zirve Üniversitesi İletişim fakültesi dergisi

104
1 2013 Ağustos iletisim.zirve.edu.tr

Upload: yusuf-sirinkan

Post on 23-Mar-2016

274 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi 2.sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

12013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 2: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

T. 342 235 00 27 GAZİANTEP, www.parlaroto.com [email protected] T. 342 241 58 58

Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti.

Octavia

Page 3: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

GAZİANTEP Sarıgüllük Mah. Fevzi Çakmak Bulv. No:65/A G.Antep Tel: 0.342.321 96 50 Fax: 0.342.321 20 57 [email protected]

ADANA Fevzipaşa Mah. Turhan Cemal Beriker Blv. No:280 Seyhan/Adana Tel:0.322.421 50 10 Fax: 0.322.421 50 20 [email protected]

BARAN ENDÜSTRİYEL MUTFAK EKİPMANLARI SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

www.facebook.com/inoksan www.twitter.com/inoksanmutfark www.youtube.com/inoksanmutfark www.inoksan.comT. 342 235 00 27 GAZİANTEP, www.parlaroto.com [email protected] T. 342 241 58 58

Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti.

Octavia

Page 4: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr2

Page 5: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

32013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 6: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr4

Günümüz dünyasında iletişimin önemi artarken 21. Yüzyılın meyda-na getirdiği yeni dünya düzeni ve hızlı bir şekilde ilerleyen teknolo-jik gelişmeler iletişime yönelik algının ve uygulamaların çok daha farklı bakış açılarıyla hayata geçirilmesine imkan sağlamaktadır.

Bilginin öneminin çok daha fazla değerli hale geldiği günümüzde önemli olan bilgiye ulaşmaktan ziyade o bilginin kullanılması ve dönüştürülmesidir. Bu nedenle iletişim bilimine duyulan ihtiyaç artmış, gereklilikten öte bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bir öğrenciyi yalnızca teorikte değil pratikte de yetiştirmek yeterli hale getirmek istiyoruz. Radyo-Televizyon haberciliği, belgesel, kısa film, kame-ramanlık, fotoğrafçılık, yönetmenlik ve sinema konularında önemli işlere imza atmış hocalarıyla eğitim veren Zirve Üniversitesi, çağın ve teknoloji-nin gereklerini yakından takip ederek öğrencilerine bu konuda tüm olanak-ları sağlamaktadır.

Yeni kurulan Zirve Üniversitesi Haber Ajansımız, Zirve Radyomuz, Kurgu-montaj stüdyomuz, uygulama gazetemiz ve dergimizle öğrencilerimizin bilgilerini pratiğe aktarmaları için tüm olanakları sağlıyor ve geleceğin te-levizyoncularını yetiştiriyoruz.

Ayrıca staj dönemlerinde verdiğimiz destekle sektöre giriş yapmalarına ve medya mesleğini daha iyi tanımalarına yardımcı oluyoruz.

İletişim Fakültesi dergisinin bu yılki ikinci sayısında öğrencilerimiz ve de-ğerli akademisyenlerimizi ortaya koydukları özverili çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Prof. Dr. Adnan KISAZirve Üniversitesi Rektörü

GELECEĞiNTELEVİZYONCULARINIYETİŞTİRİYORUZ...

Page 7: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

52013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 8: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr6

Ülkemizin her yerinde olduğu gibi yeni yeni açılan vakıf üniversiteleri yüksek öğretim alanında büyük bir boşluğu dolduruyor. Bunlardan biri de 28 Şubat 2009’da Gaziantep’te kurulan Zirve Üniversitesi’dir. Kısa zamanda birçok fakültesiyle adını duyurmayı başaran Zirve

Üniversitesi, İletişim Fakültesi’yle de dikkatleri üzerine çekiyor.Gaziantep’te üç tane üniversite var. Bunların içinde sadece Zirve Üniversi-tesi İletişim Fakültesi’nde Radyo TV Sinema bölümü bulunuyor. Öğrencile-rimiz bu bakımdan çok şanslı. Fakültemiz İngilizce hazırlık dahil beş yıllık bir eğitim veriyor. Bu sene hazırlık sınıfıyla beraber 1. ve 2. sınıf öğrencilerimiz öğrenimlerine devam ettiler. Bölümümüzde son sınıfa kadar %30 İngilizce eğitim zorunludur. Geçen sene çıkardığımız derginin önsözünde “Heyecan Devam Ediyor” de-miştim. O heyecan aynen devam ediyor. Bir sene içinde nereden nereye geldiğimizi kısa notlar halinde ifade etmeye çalışayım.Henüz üç yaşında olan fakültemizde haberden spora, reklamdan iletişim teknolojilerine, yapımcılıktan sosyal medyaya kadar alanında uzman kişileri davet ederek iletişim seminerleri düzenliyoruz. Günümüzün teknik imkanla-rını değerlendirdiğimizde artık İstanbul ve Ankara’yı aramıyoruz. Yaz dönemini değerlendirmek amacıyla öğrencilerimiz değişik kurumlarda staja başladılar. Bu kapsamda geçtiğimiz yaz 13 öğrencimiz mesleki dona-nım açısından oldukça verimli bir yaz geçirdiler. Bu sene de 20 öğrencimizi staja göndererek sektörle bağlarımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Sinema ve yönetmenlik alanında ilerleyen bir öğrencimizi Amerika’ya gön-derdik. Hollywood’da 1 aylık film atölyesine katılan öğrencimiz büyük bir tecrübeyle geri döndü. TRT’nin Ankara ve İstanbul’daki stüdyolarına, bazı özel kanal ve ajanslara giden öğrencilerimiz haber merkezi ve değişik pro-düksiyon birimlerinde bilgi ve becerilerini arttırmaya çalışıyorlar. Bir iletişim fakültesi için vazgeçilmez konumda olan radyo ve televizyon stüdyoları bu sene devreye girdi. Gaziantep’in kurtuluş günü olan 25 Ara-lık 2012’de Zirve Radyo yayına başladı. Şu aşamada internet üzerinden www.zirveradyo.com adresinden rahatlıkla dinlenebilir. Fakültemiz bünyesinde stüdyo, reji, kurgu-montaj üniteleri ile fotoğraf, si-nema ve prodüksiyon atölyesi de bulunuyor. Öğrencilerimiz böylece mesleki dersleri pratik olarak uygulamanın farkını yaşıyorlar. Radyo, onlar için bü-yük bir tecrübe yeri oldu. İletişim alanında önemli bir adımı da Zirve Haber Ajansı’nı kurarak attık. Her türlü medyatik uygulamanın yapılabileceği ve öğrencilerin kendilerini geliştireceği Zirve Haber Ajansı 21 Mayıs 2013’te kuruldu.Bu sene senaryo ve sinema derslerini alan öğrencilerimiz film çekim çalış-masına başladılar. Senaryodan yönetmenliğe, dekor ve mekan tasarımına kadar kendilerinin gerçekleştirdikleri filmin çekimleri Mayıs ayında başladı. Kurgu-montaj ve seslendirmeden sonra önümüzdeki dönemde seyircinin karşısına çıkacak.Bir senenin sonunda öğrencilerimiz herhangi bir görsel prodüksiyonu hazır-lar duruma geldiler. Radyo stüdyomuzda “We are the World” şarkısı üni-versitemizde yabancı misafir öğrencilerimiz tarafından playback çekimleri yapıldı. Şarkı şu anda youtube’da izlenebilir durumda. Öğrencilerimiz ayrıca TRT Haber kanalında düzenlenen “Haber Sizsiniz” ya-rışmasında hazırladıkları amatör haberlerle iki hafta üst üste birinci oldular. Bu ve buna benzer çalışmalar gelecekte yapacaklarımızın haberini veriyor aslında. İlk mezunlarımızı verdiğimizde yerel ve ulusal medyanın yanı sıra CNN International ve BBC’de çalışan Zirvelileri görmek sizleri şaşırtma-sın. Biz çıtayı yüksek tutmak durumundayız. Öğrencilerimizi yetiştirmek için gayret gösteren bütün fakülte hocalarımıza tek tek teşekkür ediyor, sağlık ve huzur içinde çalışmalarının devamını diliyorum. Desteklerini esirgemeyen başta Rektörümüz Prof. Dr. Adnan Kısa ve diğer yetkililere teşekkür ediyorum. Ayrıca emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu doğrultuda istekli, meraklı, televizyon ve medya sektörüne yatkın, iletişim kurma yeteneği yüksek öğrencileri fakültemize bekliyor, ba-şarılar diliyorum.

Yrd. Doç. Dr. Ramazan CİHANİletişim Faültesi Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı

YÜKSELENDEĞER

Page 9: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 10: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr8

Yaptığı çalışmalar, hazırladığı belgeseller ve hayata geçirdiği projelerle tanınan Cereci’nin semineri iki bölümden oluşurken, ilk bölümde “basın ahlakı” ve “medya etiği” kavramları üzerinde duruldu.

Hürriyet’in Kuruluşu Bir Dönüm Noktasıydı• Konuşmasının başında Türkiye’nin basın tarihine değinen deneyimli akademis-yen, 1948 yılında Hürriyet Gazetesi’nin kurulmasının önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Cereci, 1948 Londra Olimpiyatları’nda altın madalya alan Türk güreşçilerinin tam sayfa fotoğraflarını yayınlayarak basınımıza yeni bir anlayış ge-tiren Hürriyet Gazetesi’nin bu politikasına dikkat çekti. Fi-kir ve düşünce-nin ikinci plana atıldığı, renkli ve bol fotoğraflı bu yeni gazetecilik anlayışının aynı zamanda kültürel bir değişime de zemin hazırladığından söz etti.

Savaş ve Yalan Haber Yayıncılığı• Konuşmasına örneklerle devam eden Profesör Cereci, CNN kanalının 1991 yı-lında televizyonlarda bir ilk olarak Körfez Savaşı’nın canlı yayınlaması sürecini anlattı. Bir savaşın çocukların izlediği ekranlarda gösterilmesinin medya etiği ile bağdaşıp bağdaşmadığını sorgulamak gerektiğini belirtti. Türk basınından yakın zamana dair birtakım donelerle sözüne devam eden değerli araştırmacı, bir gazetenin “İzmirli Abdullah kendini yaktı!” diye verdiği haberi örnek göster-di. İşsizliği protesto etmek için kendini yaktığı iddia edilen Abdullah’ın aslında gazetecilerin para vererek kendini yakması için ikna ettiği zihinsel engelli bir vatandaş olduğunu söyledi. Bu tür haberlerin basın ahlakına ters düştüğünü belirten Cereci, yalan haberin dışında duygu istismarı ve yargısız infazların da basında bolca yer aldığını örneklerle aktardı. Cereci: “Kısacası maddi çıkarla-rın (medya patronlarının şahsi çıkarlarının) toplumsal huzurun ve etiğin önüne geçmesi sonucu haberlerde seviye düşüyor.” dedi.

Batman Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Cereci Zirve Üniversi-tesi İletişim Fakültesi’nin konuğu oldu.

Prof. Dr. Sedat Cereci’den Medya Etiği Semineri

“Mezopotamya Kültüründen Faydalanın”

• Prof. Dr. Sedat Cereci, ko-nuşmasının ikinci bölümünde öğrencilerin soruları üzerine kendi tecrübelerinden örnekler aktardı. Yürüttüğü idari görev-lerin ve çalışmaların dışında 21 kitabı, 15 belgesel filmi bulunan Cereci, birçok belgesel filminde kaynak olarak Mezopotamya’yı aldığını ifade etti. Yirmiye yakın ülkede festivallerde gösterilen ve çeşitli ödüller alan “Tandır” ve “Hıdırellez” gibi belgeselle-rin konusunu Mezopotamya’nın bu derin kültüründen aldığını belirtti. Gaziantep’te okuma-nın büyük bir avantaj olduğuna değinen iletişim profesörü, Ze-ugma kültürünün ciltler dolusu kitaba, sadece “çingene kız” motifinin dahi başlı başına bir belgesel filme kaynaklık edebi-leceğini söyledi. Konuşmasının sonlarına doğru öğrencilere tek tek hedeflerini soran Cereci, bu hedefleri gerçekleştirmek için neler yapılması gerektiğine dair ipuçları verdi.

Haber: Enes Faruk NOM

Page 11: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ajansın kuruculuğunu ve yönetici-liğini Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Si-nema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr.

Ramazan Cihan üstlenirken, sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini Öğr. Gör. Yusuf Kadri Şirinkan yürütecek.

Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa yaptığı açıklamada ajansı kurmaların-daki temel amacın öğrencilere mezuniyet sonrasında medyada rahat iş bulabilmeleri için fakültede aldıkları teorik derslerin ya-nısıra uygulama imkanı sunmak olduğunu söyledi. Kısa, öğrencilerin başta haber ol-mak üzere her türlü programın tüm aşama-larını bir ajans ortamında gerçekleştirmele-rini istediklerini sözlerine ekledi. Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başka-nı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ise ajansın

kuruluş amacını ve yürütecekleri faaliyetler hakkında şunları söyledi: “Radyo televizyon eğitimi veya habercilik dersi gören öğrenci-lerimize öncelikle uygulama imkanı sunmak istiyoruz. Üniversite içinde değişik fakülte ve birimlerde organize edilen her türlü bilim-sel, kültürel, sanatsal ve sosyal etkinliklerin İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından de-ğerlendirilerek medya kuruluşlarına servis edilmesini ve topluma duyurulmasını isti-yoruz. Böylece yazılı, görüntülü ve sesli ha-ber servislerini, internet ve sosyal medyayı kullanarak öğrencilerin kendilerini geliştir-melerini hedefliyoruz. Ayrıca öğrencilerin burada staj yapmalarını sağlıyoruz. Yapılan çalışmalarla ülkemiz ve dünya medyasının aranan bilgili ve tecrübeli eleman ihtiyacını karşılamak, mezun olan öğrencilerimizi dip-lomalarını aldıklarında göreve hazır oldukla-rını göstermek istiyoruz.”

Uluslararası bir Üniversite olan Zirve Üniversitesi, öğrencilerine her alanda uy-gulama alanları sunarken İletişim Fakültesi bünyesinde Zirve Haber Ajansı’nı (ZİHA) kurarak önemli bir çalışmaya daha imza attı. Yürütülen çalışmalar neti-cesinde 21 Mayıs 2013 tarihinde kurulan ajans; başta üniversitedeki faaliyet-ler olmak üzere Gaziantep ve bölgedeki gelişmelerle ilgili kamuoyu ve basın-yayın kuruluşlarına sesli, görüntülü ve yazılı günlük haber akışı sağlayacak.

Zirve Üniversitesi

Haber Ajansı Kuruldu

Haber: Enes Faruk NON

92013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 12: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr10

Ahmet Böken’i insanlar “TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni” olarak biliyor. Bunun dışında Ahmet

Böken kimdir?• Ben liseden Bilgisayar bölümü me-zunuyum. Üniversiteden ise İletişim Fakültesi mezunuyum. İstanbulluyum. Yaklaşık yirmi yıldır bu sektörde çalı-şıyorum. Daha önce Samanyolu gru-bunda çalıştım. Sonrasında bir müddet yurt dışında çalıştım. Şimdi TRT’de çalışıyorum. Bugüne kadar 3-4 kanalın kuruluş süreçlerinde yer aldım. Bun-dan dolayı bir medya kurmanın, böyle bir radyo kurmanın ne türlü zorlukları, güzellikleri olduğunu bizzat yaşayarak

bilen birisiyim.

Medyanın her biriminde rol aldınız. TV muhabirliğinden şefliğe, edi-törlükten sunuculuğa varıncaya kadar... Son olarak da genel yayın yönetmeni. Hep koşturan kişi olma-

dan evvel bilseydiniz, yine televiz-yoncu olmayı seçer miydiniz?• Güzel bir soru. Şundan dolayı benim bu tür konuşmalar yaptığım yerlerde hep söylediğim bir şey var. Yeryüzünde sevmeden yapılamayacak bir meslek varsa, o da medya mensupluğudur. Bu

Haber denilince ilk akla gelen yöneticilerden biri olan Ahmet Böken, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğ-rencileriyle bir araya geldi. TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Böken ile Zirve Radyo’da medya üzerine konuştuk.

“Sevmeden yapılamayacak meslek Medya”Ahmet BÖKEN:

Haber: Yusuf Salih KAHYAOĞLU

Page 13: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

112013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

bir iş değildir. Bu hayatın ta kendisidir. Ben de mesleğimi seviyorum.

Hem yazılarınızı okuyan, hem de sosyal medyadan sizi takip eden biri olarak şunu sormak istiyorum. Gazetelerin okuyucuya ulaşması için saatler vardır. Televizyon ka-nallarının izleyiciye ulaşması için dakikalar vardır. Bununla birlikte hep tartışılır hangisinin daha zor olduğu. Sizce hangisi daha çetre-filli?• Televizyon haberciliği, gazete ha-berciliğine nazaran daha zor. Mesela bir gazete muhabiri, bir ajans muhabiri telefonla bağlantı kurarak bir bakan-dan bilgi alabilir. Bir bürokratla ko-nuşabilir. Ses kaydı yapabilir. Bunları yazıya döküp haberini yazabilir. Ama

televizyonda o bakana, o milletvekili-ne, o yetkiliye ulaşmak zorundasınız. Onun görüntüsünü almak zorundasınız. Aldığınız görüntüyü merkeze geçmek zorundasınız. Sonra haberinin metnini yazıp, seslendirmesini yapıp, montajını bitirip, yayına hazır hale getirmek duru-mundasınız. Yayına hazır hale geldikten sonra görüntüler bir masaya gelmeli. Masadaki resim seçici onu doğru seç-meli. Sesçi o sesi zamanında açmalı. Playlistçi onu zamanında oynatmalı. KJ operatörü altına isimleri doğru yazma-lı. Uplinkçi onu uzaya doğru göndermeli ve vericilerdeki adamlar doğru çalış-

malı ki o haber seyirciye ulaşsın.

Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaygınlaşan sosyal medyanın dili ve üslubu hakkında ne düşünüyor-sunuz? • Sosyal Medya şu an kendi dilini kendisi oluşturuyor. Açıkçası biz de o dili öğrenmeye çalışıyoruz. Ben sosyal medya ilk çıktığında “bu işlere girme-yeceğim” dedim. Bana vakit kaybı gibi geliyordu. Sonra sosyal medyada olmazsam yeni dünyanın yeni insan-larıyla konuşamayacağımı ve onlarla anlaşamayacağımı fark ettim. Şu anda sosyal medyanın dilinden hoşlanmaya-biliriz. Ama yeni bir sosyal medya dili oluşacak. Bu dili hepimiz beraber kura-cağız ve oluşturacağız. Bir etkileşim ve iletişim vasıtası olacak bizim için.

TRT olarak sosyal medyayı verimli bir şekilde kullanabiliyor musunuz?• Biz sosyal medya danışmanları olan bir yayıncı kuruluşuz. Geçenlerde TRT Haber’e saldırı oldu sosyal medya üze-rinden. Bizde çıkmayan bir haber bizde çıkmış gibi gösterildi ve zor duruma düştük. Biz bu haberden haberdar ol-duk. Ne yapacağımızı danışmanlarımız-da görüştük. Onunla ilgili gerekli ya-zılım ve gerekli deşifrasyon çalışmaları yaptık. Bütün bu yaptığımız çalışmalar 40 dakika sürdü. 40 dakika sonunda bi-zimle ilgili aleyhimizde atılan yüzlerce tweet, bizim lehimizde atılan binlerce tweete döndü. Tüm bunlar bize şunu gösteriyor. Sosyal medya çok önemli düzgün bir şekilde kullanılmalı. Biz de kullanmaya çalışıyoruz.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni ziyaret ettiniz. Stüdyoları, çalışma ortamlarını gördünüz. İzlenimleriniz ve iletişim fakültesi öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?

• Artık nerede olduğunuz değil, ne yaptığınız önemli. Yıllar önce çalış-tığım bir kanalda İstanbul’dan Ankara’ya görüntüleri uçakla gönderi-yorduk. Şimdi TRT Washington muhabiri, çektiği görüntüyü eş zamanlı olarak bizim ftp sunucumuza atabiliyor. Okulunuzun nerde olduğu önemli değil. Üniversite’deki insanların kendini nerede hissettiği önemli. Ben bu iletişim fakültesinde o motivasyonu, istek ve arzuyu gördüm. Bundan sonraki iş sizin elinizde; sizin çabanıza, kalbinizdeki motivasyona, gözle-rinizdeki ışığa kalmış. Ne kadarsanız o kadarız...

Page 14: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

iletisim.zirve.edu.tr

•Seminerin devamında sesle alakalı videolar izleten Köroğlu, ekranın sadece kamera açısından ibaret olmadığını, kameranın açısı dışında izleyenlerin görme-diği bir çok yer olduğunu ve bu bölgelerde çıkan seslerin izleyiciye duyurulma-dığını belirtti. Yayının ve sesin kaliteli olabilmesi için konuşmaların izleyicilere gerçek tonuna yakın olarak çıkartmaya çalıştıklarını söyleyen Cengiz Köroğlu bunun hiç kolay bir iş olmadığını belirtti. Köroğlu, bunun için fiziğin akustik bölümü ve elektro aletlerden iyi anlamak gerektiğinin altını çizdi. Müzikle ilgili konuşurken “İnsanların canlı yayınlarda özellikle sesle alakalı yayınlar ve şarkı programlarında alışılagelmiş bir yanlışlık var. Yayında bir problem olduğunda sesçilerin hemen bir günah keçisi ilan edilmesi teknik ekibi zan altında bırakıyor. Ben de buna tüm gücümle karşı çıkıyorum ve çıkacağım.” diyerek öğrencilere dikkatli olmalarını ve yapacaklarsa bu mesleği severek yapmaları gerektiğini söyledi.

Ünlü Aranjör Cengiz Köroğlu, Zirve Üniversitesi öğrencilerine seminer verdi. Sesin yapısı ve sesin yönetiminden bahseden Köroğlu, “Sesin efendisi olun, sese hakim olun.” diyerek gençlere iletişim sektöründe sesin ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Sese gereken önemin verilmediğine değinen Köroğlu, “Yoldan geçen biri bu işi yapamaz, ses organizasyonuyla ilgilenen ve müzik yapan insanlar öncelikle dinleme, sesi ayırt etme becerisi başta olmak üzere her türlü ses eğitimi almış olmaları gerekir. Bu yetenekleri olan arkadaşlar müzik

sektöründe başarılı olabilirler.” diyerek ses konusunda eğitimin önemini dile getirdi.

“Sesin Efendisi Olun”

Haber: Çağlayan Bilal KAŞUKÇİ

Page 15: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 16: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr14

Kesintisiz olarak üç gün süren çekimlerde bölüm öğretim üye-lerinden Yönetmen Haluk Göl, Usta Fotoğrafçı Yusuf Kadri Şi-

rinkan ve Yrd. Doç. Dr. Farahnaz Amiri çekimlerin her aşamasında öğrencilere büyük destek verdi. Uzun soluklu bir döneme yayılan çekimlerde İletişim Fa-kültesi öğrencileri arasında önemli bir görev dağılımı yapıldı. Kamera arkası ekibinde yaklaşık olarak 20 kişi görev yaptı. Öğrencilerin bir kısmı kamera ekibi bir kısmı dekor ve sahne düzenle-meleri bir kısmı ise ışık ve cast ekibiyle ilgilenerek ortaya profesyonelce bir iş çıkarıldı.

Efsanevi sanatçı Michael Jackson’ın kaleminden alıntı olan ve dünya barı-şını anlatan “We are The World” adlı şarkının seçiminin ardından yapılan toplantılar neticesinde uygun oyuncu-lar da belirlendi. Hemen ardından Si-nema TV Uygulama stüdyolarında özel olarak dekor hazırlandı. Kültürel öğren-ci zenginliğiyle en önemli üniversite-leri arasında kendine yer edinen Zirve Üniversitesi bünyesinde eğitim gör-mekte olan öğrenciler de bu çalışmaya yoğun ilgi gösterdi. Klipte; Dünya’nın 54 farklı ülkesinden gelen öğrencilerle Türkiye’nin farklı illerinden gelen öğ-renciler “We Are The World For Zirve”

ZiRVE UNIVERSITY

WE ARE THE WORLD FOR Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü 2. sınıf öğren-cilerinin yaklaşık olarak iki aydır uğraştıkları “ We Are The World For Zirve” çekimleri ve montajı tamamlanarak 29 Mayıs 2013 tarihinde yayınlandı.

Haber: Pelin İNAL

Page 17: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

152013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

çekimleri için kamera karşısına geçti. Çekim süresince İletişim Fakültesi öğ-rencileri Profesyonel bir çalışma orta-mı ve disipliniyle son dakikaya kadar elinden gelenin en iyisini yaparak bu klipin ortaya çıkmasının en önemli mi-marları oldu. Çekim aşaması tamam-lanan klipte öğrenciler; bölüm öğretim üyeleri Haluk Göl, Yusuf Kadri Şirinkan ve Yard. Doç. Dr. Farahnaz Amirinin koordinesinde devriyeli olarak klipin montajını yaparak, montaj süresince durum değerlendirmeleri yaptı.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin hazırlamış olduğu çalışma sosyal pay-

laşım sitelerinde tıklanma rekoru kırı-yor.

Michael Jackson ve Whitney Hous-ton gibi ünlü sanatçıların yorumladığı, dünya barışını anlatan “We are The World” adlı şarkı Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin ha-zırladığı çalışma ile sosyal paylaşım ağlarında tıklanma rekoru kırıyor. 29 Mayıs 2013 tarihinde yayınlanan klip

4 gün gibi bir zaman zarfında 7596 kişi tarafından izlendi. Hazırlanan klipte Zirve Üniversitesi’nde eğitim görmekte olan 54 farklı ülkeden gelen öğrenci-lerle Türkiye’nin farklı illerinden gelen öğrenciler yer almakta.

Hazırlanan video ile ilgili bilgi veren Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan; “Öğrencileri-mizin bir sene boyunca gördükleri ders-lerin bir uygulamasını yapmak istedik. İki aydan beri sürdürdüğümüz çalış-malar neticesinde fakültemiz ve diğer fakültelerden 100’e yakın öğrencimiz görev aldı. Çekim, kurgu ve montajını

kendi fakültemizde yaptık. Bu çalışma ileride yapacağımız çalışmaların bir ön habercisidir. Yapım yönetim ve kurguda emeği geçen, Haluk Göl, Yrd. Doç. Dr. Farahnaz Amiri ve Yusuf Kadri Şirin-kan hocamızla birlikte bütün öğrencile-rimizi tebrik ediyorum.” dedi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinin önderliğinde RTS öğrencilerinin hazırlamış olduğu bu çalışmanın Türkiye’ye ve tüm dünyaya önemli bir mesaj verdiğini dile getiren Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa, “İletişim Fakültesi akade-misyenleri ve öğrencilerimizin hazırla-mış olduğu bu çalışmada emeği geçen herkesi tebrik ederim. Sosyal Paylaşım ağlarında yayınlanan bu videonun bu kadar kısa bir sürede tıklanma rekoru kırması iyi bir başarıdır. Akademis-yenlerimizin öğrencilerimizle beraber gerçekleştirdiği bu tür projeler onların iş hayatında ki başarılarını destekleye-cektir.” dedi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin hazırlamış olduğu videoya bu linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=esnTacf-ct8

Page 18: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr16

Büyük hedeflerle 2009’da ku-rulmuş bir üniversite... Peki bu hedefler aklınıza ne getiriyor? İyi bir dil eğitimi? Her fakültede

açılacak bölüm sayısı? Eğitimin kalite-si? Güçlü akademik kadro? Kampüs im-kanları? Sizce bunlar ne kadar yeterli? Zirve Üniversitesi, bir üniversitenin te-mel yapı taşları olan tüm bu özellikleri barındırmanın yanı sıra, aynı zamanda farklı bir alana da önem veriyor. Eği-tim-öğretim hayatına başladığı günden beri “Eğitimin Zirve’sinde” sloganıyla markalaşma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Zirve Üniversitesi’nin diğer bir büyük hedefi de sporun zirvesini ya-kalamak. Zirve Üniversitesi Spor Şube Müdürlüğü, öğrencilere bu alanda ge-niş imkanlar sunarak, farklı spor dalla-rıyla her yıl bünyesine yeni aktiviteler kazandırıyor. Üstelik bu aktiviteleri sa-dece sosyal faaliyet olsun diye değil, birçok branşta üniversitemizi temsil edecek başarılı sporcular yetiştirmek için yapıyor. Kurulduğu günden bugüne karate, tekvando, salon futbolu, sat-

ranç, masa tenisi, kort tenisi, havalı tabanca ve tüfek, judo, halter, yüzme, eskrim ve basketbol gibi branşlarda, spora olan üniversite desteğini sonuna kadar hissettiriyor.Zirve Üniversitesi, kapalı alan spor sa-lonu, açık alan spor tesisleri ve fitness salonuyla öğrencilere sunduğu geniş imkanlar dışında, milli sporcuları da burslu okutarak spora ve sporcuya ver-diği değeri gösteriyor.Türkiye’de spor dallarıyla büyük ba-şarılara imza atan Zirve Üniversitesi, özellikle bu başarılarda atıcılık ve bas-ketbolla öne çıkıyor. Bu başarılarda sporcuların, kendi çabaları, emekleri, yeteneklerinin yanı sıra antrenör, ida-reci ve yöneticilerle olan iletişimi ve antrenmanlara verdikleri önem de dik-kat çekiyor.Bu yıl atıcılık branşında milli sporcular, havalı tabanca ve havalı tüfekte üniver-siteler ve kulüpler arası birçok Türkiye şampiyonluğuna ulaştı ve sadece ülke-mizde değil, Dünya Şampiyonası’nda da üniversitemizi temsil hakkı kazandı.

17. Akdeniz oyunlarında da yine milli sporcularımız ülkemizi ve üniversite-mizi temsil ederek yeni başarılara imza atacaklar.Zirve Üniversitesi Basketbol Takımı’ysa adeta bir gurur tablosu. Bu yıl üç kul-varda mücadele eden Basketbol Takı-mı başarıdan başarıya koştu. Sezonu üç kupayla tamamlayarak hem üni-versiteler süper ligine yükseldi, hem birinci ligde şampiyon oldu ve hem de Türkiye’de ilk kez bu yıl uygulanan Ünilig’de Türkiye şampiyonu olarak tarihe geçti. Böylelikle Zirve Üniversi-tesi farkını açık ara ortaya koydu. Ay-rıca Spor Şube Müdürlüğü; organize ettiği üniversiteler arası, ve üniversite içi (hem öğrencilere hem personele yönelik) turnuvalar, açtığı spor kursla-rı, gerçekleştirdiği spor panelleri, ev sahipliği yaptığı basketbol ve satranç gibi branşlardaki müsabakalar ile Zirve Üniversitesi’nin sesini spor dallarıyla da duyurup, Dünya’nın sayılı üniversi-teleri arasına girmeye aday bir üniver-site....

SPORUN ZİRVESİ, ZİRVE’NİN SESİHaber: Elif BAHÇECİOĞLU

Page 19: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

172013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 20: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr18

Salih Memecan’ı gazete-lerdeki çizimlerinden ve Medya Derneği’ndeki başkanlığından biliyoruz.

Bunun dışında Salih Memecan nasıl birisidir?• İyi biriyim valla. Öyle duyuyorum. (Gülüyoruz) Karikatüristim ama çok ça-lışkan bir karikatüristim. Günde mini-mum üç çizim yapıyorum. Gazetenin bi-rinci sayfası için Bizim City’i çiziyorum. Arka sayfaya Sizinkiler’i çiziyorum. ATV’nin çizgi filmlerini yapıyorum. İki haftada bir Aktüel dergisine karikatür çiziyorum. Sonra “Limon ile Zeytin” ki-tap projeleri ve çizgi filmleri var onlarla uğraşıyorum. Yoğun bir iş hayatım var.

Hemen hemen her gün çizerek fenomen olan Salih Memecan siyasi karikatürleriyle bazen alkış topluyor, bazen de tepki alıyor. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?• Bu durumu çok normal karşılıyorum. Zaten öyle olması lazım. Herkes seni

seviyorsa belli ki bir şeyleri incitmiyor-sun, o zaman da karikatürist olarak işi-ni doğru yapmıyorsun demektir. Birile-rinin sana kızıyor olması lazım. Birileri de sevebilir ama karikatüristin birilerini kızdırması lazım.

Karikatür çizme süreciniz günlük olarak nasıl işliyor?• Nerden çizdiğime bakıyor. Ba-zen Türkiye’den çiziyorum, bazen

Amerika’dan çiziyorum. Türkiye’den yapıyorsam işlerimi, 15:00 gibi başlı-yorum düşünmeye. İlk başta ATV’nin Bizim City’sinin konusunu buluyorum. Ana karelerini çiziyorum ve onu arka-daşlara yolluyorum. Onlar geri kalan üç dört saatlik zaman diliminde çizgi film haline getiriyorlar. Sonra Sizinkiler’i yani Limon ile Zeytin’i çiziyorum. On-dan sonra gazetenin siyasi karikatürü-nü çiziyorum.

Onun bir çizgisi var. Hayatı çizgiler üzerinden görüyor, çizgiler üzerin-den gösteriyor. Onca farklı çizgisinin arasında dosdoğru bir çizginin pe-şinden gidiyor. Bir sürü karalamanın içinde cetvelle çizilmiş bir tek doğ-ruyu koruyor belki. Üstünü çizmeye çalışanlar hep oldu, o da kimilerini çizdi… Ama bir gerçek var ki; o hep konuşuldu. Memecan ile karikatü-ristliğini, ‘çizgisi’ni, geçmişini, med-yayı, tarafsızlığını ve başında olduğu Medya Derneği’ni konuştuk...

TÜRKİYE’NİN USTA KARİKATÜRİSTİ

SALİH MEMECAN...

Page 21: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

192013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Bütün bu olanları yapmak için nereden besleniyorsunuz?• Bütün bunları yapmak için de gün içinde haberleri takip etmek, köşe yazılarını oku-mak lazım. Türkiye’de ve Dünya’da ne olup bitiyor bilmek gerekiyor. Ben de gündemi takip ediyorum. Olanlara duyarsız kalmıyorum.

Hocam üç yıl önce Medya Derneği başkanı oldunuz. Medya Derneği başkanlığıyla size yüklenen misyon ne oldu?• Medya Derneği Türkiye’de 25 tane yayın kuruluşunun bir araya gelerek kurduğu bir dernek. Amacı da medya-daki değişimi, Türkiye’deki değişimi, demokratikleşmeyi, çeşitliliği medya-ya yansıtmak. Şimdiye kadarki med-ya derneklerine, basın ve gazetecilik derneklerine bakınca hep tek seslilik görüyoruz. Halbuki Türkiye şimdi çok sesli. Türk medyası da çok sesli. Bana yüklenen görev de o çok sesliliği sağla-

mak oldu. Amacımız değişen medyayı iyi anlamak, onu üyelerimize ve diğer gazetecilere anlatmak.

Hocam medyadan söz etmişken, medyada tarafsızlık diye bir şeye inanıyor musunuz?• Yok inanmıyorum. Tarafsızlık diye bir şey yok. Herkesin bir fikri, dünya gö-rüşü, tarafı vardır. Tarafsız olmak diye bir mecburiyet de yok. Belki eskiden olabilirdi. Bir tane televizyon kanalı var diye. Şimdi insanların seçme hakkı var. Herkes istediği gazeteyi alır.

Habercilikte taraf olunması normal mi?• Tabii. Habercilik başka bir şey.

Haberi mümkün olduğu kadar objektif vermek

zorundasınız. Ama başlığı seçişinden, haberde neyi öne çıkardığına kadar her şey bir taraf olmanın ifadesidir.

Hocam Türkiye’de medyanın kalbi İstanbul’da ama Zirve Üniversitesi’nde iletişim fakültesi-ni, çalışmaları, stüdyoları gördü-nüz. İzlenimleriniz nelerdir?• Çok ümit verici. İnsanın görünce hoşuna gidiyor. Şu programı bile bura-da yapıyor olmamız bana büyük keyif veriyor. Yepyeni bir stüdyo ve yeni bir sunucu. (Gülüyoruz) Burada programlar yapılıyor. Öğrenciler fikirlerini bu stüd-yoda söylüyor. Bunların hepsi gurur ve-rici bir tablo.

Page 22: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr20

Yönetmen Adayından

Dünyaya tek pencereden bakan birine göre değil sinema. Bu yüzden baş koyduğum yönetmenlik yolunda dünyada sinemaya dair ne yapılıyorsa ve ne kadar farklı bakış açısı varsa hepsini gözlemlemek ve tanımak isti-yorum. Bu hedeflerim doğrultusunda bu yılki durağım dünya sinemasını yönlendiren; Hollywood.

HOLLYWOODZiyareti

irve Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıfın bitiş dönemine yaklaştığımızda HASNA’ya ev sahip-liğini yaptığı bir proje için başvuru yaptım. 300 başvuru arasından iki aşamalı eleme usulüyle gerçekleştirilen (CV ve sözlü mülakat) mülakatta başarılı olup ve Türkiye’den projeye katılmaya hak kazanan 6 öğrenciden biri oldum. 18 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen proje kapsamında, 2 hafta boyunca Hollywood’da yo-ğunlaştırılmış sinema eğitimi aldım. Side By Side: Digital Stories’te Türkiye, Amerika, Ermenistan ile ilgili gerçekleştirilecek ortak film ve fotoğraf projesine Amerika ve Ermenistan’dan da 6’şar kişi katıldı.

ZHaber: Burak YILMAZ

Page 23: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

212013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Proje kapsamında Ermenis-tan gibi Türkiye ile tarihi ve siyasi bazı sorunlar yaşa-yan bir ülkeden arkadaşlar edindim. Türkiye’ye bir de onların gözünden bakmayı denerken ülkemi tanıtma fırsatı yakaladım. Baştaki uzak tutumumuz çabucak sona erdi. Eğitimde önce-likle çatışma, müzakere ve sosyal medya konulu eği-timler aldıktan sonra senar-

yo yazım tekniği karakter oluşturma film yorumlama gibi sinema dersleri gördük. 3 Türk 3 de Ermeni öğren-cinin yer aldığı 6’şar kişilik olarak oluşturulan gruplara 2 saat içerisinde film yapma görevi verildi. Benim içinde bulunduğum grupta yönet-menlik görevi bana verildi.

29 Mayıs’ta gala gecesi gerçekleşti. Amerika’nın seçkin kişileri, ABD Hükü-metine bağlı kişilerin ve Amerikan Sineması’nın ünlü yönetmenlerinin katıl-dığı gala gecesinde en çok alkış alan film “A Tint of Harmony” isimli yönetmen-liğini yaptığım film oldu. Filmde kendisiyle çatışan bir kişinin birkaç saatlik arayışı anlatıldı. İlginç ge-çişleriyle farklı bir anlatım tarzı ve kurguya sahip film, müzik seçimiyle de tüm mi-safirleri kendisine hayran bıraktı. Gala gecesinden sonra Amerikan TV’leri film hakkında benimle röportaj yaptılar.

Daha önce Romanya, Fran-sa, Slovakya, Bosna Hersek, Senegal ve Afganistan gibi ülkelere çeşitli konularda projeler ve film çekimleri için gitmiştim. Yönetmen olma idealim doğrultusun-da sadece okulda aldığım teorik eğitimle kalmıyor tüm dünyada sinema alanında yapılan faaliyetleri takip ediyorum. Elimden geldi-ğince bu faaliyetlerde yer almaya çalışıyorum. Holl-ywood’daki bu yılki eğiti-mimde ve ziyaretimde de gerçekleştirdiğim başarının haklı gururunu yaşıyorum.

Page 24: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr22

Zaman Gazetesi kat-kılarıyla bu yıl 8. si düzenlenen +1t Ga-zete Tasarım Günleri

programına 2 bin 200 başvuru-dan sadece 400 kişi kabul edildi. Gerek yurt içi gerekse yurt dışın-dan alanında uzman gazete yazar-ları, tasarımcılar ve illüstratörlerin katıldığı seminerde; tasarıma dair tüm detayların üzerinde duruldu. Seminer süresince katılımcılar; belgesel fotoğ-rafçısı Joachim Ladefoged dünyaca ünlü İllüstratör Anita Kunz , The Guar-dian Gazetesi’nden Mark Porter, Con-de Nast Traveler dergisi grafik editörü John Grimwade ve tasarım uzmanı Ro-ger Black, gibi simaları yakından tanı-ma fırsatı buldu. Programa yurt içinden ise Zaman Gazetesi Genel Yayın Mü-dürü Ekrem Dumanlı, ünlü karikatürist Salih Memecan, 3G bağlantısıyla Ga-zeteci-Yazar Cüneyt Özdemir ve Haber Türk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı katıldı.

Gazeteciliğin yanında önemli bir değer olan tasarımcılığın önemine değinen konuşmacılar, bir çok gazetenin mizan-paj, sayfa düzenini ve tasarımını en ince ayrıntısına kadar inceledi. Kuru-lan atölye ortamıyla kendi gazetelerini tasarlayarak öğrendiklerini uygulama şansı bulan katılımcılar, Zaman Gaze-tesinin organize ettiği Boğaz turuyla haftanın yorgunluğunu attı. Eğitimin son gününde katılımcılar için hazırla-nan kokteyl sonrasında sertifika töre-ninde gazete tasarımında dereceye gi-ren öğrencilere ödülleri takdim edildi.

Gazete ve Tasarım günlerine katılan Kenan Açıkgöz; “Böylesine eğitici bir programa seçilmek bizler için çok gü-

zel bir deneyim oldu. Gerek yurt içi gerekse de yurtdışından programa gelen editör ve tasarımcılarla birebir görüşüp Gazete tasarımın ip uçlarını ve kafamıza takılan birçok sorunun ceva-bını öğrenme fırsatı bulduk. Gazete ve Tasarım üzerine 5N1K’nın yanında ta-sarımın ne kadar önemli olduğunu uy-gulamalı olarak öğrendik bu bizim için büyük bir şanstı” şeklinde konuştu. İle-tişim Fakültesi öğrencilerinden Demet Oğrak ise bu program sayesinde diğer üniversitelerden gelen öğrencilerle or-tak çalışmalarda bulunmanın kendisini cesaretlendirdiğini, bir gazete oluş-turulurken nelere dikkat edildiğini ve tasarımı işin ustalarından öğrenmenin mutluluk verici olduğunu” söyledi.

“ ZAMANGAZETE VE TASARIM

GÜNLERİ”

18-25 Haziran 2013 tarihleri arasında İstanbul’da “ Zaman gazete ve tasarım günlerinin 8’inci” buluşması düzen-lendi. +1t tasarım günlerine Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğren-cilerinden Kenan Açıkgöz ve Demet Oğrak katıldı.

Page 25: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

232013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 26: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr24

Merhaba Serkan Ayman! Müziğe başlama hikayenizi bizlerle payla-sir mısınız?• Öncelikle size de merhaba.(Gü-

lüyor)1990 yılında Kabataş Erkek Lisesi son sı-nıftayken bugün de hala görüşmekte ve birlikte müzik yapmakta olduğum 3 sınıf arkadaşımla bir grup kurup çalmaya başladık. Bu davulla ilk tanış-mam oldu. Sonrasında İTÜ’ye girdim ve oradaki zamanımın çoğu mühendislik öğrencisi değil de konservatuar öğrencisi kıvamında geçti. Sürekli olarak Kültür ve Sanat binamızın içinde bulunan prova odamızdaki davulun tepesindeydim. Birçok yetenekli genç müzisyen arkadaş edindim. Birlikte çaldık, dinledik, tartıştık ve geliştik.

Uzun yıllardan beri müzik sektöründesiniz, hem müzisyen kimliğinizle hem de stüdyo-kayıt işleri ile... Müzik sizin için ne anlam ifade ediyor?• İTÜ’den mezun olmaya yakın, müziğin benim için ne anlam ifade ettiğini sorgulamaya başladım.

(Stüdyo Bahçekat)Serkan Ayman

Haber: Gökhan BÖLÜKÇÜ

Page 27: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

252013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Sadece bir hobi miydi? İnandığım, his-settiğim, müziğin benim için bir yaşam biçimi olduğuydu. Ama bu serüvene körü körüne giremeyecek kadar da temkin-liydim. Kendime, karar vermek için 2 yıl verdim. Mesleğimle ilgili olarak iddialı 3 ayrı kurumda staj yaptım, bir yandan da geceleri sahneye çıkıp para kazan-maya çalışıyordum. Sonunda hayatım boyunca yapmak istediğim işin müzik

olduğuna karar verdim. İlk senelerde sadece sahne müzisyenliği yaptım. 2000 yılında, bir prova stüdyosu olarak kur-duğumuz Drum&Bass, bana bir yandan stüdyo işletmeciliği bir yandan da davul öğretmenliği tecrübesi kazandırdı. Şimdi de BahçeKat’ta kayıt müzisyenliği yapı-yorum ve aranjörlük hatta prodüktörlük yaptığım birkaç proje sayesinde müziğe farklı perspektiflerden bakmanın tadını çıkarıyorum. Mutfaktan sahneye müzikle hep iç içeyim. Hobisini mesleğe dönüş-türmeyi başarmış herkes kadar keyifli-yim diyebilirim.

Bahçekat Stüdyolarını açmak nerden aklınıza geldi?• Oya Erkaya ile birlikte son birkaç yıldır evdeki küçük stüdyo odamızda müzikler kaydedip, jingle’lar ve aranjeler yapıyor-duk. Bu Oya için yeterli gibi olsa da bir davulcu için tatmin edici olamıyordu. Çünkü davulların başına geçip çalmak, onları midi olarak programlamaktan daha heyecanlıydı, sonuç da kesinlikle

daha organik ve gerçekçi. Biz de kolları sıvadık ve bu hayalimizi gerçeğe dönüş-türmek için planlamaya başladık.

Oldukça sıcak bir ortam hazırlamışsınız, ne zaman açtınız, doğma süreci nasıl oldu?• Sıcak olduğunu düşünmenize sevin-dim çünkü bizim de öncelikle bırakmak istediğimiz etki buydu. BahçeKat’ ı kur-

ma kararımızın ardından Oya ile bir def-ter alıp, ‘bir kayıt stüdyosunda ne isteriz ve ne istemeyiz’ listesi yaptık. Bunların bazıları müzikal ve teknik bazıları ise ya-şam alansal ve huzur üstüne maddelerdi. Burada müzik üretileceğini unutmadan gerçekten keyifli bir stüdyo tasarlamaya gayret ettik. Mimar arkadaşımız Taner Özsevinç de bunu gerçeğe dönüştürme konusunda fikirleri ve ekibiyle bize des-tek oldu. Ekim 2010’da mekanı bulduk, Ocak 2011’de inşaatlar başladı ve Kasım 2011’de ilk kayıtlarımızı almaya başla-dık. Aylarca süren titiz ve yorucu sürecin ardından içeri cihazları kurup çalmaya başlamanın nasıl bir his olduğunu tah-min edersiniz. (Gülüyor)

Gözlemlediğimiz kadarıyla yeni açmış olmanıza rağmen yoğun bir iş potansiyeline sahipsiniz. Bunun sırrı nedir?• Bunun sırrı ‘samimiyet’. Sadece iliş-kiler anlamında değil kayıt odasından salonuna hatta mutfağına kadar samimi

bir stüdyo BahçeKat. Kendinizi evinizde gibi hissederek şarkı söyleyebilir, mutfa-ğa geçip yemeğinizi pişirebilir ya da bir köşeye geçip özel sohbetlerinizi yapabi-lirsiniz.

Bahçekat’ta ne gibi çalışmalar yapılmakta? Sadece albüm üzerine mi?• Kurulum aşamasındaki teknik detay-

ları ve cihaz seçimlerini, tam kapsamlı albüm prodüksiyonlarına göre belirledik. Ancak zamanla, sadece albüm çalışma-ları için değil, medya prodüksiyon işleri (jingle, film dizi müzikleri, seslendirme) ve hatta karaoke kayıtları için de Bahçe-Kat tercih edilmeye başladı. Davul, vo-cal, grup keman kayıtları için bize gelen aranjör arkadaşlarımız da var. Bu çeşitli-likten son derece memnunuz.

Şu zamana kadar kimlerin albümüne ve de başkaca hangi çalışmalara ev sahipliği yaptınız?• Belirttiğimiz gibi BahçeKat henüz çok taze, ama bu kısa süreçte birçok albüm için kayıtlar alındı, bazıları mikslendi, reklam müzikleri kaydedildi, dizi müzik-leri ve sinema film müzikleri için kayıtlar alındı. Aklıma gelenler arasında:Bülent Cenkci ile iki albüm çalışması, Erdal Sönmez, Ufuk Kızıl, Şehnaz Sam, Beşiktaş FEDA zamanı albümleri, Muh-teşem Yüzyıl dizisi için kayıtlar, Mutlu Aile Defteri film müzikleri kayıtları..

Page 28: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr26

Bunlar dışında şu an kayıtları ve aranje çalışmaları devam eden Alper Yazıcı, Aytekin Ataş, Nedim Zeper, Yakup Ekin, Berk Ozbek, Cem Nasuhoğlu, Levent Okumuş ve Gökhan Bölükçü albümleri de 2013 içinde tamamlanmayı bekliyor-lar.

Bilindiği üzere eşiniz Oya hanım da sizin gibi başarılı bir müzisyen, hayatınızda ve işinizde Oya hanımın yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?• Oya benim eşim, hayat arkadaşım ama bir yandan da stüdyoda müzikal an-lamda yol arkadaşım. Birbirimizi çok iyi

tamamladığımızı düşünüyorum. Bu zor elde edilebilir bir uyum. Sanırım şans-lıyız (Gülüyor)

İşlerden dolayı birbirinize zaman ayırabiliyor musunuz? Birde kızınız var. Aile ile iş dengesini kurmakta zorluk çekiyor musunuz ?• Aslında cevap sorunun içinde, burada önemli olan ‘denge’ gerçekten. Kızımız Işıl’ı da bir stüdyo insanı yaparak, fırsat buldukça birbirimize vakit ayırarak sıkıcı rutinlerden uzak durmaya çalışıyoruz.

Önümüzdeki zamanlar için projeleriniz nelerdir?• Daha çokça kayıtlar yapmak, kaliteli prodüksiyonlara imza atmak. Müzik en-düstrisine değerli işler kazandırabilirsek ne mutlu bize.

Eşinizle birlikte sahne almak nasıl bir duygu. Bir çok müzisyenin hayalidir bu aslında?

• Davulcu ve basçı olarak ge-nelde farklı ekiplerde çalışıyo-ruz fakat Levent Yüksel örne-ğinde olduğu gıbı birlikte sahne almak gerçekten keyifli…Belirtmeliyim ki sahneye çıkıp eline bas gitarını aldığında Oya bir kaplana dönüşüyor ve yanımda çalanın eşim olduğu-nu bana bile unutturup müziğe odaklanmamı sağlıyor. Benden çok daha disiplinli olduğunu da söylemeliyim. Onunla ça-larken hata yapmamaya gayret ediyorum. (Gülüyor) Sahneden sahneye koşturduğumuz yıllar oldu. Bu dönemlerde de en gü-zel olan birlikte seyahat edip yurtiçinde ve dışında birçok yer gezmiş olmamız diyebilirim.

Page 29: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

272013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 30: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr28

Gaziantep’in ilk İletişim Fakül-tesi olan Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri-ne, uygulamalı radyo eğitimi

sunacak olan Zirve Radyo’nun açılışı ünlü şair Bedirhan Gökçe’nin katılımı ile gerçekleşti. Açılış kokteylinin ardın-dan gerçekleşen törende Zirve Üniver-sitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa ve

ünlü şair Bedirhan Gökçe birer konuş-ma yaptı. Prof. Dr. Adnan Kısa konuş-masında Gaziantep’in kurtuluşunun(25 Aralık) 91. yıl dönümüne isabet eden Zirve Radyo’nun açılışının Zirve Üniver-sitesi açısından çok büyük bir önem arz ettiğine değindi.

Prof. Dr. Adnan Kısa: “İletişim Fakülte-

si öğrencilerimiz bir radyonun sıfırdan nasıl kurulduğunu görme fırsatını elde ettiler. Radyonun kurulmasında emeği geçen tüm Zirve Üniversitesi akade-mik kadrosuna, öğrencilerine ve idari personeline çok teşekkür ederim. Zirve Radyo’nun Zirve Üniversitesi’nin sesini tüm dünyaya duyuracak bir radyo olma-sını temenni ediyorum.” dedi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğ-rencisi Yusuf Salih Kahyaoğlu ile kısa bir röportaj gerçekleştiren ünlü şair Bedirhan Gökçe, Zirve Radyo’nun, Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğren-cileri açısından çok büyük bir şans ve imkan olduğunu dile getirdi. “Zirve Üni-versitesi öğrencileri olarak çok şanslı-sınız. İletişim Fakültesi bünyesinde bu-

lunan Zirve Radyo’yu küçümsemeyin. Artık günümüzde ulusal radyo, yerel radyo ve üniversite radyosu gibi kav-ramlar yok. Her radyo ulusaldır. Bu yüz-den radyonuza dört elle sarılın. Güzel işler yapmak için çaba gösterin.” dedi.

Bedirhan Gökçe, Zirve Üniversitesi’nin öğrencilerine verdiği değere değinir-ken, bu radyoyu kurarak adına yakışır bir şekilde zirvede olan bir üniversite olduğunu ispatladığını belirtti. Açılışın ardından Zirve Radyo stüdyolarından Gaziantep’e ve tüm Türkiye’ye sesle-nen Bedirhan Gökçe, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın istek şarkısına yer verdi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi uygulama radyosu olan Zirve Radyo Bedirhan Gökçe’nin katılımı ile açıldı.

Zirve Radyo

Bedirhan Gökçe Eşliğinde Açıldı

Kral FM ve Zirve Radyo ortak yayın yaptı

Kral FM’deki “Üçüncü Sayfa” adlı programı hazırlayıp sunan Bedir-han Gökçe, 25 Aralık tarihli yayı-nını Kral FM ile ortak olarak Zirve Radyo’da gerçekleştirdi. İletişim Fakültesi öğrencilerinin heyecan içinde bekledikleri yayın gece saat 23:40’ta başladı. Açılışının ilk gününde canlı yayına geçen Zirve Radyo, gençlerin düşünce-lerini pratiğe dökmeleri açısından büyük bir imkan olma yolunda ilk adımını atmış oldu.

Haber: Çiğdem KELEŞ

Page 31: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 32: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr30

Sayısal TV ve İnternet Teknolojileri panelinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Bilgi ve İleti-şim Teknolojileri Kurumu (BTK),

Türkiye Elektrik Elektronik Odaları Fede-rasyonu (TETESFED), Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM), İn-ternet Temelli TV Teknolojileri Derneği (IPTV-DER), Gaziantep Esnaf ve Sanat-karlar Odaları Birliği ile Güneydoğu Ana-dolu Bölgesi’nde yer alan meslek odaları gibi sektörün önemli meslek kuruluşları yer aldı.

Açılış konuşmasını Uydu Dünyası Dergisi Yayın Yönetmeni Süleyman Şahin’in yap-tığı panel, RATEM Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Atılmış’ın konuşması ile devam etti. Sayısal yayıncılık ve karasal yayın-cılık hakkında önemli bilgiler kaydeden Atılmış; “6 Mayıs 1927’de kurulan radyo yayınları şimdi 16 milyon hanede Radyo-TV yayını olarak izleniyor. Türkiye’de 70

iletişim fakültesi var ve bunlardan her yıl 6 bin öğrenci mezun olmaktadır. Televiz-yonu daha geniş alana yaymaya çalış-mak hedefimizdir. RATEM Ukrayna’dan Hindistan’a, Sudan‘dan Kazakistan’a kadar uzaktan erişimli eğitim gerçek-leştirmek amacıyla düşünülmüş bir aka-demidir ve BBC Akademi ile bu amaç doğrultusunda anlaşma imzalamıştır.” ifadelerini kullandı.

BTK’yı temsilen panele katılan Dr. Ayşe İnalöz, “Sayısal Yayıncılığa Geçişin Faydaları ve Bunun Tüketici-Endüstri Açısından Önemi, Karasal Yayıncılık Platformunun Gelişimi ve Uluslararası Koordinasyon Çalışmaları” adlı sunumu-nu gerçekleştirdi.

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Uğur Kesen de yaptığı sunumda yayıncılığın artık koaksiyel kablodan fiber optik teknolojiye kaydığını ve bu alanda

teknik personelin yetiştirilmesi gerekti-ğini söyledi.

Üçüncü oturumun başkanlığını yapan Gaziantep Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Emre Köksalan televizyon ve internet yayınla-rının sadece teknik açıdan ele alınma-ması gerektiği üzerinde durarak, içerik düzenlemelerinin de yapılması gerektiği-ni vurguladı. Köksalan ayrıca, “Teknoloji, hayatımıza birçok yenilik ve kolaylığı ge-tirirken yeni davranış ve sosyal modelleri de beraberinde getiriyor. Yayınların bu tarafına da bakmamız gerekir.” diyerek ayrı bir panelin düzenlenmesi teklifini getirdi.

Son derece verimli geçen panelin ka-panışında yayın teknolojilerinin artık internetten ayrı düşünülemeyeceği ve internet tabanlı televizyon yayınlarının yaygınlaşacağı görüşüne yer verildi.

Genç İletişimciler Dijital TV Paneline KatıldıUydu Dünyası Dergisi tarafından organize edilen Sayısal TV ve İnternet Teknolojileri Paneli, 17 Mart 2013 Pazar günü Gazi-antep Novotel’de yapıldı. Üç oturum halinde düzenlenen panele Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Mühendislik Fakültesi’nden öğretim üyelerinin yanı sıra öğrenciler, diğer üniversitelerden akademis-yenler ve yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda firma yetkilisi katıldı.

Haber: Derya ŞAHİN

Page 33: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

312013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Genel literatürde kabul görmüş haber tekniklerini bilmek ve uygulamak tek başına yeterli olmasa da bunları bilmekle işin

şekilsel boyutunu tamamlamış sayılabi-lirsiniz. Haberin içeriksel zenginliği ise bir ömre yayılan entellektüel birikim ve bol kitap okumaktan geçiyor.

Geleneksel haberciliğin yerini yeni bir haber anlayışına bıraktığını da unutma-mak gerek. Özellikle haberi hızlı verme özelliğinin, dijital medya tarafından yazılı basından kapılması ile detay habercilik zihniyeti daha fazla önem arz etmeye başladı. Sosyal medyanın gücüne güç katması ile şok haber kav-ramı yazılı basın için artık söz konusu değil. Önemli bir olayın gerçekleşir ger-çekleşmez sosyal medyada işlenmesi ve duyurulması, ancak ertesi gün ya-zılı basına yansıyan haberlerin güncelliğini yitirmesine neden oluyor. Durum böyleyken yazılı basının haberi ilgi çe-kici hale getirmesi için haberde detay ve farklı bilgiler arayışına girmesi gerekiyor. Bu da daha fazla araştırma-cı gazetecilik yani daha fazla haberci istihdamı anlamına geliyor.

Her işte olduğu gibi haber yazmanında olmazsa olmazları var elbette:Doğru bir haber yazmak için en temel unsur haberde 5N1K kuralını uygula-mak yani “Ne?, Nerede?, Ne Zaman?, Nasıl?, Neden(Niçin)?, ve Kim?” soru-larının cevaplarını haberimizde verme-liyiz. Unutmayalım ki, olaya dair tüm soruların cevabını bulduğu haber en

doğru haberdir.“Haber ilk cümlede başlar ilk cümlede biter.” sözü ile etkili bir başlık ve spo-tun haberin okunurluğunu ne derece et-kilediğini görebiliriz. Etkili bir başlığın ardından habere ilişkin genel bilgilerin verildiği ve haberin özetini oluşturan spot bölümü bir okuyucuyu haberin de-vamını okumak veya okumamak konu-sunda yönlendirir.

Haber yazma tekniklerinden en çok kul-landığımız teknikler ise; Piramit, Ters Piramit ve Dörtgen teknikleri.

Piramit Tekniği, adından da anlaşıla-cağı üzere habere dair önemli bilgilerin haberin sonlarına doğru verildiği haber tekniğidir. Okuyucu haberin sonunu okumadan haber hakkında kesin bir bil-

gi sahibi olamaz.

Ters Piramit Tekniği, Piramit Tekni-ğinin aksine önemli bilgilerin ilk parag-raflarda verildiği ve ayrıntıların sonlara bırakıldığı haber tekniğidir.

Dörtgen Tekniği ise haberin bilgi-lerinin haberin tamamına yayıldığı bir haber tekniğidir. Okuyucu haberin tamamını okumadan haber hakkında tüm bilgileri edinemez. Genel anlamda

en çok kullandığımız ve en fazla kabul gören tekniğimiz Ters Piramit tekniğidir.

Haber türleri ise haberin yayınlanabilir önceliği belirleyen en önemli faktörle-rin başında geliyor.

Hard, Special ve Soft olmak üzere üç farklı haber türü mevcut.

Hard haber; gündeme dair son dakika diye ifade ettiğimiz haber bültenlerine ilk sıradan girilen haberlerdir. Bu haber-de detay aranmaz.

Soft haber; Detayların fazla olduğu, önemli, anlık ya da son dakika bilgisi-nin verilmediği haber türüdür.

Special haber ise başka hiç bir haber-ci, muhabir tarafından yapılmamış, özel haber olarak adlandırdığımız haberlerdir. Özel röportajlar bu tür

haberciliğin içerisinde yer almaktadır.

Haber türlerini örnekle açıkla-mak gerekirse; Başbakanın istifa

ettiğini varsayalım. “Başbakan isti-fa etti” diyerek detaylara yer verme-den son dakika haberi olarak yaptığımız haber Hard haber olur. Başbakan’ın istifasına muhalefetin yorumları ve açıklamaları ise Soft haber olarak de-ğerlendirilir. Başbakanı bulup sadece bir muhabir tarafından bir röportaj alın-mışsa Special haber yapılmış olur.

Bu kadar detayın içinde söylemeden geçemeyeceğim tabi, usta sunucu aynı zamanda İletişim Fakültesi Öğretim Gö-revlisi Gökhan Dinç’in de söylediği gibi: “En iyi haber, yayınlanmış haberdir.”

Güncel, ilgi uyandıran, önemli bir olayın yazılı hale getirilmesi ve yayınlanmasına haber, bunu ger-çekleştiren kişiye ise haberci diyoruz. Peki haber oluşturmak, haberci olmak bu kadar kolay mı?

Haber YazmakDeğişen Dünyada

Haber: Çiğdem KELEŞ

Page 34: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr32

Yirminci yüzyılda kültür, eğitim, si-yasi iletişim, davranış değiştirme, toplumsal dönüşüm alanlarının bayraktar sanat dalı sinemaydı.

Tiyatro, müzik, dans, yontu, resim, mimari, edebiyat gibi diğer bütün sanatları bün-yesinde birleştiren sinema sanatı, beyaz perde filmleri olsun, televizyon olsun, kısa reklam filmleri olsun her kanalıyla toplu-mun temel inanışlarını, yargılarını, kabulle-rini değiştirecek etkisiyle gelişti. Bu etkinin siyasi, coğrafi pek çok ekolü bulunmasına karşın, Amerikan sineması ya da kısa adıy-la Hollywood, tek başına ekonomik rakam-lar, sayı ve uluslararası dağıtım olarak tek başına belirleyici bir odak oldu. Hollywood geçen yüzyılın başında Los Angeles adlı arsası ucuz küçük bir Kaliforniya sahil köyünde stüdyoların kurulmasıyla başla-yarak, en büyük iç pazar olan ABD’de tek merkez oldu, elli yıldan kısa bir süre içinde dünyada tek merkez oldu ve estetik, tarz, yöntem açılarından dünyanın değer yargı-larını Oscar adı verilen Akademi Ödülleri organizasyonuyla 90 yıl içinde perçinledi. Kuşkusuz sinema geçen yüzyılın ileri tek-nolojisi ve hakim sanat akımı olmasına ve kendine rakip olacak büyüklükte bir ulusla-rarası sinema endüstri merkezi çıkmaması-na karşın, içeride iki tehlikeli ve teknolojiye dayalı yeni iletişim kanalıyla karşılaştı. Bu tehditlerden birincisi 1960’lı yıllarda renkli televizyonun ortaya çıkması ve Uzay Yolu gibi beklenmedik çekicilikte televiz-yon dizilerinin akşamları insanları eve bağ-lamasıyla beliren rekabetti. Hollywood’un televizyona olan bakışının dışavurumunu gözlemlemek için bu dönemdeki Şebeke (Network) filminin rezil televizyoncuları-nı izlemek gerekir. Televizyon alıcılarının

Amerikan sineması büyük bütçeli filmlere dayandıkça film sek-törünün zorlandığını, seyircilerin değişen ilgisine ve maliyet dengelerine cevap veremediğinin örneklerini 2013 yaz sezonu filmlerinde izliyoruz.

Hollywood’un geçmişte en çok kazandıran başrol uyuncuları Tom Cruise

ve Will Smith bu yaz pahalıya mal olan, felsefi mesajlar yöneltme ça-

basında kurgu-bilim filmlerinin bayraktarı olmalarına karşın ticari başa-

rısızlığı engelleyemediler. Her iki film de felaketler sonrası dünyasında,

uzaylılara karşı var olma mücadelesi veren insanlığın seçme askerlerinin

müthiş görsel efektler ve sinematografinin içinde pek mantığa uymayan

senaryolarda kaybolmaları yeterli heyecanı uyandırmadı.

Yazı: Doç. Dr. Kutluk ÖZGÜVEN

Page 35: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

332013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

kalitesi ilerledikçe televizyon dizileri de Hollywood yöntem ve oyuncularıyla desteklenin-ce film sanayii tek çıkar yol olarak 1970’li yıllarda giderek televizyonda asla olamaya-cak teknolojik ve görsel san-sasyona, sürekli artan he-yecana dayanmak zorunda kaldı. Bu karşı mücadelede zafer 70’lerin ortasında iki genç yönetmenin iki filmiyle simgelenebilir: Steven Spielberg’in geri-lim filmi Jaws ve George Lucas’ın kurgu-bilim filmi Yıldız Savaşları. Bu ‘dağ deviren’ bomba film se-rileri ve ardından benzer güçte Rocky, Süperman, Alien, Kutsal Hazine Av-cıları gibi film serileri, sinemanın televizyonun asla erişemeyeceği bir ortam olduğunu vurgu-layan kurtarıcı filmler oldukları gibi aynı za-manda yeni dönemin de değişmez formülü-nü ortaya koydular: gişelerde büyük başarıyı önceden garantilemiş dev bütçeli dağdeviren filmler ve filmlerin tekrarının yapılarak giderek gelir azalsa da başarıyı devam ettirecek seriler. Çok sayıda düşük bütçeli ya da bağımsız film olmasına karşın dev bütçeli dev gelirli si-nema ürünleri sektörün ve stüdyo zincirle-rinin ana dayanakları haline geldi.İkinci tehditse 1990’lı yıllarda ortaya çıkıp yeni yüzyılın başında Müzik endüstrisini arkada bırakan, özellikle geçlerim temel eğlence kaynağı haline gelen bilgisayar oyunlarıydı. Tıpkı 20. Yüzyılda sinema sa-natının diğer sanat dallarının unsurlarını kendi içinde barındırması gibi, bilgisayar oyunları da sinema dahil pek çok sanat ve teknoloji unsurunu içinde eriten bir sektör haline geldi. Hollywood, bu rakibe cevap verirken uzlaşma ve işbirliği yolunu seç-ti, Tomb Raider, Assassin’s Creed, Mor-tal Kombat, Resident Evil gibi çok satan oyunların filmlerini yaparken kendi filmle-rinin de oyunlarını piyasaya sürdü. Bununla birlikte televizyon ve bilgisayar oyunların baskısı sadece bir süre ertelen-di, bütünüyle ortadan kalkmadı. Televiz-yon alıcı teknolojisi iyice ilerleyip sinema kalitesine yakınlaşmaya başladıkça, daha

önem-lisi televizyon dizisi senaryoları, kur-gu yöntemleri ve titrek kamerası çekimi gibi televizyon haberi izlenimi veren kendi teknikleri geliştikçe, televizyon dizileri daha geniş kitleler, özellikle de kültürlü ve gelir düzeyi yüksek kesimleri çekmeye başlayarak reklam gelirlerini ve bütçele-rini çok artırdılar. En güçlü, geçmişte No-bel edebiyat ödüllü yazarların da hizmet sunduğu senaryo kalitesi alanında bile televizyonun gerisine düşen Hollywood, diğer yandan bilgisayar oyununun etkile-şim ve kısa süreli ilgi kaybına cevap vere-bilmek için, insan algısının uç noktalarını hedeflemeye başladı. Dağdeviren film-lerin başında gelen Avatar’la birlikte üç boyutlu film çekimi ve gösterimi olağan hale geldi. Dijital film hileleri ana omur-ga oldu, görsel şölen, karmaşa, zenginlik, kısalan planlar, vahşileşen kurgu, kullanı-lan şiddet ve kan, hisleri yükseltmek için arka plan ses efektleri ve müzik, hiç bir zaman görülmemiş mükemmel boyutlara erişmesine karşın, insan beyninin ve algı kapasitesinin de sınırlarını zorlamaya, an-laşılmazlık noktasına gelmeye başladı. Bu yazın dağdeviren süper filmleri GI Joe: Misilleme, Geçit Yok, Uzay Yolu,

Iron Man, Oblivion, Z. Dünya Savaşı, Dünya - Yeni bir Başlangıç, Yal-nız Süvari, Çelik Adam, Beyaz Saray Düştü, Kod Adı Olimpus, Pa-sifik Savaşı, Wolverine gibi büyük bütçeli büyük beklentili filmler, çizgi ro-man uyarlamaları olan üç film dışında genel ticari beklentinin çok altında kaldılar, zarar ettiler ya da tamamen iflas ettiler. Ör-neğin Disney Stüdyolarının ürettiği Yalnız Süvari filmi, 200 milyon doları aşan büt-çesi müthiş bilgisayar grafik desteği, sinematografisine, yoğun reklam kampanyası ve en ünlü oyunculardan bi-rini barındırmasına rağmen bu yatırımı amorti etmek için yurt dışı pazarlara bel bağla-mış durumda. Hemen hemen aynı konusu olan iki Beyaz Saray işgal filmi ticari başarıya ulaşamadı. En ünlü isimlerden Tom Cruise ve Will Smith’in oynadıkları dünyanın feleketi sonrası filmleri Oblivion ve Yeni

Bir Başlangıç iç pazarda hezimete uğradı. Kısaca geleneksel olarak yapılan her şey tam olarak yerinde ve en profesyonel bi-çimde yapılmasına rağmen, artık bu for-mül tutmuyor.Hollywood’un içine girdiği 40 yıldır en sıkıntılı durumla ilgili hemen her gün bir sektör duayeninden her biri farklı bilgece izahlar, vizyoner öneriler geliyor; örneğin kısa süre önce bu tarzın öncülerinden Ste-ven Spielberg, felsefenin ve yaklaşımların tamamen değişmesi gerektiğini açıkladı. Sorunun farkında olunmasına rağmen yine de gözlemler, seste ve görüntüde insanın algısının sınırları olduğunu, şiddet ve kanın artık seyircilerce kanıksandığını, giderek vahşileşen kurgu yapısı içinde oyunculuğun öneminin azaldığını ve hep-sinden önemlisi Hollywood senaryoları-nın konularda, diyaloglarda, mizahta, ede-bi sanatlarda yetersiz kaldığını, televizyon ve bilgisayar oyunlarının karşısında klasik sinema endüstrisinin bütün cephanesini kullandığı gerçeklerini yeterince dikkate almıyor. Bu eğilimin devamı durumunda geleneksel Hollywood film endüstrisi ifla-sa doğru ilerlemekte.

Page 36: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr34

Zirve Fest 2013 kapsamında 8 Mayıs 2013 günü Zirve’lile-rin konuğu Türk Sinemasının efsane isimlerinden Türkan

Şaray’dı. Usta oyuncu, İletişim Fakülte-si bünyesindeki Sinema TV Kulübü’nün koordinesinde gerçekleşen söyleşide Zirve Üniversitesi öğrencileriyle Türk Sineması üzerine keyifli bir sohbet ger-çekleştirdi.

“Duygulandıran Klip” • Türk Sinema tarihine adını altın harf-lerle yazdıran efsane isim söyleşide zaman zaman göz yaşlarını tutamadı. Öğrencilerin olağanüstü ilgisinden ve Sinema TV Kulübü öğrencilerinin ken-

disi için hazırlamış olduğu klipten ol-dukça etkilenen Şoray, “Eminim ki Zir-veli İletişimciler ‘den nice yönetmenler ve oyuncular çıkacak. Bu gençlerimizin pırıl pırıl işlere imza atacağı hakkında hiçbir şüphem yok. Yolları daima açık olsun.” İfadelerini kullandı.

“Sultan’dan bir film daha”• 200’ün üzerinde film ve projede yer alan rekorların oyuncusu Şoray, “İnanılmaz projeler hazırlıyoruz. Fran-sız filmi tadında bir filmi Eylül ayında çekmeye başlayacağız. Burada yıldız bir kadını oynayacağım. ‘Mühürlü Kalp’ adlı dizi ise çok beğenileceğine inandığım bir proje. Bir diğer proje de

Osman Şahin’in senaryosunu yazdığı ‘Mor Cepken’ adlı dizi. Bu dizide ise bir Yörük kadını canlandıracağım, önü-müzdeki yıl çekimlerine başlayacağız. “ diyerek sanat hayatında ki yakın geliş-meler hakkında bilgiler verdi.

Türk Sineması’nın Sultanı Türkan Şoray, Gaziantep’te Zirve Üniversitesi’nin düzenle-diği “Zirve Fest 2013”ün konuğu oldu.

Türk Sineması’nın Sultanı

TürkanŞoray

Haber: Demet OĞRAK - Kenan AÇIKGÖZ

Page 37: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

352013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

“Sevgi Emektir”

• Meraklı bakışlar ve sorular karşı-sında bir hayli şaşıran Usta oyuncu-ya özellikle, “Al Yazmalım Selvi Boy-lum” filmindeki rol arkadaşı Kadir İnanır ile ilgili sorular yöneltildi. So-rular üzerine Usta oyuncu, “Al Yaz-malım Selvi Boylum” dizisinde olay yaratan “ Sevgi Emektir” ilkesine değinerek söyleşiye katılanlara dö-nemim şartlarını anlattı. Al Yazma-lım Selvi Boylum filminin kendisi için çok büyük öneme sahip olduğunun altını çizen Şoray, rol arkadaşı Kadir İnanır’ın kendisi için çok önemli bir

dost olduğunu sözleri arasına ekle-di. Söyleşi sonrası öğrencilerle ha-tıra fotoğrafı çektiren Usta oyuncu, Zirve Üniversitesi öğretim üyesi Ha-luk Göl ve Yusuf Kadri Şirinkan ile Zirve Radyo mikrofonlarından kısa bir yayın gerçekleştirdi. Yayın sıra-sında eski yapıtlarından söz eden efsane isim, programda görev alan herkese teşekkür etti. Son olarak Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın makamında Zirve Üniversitesi ve film piyasaları üzeri-ne neşeli bir sohbet gerçekleştiren usta oyuncu, iyi dilekler eşliğinde Gaziantep’ten ayrıldı.

Page 38: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr36

Dikkat! İşe alınmada referansınız

sosyal medya olabilir! İş başvurularında doldurduğunuz bilgilerle sosyal yaşamınız ça-

kışıyorsa sosyal medyadaki paylaşımlarınız sizi zora

sokabilir.

Pek çok şirket mülakatlarında adaylara “Hobileriniz var mı?” ya da “Sosyal medya kullanıyor musunuz?” gibi sorular yönelte-

biliyor. Son yıllarda yaygınlaşan sosyal medyayı artık işverenler de takip ediyor. Başvuru formlarında doldurduğunuz bilgilerin aksine şirketlerin kurumsal ya-pısına uymayan alışkanlıklarınız varsa sosyal medyada deşifre olabilirsiniz.

Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilim-ler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ke-mal Kurtuluş, “Sosyal medyayı işe alım sürecinde bir basamak olarak görebili-riz. Bunu etkin olarak kullanan ulusal ve uluslararası ölçekli birçok firma var. Bu bir eğilim ölçümüdür. Hayatımızın her alanında etkisi göz ardı edilemez bir şe-kilde artan ve artmayı sürdüren sosyal medyadaki bilgiler kişilerle bütünleşip

sürekli kaydediliyor. Sosyal medyanın bu özellikleri işverenlere kişiler hakkın-da birçok kaynaktan özgeçmiş toplama-

da kolaylık sağlıyor. Yeni işe alınacak çalışanlar açısından özgeçmişlerinde belirttikleri teknik bilgiler dışında ger-çekten işletmeye uyum sağlayıp sağla-mayacağını anlamak için bu alan önem-li bir faktördür.” dedi.

Sosyal medyanın işverenin dışında iş arayanlar için de olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu belirten Kurtuluş, iş arayanların da sosyal medyayı takip ederek kurumlar hakkında bilgi edindiği-ni söyledi.Prof. Dr. Kemal Kurtuluş, sos-yal medyadaki bilgilerin kurumları tercih etmedeki kriterlerden biri olduğunun al-tını çizerek, “Örneğin gençler üniversite tercihi yaparken bilgi toplama yeri ola-rak sosyal medyaya da başvuruyorlar. Gitmek istedikleri üniversiteleri belir-ledikten sonra o üniversiteler hakkında sosyal medyada yer alan haberleri oku-yarak da kendilerine yön verebiliyor-lar. Ancak bu bilgiler her zaman doğru olmayabiliyor. Bu bilgilerin eş dost, arkadaş ve özellikle mezunlarla kontrol edilmesi uygun olur. Bu çerçevede üni-versitelerin mezun dernekleri önemli rol oynayabilir.” Şeklinde konuştu.

Yalancının Mumu Sosyal Medyaya Kadar

Haber: Yusuf KAHYAOĞLU

Page 39: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

372013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 40: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

TRT İstanbul Radyosu, Notre Dame de Sion Fransız Lise-si ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde birbirinden güzel

filmler seyirci ile buluştu. 13 Mayıs Pa-zartesi günü TRT İstanbul Radyosu’nda düzenlenen ödül töreni ile sona eren etkinlikler aynı akşam Tarlabaşı Stüdyosu’nda düzenlenen gala gecesi ile sona erdi.TRT belgesel günleri ilk defa 2009 yı-lında başladı. Düzenleme ve Yürütme Kurulu Başkanlığını TRT Genel Müdür Yardımcısı Dr. Zeynel Koç’un yaptığı organizasyon, belgesel meraklıları açı-sından son derece verimli oldu. Değişik üniversitelerden iletişim fakültesi öğ-rencilerinin amatör çalışmalarının da değerlendirildiği belgesel günlerinde emeği geçen usta belgesel yönetmen-

leri de anıldı.

2011 yılında TRT tarafından özgün çalışmaları ortaya çıkarmak ve genç belgeselcilere destek olunması bakı-mından “Onur Ödülleri” verilmesi plan-landı. Üç yıl önce başlatılan bu ödül-lerin ilki Ertuğrul Karslıoğlu’na verildi. İkincisini ise 2012 yılında Aziz Albek aldı. Bu seneki onur ödülü ise “İstan-bul Hatırası” adlı belgeseli ile Hasan Özgen’e layık görüldü.

1974 yılında TRT’ye kameraman olarak giren Hasan Özgen yaptığı teşekkür konuşmasında “Belgeselcilik, derdi olanlar için iyi bir uğraş alanı” diyerek belgeselciliğin özel bir amaç, gayret ve estetik yeteneği gerektirdiğini vurgula-dı.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ödül törenine katılan RTS Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ra-mazan Cihan Belgesel Günleri ile ilgili görüşlerini şöyle özetledi:“Bu tür organizasyonlar genç iletişim-cileri ve yetenekleri cesaretlendiriyor. Henüz üç yaşında bir İletişim Fakültesi olarak gösterimleri yakından takip et-mek için İstanbul’a gittim. Katılımla-rın oldukça yüksek olduğunu gördüm. Yönetmen Hasan Özgen’le tanıştım. Heyecanı yüzünden okunan bu tür tecrübeli insanlardan istifade etmek lazım. İletişim Fakültesi öğrencilerimiz bu tür organizasyonları kaçırmamaları gerekir. TRT kurumuna ve yetkililerine düzenledikleri bu etkinlikten dolayı te-şekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.”

Günleri’ne KatıldıkTRT Belgesel

TRT Belgesel Ödülleri kapsamında düzenlenen “TRT Belgesel Günleri” 9 Mayıs Perşembe günü İstanbul’da başladı. Bu yıl beşincisi düzenlenen TRT Belgesel Ödülleri büyük ilgi gördü.

Haber: Sait Vakkas YAĞCI

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr38

Page 41: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 42: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr40

Friedrich Nietzsche, 3 ocak 1889’da Torino‘da, Via Carlo Alberto‘daki 6 numaralı ka-pıdan sokağa adımını atar.

Belki yürüyüş yapmak, belki de postaneden mektuplarını almaktır amacı. Kendisine uzak olmayan ya da fazlasıyla uzakta kalan bir fayton sürücüsü inatçı atına söz dinletemi-yordur. Faytoncunun tüm baskıları-na rağmen, hareket etmeyi reddedi-yordur at. Sonra, ismi muhtemelen Giuseppe Carlo Ettore olan fayton-cunun sabrı taşar ve kırbacını eline alır. Nietzsche, kalabalığın yanına gelir ve o ana dek öfkeyle köpüren sürücünün acımasız sahnesini sona erdirir. Sağlam yapılı ve gür bıyıklı Nietzsche, birden faytona atlar ve kollarını atın boynuna dolayıp hıçkı-rarak ağlamaya başlar. Olaya şahit

olan diğerleri, Nietzsche’yi evine bırakır. İki gün boyunca bir divan-da hareketsiz ve sessizce dinlenir Nietzsche. Ta ki son sözlerini mı-rıldanıncaya dek: “mutter, ich bin dumm!” (anne, ne aptalım!) ve ya-şamının kalan son on yılını, uysal ve

delirmiş bir şekilde annesinin ve kız kardeşlerinin himayesi altında geçi-rir. Atın akıbeti hakkında ise hiçbir şey bilmiyoruz…

Macar Yönetmen Bela Tarr’ın fil-mi Torino Atı (The Turın Horse), bu sözlerle başlıyor. Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ile FIPRES-CI ödüllerini kazanan ve İstanbul Film Festivali’nden de Onur Ödülü alan film aynı zamanda ustanın yö-netmenliğe veda filmidir.

Filmin ana karakteri Nietzsche’in sarılarak ağladığı at. Sanki o olay-dan sonra fırtınalı havada evlerine gidiyorlar at ve arabacısı. Atın akı-beti konusunda hiçbir şey bilme-diğimiz bir açılış öyküsüne cevap veriyor film. Kaos gibi görünen

Torino Atı: Bela Tarr’dan

Sinemaya Muhteşem SonHaber: Dihat KAYA

Page 43: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

412013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

rüzgarlı ve çorak Macar ovası, ıssız-lığın ortasında bir çiftlik ve hayat-larında hiçbir konfora yer olmayan bir baba-kız ve atın öyküsüne tanık oluyoruz. Macar çiftçi Ohlsdorfer (János Derzsi) ve kızının (Erika Bók) mütevazi yaşamlarını, kederli atla-rını, birbirleriyle olan sessiz ileti-şimlerini siyah beyaz bir pencere-den izliyoruz.

Hayatın Doğal Seyri• Uyuyorlar, uyanıyorlar, giyini-yorlar, yemek yiyorlar, günlük işlerini yapı-yorlar, atlarını hazır-lıyorlar. Her gün rutin hayatlarına devam ediyor, az konuşup, çok iş yapıyor baba kız. Çok sert koşul-larda ve çok az şeyle yaşıyorlar. Aslında yaşamıyorlar, sadece hayatta kalmaya çalı-şıyorlar. Sonsuz bir rüz-garla, her şeyden uzak, çorak bir çiftlikte yaşa-yan baba, kız ve at… Dünyaya açılan ekran niteliğindeki ufak pence-releri, günlük işlerinden arda kalan kısacık zaman-larında oyalandıkları tek şey. Tarr, objeleri, sesleri ve dış ortamı da yardım-cı karakterler olarak dahil ediyor filmine. Rüzgar, evin penceresi, oradan gördük-leri manzara ya da yemek masası tıpkı baba, kız ve at gibi filmin oyuncuları oluveriyorlar. Tarr, dünyanın 6 gün de yaratıldığı mitinden hareketle, 6 günlük bir se-naryo sunuyor bize. Usta yönetmen minimalist bir şekilde görkemli sah-neler sergiliyor. Mihaly Vig’in yürek delen müzikleriyle birleşen kesin-tisiz rüzgar da, hikayenin vahşi ve vurucu bir atmosfere kavuşmasında

oldukça yardımcı oluyor. Vig’in mü-zikleri ile adeta filmin ruhu besleni-yor.

Söz konusu 6 gün boyunca, çorak arazide evi çevreleyen fırtına hiç durmaz. Kim bilir belki de bu ev,

dinmez fırtınalarla çevrili hayatı-mızın bir mecazıdır. Evin içerisinde ihtiyaç fazlası bir tane eşya dahi yoktur. Günler geçtikçe atın hayat-tan çekilişi ve çöküşü artar. 5. Gün, kuyudan su almak üzere bir çingene kervanı gelir. Baba çin-geneleri kovmak için önce kızını gönderse de, daha sonra kendisi de müdahil olur ve çingenelere su

bile vermeden kovarlar. Bu olaydan sonra hayatları son günle beraber yavaş yavaş sönmeye başlar. En sonunda babası kalan birkaç parça eşyayı toplayarak kızına bu evden ayrılmaları gerektiğini söyler. Ken-dilerini küçük bir arabaya koşarak uzaklaşırlar ama biraz sonra onları geri dönerken görürüz. Belki de bu dünyada varoluşun devredilemez, gönderilemez bir yanı olduğunu anlatmaya çalışmaktadır Bela Tarr.

Varoluşumuz için gidilecek bir öte yer yoktur. Kaçamayız, va-rız; yüzleşmek olmak ve yok olmak zorundayız. Filmin son gününde sırayla gökyüzü kararır, evin içinde-ki kandiller kararır ve tekrar yakılamaz. Ocaktaki ateş ölmeye başlar. Sofrada ar-tık çiğ bir patatesi yemeye çalışan babayla suskun bir kız oturmaktadır. Ve kızın bir gün önce ata söylediği cümleyi şimdi babası kızı-na söylemektedir: ‘Ya-şamak için…’.

Bela Tarr ve Nietzsche• Bela Tarr, derdini daha ‘basit ve anlaşıla-bilir’ aktarabilirdi. Oysa Nietzsche’nin anlattı-ğı insan varoluşunun yazgısı zaten basit ve anlaşılabilir olmadığı

için yönetmen tam da onun ruhuna uygun olanı dillendirmiş. Bu filmi bir kez izledikten sonra bir daha iz-lemeniz çok zor. Bu anlamıyla bakıl-dığında Bela Tarr’ın anlatısı tam da Nietzsche’nin anlatmaya çalıştığı trajediye denk düşüyor. Çünkü bu film, kendi kendisini imha eden bir eser gibi. Ya seyretmeyerek hiçleş-tirirsiniz ya da seyrederek. Çünkü ikinci kez seyretmeniz için bir ne-

Page 44: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr42

den kalmıyor. Tam bir varlık ve hiçlik aralığına yerleşiyor film. Sonlu bir başyapıta imza atmak nasıl bir duy-gu acaba? Tam olarak insan olmak gibi. Çevremize bir bakalım. Üni-versiteye, şehre ve topluma... He-pimiz birer başyapıtız. Kararan bir ekranda anlatılan hikayenin kendi hikayemiz olduğunu görmek, hayli sarsıcı.

Bela Tarr bize teslimiyeti çok güzel anlatıyor bu filmle, hepimiz bu dü-zende, bu duruma teslim olmuşuz ve bize düşen senaryoyu oynuyoruz. Özetle, hiçbir şey değişmez, her şey kendisini tekrar eder. Hepimiz kendi hiçliğimiz ve karanlığımızda mahpusuz. Belki Nietzs-che okumak kolay ama filme gelince iş değişiyor. Sanki Bela Tarr bir med-yum ve Nietzsche onun ruhunu ve kamerasını ele geçirerek 145 da-kika boyunca konuşu-yor bizimle. Onun bir ata sarılıp ağlaması-na neden olabilecek o

derinliği bize anlatıyor. Seyircisini kendisi seçen filmler var-dır. Çoğunluğa hitap etmemesi bir yana, “Her seyirci için deği-lim ben!” diye bağırır adeta bu film. Bela Tarr, işte neredeyse her filmi ile bunu bir kere daha ve bu se-fer son defa yapmış. Tüm duyularınız-dan harman-lanan bir film izleyeceksiniz e k r a n -

da. Film boyunca yapabildiğiniz tek şey izlemek ve anlamaya çalışmak olacak. Var olmanın dayanılmaz

ağırlığı üzeri-ne kafa patla-tacaksınız ve eğer sinema-sına aşinay-sanız ve biraz da felsefe ile ilgileniyorsanız çok da etkile-

neceksiniz.

Royal Mavi 20x28 C 7/24/13 7:30 PM Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K

Page 45: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Royal Mavi 20x28 C 7/24/13 7:30 PM Page 1

Composite

C M Y CM MY CY CMY K

Page 46: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr44

“Sevmek Zamanı” filminin belgeselini yapmak üzere telefonlaştığımızda çok heyecanlanmıştı, Metin hoca, Assos’ta tatildeydi, dönüşünde projeyi masaya yatıracaktık. Filmin oyuncuları Müşfik Kenter- Sema Özcan- Süleyman Saim Tekcan ile filmin çekildiği mekanları 43 yıl sonra yeniden dolaşırken çekimlerde yaparak, belgeseli hazırlaya-caktık. Metin Erksan’ın ustalığını, sert bakışlı gözlerinden ve çevresindekileri izlerken, aşa-ğılayan dudak kıvrımlarından ayırt edebilirdiniz. Hiçbir filmini izlemeseniz bile, karşısında sert bakışlarına dayanabilerek gözle-rine baktığınızda, günlük hayatın bütün mezbelemsi detaylarına bulanmış bakışı, gözlemleri, ha-yalleri görürdünüz. Metin hoca, her konuda bilgi ve birikime sa-hipti. Son yıllarındaki ekonomik sıkıntılı günlerinde, kütüphanesini bir üniversi-teye bağışladığını(sattığını) biliyoruz.

Kütüphanesi için Türkiye’de gördüğüm bireysel olarak en büyük kişisel kütüpha-neydi diyebilirim.“Sevmek Zamanı” Türk Sineması’nda, Alp Zeki Heper’in “Soluk Gecelerin Aşk Hikayeleri” filmiyle birlikte sorunlu filmlerdi. Dönemin sansür kurulu (1962-1971), sansürden daha beter bir

halde yapımcı engeli ve film-lerin sinema salonlarına çıkamayışları ile sinema sektöründe tutunmaya çalışan iki yönetmeni, işsiz- beş parasız bırak-

mış filmlerdi. Daha önce de sansürün hışmına uğramış filmler vardı. Onlar bir şekilde seyirci ile buluşurken bu iki filmin seyirciyle buluşması uzun yıllar mümkün olamayacaktı. “Sevmek Zamanı” filmi yıllar sonra tele-vizyonlarda yayınlanacaktı, diğer film ise

kayıp olup unutulacaktı. Bu iki filmin yönetmenleri, meslekte kendilerini ispatlamış, yurt içinde ve yurt dışın-da ödüller almışlardı. Metin Erksan “Susuz Yaz” filmiyle Berlin Film fes-tivalinde en iyi film ödülünü kazan-mıştı. Alp Zeki Heper ise Fransa’da dünyaca ünlü “Idhec” sinema okulu-nu bitirmiş ve yaptığı iki kısa filmle Fransız sinemasının en hatırlı ödülü sayılan “Louis Delluc” ödülünü ka-zanmıştı. İki yönetmenin aynı za-manda yapımcı olarak ta gerçekleş-tirdikleri yukarda adı geçen filmleri

ile Türk sinemasına yeni bir “Yönetmen Sineması” olarak adlandırabileceğimiz, görsel estetik ve konu bütünlüğü açı-sından ayrıksı filmleri kazandırıyorlardı.

METİN ERKSAN VE

Yazı: Öğr. Gör. Haluk GÖL

Page 47: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

452013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Bu filmler dönemin Yeşilçam filmlerine benzemiyorlardı. İki filmde de, sufi bir aşk hikayesi anlatılıyordu.

Bu anlatım seyircinin ilgisini çek-

meyecekti. Sinema salonları sahipleri birliği, zaman geçirmeden filmleri kara listeye almışlardı. İki filmin seyirciyle bu-luşamaması, iki yönetmenin hayatlarının akışını çok değiştirecekti. Alp Zeki Heper ticari sinemaya yönelerek filmler çekme-ye devam etti ama sansür engelinden hiçbir filmini kurtaramadı. O günlerde anlatım- kurgu- oyuncu seçiminde yenilik bile bir filmin sansürlenmesi için yeterli gerekçelerdi. Alp Zeki Heper ha-yata küserek ruhsal çöküntüyle çiftlikte yaşamaya yönelir-ken, Metin Erksan piyasa filmlerinde sadece yönetmen olarak çalışmaya devam etti. Türk si-nemasının en işbilir yapımcılarından Hulki Saner’e Emel Sayın filmleri, Keloğlan se-risi filmleri çekerken ustalığını filmlerine yansıttı. Hayati Hamzaoğlu’nun yıllar sonra bile etkisin-den kurtulamadığını ve bu etkiyi benimle paylaşırken dahi ürperdiğini hissettiğim “Kuyu” filminin finalindeki ölüm sah-nesini birinci ağızdan dinlerken, Metin hocanın sinemasal yeteneğini duyuyor,

değerlendiriyor, tartışıyordum. Hayati Hamzaoğlu ile Nil Göncü’nün oynadığı sahnede Anadolu’nun bozkırında, (Af-yon- Dazkırı ovası) uçsuz bucaksız ova

ortasında bir kuyuda köyünden, evin-den, ailesinden zorla kaçırdığı kızı beline bağladığı bir iple kuyu yakınında bırakan Hayati Hamzaoğlu ipin diğer ucunu kendi beline bağlayarak, kuyuya iner, yıkanır-ken yukarda kalan kız beline bağlı ipten kurtularak çevreden topladığı taşları kuyuya atar. Hayati Hamzaoğlu yüzler-ce taş altında kaybolur. Metin hoca bu sahneyi, Türk sinemasında rekor sayı-labilecek bir sürede, dokuz iş günün-de çeker, Türk sinemasında bir

sahne için harca-nan bu süre, tüm zamanların rekoru sayılır. Hayati Hamzaoğlu dokuz gün o kuyuya in-miş ve başına kar-tondan yapılmış kayalar atılmıştır. Bir oyuncu için bu eziyettir. Böyle sahneler Metin Erksan gibi bir

yönetmen içinse yaratıcılık ve sanatsal ayrıcalıktı. Trt İstanbul televizyonunda uzman olarak çalıştığı günlerde bir vesileyle odasına gider, aklımdaki soruları kendisine so-rardım. Sorular dedim aslında bir soru yeterdi, sizi konuşturmazdı, sıradaki so-ruları da konu çevresinde kendisi belirler,

anlatırdı. Sinema üzerine bilgi birikimi olarak tanıdığım en donanımlı yönet-mendi. “Sevmek Zamanı” filminden uğ-radığı maddi ve manevi zararla hevesini kaybetmişti. Hevessiz haliyle yaptığı ticari filmler arasında çok ilginçtir, sanki sinemadan intikam alıyormuşçasına “Ka-dın Hamlet”, ve orijinalinin birebir kopya-sı “Şeytan” filmlerini de çekmişti.

Trt İstanbul Televizyonu binasında, pen-ceresiz ücra bir odada kitapları arasında yıllarca oturdu. Bu dönemde, Türk tele-vizyonlarında hiç yapılmayan ve de ya-pılması şimdilik mümkün görünmeyen, Türk yazarların hikayelerinden birer bölümlük filmler hazırladı. Bu filmlerin benzer yapımlardan farkları seçtiği hi-kayelerin felsefi ve zamanın seyircisine göre ağır gelebilecek konuları olmasıydı. Metin Erksan bu beş filmle ustalığını ve mesleğini de noktalıyordu. Sonra çeke-ceği tarihi bir dizi ise yönetmen imzasını atsa da onun işi olmayacaktı.

Metin hoca, Yeşilçam kalıplarında zor bir yönetmendi. Bir çok filminde yeğe-ni, görüntü yönetmeni “Mengü Yeğin” ile çalışması, diğer görüntü yönetmen-lerinin onunla çalışmaktan imtina ile uzak durmalarındaydı. Metin hocayı Beyoğlu’nda “Ucuzcu” diye tabir edilen bir öğrenci lokantasına girerken gördü-ğümde duyduğum üzüntümü anlatamam. Son yıllarında ekonomik sıkıntı içindey-di. Türk sinemasına başyapıt düzeyin-de filmler kazandıran Metin Erksan 83 yaşında hayata gözlerini yumdu. Metin Erksan sinemamız için çok önemli bir ustaydı. “Sevmek Zamanı” belgeselini aksiliklerden dolayı gerçekleştiremedim ama Metin hocanın sanatını ve bıraktığı filmlerini yeni nesillere anlatmayı görev biliyorum.

Page 48: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr46

Öncelikle Merhaba, bize kısaca hayatınızdan ve müziğe başlama hikayenizi anlatır mısınız?

• Merhaba, Adıyaman’ın Besni ilçe-sinde doğdum. İlk okul 1. sınıfı yine Adıyaman’ın bir başka ilçesi olan

Gölbaşı’nda okuduktan sonra Gazian-tep’ e taşınarak ilk, orta ve lise öğ-renimimi burada tamamladım. Okul dışında müzikle uğraşmaktayım, ilko-kul yıllarımdan beri içimde hep böyle bir istek vardı. Lise yıllarımda bunu gitarla destekleyerek iyiden iyiye açı-

ğa vurdum. Sonra su an ki gelişmelere sahne oldu ve profesyonel anlamda ilk albümümü 2011 yılının sonlarına doğru çıkardım. Şu an itibariyle Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölümü’nde okumaktayım. Bunun yanında yeni albüm için hazırlık-

Gökhan Bölükçü

“BenimDünyam”Gökhan Bölükçü ile Eylül ayında çıkacak olan “Benim Dünyam” isimli albümü, “Engelsiz Dünya” projesi ve müzik hayatı üzerine sizler için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Genç sanatçıya merak ettiğimiz tüm soruları sorduk ve oldukça samimi cevaplar aldık. Bunun yanında yeni projesinde yer alan sürprizleri de merak ediyorsanız keyifli bir sohbet yolculuğuna ne dersiniz?

Haber: Aslı TOPRAK

Page 49: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

472013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

lara başladık. Kısmetse onu da bu yılın sonlarına doğru çıkartmayı planlamak-tayız. İlk albümünüz Hüzn-ü Aşk sizin için ne anlam ifade ediyor ve sizce istediğiniz başarıya ulaştı mı ?• Hüzn-ü Aşk’ın benim için anlamı çok büyüktür çünkü insanların ilk göz ağ-rıları her zaman kıymetlidir. Bu benim için de geçerli. Gerek lise yıllarımda gerekse de mezuniyet sonrasında yaz-mış olduğum şarkıları böyle bir albüm-de toplamak her zaman içimi titreten bir hayalimdi. Bazen düşünüyorum o zamanki hallerimi. İlk önce biraz tebes-süm oluşuyor yüzümde sonra sözleri dinledikçe biraz burukluk... Ama yine

de iyi ki böyle bir şey yapmışım, diyo-rum. “İstediğim başarıya ulaştı mı?” sorusuna ise şöyle açıklık getireyim: Bu albümde herhangi bir başarı kıstası yoktu benim için. Amacım burada ken-dimi denemekti ve yaptığım şarkıların reklamsız bir şekilde kişilere ulaşma-sıydı. Bunun sonucunda almış olduğum olumlu ya da olumsuz eleştiriler bu yılın sonuna çıkması planlanan düet al-bümün tetikçisi oldu. Belki de en büyük başarı buydu benim için...

Yine de yüzlerce binlerce kişinin ağzında şarkılarınızın mırıldanılma-sı hoş olmaz mıydı?• Tabi ki, bunu kim istemez. Fakat ilk deneyimler her zaman tecrübedir diye düşünüyorum. Ben de bu albümde, yeni albüm adına yeterince tecrübe kazandığıma inanıyorum. Bir albümün sadece müzikten ibaret olmadığını,

görsel vizyon olarak da çok önem arz ettiğini, bu konularda da çok profesyo-nel çalışılması gerektiğini tespit ettim. Kendim adıma da çok deneyimlerim oldu ve kendimi deneme fırsatı elde ettim. Reklam yapılmamasına rağmen konserlerde veya programlarda ulaştı-ğımız kişi sayısı hiçte fena sayılmazdı. Ara ara sosyal paylaşım sitelerinde konuştuğumuz, güzel düşüncelerini ve olumlu eleştirilerini aldığımız kişi sayı-sı da beni mutlu etmeye yetiyor...

Ses ve tarz konusunda etkilendi-ğiniz kişiler oldu mu? İlk albüm de özellikle bu yönde eleştiriler aldınız mı ?• Ses ve tarz konusunda etkilendiğim kişiler her zaman oldu. Bu da deneyim-lerimden biriydi. İlk albümde bu yönde çok fazla tepki aldım. Olumsuz bir imaj olduğuna inanmıyorum fakat benim en çok hoşuma giden tepkiler sesimin Cem Karaca ve Kıraç’ a benzetilmesi oldu. Bu iki isim benim ilkokul yılla-rımdan beri dinlediğim iki büyük usta. Ama benzetilmesi konusunda kendim ile yüzleştiğimde, taklit etmediğimi ve

Allah vergisi sesimin onlara benze-diğini tespit ettim. Bunu da hiç yadır-gamadım ve aksine hoşuma gitti. Ama tarzımı kesinlikle ayırıyorum. Kendime özel ve yapmak istediğim müziğe göre bir tarzım olduğunu düşünüyorum. Tabii ki hatalarım olabilir, tabii ki benzerlikler olabilir ama sürekli gelişime ve değişi-me açık biriyim. Amacım bu tarzımı en

Page 50: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr48

kısa zamanda herkesin ilgisini çekecek bir düzeye getirmektir.

• Peki yeni albümden biraz bah-seder misiniz? Galiba bir sosyal sorumluluk projesi ile bir bütün olarak çıkacak piyasaya...Evet aynen öyle olacak Allah kısmet ederse. Müzik direktörlüğünü Cengiz Köroğlu’nun üstlendiği albümümüz 6 şarkıdan oluşuyor ve düet albüm şek-linde. Albümün ismi “Benim Dünyam” olacak ve bunu yine startını bizim ver-diğimiz bir sosyal sorumluluk projesi olan “Engelsiz Dünya” ile bir bütün ha-linde piyasaya çıkarmayı planlamakta-yız. Ülkemizde varlığı azımsanmayacak derecede fazla olduğu engelli vatan-daşlarımız var, ben de onların duygu ve hislerine tercüman olmak, bu duy-guları şarkılar ve müzik ile birleştirmek dahası bu konuya müzik sektörü olarak da dikkat çekebilmek istedim. Albü-mün satışı ve bu kapsamda yapılacak olan konserlerin geliri ile tekerlekli sandalye ve görme engelli vatandaşla-rımıza baston temin edilecektir.

Proje kulağa oldukça hoş geliyor ve ses getireceğe benziyor. Düet albüm demiştiniz, albümde hangi ünlü isimler var?• Sosyal paylaşım sitelerinden beni takip eden arkadaşlar için pek sürpriz olmayacaktır açıkçası. Oradan yayınla-mıştık isimleri ama bilmeyen arkadaş-lara da bu röportaj aracılığıyla iletmiş olalım. Projede Kıraç, Yıldız Tilbe, Ber-tuğ Cemil, aranjörüm Cengiz Köroğlu gibi isimlerin yanı sıra henüz anlaşma aşamasında olduğumuz ünlü bir grup yer alacaktır. Onu da tam kesinleşme-den söylemek istemiyorum. Görüşme-lerimiz de sürekli devam ediyor.

Albüm ünlüler geçidine sahne olacak gibi... Peki yine bu albümde de tüm şarkılar eski albümdeki gibi size mi ait?• Hayır, albümde çok sevdiğim ve değer verdiğim isimlere ait şarkılar da var. Ben şarkı yazan ve besteleyen biri olsam da, ülkemizde çok önemli bestecilerimiz ve söz yazarlarımız var. Onların duygu ve hislerinin yoğunlaş-

Page 51: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

492013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

tığı şarkılardan bazılarını bu albüme ekledik. Albümde benim haricimde söz müzik olarak sevgili Bertuğ Cemil, sev-gili İlkay Göçmen, sevgili Hakan Par-lakgümüş gibi isimlerle çalıştık ve yine çok değerli aranjörüm sevgili Cengiz Köroğlu bir şarkısını bizimle bu albüm için paylaştı. Tüm bu isimlerin benim hayatımdaki yeri ve bu projeye kattık-ları değer çok önemli. Hepsine buradan sizin aracılığınız ile selamlarımı yollu-yorum.

Albüm şimdiden iştah kabartıcı gibi duruyor. Albümün tarzı ne? Eski al-bümle benzerlikler gösteriyor mu? Çünkü albümde çok farklı tarzların öncü isimleri yer almakta?• Öncelikle bu yeni albümün, eski al-

bümün tarzıyla benzerliği yok. Ne tam anlamıyla rock ne de başka bir tarz. Hepsinden biraz biraz kattık işin içe-risine. Farklı tarzda sanatçılar mevcut fakat bu isimler benim şarkılarıma ters isimler değil. Ondan dolayı hiç sıkıntı çekmedim ve şarkıları hazırlar-ken onların tarzlarını göz önüne alarak hazırladım. Güzel bir sound olduğuna inanıyorum. Açıkçası sürekli dinleme-me rağmen şarkıları hazırlarkenki ilk heyecanım devam etmekte. Umarım herkes bu manada beğenir. Çeşitliliğin birleşimini yaptık diyebiliriz. Ya da tüm duyguları ve tarzları bu proje ve albüm için birleştirdik diyebiliriz. Bu da kesin-likle tarzımıza yansıdı ve bence güzel bir iş çıkardık.

Albümün ismi neden “Benim Dünyam” ? • Çünkü albümde engelli kardeşleri-min, büyüklerimin dünyasını anlatı-yorum. Aslında bir anlamda onların penceresinden bir bakış olarak düşü-nülebilir. Zaten albümü dinlediğinizde daha doğrusu albümün ismini taşıyan

“Benim Dünyam” isimli şarkıyı din-lediğinizde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Böyle bir şar-kı yazdığı için sevgili dostum Hakan Parlakgümüş’e de çok teşekkür ediyo-rum. Onun yoğun dünyasından akarak gelen sözlerden oluşan, benim de mü-ziğini yaptığım şarkı albümün temelini oluşturuyor.

Genç yaşınıza rağmen ilk albümde de görüldüğü üzere üretken bir ya-pınız var. Sizin şarkı sözü ve müziği hazırlamanız işin mutfak kısmında da epey bir zaman vakit harcadı-ğınızı gösteriyor? Peki bu albümde işin mutfak kısmında hangi isimler-le çalışıyorsunuz?• Albümlerin hazırlanışında en keyifli yer malum stüdyo ortamıdır. Benim şansım uzun yıllardır kendisini yakinen takip ettiğim Feridun Düzağaç, Kıraç, Funda Arar, Bertuğ Cemil, Teoman, Fuat Güner, Nilüfer, Fatih Erkoç vs. gibi isimlerle çalışmış olan ve Türkiye’de dinlenilen bir çok şarkının elinden ge-çerek dinleyiciye ulaşmasını sağlayan

değerli müzik adamı, aranjörüm Cengiz Köroğlu ile çalışmak olmuştur. Yaklaşık 4 yıl önce çok ilginç bir şekilde tanış-ma fırsatımız oldu. O günden beri abi kardeş gibi olduk. Açıkçası albümün son durumunu yani son master aşama-sından çıkmasını ben de sabırsızlıkla bekliyorum. Bunun yanında çok değer-li isimler de albüme imzalarını attılar. Yine kayıtlar esnasında ünlü davulcu Bülent Ay çalımlarıyla, gitarlarda ünlü sanatçı Bertuğ Cemil (Elektrogitar), aranjörüm Cengiz Köroğlu (Bassgitar & Elektrogitar) Hakan Parlakgümüş (Kla-sik gitar - Akustik gitar & Elektrogitar), Yusuf Alp Tambay (Yan Flüt), Halil Ay-dınlık (Keyboards) gibi isimler kayıtları-mıza eşlik etti. Onlara da sonsuz teşek-kürlerimi iletiyorum.

Sohbet oldukça keyifli geçiyor.. Peki son olarak; albümü ne zaman dinleyeceğiz?• Kısmet olursa Eylül ayında albümü-müz çıkmış olacaktır. Amacımız sadece yapmış olmak için bir albüm yapmamak ve gerçekten sonuçları ile hem engelli vatandaşlarımıza hem de hepimize de-ğer katacak bir iş ile hazır olmaktır.

Bizler de Gökhan Bölükçü’ye, çıkacak olan “Benim Dünyam” isimli yeni albü-münde ve “Engelsiz Dünya” projesinde şans ve başarı diliyoruz. Gelişmelerden haberdar olmak istiyorsanız Gökhan Bölükçü’ye ait web sitesini veya sosyal paylaşım sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

Page 52: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya-İletişim & Organizasyon Kulübü tarafın-dan düzenlenen “Yılın Spor

Programı” anketi sona erdi. 1-30 Kasım 2012 tarihleri arasında Zirve Üniversitesi bünyesinde elektronik ve dijital ortamdan gerçekleştirilen oylama sonucunda 15 aday program arasından 2012 yılının en iyi spor programı belirlendi.

Bu yıl ilk defa düzenlenen ve yakla-şık 2000 öğrencinin katılımıyla so-nuçları belirlenen “Yılın Spor Prog-

ramı” anketinde NTV’de yayınlanan %100 Futbol programı birincilik ödü-lüne layık görüldü. Sunucu Güntekin Onay ve yorumcu Rıdvan Dilmen’e ödülleri İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Öğr. Gör. Yusuf Kadri Şirinkan tarafından verildi.

Doğuş Medya Center NTV Spor stüdyolarında düzenlenen ödül tak-dim töreninde RTS Bölüm Başkanı Ramazan Cihan, düzenlenen “Yılın Spor Programı” anketi hakkında kısaca bilgi verdikten sonra ünlü futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, kendilerinin Zirve Üniversitesi öğ-rencileri tarafından ödüle layık gö-rülmelerinin son derece mutluluk

verici bir olay olduğunu söyledi. Di-ğer yandan sunuculuğuyla beğenile-ri üzerinde toplayan Güntekin Onay da Zirve Üniversitesi öğrencilerine, akademisyen ve çalışanlarına te-şekkür ederek başta Rektör Prof. Dr. Adnan Kısa olmak üzere Zirve cami-asına başarılar diledi.

Ödül takdiminde İletişim Fakültesi öğrencisi Yusuf Salih Kahyaoğlu’nun sorularına içtenlikle cevap veren Türkiye’nin sevilen futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, ”Bir iş yapıyorsunuz ve emeğinizin karşılığını alıyorsu-nuz. Bu yüzden bizleri bu ödüle layık gören Zirve Üniversitesi öğrencileri-ne sonsuz teşekkür ediyorum. Buna

layık olmaya çalışacağız. Üniversi-tenizin bütün öğrenci ve hocalarına çok selamlar ve saygılar yolluyorum. Bizleri düşünmeniz onur verici bir olay. Öğrencileriniz öncelikle sahip oldukları eğitim imkanlarını iyi de-ğerlendirsinler. Hangi meslek olursa olsun eğitim çok önemli. Görüyorsu-nuz medyada ve toplumda hiç onay-lanmayacak çok garip şeyler oluyor. Bence yeni nesil eğitime ağırlık vermeli ve kaliteli insan olmalılar. Bu yeni nesilin arkadan gelecek nesillere örnek olacak çalışmalar yaparak toplumumuza faydalı olma-larını bekliyorum. Bu yolda başta Zirve Üniversitesi öğrencileri olmak üzere bütün genç arkadaşlarımıza ve hocalarımıza başarılar diliyorum.” diyerek duygu ve düşüncelerini dile getirdi.

Medya İletişim ve Organizasyon Kulübü’ne düzenlediği bu organizas-yon için ayrıca teşekkür eden Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay müsait bir zamanda Zirve Üniversitesi’ne gele-rek öğrencilerle beraber olmaktan mutluluk duyacaklarını ifade ettiler.

ZİRVE’DEN %100’LÜK ÖDÜLZirve Üniversitesi Medya-İletişim & Organizasyon Kulübü’nün düzenlediği “Yılın Spor Programı” ödülü sahibini buldu.

Haber: Ekrem KARAGÜLLE

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr50

Page 53: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

512013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 54: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr52

Fikir nasıl oluştu?• Müzik, kitaplarca dolusu bilginin an-latamadığı duyguyu, birkaç nota ile en güzel enstrüman olan insan sesinin bir araya gelmesiyle bezenerek derinden anlatabilme kabiliyetine sahiptir. Ve bu müzik eğer anlamların yüklü olduğu sözlerle birleşirse, yıllarca dinlenilen tınılar hâline gelir. Müzik söylemek gü-zel şeydir. Lâkin müzik icra edebilmek,

üretebilmek ve ürünlerini dinletebilmek bambaşka bir şeydir. “Neden başkalarının müziklerini çalmak yerine kendi müziklerimizi yapmayalım, neden bir albüm de biz çıkartmayalım, sanat icra etmeyelim” diyerek Mart 2013’de çalışmalara başlayan Naci Gürz, Sabri Bostan ve Süleyman Elha-kan isimli öğrencilerimiz Zirve Radyo ve Televizyon Uygulama Stüdyoları teknik

yönetmeni Ümit Tunç (ÜmitReva)’un aranjörlüğünde albüm yapma girişimin-de bulundular. Her renkten öğrenciyi ve ezgiyi albüme dahil etmek istediler. Grubun adına da Renkli Ezgiler’in kı-saltılması olan Rezgi’yi koydular. Daha sonra gruba Sinan Zencirci ve Moha-med Bakhawar da dâhil oldu. Ve 2 ay gibi kısa bir sürede ilk albümleri olan Renkli Ezgiler 2013’ü çıkardılar.

http://www.zirveradyo.com/rezgi-renkli-ezgiler-2013/

Üniversitemizde okuyan, müziği kendine aşk edinmiş öğren-cilerden oluşan müzik grubu olan Rezgi Orkestrası ilk albümü olan Renkli Ezgiler 2013’ü çıkarttı. Albümde yer alan parçaların bestesi ve güftesi tamamen grup üyelerine ait olmakla birlikte, çalışmanın tamamı Zirve Radyo Stüdyosu’nda mixlendi. Top-lamda 7 parçadan oluşan albümün içerisinde yabancı öğrenci-lerin de çalışmaları yer alıyor.

Renkli Bir Müzik Grubu:

Rezgi Orkestrası

Naci Gürz Vokal Sabri Bostan Bas Gitar, Back Vokal Süleyman Elhakan Perküsyon ve Alt Yapı Sinan Zencirci Elektro Gitar, Vokal ÜmitReva Mix, Aranje, Alt Yapı ve Vokal Mohamed Bakhawar Vokal  

Gruptaki Kişiler ve Görevleri

Albümün içeriği ve müzik türü

• Rezgi’nin türü de ismine layık. Çeşitli türlerden meydana geliyor. İlk albümde Rock & Hiphop’un yansımalarını çok rahat görebilmek mümkün . Albüm toplamda 7 adet parça var. Ve bu parçaların tamamını gruptaki kişiler besteledi. Albüm ücretsiz olarak internet üzerinden indirilebiliyor. Albümü çevrimiçi olarak dinlemek ve bilgisayarınıza indirmek için aşağıdaki bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

Page 55: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

532013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 56: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr54

Film çekmenin zor olduğunu her zaman bilirdik. Oyuncular, yönetmenler sürekli yorulduklarını söy-lerler. Ama bir sinema filminin çok farklı olduğunu ondaki hazzı hiçbir şeyin vermediğini de çok duy-

muştuk. İnsan düşününce hak veriyor. Bir film yapıyorsun ve senin hikayeni, rüyanı, umutlarını bütün insanlara sey-rettiriyorsun. Hem de şu modern dünyada her şeyi hızla tükettiğimiz bir zamanda, insanlar bilet alıp senin filmini izliyor. Hayallerini oturup insanlara anlatsan kimse seni dinlemez. Dinlese bile kaç kişiye anlatabilirsin? Oysa si-nema bir mucize; yüzlerce insan senin filmini izliyor.

Şimdi tüm bu sözler niye? Kendi filmimizi anlatmadan önce neler hissettiğimizi ve sinemanın gücünü anlat-mak istedik. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi 2. sınıf öğrencileri olarak 1 Mayıs tatilinde piknik yapma kararı almıştık. Piknik için hazırlık yaparken Öğretim Gör. Yönet-men Haluk Göl hocamızın önerisi üzerine Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek sadece bir gün içerisinde bir gerilim filmi çekmeye karar verdik. Evet ani bir karar... Başlangıç-ta sadece 18 kişilik bir sınıfın yardım almadan bunu bir gün de başarması imkansız gibi görünebilir. Ancak sizler de takdir edersiniz ki insanlar azmi sayesinde her şeyi başarabilir..

Feride Pelin İnal, film çekme kararı alınır alınmaz kale-mini konuşturmaya başladı. Çok süre geçmeden senaryo hazırdı bile. Burak Yılmaz yönetmenlik yapabileceğini söyledi herkes yapmak istediği görevi belirledi. Görev dağılımı yapmak aslında pek zor olmadı. Çünkü bu film-de önemli olan kimin ne görev aldığı değildi. Bizim için

Piknik Amacıyla Gittik,Film Çektik..

Haber: Feride Pelin İNAL - Burak YILMAZ

Page 57: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

önemli olan o filmin bir şekilde gerçekleşme-siydi ve nitekim böyle oldu.

Gaziantep’te Jimmy Jib, Steadicam gibi sinema malzemelerinin bulunması da pek mümkün değil gibiydi. Ama biz bu filmde bir sinema filminde olabilecek nerdeyse tüm malzemelere sahiptik. Zira, hem üniversite-miz hem de Sn. Taner Nakıboğlu sinema filmi çekeceğimizi öğrendikleri andan itibaren ek-siklerimizi tamamlama gayreti içine girmişti. Bu bizi çok sevindirdi. Bu gayretler sonunda neredeyse bir dizide kullanılabilen malzeme-lere sahiptik.

Sabah yediden gece üçe kadar filmi çektik. Bir sette yaşanabilecek her şeyi bir günde yaşadık. Amatörlük, profesyonellik, heye-can, tartışmalar, dargınlıklar... Belki de 30-40 bölüme sığan her şeyi bir geceye sığdırdık. Saatlerce ayakta durduk. Defalarca tekrarlar

yaptık. Malzemeleri oradan oraya taşıdık.

Film çekmek dünyanın en zor işlerinden biri ama bir o kadar da zevkli. Kafanızda kurdu-ğunuz, planladığınız şeyleri kameraya almak, sonrasında onları birleştirip 70-80 dakikalık bir film ortaya çıkarmak gerçekten paha bi-çilmez!

Bu filmde öğrenciler kadar hocalarımızın da emeği geçti. Bize kendi elleriyle yemek bile hazırladılar. Yardımcı Doç. Dr. Ramazan Cihan ve Öğretim Görevlisi Fotoğraf Sanatçısı Yu-suf Kadri Hocamızın oyunculukları da takdire şayandı. Tabi ki herkes bir günlük süre zarfın-da ancak çok basit bir film çekmiş olabilece-ğimizi düşünse de, bizler aslında sanatsal çizgileriyle akıcı bir kurgusu ve gerçekçi görsel efektleriyle izleyenleri kendisi-ne hayran bırakacak bir film yaptı-ğımıza inanıyoruz

Page 58: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr56

ASINA

Gaziantep lezzetlerinigeçmişten geleceğe

taşıyoruz

0342 220 49 49 - 230 73 73 - 74 İncilipınar Mah. Kıbrıs Cad. No: 4-5-7-8

Anadolu İş Merkezi AltıGaziantep / TÜRKİYE

www.asinagaziantepmutfagi.comwww.asinabaklava.com

Page 59: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

572013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

ASINA

Gaziantep lezzetlerinigeçmişten geleceğe

taşıyoruz

0342 220 49 49 - 230 73 73 - 74 İncilipınar Mah. Kıbrıs Cad. No: 4-5-7-8

Anadolu İş Merkezi AltıGaziantep / TÜRKİYE

www.asinagaziantepmutfagi.comwww.asinabaklava.com

Page 60: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr58

Zirve Üniversitesi İletişim Fakül-tesi, Radyo TV Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doc. Dr. Rama-zan Cihan ve Doc. Dr. Kutluk

Özgüven’in koordinesinde gerçekleştiri-len gezide İletişim Fakültesi öğrencileri, Samanyolu TV, TRT, Kanal 24, Kanal A ve Star Gazetesi’ni ziyaret ederek Anka-ra basınının duayenleriyle sohbet etti. Kurulduğu günden beri öğrencilerinin yalnızca teorikte değil pratik anlamda da gelişmelerini hedefleyen Zirve Üni-versitesi, bu alanda yapılan çalışmalara büyük destek veriyor.

Siyasetin “Kalbinden” Haberciliğe BakışAnkara gezisinin ilk gününde STV-Haber kanalını gezen öğrenciler, Ankara Tem-silcisi Abdullah Abdulkadiroğlu’nun mi-safiri oldu. Abdulkadiroğlu; Ankara’nın başkent olması itibarıyla basında önem-li bir yeri olduğunu belirterek, Ankara’da muhabir olmanın zorluklarından bah-setti. Başkent muhabirinin politikayı çok iyi takip etmesi gerektiğinin altını çizen Abdulkadiroğlu, “Sizlerin zoru başa-racağına inanıyorum. Mezun olduktan sonra hepinizi basın camiasında gör-

mek isterim. İletişim öğrencileri olarak sevdiğiniz bir konuda branşlaşmanızı tavsiye ederim.” şeklinde konuştu.

STV-Haber’den sonra TBMM’ye geçen Zirve ekibi burada Cihan Haber Ajansı ve Star Gazetesi’nin Meclis Bürosu’nu ziyaret etti. Meclis muhabirliğine dair faydalı bilgiler aktaran Habip Güler, Meclis Genel Kurulu’nu gezdirirken baş-kent muhabirliğini isteyen öğrencilerin öncelikle siyasi tarihi çok iyi bilmelerini ve mesleğin zorluklarını dikkate almala-rını tavsiye etti.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencileri

Ankara basınını yakından görmek ve basın sektörünün işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden oluşan 12 kişilik grup, Ankara’nın önde gelen basın kuruluşlarına ziyaretlerde bulundu.

Haberin Zirvesinde

Haber: Kenan AÇIKGÖZ

Page 61: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

592013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

“TRT Bir Hazine” Genç iletişimciler TBMM ziyaretinin ardından TRT’ye geçerek burada TRT-Haber Kamera Şefi Ertan Erdoğmuş Ve TRT Müzesi müdürlüğü görevini yürüten Aysun Erdoğmuş ile birlikte TRT Müze-sini gezerek televizyonculuğun tarihsel gelişimi üzerine sohbet ettiler. Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin ziya-retinden son derece memnun olduğu-nun altını çizen Aysun Erdoğmuş, “TRT Müzesi açıldığından bugüne bir sene geçti. Şu ana kadar Türkiye’de TRT’yi ziyaret eden ikinci İletişim Fakültesi siz oldunuz, sizleri tebrik ediyorum” dedi.

TRT’nin ilk radyo cihazıyla program yapıldıGezi süresince öğrencilere eşlik eden Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan, TRT’nin yayın yaptığı ilk radyo cihazıyla bir prog-ram gerçekleştirdi. Müzede TV sektörü-nün tarihsel gelişimi hakkında bilgiler edinen genç iletişimciler, televizyoncu-luğun ilk dönemlerine ait öğeleri yakın-dan görme şansı yakaladı.

Erol Yüksel: “Bu İletişimciler Çok Büyük İşler Yapar ”TRT Haber ve Spor Dairesi Başkan Yar-dımcısı Erol Yüksel, habercilik sektörü, Türkiye’deki reyting sistemi ve TRT Haber’in yayıncılık ilkeleri hakkında bilgi vererek Zirve Üniversitesi öğren-cilerine tecrübelerini aktardı. TRT’nin reyting çizelgesi ve diğer kanallara olan etkileşimi hakkındaki görüşlerin İleti-şim Fakültesi öğrencileriyle paylaşan Yüksel, Zirve Üniversite’sinden gelen stajyerlerden çok memnun kaldıklarını belirterek bu öğrencilerin TV sektörün-de büyük işler yapacağının altını çizdi. “Herkes bir konuda uzmanlaşmalı”Gezinin 2. gününde Kanal 24 stüdyola-

rını ve Star Gazetesi’ni gezen Zirve Üni-versitesi öğrencileri, Kanal 24 Canlı Ya-yın Muhabiri Ümit Çetin ile sohbet etti. Sektörde çalışan herkesin branşlaşması gerektiğini belirten Çetin, Zirve Üni-versitesi öğrencilerine şu tavsiyelerde bulundu: “Herkesin bir konuda uzman olması gerektiğine inanıyorum. Gazete-ciliğin yanında bir dal daha öğrenmeye bakın. Ekonomi, siyaset gibi konulara yönelirseniz Ankara’da başarılı olursu-nuz.” Her geçen gün etkisi çığ gibi bü-yüyen “sosyal medya haberciliği” hak-kındaki görüşlerini Zirveli İletişimcilerle paylaşan Yüksel, Twitter’da yayınlanan asılsız haberlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

“Ertan Erdoğmuş: Zirve Üniversitesi’ni Gururla Takip Ediyorum”Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin faaliyetlerini yakından takip ettiğini söy-leyen TRT-Haber Kamera Şefi Ertan Erdoğmuş, TRT’nin ha-bercilik ilkeleri hakkında öğ-rencilere bilgi verirken şunla-rı söyledi: “Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri-ni ağırlamaktan dolayı mut-luluk duyuyorum. Fakültenin faaliyetlerini yakından takip etmekte ve gururla izlemek-teyim. Buradaki öğrencilerin ileride medya sektöründe iyi yerlere geleceklerine ve ül-kemize faydalı olacaklarına eminim.” diyerek öğrenciler-den beklentilerini dile getirdi.

Page 62: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr60

“Kanal A Stüdyolarından İnce Mesaj“ Kanal A Teknik Koordinatörü Ahmet Es-kioğlu, Zirve Üniversitesi öğrencilerine Kanal A stüdyolarını ve kanalın genel işleyişini anlattı. TV endüstrisi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştiren Zirve Üniversitesi öğrencileri, Ekşioğlu ile birlikte Kanal A stüdyolarını inceledi. Kanal A haber merkezinde haberlerin hazırlanışını an itibariyle takip eden

Genç İletişimciler, örnek bir haber yayını gerçekleştirerek Kanal A stüdyoların-dan, “ Bu sektöre biz de geliyoruz” sin-yalleri verdi.

İki gün süren gezide pek çok usta ga-zeteci ve yayıncıyla tanışma fırsatı ya-kalayan Zirve Üniversitesi öğrencileri, basım ve yayın teknikleriyle ilgili önemli deneyimler kazandı. Bluebox uygulama-sını inceleyen öğrenciler, stüdyolar, ka-mera sistemleri, reji odaları, kostümler,

reyting ölçümleri gibi pek çok konuyu inceleme fırsatı yakaladı. Gezinin son

gününde Ankara manzarası eşliğinde yemek yiyen Genç İletişimciler, haberin merkezine bu kadar yaklaşmalarına ze-min hazırlayan Zirve Üniversitesi’ne çok teşekkür etiklerini belirttiler. Medya ku-ruluşlarının yanı sıra Kızılay, Kocatepe Camii, Ankara Kalesi ve tarihi Hacı Bay-ram semtini de gezen Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi ekibi Ankara’dan de-ğerli bilgilerle ayrıldı.

Şahsım adına bir şeyler ekleyecek olur-sam; geçtiğimiz yıl stajımı TRT Sporda yaptığımı belirtmek isterim. Burası gerçekten bir okul. Ankara gezisi bizim geleceğimizi şekillendirmesi açısından çok verimli oldu. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Kenan Açıkgöz

Page 63: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

612013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 64: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr62

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bu yıl öğre-tim görevlisi olarak dersler verdiniz, öğrencilere yönelik

izlenimleriniz nelerdir? • İletişim Fakültesi ile bu bahar döne-minde tanıştım. Hedefler konusunda henüz net bir karar vermeyen öğrenci-lerimiz bu dönemde var güçleri ile ders-lerine odaklandılar, derslerde yaptığımız etkinlikler seçimlerinde kendilerine yar-dımcı oldu. Zirve Üniversitesi ile birlik-teliğimizin başında öğrencilerin ışığı ve azimleri bana da destek oldu. Yıl sonu-na kadar derslere katılım ve ders içinde varlık gösterme çabaları benim geleceğe umutla bakmama sağladı. Gelecek yıllar-da, sektör içinde genç, yeniliğe açık bir grup göreceğimiz kesin.

İletişim Fakültesi bünyesinde bulu-nan imkanların öğrenciler için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? • İletişim Fakültesi’nde öğrencilerin, hedeflerine yönelik strateji yapmaları için yeterli imkanlar var. Gerek akademik kadrosu gerek ise teknolojinin sonuna kadar ellerinde olması onların geleceğe dair planlarında belirleyici unsurlar olu-yor. Okul yönetiminin, akademik kadroyu

sektör içinden gelen başarılı profillerle desteklemesi, öğrencileri hem derslere hem de sektöre biraz daha ısıtıyor. Fa-kültenin kendi hedeflerini tutturabilmesi, öğrencilerin okul sonrasında gidecekleri iş hayatı ile doğru orantılı olacaktır. Ben kendi sınıfımda geleceğin ödüllü mu-habirlerini, spikerlerini, yönetmenlerini gördüm. Bu da İletişim Fakültesi’nin hedeflerini ve yapılanmasını ne kadar doğru planladığını gösteriyor.

İletişim Fakültesinden mezun olacak olan öğrencilerin sektör içerisinde istihdam sağlaması için yapması ge-rekenler nelerdir? • Fakültemizde okuyan öğrencilerin okul sonrasına hazırlanmak için yapması ge-reken, sezon içinde derslere odaklanmak ve sektör içinden gelen öğretim üyeleri ile temaslarını asla kesmemek. Son yıl-larda TV sektörü zor bir dönemden ge-çiyor. Ancak bunu kendilerine bir fırsat olarak görmeleri gerek. Şimdi genç in-sanların sektör içinde hareket kabiliyeti daha fazla. Ayrıca cesaret ama haddini bilerek cesurca davranmak sektör içine girmenin en önemli adımı. Tüm öğren-cilerime dediğim gibi “Unutmayın, bu işi sizden daha iyi yapan kimse yok! Ne

yapmak istediğinizi bildiğiniz sürece ba-şarı arkasından gelecektir.”

İletişim Fakültesi geniş bir iş alanına sahip, öğrencilerin kendilerine uy-gun alanı doğru tespit etmeleri için hangi yolu takip etmeleri gerekiyor?• İletişim Fakültesi’nde öğrencilerin en önemli kafa karışıklığı bu noktada başlıyor. Zirve Üniversitesi eğitim kad-rosunun zenginliği öğrenciler için büyük şans. Akademik olarak alanlarındaki en başarılı isimleri kadrosunda barındıran Zirve Üniversitesi, bu konuda ders saat-leri dışında öğrencilere zaman harcıyor. Sektör içinde başarılı isimlerin yer aldı-ğı panellere katılan öğrenciler burada kendi yollarını çizebilir. Ayrıca akademik kadronun dışında ders veren kişilerin yönlendirmelerini de değerlendirmek kendileri için önemli olacaktır. Genellikle okula başlamadan önce öğrenci kendisi-ne bir yol seçiyor. Ancak bu hedef her zaman için doğru olmuyor. Bunu bir de okuldaki teknolojik imkânlar üzerinde denediğinde kendisi de çok net olarak okul öncesi hedefinden sapabilir. En doğ-rusu okuldaki tüm aktivitelerde yer alıp, uygulamalı derslere katılmak ve yönlen-dirmeleri değerlendirmek olacaktır.

2013 Bahar Dönemi süresince Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo Televizyon Haberciliği ve Sunucu-luğu dersleri veren usta sunucu Gökhan Dinç İletişim Fakültesi öğrencisi Ekrem Karagülle’nin sorularını yanıtladı.

Habercilik ve Sunuculuk DersleriUsta Sunucu Gökhan Dinç’ten

Haber: Ekrem KARAGÜLLE

Page 65: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

632013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni birincilikle bitiren Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik küresel bir köye dönüşen dünyada artık her şeyin ev-

rensel standartlara göre şekillendiğini söyledi. Bu nedenle bir ürünü pazarlar-ken evrensel pazarlama aşamaları olan ürün (Product), satış ve dağıtım noktası (Place), fiyat (Price) ve reklamın (Promo-tion) sırayla uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Amerika’da çeşitli reklam ajansların-da da çalışan Metin Çelik, bir ürünü pazarlarken öncelikle hedef kitleyi be-lirledikten sonra ürün, içerik ve coğrafi özeliklere göre en uygun reklam çeşidi-ni seçmek gerektiğini söyledi.

Reklamcılıkta önemli bir konuya dikkat çeken Çelik, reklamların 1/1000 etki-ye sahip olan açık etki bilinç seviyesi yerine 999/1000 etkiye sahip, direkt

olarak insanların bilinçaltına etki eden reklamların firmalarca tercih edildiğini söyledi. Popüler sigara markalarının yapmış olduğu reklamların direkt ola-rak insanların bilinçaltına etki ettiğini ve bunun sonucunda sigara pazarındaki diğer markaların önüne geçti-ğini belirtti.

1995 yılından beri televizyon piyasasında değişik çalışmalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik iyi bir rek-lamcının bilgi biri-kiminin yüksek ve yaratıcı (creative) olması gerekti-ğini ve insan-ların

hangi işi icra ederse etsin eğer gönül-den çalışıyorsa başarılı olmaması için hiç bir engel olmadığını vurguladı.

Türkiye ve dünyada çok sayıda reklam filmi çeken ve şu anda Türkiye’de bir-çok şehri marka şehir haline dönüştür-mek için projeler geliştiren Yrd. Doç. Dr. Metin Çelik’in yapmış olduğu “Medya ve Pazarlama” semineri İletişim Fakül-tesi öğrencileri tarafından dikkatle iz-lendi. Seminerden sonra öğrencilerin

sorularını cevaplayan Çelik, öğrenci-lerin projelerine ve fikirlerine

her zaman destek verece-ğini söyledi.

Metin Çelik’ten “Reklam ve Pazarlama” SemineriYrd. Doç. Dr. Metin Çelik, İletişim Fakültesi öğrencilerine “Reklam ve Pazarlama” konulu bir seminer verdi. 1 Mart 2013 Cuma günü gerçekleşen seminerde başlangıcından günümüze reklamcılığın süreçleri ele alındı.

Haber: Ali KARAKURT

Page 66: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr64

2009 yılında eğitim-öğretim ha-yatına başlayan Zirve Üniversi-tesi sahip olduğu 7 fakülte ve 1 meslek yüksekokulu ile kurul-

duğu günden bu yana yaptığı ulusal ve uluslar arası çalışmalarla 4 yıl gibi kısa bir zaman diliminde adından söz ettirmeyi başardı. Üniversite, her türlü eğitim fırsatının yanı sıra öğrencilerin kendilerini sosyal anlamda geliştirebi-lecekleri 36 kulüp ve bu sene kurulan Tiyatro topluluğuyla herkes için cazip bir ortam sağlıyor.

Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu-nun kuruluşu Zirve Üniversitesi Öğ-retim Görevlisi Osman Nuri Şahin’in tiyatroya duyduğu sevgiyi öğrencilerle paylaşmak istemesi ve öğrencilerden gelen yoğun talebin üzerine açılmıştır. Lise yıllarında tanıştığı tiyatrodan ol-dukça etkilenen bu nedenle her türlü tiyatro organizasyonun için de yer alan Şahin, Zirve Üniversitesi’ne geldiğinde tiyatroyla alakalı herhangi bir faaliyet

olmaması üzerine tiyatro topluluğunu oluşturmaya karar vermiştir. Eğitim ku-rumlarının ulusal ve uluslar arası alan-da isimlerini duyurmak istiyorlarsa ka-liteli bir eğitim sunmalarının yanı sıra kültürel, sanatsal ve spor faaliyetlerine önem vermesi gerektiğini savunan Os-man Nuri Şahin’in tiyatro topluluğunu oluşturma fikri Zirve Üniversitesi Sağ-lık, Spor ve Kültür Müdürü Mehmet Hüseyin Ertaş’ın maddi-manevi destek vermesiyle hayat bulmuştur.

Bu amaçla 2012-2013 eğitim dönemi başında Tiyatro topluluğu seçmeleri yapılmış, çok sayıda öğrenci başvurmuş ve aralarından 30 öğrenci seçilmiştir. Tiyatro topluluğunun amaçları arasın-da sadece tiyatrocu yetiştirmek değil, öğrencileri çeşitli yönlerden mezuniyet sonrası profesyonel hayata hazırlamak da vardır. Örneğin; hitabet. Diğer bir ifade ile toplumda kendilerini insanlara dinletebilme, iş hayatında yapacakları sunumlarda sahne veya ortam korku-

sunu yaşamama, resmi görüşmelerde rahat bir şekilde kendilerini ifade etme, seslerini ve nefeslerini kullanabilme tiyatronun öğrencilere kazandırdığı bir-çok özellikten bazılarıdır.

Ayrıca toplumda her geçen gün yayılan kötü alışkanlıklardan ve çevrelerden öğrencileri uzak tutmayı amaçlayan topluluk; sanatın birleştirici, kucakla-yıcı, sevgi ve saygıya dayanan anlayışı sayesinde öğrencilere güzel bir hayat felsefesi de kazandırmaktadır. İlk kez güz döneminde derslere başlayan ti-yatro topluluğunda öğrenciler sahnede nefes ve diyafram kullanma, sahne kullanımı, diksiyon ve beden dili gibi bir takım temel alıştırmaları gerçekleştir-diler. Öğrenciler aynı zamanda karaoke gibi çeşitli çalışmalarla da özgüven-lerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptılar. Tiyatro topluluğu genel sanat yönetmeni Osman Nuri Şahin, öğrenci-lere sadece oyunculuk anlamında değil oyun ve skeç yazma ödevleri vererek

Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu

Perdelerini Açtı

Haber: Ali KARAKURT

Page 67: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

652013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

öğrencilerin hayal gücü ve yazma ye-teneklerini geliştirmelerini amaçladık-larını belirtti. Skeç ve oyun yazan bir kaç öğrenciden çok güzel eserler çık-tığını, oyunların küçük takviye-lerle Zirve Üniversitesi’nde ve ülkemizdeki büyük tiyatro sahnelerinde oynanabileceğini kaydetti. Uzun yıllardır tiyatro ile iç içe olan Osman Nuri Şahin kısa bir süredir tiyat-ro çalışması yapt ık lar ın ı ama kendisi-nin de çok şey-ler öğrendiğini belirtiyor. Bazen ç a l ı ş m a l a r ı n ı n geç saatlere kadar devam ettiğini bu ne-denle erken bitirmek istediğini söyledi-ğinde öğrencilerin olumsuz tepkisi ile karşılaştığını belirtiyor. Bir öğrencisinden de “Hocam normalde an-nem ve babam çok tutucu ebe-veynlerdir. Eve geç saatte gel-memi istemiyorlar. Ancak bazen geç biten çalışmalardan sonra eve döndüğümde bu durumu hoş karşılayıp tiyatroya devam etmem için destek oluyorlar. Tiyatro ile il-gilenmemden dolayı onlar da benim gibi çok mutlular.” demesinin kendisini çok mutlu ettiğini belirtti. Tiyatro topluluğunun çalışmalarına ya-rıyıl tatilinden dolayı yaklaşık olarak 1 ay ara verildi. Bahar döneminin başla-ması ile beraber çalışmalar 19 Şubat Pazartesi günü kaldığı yerden devam etti. Bahar döneminde tiyatro toplulu-ğu Zirve Üniversitesi ve Gaziantep’in çeşitli yerlerin de en az iki veya üç oyun sergilemeyi hedefliyordu. Öğren-cilerin yoğun isteği üzerine ilk oyun 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi hakkında oy-nandı. Zirve Üniversitesi’nde büyük ilgi gören bu oyun sonrasında Antakya tur-

nesinde de Mustafa Kemal Üniversitesi Tiyatro Kulübü ev sahipliğinde oynan-dı. Hatay’da da büyük beğeni toplayan

Zirve Üniversitesi T i y a t r o

Toplu-l u -

ğu Dünya Tiyatro Günü’nde Rektörlük Binası’nda sürpriz bir oyun çıkararak herkesi şaşırttı. İletişim fakültemizden Ali Karakurt, Enes Faruk Nom, Ümit Se-zer ve Hasan Bilge’nin de aktif olarak görev aldığı Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu çalışmalarına bütün hızıyla devam ediyor.

Tiyatro topluluğu Genel Sanat Yönet-meni Osman Nuri Şahin, Zirve Üniver-sitesi Tiyatro Topluluğu olarak yakın zamanda çocuk tiyatrosu sahnelemek gibi bir hedefi olduklarında da bahse-

derek, “Zirve Üniversitesi büyük bir aile ve her geçen gün daha da büyüyor. Bu ailenin içinde bulunan akademik ve idari personelin yanı sıra öğrencilerin aileleri ile gelip güzel vakit geçirebi-lecekleri, tanış olabilecekleri bir gün düzenlemek istiyoruz artık. Kısacası tüm Zirve ailesi tiyatro sayesinde bu-luşacak.“ dedi.

Tiyatro topluluğun kısa zaman içinde gerçekleştirmek istedikleri bir diğer proje ise televizyonun yaygınlaş-ması sonucu unutulmaya yüz tutan radyo tiyatrosu geleneğinin yeni nesil ile tanıştırmak. Konu hakkın-

da Genel Sanat Yönetmeni Şahin, üzerinde ça-

lıştıkları bir kaç oyun olduğu-

nu, kayıtla-rın alın-

m a y a baş la -dığını, i l e t i -şim fa-kültesi

bünye -sinde bu-

lunan rad-yo istasyonu

aracılığıyla rad-yo tiyatrosunun

Zirve Üniversitesi’nin resmi radyosu olan

www.zirveradyo.com adresinden dinleyiciler ile

buluşacağını belirtti.

Zirve Üniversitesi Tiyatro Topluluğu öğrencileri ve hocası

tiyatroya karşı çok büyük bir sevgi duymaktadırlar. Tiyatro topluluğunda bulunan öğrenciler, derslerin akşam saatlerinde okuldan sonra olduğunu, bu nedenle tiyatro dersi başlamadan önce yorgun olduklarını, ama sınıftan içeri girdikleri anda öğretmenleri, arka-daşları ve tiyatro sahnesi ile bir araya geldiklerinde yorgunluklarını tama-men unuttuklarını belirtti. Osman Nuri Şahin’de, “Şu anda doktora eğitimim devam ediyor, bu neden ile bazen şe-hirlerarası yolculuk etmem gerekebi-liyor. Aynı zaman da, meslek yüksek okulunda ders veriyorum ve inşallah kısa bir zaman sonra da baba olaca-ğım. Bu yoğun tempoda tiyatronun bana verdiği enerji sayesinde kendimi güçlü hissediyorum.” dedi.

Page 68: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

iletisim.zirve.edu.trAğustos 201366

Kuzey Irak, Irak’ın en güvenli ve refah düzeyi en yüksek federe bölgesidir. Doğal kaynakları sa-yesinde gün geçtikçe gelişen

ekonomisiyle hemen hemen bütün sektörler için bakir bir pazar ve cazibe merkezi konumundadır. Türkiye coğrafi ve tarihsel yakınlığı ile büyük bir avan-taja sahip federe Kürdistan bölgesinde bu sayede her geçen gün hızla artan bir ticaret hacmine sahip. Türkiye’den bir çok iş adamının burada çok büyük yatı-rımlar yaptığını görebilirsiniz pazara bü-yük ölçüde Türk firmalar hakim. Nitekim Şırnak’ın Silopi ilçesinden Habur sınır kapısına kadar uzanan 45 Km’lik tır kuy-ruğunun Kuzey Irak‘ın Türkiye ekonomisi için ne kadar önemli olduğunun bir gös-tergesidir. Türk firmaları hemen hemen tüm sektörlerde varlık gösteriyor. Gıda-dan tutun giyime , inşaat malzemesine , kozmetik ürünlerine ve daha bir çok

ürün Türkiye den gönderiliyor. Burası Türkiye için çok ciddi bir pazar . Daha bir çok alanda bakir sayılan Irak yatırama çok elverişli bir bölge. Burada henüz bir çok alanda ciddi eksiklik var, (medya sektörü gibi ).

Yemek konusuna gelince bizim Doğu Anadolu kültürüne yakın bir damak zevkleri var. Kuzey Irak vatandaşları ete olan düşkünlüklerini hemen hemen her lokantada gözlemleyebilirsiniz. Buraya uğrayanlara kesinlikle Malta adlı res-toranda et pilav yemelerini tavsiye ede-rim. Gezdiğim üç şehirde ( ERBİL , DO-HUK VE ZAHO ) bu şehirlerde yaşayan insanların hemen hemen her öğünde et yediklerine şahit oldum.

Sosyal yaşam genelde erkekler için var gibi kafeteryalarda sadece erkekler otu-ruyor, ve en büyük tutkuları futbol maçı

izlemek. Hemen hemen tüm ülke takım-larını izliyorlar. Laliga’dan tutun Bundes-ligaya, spor toto süper liginden Primer ligi izliyorlar. Kadınlar sosyal yaşamda yok gibiler.

Gezilecek yerler arasında Erbil’de eski çarşı gezilebilir. Yine Erbil’de tarihi Er-bil kalesi muhteşem güzelliğiyle sizi kendisine çekecektir. Dohuk’ta baraj kenarında alabalık yiyebilir çok güzel nargilesinden içebilirsiniz.

Bu ülkeyi ziyaret edecek vatandaşları-mız hiç yabancılık çekmeyecektir. Kuzey Irak vatandaşları Türkleri çok seviyor , hatta kontrol bölgelerinde türküm dedi-ğiniz zaman arama yapılmadan buyurun geçin diyorlar, yani geçiş üstünlüğünüz var bu ülkede. Kendinizi kendi şehriniz-de kendi vatanınızda gibi hissedeceksi-niz.

K U Z E Y

İ Z L E N İ M L E R İHaber: Murat AKCAN

Page 69: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

672013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 70: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr68

Gaziantep’in sosyo-ekonomik alanda gelişmesini sağlaya-rak, dünya genelinde tanınır-lığını arttıran firmalara yönelik

düzenlenen ödül törenine Aile ve Sos-

yal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Gaziantep milletvekillerinin yanı sıra, Vali Erdal Ata, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan

Kısa, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Hanifi Aslan, İl Emniyet Müdürü Ömer Aydın, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Şehitkamil Belediye Baş-

kan Vekili Cabbar Özkara, Milli Eğitim Müdürü Ekrem Serin, ödül alan firma-ların yöneticileri, sanayiciler, işadam-ları ve yerel medya çalışanları katıldı.

GAMEP’in Geleceği Parlak• Gaziantep Medya Platformu Başkanı Nazmi Özkoyuncu ise derneğin kuruluş amacını anlatarak ileriki dönemlerde gerçekleştirmeyi planladıkları çalışma-

lar hakkında bilgiler verdi. Derneğin 7 ay gibi kısa bir sürede 60 farklı medya kuruluşundan yaklaşık 200 üye sayısı-na ulaştığını belirten Özkoyuncu, “Üye-lerimize yönelik teşvik edici mesleki

Gaziantep Medya Platformu (GAMEP) tarafından 17 Kasım 2012 Cumartesi günü Şehitkâmil Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende “Marka Şehrin Markaları” ödülleri sahiplerini buldu.

Ekip Ruhu Çok Önemli

• Sunuculuğunu ünlü spiker Ece Erken’in gerçekleştirdiği törenin açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Birliktelik ve örgütlü hareket edebilmek çok önemli. Platform oluşturarak hem medyanın sorun-larını çözebilmek hem de kabiliyetini arttırmak bakımından çok önemli. Çünkü hepimizin bildiği bir şey var ki örgütlü hareketin önünde hiçbir ordu duramaz. İleri demokrasiye gideceksek her alanda ama her alanda, birlik ve beraberliği sağlayarak örgütlü halde hareket etmemiz gerekiyor. Bu şehir sanayi ve ticaret alanında inanılmaz gelişmeler göster-miştir ve göstermeye de devam edecektir. Gaziantep her krizden alnının akıyla çıkıyor, geçmişten gelen mirasımızla bunu başarıyoruz. Marka şehir, markaların birleşmesiyle olur. Bizler özel sektörü güçlendirme adına çalışmalar yap-maya devam edeceğiz. Önünüzdeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz. Bu ülkeyi kalkındıran herkese başta ülkem sonra şahsım olmak üzere ayrıca memleketim adına da şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

Haber: Murat ÖZKOYUNCU - Derya ŞAHİN

Page 71: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

692013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

yarışmalar ile uluslararası alanda ses getirmesi planlanan kültürel projeler için çalışmalar başlatmış bulunmakta-yız. Böylece ilkeli tarafsız, hızlı ve cesur habercilik anlayışıyla medyayı yeniden layık olduğu konumuna getirmeyi plan-lıyoruz.” şeklinde konuştu.

GAMEP Başkanı Özkoyuncu’nun Bakan Fatma Şahin’e dernek adına plaket ver-mesinin ardından ödül törenine geçil-di. Törende; Kaşmir Halı, Kadoil, Nak-san Holding, Sanko Holding, Erpen Pvc, Royal Halı, Şölen Çikolata, Öncü Salça, Merinos Halı, Mahmood Coffee, Sha-zili Türk Kahvesi, Tunaş Helva, Sanko Hastanesi gibi birçok önemli kurum ve kuruluş adına değerli işadamları “Mar-ka Şehrin Markaları “ ödüllerini aldılar. Eğitim Kurumları da Ödüllendirildi• Gazi Şehrimiz’in eğitim ve yöne-tim alanındaki çalışmaları da göz ardı edilmedi. Firmalar ve sanayicilere ve-rilen ödüllere ek olarak ödül töreninde Gaziantep’te eğitim faaliyetlerini yü-rüten 3 Üniversiteye, daha yaşanabilir

bir Gaziantep için çalışmalar yürüten Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne ve 3 merkez ilçe belediyesine de ödül verildi. Ödülleri, Gaziantep Üniversi-tesi adına Rektör Prof. Dr. Yavuz Coş-kun, Zirve Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Adnan Kısa, Hasan Kalyoncu Üniversitesi adına Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Hanifi Aslan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi adına Başkan Vekili Ünsal Göksen, Şahinbey Beledi-yesi adına Başkan Mehmet Tahmazoğ-

lu, Şehitkamil Belediyesi adına Başkan Vekili Cabbar Özkara, Oğuzeli Beledi-yesi adına Başkan Bekir Öztekin aldılar. Ödül töreni, firmaların yöneticileri ve davetlilerin toplu fotoğraf çektirmele-rinin ardından sona erdi.

İletişim Fakültesi Öğrencileri Törendeydi

• Törene Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri de katıldı. GAMEP Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Özkoyuncu, RTS bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan ve öğrencilere törene katılımlarından dolayı teşekkür ederek toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Page 72: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr70

Zirve Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Neler Olacak?

• Ağırlıklı olarak klinik öncesi öğrenim ve eğitiminin yapılaca-ğı Temel Tıp Bilimleri binası 6,5 kattan oluşuyor ve yaklaşık 20 bin metrekare kullanım alanına sahip. Büyüklüğü ile temel tıp bilimle-ri arasında en geniş yere sahip olanlar arasında yer alması bekle-nen binada; 10 adet amfi, 12 adet derslik, 16 adet öğrenci laboratu-varı, sınav salonu, okuma ve ders çalışma salonu, merkezi araştırma laboratuvarları, deneysel hayvan araştırma laboratuvarları, 86 adet öğretim üyesi ve personel için ofis ve kafeterya, sosyal mekanlar bu-lunuyor.

Zirve Üniversitesi Emine-Bahaeddin Nakıboğlu Tıp Fakültesi binası hiz-mete açıldı. Araştırma

ve Uygulama Hastanesi’nin ise temeli atıldı. Harcamaların ta-mamı, merhum işadamı Baha-eddin Nakıboğlu’nun eşi Emine Nakıboğlu, damatları ve kızları Osman-Gülfer Nakıboğlu, Bur-han-Lale Yetkin, Mehmet- Eda Akınal, Emin-Demet Aytekin ve Halil-Şule Mazıcıoğlu tarafın-dan karşılandı.

En Büyük İhtiyaç Sağlıkta• Törende ölümünün 2’nci yıldönümünde Bahaeddin Na-kıboğlu için Kuran-ı Kerim okundu. Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Cumhur Kılınç, dünyada en çok ihtiyaç duyulan meslek grubunun sağlıkçılar ol-duğunu söyleyerek, “Bu eğitim kurumunun açılışındaki amaç uluslararası alanda yetkinliğe, akademik alt yapıya sahip he-kimler yetiştirmektir.” dedi.

Zirve Üniversitesi Tıp Fakültesi Açıldı Gaziantep Zirve Üniversitesi Emine-Bahaeddin Nakıboğlu Tıp Fakültesi binasının açılışı ve Sağlık Araştır-ma ve Uygulaması’nın temeli törenle gerçekleştirildi.

Haber: Elif BAHÇECİOĞLU - Hazal BEKTAŞ

Page 73: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Yaşayan değerler projesi hangi amaç doğrultusunda oluşturulan bir projedir?• Yaşayan değerler projesi

toplumsal çözülmelerin doğurduğu ve bizim hissettiğimiz sıkıntılardan, problemlerden akla gelen bir projedir. Teknolojinin hayatımıza girmesi ile in-sanların bir noktada verimli olmasını sağlasa da değişim ve dönüşümün çok hızlı olması insanları hem yalnızlaştır-dı hem de birtakım değerleri göz ardı etmelerine neden oldu. Biz bu proje kapsamında insanlara şairin “Durun kalabalıklar!” dediği gibi yürüyen ka-labalıklar içerinde insanların bir takım değerlerin farkına varmalarını sağlama düşüncesindeyiz. Bu proje belirli bir süre dahilinde gerçekleştirilecek olan bir proje mi?• Toplumsal değerlerin göz ardı edil-memesi, güzel şeylerin devam etme-sini istediğimiz için projemize son vermek istemiyoruz. Projemizi platform haline getirerek fakültelerimizdeki tüm öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin sa-hiplendiği bir proje olmasını istiyoruz. Uluslararası öğrencilerimizin de katı-lımını sağlayarak, okulumuzdaki ulus-lararası öğrencilerimizin sayısı kadar ülkede bunun genişleyebileceğini ve çok uzun süre devam edeceğini düşü-nüyoruz.

Proje kapsamında herhangi bir kurumdan destek aldınız mı?• Üniversitemiz bu konuda hassas bir şekilde arkamızda durduğu için şimdi-ye kadar hiçbir kurumdan destek alma-dık. Ama diğer kurumlarında kapısını çalıp insanlara birtakım değerleri an-latmak, bu değerlerin farkında olmaları için onlara bakış açısı sunmak istiyo-ruz. Bu proje Gaziantep’te başladığı için ilk olarak bu şehirde yapacağız. Bunun için randevular alıp, seminerler düzenleyeceğiz. Proje dahilinde kurmuş olduğunuz stantlara üniversi-temizdeki öğrenci-lerin katılımı iste-diğiniz düzeyde oldu mu?• Yaşayan değerler projesiyle her iki

haftada bir değer işliyoruz ve ilk iki hafta “Komşuya Vefa” başlığı altında Suriye’den açlık gibi bir takım sebep-lerden dolayı ülkemize sığınanlara yardımlar topladık. Üniversite öğren-cilerimizin çok hassas olduğunu ve bu konudaki duyarlılığın hemen harekete geçtiğini, katılımların istediğimiz düzeyde olduğunu gördük. Topladığınız yardımları hemen gönderiyor musunuz yoksa toplu olarak mı göndereceksiniz?• Her bir değeri iki hafta işlediğimiz için iki haftalık süre bitip yeni bir

değeri işlemeye başladığımızda, elimizdeki yardımları o insanlarla

ilgilenen kurumlara müracaat ederek onlar

aracılığı ile yardım bölgelerine ulaştıraca-

ğız.

Zirve Üniversitesi Eğitim Fakültesi dekanı Prof. Dr. Fatih Töremen Toplumsal Duyarlılık Kulübü önderliğinde Zirve Üniversitesi öğrencileriyle koordineli olarak yürütülen “Yaşayan Değerler” projesi hakkında merak edilen soruları cevapladı.

“Yaşayan Değerler”

Haber: Yusuf ŞAHAN

Page 74: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr72

Dünya her geçen gün biraz daha gelişmekte ve küçülmektedir. Kuşkusuz bu gelişme hızlı bil-gi akışının bir sonucudur. Son

yıllarda neredeyse her evde bulunan internet sayesinde bu bilgi akışına kolay bir şekilde erişilmektedir. İn-sanların gelişen internet dünyasında sisteme ayak uydurabilmeleri için en az bir “web” sayfasına sahip olmaları kaçınılmazdır.İletişim Fakültesi’nde düzenlenen “İn-ternet Medyası” konulu seminerde konuşan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Köksal genç iletişimcilere “En az bir internet sayfasına sahip olun. Sitenin içeriğini en uygun yansıtacak kelimeyi internet sitesinin adı yapın.” diyerek

kendisinin de “Ayasofya, camigör ve merdivengör” adlarında siteleri oldu-ğunu belirtti. Bu siteler ilk oluşturdu-ğunda kayda değer bilgi bulunmadığını ama zamanla yeni bilgilerle desteklen-mesi sonucunda internet dünyasında cami ve merdiven alanında en çok tık-lanan internet sitlerinden biri olduğunu söyledi. Medyada cami ve merdiven konularıyla alakalı herhangi bir ihtiyaç olduğunda ulusal ve yerel basından kendisi ile irtibata geçildiğini ve fikri-nin alındığını söyledi.Günümüzde insanların kendi adlarında birer internet siteleri olmasının ileriki yıllarda yapacağı çalışmalar açısından iyi bir pazar oluşturacağını ileri süren Köksal, ”Çocuklarım doğduğunda kim-

liklerini aldıktan sonra onlara kendi adlarında birer internet sitesi aldım.” diyerek sanal alemde kendi adına bir siteye sahip olmanın önemine dikkat çekti. Her geçen gün artan internet sitelerinin doğru yönetildiği takdirde bilgilerin topluma sağlıklı bir şekilde ulaştırılacağını ve bundan ekonomik açıdan da iyi gelir elde edilebileceğini vurguladı.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından organize edilen iletişim seminerlerinin 28 Kasım 2012’deki konuğu Mimarlık Fakültesi’nde dekan yardımcılığı görevini yürüten Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Köksal oldu. Kök-sal, internet sayfalarının oluşturulması, web dizaynı ve medya içeriği oluş-turma konularında bilgiler verdi.Gelecekte Herkesin

Bir Medyası OlacakHaber: Enes Faruk NOM

Page 75: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

732013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 76: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Portre fotoğrafları yüz ve modelin ifadesinin baskın olduğu bir fotoğraf türüdür. Bu fotoğraflarda amaç kişilik ve ruh dünyasını açığa çıkaracak, model hakkında da ipuçları vermektir. Daha iyi portre fotoğrafları çekebilmenin ipuçlarını bu sayımızda sizler için derledik.

ÇEKİM AÇISIPortre fotoğrafları genellikle modelin göz hizasından çekilir. Böylece izleyenin model ile göz teması kurması sağlanır. Model size açılı bir şekilde duruyorsa netlik aldığınız noktaya dikkat etmeniz gerekir. Özellikle açık diyaframlarda çalışıyorsanız, net alan derinliği azalacağından nereye netlediğiniz çok büyük önem taşır. Bu gibi durumlarda modelin size yakın olan gözüne netlemek her zaman iyi sonuç verir.

MODELİ NEREYE BAKTIRMALI?Çoğu zaman modelin, baktığı yönün portre üzerinde etkisi büyüktür. Doğrudan kameraya bakan bir model ile değişik yönlere bakan bir model ile portreler çekip ikisi arasındaki farkı siz de analiz edebilirsiniz. Bazen, kadraj dışında kalan bir alana dikkat çekmek ve izleyicide merak uyandırmak için, modeli farklı yönlere baktırmak ilginç bir durum ortaya koyabilir.

KOMPOZİSYON KURALLARINA UYUNGenel kompozisyon kuralları diğer fotoğraf türlerinde olduğu gibi portre fotoğrafında da geçerlidir. Altın kesim kuralına uymak veya bakış-baş boşluğunu gözeterek yapacağınız çekimler estetik olarak bir adım öne çıkacaktır.

IŞIĞIN ÖNEMİPortre fotoğrafında kullandığınız ışık, modelin ruh dünyasını yansıtması açısından biraz daha önemlidir. Farklı açılardan gelen ışığın şiddeti ve modelde oluşturduğu kontrast ifadenin güçlenmesine yardımcı olur. Özellikle yakın plan portrelerde yüzdeki detayların ortaya çıkması ve belirginliğin artması için yanal ışık tercihi çok yerinde bir seçimdir.

SAMİMİ OLUNÇoğu insan fotoğraf makinesini görünce doğallığını bozar ve ruh hali değişir. Fotoğrafçının vücut dilini iyi kullanması ve samimiyetini açığa vuracak davranışlar sergilemesi, modeli rahatlatabilir. Özellikle çocuklar makinelere karşı farklı tepkiler verdikleri için onların en doğal halini yansıtmak için bazen tele objektifler ile çekim yapmak gerekebilir.

FARKLI MEKANLARI DENEYİNÇektiğiniz modeli kendi bölgesinden çıkarıp alışık olmadığı farklı bir mekana taşımak, şaşırtıcı sonuçları olan fotoğrafların ortaya çıkmasına neden olabilir. Fotoğrafçı, kritik anı kollayarak ifadeye yansıyanları fotoğraflamak için tetikte olmalıdır.

FARKLI BÖLGELERE ODAKLANINPortre fotoğrafı denince akla ilk gelen, baş ve omuzları içine alan bir alandır. Oysa biraz daha yakın bir çekim örneğin sadece gözlere odaklanarak yapılan bir çekim veya sadece elleri konu edinen bir fotoğrafta bazen çok şeyler anlatır. Bunun için fotoğrafçının modelini çok iyi gözlemlemesi ve farklı odak noktaları yakalayarak normalde görünmeyeni de yansıtması gerekir.

ÇEVREYİ KULLANINPortresini çekeceğiniz modeliniz kendine özgü bir mekanda yaşıyorsa veya özel bir işle ilgileniyorsa, modelin çevresini de kompozisyona dahil etmek, izleyiciye fotoğraf hakkında daha fazla bilgi aktırır.

SERİ ÇEKİMFotoğrafa konu olan model hareket halinde ise, makinenizi seri çekim moduna alarak yapacağınız çekimler daha sonra birlikte sunulabilir bir dizinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Böylece aslında durağan olan fotoğrafa hareket unsurunu da katmış olursunuz.

EKİPMAN BİLGİSİKullandığınız ekipmana olan hakimiyetiniz, aniden gelişen olaylar karşısında vereceğiniz tepkiler ile birleşerek, kritik anda ortaya çıkan portreleri daha iyi fotoğraflamanıza yardımcı olur.

PORTRE FOTOĞRAFLAR İÇİN ALTIN İPUÇLARIFOTOĞRAF

Daha iyi portre fotoğrafları için

ALTIN İPUÇLARIPortre insan ruhunu yansıtma sanatıdır. Bunu dört köşeli bir karenin içinde yansıtmaksa pek kolay bir iş değildir.

Yazı ve Fotoğraflar: Yusuf Kadri Şirinkan

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr74

Page 77: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Portre fotoğrafları yüz ve modelin ifadesinin baskın olduğu bir fotoğraf türüdür. Bu fotoğraflarda amaç kişilik ve ruh dünyasını açığa çıkaracak, model hakkında da ipuçları vermektir. Daha iyi portre fotoğrafları çekebilmenin ipuçlarını bu sayımızda sizler için derledik.

ÇEKİM AÇISIPortre fotoğrafları genellikle modelin göz hizasından çekilir. Böylece izleyenin model ile göz teması kurması sağlanır. Model size açılı bir şekilde duruyorsa netlik aldığınız noktaya dikkat etmeniz gerekir. Özellikle açık diyaframlarda çalışıyorsanız, net alan derinliği azalacağından nereye netlediğiniz çok büyük önem taşır. Bu gibi durumlarda modelin size yakın olan gözüne netlemek her zaman iyi sonuç verir.

MODELİ NEREYE BAKTIRMALI?Çoğu zaman modelin, baktığı yönün portre üzerinde etkisi büyüktür. Doğrudan kameraya bakan bir model ile değişik yönlere bakan bir model ile portreler çekip ikisi arasındaki farkı siz de analiz edebilirsiniz. Bazen, kadraj dışında kalan bir alana dikkat çekmek ve izleyicide merak uyandırmak için, modeli farklı yönlere baktırmak ilginç bir durum ortaya koyabilir.

KOMPOZİSYON KURALLARINA UYUNGenel kompozisyon kuralları diğer fotoğraf türlerinde olduğu gibi portre fotoğrafında da geçerlidir. Altın kesim kuralına uymak veya bakış-baş boşluğunu gözeterek yapacağınız çekimler estetik olarak bir adım öne çıkacaktır.

IŞIĞIN ÖNEMİPortre fotoğrafında kullandığınız ışık, modelin ruh dünyasını yansıtması açısından biraz daha önemlidir. Farklı açılardan gelen ışığın şiddeti ve modelde oluşturduğu kontrast ifadenin güçlenmesine yardımcı olur. Özellikle yakın plan portrelerde yüzdeki detayların ortaya çıkması ve belirginliğin artması için yanal ışık tercihi çok yerinde bir seçimdir.

SAMİMİ OLUNÇoğu insan fotoğraf makinesini görünce doğallığını bozar ve ruh hali değişir. Fotoğrafçının vücut dilini iyi kullanması ve samimiyetini açığa vuracak davranışlar sergilemesi, modeli rahatlatabilir. Özellikle çocuklar makinelere karşı farklı tepkiler verdikleri için onların en doğal halini yansıtmak için bazen tele objektifler ile çekim yapmak gerekebilir.

FARKLI MEKANLARI DENEYİNÇektiğiniz modeli kendi bölgesinden çıkarıp alışık olmadığı farklı bir mekana taşımak, şaşırtıcı sonuçları olan fotoğrafların ortaya çıkmasına neden olabilir. Fotoğrafçı, kritik anı kollayarak ifadeye yansıyanları fotoğraflamak için tetikte olmalıdır.

FARKLI BÖLGELERE ODAKLANINPortre fotoğrafı denince akla ilk gelen, baş ve omuzları içine alan bir alandır. Oysa biraz daha yakın bir çekim örneğin sadece gözlere odaklanarak yapılan bir çekim veya sadece elleri konu edinen bir fotoğrafta bazen çok şeyler anlatır. Bunun için fotoğrafçının modelini çok iyi gözlemlemesi ve farklı odak noktaları yakalayarak normalde görünmeyeni de yansıtması gerekir.

ÇEVREYİ KULLANINPortresini çekeceğiniz modeliniz kendine özgü bir mekanda yaşıyorsa veya özel bir işle ilgileniyorsa, modelin çevresini de kompozisyona dahil etmek, izleyiciye fotoğraf hakkında daha fazla bilgi aktırır.

SERİ ÇEKİMFotoğrafa konu olan model hareket halinde ise, makinenizi seri çekim moduna alarak yapacağınız çekimler daha sonra birlikte sunulabilir bir dizinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Böylece aslında durağan olan fotoğrafa hareket unsurunu da katmış olursunuz.

EKİPMAN BİLGİSİKullandığınız ekipmana olan hakimiyetiniz, aniden gelişen olaylar karşısında vereceğiniz tepkiler ile birleşerek, kritik anda ortaya çıkan portreleri daha iyi fotoğraflamanıza yardımcı olur.

PORTRE FOTOĞRAFLAR İÇİN ALTIN İPUÇLARIFOTOĞRAF

Daha iyi portre fotoğrafları için

ALTIN İPUÇLARIPortre insan ruhunu yansıtma sanatıdır. Bunu dört köşeli bir karenin içinde yansıtmaksa pek kolay bir iş değildir.

Yazı ve Fotoğraflar: Yusuf Kadri Şirinkan

752013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 78: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr76

Panelde, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran, Zirve Üniver-sitesi İletişim Fakültesi Öğretim

Üyesi Doç. Dr. Kutluk Özgüven, SGK Daire Başkanı Savaş Alıç, TRT Yeni Medya Kanal Koordinatörü Mehmet Bilal Çolak ve Basın Yayın Enformas-yon Genel Müdürlüğü’nden Simla Öz-çelikel konuşmacı olarak yer aldı. Zirve Üniversitesi Radyo Sinema Televizyon Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Rama-zan Cihan’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde konuşan Marmara Üniversi-tesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran, ‘Yeni Medya Sektörü için İletişim Fakülteleri nasıl bir yol izlemeli?’ konulu bir sunum gerçek-leştirdi. Teknolojik yeniliklerin eğitim kadrolarında da yeniliği gerektirdiğinin altını çizen Devran, yeni medya çağının

en önemli özelliğinin interaktif olması olduğunu söyledi. Eskiden siyasetçile-rin ekranda yer bulma açısından işle-rinin zor olduğunu ancak şimdi birçok alternatifin önlerine serildiğini hatır-latarak, seçmenleriyle daha rahat ile-tişim kurabildiklerini kaydetti. Yeni bir toplum yapısının oluştuğuna dikkat çe-ken Devran, interaktif medyanın hem sektörü, hem de eğitim kurumlarını etkilediğini vurguladı. Bunun iletişim fakültelerinde de tartışılan bir durum olduğuna değinen Devran, öğrenci-lere de çeşitli tavsiyelerde bulundu. İletişim fakültelerinin olmazsa olmaz-larının bulunduğunu aktaran Devran, “Zirve Üniversitesi bu noktada şanslı. Çünkü vakıf üniversiteleri, yeniliklere daha kolay ayak uydurabilir. Sizlerin de lisan öğrenmeniz, kendinizi pratikle donatmanız lazım. Eğer böyle olursa

mezun olduğunuzda iş bulma sıkıntısı yaşamazsınız. Sektörde nitelikli ele-manlara büyük ihtiyaç duyuluyor.” diye konuştu.

Panelde, Zirve Üniversitesi İletişim Fa-kültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kutluk Özgüven, SGK Daire Başkanı Savaş Alıç, TRT Yeni Medya Kanal Koordina-törü Mehmet Bilal Çolak ve Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden Simla Özçelikel de ‘Yeni Medya ve Dünyadaki Çalışma Düzeni’, ‘Yeni Medya ve Türkiye’de Medya Çalışan-larının Durumu’, ‘Sarı Basın Kartı Yö-netmeliği ve İletişim Fakültesi Mezun-ları’, ‘Yeni Medya Düzeninde İletişim Fakültelerini Neler Bekliyor?’, ‘İletişim Fakültesi Mezunları ve Türkiye’de Ba-sın Çalışanları’ konuları hakkında katı-lımcıları bilgilendirdi.

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından ‘Yeni Medya ve İstihdam Problemi’ konulu bir panel düzenlendi.

Yeni Medya ve İstihdam Paneli Düzenlendi

Haber: Burak YILMAZ

Page 79: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

772013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 80: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr78

Zirve Üniversitesi Mütevelli He-yeti Başkanı Taner Nakıboğlu, Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa, Şehitkamil Kay-

makamı Mehmet Aydın’ın katılımı ile gerçekleşen festivalin açılışı ulusla-rarası öğrencilerin düzenlediği Kültür Günü ile başladı. 52 farklı ülkeden 500 e yakın yabancı öğrencinin öğrenim gördüğü Zirve Üniversitesi, sahip oldu-ğu kültürel zenginliği Zirve Fest’te bir kez daha ortaya koydu. Uluslararası öğrenciler ülkelerine ait kurulan stant-larda kültürlerinin tanıtımını dansları, yemekleri ve yöresel kıyafetleri ile yaptılar.

7,8 ve 9 Mayıs tarihlerinde gerçekle-şen Kültür, Sanat ve Spor Şenlikleri kapsamında Türk Sineması’nın sultanı Türkan Şoray, Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk, oyun-cu Tolgahan Sayışman, Serhat Kılıç, Erdem Yener ve bilardo ustası Semih Saygıner gibi ünlü isimlerin söyleşile-rinin yanında Kolpa ve Manga grupları da festival alanında sahne aldı.

Türk Sinemasının Sultanı Türkan Şoray Zirve’ye geldi• Türk Sineması’nın sultanı Türkan Şo-ray Zirve Fest 2013’te öğrencilerle bu-luştu. Kendisini dinlemeye ve görmeye

gelen kalabalık karşısında duygulanan Şoray; “Gittiğim hiçbir yerde böyle kar-şılanmamıştım, beni çok mutlu ettiniz.” dedi. Öğrencilerin sorularını yanıtlayan Tür-kan Şoray ardından Zirve Üniversitesi’ni gezdi. İletişim Fakültesi Uygulama stüdyolarını ve Zirve Radyo’yu çok be-ğenen Sultan; “Türkiye’de sinema gün geçtikçe gelişiyor ve gelişmesi gerek, buralarda yetişen öğrenciler geleceğin sinemacıları olacak.” derken İletişim Fakültesi öğretim görevlisi yönetmen Haluk Göl ile bir araya gelerek Zirve Radyo’da hazırlanan Kültür Sanat Gün-demi programına konuk olarak katıldı.

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kültür, Sanat ve Spor Şenliği, Zirve Üniversitesi Kampüsü’nde renkli görüntülere sahne oldu. Yoru-cu geçen bir eğitim öğretim yılının ardından öğrenciler gerçek-leşen etkinliklerde doyasıya eğlendiler.

C U L T U R A L F E S T I V A L

zirv 2013f est

Renkli Görüntülere Sahne Oldu

Haber: Dihat KAYA

Page 81: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

792013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Adnan Öztük Zirvelilere Çarpıcı Açıklamalarda Bulundu• Zirve Üniversitesi 2013 Festivaline Galatasaray İkinci Başkanı Adnan Öztürk damgasını vurdu. TRT Spor Moderatörü ve aynı zamanda Zirve Üniversitesi Öğretim Görevlisi olan Gökhan Dinç’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Galatasaray İkinci

Başkanı Adnan Öztürk Zirve Üniver-sitesi öğrencilerine çarpıcı açıklama-larda bulundu. “Fenerbahçe şampiyon olsaydı siz Türk Telekom Arena Stadı’nda Fenerbahçe’yi alkışlar mıydınız?” so-rusu üzerine Öztürk şunları söyledi: “Hayır, alkışlamam. Bakın bunu sami-mi söylüyorum. Ajitasyon anlamında

söylemiyorum. Geçen sene canlı ya-yında ‘Alkışlar mısınız?’ dediler. Ben de ‘Hayır alkışlamam.’ dedim .Vay efendim niye alkışlamıyormuşuz! Şimdi ben bütün sene uğraşmışım. Şampiyonluğu kaybetmişim. Zaten nakavt olmuşum. Onun üzerine bir de çıkıp alkışlayacağım. Hayır alkışla-mam.” dedi.

Fotoğraf: Yusuf Kadri ŞİRİNKAN

Page 82: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr80

Festivalin Sahne Sanatçıları; Kolpa, Manga ve Aref• Üç gün boyunca kurulan stantlarla, yapılan söyleşilerle hem öğrencile-rin eğlenmesi hem de kültürel olarak kaynaşması ve gelişmesi amaçlandı. Festivalin akşam kısmında ise sihirbaz Aref şovlarıyla öğrencileri büyülerken gençler tarafından çok sevilen Kolpa ve Manga grupları şarkılarıyla eğlen-celi saatler yaşattı. Zirve Fest 2013, görkemli bir havai fişek gösterisinin ardından son buldu.

Festivalin ardından Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa; “Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kültür, Sanat ve Spor Şenliği, her yıl olduğu gibi yine öğrencilerimizin yorucu bir öğre-tim yılının ardından stres atmaları ve yine eğlenirken öğrenmeleri amacıyla düzenlendi. Bütün öğrencilerimiz ve misafirlerimiz için keyifli bir organizas-yon gerçekleştirdiğimizi umuyorum.” dedi.

Page 83: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 84: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr82

Tüketim, modern dönemden önce ve modern dönemin büyük bir bölümünde gereksiz yere fazla-dan harcamak, israf etmek gibi

olumsuz anlamlar içeren bir kavram olarak bilinmektedir. Modern dönemde üretimin ön plana çıktığı görülür. Keli-me anlamı olarak üretim, tüketim kavramının karşıtı gibi görünse de zamanla olgusal olarak ona temel oluşturan, besleyen bir işlev haline geldiğini söylemek işten değildir. Çünkü üretilen şey tüketilmelidir. Tüketim olmadan üretimin uzun vadede bir anlamı yoktur. Bu tespit, tüketimin bir fikir olarak toplumsal olan herşeye yayılması ideolojisini doğurmuştur. Çünkü sermaye sahip-leri, daha çok para ve güç kazanmak için ürettiklerinin bir şekilde satılma-sını sağlamak istemektedirler. İnsan-lar birer yığın haline dönüştürülmeli ve bir şekilde daha fazla tüketmeye ikna edilmelidir. Bunu başarmak için insani ve toplumsal olan tüm zaafiyet-ler kullanılmalıdır.

Pozitivist bilim felsefesine göre bu za-afiyetler insanın eksik bir varlık olma-sından kaynaklanır. Bu keşifle birlikte insanlar eksikliklerini bilimle, modern sanatla, teknolojiyle vs. giderebilecek-leri düşüncesini de geliştirmişlerdir. Bu arayış ilerleyen zamanlarda Freud’un da anlatmaya çalıştığı gibi insanın aslında doyumsuz bir varlık olduğu sonucunu doğurur. İçindeki huzursuzluğa yol açan tüm egoları gerçekleştirmenin kapılarını umutlu-umutsuz zorlamaktadır modern insan. Moderniteden elde edilemeyen veya eksik kalan her haz postmodern isteklerin bir parçasını parlatmıştır. “Daha fazla” naralarıyla istenen her şey aslında tüketim paradigmasının anahtar kavramlarını oluşturmaktadır. İhtiyaç, üretim(endüstüriyel devrim), sınıf, lüks, gösteriş, marka, imaj, kimlik, kapitalizm, arzu, haz, beden (güzellik,

cinsellik, form, bakım, sağlık, zindelik, moda, giyim, spor), kadın, özgürleşme, kitle iletişim araçları gibi anahtar kav-ramlar üzerinden tüketimi, modern üret-ken insan/toplum modelinden, postmo-dern tüketen insan/toplum modeline

nasıl dönüş(tür)üldüğünü anlamaya çalışacağız. Tüketim ediminin anahtar kavramlar üzerinden değerlendirilmesi; bütünsel olarak ele almak ve çözümle-meye çalışmanın zorluğundan kurtul-mak yönünden doğru bir yaklaşım oldu-ğu düşünülmektedir. Çünkü günümüzde

tüketim çok boyutlu bir problematiğe sahip bir paradigmaya dönüşmüştür. Bu yaklaşımla tüketim paradigmasının içer-diği birçok sorunsal tarih izleği ile ele alındığında, tüketimin özellikle modern d ö n e m -

den postmodern döneme doğru geçirdiği başkalaşım anlaşılabilir bir şekilde tanımlanabilmektedir.

Tüketim kavramını kelime anlamı ile tartışmaya açtığımızda ‘ihtiyaç’ ve ‘üre-tim’ ile ilgili kuramlarla yakından ilgili olduğunu tespit edebiliriz. Maslow’un

Tüketim Toplumunun

Anahtar KavramlarıYazı: Öğrt. Gör. M. Akif BARIŞ

Page 85: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

832013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

ihtiyaçlar hiyerarşisine tüketim ile bir-likte baktığımızda, tüketimin modern dönemde zaruri ihtiyaçlara karşılık ge-len bir nesnel unsur olduğunu görürken zamanla öznelleşerek hiyerarşinin üst kısmındaki ihtiyaçları sürekli kışkırtan fakat çoğu zaman bu ihtiyaçları karşı-layamayan bir fenomene dönüşmüştür.

Weber’in ‘Kapitalizmin Ruhu’ olarak ileri sürdüğü hiç de tüketici olmayan Püriten ahlakla birlikte

s e r m a y e birikimi ve kapitalist seri üretim dü-zeneklerinin yaygınlaşması nedeniyle oluşan üretim fazlasının bir şekilde kâr elde ederek elden çıkarabilme çabaları tüketim ideolojisini doğurmuştur. Diğer bir deyişle gereksiz, aşırı tüketimin hoş karşılanmadığı sermaye sahiplerine göre ‘kısır’ bir dönemden kurtuluşun yolu; tüketimin bir fikir olarak hatta ile-

riki aşamalar bir prestij unsuru şeklinde insanlar arasında dolaştırılmasından, benimsetilerek yaygınlaştırılma- sından geçmektedir. Üstelik bu durumun en bü-yük ortağı devlet yönetimleridir. Çünkü kapitalist dünya düzeninin baskı altına aldığı ekonomi idareciliği, piyasa ha-reketleri üzerinde oluşan göstergeleri başarı kriterleri ile örtüştürmüş, sürekli tüketimin yaşandığı canlı bir piyasa yü-celtilmiştir.

Marx’ın ısrarla üstünde durduğu bur-juva ve çalışan kesim arasındaki uçu-rumları ve eşitsizlikleri ele almak üzere ortaya atılan ‘sınıf’ kavramı ile birlikte ayrımcılıkların zirve olduğu düşünülen o dönemden bugüne, bu kavram bile ye-tersiz kalmıştır. Yeni ayrımları tanımak için daha afili olan ‘statü’ kavramı kulla-nılmaya başlanmıştır. Tüketim, statüyü belirlemede çok önemli bir yer teşkil eder. Tüketim toplumu ‘statü’yü tama-miyle tüketicilik kimliği ve düzeyine göre kullanmaktadır. Ne kadar harca-dığın, neyi tükettiğin statüyü ötekinin gözünde istediğin şekilde konumlan-dırabilmen için önemlidir. Bu noktada, statü bir anlamda tüketiciler açısında farklılaşmayı doğurur. Farklılaşma herkesin tüketici olduğu bir toplumda zengin sınıf için daha önemli bir hale gelmiştir ve onlar için bu farklılaş-manın yegane yolu lüks tüketimdir. Harcamada aşırıya kaçarak, mükem-mel bir rahatlık ve şatafata ulaşıp ‘gösteriş’i ilahlaştıran bu sınıf, yük-sek bedelli sinyal verme teorisinin en önemli savunu malzemesidir.

Postmodern bir çok düşünüre göre tüketim göstergeler üzerinde dü-zenleme işlevini yürütmede önemli bir araçtır. Bu haliyle tüketim hem bir ahlak hem de bir iletişim sis-temi ve değiş tokuş yapısıdır. Bu

bağlamda postmodern toplumla tüke-tim toplumu örtüşmektedir. Bu toplum ‘imaj’ın hakim olduğu bir toplumdur. Çünkü insanlar artık maddi tatmini aramaktan ziyade Lefebvre’nin de be-lirttiği gibi, psikolojik ve simgesel bir tatmini aramaya yönelmektedir. Yani imajlar, göstergeler ve simülasyonlarla birlikte insan gerçek olmayan bir tüke-tim piyasasının içine düşmüştür. Bu

piyasada arzular ve cinsiyet önemli bir rol teşkil eder. Onların tüketim ile ilgili bir kimlik oluşmasında ve psikolojik bir tahlilin gerçekleştirmesindeki rolü ol-dukça büyüktür. Aslında kimilerine göre tüketimin belirli bir cinsiyeti yoktur, tü-ketim üçüncü bir cinsiyet gibidir. Bazen kadınlar, kimi zaman erkekler arzuları doğrultusunda bu cinsiyete bürünürler. İhtiyaçların tepesindeki ‘kendini gerçek-leştirme’ gerçekte insanların arzularının sınırı olmadığı foyasını ortaya çıkarır. Çünkü ‘kendini gerçekleştirme’de vade-dilen ulaşılacak bir standart yoktur. Bu durumda nihai bir sonuca ulaşmamanın verebileceği acı korkusuyla insanlar haz duygusuna sığınmaktadırlar. Bu durum ortaya hedonik bir tüketici profilini çı-karır. Hedonik tüketimle insanlar; rol yapma, eğlence, bireysel tatmin, yeni trendleri öğrenme, fiziksel aktivite vb. nedenlerle çeşitli ekonomik olmayan alış verişlere yönelirler.

Bedene yüklenen anlam postmodern etikle birlikte ‘keşif’ kurgusu üzerine ge-liştirilmiştir. İnsan bedeni keşfedilmeye uygun ve muhtaç bir alan olarak sunul-muştur. Maneviyatından uzaklaştırılan beden, tamamen “görünmeyen beden-den görünen bedene” geçişi simgele-mektedir. Bedenin yeniden inşası çok çeşitli çalışma enstrümanlarıyla yürü-tülür. Deri, dövmeler, prising, saç ek-meler, solaryum, estetik operasyon gibi tüketimlerle beden yeniden kuşatılır.

Baudrillard’ın ‘orji’ tanımı aslında sahte bir özgürleşim patlamasının simgesidir. Sunulan seçenekler sadece egemen güçlerin çizmiş olduğu sınırlar içerisin-de dolandırıcı bir yanılsamalar bütü-nünden ibarettir. İnsanlar bağlılıklarını bildirmek zorunda oldukları zihinsel inançlarının tutsakları konumuna geti-rilmişlerdir. Bu tutsaklık adreslerinden en önemlisi tüketim toplumdaki vitrin-lerdir. Vitrinlerin kitle iletişim araçları-na büyük bir ustalıkla taşınmasıyla bu araçların sağladığı sanal ortamlarda özgür iletişim ve haberleşme sanrısına kapılan tüketiciler, kendi bireysel akti-vitesiyle sınırlandırılmış olarak şeffaf bir balonun içerisinde vitrinin bir tara-fından öbür tarafına üflenen bir görüntü çizmektedir.

Page 86: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Gecemdeki Hüzün KelebeğiDün gece hüzün kelebeği kondu çiçeğime...

Mest oldum güzelliği ileKanat çırpışlarına yürek titremelerim karıştı,

Alıp götürdü beni bambaşka ufuklara,Gözlerimde kaldı onun nemi,

İçimde bir mumum aleviYanında yangın gülleri

Ve yanaklarımda buseleriHiç bitsin istemedim geceSukut ettim dinledim onuDerken gitmeliyim dedi

İşte o zaman eridiğimi hissettimİliklerime kadar hüznü işledim

Kelebek gitmeliydi, mecburdu bunaUçmalıydı hüznü kanatlarına takıp

Üşüyordum hüzün kelebeğinin rüzgarındaÖnce boğazımda bir düğüm

Sonra gözyaşımı akıttığım yüreğimdeki kördüğümHiçbir şey diyemedim o an

DememeliydimDersem kanadı kırılacaktı bilirim

Sustum sustum sustum...Gidişini izledim ve su gibi sızladım..

Ruşen ANŞİN

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr84

Page 87: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

852013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 88: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr86

Doğa mucizesi peri bacalarının var olduğu coğrafya olan Kapadokya’nın ismi Perslerden geliyor. Pers di-linde Kapadokya, güzel atlar ülkesi demek. O zaman-ları bilmem ama karşımda duran coğrafya büyülü bir peri şehri adeta.

Kapadokya, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yer. Coğrafi olaylar peri bacalarını oluştururken tarihi süreçte insanlar bu oluşum-ları ev yahut ibadethane olarak kullanmışlar ve buralarda izler bırakarak binlerce yılın izlerini günümüze taşımışlardır. Kapadokya bölgesini bu kadar değerli kılan peri bacaları elbet-te. Yanardağlardan püsküren lavların milyonlarca yıl boyunca akarsuların ve rüzgarın etkisiyle aşınması sonucu oluşan peri-bacaları, yüzyıllar boyu insanlığın, kavimlerin dikkatini çekmiş ve hep capcanlı bir yerleşim yeri olmuş.

Büyülü Bir PeriŞehri

KapadokyaCennet ülkemizin cennet bir

köşesinden bahsedeceğiz. İki günlük hafta sonu tatilimizi de-ğerlendirelim amacıyla düştük

yollara ve büyülü bir şehrin kapı-larını araladık. Güzel Atlar Ülkesi

Kapadokya’ya vardık.

Yazı: Çiğdem KELEŞ

Page 89: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Kapadokya bölgesine girdi-ğiniz andan itibaren perilere inanmasanız dahi kendinizi bir peri masalında hissede-bilirsiniz. Doğal oluşumla meydana gelen peribacala-rının büyüsü beni öylesine içine katıyor ki her gün bin-lerce ziyaretçi kabul eden bölgede hiç kimsenin ayak basmadığını düşündüğüm keşifler yapıyorum. Fotoğ-rafla ilgilenenler için ayrıca özel bir mekan burası. Gü-nün her ışığı ayrı bir manza-ra oluşturuyor.

Peribacalarını ziyaret ettik-ten sonra Nevşehir’i keşfe başlıyor, Avanos, Ürgüp, Göreme gibi bölgenin turis-tik yerlerini ziyaret ediyoruz. Avanos’ta çömlek yapma-nın deneyimini yaşamadan dönmeyin Nevşehir’den. Toprağın avuçlarınızdaki dö-nüşümü kısa süreli de olsa kendinizi yetenekli bir sa-natçı gibi hissetmenize yol açabilir.

Pek çok dizi ve filme me-kan olmuş Ürgüp’ü görünce sinemada yahut TV’de gör-düklerimizin az olduğunu düşündüm. Masallardaki görkemli konaklar ve dar, taş sokaklarda kendimi hiç de bu yüzyılda hissetmiyo-rum.

Nevşehir, Kapadokya de-mişken yer altı mağaraları-

na değinmeden geçmeyelim elbette. Oyulmaya müsait yumuşak kayaç yapısı sa-yesinde tarih boyunca me-deniyetler burada yer altı sığınakları oluşturmuşlar. Günümüz inşaat ve mimarlık bilgisini dahi zorlayan hava-landırma sistemleri ile bu-gün hala ziyaret edilebilen yer altı şehirlerini kurmuşlar.

Benim Nevşehir’e dair izle-nimlerimin bazıları bunlar. Türkiye’nin pek çok büyülü köşesi gibi Nevşehir’in de her ziyaretçisine ayrı bir de-neyim yaşatacağından şüp-hem yok. Fırsatınızı yaratıp en kısa zamanda kendi maceranıza yol almanız dile-ğiyle.

Page 90: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr88

Sinema Tarihi başyapıt diye ta-bir ettiğimiz filmlerin tarihidir aslında. Sinemanın içerdiği anlatım tekniklerinden biri

ya da birkaçı üzerine yenilikler ge-tirmiş, mevcut teknikleri geliştirmiş, geliştirmese de kullanımları üzerine farklı bakış açıları ya da uygulamaları oluşturabilmiş, tüm bunlara ek olarak,

sinemanın daha önce ilgilenmediği ya da keşfetmediği konuları, karakterleri odak almış ve bunlar üzerine kayda değer şeyler söyleyebilmiş filmler başyapıttır.

Bir başyapıt da kolay ortaya çıkmı-yor. Pek çok faktörün bir araya gelme-si lazım. İşte böyle başyapıt payesini alır bir film. Sinemayı oluşturan dört

temel unsurun, yani mizansen, sine-matografi, kurgu ve sesin hepsinin birden iyi olması gerekiyor. Müzik de burada ses başlığı altında karşımıza çıkan en önemli unsurdur. Çoğu filmin duygusu, anlatımı ve mesajları müzi-ğiyle işliyor yüreğimize.

Birkaç başyapıt üzerinden sinemada müziğin önemini inceleyelim.

Modern Zamanlar, yedinci sanatın simgesi diyebileceğimiz Şarlo’nun temsil ettiği küçük insanı, sanayi devrimini gerçekleştirmiş mo-dern toplumda var olma mücadelesini anlatıyor.Sinemayı sinema yapan büyük ustaların belki de en başındaki

isim olan Chaplin bu filmde bir kez daha dehasını ortaya koyuyor. Chaplin, Modern Zamanlar’a hem yazar, hem yönetmen, hem başrol oyuncusu, hem kurgucu hem de en önemlisi müzisyen olarak imzasını atıyor. Her ne kadar nota bilmese de, dönemin büyük müzisyenlerinden aldığı destekle Modern Zamanlar’da müthiş melodramlar yaratmış bir sanatçıdır. Sesli filme karşı olmasıyla bilinen Şarlo ilk defa bu filminde konuşmuştur, konuşmakla kalmayıp şarkı söylemiştir. Ama söylediklerinden kimse bir şey anlamamıştır. Çünkü kurduğu tüm kelimeler anlamsız kelimelerdir.

Max Steiner, milyonlara ulaşmış eserleriyle film müziğinin ilk devi, tartışmasız ustası kabul ediliyor. Sinema sanatının bu günlere gel-mesinde belki de diğer tüm filmlerden daha çok rolü olan Rüzgar Gibi Geçti’nin müzikleri de onun eseri. King Kong (1933), Little

Women (1933), Jezebel (1938) hatta Casablanca (1942) gibi ölümsüz bir şahe-serin ortaya çıkmasında hep onun müziklerinin payı var.Steiner bu filmlere yaptığı müziklerle film müziğinin kurallarını belirlemiş öncü bir isim. Film müziğinin babası diyebiliriz. Rüzgar Gibi Geçti‘de ina-nılmaz tren istasyonunun önündeki binlerce insanın yaralı ve ölü olduğu o muhteşem sahnede kullandığı müzikle bir kez daha ustalığını göstermiştir.

Film MüzikleriSinemayı Sinema Yapan

“Modern Zamanlar” 1936 Yön: Charles Chaplin

“Rüzgar Gibi Geçti” 1939 Yön: Victor Fleming

Yazı: Dihat KAYA

Page 91: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

892013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Sinemanın büyük yaratıcılarından olan Sergio Leone’nin meşhur Spaghetti Western üçlemesinin son filmi olan İyi Kötü ve Çirkin’in müziklerini hepi-miz mırıldanırız. Ünlü müziklerinin bestecisi, aynı zamanda Bir Zamanlar Amerika’dan, Cennet Sineması’na kadar nice filme sihirli parmakları ile

dokunmuş ve her birinin birer abideye dönüşmesinde önemli rol oynamış Ennio Morricone’dir.Araştırma esnasında okuduğum, ilginizi çekecek bir bilgi de paylaşayım. Ennio Morricone filmin “aaa a a a” şeklindeki temasını, Kırk Kurdu olarak bilinen ve vahşi batının sembolü olan hayvanın ulumasından esinlenerek bestelemiş. Scoring dediğimiz, filme sahne sahne müzik yazma sanatının ustası olan Morricone bu melodiyi üç ana karakter için üç farklı enstrüman ile çaldırarak dehasını ortaya koymuştur.

Son olarak sıra herkesin dilinden düşmeyen en çok bilinen film müziğine geldi. Yolda birini durdurup “film müziği” desen, ya-rısından fazlası ilk önce baba fiminin eşsiz temasını hatırlaya-caktır. Bestecisi Nino Rota tıpkı Ennio Morricone gibi İtalyan

ekolünden geliyor. Ve özellikle Fellini ve Visconti’nin filmlerine yaptı-ğı müziklerle gönlümüze taht kurmuş birisi. Nino Rota kendi sesi ve kendi duygusu olan apayrı bir müzisyen eserleri popülerlik açısından çok az besteciye nasip olmuş yerlere gelen bir sanatçı. O kadar ki Baba filminin melodisi tüm dünyada en çok kullanılan cep telefonu melodisi olarak bilinir.

Sinema,” çok farklı unsurlardan mey-dana gelen bir sanat dalıdır. Müzik de bu unsurlardan en önemli olanıdır. Film-de, olayların gelişmesine faydası vardır,

kullanılan müzikle karakterlerin duygu-larını anlarsınız. Birde besteci yönet-menle birlikte çalıştığı zaman filmin en büyük paylarından birine sahip oluyor.

Örneğin, George Lucas; “Benim için Yıl-dız Savaşları’nda özel efektlerden çok karakterlerin olay örgüsü ve kullanılan müzik daha önemlidir” demiştir.

Maurice Jarre’ın ilk Oscar’ı aldığı filmdir. Oscar almış en iyi filmler arasında gelmiş geçmiş en uzun film olan Arabistanlı Lawrence epik filmlerin usta yönetmeni David Lean’ın de kişisel başyapıtıdır. Adeta uçsuz bucaksız bir çölün baş kahraman olduğu filme Jarre’ın notaları

ile yaptığı katkı tarifsizdir. Zamandan ve mekandan bağımsız, sonsuzu yansıtan büyüleyici ezgiler yaratmıştır.Müziğin dramatik etkisine baktığımızda Jarre’ın en ileri gitmiş yaratıcılardan biri olduğu yadsınamaz bir gerçek.

“Baba” 1972 Yön: Francis Ford Coppola

“İyi, Kötü ve Çirkin” 1966 Yön: Sergio Leone

“Arabistanlı Lawrence” 1962 Yön: David Lean

Page 92: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr90

Devlet idaresinde önemli bir yere sahip olan yargı, yürüt-me, hükümet, askeriye ve polis teşkilatı gibi kurumlar her yap-

tığı hareket ve söylediği sözle topluma mesaj gönderirler. Bu yönüyle fertler tarafından alınmış mesajların toplamı o kurumun kurum imajını oluşturur. Bu imajın oluşmasında en büyük etken ya-zılı, sesli ve görüntülü medyadır.Olumlu bir imajla halkın gözünde say-gın bir yerde olma her teşkilat gibi po-lis teşkilatı açısından da çok önemlidir. Medya ve halkla kurulacak sağlıklı iletişim, teşkilat çalışmalarının halka aktarılmasından çok daha önemlidir. Bu anlamda, polis ve medya ilişkileri özellikle polisin gözardı edemeyeceği derecede önemlidir.

Medyanın Yansıttığı Polis İmajıMedya, polis imajını gelişen şartlara göre yansıtmaktadır. Polis herhangi bir olayda taraf olduğu zaman medyanın bakış açısı daha çok güçsüzden ya da taraftar (müşteri) toplamaktan yana ol-maktadır. Polis bir olayda üstün başarı gösterince medya bunu halka coşkulu

bir şekilde yansıtmaktadır. Fakat polis bir medya elemanına şiddet kullandığı zaman medyanın polise bakışı eleştirel ve sert olmaktadır.Verilen her hizmette kendine özgü bazı problemler ve nazik yönler olacaktır. Doğasında “güç kullanma” olan güven-lik hizmetlerinde yaşanan problemler daha fazla göze batmakta ve eleşti-

rilmektedir. Polisin medya elemanına bakış açısı ise medya elemanlarının yaptıkları haberlere göre değişmekte-dir. Medya elemanları polisi övdükleri

zaman medya elemanlarına karşı şef-katli davranmakta veya tersi durumlar oluştuğunda iş kazası (!) olayları art-maktadır.

Eğitimli Polis ŞartTarihsel süreç içerisinde “polis” kav-ramı; sadece okuma yazma bilen po-listen, günümüzde aklını kullanan;

bilgili, kültürlü, duyarlı, yüksekokullu (üniversiteli) polis imajına gelinmiştir. Polislere meslek öncesinde fakülte dü-zeyinde eğitim verilmesi ve görevdeki

POLİS-MEDYA İLİŞKİLERİNDEDİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

Haber: Yrd. Doç Dr. Ramazan CİHAN

Page 93: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

912013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

polislerin de hizmet içi eğitime tabi tutulması aşağıda zikredilen neticeleri doğuracaktır.-Güvenlik hizmeti daha nitelikli olur-İnsan haklarına daha saygılı davranır-Yurttaşlarla daha iyi iletişim kurulur -Kamu güvencesi ve demokratik değer-ler gelişir-Halkın polise korkuyla, polisin halka kuşkuyla bakma anlayışı değişir-Eğitim ve çevre bilincine sahip polis kentsel yaşam kalitesini yükseltir.

Polis-Medya İlişkilerinde Dikkat Edilecek HususlarHalkın güvenliğini sağlayan polis örgü-tü ile halkın ülkedeki olaylardan haber almasını sağlayan medya kuruluşları sonuç olarak birlikte kamu hizmeti sun-

maktadırlar. Bu nedenle polis örgütü ile medya arasında işbirliği ve yardımlaş-ma bir zorunluluktur.

2-Çeşitliliğe Dikkat (Diversity)Bir toplumda çeşitlilik, farklılık, baş-kalık ve her türden insanla karşıla-şılabileceği unutulmamalı. İç ve dış donanımıyla çok yönlü bir varlık olan insanoğlu, tek tip davranan bir canlı ol-madığı, insan sayısı kadar farklı davra-nışların ortaya çıkabileceği gözden ırak

tutulmamalıdır.Polisler görevi gereği her türlü insanla iletişim kurmak zorundadır. Genç-yaşlı, eğitimli-cahil, kadın-erkek, kentli- köy-lü, suçlu-suçsuz gibi büyük bir hedef kitle ile iletişim halinde bulunmak zo-

runda kalan polisin, bu kitleyi oluştu-ran bireylerin yaşları, kişilik yapıları, eğitim düzeyleri, alışkanlıkları, değer-leri, ihtiyaçları, beklentilerini dikkate almak durumundadır.

3-Medya Hassasiyeti (Media Accuracy)Çok değişik ortam ve şartlarda çalışan güvenlik görevlileri bazen medya çalı-şanlarıyla aynı ortamı paylaşmak duru-munda kalabilirler. Bu gibi durumlarda

her iki taraf karşılıklı anlayış ve empa-tiyle doğruluk, hassasiyet, ciddiyet ve nezaketi elden bırakmadan görevlerine devam etmelidirler.Kişi önce kendi üslubunu belirlemeli. Daha sonra da çevresine bakmalı. Ba-

sın mensuplarına düşen görev doğru habere ulaşmaktır. Bu açıdan bakıldı-ğında bir kişi ya da kurum hakkında ya-pılan yanlı ve karşıt haberler her zaman kişilerle kurumlar arasındaki ilişkilerin

1-Centilmen Davranış (Fairness)

Eğitimden geçmiş polis veya emniyet görevlisi tarafsız, dürüstçe, açıklık-la, insaflıca, içtenlikle, güzellikle, dosdoğru ve uygun bir şekilde davran-mak durumundadır. Gerginlik her zaman olacaktır. Mümkün mertebe bunu soğukkanlılıkla atlatmak gerekir.Son dönemde polisin aldığı eğitimlerle kadrosuna kattığı üniversite me-zunlarıyla birlikte kalitesi üst düzeye çıkmıştır. Normal şartlar altında bu kişilerin basın mensuplarıyla ilişkileri de gayet iyidir. Ayrıca bu ilişki ağının gelişmesi ve daha da kuvvetlenmesi adına birimlerarası bir araya gelmelere de dikkat edilmektedir.Her zaman için olay yerine önce polis girmeli. Basın mensubunun olay yerine güvenlik birimlerinden önce girecek diye bir kavram yok. Önce polis ya da jandarma ilgili yere girecek. İçeride gerekli araştırma ve incelemeyi yapacak, olay yeri güvenlik önlemini alacak. Bu aşamadan sonra basın mensubu olay yerine girerek gerekli çalışmasını yapmalıdır.

Page 94: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr92

oluşmasında önemli bir etkendir. Med-ya çalışanları bir kurumu zan altında bırakabilecek haberlerden her zaman uzak durmalı. Doğru haberin peşinde olmalıdır. Bunun sağlanması halinde ilişkilerde bir standart yakalanabilir. Ayrıca basın mensubu, polis güçleriyle ilişkilerini geliştirirken her zaman bir gazeteci veya televizyoncu olduğunu unutmamalıdır. Aksi durumda yanlışlar düzinesi birbirini takip eder.

5-Fotoğraf Makinesine El Koymak Çare DeğilKarşılıklı saygının korunması adına polislerin bütün vatandaşlara örnek olacak davranışlar sergilemesi polise duyulan güvenin artmasını ve olum-suz davranışların olumlu davranışlara dönüşmesini sağlayacaktır. Bu doğ-rultuda medya elemanlarının polisin görev alanına giren hususlarda saygılı davranırlarsa doğabilecek problemle-rin önü baştan kesilmiş olur. Bir basın

mensubundan elde ettiğim bilgiye göre İstanbul’da yaşanan bir olay her iki kurum mensuplarının karşılıklı anlayış içinde hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır.Bir kaza neticesinde aracın sürücüsü karakola alınır. Haberciler ve gazeteciler k a r a k o l a akın eder. Sürücüyü görüntüle-meye çalı-şan gaze-teciler polis e n g e l i y l e karşılaşır. Gö-rüntü çekmekte ısrarlı olan ga-zeteciler gözal-tına alınır. Bu sefer olayı protesto etmek isteyen gazetecilerin fotoğraf makinelerini bir polis memuru tekmeleyerek el koyar. Bütün bunlar oradaki polislerin kişisel tavırlarından başka bir şey değildir. Tartışmalara emniyet müdürlüğü el koyar. Yapılan görüşme-ler neticesinde gazeteciler şikayetlerini geri çekince gerginlik tatlıya bağlanır. Normal olarak bir basın mensubu her

konuyu haber yapmak zorunda değil-dir. Olay yeri ve çevresiyle ilgili bilgi toplama her zaman yapılır. Ancak gü-

venlik önlemlerini de bertaraf etmemelidir. Çünkü

polisin yetkisi orada güvenli-

ği sağlarken basın men-

subu da n o r m a l bir birey o l a r a k bu sı-n ı r l a r a a z a m i d i k k a t

e t m e s i gerekmek-

tedir. Aksi d u r u m d a

gerginlik ve sürtüşmeler mey-

dana gelmektedir. Kamera kırma, fotoğ-

raf makinesine el koy-ma gibi geçmişte yaşanan

o olaylar artık olmuyor. Son dönemde polisin iletişim gücü çok

arttı. Bu noktada herkes kendi duraca-ğı yeri ve noktayı belirlediği müddetçe sürtüşmeler de azalacaktır. Kısacası basın mensubu kendini polis yerine koymamalıdır.

4-Hesap Verebilirlik (Accountability)

Hukuk devletinde her kamu gö-revlisi hukuka ve insan hakları-na uygun hareket etmek zorun-dadır. Topluma hizmet vermek amacıyla kurulan tüm kurum ve çalışanlar kendini hukuki ve vic-danı hesap verme yükümlülüğü altında görürse birçok olumsuz-luğun da önüne geçilmiş ola-caktır.Polis ve Jandarma teşkilatı ta-rafından yerine getirilen görev-ler, günlük yaşamla çok içli dışlı bir kolluk hizmeti olduğundan daha şeffaf olmak ve daha sık denetlenmek durumundadır. Gerek medya, gerekse sivil toplum örgütleri polislik uygu-lamalarını daha sık irdeleyerek toplumu bilgilendirmelidir. Öte yandan ulusal ve yerel düzeyde sivil toplum birimleri, polislik hizmetlerine katılabilmeli ve hatta bunları denetleyebilmeli-dir.

Page 95: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

932013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Programda konuşma yapan Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ad-nan Kısa, Gazetecilik mesleğinin önemine değindi. Kısa; “Toplumun

günümüzde her zamankinden daha çok hoşgörüye, sağduyuya, akılcıl düşünme-ye ve eğitilmeye ihtiyacı var. Tarafsızlık ilkesini benimseyebilme, içinde bulundu-ğu topluma yön verebilme ve onu geliş-tirme adına Türk basını bu vasıfların her birine fazlasıyla sahip bir değerdir.” dedi.

Zirve Üniversitesi Kızılhisar Kampüsü’nde, 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü sebebiyle gerçekleştirilen kahvaltı programı Gaziantep’te çalışan basın mensupları ve Zirve Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kısa’nın

katılımı ile gerçekleştirildi.

ZİRVE’DE ÇALIŞAN GAZETECİLER

GÜNÜ KUTLANDI

Basından Zirve Radyo’ya Ziyaret

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü sebebiyle düzenlenen kahvaltı programına İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ramazan Cihan da ka-tıldı. Kahvaltı programı sonrası basın mensuplarına Zirve Radyo’yu gezdiren Cihan, yaptığı kısa tanıtım konuşma-sında İletişim Fakültesi ile basının ortaklaşa güzel çalışmalar yapılabile-ceğinin altını çizdi.

Haber: Dihat KAYA

Page 96: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Gazeteci abilerimden öğrenmiştim vedalaşırken “İyi haberler” denil-diğini. Çok hoşuma gitmişti bu söz. Haberciliğe daha sıcak bakmaya

başladım sonraları. Hiçbir şeyden habersiz kalmadım. Haber benim için başka dünya-ları keşfetmekti adeta. Bir gün TRT Haber kanalında “Habersizsiniz” adlı bir yarışma programını izledim. Hemen görüntülü bir haber gönderip yarışmaya katıldım. Sonuç çıkmamıştı. Herkes ilk seferinde düşer. Ben haber göndermekten asla vazgeçmedim. Zaten şansım beşinci gönderdiğim haber-den sonra döndü.

Bir gün arkadaşlarımla bu yıl ülkemizde dü-zenlenen FİFA U-20 Dünya Kupası’nın halk üzerindeki etkilerini araştırırken öğle yeme-ği molası verdik. Hem yemeğimizi yedik hem de Gaziantep Kamil Ocak Stadyumu’nun altındaki kebapçılarla sohbet ettik. U-20 Dünya Kupası sebebiyle stadın altındaki kebapçıların kapatılacağını duyunca aklıma hemen haber yapmak geldi. Oradan güzel görüntüler aldıktan ve röportajımızı yaptık-tan sonra haberi gönderdim.

“Acılı Kebapçılar” haberiyle “Haber Sizsi-niz” programında yüzlerce video arasından ilk ona kalma başarısı gösterdim. Haberim yapılan oylama sonucunda ilk üçe kaldı. Aynı başarıyı sosyal medya oylamasında da gösterince “Haber Sizsiniz” programın-da 31. Haftanın birincisi oldum. Benden hiçbir zaman desteklerini esirgemeyen ho-calarıma teşekkür ederim.

KebapçılarAcılı

Haber: Yusuf Salih KAHYAOĞLU

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr94

Page 97: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

952013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

Page 98: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 201396

HAZIRLANIŞI

Yoğurma kabına önce sıvı malzemele-ri alalım ve yavaş yavaş unu ekleye-rek yoğuralım.Yarım saat kadar din-lendirdiğimiz hamuru 4 eşit parçaya bölelim.Herbir parçayı olabildiğince ince açalım üzerine erimiş tereya-ğından sürelim ve diğer parçalarıda aynı şekilde açıp tereyağını sürüp üst üste koyalım.4 kat olmuş bu hamuru sıkı bir rulo şeklinde sarıp yarım saat buzdolabında dinlendirelim.Dinlendirdiğimiz hamurumuzu dilim dilim keselim. Kestiğimiz parçaları hafifçe açalım arasına kavrulmuş soğan kıyma harcımızdan koyup poğaça gibi kat-layalım. 200 dereceye ayarlanmış fırında kızarıncaya dek pişirelim.

NOT:İçerisine dilediğiniz börek harcını kullanabilirsiniz.

Malzemeler

Hamuru için;

-2 yumurta-1 yemek kaşığı margarin

-1 çay bardağı yoğurt-yarım çay bardağı sıvıyağ

-1 çay kaşığı tuz-1 tatlı kaşığı kabartma tozu

-Aldığı kadar un

İç Pilav için;

-2 adet orta boy soğan-3.5 su bardağı pirinç

-4 adet haşlanmış tavuk göğüs eti-1 su bardağı badem (kabukları soyulmuş)

-Yarım su bardağı Antep Fıstığı (kabukları soyulmuş)-yarım çay bardağı kuru üzüm

-1 çorba kaşığı tereyağı-Sıvıyağ

-Tavuk suyu-1 çay kaşığı tarçın-2 adet küp şeker

-Tuz, karabiber

Malzemeler;

-2 kahve fincanı su-2 kahve fincanı yoğurt-2 kahve fincanı sıvıyağ

-1 yumurta-1 paket kabartma tozu

-Tuz-Aldığı kadar un

-Eritilmiş tereyağ(hamur katlarına sürmek için)

İç Harcı İçin;

-Kıyma-Soğan

-Tuz-Karabiber, kırmızıbiber

PERDE PİLAV HAZIRLANIŞI

Tenceremize sıvıyağ ve tereyağını alıp eritelim. Küçük küpler halinde doğranmış soğanları ekleyip kavuralım. Soğanlarımızı kavurduktan sonra kuru üzümlerimizi ekleyelim yıkanmış pi-rinçlerimizi de ekleyip onları da kavuralım. Kavrulan pirinç-lerimizin üzerine tuz karabiber ve tarçını ekleyip karıştıralım. Daha sonra tavuk suyumuzu ekleyip küp şekerlerimizi ekledik-ten sonra kapağını kapatıp pişmeye bırakalım. Ayrı bir tavada sıvıyağ ile ilk önce bademleri sonra fıstıkları ve daha sonra tavukları kavuralım. Pilavımız pişip dinlendikten sora badem-lerin yarısını tavuğu ve fıstıkları pilavımızın içerisine atalım ve pilavımızı soğuması için bir kenara koyalım. Hamurumuzu yapmak için tüm malzemeleri karıştırma kabına alıp yoğura-lım. Hazırladığımız hamuru tenceremizin büyüklüğünde aça-lım. Daha sonra tenceremizi tereyağı ile yağlayıp dibine ve kenarına bademlerimizin geri kalanını dizelim. Üzerine açtığı-mız hamuru yerleştirelim. Tencereye yerleştirdiğimiz hamurun içerisine pilavımızı döküp kenarlardan taşan hamuru pilavımı-zın üzerine kapatıyoruz. 200 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun.

PerdePilavı

MidyeBöreği

Yazı: Nisa TOSUN

Page 99: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

972013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

HAZIRLANIŞIİç dolgusu için labne peyniri, hindistan cevizi ve şekeri bir kaba ko-yup karıştıralım ve küçük toplar yapıp tepsiye dizelim. Kek hamurunu hazırlayana kadar dolapta dinlendirelim. Kekimizin hamuru için yu-murta ve şekeri krema kıvamına gelene kadar çırpalım. Sıvıyağ ve sodayı ilave edelim. Un, kakao, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyip 1 dakika daha karıştıralım. Hazırladığımız hamuru küçük muffin ka-ğıtlarının yarısına kadar dökelim üzerine hindistan cevizi toplarımızı koyalım ve topların üzerini geçecek kadar hamurumuzdan dökelim. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirelim.

Malzemeler;

-4 yumurta -5 kahve fincanı tozşeker-3 fincan sıvıyağ-4 fincan soda-8 fincan un-2 yemek kaşığı kakao-1 kabartma tozu-1 vanilya

İç Dolgusu İçin;

-1 paket labne peyniri-1 çay bardağı tozşeker-1 su bardağı hindistan cevizi

Malzemeleri;

-1 kg çilek-10 su bardağı su-3 su bardağı toz şeker-1 adet limon-3 dal taze nane

Servis için;Buz

Hindistan Cevizi DolguluMuffin

EvYapımıÇilekSuyu

Hazırlanışı;

Suyu tencereye alalım. Yaprakları temizlenmiş ikiye bölünöüş çilekleri ve ardından şekeri tence-reye koyalım. Çilekler eriyene kadar kaynatalım. Çileklerin suyunu süzüp sürahiye alalım ve ılımaya bırakalım. Dilimlenmiş limon ve naneleri de atıp soğumaya bırakalım. Soğuyan çilek suyumuza buz ilave edip servis edelim.

Page 100: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr98

Türkiye’nin güneyi ‘3 kıta tek yürek’ sloganıyla başlayan ve tamamlanan 17. Akdeniz Oyun-ları ile farklı bir heyecan yaşattı

ülkemize. Farklı dillerde konuşan bin-lerce insan, kenti bir dünya platformu-na çevirdi. Ve unutulmayacak bir şölen bıraktı hafızalarda.Mersin’in 17. Akdeniz Oyunları için nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiğini takip edenler bilir. Tüm tesislerin ol-ması gerektiği gibi altı yılda değil de yalnızca 18 ay içinde hızlıca ve eksiksiz tamamlanması medyada geniş yer bul-du ve hak ettiği övgüyü aldı.Yunanistan’daki mali krizler nedeniyle Mersin’e verilen oyunlar için 1.5 yıl-lık süre içinde yapılanlar, Türkiye’nin organizasyon kabiliyetinin güzel bir örneğiydi. Bu sınavın başarıyla ta-mamlanması 2020 Olimpiyat adaylı-ğımızda fark yaratacak önemli kozları-mızdan biri oldu. Oyunlar için yapılan 500 milyon liralık spor yatırımı, yeni tesisler ve rekor katılım Mersin’e miras olarak kaldı.Sporcular da bunu dillerin-den düşürmediler. Mersin’de tanıştığım her sporcu, hangi milletten olursa olsun, ‘altı yılın 18 aya’ sığdırılmış olmasından bahset-meyi es geçme-di. Bunu mesaj vermek için ve kültür elçili-ği görevlerini

profesyonellere yaraşır şekilde yerine getirmek için yapıyor görünseler de asıl nedeni burada olmaktan mutluluk duyuyor olmalarıydı. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim; Mersin 2013, Akdeniz’i bir barış gölü haline getirdi.Ülkemizi temsil eden sporcularımız da organizasyonun hakkını verecek bir performans sergiledi. Oyunlar ta-

rihinin en başarılı sonuçla-rını aldık Mersin’de.

Sporcularımız 47’si altın olmak üzere

toplamda 126 madalya alarak

yüzümüzü gül-dürdü.

Mersin 2013,

gelecekteki spor organizasyonları için Türkiye’nin kartviziti görevini gördü. Mersin bizi belki de İstanbul 2020’ye götürecek. Tüm bunları yalnızca 18 ay içinde yapabildiysek, yedi yılda neler yapabiliriz şimdi onlar düşünsün.17. Akdeniz Oyunları, spor muhabiri olma yolunda emin adımlarla ilerle-yen Yusuf Salih için büyük bir tecrübe

oldu. Ben tüm sıkıntılarımı, dertle-rimi orada; halter podyumunda, atış poligonunda, atletizm kompleksinde, güreş minderinde, boks ringinde, Mer-sin 2013 kapanış töreninde unuttum. İnşallah 2020 Olimpiyat Oyunları’na İstanbul ev sahipliği yapar ve ben de orada bir gazeteci olarak oyunları takip ederim.

17. AKDENİZ OYUNLARI’NIN ARDINDAN…Oyunlar oynayarak çocukluğumun geçtiği Mersin’de, Akdeniz Oyunları’nı takip etme şansını yakaladım. Bu benim için inanılmaz bir fırsattı. İçim-deki tarifi mümkün olmayan heyecan ve gözlerimdeki ışıltı zaten oyunlar boyunca hiç eksik olmadı.

Haber: Yusuf KAHYAOĞLU

Page 101: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

992013 Ağustosiletisim.zirve.edu.tr

İletişim Fakültesi’ne Hangi Puanla Girilir?

Zirveİletişim

Fakültesi’nitanıyalım...

Tam Burslu TS-1 6 401 7510 421 7507

%50 Burslu TS-1 44 222 291000 311 291035

%25 Burslu TS-1 10 213 305000 243 304634

BURSEN KÜÇÜK

BAŞARI SIRASI

TAVAN PUAN

EN BÜYÜK BAŞARI SIRASI

TABAN PUANKONTENJANPUAN TÜRÜ

İletişim Fakültesi TS puanıyla öğrenci almaktadır. 60 öğrencilik kontenjanı bulunmaktadır. İlk 5 bin için-den 6 kişiye %100 burs, 44 kişiye %50 burs, 10 kişiye %25 burs indirimi sağlanır.

Radyo-TV-Sinema Bölümü

İletişim mesleği görsel-işitsel unsurla-ra dayanmaktadır. Dünyamızın küresel bir köy haline geldiği günümüzde radyo, televizyon, sinema, internet, telekomü-nikasyon ve uydu teknolojilerinin İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından iyi takip edilmesi gereken devasa bir sektördür. İnsanlık tarihi boyunca hiç bu denli ya-şanmayan hızlı bir enformasyon sarmalı içindeyiz. Yaşanan gelişmeler zaman ve mekan kavramlarını altüst ederek toplumların yapısını etkilemekte, ülke sınırlarını ortadan kaldırarak yeni yeni sosyal oluşumların meydana gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle fakülte-miz, Radyo-TV ve Sinema sektöründe çalışacak nitelikli elemanlar yetiştirmeyi hedeflemektedir. Ülkemizdeki ve dün-yadaki toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri kavramaya yarayan uzman-lık bilgilerinin yanı sıra iletişim ve tele-vizyon yayıncılığı alanında akademik ve mesleki uygulamaların iç içe geçtiği bir eğitim programı uygulanacaktır

Öğrenim Süresi

Öğrencilerimiz, 1 yıllık İngilizce hazır-lıktan sonra 4 yıllık lisans eğitimine ge-çerek toplam 5 yıl eğitim alırlar. İkinci ve üçüncü sınıftan itibaren medya ve

televizyon kuruluşlarında staj yapma imkanına sahip olacaklardır. Başarılı olanlar yurt dışına gönderilerek bilgi ve birikimlerini arttıracaklardır. Radyo TV ve Sinema sektörü çok geniş bir çalışma sahasına sahip olduğundan fakültemizde bu sektöre uygun eleman yetiştirilmeye çalışılacaktır.

TV Stüdyosu

Öğrencilerimiz, üniversite bünyesinde kurulan radyo ve televizyon stüdyo-larında program hazırlama ve sunma imkanına sahip olacaklardır. Radyo-te-levizyon haberciliği, belgesel-kısa film, kameramanlık, yönetmenlik ve sinema konularında kendilerini yetiştirme imka-nı elde edeceklerdir. Stüdyo şartlarında açık oturum ve reji uygulamaları öğren-cilere cesaret verecektir. Stüdyo dışında dış mekanlarda da kamera kullanımı ve program sunma konusunda başarılı ça-lışmalar yürütülecektir. Ayrıca kurgu ve montaj ünitesinde başarılı çalışmalar yürütecekledir.

Zirve Radyo

Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde öğrencileri iş hayatına ha-zırlamak amacıyla kurulan Zirve Radyo sayesinde öğrenciler elde ettikleri teorik

bilgileri pratiğe aktarma adına değişik konularda program yapma ve sunma im-kanına kavuşacaklardır. Radyoda canlı ve paket programlar yapılabilecektir.

Zirve Haber Ajansı

Öğrencilerimiz Radyo TV haberciliği ala-nında ilerlemeleri ve yaptıkları çalışma-ları medyaya duyurmaları bakımından fakülte bünyesinde kurulan Zirve Haber Ajansı’nda çalışma imkanı bulacaklardır. Profesyonel haber ajansında neler yapılı-yorsa burada da haber hazırlama, haber takip, haber toplantısı gibi çalışmaları ajans bünyesinde gerçekleştirecek olan öğrencilerimiz, mesleki hayatta daha ba-şarılı bir konuma geleceklerdir.

Mezunlar

Öğrencilerimiz, eğitim süreci boyunca akademik ve mesleki yabancı dili öğren-meye devam ettiklerinden iş hayatında bir adım daha önde olacaklardır. Yeterli düzeyde dil ve kültürlerarası iletişim bilgisi onları aranan medya elemanla-rı haline getirecektir. Bu sayede dünya ile iletişim kurabilen ve yenilikleri takip eden öğrencilerimiz, ülkemizin dünyada daha etkin bir konuma gelmesine katkı sağlayacaklardır.

Page 102: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 103: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi
Page 104: Zirve Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Ağustos 2013 iletisim.zirve.edu.tr102