· web view2011/06/30  · t.c İstanbul 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle...

144
T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :HAKKI KELEŞ 123036 22.12.2008 tarihli oturum, açıldı. Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy, Hüseyin Görüm, Oğuz Abdulkadir, Mete Yalazangil, Semih Tufan Gülaltay ve Sevgi Erenerol dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirtildi Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı, Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, İsmail Eksik ile bir kısım sanıklar müdafilerinden sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül, Sanık Ümit Sayın müdafi Av. Mehmet Aytekin, Sanık Rasim Görüm müdafii Av. Önder Aktosun, Sanık Veli Küçük müdafi Av. Tacıser Ülkü Ilıca, Sanıklar Emin Gürses ve İbrahim Benli müdafii Av. Filiz Esen, Sanık Halil Behiç Gürcihan müdafii Av. Ercan Birol, Sanık Ümit Oğuztan müdafii Av. Alper Yarımbıyık, sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi partili tutuklular müdafii Av. Mehmet Cengiz,Hüseyin Gökçe Arslan’ın hazır oldukları görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı Açık yargılanmaya devam olundu, Mahkeme Başkanı "Sanık Vedat Yenerer huzura alındı sanığa sanık Muhammet Karabulut huzura alındı CMK’nun 147 ve 191’inci maddelerindeki yasal hakları ayrı ayrı izah edildi, avukatınız hazır” Sanık Vedat Yenerer ”evet” Mahkeme Başkanı" suçlandığınız konular hakkında susma hakkınız var, tüm delilileri toplatma hakkına sahipsiniz, bu biliyorsunuz, sorgulamaya hazır mısınız”

Upload: others

Post on 21-Sep-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :30CELSE TARİHİ :22.12.2008

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :HAKKI KELEŞ 123036

22.12.2008 tarihli oturum, açıldı.Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy, Hüseyin Görüm, Oğuz Abdulkadir, Mete Yalazangil,

Semih Tufan Gülaltay ve Sevgi Erenerol dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirtildi Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı, Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, İsmail Eksik ile bir kısım sanıklar

müdafilerinden sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül, Sanık Ümit Sayın müdafi Av. Mehmet Aytekin, Sanık Rasim Görüm müdafii Av. Önder Aktosun, Sanık Veli Küçük müdafi Av. Tacıser Ülkü Ilıca, Sanıklar Emin Gürses ve İbrahim Benli müdafii Av. Filiz Esen, Sanık Halil Behiç Gürcihan müdafii Av. Ercan Birol, Sanık Ümit Oğuztan müdafii Av. Alper Yarımbıyık, sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi partili tutuklular müdafii Av. Mehmet Cengiz,Hüseyin Gökçe Arslan’ın hazır oldukları görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı

Açık yargılanmaya devam olundu,Mahkeme Başkanı "Sanık Vedat Yenerer huzura alındı sanığa sanık Muhammet

Karabulut huzura alındı CMK’nun 147 ve 191’inci maddelerindeki yasal hakları ayrı ayrı izah edildi, avukatınız hazır”

Sanık Vedat Yenerer ”evet”Mahkeme Başkanı" suçlandığınız konular hakkında susma hakkınız var, tüm delilileri

toplatma hakkına sahipsiniz, bu biliyorsunuz, sorgulamaya hazır mısınız”Sanık Vedat Yenerer “hazırım efendim “SANIK VEDAT YENERER SORGU VE SAVUNMASINDA ;Son 10 aydır medyada hakkımda pek çok haber çıktı, benim mesleki kariyerimi anlamış

olmanız açısından hakkımdaki bazı bilgilere verme ihtiyacı hissediyorum. sayın başkan, değerli üyeler, 1965 yılında İstanbul’da doğdum. 43 yaşındayım ilk, orta ve liseyi devlet okullarında bitirdim ardından Anadolu Üniversitesi iletişim fakültesi İngilizce basın yayın fakültesinden mezun oldum. gazetecilik mesleğine hasbel kader değil, bilerek ve isteyerek girdim mezun oldum gazeteciliği üniversite eğitimine başladığım 1’inci yılda başladım 3’üncü sınıftayken Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladım. bu arada yazları da dünyanın en önemli fotoğraf ajanslarından Paris’teki spopereste yazları orada çalışıyordum. mezun olduktan sonrada çalışmaya devam ettim, yaklaşık 5 yıl Cumhuriyet gazetesinde görev yaptım. daha sonra sırasıyla televizyonculuk hayatım başladı ve Show tv, 32’inci gün, Star televizyonu, kanal D, Haber Türk gibi programlarda hem savaş muhabiri olarak, hem de haber araştırma müdürü

Page 2:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:2

olarak görev yaptım. hayatımda ilk gittiğim sıcak bölge, 1989 yılında Romanya’da yaşanan iç savaş olmuştur. ardımdan 2004 yılına kadar dünyanın dört kıtasında yaklaşık 75 ülkede gazeteci olarak bulundum. Filistin, Lüblan, Bosna, Azerbaycan, Arnavutluk, Afganistan, Çeçenistan, Kosava, Eritre, Gürcistan, Sudan, Somali, Keşbir gibi dünyanın en sıkıntılı bölgelerinde gazete ve televizyon muhabirliği yaptım bu arada dünyanın tanınmış savaş muhabirlerinden Pitir Arnet, Cristiyan amampur, Cims Klansı gibi önemli ve tanınmış gazetecilerle de yakın dostluklar kurdum. dünyadaki bu birikimleri aktardığım 6 Kitap yazdım. 2002 yılında Türkiye’nin en büyük kültür merkezi olan İstanbul taksim’deki Atatürk kültür merkezinde 17 savaş bölgesinde çektiğim 90 fotoğrafımı sergiledim, bunun hemen şeyini sunmak istiyorum, küçültülmüş, şöyle mi vereyim efendim, bu ilan küçültülmüş sergimin küçültülmüş ilanıdır, ben muhabirim ancak her zaman yanımda cebimde bir fotoğraf makinesi vardır kameramandan arta kalan zamanlarda çektiğim fotoğraflarımın sergisidir efendim bu, 2002 yılında V.Y Vedat Yenerer anlamına gelen bir prodüksiyon şirketi kurdum. burada belgeseller, reklam filmleri ve tanıtım filmleri çekmeye başladım. CNN’de yayınlanan tribün terörü adlı bir belgesel çektik CNN Türk’te yayınlandı Irak’ta yaklaşık 2004 yılında bir ay kaldım ve çileli efendiler atlı Irak Türkmenlerini anlatan iki bölümlük bir belgesel hazırladım, bu da Türkiye’deki SkyTürk, TGRT, ART gibi Karadeniz tv, İstanbul Çenıl yaklaşık ortalama 7-8 kanalda yayınlandı bu belgeselimde onun haricinde Türbelerle ilgili vesaire halen dahi çalışmakta olduğum Türkiye’de yunan vahşeti atlı bir belgesi çalışmam var, nedense savcılık makamı bilgisayar ortamında ki şeyi buraya koymamış, aynı şirket bünyesinde internet ajans nokta com atlı bir haber portalı kurdum bir de medya haberleri veren medyarazzi anlamında bu paparazziden çağrıştırım yapan medyarazzi adli bir haber medya haberleri veren iki tane haber portalı kurdum, bu siteleri yönettim. halende bu siteler devam etmektedir. bu sitelerde, siyaset, spor, aktüalite, ekonomi her türlü haber yayınlanır, tematik bir site değildir özellikle, internet ajansı okur oranları da çok yüksektir. Türkiye’de çok bilinen ve okunan yaklaşık 6 yıllık sitelerdir bunlar, şu ana kadar başta Türkiye gazeteciler cemiyeti ve Çağdaş gazeteciler cemiyeti olmak üzere, çok sayıda kurum ve kuruluştan mesleki ödüllerim bulunmaktadır. 2005 yılında da durum adlı haber aktüalite dergisini çıkarttım, biraz sonra sunacağım yüce mahkemenize sunacağım örneklerini, buradan da haber politikasını en azından benim habercilik anlayışımı anlamanız açısından Türkiye gazeteciler cemiyeti haricinde hiçbir derneğe, harekete yada oluşuma üye değilim. üye olmadım, yaklaşık 18 yıldır da sarı basın kartı sahibiyim, halen bütün bu işlerim yanı sıra 4 yılı aşkın bir süredir de yeniçağ gazetesinde köşe yazarı olarak çalışmaktayım Uyap’ tan görebileceğiniz gibide meslek hayatımda yalan, iftira, yüz kızartıcı hiçbir suç işlemedim ve ceza almadım. ancak başbakan Erdoğan, yazdığım bir eleştiri yazısı nedeniyle hakkımda iki dava açtı, biri reddedildi, diğeri de Ankara’da Yargıtay aşamasındadır. işte ne olduysa başıma ne geldiyse bu süreçten sonra geldi. burada sözde terör örgütü üyesi ve yöneticisi adı altında tutuklanan bildiğim kadarıyla başbakanla davalı pek çok insan var, bu bir tesadüf değildir. İsmail Yıldız, Ergün Poyraz, Hayrullah Mahmut, Kemal Kerinçsiz, Doğu Perinçek, doğrudan davalı olanlar, bu terör değil efendim, bu bir intikam operasyonudur, bunu başka türlü açıklamam söz konusu olamaz, ayrıca bundan sonraki operasyonlarda da Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’ı da düşünecek olursak, nasıl bir intikam operasyonu olduğu çok açıkça görülebilir, polis baskını, 17 Şubat 2007 tarihinde yeniçağ gazetesindeki köşe yazımda, Emniyetin ele geçirdiği patlayıcı ve Mühimmatın bir kısmını tutanaklara geçmediği yönündeki duyumumu bir ihbar niteliğinde yazdıktan 4 gün sonra, 22 şubat yani bugün, tam 10 ay oldu efendim, 22 şubat 2007 Cuma günü, sabah 05.30 sıralarında 20-25 kadar polis evimi bastı, apartman girişi ve etrafında bir o kadar polisin önlem aldığını gördüm evin altını üstüne getirdiler, her tarafını aradılar, istediklerini bulamamış olmalılar ki emniyet amiri eşime ve 3 yaşındaki kızımın yanında beni ayrıca bir odaya soktu, odaya gelir misin dediler, söyle belgeler nerede, arşivin nerede, gizli belgeler nerede diye beni sıkıştırdılar. ben de dedim ki, ne arıyorsunuz yani

2

Page 3:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:3

ne arıyorsanız burada ben anlayamadım, hangi belgelerden söz ediyorsunuz dedim işte gizli belgelerin senin nerde benim dedim gizli belgem yok gazetecinin bilgisi, belgesi olmaz gazeteci eline geçen belgeyi ikinci gün üçüncü gün yayınlar zaten bunu edinmesinin nedeni de budur, onun dışında zaten özel öneme haiz gizli belgeyse benim zaten bu tür belgelerle işim olmaz, çünkü efendim, ben tür gazetecilik yapmıyorum ben dosya gazeteciliği yapmıyorum, çok bozuldular böyle cevap verince, polisler evimde buluna bazı cd, kaset ve belgeleri aldılar. yatak odasında da arama yaptılar, eşim de vardı orda daha sonra emniyet amiri evinizde bir kasa var mı dediler gizli kasa falan hayır yok dedim gizli kasam yok ama normal herkeste bulan normal bir kasamız var dedim, oda yatak odasında siz dedim arkadaşlarınız baktı Allah Allah o koca kasayı görmemişler, tekrardan yatak odasına girdiler. ben samimi bir şekilde tekrar kasayı gösterdim, açtık, içinden hiçbir şey çıkmadı homurdanarak tekrar kendi aralarında tartışarak dışarı çıktılar, yani ben ne aradıklarını bilmediğim için polise yardımcı olmak açısından son derece samimi bir yaklaşım sergiledim. ardından araban var mı diye sordular. çünkü adıma kayıtlı değil, şirketimin üzerine kayıtlı arabalar evet dedim apartmanın önünde bakabilir miyiz dediler tabi dedim anahtarı aldım Vatan kurtaran kahraman edasıyla, 25 kişi aşağıya inildi trafik durduruldu bütün insanlar bakıyor ne oluyor diye, herkes kimse ne olduğunu anlayamıyor eldivenler vesaire böyle televizyonda bazen baskın görüntüleri görüyoruz aynı öyle ben utancımdan yerin dibine girdim. aradılar, arabanın her tarafını eldivenli insanlar filan herkes bakıyor trafiği kestiler karşı kaldırımda polisler işte silahlı önlem almışlar, vesaire, ayni çakal Carlos böyle yakalanmadı efendim, televizyon programlarına çıkarken kullandığım arkada bir kutum var televizyon programlarına veya konuşmacı olarak gittiğim yerlerde üniversitelerde, konferanslarda bazı dosyaları bilgileri elimin altında bulunsun diye o kutunu içine koyarım ayrıca size dosyamda verdim, kanlı kukla PKK şöyle göstereyim, kanlı kutla PKK adlı kitabımın yayın aşamasındaydı o günlerde de matbaaya gidip arkasındaki fotoğrafların orijinallerini geri almıştım, o kutuda duruyordu bu fotoğrafları biraz sonra anlatacağım ne olduğunu, bu kutuyu aldılar ve ardından gözaltı olayı başladı. bu kutuda yer alan fotoğraflar bu kitabımdaki 306 ve 318 sayfaları arasında yer alan 1991-1994 yıllarında Kuzey Irak’taki gazeteci olarak gittiğim PKK kamplarında çektiğim fotoğraflardır, bunların çoğu zaten gazetelerde yayınlandı, çoğu yayınlanmış olanlar, ayrıca bir takım şeyler daha aldılar. tam olarak ne aldıklarını da zaten iddianame ve ekler çıktıktan sonra görebildik, hiçbir şey göstermediler yani eve geldiklerinde neyle beni tutukluyorsunuz dediğim zaman göz ucuyla bir şey gösterdiler diğer 5 kişinin de ismi vardı onu gösterdiler, terör Ergenekon dediler, ben ne olduğu daha anlamadım, ardından iş yerime gidildi orada bulunan dizüstü bilgisayarımı dünyanın değişik savaş bölgelerinden getirdiğim ve içine çiçek, kalem ve dekor amaçlı bulundurduğum top, havan ve bomba kovanları görünce altın bulmuş gibi sevindiler, yani ben hala başıma neyin geldiğini anlayamadım ne aradıklarını bilmiyorum yani belli ki birileri bir liste vermiş, bu listedeki insanların evlerine işyerlerine gidin ve bir şey yaratın bir şey bulun yani bizim bu insanları bir şekilde cezalandırmamız veya bir şekilde sindirmemiz, bastırmamız lazım, bir şekilde cezaevine sokmamız lazım, bir şey bulun denmiş sanki, bütün bunları aldılar aynı iş yerinde çekmecemde delil olarak tuttuğum ve yazılarıma açılacak bir davada kullanmak üzere sakladığım kasetler, cd’ler vesaire var, hepsini aldılar. emniyete götürüldükten sonra, sorgulamayı bekledim. ama yaklaşık 3 gün toplam iki kez birer saat polis sorgusuna çıkarıldım ve emniyet müdürlüğünün içerisinde efendim kelepçeyle dolaştırdılar beni, odadan odaya dahi kelepçeyle organize şubede sorulara komutanım diye cevap vermemi istediler. esas duruş göstermemi istediler. ceketlerimi ilikli olmasını istediler ayakta konuşacakmışım, komutanım diyecekmişim. vesaire zaten bir birlerine de komutanım diyorlar ben üstelik şaşırdım avukatıma dedim ki geldiğim zaman acaba bunların içinde asker mi var birbirlerine komutanım diyorlar ben organize şubede polislerin bir birlerine komutanım dediklerini bilmiyorum yani gazeteci olarak bilmiyorum duymadım

3

Page 4:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:4

hayatımda böyle bir şey avukatım burada şahittir, kendisine dedim acaba dedim asker mi var bu asker polis operasyonumudur nedir ben anlamaya çalışıyorum dedim hiçbir şey söylemiyorlar birbirlerine komutanım deyince güldü bana avukatım, efendim 2 gün 3 gün birer saat konuştuk emniyet amirleriyle sohbet niteliğinde sen şuan sorgudasın dediler, askerden yeni gelmiş hayatında doğu ve güneydoğuyu görmemiş PKK terörü Irak konusunda bilgisiz insanlar benle Irak konusunda bir takım sorular sordular, saçma sapan dedim ki, yani böyle şeyler soruyorsunuz ama bunun davayla ne ilgisi var bir ikincisi eğer bunları öğrenmek istiyorsanız, beni bir gün çağırın davet edin çay kahve ben size anlatayım, bu konuda kitaplar yazmış bir gazeteciyim medya dedikodularını sordular efendim, kim ne yapıyor o kaç para alıyor özellikle böyle bir şeyleri var kim ne kadar alıyor kaç para alıyor ya oda o kadar eder mi ya dedim ki bana ne soracaksanız sorun eğer sormayacaksanız ben bırakın gideyim ben emniyete yardımcı olmak istiyorum, bir soruşturma var, ne olduğunu anlamaya çalışıyorum eğer benden bir bilgi alacaksanız buyurun lütfen beni sorgulayın efendim, 3 gün sorgulanmadım hiçbir şey olmadı bu iki saat içinde saçma sapan sorularla geçiştirildi ve bu 3 gün içerisinde uyutulmadım gece yarısı geldiler internet sitesinin şifresini neydi, üç saat sonra geliyorlar, saat dörtte kalk fotoğrafını çekeceğiz ertesi gün biraz uyudum, gündüz zaten tutuyorlar ertesi gün yine gece geliyorlar diyorlar ki telefonun şifresi kaçtı, şu neydi bu neydi diye abuk subuk sorularla üç gün psikolojik işkence samimi söylüyorum lütfen bunlara inanın yaklaşık 72 saat boyuca az uyku uyamam için ellerinden geleni yaptılar, sürekli olarak atıldığım hücreye gelip soru sordular fiziken tükenmiş bir vaziyette, emin olun fiziken tükenmiş vaziyette polis sorgusuna dediler ki, şimdi seni sorguya alacağız işte sorular soracağız avukatım geldi, burada Ergenekon adlı bir terör örgütünün üyesi olduğum söylendi hangi kanıta istinaden nedir dedim yani bu benim terörist olduğumu söylüyorsunuz da nedir kanıtınız dedim tutarsız acayip acayip cevaplar verdiler hatırlamıyorum bile, ne cevabını verdiklerin hatta avukatımda şaşırdı nedir dedi hayır dedi biz soracağız siz cevap vereceksiniz sorgu başladı Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ü nereden tanıdığımı, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Doçent doktor Emin Gürses’i nasıl ilişkilerim olduğunu soruldu, bütün sorulara samimiyetle cevap verdim yani, onu buradan tanırım bunu buradan tanırım zaten hiç biriyle de benim arkadaşlığım yok sadece gazeteci olarak tanırım, birisiyle program yaptım birisiyle plaket töreninde tanıştım diğerini de bir asker olarak tanırım, zaman zaman terör uzmanıdır, vesaire, psikolojik işkence şeklindeki polis sorgusu ifade devam ederken polisler son gün efendim mahkemeye çıkmadan önce gece yarısı saat 2 de evimde ve işyerimde bulunan bir cd’i pardon evimde ve işyerimde Ergenekon lobi vesaire hiçbir şeyin bulunmadığını söylediler ,ya dedim ki ben böyle bir şey mi arıyordunuz diye bir diyalogumuz oldu, hiçbir şey bulunmadı ama bir tane cd var bu cd’de televizyondaki bir programımın cd’si emekli orgeneral Necati Özgen ile bir televizyon kanalında yaptığım programda gösterdiğim antika bir tüfek efendim, bu tüfek nerde dediler ben son derece samimi bir şekilde diyebilirdim ki, bu tüfeği Irak’a geri gönderdim zaten orda diyorum bu Irak’tan bu tüfeği getirdim diyorum, emperyalist güçlerin Osmanlı askerini sırtından vursun diye, 1900 lerin başında Araplara dağıttığı tüfeğe örnek gösteriyorum, konuda zaten terörde şuanda da bir şey değişmedi, 100 yıl sonrada mayın veriyorlar, silah veriyorlar, vesaire veriyorlar, bu bağlamda bir konuşmaydı ben bu tüfek attım diyebilirdim, Irak’a geri gönderdim diyebilirdim pek çok yalan söyleyebilirdim bu tüfek dedim benim annemin evinde dedim samimi bir şekilde annemin evinde, çünkü bende eşimde biz silahtan hoşlanmıyoruz, bunu zaten mermisi yok hiçbir şeyi yok ben sarı basın kartı sahibi olduğum için her hangi bir valiliğe vereceğim dilekçeyle aynı gün silah taşıma ruhsatı alabiliyorum ama ben bugüne kadar silah taşıma ruhsatı da almadım ya silahtan hoşlanmıyorum evimizde de silah sokmuyoruz, işyerini taşıdığım için işyerinde dekor amaçlı duran bir şeydi, zaten paslı yani bun görseniz zaten anlarsınız ne olduğunu uzun filinta şeklinde bir şey son derece samimi bir şekilde annemin evinde dedim, hemen gidip alalım dediler gidelim dedim saat

4

Page 5:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:5

2’de annemin evine gittik. kalabalık bir ekip dangur dungur kapa tabirle evin içine girildi, ben annemin yatak odasındaki dolabın arka tarafında bir kılıfa koymuştum, o dolabın arkasına konulur ya böyle uzun vadeli şeyler kullanılmayan şeyler dolap arkasına konur genelde, bende oraya koymuştum oradan çıkarttık verdik arama izni olmamasına rağmen evin her tarafını aradılar, her tarafını didik didik aradılar dolapları kontrol ettiler vesaire annemin kuranlarından başka hiçbir şey bulamadılar, aynı süratle biz sabaha karşı geri döndük oradaki emniyet amirleri tüfeğe baktılar ya dediler bu eski tüfek bu şey belki mekanizması çalışıyor olabilir, ama belikli kullanılmamış, çok eski ve pas içinde bunu savcıya telefon açtılar efendim dediler, ne yapalım savcıdan şöyle bir talimat geldi hem onu kriminolojik rapora çıkartalım, savcı Nihat Taşkın öğleden sonra, beni sorguya aldı o sabah öyle yine o gecede uykusuz geçti, sabahleyin 9’da gittik adliyeye akşam saat 5 sıralarında ancak sıra bana geldi ve sorguya girdik sorgu sırasında böyle o tüfek ile konuşurken bana işte dedi, sizin tüfeğiniz dedi vahim tüfek çıktı dedi, avukatım Vural beyde vardı nasıl dedim yani nasıl vahim tüfek, hatta Vural bey aldı bakabilir miyim efendim filan şöyle göz ucuyla bakabildi. ondan sonrada ifademi imzalattı ve mahkemeye tutuklama istemiyle sevk etti. sorgulamam sonunda çıkarıldığım 11. Ağır Ceza Mahkemesinin nöbetçi hakimi tarafından terörist olarak tutuklandım efendim, terörist olarak tutuklandığımı da iddianame çıktığı zaman öğrendim. polisler zaten bize orada beklerken tutuklanacaksınız dediler bazı avukatlarla iddiaya girdiler efendim hatta bazı avukatlar 6’da 3 dedi, bazıları 6’da 2 polisler 6’da 6 dedi yani düşünebiliyor musunuz bizi sevk eden polisler bizim tutuklanacağımızı biliyorlar ve polislerin dediği gibi çıktı onların gülüşmeleri arasında bizi Bayrampaşa cezaevine gönderdiler savcılığa emniyetten gönderilen ve terör örgütü üyesi olduğunu gösterir yeterli veri olmadığını belirten yazı emniyet savcılığa sevk ederken benle ilgili verdiği raporda yeterli veri olmadığını belirten bir yazı eklerde belki bakarsanız göreceksiniz, 7 ay hapis yattıktan sonra ben bu belgeyi gördüm, sayın başkan bu yazıyı okumak istiyorum size, şöyle göstereyim, gazeteci olarak toplumsal haber nokta com isimli sitede yazılar yazdığı, tamamen yalan böyle bir siteyi bilmiyorum hayatımda hiç duymadım devam ediyorum bahse konu şahsın aynı operasyon kapsamında alınan şahısları destekleyen ve bu şahısları vatanı kurtaran kişiler olarak niteleyen görüşmeleri mevcuttur tamamen yalan gerçekdışı, yine görüşmeleri incelendiğinde şahsın Hrant Dink cinayeti kapsamında bu şahsa yönelik ve gazeteci nokta nokta ve nokta noktaya yönelik yani iki gazeteciye yönelik hakaret ve küfür içeren konuşmaları tespit edilmiştir. bu da bir tanesi yalan diğeri de efendim ben gazetecileri sevmek zorunda değilim, böyle bir suç olabilir mi davayla ne ilgisi var, bunun benim tutuklanma nedenim mi bu esas en çarpıcı burada yeşile boyadım bakın, ne diyor polis, bu şahsın aynı örgüt ile irtibatının olduğu, kendisinin gazeteci olması hasebiyle kendi kulvarında parantez içinde Güler Kömürcü gibi örgüte istihbarı bilgi sağlayabileceği, ancak şahsın örgüt içerisindeki konumunu tam olarak gösterir verilerinde yetersiz olduğu, yani veriler yetersiz efendim, buyurun, bu belge elinizdeki bu belge meclis dışındaki AKP ve ABD muhaliflerinin nasıl esir alındığının rehin alındığının belgesidir efendim, bunun hukuki hiçbir açıklaması olamaz. hukuki değerlendirmelere girmek istiyorum iddianame çıktığı gün savcıların nasıl bir oyun oynadıkları gün gibi ortaya çıktı. terör örgütü üyesi olduğum ve ateşli silahlar bulundurduğum iddia edildi. şüphelinin evinde ruhsatsız uzun namlulu vahim nitelikte tüfek bulundurduğu, bu tüfeği Türkiye’ye kaçak olarak Kuzey Irak’tan getirdiği ve gümrükte beyan etmediği, bu sebeple Türkiye’ye silah ithali suçunu da işlediği iddia ediliyor. hukuki değerlendirmede bu iddia gerçek dışı ve yüce mahkemeyi yanıltma amaçlıdır efendim, şöyle ki söz konusu tüfek daha önce televizyon programlarında iki kez televizyon programlarında, daha sonrada 2002 yılında sergimde, elinizdeki gördüğünüz sergide ilanını gördüğünüz sergide sergilendi bu tüfek, Çelik yeleğim, bu boş kovanlar diğer benim dünyanın değişik yerlerinden bir savaş muhabiri olarak getirdiğim çarpıcı şeyler, bunlar ancak bir savaş muhabiri böyle bir şey getirebilir başkasının evinde bulamazsınız böyle şeyleri bunların hepsinin

5

Page 6:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:6

anısı vardır benim için bir hatırası vardır ben bir savaş muhabiri olarak benim 7 tane arkadaşımı kaybettim bu alanlarda sırf gazetecilik mesleğinde 7 arkadaşım dünyanın değişik yerlerinde can verdi ve hepsinin de değişik anıları değişik hatıraları var bende baktığım zaman belki bir kovandır ama ben bambaşka bir şey görüyorum ben bu sergide sergilediğim iki televizyon kanalında da gösterdiğim ayrı ayrı programlarda bu tüfeği 2000 yılında gittiğim Kuzey Irak’ta Erbil kentinde bir antikacı dükkanından aldım bu antikacı dükkanı da bir Türkmen’in dükkanıdır eskiden beri tanırım ben 1991 yılından beri Irak’a giderim, 91 yılındaki iç savaşta orda olan dünyada 3-5 gazetecinden biriyim herhalde Irak’ı toplarsanız en az 100 defa gitmiş gazetecilerden biriyim, Irak’a 91 yılından itibaren, ben 75 dolara bu tüfeği oradan aldığım zaman bir Kaleşnikof 50 dolardı, bir el bombası 10 dolardı kanas dürbünlü kanas 150 dolardı efendim, orda satılan herkesin alabileceği yani bugün cebinde 10 dolar olan herkes Irak’ta gidip el bombası alabilir, pazarlık yaparsa 10 dolara iki tane birden alabilir. Dolayısıyla bu tamamen eski kullanılmayan tarihi bir eser, zaten benim o gördüğüm zaman üzerinde Ordu malı diye adam dedi. bu eskiden askerlere dağıtılmış deyince hemen ilgimi çekti benim tipik bir gazeteci refleksiydi bu ya bunu ben alayımda göstereyim insanlara diye efendim polis kriminoloji raporu, hemen burada sunmak istiyorum eklerde var ama sizin elinizin altına olmayabilir çünkü ekler 7 ay sonra çıktı. eğer bunlar ilk gün mahkemeye verilseydi herhalde, ben burada olmazdım. polis kriminoloji raporu efendim tüfeğin 1873 yapımı yani 135 yıllık olduğunu söylüyor, Avusturya, Macaristan imparatorluğu döneminden kalmış bu tüfek mermisi de bende bulunmadığı gibi devlette de bulunmamış ekspertizler yaparken tüfeği denemek için fişek bulunamamış yazıyor tüfek bulunamadığı için deneyememişler tüfeği yivi seti korozyonlu ve atışa haiz olmayan bu tek fişek yukarıdan doldurmalı tek atımlı tekrar ediyorum yukardan doldurmalı ve tek atımlı bir tüfek bu tüfek ekspertiz raporlarında sabah geldiğinde vahim nitelikte tüfek olarak geldi vahim yani o kadar dehşete kapıldım ki sanki evimde atam bombası bulunmuş zannettim ve ben bu vahim nitelikteki 135 yıllık hurda tüfekle benim Ergenekon terör örgütünün cephaneliğine yazıldı bu, bu tüfeği vahim silah olarak kayda geçmek hukuki niyetle ciddiyetle bağdaşmaz, kaldı ki söz konusu antika tüfeğin yiv ve setinin atışa salih olmadığı açıkça anlaşılacaktır, polis değil, adli tıp yada jandarma kriminolojide vahim raporu verilmesi gerekirken, bu raporun polis tarafından verilmesi de dikkat çekicidir, soruşturma savcıları, markası vendil olan 135 yıllık tüfeği, iddianameye ve Ergenekon cephaneliğine şişirebilmek adına Alman Tüfeği mavzer olarak yazmışlar, iddianamenin çoğu yerinde bende bi de ele geçen deniyor, halbuki ben kendim samimiyetimle getirip ben teslim ediyorum tüfeği, ele geçen birde şöyle bir şey var efendim, yakalanmışız, biz nasıl yakalandık efendim, biz kaçmıyoruz ki, yakalanalım, iddianameye işte şu tarihte yakalanan kaçmadım ben efendim, kim beni yakalayan falan yok evime geldiler aldılar telefon açsalardı da ben giderdim zaten, sanki kaçmışız da onlar yakalamış gibi hava yaratılıyor, bir de mavzer olarak yazılmış, şimdi efendim uzun namlulu tüfeklere genelde mavzer denir, denilebilir ama bu bana göre bir hukuk yanlışıdır çünkü anadol anadoldur Fort forttur, Mercedes mercedestir siz mercedes’e anadol veya anadol’a Mercedes diyemezsiniz, bu düz mantıkdır benim tüfeğimin mavzer olduğunu iddianameye ve her yere yazmaktaki amaç şudur. TCK, 6136. 13/2 maddesi bir silahın eşine benzerine az rastlanıyorsa tek atımlı ise, eski ise, antikadır şeklinde açıklama getirirken, tüfek mavzer olunca, hakimin aklına hemen şu geliyor, bu sınıfı girmiyor mavzer, çünkü bu vendil marka bu tüfeğin, bir benzerini bulmak mümkün değil, fişeği devlette bile yok, bende de yok, hani bu tüfek çok temiz olur, kullanılır durumda olur, 50 tane mermisiyle benim bagajında bulunur da biz örgütle acaba bir şey mi işleyecekti diyebilirsiniz, ama bunun mermisi dahi yok, hurda bir tüfek, ancak mavzer buna mavzer derseniz mavzer bugün Türk silahlı kuvvetlerinde kullanılıyor efendim, ben askerliğim sırasında atışlarımı mavzerle yaptım, 5 tane mermi alır ve bu mavzer tüfeği bugün Anadolu’da nereye gitseniz mavzeri bulursunuz ve mavzer bu eşine benzerine rastlanıyorsa, kelimesiyle örtüşüyor, mavzerin eşine benzerine rastlanıyor

6

Page 7:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:7

Türkiye’de, hangi köye gitseniz, Anadolu’da muhakkak bir mavzer dededen kalma mavzer mermisiyle birlikte bulursunuz efendim, durum böyle olunca antika değil, vahim silah sınıfına kokuluyor, savcılar her ne kadar uzun namlulu silahlara mavzer diyorlarsa da, tekrar ediyorum bu terim yanlıştır, savcıların birinci amacı, mahkemeyi kelime oyunuyla yanıltmak ve şahsımın itibarını vahim terör amaçlı tüfek bulunduruyor şeklinde haberler ile yıpratmaktır bunun başka hiçbir açıklaması olamaz, nitekim savcılar, bu yönde medyaya servis yapıp kamuoyuna hakkımda yanlış bilgi vermişlerdir. bu arada Yargıtay iştiharları der ki, fişek atmak suretiyle denenemeyen silah silah sayılamaz, efendim bir cumhuriyet savcısı, bütün bunları bilmiyor olamaz, buna inanmıyorum, hangi silahın vahim, hangisinin vahim olmadığını bilmiyor, anlamamış, böyle bir şeye inanmıyorum, inanmakta istemiyorum, savcı Zekeriya Öz hayali Ergenekon örgütünün cephaneliğini şişirmek için silahlı örgüt olarak gösterecek ya, şimdi iftiralarına devam ediyor, şöyle ki, evimde ve işyerimde bulunmayan tutanaklarda olmayan 7,65 mm. Çapında bir tabanca, ağzında mermi ile dolu şarjör ve 43 fişeğin evimde bulunduğunu kayda geçirmişlerdir bu hukuk skandalı ve iftiradır, her türlü maddi ve manevi ceza davasını eklemek isterim, bunu kabul etmiyorum, bu tabanca Ergenekon cephaneliğine adıma kaydedilmiştir, buyurun efendim, 1 adet ruhsatsız şarjör, 2 adet şarjör 43 fişek vesaire iddianamede de göreceksiniz 2 adet içi boşaltılmış el bombası 2 adet içi boş havan mermisi,9 adet değişik çapta ebatlarda içi boş uçaksavar yani içi boş diyor, halbuki kovan bunlar şimdilik şunu veriyorum efendim görmeniz açısından resmen tutanaklarda vardır bu tabancada Ergenekon cephaneliğine adıma kaydedilmiştir bu şekilde kamuoyuna vahim tüfek bulunduran, ruhsatsız tabanca taşıyan terör örgütü üyesi imajı verilmiştir aile şerefim, mesleki onurum ve itibarıma açıkca kara çalınmıştır. Ben sarı basın kartı sahibi bir gazeteciyim efendim yasal olarak valiliğe vereceğim daha önce söyledim bir dilekçe ile ruhsat alabilecekken, ben buna başvurmamışım hiç böyle bir şeyim yok tek silahım vardır efendim benim oda kalemim eğer illa otomatik vahim bir şey arıyorlarsa oda otomatik nikon fotoğraf makinemdir, efendim savcılar bununla da yetinmemişler, Türk silahlı kuvvetleri ekspertiz raporunda açıkça kovan olduğu belirtilen havan ve top mermileri sanki içini ben boşaltmışım gibi patlama özelliği varmış anlamına gelebilecek sanki bu doluydu da içini ben boşalttım, içi boşaltılmış tabirini kullanarak boş havan mermisi ve 9 adet değişik çapta top ve uçaksavar topunu kovanını, daha doğrusu Ergenekon cephaneliğine katmıştır cephaneliye bakarsanız boş kovanları orda benim bana verilenleri görürsünüz efendim tutanağı veriyorum Türk silahlı kuvvetlerine 29.2.2008 tarihli Cumhuriyet savcılığının yazısına istinaden yazılmış 31 martta gelmiş yapılan inceleme sonucunda belirtilen boş kovanların Türk silahlı kuvvetleri envanterinde geçenlerle şekil itibariyle benzer olmasına rağmen, üzerlerindeki bilgiler itibariyle benzer olmadığı TSK envanterinde bulunmadığı belirlenmiştir. buyurun ben zaten söylüyorum bunun birinin üzerinde Sırpça yazılar var, bir tanesini Bosna’dan getirdim diyorum bir tanesinin üzerinde Arapça yazı var bir tanesini Irak’tan getirdim diyorum Afganistan’dan, Çeçenistan’dan değişik yerlerden bunları benim 1989 yılından beri meslek hayatımda getirdiğim değişik yerlerden getirdiğim şeyler ve işyerinde dekor amaçlı bunu tutuyorum, bu abeste iştigaldir bunu tartışmak, bunun suç olduğunu şey yapmak ama bütün bunlar iddianameye suç olarak giriyor, üstelik sayın savcılarımız bir suç daha işlemişler 2 tane el bombası varken, bir belgenin arkasında göreceksiniz 4 tane el bombası yazmışlar şimdi bu şişirilen cephaneliğe biraz örnek vermek istiyorum, bir sanıkta bulunan ne olduğu bilinmeyen 50 gramlık hamuru da dinamit lokumu diye yazmışlardı, bir sanığın evindeki sapanı cephaneliğe koymuşlardı, en vahim olanı efendim, bu cephaneliği şişirmek adına ruhsatlı silahların ruhsatsız olarak iddianameye konulması, ruhsatını gösteren insanları da bunu mahkemede gösterirsin gerek yok denmesi ve bunların mükerrer olarak yazılması, İlhan Selçuk’un av tüfeği vesaire dededen kalma şeylerle ve mükerrer yazıldığı zaman görürseniz dersiniz ki bu nedir tipik kamuoyunu yönlendirme haberi yapılmasına zemin hazırlayan

7

Page 8:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:8

belgelerdir bunlar efendim, bunlarla Türkiye’de örnek veriyorum, Bolu’da bir köyü ele geçiremezsiniz, bu iddianameye konulan silah denilen şeylerle bir köyü ele geçiremezsiniz bunlarla eğer o köye saldırırsanız size öyle bir karşılık verirler ki neye uğradığınızı anlayamazsınız, yani bir köyde daha fazla mühimmat vardır efendim, iddia ediyorum doğu ve güneydoğudan söz etmiyorum bakın batıdan herhangi köyden diyorum, doğu ve güneydoğuda size bu roketatar gelir, o av tüfeğiyle eğer bir ataş açarsanız bu boş kovanları uluslar arası gazetecilik dersi verdiğim İstanbul üniversitesi iletişim fakültesinde de ben zaman zaman götürürüm bunlar, çünkü efendim konvansiyonel silahlardır, genç nesiller görsünler yakından dokunsunlar diye hissetsinler yani vurduğu zaman bir binayı yakın bir top mermisi, ben bunu göstereceğim size, şöyle bir tanesi, bunlar havan mermileri içi boşaltılmış 2 el bombası, aynı şekilde uçaksavar topları, bunlar gördüğünüz gibi kullanılmış, bir de şöyle yan yana var ben bunları örnek olarak çoğu zaman öğrencilerime gösteririm, orada en azından öğrenciler motive olur, derse gelirler çünkü genelde üniversitelerde devam mecburiyeti yoktur ama bu tür görsel malzemeler çok olunca öğrenciler daha fazla ilgi gösteriyor bu tur derslere, iki, iddianamede şüphelinin 34 VF 1985 plakalı otosunda yapılan aramada elde edilen 11 adet fotoğrafın şüpheliye ati PKK terör örgütünün kamplarından çekilmiş fotoğrafın bulunduğu, bu şüphelinin PKK kamplarına gitmesinin bir tesadüf olmadığı aynı örgüt adına faaliyetlerde bulunan diğer şüpheliler Doğu Perinçek, Hayati Özcan ve Ferit İlsever’ede PKK kamplarında ve terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan la çekilmiş çeşitli resim bulunduğu örgüt kamplarına her gazetecinin giremeyeceği göz önüne alındığında, şüphelilerin Panzehir isimli örgütsel içerikli dokümanda da belirtildiği, gibi PKK terör örgütü ile yakın irtibatları ortaya koymaktadır denmektedir, savcılar bir suç belgesi olmaktan öteye geçemeyen iddianamelerinde her bir satırda olduğu gibi, şahsım terör örgütü PKK ile ilişkilendirme gayretinin de hesabını muhakkak mahkemelerde verecekler. savcı Zekeriya Öz terör örgütü PKK’nın gerçek yüzünü teşhir ettiğim ve bu sebeple de örgüt tarafından hedef alındığım, kanlı kukla PKK kitabında yer verdiğim belgesel fotoğraflarımın PKK ile irtibat fotoğrafı olduğunu iddia ediyor, efendim, dosyanızda bir tane sundum, burada görebilirsiniz Osman Öcalan la, Cemil Bayık’la Celal Talabani bu 11 fotoğraf, arabamda bulunan işte kitap yayınlanmadan önce yayın evinden aldığım bu fotoğrafların orijinalleri fotoğraflardır zaten, bu fotoğraflara bakarsanız efendim öyle sarmaş dolaş fotoğraflar değil bir gazeteci olduğumu şuradan anlarsınız. ayrıca Öcalan ile çekilmiş fotoğrafım yoktur efendim, bu da ayrı bir yalandır ayrı bir iftiradır o 11 fotoğrafın içinde yoktur ama ne diyorlar Abdullah Öcal ile çekilmiş çeşitli resimlerin bulunduğu kaldı ki olabilirde ama yok olmayan şeyi var gibi gösteriyorlar. Kitabımda yer alan ve 1991 ile 1994 yılları arasında çekilmiş gazetelerde ve televizyonlarda yayınlanmış bu fotoğrafları gösterip örgütsel bağlantı kurmak için hakikaten insaf, vicdan yoksunu kötü niyetli olmak gerekir. bu husustaki merakımı. yüce Türk milleti adına karar verecek mahkeme huzurunda hesap verecekleri sırda açığa kavuşturacaklardır savcıların arabamda bulanan fotoğrafların aslında kitabımda bulunan fotoğraflar olduğunu iddianameye yazmamıştır iddianamede yok böyle bir şey zaten lehime olan tek bir delil tek bir satır yok, nasıl ki bu davada sanık olarak buraya farklı farklı nedenlerden getirilip örgüt süsü verilerek bir araya getirilmiş ve hapse atılmış bu insanların iddianamelerinde olduğu gibi benim iddianamemde de, bir tane benim lehime hiçbir şey yok, yıllarca PKK dahil dünyanın pek çok silahlı gruplarına ait kamplarda bir gazeteci olarak bulundum efendim, hiçbir savcı bana örgüt propagandası yapıyorsun demedi, yıllarca gittim geldim PKK kamplarına da girdim, cezaire de gittim aklınıza neresi geliyorsa dünyanın neresinde bu tür gruplar varsa Afganistan dan Afrika ya polisaryodan çöl savaşçılarından Avrupa’daki UÇK gerillalarına kadar hepsine hiçbir zaman bu güne kadar bunları vay sen bunların haberini yaptın sen bir örgütün propagandasını yapıyorsun demediler, ama ne zamanki Türk silahlı kuvvetlerinin emekli bir generali ile telefon görüşmesi yaptım dünyayı başıma yıktılar Çakal Carlos’u yakalar gibi evime baskın düzenlediler tek gerekçe Veli

8

Page 9:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:9

Küçük telefonla konuşmuş olmam birkaç kez de bir gazeteci olarak yüz yüze gelmiş olmam ve bu nedenle efendim tutuklandım bugün itibariyle 22 aralık itibariyle 10 aydır hapisteyim, evime gelen cemaat bağlantılı amirler, polisler çünkü, cemaat bağlantılı oldukları artık aşikar o yüzden çok rahat söylüyorum PKK ile olan fotoğrafları aldılar, bakın efendim rezalete bakın, ama çeçen komutanlar şöyle koyayım Şamil basayev ve Aslan Masadovla grozide Çeçenistanda çekilmiş bu fotoğraflarımı almadılar, buyurun ben size veriyorum, aynı polisler dünyanın en azılı terör örgütü olarak anılan Hamas’ın lideri Şeyh Ahmet Yasin ile çekilmiş bu fotoğrafımı da almadılar, buyurun Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dizinin dibine çöktüğü Gülbettin Hikmetyar gibi ortaçağ zihniyetindeki Taliban liderleriyle çekilmiş fotoğraflarımı da almadılar efendim Hasan el Beşir’in dünyaca aranan insan haklarından suçlu sudan’ ında çekilmiş fotoğrafımı da almadılar, buyurun efendim ben bunları size sunuyorum, bu arada Celal Talabani ile çekilmiş ve kitapta yer alan şu efendim, Celal Talabani ile olan çekilmiş fotoğrafım kitapta yer alıyor bu polis tarafından el konulan fotoğraflar içinde yer alıyor, efendim bu fotoğraf 1991 yılında çekildi, bu fotoğraf sonrasında çalıştığım Cumhuriyet gazetesinde bir yazı yazdım, bir haber yazdım bu röportaj, yayınlandı bu röportaj sonrasında merhum gazeteci Uğur Mumcu çalışma fırsatı yakaladığım ve bundan gurur duyduğum bir gazetecidir bende o zaman gazetenin genç muhabirlerinden biriydim. her zaman teşvik edici olmuştur her zaman önere etmiştir o gün benle ilgili yazdığı yazıda tesadüfen sakladım. hatta ölümünden sonrada çok değerli bir insan olduğunu düşündüğüm için onun yazısını çerçevelettim çerçeveli halini 3 eylül 1991 efendim Kürdistan Yurtseverler birliği başkanı Celal Talabani arkadaşımız Vedat Yenerer bakın neler demiş deyip gidiyor. bunu da sunuyorum efendim size bu fotoğraf yüzünden 10 aydır kamuoyuna terörist olarak gösteriliyorum. örgütsel amaçlı fotoğraflarmış bunlar, PKK’nın tanınan en ünlü liderleriyle Zeli, Kandil, Zap, hakurk, Batufa, Haftanin gibi kamplarda pek çok kez röportaj yaptım. oralarda bulundum. oralarda geceledim efendim örneğin çocuk katili Osman Öcalan’a bu kitapta olduğu gibi, terör örgütü gerçeği dikkatinizi çekiyorum kitabin adı terör örgütü gerçeği beni örgütle irtibat olduğumu söylüyorlar kitabıma bakmadan biliyorlar da efendim, bunu sizin huzurunuza koymuyorlar eklere koyuyorlar Osman Öcalan ile siz çocuk öldürüyorsunuz dedim, burada kitabımda var, röportajda çocuk öldürüyorsunuz dedim yollara mayın döşüyorsunuz, masum insanları katlediyorsunuz, terör yapıyorsunuz bu yaptığınız terördür oda bana cevap veriyor ama devlet de öldürüyor ya devlet de öldürüyor siz de bunu yapıyorsunuz şeyler var tartışmalarımız var, savcılar efendim benim son kitabımı alıp bir okusalardı görürlerdi, ama sayın başkanım ben başka bir garabeti burada söylemek istiyorum size, ben Osman Öcalan ile Hakurkta , zelide , şurda burada kandil’de pek çok röportaj yaptım bu zaman dilimi içinde Osman Öcalan’a Osman Öcalan gibi bir katile savcıların Atatürk’e piç diyen abla katili, danıştan saldırganına Osmanım dedikleri gibi ben Osman Öcalan’a hayatım boyunca Osmanım demedim dememde söz konusu değildir, savcı Pekgüzel demişsem ne olmuş dedi. Kemal Kerinçsiz’e o gün bu soruya cevabı kamuoyu versin zamanı gelince bu soruya hak ettiği yanıta alacağına inanıyorum savcılar bu fotoğraflara bakıp benim terör örgütü üyesi olduğumu ve PKK ile irtibattan sorumlu olduğumu iddia ediyorlar, bu ne garabettir efendim, bu ne desteksiz bir iddiadır, bu nasıl bir iftiradır, bu nasıl bir karalamadır, bakın kitabımın arkasında Türkiye’nin en saygın orgenerallerinden emekli Orgeneral Necati Özgen benim için neler diyor. Vedat Yenerer ile 1992 senesinde Bingöl kırsalında gerçekleştirdiğimiz bir operasyonda tanıştım. bu güne kadar irtibatımız kesilmedi. gerektiğinde gözünü budaktan esirgemeyen Atatürkçü bir gazetecidir dünyanın değişik yerlerinde görev yapan ve özellikle komşu ülkelerde terör faaliyetlerini yerinde inceleyen bir terör uzmanıdır. daha önceki kitaplarını bir çırpıda okudum herkesin istifadesine sunulan ve içinde çok şaşıracağınız detaylar alan bu kitabın çok yararlı olacağı kanaatindeyim. şimdi bakın bir başka kitabımda, Emin Çölaşan ne diyor, değerli meslektaşım Vedat Yenerer, 15 yıldır yollarını aşındırdığı Güneydoğu ve Ortadoğu da edindiği özel bir bilgi ve izlenimlerini yazmaya

9

Page 10:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:10

devam ediyor, elinizde tuttuğunuz bu kitap, işgal altındaki Irak da son dönemde yaşanan insanlık dramının yanı sıra Irak Türklerinin akraba toplumlarının ve Türkiye’nin çıkarlarının nasıl görmezden gelindiğini de çok çarpıcı özel bilgilerle anlatıyor eline sağlık, beceriksizliği işbirliğini ve satışı gözler önüne çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Emin Çölaşan. bunları da vermek istiyorum, bunlar benim kitaplarım bu güne kadar yayınlanmış kitaplarım renkli ön kapakları, sayın başkanım değerli üyem ya hayatının büyük bir bölümünü terörle mücadele de geçirmiş geçmişi başarılarla dolu, Türk silahlı kuvvetleri mensubu şerefli Orgeneral ve Türkiye’nin en saygın gazetecisi Emin Çölaşan yalan söylüyor ya da bu savcılar yalan söylüyor, bunun kararını burada siz vereceksiniz bunu başka bir açıklaması yok efendim ya ben bir terör örgütünün irtibatıyım, PKK’nın propagandasını yapıyorum, ya da bu emekli orgeneralin doğu ve güneydoğuda önemli görevler yapmış asayiş komutanlığı yapmış bir orgeneralin ve Emin Çölaşan gibi bir gazetecinin benle ilgili yazdığı yazı yada onlar yalan söylüyor efendim, bir şey daha eklemek istiyorum. Irak la ilgili yazdığım kitapta bundan önceki kitapta ben genelde aşağı yukarı bir 50 kişiye lansman amaçlı kitabımı imzalar gönderirim. gazetecidir bunlar sevdiğim insanlardır birde kuvvet komutanlarını vesaire çünkü konuyla ilgili olan insanlara kara kuvvetleri komutanı İlker Başbuğ’ada göndermiştim efendim İlker Başbuğ bana bir teşekkür mektubu yazmış bunu da sunuyorum size, İlker Başbuğ kara kuvvetleri komutanlığı Genel kurmay istihbarat hiçbiri benim terörist olduğumu PKK ile ilişkili olduğumu irtibatımı bulamamış bundan haberdar olamamış, savcılar haberdar olmuş, bulamamışlar bana teşekkür ediyorlar yani en ne teröristim efendim, hiç kimsenin haberi yok bir tek savcıların haberi var benim teröristliğimden, bunların hesabını efendim bütün mahkemelerde soracağım. Türk medyasının değerli kalemleri, Yalçın Bayar, Emin Çölaşan, Hasan Pulur’un yanı sıra çok önemli efendim zaman zaman eleştirdiğim bazı davranışlarını hiç beğenmediğim Mehmet Ali Birant, Hasan Cemal, Ayşe Özgün gibi isimler bakın köşelerinde benimle ilgili neler yazmışlar Mehmet Ali Birant’dan örnek üretken insanları çok severim bizim meslek içinde de var bunların arasında Vedat Yenerer yeni bir atılım içinde, deneyimlerini Ümit yayınlarından çıkartı yalanistan adlı kitapta toplamış 2002 yılında yazmış bunu güneydoğudaki gazetecilik anılarını en çarpıcılarını almış kimi güldürüyor, kimi düşündürüyor, kimi de gerçek yalanları ortaya koyuyor Vedat bununla da yetinmedi ve bu hafta Atatürk kültür merkezinde bir de savaş fotoğrafları sergisi açtı Irak’tan Afganistan’a Çeçenistan’dan Keşmür’e kadar 18 ülkedeki olaylardan objektifine takılanları toplamış, bazıları vardır, sadece konuşur ve anılarıyla yaşar bazıları da bunları toplumla paylaşır. Vedat Yenerer bu ikinci grup insanıdır Hasan Cemal efendim bakın ne diyor, Vedat la Cumhuriyet gazetesinde birlikte çalışmıştık sonra televizyon haberciliğinde karar kıldı. Türkiye’nin belalı coğrafyasında basmadığı yeri bırakmadı. güneydoğuydu Irak’tı, İran’dı Çeçenistan’dı, Bosnaydı, Kosavadaydı nerede savaş çatışma varsa, Vedat oralarda haber kovaladı. bugünde kovalıyor ama ateş ortasında pişerken anlaşılan bir şeyi ihmal etmemiş, notlar almış, kitabını da yazmış kutluyorum Türkiye’nin en belalı coğrafyasını bir gazetecinin akıcı kaleminden bir solukta okumak isteyenlere tavsiye olunur. ne güzel gazeteci milleti kitap yazmaya devam ediyor bu yazıda da kendisini Irak’ta nasıl atlattığımı anlatıyor. bir jest yaparak bana tekrar ediyorum çoğu zaman fikirlerini ve görüşlerini beğenmediğim bir gazeteci, benle ilgili yazdı Emin Çölaşan ile ilgili Emin Çölaşan’ın benle ilgili yazdıkları bu da çok önemli, Emin Çölaşan bakın ne yazmış Gazeteci arkadaşım, Kanal-D'nin savaş muhabiri Vedat Yenerer'in Ateş Ortasında. Bir Savaş Muhabiri Anlatıyor isimli kitabını okurken, kendinizi Vedat'ın görev yaptığı Güneydoğuda, Kuzey İrak'ta, Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Balkanlar ve diğer yerlerde hissedecek ve ürpereceksiniz. Vedat Güneydoğuda yıllar boyu bulundu, Kuzey Irak operasyonlarına katıldı. Buralarda görüp kitabında anlattıktarı tam bir ibret belgesi. Nadire Mater isimli bir solcu tarafından yazılan Mehmedin Kitabını size burada yeterince tanıtmıştım Bu bayan bir ABD vakfından on binlerce dolar para almış ve karşılığında, Güneydoğu'daki Türk askerini küçülten, korkak, sinik, kişiliksiz, uyuşturucu

10

Page 11:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:11

kaçakçısı, zavallı olarak gösteren bu kitabı yazmıştı. Kaynak bile gösteremiyor, ismini veremediği hayali kişileri konuşturuyordu. Belli ki, dolar karşılığı yazılmış bir kitaptı Şimdi siz Vedat Yenerer'in kitabını okuyun, adına PKK denilen terör örgütünün içyüzünü, güvenlik güçlerinin, isimsiz kahramanlarımızın bunları ne duruma getirdiğini öğrenin. Dolarcılann kalemiyle yazılan ipe sapa gelmez şeyleri bir de Vedat'tan dinleyin. Emin Çölaşan söylüyor efendim ama savcılar aynı fikirde değil, benim PKK terör örgütüyle onların propagandasını ve o örgütün bağlantılı olduğumu söylüyorlar, şimdi devam ediyorum Mehmet Tezkan efendim bakın ne yazmış benle ilgili yazmış bir bölümünü okuyorum Vedat Yenerer savaş muhabiri, 15 yıldır tanırım çok uzun yıllar beraber çalıştık savaşın kokusunu çok önceden alır, yerinde duramazdı ille gidecek tutamazsın tarihin değişimine tanıklık edecek çelik yelekler bulunur Vedat düşer yollara o cephe senin bu cephe benim yaşadıklarını kitaplaştırdı ateş ortasında bir savaş muhabiri anlatıyor, ukalalık yapmadan ne gördüyse, ne yaşadıysa yazmış, bir birinden ilginç öyküler, savaşın gerçek yüzünü görmek, ateş altın insanların nasıl yaşadıklarını bilmek mi istiyorsunuz alın size dört dörtlük kitap, bu diğer kitabımla ilgili olarak efendim ben bunları dosya olarak vereyim isterseniz size, benle ilgili eski tarihli çıkartabildiğim, bu psikolojik ortamda ancak bu kadar şeye ulaşabildim, ben cezaevindeyken, daha doğrusu PKK kamplarına pek çok kez gidip kanlı bir terör örgütünün iç yüzünü yazdım, savcılar fotoğrafları gerekçe gösterip beni tutuklattılar. bu savcılar Türk silahlı kuvvetleri operasyonları sonrasında PKK lınan karargahı olan hatırlayacaksınız bundan 1 yıl önce. kandil dağına giden bombardıman sonrasında Barzanı çıktı dedi ki bu insan haklarına aykırıdır birde taraf gazetesinden gidenler oldu Yasemin Çongar Türk silahlı kuvvetlerini burada protesto etti, bir yazı kaleme aldı ve yazısında kalbim kandilde kaldı dedi. Sayın başkanım, ben 10 aydır tutukluyum örgütün resmen propagandasını yapan Yasemin Çongar dışarıda fink atıyor, polisler ve savcılar bunu görmezden geliyor bir tiyatro oynanıyor ve hepimiz bu tiyatronun içindeyiz siz dahil efendim bir tiyatro oynanıyor bu hangi adalete sığar, böyle bir adalet olabilir mi efendim, sayın başkan bu savcılar bu kirli tezgahın hesabını yüce Türk mahkemelerinde er genç vereceklerdir bağımsız, tarafsız, dürüst ve liyakat sahibi bir savcının suça konu etmeyeceği açıkça ortada bulunan yayınlanmış bir haberin bir kitabın içeriğine terör örgütüyle irtibat yakıştırmasında bulunarak, hükümet ve irtica muhaliflerini susturulması için iftira atmak, tertip düzmek yargımız adına utanç ve kaygı vericidir, garabettir, yıllardır Türkiye’yi savunduğum yabancı meslektaşlarıma rezil oluyorum gülüyorlar bana haber gönderiyorlar, çok savunuyordur sen Türkiye’yi yurtdışında Türk pasaportuyla gezmenin ne demek olduğunu ben bilirim efendim ve bu mesleğe başladığım ilk günden beri bu pasaportu en şerefli, ne onurlu şekilde temsil etmeye çalıştım her yerde, sadece gazeteciliğimle değil oturup kalkmamla görgümle, bilgimle kendi milletimi temsil ediyor gibi, o şekilde hareket eden bir insanım ben, üç, iddianamenin hukuk değerlendirmeler bölümünde, savcılar bu hukuk değerlendirmelerinin hepsi şişirme başka hiçbir şey yok, ayrıcı şüphelinin yazacağı haberleri yazmadan önce örgütün üst düzey yöneticisi konumunda olan şüpheli Veli Küçük’ü arayarak onun talimatlarına göre, haber yaptığı yapılan operasyonlara kızıp anormal tepki verdiği bu operasyonlara kızıyormuşum hatta kendisinde alınabileceği telefonda söylemesinin de aralarındaki örgütsel ilişki sebebiyle böyle bir endişe taşıdığı, Veli Küçük ile yaptığı görüşme içeriklerini de örgütün yapısına uygun liderlerin siyasi partilerin başına geçirilmesi için faaliyetlerde bulundukları, buradan da şüphelinin Ergenekon terör örgütünün üyesi olduğu şeklinde devam ediyor, efendim 20 yılı aşkın bir süredir gazeteciyim, profesyonel bir gazeteciyim, yayınlanmış 6 kitabım yayanı aşamasında da 2 kitabım var, belgesellerim var, haber programlarım var, gazetede yazıyorum internet sitesinde yazıyorum, köşe yazılarım var savcılar iyi araştırmıyorlar, ben bunlarda propaganda yapıyormuşum güya onların hiçbirinde kanıt olarak bir propaganda veya bir şey yok kanıt olarak herhangi bir şey gösterememişler, ben birkaç yıl önce durum adlı bir dergide çıkarttım, bunu size sunuyorum, benim yayın politikamı

11

Page 12:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:12

anlamanız açısından acaba bu dergilerde haber, aktüel her şey var bu dergilerde buyurun efendim size sunuyorum savcılar iyi araştıramamışlar bu araştırsalardı bunu da terör propagandasına yazarlardı internet sitemi ve çalıştığım gazeteyi terör propagandası yapıyor şeklinde iddianameye koydukları gibi, bu dergilerde de göreceksiniz ki benim habercilik anlaşımı anlamanız açısından bu dergileri verdim yaşatamadık çünkü reklam sıkıntısı olduğu için bu klasik Türkiye’nin sorunudur, devam ettiremedik, ama çok bunlar 4 tane değil çok daha fazla ama örnek alarak getirdim size savcılar kendilerini ne zannediyor efendim, ben anlamış değilim cihan ilan etmiş hukuk savaşçıları olarak mı görüyorlar anlamış değilim, yani hiçbir somut delile dayandırmadan ahlaksız ve gerçek dışı bir iftira ile haberciliğime kara çalmaya cüret edebilmekte ve yazacağım haberleri yazmadan önce sözde örgütün üst düzey yönetici konumunda olan emekli general Veli Küçük ü arayarak onun talimatlarına göre haber yaptığımı söyleyebilmekteler, bir tek delil göstersinler efendim, bir tek bir tane onun talimatıyla yazdığım yazı göstersinler, şiddetle reddediyorum, tamamen yalan hangi talimat efendim ben talimat falan almadım, burada talimatı kimlerin aldığını siz çok iyi biliyorsunuz buruda talimat alanlar belli efendim onların kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz , savcılar hukuki değerlendirmelerinde yapılan operasyonlara kızıp anormal tepki verdiğimi iddia etmekteler, bu operasyonlara bu dalgalara kızıyormuşum anormal tepki veriyormuşum, sayın başkan değerli üyeler 10 aşkın dalga ile bu günleri getirilen operasyonlara kızmayan alkış tutan sadece Amerikancı ve dinci medya vardır, işbirlikçi medya vardır, bu operasyonlara kızmayan insan var mı, siz bile dinleniyor olabileceğinizi söylediniz, ayrıca bu ortamda sizin takip edilmediğinizi söyleyebilir misiniz, söyleseniz de ben böyle bir şeye inanmam, ama bakın iddianameye ne diyor, ben çok kızıyormuşum bu operasyonlara, kızmamam gerekiyormuş Türk silahlı kuvvetlerini açıkça hedef alan laikliğe ve üniter yapıya ortadan kaldırmayı amaçlayan kadılığa soyunan süper savcıları ve polislere kızmak suçsa Türkiye sınırların duvar örüp cezaevine çevirsinler efendim o zaman istedikleri gibi insan tipini yaratırlar hep Türkiye’yi cezaevi yapalım öyle istedikleri gibi adam yetiştirsinler, huzurdaki bu savcılar ve onlara talimat verenler, öylesine adli terör estirmediklerdir ki, gözaltına alınmayacağıma emin olan kimse yoktur efendim, bugün var mı Türkiye’de gözaltına alınmayacağına emin olan savcı Öz hızını alamamış Öz teyze oğlunu bile kendisine kızdığı için gözaltına aldırmıştır böyle bir gerçek var, yakında sıra babasına gelirse, hiç şaşırmayalım, ben spor, ekonomi yada magazin yazarı değilim efendim, ayni ekonomi spor magazin yazarı olsaydım, ona göre insan tanırdım, ama ben siyasetçi de tanırım, asker de tanırım her türlü şey ama en çok asker tanırım, güvenlik gücü tanırım, benim hayatım oralarda geçiyor, dünyanın her yerine giden Türk silahlı kuvvetleriyle ilgili haber yapmışımdır, yani Afrika’dan Bosnaya, Kosova dan Afganistan a her yerde Türk silahlı kuvvetleri vardır ve ben bir haberci olarak ya kimi zaman isteğim dışında benim haber müdürüm demiştir ki ya şurada bizim birliğimiz var bir uğrayın oradan bir haber yapın demiştir, yani bazen isteğim dışında bile gidip oradaki insanlarla tanışmışımdır, bunu 20 yıla vurduğunuz zaman benim yüzbaşı olarak tanıdığım insanların çoğu general bugün, bundan daha doğal ne olabilir, ama böyle bir şey istemiyorlar efendim benim Hülya Avşar la vesaire şarkıcı, dansözlerle her halde arkadaşlığım olsa, onlar çok memnun olacaklar, çok mutlu olacaklar, ben sıcak bölge gazetecisiyim efendim, pek çok lider tanırım, bugün Türkiye’deki liderlerin çoğunu tanırım parti liderlerini milletvekillerini tanırım AKP’li milletvekillerini tanırım benim kitaplarımı okuyan AKP’li milletvekilleri vardır hem da hakikaten en çok örneğin Resul Tosun Tokat milletvekili, çok eleştiririm ama açıp benim kitabımı okuyup teşekkür etmiştir, hiçbir sorunum yoktur benim kendisiyle fakat öyle bir hava yaratılıyor ki, benin Veli Küçük ile olan ilişkim tamamen gazeteci emekli asker ilişkisidir efendim, savcılar 3 adat tape koymuşlar, 3 tane tape, yani 6 yıldır tanıyorum 3 tane tape koymuşlar oysa dinlendiğim 3 ay boyunca çok sayıda generalle subayla konuşmalarım var çok dostlarım benim bunlar, telefonuma baksalar sayınsını bilmediğim kadar çok general ve subay dostumu ait

12

Page 13:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:13

görüşmelerimi o tutanaklarda görürlerdi, bildikleri halde bunu görmezden geliyorlar, örgüt ilişkisi olduğu söylenen ve gazetecilikle ilgili olmadığı söylenen bu tapelere bakılırsa, anlatacağım zaten ileride tamamen gazetecilikle ve haberle ilgili olduğu iddiaların gerçek dışı olduğu görülür, bakınız veli küçük ile yaptığım 3 görüşme delil olarak gösteriliyor dikkat çekmek lazım, yani koydukları şey bile, yanlış doğru değil, 26.11.2007 şimdi benim değerlendirmem tabi siz başka şekilde değerlendiriyorsunuz diye başlıyor, şimdi benim değerlendirmem başka şekilde diye söze başlayan Veli Küçük bana haber amaçlı MHP yi değerlendiriyor, MHP ile ilgili sitem ediyor, 2’inci tape tam bir ay sonra efendim, bir ay sonra yazını okudum internette çok güzel olmuş, ben yeniçağ’daki köşem yeniçağın internet sayfasında da yayınlanıyor, benim kendi sitemde de yayınlanıyor, aynı yazı yani kimisi gazeteden okuyor kimisi bu benim ve yeniçağ gazetesinin sitesinden okuyor benim yazılarımı bende seni arayacaktım diye başlıyor bende diyorum ki efendim sayın paşam suya yazı yazıyoruz inşallah bir yararı oluyordur diyorum yok yok oluyor diyor öyle bir tape tamamen gazetecilikle ilgili 3’üncü tapede ondan 15 gün sonra, Sabahattin Önkibar’ı okudunuz mu diyorum, yeniçağ gazetesinde yazan Sabahattin Önkibar Veli Küçük bayramlarda kandillerde ve yılbaşlarında her tanıdığım generali aradığım gibi zaman zaman ararım, savcılar iddianamede Veli Küçük’e kendimin de gözaltına alınabileceğimi söylediğimi öne sürmekteler böyle bir şey var, bu doğru değil efendim, tamamen yalan mahkemeyi yanıltmayı amaçlayan bir iddia bir iftira savcılar olmayan bir diyalog yaratıp suç işlemektedir, bunu sadece bana değil herkese yaptılar artık gün gibi ortaya çıktı efendim siz görüyorsunuz bunları dostum MHP milletvekili adayı balkan Türkleri konfederasyonu başkanı ve sahibi olduğum internet ajans com’um köşe yazarı olan Özcan Pehlivanoğlu ile telefon konuşmamda, bu davada efendim bakın, ne sanık ne tanık onu koymuşlar, toplam 17 sayfa iddianamede 17 sayfa benim bölümüm 10 tane tape var bunlardan 4 tanesi burada sadece Veli Küçük ve Zekeriya Öztürk’e ait. diğer tapeler bu davada ne sanık ne tanık olan insanlara ait. ben Özcan Pehlivanoğlu ile sohbet ederken aynı şeyde yazı yazıyoruz tekrar ediyorum, MHP’nin milletvekili adayıydı Meral Akşener kazandı ondan sonrakiydi kazanamadı şuanda da Eyüp belediyesinden Belediye başkan adayı, MHP’nin güya ben MHP’nin genel başkanını değiştirmeye çalışıyormuşum. bu yönde faaliyet gösteriyormuşum Veli Küçük ile güncel olayları değerlendiriyoruz ben o güncel olayları değerlendirirken kendisine diyorum ki sende bende böyle giderse sende bende Kemalist düşünceye savunan kim varsa bunlar hepimizi içeri alırlar diyorum, bu cümleyi efendim kes yapıştır yöntemiyle almışlar Veli Küçük ile benim konuştuğumu söylemişler, bakın suç resmen suç, hukuk skandalı, bu da savcıların etik anlayışını ortaya koyuyor, resmen iftira ve yalan başkanım, bugün 22 aralık daha önce söyledim tam 10 ay oldu, bu akıl almaz hukuk ihlalleriyle evimden, eşimden ve şuanda 4 yaşına gelen kızımdan kopartıldım ve tabutluk adı verilen F tipi 15 metre kareye hücreye atıldım, büyük elem ve keder içindeyim akşamları hücremde battaniyemi üstüme çekiyorum ağlıyorum ağlıyorum ağlıyorum efendim, ben hayatımda böyle bir şey yaşamadım, böyle bir tezgah böyle iftirayla karşılaşmadım, derin bir yara açtı bu bende sadece bende değil ailemde, eşimde yakınlarımda, sevenlerimde ağlıyorum efendim, emin olan akşamları oturup battaniyemi üzerime çekip ağlıyorum ne geldi benim başıma diye, savcılar haber almamı ve vermemin anayasal hakkım olduğunu görmezden geliyorlar açıkça, anayasayı ihlal ediyorlar benim anayasal hakkım onlara ne öğretildi bilmiyorum efendim, ama bana üniversite de doğru kamuoyuna doğru bilgi vermem öğretildi, doğru haber kaynağına gitmem öğretildi, yalan yazmamam öğretildi, kendilerine ne öğretildi ben bilmiyorum, örneğin gazeteci yazar Saygı Öztürk ile Veli Küçük ile görüşüyor, bir örnek kitap yazıyor, kitabı var Veli Küçük ile ilgili kimse onu tutuklamıyor efendim, çünkü başbakanla sorunu yok, başbakanla davalı değil yada bizim kadar kamuoyunu uyandırmaya yönelik ve Türkiye’yi yönetenlerin yaptığı sahtekarlıkları gözler önüne belgeleriyle sermiyor, düşünebiliyor musunuz bu yaşa kadar yazdığım yazılardan dolayı bana dava açılmıyor, sadece

13

Page 14:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:14

başbakana hakaret ettiğim iddiasıyla dava açılıyor, birine de takipsizlik hani yalancıda diyemezler bana e sen yazıyorsun ama hep yalan yazıyorsun da diyemezler Saygı Öztürk’ü kimse tutuklamıyor ben Veli Küçük ile ilgili ne kitap yazıyorum, ne haber yapıyorum, ne internet sitemde ne yazdığım köşemde, ne televizyon programlarında, ne kitaplarımda Veli Küçük adı geçmiyor efendim veya böyle bir sözde örgüt neyse artık o onla ilgili böyle bir şey yok, zaten bende Ergenekon belgesiymiş, lobi belgesiymiş böyle şeylerde yok çıkmadı yani ilgi alanım dışında efendim benim böyle şeyler bilgisayarımda da yok hiçbir şeyde de yok, aynı şekilde Veli Küçük ile benden fazla bir araya gelen Güler Kömürcü tutuksuz, ben tutuklu yargılanıyorum, hayır onun tutuklanmasını istediğimi için değil sakın yanlış anlaşılmasın, burda yani çok acayip işte polisin belgesi var veri yoktur, diyor polis beni savcılığa sevk ederken yeterli veri yoktur diyor zorlama onu da yalan yanlış bir şeyler yazmışlar onlarda yalan ona rağmen veri yoktur diyor efendim ama ben hapisteyim, veri yok, talimat var, ben Veli Küçük’ü sabıkasız sicili temiz terör uzmanı emekli bir general olarak tanıyorum sözde Ergenekon terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasını gazetelerde ve emniyette duydum, kendisiyle son 5-6 yılda birkaç kez yüz yüze geldik, başka hiçbir ortamda bulunmadık bulunabilirdik de ne mahsuru olabilir, siyasi dedikodular nasıl olurda suç delili olur efendim, siyasi dedikodu yapılıyor telefonda oda bir kez bir kez bir parti liderine muhalif olmak diye bir suç var mı acaba Türk ceza kanununda parti liderine muhalif kaldı ki Ergenekon sözde adam öldüren katleden çok acayip gaddar bir örgüt ya bu örgütün kapsamında ne ilgisi var bu konunun yani parti liderine muhalifiz terör örgütü üyesi hani bu örgüt adam öldürmekten başka hiçbir şey yapmayan katil şebekesiydi sadece adam öldürmeye odaklanmış bir şeydi, ben bir gazeteci olarak parlamenter demokrasimizde yer alan pek çok partiyle ilgili sayısız haber yaptım efendim röportajlar yaptım. Deniz Baykal ile aklınıza hangi lider geliyorsa, eleştiri yazıları da yazdım, hiçbir partinin üyesi değilim farz edelim ki MHP üyesiyim, değilim ama, parti içindeki başkanlık yahut yönetim için aday olmak adaylardan birisini desteklemek veya bir diğerini ilişkin hoşnutsuzluk aksi düşünce belirtmek terör örgütü mensubu olmak mıdır size soruyorum, bu nasıl hukuk anlayışı, bu arada MHP liderinin koltuğuna aday olan Rahmi ongun ve Koray Aydın’da alsınlar buraya onlarda yönetime adaylar onları niye gözaltına almıyorlar bir örnek daha vermek istiyorum buradan bir gazeteye açtığımız dava nedeniyle Silivri adliyesine giderken gazeteci Tuncay Özkan ile karşılaştım. yıllarca beraber çalıştığım arkadaşımdır ona da şunu sormuşlar efendim sen CHP’yi devirmeyi amaçlıyorsun, amacın ne ve nedir bu şey diye Tuncay Özkan’da demiş ki ya kardeşim demiş ben CHP yi devirmeyi amaçlıyorsam Baykal’ı devirmeyi amaçlıyorsam bu suç mu sizi ne ilgilendirir, ayrıca demiş o zaman Mustafa Sarıgül ile Halil Koç’u da gözaltına alın demiş onlarda Baykal’ı devirmeye çalışıyorlar böyle deyince cevap vermemiş ardından eklemiş bu arada Baykal’ı kimse deviremez demiş korkmayın demiş, onu devirmek o kadar kolay değil diye espri yapmış yani hukuk yok, akıl yok, mantık yok ama acayip acayip suçlamalar var eziyet var efendim, aynı şekilde Tuncay Özkan’ın anlattığı başka bir garabeti anlatmak istiyorum, biz kaç kişiyiz nokta com diye onların bir gurubu var, onların içinden bir telefon görüşmesinde, Tuncay Özkan konuşurken ordudaki teşkilatlanmayı bitirdiniz mi diye sormuş, karşıdaki kişide evet bitirdik demiş ordudaki teşkilatlanma hazır demiş hemen onu da gözaltına almışlar, şimdi önünüze gelecek onu da gözaltına almışlar ismini de var bende kayıtlı anlat bakalım demişler ordudaki teşkilatlanmayı nasıl yaptın oda demiş ki efendim önce Ünye ye gittim orda teşkilatlandık sonrada Fatsa’da teşkilatlandık, yani bakın efendim Türk polisinin, Türk yargısını neyle uğraştırıyorlar neyle yoruyorlar, sizi polisin işi gücü yok, Türkiye’nin yarısında ayaklanma var polis bunlarla uğraşıyor savcılar bunlarla uğraşıyor Ünye’de Fatsa’da nasıl teşkilatlandınız diye teşkilatlanmaya gerek yok Türkiye’nin güney doğusuna gitsinler bölge ayrılıyor Türkiye’den ama onlar rahatsız değiller efendim, böyle bir gerçek var sayın başkanım değerli üyeler, Veli Küçük bugün Türkiye’nin en medyatik ve düşünceleri merak edilen bir generalidir bunu kimse

14

Page 15:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:15

yadsıyamaz, televizyonlara çıkmaz, demeç vermez çok az sayıda gazeteciyle görüşür, en büyük sıkıntısı da söylediğinin çarpıtılmasıdır, bu nedenli de 1000’den fazla davası var açmıştır, kendisi ortada suç yok kanıt yok, ama ben cezaevindeyim ben nasıl nasıl bu adam konuşmuyor çıkmıyor, röportaj yapmıyor ama ben onun propagandasını yapıyormuşum, nasıl yapıyorum bunu ben öğrenmek istiyorum efendim nasıl yapmışım Veli Küçük’ün propagandasını örgütün propagandasını neyse bu örgüt gazeteci Mustafa Balbay’ın ofisinde Kastamonulu bir vatandaşın CHP’de kimler olmalı başlıklı bir yazısı vardı herkes hatırlayacaktır savcılar bunu medyaya dağıtıp çarpıtma ve yönlendirme haberler yaptılar sonra ne oldu Mustafa Balbay’ı serbest bıraktılar, çünkü ortada suç yok efendim Kastamonu’lu biri CHP’de görmek istediği yönetim listesini yazmış, gazeteci Mustafa Balbay’a göndermiş vay sen misin bu belgeye sahip olan, ortada hiçbir şey yok çamur at izi kalsın efendim, başka hiçbir şey değil ama çok sevdiğim Anteplilerin çok güzel sevdiğim bir lafı vardır, kuru tezek iz bırakmaz efendim, istedikleri gibi çamur atsınlar, MHP üyesi bile olmayan Veli Küçük bir gazeteciye serzenişte bulunması, parti yöneticilerini beğenmemesi kızması suç olabilir mi, peki ben bunu dinliyorum ben bunu ifade etmiyorum kendisi telefonda bana serzenişte bulunuyor MHP üyesi değil, sadece serzenişte bulunuyor ben bunu dinlediğim için telefonda burada huzurunuzdayım 10 aydır da her türlü eziyeti görüyorum efendim, savcı Zekeriya Öz bu arada profesör Doktor Ümit Özdan’da ısrarlı bir şekilde zorlama bir uslupla iddianameye sokuyor, hayali terör örgütü ile bir şekilde ilişkilendirip o şekilde algılanmasını sağlamaya çalışıyor, savcının ve koruyucuların efendim bir karın ağrısı var o karın ağrısının ne olduğunu anlayamıyoruz, ama gün gelecek anlayacak profesör Doktor Ümit Özdağ bana göre Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir akademisyendir dostluğundan gurur duyduğum gerçek bir vatanseverdir. saygın bir aileye mensuptur antiemperyalist Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı yılmaz savunucusudur, Türkiye Cumhuriyetinin, ama ısrarla işte bir tapemi koymuşlar bu davada ne sanık ne tanık onunla konuştuğumuz saçma sapan ipe sapa gelmez bir konuşma yani bu davayla ilgisi yok ama iddianamede var efendim şişirdikçe şişirmişler, yani şişirdikçe şişirmişler, onu da 17’inci sayfaya ancak koyabilmişler, savcıların Milliyetçi hareket Partisiyle ilgili kötü niyetli iddiası gerçek dışıdır efendim yok efendim biz parti yönetimini değiştirecekmişiz yok biz örgütüz benim bir tane tapemle oda Veli Küçük’ün bana telefonda söyledikleriyle mi bu kanıya varmışlar, ayrıca sorulan sorulara muhatap olan parti Milliyetçi Hareket Partisidir, bölücü DTP değildir. öyle önüne gelenin parti liderini değiştirebileceği bir parti değildir. Milliyetçi Hareket Partisi hele parti üyesi olmayanların böyle bir şey olabilir mi akla, mantığa her 10 kelimeden birini hayatın olağan akışına diyorlar efendim, bu hayatın olağan akışına sığmaz ama onlar hangi hayattan söz ediyorlar kimin hayatından onu anlamış değilim benim hayatımın olağan akışına böyle bir saçmalık olamaz, parti üyesi değiliz hiçbir şey değiliz MHP’nin genel yönetimini değiştirecekmişiz neyle bir tane tapeyle, sayın başkanım değerli üyelerim bu iddia kamuoyunu terörize etmekten başka amaç taşımamaktadır. bu ne ciddiyetsizlik bu ne hukuk tanımazlık bu ne yakışıksız anlayış, hep art arda, art arda, art arda, bu insanların beşinci yine hukuki değerlendirmeler karıştırdığım için düzeltiyorum, beş, yine hukuki değerlendirmeler savcılar şüpheli Vedat Yenerer’in telefon numarasının bakın efendim, suçlamaya bakın diğer şüphelilerden Ahmet Ceyhan, Emin Şirin, Mehmet Zekeriya Öztürk, Oktay Yıldırım, Ümit Oğuztan ve Veli Küçük’ü telefonunda kayıtlı olduğu anlaşılmış, benim telefonum onlarda kayıtlıymış, gerçekte bu kamuoyunu terörize etmekten başka bir amaç gütmemektedir, bu insanları telefonlarında ben gazeteci, yazar, televizyoncu olarak kayıtlıyım, alt üst emir konuta şeklinde öyle bir kaydın öyle bir kaydım öyle bir şey söz konusu değil efendim ben 14 yıldır aynı telefonu kullanıyorum bakın 14 yıldır aynı telefonu kullanıyorum niye biliyor musunuz çünkü ben gazeteciyim ben uluslar arası gazetecilik yapıyorum zırt pırt telefon değiştiremem, benim Türkiye’den yurtdışında Türkiye’den fazla arkadaşım var beni aradıkları zaman hemen

15

Page 16:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:16

bulabilirler ayrıca benim köşemde mail adresim vardır, elektronik posta adresim vardır ayrıca sitelerimde de direkt telefonum yazılıdır künye bölümüne girerlerse telefonumun yazılı olduğunu görürler, neden insanlar bana ulaşsın diye ve şirketi kurduktan sonrada bu telefonu şirketimin üstüne geçirdim, yani 2002 yılından beri şirketin telefonu gözüküyor ve bu telefondan da zaman zamanda işlerimi hallediyorum, dolayısıyla beni arayan rahat bulsun diye, ben öyle zırt pırt telefon değiştiren birisi değilim, ya bu nasıl bir örgüttür ki efendim bu davada yargılananların telefonların çoğu 10 yıldan daha fazla böyle bir örgüt olabilir mi, hepimiz Türkiye’de yaşıyoruz, biz İsveç’de yaşamıyoruz savcılar bizi İsveçli zannediyorlar herhalde yani bu yazılanlara insanların inanacağını düşünüyorlar 10 yıldan fazla herkesin kendi üzerine kayıtlı, efendim buda örgütün şeyiymiş , taktiğiymiş, şimdi hemen buradan tezada dikkat çekmek istiyorum aynı savcılar Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’u telefon taşımamakla suçluyorlar efendim Ergün Poyraz’a diyorlar ki iki tane telefon almış, iki telefon o iki telefon da adına kayıtlı efendim bugün normal başkasının ismine kayıtlı veya isimsiz telefon almak beş dakikalı 20 milyon lira verirsiniz, bir hat alırsınız ikisi de kendi ismine kayıtlı bakın diyor birini örgüt amaçlı kullanacaktı diyor, aynı iddianamenin ileriki sayfasında Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’un telefonları yok, işte bu bizimde iddia ettiğimiz gibi çok gizli örgüt Agarta, işte her neyse buradan dalış Nepal’den çıkıyormuşusuz, bu örgüt o yüzden kullanmıyorlarmış telefonları, hangisi doğru efendim hangisi doğru bu örgüt telefon kullanıyor mu kullanmıyor mu Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk kullanmıyormuş, çok gizli olduğu için örgütün gizliliğe ne kadar önem verdiğini anlatmak için bunu savcılar yazmış ,ama aynısı bende efendim 14 yıllık telefon benim telefonum o insanlarda çıkmış bazılarını tanımıyorum bile, tanımıyorum bile, Ahmet Ceylan yolda görsem tanımam Emin Şirin arkadaşım bu davayla ne ilgisi var Mehmet Zekeriya Öztürk gazeteci olarak bir kere ofisime geldi hayatımda hiç tanımam, Oktay Yıldırım şu ana kadar yolda görsem tanımazdım efendim Ümit Oğuztan 1996 yılında Star televizyonunda haber araştırma müdürü olduğum dönemde o zaman gelmişti tanışmıştık. 12 yıldır yolda görsem tanımam karıştırabilirim bir anda algılamayabilirim, yani savcılar bu hususu ileri sürdüler, ama bunu herhangi bir suretle bir suç ile suçun yaptırımlarından bir kanun maddesiyle de irtibatlandırmamış böyle bir irtibatlandırmada yok ben burda ne suç işliyorsam benim telefonum diğerlerinde çıkmış suç ama bir kanun maddesiyle irtibatlandırmıyor çünkü öyle bir kanun yok öyle madde yok, altı, iddianamenin hukuk değerlendirmesinde savcılar, şüphelinin ikametinde yapılan aramda elde edilen nokta nokta isimli şahsın nokta nokta isimli bayanla müstehcen görüntülerin yer aldığı video kasetiyle ilgili olarak nokta nokta her ne kadar kendisine bu kasetten dolayı şantaj yapılmadığını beyan etmişse de, şüphelinin yeniçağ gazetesinde 20.1.2008 günü yazmış olduğu acınası Türk medyası başlıklı köşe yazısının gün geçmiyor ki bir gazetecinin yada televizyon yıldızını kaseti piyasaya çıkmasın, Ankara’da yaşayan ve kolteyden kollteyle dolaşan orta yaşın üzerindeki akil ve babacan olması gereken yöneticisiyle mesleğe yeni başlayan genç bir kadının en hafif tabirle uygunsuz görüntülerini görünce, yıldırım çarpmışa döndüm şeklindeki olduğu yazının üstü kapalı bir tehdit niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır ayrıca şüphelinin dosyada mevcut 22.1.2008 tarihli iletişim tespit tutanağında, emekli Tuğgeneral N.E isimli şahsa, elinde nokta noktaya ait kasetin olduğu söylediği şüphelinin köşe yazısından iletişim tespit tutanağından anlaşılacağı üzere, çok önemli burası bahse konu kaseti örgütün amaçları doğrultusunda şantaj amaçlı kullanmayı planladığı anlaşılmaktadır. şantaj amaçlı kullanmayı planladığı anlaşılmaktadır, şeklinde bir iddiada bulunuyor, sayın başkanım tam bir yalan ve iftira bugün Türk medyasının içinde bulunduğu durumu anlatmaya gerek yok hepimiz biliyoruz Türk adaleti vasıfsız ve kişiliksiz insanlar tarafından nasıl kirletildiyse, Türk medyası da aynı şekilde bu kirlenmişlikten nasibini almıştır efendim, bunu tartışmaya gerek var mı hepimiz hemfikiriz medyaya bir bakın sunucu, spiker, yazar pek çok ünlünün video görüntüleri ortaya çıkıyor kimisi gizli kamerayla çekilmiş, kimisi de bizzat kendileri tarafından fantezi amaçlı çekilmiştir, bu videolar ortaya çıkan gazeteci

16

Page 17:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:17

ve televizyoncular gelişmiş toplumlarda biterler, müthiş bir saygınlıkları kalmaz ama Türkiye de aksine daha da ün kazanır ve büyük paralarla başka kanallara transfer olurlar, ben burada isim vermeyeyim efendim, milyon dolarlarla daha geçen yıl transfer oldu, biri bu kasetler elden ele dolaşır kimisi medyaya yansır kimisi de yansımaz efendim, ama biz gazeteciler bir şekilde bu kasetlerden haberdar oluruz, çünkü biz hepimiz aynı mahallenin çocuklarıyız ilgi alanım değil, benim hiçbir şekilde, ama benim elime de tesadüfen bir kaset geçti izlediğimde midem bulandı midem kalktı, yine aynı rezaleti gördüm mevki ve makam sahibi yaşlı bir televizyoncunun bu makamı kullanarak mesleğe yeni başlamış bir genç kızı nasıl kötü emellerine alet ettiğini bu kasette gördüm. bu yolla kişilerin ne kadar çabuk yükseldiğini, sıfatlar ve paralar kazandığını diğerleri gibi çok kötü bir örnek olduğunu oturdum bu gözlemlerimi yazdım. işin kötü yanı bu ilişkilerle bu ilişkiler sonucu mevki ve makama gelenler bugün Türkiye yi yönetiyorlar efendim, emin olun buna iddia ediyorum, bugün bu kirli ilişkiler sonucunda mevki ve makama gelen insanlar Türkiye’yi yönlendiriyorlar, Türk medyasının başındalar ondan sonrada, e bunu halk istiyor halk istemiyor diye de insanları birde toplumu kabahat buluyorlar alakası yok, gözaltına alınmadan yaklaşık 1 ay önce gazetedeki köşemde acınası Türk medyası başlıklı bir yazı yazdım efendim, savcılar bunun içinden cımbızlayıp bir şey almışlar, üniversitelerden mezun olan genç meslektaşlarımızın idol olarak gördüğü abi ve ablaları tarafından tekrar ediyoruz, genç meslektaşlarımız genç kızlar genç erkekler idol olarak gördükleri ağabeyleri ve ablaları tarafından nasıl cinsel istismara uğradıklarının dikkat çektim bu yazımda, tamamen medya etiğiyle ilgili bir yazıdır bu ilgi alanım değil ama madem böyle bir şey geldi önüme bu konuda bir kez daha dikkat çekmek için yazdım son örnek olarak da bu görüntü kişilerin isim belirtmedim isim yok orda baş harfte yok hiçbir şey yok amacım Türkiye gazeteciler cemiyetine ve basın konseyine dikkatini çekmek, yani bir takım ilkesel kararların alınması gerektiği yönünde uyarılarda bulundum, bu bir garabettir efendim 20 yaşında bir genç kız geliyor, idol olarak gördüğü insan tarafından 3 gün sonra suiistimale uğruyor ve bu Türkiye’deki medyanın şeyidir, gerçeğidir, buna kimse hayır diyemez, yüzlerce örnek verebilirim efendim 20 yıllık meslek hayatımda yüzlerce bir tane iki tane değil, bu bir ahlaki çöküntüdür, her yıl üniversitelerden mezun olup medya sektörüne giren genç meslektaşlarımız maalesef büyük hayal kırıklıkları yaşamaktadır. cinsel istismarı kabul etmeyenler işsiz kalmaktadır, emin olun efendim bu çok yaygındır ve meslekten soğutulmaktadır. bu insanlar a böyle bir şeyi bu başımıza biz üniversiteyi bunun için mi okuduk diyorlar pek çok değerli genç sırf bu yüzden bu mesleği giremiyor, Türk medyası eğer bu haldeyse işte böyle vurdum duymaz ve sorumsuz yöneticiler ve gazeteciler tarafından bu hale getirilmiştir. bu yazı sonrasında bu kaseti ne yapayım diye avukatım Vural Ergül’ü aradım dedi ki, yarın öbür gün dedi biri der ki sen aslında beni kastetmişin diye bilir burada kim olduğu anlaşılmamakla birlikte ayrıca da hiçbir basın savcısı buna dava filan açmış değil hiçbir dava açılmadı hiçbir yasal işlem yapılmadı bu yazıyla bu kaseti bunu sakla dedi çünkü yarın öbür gün biri der ki x bu beni kast ediyorsun diye dava açar sen değilsin diye hakime gösterilir hakim görür bende aldım işyerimdeki çekmeceme koydum bunu, bu kaset gizli bir çekim değil, bende çekmedim bu kaseti fantezi amaçlı kendi çekimleri müstehcen görüntüler bir şekilde kaybetmişler ve diğer ilgisiz kasetlerin içinde kaybolmuş, yıllar sonrada 2001 yılında çekilmiş görüntüler, yıllar sonrada ortaya çıkmış bir görüntü özel bir efor sarf etmedim ona savcılar bu şahısları çağırıp şikayetçi olup olmadıklarını bir şantajın söz konusu olup olmadığını sordular, emniyette aldıkları, cevap hayır bir şantaj böyle bir şey söz konusu değil zaten gözaltına alınmamdan bir ay öncede yazılmış bir yazı, böyle bir suç duyuruları da yok bir savcılığa suç duyuruları da yok zaten kendi üstelerine de alınmıyorlar, ben polislere bu kaseti aldığım kaynağı da samimi bir biçimde söyledim efendim ben polislere söylemeyebilirdim anayasal hakkım kaynağımı söylemiyorum derdim keser atardım hayır nerden aldım ben sırf adalete yardımcı olayım diye tabi dedim şuradan aldım, şudur, benim gizli saklım yok, kasetleri

17

Page 18:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:18

çoğaltmadım, dağıtmadım, iletmedim yani kaynağımı da samimi bir şekilde polise söyledim durum böyleyken savcılar benim aba altından sopa gösterdiğimi hiçbir kanıta dayandırmadan iddia etmekteler, aba altından sopa gösteriyormuşum ben, bu isimleri kamuoyuna deşifre edip açıklayanlar bizzat savcılardır efendim, ben değilim, benim yazımda yok böyle bir iddiaları yok basın savcılarına bir suç duyurusu yok kendi üstlerine de alınmıyorlar ama bu savcılar bu isimleri ifşa edip resmen suç işlemişlerdir. ayrıca tespit tutanağından anlaşılacağı üzere söz konusu kaseti, örgütün amacı doğrultusunda ben bu kaseti örgütün amacı doğrultusunda şantaj amaçlı kullanmayı planladığımı öne sürüyor, plan yapıyormuşum örgütün amacı doğrultusunda peki savcılar bu hususu nasıl anlamışlar yani nerden anlamışlar bu hususu savcıların tüm yönlendirmelerine rağmen söz konusu kişilerin kendilerine şantaj yapılmadığını söylemesi savcıların hızını kesmiyor, bir şekilde dosyayı dolduracaklar medya etiği konusunda yazdığım bu eleştiri yazısından bir gün sonra çok değerli bir stratejist yazar ve emekli tuğgeneral dostum Nejat Eslen beni aradı. bir de bir yerden Nejat Eslen yazıyor yazıyorlar iddianameye diğer taraftan da sanki ismini saklıyormuş gibi N.E koyuyorlar buda acayip bir zihniyet, tapeden de anlaşılacağı göre, işte bu tapelerden bir tanesi de bu, efendim merak etti bana telefon açıyor, tam bir gün sonra tarihine baktığınız zaman bu kaseti soruyor ya aynen şöyle klasik bir erkek muhabbeti ya bu kaset nedir dedi dedim paşam böyle böyle ya dedi bir gün bana gösterir misin dedi, ya paşam şu aşamada olmaz dedim aynen tapemde vardır, buyurun bakın şuanda gösteremem ya bu özel durum yazı olduğu için aa Allah Allah filan dedi budur efendim klasik bir erkek muhabbeti başka hiçbir şey yok burada bu konuşmayı baz alan savcı Zekeriya Öz benim örgütün amacı doğrultusunda neyse bu amaç örgütün amacı doğrultusunda, hangi amaç şantaj yapmayı planladığımı öne sürüyor, bu ne süper mantık bu ne garabet ben bu şantaj planını kiminle yapmışım efendim kimle yapmışım ben planlamışım sonra planda ne var ne planlamışım bu kişilerden taleplerim ne olacakmış benim, ne planlamışım ne isteyeceğim bu adamlardan bana talimatı veren kim hiçbir şey yok planlamış bu kadar ucuz ben yazıyım mahkeme heyeti bu insanlar yakınları onlar ayıklasın pirincin taşını plan yaptığım kişi efendim iddia edilen kişi telefonda görüştüğüm Nejat Eslen paşaysa ve onunla planladığım iddia ediliyorsa o neden göz altına alınmıyor, eğer o değilse bu nasıl asker düşmanlığıdır, Türk silahlı kuvvetlerinin şerefli bir mensubuna çamur atmak ve iddianameye koymak koyma yoluyla adını kirletmekten şaibe yaratıp itibar sarsmaktan başka ne amacı olabilir plan yapacaksınız diyor ama o yok oraya iddianameye koyuyor, savcıların kirli bir senaryoyu kafalarında kurgulayıp onun üzerinden hayalı suç yaratıyorlar efendim, kirli bir senaryo var ortada, hayali suç yaratıyorlar insanlara ve listedeki insanları kendilerine verilen listedeki insanları resmen esir alıyorlar efendim ben kendimi esir gibi hissediyorum bu mesnetsiz ve hukuk dışı çirkin bir iddiadır, hiçbir kanıt, belge yada şahit’e dayandırılmamıştır Türk mahkemeleri de bu hukuk skandalına 10 aydır seyirci kaldılar efendim, sizde 3 aydır ne tensip yaptınız ne buna bakabildiniz, çünkü sizin önünüze konulan bizim lehimize hiçbir şey yok, önünüze 2500 sayfayı koydular Klasörleri de daha sonra vermek üzere hangi aklı selim insan ona bakabilir bu kadar insanın nasıl adalet dağıtır bu konuda da siz haklısınız, ama ben gerçekten mağdurum efendim, yedi, savcılar hukuki değerlendirmede, 22.01.2008 günü saat 21.34’de paşam diye hitap ettiğim N.E isimli şahıs ile yani Nejat Eslen paşayla yapmış olduğu telefon görüşmesinin bir bölümünde Vedat Yenerer’in bu olayları değerlendiriyoruz daha vahim daha bir vahim ben ama yeni Türk silahlı yani Türk silahlı kuvvetlerine şey olmaya başladım gıcık kapmaya başladım dediği N.E’nin ee göz dağı veriyorlar, şimdi neticede bir emekli generalin içeri aldılar dediği Vedat Yenerer’in susarsan sıra sana gelir mantığı var yani, artık bana göre Türk silahlı kuvvetleri kendisini tabi savunacak sivilde bulamayacak bu kafayla giderse şeklinde görüşmeleriyle emekli askeri şahıslar üzerinden şüphelinin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı askeri şahısları isyana tahrik ettiği şeklinde bir iddiada bulunuyor, işte süper savcıların ortaya hazırladıkları yanar döner iddialardan bir tane

18

Page 19:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:19

daha, bu ne ciddiyetsiz, bu ne içi boş, bu ne hukuk dışı bir mantık efendim, bu suçlama karşısından aslında kendimi savunma ihtiyacı duymuyorum. askerleri hükümete karşı teşvik etmekten bahsediyorlar, nasıl etmişim, emekli bir komutana susarsan sıra sana gelir, mantığı var, bana göre Türk silahlı kuvvetleri kendisini savunacak sivilde bulamayacak bu kafayla giderse diyerek mi tahrik etmişim, burada tahrik nerede, emekli generaller konuşamıyor, emekli generaller derneği konuşamıyor kendinizi savunacak insan bulamayacaksınız, Türk silahlı kuvvetleri kendisin savunacak sivil bulamayacak diyorum, böyle bir sohbet ediyoruz, bu tahrik nerde tahrik kelimesi göremiyorum, savcıların askeri tanımadıkları gibi yanlış tanıdıkları da apaçık ortadadır. bu yüzden değil midir ki ortada ciddi bir Türk silahlı kuvvetleri ve asker paranoyası vardır. iddianame ilk sayfasından itibaren asker ve Türk silahlı kuvvetleri hedef alınmıştır tıpkı Tuncay Güney’e söylettikleri zaten Ergenekon demek Türk silahlı kuvvetleri demektir yalanı gibi, bu yalanı söyletip iddianameye koyuyorlar, sayın başkanım değerli üyeler size soruyorum, general olmaya hak kazanmış kurmay yüksek IQ lü bir zeka, benim telefondaki terör olaylarıyla ilgili duygusal serzenişlerimden etkilenip gaza gelip muvazzaf generalleri silahlı darbe yapıp hükümeti silahla devirmeye zorlar mı böyle bir şey olur mu, zorlasa diğer generaller bunu yapar mı Nejat Eslen hadi darbe yapın dedi, Kara kuvvetleri komutanı, Jandarma genel komutanı harekete geçip silahlı darbe mi yapar o dedi diye, kaldı ki konuşmamızda hükümet, yönetim yada AKP kelimeleri dahi geçmemiştir , yok böyle bir şey tamamen düzmece söylemediğim bir şeyi söylemiş gibi gösteriyorlar kuyuya taş atıyorlar buyurun siz çıkartın diyorlar, savcılar hukuki değerlendirmeler kısmında böyle bir suça ilişkin bir sevk maddesi de belirtmemiştir böyle bir sevk maddesi yok efendim benim iddianamemde ama aralara böyle şeyleri sırf hukuki değerlendirmeleri şişirmek için koymuşlar, tekrar tekrar tekrar tekrar bir şeyi üç kere yapıp 17 sayfaya ancak sığdırmışlar, bu gülünç suçlama savunma gerektirmeyecek derecede ciddiyetten uzak bir hukuki utanç kaynağıdır efendim, sekiz, yine hukuki değerlendirmelerde şüpheli Vedat Yenerer’in örgüt mensuplarından Veli Küçük, Mehmet Zekeriya Öztürk, Sevgi Erenerol, Emin Gürses, Oktay Yıldırım, Ümit Oğuztan, Kemal Kerinçsiz ve Ferit İlsever ile ilişkili örgütsel irtibat içinde olduğu, irtibatlarının gazetecilikle alakalı olan irtibatlardan bulunmadığı,. Ergenekon terör örgütünün yapılanması için iletişim ve propaganda biriminde görevli olduğu şüphelilerden Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Emin Gürses’e internet ajans com adına yılın kuvvacısı ödülünü verdiği iddiası yer alıyor. peki örgütsel irtibatımı gösteren hukuki bir kanıt var mı yok niye yok çünkü böyle bir örgüt yok efendim sözde örgütün iletişim ve propaganda biriminde görevli olduğumu öne sürüyorlar e kanıtı ne yok hakkımda hiçbir mahkumiyet kararı yada arama kararı yani mahkumiyet yok arama kararı yok emekli jandarma tuğgeneral Veli Küçük cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atütürk’ün emaneti sayılın Sevgi Erenerol ve değerli akademisyenimiz Doçent doktor Emin Gürses’e sahibi olduğum internet sitesinin seçici kurulu sahibi olduğu internet sitesi 2004-2005-2006 yıllarında bir seçici kurul tarafından her yıl yaklaşık 20 kişiye efendim plaket verilir ve bu 3 kişiye de verilmiş, bunların içinde yaklaşık 75 kişi hangi birinin hakkında kesinleşmiş bir karar vardır, hiçbir karar yoktur, peki suçu ve suçluyu övme fiiline ilişkin bir iddia sahibi midir savcılar, hayır tutuklandıktan sonra benim suçsuz olduğumu sayısını bilmediğim kadar çok yazar yazdı efendim, tutuklandım, ardından bu güne kadar o karar çok insan benim suçsuz olduğumu yazdı ki, bunların içinde Emin Çölaşan hem köşesinde yazdı hem televizyon programlarında Cumhuriyet Halk partisinin genel başkanı Deniz Baykal 2 defa açıca bana haksızlık yapıldığını resmen bunun bir oyun olduğunu ortada sadece muhalif gazetecilere ve muhalif insanları bir potada eritildiğini adımı vererek söyledi efendim, onları neden sorgulamıyorlar onları neden beni aldıkları gibi efendim ben güya bu insanlarla ilgili yazı yazdım diye bu örgütün propagandasını yapmışım, o zaman Emin Çölaşan’da benim propagandamı yaptı, Deniz Baykal’de benim propagandamı yaptı çağırsın Zekeriya Öz ifadelerini alsın tutuklattırsın bu plaketi alan değerli

19

Page 20:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:20

akademisyenler var emekli askerler var, avukatlar var, gazeteciler var, hiç biri suçlu olarak ben bilmiyorum hepside saygın isimler sayın başkanım 2004-2005-2006 yıllarında aralarında Kuzey Kıbrıs Türk cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Van Yüzüncü yıl üniversite Rektörü Profesör Doktor Yücel Aşkın, Profesör Doktor Yaşar Nuri Öztürk, Profesör Doktor Mustafa Akaydın, Profesör Doktor Nur Serter, Onur Eymen gibi çok sayıda saygın insanlara plaket verdik. 2004-2005-2006, bu plaketleri verirken kriterimiz, Atatürkçü, laik ve ulusal bütünlükten yana olmaktı, geniş bir yelpazede çok sayıda insana verildi bu plaketler, medyada da yer aldı medyaya açık bir şey törenlerin tamamı efendim halka açıktı bakın tekrar ediyorum halka yani kapalı devre bir toplandı değil halka açık zaten sirkeci garında yapıldı bu toplantılar sirkeci garının tarihi bekleme salonunda, 700 milyon lira kirayla kiralandı, orada yapıldı bu 700 milyon liranın içerisinde her şey dahil sistemidir kürsü, halı, süslemesi şusu busu her şey dahil ve halka açık tekrar ediyorum, her seferinde bu tören valiliğe bildirildi efendim, liste halinde bu insanlara plaket verilecektir, sayın valimiz davetlidir, ayrıca polisin güvenlik önlemi alması gerekirse buyursun alsın diye biz önceden bunu bildirdik, ama öyle bir hava yaratılıyor ki böyle gizli işte bir takım örgütsel ilişkiler propaganda amaçlı ödül vermeler, bu nasıl örgüt o zaman hepsine ödül vermem lazımdı. avukat Kemal Kerinçsiz ile hayatımda iki kez karşılaştım efendim, birincisi 2006 yılındaki törendedir 2006 yılında, ikincisi yeniçağ tv’de 2007’de seçim akşamındaki bir televizyon programına konuk olarak bulunduğumda 7-8 kişi konuktu, bu konuklardan biri bendim biri Kemal Kerinçsiz’ di ben bir uçta oturuyordum o bir uçta oturuyordu yorumlarımızı yaptık evlerimize gittik. ben Kemal Kerinçsiz’i hayatımda bu iki görüşmenin dışında hiç görmedim. bazı telefon görüşmelerimiz var onlara daha sonra söyleyeceğim ne kadar şişirildiğini savcılar zaten bizim bir tapemizi de koymamışlar bir tapemizde yok irtibatımız bir şeyimiz olsa tape olur hiçbir şey yok telefonda her yıl şehit ailelerine yardım yapıyoruz, avukat Kemal Kerinçsiz’de şehit ailelerine yakından ilgilendiği için ve bu yardımlarda önemli rol oynadığı için kendisini aradım efendim, aradığımda 4-5 kere aradım cevapsız arama oldu, her halde bir toplantıdaydı, sonra o beni aradı yine ben bir yerdeydim telefon çalmış, sonra akşamın sonunda nihayet konuştuk şunu istedim kendisinden genelkurmay başkanlığının da bünyesinde olan gazi ve şehit aileleri harp mahlulleri derneğinin İstanbul başkanının cep telefonunu Gönül hanımın cep telefonunu rica ettim. bu yapacağımız yardım nedeniyle ve daha sonrada cep telefonunun kendisinden aldım bu yardımı da gerçekleştirdik, bir de başbakanın bana açtığı davada şöyle bir şey oldu bir davayı mahkeme reddetti diğerini de bana sadece bir tebligat geldi ceza aldın diye, 11 ay 20 gün diye, fakat mahkemeden ne haberim var, ne bana tebligat yapılmış hiçbir şey yok efendim en son şey geldi, ben dedim ki, bu nasıl bir mahkeme benim haberim yok, bana tebligat yapılmamış hiçbir şey yok, ama bana ceza vermişler, gitmediğim için duruşmalara, bende dedim ki, temiz yazacağım aklıma, Kemal Kerinçsiz geldi avukat olduğu için açtım dedim ki Kemal bey dedim ya böyle böyle bir şey var dedi, bana faksla bir okuyayım dedi ben dedim böyle böyle bir şey yapacağım bir iki bana tavsiyede bulundu şu hukuksal anlamda şu daha iyi olur şöyle yapsan diye yol gösterdi, bana ben de kendi avukatlarım aracılığıyla Yargıtay’a temyize gönderdim , başka hiçbir ortamda Kemal Kerinçsiz ile ben bulunmadım zaten göreceksiniz telefon görüşmeleri de tamamen şişirme, tamamen, Zekeriya Öztürk ile hayatımda bir kez yüz yüze geldim, bir gazetede yazdığım yazıdan sonra Zekeriya Öztürk beni aradı kendini tanıttı, ortak subaylardan söz etti tanıdığımız, haberimle ilgili bir eleştirisini yaptı sonra bir iki defa daha aradı, ondan sonra yüz yüze görüşelim dedi tabi dedim ofisime davet ettim buyurun dedim gelin diye, ofisime geldi oturduk kendisinde gazeteci olduğunu gazetede yazılar yazdığını, internet sitelerinde yazılar yazdığını söyledi vesaire, ondan sonra çay içtik ondan sonra gitti. daha sonra kendisini , zaten gözaltına alındıktan sonra televizyonda gördükten birkaç gün sonra direkt haberin kaynağı olduğu için direkt aradım dedim ki nedir bu olay, yani nedir bu Ergenekon vesaire seni gözaltına alıyorlar neyle suçlanıyorsun nedir yani, onu öğrenmek için bir gazeteci olarak aradım o tapeyi o

20

Page 21:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:21

tapeyi alıp savcılar buraya koymuşlar, onun dışında Zekeriya Öztürk ile benim hiçbir tapem yok, bir tane zaten o da o orada da Zekeriya Öztürk kendisi anlatıyor ve gazetecilikle ilgili tamamen ileride göstereceğim nasıl gazetecilikle ilgili olduğunu, başka hiçbir ortamda hiçbir görüşmüşlüğünüz yok, Ferit İlsever’i bir siyasetçi, televizyoncu, gazeteci olarak tanıyorum, hiçbir ortamda bir araya gelmedim bir kez ulusal kanalda Ortadoğu Irak konulu bir programa konuşmacı olarak davet edildim o konuşmacılardan biriydim. o zaman Ferit Bey bizi ağırladı, yayından 10 dakika önce sanıyorum ya dedi bir çay içmeye vaktimiz olur diye bize nazikçe çay ikram etti çay içtik sohbet ettik o kadar, ama ben örgütle irtibat sağlanıyormuşum, hiçbir irtibatımız yok efendim, Ümit Oğuztan 1996 yılında star televizyonunda haber araştırma müdürüm olduğu dönemde bu Fadime Şahin olayı vardı hatırlarsanız o olayı ilk haberi yapan bizim kanalımızdı o biliyorsunuz sansasyonel olayı o zaman gazeteci olarak onlarla beraber geldi hatırlıyorum, o zaman tanıştık aradan 12 yıl geçti, hiç görmedim hiç konuşmadım, sadece 97 aralığında bir İstanbul kanalının genel yayın yönetmeni, kendisi beni aradı ben dedi İstanbul kanalının başındayım daha öncede çalıştığı Şişli gazetesinin başındaymış, o zaman da beni aradı bilginiz olsun, ben burada şişli gazetesinin genel yayın yönetmenliği yapıyorum bende hayırlı olsun dedim kapattım sonrada İstanbul kanalının başında olduğu için bir moda çekimine kamera arkası görüntülerini açtım, rica ettim ya böyle bir kamera arkası çekimi var çok güzel bun haber olarak değerlendirirsen çok sevinirim, ne demek dedi gönder dedi ve bu 5-6 telefon görüşmesi oldu aldınız mı, almadınız mı ulaştı mı yayınlandı mı şeklinde ama oda örgütsel bağlantı olarak gösterilmiş tape var mı hiçbir şey yok hiçbir arkadaşlığımız yok efendim, Emin Gürses’i bir akademisyen olarak tanıyorum 4-5 yıl önce 2003’de Körfez savaşı ikinci Körfez savaşı sırasında, habertürk’ de program yapıyordum, orda programıma konuk olarak davet ettim, orada tanıştık, ondan sonra birkaç kez daha programıma konuk oldu zaman içinde, onun dışında bizim ödül plaket verdiğimiz insanlardan biridir o törende gördüm yani plaketi de kendisine başkası verdi çünkü seçici kurulun belirlediği bir şey bu bende vermiyorum bunu yani her davet edilenle ben orda bir yakın ilişki kuramayacağım bir ortam onun haricinde hiçbir ortamda hiçbir yerde bir araya gelmedik hiçbir samimiyetimiz yoktur Oktay Yıldırım hiç tanımam efendim, cezaevine gelene kadar yolda görsem tanımazdım savcılar beni irtibatlandırmak için çok sayıda telefon görüşmesi yazmışlar en azı o gerçi de göstereceğim onu da yeri gelince gerçek ortaya çıkacak sadece efendim 2007 yılında seçimden önce sanıyorum Mayıs mıydı haziran mıydı tam emin değilim, bir yazı yazdım kahramanlarda meclise girmeli diye, bu yazıda o zaman aday adayları toplanıyordu, demokrat partiden sanırım Samsun tam Giresun olabilir tam emin değilim Zeki Çol binbaşı Türkiye’de efendim çifte madalyalıdır, Türkiye’de iki tane çifte madalyalı gazi vardır, yani bir çatışmada hem şehit veriyor, hem ağır yaralanıyor, 5-6 ay hastanede yoğun bakımda kalıyor 2-3 yıl sonra tekrar bölgeye gidiyor tekrar çatışmalar giriyor tam bir kahraman, tekrar ağır yaralanıyor ve malulen emekli oluyor binbaşılıktan ve diyor ki, ya ben bu millete hizmet etmek istiyorum ben hala gerçi bir sürü sakatlığı var ama hale ayaktayım ya bana bir görev versinler ben canla başla bu ülkeye hizmet edeyim diyor, demokrat partiye gidiyor aday adayı oluyor ve onu aday adaylığından aday dahi yapmıyorlar, parasını da alıyorlar, bu rezaleti bu çürümüşlüğü oturdum dedim ki ya bu meclise kahramanlarda girsin, yani Türkiye’de kaç tana böyle insan var bu mecliste efendim, hırsız var uyuşturucu baronları var, katiller var çifte tabancayla gezen milletvekilleri var, her türlü suça bulaşmış milletvekillerinin yarısının suç dosyası var, böyle bir meclis , neden böyle bir insan girmesin diye bir yazı yazdım bu yazıdan çok benim her yazım bir sürü insandan tepki gelir, akşam yemek saatlerindeydi Oktay Yıldırım kendisini tanıttı, ben dedi güneydoğu gazisiyim yazıyla ilgili bir şey söyledi daha sonra dedi benim bir yazım var dedi. onu dedi siteniz çok benim internet aşansı çok okunan çok şey olduğu için her yazar kendi yazısının çok okunmasını ister efendim herkes bir şey yazdığı zaman ne kadar çok insan okursa o kadar çok mutlu olur internet ajansında bu yazıyı haber

21

Page 22:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:22

olarak koyabilir mi diye düşündü ben çünkü köşe açmıyorum köşe yazarlarımız bizim bellidir onların dışında ben kimseye köşe yazdırmam ama bazen eğer dikkate değer bir yazı olursa o yazıyı haber olarak koyarız o gün biter gider zaten onun üzerine gelen haberler onu götürür olur dedim ondan sonra 1 saat 1,5 saat sonra tekrar aradı e yazı girmedi vesaire dedim şuanda müsait değilim yemekteydim çünkü ya ben koyarım ya artık o anda tam hatırlamıyorum yada bizim editöre söylerim sonuçta yazıya baktık bir şey yok rahatsız edici bir durum yok o yazıyı koyduk, bütün samimiyetimiz budur efendim ben yolda görsem o ana kadar o andan sonrada burada tanıştığımız ana kadar Oktay Yıldırım’ı yolda görsem tanımam ben ama bu isimleri yan yana koyuyorlar bu telefon görüşmelerini de birde şişirip karşınıza vay anasına bunlar ne biçim örgüt, bunlar nasıl bir birleriyle bağlantılı peki biz ne konuşmuşuz, bunların kaçta kaçı cevapsız arama kim kimi aramış hiçbir şey yok Sevgi Erenerol ile hayatımda ilk kez bu plaket töreninde karşılaştım, plaketi de kendisine başkası verdi ben vermedim hiç tanımam. 2005 yılında kendisiyle başka hiçbir bu 2005 yılındaydı bu olay kendisiyle başka hiçbir ortamda bulunmadım hiçbir arkadaşlığımız yoktur Veli Küçük ile tanışırım kendisinin de ifade ettiği gibi gazeteci arkadaşıyım, karşılıklı saygı çerçevesinde bir ilişkimiz var toplam 3-5 kez yüz yüze geldik hepside gazetecilik yada hal hatır sorma şeklinde olmuştur bilgi danışma bir şey oluyor çünkü kitap oluyor vesaire oluyor özellikle mesela benim bu kitabımda Türkiye’de hiçbir kitapta olmayan bir şey var, Karadeniz deki PKK ya yönelik operasyonları sadece ben yazdım çünkü o operasyonlara katılan tek gazeteci benim o Karadeniz kuşağını kurmaya çalışan Tokat’tan Giresun’a Şebinkarahisar Giresun vesaire o bölgede örgütlenmeye çalışan PKK, DHKP-C, TİKKO ile ilgili sadece benim kitabımda vardı zaman zaman bir bilirkişi olduğu için bazı konularda değerlendirme yaparken bir pazılı oturtmaya çalışırken ben herkesi arar sorarım acaba bu kimdi paşam bu insan kimdir şu nedir ya o dönemde böyle bir olay olmuş muydu yada yakalananlar var mıydı filan gibi bunun dışında bizim hiçbir ortak işimiz ortak bir alanımız yok, başka ortamda bir araya gelmedik sayın başkanım ben meslek hayatımda kimsenin propagandasını yapmadım. bu güne kadar da açılmış bir dava yada şikayette yoktur zaten, bu akıl ve mantık dışı kanıttan yoksun suçlamayı da şiddetle reddediyorum. bu suçlama benim anayasal hakkım olan haber alma özgürlüğümü açıkça ve ciddi olarak engellemektedir. ben nasıl habercilik yapacağım onla görüşemezsem bunla görüşemezsem iki defa telefon açtığım insanla irtibatlandırıyorsun demek ne demek, ama biz bunun suç olmadığını onların bildiğini ben çok iyi biliyorum burada olay başka onlar çok iyi biliyorlar,, bunu suç olmadığını bilmemesi mümkün mü tecrübeli bir savcının bilmemesi mümkün mü efendim bunu suç olmadığını, dokuz, savcılık makamı hukuki değerlendirmede, şüpheli Vedat Yenerer’in Ö.P ile yaptığı 22.1.2008 tarihli telefon görüşmesinin bir bölümünde, 5 sene sonrada bu adamların, bu savcıların hiçbiri ortada kalmayacak, bu AKP iktidarı gittiği gün, korkunç şeyler olacak, yani bugün yani bunların hiçbiri çalışamayacak, hepsi çoğu mesleği bırakıp ayrılmak zorunda kalacak, korkularından ayrılacaklar, çünkü verdikleri zararı biliyorlar, kaçacaklar, gözlerini yummuşlar dediği, bundan bu sözden ben örgüt üyesi oluyorum, sayın başkanım, başkası adına konuşmuyorum, kendi adıma konuşuyum, ama şunu da görmek lazım Kuddusi Okkır ve İlhan Selçuk’a yapılan muamele ortada, Şener paşanın hali ortada, Hurşit paşanın adli tıbba gitmesini bile savcı Zekeriya Öz engelledi, 11. Ağır Ceza Mahkeme kararıyla sevk etti, düşünebiliyor musunuz bir savcı hasta olan bir orgenerali, hayır diyor gitmeyecek diyor şeye doktora, böyle bir gerçek var ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla gidecektir diye ve o sayede adli tıbba gidiyor, beni de efendim, resmen esir aldılar, kandıra cezaevinde ben kendimi esir gibi hissediyorum Kandıra cezaevinde dondum, bir battaniye vermediler efendim, sen iki battaniye hakkını doldurdun, dedim ki üşüyorum donuyorum bana battaniye verin, dedim ki vermiyorsunuz o zaman kantinden alayım, kantinde yok, dedim ki burada namaz kılıyorsunuz, bu mescitte ama bu kıldığınız namaz hem de bayram günü kabul olmaz, ben üşüyorum, donuyorum ve siz bana battaniye vermiyorsunuz vermediler

22

Page 23:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:23

efendim, savunmam için fotokopi verdim dedim ki bu benim savunmam için çok önemli, bir 30 sayfalık fotokopi vardı. 40 gün vermediler efendim ve ben buraya geldim burda çektirmek zorunda kaldım, vermediler, aldılar belgeleri vermediler. belgelerim hala orada. eziyet diz boyu, diğer arkadaşlara yapılanlarda pek farklı değil, Metris’te burada bir arkadaşımız var, resmen PKK’lıların koğuşuna konuldu, büyük arbedeler yaşandı yani şuanda hayatta ise tamamen onun fiziksel gücünden dolayı hayatta, PKK 5 PKK’lının arasına bu davada yargılanan birini koyarsanız, onu öldürün demektir. bunun başka hiçbir açıklaması olamaz, bunun başka bir açıklaması varsı söyleyin efendim ayrıca Tekirdağ cezaevinde burada kalanlar biliyor, hastaneye sevk edildiklerinde kağıtlarında uyuşturucu kaçakçısı. El kaide, Hizbullah yazıyor neden yazıyor gittikleri yerde sonra anlamışlar doktorlar, hemşireler tuhaf davranıyorlarmış ya bizi neden tuhaf davranıyorsunuz sonra bir bakmışlar ki, sevk kağıtlarında El kaide, Hizbullah, uyuşturucu kaçakçısı yazıyorlarmış bu eziyet değil de nedir efendim, benim bir gazeteci olarak öngörüm bu savcıların kaçacakları efendim bir düzeltmede bulunmak istiyorum bence 5 yıl sonra kaçacaklar demiştim, bence bu süre 5 yıl sürmeyecek savcıların kaçmaları daha kısa zamanda olacaktır, yargılamanın başından beri gömüldükleri koltuklarında her geçen gün biraz daha kaybolmaları iddianamede ortaya çıkan hukuka aykırı ahlaka aykırı gerçekler karşısında işi pişkinliğe vurmaya çalışmaları, sırıtmaları sürenin 5 yıldan kısalacağı öngörümü yapmama neden oluyor, şahsi düşüncelerime terör örgütü iddianamesinde yer verilmesi hukuk ve demokrasi adına bile başlı başında kanunsuz bir cezadır, kendimi gerçekten savaş esiri gibi hissediyorum, bir savaşta esir olsam böyle zulüm görmezdim efendim ben dünyanın pek çok yerinde savaş esiri görmüş, savaş görmüş Türkiye’deki en tecrübeli gazetecilerden biriyim, bakın burada da esirler var, bu esirleri de göstereceği bu esirlerinde kimisinin cezasını verdiler kimisini de serbest bıraktılar ama böyle bir zulüm kimse yapmadı bakın efendim bakın, esirler kamyonda, kitapta el konulan fotoğrafların içinde yer alan, ben PKK kamplarında PKK’lilar tarafından kaçırılmış Türk askerlerini pek çok kez gidip alan gazetecilerden biriyim, bir kez 1992 yılında tesadüf burada var, bir kez de 97 yılında zamp kampındaki rehin alınan bakın, burada onlarla çektirdiğim fotoğraf, onlara bile böyle eziyet yapılmadı efendim, Bosna’da 1994 yılında buradaki el kaideciler değil, gerçek el kaide militanları tarafından rehin alındım, dünyanın en büyük kanalları CNN gibi kanallar bunu haber yaptılar, benle röportajlar yaptılar, ben ve kameramanım onların gizli bölgelerine kazayla girmişiz bizi yakaladılar, yani anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi kaba tabirle anlamanız açısından söylüyorum ama bize böyle davranmadılar bizi sorguladılar daha sonrada bir şeyler çay kahve coco cola ikram edip bizi gönderdiler ama böyle bir garabet ben hayatımda göremedim efendim ben esir miyim neyim hiçbir hukuk beni korumuyor hukuk diye karşımıza çıkan şey saçma sapan bir tiyatronun ürünü, çaresizim hiç kimse beni kollamıyor ben Filistinli miyim nereliyim ben anlamadım ki, savcılar 5 yıl içerisinde kaçacaklar dediğimde onlara göre örgüt üyesi oldum, 5 yıl içinde kaçacak dedim peki 1 yıl sonra kaçacaklar dersem örgüt liderimi yapacaklar, beni savcılar koltuklarına zamk la yapışacaklar ve hiçbir yere kaçamayacaklar deseydim savcılara göre hükümetine bağlı mülayim ve muteber bir yurttaş mı olacaktım, soruyorum savcılar öngörümü terör örgütü üyeliği için delil olarak almakla bizzat adli terör oluşturmakta mıdır, sayın başkanım savcıların korktuğunu iddia ediyorum telefon konuşmasında sohbet ediyoruz iki gazeteci korkmuyorlarsa kendilerine neden zırhlı araçlar, kar maskeleri, kamuflaj üniformalı otomatik silahlı özel harekat timleri veya yakın koruma polisleri tahsis ettiler. Atatürkçü olmakla suçlanan biz sanıklardan mı korkuyorlar ortada bir örgüt olmadığını hepimiz biliyoruz, onlarda çok iyi biliyor, ortada bir tezgah var korktukları o ortada masum ve itibarlı insanlara zulüm var. güneydoğuda ve PKK ile mücadele eden savcılar neden bu savcılar gibi korunmuyor efendim, hiç birisinin böyle koruması yok onlar vatan evladı değil mi, heyetinizin düne kadar koruması yoktu, istekte de bulunmadınız, sizde kimseden korkmuyordunuz ama ısrarla 40 gün sonra ilk davadan 40 gün sonra size isteğinizin dışında

23

Page 24:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:24

gazetelerden okuduğum kadarıyla biliyorum, sizin isteğinizin dışında zorla koruma verildiğini gazetede okudum, çok manidardır bu, üstelik aracınızı gördüm küçücük mavi bir Albea onun içine tıkışırken gördüm. biz giderken geçen gece gördüm onların ki gibi büyük lüks jeep van falan yok, yani sizde bir tek kendilerinde koruma olması onları rahatsız mı etti acaba ondan mı size zorla koruma çıkarttılar efendim Yargıtay onursal başkanı Vural Savaş ona da biz internet ajansı seçici kurulu kendisine bir plaket verdi Taksim’de törene geldi. Taksimden yürüyerek gelmiş şaşırdım kaldım dedim ki efendim dedim nasıl siz yalnız geldiniz hani korumanız filan ne koruması dedi siz dedim hiç korumanız falan yok mu hayır yok dedi, neden olsun ki dedi ben kimseye hakaret etmedim, iftira atmadım, kimseyi karalamadım, benim düşmanım yok ki, dedi vuracaklarsa da artık vursunlar ama benim anlım ak dedi ben halkımla konuşa konuşa geliyorum dedi, sayın başkanım değerli üyeler savcıların kaçacağı yönündeki öngörümde yanılmışım, Van savcısı açılan davalardan ABD’ye hocasının yanına kaçtı, orada bahçıvanlık yapıyor şu anda, bu savcılar kaçamayacaklar efendim düzeltiyorum kaçamayacaklar yaklaşık 10 aydır mesnetsiz, gerçek dışı iddialarla beni esir alıp tabutluk adı verilen hücreye tıktılar efendim, 3 yaşındaki kızımı kucağımdan ayırdılar, alıp yalnız bıraktılar maddi manevi her türlü bana zarara uğrattılar kaçamayacaklar çünkü Türk adliyelerinde ve mahkemelerinde bağımsız Türk mahkemelerinin gerçek cumhuriyet savcılarının varlığına da inanıyorum bu dosyaları kabarık savcıları koruyan adalet bakanına da her türlü davayı açacağım, açtımda hakkımı aramaya da devam edeceğim şuana kadar pek çok kez hakimler ve savcılar yüksek kuruluna şikayetlerde bulundum, ancak başbakan ve bakan kendilerini korumaya devam etmektedir bu savcılar siyasetçilerin kirli oyunlarına alet olmamışlar mıdır efendim bakalım daha ne kadar korunacaklar şunu üzerini basarak ifade ediyorum hukuk mücadelem sırtlarındaki ceketi alana kadar devam edecek. Dijital inceleme, bilgisayarımda Ergenekon, lobi bilumum terörist faaliyetler Hizbullah, DHKP-C hiçbir şey bulamadılar efendim, hiçbir şey ne buldular benim yazılarımı buldular, 14 şubat 2008 doc isimli dosyam, ne diyormuşum burada Irak Türkleri yardımlaşma derneğine konuşmacıymışım, orada bir yazım, benim Talabani neden tokatlandı diye yazmışım bir Türkmen Talabani yi gençliğinde nasıl tokatladığını Atatürk’e hakaret ettiği için Talabani yi tokatlamış, onu anlatıyor, isim vererek 14 şubat 2008 tarihli yeniçağ gazetesi köşe yazım bu ama size bu söylenmiyor savcılar tarafından benim bu köşe yazısı olduğu basın savcıları herhangi bir davada açmış değil, buna Irak devlet başkanı Celal Talabanı’nin lise yıllarından bir Türkmen sınıf arkadaşından Atatürk’e sövdüğü gerekçesiyle yediği dayağı yazmam savcıları neden rahatsız etmiştir efendim, Talabani ile bir akrabalıklarımı vardır, bu yazının nesi suç neyi ispat ediyor buyurun efendim ve bu yazılardan dolayı bilgisayarıma da el koydular, bilgisayarımı vermiyorlar, iki, 24 ocak 2008 Word dosyasında incelendiğinde Hırant Dink’in öldürülmesi neticesinde düzenlenen törenler ve diğer faaliyetlerin vatan evlatlarına gösterilmediğini vurgulandığı, Ergenekon operasyonun ABD Ankara büyükelçisi Ros Wilson’un başbakanı program dışı olarak ziyaret etmesi ve 40 dakika görüşmesini ertesinde vatansever sadece AKP yönetimini işbirlikçi olarak nitelendirdikleri için hayali cinayet senaryoları üretilerek başlatıldığını konu edildiği anlaşılmıştır, efendim bu da benim bir yazım yeniçağ gazetesindeki basın savcıları da bu yazıya dava açmamıştır Roma yıda bunlar yaktı Kenediy’i de bunlar öldürdü başlıkla yazımdır, buyurun efendim üç yine bilgisayarımda Mehmetçik tv isimli Word dosyası tespit edilmiştir belge incelendiğinde Cumhuriyet düşmanlarının istihbarat uzantılı yabancı kanalların yada büyük medya tekellerinin kontrolündeki etkin Türk medyasının gerçek görevinden uzaklaştığı belirtilerek kurulacak bu yeni kanalın özellikle her derecedeki öğrenciye en doğru ve ciddi kaynak belirtildikten sonra, askeri konulardaki tanıtım, magazin, söyleyişi ve konu operasyonları kapsayan program içeriği planladığı anlaşılmıştır, efendim ben hiçbir şey planlamadım bu savcıların uydurması Mehmetçik adı marka tescili benimdir, şahsıma aittir, şirketime aittir, burada belgesini veriyorum ve bu benim Mehmetçik tv diye bir tematik bir kanal kurma projemdir bu projem 6 sayfalık bir yazıdır,

24

Page 25:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:25

oradan çekip cımbızlamışlar ayrıca Türk medyasını gerçek görevinden uzaklaştığı saptaması da ne kadar gerçekdışı bunu da sizin takdirlerinize bırakıyorum, 6 sayfalık bir projenin sanki biz böyle bir gizli saklı örgütsel bir faaliyet içindeymişiz de, hemen Mehmetçik adını görünce hemen orayı oraya monte etmişler Mehmetçik adı benim Türkiye Cumhuriyetinde bu isim hakkı benimdir efendim, orada da belgesi var bunları anlatıyoruz ama hiçbirini sizin önünüze koymuyorlar, hepsi 1000 lerce klasörün içinde kayıp yeter ki siz onları bulamayın ve insanlar burada yatmaya devam etsin eziyetin devam etmesi için ne geliyorsa yapmışlar yine Ankara’da yaşayan kokteylden yine bu acınası Türk medyası başlıklı haberimi onu koymuşlar suç olarak adamlar beni dava etmiyorlar kendi üstlerine almıyorlar, bu şekilde basın savcısı dava açmamış hiç kimseye ama onlar bir şekilde onların isimlerini deşifre ediyorlar ve onları bütün Türkiye ye isimlerini deşifre ediyorlar ve onları bütün Türkiye ye isimlerini deşifre ediyorlar ondan sonrada beni suçlu gösteriyorlar, söyleyecek söz bulamıyorum efendim Necati paşa isimli Necati paşa kitap doc Necati paşanın, kitabın arkasına yazdığım yazıyı bana mail atmış, bilgisayarımda duruyor onu bu yazı iddianameye konulması tam hukuk ayıbıdır efendim, TSK’yı yıpratmayı bir orgeneralin itibarını örgütle ilişkilendirip zarar vermekten başka ne amaç olabilir. kitap arkası yazısı bile, suç gibi algılanmasını sağlıyorlar. altı, 21 şubat 2008 yabancılara satılan kurum ve kuruluşların listesi ve hangi ülkelere satıldığı bazı işbirlikçiler bu vatanı parçalamaya soysuz dedeleri gibi ant içmiş olanlar bu iddialara paranoya deseler de Türkiye’nin tam bir sömürge haline getirildiğini belirterek çözüm olarak aydınların önderliğinde halk ayaklanması sunulduğu anlaşılmıştır bakın efendim, bunu ben söylemiyorum bakın başbakan ne diyor Hürriyet gazetesinde diyor ki sayın başbakan, haksızlıklar karşısında bilim adamlarının entelektüellerin, sanatçıların sesleri ne yazık ki yaşadığımız çağda yeterince yükselmiyor, bakın bunu ben söylemiyorum başbakan Tayyip Erdoğan söylüyor, eğer bu sorumluluk yerine getirilmezse insanlık güç ilişkileriyle başa çıkamaz ve güç ilişlerine mağlup olur, başbakan deyince oluyor ben deyince suç oluyor ve bunu da sizin huzurunuza koyuyorlar, Türkiye’yi ekvatora çevirecekler diye bir yazı yazıyorum ve diyorum ki Türkiye’de her şey satılırsa ekvatora döneriz ekvator dünyanın en büyük muz üreticisidir, ama muz transplantasyonlarında ekvatorlular sadece askeri ücretle çalışırlar, çünkü Us Barana şeye aittir corporation aittir dünyanın bütün muzunu karşılarlar ama bir kuruş para kazanamazlar bende diyorum ki, Türkiye’yi bu hale getirecekler her şeyimizi satıyorlar, Türklere ait hiçbir şey kalmayacak biz sadece asgari ücretle çalışıcı olacağız, bundan rahatsız olmuşlar efendim bunu söylemek suç, yine Barzaniciler gaza bastı diye 13 Ocak 2008 bir yazı, Mehmet Metiner vesaire onla ilgili oda yeniçağ gazetesindeki köşe yazımdır basın savcıları hiçbir soruşturma başlatmamıştır Barzani’nin uyuşturucu dahil, her türlü kaçakçılığı yaptığını yazmam, bu savcıları neden rahatsız ediyor, davayla ne ilgisi var, buyurun efendim, yine 27 eylül 2007, 783 Türk’ün, 15 yıldır Ermenistan’da esir olduğunu, ancak bu konuda Aliyev diktatoryası 92 ‘den beri yaptığını hiçbir görüşmede gündeme getirmediğini, efendim 783 tane Azerbaycanlı 92 yılından beri Ermenistan’da esir, hiç kimsenin bundan haberi yok Azerbaycan yönetimi de bunu ilgilenmiyor, gündeme getirmiyor, bunu ben yazdım, şimdi ben bunu yazınca olay oldu ve diyorum ki, Azerbaycan’a gerçekleştirilen Kürt göçü, bu Kürtlerin aslında Ermeni dönmeleri oldukları ileride pek çok soruna neden olacakları, şu anda 100 bin aile sadece kökenleri ermeni olduğu için Laçin’e yerleştiriliyor, bu bilinen bir şey, herkes biliyor 100 lerce insan yazdı, fakat bunu yazmak birilerini son derece rahatsız etti, kitabımda yakalanan PKK lıların ve sözde Hizbullahçıların nasıl ailelerinin ermeni ve Süryani asıllı olduklarını söyledim. buradaki mesele ırkçılık değildir, önemli olan onların kendilerini bizden hissetmesi, eğer kendilerini bizden hissetmiyorlarsa terörist eylemi destekliyorlarsa, hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun tabiî ki bize zarar veriyor yani hem teröristlik yapacak ama biz diyeceğiz ki efendim onun ırkı önemli değil ya çok önemli ben burada PKK’lıların kürt olmadığını söylüyorum, yakalanan PKK’lıların ve Hizbullahçıların en az 50 tanesinin ismini veriyorum ve hepsinin

25

Page 26:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:26

ailesinin Süryani ya da ermeni olduğunu yazıyorum, burada da aynı sorun, Türkiye’de kürt sorunu yok, ben Türkiye’de Kürt sorunu olduğuna inanmıyorum, ayrıca da efendim, hazırlanan anayasa 16 Eylül yazısı, Profesör doktor Yusuf Halaçoğlu’nun 1000’lerce ismi etik kimlikleriyle yer aldığı listeyi ortaya çıkarmasından sonra bu kimliklerin bazılarını deşifre eden ve yazan Ergün poyraz’ın apar topar hapse atılmasını da içeren genelde anayasa çalışmalarını değerlendirilen bir yazı olduğu saptanmıştır. buda köşe yazısı efendim, hazırlanan bölücü anayasayı eleştirmek suç mu, Ergün Poyraz’ın Ermeni ve Rum siyasetçileri deşifre etmesinin bir tesadüf olmadığını da yazmakla neden kimi rahatsız etmiştir bu yazıya da basın savcıları dava açmamıştır efendim, 31 ocak 2008, Sevgi Erenerol dedesi Eftim Erenerol’un, mili mücadeledeki katkısı övülmüş ve Rum övülmüş, ben övmüşüm ve Rum patrikhanesine karşı hükümetin sessiz kalışı ele alınmıştır ulu önder Atatürk’ün Türk milletine emanet olan Türk Ortodoks patriği Eftim’in torunu, Sevgi Erenerol’un gözaltına alınış biçimi tarihi, yunan başbakanı Karamannis’in Türkiye’ye ziyaretinden bir önceye gelmesine dikkat çektim. 31 ocak 2008’de Yeniçağda yayınlanan bu köşe yazımın neresi suç, bu yazıda hangi örgütün propagandası vardır, varsa neden yasal bir işlem yapılmadı. benim tutuklanmam sonrasında başta Emin Çölaşan dediğim gibi, Hikmet Çetinkaya, Serdar Akinan pek çok yazar eleştirdi. Baykal siyasetçiler benim adımı vererek bu şeyi tutuklanmamı eleştirdiler neden onlar tutuklanmıyor, buyurun efendim Türk oğlu Türk Eftim ile ilgili buradan cımbızlanan yazımım tamamı, yine son olarak emniyette ele geçen patlayıcı ve mühimmatın tamamı tutanaklara geçirmeyip, bir kısmını gizlice depolandığı yolundaki fısıltılar duyduğunu bunu teşkilata kangren gibi yayılmış cemaatin işi olduğu yönündeki iddiaların olduğunu ve bu silahların cinayetlerde yada vatan haini bölücü ve dincilerle mücadele içinde olanların evinden çıkmış gibi kullanılacağı yönündeki ciddi endişelerinin olduğunu belirten bir yazı olduğu anlaşılmıştır. 17 Şubat 2008, bunu emniyet çevrelerinden kaynak vererek üstelik açıklıyorum ve dikkat çekiyorum, ya böyle bir şey var, aman dikkatli olun emniyette duyumumu söylüyorum. bu yazıdan üç gün sonra gözaltına alındım efendim, bu yazıdan da burası cımbızlanmış, oysaki bu bölüm yazının son bölümünde küçük bir bölüm, burada göreceksiniz, burada başlıyor, bu oyunları kimse yemiyor diye yazdığım bir yazı, ama cımbızlanıp sanki bir şeymiş gibi bütün bunlarda şu yazılar nedeniyle 11 tane yazı nedeniyle tamamı gazete yazım benim ve 9 tanesi gazete yazısı, 2 tanesi belgeli şey, bilgisayarıma da el koydular terör suçuna sokup bilgisayarımı da vermiyorlar efendim, neymiş güçlü suç şüphesi varmış efendim, güçlü suç şüphesi varsa, basın savcıları neden dava açmamış. telefon görüşmeleri, bir tape, 28.8.2007, Zekeriya Öztürk’ü dinlemişler, burada özetle hal hatır sormadan sonra, Mehmet Zekeriya Öztürk’ün e okudun mu gazeteleri, haberleri, interneti falan dediği, Vedat Yenerer’in ne oldu yeni bir şey mi var diye sorduğu ve devam ediyor bakın, tamamen gazetecilikle ilgili, okudun mu gazeteleri diye telefon açıyor konuşuyoruz, oda bana anlatıyor, bu tapeyi incelerseniz, ben konuşmuyoruz, Mehmet Zekeriya Öztürk anlatıyor bana ben ne oldu, yeni bir şey mi var diyorum, bunun örgütle ne alakası var, bunun dışında başka tape yok koyamıyorlar, ondan sonraki tape, ilk üç, bir, iki, üç ve dördüncü tapeler, Veli Küçük ile olan tapeler tamamen gazetecilikle ilgili onu söyledim tekrar etmek istemiyorum, benim yazımı bir tanesinde bir tanesi Sabahattin Önkibar’ın yazısı bir tanesi de, siz gazeteciler değil de ben şöyle düşünüyorum deyip de bir konuda yaptığı yorum, 2455 sayfalık iddianamede şahsımla ilgili olan bölüm, 17 sayfadır efendim, toplam 10 tane tape vardır, bu tapelerden 6 tanesi, bu davada ne sanık, ne tanık olan insanlar ve bu 4 tapede, tamamen gazetecilikle ilgisi olmadığı söylüyor, yani böyle bir tezat olabilir mi, ya bu Türkçe okuyan herkes bunun gazetecilikle ilgili olduğunu görebilir, bu sabah bende seni arıyorum diyordum, yazını okudum internetten çok güzel olmuş, ya bu nedir yani bu bir şifre mi örgüt şifresi midir nedir, diğer tapeler, Nejat Eslen paşayla, Özcan Pehlivanoğlu ile Ümit Özdağ ile kitabımdaki bir bölümle ilgili kendisiyle konuşuyorum, o bölümü almış, suç unsuru olarak savcı koymuş, efendim ilginç bir tane de Gülgin Feyman’la medya

26

Page 27:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:27

dedikodusu yapıyoruz, resmen medya dedikodusu, okuduğunuzda görmüşsünüzdür 15 yıllık arkadaşım benim tanınmış bir televizyon spikeri, medya dedi bu davayla ne ilgisi ne tanık ne sanık neden böyle bir şey burada ismi geçenler ne alakası var, terör örgütüyle bilmem nesiyle maksat bu insanlar, yani içeri aldıkları bu insanlar ve bu insanların etrafındaki insanları itibarını sarsmak, karalama bir şey söyledikleri zaman a desinler, bunlar ya bu terörist değil miydi bunlar diye böyle bir kara çalmak en son tape bu muhteşem, ne kadar ciddiyetini anlatıyor, savcıların Vedat Yenerer ile Yusuf Ateş arasında yapılan görüşmede özetle Yusuf’un abi cumartesi günü Ümit bey İstanbul’da olacak, saat 2’de dediği, Vedat’ın tamam tamam gelmeye çalışacağım tamam şeklinde görüşmelerinin olduğu, ne görüşmesi efendim ne görüşmesi, burada ne görüşmesi var, yani ben mi tuhaf düşünüyorum, yoksa burada ciddi bir hukuk skandalı mı var, ben üniversitede 2 yıl genel hukuk okudum, her ne kadar basın yayın okuduysam da, 2 yıl hukuk okudum, ama böyle bir şey ben hayatımda ne gördüm ne duydum. şimdi telefon görüşmelerinden örnek verip bitirmek istiyorum efendim, şimdi bakın savcılar iddianamede telefon analiz raporuna bakılıyor. Kemal Kerinçsiz ile 50 kez görüştüğü benim için yazılmış, ama Kemal Kerinçsiz’in tapesine bakarsanız, ona bakarsanız, onda benim adım hiç geçmiyor, onun iddianamesinden benle hiç konuşmamış gözüküyor, Mehmet Zekeriya Öztürk 1 kez görüştü yazıyor, 1 kez Kemal Kerinçsiz ile yine 10 kez görüştü yazıyor onda yine hiç yok, başka bir numara, Ferit İlsever ile 1 kez görüştü yazıyor, doğru değil efendim görüşmedim ben, en vahimi Mecnun Odyakmaz’ın kullandığı nokta nokta nolu hattıyla 1 kez görüştüğü, efendim ben mecnun Odyakmaz’ı yolda görsem tanımam, Sivas sporun başkanı diye tanıyorum beni niye bu insanlarla ilintilendiriliyorum, niye davada ne sanık, ne tanık olan bu insanlar görüştü, nasıl bir mesaj vermeye çalışıyorlar, nasıl bir kirli oyundur bunu efendim, siz karar vereceksiniz, devam ediyorum Kemal Yalçın Alemdaroğlu Profesör doktor 2 kez görüşmüşüm, ben o üniversitede öğretim görevlisiydim, iletişim fakültesinde uluslar arası gazetecilik dersi veriyorum, işlerimin yoğunluğundan bıraktım. Halil Behiç Gürcihan 1 kez görüşmüşüz ne konuşmuşuz, ne yapmışız hiçbir şey yok. hiçbir samimiyetim yok kendisini bir haber sitesinin yöneticisi olarak tanırım, zaman zamanda benim köşelerimi kullanır 1 kez konuştuğumuzu hatırlıyorum bir haberle ilgili olarak, bir şeyle ilgili ama omu beni aradı ben mi onu aradım hatırlayamıyorum Veli Küçük’ün kullandığı bir telefonla 121 kez, diğeriyle 71 kez görüşmüşüz efendim, tamamen abartılı bunları iddia ediyorum pek çoğu cevapsız aramadır veya ben giderken ofisine giderken 3-4 ker sokağı karıştırıyorum açıyorum ya geldim mi yok gelemedim ne oldu yanlış yere girmişim Şirinevler yerine Yenibosna ya girmişim veya bağlar başındaki işte gittiği bir kez o işyerine, ya bunların çoğu uydurma, şişirme, sırf kamuoyunu ve sizi yönlendirme amaçlı efendim zaten istedik şeyleri Turkcell’den mi Türk Telekom’dan mı nereden gelecekse göreceksiniz bunların şişirme olduklarını kim kimi aramış iddia ediyorum 3 ayda 4 ayda 1 arama çıkmaz iddia ediyorum göreceksiniz efendim Ümit Oğuztan’ın kullandığı numarayla 6 kez görüşmüşüm Ümit Oğuztan’ın iddianamede benle görüştüğü yok, hiçbir şey görüşmemişiz, bu 6 kez de abartılı en fazla 2-3 kezdir Mehmet Zekeriya Öztürk ile 69 kez görüştüğü, şimdi başka bir numara Mehmet Zekeriya Öztürk’e baktığınız zaman aynı numaradan 25 kez benle görüşmüş hangisi doğru efendim, benimle 25 kez görüştüğümü doğru, 69 kez görüştüğü doğru burada ikisinden biri yalan ve düzmece buna siz karar vereceksiniz, ama ben size söylüyorum bütün samimiyetimle, tamamen düzmece 69 mümkün değil efendim eğer 15’den fazla çıkarsa bütün bu yıllar dahilinde hepsi cevapsız aramalar dahil, karşılıklı aramalar dahil Oktay Yıldırım’ı efendim tanımam dedim, beni 2 kez aradı dedim size 13 kez aradığımı yazmışlar, ama onun şeyinde benle görüştüğü yok yazılmamış benle irtibatı gözükmüyor Emin Gürses 34 kez görüştüğüm yazılıyor bende, ama Emin Gürses’e Vedat Yenerer ile 11 kez görüştü yazmışlar, Emin Şirin davada yine ne sanık, ne tanık, 191 kez Emin Şirin arkadaşım dostum onlarca sayısız televizyonuma konuk oldu, o kadar çok ki yani en az bunlardan 10 tanesi sadece televizyon kanalına nasıl geleceğini anlatmamdır.

27

Page 28:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:28

geldiniz mi ne oldu oradan mı girdiniz yanlış girdiniz bu tür konuşmalar ayrıca efendim bu telefon konuşmaları neyi ispat ediyor. hangi suçu ispat ediyor ne konuşmuşuz beni kim yönlendirmiş ben kime emir vermişim kime bomba attırmışım kim bana bomba vermiş silah vermiş yani ben benim tüfeğimi birisine verip adam mı kovalattır, sopa gibi bir şey upuzun efendim adam kovalamaktan başka hiçbir işe yaramaz, o tüfek değil ancak sopa olur, yani bu şişirmeler sizin önünüze gelecek efendim yaklaşık 22 yıllık gazetecilik hayatımda bana okul. Öğretmen ve her türlü eğitim malzemesini tüm eğitim yıllarında sağlayan elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan devletime ve verdikleri diplomaya ben hayatım boyunca ihanet etmedim efendim, kalemimi asla satmadım, medyadaki kirli ilişkilere girmedim. kimsenin adamı olmadım varsa onun adamı bunun adamı diyen çıksın ortaya koysun her zaman vatanımı ve milletinden yana oldum Türkiye’yi her zaman taşıdığım pasaportu kimliği her zaman laik olmaya ve onu en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. insan haklarına da sonuna kadar saygılı oldum olmaya da devam ediyorum, ama benim devletimin savcılarının bana saygısı yok, gün geldi en sert eleştirileri yaptım benim görevim bu bana bunu öğrettiler üniversitede bu devlet öğretti bana bu devlet öğretmenlere maaş ödedi, bana öğretti gerektiği yerde en sert eleştirileri yapacaksın diye şuana kadar yalan, iftira, adi suç, hırsızlık vesaire hiçbir konuda ceza almadım. böyle bir şeyim yok sicilim tertemiz ve anlım ak olarak karşınızdayım. terörist olmak, devlete, hükümete isyan etmeye işte halkı darbe yapmaya teşvik etmek böyle bir şeye benim aldığım aile terbisi el vermez efendim, sayın başkanım ve değerli üyeler sizleri saygıyla selamlıyorum ve sorulacak her türlü soruya hazırım, savunmam bitmiştir arz ederim son bir şey söylemek istiyorum, son bir şey özür dilerim, son dakikada gördüğüm için, sizi iki gazete örneği gösteriyorum, 10 ayda yaşadığımız garabeti anlamanız açısından, bakın zaman gazetesinin Hüseyin Gülerce isimli ben tetikçisi diyorum, yazar diyemiyorum, zaten bu gidişle de gazeteciler cemiyetinin bana verdiği sarı basın kartını da buradan çıktığımda iptal etmeyi düşünüyorum, hiçbir şekilde bize sahip çıkmadılar, çünkü böyle bir cemiyet olabilir mi bakın ne diyor zatı muhterem Ergenekon çetesinin arkasındaki yapının zihniyeti fikriyatı bizi ait değildir. bizimle ilgisi yoktur Müslümanlık yerine, Şamanlık öz değerlerimize bağlılık yerine kine, nefrete dayalı Ulusalcılık bunların şiarıdır. Milletimizi asla sevmezler Müslüman’dan nefret ederler toplantıların Türk Ortodoks kilisesinde yapmalarının anlattığı bir şey olmalıdır sayın başkanım, ben 2001 yılında görevli olarak gittiğim Suudi Arabistan’da zaman bulup 15 gün süreyle tüm hac farizalarını yerine getirip hacı olma şansı bulmuş bir gazeteciyim. Allah’ıma çok şükür Müslüman’ım, Müslüman bir ailenin çocuğuyum. bununla da gurur duyuyorum bu nasıl bir densizliktir bakın medyada ne hale getirildik efendim, herkesin dini kendine ama hiçbir yerde bunu özellikle söylemek ihtiyacı hissettim. bugünü kadar ben böyle bir insan değildim, herkesin dini kendine, isteyen taşa tapar isteyen şeye ama bu ne densizliktir bakın ne hale getirildik efendim o yüzden kendimi esir olarak hissediyorum bakın bir gazeteci ne demiş, sen aslında savaş muhabiriydin, ben gözaltına alındıktan sonra bir başka gazeteci sen aslında savaş muhabiriydin, dağ taş demedin dünyanın her yerinde çatışmalara hayatını hiçe sayarak gittin, top mermilerin altında canlı yayınlara katıldın güneydoğuyu Kuzey Irak’ın her yanını karış karış dolaştın, bazen başında bir miğfer bazen çelik yeleklerle, ama genelde silahsız savunmasız nerde bir türkün canı yandı sen oradaydın yurt sevgin millet sevgin öyle güçlü ki çoğu zaman seni sen olmaktan çıkardı. ama seni izleyenlere ve okuyanlara bir ışık oldu, güç oldu, akla kara yasaların önünde ortaya çıkacaktır güneşin battığı yerde, ilk önce gölgeler büyürmüş, ama elbette doğarken de ilk onlar küçülecektir. Türk adaletine ve sana güveniyoruz duyarsız medya kuruluşlarına sesleniyoruz nerelerdesiniz, arz ederim dedi,

Mahkeme Başkanı " savunmanızı bitirmiş oldunuz.Bu arada sanığın savunması sırasında tutuklu sanık Sevgi Erenerol’un geldiği

görüşmekte huzurdaki yerine alındı

28

Page 29:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:29

Yine tutuksuz sanık İbrahim Benli ile katılan Şebnem Korur Fincancı vekilleri Avukat Rahşan Aytaç ve Hafize Çobanoğlu ile bir kısım sanıklar müdafileri avukat Kemal Ökke, Gönül Kerinçsiz, Mehmet Tolga Akalın, Yusuf Utku Tekayak ve Özgür Erbaş’ın da geldiği görülmekle huzurdaki yerine alındı,

Duruşmaya 13.30’a kadar duruşmaya ara verildi Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,

Bu arada müdahil katılan Şebnem Korur Fincancı müdafii vekilleri Avukat Özkan Yücel ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Fatih Volkan ve İbrahim Erdoğan’ında geldiği görülmekle huzurdaki yerlerine alındı,

Sanık Vedat Yenerer tekrar huzura alındı,Klasör 135, Dizi 248’deki Emniyet ifadesi okundu, öz geçmişinizi anlatmışınız, emniyette Sanık Vedat Yenerer " evet efendim”Mahkeme Başkanı " daha sonra size Veli Küçük, Mehmet Zekeriya Öztürk, Sevgi

Erenerel, Güler Kömürcü, Sami Hoştan, onları tanıyor musunuz diye sorulmuş. Veli Küçük ben bu şahısla 2003 yılında tanıştım. Ben o dönemde Habertürk te günlük Savaş durum ve doğrudan haber programlarını yapıyordum. Ayrıca sunuyordum. Bu programa genelde Yaşar Nuri Öztürk katılıyordu. Bu dönem içerisinde bana posta yoluyla çıkartmış olduğu Kuvai Milliye isimli dergiyi kartviziti ile birlikte göndermiş. Bendi dergiyi inceledim ve içeriğinde Atatürk'ün bir sözü olduğu için bir programımda kullandım. Bu sözün şu an ne olduğunu hatırlamıyorum ama Musul ve Kerkükle ilgili bir sözü olabilir. Bu yayından sonra bana gönderdiği dergi ve Veli Küçük'ü programa katılması için telefonla aradım. 2004 yılı içerisinde Veli Küçük'ün daveti üzerine Gima'nın Ümraniye de bulunan genel merkezine gittim. Veli Küçük Gimanım

Sanık Vedat Yenerer " Gimanın değil efendim Endi’ymiş ama Gima bünyesinde olduğu için

Mahkeme Başkanı "yönetim kurulu üyesi idi. Beni odasında ağırladı. Ayaküstü bir ziyaretti. ben kendisini programıma davet ettim. Veli KÜÇÜK ilerleyen dönem içerisinde; hatırladım kadarı ile 2004 yılı içerisinde beni kendi kurmuş olduğu ve Şirin Evlerde faaliyet gösteren Profesyonel Güvenlik isimli işyerine davet etti. Bende birçok gazetecinin yapmak istediği şekilde Veli KÜÇÜK ile buluşmak için yanına gittim. Orada Veli KÜÇÜK ile birlikte ismini bilmediğim ve müdür olan bir şahıs ile şirkette eğitim veren görevliler vardı. Ayrıca resmi korumaları da oradaydı. O zamanın gündemi hakkında konuştuk, ayrıca Veli KÜÇÜK bana özel güvenlik alanında Çinlilerle bir anlaşma yaptığını söyledi. Bunun üzerine bu konu üzerine fotoğraflar alarak Yeniçağ gazetesinde haber yaptım. İlerleyen dönem içerisinde tarihini tam olarak hatırlayamadığım bir dönemde, Türk Dünyası Vakfının yapmış olduğu bir toplantıda karşılaştık. Burada bir stad ta yapılacak olan Dünya Çocuk şöleni ile ilgili reklam toplamak üzerine anlaşma yaptık ve bende bu konuda çalışmalar yaptım. Ayrıca 2006 yılında Pusu Hikayeleri isminde bir kitap hazırlamaya başladım. Güvenlik güçlerinin anılarını hazırlıyordum. Veli Küçük’ü emekli olan bir general olarak bildiğim için onunla bu konuda görüşme yapmak istedim. Kendisi beni Kadıköy Bağlar Başında bulunan ve kendisinin ortağı olduğunu söylediği Alfa İthalat İhracat şirketine çağırdı. Bende gittim. Daha önce hazırladığım kitapla ilgili

Sanık Vedat Yenerer " ortağı olduğunu söylemedim o bölümü kabul etmiyorum, öyle bir şey söylemedim çünkü “

Mahkeme Başkanı " Daha önce hazırladığım kitapla ilgili Veli Küçük ile telefonda konuştuğum için oraya emekli General Nejat Müldür'ü de çağırdı. Birlikte oturup konuştuk. Daha sonra kitabım için Nejat Müldür bana bir anısını gönderdi. Veli KÜÇÜK te bana bu konu da bana yardımcı oldu. 2004-2005 ve 2006 yıllarında sahibi olduğum internetajans.com olarak Türkiye’nin Ulusal Bütünlüğü, bayrak sevgisi gibi konularda medyada yer almış isimlere yılın

29

Page 30:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:30

kuvvacısı adı altında bir heykeltıraşa hazırlattığım ödülleri dağıtıyordum. Aşağı yukarı her yıl 20/25 kişiye düzenlediğim törenle verdim. 2006 sonuna kadar toplam 75 kişiye ödül verdim. Bunların içinde Veli KÜÇÜK, Avukat Kemal KERİNÇSİZ, Sevgi ERENEROL, Rauf DENKTAŞ, Burhan ÇÖMEZ, Emin GÜRSES, Yaşar Nuri ÖZTÜRK gibi siyasi, akademisyen ve gazetecilere ödül verdim. Fakat 2007 nin başından itibaren, Kuvvacı kelimesi çok sulandırıldı, Türkiyenin değişik yerlerinden son derece rahatsız edici açıklamalar ve tipler ortaya çıkmaya başladı. Hatta 2005 yılında ödül dağıtırken, bazı şahıslar geldi ve yaşasın Türkiye Cumhuriyeti gibi sloganlar atıldı. Bu tür şeylerden rahatsız olmaya başladığım için 2006 dan sonra ödül vermeyi bıraktım. 2007 yılında KaradenizTv'de Doğrudan Doğruya isimli programı yaparken üç aylık paramı alamadığım için, programlara son verdim. Veli KÜÇÜK te benim programa çıkmadığımı görünce, beni telefonla aradı ve neden çıkmadığımı sordu, bende paramı alamadığımı söyledim. O da benimle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine Alfa İthalat isimli şirkete gittim. Karadeniz TV den neden ayrıldığım üzerine konuşma yaptık,

Sanık Vedat Yenerer " hayır benimle görüşmek istediğini söylemedi, öyle bir şey yok sadece daha sonra konuşuruz dedi, ondan sonra şey yaptık;

Mahkeme Başkanı "Yukarıda anlattıklarımın dışında, zaman zaman, iki ayda bir, Yeniçağ Gazetesinde çıkan köşe yazım için beni telefonla arar ve yazımla ilgili tebriklerde bulunur. Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK 2005 yılında önce Vatan Gazetesinde köşe yazıları yazıyordu. Bu dönem içersinde beni aradı ve kendisinin emekli asker olduğunu, Doğu ve Güneydoğuda aktif olarak terör üzerine çalıştığını anlattı. Önce Vatan Gazetesinde yazdığı köşe yazılarını, bana ait internet sitesinde yayınlayabileceğimi söyledi. Bende kendisinin köşe yazılarını, gazeteden alarak ve alıntı göstererek normal haber şeklinde yayınladım. 2006 yılında Leventte bulunan iş yerime geldi. Güneydoğudaki terör olaylarından konuştuk.

Sanık Vedat Yenerer " 2005 olabilir efendim, orda 2006’yı o yorgunlukta,Mahkeme Başkanı "Danıştay saldırısı sonrasında, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü

televizyonda gördüm. Danıştay saldırısı sonrası yakalanıp serbest kaldıktan sonra telefonla kendisini aradım ve olayda ismi çıkan tanımadığım Muzaffer TEKİN ile birlikte ilişkilerini duyduğumu söyleyerek konuyu sordum. Oda Muzaffer TEKİN le kendisini ilişkilendirdiklerini anlattı. Yaptığımız telefon görüşmelerinde gazeteci Güler KÖMÜRCÜ tanıdığını anlattı. Hatırladığım kadarı ile Sevgi ERENEROL dan bahsetti ve Ortodoks kilisesinde bazı toplantılar yaptıklarını söyleyerek beni oraya davet etti.

Sanık Vedat Yenerer " orayı anlayamadım duyamadım efendim Güler Kömürcü ile olan bölümü anlayamadım,

Mahkeme Başkanı "gazeteci Güler KÖMÜRCÜ tanıdığını anlattı. Hatırladığım kadarı ile Sevgi ERENEROL dan bahsetti ve Ortodoks kilisesinde bazı toplantılar yaptıklarını söyleyerek beni oraya davet etti ancak ben gitmedim.

Sanık Vedat Yenerer " yok orayı düzelttik, orada doğru değil, beni kiliseye davet etmedi başka bir yere davet etti diye orayı düzeltmiştik zaten geçen celselerde,

Mahkeme Başkanı " Daha sonraki dönemde, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK beni telefonla aradı ve Şişli de bir avukatlık bürosuna çağırdı ancak ben gitmedim. Bana Başbakan Tayip ERDOĞAN, Necmettin ERBAKAN ve bazı şahısların birlikte namaz kılarken çekilmiş bir fotoğrafını gönderdi ve yayınlamamı istedi. Ben bunun fotomontaj olduğunu zannettim. Bunun için Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü aradım ve neden gönderdiğini söyleyerek rahatsızlığımı anlattım. Bu fotoğrafın daha önce yayınlanmış olduğunu anladığım için ben yayınlamadım. Daha sonradan bu şahısla görüşmedim. Sevgi ERENEROL; 2006 yılında Medyadan tanıdım.

30

Page 31:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:31

Türkiye’nin ulusal bütünlüğüyle ilgili konuşmaları vardı. Türkiye de misyonerlerin faaliyetleriyle ilgili belge ve bilgileri vardı. Kendisi Ortodoks olması, gayrimüslim olarak bu kadar açıklıkla konuşmasından dolayı dikkatimi çekti. Bunun üzerine Sevgi ERENEROL hakkında araştırma yaptım ve telefonunu bularak kendisini aradım. 2006 yılı Aralık ayında, sahibi olduğum interneta-jans.com adına yılın kuvvacısı adlı bir plaket verdik. Bunun haricinde Sevgi ERENEROL ile samimiyetim yoktur. Güler KÖMÜRCÜ; kendisi Akşam Gazetesi köşe yazarlarındandır. Şahsen tanımıyorum ancak medyadan tanırım. Herhangi bir ilişkimiz yoktur. Kemal KERİNÇSİZ, Kendisini Orhan PAMUK ve 301 ile ilgili yargılama sürecinde medyadan tanıdım. Zaten bir gazeteci olarak Orhan PAMUK'un görüşlerine karşıyım. Kemal KERİNÇSİZ de medyada Ulusal konularda ön plana çıktığı için, ödül vermeyi düşündük ve 2006 yılında vermiş olduğumuz ödül törenine onu da çağırdık. Ödül verdiğimiz 25 kişiden biriside Kemal KERİNÇSİZ di. Kendisiyle orada tanıştım.

Sanık Vedat Yenerer " tam olarak 25 kişi, yani ben onu biraz şey söyledim tam rakamı bilmediğim için

Mahkeme Başkanı "2007 yılında Yeniçağ Televizyonunda seçim değerlendirme programı yaptım. 8-9 konuktan birisi de Kemal KERİNÇSİZ di. Daha sonraki dönemde iki kez de telefon görüşmesi yaptım. Başbakan Tayip ERDOĞAN'ın bana bir yazdığım yazıyla ilgili açmış olduğum hakaret davasını Ankara Mahkemesi reddetti. Altı ay kadar sonra Sulh Ceza Davasından bir tebligat geldi. Davanın açıldığı ve benim fikrim alınmadan karar verildiğini anladım. Hakaret davasından 11 ay hapis cezası aldığım ve bunun karşılığı olarak 7.000YTL para cezasına çarptırıldığım tebliğ edildi. Bende bunun üzerine bir savunma yazdım ve bu konuyla ilgili Kemal KERİNÇSİZ'e telefon açarak konuyu danıştım. Dilekçemi Yargıtaya gönderdim. son olarak ta Kemal KERİNÇSİZ tutuklanmadan bir hafta kadar önce, Kayınpederime ait Lalezar kadın gibim mağazaları adına, harp malûlleri ailelerine yardım etmek istedim. Bunun üzerine Kemal KERİNÇSİZ i arayarak bu konuda yardım istedim. Bunun haricinde kendisiyle bir daha diyalogum olmadı. diğer şahısları ise tanımıyorum demişsiniz,

Sanık Vedat Yenerer " evet”Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 244’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " tanımıyorum efendim,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 244’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " hiçbirini tanımıyorum efendim,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 243’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " tanımıyorum efendim, belgelerden de haberim yok,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 243’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " zul addederim.Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 243’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " konuşmalarım değil, bir kez zaten, tek tapedir, doğrudur,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 242’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " yazdığım köşe yazısı suya yazısı suya yazı yazıyoruz dedim

çünkü hiçbir şey yaptırımı olmuyor, gündem o kadar hızlı değişiyor ki kimse dikkate almıyor,

31

Page 32:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:32

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 242’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " Veli Küçük anlatıyor efendim ben anlatmıyorum evet pek çok parti lideri için ben böyle eleştiri yazdım ve bir yazıyla böyle kanaate varmak oda düşündürücü,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 241’deki emniyet ifadesinin 1 ve 2’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer "evet “Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 240’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " evet efendim”Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 240’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " hiç alakası yok “Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 239’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " gazete kupürü verdim size”Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 239’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " onu da verdim size efendim ben soruşturma aşamasındaki

karanlığı yazdım efendim, elden ele dolaşan ifadeleri tutanakları yazdım,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 239’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " seçici kurul tarafından, evet”Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 238’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " faturası da mevcut efendim gerekirse getirebilirim, 2006 yılında

iptal ettim, son oldu,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 238’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " karalama kampanyası yaptılar ve bu iş sulandırıldığı için özellikle

Kuvvai Milliye kelimesi öyle bir sulandırıldı ki, 2006 yıl son oldu benim için, zaten ondan sonrada bu Kuvvai Milliye öyle bir türedi ki hepimizi içine aldı,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 238’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " bu konuyla ilgisiz bir şey ilgisiz efendim, yazdığım bir köşe yazısıyla ilgili savcı,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 238’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " efendim ben balkan kökenliyim, tam bir iftiraMahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 237’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " efendim, bu yazılarımdan sonra bana çok fazla mesaj gelir, bazen

edepsiz mesajlar geliyor ve o andaki ruh halim bazen müsait olmuyor sinirlenerek cevap yazabiliyorum o yazımı o ruh halime verip bir cevap yazdım, onu da beni savcılığa şikayet etmiş savcılığa gittim hesap verdim, savcılık takipsizlik kararı aldı ama her nedense ben gözaltına alındığı gün bu ihbarlar yağmaya başladı ve bu ihbarlar bu davada nedense başrolde, bu davayla uzaktan yakından alakası olmayan ama sadece dosya şişirmeyi amaçlayan konular bunlar ne ilgisi var, Ergenekon ile bu davanın ,

32

Page 33:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:33

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 236’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " hiçbir problemimiz yok efendim medya dedikodusu yapıyoruz, açtığım alacak davasını tabi çok oldu kazanalı, Bakırköy iş mahkemesine”

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 236’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " evet ben samimi bir şekilde nerden aldığımı da söyledim efendim her şekilde adalete yardımcı olmaya çalıştıkça beni şeyin içine soktular, evet, niye gösteriyim efendim kendileri ifşa ettiler benim yazımda onların ismi geçmiyor hiçbir şekilde normal bir vatandaşın anlayacağı şekilde onu okusanız kim olduğunu anlayamazsınız, eksik olmasın savcılar ismen bunları ifşa ettiler,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 235’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " efendim ben söyleyecek kelime bulamıyorum kendilerin ifadesi alındı hayır dediler üsteli o Ankara temsilcisi efendim gazetenin patronu değil nasıl ilişkilendirmedir bu, benim alacağım gazete patronuyla üstelik gazete satıldı efendim ben paramı Turgay Ciner’den tahsil ediyorum hiç alakası yok yani “

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 235’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " yalan efendim, tamamen uydurma, yalan alçakça bir iftira,Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 234’deki emniyet ifadesinin 1’inci soruldu kısmı

okundu sorudu,Sanık Vedat Yenerer " medya sohbeti akşam gazetesinde yer alan bu konuştuklarımızın

tamamı akşam gazetesinde yer aldı, belki sizinde haberiniz olmuştur açıklama yapmak zorunda kaldılar usulsüz para toplandığı için onu konuştuk efendim, başak bir şey yok ne ilgisi var Ergenekon la sizi meşgul etmekten başka hiçbir şey değil efendim bunlar,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 233’deki emniyet ifadesinin 2’inci soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer "bir cd bulundu evet gece yarısı, mermisi yok Türkiye Cumhuriyetinde efendim kriminoloji bölümünde olmayan mermi bende nasıl olsun,

Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 233’deki emniyet ifadesinin 3’üncü soruldu kısmı okundu sorudu,

Sanık Vedat Yenerer " evet efendim örneğin PKK’nin bir şeyi vardı Amsterdam’da meydan da PKK’lılar bir çadır kurmuşlar Türk askerinin sivilleri ve masum insanları nasıl katlettiğini o meydanda Amsterdam’ın en büyük meydanında tiyatro halinde her iki saate bir oynuyorlar, önünde de kaset satıyorlardı. bende parasını verdim ben gazeteciyim efendim meraklı bir insanın hemen aldım nedir o diye aldım içine baktım ne var diye ne tür propaganda diye bu benim arşivim bugün hangi gazetecinin evine gitseniz işyerine gitseniz neler bulursunuz neler yani olacak şey değil bugün tanınmış bir köşe yazarı bir gazetecinin gidin evine en az 10 yıllık bir gazetecide bir kamyon arşiv bulursunuz arşiv olmazsa biz nasıl çalışırız,

Mahkeme Başkanı " 34 VF 1985 aracınız bulanan malzemeler sorulmuş size anlattınız Kuzey Irak’tan aldım resim çektiğim, gittiğim şeylerdi çektiğim resimler dediniz bu malzemenin tamamı bana aittir bir kısmını hatıra olarak aldığım,

Sanık Vedat Yenerer " bir kısmı değil efendim tamamı hatıra ve bu 20 yıllık gazetecilik hayıtımda değişik zamanlarda alınmış şeyler Türk silahlı kuvvetlerinin ekspertiz raporunda da kovan olarak geçiyor içi boşaltılmış olarak geçmiyor baştan sona göreceksiniz ,

Mahkeme Başkanı " ifadenizde düzeltmek istediğiniz şeyleri düzeltiniz ,

33

Page 34:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:34

Sanık Vedat Yenerer " var efendim çünkü polis ifadesinde ben bütün kanallarda çalıştım derken onlar batan kanallarda çalıştım diye yazmışlar onu düzeltilmesini istiyorum, yani bilinen bütün kanallarda çalıştım derken onlar bilenen batan kanallarda çalıştım diye yazmışlar oranın düzeltilmesini istiyorum tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum”

Mahkeme Başkanı " yani çalıştığınız kanallar batmadı “Sanık Vedat Yenerer " hayır efendim Türkiye’nin en büyük kanalları çalıştığım kanallar

Show tv, Kanal D, Mahkeme Başkanı " Klasör 135 Dizi 264’deki savcılık ifadesi okundu buradaki ifadenizde

de ifade doğru olarak yazılmıştır emniyet ifadem imzada bana aittir dediniz ,Sanık Vedat Yenerer " evet imzaladım”Mahkeme Başkanı " yani ifade doğru yazılmıştır dediniz “Sanık Vedat Yenerer " efendim ifade okumadık şey yapmadık 70 saatlik “Mahkeme Başkanı " okundu imza 19 sayfadan ibaret okundu soruldu demişsiniz”Sanık Vedat Yenerer " ama 7 ay sonra gördüm efendim o detayı “Mahkeme Başkanı "Daha önce değişik gazete ve televizyonlarda çalıştım. En son

Yeniçağ gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktayım. En çok takip edilen internet haber sitelerinden internetajans.com ve medyarazzi.com adlı internet sitelerinin de sahibiyim. Yakın zamana kadar Karadeniz televizyonunda haber yorum tarzında program yapıyordum. Televizyondan alacağımı tahsil edemediğim için ayrıldım. 0532 245 79 89 numaralı telefon benim hattımdır, Yapmış olduğum telefon görüşmelerine ilişkin iletişim tespit tutanakları tarafıma okundu. Bunlara kollukta cevap verdim. Sorulması halinde tekrar izah edebilirim. Soruşturma kapsamındaki kişilerden Veli KÜÇÜK'ü tanırım. 2003 yılında yapmış olduğum bir haber programından sonra bana gönderdiği Kuvayi Milliye dergisi ve kartvizitini aldım. Teşekkür etmek için kendisini aradım. Daveti üzerine yönetim kurulu üyesi olduğu Gima şirketine gittim, bu ne gima değil neydi,

Sanık Vedat Yenerer " efendim daha sonra Endi dedi, Gima’nın bünyesinde ama gima’nın bünyesinde

Mahkeme Başkanı " Burada görüştük. Kendisini programa davet ettim. Kendi haklı gerekçeleri ile teklifimi kabul etmedi. 2004 yılı içerisinde de Şirinevler'deki güvenlik şirketine çağırmıştı. Haber amaçlı olarak gittim. Bana burada Çinlilerle yaptığı güvenlik konusundaki anlaşmadan bahsetti. İlginç geldiği için dinledim. Fotoğraflar aldım. Birkaç gün sonrada bunu gazetede haber olarak yayınladım. 2006 yılı içerisinde de hazırlık çalışmalarını yaptığım Pusu Hikayeleri adlı kitabım için kendisinden yardım almak amacıyla görüştüm. Bir seferinde tesadüfen birlikte olduğu Nejat MÜLDÜR'ün emekli general olduğunu, bu konuda bana yardımcı olabileceğini söyledi. Sahibi olduğum internetajans sitesinin her sene verdiği yılın kuvvacısı ödüllerinden birisini de Veli KÜÇÜK'e verdik. Bu ödülü vatan ve millet sevgisi olan ülke yararına çalışan bir çok kişi ile birlikte Veli KÜÇÜK'e de vermiştik. Zaman zaman kendisi ile güncel konular ve yazmış olduğum köşe yazılan konusunda görüşmelerimiz olmuştur. Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK bir arkadaşımdan telefon numaramı alarak beni buldu. Sonrasında büroma geldi. Emekli binbaşı olduğunu, Önce Vatan isimli gazetede yazı yazdığını, yazılarının sahibi olan internet sitesinde de yayınlanabileceğini söyledi. Daha sonrada kendisinin Güneydoğu ve terör konulu bir yazısını Önce Vatan gazetesinden alarak yayınladık. Sonraki tarihlerde kendisi Şişli deki bir avukat ofisinde zaman zaman toplandıklarını, benim de katılmamı istedi. Kamuya açık toplantılara katılmadığım için bu toplantılara katılmadım.

Sanık Vedat Yenerer "öyle bir şey demedim efendim, kamuya açık toplantılar katılım ne çok anlamsız bir cümle o ne demek kamuya açık toplantılara katılmadım öyle bir cümleyi kabul etmiyorum,

34

Page 35:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:35

Mahkeme Başkanı "Ayrıca yine zaman zaman Sevgi ERENEROL'un sözcülüğünü yaptığı Türk Ortodoks Patrikhanesinde de toplantılar olduğunu buraya da katılmamı istedi. Aynı gerekçeler ile bu toplantıya da katılmadım.

Sanık Vedat Yenerer " orda düzeltmeyi yaptık, davet ettiği yer patrikhane değildi, öyle zannettim

Mahkeme Başkanı "Daha sonra kendisi Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ile Necmettin ERBAKAN ve bir kısım partililerin yazıhane olduğu anlaşılan bir yerdeki fotoğrafını göndererek değerlendirmemi istedi. Hatırladığım kadarıyla türban tartışmalarının önceki bir dönemindeydi. Fotoğrafın daha önce yayınlandığını tespit ettim. Yeni ve haber değeri olmadığı için yayınlamadım. Kendisi daha sonra elleri kelepçeli şekilde basında gördüm, serbest bırakıldıktan sonra bir haberci olarak kendisini arayarak konunun ne olduğu Muzaffer TEKİN' in nasıl kendisini bıçakladığını sordum, o ise Muzaffer TEKİN' in Danıştay' a saldırısından dolayı kendisini suçlayıcı beyanlarda bulunduğu ve bu nedenle aralan bozuk olduğunu söyledi, aralanın bozuk olduğunu anladım ve bu konu hakkında herhangi bir soru sormadım. Sevgi ERENEROL'u ülkenin bütünlüğü ve misyonerlik faaliyetlerinin aleyhindeki çalışmaları nedeniyle basından tanıdım. Yüz yüze görüşmüşlüğümüz yoktur. Kendisine yukarda bahsettiğim yılın kuvvacısı ödülünü vermiştik. Güler KÖMÜRCÜ'yü gazeteci olduğunu bilmemin dışında tanımıyorum. Kemal KERİNÇSİZ'i Büyük Hukukçular Derneği olarak Orhan PAMUK aleyhine açtığı dava ve 301. madde ile ilgili açıklamalarından dolayı basından tanıyorum. Aynı görüşlere katıldığım için sözünü ettiğim yılın kuvvacısı ödüllerinden birini de ona vermeyi uygun gördüm. Bunun dışında benim şahsi davam konusunda görüşmem olmuştur. Emin GÜRSES'i Sakarya Üniversitesinde Uluslar arası ilişkiler ve terör konularında dersler veren öğretim üyesi olarak tanıyorum. Aynı zamanda Harp Akademilerinde uzman olarak çalıştığını duymuştum. Bu sıfatından dolayı kendisini birkaç kez televizyon programlarına davet ettim. Yukarıda sözünü ettiğim yılın kuvvacısı ödüllerinden birisini de kendisine vermiştim. Benim terör gazileri ile ilgili bir yazım çok ilgi görmüştü. Birçok kişi gibi kendisini Gazi Oktay YILDIRIM olarak tanıtan kişi de telefonları veren kendisinin de bu konuyla ilgili Kuva-i Milliye sitesinde bir yazısı çıktığı, bu yazıyı bana ait sitede haber olarak değerlendirmesi istediğini söyledi, bende konuyu haber sitesinin editörüne ilettim,

Sanık Vedat Yenerer " efendim orda tam emin değilim yani ben mi yaptım haber editörüne mi söyledim bilmiyorum çünkü,

Mahkeme Başkanı "ancak yarım saat sonra tekrar aradı, heyecanlı bir şekilde yazının neden çıkmadığını, hemen konulacağını düşündüğünü söyledi, daha sonrada bir yazısı sitede yayınlandı, bundan sonrada kendisiyle bir görüşmemiz olmadı. Soruşturma kapsamındaki diğer bir kısım şüphelilerden elde edildiği belirtilen Ergenekon ve ona bağlı lobi örgütlenmesi konusunda bilgi sahibi değilim, bu terimleri basında duydum, böyle bir örgütün varlığından da bilgi sahibi değilim. 26.11.2007 günlü Veli KÜÇÜK ile yaptığı telefon görüşmesi okundu, soruldu: Görüşme benim tarafımdan yapılmıştır. Görüşmede benimde gazeteci olarak ilgilendiğim gibi MHP'nîn yapısı, genel başkanlık yarışması konusu görüşülmüştür o dönemde genel başkanlığa aday olan Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ' ı tanıyor ve takdir ediyordum. Şahsi kanaat olarak onun genel başkan olmasını istiyordum. Hatta bu konuda yazımda çıkmıştır. Ancak bu yazıyı kendi görüş ve birikim çerçevesinde kaleme aldım. Veli KÜÇÜK' ün de benim gibi düşünmesi onun yönlendirmesiyle, bu yazıyı kaleme aldığımı göstermez. 2312.2007 günlü Veli KÜÇÜK' le yapmış olduğu görüşmeye ilişkin iletişim tespit tutanağı okundu, soruldu: görüşme benim tarafımdan yapılmıştır, Veli KÜÇÜK zaman zaman yazmış olduğum yazılardan dolayı arayarak takdirlerini söyler, buradaki görüşme konusunu hatırlamıyorum, yazı içeriği tarafıma

35

Page 36:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:36

anlatılabilirse bu konuda beyanda bulanabilirim. Şahsen bende bu tarihlerdeki yazımı araştırıp size ibraz edeceğim,

Sanık Vedat Yenerer " kaldı ki bu konuda ben bir yazı yazdım, yani AKP, CHP, Demokrat partili Süleyman Soylu ile ilgili oda arkadaşımdır, ayrıca onunla ilgili ben pek çok yazı yazdım ama bir tane MHP ile ilgili yazı yazdım, dünyayı başımıza yıktılar efendim

Mahkeme Başkanı " 18.11.2008 günü Veli KÜÇÜK ile yaptığı görüşmeye ilişkin iletişim tespit tutanağı okundu, soruldu: görüşme benim tarafımdan yapılmıştır, görüşmede geçen Yılma DURAK MHP' nin efsaneleşmiş üyelerinden birisidir, görüşme konusunda yine benim ve Veli KÜÇÜK' ün MHP yönetimine ilişkin eleştirilerimizdir, Benim MHP' nin bugünkü MHP kadrosuna eleştirdiğimi herkes bilir, ancak bunu kendi görüşüm olarak dile getiriyorum, hiç kimsenin talimatıyla hareket etmiyorum. 22.01.2008 günlü Özcan PEHLİVANOGLU'yla yaptığı telefon görüşmesine ilişkin iletişim tespit tutanağı okundu, soruldu: görüşme benim tarafımdan yapılmıştır. Görüştüğüm Özcan PEHLİVANOGLU Rumeli Balkan Türkleri Konfederasyonu Başkanı ve sahibi olduğum Internet sitesinde köşe yazarıdır. Görüşmemizde kendisine ERGENEKON soruşturma kapsamında gözaltına alınan kişileri düzgün, vatansever kişiler olarak tanıdığını, bu kişilerin siyasi iktidarın bir takım kirli işlerini ve bağlantıların ortaya çıkardıklarından dolayı Meclis dışı bir muhalefet yürüttüklerinden dolayı gözaltına alındığını soruşturmanın siyasi iktidarın yönlendirmesiyle yapıldığını söyledim. Bunlar benim kendi düşüncelerimdir. Bunları yazdım, görüşmede buna yargı ve Meclis tarafından tepki gösterilmesini belirttim, siyasi iktidarın yönlendirmesiyle yapıldığını düşündüğüm için iktidar değişikliği halinde soruşturmayı yürüten savcılarında kaçacaklarını söyledim. Bu sözüm savcıların iddialarından vazgeçeceklerinden şekilde anlaşılması gerekir. 22.01.2008 günlü NEJAT isimli kişiyle yaptığı telefon görüşmesine ait iletişim tespit tutanağı okundu, soruldu: görüşme benim tarafımdan Emekli Tuğgeneral Nejat ESLEN ile yapılmıştır. Kendisiyle çok uzun zaman önce televizyon programlarından tanışıyordum, görüşmede yine soruşturmayla ilgili endişelerimi dile getirdim, Basına yansıyan şekliyle asker ve yargıdan tepki göstermesini söyledim, askerden kastim ise emekli olan subay ve onların dernekleridir, 08.02.2008 günlü Ümit ÖZDAĞ ile yaptığım telefon görüşmesine ait iletişim tespit tutanağı okundu, soruldu: görüştüğüm ÜMİT ÖZDAĞ yukarıda bahsettiğim 20.Yüzyıl Türkiye Enstitüsünün ve Vakfının Başkanıdır, bende buraya rapor hazırlayıp sundum, Basında, Danıştay saldırısından önce, Veli KÜÇÜK' ün de aralarında olduğu bir grubun İstanbul ili Ataşehir' de bir toplantı yaptıkları yer aldı, hatta cinayet kararının burada alındığından bahsedildi, sözünü ettiğim enstitüsünün bir şubesinde Ataşehir' de olduğu için bu konuda bir komploya bulaştırılmak istenilip istenmediğimizi sordum, Ümit ÖZDAĞ ise o konunun eski olduğunu, sadece semtin benzediğini, öyle bir şeyin söz konusu olamayacağını söyledi. Enstitüde bir kısım toplantılar yapılırdı, bunlarda kamuya açık toplantılardır, 2 sefer katıldım, katıldığım toplantılarda Veli KÜÇÜK yoktur, ismi geçen diğer şüphelileri de görmedim.

Sanık Vedat Yenerer " alakası yok efendim Veli Küçük’ün bu toplantıyla 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsüyle, bu bilinen büyük bir enstitü,

Mahkeme Başkanı "Roma' yı da bunlar yaktı, Kenny bunlar öldürdü" başlıklı yazısı okundu, soruldu: yazı bana aittir, Yeniçağ gazetesinde yayınlanmıştır.”

Sanık Vedat Yenerer " efendim dün akşam Emin Çölaşan aynı şeyi söyledi, aynısını televizyonda”

Mahkeme Başkanı "Yukarı da bahsettiğim gibi Ergenekon soruşturmasının dışarıdan dayatılma yoluyla yapıldığı konusunda bir takım şüphelerim olduğunu ve basında soruşturmayla ilgili olarak Muzaffer TEKİN, Fikri KARADAĞ darbe yapacaktı, birisi Başbakan, birisi Cumhurbaşkanı olacak şekildeki haberlerle dalga geçmek maksadıyla yazılmıştır, Türk oğlu Türk Eftim başlıklı yazı soruldu; Bu yazı tarafımdan yazılmıştır. Yeniçağ gazetesinde yayımlanmıştır. Yunan Başbakanının Türkiye ziyareti ile Sevgi ERENELOL' un yakalanmasının

36

Page 37:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:37

manidar bulduğum için bu yazıyı yazdım, bu bir yorum yazısıdır. Emin GÜRSES' le yaptığınız telefon görüşmesi soruldu: Görüşme bana aittir, görüşmeyi Emin GÜRSES' le yaptım, daha önce sahibi olduğum Internet sitesi olarak ödül verdiğimiz 3 kişi soruşturma kapsamında olduğu için bu şekilde bir konuşma yaptım. Bu ödülleri verdiğimiz kişilerin soruşturmaya dahil olacağı ve olayın sulandırılacağı konusunda yapmış olduğumuz bir ironidir, bahsettiğim maddi yetersizlik ise konuşmayı kısa kesmek için yaptığım bir eklemedir, yoksa ödül töreninin ve verilen ödülün büyük bir maliyeti yoktur, görüşmede askerin soruşturmaya tepki göstermemesi ve buna tepki olarak bir Generalin istifa etmesi sözleri ise, benimle görüşen kişi tarafından söylenmiştir.

Sanık Vedat Yenerer " evet ben söylemedim onu, Mahkeme Başkanı " Hasip GÜRTAŞ isimli kişinin Şişli Savcılığına yapmış olduğu şikayet

tarafıma okundu, bu konuda hakkımda Şişli Savcılığınca soruşturma yapıldığı ve Takipsizlik Kararı verildiği, bu konunun tekrar bir sene sonra karşıma çıkartılması anlamlıdır, bu kişiyi tanımıyorum, İzmir Kosovalılar Derneğinin ambleminde Sultan Murat Türbesinin üstünde bir hac resmedilmişti, bunu gazete yayınladım ve eleştiri konusu yaptım, bundan dolayı şikayet edildim,

Sanık Vedat Yenerer " köşe yazısı bu efendim, köşe yazısı bir haber değil, köşemde yazmıştım, rahatsız oldular “

Mahkeme Başkanı "11.01.2008 günlü telefon görüşmesi okundu, soruldu: görüşme yaptığım kişi avukatım Vural ERGÜL' le yaptığım telefon görüşmesidir. Bir dönem çalıştığım Habertürk isimli televizyon kanalından olan alacağım ve bu konularla ilgili yazılarla ilgili açılan davalar konuşulmuştur. Nejat Eslen isimli kişiyle yaptığınız telefon görüşmesi soruldu size: Bu görüşme bana aittir, yukarıda bahsettim Emekli Tuğgeneral Nejat ESLEN ile yapılmıştır, görüşmede bahsedilen seks kaseti yaklaşık 1,5-2 yıl önce Haber TÜRK eski müessese müdürü olan Erdoğan YÜRÜTEN tarafından bir dönem bu televizyonda çalıştığımdan orada kalan eşyalarım ile birlikte gönderilmiştir.

Sanık Vedat Yenerer " özel gayret sarf etmedim efendim, o kasete ulaşmak için,Mahkeme Başkanı "Kasetin bana yanlışlıkla bana geldiğini düşünüyorum, Erdoğan

YÜRÜTEN' in de bunu bana bizzat gönderdiğini düşünmüyorum, Ancak bu konuda ben kimseye şantaj yapmadım, Zaten müştekisi olan Taki’ de bu konuda hakkımda bir şey yoktur. Ergenekon ile ilgisi yoktur diyorsunuz, 20.02.2008 günlü Gülgün FEYMAN ile yapmış olduğum telefon görüşmesi tarafıma okundu, görüşmede Habertür’ün yapmış olduğu Mehmetçik’e yardım kampanyasındaki şaibeler konuşulmaktadır. Ayrıca bunu sadece ben değil, birçok basın yayın organı dile getirmiştir, Melih MERİÇ' in Haber Türk televizyona geldiği zaman maddi durumunun iyi olmadığını kendi ağzından duymuştum, daha sonra ise Gülgün FEYMAN telefonla bana Melih MERİÇ' in rezidans aradığını söyleyince bende kendisinin 110 bin dolarlık arabaya bindiğini duyduğumu toplanan yardım paralarının komisyon alabileceğine dair şüphemi söyledim, ancak daha sonra bu işin aslının olmadığını öğrendim. Evimde yapılan aramada çıkan Emin GÜRSES ve Nejat ÖZGEN ile yaptığım bir programı dahil CD' deki görüntülerde bulunan tüfeği, 1999 veya 2000 yıllarında savaş muhabiri olarak Kuzey ırak' ın Erbil kentinde bir antikacı dükkanından satın aldım, Türkiye' ye dönüşte yanımda getirdim, bu silahı birkaç sefer savaş fotoğrafları sergimde dekor olarak da kullandım. Sonrada annemin evine bıraktım, silah burada bulundu, ilk aldığım tarihten itibaren silahın mermisi bulunmaktadır, Silah 135 yıllık antika bir silahtır, bu kapsamda değerlendirilmesini istiyorum. Aracımda yapılan aramada ele geçen PKK örgütü üyesi ve liderleri olan kişiler ile ilgili fotoğrafları gazetecilik görevimden dolayı haber amaçlı olarak çektim, bu amaçla fotoğrafı çekilen kişiler ile görüşmelerim oldu, bu çalışmalarımın gerek gazetelerde, gerekse kitaplarımda yayınlandı, şimdiye kadar herhangi bir soruşturmaya neden olmadı. Aramalarda çıkan diğer malzemelerle de bana aittir, bunlardan dağıtım listesi şeklinde olan adları yazılı kişilerden bir kısmını önceden tanıyorum, bir kısmını tanımıyorum, kitabımı

37

Page 38:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:38

göndermek için zarflayarak üstlerine isimlerini yazdım, Yine aramalarda çıkan boş havan, uçak savar ve top kovanları, savaş muhabirleri yaptığım dönemde aldığım hatıra amaçlı eşyalardır. Zaten kullanılmaz ve boş oldukları görülmektedir. Demiş siniz doğru mu bu ifade?

Sanık Vedat Yenerer " doğrudur efendimMahkeme Başkanı " Klasör 390 Dizi 152 Hakim ifadesi okundu: emniyette ve

C.Savcılığında verdiğim ifadelerim doğrudur. Aynen tekrar ediyorum. Ben değişik gazete ve TV’ lerde çalıştım En son olarak ta Yeniçağ isimli gazetede köşe yazarlığı yapmaktayım. İki internet sitesinin sahibiyim. Karadeniz TV de yorum yapmaktayım. 0532 245 79 89 nolu telefon hattı benimdir. Yapmış olduğum telefon görüşmelerine ilişkin iletişim tespit tutanaklarına ilişkin olarak ayrıntılı olarak Emniyette C. Savcılığında ifade verdim. Veli Küçük’ü tanıyorum. 2003 yılında yapmış olduğum bir haber programından sonra bana gönderdiği Kuvvai Milliye dergisi ve kartvizitini aldım. Teşekkür etmek için kendisini aradım. Davet üzerine Gima Şirketine gittim. Kendisini de bir programa davet ettim. Ancak kendisi bu davetimi kabul etmedi. Benim Veli KÜÇÜK ile olan görüşmelerim gazetecilik sıfatımla ve haber ile ilgili olmuştur. Özel hiç bir görüşmem yoktur. Mehmet Zekeriya Öztürk ile olan ilişkilerimi de C.Savcılığında anlattım.. Bu konuşma gazetecilik ilişkisinden öteye geçmemiştir. Kendisini de gazeteci olarak tanıtmıştır. Bana sorulan diğer kişiler hakkında da savcılıkta ayrıntılı olarak ifade vermiştim. Aynen tekrar ederim. Bunlarla olan görüşmelerim gazeteci kimliğimden öteye geçmemiştir. Ben o insanları o dönemde suçlu olduklarını bilmiyordum. Bunların özel toplantılarına katılmadım. Bunlarla diyalogum sadece sizli bizli şeklinde olmuştur. Ben Sevgi Erenoğlu’ nu sadece bir kez gördüm. Telefon görüşmelerin ilişkin Tapelerle ilgili olarak; gerek emniyette gerekse savcılıkta ayrıntılı olarak ifade verdim. Teknik takipte yazılanlar doğrudur. Benim bu görüşmelerde ordu ile hükümet arasında birbirine düşürücü konuşmalarım yoktur. Gizli bir amacım, gizli bir oluşumum yoktur. Bunlar benim yorumlarımdır. Bunların içinde suç unsuru yoktur. Gözaltına alınmamdan 2 gün önce benim 320 sayfalık Kanlı kukla PKK isminde bir kitabım çıkmıştır. Bu kitabımda örgütle herhangi bir ilişkisi ve bağlantısı yoktur. Ben PKK kamplarında bu kitabı yapmak amacıyla gece gündüz yattım, burada anılarımı topladım. Bunlar yayınlanmış haberlerdir Şu ana kadar bu kitapla ve haberlerle ilgili tek bir soruşturma geçirmedim. Terör örgütünün iç yüzünü aydınlatıyorum. Gazeteci olarak kamu görevi yapıyorum. Habip GÜLTAŞ isimli kişinin bir gazetedeki köşe yazımdan dolayı bana husumet beslemesi üzerine şikayette bulundu. Şişli Savcılığında soruşturma başlatıldı ve takipsizlik kararı vardı. Benim Balkan Türklerine karşı aleyhte bir faaliyetim olmamıştır. Bende Balkan göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Benim hakaret etmem söz konusu değildir. Ben 2004 ile 2006 arasında yurt çapında Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne katkısı bulunmuş 75 kişiye ödül verdim. Bunların içinde akademisyen, gazeteci, KKTC cumhurbaşkanı, emekli askerler vs. kişiler vardır. Ödül verdiğim zamanda bu kişilerin suçlu olduğunu bilmiyordum.,

Sanık Vedat Yenerer " şöyle düzeltelim efendim, suçlu olduğunu bilmiyordum derken o konularla suçlandığını öyle bir iddia olduğunu benim haberim yoktu suçlu olduğunu bilmiyorum derken sanki suçluda ben bilmiyormuşum gibi ,

Mahkeme Başkanı "Evimde yapılan aramada çıkan CD deki görüntülerde çıkan tüfeği Kuzey Irak’ın Erbil kentindeki bir antikacıdan satın aldım. Tüfek 135 yıllık bir tüfektir. Türkiye'ye dönüşte yanımda getirdim. Bunun antika olduğunu düşünerek beyan etmedim. AKM de dünyanın 18 savaş bölgesinde 90 fotoğrafımı sergiye açtım. Bu bölgelerden getirdiğim malzemeleri de sergiledim. Bu tüfeği de Osmanlıyı arkadan vursun diye İngilizlerin Arap bedevilerine verdiği silah olarak sergiledim. Biz otobüsle geçtiğimiz için arama yapmadılar, Ben sarı basın kartı sahibiyim. Gazeteciyim. Ben gazeteci olarak haber amaçlı bir çok insanla görüşürüm. Hatta yasadışı örgütlerle de görüşmeler yaptım. Bu benim görevimdir. Halkı

38

Page 39:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:39

aydınlatmaya yönelik görüşmelerim vardır. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Demişsiniz doğru mu,

Sanık Vedat Yenerer " doğru evet efendim tüfeği geçirirken efendim şeyden sınırdan polislerde gördü, oradaki gümrük görevlileri de gördü hatta dediler ki ya bu ne filan dedim Irak’tan aldım böyle böyle o kadar pas içinden o kadar kötü vaziyetteydi ki, ya dedim bu ne yok ya bir şey olmaz dediler ve geç git biz idare ederiz dediler, o şekilde geçirdim gittim yani yurtdışından silah ithal etmek suçu filan yazılmış bana ,

Mahkeme Başkanı " sanığa kimlik bilgiler okundu soruldu, doğru mu”Sanık Vedat Yenerer " sabıkasız efendim çok şükür,Mahkeme Başkanı " iddia makamı,C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel " sayın başkanım müsaadenizle birkaç soru sormak

istiyorum Sanık Vedat Yenerer aşama beyanlarınızda tanıdığınız tanımadığınız kişilerle ilgili malumat verdiniz fakat şu anda tekrar soruyorum şurada sanık olarak yargılanan kişilerden başka tanıdığınız ilişki halinde olduğunuz kimse var mıdır, 86 kişi içerisinde herhangi tanıdığınız var mıdır ”

Sanık Vedat Yenerer " tanıdığım derken, neyi kastediyorsunuz”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "tanıdığınız irtibat halinde olduğunuz herhangi bir ilişki

halinde olduğunuz, görüştüğünüz “Sanık Vedat Yenerer "irtibat halinde olduğum hiç kimse yok, ama tanıdığım birkaç kişi

var”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "kim var mesela”Sanık Vedat Yenerer "Kemal Alamdaroğlu var, İstanbul üniversitesi rektörü, Turan

Çömez var, AKP milletvekili eski aklıma gelen Tuncay Özkan var, arkadaşım benim Ato başkanı Sinan Aygün var “

Mahkeme Başkanı " bu neyi soruyorsun sen”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "buradaki şu anda şuanda sanık olarak yargılanan 86

kişinin içerisinde biraz önce bahsettiğiniz kişiler dışında tanıştığınız görüştüğünüz irtibatınızı olan kimse var, başka daha önce yani şuanda tutuklandığınız dönemi demiyorum önceden tutuklanmadan önce irtibat halinde olduğunuz kimse var mıydı “

Sanık Vedat Yenerer "nasıl bir irtibat”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "şunun için soruyorum klasör 136 sayfa 113’de telefon

ajandanızda Drej Ali parantez içinde yasak ve telefon numaraları yazılı bu kişiyle herhangi bir irtibatınız oldu mu, niye telefon numarasını kaydettiniz hatırlıyor musunuz”

Sanık Vedat Yenerer "efendim benim fihirtime bakarsanız PKK’nın telefonlarını da görürsünüz Drej Ali’yi de görürsünüz Feyzi Öz’ü de görürsünüz, Kürt İdris’i de görürsünüz eğer baksaydınız görürdünüz ben gazeteciyim, yıllar içinde ben Drej Aliyle röportaj yaptım kendisi buradaysa yok doğrulayacaktır hem da kaç yılında 1990 yılından babalarla ilgili Cumhuriyet gazetesinde bir röportaj yapmıştım, Drej Ali ile de yaptım Feyzi Öz ile de yaptım o dönemin Türkiye’deki kalbur üstü bütün babalarıyla röportaj yapıp Cumhuriyet gazetesinde tam sayfa dizi yaptım efendim ben gazeteciyim bu tür numaraların bende olması bana sorarsanız, ben size dünyadaki bütün terör örgütlerin, Perudaki aydınlık yolcularında telefonunu ben size veririm yani hepsinin telefonu var veya Sirilanka’daki tamil kaplanlarının numarası da var, bende eğer baksaydınız benim telefon Firishime görürdünüz bunu”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sadece kovuşturmaya tabi kılınanlardan soruyorum

39

Page 40:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:40

Sanık Vedat Yenerer "efendim benim o zaman toparlıyorum efendim, söz konusu kişiyle ben sadece hayatımda bir kez röportaj yaptım, onun dışında yolda görsem tanımayabilirim o kadar çok yıl geçmiş ki yolda görsem tanımayabilirim”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Cumhuriyet gazetesinde hangi yıllarda çalıştınız, ne zaman göreve başladınız ne zaman ayrıldınız ayrılma nedeniniz nedir, İlhan Selçuk ile ilişkileriniz nelerdir”

Sanık Vedat Yenerer "1987 yılında sanıyorum başladım, rahmetli Erhan Akyıldız benim üniversitede hocamdı. Cumhuriyet gazetesinin istihbarat şefiydi. o zaman beni gazeteye davet etti yazları ve öğlen tatillerinde sömestre tatillerinde cumhuriyet gazetesinde çalışıyordum mezun olduğum zaman 89’da tam güne geçtim. 1992’nin sonunda 93 başı olabilir, 92’nin aralık ayıydı sanıyorum, o dönemde Cumhuriyet gazetesinde bayağı ayrılmalar vardı gruplar oluştu o dönemde ben istihbarat şefimle anlaşamadım ve cumhuriyet gazetesinden istifa ettim. İlhan Selçuk gazetede o zaman imtiyaz sahibi gibi üst bir görevdeydi. hiçbir diyalogum olmadı kendisiyle, istifa ettikten sonrada Cumhuriyet gazetesi sendika olduğu için Cumhuriyet gazetesinde tazminatlarımı da aldım, geride ne bir dava, ne bir iftira, ne bir yalan, ne bir hırsızlık, anlımın akıyla ceketimi aldım ve çıktım gittim benim cumhuriyet gazetesi geçmişim çok şükür tertemizdir”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yazdığınız bir yazınızda, Sevgi Erenerol ve Erkut Ersoy’un gözaltına alınmasını eleştiriyorsunuz, özel büro ve Erkut Ersoy hakkında ne tür bir malumatınız var, herhangi bir ilişkiniz var mı bir dayanışma içinde bulundunuz mu”

Sanık Vedat Yenerer "hiçbir malumatım yok, hiç tanımam ama gözaltına alınış biçimleri sorgulanmaları ve medyada yer alış biçimini eleştirdim ben, onları tanımam gerekmiyor siz aya gittiniz mi ayı biliyor musunuz ama ay hakkında bilgi sahibisiniz pek çok şey yazabilirsiniz aynı şekilde“

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "özel büroyla bilgi paylaşımı yaptınız mı, o anlamda soruyorum”

Sanık Vedat Yenerer "hiç tanımam, yolda görsem tanımam efendim Erkut Ersoy’u hiç benim öyle şeyim olmaz “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "22 ocak 2008 tarihinde Nejat isimli şahısla yaptığınız görüşmede Gülen Kömürcü hakkında ya çok özel dosyalar bilgiler devamlı yayınlıyor, nereden geliyor bilmiyorum ama, şeklinde söylüyorsunuz çok özel dosyalar, bilgiler nedir sizin bildiğiniz nedir “

Sanık Vedat Yenerer "efendim biz habercilikte bir konuşla ilgili kapsamlı bir şey yayınlanıyorsa, ona dosya deriz, habercilikte bu bir tabirdir, dosya hazırlamaktır ben gittiğim zaman bir yere örneğin Afrika’da bir yere giderim bir dosya hazırlarım ve dosyam yayınlanır bu dosyadır bunun adı eğer kapsamlı bir konuda bir şey yazılıyorsa bu dosyadır Güler Kömürcü’de zaman zaman kamuda dikkat çeken gündem olan konularda yazılar yazmaktadır ben buna dikkat çektim bu kadar”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "özel bilgiden kastınız nedir ne gibi özel bilgi”Sanık Vedat Yenerer "örnek vereyim hemen örnek vereyim ben İsa Gamber’in Musavvat

partisi lideri İsa Gamber’in Türkiye’ye geldiğini, bir gece uçağıyla Sorosla bir yalıda İstanbul boğazında bir yalıda görüştüğünü yazdım. 2-3 gün sonra tanışmıyoruz beni yalanlayan bir köşe yazısı yazdı hayır görüşmedi diye ben görüştüm filan böyle bir görüşme yoktur gibi yani Soros’un İsa Gamber ile görüşmediğini benim yazımın doğru olmadığı yönünde bir köşe yazısı yazdı yani ben tür bilgileri kastediyorum”

40

Page 41:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:41

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Veli Küçük ile tanışmanızdan bahsederken size bir programdan sonra Kuvvai Milliye isimli dergi ve kartvizitini gönderdiğini söylüyorsunuz ve bu dergiyi çıkartmış olduğu diye bahsediyorsunuz Veli Küçük’ün çıkarttığı böyle bir dergi mi var Kuvvai Milliye isminde “

Sanık Vedat Yenerer "efendim ben bilmiyorum o mu çıkartır “C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "ifadenizde şöyle diyorsunuz bana posta yoluyla

çıkartmış olduğu Kuvvai Milliye isimli dergiyi “Sanık Vedat Yenerer " bana bir dergi verdi çıkartıyorum mu dedi çıkartıyoruz mu dedi,

destek mi oluyorum dedi yani tam hatırlamıyorum ama önünde duran bir dergiydi Batı Trakya dergisinin de zaten yönetim kurulundaydı sanıyorum, kendiside söyledi bir derginin “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "lütfen siz soruya cevap verin “Sanık Vedat Yenerer "hayır o kelimeyi yönetim kurulundaydı sanıyorum ya da danışma o

şekildi yani bir yere danışman olabilir. Biz çıkartıyoruz diyebilir bunu illa cebinden parayla çıkartıyor olması gerekmiyor “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "size bizzat mı verdi, posta yoluyla mı gönderdi “Sanık Vedat Yenerer "gönderdi efendim ama ayrıca ben gittiğimde de birkaç kere 1-2

dergi gösterdi bana verdi şey yaptı hatta bazı konularda da dikkat çekmiş çünkü ben Pusu hikayeleri diye bir kitap hazırlıyorum basım aşamasındadır Pusu hikayeleri Doğu ve Güneydoğuda çatışmalara girmiş, şehitler vermiş, gaziler vermiş, subayların anılarını topluyorum efendim çok çarpıcı bunlar unutulmasın diye, bunla ilgili bir sefer gitmemin nedeni de budur paşam dedim acaba bildiğiniz muharip böyle köşede kalmış kimsenin ilgilenmediği insanlar var mı, onların hikayelerini topluyorum bana yardımcı olur musunuz, aynı şekilde Mehmet Zekeriya Öztürk’de muharip bir asker olduğu için onu aradım birkaç defa, dedim ki var mı böyle kimden toplayabiliriz unutulmasın bunlar tarihe not düşelim diye ve o kitabım basım aşamasın yani yayın aşamasında inşallah buradan çıktıktan kısa bir süre sonrada onu toparlayacağım, bu amaçladır”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "derginin içeriğiyle ilgili bir malumat verebilir misiniz”Sanık Vedat Yenerer "hatırlamıyorum Kuvvai Milliye “C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "kimin çıkardığını ne yaptığını bilmiyorsunuz “Sanık Vedat Yenerer "yok sakıncalı insanların çıkarttığı bir dergi olmadığını biliyorum

Kuvvai Milliye ile ilgili zaman zaman Çetin Yetkin’in de çıkarttığı yeniden Kuvvai Milliye gibi efendim o kadar fazla ki Kuvvai Milliye ile ilgili dergi, broşür vesaire bu 2006’dan sonra o kadar patladı ki, yani ben onun künyelerini şuanda aklımda tutamıyorum kim çıkartır ama bildiğim kadarıyla bu dergiler örgütler yada yasadışı insanlar tarafından çıkartılmıyor çıkartılsaydı bugün diğer gazeteler taraf gibi şu bu gibi yüzlerce, binlerce satardı bunların hiçbiri 3 sayıdan ileri gidemedi, çünkü parasızlıktan “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "2004 yılında da profesyonel güvenlik isimli bir işyerinde davet edip buluştuğunuzu söylüyorsunuz burada Veli Küçük’e mi ait “

Sanık Vedat Yenerer "ait olup olmadığını bilmiyorum ama beni davet etti oraya, kendiside söyledi zaten yüzde 20 ortağıyım dedi”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "stratejik güvenlik isminde bir şey var “Sanık Vedat Yenerer "tam emin değilim, profesyonel mi stratejik mi ama gittiğim yer

benim Yenibosna’daydı orda söylüyorum Yenibosna diyorum orda “C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Şirinevler diye geçmiş”Sanık Vedat Yenerer "şirinevler, yenibosna’ının arasında sonuçta söylediğim yer

önemlidir, gittiğim yer önemlidir o anda, ismi hatırlamayablirim zaten oraya ulaşmak için bakın burada bile karıştırıyoruz en az 10 defa telefonla ya hangi sokak neresi diye sordum gittiğimiz

41

Page 42:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:42

yerde bir iş hanının en üst katı soba yok gittiğimde herkes paltoyla oturuyordu, öyle milyonlarca doların konuşulduğu bir ortam değildi “

Mahkeme Başkanı " konu anlaşıldı”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yılın kuvvacısı isminde ödül vermek için bu fikir sizde

nasıl doğdu ne şekilde karar verdiniz”Sanık Vedat Yenerer "efendim 2004 yılıydı, hayır ben samimiyetle cevap vereceğim,

2004 yılıydı gazetemizde yazan insanlar ve benim görüştüğüm insanlar bir sohbet sırasında ya niye böyle şeyler sanıyorum Leyla Zana’ya verilen ödül mü veya birisine verilen ödülle ilgili bir şeydi dedi ki ya bizde verelim dedim, yani Türkiye Cumhuriyeti sevgisi üniter yapının korunması, laiklik”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "kendiniz mi karar verdiniz”Sanık Vedat Yenerer "hayır arkadaşlarla karar verdik, sitenin sahibi benim ama şimdi

şöyle bir şey var Aydın Doğan kendisimi veriyor ödülü efendim”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "site olarak karar verdiniz, öyle mi”Sanık Vedat Yenerer "site olarak ama sitenin sahibi benim yani Aydın Doğan Hürriyet’in

verdiği ödülü Sedat Simavi ödülünü Aydın Doğan mı veriyor efendim “C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sadece bunu öğrenmek istedim Sanık Vedat Yenerer "sitenin sahibi benim bu şekilde efendim sordunuz anlatayım izin

verin, ulusal bütünlüğe, Atatürkçü düşünceye sahip insanları kamuoyunda temiz olarak bilinen, hiçbir suçu bulaşmamış, aranmayan ve bu konuda mücadele eden bir şey yaratan bir şeyler çırpınan insanlara bu seçici kurul tarafından verdik sonra bir daha verelim dedik, en son vermez olaydık dedik yani ortalığı gördünüz yüzlerce dernek yüzlerce site patladı gitti. Kuvvai Milliye kelimesi Türkiye’de naip bir düşünce ayaklar altına alındı ve 2006 yılı benim için aralık ayıydı son oldu, bir daha da böyle bir şey yapmadım”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "PKK terör örgütü yöneticileri ile yapmış olduğunuz görüşmeler ve kamplara gittiğiniz tarih olarak tam olarak ne zaman gittiniz, o zaman hangi gazetede çalışıyordunuz, kim tarafından görevlendirildiniz, giderken herhangi bir devlet kuruluşuna bilgi verdiniz mi “

Sanık Vedat Yenerer "efendim benim 90-91-92-93-94-95-96-97 hiçbir devlet kuruluşuna bilgi vermedim. çünkü hiçbir devlet kuruluşunu bağlamaz Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında olan bir şey için hiç kimseden benim izin almama gerek yok, ayrıca örneğin kitabımda fotoğrafta gördünüz gibi 92 yılında ve 97 yılında PKK tarafından rehin alınan askerleri alan almaya giden birkaç gazeteciden biriyim ben, biri 92 yılında Haftanin kampından o 5 askeri aldık, 97 yılında da iki kez gidildi bu kitapta var okusaydınız bu soruyu bana sormazdınız Zamp kampında Rıza Altun’un şey yaptığı komuta ettiği bu kampa iki defa gittik. orada bizim 7 askerimizi aileleriyle birlikte aldık geldik hiç kimseden izin almamıza gerek yok çünkü yanımızda milletvekilleri vardı ayrıca Cumhuriyet gazetesi çalışanı olarak 91-92-93’de, 92 sonuna kadar efendim cumhuriyet gazetesi adına gittim. o zaman muhabirdim, yanımdaki fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekip röportajlar bunların tamamı cumhuriyet gazetesinde yayınlandı, eğer getirin derseniz ben bunları çıkartır cumhuriyet gazetesinden getirir önünüze de koyarım, diğer dönemlerde de televizyoncu kimliğimle Star televizyonunda, show tv’de 32’inci programında o bölgede pek çok operasyona katıldım PKK ile Barzani ile Irak Hizbullah’ıyla ilgili görüntüler aldım. polis Irak Hizbullahıyla ilgili görüntüleri gördü emniyet amirleri bana bu ne dediler ben dedim ki Irak Hizbullah ha ha Irakta Hizbullah mı olurmuş dediler bende dedim ki bir gün beni davet edersiniz ben size bu konuda size seminer veririm dedim dünyadan haberleri yok efendim emniyet amirleri ben sorguluyorlar Irakta Hizbullah mı var diyorlar”

42

Page 43:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:43

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Ergenekon operasyonunun ABD büyükelçisi Ankara büyükelçisinin başbakanı program dışı 40 dakika görüştükten sonra, karar verildiğini, vatansever ve sadece AKP yönetimini işbirlikçi olarak niteledikleri için hayali cinayet senaryoları üretilerek başlatıldığından bahsedip, bu konuda somut bilgi, belge elinizde var mı neye dayanıyorsunuz”

Sanık Vedat Yenerer "efendim, somut belge sizsiziniz bu duruşmanın başında bütün o cinayetlerle bu sanıkların ilgisi olmadığını siz söylediniz efendim”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "bu yazılar dezenformasyon amaçlı olarak mı yazılmıştır”Sanık Vedat Yenerer "hayır efendim siz söylediniz bu duruşmanın başında demediniz mi

her ne kadar bu insanlar bunla bunla suçlanıyorlarsa da bilgi, belge, veri yoktur dediniz ve Danıştay’a bağladınız, ayrıca benim anayasal hakkım olayları eleştirebilirim ben mahkeme sürecini yazmıyorum bir soruşturma ile ilgili düşüncelerimi yazıyorum efendim, sorular soruyorum soru sormak benim anayasal hakkımdır ve benim anayasal hakkım bu mahkeme bu savcılar tarafından düzeltiyorum bu savcılar tarafından ayaklar altına alınmıştır, bu yazdığım yazıyla ilgili olarak ta hiçbir basın savcısı bana dava açmamıştır “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "bilgisayar incelemelerinizde, 21 şubat 2008 doc isimli word dosyasında Türkiye’nin bir sömürge haline getirildiği belirtilerek, çözüm olarak aydınların önderliğinde halk ayaklanmasından bahsetmektesiniz, burada neyi kastediyorsunuz”

Sanık Vedat Yenerer "başbakan Erdoğan neyi kastediyorsa onu kastediyorum efendim şeyimde var ifademde verdim, başbakan Erdoğan ne dediyse aynısını söylüyorum bakın okumamı ister misiniz okumamı isterseniz bir daha okuyayım efendim, okuyorum Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Hürriyet gazetesindeki demecidir efendim bu haksızlık karşısında bilim adamlarının, entelektüellerin, sanatçıların sesleri ne yazık ki yaşadığımız çağda yeterince yükselmiyor eğer bu sorumluluk yerine getirilmezse insanlık güç ilişkileriyle başa çıkamaz ve güç ilişkilerine mağlup olur. ben bu yazımda diyorum ki aydınlar ön ayak olmalıdır örneğin Uğur Dündür nasıl ki tavuğun yenmediği bir dönemde buyurun ahali tavuk yiyin dedi, ona güvendiler insanlar tavuk yediler, örneğin İngiltere’de et fiyatları yükseldiği zaman kadınlar hemen bir araya gelir bir protesto ederler et yenmez bir ay içerisinde et fiyatları düşer, dünyanın en pahalı benzini Türkiye’de efendim 200 dolardan varili 40 dolara düştü benzin fiyatı düşmedi dünyada böyle bir rezaleti kabul edecek ancak Türk toplumu vardır ve bu rezaleti ancak protesto ederek engelleye bilirsiniz, protesto etmeden bu engellenebilir mi, ben silahlı halk ayaklanmasına davet etmedim sayın başkanım, değerli üyeler, aydınların önderliğinde bir halk hareketi nedir bu sosyal toplum olma çağdaş vatandaş olma gereğini yerine getirme vatandaşlık görevini biz yapmıyoruz, yani ben burda silahlı isyana tahrik etmiyorum ki kimseyi, ayrıcı hangi basın savcısı bu konuda bana suç duyurusunda bulunmuş ya da yasal işlem yapmıştır yok böyle bir şey “

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Ergenekon belgesinde suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için siyasi porteler ciddi biçimden analiz edilmeli ortak idealler ve uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü biçime de yer almaları sağlanmalıdır yazmakta sizinde Veli Küçük ile yaptığınız görüşmelerde Ümit Özdağ’ın MHP’nin başına geçirilmesiyle ilgili görüşmeleriniz var, bu konuda ne biliyorsunuz”

Sanık Vedat Yenerer "efendim Ümit Özdağ profesör doktor’dur saygın bir akademisyendir MHP üyesi değildir. ben MHP üyesi değilim, gazeteciyim. Veli Küçük emekli bir asker MHP üyesi değildir şimdi bizim MHP yönetimini eleştirmekten daha doğal ne hakkımız olabilir. Ramiz Olgun ile Koray Aydın’da MHP’nin genel başkanlığına adaylar onları neden gözaltına almıyorsunuz efendim onlar resmen adaylar, biz aday değiliz hiçbir şey değiliz sadece eleştiriyoruz eleştirmekte de haklıyız, haklı gerekçelerimiz var. milliyetçi olduğunu söyleyen bir partinin milliyetçiliğiyle bağdaşmayan çelişen yönlerini telefonda konuşuyoruz. bunu kaç kere konuşmuşuz bir kere konuşmuşuz ben bunu ne kadar yazmışım 2007 yılında seçim öncesi seçimden bir ay önce, bir ay değil, daha fazla 1-2 ay önce 2 yıl önce yazdığım köşe yazısı

43

Page 44:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:44

ondan sonra ben Baykal ile ilgili köşe yazısı yazdım Süleyman Soylu ile ilgili yazdım Süleyman Soylu gibi son derece Süleyman Soylu için olumlu bir yazı yazdım. AKP ile ilgili yazıyorum DSP ile ilgili yazı yazıyorum onlarla görüşüyoruz aynı ortamda DSP lideriyle gayet beni iyi tanır sayın Baykal beni 1991 yılından beri tanır, ben onunla dünyanın pek çok yerinde gazetecilik yaptım”

Mahkeme Başkanı " konu anlaşıldı mı”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "anlaşıldı, Hasip Gültaş’la ilgili daha önce takipsizlik

kararı verildiğinden bahsettiniz, ama 8 şubat 2008 tarihinde, İstanbul Terörle mücadele şube müdürlüğüne gelerek ifade vermiş ve orada diyor ki, Hasip Gültaş, kendisinin Gaziosmanpaşa daki köprülü Yavulçişna derneğinin kurucu üyesi olduğunu Balkan göçmenlerinin üye olduğu bir köy derneği olduğunu 4-5 sene kadar önce Balkan Türkleri derneklerinin bir federasyon çalışması oldu. bazı dernekler bu çalışmaya katıldı. bir çoğu federasyon çalışmalarına katılmadı katılmayan derneklere vatanın tehlikede olduğunu, sizlerde bu tehlikeyi görmüyorsunuz ve çalışmalarımıza katılmıyorsunuz gibilerden söylemler oldu, bizim derneğimizde bu çalışmalar “

Sanık Vedat Yenerer "kim söylemiş efendim bunu “C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Hasip Gültaş”Sanık Vedat Yenerer "ben mi söylemişim, kendisine bunları”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "bunlar sizin isminizden bahsediyor, şimdi gelecem bize

bu şekilde laflar geldi internet sitelerine katılmayan derneklere karşı ve dolayısıyla Arnavut kökenli Türklere karşı hakaret içerikli yazılar başladı ve burada bazı isimler veriyor, Süheyl Özcan, Lütfi, İsmail şeklinde ve sizin internet sitesinde bu yazıların yayınlandığını ve sonuç olarak da şöyle diyor, bu kişilerin amaçlarının balkan kökenli Türkler üzerinde oyunlar oynayarak yeni çatışmalar çıkartmak olduğu, bu konuda ne diyorsunuz “

Sanık Vedat Yenerer "şunu söylüyorum, bir, Ergenekon ile ne ilgisi var, iki, bunları yazan ben değilim”

C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Ergenekon da sürekli vatanın işgal altında olduğunu söylüyor birleşin diyor STK’ları “

Sanık Vedat Yenerer "benziyor yine benziyora geldiniz efendim”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "benziyor değil STK’ları bir araya toplamaya çalışıyor “Sanık Vedat Yenerer "efendim bunu söylediği insan Özcan dediği yani bun derken bu

şahsın söylediği insan Özcan dediği insan Özcan Pehlivanoğlu benim sitemde sadece köşe yazarı Süheyl Çobanoğlu’da onun yardımcısıdır ve Özcan Pehlivanoğlu efendim Balkan Türkleri konfedarasyonu başkanıdır çatısı altında 200 tane dernek var. Süheyl beyde onun yardımcısı sadece benim sitemde yazı yazıyor, şimdi Hürriyet gazetesinde yazan bir yazıdan Aydın Doğan mı sorumludur efendim “

Mahkeme Başkanı " yazılar o kişilere ait”C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "teşekkür ediyorum”Sanık Vedat Yenerer "ayrıca iddialar doğru değil “C.Savcısı Nihat Taşkın "savunmanızda Veli Küçük ile gazeteci sıfatınızla birkaç kez

telefonla birkaç kez de yüz yüze görüştüğünüzü savundunuz, önceki ifadenizde 2007 yılında çalıştığınız Karadeniz tv’den paranızı alamadığınız için ayrıldığınız programa çıkmadığınızı gören Veli Küçük’ün sizi arayarak nedenini sorduğu ve bu konuda görüşmek için sizi çağırdığı sizinde gittiğiniz şeklinde beyanda bulunduğunuz anlaşılmaktadır, Veli Küçük sizin bir televizyon kanalında çalışmanız, orada programa çıkıp çıkmamanız, paranızı alamamanız ile neden ilgilenmektedir, söz konusu görüşmede neler konuşulmuştur, Veli Küçük’ün bu konuda size ne gibi bir yardımı olmuştur”

Sanık Vedat Yenerer "efendim ben bütün bu işlerimin yanımda Karadeniz TV diye bir küçük bir kanal var burada program yapıyorum Yaşar Nuri Öztürk ile birlikte bir süre sonra paramızı ödemediler sorduğum zamanda son derece saygısız bir üslupla şey bende dedim ki

44

Page 45:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:45

yani böyle olmaz, eğer ödemezsen, 3 ay oldu çıkmayacağım çünkü son derece saygısız bir üsluptur, bende dedim programı bitirelim dedim bitirdim. programa çıkmadım o akşam çıkmam gereken programı yapmadım program iptal oldu, ertesi gün arabayla giderken telefonda Veli Küçük ile konuşurken ne oldu, niye televizyona çıkmıyorsun gibi bir serzenişte bulundu. hayırdır filan ya dedim paşam aynen böyle paşam dedim böyle böyle paramı ödemiyorlar bunlar bir acayip tuhaf insanlar ben dedim ne kadar samimi davranırsam beni o kadar aptal yerine koydular bende kestim efendim dedim program yapmayı Allah Allah ya nasıl olur filan ya dedim ki paşam müsait değilim şuanda konuşamıyorum anlatırım gibilerinden telefonu kapattım. ondan sonrada birkaç gün sonrada gittiğimde onu anlattım. böyle böyle ne oldu diye, onun dışında beni bir yönlendirmesi, vesaire hani dünyanın en büyük örgütüydü. hani en pahalı örgütüydü bula bula Türkiye’nin en fakir televizyonuna mı beni yönlendirecek Veli Küçük yani, böyle bir şey olabilir mi, 50 tane televizyon kanalı var, en fakirine en zor durumda gecekondu gibi yayın yapan bir yere mi Veli Küçük hani çok zengindi hani 50 milyon doları vardı hani televizyonlar kuruyordu ona mı bana yönlendiriyormuş bunu zül addederim efendim böyle bir şey hukuk skandalı böyle bir şeyle itham edilmek bile yüreğimi yakıyor benim ”

C.Savcısı Nihat Taşkın "sizin ifadenizde geçen bir konuyu burada size açıklatmak için soruyorum”

Sanık Vedat Yenerer "anladım benim yüreğim yanıyor 10 aydır kendimi esir hissediyorum tekrar ediyorum”

C.Savcısı Nihat Taşkın "sayın meslektaşımın sorduğu soruyu biraz genişleterek eğer cevap verirseniz, sormak istiyorum. 2004 yılından itibaren sahip olduğunuz internetajans.com internet sitesi adına Sinan Aygün, Kemal Alemdaroğlu, Emin Gürses, İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Erol Müdercimler, Sevgi Erenerol, Hurşit Tolon, Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük, Turan Çömez, isimli kişilerle birlikte yaklaşık 70 kişiye yılın kuvvacısı ödülünü verdiğiniz anlaşılmaktadır, yılın kuvacısı ne demektir, açıklar mısınız, verdiğiniz ödüle neden bu ismi koydunuz “

Sanık Vedat Yenerer "efendim, Kuvvai Milliye değil de, her yıl biz bu seçici kurul sohbetlerimiz sırasında bir kerede de değil, son bir ay kala falan ne yapalım ya böyle bir şey oldu sevgi hanımı dinlediniz mi filan, ya bak çok önemli, evet filan, bir takibe alıyoruz nedir ne değildir gazetelerde filan ya uygundur Sevgi hanıma da verilsin bir tane, bir tane liste var efendim zaman için o listeyi dolduruyoruz. burada rakam belli değil, bazen 20 olur, bazen 25 olur kendilerine açıp söyleriz, nedir buradaki kriter, tekrar ediyorum Türkiye’nin ulusal, üniter yapısına sahip çıkmak, savunmak, Atatürk ilke ve inkilaplarına savunmak ve bu konuda bir şeyler yapmış olmak, bu önemli, Kuvvai Milliye ruhuyla yılın kuvvacısı bir espriyle değişik bir plaket şekli yaptık kendimiz yarattık bir grafiker ve heykeltıraş güzel sanatlardan bir geç arkadaşımız abi ben yaparım dedi onu dedi, kalıp falan döktü ucuz 20-25 milyonluk bir şey, çok yaptırınca daha da uzun oluyor, böyle bir şey, bunları veriyoruz bugüne kadar verdiklerimizin tamamını emniyet genel müdürlüğüne düzeltiyorum, valiliğe ve emniyete faks çektik, listesini bakın, bir ay önceden biz bu insanlar şurada şu saate şurada düzenlenecek olan bir plaket verilecektir, bilginize arz ederiz sayın valimizde davetlidir diyerek faks çekiyoruz efendim yasadışı, gayri resmi hiçbir şey yok, yaklaşık 200 kişi geliyor, kamuya açık, herkese açık gizli değil, sirkeci garında efendim daha açık olabilir mi Bakırköy belediyesi bandosunu yolluyor, yani bandoyla insanları bandoyla karşılıyoruz”

C.Savcısı Nihat Taşkın "Hilton otelinde de yaptınız mı”Sanık Vedat Yenerer "efendim C.Savcısı Nihat Taşkın " Hilton otelindeSanık Vedat Yenerer "hayır bando almıyorlar, Hilton oteline”C.Savcısı Nihat Taşkın "tören yaptığınızı soruyorum “

45

Page 46:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:46

Sanık Vedat Yenerer "Hilton otelinde, şehitlerimiz adına saygı duruşu ve istiklal marşı okunmuştur, zaten Cihan haber ajansına sorarsanız, Cihan haber ajansı size verir listesini”

Mahkeme Başkanı " en son dağıtımı şişli belediyesiyle ile ilgili olan orda yapıldı savcı bey onu zaten açıkladı “

Sanık Vedat Yenerer "efendim ucuz olsun diye şişli belediyesinin Kültür merkezini rica ettik şişli belediyesi başkanı da dedi ki, ya ben ayarlarım size dedi orayı bizde teşekkür ettik konuşmamda da çıktım, burada yapabildiğimiz için teşekkür ediyoruz dedik”

C.Savcısı Nihat Taşkın "Anıl Çeçen kimdir hangi çalışması nedeniyle sizin tarafınızdan yılın kuvvacısı ödülüne laik görülmüştür “

Sanık Vedat Yenerer "Anıl Çeçen’i Ankara’daki televizyon programlarından ulusalcı duruşundan dolayı ödüle seçici kurul layık görmüş, ben de kendisine söyledim Anıl Çeçen aranan terörist değil, bir sabıkası olan bir insan değil hangi nedenle bunu soruyorsunuz onu anlamış değilsiniz “

C.Savcısı Nihat Taşkın "Kuvvai Milliye veya vatanseverler kuvvetler güç birliği hareketi derneklerin kuruluşunda yer aldığı yönündeki iddialar nedeniyle soruyorum”

Sanık Vedat Yenerer "ha hiç bilmiyorum ben Ankara’da yaşamıyorum İstanbul’da yaşıyorum, zaten kendiside gelmedi başkasını gönderdi hiç bilmem ayrıcada onun ne yaptığı beni hiç ilgilendirmiyor efendim beni ne bağlar onu yaptığı şeyler “

C.Savcısı Nihat Taşkın "önceki ifadenizde kuvvacı kelimesinin sulandırıldığından Türkiye’nin her yerinden son derece rahatsız açıklamalar yapılıp rahatsız edici tipler çıktığından hatta 2005 yılında ödül dağıtırken bazı şahısların gelerek yaşasın Türkiye Cumhuriyeti şeklinde sloganlar attığından, bu tür şeylerden rahatsızlık duyduğunuzdan, 2006 yılından itibaren ödül vermeyi bıraktığınızdan bahsettiğiniz anlaşılmaktadır, bu beyanlarınızı açıklar mısınız, ödül törenine gelip slogan atan kimlerdir kuvvacı kelimesi nasıl sulandırılmıştır “

Sanık Vedat Yenerer "efendim yaşasın Türkiye Cumhuriyeti sloganından rahatsız olmamız rahatsız bu slogandan değil bu tören son derece sakin, nezih, düzeyli bir törendir herkes saygı çerçevesinde alır, ödül verir konur en az bi 10 dakika konuşur hiç kimse bir taşkınlık bir tuhaflık yapmaz rahatsız edici hiçbir şey yoktur, herkes aynı şekilde geldiği gibi ikramını alır, bir şeyler yer içer, korumalarına bütün çelik kuvvete kadar hepsi kim varsa önlem alan hepsine orada ikram yapıyoruz, onlar yerler içerler ve sessizci dağılır giderler, 2005 yılında apzürt böyle bir takım insanlar geldiler bayrak açtılar vesaire bizim tarzımız değil, bu biz böyle insanlar değiliz buraya gelen insanlar hepsi belli bir kariyere sahip, akademisyenler, bilim adamları, sanatçılar , gazeteciler, siyasetçiler ayrıca konuklar var dışarıdan gelen, dolayısıyla böyle hareketler olunca yanımda da Uğur Dündar vardı Uğur Dündar’a da dedim ki abi dedim bu belli oldu dedim bundan sonra artık bu Kuvvai Milliye filan artık bu hareket sulandırılacaktır başlamıştır diye düşündüm, öyle bir düşünce doğru düşündüğümü düşünüyorum doğru yapmışım”

C.Savcısı Nihat Taşkın "kolluk ifadenizde Mehmet Zekeriya Öztürk ile Danıştay saldırısından sonraki görüşmenizde size kendisinin Muzaffer Tekin ile irtibatlandırılmaya çalışıldığını size Sevgi Erenerol’dan bahsettiğini, Ortodoks patrikhanesinden bazı toplantıların katıldığını, sizi da davet ettiğini ancak katılmadığınızı beyan ettiniz, yine aynı ifade de Sevgi Erenerol’un 2006 yılında medyadan tanıdığınız gayri müslim olarak Türkiye’nin bütünü ve misyonerlik ile ilgili çalışmalarının dikkatinizi çektiğini kendisine sahibi olduğunuz internetajans.com isimli internet sitesi adına 2006 yılının aralık ayında yılın kavvacısı ödülünü verdiğiniz şeklinde beyanda bulunduğuz anlaşılmaktadır Mehmet Zekeriya Öztürk’ün kilisede yapılan toplantılardan neyi kastettiğini, sizin bundan ne anladığınızı sizi kilisede yapılan bir tören veya ayine mi yoksa ifadesinde belirttiği gibi bir toplantıya mı çağırdığını çağrıldığınız halde neden toplantıya gitmediğinizi açıklar mısınız”

46

Page 47:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:47

Sanık Vedat Yenerer "efendim ben cevap vermek istiyorum, lütfen hayır hayır bir tereddütte hiçbir şey kalmasın efendim, ben bunu hem Zekeriya Öztürk’ün ifadesinde hem de bugünkü ifademde düzelttim beni oraya çağırdığını sanmıştım, ama hayır çağırmadı, oraya çağırmadı dolayısıyla Sevgi Erenerol’un bulunduğu kiliseye gitmedim, çağıranda Zekeriya Öztürk değildi, kimin çağırdığını da hatırlamıyorum o yüzden tereddütte kaldım, geçmiş zaman, yani sanki öyle bir şey sonradan hatırladım dedim beni avukat ofisine çağırmıştı diye fakat öyle kayda geçmiş onu iki kere düzelttik, daha öncede düzelttim ben yani ifademde bir tek karıştırdığım yanlışlık odur onun dışında “

C.Savcısı Nihat Taşkın "şu kısmı da düzeltmek istiyor musunuz, açık kaynaklardan araştırmada ve sizinde şu anda belirttiğiniz gibi Sevgi Erenerol’a verdiğiniz ödülün ifadenizde söylediğinizin tersine 2006 yılında değil, 2005 yılında olduğu buna göre kendisiyle en azından 2005 yılından itibaren tanıştığınız anlaşılmaktadır. Sevgi Erenerol ile tanışmanız konusunu açıklar mısınız, ifadenizdeki kendisini medyadan tanıdığınızı beyanınızı hangi yerlerde haberlerde veya hangi yayında kendisini gördüğünüz şeklinde açıklar mısınız, neden Sevgi Erenerol ile tanışma tarihinizi saklıyorsunuz ”

Sanık Vedat Yenerer "sayın başkanım, ben ne zaman ödül verildiyse bilmiyorum ödülü de ben vermedim kendisi burada sorabilirsiniz başkası verdi kim verdiğini hatırlamıyorum ondan sonra Sevgi hanıma nerde gördüğümü hatırlamıyorum bilmiyorum bir telefon görüşmemiz de yok, ama bugün köprüden geçerek hergün karşıda oturdum ben yıllarca, ya köprüdeki gişedeki adamada biz para veriyoruz geçiyoruz yani ben o zaman gişe memuruyla irtibatlı mıyım her gün görüyorum ben kaldı ki böyle bir görüşmede yok efendim irtibatlı olabilmek için gerçekten irtibatlı olmak lazım böyle 3 senede bir bir kere gördün tanıyorsun falan değil buradan irtibat çıkartmak çok zorlama bu ben yakıştıramıyorum savcılarımıza bu kadar böyle cılkını çıkartarak ucuz irtibatlarla bir örgüt kurmak bu örgütün propaganda birimi yapmak şemalarda bütün Türkiye’deki gazetelere tefrikalar halinde vermek ben “

C.Savcısı Nihat Taşkın "size yüklenen 6136 sayılı ateşli silahlar kanununa muhalefet suçu şekli bir suçtur, yani silahı bulundurmak kastınız sorgulanmaz, resmi bilirkişilik kurumları raporlarına göre de ateşli silah vasfına sahip bulunduğu belirtir ise, eğer ruhsat yoksa suçun oluştuğu kabul edilir, bu silahın sizin değil annenizin evinde onunda evinin yatak odasındaki dolabın içerisindeki yatakların arkasında bulunduğunu söylediniz “

Sanık Vedat Yenerer "yatakların arkasında değil, dolabın arkasında”C.Savcısı Nihat Taşkın "bulundurmakta sakınca görmediğiniz mermisi dahi olmadığını

söylediğiniz bu silahı neden bu şekilde saklama ihtiyacı duyduğunuzu açıklar mısınız “Sanık Vedat Yenerer "açıkladım efendim açıkladım bu soruyu son derece gayri ciddi

buluyorum, hiç dinlememişler beni “Mahkeme Başkanı " açıklandı savcı bey o daha önce”

C.Savcısı Nihat Taşkın "Ümit Oğuztan ile sizin Star televizyonunda çalıştığınız sırada Fadime Şahin olayı olarak bilenen haber nedeniyle tanıştığınızı bu haberin ilk olarak çalıştığınız televizyonda yayınlandığını o tarihte sonra”

Sanık Vedat Yenerer "hayır eöyle bir şey söylemedim haberim falan yayınlandı öyle bir şey yok öyle bir şey yok savcı bey ben o dönemde tanıştığımı söyledim Ali Kalkancı Fadime Şahin olayında tanıştım. ben o zaman Star televizyonunun haber araştırma müdürüydüm o zaman tanıştım o kadar ben meslek hayatımda binlerce gazeteciyle tanıştım efendim “

Mahkeme Başkanı " soru bitsin buyurun savcı bey nedir o”C.Savcısı Nihat Taşkın "o tarihten sonraki ilişkinizin koptuğunu habercilik nedeniyle birkaç

kez görüştüğünüzü savundunuz Ümit Oğuztan ile ilk tanışmanızın ayrıntısını bu kişinin Fadime Şahin olayı ile ilgilisini anlatır mısınız “

47

Page 48:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:48

Sanık Vedat Yenerer "hemen anlatayım efendim aynı ifademde verdiğim gibi ben o dönemde yöneticiydim o olay patladığı zaman benim bulunduğum televizyon kanalının ortaya çıkarttığı bir konuydu Ali Kalkancı vesaire, o dönem televizyona gelmişti bir toplantı yapılmıştı genel yayın yönetmeni, haber müdürü, istihbarat şefi ben 5-6 tane yönetici, o zaman bir toplantı o zamandan tanışmışız, ondan sonra bir daha ben hayıtımda Ümit Oğuztan’ı görmedim ben bu yaşıma kadar efendim 1000’lerce gazeteciyle tanıştım yurt içi ve yurtdışında bu hiçbir anlama gelmez, sadece tanışma ondan sonra beni bilmem birkaç yıl önce hatırlıyorum, telefon açtı telefonumu bulmuş tekrar ediyorum 14 yıldır aynı telefonu kullanıyorum efendim işte bu nedenden beni arayan bulabilsin diye, internet sitesine kadar her yerde benim telefonum vardır hiçbir telefonumu değiştirmedim, bundan sonrada değiştirmeyeceğim telefon açtı Vedat bey nasılsınız dedi ben dedi Ümit Oğuztan a selamlar siz nasılsınız dedim ben dedi şişlide bir gazetenin başındayım dedi bilginiz olsun dedi filan a teşekkür ederim hayırlı olsun dedim kapattım sonrada gözaltına alınmadan 1 ay önce bir moda çekiminin kamera arkasını görüntüsünü İstanbul Çenıl diye bir kanalın yayın yönetmeni olduğunu duydum, telefon açtım dedim ki Ümit bey bir cd var onu göndersem yayınlar mısınız dedim bunu, a tabi dede memnuniyetle gönderdim yayınladı bende açtım teşekkür ettim kendiside açtı dedi ki akşam yayınına da koyduk dedi, vesaire böyle bir şey birkaç kere fakat bir bakıyorsunuz ki aman Allah’ım bir şişirilmiş örgütsel bağlantı vesaire böyle bir şey yok efendim “

C.Savcısı Nihat Taşkın "önceki savunmanızda geçtiği gibi yazılarınız ile ilgili olarak basın savcılarının işlem yapmadığı halde, soruşturma savcılarının doğru değildir. CMK 250 maddesi ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca bütün yayınlar düzenli olarak takip edilmekte ve bu savcılığın görev alanına giren suçlar konusunda işlem başlatılmaktadır. 17 şubat 2008 tarihli köşe yazınızda emniyetin ele geçirdiği patlayıcıları ve mühimmatları tutanaklara geçirmeyip gizlice depolayarak ilerideki Ergenekon operasyonlarında kullanacağı şeklinde duyum aldığınızı bunun emniyete sızmış bir cemaatin işi olduğu şeklinde bir duyum aldığınızı yazdığınız anlaşılmaktadır. tabidir ki bu çok ciddi bir iddiadır kendiniz bu bombalarla ilgili suçlanmasanız da yazınızdan aylar sonra açılan bu davada huzurda yapılan savunmalar bu yazınıza çok benzemektedir. Türk emniyet teşkilatı sizin göstermek istediğiniz şekilde savaş halinde bulunduğunuz düşman bir devletin güvenlik gücü olmadığına göre, bu yazıyı yazıp devletin emniyet kuvvetini alenen aşağılama suçunu ve kanunu takibatını da göz önüne alarak, bütün kamu oyuna bu iddialarınızı duyurmanızın delili olması gerekir. kendinizin savunma açısından açıklar mısınız “

Sanık Vedat Yenerer "açıklarım öncelikle şunu davamı açılmış efendim, anlayamadım ben davamı açıldı başta bir şey söyledi bu yazılarımla ilgili davamı açılmış bana

C.Savcısı Nihat Taşkın "bu sözünüz tabidir ki emniyet kuvvetlerini ceza kanunları 301’inci maddesindeki alenen aşağıma suçunu oluşturabilir”

Sanık Vedat Yenerer "anlatım bilir açılmış mı anlayamadım tam söylerseniz “C.Savcısı Nihat Taşkın "yani bu zaman aşımı süresi sonunu kadar bu dava açılabilir, bu

soruşturmada yapılabilir evet”Sanık Vedat Yenerer "şimdi efendim ben bu gazete yazısında aradan cımbızdanmış bir

cümledir bu, size özellikle dedim bakın dedim, bu yazının tamamı değildir hatta özellikle sayın başkanıma söyledim bir yerde ben diyorum ki, bakın böyle bir süreçte bir duyum aldım bu duyumda böyle böyle bazı bombaların envanteri alınmadı böyle şeyler konuşuluyor bunun konuşulması dahi vahimdir, emniyete buradan ihbar ediyorum lütfen bu konuda duyarlı olun ben kamu görevi yapıyorum duyduğum vahim bir şeyi emniyete ihbar niteliğinde köşeme yazıyorum bu bir ihbardır, ama gel gelelim bu süreçte ben haklı çıkıyorum, 3 gün sonra beni gözaltına alıyorlar özellikle bu soru üzerine emniyette çok üstüme geldiler ve hatırlayacaksınız, o süreçten sonra Mart, nisan , mayıs aylarında pimi çekilmemiş bir bomba bulunduğu haber yaptılar bir

48

Page 49:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:49

yerde poşet içinde bomba bulundu haber yaptılar yine bir yerde bir çocuk sokakta pimi hep pimi çekilmemiş bombalar bulunuyor nedense pimi çekilmemiş bomba bulundu diye hep haberler televizyonda bir sürü haberler yapıldı hale bu davadaki bombalar bile şaibelidir ve cumhuriyet tarihinden beri acaba sormak lazım bombayla el bombasıyla bugüne kadar kaç eylem gerçekleştirilmiş el bombası bugün Türkiye’de bulunacak bir yasadışı kurum için en basit şeydir efendim, yani bir yasadışı örgüt hangi örgüt bana söyleyin, DHKP-C mi , EL KAİDE mi, DEVSOL mu, PKK mı bugüne kadar el bombasıyla eylem yapmış, patlattıkları zaman C4 patlatıyorlar efendim, ne el bombası el bombası örgütlerin rağbet ettiği bir bomba şekli değildir, bunu hepimiz biliyoruz, dolayısıyla ben böyle bir duruma dikkat çektim. bunu ihbar ediyorum, ben kimseye iftira atmıyorum. böyle bir şey duydum diyorum aman dikkat, burda ne acayiplik var acayiplik olmadığı bana dava açılmamış olmasından bellidir bunu savcılar okuyor bir değil onlarca savcı okuyor bunu”

C.Savcısı Nihat Taşkın "Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur isimli kişileri tanıyor musunuz, nerede ve ne şekilde tanıştınız, görev dönemlerinde kendilerini ziyaret ettiğiniz oldu mu “

Sanık Vedat Yenerer "hiç birini tanımıyorum şöyle efendim şahsen tanımıyorum Şener Eruygur’u Jandarma genel komutanı olarak tanıyorum Hurşit Tolon’u 1999 yılındaki Yalova depreminde ben Kanal D televizyonunda orda görevliydim, canlı yayında oda iaşe ve lojiklikten sorumluydu, korgeneraldi herhalde tam hatırlamıyorum o zaman onu programıma yayınıma çıkarttım en son karşılaştığımda onu hatırlamadı bile onun dışında diğer saydığınız isimleri yani yolda görsem tanımam kim olduklarını bilmiyorum asker oldukları için bu ikisini tanıyorum”

C.Savcısı Nihat Taşkın "görev dönemlerinde kendileriyle hiç görüşmediniz “Sanık Vedat Yenerer "Şener Eruygur ile görüştüm “C.Savcısı Nihat Taşkın "makamında mı görüştünüz “Sanık Vedat Yenerer "makamında görüştüm ne için görüştüğümü de söyleyeyim

isterseniz, 4 bölümlük doğu ve güneydoğuda terörle mücadele konusunda belgesel için hazırlık yaptım. bu belgesel keşke bilseydim, onun belgesini de getirirdim. Türk silahlı kuvvetlerine başvurdum Türk silahlı kuvvetleri bana bu belgeselde çekmek için helikopter vesaire ihtiyaçlarım için olur verdi. ayrıca ikinci ordu ve üçüncü ordunun koordinasyon merkezlerini bana resmi olarak bildirdi. hatta koordinasyon subaylarının dahi isimleri ve cep telefonları vardı. 4 bölümlük terörle mücadele belgeseli için genelkurmaya gittiğimde, o zaman sadece Şener Eruygur ile değil pek çok oradaki insanla subayla görüştüm. yani özellikle böyle Şener Eruygur’u almak bence çok sakıncalı. çünkü ben pek çok orda generali tanıyorum albayı tanıyorum binbaşıyı tanıyorum”

C.Savcısı Nihat Taşkın "Hayrettin Ertekin ifadesinde sizin hakkınızda ki tanımadığınızı beyan ettiniz. Vedat Yenerer’i televizyoncu olmam nedeniyle Can Ataklı’nın yerine televizyona almam söz konusu olmuştu. ismi geçmişti ancak yönetim kuruluna ismi sunulduğunda ben biyografisini gördükten sonra ekonomi kanalı olduğumuz için kendisini kabul etmedim demektedir siz bahsedilen konuda herhangi bir görüşmede bulundunuz mu sizi tavsiye eden veya görüştüren”

Sanık Vedat Yenerer "hayır efendim bana Hayrettin Ertekin burda karşılaştığımızda beni tanıdığını söyledi televizyondan ekonomi kanalı olduğu için Can Ataklı geldikten sonra yönetim kurulunda demişler ki Vedat Yenerer düşünür müsün diye teklif getirmişler benim biyografimi çıkartmışlar e biyografim savaş muhabiriyim efendim benim ben sıcak bölgelerin gazetecisiyim bu konu benim uzmanlık alanım terör vesaire balkanlar, doğu, güneydoğu, Irak, Afrika vesaire ekonomi kanalına doğal olarak böyle bir insanı genel yayın yönetmeni yapılması çok absürt bir durum olur, bu yüzden bu alternatifi kullanmamışlar bana bunu kendisi son derece sade bir dille söyledi, burada yapılacak veya söyleyecek hiçbir şey yok “

49

Page 50:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:50

C.Savcısı Nihat Taşkın "Ferit İlsever ile Serhan Bolluk arasındaki bir telefon görüşmesinde sizin hakkınızda yapılacak bir haberden bahsedilmektedir. daha sonra bu haberin yapılmasının ertelendiği söz edilmektedir. söz konusu olan haber konusunda bilginiz var mı”

Sanık Vedat Yenerer "efendim bende bunu iddianamede okudum, Serhan beye sordum nedir bu haber diye benim sahip olduğum internetajans.com da bir haberi daha geniş kullanacaklarmış o yüzden benim adım geçmiş, kendisine de sorabilirsiniz budur bende kendisi gibi merak ettim yani ne nedir diye “

C.Savcısı Nihat Taşkın "Veli Küçük ‘un Bilecik’teki ikametinde yapılan aramada 25.3.2007 tarihli Vedat Yenerer isimli şahsın sayın komutanım Türkiye’nin güvenliği işgal altında başlıklı bir sayfalık yazı elde edilmiştir “

Sanık Vedat Yenerer "benim değil, ben böyle bir yazı yazmadım, ben böyle bir yazı yazmadım”

C.Savcısı Nihat Taşkın "teşekkür ederim sayın başkanım “Sanık Vedat Yenerer "nedir ne olduğunu da bilmiyorum söyler misiniz ne olduğunu yani

sayın komutan Türkiye’nin iç güvenliği filan “Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi” efendim, az önce bu 17 şubat tarihli yazıda

bombalar meselesi konuşulmuştu, o yazıyı bende okudum, okuduktan sonra merak ettim acaba sayın savcılar bu konuda emniyet hakkında soruşturma başlatırlar mı diye merakla beklerken 4 gün sonra baktım Vedat bey gözaltına alındı, yine biraz bekledim, 9 şubatta sıhhiyede yapılacak olan mitingden bir gün önce yani 10 şubatta yapılacaktı oda meclisteki kabul edilecek olan turban olayından mütevellit 9 şubatta sıhhiyede Osmanlı caminin ayakkabılığında bir bomba bulundu. yine merakla bekledim acaba bunun gereği yapılacak mı diye, çünkü oda Ergenekon bombası dendi bunun üzerine de ben sayın savcılara bir dilekçe gönderdim dedim ki bakın 17 şubat tarihli yazıyı ihbar kabul edin bu çok önemli bir hadise ki Nihat beyde onu söylüyor ama Nihat bey onu söylerken doğrudan suçlamayı sanığa getiriyor, peki emniyetin içerisinde görevini suiistimal edebilecek hiçbir emniyet görevlisi olamaz mı, bunu kesinlikle düşünmüyor ve nitekim benim verdiğim dilekçe üzerine hiçbir işlem yapmadılar efendim, bildiğimden bunu da bildiğimden ötürüde bu sefer Bakırköy Cumhuriyet savcılığına gönderdim ve o konuda tahkikat açıldı. emniyet görevlileri hakkında bu konuda acaba kendisinin ifadesi alındı mı “

Sanık Vedat Yenerer " alındı efendim “Sanık Kemal Kerinçsiz” teşekkür ediyorum efendim”Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi” ben Vedat beye bir açıklama yapacağım, bir de

soru soracağım biraz önce sayın savcımızın söylediği televizyonla ilgili konu, yönetim kuruluna bir emekli orgeneral bahsetmiştim Vedat beyin çok iyi bir televizyoncu olduğunu kendisini isaftan tanıdığını Habertürk diye bir televizyonu Ufuk Güldemir ile beraber çok iyi yere getirdiğini bir makta yaptığını alınması gerek bu kişinin mutlaka genel yayın yönetmeni olması gerek diye bana ısrar ettiler fakat şeyi sordum kendisinin onayını aldınız mı,izin aldınız mı haberi var mı diye hayır ben söylüyorum deyince önce siz kendisinin onayını alın çalışmak ister ise biz burada bir kararını verelim diye öyle bir açıklama olmuştu bana onu sordular neden televizyonuna Vedat Yenerer’i almak için bir telefonda geçmiş herhalde tahmin ediyorum ben sadece iyi bir insan olduğu için ona kefil olan yönetim kurulundaki iki tane yönetici kefil olduğu için getirdiler kendisinin onayı alınmadığı için ben o gün hayır demiştim ama bundan sonra Vedat bey gibi insanı bulursak 10 tane kanalın başına getiririz ikincisi kendisine bir soru sormak istiyorum ilk tutuklandığımız günden itibaren kendisiyle biz beraberiz, 11 aydır aşağı yukarı her gün 24 saat beraberiz aynı hücredeyiz, benimle ilgili örgüt üyeliği veya herhangi bir buradaki insanlarla tanışıklığım veya benim şahsiyetimle ilgili en ufak rahatsız olduğu veya hissettiği bir şey varsa çok samimi ve dürüstçe açıklamanızı istiyorum “

50

Page 51:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:51

Sanık Vedat Yenerer " bildiğim kadarıyla Hayrettin Ertekin bu huzurda hiç kimseyi tanımıyor hiç kimseyle bir ilişkisi yok, olmamışta, onun dışında tabutluk adı verilen 15 metre karelik hücrede beraber esir hayatı yaşadık örgütle bir yapılanmayla yasadışı bir oluşumla ne benim ne kendisinin hiçbir şekilde ilgisinin olabileceğini düşünmüyorum “

Sanık Serhan Bolluk söz istedi verildi; sayın başkan ismimiz geçti Serhan Bolluk Ferit İsever ile Serhan Bolluk arasında bir telefon konuşması, Vedat Yenerer ile ilgili o konu şudur efendim açıklık getireyim bu sayın Vedat Yenerer’in internet sitesinden alınan deniz feneri yolsuzluğu ile ilgili bir haber konusudur, olay budur, aydınlık dergisi bu Deniz feneri olayını Türkiye’nin gündemine ilk getiren dergidir, sonradan nasıl patladığı görülmüştür olayın, şu anda dosyası beklenmektedir Almanya daki savcılıktan, hala maalesef gelmemiştir olay budur efendim,

Sanık Sevgi Erenerol söz istedi verildi ;Vedat bey, emniyette benimle ilgili size herhangi bir soru soruldu mu veya bir şey söylendi mi “

Sanık Vedat Yenerer " Organize şubede beni odadan odaya kelepçeyle dolaştırdılar, işte komutanım diyeceksin dediler, birbirlerine de komutanım diyen bazı insanlar geldi. yönetici olduğunu söyleyen birisi karşıma oturdu. Sevgi Erenerol’u tanıyor musun dedi tanıyorum dedim yani ama benim bir şeyim yok, ismen tanıyorum, sana onun Atatürk düşmanı olduğunu söylesek hatta onun bir kitap yazdığını, bu kitapta da Atatürk’e sövdüğünü söylesek ne dersin dedi. valla üzülürüm dedim. ne diyim, üzülürüm dedim eğer böyle bir kitap yazmışsa çok üzülürüm dedim ve esefle kınarım dedim, eğer böyle bir şey varsa, ama benim bildiğim bir şey yok dedim bu yönde, bütün söyledikleri bu, sonrada avukatıyla karşılaştım sordum dedim, kandıra da oda aradan 7-8 ay geçtikten sonra böyle bir kitabı var mı dedim, Sevgi Erenerol’un, kesinlikle böyle bir kitabı yok dedi, yani tam bir tuzak efendim yani”

Mahkeme Başkanı " anlaşıldı konu “Üye Hakim (Hasan Hüseyin Özese)"emniyette şöyle bir beyanınız var, profesör doktor

Ümit Özdağ 21’inci yüzyıl Türkiye enstitüsünün başkanıdır, enstitüsünün Ankara’da bir genel merkezi vardır ayrıca İstanbul Ataşehirde Ataşehir rezidans 22’inci katta bir ofisi bulunmaktadır biz zaman zaman burada tanınmış profesör ve gazetecilerler toplantı yapmaktayız, Ortadoğu ve diğer konularda görüş alış verişi yaparız ,bahse geçen toplantılara ben 2-3 defa katıldım bu ofis hakkında bilgi verir misin, yani kime aittir, kiralık mıdır”

Sanık Vedat Yenerer " efendim bu 21’inci yüzyıl Türkiye enstitüsünün yönetim kurulu var yaklaşık 40-50 kişilik bir grup bunun içinde iş adamaları var müteahhitler var, varlıklı insanlar var Ataşehir girişinde ana yoldan giderken o tarafa doğru sol tarafta üç tana yüksek bina vardır bir gidenler bilir o yüksek binalardan birincisidir, onun 22 ‘inci katında, her halde 120 metre kareyi geçeceğini sanmıyorum, bir ofis var, bu ofis kiralandı, kirasını da 2-3 milyardan fazla olduğunu düşünmüyorum. bu ofiste ana solon kısmında büyük bir masa var, diğer kısımda da birkaç masa olan küçük oda var, bir oda da Ümit Özdağ İstanbul’a geldiği zaman bazen otelde kalmamak için ona orda bir yatak odası var, burada bu yönetim kurulu üyeleri, bazen toplanır, eğer bir rapor hazırlanacaksa, üç ayda bir basın kalın bir şey vardır, bu rapor, başta tüm siyasi parti liderleri olmak üzere her üç ayda bir bütün Türkiye’deki önemli kurumların kuruluşların Tusiat dahil vesaire hepsinin genel başkanlarına önüne gider bir cilt olarak bastırıyoruz. 200 -300 sayfa büyüklüğünde burada her sayısından bir 8-10 kişi rapor hazırlar, yani ben Irak konusunda bir 115 sayfalık Irakla ilgili Kerkük konusunda bir rapor yazmıştım, değişik insanlar rapor hazırlar ve bunun bazen toplantısı olur, Ümit Özdağ geldiği zaman gidip kafede oturmaktansa veya bir yerde oturmaktansa bir de bu grup insanlar hem o tarafta oturuyor, çoğu hem de Semiha Şakir düzeltiyorum Sabiha Gökçen havalimanına yakın, hem de Ankara İstanbul otobanı olduğu için köprü yok, oradan Ankara ya rahat dönebiliyor rahat diye trafiği da rahat diye orada bu ofis kiralandı, bu ofis 1-2 yıldır var ve o dönemde bu Ataşehir filan lafları olunca bende açtım dedim

51

Page 52:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:52

ki hocam ya nedir bu Ataşehir acaba bizimi bulaştırmaya çalışıyorlar ondan sonra çok kirli bir ortam hayır dedi o dedi eski tarih ne alakası var dedi biz dedi daha altı ay oldu orayı kiralayalı olamaz dedi mantıken olamaz bu telefon tapesi bu tapedir efendim “

Üye Hakim (Hasan Hüseyin Özese)"bu katıldığınız toplantılarda veya başka toplantılara sanıklardan katılanlar oldu mu veya siz “

Sanık Vedat Yenerer "hayır hiçbiri hiçbiri şunu hemen söyleyeyim, bir 10-15 kişi oluyor zaten insanlar çalışan insanlar doktorlar var, vesaire var kim var, Ömer Lütfi Mete bir kez konferans verdi hatırlıyorum ondan sonra bir kez Profesör Doktar Hacı Salihoğlu bir kere konferans verdi, eğer bir kerede daha yapıldıysa ben bilmiyorum, dördüncüyü bilmiyorum yani orada konferans derken işte ağırlanıyor bir iki saat tecrübelerini anlatıyor, vesaire soru sohbet çay içiyoruz ondan sonra evimize gidiyoruz bir şey yok yani burada bir örgütsel toplantı değil bu”

Üye Hakim (Hasan Hüseyin Özese)"bu eşinizin ortağı olduğu Fatihte bir işyeri var “Sanık Vedat Yenerer "evet sahibi ailesi eşimin ailesi “Üye Hakim (Hasan Hüseyin Özese)"orada bir takım kapalı zarflar ele geçmiş, üzerinde

işte bir takım kişilere teslim edilecek şeklinde bir ibareler var, onu açıklar mısınız”Sanık Vedat Yenerer "anladım efendim bu kitabım gözaltına alınmadan önce 3-4 gün

önce basıldı, geldi bana ama piyasaya verilmedi. 1 Mart itibariyle piyasaya verildi, bana bundan 50 tana yayınevi kitap yolladı koli halinde bende oturdum yukarda oturdum ofiste büyük zarflardan aldım Uğur Dündar sevgili Uğur Dündar’a en içten sevgi ve saygılarımla yazdım zarfladım zarfına da Uğur Dündar’a teslim edilecek, ben bunları askerler var gazeteciler var bunları mesela grup halinde yapıyorum Hürriyetin önünden geçerken Hürriyetin şeyine bırakıyorum Uğur Dündar’a teslim edilecek, Yalçın Bayer’e teslim edilecek, Emin Çölaşan’a teslim edilecek bu gazetecilik şeyidir”

Üye Hakim (Hasan Hüseyin Özese)"kitaplarla ilgili zarflardır”Sanık Vedat Yenerer "evet efendim, çünkü böyledir eğer gazeteye bir şey gönderirseniz

onu gazetede hemen vermezler, ulaştırma servisi vardır teslim edilecek denir”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi; Vedat bey kaç yıllık

gazetecisiniz”Sanık Vedat Yenerer "aşağı yukarı 20 yılı geçti”Av. Zeynep Küçük” gazetecilik hayatınız boyunca çok insan tanıdınız mı”Sanık Vedat Yenerer "1000 lerce”Av. Zeynep Küçük” çok insanla çeşitli vesilelerle görüştünüz di mi”Sanık Vedat Yenerer "çok mesleğim bu işim bu ”Av. Zeynep Küçük ”bir kişinin sizi yönlendirip yönlendirmeye çalışmadığını bir kişinin sizi

bir tarafa doğru çekmeye çalışıp çalışmadığını anlayabilecek tecrübeye sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz “

Sanık Vedat Yenerer "tabiî ki düşünüyorum”Av. Zeynep Küçük” Veli Küçük’ü ziyaretiniz sırasında size verdiğini söylediği

dokümanların “Sanık Vedat Yenerer "bana doküman vermedi, Veli Küçük”Av. Zeynep Küçük” orda bulunan bir takım dokümanların savcı beyin sorusu üzerinden

gidiyorum ben “Sanık Vedat Yenerer "hayır hayır doküman vermedi sadece Çinlilerle sohbet sırasında

Çinlilerle işbirliği yapacağız deyince şaşırdım, Allah Allah bu nedir paşam dedim ya dedi Çinliler geldi dedi bizden dedi bende fotoğraf istedim”

Mahkeme Başkanı " onu sormuyor dikkat edin, soruya dikkat edin”Av. Zeynep Küçük” bir takım dergi işte bir takım dokümandan kastım oydu işte bir takım

dergiler falan onlara bakma fırsatı buldunuz mu “

52

Page 53:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:53

Sanık Vedat Yenerer "baktım”Av. Zeynep Küçük” içeriğinde suç unsuru içerebilecek yönlendirme içerebilecek her hangi

bir husus var mıydı, dikkatinizi çekti mi “Sanık Vedat Yenerer "hiç yoktu ve bunlar bilinen dergiler öyle bilinmeyen acayip gizli

dergiler değil şu anda piyasada belki satılıyordur kapatılmadıysa eğer reklam bulup devam ettiriyorlarsa satılıyordur basın savcılarının dava açtığı yasadışı organ değildi bunlar Batı Trakya dergisi ise hala çıkıyor hala efendim”

Av. Zeynep Küçük” Veli Küçük ile yaptığınız telefon görüşmelerinde gündemi, siyasi durumu ve muhalefet partilerini eleştiren bir takım görüşmeler yaptığınız kayıtlarda da var, bunu genel olarak kimlerle yaparsınız yada bu tip görüşmeleri yapar mısınız”

Sanık Vedat Yenerer "ben Veli Küçük’ü 6 yıldır tanıyorum iki defa böyle konuşma olmuş samimi söylüyorum daha önce hiç böyle bir konuşma olmadı tesadüfen her halde o ip atma olayı mı vardı bir şeyler vardı MHP gündemdeydi bir atağa kalkmıştı bu şehit aileleri üzerinden filan o günlerde gündemdeydi Veli Küçük’de bana serzenişte bulundu, budur içeriği, onun dışında ben pek çok insanla konuşuyorum ya siyasetin konuşulmadığı insan mı var birde efendim ben gazeteciyim emin olun beni yolda gören simitçi bile abi ne olacak bu devletin hali beni tanıyorsa bize soruyorlar ne yani bu tipik bir şeydir ya bir gazeteci gördükleri zaman abi ne olacak bu hali devletin hali deyip önce kendi fikirlerini anlatırlar, bu bizim halkımızın tipik özelliği bizim halkımız herkes politikayı çok iyi bilir, efendim “

Av. Zeynep Küçük” ya bu tip konuşmaları pek çok insanla yapıyorsunuz “Sanık Vedat Yenerer "tabiî ki “Av. Zeynep Küçük” tamam teşekkür ediyorum”Şebnem Korur Fincancı Vekili Av Özkan Yücel ;soru sormak isteyeceğiz sayın başkanım” Mahkeme Başkanı " efendim daha önce verilen kararımız var avukat bey daha önce bir

karar verdik “Av. Özkan Yücel “sayın başkanım “Mahkeme Başkanı "efendim karar verilmiş “Av. Özkan Yücel “sayın başkanım usule ilişkin bir talebim var, izin verirseniz “Mahkeme Başkanı "karar verilmiştir karar verilmiştir lütfen buyurun oturun”Av. Özkan Yücel “sayın başkanım soru sormayacağım “Mahkeme Başkanı "usulünü daha sonra şey yapacaksınız “Av. Özkan Yücel “sayın başkanım soru sormayacağım “Mahkeme Başkanı "buyurun oturun efendim lütfen lütfen buyurun oturun”Av. Özkan Yücel “sayın başkanım soru sormayacağım “Mahkeme Başkanı "lütfen buyurun oturun lütfen buyurun oturun”Av. Özkan Yücel “sayın başkanım “Mahkeme Başkanı "efendim söz hakkı vermiyorum, size lütfen buyurun oturun”Av. Özkan Yücel “sayın başkanım usule ilişkin bakın bu yargılamanın bu yargılamanın“Mahkeme Başkanı "efendim usule ilişkin konuşmalarınızı alacağız, lütfen buyurun

savunmayı alayım “Av. Özkan Yücel “sayın başkanım izin verirseniz bakın “Mahkeme Başkanı "sözünüzü kapayın efendim tartışmak istemiyorum ben lütfen kapar

mısınız onu efendim lütfen lütfen “Av. Özkan Yücel “sayın başkanım, bu yargılamanın devam etmesi için talebim var “Mahkeme Başkanı "avukat bey avukat bey lütfen onu verir misiniz o şeyi, söz hakkınız

yoktur, efendim dur savunma taleplerinizi alacağız müsaade eder misiniz ” Av. Özkan Yücel “sayın başkan eğer mahkemenizi reddedeceğim dersem bu saatten

sonra savunma alabilir misiniz “

53

Page 54:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:54

Mahkeme Başkanı "efendim müsaade ederseniz, savunmayı alayım istediğiniz kadar konuşabilirsiniz bırakın, şimdi lütfen lütfen “

Av. Özkan Yücel “peki teşekkür ediyorum”Sanık Vedat Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül söz istedi verildi; efendim zaman zaman

ekranı kullanacağım için ellerim boşta kalsın diye masanın üzerinde kullanmak istiyorum öncelikle sayın savcıların az önce müvekkilime sordukları Veli Küçük’ten gönderilmiş sayın komutanım Vedat Yenerer imzalı yazıyı ilişkin mahkemenizi bilgilendirmek istiyorum aynı bilgiden eğer isterseler savcılarda yararlanabilirler ama şunu çevireyim efendim sizde görün savcılarda görsünler sözü edilen yazı bu efendim sözü edilen yazının başlığında sayın komutanım Vedat Yenerer 25.03.2007 tarihli yazısı altında da gönderenin imzası var melih diye bu yazı okunduğunda ortalama zeka seviyesine sahip biri tarafından rahatlıkla anlaşılabiliyor”

Mahkeme Başkanı " soracağınız bir soru yok”Av. Vural Ergül “hayır efendim yok efendim savcılar bunu okudukları halde anladılarsa bu

soruyu bile bile sordularsa diyecek bir söz yok, ama yok daha da vahimi o ki bunu okuduklarında anlayamıyorlarsa savcılar o cübbelerini soyunsunlar gitsinler efendim, burada bakın sayın komutanım Vedat Yenerer 25 Mart 2007 tarihli yazısı diyor altında yazıyı gönderinin imzası var Melih diye bu kadar açık aşikar bir metni, müvekkilimi suçlamak adına kasten tersinden yorumlayıp sayın mahkemeniz huzurunda “

Mahkeme Başkanı " efendim sizde düzüne yorumlayın “Av. Vural Ergül “soru sormak abeste iştigal efendim, biz yargı faaliyetini nasıl yapacağız

savcı kamu görevlisi “Mahkeme Başkanı " efendim sizde düzüne yorumlayın doğruyu yorumlayın “Av. Vural Ergül “savunma yargılama amacı olsa eğer savcının kamu adına faaliyet

gösterdiği için sanığın lehine olan hususları da ortaya koyar bu alenen sanığın aleyhine delil yaratmak gayretinden başka bir şey değil efendim öncelikli bu hususta bilgilendirmiş oldum sizleri, değerli başkanım sayın üyeler, soruşturmanın başında yani üçüncü dalga olarak müvekkilim gözaltına alındığında, basında estirilen o süper savcı rüzgarlarının en şiddetli olduğu sıralarda müvekkilimin adına ilk işim soruşturma savcılarını araştırmaya başlamak oldu şimdi bende beyanlarıma soruşturma savcılığını ve özellikle de Zekeriya Öz’ü tanıtmakla başlamak istiyorum. Geçtiğimizde Mart ayı başı aylardır sürdürülen soruşturmada henüz ortada iddianame yok iken, ama soruşturmada yeni dalgalar için Şamil Tayyar, Fehmi Koru başta olmak üzere Taraf, Sabah, Zaman, Star gazetelerinde, Samanyolu ve ATV televizyonlarında haldır haldır kamuoyu hazırlanmaktaydı, iddianamenin daha çıkmasına aylar olduğunun konuşulduğu sıralar müvekkilimin da adil yargılanma hakkının ihlal olunacağına inancım ile 20 yıllık arkadaşım olan müvekkilim için doğal olarak bende ilk önce adil yargılanma hakkını araştırmaya koyuldum internette adil yargılanma hakkı kavramına ilişkin araştırma yaptığım sırada bir baktım ki soruşturma savcısı Zekeriya Öz’ün de adalet bakanlığı internet sitesinde halen yayınlanmakta olan insan hakları bilgi bankası arşivinde de yer alan Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarında, adil yargılanma hakkı başlıklı mesleki tebliğ var, aman aman ne güzel şaşırdım ve sevindim kendi kendime dedim ki savcının günahını alıyorlar helal olsun savcıya bak soruşturmanın başında mesleki çalışması ile de kendisini kanıtlamış, hakikaten hukukun oluşumuna da katkı sağlayan okuyan, yazan, araştıran, liyakat, basiret sahibi ideal bir savcı var Avrupa birliği sürecinde tabiî ki, olması gereken de böyle bir savcı, ne güzel derken bilgisayarıma indirdiğim Zekeriya Öz imzalı tebliğden müvekkilimin adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğine dair araştırmaya koyuldum. önce belirtiyim ki savcı Zekeriya Öz’ün mesleki tebliğine göre de, hem müvekkilim hem de huzurdaki tüm sanıklar adilane yargılanmıyorlar ama gelin görün ki savcı Zekeriya Öz bunu bilmiyor, çünkü savcı Zekeriya Öz belirttiğim gibi Adalet bakanlığı sitesinden hala yayınlanan o Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarında adil

54

Page 55:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:55

yargılanma hakkı başlıklı tebliğini okumadan yazmış, savcıların ısrarla tartışma konusu yaptığımız okuduklarını anlamamak, anladıklarının yanlış ifade etmek konusundaki tartışmada bu noktada anlatacağım konunun çok daha evveliyatını olduğunu açıkça ortaya koymakta, tıpkı savcılar iddianameyi okumadan yazdığı gibi klasik bir kes yapıştır çalışması gibi savcı Zekeriya Öz’de mesleki tebliğ çalışmasını biçimlendirmiş, adalet bakanlığı internet sitesine koymuş bugüne değin iddianameye dair bir sürü niteleme yapıldı savcıya da iddianameye de bir sürü ad yakıştırıldı, böylelikle adli terminolojimiz ziyadesiyle zenginleşti, bu zenginliğe ben de bir kavram ile katkıda bulunmak istiyorum oda kolaj tebliğ kolaj iddianame bu yabancı sözcüğü Zekeriya Öz’ünde diğer savcılarında çok benimseyeceğini inanıyorum çünkü kendileri özelliklede Amerikan İngilizcesine hayran savcılar olmakla iddianameye 2007/1536 iddianame Orginal adına vermişler savcılar doğru dürüst İngilizce bilmiyorlar, Türk adaletinde Türk yargısı önünde iddianamelerini İngilizce yazım kuralarına büyük bir özen göstererek orijinal de değil orginal adını vermişler bu orginal adlı okunuşuyla orijinal iddianame, 1’inci DVD içerisinde yer alan word belgesinin adı efendim, Zekeriya Öz’ün ve diğer savcıların tebliğinde iddianamelerindeki hatalarını evveliyatını araştırdım, çünkü bu iddialar hakikaten bu hatalar hakikaten yenilir yutulur, hazmedilir bir hata değil efendim, bu hatalarda nihayetinde huzurdaki yargının nasıl bir tertip olarak şekillendiğini açıklığa kavuşturması noktasında önem taşıyor, sıkılmazsanız sanıklarda umarım sıkılmazlar, bu hususu açıklığa kavuşturacağım efendim, iddianameye savcıların verdiği orginal adı Amerika’da CIA, MOSSAT tertibi olarak şekillendiğini iddia ettiğim bu düzmece iddianamenin gayri milli karakterini daha en başında iddianamenin adıyla bütün açıklığıyla ortaya koymaya yetiyor, sayın başkanım yüce Türk milleti adına karar verecek olan sayın mahkemeniz huzurunda bu salonda E tipi savcı alarak adlandırılan kamuoyunda Amerikancı olarak eleştirilip tartışılan savcılar İngilizce ad koydukları bir iddianameyle çıkmışlardır, taktir elbette sayın mahkemenizin ve adına karar verecek olan yüce milletimizindir, yeniden soruşturmanı başında ilk iş olarak savcı Zekeriya Öz’ün mesleki yeterliliğine, bilgisine, görgüsüne ilişkin araştırmama dönmek istiyorum, soruşturma ile adil yargılanma hakkının ihlalinle ilişkin tartışmaların yeni yeni hararet kazandığı sıralarda savcı Öz’ün belirttiğim o mesleki tebliğini okuyarak, adil yargılanma hakkını öğrenmek istedim. ama sözünü ettiğim Zekeriya Öz’ün tebliğini okuduğumd,a hakikaten bu yargılamada huzurda yargılanan sanıkların adını bütün Türk milleti adına korktum endişelendim şimdi açılmadığımda belli etmek zor olsa da herkesin bu noktada üzüntüme ortak olacağını özellikle hukukçu kimliğiyle bu üzüntüme ortak alacağına eminim, bu halen adalet bakanlığı web sitesinde yayınlanan Zekeriya Öz’ün o sözünü ettiğim adil yargılanma hakkı konulu tebliğinin celseden sonra sayın mahkemeniz tarafından da indirilip kayıt altına alınmasını talep ediyorum. birazdan açıkladıktan sonra ola ki savcılar bu noktada bir düzeltmeye gitsinler daha sonrada benim yalan yanlış beyanlarda bulunduğumu söylesinler, bir savcı için meslektaşlarının huzuruna çıktığı sırada bir tebliğ imzalayıp bakanlığın sitesinde yayınlatıyor olabilmek hakikaten bir gurur kaynağı, mesleki övünç kaynağı olsa gerek şimdi bu ödev değil efendim, bu tebliğ 22 sayfa kapak dahil yazılmış bir tebliğ, ben 20 senedir 20 seneyi aşkındır bilgisayar kullanırım word programıyla yazı yazarım onca sunumum oldu, makale yazdım, haber yazdım, dilekçe yazdım ama hiçbir zaman iki en çok 3 font ve punto kullanarak yazı yazdım Zekeriya Öz’ün o sözünü ettiğim tebliğine ilk başta dikkatimi çeken tam 9 ayrı font ve 10 ayrı punto kullanılmış olmasıydı, bu durum bir kelime işlem programı olan word’ü kullanmasını bilmeyenler için belki hiçbir anlam ifade etmeyecek ama 22 sayfalık yazıda 9 ayrı Font 10 ayrı Punto kullanmak doğal olarak büyük bir özen ve emek olarak görünüyor, ben de öyle gördüm ve bir kere daha tebrik ettim Zekeriya Öz’ü gıyabında, helal olsun gerçektende Amerikancı İslamcı basının süper savcı adını taktığı Zekeriya Öz, ideal bir savcı olarak bu süper savcı adını hak ediyor dedim, tebliği heyecanla okudum ama yanıldığımı anladım tıpkı iddianame gibi tebliğde fos çıktı efendim, şimdi savcı süperdi ama daha mesleki kariyerinin en

55

Page 56:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:56

başında Bigadiç savcılığı sırasından meslektaşlarının huzuruna çıktığı sırada büyük bir özenle iftihar vesilesi olması gereken tebliğini hazırlarken bile, aynı özensizlik aynı savsamayla kendisini ortaya koymuştu efendim, şimdi tıpkı bu iddianamede nasıl ki bizler hukuk fakültesinde öğrendiğimiz o mefhumu muhalifi kavramından mana çıkartmak gayretinde koyuluyorsak, ben o tebliği de yorumlayarak sanıkların huzurda adil yargılanma hakkının ne suretle ihlal olduğu sonucuna varıyorum. o sözünü ettiğim tebliği okuduğumda ilk dikkatimi çeken Avusturya ibaresine yer verildiğini görmek oldu Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarından bahis olunurken savcı Avusturya ibaresini yer vermiş ben bu Avusturya ibaresini ilkin hakikaten kurulan yeni cumhuriyetçiklerden biri falan diye düşündüm çünkü bir savcının ısrarla aynı hatayı iki kere tekrar edebileceğine ihtimal vermek hayatın mesleki tahammüle adalet teşkilatının tabiatına aykırı bu Avusturya sözcüğünün gerçekten yeni Cumhuriyetçik mi yoksa bir yazım hatası olduğu konusunu araştırırken google da bu Avusturya sözcüğünü yazdığımda karşıma Zekeriya Öz’ün bu Avusturya yanlışını hiç okumadan hiç düzeltme ihtiyacı duymadım olduğu biçimiyle kesip yapıştırdığını gördüm, bu kes yapıştır yöntemi anlaşıldığı kaderiyle daha doğrusu benim o Mart ayı itibariyle savcını ödevini değerlendirdiğim sırada tespit ettiğim bu kes yapıştır yöntemi savcının karakteristik bir özelliği, yeni bir şey değil, o yüzden ben iddianamede kes yapıştır çalışmasının sonucuna hiç şaşırmadım şimdi size Zekeriya’nın Zekeriya Öz’ün o sözünü ettiğim tebliğinde yer verdiği ifadelere ilişkin bilgi vermek istiyorum, bakın görüyor musunuz Hoang Fransa ya karşr şu kiriterlerde yargılama hukuuğunun istisnai durumlarlarda yargılama hukuğunun, mahkemesi ö- nündc değerlendirilemiyeceğine kanatiyle kanatına varmıştır kanatiyle üniversite öğretim iki tane i ile kron ödemesine i büyük hüküm giyecekmiş i büyük bunların avdınlatma aydınlatma değil avdınlatma ihtimali örgüte mensubiyetleri kamıtlanamadığından alakalı olarakta aynı satırda devamla olarakta tanıklara dayan-dınlmaması gerektiği satır içinde manevi tazmi-nat mahkemisi ö-nündc mirascılara böyle bunu uzatıp hepinizi yormaya hiç gerek yok efendim, savcının meslektaşlarının huzuruna adalet teşkilatının huzuruna kamuoyunun huzuruna çıktığı sıra herkesin kendisinden kaynak alacağı o yarı akademik hiç olmazsa mesleki çalışması olarak olması gereken tebliğinde gösterdiği hatalar aslına bakarsanız, bugün ortaya iddianameyle konulan hatalarında habercisi, bu hatalar savcı Zekeriya Öz’ün karakteristik özelliği, iddianame o yüzden çok şaşırmamak laf söylememek lazım, iddianamedeki tespit ettiğimiz yanlışları, imla yanlışlarını, mantık hatalarının, kurgu yanlışlarını, hukuk ihlallerini saymaya sıralamaya kalksak, emin olun sittin sene hiçbirimiz çıkamayız 2500 sayfanın her bir sayfası her bir satırı yanlışla dolu siz söyleyin efendim Allah için söyleyin bu imza iddianamenin altına adalet bakanlığı teşkilatı içerisinde imzasını koyabilecek kaç tane savcı vardır, bende tanıyorum savcıları, hakimleri bende hukuk fakültesi mezunuyum insaf samimiyetle söylüyorum bu iddianamenin altına imzayı atacak bu heyetten başka bir üç kişi bulmak mümkün değil efendim, bu bulunmaz savcıların nasıl aranıldığını hükümet tarafından nasıl aranıldığını bu savcıların nasıl bulunulduğunu birazdan açıklayacağım efendim, yeniden o hatalara dönmek istiyorum, o sözünü ettiğim bir kaçını örneklediğim yazım hatalarını yazan eğer kaleminizin memuru olsaydı, zabıt katibiniz olsaydı, kendisini nasıl azarlardınız bilmiyorum, ama emin olun efendim bunu benim stajyerim yapsa samimiyetle söylüyorum onu derhal kovar üstüne üstlük de baroya yazı yazardım, ben daha çok basın davalarına bakıyorum o yüzdende Türkçedeki yazım hatalarını mümkün mertebe özen gösteririm ama bu öyle mümkün mertebe özen göstermeyi gerektiren derecede hoş karşılanabilecek yazım hataları da değil, bunlar Türkçenin katli hakikaten bu Türkçe katli olan tebliğ dönüp dolaşıp 2008 senesinde karşımıza iddianame olarak çıkıyor bu kerede, eğer bakanlık teşkilat yada o sitede yer alan bu ödevi okuyan bir başka meslektaşımız olsaydı, savcıyı uyarsaydı emin olun efendim savcılar o tebliğlerini düzeltir hiç olmazsa o tebliğin bu noktaya gelmesine imkan sağlamazlardı, şimdi kültür üniversitesi hukuk fakültesinden bilgi üniversitesi hukuk fakültesinden yada ne bileyim

56

Page 57:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:57

başkaca bir yeni kurulmuş hukuk fakültesi öğrencilerinden biri adalet bakanlığı sitesine girse de Ergenekon’un süper savcısı Zekeriya Öz’ün bu ödevini görse, o savcının bundan sonrası itibariyle Türkçeye dilekçesindeki yazım hatalarına göstereceği hassasiyeti hep birlikte tahvil edelim efendim, bu tebliğdeki yanlışlıkları gördüm de samimiyetle söylüyorum hem utandım, hem de cidden endişelendim. Çünkü meslektaşların huzurundaki tebliğde bile bu kadar özensiz bu kadar savsak olan bir savcı, muhakkak ki soruşturma dosyasında, sanıkların hukukunu hiçe sayacak ağır ihlaller yapacak ve nihayetinde, adil yargılanma hakkını tabiî ki ihlal edecek, şimdi adil yargılanma hakkının ne suretle ihlal olunduğuna girmek istemiyorum. bunu başka sanıklar yapsın, ben burada daha çok soruşturmanın nasıl bir tertip olduğuna ilişkin kendi bilgi, görgüm dahilinde tespit ettiğim araştırmalarım sonucunda elde ettiğim hususları kanıtlarıyla huzurunuza getirmek istiyorum. aslında Zekeriya Öz'ün de diğer savcılarında ben özellikle seçip yetkilendirildiklerinden özenle seçildiklerinden görevlendirildiklerinden kendi adıma hiç kuşku taşımıyorum. çünkü zaten bu soruşturmada istenilen dosyanın karman çorman birbirine girmesi herhangi bir suretle dosyada kimin ne aradığını bilememesi, bulamaması ve böylelikle yargılamanın gerçekte fiilen imkansızlaştırılması amacıydı. bu amaç doğrultusunda sırf bu amaca hizmet etsinler diye savcılar özellikle seçildiler. bu iddianameyi sizlerde gördünüz efendim, kamuoyuna mal oldu. bu iddianame ve bu iddianameye ilişkin her hukukçu kendi bilgisi, görgüsüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. söyleyin efendim 2500 sayfada ifade olunacak bir iddianamedir, iddianame içerisinde yer alanlar, bir topu 100 sayfayı geçmeyecek bir iddianame ile bu davanın iddianamesini hazırlayıp sayın mahkememize sunmak varken özellikle 2500 sayfa yazılmış özellikle içinde ilköğretim öğrencisinin ders notlarından tutunda Veli paşanın turşu tarifine onu da dün Tespit ettim Sevgi hanımın dondurma tarifi de var, ben eminim diğer sanıklar arasında muhakkak bir etli yemek bir de bir makarna tarifi bulur Allah’ın izniyle Ergenekon menüsü de düzeriz, tertip düzmek bu kadar kolay olduktan sonra 450 klasörün içerisinde muhakkak ki bir Ergenekon menüsü de düzülür, huzurda görülen bu davada hiç kimsenin gerçekte her hangi bir suretli bir sonuç elde etmek amacı yok, bu amaç olmadığı içinde zaten kah savcılar, kah PKK’lı terör örgütü mensuplarının sivil unsurları Atabeyler davasını veyahut Şemdinli davasını hepsini ama hepsini ne var ne yok Ergenekon’a bağlayıp huzurda görülen bu yargılamayı kilitlemek ilanihaye bitmeyecek bir dava olarak bu tertibi bu işkenceyi uzatmak amacındalar. nihayetinde huzurda bu sanıkların hiç birisinin tutuklanmaması derhal yargılanmalarının tutuksuz olarak yapılması gerektiğini ilişkin bir kanıt hasıl olsa bile bu kanaati dosyanın içerisinde 450 klasörün içerisinde yer alan belgelerle tevsik edip bir tahliye kararına dönüştürmenin ne kadar zor olduğunu bende biliyorum efendim, çünkü ben aynı zamanda çok yakın bir dostum olduğu için büyük bir gayretle aylardır müvekkilim tutuklandıktan sonra bugüne değin aylardır ısrarla, özenle geceli gündüzlü çalıştığım bu dosyada, hala müvekkilimin hangi evrakı nerededir bilemiyorum, bulmanın da imkanı olduğunu sanmıyorum, savcılara sorsanız onlarda bilmiyorlar, iddianamenin içinde neler neler var neler neler şimdi söylemiyorum günü geldiğinde söyleyeceğim her bir gün talep topladığınızda sözümü alıp bunları söyleyeceğim efendim, şimdi savcıların bu davayı hiçbir suretle sonuçlandırmamak gayreti ile zaten bu soruşturmayı 4 yıl için planladıklarını ben daha önce hem sayın mahkemeniz huzurunuzda hem de daha önce kamuoyunun huzurunda dile getirdim 4 yıl için bu Ergenekon soruşturmasının planlandığını ilişkin bilgim bizzat savcı Zekeriya Öz'ün kendisine dayanmaktadır. savcı Zekeriya Öz'ün kendisi söylemektedir 4 yıla takvimlendirdim bu Ergenekon’u, bu Ergenekon öyle kolay kolay bitecek bir iş değil diyor, gururla iftiharla gururunun, iftiharının kaynağı iddianameyi hepimiz görüyoruz. önümüzde sakın akla karpuz kabuğu kaçırmak olarak değerlendirilmesin ama bahse giriyorum savcı Zekeriya Öz, şu son haftalarda gündeme gelen cami yakmaları olaylarının kahramanı muhtemelen meczup biridir ama ondan bile medet umar halde o dosyaları dahi istetecek, o dosyalarla Ergenekon arasında bir münasebet tesis etmeye gayret

57

Page 58:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:58

gösterecektir. hiç kuşkum yok efendim, hatta daha önce Ödemişte Yeşil’e ait olduğu ileri sürülen bir mezar vardı efendim, onu en son 12 Eylül davasında 12 Eylül darbecilerine iddianame tanzim edilip dava açtığı için meslekten çıkartılan bir savcı gündeme getirmişti şimdi o savcının bu medyaya sansasyona dönük o iddiasının peşine de düşecektir Ödemiş’deki o mezarı açtıracaktır yetmedi efendim Şaban Arslan ile Tuncay Güney’e yeni yeni hedefler verilecektir. Tuncay Güney de orda msn’den bunları yazıp Şaban’ın bunları Yenişafak ta sür manşette taşımasını sağlayacaktır sonrasında basındaki bu ihbarlar ciddiye alınacak, savcılar tarafından da soruşturma dosyasına dahil edilecektir efendim, geçtiğimiz günlerde gazete de okudum Botaş’ta Ergenekon’un ceset çukurlarının açılacağına ilişkin bir haber yer almıştı. ben daha öncede huzurunuzda ifade ettim Tuncay Güney ile ben de internette her akşam düzenli olarak sürekli olarak msn’de yazışıyorum. Tuncay Güney ben kendisiyle yazıştığım sırada internette sah pencerede de Şaban Arslan ile yazışıyor, diğer bir sağ pencerede de savcıyla yazışıp yazışmadığını bilmiyorum ama defaetle bana savcıyla olan görüşmelerini ikrar etmiştir nitekim bu hususa ilişkin daha önce hakimler savcılar yüksek kuruluna yapmış olduğum müracaatta bu taleplerimi dile getirmiştim. savcıların her üç savcının da Tuncay Güney ile aranmakta olduğunu bildikleri Tuncay Güney ile görüştüklerini, sürekli düzenli olarak telefonlaştıklarını ve bu suretle soruşturmayı şekillendirdiklerini hakimler savcılar yüksek kuruluna yapmış olduğumu müracaatta dile getirdim efendim, ancak savcıları kanatları altında korumasına alan siyasi irade adalet bakanı, soruşturma iznine gerek görmedi. ben bunun üzerine adalet bakanlığı soruşturma iznini verilmemesi işlemini iptali için Ankara idari mahkemesinde bir dava açtım ve hukuka yürekten inanıyorum ve inanıyorum ki, bu işlem iptal olunacak ve sonrasında savcılar soruşturulacaklar bakanın savcıları siyaseten bir yere kadar koruyacağı o gün savcılar tarafından da öğrenilecek bundan çok Eminim efendim, çünkü dilekçemi bir örneği ile daha sonra sayın mahkemenize sunacağım, ben sadece hukuka, adalete, yargıya, inancı güveni muhafazaya çalışıyorum burada Ergenekon terör örgütü var mı yok mu tartışmasını abes olarak görüyorum bu sizin işiniz biz sadece iddialara karşılık vereceğiz, ama burada müvekkillerin hukuk güvenliği itibariyle katledilen haklarının hesabını sormakta yine bir hukukçu olarak bana düşüyor, ben de üstüme düşen bu işi yerine getiriyorum. sonuçtan hepinizi haberdar edeceğim efendim, hatırlanacağı üzere Danıştay baskınından hemen sonra dönemin başbakanımız Abdullah Gül kendisine sunulan bir brifingin ardından brifingde yer alan iddiaların delillendirilmesini istemiş bunun içinden savcı arayışına koyulduklarını ifade etmişti. bu arada dönemin başbakan yardımcısına sunulan o brifing var ya, hani savcılar iddianamelerini okurken burada ilk 20 sayfası kadarını göstermiştiler. işte o sunumun temeli de o tarihte Abdullah Gül’e verilen brifingin temelidir savcılar buna daha sonra kendilerinden talep ettiğimizde korkup örneğini vermeye cesaret edemediler. kendimize yönelik bir çalışma dediler savcının kendisine yönelik bir çalışma yapması sonra bunu mahkeme salonunda göstermesi, ardında da tepkilerden çekinip korkup vazgeçmesi bu benim çalışmam dediği böyle bir şey duyulur, işitilir bir şey midir efendim. bu brifing, vaktiyle Danıştay baskınından hemen sonra başbakan yardımcısına verilen o brifingin temelinin üzerine soruşturmada katılan yeni isimler, savcıların salonda sundukları o brifing, o pawer point sunumuydu, işte Abdullah Gül’ün delillendirin buna yürekli bir savcı bulun talimatını verdiği sırada bu tertibin tezgahtarlarında arayışına konulmuştu ilgililer, hukuku kim hiçe sayarda siyasetin emrine adeta amade kılar diye savcı arayışına girdiler ve Zekeriya Öz basında kendisine yakıştırılan süper savcı ismiyle kamuoyunun huzurunda bu soruşturmanın başında arzı endam etti efendim, Zekeriya Öz hakikaten Türk adli teşkilatının Türk yargı tarihinin eşsiz isimlerinden olarak yerine aldı, süper savcıydı belki ama gelin görün ki iddianamesi tıpkı tebliğ gibi ortaya karışık çıktı, bu iddianame hepimizin önünde tabiî ki huzurdaki tertibi şekillendirebilmek için iş savcıyla bitmiyor, soruşturmayı yapacak arama el koyma tutuklama kararlarını talep edecek savcıyı tamamlayacak hakimlere de ihtiyaç duyuluyor, onlarda en

58

Page 59:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:59

başından düşünülmüş ve Ferhat Sarıkaya ile Zekeriya Öz'ün de birlikte atandıkları kararnameyle atanmıştılar. bu huzurdaki soruşturmanın savcılarının aynı kararnamede yer almaktan başka bir ortak özellikleri daha var bu savcılarında Ümraniye bombalarını görmeden daha patlama özelliği olup olmadığını bile bilmeden imha kararını veren hakim Ahmet Civelek’in bir başka ortak özelliği daha var, bunların hepsi hakkında zaten adalet bakanlığı nezdinde soruşturma mevcut bu yüzden adalet bakanlığının hükümetin siyasi iradenin seçtiği görevlendirdiği bu savcı ve hakimler ne tesadüftür ki, Ergenekon davasında bir arada buluştular, efendim sakın burada nöbet tesadüfünden veyahut başkaca izahlardan medet umulmasın, bunlarında nihayetinde yeri geldiğinde açıklamasını kanıtlarıyla sayın mahkemenize sayın kamuoyuna sunmak imkanı mevcut , efendim Avukat Osman Karahan’ı ihtilaflı olduğu sanık polislerin özel çabasıyla yaka paşa gözaltına alıp kelepçeledikten sonra şikayet edilmelerini sağladığı polislerin tek bir tutanağı ile hakkında dava açan savcı Nihat Taşkın ve tutuklama kararını veren hakimlerden Ümraniye bombalarını görmeden yangından mal kaçırırcasına imha kararı veren Hakim Ahmet Civelek haklarında soruşturma başlatıldı, bu soruşturmalar halen devam ediyor Zekeriya Öz'ün ise soruşturmalarını saymakla bitmez Zekeriya Öz belki de adalet bakanlığı teşkilatında şimdiye değin en çok şikayet edilen yegane savcı olarak kendisine mahsus bir unvanı elinde bulunduruyor, Bigadiç savcısıyken Zekeriya Öz meslektaşımız bir bayan avukata tehdit ve hakaretler savurarak küfür etmiş, özenle sakladığı Aydın Çine savcılığı geçmişinde yolsuzluk iddiasıyla da halen soruşturulmakta, roj davasıyla bilinen davada birbiri ardına onlarca kez şikayet edilmesi sonrasında hakkında başlatılan soruşturmalarda hala sonuçlandırılmayı bekliyor. bu koşullar altında savcı Nihat Taşkın, Zekeriya Öz, hakim Ahmet Civelek soruşturmada yerlerini aldılar. ilerleyen safahat da açıklayacağım, son üç Ümraniye bombalarının imhasıyla olmayan tabanca ve bombaların müvekkilimde ele geçirilmişçesine kayıt tanzim etmek suretiyle yetmezmiş gibi elden çakma ihbar alıp Posta ile geldi iddiasını ortaya atmak ve böylelikle de Ergenekon davasını şekillendirmek oldu, yeri gelmişken efendim ABD başkanı George Bush’a Bağdat ziyareti sırasında ayakkabı fırlatan gazeteci Muntazar el Zeydi’nin hakkında yargılama yapan işgal altındaki Irak’ın savcıları ile geçtiğimiz haftalarda fırlatılan ayakkabının imhasına karar verileceği sırada delil yargılama sonuna değin saklanılır diye itirazda bulundular ama gelin görün ki işgal altındaki Irak ta bile delilin imhası tartışılırken yazık ki Türkiye’mizde hakimler ve savcılar el ele verip Ümraniye bombalarını imha ettiler, yine yeri gelmişken belirtmek istiyorum efendim, soruşturma savcılarına ardı ardına şikayetim ve diğer sanıkların şikayetleri üzerine, kamuoyunda başlayan tartışmalar esnasında savcılara soruşturma izni vermeyen adalet bakanı, yaptığı bir açıklamada bana savcılarımız hukuk cinayeti işliyor dedirtemezsiniz demişti, merhum Kuddusi Okkır’ın ve ölüm döşeğindeki Saygıdeğer komutanımız emekli general Şener Eruygur’ u saymazsak şükür henüz ortada işlenmiş bir hukuk cinayeti yok, bundan sonrada sayın mahkemenizin bir hukuk cinayetine mahal vermeyeceğinden kendi adıma eminim. ama savcılar herkese hepimize Türkiye ye adeta açıkça hukuk işkencesi yapıyorlar, 13 ayda nihayet bitirdikleri iddianame ile adil yargılanma hakkını ihlal eden savcılar şimdi de aylardır tutulu bulunan her biri terörle mücadelede kahramanlıklar göstermiş emekli albaylarımızı, generallerimizi hakkında iddianame hale hazırlamamak ile hukuk işkencesine tabi tutmaktadırlar. savcılar her gün yeni bir dava dosyasını huzurdaki davamız ile birleştirmesi talebinde bulunmakta, her ne olmuşsa güya Ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirilmiştir, iddia ve istinadıyla yargılama ve savunmanın yapılmasını imkansızlaştırmak için 2455 sayfalık sözde iddianame hazırlayıp 441 klasör peydahlayarak her gün soruşturma dosyasına yeni yeni belgeler ekleyerek, savunmanın lehine olan belge bilgileri gizleyerek, artık herkesin internette tamamen eksiksiz olarak bulabileceği dava dosyası ve eklerini İstanbul adliyesinden buraya Silivri ye özel hareket şube müdürlüğü eskortunda göndertip sonrasında yandaş medyaya bunu haber olarak servis yapmakla savunma

59

Page 60:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:60

avukatlarına işbirliği içerisinde oldukları namussuz medya ile saldırmakla MİT’in dava dosyasına sunulmak üzere savcılığınıza gönderdiği Ergenekon şemasındaki isimleri bir numara ile birlikte gizleyerek yandaş medya marifeti ile tüm hükümet muhalefeti kesimlerde toplumsal bir paranoyaya sebep olarak işkencelerini sürdürmektedirler iddianame ve iddianamenin savcıları hakkındaki iddialarımı ortaya koyacağına inandığım en güzel örneklerden birini belirtmek istiyorum efendim, sayın mahkemenize sunulan 197’inci klasörün 393’üncü sayfasında 197’inci klasörün 393’üncü sayfasında savcıların sunduğu belgeye göre azılanın azılası işkenceciler başlıklı listede tutuksuz sanık gazeteci yazar İlhan Selçuk’un, işkenceci olarak 200 katrilyon lira aldığı yazılı, 358’inci sayfada ise süper süper süper süper süper azılı işkenceciler başlıklı liste altında tutuksuz sanık İşadamı Sinan Aygün’ün, 2,5 kentrilyon aldığı yazılı, ayın belgenin devamında 351’inci sayfada ise, eski MİT müsteşarları Şenkal Atasagun’un 2 Kent trilyon lira Sönmek Köksal’ın 100 milyon dolar lira, halen görevdeki MİT müsteşarı Emre Taner’in ise 20 Kent trilyon lira aldığı yazılı, aynı klasörde 361’inci sayfada ise, süper azılı işkenceciler başlıklı listede şarkıcı Yıldız Tilbe’ye 100 katrilyon lira ödendiği, 360’ıncı sayfada süper süper süper süper süper azılı işkenceciler başlıklı liste altında sinema oyuncusu Hülya Avşar’a 100 katrilyon lira şarkıcı Sibel Can’a 100 katrilyon lira tiyatro oyuncusu Ayşen Guruda’ya 100 katrilyon lira eski Avrupa güzeli Neşe Erbek’e 30 katrilyon lira ödeme yapıldığı yazılı bu deli saçması listeyi daha da uzatıp renklendirmek mümkün ama bu kadarıyla kalsa iyi 356’ıncı sayfaya göre Cumhurbaşkanı, başbakan, adalet ve kültür devlet bakanları da bu deli saçması listeden nasibini almışlar, savcılardan hani MİT’ci başbakan Tayyip Erdoğan 20 milyar dolar milyon değil milyar 20 milyar dolar eski MİT’ci başbakan Abdullah Gül 20 milyar dolar, Mehmet Ali Şahin 100 katrilyon lira, Kürşat Tüzmen 100 katrilyon lira, 360’ıncı sayfada süper süper süper süper süper azılı işkenceciler başlığı adı altında Ertuğrul Günay’ın 100 katrilyon lira aldığı yazılı bir belge var ya ondan söz ediyorum, bu belgeye siz itibar ederek bu belgeyi ciddiye aldıysanız vay halimize vay Türk adalet teşkilatının vay Türk yargı sisteminin haline, yok ciddiye almadı da yinede evrak oldun klasör dolsun diye bunu dava eki deliller arasına koyduysa ise, yine vay halimize vay Türkiye’mizin haline yargının geldiği hale bakalım efendim, huzurdayız söyleyecek söz yok, terör örgütü ile hükümete ıskata ile söz konusu deli saçması evrakın ilgisini kurabilecek bir akıllı çıkabilecek mi efendim, madem ilgi kurmayacaksınız madem suç istinadına konu etmeyeceksiniz, ne demeye yer verdiniz, bu zırva belgeye, şimdi başbakan’ın deyimiyle bir kısım malum medya Ergenekon davası delilleri arasında yer alan belgede başbakan’ın MİT’ci olduğu ve 20 milyar dolar aldığı iddia oldu diye bir haber yazsa, basın hukukunun yerleşik kurallarına göre görgüdeki gerçeklik bizzat savcılar tarafından sağlanmış olduğu için başbakan bu habere dava açsa da sonuç alamayacak, o zaman ne olacak o habere imza atan muhabirlere de bu kez estergon operasyonumu düzenleyeceksiniz, hukuk aşkına saygıdeğer başkanım bu ne ciddiyetsizlik, bu ne saygısızlık, bu ne ayıp, yüzyılın davası denilen bu davanın ekleri arasında daha böyle onlarca yüzlerce değil, binlerce deli saçması evrak var, bunun adını ben koymakta güçlük çekiyorum, bunun adını sayın mahkemeniz koyacak efendim, sayın mahkemenizin de en az benim kadar güçlük çekeceğinden eminim, ama gelin görün ki savcılar bu iddianamenin adını koymuşlar orginal iddianame hakikaten orijinal bir iddianame hakikatken orijinal bir iddianame ne sıkı yönetim döneminde ne patagonyada ne de muz cumhuriyetinde nede başkaca bir yerde böyle bir iddianameye rastlamak mümkün değil, ben samimiyetle söylüyorum oturdum araştırdım uzun uzun araştırdım dünya tarihinde 2455 sayfalık bir iddianame yok, huzurda 86 tana sanık var, sıkı yönetim dönemlerinde sizler çok iyi bilirsiniz efendim, 100 lerce sanığa binlerce sanığa bu kadar kalabalık bir iddianame peydahlanmamıştı, bu iddianamenin nasıl peydahlandığını da birazdan açıklayacağım, ama sormak istiyorum savcılara şimdi MİT müsteşarı Emre Taner’in 20 kentrilyon lira aldığı yazılı evraka, o deliller arasında yer veren savcılar acaba 20 kentrilyon lirayı bir kerede rakamla yazabilir mi bunu bir savcıya sormuyorum

60

Page 61:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:61

soruşturmanın 3 savcısı bir araya gelsin, bir kerede 20 kentrilyon lirayı yazabilirler mi Türkiye’nin bütçesinden haberiniz var mı sizlerin 20 kentrilyon 20 kentrilyon bu ibareyi gördüğünüzde artık o deli saçmasını yırtıp çöpe atmalıyıydınız, siz ne yaptınız Ergenekon delilleri olarak alıp davanın ekleri arasına koydunuz, bu ayıp size yeter, değerli başkanım, değerli hakim üyeler huzurumuzdaki savcılar ve bu savcıların üstatları olan Zekeriya Öz, bir arada tam 13 ayda bir iddianameyi yazamadılar. 13 ayda yazılan iddianame bu acelemiz vardı vaktimiz yoktu iş yükümüz çoktu falan filan gibi bahanelere hiç kimsenin sığınamayacağı açıkça ortada, kaldı ki hiçbir hukukçunun, hiçbir savcının, hiçbir yargıcın, adaleti tesis etmek noktasında ardına sığınabileceği bir mazereti olmaz, adalet en kutsal en kutsal hedeftir bu kutsal hedefe erişmek noktasında hiçbir mazeret hiçbir hakimi, hiçbir savcıyı, hiçbir avukatı haklı kılmaz. bu gün itibariyle huzurdaki savcılar hukukçu kimliği taşıyorlar işte sırf bu hukukçu kimliği taşıyor olmaları nedeniyle özellikle belirtmek istiyorum ki, demokratik hukuk devletinin ön koşulu olan hukukçular ve hukuk sistemi hem bireysel hem da kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını temsil ve muhafaza etmek zorunda, bu sebeple hangi siyasal felsefi dini inanışa sahip olursanız olun başka avukatlar, hakimler, savcılar olmak üzere hukukçuyum diyen her hukuk fakültesi mezunu yargı ahlakıyla ilgili yüksek standartları muhafaza etmeye ilerletmeye yönelik temel sorumluluklarını bilmelidir, bunu bilmemek mazereti olamaz, bu nihayetinde en başında tabiî ki bizzat yargıya ve yargı mensuplarına aittir, bu çerçevede savcıların adalet teşkilatı ve Türk yargı sisteminden süratle tahliye ve tavsiyesi amacıyla başlattığım mücadelemin demokratik hukuk toplumlarında hukukun en etkin ve toplumsal denetim mekanizmalarından biri olması nedeniyle ve yine bir hukukçu olarak yargı etiğiyle ilgili yüksek standartları muhafaza ve ilerletme amacım doğrultusunda fevkalade ciddi bir işlemi bulunduğu inancımı sayın mahkemeniz huzurunda en başında ve özellikle belirtmek istiyorum, huzurdaki yargılamada savunma faaliyeti kadar aynı zamanda demokrasi mücadelesini de geliştirdiğimizi laik cumhuriyetimizi muhafaza gayretimizi ortaya koyduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyorum, esasen sayın mahkemenizin huzurunda görülen davamızın soruşturma sürecinin en başından beri geride bıraktığımız ve halen yaşadığımız süreç ve savcıların okumadan altını imzalarını koydukları bir suç belgesi bir iftiraname ve bol küfürlü bu iddianameleri, sayın mahkemenizin ve yüce milletimizin huzurundaki bu savcıların hiç mi hiç yakışmadığına içtenlikle inandığım Türk adalet teşkilatı ve Türk yargı sistemimizden süratle tahliye ve tasfiyesi için gösterdiğim çaba ve kararlılığında kendiliğinden anlaşılmasını sağlamaktadır. yoksa benim savcıların şahsıyla bir alıp veremediğim yoktur tanımam ben bu benim özel yetkili ağır ceza mahkemesinde aldığım ilk davadır. ben öğrencilik dönemimde devlet güvenlik mahkemesinde tutuklandım, tahliye oldum, haksız bir tutuklamanın ne olduğunu daha avukat olmadan hukuk fakültesi öğrencisi sıfatıyla yaşadığım tecrübe ettim ve şimdi müvekkilim Vedat’ın ve buradaki diğer sanıkların yaşadığı açıyı ızdırabı biliyorum o yüzden de bu noktada elimden gelen bütün gayreti bir avukat olarak bir demokrasiye laik hukuk devletine olan inancımla ortaya koymaya çalışıyorum, efendim bu çerçevede sayın mahkemenizin huzurunda ant içmek istiyorum, her ne pahasına olursa olsun koyulduğum kararlı hukuk mücadelemi sonuçlandıracağımı ve müvekkilimin ve milletimizin hukukunu hiçe sayarak onlarca Türk aydınını demokrat, laik, Kemalist hükümet muhalifini hükümetin başının şahsen husumetli bulunduğu gazetecileri, yazarları, muharip siyasileri evlerinden eşiklerinden, çoluk çocuklarından koparıp hukuk adı altında hürriyetlerini ellerinden alan hukuku siyasetin emrine amade kıldığı iddialarıyla hukukçu kimliğini tartışmaya açarak hukuka yargıya, adalete ve mahkemeye olan inancı güvence sarsıp örseleyen savcılardan yüce Türk milleti adına karar verecek mahkemeler önünde hesap soracağım, buna ant içiyorum, saygıdeğer başkanım saygıdeğer hakim üyeler, huzurdaki davamızın soruşturması başladıktan bir yılı aşkın süre sonra iddianame nihayet hazırlanabilmiş davamızın dosyasında hepimizin teknik olarak ve zorunlu biçimde bugün için iddianame adı altında ifade etmek zorunda kaldığı ancak gerçekte

61

Page 62:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:62

Amerikancı İslamcı Türk silahlı kuvvetler düşmanın siyasi bir hezeyanın kanunsuz ve iftiraname ve bol küfürlü bir belgeye karşı hukuka benim kadar inandığını 20 seneden fazladır kendisini tanıdığım bildiğim hukuka en az benim kadar saygılı inançlı olduğuna inandığım gazeteci yazar tutuklu müvekkilimin savunmanı sıfatıyla da olsa savunma görevi icra ediyor olmaktan utanıyorum, çünkü ortada hukuken ciddi alınabilecek ortada hakikaten saygı duyulabilecek yada endişeye kapılabilecek bir tek iddia yok, orda da var olan yalnızca ve yalnızca siyasi hezeyanların ahlaksız, namussuz Amerikancı İslamcı basındaki tezahürü var birde iddianamede bol küfüler bol düşmanlık içeren çarpıtmalar yalanlar var efendim, iddianame savcılarının talebi üzerine, 2007 yılı Haziran ayı itibariyle başlayan soruşturma sürecinin başında dosya içeriği üzerinde kısıtlama kararı yanında ayrıca anımsanacağı üzere, bir de basına yayın yasağı kararı alınmıştı bu haliyle talep makamı olan savcıların soruşturma dosyası üzerinde kısıt kararı almaları yayın yasağı kararı almaları talebi hukukçu kimliğinin doğal gereği olarak en başında ve ilkin tabiî ki takdir edilmeyi gerektiriyor, bu çerçeve soruşturma dosyasını bu çerçevede soruşturma dosyasının savcını namusu, şerefi, gururu olduğunu da hatırlatmaya muhakkak ki hiç gerek olmasa her dava dosyası avukatın hakimin olduğu kadar tabiidir ki savcının da namusudur, şerefidir, gururudur, dolayısıyla o dosyada herkesi ister hakim olsun, isten savcı ister avukat o dosyanın gereği özeni, hassasiyeti, gayreti elinden geldiğince ortaya koymalıdır. Şimdi talep makamı olarak savcıların istediği kısıt ve yayın yasağı kararının mahkemece kabul olunarak karara bağlanmasından sonra bir de yaşadıklarımıza bakalım, bu yaşadıklarımızı bu salonda bulunanlardan yalnızca ben ve benim bir kısım beraber çalıştığım dönem arkadaşı olan avukat arkadaşlarım bilirler o yüzden bunları ayrıntısıyla size açıklıyorum ki, sayın mahkemenizde huzurdaki bu davanın nasıl bir tertip olduğunu iyiden iyiye kavrasın efendim avukatlar olarak bizlere kısıt kararı gereği dosyada müvekkilimize ilişkin atılı suça ilişkin bir belge dahi gösterilmedi bilgide verilmedi tüm dosya içeriğinde yer alan bilgiler belgeler özgün örnekleriyle şüpheli ifadelerinden iletişim tespit tutanakları içeriğine kadar soruşturma dahilindeki belgeler neredeyse tamamı ile Şamil Tayyar tarafından yazılan operasyon Ergenekon ki o kitabın kapağında bir organize suçlar şube müdürlüğünün çıkarmış olduğu iletişim anı gösterir grafik vardır efendim, o grafiği biz taa bu ekler bize verildiği sıra Ağustos ayında görebildik, ama Şamil Tayyar o grafiği kitabının kapağına koymuştu efendim, bizde o kitaptan dosya içerisindeki belge ve bilgileri edindik öğrendik düşünebiliyor musunuz mahkeme kısıt kararı savcılık kısıt kararı alıyor biz müvekkilimizin hukuku için yapacağımız savunma gayreti çerçevesinde dosyamızdan bilgiyi Şamil Tayyar’dan alıyoruz”

Mahkeme Başkanı " size de faydası dokundu, demek öyle mi”Av. Vural Ergül” kesinlikle efendim savcılarda eminim ne güzel işte adil yargılama hakkını

tesis ettik diye gülümseyeceklerdir. bu kitapları sıralamak tabiî ki ziyadesiyle mümkün Aytekin Yazıcı tarafından yazılmış Çelik çekirdekten Susurluğa, sauna çetesinden, Türk intikam tugayına, Ergenekon Zihni Çakır tarafından yazılan Dünden bugüne devletin derinliklerinde karanlık ilişkiler Ergenekon’un çekilişi falan filan devam ediyor şimdi başta Taraf, Zaman, Sabah, Vakit, Yenişafak, Star, Bugün gazeteleriyle ATV, ve STV olmak üzere gazete ve televizyon haberlerine hiç değinmiyorum, bu cemaat yayınları başta olmak üzere, bu cephede olup bitenleri bir yana bırakmak istiyorum ve oradan okuyabiliyor musunuz bilmiyorum, şüpheyi ifade tutanakları olarak görüyorum şüpheli ifade tutanağı, Sevgi Erenerol’un Şüpheli ifade tutanağı Mahmut Öztürk’ün Şüpheli ifade tutanağı Mehmet Zekeriya Öztürk’ün Şüpheli ifade tutanağı Kemal Kerinçsiz’in soruları hazırlanmış, ama Kemal Kerinçsiz’in avukatı olduğunu unuttukları için daha sonra bu soruları olduğu gibi Beşiktaş ta adliyeye Zekeriya Öz’e göndermişler, Zekeriya Öz Kemal Kerinçsiz’in sorgulamasını bu huzurda sizlere gösterdiğim şüpheli ifade tutanağı üzerinden devam ettirmiş, devam ediyorum İlhan Selçuk Şüpheli ifade tutanağı Hüseyin Görüm Şüpheli ifade tutanağı Hüseyin Gazi Oğuz ifade tutanağı Emin Gürses, Atilla Aksu, Veli

62

Page 63:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:63

Küçük, Habip Ümit Sayın, efendim gördünüz, bunların hepsi benim kısıt kararına rağmen çeşitli medya kuruluşlarından topladığım şüpheli ifade tutanakları bunların medyada ne işe var efendim şimdi sizlere bir başka belgede daha göstermek istiyorum, bunu polis yaptırmış polis yaptırmıştır polis vermiştir demesinler diye onu da gösteriyorum efendim sonra yerime geçeceğim bakın buda Veli Küçük’ün savcılık ifadesi görüyor musunuz efendim, şimdi bunlar bize sayın mahkemenize de sunulan delillerin ekleri olarak sunulan belgelerden değil, bize bu belgeleri DVD içerisinde PDF formatında verdiler bunları adob rıydır formatında okuyoruz bizler yani bunlar Word belgesi olarak bilgisayarımıza düz metin olarak yazılıyor, sonra bunların çıktısını alıyorlar altını imzalıyorlar sonra bunların tarayıcıda taranmasını sağlıyorlar sonra DVD’ye koyup bizlere veriyorlar, önceki günde yine size Tuncay Güney ‘in word belgesi olarak orijinal mülakat belgesine ilişkin word dokümanı göstermiştim, hatta ve hatta orada yer alan fotoğrafları da yine orijinal haliyle sizlere yine ekrandan göstermiştim, ben bütün bunları nerden buldum efendim basından buldum, şimdi müvekkilimin ve diğer sanıkların yakalandıkları tarihlere bakılırsa efendim, o tarihler sarasında gazete haberlerine bakılırsa, ortada nasıl sistematik servis yapıldığını anlamakta hiç kimsenin hiçbir suretle zorlanmayacağından eminim şimdi bu word belgeleri üzerinde birer bilirkişi incelesi yaptırmak gerektiğini öteden beri düşünüyorum daha önce buna ilişkinde sayın mahkemeniz huzurunda beyanda bulunmuştum ancak haftanın 4 günün burada olduğumuz için geriye kalan bir günde ofisimizin birikmişlerini ancak toparlayabildiğimiz için bir türlü vakit bulup bu sözünü ettiğim word belgeleri üzerindeki bilirkişi incelemelerini yaptırabilmiş değilim, ama bunlara ilişkin yakın zamanda ben velevki mahkemeniz tarafından da bir inceleme yaptırılacak olsa bile, ayrıca bir bilirkişi incelemesi raporu sunacağım, bu word belgelerinin üzerine geldiğinizde mausunuzun sağına tıkladığınızda özellikler hanesine girebiliyorsunuz, özellikler hanesine girdiğinizde de o word belgesinin istatistiki bilgilerini görebiliyorsunuz, yani kim tarafından yazılmış, hangi tarihte bu belge yazılmış hangi tarihte bu belge üzerinde değişiklik yapılmış, bunları görmek mümkün, ben 20 yıllık bir orta düzey bilgisayar kullanıcısı olarak bu word belgeleri üzerinde inceleme yaptığımda, şunu gördüm bir kere bu sanıkların basına servisi yapılan şüpheli ifade tutanaklarını mukayyit sağ büro kom, tem vesaire farklı farklı timler farklı farklı masalar gerçekleştirilmiş, gerek kom’da gerek tem’de onlarca masa mevcut efendim, bu masalarda sanıkların her biri farklı farklı ekipler tarafından sorgulanmış, her ekibin sorguladığı sırada bilgisayarı bu belgeleri oluştururken o belgelere de yazılan o bilgisayarım adını vermiş, biz mukayyit, sağ büro, Davut, Ağır şimşek vesaire gibi bu isimleri belgelerin üzerinde sağ tıklatıp kaba saba bir inceleme yaptığımızda rahatlıkla görebiliyoruz, şimdi buradan anlıyoruz ki ortada iki ayrı şube müdürlüğünde onlarca büro ve masada sorgulanmış sanıklara ilişkin onlarca şüpheli ifade tutanağı word belgesi olarak servis yapılmış, bakın efendim bende gazetecilik yaptım uzun yıllar, savcılardan elbette ki bizde bilgi aldık nihayetinde savcı elbette ki kamuoyunu bilgilendirmek için gazeteciye yardımcı olmak zorundadır, niye çünkü gazetecide kamu görevlisidir, tabiî ki devam eden bir soruşturmada kamuyu bilgilendirmek tabiî ki demokratik denetim mekanizması olarak gazeteciye basına yardımcı olmak gerek, ama birde orda şu gerçek var ki bu savcılar aynı zamanda basınla yayın yasağını bizzat kendileri talep etmişler hem yayın yasağı talep edeceksin, sorumlu basının eline ayağını bağlayacaksın, hem de cemaat basınına servis yapacaksın, onlarda tutuklu sanıkları birer birer linç kampanyasına hedef ve kurban edecek, Veli Küçük’ün hakkında yapılan haber sayısı hakkında bir fikri olan var mı acaba girin bakın 250 bin tane haber var, 250 bin orijinal haber bunlar orijinal dokümanlar, yani bunların kopyalarıyla formlarıyla bilmem neleriyle bu sayı çoktan 2 milyonu geçti efendim, çoktan böyle bir servis böyle bir sistematik servis savcının iradesi dışında oluşabilir mi, buna ilişkin hepimiz bilgi, görgü, tecrübe sahibiyiz, bu belgelerin tamamı başından sonuna bizzat soruşturmanın savcıları tarafından yapılmıştır, soruşturma savcılarının bu dosyadan bu davadan bekledikleri tek amaç vardır o kesinlikle ama kesinlikle

63

Page 64:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:64

sayın mahkemenizin yargılama sonucunda vereceği hüküm değildir efendim, savcıların ve hükümetin yegane amacı, bu dosyada soruşturma sürecince İslamcı Amerikancı basında soruşturulanların temel hak ve hürriyetleri başta olmak üzere tamamı ile güçlerine etkinliklerine dönük bir karalama bir aşağılama kampanyası taşımaktadır bu soruşturma, başka hiçbir amacı yoktur o yüzden zaten bitirmek istemiyorlar, şimdi efendim bir an için düşünelim, savcıların bu sorgu tutanaklarına ilişkin belgelerini kendilerinin servis etmediklerine ilişkin iddia ileri sürdüklerini varsayalım, siz savcılık yaptınız mı bilmiyorum ama beninde bir sürü savcı tanıdığım var hakim tanıdığım var bir savcı bir değil iki değil üç değil beş değil 10-15 tane belge sürekli ve düzenli olarak servis yapılıyorsa basına durumdan rahatsızlık duymaz mı, rutin suç duyurusunda bulunmaktan başka savcılar, ne yaptılar çağırıp sormaz mısınız kalem memurunuzu operasyonun başındaki gurup amirini çağırıp sormaz mısınız nedir bu rezalet diye ben gittim tem’cilerde Kom”cularda konuştum namusları ve şerefleri üzerine yemin ettiler. biz bu servisi yapmadık dediler. biz buradan özel kuryeyle gönderiyoruz biz karşımızda it kopuk yok hırsız yargılamıyoruz biliyoruz yargılananlar rektör, gazeteci, avukat, komutan biz bu soruşturmaya gereken özelliği hassasiyeti gösterdik, götürdük savcıya teslim ettik, savcıya sorun diyor polis savcı soruyorsunuz nasıl oluyor bu işler organize işler, yani diyelim ki bunu polis servis yapıyor, o zaman bu haberleri yapanların tamamı ile vatandaki şube muhabirleri olması lazımdı, ama burada servis İstanbul adliyesinde yapılıyor ha arkadaşlarım ki hepsi benim senelerdir arkadaşım müvekkilimin de arkadaşı bende onlarla beraber haber kovaladım bende vakti zamanında savcıdan dosyayla ilgili bilgi sahibi oldum ama bana o dosyada savcı hiçbir zaman belge vermedi bilgi verdi, ama belge vermedi. savcıların verdiği bilgiye bakın avukatlar Sedat Peker’in oluşturduğu Veli Küçük’ün talimatıyla oluşmuş havuzdan her bir müvekkilleri için masraf ve ücret alıyorlar, sonra bu haber ne oldu bu haber zaman’da haber oldu. şimdi 14 Temmuz günü, savcı Zekeriya Öz, çünkü basın açıklamasını bende takip ettim. onu birazdan değineceğim Cumhuriyet Başsavcımız Engin Aykut Cengiz ayrıldıktan hemen sonra, iki gurup halinde gazetecileri odasına çağırdı, aldı ve onlara bilgi verdi şimdi tarafsız, günlük, siyasi basın diyebileceğimiz içinde hürriyetinin, Milliyetinin doğan haber ajansının, CNN’nin, NTV’nin bulunduğu gazetecileri ayrı kabul edildi Taraf, Zaman, Bugün bunlar ayrı kabul edildi, zaten avukatlar Ergenekon soruşturması sürecinde Veli Küçük’ün talimatıyla Sedat Peker’in oluşturduğu havuzdan para alıyorlar, bilgisi servisini sadece Cemaat basınına yaptılar öte yandan bunları geçtik, az önce gösterdim kısıt kararı var, avukat Zeynep Küçük benim sınıf arkadaşım, 20 yıllık sınıf arkadaşım samimiyetle söylüyorum devlet terbiyesi almış biri olduğu için olsa gerek, benim müvekkilim gözaltına alındığında Zeynep’e gidip sorduğumda şu babanın ifadesinden bir kopya alayım dediğimde, bana üstüne numaratörle işaret vurdular Vural cığım ben bunu sana veremem dedi burada bir çok arkadaşıma bunun tanığı devlet terbiyesi aldığı için samimiyetle söylüyorum Zeynep bana babasının sorgu tutanağını vermedi ben ne yaptım ama gittim basından aldım sonra basından birde babasının savcılık tutanağını aldım getirdim Zeynep’e getirip o gün verdiğimde Zeynep o gün hüngür hüngür ağladı. Zeynep o gün bunun bir tertip olduğunu kavradı, bu böyle bir tertip efendim, bu Ergenekon tertibinin yegane amacının Amerikancı İslamcı basında hükümet muhaliflerinin sindirilmesi Türk silahlı kuvvetlerinin gücünün yıpratılması, laik, Kemalist Atatürkçülerin PKK terör örgütüne karşı mücadele edenlerin cezalandırılmasıdır. başka bir amacı yok bunun, bakın Türk Cumhuriyetlerindeki basın yayın organlarına ben takip ettiğim için söylüyorum, bu Azerbaycan basınında da Türkmenistan basınında da, Kazakistan basınında da hep bu tarz değerlendirmelere neden oluyor bu çok önemli bir bulgu mudur bence öyledir nihayetinde onlar sürece bizden daha uzak daha dışarıdan bakıyorlar ama onlarda bıraktı intiba izlenim soruşturmanın geldiği hal itibariyle PKK terörüne karşı mücadele edenlerin ve Atatürkçülerin cezalandırılmasından ibarettir. peki bu bir gerçek midir bana kalırsa kesinlikle evet, şu hale bakın efenim şu hale bakın, Tolon paşamız uydurma

64

Page 65:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:65

PKK’lı terör örgütü üst düzey yöneticisi tanık tarafından gizli tanık tarafından huzurda terör örgütü yöneticiliğiyle yargılanıyor. o terörist başını Türkiye ye alıp getiren istihbarat komutanlarımız o özel kuvvetler komutanlarımız bu mahkeme salonunda huzurunuzda PKK’lı terör örgütünün üst düzey elebaşlarının gizli tanık olarak kendilerine savcıların ne vaat ettiğini ne temin ettiğini bilmiyorum ama onların gizli tanıklıklarıyla suçlanıyor ve burada yargılanıyor, ortada terör örgütünün varlığına ilişkin Tuncay Güney’in anlatımları dışında o hale bulunup getirtilemeyen ama montajlı ama montajsız o kasetler dışında, bu kadar adamın hakkında kanıt olarak ne var efendim, hiçbir şey bunu hakikaten akıl insaf vicdan almıyor, ben hakikaten yurttaş kimliğimle bundan ziyadesiyle rahatsızım, hele hele hukukçu kimliğimle öfkeden yerimde duramıyorum, bu tam anlamıyla bir rezalettir efendim, bunun nihayetinde bütün boyutlarıyla açığa çıkması çok zaman gerektirmeyecek, emin bundan eli kulağındadır, hepimiz göreceğiz bu operasyon öylesine ustaca kurgulanmış bir operasyon ki ve bu operasyon öylesine Amerikanvari operasyon ki, operasyon öncesinde bu operasyona hizmet edecek bu operasyonun kanalları olarak kamuoyunda bir kanaat oluşturacak medya organları şekillendirildi, durup durduk yerde tanınmadık bilmedim bir adam çıktı. nokta dergisini aldı önce sonra nokta kapandı. orda darbe günlükleri vesaire türünde bir takım haberler yapıldı, edildi. sonrasında bu kere aynı ruhtan taraf gazetesi peydahlandı sonra bir baktık Başbakan kendi medyasını oluşturuyor damadı gitti ATV’nin başına geçti. başbakanın sevdalısıyım diyen huzurdaki davanın da MİT tarafından şüphelisi olarak şemada yerine aldığını bildiğim Ethem Sancak, kanal 24’ü kurdu. star gazetesini emre amade kıldı. zaten Fethullah Gülen cemaatinin yayın organları olana Samanyolu, Cihan haber ajansı, meltem tv, Mehtap tv, hilal tv bunlar ohoo çoktan hazırdılar, bütün bunlar gösteriyor ki efendim bu en başından beri planlanmış kurgulanmış bir medya operasyonuydu. bir hukuk operasyonu olarak şekillenilmemişti, ama bu medya ayağı bu medya operasyonuna hizmet etmesi için yargılama faaliyeti adı altında bu dosyada sanıkların sorgularının yapılması onların ifadelerinin alınması, bu dosyada bir takım gizli tanık vesaire türünden Türk hukukunda bugüne kadar hiç bilmediğimiz görmediğimiz, ama evrensel hukuka göre tam bir garabet olan bir takım uygulamalarla bilgi, belge servisi yapılıp o medyada Amerikancı, İslamcı medyada huzurdaki sanıklara dönük olarak bir kampanya başlatılıp bir kanaat oluşturmak istendi nihayetinde bu operasyonda hedeflenilen sonuç elde edildi mi edilmedi mi onu yakınlaşan yerel seçimlerde görebileceğiz. bana kalırsa bu operasyonun bir diğer amacıda düpedüz ama düpedüz yerel seçimler, çünkü efendim şuna inanıyorum, yine savcılarla bahse tutuşmak istiyorum savcılar ocağın ikinci yada üçüncü haftasında ek iddianameye konu olacak şemada üstünün üzerini örttüğü şahısları alacaklar, ondan sonra bu ek iddianame hazırlanacak, ama ek iddianameyi de şubatın sonunda martın başında gündeme getirecekler. böylelikle bu davada elde edemedikleri yok işte demokrasiye tahammülsüzlük, darbecilik yok, işte başbakana dönük itibarsızlaşma vesaire iddiaları da o iddianame gündeme getirip yerel seçimler arifesinde gündeme getirecekler. umarım yanılırım efendim, savcıların soruşturma sürecini bizzat medyaya göre şekillendirdikleri benim tarafından gayet iyi bilindiği gibi medya tarafından da gayet iyi biliniyor, üstüne üstlük artık kamu oyu büyük ölçüde de bu kanaatimize ortak, şimdi bir daha belirtip bunu geçiyorum, ama soruşturma dosyasının savcının namusu, şerefi gururu, iftiharı olması gerektiğini mutlaka savcılarda biliyor olmalılar, velev ki savcı tarafından gazetecilere servis yapılmamış olsa bile savcılar her ne olursa talep makamı olarak sürdürdükleri soruşturmada kısıt ve yayın yasağı kararı talep ettikten bu kararda verildikten sonra, artık söz konusu soruşturma dosyasının korunamamasının da objektif olarak sorumluluğunu taşıdıklarını ve şüphesiz savunma hakkının kısıtlanması pahasına aldırdıkları bu gizlilik kararını koruyamamanın hesabını vermek zorunda olduklarını bilmeliler, kaldı ki tarih önünde her zaman için bunu sorumluluğunu taşıyacaklar. bu dava tıpkı yassı ada davası gibi bundan 30 sene sonrada olsa yine gündeme gelecek. belki o zaman birçoğumuz burada olmayacağız. bu hayatta

65

Page 66:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:66

olmayacağız belki bir kısmımız koltuk değneği ile belki bir kısmımız başka şekillerde o yıl dönümlerinde o Ergenekon davasını tartışıp konuşurken inanıyorum ki hiç kimse huzurdaki savcıları kahraman olarak değerlendirmeyecek saygın isimler olarak ifade etmeyecek çünkü bu dosyada hukukçu kimliği düpedüz ayaklar altına alınmış düpedüz, onu da huzurda hep birlikte görüyoruz daha da ortaya koymaya devam ediyorum. efendim hakimler savcılar yüksek kurulu insafsız, vicdansız bir savcıya karşı hepimizin başvurabileceği yegane başvuru mercii, ama gelin görün ki hakimler savcılar yüksek kurulunun ben bütün gayretine rağmen, bizzat siyasi irade olan adalet bakanının savcıları koruyup kolladıklarını soruşturma izni vermeyerek engellediklerini biliyorum. şundan da hiç şüphem yok, adalet bakanı da bu tertibe ortak olduğu noktada hesabını yüce divanda verecek. adalet bakanı hakimler savcılar yüksek kurulunda savcılara ilişkin yapmış olduğum şikayetleri reddi için basına yaptığı değerlendirmelerde, kanıt yok dedi ben önce gösterdiğim kanıtları, hakim savcılar yüksek kurulana orijinal belgeler olarak gönderdim ki, o belgelerin içinde birde Ergenekon lobi belgesi var, onu da birazdan anlatacağım ama tekrar söylüyorum savcılarda bunun rahatsızlığını hissetsinler, bilsinler. Türk milleti adına idarenin yargısal denetimini gerçekleştirecek olan bağımsız idare mahkemeleri önünde hesap sorma mücadelem emin olun ki başarıyla sonuçlanacak, hukukumdan eminim, çünkü ben mahkemeden alacağım karar ile de savcılara bizzat kendilerinin aldıkları soruşturmanın gizliliği kararını hiç sayarak Amerikancı İslamcı medya ya servis yapmanın ne olduğunun hesabını soracağım efendim, müvekkilimin tutuklandığım Şubat ayı sonu itibariyle hatırlanacağı üzere Ergenekon soruşturması dahilinde nisan ayı ortasıyla mayıs ayı ortasında yeni gözaltlılarla soruşturmanın sürdürüleceği kamuoyunda tartışıla geliyordu yine anımsanacağı üzere Amerikancı İslamcı basını oluşturan bir çok gazete, dergi ve televizyonda gazeteciler Doğu Perinçek Tuncay Özkan’ın gözaltına alınacağı dile getiriliyordu. kaynak ise 2001 yılında Ergenekon belgelerini sütununa taşıyarak tertibin ilk temellerini atmaya çalışan Fehmi Koru ile daha ikinci dalga bile düzenlenmemişken, kendisine yapılan özel servis ile operasyon Ergenekon isimli kitapları başta olmak üzere Fethullah Gülen cemaatiyle bağlantılı sözde yazarların manipülatif yayınları ile içeriklerinde haklarında çeşitli bilgiler ve iddialara yer verilen akademisyenler, emekli askerleri ilişkin değerlendirmeler yapılmakta, Ergenekon operasyonunda gözaltına alınacakların isimleri bir bir yayınlanmaktaydı. yazılanların tamamı yazık ki, bir bir gerçekleşti. olacakları önceden yazan operasyon gazetecileri müneccimlerle falan münasebette değillerdi efendim, onlar savcılarla münasebetteydiler operasyon savcısıyla operasyonun gazetecileri düpedüz doğal bir uyum içerisinde bu davanın kamuoyunu bu noktaya getirdiler çünkü kurgulanan planlanan icra olunan bir davanın soruşturması değil, düpedüz Amerikanvari bir operasyondur efendim, bu operasyonda yandaş medyaya Amerikancı İslamcı basına verilen görevse operasyon savcısının planladığı kurguladığı operasyona ilişkin sadece ve sadece kamuoyu oluşturmaktır, operasyonun bir diğer amacı ise, operasyon basınının bir diğer amasıysa infial yaratmayacak şekilde kamuoyu oluşturmak amacıdır, bilinse ki kamuoyu tarafından hakikaten sadece ve sadece siyasi bir hezeyan sonucunda terörle mücadelede kahramanlıklar göstermiş özel kuvvetler komutanlarımız, istihbarat komutanlarımız, Tolon paşamız, Eruygur paşamız, Veli paşamız bu tertipte tutuklanıp hürriyetlerinden mahrum edilmiş esaret altına alınmışlar, bunu bilseler hakikaten kamuoyunda infial oluşacak, ama öyle bir bulanıklık, öyle bir terör oluşturulmakta ki, kamuoyunda nihayetinde herkes hakikaten bu Ergenekon’un ardında bir şey olabilir zannını, zehabını taşımaktadır, efendim şunu söyledim ki bu operasyon çok iyi hazırlanmış bir operasyon uluslar arası istihbarat operasyonları için eğer ki istihbarat okullarında bir ders verilecek olursa, emin olun bu Ergenekon operasyonunda o derslerden birinin konusu olacaktır. ama gelin görün ki operasyonunu kurgulayanlar planlayanlar ne kadar kıdemli, deneyimli, usta olsalar da sahada bu operasyonu icra edenler nihayetinde çok acemi ve beceriksizdirler nihayetinde biz o yüzden bu klasörlerin içerisinde operasyonu

66

Page 67:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:67

tertipleyenlerin imzalarını bulabildik, işte bu yüzdendir ki Mehmet Eymür’ün imzası bu klasörde 58’inci klasörün içinde hepimizin huzuruna geldi, başta Mehmet Eymür olmak üzere, tertibe ilişkin dönemin başbakan yardımcısı Abdullah Gül’e o malum brifingi sunan hazırlayan başında MİT içerisindeki Eymür artığı ekibin ve de Mehmet Eymür’ün olduğu Hanefi Avcı’nın, Bülent Orakoğlu’nun aynı zamanda da 28 şubat sürecinin kuyruk acısı olan bu isimlerin ver bir de bu isimlere adli süreçte yargı ayağı olarak hizmet verecek olan isimlerin birlikte küllen yok saydığı hukuk sonucunda biz bu salona hapsolmuş durumdayız, bizde bu salonda hapsolmuş durumdayız efendim ne evimize gidebilmekteyiz ne işimizi ne gücümüzü görmekteyiz bu yargılama ,

Mahkeme Başkanı " avukat bey sözünüzü kesmek istemiyorum, tam zamanında güzel noktaya temas ettiniz saate 5 oldu eve gidebiliriz herhalde eve gitme saatimizde geldi, uzunda sürecek anladığım kadarıyla bugün bitiremeyeceğiz, yarın bitirebilirsiniz ,

Av. Vural Ergül ; peki efendim burada keseyim yarın toparlayayım bende yoruldum ben ziyadesiyle yoruldum teşekkür ediyorum efendim yarın devam ederim”

Mahkeme Başkanı " sanık müdafiinin savunması sırasında bir kısım sanıklar müdafileri Av. Zeynep Küçük ve Sait Türe’nin geldikleri görülmekte huzurdaki yerine alındı,Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi: sayın başkanım değerli üyeler talebime geçmeden

önce bu konu ile ilgili bazı hususların altını doldurmak gerekiyor duruşmaların başladığı ilk günden itibaren savunmanın kutsallığı ilkesinden hareketle sanıklara göstermiş olduğunuz adil, dikkatli ve sözlerini bölmeden büyük bir özveriyle kendilerini ifadesi konusundaki hassasiyetinize müteşekkir olduğumu arz etmek istiyorum. bu tutumunuz şahsım adıma heyetinize duyduğum saygıyı her geçen gün hayranlığa dönüştürmüş iken, ifadelerimde kastımı aşan cümleler olursa ki kesinlikle ön yargılı ve bilinçli değildir. bu konuda da hoş görünüze sığınmak istiyorum, sayın başkanım, doğal olarak da iddianamenin yüce mahkemeye sunulduğu günlerde içeriğini bilmiyordum. lakin bildiğimiz şey bu sanal örgüte yamanmaya çalışılan tek terör eylemi Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay saldırısına iddianamede 60 sayfa yer ayrıldığı konusuydu idi. bu süreçte şahsınız ve heyetiniz hakkında bilgiler edinmeye çalışıyorduk özellikle vurgulamak isterim ki, bu bilgi edinme söze örgüt adına olmayıp, kişisel veriler elde etmeye yönelik değildi. sadece hukuk adına işlenen bir cinayet sonucu şehit, yaralı ve esaretli olanlarla vardı. bu tabloyu aşacak bir başkan ve heyet arzuluyorduk. zira yaklaşık 1,5 seneye varan tutukluluk sürecimizde, hep kendimizi ifade edebileceğimiz bu ortamı hayal etmiştik. veriler bizim yüreğimize su serpmişti. bu bilgiler ışığında ve de menfur Danıştay olayında hiçbir dahilimin olmadığı, takipsizlik kararıyla kesinleştiği bilindiği halde, o günden sonrada yeni veriler ki katil Osman Yıldırım dışında, onun verdiği ifadelerin tutarsızlığı ortada iken, bu iddianamenin reddedileceği konusunda ben ve benim gibi mağdur olan tüm sanıklar hem fikir iken, tam tersi tablo ortaya çıktı, sayın başkanım, değerli heyet, iddianame kabul edildi ve bizlerinde bu metni öğrenme imkanımız oldu. temayüllerin dışında soruşturmayı yapan savcıların bu gün iddia makamında olmasını hiç yadırgamadım. çünkü böylesine hukuk dışı iddialar ile somut bir delile dayanmayan bu trajik komik metinin arkasından hiçbir Cumhuriyet savcısının durmayacağını biliyordum. özellikle savcı Zekeriya Öz'ün bu duruşma salonunda olmasını da ilk günden beri çok arzuladım. bugün o makamda olan savcıların yaşadığı ve düştükleri aczi esasında savcı Öz çoktan hak etmişti. meslek etiğine azami dikkat eden hukuk nosyonu yüksek bir başkan ve heyet acaba bu iddianame denilen ne olduğu belli olmayan deli saçması metine niçin itibar etmişti, hep onun cevabını aradım, bulduğum sonuç bence şu idi, bu adına iddianame denilen metin şayet geri iade edilseydi, belki tutuklu kalan insanların mağduriyeti çok daha artacaktı, onu engellemek ve de bu dava dosyasını temizlemek adına olabilirdi dedim. 22 Ekim 2008 tarihinde başlayan her geçen gün acaba her geçen gün başlayan ve bugüne dek devam eden duruşmalar sürecinde her geçen gün acaba düşüncemde de yanıldım fikri beynimi kemirmeye başladı, sayın heyet

67

Page 68:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:68

savunmamda yapmış olduğum samimi sunumlar, mağdur olduğum konusunda sizde hiç mi kanaat oluşturmadı, yoksa iddia makamının devşirdiği olmayan toplantıda, olmayan bombaları aldığımı iddia eden katil Osman Yıldırım’ın ifadelerine sizlerde mi itibar ediyorsunuz, Yargıtay 9’uncu daire ceza dairesinin oy biriliğiyle verdiği tarihi karar, bu gün bizleri şaibeli gösteren satılmış bir takım kalemler ve medyaya vuracağımız tokat için bulunmaz bir fırsat, yoksa o güne kadar kısıtlanmış, engellenmiş özgürlüğümüzün devamına mı düşünüyorsunuz, tüm hukukçulara ve aydınlara bir soru yöneltsek Meletos Anstos Likon kimdir diye, özellikle bu soruları Ergenekon savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın’a ve Mehmet Ali Pekgüzel’e yöneltsek, bu isimlerin kendileri için bir anlamı var mıdır, bu düzen uşağı zavallı Meletos, anstos Likonlar Sokrat’ı suçlayarak ölüme mahkum ettiren savcılardı. onlar bugün leş olmak değerini bile yitirmiş olmalarına rağmen 1000 lerce sene önce düzene karşı çıktığı için adalet için öldürülen Sokrat, insanlık değerlerinin ve haysiyetinin mümtaz bir timsali olarak yaşıyor, sayın başkanım Sokrat savunmasında diyor ki her zaman her yerde en güçlü olanlar hırsızlardır, yine Sokrat diyor ki, iyi bilinmelidir ki bir değil bin defada ölsem kimse beni yolumdan çeviremeyecek Sokrat devlette eğrilikleri, yolsuzlukları, haksızlıkları çıkartmaya uğraşanlar, mücadele edenler mutlaka öldürülecektir diyor, yine Sokrat insanları öldürmekle sürdürdüğünüz kötü yaşamın kınanmasını engel olacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz diyor ve nihayetinde ben gerçekte egemen sınıfların çıkarı için tehlikeliydim çünkü doğruyu söylemekten daha büyük alçaklı ve ihanet yoktur, bu günde aynı hususlar geçerli değil mi sayın başkanım, muhterem heyet, şerefli siyasi parti lider ve yöneticileri, gazeteciler, aydınlar, emekli generaller ve askerler, yurtseverler, hırsızlar düzeni ve katillerin söylemleri ile burada değil mi, henüz zaman geçmedi, devamlı kuvvetli suç şüphesi ile mevcut hallerin devamı ezberini bozabilen savcılarımız sanırım, Meletos anstos Likonlar saflarına geçmelerini engelleyebilirler, aksi halde tarihin yargısı çok ağır olur. yüce mahkemesiniz en doğru kararı vereceğine olan inancım ile bir lütuf değil, hakkım olan tahliyemi arz ve talep ediyorum. saygılarımla, bunu da yapmamın sebebi bir haftadır avukatlarım mahkemeden ümide kestiler gelmiyorlar, ben kendi başımın çaresine bakıyorum, sayın başkanım .

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi ; sayın başkan ve sayın heyet savunmamdan bu yana 40 gün geçti. bekledim, söz gümüşse sukut altındır diyerek bu bekleyişimin sebeplerinden birisi 19 aydır bize yapıldığı gibi sizde medyalama takımının yalan ve iftira dolu bir yafta takma girişiminin olmasının önüne geçmekti ama görünen ve tespit ettiğim şudur ki burada sessiz kalmak sukut ikrardan gibi algılanmaktadır. buradan hareketle bazı taleplerimi dile getirmek ve bazılarına yenilemek kaçınılmaz olmuştur. sayın Muzaffer beyin dediği gibi, bizim avukatlarımız gelmekten imtina etmekteler, biz kendimiz her gün tahliye taleplerimizi yenileyeceğiz, her ne kadar iddia makamlarınca has adam sayılan üç şahıs olsa da benimle alakalı yalan beyanları olan ve savunmasından sonra sırra kadem basan Ali Yiğit’in mahkemenizce karar alınmasına rağmen, duruşmalara gelmemesi başka bir deyişle getirilememesi benim için anlaşılmaz olmuştur. 20.10.2008 tarihinde sadece bir duruşmaya getirileceği duyumunu almış ve bu konuda mahkemenize talepte bulunmuştum. mahkemeniz ara kararlardan birinde mahkemeye katılması yönünde karar vermiştir. ne yazık ki 30’ varan celse sayısında sadece savunması sırasında geldi diyebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. alınan karara rağmen bu durumu kabullenmekte güçlük çekmekteyim burada iktidar sizsiniz ve muktedirlik beklemek benim en doğal hakkımdır diye düşünüyorum, eğer aldığınız kararları uygulamak gibi bir zorunluluk yoksa işkenceye dönüşen bu mahkeme sürecinden vareste tutulmayı talep ediyorum. savcılık makamınca beyanları samimi sayılmakta olan bu üç muteber adamdan Tuncay Güney yurtdışında, Osman Yıldırım hapistedir. ama ulaşılması bir mahkeme celbi kadar yakın olan Ali Yiğit’in getirilmemesi akıllara Osmancığımdan sonra acaba bir de Aliciğim mi olacak sorusunu getirmektedir. öyle ya insanlar sabahın 4’ü gibi bir saate evlerinden çok rahat baskın yapılarak alınabilmiştir. ben bu cadı kazanına dönüşen davada bir kişi hariç

68

Page 69:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:69

mevcut insanlardan kimseyi tanımıyorum. geldiğimiz noktada kimsenin de beni tanımadığı hatta adımı bile zikretmediği heyetiniz tarafından görülmüş olmalıdır. benim yaptığım talepler bireysel olup tutuksuz olan bütün insanlar için değil, bir kişi için geçerlidir. insanların yalan ve boş yere çile çekmelerini istemem. ama türlü vaatler karşılığında devşirilen ve yalan söyletilen Ali Yiğit’in duruşmalar katılmasının sağlanmasını talep ediyorum. ayrıca tahammül sınırının çok dışında olan 19 aylık süreninde göz ardı edilmeyip, benim için zulme dönüşen bu süreye dur denilip tahliyemi talep ediyorum, saygılarımla arz ederim.”

Sanık Ergün Poyraz söz istedi verildi; sayın başkanım sayın üyeler şimdi sizlere başında çakma savcının yer aldığı yürütme ile yapılan işbirliği sonucunda gayri meşru olarak ortaya çıkan karşı devrim iftiranamelerinin temel belgesi olarak sunulan ve çok gizli olduğu sürekli olarak kurgulanan Ergenekon lobi adlı temel iftiranın MİT tarafından kendi elemanları olduğu hususunda çok kuvvetli şüphe taşıyan şeriatçı ve hilafetçi olduğunu her fırsatta ilan eden bazen vakit ve bazen de Akit adını alan gazetenin bir dönem istihbarat servisi müdürlüğünü yapan Erdal Şimşek’e yazdırılan ve nisan 2004 tarihinde yayınlanan Türkiye’de istihbaratçılık ve MİT atlı kitaptan noktasına ve virgülüne kadar yürütme olduğunu, çok kuvvetli şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde belgeleyecek ve bu konuyla alakalı bazı taleplerde bulunacağım, efendim kitap bu, bunun 450, 451, 452, 453 ve 454’üncü sayfaları iddianame ile birebir aynıdır çok küçük değişiklikler yapılmıştır, bu kitabın yazarı MİT mensubudur. aynı zamanda çakma savcının damadının başında olduğu ATV’nin haberlerini de yapmaktadır ve bu Erdal Şimşek’in yaptığı haberler Ergenekon üzerinedir ve Ergenekon iftiranamelerinin mutfağında yer almaktadır, öncelikle MİT’in yakınında belki de içinde olan Erdal Şimşek’in bu operasyona baz olarak alınan hazırlığı konumunda yayınlanan kitabının 451’inci sayfasının 2’inci paragrafını açacağım. değerli mahkemenin de ekrana iftiranamenin 104’üncü sayfasının organizasyon planı başlıklı son paragrafının açılmasını arz ediyorum ve kitaptan aynen okuyacağım. sizlerinde bu okuduğum bölümleri ekrandan takip etmenizi talep ediyorum. kitapta 9 departmandan oluşan lobinin organizasyon planı aşağıdaki birimlerden oluşmaktadır, şeklinde yer alan cümle itiranamenin 104’üncü sayfasında lobinin organizasyon bölümü 9 departmandan oluşmaktadır bu 9 departman örgütün tümünü oluşturmaktadır şekline gelerek hafif bir değişikliğe uğruyordu, ancak kitapta yer alan ve hemen ardın devam eden departmanlarla ilgili başlayan bölüm birebir aynıydı departmanlar Ergenekon tarafından örgütün merkez üyeliğine atanmış, güvenilir yöneticiye doğrudan bağlı olarak yönetilecek, beş sivil yönetici personelin Ergenekon ile teması ise, bu notalı virgüller bile ayn,ı atanmış ve güvenilir iki sivil personel ile sağlanacaktır. departman başkanları merkezdeki beş yönetici tarafından seçilecek ve yönlendirilecektir. Bu paragrafta cümle ortasında geçen beş sivil kelimeleri eklenmiş fazla olarak, diğeri noktası virgülleri ve hatta noktalı virgülüne kadar iftiranamenin 104’üncü sayfasının son sayfasında aynen yer almıştır. yine kitabın 454’üncü sayfasında yer alan birim başkanları bölümü iftiranın iftiranamenin 105’inci sayfasında da aynen yer almıştır. iftiranamenin 105’inci sayfasında aynen yer almış, birim başkanları Örgütlenme içinde departmanların işlev ve amaçlarına uygun yapıya sahip, konusunda deneyim sahibi kişiler tercih edilir. Birim başkanları, Lobi faaliyetlerini tümüyle serbest girişimcilik sınırları içinde kaldığı konusunda kuşkuya kapılmayacak şekilde yönlendirilir, ortak amaçlar, fikir birliği ve inançlar doğrultusunda çalıştırılır, sade li ve ki çaktır cıktırla değişmiş, onun dışındaki yine bire bir aynı, ancak herhalde kendi aralarında düşünmüşler ki, bu örgütle ilgili iyi şeyler belki halkın kafasını bulandırır hesabiyle şu cümle kaldırılmış, iş birliğinde organizasyonun kuruluş ve faaliyet amacı olarak esas kar ve topluma yarar sağlanması vardır bunu kaldırmışlar örneğin finans yine kitabın 454’üncü sayfasındaki finans bölümü 81’inci sayfada iddianamede yer almış, oda kitaptan okuyorum başlıklarda bire bir aynı Lobi'nin faaliyetlerinin finansı başlangıç noktasında Ergenekon tarafından karşılanır. Ancak, ilke olarak organizasyon ilk ticari şirketini kurup faaliyete geçirmesinin ardından finansal desteğe son verilir

69

Page 70:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:70

ve örgütün kendisine finans kaynakları oluşturması sağlanır, yine kitabın 454’üncü sayfasındaki ticari şirket faaliyetleri yine iftiranameminin 81’inci sayfasıyla bire bir aynı, kitaptan okuyorum ticari şirket faaliyetleri Organizasyon, kısa süre içinde belirleyeceği alanlarda ardışık olarak ticari şirketler kurup yönetmeyi ve giderek artan finanse kaynaklarına sahip olabilmeyi amaçlıyor, bu sahip olabilmeyi amaçlıyor da ufak bir değişiklik var, geri kalan okuyacağım yerler yine aynı Bu gelişmenin süratle sağlanabilmesi için, ticaret hukuku içinde yararlanılabilecek pek çok argüman mevcuttur. Başlangıçta kurdurulacak şirketlerin sürekliliği değil, finanse sağlaması dikkate alınarak hareket edilir. Kalıcı ve alanında etkin güç olarak geliştirilecek şirket kuruluşları organizasyonlarına yeterli finanse kaynağına ulaşılmasının ardından yatırım gerçekleştirilir. Bu yatırımlar sonucunda giderek organizasyona ait holdingler oluşturularak, uluslararası ticari faaliyet girişimlerine geçilir. Lobiye göre finans dünyasında yer alarak, ekonominin kontrol edilebilir düzeye erişmesi ise, holdinglerin faaliyetleri sonucu hedefe ulaşılmasını sağlayacaktır. Kitabın 452’inci sayfasında yer alan 7 numara ile belirtilen iletişim ve propaganda, iftiranamelerde 109’uncu sayfaya geçmiş, fakat burada ne nokta ne virgül ne de bir tek kileme değiştirilmemiş biri bir kes kopyala yapıştır taktiğiyle iftiranameye eklenmiştir. 7 iletişim ve propaganda, İletişim ve Propaganda departmanı, bir başkan ve beş yardımcısından oluşmaktadır. Bu departmanın görevi, amaçlara uygun olarak medya kuruluşlarını bilgilendirmek, yönlendirmek ve bu yolla kontrol altında tutmaktır. Ayrıca virgülü de var faaliyetlerde amaçlara uygun kamuoyu oluşturulması ve kamuoyunun desteğinin sağlanması çalışmalarını yürütür. Bunların yanı sıra, organizasyonun ilişki kurmayı tasarladığı kişi, kurum ve kuruluşlar üzerinde etkileme çalışmaları gerçekleştirerek, sağlıklı ilişkiler kurulabilmesinin alt yapısını hazırlar. Yine kitabın 453’üncü sayfasındaki uluslar arası ilişkiler bölümü iftiranamede yine 109’uncu sayfada, bu bölümde yine aynı şekilde nokta, virgül ve benzeri imla hataları ile beraber birebir aynı, 9 uluslar arası ilişkiler Uluslararası İlişkiler Departmanı, bir başkan ve altı yardımcısından oluşmaktadır. Bu departmanın görevi, organizasyonun uluslararası alanlardaki faaliyetlerini sağlıklı biçimde yürütülmesini sağlamaktır. Türkiye'de faaliyet göstermekte olan uluslararası kuruluşların çalışmalarını analiz etmek, bu kuruluşlar ile yakın ilişki kurulmasını sağlamak ve dış güç odaklar olan bu kuruluşların amaçlarının belirlenmesini sağlamaktır. 8 hukuk bölümü, yine kitabın 453’üncü sayfasında yine iftiranamenin 109’uncu sayfasında bire bir aynı tek değişiklik kitapta oluşur, olan herhalde orda oluşacaktır a dönmüş, yürütür de yürütecektir e dönmüş aynen okuyorum kitaptan 8 Hukuk hukuk Departmanı, bir başkan ve beş yardımcıdan oluşmaktadır. Organizasyonun girişim ve faaliyetlerinin mevcut yasaların hukuksal temeline dayandırılabilmesi çalışmalarını yürütür. Bu departmanda yer alacak personel hukukçulardan oluşur Organizasyonun hukuk işlerini üstlenecek olan bu departman, hukuksal kurallardan azami ölçüde yararlanılması çalışmalarını yürütür. örneğin 451’inci sayfada, analiz ve değerlendirme bölümü, 109’uncu iftiranamenin 109’uncu sayfasında yine aynen kalmış, 3 analiz ve değerlendirme, Analiz ve Değerlendirme Departmanı, bir başkan ve beş kişilik yardımcı bir kadrodan oluşmaktadır. Elde edilen istihbarat verilerinin analiz raporlarının hazırlanması çalışmalarını yürütmekle sorumludur. Savcılar arada bir yaratıcılıklarını da kullanmışlar bu lobiden bazı bölümleri çıkarıp daha değişik yerlere monte etmişlerdir. kitabın 452’inci sayfasında, 6 numara iler teori ve Senaryo ile ilgili bölüm iftiranamenin 109’uncu sayfasında, ilk cümle aynen kalmış, onu okuyorum, teori ve senaryo teori ve senaryo departmanı, bir başkan ve beş senaristten oluşmaktadır. şimdi bundan sonraki okuyacağım cümle iki cümle çıkmış, bu departmanın görevi ihtiyaç duyulması halinde, elde edilen analız raporlarından yararlanılarak kontra teori ve senaryolar üretmektir ulusal çıkarlara aykırı teori ve senaryoların çürütülmesinde belirleyici rol oynar. kendi uydurdukları örgütün kendi uydurdukları ve iftira attığı insanlığın üzerinde etkili bir rol oynamasında kendilerince önlemek için bu cümleyi çıkarmışlar bu cümle çıktıktan sonra yine aynı şekilde iftiranamelere devam ediyorlar

70

Page 71:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:71

uygulamaya konulması düşünülen senaryoların sağlıklı sonuçlara ulaşmasını sağlamak amacıyla, karşılaştırılacak kontra senaryoları belirleyerek önlem alınmasını sağlar. Kültürel, bilimsel senaryo kurgular ile kamuoyunun ojite edilmesinin önüne geçecek argümanlar üretir. Medya kuruluşlarını yönlendirme çalışmalarına katkıda bulunur. 453’üncü sayfada, eleman profili var, bunu ilk cümlesi çıkarılmış, o çıkarılan bölümü okuyorum, yalnız çıkarıldıktan sonra bu 132’inci sayfaya eklenmiş, eleman profili, lobi örgütlenmesi içerisinde yer alacak elemanların çağa ayak uydurabilecek donanım, bilgi ve deneyime sahip olması esası aranacağı gibi gereğinde her tür eleman profilinden yararlanmasından kaçınılmaz, 110’uncu sayfadan çıkarılıp 132’inci sayfaya bu bölüm eklenmiş, ancak 110’uncu sayfa kitabın 454’üncü sayfasıyla tekrar bire bir aynı şekilde devam ediyor. özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir. Çünkü, bu türden kişiler sistemin boşluklarını, mekanizmanın işleyişini, oyunların kurallarını ve zaaflarını çok daha iyi bilmektedir, 454’te ticari şirket faaliyetleri yine iftiranamenin 81’inci sayfasında aynen yer almış, bir iki kelime değişikliğiyle, Organizasyon, kısa süre içinde belirleyeceği alanlarda ardışık olarak ticari şirketler kurup yönetmeyi ve giderek artan finanse kaynaklarına sahip olabilmeyi amaçlıyor. Bu gelişmenin süratle sağlanabilmesi için, ticaret hukuku içinde yararlanılabilecek pek çok argüman mevcuttur. Başlangıçta kurdurulacak şirketlerin sürekliliği değil, finanse sağlaması dikkate alınarak hareket edilir. Kalıcı ve alanında etkin güç olarak geliştirilecek şirket kuruluşları organizasyonlarına yeterli finanse kaynağına ulaşılmasının ardından yatırım gerçekleştirilir. Bu yatırımlar sonucunda giderek organizasyona ait holdingler oluşturularak, uluslararası ticari faaliyet girişimlerine geçilir. lobiye göre finans dünyasında yer alarak, ekonominin kontrol edilebilir düzeye erişmesi ise; holdinglerin faaliyetleri sonucu hedefe ulaşılmasını sağlayacaktır. Bu kitabın 451,452,453,454 ve 455’inci sayfaları iftiranamenin 81, 97, 104, 105 sayfaları hatta diğer sayfalarıyla bire bir aynıdır ve iftiraname, bu kitaptan yazarı Erdal Şimşek olan MİT mensubunun yazdığı bu kitaptan kes kopyala yapıştı yöntemiyle iftiranameye aktarılmıştır. Erdal Şimşek şimdi başbakan Erdoğan’ın devletin imkanlarını bağışlayarak Çalık holdinge aldırdığı ATV’nin haber dairesinde çalışmaktadır. bu ATV’nin başında başbakanının damadı vardır ve bu televizyonda sürekli olarak Türk silahlı kuvvetlerine ve Atatürkçü yazar ve gazetecilere Ergenekon iftirası atılmaktadır tertibin temelinde bunlar vardır, bu kitabı birazdan sayın mahkemenize sunacağım. karşı devrim iftiranamelerinde, Ergenekon belgesinin çok gizli olduğu ve sadece yöneticilerinde çıktığı vurgulanmıştır. iftiranamelerin yukarıda bazı örneklerini verdiğim gibi, 81, 97, 104, 105, 109 sayfalarında, yer alan sözde Ergenekon lobi zırvalarının bazen Akit bazen Vakit olarak yayınlanan hilafetçi ve şeriatçı gazetenin bir dönem yöneticiliğini de yapan Erdal Şimşek’in kum saati yayınlardan MİT’e methiye versiyonunda çıkan Türkiye’de istihbaratçılık ve MİT adlı kitabından kes kopyala yapıştır yöntemiyle alındığı görülmektedir Nisan 2004 tarihinde basılan ve yurdun dört bir yanında satılan bu kitapta, kimde bulunduysa onu sözde Ergenekon örgütünün üyesi ve hatta üyesi olmakla kalmayarak yöneticiliğine terfi ettiren bu sözde belge, yine bu kitabın 451, 452, 453, 454 ve 455’inci sayfalarında aynen iftiranamelerdeki gibi yer almış yukarda belirttiğim gibi, çakma savcının muavinleri tarafından kes kopyala yapıştır yöntemiyle aynen iftiranamelere aktarılmıştır kitap MİT’e övgüler düzmek kamuoyunda bozulan imajının düzeltmek diğer istihbarat örgütlerinden nedenli mükemmel olduğu söylemi içerisinde bu Ergenekon tertibine temel yapılmak amacıyla yazılmıştır. MİT’e yapılan övgüler epey tutuyor onları şimdi okuyup zamanınızı almak istemiyorum, İstanbul’un İngiliz işgali altındaki günlerine özlem duyduğunu çalıştığı gazetenin köşesinde yazan MİT aşıklı Erdal Şimşek’in bu kitabı sadece sevdasının depreşmesiyle değil kitabın içeriğinden yazılması için MİT’çe teşvik edildiği açık bir şekilde görülüyordu. kitapta Mehmet Eymür, Hanefi Avcı, Bülent Orakoğlu gibi Ergenekon masalları anlatan isimlere övgüler düzülüyor, kitabın yazımında etkin rol oynadıkları açıkça anlaşılıyordu kitapta AKP’nin ve CIA işbirlikçisi Fethullan Gülen’in ikinci

71

Page 72:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:72

Cumhuriyetçilerinin din tüccarlarının gerçek yüzlerini ortaya çıkaranlara, Ergenekoncu yaftası vuruyordu. kitap incelendiğinde, bugün karşı devrim iftiranameleriyle yargılandığım bu davada ne edüğü belirsiz kuvvetli suç şüphesi çamuru atan ve bu eylemini yürütme ile işbirliği halinde yapan iftiranameciler yürütme ile yapılan bu işbirliğini MİT’in yazdırdığı kitapta yer alan tezgah ve tertip amaçlı yazıları da yürütme olarak algılamış ve bunları yürüterek de iftiranamelerine imla hatalarına kadar aynen aktarmışlardır. Sadettin Tantan’ın yanında görünmesiyle ün kazanmaya başladığı anlaşılan ve homoseksüel bir haham yamağı olan Tuncay Güney, CIA işbirlikçisi Fethullah Gülen’in yanında pişmesi ve MİT kontur terör dairesi eski başkanı Mehmet Eymür’ün koruma ve kollamasında gelişimini tamamlarken, tertip amaçlı olarak hazırlanan Ergenekon lobi faaliyetlerini danışıklı dövüş kapsamında emniyete yakalatması ve tecrübeli emniyetçileri bile şaşkınlığa uğratan saatler süren ifade ve iftiraları ile uydurma bir terör örgütü yaratılmış, bu hayali örgüt ile insanların korkutulup yıldırılması sonucunda çakma savcı ve çevresinden MİT’çilere MİT’çilerden emniyetçilere emniyetçilerden bazı yargı mensuplarına kadar bir çok kesim bu yaratılan korku imparatorluğundan azami bir şekilde yararlanmışlardır. Hakan Türk tarafından kaleme alınan mafya imparatorluğu adlı ve yine kasım 2004 basımı kitaba göre Türkiye’nin yurtdışına kaçırılan paralarının geri getirilmesi amacıyla, ilk defa hazırlanan ve piyasaya süründüğü belirtilen Ergenekon analiz yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi dönemin içişleri bakanı Sadettin Tantan zamanında hazırlandığı anlaşılıyordu. Tantan kitapta yer alan demecinde daha sonra bu projeden vazgeçildiğini oluşturulan ekibin dağıtıldığını da açıklıyordu emniyet organize suçlar ve kaçakçılık dairesi başkanı Emin Arslan yurtdışına kaçırılmış bu paralarla ilgili isim bazında çalışma yapıldı diyordu. kumarhaneciler kralı olarak anılan Sudi Özkan’ın o günlerde yurtdışına İsviçre’nin Kredit Suitselüeser bankası aracılığıyla kaçırdığı paranın Toprak Bank Mecidiyeköy şubesinden çıkan miktarların ilk kalemde 60 milyon dolar ve 30 milyon Mark’a ulaştığı tespit ediliyordu. bu çalışmaların ve sözde Ergenekon oluşumlarının üflenmesinin ardından bu tertibin mimarlarından Mehmet Eymür sözde Ergenekon’un hedeflerinden Sudi Özkan’ı himayesine alıyor, onun Prinsis otellerinden çıkmıyordu. böylece Ergenekon tertibinin ne verimli bir tehdit aracı olduğu da böylece keşfediliyordu. o günden bu yana bu keşif bizim ayaklarımız üzerine yapılan pazarlıklar ve oynanan oyunlara kadar sürüp gidiyordu. MİT tarafından yazdırılan ve çok gizli Ergenekon lobi zırvalarının tamamının yer aldığı kitapta, bu Ergenekon’a bağlı gruplar şöyle açıklanıyordu tarikat şeyhi Haydar Baş, ateist Doğu Perinçek ve Doğu Perinçek ile Perinçek’in yıllarca CIA’nın uşakları beşinci kol MİT’in halkı pasifize etmek için kurduğu parti dediği MHP, MHP’nin 2002’de hükümeti başbakanlık sırası kendine geldiği sırada teslim etmesi, bu işlemi yaparken meclisi kendini düşürecek çoğunluk yok iken, yine hükümetin devamını engelleyecek hiçbir nokta güç odaklaşma olmadığı halde, danışmanlarına parti yetkili organlarına sormadan Bursa Koca yaylada tek başına sürpriz bir kararla 3 kasım 2002 tarihini göstermesi seçim yenilgisinden sonra verdiği söze binaen yeni dönemde siyasi arenadan silinmesi kesin olan Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in tavsiyesine sebep verdikten sonra, kendisinin henüz son kullanma tarihinin dolmadan güya tabanının isteği üzerine dönüş sağlaması, 2007 kongresinde çıkarılan hukuki engeller ve muhalefetin etkin bir şekilde parti içi tavsiyesi, arkasından gelen mutabakatın sonucu Cumhurbaşkanlığının AKP’nin temsilcilerine teslimi ile ılımlı İslam rejiminin önemli basamağı olan türban konusundaki anayasal değişiklik ve Devlet Bahçeli’nin CHP’nin tabanındaki çarşaf açılımına AKP’den çok daha yoğun tepki göstererek ılımlı İslam’ın sol ayağı nitelendirmesinde bulunması, Ergenekon projesinin siyasi pazarlık boyutlarını ortaya koymaktadır Ergenekon cenderesinin içinden emperyalizm ile hangi parti ve siyasi grupların pazarlık sonucu verdiği tavizlerle çıktığı konusunda büyük fotoğrafta böylece açığa çıkmaktadır. 10.11.2005 tarihinde Fener Rum patrikhanesinin önünde yapılan basın açıklamalarında yer alan siyasi partilere baktığımızda, MHP, İşçi partisi, Bağımsız Türkiye Partisi ile birlikte yer aldıkları ancak sonraki

72

Page 73:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:73

faaliyetlerden bağlı oldukları büyük ağabeylerinin kulaklarına yapmış olduğu fısıldamalar ve hizaya getirmeleri sonucu terbiyeli küçük bir çocuk gibi, MHP ve BTP’nin başka senaryolarda rol almak üzere ana …….. çıkarıldığını ibretle izleyebiliriz. bütün bunlara rağmen siz hale Ergenekon’un derin devlet yapılanması olduğunu mu ileri sürmektesiniz, o takdirde emperyalizmin yatağında uyumaya devam ediniz, taleplerim, yukarıda sayın mahkemenize arz ettiğim üzere, a, Türkiye’de istihbaratçılık ve MİT isimli kitapta yer alan Ergenekon belgesinin nereden ve kimden temin edildiğini kitabı yazarı olan Erdal Şimşek’in MİT’te herhangi bir dönemde herhangi bir sıfatla görev yapıp yapmadığının sorulmasını, b, söz konusu kitapta MİT’in haberi olup olmadığının arşivinde bulunup bulunmadığının bu kitabı soruşturma dosyasına gönderip gönderilmediğinin sorulmasına, kitabın yazarı olan Erdal Şimşek’in tanık olarak dinlenmesini ve kendisinden bu belgeleri nereden, hangi tarihte ve nasıl temin edildiğinin sorulmasını, d, bu aşamada tanığın dinlenmesinin sorgu sonrasına bırakıldığı takdirde, kitabın basım tarihi olan 2004 yılında kamuoyunun bilgisine sunulduğu dikkate alınarak, kitaba geçirilen belgelerin bu kişide ne aradığının, neredene temin ettiğinin bu kişiden emniyet marifetiyle sorulmasını, e, bu kişide var olan söz konusu belgelere sadece Ergenekon belgesiyle sınırlı olmak üzere, CMK’nun 116, 119 ve 127’inci maddesi uyarında mahkemece arama ve el koyma kararının verilmesine, f, bu kişiden çıkacak Ergenekon belgelerinin fotokopi yada orijinal olması belgelerin temin edildiği kaynak, davayı önemli ölçüde aydınlatacağından, bu konuda alınacak kararın yayınlanması halinde amaç tehlikeye düşeceğinden, kısıtlama kakarı verilmesine, g, söz konusu belgelerin kişilerde çıkması sözde örgüt üyeliği ve yöneticiliğinin bir delil olarak kabul edildiğinden bu belgenin kendisinde bulunduğu kitabı ile sabit olan ve bu nedenle sözde örgüt üyeliği de muhtemel olabileceğinden, bu kişi hakkında da davaya dahil edilmesi ve ek iddianameye yazılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasının saygılarımla arz ve talep ederim.

Sanık Serhan Bolluk söz istedi verildi : sayın başkan iddianamede aleyhimde ileri sürülen bir takım olgularla ilgili olarak bazı gelişmeler var, elime geçen öğrendiğim onlarla ilgili bir tahliye talebim olacak onu sunacağım müsaadenizle, şimdi efendim iddianame incelendiğinde bu aleyhime kanıt olarak öne sürülen kanıt olduğu iddia edilen belgeler, bilgiler incelendiğinde benim bu davada sanık olarak kabul edilebilmem mümkün değil, bunların hiçbiri somut kanıt niteliği taşımıyor, öte yandan gene iddianameden çıkan şu, iddianameden anlaşılıyor ki, ben aleyhimde kanıt olduğu için değil Aydınlık dergisinin genel yayın yönetmeni olduğum için bu davada sanık yapıldım. şimdi savcılık makamının bir iddiası var, diyor ki savcılık makamı Aydınlık dergisi Ergenekon örgütünün yayın organıdır, neye dayanarak söylüyor bunu, bu iddiayı neye dayanarak öne sürüyor, malum şu Tuncay Güney atlı şahsın 2001 yılında verdiği iddia edilen mülakata dayanılıyor tek dayanak bu, bunun dışında bir dayanak var mı o 2455 sayfa işte 442 klasörlük eklerinde tek bir başka dayanak yok, örneğin şimdi söz konusu olan şey bir dergidir efendim 40 yıldır Türk yayın hayıtının bir parçasıdır, Türkiye’nin en önemli en etkili haber dergisidir Aydınlık deyince Türkiye’de bilmeyen yoktur her sayısı gündem yaratır şimdi hemen şöyle en az 15-20 tane Türkiye yi etkilemiş sallamış haberi kapak haberi burada sayılabilir çok kolay bir şekilde, böyle bir dergiden bahsediyoruz, her Pazar bayilere çıkar çok basittir bunu araştırmak yani aydınlık hakikaten Ergenekon’un yayın organı mıdır değil midir aslında bu kelimeleri söylerken bir yandan da şunu fark ediyoruz, gerek ve yeter şarttır efendim, Aydınlıktan örnek getirmek yani burada değil Tuncay Güney Türkiye’nin en muteber insanı kalksa işte bir takım iddialarda bulunsa Aydınlık için yetmez, söz konusu araç itibariyle söz konusu olan şey her Pazar bayilere çıkan bir dergi olduğu için, buradan kanıt ve örnek getirmek şarttır. bu olmadan olmaz bu iddia öne sürülemez, peki bu yapılmış mıdır hayır, tek dayanak Tuncay Güney’in bir takım bulanık beyanlarıdır. öte yandan bu kanıt ve örnek getirilemiyor ama iddianamenin benimle ilgili bölümünde 1404 sayfada, bir girişimde bulunuyor savcılar şöyledir

73

Page 74:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:74

efendim onu bir okuyacağım müsaadenizle, diyorlar ki söz konusu dergide dezenformasyon amaçlı yayınlar yaparak ve çeşitli mercilere bir çok defa suç duyurusunda bulunarak, adil yargılamayı etkilemeye sürekli olarak teşebbüs ettikleri anlaşılmış, ancak bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2008/1087, 2008/725, soruşturma nolu 2008/192, 2008/122 nolu görevsizlik kararlarıyla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğinden, bu konuda ayrıca sevk maddesi talep edilmemiştir. tabi siz bunun gayet iyi takdir ettiniz, ama herkes anlasın diye söylüyorum burada olay şu, önce kedileri soruşturma açmışlar görevsizlik vermişler, benim anladığım kadarıyla ve bunu Cumhuriyet Başsavcının ilgili birimine havale etmişler, yani basın savcılığı, burada söz konusu olan iki aydınlık sayısıdır, onları da hemen müsaadenizle gösteriyim, bir tanesi şudur efendim, kapak haberi gizlenen belgelerle Fethullaçı Gladyonun hedefi Genelkurmay, diğeri de Ergenekon şifresi geldi Avrupa birliğinden Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’e devlet ve orduda temizlik emri başlıklı kapak haberleri ve gene bu dergilerin içinde aynı sayfalarda yer alan bir takım farklı başlıklarla yer alan bir takım haberler suça konu olduğu iddia edilen haberler bunlar şimdi efendim buraya kadar iddianamedeki mevcut durumdur özetlediğim şeyler şimdi tahliye talebime haklılık kazandıran gelişme nedir onu ifade edeceğimi izninizle, savcılığın 2008/725 nolu soruşturması, yani bu savcılığın soruşturma numarasıyla söylüyorum takipsizlik kararı almıştır. 2008/1087 nolu soruşturması ise, gene aynı savcılığın numarasıyla beraatla sonuçlanmıştır efendim, şimdi kısaca bu kararlardan bazı pasajlar okuyacağım, bu savcılar açısından da sanıyorum öğretici olur. 16 Mart 2008 tarihli aydınlık için yani demin gösterdiğimi sayılardan biridir bu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı basın bürosunun 2008/6205 nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı, şöyle deniliyor, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250’inci madde ile yetkili, 21 Mart 2008 tarih 2008/725 soruşturma nolu görevsizlik kararında ,aydınlık isimli derginin 16 mart 2008 tarihli nüshasının 4’üncü sayfasında yayınlanan Avrupa birliğinden Tayyip’e Ergenekon emri, devlet ve orduyu temizleyin 9’uncu sayfada yayınlanan Ergenekon savcısı suç ve suçlu imal ediyor ve Ergenekon’dan PKK’ya silah saçmalığı başlıklı yazılarda, 2007/1536 sayılı dosyada yürütülen soruşturmaya ilişkin bilgilere yer verildiği yazılarda içerik itibariyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği ileri sürülmüştür. 4 üncü sayfada yer alan yazıda Ergenekon operasyonu ile ilgili talimatın ABD ve Avrupa birliğinden geldiğinin Fehmi Korunun 28 Ocak 2008 günün kanal 7 haber bülteninde çanlı olarak yayınlanan görüşmedeki beyanlarından ve Avrupa Parlamentosunun Türkiye taslağı raporundan doğrulandığı ve bu raporda hedefin Türk ordusu ve milli kuvvetler olduğuna dair açıklamalara yer verildiği, 9’uncu sayfada İşçi partisi, genel sekreteri Nusret Senem’in Ergenekon operasyonunu yürüten cumhuriyet savcısını hakimler ve savcılar yüksek kurulana şikayetine ilişkin beyanlarının Ergenekon’dan PKK’ya silah saçmalığı başlıklı yazıda da Milliyet ve Yenişafak gazetelerinde yer alan 2001 yılında hakkında soruşturma yapılan Tuncay Güney’in beyanlarındaki çelişkiye değinilip İşçi partisi Doğu Perinçek’ in bu iddiaları gerçek dışı olarak değerlendirdiği bilgisine yer verildiği soruşturmanın içeriğiyle ilgisinin bulunmadığı görülmüştür diğer sayı ile ilgili yani 13 Nisan 2008 tarihli Aydınlıkta şikayet konusuydu. bu konuda 2. Asliye Ceza mahkemesinin kararı var, onu da hemen kısaca bir paragraf okuyayım müsaadenizle yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, adil yargıyı etkileyecek nitelikte olmadığı, gazetelerde çıkan bazı yazıların ve gazetecilerin eleştirildiği bir yazı olduğu düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılması kapsamında eleştiri niteliğinde olduğundan, suçun yasal unsurları oluşmadığından, açılan kuma davasından sanığın beraatıne, ilgili takipsizlik kararı 16 Nisan 2008 tarihlidir 2. Asliye’nin kararı ise, 4 Aralık 2008 tarihlidir sayın başkan, şimdi efendim başta da söylemiştim, aydınlığın bir şey olduğunu söylemek için çok kolay ve şart olan sadece kolay değil şart olan bir yol açacaksınız bu aydınlığa bakacaksınız bunun dışında bir kanıt kabul edilemez yani Aydınlık şudur Aydınlık budur bir sürü spekülasyon yapılabilir burası mülahaza yeri değil burada kanıt sunma yeri, nedir o kanıt Aydınlığın kendisidir gayet basittir iş açılacak

74

Page 75:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:75

Aydınlığa bakılacak ve buradan örnek getirilecek kanıt getirilecek, deniyor ki Ergenekon örgütünün propagandası yapılmış, dezenformasyon yapılmış, efendim yok işte halkı silahlı isyana tahrik suçu işlenmiş nerdedir bu suçlar, bunlar getirilecek, bunlar üfürülmeyecek, bunlar savcıdır, başka bir şey değil sayın başkan, sayın yargıçlar, burası fakülte kantini değil, fakülde anfisi değil, bir tartışma yürütülmüyor burada, bir muhakeme yapılıyor, kanıtsız mahkeme olur mu, işte iki tane kanıt, güya yaratmaya çalışmışlar, bakınız ortada kanıt yok, yaratmaya çalışılıyor, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına güya işte dava açtırtacaklar bilmem orda da fiyasko, geride ne kaldı, ellerinde ne var şimdi, diyorlar ki Aydınlık Ergenekon örgütünün yayını ne kaldı ellerinde Tuncay Güney’in beyanları, şimdi gelelim ona müsaadenizle, bu Tuncay Güney, 2001 yılında bu mülakatı verdikten sonra, eline bir tane kağıt vermişler demişler ki, yani ben böyle olduğunu bilmiyorum ama

Mahkeme Başkanı "Serhan Bolluk sözünüzü kesmek istemiyorum, ancak bunları savunmanızda detaylı bir şekilde irdeleyebilirsiniz, şu anda ne ise talebiniz tahliye konusunda isteğiniz neyse onu belirtin, diğerlerini savunmada değerlendirin, istediğiniz şekilde hiç sözünüzü kesmeden rahatlıkla tamamlayabilirsiniz.

Sanık Serhan Bolluk “anlıyorum sayın yargıç eğer müsaade ederseniz, bir dakikalık bir şey kaldı, burada onu da okuyup”

Mahkeme Başkanı " istemiyorum sözünüzü kesmek yalnız bunu sizde anlayın lütfen “Sanık Serhan Bolluk “ ben gayet iyi anlıyorum size efendim, fakat dediğim gibi yeni bir

gelişmedir bu, daha önce elimizde olmayan bir şeydi, hem sizi bilgilendirmek, hem de bu temelde bir tahliye talebinde bulunmak istedim. ben çok kısaca şu listeyi okumama müsaade ediniz, nedir bu Tuncay Güney’in dayanağı yani dayanak yapılan Tuncay Güney’in iddiası nedir şimdi efendim bakınız Ergenekon”

Mahkeme Başkanı " Tuncay Güney’in iddiasını biliyoruz, okuduk Tuncay Güney’in başka elinize başka Tuncay Güney’den başka ayrıca bir beyanat daha varsa, onu alalım, ama olanı biliyoruz yani “

Sanık Serhan Bolluk “ peki efendim anladım o zaman bir cümle ile talebimi dile getireyim şimdi efendim, ben iddiayı söyledim iddia benim hakkımda Aydınlık genel yayanı yönetmeni olmam bakımından benim iddianamenin benimle ilgili bölümünde işte aydınlığın bu Ergenekon’un yayın organı olduğu dezenformasyon yaptığı, Ergenekon örgütü lehine propaganda yapıldığı bu dergide, efendim halkı silahlı isyana tahrik suçları işlendiği vesaire sıralanıyor, bunlarla ilgili yapılamış bir takım girişimler var, bunlara ilişkin yargı kararlarını başkaca da bir örnek yoktur, bakınız bu 2455 sayfalık 442 klasörlük ekler dahil olmak üzere aydınlıktan getirilmiş tek bir örnek tek bir kanıt yoktur, yani şu denmemektedir, bak işte Aydınlıkta şu yazmış, bu şu anlama gelir denmiyor efendim, iki tane örnek bunlar, bunlarla ilgilide yargı kararlarının dikkatinize sundum sayın başkan, sayın yargıçlar, bu temelde tahliyemi talep ediyorum efendim teşekkür ediyorum;

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi ;değerli başkanım soruşturma sırasından bir tanık dinlenmişti ismi Talip Doğan Karlıbel, bu Talip Doğan Karlıbel’i iddia makamı tepe tepe kullandı önce geçmişte müvekkilim olan Muzaffer Tekin’in olayında kullandılar, onun alman ajanı olduğunu uyuşturucu kaçakçısı olduğunu dair haberleri bu şahıs basına yaymıştı, fakat söz konusu yayınlar savcılıkça ispat edilemediğinden iddianameye konulmasına dahi gerek duyulmadı. nitekim benim dönemimde şikayette bulunmuştur ve bu şahıs hakkında iki tane ceza davası açılmıştı, fakat tabi savcılar böyle bir kişiyi elinden çıkarmak istemezler, bu sefer almışlar tanık olarak dinlemişler ve tanık olarak dinlendiğinde de, bu kişi efendim bir çok Sivil Toplum Kuruluşu ve burada bulanan sanıklardan olduğu gibi benim şahsım olarak ve Büyük Hukukçular Birliği olarak Alman nasyonal sosyalist parti ile yani Faşist partiyle ilişkiye girdiğimi, Alman milliyetçi hukukçular birliğiyle ilişkiye girdiğimi, onlarla mailleştiğimi toplantılar yaptığımı,

75

Page 76:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:76

onlardan maddi yardım aldığımı bunların hepsi ifade de var efendim hatta 25 bin avroyu resmi kayıtlarla şahsıma gönderdikleri Büyük Hukukçular Birliği olarak ifadelerde yer almış ve iddianameye de geçilmiş, şimdi bu haliyle aslında savcıların yapması gereken bunu doğrulatmak nasıl yapılacaktı. mademki resmi kayıtlardan bahsediliyor İçişleri bakanlığı dernekler daire başkanlığına derhal bir yazı yazılsaydı, bu tür paraların bir kuruş dahi olsa yurtdışından gelen ister devlet kanalıyla, ister vakıflar kanalıyla ister başka kuruluşlardan buradaki Sivil Toplum Kuruluşlarına geldiğinde kaydı tutulur ve derhal efendime söyleyeyim. bakanlık kayıtlarına geçek ama tabi onlar için çok önemli değil, önemli olan çamur at izi kalsın zihniyeti var, şimdi işte biz bunlarla uğraşıyoruz değerli başkanım o yüzden öncelikle benim şahsım olarak tabi Talip Doğan Karlıbel ifadesinde 20002- 2004 yılları arasında demiş, ben zaman sınırlamasını da kaldırarak bütün zamanlarda şahsımın Büyük Hukukçular Birliğinin ve yine üye olduğum Ayasofya derneğinin, Büyük Güç Birliğinin, dışarıdan ister Almanya’dan ister, bir başka devletten herhangi bir vakıftan kuruluştan para alıp almadığı konusunda İçişleri bakanlığının ilgili daire başkanlığına yazı yazılmasını arz ediyorum efendim, böylelikle söz konusu beyanlarda olduğu gibi çürüyecektir, çünkü bakıyorum iddianamede bu konuda sayfalar dolu iddialar var, böylelikle bu ortadan kalkacaktır, söz konusu dilekçemi sunuyorum değerli başkanım, bir de değerli başkanım bugüne kadar yasak deliller konusunda muhtelif arkadaşlarımız burada ve ben de birçok talepte bulunmuştum. bu taleplerimiz çok kısmi kalmıştı ve sizlerin de genel olarak bu yasak deliller konusundaki kararınız, bilahare hükümle birlikte düşünülmesine dair idi, ancak ben bu kanaatte değilim, bakınız kısa bir süre sonra sorguya gireceğim, sorguda bana benim hakkımda tanzim edilen iddia makamı tarafından bir çok yasak delille boğuşmak durumunda kalacağım, sizlerde iddia makamı da burada bulunan arkadaşlarımız da bu yasak delillerle ilgili bir çok sualler sorulacak, bu yasak delilleri bu şekilde gündeme getirilmesi, hem sizlerin zamanını alacak, hem dava ekonomisi bakımından sıkıntı yaratacak, hem de bu deliller dikkate alınmadığı takdirde dağılabilecek olan kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalkmasını da engelleyecektir. şimdi bu konudaki madde 206, yasadaki tanzim yerine baktığımızda, delillerin tartışılması bölümünde yer aldığını görüyoruz, ancak eğer sizin kararınız geçerli olursa, yani ben yasak delilleri baştan sona kadar yapacağım muhakemenin sonunda değerlendiririm ve hükümde yer veririm derseniz, o takdirde şöyle bir sıkıtı çıkacak meydana, 206’ıncı maddedeki o red kararı o red olunur der çünkü 223’üncü madde kesin hüküm bölümünde yer almıyor, yani kesin hükümle 206’ıncı maddedeki red kararı bir birinden farklı kararlar, nitekim 230’uncu maddede der ki hükümde yasak olana deliller konusunda red kararlarında tartışılacağını belirtir, yani hükümden önce bir red kararı verilecek deliller konusunda ya red edecekseniz veya kabul edeceksiniz ama bunun sırası ne zaman olacak tartışma bu, benim kanaatimce bunun sorgudan önce yapılmasında az önce söylediğim gerekçelerle çok büyük fayda olacağı kanaatindeyim değerli başkanım, yasak olan delilleri kısaca sizleri fazla yormadan bildirmek istiyorum, çünkü bu topluca bildirilmemişti tabi bu yasak delillerin kabulü veya reddi konusunda mutlak suretle mahkemenizin taktir hakkı var, ancak bu konudaki yasak delilleri de sizlere bildirmekte hem şahsım bakımından hem muhakemenin gidişatı bakımından son derece faydalı olacağı kanaatindeyim. öncelikle değerli başkanım ortada kuvvetli suç şüpheli olmadığı halde yani ortada hiçbir delil olmadığı halde doğrudan telefonların dinlenmesine geçilmiştir. 135’inci madde bu konuda açıktır. bu konuda öncelikle telefon dinlemeleri tamamen hukuka aykırıdır. ikinci olarak şifrede gizlenmiş bilgi olmadığı halde, bilgisayar kayıtları mahallinde verileri alınmamış, tamamen kişilerin yokluğunda müdafiinin ve şüphelinin yokluğunda emniyet tarafından bu veriler kopyalanmış, bir suretleri de şüphelilere verilmemiştir. bu bakından 134’üncü maddenin 1-2 ve 3’üncü fıkraları kökten ihlal edilmiştir. bütün bilgisayar kayıtları 206 ve 217’inci kapsamında kesinlikle değerlendirmeye dikkate alınmaması gerekir. yine sanıklarda çıkan tüm dökümanlar doğrudan doğruya savcı ve emniyet tarafından tetkik edilmiştir. oysa yasa 122’inci madde açıktır mutlak suretle hatta savcı

76

Page 77:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:77

bile tetkik etmemiş doğrudan doğruya emniyetçe tetkik edilmiş ve ifadelerine müracaat edilmiş oysa 122 savcı ve hakim der biz onu savcı veya hakim olarak algıladığımızda, böyle bir usule riyaat edilmemiştir reddi gerekir, yine 125’inci maddede devlet sırrı niteliğinde ki belgelerden yargılanıyoruz. ben de şahsım dahil olmak üzere bir çok sanık bu belgelerden mütevellit yargılanıyor ama bu belgeler maalesef yine emniyetçe tetkik edilmiş fakat hakimlikçe hiçbir tahkikata tabi tutulmamıştır. Ümraniye’de bulanan patlayıcı maddeler zaten bu konu sürekli gündemde baştan itibaren arama ve el koyma tamamen usule aykırıdır. yine imha kararları 116, 121 ,132 suç eşyaları yönetmeliğinin 9 ve 10’uncu maddelerine aykırıdır. imha diye bir şey yoktu hukukumuzda, çünkü 160/2 son derece nettir delillerin korunması ve muhafazası savcılık iddia makamının ana görevlerinden bir tanesidir, bu yerine getirilmemiştir. o da önümüzdeki dönemde tartışılacaktır zorunlu olmadığı ve suç işlenmediği halde gözaltı kararları da yine CMK 90 ve 91’inci maddelerine aykırıdır. onun üzerinde fazla durmuyorum. ama avukat olmama rağmen 3 gün boyunca emniyette benim soruşturmamın yapılması ki meslektaşımda bahsetti ekrana da getirdi soruların emniyette hazırlanması ve benim 3 gün boyunca mülakata alınmam soruşturmamın tamamen hukuk dışı yapıldığının delilidir. bunun da aynı şekilde soruşturmanın tümden reddi gerekir. istinat edilen suçlarlın en azından bir kısmı açısından 135 ve 227 açısından belki 227 tartışılabilir, ama 327 özür dilerim 135’inci madde açısından, 58’inci madde uyarınca soruşturma izni alınması gerekirdi alınmadı tarafınızdan reddedildi biz aksi kanaatteyiz o bakımdan da usule aykırıdır diyoruz meslek sırrı niteliğinde dosyalarıma el konulmuştur bilgisayar kayıtlarıma el konulmuştur değerli yargıcımız o konuda bir karar vermiştir, ama kararında aynen şöyle demiştir bilgisayarlarda vekaletler geçmediğinden vekaletnameler o kişilerle avukat Kemal Kerinçsiz arasında ilişki kurulamamıştır tabi biraz avukatlık yapmış olsaydı değer hakim, vekaletnamelerin bilgisayarda kayıtlı olmadığını olamayacağını vekaletnameler denilen bir klasör olduğunu, avukatların o vekalet asıllarının fotokopilerini çekerek kullandıklarını bilirdi, vekaletnameler bilgisayarlarda olmaz o yüzden o bilgisayar kayıtlarındaki müvekkillerimle benim aramda nasıl irtibat kurarsınız, bunu gerekçe yapabilir misiniz işte bu gerekçeyle benim bütün evraklarıma el koydunuz, büromu boşalttınız doğru mu elbette yanlış usule aykırı onun ötesinde efendim yine müvekkilime ilişkin nezdinde bulanan bütün belgelere el konuldu 126’ıncı madde bu konuda son derece net konulamaz der, bu da hukuka aykırı davalarıma ilişkin bir çok belge 130/2 maddesi uyarınca girmesi gerekirken sadece iki belgeyi sayın savcılık hakime intikal ettirmiştir. o konuda sadece 130/2 uyarınca karar alınmıştır o kararlarda hukuka aykırıdır. müvekkillerime ait Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz’a ait olan dosyalara terörle mücadele yasasının 10’uncu maddesinin e- bendi uyarınca aykırı bir şekilde el konmuştur. orda cezaevindeki dosyalar dahi el konmazken, benim büromdaki dosyalara nasıl el konulabilir. bu da tamamen hukuka aykırılıktır. müdafilik görevimi yaptığım sırada yapmış olduğum telefon görüşmelerim vardır bakın orda suç ile ilgili görüşmeler der aksi halde siz onu özellikle tutuklu olan müvekkillerde bu maddeyi işletmeniz mümkün olamaz. 136’da suç ile ilgili yapılan yani davayla ilgili yapılan hiçbir görüşmenin kesinlikle dinlenemeyeceğini hüküm altına almıştır. oysa benim bir çok dava görüşmelerimin hepsi suç konusu olarak dikkate alınmıştır. bütün bu hususları dikkate aldığımızda, değerli başkanım kesiyorum son olarak talebim öncelikle, bu hukuka aykırı delilleri 206 kapsamında değerlendirerek, dosyadan tümden çıkarılmasına, eğer değerli mahkemeniz bu tümden çıkarmayı kabul etmediği takdirde en azından bu hukuka aykırı delillerin ayrı bir klasörde tutulmasına, mahkeme bu talebimizi de kabul etmediği takdirde en azından hukuka aykırı delillerin bir ara karar ile tespit edilerek gerek şahsımın sorgusundan gerekse istikbaldeki delillerin tartışılması bölümünde bu delillerin tarafımıza sorulmamasına karar verilmesini saygılarımla arz ederim, teşekkür ederim “

77

Page 78:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:78

Sanık Ümit Oğuztan söz istedi verildi; evimde el konulan 24 nolu disket içerisinde bilgisayar programı olduğu halde bu diskete soruşturma sırasında Ergenekon belgelerinden olduğu öne sürülen lobi ve harp ve NBC silahları İstanbul 26 Mart 2000 nükleer kimyasal, biyolojik isimli dosyaların yerleştirilmesi nedeniyle soruşturmayı yürüten emniyet ve savcılık makamlarının sorumluluğuna gidilmesine yapılan ve sahteciliğin ve delil yaratma eyleminin tarafsız bilirkişi marifetiyle tespit yoluna gidilmesi arzımdan ibarettir. evimde el konulan 24 nolu disketin içinde bilgisayar program dosyası olduğu, 89 nolu klasör sayfa 213’deki belgede açıkça emniyetçe belirlenmiş olup, dilekçe ekindeki sunmaktayım. söz konusu 24 nolu disket evimden alındıktan sonra, içine emniyet tarafından iki adet Ergenekon belgesi olduğu öne sürülen belge yerleştirilmiştir. bu hususu inceleme raporunun 132’inci sayfasında net olarak görmekteyiz.24 nolu diskete ait inceleme sonucu, iddianame ekinde 360’ıncı klasör sayfa 194-195’te yer almakta olan buna göre diskette harp ve NBC silahları isimli belge ile lobi doc isimli Ergenekon belgelerinin çıktığı, özellikler bölümüne de ismimin yazıldığı ve işlemin 24.3.2000 ve 28.7.2003 tarihleri kullanılarak düzenlendiği tarafımdan belirlenmiş bulunmaktadır. program dosyasında olmayan ve olmadığı emniyetçe belirlenen bir disket içine Ergenekon belgelerinin eski tarihle yerleştirildiği emniyetin iki ayrı birbirine tezat teşkil eden belgesiyle ortaya çıkmış bulunmaktadır bu yapılan eylem ve işlem sahtecilik olup, soruşturma makamlarından emniyetin ve savcılığın açıkça delil yaratma amacıyla kanunsuz ve hukuk dışı eylemlere müracaat ettiği anlaşılmıştır söz konusu işlemin Ergenekon soruşturmasının ne kadar yapay ve sonradan yaratılan delillere dayandırıldığını açıkça ortaya koymuştur. sonuç olarak yukarıda izah ettiğim gibi, emniyetin raporunda evimde el konulan 24 nolu disket içerisinde bilgisayar program dosyası olduğu belirlenmiş olmasına rağmen, yine savcılıkça emniyete düzenlettirilen inceleme raporunun 132 ve 133’üncü sayfalarında 2 adet Ergenekon belgesinin yerleştirilmesi suretiyle belgelerden lobi doc inceleme raporunda çok önemli olduğu halde açılımının yapılmamış olması emniyetin delil yarar iken dikkat çekmek amacıyla hareket ettiği anlaşılmaktadır. sahtecilik yoluyla olmayan delil yaratıldığından suç teşkil eden bu işlemin yapan emniyet yetkilileri ve savcılık hakkında yasal yollara müracaat edilebilmesi için 24 nolu disket üzerinde ve 89’uncu klasör sayfa 213, 360’ıncı klasör sayfa 194,195’deki belgelerin de dikkate alınarak, CMK 64/3 maddesi uyarınca tarafsız bir bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ederim, efendim,

Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi ;sayın başkanım değerli üyeler, geçen Cuma günkü duruşmada gazete küpürlerini ben sunmuş bir tanesi eksik kalmış, onu sunacağım, bir de benim bir beyanım var sayın başkanım 10 Nisan 2008 tarihinden itibaren savcılık tarafından yandaş medyaya şahsımla ilgili asılsız iddialarla suçlanmış hedef gösterildim, nedeni ise bir insan hayatını hiçe sayarak beni devşirme çabalarına girmiş sonuçsuz kalmıştır. ben savcı Zekeriya Öz'ün Erol’um olamadım. sayın başkanım beni cezaevine adalet bakanlığından iki müfettiş gelmiş bende rahmetli Kuddusi Okkır la ilgili tüm bildiklerimi savcı Zekeriya Öz'ün beni devşirmeye kalktığını bizzat anlattım ve aynı şekilde AKP milletvekili insan hakları inceleme komisyonu başkanı zafer Üskül cezaevini arayarak, benden Kuddusi Okkır il ilgili detaylı tam yazı istemişti. 7 yaprak gönderdim, daha bugüne kadar bir cevap gelmedi. sayın başkanım şimdi 11 aydır tutukluyum 11 aydır yandaş medya tarafından besleme medya tarafından hep suçlanıyorum asılsız olarak, ben şuan iddia makamı savcılarından şunu rica ediyorum, benimle ilgili hususi belirtmiş olduğu suçlamalar var, benle ilgili ben silah bulundurma diyor, benle ilgili ne varsa lütfen benim savunmamda bunları göz önüne elle tutulur, gözle görülür belge ve delillerini istiyorum bir, ikincisi, aynı zamanda savunma zamanım geldiği zaman savcı Zekeriya Öz'ün bizzat sizin tarafınızdan mahkemede bulunmasını arz ve talep ediyorum, bu kadar sayın başkanım teşekkür ederim,

Sanık Muhammet Yüce söz istedi verildi ;sayın başkanım benim bir talebim olacaktı Orhan Pamuk’a suikast yapacağıma dair iddiaların gerçek dışı olduğunu ilişkin telefonda

78

Page 79:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:79

konuşulan tarihlerde Orhan Pamuk’un yurtdışında olduğuna ilişkin ifadesinin ekte sunulmasıyla birlikte ekte veriyorum bunu, mahkeme gerek duyduğu takdirde 2007 yılın kurban bayramının 17 kasım’a rastladığı tarihte yurtdışında olup olmadığı hususunun emniyet müdürlüğünden sorulması arzından ibaret, ben Coşkun Çalık ile 02. 10 2007 tarihinde yaptığım mesajlaşmada sırf dalga geçmek amacıyla ve gayri ciddi bir şekilde Orhan Pamuk’a suikast konusunda konuşmuş ve kendisinin kurban bayramından hemen sonraki günde bir konferansı olduğunu ve bu konferansı bu işi gerçekleştireceğimi beyan etmiştim. beyan ettiğim üzere bu mesaj şaka yollu dalga geçmek amacıyla iki insan arasında yapılmış bir muziplikten öteye geçemeyecek bir mahiyettedir. nitekim bu mesaj atmış olduğum tarihte ve mesajda belirtmiş olduğumu 2007 kurban bayramına rastladığı 17 Kasımda Orhan Pamuk yurtdışında olup olmadığını bilmediğim gibi, bu kişinin nerede ve ne zaman konferans vereceğini bilmem mümkün değildir. zaten eğitim durumumda buna da müsait değildir. nitekim soruşturma sırasında Orhan Pamuk’un 2007 yılı Kasım ayında yurtdışında olup olmadığı ve konferansının bulunup bulunmadığı araştırılmış tutulan 7.5.2008 tarihli bilgi alma tutanağında, 2007 yılının kurban bayramının rastladığı 17 kasımda Yurtdışında olduğu, kendisinin 6.12.2007 tarihinde yurda döndüğü kurban bayramında ve yurda döndükten sonra herhangi bir konferansının bulunmadığı tespit edilmiştir. kaldı ki söz konusu şahıs, devletin koruması altında olup, can güvenliği her an devletin görevlileri tarafından korunmakta ve teminat altında bulunmaktadır. sayın başkanım, bu haliyle ortada işlenemez bir suç söz konusudur. netice olarak mesajda belirttiğim 17 kasım 2007 tarihinde Orhan Pamuk’un yurtdışından bulunup bulunmadığı hususunun emniyet müdürlüğünden sorulması, ikinci talebim, Orhan Pamuk’un devletimiz ve emniyetimizin tarafından koruma altında olup olmadığı kendisine koruma görevlisinin tahsis edilip edilmediğinin İstanbul valiliğinden sorulmasını talep ediyorum arz ederim,

Sanık Murat Çağlar söz istedi verildi ; sayın başkanım bir talebim bir de beyanım olacak Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/5159 hazırlık sayılı soruşturma dosyasında verilen derneğin suç işlemek amaçlı kurulan bir dernek olmadığını, dernek gecesinde dernek başkanı tarafından edilen Kuvvai Milliye yemini suç teşkil etmediğine ilişkin 26.03.2007 tarihli bilirkişi raporunun sunulmasıyla birlikte rapora konu olan hazırlık dosyasının celbini karar verilmesine arzımdan ibarettir. derneğin Kadıköy’deki merkezinde bulunan ve dosyasının el konulan cd’lerin ve görüntü kayıtların 2007/5159 sayılı pardon şikayet nedeniyle Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına 2007/5159 sayılı dosyanın soruşturma konusu yapılmıştır. yapılan soruşturma sonucunda tanzim edilen 26.03.2007 tarihinin bilirkişi raporunda, Kuvvai Milliye 1919 derneğinin dernekler yasasına uygun olarak kurulduğu, suç işlemek amacıyla örgüt suçunu oluşturmayacağına, dernek başkanının ettirmiş olduğu Kuvvai Milliye yeminini ve dernek cd’lerindeki görüntülerin suç unsuru taşımadığına ilişkin görüş beyan etmiştir. bilirkişi raporunda incelenen cd’ler ve görüntüler bu soruşturma dosyasınca da el konmuş, incelenmiş, bu defa bilirkişi raporunun kabul ettiği kanaatim aksi neticeye varılarak huzurunuzdaki iş bu dava açılmıştır. ekte ibraz etmiş olduğum raporda dikkate alındığında, ortada derneğin üyelerince bir örgüt oluşturmadığı ve hiçbir suç işlemediği açığa çıkmaktadır. yukarda arz ettiğim üzere Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/5159 hazırlık sayılı dosyasına verilen bilirkişi raporunun mahkemenizce dikkate alınmasını, söz konusu savcılık dosyasının celbine karar verilmesini saygıyla arz ederim. bir de başkanım burada zaten nedeniyle Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı da mevcuttur. bunu da sunuyorum buna dayanarak da tahliyemi talep ediyorum saygıyla arz ederim;

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi ;sayın başkanım yüce mahkemenize saygılar sunuyorum bugün bana bazı evraklar geldi. ben biraz önce Ergün Poyraz beyde bir konuşma yaptı onu destekleyici belgeler, daha öncede beyan etmiştim rizgari online ve alo ihbar sitesinin sahiplerinin yayınlayıcı kuruluş tarafından sorularak Erdal Şimşek adli milli istihbarat teşkilatı

79

Page 80:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:80

elemanı olan kültür bölümünde çağaloğlu’nda bir yayın evinde çalışan ayrıca sabah gazetesinin haber müdür yardımcısı olan kişinin olup olmadığını, 99 yılında bir yazmış olduğu yazıyı bakınız şimdi generallerin hazırladığı komploya kendileri düşecektir. bunu da çok gizli olarak size söylüyorum. bu sizi takdim edeceğim daha sonra Ergenekon çatısı altında kurulacak olan bir gizli yapılanmanın projesidir. kamuoyu tarafından ilk defa benim tarafından duyulacaktır. bunu adı lobi olacaktır. Şemdinli’yi, cumhuriyet gazetesi olayı, Danıştay saldırısını, VKGB, Sauna, bursa, Atabeyler henüz daha ismini size açıklamadığım bazı onlarca çeteyi burada yayınlayacağım diyor. bunu söyleyen Erdal Şimşek’in kendi sitesinde lobi faaliyetleriyle bugün benim elime geçti. ben bir kısmını aktarmıştım. bunların bir araştırma yapılarak Erdal Şimşek’in 98 yılında Hanifi Avcı ile beraber Ankara Ulucanlar cezaevinde bir ay hapis yatıp yatmadığının, Bülent Orakoğlu ile beraber onbaşı sarımsak hava kuvvetleri istihbarat dairesinde çalışırken, onu ordan devşirip Bülent Orakoğlu’na servis yaptığının emniyet genel müdürlüğü istihbarat dairesinden sorulmasını talep ediyorum. iki, birde bizim kendi şahsi bir problemimiz var yine dönüp dolaşıp size geliyoruz biz çözemedik sabah çok erken kalkıp kahvaltı yapmadan arkadaşlarla buraya getiriliyoruz ve o soğuk şartlarda çok acele ve zor şartlarda bazı arkadaşlarımızın şeker hastalıkları ve bazı problemleri var, biz sadece bardak sıcak çay kendi imkanlarımızla temin ederek, yoksa yüce mahkemenizin uygun göreceği bir şekilde biz jandarmayla ve cezaeviyle bunu çözemedik, yine mahkemeye bildirmemiz mahkemeye talep etmemiz bunu utanıyorum söylerken, ama çok küçük bir istek talep Guatamala kampında bile kahve veriyorlardı ben bir televizyonda izledim. bize bir bardak çay birde öğlen arası bir çay veya bir sabah bir poğaça rica ediyoruz. çünkü biz bu Türk milletinin evlatlarıyız biz bu milleti yine lazımız çocuklarımızda lazım, bizi burada kahve çay içeceklerin yanında sadece bir tabak öylen yemeğine mahkum etmeyin, bunu sizden önemle talep ediyorum, saygılar sunuyorum,

Sanık İbrahim Benli söz istedi verildi; Davanın başından beri daha doğrusu soruşturmanın başından beri bu iddianame hazırlayan savcılarımız üzerenden onlara yönelik yapılan yergiler, eleştiriler benim çok fazla dikkatimi çekti. acaba hukuk tarihimizde bunun benzerleri var mıdır diye bir araştırma yaptım. size çok kısa bir bütün hukukçu şahsiyetlerin yararlanacağı bir bilgiyi de sizle paylaşmak istiyorum. Ahmet Süreyya Örge Evren Ahmet Süreyya Örge Evren Diyarbakır istiklal mahkemesi müddeiumumi belki Osmanlıcasını tam söylememiş olabilirim kusura bakmayın Ahmet Süreyya Örge Evren 1925 yılındaki şeyh Said ve yandaşlarını yargılayan Diyarbakır İstiklal mahkemesinin savcısıdır. müddeiumumisidir. Ahmet Süreyya Örge Evren hemen bahar başında görevlendirilip Ankara’dan Diyarbakır’a katırla at sırtında arabalarla zaman zamanda yürüyerek dava dosyalarıyla beraber intikal edip orda bu davanın iddianamesini hazırlamıştır. bu dava sonucunda kısa bir yargılamadan sonrada, bir çoğunuzun bildiği gibi başta şeyh Sait olmak üzere bir çok isyancı, daha doğrusu İngiliz işbirlikçisi ve gerici ölüm cezasıyla cezalandırılmışlardır. Şeyh Sait cezalar bildiğiniz gibi, Diyarbakır istiklal mahkemesi diğer istiklal mahkemesi cezaları derhal infaz olunmaktadır, temyiz imkanı yoktur cezasının infazından bir gece önce, cezaevi müdürlüğüne verdiği bir dilekçe ile ve talepnameyle kendi iddianamesini hazırlayan savcı Ahmet Süreyya Örge Evren ile görüşmek istediğini belirtir burada kısa bir not vereyim sayın savcı Ahmet Süreyya Örge Evren’in soy ismi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine verilmiştir, daha sonrada kendisi Balıkesir mebusluğu yapacaktır Ahmet Süreyya Örge Evren, şeyh Sait ile görüşmek üzere cezaevinde yanına gider. Şeyh Sait kendisine şunu söyler bana hakkınızı helal edin, benden yana size hakkım helal olsun siz kanunlar mucibince görevinizi yaptınız ve size karşı herhangi bir gönül kırgınlığım yoktur, ama sizden bir istirhamım vardır der ve kuşağının içinden çıkarttığı bir miktar parayı birkaç yüz lirayı savcıya uzatır müddeiumumi beye uzatır der ki infazıma müteakip bana uygun bir mezar yapılması için sizden bir vasiyette bulunuyorum, bir dilekte bulunuyorum der, sayın Ahmet Süreyya Örge Evren ise derki, vazifem gereği böyle bir vasiyeti ve görevi alamam, ancak ben

80

Page 81:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:81

devlet ilgilileriyle vali ile görüşüp bu talebinizin muteber bir devlet görevlisi tarafından yerine getirilmesine vasıta olabilirim der, 30 yılı aşkın ben davaları basından izliyorum, açıkçası bu davanın soruşturma kovuşturma neyse işte bizim gözümüze bizlerin gözaltına alınması bu güne kadar şu saate bugün dinlediğim şeylerde benim vicdanım sızlamaya başladı, yani hiçbir devlet görevlisinin hangi makamı işgal ederse etsin, yapmış oldukları hatalar basiretsizlikler nedeniyle Cumhuriyet makamlarını o makamlar tüzel kişiliktir, şahsi mülk değildir,

Mahkeme Başkanı " toparlar mısınız,Sanık İbrahim Benli “evet toparlıyorum sayın başkan bu ölçüde yergiye maruz

bırakmamalıdır, sayın heyetinizden de bunun bir şekilde engellenmesini talep ediyorum. tabi bunu engelleme derken burada savunma hakkını kısıtlanması değil, bütün sanıkları ve avukatların dile getirdiği iddianamedeki ve eklerindeki kanunsuzlukları,

Mahkeme Başkanı " isteğiniz anlaşılmıştır”Sanık İbrahim Benli “bunların ayıklanmasını talep ediyorum, teşekkür ederim”Sanık Mehmet Adnan Akfırat söz istedi verildi ; Vicdanları sızlatan bir olguyu gündeminize

getirmek istiyorum şimdi, 7 yıldır aranan ve sayın mahkemenizin de ifadesine başvurmak için hazırlıklar yaptığı Tuncay Güney ocak, şubat aylarında İstanbul’da olduğu mahkeme dosyasında bulunan 236 numaralı klasörde belgelenmiş bulunuyor. bunun ispatı bulunuyor. 13 ocak 2008 tarihinde Tuncay Güney’in Harmantepe, Kağıthane harmantepe mahallesinde bir arama yapılıyor. bu aramada polisleri arama tutanağında, arama el koyma tutanağında, şu bilgiye yer veriliyor burada 2 numaralı dairede annesi oturuyor, belki sizde görmüşsünüzdür televizyonlarda çıkıyor, annesi son derece yaşlı okuma yazması son derece sınırlı bir insan, 3 Şubat 2008 tarihli aydınlık dergisi bu evde bulunuyor, ayrıca bu evde bir bilgisayar var, bu bilgisayarda Şubat ayında ve Ocak ayında yapılan Ergenekon kapsamındaki operasyonlarla ilgili haberler bu bilgisayarda internet vasıtasıyla izlenmiş, sonra bunlar çöpe atılmış, bu bilgisayara ilişkin yine bu 236 numaralı klasörde bulunuyor, bir bilgisayar inceleme tutanağı var, bu çöpe atılan silinen verilerden kurtarılan verilere göre, araştırılan okunan bilgilerin, işte sayın Veli Küçük’ün sayın Emin Gürses’in gözaltına alınmasıyla ilgili haberler olduğu görülüyor, bu da Tuncay Güney’in bu sırada burada olduğunu kanıtlayan önemli bir bulgudur sadece bunlarla sınırlı değil Tuncay Güney’in mahallesinde oturan komşusu olan Nevzat Yılmaz ta 1995 yılından beri Tuncay Güney’i tanıyan Nevzat Yılmaz, Tuncay Güney’in aralık ayının sonundan aralık, ocak , şubat aylarında Kağıthane’deki bu vatan caddesindeki abdi ipekçi caddesi vatan sokaktaki evinde olduğunu tanık olmuştur, defalarca görmüştür ve bunu basına açıklamıştır. aydınlık dergisi bunu yayınlamıştır. yine ben 21 Mart’ta gözaltına alındığımda, terörle mücadele şubesindeki polislere sordum onların davranışlarından hareketle Tuncay Güney’i tanıyor musunuz, siz Tuncay Güney ile konuştunuz mu siz diye, beni sorgulayan yani sorguda bulunan o imzalanan değil, daha önce mülakat diye adlandırdıkları bilgi verme toplantısında bir polis memuru evet dedi, ben Tuncay Güney ile konuştum, bu iddiaları biliyorum, yine Doğu Perinçek İşci partisinin genel başkanı sorgusu sırasında Tuncay Güney’in samimi beyanları deyimi üzerine itiraz ederek, samimi beyanı olduğunu nerden biliyorsunuz siz diye haklı olarak itirazda bulunmuş, polislerde sayın Doğu Perinçek’e evet biz Tuncay Güney ile konuştuk, bunun beyanlarının çok önemli olduğunu sizde ileride göreceksiniz dediler, efendim bu vicdanları da sızlatır, kalbi de titretir, alçakça bir iştir 7 yıldır aranan bir şahıs bu tertibin hazırlanmasında yer almış birisi bu kişinin internet üzerinden savcılarla haberleştiğini sayın avukat Vural Ergül ifade etti. bu ortaya koyuyor ki Tuncay Güney bu soruşturma sırasında bu tertip sırasında ocak ve şubat aylarında İstanbul’dadır ve savcılarla beraber çalışmaktadır. bunu bilginize sunuyor, savcılar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum, saygılarımla,

Sanık Muammer Karabulut söz istedi verildi ;sayın mahkeme heyeti konum iddia makamının iddia etmediği konularla ilgili karardır. mahkemenizin 19 Aralık 2008 tarihli

81

Page 82:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:82

duruşmasında konu edilmeyen aşağıdaki istinatlar Cihan haber ajansının yaptığı haberlerde kamuoyunu yanıltmak ve kuvvetli şüphe bırakmak üzere yer almıştır. haberi yalnızca Samanyolu tv.de izledim. diğer yayın basın kuruluşlarında böylesi bir habere rastlamadım. bu da açıkça göstermektedir ki 19 aralık 2008 günü huzurunuzda ifade ettiğim gibi adı geçen ajansın Danıştay cinayetinden itibaren kamuoyu nezdinde soruşturma ve kovuşturmayı yönlendirme ve yönelte çabasıdır. tabiî ki yalanla ve adı geçen ajans huzurunuzda suçüstü olmuştur. bu nedenle sanıkların haklarımın kamuoyuna karşı korunması ve mağduriyetimi de dikkate alarak, habere konu olan kollukça yapılan aramada, Ergenekon ve türevleriyle ilgili herhangi bir belge çıkmadığını, ki bu Ergenekon lobi belgesi iki tarafında bulunan ve kaynağı biline cd’nin harp akademileri kursiyerine ait akademik bir çalışma olduğundan dolayı, gizlilik ve bir suç unsuru içermediğine ilişkin karar verilmesini, ayrıca 19 aralık günü yapılan duruşmada da açığa çıktığı üzere ilgili davada suçlandığım bir husus, belge, telefon görüşmesi ve hakkımda teknik takip bulunmamaktadır. buradaki durum yalnızca düşünce ve ifade özgürlüğünle ilgilidir. Bbu nedenle anayasal haklarım ve yeni TCK ya göre de tutuksuz yargılanmama karar verilmesini istiyorum;

Sanık Bekir Öztürk söz istedi verildi; sayın başkanım, değerli üyeler, sırada televizyon kanallarında yapılan tartışma programlarının sonunda bu tartışma programında yer alan metinleri gece yarısından sonra internet sitemizden okuyabilirsiniz şeklinde mesaj yayınlanıyor iddia makamının alınan ifadeleri sızdırma konusundaki süratı göz önünde bulundurulursa davanın yargılandığı bu sürece gelindiğinde kullanılan bu teknoloji direk ses dosyasını metin dosyasına çevirme imkanı bulunan programların varlığı göz önünde bulundurulduğunda, bir aydır benim verdiğim ifadenin metinlerinin neden yazılamadığı ki, kaldı ki 40 gündün alamayan arkadaşlarımızda var ciddi bir soru, yani devlet bir televizyon kanalı yapabilirken, devlet buna neden muktedir olamıyor, savcılar bu iddianameyi hazırlarken 20-25 kişilik heyetlerle çalıştı Ankara’dan özel heyetlerin geldiği söylenmişti. mahkeme neden böyle bir takım yetkileri kullanmıyor. bu ciddi bir sorun, öte yandan savunmamda bazı telefon konuşmalarını abartılı bulduğu için kullanabilmek adına 23 ekim yada 24 ekimde yani savunmamdan 1 ay önce telefonla kimlerle kaç defa konuştuğumu, kimin aradığının kaç defa mesajlaşma yapıldığının tarafıma bildirilmesi konulu bir dilekçe vermiştim ancak savunmama yetişmedi, savunmada bu bir avukatın sorusuna dönüştü, soru bir gazetede manşet oldu dolayısıyla 22 kasım’da yeniden bu telefon görüşmeleriyle bir dilekçe verdim, ancak 1 ay olmasına rağmen, buna yine cevap verilmedi mahkemenin bu süreci hızlandırmasını talep ediyorum,

Mahkeme Başkanı " talebiniz kabul edildi ve yazıldı, gereğinin yapılması için yazıldı, ilgili yerlere yazıldı”

Sanık Hüseyin Gazi Oğuz söz istedi verildi, dünkü star gazetesinde Ergenekon soruşturması Maraş katliamına kadar uzanmalı diye bir başlık adı altında Pir sultan abdal derneği başkanı Gümüş şunları söyledi diyor, Ergenekon, buzdağının sadece görünen yüzü. Ergenekon iddianamesinde çerçeve çok kısıtlı. Bu araştırmalar, 30 yıl öncesine Maraş'a kadar gitmeli. Ergenekon çok önemlidir, ama yeterli değil. Maraş'tan 15 yıl sonra Sivas Madımak önünde ortaya çıkan o karanlık el, eğer yakalayabilirseniz, ta Maraş'a kadar gider. Sayın başkanım, değerli üyeler, kısa bir şey aldım buradan, 1980 askeri darbesine zemin hazırlayan olayların başında yer alan 1978 yılında meydana gelen Kahramanmaraş olaylarının ve akabinde gelişen Çorum olaylarının içinde yaşamış olan bir Alevi ailenin çocuğuyum yani bu Maraş katliamının faili ve aynı zamanda sanığıyım ya bu dezenformasyon haberler dedikleri olayın bu Ergenekon soruşturmasını kamuoyunda nerelere kadar götürdüğünün irdelemek için söylüyorum bunları sayın başkan hem aleviyim hem 111 kişinin arasında ölen Hüseyin Gazi Oğuz’um hem de burada yargılanan Hüseyin Gazi Oğuz’um anlamakta güçlük çekiyorum yukarda bahsedilen Çorum ve Kahramanmaraş olaylarının devamında 93 Sivas madımakta katledilerek yakılan Alevi sanatçı ve aydınlardır, 95 yılında Gazi olaylarında hedef alınan ve orada öldürülen

82

Page 83:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:83

vatandaşlarda ne yazık ki aleviler, yine bu iddianamede sık sık yer alan Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gazi olaylarında bahsedilmekte ve huzurunuzdaki sanıklar ve şahsım bu olayların faile olarak suçlanmak, Çorum olayları Ankara’da öldürülen bir milletvekilinin cenaze töreninin ardından bir grup genliğin protesto yürüyüşleriyle kısır bir sağ sol çatışması ile başlayan olaylar ne yazık ki bazı güçlerin arzuladığı boyutlara gelememiş ,

Mahkeme Başkanı " şimdi Hüseyin bu bizim olaya gelir misin, bizim olaya gelir misin “Sanık Hüseyin Gazi Oğuz “çok kısa sayın başkanım özür dilerim, 12 aydır yatıyorum

burada ve suçlanıyorum bunlardan alevi katliamından suçlanıyorum sayın başkan “Mahkeme Başkanı " seni alevi katliamından burada kimse suçlamıyor, burada kimse

suçlamıyor”Sanık Hüseyin Gazi Oğuz” Çorum, Kahramanmaraş iddianamede var efendim”Mahkeme Başkanı " burada kimse suçlamıyor seni efendi yok hayır öyle bir maddeniz yok

oraya kadar gelirsek nefesimiz yetmez oradan buraya kadar kendin suçlandığın suçlandığın konuda neyi şey yapıyorsan onu savunmanda dinleriz şuanda bir talebiniz varsa onu alayım”

Sanık Hüseyin Gazi Oğuz” talebim bu doğrultuda efendim “Mahkeme Başkanı " onları getirme lütfen sözünüzü keseceğim yani “Sanık Hüseyin Gazi Oğuz” bu gerçek faillerin buraya gelip benim yerimde onların

yargılanmasını talep ediyorum sayın başkanım gerçek fail alevi katillerinin buraya getirilip benim yerimde onların oturmasını istiyorum”

Mahkeme Başkanı " onun gerekleri o zaman yapıldı, yapılmaya çalışıldı ve sonuçlandı onlar ama beğenirsiniz ama beğenmezsiniz, eğri veya doğrusuyla günahı sevabıyla onlar yapıldı gerekleri yapıldı yani”

Sanık Hüseyin Gazi Oğuz “peki sayın başkanım bunu da gönderiyorum buyurun”Mahkeme Başkanı " başka bir talebiniz varsa alıyım onu”Sanık Hüseyin Gazi Oğuz “sağ olun”Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi ; az önce Adnan bey bir

arama ve el koyma tutanağını mahkemeye ifade etti ve arama ve el koyma tutanağındaki belirli başlıklar altında Tuncay Güney’in evinde yapılmış olan aramayla ilgili bulanan dokümanlardan bahsetti. aynı konuyla ilgili aydınlık dergisinin 2008 yılının sanırım Şubat ayının ilk haftası içerisinde Tuncay Güney’in Türkiye’de olduğuna ilişkin belirli iddiaları içeren ayrıntılı bir çalışması vardı ve bu dergide yayınlandı. ben şahsen hiç aydınlık dergisi okumamıştım, salt bu biraz sonraki talebimiz veya tespitimiz kapsamında bu dergiyi bundan sonra hepimizin okumasını gerektiğini düşünüyorum. o da şu Tuncay Güney’in dosyamıza gelen 128 sayfalık mülakatı var, hepimiz açalım bakalım sayın başkanım bu mülakatın 3’üncü sayfasında sorgucu şöyle bir soru soruyor neydi zaman gazetesi reklam müdürünün ismi diyor. Tuncay Güney cevap veriyor Süleyman çok iyi hatırlamıyorum çok iyi hatırlamıyorum genç bir çocuktu benden 3 yaş küçük, şimdi 33 yaşındadır, dosyanızda Tuncay Güney’in nüfus kaydı geldi gelen nüfus kaydın Tuncay Güney’in 1972 doğumlu olduğu yazıyordu şimdi 3 yaş Tuncay Güney’den küçükse bu Süleyman demek ki Tuncay Güney 36 yaşında hangi tarihte 2001 yılında mı acaba 72 ile 36’yı topladığımızda sayın başkanım basit bir matematik işlemidir. 2008’e tekabül edersiniz, mülakatın 3’üncü sayfası, Tuncay Güney’e bir isim soruluyor, onunla ilgili isimi ifade ederken kendisinden 3 yaş küçük ve 33 yaşında olduğunu söylüyor, bugüne kadar tertip olarak nitelendirilen ve geldiğine ilişkin belki şu ana kadar anlatımların hepsi şaibe olarak nitelendirilebilir ama Tuncay Güney’in kendi beyanı ve bunu emniyet çözümüyle mahkemeye yollaması karşısında 1. Ağır Ceza mahkemesinin 2002/64 sayılı dosyası kapsamında firari olarak aranan Tuncay Güney 2008 yılının Şubat ayında veya Mart ayında ama ağırlıklı ocak sonu, şubat ayında İstanbul emniyetinin herhangi bir biriminde bu mülakatın tarafı yapılmış bu mülakatı 128’inci sayfasında değil, bu mülakatın hani sona ekleme yapıldı diyelim, bu mülakatın 3’üncü sayfasında, ortada

83

Page 84:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:84

çok net durum var. 2001 tarihli mülakattan böyle bir örgüt çıkmazdı. 2001 tarihli mülakat kasetleri avukat Vural’ın çok net biçimde belirttiği şekilde emniyette çeşitli vesilelerle ve gerekçelerle gerçek kasetler kaybedildi ve biz bunları tarih boyunca bir daha izleyeceğimizi düşünmüyoruz, ama şu bir gerçeklik, sayın soruşturma savcılarının da içinde olduğu soruşturma makamları, bu eş dinsel olarak nitelendirilen hahamı 2008 yılında sorgulamışlar efendim ve 2008 yılında kuvvetle muhtemel bu alınan beyanlarda, 2001 yılındaki şekline benzetilerek yarın öbür gün hepimizin önüne bir montaj kaset gelecek ve montaj kaset bu örgüte yönelik bu sözde örgüte yönelik bir kaset olacak, bu temel gerçeklik karşısında, bu iddianamenin ana dayanağı olan ve 2001 yılında alındığı söylenen bu beyanlar, bu saatten, bu dakikadan sonra bu mahkeme tarafından hiçbir şekilde kabul edilebilir, beyanlar olamaz. ben bir örneğini vermiyorum mülakat çözümleri ek cd’lerde sizlerde de var. onun için çok net bir şekilde bu tespiti yaptım mülakat çözümlerinde, 3’üncü sayfada sayın başkanım, mahkememizce de çok net bir şekilde görülebilir. tabi soruşturma kolluğunun bu konudaki soruşturma esasındaki fütursuzca yüzlerce, bu konuda maddi gerçekliğe ulaşma gayesinden daha fazla üretilmiş, sanal maddi gerçeklik yaratma teşebbüsü her duruşma her sanık ifadesinde, her sanık anlatımında bir defa daha ortaya çıkıyor. soruşturma konusunun bu konuyla ilgili ironi olarak nitelendirebilecek bir başka belgede şu, eşiyle arasında nafaka davası olan ve eşinin avukatına kızan biri, kalkıp bir ihbarda bulunuyor ve bir meslektaşımız Ümit Vurgun’un Ergenekon sanıklarından Muzaffer Tekin ile arasında yüksek irtibat olduğu vesaire vesaire diye bir ihbarda bulunuyor ivedi olarak arama kararı çıkarılıyor. Ümit Vurgun avukat Ümit Vurgun’un yazıhanesine gidiliyor ve bu arama talebi burada var. arama kararı da dosyada var. Ümit Vurgun’un yazıhanesine gidildiğinde, bu ihbarı yapan asılsız ihbarı yapan Ümit Vurgun’u telefonla arıyor ve Ümit Vurgun’a bak, ben bir avukatın bürosunu da bastırırım diyor, o saat sonra bu arama tutanağı tanzim edilmedi, arama kararı mahkemelerimizden verildi. o tarihte ne yazık ki mahkemelerimizde soruşturma esnasında ben hiç redde yönelik doğru düzgün bir karar görmedim. amiyane tabirle, biraz çok hızlıca seri kararlar vermişler. Yeterli ayrıntılı inceleme yapmaksızın, bu soruşturma taraf bir soruşturmadır. bu soruşturmanın amacı bir suç örgütü ihtisas etmektir mevcut bir suç örgütünü bulmak değildir sayın başkanım ve talimatını aldığı yerde hepimizce bilinen merkezlerdir, bakın o konuyla ilgili de tahliye talebime gerekçe yapacağım son hususu da ifade etmek noktasındayım, o da şudur. 14 Aralık 2007 tarihli Hürriyette haber şu başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2000 yılında Avusturya SBS radyosuna verdiği demeçte terörist başı Abdullah Öcalan’a sayın şehit askerlerine hitaben ise kelle dediği iddiasıyla şehit ailelerince açılan manevi tazminat davasında suçlu bulundu. Kartal 2. sulh hukuk mahkemesi önceki gün verdiği ara kararında Başbakanı tazminat 3 yeni kuruş ödemeye mahkum etti devam ediyor Erdoğan’ın Kerinçsiz’in kazandığı davaya tepkisi 25 gün sonra geldi, tarih 9 Ocak 2008 başbakan Erdoğan şehitlere kelli Abdullah Öcalan’da sayın dediği gerekçesiyle kendisini 3 yeni kuruş manevi tazminat ödemeye mahkum eden mahkemeye olmaz böyle bir şey diye tepki gösterdi. ifade ve yayın özgürlüğünün hoşgörüyü geliştirecek şekilde kullanılması gerektiğini belirten Erdoğan şöyle devam etti. sınırsız özgürlük olmaz bakıyorsunuz, medya dünyasında böyle bir anlayış var. sınırsız özgürlük yok yok böyle bir şey ama şimdi öyle şeyler çıkıyor ki bakıyorsunuz hakaret ağır eleştiri kavramına giriyor bunu da anlamak mümkün değil, ben TC başbakanıyım, şahsıma dava açıldı. neymiş birisine ben sayın demişim. hile-i şerriye uygulayacaklar ya, hile-i şeriye uygulayacaklar ya dava nerede açılmış hiç alakası olmayan Kartal’da, bunu anlamakta zorlanıyorum, ben de ceza alıyorsam bu cezaya inanmalıyım, demeliyim ki bu haklı ceza, bende bu cezayı çekmeliyim, şu olaya bak 3 kuruşluk manevi tazminat davası, ne demek bu Türkiye Cumhuriyeti başbakanını ben manevi tazminat davasına hükmettirdim, olmaz böyle bir şey, hukuk bu kadar zedelenmemeli. bu duruma getirilmemeli, nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilemez. 9’ unda bu açıklamayı yaptıktan sonra 21’i akşamı 21 günü müdafisi olduğum sanık gözaltına alınıyor diğer sanıklarla

84

Page 85:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:85

birlikte, sayın başbakanımız yeniden konuşuyor, emniyet ile yargıyı tebrik ediyorum, son olay gerçekten yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma içinde bu işi yürüttüğünü gösterdi hangi işi 2008’in şubat ayında Tuncay Güney’in ifadesi alınmak suretiyle ihdas edilen yeni örgüt işini, demek ki bu dayanışmanın nelere olumlu istikamete götüreceğini gösteriyor, geldiğimizden bu yana çeteler karşı mücadele ediyoruz, bu son operasyonda önemli olan yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma sergilemesidir, sayın başkanım tahliye cümlelerimi sayın başbakanın cümleleriyle yapıyorum, ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı avukat sanık Kemal Kerinçsiz’in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı avukatıyım, yargı bir karar veriyorsa, bu karara inanmalıyım demeliyim ki, bu karar haklı, suçlular cezasını çekmeli, ama bazı şeyleri anlamakta zorlanıyorum olmaz böyle bir şey, hukuk bu kadar zedelenmemeli, bu duruma getirilmemeli, saygılar sunuyorum efendim,

Şebnem Korur Fincancı müdafii Av. Özkan Yücel söz istedi verildi; sayın Başkan, sayın üyeler, bu yargılamanın başladığı günden bu salonun içerisinde çeşitli olumsuz tavırlar altında kaldık. müdahil vekilleri olarak, biraz evvel sanıklar ve vekillerinden sınırsız hoşgörünüze engin anlayışınıza teşekkür eden bir takım sözler söylendi. biz aynı şeyi söyleyemiyoruz, çünkü bu salonda müdahil vekillerine yönlendirilen saldırılar karşısında, sözlü sataşmalar karşısında, söz kesmelere karşısında, hakaretler karşısında, mahkemenizden defalarca işlem yapmasını talep ettiğimiz halde, hiçbir işlem yapmadınız. soru sorma hakkımızı kullanmak konusunda defalarca tartıştık, defalarca konuştuk mahkemeniz kararlar verdi, bu kararların uygulanmasını yasaya uygun olarak soru sormak hakkımızı kullandırılmasını istedik, ama burada bile sıkıntı yaşadık, bir kısım müdahale taleplerini daha başlamadan hukuksal olmayan gerekçelerle reddettiniz soru sorma hakkımızı kullandığımız esnada sürekli olarak fiili engellemelere maruz kaldık, daha iddianameden bölüm kumaya başladığımız esnada, daha iddianamede yer alan kısım bölümleri sanıklara açıklayıp bunun üzerine soruyu sormaya kalktığınız esnada daha okunmadan gelen itiraz ediyorum sesleri üzerine itiraz kabul edildi, başka soru sorun dediniz yada yine soru sorma hakkımızı kullanırken bize dediniz ki hayır bu başlıkta soru istemiyorum, susurluk soramazsınız, ajanda soramazsınız, daha dosyaların ekinde evrakları incelemedik ki delillere gelmedi ki sıra delillerden bir şey soramazsınız, sayın başkan biz ne sorarız, sayın başkan bu yargılamada ney yapılır, sayın başkan 18 tane sanık sorguladınız, bir tanesi dışında soru sorduğunuz bir sanık hatırlıyor musunuz, sayın mahkemenin bir tane üyesi dışında sanıklara soru dahi tevcih edilmedi evet soru sormak için elimizden geleni yaptık, biz hep diyorsunuz ki ara kararınızda gerekçesini de ilginç bulduk, ara kararınızda diyorsunuz ki, gerek bu güne kadar duruşmada katılanlar vekillerin asli katılma nedenleriyle ilgili herhangi bir işleme yönelmedikleri, nerden çıkardınız, biz daha ilk duruşmada bu tartışmayı kime soru sorarız, tartışmasını yaparken şunu demedik mi, bu bir ağaç eğer ağacın dalı bana vurmuşsa, suçlu olan dal değildir ağacın kendisidir. ağaca ilişkin her soruyu ben sorarım sormalıyım, ağaç olamadan dal olur mu sayın başkan, bütün olmadan dal olur mu sayın başkan bizi diyorsunuz ki ortada bir tank var, o tankla bir mermi attılar sizi vurdular siz mermiden şikayetçi olun tankı ne yapacaksınız, sayın başkan o tankın her dişlisi o tankın her vidası bana zarar vermiş demektir. o vidalardan bir tanesi olmasa, o mermi atılamazdı. o yüzden burada siz eğer bir örgüt yargılıyorsanız bu iddianameyi bir örgüt kurulduğu gerekçesiyle örgüt yönetildiği gerekçesiyle kabul ettiyseniz, iddianame ekindeki evrakları kabul ettiyseniz bana artık şunu söyleyemezsiniz söyleseniz de hukuken bir anlamı olmaz bana diyemezsiniz ki sen yalnızca senin müvekkilinin kişisel verilerini kaydeden hakkında soru sor, yalnızca o maddelere ilişkin soru sor niye o kişiler keyfen mi kaydetmişler müvekkilimin kişisel verilerini bir örgüt olmasaydı, o örgütün talimatı olmasaydı iddianame böyle söylüyor ben söylemiyorum bir örgüt olmasa ve bu örgütün talimatı olmasaydı müvekkilimin kişisel verileri kaydedilmiş olacak mıydı, benim müvekkilim yalnızca şahsı husumet sebebiyle mi kişisel veriler kaydedildi. bu yüzden yalnızca kaydedenlerden mi zarar gördü, hayır eğer bir örgüt var

85

Page 86:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:86

diyorsanız, hukukun, mantığın, aklın yattığı yer birdir bir örgüt var diyorsanız o örgütün her üyesi örgütün bütününü oluşturduğu için benim sorularıma muhatap olmak durumundadır. defalarca söyledik biz sorumuzu sorarız, sanıklar yanıt vermeme hakkına sahiptir. defalarca söyledik, biz sorumuzu sorarız sanık vekilleri itiraz etme hakkına sahiptir siz bu itiraz üzerine bir karar verirsiniz yaptınız da bunları ama hiçbir kararınıza gerekçe yok, bir keresinde dediniz ki sayın başkan ne yani her itirazı kabul ettikten sonra biz size burada gereği düşünüldü deyip gerekçe mi açıklayacağız hukuk nedir sayın başkan gerekçesiz karar verecekseniz, biz bu kararınızı tartışamayacaksak biz bu kararınızı itiraz merciinde yada Yargıtay da neden verdiniz, bunu hangi mantıkla hangi anlayışla verdiniz tartışmasını yapamayacaksak, bu karar hukuksal bir karar mıdır, elbette ki gerekçesini yazacaksınız, elbette ki gerekçesini açıklayacaksınız, çünkü anayasa böyle söylüyor, çünkü sizin varlık sebebiniz olan sizin bu yargılamayı yapabilmenizin koşullarını hazırlayan ceza muhakemesi kanunu böyle söylüyor, mahkemelerin her türlü kararları yalnız hüküm değil, her türlü kararları gerekçeli olmalı, sanık vekillerine katılıyorum bir kısım talepler var hiç gerekçe olmadan kabul ediyor mahkemeler, arama talepleri evet hiç gerekçe olmadan kabul ediyor, e bunu bizimde kabul etmemiz mümkün değil, çünkü mahkemeler yasanın aradığı gerekçeleri kararlarına derç etmek zorundadırlar, yoksa biz kiminle hangi mecrada neyi tartışacağız, niye bu sanıklar karşınızda, iddianameye göre suç işlemişler bir yasa hükmünü ihlal etmişler peki yargılayan merci olarak sizlerin başka yasa hükümlerini ihlal etme, başka yasa hükümlerini sanki yokmuş gibi, sanki mevcut değilmiş gibi, sanki hiç olmamış gibi görme hakkına sahip misiniz, o zaman yargılama mercileri de bir anlamda suç işlemiş olmazlar mı, o zaman yargılama mercilerinin de sorumlulukları olmaz mı, niye söylüyorum bunu 201 sebebiyle söylüyorum, 201’inci madde açık 201’inci madde diyor ki, duruşmaya katılan müdafii veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, ben vekil sıfatıyla duruşmaya katılıyor muyum katılıyorum, sayın başkan kime sanığa katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşma disiplinine uyarak sanıklara doğrudan soru sorabilirim, bugüne kadar duruşma disiplinine uygun uymayan hiçbir şey yapmadık sayın başkan Av. Vural Ergül “ vekaletiniz ,,,,,, onu yapmadınız, bak daha

Av. Özkan Yücel” lütfen engeller misiniz sayın başkan lütfen engeller misiniz bu mahkeme salonu biraz evvel meslektaşlarım söyledi, dediler

Mahkeme Başkanı “ dinleyin sizi fazlasıyla dinledik, onlarda dinledi, sizde dinlemesini bileceksiniz “

Av. Özkan Yücel” iktidar sizsiniz muktedirlik beklemek de hakkımızdır dedi sanıklardan bir tanesi meslektaşlarım bunu az önce 201’inci maddede bir kısıtlama görüyor musunuz sayın başkan, diyor mu ki şu sanık şuna sorabilir, buna sorabilir, ötekine sorabilir, öbürünü yapabilir hayır çok net müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, avukatım, sırtımda cübbem var bunu meslek için gereken eğitimi aldım. uzun yılladır da bu işi yapıyorum. 201 gereğince, bu duruşma salonunda bulunan herkes kadar herkese yasanın gösterdiği herkese soru sorma hakkına sahibim. basından öğrendim verdiğiniz kararı sayın başkan, basından öğrendik televizyonlar gazetelere dedi ki müdahil vekillerinin soru sorma hakkı kısıtlanmış, sonra gerekçeyi öğrendik, ama merak ediyorum gerçekten bu gerekçeyi yazarken eliniz hiç titremedi mi, gerek atılma nedenleriyle ilgili her

Mahkeme Başkanı “ avukat bey, titremez hakim karar verirken titremez eli, niçin titresin ki inanmadığı bir şeyi vermez, hakim “

Av. Özkan Yücel ”peki gerek katılma nedenleriyle ilgili herhangi bir işleme yönelmedikleri baştan söylüyorum, biz daha yargılamanın başında dedik ki, katılma talebine bu bir örgüt suçlamasıdır. örgütün yöneticileri de örgütün her türlü suçtan sorumludurlar. bir örgütün varlığı ya da yokluğuna ilişkin her türlü açıklayıcı bilgi, her türlü soru, her türlü ilgi kurulacak şey, aynı zamanda bizim müvekkilimize zarar vermiş demektir. sonra gerekçede demişsiniz ki, sonraki

86

Page 87:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:87

aşamalarda ileri sürülen eski ve yeni CMK, CUMUK. Döneminde verilen Yargıtay 9. daire kararları, sayın başkan bu kakarları size sundular. heyetiniz iki kez gerekçenizi okumamı ister misiniz, heyetiniz iki kez aynı gerekçeyle bu kararlar sunulduktan sonra, talebi reddetti, yine aynı şeyi istiyorlar sınırlayın diyorlardı, müdahillerin soru sorma hakkını, yine aynı kararları sundular 9. Ceza dairesinin kararlarını ve daha baştan zaten bizim müdahilliğimize itiraz ederken diyorlardı ki, suçtan doğrudan zarar görmediler. araç suç, amaç suç, bu tartışmaları hep bu mahkemede yaşamadık mı, biz başka yerde miydik. şimdi gerekçenizi okuyorum, reddederken söylediğiniz gerekçeyi, daha önceki red gerekçenizi, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması mahkemenizin gerekçesidir. katılanın bu nedenle örgüt suçunun yargılanmasında da zarar görüp müdahil oldu, e şimdi ne oldu örgüt mü ortadan kalktı, birden bire 28’inci duruşma gününde ne oldu iddianame mi değişti, bizim haberimiz olmadan hani başka bir şey mi oldu, yani sizin mahkemenizin oybirliği ile iki kez vermiş olduğu bu gerekçedeki bu örgüt, yani suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması, katılanın bu nedenle örgüt suçunun yargılanmasında da zarar görüp müdahil olduğu gerçeği birden bire “

Mahkeme Başkanı “ yeni kararlar elimize geçti, avukat bey “Av. Özkan Yücel” sayın başkanım, sayın başkanım uzun yıllardır yargıçlık yapıyorsunuz,

o kararlar daha öncede verildi, doğrudan zarar görme ilkesinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz, biraz evvel söyledim, bir ağaçtan söz ediyoruz ve ağacın dalı sana tokat attı, sen ağacın dalını kesebilirsin, diyemezsin “

Mahkeme Başkanı “ bu yeni CMK’ya göre, verilen karardır”Av. Özkan Yücel” ne fark eder başkanım doğrudan zarar görmeyi tartışıyoruzMahkeme Başkanı “ bizim mahkemelerin bağlı oldukları “Av. Özkan Yücel” doğrudan zarar görmeyi tartışıyoruz, kararınızı tekrar ben bunu

söylüyorum, bu mahkemenizin kararı ve bu 20 gün evvel verdiğiniz karar, ama 28’inci duruşma gününde, bu kararın tam tersini yine mahkemeniz yaptı, ben sonra dedim ki, acaba yani oy çokluğu falan mı bir baktım, çünkü alışmıştık ya gerçekten sayın başkan, sanıkları yada sanık vekillerine gösterdiğiniz tahammülü bize göstermediniz, biz alışmıştık, yeter avukat bey, susun avukat, bey mikrofonunuzu kapatırım avukat bey, oturun avukat bey demenize biz alışmıştık. o yüzden acaba oy çokluğu falan mı diye baktık. hayır, oybirliği var. oy birliğiyle aksine karar verdiniz bir şeyi oybirliğiyle tam tersine çevirdiniz. ama bunu yapmak için elinizde hiçbir veri yok tekrar söylüyorum örgüt aynı örgüt iddia edilen örgüt aynı örgüt suç aynı suç, zarar verenler aynı zarar verenler ne oldu da 28 gün sonra 28’inci duruşma gününde bu kararı değiştirme ihtiyacı hissettiniz. eğer amaç sanıkları yada bir kısım sanık vekillerinin bizim duruşma salonuna girmemize engelleyecek şeyi gerçekleştirmekse biz baştan söyledik, biz buraya geldik. biz gerçeğin peşindeyiz, biz maddi gerçeğe ulaşmak için sorularımızı soruyoruz. eğer siz sayın mahkeme heyeti yada savcılarımız bizim sorularımızı sormuş olsaydı ki bugün ben ayağa katlığımda soru sormayacaktım sorular sorulmuştu siz sormuş olsaydınız bize hiç ihtiyaç kalmayacaktı. ben şurada rahat rahat oturabilirdim, sayın yargıçlar belirtmek gerekir ki mahkemelere yasa yapılan yerler değil, yasanın ve hukukun uygulandığı yerlerdir. bu bağlamda mahkeme yasada kendisine tanınmamış olan bir yetkiyi, biraz evvel 201’i okudum bir daraltma yetkisi tanımıyor, ne adına olursa olsun hangi niyetle yada hangi kasıtla yada hangi amaçla gerçekleştirse gerçekleşsin kullanamaz. bütün merciler yetkilerini yasadan almak zorundadırlar eğer mahkeme yasanın açık hükümlerini ihlal eden karar ve uygulamalar içerisine girerse sanıklardan önce kendisinin sorgulanması gündeme gelir, kaçınılmaz olur. bu çünkü sanıklara söylediğiniz şey yasa hükümlerini ihlal ediyorsunuz bu sebeple sizi yargılıyoruz tavrıdır, e sizde yasayı ihlal etmeye başlarsanız sizde yasaya aykırı kararlar vermeye başlarsanız, bu gerçekten sorgulanmaya başlanır meşruluk tartışmaya başlanır. verdiğiniz kararların inandırıcılığı tartışılmaya başlanır. neydi bizim sorduklarımız çok mu zor çok mu kaçınılmaz çok mu hani

87

Page 88:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:88

sorulmaması gereken şeydi engellenenler neydi, ajanlarla ilgili bir tane ajanda için soru sormaya başladık dediniz ki, olmaz, o işte genelkurmay onun gizli olduğunu söyledi soramazsın peki başka ajanda soruyoruz dedik dediniz ki ajanda istemiyor niye ajanda istemiyorsunuz iddianamenin ekinde yok mu iddianamede bu ajanda da ki bilgiler yer almadı mı, ben bunları soruyorum keşke siz sorsaydınız yada savcılık sormuş olsaydı da bana hiç gerek kalmasıydı ama sormamıştınız, mesela mademki gizlilik dereceli bu evraklar ajanda da bulunan notlar neden ajandanızda var diye sormamıza imkan tanımadınız, gizlilik dereceli evrakın ajanda da yeri olur mu sayın başkan bunu sormamıza izin vermediniz, ne işi var orda diye sormamıza izin vermediniz susurluk kazasıyla ilgili nasıl bu kadar çok haberiniz oldu özellikle orda bekleyip haberdar etmeye çalışan birileri mi vardının peşinden sorular soracaktık bize dediniz ki susurluk kazasıyla ilgili soru istemiyorum gerekçeniz neydi biliyor musunuz hatırlıyor musunuz sayın başkan yeterince açıkladı susurluk kazasını, yani ben müdahil vekili olarak burada bulunan sanığın bütün açıklamalarını o yada bu olayla ilgili bütün açıklamalarını kabul etmek zorundayım yada siz mahkeme heyeti kabul etmek zorundasınız öyle mi, başka bir çelişki için soru soramam öylemi bu güne kadar ki bütün davranışlarınız bizim soru sorma hakkımızı engellemek yada kısıtlamak yönünde oldu fiili olarak şimdi bugün yada bugün değil 28’inci duruşmada aldığınız kararla bu fiili engellemenin üzerine yasal bir gerekçe oluşturmaya çabalıyorsunuz. ama sayın başkan, hukuk ortadan kalkıyor. çünkü CMK size böyle bir yetkiyi böyle bir hakkı tanımıyor, böyle bir sınırlama yapma davanın yarısı için sorarsın öbür yarısı için bir şey söyleyemezsin değerlendirmesini yapmaya yetkiniz yok, ha bize diyebilirsiniz ki, ya avukat bey kararı beğenmezsiniz gidin Yargıtay a bu çok kolay bir yöntem çünkü soru sormak zamanında yapılacak bir şeydir. bu gün sorulacak soruyu bugün soramaz. 3 gün sonra sormaya kalkarsanız zaten cevapları hazırlanmış demektir, zaten çelişkiler giderilmiş demekti, zaten hazırlanacak kılıflar hazırlanmış demektir ve biz baştan beri söylüyoruz, bu davada ne sanık haklarının ihlal edilmesine nede yasa hükümlerinin ihlal edilmesine taraf değiliz, biz bu davada gerçeğin ortaya çıkmasını istiyoruz burada yargılanan 86 sanığında mahkum edilmesi gibi bir iddiamız yok, hiçbir zamanda olmadı başından beri dedik ki suçlu olanlar gerçekten suçlu olanlar cezalandırılsınlar ama masum olanlarda biran öncede masumiyetlerini kanıtlayabilsinler. bunun kanıtlamak için bize neden imkan tanınmıyorsunuz, bizim sorularımız mıdır suçsuzu suçlu hale getirecek olan yada suçluyu masum hale getirecek olan, bize engellemek konusundaki bu çaba niyedir sanıklardan başlayarak mahkeme salonunda esen bu rüzgar niyedir, bunu anlamak mümkün değil, bunu bir hukukçu olarak kabullenmekte mümkün değil, biraz evvel bir kısım sorulardan söz ettim ve dedim ki keşke sorsaydınız ve bize gerek kalmasaydı bu tartışmaları hiç yaşamazdık çünkü farkındaysanız biz sorduğumuzda zaten sanıklar yanıt vermiyorlar ama bu soruları sayın mahkemelerinin üyelerinden bir tanesi yada siz sayın başkan yada savcılık makamı sormuş olsaydı, muhtemelen yanıt almış olurdu ve muhtemelen bu davada belki de gizli kalmış, belki de açığa çıkmamış, belki de aydınlatılamamış bir şeyi, belki de lehlerine olarak aydınlatılmış olurdu, ama buna da imkan tanımadınız. şimdi baştan beri söylediklerimiz doğrultusunda biz bu davada yapılan yargılamanın 220/5 özellikle dikkate alınarak örgüt yöneticileri örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca faili olarak cezalandırılır, şimdi ceza vermeye şey zarar vermeyen birinin cezalandırabileceğini kabul edebilir misiniz, faili olarak gösteriyor, suçun faili olarak, en azından örgüt yöneticilerini e şimdi örgüt yöneticisi ortada dururken örgüt yöneticiliğinden yargılanan biri varken, yalnızca bilgileri kaydedene sor başkasına sorma demenin kabul edilebilir tarafı var mı, o bilgileri kaydeden kendi başına mı kaydetti kimseden talimat almadı mı, kimse yönlendirmedi mi, bu yönlendirmeye ilişkin herhangi bir bilgiyi belgeyi ortaya koyma şansınız yok mu, bunu izin vermiyorsunuz kararınızla ve bu kararı hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. sayın başkan biraz evvel söyledim yargılamanın başından beri geldiğimiz süreçte fiilen soru sorma hakkımız konusunda

88

Page 89:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:89

özellikle şahsınızın olumsuz tavırları vardı. ama son geldiğimiz noktada 28’inci duruşmada heyet olarak hukuka bizce hukuka aykırı olan bir kararın altına imza attınız. biz bu hukuka aykırı karardan biraz evvel söylediğimiz sebeplerle suçun bir örgüt suçu olması örgüt yöneticilerinin de işlenen her türlü eylemden sorumlu olacakları düşüncesiyle ve kararınızı bir kez daha gözden geçirip bu kararınızdan dönmenizi talep ediyoruz. aksi takdirde bu kararınızdan geriye dönmemiş olmamanız özelliklede baştan beri müdahil vekillerine karşı göstermiş olduğunuz kısıtlayıcı sınırlayıcı tavırların biraz evvel açıkladım tavırların göz önüne alınmasını noktasında biz tarafsızlığınız konusunda var olan şüphelerimizin yoğunlaşacağı kanaatini taşıyoruz ve buna göre yeni taleplerimiz olacak, öncelikle bu konuda bir ara kararı vermenizi talep ediyoruz. biraz evvel usule ilişkin derken bunu kastetmiştim. yani bu ara karar verildikten sonra eğer bana soru sorma hakkı verirseniz, olurda bir kez döndüyseniz kararınızdan iki kez onayladığınız karardın bir kez döndüyseniz ikinci kez dönme ihtimaliniz vardır belki dönerseniz ben soru sorma hakkımı kullanırım ama eğer dönmüyorsanız o zaman benimde yasa gereği kullanabileceğim haklarım var, buna izin verilmesini gerekir ve bu haklar belki de bu yargılamayı sürdürmenizi en azından şimdilik engelleyecek haklardan bir tanesidir. bu nedenle öncelikle talebim sizin ara karardan dönmek konusunda olumlu yada olumsuz heyet sizsiniz bir karar vermeniz, daha sonrada eğer kararınız olumsuz olursa hakimini reddi konusundaki yada mahkemenin reddi konusundaki hakimlerin reddi konusundaki talebimi mahkemenize sunacağım, teşekkür ediyorum ,

İddia makamından soruldu,C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “Tutuklu sanık Murat ÇAĞLAR’ın, Kuvayı Milliye 1919 Derneğinin diğer yöneticileri hakkındaki dosyanın birleştirilmesi talebi konusunda önceki duruşmada verilen mütalaamızın esas alınmasına, ancak gerekli gizlilik kuralları içerisinde dosyanın tetkik ve iade edilmek üzere onaylı bir suretinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istenilmesine, Tutuklu sanık Vedat YENERER, duruşma sırasında iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcılarına, Talabani ile akrabalıkları mı var ve benzeri birçok sözle hakarette ve yine Cumhuriyet savcılarının bir yıl içerisinde kaçacakları ve benzeri birçok sözle tehditte bulunduğu, bu sözlerin savunması ve savunma hakkı ile ilgili bulunmadığı, Tutuklu sanık Vedat YENERER Müdafii Sayın Vural ERGÜL’ün C.savcısının, aslında sanığın bir hususa açıklık getirmesi için sorulan soru ile ilgili çarpıtmada bulunup, C.savcılarının zekâsından, cübbelerini atıp gitmelerinden, Tuncay GÜNEY isimli aranan bir kişi ile düzenli olarak görüşüp soruşturmayı ondan aldıkları bilgiler ile şekillendirdiklerinden, C.savcılarının iddianame okunması aşamasında gösterdikleri power point gösterisinin sanık müdafilerinin itirazları ile engellendiğini unutup, bunun kendisine verilmediğinden, Hakkında beyanda bulunduğu Cumhuriyet savcısı Nihat TAŞKIN’ın huzurda bulunduğunu ve kendisi hakkında devam eden bir soruşturma bulunduğunu bilebilecek durumda olduğunu unutup, Lui SAKKA isimli El Kaide isimli örgüt militanının avukatlığını da yaptığı bilinen Osman KARAHAN’ın şikayeti üzerine hakkında Adalet Bakanlığınca başlatılan soruşturmanın devam ettiği ve benzeri birçok söz ile iftira ve hakarette bulunduğu, Sanık Mehmet Adnan AKFIRAT tarafından yazılı olarak da verilen soruşturmada görev alan Cumhuriyet Savcıları hakkındaki sözlerinin atf-ı cürüm olup Görevli Memura Hakaret ve İftira suçlarını teşkil edeceği nazara alınarak, Sanıklar Vedat YENERER, Mehmet Adnan AKFIRAT ve Vedat YENERER Müdafii Sayın Av. Vural ERGÜL Hakkında 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Duruşma sırasında işlenen suç hakkında işlem başlıklı 205. maddesi uyarınca, duruşma tutanakları da eklenerek, gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulmasına, Müdahale ve Diğer konularda önceki celselerde belirtmiş olduğumuz görüşlerimizin esas alınmasına, Tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi bulunan delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3-a-9. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama

89

Page 90:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:90

nedenlerinde değişiklik olmaması, Hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep olunur.

Duruşmaya kısa bir ara verildi, Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,Dosya incelendiGEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanık Muammer Karabulut müdafii Av. Süleyman Çetin’in, 19.12.2008 tarihli

duruşmada yaptığı savunması sırasında, bir örgüt dokümanının sınırlı bir bölümünden bölümler okuyup bunların C. Savcıları tarafından kaleme alındığını savunmuş ve bu haliyle hem çarpıtma yapmış, hem de iddianameyi hazırlayan C. Savcılarına İran Ülkesi C. Savcıları yakıştırması yaparak duruşma sırasında suç işlediği yönünde duruşma savcısının vaki talebiyle ilgili gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

2-Bu oturumda sanık Vedat Yenerer’in C. Savcılarına izafen huzurda “ Talabani ile Akrabalıkları mı var”, “ C. Savcılarının 1 Yıl içerisinde kaçacakları” gibi sözlerle tehditte bulunduğu, müdafii Av. Vural Ergül’ün yine savunma sırasında “C. Savcılarının zekasından cübbelerini atıp gitmelerinden, Tuncay Güney isimli aranan bir kişiyle düzenli olarak görüşüp soruşturmayı ondan aldıkları bilgiler ile şekillendirdiklerinden, C. Savcısı hakkında tahkikat açıldığından bahsetmek suretiyle iftira ve hakarette bulunduğu,

Sanık Mehmet Adnan Akfırat’ın ise bugünkü oturumda yazılı olarak okuyup ve verdiği dilekçede C. Savcıları hakkındaki sözlerinin atfı cürüm niteliğinde olup, görevli memura hakaret ve iftira suçlarını teşkil edebileceği iddia makamınca iddia edildiğinden, bu durumların takdir ve ifası için Silivri C. Başsavcılığına yazı yazılmasına,

3-Sanık Vedat Yenerer’de ele geçen 1873 tarihli ve hakkında Emniyet Kriminal İncelemesi sonucu vahim silah nitelemesi yapılan tüfekle ilgili olarak Atışa salih olup olmadığı ve vahim nitelikte olup olmadığı, 6136 sayılı yasa kapsamına girip girmediği konularında Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılmasına, bu tüfekle ilgili önceki raporun da yazılacak yazıya eklenilmesine,

4-Sanık Güler Kömürcü Öztürk’ün vaki talebinin kararla birlikte düşünülmesine,5-Sanık Murat Çağlar ile ilgili Kuvayi Milliye 1919 derneğinin diğer yöneticileri hakkındaki

2007/360 soruşturma nolu dosyanın incelenmek üzere ( CMK 250 Maddesi İle Yetkili Birimi ) İstanbul C. Başsavcılığından istenilmesine,

6-Beyanlarda ismi geçen Tuncay Güney ve sanık Ümit Oğuztan ile ilgili İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 2001 yılında açılmış olup derdest bulunan ve her iki şahsın sanık olarak gözüktüğü dava dosyasının tüm ekleri ile birlikte mahkememize gönderilmesi için yazı yazılmasına,

7- Yeni TCK ve CMK hükümleri dikkate alınarak, katılan vekillerine müvekkillerine yönelik eylemle ilgili vaki suçlamalar hakkında, sevk maddesi tanzim edilen tüm sanıklara soru sorma hakkının verilmiş olduğu, bunun dışında gerek eski CMUK ve gerekse Yeni CMK dönemlerinde verilen Yargıtay 9. Ceza Dairesine ait 2002/1641-2178 ve 2008/14884-13317 esas-karar sayılı ilamlarındaki Bozma gerekçeleri de dikkate alınarak, katılan Şebnem Korur Fincancı vekillerinin 18.12.2008 tarihli celsenin 1 nolu ara kararından dönülmesi yönünde vaki taleplerinin REDDİNE,

Bu konuda verilen son ara kararının aynen Uygulanmasına,8-Sanık Hüseyin Gazi Oğuz’un dilekçe içeriğinin davamızla bir ilgisi olmadığından, işlem

yapılmasına Yer Olmadığına,9-Sanık Muammer Karabulut’un vaki talepleri konusunda bu aşamada herhangi bir işlem

yapılmasına Yer Olmadığına,

90

Page 91:  · Web view2011/06/30  · T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :30 CELSE TARİHİ :22.12.2008

T.C .İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 22.12.2008 ESAS NO :2008/209 CELSE NO:30 Sayfa:91

10-Beyanlarda ismi geçen Tuncay Güney’in, 2008 yılı Ocak-Şubat ayları içerisinde Türkiye’ye giriş yapıp-yapmadığının, bu şahıs hakkında İstanbul’da herhangi bir işlem yapılıp-yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına,

11-Sanık Murat Çağlar’ın talebinin Kabulü ile Kadıköy C. Başsavcılığının 2007/5159 soruşturma sayılı evrakının incelenmek üzere istenilmesine,

12-Orhan Pamuk’un Yurt Dışı giriş-çıkış tarihleri daha önce sorulduğundan yeniden sorulmasına mahal olmadığına, bu konuda yazılan önceki yazı cevabının beklenilmesine,

13-Sanık Ümit Oğuztan’ın 24 nolu disket üzerinde yeniden Bilirkişi incelemesi yaptırılması yönünde vaki talebinin savunması alındıktan sonra Değerlendirilmesine,

14-Sanık Ergün Poyraz’ın vaki talepleri ile ilgili olarak;a)Sunmuş olduğu MİT isimli kitabın yazarı Erdal Şimşek’in dinlenmesi hususundaki vaki

talebin ileriki aşamalarda Düşünülmesine,b) Diğer taleplerinin bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağından REDDİNE,15-Sanık Serhan Bolluk’un talepleri ile ilgili olarak;a) Dilekçesinde vaki İstanbul C. Başsavcılığı Basın Bürosunun 16.04.2008 tarih ve

2008/6205 karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar örneğine dayanak yapılan evrakın incelenmek üzere celbine;

b) İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2008 gün ve 2008/651 Esas sayılı dava dosyasının incelenmek üzere celbine,

16-Sanık Kemal Kerinçsiz’in vaki talepleri ile ilgili olarak;a) BDDK( Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) ve İçişleri Bakanlığına ayrı ayrı

yazı yazılarak son 15 yıl içerisinde Yurt dışında Büyük Hukukçular Birliği, Ayasofya Derneği ve Büyük Güç Birliği Dernekleri Tüzel kişiliklerine veya bu derneklerin yöneticileri ile üyelerine herhangi bir ödeme, yardım yapılıp-yapılmadığı, banka havalesi çıkarılıp-çıkarılmadığının sorulmasına,

b) Hukuka aykırı belgeler ile ilgili daha önce karar verildiğinden, bu konuda yeniden karar verilmesine Yer Olmadığına,

17-Dosya kapsamı, delil durumu, atılı suçların işlendikleri hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte olması ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine,

Mevcut hallerinin sürdürülmesine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )Bu nedenle duruşmanın 23.12.2008 günü saat 09.30’a bırakılmasına oybirliği ile karar

verildi.22.12.2008

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 123036

91