éydniÏéghujlvlgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • vplatform, 5 ya da...

140

Upload: others

Post on 21-Feb-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

1itü vakfı dergisi

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

ECA Luna_22x28.pdf 1 5/15/14 12:03 PM

Page 2: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

2 itü vakfı dergisi

Teknik Üniversite’nin Değişime İhtiyacı Var!Prof.Dr. Mehmet Karaca

İTÜ’de Ar-Ge Yapılanması ve HedeflerProf. Dr. Mehmet Sabri Çelik - Dr. İ.Ethem Karaağaçlıoğlu

İTÜ - Bugün ve Gelecek “Görüşler”Eski Rektörler - Öğretim Üyeleri - Mezunlar - Öğrenciler

Bir Anıt: “Taşkışla”

İTÜ Kentiçi Binalarının KorunmasıProf. Dr. Erol Kulaksızoğlu

Kültür Uzun, Para KısadırProf. Dr. Mete Tapan

Neden Hep İTÜ Binaları!Prof. Dr. Güven Önal

İTÜ’nün Kısa Tarihi ve Mühendislik EğitimimizDoç. Dr. Tuncay Zorlu

Önce İTÜ Vardı!Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol

İTÜ Binalarının Kimi Mutlu ve Umutlandırıcı, Kimi Üzücü ve Hüzünlü ÖyküleriProf. Dr. Güngör Evren

Yüksek Mühendis Mektebi’nde Eğitim ve YönetimProf. Ruhi Kafesçioğlu

İTÜNOVA TTO: İTÜ’deki Buluşlar Kanatlanıyor SOLVOYO: Tedarik Zinciri Yazılımları

PhonoClick: Yüksek Ölçekli Müşteri Etkileşim Çözümleri

İTÜ Teknogirişim Atölyesi

İTÜ’den Haberler

Genç Başarı

Vakıf’tan Haberler

Yayınlar

Spor

Briç

NİSAN-HAZİRAN 2014 | SAYI 64

.........................................................................................................................................................................................................................................

10

18

225860

61

63

72

76

67

81929698

100103126129131

139

136

İmtiyaz Sahibi:İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca

Yazı İşleri Müdürü: Hatice Yazıcı Şahinli

Yayın Kurulu:Prof. Dr. Yıldız SeyY. Müh. Naci EndemDr. Y. Müh. (Mimar) Doğan HasolProf. Dr. Mete TapanKenan ÇolpanKenan MeteHatice Yazıcı Şahinli

Yayın Koordinatörü: Kenan Mete

Editör:Hatice Yazıcı Şahinli

Reklam ve Halkla İlişkiler:Fahri Sarrafoğlu

Grafik Uygulama:Eser Keleş

Katkıda Bulunanlar:Zeynep Şahin Tutuk, Gülşah Seyhan,Osman Keskin, Alper Yurttaş, Altan Bal, Arzu Eryılmaz, Gülşah Çelikgür, Nagehan Dikici, Yavuz Dürüst

Yönetim Yeri:İTÜ Vakfı MerkeziİTÜ Maçka Yerleşkesi 80394Teşvikiye / İSTANBULTel: 0212 291 34 75 – 230 73 71Faks: 0212 231 46 33

Baskı:Azra MatbaacılıkLitros Yolu 2.Matbaacılar SitesiD Blok 5. Kat No. 1-2-3-4-5Topkapı, Zeytinburnu / İSTANBULTel: 0212 674 10 51 – 612 79 27

Yayın Türü: Yaygın, Süreli

E-posta: [email protected]

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar sahiplerinin görüşünü yansıtmaktadır. Dergiyi ve yayın kurulunu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

Kapak fotoğrafı:Aras Neftçi

(İTÜ Taşkışla Binası)VAKFI DERGİSİ

Page 3: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

3itü vakfı dergisi

Page 4: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

4 itü vakfı dergisi

GAMA Binası, Nergis Sokak No: 9, 06520 Söğütözü, Ankara / Türkiye • P. +90 (312) 248 42 00 • F. +90 (312) 248 42 01 • www.gama.com.tr

mit-tr.co

m

DÜNYA ÇAPINDAENDÜSTRİYEL PROJELER

DÜNYA ÇAPINDAENDÜSTRİYEL PROJELER

Güç santralları, petrol, çimento, petrokimya ve gaz tesisleri, fabrikalar, yüksek binalar,su arıtma tesisleri ve iletim hatları, köprü, metro, tünel ve çeşitli altyapı yapımlarında uzman GAMA,

aynı zamanda yurt içi ve yurt dışında çeşitli enerji yatırımlarına sahiptir.

Page 5: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

5itü vakfı dergisi

GAMA Binası, Nergis Sokak No: 9, 06520 Söğütözü, Ankara / Türkiye • P. +90 (312) 248 42 00 • F. +90 (312) 248 42 01 • www.gama.com.tr

mit-tr.co

m

DÜNYA ÇAPINDAENDÜSTRİYEL PROJELER

DÜNYA ÇAPINDAENDÜSTRİYEL PROJELER

Güç santralları, petrol, çimento, petrokimya ve gaz tesisleri, fabrikalar, yüksek binalar,su arıtma tesisleri ve iletim hatları, köprü, metro, tünel ve çeşitli altyapı yapımlarında uzman GAMA,

aynı zamanda yurt içi ve yurt dışında çeşitli enerji yatırımlarına sahiptir.

Page 6: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

6 itü vakfı dergisi

VeriFone’dan perakende sektörüne özel çözüm

Adve

rtorial

kuze

y m

edya

Ayrıntılı bilgi almak için: [email protected]

VeriFone Türkiye, Güney Avrupa ve Rusya Genel Müdürü Onur Altınbaş, “VeriFone, yıllardır Tür-

kiye’de ödeme sistemleri sek-töründeki önemli oyunculardan biri. Köklü geçmişimiz ve güç-lü AR-GE merkezimizle ödeme sistemleri sektöründe dünyanın öncü kuruluşu olarak, teknolo-jik ve güçlü altyapımızla pazarın en gelişmiş ürününü sunuyoruz. Bu anlamda da halihazırda Pro-fi lo ve Hugin ile ortak yazarkasa POS cihazını sektörle buluştur-duk. Mevcut durumda en güvenli elektronik çözümleri sunuyoruz” dedi.

Türkiye’deki yazarkasa POS uy-gulamasının dünyada bir ilk ol-duğuna vurgu yapan Altınbaş, şunları söyledi: “Türkiye’deki bankacılık ve fi nans sektörü he-pimizin bildiği gibi dünyanın en gelişmiş ve yenilikçi sektörü. Bu gelişmiş yapıya ve ürün çeşitlili-ğine paralel olarak ödeme sis-temleri sektörü, dünyada birçok ülkeye örnek projeler geliştirmiş durumda. Türkiye’deki yazarkasa POS uygulaması, dünyada bir ilk-tir. Biz de VeriFone Türkiye olarak, Tür-kiye’nin sahip olduğu bu dinamik sek-tör yapısı sayesinde geliştirilen ürünleri aynı zamanda yurt dışına pazarlamayı kendimize misyon edinmiş durumdayız. Ödeme sistemleri konusunda VeriFone Türkiye olarak dünya üzerindeki birçok ülkeye yol gösterici konumundayız. Ve-riFone POS terminallerinde bankaların sahip olduğu, VeriFone tarafından ge-liştirilen bankacılık uygulamaları yıllar-

dır sorunsuz olarak kullanılıyor. Mevcut bankacılık uygulamaları ile birlikte kul-lanılmakta olan kontör yükleme, fatu-ra ödeme gibi özel uygulamalar da yeni ödeme kaydedici POS cihazlarına rahat-lıkla yüklenebiliyor.”

VeriFone hizmetleriyle perakende dün-yasına iddialı çözümler sunuyor. Ve-riFone’un sektöre sunduğu entegre çözümlerden biri olan VPlatform, pera-kendeciliğe ödeme sistemleri konusun-

da bambaşka bir boyut getirdi. Perakende şirketlerinin hayatını kolaylaştıran sistem, bununla da kalmayıp işletmelerin zaman ve kazanç elde etmelerine olanak sağlıyor.

POS terminalleri üzerindeki ya-zılımlar ile sağlanan bir tam hizmet platformu olan VPlatform sayesinde tek platform üzerinde birçok servis devreye alınabili-yor. Tüm POS’larda ve yazarkasa POS’larda kullanılabilen VPlat-form mağazalardaki kasa bilgileri ile merkezdeki muhasebe bilgile-rini entegre edip, zincir mağaza-ların anlık raporlama takibi yapa-bilmelerini sağlıyor. Bunun yanı sıra; VPlatform’un Pay + progra-mı, çalışılan tüm banka uygula-malarını tek cihazda toplamayı mümkün hale getiriyor. Böylelik-le Loyalty + programıyla ayrıntı-lı raporlama alınabiliyor, detaylı kampanya tanımlanabiliyor ve müşteriye hizmet verme hızın-da artış sağlanabiliyor. Üstelik müşteri profi li, ürün, tutar, tarih, bölge bazlı sadakat programları-nı hayata geçirebilmeye ve çapraz sadakat programları oluşturmaya

da imkan tanıyor. 12 bankayı tek bir POS cihazında birleştiren VPlatform’un sağ-ladığı avantajlar şöyle sıralanabilir:• Alışverişin yoğunlaştığı anlarda kasi-yer, tutar yerine POS’a yanlış bir miktar girerse hem müşteri memnuniyeti düşer hem de muhasebesel tutarsızlıklar olu-şabilir. VPlatform, kasa-POS entegrasyo-nu sayesinde kasa üzerinden girilen tu-tarı, taksit sayısını ya da puan kullanım talebini otomatik olarak POS cihazına

Köklü geçmişi ve güçlü AR-GE merkeziyle ödeme sistemlerinin lider firması VeriFone,ödeme cihazlarının yanı sıra perakende sektörü için geliştirdiği çözümler ile de Türkiye ve dünyada öncü

konumda bulunuyor. Birçok perakende ve alışveriş noktasında fark yaratan VeriFone, son dönemde yazarkasa POS cihazlarındaki uygulaması ve çözümleri ile sektörün lider firması oldu.

iletir. Böylece hem müşteri hem de şir-ket tutarlı, güvenilir ve hızlı bir alışverişin mutluluğunu yaşar.• Temassız ödemelere de uygun olan VPlatform’da tüm operatörlere POS ci-hazından TL yüklenebiliyor ya da fatura ödemesi yapılabiliyor.• VPlatform, her bankanın farklı format-taki gün sonu raporlarını alma işlemini de kolaylaştırıyor. Bu raporlar ayrı ayrı değil, birleştirilmiş halde sunuluyor.• Mağaza müşterilerine telefonlarına TL yükleme, fatura ödeme gibi birçok kolay-lık da sunan VPlatform, sadakat kart uy-gulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor.• VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri sadakati ve maliyette düşüş sağlıyor.

Bu avantajlarla müşteri ve işletme ara-sındaki hız, güvenlik, memnuniyet ve teknoloji alışverişinin büyük bir değe-re dönüştüğünü belirten Onur Altınbaş, “Yeni nesil pazarlama ortamları sunma, müşteri trafi ğinde ve ciroda artış da VP-latform’un önemli avantajlarından” diye konuştu.

VeriFone’un perakende sektörünü hare-ketlendiren bir diğer uygulaması da Veri-Fone Retail 360. Altınbaş, bu uygulamada satışların artırılırken maliyetin de en aza indirilmesinin amaçlandığını anlatarak “Mağazalarda satış işlemlerinin yöne-timinden mağazadaki stok seviyesine, kayıpların önlenmesinden fi yatların dü-zenlenmesine kadar bir dizi kolaylık ge-tiren bu uygulamada, merkezde de ça-lışanların performanslarını görmek ve tüm seviyelerde stok yönetimi sağlamak mümkün oluyor” dedi.

ÜYE İŞYERİ, BANKA VE TÜKETİCİLER KORUMA ALTINDA

VeriFone, geliştirdiği çözümlere bir yenisini daha ekleyerek banka, üye işyeri ve tüketicileri koruyan güvenli altyapısıyla hızlı ve esnek çözümler sunmaya devam ediyor.

Onur Altınbaş, sektördeki tüm mobil POS’lara hizmet verebilen Veri Merkezi hak-kında bazı açıklamalarda bulundu: “Çok yakın zamanda sağladığımız çözümlere bir yenisini daha ekleyerek Türkiye ödeme sistemleri için Veri Merkezi’ni hizmete sunduk. Kredi kartı sektöründe tüm dünyada kabul edilen bir güvenlik sertifi ka standardı olan PCI-DSS (Payment Card Industry – Data Security Standarts) ile VeriFone’un servis sağlayıcı olarak hizmet vereceği Veri Merkezi, banka, üye iş-yeri ve tüketicileri koruyan güvenli altyapısı sayesinde hızlı ve esnek çözümler su-nacak. ÖKC (yazarkasa POS) sürecinde gerekli olan tüm uygunlukları sağlayarak müşterilerimize uçtan uca güvenli hizmet vermeye hazırız. Sektördeki tüm yeni nesil ÖKC yazarkasa ve POSlarına hizmet verebilen Veri Merkezi’miz aynı zaman-da tüm GSM operatörleri ve bankalar ile çalışabildiğinden esnek ve yönetilebilir hizmetler sunuyor. ÖKC’ler ise PCI 3.0 Sertifi kalı ve son güvenlik standartlarında bankaları, üye iş yerlerini ve tüketicilerini risklere karşı koruyor.”

1 MİLYONDAN FAZLAPOS TERMİNALİ

Halihazırda sahada çalışır durumda 1 mil-yondan fazla POS terminali bulunduğunu kaydeden Altınbaş, “Her bankaya ait farklı bankacılık uygulamaları sahadaki cihazla-rımızda sorunsuz olarak çalışıyor. VeriFone POS terminalleri, modern, sağlam ve ergo-nomik yapıda kullanıcı kolaylığı düşünülerek tasarlanıyor” diye bilgi verdi.

Yıllardır dünya standartlarında güvenli işlem yapan terminalleriyle müşterilerinin beklen-tilerini karşılamaya devam ettiklerini belirten Altınbaş, mevcut durumda en güvenli elekt-ronik çözümlerden birini sunduklarını ve ci-haz seçiminde satış sonrası desteğin güçlü olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Page 7: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

7itü vakfı dergisi

VeriFone’dan perakende sektörüne özel çözüm

Adve

rtorial

kuze

y m

edya

Ayrıntılı bilgi almak için: [email protected]

VeriFone Türkiye, Güney Avrupa ve Rusya Genel Müdürü Onur Altınbaş, “VeriFone, yıllardır Tür-

kiye’de ödeme sistemleri sek-töründeki önemli oyunculardan biri. Köklü geçmişimiz ve güç-lü AR-GE merkezimizle ödeme sistemleri sektöründe dünyanın öncü kuruluşu olarak, teknolo-jik ve güçlü altyapımızla pazarın en gelişmiş ürününü sunuyoruz. Bu anlamda da halihazırda Pro-fi lo ve Hugin ile ortak yazarkasa POS cihazını sektörle buluştur-duk. Mevcut durumda en güvenli elektronik çözümleri sunuyoruz” dedi.

Türkiye’deki yazarkasa POS uy-gulamasının dünyada bir ilk ol-duğuna vurgu yapan Altınbaş, şunları söyledi: “Türkiye’deki bankacılık ve fi nans sektörü he-pimizin bildiği gibi dünyanın en gelişmiş ve yenilikçi sektörü. Bu gelişmiş yapıya ve ürün çeşitlili-ğine paralel olarak ödeme sis-temleri sektörü, dünyada birçok ülkeye örnek projeler geliştirmiş durumda. Türkiye’deki yazarkasa POS uygulaması, dünyada bir ilk-tir. Biz de VeriFone Türkiye olarak, Tür-kiye’nin sahip olduğu bu dinamik sek-tör yapısı sayesinde geliştirilen ürünleri aynı zamanda yurt dışına pazarlamayı kendimize misyon edinmiş durumdayız. Ödeme sistemleri konusunda VeriFone Türkiye olarak dünya üzerindeki birçok ülkeye yol gösterici konumundayız. Ve-riFone POS terminallerinde bankaların sahip olduğu, VeriFone tarafından ge-liştirilen bankacılık uygulamaları yıllar-

dır sorunsuz olarak kullanılıyor. Mevcut bankacılık uygulamaları ile birlikte kul-lanılmakta olan kontör yükleme, fatu-ra ödeme gibi özel uygulamalar da yeni ödeme kaydedici POS cihazlarına rahat-lıkla yüklenebiliyor.”

VeriFone hizmetleriyle perakende dün-yasına iddialı çözümler sunuyor. Ve-riFone’un sektöre sunduğu entegre çözümlerden biri olan VPlatform, pera-kendeciliğe ödeme sistemleri konusun-

da bambaşka bir boyut getirdi. Perakende şirketlerinin hayatını kolaylaştıran sistem, bununla da kalmayıp işletmelerin zaman ve kazanç elde etmelerine olanak sağlıyor.

POS terminalleri üzerindeki ya-zılımlar ile sağlanan bir tam hizmet platformu olan VPlatform sayesinde tek platform üzerinde birçok servis devreye alınabili-yor. Tüm POS’larda ve yazarkasa POS’larda kullanılabilen VPlat-form mağazalardaki kasa bilgileri ile merkezdeki muhasebe bilgile-rini entegre edip, zincir mağaza-ların anlık raporlama takibi yapa-bilmelerini sağlıyor. Bunun yanı sıra; VPlatform’un Pay + progra-mı, çalışılan tüm banka uygula-malarını tek cihazda toplamayı mümkün hale getiriyor. Böylelik-le Loyalty + programıyla ayrıntı-lı raporlama alınabiliyor, detaylı kampanya tanımlanabiliyor ve müşteriye hizmet verme hızın-da artış sağlanabiliyor. Üstelik müşteri profi li, ürün, tutar, tarih, bölge bazlı sadakat programları-nı hayata geçirebilmeye ve çapraz sadakat programları oluşturmaya

da imkan tanıyor. 12 bankayı tek bir POS cihazında birleştiren VPlatform’un sağ-ladığı avantajlar şöyle sıralanabilir:• Alışverişin yoğunlaştığı anlarda kasi-yer, tutar yerine POS’a yanlış bir miktar girerse hem müşteri memnuniyeti düşer hem de muhasebesel tutarsızlıklar olu-şabilir. VPlatform, kasa-POS entegrasyo-nu sayesinde kasa üzerinden girilen tu-tarı, taksit sayısını ya da puan kullanım talebini otomatik olarak POS cihazına

Köklü geçmişi ve güçlü AR-GE merkeziyle ödeme sistemlerinin lider firması VeriFone,ödeme cihazlarının yanı sıra perakende sektörü için geliştirdiği çözümler ile de Türkiye ve dünyada öncü

konumda bulunuyor. Birçok perakende ve alışveriş noktasında fark yaratan VeriFone, son dönemde yazarkasa POS cihazlarındaki uygulaması ve çözümleri ile sektörün lider firması oldu.

iletir. Böylece hem müşteri hem de şir-ket tutarlı, güvenilir ve hızlı bir alışverişin mutluluğunu yaşar.• Temassız ödemelere de uygun olan VPlatform’da tüm operatörlere POS ci-hazından TL yüklenebiliyor ya da fatura ödemesi yapılabiliyor.• VPlatform, her bankanın farklı format-taki gün sonu raporlarını alma işlemini de kolaylaştırıyor. Bu raporlar ayrı ayrı değil, birleştirilmiş halde sunuluyor.• Mağaza müşterilerine telefonlarına TL yükleme, fatura ödeme gibi birçok kolay-lık da sunan VPlatform, sadakat kart uy-gulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor.• VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri sadakati ve maliyette düşüş sağlıyor.

Bu avantajlarla müşteri ve işletme ara-sındaki hız, güvenlik, memnuniyet ve teknoloji alışverişinin büyük bir değe-re dönüştüğünü belirten Onur Altınbaş, “Yeni nesil pazarlama ortamları sunma, müşteri trafi ğinde ve ciroda artış da VP-latform’un önemli avantajlarından” diye konuştu.

VeriFone’un perakende sektörünü hare-ketlendiren bir diğer uygulaması da Veri-Fone Retail 360. Altınbaş, bu uygulamada satışların artırılırken maliyetin de en aza indirilmesinin amaçlandığını anlatarak “Mağazalarda satış işlemlerinin yöne-timinden mağazadaki stok seviyesine, kayıpların önlenmesinden fi yatların dü-zenlenmesine kadar bir dizi kolaylık ge-tiren bu uygulamada, merkezde de ça-lışanların performanslarını görmek ve tüm seviyelerde stok yönetimi sağlamak mümkün oluyor” dedi.

ÜYE İŞYERİ, BANKA VE TÜKETİCİLER KORUMA ALTINDA

VeriFone, geliştirdiği çözümlere bir yenisini daha ekleyerek banka, üye işyeri ve tüketicileri koruyan güvenli altyapısıyla hızlı ve esnek çözümler sunmaya devam ediyor.

Onur Altınbaş, sektördeki tüm mobil POS’lara hizmet verebilen Veri Merkezi hak-kında bazı açıklamalarda bulundu: “Çok yakın zamanda sağladığımız çözümlere bir yenisini daha ekleyerek Türkiye ödeme sistemleri için Veri Merkezi’ni hizmete sunduk. Kredi kartı sektöründe tüm dünyada kabul edilen bir güvenlik sertifi ka standardı olan PCI-DSS (Payment Card Industry – Data Security Standarts) ile VeriFone’un servis sağlayıcı olarak hizmet vereceği Veri Merkezi, banka, üye iş-yeri ve tüketicileri koruyan güvenli altyapısı sayesinde hızlı ve esnek çözümler su-nacak. ÖKC (yazarkasa POS) sürecinde gerekli olan tüm uygunlukları sağlayarak müşterilerimize uçtan uca güvenli hizmet vermeye hazırız. Sektördeki tüm yeni nesil ÖKC yazarkasa ve POSlarına hizmet verebilen Veri Merkezi’miz aynı zaman-da tüm GSM operatörleri ve bankalar ile çalışabildiğinden esnek ve yönetilebilir hizmetler sunuyor. ÖKC’ler ise PCI 3.0 Sertifi kalı ve son güvenlik standartlarında bankaları, üye iş yerlerini ve tüketicilerini risklere karşı koruyor.”

1 MİLYONDAN FAZLAPOS TERMİNALİ

Halihazırda sahada çalışır durumda 1 mil-yondan fazla POS terminali bulunduğunu kaydeden Altınbaş, “Her bankaya ait farklı bankacılık uygulamaları sahadaki cihazla-rımızda sorunsuz olarak çalışıyor. VeriFone POS terminalleri, modern, sağlam ve ergo-nomik yapıda kullanıcı kolaylığı düşünülerek tasarlanıyor” diye bilgi verdi.

Yıllardır dünya standartlarında güvenli işlem yapan terminalleriyle müşterilerinin beklen-tilerini karşılamaya devam ettiklerini belirten Altınbaş, mevcut durumda en güvenli elekt-ronik çözümlerden birini sunduklarını ve ci-haz seçiminde satış sonrası desteğin güçlü olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Bu

bir r

ekla

mdı

r.

Page 8: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

8 itü vakfı dergisi

Sayın Okurlar,

Dergimizin 64. sayısını, İTÜ: BUGÜN ve GELECEK başlığı altında, Üniversitemizin kuruluşunun 241. yıldönümünde yayımlayabilmenin mutluluğu

içindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana çağdaş Türkiye’nin inşasında önemli bir rolü olan İTÜ, gelişen bilim ve teknolojiyi izleyerek ve yenilikler ortaya koyarak çalışmalarını yürütmektedir. Küresel koşullardaki sosyal ve teknolojik değişimin bilim/teknoloji alanındaki etkilerine çözüm aramak ve uluslararası rekabet koşullarında başarılı olmak, bugün tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki üniversiteler için de en önemli hedef olmaktadır.İTÜ’nün, bugün Türkiye ve dünya üniversiteleri arasındaki saygınlığının farkında olarak yukarıdaki gelişim içindeki yerinin ve geleceğinin; Üniversite’nin yöneticilerinin, öğretim üyelerinin, öğrencilerinin ve mezunlarının bakış açısıyla nasıl göründüğünü ve ulaşılması gereken hedeflerin neler olduğunu röportaj, makale ve söyleşilerle saptamaya çalıştık. Hiç şüphesiz, böyle önemli bir konunun kısa bir süre içinde belirlenemeyeceğinin ve yetkili organların çalışmalarının var olduğunun farkındayız. Amacımız konuyu okurlarımıza açmak. Görüş ve eleştiri getirecek yazılar bizi mutlu edecektir.Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ile editörümüz Hatice Yazıcı’nın yaptığı röportaj, üniversitenin bugünkü en üst düzey yöneticisinin; İTÜ’nün uluslararası düzeydeki yeri, hangi alanlardaki çalışmalara öncelik verdiği, 241 yıllık bir geleneğe sahip olmanın yarattığı koşullar, asistan kadrolarındaki sorunlar, mezunlarla ilişkiler, öğrenci kulüpleri, Ar-Ge çalışmaları, öğretim üyelerinin sorunları, YÖK tasarısı ve üniversite içinde sanat konuları hakkındaki görüşlerini içeriyor ve ilgilenen herkesin İTÜ’nün çeşitli alanlardaki çalışmaları veya hedefleriyle ilgili bilgi sahibi olmasına olanak veriyor.Hepimizin bildiği gibi Ar-Ge merkezleri, buluş ve inovasyon çalışmalarının merkezidir. Prof. Dr. Mehmet Sabri Çelik ve Dr. İ. Ethem Karaağaçlıoğlu, “İTÜ’de Ar-Ge Yapılanması ve Hedefler “ başlıklı yazılarıyla araştırma yapılanmasını ve buluş çalışmalarındaki ilerlemeleri, uluslararası büyük firmalarla sponsorluk ve ortak proje geliştirme konusundaki ilerlemeleri açıklıyorlar.Rektörlük görevlerini bitirmiş olan öğretim üyelerimizin İTÜ’nün geleceğini nasıl görmek istediklerini açıklayan yazılarına, yönetim deneyimlerinin yansıması olacağı için önem verilmiştir.Ayrıca mezunlarımızın gelecekteki İTÜ için öngörüleri, aldıkları eğitimin iş hayatındaki yeterliliğini açıklaması açısından yararlı olacaktır. Öğretim üyeleri ve öğrenci

görüşleri de üniversitenin geleceğini ve bugünkü sorunlarını anlatmak açısından üzerinde durulmaya değer olacaktır.Bugünün anlaşılmasının ve geleceğin planlanmasının en iyi yolu, çok iyi bilindiği gibi geçmişi tanımakla sağlam bir temele oturtulabilir. Bu düşünceyle eğitim, üniversite yapıları ve yerleşkeleri ile ilgili olayları açıklayan yazılara yer vererek, bugün içinde yaşadığımız binaların hangi aşamalardan geçtiğini bir kez daha hatırlamak ve yeni kuşaklara da anlatmak istedik.İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yeni fakültelerin açılması ile bina ihtiyacı artmış ve Cumhuriyet ilanını izleyerek Gümüşsuyu, Taşkışla, Maçka Silahhanesi ve Maçka Karakolu devlet tarafından tahsis edilmiştir. Onarımlar sonucunda kullanıma açılan bu binaların 1980’li yıllarda otel, borsa binası gibi yeni fonksiyonlarda kullanılmak üzere geri alınmak istenmesi bir mücadele ortamı yaratmış ve sonunda İTÜ’nün zaferi ile bitmiştir. Bu olayları anlatan “Bir Anıt: Taşkışla”, Prof.Dr. Mete Tapan’ın “Kültür Uzun, Para Kısadır” ve “Son Defa Taşkışla”, Prof.Dr. Erol Kulaksızoğlu’nun “ İTÜ Kent İçi Binalarının Korunması ve En İyi Şekilde Değerlendirilmesi Sorunu”, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’nin “Hukuk ve Maçka Kışlası”, Prof. Dr. Güven Önal’ın “Neden Hep İTÜ Binaları?” ve Prof. Dr. Güngör Evren’in “İTÜ Binalarının Kimi Mutlu ve Umutlandırıcı, Kimi Üzücü ve Hüzünlü Öyküleri” başlıklı yazıları bu mücadelenin hikayesini anlatmaktadır.Doç. Dr. Tuncay Zorlu’nun “İTÜ’nün Kısa Tarihi ve Mühendislik Eğitimimiz” başlıklı yazısı eğitimin 17. yüzyıldan bugüne kadarki gelişimini ve İTÜ’nün kuruluş tarihini özetlemektedir.Prof. Dr. Ruhi Kafesçioğlu ise Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki eğitim ve öğretimi Gümüşsuyu Yerleşkesi’ne geçişten başlayarak; dershaneler, hocalar, öğrencilik anıları ve sosyal yaşam çerçevesinde ayrıntılarla anlatmaktadır.“Önce İTÜ Vardı!” başlıklı yazısında Dr. Doğan Hasol da, İTÜ tarihçesine değindikten sonra kendi öğrencilik dönemini (1956-1961) çeşitli açılardan tanımlamaktadır.İTÜ TMDK Müdürü Prof. Adnan Koç, alanında bir ilk olan “İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı” başlığı altında kurumun kuruluş ve gelişimini aktarmaktadır.Her sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da Teknokent Dosyası, İTÜ’den Haberler, Genç Başarı, İTÜ Vakfı’ndan Haberler zengin bir içerikle yer almaktadır.Gelecek sayımızda buluşmak üzere.

Bu sayıda

Saygılarımızla,Prof. Dr. Yıldız Sey

Page 9: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

9itü vakfı dergisi

İTÜ

Bu

N V

E G

ELE

CE

K

İTÜ BuGÜN

VE GELECEK

Page 10: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

10 itü vakfı dergisi

İTÜ

Bu

N V

E G

ELE

CE

K Rektör Prof. dr. Mehmet Karaca ile Gelenekten, Geleceğe İTÜ

Teknik Üniversite’nin değişime İhtiyacı Var!

Ben, daha radikal olmayı tercih ettim, çünkü değişime ihtiyacı var bu üniversitenin. Köklü yapıdan, gelenekten beslensin ama yeniliklere açık olsun. “Gelenekten, geleceğe” şeklinde bir sloganı tercih etmemiz lazım. Aksi halde mevcut sistem kişileri popülizme itiyor, kişiler biraz nefsine yenik düşüyor. Onları da anlayışla karşılıyorum. İyi olan gelsin yarışsın, hiç sıkıntım yok! Benden daha iyiyse gelsin! Bu anlayışın üniversiteye yerleşmesi lazım. Biraz radikal bir düşünce, çoğu kişinin hoşuna gitmeyebilir ama Teknik Üniversite’nin buna hazır olması lazım. Aksi halde sıradanlığa doğru gideriz ve bu da Teknik Üniversite’ye yakışmaz! Bu kadar eski bir kurumun sıradanlaşması kuruma ihanet olur. Birinin risk alması lazım. Ben risk aldım, risk almaya devam ediyorum! Kurumun bekaası için… Daha sonra beni hatırlayacaklar, ben buna eminim! Diyecekler ki, popülist olmayan, risk alan bir rektördü.

Fot

oğra

flar:

Alta

n B

al

Page 11: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

11itü vakfı dergisi

241. kuruluş yılını kutlamakta olan İTÜ, sizce bugün olması gereken konumda mı? Kurumun geleceğinin şekillenme-sinde sorumluluk üstlenmiş biri olarak nasıl bir İTÜ hayal ediyorsunuz?Üniversitemiz, maalesef hala istenen ko-numda değil. Bunu bir özeleştiri olarak kabul etmek lazım. İTÜ’nün de bir Camb-ridge, bir Oxford, bir MIT ve bir Harvard gibi dünyada aranan, ismi ilk anda akla gelen bir üniversiteye dönüşmesi lazım. Hedefimiz de aslında öyle bir yerde ol-mak. Elbette bu uzun bir yolculuk ve bu-nun için de kararlı adımlar atmak lazım. Bir değil, birkaç rektör döneminin geç-mesi gerekiyor bu hedefe ulaşmak için. İTÜ, mensupları ve mezunlarıyla büyük bir potansiyele sahip. Bunu yapamaya-cak konumda değil. O açıdan Teknik Üni-versite’ye güveniyorum.

Rektörlük görevinde iki yılı doldurmak üzeresiniz. Bu süreçte, yönetim prog-ramınızdaki öncelikleriniz, projeleriniz nelerdi, ne kadarını hayata geçirebildi-niz? Rektörlüğe başlarken hedefim, belirli alanlara kilitlenmekti. Çünkü hiçbir üni-versite dünyada her alanda iyi değildir, bir takım öncelikleri vardır. Biz de kendi-mize hedef olarak birkaç sektörel alan belirledik ve bu alanlarda büyümeyi seçtik. Enerji, malzeme, havacılık, çevre, özellikle çevre bilimleri önceliğimizdi ve bu alanlarda belli aşamalar kaydetmek üzereyiz. Enerji ile ilgili ciddi adımlar at-tık, havacılıkla ilgili olarak dünyanın önde gelen kuruluşları ile işbirliği yaptık; Boe-ing, IMT, British Colombia ile bir program başlattık. Ama kısmen en büyük proble-mimiz olan bürokratik sıkıntılar, kısmen de kendi içimizdeki ataletten dolayı henüz is-tediğimiz, hayal ettiğimiz noktada değiliz. Bu sene hedefimiz, gelirimizin büyük kıs-mını IT altyapısına ayırmaktı. Çünkü iyi, hızlı bir iletişim ağına sahip değiliz. Ko-talarımız çok düşük, internet bağlantımız istenen düzeyde değil. Bunu çözmek için önemli adımlar atıyoruz. Burası Teknik Üniversite ama maalesef standart bir ilköğretim okulu, bir lise bile bizden çok daha iyi bir altyapıya sahip. Yıllardır bir türlü e-imzaya geçilemedi. Bunun için de bir çalışma başlattık. Hedefimiz bu dönemde e-imza uygulamasına geçmek. Bütün evrak ve yazışmanın elektronik or-tama kavuşacağı bir sistem için gerek-li altyapıyı hazırlıyoruz. Kampüslerde

daha yaşanabilir bir çevre esas düsturu-muz. Sloganvari değil, işleyen bir çevre sistemi... Zaten görüyorsunuz, önce Ayazağa’da ardından Taşkışla’da çalış-maları başlattık. Sonra sıra Maçka ve Gü-müşsuyu’na gelecek. Çevre duyarlılığı olan bir altyapı için harekete geçtiğimiz Ayazağa Yerleşkesi’nde kaldırımları me-deni ülkelerdeki standarda göre yeniliyo-ruz. Bisiklet yolları, yaya yolları, kampüs içinde ring seferlerini artırarak, mümkün olduğu kadar araç trafiğini azaltacak önlemler konusunda ciddi adımlar attık. Yeşil Kampüs projesinden hareketle so-nuçları en hızlı görülecek değişimlerden biri kampüsteki yeşil doku.

İş süreçlerini etkileyen ataletten bah-settiniz... İTÜ’nün gelenekçi yapısı gü-nümüz şartlarında pratiğe nasıl yansıyor? 241 yıllık bir geleneğe sahip olmak, bir-çok açıdan pratiğe olumlu yansıdığı gibi, bazı durumlarda süreci olumsuz da et-kileyebiliyor. İyi tarafları; kurumsal bir yapısı, bir geleneği var. O kurumsal yapı içinde herkes görevini, konumunu bildiği için karar alırken muhatabınız var, en bü-yük avantajı bu. İyi bir mezun portföyüne sahipsiniz. Bir üniversitenin üniversite ol-ması, kurumsallaşması için en az 50-100 yüz yıl gerekli zaten. Olumsuz diyebile-ceğimiz tarafları da bu defa ataletiniz faz-la oluyor; iş yaparken, sorun çözerken, önünüzdeki bürokrasi çok daha hızlı, kök salmış durumda. Yeniliğe açık bir yapıya sahip değilsiniz. Üniversite, kendi yapısı içinde, adı üstünde sürekli arayış içinde

olan, yeniliğe açık, yeni şeyler yapma der-dinde olan bir kurum. Dünyada, yeniliğe bu kadar açık olması gereken üniversite benzeri bir kurum daha yok. Ama gele-nekçiliğin getirdiği kemikleşmiş yapılar, karar süreçlerini etkiliyor, yönetim olarak aldığınız kararların sirayet etmesine, o ka-nın akışına engel olabiliyor.

“Akademik camia büyük bir ekosistem-dir: İnsanlar öğrenme merakıyla dolu-dur; doğayı anlamaya çalışırlar, tekno-lojiyi geliştirirler, bilim aşkıyla yanıp tutuşurlar; yenilik peşinde bıkmadan usanmadan çalışırlar…” diyorsunuz. Bu ekosistemi besleyen unsurlar ne-ler? Akademik camia bir ekosistem hakikaten. Bence bu ekosistemin en iyi şekilde bes-lenmesi için dışarıya, farklı yerlere açık olması gerekiyor. Bugün dünyadaki en iyi okullara baktığımızda, bunların dışarıyla entegrasyonu çok fazla olan üniversiteler olduğunu görürüz. Daha fazla yabancı öğ-renciye, daha fazla yabancı öğretim üye-sine sahip üniversiteler çok daha başarılı oluyor. Bence Teknik Üniversite’nin bu ke-mikleşmiş gelenekçi yapıdan biraz daha kurtulması lazım. Bu yapı, yeni insana yeni sisteme pek açık değil. Son on yılda as-lında ciddi bir kırılma yaşamaya başladık. Eski klasik kürsünün avantajları vardı evet ama dezavantajları da vardı; yeni insanı tanıması, kabullenmesi çok zordu. Bu açı-dan kırılma yavaş yavaş yaşanıyor, o da iyi bir şey.

Burada, 50D ve 33A asistan kadroların-daki uygulamalar akla geliyor… Bu kararı zaten biz almadık. YÖK tarafın-dan alınmış bir karar. Yıllardır Boğaziçi, ODTÜ ve Bilkent üniversitelerinde uygu-lanan bir yöntem, kendi mezunlarını kendi üniversitelerinde istihdam etmiyorlar. Fark-lı yerlere gitmelerini, farklı dünyalardaki bi-limsel metodolojiyi öğrenmelerini istiyorlar. Sonra gelip, kendi üniversitelerinde eğer sistem uygunsa uluslararası öğretim üyesi oluyorlar. Yıllarca aynı kurumda kalmak insanı üretkenlikten yoksun kılıyor. Lisan-sı, master’ı, doktorası hatta hocalığı bile aynı kurumda olunca farklı anlayışlara, farklı görgülere kapalı oluyor insan. Aynı kökten, içten beslenme -İngilizce’de inb-reeding - akademik kültür açısından ge-çerliliğini yitirmiş bir kurgudur. En iyi insan tipolojisi morfolojik olarak melez ırklardır. Melez ırk, farklı yerlerden beslendiği için

Yıllarca aynı kurumda kalmak insanı üretkenlikten yoksun kılıyor. Lisansı, master’ı, doktorası hatta hocalığı bile aynı kurumda olunca

yeni, farklı anlayışlara, farklı görgülere kapalı oluyor insan. Aynı kökten, içten beslenme

-İngilizce’de inbreeding - akademik kültür açısından geçerliliğini

yitirmiş bir kurgudur. En iyi insan tipolojisi morfolojik olarak melez

ırklardır. Melez ırk, farklı yerlerden beslendiği için her şeye karşı daha

dayanıklıdır, daha donanımlıdır, bağışıklık sistemi güçlüdür. Melez

kültürün bu kuruma yerleşmesi lazım.

Page 12: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

12 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

her şeye karşı daha dayanıklıdır, daha donanımlıdır, bağışıklık sistemi güçlüdür. Melez kültürün bu kuruma yerleşmesi la-zım. Biz, mezunlarımız burada çalışmasın demiyoruz. Diyoruz ki; en azından gitsin başka bir yerde rüştünü ispat etsin, eğer bölümü gelişmeye büyümeye imkan ve-riyorsa dönsün. Asistan kadroları, siste-min en büyük problemlerinden biri. Mezun olan, doktorayı bitiren 33 D’ye geçerek ve bu kadroda çok uzun yıllar kalarak yeni gelecek olanların önünü kesiyor. Bu defa kadro sıkıntısı nedeniyle yeni yüzlerin, üni-versiteyi dereceyle bitirmiş olanların kad-roya alınmaları engelleniyor. Mesela bizim enstitümüzde asistan kadrosunda kimse yok. Sistemde sadece öğretim üyeleri var, onları projelerimizden destekliyoruz. Gençler ise idari işlerden kendilerini ta-mamen arındırarak, araştırmaya konsantre oluyorlar. Bize gelen bazı duyumları, kötü örnekleri görüyoruz. Fakültenin veya bö-lümün her türlü angarya işleri bu gençlerin üzerine yıkılıyor. Bu nedenle de bitirme tez-lerinde, araştırmalarında gecikmeler yaşa-nıyor. Bunu da göz önüne alarak, herkesin 50D’den, 33A’ya geçirilmesi zaten doğru bir karar olmazdı.

“Üniversiteyi Üniversite Yapan Mezunların Kuruma Bağlılığıdır”

Eski mezunların üniversiteye hissettik-leri aidiyet duygusu bambaşka. Sizce, yeni kuşaklar, eski mezunlar kadar bağ-lılık duyuyor mu üniversitesine?

Ben 60’lara hatta 70’lere kadar olan me-zunların İTÜ’ye bağlılıklarına gıpta ediyo-rum. Burada en büyük sıkıntı şu; mezunlar üniversite içinde yeteri kadar görünmüyor-lar, nedense bu tür bir yapı, bir alışkanlık oluşmamış. Benim bütün isteğim, me-zunların üniversite kampüslerinde daha görünür olması, üniversitenin olanaklarını daha fazla kullanması, üniversite içinde yaşaması, spor yapması. Mezunun, üni-versiteye aidiyet duygularıyla bağlanması açısından bunun şart olduğunu düşünüyo-rum. Burada en büyük eksiğimiz yönetim-le mezunlar arasında bir türlü bağ kurula-madı, istediğimiz bağı oluşturamadık. Bir Mezunlar Derneğimiz var, 100 binin üze-rinde mezunumuz var, sadece sekiz bini derneğe kayıtlı ve sadece üç bini aktif. Ve duyuyorum ki Genel Kurul’u 30-40 kişiyle yapıyorlar. Bu durum aslında günümüzde aidiyet duygusunun düşündüğümüz kadar olmadığını gösteriyor.

Bu bağ neden zayıfladı?Okula en büyük bağlılığın oluştuğu dönem lisans eğitimi dönemidir. Bu dönemle ilgili acı-tatlı anılarınızla anıyorsunuz kurumu. Siz 18-22 yaş döneminde üniversitede çok hoş vakit geçirmişseniz, kurumla en-tegrasyonunuz çok hoşsa, aidiyet duygu-su o zaman başlıyor. Teknik Üniversite’yi Teknik Üniversite yapan 60’lara kadar olan yurt kültürüydü, Gümüşsuyu yurdu kül-türü… Orada müthiş bir aidiyet duygusu vardı. Bugün bizim hedefimiz, birinci sını-fa gelen bütün öğrencileri mümkün olduğu kadar yurtlarda, İstanbul’da yaşıyor olsa

da yurtlarda barındırmak. Yurtlar, beraber yaşama kültürünü getiriyor. Öğrenci bura-larda yaşanacak acı-tatlı anılardan yoksun olmamalı. 70’ten 80’den sonra yurt kültürü, beraber bir şeyler yapma kültürü azaldığı için mezunların sonradan toparlanması, kuruma bağlılık duyguları zamanla azaldı.

İTÜ’nün yaşayan 100 bin’i aşkın mezunu var. Mezunların üniversite ile entegras-yonu konusunda bir çalışma yürütülü-yor mu?Girişimlerimiz var… Her mezuna en azın-dan “itu.edu.tr” uzantılı e-mail adresi ver-mek, üniversite ile ilgili bilgilendirmeyi artır-mak, kütüphaneyi daha çok kullanmalarını, sahiplenmelerini sağlamak, kampüsteki spor alanlarını mezunların kullanımına aç-mak bu girişimlerden bazıları. Hatta, Me-zunlar Derneği’ne, Doğa Tarihi Müzesi’ne dönüştürdüğümüz binanın üst katını bir mezunlar lokaline dönüştürmeleri teklifinde bulundum ama yanaşmadılar. Mezunla-rın öğrencilerle, üniversite ile entegre ol-ması için bu tür mekanlar kampüs içinde olmalı. 18 yaşındaki bir gencin 60’larda, 70’lerde mezun olmuş ağabeyleri ve ab-lalarıyla beraber olması, onların tecrübe-lerinden yararlanması, büyüklerin de öğ-rencilere koçluk yapması yeni kuşaklarda aidiyet duygusunu güçlendirir. Amerika’da üniversitelerin bütün etkinlik-lerinde, spor müsabakalarında daha çok mezunları görürsünüz. İki ay önce Los Angeles’ta doktora yaptığım üniversitenin bir maçına gittim. Stat 15 bin kişilikti ve öğrenciden çok mezun vardı. Orada farklı bir aidiyet duygusu var; mezunlar üniver-sitelerinde mutlu oluyorlar, müthiş bağışlar yapıyor, üniversitenin önünü açan büyük projeler yürütüyorlar, yönetimi yönlen-diriyor, problemlerin çözümünde destek oluyorlar. İTÜ’nün efsane basket takımını tekrar canlandırmak için bu sene kampüs-teki salonda oynatmaya başladık, ama me-zunları orada göremiyoruz. Bu açıdan büyük beklenti içinde olabilirim ancak, dünyada da üniversiteyi üniversite yapan, mezunların kurumlarına olan bağlı-lığıdır. Mezunların desteği ile hoş bir “Me-zunlar Meydanı” projesi gerçekleştirildi, sağlanan gelirle bir yurt yapıldı. Ama bu-nun çok daha ötesinde işler yapılmalı. Bu üniversite, sahip olduğu mezun potansiyeli ile özellikle 1950 ve 60’lı yıllarda mezun olanların bulundukları iyi konumlar nede-niyle çok daha büyük projeleri gerçekleş-tirebilir.

Page 13: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

13itü vakfı dergisi

Bugün Bir Miras Yiyiyoruz!

Mezunlar bu konuda ne söylüyor? Örne-ğin bir Mezunlar Konseyi var, son yıllar-da mesai harcayan…Yardımları oluyor ama istediğim düzeyde değil. Benim gözüm batıdaki örneklerde. O kadar olmasa bile, mezun potansiye-limize baktığımızda, oradaki mezunların üniversitelerine yaptıkları katkının yüzde 50’si olmalı bizde de. Mezunlar bu üniver-siteden aldıkları diplomalarla kariyer yap-tılar, firma sahibi oldular. Buraya borçları var. Ben 40’lı 50’li yılların mezunlarının gözlerinde, sözlerinde gördüm bunu. “Bu okul bizi okuttu, bize diploma verdi. Biz buraya borçluyuz, sahip olduğumuz her şeyin arkasında bu okulun diploması var” diyorlar. Eski mezunlar bunu daha çok dile getiriyorlar. Yenilerde bunu göremiyoruz. Bunun suçu belki de yönetimde. Yeni mezunu bağlayıcı bir şey yapmadık. Ör-neğin, burs alan her bir öğrenci, iş sahibi olduktan sonra üniversitesini, öğrencilik günlerini hatırlamalı ve buraya burs kay-nağı sağlamalı. Artık sözleşme imzalata-cağım, karşılıksız burs olmamalı. Mutlak surette bir emek sarfetmelerini istiyorum, bir şey yapsınlar… Ben, lisans ve master’ı İTÜ’de tamamladım. Doktoramı yurt dışında yaptım ve tekrar İTÜ’ye döndüm. Lisans aidiyeti bambaşkadır. Burası benim yuvam, ilk derecemi aldığım yer. Kişisel bir beklentim yok! Mezun olduğum kuruma bir şeyler yapmak derdindeyim; üniversitemin marka değeri artsın, eski parlak günlerine dönsün. Teknik Üniversite denince akla bir tek İTÜ geliyor. Biz bugün bir miras yiyiyoruz maalesef. Artık rekabet şartları çok farklı, 60’lar, 70’lerdeki gibi değil. Kendimizi hazırlamalıyız, çok geç kalıyoruz. Günübirlik yaşayamayız, önümüze daha büyük hedefler koymalıyız.

“Oğuz Atay Kültür, Bilim ve Sanat Merkezi”

Öğrenciler için neler yapılıyor? Öğrenci kulüplerini çok önemsediğinizi söylü-yorsunuz…Bugün İTÜ’de bir öğrenci merkezi yok, İTÜ’nün merkezinde de maalesef öğrenci yok… Bizim bütün derdimiz merkezimize öğrenciyi almak. Çünkü yarınları onlara teslim edeceğiz. Bizden sonra görevi on-lar alacak; ne kadar iyi yetişirlerse, aidiyet duyguları ne kadar artarsa o kadar yararlı

olurlar, İTÜ’yü üst katmanlara taşırlar, mar-ka değerini artırırlar. Öğrenci kulüplerinin bu kadar az olduğu bir üniversite olamaz! Görev aldığımdan beri hatta rektör yardım-cısı olduğum dönemden bu yana ısrarla söylüyorum; öğrenci kulüpleri çok önem-li! Meslek kulüplerinden bahsetmiyorum, onlar tamam ama farklı hedefleri, farklı ül-küleri, farklı alışkanlıkları olan öğrencilerin bir araya gelip hedefe kilitlendikleri öğrenci kulüpleri istiyorum. Her eksende olabilir. Çok daha liberal düşünmek lazım. Kültür Sanat Birliği ile yaşadığımız sıkıntıyı aşıyo-ruz. KSB’yi, “Oğuz Atay Kültür, Bilim ve Sa-nat Merkezi” adı ile yeniden yapılandırdık, onay için YÖK’e gönderdik. KSB de bu merkeze bağlanacak. KSB’deki yönetim de zorunlu olarak mevcut kurallara baka-rak bazı şeyleri engelliyordu. Artık öğren-ciye “Bu, şablona uymuyor, kuramazsınız!” dememek lazım. Öğrencilerin çeşitli sıkın-tıları vardı. Şimdi orada bu işi çok sahip-lenen bir arkadaşımız müdür olarak görev yapıyor. Öğrenci kulüplerini çok daha iyi yerlere getireceğiz. Princeton Üniversitesi’nin 10 bin öğrencisi var, 300 öğrenci kulübü var. Bizim 30 bin’e yakın öğrencimize karşın 150 civarında kulüp var. UCLA (University of California, Los Angeles) Üniversitesi’nin 26 bin lisans, 10 bin yüksek lisans öğrencisine karşın

800 öğrenci kulübü var. Bizim öğrenci-lerimizin de farklı alanlarda yaşayacakları kulüp deneyimleri, iş hayatına atıldıkların-da onlara müthiş katkı sağlayacak. Çünkü kulüp etkinlikleri ile proje yapma alışkanlığı gelişiyor, finans arama derdi oluyor, dışarıy-la bağlantı kuruluyor, hayata hazırlanıyorlar. Her şey derste öğrenilmiyor, öğrenilmemeli zaten. Sınıftaki ders size sadece bir altyapı kazandırır.

Öğrencileri Rol Modellerle Tanıştırmak…

Öğrenciler için en büyük hedeflerimden biri de önümüzdeki sene başlayarak öğ-rencileri rol modellerle tanıştırmak. Bir ara denedik, sürdüremedik. Dünyada belli ko-numlara gelmiş kişileri konuşmacı olarak İTÜ’ye çağırmak, öğrencileri her ay seve-bilecekleri, ilgi duyacakları bir rol modelle tanıştırmak istiyoruz. Öğrenciler standart ders programına bağlı kalarak matematik, fizik öğreniyor, mühendislik formasyonu kazanıyorlar. Ama hayatı öğrenmeleri için farklı deneyimlere ihtiyaçları var. İTÜ me-zunu veya dışarıdan, kendi alanında isim yapmış kişiler buraya gelip birkaç saat ko-nuşup, bilgi ve deneyimlerini aktardığında, öğrenci ile entegrasyonu sağlandığında, öğrencinin kafasında rol modeller gelişiyor. Amerikan üniversitelerinde bunu çok sık yapıyorlar. Orada sadece bilişim alanında bile binlerce rol model var. Bizde de böyle rol model olabilecek isimler çok ama ço-ğunu bilmiyoruz. Örneğin, Microsoft Türki-ye Müdürü İTÜ İnşaat’tan mezun. Ama bi-lişim sektöründe CEO olmuş. Türkiye’den yurt dışına gidip önemli konumlara gelmiş çok sayıda isim var. Klasik anlamda eğitim topolojileri, yöntemleri değişti artık. Biz bu konuda dünyaya ayak uyduramıyoruz. Eski gelenekçi yapımızın en büyük handikapla-rından biri bu. Bu tip rol modeller İTÜ’ye ne kadar sık gelirlerse, öğrencilerimizin hayata bakışları o kadar değişir, standart dışına çıkarlar.

İTÜ’nün önceki dönemlerde toplumu bilimle buluşturma hedefiyle başlattığı “Bilim-Toplum Parkları” projesi vardı ve bazıları inşaat yatırımlarına rağmen ke-sintiye uğradı. Bu projeler devam ede-cek mi?Bilim parkları toplumu bilimle buluşturmak için iyi araçlar. Bilim parkları konusunda ciddi bir dönüşüm yapacağız. Bunların arkasında iyi bir finans desteğinin olması lazım. Büyük ihtimalle, Deneme-Bilim Mer-

Dünyada da üniversiteyi üniversite yapan, mezunların kurumlarına

olan bağlılığıdır. Mezunların desteği ile hoş bir “Mezunlar Meydanı”

projesi gerçekleştirildi, sağlanan gelirle bir yurt yapıldı. Ama bunun çok daha ötesinde işler yapılmalı.

Bu üniversite, sahip olduğu mezun potansiyeli ile özellikle

1950 ve 60’lı yıllarda mezun olanların bulundukları iyi konumlar nedeniyle çok daha büyük projeleri

gerçekleştirebilir.

Page 14: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

14 itü vakfı dergisi

kezi’ni Ayazağa Yerleşkesi’ne taşıyacağız. Burada büyük bir bilim parkı düşünüyoruz. Bu tür projelerin arkasında Vakıf desteğinin olması gerekiyor, aksi halde çalışmalar bö-lük-pörçük ilerliyor. İlköğretim ve lise için de oradaki arkadaşlar bir bilim-teknoloji parkı düşünüyorlar. Tünel projesi devam ediyor. Taşkışla’da Bilim ve Teknoloji Tari-hi Müzesi için girişimlerimizi yaptık, Yöne-tim Kurulu’nda karar aldık. Münir Ekonomi hocamız, antika ve arkeolojik eserlerden oluşan zengin koleksiyonunu İTÜ’ye ba-ğışlamaya karar verdi. Elimizde epeyce malzeme var. Bunları sergilemek, toplumla buluşturmak istiyoruz. Mimarlık Fakültesi’n-den hocalarımızla bu projeyi yürütüyoruz.

Bir Yılda 45 Proje Hazırlandı

Bazı işlerde hep ilklerle başlamak zorunda kaldık. İlk bir yıl sadece proje çizdik. 45 altyapı ve üstyapı projesi hazırladık. Bu projeleri adım adım bitiriyoruz. Ayazağa Yerleşkesi’nde üniversitenin bir kapısı yok-tu… Öğrenci giriş kapısını bitirdik. Genç-ler Arı Kapı diyorlarmış, benim de hoşuma

gitti, bu ismi verelim dedim. Araç giriş-çı-kışları bir hengame. Bu proje de tamam-landı, Enerji Enstitüsü girişi “1773” kapısı olarak düzenleniyor. Türkiye’nin modern anlamda en eski, en köklü üniversitesine sahibiz. 1773 tarihini kimsenin unutma-ması lazım. 1773 kapısı da araç giriş-çı-kışı için üç gidiş üç geliş olacak şekilde düzenleniyor. Bunlar, maliyet göz önüne alınarak gerçekleştirilen basit ama hoş projeler.

İTÜ Kuzey Kıbrıs ve İTÜ Berlin Teknik Üniversitesi projelerinde hedeflediğiniz adımları atabildiniz mi?İTÜ Kuzey Kıbrıs için göreve başladığım-da 400 hektara yakın bir araziyi bizzat tah-sis ettirdim. Eski projeden vazgeçtik çün-kü uygulanacağı bölgeye ihanet gibiydi. Gazi Mağusa’nın, surların dibine modern bir yapı kuruyorsunuz ama proje ne tarihi dokuya, ne de iklime uygun! Modern bir bölgede olsa, örneğin Erenköy gibi çıplak bir arazinin içinde olsa anlaşılabilir ancak tarihi dokunun içinde 40 dönümlük araziye uygun olmayan bir bina çizilmişti. Proje

için yeniden ciddi bir yarışma açtık. Taş ya-pıların ağırlıkta olduğu, tarihi dokuya uygun bir proje çizdirdik, yakında üniversiteye su-nacağız. Yeni proje ile birlikte önceki pro-jeyi de sunacağız ve ‘karar verin’, diyeceğiz. Kampüs inşaatına başlamak üzereyiz. Şu anda beklediğimizin ötesinde yeni bölümler de açıyoruz. Yeni bölümler de adanın doku-suna, Teknik Üniversite’nin misyonuna uygun olacak. Konservatuvar da orada saygın bir konum edinecek, denizcilik ve denizciliğe bağlı bölümler olacak. Üniversitenin ismini de İTÜ-KKTC değil, İTÜ Kuzey Kıbrıs ola-rak değiştirdik ve Meclis’ten geçti. Zaman zaman konu ile ilgili olarak kamuoyunu bilgi-lendireceğiz. İTÜ Berlin Teknik Üniversitesi ile ilgili maale-sef hiçbir şey yapılmamış. Yakın zamanda bize çalışmanın hangi aşamada olduğunu sordular. Şu anda konuyu ve geçen dönem-de neler yapıldığını araştırıyoruz.Bilişimle ilgili bazı adımların atılması gerekiyormuş ancak pek kalem oynatılmamış. Ne Bilişim Enstitü-sü’nün ne de Bilgisayar Bölümü ile Elektronik Bölümü’nün haberi yok. İTÜ-Berlin bir fırsat. Bu proje ile dışarıya açılmayı hedefliyoruz.

İTÜ Kütüphanesi’nde basılı kitap sayısını 1 milyonun üzerine çıkarma hedefiniz vardı. Göreve geldiğinizden beri kitap sayısı ne kadar arttı? 500 bin basılı kitap sayısı bugün 800 bini geçti. Yıl sonuna kadar 850 bin olacak. Şu anda üniversiteler arasında ikinci sıradayız. Bilkent 900 bin kitapla bizim önümüzde, yakında onları geçeriz. Mevcut kütüphane bu kadar kitap için yetersiz. Kitaplar stoklarda birikiyor. Dünyaya baktığınızda iyi okullar en fazla kitaba sahip olan okullardır. Arada bir korelasyon var. Bugün dünyada ilk 500 arasında neden Türkiye’den bir üniversite yok? Bu çok aşikar, çünkü Türkiye’de 1 milyon kitaba sahip üniversite yok! Bizim şimdi hedefimiz 1.5 milyon basılı kitaba sahip olmak. Harvard’ın 15 milyon, Berkeley’nin 14 milyon kitabı var. Bu nedenle de dünyada ilk on üniversite arasındalar. İTÜ, mühendisliğe damgasını vurmuş 241 yıllık bir üniversite fakat, bu güne kadar bir tarihçesi yazılmamıştı. Türkiye’nin modernleşme tarihine baktığımızda, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk döneminde her şeyi İTÜ’lüler yapmış; modernleşmeye katkı sağlamışlar, alt yapıda, üst yapıda, siyasette hep İTÜ imzası var. Buna rağmen, elde tarihçe ile ilgili doğru dürüst bir yayın yoktu. Bizim hazırladığımız “İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz” kitabı bir başlangıç oldu. Şimdi hedefimiz bu kitabı daha da geliştirmek, hatta İngilizce baskısını gerçekleştirmek. Arşivimizde de büyük bir problem var. Bir rektör olarak bunu söylemek bana zul geliyor ama çok kötü bir arşive sahibiz; 80’e kadar iyi, sonrası kopuk kopuk… Arşivi düzenlemek ve yeni binaya taşımak için ihaleye çıktık, yazın bitirmeyi hedefliyoruz.

500 Bin Kitaptan, İki Yılda 850 Bin Kitaba…

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Page 15: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

15itü vakfı dergisi

Ar-Ge Gelirini 10 Katına Çıkarmayı Hedefliyoruz

İTÜ’nün bilimsel birikimini, Ar-Ge alt-yapısını sanayiye sunmada bir arayüz olan ARI Teknokent, sizin döneminizde nasıl bir değişim yaşıyor? İTÜ, kendi öz kaynaklarını yaratma yönünde nasıl bir atılım içinde? Ben rektörlük seçimi öncesinde de söyle-dim: İTÜ mü Teknokent’in içinde, Teknokent mi İTÜ’nün içinde? Bizim bir kere bunu ayrıştırmamız lazım. Zaten Teknokent’i üni-versiteye bağlı, üniversitenin içinde bir ku-rum olarak düşündük. İlk olarak şunu anla-maya çalıştık: Buradaki mevcut yapı nedir? Kendine has bir ekosistem mi var? Firma-ların üniversite ile entegrasyonu nasıl? Bir performans indeksi geliştirdik. Şimdi bütün teknokentler bu indeksimizi elde etmek için uğraşıyorlar, Bakanlık da istedi. Puanla-mada ağırlıklı olarak firmalara soruyoruz: Üniversiteden danışman kullanıyor musu-nuz? Öğrencilerimiz firmada staj yapıyor mu, bunların ne kadarını istihdam ediyor-sunuz? Üniversite ile ne kadar entegresi-niz, ne kadar ortak proje yürütüyorsunuz? Örneğin Türk Telekom burada dördüncü yılını doldurmak üzere. Ama Ar-Ge depart-manındaki kişiler daha İTÜ Elektronik ve Haberleşme Bölümü’ndeki hocaları tanı-mıyorlar, birbirleriyle hiçbir bağları yok. İlk olarak, Amerika’dan gelmiş genel müdürle-rine Elektronik ve Haberleşme Bölümü’n-de bir sunum yaptırdım, tanıştırdım ve ortak proje çalışmalarına başladılar. Üniversite-nin ve İTÜ Vakfı’nın ortak olduğu, İTÜNOVA Teknoloji A.Ş. adı ile bir şirket kurduk. Türk Telekom’dan beş tane proje aldık. Zamanla yeni projelerin geliştirilmesi gerekiyor. Biz, mümkün olduğu kadar bu performans indeksine bağlı olarak bütün firmaları tek-rar değerlendirmeden geçiriyoruz. Konu ile ilgili bir kitapçık da hazırladık. Bu iş artık sadece ofis kiralama şeklinde olmayacak. 100 üzerinden yaptığımız puanlamada 60 puanı geçen birkaç firma oldu. Durum çok da kötü değil. Firmalar için muafiyetler var. Bu muafiyetlere karşın sağlanan Ar-Ge geliri oranına baktığımızda, 2023 yılında bu gelirini 10 katına çıkarmayı hedefliyo-ruz. Enteresan bir tesadüf, 2023 yılında üniversitemiz 250. kuruluş yılını kutlayacak. Biz de, 250. yılda Teknokent kanalıyla Ar-Ge gelirlerimizi 1’e 10 artıracak şekilde bir vizyon çizdik. Bir Teknoloji Transfer Ofisi kurduk. TÜBİTAK’tan bu yıl destek aldık. Öğretim üyelerimizi bu konuda bilgilendire-

ceğiz. Proje pazarları açacağız, çalışanlar sadece proje ve fikir üretecekler, projenin bütün yükünü, yazımını, patent sürecini ve marketing hizmetlerini Teknoloji Transfer Ofisi yürütecek.

“Milli Tren” Projesinde Çözüm Ortağıyız

Ar-Ge’de mümkün olduğu kadar büyük projelerde çözüm ortağı olmak gerekiyor. Biz üretici olamayız, olmamalıyız. Üretici, özel sektör ile kamu sektörüdür. Örneğin “Milli Tren” projesinde çözüm ortağıyız. Biz tek başımıza bir prototip üretiriz an-cak devamı gelmez. “Helikopter Projesi” maalesef acı bir projeydi. Bu projenin bir devlet kurumu veya özel kurumla birlikte gerçekleştirilmesi gerekirdi, başarılı ola-madık. Bundan ders almamız lazım. Aynı hatayı “Milli Tren”de yapmıyoruz, çözüm ortağı olarak yer alıyoruz. Nükleer enerji-de de aynı şekilde çözüm ortağıyız. Her bölümün en az birkaç büyük proje alması gerekiyor. Hedefim bu, buna kilitlenmiş durumdayım. Mimarlık Fakültesi birkaç büyük proje yürütüyor. Kars’ın rehabili-tasyonu, restorasyonu ile ilgili proje bitmek üzere. Proje kapsamında Kars’ın tarihi do-kusu çıkarıldı. Sırada diğer iller var. Bu tür işleri ancak biz yapabiliriz.

Hibrit Entegre Alanlar

İTÜ çok rijit, hibrit bölüm anlayışı da yok. Bölümler arası beraber çalışma anlayışı yeni yeni oluşuyor. Bu, bazı zamanlarda zorunluluktan, bazı zamanlarda kişisel girişimlerle oluyor. Dünyada da bu yönde bir gidiş var. Mesela bir uçak bölümünün malzemeciyle çalışması, bir bilişimcinin elektronikçi ile çalışması gibi… Endüstri ürünleri tasarımının dibinde malzemecinin, makinacının olması lazım. Bugün Apple ürünlerinde malzeme, malzemenin yapısı bilişim kadar önemlidir. Hibrit modeller, bö-

lümler diyorlar artık buna. Bizim de bu hib-rit entegre alanlara yönelmemiz gerekiyor. Bu dönemde düşündüğümüz projelerden biri de bu. Üniversitede üretilebilecek ürünlerin, fikir-lerin dışarıya pazarlanması, üniversitenin dışarıya açılması açısından hizmet veren ofisler vardır. Amerika’da çok bilinir, her-kes oraya yüklenir, Silikon Vadisi gibi… Körfez ülkelerinde, Dubai’de vardır. Biz de Uzakdoğu’da Hong-Kong, Singapur Güney Kore gibi yerlerde; Batı’da İsviçre, Almanya’da açabiliriz bu tip ofisleri. Tek-nokentler kanalıyla finansman sağlayarak, öğretim üyelerimizin, gençlerimizin fikirle-rini dışarıya kanalize etmek, dünya gör-gülerini artırmak için bu ofisleri oluşturma niyetimiz var.

Öğretim Üyeleri İçin Konut

Öğretim üyelerinin sorunlarının konu-şulmasını öncelikli gördüğünüzü be-lirtiyorsunuz. En önemli gördüğünüz sorunlar neler, nasıl çözümler üretiyor-sunuz?Öğretim üyelerinin rahat bir ortamda proje ve fikir üretebilmelerini sağlamak için so-runlarından arındırmak lazım. Birinci sorun barınma. Mümkün olduğu kadar kampüste yaşam koşullarının oluşturulması gerekiyor. İkinci büyük sorun ise çocukların eğitimi. Hedefimde hep bunlar var. Sürekli bunlarla yatıp kalkıyorum. Öğretim üyelerini, ka-pasiteyi en az yüzde 50 artıracak şekilde nitelikli lojmanlara kavuşturmak istiyorum. Girişimlerimiz var, bir yıl içinde çözeceğiz. Ek olarak, söz vermediğim halde TOKİ ile anlaşma yaparak, Kayaşehir ve benze-ri yerlerde barınma imkanı sağlıyoruz. İlk etapta 23 daire alarak, yardımcı doçentler öncelikli olmak üzere kura ile dağıttık. He-defimizde 1.500 konut var. Bunun için söz aldık. Yeni yol açılırsa, Kayaşehir ile kam-püs arası 20-25 dakikaya inecek. Çocukların eğitimi ile ilgili olarak da anaoku-lu, ilkokul ve ortaokul olarak hizmet verecek Beylerbeyi binası tamamlandı. Göreve gel-diğimizde 4 milyon TL borç vardı, borçla-rı ödeyerek binayı teslim aldık. Kontenjanı 1.200 öğrenci. Talep çoktu, bu kontenjan ile şimdi o talepleri karşılayabileceğiz. Tüm İTÜ Geliştirme Vakfı okullarında öğretim üyeleri ve çalışanların çocuklarına öncelik verilecek şekilde hareket ediyoruz ve fiyat politikasını da buna göre düzenledik. Bu konuda da sö-zümde durdum. Hedefimiz, çocukların eği-timi ve öğretim üyelerimizin barınma sorunla-rını ayrım yapmadan çözüme kavuşturmak.

Ar-Ge’de mümkün olduğu kadar büyük projelerde çözüm ortağı

olmak gerekiyor. Biz üretici olamayız, olmamalıyız. Üretici, özel sektör ile kamu sektörüdür. Örneğin “Milli Tren” projesinde

çözüm ortağıyız. Biz, tek başımıza bir prototip üretiriz ancak devamı

gelmez. “Helikopter Projesi” maalesef bir acı projeydi.

Page 16: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

16 itü vakfı dergisi

Öğrencilerin en büyük şikayetlerinden biri sosyal-kültürel ortamların yetersiz-liği, Ayazağa Yerleşkesi’nün bu bek-lentiye yeterince cevap vermemesi. Ayazağa, 24 saat yaşanabilir bir ortama dönüşebilecek mi?Yerleşkesimüz Merkezi Derslikte oluşan ortam, yeni düzenlemeler, bisiklet yolları, yürüme parkurları ile biraz daha canlandı. Yakın zamanda bazı markalar ekonomik şartlarla kampüse gelecek. Spor alanla-rı yanına yapılacak kulüp odaları ile altı ay içinde burada yaşam yüzde yüz farklı ola-cak. Kantinler geç saatlere kadar zaten açık. Spor alanlarına ciddi yatırım yaptık, yeniledik. Gece yarılarına kadar açık bu tesisleri ne yazık ki, kullanan çok az öğren-ci var. Bundan şikayetçiyim, öğrencilerimiz düzenli spor yapmalı.

Kampüsteki binaların değişimi-dönüşü-mü yönünde bazı çalışmalar başlamış görünüyor…Biz, Yerleşkesin yeşil dokusunu hiç boz-madan, zarar vermeden, çevre kirliliği yaratmadan binaları mevcut hali ile dönüş-türmeye çalışıyoruz. İnşaat yapıldığı dahi anlaşılmıyor. Gerek eklentilerle, gerekse giydirme yöntemleri ile binaların mevcut görüntülerini estetik hale getirmeye çalı-şıyoruz. Elektrik -Elektronik Fakültesi’nde çalışma başladı, sonra Fen Edebiyat Fa-kültesi ve sırayla bütün binaları elden ge-çireceğiz.

Ben Risk Aldım, Risk Almaya Devam Ediyorum

Yeni YÖK Yasa Tasarısı hakkında neler düşünüyorsunuz? 2003 yılında konuş-tuğumuz dönemin rektörü, o zamanki yasayı, akademik özerkliği ve özgürlük-leri son derece kısıtlayıcı diyerek eleş-tirmişti. Yeni taslak öncekini de arata-cak gibi mi? Yeni taslak çok kötü. Sıkıntı belki de şu: Tasarıyı YÖK’ün hazırlaması yanlış. Bu çalışma dışarıda hazırlanmalı, YÖK de kurum olarak görüşünü bildirmeliydi. Ör-nek taslak, mevcut yasadan daha kötü, daha kısıtlayıcı ve bürokrasinin egemenli-ği daha fazla hissediliyor. Burada en bü-yük problem, her üniversiteyi aynı model içinde düşünmek. Üniversite olarak bir firma kuramıyorsunuz, ihalelere giremiyor-sunuz, çok kısıtlayıcı. Bir TÜBİTAK kadar bile özerkliğiniz, mali özerkliğiniz yok! Bu özerkliği üniversitelerin elde etmesi lazım.

Bunu özellikle kamu üniversiteleri için söy-lüyorum. Dekan atamasını bile YÖK üze-rinden yapıyorsunuz. Rektör, çalışacağı kişileri kendisi belirlemeli. Bunlar aksayan yönler. Mevcut yasa üzerinde düzenle-melerle de bunlar düzeltilebilirdi. Benim beklentim hep popülizmden arındırılmış, futbolcu deyimiyle rahat oynayabileceği-niz, top çevirebileceğiniz alanın tanınma-sı. Hem akademik özerklik hem ekonomik özerklik için bu gerekli. Ama bu demek değil ki; denetimsiz, kontrolsüz olsun. Bir akredite kuruluş olmalı. YÖK bir akredi-tasyon bir regülasyon kurumu haline dö-nüşürse çok daha yararlı olur. Bu benim kişisel görüşüm. Her şeyi YÖK’e sormak da çok zaman kaybettiriyor. Herkes bun-dan şikayetçi ama bugüne kadar kimse bir hamle yapmadı. 1992’de üniversiteye geldiğimden beri herkes YÖK’ü şikayet ediyor. Bazı bypaslar oluyor. Örneğin rek-tör yardımcısı üç tane. Bizim gibi üniversi-telere üç rektör yardımcısı yetmiyor. En az 6 hatta 7 olmalı. Bu sorunu danışmanlarla çözmeye çalışıyoruz. Danışmana sorum-luluk veriyorsunuz ama yetki veremiyor-sunuz. Rektör yardımcısının üstünde bir sürü daire başkanlığı var, kreşten temiz-liğe, kütüphaneden bahçeye kadar çok geniş bir yelpazeden o sorumlu. Yetkiyi biraz daha parçalayıp, daha fazla insanın

sisteme hükmedebildiği, yetkilendirildiği, sorumluluk aldığı bir sisteme geçilmesi lazım. Rektörler aslında orkestra şefi gibi davranmalı, rektör yardımcıları ve diğer so-rumlular orkestranın elemanları gibi olmalı. Yönetimde buna izin verilmeli. Bu tür han-dikaplar sistemi tıkayan şeyler. Üniversi-te sayısı 184’e çıktı. Bir özel üniversite ile kamu üniversitesinin, 10 yıllık bir üniversite ile 241 yıllık bir üniversitenin aynı kanunla yönetilmesi çok yanlış. Sloganvari olacak ama çerçeve yasa her zaman daha iyidir. Ana tanımlar olacak, içini her üniversite kendi yönetmelikleri ile dolduracak… Ben böyle bir yasa taraftarıyım. Mevcut seçim sistemi de yanlış, bence popülizme kaçı-yor bu defa.

Nasıl olmalı seçim sistemi?Bence sorumluluk mercii bir kurum ola-bilir, bir kuruluş, bir heyet olabilir; hesap verebileceğiniz, sizi sürekli denetleyen… Aksi halde bin tane öğretim üyesi varsa, siz bin tane popülist düşünceye sahip oluyorsunuz. Bu bir hata aslında bence. Ben hiçbir zaman böyle biri olmadım, ol-mayacağım da. Bazı yöneticiler sizi bu tür yapılara itebiliyor. Benim yerimde başkası olsaydı, 50 D, 33 A hikayesinde popülist davranabilirdi ki, bu Şubat 2011’de çık-mış bir yasa ancak, uygulamadılar bunu.

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Page 17: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

17itü vakfı dergisi

Ben kadro dağıtıp şirin görünerek günü elde edebilir, rahatıma bakabilirdim. Ama ben daha radikal olmayı tercih ettim. Çün-kü değişime ihtiyacı var bu üniversitenin. Köklü yapıdan, gelenekten beslensin ama yeniliklere açık olsun. “Gelenekten, gele-ceğe” şeklinde bir sloganı tercih etmemiz lazım. Aksi halde mevcut sistem kişileri popülizme itiyor, kişiler biraz nefsine yenik düşüyor. Onları da anlayışla karşılıyorum. İyi olan gelsin yarışsın, hiç sıkıntım yok! Benden daha iyiyse gelsin! Bu anlayışın üniversiteye yerleşmesi lazım. Biraz radi-kal bir düşünce, çoğu kişinin hoşuna git-meyebilir ama Teknik Üniversite’nin buna hazır olması lazım. Aksi halde sıradanlığa doğru gideriz ve bu da Teknik Üniversite’ye yakışmaz! Bu kadar eski bir kurumun sıra-danlaşması kuruma ihanet olur. Birinin risk alması lazım. Ben risk aldım, risk almaya devam ediyorum. Kurumun bekaası için… Daha sonra beni hatırlayacaklar, ben buna eminim! Diyecekler ki, popülist olmayan, risk alan bir rektördü.

Sanat Kültürü Olan insanlar Yetiştirme Derdindeyiz

Kampüste ne kadar zaman geçiriyorsu-nuz? Hafta sonlarını mümkün olduğu kadar işten arındırarak aileme ayırıyorum. Başka türlü dinlenecek zaman olmuyor. Randevu def-terime bakın, sabah 8’den akşam 9’a ka-dar buradayım. Genelde randevu vermiyor diyorlar ama herkes randevu alıyor, yolda görseler gelip soruyorlar. Ben mümkün olduğu kadar tek adama bağlı sistemden

kurtarmaya çalışıyorum üniversiteyi. Bazı işler kişiye bağlı olmasın. Sorumlulukları dağıtıyorum. Sorunlar aşağıda çözülsün, rektöre kadar aksetmesin. Ama maalesef kötü alışkanlıklarımız devam ediyor. Her şeyi rektöre söylemek istiyorlar. Ben yine de çalışma arkadaşlarıma tevdi ediyorum sorunu, onlar çözüyorlar, ancak kilitlendi-ği noktada ben müdahale etmeliyim. Bir Rektörlük Sanat Galerisi açtık. Artık kurumsallaştı. Peş peşe sergiler açılıyor. Mayısta Hikmet Barutçugil’in 100. Kişisel Sergisi var. Her sergi büyük ilgi gördü. İlk açılışı öğretim üyemiz Murat Çakan’ın suluboya resim sergisi ile gerçekleştirdik. Sonra bitki illüstrasyon, ardından elyaf sanatı sergisi açıldı. Tek düze, tek yönlü, köşeli insan yetiştirmekten ziyade; sa-nata eğilimli, sanat kültürü olan insanlar yetiştirme derdindeyiz. Yakında kampüse

yerleştirilmek üzere heykeller de gelecek. Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünden bir arkadaşımızın çizdiği güneş saati buradaki yerini aldı. Şimdi, Teknik Üniversiteyi sim-geleyecek, heykel formunda bir eser ara-yışı içindeyiz. Üzerinde üç aydır çalışılıyor. Daha yaşanabilir, görülebilir kimliği olan bir dönüşüme doğru gidiyoruz kampüste. Diğer tarafları da unutmuyoruz. Tüm kam-püslerdeki tarihi binalar restore edilecek. Tuzla’da yıllardır yurt binası dışında bir şey yapılmadı. Şimdi derslik ve öğretim üyeleri ve çalışanlar için bir bina yapıyoruz, yıl so-nuna kadar bitirilecek.

Kampüste sık sık dolaşır mısınız? Öğ-renciler sizi görünce daha çok ne konu-şurlar? Ara sıra dolaşıyorum. Geçtiğimiz günler-de bir sucuk partisinde öğrencilerle birlik-teydim. Tabii birçok konuda sözler aldılar. Beni gördüklerinde genellikle isteklerini dile getirirler.

İTÜ Rektörü Olmak...

Ders vermeyi özlüyor musunuz?Özlüyorum tabii. En son lisans havuz dersi veriyordum. Ders verdiğiniz zaman genç-leşiyorsunuz, besleniyorsunuz öğrenciden. Öğrencilerim zaman zaman mesajlar atar-lar. Öğrencilerle aram her zaman iyidir be-nim. Ne yazık ki şimdi öyle bir ortam yarat-tılar ki, sanki ben tepeden inme yöntemle, başka bir yerden gelip bu konuma oturmu-şum gibi… Ben 1992’den beri aralıksız İTÜ’deyim. Doktora süresince yurt dışında kaldım, arada bir iki aylık araştırma çalışmaları için dışarıda oldum. Onun dışında sürekli buradayım, her kademede görev yaptım. Dışardan bana gelen teklifleri, farklı üniver-siteler için gelen rektörlük tekliflerini kabul etmedim. İTÜ Rektörü olmak çok ulvi bir görev. Sorumluluğu çok ağır olmakla bir-likte, simgesel ve çok çok onurlu bir görev. Mübalağa etmiyorum, kalpten söylüyorum böyle bir kurumun rektörü olmak müthiş ve bambaşka bir duygu benim için. Ben İTÜ sayesinde bir yere geldim. Bu kuruma borçluyum, hala borcumu ödemiş değilim. Her kademede çalıştım, enstitü müdürlüğü, rektör danışmanlığı, rektör yardımcılığı… Diğer görevleri küçümsemiyorum fakat so-rumluluğu ne kadar büyük olsa da, İTÜ Rektörü olmak kadar onurlu bir görev yok! Röportaj: Hatice YAZICI ŞAHİNLİ

2023 yılında üniversitemiz 250. kuruluş yılını kutlayacak. Biz de,

250. yılda Teknokent kanalıyla Ar-Ge gelirlerimizi 1’e 10 artacak

şekilde bir vizyon çizdik. Bir Teknoloji Transfer Ofisi kurduk. TÜBİTAK’tan bu yıl destek aldık. Öğretim üyelerimizi bu konuda

bilgilendireceğiz. Proje pazarları açacağız, çalışanlar sadece proje

ve fikir üretecekler, projenin bütün yükünü, yazımını, patent sürecini

ve marketing hizmetlerini Teknoloji Transfer Ofisi yürütecek.

Page 18: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

18 itü vakfı dergisi

İTÜ

Bu

N V

E G

ELE

CE

K

Prof. Dr. Mehmet Sabri ÇelikAr-Ge’den Sorumlu Rektör Yard. Dr. İ. Ethem KaraağaçlıoğluİTÜ Maden Fakültesi

İTÜ’DE AR-GE YAPılAnMASı vEHEDEflER

İTÜ, 240 yıllık geçmişi, kurumsal bütünlü-ğü ve kendine olan güveni ile ülkemizin toplum eğitim yaşamında değiştirileme-

yecek bir demirbaştır. Bu durum, üniversi-temizde huzur ve saygınlığı kendiliğinden sağlamaktadır. İTÜ adına; toplumsal öncelikler doğrultu-sunda güncellenmiş “eğitim ve öğretim”, edinilen bilgiye hareket kazandıracak ino-vasyon tabanlı “araştırma ve bilgi üretme”, edinilen/üretilen bilgiyi ticarileştirecek, “gi-rişimci” bir yapıyı hedefleyen, sahası ile ilgili rasyonel vizyona sahip, çağdaş dö-nüşüm ve beklentileri karşılayacak, insan odaklı, bireylerin kendilerini özgürce geliş-tirebilecekleri, dünya varlıkları ile uyumlu, stratejik bir yenilenme/yapılanma içinde olan bir üniversite profili çizmeye çalışıyo-ruz. Bu nedenle, göreve gelirken “Yeni İTÜ, Yeniden İTÜ” sloganını seçmiştik.

İTÜ ALTYAPISIBilgi kaynaklarının “açık erişim” imkanları ile sınır tanımadığı ve sürekli interaktif ol-maya zorladığı üniversite-sanayi işbirliği, inovasyon tabanlı Ar-Ge yapılanmalarının gerekliliği ortada iken, bugünün üniver-sitesinde statükocu ve mükemmeliyetçi

Üniversite statüsünün en güvenilir göstergesi, mali yapısındaki güç ve öğretim kadrosundaki kusursuzluk düzeyidir. Dünyadaki en üst düzeyde yer alan üniversitelerin tümüne yakınının mali yeterliliği, diğerlerine oranla yüksektir ve bu üniversitelerin araştırmaya yönelik yapılandığını ve yönetildiğini görürüz. İyi bir öğretim kadrosu ise; iyi öğrencileri, araştırma fonlarını, sanayi ve kamunun desteğini çeker. Ulusal ve uluslararası platformlarda tanınmasını sağlar. Sonuçta, edinilen bu başarıyı devam ettirebilmek de, bu iki unsurun üniversite yapılanmasında sürdürülebilirliğine bağlıdır…

ideal formatı devam ettirmek gereksiz bir dirençtir. Belki 100-150 yıl öncesinde bu aranıyor olabilirdi ancak, üniversiteleri bu-gün yeniden yapılanmaya zorlayan pek çok neden var. Bunlar; ülkenin stratejik ön-celiklerine bağlı faktörler, bilgi-iletişim tek-nolojilerindeki gelişme ve birbirine bağlı, bazı hallerde bir araya geldiğinde anlamlı ve açıklayıcı bir içerik kazanan, beraberin-de siyasal, ekonomik, toplumsal, bürokra-tik ve hukuksal alandaki değişimlerin de tetikleyicisi olan dinamiklerdir. Bilimsel bul-guların hayat bulduğu sanayi de, üniversi-tenin ve akademik bilgi birikiminin daha da aktif olmasını zorlamaktadır. Küreselleşme ve değişen küresel tezler de doğal olarak

Ar-Ge tabanlı alt yapımızı güçlendirerek, kamu ve sanayi işbirlikleri ile fon oluşturarak,

üniversitemizi mali açıdan güçlü kılacak yapıyı oluşturuyoruz.

Bununla birlikte; akademisyen kadromuzu bu alt yapıyı aktif

kullanacak şekilde teşvik etmek üzere yönetsel bazı yenilikler

yapıyoruz.

Page 19: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

19itü vakfı dergisi

eğitim dünyasını etkilemekte ve eğitimdeki işleyişleri, etki-leşimleri, beklentileri, payla-şımı ve topluma yansımasını da yeniden şekillendirmek-tedir.Üniversite statüsünün en güvenilir göstergesi, mali yapısındaki güç ve öğretim kadrosundaki kusursuzluk düzeyidir. Dünyadaki en üst düzeyde yer alan üniversi-telerin tümüne yakınının mali yeterliliği diğerlerine oranla yüksektir ve bu üniversite-lerin araştırmaya yönelik yapılandığını ve yönetildi-ğini görürüz. İyi bir öğretim kadrosu ise; iyi öğrencileri, araştırma fonlarını, sanayi ve kamunun desteğini çeker. Ulusal ve uluslararası plat-formlarda tanınmasını sağlar. Sonuçta, edinilen bu başarıyı devam ettirebilmek de bu iki unsurun üniversite yapılan-masında sürdürülebilirliğine bağlıdır. Bizler de bu amaçla, Ar-Ge tabanlı alt ya-pımızı güçlendirerek, kamu ve sanayi işbir-likleri ile fon oluşturarak, üniversitemizi mali açıdan güçlü kılacak yapıyı oluşturuyoruz. Bununla birlikte; akademisyen kadromuzu bu alt yapıyı aktif kullanacak şekilde teşvik etmek üzere yönetsel bazı yenilikler yapı-yoruz. Hedefe ulaşmada, bilgi üretim kay-naklarının verimli çalıştırılması gerekliliğine inanıyoruz. Bilimsel çalışmalarda çekirdek unsurun, “araştırmacı” olduğu bilinci ile bilgiyi oluşturacak akademik personelin akademik eğitimdeki sürdürülebilirliğini, canlılığını ve rekabeti baltalayan atama, yükseltme, performans değerlendirme yö-netmeliğini güncelledik. Genç akademis-yenlerin gelecekteki başarılarını şimdiden kestirebilmek güçtür, bu konuda karar verebilmek uzun yıllar alabilir, bunun riskli ve yavaş bir strateji olduğunu da biliyoruz. Ancak biz “Kendi akademik personelimi-zin” düzeyini yüksek tutmak ve mevcut ba-şarı ortalamasının zamanla yükselmesini sağlamak istiyoruz. Akademisyenleri Ar-Ge konularında en uy-gun sektör temsilcileri ile karşılaştırmak, üniversite sanayi işbirliğini aktif kılmak

KOSKEB ARI TEKNOKENT

DÖNER SERMAYE

BAP

KÜTÜPHANE

amacıyla, her bölümde kendi sektörlerinde söz sahibi ve ortak projeler üretmek iste-ğinde olan firma temsilcilerinden oluşan “Sektörel Danışma Kurulları” ve bu kurulları organize edecek “Ar-Ge Koordinatörlükle-ri” oluşturduk. Üniversite adına ulusal ve uluslararası öncelikleri içeren disiplinler arası çalışma formatında “Şemsiye Pro-je” kavramını geliştirdik. Bununla büyük fon desteği alabilecek ve üniversite adına prestij olabilecek projelerde çözüm için, kendi içimizde disiplinler arası bir ortak akıl oluşturmayı amaçlıyoruz. İTÜ’deki akademisyenlerin dışarıdan al-dığı projeleri yürütebilmeleri için İTÜ Arı-Teknokent bünyesinde kurulan İTÜ NOVA çok farklı projeleri başarı ile yürütmektedir. Yine İTÜ NOVA bünyesinde ISTKA ve TÜ-BİTAK’ın desteklediği “Teknoloji Transfer

Ofisi (TTO)” projemiz çalışmalarına hızla devam etmektedir. TTO, Teknokent şirketle-ri, KOSGEB şirketleri, Teknogirişim firmaları ve sanayiden temsilciler ile ortak projeler geliştirmek, İTÜ’de başlamış veya bitmek-te olan ürün odaklı projelerin fikri mülkiyet haklarının takibi, patent alımı gibi konular-da akademisyenlerimizle ortak çalışmalar yapmaktadır. TTO, Ar-Ge tabanlı bir üniver-site yapılanması için çok önemli bir kurum-dur. Biz de buna çok önemsiyoruz.Sektörün öncü firmaları ve varsa Ar-Ge merkezleri ile, hem kendi alt yapılarını kulla-narak araştırma yapmak hem de eğitim ve çözüm ortaklığı antlaşmaları yaptık. Ulus-lararası düzeyde, öğretim üyesi ve öğrenci değişim programları, ortak eğitim faaliyet-lerini içeren antlaşmalarla farklı ülkelerin akademisyenleri ile akademik bilgi ve gör-gü paylaşımının sağlandığı Bilimler Akade-misi Çalıştayları düzenledik, düzenliyoruz.Bu yapısal yenilenmelerle birlikte, ABET akreditasyonu ile eğitim kalitesi uluslararası standartlarda tescillenmiş 21 mühendislik programıyla dünyada en fazla akredite mü-hendislik programını içeren üniversiteler-den biriyiz. İTÜ’de halen mevcut 340 farklı laboratuvar ile araştırma yaparken bunların bir kısmı ile de akreditasyon çalışmalarını yaparak sanayiye daha fazla hizmeti he-deflemekteyiz. Yine İTÜ teknik altyapısında tüm üniversiteye teknik ve mekanik des-tek verecek modern cihazlarla donatılmış merkezi atölyenin kurulması, teknik cam

ABET akreditasyonu ile eğitim kalitesi uluslararası standartlarda

tescillenmiş 21 mühendislik programıyla dünyada en fazla

akredite mühendislik programını içeren üniversitelerden biriyiz.

İTÜ’de halen mevcut 340 farklı laboratuvar ile araştırma

yaparken bunların bir kısmı ile de akreditasyon çalışmalarını yaparak

sanayiye daha fazla hizmeti hedeflemekteyiz.

Page 20: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

20 itü vakfı dergisi

atölyesi, projelerde kullanılacak kimyasal malzemelerin, hızlı ve ekonomik olarak tek elden temin edileceği bir birimin kurulması için, planlama çalışmaları da hızla devam ediyor. Eski atölyelerden birisini, üniversi-temize farkındalık kazandıran öğrenci pro-jelerinin gerçekleştirileceği modern “Takım Çalışma Alanı” şekline dönüştürüyoruz.

ÖNCÜ PROJELER İnovasyon temelli Ar-Ge yapılanmasının üç temel paydaşı vardır ki, bunlar kendi ara-larında net ve şeffaf olmak zorundadırlar. Kamu tarafı, farkındalık oluşturma, fon ha-zırlama kullandırma, tarafları buluşturma, Ar-Ge ve inovatif yapılanmayı özendirme, teşvik etme gibi konularda üzerine düşeni yapmalıdır. Sanayici paydaşımız ise yap-tıklarını, sorunlarını, isteklerini, kendi iç di-namiklerini, beklentilerini ortaya koymalıdır. Üniversiteler de bu üç taraflı yapının temel paydaşı olarak, 2023 hedefinde kendileri-ni nerede gördükleri, neleri hedefledikleri, vizyonlarının eksileri ve artıları, alt yapıları-nın diğer paydaş olan sanayinin alt yapısı ile ne kadar uyumlu olduğu, ortak hedefler, projeler üretme kapasiteleri gibi konularda kendilerini güncellemeli ve her açıdan gü-venilir bir ortak olduklarını hissettirmelidir. Bu anlayış ile İTÜ akademik alt yapısı, Arı-Teknokent, İTÜNova ve KOSGEB bünye-sinde ülkemiz ve üniversitemiz adına öncü sayılacak pek çok proje imzalamıştır ve ye-nileri de hazırlanmaktadır.İTÜ olarak biz üzerimize düşen görevi en iyi şartlarda gerçekleştirmek için çalışma-larımıza hız verdik. Üniversite bünyesinde kurulu olan Enerji Enstitüsü, NANO, MO-BGAM, MEMTEK, VLSI Lab, UHUZAM, Mekatronik, Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezi gibi ileri teknoloji ile donatılmış birimler bünyesinde güncel teknolojiyi kullanarak öncü projelerin üretilmesi ve gerçekleştirilmesine zemin hazırlıyoruz. Bu birimlerin her birinde, ülke öncelikleri doğrultusunda süregelen projeleri teker te-ker saymak zaman alır. Bir örnek vermek gerekirse, Enerji Enstitüsü, teorik ve uygu-lamalı çalışmaların yapıldığı 10 ayrı araştır-

ma grubunu bünyesinde barındırmaktadır. Enstitüde, ağırlıklı olarak endüstri destekli araştırma projeleri üretilmektedir. İTÜ-TÜ-GİAD arasında imzalanan protokolle, 10 fir-manın katılımı ile kurulan Enerji Teknokenti de, 2014 yılında faaliyete geçmiştir. Bu sayede, üniversite sanayi işbirliğinin geliş-tirilmesine önemli katkı sağlayacak genç araştırmacı altyapısının hızlı bir şekilde art-ması hedeflenmektedir.Bununla birlikte, üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde, İTÜ ARI Teknokent bünye-sinde moleküler biyolojiden, yapay görme sistemleri üreten firmalara, özel platform çözümleri üreten mobil yayıncılık firmala-rından, telekomünikasyonda küresel ihti-yaca yönelik yazılım ve donanım çözümleri üreten pek çok şirket Ar-Ge çalışması yap-maktadır. Bunlar içinde ülkemiz sanayisinin lokomotifi sayılabilecek şirketler mevcuttur. Türk Telekom, Ericsson, Defne, Biot, Sent-romer, Vistek ve Sestek gibi pek çok firma bunlardan sadece birkaçıdır.

BULUŞ-PATENTLERİTÜ yakın tarihe kadar ideal üniversite mantığı ile araştırmalarını yürütmüş ve so-nuç olarak yapılan çalışmaların çıktısı da genelde yayına dönük olmuştur. Bunda ülkemizdeki üniversitelerde geçerli olan YÖK atama ve yükseltme kriterleri de etkin olmuştur. Bu nedenle üniversitemizin geç-mişinde kayda değer yoğun bir patent bi-rikimi söz konusu değildir. Bu husus, diğer tüm kamu üniversiteleri için de geçerlidir. Ancak, ülkenin yakın gelecek adına ortaya koyduğu hedefler, beklentiler ve ülke önce-likleri ile birlikte, eğitim öğretimdeki küresel yenilenme çabaları bizleri de yenilenmeye,

yeni hedefler belirlemeye ve çıta yükselt-meye zorlamaktadır.Fikri mülkiyet hakkı oluşturan bir çalışma çıktısının kayda geçmesi hem zahmetli hem de zaman alıcı bir uğraş olarak al-gılanmaktadır. Bu işlemlerin başvuruları geçmişte, çoğu zaman akademisyenler ta-rafından yapılıyordu. Bundan sonra, bu tür projeler İTÜNova TTO ile ilişkilendirilecek ve başvuru aşamasından patent alımına kadar süregelen tüm işlemler, TTO bünye-sindeki patent ofisi tarafından sonuçlandı-rılacaktır.

ULUSLARARASI ORTAK PROJELERÜniversitemizin ismini daha sık duyurmak ve Ar-Ge çalışmalarının yeni merkezi hali-ne getirebilmek için uluslararası büyük fir-malarla çeşitli sponsorluk, proje geliştirme, eğitim ve karşılıklı burs gibi alanlarda farklı anlaşmalar yapılmaktadır. THY ve Boeing ile yaptığımız geniş kapsamlı sponsorluk, eğitim ve staj antlaşmasının yanı sıra İTÜ Kontrol ve Aviyonik Laboratuvarı Uçuş Si-mülatörü üniversitemizde kuruldu. Önce-likli olarak sektöre kalifiye eleman yetiş-tirmekle birlikte Havacılık ve sorunları ile ilgili hemen her konuda ortak çalışmamız olacak. Rolls Royce Nükleer İşbirliği ant-

Fikri mülkiyet hakÜniversitemizin ismini daha sık duyurmak ve Ar-Ge çalışmalarının yeni merkezi haline

getirebilmek için uluslararası büyük firmalarla çeşitli sponsorluk, proje geliştirme, eğitim ve karşılıklı burs

gibi alanlarda farklı anlaşmalar yapılmaktadır.

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Page 21: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

21itü vakfı dergisi

Ar-Ge ve inovasyon tabanlı bir üniversite yapılanmasında

gerçekleştirilecek sanayi ortaklı projelerinin en önemli çıktılarından

birisi de, projelerde çalışan ve lisansüstü derecesi almaya

hak kazanan yetişmiş elemanlar olacaktır. Kısa ve orta vadede bunun sanayideki yansıması,

kazanım ve katkısı kendini gösterecektir.

laşması çerçevesinde, İTÜ olarak, nükleer güç santralleri konusunda know-how geliş-tirmede öncü olacağız.Huwaei firması ile bilişim teknolojileri ve iletişim konusunda, donanım ve yazılıma dayalı çok geniş çer-çeveli bir antlaşma gerçekleştirildi. Benzer bir yapılanma ile HP Bulut Bilişim Çözüm-leri Merkezi kuruldu.

ÜLKEYE KATKISIUlusal ve uluslararası gelişmeler dikkate alınarak inovatif bir çalışma ortamı oluştu-rulan ve kısa vadeli ürün hedefli projeler daha çok destek görmektedir. 2023 ülke hedefinde de bu yönde bir yapılanma is-tenmekte ve desteklenmektedir. Bizler de, göreve geldiğimiz günden beri, bu amaca uygun olarak gerçekleştirdiğimiz yapısal revizyonların ve Ar-Ge alt yapısı iyileştirme çalışmalarının olumlu çıktılarını mutlaka gö-receğiz. Fikrinin arkasında sağlam duran bir yönetim ve güven verici bir fon desteği bulan akademisyen arkadaşlarımın araş-tırma yapma heyecanının artacağından hiç şüphemiz yok. Buna bağlı olarak ger-çekleştirilecek projelerinde ülke ve üniver-sitemiz adına olumlu çıktıları olacak ve bu çıktıların uzun ve orta vadede ülkemizin şu an içinde bulunduğu “Orta Gelir Tuzağı” ve

“Ekonomide Vasatlık” çukurundan kurtul-mamız mümkün olacaktır.Bilgi birikimi ve teknik alt yapımız, pek çok ürünü ülke şartlarında üretme ve ge-liştirmeye yeterlidir. Üniversite olarak, eli-mizdeki sağlam temel disipliner çalışma verilerinin, inovatif düşünce ile kısa sürede ekonomik katkı sağlayacak hale geleceğini ümit ediyoruz. Yetişmiş insan gücü, bir top-lumun “Gelecek için beslenen büyük umut-larıdır”. Bu gün bizim ve bizim gibi ülkelerin en önemli sorunu her alanda yeteri kadar iyi yetişmiş uzman insana sahip olamayışı-mız ve istihdam edemeyişimizdir. Ar-Ge ve inovasyon tabanlı bir üniversite yapılanmasında gerçekleştirilecek sanayi ortaklı projelerinin en önemli çıktılarından birisi de, projelerde çalışan ve lisansüs-tü derecesi almaya hak kazanan yetişmiş elemanlar olacaktır. Kısa ve orta vadede bunun sanayideki yansıması, kazanım ve katkısı kendini gösterecektir.

HEDEFLERÜniversitelerden günümüzde beklenen te-mel hedefler:1. Sürdürülebilir eğitim ve öğretim; kendini tekrar etmeyen, öğrencinin heyecanını koruyan, merak uyandıran, dinamik ve sa-

nal/uzaktan bir eğitim modeli oluşturmak,2.Teorik bilgi üretme (Deneysel bilgi alt ya-pısı oluşturacak akademik kadro yetiştirmek)3. İnovativ araştırma, teknoloji geliştirme (Ekonomi ve sanayi ile güncel ihtiyaçlarda paralellik oluşturacak, Girişimci Ar-Ge ya-pılanması oluşturmaktır.Yönetim olarak bizim hedefimiz de, bu ta-nım çerçevesinde, üniversitemizi orta va-dede, öncü kimliğini kaybetmeden, dünya ile yarışan bir araştırma üniversitesi yap-maktır.

Page 22: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

22 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Prof. Dr. nahit Kumbasar1977 – 1980 Dönemi RektörüİTÜ İnşaat Fakültesi

Nasıl Bir İTÜ?İyi öğretim üyesi tanımında, kanımca, hem bilimsel yönden güçlülük hem de iyi bir öğretme yeteneği unsurları olmalıdır. Son yıllarda ön plana çıkan yayın ya da atıf sayısı kavramı öğretmenlik kavramını geride bırakmış görünüyor. Oysa, özellikle lisans düzeyindeki öğrenci, öğretim üyesinin yayınları ile değil, kendisine anlatabildikleri, öğretebildikleri ile ilgilidir. Bu açıdan, öğretim konusunun en az araştırma kadar önemsenmesi ve teşvik görmesi gerektiği görüşündeyim.

İTÜ’de rektör olarak görev alıp, yönetim felsefesi ve ilkelerine katkıda bulunmuş, üniversitemizin geleceğinin şekillenmesinde sorumluluklar üstlenmiş eski rektörlerimizle; İTÜ’nün köklü geleneğinin bütün yönleriyle genç kuşaklara aktarılmasında ve sürdürülebilmesinde asıl rolü oynayan öğretim üyelerimiz, ‘İTÜ’lü olmak’ ve gelecekte üniversitemizi nerede görmek istediklerine ilişkin görüşlerini aktarıyorlar…

İTÜ Vakıf Dergisi’nden böyle bir yazı öne-risi geldiğinde, en yaşlı eski rektör olarak önce bunu yazmamın doğru olup olmadı-

ğını düşündüm. Değişen koşullarla birlikte kavram ve anlayışlar da değişiyor ve yaşlı kuşak bu bakımdan toplumun genel eğilim-lerinin dışında kalıyor. Örneğin, bir zaman-lar çok önemsenen, fakat aşırı solun slogan haline getirip anlamını aşındırdığı, “demok-ratik üniversite” kavramı bugün ne ölçüde önemsenir. Ya da özerk üniversite kavramı, toplum için önemli gördüğü her konuda gö-rüşünü çekinmeden açıklayabilen bir üni-versite anlayışı kimlerin umurundadır. Söz konusu öneri, oldukça farklı kuşaklardan gelen kişilere yapıldığına göre, Pir Sultan’ın dediği gibi ‘diriye saydılar bizi’ denebilir.“Nasıl bir İTÜ?” sorusu için hemen herkesin vereceği cevap ‘ülkenin en iyi üniversitele-rinden biri, ya da başa güreşen bir üniversi-te’ olmalı. Ancak en iyi olmanın göstergeleri veya koşulları söz konusu olduğunda gö-rüşler değişik olacaktır. Bence en iyi üniver-site amaç ve görevlerini en iyi biçimde ye-rine getiren ve bunun için gerekli fiziksel ve moral koşullara sahip olan üniversitedir. Bu açıdan üniversitenin iki temel görevi olan araştırma ve öğretim için gereksinimi olan üç öge, iyi öğrenci, iyi öğretim üyesi ve iyi bir fiziksel ve moral altyapıdır. Vaktiyle en iyi öğrencileri aldığı için, en iyi

mühendisleri yetiştiren üniversitemiz, ben-zer kuruluşların oluşması ve artması, bir bö-lümünün daha cazip koşullara sahip olması nedeni ile bu üstünlüğünü kısmen de olsa yitirdi. Ayrıca, orta öğretim ve liselerde öğre-tim düzeyi belirgin ölçüde düştü. Az sayıda lisenin yetiştirdiği, bilgi ve beceri düzeyi çok iyi olan öğrenciler yanında, gerekli birikimi alamamış bir çoğunluk var. Giderek artan üniversitemizi tanıtma çabaları ile bu olum-suz durumu geri döndürmenin, yine en iyi öğrencileri almanın mümkün olduğuna ina-nıyorum. Ayrıca üniversitemiz, orta öğretim ve liselerin, testlerde başarılı olan öğrenci yerine, okuma alışkanlığı olan, ilgilendiği konuda okuduğunu anlayan, düşüncelerini düzgün bir yazı ile ifade edebilen öğrenciler yetiştirmesi için neler yapılması gerektiği ko-nusunda da düşünmeli ve fikirlerini ilgililere açıklamalıdır. İyi öğretim üyesi tanımında, kanımca, hem bilimsel yönden güçlülük hem de iyi bir öğretme yeteneği unsurları olmalıdır. Son yıllarda ön plana çıkan yayın ya da atıf sa-yısı kavramı öğretmenlik kavramını geride bırakmış görünüyor. Oysa, özellikle lisans düzeyindeki öğrenci, öğretim üyesinin ya-yınları ile değil, kendisine anlatabildikleri, öğretebildikleri ile ilgilidir. Bu açıdan, öğre-tim konusunun en az araştırma kadar önem-senmesi ve teşvik görmesi gerektiği görü-

şündeyim. Ayrıca, bir ülkede teknik kültürün oluşması ve gelişimi için, öğretimin o ülkenin dilinde yapılması zorunluluğu dikkate alma-lı, öğretimde esas görevimizin Türkçe öğre-tim olduğunu unutmamalıyız.Üniversitemiz fiziksel altyapı açısından gi-derek gelişiyor, bu durum dış görünüm ola-rak da önem taşıyor. Bir bakıma vitrin gibi değerlendirilse de, iyi öğrenci çekmenin bir imkânı bu dış görünüşü, şimdi yapıldığı gibi, giderek iyileştirmek ve ilgililere duyu-rabilmektir. Çevre kavramı içine, kuşkusuz, moral çevre de giriyor. Öğrencilerin ve öğ-retim üyelerinin görüşlerini belirtmeleri, ge-rektiğinde tepki göstermeleri, yıkıcı olmadı-ğı sürece, anlayışla karşılanmalı, “havada, konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü” olmamalıdır. Bu açıdan, yönetimden farklı düşünenlerin manen ezildiği, kadro vb. gereksinimlerinin geri bırakıldığı, ’bizden’ olanlar ve olmayanlar gibi ayrım yapıldığı bir dönem yaşayan üniversitemizin, böyle bir dönemi bir daha yaşamamasını diliyorum. Son olarak, Üniversitemizin, kendi yapısı içinde kararlaştırdığı bir gelişme planı olma-lıdır. Konu Senatoda zaman zaman tartışıl-mış, bildiğim kadarı ile doyurucu bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu ana plan, değişen ülke koşullarına uymak için küçük revizyonlar dı-şında, yönetim değiştikçe değişmemelidir. Çünkü köklü sosyal kurumlar gelenekleri ile ayakta kalırlar.

Eski Rektörlerimize ve Öğretim Üyelerimize sorduk:

Page 23: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

23itü vakfı dergisi

Prof.Dr. Reşat Baykal1992-1996 Dönemi İTÜ RektörüİTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi

dÜNÜ, BuGÜNÜ VE GELECEĞİ İLE

İstanbul Teknik ÜniversitesiYirmibirinci yüzyılda ülkemizin ihtiyacı olan uzman elemanların yetiştirilmesinde bazı üniversitelere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu nedenle İTÜ gibi üniversitelerin; lisans öğrenici sayılarını azaltıp, yüksek lisans ve doktora öğrenci sayılarını artırarak, araştırma ağırlıklı üniversiteler olmaları gerekir. Yüksek öğretim kurumunun yetkisinde olan bu husus ancak Yükseköğretim Kanunu’nun yeni baştan yapılanması ile çözüme kavuşur.

Türkiye’de mühendislik ve mimarlık eğitim- öğretimini yönlendiren kurum-ların başında gelen üniversitemiz, ül-

kenin kalkınmasına katkı sağlayan mühen-dis, mimar, bilim adamı, sanayici, iş adamı ve önde gelen politikacıları yetiştiren kök-lü bir kuruluştur. 241 yıllık uzun ve parlak geçmişiyle ülkemizin teknoloji konusunda eğitim, öğretim ve araştırma yapan ilk ku-rumu olan İTÜ, teknik üniversitelerimizin en kıdemlisidir. Ülkemizde mühendislik eğitimi 1773 yılın-da Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn adıy-la gemi inşaatı ve haritacılık konularında başlamış, 1795’te Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’la genişlemiş ve 1883’te kamu yapıları için gerekli teknik elemanları ye-tiştirmek amacıyla Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’a bağlı Hendese-i Mülkiye Mek-tebi’nin açılmasıyla sivil mühendislik alanı-na yönelmiştir. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla başlayan yenileme ve gelişme sürecinde Hendese-i Mülkiye Mektebi, Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’dan ayrılarak Nafia Nezareti’ne (Bayındırlık Bakanlığına) bağlanıp yeni bir yapıya kavuştu ve adı 1909’da “Mühendis Mekteb-i Âlisi” oldu. 1928’de adı Yüksek Mühendis Mektebi olarak değişti. Hasan Ali Yücel Maarif Vekili (Milli Eğitim Baka-nı) olunca başlattığı eğitim reformu kap-samında, 1941’de okul İstanbul Yüksek Mühendis Okulu (İYMO) adı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. 1944 yılında kabul edilen yasa ile İnşaat, Mimarlık, Makine ve Elektrik olmak üzere dört fakülteden olu-şan İstanbul Teknik Üniversitesi kuruldu.

Böylece 1773 yılında III. Mustafa döne-minde kurulan “Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn” tarih boyunca değişik isimler alıp gelişerek, askeri ve sivil kısımlara ay-rılmıştır. Askeri kısım Deniz Harp Okulu’na, sivil kısım ise İstanbul Teknik Üniversite-si’ne dönüşmüştür. Osmanlı döneminde eğitim kurumları, sanayi öncesi bir imparatorluğun gereksi-nimleri ve olanaklarına uygun olarak oluş-muştu. Osmanlı yönetimi modernleşme sürecinin başlangıcında, Mühendishane, Tıbbiye, Harbiye, Mülkiye ve benzeri yük-seköğretim okullarına kavuşmuştur. Bu dönemde üniversite kavramının gündeme gelmesi olanaksızdı. Çünkü üniversiteden söz edebilmesi için, bir eğitim altyapısının oluşması ve belirli bir birikimin sağlanmış olması gerekirdi. O dönemde henüz böy-le bir ortam yoktu. Bu nedenle Türkiye’de 1933 yılına kadar üniversite yerine “Darül-fünun” sözcüğü kullanılmıştır. İTÜ, Türkiye’nin ilk teknik eğitim kurumu olmasının yanında, teknolojinin pek çok alanında ülkemizdeki ilk örnekleri vermiş-tir. İlk televizyon yayını, ilk stereo FM radyo yayını, ilk digital bilgisayar, eğitim ve araş-tırma amaçlı ilk nükleer reaktör, ilk rüzgar tüneli, ilk gemi model deney laboratuvarı, ilk teknopark bu kapsamda sayılabilecek İTÜ’nün önemli teknolojik uygulamalarıdır. Günümüzdeki durumu dikkate aldığımız-da bu tür uygulama örneklerini çoğaltabi-liriz. Beş senelik çok başarılı eğitim sistemin-den 1969 da dört yıllık sisteme geçiş, uygulama, proje ve meslek derslerinde

azalmalara neden oldu. Bugün ders prog-ramlarında yer alan yabancı dil, türkçe ve benzeri dersler üniversite öncesi eğitimde çözüme kavuşturulduğunda dört yıllık dö-nemde meslek derslerine daha fazla za-man ayrılabilir. Milletlerin zenginliğinin bilgi varlıklarıyla ölçüldüğü ve iletişimin çok arttığı bir çağ-da kitlesel eğitim öğretimin yanında, üst düzeyde eğitim ve araştırmaya ağırlık veril-mesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Yirmibi-rinci yüzyılda ülkemizin ihtiyacı olan uzman elemanların yetiştirilmesinde bazı üniver-sitelere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu nedenle İTÜ gibi üniver-sitelerin; lisans öğrenici sayılarını azaltıp, yüksek lisans ve doktora öğrenci sayılarını artırarak, araştırma ağırlıklı üniversiteler ol-maları gerekir. Yüksek öğretim kurumunun yetkisinde olan bu husus ancak Yükseköğ-retim Kanunu’nun yeni baştan yapılanması ile çözüme kavuşur. İTÜ, Türkçe olarak uzun yıllardan beri sür-dürdüğü kaliteli eğitim ve Türk Bilim Dili’nin oluşturulmasındaki öncülüğü yanında, öğ-rencilerin üniversite tercihlerinde önemli bir rol oynayan yabancı dil nedeniyle, İngilizce eğitime yönelmiştir. Öncelikle lisansüstü eğitimi kısmen İngilizce yaparak sürdürü-len çalışma, “İngilizce Destekli Öğretim” adıyla lisans programlarına da yansıtılmış-tır. Bugün ise, lisans eğitimi%30 İngilizce ve %100 İngilizce programlarıyla devam etmektedir. Bu uygulamaların önyargısız bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. As-lında sorun, Cumhuriyet döneminde Türk

Page 24: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

24 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Milli Eğitim Sistemi’nin ilk ve ortaöğretim döneminde yabancı dil öğretmeyi başara-mamasından kaynaklanmaktadır. Yabancı dil sorununun çözümü için ortaöğretimde başlatılan uygulamalarda başarılı olmadı. Bu amaçla kurulan anadolu liselerindeki hazırlık sınıflarının geliştirilmesi yerine, ço-ğunda kaldırılması dildeki başarısızlığı ar-tırdı. Türkçe yazmayı ve konuşmayı yeterli düzeyde beceremediğimiz bir ortamda, dilimiz bozulmakta ve kavram kargaşası içinde nesillerin anlaşması güçleşmekte-dir. Bu nedenle gerek %30, gerekse %100 İngilizce eğitim verdiğimiz bu dönemde; ders kitabı yazan öğretim üyeleri, kitap-larının sonuna özenle hazırlanmış İngiliz-ce-Türkçe bir teknik terimler sözlüğü ek-lemeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Kendi dil ve kültürümüzden kopmayan ve dilin önemini kavrayan bir İTÜ, Türkçe’nin bilim ve teknoloji dili olarak gelişmesinde büyük sorumluluk taşıma bilinciyle, eskiden beri sürdürdüğü çalışmalara özen ve azimle devam etmelidir.

Günümüzde üniversitelerde meslek dersi veren öğretim üyelerinin endüstri dene-yimlerinin olmaması veya çok kısıtlı ol-ması, çözümlenmesi gereken önemli bir sorundur. Bu sorunun çözümü gelişen sanayimizle İTÜ’nün ilişkilerinin artması-na önemli katkı sağlayacaktır. Üniversite-

lerimiz hem diploma veren hem de yetki veren kurumlar olduğu sürece, üniversi-teler arasında yapılan kıyaslamaların te-mel bir gerekçesi oluşmamaktadır. Buna rağmen, İTÜ’nün ülkemizde mühendislik, mimarlık ve konservatuvar dalında en iyi kurum olduğuna inancım tamdır. Lisans eğitiminin öğretim kadrolarını ihtisas sa-hibi kişilerden oluşturarak, liyakat ilkesi öne çıkarılmalıdır. Bu kapsamda öğretim kadrosunun yabancı ve Türk kökenli de-ğişik üniversite mezunlarından oluşması-na özen gösterilmelidir. Üniversite öğre-tim üyesi ve yönetici olacakların, meslek içi ve pedagojik bir eğitim almamalarını önemli bir eksiklik olarak görüyorum.

İTÜ, ders kitaplarının yok denecek ka-dar az olduğu ve kütüphanenin çok az kullanıldığı bir dönemden; 24 saat açık, Türkçe ve yabancı dilde kitapların çoğal-dığı, internet ortamında kaynaklara daha hızlı ulaşma olanağına kavuştu. Yönetici ve öğretim kadrolarına ulaşma ve iletişi-minin daha kolaylaşması ve mezunlarla ilişkinin artması önemli bir gelişmedir. Ayrıca barınma ve burs sorunlarının ye-tersizliğini azaltıcı alanda çalışmalar da sürdürülmektedir.

Kısıtlı bir sayfa düzeni içinde yukarıda belirtmeye çalıştığım konular, tüm Türk

Üniversiteleri için geçerli sorunlardır. Bu nedenle konunun çözümü için Yükseköğ-retim Kanunu’nun otuz yılı aşkın uygulama-ları değerlendirilerek kanun yeni baştan düzenlenmelidir. . Benim için İTÜ, onurlu geçmişi, ümit veren geleceği, toplumdaki saygınlığı ve de abla, ağabey, kardeş geleneğiyle özlem duyulan bir yuva niteliğindedir.

KAYNAKLAR1-Uluçay, Çağatay ve Kartekin, Enver (1958) “Yüksek Mühendis Okulu”, İTÜ Kütüphanesi, Sayı 389, Berksoy Matbaası, İstanbul2-Çeçen, Kâzım (1990), “İstanbul Teknik Üniver-sitesi’nin Kısa Tarihçesi”, İTÜ Bilim ve Teknoloji Tarihi Araştırma Merkezi Yayın No: 7, İstanbul3-Aras, N.K., Dölen, E. ve Bahadır D.- Editörler (2007), “Türkiye’de Üniversite Anlayışının Ge-lişimi (1861-1961)”, Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları Sıra No: 15, Ankara4-Kafescioğlu, Ruhi (2010), “Yüksek Mühendis Mektebi’nden İstanbul Teknik Üniversitesi’ne-Bir Dönüşümün Öyküsü ve Anılar”, Yapı Endüstri Merkezi YEM Yayın-160, İstanbul5-Baykal, Reşat (2011), “50 Yıl Önce ve 50 Yıl Sonra İTÜ”, 1961 Yılı Mezunlarının 50. Yılında İTÜ günündeki konuşma, İstanbul 6-Kaçar, M., Zorlu, T. Barutçu, B., Bir, A., Cey-han, C.O. ve Neftçi, A (2013), Editör Mehmet Karaca, “İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühen-dislik Tarihimiz” Geliştirilmiş 2. Basım, İTÜ Vakfı Yayını, Cenkler Matbaacılık Amb.San.Tic.Ltd.Şti. İstanbul

Page 25: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

25itü vakfı dergisi

İstanbul Teknik Üniversitesi, bilginin gücünü somutlaştırarak ulusal çıkarlar doğrultusunda

ülke öncelikli sorunların çözümüne sunan, önder özellikte bir devlet üniversitesi, bir mihenk taşıdır;bu özelliklerinden hiçbir zaman uzaklaş-mamalıdır. Toplumdan almaya değil topluma vermeye yönlendirilmiş okuyan, düşünen ve üreten öğrenciler yetiştirmek için yola koyulmuş-tur, İTÜ;bunu sorumluluk bilinci içine yerleştirmiştir, korumalıdır.Bunların tümü aklı öne çıkarmaktır.İTÜ ve İTÜ’lüler çalışmış çabalamışlar, hiç yoktan var etmişler, özveri ile yoğrula yoğ-rula bugünlere gelmiş, haklı bir bir say-gınlık kazanmışlardır; bu davranış özelliğini koruyacaklardır. İTÜ ender bir devlet kuru-luşu, İTÜ’lü örnek bir yurttaştır; İTÜ’lüler kardeştir; din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı olmadan kardeştir. Bundan sonra da aynı çizgide, bilimsel bil-ginin yolunda öğrenici, araştırıcı ve uygula-yıcı olacaktır İTÜ ve İTÜ’lü.

Nasıl mı?• Kendi içinde tartışma ortamları yarata ya-rata, doğruyu bula bula gidecek; tek kişi-nin buyruğunda olmayacak, paydaşlarıyla oluşturduğu uzun soluklu stratejik planla-rını yine paydaşlarıyla her yıl güncelleyerek yoluna devam edecek, boz - yap kısır dön-güsüne düşmeden, yerinde saymadan ve zaman yitirmeden ilerleyecektir,• Üniversite mezunu sayısının arttığı reka-betin inanılması güç boyutlara ulaştığı, ulusal ve uluslararası pazarlarda iş olanak-larının azaldığı bir ortamda, önce bilgisine sonra da kendisine güven duyan, girişimci niteliklerle bezenmiş mezunlar yetiştirerek yoluna devam edecek,• Kendi kendini yaratan laboratuvarları ile öğrenen bir organizasyon olarak yürüye-cek ilerilere,• Ülke gereksinimlerini herkesten ve her kurumdan önce sezerek yönünü bulacak;- Bilginin ve bulgunun ülke geneline yayıl-masında uğraş verecek, kitap yazılmasını desteklerken bölgesel çalıştaylar düzenle-

İTÜ-Bilginin Gücü İTÜ ve İTÜ’lüler çalışmış çabalamışlar, hiç yoktan var etmişler, özveri ile yoğrula yoğrula bugünlere gelmiş, haklı bir bir saygınlık kazanmışlardır; bu davranış özelliğini koruyacaklardır. İTÜ ender bir devlet kuruluşu, İTÜ’lü örnek bir yurttaştır; İTÜ’lüler kardeştir; din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı olmadan kardeştir .

Prof. Dr. faruk Karadoğan2004-2008 Dönemi İTÜ RektörüİTÜ İnşaat Fakültesi

yecek, ülke geneline hızla yayılan eğitimin yozlaşmasını önleyici çalışmalara destek verecek bu sorumluluğa sahip çıkacak, yönetmeliklerin ve standartların gelişme-sine katkı verecek,- Bilimi sevdirmek ve saydırmak için uğra-şacak, örneğin Bilim ve Toplum parkları ile halkın yanında olacak, halktan ve ülkenin dört bir yanından beslenecek,- Meslek Yüksek Okulları günümüz için, eğitimde devrim yaratmış ülkemize özgü bir model olan Köy Enstitüleri modeli ka-dar önemlidir; çok iyi eğitim veren sınırlı sayıdaki Meslek Yüksek Okulları ile ger-çekçi olacak, bir gereksinimi kısa yoldan örnek oluşturacak şekilde gidermeye yö-nelecek,• Uluslararası araştırma projelerinde reka-bet öncesi noktalara kadar gelecek, reka-bet sonrası çalışmaları destekleyerek yerli üreticinin gücünü arttıracak,• Üniversite – Sanayi işbirliğini tüm en-gellere ve güçlüklere karşın geliştirecek, küçük sanayii destekleyecek, bu yön-de teşvik örtüsü altındaki haksız rekabet oluşturacak her türlü girişimden kaçına-cak, gerçek Ar-Ge’nin yanında ve onun destekleyicisi olacak, öğretim üyelerinin üniversite –sanayii işbirliğinde dengeyi sağlayarak bilginin ve bulgunun üniversi-teden sanayiye aktarılmasına ve sanayi-de kazanılan deneyimin de üniversiteye döndürülmesine katkıda bulunacak, kat-ma değeri yüksek ürünlerin yaratılması-na yönlendireceği girişimci mezunlarını detekleyecek ve izleyecek, bu konuda doğru hedeflerin saptanması için öncülük edecek uygulatım ve bulgulatım seferber-liğinde en önde olacak,• Eğitim öğretim ve araştırma düzeyinin yükselmesi için gereken herşeyi yapacak , bu amaçla;- Sınıfları küçültecek,- Dersleri sınıfların dışına taşıracak,- Laboratuvarlar sadece eğitim –öğretim için değil fakat daha çok araştırma için geliştirilecek,- Kuramsal çalışmalar kadar Laboratuvar çalışmaları da özendirilecek bunların bir-birini bütünler özelliği korunacak,- Çok büyük bir birikime sahip olduğu la-

boratuvarlar konusunda bir aşama daha gerçkekleştirerek Merkez Laboratuvarı düşüncesine sarılacak, parasal ve işgücü kaynaklarının en iyi biçimde kullanılmasını sağlayacak,- Eğitimde de araştırmada da uluslararası işbirliğini en üst düzeye taşıyacak, yalnız öğrenci değil öğretim üyesi değişimlerine ulusal ve uluslararası düzeyde önem ve-rirken sadece batı dünyasını değil fakat doğu dünyasını da gözönünde bulundu-racak, farklı kurumlarda yurt içinde veya yurt dışında farklı eğitim öğretim görmüş araştırma ve ugulama yapmış gençlere kapılarını açık tutacak,- Gerçek Araştırma – Geliştirme olanakla-rının artması için sürdürülebilir yatırım ve denetleme düzenleri oluşturulacak, yatı-rım hızı teknolojinin gelişim hızından dü-şük kalmayacak; bu konuda devleti önce doğru bilgilendirici sonra da doğru yön-lendirci rol üstlenecek,• Devlet üniversitesi olma özelliklerini ti-tizlikle koruyacak, eğitim düzeyi ve Ar-Ge konularında ödün vermeyen bir üniversite olarak kalınacak,• Kendi olanakları ile ayakta durabilen, devletine yük olmayan, bir devlet üniver-sitesi olacak- Maslak arazilerine, Sakız adasına, Yeşil-yurt arazisine, Maçka yerleşkesine ,tarihi Taşkışla, Gümüşsuyu, Maçka, Karakol bi-nalarına sahip çıkmaya devam edecek,-hakkın verilmediğini ancak hakkın alındı-ğını unutmayacak,- 60 000’in üzerindeki yaşayan ve mesle-ğinde yol almış mezunları ile bütünleşerek onlara güç verirken onlardan güç alacak, İTÜ’lü olma ayrıcalığının bilincini aşıladığı yeni mezunları ile bağları koparmayacak, onların fikirlerinden onlara yetki ve sorum-luluk vererek yenilenecek, kuruma bağlılık düşüncesini besleyecek ,• İTÜ-KKTC, komşu cumhuriyetler ve yurdun çeşitli yöreleri ile güçlü işbirlikle-rini geliştirilecek, öğretim üyesi yetiştirme programlarının destekçisi ve izleyicisi ola-cak,Nasıl mı?Okuduğundan, düşündüğünden ve üretti-ğinden güç alarak.

Page 26: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

26 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Çocuk-l u k y ı l l a -

rından baş-l a y a r a k m ü h e n d i s olmayı hayal eden biri ola-rak, yetmişli

yılların başında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olur olmaz; İstanbul Teknik Üniver-sitesi’ne ayak bastığım günden bugüne kadar tüm üniversite eğitimimi ve akade-mik yaşamımı aynı çatı altında tamamlamış olmanın mutluluğunu ve gururunu taşıyo-rum. Özellikle yüksek lisans ve doktora eğitimlerini takiben akademik yaşama adım attıktan sonra mezun olduğun üni-

1997 yılında İTÜ Denizci-lik Fakülte-si’nde lisans e ğ i t i m i m e

başladım. Öğrencilik yıllarımda ana kam-püs ve diğer fakülteler ile ilişkimiz yok de-necek kadardı. Öyle ki, 4 yıl boyunca bir tek mezuniyet töreni için Maslak’a gittiğimi hatırlıyorum. Mezun olduktan sonra ana kampüs ile olan ilişkilerimizin arttığı bir döneme girmeye başladık. Fakültemizin üniversite ile entegrasyonunun sağlanması uzun zaman aldı. Bunun bazı avantajları-nı yaşarken bir takım dezavantajlarını da yaşamak durumunda kaldık. Fakat gerek öğrencilik gerekse akademik hayatımızda üniversitemizin ufkumuzu açması, eği-timdeki kalitesi, gerçek iş yaşamına ha-zırlaması gibi teknik katkılarının yanısıra gerçekçi ve kalıcı birliktelikler de kazandır-mıştır ve kazandırmaya da devam etmek-tedir. Şöyle ki, mezunlarımıza baktığımızda sadece ülke içerisinde başarılı işlere imza atmadıklarını, yurtdışında da birçok farklı ülke ve kuruluşta görev aldıklarını görmek-teyiz. Ben de bunlardan biri olarak Doktora eğitimime Japonya’da devam ettim ve şu

versitenin kişisel olarak kazandırdıklarının farkına varmak mümkün oluyor. Uzun yıllar sonra ortaya çıkıyor ki; hem mesleki hem de akademik kazanımların temelinde İs-tanbul Teknik Üniversitesi’nin derin bilgi birikimi ve köklü geçmişinden kaynakla-nan deneyimlerin karşılıksız olarak payla-şım geleneği yatmaktadır. Doğma- büyüme İTÜ’lü biri olarak, üniversite yaşamımdaki en büyük kazanımım bu bilgiyi paylaşma duygusudur. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin geçmişin-den gelen prestijli ve bugünden kaynak-lanan bilgi birikimiyle, özellikle Türkiye’ de ve dünya çapında mühendislik eğitimi açısından bir cazibe merkezi olabileceği yadsınamaz bir gerçektir. Bunun gerçek-leşmesi için koşullardan ilki; her şeyden

an orada kurmuş olduğum bağlantılar ile bir çok uluslararası iş birliği çalışmalarını sürdürmekteyim. Bu ve benzeri sebepler-den dolayı bir çok kere başkalarından da duyduğum düşünceyi sizler ile paylaşmak istedim; “İTÜ deyince aklınıza gelen ilk şey nedir?” sorusuna “bir vizyon üniversitesi” olması şeklinde yanıt almaktayız. İTÜ’nün bana ve mezunlarımıza kattıklarını özetle-meye çalışırsam; saygınlık, iyi bir iş ola-nağı, kaliteli bir çevre, yenilikleri keşfetme ve öğrenme yeteneği, yeterli seviyede ya-bancı dil, geniş bir aile, akademik vizyon, kendine güvenen ve iletişimi kuvvetli kişilik, ulusal ve uluslararası olabilme yeteneğidir.İTÜ’den beklentilerimiz ile ilgili olarak en temelde bize kazandırdıklarını topluma aktarabilecek olanakları sunarak, araş-tırma-geliştirme ve yenilikler konusunda rehberlik ve önderlik yapmasıdır. Ayrıca, lider üniversite misyonunu devam ettirerek, endüstriyel odaklı iş birliklerinin arttırılması da önemlidir. Bu sebeplerden dolayı hayal ettiğim İTÜ; şeffaf yönetilen, insan odak-lı, araştırmayı öne çıkaran ve bağımsız araştırmalar yürüten, kaliteli eğitim veren, öğretim elemanları ve öğrencileri ile her dönemine damgasını vuran bir üniversite

Prof. Dr. M. Sedat KABDAŞLI -İTÜ İnşaat Fakültesi

önce kendi yetiştirdiği mühendislere ve akademisyenlere gereken değerin verilme-sidir. Günümüzde, mühendislik olağanüstü bir çeşitlilik ve değişiklik göstermektedir ve İstanbul Teknik Üniversitesi bu çeşitlilik ve değişikliklere uyum sağlayacak birikime sahiptir. Benim görüşüme göre, tüm yeni mühendislik dallarının esasını temel mü-hendislik bilimleri oluşturmaktadır. Bu ne-denle, İstanbul Teknik Üniversitesi, kendi içinde gerekli değişimleri gerçekleştirerek bir uluslararası merkez konumuna gelme potansiyeline sahiptir. Fakat bu gerçekleş-tirilirken, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Türkiye bilim dünyasında Türkçe literatürün oluşmasındaki katkıları da dikkate alınmalıdır.

olmasıdır.Geriye dönük baktığımda bu mesleği seç-mekten, İTÜ’yü tercih etmekten pişman mısınız diye soracak olursanız, cevabım düşünmeden “HAYIR! “ olacaktır.İstanbul Teknik Üniversitesi’nin geçmişin-den gelen prestijli ve bugünden kaynakla-nan bilgi birikimiyle, özellikle Türkiye’ de ve dünya çapında mühendislik eğitimi açısın-dan bir cazibe merkezi olabileceği yadsı-namaz bir gerçektir. Bunun gerçekleşmesi için koşullardan ilki; her şeyden önce kendi yetiştirdiği mühendislere ve akademisyen-lere gereken değerin verilmesidir. Günü-müzde, mühendislik olağanüstü bir çeşitli-lik ve değişiklik göstermektedir ve İstanbul Teknik Üniversitesi bu çeşitlilik ve değişik-liklere uyum sağlayacak birikime sahiptir. Benim görüşüme göre, tüm yeni mühen-dislik dallarının esasını temel mühendislik bilimleri oluşturmaktadır. Bu nedenle, İstan-bul Teknik Üniversitesi, kendi içinde gerekli değişimleri gerçekleştirerek bir uluslararası merkez konumuna gelme potansiyeline sa-hiptir. Fakat bu gerçekleştirilirken, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Türkiye bilim dün-yasında Türkçe literatürün oluşmasındaki katkıları da dikkate alınmalıdır.

Doç. Dr. Serdar KUMİTÜ Denizcilik Fakültesi/İTÜ-KKTC Eğitim-Araştırma Yerleşkeleri

Dünya üniversitesi olma yolunda İTÜ…

İTÜ’lü olmak...

Page 27: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

27itü vakfı dergisi

Ye n i n e s i l malze-

meler kulla-narak güneş pili oluşturma ko nu s u n d a yürü t tüğüm

15 yıllık AR-Ge (JKU, LİOS, Linz/SİEMENS AG, Erlangen) çalışmalarımın devamın-da, Tübitak-BİDEP Yurda Dönüş Programı kapsamında, İTÜ Enerji Enstitüsü ile ortak çalışmalara ilk kez 2013 güz döneminde başladım.Açıkca ifade etmek gerekirse, İstanbul Tek-nik Üniversitesi’ni tercih etmemin sebebi, eski bir üniversite olmasının yanı sıra, İTÜ mezunu arkadaşlarımın, öğrencilik dönem-

4 yılı öğrenci, 13 yılı da öğ-retim elemanı olarak 17 yıl-dır mensubu

olduğum bu büyük kurumdaki her günüm ayrı bir heyecan ve gururla geçmiş, 240 yıl-lık bu köklü kurum her gün bana bir yenilik katmıştır.Şüphesiz ki, İTÜ’nün kurulduğu 1773 yı-lından bu günlere gelmesinde hayatını bilime adamış akademisyenlerimizin, on-ların yetiştirdiği, gerek ülkemizde gerekse de dünyanın farklı ülkelerinde hizmet eden mezunlarımızın, idari olarak bu büyük kuru-mu yönetenlerin ve halen de öğrenciliğini sürdüren ve sürekli başarı haberlerini aldı-ğımız öğrencilerimizin emekleri vardır. Anı-larını okuduğum, hayatlarını araştırdığım, projelerini, yayınlarını incelediğim akade-misyenlerimiz ve mezunlarımıza baktığım-da İTÜ’nün bu günlere bu hali ile nasıl ta-şındığını bir kez daha anlıyor, kendimi her daim onlara borçlu hissediyorum.

lerini anlatırken takındıkları gururlu tavırdan etkilenmiş olmamdır. Üniversitemizin bana kazandırdıkları, öncelikle, geleceğe karşı duyarlı, zeki ve girişken öğrencilerimizle beraber, Türkiye’nin en güzel yerleşkesinde çalışma ve yaşama şansıdır.Gerek uluslararası işbirliğine olanak veren alt yapının güçlü olması, gerekse konuyla ilgili lider pozisyonlarda bulunan eski me-zunların üniversiteleriyle dayanışma içinde bulunmaları, yenilenebilir enerji konusun-da, uygulamaya yönelik projelerin yapı-labilirliğini arttırmaktadır. Özellikle, enerji konulu Teknokent mekanizması, akademik birikimin endüstriyel ihtiyaçlara cevap ver-mesine olanak sağlayarak, alternatif enerji kaynaklarının günlük hayata entegresini amaçlamaktadır. İlerleyen teknoloji ve kal-

Böylesi bir kurumun mensubu olmak bana her zaman gurur ve güven vermiştir. Geo-matik Mühendisi olarak, ülkemin farklı kö-şelerindeki projelerde insanlarla tanıştıkça, İTÜ’ye bakışlarını, güvenlerini, hayranlık-larını ifade etmeleri bana ayrıca keyif veri-yor. “İTÜ’de öğretim üyesiyim” ifadesi be-nim için her daim bir anahtar olmuştur. Bu anahtar gerek kamu gerekse de özel sektör projelerimizde hangi kapıları, hangi olanak-ları bizlere açmadı ki! İTÜ’ye duyulan gü-veni insanların gözlerinde ve genellikle sarf ettikleri “İTÜ, var mı ötesi?” cümlelerinden okumaktayım. Uluslararası arenada İTÜ’ye bakışı kişisel olarak ifade etmem gerekirse, bilinirliği yüksek bir üniversitedir. Gerek uluslararası sempozyumlardaki katılımcılar, gerek araş-tırmacı olarak bulunduğum Purdue Üniver-sitesi’ndeki akademisyenlerin gözünden aktarmam gerekirse, Teknik Üniversite, mühendislik çalışmalarına, akademisyenle-rinin ve öğrencilerinin kapasitelerine, araş-tırmalarına çok güvenilen, değer verilen bir

Doç. Dr. Elif Ülkü Arıcı - İTÜ Enerji Enstitüsü

Yrd. Doç. Dr. Serdar Bilgi - İTÜ Geomatik Müh. Böl.

İTÜ... Var mı ötesi?

“Kendi enerjisini üreten üniversite…”

üniversitedir. Yine de kişisel olarak ifade etmeliyim ki, yurt dışı lisansüstü program-larına katılımı teşvik etme noktasında, dev-letimizin ve diğer devletlerin ilgili kurumla-rının, vakıfların, üniversitelerin desteklerinin öğrencilerimize aktarılması bağlamında daha çok gayret sarf etmemiz gerektiğine inanıyorum. Amerika’da da benzer hali ile gördüğüm lisansüstü öğrenci profili ise, İTÜ’den hak ettiğimiz düzeyde katılımın olmadığını göstermektedir. Öğrencilerimizi bilgilendirme ve yurt dışı programlara teş-vik etme noktasında üniversitemizin ilgili birimleri kadar öğrenci kulüplerimizin de etkili olacağına inanıyorum. Gelecekte ise İTÜ’nün bu başarısını sür-dürmesi ve geliştirmesi için akademisyen-lerimize özellikle patente dayalı AR-GE faaliyetlerinin, yayın, sanayi ile işbirliği teşviklerinin, yurt dışı katılım desteklerinin sürdürülmesinin, laboratuvar olanaklarımı-zın ve özellikle teknik personel bakımından daimi ve dinamik kadrolar ile desteklenme-sinin devamını diliyorum.

kınma sonucunda, enerji ihtiyacı giderek artan ülkemizde, bu işbirlikleri sadece pro-je geliştirmek için değil, geleceğin somut sorunlarını çözebilmek için son derece önemli basamaklardır.İstanbul Teknik Üniversitesi’nin, geleceğin teknolojilerini sadece öğreten değil aynı zamanda yaşatan bir yerleşke oluşturma-sını, yeşil üniversite sloganın altında, kendi enerjisini kendi üreten, kafeteryalarda, ha-vuz ısıtmalarında ve üniversite içi ulaşım araçlarında kullanan bir örnek oluşturma-sını arzu ediyorum. Böyle bir ortamda ye-tişen öğrencilerimizin, yenilenebilir enerji teknolojilerini bir adım daha ileriye götür-mesi ve dolayısı ile ülkemizin ekonomisine ve ekolojik yapısına süreklilik katan atılımlar yapması olasıdır.

Page 28: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

28 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

İTÜ, Tür-k i y e ’ d e mühendis-

liğin başken-tidir. Benim bu başkentte ikametim çok uzun yılları bulmamışsa da, gerek öğ-

rencilik yıllarımdan gerekse henüz çok yeni hocalığımdan sonra gözlemlediğim, diğer üniversitelere nazaran farklılaştığını gördü-ğüm birçok nokta mevcut. İTÜ derin bir okyanustur. Her attığınız kula-cın akabinde su daha da derinleşir ve dal-

galar daha da sertleşir. Bu her ne kadar bir-çok insanda çekimserliğe sebebiyet verse de; mühendisliğe aşık insanlarla çalışmak-ta, o yenice bulduğunuz şeylere kedi fare oyunuyla dalaşmaktaysanız ve hergün yep-yeni sularda gezmeye heyecanınız varsa vazgeçilmezdir. İTÜde monotonluğa taviz verilemez. Bu sebepten bir senede birkaç yıl yaşadığınıza rahatlıkla hüküm getirebilir-siniz. Dersler de araştırmalar da her geçen gün daha bir derinleşir. Zorlaşmaz ama… Birçoğuna zor gelen meseleler, daha güçlü bilim adamlarına ve öğrencilere kolaylıkla hallolacak oyunlar olacaktır. İTÜ’de akademisyen 8-5 memur değil, pro-je adamıdır. Öğrenci ise projeler süresince

Yrd. Doç. Dr. Ali Kılıç İTÜ Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi

“Hayal kuramayanlar mühendis olamazlar”

ekip arkadaşıdır. Kampüsler, ders anlatmak için yapılmış binalar değil, hayal kurmayı bilen ve bunu projelendirip gerçekleştiren insanların evidir. Zaten hayal kuramayanlar mühendis olamazlar... Gelecekte İTÜ’de suların daha da derinle-şeceğine, mühendislik eğitimi ve araştırma-ların daha da zengin, estetik ve yararlı yerle-re gideceğine inancım tamdır. Henüz bir yılı tamamlamış akademisyenliğimde her ertesi günden beklentim bu yönde olmasından ve zaman geçtikçe ortaya çıkanlardan ümidim artmaktadır. Gelecekte 10-20 belki 100 kişi-lik gruplarca devasa projelerin gerçekleşe-ceği, öğrencisi ve hocasıyla daha da kay-naşmış bir İTÜ hayal ediyorum.

Kö k l ü geçmi-şi ve

Anadolu’nun dört bir yanı-na dağılmış m e z u n l a r ı İTÜ için bü-yük bir güç.

Mezunlarımızın üniversiteyi büyük bir dik-katle izlediklerini ve beklentilerinin ne dere-ce yüksek olduğunu biliyorum. Koşulların,

Be n 1 9 9 6 İ T Ü

Makina me-z u n u y u m . Öğrenci ola-rak İTÜ’de aldığım ka-liteli eğitim sayes i nde

yüksek lisans ve doktora eğitimimi Ameri-ka’nın en iyi üniversitelerinde gördüm.Yıllar sonra öğretim üyesi olarak İTÜ’ye tekrar katıldığımda ise, öncelikle Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından robotik araştırmalarım mali olarak desteklendi. Bu mali destekler sayesinde hem araştırma-larıma devam edebildim, hem de TÜBİ-TAK’tan daha fazla destek alabilmek için gerekli altyapıyı kurabildim. Doğal olarak bu projelerde çalışan öğrencilerim de daha kaliteli uygulamalı eğitim alabiliyorlar. Örne-

İTÜ’nün bu yüksek beklentileri karşılaması-na uygun olduğu kanaatindeyim. Bunun bir-kaç nedeni var. Öncelikle her zamankinden daha mobil, dünyayı ve çevresini daha fazla tanıma şansına sahip bir öğretim üyesi ve öğrenci profili var. İTÜ’yü gelecekte görmek istedikleri yere dair yenilikçi ve cesaret ve-rici fikirleri olan genç bir kuşaktan söz edi-yorum. İkincisi, İTÜ İstanbul’da... İTÜ’lüler, İstanbul gibi sıradışılığı artarak kabul gören bir şehirde öğrenim görmenin ve yaşamanın mekansal ve entelektüel konforundan yarar-

ğin, İmalat Mühendisliği lisans programın-da okuyan öğrencilerimin ders projeleri, UMTIK 2014 konferansında makale olarak sunulabiliyor.Aynı zamanda İTÜ’nün inanılmaz bir basın-la ilişkiler gücüne sahip olduğunu gördüm. Yaptığım robotlar ile ilgili haberler gerek ulusal gazetelerde, gerekse canlı televizyon yayınlarına çıkması bir akademisyen olarak manevi tatmin olmamı ve öğrencilerimle yaptığımız işlerin ulusal düzeyde ne kadar önemli olabileceğini gösterebilmemi sağladı.Diğer bir konu ise toplumun İTÜ algısı… Ge-rek TÜBİTAK, TEYDEB ve Sanayi Bakanlığı gibi kamu kurumları, gerekse özel şirketle-rin İTÜ’lü bir akademisyene olan saygısı ve tavrı İTÜ’de çalışmaktan memnun olmamı sağlamıştır. İTÜ zaten eğitim konusunda her zaman güçlüydü. Gelecekte İTÜ’nün araştırma-

Doç. Dr. Emrah Acar - İTÜ Mimarlık Fakültesi

Doç. Dr. Faruk Keçeci - İTÜ Makine Fakültesi

“Yenilikçi ve cesaret verici fikirleri olan genç bir kuşak…”

“Yurtdışı üniversitelerle işbirliği…”

lanıyor. Zaman zaman büyük bir metropo-lün sorunları bizi yoruyor olsa da İstanbul bize büyük bir enerji veriyor. Üçüncüsü, İTÜ yine İstanbul’da bulunmanın avantajından yararlanarak endüstriyle bağlarını giderek güçlendiriyor. Hemen tüm mühendislik bilgi-sinin sanatla yoğrularak cisimleştiği bir alan olarak mimarlığı da bu tablo içinde özel bir yere koyuyorum. İTÜ’nün, mezunlarının da desteği ile nitelikli tasarımı toplumun farklı kesimleri ile buluşturacak adımlar atacağını düşünüyorum.

ya daha da fazla önem vereceğini düşü-nüyorum. Şimdi ise Teknokent sayesinde üniversite sanayi işbirliğini arttırıyor olması, isteyen akademisyenlerin kendi firmalarını kurmasına veya firmalar ile beraber çalışa-rak mali açıdan kendilerini desteklemelerine imkan veriyor. Öğrencilerimiz de bu durum-da, daha mezun olmadan önce şirketlerde çalışarak, gerçek iş ortamının nasıl oldu-ğunu öğreniyorlar. Avrupa ve Amerika’daki üniversiteler ile yapılan eğitim anlaşmaları-nın artarak devam etmesi, öğrencilerimizin daha kaliteli eğitim almasını sağlayacaktır. Uzun süreli görevlendirmeler ile başlayan, yurt dışındaki üniversiteler ile sürdürülen or-tak araştırmaların da İTÜ’yü çok daha fazla geliştireceğini düşünüyorum. 2012 yazında University of Virgina, Gamma Knife Center ile yürüttüğüm çalışmaların sonucu olarak 1 çalıştay, 1 konferans ve 1 dergi makalesi yazılmış ve ortak araştırmalar artarak ve hız-lanarak devam etmektedir.

Page 29: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

29itü vakfı dergisi

Bu g ü n içinde bulun-

d u ğ u m u z yeni dünya düzeni, daha önce ben-zerine rast-lamadığımız

pek çok zorluğun yanı sıra bir o kadar da eşsiz ve yeni fırsatı beraberinde getiriyor. İn-ternet ekonomisinin ve teknolojinin getirdiği zengin olanaklar sayesinde, kişi ve kurumlar, artık daha önce ulaşmanın mümkün olma-dığı çok daha geniş bir pazara hitap etme ve işlerini büyütme şansına sahip. Diğer yandan bu çok daha geniş bir alana yayılan rekabet alanında, çok daha fazla sayıda ra-kiple mücadele etmek gerekiyor. Teknoloji kullanımının beraberinde getirdiği bu dinamikler, çok kısa sürede pazar lider-lerinin ve liderliği zorlayanların değişmesine

“Teknolojinin Gücüne İnanmak Şart”...

“Açıklık, katılımcılık, yenilik ve inovasyon”...

Mezunlarımıza sorduk:

İTÜ’nün bugünü ve geleceği için ne düşünüyorlar?

241 yıllık köklü geçmişi, yetiştirdiği bilim insanları, mühendisliğin Türkiye’deki gelişimine yaptığı katkıların yanı sıra, bünyesinden çıkardığı sayısız devlet adamı, iş adamı ve bürokratın, modern Türkiye’nin inşasında üstlendikleri öncü roller de dikkate alındığında İTÜ’nün, ülkemiz için yüklendiği misyon daha da önem kazanır. Bu köklü geleneğin paydaşları mezunlarımıza, İTÜ’nün geleceğine ilişkin düşüncelerini sorduk:

Tamer Özmen- İTÜ İnşaat Fakültesi, 1979 / Microsoft Türkiye Genel Müdürü

neden oluyor. Pazara yeni girenlerden yal-nızca en iyi uyum sağlayanın hayatta kala-bildiği bir mücadeleyi izliyoruz. Neredeyse gözünüzü kırptığınız anda bile koşulların değişebildiği günümüzün acımasız rekabet ortamında, fırsatları değerlendirerek riskleri avantaja çevirmenin yolu teknolojiyle çağı yakalamaktan geçiyor.Bu konuda en büyük görev de iyi eğitimli gençlerimize düşüyor. Türkiye’nin sosyal, kül-türel ve ekonomik hedeflerine ulaşabilmesi için nitelikli bir toplum en büyük önceliğimiz. Mezunu olduğum üniversitenin yetiştirdiği öğrencilerin ve mezunların üzerlerine düşeni yapma konusunda ne kadar istekli ve başarılı olduklarını görmekten gurur duyuyorum. 2023 yılı için konulmuş olan bilgi teknolojile-ri sektörünü 160 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştırma hedefine erişebilmemiz için sa-dece 10 yıl gibi kısa bir zamanımız var. Bu hedefe ulaşabilmek için sektörümüzün yılda ortalama yüzde 8,5 oranında büyümesi gere-

İs t a n b u l Teknik Üni-v e r s i t e s i

Tü r k i ye ’de ve dünyanın dört bir tara-fında bir çok

başarıya imza atmış, değerli bilim insan-ları, başarılı yöneticiler ve saygın devlet büyükleri yetiştirmiş, köklü ve etkili; ulus-lararası değerlendirme kurumlarınca yük-sek kalitesi onaylanmış ve sürekli kendini yenileyen bir bilim ve öğretim merkezidir.

Tuğrul Özel - İTÜ Uçak Mühendisliği,1983 / Associate Professor School of Engineering - Industrial&Systems Engineering Rutgers, The State University of New Jersey

Küreselleşme ve internetin yaygınlaşma-sıyla, her türlü bilginin çok hızlı dalgalar halinde yayıldığı bilgi ve veri evreninde, İTÜ’nün, geleceğin üniversitesi özelliğine sahip olabilmesi için tam ve bütün açıklık, katılımcılık, yenilik ve inovasyon etkileşim-leri ile yetiştirilmiş, çağdaş ve ileri görüşlü aydın kişiler mezun ederek, kaliteli ve atı-lımcı bilimsel çalışmalar geliştirerek ve her platformda etkin olarak ilerlemesi en büyük arzu ve hayalimdir. İTÜ’nün geleceği dün-yanın en dinamik bölgelerinde varlık gös-terebilmesine, başarılı uluslararası işbirliği

kiyor. Bunun için de kurumların ve KOBİ’lerin teknolojinin gücüne inanması şart. Burada özellikle de mobil teknolojiler, kurumsal sos-yal ağlar, büyük veri ve bulut bilişime dayalı hizmetler kilit rolü üstlenecekler.Türkiye’nin bilişim harcamalarına baktığı-mızda 6,5 - 7 milyar dolar gibi görece az bir rakamla karşılaşıyoruz. Bu da Türkiye’de teknolojinin sağladığı katma değerden faydalanması gereken çok sayıda kurum olduğunu gösteriyor. Türkiye’de kurumların yüzde 80’i donanıma, yüzde 20’si yazılıma yatırım yapıyor. Gelişmiş G8 ülkelerinde ise yatırımın dağılımı yüzde 30 donanım, yüzde 70 yazılım ve servisler şeklinde gerçekle-şiyor. Türkiye’deki denklemi de bu şekilde oluşturmak rekabetçi yönümüzü kuvvetlen-direcektir. Bu hedeflere ulaşmamızda Türkiye’nin önde gelen eğitim kurumlarından İTÜ’nün ve me-zunlarının önemli görevler üstleneceğine ve vizyonlarıyla yol göstereceğine inanıyorum.

ortaklıkları kurabilmesine ve teknolojiyi en yakından takip edip, öncülük edebilmesi-ne bağlıdır. İTÜ, dünyanın dört bir yanın-daki mezunlarını kuvvetli bir ağ ile bütün-leştirebilmeli ve bilgiyi, yeniliği, teknolojiyi bu kanallardan İTÜ Yerleşkesindeki öğ-rencilerine, öğretim üye ve elemanlarına aktarabilecek mekanizmaları oluşturup, canlı tutabilmelidir.Geleceğin İTÜ’sü dünyanın diğer önde gelen teknik üniversiteleri ve teknoloji enstitüleri gibi çağdaş ve modern bilimin vazgeçilmez kaynağı ve merkezi olmalıdır.

Page 30: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

30 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

“Küresel Entegrasyon ve Dünya İnsanı”

“Mezunlarla iletişim, mentörlük ve burs”

Prof. Dr. Ali N. AkansuİTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi, 1980 New Jersey Institute of Technology Department of Electrical & Computer Engineering Newark, New Jersey USA

Üniversi-te eği-timinin

ve öğrenimi-nin ana ama-cının, kişinin s o rg u l a m a

ve düşünme yeteneklerini geliştirmesi ve yaşamını şekillendirecek olan temel de-ğerlerini ve düşünce dünyasını oluştur-masına önemli katkılar sağlayan bir süreç olduğunu düşünürüm. Bu sürecin ruhen ve bedenen, düşünsel ve mesleki olarak güçlü, başarılı ve mutlu bireyler yaratması, üniversite kurumunun öğrencilere sunduğu ortamın ve olanakların nitelikleriyle ilintilidir. Bu nedenle kendisini sürekli yenileyen, yeni bilgi üretimi ve yayımında verimli, global değerlere ve ölçülere endeksli, rekabetçi

üniversiteler, çağdaş toplumlarda gelişme-nin lokomotifidir.Hızlı olarak değişen ve büyüyen global şir-ketler, ekonomik kurumlar ve sosyal sistem-ler yetenekli eleman ihtiyaçlarını ve üre-timlerini ülke sınırı ve milliyet gözetmeden dünyanın her yerinden karşılamaktadırlar. Buna karşılık gelişmiş ve eğitim-teknoloji merkezli gelişmeyi tercih eden Çin ve Kore gibi ülkeler bu küresel değişimlerden çok önemli ekonomik ve kültürel paylar almayı başarmışlardır. Başarılarının ana nedeni bu ülke üniversitelerinin, araştırma-geliş-tirme laboratuvarlarının ve genel olarak eğitim sistemlerinin devlet politikalarıyla ve kaynaklarıyla yeniden yapılandırılıp global ölçütlerle çalışmayı çok iyi öğrenmeleridir. Eğitim ve öğretimdeki üniversite merkezli bu toplumsal transformasyon, dünyadaki

19 6 7 ’ d e A l m a n Lisesi’n-

den sonra bir kaç üniversi-tenin özel sı-

navını kazandım. Böylece İTÜ, Robert Ko-lej (Boğaziçi Üniversitesi), ODTÜ arasında seçim yapmam gerekti. Beni İTÜ’ye çeken şunlar oldu:- Elektroniğe merakım dolayısıyla derinle-mesine teknik bir eğitim isteğim vardı.- İTÜ Elektrik Fakültesi’nin laboratuvar ola-nakları daha iyiydi.- Ailemizde İTÜ geleneği vardı; babam 1931 İTÜ (Yüksek Mühendis Mektebi) İn-şaat, ağabeyim 1961 İTÜ İnşaat mezunu, ablam ise İTÜ Mimarlık Fakültesi asistanı idi. Babamın okul ve çocukluk arkadaşları olan Prof. Hamdi Peynircioğlu ve Prof. Emin Onat da İTÜ Rektörü olmuşlardı. Bir sınıf ar-kadaşının kardeşi olan Prof. Ziya Süder de profesördü.- Prof. Bedri Karafakioğlu gibi İTÜ profe-sörleri ile önceden geliştirdiğim ilişkiler de etkili oldu.İTÜ’de Cumhuriyetin yetiştirdiği bilimcileri

Oğuz AlpögeİTÜ Elektrik Fakültesi 1973

tanıdım, bizlere verdikleri bilim, araştırma, öğrenme alışkanlıklarını edindim. Türki-ye’nin dört köşesinden gelen yetenekli öğrencilerle arkadaş oldum. Bu değerler çalışma yaşamımda birer ışık oldu. Türki-ye’de ve ABD’de yazılım ve eğitimde ça-lıştım. Yurt dışında birden çok mühendislik derneklerinde önderlik ettim. İTÜ Mezunlar Derneği ABD 2. Başkanı (itumdusa.org) ve Türk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası’nın denetçisiyim (turkishuschamber.org). İTÜ, bilim, yaratıcılık ve özgürlük bakımın-dan dünya çapında saygı duyulan ve her-şeyden önce çağdaş, bilimsellikte özerk, önder bir kurum olmalıdır. Dünya istatistik-lerinde daha yüksek sıralarda yerini almayı amaçlamalıdır. Böylece kendi yetiştirdiği mezunlarını kazanmayı başarabilecek ve dünya ülkelerinden daha çok sayıda öğ-renciyi de çekebilecektir.İTÜ’nün mezunlarına sahip çıkması yeter-sizdir ve bu yalnızca mezun derneklerinin sorunu değildir. Üniversite yönetiminin bu konuda bütçe, yoğun ilgi ve hem de iletişim projeleri yaratması gerekir.Mezunlara açılmak tüm dünya üniversite-lerinin ana konularındandır. ABD, Avrupa

her pazara hizmet sunabilen ve her yer-de herkesle rahatça çalışıp yaşayabilecek “dünya insanı-dünyalı” yetiştirmeyi amaçla-maktadır. Katma değeri yüksek yetenekli yerli emeği rekabetçi şartlarla tüm dünya pazarına sunmak asıl amaçtır. 241 yıllık köklü bir kurum olan İstanbul Tek-nik Üniversitesi’nin yetiştirdiği çok sayıda mezun, özellikle Türkiye’nin gelişmesi ve yücelmesi için önemli katkılarda bulunmuş-lardır. Küresel entegrasyonun yarattığı deği-şimler bugünün ve yarının İTÜ mezunlarının dünya insanı olmalarını gerektirmektedir. Üniversitemiz, geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da toplumun ve emek piyasalarının beklentilerine hizmet edecek erdemli, re-kabetçi, sorumlu, başarılı ve mutlu bireyleri yetiştirip mezun etmeye devam edecektir.

ve Hindistan örneklerinde bunu görüyoruz, inceliyoruz. Sanıyorum ki, ABD ve Kana-da’da 2000 İTÜ’lü var. Almanya’da 4000, Avustralya’da 1000, Orta Doğu’da 1500, Fransa’da 2000, Hollanda’da ise 1500 ola-bilir. Bir bölümünün şirketleri ve patentleri olduğunu düşünürsek, bu yeteneklere sa-hip çıkmak gerekiyor. Günümüzün sorunlarına bilimsel çözüm-ler ve yenilikler getirerek emek veren bu mezunlara açılım sağlanıp, gönülleri ka-zanıldığı takdirde iletişim ve mali yardımlar hızlanacak, daha çok burs olanakları do-ğacaktır. Aynı zamanda mezunların yeni nesillere mentörlük yapmaları, doğrucu, akılcı, onurlu kişilik örnekleri olmaları sağ-lanacaktır. Geleceği düşünen bilimsel bir kuruluşun amaçları da bunlardır zaten.

Next Information Systemshttp://www.nextinfosys.comhttp://twitter.com/Oguz_AlpogeMicrosoft Certified Professional, New York State Licensed Teacher, Java Development CertifiedProfessional, Certified Unicenter Engineer

Page 31: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

31itü vakfı dergisi

Lise yıl-larında, a r k a -

daşlarımızla hep İTÜ ha-yali ile yaşa-dık. O zaman

da, İTÜ’lü olabilmek bir onur ve övünç kaynağı idi. Bu düşüncelerle, üniversite-lere başvurular yapıldı ve İTÜ imtihanlarına girerek, 1950 yılında Makine Fakültesi’ni kazanarak kayıt yaptırdım. Hocalarımız, genellikle Fransız ve Alman ekolüne men-sup çok değerli hocalardı, hepsini minnetle anıyorum. Isı Tekniği, Mekanik-Mukavemet, Malzeme, Motorlar, Mekanizma, Makine elemanları kürsülerinde çok değerli hoca-larımız vardı ve beş yıl sürede, temel kav-ramları ve uygulamalarını öğrenerek, 1955 Haziran döneminde mezun oldum. 1955-1958 arası, Isı Tekniği kürsüsünde asistan-lık yaptım.Birçok önemli sanayi kuruluşunda Ar-Ge merkezleri olmakla beraber, ülkemizde araştırmalar genel olarak üniversitelerde yapılmaktadır. Ar-Ge çalışmaları, yetenekli genç bilim insanı ve gerekli laboratuvar do-

Ben İTÜ 1 9 6 3 yılı Ma-

kina Fakültesi mezunuyum. 50 yılı aşan meslek haya-tım ile ülke-mizin önemli

sanayi hamlelerini yaptığı dönemler aynı zamana denk düşer. Sanayileşmemizin en önemli zaman dilimi olan bu dönemlerde Araştırma-Geliştirme ağırlıklı teknolojik par-çalar üreten bir sanayici olarak çalıştım ve hala mühendislikle ilgili çalışmalara katılmak-tayım.Kanaatimce ülkemizin sanayileşme geç-mişini iki ayrı dönemde incelemek gerekir. Birinci dönem Cumhuriyet’imizin kuruluşun-dan 1980’li yılların başına kadar süren “İthal İkamesi” dönemi, ikinci dönem de bundan sonra başlayan ve halen yaşadığımız “Yurt Dışına Açılma “ dönemi. Şu sıralar üçüncü

nanımlarını gerektirir. Üniversite-Sanayi iş-birliği hızla gelişmekte, sanayi, problemleri-nin çözümü için üniversiteye başvurmakta veya öğretim üyesi sanayide problem ara-maktadır. İTÜ ve ODTÜ gibi üniversiteler-de kurulmuş olan Teknokentler önemli rol oynamaktadır. İTÜ’nün sağlam bir geçmişi vardır ve mezunları Türkiye’mizde sanayi-nin kurulmasında ön planda yer almış olup, halen ön planda olmaya devam etmekte-dirler. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkemizde, tek-nik elemanların yetiştiği yalnız, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Okulu (YTÜ) vardı. Genellikle Almanya ve Fran-sa’da, devlet bursu ile harp yıllarında tah-sillerini tamamlayarak, bu iki üniversitede görev almış öğretim üyeleri ile çok iyi yetiş-miş teknik elemanlar, ülkemizde endüstri-nin kurulmasında önemli rol oynamışlardır. Ülkemizde ilk gelişen sanayi kollarında birisi, ısı sanayi koludur. Bu çalışmaların temeli, 1950-1960 yıllarında İTÜ Isı Tekniği Kürsüsü’nde atılmıştır.Ülkemizde sanayinin ve özel teşebbüsün gelişmesinde, önce İTÜ mezunları önem-li rol oynamıştır. Sanayide veya kendi işini

bir dönemin başlama belirtileri görülüyor. Büyük bir mutlulukla karşılayacağımız bu yeni dönem ilerde hangi adla anılacak bil-miyorum ama bu dönem herhalde Araştırma -Geliştirme ağırlıklı ve Türk firmalarının ken-di buluş (İnovasyon), dizayn ve markalarıyla dünya pazarlarında yer alacağı yeni bir dö-nem olacaktır.İTÜ 1960 yılına kadar Yüksek Mühendis ye-tiştiren yegane üniversite idi. İTÜ mezunu mühendisler sanayimizin hem “İthal İkame-si” hem de “Dışa Açılma” dönemlerinde mü-hendis, işletmeci ve yönetici olarak hep ön safta olmuşlardır. Mezunlarımızın üstün gay-retleri ile sanayideki büyük atılımlar gerçek-leştirildi. Bugün de, ülkemizde en iyi mühen-disleri hala İTÜ yetiştiriyor. Sanayimizin dışa açılması sonucu yabancı dil, özellikle İngiliz-ce çok önem kazandı. Bu sebeple İngilizce eğitim yapan üniversite mezunu mühendis-ler, mesleki başarılarından daha çok İngiliz-ce bilmelerinden ötürü sanayi yönetimleri tarafından tercih edilmeye başlandılar.

Prof. Dr. Sadık Kakaç - İTÜ Makine Fakültesi, 1955

Dr. Y. Müh. Keskin Keser - İTÜ Makina Fakültesi, 1963

“Akademik başarı ve cazip yerleşke”

kuracak olan gençlerin, yüksek lisans ya-parak, master derecesini almalarını kuvvet-le tavsiye ederim. Mühendislikte minimum tahsil, master derecesi almak olmalıdır. Araştırma merkezlerinde çalışmayı ve aka-demik kariyeri hedefleyen gençlerin Dok-tora derecelerini almaları gerekir. Doktora derecesi, ülke içinde de yapılabilir ve bir-çok alanda, yurt dışındaki tanınmış üniver-sitelerde yapmakla eşdeğerdir. Fakat, dış ülke bilim adamları ile ilişkiler bakımından, bazı durumlarda yurt dışı doktora tavsiye edilmektedir. Doktora yapan öğrencilerin, ülkeye dönmeleri, ülke içerisinde mevcut çalışma şartları ve başka faktörlere bağlı olmaktadır. Bugün Çin’in gelişmesinde önemli rol oyna-mış; Çin’den gelip, Amerika da kalmış, çok değerli bilim adamları, Çin’li öğrencileri dok-tora için yanlarına alıp, mali destek vererek onları yetiştirmektedirler. Amerika’da birçok üniversitede tanınmış, Türk bilim adamları da ayni şeyi yapmaktadırlar; Miami üniversi-tesinde bulunduğum yıllar boyunca birçok Türk gencinin yetişmesini sağladım ve bu kişiler ülkemiz üniversitelerinde ve endüstri-de değerli hizmetler vermektedirler.

“Mühendislikte minimum tahsil, master derecesi olmalı”...

Bu durumun tabii sonucu olarak üniversite seçme sınavının en başarılı öğrencileri İTÜ yerine İngilizce eğitim yapan üniversiteleri seçmeye başladılar. Bu yeni duruma uyum gösteren üniversitemiz de İngilizce eğitime başladı. Benim kişisel görüşüm; ilerde orta öğretimden İngilizce bilerek gelen öğrenci-lerin sayısı arttıkça üniversite tercihlerinde İngilizce öğretimin öneminin gittikçe azala-cağıdır. Gelişmiş bir ülkede İngilizce eğitimin üniversite seçiminde en önemli faktör olaca-ğını düşünemiyorum. Başarılı lise mezunu gençlerin üniversite tercihlerinde okuyacakları üniversitenin aka-demik başarıları her zaman en önemli fak-tör olacaktır. Bu öğrencilerin üniversite se-çimlerinde ikinci en büyük tercih sebebi de seçeceği üniversitenin barınma, sosyal ve kültürel aktiviteler ve spor olanakları olarak onlara sunacağı kampüs imkanlarıdır. Eğer eski günlerdeki gibi en fazla tercih edilen üniversite olmayı istiyorsak bence bu iki ko-nuya odaklanmalıyız.

Page 32: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

32 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Dü n y a e k o -nomi-

si 2002 yı-lında yüzde 3 ve 2008

krizi öncesinde ise yüzde 5’ler düzeyinde büyüme kaydetti. ABD merkezli 2008 kri-zinde ise dünya ekonomisindeki daralma, 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük daralma olarak kayıtlara geçti. Bugüne gelindiğinde, pek çok ülke ekonomisinde krizin olumsuz etkileri henüz telafi edile-medi. Aynı süreçte, ülkemiz ekonomisi, siyasi istikrarın getirdiği pozitif ekonomik istik-rarı tecrübe etmiş; milli gelirini birkaç kat artırırken, gelir dağılımında dikkate değer düzelmeler yaşamıştır. Diğer taraf-tan, artan milli gelir yeni iş alanlarının ve ilave istihdamların oluşmasını sağlamıştır. İlaveten, dış ticaret hacminin katlanarak artması ve ticari ilişki geliştirdiğimiz ülke-lerin çeşitlenmesi, bir yanda ülke riskimizi azaltırken, diğer yanda rekabet koşulları-nı küresel ölçekte ağırlaştırmaktadır. Yeni yüzyılla beraber, sanayi ekonomisi

tartışmaları geride kalmış, bilgi ekonomi-sine yönelik tartışmalar ağırlığını artırmış-tır. Ülkeler arası artan rekabet de bu tar-tışmaların yoğunluğunu artırarak, ülkeleri bilgi ekonomisine geçişe zorlamaktadır. 2005 yılından itibaren orta gelirli ülkeler arasında sayılan ülkemiz de bu çerçeve-de, bilgi ekonomisine geçişin eşiğindedir.İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) 250 yıla yakın bir birikimle, ülke ekonomisine ve politikalarına yön veren şahsiyetler yetiştirerek, sanayi toplumuna geçişte, cumhuriyetin ilk yıllarında ve devamında önemli roller üstlenmiştir. Benzer şekilde, ülkemizin önündeki yeni eşikte de İTÜ mensuplarına önemli görevler düşmek-tedir. Bu çerçevede, İTÜ’nün özellikle üniver-site-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine öncülük etmesi ve İTÜ kapsamındaki ku-rumların uzmanlaşma süreçlerinin Türki-ye’nin hedefleriyle eşgüdüm oluşturacak şekilde belirlenmesi önem arz etmekte-dir. Bilgi ekonomisine geçiş sürecinde, ülkemizin Orta Gelir Tuzağına yakalan-madan, rekabetçiliğini hızla artırarak sür-dürülebilir bir büyüme trendine oturması

 

Nail Olpak - İTÜ Makina Fakültesi, 19831983

“Bilgi ekonomisine geçişte İTÜ’nün rolü”

şarttır. Bunun için, katma-değeri yüksek ve bilgi ve teknoloji yoğun bir üretim ka-pasitesi geliştirilebilmelidir. Bu kapasite-nin işlerliğinin ve devamının sağlanabil-mesi için ise lisans düzeyinden itibaren, İTÜ öğrencilerinin sektörlere yönelik aşi-nalığı artırılmalı, teorik çalışmalar pratik uygulamalarla desteklenmelidir. Böyle-ce, işletmelerin ihtiyaç duyduğu beşeri sermayenin şekillenmesi yanında girişim kabiliyetini ortaya çıkarma imkânı da olu-şabilecektir. Sonuç olarak, ülkemizin 2023 vizyonu çerçevesindeki hedeflerine ulaşabilme-si, Ar-Ge, inovasyon kabiliyeti yüksek, küresel ölçekte düşünebilen, bilgiyi etkin kullanabilen, beşeri sermaye ile sağlana-caktır. Beşeri sermayenin niteliğinin art-ması, ülkemizin bilgi ekonomisine geçişi-ni hızlandıracaktır. Bu ise, başta İTÜ’nün asırları aşan tecrübesi, öğretim üyeleri, mezun ve öğrencileri olmak üzere, ülke-mizin kalkınmasında temel oluşturan bilgi merkezleri-üniversitelerin, üretim merkez-leri-şirketlerin doğru konumlanmasıyla mümkün olacaktır.

İs t a n b u l Teknik Üni-vers i tes i ,

Türkiye’nin en kıymet-

li üniversitelerinin başında gelmektedir. Gerek teknik açıdan gerekse yönetimsel manada öğrencilerine kattığı değer paha biçilemez niteliktedir. Ülkemizin en değerli sanayi kuruluşlarında çalışıp, bu kuruluşla-rı ve dolayısıyla memleketimizi daha ileri-ye taşıyabilecek, teknik açıdan donanımlı, vizyon sahibi ve proaktif mezunlar veren

bir okul olarak İTÜ’nün, ülke sanayine kat-kısı tartışılmaz derecede önemlidir. Bu ilke, prensip ve deneyimler ışığında yetiştirilen mezunlar; gerek çalışan olarak gösterdik-leri üstün performans donanım ve emek, gerekse kendi işlerinin patronu olma konu-sunda gösterdikleri kabiliyet ve girişimcilik özellikleriyle her zaman ön plana çıkıyorlar.Sanayi sektörünün bir temsilcisi olarak, iş hayatında benimsediğim en önemli ilke; “Başarı en büyük mutluluktur” ilkesidir. Başarıda en önemli kriter ise başarının sürdürülebilir olmasıdır. İTÜ’nün üniversi-

Muharrem Balat - İTÜ İnşaat Fakültesi, 1963MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı

“Başarının sürdürülebilirliği…”

teler arasında ve mezunlarının patronlar ve çalışanlar olarak geldiği bu güzide konumu sürdürmeyi misyon edinmesi gerekmekte-dir. Teknolojinin sürekli geliştiği günümüz dünyasında, teknik bir üniversite olan İTÜ alt yapı olarak bu gelişime ayak uydurma-lıdır. Bu, başarıyı devamlı hale getirmekte en önemli etkenlerden biridir. Hedeflenen gelişim gösterildiğinde üniversitemiz ulus-lararası arenada da daha üst sıralarda yer alacaktır. Bir İTÜ mezunu olarak, her zaman genç arkadaşlarımızın ve üniversitemizin yanında yer almaktan onur duyacağım.

Page 33: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

33itü vakfı dergisi

kazandığı önemle de son yıllarda küresel satıha yayılmış olduğu da diğer bir ger-çektir.Çağdaş dünyada “geçmişin bilgi biriki-mini korumak ve kilisenin doktrinine itaati sağlamak” amacı ile öğretmek istedikleri şeyleri olan yetenekli insanlarla öğrenmek isteyen gençlerin bir araya gelmesi ile başlayan “üniversite” kurumu,• Hakikati savunma rolüne sahip “Eğitim Üniversitesi”,• Doğayı keşif rolüne sahip “Eğitim – Araş-tırma Üniversitesi”,• Değer yaratma rolüne sahip “Eğitim - Araştırma ve Uygulama Bilgisinden Yarar-lanma Üniversitesi”,aşamaları ile tanımlanan süreçte hızla ge-lişmektedir. Ülkemizde tüm iç yapı ve süreçleri tamam-lanmış üçüncü aşamada bir üniversitemi-zin olmasa da bireyi odağa alan değer yaratma ve bu değerle odakta olan bireyi yüceltme anlayışının küresel ölçekte ka-zandığı önem ve öncelik, ulusal mevzuat ve süreçlere yansıdıkça bugün görülen bazı tekil çabalar sistematize olarak ve bir bütünlük içinde tüm üniversitelerimize yayılacak ve bu gelişmeye uyum sağlana-caktır.Uygulama bilgisi (know-how) ve deneyi-minden yararlanan üçüncü aşamadaki teknik üniversitelerin bir girişim üniversi-tesi olma sürecinde avantaj sahibi olacağı

Ün i ve r-sitenin t e m e l

işlevleri;• Öğrencileri iyi bir sosyal

birey (vatandaş) ve iyi bir meslek insanı (uzman) yetiştirecek şekilde eğitmek,• Bilimsel ve uygulamalı araştırma yapmak ve araştırma süreçleri ile bilginin gelişimine katkı sağlamak ve yeni bilgi üretmek,• Kendi ürettikleri veya başka kişi ve ku-rumlarca üretilen bilgiyi topluma yaymak,• Üniversite eğitimi dil ve kavramlara da-yandığı için, resmi dili kadar yabancı dil öğretmek, • Devlet ve özel kuruluşlar için fikir ve insan gücü kaynağı olmak,• Kişi, kurum ve kuruluşların ihtiyaçlarını sağlamak üzere toplum ve devletle işbirliği yapmak,olarak bilinse de; kökleri 241 yıl öncesine dayanan İTÜ’nün, öğretim elemanları, ça-lışanları ve mezunları ile bu belirlemelerin çok ötesinde toplumsal, bilimsel ve teknik katkı sağladığı açıktır. İTÜ, ulusal endüstrilerin gelişiminde öncü girişime sahip önemli miktarda girişimciyi bugüne kadar mevcut olanaklarla çıkarmış bir kurumdur. İTÜ’nün ve İTÜ mezununun endüstriyel katkılarının sadece bir şehire, bölgeye sığ-dırılmadan yurt sathına, küreselleşmenin

Can Erel - İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü, 1982

“Rol modeller üniversiteye katkı sağlar…”

bir sır değildir. Bu yönde İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bu konuda sahip olduğu belirgin avantajının var olduğuna, bu avan-taj yanında artık küresel satha yayılmış me-zunları ve onların da katkısı ile ile çağdaş Türkiye üniversitesi değil organizasyon ve işgücü yapısı, içeriği ve uygulamaları ile bir dünya üniversitesi olabileceğine inanı-yorum. Bu inancım yanında, gelişmiş endüstriyel deneyime sahip uzmanların birer mesle-ki rol modeli olarak üniversitelerin eğitim, teknik araştırma ve uygulama bilgisinden yararlanma süreçlerinde doğrudan yer ala-rak, sağlayabilecekleri katkının artırılması-na olanak veren düzenlemeler kısa sürede hayata geçirilmelidir. Geçmiş başarılarla övünmek, dünün güne-şi ile gözlerimizi kırpmak kadar geçmişi bi-lip ona sahip çıkarak ve o geçmişe layık ol-mak için gelişime de küresel ölçekte uyum sağlanmalıdır!Geçen zaman ihtiyaçları da, etken ve et-menleri de hızla değiştirmektedir. Gün, bugünü dünle değerlendirip yarına yönelik dersler çıkarma zamanıdır; gün, değişim zamanıdır!Beklentim İTÜ’nün yapısı ve uygulamaları ile sadece ülkemizin değil küresel alanda dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasına girmesi ve bu konumun sürdürülebilirliğini sağlayabilmesidir! Haydi elele... Dünyayı İTÜ’leyelim!

Tü r k s a n a -y is in in

bugünkü du-rumuna ulaş-masında İTÜ mezunlarının k a t k ı s ı n ı n tartışılmaz ol-

duğuna inanıyorum. İTÜ mezunları özellik-le 50’li yıllardan itibaren, o zamanki devlet sanayi yatırımlarında edindikleri ve birebir kendi çabaları ile geliştirdikleri tecrübe ve bilgilerini daha sonra özel sektör yatırım-larında değerlendirerek, Türkiye özel sanayi

sektörünün gelişmesini sağladılar. Bugün artık Türk sanayi ürünleri dünyadaki tüm ülkelere ihraç edilmekte ve beğeni kazan-maktadır. Geçmiş yıllarda, önümüzdeki en önemli sorun lisan bilgisi eksikliği idi. Sanı-rım artık bu sorun çözülmektedir.Önerilerim: Öncelikle günümüzün rekabet-çi ortamında başarılı olmak için, özellikle mühendislerin mesleki bilgilerinin yanı sıra; yenilikçi, yaratıcı, sorgulayıcı, vizyon sahibi, araştırmaya meyilli, sosyal sorumluluk bilin-cine sahip gençler olarak yetiştirilmeleri ge-rekiyor. Ders programlarının buna göre ye-niden gözden geçirilmesi ve zaman içinde de tekrar tekrar geliştirilip yenilenmesinde

Sevda ARIKAN - İTÜ Kimya Bölümü, 1968 - Uzay Kimya A.Ş. Genel Müdürü

“Öğrencileri hayata hazırlayacak pratik deneyimler”

fayda görüyorum. Gençlerin, ilgisini çeken konularda araştırma yapabilmeleri için va-kit yaratmalarına yardımcı olunmalıdır. Son yıllarda bu tür gelişmeler sağlandığının farkında olsam da, bunlar daha da gelişti-rilmelidir.Eski mezunların envanteri ve iletişim bilgileri yenilenip, onlarla daha yakın bir ilişki ortamı sağlanırsa, eski mezunların üniversitemizde okuyan öğrencilerimize tecrübelerini akta-racak bir platformun oluşturulması mümkün olacaktır. Böylece öğrenciler teorik bilgileri-nin yanı sıra onları hayata hazırlayacak pra-tik deneyimler de edineceklerdir.

Page 34: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

34 itü vakfı dergisi

Geçmişten günümüze ülkemizde sanayi-ye yön veren başarılı yöneticiler arasın-da çok sayıda İTÜ mezunu vardır. Bir-

çok önemli sanayi kuruluşunun kurucusu sahibi veya ortağı olan İTÜ’lüler, ülkemizin teknolojik ve ekonomik kalkınmasında önemli roller üstlen-mişlerdir. Başarısız İTÜ’lü istisnadır. Ülkemizin

dört bir yanı İTÜ mezunlarının eserleri ile dolu-dur. Asırlardır çağdaş olduğunu ifade ettiğimiz Üniversitemizde; özellikle inovasyona önem ve-rilerek ve AR-GE çalışmaları daha fazla destek-lenerek elde edilecek başarılarla, İTÜ’nün her zaman önde ve örnek olma özelliğinin sürdürül-mesi gerekir

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

1947 yı-l ı n d a , İ T Ü ’ y e

kabul edilme-nin, tarif edi-

lemez sevincini ve gururunu yaşamıştım. O yıllarda, Teknik Üniversite, kışladan dönüş-türülmüş, Gümüşsuyu’ndaki tek binasında dört fakültesi ve toplamı iki bini bulmayan öğrencisi ile, Türkiye’nin en parlak, en çok istek duyulan öğretim kurumu idi. Biz öğrenciler, üniversitenin kıt olanaklarının farkına varmadan hocalarımızın gösterdiği yolda gece gündüz çalışıyorduk. Özgüve-nimiz yüksekti. Mesleğimizle ilgili her şeyi öğrenmeye çalışıyor, ülkenin kalkınmasında görev almaya hazırlanıyorduk. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde Emin Onat, Paul Bonatz, Holzmeister, Delsener gibi kariz-matik, büyük hocalardan hem mesleği, hem mesleğimizle gurur duymayı öğren-dik. O günün teknolojileri ile, kendi kendimi-ze bir yapıyı baştan sona tasarlayabilecek ve inşa edebilecek bilgi birikimini kazandık. Bu büyük hocalarla, çok sıcak, hoca-öğ-renci ilişkileri içinde her gün görüşebiliyor, sade bilgi değil, uygar insan davranışlarını öğreniyor, olgunlaşıyorduk. Aradan geçen

yıllarda üniversitemiz çok gelişti. Gümüş-suyu yıllarında hayal bile edilemeyecek olanaklara kavuştu. Ama hala önümüzde alınacak çok yol bulunduğunu görüyoruz. Üniversitemizin bugünkü geniş olanakları ile sadece Türkiye’de değil, dünyada iddia taşıyan bir üniversite olmayı amaçlamasının zamanı geldiğini düşünüyorum. Hangi kri-terle ölçülürse ölçülsün, dünyadaki ilk yüz üniversite arasında yer almasını diliyorum. Seçkin bir eğitim kurumu olmasının yanın-da, üniversitede yaşama geçirilen buluşlar-la bilim ve teknolojiye, katkıda bulunmasını ümid ediyorum. Günümüzde ve gelecekte öğrencilerimizin en üst düzey meslek eğitimleri ile beraber, dogmatik düşüncelerden arınmış aydın-lanma felsefesini içselleştirmiş, dinamik, girişimci, Yüce Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma ideolojisini be-nimsemiş bireyler olarak, topluma kazan-dırılmasını amaçlayan bir üniversite ortamı yaratılmasını diliyorum. Bugünkü hali ile, üniversitemizin ana mekâ-nı Ayazağa Yerleşkesi’nün, yeni yapılan birçok modern binaya rağmen bütüncül bir planlamaya dayanmayan yapılaşması ile örnek bir üniversite Yerleşkesi görünüşün-

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Tekeli- İTü Mimarlık Fakültesi 1952

İTÜ’de geçmiş ve gelecek…

de olmadığını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda İTÜ’nün; yeni, duyarlı bir planlama ve kuşkusuz yeterli maddi katkılarla, kulla-nıcılarına yaşama sevinci aşılayan, içinde gece gündüz coşku ile çalışılan, kendisine yaraşır bir kampüse kavuşmasını diliyorum. Yakın bir gelecekte, düşündüklerimiz ger-çekleştiğinde üniversitemiz gene rakipsiz, en çok istek gören, parlak öğretim kurumu olacaktır. Sanayi sektörünün bir temsilcisi olarak, iş hayatında benimsediğim en önemli ilke; “Başarı en büyük mutluluktur” ilkesidir. Ba-şarıda en önemli kriter ise başarının sür-dürülebilir olmasıdır. İTÜ’nün üniversiteler arasında ve mezunlarının patronlar ve ça-lışanlar olarak geldiği bu güzide konumu sürdürmeyi misyon edinmesi gerekmekte-dir. Teknolojinin sürekli geliştiği günümüz dünyasında, teknik bir üniversite olan İTÜ alt yapı olarak bu gelişime ayak uydurmalı-dır. Bu, başarıyı devamlı hale getirmekte en önemli etkenlerden biridir. Hedeflenen geli-şim gösterildiğinde üniversitemiz uluslara-rası arenada da daha üst sıralarda yer ala-caktır. Bir İTÜ mezunu olarak, her zaman genç arkadaşlarımızın ve üniversitemizin yanında yer almaktan onur duyacağım.

Y. Müh. M. Cengiz Gülenler - İTÜ İnşaat Fakültesi,1975Gaziantep İTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

“İnovasyon ve Ar-Ge”

Page 35: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

35itü vakfı dergisi

Türkiye’nin Antik KentleriAncıent Cıtıes of Turkey

Yaşar Yılmaz

Yaşar Yılmaz’ın tek tek yerinde inceleyerek hazırladığı rehber kitapta yer alan 118 antik kent, tarihi

kaynakların da desteğiyle ortaya çıkan kısa, öz ama doyurucu metinler, özgün fotoğraflar, güncel karayolları

haritaları ve yol tarifleri eşliğinde sunuluyor.

Osmanlı’nın İstanbul’uOttoman’s Istanbul

Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık 1839-1923

Photography ın the Ottoman Empıre 1839-1923

Doğan Kuban

Engin Özendes

Prof. Doğan Kuban bu rehber kitapta, Fetih’ten Cumhuriyet’e kadar geçen süreçte Osmanlı’nın son başkenti İstanbul’da yapılan camilerden saraylara, köprülerden çeşmelere, farklı tipoloji ve ölçekteki

112 eser üzerinden Osmanlı mimari mirasını anlatıyor.

Engin Özendes, bu kitapta Osmanlı toplumunun fotoğrafa ve fotoğrafçılığa yaklaşımını,

geleneklerine bağlı Osmanlı sultanlarının, 19. yüzyılın bu yeni buluşuna gösterdikleri ilgiyi; hatta fotoğrafçılara verdikleri desteği anlatırken,

dönemin sosyal yaşamını da gözler önüne seriyor...

facebook.com/YEMYayin

twitter.com/YEMYayin Online sipariş: www.yemkitabevi.com

Genel Dağıtım: YEM Kitabevi

www.yemyay in .com

Photography ın the Ottoman Empıre Engin Özendes

toplumunun fotoğrafa ve fotoğrafçılığa yaklaşımını,

19. yüzyılın bu yeni buluşuna gösterdikleri ilgiyi; hatta fotoğrafçılara verdikleri desteği anlatırken,

dönemin sosyal yaşamını da gözler önüne seriyor...

Page 36: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

36 itü vakfı dergisi

Akıllı tahta ve masaların kulla-nıldığı, her dersin uygulamalı bir atölye havasında olduğu; şirketlerin gitgide not ortalama-sına önem vermediği bir dün-yada, bir kişinin sayısal bir veri ile “senin yeterliliğin 4 üzerin-den 2,50” damgasına tabii tu-tulmadığı; tüm sosyal, bilimsel ve sanatsal kulüplere tüm öğ-retim üyelerinin çok daha önem verdiği ve hatta İTÜ’de kulüp-çülük dediğimiz bu işin genel bir Ar-Ge bölümünün olduğu; İTÜ’ye gelen bir öğrencinin doğru bölümde olmadığını hissettiği taktirde, bölüm değiştirmesi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

İTÜ öğrencilerine sorduk:

Nasıl bir üniversite hayal ediyorlar?

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 20.000’i aşkın öğrenci öğrenim görüyor. Milyonlarca gencin hayallerini süsleyen İTÜ’de öğrenim görme şansını bulan, geleceğimizin yapı taşları öğrencilerimize; nasıl bir İTÜ hayal ettikleri, burs-yurt olanakları, kampüslerde yaşam, sosyal-kültürel ortam, hoca-öğrenci iletişimi ve kütüphane olanakları hakkında görüşlerini sorduk.

için not ortalaması prosedürü değil, öğrencinin ilgi alanlarına ve gelecek planlarına bakıldığı, yardımcı bir departman ile geçişinin mümkün olabildiği, fakat bunun yine belli dönemlerde belli kon-tenjanlarla gerçekleştirildiği; tüm öğretim sürecinin oyunlaştırıldığı ve bir bilgisayar oyunuymuşçasına kurgulandığı ve değerlendir-menin de bunun üzerinden yapıldığı; geleceğin girişimcilikte ol-duğu yeni dünyada, her bölümde girişimcilik dersinin olduğu ve İTÜ’de teknokente, girişimcilik ve inovasyon merkezine, girişimci olmak isteğiyle donanımlı bir şekilde gelen öğrenciye tüm kapı-ların açıldığı; henüz donanımlı olmayan öğrenciye, isteği karşılı-ğında tüm donanımın sağlandığı ve en önemlisi geleceğin mes-leklerinin tam anlamıyla araştırıldığı; gerekirse ilgili dernekler ve STK’lar ile işbirliği yapıldığı ve araştırmalar sonucu, gelecek 5-10 yılda ihtiyaç olacak mesleklerin maksimum bir yıllık programlarının açıldığı, her İTÜ öğrencisinin kendi bölümü yanında “Geleceğin Meslekleri Programı”na kayıt olabildiği bir İTÜ hayal ediyorum...Eğer Türkiye’nin önde gelen üniversitelerindensek, gerekli yenilik-leri başlatmalı ve önce Türkiye’de sonra dünyada bazı konularda öncü okul olmalıyız, diyorum.

EnvER BODuRKİMYA-METAluRjİ fAKÜlTESİ

Page 37: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

37itü vakfı dergisi

Öncelikle öğrencilerin daha mut-lu olduğu, özgür ve katılımcı ol-duğu bir İTÜ hayal ediyorum... Karşımıza hep izin mekanizması çıkıyor. Tamam izin olmalı ama öğrencinin kendisini gerçekleş-tirmesine daha çok imkan veril-meli. Mesela benim okuduğum Mimarlık Fakültesinde öğrenciler kendileri gruplar oluşturarak, or-tak çalışmalar yapıyorlar; çocuk-lara mimarlık öğretmek mimarlığı gelecek nesillere sevdirmek için koşturuyorlar. Bu ve benzeri or-tak çalışmalar için izin konusunda kolaylık gösterilmesini istiyorum. Üniversite yönetimi öğrenciye karşı lise müdürü tavrı takınmamalı. Ayrıca kent ile üniversitenin içli-dışlı olmasını hayal ediyorum. İn-sanların üniversite ortamını daha rahat görmesini arzu ediyorum. Tabii ki güvenlik olacak ama bu, turnikelerin olduğu, insanların içeriye zor girebildikleri, ulaşılamayan bir üniversite olmamalı. Üni-versite şehir ile, en azından yakın çevresi ile bütünleşmeli. Maslak Yerleşkemizin etrafı duvarlarla çevrili ve tam karşımızda varoşlar var. Üniversite oradaki insanlarla da bütünleşmeli, çevresi ve ora-da yaşayan insanlar için de çözüm üretmeli.

Türkiye’nin en iyi üniversite-lerinden biri olan okulumda, öğrenci yaratıcılığının, sıra dışı fikirlerin daha çok destek-lenmesi ve uygulamaya geçi-rilmesi en büyük temennim. Örnek olarak; tüm Yerleşkesi dolaşan bir tramvay hattının kurulması, fakülte binalarına konsepte uygun karakter ka-zandırılması, meslek formas-yonlarının daha etkin şekilde verilmesi kanaatimce İTÜ ismi-nin Türkiye’de ve uluslararası alanda duyulmasını kolaylaş-tıracak, markalaşma sürecine katkı sağlayacak etkinlikler, icraatlar olarak hayal ediyorum. Ham-burg Teknik Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi ortasına kuru-lan kaydırağın, sanal ortamda pirim yapması gibi.

Öncelikle düşünce özgürlü-ğünün olduğu bir İTÜ hayal ediyorum. Bu bağlamda de-ğişik görüşlerin oturulup tar-tışılabildiği, değişik kulüpler aracılığıyla yapılabilecek et-kinlikler düşünüyorum. Felsefi olarak olayların ve derslerin temellendirildiği ve öğrenci-ye salt bilgi değil, o bilginin temelinin de verilmesi gerek-tiğini düşünüyorum. Ancak bu konuda öğretim üyelerinin de arka planının iyi olduğunu düşünmüyorum. Maalesef biz İTÜ olarak “Asırlardır Çağdaş” olmakla övünürken ve bilgi çağı diye tabir ettiğimiz şu zamanda herhangi bir bilginin var olması ile çürütülmesi arasında neredey-se süre yokken, aslında öğretim görevlilerimizin çoğunun güncel yayınları takip etmediği gün gibi ortadadır. Hatta şu anda kullanıl-mayan üretim teknolojilerinin anlatıldığı bir dersim bile var. Ger-çekten öğrenciyi salt müşteri olarak görmeyen bir zihniyet hayal ediyorum. Çünkü günümüzde İTÜ’de, üzülerek bu anlayışın ve şir-ketleşmenin had safhaya ulaştığını görüyorum. Bunu aslında üni-versite bünyesinde çalışan memurların öğrenciye bakışından bile anlayabiliriz. Genel olarak öğrenciye, bir banka gişe görevlisinin, her gün gelen binlerce müşterisine davrandığı gibi davranıyorlar. Bu durum o kişilerin orada bulunmasının sebebi olan bizleri de üzmektedir. Bu yüzden de okulda öğrenci, akademisyen ve me-murların birbirlerinden çok ayrık yaşadığını da söyleyebiliriz.

TARKAn BÜYÜKORAlGEMİ İnş. vE DEnİz BİlİMlERİ fAKÜlTESİ

EcE ERSÖzİşlETME fAKÜlTESİ

AlPER ÖzElEKTRİK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

İTÜ’de, giderek tek tipleşen, üniversiteli olma kültüründen uzak bir eğitim sürecinin için-deyiz. Sorgulamadan, müf-redat kapsamında belli başlı soru tiplerini ezberleyerek geçirilen bir lisans sürecinden bahsediyoruz. Kısa vadede okulu bitirip diploma sahibi olma gibi bir hedefi gerçekleş-tirmeye katkı sunsa da, uzun vadede teknoloji üretebilen in-sanlar yetiştirmekten uzak bir sistem ihtimali ile karşı karşı-yayız. Tabii bu senaryo, İTÜ’de kendini yetiştiren insan sayısı sıfıra yakın anlamına gelmesin, ancak, konumuz bireysel çaba-lardan çok okulun verdikleri ile o çizgiyi yakalamak olduğundan, eksik kaldığımızı söyleyebilirim. Mühendislik öğrencilerinin sosyal hayattan uzak, salt matematik ile uğraşan robotlar olduğunu düşünen bir sistemden de kısmen uzaklaşmamız gerektiğini düşünmekteyim. Evet, önceliğimizin mesleğimiz olması gerektiğine dair yaygın bir inanç olsa da, gü-nümüzün tamamını işimize ayırmadığımız, ayıramayacağımız da kabul edilmeli. Zira, şimdilerde günlük hayatta okula gidip gel-diğimiz, gelecekte mesleğimizi icra ettiğimiz zaman dışında ge-çirilecek, yaşanacak zamanımız da mevcut. Okulun, gerek sos-yal konularda gerek kültürel anlamda bilgi birikimimizi arttıracak yönde, en azından kendimize bu konuda fırsat yaratabileceğimiz şekilde bir müfredat yoğunluğu olmalı. Dünyada kabul gören bir-çok etkinliği, sergiyi, sanatçı performansını dönem içindeki ders yoğunluğumuzdan ötürü izleme, dinleme fırsatı bulamıyoruz. O alanlarda dünya genelindeki çağdaşlarımız olan meslektaşları-mızdan geride kalmamız işten bile değil.

TEKİn KARATEPEİÇ MİMARlıK BÖlÜMÜ

Page 38: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

38 itü vakfı dergisi

MEHMET REcEP TÜRKOğluMADEn fAKÜlTESİ

Bence İTÜ’nün eğitsel anlam-da üzerine eğilmesi gereken en önemli konu Ninova’nın etkin bir biçimde kullanılması-dır. Yıllar önce Ninova sistemi kurulmuş, her türlü alt yapı mevcut ama etkili bir şekilde kullanılmıyor. Bu konuda ho-calara karşı gerekirse bir yap-tırım içerisinde olunmalı. Öğ-renci Ninova’da derse devam durumunu, notlarını ödevle-rini, ödev teslim tarihlerini, sınav tarihlerini takip edebil-meli. Hatta programı açmaya gerek kalmadan çeşitli bildirimler sms ve e-posta ile iletilmeli. Bugünkü teknolojik olanaklara kullanılmıyor. Öğrenci halen 20-30 yıl önceki gibi dersle ilgili bilgileri toplamakta zorlanıyor. Bence hocalar, ders dokümanlarını, sınav konularını, öğrencinin sorumlu olduğu ders için yararlanabileceği kaynakları sınavdan makul bir süre önce Ninova’da paylaşmalı. Özetle, Ninova lüks olarak gö-rülmemeli. Halbuki, günümüz teknolojisinde olmazsa olmaz bir uygulama. Bir yönetmelikle bu sistemin etkin halde kullanılma-sı zorunlu hale getirilmeli. Mesela bir hoca ödevi, sınav tarihini Ninova’da paylaşmıyorsa öğrenci sorumlu tutulmamalı. Her şey bu sistem üzerinden duyurulursa sıkıntılar büyük oranda ortadan kalkacaktır. Bu sistem üzerinde o kadar güzel şeyler yapılabilir ki, bunlar insanın hayal gücüyle sınırlı. Böylelikle öğrenci de dersten kopmadan çok daha iyi motive olabilir. Programın etkin kullanımıi-le hocaların da şöyle bir avantajı olacak: Örneğin; bir sınavı ma-kul bir süre önceden Ninova üzerinden bildirildiyse, öğrencinin bunu takip etme zorunluluğu olduğu için ‘haberim yoktu’ gibi bir mazerete sığınamayacak..

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Öncelikle ‘eğitsel ortam’ de-nince akla ne geldiği konu-suna değinelim. Eğitim ve-ren her kurum aslında eğitsel ortama saha oluşturur. Üni-versitemiz baz alındığında, üniversite bünyesindeki fakültelerde verilen ders-ler, uygulamalar, çalıştaylar vs. hepsi biz öğrenciler için eğitsel bir sahadır. Sorsak, herkesin kendine özgü ideal eğitim teorisi vardır. Bence

zEYnEP SElİn BAşARAnKİMYA BÖlÜMÜBizler, bize aşılanmaya çalışılan bilgileri enjektörle alıp işleyebilen mekanizmalar değiliz. İTÜ’de-ki tüm hocalarımız da robot-laşan insanlar olmamamızı; aksine sorgulayan, düşünen, fikirlerini ifade edebilen, do-nanımlı ve vizyon sahibi bi-reyler olabilmemizi yürekten uman değerli kişiler. En niha-yetinde öğrenme süreci dedi-ğimiz şey de aşamalı gerçek-leşen parçalar bütünü. Hem kendi adıma hem de empati yaparak eğitimcilerimiz adı-na öğrenmenin gerçekleşti-ği ortamın psikolojik ve fiziki açıdan karşılıklı iletişimi sağ-lamaya yönelik olması gerektiğine inanıyorum. Düşüncelerimizi ya da sorularımızı rahatça, çekinmeden ortaya sunabildiğimiz bir ders ortamı hayal ediyorum. Eğitimciler kadar öğrencilerin de ak-tif olduğu bir ders de tadından yenmez mesela. Öğrencilerin de rol aldığı dersler, öğrenmeyi kolaylaştırır ve ezber üzerine kurulu düzenin üzerine kocaman bir çizgi çizer. Eğitim ortamında saygı çerçevesi çok tabii bulunmalı, fakat daha dostça ve biçimsellik-ten uzak, yani farklılıkları içinde barındıran bir öğrenme atmosferi oluşturulabilir -ki böyle soru-cevap şeklinde ilerleyen ve herkesin kendi argümanını savunduğu, diğerlerinin de fikirlerini dinleyip çeşitlilik kazandığı derslerimiz mevcut. Daha fazla dersin bu at-mosferde geçmesini sağlamak, vize çanlarını da bir anda uçurur tabi... Bu iyi mi olur kötü mü bilemedim,bunu sizlere bırakıyorum.Aynı zamanda fiziki ortam da buna elverişli olmalı. Elverişten kas-tım büyük soğuk amfiler değil, -evet fazla kişi alır, idealdir ama eğitim için elverişli olduğuna inanmıyorum- küçük ve daha iç içe olan sınıfları yeğlerim. Tabii bu tamamen kişisel tercihim. Çünkü oturma düzeni iletişimde ne kadar kolaylık sağlarsa, o kadar ken-dimizi oraya ait hissederiz ve kendimizi oraya ne kadar ait hisse-dersek o kadar özgürleşiriz, ki bu özgürlük bize bilginin sonsuz-luğunu vaat edebilir.

‘eğitsel ortam’ öğrenci odaklı olmalıdır. Yani dersin merkezinde öğrenci olmalı ve onun dersten maksimum kazanım sağlaması hedefi şart olmalıdır. Bu noktada asıl görev kıymetli hocalarımızda ve derste öğrenciye gösterdikleri tavır ve tutumlardadır. Öğretici, konuyu öğretmenin yanında, konuyu öğrenme yollarını da öğre-tebilmelidir ki, bir mühendis adayı mezun olduğunda, altyapısı sağlam ve her işin üstesinden gelebilecek kapasitede olabilsin...Ayrıca öğretici, dersin yanı sıra piyasaya ve bahsi geçen mesle-ğin uygulama alanlarına dönük çalışmalar ile öğrencilerini araş-tırmaya yönlendirmelidir. Öğrencilerin eğitim alanında fikirlerine önem verilmeli ve şikayetleri gözardı edilmemelidir. Karşılıklı say-gıyla temellendirilen her ortam mutlaka muhteşem başarılara imza atmaya gebedir.

EMEl TİMuRKAYnAK - ElEKTRİK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

Page 39: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

39itü vakfı dergisi

fATMA DİlEK GAMlıİnşAAT MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

İTÜ’de sosyal ve kültürel ortam çoğu Ana-dolu Üniversitesine göre iyi olsa da, ye-terli olduğunu düşünmüyorum. Yerleşke içinde öğrencilerin vakit geçirebileceği çok az mekan var. Daha nitelikli ve kültürel olarak bizi geliştirebilecek ortamlara ihti-yacımız var. Mesela sanat galerisi ve öğ-renci mekanları aynı konseptte bulunabilir. AVM gibi kar amaçlı, öğrenciye uygun ol-mayan yerler yerine daha ucuz ve kaliteli

şeyler sunan, bir yandan internete girip bir yandan sohbet edebi-leceğimiz mekanlara ihtiyacımız var. Kültürel olarak Yerleşkete ga-leri, müzikle ilgili mekanlar veya resim sergileri, bilgilendirici acık hava organizasyonları yapılabilir.

nuR BİlGE ERTAnİşlETME MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

İTÜ’de spor ve müzik dallarında yapılan etkinlikler var. Ancak, öğrencileri bun-lara teşvik edici girişimlerin olmadığını düşünüyorum. Örneğin spor veya müzik seçmeli dersleri kredili olsa daha çok öğrenci alırdı. Kulüp faaliyetleri canlan-dırılmalı. Mesela bir Dağcılık Kulübü’nün ya faaliyeti çok az ya da etkinliklerini hiç duyurmuyorlar. Böyle olunca dağcılık-la ilgilenen öğrenciler belki de dışarıda

arıyorlar istediklerini. Öğrencilerin, boş zamanlarında çimler dı-şında salaş takılabilecekleri bir alan mevcut değil AVM ve MED tıka basa dolu olduğunda, hava çimlere oturacak kadar güzel değilse, okulun içinde dört dönüp köşe kapmaca oynamak zo-runda kalıyor ya da bunaltıcı fakülte kantinlerine tıkılıp kalıyoruz. Bu anlamda ciddi bir eksik var İTÜ’de.

MEHMET ÖzEnElEKTRİK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

4 yıldır eğitim hayatıma devam ettiğim güzel üniversitemde, eğitimin yüksek kalitede olmasının yanı sıra, kampüs mi-marisi de oldukça muazzam bir yapıya sahip. Kütüphanesinden spor salonuna, sosyal imkanlardan kampüs içindeki ola-naklarına kadar her şey özenle düşünül-müş ve tasarlanmış.Yoğun ders temposunun ardından, kam-püsteki çimlerin üzerine uzanıp arkadaş-

larla beraber vakit geçirmek ya da kampüs içerisinde yürüyüp o sıcak ortamı seyretmek bile insana ayrı bir tat veriyor. Kafelerin-den alışveriş merkezine, olimpik havuzundan stadyumuna kadar her şey mevcut. İTÜ, gördüklerim arasında, öğrencisine her türlü sporu yapabilmesi için en iyi olanakları sunan bir üniversite. Oku-lumu seviyorum...

OnuR ERİşİKGEOMATİK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

Her ne kadar bilimde, teknikte Türkiye’ ye öncülük eden bir üniversite olsak da, sosyal ve kültürel açıdan baktığımız-da aynı şeyleri söylemek maalesef pek mümkün değil. Genel olarak baktığı-mızda İTÜ’de bir sene boyunca yapılan bilimsel etkinliklerle, sosyal ve kültürel etkinlikleri karşılaştırmamız yeterlidir. Bi-limsel olarak onlarca etkinlik ve yarışma-lar düzenlenirken; sosyal olarak yapılanlar

bir elin parmak sayısını geçmez. Bu konuda tüm üniversiteyi hatta Türkiye geneli üniversiteleri içeren daha çok etkinlikler yapılmalı diye düşünüyorum. KSB (Kültür Sanat Birliği ) gibi bir yapıya ve bu yapı bünyesinde sosyal ve kültürel öğrenci kulüplerine sahibiz. Bu çok güzel ama yeterince yararlanıldığını düşünmüyorum. Şöyle ki, bu öğrenci kulüplerine yeterince destek verilmiyor. Dolayısıyla kulüplerin yaptığı etkinlikler de çok fazla kişiye ulaşmadığı için pek verimli olamıyor. Son olarak, bence en önemli sorundur; biz öğren-cilere hayatın sadece dersten ibaret olmadığı, üniversitede sosyal ve kültürel anlamda da kendimizi geliştirmemiz gerektiği vurgulanp, teşvik edilmeli, bu anlamda etkinlikler yapılmalı.

sosyal-Kültürel Ortam

Page 40: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

40 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

İTÜ’de okumak aynı zamanda tarihi de yaşamaktır. Kampüsler hem tarihle hem doğayla iç içe, birçok olanağı öğrenci-lerine sunmaktır. Güvenlik konusunda daha çok tedbir alınmalı. Bir kapıdan kart basmadan giremezken başka bir kapıdan her isteyen Yerleşke içine gi-rememeli. Bu zıtlık İTÜ’nün işleyişine yakışmıyor. Öğrenci kulüpleri desteklen-meli, her olanak sunulmalıdır. Gönüllü olarak yer alınan bu kulüplerde öğren-ciler sistem yüzünden yıpratılmamalıdır.

Kampüslerde yaşam Nasıl Olmalı?

Ödevler, sınavlar, projeler derken gezmek için dışarıya pek zaman kalmıyor. Bundan dolayı da Yerleşke içinde çeşitli etkinlikler ve olanaklar sunulabilir. Örneğin bir açık-hava sineması olabilir. Ekonomik olarak da büyük bir bütçe gerektirmez. Bunun için bin TL gibi bir bütçenin yeteceğini düşünüyorum. MED önündeki çimlere bu sistem kurulabilir. Burada sadece film değil de, yararlı kısa filmler, bilim, sağlık,

teknolojiye yönelik filmler belgeseller de izlettirilebilir. Böyle bir im-kan sağlandığı taktirde, sorumluluk da almak isterim. Ayrıca Yer-leşkemiz bisiklete de uygun. Belli sayıda bisiklet de çok yararlı olur.

Ayazağa Yerleşkesi’nde beşinci yılını geçiren biri olarak söyleyebilirim ki, ol-dukça büyük ve yeşil bir yerleşkeyi sahi-biz. Fakülte, yemekhane, kütüphane ve sosyal alanların birbirine yakın konum-landırılmış olması yerleşkede her yere erişimimizi kolaylaştırmaktadır. Yerleşke-de ihtiyaçlarımızı karşılayacak pek çok yapı mevcut, ancak alışveriş ve yemek ihtiyacımızı karşılayacak yerler sınırlı sa-yıda olup öğrenciler için yeterli olamadı-

ğı görüşündeyim. Ayrıca mesai saatinden sonra yerleşke içerisin-de ders çalışma alanları kısıtlı hale geliyor ve final dönemlerinde bizlere yetmiyor. Hem ders çalışacağımız, hem de çay içerek sohbet edebileceğimiz yeni yerlerin açılması üniversite yaşamını olumlu yönde etkileyecektir. İTÜ’nün engelli öğrenci ve personeli-ni yok saymayan, onların yaşamlarını kolaylaştırmak için çaba sarf eden bir üniversite olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yerleşke içe-rinde onların ulaşım ve ihtiyaçlarını karşılayacak yönde çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Buna rağmen ne yazık ki, engellilerin ulaşımı-nın kısıtlı olduğu ve özellikle yürüme engellilerin kullanamayacağı binalar mevcut. Buraların da kısa sürede düzenlenerek yerleşke içerinde yaşam standartlarının arttırılacağına canı gönülden ina-nıyorum.

İşletme Fakültesi’nin fiziksel alanları ol-dukça yetersiz maalesef. Sosyal kültürel faaliyetler bir yana, ders çalışmak için dahi uygun alanlara sahip değiliz. Ayaza-ğa Yerleşkesi ise oldukça renkli bir kam-püs. Beraber vakit geçirebileceğimiz spor alanları, kültürel merkezler, kulüp odaları ve çeşit çeşit restoran ve kafeler bence oldukça tatmin edici bir ortam sunuyor bize. Maslak Yerleşkesi’ndeki değişiklikle-

ri 2010 yılından beri takip etme fırsatım oldu. Özellikle son iki yılda MED’in (Merkezi Derslik Binası) de işlerlik kazanmasıyla Yerleşke-mizin çehresinin oldukça güzelleştiğini söyleyebilirim.Tabi ki her zaman daha iyi şeyler yapılabilir. Özellikle öğrenci kulüp-lerinin bir arada bulunabileceği, etkinliklerini, toplantılarını yapabi-lecekleri geniş bir tesis bence oldukça faydalı olabilir. Ama sanırım bu konuyla ilgili de ciddi planlamalar ve çalışmalar yapılıyor zaten.

SEMİH ERSÖzİşlETME fAKÜlTESİ

lOKMAn AYDınPETROl vE DOğAlGAz MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

OnuR ORuÇ GEMİ İnşAATı vE GEMİ MAKİnElER MÜH. BÖl.

MERvE AKınjEOlOjİ MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

Page 41: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

41itü vakfı dergisi

İTÜ sadece Türkiye’de değil dünyada da iyi bir marka. İTÜ’nün müzik eği-timine yaptığı katkıyı gelecekte de -kendi bölümüm için özellikle söylü-yorum- dünya musikisine yapacağı-nı ümit ediyorum. Özellikle musikiyi, müzik aletlerini seven ve değer veren çalışmalar yapılmasını arzu ediyorum. Şu anda eğitim aldığımız salonlar ye-tersiz. Daha büyük ve yenilenmiş bir

eğitim salonu arzu ediyoruz. İzole edilmiş salonlarımız ol-madığı için diğer bölümlerdeki sesler birbirine karışıyor. Bir taraftan halk müziği söylenirken öbür taraftan ise zurna sesi geliyor. Teknolojik açıdan müzik eğitimine uygun olarak dona-tılmış salonlarda geleceğin sanatçıları daha iyi yetişebilir diye düşünüyorum.Konservatuar’da eğitim amacıyla kullandığımız aletlerin daha fazla sayıda olması gerekir. Şu anda o imkan yok, herkes kendi imkanları ile kendi çaldığı müzik aletine kullanıyor. Ben, farklı müzik aletleri de denemek, görmek, dokunmak isterim. En büyük heyecanımız hocalarımıza 7-24 ulaşabilmemiz. Ho-calarımız eğitmeyi, eğitim vermeyi ve musikiyi çok seviyorlar. Bu bence bizlerin ve İTÜ’nün bence en büyük avantajı, şansı. İTÜ’de en büyük hayalim olmayan bir dersin hocası olabil-mek. Türkiye’de Sahne ışık ve ses tasarımı konusunda eğitim vermek istiyorum. Bu benim hayalim ve bu hayalimi de İTÜ’de gerçekleştirebileceğimi düşünerek, umutlu ve heyecanlıyım. Zira bu konuda şu an kaynak yok, tüm kaynaklar yabancı. Ben de bu konuda araştırma yaparak İTÜ’ye ve müziğe katkı sağ-lamak istiyorum..

Kütüphanesi 24 saat açık, araştırmaya okumaya, bakmaya, düşünmeye elve-rişli bir ortam hayal ediyorum. Bilimsel bilgiye erişmeyi, takım oyununu, teknolo-jiyi kullanmayı öğreten ve yazılıdan çok görsel ve uygulamalı eğitime dayanan bir okul hayal ediyorum. Öğrencinin bil-gisi sınavlar ile sınanmamalı ve bu yol ile test edilmemeli. Öğrenci eğitim aldı-ğı alanda, o alanda iş yapan firmalar ile çalışmalı, oralarda staj yapmalı, oralar-

dan aldığı firma değerlendirmesi ile bilgisi sınanmalı. Uluslararası alanda girişimler yapacak, cesaret ve cesaretin ardından gelecek girişimlere fon sağlanmalı. Öğrencilerin zaman geçirebileceği, ge-niş yeşillik ve ağaçlık bir alanı olmalı. Üniversite, doğal ortamdan taviz vermeden, teknoloji ile dengeli bir şekilde çalışabilmeli.

“İTÜ’nün gelecekte de bugün oldu-ğu gibi parlak nesillere sahip olacağını düşünüyorum ve bu nesillerin özgür bir eğitim anlayışıyla potansiyellerini daha da ortaya çıkarabilecekleri bir üniversite ortamı hayal ediyorum. Ayrıca öğrenci, asistan, öğretim üyeleri ve bütün personelin yenilikçi, özgürlük-çü bir İTÜ’nün parçası olmalarını hayal ediyorum. Sahip olunan imkanların artı-rıldığı, bir üniversite olmaktan çok Türki-

ye için artı bir değer olan okulumuzun, uluslararası alanda da ken-dini daha çok tanıtacağı ve gücüne güç katacak öğrenci merkezli projelerin olduğu bir İTÜ diliyorum.”

Elİf cİvİcİMİMARlıK fAKÜlTESİ

SÜlEYMAn OKAn DEMİR TÜRK MuSİKİSİ DEvlET KOnSERvATuvARı

SÜlEYMAn KunARcı DEnİz ulAşTıRMA vE İşlETME BÖlÜMÜ

Page 42: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

42 itü vakfı dergisi

BAYRAM KASAPKARElEKTROnİK vE HABERlEşME MÜHEnDİSlİğİ

Kütüphanemizin sadece ders çalı-şılan bir yer değil, aynı zamanda kitap okumayı da teşvik edici ve kitap okunan bir mekan olarak dü-zenlenmesi gerekir. Sadece vize ya da final zamanlarında değil, her zaman değişik etkinlerin de yapılabilmesi sağlanmalı. İTÜ’de kültürel faaliyet olarak tarihimizin ve üniversitemizin tarihini anlatan seminerlerin düzenlenmesi iyi ola-caktır. Bunların kütüphane içinde

uygun bir yerde yapılması, kütüphanemizin tanıtımına da katkı sağlayacaktır. Ayrıca çeşitli kitap okuma yarışmaları, belli konu-larda araştırma yapılarak kitap okumayı teşvik edici faaliyetler de kütüphane yönetimince denenmeli. Bir konu belirlenerek o konu ile ilgili kısa bir yazı deneme-makale yazılması istenir ve bu uygu-lama kütüphanemizde bulunan kitaplardan faydalanarak yapılır. Yani google üzerinden değil de, kitaba dokunarak, kitabı açıp in-celeyerek kitapla öğrencinin buluşmasın sağlayıcı etkinliler olma-lı. Tarih seminerleri yapılmalı, İstanbul’u tanıtan afişler, resim ser-gileri vb olmalı. Bu konuda üniversitemiz yeterli materyale sahiptir.

KÜTÜPHaNE OLaNaKLaRı

Kütüphane olanaklarıKütüphane olanakları

MuSTAfA ÖzDEMİR İşlETME MÜHEnDİSlİğİ

İTÜ kütüphanelerinden ihtiyacımız olduğunda yararlanabiliyoruz. Eski Mustafa İnan Kütüphanesi’ni hatırlı-yorum, aradan geçen süre içerisinde çok büyük ilerleme kaydedildi. Eskiden çalışmak ve kitapları temin etmekte sı-kıntılarımız oluyordu. Şu an için ders çalışma imkanımız daha iyi. Öğrenci-lerin kendi bilgisayarları ile kütüphane-ye gidip sessiz ortamda araştırma yap-ması gerekiyor. Bunun için bazı alt yapı

eksiklikleri var. Elektrik kablolarının yerleşimi, uzatma kabloları gibi aslında basit ama halledilmesi gereken sorunlar var, giderilirse daha iyi olur. Bazı kitapların sınav zamanı temininde zorluk çekiyo-ruz. Bu kitapların kütüphanede daha fazla sayıda bulundurulması için bir çalışma yapılabilir. Ayrıca Merkez kütüphanenin 24 saat açık olması gayet güzel.Kütüphanede bulunan bilgisayardan sadece kitap taraması yapı-lıyor. Faceebook üzerinden dosya paylaşıyoruz. Acil paylaşımlar için de kütüplanelerde bilgisayar imkanı oluşturulmalı. Kütüphanenin bir kitap yığını olarak değil, daha çok ve etkin kul-lanılması gereken bir alan olması gerektiğini düşünüyorum.

Yurtlar kesinlikle çok yetersiz. Her yıl birçok öğrenci İTÜ yurtlarında yer bula-madığından özel yurtlara çok fazla para ödemek zorunda kalıyor. Ya da çok uzak mesafelerdeki devlet yurtlarında kalmak zorunda kalıyor. Bu gibi durum-larda da öğrenci ertesi yıl eve çıkma isteğine kapılıyor, çünkü özel yurttaysa “O parayı zaten veriyorum bari evim

şEYDA YAşAR İşlETME fAKÜlTESİ

olsun!” diye düşünüyor, uzak mesafede devlet yurdundaysa, “Yol parasıyla neredeyse denkleşecek, zaten yurt çok kalabalık, ders de çalışamıyorum” diyor. Burslar ise, bence iyi durumda. Birçok öğrenci yemek bursundan yararlanıyor, bunun dışında İTÜ birçok yerle iletişim kurarak öğrencilerin burslardan maksimum faydalan-ması için uğraşıyor. Ama yine de burs bağlantılarının artırılması, çok daha fazla öğrenciye ulaşılması anlamını taşıdığından bunun için daha fazla çalışılmalı.. Mezun olduğumda burs vermek isterim.

Page 43: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

43itü vakfı dergisi

Kütüphaneyi sürekli kullanıyorum. Merkez Kütüphanemizin 7-24 açık olması çok gü-zel bir imkan ve bizi çok mutlu ediyor. Her türlü kitabın bulunması, çalışanların güler yüzlülüğü memnun edici. Özellikle final, vize zamanları sabaha kadar kütüphanede geceliyoruz. Böyle zamanlar-da en büyük sıkıntımız dinlenme konusunda bir imkanın olmaması. Özellikle gece saat 3-4 arası yorgunluk çökünce, ya masada

ya da koltuklarda dinlenmek zorunda kalıyoruz. Bu konuda fazla abartılmadan öğrencilerin dinlenmesi için bir düzenleme yapılırsa çok iyi olur diye düşünüyorum. Bu bir rahatlık sağlama değil ben-ce, bir gereklilik çünkü o saatte eve gidip tekrar geri dönme veya yurda gidip kütüphaneye geri gelmek zaman kaybettireceği için orada geceliyoruz. Daha önce merkez kütüphanenin en alt katı kullanıma açıktı. Tekrar açılması, bu durumdaki öğrenciler için çok yararlı olur. Kütüphanemizde sesli çalışma ortamının da olmasını arzu ediyoruz. İki üç arkadaş birleşip projelerimizi yapabileceği-miz bir yerin tahsis edilmesi çok iyi olur. Mevcut durumda birkaç kişinin bir arada çalışması mümkün değil. En üst katta çalışma odaları var fakat sadece yüksek lisans öğrencilerine tahsis edilmiş durumda. İnternet bağlantı hızının artırılması zorunlu. Pardus işle-tim sistemi yerine herkesin bildiği ve kullandığı windows sistemine girilmesi büyük kolaylık sağlar. Görsel ve işitsel salonumuzu daha etkin olarak kullanabilmeyi, projelerimiz için izlememiz gereken filmleri burada izleyebilmeliyiz.

ABDÜlBAKİ AYBAKAn KOnTROl vE OTOMASYOn MÜHEnDİSlİğİ

Kütüphanedeki oturma masaları sayı olarak yetersiz, sınav zamanı yer bulmak zor. Merkez Kutuphane biraz daha ferah olabilirdi diye düşünüyorum. Mesela İSAM Kütüphanesi var, Bağlarbaşı’nda oraya gidiyorum. Binanın ortasında bir boşluk bırakılmış, kütüphaneye bir fe-rahlık bir zenginlik katıyor. Kütüphane-ye çok yakın uygun fiyatlı bir kafeterya olması iyi olurdu . Öğrenci olduğumuz için zaman bizim için çok önemli. Dışa-rıya gidip geri dönmek zaman kaybına

neden oluyor. Tıkış tıkış bir kütüphane yerine sakin ve özellikle havalandırması çok iyi olan bir kütüphane öğrencilere daha verimli bir çalışma sortamı sağlar. Bütün bunların yanında, aradığımız tüm kitap kitapları süreli yayınları bulabiliyoruz. Bu da, kütüphane-mizin başka bir güzelliği. Diğer üniversitelere göre kitüphanemi-zin daha farklı olduğunu da gözardı etmemek gerekir.

İREM ÇİfTcİİşlETME fAKÜlTESİ

24 saat açık bir kütüphanemiz olduğu için çok şanslıyız ve bir çok üniversiteden farklı-yız. Yenilenen Yabancı Diller kütüphanesi ve diğer kampüslerimizdeki ana ve fakülte kütüphaneleri de bizlere geniş bir çalışma ortamı sağlıyor. Buna rağmen vize ve final dönemlerinde Maslak’ta ana kütüphanede yer bulamamak, bireysel ve grup çalışma odalarının kısıtlı kullanımı, çözülmesini um-duğumuz bir kaç sorun arasında. Bu yıl fark ettiğim bir diğer olumsuz durum da,

kütüphanenin giriş katında yer alan aylık kültür-sanat- tarih dergi-lerinin geçtiğimiz yıllara oranla daha az sıklıkla güncellenmesidir. Kütüphanemizin güzel manzarası, dekorasyonu, kaynak çeşitliği gibi özellikleriyle sevildiğine inanıyorum.

Anıl YARlıGAşGEOMATİK MÜHEnDİSlİğİ

Kütüphanemiz çok güzel. Özellikle tam merkezde olması ulaşım acısından bize büyük kolaylıklar sağlıyor. Bazı eksikleri tabii ki var. En büyük eksikliğimiz ihti-yacımız olan kitaptan bir veya iki tane olması. Özellikle okul kitaplarının ya da teknik kitapların daha fazla sayıda olmasını istiyoruz. Çünkü sınav öncesi bu tür kitaplar alındığı için yeterince is-tifade edemiyoruz. Kütüphanede ge-celeyenler oluyor. Özellikle bu konuda biraz daha esnek olunmasını istiyoruz.

Güvenlik konusu da mutlaka üzerinde durulması gereken bir nok-ta, çünkü kucağımızda laptop ile uyuyoruz. Bir diğer beklenti de, kütüphanenin sadece kitapla değil sosyal etkinliklerle de anıl-ması. Zaman zaman okuma günü etkinliği ya da kitap okumayı teşvik edici çalışmalar yapılmalı, kütüphane sadece sınav zamanı kullanılan bir yer olmaktan çıkarılmalı.

Öğretim yılı başından bu yana Musta-fa İnan Kütüphanesi’nde geceliyorum. Bu yıl İTÜ’ye kayıt yaptırdım, dersler başladı ancak yurt çıkmadı. Ailem Mersin’de. Barınma için bir çözüm ararken, 1. sınıftaki bir ağabeyim daha önce birkaç gün kütüphanede sabahladığını söyledi. Çaresiz kalın-ca ben de denemeye karar verdim. Sene başında çok zor oldu, zamanla alıştım. Akşam saat: 8’de kütüpha-neye giriyorum, gece ikiye üçe kadar

ders çalışıp, kitap okuyorum. Sonra ya sandalyede ya da girişteki koltuklar boşsa oraya kıvrılıp uyuyorum. Zaten, sınav dönemle-rinde çok sayıda öğrenci sabaha kadar ders çalışıyor, sandalye bulmak bile zor. Kütüphanede ders kitapları dışında da o kadar çok kaynak var ki, ayrıca dergiler, gazeteler… Özellikle kişisel ge-lişim açısından okuduğum kitapların bana çok yararı oldu, kütüp-hanede kitap okumayı sevdim. Bir diğer yararı da okula hiç de-vamsızlık yapmıyorum, ders çalışmak için bol bol zamanım oluyor. İkinci dönemde yurt çıktı ancak, bütçeme uygun olmadığı için kayıt yaptıramadım. Önümüzdeki dönem Denizcilik Fakültesi’ne başlayacağım için Tuzla Yerleşkeunda yurtta kalacağım. Kütüpha-ne ortamı çok etkileyici, ben de hem ortama hem kitap kokusuna alıştım. İstanbul’da Boğaziçi, İstanbul Üniversitesi ve daha birçok üniversitenin kütüphanesine gittim. İTÜ kütüphanesi kadar güzel ve olanakları geniş bir kütüphane daha yok! Bu da, İTÜ’nün bize sağladığı eşsiz bir olanak.

ARİf cAn KARAKuşDEnİzcİlİK fAKÜlTESİ (HAzıRlıK ÖğREncİSİ)

MuHAMMED SEzGİn ÖzERİTÜ MAKİnE MÜHEnDİSlİğİ

Page 44: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

44 itü vakfı dergisi

la sözleşme imzalayabiliyor. Bu durumda özel yurttan çıkamıyor, çıksa bile bir yıllık ücreti yanmış oluyor. Öğrencilerin bu gibi zor durumlarda bırakılmamasını isterim. Burs konusunda ise öğrenciler genelde fakültelerinin burs ofislerine başvuruyorlar. Diğer kurumların başvuru zamanlarını ka-çırmamak için burs ofisleri, tüm kurumla-rın burs başvuru zamanlarını gösteren bir çizelgeyi panolarına asabilir. Burslar çoğu

zaman yetmiyor. Öğrencilere, okul içinde veya okulun önerdiği kurumlarda part-time çalışma imkanı ayarlanabilmeli. Böylelikle öğrenciler barlarda geceden sabaha çalışıp, sabah derslerde uyumaktansa daha makul saatlerde çalışıp harçlıklarını çıkara-bilirler. Mezun olup çalışma hayatına başladığımda burs vermek isterim.

SİBEl EREnMADEn MÜHEnDİSlİğİ

İTÜ Ayazağa Kız Öğrenci Yurdu‘nda bir yıl kaldım. Liseden bu yana bir çok yurt-ta kalmama rağmen içlerinde en memnun kaldığım yurt İTÜ’deki yurt oldu. Mutfak, banyo ve tuvaletler ortak kullanım alanla-rından olmasına rağmen, hijyen açısından hiç bir şikayetim olmadı. Güvenlik yeterli, yurttaki tüm çalışanlar öğrencilerle uyum içerisinde. Ekonomik olarak da benim büt-çeme en uygun yurttu ve verilen hizmet

yeterliydi. Aynı yıl yemek bursundan da faydalanmıştım ve bu konuda İTÜ Vakfı’nın bir çok öğrencinin yanında olduğunu söyle-yebilirim. Kız yurtları hakkında söyleyebileceğim tek olumsuzluk, kapasi-tenin yeterli olmaması, yedek listelerin uzun süre beklemeyi ge-rektirmesi.

MuHAMMED Alİ TAvuKÇuOğluÇEvRE MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

Yurtlarda kalan çok sayıda arkadaşımız var. Yurtların genel durumlarıyla ilgili bil-gimiz var. İTÜ içi ring servisinin Vadi Yurt-ları’nda kalan arkadaşlarımız için daha sık aralıklarla hizmet vermesi iyi olur. Bu servisler genelde dolu olduğunan, öğren-ciler çok fazla beklemek zorunda kalıyor-lar. Buna bir çözüm bulunması şart. Yurt ücretleri indirilmeli ve 25-30 bin öğrenci kapasitesi düşünüldüğünde yurt sayısı

artırılmalı. İTÜ’yü kazanan öğrenci yurt sıkıntısı yaşamamalı. Yer-leşke, oldukça geniş, daha çok öğrencinin yurtlarda kalabilece-ği kanaatindeyim. Burs konusunda da hassasiyet gösterilmeli. Üniversitenin kayıt günlerinde açtığımız çadırla, İTÜ’lü yeni öğ-rencilerle temas kurma şansımız oldu ve maddi anlamda ciddi sıkıntı içinde olduğunu yakından gördüğümüz öğrencilere burs çıkmadı. Nasıl bir çalışma yapılabilir bilmiyorum ama daha has-sas olunması gerektiğini düşünüyorum.

BERKAY AKKOÇKİMYA BÖlÜMÜ

Şu ana kadar herhangi bir şekilde okulum-dan burs almadım. Yurtta da konaklama-dım. Ama böyle bir imkan sağlanmasından dolayı çok gururluyum. Gerçekten ihtiyacı olan arkadaşlarımın, ailelerine minimun düzeyde yük olarak öğrenim hayatlarını devam ettirmeleri, bu sayede kendilerini derslerine ve daha önemlisi geleceklerine rahat bir şekilde hazırlanmalarına imkan tanınıyor. Zaten bu, kutsal gördüğüm İTÜ

dayanışmasının bir ürünüdür. Ben kendi mensubu olduğum bö-lümün öğrencisine burs vermek ve o öğrenciyi takip etmek iste-rim. Bu takip, usta çırak ilişkisinden başka bir şey değildir ve bu sayede bursiyerim başka bir deyişle çekirgemin, kimya sektörü hakkında en güncel bilgilere sahip olmasını ve mezun olduğunda sektöre yeni alışmaya çalışan biri değil de, sektörün bir parçası olması temel hedefimdir. Bölümümün halkın gözünde arka planda kalmasından ve hak ettiği ilgiyi görememesinden dolayı da sade-ce Kimya Bölümü öğrencilerine burs vermek isterim.

MERvE GÖKcEİMAlAT MÜHEnDİSlİğİ

İTÜ yurtlarının yeterli olduğunu düşünmüyorum. Özellikle İTÜ’ ye yeni gelmiş bir öğrenciye, okul açıldıktan bir ay sonra yurt çıkması ve öğrencinin iki gün içinde karar vermesinin istenmesini doğru bulmuyorum. Çünkü öğrenci yeni geldiği zaman panik içinde kalı-yor ve bir ay sonra yurt çıkacağından habersiz olarak özel yurtlar-

yuRTLaR VE BuRsLaR

yurtlar ve burslar

Page 45: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

45itü vakfı dergisi

2013-2014 Eğitim - Öğretim yılı Fakültelere/ Enstitülere Göre Öğrenci dağılımı

Enstitülere Kayıtlı Toplam Öğrenci sayısı

2013-2014 Eğitim - Öğretim yılında Enstitülere Kayıt yaptıran Öğrenci sayısı

Sosyal Bilimler EnstitüsüBilişim EnstitüsüFen Bilimleri EnstitüsüAvrasya Yer Bil EnstitüsüEnerji EnstitüsüTOPLAM

Sosyal Bilimler EnstitüsüBilişim EnstitüsüFen Bilimleri EnstitüsüAvrasya Yer Bil EnstitüsüEnerji EnstitüsüTOPLAM

BİRİMLER

BİRİMLER

TÜRK KIZ

TÜRK KIZ

YABANCI KIZ

YABANCI KIZ

TOPLAM KIZ

TOPLAM KIZ

TÜRKERKEK

TÜRKERKEK

YABANCI ERKEK

YABANCI ERKEK

TOPLAMERKEK

TOPLAMERKEK

GENEL TOPLAM

GENEL TOPLAM

32096

24991968

3031

75189421613

1064

8790

107

5 401 46

32810325891968

3138

80189821713

1110

388210404519913

4971

6675

14483916

1651

119

2643

294

11398 1

113

399219430920213

5265

7778

15463917

1764

727322689822181

8403

15796

25285630

2874

BİLGİSAYAR VE BİLİŞİM FAK.DENİZCİLİK FAK.ELEKTRİK-ELEKTRONİK FAK.FEN-EDEBIYAT FAK.GEMİ İNŞ. VE DENİZ BİL FAK.İTU-KKTCİNŞAAT FAK.İŞLETME FAK.KİMYA-METALURJI FAK.KONSERVATUARMADEN FAK.MAKINA FAK.MİMARLIK FAK.TEKSTİL TEKN. VE TAS. FAK.UÇAK VE UZAY BİLİMLERİ FAK.LİSANS TOPLAM

BİRİMLERTÜRK

KIZYABANCI

KIZTOPLAM

KIZTÜRK

ERKEKYABANCI ERKEK

TOPLAMERKEK

GENEL TOPLAM

144872601019486

56476387225343222313574122836723

7

102121141513214536157

162

151872701040507

57877888525544622813934272906885

55

143283649825302

10150491771709

776105719697106611002095114768748510761806692158843

14,262

831105721127386971042193117271748711771856741175914

14,971

9821144238217787471112771195016027421623208421346021204

21,856

Page 46: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

46 itü vakfı dergisi

Üniversitemizin Erasmus değişim programında sadece İTÜ vardı...Türkiye’yi seçmemizde en büyük etken Türkiye’nin ismi oldu. Daha önce Erasmus programına katılan arkadaşlarım İTÜ ve İstanbul’u çok beğendiklerini söylediler, bu da tabii ki tercih etmeme sebep oldu. Özel-likle arkadaşımın İTÜ ve İstanbul hak-kında söyledikleri beni çok etkiledi. Eğitimin İngilizce olması, arkadaşlık ortamı ve araştırma yapabileceğimiz imkanlar açısından İTÜ elbette

farklı...İTÜ çok büyük bir üniversite ve herkes kendisi çalışmak zorun-da. Yani eğer projeniz varsa bu proje için rahatlıkla imkan var, çalışabilirsiniz. Size imkan sunulmuş, hocalarımız da bu konuda yardımcı oluyor ama bütün iş yine sizde bitiyor, sizin zorlamanız ve gayret etmeniz gerekiyor.Herkesin İngilizcesi çok iyi. Biz İngilizce’yi çok iyi bilmediğimiz için ek ders alıyoruz. İTÜ’de öğrenci arkadaşlarımla olan ilişkileri-mizde bir sorun yok. Sanki ülkemde gibiyim. Kültürel anlamda çok çeşitli imkanlar sözkonusu; sinema, külüp çalışmaları gibi. Sosyal ortam açısından baktığımızda İTÜ çok farklı. Petrol bölümünden arkadaşlarım var onlarla beraber geziyoruz, İstanbul’u tanıma ve gezme imkanı da buluyorum bu arada.

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Son yıllarda giderek artan sayıda öğrenci ERASMUS değişim programı ile İTÜ’ye geliyor. Bu öğrencilerin birkaçına mikrofon uzattık, İTÜ’yü tercih etme nedenlerini ve İTÜ’de eğitim, iletişim, sosyal-kültürel ortama ilişkin görüşlerini sorduk.

İTÜ’de ERASMUS Öğrencileri

MOHAMMED BOuSlAMA – TunuSİTÜ İşlETME fAKÜlTESİ

luDOvıc RAuBERT – fRAnSAİTÜ İşlETME fAKÜlTESİ

İTÜ’yü seçmemdeki en büyük etken, İTÜ’nün çok iyi bir İngilizce eğitimi-nin olması. Türkiye’yi tercih etmeme sebep olan birçok etkenin başında İstanbul ve kültürel zenginliği geliyor. İTÜ’ye gelince tercihimde yanılma-dığımı anladım. Gerçekten çok iyi İngilizce ortamı var. Burada öğren-diğiniz bilgiler sayesinde daha farklı bir eğitim aldığınızı hissediyorsunuz, bu duyguyu yaşamak da farklı bir heyecan veriyor.İTÜ’de sosyal ve kültürel olanaklar da çok fazla. Ders çalışmak isteyen

ders çalışıyor, birçok altarnatif var, özellikle kütüphanesi başlı-başına farklı bir yer. Aradığınızı bulabiliyorsunuz, yeter ki isteyin. Kültürel ortam olarak da İstanbul’da olması İTÜ’nün bir ayrıcalığı. Bunlardan fazlasıyla yararlanıyoruz. Konserler ve sinema salon-ları güzel. İTÜ’de de alt yazılı birçok film izliyoruz. Türk öğrenci-lerle iletişim çok kolay, İngilizce biliyorsanız Türk halkı ile çok ko-lay diyalog kuruyorsunuz. İnglizce bilmiyorsanız da iletişim kolay, çünkü Türkler vücut dili ile konuşmayı da çok seviyorlar. Bir soru sorduğunuz zaman size mutlaka cevap vermeye ya da yardımcı olmaya çalışıyorlar, bu farklı bir şey bence.Türkiye ve İstanbul geleli iki ay olmasına rağmen şu ana kadar Kapadokya bölgesini gezdik, harika bir yer. İTÜ’ye tercih ettiğim için çok memnunum.

İTÜ hakkında çok bilgim olmadan İstanbul’a başvurdum. Ama iyi ki de başvurmuşum diyorum, zira şu an burayı seçtiğim için çok mutluyum. Özellikle İTÜ’nün eğitim kalitesi ve öğretim üyelerinin davranışları beni çok mutlu etti.İlk günden beri kendimi burada iyi hissediyorum, bazı şeyler benim okulumdan farklı olsa da her şey gü-zel. Özellikle Almanya’dan geldiğim için de ayrıca kendimi şanslı hissedi-yorum, sanki bir komşu ülkeye gelmiş

gibiyim. Buradaki arkadaşlarım da bana hiç yabancılık çektirmediler. İTÜ’de aldığım eğitim sistemi Münih‘tekine göre çok farklı. Yoklamalar, ödevler, projeler, vizeler benim için yeni bi-rer tecrübe. Bunların her birisi ayrı bir farkındalık katıyor ve kişiyi

MAxİMİlİAn BlAİM - AlMAnYAİTÜ İşlETME fAKÜlTESİ

araştırmaya sevk ediyor. İlk başta sıkıntı ya da ne gerek var, gibi görünse de bence bunlar öğrencinin derslerine konsantre olma-sını sağlıyor ve bu da güzel bir şey. Buradaki sosyal hayat da çok renkli. Tanıştığım Türk arkadaşlar çok dostça davranıyorlar ve bana çok yardım ettiler. Dediğim gibi Almanya’dan gelmenin büyük avantajı var. Almanya’ya yabancı değiller. Ben de Türki-ye’yi ve Türk halkını daha yakından görme imkanına kavuştum İstanbul’daki tüm popüler yerleri dolaştım. Beyoğlu, Beşiktaş, Kadıköy, Mecidiyeköy, Sultanahmet, Adalar… Hem eğitim, hem seyahat yapıyorsunuz. Gayet güzel ama dikkat etmek şartıyla her şeyi zamanında ve gerektiğinde yapmak gerekiyor. Birçok Türk arkadaşla da iyi ilişkiler kurduğumu düşünüyorum. Şu ana kadar burada yaşadıklarımdan daha güzel olamazdı. Ve birçok Erasmus öğrencisi adına da aynı şekilde konuşabilirim. Bu gerçekten çok özel bir deneyim. Erasmus’la gelen diğer öğrenci arkadaşlarım da benim yaşadığım duyguyu yaşıyorlar. Hem İTÜ farklı, hem İstanbul farklı ve tabii ki Türkiye çok farklı ve güzel.

Page 47: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

47itü vakfı dergisi

2012 - 2013 YILI ERASMUS ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMI (GİDEN ÖĞRENCİ)

2012 - 2013 YILI ERASMUS ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMI (GELEN ÖĞRENCİ)

ÜLKE ADI ÜLKE ADI

ALMANYA1 11 İRLANDA141 2

AVUSTURYA2 12 İSPANYA22 41

BELÇİKA3 13 İSVEÇ15 25

BULGARİSTAN4 14 İTALYA1 56

ÇEK CUMHURİYETİ5 15 MACARİSTAN18 3

DANİMARKA6 16 POLONYA8 23

FİNLANDİYA7 17 PORTEKİZ11 17

FRANSA8 18 ROMANYA33 4

HOLLANDA9 19 SLOVENYA17 7

İNGİLTERE10 20 YUNANİSTAN12 9

S.NO

S.NO

GİDENÖĞRENCİ

SAYISI

GİDENÖĞRENCİ

SAYISI

ÜLKE ADIÜLKE ADI

ALMANYA1 7

HOLLANDA

FİNLANDİYA158 6

AVUSTURYA2 8

İSPANYA

17 35

BELÇİKA3 9

İSVEÇ

3 3

4 10

İTALYA

4ÇEK CUMHURİYETİ

5 11

9

19

5

43

DANİMARKA

ESTONYA6 12

13

1

4

FRANSA

İNGİLTERE

S.NO S.

NO

GELENÖĞRENCİ

SAYISI

GELENÖĞRENCİ

SAYISI

Page 48: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

48 itü vakfı dergisi

İTÜ’yü üç yıl önce Türkiye’ye ve İs-tanbul’a gelen bir arkadaşım öner-miş ve çok memnun olduğunu dile getirmişti. Ben de bunu göz önüne alarak İTÜ’yü seçtim. Gördüm ki, İTÜ benim beklediğimden de çok farklı. Türkiye’ye de çok gelmek isti-yordum, Erasmus sayesinde de bu imkanı bulmuş oldum. İTÜ büyük bir üniversite, gelip gö-rünce şaşkınlığımı gizleyemedim.

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Kendi üniversitem, Türkiye’de tek bir üniversiteyle işbirliği içinde, o da İTÜ. Erasmus ile Türkiye’de hangi üniversiteye gideceğimin bir cevabıydı bu. Erasmus’a başvu-rurken, İTÜ hakkında pek bir şey bilmiyordum. Düşünceme göre Al-manya’da, Birleşmiş Milletler veya Büyük Britanya’daki çoğu üniver-site Türkiye’deki üniversitelerden daha iyi biliniyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin farklılığı, RWTH Aachen Üniversite-

si ile karşılaştırdığımızda kampüslerinin tüm İstanbul’a yayılmış olması büyük bir üniversite olması. Her gün Maslak’tan Maç-ka’ya çok uzun yol gidiyorsunuz. Geçmişte, Aachen’de derslik değiştirirken bile sinirlenirdim, fakat bu günlerde İTÜ’deki uzak-lıklara bakınca benimkisi hiç kalıyormuş. İkinci olarak; yemek-hanedeki tuhaf yemek tabaklarından söz edeyim. İTÜ yemekha-nesinde ilk yemek yediğimde, yanlış yere girdiğimi düşündüm, İTÜ’ye değil de Türk ordusuna… Çünkü metal tabaklar Alman-ya’da sadece orduda kullanılıyor. Üçüncüsü; İTÜ’de herkesin her an yardımseverliği. Aradığınız şeyin ne olduğunun bir önemi yok, özel bir yer, bir oda, ya da tuvalet… Sorduğunuz herkes en iyi şekilde yardımcı oluyor. Bu yorumu genel olarak yapıyorum. İTÜ’de okumaya başlamadan önce , Ocak ayında Türkiye’nin batısında 4 haftalık bir geziye çıkmıştım. Türkiye’de yabancılara olan yardımseverlik ve açıklık gerçekten inanılmaz. Bu özellik, Türk insanının gerçekten gurur duyması gereken bir şey. İTÜ’deki eğitim, kendi üniversiteme göre çok farklı. Kendi üni-versitemde sadece final sınavım var, vize ya da finali etkileyen araştırma ödevleri yok. Dahası, bölümüm kendi üniversitemin en ünlü bölümü olduğundan, sınıflar buradakilere göre çok çok büyük. Bu yüzden, İTÜ’de okumak benim için küçük sınıfları olan mükemmel bir okulda okumak demek. Dahası, profesörler-

jAnnıK REıSBERG - AlMAnYAİTÜ uÇAK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ

Azİz REGuıG – TunuS İTÜ İşlETME fAKÜlTESİ

Özellikle birçok bölümün olması, kampüslerdeki kültürel zenginlik beni şaşırttı. Aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Öğrenciler çok arkadaş canlısı, hiç yabancılık çekmiyoruz yani bir yabancı öğrenci gibi bakılmadığını görüyorsunuz, zaten bu rahatlık bile size yetiyor. Ayrıca hocalarımız da çok yakın. Öğrenmek istediğimiz ne varsa sorup alabiliyoruz, yeter ki siz araştırmacı olun, istekli olun. İstekli oldukdan sonra gerekli materyal da var, donanım da var. Fakat burada esas olan iyi İngilizce bilmeniz. İngilizce bildikten sonra bil-giye ulaşmanız ve diyalog kurmanız kolay. Kültürel olarak da zaten hem İTÜ hem İstanbul size birçok imkan sunuyor. Sergi, müze vb. Yeter ki, vaktinizi ayarlayın.

le iletişime geçmek Aachen’e göre çok farklı. Burada profesörler, sadece ders konusunda değil, herhangi bir probleminizle ilgili ko-nuşabilmek açısından arkadaşınız gibi. Aachen’de bu tamamen farklı, tabi ki açık fikirli, sıcakkanlı profesörler de var fakat, Aac-hen’dekiler uluslararası şöhretlerinden dolayı kapanık ve gönül-süzler.İTÜ’de en çok sevdiğim diğer bir konu spor hayatı. İTÜ spor yap-mak için inanılmaz olanaklara sahip. Koşmaya bile gitmek istese-niz, harika bir stadyumu olduğu için hiçbir sıkıntı yok.İstanbul’un birçok yerini gezdim. Bu belki de Erasmus öğrencisi olmanın en iyi avantajlarından birisi, şehri keşfetmek için yeterli zamanınız var… Ve İstanbul için 5 ay yeterli bir zaman değil. Sadece İstanbul değil, Türkiye’nin her yerini görmek istiyorum. Bu yüzden Ocak ayında Türkiye’nin batısını, sonra Eskişehir, Nevşe-hir, Aksaray, Konya’yı gezdim. Mardin, Diyarbakır, Van, Erzurum, Samsun, Trabzon, Gaziantep, Adana ve diğer şehirlere de Alman-ya’ya dönmeden gideceğim. Bir Alman olarak, Türkiye ile ilgili ön-yargılarımı yıkmak istiyorum; özellikle de doğu kısımlarıyla ilgili olanları. Almanya’ya döndüğümde arkadaşlarıma Türkiye’nin dü-şünüldüğünden farklı, bambaşka bir yer olduğunu söyleyeceğim.Şimdiye kadar, ufak konuşmalar dışında, Türk öğrencilerle gerçek bir ilişkim olmadı. Bununla birlikte, birisi İTÜ’de öğrenci iki eşsiz Türk’le birlikte bir dairede yaşamak gibi büyük bir avantajım oldu. Gerçekten onlarla yaşamayı seviyorum. Sadece birlikte yaşamak değil bu, aynı zamanda farklı bir kültürü ve yaşama biçimini gör-mek de aynı zamanda.Bu, Erasmus’un konusudur, kendini geliştirirken başka kültürler öğrenmek… Erasmus için Türkiye’yi seçmemin asıl amacı budur. Burada olmaktan gurur duyma sebebim de budur. Siz de gerçek-ten Erasmus’a gitmelisiniz. Eğer Erasmus için Almanya’ya gitmeyi düşünürseniz veya yardıma ihtiyacınız olursa benimle iletişime geçin. Facebook gibi sosyal alanlarda beni kolayca bulabilirsiniz.Not: Türkiye’deki gezilerim sırasında çektiğim fotoğraflarla ilgilen-mek isteyenler olursa, henüz yasaklanmamışken Flickr hesabımı ziyaret edebilirler.

Page 49: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

49itü vakfı dergisi

Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi

Denizcilik Fakültesi

Elektrik-Elektronik Fakültesi

Fen-Edebiyat Fakültesi

Gemi İnş. ve Deniz Bil. Fakültesi

İTU-KKTC

İnşaat Fakültesi

İşletme Fakültesi

Kimya-Metalurji Fakültesi

Maden Fakültesi

Makina Fakültesi

Mimarlık Fakültesi

Tekstil Tekn. ve Tasarım Fakültesi

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi

Konservatuar

Tekstil Tekn. ve Tas. Fakültesi*

PROGRAMLAR TÜRK ERKEK

TÜRKKIZ

YABANCI KIZ

YABANCIERKEK

121

141

233

86

66

20

364

230

111

147

242

125

19

110

56

5

21

14

26

143

5

2

94

156

137

56

26

225

52

29

35

23

1

1

4

2

2

4

2

5

4

1

6

7

4

1

2

21

3

4

9

1

5

4

5

* Özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul eden moda tasarımı programı öğrencileri

2013 - 2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINDA KAYDOLAN ÖĞRENCİ SAYISI VE FAKÜLTELERE GÖRE DAĞILIMI

İTÜ’NÜN ABET AKREDİTASYONU BULUNAN PROGRAMLARI

FAKÜLTE ADI PROGRAM ADI

Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi

Elektrik-Elektronik Fakültesi

Elektrik-Elektronik Fakültesi

Gemi ve Deniz Bilimleri Fakültesi

Gemi ve Deniz Bilimleri Fakültesi

İnşaat Fakültesi

İnşaat Fakültesi

İnşaat Fakültesi

İşletme Fakültesi

İşletme Fakültesi

Kimya Metalurji Fakültesi

Kimya Metalurji Fakültesi

Kimya Metalurji Fakültesi

Maden Fakültesi

Maden Fakültesi

Maden Fakültesi

Maden Fakültesi

Makine Fakültesi

Makine Fakültesi

Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi

Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi

Bilgisayar Mühendisliği

Elektrik Mühendisliği

Kontrol Mühendisliği

Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği

Gemi ve Deniz Teknolojisi Mühendisliği

Çevre Mühendisliği

Geomatik Mühendisliği

İnşaat Mühendisliği

Endüstri Mühendisliği

İşletme Mühendisliği

Gıda Mühendisliği

Kimya Mühendisliği

Metalurji ve Malzeme Mühendisliği

Jeofizik Mühendisliği

Jeoloji Mühendisliği

Maden Mühendisliği

Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği

İmalat Mühendisliği

Makine Mühendisliği

Tekstil Mühendisliği

Meteoroloji Mühendisliği

Uçak Mühendisliği

Uzay Mühendisliği

Page 50: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

50 itü vakfı dergisi

Yerleşkede Yer Alan Birimler• Rektörlük• Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi• Elektrik- Elektronik Fakültesi• Fen-Edebiyat Fakültesi• Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi• İnşaat Fakültesi• Kimya-Metalurji Fakültesi• Maden Fakültesi• Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi• Fen Bilimleri Enstitüsü• Enerji Enstitüsü• Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü• Bilişim Enstitüsü• Beden Eğitimi Bölümü• Kültür Sanat Birliği• Spor Birliği

İTÜ yerleşkeleri

NEREdE NE VaR?

Taşkışla Yerleşkesi’nde Mimarlık Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Güzel Sanatlar Bölümü ve

Sürekli Egitim Merkezi bulunmaktadır. İTÜ Geliştirme Vakfı ile Rektörlüğün kent içi ofislerini de barındıran bu kampüs, sahip olduğu görkemli tarihi binası ile dikkati çekmektedir.

Yerleşkede Yer Alan Birimler• Mimarlık Fakültesi• Güzel Sanatlar Bölümü• Sosyal Bilimler Enstitüsü• Sürekli Eğitim Merkezi

Ana yerleşim birimi olan Ayazağa Yerleşkesi, İstanbul’un yeni iş ve ticaret merkezi konumuna

gelen Maslak bölgesindedir. 247 hektarlık bir alanı kaplayan Ayazağa Yerleşkesi’nde Rektörlük ve yönetim birimlerinin yanı sıra 13 fakülteden 8’i ve 5 enstitüden 4’ü bulunmaktadır. Bu kampüste bulunan Mustafa İnan Merkez Kütüphanesi, Kültür ve Sanat Birliği, Spor Birliği ve 75. Yıl Öğrenci Sosyal Merkezi Yerleşkesin yoğun yaşam alanlarıdır. Kampüste bulunan 12 bloktan oluşan toplamda 576 öğrenci kapasiteli “Gölet Yurtları”, 4 bloktan oluşan toplamda 1424 öğrenci kapasiteli “Vadi Yurtları”, 3 bloktan oluşan toplamda 384 öğrenci kapasiteli “Ayazağa Kız Ögrenci Yurdu” ve 3 bloktan oluşan toplamda 220 öğrenci kapasiteli “Arı, Gök ve Verda Üründül Yurtları” İTÜ öğrencilerine standartların ötesinde bir yaşam kalitesi sunmaktadır.

AYAZAĞA YERLEŞKESİ TAŞKIŞLA YERLEŞKESİ

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Page 51: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

51itü vakfı dergisi

Gümüşsuyu Yerleşkesi, Taşkışla Yerleşkesi ile birlikte 19. Yüzyıl İstanbul’unda en önemli ticaret ve kültür

merkezi olan ve bugün de aynı işlevleri sürdüren Taksim bölgesindedir. Kampüste, Makine Fakültesi’nin yanında Kapalı Spor Salonu ile açık hava spor alanları bulunmaktadır. Kampüsde bulunan 2 adet bloktan oluşan toplamda 286 öğrenci kapasiteli kız ve erkek öğrenci yurdu İTÜ öğrencilerine standartların ötesinde bir yaşam kalitesi sunmaktadır.

Yerleşkede Yer Alan Birimler• Makina Fakültesi• Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi• Gümüşsuyu Spor Merkezi• Gümüşsuyu Erkek Öğrenci Yurdu• Gümüşsuyu Kız Öğrenci Yurdu

Maçka Yerleşkesi’nde İşletme Fakültesi, İngilizce Hazırlık Okulu, Türk Müziği Konservatuarı, İTÜ Vakfı

ofisleri ve İTÜ Sosyal Tesisleri bulunmaktadır. Sosyal tesis, yabancı ve yerli misafirler için otel, lokanta, açık yüzme havuzu ve tenis kortları olanaklarina sahiptir. Bu kampüste Üniversiteye ait bir ana okulu ve kreş de bulunmaktadır. Taşkışla ile Maçka Kampüsleri arasında bağlantıyı saglayan teleferik servisi, İTÜ öğrencilerine önemli bir olanak sunmaktadır.

Yerleşkede Yer Alan Birimler• İşletme Fakültesi• Yabancı Diller Yüksekokulu• Türk Musikisi Devlet Konservatuarı• İTÜ-MİAM (Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi)• İTÜ Vakfı Ofisleri ve Sosyal Tesisler

16.5 hektarlık alana sahip Tuzla Yerleşkesi’nde modern ekipmanlarla donatılmış eğitim havuzu ile Denizcilik Fakültesi bulunmaktadır.

YerleşkedeYer Alan Birimler• Denizcilik Fakültesi

GÜMÜŞSUYU YERLEŞKESİ MAÇKA YERLEŞKESİ

TUZLA Yerleşkesi

Page 52: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

52 itü vakfı dergisi

bir eğitim kurumu olarak dikkat çekmek-tedir. Bu nedenle “İTÜ Türk Musiki Devlet Konservatuarlı olmak bir ayrıcalıktır.”TMDK’nın İTÜ’ye Bağlanması1982’de devlet konservatuarlarının Yük-sek Öğretim Kurumu (YÖK) kapsamına alınıp üniversitelere bağlanması sırasında Türk Musikisi Devlet Konservatuarı, Prof. Ercüment Berker’in çalışmaları ile İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlanmıştır. Bu yıl-dan itibaren sırasıyla Prof.Lütfi Zeren, Prof. Fikret Değerli, Prof.Yalçın Tura, Prof.Dr.Can Etili Ökten, Prof Dr.Lale Berköz ve Prof.Dr.Cihat Aşkın müdürlük görevi yapmıştır.Kurulduğu yılda Çalgı Eğitimi, Ses Eğitimi ve Temel Bilimler olmak üzere 3 bölüm ile eğitim-öğretime başlayan İTÜ TMDK, gü-nümüzde Anasanat ve Anabilim Dalı kap-

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı, Atatürk’ün ulusal musikimiz için ortaya koyduğu ana ilkenin gerçek anlamı doğ-

rultusunda,”Türk Musikisini devlet katında belgelemek, örneklemek, araştırmak, yay-mak ve çağdaş müzikteki yerini almasını sağlayacak çalışmalar yapmak” amacıyla 1975 yılında Türk Musikisi alanında Türki-ye’de kurulan ilk ve lider konservatuardır.Alanında öncü olmasının sorumluluğu ve bilinci ile örnek bir kurum olarak Türk Müzi-ği’ni geliştirmek ve 21.yüzyıla layıkıyla taşı-mak parolasıyla yoluna devam eden Kon-servatuarımız; özünden kopmadan kendi kültürünü bilen, gerek Türk Müziği gerek Avrupa kaynaklı müzik ile amacına yönelik çalışmalar yapan, sanatsal özelliklerin yanı sıra bilimsel çalışmalara önem veren, yeni-likçi anlayışıyla her yönden kendini donatan ve güncelleyen; ’değerler’ yetiştirmektedir. Bu iklimi soluyanlar; Konservatuarını, Türk Müziğini, Üniversitesini ve milletini küresel düzeyde layık olduğu yere yükseltmek ve daima ileriye gitmek gibi ulvi amaçlarından asla taviz vermemektedirler. Eğitimlerini başarıyla tamamlayan mezun-larımız, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Radyo Televizyonu vb. devlet kurumları bünyesindeki koro, topluluk ve orkestralar-da Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ses ve saz sanatçısı, dansçı, çalgı yapımcı-sı, tonmayster, besteci, aranjör, müzikolog, teorisyen, araştırmacı, üniversitelerde öğ-retim elemanı, Milli Eğitim Bakanlığı bünye-sinde öğretmen ve diğer örgün/yaygın eği-tim kurumlarında toplumsal aktörler olarak etkin rol oynamaktadırlar.İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarımız, gerek eğitim-öğretim kadrosuyla gerek me-zunları ile Türkiye’nin sanat ve müzik ala-nına yön veren büyük bir ailesidir. Bunun neticesinde disiplinler ve kültürler arası çalışmalara verdiği önem gereği, küresel ölçekte yaptığı uluslararası anlaşmalar ve eğitim işbirlikleri ile dünyada da yükselen

alanında İlk ve Lider

İTÜ Türk Musikisi devlet Konservatuvarı

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarımız, gerek eğitim-öğretim kadrosuyla gerek mezunları ile Türkiye’nin sanat ve müzik alanına yön veren büyük bir ailesidir. Bunun neticesinde disiplinler ve kültürler arası çalışmalara verdiği önem gereği, küresel ölçekte yaptığı uluslararası anlaşmalar ve eğitim işbirlikleri ile dünyada da yükselen bir eğitim kurumu olarak dikkat çekmektedir.

Prof.Adnan KoçİTÜ TMDK Müdürü

İstanbul Teknik Üniversitesi çatısı altında yurdumuzda, ilk defa

Müzikoloji ve Müzik Teorisi Doktora Programlarının ortaklaşa yürüttüğü

doktora programıyla İTÜ’nün amaçlarına uygun olarak çağdaş, uluslararası düzeyde lisansüstü

eğitim vermeye devam edilmektedir

Prof. Dr. Cihat Aşkın

Page 53: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

53itü vakfı dergisi

Alanında öncü olmasının sorumluluğu ve bilinci ile örnek bir kurum olarak Türk Müziği’ni

geliştirmek ve 21.yüzyıla layıkıyla taşımak parolasıyla yoluna devam eden Konservatuarımız; özünden kopmadan kendi kültürünü bilen, gerek Türk Müziği gerek Avrupa

kaynaklı müzik ile amacına yönelik çalışmalar yapan, sanatsal

özelliklerin yanı sıra bilimsel çalışmalara önem veren, yenilikçi

anlayışıyla her yönden kendini donatan ve güncelleyen; ’değerler’

yetiştirmektedir.

samında 7 bölüm ile hizmet vermektedir. Çalgı Bölümü- Çalgı Anasanat Dalı altında 28 çalgı programı, Müzik Teknolojileri Bö-lümü-Müzik Teknolojileri Anabilim Dalı’nda Çalgı Yapım ve Ses Tasarımı Programları, Ses Eğitimi Bölümü-Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği Programları, Türk Halk Oyunlara, Müzik Teorisi, Müzikoloji ve Kom-pozisyon Bölümleri’nde ise bölümle aynı ada sahip birer program ile eğitim-öğretim sürdürülmektedir.

Uluslararası Düzeyde Yüksek Lisans ve Doktora Programları1986 yılında İTÜ Sosyal Bilimler Enstitü-sü’ne bağlı olarak başlayan Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği Yüksek Lisans Programlarına 1988 yılında aynı enstitüye bağlı sanatta yeterlik programlarının ek-lenmesi, Türk Musikisi Devlet Konservatu-arı’nın akademik yapılanmasına da olanak sağlamıştır. Bugün birçok kurumda yardım-cı doçent, doçent ve profesör olarak görev yapan akademisyenler bu programlardan yetişmiştir.2001 yılından itibaren başlayan lisanüstü yeniden yapılanma çalışmaları ile İTÜ Sos-yal Bilimler Enstitüsü bünyesinde Müziko-loji yüksek lisans programı, Müzik Teorisi ve Kompozisyon yüksek lisans programı

hizmet vermeye başlamıştır. 2013’de hazırlıkları tamamlanmış olan Çalgı-Ses yüksek lisans programı ise 2013-2014 eğitim-öğretim yılında öğrenci kabulüne başlayacaktır. Bunlarla beraber İstanbul Teknik Üniversitesi çatısı altında yurdu-muzda, ilk defa Müzikoloji ve Müzik Te-orisi Doktora Programlarının ortaklaşa yürüttüğü doktora programıyla İTÜ’nün amaçlarına uygun olarak çağdaş, ulus-lararası düzeyde lisansüstü eğitim ver-meye devam edilmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Hakan Şensoy

Page 54: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

54 itü vakfı dergisi

MIAM; ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Yunanistan ve Türkiye’den oluşan güçlü uluslararası akademik kadrosuyla %100 İngilizce olarak verilen müzik eğitimi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiştir.

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Kuruluşunun 15. yılında olan İTÜ Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi, bu süreçte Türkiye’de

Sosyal Bililmler Enstitiüsü’ne bağlı Müzik lisansüstü programları ile müzik eğitiminde önemli bir merkez haline gelmiştir. MIAM; ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Yunanistan ve Türkiye’den oluşan güçlü uluslararası akademik kadrosuyla %100 İngilizce olarak verilen müzik eğitimi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiştir.21. yüzyılın ihtiyaçları yönünde müziğin farklı alanlarına odaklanan eğitimi ile, gerek akademik dünyaya gerekse sektöre hizmet eden bir yapı kazanmıştır. Ses mühendisliği, sonik sanatlar,

Müzik Eğitiminde Bir Öncü:

İTÜ MıaM

kompozisyon, müzik teorisi, performans, şeflik, etnomüzikoloji, tarihsel müzikoloji, oda müziği, barok müzik ve müzik işletmeciliği; MIAM’ın odaklandığı başlıca alanları oluşturmaktadır. Henüz 15 yıllık bir kurum olmasına rağmen, gerek ABD ve Avrupa’da, gerekse Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde MIAM mezunu akademisyenler bu eğitim ekolünü devam ettirmektedirler. Çağdaş teknoloji ile donatılmış MIAM Stüdyosu ve ülkenin en zengin kataloglarından birine sahip olan MIAM Müzik Kütüphanesi, eğitim kalitesini yükselten, öğrencilerin ve akademisyenlerin hizmetine sunulmuş önemli imkanlardır.1999 yılında Prof.Dr. Gülsün Sağlamer öncülüğünde, Dr. Erol Üçer’in bağışı ile Prof.Dr.Cihat Aşkın ve Prof. Dr. Kamran İnce tarafından kurulmuş olan Araştırma Merkezi ve Müzik Programları, 2012 yılından bu yana müdürlük görevini devr alan Prof. Şehvar Beşiroğlu ve yardımcısı Yrd.Doç. Dr. Yelda Özgen Öztürk tarafından

yöneltilmektedir. Her geçen yıl öğrenci ve öğretim üyesi profilini yükseltmekte olan MIAM, çağdaş müziğin yanısıra, Türk müziği temelinde uluslararası çalışmaların da ön planda olduğu bir kurumdur. Her dönem Avrupa’dan ve Amerika’dan araştırmaya gelen değişim programı öğrencilerine ev sahipliği yapmaktadır. Doğunun makamsal müziğini, batının çağdaş tınılarıyla sentezleyen merkez, bu konuda Türkiye’de öncü bir rol de üstlenmektedir.MIAM, akademik başarısının yanı sıra, dikkat çeken etkinlik dizileriyle de öne çıkan bir kurumdur. MIAMSunar adlı serilerde günümüzün parlayan sanatçıları konser ve atölyelerde öğrencilerle buluşurken, aynı zamanda eğitim planı çerçevesindeki öğrenci resitalleri çağdaş müziğin tınılarını izleyicilere sunmaktadır. Ülkemizin iki çok değerli müzik ve müzik bilimi insanının isminin verildiği İlhan Usmanbaş Konser Salonu ve Cevad Memduh Altar Seminer Salonu, gerek Türkiye’den gerekse yurtdışından önemli sanatçı ve akademisyenlere ev sahipliği yapmaktadır. MIAM’da eğitim gören bir öğrencinin en büyük avantajı, müziğin her alanına dokunan bir eğitim planıyla mezuniyetini tamamlamasıdır. Bir mezun, batı müziği teorisi ve tarihini öğrenirken, dünya müziklerini ve Türk Makam müziği’ni de öğrenip, araştırabilmektedir. Tüm bunlar ile birlikte müziğin son teknolojileriyle tanışıp, müzik işletmeciliğinin esaslarını da öğrenebilmekte, sektörün ihtiyaçlarının farkına olabilmektedir. Bu imkanlar sayesinde müzik alanında vizyoner ve çağının ötesini görebilen mezunlar yetiştiren MIAM, ülkemizin önde gelen akademik merkezlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.

Prof. şehvar BeşiroğluİTÜ MİAM Müdürü

Page 55: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

55itü vakfı dergisi

İTÜ

VA

KIF

VE

DE

RN

EK

LE

R İTÜ vAKıf vE DERnEKlERİİSTAnBul TEKnİK ÜnİvERSİTESİ MEzunlAR KOnSEYİİTÜ Mezunlarla İletişim OfisiRektörlük Eski BinaAyazağa Yerleşkesi, 34469 Maslak-İstanbulTel. 0212 285 30 80 e-posta: [email protected] www.mbs.edu.tr

İSTAnBul TEKnİK ÜnİvERSİTElİlER BİRlİğİ ve İSTAnBul TEKnİK ÜnİvERSİTElİlER BİRlİğİ vAKfı

Merkez: Büklüm Sokak No: 71 06700 – Kavaklıdere – ANKARATel: +90 312 428 52 63 – 428 53 73Fax: +90 312 428 53 74 e-posta: [email protected]: http://www.itubirlik.org.tr/

İstanbul ŞubesiAdres: Sıraselviler Caddesi No: 10/6 – Beyoğlu – İSTANBULTel: +90 212 244 30 66

İzmir ŞubesiAdres: Cumhuriyet Bulvarı No:134 Kat:3 – Pasaport – İZMİRTel: +90 232 489 40 26 – FAKS: +90 232 489 61 46

İSTAnBul TEKnİK ÜnİvERSİTESİ vAKfıİTÜ Maçka YerleşkesiAdres: Teşvikiye, 34367-İSTANBULTel: 0212 230 73 71 – 296 31 47 – 246 64 05 Fax. 231 46 33e-posta: [email protected] www.ituvakif.org.tr

İTÜ MEzunlAR DERnEğİİTÜ Ayazağa YerleşkesiSüleyman Demirel Kültür Merkezi No. 1/3 Maslak-İstanbul Tel.0212 328 34 54 3 Hat, Fax. 0212 328 34 57e-posta: [email protected] www.itumd.org.tr

İSTAnBul TEKnİK ÜnİvERSİTESİ SPOR KulÜBÜAyazağa Yerleşkesi Maslak 34469 İstanbulTel. 0212 285 36 55 Fax. 0212 285 31 72www.ituspor.org.trİTÜ SPOR KLÜBÜNÜ KORUMA VAKFIAyazağa Yerleşkesi Maslak 34469 İstanbul

İTÜ İlERİ ElEKTROnİK TEKnOlOjİlERİ ARAşTıRMA vE GElİşTİRME (İTÜ-ETA) vAKfıAyazağa YerleşkesiArı 2 Teknokent A Blok 3-334469 Maslak-İstanbulTel. 0212 663 88 07 Fax. 0212 663 89 29

İTÜ GElİşTİRME vAKfıİTÜ Ayazağa Yerleşkesi, Koru Yolu ARI 3 BinasıNo. B204 34 496 Maslak-İstanbulTel. 0212 285 26 44-45 e-posta:[email protected]

İTÜ MEzunlAR DERnEğİ-uSAİletişim: [email protected]@aol.com www.itumdusa.org

GAZİANTEP İTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ

BURSA İTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ

Page 56: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

56 itü vakfı dergisi

İTÜ BuGÜN VE GELECEK

Tablo -2 devamı

Page 57: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

57itü vakfı dergisi

Page 58: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

58 itü vakfı dergisi

TaR

İHÇ

E V

E B

İNa

LaR

ıN Ö

yK

Üs

Ü

Taşkışla binası 1983 yılında, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nca, “aynen korunacak” birinci sınıf tarihi eser olarak tescil edilmiş, karar Resmi Gazete’de yayınlanarak kesinleşmişti. Bu tescile rağmen, 1984 yılında dönemin Hükümeti Taşkışla’yı otel yapma kararı alarak İTÜ Rektörlüğü’nden binayı boşaltmasını ve teslimini talep etmişti. Bunun üzerine, birinci sınıf “aynen korunacak” bir tarihi eser, aynı zamanda İTÜ’nün simgesi olan Taşkışla binasının otel yapılmasına karşı çıkan bir grup İTÜ öğretim üyesi (Prof.Dr. Erol Kulaksızoğlu, Prof.Dr.Yıldız Sey, Prof.Dr. Afife Batur, Prof.Dr Zeynep Ahunbay), ilgili merciler nezdinde yapmış oldukları tüm başvuru ve uyarıların yanıtsız kalması üzerine 1988’de İstanbul İdare Mahkemesi’ne bir iptal davası açmışlar, TMMOB Mimarlar Odası da öğretim üyelerini destekleyerek aynı konuda paralel iptal davası açmış, İnşaat Mühendisleri Odası’da müdahil olarak davaya katılmıştı. 1989’da Taşkışla binasının aynen korunması kararına aykırı proje onayı ve tarihi eserin otele dönüştürülmesi ile ilgili tüm idari işlemler mahkemece iptal edilmiş, konu İTÜ’nün zaferi ile sonuçlanmıştı. İTÜ’nün yakın tarihinde önemli yer tutan bu olayı irdeleyen ve o dönemde İTÜ Vakfı Dergisi’nde yayımlanan yazıları, hafızalarımızı tazelemek, yeni kuşakların dikkatine sunmak üzere bu sayımıza da aldık…

Bugünkü Taşkışla binasının bulun-duğu, Boğaz’a açılan vadinin ya-maçlarında, 1846 yılında padişa-

hın emri ile bir Tıp Fakültesi Hastanesi yapılması kararlaştırılmış. Bu emre göre, hastahane üç yüz öğrenci, iki yüz hasta alacak şeklide planlanacak, ayrıca bina içinde büyük koğuşlar, orta yerinde iki minareli bir cami, padişah dairesi, saat kulesi ve iki havuz bulunacaktır. Bina, saltanatın şanına yakışır şeklide olması şartı ile , hekimbaşı nezaretinde, devlet binaları kalfalarından İstefan Kalfa’ya yaptırılacak, ancak ünlü İngiliz mimar J.

Smith’in de bilgilerinden yararlanılacaktır. (1)

Aynı yıl, başta padişah olmak üzere bütün nazırlar ve davetlilerin bulunduğu bir tören-le binanın temeli atılmış, bina ile ilgili proje-lerin hazırlanması ve uygulanması, Beyoğ-lu-Galatasaray’daki İngiliz Başkonsolosluk binasını yapan ünlü Mimar Charles Bar-ry’nin direktifleri altında, Mimar J. Smith ta-rafından yapılmıştır. Bina Anglo-İtalyan Rö-nesans mimarisi üslubunda inşa edilmiştir.1846 yılında yapımına başlanan binanın inşaatı 1852 yılına kadar devam etmiştir, 1853’te Osmanlı Devleti’nin, İngiltere ve Fransa ile Rusya’ya karşı anlaşma imzala-

Bir anıt: “TaŞKıŞLa”

Page 59: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

59itü vakfı dergisi

“Kendine özgü insanı saran bir gücü var bu yapının. Bir katedralde olduğu gibi bir melodi yayılıyor çevreye. Bu uzun koridorlarda tıpkı Vatikan ya da Louvre’da olduğu gibi insanı saran, etkileyeci bir güç var. Sanki bu galeride gençlere şu çağrı yapılıyor. Sen bu topluluğa katılma şansına sahipsin. Bunun değerini bil...” Alman mimarlık dergisi Baumeister’in 1950 Ağustosunda yayımlanan sayısında Prof. Paul Bonatz Taşkışla’yı böyle tanımlıyor.

ması sonucu Kırım Savaşı başlamıştır. Büyük masraflarla inşa edi-len Taşkışla binası bitirildikten sonra bir süre boş bırakılmış, Kırım Savaşı sırasında müttefik kuvvetlerin askerlerine hastane olarak tahsis edilmiştir.Savaşın bitmesi üzerine Fransız askerleri binayı terk etmiş, bunun üzerine uzun süre boş kalan bina, harap bir şekilde yıkılmaya yüz tutmuştur. (1)

1860 yılında Sultan Abdülmecit’in ölümü üzerine yerine Sultan Ab-dülaziz geçmiş, bu denli güzel bir binanın harap bir şekilde bıra-kılmayacağını söyleyerek, onarım için emir vermiştir. Son durumu yakından görmek için kışlaya gelen Padişah, onarım çalışmaları-nı beğenmiş ve binanın adının Mecidiye Kışlası olarak kalmasını istemiş, Mecidiye Kışlası ile civar karakol taburlarında bulunan askerlere dağıtılmak üzere 657 kese akçe bağışlamıştır.1861 yılındaki bu onarıma ait kitabe bugün Taşkışla binasının giriş holünde bulunmaktadır.Aynı dönem içinde Taksim ve civarında birlikler için başka kış-laların da yapıldığı, eskilerinin onarıldığı belgelerden anlaşılıyor. Ancak Cumhuriyet döneminde Taksim çevresinin giderek yapı-laşması ve bu yörenin talim yeri olmaktan çıkıp, yoğun bir yerleşim bölgesine dönüşmesi sonucu kışla binaları işlevlerini kaybetmiştir.Uzun yıllar askerlik tarihimizin bir parçası olarak yaşamış, 31 Mart dahil birçok olaya sahne olmuş (3) “Mecidiye Kışlası” bugünkü adı ile Taşkışla, 1943 yılında Maarif Vekilliği’ne tahsis edilmiş, aynı yıl binanın İTÜ’ye tahsisi konusunda girişimlerde bulunulmuş, Ord. Prof. Emin Onat, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, M.E.B Teknik Eğitim Müsteşarı Rüştü Uzel ve Cumhurbaşkanı İs-met İnönü, binanın İTÜ’ye tahsisinin gerçekleşmesini sağlamış-lardır.Tamamen harap bir şekilde Yüksek Mühendis Mektebi’ne (İTÜ) teslim edilen binanın, yıkılarak yerine yeni bir bina yapılması öne-rilerine, o zaman İstanbul’da yaşamakta olan ünlü Alman Mimar Paul Bonatz karşı çıkmış, bunun üzerine, Ord. Prof. Emin Onat ve Prof. P. Bonatz binanın restorasyonu ile ilgili iç düzenleme projeleri hazırlamışlardır.Restorasyon sırasında ilke olarak binanın dışına dokunulmamış, iç düzenlemeler ise binanın ana mekan şemasını bozmayacak şekilde yapılmıştır.Prof. Emin Onat ve Prof. P. Bonatz gibi ünlü mimarların elinde, dün-yanın en güzel restorasyon örneklerinden birini oluşturacak şekil-de ve üniversite işlevine uygun olarak yeniden yaratılmış olan bu çalışma, eski bir yapının yeniden kullanımının en güzel örneklerin-den biri olarak mimarlık literatürüne geçmiştir. (3)

1943-1950 yılları arasında süren restorasyon çalışmalarından sonra, 1950 yılında Mimarlık ve İnşaat Fakültesi ile Rektörlük bi-naya yerleşmiş, bina İTÜ tarafından kullanılmaya başlanmıştır.1960’lı yıllara gelindiğinde, büyüme sıkıntıları başlayan İTÜ, bün-yesindeki birimlerin geleceğe dönük programlanması amacı ile Ayazağa’da bir Yerleşke kurmayı kararlaştırmıştır. 1980’den itiba-ren Yerleşkee yerleşmeye başlayan İTÜ’nün, kent içindeki bina-larını terk edeceği düşünülerek, Taşkışla binasının zaman zaman Milli Savunma’ya Adalet Bakanlığı’na TÜBİTAK’a, Resim ve Heykel Müzesi’ne tahsisi konusunda değişik kararlar alınıp kaldırılmıştır.

Prof. Emin Onat ve Prof. Paul Bonatz gibi ünlü mimar hocaların elinde, dünyanın en güzel restorasyon

örneklerinden birini oluşturacak şekilde ve üniversite işlevine uygun olarak yeniden yaratılmış olan bu çalışma, eski bir yapının yeniden kullanımının en

güzel örneklerinden biri olarak mimarlık literatürüne geçmiştir.

1983 yılında, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nca, Taşkış-la binası “aynen korunacak” birinci sınıf tarihi eser olarak tescil edilmiş, karar Resmi Gazete’de yayınlanarak kesinleşmiştir. 1984 yılında ise Hükümet Taşkışla’yı otel yapma kararı alarak İTÜ Rek-törlüğünden binayı boşaltmasını ve teslimini talep etmiştir.1986’da, binada eğitim devam ettiği halde, Taşkışla’yı otel yap-mak amacıyla kiralayan firma bina içinde ve dışında inşaata baş-lamıştır. Sonuçta İTÜ Öğretim Üyelerinden bir grup, Taşkışla’da-ki otel inşaatının durdurulması konusunda 1988 yılında İstanbul İdare Mahkemesi’ne bir iptal davası açmışlar, açılan dava 1989 yılında sonuçlanmış ve Taşkışla binasının otele dönüştürülmesi ile ilgili tüm idari işlemler mahkemece iptal edilmiştir.

1-Prof.H.Kemali Söylemezoğlu (İTÜ Mim.Fak.Emekli Öğretim Üyesi, Taşkışla ile ilgili Osmanlı dönemine ait belgelerin incelenmesi).2- İffet Orbay-(Yüksek Lisans Tezi).3- Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu (Taşkışla davasına ait belgeler).İTÜ Vakfı Dergisi, Yıl: 1989, Sayı: 2.

Page 60: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

60 itü vakfı dergisi

Prof.Dr. Erol KulaksızoğluİTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi

İTÜ Taşkışla binasının korunması ve İTÜ’de kalması amacıyla açmış olduğumuz dava sonuçlanmış ve T.C. İstanbul 3 Nolu İdare Mahkemesi, 30.5.1989 gün, 1989/667 sayılı kararıyla tarihi Taşkışla

binasının aynen korunması kararına aykırı proje onayı ve tarihi eserin otele dönüştürülmesi ile ilgili tüm idari işlemleri iptal etmiştir.Bu karar 17.7.1989 itibariyle bizlere iletilmiş bulunmaktadır. Bu kararın bir kopyası 24 Temmuz 1989’da İTÜ Sayın Rektörü’ne sunulmuştur.Bilindiği üzere, birinci sınıf “aynen korunacak” tarihi eser aynı zamanda İTÜ’nün simgesi olan Taşkışla binasının otel yapılmasına karşı çıkan bir grup İTÜ Öğretim üyesi olarak bizler, Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu, Prof. Dr. Yıldız Sey, Prof. Dr. Afife Batur, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, ilgili merciler nezdinde yapmış olduğumuz tüm başvuru ve uyarıların yanıtsız kalması üzerine, 13.6.1988’de bu davayı açmıştık. TMMOB Mimarlar Odası’da bizleri destekleyerek aynı konuda paralel iptal davası açmış İnşaat Mühendisleri Odası da müdahil olarak davaya katılmıştı.Bu dönüm noktasında, aşağıdaki hususların bilinmesi ve üzerinde önemle durulması gerekmektedir:

• İTÜ Rektörü Sayın İlhan Kayan, bir süre önce kendisini ziyaret eden öğretim üyelerine verdiği sözü tutmuş, dava kazanılınca derhal Maliye ve Gümrük Bakanlığı’na yazılı başvuruda bulunarak Taşkışla binasında eğitim işlevinin sürdürülmekte olduğunu, bu nedenle de mülkiyetinin İTÜ’ye devrini talep etmiştir.• Taşkışla üzerinde İTÜ’nün yasal hakları bakımından Taşkışla’da eğitim amaçlı işlevin sürdürülmesi çok önemlidir. Bu husus, Taşkışla’nın İTÜ’de kalmasının da ön koşuludur.• Taşkışla’da eğitim amaçlı işlevin sürdürülmesi ve İTÜ’de kalması İstanbul Anakent Belediyesi’nce de desteklenmektedir. Bunun kanıtı olarak İstanbul Anakent Belediye Meclis, 25 Temmuz 1989 gün ve 6 sayılı birleşiminde, İTÜ Taşkışla binasının otel olarak kullanılması hakkındaki 1/500’lik imar planı değişikliğini iptal ederek, “Taşkışla binasının kent bütününe hizmet edecek ve aynı zamanda eğitim, kültür, sanat, işlevini yerine getirecek İTÜ Merkez binası olarak kullanılabileceği şeklinde plan kararı almıştır.• Diğer yandan, halen Taşkışla’da eğitim hizmeti veren ve kent içinde kalması kararlaşmış iki fakülteden biri olan İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin, bu binadan çıkarılarak Maçka Kışlası’na nakledilmesini, Taşkışla’nın İTÜ’de kalması paralelinde gereksiz gören Mimarlık Fakültesi’ne mensup 105 öğretim üye ve yardımcısı, bu nakil işinin artık durdurulması için Rektörlüğe mektup göndererek başvurmuş bulunmaktadırlar.• Davayı kazanan bizlerin önerisi üzerine ve tüm bu gelişmeleri de dikkate alarak, İTÜ Yönetim Kurulu, Taşkışla ve dolayısıyla İTÜ kent içi binalarının kullanımları, aynı zamanda ek kültür ve sanat işlevleri doğrultusunda yeniden değerlendirmeleri amacıyla komisyon

İTÜ Taşkışla davasının Kazanılması Paralelinde

İTÜ Kentiçi Binalarının Korunması ve En İyi Şekilde değerlendirilmesi sorunu

kurmuş, komisyon raporunu tamamlamış ve Rektörlüğe sunmuştur. Bu dönüm noktasında yukarıda sıralanan bu gelişmeler şöyle yorumlanabilir:• Taşkışla davası sonuçlanmış ve bu tarihi eserin otel yapılamayacağı kanıtlanmıştır.• İstanbul Anakent belediyesi de bu konuda yanlış kararını düzeltmiş, Taşkışla’nın İTÜ Merkez Binası olarak kalması ayrıca kent bütününe kültür ve sanat hizmeti vermesini karar altına almıştır.• Bu son durumlar, İTÜ ve kent için yepyeni ve çok tutarlı akılcı bir doğrultu belirlemektedir. Bütün bu güzel ve doğru şeylerin gerçekleşmesinde doğal olarak başta İTÜ rektörlüğün ve tüm İTÜ’lülere büyük sorumluluklar düşmekte bilinçli çabalar gerekmektedir.

Tarihi geçmişine sahip çıkma, bunun paralelinde kent içindeki varlığını çok daha iyi bir şekilde değerlendirerek sürdürme çabasında tüm İTÜ’lülere dayanışma ve başarılar dilerim.

İTÜ Vakfı Dergisi, Yıl: 1989, Sayı: 2

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 61: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

61itü vakfı dergisi

Kültür uzun, Para Kısadır

21 Temmuz 1986, İTÜ’lülerin unutamayacağı bir gün olacak. Teknik Üniversite’nin simgesi, tarihi Taşkışla, beş yıldızlı otel olmak üzere otel girişimcilerinin eline teslim edildi. Büyük hocaların, başbakanların, işadamlarının yetiştiği

bu kutsal bina, feleğin cilvesi olsa gerek yine İTÜ’lüler tarafından terk ediliyor. İnsanın güleceği geliyor, sonra da ağlayacağı… Niçin, ne uğruna böyle bir olay oldu? Kimlerin yararı var bu işte? Kanımca, bu işte tek yararı olacak olan otel girişimcisidir. Ne yapalım, günün ekonomik yapısı bu tür tek yanlı yararların da sağlanmasına olanak veriyor.İstanbul, belki de Türkiye’de beş yıldızlı otele en gereksinme duyulan kenttir. Ama bu gereksinmenin giderilmesinde kültür simgelerimizin yok olması düşünülmemeliydi. Kültürel simgeleri yaratmak uzun yıllar ister, ama beş yıldızlı oteli yapmak için salt para yeterlidir. Parayı ve pazarı buldun mu, beş yıldızı takarsın otelin kapısına, bu iş bu kadar basittir. Ama kültürlerin simge

Ekmek gibi, insanı yaşatan öğelerden biri de, insanın yaşadığı çevrede ayakta kalan kültür simgeleridir. İnsan bu simgelerde geçmişini, geleceğini yaşar. Bu simgelere saygı gösterilmemişse, toplum bireylerinin değerleri sarsılır. Toplumu toplum yapan, bu kültürel simgelerin toplum bireyleri tarafından ortaklaşa paylaşılmasıdır. Zaman zaman bu simgeler bir padişahlığın ihtişamını gösteren saraylar gibi simgeler de olabilir. Ama yine de bunlar yıkılmaz…

haline gelmiş binalarla anılması o kadar basit olmaz.Cumhuriyet’in ilk yıllarında sadece 15 olan mühendis sayısını bugün on binlere getiren teknik eğitim seferberliğinin temel taşı olan bina, tarihi Taşkışla’mız elden gitti. Gerçekten 21 Temmuz günü içim burkuldu. Acaba akademik giysilerimizle Taksim’de sessiz bir yürüyüş yapıp çelenk mi koysaydık, yoksa üniversitede yapılan töreni protesto mu etseydik? Sonra düşündüm, bunların bugünkü ortam içinde yapılması yarar getirmez. Ama yine de duramadım, belki bir gün tarihi bir belge olur diye bu yazıyı yazdım.Amaç kimseyi suçlamak değil. Burada suçlanması gereken, kültür sürekliliğine gösterilen bilinçsiz saygısızlıktır.Niçin bilinçsiz? Herkesin iyi niyetli olduğuna inanıyorum da ondan. Bugün bu tür kararı veren kişilerle benzer başka konularda konuşma fırsatı buldunuz mu, bakıyorsunuz onlar da sizin gibi düşünebiliyor… Umutlanıyor insan. Ama bugünkü ekonomik model zaman zaman çok acımasız oluyor. Bu model, kültür sürekliliğini, toplumsal yarar bilincini bir yana itiyor ve en çok kar getiren davranışın peşinden gidiyor. Böyle tarihi bir binayı, içinde bugün 1200 öğrenciyi barındıran, mimarlık eğitimi için ideal olan bir yapıtı, her türlü mimari zorlamayla otele dönüştürmek, kültür sürekliliğine inanmamak demektir. Kuşkusuz binanın dış görünümü, hatta bazı iç mekanları otelle ilgili restorasyon çalışmalarında korunacaktır. Ancak kültür sürekliliği binanın salt fiziksel korunmasıyla sağlanamaz. Binanın vermiş olduğu hizmetin de korunabilmesi kültür sürekliliğini bütünleştirir. Bu nedenle Çırağan Sarayı’nın otele dönüştürmesiyle, Taşkışla gibi bugün kültürel hizmet veren bir yapının otele çevrilmesi farklı olgulardır. Ekmek gibi, insanı yaşatan öğelerden biri de, insanın yaşadığı çevrede ayakta kalan kültür simgeleridir. İnsan bu simgelerde geçmişini, geleceğini yaşar. Bu simgelere saygı gösterilmemişse, toplum bireylerinin değerleri sarsılır. Toplumu toplum yapan, bu kültürel simgelerin toplum bireyleri tarafından ortaklaşa paylaşılmasıdır. Zaman zaman bu simgeler bir padişahlığın ihtişamını gösteren saraylar gibi simgeler de olabilir. Ama yine de bunlar yıkılmaz.Bunun en iyi örneğini, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte yaşadık. Atatürk, Cumhuriyet’i kurarken Dolmabahçe Sarayı’nı yıkmayı düşünmedi, ama saltanatı yıktı, yeni Türk devletini kurdu. Yeni devleti kurarken Atatürk yine de toplum için saltanat simgesi

Doç. Dr. Mete TapanİTÜ Mimarlık Fakültesi

Page 62: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

62 itü vakfı dergisi

“Aslında itirazlar birkaç profesörden kaynaklanıyor. Onlar denize nazır odalarından çıkmamak için bu direnişi gösteriyorlar…” (Topaz, Mayıs 1987, Selim Edes, Enka İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı) Sayın Edes, maalesef çok yanılıyorsunuz. Hem de yanıldığınızı bile bile. Yaklaşık beş ay evvel Mimarlık Fakültesi’ne gelip bizlerle bu konuda konuştunuz ve hatta bizlere Taşkışla’nın otel olmasıyla ilgili çalışmalarda işbirliği önerisinde bulundunuz. O gün bizlerin ne düşündüğünü, Taşkışla’nın İTÜ ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mühendisleri ve mimarları için ne ifade ettiğini açıklamış, bu işten vazgeçilmesinin tarihi bir misyon olduğunu vurgulamıştık. Sayın Edes, direnen mirenen yok, fazla endişelenmeyin, ayrıca direnme sözcüğünü de hiç yerinde bulmuyorum. Ama bir ülkenin ortak kültür değerleri Atatürkçü kuşakların gözünün önünde yabancı şirketlere peşkeş çekiliyor ve kültür değerlerimiz bir bir yok oluyorsa, bizlerin susmasını beklemeniz de “safdillik” olur.Her şeyi parayla ölçmek, hem de dolarla ölçmek, gerçekten Atatürk ilkelerine inanmış, onun çağdaşlaşma konusundaki özdeyişlerini kendilerine bayrak yapmış kişileri çok üzüyor. Çok şükür Türk vatandaşı olarak, Türk pasaportu taşıyorum. Gönlüm Türk parasıyla iş yapmak istiyor, dolarla markla değil Sayın Edes.“Mimar Sinan’ın hayatında yaptığı kubbe sayısı 176. Bizim Aldiyana’da yaptığımız kubbeler de 176 tane.” (Selim Edes, Topaz Dergisi, Mayıs 1987.) Böyle bir kıyaslama, acaba Eska’nın becerisini mi vurguluyor, ne yalan söyleyeyim tam çıkaramadım. Ama Sinan gibi bir dâhiyi ve yapıtlarını bu kadar hafife almak, kültür politikalarımızı tekrardan gözden geçirmemiz gerektiğini gösteriyor. Kısa bir süre içinde ülkenin önemli inşaat şirketleri arasına giren Eska Yönetim Kurulu’nun en yetkili kişisinin tarih ve kültürle ilgili olarak böyle bir gafı, kültürel düzeyimizin çok vahim bir durumda olduğunun en açık kanıtıdır. Bu pozisyonda batılı bir işadamı böyle bir gafı ne

yapar ne de yapılmasına izinverir. Batılı işadamı ülkesinin kültürel değerlerinin bilincindedir. Kısa sürede insanlar büyük şirketlere sahip olabilirler, özellikle bizim gibi ekonomik ortamlarda; ancak bu insanlar işgal ettikleri pozisyonların ağırlığını hissetmez ve her şeyi parayla ölçer ve kendilerini en üst düzeyde sanat ürünleri vermiş ve evrene mal olmuş kişilerle, örneğin büyük usta Sinan’la kıyaslarlarsa, bu kişilerin saygınlığı kanımca azalır. İnsanın pes diyeceği geliyor bu kıyaslamayı okuyunca. Bir yanda Selimiye’nin kubbesi, öte yanda bugünlerde egemen kültür akımının bir örneği olarak değerlendirilebilecek bir tatil köyünün kubbe bozuntuları. Herhalde Sayın Edes şaka yapmıştır diyor ve kendimi avutmaya çalışıyorum.Taşkışla’nın otel olması artık kesinleşmiştir. Birkaç öğretim üyesi yaklaşık iki yıl önce bu girişimin yanlış olduğunu kamuoyuna açıklamıştır. Sonunda bu öğretim üyeleri haklı oldukları bir kültür davasını kaybetmiştir. Ama bu dava salt üç dört hocanın davasıdır diye hafife alınmamalıdır. Bu yolda kaybetmek,

kazanmak kadar onurludur. Hiçbir kimse bu davada bu hocaları bir çıkarcılıkla suçlayamaz, hiç kimse bu hocalara kültür değerlerini hiçe sayıyor diyemez. Ama bu hocalar birçok Türk aydınının duyduklarını yansıtmışlardır. Bu hocalar doğru bildiklerini açıklamışlar, toplumun simgesi haline gelmiş kültür değerlerini korumanın gelecek kuşaklar için kaçınılmaz olduğunu vurgulamışlardır.Açıkça tüm kültür değerlerini kurtarmaya soyunmuş yetkililere soruyorum, Taşkışla İTÜ’lülerin simgesel yapısı İTÜ’ye ait olmak

üzere bir kültürel etkinlikler merkezi haline gelemez miydi? Eğer para ise dert, bu bina gene para kazanma aracı olurdu. Ama böyle bir yol seçilse idi toplumsal değeri yüksek bir bina olurdu Taşkışla’mız. Bu konularda bilimsel endişesini bildiğim Sayın Kültür ve Turizm Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Oluş Arık’a, bir meslektaş olarak soruyorum, ne diyor acaba? Yanıtı eğer yanılmıyorsam “Haklısın” olacaktır, ama arkasından “şartlar “ derse de gene yanılmam. Çünkü birçok okumuş kişinin mazereti bu.Gene de yılmamak gerek diyorum kendi kendime. Atatürk’ün çağdaş düşünceleri, devrimleri, tarihi ve kültür bilinci elbet bir gün zafere ulaşacaktır. O zaman ne topluma mal olmuş değerler yok olacak ne de Türk parası. Unutmayalım, Atatürk’ün temel felsefesi bireyin değil, toplumun yararı üzerine kurulmuştur.Kaynak: 16 Mayıs 1987, Cumhuriyet

olan Dolmabahçe’yi zaman zaman kullandı ve orada son nefesini verdi. Çünkü Atatürk halkın kültürel simgelerden koparılamayacağına, ancak yeni çağdaş kültür öğeleriyle beslenmesinin gereğine inanmıştı.Değişen toplum, değişen değer sistemleri yeni kültür simgelerini de beraberinde getirdi. Yenilik, hiçbir zaman eskiyi yok ederek değil, eskiyle beraber, onu özümseyerek, onu anlayarak gelir. Yoksa taklitçilik (seçmecilik) alır yeniliğin, çağdaşlaşmanın yerini. Taşkışla da, kanımca bir taklitçilik örneğinin kurbanı oldu. Emin Onat’ların, Mukbil Gökdoğan’ların, Kemali Söylemezoğulları’nın, Hamid Dilgan’ların, Said Kuran’ların, Holzmeister’lerin, Bonatz’ların büyük güçlüklerle yarattıkları, yoktan var ettikleri okul bir günde beş yıldızlı otel girişimcisine teslim edildi. Avrupa’da yukarıda birkaçının ismini saydığım kişiler benzeri hocaların büstleri kendi üniversitelerinin giriş hollerinde yer alır… Acaba bizler otel yaptığımız Taşkışla’nın

neresine bu değerlerin büstlerini koyabileceğiz? Bu ekonomik model her şeyi Batı’dan alırken, bilim adamlarına gösterilen saygıyı niye kendisine örnek almaz? Acaba bu model de mi taklit? Yoksa biz her şeyi tek boyutta, para boyutunda mı görüyoruz? Eğer toplumsal olguların kültürel boyutunu önemsemiyor, her şeyin parayla çözülebileceğine inanıyorsak, çağdaş bir toplum olamayız. Dilerim 21 Temmuz 1986’da noktalanan karar, yukarıda açıklamaya çalıştığım düşünceler ışığında devlet büyüklerimiz tarafından bir kez daha gözden geçirilsin. Hepimiz bu vatanın daha güzel günler görmesi için çalışan aydınlarıyız, politikacılarıyız, teknokratlarıyız. Toplum yararını hepimiz yüceltmeliyiz. Kısır, kapkaç kalkınma modellerinin toplumu uzun dönemde yozlaştıracağının bilincinde olmalıyız.Taşkışla’nın İTÜ’lerin hizmetinde, bu topluma beş yıldızlı otelden daha fazla yararlı olacağı inancındayım. Kaynak: 6 Ağustos 1986, Cumhuriyet

son defa TaşkışlaDoç. Dr. Mete TapanİTÜ Mimarlık Fakültesi

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 63: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

63itü vakfı dergisi

Neden HepİTÜ Binaları?

Değerli İTÜ’lüler,Son günlerde basında izlediğiniz gibi, Üniversitemizin tarihi binalarına saldırılar sürmektedir. Taşkışla’dan sonra

Maçka Kışla binası gündeme gelmiştir. Garip bir rastlantıdır...Taşkışla’yı otel yapacağım diye ortaya çıkan firma, bu kez de Maçka binamızın İstanbul Menkul Kıymet Borsası’na verilmesi için perde arkasında önemli rol oynamıştır ve oynamaktadır. Yine gariptir ki, normalde aylar hatta yıllar süren irtifak hakkı tesisi, tapu muamelesi ve ilgilere tebligat gibi bürokratik işlemler bir günde tamamlanabilmekte, yangıdan mal kaçırma havasında gelişen tüm bu oldubittilerden, İstanbul Teknik Üniversitesi’ni haberdar etme gereğini de kimse duymamaktadır. Genç borsanın değerli temsilcileri de, işbitiricilik özelliklerini hemen sergileyip, müteaddit defalar binayı işgale kalkışmakta, bu arada mühür söküp kapı kırmakta ve binadaki üniversite görevlilerini tehdit ederek, mahkeme kararlarını hiçe sayabilmektedirler.Sevgili İTÜ’lü dostlar; yukarıdan beri okuduklarınız bir TV dizisi senaryosu değil, 1990 yılı Türkiye’sinde yaşanan bir gerçeğin abartılmamış hikayesidir. Sürekli olarak boş tutulduğu ve İTÜ’nün ihtiyacı bulunmadığı propagandası yayılan bina, gerçekte

Tarihi Taşkışla binasının İstanbul Teknik Üniversitesi’nden alınarak otel yapılması girişimi hukuki yollarla sonuçsuz kalınca, benzer zihniyet aradan bir yıl geçmeden bu defa Maçka Kışlası’na göz dikti. 19. yüzyılda neo-rönesans üslubunda yapılmış görkemli Maçka Silahhanesi, İTÜ tarafından ciddi bir bütçe harcanarak restore edilip Maden Fakültesi olarak kullanılmakta iken, 1990 yılında üstelik bir gün içinde bütün resmi işlemleri tamamlanarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na verildi. İTÜ’lülerin binayı vermemek için günlerce sabahlara kadar tuttukları nöbet ve kararlı duruşları hafızalarımızda bugün gibi canlı. Bu girişim üzerine, o dönemde İTÜ Vakfı Genel Sekreteri Güven Önal “Neden Hep İTÜ Binaları” başlıklı yazısı ile bir isyanı dile getirmiş; Prof. Dr. Hüseyin Hatemi de “Hukuk ve Maçka Kışlası” başlıklı yazısında bu trajik durumu hukuk açısından yorumlamıştı...

Prof Dr. Güven ÖnalİTÜ Vakfı Genel Sekreteri

Üniversitenin yerleşim planları doğrultusunda, devletin bütçe kanunlarına koyduğu ödeneklerle (1990 yılı bütçe kanununda 1.5 milyar TL) öğretim ve kültür faaliyetleri için iki yıldan beri onarılmaktadır. Kaldı ki, bina içinde yer alan ve Üniversitemizin bu kapasitedeki tek mekanı olan 625 kişilik salon (G-Anfisi) işlevini kesintisiz sürdürmekte, uuslararası ve ulusal bilimsel toplantılar, konferanslar ile her türlü kültürel etkinliklere sahne olmaktadır. Görüldüğü gibi, İTÜ Maçka Kışlası binası, Üniversitemizin öğretim ve kültür işlevlerinde vazgeçilmesi mümkün olmayan çok önemli yeri işgal etmektedir. Ayrıca 1953 yılında dört duvardan ibaret olan Maçka Kışlası için Üniversitemizin bütçesinden bugünkü rayiç ile, 30 milyar TL civarında para harcanmış ve binanın bulunduğu bölge, İstanbul İmar Planı’nda, İTÜ Maçka Yerleşkesi olarak eğitim ve kültür amaçları için ayrılmıştır.218 yıllık geçmişi olan Teknik Üniversite’nin, Üniversite tarihi ile bütünleşen tarihi binalarına yönelik davranışlar, takriben 50 bin’i mezun, 22 bin öğrenci ve 3 bin’i mensup olan Teknik Üniversitelileri derinden yaralamakta, kamuoyunu da rencide etmektedir. Ülkemizin kalkınmasında temel taşı niteliği taşıyan, teknolojik gelişmenin sürükleyicisi olan ve ülkenin politik yaşamına da yıllardan beri ağırlığını koymuş olan Üniversitemiz, bu gibi davranışlarla cezalandırılmak mı istenmektedir? Üniversitemiz için haysiyet kırıcı olduğunu, İTÜ gibi bir kurumun yıpratılmasının kimseye yarar sağlayamayacağını belirtir, Üniversitemize karşı girişilen olumsuz davranışların önlenmesi için, en küçüğünden en büyüğüne tüm İTÜ camiasının kanunlar çerçevesinde ve İTÜ’lülere yakışır şekilde kurumlarına sahip çıkmalarını dileyerek saygılar sunarım. Kaynak: İTÜ Vakıf Dergisi, 1990, 2. Sayı

Page 64: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

64 itü vakfı dergisi

Hukuk ve Maçka Kışlası

Çırağan Sarayı yapılırken, Beşiktaş Mevlevihanesi Maçka’da bugünkü Maden Fakültesi binasının yerine

taşınmıştı. Daha sonra buraya Maçka Kışlası’nın yapılması kararlaştırıldı ve tekkeye bir kez daha yol göründü. Cumhuriyet döneminde Beyazıt’daki Harbiye Nezareti Binası’nın, Taksim’deki Taşkışla’nın, Maçka’daki Maçka Kışlası’nın askeri amaçlarla kullanılmasından vazgeçilince, kamu malı olan bu binalar, hukuka uygun bir usul izlenerek, yine birer kamu hukuku tüzel kişilikleri olan üniversitelere tahsis edildi. Nitekim Beyazıt’ta Harbiye Nezareti (Üniversite Merkez Binası) bahçesindeki ünlü Bekirağa Bölüğü, önce Tıp Fakültesi tarafından kullanıldıktan sonra, bugün Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin binası olmuştur.Bir an için, düşünelim; Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak kullanılan bu binanın önünden geçen bir yüksek yetkili, binanın sebze hali olmaya elverişli olduğunu düşünsün. Üniversite ve fakülte yetkililerine bir sabah uyandıklarında fakültenin bir an önce boşaltılması gerektiği emri

ile karşılaşsınlar. Bu askeri binaların üniversitelere devredildiği günlerde bu konuda bir mizahi hikaye yazılması bile düşünülemezdi. İmkansızlık, hikayenin güldürücülüğünü giderirdi. Bu gibi şeyleri ancak civarda, Beyazıt Kulesi’nin önünde gezen ve saf vatandaş arayan Sülün Osman düşünürdü, o da hikaye yazmak için değil, “iş bitiricilik” amaçları ile!Hukuk alanında belirli bir seviye vardı. Merhum Onar gibi idare hukukçularının devrinde, hukuk ilkelerinin varlık ve önemi bilinirdi. Sülün Osman mantığı ile hukuk mantığı arasındaki sınır titizlikle belirlenmişti.Bugün ise durum trajiktir. Siyasal Bilgiler Fakültesi Binası’nın sebze hali olma hikayesi yine güldürücü bir hikaye olma şansına sahip değildir, ancak imkansız olduğu için değil, tam aksine son derece olağan görülebildiğinden.Nitekim 22 Ağustos 1990 Çarşamba günü sabahı gazetelerini açan Teknik Üniversite yetkilileri “Maçka Kaşlası’nın“ 49 yıl süreyle ve Maliye hazinesi tarafından İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na

Prof.Dr. Hüseyin Hatemi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

22 Ağustos 1990 Çarşamba günü sabahı gazetelerini açan Teknik Üniversite yetkilileri “Maçka Kaşlası’nın“ 49 yıl süreyle ve Maliye hazinesi tarafından İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na devredildiğini okuduklarında gülemediler. Taşkışla olayında olduğu gibi yine ağlamaklı oldular!

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 65: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

65itü vakfı dergisi

devredildiğini okuduklarında gülemediler. Taşkışla olayında olduğu gibi yine ağlamaklı oldular!Bir ülkede hukukun “iş bitiricilik” seline teslim edilmesi erozyonların en korkuncudur. Hukuk devleti barajı olmadıkça bu selin önünü almaya imkan yoktur. Hukuk devleti sağlam ve gerçek bir hukuk felsefesi ve hukuk mantığına ihtiyaç gösterir. Aksi taktirde hukuk ilkelerine de kaba bir çıkar güdüsü açısından bakılırsa “hak güçlünündür” ilkesinden başka geçerli ve yürürlükte hiçbir ilke kalmaz. Üniversitenin elinde güç olmadığından binalarına bu gibi “hukuki” yollarla el konulurken, arazisine de arazi mafyası el koyar, bu işgali önlemesi gereken başka bir kamu yetkilisi de, yine hukuk mantığı ile değil de kaba bir çıkar güdüsü ile “rantını ben alıyorum şu halde başkası için kendimi niye riske sokayım” diyebilir.Üniversite kamu hizmeti gören bir kamu tüzel kişiliğidir. (Anayasa m.130/9) Üniversitelerde devletin sağladığı mali kaynakların sağlanması kanunla düzenlenir. (Anayasa m.130/9)Üniversite binaları, kamu hizmetine tahsis edilmiş kamu mallarıdır, “Maçka Kışlası” denen bina , kışla olarak kullanıldığı sırada kamu malı idi. Ancak Milli Savunma Bakanlığı’nın verdiği Genel Kurmay Başkanlığı’nın da ayrı bir tüzel kişiliği olmadığından, Hazine’nin elinde, fakat askeri amaca tahsis edilmiş bir kamu malı olarak görünüyordu. Daha sonra bu binadaki kamu malı niteliği kaldırılmadı, sadece tahsisin yönü değiştirilerek, bu kamu malı üniversiteye tahsis edildi. 1953’te çıkartılan 6034 sayılı ve 1958’de çıkartılan 7146 sayılı kanunların başlıklarında ve içeriğinde, devlet, bu kamu malının artık özerk bir kamu tüzel kişiliği olan üniversitenin kamu mallarından olduğunu açıkça belirtti ve böylece bu “İdari tahsis” kararı gerekli olmakla birlikte, bir de yasama işlemi içinde belirtilmiş oldu. Artık anayasa gereğince de bu kamu malı üzerindeki yetkilerin üniversite yetkili organları tarafından kullanılması zorunludur. (Anayasa madde 130/9 son) Ahmet Bey ile Mehmet Bey arasındaki özel bir hukuk ihtilafı söz konusu değildir ki, Ahmet Bey “Ben bu taşınmazı sana adi senet ile satmıştım, sen üstüne geçirmedin, tapuda ben malik görünüyorum şu halde senden habersiz kırk yıl geçtikten sonra, bu binayı Ali Bey’e sattım, binayı derhal boşalt!” diyebilsin. Kaldı ki, Ahmet Bey dahi bunu rahatlıkla söyleyemez. Özel hukukta da hakkın kötüye kullanılması yasağı vardır. (M.K.2/11)Kamu mallarında, “tahsis” kararından sonra “tescil” e gerek yoktur. Bunlar, bir kamu tüzel kişiliğine tahsis edilmiş iseler, o tüzel kişilik adına “tesbit” edilirler. (Kadastro Kanunu, m.16) Kamu malları özel hukuk kurallarına tabi değildir. Üniversiteye tahsis edilen kamu malı üzerinde başka bir gerçek veya tüzel kişi yararına irtifak hakkı tesis etmek hakkı, artık Hazinenin değildir. Üniversite Maden Fakültesi binası üzerindeki “tahsis“ kararını kaldırıp ve bu binayı kamu malı olmaktan çıkarmış olsa idi dahi, artık üniversitenin malı olduğu 6034 ve 7146 sayılı kanun ile de belirtilmiş olan bu taşınmaz yine üniversitenin özel malı olurdu ve kamulaştırılabilmesi için dahi Kamulaştırma Kanunun 30. maddesinde belirtilen özel usule uymak gerekirdi.Üstelik, Maden Fakültesi binası, bahçesindeki ve yakın çevresindeki Teknik Üniversite’ye ait bütün diğer tesislerle birlikte, bir bütünün, eski deyişiyle bir “ külliye’nin ana unsurudur. Burada “borsa“ kurulması, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin “Bekirağa Bölüğü” adı verilerek sebze hali veya mezbaha yapılmasından çok daha çarpıcı ve uygunsuz bir olaydır. Doğrudan doğruya İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’nın borsaya kiralanmasından farksızdır. Oysa bu bina “korunması gerekli eski eser”dir. (Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 14.5.1983 gün ve 14947 sayılı kararı ile) 40 yıldan beri artık “Maçka Kışları” adı sadece

tarihi bir ad olarak kalmış, bu bina çevresindeki binalarla birlikte bir “külliye” haline gelmiştir. Bizzat üniversite yetkili organları dahi bu binayı çevresinden kopararak borsaya veremezler. Böyle bir işlem Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun ruhuna ve amacına aykırı sayılmak gerekir.Üniversite dışındaki bir makamın bu arada Maliye Hazinesi’nin üniversiteye ait bir binayı borsaya vermesi ve üniversitenin fikrini dahi sormaması ise, benzeri sadece Taşkışla örneğinde görülmüş bir apaçık yetki tecavüzü örneğidir. (Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, m.10/5)Türk hukuk tarihinde, benzeri görülmemiş bir hukuk erezyonunun korku verici göstergelerine mükemmel bir örnek daha eklenmiştir. Hukuk devletini koruma direncimizin ne ölçüde olduğunu, olayın gelişimi süreci içinde göreceğiz. Hukukçularımızın, aydınlarımızın, üniversitelerin ve halkımızın tümünün “iş bitiricilik” mikrobunu almış olduğunu sanmıyorum. “İstanbul’da, Ankara’da, Türkiye’de hakimler var “ diyebilmemiz ümidiyle.Kaynak:İTÜ Vakıf Dergisi, 1990, 2. Sayı

Page 66: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

66 itü vakfı dergisi

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Maçka Kışlası’nın yerine inşa edilen Silahhane binasını Sultan Abdülaziz 1874 yılında yaptırmıştır.Yapı, uzunlamasına dikdörtgen plana sahiptir. Kuzey-güney kolları diğer kollara göre daha uzundur, ortada bir bağlantı ile avlu ikiye ayrılmıştır. Bina, bodrum kat dahil üç katlıdır, doğudan batıya arazi eğimine bağlı olarak bodrum katın yüksekliği artmaktadır. Kuleler dört katlı olup binanın kütlesinden biraz taşmaktadır. Güney cephenin orta kısmında bulunan giriş bölümünün yanlarında dar kuleler yükselmektedir, aynı mimari düzen kuzey cephesinde tekrarlanmaktadır. 19. yüzyılın bu görkemli yapısında, Batı Eklektisizmi’nin etkileri kuvvetli bir şekilde görülmektedir. Detaylar bakımından neo-Rönesans üslubu disiplinindeki Maçka Kışlası, cephedeki hareket yönünden de neo-Barok denilebilecek bir tutumun içindedir. Ancak, o devir Osmanlı mimarisine etkiler Fransa’dan geldiği çin, burada da o ülkeye özgü daha düzgün bir barok (Versay Sarayı benzeri) hareket fark edilmektedir.İTÜ’ye 1955 yılında tahsis edilen binada, geniş bir yenileme programına başlanmıştır. Dış cephe değiştirilmeden, iç mekanın yapım tekniği olan çelik ve kargir değiştirilerek yeniden ele alınmıştır.Bina, günümüzde İTÜ Yabancı Diller Yüksekokulu olarak hizmet vermektedir.

MAÇKA KARAKOLU

Dikdörtgen planlı Karakolhane binası, bir katı bodrum olmak üzere üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bütün cepheler üçer adet pencere biriminden oluşmaktadır. Doğu ve batı cephesi simetrik olup iki kademeli çıkıntı ile hareketli olarak düzenlenmiştir.

Binaya giriş batı cephesindendir ve iki kollu merdivenle ön sahanlığa çıkılmaktadır, oradan birinci katta bulunan kapıya geçilir. Giriş kısmı cephenin 1/3 kadar içerlek olup önünde çıkma olarak ve dört sütun tarafından taşınan ve saçak seviyesine kadar yükselen bulunmaktadır. Orta bir koridorun yanlarına odalar yerleştirilmiştir. Pencereler düşey olarak yapılmıştır ve her katın penceresinin farklı üslubu vardır.

Osmanlı döneminin sonlarında Jandarma Kumandanlığı hizmetine verilmiştir. Cumhuriyet’ten sonra sırasıyla, Nakliye, Topçu, İstihkam ve Jandarma Okulu olarak kullanılmıştır. 1956’da Eğitim Bakanlığı’na tahsis edilmiş, bir süre Teknik Okul olarak hizmet gördükten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kullanımına bırakılmıştır. Tarihi binayı tamamlayıcı olarak inşa edilen dersane bloklarından oluşan ek bina 1970’li yılların başında hizmete girmiştir.

19.yüzyılda karakol olarak inşa olunan bina, yapıldığı dönemin mimari üslubunu belirgin şekilde aksettirmektedir. Dönemin resmi binalarının neoklasik tarzı ve kargir inşaat tekniğiyle yapılmıştır. Bina, günümüzde İTÜ İşletme Fakültesi olarak hizmet vermektedir. Binaların kronolojisi:

1796- Haliçte açılan Mühendishane binasının inşaatının tamamlanması.1871- Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un yüksek kısmı öğrencilerinin Harbiye Mektebi’ne, Galatasaray Lisesi’nde bulunan idadi talebelerinin de Maçka kışlasına nakledilmesi.1874- Turuk u Maabir Mektebi’nin açılması.1877- Hasköy’deki Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un hastahane olarak kullanılması.1878- Mühendishane talebelerinin Harbiye’den alınarak Hasköy Mühen-dishane binasına götürülmeleri.1884- Hendese-i Mülkiye’nin Hasköy Halıcıoğlu’nda açılması.1910- Nusretiye Camii karşısındaki Sanayi Alayları Kışlası’na geçici olarak taşınması.1910- Gedikpaşa eski tiyatro binasının yerinde yeni Mühendis Mektebi’nin yapılmaya başlanması.1914- Gedikpaşa binasından vazgeçilmesi.1914- Tophane’deki binanın askeriyeye terki.1914- Fındıklı’daki ahşap konaklara taşınma.1915- Notre Dame de Sion Lisesi’ne geçerek eğitime başlanması.1918- Mektebin padişah tezkeresi ile Gümüşsuyu Kışlası’na taşınması ve oradan İngiliz işgal güçleri tarafından çıkartılması.1918- Mühendis Mektebi’nin Halıcıoğlu’na geri dönmesi.1919- İngilizlerin Haliç’teki Hasköy Mühendishane binasına yerleşmesi üzerine mektebin Yıldız’daki Şevket Paşa konağına taşınması.1923- Mütareke sonrası mektebin Gümüşsuyu Kışlası’na tekrar taşınması.1944- Taşkışla binasının restorasyonu.1955- Maçka Silahhanesi’nin İTÜ’nün kullanımına verilmesi.

Kaynak: İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz, İTÜ Vakfı Ya-yınları 2. Baskı, 2013.

MAÇKA SİLAHHANESİ

Page 67: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

67itü vakfı dergisi

Doç. Dr. Tuncay zorluİTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü

Ülkemizde Avrupa tarzı modern ve kurumsallaşmış mühendis eğitimi-nin başlangıcı 1735’te Fransız Ge-

neral Claude Alexandre de Bonneval’in (1675-1747) idaresi altında kurulan Ulufeli Humbaracılar Ocağı’na kadar götürülebi-lir. Burada verilen kuramsal ve uygulamalı savaşa hazırlık dersleri ile yetenekli seçkin gençlerin, bir çeşit askerî mühendis olarak yetiştirilmesi hedeflenir. Bu ocakta geomet-ri, cebir, aritmatik, trigonometri, logaritma, mühendislik aletlerinin yapımı ve kullanımı, mekanik, resim, teknik resim ve istihkâm dersleri yanında geometriye dayalı kale ve tabya inşası, humbaracılık, topçuluk, top ve humbara tabyalarının yapımı, irtifa gibi dersler de verilmektedir. 29 Nisan 1775 tarihine gelindiğinde Ter-sane-i Amire bünyesinde Hendesehane (Geometri evi) isimli önemli bir kurum oluş-turulur. Burası hem Osmanlı askerî eğitimi hem de genel Osmanlı eğitimin sisteminin

modernleşmesinde önemli bir kurumdur. Hendesehane’nin kuruluşu amacı, Avrupa benzerlerinde olduğu gibi donanmaya tek-nik eğitimli, özellikle geometri ve coğrafya bilen subay yetiştirmektir. 1776’da Hendesehane’nin Batı kaynakları-na uygun yeni kuram ve yöntemlerle mate-matik ve istihkâmcılık eğitimi veren ilk Os-manlı eğitim kurumu olduğunu belirleyen bir nizamname hazırlanır. Hendesehane 1781 yılından itibaren Mühendishane ola-rak anılmaya başlanır ve kuruluşu sırasında olduğu gibi on kişilik öğrenci kadrosuyla eğitim faaliyetlerini sürdürür. 18. yüzyılın sonlarına kadar klasik Osmanlı ders kitap-ları yanında özellikle matematik, astronomi, istihkâmcılık, ateşli silahlar, savaş teknikleri ve seyrüsefer (Navigasyon) konularında, başta Fransızca olmak üzere, Avrupa kay-naklı ders kitaplarından yararlanılır.III. Selim’in (1789-1807) tahta çıkmasından üç yıl sonra 1792 yılında başlattığı Nizam-ı

Mühendislik eğitimimiz

İTÜ’nün kısa tarihi ve

Hasan Ali Yücel 1944 yılında İTÜ’nün açılışını yapıyor

Mektebin bu en hareketli yıllarında 1939’da müdürlüğüne tayin edilen Ord. Prof. Dr. Osman Tevfik Taylan zamanında öğretim süresi altı yıla çıkarılır ve yatılı öğrenci sayısı 566’ya kadar yükselir. Bu sayı 1942-43 öğretim yılında 750’ye ulaşır. Yine bu dönemde okulda Elektrik ve Makine şubeleri açılır; ayrıca Uçak Mühendisliği ile Deniz İnşaat Mühendisliği kısımları kurulur. Nafıa Nezareti’nden ayrılarak, Milli Eğitime bağlanan okul, daha bağımsız ve verimli çalışmalar yapar. Özellikle dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in, bu hususta önemli katkıları olur.

Page 68: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

68 itü vakfı dergisi

heyet (Astronomi), Ameliyat-ı fenn-i remi ve lağım (Humbaracılık ve lağımcılık), Talim-i askerî (Askeri talim), İlm-i istihkâmat (İstih-kâm) dersleri görülür.18. yüzyılın sonlarına doğru, subaylara modern bilimleri öğret-mek için kurulmuş olan Mühendishane-i Hümayun’un hocaları, Batı’daki askerî teknik okullarda okutulan ders kitapları arasından seçilen bilim kaynaklarından çeviri ve uyarlama yoluyla kitaplar yazarlar. İlk bilimsel yayınlar, Hüseyin Rıfkı Tamanî’nin (ö. 1817) astronomi, matematik ve coğrafya konusunda telif ve tercüme yoluyla hazırladığı on cilt kitaptan oluşur. Bunu Tamanî’nin tale-besi ve mühendishane başhocalığında halefi İshak Efendi’nin (ö. 1836) Batı ve özellikle Fransız kaynaklarına dayalı olarak hazırla-dığı 13 ciltlik yayını takip eder. Bunlar arasında, dört ciltten oluşan Mecmua- ı Ulum-ı Riyaziye’nin özel bir yeri vardır. Çünkü bu eser, Osmanlı dünyasında birçok bilim dalında ilk geniş kapsamlı ders kitabıdır. Konular arasında, matematik, fizik, kimya, astronomi, biyoloji, botanik ve mineraloji sayılabilir.1873 yılında dönemin Maarif Nazırı Safvet Paşa, Galatasaray’da-ki Mekteb-i Sultanî müdürü Sava Paşa’yı, hazineye yük olmamak

Cedid hareketi çerçevesinde ilk olarak deniz ve kara mühendislik eğitimi ele alınır. 1793 yılında Tersane-i Amire’de bulunan Tersane Mühendishanesi’nde gemi inşası, seyrüsefer, haritacılık ve coğraf-ya dersleri verilmek üzere hazırlıklar yapılır.Humbaracıların, lağımcıların ve topçuların eğitimini sağlamak amacıyla da yine 1793 yılında Mühendishane-i Cedide (Yeni Mü-hendishane) adında ikinci bir mühendishane kurulur. Yeni Mühen-dishane’de dersler 1794 senesinde başlar. Burada on yıl kadar önce Tersane Mühendishanesi’nde Fransız uzmanlardan istihkâm teknikleri dersleri görmüş olan yeni nesil Osmanlı mühendis ho-calar ders verir. Bunlar arasında sonraları Mühendishane-i Hüma-yun’un ilk başhocalığına getirilecek olan Hüseyin Rıfkı Tamanî de bulunur. Burada humbaracı ve lağımcı ocakları askerlerine geo-metri, trigonometri, irtifa alma ve keşif konuları öğretilir.1801-1802 yıllarında Humbaracı, Lağımcı Ocakları ve Mimar Ocağı’ndan seçilen 100 kadar aday, Mühendishane-i Cedide’ye alınır ve öğretim kadrosu bir hoca ile beş halifeye çıkartılır. 1806 yılında III. Selim tarafından çıkarılan bir kanunname ile Mühen-dishane-i Cedide’nin adı, Mühendishane-i Berri-i Hümayun ola-rak değiştirilir. Dördüncü sınıf başlangıç sınıfı, birinci sınıf ise son sınıf (mezuniyet sınıfı) olarak kabul edilir ve bu dört sınıfta genel olarak; Resm-i hat (Çizim), İmla (Dil bilgisi), Arkam (Aritmetik), Sa-nat-ı ressamiye (Teknik resim), Arapça, Mukaddemat-ı hendesiye (Geometriye giriş), Hesap, Fransızca. Coğrafya, İlm-i müsellesat-ı müsteviye (Düzlem trigonometri), Cebr ve’l-mukabele (Cebir), Tahtit-i arazi (Arazi ölçümleri), Fenn-i tevarih-i harbiye (Harp ta-rihi), Fenn-i mahrutiyat (Koni kesitleri), Hesab-ı tefazülî (Diferan-siyel), Hesab-ı tamamî (İntegral), İlm-i cerr-i eskal (Mekanik), İlm-i

İlk bilimsel yayınlar, Hüseyin Rıfkı Tamanî’nin (ö. 1817) astronomi, matematik ve coğrafya

konusunda telif ve tercüme yoluyla hazırladığı on cilt kitaptan oluşur. Bunu Tamanî’nin talebesi ve

mühendishane başhocalığında halefi İshak Efendi’nin (ö. 1836) Batı ve özellikle Fransız kaynaklarına dayalı

olarak hazırladığı 13 ciltlik yayını takip eder.

Haydarpaşa köprüsünde Mühendis Mektebi muallim ve talebeleri Muallim Reşid Beyefendi

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 69: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

69itü vakfı dergisi

koşuluyla, yeni bir darülfünun kurmakla görevlendirir. Kurulması tasarlanan darülfünun, bu sefer, 1868’den beri faaliyette bulunan Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi’nin temeli üzerine oturtulmaya çalışılır. Böylece bir orta eğitim kurumunun bünyesine bir yük-sek eğitim oluşumu aşılanır. Darülfünun-ı Sultanî olarak anılan bu yeni mektep, hukuk, fen ve edebiyat şubelerinden oluşur ve bu üç şubeye resmî yazışmalarda mekâtib-i aliye (Yüksek mektep-ler) denilir. 1874-75 yılında eğitime başlandığı zaman Edebiyat, Hukuk ve Mühendisîn-i Mülkiye (Sivil mühendislik) Mektepleri’n-den oluşur. Mühendisîn-i Mülkiye Mektebi’nin adı birinci öğretim yılı sonunda Fransa’daki Ecole Pontes et Chaussées’ye izafeten Turuku Maabir Mektebi (Yollar ve köprüler) olarak değiştirilir. Tü-züğüne göre, Darülfünun-ı Sultanî’de dört yıllık öğretim gördükten sonra, bilimsel bir tez hazırlayıp bunu başarıyla savunan öğrenci-ler doktor unvanıyla mezun olurlar. Mezun olan hukukçular Adliye Nezareti’nde, mühendisler ise Nafia Nezareti’nde görevlendirilir-ler. Edebiyat Mektebi’nden mezun olanlar ise muallim-I edebiyat (Edebiyat hocası) olurlar. Tez hazırlamayan öğrenciler, doktora-dan daha kolay bir imtihandan geçirilirler ve Hukuk Mektebi’nde ise dava vekili (avukat), Turuk u Maabir Mektebi’nde ise kondük-tör (Makinist), Edebiyat’tan mezun ise ilkokul öğretmeni olabilir. 1875-76 akademik yılı sonunda 26 öğrenci ise Turuk u Maabir Mektebi’nin imtihanlarına katılır ve başarılı olur. 1881 yılında Turuk- u Maabir Mektebi Nafia Nezareti’ne bağlanarak faaliyetle-rini bu bakanlığa bağlı bağımsız birmekteb-i âli (yüksek mektep) şeklinde başarıyla devam ettirir.

Mülkiye Mühendis Mektebi’nin (Sivil Mühendis Okulu) KuruluşuMülkiye Mühendis Mektebi veya Hendese-i Mülkiye Mektebi kuruluş safhasında, askeri mühendishane gibi idaresi Tophane Nezareti’ne bağlanır, ancak mezunları Nafıa Nezareti’nin (Bayın-dırlık Bakanlığı) kontrolüne bırakılır. Bu şekilde askerî makamlara bağlı olduğu halde mezunlarının sivil sahalarda görevlendirildiği bir kurum haline gelir. 20 Haziran 1884 tarihli padişah iradesiyle Kabul edilen tüzüğüne göre mektebin eğitim süresi dört yıldır ve yatılı yüz talebesi bulunur. Mektep ancak 1 Kasım 1884 tarihinde, Halıcıoğlu’nda, Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un bir odasın-da eğitimine başlar. Ancak çok geçmeden Mülkiye Mühendisleri için yeni bir bina inşa edilir ve sivil mühendisler bu yeni binada

1327-28 ders yılında birinci sınıftan bir grup - Muallim Reşid Beyefendi (1911)

öğrenimlerini sürdürür. Yeteri kadar idadi (Lise) eğitimi görmüş öğrenci bulunmadığından Mülkiye Mühendis Mektebi için bir de üç yıllık hazırlık sınıfları açılır. Böylece yedi yıllık bir mektep ola-rak, yine Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a bağlı, ancak yeni binasında hem gündüzlü hem yatılı olmak üzere 100 kişilik kon-tenjanla eğitimini sürdürür.Fransa’daki Ecole des Pontes et Chaussées’nin örnek alındı-ğı mektebe Avrupa’dan birçok hoca getirtilir. Bunlar arasında 1889-1891 yılları arasında burada hocalık yapan devrin ünlü hidrolikçilerinden Avusturyalı Prof. Dr. Philipp Forchheimer de bulunur. Mektep ilk mezunlarını 1888 yılında verir ve 13 kişi olan bu mezunların tamamı Nafıa Nezareti tarafından ülkenin sivil bir-çok projesinde görevlendirilir.

Mühendis Mekteb-i Alisi’nden Teknik Üniversite’ye Osmanlı Devleti 20. yüzyıla 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile girer ve bu yeni dönem mühendislik eğitiminde de sivil anlayışı getirir. Bu ortam içerisinde Hendese-i Mülkiye Mektebi, 1909 yıllında Mühendis Mekteb-i Âlisi (Mühendis Yüksek Mektebi) adıyla as-keriyeden ayrılarak Nafıa Nezareti’ne bağlanır. Refik [Fenmen] bu mektebin ilk sivil müdürü olur. Mektep 1913’te Tophane’de-ki Askeri Sanayi binasına, I. Dünya Savaşı sırasında da Notre Dame de Sion okulunda eğitim faaliyetlerini sürdürür. Mütareke-den sonra buradan da çıkartılarak Halıcıoğlu’ndaki eski Mühen-dishane binasına taşınır. İşgal sırasında binasız kalan Mühen-dishane, önce bir müddet Gümüşsuyu Kışlası’nda, daha sonra da Yıldız’da kiralanan Şevket Paşa Konağı’nda faaliyetlerini sür-dürür. İstanbul’un işgalden kurtuluşu ile Mühendis Mektebi de adeta göçebelikten kurtulur ve 1923 yılında Gümüşsuyu’ndaki eski binasına tekrar kavuşur.Cumhuriyet devrinde, ülkenin mühendis ihtiyacını karşılayabil-mek için 1926’dan itibaren çeşitli çalışmalar yapılmaya başla-nır. Mayıs 1928 tarihinde kabul edilen 1275 sayılı 8 maddelik bir Yüksek Mühendis Mektebi Yasası çıkarılır. Bu yasanın en önemli maddelerinden biri de okula tüzel kişilik verilmesidir. Okul her ne kadar Nafıa Nezareti’ne bağlılığını devam ettirmekteyse de, katma bütçeyle idare edilmeye başlanır. Yasanın altıncı maddesi gereğince hazırlanan Yüksek Mühendis Mektebi Nizamname-si 12 Haziran 1929 tarihinde kabul edilir. Bu nizamnamenin 31. maddesine göre de Mektep Müdürü, Rektör unvanını alır. Aynı yıl Yüksek Mühendis Mektebi’nde Darülfünun’da olduğu gibi Mü-derrislikler açılır ve bu şekilde mektep, statü yönünden İstanbul Darülfünunu’na eşit bir seviyeye gelir.Mühendis Mektebi, kuruluşundan beri bağlı olduğu ve mezun-larının doğrudan bünyesinde görevlendirildiği Nafıa (Bayındırlık) Bakanlığı’ndan ayrılarak 22.9.1941’de 4121 sayılı kanunla Maa-rif (Milli Eğitim) Bakanlığı’na bağlanır ve adı Yüksek Mühendis Okulu olarak değiştirilir.Mektebin bu en hareketli yıllarında 1939’da müdürlüğüne tayin edilen Ord. Prof. Dr. Osman Tevfik Taylan zamanında öğretim sü-resi altı yıla çıkarılır ve yatılı öğrenci sayısı 566’ya kadar yükselir. Bu sayı 1942-43 öğretim yılında 750’ye ulaşır. Yine bu dönemde okulda Elektrik ve Makine şubeleri açılır; ayrıca Uçak Mühendis-liği ile Deniz İnşaat Mühendisliği kısımları kurulur. Nafıa Nezare-

Osmanlı Devleti 20. yüzyıla 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile girer ve bu yeni dönem mühendislik

eğitiminde de sivil anlayışı getirir. Bu ortam içerisinde Hendese-i Mülkiye Mektebi, 1909 yıllında Mühendis

Mekteb-i Âlisi (Mühendis Yüksek Mektebi) adıyla askeriyeden ayrılarak Nafıa Nezareti’ne bağlanır.

Page 70: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

70 itü vakfı dergisi

ti’nden ayrılarak, Milli Eğitime bağlanan okul, daha bağımsız ve verimli çalışmalar yapar. Özellikle dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in, bu hususta önemli katkıları olur. 20.7.1944 tarih, 4619 sayılı kanunla İstanbul Yüksek Mühendis Mektebi, bütün hak ve vecibeleriyle birlikte İstanbul Teknik Üni-versitesi olarak teşkilatlanır. Kanun gereği müdürlüğü sona eren Prof. O. Tevfik Taylan, Teknik Üniversite’nin ilk rektörlüğüne tayin edilir. Artık istikrarlı bir yapıya kavuşan, mühendislik eğitimine Gümüşsuyu’ndaki binasında devam eden Teknik Üniversite, ülkemizin birçok askerî ve sivil projelerinde vazife alır, dünyaya mal olmuş değerli mühendisler ve bilim adamları yetiştirir. Bugün Ayazağa, Gümüşsuyu, Maçka, Taşkışla ve Tuzla’da olmak üze-re beş büyük yerleşkede 12 fakülte, 5 enstitü, 1 konservatuar, 1 meslek yüksek okulu, 1 yabancı diller yüksek okulu, 9 uygulama ve araştırma merkezi ve rektörlüğe bağlı 2 bölüm ile mühendislik eğitimi yanında insan ve toplum bilimleri eğitimini de başarıyla sürdürmeye devam etmektedir.

İTÜ’DEN BAZI İLKLER

Türkiye’nin İlk Kadın MühendisleriİTÜ, bir çok alanda öncü olma özelliğini, ilk kadın mühendisleri yetiştiren kurum olarak da göstermiştir. İTÜ’nün atasını oluşturan Mühendis Mektebi’ne 1927 yılında girip, 1933 yılında mezun ola-rak Cumhuriyet döneminin ilk Türk kadın inşaat mühendisi olan Sabiha Rifat (Gürayman) ile aynı sınıftaki arkadaşı Melek Erbul bu isimler arasındadır. Ayrıca , 1935 mezunu olan Hürriyet Sır-maçek, 1938 mezunu Mülhime Yazar, 15 Haziran 1939’da Yük-sek Mühendis Mektebi’nin Elektromekanik Şubesi’nden mezun olan Nezihe Önyay, 1949’da İTÜ’den makine mühendisliğinde doktora yapan ve bu özelliğiyle ilk doktoralı kadın mühendis olan CahideArdop öncü kadınlar arasındadır. 1953 yılı Ekim ayında

Makine Fakültesi’nden mezun olup Türkiye’de ‘Yüksek Makine Mühendisi’ ünvanını alan ilk kadın mühendis Altan Edige’yi de unutmamak gerekir. Bu isimler dışında 07/10/1929 tarihinde Mü-hendis Mektebi’ne 55 ve 56 öğrenci numaralarıyla giriş yapan ve 1930’da ikinci sınıfa geçmiş olan Hayret Hanım ve Hikmet Hanım, her ne kadar sonraki akademik kariyerleri ve çalışmaları hakkında fazla bir bilgimiz olmasa da, İTÜ’nün yetiştirdiği ilk ka-dın mühendislik öğrencileri arasında yerlerini alırlar.

İTÜ Radyo ve Televizyonu1945-1950’li yıllar aynı zamanda İTÜ Radyosu kurma çalışmaları gündeme gelir. Tahsin Taya bu çalışmaların başını çeker. Musta-fa Santur Hoca’nın girişimleriyle Teknik Üniversite’de yeni geliş-meler çerçevesinde bir verici yapılması gündeme gelir. Küçük güçte yapılan yayınların olumlu sonuç vermesinin ardından 1954 yılında 42 metre kısa dalgadaki İTÜ Radyosu’nun yayınları aynı zamanda UKW bandından frekans modüllü olarak verilmeye başlanır. Daha sonra stereo yayına geçme zamanın geldiğini düşünen Yüksek Frekans Tekniği Kürsüsü elemanlarının girişimi sonucu 1971 yılında İTÜ ülkede bir yeniliğe daha öncülük etmiş olur. İTÜ TV ise 9 Temmuz 1952’de kurulur. Philips şirketi yapımı olan, 1. bant ve 100 watt gücündeki TV vericileri ile yayın yapan İTÜ TV, Türkiye’nin ilk televizyon kanalıdır. İTÜ TV, TRT’nin kurulması-nın ardından yeterli izlenme oranı elde edemez ve 1970 yılında yayınına son verir. Vericileri ise 1971 yılında TRT’ye devredilir.

Kaynak: “İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz” İTÜ Vakfı Yayınları, 2. Baskı, 2013.

İTÜ, birçok alanda öncü olma özelliğini, ilk kadın mühendisleri yetiştiren kurum olarak da göstermiştir. İTÜ’nün atasını oluşturan Mühendis Mektebi’ne 1927 yılında girip, 1933 yılında mezun olarak Cumhuriyet

döneminin ilk Türk kadın inşaat mühendisi olan Sabiha Rifat (Gürayman) ile aynı sınıftaki arkadaşı Melek Erbul

bu isimler arasındadır.

İlk kadın inşaat mühendisi Sabiha Rifat Gürayman

İnönü, itü tv deneme yayınında

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 71: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

71itü vakfı dergisi

KITABEVI_ILAN_22*28CM.pdf 1 4/17/14 3:13 PM

Page 72: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

72 itü vakfı dergisi

Önce İTÜ Vardı!Türkiye’deki öteki mühendislik okullarına gelince… 1873’te

kurulan Orman ve Maadin Mektebi, 1874’te Galatasaray Sultanisi bünyesinde kurulup 1877’de kapatılan Mülkiye Mühendis Mektebi, 1882’de Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi (MSGSÜ’nin kökeni), 1910’da Robert Kolej Mühendislik Bölümü, 1911’de Kondüktör Mekteb-i Âlisi (YTÜ’nün başlangıcı) sayılabilir. Görüldüğü gibi Dünyanın en eski üniversitelerinden biri olarak İTÜ’nün başlangıcı bizdeki en eski mühendislik okullarının yaklaşık yüz yıl öncesine dayanıyor. Kısaca, “Önce İTÜ Vardı” demek abartı sayılmamalı…

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kökü, 1773’te kurulmuş olan Mühendishane-i Bahri-i Hü-mayûn’a dayanır.

Osmanlı İmparatorluğu, bilim ve teknolojide Batı’ya yetişebilmek amacıyla, özellikle aske-ri alanda yeniliklere yönelmek zorunluluğunu duymuştur. İşte, Mühendishane-i Bahri-i Hü-mayûn da Sultan 3. Mustafa döneminde ter-sane hizmetlerini ve donanmayı geliştirmek, Batılı anlamda gemi mühendisliği eğitimi ver-mek üzere kurulmuştur. Okulun ilk binaları Ha-liç’te Tersane-i Amire içindeydi. O dönemde okulda bir matbaa kurulduğu ve ders kitapları basıldığı biliniyor.

Daha sonraları, 1795 yılında Sultan 3. Se-lim döneminde haritacılık, gemi inşaat ve inşaat mühendisliği öğretimi için Mühen-dishane-i Berri-i Hümayûn adlı ikinci bir okul kurulmuştur. Başlangıçta bir arada olan bu iki okul 1825’te bir fermanla bir-birinden ayrılmıştır. Mühendishane-i Bah-ri-i Hümayûn’un binası 1821 Kasımpaşa yangınında kullanılamaz hale gelince önce Parmakkapı’ya sonra da Heybeliada’ya taşınarak Mekteb-i Ulum-i Bahriye adını almış, sonraları Deniz Harp Okulu’na dö-nüşmüştür. Mühendishane-i Berri-i Hü-

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol

Prof. Nezih Eldem’in çizimi ile Taşkışla

TaR

İHÇ

E V

E B

İNa

LaR

ıN Ö

yK

Üs

Ü

Page 73: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

73itü vakfı dergisi

mayûn‘da 1847’den itibaren mühendislik eğitiminin yanısıra mimarlık eğitimi de ve-rilmeye başlamıştır. Kamu yapıları için gerekli teknik eleman-ları yetiştirmek üzere Mühendishane-i Berri-i Hümayûn‘a bağlı olarak 1883’te Halıcıoğlu’nda Hendese-i Mülkiye Mekte-bi kurulmuştur. Okul, sivil yönetimin ihtiyaç duyduğu mimar ve mühendislerin yetiştiril-mesi için 2. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra,1909 yılında askeri yönetimden ay-rılarak Mühendis Mekteb-i Âlisi adıyla Na-fia Nezareti’ne bağlı sivil bir mühendislik okuluna dönüşmüştür. Fransa’daki Ecole Nationale des Ponts et Chaussées (Köprü ve Yol Okulu) örnek alınarak kurulan okul birkaç yer değiştirdikten sonra 1921’de Gümüşsuyu’na gelecektir. Okula Cumhu-riyet’in ilanından sonra 1927’de ilk kez o dönemde kız öğrenci kabul edilmiştir. “Arı” simgesine de yine o dönemde karar veril-miştir. 24 Mayıs 1928’de kabul edilen bir yasay-la okul, bu kez Yüksek Mühendis Mektebi adını alacak, aynı zamanda tüzel kişilikle mali ve idari özerklik kazanacaktır. Amaç, genç Cumhuriyet Türkiyesi’nin nafia (ba-yındırlık) işleri için gerekli teknik eleman-ları yetiştirmektir. Eğitimde başlayan ihti-saslaşma ile Su, Yol ve Demiryolu, İnşaat (Mimarlık) şeklinde üç şube kurulur, daha sonra da Elektro-Mekanik ve Muhabere şubeleri eklenir. Önceleri yalnızca Gümüşsuyu kışlasını kul-lanan Yüksek Mühendis Mektebi, sonraki yıllarda Maçka ve Taşkışla silahhanelerini de kullanarak büyüdü. İlkin Nafia Vekâle-ti’ne (Bayındırlık Bakanlığı) bağlı olan okul, 1941’de Maarif Vekâleti’ne (Milli Eğitim Bakanlığı) bağlandı ve adı bu kez İstan-bul Yüksek Mühendis Okulu (İYMO) oldu. Öğrencilerin çoğu parasız yatılıydı. Eğitim kadrosu, Avrupa’daki baskıcı rejimler ne-deniyle ülkelerini terk ederek güvenli Tür-kiye Cumhuriyeti’ne sığınan çoğu Alman öğretim üyelerinin de katılımıyla geliştiril-di. Gelenlerin de katkılarıyla o dönemde, Fransız sistemi yerine Alman mühendislik eğitim sistemi ağırlık kazanmaya başladı. 1944 yılında TBMM’ce çıkarılan bir yasay-la okul, İstanbul Teknik Üniversitesi olarak yeniden yapılandırıldı. O günlerde 4 fakül-te söz konusuydu: İnşaat, Mimarlık, Maki-na, Elektrik. Öğretim, bütün fakültelerde 5 yıl süreliydi ve mezunlar Yüksek Mühendis diploması alırlardı. Daha sonraki yıllarda, dört yıllık lisans eğitimi uygulaması başla-tıldı; ona iki yıllık lisansüstü programları ek-

lendi. Yıllar içinde, başta Rek-törlüğü de içine alan Ayazağa Yerleşkesi olmak üzere Gümüş-suyu, Maçka, Taşkışla, Tuzla yerleşkeleri ve beliren gereksin-melere uygun yeni fakültelerin, enstitülerin kurulması ve Türk Müziği Konservatuvarı’nın da eklenmesiyle üniversite bugün-kü konumuna geldi. Bunlara, son yıllarda devreye giren “İTÜ Kuzey Kıbrıs”ın Gazimağusa yerleşkesini de eklemek gerekir. Türkiye’deki öteki mühendislik okullarına gelince… 1873’te ku-rulan Orman ve Maadin Mekte-bi, 1874’te Galatasaray Sultani-si bünyesinde kurulup 1877’de kapatılan Mülkiye Mühendis Mektebi, 1882’de Sanayi-i Ne-fise Mekteb-i Âlisi (MSGSÜ’nin kökeni), 1910’da Robert Kolej Mühendislik Bölümü, 1911’de Kondüktör Mekteb-i Âlisi (YTÜ’nün başlangıcı) sayılabi-lir. Görüldüğü gibi Dünyanın en eski üniversitelerinden biri ola-rak İTÜ’nün başlangıcı bizdeki en eski mühendislik okullarının yaklaşık yüz yıl öncesine dayanıyor. Kısaca, “Önce İTÜ Vardı” demek abartı sayılmamalı. İTÜ, mühendislik eğitiminde ilk olmanın ötesinde pek çok ilke imzasını atmıştır. Bu kapsamda; bazı örnekler: l Yayınlarına 1953’te başlayan İTÜ Televiz-yonu Türkiye’nin ilk televizyon kanalıdır. 1

Gümüşsuyu Yerleşkesi

Mayıs 1964’te çıkan TRT yasasının getirdiği kısıtlama nedeniyle 1970 yılında yayınına son vermek zorunda kalmış ve vericilerini TRT’ye devretmiştir. l İlk Stereo FM radyo yayını da İTÜ’de ger-çekleştirilmiştir. l Türkiye’nin 3 nükleer araştırma reaktörün-den biri İTÜ bünyesinde kurulmuştur. ARIBA İTÜ Güneş Arabası, öğrencilerce

Page 74: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

74 itü vakfı dergisi

tasarlanmış, katıldığı yarışmalarda ödül ve dereceler almıştır.l İTÜ Basketbol Takımı, 1968-73 yılları ara-sında 5 kez Türkiye Basketbol Ligi şam-piyonu olmuş, 2 kez de Türkiye Kupası’nı kazanmıştır. Örnekler çoğaltılabilir… İTÜ yurt kalkınmasına, yetiştirdiği insan-gücü ve ürettiği bilgiyle ciddi katkılar sağ-lamıştır. Yurdu saran demirağlarda, yollar-da, köprülerde, barajlarda, fabrikalarda, santrallarda olduğu gibi, ülkedeki pek çok üniversitenin kuruluş ve gelişmesinde de önce İTÜ vardı.

Bizim Öğrenciliğimizde İTÜ 1956’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nin giriş sınavına katıldık. Sanayi çağının göz-de mesleği mühendislikti. Tabii en gözde üniversite de İstanbul Teknik Üniversitesi... Liselerin en parlak mezunlarının öncelikle tercih ettikleri üniversiteydi. Daha sonraki

yıllarda ülke yönetiminde en üst düzey-lerde rol alacak kimi siyasetçilerin İTÜ’lü olmaları şaşırtıcı değildir. İTÜ o zamanlar, herkesin dilinde yalnızca, “Teknik Üniversi-te” idi, çünkü o tarihte başka teknik üniver-site yoktu. O yıl Teknik Üniversite sınavına 3.500 aday öğrenci girdi; 650’si seçildi. O zamanlar ne YGS, ne ÖSYM, ne YÖK var-dı… Her okul kendi sınavını yapardı; aday isimleri kapalı sınav kâğıtları her okulun bir kurulu tarafından tek tek okunurdu; İTÜ’de de uygulanan buydu. 1956 sonbaharında İTÜ Mimarlık Fakülte-si’ne girdiğimizde, kışladan okula dönüştü-rülmüş olan Taşkışla yepyeniydi. O tarihte Türkiye’de yalnızca 5 mimarlık okulu vardı: İstanbul’da İTÜ, Güzel Sanatlar Akademisi (GSA), Yıldız Teknik Okulu ve İTÜ’ye bağ-lı Maçka Teknik Okulu... Bir de Ankara’da o yıl açılmış olan ODTÜ... ODTÜ yalnızca Mimarlık Fakültesi’nden ibaretti ve Kızı-lay’da bir barakada öğretime başlamıştı. İlk

ikisi 5 yıllık, ötekiler 4’er yıllık eğitim veren okullardı. Türkiye’deki üniversite sayısı da yalnızca “3”tü: İstanbul Üniversitesi, İTÜ ve Ankara Üniversitesi... Bunlara o yıl tek fa-kültesiyle açılan ODTÜ’yü eklemeliyiz.İTÜ’nün iki ana binası vardı: Taşkışla ve Gü-müşsuyu. Maçka’daki, İTÜ’ye bağlı Maçka Teknik Okulu’nu da bunlara ekleyebiliriz. Üniversiteye tahsis edilmiş Maçka Kışla-sı’nda ise dönüştürme çalışmaları sürüyor-du. Üniversitenin 5 fakültesi bulunuyordu: İnşaat, Mimarlık ve Maden Fakülteleri Taş-kışla’daydı; Makina ve Elektrik Gümüşsu-yu’nda. Rektörlük Taşkışla’da olduğu için orası üniversitenin sancak gemisiydi.Taşkışla’nın otele dönüştürülme tehdidiy-le karşılaşmasına daha en az 20 yıl vardı. Gökkafes de Taşkışla’yı perdelememişti. Maslak Yerleşkeu fikri ise daha ortada yoktu.Ortam gerçekten keyifliydi. Kışladan oku-la dönüşmüş, ferah, yepyeni bir Taşkışla... İlginç dersler, deneyimli iyi hocalar. Buna karşılık binada ne yemekhane vardı, ne de kütüphane… Bunlar ve öğrenci yurdu Gü-müşsuyu’ndaydı. Ayrıca Harbiye’de de bir yurt vardı; tabii o da “erkek” öğrenci yur-du... Öğrencilerin büyük çoğunluğu erkek-ti; kız öğrenci sayısı son derece azdı. Kız öğrenci bolluğu bakımından rekor bizim Mimarlık Fakültesi’ndeydi. Biz şanslı sayı-lırdık: 90 kişilik sınıfımızda 11 kız arkadaşı-mız vardı. Mimarlık Fakültesi, öteki fakülte öğrencilerinin ziyaretgâhı idi adetâ... Baş-ka fakültelerden arkadaşlarımız bizi çok özledikleri için sık sık ziyaretimize gelirler-di: Hattâ o kadar ki o müdavimleri, bizim fakültenin öğrencisi sananlar bile vardı.Taşkışla’da keyifli bir öğrencilik yaşamımız oldu. Okulun Beyoğlu’na yakınlığı ciddi bir avantajdı. Beyoğlu sinemaları belki de en canlı dönemlerini yaşıyordu: Lale, Saray, Emek, Yeni Melek, Atlas, İpek, Alkazar, Elhamra gibi sinemalar... Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor, Nathalie Wood, Brigitte Bardot, Grace Kelly,Kim Novak ve daha niceleri en yeni filmleriyle bize Beyoğlu ka-dar yakındılar. Marlon Brando, James Dean gibi, ünlü erkek sinema oyuncuları da vardı kuşkusuz, ama tabii onlar bize rakip bile olamazlardı: Biz İTÜ öğrencileriydik! Yaka-mızda arı rozeti, elimizde T cetveli ile çok cakalıydık. Beş yıllık sürede o keyfi gölgeleyen iki ol-guyla karşılaştık. Birincisi, ülkenin içine sürüklendiği ekonomik bunalımı nedeniyle, başta çizim malzemesinde olmak üzere pek çok konuda yaşanan yokluklar, kıtlıklar,

İTÜ İşletme Fakültesi - Maçka

İTÜ Maçka KışlasıYabancı Diller Yüksekokulu

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 75: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

75itü vakfı dergisi

1956’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nin giriş sınavına katıldık. Sanayi çağının gözde

mesleği mühendislikti. Tabii en gözde üniversite de İstanbul

Teknik Üniversitesi... Liselerin en parlak mezunlarının öncelikle

tercih ettikleri üniversiteydi. Daha sonraki yıllarda ülke yönetiminde en üst düzeylerde rol alacak kimi

siyasetçilerin İTÜ’lü olmaları şaşırtıcı değildir.

Mimarlık öğrencileri, Taşkışla 1958. Soldan sağa: Atilla Erbuğ, Doğan Hasol, Güngör Nalçacı (Aydoslu), Yaprak Ataman (Karlıdağ), Yıldız Sey, Hayzuran Yunt (Hasol), Oya Oktav (Bekiroğlu).

İTÜ Mimarlık Fakültesi - Taşkışla

döviz darboğazı; ikincisi ise siyasal ikti-darın yarattığı bunalım.1958’de Türkiye’nin bugüne kadarki en büyük devalüasyonu yapıldı. Yokluk, kıt-lık, döviz darboğazı… İthale dayalı mallar, çizim aletleri, çizim kâğıdı, hesap cetveli bile bulunamıyordu. Ne var ki savaş dö-nemini yaşamış çocuklar olarak yokluk-lara alışıktık; bunlar alternatif buluşlarla aşılabiliyordu. Örneğin, aydınger kâğıdı yerine beyaz kâğıtlara beziryağı sürerek bir çeşit saydam kâğıt üretmek gibi… Daha zor olanı, çarpık bir demokrasi anlayışıyla baskıcı siyasal rejimdi... So-nuçta sabırlar tükenince, biz dördüncü

sınıftayken 28-29 Nisan 1960’ta başlayan öğrenci olaylarını yaşadık. Yürüyüşler sı-rasında bazen cop yiyenlerimiz oldu. O günlerin öğrencileri olarak biz yine de şanslı sayılırmışız: Hiç değilse o zamanlar biber gazı, gaz bombası, boyalı basınçlı su, toma, akrep, panzer, çelik kale gibi ile-ri teknoloji araçları ve daha da önemlisi, ileri demokrasi yoktu. Hareketli geçen bir ayın ardından 27 Mayıs 1960 devriminin heyecan ve coşkusunu yaşadık. Hürriyet istemiştik; ona kavuştuk: 27 Mayıs Devri-minden sonra Beyazıt Meydanı’nın adı bir süre için Hürriyet Meydanı oldu.1961’de Teknik Üniversite’yi bitirdik.

O günlerde hâlâ, çizim masamız, te cetve-limiz, gönyelerimiz, hesap cetvelimiz vardı; Grafos’tan Rapido (graph)’a yeni geçmiş-tik. “Bilgisayar” sözcük olarak bile daha ortada yoktu. İlk bilgisayarlar çok büyük boyutluydu ve “elektronik beyin” olarak ad-landırılıyordu. Mezuniyetten sonra iş bulmakta hiç kim-senin güçlük çektiğini duymadık. Hepimiz yurtiçinde ya da dışında bir yerlere dağıldık.İstanbul’un bugün 15 milyona tırmanan nüfusu o günlerde 1,5 milyon kadardı; Tür-kiye nüfusu ise 29 milyon. Şehrin eski ma-halleleri, ahşap evleri, plajları, tramvayları vardı. Şehir mütevazı idi. Bugün siyasilerin övündüğü gibi görkemli değildi(!); şöyle bir gökdeleni bile yoktu... Ama her yanı plajdı. Tramvayları, mezun olduğumuz yıl törenle, çiçeklerle uğurladık. Aynı yıl Ruslar “Sput-nik”le uzaya ilk insanı, Yuri Gagarin’i gön-derdiler. O günlerde biz de, Türkiye’nin ilk işçi kafilesini Almanya’ya gönderdik. 13 Temmuz’da da o günkü adı Ortak Pazar olan AB’ye üyelik başvurumuz reddedildi. Yarım yüzyıl önce pek çok şey yine özgür-lük ve demokrasi içindi. AB üyeliğini bekle-diğimiz gibi demokrasiyi de hâlâ bekliyoruz.

NOTLAR :

a)Tarihçe için Ruhi Kafesçioğlu’nun “Yüksek Mü-

hendis Mektebi’nden İstanbul Teknik Üniversite-

si’ne” adlı kitabından (YEM Yayın, 2010)

b) Tarih Vakfı’nın İstanbul Ansiklopedisi’nden

(1994)

2)İkinci bölüm için D. Hasol’un

a) “Elli yıl önce, elli yıl sonra”, http://doganha-

sol.net/Articles/elli-yil-once-elli-yil-sonra_11078.

html

b)“50 Yıl Öncesi, Bugün ve Sonrası” http://

doganhasol.net/Articles/50-yil-oncesi-bu-

gun-ve-sonrasi-_11097.html yazılarından

yararlanılmıştır.

Page 76: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

76 itü vakfı dergisi

Geçmişte olan olmuştur. Yaşam ve İTÜ’nün gelişimi sürecektir. Ayazağa’da bundan sonra da yapılacak çok şey bulunmaktadır. Yeni binalar hem işlevsel hem de görünüm açısından istenilen koşullarda olmalıdır. Yapısal yetersizlikler ve diğer nedenlerle yenilenecek binalar iyileştirme için fırsatlardır. Bu yeni yapılaşmalar ile birlikte yerleşkenin uyumlu bir bütünlüğünü sağlayacak şekilde yerleşim planı güncelleştirilmelidir. Dolayısıyla bundan sonra geçmişten ders alınarak daha güzel, işlevsel, 24 saat ve keyifle yaşanabilir, övünülecek bir yerleşke için gereken çaba gösterilmelidir.

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

1956 yılının güneşli Eylül öğleden son-rasında, Malatya istasyonundan 5-6 arkadaş trenle yola çıktık. İki gece-

den sonra vardığımız, güzel bir İstanbul sonbahar sabahının duygularını anlat-mam olası değil. 17 yaşında ilk kez gör-düğüm İstanbul. İlk kez gördüğüm deniz; sonsuzluğu duyumsatan masmavi bir su. Sonra Haydarpaşa. Vapurla Karaköy. Bir otele yerleştikten sonra, daha önce İstan-bul’a gelmiş ve kenti bir ölçüde tanıyanla-rın kılavuzluğunda, hayalimizdeki İstanbul Teknik Üniversitesi’ni ziyaret. İTÜ olarak Taşkışla’ya geldiğimizi, ama içeri girmeye cesaret edemeden dışarıdan bir tür saygı duygusuyla binayı seyrettiğimizi anımsı-yorum. İTÜ giriş sınavına da Taşkışla’da, o zamanlar İnşaat Fakültesi’nin resimhanesi “217” nin önündeki koridorda girmiştim. Böylece tanıştığımız Taşkışla’nın benim için özel bir kimliği ve unutamayacağım bir yeri var. Beş yıllık öğrencilik. Önceleri çekingenliklik duyduğum, sonradan gün-lerimi içinde ve birlikte geçirmekle, kendi-mi ayrıcalıklı ve mutlu saydığım bir bina Taşkışla.

İTÜ BİNaLaRıNıN

Kimi Mutlu ve umutlandırıcı, Kimi Üzücü ve Hüzünlü

ÖyKÜLERİ

Prof. Dr. Güngör EvREnİTÜ İnşaat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Kader nedir, tam bilmiyorun ama, yine de kadere bakın diyeceğim… Evet, kadere bakın! İnşaat Fakültesi’nin bu güzelim bi-nadan, Taşkışla’dan Ayazağa Yerleşkesi’ne taşınması benim dekanlığım döneminde bana düştü… Güneşli bir sonbahar günü tanıdığım Taşkışla’dan yağmurlu, berbat bir şubat günü kopmuştum!

İTÜ binalarının kimi mutlu ve umutlandı-rıcı, kimi üzücü ve hüzünlü öyküleri İTÜ’nün geçmişinde öğretimi sürdürecek bina bulmanın ciddi sorun olduğu dönem-ler yaşanmıştır. Bunlardan en çarpıcı olanı 1909-1923 arasındaki 14 yıllık dönemdir. Bu göçebelik koşullarında öğretimin sürdü-rülemediği zamanlar olmuştur.1923 Ekim’inde Gümüşsuyu binalarına taşınılmasıyla, yani Cumhuriyet’le birlikte İTÜ yerleşik düzene geçmiş ve hızlı gelişim dönemini başlatmıştır. 1944 yılında yılında Taşkışla’nın İTÜ’ye tahsisi çok önemli bir aşamayı oluşturmuştur. 1955 yılında Maçka binaları İTÜ’ye tahsis edilince o zamanın koşullarında kısa süreli de olsa bir rahatla-ma sağlanmış olduğu söylenebilir.

Page 77: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

77itü vakfı dergisi

Mühendis Mektebi Âlisi’nin Göçebelik Çilesi : 14 Yılda 7 Bina Değişimi Hiç kuşku yok ki, İTÜ’nün bina öykülerinin en hazini ve çilelisi 1909 – 1923 arasında yaşanmıştır. 14 yıl içinde 7 binanın değiş-tirildiği bu dönem tam bir göçebelik olarak nitelenebilir. Aslında bu dönem İTÜ tarihi-nin kara bir sayfasıdır.1909 yılında Halıcıoğlu’ndan ayrılma zo-runluluğu doğunca taşınılan ilk bina Askeri Alaylar Kışlası’dır. Sonrasında vazgeçilen Gedikpaşa Tiyatrosu girişimi var. 1913 yı-lında daha hareketli bir döneme girilmiştir. Kısa bir süre için taşınılan Divanyolu’nda-ki Kondüktör Okulu’nda yılı tamamlamak bile mümkün olmamıştır. Fındıklı’ya taşınıl-mış, fakat proje ve uygulama çalışmaları için Tophane’deki bir bina kullanılmıştır.1915 yılında Maarif Nazırı Şükrü Bey’in kararıyla Notre Dame de Sion’un bir katı Mühendis Mektebi Alisi için ayrılmıştır. Ne var ki Birinci Dünya Savaşı sonrasında Fransızlar Notre Dame de Sion’u geri al-mışlar, eşyalar sokağa atılmış, öğrenciler açıkta kalmışlardır.Bir süre yersiz kalındıktan sonra, Halıcıoğ-lu’ndaki eski yuvaya geri dönüldü. Ancak İstanbul’un işgalinden sonra, İngilizler Ha-lıcıoğlu’nu boşaltarak kendi kuvvetlerini yerleştirdiler. Bunun üzerine Gümüşsuyu Kışlası Mühendis Mektebi Âlisi’ne verildi. Karlı bir kış günü taşınma gerçekleştirildi. Ancak daha henüz öğrenciler gelip yer-leşmemişkenm, İngilizler binayı işgal ede-rek askerleri için hastaneye dönüştürdüler. Bu durumda Yıldız’daki Şevket Paşa kona-ğı kiralandı. Bu bina okul olmaya elverişli değildi. Çaresizlik içinde dersler yatak-hanelerde ve yemekhanelerde yapılmaya çalışıldı. (1,2)

Bu koşullar altında doğaldır ki, 1909-1923 yılları arasında bir yandan savaşlar, öte yandan sık sık bina değiştirmek zorunda kalınması nedeniyle doğru dürüst öğretim yapılamadı.

Cumhuriyet’le birlikte aydınlık günler başlıyorYaşanan göçebelik çilesinin ardından ay-dınlık günlerin ilk ışıkları 1923 yılında Cum-huriyet’in ilânı ile birlikte gözüktü. Daha önce girişimde bulunulan fakat İngilizlerin işgali ile sonuçlanmayan Gümüşsuyu Kış-lası’na taşınma Kasım 1923’de gerçek-leşti. Önce bina köklü bir onarımdan ge-çirildi ve ek binalar yapılarak genişleyen alanlarda öğretim etkinlikleri iyileştirildi.

Artık Gümüşsuyu Kışlası’nda yerleşik bir düzende sağlıklı öğretim yapma olanağı kazanılmış oldu. Başta Atatürk ve İnönü olmak üzere, Cumhuriyet dönemi yöneticileri ülkemi-zin mühendise olan gereksiniminin bilin-ci içindeydiler. 1926 yılında Nafıa Vekili olan Behiç (Erkin) Bey, ülke kalkınmasına katkıda bulunacak mühendislerin, gecik-meden ve gerekli niteliklere sahip olarak yetiştirilmelerini yaşamsal önemde gö-rüyordu. Bu nedenle Mühendis Mektebi ile sıkı bir işbirliğine girdi. Mektebin atılım yapmasını sağlayacak bir yönetimin iş başına gelmesinin öncelikli bir iş olduğu-na inanıyordu. Muallimlerden Fikri (San-tur) Bey’in böyle bir görevin üstesinden gelebilecek niteliklere sahip olduğu kanı-sıyla kendisini müdür olarak atadı. Bun-dan sonrası bir başarı dönemi sürecidir. Böylece başlayan gelişme dönemi, et-kinlikleri, akademik personeli, öğrencileri artırıyordu. Mevcut binalar amaçlanan hizmetlere yetmekten uzaktı. Bu süreç, 1940’lı yıllara eriştiğinde, Maarif Vekil-liği’ne tahsis edilen Taşkışla, İTÜ için uygun görülmüş ve İTÜ’ye tahsisi için girişimler, başta Hasan Âli Yücel olmak üzere dönemin yöneticilerinin olumlu yaklaşımlarıyla 1944 yılında sonuçlan-mıştır. Tahsis konusunda çaba gösteren Ord. Prof. Emin Onat, bu kez, dış du-varları korunan Taşkışla’yı İTÜ binasına dönüştürme görevini, Prof. P. Bonatz ile birlikte dünyanın en güzel restorasyon örneklerinden biri olarak başardı. Artık İTÜ kimliği, Taşkışla’nın belleğine siline-mez biçimde kazınmıştı. Taşkışla’dakine benzer tekniğe, bilime ve eğitime verilen önem anlayışı bağla-mında 1955 yılında Maçka Silahhanesi İTÜ’ye tahsis edildi. Bu bina da dış du-varları dışında yeniden yapıldı. Bu süreç-te Maçka Karakolu da İTÜ’ye katıldı.

İTÜ’nün atılım yapmasına başta Atatürk olmak üzere İnönü, Behiç Erkin, Hasan Âli Yücel ve Rüştü Uzel’in çok değerli katkıla-rı olmuştur. (2,4)

Taşkışla için otel , Maçka için Borsa binası işlevini düşünülebilmek?!Yönetim anlayışında eğitimin, kültürün, üniversitenin çevrenin, doğanın yaşam ve toplumsal kalkınmadaki öneminin bilin-ci yerine, kısa yoldan ekonomik değerler yaratılabileceği yanılgısıyla iş bitirici yak-laşımlar egemen olunca inanılmaz olaylar yaşanabiliyor. Taşkışla ve Maçka ile ilgili olayların kökeninde bu anlamda düşünsel altyapının bulunduğunu düşünüyorum. Taşkışla ile ilgili değişik niyetlerden son-ra, otel yapmaya yönelik gerçekten anla-şılması güç gelişmeler uzun bir süre aldı ve kamuoyu önünde gerçekleşti.Maçka binası da İTÜ’lülerin unutamaya-cakları üzücü bir olayın konusu oldu.5 yıl boyunca öğrenci ve 19 yıl akade-misyen olarak yaşadım Taşkışla’da, 2 yıl kadar da İnşaat Fakültesi’nin seçimle gelen son, YÖK sonrası atama ile gelen ilk dekanı olarak görev yaptım. Kısacası, Taşkışla ile özel bir bağım olduğunu söy-leyebilirim. Bu nedenle, 1982 Şubat’ında dekan olarak Fakülte’yi Ayazağa’ya taşı-ma görevini yerine getirirken Taşkışla ile ilgili ilk derin hüznü yaşamıştım. Daha sonraki aşamada Rektör Yardım-cısı olarak otel yapılmak üzere İTÜ’den koparılmak üzere saldırıya uğramış Taş-kışla olayı ile karşı karşıya kaldım. Bu aşamada Mimarlık Fakültesi’nin Maçka’ya taşınması ile Taşkışla’nın boşaltılması sü-reci çok önemliydi. Görev alanımdaki bu süreci zaman kazanacak biçimde iyi yönettiğimi düşünüyorum. Bu aşamada, bir toplantıda karşılaştığım Mimarlık Fa-kültesi’nin Maçka’ya taşınma konusunda görevli Dekan Yardımcısı, beni bu taşın-mayı engellemekten dolayı, ciddi olarak, eleştirmiş ve gereksiz sert bir tartışmayı başlatmıştı. Şaşırmıştım. Aslolan, bekle-nen mutlu sonuca varmaktı. Öyle de oldu. Yargı Taşkışla’nın İTÜ’de kalması kararını vermişti. Taşkışla saldırısına karşı Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu, Prof. Dr. Zeynep Ahun-bay, Prof. Dr.Yıldız Sey ve Prof. Dr. Afife Batur yargıya başvurmuş, çok çetin bir mücadele vermişlerdi. Mücadeleyi kazan-dılar ve Taşkışla İTÜ’de kalmış oldu. (3)

Maçka binası da bilimi ve eğitimi yani ge-leceğimiz için üniversiteyi önceleyen an-layış yerine, kısa yoldan kazanma heve-

1926 yılında Nafıa Vekili olan Behiç (Erkin) Bey, ülke kalkınmasına

katkıda bulunacak mühendislerin, gecikmeden ve gerekli niteliklere

sahip olarak yetiştirilmelerini yaşamsal önemde görüyordu.

Bu nedenle Mühendis Mektebi ile sıkı bir işbirliğine girdi. Mektebin atılım yapmasını sağlayacak bir yönetimin iş başına gelmesinin

öncelikli bir iş olduğuna inanıyordu.

Page 78: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

78 itü vakfı dergisi

sinden kaynaklanan üzücü bir serüven yaşadı. 22 Ağustos 1990 günü gaze-teler Maliye Bakanlığı’nca İTÜ’nün Maç-ka binasının İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na tahsis edildiği haberini ver-diler. O günlerde İstanbul dışında olan Rektör’e vekâlet ettiğim için İTÜ’nün ilk tepkisini, olayın özü ve uslubu açısın-dan kabul edilemez olduğunu vurgula-yarak vermiştim. Hemen ardından olay-la ilgili Üniversite tepkisini dile getiren Rektörlük basın bildirisi yayımlandı. 27 Ağustos 1990 günü İTÜ Yönetim Kurulu Olağanüstü toplantısında “… gerekli hu-kuki işlemlerin en kısa zamanda başla-tılması” kararını verdi. Uzun bir toplantı oldu. Görüşmelerin uzaması bazı üyele-rin üniversitenin hükümete karşı, üstelik mezunumuzun başkanı olduğu bir hü-kümete karşı yargıya başvurmanın olası sonuçlarına ilişkin duyarlılıklarında kay-naklanmıştı. Gerçekten üniversite ola-rak hükümete karşı yargıya başvurmak pek rastlanan olaylardan değildi. Ama başka bir çözüm seçeneği yoktu. Bu süreçte, üniversitemiz avukatları dışında bir çok hukukçu ciddi destek verdiler. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Prof. Dr. İl Han Özay bunlar arasındadır. 3 Eylül 1990 günü 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tedbir kararı aldı. Bu arada akıl almaz bazı gelişmeler oldu. Olayın başlangıcını izleyen 15 gün içinde Borsa yönetiminden kişilerin silâhlı özel güvenlik elemanları eşliğin-de, bina mühürlü olduğu için, pencere-den girme girişimi, sonra 4 silahlı Borsa elemanının ve avukatlarının mühürlü ka-pıları kırarak içeri girme girişimleri bunlar arasındadır. En sonunda 14 Eylül 1990 günü kaba kuvvetle bir kâbus yaşatıldı. Rektöre vekâlet eden Prof. Dr. Senai Sal-toğlu telâşla odama gelerek “Borsacılar Maçka binasını basmışlar.” dedi. Bir-likte hızla Maçka’ya gittik. İlk görülenler midibüs türü birkaç araç, içlerinde gö-züktüğü kadarıyla yatakları yorganlarıy-la bazı insanlar… Binanın kapısı açık, etrafta polisler ve Borsa ile ilgili insan-lar… Bunlardan bazıları içeri girmek is-tiyor, Üniversitemiz Avukatı Beyza Koral ve gönüllü olarak avukatlığımızı yapan Av. Kezban Hatemi bu insanları engel-liyorlar. Polisler de içeri girmek istiyor-lar, kadın avukatlarımız, zaman zaman onları kapı dışına ittirerek engellemeye çalışıyorlar, açıkçası engelliyorlar. Bu arada Kezban Hatemi’nin bana ve Se-

nai Saltoğlu’na söylediği, benim hâlâ aklımın almadığı şu sözleri hiç unutmu-yorum: “Polisler dahil hiç kimsenin içeri girmesine izin vermeyin, onları engelle-yin. Yoksa içeri girer taşıtlardaki insan-ları da içeri alırlarsa, ortaya çıkan bu fiili durumla mücadeleyi kaybetmiş oluruz.” Mantığını kavrayamadım ama, çok cid-di bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anladım. Ne var ki, içeri girenlere fiziki olarak karşı koyamadık. Ne ben, ne de Senai Bey. Ama hiç kimse içeri giremedi. Çünkü avukatlarımız anlatılması güç bir çabayla binaya girmek isteyenlere karşı koydular. Kapıları kapadılar. Ben bu ara-da İstanbul Valisi’ne, İçişleri Bakanı’na, mezunumuz Bakanlara, bize yardımcı olabileceğini düşündüğüm aklıma gelen kişilere telefonla erişmeye çalıştım. Ne tesadüftür ki, hiç biri yerinde değildi ve kendilerine erişilemiyordu. Bir süre son-ra Prof. Dr. Hüseyin Hatemi geldi. Binanın telefon bulunan bir odasından yine tele-fon trafiğini başlattık. Bu arada İstanbul

Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen’i aradım. Durumu anlattım, kendisi üzüldü-ğünü ve yardımcı olmak istediğini söyledi, ama ben o aşamada nasıl bir yardım iste-yeceğimi bilemedim. Prof. Dr. Hüseyin Ha-temi telefonu istedi ve Sözen’den destek olarak Belediye Zabıtalarını göndermesi-ni söyledi. Bir süre sonra zabıtalar geldi. Asıl çözüm Şişli Savcılığı’na başvurmak ve kararını beklemekti. Kezban Hatemi bu amaçla gitti. Ama saatler geçti. Hava kararmaya başladı. Sabırsızlanıyorduk. Nihayet Kezban Hatemi geldi ve Savcılık kararını kapıya astı. Dışarıda bekleyen Borsacılar kararı okuduktan sonra kaçar gibi taşıtları ve adamlarıyla oradan uzak-laştılar. Olaylar İTÜ’lüler tarafından duyul-muş, Maçka’nın koridorlarında çoşkulu bir dayanışma ortamı oluşmuştu. Gerilimli bir gün, umutlu bir sona ermişti.“İTÜ’den Haberler”in Ekim 1990 tarihli 28. sayısında imzasız olarak yayımla-nan “Maçka Kışlası Olayı: Olsa Olsa Bir Kâbus” başlıklı yazımda, Maçka olayının kendisinin sağduyu dışı ve bir kâbus ol-duğunu belirterek, şu duygularımı dile getirmiştim: “Bu sağduyu dışı girişim ve onu izleyen gelişmeler, hele 14 Eylül 1990 gününün öğle sonrası başlayıp gece ka-ranlığının ötesine uzanan, İstanbul’un ortasında kaba kuvvetin, hak hukuk ta-nımazlığının egemen olduğu yoğun bir çaresizliğin yaşandığı geçmek bilmeyen saatler olsa olsa kâbus olabilirdi. 1990 yaz sonunu tüm İTÜ’lüler, daha doğrusu

1990 yaz sonunu tüm İTÜ’lüler, daha doğrusu bilime, hakka

ve hukuka saygılı olanlar hüzünle anımsayacaklardır.

Ama gerekli duyarlılığı gösteren İTÜ Camiasının içten, coşkulu

dayanışması ve hukuk insanlarının yürekliliği içimizi aydınlatacak ve hiçbir zaman unutulmayacaktır.

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 79: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

79itü vakfı dergisi

bilime, hakka ve hukuka saygılı olanlar hüzünle anımsayacaklardır. Ama gerekli duyarlılığı gösteren İTÜ Camiasının içten, coşkulu dayanışması ve hukuk insanları-nın yürekliliği içimizi aydınlatacak ve hiç-bir zaman unutulmayacaktır.”(8)

Evet yürekli hukukçularımız olmasaydı bu kâbustan kurtulamayabilirdik. Uzun hukuk süreci Danıştay’ın 27 Şubat 1992 tarihli kararı ile olumlu sonuca ulaştı. Taşkışla ve Maçka binaları ile ilgili hukuk savaşımındaki olumlu gelişmelerin yarat-tığı elverişli ortam, İTÜ yerleşimi konusu-nun yeniden ele alınabilmesini sağlamış-tı. Bu aşamada, kişisel olarak bir yandan Rektör Yardımcısı, öte yandan İTÜ Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olmam, üniversite-deki kararlı yaklaşımının Vakfın coşkulu desteği ile güçlenmesi olanağını verdi. Önce Vakıfta benim yürütücülüğümde mezunlarımızın da desteğini sağlayacak şekilde geniş katılımlı çalışmalar yapıldı. Mezunlarımız yanında, Mimarlık Fakülte-si ve İnşaat Fakültesi öğretim üyelerinin yer aldığı çalışmalarda giderek çözüm şekilleniyordu. Nihayet kent binaları ve Ayazağa Yerleşkesi’nin uyumlu bir bütün-lük içinde yer alacağı bir yerleşim planı ortaya çıkıyordu. Son aşamada, İTÜ Yö-netim Kurulu’nca, “ şehir kampüslerimiz-deki binaların kullanımları” ile ilgili somut öneri hazırlamak üzere , yürütücülüğüm-de Mimarlık Fakültesi’nden 4 ve İnşaat Fakültesi’nden 2 Öğretim Üyesinden olu-şan bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun raporu, 19 Mart 1992 günlü Üniversite Yönetim Kurulu’nda görüşülerek karara bağlandı.

Yerleşimde köklü bir gelişme: Ayazağa Yerleşkesi 1923’den sonra, özellikle 1940’lı yıllarda-ki üniversiteye dönüşüm süreciyle hızlı gelişim dönemine giren İTÜ’nün geniş-leme gereksinimi, 1960’lara gelindiğin-de kendini iyice duyurmaya başlamıştı. Bu durumu ve Ayazağa Yerleşkesi’nin gerçekleştirilmesi ile sonuçlanan geliş-meleri, dönemin Rektörü Ord. Prof. Bedri Karafakioğlu “İstanbul Teknik Üniversitesi Gelişme Yerleşkeu” başlıklı yazıda şöy-le açıklamaktadır : “…Yüzyıllara daya-nan geleneklerin biriktirdiği bu bilimsel öğretim potansiyelinden, memleketi tam kapasite ile faydalandırmak için genişle-mek istiyoruz. Modern teknolojinin zorun-lu kıldığı uzmanlaşma, çok sayıda uzman öğretim üyesinin birlikte çabalarını gerek-

tirdiğinden, gelişip genişlemiş büyük bir topluluk halinde bulunmak da çağdaş bilim düzeyinin bir zorunluluğudur.Memleket kalkınmasının gerektirdiği mü-hendis ihtiyacı, mevcut müesseselerin kapasiteleri artırılmaz ve bunlara yenile-ri eklenmezse, karşılanmaktan çok uzak kalacaktır. 1977 de bu eksiğin 20 000 ci-varında olacağı hesaplanmıştır. …Özetlediğim bu durum, yetkili ve so-rumlulara anlatılmış, yakın ilgi ve yar-dımları ile ve İstanbul Şehir Meclisi’nin yurtsever, bilimsever anlayışı ile, bu ki-tapla yerleşme müsabakası açılan arazi, İstanbul Teknik Üniversitesi gelişme yeri olarak tahsis edilmiştir. Kendilerine şük-ranlarımı tekrarlarım.Bu arazide İstanbul Teknik Üniversitesi Akademik tesislerinden başka, öğrenci-lerin her türlü sosyal ihtiyaçları ve spor tesisleri yer alacaktır. Müsabaka ile be-lirtilecek kısımda inşa edilecek yurt bina-ları için Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumunun anlayışlı işbirliğine şimdiden teşekkür ederim.Arazide ayrıca İstanbul Belediyesi din-lenme tesisleri, şehir hayvanat ve neba-tat bahçeleri bulunacaktır….” Rektörün bu yazısını izleyen ve Ayaza-ğa’nın gündeme gelişi ile ilgili konuları kapsayan önemli bir kaynak 1966 tarihli bir kitaptır. Bu kitap beş bölümden oluş-maktadır.Birinci bölüm, “İstanbul Bele-diyesi Planlama Müdürlüğü’nün Arazi Tahsisi İçin Gerekçe Raporu” ile arazi hakkındaki bilgilerden oluşmaktadır. Ra-porda İTÜ görüşleri desteklenmektedir. Dikkat çekici bir açıklama, istenilen ara-

zinin bir bölümünün sorunlu oluşudur. İkin-ci bölüm, Yönetim, akademik, spor, yurt ve lojman için gerekli alanlar konusunda ayrın-tılı bir analizi ve değerlendirmeyi içermek-tedir. Üçüncü bölüm, “Botanik ve Zooloji Bahçeleri ve Rekreasyon Tesisleri” konusu-na ayrılmıştır. Dördüncü bölümde, yerleşme ile ilgili açılacak yarışmanın şartları ve söz-leşme örnekleri yer almaktadır. Son bölüm-de yerleşke planlaması ile ilgili kavramsal değerlendirmeler yapılmaktadır.(6)

Ayazağa Yerleşkesine ilişkin gelişmeler, konuyla yakından ilgili Prof. İsmet Aka’nın anlatımıyla şöyle : ”Rektörlüğün öncülü-ğünde yürütülen çalışmalar sonucunda, bugün Harp Akademilerinin bulunduğu ar-sayı da içine alan, Maslak’tan Hisarüstü’ne kadar uzanan, belediyenin de hayvanat ve nebatat bahçeleri yapacağı, 600 hektarlık bir arazi seçilerek yerleşme konusunda bir mimari proje yarışması açılmıştır. Yarışma-yı, ODTÜ yerleşmesini gerçekleştiren, me-zunumuz mimar Behruz Çinici kazanmış, uygulama hazırlıkları başlamıştır. Ne var ki arazinin mülkiyetinin sorunlu olduğu, askeri kuruluşların burada Harp Akademileri’nin yerleşmesini planladıkları anlaşılmış, ça-lışmalar yön değiştirmek zorunda kalmış-tır. Askeri makamlarla yapılan görüşmeler sonunda arazinin paylaşılması konusunda bir anlaşmaya varılmış ve 1966 yılında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokolde her iki tarafın görüşleri belirtilmekte, bugünkü İTÜ girişinden başlayan vadi bir sınır ola-rak belirlenmekte, askerlerin Taşkışla ve Gümüşsuyu binaları isteklerine, İTÜ bu binalar tamamen boşaldığında verilebilir demektedir.” (7)

Ayazağa Yerleşkesi, yerleşim aşamasına gelinceye kadar, sanki öğretim kadrosu-nun ilgisi ve bilgisi dışında gelişti. Orada bir yerde bir yerleşke oluşumunu bilseler bile, nedense sanki herkes kendisinden sonraki bir dönem için diye düşünüyordu. Bunu İn-şaat Fakültesi’nin taşınma sürecinde daha yakından algılama olanağını buldum. Aya-zağa Yerleşkesi konusunu aydınlatıcı bul-duğum için İnşaat Fakültesi’ndeki taşınma sürecini biraz açmakta yarar görüyorum. 1980’li yıllara gelindiğinde Ayazağa’da bi-naların bir bölümü tamamlanmıştı. Bunlar arasında İnşaat Fakültesi binaları da var-dı. Rektörlük Ayazağa’ya gitmişti ve İnşaat Fakültesi’nin de taşınmasını istiyordu. Ben de İnşaat Fakültesi Dekanı olarak, taşınma konusunu gündeme getirerek hem uygun fiziksel koşulları hem de öğretim üyelerinin içlerine sindirebilecekleri bir ortamı oluştu-

Ayazağa Yerleşkesine ilişkin gelişmeler, konuyla yakından ilgili

Prof. İsmet Aka’nın anlatımıyla şöyle : ”Rektörlüğün öncülüğünde yürütülen çalışmalar sonucunda,

bugün Harp Akademilerinin bulunduğu arsayı da içine alan, Maslak’tan Hisarüstü’ne kadar

uzanan, belediyenin de hayvanat ve nebatat bahçeleri yapacağı, 600 hektarlık bir arazi seçilerek yerleşme konusunda bir mimari

proje yarışması açılmıştır. Yarışmayı, ODTÜ yerleşmesini

gerçekleştiren, mezunumuz mimar Behruz Çinici kazanmış,

uygulama hazırlıkları başlamıştır.

Page 80: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

80 itü vakfı dergisi

rabilmek üzere ayrıntılı bir planlama çalış-masını başlatmıştım. O dönemin Rektörü, anısı önünde saygı ile eğildiğim Değerli Hocam Prof. Dr. Kemal Kafalı İdi. Taşınma-nın en kısa zamanda gerçekleşmesi gerek-tiğini söylüyor, hatta bu konuda sürekli bas-kı uyguluyordu. Bir Fakülte Yönetim Kurulu Toplantısına katılarak, doğrudan bana yö-nelik olarak, taşınma olayını yavaştan al-dığım, hatta ayak sürüdüğüm anlamında görüşlerini ifade etmişti. Benim açıklamala-rıma ek olarak, Yönetim Kurulu üyemiz Prof. Dr. Nahit Kumbasar, yavaştan alma gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, çalış-maların ciddi şekilde sürdürüldüğünü, çok açık olarak anlatmıştı. Gerçekten İnşaat Fa-kültesi gibi bir fakültenin hazırlıksız apar to-par taşınması düşünülemezdi. Diğer hazır-lıklar tamam olsa bile, “haydi, taşınıyoruz” diyebilir miydim? Psikolojik olarak hazırlıklı olmayı çok önemsiyordum. Yalnız taşınma gündemi ile yaptığımız toplantı, 10 yıllık yöneticilik yaşamımın en uzun iki toplantı-sından biriydi. Çoğunluğu hocalarım olan, Ayazağa olayını benden çok iyi bilen, belki kararlarda etkili olmuş üyeler, “Taşkışla’da rahat olduğumuzu, Ayazağa’ya taşınma-nın nereden çıktığını” soruyorlar ve dekan olarak taşınmaya karşı çıkmam gerektiğini söylüyorlardı. Ben de, o dönemde asistan olarak, Ayazağa Yerleşkesi kararında hiç-bir rolümün olmadığını, orada fakültemizle ilgili tamamlanan binaları görmezlikten ge-lemeyeceğimizi, çürümeye bırakamayaca-

ğımızı, Ayazağa’da laboratuvarlar başta olmak üzere, daha iyi olanaklara sahip olacağımızı ve zaman içinde gelişme olanağını bulabileceğimizi, yaptığımız ayrıntılı çalışmaların raporlarına dayana-rak ifade ediyordum. Sonuçta 1982 yılı-nın yağışlı bir kış gününde birinci sınıflar dışında Ayazağa’ya taşınmaya başladık. Yöneticilik yaşamımda derin iç buruklu-ğu yaşadığım günlerden birinin bu oldu-ğunu belirtmiştim. İTÜ’lülerin, en azından başlangıç aşama-sında, Ayazağa Yerleşkesi’nden çok mut-luluk duyamadıkları kanısındayım. Çoğu-muzun aklından geçen soru “ Daha güzel bir yerleşke gerçekleştirilemez miydi ?” Keşke açılan yarışmayı kazanan Behruz Çinici’nin projesinin uygulanmasını en-gelleyen gelişmeler olmasaydı. Bu geliş-menin ardından tutum değiştirilmeyerek, projenin yeni duruma uyarlanması ya da

yeni bir yarışmanın açılması daha iyi bir çö-züm olabilir miydi ? Herhalde konunun tam bir profesyonellik gerektirdiği gerçeği karşı-sında, işin amatörce bir anlayışla üniversi-te tarafından üstlenilmesi temel bir yanlışlık olabilir miydi ? Çünkü, konu tamamen pro-fesyonelliği gerektirmektedir. Bu anlayışla gerçekleştirildiğini bildiğimiz yerleşkelerde daha başarılı olunduğu söylenebilir. Öte yandan planlama ve yapılaşma sürecinde, üniversitenin ilgili birimleri ve öğretim üye-lerince gerekli ve yeterli bilimsel ve eleş-tirel değerlendirmenin yapılmış olduğunu söyleyemeyiz. Konuyla yakından ilgili Prof. İsmet Aka, Ayazağa olayındaki olumsuz-lukları ayrıntılı olarak ortaya koymakta ve sonuçta “Profesyonel bir proje bürosu ile anlaşarak İTÜ’nün yönlendirmesi ve kontro-lü altında projelendirme daha uygun olurdu kanısındayım.” demektedir. (7) Geçmişte olan olmuştur. Yaşam ve İTÜ’nün gelişimi sürecektir. Ayazağa’da bundan sonra da yapılacak çok şey bulunmaktadır. Yeni binalar hem işlevsel hem de görünüm açısından istenilen koşullarda olmalıdır. Yapısal yetersizlikler ve diğer nedenlerle yenilenecek binalar iyileştirme için fırsatlar-dır. Bu yeni yapılaşmalar ile birlikte yerleş-kenin uyumlu bir bütünlüğünü sağlayacak şekilde yerleşim planı güncelleştirilmelidir. Dolayısıyla bundan sonra geçmişten ders alınarak daha güzel, işlevsel, 24 saat ve keyifle yaşanabilir, övünülecek bir yerleşke için geren çaba gösterilmelidir.

Kaynaklar 1-Uluçay Çağatay, Kartekin Enver. Yüksek Mü-hendis Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi Kü-tüphanesi, Sayı :389, Berksoy Matbaası, 1958.2-Kaçar Musatafa ve diğerleri, İstanbul Teknik Üniversitesi ve ve Mühendislik Tarihimiz, Cenk-ler Matbaacılık, 2013. 3-Kulaksızoğlu Erol, Dünü Bilmek, Yarınları Ay-dınlatmak,… , İstanbul, 2010.4-Bir Anıt “Taşkışla”, İTÜ Vakfı Dergisi, 1989, Sayı 2.5-Hüseyin Hatemi, Hukuk ve Maçka Kışlası, Cumhuriyet Gazetesi, 27.8.1990.6-İstanbul Teknik Üniversitesi Yerleşkeu,…1 Aralık66, 10 Şubat 1967, İTÜ Mimarlık Fakültesi, 1966.7-Aka İsmet, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Ku-ruluş ve Gelişmesi ve İstanbul Teknik Üniversi-tesi Yerleşkeunun Öyküsü, İnşaatın İçinde 9 yıl, 1973-1982, 2012.8-“Maçka Kışlası Olayı : Olsa Olsa Bir Kâbus”, İTÜ’den Haberler, Sayı : 28,Ekim 1990.

Ayazağa Yerleşkesi, yerleşim aşamasına gelinceye kadar, sanki

öğretim kadrosunun ilgisi ve bilgisi dışında gelişti. Orada bir yerde bir yerleşke oluşumunu

bilseler bile, nedense sanki herkes kendisinden sonraki bir dönem için diye düşünüyordu.

Bunu İnşaat Fakültesi’nin taşınma sürecinde daha yakından

algılama olanağını buldum.

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 81: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

81itü vakfı dergisi

1937 Ekimi’nde 135 arkadaşla başladığımız öğrenciliğimizi, bizden geriye kalanlar ve üst sınıflardan bize katılanlarla, ama her sene biraz daha azalarak, 1943 Eylül dönemi imtihanları sonunda beş şubede 52 arkadaş tamamlayabilmiştik. 135’in 45’i bu grubun içindeydi. Geri kalan 90’ın bir kısmı bir veya iki sene arkamızdaki sınıflardaydı. Büyük bir kısmı çeşitli zamanlarda ayrılmışlardı. Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki eğitim sürecini sergileyen bu durumu kimse yadırgamazdı. Bu sonuç, uygulamalı meslekler olan mimarlık ve mühendisliğin diplomasının verdiği yetkileri ülke ve toplum yararına kullanabilecek yetenekte olmanın gereğiydi. Günümüzde şartlar tabii çok değişti. Altyapısı ve eğitim kadrosu yeterince hazırlanmadan açılan üniversitelerde, kalabalık sınıflarda okuyan gençlerimizin çoğunun yeterli düzeyde yetişmemiş olduğu gerçeği, önümüzdeki önemli bir sorun olarak durmaktadır…

İTÜ’nün yaşayan çınarlarından Ruhi Kafesçioğlu, Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki öğrenimini 1943’te tamamladı. Anılarından derlediğimiz yazı; bir taraftan Gümüşsuyu binasının hikayesine ve okulun eğitim anlayışına ışık tutarken, diğer taraftan o günün şartlarında hem büyük zorluklara göğüs gerip, hem de sıkı bir disiplin altında öğrenimlerini sürdüren eski kuşak İTÜ mezunlarının başarılarını ve aidiyet duygularının sırrını anlamamızı sağlıyor…

İTÜ’nün yaşayan Çınarlarından Ruhi Kafesçioğlu, anılarını anlatıyor

yüksek Mühendis Mektebi’nde Eğitim ve yönetim

Page 82: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

82 itü vakfı dergisi

yer, sarayın has ahırlarının ve arabalıkların harabelerinin bulunduğu boş bir alandı.Ankara hükümeti daha Cumhuriyet’in ila-nından önce okulla yakından ilgilenmiş, ordunun İstanbul’a girişinden birkaç gün sonra komutan Refet Paşa (Belen), okulu ziyaret ederek idarenin ilgi ve desteğini göstermişti. Yönetim, devletin desteğiyle binayı onarıp derslik, laboratuar, atölye, yatakhane ve yemekhane gibi eksiklikle-rini tamamlamaya çalışarak, okulu o gün için yeterli hale getirmişti.1937 Ekim’inde biz okula geldiğimizde yalnızca Askeri Hastane’ye paralel olan ve bugün giriş kısmı olarak kullanılan bloğun yerinde, zemin katında birtakım depolar, üst katında da birinci sınıf öğrencilerinin yatakhanesi ve yemekhane bulunan iki katlı eski bir bina vardı. Ana binanın üç kanadı tamamen onarılmıştı. Taşkışla’ya bakan yöndeki kanadının üst katında ya-takhaneleri, birinci katta ilk sınıfların etüt odaları, zemin katta da hidrolik laboratu-arı ve köşede malzeme laboratuarı vardı. Gümüşsuyu Cadesi’ne bakan kanatta tek

Gümüşsuyu YerleşkesiII. Meşrutiyetin ilanından sonra mülki ida-renin (sivil yönetimin) mühendis ihtiyacını karşılamak amacıyla “Mühendis Mekteb-i Âlisi” adını alarak Nafıa Nezareti’ne (Bayın-dırlık Bakanlığı’na) bağlanmış ise de, okul-da askeri düzenlemeler sürüyordu. Okul nazırları (yöneticiler) paşa unvanlı kişilerdi. Nafıa Nezareti’ne bağlanarak mülki idare-ye geçen okul, Halıcıoğlu’ndaki askeri bi-nadan çıktıktan sonra, uzun bir göçebelik dönemi yaşadı. Balkan ve 1. Dünya Savaş-ları sırasında öğrencilerin askere alınması nedeniyle eğitim de aksıyordu. Bu dönem-de idarenin ilgisi çok azalmıştı; okul ancak hoca ve öğrencilerin karşılıklı özverili çaba-ları sayesinde varlığını sürdürebiliyordu. 1911 yılı başında okula ilk sivil müdür ola-rak Refik Bey (Fenmen) atandı. Yurtiçinde isyanların ve savaşların sürdüğü o karma-şık dönemde Refik Bey, üç senelik müdür-lüğü sırasında kurumun gelişmesi için çok çalıştı ve önemli başarılar sağladı. Hoca ve öğrencilerin sıkı ve içtenlikli ilişkileri saye-sinde okul, kimliğini korumuş ve olanakların elverdiği ölçüde gelişmesini, kitap ve dergi yayınlarını da sürdürmüştü. İşgal kuvvet-lerinin İstanbul’dan ayrılmasının hemen ardından, o zamanki müdür Fikri Bey’in (Santur) ve diğer hocaların çabalarıyla Dol-mabahçe Sarayı’nın yan kuruluşlarından biri, Muzıka-i Hümayun kışlası olan Gü-müşsuyu’ndaki harap binanın bir kısmına sığınılmıştı. Öğrenciliğimizin ilk senelerin-de Dolmabahçe Stadyumu’nun bulunduğu

taraflı odalar bulunuyordu. Sonradan avlu tarafındaki odalar ve bir kat ilave edilerek bina bugünkü haline getirildi. Bu kana-dın üst katında deniz tarafındaki köşede, sahnesi de olan bir toplantı salonu, onun yanında teknik resim ve benzeri kalaba-lık derslerin yapıldığı büyük bir salon ve birkaç oda, alt katlarında müdür ve idare odaları, zemin katında köşede fizik ve kim-ya derslerinin yapıldığı büyük bir amfi ve kimya laboratuvarı vardı.Biz gelmeden önceki sene Nafıa Fen Mek-tebi de bu binadaymış. Okulun öğrenci sayısı artınca, sınıf ve yatakhane ihtiyacını karşılayabilmek için Fen Mektebi, Yıldız Sa-rayı’nın dış kısmındaki binalarda bulunan Şehzade Köşkleri’nden birine taşınmış. Gümüşsuyu binasının bugün de eski halini muhafaza eden Dolmabahçe cephesinde-ki ana kapıdan girilen holde, sağ tarafta kapıcı Kamber Ağa’nın camekanlı bölmesi, onun yanında idare memurları odası, demir işleri atölyesi ve köşede malzeme labora-tuarı, sol tarafta fizik laboratuarı, Gümüş-suyu Caddesi’ne bakan binanın da giriş holünün birinci katında galerinin sağ tara-fındaki odalarda bir, iki ve üçüncü sınıfların, sol tarafta dört, beş ve altıncı sınıfların etüt odaları bulunurdu. Öğrenciler mektebin Dolmabahçe’ye bakan cephesindeki ka-pıdan, hocalar Gümüşsuyu Caddesi’ndeki yan kapıdan binaya girerdi. Okul dört taraflı çevrili, ortası iki setten oluşan bir avludan ibaretti.

Okulun İdari Statüsü ve Yapısı1927 yılında Fikri Bey (Santur) müdür ola-rak atanınca önemli gelişmeleri gerçek-leştirdi ve okulda yeni bir atılım dönemi yaşandı. 1928’den 1935’e kadar süren bu dönemde okul, yöneticisi rektör olan bir üniversite halini aldı; hükmi şahsiyet (tü-zel kişilik) ile idari ve mali özerklik kazan-dı. Eğitim alanında da büyük gelişmeler sağlandı. O zamana kadar yalnızca inşaat mühendisliği formasyonunda tek tip teknik eleman yetiştiren okulda yol, su ve inşaat (daha sonra mimarlık) kollarına ayrılarak üç şubeli ihtisaslaşmış eğitim dönemi başladı. Okulun Mühendis Mekteb-i Âlisi olan adı, Yüksek Mühendis Mektebi olarak değişti. Fikri Bey’in rektörlüğü döneminde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı Elekt-rik-Makine Enstitüsü’nün Elektrik-Mekanik Şubesi ve Posta Telgraf Telefon Mekteb-i

İşgal kuvvetlerinin İstanbul’dan ayrılmasının hemen ardından, o zamanki müdür Fikri Bey’in

(Santur) ve diğer hocaların çabalarıyla Dolmabahçe Sarayı’nın

yan kuruluşlarından biri, Muzıka-i Hümayun kışlası olan

Gümüşsuyu’ndaki harap binanın bir kısmına sığınılmıştı.

Heyet-i İhtiyariye (1943 Arı Yıllığı) Tedris Meclisi (Eğitim Kurulu)

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 83: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

83itü vakfı dergisi

Biz gelmeden önceki sene Nafıa Fen Mektebi de bu binadaymış. Okulun öğrenci sayısı artınca, sınıf ve yatakhane ihtiyacını

karşılayabilmek için Fen Mektebi, Yıldız Sarayı’nın dış kısmındaki

binalarda bulunan Şehzade Köşkleri’nden birine taşınmış.

Âlisi’nin Muhabere (İletişim) Şubesi ola-rak katılmasıyla okul, beş ihtisas şubeli bir eğitim kurumu oldu.1935’te zamanın Nafıa Vekili Ali Çetinka-ya’nın girişimleriyle bütün bu kazanımlar geri alınarak okul bakanlığa bağlı, müdürü bakan tarafından atanan bir meslek okulu haline getirildi ve Suphi Bey (Tansuğ) mü-dür olarak atandı. Okul, bakanlığın teknik eleman ihtiyacına göre belirlediği çerçe-vede beş kişiden oluşan “Tedris Mecli-si”(eğitim kurulu), müdür ve biri idari diğe-ri eğitimden sorumlu iki müdür yardımcısı ile yönetilirdi. Tedris Meclisi eğitimde de ağırlığı olan ünlü hocalardan oluşurdu. Okul yönetimi eğitim ve yönetimde kuru-mun köklü ananelerine bağlı kalmaya özen gösterir, bu konularda en ufak bir ödün ver-mezdi. Üyeleri uzun süre hep aynı kalan bu kurula biz öğrenciler “Heyet-i İhtiyari-ye” derdik. Uzun seneler değişmeyen üye-ler, öğrenciler arasındaki adlarıyla Sucu Burhan (Burhan Berken), Elektrikçi Burhan (Burhanetin Sezener), mukavemet hocası Fikri Santur, betonarme hocası İhsan İnan ve fizik hocası Salih Murat Uzdilek’ti.Bizim öğrenciliğimizin de ilk iki yılını içe-ren bu dönemde müdür Suphi Bey çok katı ve her yönden çok kısıtlamalı bir yö-netim düzeni uygular, öğrencilerin hiçbir isteğini hoşgörüyle karşılamaz, talepleri-mize cevaben” Sivil mektebe gidin” der-di. Bekârdı ve okulda kalırdı. Her an her şeyi kontrol ederdi. Disiplin yönetmeliğini titizlikle uygular, en ufak bir sıra dışı hare-kete, üssümizanı da etkileyen cezalar ve-rirdi. İmtihan dönemlerinde bile etütlerdeki elektrikleri 09.45’te söndürürdü. Saat 10’ da herkes yatmak zorundaydı. Ertesi gün-kü bir imtihana hazırlanabilmek için birkaç arkadaş iki taraflı bir merdiven bulup ya-takhane koridorundaki lambanın altında her basamağa birimiz oturarak çalıştığımı-zı hatırlıyorum. Ayarladığımız gece bekçisi müdürün kontrol için odasından çıktığını haber verince, yakalanıp disiplin cezası almamak için merdiveni bir kenara koyup elbiselerimizle yataklarımıza girerdik. Bu sıkı idare öğrencilerde beraberlik duygu-su yaratmıştı. Herhangi bir olayda toplu hareket edilir, sıkıyönetimi gevşetmek için çeşitli yöntemler geliştirildi. Bunlardan ba-zılarına aşağıdaki bölümde değineceğim.Zaten pek sevilmeyen müdür Suphi Bey, Atatürk’ün ölüm günlerinde ortama ters

düşen davranışlarıyla herkes tarafından dışlanan biri olmuştu. 1939 Eylül’ünde sü-resi dolunca, yeni hükümetin Nafıa Vekili Ali Fuat Cebesoy, sevilen ve iyi bir idare-ci olan Tevfik Taylan’ı okul müdürü atadı. Müdür Tevfik Taylan ile okulda yeniden bir atılım ve gelişme dönemi başladı. Hükümet ile okul arasında iyi ilişkiler kurulması bir gelişme ortamı yarattı.

Eğitim Programıİlk iki sınıfta bütün öğrenciler mühendislik eğitiminin tüm alanları için gerekli temel konular olan matematik, fizik ve kimya ağır-lıklı dersleri ortak olarak alırdı. Üçüncü sı-nıfa başlarken şubeler belirlenirdi. Bizden önceki senelerde üçüncü sınıfta da bütün sınıf ortak ders yaparmış. Parasız yatılı öğrenciler –Nafıa Vekâleti’nin verdiği kon-tenjana göre- aralarında anlaşırsa listeye göre dağılım yapılır, anlaşma olmazsa kura çekerek beş şubeye dağılım yapılırdı. Bu dağılımda güçlük, Muharebe Şubesi için istenen beş-altı kişinin belirlenmesinde çıkardı. O zamanlarda serbest çalışma ve iş olanağının kısıtlı olacağı düşüncesiyle kimse Muharebe Şubesi’ne gitmek iste-mezdi. Bu ayrılmadan sonra öğrenciler ancak karşılıklı olarak birbirleriyle şubele-rini değişebilirdi. Yol ve Su Şubesi’ne ay-rılanlar arasında birkaç değişme olurdu. Çoğunlukla herkes kura sonucu seçildiği şubede okumak zorunda kalırdı. 1938 se-nesinde eğitim programında yapılan de-

ğişiklikler sırasında Muharebe Şubesi’nin Muharebe-Elektrik (Zayıf Akım) Şubesi’ne dönüşmesiyle bu problem büyük ölçüde ortadan kalktı. Daha sonraki senelerde Suphi Bey’in yerine Tevfik Taylan Bey’in müdür olarak gelmesiyle değişen ortam-da, 1940 yılından itibaren bütün öğrenciler giriş imtihanı öncesinde bir form doldura-rak istedikleri şubeye girebilme olanağına kavuştu. Parasız yatılı olmayan öğrenciler istediği şubeyi seçebilirdi. Grubun en bü-yük bölümü, yaklaşık yüzde sekseni Yol ve Su, ondan sonra bir bölüm İnşaat ve se-kiz-on kişi de Elektro Mekanik ve Muhare-be şubelerine ayrılırdı. Bakanlığın isteği ile eğitimde göz önünde tutulan ilke, bütün öğrencilere kendi ihti-sas alanlarının yanında genel mühendis-lik formasyonu da kazandıracak güçlü bir eğitim vermekti. Amaç, ülkenin herhangi bir köşesinde bir mühendisin kendi ko-nusundaki işlerin yanında diğer alanlarda karşılaşacağı sorunlara da çözüm ürete-bilecek yetenek ve beceride yetişmesiydi. Bu nedenle her şubenin kendi esas konu-

Malzeme ve betonarme hocamız İhsan İnan (1943 Arı Yıllığı). Her davranışıyla hepimize örnek olan yapı hocamız Ziya Kacainan (1943 Arı Yıllığı)

Page 84: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

84 itü vakfı dergisi

sundaki dersler yanında diğer konulardaki dersler de başka hocalar tarafından ayrı programlarla verilirdi. Doğal olarak, üssü-mizan hesabında etkili olan derslerin kat sayıları şubelere göre düzenlenirdi. Okul yönetimince eğitim programı incelenirken bu tür dersler devamlı tartışılır, günün ihti-yaçlarına göre içerikleri revize edilir, kaldı-rılır veya yenileri konurdu.Bu konuda ne kadar titiz davranıldığını, eğitimden en küçük bir ödün verilmediği-ni, okul üniversiteye dönüştükten sonra da bu köklü geleneğin devam ettiğini göste-ren tipik bir örnek “yedi inşaat” diye anılan olaydır.O dönemde ulaşım demiryolu ağırlıklıydı ve buharlı lokomotifler kullanılırdı. Demir-yolu yapımı ve işletmelerinde de çalış-maları olasılığı nedeniyle İnşaat Fakültesi öğrencilerine termo-dinamik ve buhar makineleri dersleri okutulmaktaydı. O sene eğitim programı düzenlenirken İnşa-at Fakültesi’nde bu derslerin kaldırılması gündeme getirildi, fakat bir karara varıla-madı. Olay öğrencilere dersin kaldırıldığı şeklinde yansıtmıştı. Dersi veren ve uzun seneler Makine Fakültesi’nde ve üniversi-tede önemli hizmetler yüklenen, rektörlük yapan Fikret Narter Hoca’ya da o yönde bilgi ulaştı ve o sene bu dersler yapılmadı.Tevfik Bey okul müdürlüğünden sonra iki dönem üniversite rektörlüğünü de üstlen-di, yönetimde öğrencilere karşı çok hoş-

görülü davranışlar sergiledi; fakat eğitim düzenini aksatmamak ve köklü gelenekleri sürdürmekte çok titiz davranıyordu. Tevfik Bey, 1947 imtihan sonuçlarını incelerken listede termo-dinamik ve buhar makinaları derslerinin notlarının olmadığını görmüş ve o sene mezun olacak İnşaat Fakültesi öğ-rencilerinin bu dersleri okumadığını tespit etmişti. Bunu çok önemli bir eksiklik olarak algıladığından, derslerin tamamlanmasını istemişti.Soruna çözüm bulabilmek için ku-rullarda yapılan uzun tartışmalardan sonra bu derslerin bir sonraki yarıyılda okutulma-sına karar verildi. 1941 yılı girişli, altı yıllık eğitim alan ve 1947 yılında başarılı olanlar arasındaki İnşaat Fakültesi öğrencileri bu dersleri bir sonraki kış yarıyılında alarak 1948 Şubat döneminde mezun oldu. Böy-lece altı senelik okulu hiç sınıfta kalmadan yedi senede bitirdiler. Oysa o sırada üni-versitede eğitim beş yıllık programa göre yürütülmekteydi.Okulun geçmişinde benzer olaylar herhal-de az değildir. Bizim öğrencilik dönemi-mizde başka bir olay da şöyle gelişmişti: Okul yönetiminin şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Nafıa Vekâleti tasarruf amacıyla birinci ve ikinci sınıfları birleştirilerek oku-lun beş yıla indirilmesini ısrarla istiyordu. Okulda bir dizi çalışma yapılarak beş se-nelik eğitime göre yeni program hazırlandı. Bu arada bazı şubelerin ders planlarında gerekli görülen değişiklikler de gerçekleş-tirildi. 1938 girişli öğrencilere bu yeni prog-ram uygulandı. O sene öğrencilerin büyük bir kısmı ağırlaşan programda başarı gös-teremeyip sınıfta kalınca,tekrar altı senelik programa dönüldü. Yıl sonu imtihanında başarılı olan az sayıdaki öğrenci,üçüncü sınıftan devam ederek beş senede mezun oldu. Sınıfta kalan öğrencilere bir imkan daha tanınarak özel bir imtihan düzenlendi. Bu imtihanı başararak birinci sınıfı geçmiş sa-yıldılar ve ikinci sınıfa devam ederek altı senede mezun oldular. Başarısız olanlar 1939 girişlilerle beraber okuyup yedinci yılda mezun oldu.Bu imtihanda, ikinci sınıfta da tekrarlana-cak bir dersten başarısız olan bir arka-daşın ”Bu dersi ikinci sınıfta okuyacağım, ikinci sınıfa devam edeyim” diye yaptığı başvuru kabul edilmemişti. Sınıf geçmek için bütün derslerden başarılı olmak çok katı bir kuraldı. Birinci sınıfa başlarken ya-

bancı dilden muafiyet imtihanı başarabili-yorduk. Bir üst düzey kursa devam yerine yabancı dil dersinden muafiyet hakkı tanı-nıyordu. O zamanki öğrencilik haliyle bir dersten kurtulmuş olmayı kazanç sandık, yabancı dil derslerine girmedik. Böylece bildiğimiz dili de unuttuk.Mektebin ilk sınıflarında matematik ağırlıklı bir eğitim programı uygulanırdı. Birinci sınıf-ta uzay geometrisi, tasarı geometri, küresel trigonometri, fizik ve kimya dersleri, ikinci sınıfta analiz 1 ve Kerim Erim Hoca’nın ver-diği analitik geometri, İlhami Civaoğlu’nun okuttuğu şimi fizik, bütün öğrencileri zorla-yan derslerdi. İkinci sınıfta analitik geometri ve şimi fizikten geçmek önemli bir olaydı.İkinci sınıftaki adedi hesap dersi, her türlü karmaşık hesabı hiçbir araç kullanmadan, kısa sürede ve doğru yapabilme becerisi kazandırmayı amaçlardı. Derste hoca uzun tahtaya bir uçtan bir uca uzanan bir çiz-gi çeker, üstüne ve altına kareköklü, üslü rakamlar, parantezler, dizeler sonuna eşit-lik ve soru işareti koyar, hemen ve doğru olarak hesaplayıp çözmemizi isterdi. Doğal olarak hesaplamakta çok zorlanırdık. Son birkaç haftada da sonuçları belirli yak-laşımla veren sürgülü cetveli kullanmayı öğrenmiştik. Hesap makinelerinin yaygın olmadığı o günlerde her türlü hesaplama-yı onunla yapardık. Değişik uygulama ve meslek alanları için de kolayca kullanabi-len özel türleri üretilmişti. Hepimizin çanta-sında ve cebinde bulundurduğu yararlı bir araçtı. Günümüzde elektronik araçların ge-liştiği ortamda elbette sürgülü cetvele yer kalmadı.Adedi hesap dersinin yıl sonu imtihanında sınıfın üçte ikisinden çoğu başarısız olmuş-

Okul yönetimi eğitim ve yönetimde kurumun köklü ananelerine bağlı

kalmaya özen gösterir, bu konularda en ufak bir ödün vermezdi. Üyeleri

uzun süre hep aynı kalan bu kurula biz öğrenciler “Heyet-i

İhtiyariye” derdik. Uzun seneler değişmeyen üyeler, öğrenciler

arasındaki adlarıyla Sucu Burhan (Burhan Berken), Elektrikçi Burhan (Burhanetin Sezener) , mukavemet

hocası Fikri Santur, betonarme hocası İhsan İnan ve fizik hocası

Salih Murat Uzdilek’ti.

Mimari proje hocamız ve Mimarlık Şubesi’nin gelişmesinde büyük emeği

geçen Clemens Holzmeister (1943 Arı Yıllığı)

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 85: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

85itü vakfı dergisi

Değişen toplum düzeni Beyoğlu’nu da değiştirdi. Evet, o zaman savaş vardı, her şey kıttı, olanaklarımız

çok kısıtlıydı, okul çok zordu, ama bütün bu güç koşullara rağmen

birbirine güvenen, gereğinde birbirine her koşulda yoldaş olan

arkadaşlarla Taksim, Beyoğlu ve çevresinin yaşama sunduğu

şeylerden payımızı alabiliyorduk.

tu. Yüksek Mühendis Mektebi’nde bir ders-ten başarısız olununca sınıfta kalınır, bir sene kaybedilirdi. Bu çok kötü sonuca bir çözüm yolu arayan arkadaşlar yıl içi imti-hanlarının yönetmeliğe uygun düzende ve yeterli sayıda yapılmamış olduğunu tespit etti. Bu koşullarda dersin iptali ve üçüncü sınıfta tekrar okutulması önerisi idareye götürüldü. Sınıf geçen arkadaşlar da hiç-bir hak talep etmemeyi kabul etti. Epeyce bir uğraşmadan sonra öneri onaylandı ve üçüncü sınıfta adedi hesap dersini tekrar ettik. Bu sayede birçok arkadaşımız bir sene kaybetmekten kurtulmuş oldu.Yol, Su, İnşaat, Elektro-Mekanik ve Muha-rebe olarak beş şubeye ayrıldığımız üçün-cü sınıfta Yol, Su ve İnşaat şubeleri bir grup, Elektro-Mekanik ve Muharebe şube-leri bir grup oluştururdu. Birçok ders her iki grupta ortak yapılırdı. Yalnızca analiz 2 der-sini dört şubenin öğrencileri Ratıp Berker Hoca’dan, yüksek matematik dersini de İnşaat Şubesi öğrencileri Hamit Dilgan Ho-ca’dan alırdı. Bu iki dersin içerikleri önem-li ölçüde farklıydı. Parasız yatılı olmayan öğrencilerin İnşaat Şube’sini seçmesinde matematik dersindeki ağırlık farkı belirli öl-çüde etken olurdu. Matematik dersindeki bu fark nedeniyle, öteki şubelerin öğrenci-leri İnşaat Şubesi’ne liselerdeki gibi, “Mü-hendis Mektebi’nin Edebiyat Şubesi” derdi. İnşaat Şubesi öğrencileri Hamit Dilgan Ho-ca’nın yumuşak, sevecen, hoşgörülü dav-ranışlarıyla yüksek matematiği öğrenirken, analiz 2 dersi diğer şubelerdeki arkadaşla-rın çoğunun korkulu rüyasıydı.Ünlü bir matematikçi olan Ratıp Berker’in okulda ayrıcalıklı, saygın bir yeri vardı. Ma-kine Şubesi’nin üst sınıflarına mekanik ve benzeri ağırlıklı dersleri de o verirdi. Ondan geçer not almak önemli bir olaydı. Biz okula girmeden iki sene önce bir arka-daşımızın ablası, Sabiha Güreyman, ilk ha-

nım mühendis sıfatıyla mezun olmuştu. Ba-kanlıkta ve mühendislik camiasında saygın bir kişiydi. O zaman okulun öğrencilerinin hemen hepsi erkekti. İlk üç sınıfta birer kız öğrenci arkadaşımız vardı.1941’de beş kız öğrenci Mimarlık Şubesi’ne girmişti.Ders kitapları yok denecek kadar azdı. Ya-bancı dilde eğitim yapan kolejlerden gelen birkaç arkadaş dışında çoğumuz yabancı kaynaklardan yararlanmakta zorluk çeker-dik. Bütün çalışmalarımız derslerde tuttu-ğumuz notlara dayanırdı. Bazı dersler için önümüzdeki sınıfların hazırlayıp çoğalttığı notlar vardı; çoğu eski yazı (Arap harfle-riyle) yazılmıştı. Onları da okuyamıyor-duk. Notlardan yararlanabilmek için eski Türkçe yazıyı yeniden öğrenmek zorunda kalmıştık. Bizim sınıf arkadaşlarımız ilko-kulda iki sene eski yazı görmüş,1928-1929 ders yılında, üçüncü sınıfta yeni alfabeye başlamıştı. Daha sonraları, hiç kullanama-dığımız, zaten doğru dürüst yazmayı öğ-renemediğimiz eski yazıyı tamamen unut-muştuk. Bir sene önümüzdekiler üç sene eski yazı okumuş ve sonra da kullanmaya devam edebilmişti.Biz o zaman nasıl bugünkü elektronik or-tamdaki çizim ve hesap olanaklarını hayal bile edemiyor idiysek, bugünkü gençlerin de o günlerde kullanabildiğimiz araçları tasavvur edebileceklerini hiç sanmıyorum. Okulda ödevlerin ve projelerin her türlü çi-zimi ve yazısı elle yapılırdı. Bu konularda beceri kazanabilmek için teknik resim der-si önemliydi. Her türlü çizgi işi için kullanı-lan tek araç tirlindi. Tirlin, ucuna ancak bir damla çini mürekkebi konulabilen, istenen çizgi kalınlığına göre ayarlanabilen bir çi-zim aracıydı. Kısa sürede ucu kurur veya mürekkebi biter, her seferinde ucunu açıp temizleyip yeniden mürekkep koymak gerekirdi. Her türlü çizgi ve eğriyi aynı ka-lınlıkta, ek yeri belli olmayacak şekilde çiz-mek epey beceri isterdi. Yazı ve rakamlar için de bir kaleme takılan değişik biçim ve kalınlıkta yazı uçları kullanılırdı.Biz beşinci sınıftayken yeni bir çizim aracı olan grafos geldi. Değişik kalınlıkta uçlar ta-kılabilen bir çeşit dolmakalem gibiydi. Her ne kadar sık sık uçları ve kanalları temiz-lenmek zorunda kalınsa da tirline göre çok kolay kullanılan bir çizim aracıydı. Teknik resim hocamız Migeot her hafta yaptığımız ödevleri toplar ve titizlikle tashih eder, en küçük hataları bile affetmezdi. İlk haftalar-

da ödevleri iyi yapabilmek için çok zorluk çekmiştik, ama hoca sene sonunda hepi-mizi bu işleri yeterli düzeyde becerebilecek hale getirmişti. Dört saatlik ders süresinde biz o günkü ödevi yaparken o da kürsüde çalışır, ödevleri tashih ederdi. Doğal olarak çalışırken birbirimizle sohbet ederdik ve koca salonda gürültü olurdu. Hoca çakısı ile kürsüye vurarak ”Silence absolu!” diye bağırırdı. Pek aldırış etmeden konuşmaya devam ederdik. O dönemde,1938 yılı baş-larında, Hatay’ın kurtarılması için Fransız-larla çetin müzakereler sürmekteydi. Bir sefer Fransız hocaya karşı bir gösteri ama-cıyla, daha önceden sözleşerek hepimiz birden susmuş, T cetvellerimizi masa üze-rinde dik vaziyette tutarak bir süre ayakta sessiz durmuştuk. Sessizliği yadırgayan hoca başını kaldırıp bizi böyle görünce şaşırmış, hareketin amacını anlamış, fakat bir şey söylememişti. Bu davranışımızdan etkilendiğini fark etmiştik.1937 Ekimi’nde 135 arkadaşla başladığı-mız öğrenciliğimizi, bizden geriye kalanlar ve üst sınıflardan bize katılanlarla, ama her sene biraz daha azalarak,1943 Eylül dö-nemi imtihanları sonunda beş şubede 52 arkadaş tamamlayabilmiştik. 135’in 45’i bu grubun içindeydi. Geri kalan 90’ın bir kısmı bir veya iki sene arkamızdaki sınıflardaydı. Büyük bir kısmı çeşitli zamanlarda ayrıl-mışlardı. Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki eğitim sürecini sergileyen bu durumu kim-se yadırgamazdı. Bu sonuç, uygulamalı meslekler olan mi-marlık ve mühendisliğin diplomasının ver-

Makina şubesi’nin ve fakültenin kuruluşu ve gelişmesine büyük katkılar sağlayan

Prof. Franáois Duscio (1943 Arı Yıllığı).

Page 86: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

86 itü vakfı dergisi

diği yetkileri ülke ve toplum yararına kul-lanabilecek yetenekte olmanın gereğiydi. Günümüzde şartlar tabii çok değişti. Alt-yapısı ve eğitim kadrosu yeterince hazır-lanmadan açılan üniversitelerde, kalabalık sınıflarda okuyan gençlerimizin çoğunun yeterli düzeyde yetişmemiş olduğu ger-çeği, önümüzdeki önemli bir sorun olarak durmaktadır.Sınavlar ve “Üssümizan”Okulda her sene ekim ayının ikinci pazarte-si günü eğitime başlanırdı. Her gün sekiz, cumartesileri dört saat olmak üzere hafta-da kırk dört saat ders yapılır, on beş haftalık yaz yarı yılı olarak eğitim altı sene sürerdi. İmtihanlar haziranda dört, eylülde üç hafta-lık iki dönemde yapılırdı. İlk senelerde öğ-renciler istedikleri dersin imtihanına haziran döneminde, istediklerine eylülde girebilirdi. Haziranda başarısız olunan derslerin imti-hanına eylülde tekrar girilebilirdi. Yıl içinde her dersten yapılan imtihanlar-da alınan notlar belli bir oranda yılsonu imtihan sonucunu etkilerdi. Her şubede meslek derslerinin yılsonu imtihanları hem yazılı hem sözlü, diğer bazı derslerinki yal-nız yazılı veya yalnızca sözlü olarak yapı-lırdı. Her dersin meslekteki ağırlığına göre 2 ile 10 arasında değişen katsayıları vardı. Tam not 20’ydi. İmtihan sonucunda belirle-nen not bu katsayılarla çarpılarak bulunan rakamların toplamının, ortalama 12 olarak hesaplanan ”üssümizan” denilen sayıyı tut-ması gerekirdi. Değerli hocalarımızdan Fik-ret Narter’in bir yazısından öğrendiğimize göre, bizden önceki dönemde üssümizan 13 üzerinden hesaplanırmış. Sınıf geçmeyi çok daha zorlaştıran bu durumu biraz ol-sun yumuşatmak için üssümizan sayısının yüzde biri kadar eksiği olan öğrencilerin durumu Tedris Meclisi’nde görüşülerek ho-caların desteklediği öğrencilerin sınıf geç-mesine karar verilebilirmiş. Katsayısı 10 olan “devam ve disiplin” notu da diğer dersler gibi bu üssümizan hesa-bına katılırdı. Her gün ikisi etütlerde, sekizi derste olmak üzere on yoklama yapılır ve bir yoklamada bulunmayan öğrenci yarım puan kaybederdi. Sınıf geçebilmek için üssümizan tutturmanın yanında her ders gibi devam ve disiplin notunun da en az 8 olması gerekirdi. Devam notu 80 puanın altına düşen öğrenciler imtihana girmeden sınıfta kalırdı. Disiplin cezalarının belli pu-anları vardı.

Sene içinde herhangi bir nedenle alınan cezalar bu nottan bir miktar kayba sebep olurdu. Bu nedenle, okula devam ve disip-lin yönetmeliğine uygun hareket etmek çok önemliydi. Üssümizan sayısını tam tuttura-mayan veya herhangi bir dersten 8’den az not alan öğrenci sınıfta kalırdı. İki defa sınıf-ta kalan öğrencinin de okuldan kaydı silinir-di. Bu yüzden sene içinde herhangi bir ne-denle aldığı disiplin cezası ve devamsızlığı sonucu puan kaybetmiş olan arkadaşlar

sene sonunda zor durumda kalırdı.Haziran dönemi imtihanlarına hangi ders-lerden girilip hangilerinin eylüle bırakılaca-ğına, hazırlanma olanaklarına göre karar verilirdi. Bu, üssümizan hesabı yönünden önemliydi. Haziran döneminde girilen im-tihanlardan alındığı tahmin edilen notlara göre hesaplar yapılır, üssümizanı tutturma açısından riskli bir durum olursa geri kalan derslerden kaç not alınması gerektiğine bakılarak, zaman kazanıp daha iyi hazırla-nabilmek için hangi derslerin eylüle bırakı-lacağı kararlaştırılırdı. Bütün imtihanlar bit-tikten sonra durumu bildiren not karneleri öğrencilere dağıtılırdı. Biz dördüncü sınıftayken haziran döne-minde bütün derslerden imtihana girme zorunluluğu getirildi. 2.Dünya Savaşı’nın doğurduğu sıkıntılardan dolayı ve tasarruf sağlamak amacıyla okulda eğitim süresi üç hafta, haziran dönemi imtihanları da bir hafta kısaltılarak, üç haftaya indirilmiş-ti. Doğal olarak bu düzenleme öğrencile-re zorluklar yarattı; birçok arkadaşımızın imtihan döneminin yoğunluğu ve başka nedenlerle rahatsızlık geçirmesine sebep oldu. O sırada hepimiz telaş içinde oldu-ğumuzdan ayrıntılarını fark edemediğimiz bu durumu Müdür Tevfik Bey’in 1940-1941 ders yılı bitiminde, o sene mezun olan öğ-renciler için düzenlediği törende yaptığı konuşmadan öğrendiğimize göre, değişik sınıf ve şubelerden çoğu asabi yorgunluk-tan olmak üzere 94 arkadaş hastalanarak rapor almış ve imtihanlara girememişti. Bü-tün okul mevcudunun 459 kişi olduğu göz önüne getirilirse öğrencilerin yüzde yirmi-sinin hastalanması ne kadar sıkıntılı bir dö-nem yaşamış olduğumuzu göstermektedir. Bu yeni düzenin iyi yönde getirdiği tek fark-lılık,altı senelik eğitim süresinde iki defa sınıfta kalan öğrencinin okuldan kaydının silinmesi kuralıydı. Bu bir sene, sınıfta ka-lan arkadaşlar için dönem atlama olanağı kazandırdı. Birkaç arkadaşımız bu sayede kaydının silinmesi tehlikesinden kurtuldu.Üssümizan ve disiplin cezalarının ne ka-dar önemli ve etkili olduğunu daha iyi be-lirtebilmek için, yaşadığımız şu iki olayı da anlatmak yararlı olur. Haziran döneminde imtihan sonucunda iki dersten 8’den az not alan veya üssümizanı tutturamayan öğrenciler eylül döneminde, geçerli not al-dıkları dersler de dâhil, bütün derslerden yeniden imtihana girmek zorunda kalırdı.

Saat 10’ da herkes yatmak zorundaydı. Ertesi günkü bir

imtihana hazırlanabilmek için birkaç arkadaş iki taraflı bir merdiven bulup yatakhane koridorundaki lambanın altında her basamağa

birimiz oturarak çalıştığımızı hatırlıyorum. Ayarladığımız gece

bekçisi müdürün kontrol için odasından çıktığını haber verince, yakalanıp disiplin cezası almamak

için merdiveni bir kenara koyup elbiselerimizle yataklarımıza

girerdik. Bu sıkı idare öğrencilerde beraberlik duygusu yaratmıştı.

Herhangi bir olayda toplu hareket edilir, sıkıyönetimi gevşetmek için

çeşitli yöntemler geliştirildi.

Sınıf arkadaşlarımızdan bir grup ve birinci sınıf öğrencisi Ruhi Kafesçioğlu

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 87: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

87itü vakfı dergisi

Buna biz öğrenciler” Sil baştan” derdik. Üssümizan sayısı 1700-1800 arasında bir rakam olurdu. Sınıf geçebilmek için bu sa-yıyı tam tutturmak zorunluydu. Beşinci sınıf elektrik şubesindeki bir arkadaşımız, eylül imtihanı sonunda üssümizanı gerekenden 5 puan eksik olduğu için sınıfta kalmıştı. Diğer bir örnek de haziran dönemi imti-hanlardan önce okulun ilan tahtasında, birkaç arkadaşımızın disiplin ve devam notları 80’in altına düştüğü için imtihana girme hakkını kaybettiğini ve sınıfta kalmış olduğunu bildiren yazıydı. Bunların bazı-sının notu 78 olmasına rağmen, imtihana girmeden o senelerini kaybetmelerine yol açan bir sistem ve yönetimdi okuldaki. Bu alanda en küçük bir ödün ve hoşgörü söz konusu değildi.

YAŞANTIMIZ: OKUL VE DIŞARISI

Okulda Yaşantımız1937 senesi Ekim ayının ikinci Pazar günü akşam üzeri okula geldik. Yukarıda değin-diğimiz Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’ne paralel eski iki katlı binanın sağ taraf ze-min kat girişinde uzun yalak şeklinde bir oluk ve üzerinde sıralanmış muslukları olan bir yer ile tuvaletler, üst katta da 50-60 ki-şilik iki yatakhane, karyolaların başucun-da hepimizin numaraları yazılı birer dolap vardı. Yataklarımızı bulduk, çantalarımızda getirdiğimiz şeyleri yerleştirdik. Bu, okulla ilk ilişkimiz oldu. Orta avluda aynı liseden gelenler küçük kümeler oluşturmuş soh-bet ediyordu. Zil çalınca aynı binanın üst katında, sol köşedeki yemekhaneye yö-neldik. Uzun, onar kişilik masalar ve üzer-lerine karavanalar konulmuş. Birinci sınıfın yatılı öğrencileri yaklaşık yüz kişiydik; ilk defa bir araya geliyorduk. Hangi masaya kimlerin oturacağı numara sırasına göre düzenlenmiş, numaralarımız yazılmıştı. Masa arkadaşlarımızla tanışıp okulda ilk akşam yemeğimizi yedik. Yemekten son-ra ikişer kişilik sıraları olan etüt odamızda idare memurları ilk akşam yoklamasını yaptı ve kırtasiye malzemesi dağıttı. Yok-lamadan sonra genç bir öğretmen kısa bir konuşma yaparak bize “ Hoş geldiniz” dedi. Bu, sonradan isminin Hamit Dilgan olduğunu öğrendiğimiz ve çok sevdiğimiz, daha sonraları asistanlık dönemlerimizde Hamit Ağabey diyebilecek kadar yakınlık duyduğumuz matematik hocamızdı. Zil çalınca yatakhanelerimize gittik ve ilk defa

büyük bir hacimde topluca yatmayı biraz yadırgadık, ama kısa bir süre sonra alıştık ve bunun hoş taraflarını bulduk. İlk günlerin tedirginliğini üstümüzden çabuk atmıştık.Çevreye alışıncaya kadar günümüz ders-hane, etüt ve orta avluda geçerdi. Öğleyin zil çalınca yemekhaneye koşardık. Önce gelenler onar kişilik karavanalardan kepçe-lerini biraz fazla doldurunca geriye yeme-ğin düzgün tarafı kalmazdı. Kısa sürede bu da düzene girdi. Herkes birbirini gözeterek yemeğini alıyordu. Bir arkadaşımız fazla iş-tahlıydı; hep önden gelir, yemeğini kendine göre tabağına koyardı. Geç kaldığı günler yine kendine göre alır, kalanı geride kaç kişi varsa ona göre taksim ederdi. Bu da aramızda çeşitli şakalara vesile olurdu.Yatılı öğrenciler sabahleyin bir saat, akşam iki saat etüt odalarında çalışma olanağı bu-lunurdu. İmtihan dönemlerinde de akşam 9.45’te etüt odalarında elektrikler idare memurları odasından söndürülür, herkes yatakhaneye gönderilirdi. İmtihan zaman-

larında bile değişmeyen bu uygulama, Müdür Suphi Bey’in yönetimindeki okulda en çok zorlandığımız durumlardan biriydi.Üst sınıflar ile ilk sınıf öğrencileri arasında tam bir ağabey-kardeş ilişkisi, öğrenciler arasında tam bir güven havası hâkimdi. Okulun kantini ve kütüphanesi bizden önce bir nedenle kapatılmıştı. Bazı arka-daşlar etütlerin bulunduğu koridor pen-cereleri içerisine çikolata, gazoz, portakal gibi yiyecekleri, yanına da fiyatı yazılı bir kutu koyardı. Herkes yatmaya gidince bo-şalanların yerine dolulularını koyar, biriken paraları alırlardı. Kimse o şeyleri oraya koyanın kim olduğunu bilmezdi. Bir yakın arkadaşım çikolata koyardı ve bunu yalnız ben bilirdim. Hiçbir gün 5 kuruş bile eksik çıkmazdı. Bir akşam bana “Çok ihtiyacım vardı, kutudan 250 kuruş aldım. Yarın ak-şam koyacağım” yazılı bir kağıt bulduğunu söyledi. Ertesi akşam para yerine konmuş-tu. Yatılı olmanın sağladığı sıkı arkadaşlık bağlarıyla, böylesine birbirine güven ve her konuda dayanışma ortamında geçen bir okul içi yaşantımız vardı.İkinci sınıfa başlarken, halen de kullanıl-makta olan yeni pansiyon binasının inşaatı bitmişti. Eski yemekhaneye ve yatakhane-ye göre çok güzel yeni mekanlara kavuş-muştuk. Zemin katta geniş bir hol ve büyük yemek salonu, üst üç katta da yatakha-neler vardı. Yemek salonuna dört kişilik beyaz örtülü masalar konulmuştu. Mutfak önündeki servis bankosundan tabakla-ra, hazırlanan sıcak yemeklerimizi alırdık. Yemekler de eskiye nazaran daha iyiydi.

Bir mizah dergisine karikatür çizen arkadaşımız Şadi Dinçağa “Mühendis Mektebi’nin titreten

müdür” konulu bir karikatür yapmıştı. Öğrencilerin toplu

şikâyeti üzerine İhsan Bey idare müdürlüğünden uzaklaştırılmıştı. Kısa bir sürede her şey değişti,

iyileşti. Fakat bir gün öğle yemeğine gittiğimizde, eski dönemdeki

yemekleri görünce İhsan Bey’in tekrar idareye getirildiğini anladık.

Ruhi Kafesçioğlu, Gazenfer Beken ve Zeki Uysal ile, diploma imtihanları sırasında orta avluda.

Page 88: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

88 itü vakfı dergisi

Yemekhane önündeki bir odadan bir arka-daşımız müzik yayını yapardı, holde arka-daşlar birbirleriyle dans eder, dans bilme-yen öğrenciler de orada öğrenirdi. Yatak katları ortada koridorlu iki tarafı uzun yatak salonu halindeydi. Altı kişilik yatak bölüm-leri ahşap paravanlarla ayrılmıştı. Her bölü-mün kapısının kenarında o bölümde yatan öğrencilerin numarası yazılıydı. Böylece idare memurları her bölümde kimin yattığı-nı ve boş yatak olursa kimin gece gelmedi-ğini kolayca tespit ederdi. Biz öğrencilerse bu sıkı kontrolden kurtulmanın çaresini bul-muştuk. Gece gelmeyen arkadaşın yata-ğına bornoz ve çamaşır torbalarını koyup yorganı çeker, sabahleyin de idare memur-ları gelmeden yatağı bozardık.Okuldaki günlük yaşantımız çok yönden kısıtlıydı. Ama sıkıntılı değildi. Sabah etüt ve dört saat dersten sonra bir saat yirmi dakikalık öğle tatili vardı. Hava kötüyse yemekten sonra herkes kendi etüt odasına gider, iyi havalarda vaktimizi orta avluda geçer, değişik sınıflardan arkadaşlarla ilişki kurma olanağımız doğardı. Orta avlunun alt kademesindeki voleybol sahası öğle ve akşamüstü tatillerinde hiç boş kalmazdı. Müdür Suphi Bey döneminde okuldaki sınıf disiplinin yarattığı baskı, öğrenciler arasın-da kuvvetli bir birlik ve beraberlik duygusu doğurmuştu. Bizler o zaman birinci ve ikin-ci sınıflardaydık, okulun küçükleri sayılıyor-duk. Öğrenci birliği de kapalıydı. Gereklilik duyduklarında az sayıdaki üst sınıftakiler aralarında toplanırlar, aldıkları kararı içlerin-den biri bizim sınıfları dolaşarak açıklardı. Her olayda bütün öğrenciler toplu davranış sergilerdi.Daha sonraları Tevfik Taylan Bey’in müdür olmasıyla yaşantımız önemli ölçüde iyileş-mişti. Gümüşsuyu Caddesi’ndeki alana çıkma ve futbol oynama, sınıf maçları yap-ma olanağı kazanmıştık, akşamüstü tatilini çoğu zaman bu tür olaylarla doldururduk. 1943 Haziran’ı bittiğinde, böyle başlayan öğrencilik yaşantımızda her şey ilk günlere göre çok değişmişti.

Okuldan Kaçış YollarıOkulda dersler saat beşte bitince yatılı öğ-rencilerin yediye kadar sokağa çıkmalarına izin verilirdi. Saat yediden önce okula dön-mek gerekirdi. Yukarıda bahsetmiş oldu-ğumuz Kamber Ağa bu nedenle önemli bir kişiydi. O kapıyı açmadan dışarı çıkılmaz

ve saat yedide kapatınca içeri girilemezdi. Saat 07.00’de akşam yemeği, 07.45’te ak-şam etüdü olur ve idare memurları yokla-ma yapardı. Yoklamadan sonra, önemli bir işimiz olmasa da, sıkı disipline tepki olarak o sırada okulun belli bir yerinde üst sınıflar-dakilerin oluşturduğu kaçamak noktasın-dan dışarı çıkardık. İdare memurları etüt-leri gezip kontrol eder, boş yerleri görünce bir yerden delik açıldığını anlar, bulunca kapatırdı. Bu durumlarda üst sınıflar öncü-lük eder, okulun uygun bir yerinden başka bir kaçamak deliği oluştururdu. Bir sefer eski binanın zemin katında bir pencerenin demirlerini atölyeden aldıkları testereyle keserek Askeri Hastane tarafındaki boş alana rahatça girip çıkabilen bir delik oluş-turmuşlardı. O zamanlar otlarla kaplı olan eski bina önündeki çukur yere açılan bu delikten uzun süre yararlanmıştık. Okula girip çıkmak kolay olunca daha çok kaçan oluyordu. Gece etütlerin epeyce boşaldı-ğını fark eden Müdür Suphi Bey, kaçamak noktasını bulabilmek için bir gece Askeri Hastanesi’nin köşesine saklanıp okula dö-nen arkadaşların peşine takılarak okula giriş deliğini yakalamıştı. Ertesi gün kay-nak makineleri getirilmiş, pencere demir-leri onarılmıştı. Zemin kat pencerelerinden çıkma olanağı kalmayınca üst sınıftan bir arkadaş uzunca bir halat satın alıp okula getirmiş, halata aralıklı düğmeler yapmıştı. Halatı birinci katta malzeme laboratuarının üstündeki sınıfın penceresine bağlar, aşa-ğı sarkıtır, düğümlere tutunarak 25 kuruş karşılığında inip çıkabilirdik. Bu bir çeşit hırsız-polis oyunu gibi sürerdi.Sıkıyönetim düzeni Suphi Bey’in müdür-lükten ayrılıp Tevfik Taylan Bey’in okul mü-dürü olmasına kadar devam etti. Ondan sonra bir miktar gevşeme yaşandı. En azından etütlerdeki lambalar 09.45’te sön-dürülmüyor, geç saatlere kadar çalışabili-yorduk. Günlük yoklamalar devam etmekle beraber her an bir disiplin cezası alma ve devam notundan puan kaybetme tedirgin-liği kalkmıştı. İdare memurları artık akşam yoklamasından sonra kaçan var mı diye sınıfları kontrol etmiyordu. Bizler de iste-diğimiz zaman oluşturduğumuz kaçamak noktalarından dışarı gidiyorduk. Taksim ve BeyoğluAkşam yoklamasından sonra dışarı çıkın-ca ya Beşiktaş’a ine, çarşıda dolaşır ya da

sinemaya giderdik. O zaman iskele mey-danının cadde tarafında bir dizi dükkân ve küçük lokantalar vardı. Başka yerlerdeki-lere göre daha ucuz olan bu lokantalara bazı akşamlar uğrar, kesemize göre ken-dimize ziyafet çekerdik. Harp zamanında okuldaki yemeklerin tekdüzeliğinin yanın-da bu ufak kaçamakları önemli değişiklik sayardık.Okul yaşantımızda sık uğradığımız mekân-lardan biri de Alman Konsolosluğu’nun yanındaki sokaktan inince Park Otel’in alt tarafında, üç setten oluşan Cennet Bahçe-si’ydi. Özellikle ilkbaharda öğleden sonra-ları Kız Kulesi, Sarayburnu manzarasıyla çok güzel bir yerdi. İmtihan dönemlerinde çoğu zaman ders notlarımızı alır, sabahle-yin oraya giderdik. En arkadaki üst sette yalnız bizim arkadaşlar olur, hafif bir mü-zikle güzel manzaralı bahçede rahatça çalışırdık. Akşamüzeri de semt sakinleri bahçeyi doldururdu. Sakin, lüks olmayan, ucuz fakat temiz ve düzenli servisiyle çev-renin seçkin bir mekânıydı.Beyoğlu’na çıkmanın başka ayrıcalıkları vardı. İstanbul’un her köşesi gibi o döne-min Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi de bugünkünden çok farklıydı. Taksim Mey-danı ve parkının yerinde, ortasında futbol maçlarının yapıldığı bir alan olan Taksim Kışlası vardı. Kışla duvarlarının çevresinde

Yüksek Mühendis Mektebi’nden İstanbul Teknik Üniversitesi’ne

Bir Dönüşümün Öyküsü ve AnılarProf. Ruhi Kafesçioğlu

YEM Yayınevi

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 89: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

89itü vakfı dergisi

de bir veya iki katlı dükkânlar diziliydi. Abi-denin etrafında tramvay hattından sonra iki şeritli bir yol kalırdı. Bugünkü büyük otelin yerinde üç katlı bir bina olan İstanbul Kulü-bü ve onun önünde Taksim Meydanı’ndan Gümüşsuyu’na inen iki şeritli Gümüşsuyu Caddesi vardı.Bizim okul öğrencilerinin Taksim’de uğrak yerlerinden biri, Cumhuriyet Caddesi kö-şesinde zemin katında dükkânlar, birinci katında briç oynanan bir salon ve üst katın-da da üç genç Macar hanımın müzik yap-tığı gazinoydu. Bu briç salonuna olanakları biraz daha iyi olan ve iyice briç bilenler giderdi. Taksim’den Kabataş’a inen Ka-zancı Yokuşu’nun köşesindeki kahvenin al-çak tavanlı ara katından da briç oynanırdı. Yeni öğrenmeye başlayan ve öbür tarafa gitmeyenler orayı mekân edinmişti. Fırsat buldukça, “Basık” adı verdiğimiz o sıkışık, sigara dumanı dolu yere gider, briç öğren-meye çalışırdık. Okuldan mühendis olarak mezun olup giderken iyi briç oynayan bir olmak önemliydi. Briç oynamayı bilmemek eksiklik sayılırdı. Birçok arkadaş gibi ben de briç öğrenmeye heves ettim, bir süre Basık’a devam ettim ama oyuna verilme-si gereken ilgiyi gösteremedim ve okuldan briç oynamasını beceremeyen birisi olarak mezun oldum.Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar zamanında o bölge yeniden düzenlene-rek Taksim Gezisi haline getirildi. Taksim bahçesinin Taşkışla’ya bakan köşesine de zaman İstanbul’un en seçkin lokali olan Taksim Gazinosu yapıldı. Daha sonrala-rı Taksim Gezisi’nin Cumhuriyet Cadde-si tarafında set oluşturan duvar yıkılarak bugünkü dükkân ve gazinolar inşa edil-di. İstiklal Caddesi, otomobil ve tramvay trafiği bulunmasına karşın kimsenin itilip kakılmadığı, taciz edilmediği, herkesin ra-hatça ve emniyetle gezinebildiği seçkin bir yerdi. Akşamüstü ve geceleri sinemalara, tiyatrolara, pastanelere girip çıkan temiz kı-yafetli hanımlar ve beyler çok hareketli bir kalabalık oluşturur, caddeyi doldururlardı. Biz de Beyoğlu’na çıkacağımız zaman hafta sonları giydiğimiz temiz kıyafetleri-mizi giyer, o kalabalık arasında yerimizi alır, o atmosferi paylaşırdık. Okulumuzun İstanbul’un bu kültür ve eğlence merkezi-ne yakın olması, çok kısıtlı olanaklarımıza karşın bize çok şey kazandırmıştı. Tabii Beyoğlu’na çıkınca Çiçek Pasajı’na uğ-

ramadan geçmek olmazdı. Oranın eski sıcak atmosferinden eser kalmadı. Orta geçit alanında her lokantanın önünde farklı düzende oturarak veya ayakta küçük masaların etrafında çerez ya da basit me-zelerle birasını yudumlayan birbirine aşina müdavim gruplar olurdu. Değişen toplum düzeni Beyoğlu’nu da değiştirdi. Evet, o zaman savaş vardı, her şey kıttı, olanak-larımız çok kısıtlıydı, okul çok zordu, ama bütün bu güç koşullara rağmen birbirine güvenen, gereğinde birbirine her koşulda yoldaş olan arkadaşlarla Taksim, Beyoğlu ve çevresinin yaşama sunduğu şeylerden payımızı alabiliyorduk.

Çaylar, Balolar, MaçlarÖğrencilik dönemimizde çoğu fakültenin yılın ilk haftalarında cumartesi öğleden sonraları düzenlediği çaylı toplantılar olurdu. İlk sınıflardaki öğrencilerin lise arkadaşlığı bağıyla gittiği başka fakülte çaylarında yeni arkadaşlar edinme, çevre-yi tanıma fırsatı doğardı. Çaylar ve sene sonu mezuniyet baloları bize günlük ya-şantımızın tekdüzeliğinin dışına çıkma ve değişik topluluklarla ilişki kurma olanağı sağlardı. Sene sonu baloları içinde bizim mektep mezunlarının düzenlediği “Arı ba-losu” bir öğrenci etkinliği olmasına karşın, eski mezunların, müteahhitlerin ve işa-damlarının katılımı ve zengin programı ile diğer balolar arasında farklı bir yer alırdı.

OKULDA İKİNCİ DÖNEM1940-1941 ders yılı başında okula dön-düğümüzde artık okulun eskilerinden sa-yılıyorduk; dördüncü sınıf öğrencisiydik. Çoğumuz yaz tatilinde ya büroda ya da şantiyede çalışmıştık. Mesleğin kıyısından köşesinden uygulamaya yönelik bir şeyler görmüş, çalıştığımız alanlarda az da olsa deneyim, beceri kazanmıştık. Birbirimize tatil hikâyeleri anlatıyorduk.İstanbul’da yaşam biraz daha sıkıntılı, sa-vaşın etkileri daha hissedilir hale gelmişti. O yaz Almanlar Paris’e girmiş, Fransa’nın işgalini tamamlamıştı. Henüz savaşın ağır-lık noktası Batı’daydı ama artık her konuda, her adım atışta savaş faktörü göz önünde tutuluyordu.Temel bilgi dersleri bitmiş, meslek dersle-ri başlamıştı. Yaz çalışması sırasında bir problemin çözümünde ve uygulamada ayrıntıları bilmenin önemini görmüştük. Hocalarımızın hemen hepsi kendi alanla-rında önemli uygulamalar yapmış kişilerdi. Derslerde teorik bilgilerin yanında pratiğe yönelik açıklamalar yapar, edindikleri de-neyimlerden örnekler verirlerdi. Derslerde teorik ve pratiğe yönelik bilgileri bir arada, birbirini destekleyen düzende yürütürlerdi. Bu eğitim sisteminin bizlerin iyi yetişmesin-de önemli bir payı vardı.Üniversite kuruluncaya kadar Müdür Tevfik Taylan Bey’in yönetiminde geçen bu dört senelik dönem hem savaşın günden güne artan etkisiyle yaşamın sıkıntılı, olanakların çok kısıtlı olduğu, hem de her türlü güçlü-ğe karşın okulda önemli gelişmelerin ger-çekleştiği bir dönem oldu. Öğrenci olarak yaşadıklarımız ise farklı bir düzeydeydi. Yüklü eğitim programı çok çalışmamızı gerektiriyordu. İlk senelerdeki gibi idarenin baskısı yoktu. Etütlerde gece geç saatlere kadar kalabiliyor, projelerimizi yapıyor veya başka eksiklerimizi tamamlıyorduk. Akşam yoklamasından sonra kontroller de olmadığı için sıkılınca dışarı çıkabiliyorduk. Savaşın yaşantımıza getirdiği her türlü kısıtlamaya karşın rahat bir çalışma ortamına sahiptik.1941 yazında İhsan Bingüler idare müdü-rü oldu. Artmış olan öğrenci sayısıyla, her şeyin kıt ve vesikaya bağlı olduğu o gün-lerde okulu yönetmek elbette zordu. İhsan Bey iyi niyetli, çalışkan bir yöneticiydi. Çok kısıtlı olan olanakların alt sınırını daha aşa-ğıya çekmeye çabalayarak okulu yönet-meye çalışıyordu. Bu davranışları biz öğ-

Yıllık taslağını inceleyen idare müdürü, Makine Şubesi’ndeki bir hoca içi yapılan karikatürü

çıkarmamızı, aksi takdirde para yardımı yapılmayacağını söyledi.

Bizler de o hocamızın Makine Şubesi’ndeki arkadaşlarımıza

haksızlık ettiğine, onun yüzünden kayba uğradıklarına inandığımız

için, pek de hoş olmayan o karikatürün yayınlanmasını istiyorduk. Arkadaşımızın

haksızlığa uğramasını içimize sindirememiştik. Zor durumdaki

arkadaşı koruma, bir olay karşısında dayanışma geleneğimiz gereği para yardımından vazgeçip yıllığı küçülterek kendi aramızda

topladığımız parayla basmaya karar verdik.

Page 90: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

90 itü vakfı dergisi

rencilere sıkıntılı durumlar yaratıyordu. Bir şey istediğimiz zaman “İmkânlar bu kadar, hüsnüniyetimden emin olunuz” derdi. Son sınıfta olduğumuz 1942-1943 kışında her şey daha az ve daha kısıtlıydı. Yemek-ler doğal olarak eskisi gibi değildi. Çoğu öğünler ya darı pilavı ya da bakla ezmesi olurdu. İhsan Bey kışın etin pahalanacağı endişesiyle, daha ucuza mal etmek için yazın çok miktarda etten kavurma yaptır-mış, fakat gerektiği gibi yapılmadığı için bunlar da bozulmuştu, yemeklere hiç et konulamıyordu. Kaloriferler az ve daha kısa süre yanıyordu, ısınamıyorduk. Sınıfta paltolarla oturuyorduk. Bir mizah dergisine karikatür çizen arkadaşımız Şadi Dinçağa “Mühendis Mektebi’nin titreten müdür” konulu bir karikatür yapmıştı. Öğrencile-rin toplu şikâyeti üzerine İhsan Bey idare müdürlüğünden uzaklaştırılmıştı. Kısa bir sürede her şey değişti, iyileşti. Fakat bir gün öğle yemeğine gittiğimizde, eski dö-nemdeki yemekleri görünce İhsan Bey’in tekrar idareye getirildiğini anladık.1943 yaz yarıyılında okuldaki son dönemi-mizdi. Hastane konulu diploma projesini yapmaya, öteki proje ve ödevleri, eksik notları tamamlamaya çalışıyorduk. Fırsat buldukça mezuniyet balosunda çıkara-cağımız Arı yıllığının hazırlıklarıyla uğraşı-yorduk. Birkaç arkadaş hocaların ve bizim karikatürlerimizi çiziyor, anıları, fıkraları derliyordu. Hazırladığımız Arı yıllığı tasla-ğını idareye götürüp, her sene olduğu gibi baskı işi için parasal destek istedik. Yıllık taslağını inceleyen idare müdürü, Makine Şubesi’ndeki bir hoca içi yapılan karika-türü çıkarmamızı, aksi takdirde para yar-dımı yapılmayacağını söyledi. Bizler de o hocamızın Makine Şubesi’ndeki arkadaş-larımıza haksızlık ettiğine, onun yüzünden kayba uğradıklarına inandığımız için, pek de hoş olmayan o karikatürün yayınlan-masını istiyorduk. Arkadaşımızın haksız-lığa uğramasını içimize sindirememiştik. Zor durumdaki arkadaşı koruma, bir olay karşısında dayanışma geleneğimiz gereği para yardımından vazgeçip yıllığı küçülte-rek kendi aramızda topladığımız parayla basmaya karar verdik.Son haftalarda bir gece geç vakit, yıllık-taki eksikleri tamamlamaya çalışıyorduk, ertesi sabah matbaaya götürecektik. İda-re Müdürü İhsan Bey için bir hiciv yazısı

koymak istiyorduk, ama o ana kadar hiçbir yazı çıkaramamıştık. Orada olanlar “Beş ki-şiyiz, bir hiciv yazısı oluşturalım, herkes ak-lına geldiği gibi bir şeyler söylesin, bir yazı düzenleyelim” dedik. Birkaç karalamadan sonra istediğimiz bir şiir ortaya çıktı. Başlığı ne olsun diye düşünürken arkadaşlardan biri, isimlerimizin baş harflerinden oluşan AMORO adını koymayı önerdi. Hepimiz kabul ettik; Ahmet Aktar, Muzaffer Yalçı-nalp, Orhan Bolak, ben ve Orhan Bozkurt. Böylece her senekinden küçük, ama her istediğimizi yazıp koyabildiğimiz Arı yıllığı hazırlanıp basıldı.Yarıyılın son haftaları, diploma projesi ve öbür derslerin ödevlerinin tamamlanması çalışmalarının yanında bütün arkadaşlar o dönemin en sevilen lokali olan Taksim Gazinosu’nda düzenleyeceğimiz “Arı Ba-losu”nun hazırlıkları ile uğraşıyorduk. Daha önce değindiğim gibi, Arı balosunun diğer mezuniyet baloları arasında ayrıcalıklı bir yeri vardı. Bizim balomuzun da her sene-

ki gibi anılarda yer bırakacak güzellikte ve düzende olması için çabalıyorduk. Birkaç arkadaş baloda yapacağımız çeşitli etkin-likleri düzenlemeye uğraşırken, diğerleri de balo davetiyelerini dağıtmaya, eski me-zun ve müteahhitlerden destek sağlamaya çalışıyordu. Belirlenen günde davetiyeler dağıtılmış, umduğumuz destek sağlanmış, salonun düzenlenmesi ve balo sırasında yapılacak etkinlikler için gerekli aksesu-arlar alınmış, bütün hazırlıklar tamamlan-mıştı. Salon, arkadaşlarımızı ve davetli-lerimizle dolmuştu. Balomuz çok hoş bir atmosferde, sürekli ilgi çekici etkinliklerin sergilendiği ve herkesin çok eğlendiği, hoş anılarla dolu bir gece olmuştu.Nihayet yarıyıl sonu, proje teslimi ve üs-tümüzden dört hafta boyunca silindir gibi geçen mezuniyet imtihanları bitti. Birkaç gün sonra hepimiz bir tarafa gidecek, da-ğılacaktık. İmtihan sonuçları, kalan geçen belli olmadan, hepimiz bir arada son bir gece geçirmeye karar verdik. O zaman Bomonti semtinde o isimle anılan bira fab-rikası ve bahçeli bir gazino vardı. Bomonti Bira Bahçesi’nde toplandık. Bol bol bira içerek eğlendiğimiz, altı sene boyunca ya-tılı gece gündüz bir arada olmanın, iyi kötü her şeyi paylaşmanın oluşturduğu köklü dostluk, arkadaşlık bağlarımızı hissettiği-miz bir akşam yaşadık.O günden sonra hepimiz bir tarafa dağıl-dık. İş hayatında daha önce mezun olan arkadaşlarla yeni dostluklar, müteahhit-lik-kontrol mühendisliği, iş ortaklığı, Anka-ra’da Mühendisler Birliği’ndeki buluşma-lar ve briç partileri yeni ilişkiler oluşturdu. Anadolu’nun çeşitli köşelerine gitmiş olan arkadaşları ancak kışın şantiyelerin tatil olduğu zamanlarda, Ankara’ya veya İstan-bul’a geldiklerinde görebiliyorduk. Daha sonraları okula girişimizin 30. yılı, mezuni-yetin 30. ve 40. yılları gibi çeşitli vesilelerle düzenlediğimiz toplantılarda bir araya ge-lerek geçirdiğimiz iki üç gün, emeklilik ya-şantımızın hoş anılarını oluşturuyor; fakat hepsinin ötesinde sınıf arkadaşlığı daha köklü ilişkiler oluşturmuş. Hala her ayın belli günlerinde öğlen veya akşam ye-mekli sınıf toplantılarında bir araya gelerek bitmek tükenmek bilmeyen eski hikâyele-ri tekrarlıyor, anıları tazeliyoruz. Katılanlar zamanla azalarak da olsa bu toplantılara halen devam ediyoruz.

Hala her ayın belli günlerinde öğlen veya akşam yemekli sınıf toplantılarında bir araya gelerek bitmek tükenmek bilmeyen eski

hikâyeleri tekrarlıyor, anıları tazeliyoruz. Katılanlar zamanla azalarak da olsa bu toplantılara

halen devam ediyoruz.

Prof. Ruhi Kafesçioğlu

TaRİHÇE VE BİNaLaRıN ÖyKÜsÜ

Page 91: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

91itü vakfı dergisi

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Dergi Reklam Calismasi 22x28.pdf 1 4/11/14 3:21 PM

Page 92: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

92 itü vakfı dergisi

İTÜNOVA TTO (Teknoloji Transfer Ofisi), 15 Ocak 2013 tarihinde İstanbul Kalkınma Ajansı’nın TTO Destekleme Programı kap-

samında kurulan İTÜ Teknoloji Transfer ve Ticarileştirme Merkezi ve 11 Şubat 2013 ta-rihinde kurulan İTÜNOVA Teknoloji A.Ş.’nin aynı çatı altında birleşmesiyle Ocak 2014 itibariyle faaliyete başladı. TÜBİTAK’ın 1513 çağrısı ile desteklenen oluşum; bilimsel ve teknolojik bilgiye ulaşmaya aracılık etmeyi, teknolojik bilgi üretmeyi, üretilen bilginin ti-carileşmesini sağlamayı, teknoloji transfe-rini ve girişimciliği desteklemeyi hedefliyor.Üniversite ve Sanayi arasında köprü vazifesi gören İTÜNOVA TTO’nun hizmetlerinden biri de İTÜ’deki temel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin, ulusal ve uluslararası patent veri tabanı araştırmalarının sürdürülmesine dair temel farkındalık oluşturmaktır.İTÜNOVA TTO Genel Müdürü Sn. Dr. Ercan ÇİTİL, patent alma sürecindeki bir çalışma hakkında patent veri tabanlarında yapılacak araştırmanın, bir Ar-Ge çalışmasına kökten yön verebilecek öneme sahip olduğunu

İTÜnOvA TEKnOlOjİ TRAnSfER OfİSİ İlE

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin akademik birikiminin sanayiye dönük yüzü olarak konumlanan ve 241 yıllık birikimin ticarileşmesi amacıyla hizmet vermeye başlayan İTÜNOVA TTO, İTÜ’deki BULUŞLARI ÇAĞIRIYOR… Patent ile korunabilecek ve daha da önemlisi lisanslanarak ticarileşebilecek buluşlar, İTÜNOVA TTO’nun imkan ve hizmetleri ile buluşmaya davet ediliyor!

TE

KN

OK

EN

T d

Os

yas

ı

vurguluyor. ÇİTİL; “İTÜNOVA TTO ile gerekirse İTÜ’deki araştırmacılarımıza patent veri taba-nı araştırması yaparak akademik çalışmaların gideceği yöne dair geri besleme yapacağız” diyerek Teknoloji Transfer Ofisi’nin misyonunu açıklıyor.Elbette İTÜNOVA TTO sadece patent araştırması yaparak veya bu alanlarda farkındalık yaratarak değil, aynı zamanda 2014 yılı kapsamında İTÜ’lü Öğretim Üyelerine ait 17 patentin alınabilmesi için de ayrılmış bir bütçe ile, ticarileşebilecek buluş ve araştırmalara destek veriyor. İTÜNOVA TTO’nun kaynaklarını özellikle ticarileşebilecek buluşlara ayırmayı planladıklarını hatırlatan Sn. ÇİTİL, Thomas Alva Edison’un sözlerine atıfta bulunuyor;

“Herhangi bir şeyin alıcısı yoksa onu keşfetmek istemem. Satılması faydalı olduğunun kanıtıdır ve faydalı olmak başarıdır”

İTÜNOVA TTO, ‘ulusal kaynakların verimli kullanı-mının ülke kalkınmasına doğrudan etkisi olaca-ğı’ vizyonu ile kurumsal yapısını biçimlendiriyor.

İTÜ’deki Buluşlar Kanatlanıyor

Page 93: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

93itü vakfı dergisi

İTÜNOVA TTO sadece patent araştırması yaparak veya bu alanlarda farkındalık yaratarak değil, aynı zamanda 2014 yılı kapsamında İTÜ’lü Öğretim Üyelerine ait 17

patentin alınabilmesi için de ayrılmış bir bütçe ile, ticarileşebilecek buluş ve araştırmalara destek veriyor.

İTÜ’nün paha biçilmez bir ulusal kaynak olduğunu, bu kaynağın çok daha verimli kullanımı içinse, İTÜNOVA TTO olarak kolay eri-şilir bir konumda, proaktif bir arayüz görevi görmeyi; hızlı, ihtiya-ca yönelik evrilebilir esneklikte olmayı ve herşeyden önemlisi tüm imkanlarıyla İTÜ’nün hizmetinde ve İTÜ’yü daha ileriye taşıyacak bir birim olmayı hedefliyor.Buluş sahibinin, buluş bildirim formunu doldurup, TTO fikri haklar sorumlusuna iletmesiyle başlayan süreçte İTÜNOVA TTO, Patent Bürosu ile birlikte aşağıdaki gibi ilerliyor;1. Buluş bildirim formlarının ön incelemesi İTÜNOVA TTO fikri haklar sorumlusu tarafından yapılır, eksik ya da düzeltilmesi ge-rek kısımlar var ise buluş sahibine bildirilir. 2. Gerekli düzenlemelerin ardından patent bürosundaki uzman patent vekilleri tarafından ulusal ve uluslararası patent veri taban-larında ön araştırma yapılır.3. Patent bürosundan alınan ön araştırma sonuçları ve buluş bil-dirim formu Fikri Haklar Üst Kurulunun değerlendirmesine sunu-lur.4. Fikri Haklar Üst Kurulunun değerlendirmesi sonucu şayet olumsuz ise buluş serbest bırakılır,Buluş sahibi bireysel başvuru yapabilir.5. Üst Kurul değerlendirmesi olumlu ise başvuru süreci İTÜNOVA TTO tarafından başlatılır.6. İTÜ’nün “başvuru sahibi”, buluş sahibinin de “buluşçu” olarak belirlendiği “Buluş Hak Sahipliği Sözleşmesi” imzalanır.7. Patent vekili tarafından buluşa ilişkin tarifname ve istemler ha-zırlanır.8. Buluş sahibinin tarifname ve istemleri incelenmesinden sonra gerekli düzeltme işlemlerini yaptıktan sonra başvuru tamamlanır. 9. İTÜNOVA TTO ve Patent Bürosu, başvuru ve süreçler için ya-rarlanılabilecek mevcut hibe ve desteklerin takibini üstlenir.

İTÜnOvA TTO Hizmetleri:İTÜNOVA TTO birbirleri ile entegre olarak çalışan 5 farklı uzman-lık alanında hizmet veriyor.• Tanıtım ve FarkındalıkAkademik dünyaya ve iş dünyasına yönelik kaynaklar, işbirliği imkanları ve eğitim organizasyonları gibi bilgilendirme faaliyetle-rinden sorumlu birimdir.• Ulusal ve Uluslararası FonlarAkademisyenlerin ve üniversite-sanayi işbirliği kapsamında ge-liştirilecek projelerin sahiplerinin; doğru, hızlı ve etkin biçimde uygun fon mekanizmalarına erişmesini sağlayan birimdir.

• Üniversite-Sanayi İşbirliğiFikir aşamasındaki projelerin ya da mevcut Ar-Ge çalışmalarının doğru ve hızlı bir şekilde sanayiye yönlendirilmesi, sanayinin

ihtiyaçları konusunda uzman akademisyenlere aktarılıp projelen-dirilmesi, işbirliği aşamasında sözleşme yönetimi, hukuki danış-manlık, mali konuların takibi, sektörel organizasyonlar ile akade-misyenler ve sanayicilerin buluşması ve üniversite kaynaklarının en verimli şekilde kullanımı için üniversite ve sanayi ihtiyaç analizi konularında hizmet veren birimdir.

• Girişimcilik ve ŞirketleşmeTeknoloji tabanlı girişimciliğin, Ar-Ge ve inovasyon kültürünün yay-gınlaşması ve bu alanla ilerleyecek girişimcilerin uygun mekaniz-malar aracılığıyla desteklenmesini amaçlayan; girişimcilere ön-ku-luçka, kuluçka ve hızlandırıcı hizmetlerini sunan birimdir.

• Fikri Sınai Mülkiyet HaklarıSanayicilere, akademisyenlere ve öğrencilere patent, faydalı mo-del, marka ve endüstriyel tasarım konularında farkındalık oluştur-ma ve bilgilendirme eğitimleri veren, ayrıca buluşlarının değerlen-dirilmesi, başvuru süreç takibi ve daha sonra kazanılan hakkın paylaşılmasına yönelik lisanslama hizmetleri konularında destek olan, buluşları orta ve uzun vadede buluşlar için uygun pazar ara-yışı ile ticarileştirme faaliyetleri sunan birimdir.

Page 94: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

94 itü vakfı dergisi

menin gerçekleştirilmesi, refluks sonrası elde edilen malzeme-nin yıkanması, yıkanan malzemenin dondurularak kurutulması adımlarını içeren; aromatik hidrokarbonların, alkoloidlerin, flava

noidlerin ve pestisidlerin kromatografik analizlerinde kullanılan kolonların içerisine doldurulan, gözenekli yapısı sayesinde yük-sek adsorpsiyon sağlayan bir kolon dolgu malzemesi ve üretim yöntemi ile ilgilidir. Bu sayede ülkemizin bu alanda dışa bağımlı olduğu bu kolon dolgu malzemelerinde, günümüzde kullanılan-ların yerine geçebilecek yeni bir adsorban elde edilmiştir.

PATEnTKimya, Havacılık, Tekstil, Bilişim, Gemi İnşaat, Nano Teknoloji, Mi-marlık, Malzeme Bilimleri ve Çevre Teknolojileri alanlarında 9 bu-luşun TPE (Türk Patent Enstitüsü) başvurusu yapıldı. 14 buluşun süreç takibi ise İTÜNOVA TTO tarafından yapılıyor.Türk Patent Enstitüsü’ne Başvurusu Gerçekleşmiş Buluşlar

KİMYAADSORBAN BİR MALZEME VE ÜRETİM YÖNTEMİAraş. Gör. Ömer Suat Taşkın, Doç. Dr. Barış Kışkan, Prof. Dr. Yusuf Yağcı

Bu buluş, en temel halinde bir monomerin sentezlenmesi ve bu monomerin polimerleştirilmesi adımlarını içeren; özellikle sanayide atık su arıtma sistemlerinde cıva tuzları başta olmak üzere metal iyonlarının giderilmesi amacıyla kullanılan adsorban bir malzeme ve üretim yöntemi ile ilgilidir. Buluş, herhangi bir ön işlem uygulan-madan cıva tuzlarının uzaklaştırılması için kullanılabilecek yeni bir malzeme olması ve maliyeti düşük olan formaldehit, birincil amin ve fenol kullanılarak hazırlanan benzoksazin monomeriyle sentezlen-diği için önemli bir avantaja sahiptir.

Şekil 1. Gözenekli malzemenin taramalı elektron mikroskop (SEM) görüntüsü

BİR KOLON DOLGU MALZEMESİ VE ÜRETİM YÖNTEMİAraş. Gör. Ömer Suat Taşkın, Yrd. Doç. Dr. Abdullah Aksu, Doç. Dr. Barış Kışkan, Prof. Dr. Nuray BalkısProf. Dr. Yusuf Yağcı

Bu buluş, en temel halinde melamin ve antrakinonun bir çözücü içerisinde çözülmesi, çözeltinin refluks işlemine tabi tutularak tepki-

TEKNOKENT dOsyası

Bir fikrin oluşumundan, ticarileşmesine kadar olan basamaklar aşamasında verilen bütün destekler teknoloji transferinin kapsamındadır. Bu bağlamda İTÜNOVA TTO,

üniversite sanayi işbirliğinin sağlanması ve akademik bilginin ticari değer kazanmasında önemli bir aracı

kurum olarak İTÜ’ ye hizmet vermektedir.

Şekil 2. Gözenekli malzemenin taramalı elektron mikroskop (SEM) görüntüsü

Buluş Sahipleri (soldan sağa): Barış Kışkan, Ömer Suat Taşkın, Yusuf Yağcı

İTÜnOvA TTO Tarafından Değerlendirilen ve Süreçleri Takip Edilen Buluşlar

Page 95: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

95itü vakfı dergisi

MİMARlıK

BİR ESKİZ KÂĞIDI TUTMA APARATIÖğr. Gör. Dr. Hasan Serdar KAYA

Varolan formuyla ergonomik yetersizliğinden dolayı eskiz kağıdı-nın kullanımında düşme, açılma, kirlenme, nemden dolayı buruş-ma ve kesiminde zorlanma gibi sıkıntılar yaşanmaktadır. Önerilen bu yeni formda ise rulo halindeki kâğıtların kullanım sü-resince korunmasını, açılmadan rulo halinde kalmasını, başka bir alet kullanmadan istenilen uzunlukta kesilebilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

Teknoloji transferi, Türkiye’nin teknolojinin üretiminde ve kullanı-mında etkin rol oynayan bir ülke haline gelmesi adına önemli bir alandır. Bir fikrin oluşumundan, ticarileşmesine kadar olan basa-

maklar aşamasında verilen bütün destekler teknoloji transferinin kapsamındadır. Bu bağlamda İTÜNOVA TTO, üniversite sanayi işbirliğinin sağlanması ve akademik bilginin ticari değer kazanma-sında önemli bir aracı kurum olarak İTÜ’ ye hizmet vermektedir. Çalışmalarınızı başa-rıyla sonuçlandırmanın kilit noktası buluşunuzu patent ile taçlandırmak ve emeğinizin karşılı-ğını ürününüzün tica-rileşmesiyle almaktır. İTÜNOVA TTO tüm bu aşamalarda ve daha fazlasında sizin firma-nız olarak hizmetlerine devam edecektir.

BİR KATALİZÖR VE ÜRETİM YÖNTEMİAraş. Gör. Ömer Suat Taşkın, Doç. Dr. Barış Kışkan, Prof. Dr. Yusuf Yağcı

Bu buluş; melamin ve aldehitin çözücü içerisinde çözülmesi, hazırlanan çözeltinin karıştırılması, karışım içerisindeki safsız-lıkların giderilmesi, elde edilen gözenekli malzemenin kurutul-ması, bakır bileşiği-nin çözücü içerisinde çözülmesi, kurutulan malzemenin bakır çözeltisine eklenerek karıştırılması, çözücünün uzaklaştırılması adımlarını içeren; heterojen olarak gerçekleşen atom transfer radikal polimerizasyonlarında (ATRP) kullanıldığında polimerizasyonun sonunda üründe bakır kalıntısı bırakmayan, ba-kır bağlı bir katalizör ve üretim yöntemi ile ilgilidir. Heterojen katali-zör kullanılarak gerçekleştirilen atom transfer radikal polimerizas-yonu (ATRP) sonucu elde edilen polimerde bakırın ppb (parts per billion) konstarasyon düzeyinden düşük olması bu buluşu oldukça önemli kılmaktadır.

HAvAcılıK

DİKİNE İNİŞ KALKIŞ YAPABİLEN KARMA GÜÇ SİSTEMLİ TAK- ÇIKART KANAT KONFİGÜRASYONLU HAVA ARACI

Bu buluş ile hem dikine/kısa mesafeli iniş kalkış gerçekleştirebilen ve iniş kalkış manevraları sırasında kararlılık problemi yaşamayan bir hava aracı gerçekleştirilmektir. Dikine iniş-kalkış ve havada as-kıda kalış durumunda insansız hava aracı üzerindeki eş-eksenel (coaxial) fan sistemi ile beraber önde döndürülebilen iki motor ve pervane senkronize olarak çalışmaktadır. Böylece tek eş-eksenel fan sistemi ile çalışan uçaklardaki dönme/ kuvvet ekseni ve ağır-lık merkezinin aynı olmamasından oluşacak dengesizlik problemi çözülmektedir. Önde bulunan döndürülebilen motor sistemleri döndürülerek askı durumundan düz ön veya düşük hızlı arkaya uçuşa geçilebilmektedir. Helikopter ve birçok rotorlu aletlerde gö-rülen verimsiz ön uçuş problemi tam olarak uçak gibi uçabilme kabiliyeti ile çözülmüş olmaktadır. Ayrıca tak-çıkart kanat sistemi takılmadığında çok rotorlu bir sistem, takıldığında ise hem düz hem de dikey iniş-kalkış ve havada askı yapabilen bir uçak olarak çalışabilmektedir. Böylece tek bir ürün içinde çoklu çözüm sağ-lanmaktadır.

Çalışmalarınızı başarıyla sonuçlandırmanın kilit noktası, buluşunuzu patent ile taçlandırmak ve

emeğinizin karşılığını ürününüzün ticarileşmesiyle almaktır. İTÜNOVA TTO, tüm bu aşamalarda ve daha fazlasında sizin firmanız olarak hizmetlerine devam

edecektir.

Page 96: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

96 itü vakfı dergisi

Geleneksel tedarik zinciri planlama yazılımlarının en büyük iki problemi, programların farklı parçalardan oluşması ve eski teknoloji ile geliştirilmiş olmalarıdır. Solvoyo, bu farklı parçaları, kritik tedarik zinciri fonksiyonlarını ve stok, ulaşım, yenileme ve sipariş karşılama planlamasını tek bir model üzerinden, stratejik, taktiksel ve operasyonel olarak çözebilmektedir…” Koray Doğan tarafından 2005 yılında Amerika’da kurulan Solvoyo Yazılım, Türkiye Ar-Ge Merkezi ile İTÜ ARI Teknokent’te konumlanan ilk firmalar arasında yer alıyor.

Kurucumuz Koray Doğan, 2005 yı-lında tedarik zincirini planlama ko-nusunda devrim yaratacak yeni bir

yazılım yazmak için Solvoyo’yu Boston’da kurduktan sonra endüstri mühendisliği konusunda köklü mühendislik geçmişi ve yaratacağı sinerji için 2005 yılında R&D merkezini İstanbul Teknik Üniversitesi ARI-2 Teknokent’e taşımıştır. Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun, Georgia Institute of Technolgy’den Operasyonel araştırmalar üzerine doktora yapmış olan CEO’muz Ko-ray Doğan, 15 yılın üzerinde sahip oldu-ğu Tedarik Zinciri Planlama tecrübesi ile bütünsel planlama süreçlerinin pahalı ve zorlu entegrasyon süreçleri ve inanılmaz boyutlara ulaşan veri akışlarıyla birlikte optimum sonuçtan çok uzak kalındığını gözlemlerken, maliyeti fazlasıyla arttırdığı-nı görmüştür. Solvoyo Tedarik Zinciri Plan-lama yazılımını bir bütün halinde tasar-larken tüm süreçlerin bu yazılım üzerinde

TEKNOKENT dOsyası

gerçekleşmesini ve gözlemlemiş olduğu sorunları çözmeyi hayal etmiştir. 2013 yı-lında Dell tarafından Dünya çapında 200 Kadın girişimciden biri olarak seçilmiş Nilüfer Durak ve Tedarik Zinciri Planlama konusunda 25 yılı aşkın tecrübeye sahip, 2005 yılında, tedarik zinciri inovasyonu konusunda PACE Award’ı almış Ömer Bakkalbaşı, Solvoyo’ya güç katan diğer iki partneridir. Geleneksel tedarik zinciri planlama ya-zılımlarının en büyük iki problemi, prog-ramların farklı parçalardan oluşması ve eski teknoloji ile geliştirilmiş olmalarıdır. Solvoyo, bu farklı parçaları, kritik tedarik zinciri fonksiyonlarını ve stok, ulaşım, ye-nileme ve sipariş karşılama planlamasını tek bir model üzerinden, stratejik, taktik-sel ve operasyonel olarak çözebilmekte-dir. Bu sayede organizasyonlar geleneksel çözümlere oranla daha büyük tasarruflar sağlarken, daha fazla sipariş karşılaya-bilmeleri mümkün olmaktadır. En son teknoloji 64 bit mimari yapı, bulut taba-nında paralel yürütülen uygulamalar. Sol-voyo, isteğe göre karar verirken, yazılımı bir servis (software as a Service) suna-rak, müşterilerinin var olan sistemlerine entegre olmaktadır.

Tedarik Zincirinde Milyon Dolarlık Tasarrufİlk müşterimiz Vestel ile çalışırken, ilk önerdiğimiz tedarik zinciri planlama ara-cı ile yıllık 700 000 $ tasarruf ön görür-ken, uygulama sonunda yıllık tasarrufları 4 Milyon $ düzeyine kadar çıkarmamız mümkün olmuştur. Programımız bir bütün olarak çalıştığı için, çalışanların tek bir programı öğ-renmeleri yeterli olmaktadır. Ayrıca tüm bilgiler şirket için ortak bir veritabanında toplandığından, çalışılan müşterilerin farklı bölümleri arasında oluşabilecek veri uyumsuzlukları önlenmektedir.

solvoyo

Tedarik Zinciri yazılımlarında stratejik Çözüm

Page 97: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

97itü vakfı dergisi

yı hedefleyen şekilde farklı senaryolar ha-zırlanabilir. Satış ve Operasyonel Planlama (Sales and Operati-ons Planning) ile daha stratejik düzeyde çö-zümler sunulmaktadır. TÜBİTAK’tan aldığımız destekler ile bulut üze-rinden daha gelişmiş hizmetler sağlama üzerine araştırma ça-lışmalarımız sürmek-tedir. Solvoyo, yaptığı her projeyi kendini ge-liştirmek için bir şans olarak görmektedir ve araştırma-geliştir-me faaliyetleri sürekli olarak sürdürülmektedir.Çözümlerimiz genel olarak operasyonel, taktiksel ve stratejik olarak üç sınıfa ayrılmaktadır. Operasyonel çözümlerimiz gün-lük olarak çalışıp, müşterilerin sistemlerini düzenlerken; taktik-sel çözümlerimiz, belli periyotlarda ve güncellemeler ile daha sezonsal planlamaları kapsamaktadır. Stratejik çözümlerimiz ise, daha çok dağıtım ağlarının nasıl kurulması, ya da elde var olan kaynakların en verimli şekilde kullanılabilmesi için depo ve dağıtım lokasyonlarının yerlerine karar vermektedir. Solvoyo olarak, uluslararası büyük şirketlerle çalışırken, Türkiye pazarı-nın önemli oyuncularına da servis sağlamaktayız.

İTÜ Kültürü ile Yetişmiş Elemanlar2005 yılında Solvoyo Yazılım Amerika’da kurulduktan

sonra, ARI Teknokent 2’de Türkiye Ar-Ge merkezini kurdu. Solvoyo ARI 2 binasının ilk sakinlerinden-

dir. ARI Teknokent’in tercih edilmesinin ana sebepleri, teknoloji merkezi olması, girişimci firmalar arasında yakalanacak sinerji ve ka-liteli eğitim görmüş İTÜ mezunlarına erişim olarak sıralanabilir. Şirketimiz İTÜ mezunla-rına iş imkânı konusunda öncelik sağlarken, İTÜ kültürü ile yetişmiş ve çağdaş eğitim

almış çalışanları aracılığıyla ileri gitmeyi dü-şünmektedir. Ayrıca staj dönemlerinde İTÜ öğ-

rencilerine öncelik verilmektedir.Firmamız çalışanlarının, Solvoyo’yu sadece çalıştık-

ları bir şirket olmanın ötesinde, kariyerlerinde kendilerini ileri taşıyacak, sürekli kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam ve rol modeli olarak alabilecekleri yöneticiler eşliğinde, gelişi-me imkân sağlayan bir aile ortamı olarak görmektedirler.Solvoyo, 2013 yılında dünya çapında bir girişimcilik ağı olan Endeavor organizasyonu için Türkiye’den seçilerek, Ameri-ka’da silikon vadisinde yapılan uluslararası finallerde Türkiye’yi temsil etmiştir. Ayrıca Wired magazine’de Avrupa’nın en dik-kat çeken Start-up’ları listesine girmiştir. Gelecekte, daha farklı satış kanalları kullanarak, oluşturduğumuz optimizasyonların daha fazla şirkete ulaşmasını hedeflemekteyiz. Yaptırdığımız iyileştirmeler şirketlere geri dönüş sağladığı gibi, ekosistemin verimliliğini arttırdığı için ekonomiye de olumlu olarak geri yan-sımaktadır.

Bütünsel planlama formatında çalışıldığı için, tek bir platform altında tedarik zincirinin tüm bölümleri ele alınarak, büyük resim üzerinden optimizasyon yapılabilmektedir. Örnek olarak; sade-ce yok satmayı engellemek için, fazladan stok tutmak bir şirkete hem depo, hem de operasyonel maliyet olarak dönerken, stok-ları belirli bir dengede tutmaya çalışmak için kurulacak sistem, ulaşımı ve tahminleri göz önüne almadığı için eksik kalacaktır; bu diğer ölçümlerin farklı sistemler kullanılarak yapılması ise, sistemin verimli işlemesi önünde büyük bir engel olarak kar-şımıza çıkacaktır. Solvoyo’nun müşterilerine sunduğu platform sayesinde, üretimin başlangıcından, müşterilerin tahmin edi-len taleplerinin karşılanmasına kadar tüm sistemi tek bir platform ve tek bir program aracılığıyla çözebil-mektedir. Sağladığımız hizmetler temel olarak dört kate-goride toplanabilir: Tedarik Zinciri Planlaması (Supply Chain Agility Planning) ile müşterimi-zin sahip olduğu en az bir yıllık veriler değer-lendirilerek, ürünlerin nerede, nasıl dağıtılaca-ğı ve nerede depolanacağı hesaplanmaktadır. Taşıma Planlama (Transportation Planning) çö-zümümüz; siparişlerin zamanında ve en verimli şekilde müşterilere ulaşabilmesini sağlamaktadır. Satış Odaklı Stok Planlama (Sales-Driven Replenish-ment Planning); var olan stokların, beklenen satışlara göre en verimli şekilde günceller, temel olarak ya taşıma maliyetini en aza indirmeyi, ya da elde edilecek ciroyu en fazlaya çıkarma-

CEO Koray Doğan

ARI Teknokent’in tercih edilmesinin ana sebepleri, teknoloji merkezi olması, girişimci firmalar arasında

yakalanacak sinerji ve kaliteli eğitim görmüş İTÜ mezunlarına erişim olarak sıralanabilir. Şirketimiz

İTÜ mezunlarına iş imkânı konusunda öncelik sağlarken, İTÜ kültürü ile yetişmiş ve çağdaş

eğitim almış çalışanları aracılığıyla ileri gitmeyi düşünmektedir. Ayrıca staj dönemlerinde İTÜ

öğrencilerine öncelik verilmektedir.

Page 98: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

98 itü vakfı dergisi

TEKNOKENT dOsyası

PhonoClick, iki ana alanda faaliyet gösteriyor. Bunlardan birincisi, yük-sek ölçekli müşteri etkileşim çözüm-

leri. Bu kategorideki çözümlerimizin başlı-ca kullanıcıları, bankalar ve perakendeciler gibi kısa sürede çok sayıda müşterisine kampanya, hizmet önerisi gibi etkileşimler sunmak ve cavap almak durumunda olan sektörler. Bu alanda bugün artık endüst-ri standardı olarak kabul edilen telefonla kredi başvurusu alma, kredi kartı limit ar-tırım onayı toplama veya interaktif hizmet teklifleri sunma uygulamalarının pek çoğu ilk defa PhonoClick tarafından geliştirildi. Bugün bu çözümlerimiz Türkiye dışında Software-as-a-Service (SaaS) modeliyle bölge ülkelerinde de kullanılıyor.

yüksek Ölçekli Müşteri Etkileşim Çözümleri

Çözümlerimizin başlıca kullanıcıları, bankalar ve perakendeciler gibi kısa sürede çok sayıda müşterisine kampanya, hizmet önerisi gibi etkileşimler sunmak ve cavap almak durumunda olan sektörler. Bu alanda bugün artık endüstri standardı olarak kabul edilen telefonla kredi başvurusu alma, kredi kartı limit artırım onayı toplama veya interaktif hizmet teklifleri sunma uygulamalarının pek çoğu ilk defa PhonoClick tarafından geliştirildi. Bugün bu çözümlerimiz Türkiye dışında Software-as-a-Service (SaaS) modeliyle bölge ülkelerinde de kullanılıyor…

Bulut Tabanlı Kurumsal Bilgi Sistemleriİkinci önemli faaliyet alanımız da bulut tabanlı kurumsal bilgi sistemleri. İşlet-melerin iç iletişim, CRM, belge yönetimi gibi ihtiyaçlarını kolay anlaşılır ve kolay kullanılır bir sosyal ağ metaforu içinde sunan bu çözümümüzü, servis sağla-yıcılara lisanslıyoruz. Halen Bodru.com ticari markasıyla tüm dünyada sunulan bu çözümümüz, binden fazla işletme-de aktif olarak kullanılıyor. Ayrıca Bodru mobil uygulamaları, Apple iOS App Sto-re ve Google Play Store’da, Bodru web uygulaması da Google Chrome Store’da sunuluyor.

Sektörde Farklılık Yaratan ÇözümlerPhonoClick’in çözümleri her zaman öl-çeklenebilirlik, kullanılabilirlik ve mobilite açısından yüksek standartlara göre ge-liştirilir. Bu üç kriterin bugün kurumsal çö-zümleri başarıya ulaştırmada çok büyük öneme sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu-lut bilişim ile birlikte her üçünde de önemli sıçramalar sağlamak mümkün oldu. Ör-nek olarak bugün Bodru ile, küçük bir iş-letmenin saha elemanı, düşük maliyetli bir Android cihaz kullanarak şirketin binlerce dokümanı arasında istediği sözleşme dosyasını saniyeler içinde bulup görün-tüleyebiliyor ve müşterisiyle toplantıya bu bilgiyle girebiliyor. Buna benzer özellikler, bundan birkaç yıl öncesine kadar ancak bankalar gibi az sayıda büyük kurumdaki çok pahalı sistemlerle ve ancak masaüs-tünden sağlanabiliyordu. PhonoClick çö-zümlerinin bu imkanları yeni müşterilere, yeni maliyet ve performans seviyelerinde, çok daha mobil, çok daha kolay kullanıla-bilir biçimde sunmakta öncü bir noktada olduğunu düşünüyoruz.Ar-Ge ÇalışmalarıPhonoClick özünde bir Ar-Ge firması. Ge-lirlerimizin tamamı, özgün arge

PhonoClick: Bankalar ve Perakendeciler İçin

Page 99: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

99itü vakfı dergisi

çalışmalarımız sonucunda geliştirilen yazı-lım tabanlı teknolojilerin lisanslanması veya kullandırılmasından kaynaklanıyor. Bu kap-samda TÜBİTAK, KOSGEB, İSTKA, Avrupa Birliği Çerçeve Programları gibi kurumlar-dan destekler de alıyoruz.

İTÜ ARI Teknokent’in, PhonoClick İçin Önemi İTÜ ARI Teknokent’te ilk olarak 2006 yılında ARI-1 binasında çalışmaya başladık. 2009 yılında da şimdiki Ar-Ge ofisimizin bulundu-ğu ARI-2 binasına geçtik.İTÜ Teknokent, bizim için yasal maliyet avantajlarının çok ötesinde bir önem taşıyor. Müşterilerimizin önemli bir kısmını büyük bankalar oluşturuyor ve Ar-Ge ekibimizin bu bankaların yönetim merkezlerine ya-kın bir ortamda çalışması, müşterilerle sık sık bir araya gelmeleri, onların ihtiyaçlarını daha iyi anlayıp bunlara uygun çözümleri zamanında sunmaları açısından büyük fay-da sağlıyor.Ayrıca aynı müşterilere farklı alanlarda hizmet sunan başka firmalarla bir arada olmak, onların geliştiricileriyle bizim gelişti-ricilerimizin sosyal olarak da görüşebilece-ği fırsatların oluşmasına, yeni fikirlerin hızla ortaya çıkmasına ve işbirliklerine zemin ha-zırlıyor.

İTÜ Birikiminden YararlanmaBu konuda son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Ancak hala teknokent firmaları ile İTÜ arasında, mesela ABD’deki araştır-ma üniversitelerinin endüstri ile yapmakta olduklarına benzer işbirliklerini sağlamak için çaba sarf etmek gerektiğini düşünüyo-ruz. Bunun için fiziksel yakınlık, aynı ortam-larda bulunma, üniversitenin IT, konferans, hatta ders gibi imkanlarından faydalanabil-me gibi yöntemleri değerlendirmek iyi olur diye düşünüyoruz. Oysa bugünkü yasal düzenlemeler gereği hala firma

çalışanları ofis binası dışına adım attığı anda ilave vergi maliyetleri, istisna kayıp-ları gibi sonuçları düşünmek durumunda kalıyorlar. Oysa bugün teknokent firmaları-nın personeli arasında sağlanabilmiş olan sosyalleşme fırsatlarının benzerlerinin, İTÜ eğitim kadrosu ve öğrencileriyle de sağlan-ması çok faydalı olur.

İTÜ Öğretim Üyeleriyle İşbirliğiÖzellikle TÜBİTAK destekli projelerimizde her zaman danışmanlar ve stajyerler için bütçe ayırmaya dikkat ediyoruz. Önümüz-deki dönemde bunun payını daha da arttır-mayı hedefliyoruz. Stajyer çalıştırmada, ofis alanıyla ilgili kısıtlar tüm firmalar için önemli bir sorun oluşturabiliyor. Teknokent yöneti-minin tüm firmaların ortaklaşa kullanabile-ceği ve gerektiğinde esnek biçimde uygun

Teknokent firmaları ile İTÜ arasında, mesela ABD’deki araştırma üniversitelerinin endüstri ile yapmakta olduklarına benzer

işbirliklerini sağlamak için çaba sarf etmek gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için fiziksel yakınlık, aynı

ortamlarda bulunma, üniversitenin IT, konferans, hatta ders gibi

imkanlarından faydalanabilme gibi yöntemleri değerlendirmek iyi olur

diye düşünüyoruz.

PhonoClick’in çözümleri her zaman ölçeklenebilirlik, kullanılabilirlik

ve mobilite açısından yüksek standartlara göre geliştirilir.

Bu üç kriterin bugün kurumsal çözümleri başarıya ulaştırmada

çok büyük öneme sahip olduğunu düşünüyoruz. Bulut bilişim ile birlikte her üçünde de önemli sıçramalar sağlamak mümkün

oldu. Örnek olarak bugün Bodru ile, küçük bir işletmenin saha elemanı, düşük maliyetli bir

Android cihaz kullanarak şirketin binlerce dokümanı arasında istediği

sözleşme dosyasını saniyeler içinde bulup görüntüleyebiliyor ve müşterisiyle toplantıya bu bilgiyle

girebiliyor.

maliyetle günlük bazda bile masa kiralana-bilecek, istisna imkanlarının geçerli olduğu bir hotdesking alanı oluşturması, projelerde üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerine firmalarca daha fazla yer verilmesine çok yardımcı olacaktır diye düşünüyoruz.

Öğrencilere Staj ve İş Olanağı 3. ve 4. Sınıf öğrencilerine staj imkanları sağlayabiliyoruz. Stajyerlerimizi potansiyel kadrolu çalışanlarımız olarak görüyoruz ve aynı özenle seçmeye çaba sarf ediyoruz.

Rekabete Etki Eden ÇözümlerPhonoClick’in çözümleri, hizmet verdiği-miz sektörlerde rekabete büyük etkisi olan çözümler. Müşterilerimizin bizim teknolo-jilerimizi kullanarak önemli başarılar elde etmelerini, başka türlü oluşturulamaya-cak faydaları yakalamalarını hedefliyoruz. Aynı kategoride çok sayıda alternatifi olan, müşterimizin iş sonuçlarına büyük katkı yapmayacak çözümler ilgimizi çekmiyor. Projelerimizi değerlendirirken öncelikle bu kritere göre değerlendiriyoruz. Firma olarak büyümemiz, ticari başarımız bunun sonucu olarak geliyor.

Yeni Hedefler, ProjelerÖnümüzdeki dönemde özellikle KOBİ ve perakende şirketlerine yönelik çözümle-rimizi çeşitlendirmek niyetindeyiz. Bugü-ne kadar banka ölçeğinde sunduğumuz bazı çözümlerin, özellikle de mobil pa-zarlama ve müşteri ilişkileri yönetimi ile ilgili çözümlerimizin artık bu firmalarda kullanılabileceği altyapının oluştuğunu, bu firmalara katabileceğimiz büyük de-ğerler olduğunu düşünüyoruz.

Page 100: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

100 itü vakfı dergisi

TE

KN

OG

İRİŞ

İM

Add Mühendislik, 2013 yılında İTÜ Teknogirişim Atölye-si’nde faaliyete başlamıştır. Abdulkerim İnce, Doğuhan Ali Yıldız ve Doğuş Cendek tarafından kurulan firmada

tıbbi cihaz geliştirilmesi üzerine Ar-Ge faaliyetleri sürdürül-mektedir. ADD Mühendislik tarafından geliştirilen “Otomatik Tüp Tasnif Makinesi” adlı proje TÜBİTAK’ tan 100.000,00 TL’ lik finansal destek almaya hak kazanmıştır. Bu ürünün muadilleri ülkemi-ze ithal edilmekte ve yerli ürün bulunmamaktadır. Firmanın geliştireceği Otomatik Tüp Tasnif Makinesi ülkemiz için ilk olma özelliğini taşımaktadır. Ürün, hastalardan alınan kan numune tüplerinin otomatik bir şekilde ayrıştırılmasını sağlamaktadır. Bu sayede numuneler

İTÜ Teknogirişim atölyesi (TGa)

Türkiye’nin en büyük inkübasyon merkezi İTÜ Teknogirişim Atölyesi (TGA) girişimci firmalara ofis imkanı sağlıyor, yatırım ve işbirliği fırsatları sunuyor. 2012 yılında faaliyete açılan ve 51 kapalı ofis alanı bulunan TGA, İTÜ Maslak Yerleşkesi’nde üniversitenin merkezinde yer alıyor. İnkübasyon merkezi İTÜ TGA’da halen, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakalığı’nın yürüttüğü “Teknogirişim Sermaye Desteği” programı ve TÜBİTAK’ ın yürüttüğü “1512-Girişimcilik Aşamalı Destek” programı ile kurulmuş girişimci firmalar başta olmak üzere, KOSGEB’ in yürüttüğü “Ar-Ge İnovasyon Desteği” programı ve Arıçekirdek yarışması ile kurulmuş çok sayıda firma faaliyetlerini sürdürüyor.

“Otomatik Tüp Tasnif Makinesi, kan numune tüplerinin otomatik bir şekilde ayrıştırılmasını sağlayarak numunelerin analiz laboratuvarlarına daha hızlı ulaşmasını, analiz sonuçlarının hızlı alınmasını dolayısıyla hastalığın teşhis süresinin kısalmasını sağlayacak.”

add Mühendislik’ten ilk yerli teknoloji

“Otomatik Tüp Tasnif Makinesi”çok daha hızlı şekilde analiz laboratuarlarına ulaştırılabile-cektir. Sonuç olarak, hastalar analiz sonuçlarını çok daha hızlı alabilecek ve hastalığın teşhis süresi kısalacaktır. ADD Mühendislik, İTÜ Teknogi-rişim Atölyesi’ nde sürdürdüğü faaliyetlerinde birçok İTÜ öğ-rencisine hem yarı zamanlı iş hem de staj imkanı sağlamak-

tadır. Atölyede farklı alanlarda bir çok firma Ar-Ge faaliyetlerini sürdürmekte, ADD Mühendislik bu firmalarla teknolojik işbirliği yapmaktadır. Girişimciye sağlanan teşvikler sayesinde bir çok yeni teknoloji ülkemizde ilk defa geliştirilmeye başlamaktadır. TÜBİTAK ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sağladığı girişimcilik destekleri, girişimcilerin hayal ettikleri ürünü gerçeğe dönüştür-mek, ihracat açığını azaltmak ve ekonomik büyümeye katkı sağ-lamak açısından kritik öneme sahiptir.

Page 101: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

101itü vakfı dergisi

Gelecek Robotik, 2012 yılında İTÜ Teknogirişim Atölyesi’nde, İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü ve İTÜ Gemi ve Deniz Teknolojileri Mühendisliği Bölümü mezunu Doğuş Cendek tarafından kurulmuştur. Doğuş Cendek İTÜ Mekatronik Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Gelecek Robotik, robotik teknolojiler üzerine Ar-Ge projeleri yürütmekte ve müşterilerine bu alanda ürün ve hizmetler sunmaktadır. Robotik, disiplinlerarası bir çalışma alanıdır; firmamız bünyesinde Makine, Bilgisayar, Kontrol, Mekatronik ve Elektrik-Elektronik mühendisleri yer almaktadır. Ülkemizde ilk defa firmamızca geliştirmekte olan ürün ve hizmetler için KOSGEB ve TÜBİTAK’ tan destekler alınmaktadır. İmalat endüstrisinin yanı sıra eğitim, eğlence ve sağlık sektörlerine yönelik ürün ve hizmetler sunulmaktadır. Yürüttüğümüz tüm Ar-Ge projeleri ülkemizde ilk defa tarafımızca geliştirilmeye başlanan ürün ve hizmetleri içermektedir.Ülkemizde yaşlı veya engelli insanların kullanımına yönelik ilk robot kol

İTÜ Teknogirişim Atölyesi’nde faaliyetlerini sürdüren “Gelecek Robotik” Robot Kol, Akıllı Eğitim ve Oyun Seti, Üretim İzleme ve Kontrol Sistemi gibi çok sayıda yenilikçi ve öncü proje ile uluslararası açılıma hazırlanıyor. Gelecek Robotik’in projelerini kurucu Doğuş Cendek’ten aktarıyoruz…

Gelecek Robotik

Gelecek Robotik tarafından geliştirilmiştir. Ürün üzerinde iki yıldır çalışılmaktadır. İki adet prototip elde edilmiş ve ürünün geliştirilmesine devam edilmektedir. Geliştirmekte olduğumuz “Akıllı Eğitim ve Oyun Seti” ile 6-14 yaş grubu çocuklara hem erken yaşta mühendislik eğitimi verilebilecek hem de yaratıcılıklarının gelişmesine katkı sağlanacaktır. Ülkemizde ilk defa tarafımızca geliştirilen ürün ile çocuklar eğlenirken öğreneceklerdir. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik uygulamalı mühendislik eğitimi düzenlemekteyiz. Öğrencilere mekanik, elektrik-elektronik, yazılım, mekatronik ve robotik teknolojiler alanlarında uygulamalı eğitimler vermekteyiz.Geliştirdiğimiz %100 yerli Üretim İzleme ve Kontrol Sistemi -Manufacturing Execution Systems (MES)- “Baykuş” programı ile gerçek zamanlı olarak üretiminizi takip

edebilir, hataları tespit edebilir, elektrik tüketiminizi takip edebilir ve üretimdeki zaman kayıplarını sıfıra indirebilirsiniz.Uluslararası firmalar ile işbirliği içerisinde olan firmamız, Kinova Robotics ve Barrett Technology firmalarının ülkemizdeki tek partneridir.Geliştirdiğimiz ürünleri sergilemek üzere 2014 yılın içerisinde Japonya, Almanya ve Amerika’ da fuarlara katılacağız.İTÜ TGA’nın ve İTÜ’nün sağladığı faydalar:İTÜ TGA’ nın üniversitenin içerisinde yer alması iyi yetişmiş mühendis kaynağına ulaşmak, akademisyenlerden danışmanlık almak ve üniversite bünyesindeki laboratuvarla işbirliği yapmak açısından önemli avantajlar sunmaktadır.Bunların yanı sıra çok önemli olan bir diğer husus ise İTÜ TGA’nın birbirinden farklı disiplinlerde uzmanlaşmış bir çok firmaya ev sahipliği yapmasıdır. Bu sayede firmalar arasında teknolojik işbirlikleri geliştirilebilmekte, ortaklı proje başvurları yapabilmekte ve ortak olarak müşteriye çözüm sunulabilmektedir.

Page 102: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

102 itü vakfı dergisi

TEKNOKENT dOsyası

İnternet alanında, ülkemizde de global ölçekte başarılı olabilecek projelerin çı-kabileceğine inanan genç ve dinamik bir ekibe sahip Sungur Bilişim Teknolojileri, KOSGEB desteği ile başlattığı çalışma-larını İTÜ Teknogirişim Atölyesi’nde hızlı bir şekilde sürdürüyor. İTÜ Bilgisayar Mü-hendisliği Bölümü öğretim üyesi, Dr. Ali Evren Göksungur‘un yürütmekte olduğu projeye, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği öğ-rencileri de önemli katkılar sağlıyorlar. İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’n-den, Emrah Akgül, Teoman Turan, İTÜ‘de sosyal network ve arama motoru geliştir-me çalışmalarına katıldıkları bu önemli projenin içerisinde görev almanın heye-canı ile çalışmalarını İTÜ Teknogirişim

sosyal arama Motoru

Atölyesi’nde devam ettiriyorlar. Bir yandan etkileşimli sosyal arama motoru yazılım geliştirme faaliyetleri devam ederken, di-ğer taraftan da Amerikan Patent Ofisi’n-den projenin patent süreci başlatılarak “USPTO” üzerinden de yurt dışına yönelik projenin patentlenmesi için gerekli başvu-rular, İTÜ Teknogirişim Atölyesi’ndeki bu genç ekip tarafından gerçekleştirilmiştir. Turkiye ‘nin ilk yerli Sosyal Network ‘u ve Sosyal Arama Motoru olmaya aday olan projenin geliştirilmesine paralel, Sun-gur Bilişim Teknolojileri ekibinin (USPTO) Amerikan Patent Ofisi’ne yaptıkları baş-vuru sonrasında, Almanya Münih Bölgesi Kalkınma Ajansı’ndan aldıkları davet üze-rine, Alman yatırımcılarla bir araya gelmek

üzere önümüzdeki aylarda yurt dışında da aktif bir şekilde projenin tanıtımı yapılacaktır. Chooseclick.com özellikleri Web sayfalarında içerikler üzerinde başkaları ile chatleşmenize olanak sağlayan Choosec-lick.com Bilişim Fuarı CEBIT 2013‘de internet sponsoru olarak katıldı. (http://www.cebitbili-sim.com/sponsors-supporters)Sosyal Network’de dünyada çığır açacak yeni bir yöntem geliştiren sosyal bir arama motoru ve sosyal içerik yönetim sistemi olan chooseclick.com dünyadaki tüm web sitele-rindeki içerikler üzerinde online sohbet ede-biliyorsunuz. chooseclick.com uygulaması ile yorum yazabiliyorsunuz. Sol üstte çıkan “CC” butonu ile içerikleri aşağıya taşıyıp, sağ altta-ki choose butonu ile profilinizde depolayabili-yorsunuz. Dünyada bunu ilk başaran bir Türk ekibi chooseclick.com, Sungur Bilişim Tekno-lojileri oldu. Kurucuları Bilgisayar Mühendisi Ali Evren Göksungur ve tamamen gönüllüler-den oluşan ekibi ile birlikte İTÜ Teknogirişim Atölyesinde bu fikri hayata geçirdiler. Çok farklı bir alanda yeni bir buluş üzerinde ça-lışmaları, Sungur Bilişim Teknolojileri ekibine hızlı ilerlemede önemli bir avantaj sağlamış. Firmanın Danışma Kurulu Üyeleri Fatih Altaylı (Habertürk), Metin Salt (Vestel Ar-ge Genel Müd.), Prof. Dr. Emre Alkin (TFF Genel Sekre-teri) ve Prof. Dr. Güven Yalçıntaş (New York State Universitesi)’tan oluşuyor.

sungur Bilişim Teknolojileri’nden yeni bir yöntem

www.ONuTıKLa.COM veya www.chooseclick.com

Sosyal Network’de dünyada çığır açacak yeni bir yöntem geliştiren sosyal bir arama motoru ve sosyal içerik yönetim sistemi olan chooseclick.com için Amerikan Patent Ofisi’ne yapılan başvuru sonrası, Münih Kalkınma Ajansı’ndan davet alan Sungur Bilişim Teknolojileri’nin dünyada dikkat çeken projesini Ali Evren Göksungur yürütüyor.

Page 103: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

103itü vakfı dergisi

İTÜ

’dE

N H

aB

ER

LER

İTÜ, teknikte ve teknolojide öncü rolünü birbiri ardına attığı adımlarla güçlendiriyor. Türkiye’nin ilk “Bulut Bilişim Çözümleri Merkezi” İTÜ-HP ortaklığında kuruldu ve yine bir ilk olarak bulut bilişimde uzman yetiştirmek üzere sertifika programı açıldı. TÜ-HP Bulut Bilişim Çözümleri Merkezinde şirketlere, müşterilere ve iş ortaklarına a’dan z’ye “bulut bilişim” anlatılacak. Merkezde İTÜ’lü akademisyenler ve HP uzmanları ile HP’nin anlaşmalı eğitim firması tarafından çeşitli eğitimler verilecek.

İTÜ-HP Bulut Bilişim Çözümleri Merkezi, 28 Şubat 2014 Cuma günü düzenlenen törenle faaliyete geçti. Açılış törenine, Bilgi

Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Dr. Tayfun Acarer, Rektörümüz Prof. Dr. Meh-met Karaca, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Sabri Çelik, Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Eşref Adalı, HP MEMA (Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika) Kurumsal Grup Satış Lideri ve HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar, Intel Genel Müdürü Burak Aydın ile çok sayıda sektör temsilcisi ve basın mensupları katıldı.

A’dan Z’ye Bulut BilişimİTÜ-HP Bulut Bilişim Çözümleri Merkezinde şirketlere, müşterilere ve iş ortaklarına a’dan z’ye “bulut bilişim” anlatılacak. Merkezde İTÜ’lü akademisyenler ve HP uzmanları ile HP’nin anlaşmalı eğitim firması tarafından çeşitli eğitimler verilecek, demo ve bulut tek-nolojilerini uygulama olanakları sağlanacak. Merkezde ayrıca lisansüstü öğrencilere de bilimsel nitelikli çalışmalarını ve araştırma-larını yürütebilme imkânı sunulacak, ar-ge projelerine yönelik burs desteği verilecek. İTÜ-HP Bulut Bilişim Çözümleri Merkezi fa-aliyetleri kapsamında bulut bilişim alanında ortak ar-ge projeleri gerçekleştirilecek. İTÜ lisansüstü öğrencilerine bulut bilişim ala-nındaki ar-ge çalışmaları için HP tarafından burs sağlanacak. Bu kapsamda Bilgisayar

İTÜ - HP ORTAKlığınDA BuluT BİlİşİM ÇÖzÜMlERİ MERKEzİ KuRulDu

ve Bilişim Fakültemiz ile HP Teknoloji Ens-titüsü işbirliğiyle sertifika programı hazır-landı. Ortak yürütülecek eğitim ve sertifika programı ile bulut bilişim alanında eksik olan uzman insan kaynağının sektöre ka-zandırılması amaçlanıyor. Program saye-sinde, bulut bilişim konusunda verilen ders-lerin sınavlarında başarılı olan öğrencilere tüm dünyada geçerliliği olan HP ExpertOne ATA sertifikası verilecek.

Karaca: ‘Bulut bilişimin nitelikli işgücü İTÜ’den yetişecek’Açılışta konuşan Rektörümüz Prof. Dr. Meh-met Karaca, İTÜ’nün üniversite-sanayi iş birliğinde sadece ülkemiz için değil ulus-lararası çapta model olabilecek başarıda işlere imza attığına dikkat çekti. Karaca, “İTÜ-HP Bulut Bilişim Çözüm Merkezi gele-ceği yakalayacak adımlardan biri. Giderek ilginin ve kullanımın arttığı bulut teknolojisi sayesinde verileri daha hızlı depolamak, daha kolay ulaşılabilir kılmak, kurum mali-yetlerini düşürmek ve en önemlisi riski mi-nimize ederek saklanabilir hale getirmek mümkün” dedi. Bulut teknolojisindeki hızlı ilerleyişin nitelikli işgücü ihtiyacını da be-raberinde getirdiğine işaret eden Prof. Dr. Karaca, şöyle konuştu:“Bugün açılışını yaptığımız merkez, verece-ği eğitimlerle, seminerlerle alanda önemli bir bilgi paylaşımına zemin hazırlayacak.

Diğer yandan HP Teknoloji Enstitüsü ve İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültemizin işbirliği ile verilecek lisansüstü eğitimlerle alanda derinlemesine çalışma yapabilecek me-zunlar yetiştirilecek. Yani hem uygulama hem akademik kısmını güçlendiriyoruz.”

Acarer: ‘Üniversite-sanayi işbirliğinde örnek adım’Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başka-nı Dr. Tayfun Acarer ise bilişim sektörünün en temel sorunun uzman işgücü olduğuna dikkat çekti. Bu noktada İTÜ-HP ortaklığıy-la hayata geçirilen projenin çok önem taşı-dığını belirten Acarer, şunları kaydetti:“Bulut Bilişim kavramı son 7-8 yılda konu-şulmaya başlandı ancak önemli bir ihtiyaca cevap vermesinden ötürü hızla yaygınlaştı. Bu ihtiyacın nereden kaynaklandığını anla-mak için birkaç veriye bakmak yeter. Dün-yada milyarlarca mobil cihaz, milyarlarca uygulama yazılımı, milyarlarca web-tabanlı uygulama ve sosyal ağlara bağlı milyarlar-ca insan siber evreni paylaşıyor. Uzaktan eğitim, mobil sağlık uygulamaları, akıllı evler, akıllı şehirler, evden çalışma ya da uzaktan çalışma gittikçe artmaktadır. Böyle olunca, insanların uygulamalara ve bilgi-ye her zaman, her yerden ve herhangi bir cihazla erişme ihtiyacı da artıyor. Günü-müzde, siber evrendeki verilerin büyüklü-ğü Peta-byte’lar seviyesinde. Her yıl veri

Page 104: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

104 itü vakfı dergisi

büyüklüğü katlanarak artıyor. Her gün 2.3 milyar gigabayt yeni veri dijital ortama yük-leniyor. Kamu ya da özel sektör kuruluşları ‘Big Data’ olarak adlandırılan bu muazzam veri yığının altında kalmamak için interneti veri merkezlerine bağlayan Bulut Bilişim çö-zümlerine ihtiyaç duyuyorlar. Verileri güvenli bir şekilde saklama, istendiğinde erişilebilir kılma, hızlı ve güvenli paylaşımına imkan sağlama gereği bulut yapılarının oluşmasına sebep olmaktadır.”

Internete bağlı 10 milyar nesneKüresel veri trafiği, önümüzdeki 5 yıl içeri-sinde 4’e katlanırken, 2016’da toplam veri trafiğinin yüzde 66’sını bulut veri trafiğinin oluşturacağının öngörüldüğünü anlatan Acarer, “Günümüzde internete bağlı 10 mil-yar nesne söz konusu olup bunun 2020 yılı

itibariyle 50 milyar olacağı ön görülmekte-dir. Dolayısı ile bulut bilişimin önemi gittikçe artmaktadır. Bulut yeni bir teknoloji değil ama yeni bir platform sunuyor. Küçük şirket-ler başlangıç maliyetlerini düşürmek, büyük şirketler işletim maliyetlerini düşürmek için bulut bilişime yöneleceklerdir. Çünkü, ma-liyet avantajı, zaman avantajı, esneklik ve uyumluluk faktörleri nedeniyle Bulut Bilişim son zamanlarda oldukça değerli hale gel-miştir” dedi.

Urçar: ‘İTÜ-HP Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi’HP MEMA (Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika) Kurumsal Grup Satış Lideri ve HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar, yapılan araştır-maların bulut bilişimin öneminin her geçen gün arttığını gösterdiğine değindi. Urçar,

alana ilgi duyan öğrencilere alternatif sun-mak ve uzmanlaşmalarını sağlamak amacı ile İTÜ ile sertifika programını hayata geçi-rerek Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiklerini söyledi. Urçar şöyle konuştu:“Sektör ve üniversite işbirliği, yetişmiş in-san gücünü eksikliğinin aşılmasında ciddi bir rol oynuyor. Bu tip projeler sayesinde, eğitim süreci tamamlandıktan sonra edini-len bilginin uygulamaya dökülmesi, yurtiçi ve yurtdışı projelerle tecrübenin arttırılma-sı, yeni mezun programları ile talep edilen nitelik ve nicelikte yetişmiş elemana sahip olmak çok daha kolay olacak. Bu proje ile her geçen gün istihdam ihtiyacı artan BT sektörüne, nitelikli yeni mezun iş gücü ka-zandırmış olacağız.”

Aydın: ‘Teknoloji ihraç edebiliriz’Intel Genel Müdürü Burak Aydın, “ Türki-ye’den dünyaya teknoloji ihraç edebilmek için teknolojiyi tüketen olduğu kadar, üreten bir toplum olmamız da gerekiyor. Türkiye kesinlikle dünyaya teknoloji ihracatı yapa-bilecek potansiyele, başarılı genç ve yara-tıcı beyinlere sahip. Bu, aynı zamanda ül-kemizin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebilmesini sağlayacak önemli bir fırsat. Ancak ülkemizin bu alandaki potansiyelini ortaya çıkarabilmek için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Sektör – üniversite işbirliğine güzel bir örnek olan İTÜ-HP Bu-lut Bilişim Çözümleri Merkezi’nin, ülkemizin teknoloji alanında sıçramasında önemli bir adım olacağına inanıyor, Intel olarak bu merkeze destek vermekten heyecan duyuyoruz” diye konuştu.

İTÜ ÜRETİMİ “SARSMA MASASı” İTÜ İnşaat Fakültesi, Yapı ve Deprem La-boratuvarı’nda tamamen yerli yatırımcıların destekleriyle üretilen “sarsma masası” İnşa-at Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenle-nen törenle hizmete girdi.Törene, Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın, Fakülte Dekanı Gaye Onursal Denli, projeye destek sunan şirket yetkilileri ile akademis-yenler ve öğrenciler katıldı. Törende yapılan konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Meh-met Karaca ve Fakülte Dekanı Prof. Dr. Gaye Onursal Denli sarsma masasının yapımında emeği geçen kişilere ve kuruluş temsilcileri-ne plaket sundu. Proje Koordinatörü Doç. Dr. Ercan Yüksel’in sarsma masası ile ilgili bir sunum gerçek-leştirdi. Yüksel, ayrıca katılımcılara sarsma masası üzerinde deprem senaryoları uy-gulayarak deney gerçekleştirdi. İTÜ üretimi sarsma masasının yapımına, büyük bölümü

İTÜ mezunu olan 19 kişi ve kuruluş katkı sağladı. Mekanik, elektrik, hidrolik ve ya-zılım konularındaki özgün tasarımı ve üre-timi tamamen yerli olarak gerçekleştirilen sarsma masası 250 bin dolara mal oldu. 2.35x2.35 m. boyutlarındaki sarsma masa-sı, yapı ve deprem mühendisliği alanlarında eğitim ve araştırma amaçlı kullanılacak.

Page 105: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

105itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

“EnERjİSİnİ ARAYAn TÜRKİYE”

Mimar ve Mühendisler Grubu ile İTÜ Maden Fakültesi’nin birlikte düzenledikleri “Enerjisini Arayan Türkiye” panelinde, Türkiye’nin enerji ihtiyaçları, sorun ve çözüm önerileri ve alternatif enerji kaynakları konuşuldu.

Mimar ve Mühendisler Gurubu ile İTÜ Ma-den Fakültesi’nin birlikte düzenledikleri “Enerjisini Arayan Türkiye” paneli 18 Şubat Salı günü İTÜ Maden Fakültesi Maslak Yer-leşkesi - İhsan Ketin Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Türkiye’nin enerji ihtiyaçları, sorun ve çözüm önerileri ve alternatif enerji kaynakları konularının konuşulduğu panel, gerek konular gerekse sunulan önerilerle büyük ilgi çekti. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet KARACA‘nın açılış konuşmasıyla başlayan panelde ala-nında uzman isimler ülkemizin enerji po-litikaları ve önerilerini masaya yatırdı. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca “Enerji bizim önceliğimiz, şu an çalışan tek nükleer araştırma reaktörü İTÜ‘nünki, İstanbul Kü-çükçekmece’de de araştırma reaktörü var ama galiba şu an aktif olarak çalışmıyor. Bu-rada bulunan değerli hocalarımız tabii ko-nuyu derinlemesine açıklayacaktır. Özellikle Mimar ve Mühendisler Grubu’na böylesine önemli ve hassas bir konuda Üniversitemiz ile yaptıkları işbirliği için teşekkür ederim. Mimar ve Mühendisler Grubu’nun ülkemiz geleceği için ele aldığı konulara da önem veriyor, kendilerine teşekkür ediyorum”dedi.

“En Büyük Enerji Kaynağı Tasarruflu Kullanılan Enerjidir”İTÜ Rektörü Karaca’dan sonra MMG baş-kan yardımcısı Mahmut Çelik, mühendis-liğin bütün dallarında enerjinin olmazsa olmaz önemde olduğu ifade ederek kürsü-ye Mimar ve Mühendisler Grubu Başkanı Murat Özdemir‘i davet etti. MMG Başkanı Murat Özdemir katılımcılara “panelimize hoş geldiniz” diyerek MMG olarak iki ayda bir çıkardırdığımız derginin bu ayki içeriğini “Enerjisini Arayan Türkiye” konusuna ayır-dık. Bizim ülkemizi gelişmekte olan ülkeler seviyesinden çıkarıp, gelişmiş ülkeler ka-tegorisine sokmak için adeta bir seferber-lik havasında çalışmamız lazım. Her ay bir üniversitede gerçekleştirdiğimiz konferans ve panellerle ülkemizin önemli konu ve so-runlarına değinerek hem bu konulardaki du-

yarlılığımızı ortaya koyuyor hem de kanun koyucu ve uygulayıcılara yol göstermek is-tiyoruz. Ülkemizin artan nüfus artışı, sanayi-leşmede enerjinin önemini ve ihtiyacını çok daha fazla ortaya koymaktadır. Kullanılan enerji kaynaklarının hem sınırlı olması hem de enerji kaynaklarının sürdürülebilir olması açısından çeşitlilik büyük önem taşımak-tadır. Bizim Konya kadar olan Hollanda’nın gayri safi milli hâsılası 100 milyar dolar, kişi başı geliri 45 bin dolar, neredeyse 4 katı-mız. Türkiye enerji kaynakları bakımından çok zengin bir ülke olmadığından ve en bü-yük ödemeyi enerji ithalatına yaptığından alternatif enerji kaynakları ve enerji ihtiyacı hayati önemdedir. Şunu da önemle belirt-mek isterim ki en büyük enerji israf olunan enerjidir, eğer israf olunan enerjiyi engeller ve durdurabilirsek bu bize büyük bir enerji kaynağı olur. Enerji alanında ülkemiz nük-leer enerji alanında geç kalmıştır. Ülkemiz batıda Bulgaristan, doğuda Ermenistan’da bulunan eski ve tehlikeli Nükleer Enerji Santralleri’yle tehdit altındadır. Enerji kulla-nımında doğal hayatın ve çevrenin korun-masına özen göstermeliyiz. Burada Enerji konusu farklı konu başlıkları ve uzmanların-ca etraflıca değerlendireceklerdir. Bu vesi-leyle sözü konuşmacılara bırakarak Mimar ve Mühendisler Grubu olarak her zaman ülkemiz adına önemli konuları ele almayı sürdüreceğiz” dedi.

“Kömür Enerjisi Gözardı Edilmemelidir”MMG Başkanı Murat Özdemir İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Fatma Arslan ile birlikte İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet KA-

RACA‘ya MMG Plaketini takdim etti. Plaket teslimi ve fotoğraf çekiminden sonra MMG Başkan yardımcısı Mahmut Çelik kürsüye gelerek oturum Başkanı İTÜ Maden Fakül-tesi Dekanı Prof. Dr. Fatma ARSLAN ve ilk konuşmacıları, İTÜ Maden Fakültesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan KURAL, İTÜ Maden Fakültesi Cevher Ha-zırlama Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gündüz ATEŞOK, İTÜ Maden Fakülte-si Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr Abdurrahman SATMAN, İTÜ Enerji Enstitüsü Yenilenebilir Enerji ABD Başkanı Prof. Dr. Üner ÇOLAK’ı konuşmala-rını yapmak üzere yerlerine davet etti. Otu-rum Başkanı Prof. Dr. Fatma ARSLAN MMG grubuna teşekkürüyle başladığı konuşması-na “Ülkelerin sanayi ve gelişmişliklerinin en önemli kriterlerinden birinin enerji üretim ve tüketimidir. Bu nedenle enerji kaynaklarına ulaşım ve üretim kaynaklarının arttırılması her ülke için stratejik bir önem taşımaktadır. Enerji kaynakları dünya siyasetini yönlendi-ren, savaşlara neden hatta sınırların yeni-den çizilmesini sağlayan temel bir unsurdur. Dünyada artan nüfus ile birlikte enerjiye olan ihtiyaç da artmaktadır. Ülkemizde birincil enerji üretimi ağırlıkla kömür ve yenilenebilir enerji kaynakları (hidrolik, biyokütle, rüzgar, jeotermal) sağlanmakla birlikte bu kaynak-ların yanı sıra petrol ve son yıllarda artan doğalgazdan karşılanmaktadır” diyerek devam etti ve ülkemizin dünya ülkeleri ara-sında enerji çeşitlerine göre tüketim ve ka-pasite sıralamasını verdi. Oturuma konu ve konuşmacılarını açıklayıcı sözlerinden sonra ilk olarak Prof. Dr. Orhan Kural konuşmaya

Page 106: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

106 itü vakfı dergisi

ve İnovasyon Merkezi tarafından yürü-tülen programın bilgilendirme ve açılış

semineri 3 Mart 2014 Pazartesi günü Merkezi Derslik – B37’de gerçekleştirildi.

Başvurular ise 12 Mart 2014 Çarşamba gününe kadar sürdü. Ödüllü ve ücretsiz bu program için sınırlı sayıda kişi kabul ediliyor.

ENERJİSİNİ ARAYAN Açılış KonuşmAlArı

İTÜ rEKTÖrÜ Prof. Dr. mehmet KArACA (13:00 - 13:15)

mmG Yönetim Kurulu Başkanı

murat ÖZDEmİr (13:15 - 13:30)

Prof. Dr. orhan KurAl İTÜ maden Fakültesi, maden mühendisliği Bölüm Başkanı

Prof. Dr Gündüz ATEşoK İTu maden Fakültesi, Cevher Hazırlama müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr Abdurrahman SATmAnİTÜ maden Fakültesi, Petrol veDoğal Gaz mühendisliği Bölümü

Prof.Dr.Üner çolAKİTÜ Enerji Enstitüsü, YenilenebilirEnerji ABD Başkanı

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin çAlıKİstanbul Üniversitesi, Teknik Bilimler meslek Yüksekokulu Doç. Dr. Abdüsselam AlTunKAYnAKİTÜ Kıyı Bilimleri ve mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı

Doç.Dr. Hatice AYATAç İTÜ mimarlık Fakültesi, şehir ve Bölge Planlaması Bölümü 16:00 - 16:30

Kömür Dünya’nın ve Türkiye’nin En Önemli Enerji Kaynağıdır. çevre Dostu olarak Kullanmak Zorundayız.

Gelişen Türkiye’de Enerji-Enerjide Kömürün Yeri

Türkiye’de ve Dünyada Enerji, Petrol, Doğalgaz ve Jeotermalin Durumu ve Geleceği

Türkiye’nin Enerji çeşitliliğinde nükleer Enerji

rüzgâr Türbini Teknolojileri ve lisansız Elektrik Enerjisi Üretimi

Dalgadan Enerji Üretilmesi

Sürdürülebilir Kentsel Enerjinin Planlanması

Soru cevap

TÜRKİYE

mmgorgtr www.mines.itu.edu.trwww.itu.edu.tr

www.mmg.org.tr

mmgorgtr

YEr İSTAnBul TEKnİK ÜnİvErSİTESİ mADEn FAKÜlTESİ (mASlAK)İHSAn KETİn KonFErAnS SAlonu

TArİH - SAAT Tarih : 18 şuBAT 2014 (SAlı)Saat : 13:00 - 16:30

oturum Başkanı Prof. Dr Fatma ArSlAn (13:30 - 13:40)

İTÜ maden Fakültesi Dekanı

davet etti. Konuşmasında “Kömür Dünya’nın ve Türkiye’nin enerji kaynağıdır. Çevre dostu olarak kullanmak zorundayız. Kömür kullan-mamak gibi bir lüksümüz yok. Her enerji çev-reye belli oranda zarar verir. Kömürü doğru kullanmak zorundayız. Değerli arkadaşlarım nükleer enerjiyi anlatacak. Baştan söyleye-yim ben nükleer enerjiye karşıyım. Kömür santrallerini önemsemeliyiz; enerji ihtiya-cında bence kömür santralleri tek çözüm. Kömürün kötü ve yanlış kullanılması sonucu ülkemize büyük zarar verdik, İstanbul’da kirli havadan sokağa maskeyle çıktığımız günler oldu. Kaçak enerjinin önlenmesiyle birkaç elektrik santralinin üreteceği enerji ihtiyacını karşılayabiliriz. Daha saatlerce bu konu hakkında konuşabilirim, çok geniş bir konu çünkü” diyen Kural kömür enerjisiyle ilgili istatiki bilgileri vererek, “Mimar ve Mü-hendisler Grubu’na bu paneli düzenledikleri ve böylesine önemli bir konuya değindikleri için teşekkür” etti. Prof. Dr. Orhan Kural’dan sonra Prof. Dr. Gündüz ATEŞOK, “Gelişen Türkiye’de Enerji-Enerjide Kömürün Yeri”nin önemine değinerek nükleer enerji konusun-da Orhan hocaya katılmadığını vurguladı. Dünyadaki petrol lobisinin etkin olduğunu ve diğer enerji alanlarındaki çalışmaları en-gellediklerini belirterek, enerjinin bir macera değil devlet politikası olarak uygulanması gerektiğini söyledi. Ülke olarak doğalgazı-mızın olmamasına rağmen bütün enerji ih-tiyacını doğalgazdan sağlamanın akılcı ol-madığına değinen Ateşok, “Enerji çeşitliliği yaratmamız ve tek bir enerji kaynağına ba-ğımlı olmamalıyız “ dedi. Ayrıca kömürün ol-duğu gibi kullanılması dışında değişik şekil-lerde kullanılabileceğini (kömür/su karışımı, sıvı ve gaz üretimi gibi) dile getirdi. Dünya uygulamalarıyla birlikte kömür zenginleştir-

menin ve yakma tekniklerinin de öneminden bahsetti. Prof. Dr Abdurrahman SATMAN’da “Türkiye’de ve Dünya’da Enerji, Petrol, Do-ğalgaz ve Jeotermal’in Durumu ve Geleceği ”ile ilgili sunumunu yaparak izleyicilere ha-zırladığı slaytlardan oluşan bilgi ve görüntü-ler sundu. Ülkemiz jeotermal kapasitesinin ancak %10 nu kullanmaktadır, bu yaygınlaş-tırılmalıdır dedi. Bu bağlamda, dünyada ve ülkemizde enerji rezervleri ve kullanım mik-tarlarını söyleyerek alışıla gelmiş kaynakla-rın kullanımının azaldığını alışıla gelmemiş kaynakların kullanımının ise teknoloji ve bilgi birikimiyle faydanılabileceğini belirtti.

“Türkiye’nin Nükleer Enerjiye İhtiyacı Vardır “ Prof. Dr. Üner ÇOLAK’da Türkiye’nin Ener-ji Çeşitliliğinde Nükleer Enerji” konusunda,

Türkiye’nin enerji bağımlılığını yabancı kay-naklardan kurtarmak, kaynak çeşitliliği ya-ratmak, çevreye uyumlu enerji teknolojilerini kullanmak ve baz yük kapasitesini arttırmak için ülkemizin nükleer enerjiye ihtiyacı oldu-ğunu söyledi.Oturum konuşmacıları konularını anlattıktan sonra izleyiciler uzmanlara sorularını yönet-ti. Soru ve cevap faslı bittikten sonra birinci oturum sona erdi. Mimar ve Mühendisler Grubu Başkanı Murat Özdemir oturum ko-nuşmacılarına MMG plaketlerini verdi. Birin-ci oturum için verilen kısa bir aranın ardın-dan ikinci oturum başladı. İkinci oturumda ilk oturum kadar ilgi çekiciydi. İTÜ Kıyı Bilim-leri ve Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Abdüsselam ALTUNKAYNAK’da “Dalgadan Enerji Üretilmesi” konusunu ele alarak dalga enerjisini anlattı. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olduğuna değinen Altunkaynak, ülkemiz deniz kıyılarındaki dal-ga enerji oranlarını söyledi. Dalga enerjisinin yeni bir tür enerji kaynağı olduğuna değine-rek bu enerjinin rüzgar ve güneş gibi alter-natif enerji kaynaklarından daha verimli ve daha az maliyetli olduğunu söyledi.İTÜ Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Plan-laması Bölümü’nden Doç.Dr. Hatice AYATAÇ da “Sürdürülebilir Kentsel Enerjinin Plan-lanması” konusunda yenilenebilir enerjinin kullanımı kentlerin ulaşımını, arazi kullanım sistemlerini yeniden geliştirmeyi ve kentsel dokuyu yenilemeyi gerektirir diyerek hazırla-dığı sunumu paylaştı.İki oturum şeklinde yapılan ”Enerjisini Ara-yan Türkiye” paneli izleyicilerin sorularının ardından MMG Başkanı Murat Özdemir’in ikinci oturum konuşmacılarına plaketlerini vermesiyle son buldu.

TÜBİTAK’ın üniversiteler arasında açtığı Girişimcilik Sertifika Programlarına yönelik destek kapsamında, Tür-kiye’de bu alandaki en iyi programlar arasına girerek TÜBİTAK desteği almaya hak kazanan İTÜ-Ginova Girişimcilik Sertifika Progra-mı başladı. İTÜ Girişimcilik

İTÜ ÖğREncİlERİnE ÖDÜllÜ GİRİşİMcİlİK PROGRAMı

Page 107: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

107itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

Hava kalitesi ve modellenmesi ile ilgili birçok çalışması bulunan İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bö-lümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Toros, 6 Mart 2014 Perşem-be günü “Hava Kirliliği ve İstanbul İçin Bir Afet Senaryosu” konulu seminer verdi.Seminerde katılımcıların da katkıları ile şehirlerdeki hava kalitesi-nin, ekonomiye, sosyal hayata ve çevreye etkileri tartışıldı.

‘Hava kalitesinin düşüşü potansiyel afet’Doç. Dr. Hüseyin Toros, büyük şehirlerdeki hava kalitesinin düşü-şünün tüm dünyada ciddi bir potansiyel afet olduğunu ancak me-teorolojik afetlerin kamuoyunda yeterince bilinmediğini söyledi. Toros, hava kirliliği modellenmesinin, hava kalitesinin belirlenmesi ve gelecek için öngörüde bulunulması adına önemli olduğuna dikkat çekerek, İstanbul’un hava kalitesini değerlendirdi. Toros şu noktalara işaret etti:“İstanbul’un hava kalitesinde son yıllarda ciddi bir iyileşme ya-

İSTAnBul‘un HAvA KAlİTESİ İTÜ’DE KOnuşulDu

şandı. Burada en önemli parametre doğalgaz kullanımındaki artıştır. Bununla birlikte, meteorolojik şartlar hava kirliliğini çok etkilemektedir. Öte yandan soğuk bir kış günü doğalgaz ithalinde sıkıntı oluşması durumunda nasıl ısınacağımızın araştırılması gerekir. Böyle bir du-rumda İstanbul’da insanlar donmamak için her şeyi yakacaktır. Kar-şımıza çok sayıda ölüm vakası çıkacaktır ki bunun dünyada örnekleri yaşanmıştır.”

“Enerji sorunu çözülmeli”Seminerde çözüm önerilerinde bulunan Toros, öncelikle enerji so-rununun çözülmesi gerektiğini vurguladı. Toros, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları konularında araştırmaların arttırılması ve bu kaynak-ların kullanılmasının hava kirliliği afetinden ve uzun süreli hasarlardan kurtulmayı sağlayabileceğini söyledi. Ayrıca şehirlerin tasarımında ve tesislerin kurulumunda meteorolojik durumların göz önünde bulundu-rulmasının, meteoroloji mühendislerinin görüşlerinin dikkate alınma-sının gerekliliğinin altını çizen Toros, bu sayede hem enerji tasarrufu yapılabileceğini hem de meteorolojik afetin önüne geçilebileceğini anlattı.

Ev seçerken çevreye dikkatDoç. Dr. Toros, ev alırken veya kiralarken oturulacak semtin kirletici kaynaklara göre seçilmesi gerektiğini belirterek, bu kaynakları araç trafiğinin fazlalığı, atmosfere zararlı gazlar salan fabrikaların, endüst-ri kuruluşları olarak sıraladı. Bu türlü yerle mümkün olduğunca uzak konutların seçilmesi gerektiğini ifade eden Toros, ağaç miktarının ar-tırılmasının, binalarda ısı yalıtımı yapılmasının önemine de değinerek, “Kent planlamasında, mimaride meteorolojik koşulların değerlendiril-mesinin uzun vadeli ve katma değeri yüksek bir kazançtır” dedi.

nÜKlEER EnERjİ BİlGİlEnDİRME MERKEzİ AÇılDı

İTÜ Enerji Enstitüsü bünyesinde ARI 6 bina-sında kurulan Nükleer Enerji Bilgilendirme Merkezi faaliyete geçti. Kasım 2013’te Enerji Enstitüsünde; İTÜ, İTÜ Arı Teknokent, Rosa-tom ve T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan-lığı arasında imzalanan protokolle temelleri atılan merkezin teknik açılışı, 24 Mart 2014 Pazartesi günü gerçekleştirildi.Merkezin teknik açılışına, Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. M. Sabri Çelik, Enerji Enstitüsü Mü-dürü Prof. Dr. Altuğ Şişman, Merkez Müdürü

Dr. Senem Şentürk Lüle, Rosatom ve Akku-yu NPP Şirketi’nin üst düzey yetkilileri ile İTÜ Arı Teknokent yöneticilerinin yanı sıra enstitü çalışanları ve öğrenciler katıldı.

Rektör Prof. Dr. Karaca: ‘Toplumsal Sorumluluk’Merkezin açılışında konuşan Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca, nükleer enerjiyle ilgili yatırımların dünyada 1950’lerde başla-dığını ancak Türkiye’nin bu alanda geri kal-

Prof. Dr. Altuğ ŞişmanSergei Tamayev

dığını söyledi. İTÜ’nün tarihsel süreçte bu açığı kapatma adına önemli bir rol üstlendiğini ifade eden Karaca, “İTÜ, 1961 yılında Enerji Enstitüsünü kuruyor ve devamında marka oluyor. Bizler, İTÜ Enerji Enstitüsü ve İTÜ Teknokent olarak ülkemiz-de nükleer enerji konusundaki açığı kapat-mayı bir toplumsal sorumluluk olarak görü-yor ve sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Bundan da gurur duyuyoruz” diye konuştu.

Page 108: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

108 itü vakfı dergisi

Uzmanların ve sektör temsilcilerinin katılı-mıyla ÇED Çalıştayı düzenlendi.“Meteoroloji mühendislerinin ÇED raporla-rında imza yetkisi olmalı.”“Meteoroloji ya da atmosfer bilimlerine giren konularda, uzman olmayan isimler ÇED ra-poru imzalamamalı.”“İnşaat sektöründe meteoroloji mühendisi ihtiyacı var.”İTÜ Uçak ve Uzak Bilimleri Fakültesi Meteo-roloji Mühendisliği Bölümü, Dünya Meteoro-loji Günü kutlama programı düzenledi.Program kapsamında akademisyenler, sektör temsilcileri ve meteoroloji mühendi-si adaylarının katılımıyla “Dünyada ve Tür-kiye’de Çevre Etki Değerlendirme (ÇED)” konulu çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştayda, ÇED çalışmalarının nasıl başladığı üzerine bilgiler verilerek, ÇED’in önemi ve yaşanan sorunlar ele alındı.Meteoroloji mühendisliği ile ÇED ilişkisi, meteoroloji mühendislerinin ÇED alanındaki eğitimleri ve sorunlarının değerlendirildiği çalıştayın sonuç bildirgesinde, meteoroloji mühendislerinin ÇED’lerde imza yetkisine sahip olması gerektiği yer aldı. Kararın açık-lamasında “bir alanla veya tesis ile ilgili ça-lışmalar yapılırken, bölgenin iklimi doğrudan etkilidir. Bu nedenle meteoroloji mühendis-lerinin de yetki sahibi olması ve iklime göre de değerlendirme yapılması gerekir” dendi.

DÜnYA METEOROlOjİ GÜnÜ KuTlAnDı

Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin başkanlığın-da gerçekleştirilen oturumda, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden (MGM) Erdoğan Bölük, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyemiz Doç. Dr. Hüseyin Toros ve Devlet Su İşleri’nden Aynur Zürran, meteo-roloji mühendislerinin ÇED piyasasındaki yerini değerlendirdi. Özellikle mevzuattaki eksikler ve bunların sonucunda meteoroloji mühendislerinin karşılaştıkları sorunlar de-taylı olarak ele alındı. Ayrıca, su ile ilgili ÇED raporları ve meteoroloji mühendislerinin yü-kümlülükleri tartışmaya açıldı.İnşaat sektöründe meteoroloji mühendisi açığıProf. Dr. Selahattin İncecik başkanlığında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilisi Mus-tafa Şahin ve İsfalt A.Ş.’den İbrahim Sön-mez’in katıldığı oturumda ise ÇED sektö-rünün geleceği üzerine konuşuldu. İsfalt A.Ş.’den İbrahim Sönmez, inşaat sektörün-de Meteoroloji Mühendislerine acil ihtiyaç bulunduğunu belirterek, bu alandaki açığa dikkat çekti.Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Sıt-kı Erduran, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile MGM yetkilileri Abdulkadir Kesim ve Adem Taşçının katıldığı oturumda ise Meteorolo-ji Mühendisleri Odasının ÇED sektöründe

yapması gerekenler ele alındı. İlgili yönet-meliklerde görev tanımlarının net olması ve uzman olmayanlara meteoroloji ve atmosfer bilimleri alanında ÇED raporlarında görev verilmemesi gerektiği önemle belirtildi.

200 balon uçurulduÇalıştay, renkli bir kapanışla sona erdi. Hava tahmini belirlemede kullanılan balon gön-derme yöntemini temsilen, çalıştaya katılan-lar tarafından üzerinde “Yerden göğe bilim, teknoloji ve mühendislik üretiyoruz” yazılı kartların bulunduğu 200 balon uçuruldu. Kartlarda, balonların gözlem amacıyla uçu-rulduğu belirtilerek, bulan kişilerin balon-ların ulaştığı yer hakkında bilgi vermesi de istendi ve bölümün iletişim bilgileri konuldu.

Page 109: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

109itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör’ün son makalesi, dış dünyada büyük ilgi çekti. Prof. Dr. Şengör’ün, Merkür’deki büzüşmeye ilişkin “Mercury’s Glo-bal Contraction Much Greater Than Earlier Estimates” konulu makalesi, Nature Geoscience dergisinde yayımlandı. Makale BBC’de de geniş yer buldu.

SUNY programlarından farklı olarak sadece Türk öğrencilere değil uluslararası öğrencilere de açık olacak uluslararası yeni bir çift diploma programı başladı. İlk öğrenciler bu yıl alınacak.İlklerin öncüsü, teklerin sahibi üniversite İTÜ, Türkiye’de ilk ni-teliğinde bir başka çalışmayı daha hayata geçiriyor. Türkiye’de ilk kez uluslararası öğrenci almaya olanak tanıyan ortak lisans programı açıldı. İTÜ ile ABD New Jersey Institute of Techno-logy (NJIT) tarafından yürütülecek programı tamamlayan öğ-renciler hem İTÜ hem NJIT diplomasına sahip olacak.İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü, uluslara-rası çift diploma programı ile öğrenci alacak. Program, halen İTÜ’de ve diğer bazı üniversitelerde uygulanan Uluslararası Ortak Lisans Programı-SUNY’den farklı olarak, Türkiye’de ilk olacak biçimde yapılandırıldı. Buna göre programa alınacak öğrenciler, eğitimlerinin 2 yılını İTÜ’de, 2 yılını ise NJIT’te ta-mamlayacak. Eğitim dili tamamen İngilizce olan programı biti-ren hem Türk hem yabancı öğrenciler, İTÜ’den de NJIT’ten de diplomaya sahip olacak.

Müfredat ortak hazırlandıNJIT dünyanın en saygın üniversiteleri arasında yer alıyor. Elektronik ve Haberleşme alanındaki çalışmalarıyla markala-şan üniversite, alanda Türkiye’nin markası olan İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümüyle işbirliği yapıyor. Her iki bölümün de gerek teknik ve teknolojik altyapısı gerekse seçkin akademik kadrosu, işbirliği yapılmasını sağlayan temel zemin oldu.Programın içeriği tamamen uluslararası gerçeklere göre oluş-turuldu. Eğitim alacak öğrenciler, dünyanın her yerinde mes-leğini üst düzey yerine getirebilecek elektronik ve haberleşme mühendisleri olarak yetişecek. İlk öğrencilerini bu yıl alacak programın açılış için kontenjanı 30 olacak. 30 öğrencilik kon-tenjan dâhilinde hem NJIT hem İTÜ öğrenci kabul edecek.

Çağın mesleği Elektronik ve Haberleşme Mühendislik disiplinleri içinde en çok ilgi gören alanlardan biri olan Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, çağın meslekleri arasında gösteriliyor. Mezunlarının kolaylıkla iş bulabildiği ve özellikle tercih edildiği alanda, İTÜ’nün verdiği kaliteli eğitim uluslararası düzeyde de kendini göstermiş olacak. Programı tercih edecek öğrenciler ücretli olarak eğitim alacak. Öğrenciler NJIT’te eğitim gördükleri sürede eyalet vatandaş-larının ödediği ücreti verecek; İTÜ’de okudukları sürede de SUNY programları üzerinden ücret ödeyecekler.

PROf. DR. cElAl şEnGÖR’Ün MAKAlESİ BBc’DE

İTÜ’DEn TÜRKİYE’DE BİR İlK: ElEKTROnİK vE HABERlEşME’DE ÇİfT DİPlOMA

uclA ÖğRETİM ÜYESİ PROf. DR. RAzAvİ’nİn SEMİnERİUCLA (University of California, Los Angeles) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behzad Razavi, 8 Nisan 2014 Salı günü, İTÜ’nün konuğu olarak geldiği Türkiye’de, Elektrik Elektronik Fakül-temizde tüm gün süren bir seminer verdi. Dünya çapındaki çalışmala-rıyla seçkin bir bilim insanının ağır-landığı bu önemli seminerde, 3 konu başlığına ilişkin oturumlar yapıldı ve soru-yanıt bölümüne yer verildi.

Bahzad Razavi’nin seminerinin otu-rum başlıkları: 1. Oturum - “A Low-Power 5-GHz CMOS Receiver for 802.11a Applications”2. Oturum - “A Low-Power GSM/CDMA CMOS Receiver With RF Channel Selection”3. Oturum - “A Receiver Architecture for Carrier Aggregation Sys-tems”

Prof. Dr. Behzad Razavi: Aralarında UCLA Senate Teaching Award, IEEE Donald O. Pederson Award ve IEEE Fellow ünvanın da bulunduğu çok sayıda ödüle sahip Prof. Dr. Behzad Razavi, elektrik elektronik mühendisliği alanında dünyaca tanınan saygın bilim in-sanlarından biridir. Çok sayıda akademik makalenin yanı sıra 10’u aşkın kitabı bulunan Razavi, özellikle kablosuz alıcı-vericiler, yüksek hızlı veri iletişimi gibi konular üzerine çalışmaktadır.

İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi (Ayazağa Kampüsü)İdris Yamantürk Konferans Salonu

“A Rece

iver Arch

itectu

re fo

r

Carrier A

ggregatio

n System

s”

14:30 - 1

6:00

“A Low-Power 5

-GHz CM

OS Rece

iver

for 8

02.11a A

pplicatio

ns”

09:00 - 1

0:30

10:4

5 - 12:15

“A Low-Power G

SM/CDM

A CMOS

Receiver w

ith R

F Channel Selecti

on”

Prof. Dr. Behzad RazaviTEKNİK SEMİNER

University of California, Los Angeles (UCLA)Elektrik Mühendisliği Bölümü

08.04.2014

www.itu.edu.tr | itu1773 | istanbultechnicaluniversity | itu1773

Page 110: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

110 itü vakfı dergisi

İTÜ Bilim Toplum Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından ilk kez düzenlenen ve Eğlen-Bilim Bilim İletişim Grubu tarafın-dan sertifikalı bir etkinliğe dönüştürülen “Eski Anadolu’da Metal Bilimi ve Sanatı” atölye çalışması, 8-9 ve 15-16 Mart 2014 tarihlerinde İTÜ Bilim Merkezinde ger-çekleştirildi. Arkeolojik ve etnografik ve-rileri kullanan deneysel atölyenin amacı, Anadolu’da 6 bin yıllık bir geçmişe sahip metal döküm sanatının tekniklerini dene-yimlemekti. Atölye boyunca tarih önce-

ESKİ AnADOlu’DA METAl BİlİMİ vE SAnATı ATÖlYESİ

sine ait tunç ve kurşun döküm teknikleri denendi. TÜBİTAK Konuk Bilim İnsanı Programı kapsamında İTÜ’de misafir bilim adamı sıfatıyla çalışmalarını yürüten Dr. Nico-las Gailhard’ın başkanlığı ve arkeolog/restoratör Temel Yılmaz’ın asistanlığında yürütülen atölyeye, lise ve üniversite öğ-rencilerinin yanı sıra farklı kurumlardan ve arkeoloji, metalurji ve yer bilimleri gibi farklı disiplinlerden meslek insanları da katıldı.

Metalin Keşfi...“Metalin keşfi insanoğlunun macerasında keskin bir değişikliğe karşı gelir. Metalin kayadan ayrıştırılması, ateşin yakılması, fırın fikrinin ortaya çıkması ve inşası, ma-denin katışıklardan arındırılması, içine baş-ka maddelerin katılması, odun kömürünün işleme sokulması, ortak kültür öğelerinin birleşip eşyaya dönüştürülmesi; yani sem-bolleşmesi ve benzeri pek çok unsur, in-sanoğlunun bu keşfinin ortaya çıkmasında geçirdiği aşamaları gözler önüne serer.”

İTÜ’nün merkez yerleşkesi Ayazağa’da yapılan yeni ana kapı, üni-versitemizin görünümüne ve yayaların kampüse attığı adıma yeni bir kimlik kazandırdı.İTÜ’de ana giriş kapısının yenilenmesi amacıyla yapılan çalışma

İTÜ AYAzAğA GİRİşİnE ARı KİMlİğİ

tamamlandı. İTÜ’nün öğrencilerinden, akademik ve idari perso-nelinden, mezunlarından gelen “kurumun seçkin kimliğini tem-sil eder bir giriş kapısının olmayışı”na ilişkin eleştiri ve taleplerin değerlendirilmesiyle, bu eksikliğin giderilmesi için çalışma baş-latılmıştı. Hizmete girmesiyle İTÜ’nün hem dışarıdan görünüşüne hem de girişine yeni ve görkemli bir duruş kazandıran ana kapı, yenilenen logomuzun da en görünür temsili oldu. Kapının projelendirilmesi aşamasında İTÜ Mimarlık Fakültesinin de desteği alındı. Kübik formuyla boyutlu bir çalışma olan kapının dört tarafındaki petek dokusu ve üzerinde yer alan büyük arılar, İTÜ kimliği ile bütünleşti. Kapı, gece de rahatlıkla görülebilecek biçimde ışıklandırıldı.Kurumların adıyla birlikte hafızalarda yer eden ve geleceğe mi-ras kalan kapılar, üniversite geleneğinde ayrıcalıklı bir yer taşıyor. İTÜ’nün yeni giriş kapısının da kurumumuzun simgeleri arasında yer alması amaçlanıyor. Diğer kapılar için de çalışma varSadece ana giriş kapısı değil, İTÜ merkez yerleşkesindeki diğer giriş kapılarının da yenilenmesi amacıyla çalışma yürütülüyor. Bu kapsamda sırada Enerji Kapısı ve Etiler Kapısının yenilenmesi var. Ardından da Borsa Kapısı yenilenecek. Ana kapı konseptinin de-vamı olacak bir tasarım anlayışıyla yenilenecek yan kapıların hem yaya hem de araç giriş-çıkışlarının rahatlıkla yapılabildiği estetik bir görünüme kavuşması sağlanacak.

Page 111: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

111itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

İTÜ öncü kimliğiyle yeni bir proje için daha harekete geçti. Engel-lilere özel giysi tasarımı için düzenlenen çalıştay, uzun soluklu bir projenin ilk adımı oldu.Öneriler arasında; büyük moda markalarının engelli koleksiyonu hazırlaması, terapilerde kullanılmak üzere altı kaymayan çorap üre-tilmesi, mağazaların engelliler için reyonlar ve soyunma kabinleri hazırlaması ve engelliler ile ailelerine yönelik giyinme ve soyunma-ya ilişkin el kitabı hazırlanması var…

Rektör Karaca: “Biz her aşamada görev yapmaya hazırız. Kafa-mızdaki engelleri kaldıralım, en büyük sorun önyargılar.”Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Çiftçi: “Engelliye hizmet demek tekerlekli sandalye vermekten ibaret değildir. Bu örnek proje için İTÜ’ye teşekkürler.”

Prof. Dr. Gürsoy: “Türkiye’de üretilemeyen malzemeler nedeniyle fizyoterapistlerin uygulayamadığı tedaviler var, bunları birlikte yok edebiliriz.”İTÜ engelsiz tekstil için harekete geçti. Sosyal sorumluluk bilinciyle Tekstil Mühendisliği Bölümü öncülüğünde düzenlenen “Engelli Bi-reyler İçin Giysi Tasarım Çalıştayı” hem uzmanları hem de engelli-leri ve ailelerini bir araya getirdi. Uzun soluklu bir projenin ilk adımı olan çalıştayda somut öneriler ortaya konmasının yanı sıra, İTÜ’de “Engelliler İçin Tekstil Tasarım Merkezi” kurulması için de girişimlere başlandı.Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan çalıştaya, Aile ve Sosyal Politi-kalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi, Sancaktepe Kaymakamlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sancaktepe Belediyesi, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliğinden uzmanlar, Moda Tasarımcı-

İTÜ’DEn TEKSTİlDE EnGElSİz ADıM

sı Bahar Korçan, engelliler ve aileleri ile başta İTÜ olmak üzere farklı üniversitelerden öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Karaca: ‘Engelleri kaldıralım’Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, engellilerin ne yazık ki yok sayıldığını belirterek, “İTÜ, bir ilkler üniversitesi. Her konuda öncü üni-versite. Bu konuda da tekstil mühendisliğinden tasarımına kadar, pedagojik ve psikolojik desteğe kadar her türlü şeyi bir ahenk içinde modellemeye hazırız. Bunu bir sosyal so-rumluluk addediyoruz. Kafamızdaki engelleri kaldıralım. En büyük problem ön yargılar. Bunlardan ne kadar arındırırsak kendimizi o kadar daha mutlu hisseder ve müreffeh oluruz” dedi.

Engelliler alışverişte yokMimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Göksenin İnalhan moderatörlüğünde gerçekleştirilen ilk oturumda, engellilerin gündelik kıyafetlerde yaşadığı sıkıntılar ve ih-tiyaçları ele alındı. Aileler ise engelli bireylerin kıyafetlerini giydirme ve çıkarmada yaşadıkları deneyimleri, sorunları uzmanlarla paylaştı. Mağazalardaki raf yüksekliklerinin en-gelliler düşünülmeden tasarlandığına da dikkat çekilirken, mağazalarda engelliler için soyunma kabinleri yer almama-sının oluşturduğu soruna da vurgu yapıldı. Ayrıca engelli-lere yönelik giysilerin yer aldığı, onların kullanımına yönelik reyon kurgulanmamasının sıkıntısına da işaret edildi.Çalıştayda, engelli giysilerindeki temel ihtiyaçların; “fonk-siyonellik, rahatlık, sıcak tutma, alerjen olma, dayanıklılık, canlı renkler, hafif kumaşların kullanılması, fiyat uygunluğu, estetik görünüm ve kolay erişilebilirlik” olarak belirlendi. Av-rupa ülkelerinden ve özellikle Finlandiya’dan engellilere yö-nelik üretilen giysi örneklerinin sunulduğu çalıştayda, ünlü moda markalarının engelliler için koleksiyon hazırlaması ve engellilerin hayatını kolaylaştırmaya yönelik hazırlanacak “El Kitabı” öne çıkan öneriler arasında yer aldı.

Kadın engelli oranı yüksekAile ve Sosyal Bakanlığı Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi, Bakanlığın engelli-lere yönelik çalışmalarını aktardığı sunumunda, 2011 Nüfus Konut Araştırmasına göre Türkiye genelinde engelli birey-lerin durumlarını içeren bilgiler paylaştı. Çiftçi, Türkiye’de 6,5 milyon engelli bulunduğunu, nüfusun yürüme ve taşıma -yani ayaklarını ve ellerini zor kullanan- engellilik sınıflandırıl-masındaki oranın yüzde 7 olduğunu söyledi. Çiftçi, “Yürüye-meyenler yüzde 4.8, diz çökemeyenler yüzde 5.1 oranında. Yürüyememe engeli kadında yüzde 5.4, erkekte yüzde 2.6 yani kadınlar daha zor durumda. Taşıyamama engeli ise ka-dınlarda yüzde 9, erkeklerde yüzde 3.5” dedi.Engelliye hizmetin ona tekerlekli sandalye vermekten ibaret olmadığını ifade eden Çiftçi, Türkiye’de ilk kez düzenlenen çalıştay için İTÜ’ye teşekkür ederek “İnşallah bu çalışmayla üniversite bünyesinde bir merkez oluşturulur ve tasarımları yapılan çalışmaları sonuçlanan ürünler üreticiler tarafından belli noktalarda satış imkanı kazanır” dedi.

Page 112: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

112 itü vakfı dergisi

Dünyanın arı gen merkezlerinden biri olan ve yaklaşık 5,5 milyon koloni varlığı ile dünyada ilk beş ülke arasında yer alan Türkiye’de arıcılığın gelişimini sağlamak adına İTÜ Gıda Mühendisliği Bölü-mü tarafından başlatılan “Kovandan Sofraya” projesinin en önemli ayağı olarak, “İzlenebilir Arı Ürünleri Kongresi” düzenlendi. 7-8 Nisan 2014 tarihleri arasında Süleyman Demirel Kültür Merkezin-de gerçekleştirilen kongre, gerek bilim dünyası gerekse üreticiler olmak üzere arıcılık sektörünün tüm bileşenlerini bir araya getirdi. Arı yetiştiricileri ve yetiştirici birliklerinin temsilcileri, bilim insan-ları, eğitimciler, kamu sektörü temsilcileri, yerel idare temsilcileri, gönüllü kurumlar, özel sektör temsilcileri ve öğrenciler kongrede buluştu.

Arıcılığın geleceği masadaTürkiye’nin arı-cılıkta sahip olduğu yüksek potansiyelden yeteri kadar f a y d a l a n a -m a m a s ı n ı n nedenlerinin masaya yatı-rıldığı kong-rede, ülke-mizdeki arıcılık sektörünün geleceğine dair önlemler ve öneriler de tartışıldı. Kongre, birincil üretimden başlayarak Kovandan Sofra-ya arı hastalıkları, mücadele yöntemleri, arıcılık uygulamalarında kullanılan teknikler, yeni modern teknolojiler ile sağlıklı, güvenli ve aynı zamanda çeşit zenginliğinde arı ürünleri hedefine nasıl erişi-lebileceğinin, sektörün tüm paydaşlarının katkıları ile tartışılabile-ceği bir bilimsel ortam sundu.

İTÜ’nün kovanlarıProje kapsamında Ayazağa Yerleşkesinde yer alan gölet çevre-sine kurulan arı kovanlarının geldiği aşama da paylaşıldı. Bizzat uygulamalı olarak yapılan çalışmalara ilişkin bilgi aktarıldı ve izle-nen yol, alınan sonuçlar katılımcılara sunuldu. Kovanlara ek olarak kongre için alana arıcı çadırı da kuruldu.

KOvAnDAn SOfRAYA İzlEnEBİlİR ARı ÜRÜnlERİ KOnGRESİ

Korçan: ‘Engelli koleksiyonları hazırlanmalı’Son oturumda ise engelli bireyleri etiketlemeden sosyal hayata dahil edebilmek için ihtiyaçlarına uygun giysi tasarımlarının yapı-labilirliği, uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği noktasında görüşler paylaşılarak, özellikle engellilerin ve ailelerinin aktardığı sorunlar paralelinde çözüm arandı. Tasarımcı Bahar Korçan, moda tasa-rımı konusunu kendisinin çok sorguladığını belirterek, tasarımın ihtiyaçtan doğduğunu vurguladı. Korçan, “Şu an moda haftası var. Bu kimin için yapılıyor? Moda tasarımı ihtiyaçtan doğar, rahatsız-lıktan doğar. Tasarım ona hizmet etmek için vardır. Yoksa kimsenin ulaşamayacağı hayali bir takım karakterlere bürünmek için yoktur. Büyük markalar tıpkı diğer yaptıkları üretim gibi engelli koleksi-yonları da hazırlamaları, her sezon onlar için de ürünler çıkarmalı” diye konuştu.

Engellilere Yönelik El KitabıÇalıştayın düzenlenmesine öncülük eden İTÜ Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevin Gürsoy da “özel gereksinim-li bireyleri sosyal hayatta nasıl daha rahat ettirebiliriz” sorusundan yola çıktıklarını söyledi. Özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarını göz önüne alarak, evrensel kavramda tasarımların yapılabilirliğini ve uygulanabilirliğini araştırmak üzere sosyal sorumluluk bilinciyle bu çalıştayı gerçekleştirdiklerini belirten gürsoy, şunları kaydetti:“Nasıl evrensel tasarımlar yapabiliriz sorusuna yanıt aranırken bunun ötesinde olayın diğer önemli bir boyutu olduğunun atlan-maması gerektiğini gördük. Engelli bireylere yönelik tedavi amaçlı tekstil malzemeleri var ki bunlar maliyeti çok yüksek olan malze-meler. Fizyoterapist arkadaşlarla yaptığımız görüşmelerde şu hu-sus ortaya çıktı. Fizyoterapistler, bir takım tedavi uygulama alanla-rının temininin güç olması Türkiye’de hiç üretilmemesi ya da çok pahalı olması sebebiyle bu tip uygulamaları yapamadıklarını, yurt dışında gerekli tedavileri aldıktan sonra bazı insanlar bu gereksi-nimlerini ortadan kaldırabildiklerini gündeme getirdi. O sebeple bu da yine fizyoterapist, tekstil mühendisliği işbirliğiyle yapılabi-lecek bir nokta. Burada genel olarak probleme baktığımız zaman belki bir takım ihtiyaçlarımız bir yerlerde var ama aileler bunlara erişemiyor. Bu kapsamda, engellilerin gereksinimleri dikkate alı-narak giyinme/giydirme, soyunma/soyundurma hususunda temel bir el kitabı hazırlanabilir ve çeşitli devlet kuruluşları tarafından dü-zenlenecek eğitimlerle bilinç düzeyi yükseltilebilir.”

Page 113: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

113itü vakfı dergisi

Angın, Muazzez İlmi-ye Çığ’dan örnek ve-ren Karaca, “İTÜ’nün yetiştirdiği ülkemizin ilk kadın mühendisleri Sabiha Rıfat Güray-man ve Altan Edige’yi bu vesileyle bir kez daha saygı ve rahmet-le anıyorum.”dedi.

KAUM Müdürü Ars-lan: “Karar mekaniz-malarındaki kadın sayısı yetersiz”

İTÜ BMT-KAUM Müdürü Prof. Dr. Fatma Arslan, “Kadın” başlıklı sunumunda ül-kemizde ve İTÜ özelinde kadının sosyal, eğitim, kültürel iş yaşamı alandaki yerini sayısal verilerle açıkladı. Bugün özellikle politikada, savunma ve güvenlik sektörle-rinde, ekonominin karar organlarında yer alan kadın sayısının çok az olduğuna dik-kat çeken Arslan, şunları kaydetti:“Türkiye’de ücretli çalışan kadınların en fazla istihdam edildiği sektörlerin başında büro ve müşteri hizmetleri gelirken, kanun yapıcılar, üst düzey yöneticiler ve müdürler arasında kadın istihdamının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Buna karşılık kadın-lar uzmanlık gerektiren mesleklerde önemli oranda yer almaktadır. Kadın öğretim ele-manı oranı yüzde 42.6, toplam profesörler içinde kadınların oranı yüzde 27.8 olarak gerçekleşirken; 175 üniversiteden 12’sinde kadın rektör, Dışişleri Bakanlığında ise 16 kadın büyükelçi görev yapmaktadır. Mimar-ların yüzde 38’i, avukatların yüzde 37’si ve bankacıların yüzde 50.2’si kadındır. İTÜ’de ise kadın akademisyen oranı yüzde 41’dir. Kadın profesör oranı yüzde 35 olup, genç akademisyenlere doğru gidildikçe bu oran artmaktadır. İTÜ’de halen 5 kadın dekan görev yapmakta olup, oranı yüzde 38.5’tir. Bu değerler Avrupa standartlarının üzerin-dedir. Ancak aynı dağılımı tüm üniversitele-rimizde görmek mümkün değildir.”

İTÜ’dEN HaBERLER

Kadınız Farkındayız…

Genel Cerrahi Uzmanı Uras: “Meme kan-serine yakalanma yaşı giderek düşüyor, düzenli kontrol hayati önem taşıyor.”Bu yıl “Kadınız Farkındayız” teması ile meme kanserinde bilinç düzeyinin yükseltil-mesi ana hedefiyle hazırlanan program, ko-nuya ilişkin iki önemli seminerle katılımcıları bilgilendirdi. Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi ve Meme Sağlığı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cihan Uras “Kadınlarda Meme Kanseri ile Mücadele” başlıklı ko-nuşması ile meme kanserine ve erken teş-hisin önemine dikkat çekti. Dünyada meme kanseri sayısında ciddi bir artış yaşandığını vurgulayan Uras, kadınlarda görülen kanser türleri arasında yüzde 32’lik oranla dünyada ilk sırada meme kanserinin olduğu belirtti. Ülkemizde bu kanser türüne yakalanma ya-şının her geçen gün düştüğü bilgisini veren Uras, düzenli kontrolün hayat kurtaracağının altını çizdi.

Prof. Dr. Akduman: “İTÜ’de ürettiğimiz ve meme kanserinde erken teşhis için çok önemli bir gelişme sağlayan EMALIZ, dünya kadınlarına İTÜ’nün armağanıdır. İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Akduman ise tama-mı İTÜ laboratuvarlarında üretilen ve Cer-rahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde klinik testleri gerçekleştirilen “Mikrodalga Doku Tanımlama Cihazı (EMALIZ)” hakkında bilgi verdi. Emaliz cihazının her aşamasının İTÜ Laboratuvarlarında ve İTÜ’lü ekip tarafından tasarlandığını ifade eden Akduman, “Meme kanseri için erken teşhis çok önemli, bu bilinçle bu cihazı tasarladık. İTÜ’ye de bu yakışırdı. Bu bizim için övünç kaynağıdır. İTÜ’nün dünya kadınlarına armağanı ancak bu şekilde olur diye düşünüyorum” dedi.Ayrıca, Ayşen Taştekin Doda-Bursa Güzel Sanatları Koruma ve Geliştirme Derneği “Dünya Kadınlar Günü Resim Sergisi” ile Türkiye Filateliler Derneği 2. Başkanı Murat Hazinedaroğlu’nun organizasyonuyla Tür-kiye’de şimdiye kadar basılmış tüm kadın pullarının yer aldığı “PTT Kadın Pulları Ser-gisi” de açıldı. İTÜ’den yetişen Türkiye’nin ilk kadın mühendislerine (Sabiha Rifat Gü-rayman ve Altan Edige) ait özel pulların ve Ayşen Taştekin Doda’nın tasarımıyla hazır-lanan özel gün zarflarına özel gün damga-sının da yer aldığı sergide, yüzlerce pul me-raklıların ilgisine sunuldu. Kutlama, Damla & Bora Dünya Müzikleri Grubu dinletisi, dans gösterileri, Hale Caneroğlu’nun akustik per-formansı, cupcake atölyesi ve kokteyl gibi renkli etkinliklerle sürdü.

Dünya Kadınlar Günü, İTÜ’de 7 Mart 2014 Cuma günü düzenlenen bir dizi etkinlik-le kutlandı. İTÜ Bilim, Kültür, Sanat, Spor Komisyonunun (BKSS); İTÜ Bilim, Mühen-dislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İTÜ BMT-KAUM), Elektrik ve Elektronik Fakültesi (EEF) ve Kültür Sanat Birliği (KSB) işbirliği ile hazır-ladığı program, yoğun katılımla gerçekleşti.Açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca yaptı. Kadınların yaşadığı sorun-ların konuşulması ya da başarılarının göz önünde bulundurulması için tek günün ye-terli olmadığını belirten Karaca, 8 Mart’ın bu noktada simgesel bir değeri olduğunu söyledi. Dünyanın her yerinde birçok so-runla mücadele etmek zorunda kalan ve en temel hakları ellerinden alınan kadınlar bu-lunduğunu, bunu yok etmenin ise bireylerin ve oradan hareketle toplumların kadına ba-kışındaki yanlış algıların kırılmasıyla müm-kün olacağını ifade etti. Bu noktada kadın erkek, genç yaşlı herkese görev düştüğü-nün altını çizen Karaca, kadınları sadece mağdur kimlikle gündeme getirmenin on-lara yapılacak en büyük haksızlık olduğuna da dikkat çekti. Kadınların gücünün daha görünür kılınması gerektiğini vurgulayan Karaca, geçmişte ve bugünde olduğu gibi gelecekte de dünyayı değiştiren kadınların olacağını söyledi. Hiçbir zaman silinme-yecek izler bırakan kadınlara değinerek; Marie Curie, Afife Jale, Lale Orta, Rafet

İTÜ’DE DÜnYA KADınlAR GÜnÜ

Page 114: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

114 itü vakfı dergisi

İSTİKlAl MARşıMızın 93. YılınDAMİllİ şAİRİMİzİ AnMA TÖREnİİstiklal Marşımızın kabulünün 93. yıldönümü ve marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un 141. doğum yılı dönümü 26 Mart 2014 Çarşamba günü İTÜ Türk Dili Bölümünce düzenlenen program ile kutlandı. Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel Kültür Mer-kezinde gerçekleştirilen programa öğretim üyeleri, öğrenciler ve idari personel katıldı.Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve şehitler anısına saygı duruşunda bulu-nulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende, açılış konuşmasını Rek-tör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın yaptı. Aydın, Mehmet Akif Ersoy’un eşsiz edebi yeteneği ve kaleminin yıllar aşan gücü ile asırlarca yaşayacak önemli bir kültür mirası bıraktığını söyledi. Aydın, şöyle konuştu:“Ülkemize en büyük hediyesi kuşkusuz ki İstiklal Marşımızdır. Her dizesinde kahra-manlığın, inancın ve hürriyet aşkının izlerini taşır. İmkânsızlıkların içinden yükselen ve birlikten doğan güç ile kazanılan bir vatan-da, İstiklal Marşının aşıladığı ruhun da göz ardı edilemez bir katkısı vardır. İstiklal Mar-şını yazması istendiğinde, para ödülü kon-ması nedeniyle bu teklife yanaşmayan an-cak sonrasında, zor günler geçiren ülkesine duyduğu sorumluluk ile kaleme sarılan ve nihayetinde kazandığı ödülü de cepheye

elbise diken vakfa bağışlayan yüksek bir ruhun insanı, bir tevazu insanıydı Mehmet Akif Ersoy… 1936 yılında vefat ettiğinde, görkemli bir cenaze töreni yapılmadı ama ebediyete uğurlanışı çok anlamlıydı. Ce-nazesinin kaldırılışında üniversiteli genç-lerden oluşan büyük bir kalabalık vardı; mezarı da ölümünden iki yıl sonra üniver-siteliler tarafından yaptırıldı. Onun vatan sevgisi, sade ve onurlu yaşamı, öğrenmeye ve öğretmeye adanmış kişiliği, bugün de gençlerimize örnektir. Tüm şiirlerini topladı-

ğı Safahat kitabına, en önemli eseri İstiklal Marşını koymamasının nedeni de ‘Ben onu milletin kalbine gömdüm’ diyecek kadar ülkesine ve yarınlarına duyduğu güvendir.”Tören, Türk Dili Bölüm Başkanı Aslı Kantar-cı, Öğretim Görevlisi Hamide Aliyazıcıoğlu ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı’nın, Mehmet Akif Ersoy’un edebi yönü ve çok yönlü kişiliğini anlatan konuşmaları ile sürdü.

İTÜ Denizcilik Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi-nin 99. yıl dönümünü kutlamak ve Çanakka-le Şehitlerini anmak için, fakültenin SİSMİK-I eğitim gemisi ile Çanakkale’ye gitti.16-18 Mart 2014 tarihleri arasındaki gezi, SİSMİK-I eğitim gemisinin Kepez Limanına

demirlemesinin ardından, şehitlik ziyareti ile başladı. Şehitler Abidesi’ne çelenk konula-rak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Çanak-kale Savaşı’nın tüm kahramanları ve tüm şehitler anısına saygı duruşunda bulunuldu. Şehitliğin ardından, müze ve simülasyon merkezleri ziyaret edildi.

DEnİzcİlİK fAKÜlTESİ şEHİTlERİMİzİ ÇAnAKKAlE’DE AnDı

Gezinin 2. gününde, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Denizcilik Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Olcay Hisar ve Denizcilik Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Elemanları, İTÜ’nün SİSMİK-I gemisini ziya-ret etti.18 Mart Salı günü ise Kepez Limanından hareket edilerek, denizde şehitler anısına tören düzenlendi. SİSMİK-I Eğitim Gemisi ile Mehmetçik Abidesi önünde saygı duru-şunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu ve ardından denize çelenk ve duman kandili bırakıldı. Törene, Çanakkale 18 Mart Üni-versitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri de ÇOMÜ-1 adlı tekneleri ile katıldı.Denizdeki törenin tamamlanmasının ardın-dan dönüş yoluna geçildi ve SİMİK-I eğitim gemisi aynı gün İTÜ Denizcilik Fakültesinin bulunduğu Tuzla’ya ulaştı.

Page 115: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

115itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

“Baba Ocağında” adıyla gerçekleştirilen kutlama gecesinde, TMDK mezunları Yaprak Sayar, Bekir Ünlüataer ve Zara sahne aldı.

Rektör Prof. Dr. Karaca: “İTÜ sanat yuvasıdır, sanatçı ocağıdır.”Prof. Koç: “İTÜ TMDK, Türk müziğine 3 bin 500 nefer kazandırdı.”

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarının (TMDK) 39. kuruluş yıldönümü, 3 Mart Pazartesi günü Cemal Reşit Rey Konser Sa-lonunda gerçekleştirilen görkemli bir programla kutlandı. 1976 yılında Türkiye’nin ilk Türk müziği konservatuvarı olarak kurulan İTÜ TMDK’nın yeni yaşı, İTÜ yönetimi, Konservatuvar yönetimi ve öğrencisi, akademisyeni, idari personeli ile çok sayıda İTÜ’lüyü bir araya getirdi.

Koç: “Gelenekten geleceğe köprü”

Programın açılış konuşmasını yapan Konservatuvar Müdürü Prof. Adnan Koç, İTÜ TMDK’nın yaklaşık yarım asırlık bilgi birikimi ve tecrübesiyle, Türkiye’nin yakın tarihteki sanat ve müzik dünyası-nın şekillenmesinde önemli rol oynadığını söyledi. Türk Müziği alanındaki ilk konservatuvar olmasının bilinci ve sorumluluğu ile TMDK’nın “gelenekten geleceğe” kurulan en kuvvetli köprüler-den biri olduğunun altını çizen Koç, “Bugün yurt sathına yayıl-mış, sayıları 3 bin 500’e varan, hepsi birer Türk Müziği neferi olan mezunlarımız, milli değerlere bağlı kalarak ulusal ve uluslararası alanda öz müziğini sevdirmek, yaymak, geliştirmek, yüceltmek ve küresel müzik içerisinde özel bir yer edinmesini sağlamak amacıyla özverili çalışmalarını aralıksız ve başarıyla devam ettir-mektedir” dedi.

Karaca: “İTÜ geleneğini layıkıyla taşıdı ve güçlendirdi”

Rektörümüz Prof.Dr. Karaca da konservatuvarın 39. yılının İTÜ için, İTÜ’lüler için gurur ve mutluluk kaynağı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:“İTÜ TMDK, ülkemizde kurulan ilk Türk Müziği konservatuvarıdır.

İTÜ KOnSERvATuvARı 39 YAşınDA

Eğitime başladığından bu yana özellikle ulusal müziğimiz adına önemli isimleri yetiştirerek sanat dünyasına kazandırmıştır. Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Klasik Müzik, Popüler Müzik gibi farklı türlerde pek çok başarılı ismin okuludur. İTÜ, 241 yıllık ta-rihiyle özellikle teknik ve teknolojik anlamda öncü ve örnek bir üniversitedir, sayısız ilke imza atmıştır. Konservatuvarımız da bir ilk olarak kurulmuş ve yaptığı öncü çalışmalarla İTÜ geleneğini layıkıyla taşımış ve gücümüze güç katmıştır. İTÜ ‘teknik üniversite’ olarak bilinir; ancak üzerini özellikle çizdiğimiz bir gerçek var ki o da teknik yönü güçlü olmanın yanı sıra mühendislik dışında da kendini geliştiren, ülkemize katkı yapan bir üniversite olduğumuz-dur. Biz sadece iyi mühendisler, mimarlar yetiştirmiyoruz; biz ala-nında fark yaratan sanatçılar yetiştirdik, yetiştiriyoruz. İTÜ sadece bir mühendis ve mimar mektebi değil bir sanat yuvasıdır, sanatçı ocağıdır. Bundaki en büyük pay ise kuşkusuz konservatuvarımı-zındır.”

“Baba Ocağı”nda buluştularKutlama programında, TMDK Türk Halk Oyunları Bölümü tarafın-dan Anadolu rüzgarı estirildi. Farklı yörelerden halk oyunlarının sunulduğu gösteri, davetlilerden dakikalarca alkış aldı. TMDK’nın “baba ocağında” buluşan mezunlarının verdiği konserler ise İTÜ’lüler için tam anlamıyla bir müzik ziyafeti oldu. İTÜ TMDK Sen-foni Orkestrası Şefi Öğretim Görevlisi Oğuzhan Balcı yönetiminde solistler Yaprak Sayar ve Bekir Ünlüataer, Türk Sanat Müziğinin en sevilen eserlerini seslendirdi. Ardından Zara sahne alarak, Türk Halk Müziğinin seçkin örneklerini sundu.

Geceye katılan sanatçılara teşekkür plaketi sunulurken, Prof. Ad-nan Koç da konservatuvar çalışmalarına verdiği destek nedeniyle Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya plaket takdim etti.

Rektör Prof. Dr. Karaca: “İTÜ sanat yuvasıdır, sanatçı ocağıdır.”

Prof. Koç: “İTÜ TMDK, Türk müziğine 3 bin 500 nefer kazandırdı.”

Page 116: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

116 itü vakfı dergisi

TOlGAHAn ÇOğulu,’nun “MİKROTOnAl GİTAR”ınA En PRESTİjlİ MÜzİK ÖDÜlÜ

Şimdiye dek yapılmış tüm gitar tasarımlarını inceleyerek yeni enstrümanı tasarlayan Çoğu-lu, klasik gitar tınısını koruyarak mikrotonlara ulaşmayı başardı. “Bu gitarla mikrotonların kullanıldığı tüm halk müzikleri çoksesli bir şekilde çalınabiliyor. Başta Anadolu halk müzikleri ve Osmanlı-Türk makam müziği olmak üzere, Ortadoğu’daki makamsal müzikler, Hint müziği, Gamelan müziği, Tayland müziği, Fransa’daki Breton müziği, bazı Afrika müzikleri... Bunlar dışında, deneysel, avantgarde, çağdaş müziklere mik-rotonal gitar yepyeni bir ses evreni ve armoni imkânı getiriyor.”Doç. Dr. Çoğulu: “İTÜ Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde Yüksek Lisans prog-ramına kabul edilmem hayatımdaki dönüm noktası oldu. Eğer böyle bir merkez olmasay-dı, sosyoloji master’ı yapmayı planlıyordum ve çok farklı bir hayat beni bekliyordu.”İTÜ’nün uluslararası sayısız başarısına, kısa süre önce bir yenisi eklendi. Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (TMDK) Çalgı Bölümü Başkan Yardımcımız Doç. Tolgahan Çoğulu, kendi tasarladığı “Mikrotonal Gitar” ile ABD’nin

İTÜ’de dünya Çapında Başarı

Georgia Tech Üniversitesi’nde gerçekleşen dünyanın tek müzik enstrumanları yarışma-sı olan Margaret Guthman Müzik Enstru-manları Yarışması’ndan birincilikle döndü. Amerika’dan gelen bu büyük önemli başarı haberi, hem İTÜ Ailesini gururlandırdı hem de kamuoyunda haklı olarak geniş yer bul-du. Öğretim Üyemiz Çoğulu ile “mikrotonal gitar”ı ve ulaştığı başarıyı konuştuk.

Margaret Guthman Müzik Enstrüman-ları Yarışmasının içeriği nedir, neden önemli?ABD’nin Atlanta şehrindeki Georgia Tech Üniversitesi’ndeki bu yarışma, dünyada-ki tek müzik enstrumanları yarışmasıdır. Georgia Tech gibi önemli bir üniversitede yapılması yarışmanın standardını çok yük-seltiyor. Bu seneki yarışmaya 85 enstruman katıldı. Katılanlar arasında birçok teknolojik dijital enstrumanın yanı sıra, benimki gibi akustik enstrumanlar da vardı. Yapılan ön eleme sonucu 20 yarı finalist, Georgia Tech Üniversitesi’ne davet edildi. Yarı finalde enstrumanlarımızı tanıtıp çaldık. 8 kişi fina-le seçildi. Halka açık yapılan finali 300 kişi

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Doç. Tolgahan Çoğulu, kendi tasarımı olan “mikrotonal gitar” ile müzik dünyasının en prestijli ödüllerinden birinin sahibi oldu. Doç. Çoğulu, Margaret Guthman Müzik Enstrümanları Yarışması’nda 85 enstrüman arasından birinci olan çalışmasıyla, Türkiye’ye bu yarışmadaki ilk ödülünü getirdi.

izledi. Birincilik ödülünü ben, ikincilik ödülünü İsveçli Teenage Engineering ve üçüncülük ödülünü ise Çinli Feng Gao kazandı. İlk defa Türkiye’den katı-lan biri bu yarışmada ödül aldı.

“Mikrotonal gitar”ın anlamı ve öne-mi nedir? Bu tasarıma ulaşana ka-dar ürettiğiniz başka enstrümanlar oldu mu?Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken Folklor Kulübünde konserler hazırlı-yorduk. Her zaman gitarın makamsal müziklerdeki konumu bir tartışma ko-nusuydu. Makamsal müziklerde mikro-ton denilen yarım sesten küçük sesler kullanılır ve bu sesleri gitarla, piyanoyla çalamazsınız. Biz de çaldığımız ezgi-de bir mikroton kullanılıyorsa gitar ne yapacak, nasıl armoniler kullanılacak gibi tartışmalar yapıyorduk. 2000 yılın-da gitarımı perdesiz gitar yapıp üzerine bağlama perdeleri sardırmıştım ve dü-zenlediğimiz “Yerel Ezgilerin Gitarla Yo-rumlanması” adlı panel sonrası Erkan Oğur’a göstermiştim. Ama çok cızır-dadığı için o çözüm işe yaramadı. Bir dönem perdesiz gitar çaldım ama tınısı klasik gitardan çok farklı yepyeni bir çalgıydı. Ben klasik gitarın tınısını koru-yarak mikrotonlara ulaşmak istiyordum. Yıllar içinde aklımdan birçok fikir geçti, hatta Kardeş Türküler ile verdiğimiz bir konser sonrası Paris’te yemekte saat-lerce Erkan Oğur’u bu konu hakkında bunalttığımı hatırlıyorum. En sonunda doktora yaparken şimdiye kadar yapıl-mış tüm gitar tasarımlarını inceleyerek sonuca ulaştım.

Mikrotonal gitarı tasarlarken et-kilendiğiniz bir başka enstruman oldu mu? Tarihteki ilk mikrotonal gitar, 1829’da gitar klavyesinde küçük delikler bu-lunan Perronet Thompson’ın ‘Enar-monik Gitar’ıdır. Ama beni en çok et-kileyen, Fransız gitar yapımcısı René Lacote’un 1852 yılında tasarladığı ve Alman gitar yapımcısı Walter Vogt’un 1985 yılında tasarladığı gitarlardır. Bu gitarların özelliği gitar klavyesinde tel-

Page 117: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

117itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

lerin altında kanalların olmasıdır. Normal gitarda akort sorunları yaşamamak için perdeler bu kanallarda kısıtlı bir şekilde aşağı ve yukarı hareket ettirilebilir. Benim yaptığım bu fikri geliştirmek oldu. Kanal fikrini kullanıp tüm perdelerin istenildiği ka-dar hareket ettirilebilmesi ve pratik şekilde çıkartılıp takılabilmesi tasarladığım gitarın en önemli özellikleri. Bunu düşündükten sonra danışmanım Prof. Şehvar Beşiroğlu ile Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde bir İTÜ BAP projesi hazırladık. Gitar yapımcısı Ekrem Özkarpat da gitarı 2009 yılında bitirdi.

Mikrotonal gitarı kullanmak diğer gitar-lara göre zor mu? Klasik ya da elektro gitar çalan biri için mikrotonal gitarı çal-mak ne kadar kolay?Klasik gitar üzerine belli bir temeli olan her gitarist mikrotonal gitar çalabilir. Örneğin, konservatuvara önümüzdeki seneden iti-baren orta öğretimden öğrenci alacağız. Orta 1’de normal klasik gitar öğrenecek

öğrenciler. Orta 2’den itibaren bazı eserleri mikrotonal gitarda çalacaklar. Yani bir sene ciddi bir şekilde klasik gitar çalan gitarist, mikrotonal gitarı da rahatlıkla çalabilir.

Mikrotonal gitar daha çok hangi müzik türlerinde kullanıma uygun?Bu gitarla mikrotonların kullanıldığı tüm halk müzikleri çoksesli bir şekilde çalınabi-liyor. Yani başta Anadolu halk müzikleri ve Osmanlı-Türk makam müziği olmak üzere, Ortadoğu’daki makamsal müzikler, Hint müziği, Gamelan müziği, Tayland müziği, Fransa’daki Breton müziği, bazı Afrika mü-zikleri aklıma ilk gelenler... Bunlar dışında, deneysel, avantgarde, çağdaş ya da yeni müzik denilen müziklere mikrotonal gitar yepyeni bir ses evreni ve armoni imkânı su-nuyor. Ayrıca ‘Just Intonation’ denilen ses-lerin içindeki doğuşkan dizisine dayanan doğal sistem, Pisagor’un sistemi, Ortaton tampereman denilen Rönesans akort sis-temleri, çeyrek ton müzikleri gibi mikroto-nal müzikler çalınabiliyor.

Müzik ve özellikle gitar ne zamandan beri yaşamınızın parçası?Ben 12 yaşındayken, abim kendisine bir gitar aldı. Benim de hoşuma gitti. Bir ar-kadaşımla kursa gitmeye karar verdik. Taksim’de Timur Selçuk’un halen açık olan Çağdaş Müzik Merkezi’nde gitar dersle-rine başladım. Sonra lisede elektro gitar aldım. Grubumuz vardı ve Led Zeppe-lin, Pink Floyd, Iron Maiden gibi grupların parçalarını çalmaya çalışıyorduk. Klasik gitara yönelmem Boğaziçi Üniversitesi’n-de 1997’de Folklor Kulübü’ne girmemle başladı. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bö-lümü’nü bitirdikten sonra İTÜ Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde Yük-sek Lisans programına kabul edilmem ha-yatımdaki dönüm noktası oldu. Eğer böyle bir merkez olmasaydı, sosyoloji master’ı yapmayı planlıyordum ve çok farklı bir ha-yat beni bekliyordu.

Röportaj: Alper Yurttaş

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fa-kültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ah-met Mete Tapan ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Tapan’a Alman-Türk ilişkilerine, özellikle yükseköğretim ve bilim alanların-daki katkılarından dolayı Federal Almanya Bantlı Liyakat Nişanı verildi.Ülkemizin saygın mimarlarından olan Prof. Dr. Ahmet Mete Tapan ile eşi Prof. Dr. Ni-lüfer Tapan’a nişanı, 6 Mart 2014 tarihinde Tapan ailesi ve yakın çalışma arkadaşla-

PROf. DR. METE TAPAn vE nİlÜfER TAPAn’A AlMAnYA lİYAKAT nİşAnı

rının katılımıyla Almanya’nın İstanbul Baş-konsolosluğu’nda düzenlenen törende, Başkonsolos Jutta Wolke tarafından tak-dim edildi. Törende, Prof. Dr. Mete Tapan’ın Başkonsolosluğun tarihi binalarıyla ilgili danışmanı olarak vermiş olduğu destek ve değerli çalışmalarına vurgu yapıldı. Prof. Dr. Nilüfer Tapan’ın ise Türkiye’deki Alman-ca Öğretmenliği Bölümleri’nde ve Türki-ye-Almanya Kültür İşleri Kurulu Başkanı olarak yapmış olduğu çalışmalara dikkat çekildi.

Prof.Dr. Mete TapanProf.Dr. Mete Tapan lisans ve yüksek lisans öğre-nimini Almanya Münih Teknik Üniversitesi’nin Mi-marlık Bölümü’nde tamamladı. 1972 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi alanında doktora-sını yapan Tapan; ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeyde dersler verdi. Mimarlıkla ilgili çok sayıda kitap yazan Tapan aynı zamanda 4 adet doktora ve on adet yüksek lisans tezinin yürütücülüğünü üstlendi. 2002-2005 yıllarında İTÜ Mimarlık Fa-kültesi Senatörlüğü, 2003-2005 yıllarında İTÜ Mi-marlık Fakültesi, Bina Bilgisi Anabilim Başkanlığı görevlerini yürüten Tapan 16 Haziran 2006 yılın-da emekli oldu.

Page 118: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

118 itü vakfı dergisi

yon Sergisi” 27 Şubat 2014 Perşembe günü gerçekleştirilen törenle sanatseverlerle ve botanik meraklılarıyla buluştu.Açılışta Türk Müziği Devlet Konservatuvarı öğrencilerimiz tarafından

yan flüt dinletisi sunuldu.

İTÜ’ye Özel Resimler Burs OlacakGüner’in, bitki illüstrasyonlarının yanı sıra İTÜ için resmettiği 3 ayrı eser de ilk kez sergileniyor. “Lale, Gelincik ve Göksüsen” resimlerinde, İTÜ’nün simgesi arı da ese-rin dikkat çekici unsuru olarak yer alıyor. Güner’in İTÜ’ye özel resmettiği ve kulla-nım hakkını verdiği resimlerden hazırlanan porselen kupa ve not defterleri de sergi sırasında RSG’de satışa sunuldu; ilerle-

yen günlerde 1773İTÜ mağazasında yerini alacak. RSG’nin sosyal sorumluluk bilinciyle gerçekleştirdiği bu çalışma sayesinde, sınırlı sayıda üretilen Işık Güner imzalı özel seriden elde edilen gelirin ta-mamı, İTÜ öğrencilerine burs kaynağı olarak kullanılacak.

Rektör Karaca: ‘Mühendislerin çizer oldu-ğunun ispatı’Galeri açılışı, İTÜ Meslek Yüksekokulu ile Bilim Toplum Uygulama ve Araştırma Mer-kezinin müdürlüklerini yürüten öğretim üye-miz Yrd. Doç. Dr. Murat Çakan’ın suluboya resimlerinden oluşan sergi ile yapıldı. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğren-cilerinin sunduğu dinleti, beğeniyle izlendi. Dinletinin ardından kısa bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün sanatla bütünleşen yönünü güçlendirmenin mutluluk verici olduğuna dikkat çekerek, galerinin açılmasına yönelik hazırlıkların yaklaşık 4 ay sürdüğünü belirtti. Karaca, İTÜ RSG’nin İstanbul’da tanınan ve bilinen seçkin bir sanat galerisi olacağını vurgula-dı. Açılışın İTÜ Ailesinden bir ismin sergisi

İTÜ REKTÖRlÜK SAnAT GAlERİSİ “RSG” AÇılDıİTÜ Rektörlük Sanat Galerisi (İTÜRGS) törenle açıldı. Farklı sanat disiplinlerini kucak-layan bir yaklaşımla “teknik üniversite”nin İstanbullu sa-natseverlere armağan ettiği bir mekan olarak İTÜ RSG’de, her ay farklı bir disiplin ve ala-nında seçkin sanatçılar ağır-lanacak. İTÜ RSG, üniversite dışından da tüm sanatsever-lerin ziyaretine açık olacak. İTÜRGS’nin açılış sergisi, İTÜ Öğretim Üyesi Murat Çakan’ın suluboya resimleri ile yapıldı.

“İTÜ RSG, İstanbul’da tanı-nan ve bilinen seçkin bir sanat galerisi olacak"İTÜ’nün “sanat yönü güçlü teknik üniversi-te” kimliğine önemli bir katkı daha yapıldı. İTÜ Rektörlük binasının giriş katı yeniden düzenlenerek, sanat galerisine dönüştürül-dü. 6 Şubat Perşembe günü düzenlenen törenle yapılan açılış, sadece İTÜ’ye değil İstanbul’a da seçkin bir sanat galerisi ka-zandırdı. Her ay açılacak yeni bir sergiyle yıl boyu sanatın kalbinin atacağı İTÜ, el sanat-larından keçeye, nadir basılı eserlerden bit-ki illüstrasyonuna kadar farklı disiplinlerden önemli isimlerin eserlerini ağırlayacak. Ge-lecek aylarda sergi açacak isimler arasında; Işık Güner, Selçuk Gürışık, Hikmet Barutçu-gil, Gönül Paksoy, Bairam Bajrami, Gülname Turan ve Nazan Pak yer alıyor.

ile yapılmasının anlamlı olduğuna işaret Karaca, “Bu resim sergisi mühendislerin de çizer olduğunun ispatıdır. Sadece teknik resim çizmez sanat, o açıdan da kendisine müteşekkiriz” dedi. Yrd. Doç. Dr. Murat Çakan ise sergide yer alan eserlerin uzun yıllara yayılan çalışmala-rın ürünü olduğuna işaret ederek, sergiden dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Murat Çakan’ın suluboya çalışmaları

RSG’DE BİTKİ İllÜSTRASYOnlARıIşık Güner’in Bitki İllüstrasyon Sergisi İTÜ RSG’de sergilendi.İTÜ RSG, Türkiye’nin sayılı bitki ressamlarından olan Güner’in ilk kişisel sergisine 27 Şubat-27 Mart 2014 tarihleri arasında ev sa-hipliği yaptı. Güner’in 41 resminin yer aldığı sergideki eserlerin önemli bir bölümü Edinburgh Kraliyet Botanik Bahçesi özel koleksiyo-nundan. Ayrıca “Türkiye Bitkileri” özelinde yaptığı çalışmalar da bulunuyor.Güner’in İTÜ’ye özel resmettiği 3 eseri ilk kez sergileniyor.İTÜ’nün, sanatla bütünleşen teknik üniver-site kimliğine yaptığı katkı ile hayata geçir-diği ve farklı disiplinlerden seçkin örnekle-ri hem İTÜ’lü hem de üniversite dışından sanatseverlerle buluşturma hedefiyle yola çıktığı Rektörlük Sanat Galerisinde (İTÜ RSG), yılın ikinci sergisi bitki illüstrasyonlarına ay-rıldı. Türkiye’nin sayılı bitki ressamlarından olan, çok sayıda ulusla-rarası ödül sahibi Işık Güner’in eserlerinden oluşan “Bitki İllüstras-

Page 119: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

119itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

AnADOlu KEÇEcİlİğİnİn MODERn YORuMuSelçuk Gürışık ve Ali Alev’in ortak sergisi ile “giyilebilir sanat”ın de-neysel örnekleri 2 Nisan - 30 Nisan tarihleri arasında İTÜ RSG’de sergilendi.Anadolu keçeciliğine getirdiği modern yorum ve bu sanatın yaşa-masına yaptığı katkıyla alanının öncü isimlerinden Selçuk Gürışık, asistanı Ali Alev ile birlikte hazırladığı yeni sergisini İTÜ Rektörlük Sanat Galerisinde (RSG) açtı.Deneysel çalışmaların da yer alacağı sergide, sanatçıların hem daha önce yaptığı çalışmalardan örnekler yer aldı. Sergide, İTÜ TMDK tarafından Batı Müziği dinletisi sunuldu.

Doğa dostuGeleneksel keçe sanatı gerek geçmişi ve taşıdığı kültürel değer, gerekse doğa dostu bir üretim sürecine ve malzeme yapısına sahip olması nedeniyle, hem tarihi hem de güncel bir öneme sahip. Yün kullanılmasına karşın kırkma yöntemi ile yapıldığı için hayvanların öldürülmesine gerek olmaması nedeniyle, kürke karşı bir model olarak da sunulan elyaf sanatı ürünlerinin hazırlanışında, bambu, pamuk, ipek gibi farklı malzemelerden de yararlanılıyor.Tasarımcı ve eğitmen Yrd. Doç. Selçuk Gürışık, Londra - Central Saint Martins’teki eğitiminin ardından, yurtiçi ve yurtdışında çok sa-yıda projede yer aldı. Selçuk Gürışık ve Ali Alev, son 4 yıldır birlikte yürüttükleri çalışma-larını, yurtiçi ve yurtdışında “Selçuki&Ali” imzasıyla açtıkları ortak sergiler ile sunuyor. İkilinin farklı estetik yaklaşımlarının oluşturduğu bütünsellik; yeni-eski, geleneksel-güncel bakış açılarını etkileyici biçimde yansıtıyor.

Ebru sanatının dünyaca ünlü ismi Hikmet Barutçugil, 100. Kişisel Sergisi İTÜ RSG’de açıldı. Taşların doğal desenlerinin ebru ile resmedildiği “Eb-runun Mermer Yüzü” sergi-sinde, 100. sergiye özel 100 eser sergileniyor. Taşlar da ebrularla birlikte sergileni-yor.Bilinen en eski Türk sa-natlarından olan ebrunun, sadece Türkiye’deki değil dünyadaki en önemli temsil-cilerinden olan Hikmet Ba-rutçugil, sanat hayatının 100. Kişisel Sergisini İTÜ Rektör-lük Sanat Galerisinde (İTÜ RSG) açtı. “Ebrunun Mermer Yüzü” temasıyla 8 Mayıs Perşembe günü açılan ser-gide, Barutçugil’in 100. Kişi-sel Sergisine özel hazırladığı 100 eseri yer alıyor.Ebrunun kaligrafi, minyatür, illüstrasyon gibi diğer sanat dallarıyla bir araya geldiği örneklerin yer aldığı de sergide; “Ebrunun Mermer Yüzü”, “Yazılı Akkase”, “Akkase Ebru”, “Çiçek Motifleri”, “Kaya Re-simleri”, “Minyatürler”, “İllüstrasyonlar”, “Fosiller” ve “Kaligrafi” ol-mak üzere 9 kategoride ebru çalışmaları sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, 5 Haziran’a kadar İTÜ içinden ve dışından sanat dostlarının ziyaretine açık.

İTÜ’nün teknik kimliği ile bütünleştiSerginin en önemli özelliklerinden biri, farklı yörelerden mermerlerin benzersiz motiflerinin ebru sanatına taşınması olacak. Köklü geçmi-şi 250. yıla yaklaşan ve dünyanın en eski teknik üniversitelerinden biri olan İTÜ’nün, yer bilimleri alanındaki derin birikimiyle bütünleş-mesi adına da önem taşıyacak. İTÜ Maden Fakültesinin destek ver-diği sergiye ayrıca Stone Line, Iymmar -Yel Madencilik Tic. A.Ş. ve Kütük Mermercilik firmaları da katkı sundu. Sergi aynı zamanda bir mermer ve taş sergisi niteliği de taşıyacak. Ziyaretçiler, deseni eb-ruya taşınan taşları eserlerle bir arada görme fırsatına sahip olacak.

İTÜ’ye özel koleksiyonSergi kapsamında İTÜ’ye özel bir koleksiyon olarak sınırlı sayıda üretilecek kitap da hazırlandı. Hikmet Barutçugil’in 19. Kitabı olacak çalışmada, orijinal ebrular kullanıldı. Bu sayede her kitap eşi olma-yan nadide bir eser olarak hazırlandı. Kitapta orijinal ebrunun yanı sıra Hikmet Barutçugil’in 100. Kişisel Sergisinde yer alan eserleri yer buldu. Ayrıca, ebru sanatı ve taşların dünyasına ilişkin yazılarla da zenginleştirildi.

İTÜ RSG’DEEBRunun MERMER YÜzÜ

Page 120: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

120 itü vakfı dergisi

İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendis-liği Bölümü Kuruluşunun 40. yılını çeşitli etkinliklerle kutluyor. 1952 yılında Sismoloji Enstitüsü, 1953 yılında Maden Fakültesinin Jeofizik Kürsüsü birimlerinden sonra 1974 yılında Maçka Maden Fakültesinde Jeo-fizik Mühendisliği kuruldu. Bu yıl 40. Yılını kutlayan bölüm ilk etkinliğini 9 Nisan 2014 tarihinde “Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan Onuruna” düzenlediği “Depremden, Yeraltı Kaynakları Araştırmasına Dopdolu Jeofizik” konulu konferansla gerçekleştirdi. “Öğren-cilerinin gözünden Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan” bölümünde çok sayıda eski öğren-cisinin ve meslektaşının dilinden anılarda hoş anlar yaşandı. Onuruna toplantı düzen-lenen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın ver-diği konferans sonrası, resminin yer aldığı onuruna basılan özel pul kendisine takdim edildi ve PTT tarafından özel gün damgası uygulandı. Ayrıca, “Bir Yaşama İki Deprem Sığmaz” isimli son kitabı ilk kez günışığına çıktı ve toplantı sonrası kitabını imzaladı. Jeofizik Mühendisliği Bölümü diğer etkin-liğini 1994 yılında kaybettikleri bölümün kurucu öğretim üyelerinden Prof. Dr. Nezihi

İTÜ MADEn fAKÜlTESİ jEOfİzİK MÜHEnDİSlİğİ BÖlÜMÜ 40. Yılını KuTluYOR

Canıtez için 15 Nisan 2014 günü gerçek-leştirdi. “Jeofiziğe katkılarıyla ve Anılarla Prof. Dr. Nezihi Canıtez” bölümlerinde çok sayıda eski öğrencisinin anılarıyla duygusal anlar yaşandı. Toplantının “Prof. Dr. Nezihi Canıtez’in ardından” bölümünde hocanın öğrencileri, bugünün akademisyenleri bi-limsel çalışmalarına ilişkin sunumlar yaptı-lar. İTÜ Maden Fakültesi İhsan Ketin Konferans Salonunda gerçekleşen etkinliklere açı-lış konuşmalarını yapan Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatma Arslan ve Jeofizik

Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Gülçin Özurlan Ağaçgözgü ile fakültenin diğer Bö-lüm Başkanları ve jeofizik mühendisliği sek-törünün temsilcileri katıldı. Maden Fakülte-si’nin akademisyen, öğrenci ve mezunlarını bir araya getiren etkinliklere ilgi büyüktü.

İTÜ Prof. Dr. Adnan Tekin Malzeme Bilimleri ve Üretim Teknolojileri Uygulama Araştır-ma Merkezi’nin (ATUM), İstanbul Kalkınma Ajansı’na (İSTKA) önerdiği ve 15 Ağustos 2013 tarihinde kabul edilerek 9 ay süre ile desteklenen “İstanbul’daki Soy Metal İşle-me Ve Geri Kazanım Tesis Çalışanlarının Ve Bunları Kamu Adına Denetleyen Mühen-dislerin Eğitimi” başlıklı projenin, Sertifika Dağıtım Töreni ve Kapanış Kokteyli 9 Mayıs 2014 günü ATUM’da gerçekleştirildi.Törene, projede eğitmen olarak görev alan İTÜ öğretim üyeleri ile Proje kapsamındaki eğitim programından yararlanan işletmele-rin sahipleri, yöneticileri ve çalışanları ile bu işletmeleri denetleyen Çevre ve Şehirci-lik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü ve İSKİ çalışanları, Metalurji ve Malzeme Mühen-disliği Bölümü öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldılar. Projenin hedefi, İstanbul’da yerleşik olan rafineri, ramatçı, kuyum/takı üreticisi ve ayar evleri gibi işletmelerin sahiplerine, yö-neticilerine ve çalışanlarına, soy metal ka-

ıSTKA PROjESİ SERTİfİKA TÖREnİ

çaklarını önleme, kimyasal reaktif tüketimini azaltma, atık suların doğru ve yönetmelik-lere uygun şekilde arıtılması ve zararlı gaz emisyonlarının engellenmesi konularında teorik ve deneysel eğitim verilmesi ve bi-linç kazandırılmasıydı. Eğitim programının diğer hedef kitlesi ise, kuyumcu, ramatçı, ayar evi ve rafineri gibi işletmeleri, kamu adına çevresel açıdan denetleyen kuruluş-ların personeli içinden oluşturulacak grup-lardı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü ve İSKİ çalışanları içinde soy metallerle iştigal eden işletmeleri gerçek anlamda denetleyebilecek yetkin mühen-dis grupları yetiştirmek, varılmak istenen hedefin önemli bir kısmını oluşturmakta idi. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere, İTÜ-ATUM’da Mart ve Nisan ayları içinde düzenlenen teorik ve deneysel eğitim faa-liyetleriyle, İstanbul ve dolayısıyla Marma-ra bölgesinin çevresel sürdürülebilirliğine yönelik olarak, çok yoğun reaktif tüketen bu işletmelerin sahiplerinin ve çalışanları-nın katı, sıvı ve gaz atıkların önlenmesi ve

bertarafı konularında bilgilendirilmesi ve bi-linçlendirilmesi amaçlandı. Proje ile benzer amaçlara yönelik eğitim faaliyetleri içeren ve bahsi geçen sektör çalışanları ile bu kuruluşları denetleyen personelin eğitimi-ni hedef alan projelerin, İSTKA tarafından önümüzdeki yıllarda da desteklenmeye devam edilmesinin, hem ekonomik hem de yaşanılabilir bir çevre hedefi açısından büyük önem arz ettiği ve aynı zamanda da üniversite ile sanayi arasında gerçekleştiri-lecek çözüm odaklı işbirliklerini arttıracağı öngörülmektedir.Katılımcılara sertifikaları, İTÜ Rektör Yar-dımcısı Prof.Dr. Mehmet Sabri ÇELİK ve projede görev alan eğitmen hocalar tarafın-dan verildi.

Page 121: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

121itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

İTÜ Yemekhanesinde bir ilke imza atılarak, önemli bir yeniliğe gidiliyor. Gerek öğrenciler gerekse akademik ve idari personel olmak üzere İTÜ mensuplarından gelen taleplerin değerlendiril-mesiyle, yemekhanelerde vegan/vejetaryen seçenek sunulması kararı alındı. Ana yemeğe alternatif olarak çıkarılacak vegan/vejetaryen ana yemek ile tüm İTÜ’lüler sağlıklı ve uygun fiyata beslenme olanağından yararlanmış olacak. Uygulama ilk olarak İTÜ’nün ana yerleşkesi Ayazağa’daki yemekhanelerde başla-yacak. Sınırlı sayıda hazırlanacak vegan/vejetaryen seçeneği, günlük taleplerin belirlenmesi ve geri bildirimlerin alınmasının ardından tam olarak şekillendirilecek. Ardından İTÜ’nün tüm yerleşkelerinde aynı uygulamaya geçilecek. Vejetaryen ana ye-mek seçeneğinin, diğer menü içeriğinde olduğu gibi web sitesi üzerinden takip edilmesi de sağlanacak. www.sks.itu.edu.tr ad-resi üzerinden, mayıs ayından itibaren vejetaryen yemeğin de dahil olduğu menü yayınlanacak.

Üniversitemizde çalışan akademik ve idari personelin çocuk-larının yararlandığı İTÜ Kreş ve Anaokulu öğrencileri, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Rektörlüğümüze konuk oldu. 3-6 yaş arası 20 öğrencinin katıldığı ziyarette, mi-nikler Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İbrahim Özkol ve Prof. Dr. Mehmet Sabri Çelik, Genel Sekre-ter Doç. Dr. Tayfun Kındap, Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa S. Yazgan, Sağlık, Kültür. Spor Daire Başkanımız Zeki Şimşek ile bir araya geldi. Öğrencilere öğretmenleri de eşlik etti.Minikler, Türk bayraklı balonları ve kırmızı - beyaz kıyafetleriyle bayram coşkusunu getirdi. Neşeli anlara sahne olan ziyarette, Rektörümüz Prof.Dr. Mehmet Karaca öğrencilerle tek tek ilgilen-di. Tüm öğrencilerle tokalaşarak tanışan Karaca ile minikler ara-sında ilginç diyaloglar da yaşandı. Minikler, büyüyünce hangi mesleği yapmak istedikleri sorusuna, itfaiyeci, polis, öğretmen yanıtlarının yanı sıra rektör karşılığını da verdi.Ziyarette öğrenciler, Rektörümüz Prof. Dr. Karaca’ya çeşitli atöl-ye çalışmalarında yaptığı çalışmaları hediye etti.

İTÜ’DE vEjETARYEn YEMEK uYGulAMASı BAşlıYOR

MİnİK İTÜ’lÜlER REKTÖRlÜKTE

Kimya Metalurji Fakültesi sınıflarındaki bilgisayarların daha rahat kul-lanılmasını sağlamak amacıyla kurulan “Sanal Sınıf Sistemi” hizmete girdi.

Rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca ile üniversite ve fakülte yönetiminden isimlerin katıldığı törende açılış konuşmasını Dekan Prof. Dr. Beraat Özçelik yaptı. Prof. Dr. Özçelik, uygulamayı Türkiye’de hayata geçi-ren ilk üniversitenin İTÜ olduğunu belirtti. Sistem sayesinde öğretim üyelerinin ders anında ya da kurum dışından istedikleri her zaman rahatlıkla AutoCad veya ChemCad gibi programlarda uygulamalar yapabileceğini, bir sanal bulut üzerinde ders notlarını depolayabile-ceklerini, hatta isteyen akademisyenlerin klasik müzik eşliğinde ders anlatabileceklerini söyledi.Konuşmanın ardından şirket yetkilileri, sistemin çalışması ve kulla-nımı hakkında sunum yaptı. Ayrıca sistemin işleyişiyle ilgili bir demo çalışması da gerçekleştirildi.

Akademisyenler için kolaylık16 derslikte, 160 kullanıcıya kadar hizmet verebilecek sistem saye-sinde akademisyenler herhangi bir kişisel bilgisayar, tablet ya da akıl-lı telefondan sunucuya bağlanarak, görsel ve işitsel, istediği dosyayı kendilerine ayırılmış alanlara indirerek ders ortamında öğrencilerle paylaşabilecek. Sistem akademisyenlere hangi derslikte olursa olsun aynı k alitede, kontrollü ve güvenli bir ortam sağlayacak.

İTÜ’DE BİR İlK: ıBM BAzlı SAnAl Sınıf SİSTEMİ

Page 122: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

122 itü vakfı dergisi

İTÜ Kariyer Merkezi tarafından 24-26 Şu-bat 2014 tarihleri arasında Kariyer Zirvesi gerçekleştirildi. “Yeteneğe Dokun” temasıyla yola çıkan ve 3 ayrı kampüste sektörlerin liderleri-ni öğrencilerle bir araya getiren İKZ’de, “mülakat, örnek olay ve atölye çalışması” sayesinde alışılmışın dışında bir kariyer et-kinliğine imza atıldı. Arçelik ana sponsor-luğunda yapılan zirve, hem firmalar hem de öğrenciler için iletişimi güçlendiren ve somut sonuca ulaşmayı kolaylaştıran nite-lik taşıdı. Zirvenin yerleşke sponsorluklarını Vestel (Elektrik-Elektronik Fakültesi), Bosh (Gümüşsuyu Yerleşkesi) ve Daikin (Maçka Yerleşkesi) üstlenirken, iletişim sponsorlu-ğunu Doğuş Medya yaptı.

İTÜ KARİYER zİRvESİ

Türkiye’nin saygın, başarılı, genç potansi-yele ve dinamizme önem veren kurumları ile üniversite öğrencileri arasında bir köprü kurması amaçlanan zirvenin açılışını, Rek-törümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca yaptı. Karaca, açılışın ardından standları gezerek öğrenciler ile gelecek planları hakkında ko-nuştu.

İTÜ dışından öğrencilere fırsatOtomotivden enerjiye, hazır giyimden bi-lişime, elektronikten ulaşıma kadar birçok sektörün dev isimlerinin yer aldığı zirvede, öğrenciler kariyerlerinin ilk adımı için iş gö-rüşmeleri yaptı ve staj başvurularında bu-lundu. Türkiye’nin farklı şehirlerindeki üni-

versite öğrencilerini de ağırlayan zirve, bu yönüyle fırsat eşitliğine de katkı sundu.İKZ’14 ile bu yıl bir ilke imza atılarak, İTÜ öğrencilerinin çalıştığı ve uluslararası ya-rışmalarda Türkiye’yi temsil eden projelerin prototipleri de sergilendi. İTÜ öğrencileri tarafından, projeler hem ziyaretçilere tanı-tıldı hem de üniversite adaylarını bilimsel çalışmalar için heyecanlandırmak amacıy-la lise öğrencilerine sunumlar yapıldı. İKZ, projelerle firmaların buluşması ve öğrenci-lerin sponsorluk görüşmelerine aracılık et-mesi adına da önem taşıdı.

Kariyer uzmanları buluştuTürkiye’deki tüm üniversitelerin kariyer merkezlerinin davetli olduğu organizasyon, “Ulusal Kariyer Merkezleri Çalıştayı” ile öğ-rencilere destek veren tarafta yer alan ka-riyer planlama uzmanları için de ayrıcalıklı bir bilgi paylaşım ortamı sağladı. Network Hours, Konser, Fashion Awards ve Müna-zara Yarışması gibi birçok etkinlikle zengin-leşen İKZ, binlerce öğrenciye kariyer plan-lamasında yenilikçi ve etkili bir pencere açtı.

İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MİAM) öğrencisi Sıla Gerba-ga 15-16 Şubat 2014 tarihinde Monako’da düzenlenen 4. Ulus-lararası flüt yarışmasında en yüksek kategori olan “perfection-nement” kategorisinde İkincilik Ödülü’nü kazanmıştır. Yarışma, “A Travers flute” derneğinin katkıları ile Prens 3. Rainer Müzik ve Tiyatro Akademisinde 12 farklı kategoride gerçekleşmiştir. Öğren-cimizi aşağıdaki kurul değerlendirmiştir.Felix Renggli (İsviçre ) Basel Musikhochschule öğretim üyesi.Sanqing Chen (Çin) Pekin Merkez Konservatuvarı öğretim üyesi.Quiling Chen (Çin) Beijing Senfoni Orkestrası solo flüt.Henrik Switzer (Danimarka) Carl Nielsen Müzik Akademisi,Dani-marka Kraliyet Orkestrası.Torkil Bye (Norveç) - Oslo Flarmoni solo flüt, Texas Üniversitesi öğretim üyesi.Raphaëlle Barraya (Fransa) Monte Carlo Orkestrası solo flüt. Sıla Gerbağa aynı zamanda jüri üyeleri tarafından Eylül 2014

SılA GERBAğA vE Elİf KAY, 4. uluSlARARASı flÜT YARışMASı’nDAn ÖDÜllE DÖnDÜ

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğrencisi Elif Kay, “A Travers Flute” derneğinin katkıları ile 12 farklı kategoride Mona-ko’da, Prens 3. Rainer Müzik ve Tiyatro Akade-misi’nde düzenlenen 4. Uluslar arası Flüt Yarışma-sı’nda kendi yaş grubun-da İkincilik Ödülü’nü Kon-servatuvarımıza taşıdı.

Elif Kay, Kendi Yaş Grubunda 2. lik Ödülü Aldı

yılında Çin’in Guangzuou şehrinde gerçekleşecek olan Uluslara-rası 3. Aurele Nicolet yarışmasına da katılması için davet almıştır.

Page 123: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

123itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

Mimarlar Odası tarafından iki yılda bir düzenlenen “Ulusal Mimarlık Ödülleri” bu yıl 14. kez sahiplerini buldu. İTÜ Mer-kezi Derslik binası, Ulusal Mimarlık Yapı Dalı Başarı Ödülünü kazandı. Projenin sahiplerinin Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerimiz olması, ödülü daha da an-lamlı kıldı.Ulusal Mimarlık Ödülleri “Yapı”, “Proje” ve “Fikir Sunumu” olmak üzere 3 dalda verildi. Ayazağa Yerleşkemizde yer alan Merkezi Derslik binasının, Yapı dalında kazandığı Başarı Ödülünü, projenin mi-marları olan öğretim üyelerimiz Prof. Dr. Hasan Şener ve Prof. Dr. Ahsen Özsoy aldı. Yapı dalında ödül alan bir başka proje ise Mimar Cem Sorguç’un tasarladığı Noxx Apartmanı olurken, bu projenin çelik strüktür danışmanlığını da yine bir İTÜ’lünün, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Cem Çelik’in yap-mış olması, ayrıca gurur verdi. Prof. Dr. Çelik, Merkezi Derslik binamızın statik proje danışmanlığını da yürütmüştü.

uluSAl MİMARlıK ÖDÜllERİnDE İTÜ’YE ÇİfTE GuRuR

Projesi öğretim üyelerimize ait olan İTÜ Merkezi Derslik Binası Ulusal Mimarlık Yapı Dalı Başarı Ödülüne değer görüldü.

‘Mimari Sözü Güçlü’Merkezi Derslik binasının mimari başarısı, 2014 yılında yayımlanan “Vitra Çağdaş Mimarlık Dizisi 3: Eğitim Yapıları” kitabın-da şöyle anlatılıyor:“Herhangi bir fakülteyi temsil etme yükü-nü taşımayan yapı, bunu bir avantaj ola-rak kullanır. Mimari sözü güçlüdür, temsili sözü ise bilinçli biçimde geriye çekilmiş-tir. Yapı boyunca iri kütleli anfi mekânların arasındaki derin galeriler, arka cephede zeminden yükselip çatıya dönen cam ikinci yüzeyler dolayısıyla anfilere doğal ışık sağlar. Güney cepheye yerleştirilen derslikler ve çalışma odaları ise tümüy-le saydam dış cephelerinde ikinci cidarı oluşturan hareketli metal perfore levhalar ile günışığını perdeleyerek alır ve cephe-nin dinamizmine katkıda bulunur.Yapının yerleşke merkezinde, önünde geniş yeşil alan bırakarak geri çekilmesi; zemin katta bölüntüsüz tek mekânda sü-ren sosyal yaşamın tümüyle saydam bir cepheyle sınırlarını eriterek yerleşkeye açılması; strüktürün geri çekilmesiyle bir-birine akan yüksek hacimli orta galerilerin sağladığı iletişim ortamı gibi değerler ile yapı, farklı kentlerden gelerek farklı bö-lümlere dağılacak öğrenciler için sosyal-leşme imkânlarını sonuna kadar açmaktadır.”

Merkezi Derslik Binası HakkındaİTÜ Merkezi Derslik Binası, farklı program-lara devam eden öğrencilerin ortak ders-lerinin verildiği anfiler, seminer odaları, bilgisayar laboratuvarları, öğretim üyesi odaları ve kafe-terya gibi birçok kullanım alanını barındırır. Bina, yerleşkenin yaya ve taşıt ulaşım akslarının kesişme noktasında, kamusal mekânları tanımlayacak ve zen-ginleştirecek bir şekilde konumlandırılarak, yalın bir biçimlendirmeyle ele alınmıştır. İç mekânlarda, algının ve insan hareketlerinin yatay-düşey sürekliliğini güçlendiren bir anlayış benimsenmiştir. Tasarım şemasın-da, amfiler ile seminer odaları ve ofisler net bir sirkülasyon ve servis zonu ile ayrılmış-tır. Esneklik, zaman, deprem güvenliği gibi kriterlere göre seçilen çelik yapı sistemi ve diğer sistem bileşenleri iç mekanda görü-nür kılınmıştır. Güneyde ve kısmen doğu ve batı cephelerinde hareketli metal perfore levhalarla çift cidar oluşturulmuş, enerji ve-rimliliği gözetilmiştir.

Page 124: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

124 itü vakfı dergisi

ABD’de yasayan İTÜ mezunları arasında iletişim ve dayanışmanın yerleştirilmesi, Teknik Üniversitelilik ruhunun güçlendiril-mesi, bunun için sosyal ve kültürel etkinlik-ler düzenleyerek topluma ve insanlığa ya-rarlı olunması amacıyla kurulmuş olan İTÜ Mezunları Derneği (ABD) Türkiye’deki İTÜ Mezunları Derneği (İTÜMD)’ne bağlı olan

İTÜ MEzunlAR DERnEğİ’nİn (ABD) “MÜHEnDİSlER GEcESİ”

ABD’deki tek dernektir. İTÜ Mezunlar Derneği - USA, kuruluş yı-lından bu yana amaca yönelik çeşitli etkin-likler düzenliyor. 24 Subat 2014 akşamı, Florida’da, FTAA ile birlikte, Fort Lauder-dale’deki Türk Evi’nde düzenlenen “Mu-hendisler Gecesi” - ITU Mezunlari Derneği yemeği de bu etkinliklerden biri olarak ger-

çekleştirildi ve geceye 60 kişi katıldı. Dernek Başkanı Feray Girgin, FTAA (Flo-rida Turkish American Association) yöne-ticilerinin de, Derneğin böyle bir ilki ger-çekleştirdiği için çok memnun olduklarını bildirerek, bu yemekli-müzikli geceye di-ğer üniversitelerden (ODTU, Robert Col-lege-Bogazici Universitesi, Amerikadaki universiteler vb.) mezun muhendisler ve dostlarının katıldığını belirtiyor. Feray Girgin, bu toplantıda, İTÜ mezu-nu mühendisler Ismail Ercan, Ferdi Ba-ler, Mehmet Ilter, Selcuk Yetimoglu, Niyazi Aydemir, Prof. Dr. Mehmet Fethi Turegun, Bulent Kocaerkek, Bulent Bayraktar, Murat Ocbe, Tuncay Pekin ve ailelerinin katıldığı-na dikkat çekiyor. İTÜ Mezunlar Derneği, ABD’ deki tüm İTÜ’lülere ulaşmak amacıyla bir ağ kurma çabaları devam ediyor.

Feray GirginITUMD-ABD [email protected] [email protected] http://www.itumdusa.org/

İTÜ Mezunlar Derneği’nin 16 Nisan 2014 Çarşamba günü yapılan Olağanüstü Genel Kurul toplantısında derneğin yeni Yönetim ve Denetleme Kurulu seçil-di. Derneğin, Yönetim Kurulu Başkanlık görevine Veli Tan Kirtiş seçildi. Yönetim Kurulu ilk toplantısını yaparak aşağıdaki şekilde görev dağılımı yaptı.

Başkan : Veli Tan KİRTİŞ

Başkan Yard. : Hüseyin CEVAHİROĞLU

Başkan Yard. : Sadi ABALI

Genel sekreter : Pınar EFENDİOĞLU

Sayman : Cenk ALPER

MEzunlAR YuRDu AÇılDı

Mezunlarla İTÜ İşbirliğinin Eseri: Mezunlar Yurdu İTÜ Maslak Yerleşkesi içinde yer alan ve 102 kişinin konaklamasına imkân tanıyan yeni erkek öğrenci yurdu 12 Nisan 2014 günü yapılan törenle açıldı. Tören, İTÜ Mezunlar Derneği Başkanı Erol Bilecik, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ve Arı Kültürel Sosyal Vakfı Başkanı Serhat Öde-ner’in konuşmaları ile başladı. Törene katı-lanlar, açılışın ardından, mezunların bağış-ları ile donatılan odaları dolaşarak, yurda yerleşen öğrencilerle görüştüler.Mezunlar Yurdu’nun yapılış hikâyesi ‘Me-zunlar Meydanı’ ile başlıyor. İTÜ Mezunlar Derneği’nin başlattığı bir proje kapsamın-da; öğrenim gördükleri yılları ve üniver-

sitelerini unutmayan İTÜ mezunları, İTÜ Ayazağa Yerleşkesi’nde Mustafa İnan Kü-tüphanesi önünde bulunan ‘Mezunlar Mey-danı’nda kendileri için hazırlanan ve adları-nın yazılı olduğu petek taşlarını satın alarak hem öğrencileri unutmamış oldular, hem de İTÜ tarihine adlarını kazıyarak bir ilke imza attılar. 30 bin civarında öğrencisi olan İTÜ’de, barınma sorunu en önemli sorun-ların başında geliyor. ‘Mezunlar Yurdu’nun hizmete girmesiyle, erkek öğrencilerin bir kısmının bu sorunu çözülmüş oldu.

Page 125: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

125itü vakfı dergisi

İTÜ’dEN HaBERLER

Y. Müh. Altok Kurşun, İTÜ Deprem Mü-hendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü’nün periyodik seminerleri çerçevesinde konuk olduğu İTÜ’de, “Köprü ve Viyadük Yapı-mında Sürme Yöntemi” konulu bir seminer verdi. Sürme yöntemi, uzun köprü ve viyadük yapımında yoğun bir şekilde kullanılan modern ve çağdaş bir yapım yöntemidir. Dış dünyada uzun yıllardan beri kullanıl-makta olan bu yöntem ile yurdumuzda ilk kez 1985-1991 yılları arasında inşa edilen Kınalı-Sakarya otoyolu ve Fatih Sultan Meh-met Köprüsü Projesi kapsamındaki Molla Gürani, Sadabad I, Hasdal ve Akşemsettin viyadükleri inşa edilmiştir.Yöntem, iskele kurmanın mümkün olmadığı derin vadiler ve yerleşim bölgeleri için ideal bir çözümdür. Bu yöntem ile daha estetik, daha güvenli ve daha ekonomik yapılar inşa etmek mümkün olabilmektedir.Yöntemin bir başka önemli özelliği de ye-rinde döküm beton ile öndöküm ( precast) beton teknolojilerinin iyi taraflarını bünye-sinde birleştirmesidir.Sürme yöntemi ile yardımcı ayaklar kullan-madan 60-70m lik açıklıklar, geçici yardım-cı ayak ve geçici gergin eğik askılı kuleler kullanmak suretiyle Mileau Viyadüğünde olduğu gibi 345 metrelere varan açıklıkları geçmek mümkündür. Yapım teknolojilerindeki bütün gelişme ve ilerlemelere rağmen “iskele ve kalıp” ma-liyetleri toplam yapım maliyetinin %20-30 mertebelerini buluyor.Ancak, Sürme yöntemi:• Küçük bir makina parkı• Defalarca kullanılabilen ve hep aynı yere-de bulunan kalıp ve iskele sistemi• Yapım süresi kısalığı• Malzeme taşın yollarının kısalığı• Tekrar edilen işçilik• Kötü hava şartlarından bağımsızlık gibi özellikleri yanısıra kullanılan makina ve teçhizatın çok kolaylıkla nakledilerek bir başka yerde benzer projelerde kullanılabil-mesine olanak tanıması ile gerçekten sü-ratli ve ekonomik bir yapım yöntemidir.Sürme yönteminde temel prensip: yapıyı kenarayaklardan bir tanesinin arkasında, bu amaç için özel olarak hazırlanmış “be-ton döküm alanı”nda bölümler/segmentler halinde döküp, kalıcı yerine doğru sürmek-tir.Yeni dökülen her bölümün bir önce dökü-len bölüme bağlantısı öngerme ve beto-narme donatısı ile rijit olarak yapılır. Ayrıca iş derzindeki yüzeyler pürüzlü bırakılarak

KÖPRÜ vE vİYADÜK YAPıMınDA SÜRME YÖnTEMİ

kaynaşmanın daha iyi olması sağlanır.Sürme sırasında kesit tesirlerinin ölçülü sınırlar içerisinde kalma-sını sağlamak için üstyapının ucuna hafif- genellikle çelikten yapılmış-bir sürme ucu/gaga ge-çici olarak monte edilir.Gaganın üstyapıya bağlantısı hem değişik işaretlerdeki eğilme momentlerini hem de değişik işaretlerdeki kesme kuvvetlerini alabilmek için öngerme çubuk-ları/kabloları vasıtası ile yapılır. Kablolar enjekte edilmedikleri için sürme işlemi bittikten sonra rahatlıkla sökülebilir ve bir başka projede tekrar kullanılabilirler.Sürme işlemi, beton döküm ala-nında düzenlenmiş özel sürme ekipmanı ve her ayak üzerinde tertiplenmiş özel sürme mesnet-leri vasıtası ile gerçekleştirilir.Sürme işlemi bittikten sonra sür-me mesnetleri ile kalıcı mesnet-ler değiştirilir.Sürme yöntemini kolaylıkla uy-gulayabilmek için yapının plan-daki geometrisi çok önemlidir. Yapı ekseni doğrusal olabileceği gibi sabit yarıçaplı bir eğri ( daire ) de olabilir. Yapı güzergahında klotoid gibi değişken yarıçaplı eğriler varsa ana kirişlerden oluşan göv-deyi sabit yarıçaplı bir eğri üzerinde sürüp klotoidden sapmaları sonradan tabliyede ayarlamak da mümkün olabilir.Yapının profilinin de doğrusal olması işleri çok kolaylaştırır. Sürme islemi yokuş yukarı yapılabileceği gibi yokuş aşağıya doğruda yapılabilir ancak bu durumda sürme sıra-sında yapının kayıp kaçmaması için özel önlemler almak gerekir.Sürme sırasında yapının statik sistemi de-vamlı değiştiği için teorik olarak sonsuz adette yapım safhası ve buna bağlı ola-rakta sonsuz adette yapım aşaması statik sistemi mevcuttur.Üstyapıya ait herhangi bir kesit, sürme sı-rasında bulunduğu yere bağlı olarak hem büyük miktarlarda pozitif eğilme momentleri hem de büyük miktarlarda negative eğilme momentleri alır. Benzer durum kesma kuvvetleri ve torsiyon momentleri içinde geçerlidir. Bu nedenle seçilen öngerilmenin büyük bir kısmının “eksenel-merkezi öngerme” biçiminde ol-ması gerekir. Kesitin tamamı öngerilmeden

ötürü yeterli miktarda basınç gerilmeleri ile yüklü olmalıdır.Yapı tamamlandıktan sonra hareketli yük-lerden oluşacak eğilme momentlerini al-mak için ise klasik yörüngeli ikincil bir öngerilme düzenlemesi de yapmak ge-rekebilir. Bu öngermenin bir kısmı yapım aşamalarında verilebileceği gibi tamamı yapının inşaası tamamlandıktan sonrada verilebilir.Sürme yöntemini klasik yöntemlerden ayırt eden önemli bir başka özellik de tolerans-ların büyüklükleridir. Sürme yöntemi ile çalışrken çok daha dikkatli olmak gerekir bu yöntemde yapım toleransları diğer yön-temlere kıyasla çok daha küçüktür. Örnek olarak : klasik iskele ve kalıp üzerinde inşa ettiğiniz bir viyadüğe ait 40m yüksekliğin-deki bir orta ayağı 4-5cm kısa veya uzun inşa etseniz pek bir şey olmazken aynı şey sürme yöntemini kullanırkaen başınıza bü-yük sorunlar çıkarabilir.Sürme yöntemi sadece ardgermeli beto-narme köprü be viyadüklerde değil kompo-zit veya çelik üstyapılarda da kullanılabilir.

Page 126: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

126 itü vakfı dergisi

GE

Ba

Şa

346.945 öğrenci bu imkanlardan yararlan-mıştır. Ayrıca IAESTE Türkiye bugüne ka-dar 13.541 Türk öğrencisine dış ülkelerde ve yine 8394 yabancı öğrenciye de ülke-mizde staj imkânı sağlamıştır. 2013 yılında ise 127 öğrenciye evsahipliği yapmış ve 114 öğrenciyi çeşitli ülkelere göndermiştir. IAESTE’ye üye ülkeler, kendi ülkelerindeki kuruluşlardan staj yeri sağlamaktadırlar. Genellikle 8 – 12 hafta yaz dönemi, bazen de uzun dönem diye adlandırdığımız 12-52 hafta süreli olan stajlardır. IAESTE’ye üye ülke temsilcileri, her yıl Ocak ayında

Staj yaparken eğlenmek, dünyayı dolaşmak, unutulmaz dostluklar edinmek ve bunları yaparken para da kazanmak istersiniz değil mi? O halde hemen IAESTE (International Association for the Exchange of Students For Technical Experience) Milletlerarası Teknik Stajyer Öğrenci Değişimi Birliği’nin İTÜ’deki Türkiye Merkezi’nin kapısını çalın!

IAESTE Nasıl Bir Bağa Sahip?Öncelikle biz bir aileyiz. Öyle bir aileyiz ki, sene içinde yurtdışına onlarca İTÜ’lü-

yü göndermek üzere hazırlık çalışmaları yaparken, bir yandan da kaynaşacağımız birçok aktivite gerçekleştiriyor; kahvaltı-lar, akşam yemekleri, geziler ve partiler düzenliyoruz. Ulusal konferanslar yapıp , IAESTE’ye üye tüm üniversiteleri bir araya toplayarak tanışıyoruz. En önemlisi SUM-MER RECEPTİON… Yazın gelen onlarca stajyerlerle 7/24 ilgilenerek her türlü zorluk-ta yardımlarına koşuyoruz. Bunun yanında, IAESTE ailesi olarak İngilizcemizi geliştirme fırsatı buluyor, yeni kültürler tanıyor ve gör-mediğimiz yerleri görüp sayısız arkadaş ediniyoruz. Gelen öğrencileri havaalanla-rında karşılayarak kalacakları yere kadar eşlik ediyor ve gerekli ihtiyaçlarının temi-ninde yardımcı oluyoruz (telefon hattı, ak-bil, internet, banka hesabı vb.). Ayrıca ilk iş günlerinde onlara eşlik edip, gidecekleri yolu dahi öğretiyoruz, açıkçası tam bir aile oluyoruz.

IAESTE

Hem staj yap, Hem dünyayı dolaş!

Genel Olarak ıAESTEIAESTE, ülkeler arası “stajyer öğrenci de-ğişim” kuruluşu olarak 1948 yılında Lond-ra’da 10 kurucu üyenin girişimi ile kurulmuş ve şu an 84 ülkenin üye olduğu uluslara-rası bir birliktir. Misyonu teknik ve mesleki gelişimi hızlandırmak için üyeleri arasın-da yüksek kalitede staj değişim programı yürütmek; öğrenciler, akademik kurumlar, işverenler arasında ve toplumda ulusla-rarası iyi niyeti geliştirmektir. Milletlerarası Teknik Stajyer Öğrenci Mübadelesi Birliği adı altında 1955 yılından itibaren ülkemiz-de çalışmalarını sürdüren IAESTE Türkiye; akademik kurumlar, endüstri kuruluşları ve öğrenci çevrelerinin temsil edildiği bir ulu-sal komite desteğiyle çalışan staj değişim organizasyonudur. Çalışmalarını İstanbul Teknik Üniversitesi önderliğinde sürdüren IAESTE Türkiye, 41 üniversite temsilciliğin-den oluşmaktadır. Yüksek öğrenimlerine devam eden öğrencilere, eğitimleri ile ilgili teknik deneyim kazandırmayı amaçlamak-tadır. Dünyada 1948’den bu yana toplam

Muhammed Sezgin ÖzER Makina Mühendisliği 3. Sınıf ÖğrencisiIAESTE İTÜ Makina Fakültesi Temsilcisi, Yönetim Kurulu Üyesi

Page 127: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

127itü vakfı dergisi

konferans etkinliğini düzenler. İki gün sü-ren etkinlik boyunca çeşitli konuşmacılar ağırlanır ve beraber workshoplar yapılır. IAESTE’yi geliştirme amaçlı grup çalışma-ları düzenlenir.

IAESTE ALUMNI NETWORK: IAESTE’lileri iletişim halinde tutmak için kurulmuş olan bu network’te, hesap açıp profil oluşturulur. Bu hesapla çeşitli pay-laşımlarda bulunulabilir, forum sayfalarına katılınabilir, IAESTE ile ilgili güncel bilgi-lere ulaşılabilir. IAESTE’nin uluslararası dergisi olan Friends bu ağdan yayınlan-maktadır.

Gözbebeğimiz ıAESTEcH Dergisi

IAESTE ailesi olarak bir de evladımız var, IAESTECH adlı dergimiz… Güz ve bahar olmak üzere yılda iki defa çıkarıyoruz. Bu dergide staja giden ve gelen arkadaşla-rımız deneyimlerini ve anılarını anlatıyor, Alumni röportajları ve İK röportajları yer alıyor, geziler eğlenceli bir şekilde anlatı-lıyor, kültür sanat ve teknoloji kısımları yer alıyor. Dergimizi, çok eğlenerek okuyaca-ğınızı ve elinizden bırakmayacağınızı dü-şünüyoruz.

Biz IAESTE öğrencileri, görev almaya is-tekli ve bu bütün içinde yer almak isteyen herkesi aramızda görmekten mutluluk du-yarız.

IAESTE İTÜ ai-lesine katılmak, maddi manevi destek olmak ve dergimize reklam vermek için;[email protected]://www.fa-cebook.com/Ia-esteITU?fref=ts h t tps: / / tw i t ter.com/iaeste_itu

bir ülkede toplanarak getirdikleri staj yer-lerini karşılıklı olarak değiştirmektedirler. Değişimde, verilen staj yeri kadar staj yeri alınabilmektedir. Ülkemizden her yıl yak-laşık 250 kadar staj yeri götürülmekte ve bunların % 40’a yakını Almanya ile değiş-tirilmektedir.Dünya çapında sosyal, kültürel ve teknik bir bütünün bir parçası olan IAESTE öğ-rencisi olmak:• Özverili, uyumlu,• Çalışma disiplini olan,• Takım çalışmasında deneyimli,• Dayanışmayı ve gönüllülük anlayışını be-nimsemiş,• Kendine güvenen ve çevresine güven veren,• Belirtilen stajın kendisine sağlayacağı yararların farkında olan,• Şirketlerin projelerinde ihtiyaç duyulan konumları teknik bilgisiyle doldurabilecek,niteliklere sahip olmak demektir.

ıAESTE Etkinlikleri

IAESTE DAY:Her yıl 20 Ekim tarihinde 87 üye ülke ta-rafından kutlanır. Iaeste’ye özel bu günde yapılan aktiviteler ve kutlamalar sosyal medya üzerinden tüm dünya ile paylaşılır. JUMP:Açılımı Join Us To Motivate People olan bu etkinlik, her yıl başka ülkede Çarşamba gününden Pazar gününe olmak üzere 5 gün sürer. Etkinliğin en temel amacı mo-tivasyondur. 5 gün boyunca workshoplar partiler düzenlenir. Etkinliğin son günü ise her IAESTE etkinliğinde olduğu gibi Inter-national Night olur. Her ülke, kendi tanıtımı için yerel kıyafetlerini giyer ve yiyecek- içecek sunabileceği masa hazırlar. Jump, 2007 yılında Türkiye‘de gerçekleştirilmiş olup bu yıl Avusturya’nın Klagenfurt şeh-rinde 15 ülkenin katılımıyla gerçekleştiril-miştir.

CEC:Slovakya, Slovenya, Macaristan, Hırva-tistan, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Polonya olmak üzere 7 ülkenin ev sahip-

liğini yaptığı Central European Convention etkinliği, güz ve bahar dönemlerinde birer kez olmak üzere yılda 2 kez düzenlenmek-tedir. Etkinlik Cuma akşam Welcome Party ile başlayıp Pazar gününe dek çeşitli work-shoplar, ülke tanıtımları, katılımcılar için dü-zenlenen turistik gezileri içermektedir.

CONNECT: Connect is a relatively new event on the IAESTE calendar, concentrating on inclu-ding the countries in Western & Northern Europe and the Nordic countries.Our event is focused on networking and training for members, and this event will also promote Norwegian traditions and nature.TWINNING:Sadece gezme ve komitelerin kaynaş-ması amacıyla yapılan bir etkinliktir. Farklı ülkelerden iki komite arasında 5’er günlük olmak üzere 2 farklı zaman belirlenir. Ayar-lanan bu zamanlarda iki komite kendi ül-kelerinde birbirlerini ağırlarlar. IAESTE’nin en eğlenceli etkinliklerinden biri olan Twin-ning, aynı zamanda farklı bir ülkenin 5 günlük bir zaman diliminde en verimli şe-kilde gezilebilinecek nadir fırsatlardandır. Ev sahibi komite gelecek misafir komiteye çeşitli etkinlikler hazırlayarak şehri en kolay şekilde gezmelerini sağlamaktadır. Son 4 yılda İTÜ IAESTE olarak yapılan twinning-ler Londra , Zurich, Zaragoza, Viyana ve Üsküp’tür.

ULUSAL KONFERANS:Bu etkinlik Türkiye komiteleri tarafından gerçekleştirilir. 41 üye komitenin bulun-duğu IAESTE Türkiye, senede 2 defa bir komitenin ev sahipliği yapmasıyla ulusal

Çalışmalarını İstanbul Teknik Üniversitesi önderliğinde sürdüren

IAESTE Türkiye, 41 üniversite temsilciliğinden oluşmaktadır. Yüksek öğrenimlerine devam eden öğrencilere, eğitimleri ile

ilgili teknik deneyim kazandırmayı amaçlamaktadır.

Bolu Gezisi

Antalya Gezisi

Page 128: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

128 itü vakfı dergisi

Çizgi İzleyen 1Çizgi İzleyen 2Çizgi İzleyen 3Mikro Sumo 1Mikro Sumo 2Mikro Sumo 3Yangın Söndüren 1Yangın Söndüren 2Yangın Söndüren 3Süpürge 1Süpürge 2Süpürge 3Basketbol 1Basketbol 2Basketbol 3Merdiven Çıkan 1Merdiven Çıkan 2Labirent 1Renk Seçen 1Kendini Dengeleyen 1Kendini Dengeleyen 2Kendini Dengeleyen 3Senaryo: Top Taşıma 1Senaryo: Top Taşıma 2Serbest 1Serbest 2Serbest 3

bhpdml1barbaros2bhpdml2

sıkıntıjoker

böcekyananı görür Allah

sakapervane başkan

tornadozela60

süpürgeçroboteam60

devrimhho

akironspontanstable

almış60kafa1500

hacı yatmazvertigo

seyit onbaşıwright kardeşler

hexatortemuratlas

Burak KırcaBurak KırcaBurak Kırca

GürolHüseyin Kayal

-Ali Rıza DoğanFurkan ŞahinErdem DoğanUmut Meriç

Ali Rıza DoğanAli Rıza DoğanAli Rıza DoğanFerhat GölbolMustafa Yanar

Moustafa MemetAta DönmezEray Aktokluk

Ali Rıza DoğanMustafa TaşçıHüsnü Turhan

Enes orhan MızrakMuhammed Kocabaş

Uğur BugazGöksu KaraMert Demir

Muhammed Kocabaş

İTÜ’nün gelenekselleştirdiği etkinlikler ara-sında yer alan Robot Olimpiyatları, 10-12 Nisan 2014 tarihleri arasında 8. kez düzen-lendi.Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği Kulubü tarafından İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süley-man Demirel Kültür Merkezinde gerçekleş-tirilen İTÜRO’yu, 3 günde 6 bini aşkın kişi ziyaret etti. Robotik meraklılarını bir araya getiren olim-piyatlar boyunca, yarışmalar, konferanslar, panel ve söyleşiler düzenlendi. Türkiye ge-nelinden ve yurtdışından üniversite, lise ve ilköğretim kademesinden 600’e yakın proje katıldı. 828 yarışmacının katıldığı olimpiyat-larda, 3 gün boyunca 11 kategoride yarış-malar yapıldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük ilgi gören İTÜRO’nun açılışı “Çizgi İzleyen” ile “Mikro Sumo” etaplarındaki projelerin yarışı ile ya-pıldı. Öğrenciler üç gün süren olimpiyatlar-da ayrıca “Yangın Söndüren”, “Merdiven Çıkan”, “Renk Seçen”,“Labirent”, “Kendini Dengeleyen Robot”, “Süpürge”, “Serbest” ve “Senaryo” olmak üzere birbirinden ilginç kategorilerde yarıştı. “Dünya’nın en hızlı bal-lbotu” olarak tanıtılan Rezero ise 3 gün bo-yunca robotik meraklılarının ilgisine sunuldu.

8. İTÜRO’da dereceye giren projeler şöyle:

8. İTÜRO’DA 600 PROjE YARışTı

Kategoriler Proje İsmi Takım Kaptanı

GENÇ BaŞaRı

Page 129: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

129itü vakfı dergisi

İTÜ

VA

KF

I’ND

AN

HA

BE

RL

ER 8 Mart dünya Kadınlar Günü

Bursiyerlerimizle Kutlandı

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Ko-mitesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, Geleneksel Bursiyer Toplantısı ile bir ara-

da düzenlediği bir etkinlikle kutladı. Ko-mite her yıl geleneksel olarak, burs verdiği öğrencilerle tanışmak, İTÜ Vakfı ve Ko-mite’nin çalışmaları hakkında bilgi sunmak üzere bir toplantı düzenliyor. Bursiyerlerle tanışma toplantısı bu yıl, öğrencileri farklı bir ortamda ağırlamak amacıyla, yine Ko-mite’nin geleneksel etkinliklerinden olan 8 Mart Dünya Kadınlar günü ile bir arada gerçekleştirildi. Gazeteci Yazar Mine Kırıkkanat’ın konuş-macı olarak davet edildiği etkinlikte, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğ-renci grubunun verdiği mini konser, güne ayrı bir renk kattı. Çeşitli yayınevlerinin, Bursiyer Toplantısı nedeniyle öğrencileri-miz için gönderdikleri kitaplar, etkinlik sı-rasında sergilendi ve öğrencilere hediye edildi. Mine Kırıkkanat Dünya Kadınlar Günü ne-deniyle davetli olduğu etkinliğimizde yap-tığı konuşmada, önce bir yanlışı düzeltmek istediğini belirterek, Kadınlar Günü’nün, bilinenin aksine ilk defa Lenin tarafından 8 Mart 1921’de başlatıldığına dikkat çekti. Kırıkkanat, “Sovyetler Birliği’nde Komünist devriminin başlangıcında kadınların büyük mücadele vermiş olması ve 1917’deki is-yanlarda da kadınların ön saflarda olması nedeniyle, Lenin, iktidara geldikten son-ra kadınlara verdiği değeri göstermiş, 8

Mart’ı Kadın Günü olarak kabul etmiştir. Kadınlar Günü, öncele-ri sadece SSCB’de kutlanırken, daha sonra BM’nin devreye gir-mesiyle tüm dünyada kutlanır olmuştur.” dedi.İlk kez Lenin’in ilan ettiği, ancak Birleşmiş Milletler’in, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma iş-çisinin, daha iyi yaşam koşulları nedeniyle bir tekstil fabrikasın-da başlattıkları grev ve ardından çıkan yangında 129 kadının öl-mesi olayına dayandırarak 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü ilan etmesiyle, 1977 yılın-dan öteye bütün dünyada bu günün kut-lanmakta olduğunu vurgulayan Mine Kırık-kanat, aslolanın kadın-erkek eşitliği istemi olduğunu dile getirdi.Kırıkkanat konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kadın, her zaman erkeğin arkasında yer alıyor. Kadın erkek eşitliği olmadan ne sosyal demokrasi olur, ne hukuk devleti olur. Bir kadının her şeyden önce anne ol-ması gerektiğini bilirim. Kadın erkek eşitliği olmadan, kadınların ezildiği yerde hakka-niyet olamaz. Kadın haklarının tanınma-dığı ülkelerde fikirler dahil her şey ithal. Kim kadını eziyorsa, kendine güvenmiyor demektir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlandı-ğı yerde ilerleme daha hızlı olmaktadır. İn-sanlığın barış içerisinde bir yere gelmesini istiyorsak, her şeyden önce bir takım olan

Mine Kırıkkanat’a yönetim kurulu üyemiz Ülkü Arıoğlu tarafından teşekkür plaketi sunuldu.

kadın ve erkeğin barışması lazım. Bu bir oyun ekibidir; kadınsız erkek yarım, erkek-siz kadın yarımdır…”Mine Kırıkkanat’a konuşmasının sonun-da, Yönetim Kurulu üyemiz Ülkü Arıoğlu tarafından teşekkür plaketi sunuldu. Kırık-kanat, daha sonra öğrencilere ve katılımcı-lara kitaplarını imzaladı. Etkinlik ikramlarla sona erdi.

Prof. dr. Mustafa Gediktaş anısına…“ÜÇ TENOR” Konseri

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Ko-mitesi, İTÜ öğrencilerine burs desteği sağ-lamak amacıyla, müzikseverleri İTÜ’nün unutulmaz hocalarından Prof. Dr. Mustafa GEDİKTAŞ anısına düzenlediği “Üç Tenor” konserinde buluşturdu. Üç Tenor kavramını Türkiye’de hayata ge-çiren ve konserleri büyük beğeni ile izle-nen solistler Ayhan Uştuk, Aykut Çınar ve Şenol Talınlı’dan oluşan “Üç Tenor” grubu aryalar, senfonik türküler ve klasik eserler-den oluşan özel repertuvarlarıyla İTÜ’lülere

İTÜ VAKFI SOSYAL KOMİTESİBurs Kampanyasına Destek

Prof. Dr. Mustafa Gediktaş Anısına...

üç tenor

Şenol TALINLI Ayhan UŞTUK Aykut ÇINAR

Viyolonsel : Demet Kıyıcı Perküsyon : Soner Özer

Piyano : Esra Poyrazoğlu Alpan

Keman : Emel Akçay Özer

Kanun : Deniz Göktaş

Tarih : 24 Mart 2014 Pazartesi Saat 20.00Yer : İTÜ Maçka Yerleşkesi- YDYO Mustafa Kemal Konferans Salonu - Teşvikiye / İSTİletişim : 0212 296 55 11 - 0537 921 82 32

renkli bir konser sundular. Klasik eserlerin yanı sıra, halkın operaya mesafeli duruşunu popüler parçalar yorumlayarak aşmayı ve opera sevgisini yaygınlaştırmayı amaçla-yan “Üç Tenor” konserinde; Demet Kıyıcı (Viyolonsel), Soner Özer (Perküsyon), Esra Poyrazoğlu Alpan (Piyano), Emel Akçay Özer (Keman) ve Deniz Göktaş (Kanun) gruba eşlik ettiler. 24 Mart 2014 günü Mus-tafa Kemal Konferans Salonunda gerçek-leştirilen ‘Anma Konseri’, Tülin Gediktaş’ın katkıları ile düzenleniyor.

Page 130: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

130 itü vakfı dergisi

İTÜ Vakfı’nın 59. Mütevelli Heyet toplantısı 1 Nisan 2014 günü gerçekleştirildi. İTÜ Arı Teknokent 3 Binası Konferans Salonu’nda yapılan toplantıya, mezun, mensup ve tü-zel kişi temsilcilerinden oluşan yaklaşık 80 üye katıldı. İTÜ Rektörü ve İTÜ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Karaca, toplan-tının açılış konuşmasını yaparak, Mütevelli Heyet üyelerine İTÜ’de gerçekleştirilen projeler ve atılımlar hakkında ayrıntılı bir sunum yaptı. 2013 yılı Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu ile Denetçi Raporu’nun görüşülerek onay-landığı, Yönetim ve Denetim Kurulu’nun ibra edildiği, 2014 Çalışma Programı ve Tahmini Bütçesinin görüşülerek onaylandı-ğı toplantının sonunda üyeler, çeşitli konu-larda dileklerini aktardılar. Söz alan üyeler; Y. Müh. Altok Kurşun, Prof. Dr. Mahir Vardar, Y. Müh. Yücel Özdemir, Müh. Zeliha Dilek, Prof. Dr. Ahmet Dervişoğlu, Y. Müh. Ülkü Arıoğlu, Dr. Y. Müh. Keskin Keser, gelir ge-tirici faaliyetler, yürütülebilecek faaliyetler, burs miktarı ve burs sayısının artırılması yö-nünde fikir ve önerilerini paylaştılar. Son olarak söz alan Rektör Mehmet Kara-ca; İTÜ Vakfı Yönetim Kurulu’na teşekkür

İTÜ Vakfının 59. Mütevelli Heyet Toplantısı

Uluslararası müzik elçimiz, efsane keman sanatçısı Ayla Erduran, klasik müziğin genç kuşak temsilcilerinden, gerek yurt içi ve yurt dışındaki performanslarıyla ülkemizi başarı ile temsil eden viyolonsel sanatçısı Sedef Erçe-tin ve Burçin Büke ile birlikte, İTÜ Vakfı Burs Kampanyasına destek etkinlikleri çerçevesin-de, 11 Nisan 2014 Cuma günü İTÜ’de müzik-severlerle buluştu. Üç değerli sanatçı, Brahms ve Rahmaninov eserlerini yorumladıkları gecede, müziksever-lere unutulmaz bir konser sundular.

ederek, Vakfın toplantılarına gönül huzuru içinde gelip, enerji ve motivasyon aldığını, Vakfın bütün hizmetlerinde olumlu geri dö-nüşüm sağlandığını, bu sonucun bütçelere de yansıdığını belirtti. Karaca, her iki

vakfın da İTÜ için var olduğunu vurgula-yarak, daha iyi bir Teknik Üniversite için manevi desteğin de şart olduğunu, bunun için Mütevelli Heyet üyelerinin desteklerini esirgememelerini söyledi.”

ayla ERduRaN, Burçin Büke, sedef E. aTaLa“Neş’e Önal” anısına sahnedeydi

İTÜ VAKFI SOSYAL KOMİTESİBurs Kampanyasına Destek

Tarih : 11 Nisan 2014 Cuma, Saat : 20.00Yer : İTÜ Mustafa Kemal Konferans Salonu

İTÜ Maçka Yerleşkesi - Teşvikiye / İSTİletişim : 0212 296 55 11 - 0537 921 82 32

Neş’e ÖNAL anısına....Neş’e ÖNAL

anısına düzenlenen konserekatkılarından dolayı eşi

Prof. Dr. Sayın Güven ÖNAL’ateşekkür ederiz.

Bu konserin tüm geliriİTÜ Vakfı Burs Fonu’na

aktarılacaktır.

İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler KomitesiBilgi için : 0212 296 55 11 - 0537 921 82 32

e-posta : [email protected]

Sıra.......... Yer.......... Ayla ErduranBurçin Büke

Sedef E. Atala

KONSER

Bu geleneksel “Anma Konseri”, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin ku-rucu üyeleri arasında yer alan ve 23 yıl bo-yunca çeşitli etkinliklerde görev alarak destek vermiş olan Neş’e ÖNAL anısına düzenlendi. 25 yıldan bu yana düzenlediği sayısız etkin-likten elde ettiği gelirle binlerce İTÜ öğrenci-sine burs desteği sağlayan Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nin, Prof. Dr. Güven Önal’ın desteği ile gerçekleştirdiği bu konserden elde edilen gelir, her yıl olduğu gibi İTÜ Vakfı Burs Fonu’na aktarılıyor.

Page 131: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

131itü vakfı dergisi

YAY

INL

AR ŞARIK TARA

SINIRLARIN ÖTESİNDE

KORUMA SORUNLARIMIZ

Mete Tapan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma kurullarında, üye ve başkan olarak 26 yıla yakın görev yaptı, bu süre zarfında çeşitli kararlara imza attı. Onayladığı kararların, elinden geldiğince, koruma yasasına ve ilke kararlarına uygun olmasına özen gösterdi. Koruma ile ilgili görüşlerini meslek hayatı boyunca gazetelerde, çeşitli kitap ve dergilerde dile getirdi; ülkemiz koruma politikasındaki

Mete TapanCumhuriyet Kitapları200 sayfa 2014

Neden Anlattım?Hayatım boyunca hem kurduğum şirke-ti bir dünya şirketi yapmak için, hem de ülkeme ve dünya barışına katkıda bulun-mak için çok çalıştım. Hatalar da yaptım, ama onlardan öğrendim, yılmadım yine çalıştım. 27 yaşındayken şirketimi kur-dum, her zaman gençlere inandım, gü-vendim ve onlara inisiyatif verdim, imkan yarattım. 56 yaşındayken işleri oğluma devrettim, Sinan 26 yaşında genel mü-

önemli sorunları çeşitli platformlarda ortaya koymaya çalıştı. “Koruma Sorunlarımız – Mimarlık ve Kentleşme” isimli bu çalışmada ise Tapan’ın hem koruma hem de kentleşme konularındaki makale ve söyleşilerinin bir bölümü yer alıyor. Amaç da özellikle genç kuşakların, koruma konusunda daha duyarlı, daha evrensel ve ülke koşullarına daha uygun yaklaşımlar geliştirmelerine yardımcı olmak…

İş Yaşamı ve Uluslararası İlişkilerÇiğdem Tüzün – Sühan Muratlı330 Sayfa, Doğan Kitap 2014

dürlüğü üstlendi, torunum Mehmet de 29 yaşında bu göreve geldi. Her alanda diyaloğun ve hoşgörünün dostluğa va barışa hizmet edeceği dü-şüncesiyle hareket ettim. Yaratıcı olmanın, yenilikleri takip etmenin ve onlara adapte olmanın tecrübeden daha önemli olduğu-na; insanları sevmenin, çok çalışmanın ve dürüst olmanın başarıyı ve mutluluğu geti-receğine inandım. Gençlere tecrübelerimi aktarmak ve onlara “İnsanları sevin, dost-luğa ve barışa inanın, mesut olun böylece problemlerinizin büyük kısmını halletmiş olursunuz,” diye seslenmek için anlattım.Şarık Tara

Şarık Tara’nın, işadamı kimliğiyle, gönüllü diplomat tavrıyla ve gerçekleştirdiği sos-yal sorumluluk projeleriyle Türkiye’ye ve Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine katkı-larının günümüzde birçok kişiye örnek ve esin kaynağı olduğu muhakkak. “Şarık Tara Sınırların Ötesinde” isimli kapsamlı kitap Şarık Tara’nın yakın arka-daşı ve eniştesi Sadi Gülçelik’le birlikte kurduğu Enka’yı nasıl yurtdışına açtığını, gerek müteahhitlik sektörünün yurtdışına açılmasında gerek hükümet dışı aktörlerin dış politikada rol almasındaki öncü rolü-nü, sözlü tarih görüşmelerine dayanan bir yöntemle anlatıyor.İki ana bölümden oluşan kitabın ilk bölü-

münde Şarık Tara’nın, Enka’yı adım adım bir dünya şirketine dönüştürmesi, yeni pazarlara girişi, enerjide müteahhitlik-ten üreticiliğe uzanan öyküsü ve bunları gerçekleştirmesini sağlayan yönetim ve ortaklık anlayışının temel özellikleri çalış-ma arkadaşlarının, ortaklarının ve iş aldığı kişilerin tanıklığıyla aktarılıyor.İkinci bölümünde ise Şarık Tara’nın dün-ya ölçeğinde nasıl bir ilişkiler ağı oluş-turduğu; Türkiye’nin yurtdışına açılması için nasıl çaba gösterdiği; Türkiye’nin komşularıyla barış içinde yaşaması için nasıl özveriyle çalıştığı; zaman zaman iş dünyası kuruluşlarındaki görevleri çerçe-vesinde, zaman zaman da kişisel olarak Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerini çeşit-lendirmeye ve geliştirmeye yönelik çalış-maları; Balkanlar’da savaşın son bulması ve ekonomik gelişmenin sağlanması için bir gönüllü arabulucu olarak zamanını, emeğini ve kaynaklarını nasıl seferbet et-tiği özetleniyor. Kitapta, Tara’nın bu faaliyetlerine tanıklık etmiş çalışma arkadaşlarının yanı sıra, siyasi liderlerin, politikacıların, diplomat-ların, işadamlarının, akademisyenlerin ve gazetecilerin katkılarından da yarar-lanılmış. Pek çok siyasi liderle çekilmiş fotoğraf ve Şarık Tara’ya verilen Nişan, Madalya ve Ödül sayfaları kitaba ayrı bir zenginlik katmış.

Page 132: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

132 itü vakfı dergisi

ÇEKEN AKINTILAR VE SUDA BOĞULMALAR ÇALIŞTAYI BİLDİRİLER KİTABI 2013

İTÜ’NÜN ÇINARLARI ELEKTRİK ELEKTRONİK FAKÜLTESİ 1930-1940’LI YILLAR ANILAR VE GÖRÜŞLER

İTÜ’NÜN ÇINARLARI1950-1980’Lİ YILLAR ANILAR VE GÖRÜŞLER

Suda boğulma sonucu ölüm olayları hem Türkiye hem de dünyada en önemli kazayla ölüm nedenleri arasındadır. Her yıl birçok insanın hayatını kaybet-mesine sebep olan bu olayların başlıca sebepleri yüzme bilmemek, emniyet tedbiri alınmamış yer-lerde suya (deniz, göl, gölet, akarsu vb.) girmek ve suyu kurallarına uygun şekilde kullanmamaktır. Boğulma olaylarının halk arasında fazla bilinmeyen ya da yanlış bilinen bir başka sebebi de “çeken akıntılar”dır. Türkiye’de sadece Karadeniz sahille-rinde denizin dalgalı olduğu havalarda görülen bu akıntılar konusunda dünyada geniş bir literatür bu-lunmasına ve bunlardan korunmaya yönelik çeşitli kampanyalar düzenlenmesine karşın henüz ülke-mizde bu tür çalışmalar yapılmamaktadır.

Editörler : Serdar Beji, Barış Barlas, Mehmet IşıkİTÜ Vakfı Yayınları 72 Sayfa 2014

İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi ve İstanbul AFAD’ın bu konuda bir ilki başararak çeken akıntılara ilişkin bir sosyal sorumluluk projesi yürütmesi Türkiye açısın-dan oldukça olumlu bir gelişmedir. İstanbul Kalkın-ma Ajansı desteği ile yürütülmekte olan “Akıntıya Tu-tulma, Yaşama Tutun” başlıklı bu proje kapsamında 6 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’daki birçok kamu kurumu ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılı-mıyla “Çeken Akıntılar ve Suda Boğulmalar Çalıştayı 2013” düzenlenmiştir. Bu kitap bu çalıştayda sunu-lan bildirilerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmış olup, çeken akıntılar konusundaki akademik çalış-malara bir başlangıç noktası olacağı düşüncesiyle kaleme alınmıştır.

Onlar, elektrik mühendisliğinin ilk temellerinin atıldığı 1930’lu ve 1940’lı yıllarda, Yüksek Mühendis Mekte-

bi’nden başlayıp İTÜ ile günümü-ze uzanan süreç-te öğrencilik ve hocalık yaptılar.Neredeyse asırlık bu çınarların kayıt altına alınan anı-larında, hem ken-

1950’li yıllar Türkiyesinde, sanayileşme yolunda atılan adımlar, bunu karşılayabilecek bir altyapı-nın oluşturulmasını da gerektiriyordu. Bu süreçte üniversiteler özellikle de İTÜ önemli roller üst-

lendi. Evrensel m ü h e n d i s l i k eğitiminde, sağ-lam bir köşetaşı olarak yükselen İTÜ’nün aka-demik kadro-ları, özgür ve demokratik bir

Yayına Hazırlayanlar: Nusret Yükseler – Ersin TokerTMMOB Elektrik Mühendisleri Odası - 300 Sayfa

Yayına Hazırlayan: Ersin TokerTMMOB Elektrik Mühendisleri Odası296 Sayfa

dilerine hem de Elektrik Elektronik Fakültesi’ne dair hikayeler vardı. Bu çalışma aynı zamanda mesleğin tarihçesini, hiç olmazsa ana hatlarıyla ortaya çıka-rarak, geçmişi büyüteç altına almak gibi bir sonuç da verecekti. Dahası, hocaların hayat hikayeleri, salt fakülteye, mesleğe ilişkin bilgileri içermekle yetinme-yip, muhtemeler 1930 ve 1940’lı yılların Türkiyesine ve için için kaynamakta olan dönemin Avrupasına–özellikle Almanya’ya- ait zengin gözlemlere de açıla-caktı. Nitekim öyle de oldu…

üniversite ortamında, kendilerini sadece bilimsel kat-kıyla sınırlamayıp, uygulama alanında gösterdikleri özverili çabalarla da öne çıktılar. Ancak 12 Eylül 1980 darbesi üniversitelerde ağır bir tahribata yol açtı. İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi’nde mühendislik öğre-nimlerini tamamladıktan sonra hocalık yıllarında pek çok öğrenci yetiştiren ve yöneticilik kademelerinde üstlendikleri etkin rollerle döneme damgalarını vuran beş öğretim üyesinin, hem kendi yaşamlarına, hem ülke sanayisine ve hem de İTÜ’de yaşanan değişim sürecine dair anlattıklarından oluşan bu kitap, tarihe yazılmış önemli bir tanıklığın da belgesi oldu.

Page 133: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

133itü vakfı dergisi

YAYINLAR

“Doğumumdan itibaren ilk gençlik yıllarım iki kutuplu dünyanın ‘Uzay ve Ay Yolculuğu’ mücadelesini izleyerek geçti; sonrasında yaşanan ambargonun ulusal havacılığımaz etkisini azaltmak çezer ‘Kendi Uçağını Kendin Yap!’ söylemi ile sloganlaştırılan politikalar da havacılık ilgimi mesleki karayier yapılandırma güdüsü haline dönüştürdü. Artık gökyüzüne karşı hayallerim vardı; belki de, denize karşı evimin olmasını engelleyen…Ortaöğrenimim sırasında kazandığım TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu bursunu uçak mühendisliği öğrenimimde

de sürdürmük ve Türk Hava Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nın TUSAŞ gelecek kadrolarını oluşturmak için seçitiği 11 öğrenciden biri olmuştum.Mesleki kariyerimde de havacılık ve savunma alanlarındaki endüstriyel geçmişimizi araştırıp kiritik öneme sahip kişi, kuruluş ve süreçleri inceledim. Anladım ki;-Cumhuriyet tarihi boyunca ulusal endüstrimizin gelişiminde bazı kuruluş ve kişiler, aldıkları görev ve taşıdıkları sorumluluklarla, İZ bırakıp fark yaratarak ulusal endüstrimizin bugünlere ulaşmasında daha fazla pay sahibi olmuşlar…-Her anı ayrı bir heyecana sahip bu endüstriyel gelişim sürecine, İZ bırakan endüstri dönüşümcülerine ilgi duyarak tanımak ve yaşananlardan ders çıkarmak da çağdaş bir gereklilik haline gelmiş…Bu incelemelerde not ettiğim bulgularımı deneyimlerimle sentezleyerek paylaşmak için projeler hazırladım zaman içinde… Olanaklarım ve zamanımın el verdiği ilk andan itibaren hayata geçirdiğim bu projelerden biri de ‘Türkiye’de,

Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar’ oldu. Bu projede özellikle havacılık-uzay ve savunma endüstrilerinde ‘iz’ bırakanlara yönelik araştırmalarımı sahip olduğum bilgi, bilit ve endüstriyel deneyim ile yoğurup Can’Ca yazarak gelecek meslektaşlarımın değerlendirmelerine ve ilgili okuyucuların anılarını tazelemesine mütevazı bir katkı sağlayabilmek için bu kitapta paylaşıyorum.”İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü mezunu Can Erel’in havacılık-uzay ve savunma endüstrilerinde geçen 35 yıllık deneyiminden yola çıkarak ve kendi deyişi ile “vefa” duygusuyla kaleme aldığı “Can’Ca- Türkiye’de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar” kitabı 6 bölümden oluşuyor. Şakir Zümre, Tayyareci Vecihi Hürkuş, Mühürdarzade Mehmet Nuri Demirağ, Türk Tayyare Cemiyeti’nin Avrupa’ya Gönderdiği İlk Tayyare Mühendisliği Öğrencileri ve Makinist Stajyerler, Mecmüzzafer Orbay ile, Türkiye’de pek çok ‘ilk’e ve mühendislik eserine imza atarak ‘iz’ bırakmış İstanbul Teknik Üniversitesi ve mezunları bu bölümleri oluşturuyor.

TÜRKİYE’DE, ENDÜSTRİNİN GELİŞİMİNDEİZ BIRAKANLAR

Can Erel168 Sayfa, İstanbul 2014www.canerel.com.tr

“Ebru, bir resim sanatı olmakla beraber, resim sanatı olmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda nükteli bir şiir, yumuşak bir ezgidir de… Ebru, gücü zaman üzerinde oynamaya yeten, dans eden bir figürdür. Tıpkı adını telaffuz ederken olduğu gibi: EBRU! Belki de yeryüzünde hiçbir sanat, adıyla bu kadar bağdaşmamış, bu

kadar iç içe geçmemiştir. Suyun yalınlığı, renklerin düğünü, insanın duyguları, tabiatın kusursuzluğu ebru sanatında buluşur.Ebru, fikre düştüğü ilk andan, gözle buluştuğu son ana kadar kendine has mistisizmini asla yitirmeyen bir ifade şeklidir…” diyor, günümüzde ebru sanatının en önemli temsilcilerinden Hikmet Barutçugil. Yüzyıllardır suyun üzerine yazılan ebru; günümüzde birçok yeniliğin katılmasıyla artık bir soyut sanat olarak değerlendiriliyor, başta Hikmet Barutçugil olmak üzere bu sanata gönül vermiş kişiler sayesinde adeta rönesansını yaşıyor. Barutçugil’in ebru ile yıllar süren gönül bağı, son dönemde farklı bir boyuta

evrilerek, farklı bakış arayışları içinde MERBER görüntüleri elde etmeye varıyor. Ve sonuçta, doğada eşsiz güzellikteki dokular, sanatçının ellerinde ebruya yansıyıp bizleri şaşırtıyor. Hikmet Barutçugil’in yeni arayış ve estetik kaygılarının eseri olarak ortaya çıkan bu çalışmaları, İTÜ RGS (Rektörlük Sanat Galerisi)’de açılan 100. kişisel sergisinde sanatseverlerle buluştu; sergi ile eş zamanlı olarak hazırlanan “Ebrunun Mermer Yüzü/The Marble Face of Ebru” sergi kataloğu da İTÜ Vakfı Yayını olarak yayımlandı. Kitapta, ebrunun minyatür, kaligrafi, illüstrasyon ve çeşitli sanat dallarıyla bir arada yorumlandığı çok sayıda örnek, Türkçe ve İngilizce metinlerle ve şık bir tasarımla sunuluyor.

Hikmet BarutçugilThe Marble Face of Ebru/ 100th Solo Exhibition251 Sayfa, 30x30 cmİTÜ Vakfı Yayınları, 2014

EBRUNUN MERMER YÜZÜ/ 100. KİŞİSEL SERGİ KATALOĞU

Page 134: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

134 itü vakfı dergisi

YAYINLAR

Matematik I Çözümlü ProblemleriY.Doç.Dr.Ayşe Peker Dobie6. Baskı

Matematik ITeoremler, İspatlar,ProblemlerY. Doç. Dr.Mehmet Ali Karaca2. Baskı

Ord. Prof. Ata Nutku Türk Gemi İnşaatı Endüstrisi veMühendislik EğitimininÖnderiY. Müh. Aydın Esen

MimarlıktaDeğerlendirmeProf. Dr. Mete Tapan

KompleksDeğişkenliFonksiyonlar TeorisiProf. Dr. Mithat İdemen2. Baskı

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik TarihimizEditör: Prof. Dr. MehmetKaraca2. Baskı

ElektromagnetikAlan TeorisininTemelleriProf. Dr. Mithat İdemen3. Baskı

Lineer CebirÇözümlü Problemleri Y. Doç. Dr Mehmet Ali Karaca2. Baskı

Genel JeolojiProf. Dr. İhsan Ketin8. Baskı

Yazıları veRölöveleriyleSedat ÇetintaşProf. Dr. Ayla Ödekan

Muallim İsmail HakkıBey ve Musiki TekâmülDersleriProf. Nermin Kaygusuz

5. Essentials of Research PaperWritingDilek Vidana TavaşoğluSuzan ArımanSüeda Albayrak - 2. Baskı

DiferansiyelDenklemlerProf. Dr. Faruk Güngör4. Baskı

Planlamada Sayısal YöntemlerProf. Dr. Vedia Dökmeci

İTÜ VAKFI YAYINLARI SATIŞ YERLERİ:İTÜ Vakfı (İTÜ Maçka Yerleşkesi), Çantaylar Kitabevi (İTÜ Ayazağa Yerleşkesi), YEM Kitapevi,

Pandora, EDGE Akademi (Ankara)Ayrıntılı bilgi için: www.ituyayinlari.com.tr Sipariş: [email protected]

Hikmet BarutçugilThe Marble Face of Ebru/100th Solo Exhibition251 Sayfa, 30x30 cmİTÜ Vakfı Yayınları

Page 135: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

135itü vakfı dergisi

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz - 2. baskı, 2013

The Armanian File

Genel Jeoloji - 2008, 8. Baskı Kaynağın Isıl İşlemi

Mimarlıkta Değerlendirme - 2004 Yüksek Matematik

Ord. Prof. Ata Nutku-Türk Gemi İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik Eğitiminin Önderi - 1.baskı, 2013

Gemi Formunun Hidrodinamik Dizaynı

Dalga Kırınımında Analitik Yöntemler Cilt:I-II - 2011 Nükleer Çağın İlk 40 Yılı

Lineer Cebir Çözümlü Problemleri - 2009 İTÜ Tarihçesi

Writing Research Papers - 2.baskı, 2006 Flotasyon

Diferansiyel Denklemler - 2010 İTÜ’den 50 Yıllık Anılar

Elektromanyetik Alan Teorisi Çözümlü Problemleri Cilt:I-II - 2009

Fizik 1

Yazıları ve Rölöveleriyle Sedat Çetintaş - 2004

Mimarlıkta Estetik Değerlendirme

Matematik 1 Teoremler, İspatlar, Problemler - 2008 Analiz

Planlamada Sayısal Yöntemler - 2005 Genel Fizik Deneyleri

Essentials Of Research Paper Writing - 2.baskı, 2013

Mukavemet Esasları

Kompleks Değişkenli Fonksiyonlar Teorisi - 2008

Üniversitelerimiz Nereden Nereye Getirildi

Uçuşun Yüzüncü Yılında Modern Aerodinamiğin Temelleri - 2006

Sözlü Yazılı ve Bilimsel Anlatım Teknikleri

Matematik I Çözümlü Problemleri - 6. Baskı, 2013 Plaser Yataklar

Elektromanyetik Alan Teorisinin Temelleri - 2006

İstanbul Boğazı Güneyi ve Haliç›in Geçe Kuvaterner Dip Tortulları

Yaşamın Evrimi Fikrinin Darwin Döneminin Sonuna Kadarki Kısa Tarihi - 2004

Müzikoloji ve Kaynakları -2006

Cisimlerin Mukavemeti 2014 (9. Baskı çok yakında kitabelerinde)

Muallim İsmail Hakkı Bey ve Musiki Tekamül Dersleri -2006

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz - 2. baskı, 2013

Kamuran Gürün

İhsan Ketin Nezihi Özden

Mete Tapan Cevdet Koçak

Aydın Esen Kemal Kafalı

Alinur Büyükaksoy,Gökhan Uzgören, Ali Alkumru Nezihi Özden

Mehmet Ali Karaca Kazım Çeçen

Editörler: Dilek Vidana Tavaşoğlu, Süeda Albayrak, Suzan Arıman

Suna Atak

Faruk Güngör Kemal Kafalı

Gökhan Uzgören, Alinur Büyükaksoy, Ali Alkumru Hüseyin Güven v.d.

Editör: Ayla Ödekan Mete Tapan

Mehmet Ali Karaca Ratıp Berker

Vedia Dökmeci Mustafa Çetin

Editörler: Dilek Vidana Tavaşoğlu, Süeda Albayrak, Suzan Arıman

Güher Dosdoğru

Mithat İdemen Kemal Kafalı

Ülgen Gülçat Ö.Bayramıçlılar, N.Ak

Ayşe Peker Dobie Atilla Aykol, Ali H. Gültekin

Mithat İdemen Engin Meriç

A.M. Celal Şengör Yrd. Doç. Dr. Recep USLU

Mustafa İnan Nermin Kaygusuz

150 TL 17 TL

25 TL 8 TL

10 TL 10 TL

50 TL 10 TL

25 TL 10 TL

15 TL 10 TL

15 TL 10 TL

25 TL 10 TL

18 TL 8 TL

150 TL 10 TL

25 TL 10 TL

10 TL 8 TL

17 TL 8 TL

15 TL 10 TL

17 TL 8 TL

22 TL 8 TL

11 TL 10 TL

15 TL 10 TL

10 TL

İTÜ VAKFI YAYINLARI

Page 136: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

136 itü vakfı dergisi

İTÜ Spor Kulübü günümüzde etkin olan 14 branşta faaliyet göstermektedir. Bu branşların arasında basketbol, kulübün itici gücü olmakla birlikte üniversitenin adıyla özdeşleşerek Türk basketbolunda “yenilmez armada” unvanını almıştır. Nasıl ki, ülkemizde de televizyon dizisi olarak yayımlanan Beyaz Gölge ABD’de basketbolu sevdirmek amacıyla çekilmişse, İTÜ Basketbol Takımı da ülkemiz basketboluna öncülük edip yaygınlaşmasına, basketbolun sevilmesine önayak olmuştur.

İTÜ’nÜn EfSAnE BASKETBOl TAKıMı

İstanbul Teknik Üniversitesi mühendislik ve mimarlık alanında ekol olmuş bir eğitim kurumu olmakla birlikte basketbol ile de özdeşleşen ender üni-versitelerden biridir. İTÜ’deki tüm spor etkinliklerini yürütmek, devlet ara-

cılığıyla düzenlenen resmi karşılaşmalara spor takımları hazırlayıp katılmak, İTÜ’lü gençlerin sportif etkinliklerinin, yurt içinde ve yurt dışında başarıya ulaşmasını sağlamak üzere eski rektörlerimizden Prof. Dr. Emin Onat ile Prof. Dr. İlhami Cıvaoğlu başta olmak üzere 26 kurucu üye tarafından 1953’de kurulan İTÜ Spor Kulübü tüzüğünü oluştururken yukarıdaki görevler so-mutlaştırılmış, altı ana spor branşıyla da etkinliklerine başlamıştır. Atletizm, Basketbol, Futbol, Hentbol, voleybol ve masa tenisi dallarında üniversite öğrencileri ağırlıklı olmak koşuluyla etkinliklerine başlayan İTÜ Spor kulübü günümüzde etkin olan 14 branşta faaliyet göstermektedir.Bu branşların arasında basketbol, kulübün itici gücü olmakla birlikte üniver-sitenin adıyla özdeşleşerek Türk basketbolunda “yenilmez armada” unvanı-nı almıştır. Nasıl ki, ülkemizde de televizyon dizisi olarak yayınlanan Beyaz Gölge ABD’de basketbolu sevdirmek amacıyla çekilmişse, İTÜ basketbol takımı da ülkemiz basketboluna öncülük edip yaygınlaşmasına, basketbo-lun sevilmesine önayak olmuştur. Bir efsane haline gelen; Kemal Erdenay, Nuri Tan, Hüseyin Alp, Reşat Güney, Osman Gündüz, Cihat İlkbaşaran, Ünal Öğün, Haluk Okçuoğlu, Zeki Tosun, Öner Şaylan, Öner Birol, Mahmut Layık, Şükrü Tek ve Nikoliç Miograd’dan oluşan İTÜ Basketbol Takımı, 1966-67 se-zonunda kurulan Türkiye Deplasmanlı Basketbol Ligi’nin İzmir Altınordu’dan sonra ikinci şampiyonu olmuştur (1967-68). 1970 ile 1973 yılları arasında ye-

SP

OR

Metin Tükenmez

Ayaktakiler: Kemal Erdenay, Osman Gündüz, Hüseyin Alp, Zeki Tosun, Serdar Oturanlar:Nuri Tan, Öner Şaylan, Mustafa, Cihat İlkbaşaran, Halil, Reşat Güney

Page 137: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

137itü vakfı dergisi

nilmez armada olan İTÜ üst üste dört şampiyonluk alan ilk takım unvanını aldı. İTÜ İnşaat Fakültesi’nde sınıf arkadaşı, daha sonra enişte-kayınbirader olan Sadi Gülçelik ile Şarık Tara bu büyük ta-kımın oluşmasına yönetici olarak katkı yapmış, emek vermişlerdir. Yenilmez armadadan sonra bu başarıyı sadece Efes Pilsen gös-terebilmiştir. Yani 49 yıllık Türkiye Basketbol Ligler tarihinde üst üste dört şampiyonluk edinen iki takımdan biridir İTÜ.İTÜ’nün efsane basketbol takımı o günlerde Hüseyin Alp, Zeki To-sun, Reşat Güney, Nuri Tan, Kemal Erdenay, Cihat İlkbaşaran ve Önal Öğün’ü aynı anda Ulusal Basketbol Takımı’na verme onu-runu yaşayan tek takım olmuştur. Bir maça 12 oyuncuyla çıkılan Basketbolda Ulusal takımın yedisi İTÜ’lüydü. Bu nedenle ve oy-nadığı basketbol ile İTÜ takımı Türkiye’nin her yerinde sevilmiştir. Seyrederken agresif görüntüler veren İzmir seyircisi bir maçta, bitime sekiz dakika kala hakemin Kemal Erdenay’a beşinci fa-ulü çalması nedeniyle 8 dakika durmaksızın protesto edilmiştir. İTÜ Basketbol Takımı o günün koşullarında son derece hızlı bas-ketbol oynayıp birebir ve ikiye iki oyunlarda başarılı olan, müthiş paslaşmaları ile yaratıcı basketbol oynayıp izleyenlerin gönlünde taht kurmuştur. Efsane takım 1970-71 sezonunda ligden sonra finalde Beşiktaş’ı 74-69 yenerek Türkiye kupasını da kazanmış böylece çifte şampiyon olan ilk takım unvanını da almıştır. Bu efsane takım kurulurken, Prof.Dr Gündoğdu Özgen başkan-lığında Prof. Dr. Raif Durak, Muammer Karabey ve Tarık Tokça yönetim kurulunda görev yaptılar. Şengün Kaplanoğlu ve Samim Göreç’de antrenörlük görevini üstlendiler. Kazanılan ilk Türkiye şampiyonluğunda(1967-68) ise Mehmet Baturalp antrenör Raif Durak menajerlik görevini üstlenmişlerdir.İTÜ Basketbol Takımı bugün için özlemi duyulan yetiştirici ve yarışmacı kulüp olma özelliğini her zaman korumuştur. Örneğin, Ankara Doğanspor genç takımında oynayan Kemal Erdenay 1963’de İTÜ’ye transfer edilir ve bir yıl sonra A takım formasını giyip 5 şampiyonluk da da en iyi oyuncuların başında gelir. Er-

denay 1974’de askerlik görevini yapmak için takımdan ayrılır bu kez Muhafızgücü’nde Türkiye şampiyonluğu yaşar. İTÜ’de oyun-cuların yaşına değil yeteneklerine bakılır. Bu bağlamda yetenekli basketbolcular yaşına bakılmaksızın A takımda oynatılır. Bu da İTÜ’nün gençlere ve yetiştiriciliğe verdiği önemden kaynaklanır. Harun Erdenay, babası Kemal Erdenay’ın takım arkadaşı Zeki Tosun ile genç yaşına karşın aynı takımda oynayabilmiştir. Le-vent Topsakal’da İTÜ formasını genç yaşta giyen yıldızlardandır. Gelmiş geçmiş en iyi basketbolculardan biri olarak kabul edilen Harun Erdenay 1988-89 sezonunda Türkiye Basketbol Ligi Sayı Kıralı, 1989-90 sezonunda Türkiye’nin en iyi oyuncusu seçilmiş, 2004-05 sezonunda ise yeniden Türkiye Ligi Sayı Kralı olmuştur.İTÜ’nün efsane basketbol takımı bir spor ekibi olmaktan öteye anlamlar taşımış ve bu anlam ve değerleri Türk toplumuna akta-rabilmiştir. İTÜ Basketbol Takımı, bir arada birlikte olmak, yarış-mak, takım olmak, birlikte hareket edebilmek, gençlerin yetişti-rilmesine önem vermek, gençlere güvenmek, maç kaybederken bile birlikte eğlenebilmek gibi sportif ve insani değerlere sahip bir “gönüllüler birliği” haline gelmiştir. Tarihinde her zaman çok küçük ekonomik bütçelerle devlerle savaşmasının, zaman za-man onları alt etmesinin nedenleri de bu birliğin içinde saklı olsa gerek. İTÜ Basketbol Takımı, Türk Basketbolunun altın armasıdır. Bu altın arma zaman zaman alt liglerde mücadele etse de altın değerinden ne kaybeder?

“1970 ile 1973 yılları arasında yenilmez armada olan İTÜ üst üste dört şampiyonluk alan ilk takım

unvanını aldı. İTÜ İnşaat Fakültesi’nde sınıf arkadaşı, daha sonra enişte-kayınbirader olan Sadi Gülçelik ile Şarık Tara bu büyük takımın oluşmasına

yönetici olarak katkı yapmış, emek vermişlerdir. Yenilmez armadadan sonra bu başarıyı sadece

Efes Pilsen gösterebilmiştir. Yani 49 yıllık Türkiye Basketbol Ligler tarihinde üst üste dört şampiyonluk

edinen iki takımdan biridir İTÜ.”

Reşat Güney, Hüseyin alp, Kemal Erdenay, Oturanlar Halit, Cihat İlkbaşaran

Page 138: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

138 itü vakfı dergisi

sPOR

Kendo bir Uzakdoğu savunma sana-tı. Kökeni Japonya, ilk uygulayıcıları ise samuraylar. Japoncada kılıç an-

lamına gelen “ken” ile yol anlamına gelen “do” kelimelerinin birleşmesinden doğan kendo, günümüzde hem spor hem sanat olarak adlandırılıyor. Çoğunluğu Japonya ve Kore’de olmak üzere dünyada kendo ile uğraşan 6 milyon sporcu var. Onlardan biri de Türkiye’den bu spora gönül veren ve ül-kemizi yurtdışında temsil eden başarılı bir İTÜ’lü. Merve Giray, Fen-Edebiyat Fakül-tesi Fizik Mühendisliği Bölümünden yeni mezun ve şimdi İTÜ Fen Bilimleri Enstitü-sünde yüksek lisans yapmaya hazırlanı-yor. Kendo ile İTÜ’de tanışan Merve, 2013

MERvE GİRAY “KEnDO” TEMSİlcİMİz

Türkiye Kano Federasyonu tarafından 3-4 Mayıs 2014 tarihlerinde Bodrum’da dü-zenlenen “Deniz Kanosu Bahar Yarışla-rı”ndan, İTÜ Kano Takımı kupayla döndü. Kano sporunun yaygınlaşması ve olimpik

İTÜ KAnO TAKıMı TÜRKİYE ÜÇÜncÜSÜ OlDu

Aralık’ta Türkiye’de düzenlenen Kendo Tur-nuvasında kadınlar bireysel kategorisinde 2.’lik elde etti. Başarısıyla Kendo Türk Milli Takımına seçildi. 2,5 yıldır bu sporla uğra-şan Merve Giray, bu ay Fransa’da düzen-lenecek Kendo Turnuvasına katılarak, hem İTÜ’yü hem Türkiye’yi temsil edecek.Çocukluğunda izlediği çizgi filmlerden et-kilenen ve bugün milli sporcu olarak kendo kariyerine devam eden Merve ile ülkemiz-de çok tanınmayan bu sporun tanınması ve yaygınlaşması için İTÜ’de “Kendo ve Laido Kulübü”nün kuruluşuna da öncülük etmiş. İTÜ’de kulübe ayrılan salonda yapılan çalış-malara öğrencilerin yanısıra öğretim üyeleri, mezunlar ve çalışanların çocukları da katılıyor.

yarışlara milli sporcu hazırlamak amacıy-la, Türkiye Kano Federasyonu tarafından Bodrum Gümüşluk’te düzenlenen yarış-mada, İTÜ Kano Takımı Türkiye üçüncüsü oldu.

İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühen-disliği Bölümü 3. sınıf öğrencilerinden Anıl Güler, Basın Yayın Kulübü'nden ayrıldıktan sonra yaklaşık 4 ay önce "Spor Mühendis-leri" adı altında bağımsız bir ekip kurdu. Yazarları İstanbul Teknik Üniversitesi öğ-rencilerinden oluşan ekip zaman zaman Türkiye'nin farklı üniversitelerinden yazı gönderen öğrencilere de yer ayırıyor. Fut-bol , basketbol , voleybol , atletizm , tenis , dövüş sporları ve daha bir çok spor bran-şında yazan yazarlar spormuhendisleri.blogspot.com.tr adresi üzerinden yayın ya-pıyorlar. Burada yayınladıkları yazıları Face-book ve Twitter üzerinden açtıkları hesap-lar aracılığı ile paylaşıyorlar. İlk zamanlar dört-beş kişi ile başlayan ekip, şimdi kırk beş kişiye ulaşmış durumda. Mayıs ayı içe-risinde yazarlar kendi cep harçlıklarından giderini karşıladıkları amatör bir basılı ya-yın çıkardılar. Nihai amaçları ise mühendis adayları tarafından hazırlanmış profesyonel bir spor dergisi çıkarabilmek. Anıl Güler,

SPOR MÜHEnDİSlERİ’nDEn SPOR YAzARlığınA YEnİ BİR BAKış

Spor Mühendisleri ekibinin kapılarının, ya-zarlık tecrübesi olan ya da daha önce hiç yazı tecrübesi olmayan, sporu seven ve herhangi bir branşı ile ilgilenen herkese açık olduğunu belirtiyor. Güler, amaçlarının hem yazan hem de okuyanlar için bir ke-

yif-hobi alanı oluşturmak , mühendislik öğ-rencilerine teknik eğitimin yanında sosyal bir deneyim yaşatmak olduğunu söylerken de ekliyor : "Spor Mühendisleri'nin, İTÜ'ye bırakacağım bir iz olmasını bir miras olma-sını istiyorum. Bizler mezun olduktan sonra yerimize yeni arkadaşlar gelsin ve bu üni-versiteli spor yazarlığı deneyimini sürdür-sün. Daha yolun başındayız, umarım daha güzel işler, daha güzel yayınlar çıkartmaya devam ederiz.”

Page 139: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

139itü vakfı dergisi

GEzER BOYBEK ÖzDEMİR KOlATABatı Kuzey Doğu Güney- - - 1 KaroPas 1 Kör Pas 2NTPas 3 Trefl Pas 3NTPas Pas Pas

V95

V1052

5

V854

AQ10

R4

Q942

AR63

4

873

V8763

72

87632

AQ96

10

Q109

K

G

----- DB -----

V95

V105

-

V

4

87

V876

-

87632

AQ9

-

-

K

G

----- DB -----

TRAKYA AÇIK İKİLİ ŞAMPİYONASI

110 çift katıldı. Sonuçlar şöyle oldu:

1. Kudret Metin- Erdal Olcay Ercan %60,164

2. Adnan Ekşioğlu- Tamer Akbulut %57,001

3. Coşkun Kesgin-Nafiz Zorlu %56,617

4. Serhat Paksoy-İpek Başarır %56,100

5. Cemal Narin-Hakan Yıkgeç %55,480

MIx 1= Ismail Kandemir-Sevil Nuhoğlu %53,388Senjör 1= Mahmut Yergin- Hamit Emen %52,709Kadın 1 = Nadide Saltıel-Sevgi Dinçel %44,789

4-6 Nisan 2014 tarihlerinde İSKENDERUN’da yapılan Paton Final-A Sonuçları:

1-ALTUN (95)= Toygar Altun, Tuncay Altun,Şükrü Altun,Nafiz Zorlu, Süleyman Kolata, Ferda Balcıoğlu

2- NEMA (85)= Nuray Kamgözen, Emin Komgözen, Mustafa Özdemir, Abidin Gezer.

3-SES NAKLİYAT(81)= Mehmet Nasırlıoğlu,Ahmet Atay,İbrahim Teke,Feyzi İmamoğlu

16-İSKENDERUN BRİÇ FESTİVALİ AÇIK İKİLİ GENEL SONUÇLARI

1.Cengiz Şeker- Fikret Ak %63,77

2. Tezcan Şen-Sarper Uslupehlivan %62,82

3.Serhan Antalyalı-Tuğbars Bozkurt %61,89

4.Tufan Köse-Erol Duman %61,36

5.Fatma Özgür-Baykara Köksal (Mix) %61,06

6. Süleyman Kolata-Merter Beybek %58,62

7.Hasan Solmaz-Ferit Özkaya (SENYÖR) %58,62

15.Ayşe Geçdoğan-Pınar Ayaz( Kadın) %51,57

Batı karo As atak etti ve sonra trefl yedili oynadı. Güneyde oturan Kolata AR trefl ve trefl oynayıp,dama verdi. Eli olan doğu kör dönünce oynayan Rua’yı koydu ve son trefl ile yere geçti. Bu esnada Doğu sıkışmıştı:

=1 No=15 Dağıtan=Güney

\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\

İskenderun Briç Festivali Açık İkili 2. Seans

Hazırlayan : Süleyman Kolata

Page 140: éYDNIÏéGHUJLVLgulamaları ve hediye çekleri ile memnu-niyeti artırıyor. • VPlatform, 5 ya da 5 bin mağazalı zin-cirlerde günde bir kahve ücretine ciro ar-tışı, müşteri

140 itü vakfı dergisi

KAnDEMİR KOlATABatı Kuzey Doğu Güney- - - 1 PikKontr Sürkontr Pas 2 KörPas 3 Trefl Pas 3 PikPas 4 Pik Pas

Q3

AR9

Q9863

R92

A98754

V1063

A7

Q

R

Q875

RV5

A8654

V1062

42

1042

V1073

K

G

----- DB -----

-

AR9

Q98

-

A9

V106

-

-

-

Q875

RU

-

V10

42

104

-

K

G

----- DB -----

As trefl ve trefl dönüşüne yerden Rua konup elden karo kaçıldı. Yere doğru oynanan pik’i batı Rua ile aldı ve tekrar trefl oynadı. (El çakan-yer çak) Elden çakan Kolata pik damına gitti. (Batı vermedi.)

Koro As ile ele gelinip pik Ası çekerken Batı enteresan bir squeeze olmuştu. (Cris-cros gibi.)

Durum şöyleydi:

Elden oynanan pik as üzerine batı kör yerse,kör empası ile eldeki kör sağlanıyor. (Defans sadece bir koz alıyor.) Kör değil de karo yerse, oynayan kör dokuzlu yere gidip karoya son kozuyla çakın-ca,karo Ruası düşüyor ve yerdeki karolar sağlanıyor.

Şimdi kör, kör oynanınca doğu son kozla çakıp, son eli yere, karo damına veriyor.

Diğer masada 3NT iki batınca DİNKİN takımı bu elden 11 imp kazandı.

Son trefl üzerine doğu pik yedi.Bunun üzerine pikleri oynayan deklaron en son yerden kör valesini oynadı. Doğunun elinde körden AQ9 kaldığı için, son körü yere vermek zorunda kaldı.

Daha önce son trefl oynanırken doğu kör yemiş olsaydı da,yerden kör ve sonraki pik dönüşünü yerden vale ilk olarak tekrar kör oynanarak 3NT yine yapılıyordu. Bu el Kuzey-Güney çiftine 100 üzerinden 91 puan ka-zandırdı.

Başka bir masada,batıda oturan Tezcan Şen kör sekizli atak edince 3NT iki batmış.

Aşağıdaki el 23-30 Mart Tarihleri arasında Amerika-Dallas şehrinde ya-pılan Kuzey Amerika şampiyonası Swiss TEAMS’de oynanmıştır.

Herkes SonsuzDağıtan= Güney

\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\