti.

Yunanistan Kamu Çal›flanlar›Konfederasyonu, ‹flçi Sendikalar›Federasyonu'nun ça¤r›s›yla 24 saatlik grev

yapan çal›flanlar, her iki sendika veMücadeleci ‹flçi Kollar› Birli¤i'nin düzenledi¤iprotesto gösterilerine kat›ld›. Grev ile eylem-lere, kamu ile özel sektör, yerel yönetimbürolar›, banka, benzin istasyonlar›, K‹T, toplutafl›ma araçlar› çal›flanlar›, liman iflçileri,ö¤retmenler, sigorta ve gümrük görevlileri,eczac›, doktor, tüccar, mühendis ve gazeteci-ler kat›ld›. Baflkent Atina’daki eylemde “Ölü-yoruz” yaz›l› bir pankart açarak parlamentobinas› önüne çelenk b›rakan eylemcilere polisgaz bombalar›yla sald›rd›. Polis sald›r›s›nadomates, yo¤urt, tafl ve molotof kokteyl-leriyle cevap verildi. Çat›flmalar›n halensürdü¤ü Atina’da biri polis en az 2 kifli yara-land›, polis eylemcileri gözalt›na almayaçal›flt›.

Grev yüzünden devlet dairelerindehizmetler aksarken, okullarda derslerin boflgeçti¤i ö¤renildi. Hastanelerde yaln›zca acildurumlar için personel ile güvenlik birim-

lerinin görev yapt›¤› kaydedildi. Eczanelerkepenk indirdi; liman çal›flanlar›n›n ifl b›rak-mas›yla anakara ile adalar aras› ba¤lant›koptu. fiehiriçi toplu tafl›ma araçlar›n›nçal›flmamas› ise ulafl›m› yer yer durma nok-tas›na getirdi. Sivil havayolu tafl›mac›l›¤›çal›flanlar›n›n ifl durdurma eylemi ile grevedestek vermesiyle iç ve d›fl hatlara yap›lmas›planlanan çok say›da uçufl iptal edildi. Medyaçal›flanlar›n›n grevde yer almas›yla televizyonve radyo kanallar›nda haber bültenleriyay›mlanmad›, haber a¤›rl›kl› internet sitelerisayfalar›n› yenilemedi, haber ajanslar› iseyay›n durdurdu. Gazetelerin bas›ma girmeye-cek olmas›yla gazete bayilerinin raflar› da boflkald›.

2010’da Avrupa’y› saran grev dalgas›naYunanistanl› emekçiler etkin kat›l›msa¤lam›flt›. Ülkede kamu harcamalar›n›nk›s›lmas›na karfl› son on üç ayda 10 genelgrev ve onlarca eylem düzenlendi.

Yunanistan yine sokağa çıktı

Page 6: 126'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

624 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Tıbbın tarihinin insanlıkla başladığı söylenir.Ancak hekim olarak adlandırılan ilk insan M.Ö.

3000 yıllarında yaşadığını Homeros'un İlyada'sındanöğrendiğimiz Asklepios'tur. Hatta tıbbın amblemiolan yılan figürü onun asasının figürüdür ve şifaverici olarak kabul edilir. İnsanlık tarihiyle eşbaşlangıçlı hekimlik her çağda meslek olmanın çokötesinde değerler taşıdı, taşıyacak da. Bu hekiminçok okumuş, bilgili, şifacı özelliklerinden öte hastay-la arasında kurulan doğal, karşılıksız ve sınırsızgüven duygusundan kaynaklanır. Neden hekimleregüveniriz ? Çünkü onlar insanı bedenen ve ruhenen iyi tanıyan, her anlarında ölüm ve yaşam kıyasınıiçlerinde taşıyan hayata derin, değerli, hatta bazenmucizevi bir anlam katan insanlardır. En mahremduygularınızı, bedeninizin en mahrem yerlerini,

hekimse karşınızdaki büyük birgüven ve rahatlıkla açabilirsiniz.Çünkü hiçbir şekilde siziyargılamayacağını, kınamaya-cağını sadece ve sadeceyaşamınızla, sağlığınızlailgileneceğini, bu ilginin detamamen sizin lehinizeolacağını bilirsiniz, bilmektenöte bundan eminsinizdir, bunutalep edersiniz. Üstelik butalebinizin karşılıksız olmasınıbeklersiniz, karşılığı ayıp bulur-sunuz. Yardıma ihtiyaç duyulanher anda, kendi kişisel duyguve beklentilerinden arınmışyanlızca size, sizin sağlığınıza

odaklı hazır ve nazır olmasını beklersiniz. Gerçektende ayıptır, etik değildir, insana insanca, yaşam içinyapılan hizmetin karşılığını beklemek. İnsanhayatının, sağlığının karşılığı ne olabilir, neyle kıyasedilip ölçülebilir. Netice bu iş insana ve yaşamasevgisiz, saygısız yapılamaz. Kabul görür ki, kazançpeşinde bir ruh hali mevcut ise tüccarlık yapacakzekaya da sahiptir hekimler. Nitekim bu ruh hali deayıplanamaz ama hekimlikle bağdaşmaz.

Gelelim bugüne; olanla, olması gerekenlebugün yaşananlar arasındaki uçuruma. Sağlıktadönüşüm programı; eksik ve zaman zamanaksayan sağlık hizmetlerini, daha beter bir şeye,hekim-hasta ilişkilerini paraya, alınır-satılır birmetaya, sağlık hizmetini düpedüz hezimetedönüştürdü. Sağlıkta dönüşüm programını o kadarçok tartıştık ki artık ne performanslı çalışmabaskısını, ne başlamadan iflas eden AileHekimliğini, ne genel sağlık sigortasının insanlarıaraba kaskosuna çevireceğini, ne devlet has-tanelerinin, sağlık ocaklarının ortadan kalktığını, nekatkı paylarını, ne biten tıp eğitimini, ne güvencesizçalışma ortamlarını, ne onu ne bunu anlatmakistemiyorum. Saatlerce konuştuk, sayfalarca yazdık.Yazmaya, konuşmaya ne hacet. Hastaysanız,hekimseniz, sağlık çalışanıysanız zaten tam da bukaosun içindesiniz. Yani hepimiz, herkes hep birlikteyaşıyoruz sorunları, bugün olmasa bile yarın mutla-ka. Demek ki konuşmaktan yazmaktan öte bir şeyyapmalı?

Tıp bayramının nasıl başladığını bilir misiniz? 1.Dünya Savaşı sonunda, İstanbul’un işgal edildiğigünlerde, yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğren-cilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında. O tarihtengünümüze kadar da tıp bayramı olarak kutlandı.Ama bu yıl nasıl kutlanacak? 13 Mart'ta Ankarameydanlarında tüm beyaz önlüklüler haklarını ara-yacaklar. 1919’da işgal kuvvetlerine karşı olan butepki bu yıl sağlığımızı, haklarımızı işgal edenlerekarşı olacak. Neden yürüyecek hekimler?Performans baskısını, güvencesiz geleceği, şiddetortamında çalışmayı istemedikleri için. İnsancayaşam için hak ettikleri ücreti, meslekibağımsızlıklarını, ekip çalışmasını ve nitelikli süreklitıp eğitimi talep ettikleri için. Herkese eşit, parasız,erişilebilir, nitelikli sağlık hizmeti istedikleri için.

Bedeninizi, canınızı emanet ederken hiçbir şüpheduymadığınız hekimlerinize, hepimizin geleceği vesağlığı için, meydanlarda da güvenmeye ne der-siniz?

1133 MMaarrtt 22001111SSaaaatt::1111..0000,, AAnnkkaarraa

Süheyla E.Tezel

Sağlık HakıMeclisi

A nkara BüyükşehirBelediyesi’nin Ankaralıyayeni yıl hediyesi ulaşım

zamları olmuş, zamlara ilk tepki isedaha önce de ulaşım hakkı dene-yimlerine sahip EgeMahallesi’nden gelmişti. 3 Ocakgünü başlayan kart basmamaeylemlerine polisin müdahalesi sertolmuş, yaklaşık 200 kişinin bulun-duğu otobüsler karakola çekilmişti.Hakkına sahip çıkan mahalleliyeikinci saldırı Melih Gökçek’tengeldi. Gökçek, halkı cezalandırmakamacıyla 20 yaşından büyük,kapıları kapanmayan, frenleri tut-mayan otobüsleri Mamak güzer-gahına göndererek halkın ulaşımhakkını gasp etmekle kalmayıpyaşamlarını tehlikeye attı. AncakEge Mahallesi halkı, zamlara karşıgösterdiği tepkiyi bu sefer de ‘nite-likli ulaşım’ talebi ile yükselterek50 gün boyunca direndi. Zamanla‘tabutluk’, ‘hurda’, ‘demir yığını’gibi isimlerin takıldığı eski oto-büslere karşı “insanca ulaşım,insanca yaşam” isteyen mahalleli;Kızılay trafiğini kesme eylem-lerinden ulaşımı boykot ederekTuzluçayır’a yaptığı yürüyüşlere,otobüs dolusu gözaltına alınmak-tan kart basmamaya kadar pek çokfarklı eylem biçimiyle ulaşımhakkına sahip çıktı.

MESLEK ÖRGÜTLERİ TEHLİKEUYARISI YAPMIŞTI

Halkevleri Ulaşım HakkıMeclisi’nin çağrısıyla 30 Ocak tari-hinde Mamak’ta 300 kişininkatıldığı bir ulaşım hakkı toplantısıgerçekleşti. Mamak belediyemeclis üyeleri ve mahalle muhtar-larının da katıldığı toplantıda belir-

lenen mücadele programı,ilerleyen günlerde fazlasıyla hayatageçirildi. Bu zaman zarfında mil-letvekillerinden, meslekodalarından ve sendikalardan dadestek açıklamaları geldi. Sonolarak Metalurji MühendisleriOdası ile Ankara Tabip Odası eskiotobüsleri inceleyerek raporlarhazırladı ve bu otobüslerde yolcu-

luk yapmanın insan hayatını vesağlığını tehlikeye attığınıkamuoyuna duyurdu.

GÖKÇEK MASAYA OTURDUUlaşım hakkı mücadelesinin her

geçen gün büyümesi ve nitelikliulaşım için 18.00 ile 19.30 saatleriarasında binlerce insanın kart bas-mama eylemleri gerçekleştirmesi

Gökçek’in yılmasıyla sonuçlandı.21 Şubat günü Ege Mahallesiulaşım hakkı temsilcileri İsmailGülcan, Şengül Can, Zeynel Canve Sultan Çıracı ile görüşenGökçek, daha önce Twitter’da dil-lendirdiği Ege Mahallesi halkınınve Halkevcilerin otobüslere zararverdiği iddiasını tekrarladı. Ulaşımhakkı temsilcilerinin zarar

verildiğine dair belgeleri görmekistemesi üzerine herhangi bir belgegösteremeyen Gökçek, temsilci-lerin “Biz kendi malımıza zararvermedik, vermeyiz de. Onlarhalkın otobüsleri” demesi üzerinedurağa yeniden yeni otobüsleri yol-layacağını bildirdi.

GÖKÇEK HALKEVCİLERDENBIKMIŞ

Görüşme esnasında Gökçek’in“Bu Halkevleri’nden bıktım, heryerde karşıma çıkıyorlar. Dikmen’eve Mamak’a proje çıkartıyoruz,direniyorlar. Seçim dönemi geliyor,sağda solda bizi kovalıyorlar.Ulaşıma zam yapıyoruz, yine tepkiveriyorlar. Bıktım artık bunlardan”demesi ise yıllardan bu yanaAnkara’da verilen mücadeleninGökçek’i nasıl sıkıştırdığının birgöstergesi idi.

22 Şubat günü akşam saat-lerinde Ege Mahallesi durağındabuluşan mahalleli ve ulaşım hakkıgörevlileri, gelen yeni otobüslerialkışlarla ve “Ulaşım hakkımızsöke söke alırız” sloganlarıylakarşıladı. Şarkılarla yapılan kutla-manın ardından Ulaşım HakkıMeclisi adına Dilşat Aktaş biraçıklama yaptı. Aktaş, 50 günboyunca soğuğa ve yıldırma poli-tikalarına karşı direndikleriniancak vazgeçmediklerinibelirterek, bu başarının Mamakhalkının başarısı olduğunu, halkınhakkına sahip çıktığında karşısındahiçbir gücün duramayacağını vur-guladı. “Bu daha işin başı. Herhakkımızı birer birer alacağız”diyen Aktaş, bir ileri adımın işegidiş-dönüş saatlerinde parasız venitelikli ulaşım olduğunu belirtti.

Ulaşım zamlarına karşı seslerini yükselttikleri için eski araçlarla cezalandırılan Mamak halkı50 gün direndi, Gökçek’i masaya oturtmayı başardı, nitelikli ulaşım hizmetini kazandı

Ve Gökçek hizaya geldi

Bursa’da yap›lan ulafl›m zamlar›nakarfl› Halkevcilerin metro istasyonlar›n-daki eylemleri devam ediyor. 12 fiubatCumartesi, Bursa’n›n en yo¤un böl-gelerinden olan Osmangazi metro istas-yonu önünde toplanan Halkevciler,

ulafl›m zamlar›n› alk›fllar, ›sl›klar, slogan-lar ve konuflmalar eflli¤inde protestoettiler. Uluda¤ Ö¤renci Kolektifi’nin dedestek verdi¤i eylemde ö¤renciler,‘BUKART’lar›n›n dolum fifllerini pankart-lar›n›n üzerine att›.

Ankara Polatlı’dabelediyenin kentsel

dönüşüm kararıyla, imarlı,tapulu, mülkü kendilerine aitev ve işyerlerini boşaltmayazorlanan 630 hane, kentseldönüşüm sorunun artık bir‘gecekondu’ sorunuolmadığını gösterdi.

Parasını ödeyerek satınaldıkları ev ve işyerlerininbelediye tarafından yıkılarakyeniden yapılacağını, kendile-rine ise sahip oldukları mal,bina ve işyerinin %70’ioranında ödeme yapılacağınıöğrenen Polatlı halkıAnkara’da önemli kazanımlarelde eden ve giderek kurum-sallaşan Barınma HakkıBüroları’na başvurdu. 20Şubat günü Polatlı HalkEğitim Merkezi’nde bir halktoplantısı gerçekleştirenyıkımın hedefindeki

Yenimahalle halkı neler yapa-bileceğini tartıştı. BarınmaHakkı Büroları temsilcisi veavukatlarının katıldığıtoplantıda büronunhazırladığı dilekçenin beledi-yeye iletilmesi oybirliği ilekarara bağlandı.

21 Şubat günü belediyeönünde toplanan 200’e yakınmahalleli projeye itirazlarınıiçeren dilekçelerini belediyeyeuzun kuyruklar oluşturarakteslim ettiler.

‘NEOLİBERALDÜZENDE KİMSENİNGÜVENCESİ YOK’

Konuyla ilgilikonuştuğumuz BarınmaHakkı Bürosu temsilcisiKutay Meriç, 5393 SayılıBelediye Kanunu'nun 73'üncümaddesine, geçen yıl 'imarlı veimarsız olması belediye

meclisinin yetkisindedir'ibaresinin eklenmesininsonuçlarıyla karşılaştıklarınıbelirtti. 73. maddenin ilk defaPolatlı’da karşılarına çıktığınısöyleyen Meriç, bu düzenlemeile belediyenin istediği yerikentsel dönüşüm bölgesi ilanedip burada yaşayanları mülksahibi oldukları haldeuzaklaştırma hakkınakavuştuğunu söyledi.

Bu uygulamanın burjuvahukukunda koruma altınaalınan mülkiyet hakkını dahigasp ettiğini, neoliberal kapi-talizmde hiç kimsenin vehiçbir hakkın güvencesininolmadığını gözler önüne serenbir proje ile karşı karşıyaolduklarını söyleyen Meriç,Polatlı’da projenin iptali içinhem yasal hem de fiilimücadele sürecinibaşlattıklarını ifade etti.

Edirne Belediye Meclisi,8 Şubat tarihinden

geçerli olmak üzere kent içiulaşımda yeni bir sistemegeçti. Buna göre indirimlibilet 75 kuruştan 1 TL’ye,tam bilet 1 TL’den 1.25TL’ye yükseldi. Ulaşımdakartlı sisteme geçildiğini deduyuran belediye,KentKart’ı olmayanindirimli bilet kullanıcıları-nın tam bilet ücretivereceğini açıkladı. 7.5TL'den ücretlendirilenKentKart'ı almak için iseikametgah zorunluluğugetirildi.

Edirne ÖğrenciKolektifleri bu yeni uygula-manın nedenleri arasında,belediyeye ihale sonunda10 trilyon ödeyen ulaşımkooperatifinin masrafları-nın karşılanması, kart sis-teminin yüklenici şirketiylebelediyenin rant paylaşımıve son dönemde AKP ileyakınlaşmakta olanbelediye başkanı HamdiSedefçi’nin oy taşıma poli-tikası olduğunu düşünüyor.

Üniversiteliler ‘Varmısın Yok musun?’yarışmasına göndermeyaparak ‘Hamdi Bey’in tek-lifine yokuz’ dedi. Zammave uygulamalara itirazlarınıeylemlerle dile getirdi. 21Şubat’ta SaraçhaneCaddesi’nde bir araya gele-rek belediyeye doğruyürüyüşe geçen yaklaşık1000 öğrenci belediyebinası önünde bir basınaçıklaması gerçekleştirdi.Açıklamanın ardındanöğrenci temsilcileri belediyebaşkanı Hamdi Sedefçi ilegörüştü. GörüşmedeSedefçi’nin zamları veKentKart’ı savunması üzeri-ne öğrenciler, geri adımatmayacaklarını belirterek‘eylemlere devam’ dedi.

HamdiBey’inzammı

Bursa’daulaşım

için eylem

Cumhuriyetin kurulmasındansonra yerleşim alanı olan,

Karabük’e bağlı, 15 bin kişininyaşadığı Yenice, doğasıyladünyanın bile tanıdığı bir yörehaline geldi. Türkiye’de biyolojikçeşitlilik ve peyzaj değerleriaçısından olağanüstü önemtaşıyan 9 önemli ormanalanından biri olan Yenice

Ormanları, 1999 yılında “SıcakNokta” olarak belirlendi. Busıcak nokta alanları aynı zaman-da, WWF tarafından Avrupaölçeğinde korunması gereken100 Sıcak Nokta arasında yeralıyor. 2010 Biyolojik ÇeşitlilikYılı kapsamında KarabükValiliği ve YeniceKaymakamlığı’nın desteğiyle,WWF-Türkiye’nin katkılarıylaYenice Ormanlarının koruma

altına alınması için Çevre veOrman Bakanlığı Doğa Korumave Milli Parklar GenelMüdürlüğü’ne bir öneridebulunuldu. Doğası dünyayı mestederken AKP’nin HES poli-tikaları Yenice’nin doğasının yokolmasına sebep olacak.

DEVLET HES’LE TANIDI1997 yılında yaşanan büyük

sel felaketinde Yenice’de onlar-ca ev yıkıldı. Büyük sel felake-tinin ardından Yenice’nin neyolları yapıldı, ne de halkıngördüğü zarar karşılandı. Azoranda tarım yapılan Yenice’dehalk geçimini Zonguldak’takimaden ocaklarında çalışarak, birkısmı da orman işçiliği yaparaksağlıyor. Her iki iş alanındayüzlerce aile iş kazalarındayakınını kaybetmiş, bugün deölümler yaşanıyor. Geçtiğimizdönem CHP tarafındanyönetilen Yenice için 2009 yerelseçimlerinde AKP büyük seçimyatırımları yaptı. AKP yapılanseçimleri yaklaşık 200 oy farkla

kazandı. Yine aynı dönemdeFethullah Gülen’e bağlı öğrenciyurdu yapıldı. Hala faal olanöğrenci yurdunun şu an 8 öğren-cisi bulunuyor. Yenice halkı isehem Gülen yurtlarına karşı, hemde AKP iktidarına karşı duruyor.Son olarak ilçede cemaateyakınlığı ile bilinen BİMmağazaları açılmak istendi, halkaçılmaması için imza kampanya-ları düzenledi; yine de BİMmağazaları açıldı. AKP’ninYenice yatırımının altındakisebep ise ortaya çıktı. Yenicehalkının en büyük düşmanıHES!

TOPLANTILAR BAŞLADI…AKP’li Zeki Çaylı’nın yeni

belediye başkanı olması ileilçede kaldırım taşları döşenme-ye başlandı, sel felaketindebozulan yollar yenidenyapılmaya başlandı. Belediyeninborçları AKP iktidarı tarafındantemizlenmeye başlandı. Halkıngözünü boyamaya çalışan iktidarYenice halkının karşısına

HES’le çıktı. İl Çevre ve OrmanMüdürlüğü tarafından "ÇevreselEtki Değerlendirmesi (ÇED)Sürecine Halkın Katılımı veBilgilendirilmesi" toplantısıyapıldı.

Belediye Düğün Salonu'ndakitoplantıda İncedere Çayı üzerineyapılması planlanan hidroelek-trik santrali (HES) projesininçevreye ve ilçeye vereceği artı veeksiler müdürlük yetkilileritarafından katılımcılara anlatıldı.Toplantıda, bir süre yetkilileridinleyen katılımcılar, HES'iyapan özel firma yetkililerinetepki göstererek ayağa kalkıpsloganlar atarak HES'iistemediklerini bildirdiler.Tepkiler üzerine toplantı yarıdakalınca kızgın kalabalık sloganatarak salonu terk etti.Toplantıya, İlçe KaymakamıTarkan Keskin ve BelediyeBaşkanı Zeki Çaylı da katıldı.

Yapılan HES toplantısı küçükilçede hemen yankı buldu. Eskiadıyla Yeşil Yenice olanYenice’nin halkı HES konusunu

araştırmaya başladı. Halkınbüyük çoğunluğu HES’in Yenicedoğasını katledeceği inancıylaprotestolara başladı. Son HEStoplantısında Yeniceliler halkakapalı olan toplantıyı bastı. PolisYenicelileri salondan zorlaçıkardı. Yeniceliler baskılaraboyun eğmeyerek mücadeleler-ine devam etmekte son derecekararlı olduklarını her defasındayetkililere protestolarla iletiyor.

MADENCİ ANITIİSTİYORLAR

Son yapılan bir protesto eyle-minde Yenice halkı BelediyeBaşkanı Zeki Çaylı’ya, “buradaHES istemiyoruz, madenci şehit-lerimiz için madenci anıtı istiyo-ruz” diyerek mesaj gönderdiler.HES’in Şeker Kanyonu’nayapılması durumunda Yeniceyeşilinden olacak, dünyaYenice’yi unutacak, doğa turiz-mi ise tamamen yok olacak.Yenice halkı tüm bunlara karşıoldukça tepkili görünüyor.

Yıkım bir gecekondu sorunu değil

AKP, yeşil Yenice’de yeşili katledecek!ERHAN ALTIPARMAK

YYeenniimmaahhaallllee hhaallkk›› BBeelleeddiiyyeeyyee ddiilleekkççee vveerriiyyoorr

Page 7: 126'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

725 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Ankara Altındağ’dabulunan İsmetpaşa

Mahallesi için tasarlananKentsel Dönüşüm Projesi'ylehaklarının gasp edildiğinisöyleyen Yaşar YaradılmışAbdi İpekçi Parkı’na masaaçarak barınma hakkınasahip çıkıyor.

TEK KİŞİLİK EYLEM14 Şubat’ta Ulus’ta bulu-

nan Hacı Bayram Camiiaçılışı sırasında AnkaraBüyükşehir BelediyeBaşkanı Melih Gökçek’i“Bizim evlerimizi nedenyıkıyorsunuz, başkalarına

veriyorsunuz” diyerekprotesto eden YaşarYaradılmış, Abdi İpekçiParkı’nda stant açarakrantsal dönüşüm projesininengellenmesi için Ankarahalkından imza desteği isti-yor.

21 Şubat günü stantaçmaya başlayan Yaradılmış,oğlu ve yeğeni ile her günsaat 13.00-15.00 saatleriarasında Abdi İpekçiParkı’nda oluyor. Kendisinin51 yaşında ve emekliolduğunu söyleyenYaradılmış tek istediğininçocuklarının geleceğine

sahip çıkmak olduğunusöyledi. Bir tek evi olduğunubelirten Yaradılmış “Benevimi bırakarak dışarıdaçıplak kalmam. Bizehakkımızı versinler, aksitakdirde Gökçek büyük birdirenişle karşılaşacak" dedi.

BARINMA HAKKIBÜROLARINDANZİYARET

Yaşar Yaradılmış’ın 14Şubat’taki eylemi televizyon-lardan gören Dikmen,Mamak ve Mehmet AkifErsoy Mahallesi BarınmaHakkı Büroları temsilcileri

ile Kartaltepe Mahallesitemsilcileri de Yaradılmış’ıbu eyleminde yalnız bırak-madı. Barınma HakkıBüroları adına konuşmayapan Kutay Meriç, barınmahakkı mücadelesi verenlerinyalnız olmadığını söyleyerektüm Ankara halkını barınmahakkı ihlaline uğrayanlaradestek vermeye çağırdı.Kentsel dönüşüm projesininbir zulüm olduğunu ifadeeden Meriç, barınma hakkıgaspına uğrayanlarıörgütlenmeye davet ederekYaşar Yaradılmış’ın yalnızolmadığını söyledi.

Esenyurthalkı bazistemiyor

İstanbul EsenyurtMehterçeşme Mahallesi

halkı 19 Şubat’ta baz istas-yonuna karşı eylemdeydi.Baz istasyonunun bulun-duğu binanın önünde biraçılama yapan mahallelilersağlıklarını tehdit ettiği içinbaz istasyonunun kaldırıl-masını talep etti. Mahallehalkı açıklamada, istasyo-nun beş yıldır mahalledebulunduğu mahallelilerinise bu durumu iki yıl önceöğrendiğini ifade etti. Bazistasyonunun kaldırılmasıiçin imza toplandığı ancakyetkililerin sorunla ilgilen-mediği belirtildi.

Ziraat okuluiçin İBB’yegittilerKüçükçekmece Yaşam

ve Çevre Meclisi,Halkalı Ziraat Okulu’nunSabahattin Zaim Üniver-sitesi’ne satılmasına karşı14 Şubat’ta İstanbulBüyükşehir Belediyesi’negiderek, “Okulumuzdan,yeşil alanlarımızdan,yaşamımızdan eliniziçekin” dedi. İstanbulBüyükşehir Belediyesi’netaleplerini ve şikayetleriniiletmek üzere güvenlikgörevlilerinin engelleriniaşarak giren meclis temsil-cileri CHP ve AKP GrupBaşkanı ile görüşerek itira-zlarını dile getirdi.

Hopa’da 20 Aralık’takitlesel bir eylemle

HES projesinin ÇEDtoplantısını durduran HESkarşıtlarına soruşturmaaçıldı. Halkevi yöneticisi veDerelerin KardeşliğiPlatformu yürütme kuruluüyesi Kamil Ustabaş veTaylan Kaya, HopaDereleri Koruma Platfor-mu’ndan Cemil Aksu,Eğitim Sen Hopa temsilcisiOsman Lokumcu hakkında2911 sayılı toplantı ve gös-teri yürüyüşleri kanununamuhalefet suçlamasıylasavcılık soruşturmasıbaşlatıldı.

Hopa’da HESeyleminesoruşturma

KonukYazar

Saman alt›ndan su yürüten çevresi genifl çevreciler

Hidroelektrik santrali (HES) projeleri,derelerimizin üzerine kabus gibi

çökerken, sularını vermeye razıolmayanların itirazları, yerel direnişlerhalinde vadilerde yankılanmaya devamediyor. Suyu ve yaşamı savunanlarındere boylarında yaktıkları direnişateşinin ışığında, HES projelerinin elek-trik üretiminden öte bir niyetin; suyasahip olma ve doğayı talan girişimininbahanesi olduğu da, “su götürmez” birgerçek olarak açığa çıkmış durumda.Öyle yalın bir gerçek ki bu; sermayesahiplerinin, amaca ulaşmak için kul-landıkları düzenbazlıkların veahlaksızlıkların her yenisi, bu gerçeğiher gün bir kez daha kanıtlama işlevigörüyor. Çünkü, bütün bu hileler,HES'leri talihkuşu türünden yatırımolarak gören insanların dahi “bu iştebir iş var” diyebilmelerine yardımcıoluyor.

Halihazırda, ülke çapındaki HESprojelerinin bir kısmı tamamlanmış veüretime geçmiş, bir kısmı inşaataşamasında olsa da; bunlar yapılmasıdüşünülen HES'lerin çok küçük birkısmını ifade ediyor. Yani henüz yolunbaşında olan ve büyük bir iştahlaavuçlarını ovuşturan şirketlerin, murat-larına ermeleri için çok yol kat etmelerigerekiyor.

Bu büyük yağma harekatı sırasındakaybettikleri her saniyeye canları fenahalde sıkılan “HESçiler”, yana yakılakendilerine yol arkadaşı arıyorlar.Yoksul, çaresiz insanlar... Kendisinipazarlayan muhtarlar... Şirket temsilcisigibi çalışan resmi görevliler... Ağır abil-er... Yetmiyor! Kardeşleşen derelerindirenişi, HES yapmak için hiçbir mas-raftan kaçmayan su hırsızı sermayesahiplerinin ve suç ortaklarınınhesaplarını alt üst ediyor!

Işte tam burada sermayeninimdadına “Çevreciler” yetişiyor. Hemde ne çevreciler! Bahsettiğimiz, öylebastonlu nineleri arkalarına alaraksuyuna ve yaşamına sahip çıkanAKP’lilerin tabiriyle “bir avuç çapulcu”değil. Büyük holdinglerden, uluslarasıfonlardan, doğayı katleden amadoğasever olmayı da ihmal etmeyen“doğan görünümlü şahin” patronlar-dan destek alan; “çevresi geniş çevre-cilerden” bahsediyoruz.

Sermayenin saldırısının olduğuyaşamın diğer pek çok alanındaolduğu gibi, suyun ticarileştirilmesisürecinde de sermaye sahipleri kendimuhalefetini yaratıyor. Elbette bunu suve yaşam hakkı mücadelesine destekvermek için yapmıyorlar. Aksinedirenişin gücü, sermaye sahipleri için

bu yöntemleri zorunlu kılıyor.Destekçilerinin yardım çağrılarına

koşan “çevresi geniş çevreciler”,soluğu direnişin yükseldiği vadilerdealıyorlar. Profesyonel sinevizyonsunumları, etkileyici cümleler vehayırsever(!) şirketlerden alınan dizüstübilgisayarlar eşliğinde yapılantoplantılar, köylerinde, kasabalarındamütevazi yaşamlarını sürdüren insan-larımız için bir hipnoz seansınadönüşebiliyor. Çünkü bu “çevresigeniş çevreciler”, mesela “HES'lerekarşıyız tamamiyle” gibi onlarca cümlesöylerken, “yeniden ve düzgün birplanlama yapılıncaya kadar” gibi zehirlicümleleri araya yerleştiriveriyorlar. Çaymolalarını bakanlarla gizli odalardayapan bu arkadaşlar, nabza göreşerbet verme konusunda oldukçabaşarılılar. Kafaların karışık olduğu yer-lerde “bir iki HES yapılabilir” demektebir sakınca görmeyen “çevresi genişçevreciler”, yerellerde yükselendirenişlerin HES karşıtı mücadeleninçıtasını su ve yaşam hakkı mücadelesiolarak tanımlayarak,“bu vadide satılıksu yok” noktasına çekmesi neticesinde,söylemlerine yeniden ayar vermekkonusunda hiç zorlanmadılar. Deşifreolmamak için bütün söylemlerini,direnişin asıl özneleri olan su ve yaşam

hakkı savunucularının söylemleriyleaynılaştıran “çevresi geniş çevreciler”,şimdi başka bir atakla, HES karşıtıdirenişin gerçek öznelerini doğrudanhedef alıyorlar. Daha şimdiden, “buplatformları siyasi gruplar yönlendiri-yor” gibi ülkemizde sıkça kullanılan birmarjinalleştirme argümanını kullan-maya başladılar bile. Önümüzdekisüreçte yapılacak daha başka saldırıbiçimlerini ise hep birlikte göreceğiz.

Bütün bu saldırılar bizlere, su veyaşam hakkı mücadelesininöznelerinin, saman altından su yürüt-meye çalışanların maskesini düşürme-ye yönelik çalışmalar yapmasınınzorunluluğunu gösteriyor. Aksi halde“çevresi geniş çevrecilerin” yalan veçarpıtmalarıyla boğuşmak durumundakalacağız.

Çevresi geniş çevreciler kim mi?Şöyle anlatayım:

Öğretmen, bir kabahat işleyenöğrenciye seslenir: Oğlum sen!

Alakası olmayan öğrenci: Ben mihocam?

-Sen değil yanındaki -Ben mi hocam?-Oğlum sen değil senin arkandaki...Kabahatin sahibi öğrenci ise en son

başını kaldırır: Ben mi hocam?Sen tabi köftehor!..

TAYLAN KAYATRABZON HALKEV‹ / DERELER‹N

KARDE�L‹⁄‹ PLATFORMUYÜRÜTME KURULU ÜYES‹

Ç evreMühendisleriOdası (ÇMO) ve

Tüketici HaklarıDerneği’nin (THD) 2010başında açtığı dava sonu-cunda baz istasyonlarıyönetmeliğinin yürütmesiDanıştay tarafından dur-duruldu.

Çevre ve halk sağlığıaçısından ciddi tehditlerbarındıran ve denetim-sizce her evin çatısınakondurulan baz istasyon-larının kurulumunusağlayan ElektronikHaberleşme CihazlarınaGüvenlik SertifikasıDüzenlenmesine İlişkinYönetmelik’inyürütmesinin durdurul-masıyla bugüne kadarverilmiş olan sertifikalargeçersiz kılınmış oldu.

Bu karar baz istasyon-larının güvenlik serti-fikasının iptal edildiğianlamına geliyor. Yanibaz istasyonlara itirazedilip konunun yargıyataşınması durumunda bazistasyonların kuruluşunadayanak olan hukuki birzemin şimdilik ortadankalktı.

İPTAL GEREKÇESİ:SAĞLIKLI ÇEVREDEYAŞAMAK HAK

Baz istasyonlarınınkuruluş yerinin ve güven-liğinin denetlenmesineilişkin düzenlemeleriçeren yönetmelik 16Mayıs 2009’da ResmiGazete’de yayımlanarakyürürlüğe gidi. ÇMO veTHD iki ayrı dava açaraksöz konusu yönetmeliğiniptalini istedi. Danıştay13. Dairesi davayıgörüşerek kurumların

kararını reddetti. Bu ‘ara’karara itiraz eden ikikurum davayı bir üstkurum olan Danıştayİdari Dava DaireleriKurulu'na taşıdı. Kurulitirazı haklı bularakyönetmeliğin yürütmesinidurdurdu. Kurul yönet-meliği iptal kararınıngerekçesinde “sağlıklı vedengeli bir çevrede yaşamhakkı dikkate alınaraköncelikle baz istasyon-larının meskun mahaldekurulmasının gerekli olupolmadığının bilimselçalışmalarla desteklenenbir Yönetmelikle düzen-lenmesi gerektiği”görüşlerine yer verdi.

HERKESİN İTİRAZHAKKI VAR

Danıştay’ın bukararının ne anlamageldiğini Halkevleri

Hukuk Bürosu’ndan Av.K. Erkut Güzel’e sorduk.Güzel, yargıda baz istas-yonlarına dönük itirazlarkonusunda genelde halksağlığı yararına olumlukararlar alındığını belirtti.Danıştay kararının bazistasyonlarına itiraz eden-lerin elini güçlendirecekbir yanı olduğunu söyledi.

Güzel, baz istasyon-larına ilişkin düzenleme-lerden sorumlu olan BilgiTeknolojileri ve İletişimKurumu’nun resmisitesinde baz istasyonunkaldırılması talebiylebaşvuru yapmak yerineistasyon kurulumununuygunluğunu denetlet-mek için başvurmalarıgerektiğini anlatan biraçıklamaya yer verdikleri-ni aktardığımızda butelkinin doğru olmadığınısöyleyerek isteyen her

yurttaşın mahallesinde,sokağında bulunan bazistasyonuna itiraz edipmahkeme yolunabaşvurabileceğini ifadeetti.

BİYOLOJİK ETKİSİBELİRSİZ

Baz istasyonlarıhakkında Halkın Sesi’ninsorularını yanıtlayanPoliteknik YönetimKurulu Başkanı,Elektronik veHaberleşme MühendisiPınar Hocaoğlulları bazistasyonlarına ilişkingüvenlik prosedürününTürkiye’de sorunluolduğunu belirtti.Hocaoğulları baz istas-yonlarının yaydığı elek-tromanyetik dalgaların,elektrik alanoluşturduğunu, elektrikalanın ise ısı ve biyolojik

olmak üzere iki türlü et-kisi bulunduğunu söyledi.

Hocaoğulları baz istas-yonlarının ısı etkisi ileilgili uluslararasıkuruluşların bir sınırdeğer belirlediğini,Türkiye'nin bu değeriaynen kabul ettiğinisöyledi ve biyolojik etkiile ilgili eksikliği şusözlerle aktardı:“Biyolojik etkisi ile ilgiliherhangi bir standart sözkonusu değil. Biyolojiketkisi-zararı var ama bubelirlenmiş bir standartlakesinleştirilmemişdurumda. Oysa dünyadabirçok ülke (Çin, Rusya,Bulgaristan, İtalya,İşviçre...) yalnızca ısı etki-sini baz almadı. Isı etkisiiçin belirlenen standartdeğerin çok daha altındabir değeri kabul ettiçünkü biyolojik etkisi ileilgili hala bir standartoluşturulmadığını veönlem alınmasıgerektiğini savundular.”

Danıştay tarafındanverilen son kararı dadeğerlendirenHocaoğulları “Baz istas-yonlarıyla ilgili yönet-melikler yasalarınönünde değil” dedi.Hocaoğullarıbelediyelerin baz istas-yonlarının kurulumu vekaldırılması ile ilgili yetki-li olduğunu hatırlatarak“Yani halk yerel yönetim-ler ile temas kurabilir vebelediyeye baz istasyon-larını kaldırma talebiniiletebilir.

Türkiye’de bazı yerelyönetimlerin, imarplanına uymadığı için bazistasyonlarını kaldırdığıörnekler de söz konusu”dedi.

Okmeydanı’ndagündem yıkımlarBir ulusal gazetenin ‹stan-

bul ekinde ç›kan haberdeOkmeydan›’n›n koruma kuru-lu karar› ile sit alan› ilan edil-di¤i yaz›ld›. Habere göe‹stanbul 2 Numaral› Kültür veTabiat Varl›klar›n› KorumaBölge Kurulu, 1976 y›l›ndatamam› tarihi sit alan› ilanedilen Okmeydan›’n›nPiyalepafla, Kaptanpafla,Fetihpafla ve Keçecipirimahalleleri s›n›rlar› içindeki14 bölge ve mezarl›kalan›nda, etraf› çevrili kon-trollü girifli olan bir aç›k havamüzesi kurulmas›na kararverdi.

Bunun üzerine aç›k havamüzesi kapsam›na al›nanmahallelerde y›k›mtart›fl›lmaya baflland›. Geniflkat›l›ml› bir halk toplant›s›yap›ld›. Okmeydan› ÇevreKoruma Derne¤i’ninça¤r›s›yla yap›lan toplant›yayüzlerce kifli kat›ld›. Halk buhaberlere karfl› bir arada dur-mak gerekti¤inde uzlaflt›.

Toplant›ya kat›lan çevremühendisi ve hukukçularOkmeydan›’nda ciddi bir rantoldu¤undan bahsedipy›k›mlar›n sit alan› olan böl-gelerle s›n›rl› kalmayaca¤›n›vurgulad›lar. Sit alan› ilanedilen 14 bölgede otu-ran12000 kiflinin bu sorun-dan do¤rudan etkilenece¤i,ayn› zamanda ilk etaptageçifl yollar› ile bu say›n›nartaca¤›, de¤erlenen bölge-den emekçi halk›n zamanlatamamen tahliyeedece¤inden bahsedildi. Busorunu takip etmek üzere birkomisyon kuruldu.

Komisyon ilk toplant›s›n›12 fiubat Pazar günü yapt›.Komisyon toplant›s›ndaOkmeydan›’nda bir gazeteç›kar›lmas› ve sokak sokakkomisyonlar›n oluflturulmas›kararlar› al›nd›. Buçal›flman›n daha h›zl› veorganize olabilmesi için biryürütmenin kurulmas›nakarar verildi.

Neredeyse her mahallede bir direnişe vesile olan bazistasyonları hakında yargı önemli bir karara imza attı.Danıştay bu istasyonlarının güvenlik sertifikasını iptal etti

Baz istasyona dur kararı

Tek başına direniyor

Page 8: 126'ıncı sayı

A dana NumuneHastanesi’nde taşeronsağlık işçilerinin işler-

ine geri dönmek içinbaşlattıkları direniş 4 Ocak’tanbu yana sürüyor. Taşeron sağlıkişçileri, direnişlerinin 50’ncigününde Türkiye’nin dört biryanından gelen emek ziyaretçi-lerini direniş çadırında ağırladı.Taşeron sağlık işçilerinin‘Battaniyeni, tabureni kap gel’çağrısına kulak veren emekçiler,direnişçi işçilerle birliktesabahladı. “Direnişiniz,direnişimizdir” dedi.

Soğuğa ve yağmura rağmendireniş çadırında ne halaylardurdu ne de türküler sustu. 19Şubat gecesi, Adana NumuneHastanesi’nin bahçesi direnişalanına döndü. Direniş çadırınagelen Dev Sağlık-İş GenelBaşkanı Arzu Çerkezoğlu birkonuşma yaptı. İstanbul’dakitaşeron sağlık işçilerininmesajını okuyan Çerkezoğlu,direniş başladığında hastaneyönetiminin ‘3-5 gün bağırıpdönerler’ dediği işçilerin 50gündür direndiklerini söyledi.Güvencesizliğe başkaldıranNumune Hastanesi işçileriniselamlayan Çerkezoğlu, “Zaferdirenen emekçinin olacak” di-yerek konuşmasını sonlandırdı.

ADANA’NIN TEKELİ Adana’daki direniş çadırı,

görüntüsü itibariyle Tekeldirenişini hatırlatıyor.Ankara’dakiyle aynı malzeme-den yapılan çadırın içinden deaynı talep yükseliyor: Güvenceliiş. Direniş çadırı aynıAnkara’daki gibi Adana’da datoplumsal muhalefetin referansnoktası olmuş. Direniş çadırınınkurulduğu 16 Ocak’tan bu yana

Adana’daki eylemler yaNumune Hastanesi önündebaşlıyor ya da kentin herhangibir yerinde başlayan bir eylemNumune Hastanesi bahçesindesonlanıyor.

Toplumsal muhalefetinuğrak yeri ve taşeron sağlıkişçilerinin evi olan direnişçadırı, 6 Şubat günü bir nişanada ev sahipliği yaptı. Direniştekiişçilerden Pınar Fırat, direnişsebebiyle ertelemeyi düşündüğünişanını, Halil Saygı’yla birlikte

aldıkları ortak kararla direnişçadırında gerçekleştirdi.

Sağlık sorunları sebebiyleevinden neredeyse çıkamayanPınar’ın babası da, taşeronsağlık işçilerinin çağrısıyladirenişe gelip işçilerle birliktesabahlayanlar arasındaydı.

DİRENİŞ NASIL BAŞLADI?2011’in başında Adana

Numune Hastanesi’nde Keynetadlı taşeron şirket yetkililerişirket bünyesinde çalışan güven-

lik, otomasyon ve yemekhaneişçilerine ‘Geçmişe dönük tümhaklarımdan vazgeçiyorum’yazılı belgeleri imzalatmayaçalıştı. Belge, taşeron sağlıkişçilerine adeta ‘Siz yoksunuz,çalışmadınız, siz emek harca-madınız, sizin geçmişiniz,geleceğiniz yok, olamaz’ diyor-du.

Durumu Dev Sağlık-İş’ebildiren işçilerin büyük kısmı,ibraname yani ‘aklama’anlamına gelen belgeleri

‘taşeron sisteminin aklanacakbir tarafı yok’ diyerek imzala-madı.

Belgelerin imzalanmaması-nın ardından hizmet ihalesiniOrtaş isimli bir taşeron şirketkazandı ve belgeyi imzalasınimzalamasın hiçbir işçiyi işealmadı. İşçiler, 4 Ocak günühastane bahçesinde direnişegeçti ve 16 Ocak günü Adanamuhalefetinin desteğiyleçadırlarını kurdu. Direnişçadırları kurulduktan sonra hiç

boş kalmadı. Direnişçi işçiler, 4 Ocak’tan

bu yana öğle yemeklerikonusunda hiç sıkıntı çekmedi.Direnişin ilk günlerinden berihasta ve hasta yakınlarının yanısıra Adana’nın emek vedemokrasi güçleri işçilerin yiye-cek ihtiyacını karşıladı.

Dev Sağlık-İş ÇukurovaŞube Başkanı Mustafa Hotlar,direnişteki işçilerin morallerininçok yüksek olduğunu ve işe geridönene kadar mücadele ede-ceklerini söyledi. Hotlar, 20Ocak günü valiliğegerçekleştirdikleri yürüyüş son-rasında Adana Valiliğibünyesinde taşeron şirketinişçilere zorla imzalattığı belge-lerle ilgili bir komisyonoluşturulduğunu belirtti.

Direniş hakkında bilgi verenHotlar, otomasyon ve güvenlikve yemekhane bölümündentoplam 107 işçinin iştençıkarıldığını; ancak direnişekatılan işçilerin ağırlıklı olarakotomasyon bölümündeolduğunu söyledi. Hotlar,direnişin başlamasıyla taşeronşirketin temizlik bölümündekiişçileri işten çıkaramadığınıifade etti.

SAMSUN’A BİN SELAM Adana’daki direniş 50’nci

günündeyken Samsun’dakitaşeron sağlık işçilerinin direnişide 26’ncı günündeydi. SamsunGazi Devlet Hastanesi’nde, DevSağlık-İş üyesi oldukları içinişten çıkarılan 2 işçinin 26 Ocakgünü işlerine geri dönmek içinhastane bahçesinde başlattıklarıdireniş polisin ve hastaneyöneticilerinin baskısınarağmen Samsun muhalefetinindesteğiyle sürüyor.

Türk MetalMeksika içineylemdeUluslararası Sendika

Federasyonları IMF,ICEM, ITF ve UNI’ninçağrısıyla 14-19 Şubat tarih-lerindeki Meksika EylemHaftası’nda Türk İş’e bağlısendikalar 18 Şubat’ta eylemyaptı. Şimdiye kadar işko-lundaki işçilerin hakmücadelelerini görmezdengelen, hatta bu mücadelelerkarşısında işverenin yanındayer alan Türk Metal’ineyleme katılması dikkatçekti. Türk Metal, diğersendikalarla birlikteMeksikalı işçilerin talepleri-ni Meksika Konsolosluğu’nailetti.

Deri-İş:DESA’yıboykot et!Deri-İş, 15 Şubat’ta

sendikal özgürlüklereengel olan DESA’yı boykotetmeye çağırdı. DESA,daha önce Emine Arslan’ındirenişiyle gündemegelmişti. Deri-İş ile DESAarasında 2009’da imzalananprotokole rağmen DESA,29 Ocak’ta Sefaköy veDüzce’de Deri-İş üyesi 11işçiyi ve bir işçinin 3akrabasını işten çıkardı.Sefaköy’de işten çıkarılan 9işçinin ve Düzce’de iştençıkarılan 2 işçinin DESAfabrikaları önündekidirenişi sürüyor.

Posta emekçileri, PTTGenel Müdürlüğü’nün

yeniden düzenlediği cihetkodlaması uygulamasına veesnek çalışma koşullarınakarşı 15 Şubat günüAnkara’daki PTT GenelMüdürlüğü önünde bireylem yaptı.

PTT’nin cihet kodla-malarına ilişkin genelgeyiiptal etmesini ve iklim,sosyal yapı, coğrafya gibikoşullara göre yenidendüzenlenmesini talep edenpostacılar günde 15-16 saatkadar çalıştıklarını veişlerin aksadığını belirttiler.

Postacıdan16 saatisyanı

Maraş’ın Afşin İlçesi’ndeki Çöllolarkömür sahasında 6 Şubat ve 10

Şubat tarihlerinde iki göçük meydanageldi. İlk göçükte 1 işçi yaşamını yitirdi.İkinci göçükte toprak altında kalan 10işçiden birinin cesedine ulaşıldı, diğerişçileri arama ve kurtarma çalışmalarısürüyor.

Göçük sonrası açıklama yapan DevMaden-Sen, 1200 işçinin düşük ücretle3 vardiya halinde çalıştığı madenişletmesinde Park Tenik, AskarMadencilik ve Toprakoğlu Madencilikadlı taşeron şirketlerin faaliyetteolduğunu belirterek işletmelerin detaylıbir şekilde araştırılmasını istedi.İşletme sahiplerinin yargı önüneçıkarılmasını isteyen Dev Maden-Sen,kazaları iş cinayeti olarak değerlendirdive taşeronlaştırmanın kazalardakipayının büyüklüğüne işaret etti.

Kazaların ardından 16 Şubat günüMaden Mühendisleri Odası biraçıklama yayımlayarak, özelleştirme vetaşeronlaştırma sonucunda maden-lerdeki iş kazalarının arttığına işaretetti ve iş cinayetlerinin sorumlularınınhesap vermesi gerektiğini söyledi.

Halkın Sesi’ne konuşan MadenMühendisleri Odası Yönetim KuruluBaşkanı Mehmet Torun, bölgenin sek-törlere göre parçalanmasının iki kazayada davetiye çıkardığını ifade etti. Torunyeraltı suyunun planlanması gibihavzanın bütününü ilgilendiren birunsurun, parçalı planlama sebebiyletam olarak yapılamadığını söyledi.Torun ayrıca bölgede kurulan ikincitermik santralin plansızlık yüzünden

kömür yatağının üzerine inşa edildiğinide sözlerine ekledi.

Çöllolar’daki göçükte işçileri kurtar-ma çalışmaları sürerken 3 Şubat günüOSTİM’de meydana gelen ve 20 işçininölümüne, 52 işçinin de yaralanmasınasebep olan patlamalarla ilgili işyerisahipleri 16 Şubat günü tutuklandı.İşyeri sahipleri oksijen tüplerini üretenfirmayı suçlarken aynı gün bir raporyayımlayan Ankara BüyükşehirBelediyesi İtfaiye Müdürlüğü, patla-manın LPG’den kaynaklandığını belirt-ti. İtfaiyenin raporu işyeri sahibini

suçlar nitelikteyken işyeri sahibi tüplerialdığı firmayı suçluyor. Denetim yap-ması gereken sorumlu bakanlar susu-yor ya da suçu işçilerin üzerine atıyor.

OSTİM’den sorumlu bakanlıkSanayi ve Ticaret Bakanlığı, baş sağlığıdilemekten başka bir şey yapmadı.Oksijen tüpü satan firmayı denetlemesorumluluğu olan Çalışma ve SosyalGüvenlik Bankanı Ömer Dinçer işçilerisuçladı: “Biz yapısal ve teknolojik ted-birleri alsak bile, eğer insanlar kendihayatlarını önemsemiyorlarsa bu çokbüyük bir zafiyettir.”

Türk Tabipleri Birliği (TTB),AKP’nin sağlık politikalarına

karşı Tıp Haftası’nın başlangıcı olan13 Mart’ta Anka-ra’da bir mitingyapacak. TTB,mitingin amacını şuşekilde duyurdu:Yıllarca süreneğitimimizin, geceligündüzlü çalışma-mızın karşılığınıalmak için; anayasalhaklarımızın elimiz-den alınmaması için;hekime yönelik baskıve şiddete karşı koy-mak için; halkımıza,gelecek kuşaklarakarşı sorumluolduğumuz için; meslek onurumuzuherşeyden üstün tuttuğumuz için;performans sistemine karşı çıkmakiçin doktorlar, Ankara mitingindenönce, 27 Şubat’ta sağlıkta yaşanan

yıkıma karşı durmak, bölgesel eşit-sizliklere dikkat çekmek ve anadildesağlık hakkına sahip çıkmak için

Diyarbakır’da bir mitingdüzenleyecek.

Yavuz Turgul’unyönetmenliğini yaptığıAv Mevsimi filmindeKazım Koyuncu’nun‘hayde’ türküsününsöylendiği bölümü dok-torların canlandırdığıgörüntülerle kamuoyu-nun dikkatini çekenmitinge, diş hekimlerive eczacılar dakatılacak.

Doktorlar mitinge“Çok ses, tek yürek”

sloganıyla hazırlanıyor. Mitinginhazırlıkları kapsamında Türkiye’ninbirçok yerinden doktor, NejatYavaşoğulları’nın ‘Sözlerimi gerialamam’ adlı parçasını söyleyecekve bu seslerin hepsi birleştirilerekbir film oluşturulacak.

19 fiubat günü, ‹stanbul Kad›köy’de biraraya gelen Dev Sa¤l›k-‹fl üyeleri, AdanaNumune Hastanesi ve Samsun Gazi DevletHastanesi’nde ifllerine geri dönmek için dire-nen iflçilere destek eylemi yapt›.

“Taflerona bafl kald›r›yoruz! Güvencesizli¤ekarfl› tek ses, tek yürek! Adana ve Samsundirenifllerini selaml›yoruz” yaz›l› pankart açaniflçiler, Kad›köy’deki Bo¤a Heykeli’nden ‹skeleMeydan›’na yürüdü. 200’den fazla kiflininkat›ld›¤› yürüyüflte s›k s›k “Adana ve Samsuniflçisi yaln›z de¤ildir”, “Tafleron iflçiyiz,örgütlüyüz güçlüyüz”, “Yaflas›n s›n›fdayan›flmas›” sloganlar› at›ld›. Yürüyüfle,

maafllar›n› alamad›klar› için direnifle geçenLimter-‹fl üyesi Tepe Denizcilik iflçileri dekendi pankartlar›yla kat›ld›. D‹SK GenelSekreteri Tayfun Görgün, Bank-Sen GenelBaflkan› Önder Atay, Enerji-Sen Genel Baflkan›Kamil Kartal, Sine-Sen Genel Baflkan› ZaferAyden, Devrimci Yap›-‹fl Genel Baflkan›Dursun Aç›kbafl da eylemde yer ald›. ‹skeleMeydan›’na gelen iflçiler burada yapt›klar› birbas›n aç›klamas›yla Adana ve Samsun’dakidireniflleri selamlad›. ‹flçiler, “Okmeydan› veKofluyolu’nda nas›l kazand›ysak, Adana veSamsun’da da biz kazanaca¤›z” dedi.

Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan bir konuflma

yapan Arzu Çerkezo¤lu, AKP’nin referandumöncesindeki ‘demokrasi’ söylemini hat›rlatt›.Çerkezo¤lu, AKP’nin bir iflçinin iki sendikayaüye olabilmesini demokratl›k olaraksundu¤unu ancak tafleron sa¤l›k iflçilerininhaklar›n› arad›klar› için iflten ç›kar›ld›¤›n›söyledi.

Çerkezo¤lu’nun konuflmas›n›n ard›ndanD‹SK Genel Sekreteri Tayfun Görgün söz ald›.Görgün, tafleronlaflt›rma uygulamalar›n›n iflkazalar›n› art›rd›¤›n› belirterek kazalar›ncinayete dönüfltü¤ünü söyledi. Görgün’ünard›ndan Tepe Denizcilik iflçileri birerkonuflma yapt›. Eylem halaylarla son buldu.

EMEK Halk›n Sesi

825 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

ubat’ın 19’unun karanlığı kırmızı önlükleriyle aydınlanırken devrimci taşeronsağlık işçisinin… Zemheri ayında onların yüreklerini ısıtan direnişin ateşiydifi

Kadıköy’den direnişe selam

Hayde mitinge

OOSSTT‹‹MM vvee AAffflfliinn’’ddeekkii kkaazzaallaarr››nn yyaann›› ss››rraa1177 fifiuubbaatt ggüünnüü BBaattmmaann''››nn KKoozzlluukk ‹‹llççee--ssii''nnddee TTüürrkkiiyyee PPeettrroolllleerrii AAnnoonniimmOOrrttaakkll››¤¤››''nnaa ((TTPPAAOO)) aaiitt fifieellmmoo PPeettrroollSSaahhaass››''nnddaakkii ddoo¤¤aallggaazz ddoolluumm tteessiissiinnddee

ggaazz ss››kk››flflmmaass›› ssoonnuuccuu mmeeyyddaannaa ggeelleennppaattllaammaaddaa 33 iiflflççii yyaaflflaamm››nn›› yyiittiirrddii.. 55fifiuubbaatt ggüünnüü AAnnttaallyyaa’’ddaakkii PPeettrrooll OOffiissii’’nneeaaiitt ddoolluumm tteessiissiinnddee mmeeyyddaannaa ggeelleenn ppaatt--llaammaaddaa iikkii iiflflççii hhaayyaatt››nn›› kkaayybbeettmmiiflflttii..

Şubat ayındaki 6 kazada 27 işçi öldü, 60 işçi yaralandı, 9 işçi hala göçükaltında; ilgili bakanlar susarak kazalardaki sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor

İşçiler ölüyor bakan susuyor

Türk Patent Enstitüsü çal›flanlar› 15 fiubat günü eylem yapt›. Enstitünün martay›nda tafleron flirket ihalesi yapmayaca¤›n› duyurmas›n›n ard›ndan 110 iflçi 9Mart’ta iflsiz kalacak. Sosyal-‹fl’le birlikte eylem yapan iflçiler, enstitünün as›l iflçisiolduklar›n› dile getirdi. “Al›nterime patent istemez” diyen iflçiler, yak›n zamandayap›lmas› düflünülen 115 sözleflmeli personel al›m›n›n durdurulmas›n› istedi.Toplu ifl sözleflmesinden do¤an haklar› ödenmeyen, yeni toplu ifl sözleflmesi yap-malar› da iflverenin açt›¤› dava nedeniyle engellenen Sosyal-‹fl üyesi ÇankayaBelde A.fi. iflçileri ise maruz kald›klar› bask› ve u¤rad›klar› hak gasplar›n›a iliflkinbir mektubu CHP Genel Baflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu'na gönderdi.

Sosyal-İş taşerona karşı

Adana’da gece direnişle ısındı

Page 9: 126'ıncı sayı

925 Şubat 2011 / 10 Mart 2011 Halk›n Sesi

Bazı “an”lar vardır, o “an”dan sonra artık hiçbir şeyeskisi gibi olmaz. Ülkemizde sınıf mücadelesi

açısından böyle dönüm noktaları yaşanmıştır. 1963 yılında, grevin yasak olduğu, grev ve toplu

sözleşme yasasının bile olmadığı bir dönemde işçiönderleri Kavel Direnişi’ne karar verme cesaretine sahipolmasalardı ve Kavel işçileri neredeyse 50 yıl sonra bilekendilerini şükranla andığımız kararlılık ve özveriyle bumücadeleyi gerçekleştirmeselerdi büyük olasılıkla ogünden sonraki emek tarihi başka türlü yazılacaktı. 15-16 Haziran işçi hareketi işçi sınıfının gücünü vekabiliyetini göstermesi açısından son derece kritik biröneme sahip oldu. DİSK’in öncülüğünde işçi sınıfınınsiyasal iktidara karşı apaçık bir meydan okumasıydı 15-16 Haziran. Bunun yapılabilir olduğunu gördük,öğrendik 15-16 Haziran’la… 1976 DGM direnişi ise işçisınıfının sadece kendi özlük haklarıiçin değil, toplumun siyasal talep-leri için de mücadeleye gire-bileceğini ve hatta DGMdirenişinde olduğu gibi öncülükedebileceğini gösteriyordu. 12Mart döneminde yasalaşanDGM’ler Anayasa Mahkemesitarafından iptal edilmiş ancakfaşist MC hükümeti DGM’leriyeniden yasalaştırmak için kollarısıvamıştı. 1976 Eylül’ünde 4 gün-lük işçi direnişleri, grevler, işgaller-le süren ve toplumu da bumücadeleye katan süreç sonundahükümet DGM sevdasındanvazgeçmek zorunda kalmıştı.“DGM’yi ezdik sıra MESS’de” slo-ganı dillere destan olmuştu. 1991Zonguldak yürüyüşü özelleştirme saldırısına karşı çokgüçlü bir karşı koyuştu. Bir kent halkının top yekun ikti-darla hesaplaşması haline dönüşen yürüyüş sermayeninsadık gücü ordunun barikatlarını aşabilseydi hiç kuşkuyok ki Türkiye’de işçi sınıfı ilk kez bir hükümetdeğişikliğini gerçekleştirecekti. Ancak yürüyüşün önder-liğinde bunu gerçekleştirecek bir kararlılık ve bilinçyoktu, olamadı. KESK’in 1995’te gerçekleştirdiği Kızılayişgali... Belki de dünya tarihinde örneği görülmemişşekilde 100 bini aşkın emekçi başkenti işgal etmiş vegeceyi sokakta geçirmişti. Bütün mesele işgalin işgünüolan Pazartesi’ye uzatılmasıydı. Çünkü Pazartesi’yeuzatılması demek başkentte hayatın durdurulmasıdemek olacak ve iktidarın tatil günü hoşgörüsününsınırları aşılmış olacaktı. Ancak o günkü KESK bunuyapamadı ve belki de bugünkü kaderi o gün yazılmışoldu. DİSK 2007’de uzun süredir dile getirdiğiTaksim’de 1 Mayıs kutlaması talebini 1977’nin 30. yılanısına daha güçlü biçimde kamuoyuna duyurdu.DİSK’in temsili önderliğinde bütün emek güçleri vedevrimciler inatla mücadele ettiler. 1980 sonrası ilk kezbu kadar net bir inatlaşma yaşandı emek hareketiylesermaye sınıfının iktidarı arasında. İşçi sınıfı kazandı. İşçisınıfının devrimcilerle birlikte neler yapabileceğininönemli bir göstergesiydi 1 Mayıs zaferi.

Bugünlerde yine “o an”lardan birisinin arifesindeyiz.Sermaye sınıfının “en kötü adamı” MESS ile işçi sınıfınıngöz bebeği metal işçisi önümüzdeki günlerde birmuharebeye girişecekler. Metal işçisinin toplu sözleşmesüreçleri her zaman zorlu yollardan geçerektamamlanır. Zira bu işkolunda Birleşik Metal İşSendikası Genel Başkanı’nın ifadesiyle “sarı sendikadandaha öte” bir sendika olan Türk Metal Sendikası bulun-makta. Metal işverenin koltuk değneği bir sendika. Buseneki toplu sözleşme süreci tıkandı ve metal işçisi grevkararı aldı. Sıradan bir olay değil. 21 yıl sonra ilk kezoluyor. 15 bin işçiyi ilgilendiriyor bu grev. Sıradan birgrev değil bu. İşçi sınıfıyla sermaye sınıfının apaçık,göğüs göğse çarpışması olacak bu grev. Bu, sadecemetal sektörünün bir konusu değil doğrudan bütün işçisınıfının namusu haline gelecek kadar önemlidir.Köleleşmeye, üç kuruş asgari ücrete, güvencesizçalıştırmaya, sendikasızlaştırmaya, çoluğumuzunçocuğumuzun geleceğinin çalınmasına karşı açık bironur mücadelesidir. Haksızlığa uğrayanların, eşitlik veadalet isteyenlerin yan yana, omuz omuza durma gün-leri olmalıdır grev günleri.

O “an” çok yakındır. O “an”ı bu ülkede bilmeyen birtek işçi kalmamalıdır. Bütün işyerlerinde metal işçisininmücadelesi anlatılmalıdır, onların mücadelesinin bizimmücadelemiz olduğunun farkında olunması sağlan-malıdır. Yapılabilecek her türlü dayanışma ve ortakeylemlilikle sermaye sınıfı grev sürecinde karşısındasadece metal işçisini değil topyekün bir sınıfı görmelidir.Eğer bu “an” işçi sınıfı tarafından yakalanır ve başarıyagötürülürse bilelim ki direncimizi korumuş olarakçıkacağız bundan sonraki saldırıların karşısına. Eğerbaşaramazsak, belki hemen yarın farkına varılmaya-caktır ama 20 yıl sonra işçi sınıfı tarihi üzerine bir şeyleryazanlar “Eğer metal işçisi kazansaydı işçi sınıfı mücade-lesi başka bir yerde olacaktı.” diye yazacaklardır.Bundan kuşkunuz olmasın.

Baz› ‘an’lar vard›r...

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Art Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

L ibya’daki isyan Türkiye ekonomisinide etkileyecek. Türkiyeli sermayedar-ların milyar dolarlık yatırımları

tehlike altında; Libya’da çalışan 26 binTürkiyeli işsizlikle karşı karşıya.

2009 yılı verilerine göre Libya’da 115Türkiyeli firma bulunuyor. Türkiyeli fir-maların Libya’da toplam 26 milyar dolarlıkyatırımı bulunuyor ve bu yatırımların büyükkısmı inşaat sektörüne ait. Türkiyeli müteah-hitlerin yurt dışında proje ve yatırımyaptıkları ilk ülke olan Libya’ya yatırımlar1972 yılında başladı. Aradan geçen 39 yıliçinde Rusya, Libya’yı geride bıraksa daLibya, 1994, 2001 ve 2008 krizlerindeTürkiyeli sermayedarlar için can simidi oldu.Kriz dönemlerinde yurtiçi yatırım alanlarıdaralan sermayedarların Libya’dakiyatırımları artış gösterdi. Libya’daki isyanınuzun süre devam etmesi Türkiyeli ser-mayedarları milyarca dolar zarara sokacak.

İŞSİZLİĞİN EMİCİSİ LİBYALibya, yatırımcılara sağladığı olanakların

yanı sıra Türkiye’deki kalifye işsizliğinemilmesi açısından da büyük önem arz edi-yor. 2007 krizi sonrasında Avrupa’da işsizkalan Türkiyeli işçi ve mühendislerin ilk ter-cihi olan Libya, Türkiye’nin yurt dışına gön-derdiği işçi sayısının en fazla olduğu ülkelerarasında. Büyük çoğunluğu piyasada ‘kalifiyeişçi’ olarak tanımlanan mühendis ve teknikişlerde uzman işçiler olan Libya’dakiTürkiyeliler Libya’daki olaylar sonucu işsizkalacak. Tunus ve Mısır’daki isyandan kaçanyabancı işçi ve mühendisler de ağırlıklıolarak komşuları olan Libya’ya gelmişlerdi.

KALİFİYE İŞÇİLERİN LİBYA TERCİHİResmi bilgilere göre Libya’da 26 bin

Türkiyeli yaşıyor ve bunların büyük kısmı‘kalifiye işçi’. Türkiye’de uzun süre işsizkalan birçok mühendis iş bulmak içinLibya’ya gidiyor. Halkın Sesi’ne konuşanPoliteknik Yönetim Kurulu Başkanı PınarHocaoğulları birçok mühendisin Libya’daolduğunu belirtti. Hocaoğulları, mühendis-lerin çoğunun İstanbul’da hayatını sürdüre-

cek düzeyde maaş alamadıklarını söyledi.Libya’ya gidenlerin ağırlıklı olarak parabiriktirip sonra Türkiye’ye dönüp tekrar işaradığını belirten Hocaoğulları, ikiarkadaşının 1 buçuk sene iş aradıktan sonraLibya’ya gittiğini, Libya’dan döndüktensonra bir sene kadar iş aradıktan sonratekrar Libya’ya gittiğini söyledi. Libya’daçalışan mühendislerin sosyal bir yaşantısıolmadığını söyleyen Hocaoğulları, çok sayıda

mühendisin uzun süre şantiyelerin prefabrikodalarında hayatlarını geçirdiğini ifade etti.

Afrika’nın en büyük petrol rezervlerinesahip olan Libya’nın ekonomisi tamamenpetrol ve türevlerine dayalı. Yüksek petrolgelirleri ekonomik sürekliliği sağlamak içinyol, hastane, altyapı hizmetleri gibi kamuyatırımlarının fazla olmasını sağlıyor. Buyatırımlar ‘kalifiye işgücü’ gerektiriyor.

‘YA HALK YOKSULLUĞA KARŞIÇIKARSA’ KORKUSU

Libya’daki isyanın yanı sıra Mısır’dakikaos da Türkiyeli sermayedarlarıendişelendiriyor. Mısır’daki endişenin anaçerçevesini Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu(DEİK) Türk-Mısır İş Konseyi BaşkanıZuhal Mansfield özetliyor: “Kalabalık, gençve dinamik nüfus yapısına sahip Mısır buyönüyle Türkiye’ye çok benziyor. Ancak buülkenin ciddi sorunları var. Gençler yoksul-luğa karşı organize oluyorlar. Bunundüzelmesi gerekiyor.”

Mısır halkının yoksulluğa karşı mücade-lesinin yanı sıra ülkedeki belirsizlik deTürkiyeli sermayedarları sıkıntıya sokuyor.Özellikle tekstil sektöründe faaliyet gösterenbirçok Türkiyeli sermayedar 2008 krizindeişçi maliyetinin ucuz olduğu Mısır’a yönel-mişti. Hüsnü Mübarek’in halk isyanı sonucuiktidarı terk etmesinin ardından oluşan belir-sizlik, Türkiyeli sermayedarların ülkelerinedönmesine neden oldu. 2010 yılı itibariyleMısır’da 250 Türkiyeli şirket faaliyet gös-teriyordu ve bu şirketlerin toplam yatırımları2 milyar dolar civarındaydı.

21 y›l aradan sonrametal iflçisi grev ilan etti

Metal iflçileri, taleplerinin kabuledilmemesi durumunda mart›n ikinci haf-tas›nda greve bafllayacak. Metal iflçileri dahaönce 1989 y›l›nda grev yapm›flt›. 1989’unMart’›nda hükümet taraf›ndan ertelenengrev may›sta yeniden bafllam›fl ve 137 günboyunca sürmüfltü. ‹flçilerle toplu sözleflmeyiyürüten MESS, metal ithalatç›lar›n›n vekaraborsac›lar›n önün açmak için kamu kuru-mu olan ‹skenderun ve Karabük demirçelikfabrikalar›nda iflçileri greve zorlam›flt›.

‹Bu fabrikalarda çal›flan 20 bin iflçininMESS’in dayatmalar›na karfl› bafllatt›¤› greviflçi s›n›f›n›n bir kazan›m› olarak tarihe geçti.

Grevin yaratt›¤› kamuoyu bask›s› döneminANAP hükümetini y›pratmaya bafllad›. MESS’ive karaborsa gibi birçok kirli iliflkiyi teflhireden grev karfl›s›nda MESS’in grev k›r›c›olarak devreye soktu¤u Türk Metal bitmenoktas›na geldi. 137 gün süren grev sonundaMESS devre d›fl› kald› ve hükümet iflçilerintaleplerini kabul etmek zorunda kald›.

Metal grup toplu ifl sözleflmesi sürecindeanlaflmazl›k ç›kmas› üzerine Birleflik Metal-‹flgrev karar› ald›. 33 iflyerinde 15 bin iflçiyikapsayan grev, 100 binin üzerinde metaliflçisini ilgilendiriyor. Metal iflçilerinin 10fiubat’ta ilan etti¤i grevin kararlar› BirleflikMetal-‹fl’in (BM‹S) örgütlü oldu¤u 33iflyerinde kitlesel eylemlerle as›ld›.

Grev kararlar›n›n as›lmas›n›, BM‹S, 16fiubat günü ‹stanbul CVK otelde bir bas›ntoplant›s› düzenleyerek duyurdu. Bas›n

toplant›s›na D‹SK Genel Baflkan› SüleymanÇelebi, D‹SK’e üye sendikalar›n genel baflkan-lar› ve KESK Genel Baflkan› Döndü Taka Ç›narkat›ld›.

Toplant›da konuflan BM‹S Genel Baflkan›Adnan Serdaro¤lu grevin sebeplerini aç›klad›.Serdaro¤lu ilk olarak, Türk Metal’in MESS’leanlaflt›¤›n›, iflçinin saatlik ücretine öngördü¤ü20 ile 40 kuruflluk zamm›n yetersiz oldu¤unusöyledi. Her iflyerinde farkl› zamuygulamas›n›n grup toplu ifl sözleflmesinin

mant›¤›n› ortadan kald›rd›¤›na de¤inenSerdaro¤lu, grev karar››n bir sebebinindeMESS ile Türk Metal aras›nda imzalanansözleflmenin k›dem tazminat› ile ilgilimaddedeki belirsizlik oldu¤unu aç›klad›.

Türk Metal’in imzalad›¤› sözleflmedek›dem tazminat›n›n hükümet taraf›ndanbelirlenece¤i yaz›yor. Bu durum, hükümetink›dem tazminat›n› kald›rmas› ya dadüflürmesi gibi bir uygulamaya yasal zeminhaz›rl›yor. BM‹S, bu noktada k›dem tazmi-nat›n›n net bir flekilde tan›mlanmas› gerek-ti¤ini söylüyor.

Serdaro¤lu, iflverenin lokavt tehdidiyleiflkolundaki kamu emekçilerini grev oyla-mas›na zorlad›¤›n› söyledi ve metal iflçilerininiflverenin kurdu¤u grev oylamas› sand›¤›nagitmeyece¤ini belirtti.

Grev henüz daha söylenti halindeykenEskiflehir’deki Renta fabrikas›nda iflverenBursa, ‹stanbul ve ‹zmir’de çal›flan sat›fl ele-manlar› dahi Renta’da çal›fl›yormufl gibigöstererek grev oylamas› yapt›. Metaliflçilerinin kat›lmad›¤› oylamada bunara¤men 6 kifli greve evet dedi.

Metal iflçisiMESS’i devred›fl› b›rakm›flt›

Bir dayan›flma zaferi: Nemtrans

Nemtrans işçilerinin 27Aralık’ta işlerine geri dön-

mek için başlattıkları direniş 11Şubat günü zaferle sonuçlandı.İşe geri dönen 45 işçi,bakanlığın yetki başvurusunukabul etmesinin ardından topluiş sözleşmesi imzalamayıamaçladıklarını söylüyor.Nakliyat-İş üyesi olduğu içinişten çıkarılan 45 işçi, iştençıkarıldıktan sonra Bursa’nınGemlik İlçesi’ndeki işyeriönünde direnişe geçmişti.İşçiler, 17 Ocak günü

direnişlerinin hedefini, firmanınasıl işvereni olan İş Bankası’nayöneltti ve İstanbul’daki İşBankası Kuleleri önündedireniş çadırı açtı. Gece gündüzsüren direniş, pek çok sanatçı,aydın ve işçinin yanı sırademokratik kitle örgütleri vetaraftar grupları tarafından daziyaret edildi. Nakliyat-İş yetk-ilileri, direnişin kazanılmasındaİş Bankası bünyesindeki ŞişeCam işçilerinin 22 Ocak günügerçekleştirdiği ziyaretin önemliolduğunu söyledi.

Toplumun vicdanı olanSosyal Hizmetler ve Çocuk

Esirgeme Kurumu’nda(SHÇEK) çalışanlartaşeronlaştırmaya karşı hercumartesi Taksim GeziParkı’nda oturma eylemiyapıyor.

Kıdem tazminatları, yıllıkizinler gibi temel hakları gaspedilen işçiler eylemlerineSHÇEK çalışanı Aysel Polat’ınhamile olduğu için 20 Ocakgünü işten çıkarılmasınınardından 29 Ocak’ta başladılar.

Sosyal hizmetlerin taşeron-laştırılmasını ‘toplumun vicdanıihaleye çıkarıldı’ diyerek ifadeeden Dev Sağlık-İş üyesiçalışanlar baskıya maruzkaldıklarını, farklı maaş uygula-maları olduğunu söylüyor.

SHÇEK’teki taşeronşirketler, çalıştırdığı person-ellere 2 aylık deneme süresi gibikabul edilemez maddelerinolduğu sözleşmeleri dayatıyor.SHÇEK’teki sosyologlar damaaşlarının keyfi bir biçimdedüşürüldüğünü belirtiyor.

‘Toplumun vicdan›’ eylemde

EMEK

İşsizlik oranı yüzde 21DİSK-Araştırma

Enstitüsü (DİSK-Ar),Kasım 2010 dönemindekiişsizlik oranını yüzde 17,36olarak saptadı. DİSK-Ar’ınaraştırmasına göre resmi işsizsayısı 2 milyon 811 bin kişi. 1saat bile çalışsa işsizsayılmayan, yetersiz ve eksikzamanlı istihdam edilen gizliişsizler ilave edildiğinde buoranın yüzde 21 düzeylerineulaştığını ifade eden DİSK-

AR, işsiz sayısının da umut-suz işsizlerle birlikte 4 milyon802 bin, gizli işsizlerle 5 mily-on 804 bin düzeyineulaştığını duyurdu.

Türkiye İstatistikKurumu’nun hazırladığı hanehalkı işsizlik araştırmasının, 1saat bile çalışsa işsizsayılmayan kişiler dahiledilmeden yapıldığınıbelirten DİSK-Ar, işsizlikkonusunda AKP’nin çizdiği

pembe tablonun gerçeklebağdaşmadığını belirtti. Krizöncesi dönem ile kriz dönemiarasında tarım alanındayaşanan istihdamyoğunlaşmasına dikkat çeki-len raporda, son 3 yıllıkdönemde tarımın istihdamiçindeki payının yüzde 22'denyüzde 25'e yükseldiği, istih-dam edilenlerin yarısındançoğunun kadın olduğu vebunların 4'te 3'ünün ücretsiz

aile işçisi olarak istihdamakatılmış sayıldığı tespit edildi.

Raporun sonuçbölümünde, iş bulanlarıngüvencesiz, esnek ve kuralsızkötü çalışma koşullarına razıhale geldiklerine işaretedilirken özelleştirmenin,sendikasız-laştırmanın vetaşeron-laştırmanın; işçiningüvenliği ile işyerlerinin de-netimini olanaksızlaştırdığınadeğinildi.

Sermayedara Libya şokuLibya’daki isyan Türkiyeli sermayedarlarınmilyar dolarlık yatırımlarını tehlikeyeatarken 26 bin Türkiyeli işçi işsiz kalacak

Page 10: 126'ıncı sayı

10Halk›n Sesi 25 fiubat 2011 /10 Mart 2011

KİBELE

Had›m kad›n düflmanl›¤›n›gizlemeye yetmezYargı erkek egemenliğini ve gericiliği perçinleyen

bir karara daha imza attı. Mardin’de 13yaşındayken, iki kadının para karşılığı aracı olmasıylaaralarında asker, memur, esnaf ve öğretmenlerin debulunduğu 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nindavası sonuçlandı. Mahkeme N.Ç.’nin tecavüzcüsüerkek sanıklara hafifletilmiş cezalar verdi. Gerekçelikarara göre cezaları hafifletici neden 'N.Ç.’nin, erkeklekendi rızasıyla birlikte olması ve eyleminin ahlâkikötülüğünün farkında olması.' N.Ç’ye tecavüz edenler4’er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Onu ‘pazarlayan’ ikikadın ise 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Üstelik iki

kadına iffetsiz bir yaşam sürdürdük-leri için ceza indirimi yapılmadı.

İşte günlerdir ‘hadım’la mıçözsek, tecavüze uğrayankadını mı suçlasak diyetartışılıp durulan tecavüzgerçeği.

Daha bir kaç hafta önce 8AKP milletvekili tecavüz suçu-na ilişkin meclise bir kanunteklifi verdi. 12 Eylül’de yapılananayasa değişikliği paketinikendisine referans alan teklif“cinsel saldırı, çocukların cinselistismarı ve reşit olmayan cin-sel ilişki suçunun nitelikli işlen-mesi halinden hapis cezasına

mahkum olanların cezasının infazı sırasında vekoşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde;testesteron etkisini önemli ölçüde azaltıcı tedaviyetabi tutulmaları” önerisini getirdi.

Kısaca tecavüz suçlularına, çocuk tecavüzcülerinehadım önerdiler. AKP’lilerin önerisine önce usuldenitiraz edeyim. Çünkü burada klasik bir AKP taktiğiylekarşı karşıyayız. Tıpkı açılım siyasetinde olduğugibi bu öneri de söylemde radikal icraatta gericive tutarsız bir öneri. Duyan da AKP’liler tecavüzcü-lerin kökünü kazımaya kararlı diye düşünür. Sanki“tacize uğrayan kadın dekolte giymişse kusur ondada vardır” diyen ilahiyatçıya ‘fikir özgürlüğü var’ diyesahip çıkan AKP’li vekil Halide İncekara değilmiş gibi.Sanki aynı ilahiyatçıya ‘tacizin tek nedeni olarak kılıkkıyafeti göstermek doğru değil’ diyerek örtülü destekveren hükümetin Kadın ve Aileden Sorumlu DevletBakanı değilmiş gibi. Kısaca taciz ve tecavüz hergündeme geldiğinde suçu ‘biraz da’ kadında arayıpya da arayana arka çıkıp sonra da “tecavüzcülerihadım etmek lazım” diyen AKP kimi kandırıyor?

Gelelim hadım önerisine esastan itirazıma.Tecavüz konusuna çözüm bulmak isteyenler tecavüzeyleminin niteliği ve psiko-sosyal nedenleri üzerinedurup bir düşünmeli.

Biz kadınlar neden tecavüze uğruyoruz? Cinselolarak ‘azmış’ erkeklerin gözü döndüğü için mi?Yoksa toplumsal hayatta iktidarsızlaştırılanların iktidarkurmaya en elverişli alanlar olarak, başta aile,eğitim, devlet ve medya olmak üzere toplumunbütün kurumları tarafından sistematik olarakkorunaksızlaştırılan bedenlerimizi görmesi yüzün-den mi? Tecavüzün bir iktidar kurma eylemi,savaşlarda erkeklerin kullandığı bir savaş taktiğiolduğunu unutup bir cinsel aşırılıkmış, hastalıkmışgibi algılanması, algılatılması onu ilaçla ortadankaldırılabileceği yanılgısını da beraberinde getirir.

Bu algının bir uzantısı da tecavüzcüleri hastalıklı,sapkın kişiler olarak görerek tecavüz eylemini tüm-den karartmaktır. Çünkü tecavüzcüler kuytuköşelerde, karanlık yollarda pusuya yatmış karanlıkyüzlü adamlar sürüsü değildir. İşyerimizdeki mesaiarkadaşımız, komşumuz hatta bazen yatağımızdakierkektir. Yani etrafımız saran ilişkiler bütünü içindeherhangi bir insandır. Bu insan erkek egemenliğin-den aldığı güçle bizim isteğimizden bağımsız olarakbedenimizin her istediğinde ona ait bir şey olarakgörebileceğine inanmaktadır. Tecavüzü toplumsal birsorun yapan da bu eylemi gerçekleştirenlerin güçaldığı erkek egemenliği ve onu meşrulaştıran geri-ciliğin toplumun temel karakteristiği haline gelmişolmasıdır.

Fakat AKP tecavüzü besleyen erkek egemen geri-ci düşünüşe dair elbette adım atmayacaktır. Çünkükendisi ve kurucusu olduğu toplumsal düzen debundan beslenmektedir. AKP kadın düşmanlığınınyeni yüzlerini üretirken, bulduğu her fırsatta kadınınezilmişliğini derinleştirmenin dilini, politikasını yenidenüretirken, bunlarla yüzleşip kadınların uğradığışiddette kendisinin ve bu erkek egemen gerici ideolo-jisinin sorumluluğuyla hesaplaşmak istemez. İste-mez çünkü kadınlara, üç çocuk yapın evlerinizekapanın’ demenin, ‘kadınla erkek eşit değildir’demenin sonuçlarıyla yüzleşemez. İstemez çünküher bir yurttaşı piyasa düzenin kulu haline getirdiği bugerici, maço, erkek egemen, cemaatleşmiştoplumun sürekliliğin kadınları eve hapsederek ‘kutsalaile’yi koruyarak sağlamaktan vazgeçmez. İstemezçünkü bu çürümüş düzenini ölü ya da diri kadınlarınbedenleri üzerine inşa etmekten vazgeçmez.

Ama biz, kadınlar, binlerce yıldır türlü yüzünügördüğümüz kadın düşmanlığının bu yeni vesamimiyetsiz yüzü karşısında da, susmayız ve söyleriz:Bedenim benimdir dokunma!

ÖzgeYurttaflozge@

sendika.org

Adana’da 7 Mart 2010’da düzenlenen DünyaKadınlar Günü’nün yüzüncü yılı mitingine

açılan davada tertip komitesi beraat etti.7 Mart 2010’da Adana’daki Dünya Kadınlar

Günü mitingine “toplantı ve gösteri yürüyüşlerikanununa muhalefet” suçlamasıyla açılan davaberaatle sonuçlandı. Konuyla ilgili açıklamayapan Adana Kadın Platformu, 2011’in 8 MartDünya Kadınlar Günü’ne hazırlandıkları gün-lerde beraat kararının sevindirici olduğunu ifadeetti. Platform, baskı ve engellemelere karşınmücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.

Adana’da 8Mart’a beraat

Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyatFakültesi öğretim üyesi Prof. Dr.

Orhan Çeker’in açıklamalarına karşıHalkevci Kadınlar tarafından yapılanprotesto eylemi sonrası AnkaralıHalkevcilerin Şükran Annesi, ŞükranEken’le yakın tarihe ilişkin kısa bir söyleşigerçekleştirdik.

Eken bundan 21 yıl önce döneminKadın ve Aileden Sorumlu Devlet BakanıCemil Çiçek’in ‘flört fahişeliktir’ açıklamasısonrası yaptıkları eylemleri anlattı. ŞükranAnne, bugün demokrat ve ‘kadın dostu’siyaset yapmakla övünen AKP

Hükümetinin sözcüsü ve Başbakanyardımcısı olan Çiçek’in kadın düşmanı,gerici açıklamalarını; sonrasında kadınlarınyaptıkları eylemi; Çiçek’in kendilerindennasıl şikayetçi olduğunu anlattı. Onunhatırladıkları, erkek egemen, gerici ideolo-jinin 21 yılda kendisini daime yenidenüretebildiğini ve iktidarın her dönem aynıtaktiklerle isyan edenleri bastırdığını gös-terdi.

“FLÖRT FAH‹fiEL‹KT‹R” DEM‹fiT‹Yıl 1990, iktidarda Yıldırım Akbulut

başbakanlığında 47. hükümet var. Bugün

AKP hükümetinin sözcülüğü ve başbakanyardımcılığı görevini yürüten Cemil Çiçekde o dönem Kadın ve Aileden SorumluDevlet Bakanı. 13 Kasım 1990’daCumhuriyet gazetesinde yayımlanan dahasonra da diğer gazeteler tarafındankullanılan bir söyleşide Çiçek, flörthakkında görüşlerini ‘flört fahişeliktir’şeklinde açıklamış, feminizmin sapıklıkolduğunu belirtmişti. Cumhuriyetin haberi-ne göre Çiçek flört hakkında “Bu, hayvaniiçgüdülerle insanların birbirine yaklaşmasıdır.Konfeksiyoncu dükkanı mı bu! Sık sık elbisegibi değiştirsin. Bunu kabul etmek mümkündeğil. Flörtün fahişelikten ne farkı var?Sonuçta bunda hep kadın zararlı çıkıyor”sözlerini sarf etmişti.

Bu haber, yükselen kadın mücadelesininde gündemine oturmuştu. Şükran Anne’yeo dönem bu söyleşi ve açıklamanın üzerineneler düşündüklerini ve yaptıklarını soruyo-ruz.

“O dönem ilk yayınlanan o röportajı oku-mamıştım. Fakat açıklamalar tüm gazetelereyansıdı. Bu açıklamadan bir süre sonra park-larda el ele oturan çiftlere dönük saldırılarınolduğu yönünde birkaç haber yayımlandı.Genç çiftlerin tartaklandığını okuduk. Bizibiraz da bu körükledi.”

Bu haberler üzerine İHD’li kadınlar,SHP Kadın Komisyonu ve kadın sorununaduyarlı bağımsız bir grup kadın bir arayagelerek bir eylem yapmaya karar vermiş.Ankara’da başbakanlık ve bakanlıklara

oldukça yakın olan Güvenpark’ta 20 kadarkadın bir eylem yapmışlar.

“Çok kalabalık değildik. 20 kişi kadardık.Aramızda her yaştan kadın vardı. İHD’demahpus yakınları için mücadele eden ‘anne-ler’den 20’li yaşların başındaki gençkadınlara, evli, bekar, dediğim gibi heryaştan, durumdan kadın vardı” diyor ŞükranEken.

Eylemde önce bir basın açıklamasıyapılmış, Cemil Çiçek’in açıklamalarınıkınadıklarını söylemiş kadınlar. Ardındanda bakanlığa girerek Çiçek’le görüşmekistemişler. Bu noktada polisle aralarındaarbede yaşanmış. Bakanlık görüşme talebi-ni reddetmiş ve eylem bitmiş.

Eylemin ardından hep birlikte İHD’yegiden kadınlara birkaç saat sonra Meclis’tebulunan SHP’li bazı vekiller ulaşarak‘başlarının belada’ olduğunu söylemiş.

“Cemil Çiçek bizden şikayetçi olmuş,yaptığımız eylem canını sıkmış olmalı kiyakalanmamızı, gözaltına alınmamızı istemiş”diye aktarıyor Eken. Fakat kadınlarazmediyor, yakalanmıyor, birkaç günetraflarında esen polis terörü sonrası konukapanıyor.

Eylem sonrasını Şükran Anne “Bir kereduyarlılık kazınmıştık” diye anlatıyor. Bueyleme katılan kadınların bir kısmı dahasonra ‘kadına yönelik şiddet’ konusundaeğitim alarak ve kadın çalışmalarıiçerisinde yer almış.

Kadına dönük şiddet vakalarıson 8 yılda (diğer bir deyişle

AKP’nin iktidarı boyunca) yüzde1400 oranında arttı. Gazetelerinüçüncü sayfalarından vicdanlaraulaşan kadın ölümleri, kadın veçocuk istismarı; mahkemelerdençıkan kamu vicdanını yaralayıcı

kararlar, kadınların itirazları veeylemleriyle karşılandı. Kadıncinayetlerine karşı yürütülen‘Kadın cinayeti politiktir’ sloganlıçalışmalar, taciz, tecavüzdavalarına kadınların müdahilolma çabaları AKP’yi de hareketegeçmek zorunda bıraktı. 8 AKP”li

vekilin Meclis’e sunduğu kanunteklifi tecavüz suçlularının ilaçla-testesteron tedavisi almasını öne-riyor. Bu kanun teklifi sorununçözümüne hizmet etmekten uzakolsa da kadınların eylemlerininiktidar partisini harekete geçirdiğibir gerçek.

Konya Selçuk Üniversitesiİlahiyat Fakültesi öğretim

üyesi Prof. Dr. Orhan Çeker’inAKP’nin tecavüz suçluları içinhadım cezası önerisinideğerlendirdiği söyleşide sarfettiği “Sorunun odağında kimvar? Kadın var. Kardeşim sen

dekolte giyinirsen bu tür çirkinlik-lerle karşılaşman sürpriz olmaya-caktır” şeklinde beyanatı tepkilereneden oldu. Halkevci Kadınlarİstanbul’da yaptıkları bir eylemleÇeker’i protesto etti.

17 Şubat günü İstanbul’daGalatasaray Lisesi önünde

buluşan Halkevci Kadınlar, OrhanÇeker’i ve onunla aynı görüşleripaylaşan herkesi uyarmak içintoplandıklarını belirttiler. Çeker’intıpkı Üzmez gibi şemsiye veyumurtayı hak ettiğini dilegetirdiler. Çeker’e kargo ileşemsiye ve yumurta yolladılar.

Tiyatrocu ve Mor Çatı gönül-lüsü Ü.S.’nin polisin kimlik

sorgusu sırasında maruz kaldığışiddet kadın örgütleri tarafındankınandı.

Tiyatrocu Ü.S. Tarlabaşı’ndatelefonla konuşurken kimlik soranpolislerden bir dakika müsade

istemiş, bunun üzerine sinirlenenpolisler Ü.S.’yi zorla Taksim PolisMerkezi’nde alıkoymuş ve vücu-dunda hakim ya da savcı izniolmadan arama yapmıştı.

Polisin keyfi şiddetini kınayankadın örgütlenmeleri saldırınınmünferit olmadığını, son zaman-

larda polis şiddetinin gittikçearttığını ifade etti. Açıklamadapolis şiddetinin kadın bedeniüzerinde cinsel saldırıyadönüştüğü de dile getirildi.

Ü.S. ve avukatları suçu işleyenpolisler ve amirler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Adana Kadın Platformu,Sevgililer Günü’nde

kadına yönelik şiddete karşı bireylem gerçekleştirdi. 14 Şubatgünü saat 18.00’de 5 OcakMeydanı’nda toplanan kadınlar,Kültür Sokağı’na kadar biryürüyüş gerçekleştirdiler.

Kültür Sokağı’nda eylemidüzenleyen kurumlar adına ortakaçıklama yapıldı. Açıklamadaküresel kapitalizm tarafındantüketim çılgınlığının bir parçasıhaline getirilen SevgililerGünü’nün tüm dünyada olduğugibi ülkemizde de sınırsız-bilinçsiz

tüketimin vesilesi olduğu belirtildi.Sevgi ile isimlendirilen bu gündedahi kadınların şiddet görmeye,tecavüze uğramaya, öldürülmeyedevam ettiğini söyleyen kadınlar,istatistiklere göre her gün 3kadının erkeklerin “sevgisi”yüzünden öldürüldüğünü belirtti.

Bir şemsiye de Çeker’e

‘Ne gül al ne can al’

Polise karşı kadın dayanışması

AKP’nin zoraki çözümü

8 Mart’a hazırlık böyle olur

21 yıl öncesinden bir kadın eylemi

Üstte ‹stanbul’-da HalkevciKad›nlar Çeker’iprotestoederken. YandaAdanal›kad›nlar›nsevgililer günüeylemi. Alttafliddete karfl›üniversitelikad›nlar›n eyle-mi.

HalkevciŞükran Eken21 yıl önce‘flört fahişeliktir’diyen CemilÇiçek’i protestoettikleri eylemianlattı

Page 11: 126'ıncı sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1125 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Baraka Kültür Merkezi, Kıbrıs’ın kuzeyinde, “halk olmahakkı ihlal edilmiş bir halkın hakları” için neoliberalizme karşımücadele ediyor. Kıbrıs’taki 28 Ocak Toplumsal Var Oluşmitinge “Ankara elini yakamızdan çek!” pankartıyla katıldı vemitingin mesajını özetleyen bu pankart faşist saldırıgirişimlerinin ve Ankara’nın hışmının hedefine oturdu. Şimdide 2 Mart’ta gerçekleştirilecek olan ve 28 Ocak’takinden daha

etkili olması beklenen ikinci mitinge hazırlanıyorlar. Adahalkının 27 yıldır bilinçaltında bastırılmış bir şekilde tuttuğuisyanını ortaya çıkarmasına yardımcı oluyorlar. Baraka’danMünür Rahvancıoğlu ve Hasan Yıkıcı ile son eylemleringerçek dinamiklerini, hedeflerini, öznelerini, Kıbrıs’ı veTayyip Erdoğan’ın sert çıkışının Kıbrıs’ın kuzeyindekikarşılığını konuştuk

KıbrıslıTürklerin

Ankara’yladerdi ne?

Kıbrıslıların derdi ne, neden böyle-si bir tepkiyle sokağa çıkıyorlar?

M.R.: Kıbrıslıların derdiekonomik temelli. 1986’dan beridevam eden 15-20 yıllık bir sürecinsonucu. Özal’dan beri ülkeekonomisine Ankara yapımıneoliberal ekonomik paketler yönveriyor. Bugün bu politikalara karşıtepkiler artık siyasal bir söylemedönüştü. Bu nedenle Ankara bukadar öne çıktı. Çünkü, neoliberalpolitikaların kaynağında Türkiyehükümetleri var.

15-20 yıllık bir süreç ama tepkişimdi patlak verdi. Şu an gündemdeneler var?

M.R.: Son bir yılda olanlarıanlatayım. Kıbrıs THY özelleşti.Çalışanları sokakta kaldı. SıradaADSL hizmetleri vs. Dâhili telefonözelleştirmesi var. Elektrik üretim,iletim, faturalandırmasıyla tama-men özelleştirilecek. Kooperatifözelleştirilecek. Kooperatifbankasıyla, tohumculuk, tahıl, süt,hellim işletmeleriyle KıbrıslıTürklere ait ciddi bir değerdir.Kıbrıslı Türklerin üretimde tekşansıdır. Bu özelleştirmelerKıbrıs’ın bitmesi anlamına gelir.

Çalışan haklarında da gerilemel-er var. Ek ödemeler, desteklemelerkaldırıldığı gibi maaşlarda da kesin-tilere gidiliyor. Bu arada TayyipErdoğan 10 bin lira maaşaldığımızdan bahsediyor amaKıbrıs’ta en yüksek maaş bile 10bin lira değil. En yüksek maaşcumhurbaşkanınındır o da 8 binlira alır. Asgari ücret ise bin 300liradır ve şu anda yeni işe başlayan-lar için maaşların artık asgari ücret-ten verilmesi planlanıyor.

Tamam, Erdoğan doğru söyleme-miş ama bu da yüksek bir maaş değilmi? Türkiye’ye kıyasla bin 300 liraasgari ücret iyi bir rakam.

M.R.: Ama Kıbrıs ve Türkiye’defiyatlar çok farklı. Benzin ve mazotdışında her şey Türkiye’dekininbirkaç katı fiyatınadır. Ortalama ikikatı diyelim. Benzin ve mazotunucuza olması da aslındaTürkiye’deki gibi bir avantaj sun-muyor. Çünkü burada hiçbir toplutaşıma hizmeti yok. Taksi bile yok.Kıbrıs’ta bir yerden bir yere gitmekiçin özel arabanız olmalı.

Yani ne Erdoğan’ın dediği kadaryüksek bir maaş var ne de elimizegeçen para Türkiye’deki kıymetin-de. Şimdi hem ek ödemelerkaldırılıp hem de kesintilere gidil-ince durum daha da kötüleşiyor vehalk da buna karşı çıkıyor.

“Göç Yasası” diye bir yasa var.Ne yapıyor bu yasa. Kamuya yenigirenlerin maaşı yarıya düşürülü-yor, asgari ücret seviyesine geliyor.

Sendikal haklarda da gerilemevar. Toplu sözleşme hakkı “GöçYasası” ile imkansız hale getiriliyor.Yasada çalışana çıplak ücretdışında bir şey verilmeyeceği yazılı.Toplu sözleşmede ek haklar,desteklemeler isteyemeyeceksenizne yapacaksınız. Toplu sözleşmesadece kuru ücret pazarlığınaindirgeniyor.

Yasanın adı neden göç yasası? M.R.: Sendikalar, bu yasanın

uygulanması halinde Kıbrıslılarınyaşamasının artık imkânsız halegeleceğini, göç etmek zorundakalacağını söylüyor. O nedenleresmi adı başka olsa da “GöçYasası” diye anılıyor.

Bu düzenlemeler şimdiki UlusalBirlik Partisi (UBP) hükümeti döne-mine mi ait? Öncesi yok mu?

M.R.: Cumhuriyetçi Türk Partisi

(CTP) döneminde paket hazırlandı.Daha doğrusu AKP hazırladı veCTP’ye verdi. CTP’liler diyor ki,“Biz bu yasayı geçirmek istemedik,o nedenle de erken seçime gittik.”Ama seçime giderken hiç böyle birşeyden söz etmediler. “Ekonomikkriz var, önemli tedbirler almamızgerekiyor,” dediler.

Bizce CTP erken seçime, buyasaları geçirmeden önce onayalmak için gitti. Seçilemeyince desöylem değiştirdi.

Paketler o kadar yeni değil amadeğil mi? 15-20 yıllık bir süreçten sözediyorsunuz?

M.R.: 1986’dan beri bu paketlervar. O zaman bir sanayi vardı,alüminyum işletmeleri, plastik borufabrikaları, iğne fabrikaları. TurgutÖzal geldiğinde Kıbrıslılar “Bizüretmek istiyoruz” dediler. Özal dadedi ki, “Siz üretmeyin. Zatenİstanbul’un bir mahallesikadarsınız. Biz sizin paranızı gön-deririz.” Ankara bu sorununkaynağı… Ankara’yı hedef alan slo-ganların nedeni de bu.

Erdoğan’ın “besleme” söylemihakkında ne düşünüyorsunuz?

H.K.: Türkiye Kıbrıslı Türkleribesliyor ya da onların yanındadırdiye bir şey yok. Besleme tabiri dekesinlikle kabul edilemez, gerçek-liği çarpıtan bir şey.

Para geliyor ama…H.K.: Para geliyor. Ama Recep

Tayyip Erdoğan’dan tutun, CemilÇiçek’e kadar, Egemen Bağış’a

kadar tüm taraflar bir taraftanKıbrıslılara hakaretler yağdırırkendiğer taraftan da “Bizim Kıbrıs’taçok önemli vazgeçilemez stratejikçıkarlarımız var” diyorlar. Aslındadüğüm burada. Para akıtılıyorsa buKıbrıslı Türklerin kara kaşına değil.Aktarılan para aslında Türkiye’nin,esas olarak da taşeronluğunuyaptığı NATO ve emperyalizminstratejik çıkarları çerçevesinde1974’ten itibaren yaratılan yapınınsürdürülmesine hizmet eden birparadır. Bu, Kıbrıslı Türkleri üre-timden koparma ve geleceksiz-leştirme amacıyla yürütülen birpolitikaydı. Bir tür bağımlılaştırma,asalak bir yapı oluşturma poli-tikasıydı aslında. Bir halk ürettiğizaman kendini var edebilir, kendigeleceğine dair iradesini koyabilir.

Kıbrıslı Türklerin geleceklerinikendi iradeleriyle belirlemesi,Doğu Akdeniz’de emperyalistçıkarlara sahip olanları ve Türkiyeegemenlerini korkutmuştur.

M.R.: Erdoğan bir itirafta bulun-du. “Yunanistan Kıbrıs’ta ne içinvarsa biz de onun için oradayız”dedi. Yunanistan Kıbrıs’ta ABDiçin, NATO için üsler kurulsun,Ortadoğu’da emperyalizmin dene-tim olanakları artsın diye var. Tabiiki bal tutan parmağını yalıyor veTürkiye ile Yunanistan’ın Kıbrıs’takendi çıkarları da var ama asılolarak emperyalizme hizmet içinburadalar.

H.K.: 1974’ten sonra oluşturulanyapı sayesinde kumarhanelerin vegece kulüplerinin yoğun bir şekildevar olduğu bir coğrafyaya dönüştüKıbrıs. Kumarhanelerde, fuhuşyuvalarında, gece kulüplerindeaklanan para Türkiye’nin KKTC’yegönderdiğinin kat be kat üstündebir para. Bir taraftan Türkiye’denKKTC’ye para akıyor gibi görünürama kara para aklamayla, çetelerinfaaliyetleriyle Kıbrıs’tan Türkiye’yeaktarılan para Türkiye’denKKTC’ye ödenenin kat katüstündedir. Bu Türkiye’nin kenditopraklarında yürütemediği kont-rgerilla, mafya faaliyetlerininKıbrıs’a kaydırılmasıdır. Esasbesleme varsa bu Türkiye’ninmafyası, otel sermayesi, kara parasahipleridir.

Ada halkı ile bu yapılar arasında

bir gerilim var mı?H.K.: Ada halkı zaten bu

kumarhanelere gitmiyor.Vatandaşlara yasak zaten. Sadeceyurtdışından gelenler gidebiliyor.Böyle bir yapı var. Mesela bir otelkuruluyor, otelin daha inşaatıbitmeden kumarhanesi açılıyor.

Kontrgerillanın ada halkına karşıbir eylemi var mı?

H.K.: 1996’da Kutlu Adalıcinayeti gerçekleşmişti. Askerin tar-ihi eser kaçakçılığı ile ilgili bazıgerçekleri açığa çıkardığı içinöldürülmüştü. Failleri hala meçhul.Önceki yıllarda Avrupa gazetesine(Şimdiki Afrika gazetesinin öncülü)çeşitli bombalamalar ve baskılarsöz konusuydu. Yeni KıbrısPartisi’nin kapısının önünde bombapatlatıldı. Bunlar ne zaman oldu.Toplumsal muhalefetin yükselme-siyle birlikte. Fakat son dönem-lerde buna benzer faaliyetler yok.

Bir de size dönük faşist, provokatifbir eylem gerçekleşti. Kontrgerillaşimdi de boş durmuyor herhalde.Neler yaşandı?

M.R.: Bize dönük saldırı mit-ingten 3 gün sonra gerçekleşti.Faşistler “Ankara elini yakamızdançek!” pankartını bahane ederekküfürlü bir eylem yaptılar. (GençMücahitler Derneği isminde birderneğin birkaç üyesi Baraka'yıprotesto etmek amacıyla 31 Ocak2011 tarihinde bir "ziyaret" düzen-ledi. "Or.... Çocukları" gibi "yaratıcı"bir pankart açan bu şahıslar, basınaçıklaması yaptı. "Kıbrıs TürktürTürk kalacak!" diye slogan attıktansonra, tekbir getirerek Baraka'danayrıldılar.) Bizim tepki göstermemi-zi sağlamak ve tepkimizle birliktegerginlik yaratıp eylemleri gölgele-mek istediler. Ama istedikleri gibiolmadı. O konu kapandı. Esassorun ortada artık.

28 Ocak eyleminin ardından neyaşandı, ne değişti? 2 Mart’tanhedefiniz, beklentiniz ne?

H.K.: İki eylem arasındakiyaklaşık bir aylık süreçte KıbrıslıTürk halkı daha da bir sertleşti,kenetlendi. “Ankara eliniyakamızdan çek” sloganının nekadar kaçınılmaz olduğunu bir kezidrak etmiştir. Burada tabii kiErdoğan’ın ve AKP kurmaylarınınçok önemli katkıları var. Eylemdensonra Kıbrıs halkını aşağıladılar.Kıbrıs halkı bunu hazmedemezdietmedi. UBP ise hazmedebildi veErdoğan’la cıvık bir tavırla el sıkıştı.Kıbrıs Türk halkı ne UBP’yi affede-cektir ne de AKP’yi.

28 Ocak’ta 30 bin kişi vardı. 2Mart’ta inanıyoruz ki 50 bin kişiolacak, Kıbrıs halkı yine kendiiradesini ortaya koyacaktır.

Sendikalar, bu yasayla Kıbrıslılarınadadan göç etmek zorunda kalacağınısöylüyor. O nedenle resmi adı başkaolsa da “Göç Yasası” diye anılıyor

ıbrıs Türk halkı ne UBP’yi affedecektirne de AKP’yi. 28 Ocak’ta 30 bin kişivardı. 2 Mart’ta 50 bin kişi olacak,Kıbrıs kendi iradesini ortaya koyacaktır

Kıbrıs beslemedeğildir.

Besleme varsa,bu, Türkiye’ninmafyası, kontr-

gerillası, otel ser-mayesi, kara

para sahipleridir

Devleti de, meclisi de, ordusu da, yasası da yalan

K I B R I S T Ü R K H A L K I N E U B P ’ Y ‹ A F F E D E C E K T ‹ R N E A K P ’ Y ‹

Ankara neoliberalizmi dayatınca

Dayanışmayıyükseltelim

Sokağa çıkan Kıbrıs halkı Türkiyelileri neredegörmek istiyor ve mücadelenin neresine otur-

tuyor?H.K.: Kıbrıslı Türklerin ilerici devrimci

unsurları her zaman Türkiye’deki toplumsalmuhalefetin yanında var olmuştur. Aynızamanda Türkiye halkının da kendi mücade-lesinde yanında olmasının beklentisi içindedir.Bir şeyin altını çizmekte fayda var. Kıbrısbağımsızlığına kavuşacaksa bu hiçbir koşuldaTürkiye ve Yunanistan’daki toplumsalhareketlerden, sınıf mücadelesinden bağımsızdüşünülemez. Tekel direnişinin olduğudönemde, Baraka’nın da içinde bulunduğusendikalar ve birçok örgüt bir dayanışma eyle-mi yaparak TC elçiliğinin önüne yürümüştük.Öğrenci muhalefeti açısından da hala sürenbir dayanışma ilişkisi var. Baraka KültürMerkezi’nin Türkiye’de Halkevleri’yle ciddidayanışma ilişkileri var. Geçtiğimiz haftalardaÖDP Başkanı Alper Taş geldi, çeşitligörüşmelerde bulundu. Kıbrıslıların beklentisiTürkiye’deki ilerici devrimci hareketlerin buKıbrıs’taki hareketle dayanışmasıdır.

-Kaç kişisiniz?-Kalabalık!H.K.: Geçen yıl Tayyip Erdoğan Kıbrıs’a

geldiğinde UBP’li Başbakan İrsenKüçük’e soruyor: “Sizin nüfus ne kadar?”Küçük, bir cevap veremiyor, “kalabalık”diyor.

Bu trajik bir şey. Kıbrıs’ın kuzeyinde 300-350 bin Kıbrıslı vatandaş olduğu söyleniyor.Fakat bunların kaçta kaçı yerlidir, kaçta kaçıgöçmendir, tam olarak bilinmiyor. Vatandaşolmayan nüfus da tam bilinmiyor. Sürekli birsirkülasyon var. Yurtdışından giriş çıkışlar,konaklamalar, çalışma izinleri vs. takip edil-diğinde Kıbrıs’ın kuzeyinde 500 binden fazlainsanın yaşadığı söyleniyor.

Bu 500 binden fazla insanın ancak üçtebirinin Kıbrıslı yerli Türkleri kapsadığınısöyleyebiliriz. Bu anlamda Türkiye’denaktarılan nüfusun Kıbrıslı Türkleri katladığıbir gerçektir. Bunun siyasi, kültürel ve sınıfsalyansımaları var.

1974’ten hemen sonra gelenler adaya bellibir uyum sağladı ve Kıbrıslıların bir kısmıbunu kabullendi ancak 2000’lerde gelenleriçin aynı şey söylenemez.

Kıbrıs’ın kuzeyi nasıl bir yerdir? Gözümüzdecanlandırabilmek için, genel bir manzara çize-bilir misiniz?

H.K.: 1974’te Türkiye askeri geldi ve birdaha dönmedi. 12 Eylül sonrasında daKKTC oluşturuldu. KKTC bağımsız birdevlet olarak sunuluyor; meclisiyle, siyasipartileriyle. Oysa kendi başına hiçbir belir-leyiciliği yok. KKTC’yi Türkiye dışındatanıyan bir tek ülke de yok. TC’nin belirle-diği politikaların dışına çıkamıyor. Bumecliste de, siyasi partilerin kendi poli-tikalarını belirlemesinde de böyledir. Birsiyasi parti etkin bir şekilde parlamentodayer almak istiyorsa Türkiye’nin çizmişolduğu siyasi ufuk dışına çıkamaz.

Kıbrıs’ta Türkiye ordusu da var,

KKTC’nin kendi ordusu da. Fakat bunlarıngeneralleri, komutanları Türkiye’den atanır.Merkez Bankası var. Aynı şekildeTürkiye’den atanır. Pek çok resmi kurumunbaşkanları Türkiye tarafından atanır. TCyardım heyeti var. TC yardım heyetiTürkiye’den gelen paranın nereye har-canacağını belirleyen bir kurumdur. Aslındasiyaset TC yardım heyeti ile TC elçiliğiniçizdiği politikalarla şekilleniyor.

Yasalar Türkiye yasalarının kopyası.Türkiye’deki bir yasa alınır, Türkiyekelimesinin yerine Kıbrıs yazılır. Bu tabiibazı saçmalıklara da yol açıyor. Mesela birmaden yasası çıktı. Türkiye’deki madenyasasından kopyalanmış. Ama Kıbrıs’ınkuzeyinde maden yok.

K

Page 12: 126'ıncı sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1225 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

Siyasal İslamcı hareket, devletin dine dönük müdahale-leri nedeniyle kendini hep mağdur olarak tanımlar. Oysakendisi de tarihte hep iktidar cephesinde yer almıştır

12. yüzy›lda kiliseyle dünyeviiktidar›n ayr›flmaya bafllamas›beraberinde laikleflme sürecinigetirdi.

Binlerce y›la yay›lan bu süreiçerisinde din olgusu etraf›nda s›n›fsavafl›mlar›, iktidar çat›flmalar›yafland›. Ortaya sekülerizm, laiklik,toplumsal ve bireysel haklar özgür-lükler gibi de¤erler ç›kt›. Uzunmücadeleler sonucu, iktidar

dünyevileflirken din de kamusalalandan özel alana do¤ru çekildi.Bu süreçte inanmama özgürlü¤üde inanç ve ibadet özgürlü¤ününgüvencesi haline geldi.

Ama neoliberalizmin kurmayaçal›flt›¤› yeni toplumda, art›ktoplumlar›n ortak de¤eri halinegelen baz› temel hak ve özgürlük-ler yok say›l›yor. ‹nanmama özgür-lü¤ü de bunlardan birisidir.

Kurtken kuzu görünenler

İnanç özgürlüğü:İslamcı baskının kalkanıMizah dergisi Penguen’de yayımlanan bir karikatürİslamcı kitleleri öfkelendirdi. İslamcı hareket uzunbir süredir tabanını ‘din elden gidiyor’ korkusunudiri tutarak harekete geçiriyor, bir arada tutuyor

Gücünü dinci cemaatlerden alan AKP iktidarı,“inanç özgürlüğü” maskesi altında cemaatelerininanç, ilke ve değerlerini topluma dayatıyor.Toplumu cemaatleştiriyor

Karikatürüngösterdiği

İslamcı hareket neden sık sık

‘inanç özgürlüğü’nden bahsedi-

yor? Din elden gidiyor kaygısını

neden hiç gideremiyor? İslamcılar

kendi egemenliklerini maskeleyen

bir mağduriyet dilini her defasında

nasıl yeniden üretiyor?

‘Baş örtüsü’ne gelince ‘inanç

özgürlüğü’nü savunanlar iş

karikatüre gelince neden farklı

davranıyorlar?

İslamcılar din, inanç ve ifadeözgürlüğü sorununu,

Türkiye’de rejimin kurucuunsurlarından birisi olanKemalist laiklik anlayışın birgereği olarak devletin dinedönük müdahalelerinden yolaçıkarak tanımlamaktadır.Dindar kitlelerin, devletin dinekoyduğu sınırlamalar nedeniylehep zulüm gördüğü, inançlarınıgizlemek zorunda kaldığıfikrinden hareketle hiç bit-meyen bir mağdurluk konu-munu yeniden yeniden üret-mektedirler.

MA⁄DUR SÖYLEM‹N‹YEN‹DEN ÜRETMEK

Gizli gizli namaz kılmakzorunda kalan işçiler,‘başörtüsü’ nedeniyle okulaalınmayan genç kadınlar,varlıklarını gizlemek zorundakalan cemaatler, gizlice yapılansohbetler hep bu mazlumluğugösteren öyküler olarakanlatılmış, isimler, mekanlardeğişse de ‘ibadetini gizliceyapan’ inancından ötürü

toplumsal hayatta dışlananMüslümanların varlığı anlatılıpdurmuştur.

Oysa Kemalist laikliğinkurucu unsuru olduğu aynırejim siyasal İslam’la hepişbirliği yaparak Türkiye’yeözgü bir laiklik anlayışı inşaetmiştir. Siyasal İslam, laikliğintemellerinin atıldığıCumhuriyetin ilk yıllarında1924’te Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın kurulması, vebenzeri uygulamalarlacumhuriyet içerisinde kurum-sallaştırılmıştır. 1950’lerleberaber Türkiye’nin yenisömürgeleştirilme sürecinde iseiktidarların siyasal, ekonomikve toplumsal temelinigüçlendirmek için bizzatemperyalistler ve Türkiyeli ege-menler tarafından kullanılanbir siyasi akım olmuştur.Demokrat Parti döneminde1925’te kapatılan tekke vezaviyelere izin verilmesi,1965’te Diyanet’e bağlı kurankursları sayesinde cemaatkadrolarının devletin maaşlı

memurlarına dönüşmesi,Diyanet İşleri’nin kurulmasınınardından siyasal İslam’ın rejim-le kaynaşması bir yandan darejimin gericileşmesinin ikincidönüm noktası olmuştur. Bugelişmeleri 12 Eylül 1980 son-rası bizzat cunta tarafındanyukardan aşağıya örgütlenenTürk-İslam sentezi fikriyleberaber hem rejimin hem detoplumun dalga dalgagericileştirilmesinisüreklileştirmiştir. Zorunlu dindersleri, yaygınlık kazandırılanimam hatipler, hızlayaygınlaşan kuran kursları geri-ciliğin toplumsal temellerinigüçlendirmiştir. Bugün gelinennoktada egemenler tarafındanhep işbirliği yapılan siyasalİslam adım adım gelişmiş,kurumsallaşmış ve AKPşahsında kendisini iktidar par-tisi olarak var edebilmiştir.

REJ‹M DE⁄‹fi‹YOR LA‹KL‹KANLAYIfiI DA DE⁄‹fi‹YOR

Kısaca İslamcı kitleleri ajiteeden zulüm gören Müslüman

figürü Kemalist laiklikanlayışının kamusal alanadönük bir dizi düzenlemesineve dini kamusal alandan özelalana iteleyen bir dizi uygula-maya dayansa da ezen ezilen,yöneten yönetilen ilişkisindesiyasal İslam hep ezen veyöneten cephesinde konum-lanmıştır.

Bu cephedeki ilişkisi

işbirliğinden aktif siyasal özneolmaya kadar zamana vekoşullara bağlı olarak çeşitlen-miştir. Üstelik siyasal İslam’ınrejimin karakteri gereği varolan bu yapısal çelişkisi (hemitilen hem de yöneten olma)neoliberal dönüşümle beraberçözülmüş, rejim değişirkenKemalist laiklik anlayış dakrize sürüklenmiştir.

AKP ve gericiliğinyeni yüzleri

“ Toplumsal barışı kur-mak yönünde önemliadımlar attık.

Toplumsal barış insanlararasındaki ayrımcılığıkaldırmakla olur. Herkesindüşüncesine saygılı olmaklaolur. Üç özgürlük çok önem-lidir. Din ve inanç özgürlüğü,fikir ve düşünce özgürlüğü vefikir ve teşebbüsözgürlüğüdür."

(Devlet Bakanı veBaşbakan Yardımcısı BülentArınç, 5 Şubat 2011 ‘AKParti hükümetinde,Türkiye'de din, inanç ve vic-dan hürriyetinin gelişimi’Konferansı, Köln)

Köln’de bu sözleri sarfeden Bülent Arınç,Muhteşem Yüzyıl dizisinekarşı kitlelerin gerici-şoventepkilerini kışkırtan BülentArınç’la yine aynı kişi.

İslamcılar kendilerine birkalkan haline getirdikleriinanç özgürlüğü söyleminikendi egemenliklerinisürdürmek ve kendidışındakileri baskı altınaalmak için kullanıyor.

‹SLAMCILARIN ‹NANÇÖZGÜRLÜ⁄ÜNÜN SINIRI

AKP’nin ve Türkiye’dekibirçok siyasal İslamcıhareketin mensuplarıdüşünce (ifade) ve inançözgürlüğü gündemegeldiğinde hep benzeraçıklamalar yapıyorlar.Hatta işi eyleme dökenlerbile var. Örneğin “türban”eylemlerini örgütleyen plat-formun adı İnanç ÖzgürlüğüPlatformu. İslamcı hareketve onun temsilcileri inançözgürlüğünü dillerindendüşürmüyor; ama söylem veeylem arasındaki fark,Türkiye’de inanç ve ifadeözgürlüğü hakkını en fazlaihlal edenlerin dinci-gericihareket mensupları olduğu

gerçeğine işaret ediyor.Oruç tutmadığı için tehditedilenlerin, dayak yiyenlerin,‘uygunsuz’ kıyafetlerinedeniyle hakarete maruzkalanların öyküsü ve Sivas’tainanmama özgürlüğünedeniyle hedef gösterilenAziz Nesin’e karşı başlayıpPir Sultan Abdal şenlikleriiçin kente konuk olan 32insanın ölümüne varan olay-lar, inanç ve ifadeözgürlüğünün İslamcılartarafından ihlal edilişininöyküsüdür.

PENGUEN’E SALDIRIMizah dergisi Penguen’in

9 Şubat tarihli sayısındakarikatürsit BahadırBaruter’in çizdiği birkarikatürde yer alan "Allahyok, din yalan" ifadeleriinanç özgürlüğünün ateşlisavunucularının maskesinibirden düşürüverdi. Allah’ainananların ‘Allah var’ deme

hakkını her gün kullandığıTürkiye’de, Allah’a inan-mayan bir çizerin bunu dilegetirmesi birden bir linçkampanyasına dönüştü.Facebook, Twitter gibisosyal medya mecralarındadüzenlenen kampanyalardaBaruter’e yönelik nefretdolu ifadeler, tehditler hızlayayıldı. Penguen dergisikonuyla ilgili bir açıklamayapmak zorunda kaldı.

Haberlerinde ‘baş örtüsü’yasağı nedeniyle sık sıkinanç özgürlüğünden demvuran gazeteler bukarikatürü şöyle duyurdu:

"Penguen İslam'asaldırdı! - İslam'ın kutsal-larına hakaret edildi. İştedehşete düşüren çizgiler"(habervaktim.com)

"Asıl gavurlar içimizde -Danimarka'da Peygamberefendimiz (sav)'e hakaretiçeren karikatürlerdolayısıyla ayağa kalkan

Türkiye asıl gavurları içindebarındırıyor. (8 sütun)"Penguen'den Allah'a vedine hakaret karikatür - Çığgibi tepki yağıyor." (En SonHaber)

Penguen adlı bir mizahdergisinde çok ama çok ayıpbir karikatür yayımlandı.Mütedeyyin insanlarıaşağılayan çizgi ve baloncuk-lar yetmiyormuş gibi camiyeait bir figürün içine saygısızşöyle bir cümle yazıldı: "Allahyok, din yalan." Belli ki bunuyapan kişinin düşmanlığı,aklının önüne geçmiş, nefretigözünü kör etmiş. Hezeyanıo kadar ayyuka çıkmış kiadam, o anlamsız ve inciticilafı oraya kazımasa herhaldeşişip patlayacak... (EkremDumanlı, Zaman gazetesigenel yayın yönetmeni)

DD‹‹NN EELLDDEENN GG‹‹DD‹‹YYOORRBaruter’e öfkelenenler

inançlarının hakarete

uğradığını öne sürüyor. Bukesimlerin inanç özgürlüğüanlayışı, inanmama özgür-lüğünü kapsamıyor. Üstelikbu tür gerici kampanyalar,kitlelerin “din elden gidiyor”korkusunu besleyen ve busayede dinci gericiliğe hayatveren bir söylemedönüştürülüyor.

Baruter elbette ne ilk nede son. Onun karikatürününtartışıldığı günlerde bazıgazetelerde Trabzon’da bulu-nan ve rahibi 2006 yılındaöldürülen kilisenin üstündebulunan haç işaretindenrahatsız olanların saldırılarıhaber oluyordu. Anlaşılaninanç özgürlüğü inanmayan-ları kapsamadığı gibi,azınlıkta olan, farklı inanışlarıda kapsamıyordu. Yıllardırzorunlu din derslerindeSunni mezheplere ait bilgi-lerin öğretildiği Aleviler deelbette bunun bir istisnasıdeğildir.

Gücünü dinci cemaatlerden alan AKPiktidar›, “inanç özgürlü¤ü” maskesi alt›ndacemaatelerin inanç, ilke ve de¤erlerinitopluma dayatmaktad›r. Gençlerin korun-mas› ad› alt›nda içki yasa¤›n› gündemegetriren AKP, cemaat hukukuna uygunolarak yasalarda de¤ifliklikler yapmaktad›r.Ya da en az›ndan “çift hukukluluk” duru-mu yaratmaktad›r. Yine ayn› flekilde “din-sel de¤erlere sayg›s›zl›k” bahanesiylebelediye meclislerinden heykel y›kmakarar› ç›karabilmekte-dirler. Kad›na bak›fl vetecavüz suçlar›nayaklafl›m gibi konularda,eski tip erkek egemenli¤iaflan bir kad›n düflmanl›¤›hukuksallaflmaktad›r.Tecavüz suçlar›ndan kad›n›sorumlu tutan yaklafl›m‹slamc› “ulema” taraf›ndanmeflrulaflt›r›lmakta; AKPyarg›s› ise buna uygunkararlar almaktad›r.

Cemaatlerin dinamizminineoliberal yönetiflim düzenekleriylebirlefltiren AKP, asl›nda cemaat hukunukamusallaflt›rmaktad›r. Yine burada “inançözgürlü¤ü” söylemi cemaat gericili¤ininkamusallaflmas›n›n maskesi olarakkullan›lmaktad›r. Devletin idari, mali, istih-barat birimlerinin oluflumunda yeterlilik veyetenek gibi de¤erlendirme ölçütleri yerinecemaat referanslar› esas al›nmaktad›r.Devletteki kadrolaflma zaman zaman

Aleviler gibi baflka inanç ve mezhepüyelerinin “temizlenmesi” operasyonlar›navarmaktad›r.

Bu süreçte ‹slam, dinamik bir operasyonarac› olarak kullan›lmaktad›r.

Neoliberalizmin çözülen toplumunu elegeçiren korku, ‹slamc› topluluklar› daharekete geçiren bir unsur olmakta bunedenle söylemde din hep elden gitmek-te, din düflmanl›¤› al›p bafl›n› gitmekte,dini de¤erlere sald›r› varl›¤›n› hep

sürdürmektedir. Böylecesiyasal ‹slam kendi ege-men konumunu hepsald›r› alt›nda oldu¤ugerçe¤i ile pekifltirmek-te, ‹slam d›fl› inançlardini de¤erlere sald›r›olarak tan›mlanmak-tad›r. Bir baflkas›n›ninanmama özgürlü¤üyok say›larak, dineinanmama ve bunuifade etme durumuhep inanç

özgürlü¤ünü yok sayma olarak nitelen-mektedir. Bahad›r Baruter örne¤indeoldu¤u gibi dini de¤erleri kabul etmeyen-lere dönük ‘Allah’a hakaret, kutsalde¤erlere hakaret’ suçlamalar› bu iddialar›dile getirenlerin toplum üzerindeki ege-menlik konumlar›n› güçlendirmekte onlargibi düflünmeyenlerin inanç ve ifadeözgürlü¤ünü ise tamamen ortadankald›rmaya yol açmaktad›r.

İnanmama hakkı, İnançözgürlüğünün denek taşı

Page 13: 126'ıncı sayı

TARİHHalk›n Sesi

1325 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

Köftehor, TDK sözlü¤ünde“sevgiyle kar›fl›k bir azarlama sözü”olarak tan›mlanan bir kelime, gün-delik hayattaki kullan›m› da butan›ma uygun bir flekilde. Oysa keli-menin Osmanl›’daki kullan›m› buanlam›nda bir hayli farkl›. Cinselsald›r› ya da suçlara karfl›l›k verile-cek cezan›n gündeme geldi¤ibugünlerde bir ceza biçimininadland›r›lmas›nda kullan›lm›flolmas› hayli ilginç.

Mehmet Zeki Pakal›n’›n Osmanl›Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤üisimli eserinde köftehor kelimesimecazi olarak “fluna buna kad›ngötüren adam” anlam›na gelmekte-dir. Köftehor k›nl›¤› (kanl›¤›) ise, “birkad›n›n yabanc› bir erke¤i, evinekabul etmesi halinde, suç teflkileden bu eylemin karfl›l›nda verece¤ipara cezas›”d›r. “K›nl›k” kelimesi,eski Türkçe’de cezaland›rmakanlam›na gelen “k›namak”tantüretilmifl olup para cezas› veyatazminat manas›ndakullan›lmaktad›r.

Fatih Kanunnamesi, birinci fasl›n›zina suçuna ay›rm›flt›r. 4. madde“E¤er avretin mal› olsa, eri kabuleylese, köftehor kanl›¤un yüz akçevire, yoksul olursa elli akçe gayetfakir olursa k›rk ya otuz akçe cürümal›na” fleklindedir.

Kanuni Süleyman’a ait kanun-nameye göre de zina, Allah'a karfl›ifllenen a¤›r bir suç veya günahde¤ildi. ‹slam ceza hukukunun tazircezas›na muhatap k›ld›¤› suçlar kap-sam›nda de¤erlendirilmekteydi.‹slam hukukunun temelkaynaklar›nda cezas› tayin edilme-mifl suçlara, yarg›c›n takdiri esasolmak üzere verilen cezalara tazirdenilmekte olup zina da bu kap-samda de¤erlendirilmekteydi. Kiflikabul edilebilir bir para cezas› öde-yerek yaflam›n› sürdürebilirdi. Kad›nzina yapt›¤›nda evlilik devam ede-bilirdi, eflinin zina yapt›¤›n› bilen vedurumu kabullenen erkekten maddidurumuna göre para cezas› köftehorkanl›¤› al›n›rd›.

14 Mayıs 1950 seçimlerinde ikti-dara gelen DP, hükümetin kurul-masından birkaç ay sonra

Cumhuriyet döneminin ilk basınyasası olan ve hükümete geniş yetkilertanıyan 1931 Matbuat Kanunu'nukaldırdı. Artık gazete çıkarmak içinizin almak yerine bildirimde bulun-mak yeterliydi. Basın suçları basınmahkemelerinde yargılanacak, gazetesahipleri yerine yazı işleri müdürlerisorumlu olacaktı. 1952'de ise, gazete-cilerin çalışma koşullarını düzenleyenyasa ile gazeteci dolaylı da olsatanımlandı, yıllık ücretli izin, haftalıktatil, sendika kurma hakkı ve sosyalsigortalara tabi olma zorunluluğugetirildi. Bu düzenlemeler DP'nin ikti-darının başlarında basın için oldukçamemnunluk vericiydi, hükümetlebasın arasında yakın ilişkiler kurul-muştu.

KISA SÜREN BAHARAncak yapılan düzenlemelerin

olumlu havası fazla uzun sürmedi,DP’nin 2. hükümeti dönemindebasının işleyişini zorlaştırıcı önlemlergündeme gelmeye başladı. 1953’de,daha önce bakanlara yapıldığı iddiaedilen hakaretin takibi şikayetebağlıyken, artık savcının, bakanın olu-runu alarak re'sen takibine bırakılmasıkabul edilmiş, iktidar yanlısı basın

durumu "ortalıktaki anarşik man-zaraya son vermek" olarakdeğerlendirmişti. 1954'de kabul edilenbir başka yasa, devletin siyasi ve maliitibarını sarsacak, halkın telaş ve heye-canlanmasına neden olacak yalanhaberleri hapis ve para cezası ile ceza-landırılıyordu. Üstelik suçlanangazeteciye iddiasını ispat etme hakkıda verilmiyordu. "İspat hakkı" gazete-cilere yayımladıkları haberlerdolayısıyla haklarında dava açılmasıhalinde haber konusu iddiayı ispatetme hakkını vermeyi ve ispatındavalının durumunu etkilemesiniöngörüyordu. Adalet KomisyonuBaşkanı Halil Özyörük, hakaretdavalarında bakanlar ve bazı yüksekmemurlar için "ispat hakkına cevazolamayacağını" öne sürmüş, yazı işlerimüdürlerini "baldırı çıplaklar" diyenitelemişti. Basın özgürlüğünüsınırlayan ve sansüre yönelik hüküm-ler getiren 1956’daki kanundeğişikliğinin mecliste görüşüldüğüsırada ise Menderes "demokratiknizamın ancak bu kanunlarlasağlanacağını", “1950 Basın Kanunuile basın özgürlüğünü sağlamaklabüyük bir hata işlediğini” söylemişti.Bu keskin dönüşün ve kısıtlamalarıntemelinde elbette ekonomik krizinboyutlarının yükselmesi ve gittikçeartan hoşnutsuzluk vardı.

“BESLEME BASIN”DP sonraki dönemde ekonomik

baskılar da uygulamış, yandaş basınaise kredi, arsa sağlama, resmi ilan ver-ilmesi, kağıt tahsisi vb. yoluyla maddidestekler sağlamıştır. Özellikle resmiilanlar konusundaki tutum önemlidir,ilanların verilmesi için 1951'de yapılandüzenleme ile resmi ilanların dağıtımıbakanlığın takdirine bırakılmışböylece bugünkünden farklı olarakbaşka kazanç yolu olmayan gazetesahipleri önemli bir ekonomik baskıaltına alınmıştır. DP'nin yayın organısayılan Zafer gazetesi 50-59 yıllarıarasında 7 milyonu aşkın resmi ilan vereklam tutarı alırken onu izleyen enyakın gazeteninki 2.5 milyondakalmıştı. “Besleme basın” kavramı dabu dönemde doğdu. İlerleyen dönem-lerde ise özel ilan ve reklamlar da bazıhukuki kayıt ve koşullarabağlanmıştır.

1954 seçimlerinden sonra muhalifbasındaki eleştiriler yoğunlaşırkenbasın davalarının sayısı da hızlaartmıştı. Yalnızca Mart 1954-Mayıs1958 yılları arasında 1161 gazetecihakkında kovuşturma yapılmış, 238'imahkum edilmiştir. 1957’de basındavalarını protesto bildirisi yayımla-ması nedeniyle İstanbul GazetecilerSendikası bir süre kapatılmıştır. DPyanlısı basın için ise durum daha

farklıydı. Onların işlediği suçlarkovuşturulmuyor, kazara hapsegirdiklerinde ise çok farklı bir uygula-mayla karşılaşıyorlardı. DP yanlısıgazetelerden birinin yazı işlerimüdürünün hapse girmesiyle sağlıkdurumu ileri sürülerek, hastaneyenakledilmesi bir olmuştu. Bu gazete-ciye hemen dekanın odası ayrılmış,özel bir telefon çekilmişti. Gazetecibazı akşamlar hastaneden çıkıp evinegitmiş, sabahın erken saatlerinde yinehastaneye gelmişti. Yine; bu dönemdeMenderes’in muhalif gazetecileri sivilpolislere izlettiği belirtilmektedir.

IPI’DAN MENDERES’E VEERDO⁄AN’A MEKTUP VAR

1958'de basın üzerindeki baskısorunu uluslararası platforma taşındı.Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)Başkanı, Menderes'e bir mektup yol-layarak basın üzerindeki baskılara sonverilmesini istedi. Ancak hükümet bumektubu iç işlerine müdahale olaraknitelendirip sert tepki gösterdi. IPI,benzer bir mektubu Deniz Fenerimeselesinde yaptığı haberlerle iktidar-la karşı karşıya gelen ve eleştirilenDoğan Medya grubu için Erdoğan'ada göndermiş, Erdoğan, IPI'ı DoğanGrubu'nun kuruluşu olmakla ithamedilmişti.

1959 yılı başlarındaki gergin siyasal

ortamda gazeteler kapatıldı, gazeteci-ler hapse atıldı, uygulanan sansüryüzünden gazetelerin birinci say-falarında son anda çıkarılan haberlernedeniyle sayfalar boş beyaz sütunlar-la çıkıyordu. 1959 yılının sonlarında,DP iktidarının muhalefete karşı artıkhiç tahammülü kalmamıştı.Yönetimin gazeteler üzerindekurduğu sansür baskısı alabildiğineartmış, sansürle yetinmeyen yönetim,gönderilen yasaklara uyulup uyul-madığını kontrol etmek amacıylagazetelerde polis bekletmeyebaşlamıştı. 1960 başlarında iktidarıngazetecilere yönelik baskıları da bir-birini izleyen tutuklamalara dönüştü.Ayrıca gazete kapatma uygulamalarıda sürmekteydi. Böyle bir ortamdaMenderes İzmir'e gitmiş, iktidargazeteleri "DP kalesi”olarak bilinenİzmir'de 300 bin kişinin Menderes'ikarşıladığını bildirmişti. Akşamgazetesi ise karşılanışın havadan çekil-miş bir fotoğrafını yayınlamıştı. Bufotoda kalabalığın fazla olmadığıgörülüyordu. Akşam aynı günkapatıldı.

DP’nin 10 yıllık iktidar döneminde867 gazetecinin mahkumiyetiylesonuçlanan 2300 basın davası açılmış,1956-1960 arasındaki dört yıldagazetecilere tam 57 yıllık hapis cezasıverilmişti.

ASLINDANE DEMEK ?Köftehor

Amasya Suluova Yeni Çeltek’te, 31 y›l önce,sol görüfllü ö¤renciler gözalt›na al›nm›fl; haberilçede yay›l›nca da halk karakolun önündetoplanm›flt›. Bu insanlardan biri de Elif Anaolarak bilinen Elif Erkorkmaz’d›.

Kalabal›¤›n aras›nda kalan bir komiseryard›mc›s› dövülerek öldürülmüfl, karakolbekçisinin, "Elinde sopa vard›" dedi¤i Elif Anagözalt›na al›nm›flt›. O günü “Çocuklar› dövüyor-lar dediler, devrimcileri dövüyorlar dediler. Öyledeyince ben devrimcileri kurtarmaya gittimkendimi kurtaramad›m, 8 sene yatt›m, 20 seneald›m. Dövdüler beni, 300 polis beni dövdü…”sözleriyle anlatm›flt›.

Tarihe "Yeni Çeltek Devrimci Yol Davas›"olarak geçen, yüzlerce insan›n yarg›land›¤› dava-da, komiser yard›mc›s›n›n ölümünden sorumlututulanlara 20'fler y›l hapis cezas› verilmifl, ElifAna da, Amasya, Samsun, Erzincan ve KonyaErmenek cezaevlerini dolaflm›fl, 8 y›l hapisyatm›flt›. Elbette yarg›lanan tek bafl›na bu olayde¤il, Yeni Çeltek’in tüm bir öyküsüydü.

Yeni Çeltek bir maden bölgesidir. Suluovafieker Fabrikas›’n›n kurulmas›n›n ard›ndan pan-car›n fleker haline gelmesi için gereken yüksek›s›n›n Yeni Çeltek’in linyit madenlerindenkarfl›lanmaya bafllamas› ile bölgede de¤iflim debafllar. Madenlerde kader ortakl›¤› yapt›klar›mühendislerle beraber D‹SK Yeralt› Maden-‹fl’teörgütlenen iflçiler, yöneten-yönetilen, iflçi-sendikac› ayr›m›n›n ortadan kalkt›¤›, iflyerikomite ve konseylerinin tek yetkili oldu¤u, grevgünlerinde üretenlerin yönetebilece¤inin

kan›tland›¤› bir süreci bafllat›r. Elbette kab›nas›¤maz, yeni yaflam dalgas› tüm bölgeyi etkisialt›na al›r.

Provokasyonlar, bask›lar bu halk hareketiniengelleyemez, ancak ülkenin üzerinden silindirgibi geçen 12 Eylül’den buras› da nasibini al›r,sendika kapat›l›r, yüzlerce maden iflçisi tutuk-lan›r, iflkenceden geçirilir. Yeni Çeltek DevrimciYol Davas›, yüzlerce iflçinin yarg›land›¤›, 64 idamistemli dava olarak kay›tlara geçer.

Hayat› Yeni Çeltek’inkiyle beraber flekillenen,de¤iflen Elif Ana, yaflad›klar›na, yapt›klar›nasahip ç›kan bir kad›n: “Yok can›m niye piflman

olay›m ben evlatlar›m›n için gittim oraya, benikimse kand›rmad›, beni kimse götürmedi, benikimse aldatmad› ben kendim gittim, akl›m ereere…”

“Bugün olsa yine yapar m›s›n?” sorusuna da“Yine yapar›m… Yine yapar›m, gücümünyetti¤i kadar yapar›m ama gücüm yetmezbaflka” der.

Elif Ana, 8 fiubat’ta yaflam›n› yitirdi.Cenazesine yüzlerce kifli kat›ld›. Belki kurtar-maya gittikleri de¤il ama evlatlar› da onu yaln›zb›rakmad›. Unutturulanlar – 2 Yer alt› Maden-‹flYeni Çeltek

Muhalefet döneminde,AKP’ye benzer birbiçimde, başlıca ideolojikaraç olarak “demokrasi”kelimesini kullanan vemuhalif basının çıkışlarınıiyi değerlendiren DP ikti-dara geldikten bir süresonra durum değişti.Sansür, kovuşturma,yasaklamalarla basınıbaskı altına almayaçalışırken bir yandan dakendi “besleme basın”ınıyarattı.İktidarının sonunayaklaşırken de 1950'denitibaren düşünce özgür-lüğünü kısıtlayan hüküm-leri toptan kaldırdığınıancak basının kendisin-den beklenen “parlakimtihanı” veremediğini

DP’den AKP’ye basın mirası

DDPP ddöönneemmii bbaass››nn üüzzeerriinnddeekkii bbaasskk››llaarr ddöönneemmiinn kkaarriikkaattüürrlleerriinnee bboollccaa kkoonnuu oolluuyyoorrdduu..ÇÇiizzeerrlleerr,, kkaarriikkaattüürrlleerrii nneeddeenniiyyllee ddee yyaarrgg››llaann››pp cceezzaa aall››yyoorrllaarrdd››..

‘Bugün olsun yine yaparım’ABD'nin Ankara Büyükelçisi

Ricciardone'nin basın özgürlüğüyle ilgili açıkla-malarına AKP’den "Büyükelçiler içişlerimizekarışamazlar, sınırları var" tepkisi geldi. 1954yılında yine ABD’den, bu defa Menderes için,benzer bir eleştiri gelmişti. Nazım’danokuyalım:

GER‹LEYEN TÜRK‹YE YAHUT ADNANMENDERES'E Ö⁄ÜTLER

Nev York Tayms gazetesi 29 Aralık 1954 tarihlisayısında "Türkiye Geriliyor" başlıklı bir başyazıyayımladı. Bu başyazıda şöyle satırlar var : "O -Adnan Menderes - Basın hürriyetini yok ediyor...Basında kendisini tenkit edenleri hapse atıyor...Siyasi muhalefeti eziyor... Menderes işçilere grevhakkını tanıyacağını vaad etmişti... Halbuki enkısa grevler için işçileri takip ediyor..."

Ben, Nâzım Hikmet, Nev York Taymsgazetesinin satırları arasında kalan yazıları daokudum.

Bu satırların arasındaki satırları aynen aşağıyageçiriyorum.

Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes. Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes. İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden Ezmekte devâm et Barışçılar'ı, ama sen Meselâ Yalçın'ı da tıkıyorsun deliğe (1) İhtiyarcık sana azıcık cilve yaptı diye, Git, koş, elini öp, af dile, yüzünü güldür, O, yalnız altın kafeslerde öten bülbüldür. O, matbaalar yıktırıp kitaplar yaktıran, (2) O, büyük demokrat, O, hürriyetçi kahraman, Moskova'yı atomlayalım diyen insancı... Kendine acımazsan bize bir parça acı. A be Adnan Menderes, böyle bir dal kesilmez, Böyle şaşkınlıkların sonu da iyi gelmez... Şu muhalefetle de alıp veremediğin ne? Niye öyle hışımla yürüyorsun üstüne? Kore'ye asker gönderdin de "Hayır" mı dedi?

"Kan aktı hesabı sorulmalıdır!" mı dedi? Orduyu emrimize verdin, ses çıkardı mı? "Olmaz olsun" mu dedi Amerikan yardımı? Feryat mı etti "İstiklâl elden gitti" diye? Zavallı, sımsıkı sarılmış demokrasiye : "Başvekil merasimsiz karşılanmalı" diyor. (3) Bir de bazan coşarak "Hayat pahalı" diyor. Bu aksoylu muhalefeti ezilir görmek Türkün Batılı dostlarını pek üzüyor pek. (4) Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes. Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes. Hani, her işte bizden örnek alacaktın ya? Hürriyet nizamına sâdık kalacaktın ya? Vaadettin tanımadın işçinin grev hakkını. O hakkı bizim tanıdığımız gibi tanı. Elli istiyorlarsa ateş aç, sonra beş ver. Ama ufak tefek grevlerde anlayış göster. Sendika liderlerinizin birçoğu zaten bizde olduğu gibi emir alır polisten. Niye telaşlanıp kaybedersin vekarını? Hem de kırarsın liderlerin itibarını? Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes, Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes. Senin bindiğin dallar ve bindiğimiz dallar, Unutma bu dallardan başka asıl ağaç var, öfkeyle homurdanan yarı çıplak, yarı aç, bizi silkip atmaya fırsat kollıyan ağaç...

1955

(1) Adnan Menderes tevkif ettiği gazetecilerarasında Hüseyin Cahit Yalçın'ı da hapise attı.

(2) 1945 yılında Tan gazetesi başta olmaküzere birçok gazete, dergi matbaası yıkılıp yağmaedilmiş, meydanlarda kitaplar yakılmıştı. Bu faşistsürülerine "İleri" emrini Yalçın vermişti.

(3) Burjuva muhalefet gazeteleri ve partileri,Adnan Menderes'e İstanbul'a filan gelipgidişlerinde merasim yapılmasına itiraz ediyorlar.

(4) Nev-York Tayms yazısını şöyle bitiriyor:"Bu durum Türkiye'nin Batıdaki dostlarını keder-lendirmektedir."

Kederli bir dost...

Page 14: 126'ıncı sayı

SPOR Halk›n Sesi

1425 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Derbide eylem

Cumhurbaşkanı AbdullahGül, 22 Şubat günü Mersin’iziyaret etti. Gül’e dikensizgül bahçesi sunma niyetinde-ki Mersin Emniyeti, ‘potan-siyel suç yuvası’ olarakgördüğü üniversiteye panzer-leriyle girdi ve 42 öğrenciyicop, biber gazı ve tazyikli sukullanarak gözaltına aldı.Gül Mersin’den ayrılanakadar 42 öğrenci gözaltındatutuldu. Neyseki Gül,protestolar sebebiyle Mersinziyaretini kısa kesti ve şehir-den erken ayrıldı.

5 bin yıldan uzunsüredir medeniyetlerebeşiklik eden Anadolu,bu uzun süre boyuncabirçok istila, talan,savaş, deprem, sel,yangın, katliam gördü.Bu badireleri atlatabilenyapıtlar günümüzekadar varlığını korudu;ancak bu büyük eser-lerin ustaları 2000’liyıllardaki AKP varlığınıhesaba katmamıştı.

Tunus, Bahreyn, Yemen,Mısır, Libya, Yunanistan,Arnavutluk, LatinAmerika...

Dünya, neoliberal poli-tikalara karşı baş kaldırdı.

Artık yeni trend ege-menlerin ‘kazan kazan’ıdeğil; neoliberalizme karşıdövüşen dünyanın ‘İsyandevrim özgürlük’ sloganı.

AKPfelaketi

İsyan heryerde

Selçuk Üniversitesiİlahiyat Fakültesi öğretimüyesi Prof. Dr. OrhanÇeker, katıldığı bir televiz-yon programında artantecavüz olaylarınıdeğerlendirdi. Çeker,dekolte giyinen kadınlarıntecavüze davetiyeçıkardığını, tecavüz edenerkek kadar ‘tecavüze dave-tiye çıkaran kadının’ dasuçlu olduğunu söyledi.

TecavüzProfesörü

Abdullah Gül varsa öğrenciler yok

B ize kısaca Halkın TakımıBeşiktaş’tan bahseder-misiniz?

Halkın Takımı’nı tanıtırkensıkıntıya girdiğimiz yer -ısrarlaaksini her fırsatta dillendirmemizekarşın- bir taraftar grubu olarakalgılanmamız. Davranış biçimimizve adımızın çeşitli platformlardamuhtelif gruplarla anılmasındankaynaklandığını sandığımız buduruma bir açıklık getirerekbaşlayalım.

Beşiktaş’ın taraftar grubuÇarşı’dır. Halkın Takımı platfor-mu içerisindeki arkadaşlarınhemen hepsi kendini bu şekildeifade eder. Resmi web sitesiyle,hiyerarşisiyle, taraftar temsilci-leriyle ve amigolarıyla muhatapalınabilecek tüzel bir kişilik suna-bilen Çarşı bu anlamda –resmiolmasa da- Beşiktaş taraftarınındoğal çatısıdır. Bu çatı altındaonlarca farklı anlayış ve felsefiduruşu görebilirsiniz. Ortak paydaise Beşiktaş sevdasıdır.

Halkın Takımı ise, Beşiktaşsevdasının yanında daha fazlaortak paydada buluşmayı becere-bilmiş arkadaşların daha netdüşünebilmek ve kendilerini ifadeedebilmek amacıyla kendiliğindenbir araya gelmiş bir kısım Beşiktaştaraftarından ibarettir. Dernek,lokal, tribünler de özel bir yer yada herhangi bir tüzel kişiliğe sahipolmadan, sadece sahip olduklarıweb sitesi forumu üzerinden soh-bet edebilen ve düşüncelerini 3yıldır çıkardıkları bir dergiyle etekemiğe büründürmeye çalışan birdüşünsel platformdur diyebiliriz.Bir baskı grubu olmak, kitleleribilinçlendirip öncülük yapmak,yönlendirmek ve devrim yapmaktüründen ulvi bir amacı ya damisyonu yoktur. Grup olmaiddiasında bulunan oluşumlardakiklasik hiyerarşi Halkın Takımı’ndaolmadığı gibi standart taraftar

forumlarındaki cezalandırma yön-temlerine itibar edilmez. Öyle birhafta, bir ay forumdanuzaklaştırma, belli bir süre hiçgirememe ya da sadece okuyabilipmesaj yazamama, kırmızı kurdeletakma, yıldız verme vb. yaptırımlarve ödüllendirmeler HalkınTakımı’nda bulunmaz. Bir tekricası vardır arkadaşlardan;söylemlerimize hepimizi temsiletmesi sebebiyle lütfen dikkatedelim, küfür etmeyelim,aşağılayıcı ifadeler kullanmayalım.Halkın Takımı’na düşünsel birplatformdur derken, ilke olarakfutbolun endüstriyelleştirilmesisonucu oluşan ve insanlık kültürüolarak tarif ettiğimiz birtakımkadim değerlere aykırı ahlakanlayışı ve kriterleri reddetmeye

yönelik bir düşünsellikten sözediyoruz. Paranın gücüne değil buandığımız değerlerin gücüne bağlıolarak gelen “başarı”ları baş tacıedip “başarısızlık”ları rahatlıklasindirebiliriz.

Tribünlerde açtığınız pankartlargenelde gündemle ilgili oluyor ve bupankartlarla duyarlılığınızı alanlarataşıyorsunuz. Beşiktaş taraftarlarıiçinde bu nasıl karşılanıyor?

Çoğunluğu işçi, memur ya daöğrenci; genel toplamda iseağırlıklı olarak dar gelirli emekçiinsanlardan oluşan Halkın Takımıbünyesinde toplananarkadaşlarımız, doğallıkla emeğinen yüce değer olduğu gerçeğinibenimsemiş insanlardır. Buradanhareketle emeğe, emekçiye karşıişlenmiş her türlü suçu sosyal bil-

inçlerine bağlı olarak protestoetmeye ve direnişlere de destekvermeye eğilimlidir. Bu nedenlebaşta evrensel emekçi bayramımız1 Mayıs olmak üzere bu türdireniş ve anmalarda, üzerindeHalkın Takımı yazan beyaz birpankart ardında yürüyen Beşiktaşformalı insanlar görürsünüz.Onlar biziz işte ama çevremizdegenellikle olduğu gibi farklı formave pankartlarla yürüyen taraftargruplarıyla, muhtelif siyasalyapılarla benzerliğimiz sadecebundan ibarettir. Bizler sadecetaraftarız.

AKP tarafından bir spor yasasıtartışılıyor. Bu yasayı siz nasıldeğerlendiriyorsunuz? Destekliyormusunuz?

Dayatılan gayri ahlaki oldubit-

tinin elkitabıdır bu yasa. Bukonuya en üst endüstriyel futbolmafyası olan FIFA’dan başlayarakkıyıdan kenardan bu yaratılanekonomik sürece “mal” yetiştir-meye çalışan, futbolla ve takımlaalakasız en küçük KOBİ’ye kadarfutbola ve sevdalarımıza musallattüm parazitlerin korunabilmesi,pazarlarını koruyup istedikleri gibiyönetebilmeleri yasasıdır diyerekbakıyoruz. Bunları 2C yasasından,2B yasasından, Anayasa değişiklikpaketinden ve son hazırlanantorba yasadan ayrıdeğerlendirmiyoruz. Hayat daBeşiktaş’tır diyen bizler hayatıntümüne düşman unsurların,tümüne karşı durmayı kendiahlakımıza uygun bir tavır olarakgörüyoruz.

Fenerbahçe Kad›n Basketbol Tak›m›’n›n dünya-ca ünlü basketbolcusu Diana Taurasi, CeyhanBelediyesi oyuncusu Monique Coker,Gençlerbirli¤i’nde futbol oyanayan Orhan fiam veKarssporlu futbolcu Ali Mesut’un doping yapt›¤›nailiflkin raporun yanl›fl ç›kmas›yla tam bir skandalpatlak verdi.

Dünyadaki tüm sporcular›n doping test-lerinden sorumlu olan Dünya Anti DopingAjans›’na (WADA) kay›tl› 35 kurumdan biri olanve Türkiye’deki tüm doping testlerinin yap›ld›¤›Hacettepe Üniversitesi Doping Kontrol Merkeziskandal›n bafl sorumlusu olarak görülüyor.

Testlerin yanl›fl yap›ld›¤›na iliflkin Köln’den gelenrapor da Hacettepe’nin sporcular›n gelece¤iyle nekadar kolay oynayabildi¤ini ortaya koyuyor.

Sporculardan al›nd›ktan sonra çok özel flartlar-da tafl›nmas› ve muhafaza edilmesi gereken ve ›s›,nem gibi d›fl faktörlerden etkilenmemesi gerekennumunelerin kamuya aç›k ticari bir kargo flirketitaraf›ndan tafl›nmas› bu ihmallerden sadece birisi.Testlerin yanl›fl prosedürde uygulanabiliyor olmas›ise bu ihmallerin en büyüklerinden birisi.

Doping skandal›yla ilgili tart›flmalar daha çokdünya kad›n basketbolunun en iyi sporcular›ndanbiri olarak gösterilen Diana Taurasi üzerinden

dönse de, her y›l ortalama 35 bin sporcununnumuneleri Hacettepe Doping KontrolMerkezi’nde test ediliyor. Ortaya ç›kan durumda,daha önce doping nedeniyle ceza alm›fl olansporcular›n durumunun ne olaca¤› da tart›fl›l›rhale geldi.

Doping nedeniyle sporculara uzun sürespordan men cezalar› veriliyor. Taurasi, Coker veOrhan fiam soruflturmalar› sürdü¤ü için tedbirliolarak müsabakalardan men edilmiflti. Bu üçsporcunun skandaldan sonra tedbirleri kald›r›ld›.Ancak ayn› maddeyi (modafinil) kullanmaktandolay› 2 y›l spordan men cezas› alan Ali Mesut’un

durumu hala belirsiz. Cezas› kesinleflen ve zatenbir süredir spordan uzak b›rak›lan Ali Mesut’uncezas›n›n kald›r›lmamas› durumunda ortayaç›kacak olan ma¤duriyetin hesab›n› futbol fede-rasyonu ve Hacettepe verir mi bilinmez ama AliMesut sonuna kadar hakk›n› aramakta kararl›.Gerekli yerlere baflvuran Ali Mesut, Türkiye’desonuç alamazsa Uluslararas› Spor TahkimMahkemesi’nde hakk›n› arayabilecek.

Türkiye’de tüm dünyada rezalet olarakadland›r›lan olaydan sonra Hacettepe DopingKontrol Merkezi’nin lisans›n›n iptal edilmesi bek-leniyor.

Spor dünyasında doping rezaleti

T rabzon’da 14 sene faal futbol hakemliği yapan veeşcinsel olduğunu açıkladıktan sonra kendisine

görev verilmeyen Halil İbrahim Dinçdağ’ın FutbolFederasyonu’na karşı açtığı davanın ilk duruşması 22Şubat’ta Sarıyer Adliyesi’nde görüldü. FutbolFederasyonu’nun “sanık” olduğu dava 31 Mayıs’a erte-lendi.

Halil İbrahim Dinçdağ, Mayıs 2009’da kendisindenistenen askerlik durum belgesinde yazan “askerliğeuygun değildir” ibaresi yüzünden hakemlik yapamıyor.Ayrımcılık mağduru olan Dinçdağ, sadece hakemlikgörevinden değil, 16 yıldır sürdürdüğü radyo programısunuculuğundan da oldu. Mayıs 2009’dan bu yana tümiş başvurularının reddedildiğini ifade eden Dinçdağ,“Bu olaylardan sonra artık hiçbir işe kabul edilmiyo-rum. Bütün iş başvurularım olumsuz olarak geri döndüveya hiç haber verilmedi. Aileme ve bana yaşatılan buolayların hesabının sorulmasını istiyorum. Artıkhayatımı idame ettiremiyorum. Sokaklarda rahatlıklagezemiyor her ortama rahatlıkla giremiyorum. Arkadaşçevrem artık eskisi gibi değil. Çoğunluk olarak benimlegörüşmemek ve dolaşmama kararı aldı. İnşallah herşey iyi olur” diyerek sonuna kadar hakkını arayacağınıifade etti.

TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nde eşcinsellik“psikoseksüel bozukluk”olarak adlandırılıyor.Askerlikten muaf raporu almış eşcinseller gerek aileiçinde gerekse iş hayatlarında ayrımcılığa maruzkalıyorlar.

Tribünlerde muhalif grupların susturulmaya çalışıldığı, statlarda sesini duyurmaya çalışan, hakları içinmücadele eden emekçilerin gözaltına alındığı, futbolun bir endüstri kolu haline getirildiği günümüzde, tümbunlara karşı mücadele veren taraftarlardan oluyan Halkın Takımı Beşiktaş’la görüştük

Tribünlerde ve sokaklarda Homofobiyekırmızı kart

Hava-İş üye oldukları için işten çıkartılan, SabihaGökçen Havaalanı işçileri 2009’un Eylül’ünden

beri direnişte. İşçiler 19 Şubat günü İnönü Stadı’ndakiİstanbul’daki Beşiktaş - Fenerbahçe maçında pankartaçarak, patronları Limak Holding’in sahibi ve aynızamanda da Fenerbahçe’de yönetici olan NihatÖzdemir’i toplu iş sözleşmesi masasına çağırdı.

İşçilerin pankart açmasından kısa bir süre sonrastattaki güvenlikçiler ve polis işçilere saldırdı. Saldırıdagözaltına alınan olmazken, pankart yırtıldı.

Türk karikatürünün ve çizgi romanınınönde gelen isimlerinden, Cumhuriyetgazetesi çizeri İsmail Gülgeç, 16 Şubatgecesi tedavi gördüğü İstanbul Üniversite-si Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ndehayatını kaybetti. Çoğu günlük yaşamdanalınmış esprilere dayalı, yazılı karikatür-lerinde, iktidarlarla uzlaşmayan, toplum-daki egemen ve yerleşik anlayışlara zekiceyergiler yönelten Gülgeç bu tarzını hepsürdürdü.

İsmail Gülgeç...

Page 15: 126'ıncı sayı

Ö denekli ve ticari tiyatroya karşıAsaf Çiyiltepe tarafındankurulan Ankara Sanat

Tiyatrosu, takım oyunculuğunadayanan öncü bir sanat tiyatrosu olarak1963’den bu yana var olmaya devamediyor.

MUHAL‹F T‹YATRONUN S‹MGE‹SM‹ AST

Muhalif çizgisini her zaman koruyantiyatro, 1972’de sergilediği “HitlerRejiminin Korku ve Sefaleti” oyunununbeşinci gösterimi Siyasal BilgilerFakültesi öğrencilerine sergilenirkensıkıyönetim komutanlığı tarafındankapatılır.

Bunun ardından kısa bir süreAnkara Tiyatrosu ismiyle gezici etkin-likler yaparak varlığını sürdüren tiyatro1974’te tekrar Ankara Sanat Tiyatrosuismini alarak muhalif kimliğiyle oyun-larını izleyicilerle buluşturmaya devameder.

Kimler var olmamış ki içinde;Rutkay Aziz, Güner Sümer, GencoErkal, Ergin Orbey, Çetin Öner, TimurSelçuk ve daha birçokları. Çağdaşdünya klasiklerinden çağdaş Türk tiya-trosuna kadar yüzlerce oyun oynayanve yeni Türk oyun yazarları kuşağınınyetişmesine büyük katkı sağlayan ASTşimdi de “Giderayak” isimli tiyatrooyunuyla izleyicilerle buluşuyor.

“G‹DEREKAYAK” B‹R GÜLDÜRÜPolitik tiyatronun simge ismi Ankara

Sanat Tiyatrosu, AST’nin kendisöylemiyle “suya sabuna dokunarakhatta suyun ve sabunun kimyasıylaoynayarak” komedi yapılabileceğinigösteriyor. Seyircilerle buluşan“Giderayak” adlı oyunuyla AST,gerçekten “ileri demokrasinin”tartışıldığı günümüzde sermayenin tekvatanı olduğunu hatırlattı bizlere. O daRantistan…

Muhalif yazar Bülent Usta’nın kale-minden çıkan “Giderayak” isimli oyungerçek bir olaydan uyarlanmış. TasarrufMevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kuru-lundaki boş kurul üyeliğine atanmasıistenen ve Başbakan Recep TayipErdoğan’ın bir arkadaşının oğlu olanMehmet Fatih Karacan, bir isimyanlışlığından dolayı atanamayıp yerineeski Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) üyesi Fatih Karacan atanıyor.Bu atama kararı Devlet Bakanı’ın,Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nınönünden geçmesine rağmen hata farkedilemiyor ve TMSF’nin bağımsızyapısından dolayı atanan kişi 2 yıl görevyapıyor. Neyse ki bu yanlış atamaylamakama oturan isim, yine var olansiyasal iktidara yakın bir isimolduğundan iktidar açısından bir sıkıntıyaratmıyor. İşte bu noktada yazarBülent Usta soruyor: “Atanan kişi yasizin ekipten olmasa ne olurdu?”

GÜLER‹Z A⁄LANACAK HAL‹M‹ZE“Yeni dünya düzeni” diye başlayan,

‘büyük ekonomik kriz’le sonuçlanan,insanın daha çok rant elde etmekisteğinin trajikomik sonuçlarınınyaşandığı dünyada ve ülkemizde olupbiteni sanatın, tiyatronun ve mizahındiliyle sahneye taşımak isteyen

Giderayak, yönetmen Dersu YavuzAltun’un deyişiyle “Güleriz ağlanacakhalimize” deyimini tam anlamıylakarşılayacak bir güldürü.

Bülent Usta tarafından yazılan,yönetmenliğini Dersu Yavuz Altun’un

yaptığı Giderayak’ın başrolünü MeteAyhan oynuyor. Tiyatrodaki muhalifçizgisini devam ettiren AST, her cumasaat 20.00’da, cumartesi ve pazar gün-leri ise saat 15.30’da tüm sanatseverleritiyatrolarına bekliyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1525 fiubat 2011 / 10 Mart 2011

Su alt›nda kald›

Semih Kaplanoğluİran’da düzenlenenFecr FilmFestivali’nde filmi'Bal'a verilen ödülü,İranlı yönetmenlerPanahi ve Resulov’unhapis cezalarınıprotesto ederek red-detti. Kaplanoğlu, dahaönce de yönetmenleredestek için protestokampanyalarına imzaatmıştı.

HES belgeseli

Gülgeç’i kaybettik

Ödülü reddetti

İzmir'in Bergama ilçesindeki Allianoi Antik Kenti suylakaplandı. Kamuoyunda aylarca tartışılan Yortanlı Barajısu tutmaya başladı ve barajda bir ayda 10 milyonmetreküp su toplandı. Baraj, su toplama havzası içerisindebulunan antik kent Allianoi'deki tarihi kalıntıları yuttu.

Cumhuriyet gazetesinde "Hayvanlar" köşesinde karikatürçizen İsmail Gülgeç geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kay-betti. Evrensel, Birgün, Bianet’te de çizgileri yayımlanan 64yaşındaki Gülgeç, 1988, 1989 ve 1991 yıllarındaKarikatürcüler Derneği Başkanı olarak görev yapmıştı.

DoğuKaradenizlilerin hir-doelektrik santralleri-ne karşı direnişinianlatan "Bir AvuçCesur İnsan" belge-seli !f BağımsızFilmler Festivali'ndeilk defa seyirciylebuluştu. Rüya ArzuKöksal’ın sonçalışması olan belge-selde, direnişin başınıçeken kadınlar önplanda yer alıyor.

Türk caz vokalinin sevilenisimlerinden Elif Ça¤lar’›n ilkalbümü M-U-S-I-C ç›kt›.

Elif Ça¤lar özellikle genç nesilcaz dinleyicisi aras›nda çoksevilen bir isim.

Genç yafl›na ra¤men Türk cazmüzi¤inin en sevilen isimleriaras›nda gösterilen Elif Ça¤lar, ilksolo albümü M-U-S-I-C, Souldanbossaya, folktan, popa, rocktanreggaeye, drum’n basstan swingegeçifller yapan, k›p›r k›p›r vee¤lenceli flark›lardan olufluyor.Albümün söz ve müzikleriÇa¤lar’›n bizzat kendisine ait.

1980 do¤umlu Ça¤lar, BilgiÜniversitesi Müzik Bölümü’ndeCaz Kompozisyonu okuduktansonra New York’a giderek,Queens College bünyesindeki"The Aaron Copland School of

Music”te Caz Performans› üzerinemaster yapt›. Birikimini, y›llard›rdinledi¤i her tür müzi¤ikaynaflt›rarak ciddi bir emek veyarat›c›l›kla haz›rlad›¤› flark›lar›n›M-U-S-I-C albümünde toplayanElif Ça¤lar, albümünde birçokgenç ve yetenekli müzisyenleçal›flt›. Serkan Z (piyano), OzanMusluo¤lu (kontrbas) ve OnurAlatan’›n (davul) efllik etti¤iflark›lar›n yan› s›ra The CurlyTrio’da birlikte çald›¤› Cem Tuncerve Kerem Türkayd›n’la beraber“iki gitar, bir vokal” olarak kay-detti¤i bir flark› da bulunuyor.

Albümün sürprizleri bu kadar-la da s›n›rl› de¤il; ‹mer Demirer,Cengiz Baysal, Bilal Karaman,Ferhat Öz gibi birçok önemli cazmüzisyeni albümde konuk olarakyer al›yor.

Ödenekli veticari tiyat-roya karşıAsafÇiyiltepetarafındankurulanAnkaraSanatTiyatrosu,takım oyun-culuğunadayananöncü birsanat tiyatro-su olarak1963’den buyana varolmaya de-vam ediyor.

Ölümlü dünyada ‘Giderayak’ bir hikaye

Evrim Atlası abonelere hediyeBilim ve Gelecek Dergisi abone olan okurlar›na Evrim

Atlas› hediye ediyor. Y›ll›k abonelik tutar› 75 liray› ödeyenokurlar dergi say›lar›yla beraberdünyan›n enönemli do¤akolleksiyon-lar›ndanbirine sahipolan‹ngiltere'dekurulu "Do¤alTarihMüzesi"nindeste¤iylehaz›rlanan

Evrim Atlas›'na sahip olacak. Atlas, ‹flbankas› Kültür Yay›nlar›taraf›ndan yay›na haz›rlanm›fl. Son derece ayr›nt›l› bilgi,çizim ve foto¤raflarla desteklenmifl olan Evrim Atlas›,Yarat›l›fl Teorisi'nin okullarda Evrim Teorisi’yle birlikte oku-tulmaya çal›fl›ld›¤› bir dönemde son derece önemli bir bilgikayna¤› ifllevi görüyor. Atlas, 370 sayfa olarak sadeceiçeri¤iyle de¤il ka¤›d›ndan bask›s›na kadar nitelikli birçal›flman›n sonucu olarak yay›na haz›rlanm›fl.

Dincilerin bu alandaki tetikçisi Adnan Hoca'n›n, hiç birözgünlü¤ü olmayan ve neredeyse tamam› AmerikanAvengelist Kilisesi‘nin haz›rlad›¤› yay›nlardan çal›nm›fl kitap-lar›n da¤›t›ld›¤› bir dönemde Bilim ve Gelecek Dergisi'nin bualandaki çal›flmas› son derece anlaml› bir bofllu¤u dolduru-yor.

M-U-S-I-C

Y arım asırdan fazladır Arap dünyasının gizemlibülbülü olarak bilinen Feyruz, uzun bir moladan

sonra yeniden döndü, fakat bu kez yanına oğlunualdı. Kuşaklar boyu dinlenen Feyruz’un son albümüise sanki ismiyle Arap dünyasındaki ayaklanmalarıanlatıyor: “Evet, umut var...”

1947 yılında Beyrut’ta konservatuarda öğretmenlikyapan Muhammed Fleifel’in katıldığı bir okul par-tisinde Lübnan radyo istasyonunda ulusal ilahilersöyleyebilecek yeni yetenekler ararken keşfettiğiFeyruz, Lübnan Radyosu Korosu'na seçilir. Radyodasöylediği şarkılarla ve sesinin parlaklığı, yumuşaklığıve tonuyla bir anda Arap dünyasında adından sözettirmeye başlayan Feyruz’un hayranları, gençsanatçıya “Fatat al-Jabal” (Dağ kızı) isminitakmışlardı. Şarkı yazarı ve kompozitör olan vegeleneksel Arap şarkılarını ve bazı Batı müziği eser-lerini de yeniden düzenleyen Mansour Rahbanikardeşlerle tanışan Fairuz, bu tanışmanın ardındanRahbani kardeşlerin çalışmalarını yorumlar ve büyükbir popülerliğe erişir.

Lübnan iç savaşı sırasında ısrarla memleketini terketmeyen Feyruz, iç savaş boyunca hiç gülmeyerek

savaşı protesto eder. Konserlerindeki tüm görüntü-lerinde hüzünlü bakışlarıyla iç burkan Feyruzşarkılarını “Ortadoğu’ya barış gelmesi için” söyler.

Dünyanın dört bir ucunda verdiği konserlerdeayakta alkışlanan, madalyalar alan, adına hatırapulları basılan Feyruz, hala hayatını sürdürdüğüBeyrut yakınlarındaki Antilias köyü kilisesinde herpazar günü köy halkıyla birlikte şarkılar söylüyor...

'EVET UMUT VAR...' Arapça müziğin “prensesi” Feyruz, uzun bir

aradan sonra çıkarttığı yeni albümünde konserlerindeseslendirdiği parçalarını belgeliyor. “Evet, umut var”adını taşıyan albümde büyük oğlu müzisyen Ziyad el-Rahabani’nin de büyük katkıları var.

Albümde ilk kez 1985 yılında Suriye'de seslendir-diği, Halil Cibran’ın yazdığı ve oğlu Ziyad’ın bestele-diği “Toprak Sizin” şarkısı da yer alıyor. Albümdeki“Adını Yazarım” adlı eski eser ise Asi ve Mansur el-Rahabani ikilisinin anısına yeniden düzenlenmiş.Kısaca Feyruz, yeni albümünde akıp giden zamanameydan okurcasına sesinin ölümsüzlüğünü gösteriyor.

Arapça müziğin prensesinden yeni albüm: ‘Evet: Umut Var’

OSMAN NUR‹ ORHAN

H eykeltıraş Mehmet Aksoy,Başbakan Erdoğan tarafından

"ucube" olarak nitelendirilenKars'taki "İnsanlık Anıtı" heykeliyleilgili fotoğraf yarışması düzenliyor.Aksoy, fotoğrafçıların, yarım kalmışanıtı fotoğraflayabileceğini ya daaçıklamalardan esinlenerekhazırlayacakları görsellerleyarışmaya katılabileceğini belirtti.Seçici kurulunda Mehmet Aksoy'unyanı sıra Prof. Mehmet Bayhan,Emine Ceylan, İsa Çelik ve Prof.Dr. Özer Kanburoğlu'nun yer aldığı"İnsanlık Anıtı Ulusal FotoğrafYarışması"nın son katılım tarihi 13Mayıs olarak belirlendi.

Sonuçları 21 Mayıs 2011'deaçıklanacak. Katılımcılar, dahaönce ödül almamış en fazla üçeserini, [email protected] göndererek yarışmada yeralabilecek.

Heykel için yarışma

Page 16: 126'ıncı sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi25 Şubat 2011 / 10 Mart 2011

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

Halkın ödülleri halkın dostlarına gitti Bir onur ve umut mücadelesi

Halkevleri’nin79. kurulufly›ldönümü nedeniyle bafllatm›floldu¤u organ ba¤›fl› kampanyas›Ankara’da sürüyor. Organ ve DokuNakli Koordinasyon Merkezi ile bir-likte yürütülen çal›flma kapsam›ndaher gün Yüksel Caddesi’nde standaç›l›yor. Ankara’da 5 Mart’a kadarsürecek olan kampanyay›, dahasonra di¤er Halkevi flubeleri, bulun-du¤u illerde devam ettirecek.

60 bine yak›n hastan›n organbekledi¤i Türkiye’de her y›lba¤›fllanan organ say›s› bu rakam›nçok çok alt›nda. 19 fiubat’ta organba¤›fllayarak kampanyay› bafllatanHalkevleriGenelBaflkan›‹lknur Birolyapt›¤›aç›klamadaçok say›dainsan›n organbekledi¤iniancak çeflitlinedenlerdendolay› ba¤›fl›nfazlaolmad›¤›n›belirterek;“Paras› olan›nsa¤l›kbuldu¤u,paras› olmayan›n ölüme mahkumedildi¤i sistem karfl›s›nda ve organba¤›fl›na karfl› duran gerici kafalarkarfl›s›nda organ ba¤›fl›n› bir kültür

haline getirmek istiyoruz” dedi. “Umut ol!” slogan›yla

sürdürülen organ ba¤›fl› kampanya-s› 50 kifliyle bafllad›. HalkevleriAnkara flubelerinin ve di¤er illerde-ki flubelerin kat›l›m›yla ciddisay›lara ulafl›lmas› hedefleniyor.

‹lk organ ba¤›fl›n› HalkevleriGenel Baflkan› ‹lknur Birol yapt›.

Birol, Türkiye’de bir çok insan›norgan bekledi¤ini ancak çeflitlinedenlerle ba¤›fllar›n fazlaolmad›¤›n› söyledi. Yeterli organba¤›fl› olmad›¤› için çeflitli yollar›ndenendi¤ine dikkat çeken Birol“paras› olan›n sa¤l›k buldu¤u,

paras› olmayan›nölüme mahkumedildi¤i sistemkarfl›s›nda veba¤›fla karfl›duran gericikafalarkarfl›s›nda halk›nhakmücadelelerininana kuca¤› olanHalkevleribütünüyeleriyle, enbaflta yönetici-leri olmaküzere bütün

örgütüyle organ ba¤›fl› kampa-nyas›n› ve bunun bir kültür halinegelmesini sa¤layacak çal›flmay›bugün burada simgesel olarakbafllat›yor” dedi.

‘7 9 yaşında ‘gencecik bir çınar’Halkevleri Genel Başkanıİlknur Birol, tam da böyle

tanımlıyor Halkevlerini. 79 yıllık köklübir geçmişe sahip olan, Türkiye’ninsiyasal toplumsal yaşantısında muhale-fetin, aydınlanmanın, faşizme veemperyalizme karşı mücadelenin,barışın, yeniden kardeşleşmenin,umudun adı oldu Halkevleri.

GÖLE MAYA ÇALAR GİBİ Halkevleri, 79’uncu yaşını geride

bırakırken, bugün de tıpkı dün olduğugibi, halkın söz ve karar hakkı içindemokrasi mücadelesini sürdürüyor.

Neoliberal politikaların kamusalalanı paralılaştırdığı, en temel insanhaklarının gasp edildiği günümüzdehak mücadelelerini öne çıkaran

Halkevleri ısrarla, inatla hakmücadelelerini örgütlemeye devam etti.Toplumsal muhalefete çalınan bu mayatutmaya başladı, Neoliberal poli-tikaların uygulayıcısı AKP iktidarını,egemenler arası kapışmalardan çok hakmücadeleleri zorladı, ezberini bozdu.

Barınma hakkını savunan ‘bir avuçyoksul gecekonducunun’ Dikmen’deyaktığı ateş, ülkenin birçok gecekon-dusunda büyüyor. Bu yüzden ArızlılıNecla teyze, barınma hakkını savunmakiçin çevik kuvvete karşı direnirken“Vali almış arkasına polisi bürokratlarıbizi evlerimizden atıyor. Biz deHalkevlerini alacağız arkamıza…”diyor.

Hak mücadelesi, parasız ulaşımhakkı için turnikeden atlaya atlayaulaşım zamlarını geri çektiriyor, doğayımetalaştırmak ve suyu ticarileştirmek

isteyen HES’çileriKaradeniz’indağlarından kovalıyor,halkı yoksullaştıran vegeleceksizleştiren poli-tikaların uygulayıcısıAKP’nin temsilcilerininbaşına yumurta oluyoryağıyor; tacizciyi,tecavüzcüyü haklıyor.

Hak mücadelesi, ikti-dar sahiplerinin hiçummadıkları yerde ‘Tekel’ oluyor, ülkeninbaşkentini 78 günboyunca direniş kentine

çeviriyor. İşten çıkarılan işçinin dilindebir slogan oluyor, uğrunda günlerceişyeri önünde karda soğukta ya dacehennem sıcağında direniyor.

Hak mücadeleleri öğretmeye devamediyor ve daha öğreteceğe benziyor.

‘HAKLARIMIZ İÇİN HALKEVİ’NDEÖRGÜTLENELİM’

Halkevleri’nin 79’uncu kuruluşyıldönümü 19-20 Şubat günlerindeAnkara, İstanbul, Bursa, Adana, Hataybaşta olmak üzere birçok kentte etkin-liklerle kutlandı. 79’uncu yıl etkinlikleri19 Şubat’ta Ankara’da başladı. 20 Şubatgünü İstanbul, Bursa, Adana veHatay’da etkinlikler gerçekleştirildi.

İstanbul ve Ankara’da kitleselyürüyüşler yapıldı. Ankara’daHalkevleri Genel Merkezi önündentulum eşliğinde İnşaat MühendisleriOdası Teoman Öztürk salonuna doğruyürüyüşle başlayan 79. kuruluşyıldönümü etkinliklerine yaklaşık 500kişi katıldı. Ankara’daki yürüyüşünsembolü, yol boyunca harflerden oluşanHalkevleri yazısını tutan yöresel giyimlikadınlar oldu.

İstanbul’da Beyoğlu Tünel’denTaksim Meydanı’na yürüyenHalkevcilerin eylemi oldukça coşkulugeçti. Halkevciler, Halkevleri’nde üret-tikleri çalışmaları ve hak mücadeleleriniTaksim Meydanı’na taşıdı. ‘Haklarımıziçin Halkevi’nde örgütlenelim’ yazılıpankartın arkasında yürüyenHalkevciler, hak mücadeleleri eylem-

lerinden fotoğraflar taşıdı. Turnikedenatlayan Halkevcinin fotoğrafınıntaşındığı döviz dikkat çekerken,Halkevleri Kültür Sanat Atölyesi’ninhazırladığı karikatürler ve balonlar veHalkevcilerin yaptığı tiyatro gösterileriyürüyüşe renk kattı. Yürüyüşte çocuk-lar da kendi taleplerinin yazılı olduğubir pankart taşıdı.

Taksim’e gelindiğinde ilk sözü alançocuklar, doğanın korunması içinmücadele çağrısı yaptı. Çocuklarınardından Halkevleri Genel SekreteriOya Ersoy bir basın açıklaması yaptı.Ersoy, halkın haklarını gasp edenlerin,karşısında Halkevlerini bulacağınısöyledi. Haziran ayında yapılacakseçimlere de değinen Ersoy, halkıseçimde hatırlayıp oy vermeye çağıranegemenlere karşı hak mücadeleleriniyükselteceklerini söyledi. Etkinlikhalkoyunlarıyla son buldu.

Halkevleri'nin 79. kuruluş yıldönümüBursa'da şenlikle kutlandı. Şenlik,Bursa Halkevi Başkanı Suna Acar'ınaçılış konuşmasıyla başladı. Acar, herdamla suya sahip olana kadar su hakkımücadelesini, parasız ulaşım hakkınıelde edene kadar ulaşım hakkı mücade-lesini sürdüreceklerini söyledi. Şenlik,slayt gösterisi şiir dinletisi ve müziklerledevam etti. 400 kişinin katıldığı şenlikhoronlarla sona erdi.

Hatay ve Adana’daki Halkevciler isebasın açıklaması yaptı. Adana’dakiaçıklamanın ardından Halkevciler,etkinliklerini Numune Hastanesi’nde

‘Gericileri, ırkçıları, şovenistleri, toplumu baskıyla sindirmeye çalışanları, halkın hak-larını gasp ederek sermayeye istediğini sunanları rahatsız etmeye devam edeceğiz’

En köklü en genç örgüt

Sermayenin ve gericiliğinişbirliğinde ilerleyen

saldırganlığa karşı en temel hak-larımızı, onurumuzu ve umudu-muzu mücadeleler içinde koruyorve büyütüyoruz. İnsanı insanlıktançıkaran kapitalizm karşısında, tarih-te kazanılan hakları bir buldozergibi yıkarak yok eden azgınlıkkarşısında, “insanca bir yaşam”talebini hedefe koyuyor ve bunaulaşmak için örgütleniyoruz.Halkları kendi hayatları üzerindesöz ve karar sahibi kılandemokrasiyi, güvenli ve güvencelibir hayatı, erdemli bir yaşam arzu-muzu açığa çıkarıyor ve sistemin“kul yurttaşlığı” karşısına örgütlüolarak dikiliyoruz. Hakmücadeleleri içinde, eğitimdensağlığa, çevre hakkımızdan gıda vebeslenme hakkımıza, enerjidenulaşıma kadar tüm temel gereksin-imlerimizi “metalaştıran” zihniyetleen meşru halimizle çarpışıyor vebütün ezilenleri umutsuzluğagömen baskı ve zor rejimikarşısında “umut” olarak diriliyo-ruz. Kadın katliamına dönüşenşiddete karşı kadınlarla, ezilenhalkların bastırılmaya çalışılanözgürlük talebini sahiplenerek Kürthalkıyla, gericilikle sarmalanangündelik hayatlarımızda aydınlık vebilimden yana tavır koyan aydınlarve bilim insanlarıyla, emeği değer-sizleştirilen ve güvencesizleştirilentüm emekçilerle, gelecek hayali

bırakılmayan gençlerimizle, ölümeyatırılmak istenen emeklilerle, yoksayılan engellilerle “direniyoruz”ve özgürleşiyoruz. Halkın haklarımücadelesi bir umut ve onurmücadelesidir. Halkın haklarımücadelesi büyük bir nehirdir. Herhak mücadelesi bu nehre akanküçük kollardır. Bu nehirdebüyüyen mücadele eşitlik, özgürlükakışını sürdürecek ve bu nehirdöküleceği sosyalizm denizine mut-laka ulaşacaktır. Bu tarihsel akışiçinde önümüzdeki dönemde hakmücadelelerini birbiri ile buluştur-maya, büyütmeye, olmayanı yarat-maya kilitlenen Halkevciler ise buçabanın en önemli aktörü olmayadevam edecektir.

2011 genel seçimlerine giderkengerek AKP’nin gerek muhalefetpartilerinin “kırk yama” bohçasıoyalama programlarıyla gözboyadıkları yerde Halkevleri“gerçek” olan ile yani hakmücadelelerinin ezilenleri sistemkarşısında saflaşmaya çağırdığıçizgisini belirgin kılarak bu sürecemüdahil olacaktır. Neoliberalizminher türlü yağma ile perişan bıraktığıkitlelerin mücadele potansiyel-lerinin sistem içi kanallarda erime-sine, taleplerinin görünmezkılındığı propaganda süreçlerindeheba olmasına izin vermeyecek birçizgi izleyeceğiz. Emekçilerin,ezilen halkların, kadınların eşitlikarayışlarının maniple edildiği ve bin

bir türlü yalanlarla toplumunkandırıldığı bu dönemlerde hakeylemleri, talepleri ve birleşikmücadele örnekleri ileprogramımızı oluşturacağız.Türkiye’de emekçilerin ve ezilen-lerin seslerini gerçek temsillerleaçığa çıkarılması için solun vesosyalistlerin çabasını “hakmücadeleleri çizgisine” faydasıaçısından değerlendirecek ve somutkarşılık üretilmesi gereken yerleriçin bu ölçülerle hareket edeceğiz.Biliyoruz ki seçim dönemleritoplumun tüm kesimleri için politikduyarlılığın en üst seviyede olduğudönemlerdir. Seçim süreci ve seçimsonrası için egemenlerin her yerdensaldırılarla etkisiz bıraktırmayaçalışmaya devam edeceği sol vesosyalistler için birleşik direnişmevzilerini halkla birlikte kurabile-cek hareketli bir sürecin planlan-ması gerektiğini de söylemeliyiz.

Halkevleri 79’uncu kuru-luş yıl dönümü etkinlik-

lerinde ilk defa basın, sanatve dayanışma ödülleri verdi.19 Şubat günü Ankara’daİnşaat Mühendisleri OdasıTeoman Öztürk Salonu’ndagerçekleştirilen törendeödülleri verildi.

İlk ödülü halkın haklarını

temel yayın ilkesi halinegetiren Sendika.Org adınaOsman Nuri Orhan aldı. Birdiğer basın ödülü halkın hak-larına dair haberlerindendolayı Kanal D’den ÖzgenBingöl’e gitti. ÖdülünüHalkevleri MYK üyesi KutayMeriç’ten alan Bingöl,“Halkın içinden geldiğimiziçin halkın haklarını görüyo-ruz, doğru buluyoruz” dedi.Akşam gazetesindekiyazılarından ötürü basınödülü alan Nihal Kemaloğluise, “İnsanın temel varoluşhakları, Halkevleritarafından tekrardan gün-deme sokuluyor. Halkın hak-ları ile insan hayatı, toplum,çevre ve dünyayı kapsayacakdaha ahlaklı ve daha adil biryaşam kurgulanıyor”şeklinde konuştu.

Ece Temelkuran iseKıyıdan adlı televizyon pro-

gramıyla ödüle layık görüldü.Temelkuran, “Öyle birülkede yaşıyoruz ki bir tarafhalka ulus diyor ve halklarolduğunu kabul etmiyor,diğer taraf halka cemaatdiyor ve halkların haklarıolduğunu kabul etmiyor. Benhalka halk diyenlerdenim!”derken, kendisine ödülüveren BDP Diyarbakır mil-letvekili Akın Birdal da“Halkların haklarınısıkıyönetim mahkemelerindenasıl savunduysak, bugün deöyle savunmalıyız” şeklindekonuştu. Basın ödülüne layıkgörülen bir diğer yazar isebaşarılı yayıncılığından ötürüPetrol-İş Kadın Dergisi’ndenNejla Akgökçe oldu.Programında halkınhaklarına gösterdiğiduyarlılıktan ötürü OkanBayülgen ve özellikle çevrehakkına dair haberleri

nedeniyle Radikal gazetesin-den Serkan Ocak ödül sahibiolan ancak çeşitli sebepler-den dolayı etkinliğekatılamayan isimlerdi.

Sanat ödülü, sanatınıbarışa adayan ve Kars’takiİnsanlık Anıtı’nın yaratıcısıolan Mehmet Aksoy’a EdipAkbayram tarafından verildi.Aksoy’un “Ben bu heykel ilebarış, kardeşlik istedim. Oheykel yıkılmaz, yıkılmaya-cak. Yıkılırsa da altında kala-cağım!” demesi büyük alkışaldı. Politik baskılara rağmenbağımsız sanatçı duruşusebebiyle dayanışma ödülünelayık görülen MüjdatGezen’in ödülünü bir öğren-cisi aldı.

Diğer dayanışmaödülünün sahibi ise Tekeldirenişindeki ev sahipliğisebebiyle Çankaya BelediyeBaşkanı Bülent Tanık oldu.

Halkevleri organbağışına çağırıyor

Halkevleri’nin mücadele programını ve yaklaşan genel seçimlere dairtavrını Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol anlatıyor

NNiihhaall KKeemmaalloo¤¤lluu

EEccee TTeemmeellkkuurraann

MMeehhmmeett AAkkssooyy