yunanİstan-İsraİl yakinlaŞmasinin türkİye ve ... · pdf file157 mesafeli bir tutum...
TRANSCRIPT
155
YUNANİSTAN-İSRAİL YAKINLAŞMASININ TÜRKİYE VE BALKANLARA
ETKİSİ
Utku KIRLIDÖKME
(Outkou KIRLI NTOKME) ⃰
ÖZET
Davos Krizi, Alçak Koltuk ve Mavi Marmara Saldırısı, gibi olaylarla aşamalı olarak kopma
noktasına gelen İsrail-Türkiye ilişkileri, devlet olarak kurulduğu tarihten itibaren dış
politikası katı bir şekilde güvenliğine ve devletin her şart altında yaşaması kuralına dayalı
olan İsrail için Türkiye’nin yerini ve rolünü ikame edecek/edebilecek müttefiklere ihtiyacı
ortaya çıkmıştır. Böylelikle İsrail yeni ittifak arayışları çerçevesinde, başta Yunanistan olmak
üzere Bulgaristan, Romanya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmeye
başlamıştır. İsrail, “Düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımından ve ayrıca bölgede
giderek yalnızlaşmasından hareketle Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilişkilerini
geliştirmeye yönelmiştir. Ekonomik kriz ile boğuşan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi (GKRY) için bu adımlar ekonomik anlamda rahatlama ve yitirilen stratejik önemin
yeniden kazanılması anlamını taşımaktadır. İsrail, Türkiye’nin boşluğunu doldurmak için
aynı zamanda Bulgaristan, Romanya gibi ülkelere yönelmiş ve ilişkilerini canlandırmayı
hedeflemiştir. Ancak İsrail’in bu ilişkiler vasıtasıyla Türkiye’nin yarattığı boşluğu
doldurmasını beklemek ya da gelişen bu ilişkiler aracılığıyla Türkiye’yi zor durumda
bırakacak bir ittifak çizgisi oluşturmasını beklemenin çok da gerçekçi olmadığı
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: İsrail, Türkiye, Yunanistan, Balkanlar, Dış Politika ⃰ Öğretim Görevlisi, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü ve Trakya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Doktora Öğrencisi.
156
Giriş
Yunanistan, 2009 yılından itibaren Avrupa ülkeleri arasında İsrail’i en çok eleştiren ülkeler
kategorisinden İsrail’i en çok destekleyen ülkeler arasında yer almaya başlamıştır. Yunanistan
ve İsrail arasındaki ilişkilerin bu denli dönüşümünü sağlayan en temel faktör bilindiği üzere
aynı tarihler itibarıyla Türkiye İsrail ilişkilerinin gerilemesinden kaynaklanmaktadır. Davos
Krizi, Alçak Koltuk ve Mavi Marmara Saldırısı, gibi olaylarla aşamalı olarak kopma
noktasına gelen İsrail-Türkiye ilişkileri devlet olarak kurulduğu tarihten itibaren dış politikası
katı bir şekilde güvenliğine ve devletin her şart altında yaşaması kuralına dayalı olan İsrail
için Türkiye’nin yerini ve rolünü ikame edecek/edebilecek müttefiklere ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Böylelikle İsrail yeni ittifak arayışları çerçevesinde, başta Yunanistan olmak üzere
Bulgaristan, Romanya ve GKRY ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Bu çerçevede bu
çalışmanın amacı Yunanistan-İsrail yakınlaşmasının ve İsrail’in Balkanlara yönelik artan
ilgisinin Türkiye ve Balkan coğrafyası açısından tartışmaktır.
Krizlerle gelen gerileme: İsrail-Türkiye İlişkilerinde “Sonbahar” Havası
Türkiye, 28 Mart 1949 tarihinde İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olmuş, Soğuk Savaş
yıllarında İsrail ile ilişkilerini Soğuk savaş dengesi içinde yürütmüştür. Soğuk Savaş’ın sona
ermesi ve Körfez Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni koşullar, Ekim 1991’de Madrid’de
başlayıp Eylül 1993’te Oslo ile devam eden Ortadoğu Barış Süreci gibi gelişmeler Türkiye
İsrail yakınlaşmasının önünü açmıştır. Akdeniz’in Doğu’sunda ve Körfez Savaşı sonrası
Basra Körfezi’nde ortaya çıkan yeni durum bir yandan Türkiye’nin bölgesel konumunu
yakından etkilemiş, öte yandan Türkiye’yi farklı sorunlar ve olanaklarla karşı karşıya
bırakmıştır.1 Bu gelişmeler ışığında geleneksel olarak Ortadoğu’daki gelişmelere yönelik
1 1980’lerin ilk yıllarından itibaren ülkede PKK terör eylemlerinin başlaması ve giderek ivme kazanması, Körfez
Savaşı sonrasında Irak’ın Kuzey’inde oluşturulan güvenli bölge ile birlikte terör örgütüne hareket alanı sağlamış
ve Türkiye’nin önceleri kendi içerisinde bir asayiş sorunu olarak algıladığı ve yaklaştığı sorunun
157
mesafeli bir tutum izleyen Türkiye’nin dış politikasında değişimde bulunmasını gerektirmiş
ve bu çerçevede İsrail ile ilişkilerinde yeni bir bakış açısı benimsemiştir. Körfez Savaşı’nın
bölgesel sistem üzerindeki etkisi iki devletin ortak tehdit algılamasının ortaya çıkmasına
neden olmuştur. Dolayısıyla 1990’lar boyunca Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan canlanma
sonucunda askeri ve ekonomik alanlarda iki ülke arasındaki işbirliği gelişmiş2 ve ilişkiler
“stratejik” olarak adlandırılmaya başlamıştır.3
İkili ilişkilerin anılan dönem boyunca “stratejik” olarak adlandırılması ya da tanımlanmasında
ABD faktörünü ve Türkiye’nin ABD ile örtüşen ve kesişen politikalarını da eklemek
gerekmektedir. Çünkü ABD, “Türkiye-İsrail ilişkilerinin olmazsa olmaz parçası” ve aynı
zamanda iki ülke arasındaki “yakınlaşmanın itici güçlerinden birisi olmuştur”.4 Bu doğrultuda
Türkiye’nin İsrail’le gelişen ilişkileri Türkiye-ABD ilişkileri açısından değerlendirildiğinde,
ilk olarak, Türkiye-İsrail işbirliği ve yakınlaşması Türkiye tarafından ABD dış politikasını
Türkiye lehinde etkilemenin bir yolu olarak görülmekteydi. Bunu da başarmanın en etkin yolu
ABD’deki Yahudi lobilerinin desteğini alarak ABD Kongresi’nin Türkiye aleyhinde kararlar
almasını engellemek ve yine ABD’de etkin olan Ermeni ve Yunanlı lobilerine karşı
Türkiye’nin elini güçlendirmek anlamını taşıyordu. İkinci olarak Türkiye, ABD-İsrail
“uluslararasılaştığını” fark etmesi, ayrıca “sorunlu” komşuları Suriye ve Yunanistan’ın yine bu dönemde
yakınlaşmaya başlaması ve PKK’ya destek vermeleri gibi gelişmeler Türk dış politikası açısından ve ülke
güvenliği açısından tehdit algılamasına yeni bir boyut katmış ve Türkiye’yi bölgesel “ittifak” arayışlarına,
İsrail’e yönlendirmiştir. Öte yandan İsrail ile yakın temas ve işbirliği yine Türkiye’nin kronikleşmiş Kıbrıs
sorunu gibi konularda ABD’de Yahudi lobisinin desteğini kazanmasına ve ABD nezdinde bir nevi elini
güçlendirmesine katkı sağlamıştır.
2 1990’lar boyunca Türkiye-İsrail ilişkilerinin askeri ve ekonomik alandaki işbirliğinin bir değerlendirmesi için
bakınız Çağrı Erhan-Ömer Kürkçüoğlu, “1980-90 Orta Doğu’yla Arap Olmayan Devletlerle İlişkiler”, Baskın
Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001),
İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 568-579 ve Serhat Erkmen, “1990’lardan Günümüze Türkiye-İsrail Stratejik
İşbirliği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 2, Sayı 7 (Güz 2005), s. 157-185.
3 Türel Yılmaz, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Tarihten Günümüze”, Akademik ORTA DOĞU, Cilt 5, Sayı 1, 2010, s.
9.
4 Erkmen, op.cit, s. 167.
158
arasındaki yakın ekonomik ilişkilerden yararlanarak ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ithalat
kısıtlamalarını aşmayı hedeflemekteydi. ABD açısından ise gelişen Türkiye-İsrail ilişkileri
ABD’nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de etkinliğini artırma anlamını taşımaktaydı.5
Böylelikle bu dönemde Türkiye ile İsrail arasında özellikle askeri ilişkiler bağlamında
yakınlaşma başlamış ve ikili askeri ilişkileri ilgilendiren ilk anlaşma Mayıs 1994’te Güvenlik
ve Gizlilik Anlaşması olmuştur. Ardından terörizm ile mücadele konusunda Karşılıklı
Anlaşma ve İşbirliği Memorandumu ve 23 Şubat 1996’da imzalanan Askeri Eğitim İşbirliği
Anlaşması imzalanmış ve yine aynı yıl, 28 Ağustos 1996’da iki ülke arasında Savunma
Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır.6
Öte yandan aynı dönemde, Türkiye ve ABD çıkarlarının kesiştiği bir diğer bölge
Balkanlar olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin Balkanlar üzerindeki etkisi
Yugoslavya’nın dağılma süreci ile kendini göstermeye başladığında Türkiye ve ABD ilk
etapta Yugoslavya’nın toprak bütünlüğünü savunmuştur. Ancak dağılma engellenemeyince ve
Yugoslavya’nın kurucu cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan etmeye başlayınca her iki ülke
de söz konusu devletlerin bağımsızlık ilanlarını tanımıştır. Kısacası Türkiye ve ABD önce
Bosna-Hersek’teki savaş sırasında, Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından
Yunanistan ile yaşadığı soruna ilişkin izlenen politikalarda, NATO’nun Kosova müdahalesi
sırasında benzer tutum ve tavır izlemişlerdir.7
2000’li yıllara gelindiğinde Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan sonbahar havası ya da
dönüşüm/gerileme için Serhat Erkmen “ortak tehdit üzerine inşa edilen ilişkiler, tehdidin
azalması ve ilişkinin içine doğduğu ortamın büyük bir değişikliğe uğraması, iki ülkede (fakat
daha çok Türkiye’deki) dış politikaya bakışın tehdit-merkezli olmaktan çıkar merkezli olmaya
5 İlhan Uzgel, “1990-2001 ABD ve NATO’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 274.
6 Erkmen, op.cit, s. 166.
7 Uzgel, op.cit, s. 274-275.
159
kaymasıyla hızını kaybetmiştir” ifadesini kullanmaktadır.8 2002 yılında Türkiye’de iktidara
gelen AKP Hükümeti ile birlikte ikili ilişkilerdeki gerilemenin hız kazandığı doğrudur. Ancak
Türkiye’nin İsrail’e yönelik tavrı ve AKP iktidarı öncesi sertleşme sinyalleri vermeye
başlamıştır. İlk olarak Filistin’de İkinci İntifada9 nedeniyle İsrail-Filistin arasında yaşanan
çatışmalar ve Filistin konusunda giderek artan Türk kamuoyu hassasiyeti10 sonucunda
Türkiye’nin İsrail’e yönelik tavrı sert bir söylem düzeyine yükselmiştir.
Türkiye’nin İsrail özelinde ve Ortadoğu genelinde politikasının dönüşmeye başlamasının
temel nedeni 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası uluslararası sistemde, daha doğrusu ABD’nin
değişen Ortadoğu politikası ile de bağlantılı olduğunu söylemek mümkündür. Yine de
Türkiye-İsrail ilişkilerinin önce duraklama ardından gerileme evresine girmesini Nuri
Yeşilyurt ve Atay Akdevelioğlu üç temel nedene dayandırmaktadırlar. İlk olarak 1990’ların
sonlarına doğru Türkiye’nin sorun yaşadığı komşularıyla ilişkilerini büyük ölçüde
normalleştirmiş, dolayısıyla katı “güvenlik” eksenli politikalardan uzaklaşmaya başlamıştı.
İkinci olarak, daha önce de ifade edildiği gibi, 2000 yılından itibaren İsrail’in Filistinlilere
yönelik uyguladığı sert politika ve İkinci İntifada Türk kamuoyunda büyün yankı uyandırmış
ve Türk hükümetlerini İsrail ile iyi ilişkiler içinde olmasını güçleştirmiştir.11 Üçüncü olarak
2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından İsrail’in Irak’ın kuzeyinde askeri etkinliğini
arttırdığına yönelik haberler iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilemiştir.12
8 Erkmen, op.cit, s. 159.
9 Nuri Yeşilyurt, “İkinci İntifada Sonrası Filistin Sorunu ve Barış Süreci (2001-2011)”, Baskın Oran (ed.), Türk
Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt III (2001-2012), İstanbul, İletişim
Yayınları, 2013, s. 439-440.
10 Özlem Tür, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Yakın İşbirliğinden Gerilime?”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Nisan
2009, s. 24.
11 Nuri Yeşilyurt-Atay Akdevelioğlu, “AKP Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, İlhan Uzgel ve
Bülent Duru (der.), AKP Kitabı Bir Dönüşümün Bilançosu, Ankara, Phoenix Yayınevi, 2009, s. 392-393.
12 Erkmen, op.cit, s. 173.
160
Öte yandan ABD’nin Irak’a yönelik olarak 2003 Mart ayında başlattığı savaşın, kurulduğu
andan itibaren Arap komşularını zayıflatmak isteyen İsrail’in stratejilerine oldukça uygun
düştüğünü söylemek mümkündür. Bir devlet olarak ortaya çıktığı 1948’den itibaren İsrail
Ortadoğu’daki düşmanlarına karşı yıkma ve istikrarsız hale getirme politikası izlemiş,
kendisine muhalif ya da düşman gördüğü bölge Arap devletlerindeki ayrılıkçı, etnik
hareketleri bu politikasının bir sonucu olarak desteklemiştir. Dolayısıyla 2003 Irak Savaşı
İsrail’in çıkarlarına hizmet etmiş olup, İsrail’in Irak’ın kuzeyinde Iraklı Kürtler arasındaki
ilişkiler, başta Türkiye olmak, Suriye ve İran’da endişelerin artmasına ve özellikle de her
birinde güvenlik bunalımına neden olmuştur.
Irak Savaş’ı sırasında ve sonrasında ise Türkiye’nin politikaları İsrail’in aksine, özelde Irak’ın
toprak bütünlüğünün korunması, genelde ise bütün Ortadoğu bölgesinde istikrar ve barışın
tesis edilmesi yönünde olmuştur. Böylelikle “İsrail’in 27 Aralık 2008’de Gazze’ye karşı
başlattığı “Dökme Kurşun Operasyonu”, Davos Ekonomik Forumunda Başbakan Erdoğan ile
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında yaşanan “Davos krizi”, Anadolu Kartalı
Tatbikatının uluslararası boyutunun Türkiye tarafından iptal edilmesi, TRT ekranlarında
gösterime başlayan ve Filistinlilerin dramını anlatan “Ayrılık” dizisine İsrail tarafından
gösterilen tepki, İsrail’de Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisinin alçak bir koltuğa
oturtulmasıyla yaşanan “Alçak Koltuk Krizi” ve nihayet 2010 Mayıs ayının sonunda
Gazze’de sivil halka yardım götürme amacıyla yola çıkan insani yardım konvoyunda bulunan
Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince yapılan saldırıyla başlayan “Mavi Marmara
Gemisi Krizi”, Türkiye-İsrail ilişkilerini geri dönüşü çok zor bir döneme sokmuştur.”13
Yukarıda yer alan gelişmeler doğrultusunda, yani Türkiye ile çıkarlarının artık ayrışması ve
farklı yönlerde olması nedeniyle, İsrail yine “katı güvenlik” anlayışı ya da politikası
13 Yılmaz, op.cit, s. 19-20.
161
çerçevesinde ittifak arayışına girmiş, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Balkanlara
yönelmeye başlamıştır.
İsrail-Yunanistan İlişkilerinin Tarihsel Arkaplânı
Son dönem gelişmeler öncesinde Yunanistan ile İsrail arasındaki ilişkilere baktığımızda
tarihsel olarak iki ülkenin birbirine karşı düşman olmasalar da soğuk ve mesafeli olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır. Yunanistan, II. Dünya Savaşı sonrası İsrail devletinin
kurulmasına ilişkin Birleşmiş Milletler oylamasında “hayır” oyu veren ülkelerden bir
tanesidir.14 Hatta iki ülke arasındaki diplomatik temsil düzeyi kırk yıl boyunca, Soğuk
Savaş’ın sonuna kadar Maslahatgüzarı seviyesinde kalmıştır.15
Soğuk Savaşın ilk yıllarında Yunanistan Batı sisteminin oluşturduğu kurumlara üye olmuş ve
Kıbrıs sorunun 1974’te doruk noktasına ulaşmasına kadar dış politika önceliğini komünizme
karşı durmak olarak belirlemiştir.16 Βαληνάκης, bu tarihe kadar Yunanistan dış politikası
açısından “temel tehdit, komünist rejimle yönetilen kuzey komşulardan geldiği” yönündeydi.
Ayrıca Doğu ile Batı arasında yaşanabilecek olası bir karşılaşma Yunan diplomasi ve strateji
çevrelerinin önceliği arasında yer almaktaydı.17
Yunanlı akademisyenler, İsrail-Yunanistan ilişkilerinin Soğuk Savaş yıllarında soğuk ve
mesafeli olmasının nedeni olarak Yunanistan’ın tutumunun etkili olduğunu savunmaktadırlar.
Örneğin Vassilios Damiras, Yunanistan’ın kurulduğu andan itibaren İsrail’i Doğu Akdeniz
bölgenizde bir rakip olarak algıladığından bahsetmekte ve bu nedenle uzun yıllar boyunca
14 Βιβή Κεφαλά, “Η Ελληνική Εξωτερική Πολιτική στη Μέση Ανατολή”, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας,
Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Β, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 671.
15 Ekavi Athanassopoulou, “Greece-Israel The evolution of the Bilateral Relationship and Future Challenges”,
http://www.ahepa.org/uploads/pdf/10-10-07_Athanassopoulou_remarks.pdf, (Erişim 20 Ağustos 2013).
16 Γιάννης Γ. Βαληνάκης, Εισαγωγή στην Ελληνική Εξωτερική Πολιτική 1949-1988, ∆’ Έκδοση, Παρατηρητής,
Θεσσαλονίκη, 1988, σ. 20.
17 Βαληνάκης, Ibid., σ. 20.
162
“Arap ülkeleri yanlısı” bir dış politika çizgisi izlediğini söylemektedir.18 Yunanistan’ın Soğuk
Savaş döneminde “Arap ülkeleri yanlısı” bir dış politika izlemesinin diğer bir nedeni olarak
Yunanistan’ın Ortadoğu bölgesiyle tarihsel bağlarından, Kudüs Ortodoks Rum
Patrikhanesi’nin ve bölgede az da olsa yaşayan Ortodoks Yunanlı nüfusun var olması gibi
nedenlerin de etkili olduğunu belirtmektedirler.19
1967-1974 arası Yunanistan’ın idaresini ele geçiren askeri yönetimin, Albaylar Cuntasının dış
politika parametrelerinin Soğuk Savaş şartlarına uygun olduğunu ve Arap yanlısı politikanın
devam ettiğini söylemek mümkündür.20 1973’te Arap-İsrail Savaşı’nda Yunanistan tarafsız
olduğunu ilan etmiştir.21 Anılan savaş sonrası petrol ihraç eden Arap ülkelerinin İsrail’e
destek veren Batı ülkelerine petrol ambargosu uygulaması ve Yunanistan’ın da birçok ülke
gibi petrol bağımlısı bir ülke olması; bir yıl sonra 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı Arap
ülkelerinin Birleşmiş Milletler oylamalarında Yunanistan ve doğal olarak Kıbrıs-GKRY”
lehinde olmaları gibi gelişmeler Yunanistan’ın bu politikasının devam etmesinde etkili
olmuştur.22
18 Vassilios Damiras, “Greek-Israeli Relations and the New Assertive Geostrategic Rapprochment”,
http://www.examiner.com/aerticle/greek-israeli-relations-and-the-new-assertive-geostrategic-rapprochement,
(Erişim 01 Nisan 2013).
19 Κεφαλά, op.cit, σ. 673; Ayrıca bkz. Yannis Kapsis, “The Philosophy and Goals of PASOK’s Foreign Policy”,
Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing, 1988,
p. 57.
20 Yunan ordusunun 1967 darbesi ve Yunan siyasi hayatındaki rolü için bkz., George A. Kouvertaris, “The 1967
Military Coup and the Role of the Military in Greek Politics”, George A. Kouvertaris (ed.), Studies on Modern
Greek Society and Politics, New York, Columbia University Press, 1999, pp. 129-151.
21Yunanistan 1973 Yom Kipur Savaşında tarafsız olduğunu ve topraklarındaki üslerin Arap ülkeleri aleyhinde
kullanılmasına izin vermeyeceğini ilân etmiş olsa da Girit’teki Suda Amerikan Üssünden İsrail’e destek vermek
için ABD uçakları tarafından kullanıldığı da bilinmektedir, bkz., Βαληνάκης, op.cit, σ. 115-116.
22 Vassilios Damiras, “Greece and Israel in an Era of Strategic Friendship and Cooperation”,
http://www.rieas.gr/research-areas/global-issues/middle-east-studies/1604-greece-and-israel-in-an-era-of-
strategic-friendship-and-cooperation.html, (Erişim 01 Nisan 2013).
163
Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960’ta bağımsız olmasından itibaren Arap Dünyası
ile çok yakın bir ilişki içinde olmuşlardır. Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olan Başpiskopos
Makarios aynı zamanda Arap ülkelerinin bazılarının da üyesi olduğu Bağlantısızlar
Hareketi’nin kurucularından biridir. Yunanistan bölgede ortaya çıkan Arap devletlerini ilk
tanıyan devletlerden biri olduğu kadar 1956 tarihinde Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Nasır’ın
Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi ile ortaya çıkan krizde Türkiye’nin aksine Mısır tarafında yer
almıştır.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Kıbrıs’ın ilhakını savunan Yunanistan için adanın bölünmesi ve
bu bölünmüşlüğe giden süreçte müttefik devletlerin, özellikle ABD ve NATO’nun engel
olmaması,23 Yunan dış politikasında yeniden bir değerlendirmeye neden olmuştur. II. Dünya
Savaşı sonrası güvenlik ağırlıklı bir dış politika izleyen Yunanistan, 1974 sonrası ulusal
strateji ve dış politikasını yine güvenlik ağırlıklı, ancak, komünizm tehlikesi yerine “doğudan
gelen tehlike” (Türkiye) üzerine şekillendirmiştir. Dolayısıyla bu noktada Yunan dış
politikasında Türkiye’nin yerine, Yunanistan tarafından algılanışa bakmadan son dönemde
İsrail ile yakınlaşma adımlarının ne anlama geldiğini tam olarak izah etmenin mümkün
olmayacağı düşünülmektedir.
Yunan Dış Politikasında Türkiye Faktörü
Yunanistan’ın Arap ülkelerinin davalarına olan sempatisi özellikle Andreas Papandreu’nun
PASOK hükümeti (1981-1989) tarafından hem cesaretlendirilmiş hem de kullanılmıştır.
Yunanistan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) 1981’de tanımıştır. Papandreu Yunanistan’ın
23 Yunanistan, Kıbrıs’ta yaşanan gelişmelere herhangi bir yabancı devletin etkin şekilde engel olmaması ve
NATO’nun Yunanistan’a destek olmadığı inancına dayanarak 14 Ağustos 1974 tarihinde NATO’nun askeri
kanadından ayrıldığını açıklamıştır. Yunanlı siyasetçiler Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadından
ayrılmasıyla ABD’nin komünizmi çevreleme politikası önemli yere sahip olan ittifakın güney kanadının
çökeceğine ve dolayısıyla ABD’nin böyle bir felaketi engellemek için Türkiye’ye baskı yapacağını ve Türk
ordularının bu sayede adadan çekilmesinin sağlanacağına inanmaktaydılar, bkz., Βαληνάκης, op.cit, σ. 221-22.
164
kapitalist Batı ile komünist Doğu arasında kalan Üçüncü Dünya Ülkelerine liderlik etmesini
arzulamıştır.24 Kaminaris’in altını çizdiği gibi kısmen Papandreu’nun 1981’de başlattığı bu
siyasetin bir sonucu olarak Yunanistan Arap Dünyasındaki terör odaklarıyla da ilişki
kurmuştur. Aslında bu siyaset ideolojik, politik ve ekonomik bazı hesapların bir ürünü olmuş
ve Yunan dış politikasında Üçüncü Dünyacılık ya da Papandreu’nun savunduğu gibi
“Sosyalizm’de Üçüncü Yol”25, yani Bağlantısızlığa yönelim Kıbrıs ve Ege meselelerinde
Arap uluslarının desteğini sağlamaya yönelik önemli bir araç olmuştur. Güçlü bir Filistin
yanlısı tutum, güçlü bir Ermeni yanlısı ve bir Kürt yanlısı tutum, Arapları, Ermenileri ve
Kürtleri Türkiye karşısında Yunanistan’la yakınlaştırmak amacıyla sergilenmiştir.
Kaminaris’e göre ayrıca bu hesaplara Yunanistan’ın Arap sermayesini ülkede yatırım
yapmaya çekmek istemesi de ilave edilebilir.26
Bu dönemde görüldüğü üzere aslında Yunanistan’ın da İsrail gibi dış politikasını şekillendiren
temel unsur güvenlik ve tehdit algılaması üzerinedir. İsrail için düşmanlarla çevrili bir
coğrafyada yer almak ve dolayısıyla özellikle 1990’larda Türkiye’ye yönelmesinin paralel
yansımasını Yunanistan için de söylemek mümkündür. Yunanistan için Türkiye faktörü ve
Türkiye “tehdidi” Yunan dış politikasının Soğuk Savaş’ın son yıllarında yeniden
değerlendirmeye ve yeniden şekillendirmeye yöneltmiştir.
Böylelikle Soğuk Savaş’ın sona erdiği dönemde Yunanistan, SSCB’nin dağılmasının ardından
Orta Asya ve Balkanlar’da yaşanan gelişmelere Türkiye’nin yaklaşımını Türkiye tarafından
çevrelenme politikası olarak algılamıştır. Βερέµης ve Κουλουµπής Türkiye’nin Soğuk Savaş 24 Κεφαλά, op.cit, σ. 675; ayrıca bkz., Spiros. Ch. Kaminaris, “Greece and the Middle East”, Middle East Review
of International Affairs, Vol. 3, No. 2, June 1999, p. 37.
25 Andreas Papandreu’nun Sosyalizm’de Üçüncü Yol savı için bkz., Nikolaos A. Stavrou, “Ideological
Foundations of the Panhellenic Socialist Movement”, Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A
NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing, 1988, pp. 11-40.
26 Kaminaris, op.cit, s. 38. 1960-1980 arası Arap ülkelerinin Yunanistan’da özellikle inşaat sektöründeki
yatırımlarına ilişkin bkz., Μ. Ξανθάκης κ.α., Οι Αραβικές Χώρες: ∆ιεύρυνση των Οικονοµιών τους και των
Σχέσεων τους µε την Ελλάδα, Αθήνα, Ίδρυµα Μεσογειακών Μελετών, 1989.
165
sonrası yeniden canlandırmaya çalıştığı “Osmanlı” vizyonunun sadece Türkmen, Azeri,
Çeçenler gibi etnik grupları etkisi altına almaya çalışmadığını, aynı zamanda Balkanlarda
etnik bakımdan yakınlığı olmayan fakat İslamiyet nedeniyle dini bağları olan Arnavut ve
Boşnakları, hatta bölgede yaşayan tüm Müslümanları bu vizyonun bir parçası haline
getirmeye çalıştığı şeklinde yorumlamışlardır.27 Bu dönemde Yunanistan, “Düşmanımın
düşmanı dostumdur” ilkesi ile hareket etmiş, Türkiye’nin PKK nedeniyle ihtilaflı olduğu
güney komşusu Suriye ile askeri işbirliğine gitmiş, Ermenistan ve İran ile ilişkilerini
geliştirmeye çalışmıştır.28 Dolayısıyla Yunan dış politikası 1990’ların ikinci yarısında kadar
hamasi bir çizgide devam etmiş ve Balkanlarda izlediği saldırgan ve hırçın dış politika
sonucunda hem bölgede yalnız kalmış hem de üyesi olduğu uluslararası kurumlarda
savunduğu görüşlere destek bulamamıştır.29
Yunan dış politikasının bu tarihten itibaren değişime uğramasında en önemli etken Yunanlı
yazarlara göre dönemin Avrupa yanlısı ve Yunan toplumunun modernleşmeci kesiminin de
desteğini alan başbakan Kostas Simitis olmuştur. Dış politikada Simitis döneminde AB kadar
Türkiye ile ilişkiler de önemli bir yer tutmuştur. Uzun yıllar “düşmanımın düşmanı
dostumdur” ilkesiyle hareket eden Yunanistan, Ermenistan ve Suriye gibi Türkiye ile ilişkileri
sorunlu ülkelerle ilişkilerini geliştirmiş, PKK’ya destek sağlamıştır.30 Birçok Yunanlı için
27 Θάνος Βερέµης-Θεόδωρος Κουλουµπής, Ελληνική Εξωτερική Πολιτική ∆ιλήµµατα Μιας Νέας Εποχής,
Εκδόσεις Σιδέρης, Αθήνα, 1997, σ. 47.
28 Birgül Demirtaş Coşkun, “Küreselleşmenin İkili Sorunlara Yansıması: Türk-Yunan İlişkileri Örneği”, Birgül
Demirtaş Coşkun (der.), Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar, Yeni Arayışlar, Ankara, ASAM, 2002, s. 200-201.
29 Bkz., Π. Κ. Ιωακειµίδης, “Το Μοντέλο Σχεδιασµού Εξωτερικής Πολιτικής στην Ελλάδα”, Σύγχρονη Ελληνική
Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Α, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σιδέρης, Αθήνα, 2003, σ. 104. Yunanistan’ın
Soğuk Savaş sonrası Balkanlarda yer alan gelişmelerde ve Yugoslavya’nın parçalanması sonucunda meydana
gelen Bosna Savaşında izlediği tutumun gerekçelerine ilişkin bkz., Vassilis K. Fouskas, Balkanlar Ortadoğu
Kafkasya Soğuk Savaş Sonrası ABD Politikaları, çev. Ali Çakıroğlu, İstanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004, s. 74-76.
30 Yunanistan’ın PKK terör örgütüne verdiği destekle bağlantılı olarak bkz. M. Murat Hatipoğlu, “Yunanistan’ın
Dış Politikası ve Balkanlar (1990-2000)”, Ömer. E. Lütem ve Birgül Demirtaş Coşkun (der.), Balkan
Diplomasisi, Ankara, ASAM, 2001, s. 49.
166
Türkiye insan haklarını ihlal eden, komşularının toprakları üzerinde emelleri olan, ordunun
idaresi altında bir ülkeydi. Bu nedenle “Ermeni soykırımı”, “Pontus’lu Helenlerin soykırımı”,
“Küçükasya Helenlerinin soykırımı”,31 “Kıbrıs Helenlerinin soykırımı” ve “Kürt soykırımı”
gibi siyasi söylemler Yunan halkı tarafından yaygın olarak benimsenmişti.32
Tüm bunları değiştirme çabasında Simitis’e çağdaş Yunan siyasi tarihinde dış politikayla
bağlantılı en önemli krizlerden biri olan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999’da Kenya’da
Yunanistan Büyükelçiliğinde gizlenirken üzerinde kendi adına düzenlenmiş Rum pasaportu
ile yakalanması yardımcı olmuştur. Ardından, 17 Ağustos 1999’da Türkiye’de yaşanan
Marmara depremi ve 7 Eylül 1999’da Atina civarında yaşanan deprem iki ülke arasında yeni
bir sayfanın açılmasına olanak tanımıştır. İlginçtir ki Türkiye’de yaşanan depremin bir gün
öncesine kadar Yunan medyasında “Kürt halkına yapılan işkenceler” ve “Öcalan
fiyaskosundan” bahsedilirken,33 depremle birlikte Yunan kamuoyunda Türk halkına karşı
büyük sempati oluşmuş ve yardım kampanyaları başlatılmıştır.
2000’li yıllar itibarıyla Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde yaşanan ihtiyatlı yaklaşımın
artarak devam ettiğini görmekteyiz. Kıbrıs, Ege, Azınlık gibi konularda sorunların devam
etmesine rağmen karşılıklı temaslar, ortak çalışma grupları ve sivil toplum örgütlerinin
faaliyetleri, ortak projeler, vs. anılan tarihten günümüze hızla artmaya başlamıştır. Ancak iki
ülke arasında sürdürülen görüşmelere rağmen Kıbrıs ve Ege konularda halen bir mutabakatın
31 8 Mart 1994’ten itibaren Yunanistan’da 19 Mayıs “Pontuslu Helenlerin Soykırımını Anma günü” ve 25
Ağustos 1999’dan itibaren de 14 Eylül tarihi “Küçük Asya Helenlerinin Türk Devleti tarafından Soykırıma
Uğratılışlarının Anma Günü” olarak anılmaktadır. Bkz. Hatipoğlu, Ibid., s. 51.
32 Yunanlı siyasetçiler ve Yunan halkı tarafından bu “sözde soykırımlar” gerçek olarak kabul edilmektedir, bkz.,
Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης, “Εισαγωγικές Παρατηρήσεις Σ’ένα Μεταβαλλόµενο ∆ιεθνές Σύστηµα”, επιµ. Χρ. Κ.
Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά το Τέλος του Ψυχρού Πολέµου, Εκδόσεις
Σιδέρης, Αθήνα, 1999, σ. 39.
33 ∆ηµήτρης Μητρόπουλος, “Εξωτερική Πολιτική και Ελληνικά Μέσα Μαζικής Ενηµέρωσης: Υποταγή,
Χειραφέτηση και Απάθεια”, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Α,
Σιδέρης, Αθήνα, 2003, σ. 293.
167
sağlanamamış olması birçok çevrede olduğu gibi akademik çevrelerce de Türk-Yunan
yakınlaşmasının geleceğine ilişkin kuşku ve endişelerin dile getirilmesine neden olmaktadır.
Öte yandan Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan “normalleşme” dönemi Türkiye-İsrail
ilişkilerinde gerilim ve krizler dönemi ile örtüşmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi
1990’lar boyunca yakın işbirliği içinde olan Türkiye ve İsrail son dönemde birbirlerine karşı
uzak ve mesafelidir. Yunanistan ise yıllarca uzak durduğu İsrail ile ilişkilerinde canlanmayı
yine bu dönemde yaşamaktadır.
İsrail ve Yunanistan Arasında Dostluk Dönemi
Mehmet Şahin, İsrail-Yunanistan yakınlaşmasına ilişkin İsrail’in, Yunanistan’ın yıllarca
Türkiye’ye karşı kullandığı “Düşmanımın düşmanı dostumdur” düşüncesiyle yaklaştığını
söylemektedir.34 Yunanlı akademisyen Thanos Dokos ise, özellikle 2010 itibarıyla İsrail-
Yunanistan ilişkilerinde yaşanan canlanmayı üç nedene bağlamaktadır. İlk olarak, Türkiye-
İsrail ilişkilerinde yaşanan gerileme sonucunda İsrail’i Doğu Akdeniz’deki stratejik derinliğini
arttırması için alternatif bir ortağa ihtiyacı ortaya çıkmıştı. İkinci olarak, Netanyahu
hükümetinin Filistinlilere yönelik sert tutumu nedeniyle Batı tarafından eleştirilen ve giderek
yalnızlaşan İsrail için Yunanistan bir çıkış kapısı olarak algılanmıştı. Üçüncü olarak da, Atina
içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle uluslararası piyasaların dışında kalmış ve yabancı
yatırımlara ihtiyaç duymaktaydı. Yunanistan bu ihtiyacını Yahudi sermayesi ile telafi etmeyi
arzulamakta ve aynı zamanda yine kriz nedeniyle azalan stratejik önemini yeniden
yükseltmeyi hedeflemekteydi. Son olarak Mısır’daki gelişmeler, Suriye’deki iç savaş, İran’ın
34 Mehmet Şahin, “Ortadoğu’da Yalnızlaşan İsrail Yeni Müttefikler Arayışında”, Ortadoğu Analiz, Cilt 3, Sayı
25, Ocak 2011, s. 33.
168
nükleer programı, Ürdün ve Lübnan’da da olası istikrasızlığın yaşanması İsrail’in bölge dışı
ittifaklara yönelmesine neden olmuştur demektedir.35
Aslında İsrail ve Yunanistan ilişkilerinde yakınlaşma adımları daha önce de belirtilen
Simitis’in Başbakan olduğu dönemde atılmıştı. Dönemin Yunanistan Milli Savunma Bakanı
Yerasimos Arsenis Aralık 1994’te İsrail’e resmi ziyarette bulunan ilk Yunanlı Savunma
Bakanı olarak tarihe geçmiş ve iki ülke arasında askeri işbirliği anlaşması imzalanmıştır.36
Ancak her iki ülke söz konusu anlaşmayı bu dönemde faaliyete geçirmekten sakınmıştır. John
M. Nomikos İsrail ile Yunanistan arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasının hayata
geçirilmemesinin nedenleri olarak Yunanistan’ın Arap dünyasına yabancılaşmayı istememesi,
İsrail’in de Türkiye’yi rahatsız etmekten çekinmesi olarak değerlendirmektedir.37 Başka bir
Yunanlı araştırmacı ise Türkiye-İsrail stratejik ilişkilerinin benzerinin İsrail ile Yunanistan
arasında yaşanmasının mümkün olamayacağını savunmaktadır. Yunanistan’ın Türkiye ile bu
konuda rekabet edemeyeceğini, dolayısıyla İsrail ile stratejik ilişkiler geliştirmeyi
düşünmemesi gerektiğinin altını çizmektedir. Onun yerine tarihsel olarak İsrail ile daha yakın
bir ilişki içinde bulunan “Kıbrıs” GKRY ile Yunanistan’ın bağlarının güçlenmesi
gerekliliğine vurgu yapmaktadır.38 Daha önce de ifade edildiği gibi tarihsel olarak iki ülkenin
farklı çıkar ve tehdit algılamaları ve son olarak dönemin şartları gibi nedenlerden ötürü İsrail-
Yunanistan yakınlaşması 2010 yılı itibarıyla yaşanmaya başlamıştır.
35 Thanos Dokos, “The Prospects for Greek-Israeli Relations: A View from Athens”, ELIAMEP Briefing Notes,
No. 11, April 2013, http://www.eliamep.gr/wp-content/uploads/2013/04/BN1.pdf, (Erişim 15 Temmuz 2013),
p.1.
36 “Greece Agrees to Military Cooperation”, JTA, 6 December 1994,
http://www.jta.org/1994/12/06/archive/greece-agrees-to-military-cooperation, (Erişim 15 Temmuz 2013).
37 John M. Nomikos, “An Outline of Greek-Israeli Strategic Relations, RIEAS, http://www.rieas.gr/research-
areas/greek-studies/115.html, (Erişim 22 Temmuz 2013).
38 Μάριος Ευρυβιάδης, “Ο ηγεµονικός άξονας Τουρκίας-Ισραήλ Συνέπειες για τη ελληνική ασφάλεια”, ”, επιµ.
Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά το Τέλος του Ψυχρού Πολέµου,
Εκδόσεις Σιδέρης, Αθήνα, 1999, σ. 311.
169
Basına yansıyan haberlere göre dönemin Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu 2010’un
Şubat ayında Moskova’daki Puşkin Lokantası’nda “tesadüfen”39 İsrail Başbakanı Benjamin
Netanyahu ile bir araya gelmiş ve bu görüşmenin ardından iki ülke arasında askeri, istihbari
ve turizm alanlarında işbirliği ilişkileri güçlenmeye başlamıştır. 2010 yılının Şubat ayında
Papandreu-Netanyahu “tesadüfi” görüşmesinin ardından, önce Yorgo Papandreu Temmuz
2010’da İsrail’e gitmiş, bir ay sonra, Ağustos ayında da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu
Yunanistan’a ilk resmi ziyarette bulunan İsrail Başbakanı olmuş ve bu ziyaretten iki ay sonra
18 Ekim 2010’da ise iki ülke sivil havacılık konusunda bir anlaşmaya imza atmışlardır.
İddialara göre aslında, Yunanistan bu anlaşma öncesi zaten İsrail Hava Kuvvetleri’nin Yunan
Hava Sahasında askeri eğitim uçuşları yapmasına izin vermişti.40
2011 yılının Ocak ayında İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Atina ziyaretinde iki
ülke terörizme karşı stratejik güvenlik işbirliği konusunda ortak komite kurulması kararı
almıştır.41 Temmuz 2011’de Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias İsrail’e gitmiş,
mevkidaşı İsrail Cumhurbaşkanı Simon Perez ise bir yıl sonra, 6-9 Ağustos 2012 tarihlerinde
Cumhurbaşkanı sıfatıyla Yunanistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Yine 2011 yılında,
4 Eylül’de dönemin Yunanistan Milli Savunma Bakanı Panagiotis Beglitis ve İsrail Savunma
Bakanı güvenlik işbirliği anlaşmasına imzalamışlardır.42 Bu ziyaretler silsilesi 2012 ve 2013
yılında da devam etmiştir. İki ülke arasındaki ziyaretler zincirine son olarak 4 Ekim 2013’ta
Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ve 12 Yunanlı Bakan ile İsrail’e ziyaret
39“ «Τα είπαν» Παπανδρέου - Νετανιάχου για το Ιράν”, 16 Φεβρουαρίου 2010, http://www.inews.gr/22/atypo-
deipno-papandreou-netaniachou-sti-moscha.htm, (Erişim 22 Temmuz 2013).
40 Erika N. Pont, “Turkish and Israeli Relations and the Eastern Mediterranean Region”, 01 December 2010,
http://www.foreignpolicydigest.org/turkish-and-israeli-relations-and-the-eastern-mediterranean-region/, (Erişim
01 Nisan 2013).
41 Αθανασόπουλος Αλ. Άγγελος, “Στο επίκεντρο της επίσκεψης Λίµπερµαν η ενεργειακή συνεργασία Ελλάδος –
Ισραήλ”, Το Βήµα, 12.01.2011, http://www.tovima.gr/politics/article/?aid=377452, (Erişim 11 Haziran 2013).
42 “Μπεγλίτης: «Στρατηγική επιλογή η συνεργασία Ελλάδας - Ισραήλ»”, Τα Νέα, 05.09.2011,
http://www.tanea.gr/news/greece/article/4654650/?iid=2, (Erişim 01 Nisan 2013).
170
gerçekleştireceği ziyaret eklenebilir. Yunan basınında yer alan haberlere göre görüşmelerin
ana maddesi enerji alanında işbirliğini geliştirmek olacaktır. Bunun yanı sıra ekonomik
işbirliği, turizm ve teknoloji alanlarında da ikili anlaşmaların gerçekleşmesi de
beklenmektedir.43
Güney Kıbrıs’ın Rolü
Enerji alanında İsrail’in kendi kıta sahanlığı içerisinde geniş bir alanda doğal gaz rezervi
bulmuş olması ve bunu bir şekilde Avrupa’ya taşımak istemesi önemli bir gelişme olarak
değerlendirilmektedir. İsrail, kıta sahanlığı içerisinde bulunan doğal gazı Avrupa’ya satmayı
arzulamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’yi kaybettikten sonra bu satışı Yunanistan ve Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır.
Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren sürekli gelişme eğilimi arzeden Türkiye-İsrail
ilişkileri çerçevesinde İsrail, Türkiye’nin tepkisine neden olmamak düşüncesiyle GKRY
tarafından önerilen; Yunanistan, İsrail ve GKRY’nin Orta ve Doğu Akdeniz bölgesi içinde
Adriyatik’ten başlayıp Doğu Akdeniz’in sonu olan İsrail sahillerine kadar uzanan Münhasır
Ekonomik Bölge kurulmasına ilişkin anlaşmayı sonuçlandırmaya yönelik herhangi bir adım
atmamıştır. Ancak Türkiye ile ilişkilerin “Dökme Kurşun Operasyonu”, “Davos Krizi” ve son
olarak “Mavi Marmara” saldırısından sonra kopma noktasına gelmesinin hemen ardından
İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında 17 Aralık 2010 tarihinde Münhasır Ekonomik
Bölge Anlaşmasını imzalanmıştır. Türkiye, böyle bir anlaşmanın Kıbrıs Türklerinin hak ve
çıkarlarını yok saymak anlamına geleceği ve Kıbrıs müzakerelerini olumsuz etkileyeceği ve
43 “Ενεργειακά θέµατα στο επίκεντρο του ταξιδιού Σαµαρά στο Ισραήλ”, Τα Νέα, 6 Οκτωβρίου 2013,
http://www.tanea.gr/news/politics/article/5045532/energeiaka-themata-sto-epikentro-toy-taksidioy-samara-sto-
israhl/, (Erişim 06 Ekim 2013).
171
Doğu Akdeniz'de barış ve istikrara katkı sağlamayacağını vurgulamış, ancak, yapılan sert
açıklama herhangi bir sonuç doğurmamıştır.44
İddialara göre İsrail Başbakanı Netanyahu Ağustos ayında Yunanistan’a gerçekleştirdiği
ziyaret esnasında Atina’ya İsrail’in doğal gazının Avrupa’ya satışında transit ülke olması
teklifinde bulunmuştu. İsrail Dışişleri Bakanı da yine aynı çerçevede İsrail doğal gazının
Güney Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a ulaştırılması ve hatta potansiyel olarak görülen
Bulgaristan ve Romanya pazarlarına da Yunanistan üzerinden satış yapılmasını teklif
etmiştir.45 Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin değerlendirilmesinin İsrail ekonomisine
büyük katkı sağlayacağı sık sık dile getirilmektedir. Aynı zamanda İsrail’in uluslararası
piyasalarda daha etkin bir şekilde yer almasını sağlaması açısından söz konusu anlaşma ve
yakınlaşmaya bu nedenle önem verildiğinin de altı çizilmektedir.46
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan açısından bir değerlendirme yapılacak olursa
İsrail ile gerçekleştirilmeye çalışan enerji işbirliğinin temel nedenini ekonomik çıkarların
oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Güney Kıbrıs AB’ye üye olmayı başarmış
ancak adanın bölünmüşlüğü gerçeğini ortadan kaldıramamıştır. Yunanistan gibi Kıbrıs Rum
Yönetimi yanlış ekonomi politikaları nedeniyle ekonomik kriz yaşamaktadır. Dolayısıyla
böyle bir işbirliği ekonomisine katkı sağlayacaktır. Öte yandan İsrail ile yakın ilişki içinde
olması adaya Türkiye tarafından olası yeni bir müdahaleyi engelleme anlamını taşımaktadır.
Ayrıca son yıllarda enerji koridorları güvenliğinin uluslararası ortamda giderek önem arz
44 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB Anlaşması Hk.”, No.
288, 21 Aralık 2010, http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-
anlasmasi-hk_.tr.mfa, (Erişim 19 Ağustos 2013). Ayrıca konuya ilişkin bkz., Semih İdiz, “Doğu Akdeniz’de
Sular Isınıyor”, Milliyet, 27 Aralık 2010, http://www.milliyet.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor/semih-
idiz/siyaset/yazardetay/27.12.2010/1331318/default.htm, (Erişim 19 Ağustos 2013).
45 Sigurd Neubauer, “How the Emerging Balkan-Israeli Strategic Alliance could Alter Energy Security in the
Eastern Mediterranean Basin, Journal of Regional Security, Vol. 7, No. 1, 2012, p. 36.
46 Neubauer, Ibid., p. 35.
172
etmeye başladığı da dikkate alındığında Güney Kıbrıs böylelikle kendi çapında stratejik
önemini garanti altına almayı çalıştığı düşünülmektedir.
Tüm gelişmelere rağmen birçok Yunanlı, Yahudi ve yabancı araştırmacı, gazeteci ve
akademisyen de dile getirdiği gibi iki ülke yakınlaşmasının olumlu bir adım olduğunu
düşünse de Yunanistan’ın İsrail açısından Türkiye’nin yerini ikame edemeyeceği
düşünülmektedir. Aynı zamanda Yunanistan ve İsrail yakınlaşmasının 1990’larda Türkiye’nin
İsrail ile yakınlaşmasına tam olarak benzediğini söylemek de doğru doğru olmayacaktır.
Çünkü Yunanistan ve İsrail ilişkilerinin değişen şartlar ve çıkarlar doğrultusunda geliştiğini
açıkça görmekteyiz. Dolayısıyla dış politikada, en azından Yunanistan ve İsrail için realist
görüşün halen hakim olduğu görüşünün belirtilmesinde sakınca olmadığı da düşünülmektedir.
Son yıllarda ekonomik kriz nedeniyle iç politikasına odaklanan ve dış politikasında daha
“uzlaşıcı” bir tavır sergileyen Yunanistan için İsrail ile işbirliği, İsrail-Güney-Kıbrıs-
Yunanistan enerji işbirliği, İsrail’in Balkanlar’da aktifleşmesi gelişmeler yine ekonomik çıkar
çerçevesinde değerlendirilmektir. Ancak yine de Türkiye temelli bir dış politika çizgisinden
vazgeçilmiş olduğu görünse de, Yunanistan İsrail ile ilişkilerinin meyvelerini ABD nezdinde
Yahudi lobileri aracılığıyla da toplamak istediğini dile getirmektedir.
İsrail’in Balkanlar’a Artan İlgisi
Neubauer, İsrail’in Balkan ülkelerine yönelmesini ve işbirliği alanlarını geliştirmeye yönelik
çabalarını Türkiye ile gerginleşen ilişkiler ve Batı tarafından Netanyahu hükümetinin
Ortadoğu barış sürecine isteksiz olan taraf olarak algılanmasından kaynaklandığını ifade
etmektedir.47
Bu bağlamda İsrail’in Bulgaristan ile gelişen ilişkilere bakacak olursak, İsrail’de yayınlanan
Haaretz Gazetesi haberine göre Bulgaristan Başbakanı Borisov, İsrail Hava Kuvvetleri’ne
47 Neubauer, Ibid.
173
bağlı uçakların Bulgaristan hava sahasında askeri uçuş eğitimi yapmasına kendisi izin
vermişti. Söz konusu habere göre İsrail-Bulgaristan ilişkilerinin gelişmesinde İsrail’in çabaları
kadar Bulgaristan Başbakanı Borisov’un da yaklaşımı önem taşımaktadır. Borisov on sekiz yıl
sonra İsrail’i ziyaret eden ilk Bulgaristan Başbakanı olmuştur.48 Bulgaristan Başbakanı
Borisov’un İsrail İstihbarat Şefi Meir Dagan ile yapmış olduğu görüşme iki ülke arasındaki
istihbari işbirliğinin de bir göstergesi olarak yorumlanmıştır. Ayrıca Netanyahu ve Dagan ile
toplantı yapmayı isteyen ve özellikle de istihbarat ve güvenlik alanlarında işbirliği talep eden
ve İsrail uçaklarına hava sahasını açma teklifinde bulunan Bulgaristan Başbakanı Borisov
olduğu iddia edilmektedir.49
İsrail Başbakanı’nın 5 Temmuz 2011 tarihinde Bulgaristan’a gerçekleştirdiği iadeyi ziyaret
sırasında iki ülke arasında Bulgar hava sahasının İsrail Hava Kuvvetleri tarafından askeri
eğitim amacıyla kullanılmasına ilişkin anlaşmanın dışında ekonomi ve ticaret alanlarında
çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.50 Bulgaristan, İsrail’e sunduğu fırsatlar karşılığında,
Yunanistan gibi, İsrail’in ileri teknoloji alanındaki kapasitesinden faydalanmayı ve bunun
yanında İsrailli turistleri Türkiye yerine Bulgaristan’a çekmeyi amaçlamaktadır.
İsrail’in aynı dönemde Balkanlar’da ilişkilerini güçlendirdiği diğer bir ülke Romanya
olmuştur. İsrail ile Romanya arasında 2004 yılından bu yana askeri alanda gelişmeler
yaşanmaktadır. Küçük bir ülke olması nedeniyle stratejik derinliği olmayan İsrail, Romanya
ile ilişkilerini geliştirerek Hava Kuvvetleri’nin eğitimini geliştirme çabası içerisindedir.
48 “İsrail’den Türkiye’ye Karşı Balkan İttifakı”, Analiz Merkezi, 14 Aralık 2010,
http://www.analizmerkezi.com/haber/-israilden-turkiyeye-karsi-balkan-ittifaki--18070.html, (Erişim 19 Ağustos
2013).
49 Neubauer, Ibid., s. 39
50 “Israel PM Netanyahu in Bulgaria visit, one of Israel’s best friends in Europe”, EJP, 7 July 2011,
http://www.ejpress.org/article/51901, (Erişim 19 Ağustos 2013).
174
Romanya’da 27 Temmuz 2010’da meydana gelen ve altı İsrailli subayın öldüğü helikopter
kazası, iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin seyri açısından bir gösterge olmuştur.51
Askeri ilişkilerin yanı sıra söz konusu iki ülke ilişkilerinin ekonomik boyutu da
bulunmaktadır. Fikret Ertan’ın haberine göre göre, Romanya’daki İsrail yatırımları iki milyar
doların üzerine çıkmıştır. Meşrubat, süt ürünleri, hayvancılık, sigortacılık, dünya çapında
şirketlerin temsilcilikleri, araba kiralama, mühendislik, gazino işletmeciliği, tarım, bilişim,
inşaat gibi alanlarda olmak üzere İsrail yatırımları Romanya’da kendini göstermektedir.
Bugün Romanya’da İsrail’e kayıtlı 3.500 kadar şirket faaliyet göstermektedir. Bunun yanında
İsraillilerin sahip olduğu ancak üçüncü ülkelerde kayıtlı 2000 kadar şirkette mevcuttur.
İsrailliler ticari alandaki bu faaliyetleriyle Romanya ekonomisinde önemli bir yer
edinmektedirler. Ticari ilişkilere ilaveten 30 bin kadar İsrail vatandaşının aynı zamanda
Romanya vatandaşı olduğu ve bu sayede Avrupa Birliği’nde serbestçe hareket etme imkânına
sahiptirler. Ayrıca, yaklaşık 200 bin Romanya vatandaşı da İsrail’de göçmen işçi olarak
çalışmaktadır. İsrail söz konusu fırsatları kullanarak Romanya ile ilişkilerini daha ileri bir
düzeye taşıma gayreti içerisindedir.52
Sonuç Yerine
İsrail-Yunanistan yakınlaşması, İsrail’in Güney Kıbrıs Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi ve
son olarak yine İsrail’in Balkan ülkelerine ilgisinin artması Türkiye gibi bölgesel bir müttefiki
“kaybetmiş” olmasından kaynakladığı aşikârdır. Öte yandan İsrail’in Yunanistan
yakınlaşması, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Bulgaristan, Romanya gibi Balkan ülkeleri ile
ilişkilerini geliştirmeye çalışması ve bu yönde girişimlerde bulunması bölgesel istikrar ve
51 Herb Keinon, “Analysis: Disaster shines light on Romania ties”, The Jerusalem Post, 07.27.2010,
http://www.jpost.com/International/Analysis-Disaster-shines-light-on-Romania-ties, (Erişim 20 Ağustos 2013).
52 Fikret Ertan, “İsrail’in Romanya Yatırımları”, 29 Ağustos 2010, http://www.timeturk.com/tr/makale/fikret-
ertan/israil-in-romanya-yatirimlari.html, (Erişim 20 Ağustos 2013).
175
barış açısından önemlidir. Ancak bu ilişkiler vasıtasıyla Türkiye’nin yarattığı boşluğu
doldurmasını beklemek ya da Türkiye’yi zor durumda bırakacak bir ittifak çizgisi
oluşturmasının kolay olmadığı düşünülmektedir.
Yunanistan İsrail ile gelişen ilişkilerini ihtiyatlı bir şekilde değerlendirmektedir. Her ne kadar
Yahudi yatırımları ve İsrail ile enerji alanında işbirliğinin ekonomik anlamda ülkeye rahatlık
sağlayacağı biliniyor olsa, geleneksel Arap yanlısı politikasından ve Arap sermayesinden
vazgeçmeyecektir. Aynı zamanda Filistin meselesinde de geleneksel çizgisinden taviz
vermesi de beklenmemektedir.
Bulgaristan ve Romanya iki kutuplu sistemin sona ermesinin ardından sancılı dönüşüm
süreçlerini tamamlayarak AB üyesi olmayı başarmışlardır. Ancak ekonomik anlamda
çekirdek AB üye ülkeleri seviyesine ulaşmayı henüz başaramayan bu iki ülke İsrail vasıtasıyla
tıpkı Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi İsrail sermayesini ülkelerine çekmeyi
amaçlamaktadırlar. Dolayısıyla bu çalışmada ele alınan yakınlaşmanın Türkiye’nin bölgede
etkisini ortadan kaldıramayacağına ancak yine de önemsenmesi gereken gelişmeler olarak
değerlendirilmesi gerekliliğine inanılmaktadır.
KAYNAKÇA
Birgül Demirtaş-Coşkun, “Küreselleşmenin İkili Sorunlara Yansıması: Türk-Yunan İlişkileri
Örneği”, Birgül Demirtaş Coşkun (der.), Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar, Yeni Arayışlar,
ASAM, Ankara, 2002, s. 174-211.
Çağrı Erhan-Ömer Kürkçüoğlu, “1980-90 Orta Doğu’yla Arap Olmayan Devletlerle İlişkiler”,
Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler,
Yorumlar, Cilt II, (1980-2001), İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 568-579.
176
George A. Kouvertaris, “The 1967 Military Coup and the Role of the Military in Greek
Politics”, George A. Kouvertaris (ed.), Studies on Modern Greek Society and Politics, New
York, Columbia University Press, 1999, pp. 129-151.
İlhan Uzgel, “1990-2001 ABD ve NATO’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt II, (1980-2001),
İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s. 243-325.
Mehmet Şahin, “Ortadoğu’da Yalnızlaşan İsrail Yeni Müttefikler Arayışında”, Ortadoğu
Analiz, Cilt 3, Sayı 25, Ocak 2011, s. 31-37.
M. Murat Hatipoğlu, “Yunanistan’ın Dış Politikası ve Balkanlar (1990-2000)”, Ömer. E.
Lütem ve Birgül Demirtaş Coşkun (der.), Balkan Diplomasisi, Ankara, ASAM, 2001, s. 33-
66.
Nikolaos A, Stavrou, “Ideological Foundations of the Panhellenic Socialist Movement”,
Nikolaos A. Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, Orpheus
Publishing, 1988, pp. 11-40.
Nuri Yeşilyurt-Atay Akdevelioğlu, “AKP Döneminde Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”, İlhan
Uzgel-Bülent Duru (der.), AKP Kitabı Bir Dönüşümün Bilançosu, Ankara, Phoenix Yayınevi,
2009, s. 381-238.
177
Nuri Yeşilyurt, “İkinci İntifada Sonrası Filistin Sorunu ve Barış Süreci (2001-2011)”, Baskın
Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar,
Cilt III (2001-2012), İstanbul, İletişim Yayınları, 2013, s. 439-440.
Özlem Tür, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Yakın İşbirliğinden Gerilime?”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1,
Sayı 4, Nisan 2009, s. 22-29.
Serhat Erkmen, “1990’lardan Günümüze Türkiye-İsrail Stratejik İşbirliği”, Uluslararası
İlişkiler, Cilt 2, Sayı 7 (Güz 2005), s. 157-185.
Sigurd Neubauer, “How the Emerging Balkan-Israeli Strategic Alliance could Alter Energy
Security in the Eastern Mediterranean Basin, Journal of Regional Security, Vol 7, No. 1,
2012, s. 33-44.
Spiros. Ch. Kaminaris, “Greece and the Middle East”, Middle East Review of International
Affairs, Vol 3, No. 2, June 1999, pp. 36-46.
Türel Yılmaz, “Türkiye-İsrail İlişkileri: Tarihten Günümüze”, Akademik ORTA DOĞU, Cilt
5, Sayı 1, 2010, s. 9-24.
Vassilis K. Fouskas, Balkanlar Ortadoğu Kafkasya Soğuk Savaş Sonrası ABD Politikaları,
çev. Ali Çakıroğlu, İstanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004.
178
Yannis Kapsis, “The Philosophy and Goals of PASOK’s Foreign Policy”, Nikolaos A.
Stavrou (ed.), Greece Under Socialism A NATO Ally Adrift, New York, Orpheus Publishing,
1988, pp. 41-62.
Yunanca Kaynaklar
Βιβή Κεφαλά, “Η Ελληνική Εξωτερική Πολιτική στη Μέση Ανατολή”, επιµ. Παναγιώτης
Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Β, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 655-
692.
Γιάννης Γ. Βαληνάκης, Εισαγωγή στην Ελληνική Εξωτερική Πολιτική 1949-1988, ∆’ Έκδοση,
Θεσσαλονίκη, Παρατηρητής, 1988.
∆ηµήτρης Μητρόπουλος, “Εξωτερική Πολιτική και Ελληνικά Μέσα Μαζικής Ενηµέρωσης:
Υποταγή, Χειραφέτηση και Απάθεια”, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική
Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Α, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 275-295.
Θάνος Βερέµης-Θεόδωρος Κουλουµπής, Ελληνική Εξωτερική Πολιτική ∆ιλήµµατα Μιας Νέας
Εποχής, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1997.
Μάριος Ευρυβιάδης “Ο ηγεµονικός άξονας Τουρκίας-Ισραήλ Συνέπειες για τη ελληνική
ασφάλεια”, επιµ. Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά
το Τέλος του Ψυχρού Πολέµου, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1999, σ. 293-323.
179
Μ. Ξανθάκης, κ.α., Οι Αραβικές Χώρες: ∆ιεύρυνση των Οικονοµιών τους και των Σχέσεων
τους µε την Ελλάδα, Αθήνα, Ίδρυµα Μεσογειακών Μελετών, 1989.
Π. Κ. Ιωακειµίδης, “Το Μοντέλο Σχεδιασµού Εξωτερικής Πολιτικής στην Ελλάδα”,
Σύγχρονη Ελληνική Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Α, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Αθήνα,
Σιδέρης, 2003, σ. 91-136.
Παναγιώτης Τσάκωνας, “Εισαγωγή”, επιµ. Παναγιώτης Τσάκωνας, Σύγχρονη Ελληνική
Εξωτερική Πολιτική, Τόµος Α, Αθήνα, Σιδέρης, 2003, σ. 17-43.
Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης, “Εισαγωγικές Παρατηρήσεις Σ’ένα Μεταβαλλόµενο ∆ιεθνές
Σύστηµα”, επιµ. Χρ. Κ. Γιαλλουρίδης- Παναγιώτης Ι. Τσάκωνας, Ελλάδα και Τουρκία Μετά
το Τέλος του Ψυχρού Πολέµου, Αθήνα, Εκδόσεις Σιδέρης, 1999, σ. 13-43.
İnternet Kaynakları
Αλ. Άγγελος Αθανασόπουλος, “Στο επίκεντρο της επίσκεψης Λίµπερµαν η ενεργειακή
συνεργασία Ελλάδος – Ισραήλ”, Το Βήµα, 12.01.2011,
http://www.tovima.gr/politics/article/?aid=377452, (Erişim 11 Haziran 2013).
Ekavi Athanassopoulou, “Greece-Israel The evolution of the Bilateral Relationship and Future
Challenges”, http://www.ahepa.org/uploads/pdf/10-10-07_Athanassopoulou_remarks.pdf,
(Erişim 20 Ağustos 2013).
180
Erika N. Pont, “Turkish and Israeli Relations and the Eastern Mediterranean Region”, 01
December 2010, http://www.foreignpolicydigest.org/turkish-and-israeli-relations-and-the-
eastern-mediterranean-region/, (Erişim 01 Nisan 2013).
Fikret Ertan, “İsrail’in Romanya Yatırımları”, 29 Ağustos 2010,
http://www.timeturk.com/tr/makale/fikret-ertan/israil-in-romanya-yatirimlari.html, (Erişim 20
Ağustos 2013).
Herb Keinon, “Analysis: Disaster shines light on Romania ties”, The Jerusalem Post,
07.27.2010, http://www.jpost.com/International/Analysis-Disaster-shines-light-on-Romania-
ties, (Erişim 20 Ağustos 2013).
John M. Nomikos, “An Outline of Greek-Israeli Strategic Relations, RIEAS,
http://www.rieas.gr/research-areas/greek-studies/115.html, (Erişim 22 Temmuz 2013).
Semih İdiz, “Doğu Akdeniz’de Sular Isınıyor”, Milliyet, 27 Aralık 2010,
http://www.milliyet.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor/semih-
idiz/siyaset/yazardetay/27.12.2010/1331318/default.htm, (Erişim 19 Ağustos 2013).
Thanos Dokos, “The Prospects for Greek-Israeli Relations: A View from Athens”, ELIAMEP
Briefing Notes, Sayı 11, Nisan 2013, s.1-4, http://www.eliamep.gr/wp-
content/uploads/2013/04/BN1.pdf, (Erişim 15 Temmuz 2013).
181
Vassilios Damiras, “Greek-Israeli Relations and the New Assertive Geostrategic
Rapprochment”, http://www.examiner.com/aerticle/greek-israeli-relations-and-the-new-
assertive-geostrategic-rapprochement, (Erişim 01 Nisan 2013).
Vassilios Damiras, “Greece and Israel in an Era of Strategic Friendship and Cooperation”,
http://www.rieas.gr/research-areas/global-issues/middle-east-studies/1604-greece-and-israel-
in-an-era-of-strategic-friendship-and-cooperation.html, (Erişim 01 Nisan 2013).
“Greece Agrees to Military Cooperation”, JTA, 6 December 1994,
http://www.jta.org/1994/12/06/archive/greece-agrees-to-military-cooperation, (Erişim 15
Temmuz 2013.
“«Τα είπαν» Παπανδρέου - Νετανιάχου για το Ιράν”, 16 Φεβρουαρίου 2010,
http://www.inews.gr/22/atypo-deipno-papandreou-netaniachou-sti-moscha.htm, (Erişim 22
Temmuz 2013).
“Μπεγλίτης: «Στρατηγική επιλογή η συνεργασία Ελλάδας - Ισραήλ»”, Τα Νέα, 05.09.2011,
http://www.tanea.gr/news/greece/article/4654650/?iid=2, (Erişim 01 Nisan 2013).
“Ενεργειακά θέµατα στο επίκεντρο του ταξιδιού Σαµαρά στο Ισραήλ”, Τα Νέα, 6 Οκτωβρίου
2013, http://www.tanea.gr/news/politics/article/5045532/energeiaka-themata-sto-epikentro-
toy-taksidioy-samara-sto-israhl/, (Erişim 06 Ekim 2013).
182
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “İsrail ile GKRY Arasında İmzalanan MEB
Anlaşması Hk.”, No. 288, 21 Aralık 2010, http://www.mfa.gov.tr/no_-288_-21aralik-2010_-
israil-ile-gkry-arasinda-imzalanan-meb-anlasmasi-hk_.tr.mfa, (Erişim 19 Ağustos 2013).
“İsrail’den Türkiye’ye Karşı Balkan İttifakı”, Analiz Merkezi, 14 Aralık 2010,
http://www.analizmerkezi.com/haber/-israilden-turkiyeye-karsi-balkan-ittifaki--18070.html,
(Erişim 19 Ağustos 2013).
“Israel PM Netanyahu in Bulgaria visit, one of Israel’s best friends in Europe”, EJP, 7 July
2011, http://www.ejpress.org/article/51901, (Erişim 19 Ağustos 2013).