t€¦ · web view2011/03/11  · İstanbul 13.aĞir ceza mahkemesİ ( cmk 250 maddesİ İle...

165
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011 BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 20909 ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :ZAFER HAN 139152 Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11.03.2011 günü saat 09.50’de oturum açıldı. Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz ve Sevgi Erenerol ile başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Sanıklar müdafilerinden Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin, Danıştay Başkanlığı müdafii Av. Perihan Özcan geldikleri görüldü. Huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanıklar ve müdafilerinin talep ve beyanları alınacak olması karşısında tanıkların beyanının alınmasına ara verildi. Mahkeme Başkanı:"Buyurun Zekeriya bey.” Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:"Sayın Başkanım daha önce talep ettiğim belgelerin şahsıma dün verilmesi nedeniyle esas hazırlıklarıma dair talep yazılı taleplerimi bitiremedim 1, 2 tane kaldı. Şimdi çok önemli bir konuda kısa bir talebim var ve heyetinize bir dilekçe sunacağım.” Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”

Upload: others

Post on 06-Jul-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :177CELSE TARİHİ :11.03.2011

BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 20909ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :ZAFER HAN 139152

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11.03.2011 günü saat 09.50’de oturum açıldı.

Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz ve Sevgi Erenerol ile başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Sanıklar müdafilerinden Sanık Veli Küçük müdafii Av.

Zeynep Küçük, Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin, Danıştay Başkanlığı müdafii Av. Perihan Özcan geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.Açık yargılamaya devam olundu.Sanıklar ve müdafilerinin talep ve beyanları alınacak olması karşısında tanıkların

beyanının alınmasına ara verildi.Mahkeme Başkanı:"Buyurun Zekeriya bey.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:"Sayın Başkanım daha önce talep ettiğim

belgelerin şahsıma dün verilmesi nedeniyle esas hazırlıklarıma dair talep yazılı taleplerimi bitiremedim 1, 2 tane kaldı. Şimdi çok önemli bir konuda kısa bir talebim var ve heyetinize bir dilekçe sunacağım.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Esas talebime ait değil tabi ki bunlar. Sabah koğuşu terk

edip mahkemeye getirilirken cezaevi görevlileri koğuşumu değiştireceklerini söylediler. Bir yer beğenmemi, kalacağım kişileri tespit etmememi veya kendilerinin belirleyeceği bir yere geçmek istediğimi söylediler. Şimdi şunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım, Sayın heyet 28 Şubat 2011’de nakledildiğim ve halen içinde bulunduğum koğuş şahsım tarafından 5 günde ancak temizlenebilmiştir. İnşaat atığı dahil boya, kireç, çimento dahil her tür kemikleşmiş kiri ve pisliği bizzat kazıyarak temizlemiş bulunmaktayım. Bunun yanı sıra koğuştaki tüm aksaklıkları onarım ihtiyacı duyulan ve izolasyon gerektiren pencereleri dahi şahsım parasını ödeyerek yapmış bulunmaktayım. Geldiğim cezaevinde yani nakledildiğim 4 nolu cezaevinde de aynı şekilde uygulanmış bulunmaktadır. Adalet Bakanlığının yaptırmış olduğu cezaevinin ciddi anlamda onarıma ihtiyacı vardır. Şimdi bugüne kadar uzun bir süredir yalnız başıma koğuşta kalıyorum. Talep ettiğimde başka bir durum söz konusu değil ancak bugün karşıma çıkan bu durum şahsım için fiziki işkencenin yanı sıra artık psikolojik işkenceye dönmüştür. Bakın cezaevinde yattığım sırada 1 Haziran 2010 tarihinde annem vefat etmesi sebebiyle bırakın son görevimi yerine getirmeyi hakkım olan telefon konuşmama dahi izin verilmedi. Acımı tek başıma koğuşta

Page 2: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:2

yaşadım. Koşulların gereği bu dedim sineye çektim ve yaşadım. Geçmişim ve erdem sahibi olduğunu düşündüğüm şahsımın bunu yaşaması gerekir dedim ve yaşadım ancak şunu söylemek istiyorum. 4 sayfa dilekçemde takdim edeceğim, benim için son noktadır. Yani fiziki işkence psikolojik işkenceyi de geçip onur kırıcı, şeref zedeleyici hale dönüşen bu durum için ben pasif bir yöntemle artık kendimi tanımlamaya çalışmayacağım yani açlık grevi değil. Önümüzdeki haftadan itibaren eğer ben koğuştan çıkartılırsam ve benim çıkartıldığım her türlü masrafını yaparak onarttığım izolasyonunu yaptırdığım bizzat elimle kazıyarak temizliğini yaptırdığım koğuşa eğer ayrıcalıklı bir tutuklu getirmeyi sınıf kategorisi yüksek bir tutukluyu getirmeyi planlıyorlarsa veya başka hesapları varsa bütün bunları düşünerek önümüzdeki haftadan itibaren koğuşum değiştirildiği halde açlık grevi değil doğrudan ölüm orucu ilerleyen safhada da doğrudan hayatıma son verme kararındayım. Bunda da çok kararlıyım. Heyetinize dilekçemi 4 sayfa olarak sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”İlgili savcılığa ve Adalet Bakanlığına gönderilmesini talep

ediyorum, teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı:"Tamam buyurun. Talep ve beyanda bulunmak isteyen sanıklar varsa

buyurun Kemal Bey. Hemen hatırlatmak istiyorum yarım saat süreniz var.”Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Sayın Başkanım biraz mazur görseniz sebebi (bir

kelime anlaşılmadı) yaklaşık 1 buçuk….”Mahkeme Başkanı:”Yani geçen sefer 45 dakikaya uzattık çok uzadı geç saatlere kaldık.”Sanık Kemal Kerinçsiz:’Tabi bizde imkan nispetinde bunu kısıtlamaya çalışacağız ancak.”Mahkeme Başkanı:”Çok uzun sürüyor da.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Sizlerin huzurunuza.”Mahkeme Başkanı:”Yani geç saatlere kaldığı için bunu yapmak zorunda kalıyoruz.”Sanık Kemal Kerinçsiz.”Doğrudur 1 buçuk 2 ay gibi sürelerde çıkmaya başladık. O 1

buçuk 2 aylık süreçteki bir yarım saati çok fazla.”Mahkeme Başkanı:”Yani biraz toleranslı olur ama yani çok, çok 45 dakikaya kadar değil.

Buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz.”Aşmamak kaydıyla tamam efendim.Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu.”Sayın Başkanım yarın Cumartesi dinleniriz

hep beraber (bir iki kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı:”Efendim gece geç saatler olunca zor oluyor. Buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz.”Değerli Başkanım, Sayın üyeler. Sayın Mehmet Zekeriya Öztürk

şikayetleri hepimiz için geçerli, hepimizde aynı sıkıntılar var. Çoğunluğumuz hücrelere tıkılmış vaziyetteyiz ancak burada bulunan insanlar hepsi devletine, milletine bağlı olan insanlar hukuk düzeninde saygı duyan insanlar. O yüzden biz hukuk düzeninden asla sizlerden mahkemeden, yargıdan devletimizden asla umudumuzu kesmiş değiliz. Kesmemizde mümkün değildir. O bakımdan burada sizler bugüne kadar yargıladığınız birçok gerçek örgütlerin göstermiş olduğu o direnişi o beyanları o tepkileri göremezsiniz görmenizde mümkün değildir. O sıkıntıları devletimizin bize sunduğu imkanlar dahilinde deyip katlanmasını bilen insanlarız. Ancak mahkemenizin de bunu bilmesinde fayda var. Buradaki tüm sanıklar şu anda hücrelere tıkılmış vaziyette ve aynı sıkıntıları fazlasıyla yaşıyoruz.sürekli bir yer değiştirme, yalnızlaştırma bunu Değerli mahkemenin dikkatine sunuyorum efendim. Değerli Başkanım bugüne kadar özellikle şahsım ile ilgili birçok sehvenin yapıldığını beyan etmiştim bunları da tek tek dile getirmiştim.Belki bugün avukatımda o sehvenleri toplu olarak sizlerin bilgisine sunacaktır. Fakat dikkatimi çektiğimde bu sehvenlerin daha çok 1. iddianamenin dışında 2. ve 3. iddianameler tanzim edilirken yani sözde Ergenekon iddianameleri ve diğer iddianameler tanzim edilirken çok daha fazlasıyla yapıldığını görüyoruz..Acaba neden diye düşündüm ben. Çünkü diğer iddianameleri sanıklar daha ziyade okumakta güçlük çekerler. Hemen herkes sadece kendi bölümüne bakar

2

Page 3: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:3

veya kendi bölümüyle alakalı olan diğer sanıkların ama aynı iddianame içersindeki diğer sanıkların bölümlerini tetkik eder. Diğer bölümlere diğer iddianamelere geçmek çoğu zamanda imkansızdır çünkü iddianamelerin hacimleri yine ek klasörlerin adetlerine baktığımızda bunu zaten sanıkların konumları itibarıyla da inceleme imkanları olmayacağı bir gerçektir.Tesadüfen rastladım gene 2. iddianamede bugüne kadar yapmış olduğum sehvenlerin dışında aynen şöyle diyor efendim 2. iddianame sayfa 67 paragraf 7’de cümleyi okuyorum.Muzaffer Tekin, Mete Yalazangil, Fikret Emek ve Kemal Kerinçsiz’den ele geçirilen CD’de milli güvenlik kurulu toplantılarından önce kuvvet komutanlarının yaptığı gizli toplantı notları yer aldığı görülmüştür diyor. Benim aramamı burada Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel yapmıştır. Kendisi de huzurda benden böyle bir CD’nin çıkmadığını da çok iyi bilmektedir.Çünkü 86 sanıkta tek benim aramamı gerçekleştiren Sayın savcımızdır CD’nin çıkmadığını sizlerde biliyorsunuz bende çıkan Sayın Muzaffer Tekin’in dava dosyasının içerisinde Aydın Yüksek’in hukuki danışmanı sebebiyle bana getirmiş olduğu CD’yi bilgisayarımda bakıp kontrol ettiğim sırada bilgisayarımın hafızasında çıkan 5 adet belgedir. Onların çıktılarını alıp Muzaffer Tekin’in savunma dosyası içerisine koymuşumdur. Zaten Sayın savcımda klasör içersinde Sayın Muzaffer Tekin’in dosyası içerisinde bulmuştur.Kırmızı bir klasör bir savunma klasörüdür ama bakıyoruz burada 2. iddianamede bu klasör içerisinde bulunan 5 adet evrak birden CD’ye dönüşüyor.Tabi ben Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in baktım gerçekten imza Sayın Pekgüzel’e mi ait çünkü biliyorum ki bu farkında değil. Farkında olsa bu olayın mutlaka buna imza koymayacaktır. Muhtemelen Sayın savcım herhalde kendisinin de hoşgörüsüne sığınarak söylüyorum teknik ekip tarafından hazırlanmış olan iddianameyi okumadığı kanaatindeyim. Eğer okumuş olsaydı asla böyle bir yanlışı kasıtlı yapmazdı, ben kasıtlı yapacağına da inanmıyorum. Bu ihtimalide vermiyorum ancak bu hususunda Sayın savcı tarafından düzeltilmesini özellikle dikkate alınmasını arz ediyorum. Değerli Başkanım; Başbakanın 18.02.2001 tarihinde AKP’nin genel merkezinde yaptığı bir konuşmada Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun nerede bu terör örgütü gidip üye olacağım demesine karşılık şöyle bir cevap vermişti. Bu cevapta şu şekilde bütün basına sayfalar dolusu yansıdı; hatta manşetten Ergenekon’un izini bulmak için Danıştay 2. Dairesine git diye bu tür manşetler atıldı, bütün basında yer aldı.Cümlenin tamamı şuydu Sayın Başkanım; Şuna bak yahu Türkiye’nin kanını emen, enerjisini tüketen bir örgüte üye olmak istediğini pervasızca söylüyor. Git Danıştay’ın 2. dairesine Diyarbakır’ın kanlı sokaklarına git karanlık sokaklarına git bir gece vakti ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun. Çorum’a git, Sivas’a git, Kahramanmaraş’a git, Gazi Mahallesine git kanlı 1 Mayıs’ın yaşandığı Taksim’e git, oralarda aradığının izlerini bulursun, orada zaten onların üye kayıt büroları var. Hemen orada seni kayıt ederler. Hiçbirini yapmıyorsan Dersim’e git benim oradaki kardeşlerime sor, akrabalarına sor onlar sana anlatırlar diyerek mahkeme henüz terör örgütünün varlığını kabul etmediğini verdiği 3 ara kararıyla silahlı Ergenekon Terör Örgütü deyiminin kullanılamayacağını ancak iddia edilen şekilde ifade edilebileceğini karara bağlamasına karşılık Sayın Başbakan yukarıdaki beyanları ile yargılama süreci devam etmekte olan bir dava için bu davada yargılanan sanıklarında hak ve hukukunu korumakla sorumlu en üst düzeyde yönetici olmasına karşılık sözde Ergenekon’un silahlı terör örgütü olarak kabul etmiş bu beyanlarıyla. Bu sözde örgütün ülkenin kanını emdiğini, enerjisini tükettiğini ilan etmiş.Yine bu sözde örgütün Danıştay cinayeti işlediğini Diyarbakır’da kanlı eylemlerde bulunduğunu 1 Mayıs, Çorum, Maraş, Sivas, Dersim ve Gazi eylemlerini gerçekleştirdiğini tüm kamuoyuna ve Dünya’ya ilan etmiştir.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Dersim’de Atatürk onu (bir kelime anlaşılmadı) o da önemli yani.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Çok daha önceye götürerek doğrudur Sayın genel başkan. Başbakanın bu beyanları sıradan bir vatandaşın beyanlarıyla eşdeğerde tutulamaz. Bu mahkemenin ve bu mahkemeden çıkacak kararın yargısal denetimini sağlayacak hakimleri atayan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanlığını yürüten, bu kurulun üzerinde önemli

3

Page 4: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:4

ölçüde idari ve hukuki etkinliğe sahip Adalet Bakanını atayan ve onu yönlendiren ülkeyi yöneten hükümetin başında olan sorumlu bir siyasetçidir. Sıradan bir siyasetçi burada bulunan herhangi bir sanık veya sokaktaki bir vatandaş değildir. Bu sebeple Başbakanın mahkeme üzerinde tesir yaratamayacağı etkili olamayacağı iddiası gerçekçi olamayacaktır. Nitekim aynı Başbakan kendi partisinin kürt açılımı için yayımladığı broşürlere Habur çadır mahkemesiyle birlikte Silivri mahkemesini özel mahkeme olarak kurduğunu ilan etmekten de çekinmemiştir. Siz Değerli Heyet bu salonda Danıştay davasının yargılamasını yürütmektesiniz. Başbakanın bu beyanlarından etkilenmediğinizi, üzerinizde baskı yaratmadığını, kanaatinizi etkileyecek beyanlar olmadığını, dava sürecine menfi tesir etmediğini söyleyebilir misiniz?”

Mahkeme Başkanı:”Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tabi hemen cevap verecektim Değerli Başkanım sizden bunu

bekliyordum ya da bu beyanlara rağmen tırnak içinde hayır biz etkilenmedik yargıçlar siyasi atmosferde söylenenlerden etkilenmez şeklindeki mukabil beyanınız ne ölçüde gerçekçi olabilecektir? 4 yıla yakın bir süreçte siyasetin tüm platformlarında son derece yoğun tartışılan sözde Ergenekon davası için bu ülkeyi 9 yıldan bu yana yöneten önümüzdeki 4 yıl içinde yönetme talebiyle ortaya çıkan tek parti iktidarının liderinin ve muhtemelen de istikbalde Cumhurbaşkanı adayı olan bir liderin bu beyanlarından etkilenmediğinizi ileri sürmeniz sanıklar açısından da asla inandırıcı olmayacaktır. Kaldı ki asıl olan, asıl olan objektif etkilenme olmayıp burada tüm yasaların aradığı ve adil yargılanmanın varlığı için aranan sanıklarda ki yargıya mahkemeye ve hakimlere olan güveni sarsacak girişimlerin olup olmadığı hususudur. Yoksa doğrudan sizin etkilenmeniz çok önemli değildir. Pekala, az önce söylediğiniz gibi hayır efendim biz bu beyanlardan etkilenmeyiz, biz sokağın o sıcak siyasetinden ve ateşinden uzak olarak bir yargılama yaparız diyebilirsiniz. Ancak az önce söylediğim gibi Türk Ceza Kanunun 277 ve 288. maddelerinde belirtilen yargı yapanın etkilendiği veya yargılama sürecini etkileme teşebbüsleri sizin etkilenmenize bağlı değildir. Objektif bir sonuçtur, asıl olan bu eylemleri yapan kişinin bu yargılama sürecini objektif olarak etkileyip etkilemediği hususudur. Bu 2 olayı birbirinden mutlaka ayırmak gerekir. Sayın heyet sizlere samimi olarak soruyorum ve sizden de empati yaparak sanık sandalyesinden olaya bakmanızı özellikle istirham ediyorum. Başbakanın bu açıklamalarından sonra hangi sanık bu dava hakkında mahkeme tarafından verilecek kararı şüphe ile karşılamaz? Ya da mahkemenin tarafsızlığına ve bağımsızlığından hiçbir tereddüt duymaz? Bu mümkün müdür? Ülkedeki en büyük siyasi güce sahip bir başbakanın kendisini suçlayan beyanlarından sonra burada ki sanıklar hakkında verilecek karar mutlaka şaibe altında kalmaya mahkum bir karar olacaktır. Sanıklar açısından bu beyanlardan sonra mutlak suretle yargıya karşı bir güven bunalımı doğmuş olacaktır. Bir an için Sayın heyetin, Sayın Başbakanın sözlerinden hiçbir şekilde etkilenmediğini; tarafsız, objektif, adil ve vicdani kanaatleriyle sanıklar hakkında bir karar vereceğini düşünelim. Buna rağmen Sayın Başbakanın sözlerinin Türk Ceza Kanununun 277 ve 288. maddeleri çerçevesinde suç olmadığını iddia edebilir misiniz? Bu maddelerde belirtilen suçların gerçekleşebilmesi için yargı görevini yapan yargıcın etkilenmesi ya da yargılamanın etkilenmiş olması şart değildir. Asıl olan beyanların ve fiillerin yargı görevini ve yargılamayı etkileyecek düzeyde olması ve bu amaçla söylenmesidir. Nitekim Türk Ceza Kanununun 277. maddesinde yargı görevi yapanlara emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle olursa olsun adı geçenleri hukuka ayrı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseden bahsetmiştir. Yine 288.maddede de kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kimseden söz etmiştir. Başbakanın beyanlarının yargılama görevini yapanları ve yargılamayı etkileme gücüne sahip olduğunu ve etkileme amacı ile söylendiğini inkar etmek mümkün değildir. Sayın heyetin Başbakanın bu sözlerine sahip oldukları hukuk tecrübesi çerçevesinde değerlendirdiklerinde suç olmadığını kabul etmemesi kesinlikle mümkün değildir. Türk Ceza Kanunun 277.ve 288. maddelerinde işlenen suçlar şikayete bağlı olmayıp resen takip

4

Page 5: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:5

edilen suçlardandır. Ancak bugün yargının üzerinde yaratılan baskı nedeniyle hiçbir savcı bu soruşturmayı yapacak cesarette değildir ve nitekim bugüne kadarda soruşturma açan bir savcıda çıkmamıştır. Bu konuda Sayın heyete suç ihbarında bulunmaktayım, bu ihbarımın gerektiği işlemler yapılması uyarınca CMK 158. maddesi gereğince savcılığa gönderilmesini arz ediyorum. Sayın heyet bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin sanıklarca dile getirilen iddia ve şikayetlere sadece soyut olarak inkar etmekle yetinmiştir. Bugüne kadar Sayın mahkemenin yaptığı bu soyut inkar çerçevesinde ki beyanları olmuştur. Ancak bugüne kadar tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortaya koyan somut hiçbir işlem ve kararı maalesef üzülerek söylüyorum olmadığını görüyorum. Mahkemenin talepte bulunduğum ihbarı savcılığa iletmesi bağımsızlığının ve tarafsızlığının ispatı yönünde önemli bir adım olacağı gibi sanıklar nezdinde güvenin kazanılmasında bir aşama kat edilmesini sağlayacaktır. Mahkemenin bu konuda vereceği ara kararın tırnak içerisinde aynen söylüyorum efendim sizlerin istikbalde vereceğiniz ara karar şu olacak diye tahmin ediyorum. Sanığın bizzat kendisinin şikayette bulunma hakkının varlığı hatırlatılarak talebin reddine dair olacağı konusunda hiçbir tereddüdüm yoktur. Fakat burada sorun mahkemenin ve suç ihbarını duyan savcıların bu talebime karşı duyarsız kalmalarına karşılık iddianamenin şahsımla ilgili bölümünün 1863. sayfasında yer alan aynen şu cümleyi okuyorum efendim; Türk Ceza Kanununun 301. maddesine aykırılık ve Atatürk’e hakaret gibi takibi şikayete bağlı olmayan kamu adına Cumhuriyet savcılarınca resen soruşturulması gereken davaların açılması ve bu davaların takibiyle suçlanmam tam bir garabet ve çelişki arz etmeyecek midir? Mahkeme heyetine ve huzurdaki savcılara kamu adına takibi gerektiren bir suçtan ötürü suç ihbarında bulunuyorum. Ancak savcılar harekete geçmediği gibi Sayın mahkeme de muhtemelen savcılığa şikayette bulunma hakkın mevcut diyerek ihbar üzerine muhtemelen bildirimde bulunmayacak iken Türk Ceza Kanununun 301. maddeden ya da Atatürk’e hakaret suçlarından yaptığım şikayetlerimden ötürü suçlanmamın garabetini de Değerli mahkemenin takdirine bırakmaktayım. Kaldı ki burada ki şu cümleyi de sizlerin dikkatine sunmak istiyorum Sayın savcılar yazmışlar. Ama ben gene de bu iddianamenin güzide savcılarımız tarafından yazıldığına inanmıyorum çünkü asla böyle hataları yapmazlar. Çünkü o derin engin ve tecrübeleri böyle hataları yapmasını mutlaka engeller deniliyor ki yukarıda ki okuduğum cümlede Cumhuriyet savcılarınca resen soruşturulması gereken davaların açılması ve bu davaların takibinin şahsım tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Oysa gerek Atatürk aleyhine yapılan gerekse 301. Maddeden yapılan şikayetler üzerine açılan davalar bir kamu davasıdır.Bu davaları benim açmam mümkün değildir. Bu bile iddianamelerin Sayın savcılarımın dışında hukuk bilgisinin daha ötesinde teknik bilgilere sahip olan bir ekip tarafından tanzim edilip Sayın savcılarımız tarafından da kontrol edilemeden vakit yetersizliğinden ötürü imzalandığı kanaati çok daha fazla güçlük arz etmektedir.”

Mahkeme Başkanı:”Kemal bey 10 dakikanız var zamanı iyi ayarlarsanız tamamını söylemiş olursunuz. Buyurun.”

Sanık Kemal Kerinçsiz.”Biraz daha geçerse efendim bir hoşgörünüze sığınacağım. Sayın Başkanım ben 1. iddianamede hukuk platformunun 3 üyesinden biri olarak gösterildim 3 üye konulmuş 3 avukat oraya 1. iddianamenin genel bölümünde, orada ki hukuk departmanında birincisi ben ikincisi Sayın Nusret Senem üçüncüsü de Fuat Turgut konulmuştu. Tabi açıkça ifadelerimde beyan etmiştim Sayın Nusret Senem’i ben bu duruşma salonunda yüzünü gördüm daha önce ismini ve kendisini hiç tanımadım. Ama maalesef hukuk departmanında beraber çalışan bir avukat olarak gösterilmişiz hem de öyle ki davaları birlikte hazırlıyoruz sözde örgüt davalarını birlikte giriyoruz meccanen takip ediyoruz yani bu bile iddianamenin ne kadar ciddiyetten uzak olarak tanzim edildiğinin bir göstergesi, Fuat Turgut ile zaten ilişkimi net olarak ifade etmiştim bizzat kendisinin beni aradığını, tanışmak istediğini sadece ve sadece kendisiyle bir davaya girdiğimi ve kendisinin 2 davaya girdiğini birinde de benim olmadığımı açıkça ifade etmiştim kendiside burada beyanda bulundu. Şimdi gelen iddianamelere göre bu hukuk

5

Page 6: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:6

departmanında ki kişiler tamamen mesleklerine göre buralara elaman dolduruluyor adeta misal Emcet Olcaytu, Emcet Olcaytu’yu yine ismini de daha önce duymadım kendisini görmediğim Değerli bir avukat. Ancak buradaki bu salonda kendisiyle tanışma imkanı oldu. O da hukuk departmanının bir elemanı olarak değerlendirmiş iddianameye bu şekilde konulmuş. Yani birbirini tanımayan avukatlar hukuk departmanında beraber birlikte çalışıyorlar. Yine bir başka avukat, Yusuf Erikel kendisini hiç tanımam, bilmem hiçbir iletişimim olmamıştır, görmemişimdir şu güne kadar da görmemişimdir yüzünü. Yani duruşma salonunda dahi görmedim ama o da hukuk departmanının bir elemanı olarak değerlendirmiş yine birlikte çalışan bir avukat topluluğu sözde örgüt topluluğu olarak görülmüştür. Bu hususta ne kadar ciddiyetsiz bir iddianameyle karşı karşıya kalındığını suçlamaların gerçekten mantık dışı, hukukun bütün sınırlarını zorladığını da bu örnek yeterince ortaya koymaktadır. Değerli Başkanım sizlere sunacağım bir başka konu da iddianamede özellikle 1. iddianamede genel bölümünün 56 yerinde sözde örgütün amacı kaos ve kargaşa yaratarak darbe yapmak olarak geçilmiştir. Ancak bu ifadelerin tamamı birbiriyle çelişkili ve kavram kargaşası içerisinde kullanılmıştır. Bazı paragraflarda darbenin yönetime karşı yapılacağını, bazı paragraflarda yürütmenin dışında yasamaya karşı yapılacağını, bazı paragraflarda hem yürütme hem yasamaya karşı yapılacağını, bazı paragraflarda da devletin tümüne karşı yapılacağını bütün erkleriyle beraber. Bakınız az önce söylediğim bütün bu kurumlar her biri ayrı ayrı kurumlar olup bu kurumlara karşı işlenen suçlarında Türk Ceza Kanununun 302, 311, 312, 313’ten itibaren ayrı fiil ve suçlar olarak düzenlendiği görülmüştür. Tam bir kavram kargaşası ve hukuki tanımlama da sıkıntı duyulmuştur. Çünkü iddianame parça parça farklı kişiler tarafından ve hukuk dışı anlayışla hazırlandığını ortaya koymaktadır. Bunu hiçbir savcı bu hatayı yapmaz. Ben ne Sayın Pekgüzel’in ne de diğer Sayın Savcıların bu hataları yapabileceğine inanmıyorum. Yine iddianamenin bir yerinde darbeyi yapacak olanın sözde Ergenekon örgütünden olduğu bahsedilirken bir başka yerde TSK’nın yapacağından bahsedilmiştir, bir kurum olarak. Bazen de TSK’nın içerisinde bir grubun yapabileceğinden bahsedilmiştir. Bazen de sözde Ergenekon örgütü bir sivil oluşum olarak görülmüş ve o sivil oluşumun darbe yapacağından bahsedilmiştir. Bunların her biri tam anlamıyla karışıklık yaratan tanımlamalardır. Yine sözde örgütün tanımlamasında da hatalar ve itilaflar vardır. Bir yerde sözde Ergenekon örgütü bir sivil oluşum olarak öngörülürken bir başka yerde TSK içerisinde yapılanma olarak görülmüştür. Yine bir başka yerde sivil oluşumun uzantısı olarak TSK içerisinde birlikte hareket edileceğine inanılan bir askeri grupla birlikte görülmüştür. Tüm bunlar iddianame de bir bütünlük olmadığını bir kavram kargaşasının yaşandığını masa başında yaratılan sözde örgütün faaliyet ve amaçlarına yerine göre farklı yorumlar ve anlamlar yüklendiğini birbiri ile çelişkili ve uzlaşmaz tanımlamalara ve hukuki vasıflandırmalara gidildiğini bu iddianamenin bu yönü ile pusulasız motorsuz okyanusa bırakılan bir mavna olduğunu göstergesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Değerli mahkemeye bir kaç örnek sunmak istiyorum. Sayfa, 1. iddianame sayfa 32 paragraf 4’te yönetime karşı yapılacak hukuk dışı bir müdahalenin kamuoyunda kabulü ve haklığının temin edip hukuk dışı bir müdahaleyle yönetimi ele geçirmek olduğu tespit edilmiştir deniliyor. Burada hukuk dışı bir müdahaleyle sadece yönetimi ele geçirmekten bahsedilmiştir. Yani müdahale devletin erkleri arasında yasama ve yargı çıkarılmış sadece onun üzerine yürütme sözde Ergenekon örgüt tarafından ele geçirilecektir. Oysa sayfa 55 paragraf 1’de ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturacak eylemler düzenlemek, askeri müdahale ortamı oluşturmak suretiyle beğenmedikleri ülke yöneticilerini ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görevlerini yapmalarını engellemeye yönelik terör yöntemlerini uygulayıp amaçlarına ulaşmaya planlayan Ergenekon yapılanması denilerek burada sözlü örgütün sayfa 32’de olduğu gibi yönetimi ele geçirmekten ziyade yürütmeyi ele geçirmekten ziyade 1. görevi askeri müdahale ortamı yaratmak tamam. 2. görevi ise beğenmedikleri yöneticileri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi mensuplarının görevlerini engellemektir. Burada Türkiye Büyük Millet Meclisi ilave ediliyor. Sayfa 55’de paragraf 4’de hukuksuzluk ortamını zemin hazırlayıp nihayetinde de

6

Page 7: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:7

illegal olarak yürütme organını ele geçirmeyi amaçladıkları. Bakın burda da simdi yürütmeye dönüldü yani yukarıda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bazı mensupları denirken burada yürütmeye yeniden dönüldü. Yine sayfa 71 paragraf sonda nihai tek hedefinin biran evvel ülkede darbe zeminini oluşturmak, ülkenin karışmasını kaosa sürüklenmesini temin etmek, güvenliği zafiyete düşürmek ve böylelikle antidemokratik yollarla devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmaktadır. Burada da sözde örgütün amacı hem darbe zemini oluşturmak hem de sadece yürütmeyi değil devletin tüm yönetim kademelerini ele geçirmek. Burada bir aşama daha öteye gidildi Türkiye Büyük Millet Meclisinin ötesinde hem yargı hem tüm devlet kurumlarını ele geçirmek darbe yoluyla. Bunlar hepsi ayrı ayrı tanımlamalardır, ayrı hukuki kavramlardır. Bunlara yapılan her türlü eylemler farklı suç tanımlamaları olarak karşımıza çıkarılmaktadır ben bir sunumunda demiştim ki 1. iddianamede Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı suç işlendiği iddia edilmesine karşılık 311. maddenin işletilmediğini ifade etmiştim. Baktım Sayın savcılar hemen akabinde bunun önlemlerini almışlar sonraki iddianamelerde 311. maddeyi işletmeye başlamışlardır. İşte bu iddianamenin ne kadarsı sanal ve masa başında hazırlandığının da göstergesidir. Hukuki zihniyette de yetersizlik vardır çünkü bunu Değerli Sayın savcılarımız hazırlamamışlardır onlarda çok iyi bilmektedir. Onların bunlara vakti de yoktur sayfa 72 paragraf 1’de halkı hükümete karşı isyana karşı tahrik fiillerini de yoğun olarak işledikleri bazı askeri görevlerle darbe yapılmasına yönelik gizli görüşmeler yaptıkları bir yandan da devleti ele geçirip burda da devleti ele geçirmekten bahsedilmiştir. Devletin ne olduğunu hepimizi biliyoruz anayasanın ilk 9 maddesine baktığımızda zaten devlet kavramı ortaya çıkmaktadır Sayın savcılarımızın burada hata yapabileceğine inanıyor musunuz? Asla, sayfa 72 paragraf 4’de mevcut hükümetin düşürülmesi için Türk silahlı kuvvetleri içerisinde bir yapılanmaya gidilerek milli kuvvetlerin oluşturulması bu şekilde hükümetin devrilmesinin planlandığı elde edilen Yakamoz, Ayışığı, Eldiven gibi örgütsel içerik dokümanlarda darbenin nasıl yapılacağının sivil toplum kuruluşlarının milli güç birliği çatısı altında çeşitli platformlarda birleştirilip amaçlarına uygun olarak yönlendirmeye çalışmaları yaptıkları burada da efendim devletten vazgeçildi yasama organından vazgeçildi şimdi sadece yürütmeye amaç yürütme fakat burada yapılan bir hata daha var benim şu okuduğum cümle değerli Başkanım bakın çok önemli bir nokta. 1 iddianamede, 1. İddianamede konusu soruyorum Sayın Pekgüzel bu konuyu çok daha iyi biliyor. Yakamoz, Ayışığı, Eldiven gibi 4 adet darbe planı 1. iddianamenin konusu mudur? Değildir. Peki, bunların tarihi nedir? Bu darbe planların 2003 ve 2004’dür. Peki, 1. iddianamede darbe planı yok ortada kimsede bir darbe planı da çıkmıyor ama neye ihtiyaç duyuruluyor? Bir darbe planına ihtiyaç duyuluyor. O yüzden ne yapılıyor? Tutuluyor 2. iddianamedeki hayata geçmemiş, gerçekleşmemiş sözde darbe planlarını 1. İddianameye de sokulmak isteniyor. Siz sürekli bir örgütün kaos ve darbe zemini hazırlamak için eylem planlarını yapacağına inanır mısınız Değerli Başkanım, mümkün müdür? Bir örgütün amacı sürekli eylem planı yapmak olabilir mi? Asıl amaç nedir? Kendileri söylüyor 1. iddianamenin genel bölümünde 56 yerinde gerçek amaç darbe yapmaktır deniliyor. Peki, soruyorum 1. iddianamenin hangi sayfasında 2400’lük sayfada darbe planı vardır.?Eylem planları 2005 tarihinden sonradır. Bakın onları tek tek saydığımızda şunları göreceksiniz eylem planları arasında. Birkaç tanesini sayayım ismini efendim. Gerçekleştirilen eylemler gerçekleştirilmesi düşünülen eylem planları olarak ikiye ayrılmıştır. Eylem planları içerisinde Yargıtay suikast, Büyükanıt’a suikast efendim NATO suikastı gibi eylem planlarına yer verilmiştir? Nerde darbe planı? Darbe planı yok ama ihtiyaç var işte bu ihtiyaç 2003 ve 2004’deki planlarına sözde darbe planlarına gidilerek karşılanmak istenmektedir. Düşününüz ki şuradaki insanlar sürekli olarak darbeyi hazırlamak için eylemler yapıyorlar, eylem planları yapıyorlar ama şu insanlar içerisinde güya yukarıdaki darbeyi yapacak olduğu iddia edilen ama ismi konmayan ama planı olmayan ama bir grup olarak iddianamede ifade edilmeyen kişilerle ilişkide olduğu iddia edilen köklü personelde dahil ki köklü personel sayısı burada 2 olarak gösteriliyor. Bu kişilerde dahi bir tek darbe planı çıkmıyor veya darbe yapacak olan kişilerle hiçbir ilişki ortaya

7

Page 8: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:8

konmuyor. Sayın savcılarımız bu iddianamede 1. iddianamede 56 yerinde genel bölümde darbe yapmanın amaçlandığını ifade etmelerine rağmen bu darbe planlarından en ufak bir şekilde iz ve ibareyi belirtmemeleri bu sanıklarla darbeyi yapacak olan veya iddia edilen güçler ile en küçük bir ilişkinin kurulamaması tek bir telefonun dahi olamaması, delillendirilememesi hiçbir köprü ve itibarın oluşturulamaması bu darbeyi yapacak güçlerden hiç bahsedilmemesi, kimler olduğu hangi güçler olduğu, bu iddianamenin en zayıf noktasını hatta şunu da iddia edebilirim ki işlenemez bir suçun olduğunu ortaya koymaktadır. Ortada işlenemez işlenmesi mümkün olmayan çünkü bahsedilmeyen ortada delillendirilmeyen bir darbe planı olmaz. Ha şu olabilir Değerli Başkanım ben bunu söyledikten sonra istikbalde yapılacak olan operasyonlarda pekala sanıklardan bir tanesine özellikle subay kökenli muvazzaf subay kökenli istikbalde bir şüphelinin yedinden evinden aramaları sırasında bir bakarsınız 2008 tarihli, 2009 tarihli bir darbe planı CD çıkabilir. Ama şimdiden söylüyorum ki eğer böyle bir darbe planı çıkacaksa 2008, 2009, 2007 yıllarında bunun tamamen düzmece ve bu 1. Ve 3. iddianamedeki açığı kapatmak amacıyla hazırlanacak olan bir darbe planı olacağını şimdiden de söyleyebilirim. Aynı sıkıntı 3. iddianamede de var Değerli Başkanım. Bunun üzerinde çok hassasiyetle durmak lazım çünkü Sayın savcılarım 2. iddianamede darbe planlarını tükettiler eğer 2. iddianamenin başından sonunu kadar baktığımızda uydurmada olsa sözde de olsa sanalda olsa bir hukuki bütünlük var. Neden hukuki bütünlük var? Deniyor ki 2003 ve 2004’te 4 darbe planı var ve sanıkların yapmış oldukları eylemler bu darbe planları içerisinde hazırlanan, darbe zeminini oluşturan eylemler. Tamam, gayet doğru yani kendi içerisinde bir bütünlüğü var buna bir itirazımız yok. Sözde olmasına rağmen, inandırıcılığı olmamasına rağmen, hukuki inandırıcılık hukuki bir bütünlük görünüyor fakat bu hukuki bütünlük 3. iddianamede de yok bakınız 3. iddianamede şöyle diyor 2005 yılından sonraki 1. iddianamedeki eylem planlarına 4, 5 tane eylem planı daha ekleniyor İşte Mutafyan’a, Kazım Genç’e efendime söyleyeyim Bektaşi Alevi federasyonları başkanına güya yapılması gereken yapılması düşünülen suikast planları ekleniyor ve deniliyor ki işte diyor sözde örgüt 2005 yılından sonrada yani gerçekleştirilemeyen darbe planlarından da sonra sürekli olarak eylem planları hazırlamışlar. Bunları gerçekleştirmişler yeniden yenilen eylem planları hazırlamışlar. Peki, soruyorum bu kadar eylem planını hazırlayan bir sözde örgüt tek bir iradeden yönetiliyorsa tek bir yerde karar merci ise, düzenliği disiplinli hiyerarşik nizama tabii bir örgüt ise neden bir darbe planı yoktur? Darbe planı olmadan darbe zeminini hazırlayacak eylemler yapılır mı Değerli Başkanım? Sizin önünüzde kendileri açıkça söylüyor; 2003, 2004 yılındaki darbe planları hazırlayan aynı örgüttür aynı hiyerarşidir, aynı nizamlı düzenli örgüttür denirken; neden bu örgüt 2005 yılından sonra gerçekleştiremediği 2003 ve 2004 darbe planları yerine bir darbe planı yapmaz? Sürekli kaos ve darbe zeminini oluşturacak olan eylem planları yapar ama darbe planı yapmaz.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlar mısınız?Sanık kemal Kerinçsiz:”Toparlıyorum Değerli Başkanım yani bu şuna benzer Sayın

Başkanım 1. katı inşa etmeden 2. katı çıkmaya benzer. 1. ve 3. iddianamelerde biz bunu görüyoruz. Yani ortada bir darbe planı olmadan siz asla şurada darbe zemini oluşturacak kaos ve kargaşaya sebebiyet verecek eylem planlarından veya eylemlerden bahsetmeniz hukuken asla inandırıcı olmayacaktır. Nitekim Değerli Başkanım 1. iddianamede 2 olay birbirinden ayrılmış. Denmiş ki; gerçekleştirdiği iddia edilen eylemler, öbür tarafta da denmiş ki gerçekleştirmeyi planladığı eylemler ama darbe planı yok. İddianamenin genel bölümlerinin birçok yerinde darbeden bahsediliyor. Peki, siz hem bir yandan darbeden bahsedeceksiniz ve sözde örgütünde bütün eylemleri güya sözlü eylemlerin veya sözlü eylem planları tek tek ortaya konulacak her biri çıkacak ama bir tek darbe planı ortaya konmayacak. 1. iddianamede köprü personel olarak değerlendirilen Muzaffer Tekin ile Veli Küçük’ün iddianamedeki bölümüne bir bakar mısınız Değerli Başkanım? Orada darbeye ilişkin bir tek belge buldunuz mu? Biz üyeler sözde üyeler bırakalım bir kenara yani bir ücret sisteminin olduğu iddia ediliyor. Bu ücret

8

Page 9: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:9

sistemine göre biz darbe yapacak olduğu iddia edilen kişilerle görüşme imkanına sahip değiliz diyelim ama siz söylüyorsunuz iddianamede Sayın savcılar. Bu konudaki irtibatı 2 kişi yapacak güya Muzaffer Tekin ve Veli Küçük. Peki, bunların telefon görüşmeleri, irtibatları birebir görüşmeleri haberleşmeleri, iletişimleri ve herhangi bir toplantıları herhangi bir belge bilgi iz emare var mı darbe planına ilişkin? Bunu göremiyoruz. Peki, o zaman siz nasıl ciddiyetle tutup ta 1. iddianamede bu sözde örgütün, bu sözde örgütün darbe yapabileceğini ileri sürüyorsunuz? Darbeyi amaçladığını ileri sürebiliyorsunuz, bu mümkün müdür? Bu da tamamen ciddiyetten uzak olduğunu görüyorum

Mahkeme Başkanı:" Son sürenizi kullanın buyurun.”Sanık kemal Kerinçsiz:”Değerli Başkanım son olarak şu şahsımla ilgili şunu ifade etmek

isterim. Şahsımla ilgili iddianamede 3 ayrı yerinde de yine aynı şekilde darbe ile ilgili iddialarda bulunulmuştur. Bu iddialardan birincisi olarak da açmış olduğum davalar ve katıldığım etkinliklerin bir darbe zeminini oluşturmak amacıyla yapıldığı iddia edilmiştir. Oysa bunun darbe zeminini oluşturmak amacıyla yapıldığına ilişkin tek bir somut delil yoktur. Burada gerek köprü personel olarak değerlendirilen gerekse başkaca sözde örgüt elemanları olarak değerlendirilen kişilerle bu konuda küçücük bir irtibatımın olduğu ispat edilememiştir. Gerek açmış olduğum davalar veya yapmış olduğum şikayetler veya katıldığım etkinlikler nedeniyle tamamen iddia soyuttur. Somut tek bir belge tek bir telefon konuşması tek bir iletişim bir haberleşme dahi ortaya konulamamıştır Kaldı ki bütün bunlar anayasanın şahsıma tanıdığı bir yasal hakkın kullanımı olarak ortaya konmuştur. Bu şartlar çerçevesinde benim açmış olduğum tazminat davalarımda veya savcılığa anayasanın 36 . maddesindeki yasal hakkın bir kullanımı olarak yapmış olduğum şikayetlerle veya tamamen izinli hiçbir olay gerçekleşmemiş olan etkinlikler ile 313. maddedeki halkı isyana tahrik suçunu işlediğimi kabul edebilir misiniz? Hukuki vicdanınız buna evet diyebilir mi? Yani benim basın açıklamama katılmam, bir dava açmam şikayette bulunmam 313. maddenin unsurlarını oluşturur derseniz ben bunu sadece sizin vicdanınıza bırakırım: Bunun dışında benim bu konuda en ufak bir şekilde suç konusu bir eylemim iddianamede yer alıyor mu Değerli Başkanım? Zaten vasıflandırma şu; sözde örgütün hukuki, yasal platformdaki olaylarını takip etmek deniliyor. Sayın savcımda benim yasalar çerçevesinde hareket ettiğimi zaten kabul ediyor açık bir şekilde hem departman bölümde hem de kendi şahsımla alakalı bölümde. Yasalar çerçevesinde sözde örgütün faaliyetlerini takip ettiğim iddia ediliyor. Yasanın dışında değil ama sözlü örgüt var mı? Ben hangi sözde örgütten talimat alarak bir davaya girmişim şikayette bulunmuşum veya basın açıklamasına katılmışım somut olarak hiçbir delil olmadan bu ileri sürülebilir mi? Kaldı ki hadi diyelim ki kabul edildi diyelim ki var bütün bu etkinlikleri 313 maddede halkı silahlı isyana tahrik olarak nitelendirebilir misin? Bir hukukçu olarak mümkün müdür? Bu unsuların 313’ün unsurlarının benim eylem ve fiillerimde tamamen yasalar çerçevesinde kalan bizzat Sayın savcının söylediği gibi o unsurların oluşturduğunu söyleyebilir misiniz? O anlamda benim fiillerimde istinat edilen fiillerimde ne bir hukuk dışılık ne de 313. maddedeki unsurların oluştuğunu söylemek mümkün değil Değerli Başkanım. Bu çerçevede, bu çerçevede gelinen 4. yıl içerisine girdim tutukluluk sürecim. Bir kez daha Değerli Mahkemece değerlendirmesine, adli kontrol yöntemlerinde tümünün veya mahkemenin taktir ettiği hangisini taktir edilirse. Bunların uygulanarak tahliyeme karar verilmesine arz ediyorum. Teşekkür ederim efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Buyurun. Buyurun Muzaffer Bey.”Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi:”Sayın Başkanım Değerli üyeler burada örgüt

yaratılmak amacı ile bir araya getirilen insanlar hükümeti devirmek bir dizi eylemler yapıp darbeye zemin hazırlamak gerekçesiyle tutuklandılar. Hakkımızda iddianame tanzim edildiğinde birçok olay ile ilişkilendirmek istenmemize rağmen katakulli ve fetakulli operasyonları ile nihai kararı verilmiş, gerekçeli kararında ise iddia edilen Ergenekon örgütü ile bir bağ olmadığı ilgili mahkemece belirtilen Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması ve menfur Danıştay saldırısı ile irtibatlandırılmak istendik. Bu süreçte neredeyse Türkiye’deki tüm cinayetleri bu sanal örgüte

9

Page 10: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:10

monte etmek için yoğun bir çalışma yapıldı. Gelinen nokta da bu davaya zorlamalar ile yapıştırılan 2 araç suç ile hiçbir irtibatımızın olmadığını mahkemenin kurulduğu mekan bile anladı. Zira arada sırada isyanını ve ikazını çatıdan salonun zeminine bıraktığı yapı malzemeleri ile dile getiriyor. Tertibin uygulayıcılarının birçok mantık hataları yaptıkları da ortaya çıktı. Fakat gözden kaçan çok önemli bir nokta ki darbe suçlamasıyla yargılananlara isnat edilen suç tarihi 2003. Bizler iddia edildiği gibi bir darbe ortamı yaratmak için provakatif eylemler içinde isek 2006 yılındaki iddia edilen faaliyetler ile mi 2003 yılındaki darbe teşebbüsüne zemin hazırladık? Evet, 2006 yıllarının başından 2000’li yılların itibaren başlayan 2006 yılında ivme kazanan bir darbe süreci şartlar oluştuğunda gerçekleşen bir darbe var ama o insanlar 2 seneyi aşkındır burada yargılama yapılıyormuş gibi mağdur ettiğiniz insanlar değil ülkede sivil bir darbe yapılmıştır darbeciler dışarıdadır. Bu darbe Türk silahlı kuvvetlerine, Türk yargısına, üniversitelerine ve yurtseverlere yapılmıştır nihai hedef Türkiye Cumhuriyetinin rejiminin değiştirilmesidir. Pusu nerelerde kurulmuştur, arkasında kimler vardır içerdeki iş birlikçileri nasıl devşirilmişlerdir işte o büyük resmi ortaya koymaya çalışacağım. Türkiye’de darbeler geçmişte olduğu gibi bugünde dışarıdaki şer odaklarının mutfaklarında hazırlanmış içerdeki iş birlikçiler ile de müştereken uygulanmıştır. 12 Mart 1971 askeri darbe öncesi yaşanmış bir olayı nakletmek istiyorum. Robert Komer 23 Ekim 1968’de ABD’nin Ankara büyükelçisi olarak atandı.CIA’nın Vietnam’daki puonisk adı verilen pasifleştirme operasyonları yöneltmişti. Bu operasyonda 20 bine yakın köylü ölmüş 10 binlerce köylü göçe zorlanmıştır. Öğrenci olaylarının olduğu günlerde Robert Komer ısrarla Ortadoğu Teknik Üniversitesine gelmek istiyordu. Rektör Kemal Kurdaç gelme diyemedi ama makam arabası ile gelmesinin sakıncalı olacağını başka bir kapıdan kendisini alacağını söyledi. Komer inatla makam arabasıyla geldi öğle yemeği esnasında öğrenciler Komer’in makam aracını devirmeye çalışırlar iken o hiç ilgilenmedi yemek masasına döndü. Öğle yemeği esnasında öğrenciler Komer’in makam arabasını yakarken üniversitede barış gönüllüsü olarak bulunan bir Amerikalı öğretmende öğrencilere yardıma ihtiyacınız var mı diye seslenirken öğrenciler teşekkür etmekle yetindi. Bir ABD görevlisi olarak Komer’in aracı yakılırken aynı şekilde okulda görev yapan bir öğretmeninde buna yardım amaçlı yaklaşması ne denli sağduyulu bir olaydır takdirlerinize bırakıyorum. 2006 yılında Hatsın üniversitesinde bir dizi toplantılar yapıldı. Bu toplantıyı kim düzenledi, kimler davet edildi, neler konuşuldu ve kısa bir zaman aralığında art arda yapılan toplantılar neyi amaçlıyordu? O toplantılar iyi tahlil edildiği takdirde bugün ülkeyi kaosa götüren tertiplerin şifrelerini de görmüş olursunuz. Hatsında 17 Kasım 2006 tarihinde Zeyno Baran tarafından düzenlenen toplantıya katılanlar arasında Orgeneral Ergün Saygun’da vardı. Hatsın enstitüsü Avrasya programı yöneticileri toplantıyı Türk Genelkurmay 2. Başkanı General Ergün Saygun ile kayıp dışı tartışma diye duyurdu, Orgeneral Ergün Saygun 19 Kasım 2006 tarihinde Türkiye’ye döndü Hatsın toplantısından hiç söz etmedi. Zeyno Baran toplantı sonrasında (bir kelime anlaşılmadı) 3 subaylardan edindiğim izlenimlere göre diye başlayıp Türkiye’de askeri darbe olasılığı diye yazdı. Türkiye’yi hiçbir kimse okyanus ötesinden hem de tek başına Zeyno Baran kadar sarsmamıştı. Siyasal taraf ve generaller gerildi. İleri ki günler de Zeyno Baran kaynağını açıklamamak için yanlış anlaşıldım diyerek inkar yoluna gitti. 5 6 Şubat 2007’de Zeyno Baran bir toplantı daha düzenledi toplantıya Türkiye‘den katılan general olmadı toplantının konu başlığı kışkırtıcıydı. Birleşik devletler Türkiye’yi yitiriyor mu konuşmacıların hemen tümü Türkiye ABD ilişkilerinin çürümekte olduğundan emindiler. Onlara göre Türkiye’de Kemalist milliyetçilik yükselmekteydi. Suçlu bulunmuştu anayasamızın 2. maddesinde tarif edilen Türkiye Cumhuriyeti toplumu huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı Atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir ifadelerindeki Atatürk milliyetçiliği hedef tahtasına oturtulmuştu. Hakkımızda hazırlanan iddianame ile de Atatürk milliyetçiliği ve ulus devleti savunanlar masa başında yalan üretme merkezlerinde hazırlanan birçok sahte belgeler ile örgüt yöneticisi ve üyesi suçlamalarına maruz bırakılmışlardır. Toplantı içeriğini göz önüne aldığımız da bu iddianamenin

10

Page 11: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:11

onların istek ve amaçları doğrultusunda tanzim edildiği ortaya çıkmaktadır. Yine tüm katılımcılara göre AB ve ABD karşıtlığının yükselişinin nedeni AB, ABD’nin Türkiye’nin çıkarlarına gereken duyarlılıkta yaklaşmaması ve İslamcı yükselişlerin laiklik yanlısı bir karşı tepkiyi doğurmasıydı. Birçok Amerikan kuruluşunda çalıştıktan sonra (bir kelime anlaşılamadı) enstitüsüne geçen Ömer Taşpınar toplantıya katılanlar arasındaydı. Canla başla asıl tehdidin İslamcılık değil de milliyetçilik olduğunu anlattı ve batının Türkiye’de demokratik reformları gerçekleştirecek ve AB politikalarına bağlı kalacak AKP’den başka bir müttefik bulamayacağını ısrarla yineledi. Taşpınar AKP iktidarına olası saldırılardan korumaya kararlı olduğunu Türkiye’nin yüz yüze geldiği sorun İslamlaşma değil giderek büyüyen Amerika ve Avrupa ile milliyetçi sürtüşmedir diyerek Türkiye’de ulusalcı olarak tanımlanan akımı hedef tahtasına koydu. Savcıların ulusalcılığa nasıl nefretle yaklaştığına hazırladıkları iddianame ve celsedeki tutumlarından ben şahsım adına kesin bir fikir sahibi oldum. Ömer Taşpınar incilerine devam ediyordu ona göre Türkiye”nin ılımlı İslam hükümeti yakın tarihte görülen batıya en bağlı müttefikiydi. Türkiye”nin batıdan başka hiçbir stratejik seçeneği yoktu.ve Amerikalılar ile Avrupalılar riske girmemeli Türkiye’de büyümekte olan milliyetçi öfkeyi küçümsememeliydi. Konuşmalar sadece bunlarla sınırlı değildi Henry Barkey’de Kürtlerin haklarına değindiği konuşmasında ABD”nin Türkiye”yi Kürt teslimcileriyle buluşturmasını, PKK”lar içinde af çıkarılmasını önerdi. Barkey ılımlı AKP ile laik askeri sivil koalisyonu arasındaki çekişmeye dikkat çekti. Türkiye’de yabancı düşmanlığı büyüdüğünü milliyetçi uyanışın batı karşıtı duyguların yükseldiğini belirterek asıl tehdidin Amerikan devletinin çıkarlarına olduğunu saptamış oldu. Türkiye”nin yeni rejimi ve geleceği emperyalist ülkelerde masaya yatırılmış ılımlı İslam dayatmaları yapılır iken devşirmeler de buna canla başla katkı sağlıyorlardı. O halde önlerindeki engeller yok edilmeliydi pusular atıldı tuzaklar kuruldu rejimi sahiplenen ona kendini siper eden kurum ve kişiler statükocu ilan edilerek aşağılandı. Operasyonlar için şartların oluşması beklendi. Hatsın toplantılarının hemen ardından Türkiye cumhurbaşkanlığının AKP’ye geçmemesi için toplanan kitleler eylemlerini aralıksız sürdürürlerken Ankara, İstanbul ve İzmir’deki toplantılarda ABD karşıtlığı AKP’ye muhalefetin önüne geçti. Bağımsız Türkiye sesleri ve 88 yıl önceki bağımsızlık savaşının sıkça vurgulanması batının endişelerini çoğalttı. Orgeneral Ergün Saygun’un kaleme aldığı söylenen ve Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın onayladığı Genelkurmay açıklaması kitlelerin eylemlerini giderek söndürdü. Gelişmeler bir kez daha halkın isteğinin dışına taştı. Askeri darbe endişesi büyüdü. Bağımsızlık tartışmaları ve isteklerinin yerini iktidar ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında ilan edilmemiş ama kısa açıklamalarla sürdürülen ılımlı bir çekişme aldı. Darbe endişesine kapılan muhalefet partileri erken seçim istediler ve AKP’de can simidini yakaladı. Halkın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeni çıkışları ile etkilenebileceği endişesi vardı. İşte tamda hassas süreçte Zeyno Baran 13 Haziran 2007’de gizli bir elin arkasında olduğu her haliyle belli olan Hatsın toplantı dizilerinin üçüncüsünü gerçekleştirdi. Toplantıya ABD, AB eliyle kurulan kürdistan bölge devletlerinin temsilcileri de katıldı. Bir önceki toplantıda Henry Barkey ABD’nin Kürt temsilcileriyle Türkiye’yi buluşturmasını önermemiş miydi? Zeyno Baran bu isteğin acil yerine getirilmesinde niçin acele etmişti? Biraz sonra değineceğim Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir an önce itibarsızlaştırılmasının yapılacak operasyonlarda ve başarıya ulaşmasında çok önemli olduğunu kavra… kavramasından kaynaklanıyordu. Toplantının basına yansıyan kısmı ile Türkiye’yi karıştıracak cinayetlerle örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanının öldürülmesi gibi süslenmiş terör dalgası senaryoları ile Türk ordusunun nabzının tutulduğu belirtildi. Zeyno Baran da kapalı toplantıda bu tür konuların ele alınmadığını ileri sürdü. Yasemin Çongar toplantının ayrıntılarını yazdı. Hatsın enstitüsü Türkiye çalıştayı başlıklı toplantının davetiyesi gündemi şöyle tanımlıyor. Biz dizi olayın Türkiye’yi Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı operasyon yapmaya yöneltilmesini içeren akla yakın bir senaryo geliştirdik. Bu kapalı of the record toplantıya katılanlar bu krizi müteakip olayları oynayacaklar. Çongar çağırılanların senaryo metnini görmüş olduklarını Sarem’den üst rütbeli subayların da toplantıya katılacak kişileri bildiklerini ileri sürdü ve Tuğgeneral Süha Tanyeri Ataşe Tuğgeneral

11

Page 12: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:12

Bertan Logaylaroğlu dışında i2 subayın ve bir sivilin de katıldığını doğruladı. Genelkurmay toplantının içeriğinin önceden bilinmediğini açıkladı. Toplantının her yanıyla komplo koktuğu aşikardı. Toplantıya ayrıca ABD dışişleri ve Pentagon yetkilileri ABD’li uzmanların yanı sıra Irak kürdistan bölgesel hükümeti Washington temsilcisi Kubat Talabani de katılmıştı. Toplantıya katılan Henry Barkey ile Yasemin Çongar’ın yazdıklarının doğru olduğunu ileri sürdü. Senaryonun ortaya çıkmasından sonra Washington’a geldiğini aktaran Cengiz Çandar Hatsın enstitüdeki kapalı toplantıya katılan isimlerle kendisinin de görüştüğünü kaydetti. Tertibin arka planındaki isimlerin yolları dünyanın neresinde olursa olsun mutlaka kesişiyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli generallerin yakın bir tarihte darbe metinleri ile iç siyaseti karıştırmış olan Hatsın enstitüsüne gitmeleri büyük yankı uyandırdı. O dönem dışişleri bakanı olan Abdullah Gül Türk Silahlı Kuvvetlerini bir muhalefet sözcüsü diliyle generaller o toplantıyı terk etmeliydi diye sertçe eleştirdi. Gül, Genelkurmaydan bilgi almaya gerek duymamıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri haberleri yalanladı, Washington Türk Silahlı Kuvvetleri askeri ataşesi Tuğgeneral Logaylaroğlu yapılan toplantıya şifahi şekilde davet edilmiştir. Ataşeliğe toplantı öncesi senaryo ile ilgili hiçbir bilgi ve belge verilmemiştir. Ataşe bu toplantıya Genelkurmay Başkanlığının izniyle katılmıştır. Toplantının asıl tartışılacak kısmı olan Irak’a yapılacak müdahaleye muhtemel tepkiler konulu çalışma 2 saat süre ile devam etmiş. Bu süre boyunca askeri ataşemiz Türkiye’nin Irak’a yönelik bilinen görüşleri dışında hiçbir ifade kullanmamıştır. Bu katılım ataşelerin doğal görevlerinden biridir açıklamasını yapmıştır. Vakit gazetesi yayınladığı yorumlarda Türk generalin ve Washington büyükelçisi ataşesinin kürdistan bölge devleti temsilcileriyle toplantıya katılmalarını, aşağılayıcı bir anlatımla eleştiriyordu. Mazlumder de Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Türkiye Cumhuriyetinin her kurumuna saldırmak için en küçük fırsatı kaçırmayan ABD sevenleri de toplantıyı gerekçe göstererek Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden ulusalcılara saldırdılar. Türk Silahlı Kuvvetlerine yalnızca kürt bölge devleti temsilcileri toplantıya katılmakla karalamaya çalışan gazeteciler Milliyet gazetesi muhabiri Yasemin Çongar’a kapalı toplantı bilgisini kimin verdiğini de hiç merak etmediler. Henry Barkey CIA eski istasyon şeflerinden ve kürt milliyetçi hareketi ve demokrasi projesi operasyonlarında önemli işleve sahip Graham Edmund Fuller ile birlikte kürt milliyetçiliğini desteklemek için çalışmış olduğuna da değinmiyorlardı. Türkiye’den toplantıya katılan generalin ABD’deki askeri ataşemizin Türk Silahlı Kuvvetlerinin Washington büyükelçisinin ve dışişlerimizin haberi ve bilgisi olmadan bu toplantıya katılmaları mümkün değildir. Bunun içinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün tavrı anlaşılmazdır. Hiç de sorgulanmamıştır. Türkiye’de AB ve ABD’ye karşı büyük halk kitlelerinin bağımsızlık söylemlerinin ve eylemlerinin gündemde olduğu bir dönemde birbiri ardına düzenlenen Hatsın toplantılarının zamanlaması göz önüne alındığında toplantı içeriğinin ise toplumu maniple edecek şekilde sızdırıldığı hususlarına dikkatlerimizi yoğunlaştırdığımızda sivil darbenin nerede ısıtıldığını ve asıl darbecileri görebilirsiniz. 5 Kasım 2007 tarihinde Beyaz Saray’da Bush Erdoğan görüşmesinde Ergenekon operasyonlarının startının verildiğini bizler Türk milleti hiç unutmayacak, unutturmayacağız. Osmanlı’nın Ortadoğu coğrafyasında toprak kayıplarında İngiliz ajan Lawrance ismi birçok vatandaşımız tarafından bilinmesine rağmen bugün ülkemizi parçalama sürecine götüren Lawranceler ise hiç bilinmez. Geçmiş celselerde Türk polis teşkilatınca ABD’ye gönderilen polislerin irtibatları ve faaliyetlerinden bahsetmiştim. Bugün ise ülkesine yabancılaşan siyasiler, gazetecilerden ve yazarlardan bahsedeceğim. Ötekileştirme sözcüğünü ağızlarından hiç düşürmeyen etki ajanlarının hangi merkezlerde kendi ülkelerine ötekileştirdiklerinin somut örneklerini vereceğim. Preston üniversitesinin Nes yakın doğu araştırmaları bölümünde asistan olarak çalışan Robert Finn 1976 yılında Fulbrite bursuyla İstanbul’a geldi. Burada Preston üniversitesinden kısaca bahsetmek istiyorum. CIA’nın mekuntra projesinde yer almıştır. İnsanlar üzerinde kimyasal, biyolojik ve radyolojik deneyler yapılarak deneklere LSD olmak üzere çeşitli uyuşturucular verilmiştir. Proje verilerine göre geliştirilen sorgu işkence teknikleri özellikle ABD yandaşı ülkelerde uygulanmıştır. Türkiye’de on binlerce insan

12

Page 13: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:13

mekuntra uygulamasının mağduru oldu. Nes’in Türkiye üzerine çalışmalarda özellikle dikkatinizi çekiyorum din ve etnisite ağırlık taşımaktadır. Robert Finn Türk edebiyatını inceledi ileriki günlerde Yakın Doğu, Osmanlı tarihi ve Türk edebiyatı konusunda doktora çalışmalarını tamamladı. 1986 yılında Robert Finn siyasi memur olarak Ankara’ya döndü. İstihbaratın yanı sıra gençleri seçerek Amerika’ya gönderen Fulbrite Türkiye komitesini kurdu. Kuveyt’te, Moskova’da, Yugoslavya’da, Tacikistan’da, Afganistan’da hep zor dönemlerde görev alan ve çok zor görevlerde bulunan Finn 2002 yılında Preston Nes bölümüne Münir Ertegün vakfı hesabından Türkoloji profesörü olarak atandı. Türkiye ile hiçbir zaman ilişkisini koparmayan ve Bodrum Gültükbükü’nde bir yazlık alan Finn Amerikalı dostlarını burada ağırlıyor. ABD’de Preston’daki evinde ise Türkiye’den gelen dostlarını konuk ediyordu. Bunlardan biri olan Hasan Kahraman Finn için bin yıllık dostum ifadesini kullanıyordu. Robert Finn kadar istihbarat uzmanı olan eşi Helena Cane’de oldukça enteresan bir kişilikti. ABD dışişlerince homind olarak adlandırılan kişilerden istihbarat toplama görevi geniş ve çok yönlü toplumsal çevre oluşturulmasını gerektiriyor. Helena Cane bu görüşün en büyük destekçisi aynı zamanda uygulayıcısı olduğuna da tanık olacağız. Yüz yüze görüşmenin daha önemli olduğunu teknoloji ile bu tür istihbaratın sağlanamayacağını hep ifade etmiştir. Helena Cane’nin istihbarat yaşamı 1980’de İstanbul’da eşinin yanına göreve gelmesiyle başladı. Boğaziçi üniversitesinde 2 yıl Amerikan edebiyatı dersi verdi. Genç akademisyenlerle, siyasal liderlerle ve gazetecilerle ilişki kurdu. Profesyonel değişim programına katılarak genç Türkleri seçen komiteyi yönetti. Fulbrite bursu verilecek Amerika’da eğitilecek olanların yeterliliğini değerlendirecek toplantılara katıldı. Türkiye’nin batısında çalışırken doğuya gezmeye giden barış gönüllülerinin yaptığı gibi o da ülkenin her yanına gitti. Üniversite de sıkça Amerika’yı öven tanıtım filmleri yayınladı. Amerikan genç politik liderler örgütü genç liderler için seçilme ölçütlerini 25, 40 yaşları arasında olmak meclis yasama karar meclis üyesi ya da memur adalet birimleri, savcı, yargıç, okul yönetim kurumu görevlilerinde olmak gibi şartlar koşuyor. Bunları yeterli görmeyip aynı zamanda da bu gençlerin liderliğe yükselme olasılıklarının yüksek genç, siyasal yıldızlar olmaları gerekiyor. Helena (1 kelime anlaşılamadı) üstünde önemle durduğu gibi Amerikan dışişlerinin değişim programlarıyla kişiden kişiye sistemli ilişkiler kuruluyor. Dış ülke gençleri Amerika’daki yetkililer ile tanıştırılıyor eğitimden geçirilen o gençlere yeni kolonicilik idealleri benimsettiriliyordu. Ecevit Kılıç’ta bunlardan biriydi Başkanım. Kendi ülkelerinin koşullarına ve ideallerine yabancılaşan gençler Amerika’nın birer gönüllü elçisi sivil askeri gibi çalışıyorlardı. Sistemli ilişkilerle dost edinilen yazarlar kendi ülkelerinde bağımsızlık isteyenlere karşı düşmanlaşıyorlardı. Ergenekon operasyonunun medya ayağı nasıl oluşturuluyor görüyor musunuz? Haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz. Hemen burada örnekleyebilirim. 2009 yılında Fethullah Gülen ile ilişkili Today Zaman gazetesinden bir grup yazar Haziran’da Washington’a giderler. Bülent Keleş, Yavuz Baydar, İhsan Dağı, Kemal Cengiz, Lale Sarı İbrahimoğlu Ergenekon davasına karşı sessizliğinden duydukları rahatsızlığı 1. ağızdan Obama’ya iletirler. Arkasından zaman ayarlı ileti için dışişleri bakanlığı pentagon brunkins enstitüsü de lobicilik faaliyetlerinde bulunurlar. Cumhuriyet gazetesinden Işık Kansu demek ki yabancı ülkelerde siyasi kulis faaliyetleri yürütmek gazetecilikten sayılabiliyor artık diyerek buna tepki göstermişti. Helena Keyf’in Türkiye’de yazarlarla ilişkilerde çok daha önemli bir olanaktan söz ediyor. Dışişlerinin uluslararası konuk programının desteği ile birçok yazarın İova Üniversitesinde yazarlar atölyesinde yönlendirildiğini açıklıyor. Amerikan değerleriyle tanışanların ABD güvenliğine dolaylı olsa da katkıları olduğunu belirtiyor. Türkiye’de kültürel diplomasi başlıklı konuşmasında Orhan Pamuk’u örnek vererek kültür programları çarpıcı sonuçlar doğurur. Orhan Pamuk gibi birleşik devletlerde yaşamış ve çalışmış olanların tarihimizin ve değerlerimizin Türkiye’deki insanlarca daha iyi anlaşılmasına katkılarına değer biçilmez. O konuda çok haklı. Bir Amerikalıdan daha da Amerikalı. CIA eski başkanı William Casey gazetecileri yanlış bilgilendirme dikkatinizi çekiyorum. Kara propaganda amacıyla kullandıklarını söylemişti. CIA o zaman kurallara uyuyor ve seçme gazetecileri gizliden

13

Page 14: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:14

kullanıyordu. Anlaşılan gazetecilikte küreselleşme döneminde değişmiş artık gizliliğe gerek de kalmamış. Bu onu gösteriyor. Bugün ısmarlama iş yapan gazeteciler var. Tutukluluk süresinde buna bolca tanıklık ettim. Hala da devam ediyor. Fakat en tehlikeli olanı Amerikan yeni yüzyılına kitleler halinde insan inananlar ve değişenler bunun nedenleri ise Washington’daki burslar ve kurslardır. En ciddi kapsamlı bilgilendirme Koma gölü kıyılarında konferans adı altında gerçekleşiyor. Politikalar satılıyor, karteller için 3. Dünya ülkelerinde çalışanlar, çalışan elemanları orada hem eğitiliyorlar, hem de eğlendiriliyorlar. Benago şatosuna giren gazetecilerin yalnızca haberci değil de yazdıkları gazetelerin gücü ölçüsünde toplumu yönlendiren köşe yazarları olması çok daha önemlidir. Şatoda son toplantıların birinde Türkiye’den katılan gazetecilerin 3 gün 3 gece ortadan kaybolmaları önemliydi. Lakin o toplantıya CIA eski başkanı Stranvil Turner ve CIA eski istasyon şefi Graham Edmund Fuller’in de bulunması bir o kadar önemliydi. Sabah gazetesinden toplantıya katılan Cem İpekçi katılımcıları sayarken Fehmi Koru, Stransvil Turner ve Graham Edmund Fuller’den söz etmiyordu. Acaba neden? ABD’nin çok gizli damgalı ulusal güvenlik konseyi raporunda Ortadoğu’daki hedeflerden bahsedilerek önderlik konumuz temel sorundur diye başlayan 39. madde ilkesel amacımız uygun liderlerin ortaya çıkmasını sağlamaktır diye sürüyordu. İşe yarayacak liderlerin bu amaçlar için tasarlanmış olan programlardan geçirilerek batıya alabildiğince bağlanmasının da sağlanacağı belirtiliyor. Helena Kane’nin 200, -2002’de özel görevle İsrail destek örgütü WİNEP Washington yakın doğu politika enstitüsünün Türkiye temsilciliğini kurdu. Müslüman Türkiye’yi de o zaman Müslüman seküler ve birleşik devletler müttefiki olarak tanımlayan Helena Kane’nin desteğiyle 1994’te Türkiye araştırmalar programı başlatıldı. İnsan hakları ve demokrasi söylemleriyle faaliyet gösteren birçok sivil toplum kuruluşu, NATO çerçevesinde giderek çoğaldılar. Amaçları ABD’nin müttefiklerini elde tutmaktı. ABD çıkarlarını korumaktı. İstihbarat organları ile iç içeydiler. Hedef ülkelerde faaliyet gösterirlerken oralarda temsilcilikler kurdular. GMF, USUB ve ACLP bunlar ARI ve TESEV ile çok sıkı ilişki içinde faaliyet gösterdiler ve halen de devam ediyor. Bu sivil toplum örgütü çalışmalarının karşılığını fazlası ile alıyorlardı. Altın bir nesil yetişiyor sloganları Cumhuriyetin altını oyan bir nesle dönüştürülüyordu. Robert Finn’in ABD’de evinde konuk ettiği bin yılık dostu Sabancı üniversitesinden Hasan Kahraman Türkiye’nin rejimine değinirken laiklik ile çağdaşlık arasında bocalama olduğunu, çağdaşlığın bir ihtiyaç olduğuna değindikten sonra laikliğin de yenilenmesini istiyordu. Boğaziçi üniversitesi öğretim görevlisi Günkut bir ideolojiye bağlanmanın sorunları çözemediğini ileri sürerken kast ettiği ideoloji Atatürk devrim ve ilkeleriydi. WİNEP’in Amerika’ya gönderdiği bir isim de komiser Emre Uslu idi. Bugünkü faaliyetlerine bakılır ise kendisine güvenenleri mahcup etmiyor. Yazılarında sık sık Türk Silahlı Kuvvetlerini eleştiriyor Ergenekon davası ile ilgili yönlendirici yorumlar yapıyor. GMF’nin Türkiye üzerine çalışan akademisyenlerinden Kemal Kriski USİB’inden sağladığı parayla Boğaziçi üniversitesinden bir grup öğrenciyle birlikte kürt sorunu üzerine çalışmalar yapıyor. (1 kelime anlaşılamadı) Karen Fox’a attığı elektronik postadan hatırlayabilirsiniz. GMF’nin Ankara temsilciliğinin başına 2004 yılında getirilen Suat Kınıklıoğlu ismini duydunuz mu? 1989 yılında hava kuvvetlerinden teğmen iken askeri şura kararıyla ayrılıyor. O tarihten sonra Kınıklıoğlu’nun baş döndürücü yükselişi başlamıştır.”

Mahkeme Başkanı:"Muzaffer bey toparlar mısınız yarım saatlik süreniz doldu.”Sanık Muzaffer Tekin:”Toparlayacağım Başkanım bir 5, 10 dakika bitsin yani bölünmesin.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Çıkaracağım yerde şey yapamıyorum toparlayacağım. Az kalmış 2,

3 sayfa falan. Başlamıştır. Akademik kariyer yaptıktan sonra 2002 de Kanada büyükelçiliğinde Türkiye Kafkas koordinatörlüğü yapıyor. Dönemin modasına uyarak anka… (1-2 kelime anlaşılamadı) siyaset araştırmalar merkezini kuruyor. Ve 2003, 2005 yıllarında başkanlığını yürütüyor. 2005’te Türkish days news 2006’da Today Zaman gazetesinde yazıyor. Ara derneğinin öncülüğünde çıkarılan ings day turkey dergisinin 2003, 2007’de yayın yönetmenliğini

14

Page 15: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:15

sürdürüyor. Bahse konu derginin o dönem yayın kuruluşunda Charles Nelson CIA eski elemanı Alin Maskovi WİNEP Türkiye sorumlusu Martin Abramowitz Ankara eski büyükelçisi ve sivil örümcek ağı NED’in yönetim kurul üyesi gibi ilginç isimler var. Suat Kınıklıoğlu ayrılırken bu görevini İhsan Dağı’ya devretti hani şu eşi AKP milletvekili olan ve sürekli rejime saldıran Ergenekon davasına kin ve öfkeyle bakan aydınlanmamış aydın. Suat Kınıkoğlu GMF’deki görevini ise Özgür Ünisarcıklı’ya devretti. Arı derneği yönetim kurulu üyeliği yapan Ünisarcıklı uluslararası direktör sıfatıyla Türkiye’nin AB isteklerini koşulsuz yerine getirmesini istiyor ve AKP’yi siyasi partiler arasında öne çıkarıyordu. GMF’nin AKP’yi açıktan destekliyor Türkiye ilişkileri kongre çalışma grubu başkanı Robert Weksler yıllarca geldiği Türkiye’de ilk kez bugünkü hükümetin kamuoyu hassasiyetini temsil ettiğini gözlemlediğini söyleyerek Cumhuriyetin geçmiş hükümetlerini küçümseyip AKP hükümetini yüceltiyordu. Peki, merak ettiniz mi Suat Kınıkoğlu niçin bu görevlerini bıraktı ve şimdi ne yapıyor? Cevabı ben bilmeyenler için veriyorum. 2007 seçimlerinde AKP Çankırı milletvekili olarak meclise girdi. Amerikan genç liderler örgütü ilk kurucularından Zeynep Damla 2008’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e danışman oldu. Aynı örgütün eğitiminden geçen Zeynep Karan Uslu ve Burhan Kaya, Kayatürk’te bugün AKP milletvekili. Murat Yalçınlaş ise İTO başkanı. Bu örnekler çok ama ben vaktinizi almamak için geçiyorum. Arı derneği kurulur kurulmaz ABD örgütleriyle İsrail destekli kuruluşta ABD ile İsrail destekli kuruluşlarla Alman siyasi parti vakıflarının Nedim ve George Soroz’un desteğiyle üniversite gençliğinin örgütlenmesinde büyük atılımlar yaptı. Sivil toplum örgütü adı altında faaliyet gösteren bu kuruluşların Türk Amerikan ilişkilerinde sarsıntının kaynağını Türkiye’de yükselen milliyetçilik olarak benimsetmeleri dikkat çekiyordu. Bazen de milliyetçilik kelimesinin önüne geçerek Kemalistliği de ekliyorlardı. Fuller CIA ile yakın ilişkide olan rant için bir rapor hazırlamıştı. En ilginç yanı ki bu rapor seksenlerde hazırlandı ABD Türkiye’deki demokratik güçleri destekleyerek Türkiye’deki İslamcı olmayan eğilimlerin büyümesine yardımcı olabilir. Demokratik yol otoriter bir ortamda yeşeren şiddeti önlemek için en iyi yöntemdir ve böylece İslamcı güçlerin de siyasal yaşama katılmasına izin verilmiş olunur. ABD Türklerin ulusal konulardaki duyarlılığını aklından çıkarmamalıdır. Bunun ihlali Türkiye’deki köktenci güçlerin yabancı düşmanlığını körükler tespitinde bulunuyordu. Çok net görüldüğü gibi ABD Türkiye’de ve diğer ülkelerde demokrasiyi ılımlı İslam’ı yerleştirmek için araç olarak kullanıyordu. Başbakan Erdoğan’da demokrasi tramvayından zamanı gelince inilir demekle sözde stratejik ortakla aynı dili konuşmuyor muydu? 89 yılında Ankara büyükelçisi olarak atanan Abramowitz göreve başlamadan önce dersine çalışmış, çalışmış CIA’cı arkadaşı Graham Fuller’in Türkiye’de İslam köktenciliğinin geleceği başlıklı 80 sayfalık raporunu defalarca okumuştur. Rapor Washington’un bölgede oluşturmaya çalıştığı, düşündüğü modelle ilgili birçok soruya cevap veriyordu. Modelin adı ılımlı İslam’dı. Plana göre Kürtçülük ve ılımlı İslam birlikte yürütülecekti. İslamcı hareketle ilgili özenli davranılmasını gerektiğini söyleyen Fuller ABD’nin çıkarları ancak dikkatli ve gürültüsüz politikalarla korunur. ABD politikalarını çizerken Türkiye’nin laik hükümetini desteklemekte İslamcı güçlerle açıkça yüzleşmekten kaçınmak arasındaki ince yolda yürümelidir diyordu. Bu politika kendi ifadelerindeki gibi özenli bir politika değil açıkça ikiyüzlü bir politikaydı. 25 Eylül 2003’te FBI’da düzenlenen bir toplantı dış politika derneği açılımı toplantıda Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de talihsizdir ki ılımlı İslam kelimesini ilk defa Türkiye’ye giydiriyordu. O yıllarda CIA ajanı Fuller’e göre Türkiye’nin sorunu Atatürkçülükten kaynaklanıyordu. Türkiye’de Atatürk felsefesi yıkılırsa rejim ve tek devlet yapısının da bozulacağını vurguluyordu. Fuller çalıştırmalarını geliştirirken CIA’da Fethullah Gülen ve yandaşlarıyla ilişkisini geliştirmeye çalışıyor. Taşları yerli yerine koymanın hesabını yapıyordu. 2011 Türkiye’sine baktığımızda taşlar yerli yerine konmakla kalmamış gökdelen inşaları da tamamlanmış. 89 yılında Ankara’da göreve başlayan Abramowitz Refah Partisi Beyoğlu il başkanı Tayyip ilçe başkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmelere başladı. O günden sonra da Erdoğan’ın hızlı yükselişi ivme kazandı. Hiçbir şey tesadüf değil. ABD elçisi içişlerimize karışamaz diyenler kayıkçı kavgasını bıraksınlar.

15

Page 16: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:16

ABD yatak odamızda dolaşıyor. Demokrasi vaadiyle birçok ülkenin rejimleri değiştirilirken yöntemler hep aynı. Ya silahlı güç kullanılıyor veya yukarıda arz etmeye çalıştığım gibi basın yayın televizyon sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla devşirilen insanlar kullanılarak yumuşak geçiş tabir edilen yöntemler ile ülkeler ele geçiriliyor. Her ikisinde de aldatmaca var, hile var. Etnik, dini ve politik gerekçeler ile ulus devletler işlevlerini tamamladı propagandaları sürdürülürken anayasamızın değiştirilmez değiştirilmesi bile teklif edilemez maddelerini savunan kurum ve kişiler statükocu olarak aşağılanıyorlar. Amerikan kongresi başka ülkeleri eleştirerek baskı yapar sık sık insan hakları demokrasi sözcüğüne sığınır ama iğneyi kendisine batırmaz. Burada ABD anayasasının 14. maddesinin 3. fırkasını hatırlatmakta fayda görüyorum. Amerika’da tek bir bayrak vardır ve resmi dil İngilizcedir. Amerikan anayasası üzerine yemin eden senatör ve milletvekilleri vatana ihanet, barışı bozma ve isyan ya da ayaklanma içinde olamaz. Bunlara yapanlara herhangi bir şekilde yardım edemez ya da destekleyemez. Böyle davrananlar kongreden atılır ve yargılanır. Bütün kamu görevlileri için geçerlidir. Bir an Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmaları düşünüyorum da demokraside oldukça mesafe katettiğimizi görüyorum. Zira bu kadar aymazlık herhalde başka bir ülke meclisinde yaşanmaz. Ulus devlete sahip çıkanları paranoyak ilan edenler Amerika’nın tüm politikalarını tehlike paranoyası üzerine oturttuğunu terör tehlikesi diye aslında kendi yarattığı yapay bir durumu kendi yöntemleriyle çözmeye çalıştığını ne zaman anlayacaklar? Afganistan’a Irak’lara Balkan’lara hep aynı gerekçeyle girmedi mi? Bugünlerde de İran için planları da aynı değil mi? Türkiye’de stratejik dost olduğu için Türkiye’ye bir tek kurşun atmadan işgal edildi. Yumuşak geçiş yöntemleriyle kurumlar ve yurtseverler teslim alındı. Başbakan Erdoğan geçenlerde bir konuşmasında BOP başlamadan bitti demek ile bu coğrafyada hala hele ülkesinde yaşananlardan bihabermiş gibi konuşuyor. Ortadoğu tora deyişçisinin başlangıç noktası Filistin topraklarını yağmalanması ve Yahudi devletinin oluşturulması projesiydi. İlk BOP 1. Dünya Savaşıyla hayata geçti. Suriye Cumhuriyet müftüsü Ahmet Hassan yıllardır Amerika Arap dünyasına yatırım ve tüketim amaçlı bölgeyi dönüştürmek istemiştir. Bu planın adı BOP’tur. Yani bölgeyi bölme projesi. Bu kıymetli topraklar Kürt, Türk, Arap, Türkmen olarak bölünmeye çalışılıyor. Amaç bölge ülkelerini zayıflatmak ve içten çökertmektir. Buna karşı ulus, ulus devletler gerekir. Yeni Ortadoğu projesi ve küreselleşme denen akım batıyı birleştirmekte ama bölgemizi paramparça etmektedir demektedir. Ah, Ahmet Hassan Suriye Cumhuriyet müftüsü değil de keşke bu salonda Cumhuriyet yargıcı olsaydın. Senin gibilere o kadar çok ihtiyacımız var ki, yoksa ABD’nin demokrasi götürdüğü Irak’ta söylenen Türkmen atasözünü söyleyeceğimiz günler Allah göstermesin yakındır. Kalamızı aldılar balamızı çaldılar, daha can çekişirken salamızı saldılar. Ergenekon operasyonları süresinde.”

Mahkeme Başkanı:"Bağlayın lütfen Muzaffer Bey.”Sanık Muzaffer Tekin:”Türk emniyet istihbarat ve CIA ajanlarının başbakanlığa yakın bir

merkezde müşterek çalıştıkları basında yer almıştı. Basına yansımayan bir husus ise Türk ve ABD Adalet Bakanları arasında yapılan anlaşma gereği Amerikalı bir savcının Adalet Bakanlığında danışman olarak çalışmasıydı. Bu savcının görevleri arasında terörizm suçlarının soruşturulması yargılama olanaklarının güçlendirilmesi ve gerekli teknik yardımın sağlanması var. Şimdi benim aklıma 2 soru geliyor ve mahkemenize arz ediyorum Başkanım. Bir, Ergenekon ismi ile başlayan bir dizi devam eden operasyonların gerçekleşmesinde davayı yürüten savcı ve yargıçlara ne gibi katkılar sağlıyor bu Amerikalı savcı? Tutuklama ve tahliyelerdeki rolü nedir? 2, son yıllarda sıkça şikayet konusu olan yasa dışı dinlemeler ve bunların yandaş medyaya servisinde yapmış olduğu teknik yardımın katkısı ne orandadır? Beni sabırla dinlediğiniz için saygılarımı…”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi:"Sayın Başkanım öncelikle kısa bir talebim var. Onu beyan edip arkasından beyanımı yapacağım. Duruşmaların başlamasından bugüne kadar dava dosyasında ortaya çıkan ve her biri yeni soru işaretleri taşıyan çelişkiler soruşturma sürecinin

16

Page 17: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:17

adeta bir tertipler silsilesi biçimine dönüştüğünün açık göstergesidir. Bu çelişkilere yapılacak açıklamalar bir ceza yargılamasının iyi niyetle yapılamayacağı gerçeğine uygun olmalıdır. Çünkü savcılıkla sanıklar arasındaki ilişki bir iyi niyet ilişkisi değildir. Üstelik savcılık bütün soruşturma boyunca yasal zorunluluğu olduğu halde sanıkların lehine toplaması gereken delilleri toplamayarak, bazılarını saklayarak hatta çarpıtarak kötü niyetini adeta ilan etmiştir. Bu nedenle tertibi ortaya çıka… tertibin ortaya çıkarılan kanıtlarının sehven adıyla örtülmeye çalışılması da tarafımızca şaşırtıcı bulunmamakla beraber hukukla veya yürürlükteki yasalarla da bir ilişkisi yoktur. Aşağıda ortaya çıkan ve açıklanması istenen olgular bu davanın siyasi bir proje olarak tertiplendiğinin göstergesi değilse bunlara sehven bahanesi dışında hukuki sorumlulukları işaret eden ve hukuki sonuçlar doğuran cevaplar verilmek zorundadır. Çünkü örneğin 6 rakamdan sadece 2 tanesinin bir birine benzemesini aynı olmak olarak değerlendirip suçlama karinesi yapan, olmayan dosyaları varmış gibi gösteren veya kişilerin ağzından çıkmamış hiçbir ifade tutanağında bulunmayan beyanları çıkmış gibi göstererek iddianameye yazan savcıların iyi niyetle yapılmış yanlışlık bahanesinin arkasına saklanmaları hukuk ve hukuk ahlakı ile bağdaştırılamaz. Daha önemlisi yayınlanmış bir makalemizde bir fikir ayrılığına işaret etmek için kullandığımız dost kuvvetler tabirini dahi şüpheli görerek soran. Hatta özel hayata ilişkin konuları bile sorgulama konusu yapan yargılama makamının da savcılığın bu tip bir açıklamasını kabul etmesi yine hukuka veya hukuk ahlakına sığmaz. Çünkü ortaya çıkan bu olgular davanın esasını doğrudan etkileyecek olan farklılıklardır. Eğer bu mantıkla bir yargılama yapılacaksa herhangi bir suçun iyi niyetli bir yanlışlıkla savcılığın tabiriyle sehven işlenmiş olması da yeterli kabul edilerek soruşturmaya veya yargılamaya konu edilmemesi gerekir. Oysa dondurma tarifinden fizik tedavi egzersizlerine, nişanlıların aralarında yaptıkları konuşmalardan, gaziler günü yürüyüşüne kadar birçok konu bu davada suçlama konusu yapılmış veya delil klasörlerinde yer bulmuştur. Bunlara göz yuman bir yargılama ortaya çıkan bu hayati olgulara göz yumamaz, yummamalıdır. Bundan hareketle taleplerimi 29 madde halinde mahkemenize sunuyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan, bu dava başladığı günden bu yana gerçeğin ortaya çıkması için bizler sanık olarak elimizden gelen her şeyi yaptık. Bazı delillerin ortaya çıkması için savcılıktan çok çok daha fazla çabaladık. Bu mahkeme salonunda uygar insanlar olarak adaletin ortaya çıkmasını bekledik. Hapsedilmiştik, imkanlarımız azdı, bazı yokluklar çekiyorduk ama bunların hepsine katlandık. Sizden beklediğimiz tek şey bu yargılamayı hiç kimsenin etkisi, baskısı altında kalmadan adaletle ve süratle yapmanızdı. Siz buradaki 86 sanığı tam 1 yılda dinlediniz. Arkasından gelen Danıştay davası sanığı 5 veya 6 kişiyi ise 1 buçuk yıldır bitiremediniz. Mahkeme salonunda maruz kaldığımız alçakça hakaret ve iftiralardan sonra şimdi de işkence başladı. Bir akşam saat 20’de koğuştan içeriye 4 müdür yardımcısı girdi. Arkalarında çok sayıda gardiyan vardı. Bize bir saat içinde nakledileceğimizi ve hemen hazırlanmamızı söylediler. O akşam 28 Şubat akşamıydı. Bu taşınma işlemi ilk taşınan ben olduğum için gece saat 3.30’da sadece benim için bitti. Ama diğer tutuklular ertesi gün akşama kadar süründürülerek adeta bu işlem aralıksız devam etti. Ben poşetlere tıkıştırdığım eşyaları kapıya getirilen el arabalarına zorlukla taşırken karşıda elleri cebinde beni izleyen 20 kadar gardiyan vardı. Hiçbir tanesi o poşetlerden bir tekinin ucundan tutmadı. Ben adeta esir düşmüş bir milletin askeriydim. Taşındığımız 1 nolu kapalı cezaevine geldiğimizde çimento, sıva ve alçı artıklarının her yeri kapladığı, kapıları kapanmayan, inşaatı henüz bitmemiş bir odaya koydular. Kapıları bile kapanmıyor. Ben o odayı 2 gün boyunca temizlemeye çalıştım. Temizleyebildiğim kadar temizledim. Çalışmak için bir bilgisayar bile yok. Henüz orada hiçbir şey hazırlanmamış. Çünkü personelin ve teknik ekibin söylediğine göre daha cezaevinin bitmesi için en az 1 veya 2 aylık iş var. Ama Sayın Başkan 28 Şubat’a denk gelsin de ne olursa olsun mantığıyla biz o gece o işkenceye maruz kaldık. Ben şimdi sizin karşınızdayım. Toz ve toprak içerisinde kalan elbiselerimi çıkarıp onları giyerek geldim. Sizden elinizde iktidarın müdahaleleriyle kırıp dökülmeden, siyasi amaçlarla kirlenmeden, kurmaya çalıştıkları yeni devletin inşaatının pislikleriyle kaplanmadan kalmış biraz adalet biraz hukuk biraz vicdan varsa

17

Page 18: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:18

onu ortaya koyduğunuzu görmek için geldim. Size sormak için geldim. Siz gerçekten burada bir yargılama ve adalet arayışı olduğunu düşünüyor musunuz diye. Size sormak için geldim. Eğer vereceğiniz bir ceza varsa bu cezayı verin. Ama bu eziyet niye? Size sormak için siz gerçekten bu davanın sadece bu mahkeme salonunda görüldüğünü ve tek hakiminin sizler olduğunu mu düşünüyorsunuz diye. Size sormak için geldim. Sizler bu yaşananlardan hiç rahatsız olmuyor musunuz? Sizin vicdanlarınız sızlamıyor mu diye. Size sormak için geldim beni tutuklamak bu kadar işkenceyi çektirmek inşaat temizliği yaptırmak bu yargılamaya ne kazandırdı? Bu adalet kimin adaleti? Hangi adalet yerini buldu bu yapılarak? Ulaşılmak istenen gaye nedir diye. Size sormak için geldim Sayın Başkan, siz hala kafanızda bu örgüt masalının sırrını çözemediniz mi? Siz halen daha seçimlerin 12 Haziran tarihine denk getirilmesinin tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa olmadığını biliyor musunuz? İsteyerek veya istemeyerek yargılamasını yaptığınız davanın siyasetin açıkça aleti olması sizi hiç rahatsız etmiyor mu diye. Size sormak için siz ey Sayın hakimler size hukukun önünüzdeki yazılı kanunların ve ettiğiniz yeminin verdikleri dışında özel bir görev verilmediyse eğer, burada bir örgüt olmadığını anlamak için daha ne olmasını bekliyorsunuz diye. Size sormak için bu dava sürecinin en başından beri işleyen bir tertip olduğunu anlamak için daha ne olmasını bekliyorsunuz diye. Size sormak için, bu yolla orduyu sonra yargıyı sonra da devlet düzenini değiştirmeye hizmet etsin diye ucuz bir siyasi malzeme olarak kullanıldığını anlamanız için daha ne lazım diye. Size sormak için Sayın yargıçlar. Bu davada savcıların iftiraları arasında bugüne kadar üzerine şüphe düşmeksizin aksi kesin kanıtlarla ispat edilmeksizin iddia ederek bugüne kadar getirebildikleri herhangi bir şey olmadığını anlayabilmeniz için daha ne lazım? Size sormak için Sayın Başkan, yargılama yaptığınız davada usul kurallarına uygun elde edilmiş bir tek kanıt olmadığını, sanıkların lehine olan kanıtların savcılık tarafından ya karartıldığını ya da örtbas edildiğini anlamak için hakim ve hukukçu olmak dışında neye ihtiyacınız var diye. Size sormak için Sayın yargıçlar hakim ve hukukçu olmak dışında ihtiyacınız olan tek şey temiz bir vicdan ve birazcık hukuksa bunu size burada yaşayan bu eziyetten daha iyi anlatabilecek ne istiyorsunuz? Neyi görmeyi bekliyorsunuz? Size sormak için Sayın Başkan, ben buradayım işte bütün eziyetlere rağmen. Ben 28 Şubat akşamı inşaat temizlemeye mahkum edilirken bölücü başının villaya taşınması tartışılıyordu televizyonlarda. Siz o gece rahat uyuyabildiniz mi diye. İşte ben karşınızda duruyorum. Eğer benim özgürlüğüm, benim sağlığım, benim hayatım Atatürk’ün kurduğu Türk devletine diyetse feda olsun. Eğer benim çektiğim eziyetler bu ülkede hukuku banka hortumcularının ülkelerini gizli anlaşmalarla satanların üçe beşe kapatan komisyoncuların tecavüzünden kurtaracaksa feda olsun. Ama eğer benim burada yaşadıklarım ahlaksız siyasi çekişmelere malzeme edilecekse Cumhuriyet yıkıcılarına maşa olacaksa ve buna bu ülkenin hakimleri savcıları bilerek veya bilmeyerek alet olacaksa yazıklar olsun. Siz hala bu mahkeme salonunda maddi gerçeği aradığınızı, kimsenin etkisi altında kalmayacağınızı, davanın siyasi tarafının olmadığını, mahkemenin kimse tarafından kullanılamayacağını, bir siyasi görüşe asla taraf olamayacağını, bu davayı yüzlerce celse sürdürerek iktidar partisinin bundan faydalanmasına olanak vermediğinizi söyleyecekseniz de eyvahlar olsun Sayın Başkanım. Bu zamana kadar ortaya çıkarılmamış ne kaldı? Danıştay cinayetiyle ilgili ortaya çıkmamış ne var? Dinlemediğimiz kim kaldı? Geriye Danıştay binasının çatısındaki kargalar kaldı sadece. Deli zır deli kim varsa dinledik tanık diye. Burada sanık olması gereken adamlar tanık olarak geldi mahkemeye. Bizim gördüklerimizi, duyduklarımızı sizler görüp duymadınız mı bizimle beraber? Bu sözde örgüte atfedilen başka bir suç var mı Sayın Başkan? Başka bir eylem var mı? Böyle bir örgütün adını, eylemlerini varlığını duyan, bilen var mı savcılardan başka? Onların hayallerinden başka bir yerde eylem yapmış mı bu örgüt, bu sözde örgüt? Ben tam 4 yıldır tutukluyum. 3 ay sonra 4 yıl dolacak. Neyin bedelini ödüyorum ben? Eğer Atatürk devletinin Atatürk Cumhuriyetinin bedelini ödemiyorsam neyin diyeti bu 4 yıl? Bu mahkeme kürsüsünde genel seçimlerin 12 Haziran’da yapılacağı ilan edildiği zaman söylediklerimi hatırlayınız. Sizlere

18

Page 19: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:19

demiştim ki bu seçimin propagandası bu dava üzerinden yapılacaktır. Yeni dalgalar ve yeni tertipler olacaktır. Başbakan şimdi ağzını her açtığında bu dava üzerinden konuşacak dedim. İşte görüyorsunuz yaşanan gözaltıları. Bunları da mı Ergenekon planladı yoksa Sayın Başkan? Siz alıştınız artık sonradan çıkan sözde planlara. Size anlatayım süreci. Kurulan tertip ortaya çıktıkça, karşı deliller bu tertip çetesini ortaya çıkardıkça kamuoyunda ses yükseliyor. İnsanlar bu ne rezalet bu ne saçmalık demeye başlıyor. Tam bu sırada bir yara bandı lazım bu yarayı sarmaya. Bir gazeteciden, bir askerden veya bir akademisyenden bir CD bulunuyor. O CD’nin içinden sözüm ona bir plan çıkıyor. O planda o güne kadar ortaya çıkan kanıtlar ve onlarla ilgili yapılan konuşmalar sıralanarak şöyle deniliyor Sayın Başkan. Bunun bir sürü örneği var bu dava dosyasında. Aynen şöyle deniliyor bakın, böyle böyle söyleyelim. Filanca kanıtı öne çıkaralım. Falancaya da şöyle diyelim vesaire. Arkasından da bazı televizyon ve gazete köşelerine yerleşmiş 3, 5 şerefsiz, alçak ortaya çıkıyor ve şöyle diyor, işte bakın bu planda yazanların hepsi oldu. Üstelik sanıklar da aynen planda yazanları söylediler. işte size örgüt. Aha bu da örgütün planları. Bu basit ve ahmakça tertibi görmemek için ya o tertibin bir parçası olmak lazım ya da bunları anlayamayacak kadar saf olmak lazım. Eğer öyle değilse de eğer bunların ikisi de değilse bu yargılama bir yargılama olmaktan çıkmıştır Sayın Başkanım. Bu bir rehine tutma operasyonuna dönüşmüştür. Bizler rehine olduk burada artık. Bizler Abdullah Öcalan’ın villaya taşınmasının rehineleri olduk. Bizler Türk topraklarında özerk bir Kürt devleti kurmanın rehineleriyiz. Bizler Tayyip Erdoğan’ın saltanat rehineleri olduk. Bizler Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya çalışanların rehineleriyiz. Başka bir izahı yok bu davanın. Yargılamayı neden tutuksuz yapamıyorsunuz? Eğer amacınız yargılamaysa niye yapamayasınız? Ama amacınız yargılama değil de burayı sürekli içinde birileri bulunan bir toplama kampı haline getirmekse evet yargılama tutuklu olmalı. Evet, öyleyse 28 Şubat akşamı insanlar alıp inşaatların içine atılmalı. Evet, günlerce süründürülmeli. Hastaneye gidememeli. Yemek yiyememeli. Ben o akşam 2 gün boyunca yemek yemedim biliyor musunuz tuvalete gitmemek için. Tuvalet ihtiyacım olmasın diye 2 gün yemek yemedim ben. Bizlerde bütün bunlar karşısında bir haça bağlanıp yakılmadığımız için. Veya giyotine verilmediğimiz için sevinmeliyiz buna, öyle mi? Bu devasa örgüt Sayın Başkan kala kala şu salondaki 10 kişiye mi kaldı? O her şeyi yapacak örgüt bu 10 kişi midir? Nasıl bir vicdandır bu, nasıl bir hukuktur? Şimdi bir de yönlendirme meselesi çıktı ortaya. Adam televizyona çıkıyor. Her yalan ve iftirayı sıralıyor. Hakime savcıya akıl veriyor. Öyle olmaz böyle olur diyor. Bu yönlendirme olmuyor. Ama ama 1 tane vicdanlı adam, 1 tane hukuk adamı çıkıp da soruşturmadaki hukuksuzlukları anlatınca o yönlendirmiş oluyor Sayın Başkan. Böylece vicdanıyla bu adamlar suçsuz, bu dava hukuksuz diyenlere zorla şu dayatılıyor. Bu adamlar suçlu bu dava da hukuka uygun diyeceksiniz. Ondan sonra da siz burada yapılana yargılama diyorsunuz öyle mi Sayın Başkanım? Bakın size birkaç tane örnek vereyim. Ergün Babahan şöyle diyor bakın, yönlendirme arıyorsunuz, yönlendirme arıyorlar. Hrant Dink’i okey oynayan maceracı gençler değil Ergenekon merkezli bir hareket öldürtmüş. İstanbul Emniyet Müdürlüğünün raporuna göre Hrant Dink suikastı davasının şüphelileri ile Ergenekon davası şüphelilerinin telefon irtibatları tespit edilmiş. İsimleri sayıyor burada dava sanıklarının, arkasından da şöyle diyor bakın, bu yapıya sahip çıkan küçümsemeye çalışan, görmezden gelen herkesin elinde kan var demektir. Bu gelişme Türkiye’de gerçek failleri bir kez daha ortaya koymuştur. Bu etkileme olmuyor ama 1 tane hukuk adamı çıkıp bu deliller hukuksuzdur kardeşim, bu yargılama hukuksuzdur dediği zaman o adamın tepesine çullanılıyor. Sonra da biz burada yargılama var diyoruz öyle mi Başkanım? Al bir örnek daha vereyim buyurun. Çıkmışlar oraya kayıplarımızın faillerinin isimleri Ergenekon iddianamesinde diyorlar. Bunlara mikrofon uzatılıyor. Daha yakın bir örnek vereyim size. Dün burada gazeteci namını taşıyan Ecevit Kılıç’ı dinlediniz. Mehmet Eymür’ün MİT’e yutturmaya çalıştığı yalanları nasıl haber yaptığını savcılık makamının bu yalanlara nasıl sarıldığını gördünüz. Ecevit Kılıç cinayetin başörtüsü nedeniyle değil Irak’tan geldiği iddia edilen 150 milyon dolar para nedeniyle işlendiğini yazıyor. Savcı da

19

Page 20: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:20

şöyle diyor Sayın Başkan. Eğer bu haber doğruysa Danıştay cinayetinin işlenme nedeninin türban olmadığı ortaya çıkar. Süper. Tespite bakar mısınız? Üstelik bu haberin yalan olduğu MİT tarafından bildirilmiş bu mahkemeye. Ona rağmen bu yalana bir ihtimal olarak sarılabiliyor savcı. Bu kadar tanık dinlenmiş, bu kadar kanıt ortaya çıkmış Ecevit Kılıç’ın kaleminden medet umuyor. Şimdi bu adamın yaptıkları, yazdıkları yönlendirme değil, dezenformasyon değil ama vicdanlı bir adam çıkıp orada hukuksuz, hukuk dışı delillerle hukuk dışı yöntemlerle bir yargılama yapılıyor dediği zaman bu adam yönlendirme yapıyor öyle mi Sayın Başkanım? Ve ondan sonra biz tarafsız olarak gerçeği arıyoruz diyoruz öyle mi? Size daha güçlü bir yönlendirici söyleyim veya. Az önce verildi. Yine duyun. Ne diyor bakın, Kemal Kılıçdaroğlu diyor nerede bu örgüt ben gidip üye olacağım. Başbakan buna cevap veriyor. Türkiye’nin diyor kanını emen, Türkiye’nin diyor enerjisini tüketen örgüte pervasızca üye olmak istiyor. Bu hiç mi baskı unsuru değil sizin üstünüzde Sayın Başkanım? Siz özlük hakları olarak Adalet Bakanlığına bağlı değil misiniz? Adalet Bakanı, Başbakana bağlı değil mi? Adalet Bakanım gel Adalet Bakanım git demiyor mu ona? Yönlendirme de serbest aslında. Hukuku savunanlara yasak. Adaleti savunanlara yasak. Ama elinde silah olup adam öldürene yönlendirme serbest. Hukuku silah gibi kullanana yönlendirme serbest. Elinde iktidar gücü olup canının istediğine dava açana yönlendirme serbest. Bakın şimdi size bir tane yönlendirme örneği vereyim. Murat Karayılan açıklama yapıyor. Murat Karayılan diyor ki, Başbakana diyor ki Murat Karayılan eğer diyor bizim tutuklularımızı serbest bırakmazsan biz de AKP yöneticilerini tutuklayacağız. Adamın kolluk kuvveti var zaten. KCK asayiş diye yazıp oralarda sokakları denetliyorlar zaten. Tehdit ediyor Başbakanı. Aynı gün bu konuşmadan hemen sonra 9 Mart’ta Başbakan bir mitingde veya açılış töreninde yaptığı konuşmada daha birkaç gün önce enerjisini tüketen örgüt falan diyen yargıyı etkileyen Başbakan şöyle diyor. Bir an önce tutukluluklar bitirilmelidir. Kararlar bir an önce verilmelidir. Geciken adalet, adalet değildir. Burda eziyet çeken burda 4 yıl tutuklu kalan adam değil Murat Karayılan diyor. Diyor ki, senin AKP’li yöneticilerini de ben tutuklarım. Arkasından da Başbakan diyor ki, tutukluluklar çok uzun. Şimdi lütfen düşünün bir kere düşünün Sayın Başkan. Kim kimi yönlendiriyor ve ne maksatla yönlendiriyor? Başbakan bile Başbakan bile çıkıp tutukluluklar uzun geciken adalet, adalet değildir diyor. Ne zaman? Murat Karayılan’ın konuşmasından sonra. Niye 15 gün önce demiyor? Niye 20 gün önce demiyor? Sonra da biz maddi gerçeği arıyoruz. Biz tarafsızız. Burada hukuka uygun bir yargılama yapıyoruz diyeceksiniz öyle mi Sayın Başkanım? Sayın Başkanım, lütfen bir kere daha düşünün bu dava gerçekten bir hukuk davası mı? Elbette hayır. Ben bu davanın bir bedel ödetme davası olduğunu biliyorum. Biliyorum Sayın Başkanım. Beni ülkemi sevdiğime Cumhuriyete bağlı olmama pişman etmek isteniyor. Biliyorum, beni ve benim gibi düşünen insanları vatanına uzatan dile karşılık vermeye korkar hale getiriyor getirmek isteniyor. Biliyorum PKK göklere çıkarılıp yasallaştırılırken Abdullah Öcalan yol haritaları gönderirken PKK ile mücadele ettiğime pişman etmek isteniyor. Biliyorum, şu anda dağlarda, kıyıda, bucakta bölücü terörle mücadele edenleri fedakarlık etmekten feragat göstermekten korkutmak isteniyor. Bunların hepsini biliyorum. Siz isteseniz de istemeseniz de böyle bir sonuca yol açmak dileseniz de dilemeseniz de ne yazık ki ne yazık ki bu dava kamuoyunda F tipi medyanın ve bu davayı siyasi bir rant haline getirenlerin o yoğun çabalarıyla bu hale dönüşüyor. Bunların hepsini biliyorum ama bu çabalar birkaç kişiyi pişman edip korkutarak yanıltıcı bir başarı sağlayabilir. Bir Prus zaferi sağlayabilir. Ancak ben buradan o inşaatın içinden getirip giydiğim elbiselerimle Türk milletine ve büyük Türk tarihine inanç ve iftiharla söylüyorum ki, bu çabalar, tertipler, özel ekipler yerle bir olmaya mahkumdur. Çünkü ben hiç pişman olmadım. Hiç korkmadım. Bu millet pişman olmayacak ve bu milletin bu tertiplerden korkmayacak evlatları da bu çabaları boğacaktır. Artık dava ile ilgili ortaya çıkan delillerle ilgili şu doğruydu bu yanlıştı biz bakın bunu çürüttük, şöyle yaptık, böyle yaptık demek hiçbir fayda sağlamıyor. Hiçbir fayda sağlamayacak. Çünkü bu dava o deliller ve o kanıtlar üzerinden ne yazık ki yürümüyor Sayın Başkan, ne yazık ki yürümüyor. Bu dava başka parametreler üzerinden

20

Page 21: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:21

yürüyor. Bu davanın başka yönlendiricileri, başka istikamet belirleyicileri var. Kamuoyu konuşmaya başladıkça bir fikir kamuoyunda sivrilmeye başladıkça o fikir bu dava salonuna da egemen oluyor. Bir gazetecinin bir bilgisayarından veya bir adamın çantasından bulunan bir belgede yazılan bir uyduruk şey daha doğruluğu bile ortaya çıkmadan bu mahkeme salonunda suçlama karinesi yapılmaya yeter hale geliyor Sayın Başkan. Bütün bunlardan dolayı ben biliyorum ki, burada gerçek bir yargılama yapılmıyor. O yüzden şu kanıtları çürüttük, bu kanıtları çürüttük demenin anlamı yok. Sözlerime şunu tekrar ederek son veriyorum. Sayın Başkan, ben ülkemi sevmekten hiç pişman olmadım. Ben bölücü terörle mücadele etmekten hiç pişman olmadım ve bütün kalbimle inanıyorum ki, hiç pişman olmayacak ve hiç korkmayacak evlatları vardır bu ülkenin. Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen buranın duruşma salonu olduğunu unutmayalım.”Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Ümit Kaplan ve Av.

Arzu Kılıçarslan ile tutuksuz sanık Güler Kömürcü Öztürk’ün geldikleri görüldü. Huzurdaki yerlerine alındı.Duruşmaya saat 13.00’e kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Taciser Ilıca, Av. Gülfem Baştuğ, Av. Selin

Deviren Tahtabiçen ile tutuksuz sanıklardan Sanık Sami Hoştan, Sanık Emin Gürses, Sanık Yusuf Görüm, Sanık Vedat Yenerer’in geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.Daha önce verilen ara kararlardan bir kısmı için yazılan yazılara cevap verildiği görüldü,

bunların okunmasına geçildi. Gelen cevapların okunmasına geçildi.Mahkeme Başkanı:"27.10.2010 tarihli 2010/712 değişik iş sayılı kararının 20-A nolu ara

kararı gereği Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talebi üzerine Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. KCK davası ile ilgili olarak bilinen dosyaya ilişkin iddianamenin kayıtlı olduğu DVD’nin gönderildiği. 17.10.2010 tarihli 2010/824 değişik iş sayılı kararının 11-A nolu ara kararı gereği resen 16.6.2010 tarihli 2010/409 değişik iş sayılı kararının 17 nolu ara kararı gereği resen, aynı tarihli kararın 17 nolu kararı gereği resen TİB başkanlığına yazılan yazılara ikmalen cevap verildiği. Silivri Cum Başsavcılığına yazılan yazıya cevap verildiği. Adam öldürmek suçundan Sanık Mahmut Yıldırım hakkında adı geçen savcılıkça kaydedilen 1995/485 hazırlık sayılı ve daimi aramaya alınan dosyanın gönderildiği görüldü. Buyurun Veli Bey.

Sanık Nusret Senem söz almadan konuştu:”Sayın Başkanım bu dosyaları (bir iki kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:”Tabi inceleyebilirsiniz.”Sanık Veli Küçük söz istedi verildi:"Sayın Başkan, Değerli üyeler, ben sunumumu kısa

kesmeye çalışacağım. Zira şimdiye kadar yaptığımız bütün konuşmalardan, savunmalardan, sunumlardan en ufak bir şekilde bir netice çıkmadığını gördük. Görmeyeceğiz de. Bu davanın ne olduğunu daha önce hep anlatıldı. Hele özellikle bugün çok güzel izah edildi. Başta Kerinçsiz Sayın Kerinçsiz olmak üzere bu davanın hangi amaca neye yönelik niye böyle bir dava olduğunu açıkladı. Ben geçmiş konuşmalarımda hep ordunun pasifize edilmesi amacıyla böyle bir davanın planlandığını böyle bir oluşumun yaratılmaya çalışıldığını anlattım ve haksızda değilmişim. Nihayet geldi bir yere Türk ordusuna dayandı. Konu tamamen orduyu pasifize etmek amaçlıydı. Oraya ulaştılar. Şimdi onla beraber ne kadar vatanperver, milliyetçi, haysiyetli, vatanını seven varsa onları da tek tek kulaklarından çekiyorlar. Bu Diyarbakır savcısının bir sözü vardı. Kulağından tuttuğum gibi nasıl dedi getirdim Cemal Temizöz’ü içeri soktum diyordu. Yani kulağından tutup tutup içeri sokulmak prensibi oluşturuldu. Bunda da bir yere kadar başarılı olundu. Ancak Türk ordusu 2200 senelik bir ordu Metehan’dan bu yana hep toplumun emrinde olmuş, Türk ulusunun emrinde olmuş her zaman töresini budununu korumuş biri ordu. Bunu da

21

Page 22: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:22

peşinen söylüyorum ne yapılırsa yapılsın başarılı olunamayacak. Bu bir kere kesin. Neden Türk ordusu diye sorarsanız bunu daha önce açıkladım. Tekrar etmek istemiyorum. Bu coğrafyada güçlü ordu istemiyor kimse. Bu coğrafya her zaman devamlı bir şeylere, olaylara gebe olmuş bir coğrafya onun için istemiyorlar. Tabi bu nereye kadar gider? Bunu bilemiyorum ama bu dava da çökecek. Bu Yüce Türk milleti bu Yüce ordu yine yoluna devam edecek. Bu davaya alet olanlar hüsrana uğrayacaklar. Bunda kesin eminim yani. Bu Veli Küçük meselesi değil. Bu öbür bilmem Şener Eruygur general meselesi değil. Bu Türk’ün bütünlüğü meselesi. Bu Yüce Türk milletinin var olma yok olma meselesi. 2200 senelik orduyu kimse perişan edemeyecek. Ben yatarım ne olacak? Veli Küçük için önemli değil. Ben bir hizmet görüyorum burada. 19 tayin görmüşüm 35 sene meslek hayatımda 20. tayin yerim burası oldu benim. Aynı görevime devam ediyorum. Sayın Başkanım, bu davadan ben kısaca toparladıktan sonra davanın ne olduğunu nereye gidildiğini ki bu Veli Küçük’ün konusu değil. Bunu artık herkes biliyor bütün Dünya biliyor. Herkesin farkında bunun ne olduğunun farkında. Bunu yaptıktan sonra ben kısaca mahkemenizin bu davayı götürme şeklini tenkitlerimle ortaya koyacağım. Katılırsınız katılmazsınız bilemiyorum o size bağlı. Bu davanın yürütülmesinde mahkemeniz büyük bir korku ve panik içinde. Bunu kabul edin. Büyük bir korku içindesiniz. Efendim, yargılama istiyoruz bütün ordu tutuklanan ordu mensupları gibi buradaki bütün tutuklular gibi ben de yargılanmak istiyorum. Ben yargılanmak istiyorum ancak yargılamıyorsunuz. Yargılayamıyorsunuz. Yargılamak istemiyorsunuz. Amacımız biz yargılanmak. Varsa bir suçumuz önümüze koyun hesabını vermek zorundayız veririz. Kimse korkmuyor bundan. Ama yargılanamıyoruz. Yargılanmıyoruz. Nasıl mı yargılanmıyoruz? Bu yargılanamayışımızın nedeni mahkemenizin tutum ve davranışından korkuyorsunuz yargılamaktan korkuyorsunuz. Biz yargılanmaktan değil hakkımızda gerek bu tutuklular olsun gerek bu davanın sanıkları olsun gerek tutuklanan ordu mensupları olsun yargılanmaktan değil hakkımda şerefsizce oluşturulan komplolardan korkuyoruz. O komplolar devam ediyor. Ha onurluca değil şerefsizce oluşturulan komplolar. Biz ondan korkuyoruz, biz yargılanmadan korkmuyoruz. Keşke yargılayabilseniz. Ama sizde mecbursunuz herhalde size de yargılamayın diyorlar götürün böyle diyorlardır. O da tahmin ediyorum. Şimdi iddianamede en ağır suçlu benim herhalde öyle gibi birkaç tane ağırlaştırılmış müebbet bir 300 seneye yakın bir hapis falan diyorlar. Bu 300 senenin herhalde 150 senesini düşersiniz gibi geliyor çünkü terbiye görmüş, devlet eğitimi görmüş bir mahkumum. 150 senede kurtulurum gibi geliyor hapisten. Ancak beni yargılamaya kalkıyorsunuz bana suçumu söylemiyorsunuz. Bu nasıl yargılamadır? En ağır suçlu benim. Ne yapmışım birine bir tokat bir fiske atmış mıyım onu söylemiyorsunuz. Yok böyle bir şey. E niye beni yargılamıyorsunuz? Niye korkuyorsunuz? Benim için diyorsunuz ki, bu eylem yapacakmış. Her tarafa bir ihtilal yaptım meclisi bastım Azerbaycan’ı bastım bilmem ne bilmem ne. De ben bu eylem için bu darbe için bu darbe için kiminle konuştum? Bir kişiyi karşıma koyabildiniz mi? Diyebildiniz mi Sami Hoştan arkadaşım benim o da burada Sami Hoştan ile görüştüm ben Sami Hoştan’la mı darbe yapacaktım? Bana bir isim koyun. Deyin ki sen şurada telefonla şununla görüşmüşün o konuşma şöyle geçiyor darbe yapacaksın. bunu söyleyin bana. Bende kendimi savunayım. Ama bunu söyleyemiyorsunuz. Çünkü gerçek meydana çıkacak diye korkuyorsunuz. Şimdiye kadar Sayın Başkanım lütfen efendim korkuyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:"Veli Bey itiraz etmedim ama yani mahkememiz kimseden korkmaz burada CMK’ya göre TCK’ya Türk Ceza Kanununa göre yargılama yapıyoruz lütfen.”

Sanık Veli Küçük:”Siz korkuyorsunuz. Korkmuyorsanız beni yargılayın Sayın Başkanım, beni yargılayın, beni yargılayın lütfen beni yargılayın. Korkuyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:"Mahkeme heyetinin, mahkeme heyetinin hakimleri ve kişiliklerine karşı saygı, saygıyı aşan sözler söylemeyin. Buyurun.”

22

Page 23: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:23

Sanık Veli Küçük:”Ben savunmamı yapıyorum Sayın Başkanım. Siz korkuyorsunuz. Ben söyleyeceğim niye korktuğunuzu anlatacağım burada tek tek. Tek tek anlatacağım niye korktuğunuzu. O vakit ben yargılanmak istiyorum Sayın Başkan beni niye yargılamıyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı:"Biz CMK’ya yargılama yapıyoruz efendim CMK’ya göre yargılama yapıyoruz. Sanıktan savunmalar alındı tanıkların beyanlarını alıyoruz. Buyurun.”

Sanık Veli Küçük:”Haa biliyorum, biliyorum. Görüyorum. Görüyoruz herkes görüyor burada. Herkes görüyor. Herkes görüyor. Herkes görüyor burada nasıl yargılama olduğunuzu. Peki, Sayın Başkanım ben darbe yapacağım kiminle darbe yapacaktım kimle konuşmuşum niye önüme koymadınız. Koyamazsınız. Koymadınız sormadınız beni niye sorgulamadınız sen şunla darbe yapacakmışsın diye bir kişi ile görüştüğümü söylediniz mi? Söylemediniz. Sorgulamadı savcı dediğimiz arkadaşlar. Yapmayın etmeyin Sayın Başkan ben 70 yaşına merdiven dayadım ben çocuk değilim benimle lütfen dalga geçilmesin.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kimseyle dalga geçmiyoruz. Suçlandığınız konular iddianamede (1 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Veli Küçük:”Benimle dalga geçiliyor. Benimle dalga geçiliyor. Beni sorgulayın.”Mahkeme Başkanı:"Hayır kimseyle geçme niyetimiz yok zaten. Buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Ben biliyorum nasıl dalga geçildiğini.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun. Burası ciddi bir yargılama salonu duruşma salonu buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Burası çok ciddi değil mi? Yah.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun devam edin.”Sanık Veli Küçük:”Yah. Sayın Başkanım o kadar ilginç ki bakın size bir şey söyleyeceğim.

Dün gazeteciyim diye çıkan birisi vardı burada şabalak beydon kimdi Ecevit miydi neydi hah? O Ecevit burada sorgulandı. Şey Ecevit değil düzeltiyorum bir bayan biz dışarıdaydık.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Esra Feride Gökçimen.” Sanık Veli Küçük.”Ha, o bayanın sorgusunu burada biz dışarıdayken yaptığınız

sorgusunda, sorgusunda sonra gece vakti bize okudunuz burada. Orada bir Veli Kılıç var. Veli Kılıç var o sanık veyahut da tanık neyse o Veli Kılıç’a geldiğinizde siz okuyordunuz Sayın Başkanım 3 kere Veli Küçük dediniz. Şuuraltınıza öyle bir yerleşmiş ki Veli Küçük. Bu Veli Küçük’ü nasıl asarım? 3 kere Veli Küçük dediniz sonra döndünüz Veli Kılıç demek zorunda düzeltmek zorunda kaldınız. Yapmayın Sayın Başkanım bunlar, bunlar olan şeyler herkes gördü burada herkes duydu bunları.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bunlar yorum yani hiç kimseye karşı bir önyargımız yok. Buyurun.”

Sanık Veli Küçük:”Demek ki şuuraltınızda bu Veli Küçük’ü yok edeceksiniz yerleşmiş. 3 kere Veli Küçük denir mi Veli Kılıç’a başka bir dosyadan? Ecevit Kılıç sorgulandı burada. Ecevit Kılıç’ta ne gördük Sayın Başkanım? Çok açıkça tartışalım isterseniz çok açıkça ne gördük? Bir örgüt gördük bakın. Bir örgüt gördük. Ecevit Kılıç bir bu komployu kuran örgütün içinde. Haa, siz ona dediniz ki haklısınız yasa olarak. Efendim ben gazeteciyim kaynağımdan aldım kaynağımı açıklamam dedi. Doğru, açıkla diye de zorlayamazsınız. O vakit Ecevit Kılıç örgütün içinde hangi örgüt? Bu komployu kuran örgütün içinde. Bunu artık hepimiz gördük burada. Ama Ecevit Kılıç’a bunu soramadınız. Bu örgüt nedir diye, senden kim haber. Kaynağım diyor. Bakın buraya bir kadın geldi. Bir kadın geldi. Sözde Recep bilmem neyin evinde olmayan toplantıyı Osman Yıldırım’ın iddia ettiği olmayan toplantıyı gördüm diyen Nadire idi herhalde o kadını dedi ki, kapısında bir adam görmüştüm ben dedi Recep beyin nasıldı dediler sordunuz şapkalıydı, bıyıklıydı, gözlüklüydü 60, 70 yaşlarında orta boylu birisiydi. Bunu Veli Küçük’e illa tutturmaya çalışıldı. Bakın, illa Veli Küçük olsun bu. Israrla soruldu başında şapkası vardı dedi dendiği halde gene soruldu kel miydi kafası diye. Yav şapkası vardı. Ama ille soruldu o. Arkasından kadın ağladı burada. Eğer dön bak dediler ben menemen bocudu gibi dizildik buraya biz baktı kadın olmadı. Veli Küçük kalk dediler, Veli Küçük kalktı. Geldi şuraya dikildi. Arzı endam etti. Geldi

23

Page 24: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:24

kadın bir daha baktı gene olmadı. Gene oturdu. Gene ısrar ettiniz eğer kadın deseydi ki o gördüğüm adamın bıyığının kenarı Veli Küçük’ün bıyığına biraz benziyordu Danıştay’a ben saldırmış olacaktım. Ha ha, evet bunlar oldu Sayın başkanım burada bunlar oldu. Bu salonda oldu bunlar. Ama Ecevit Kılıç’a soramadınız. Çünkü gerçek meydana çıkacak korkuyorsunuz. Evet, korkuyorsunuz Ecevit Kılıç’ın örgütünü çıkaramadınız soramadınız soru soramadınız Ecevit Kılıç’a hemen git dediniz.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim orada yargılanan tanık değildi. Burada iddia makamının iddianamedeki olayları araştırıyoruz.”

Sanık Veli Küçük:”Ben Sayın Başkanım sizin korkularınızı söylüyorum siz itiraz edebilirsiniz. Ben sizin korktuğunuz yerleri anlatıyorum. Peki, Tuncay Güney’in niye ifadesine şimdiye kadar başvuramadınız? Tuncay Güney bütün Ergenekon örgütü dedikleri bu dangalak şeyin belgelerini hazırlayan yazan kişiyim diyor kendi söylüyor. ben hazırladım diyor. Veli Küçük’e ben götürdüm verdim diyor. Şimdiye kadar savcılar, savcılar bunlar niye bir kere olsun şu Tuncay Güney’in ifadesine alalım demedi o şeyde Beşiktaş’ta olan bir Zekeriya diye bir savcı arkadaş var. O yazı yazıyor. Kanada yetkili makamlarına yazı da şu e bir bakın bakalım şu ifade verecek mi? Lafa bak. Ondan ifade alamazsınız. İsteyemezsiniz. Çünkü gerçek meydana çıkar. Gerçek çıkacak meydana Sayın Başkanım yapmayın. Ha biz çocuk değiliz. Bakın bu dava başka bana bir örnek gösterebilir misiniz gizli tanıklarla gidiyor. Gizli tanıklar ifadelerine biz bu dava yürütülmüyor mu burada değil miyiz? Hepsi gizli tanık. Gizli tanık 17, Gizli Tanık Dilovası, gizli tanık bilmem ne ve Gizli Tanık Dilovası diyor ki beni diyor DHKP-C örgütü diyor Veli Küçük’ün Kocaeli’ndeki istihbaratını yapmam üzere gönderdi. İstihbaratını yapıp örgüte bildirdim Veli Küçük’ü öldüreceklerdi diyor. Ama eylem koymadılar diyor. Savcı da diyor ki demek ki diyor DHKP-C Veli Küçük’e eylem koymadıysa demek ki DHKP-C’yi Veli Küçük yürütüyor diyor. Onun emrinde diyor. Bu kadar büyük zekalı insanlar, iddianameyi hazırlayanlar. Ya bunu söylüyor. Sayın Başkanım, bu gizli tanıkların dışında bana sübut bir tanık gösterebilir misiniz? Yok. 52 tane gizli tanık var. Bu gizli tanıkların ifadelerini doğrulayacak 1 tane tanık var mı, açık tanık. Yok. Etmeyin. Bakın, Alparslan Arslan dedi ki, ha saldırmış öldürmüş öldürmemiş o beni enterese etmez o kendi günahı sevabıyla kendisine ait. Alparslan dedi ki, benim liderim Süleyman Esen dedi. Bombaları el bombalarını Süleyman Esen’den aldım dedi. Ankara’da verdiği ifadede de Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırı ve bombalarla ilgili bilgileri de Süleyman Esen anlatacak dedi. Bunlar zabıtlarda var birkaç yerde var hem. Hem emniyette hem savcılık ifadelerinde hem mahkemede. Siz Süleyman Esen’i sorgulayamazsınız, korkarsınız. Niye? E konuşursa ortaya çıkacak her şey. Ortaya dökülecek. Bu Ergenekon dediğimiz böyle düzmece dangalak mesele yok olacak. Onun için soramazsınız. Daha burada 2 telefonla 2 kere birbirine telefonla geyik muhabbeti yapanlar 2 sene yattılar ama Süleyman Esen ifadesi alınmadan buradan tahliye edildi. Niye? Ortaya çıkacak her şey. Bunlar yalan söylemiyorum. Bunlar abartmıyorum. Bunları açık söylüyorum. Bakın o kadar ilginç şeyler yapıldı ki, ha şurada bir şey var. İddianameden bu. Bu makine gösteriyor herhalde şuraya koyayım. Bu iddianameden. Bir şey telefon görüşmesi. Bu telefon görüşmesi ha bu, bu, bu telefon. Bu telefon görüşmesi benim iddianamede arayan şahıs Atilla Yıldırım. Aranan şahıs Veli Küçük, tarih 3.30.03. 2004 11.21’de aranmış. Karşı telefon 532 595 32 33 bu şahıs da ben değilim bu telefon da benim değil. bu konuşan da ben değilim. Bu telefon edilen de ben değilim. Ama önüne ne gelirse, önüne ne gelirse özel savcı ya hemen sokuşturmuş. Bu da mı sehven konuldu bunun gibi dünya var. Bu da sehven konulan bir şey. Yine Sayın Başkanım, Jandarma Genel Komutanına yazı yazdınız dediniz ki, Ergenekon belgeleri diye bir şeyler var nedir bu kardeşim bu belgeler bir inceleyin dediniz. Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal bürodan yapılan inceleme Ağustos’un 10’unda 2010’da mahkemenize geldi. Mahkemeniz diyor ki mahkemeye diyor ki, bu belgeler diyor tasdikli onaylı bu belgeler Ergenekon dediğiniz belgelerin tamamı Ümit Oğuztan tarafından yazılmış hep kesin belgeler olarak veriyor. Ümit Oğuztan tarafından yazılmış. Hatta bir yayınevine 880 sayfa halinde

24

Page 25: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:25

gönderilmiş. İnternet ortamında bunlara açık ortamda herkes ulaşabilir diyor. Eğer Ergenekon belgesi Ergenekon örgütü diye bir şey varsa bu örgütün yazarı bu belgeleri yazan Ümit Oğuztan öyle diyor. Ümit Oğuztan’ı sorgulayamazsınız Sayın Başkanım. Her şey meydana çıkar çöker bu. Ümit Oğuztan’ı tahliye ettiniz. Ama Doğu Perinçek’in eviyle Veli Küçük’ün evinde 2 tane belge bulunmuş hah bunlar örgüt elemanı bu belgeler ama Ümit Oğuztan’ı tahliye etmek zorundasınız. Her şey çökecek çünkü ortaya çıkmış. Abartmıyorum Sayın Başkanım. Ben Türk adaletine hayranım. Kızımı da hukukçu yaptım amma böyle hukuka değil. Ben Türk hukukunu istiyorum. Bakın ortada. Bakın, iddianamenin benim yargılandığım iddianamenin 919. sayfasında benimle ilgili suçu okuyorum. Veli Küçük’ün örgütteki konumu. Bakın 919. sayfa. Şüpheli Veli Küçük’ün Ergenekon terör örgütünün gizli üst düzey yapılanması ile gizli sivil yapılanması olan lobi bölümü arasında köprü elemanı olarak görev yaptığı, ben köprüyüm. Köprü elemanı demek Ergenekon terör örgütünün hem üst yapılanmasının bilip hem üst yapılanmasını biliyorum. Bu yapılanmada alınan kararların uygulanmasının temini için Ergenekon terör örgütünün lobi yapılanması yani alt yapılanmaya getirip uygulamasını sağlayan kişidir. Evet, benim suçum. Ne diyor? Veli Küçük köprü diyor. Yukarıdaki adamlarını biliyor diyor. Eee yukarıdaki adamlarını diyor talimatı veriyorlar diyor Veli Küçük diyor üstten aldığı üst makamlardan aldığı talimatı alt kademeye iletiyor hem onları takip ediyor hem de onların denetimini yapıyor diyor. İddianamenin 919. sayfası Veli Küçük’ün suçu bu onun için 4 senedir burada. Ben de dedim ki, gizli yargılama olmaz ben yargılanmak istiyorum. Korkmayın yargılayın beni dedim. Benim şu yukarıdan aldığım talimat bana verilen talimat ve bana kim talimat verdiyse şunları söyleyin dedim. Yargılanacağım diyeceğim ki telefon konuşmalarımı çıkarın toplantılarımı çıkarın aldığım talimatı çıkarın diyeceğim dediniz ki, onlar üstü kapattık gizli. Öyle dediniz mahkeme olarak. E ben nasıl yargılanacağım? Bizi enterese etmez dediniz. E iyi hoş güzel de ben köprüymüşüm. Ben köprüyüm. Ben yargılanmak istiyorum. Ben yukarıda kimler var onları söyleyin diyorum. Oradakiler dediğiniz itibarlı kişiler. Sayın Başkanım, ben haysiyetsiz ve itibarsız değilim. En azından torunumun yanında itibarım var kimsede yoksa. Bana o damgayı vuramazsınız. Onun için biz onların üstünü kapattık dediniz. Göstermeyiz dediniz. Ya altımdakiler. Altımdakiler de biz söylemeyiz. Niye? E Recep beyin kankası falan da var Ethem Sancak falan hepsi ordalar. Onların üstünü kapattık göstermeyiz dediniz. E peki ben nasıl yargılanacağım? Bana ne dediniz. Ben başta benimle dalga geçmeyin derken yalan mı söyledim Sayın Başkanım, bu dalga geçmek değil mi? Ben size dedim ki bakın, bakın Sayın Başkanım, ben burada 4 senedir yatıyorum. Ben size dedim ki mahkemenize, bana şu yargılamada esas olan bu mesele doğrudan doğruya, doğrudan doğruya Tuncay Güney’in el yazısında hazırladığı polisle beraber liste yaptıkları şematize ettikleri ki polisin şemanın altında polis diyor ki, Tuncay Güney’in beyanatlarından ve CD’si ifadelerinden şematize edilmiştir diye yazıyor. Bunlar dedi ve Tuncay Güney’in el yazısıyla yaptığı şemayı da size getirdim bakın dedim Tuncay Güney bu şemayı yapmış. Bu el kendi el yazısı. Ama Tuncay Güney’i sorgulayamazsınız siz ortaya çıkar çünkü. Bunu dedim, polis şematize etmiş. Şöyle bir şema ortaya çıkmış. Burada günah keçisi Veli Küçük ile Doğu Perinçek ismi açık. Böyle şematize etmiş dedim bakın dedim. Siz de bunun üstünü kapatmışsınız. Ben yukarıdan talimat alıyorsam benim irtibatlarımı tespit edin. Ben istiyorum, ben sanığım. Alta veriyorsam şu altta kimlerle telefonla görüşmüşüm, nerede görüşmüşüm, nasıl görüşmüşüm önüme koyun dedim. Bu benim Sayın Başkanım en tabi hakkım değil mi Allah aşkına şimdi her şeyi bir tarafa bırakalım. Bu benim en tabi hakkım değil mi? Cevap vermenize gerek yok. Anladım. Ve ben dedim ki, buyurun dedim bu şema açık şekli bende. Bu yayınlandı. Bu yayınlandı. Bu kişilerle dedim benim irtibatımı araştırın, tespit edin beni, beni cezalandırın. O örgütse beni cezalandırın, ben yargılanmaktan korkmuyorum. Bu katakullilerden korkuyorum. Ve okudum bakın okuyacağım hayır okuyacağım. Benim üstümde talimat aldıklarım. Örgüt Başkanlarım Hüseyin Kıvrıkoğlu Orgeneral, Orgeneral Teoman Koman, Tümgeneral Osman Özbek, Orgeneral Rasim Beşir, Betir, Tümgeneral Nejat Müldür, Orgeneral Eşref Bitlis rahmetli

25

Page 26: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:26

oldu. Bunlar benim üstümde olanlar bunlarla benim irtibatımı telefon görüşmelerimi ortaya çıkarın dedim. Hayır dediniz gizli onlar. Onlar itibarlı, onurlu kişiler dediniz. E peki altımdakileri çıkarın dedim. Bakın altımdakiler önemli kişiler bunlar. Efendim Korkmaz Yiğit, Ali Avni Balkaner, Hüsnü Özyeğin, Şevket Sabancı, Ethem Sancak, Gürbüz Çapan, Jefi Kamhi, Rahmi Koç, Hayyam Gariboğlu, Kamuran Çörtük, Mehmet Ali Ilıcak, Turgut Büyükdağ, Adnan Polat bunlarla benim irtibatımı telefonlarımı bir çıkarın dedim. Ha gizli sen yat içeride. Peki, benim altımda olup talimat verdiklerim. Tansu Çiller, Meral Akşener, Mehmet Ağar, Nazif Okumuş, Koray Aydın, Tuncay Toskay, Muhsin Yazıcıoğlu rahmetli oldu Allah rahmet eyleye. Ali Müfit Gürtuna, Yaşar Kaya, Bay, Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş bunlar listede. Bunları benimle irtibatlarını telefonlarını görüşmelerimizi bir çıkarın dedim hayır gizli dediniz. Yok, onları karıştırma sen yat içeride. Dediler ki Dinç Bilgin basın mensupları da senin emrinde diyorlar ben onları da idare ediyorum. Turan Yazgan, Bekir Coşkun, Enis Berberoğlu, Altemur Kılıç, Necdet Sevinç, Aslan Bulut, Hüseyin Gülerce, Gülçin Telci, Behiç Kılıç, Ertuğrul Özkök, Aydınlık grubu, Doğu Perinçek ve tüm kadrosu, Adnan Akfırat, İlhan Selçuk benim bunlarla bir irtibatımı bir çıkarın dedim. Sami yavrucak da burada onunla asıl biz yakın dostum onu yazmamışlar, unutmuşlar. O da şimdi kızıyordur beni niye yazmadılar diye. Sayın Başkanım, ben bu irtibatlarımı istiyorum. Benim bunlarla olan irtibatlarımın ortaya dökülmesini istiyorum. Ben yargılanmak istiyorum. Ve bunun için mahkemenize nerede onu nereye koyduk ya? Mahkemenize ıslak imzamla dilekçemi veriyorum, ben yargılanmak istiyorum. Bunların açıkla… ha derseniz ki, o senin elindeki liste doğru değil o uydurma liste e gerçeği sizdeyse onu verin bana. Benden nasıl siz saklarsınız 4 senedir içerideyim ben. Benimle dalga geçmeyin derken bunları söyledim Sayın Başkanım, siz anladınız saygılar sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Mehmet bey.”Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi:”Sayın heyet biliyorum ki sizler sanığın sessiz

sakin aynı zamanda talebi olmayıp odun gibi oturanını seversiniz. Hele hele sayıları yok denecek kadar azalan azimle canla başla çalışan avukatlar olmasa bu mahkemeyi ne güzel yönetirsiniz. Niye uğraşıyorsunuz ki nasıl olsa tarla ortasındayız. Bir çukur kazıp bizi buraya gömün Sayın heyet. Yaptığınızın bundan bir farkı yok zaten. Korkmayın, bir kalemde bitirin bu işi. Haksız çıkarsanız tazminatı devlet ödeyecektir. Bunu neden mi söylüyorum? Ben bugün itibariyle 1367 gündür tutukluyum. 3, 5 yıl insan hayatında uzun bir yer kaplar. Ama devletin bekası için uzun sayılamaz. Benim genetik hafızam şu beyana aynen katılır. Arkadaşlar 100 binlerce şehidin kanı pahasına kazanılan meşrutiyetimizi mahvedip yerine yine istibdadı kurmak üzere İstanbul’da o köhne Bizans’ın Yıldız Burcunda ikamet eden baykuş, insan kanı emmekten öksüz yetimlere gözyaşı döktürmekten zevk alan haris 600 senelik muhteşem muzaffer bir milletin tarihini, ecdadının namusunu lekeleyen o insan kıyafetindeki canavar. İstanbul’da avcı taburlarını kandırtmış para mukabilinde namuslarını satan o alçaklar da emirlere itaat eden diğer askerleri cebren ve kendi istekleriyle isyanlara iştirak ettirmişler. Orada ne kadar hamiyetli gardaşlar ne kadar genç mektepli subaylar varsa hepsi bir biçimde şehit ediliyorlar. İşte bu şehitlerin içinde asarı Tevfik zırhlısı kaptanı Ali Kabuli beyde var. İstanbul’un namus erbabı pencerelerden bile bakmaya cesaret edemiyorlar. Makamı hilafet kan ağlıyor. Başkent bizden ordudan imdat bekliyor. Vatan gidiyor. Millet mahvoluyor. Ne duruyoruz? Bizde cesaret bizde hamiyet yok mu? İşte ben tekmil servetimi ordunun övünç (1 kelime anlaşılamadı) hayatımı da vatana feda ediyorum. Hürriyetin kazanılması için benimle beraber İstanbul’a gidecek içimizde çok kahraman var. Mahmut Şevket Paşa. Sayın heyet benim maddi servetim yok ama vatani görevini bir onbaşı rütbesinde yapmış biri olarak varlığım Türk varlığına armağan olsun demekten ağzımı büzmeden bu kelimeyi söylemekten gurur duyuyorum. Meraklanmayın sizi de tarih yazacaktır. Siz bizi bu tarla ortasına gömün gitsin. Yok, gömemiyorsanız eğer ben neden 4 yıldır tutukluyum bunu açıklayın. Birkaç hatırlatmada bulunayım. Geçen ay ki celsede sanık arkadaşlardan biri yeni yürürlüğe giren 102. maddeyi kaç yıl uygulamayı düşündüğünüzü sormuş. 3 yıldır tutuklu

26

Page 27: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:27

olduğunu beyan etmiştir. Cevap olarak da sizden fazla tutuklu bulunan insanlar var denilip sözü kesilmiştir. Evet, o insanlardan birisi benim Sayın Başkan. İyi ihtimalle gelecek celse tarihinde 4 yıldır tutuklu olarak burada aksesuar gibi oturuyor olacağım. Benim bu minvaldeki sorum şudur, tutuklu sanıkları boş verin, tutuklu olan vicdanlar vardır. Ve 102. madde bu tutuklu vicdanlara kaç yıl olarak uygulanacaktır? Vicdanlar özgür kalabilirse tutukluluk sorunu zaten çözülecektir. Yaptığınız hukuksuzluğu kanun maddelerine dayandırıyorsanız eğer o maddeler behemehal değiştirilmelidir. Yok, keyfiyettense bu tutum bu tablo çok daha vahimdir. Çocukluğumda vidanı ile cüzdanı arasında sıkışmış hakimler vardı. Durum zamanla değişti. Şimdi bakanlıkla Silivri arasında sıkışma var. Bu vicdan tutukluluğuna son verin Sayın heyet. Bundan 1 yıl kadar önce elbirliği ve oy çokluğuyla koca şanlı orduyu zanlı orduya çevirdiniz demiştim. Yanılmışım. Meğer turpun büyüğü heybedeymiş. Esas şimdi yakın zamanda sizlerden cesaret bulunup şanlı ordu zanlı orduya dönüştürülmüştür. Bu konuda birileri sizlere madalya takacaktır. Fakat bunu bu aziz milletten beklemeyin. Zira 2200 yıllık bir ordunun itibarsızlaştırılmasının bu millete fayda sağlayamayacağı aşikardır. Geldiğimiz noktada size bir mahkeme portresi sunayım. Başlarken adil yargılama makamı maddi gerçeğin peşinde makamı zamanla ikiye bir mahkemesi bir yıl boyunca Osman’ın yeri son haliyle de emekli dul ve yetim mahkemesi haline gelen bu salonda neyi aradığınızı gerçekten biliyor musunuz? Dinleyin Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı:"Mehmet Bey bir dakika ben, ben şöyle müdahale edeyim ondan sonra, ondan sonra devam edin lütfen.”

Sanık Mehmet Demirtaş:”İzah edeceğim, izah edeceğim Sayın Başkanım. İzah edeceğim lütfen başkanım.”

Mahkeme Başkanı:"Mahkeme heyetinin hakimlerinin ve şahıslarına karşı herhangi bir saygısızlık içeren sözleri kabul etmiyoruz. Bu şekilde beyanda bulunmamanızı tavsiye ediyorum. Savunma kapsamında beyanda bulunun. Buyurun.”

Sanık Mehmet Demirtaş:”Devam ediyorum Sayın Başkanım, gayet saygılı, gayet sabırlı hiç göremeyeceğiniz kadar nezaketli olduğumu düşünüyorum. Bu söylediklerimi işkembeyi kübradan sallamıyorum. Açıklamamı yapayım hak vereceksiniz. Burada neleri dinlettiğinizi tutanaklardan incelerseniz ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz. Birisini getirttiniz davanın en önemli tanığı dediniz ve anlattı JİTEM ile Ergenekon birleşmiş kadının kocasıyla arasını bozmuş. 40 gün bekletip bir günümüzü ayırdınız siz buna. Dünkü celsede başka birini getirttiniz yüzünü göstermeden. Kocasından sürekli dayak yediğini kocası bulunabilirse boşanacağını. Böylelikle babasından kalan dul aylığını alıp sosyal haklardan faydalanabileceğini, yardıma muhtaç olduğunu anlattı. Ergenekon anlatamadı size. İşte bu yüzden emekli dul ve yetim mahkemesi diyorum. Geriye ne kaldı peki onu da söyleyeyim. Yalovalı Hatice teyzenin eşeğini kaybetmesi sonucu açılan kamu davasının bu çorba davada eritilmesi ve maksimum zaman kazanılması için elden gelen gayretin gösterilmesi kaldı. Yani kısaca bütün kuşlar tamam. Geride bir kalan hacı leylek o da yaza inşallah. Herkes soruyor ne zaman çıkaracaklar seni ordan diye. Onlara çapkının papağanı fıkrasını anlatıyorum Sayın Başkan. Size de anlatayım. Çapkın adamın birisinin tek papağanla bir evde yaşıyormuş. Ay sonu faturası çok gelince kuşkulanmış. Ben yalnız yaşıyorum bu fatura neden çok geliyor diye. Bir gün evden çıkarken çıkarmış gibi yapmış gözetlemiş. Bakmış ki, evden çıktıktan sonra papağan, hanım arkadaşlarını arıyormuş sürekli fatura o yüzden kabarık geliyormuş. Papağana demiş ki bunu yapma. Seni cezalandırırım, seni çarmıha gererim. Aradan 1 ay daha geçmiş fatura yine yüksek gelince papağanı duvara kanatlarından çarmıha germiş. Papağan dertli dertli düşünüyor acaba ben burada ne kadar kalırım diye. Fıkra bu ya, gözü karşıdaki İsa figürüne ilişmiş bir ara, demiş ki hayırdır sen kaç yıldır burada böyle çarmıha gerili bir biçimde kalıyorsun. Hazreti İsa cevap vermiş demiş ki, 2000 yıldır buradayım. Papağan demiş ki yav sen kimle konuştun ki bu kadar duruyorsun bu kadar zamandır burada duruyorsun. Ben de bunu söylüyorum Sayın Başkanım, 4 yıldır buradayım. buradan çıkabilmek için insanlara gösterdiğiniz yol nedir? Ya ölünecek, becerebiliyorsanız

27

Page 28: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:28

öleceksiniz. O zaman çıkıyorsunuz sorun yok. Ya da ahlaksızlık, iftiracılık hiç tanımadığınız insanlara savcı takviyesiyle iftira atabiliyorsanız hamurunuz buna müsaitse çıkabilirsiniz. Bunu da yaşadık burada. Hep beraber yaşadık. Yönlendirildi iftira attırıldı, pazarlık yapıldı ve tahliye edildi. Tehdit etti Sayın Başkanım müdahale etmeyin isim veriyorum.”

Sanık Mahkeme Başkanı:”Efendim bunları, bunları kabul etmek mümkün değil yani kimle pazarlık yapmış da bunları, bunları, bunları söylüyorsunuz.

Sanık Mehmet Demirtaş:”İsim veriyorum Sayın Başkanım mektuplar var 6 adet mektup var.”

Mahkeme Başkanı:"Bunlar mahkememizin dışında olan şeyler lütfen.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Ümit Sayın’da var Sayın Başkanım ne mahkeme dışı?”Mahkeme Başkanı:"Lütfen.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Ümit Sayın’la mektuplaşma var Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Kim kiminle pazarlık yapmış?”Sanık Mehmet Demirtaş:”Ümit Sayın mahkemeyle pazarlık yapmış Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Hayır öyle bir şey yok, öyle bir şey yok.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Tutanaklarda var Başkanım. Bu mudur maddi gerçeği aramak.

Bu mudur sizin vicdan akıl adalet terazinizin boyutu.”Mahkeme Başkanı:"Bakın, bakın Mehmet bey sözünüzü kesmek zorundayım. Mahkeme

heyeti hakimlerinin şahıslarına ve hakimliklerine karşı saygısızca içeren laflar söylüyorsunuz. Saygısızca lafı kesmek zorundayım bunu kaç defadır ikaz ediyorum.”

Sanık Mehmet Demirtaş:”Etmiyorum Sayın Başkanım. Sözümü kesmeyin başkanım.Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz almadan konuştu:”(bir kelime

anlaşılmadı) karar veremezsiniz. Gereğinin takdir (bir kelime anlaşılmadı) Silivri’ye gönderin.”Mahkeme Başkanı:"Lütfen oturun. İkaz etmeyin oturun susun. Size söz vermedim.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Müdahale etmeyin sanığa.”Mahkeme Başkanı:"Efendim siz karışamazsınız. Siz karışamazsınız.Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Söz istiyorum, söz istiyorum sizde sanığa

müdahale edemezsiniz.”Mahkeme Başkanı:"Siz ne diye itiraz ediyorsunuz?”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sanığa müdahale edemezsiniz.”Mahkeme Başkanı:"Müdahale hayır etme hakkı benim sizin değil oturun yerinize, oturun

yerinize.” Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:” Yoksa çıkartmak zorunda kalacağım.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Müdahale etmeyin lütfen.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Efendim bu mahkemenin takdirinde olan bir şey başkanın takdirinde

olan bir şey. Mahkeme heyetinin şahıslarına ve hakimlerine karşı saygısız içeren saygısızlık içeren laflar söylüyor. Biz bunu kabul etmemiz mümkün değil.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Silivri’ye gönderin (bir kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı:"Söz vermedim otur yerine konuşmayın lütfen.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Sayın Başkanım sözümü kesmeyin. Mahkeme Başkanı:” Mehmet bey kesmek zorunda kalacağım.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Yok tamam sözümü kesmeyin arkaya bir çukur açtırın beni

oraya gömdürün Sayın Başkanım. Sözü kesmeye gerek yok.”Mahkeme Başkanı:"Birkaç defadır ikaz ediyorum. Aynı şeyi tekrar ediyorsunuz.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Etmiyorum Sayın Başkanım, size bir hakaretim yok sadece.”Mahkeme Başkanı:"Efendim pazarlıktan bahsediyorsunuz.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Sadece olan sadece olan gerçeği anlatıyorum.”

28

Page 29: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:29

Mahkeme Başkanı:"Sadece yargılama yetkimizi kendimiz kullanıyoruz. Bunun dışında başka hiçbir kimseyle paylaşmayız yargılama yetkimizi.”

Sanık Mehmet Demirtaş:”Sadece yaşananları anlatıyorum Sayın. Bakınız size de vicdan sizi.”

Mahkeme Başkanı:"Kimseyle de pazarlık yapmayız.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Tamam bakınız size vicdan ve adalet terazinizin boyutunu

söyleyeyim Sayın Başkanım. Kara kış kıyamet demeden okulunu aksatma pahasına babasını ziyarete gelen çocuklarıma beşer dakika görüşme izni vermeyle kısıtlı olan ölçülere sahipsiniz budur başka bir şey yok. Bunu yapabilirsiniz. Sözümü kesebilirsiniz. Beni salondan atabilirsiniz. Yetkiniz budur. Başka bir şey yapamazsınız. Bu büyük yetkidir. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz Sayın Başkanım. Ben bunu açık açık söyledim diye o 5 dakikayı da zaten bugün kaldırdınız ben bu beyanımı 2, 3 gün önceden hazırlamıştım. Kalkmış oldu önemli değil Başkanım. Kaldırın herkes kumaşının gereğini yapacaktır elbet. Biz bunu biliyoruz, biz bunu anladık. Belki iyi halde vermezsiniz Sayın Başkanım. Yetkiniz büyük sizin. Biliyorum olduğu gibi görünenler çıldırtır Sayın Başkanım. Ama ben böyleyim. Hiçbir şeyi içimde tutmuyorum söylüyorum doğalım. Size yarayacak bir malzeme olmadığımın da farkındayım. Oyun hamurundan ekmek yapmaya kalkarsanız sofrada zehirlenirsiniz. O zaman bu 1367 gün size ilaç gibi de gelmez. Ağır Ceza Mahkemeleri sanayi kuruluşu değildir. Parça başı çalışmazlar herhalde. Benim tutukluluğum size kar sağlamayacağı gibi tahliyem de sizin bu muhteşem dükkanın zarara uğratmayacaktır. Hepimiz insanız neticede işin içinden çıkamıyorsanız Sayın Başkanım eğer beyan günü olan bir Cuma bakmakla mükellef olduğunuz insanları salona getirin. Ben böyle yapıyorum bütün işyerlerime çocuklarımı getiririm. Ailemi getiririm. Salona getirin Sayın Başkanım, getirin ki, ekmek paranızı neyin üzerinden kazandığınızı bilsinler size afiyet olsun.”

Mahkeme Başkanı:"Buradan devam edelim Mehmet Zekeriya Beyi alalım. Orayı tamamlayalım. ”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Sayın Heyet sabahleyin heyetinize 12 numaralı ve bugün tarihli bir dilekçe sundum. Ve hiçbir şekilde bugüne kadar yapmadığım için bugünden sonra da yapmayı düşünmediğim bir acitasyon yaratmak bir hava içerisinde destek aramak değil. Bu benim bireysel kararım ve bunda da çok kararlıyım. Dediğim şeyler uygulanırsa. Ve çok uzatmayacağım bu talebimi. Beni ya gerçekten siz yargılayın başkaca yerlerin intikam alınacak öznesi haline getirmeyin. Ama sonuçlarda da ortaya çıkabilecek durumlarda heyetinizin hukuki sorumluluğu olduğunu lütfen hatırlayın ve bilin. Hangi suçtan yargılanıyorum ben Sayın Başkanım? İddianamede yazılı değil mi? Şimdi yeni cezaevinin bana vermiş olduğu tutuklu hükümlü kimliğini heyetinize sunuyorum ve de fotokopisini çektirdim. Lütfen karşılaştırın ve dosyama koyun.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bakınız ne yazıyor orada. En altta sicil numarasının

altında halkı silahlı isyana teşvik etmek. Var mı böyle bir suçum benim? Sayın Haşıloğlu siz beni tutuklama gerekçeniz bu suçtu ancak iddianamede suç bölümünde ne de benimle ilgili iddiaların sonunda sevk maddelerinin içerisinde böyle bir suç yok. Kim verdi bunu bana? Adalet Bakanlığı. Kim bana bu suçu yüklüyor? Adalet Bakanlığı. Sadece bu kadar değil 29 Ocak 2011 tarihinden bu duruşma başlayana kadar 3 ayrı davada daha yargılanmak için mahkemeye götürüldüm Sayın Heyet. Şimdi bunlardan 1 tanesi heyetinizin de çok iyi bildiği müteaddit defalar heyetinizden de talepte bulunduğum benden çıktığı iddia edilen ancak benim adıma kayıtlı olmayan bir hard diskin içindeki porno görüntüsü olduğu iddiasıyla yargılandığım dava. Şimdi aylardır devam ediyor dava. Bir arpa boyu yol alınabilmiş durumda değil. Zira heyetinizden hard diskin istendiğinde Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştim. Zaten o hard diski iddianameyi hazırlayan savcı görmeden hazırlamış. Polis beyler demişler ki Mehmet Zekeriya Öztürk’ün bu hard diskinde ki benim adıma değil o hard disk, ek klasörlerde kimin adına

29

Page 30: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:30

olduğu yazılı. Onu bir DVD’ye kaydetmiş ve mahkemeye vermiş ucube bir dava açılmış. Delili görmeden savcı dava açıyor. Şimdi 15.10.2009 tarihinde düzeltiyorum 15.6.2010 tarihinde mahkemenin aldığı bir karar var. Gereği düşünüldü, istem gibi 2 numaralı madde şu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/209 esas sayılı dosyanın emanete alındığı bildirilen 3HROBSTG Seagate 60 gigabyte olan hard diskin Kadıköy emanet memurluğuna gönderilmesinin istenmesine. Mahkemeniz bunu göndermedi. Şimdi 15.10 düzeltiyorum 1.2.2011 tarihli aynı mahkemenin kararı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine yeniden müzekkere yazılarak 3HROBSTG Seagate 60 gigabytelık hard diskin içinde Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’e bilgiler olduğu bildirildiğinden bu hard diskin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının emanet memurluğunun hangi emanetinde kayıtlı olduğunun mahkememize bildirilmediği bilinmediği belirtilerek mahkemelerin 2008/209 esas sayılı dosyasında emanete alınan eşyalar arasında bu hard diskin bulunup bulunmadığının tespitiyle emanet makbuzunun bir örneğinin emanetteki hard diskin Kadıköy emanet memurluğuna bilirkişi incelemesi yapılmak üzere gönderilmesinin istenilmesine. Bu hard diski mahkeme neden istiyor? İçindeki görüntüye bakmak için değil. O hard diskin bana ait olup olmadığına karar verebilmesi için o sistem hard diski olan hard diski alıp açtığında kullanıcı adını görecek ve benim olup olmadığına karar verecek. Şimdi polis beylerin Sayın savcı Zekeriya Öz ile beraber komplo kurarak itibarsızlaştırmak adına atmış olduğu bu iti… itirafı şey iftirayı bir mahkeme kanalıyla benim üzerime yıkmak için eğer mahkeme heyetiniz bu hard diski göndermiyorsa yapacak hiçbir şey yok. Lütfen istirham ediyorum tekrar taleplerim doğrultusunda Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin istediği hard diski gönderin. Sayın Başkanım, bir önceki duruşmalarda talepte bulundum. Bir tanesi sözlü dedim yazılı talebimi getiremedim dedim. Bir tanesi şuydu yazılı olarak verdiğim talebin, hangi darbe için. Hangi darbe planı için tespit edilen hangi darbe planı için iddianamede 754. sayfada benim için belirtilen kaos ortamı yaratmak ve darbeye zemin hazırlamak suçunun hangi darbe planıyla ilişkilendirildiğinin tarafıma bildirilmesini dedim. 29 Ocak 2011 tarihli 28 numaralı ara karar gereği bunun tutanak incelendikten sonra duruşma tutanağı incelendikten sonra değerlendirileceğini söylemiş olmanıza rağmen 1 ay 1 hafta sonra geldiğim bu duruşmada bununla ilgili bir karar yok. İkincisi de yine heyetinizden 31 Ocak 2010 tarihinden sonra yürürlüğe giren CMK 102 gereği tutukluluk süresinin şahsıma ait değil ben ne kadar tutuklu kalacağım heyetiniz bana benim tutuklu kalacağımı söylesinler değil. Yasal hakkım olan benim limitlerdeki tutukluluk süremin ne olabileceğini bilme hakkına sahibim. Şimdi ucu açık bilinmeyen çeşitli yorumlara vesile olan bir kanun maddesiyle zaten ben 4 yıla yakın bir zamandır buradayım 39 ay oldu ama ben vatandaş olarak bu ülkenin bir bireyi olarak yargılanan hukuki şahıs olarak CMK’daki bu sürenin toparlak yuvarlak şekilde belirtilmiş bu sürenin mahkemenizce limitinin ne olduğunu 10 yılsa 10 yıl deyin 20 yılsa 20 yıl deyin Mehmet Zekeriya Öztürk biz seni bu kadar tutabiliriz ama ben bileyim. Lütfen. bu 2 talebime de cevap verilmesini istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu konu kanunda yazılı yargılama Yargıtay’ın kararlarında da belirtiliyor yani bunu sormanız.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Hangisi hangi Yargıtay kararı Sayın hakimim? Yok, bize bildirilen bir şey yok burada bilen sanık varsa.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Tamam buyurun, buyurun devam edin.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Şimdi şahsım iddianamenin 754. sayfasında ve 337. ek

delil klasörün 440 ve 448. sayfaları arasında benim dijital dokümanlarımdan bilgisayar hard diski vesairlerden ele geçen çete terör örgütü ve darbe çağırıcılara karşı hamle ile 757. sayfada iddianamenin 757. sayfasında ağır darbe dibe kalkışma devlete isimli doküman ile halk konuşacak, halk örgütlenecek başlıklı dokümanların darbeye zemin hazırlamak için elde bulundurulan ele geçirilen delil olduğu söyleniyor. Şimdi Sayın Başkanım çete ve terör örgütü 7 Mart 2006 tarihinde, çete ve terör örgütü başlıklı doküman 7 Mart 2006 tarihinde. Darbe

30

Page 31: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:31

çağırıcılar ve karşı hamle 6 Mayıs 2005 tarihinde. Ağır darbe dibe kalkışma devlete 20 Haziran 2006 tarihinde. Halk konuşacak, halk örgütlenecek başlıklı yazı dokümanda 9 Ekim 2005 tarihinde günlük siyasi gazete olarak ulusal boyutta yayın yapan ve dağıtılan önce Vatan gazetesinde yayınlanmış köşe yazılarımdır. Heyetinizden ilgili gazeteden ve ilgili kurumlardan dilekçemde de belirttiğim tarihlerdeki bu köşe yazılarının istenmesi. Yine Aralık ayı içerisindeki duruşmalarda bir talepte bulunmuştum, talebimi yenilemiştim. Mahkemeniz bir Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı yazmıştı. Cevap gelmişti. Talebim şuydu, 17.3.87 tarihli 77. ve 17.7.87 tarihli 123. Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşimine ait gizli birleşimdi bunlar. Kapalı oturumun tutanaklarını talep etmiştim. 12.1.2011 tarihinde gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi genel sekreterliği yazısında söz konusu tutanakların yayınlanmasına dair bir karar, karar henüz alınmadığından mahkemenize gönderilmesine imkan bulunmamaktadır. Şimdi o zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti yalan kanunlar üzerine kağıt üzerine kanunlar üzerine kurulmuş. Mahkemelerin yargılama yapabilmesi için gizliliğin aranması esas değildir ilkesi demek ki geçerli değil. Bir yargılama yapıyorsunuz 1, 2, 3, 4, 5 ve devam eden iddianameler hazırlanıyor, mahkemeler kuruluyor PKK terör örgütüyle ilişkilendiriliyor bu dava ancak 1987 yılında PKK terör örgütüne karşı kullanılacak yöntemler vesair neyse o artık onun içeriği orada alınan oturum kararlarını heyetiniz bir türlü getirtemiyor buraya. Demek ki, yargı yasamanın kontrolü altında veya onun isteği onun icazeti altında karar verecek. Neye göre ben yargılanacağım o zaman? 1990 yılında 91, 93 yılında faili meçhul işlediğimi söyleyen faili meçhul cinayetler işlediğimi söyleyen gizli tanık buraya getirilip iddiaları ifadeleri konuluyor ancak beni oraya görevli gönderen devletin yasama merciinin oturum kararları buraya getirilmiyor. Şimdi bu adıl yargılama mı? Ancak Başbakan Dersim olayından bahsediyor otuzlu yıllara ait. Ama bir şey açamıyor orada. 12 Eylül’ü eleştiriyor oradan bir şey açamıyor. 28 Şubat eleştiriliyor oradan bir şey. Gözünüzün önünde istiyorum yani siz ne yapabilirim artık? Kime diyeyim? Amerika Birleşik Devletlerine mi yazayım? Avrupa Birliğine mi yazayım söyleyin ancak oradan emir alınca herhalde gönderebilirler. Sizin isteğinizi yerine getirmiyorlar. Burada 12.1.2011 tarihli meclis belgesi bu. Hani kozmik odaları açıyordu gizli devletin en gizli yerlerini açıyordu hakimler savcılar mahkemeler açabilirdi, görebilirdi. Niye göremiyorsunuz Sayın Başkanım? Hayır, neye göre nasıl yargılayacaksınız beni? 87’de hangi karar alındı da ben 90’da Güneydoğuya gönderildim ve görev verildi bana? Nasıl göreceksiniz bunu? Nasıl göreceksiniz, görebilecek misiniz? Nasıl gelecek o belge buraya? Tekrar isteyebilecek misiniz? Daha açık bir yazı benden siz belge saklayamazsınız diye bir yazı yazabilecek misiniz meclise? Yazabilir misiniz? Yazar mısınız? Benim savunma hakkımı toplanmasını istediğim delilleri bana teslim eder misiniz? Eder misiniz bilmiyorum. Kendimi savunabilir miyim o belge gelirse? Gelmezse böyle ucu açık şekilde kalır Sayın savcı Zekeriya Öz’ün icazetiyle iftiralarla iddianameye mahkum mu olurum?”

Mahkeme Başkanı:"Dosyaya bir katkı sağlayacaksa elbette isteriz.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”İstediniz Sayın Başkanım bu sizin kararınız yani burası.”Mahkeme Başkanı:"Savunma delili, savunma delili olarak isteriz katkı sağlayacaksa.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Burası gönderemem deyince siz dosyaya katkı sağlamaz

kararı veremiyorsunuz ondan da korkuyorum.”Mahkeme Başkanı:"Hayır gerekirse tekrar yazarız yani.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Ondan da korkuyorum yani burası böyle dedi diye siz şey

der misiniz? Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Hayır katkı sağlamayacağını anladık der misiniz? Bunu

da yazan Saadetten Kalkan Türkiye Büyük Millet Meclisi genel sekreteri. Sayın Başkanım, Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi hazırlanan bir iddianame sonucunda benim burada Sayın Muzaffer Tekin’e tutuklu ve hükümlüyü bildirmeme suçu ile açılan davada yargılıyor.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu, anlaşılmadı.

31

Page 32: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:32

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Hayır beni yargılıyorlar, siz tanıksınız. Şimdi talimatla Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinde ifade vermem isteniyor. Ve Beykoz’dan ben bu dosyanın mahkemenizce istenilmesini talep ettim. Şimdi şey geldi o dosya geldi. Çok ilginç bir dosya bilmiyorum incelediniz mi? Beni mazur görün ilginç diyorum hukuki bilgisizliğimden diyorumdur belki de ama burada hukuk bilen insanlar var, avukatlar var, sanıklar var. Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi bir bilirkişi tayin etmiş. Bilirkişiye demiş ki 13. Ağır Ceza Mahkemesinden gelen 2008/209 esas sayılı davanın iddianamesini al, çöz ve bana bildir demiş. Şimdi şu sizin beni yargıladığınız iddianamenin bilirkişi tarafından iddianame haline getirilmiş hali bakın şu kadar sayfa. Üzerinde rapor var. 2. ceza, 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimliğine bilirkişi raporu. Tarih 6.8.2009. Yukarıda numarası bildirilen dosyada bilirkişi olarak görevlendirilmem ile dosya ve ekinde bulunan CD içerisinde bulunan ve mahkemenizin sanıkları Mahmut Öztürk, Zeki Yurdakul, Musa Çakmak ve Mehmet Zekeriya Öztürk’ün ifadelerinin deşifre edilmesi talep edilmiştir. İddianameyi CMK’ya göre bilirkişi tayin edemez, hakim görevi yapamaz diyor bilirkişi mevzuatımız. Yani Ceza Muhakemesi Kanunu diyor ki, bilirkişi hakim görevi yapamaz ilgili maddeler var bu konuda yanılıyor muyum? Yanılıyor muyum bu konuda? Okuduğum maddeler böyle. Bununla da yetinmemiş hakim bilirkişi dava sanıklarından Mahmut Öztürk’e ait 2 sayfa, Zeki Yurdakul Çağman’a ait 2 sayfa, nedense bana ait o 37 sayfa koymuş. 37 sayfa ne varsa oraya koymuş. Ve iddianamenin tümü de 100 sayfa. Muzaffer Tekin ile ilgili olarak olay tarihi 17 Mayıs 2006 iken bilirkişi, iddianameden benimle ilgili telefon kayıtları dahil şahıs ifadeleri dahil 2008 yılına ait olanları koymuş. Ve üstelik bu yargılamada sorulan soruları örgüt üyeliğine esas teşkil eden konuyken bu dava burada başkaca sanıklar olmasına rağmen o sanıklar bu dosyada yok. Tabi bilmiyorum hangi talimat hangi görevlendirmede neye göre bu dava açıldı neden ben 37 sayfa diğerleri ikişer sayfa şeklinde bilirkişi raporu hazırladı bunu da bilmiyorum. Üstelik Silivri Asliye Ceza Mahkemesinde hazırlık yapıp gittim yazılı taleplerim var dedim. Hakim bey taleplerimi almadı. Yargılama başladı taleplerimi okumaya gelince bir tanesi davanın bu davayla Beykoz’daki davanın buradaki davayla birleştirilmesi talebi, diğeri de reddi hakim talebimdi. Üçüncüsü de mahkemenizde bu konuda yargılanan sanıkların o dava dosyasında sanık olmaması eksik sanık olmaması nedeniyle de soruşturmanın genişletilmesi talebiydi. Hiçbir talebimi almadılar. Bunu da bu dava konusu olduğu için mahkemenizde dile getirmek zorundaydım. En sonunda oradaki Sayın hakimimiz avukatım olmadığını gerekçe göstererek duruşmayı 20 Mart’a erteledi. Şimdi 3 tane 29 Ocak’tan sonra bugüne kadar 3 tane davaya girdim çıktım, yetişmem imkansız. Altından kalkmak mümkün değil yani. Şimdi esas konuya ve kalan diğer taleplerime geçmek istiyorum müsaadenizle. Şimdi bütün devletlerin tarihinde beceriksiz başkanları becerikli hale getirmek ve itibar sağlamak için en klasik uygulanan yöntem suikast iddiasıdır. Şimdi bakın bu Sayın Bülent Arınç’ın kendisine suikast yapılacağına dair gazete haberi. Aldo Moro’yu unutmayın. Ne çıktı bunun arkasından? Ne çıktı bunun arkasından? Bilemiyorum. Şimdi bunu niye gösterdim? 1 tane daha suikast iddiası var.”

Mahkeme Başkanı:"Onun tarihini söyler misiniz Mehmet Zekeriya bey.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bu gazetenin tabi ki 29 Aralık 2009.”Mahkeme Başkanı:"Taraf gazetesi değil mi tamam.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Taraf gazetesinin 29 Aralık 2009 tarihli Taraf gazetesi.

Aldo Moro’yu unutmayın diyen bir Başbakan yardımcımız. Ve bir şey çıkmadı bunun üzerine bir ay kozmik oda arandı. Devletin en mahrem yeri. Tabi Çukurambar.”

Mahkeme Başkanı:"O haber neyle bağlantılı kuruluyor onu açıklar mısınız?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bülent Arınç’a Sayın Bülent Arınç’a suikast yapılacak diye

haber yapılıyor ilinti kuruyor. Ve 30 Temmuz 2008 Çukurambar da ilginç bir şey var demek ki, bunlar hep benim cezaevindeki arşivimden getirdiğim gazeteler. Yani örgütsel bir dayanışmayla gelmiyor bunlar bana kendim topluyorum emek harcıyorum. Çukurambar senaryoları. Burada da Çukurambar’da yani Çukurambar’da Bülent Arınç’a suikast planlanmıştı ya ondan önceki bir

32

Page 33: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:33

tarihte Ankara dün Hürriyet’in manşet haberini konuştu. İşte Başbakan ve Cumhurbaşkanının Pazar akşamı Çukurambar’da bir evde gizlice gerçekleştirdikleri zirve için ortaya atılan senaryolar. Bunu da tarihi bunun 30 Temmuz 2008 yani nokta olarak suikast iddiasıyla aynı olduğu için altını çizdim.”

Mahkeme Başkanı:"O da Hürriyet gazetesi.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Evet şimdi yine bizzat yazılı talebim sonucunda

Ergenekon’la ilişkisi olduğu haberleştirilen Zirve katliamının raporunu mahkemeniz istemişti ve gelmişti aylar önce. Şimdi rapordan bir bölüm okuyorum size; olay yerine giderken araba kiralamaları ve arabayı yakın bir yere park etmeleri kaçış için bir planları olduğunu gösterse de hiçbir profesyonel katil ve terörist eylem yerine araba kiralayarak gitmeyeceği için bu noktada ciddi amatörlük ön plana çıkmaktadır. Şimdi bir suikast bir adam öldürme planında Zirve katliamına ilişkin olarak yine Değerli polis arkadaşlarımızın ki burası çok ilginç mahkemeye de akıl veriyor burada. Bunu böyle düşünmezseniz akılcı bir yöntem olmaz diyor Zirve raporunda. Bunu da geçiyorum. Şimdi yine mahkemeniz vasıtasıyla Şamil Tayyar’ın Türk time adlı internet sitesinde benimle ilgili olarak yapmış olduğu röportajı heyetiniz istemişti o da gelmişti. Şimdi Şamil Tayyar burada benim ceza alacağıma yönelik ismimi kullanarak burada aynen gördü heyetiniz ceza alacağıma yönelik ve bunun da kulisinin yapıldığına yönelik bir röportaj veriyor. Ve diyor ki burada, soruluyor kendisine Başbakan kankanız değil mi deniyor o da evet telefonla görüşüyorum diyor. Kim, gazeteci Şamil Tayyar. Ha demek ki, bir şey artık kararlaştırılmış. Mehmet Zekeriya Öztürk tabi diğer sanıkların adını anmıyorum burda herkes kendisi için söyleyebilir bunu. Ceza almalı. Bunu Şamil Tayyar söylüyor ve Şamil Tayyar’da Başbakanın kankası olduğunu ve telefonuna konuştuğunu söylüyor. Bunların hepsi benim uydurduğum şeyler değil. Heyetiniz istedi bunun aynı zamanda görüntülü dökümü de geldi. Bunun 4, 5. sayfasında Zekeriya Öztürk emekli binbaşı deyip başlayıp ve bu konuda kulis yapılıyor. Ceza alacak dediği bu sayfada yazılı. Şimdi buradan devam ediyorum Sayın Heyet.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim söylemeye gerek yok herhalde yani mahkememize kimse talimat veremez, telkin, tavsiyede bulunamaz. Yani onu, onu. Buyurun.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”İstirham ederim. onu kastetmedim. Hayır, hayır ben.”Mahkeme Başkanı:"Yani ceza almalı falan diye bir şey söz konusu değil burada yargılama

yapılıyor.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Sayın Başkanım ben olgudan bahsediyorum yani benim

kendi kanaatim görüşümde değil. Şamil Tayyar.”Mahkeme Başkanı:"Tamam. Onlar dava dışı beyanlar buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Dava dışı değil mahkemeniz istedi bu dosyada var. Beni

ilgilendiriyor, heyetinizi ilgilendiriyor.”Mahkeme Başkanı:"Yani anladım da mahkememizi kimse tavsiyede, telkinde bulunamaz

onu (1 kelime anlaşılamadı).”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Yani, ben söylerim Şamil Tayyar’a bu heyete kimse

talimat veremez diye söylerim. Ama.”Mahkeme Başkanı:"Hayır zaten, zaten bu anayasa hükmü.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Şimdi onu bilemiyorum Sayın Başkanım, çok özür

diliyorum ama Şamil Tayyar böyle yazmış.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Şimdi yanlış anlamazsanız Atatürk’ün tamim telgraf ve

beyannamelerinden 2 tane sayfadan 1, 2 paragraf okuyacağım. Bahçıvan’daki Armeni zulümleri ve Bolşevik harekatı. 3. ordu müfettişliğinin 15.6.35 tarih ve bila numara şifre mahlulüdür. 1, Culfa ve Nahcıvan taraflarındaki Ermeniler İslamlara karşı son derece gaddar ve hain olarak davranmakta. Ve İslamların silahını toplamak için şiddet göstermekte imişler. Fakat hiç muvaffak olamıyorlarmış. Müsellah İslam gençleri makine tüfekleri dahi olduğu halde dağlara çıkarak çete

33

Page 34: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:34

muharebatı yapıyorlarmış. Kara kilise civarına kadar geldikleri işitilmiştir diyor. Şimdi bir tane daha okuyacağım çok var da, ermeni zulmü üzerine devletlere gönderilen protesto telgrafı, Kars vilayetine tabi Çıldır, Zarşat, Şurayel, Akbaba kazalarında isimleri mazbut 40 İslam köyü kamilen tahrip ve imha olmuştur. Bu köylerin biçare hakkından iki binden ziyade İslam nüfusu pek feci suretle katlonulmuştur. Şimdi bunları niye okudum Sayın Başkanım biliyor musunuz? Buradaki isimleri Ermeni kelimesi dahil Ermeni tanımı dahil ben 7, 8 yaşlarında babaannemden duydum. Babaannem bir tek kuzeniyle hayatta kalan kendi sülalesinin 2 ferdinden bir tanesi idi. Anne tarafım baba tarafım dede tarafım Ermeniler tarafından katledilmiş devlet özlemi, devlet hasreti çeken millet olma özlemi içinde yanıp tutuşan bir geniş büyük ailenin çocuğuyum. Ermenilere karşı mücadele etmiş ama katliamdan da hatırı sayılır sayıda kişi olarak hayatlarını kaybederek nasibini almış bir sülale yani büyük ailenin hayatta kalan fertleriyim. Bu nedenle sülalemde fazlasıyla okumuş devlete hizmet etmek amacıyla devlet memuru olmuş asker olmuş babam dahil birçok kişi var. Şimdi, yine yine talebim üzerine mahkemenizin Genelkurmay başkanlığından istediği ve benim talep ettiğim doğrultuda istediği ve gelen cevabi yazıda ki şunu talep etmiştim. Hakkımda terör iddiasına ve güneydoğudaki muhtelif faili meçhullerle ilişkilendirilen benimle ilgili olarak burada terörist muamelesi gören benimle ilgili olarak ve basında terörist diye altı çizilerek lanse edilen şahsımla ilgili olarak OHAL adı ile 281 ve 285 sayılı kanun gücü kararname gereği terörle mücadele kapsamında görev yapıp yapmadığım ve yerlerinin nereler olduğunun sorulmasını talep etmiştim. Genelkurmay başkanlığının hakim albay imzalı aynen cevabi yazısı şu, ben nasıl teröristim bakın. İlgili müzekkere ile istenen Mehmet Zekeriya Öztürk’ün terörle mücadele kapsamında görev yaptığı birlik ve tarihler aşağıda bir çizelge halinde belirtilmiştir. Yani Genelkurmay Başkanı hemen bitireceğim şey yapmak zorundayım başka savunma yapamıyorum çünkü Sayın hakimim yani 1 buçuk ay atacaksınız bunları söylemeden geçeceğim. Zira basın çok fazla haksızlık yapıyor müsaade edin bitireyim. Yani benim terörle mücadele kapsamında görev yapmış olduğum bir subayı olduğu bu tarihlerde altı çizilmiş. Deminki Ermeni zulmü görmüş olan sülalemden şunun için bahsettim. Benim gibi bir adam böyle gelenekten böyle bir geçmişe sahip olan bir adamın bir Başbakana suikast planlaması düşünülemez. Artı niteliklerim de sıradan nitelikler değil. O tarihte ben iddianameye koyduğunuz köşe yazılarını zaten yazıyorum. Diyorum ki orada köşe yazılarında halk örgütlenecek, halk konuşacak. Sizler bunu iddianameye darbe yapacak diye koyuyorsunuz darbeye zemin hazırlıyor diye koyuyorsunuz. Zaten düşüncesini yazan muhalefet eden birisi neden suikast planlasın? İşin mantık kısmından başlıyorum ve geliyorum. Gelen MİT yazısında ismi geçen Zeki Yurdakul Çağman ve Mete Yalazangil şahıslarından maddi gerçeklerden hareket ederek şimdi ek delil klasörü 282 telefon irtibat şemaları ben bunları ciltlettim. Mehmet Zekeriya Öztürk’e ait. Burada 31. sayfada Mete Yalazangil’in telefon irtibatları gösteriliyor. Benimle bir telefon irtibatı yok. Devam ediyorum, suikastı beraber yapacağımızı ev kiralama işleri tuğla çıkarma işleri var ya bunu da beraber yapacağımı söyleyen MİT’e gelen ihbarda Zeki Yurdakul Çağman’ın 1. sayfada telefon irtibatları var. Yine ek delil klasörleri 282 sayfa 1, Zeki Yurdakul Çağman. Bakın benim bu telefon irtibat şemasında irtibatım yok. Şimdi sadece ve sadece Muzaffer Tekin’in kendisini yaraladığı gün Zeki Yurdakul Çağman beni arıyor. Oradan sonraki tarihlerde Zeki Yurdakul Çağman ile yine telefon irtibatım yok. Ama 2006 Mayıs’tan sonra irtibatım olmamasına rağmen ihbar 7, 17 düzeltiyorum 24 Temmuz 2007’de yapılıyor. Şimdi maddi kısmına gerçekleri de bunlar. Ancak.”

Mahkeme Başkanı:"Toparlar mısınız Mehmet Zekeriya Bey.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Toparlayacağım taleplerimi de okuyacağım Sayın

Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Yapmak zorundayım çünkü burada ender olarak siz

gelen belgeleri okuyorsunuz. O MİT’ten gelen belgeyi de ender olarak okumanızdan dolayı 31

34

Page 35: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:35

Ocak 2011 tarihinden itibaren 1 hafta boyunca resimlerim gösterilerek Başbakana suikast yapacak kişi olarak gazetelerden, televizyonlara kadar lanse edildim. Haklı taleplerim var. Delil toplamak istiyorum ve bunu beyan etmek zorundayım. Şimdi.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim sürenizi çok aşmamak kaydıyla. Yani süreniz doldu mümkün olduğu en kısa zamanda bitirin, buyurun.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Çok doğru söylüyorsunuz da inanın tartışmaya girmek istemiyorum. İhtiyaç hasıl olduğu için devam etmek zorundayım.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Müsaade edin. 9.5.2008 tarihinde yine Milli İstihbarat

Teşkilatı Müsteşarlığının mahkemenizin talebi üzerine bilgi talebi konulu bir yazısı var. Burada Milli İstihbarat Teşkilatı nasıl istihbarat yapar uydurma haber aynen yazıyor uydurma haber dedikodu aynen yazıyor iddia uydurmalara yönelik bilgiler bu çerçevede kurumlara intikal ettirilmez babından ifadelerde bir istihbaratın nasıl değerlendirildiğini yazıyor. Şimdi talep etsem desem ki bunu Sayın Başbakana gönderin öğrensin ondan sonra kendisine sorulduğu zaman o gerçek olmayan iftirayı, ihbarı 12 Haziran tarihinde seçim kazanmak uğruna bir şahsın bundan sonraki hayatını karartacak şekilde ayıp hedef gösteriyorsun sen beni. Kendi taraftarına bana suikast yapacaktı onun görevi oydu diye hedef gösteriyorsun. Yakışır mı bir Başbakana? O yüzden Başbakanın bu konudaki konu cahilliğini gidermek için rica etsem talep etsem göndermeyeceğinizi biliyorum ama ben burada en azından dillendirmiş olayım.. İstihbarat neye denir? İstihbarata doğrudan Milli İstihbarat Teşkilatı doğrudan Başbakana bağlı bir kuruluş. Bu Tuncay Güney ile ilgili gelen yazılarla ilgili 4, 5 sayfalık MİT yazısı. Ki zaten gelen MİT yazısında da benimle ilgili olan kısmında da zaten siz okudunuz istihbarat neye denir? Ama çok daha ilginç bir şeye bahsedeceğim şimdi Sayın Başkan. Bu dava sanıklarından Saipir Debzlelvitze için ben talepte bulunmuştum. Demiştim ki, bu adamı siz aylardır yani yıllar oldu çağırıyorsunuz gelmiyor. Artık CMK madde 247/2-A gereği 15 günlük sürenin üzerinden geçtiği dolayısıyla CMK 247/1 ve CMK 247/2-B maddeleri gereği şahıs hakkında kaçak olduğu yönünde karar verilmesine diye talepte bulunuyorum. Siz bu konuda karar almıyorsunuz. Bunu ben söylemiyorum aslında ben bir kanun maddesinden güç alarak talepte bulunuyorum. Bunu size kanun söylüyor. kanun maddeleri okuyorum. 15 gün süre çoktan geçmiş. Niye Saipir Debzlelvitze, çünkü Saipir Debzlelvitze, Tuncay Bektaşoğlu muydu isimli şahısla birlikte kendileri gözaltına alınıyor. Ve gerekçesi de şu; şüphelilerin Başbakana suikast şüphesiyle gözaltına alındıktan sonra 2 şüphelinin şüpheli Mehmet Zekeriya Öztürk ile yaptıkları tape 3268, 17.7.2007 tarihinde Mehmet Zekeriya Öztürk ile Tuncay Hacı Bektaşoğlu arasındaki görüşmede özetle diyor. Şimdi bu 2 şahıs Başbakana suikast yapılacak iddiasıyla gözaltına alındıktan 2 gün sonra yani 15 Temmuz 2007’de bırakıldıktan 2 gün sonra 17 Temmuzda benle görüşüyor. Yani demek ki bu 2 şahıs Başbakana suikast yapılacak diye bu şüpheli gözaltına alınıyor ve sorgulanıyor. Saipir Debzlelvitze ortada yok. Tuncay Hacı Bektaşoğlu geldi burada ifade verdi. Ama adam hala yakalansın getirilsin diye düşünülüyor. Bunları neden söylüyorum? Hepsi MİT’ten gelen bu yazıyla ilişkili. O yüzden söylüyorum. Şimdi taleplerime geçiyorum. Başlık kısımlarını geçiyorum dilekçelerimin. Konunun hassasiyeti yani MİT’ten gelen yazının hassasiyetine binaen 10.2.001.01.000.500.167-97/29 sayılı 17.1.2011 tarihli Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının gelen cevabi yazısına binaen konunun hassasiyeti ciddiyeti ve önemi yüksek seviyede olduğu kadar şahsımın konuya ilişkin ihbar doğrultusunda savunma yapması yapabilmesi ve konunun geleceğe yönelik yaşantımı da etkilemesi söz konusudur. Bu nedenle söz konusu gelen cevabi yazı ile ilişkili olarak 31 Ocak 2010 tarihinde Samanyolu televizyonunda ana haber programında yapılan haberin 31 Ocak 2011 tarihinde çünkü delillerim bunlar benim. İçişleri bakanı Beşir Atalay’ın ve 1 Şubat 2011 tarihinde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kırgızistan’a giderken konuya ilişkin yapmış oldukları konuşmaların açıklamaların ayrı ayrı RTÜK ve TRT’den istenilmesine karar verilmesine. Yine bu belgeyle ilgili olarak suikast ihbarına ilişkin belgeyle ilgili

35

Page 36: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:36

olarak konunun önem ve aciliyetine binaen gönderilen yazının Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı tarafından hangi işlemler çünkü Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığına gönderildiği söyleniyor MİT yazısında. Hangi işlemlere tabi tutulduğu bir araştırma ve soruşturma konusu yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise elde edilenlerin neler olduğunun tüm ayrıntıları ile istenilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim. Bir diğer talebim yine bu konuyla ilgili olarak, yine MİT’in suikast ihbarı ile ilgili yazısına dayanarak bu aşamadan sonra yani MİT’in İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığa gönderdiği bilgilendirme yazılarından sonra Milli İstihbarat Teşkilatı ihbarda yabancı bir devlet ve yabancı bir şahsın yer aldığına dikkat alınarak, yabancı bir devlet ve yabancı bir şahsın da yer aldığına dikkat çek… dikkate alınarak bir araştırma faaliyeti yürütüp yürütmediği, yürüttü ise elde edilenlerin neler olduğunun tüm ayrıntıları ile birlikte istenilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim. Yine bu konuyla ilgili olarak Sayın Başkan bunu ayrı ayrı yazdım çünkü heyetiniz tek dilekçeye bunu koyduğum zaman maddeler halindekileri atlıyorsunuz çözemiyorum ben. Yine bu belgeyle ilgili olarak 1, ihbarın hangi yolla yapıldığının sorulmasına. 2, posta gönderisi ise ihbarın kendisi ile birlikte zarfın da istenilmesine. 3, telefon görüşmesiyle yapılan ihbar ise tespit edilen telefon numarasının istenilmesine. 4, ihbar elektronik posta ile yapılmışsa gönderici elektronik posta adresi ile IP numarası ile elektronik postanın istenmesine. İhbar bizzat ihbarcı şahıs ile birebir görüşme sonucu elde edildiyse ihbarı yapan şahsın kimlik bilgilerinin istenmesine. İhbarın teyit edilmiş bilgi olması ihtimali varsa ihbarcı kişinin ifadesinin alınıp alınmadığı, alınmadığı alınıp alınmadığının sorulmasına ve alınan ifadesinin istenmesine. İhbar teyit edilmiş ise ve ihbarcı şahıs tespit edilmiş ise şahıs hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı ve veya ihbarcı şahsın emniyet birimlerine bildirilip bildirilmediğinin sorulmasına karar verilmesini ve istem yazısına dilekçemin bir kopyasının eklenmesini arz ve talep ederim. Bir dilekçem bu konuda şu, yine bu konuya ilişkin olarak Bulgaristan’da yaşayan bir emekli albay olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığının bilgisinde olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığından sorulmasına. 2, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına Bulgaristan’da yaşayan bir emekli albay bilgisinin kendilerinde olup olmadığının sorulmasına. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Bulgaristan’daki Türk büyükelçilik ve konsolosluklar ile Bulgar yetkili makamlarından sorulmasına. 4, emekli bir albay olduğu iddiasından hareketle şahsın yeşil pasaport kullandığı gerçeği ile şahsın emekli maaşı sahibi olduğu da gerçeğinden hareket edilerek Bulgar gümrükleri başta olmak üzere adı geçen ülkelerin ilgili makamlarından emekli albay giriş çıkış bilgileri ile Bulgaristan’da bulunan Türk bankaları veya Türk bankaları ile anlaşmalı Bulgar bankalarından para çekerek emekli maaşını kullanan bir albay olup olmadığının ilgili makamlardan sorulmasına karar verilmesini arz ve talep ederim. Bir dilekçem de şu, yine Milli İstihbarat Teşkilatının suikast ihbarına dayalı yazısına ilişkili olarak 1, MİT müsteşarlığından gelen cevabi yazının ekinde belirtilen yabancı uyruklu şahısların adlarına kayıtlı telefonları kullandıkları ifadesine binaen Başbakan Erdoğan’a suikast planı yaptığı iddia edilen grupla yabancı uyruklu kişilerin bağlantısı Danıştay saldırısı dosyasında çıktı söz konusu haberin bir parçası olup mahkemenizce şahsıma verilen Danıştay saldırısına ait dava dosyası içeriğinde bu bilgi bulunmamakta. Şimdi, Jowıca’nın sır telefonu isimli 2 Şubat 2011 tarihinde Habertürk gazetesi bunu manşet yaptıktan sonra 12. sayfada ayrıntılı olarak dile getirdi. Şimdi ekine de koydum Jowıca’nın sır telefonu ve 12. sayfa. Şimdi bu şeyde yok. Bana verdiğiniz Danıştay ile ilgili CD’nin içerisinde yok. Nerede var? Sizin ve Sayın Haşıloğlu’nun 24 Ocak 2011 tarihinde buradaki tanığa sorduğunuz sorularda var. Siz 59. sayfada Sayın Üye sizde 72. sayfada Jowıcaisimli şahıstan bahsederek Sayın Özese telefon numarasını 535 885 67 65 olarak belirtmişsiniz. Sayın Haşıloğlu siz de 532 885 67 65 olarak belirtip soruyu yöneltmişsiniz. Kime? Osman Mutlu’ya şimdi buradan hareketle Taraf gazetesinin muhabiri bunu haber yapmış. Ama 535 mi 532 mi? Bu belli değil net değil. Sehven de bir hata yapmış olabilir heyetiniz tarafından bilemiyorum. Şimdi buna dayalı olarak giriş bölümü ve 1. maddede belirttiğim hususlar ve dilekçe ekinde sunduğum gazete haberi doğrultusunda adı geçen bayan kişiler JowıcaStovkovski ile gazete haberinde Berrin S.A. duruşma tutanağı 72.

36

Page 37: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:37

sayfada da Berrin Seda A’nın isminden bahisle 535 885 67 65 ve 532 885 67 65 nolu telefonların MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığından, Bulgar ajan, Bulgar asker olup olmadıkları ile sanıklar arasındaki her türlü ilişki ve irtibatların içeriğinin neler olduğunun sorulması bu Osman Mutlu dahil ve telefon numarasına ait arayan aranan kayıtlarının istenmesine karar verilmesini arz ve talep ederim. Bir diğer son talebim zaten bu Sayın Başkan. Yine MİT, Milli İstihbarat Teşkilatının suikast Başbakana suikast iddia ihbarı üzerine göndermiş olduğu yazıda gerek yargılandığım 2008/2009 esas sayılı dava gerekse söz konusu ihbar içeriği ağır suçlar ithamlar iddialar ile hukuksal alanın yanı sıra günlük alanda kamuoyunda da yer almaktadır. Ciddi ve vahim bu ağır iddia ve ihbarların hem savunmam hem gelecek yaşantım açısından önemli etkileri olacağı açıktır. Gelen cevabi yazı doğrultusunda mahkemenizin ilgili Cumhuriyet savcılığına konuyu havale ederek ifademin alınmasını sağlayacak ara karar tesis etmesini talep ediyorum. Yani beni gönderin bu soruşturma başlasın Sayın Başbakana ben suikast planlamış mıyım yoksa Sayın Başkan sui muamelede bulunuyor bir dengesiz göre Başbakanlık makamını kullanarak bana karşı iftira mı atıyor? Bu soruşturmada da ak kara çıksın ortaya. Sayın Heyet teşekkür ediyorum. Bütün taleplerimi yazılı olarak okuduğum şekilde içerikte olanları heyetinize takdim ediyorum.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Gönenç Laçin, Av. Kenan Aşık ve Av.

Atilla Cengiz Ceylan’ın geldikleri görüldü.Huzurdaki yerlerine alındı.Mahkeme Başkanı:"Buyurun İsmail Bey.Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:"Şimdi Sayın Başkanım, iddianamede TULE diye bir

örgüt var. İddianameye girmiş durumda. Fakat davanın sanıkların ifadeleri bitti. Davanın bu sürecinde TULE örgütü tartışılmadı ben TULE örgütünü gündeme getirdim. İddia makamı o iddiasının arkasında durmadı. TULE örgütünün Türkiye’deki uzantılarından bahsettim size. TULE örgütünün Türkiye’deki uzantılarından bahsederken dedim ki, bu davayı artık burada göremezsiniz çünkü TULE örgütünün Türkiye’deki uzantısı AKP’dir. AKPYÖ örgütüdür dedim. TULE örgütü konusunda biraz bilgi verdim. Dedim ki bu bir uluslararası istihbarat ve diplomasi çetesidir. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamını ele geçirmiştir. AKPYÖ terör örgütü yani TULE terör örgütü AKP terör örgütü Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamını Başbakanlık makamını, bakanlıkları ele geçirmiştir gereğini yapınız dedik. Sayın Başkan, iddianamedeki TULE örgütüyle ilgili kısım burada tartışılsaydı sabahtan beri bazı konuşmaların içerisinde geçen yabancı istihbarat teşkilatlarının yabancı devletlerin Türkiye’de siyasete nasıl müdahale ettiğini öğrenirdik. Tartışmadık burada. Siyasete müdahaleden bahsedildi yandaş medyada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını, Türk milletinin varlığını hedef alan TULE’den AKP’den AKP’nin ağır silahlı örgütü olan AKPYÖ’den bahsedilmedi. Bu ağır silahlı AKPÖ, AKPYÖ ya da AKP terör örgütü ağır silahlar olan bir örgüttür. Lideri dedim ki 1. derecede Abdullah Gül’dür. 2. lider bunlar eşbaşkan olarak nitelendirirler kendilerini Recep Tayyip Erdoğan’dır, Bülent Arınç’tır isimleri verdim saydım. Dedim ki bu davayı Ankara’ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermek zorundasınız. Sayın Başkan, şu anda en başta söylediğim ifadelerden birisini söyleyeceğim tekrar. Dedim ki, burada şu anda bu salonda ve dünyada ne olduğunu en iyi ben biliyorum dedim. Bunu söylerken niye sen biliyorsun diye sormadınız. Ben şundan dolayı biliyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatının başkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Genelkurmay Başkanlığının, MİT başkanlığının ve anayasal organlarının kurmuş olduğu bir istihbarat teşkilatının başkanıyım. 55 tane istihbarat teşkilatı kayıtlıdır bu komplekse. Uluslararası bir savaştır bu milletlerarası bir savaştır. Bu davanın arkasında o milletlerarası savaş vardır. Sağında, solunda, üstünde, arkasında her tarafta. Ve bunu bilmediniz bunu araştırmadınız irdelemediniz mahkemeniz o

37

Page 38: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:38

TULE’nin üzerinde durmadı. Ben TULE’nin üzerine geldikçe ve TULE’nin Türkiye’deki uzantısı olan AKPYÖ örgütünün üzerine geldikçe ve Danıştay cinayetinin üzerine gittikçe benim her seferinde sözümü kestiniz, oturttunuz yerime. Halbuki Danıştay Türkiye’de yürütmenin icraatlarını yürütmenin icraatlarını denetleyen en önemli organdır. Ve devletler son dönem işgallerini özelleştirmelerle yapmışlardır. Devletlerin ekonomik politikalarını inceleyin dedim ve dedim ki size burada 2 Aralıkta Türkiye Cumhuriyeti devletimin Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı rahat olsun. Biz bu savaşı kazandık dedim ve kazandık biz bu savaşı. Ve yine geçen gün Pazartesi günü burada dedim ki elimizde 33 bin ton altın var. Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinde 33 bin ton altın vardır. TULE gittiğinde AKPYÖ örgütü gittiğinde AKP gittiğinde bu altının kullanımı Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine verilecektir onların hizmetinde olacaktır dedim. Sayın Başkan bu davanın arkasında milletlerarası bir çatışma vardır. Uluslararası bir diplomasi ve istihbarat örgütü TULE ve bazı uluslararası örgütler ne yazık ki şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını, Türk milletinin varlığını hedef almıştır ve mahkemeniz şu anda en baştan beri uyardım defalarca. Bu örgütlerin bir nevi aracı haline gelmiştir. Yabancı istihbarat teşkilatlarının ve terör örgütlerinin hedefi haline gelmiştir. Aracı haline gelmiştir. Önce hedef oldunuz, sonra araç oldunuz. Şu anda bu araçsınız. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatının başkanı olarak sizleri çok iyi tanıyorum. Geçen sefer dedim ki sizlerin dini ve siyasi bağlantılarını çok iyi biliyoruz. Hükümetin uluslararası bağlantılarını, perde arkası ilişkilerini çok iyi biliyoruz. İddia makamı düzenlediği iddianameyi okumadı şu ana kadar. O iddianamenin nasıl hazırlandığını, kimlerin hazırladığını, kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Ve şunu bilmeniz lazım, bu savaşın alanı Türkiye değildir tüm dünyadır. Tüm dünya da benim başında bulunduğum istihbarat servisi Türkiye Cumhuriyeti devletimin en eski ve en gizli istihbarat servisidir ki bugün dünyanın en güçlü istihbarat servisidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını ve diğer Türk devletlerinin varlığını ve diğer Türk topluluklarının varlığını korumak için tüm uluslararası alanda büyük bir savaş vermiştir. Ben buraya yüzlerce istihbarat teşkilatı ile yüzlerce terör örgütüyle savaşarak geldim. Çok önemli şeyler söyledim. Mahkemeniz şu andan itibaren bu davayı daha önce söyledim burada göremez dedim. Çünkü Danıştay cinayetinin arkasında AKP vardır. AKPYÖ örgütü vardır dedim. Ve söyledim Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç isimlerini verdim ifadelerimde var Sayın Başkan. Sayın Başkan burada defaatle ifade etmek zorundayım. Bu çok önemli bir şeydir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığı ve Türk milletinin varlığı ile ilgili bir şeydir. Ve hiçbir kimse Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkamayacaktır. AKP’de yıkamayacaktır AKPYÖ örgütü de yıkamayacaktır. Hepinizin burada yine söyledim. Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm vatandaşlarının 24 saatini bilir. Tüm ilişkilerini bilir ama istihbarat servisleri istihbarat teşkilatları sabırlıdır. Emin olmadıkça gidip bir insanı suçlayamaz, itham edemez. Elinde belgeler olduğu zaman çıkar der ki, bu şu yabancı ülkenin şu uluslararası örgütünün şu uluslararası istihbarat ve diplomasi servisinin adamıdır der. Benim yazılarım var. SESAR’ın yazıları var. Siz şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski istihbarat teşkilatını ve onun başkanını yargılıyorsunuz. En gizli istihbarat servisini yargılıyorsunuz. Yargılanma sebebim nedir? Türkiye’deki işgale karşı çıkmaktır. SESAR’a 18 Temmuz’da baskın yapıldığında işgal kuvvetleri geldiğinde o gün SESAR’dan ilan ettik, işgal kuvvetleri şu anda ofisimizdedir dedik. Polis oradayken yaptık bu anonsu. Sayın Başkan tekrar söylüyorum AKPYÖ örgütünün şu anki gücü karşısında mahkemeniz acizdir. Sizler acizsinizdir ve ben sizlere yine burada yine dedim ki nüfus cüzdanlarınızı bakarsanız buraya nasıl atandığınızı çözersiniz dedim. Bu davanın arkasında AKP var dediğimizde müdahale var sizler burada bağımsız karar veremezsiniz dediğimizde hepsi bir bilgiye dayanıyordu bir belgeye dayanıyordu. Bilmenizde fayda var ki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatı Türkiye Cumhuriyeti devletinde dinlenmedik yer bırakmadığı gibi dünyada da dinlenmedik milimetrelik bir alan bırakmamaktadır. Elimizdeki teknoloji buna yeterlidir. Hangi devletin, hangi örgütün, hangi kişinin Türkiye Cumhuriyeti

38

Page 39: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:39

devletiyle ilgili Türk milletiyle ilgili neler yaptığını biliyoruz. Onun için dedim bu davayı gönderin siz bu davayı göremezsiniz burada. Ankara’ya gitmek zorunda bu dava. Neden gitmek zorunda? Çünkü Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcıları, bakanlar bir terör örgütünün ağır silahları olan bir terör örgütünün mensuplarıdır. Ve sizler burada hakimlik yapamazsınız üzerinizdeki o baskı olduğu müddetçe. Çünkü siyasi ve dini bağlantılarınız bellidir. Elimizde belgeleri vardır ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin en gizli istihbarat teşkilatı en güçlü istihbarat kompleksinin başkanı olarak söylüyorum elimizdeki belgeler çerçevesinde konuşmaktayım. Sayın Başkan, az önce ifade ettim şu anda milletlerarası bir savaş var dünyada. Çevremiz yanıyor. Hemen hemen tüm ülkelerde kalkışma var. Ve biz bu kalkışmalardan bu uluslararası savaştan alnımızın akıyla çıkacağız çünkü sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin 33 bin ton altını var. Ve İsmail Yıldız dünyanın en zengin ailesinin oğludur. Şahsı serveti olarak 55 ton altını vardır İsmail Yıldız’ın 35 ayar ve bunu da götürüp Türkiye Cumhuriyeti devletinin İş Bankasına yatıracaktır. Satın alınamayacaktır hiçbir zaman çünkü İsmail Yıldız’ın şahsi serveti sadece benim 55 ton altındır 35 ayar. Bunları şunun için söylüyorum bu uluslararası bu milletlerarası savaş önümüzdeki günlerde daha da kızışacaktır. Ve size geçen gün dedim ki Sayın Heyet Pazartesi günü dedim burada. Buradaki icraatlarınızı benim başında bulunduğum Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatı en başından beri izliyor. En başından beri izliyor. Yaptığınız hukuksuzlukları izliyor. Buradaki adaleti Sayın Başkanım hiç müdahale etmenize gerek yok. Ben söyleyeceğim siz beni hep susturdunuz ben konuşmak zorundayım sizin de menfaatinize. Çocuklarınızın hepimizin menfaatine en baştan beri bunu söylüyorum. Ama şunu bilmenizde fayda var. İsmail Yıldız burada bu kürsüde konuşuyorsa ve bunları söylüyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti adına söylüyor. Türk milleti adına söylüyor çünkü benim kuruluşumun yasası değil kanunu oy birliğiyle kabul edilmiştir. Bir yasa değildir oy çokluğuyla kabul edilmiş bir teşkilatın başkanı olarak konuşmuyorum burada. Oy birliğiyle kabul edilmiş kanunu olan bir teşkilatın başkanı olarak konuşuyorum. Türk milleti adına konuşuyorum burada. Önümüzdeki dönemde şurada şu mahkeme salonunda ve bu mahkeme salonuna gelene kadarki sürecin hesabını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay İdari Davalar ve Cezalar Kurulu Başkanlığında vereceksiniz. Bende takipçisi olacağım Sayın Başkan, Sayın Heyet. Çünkü en başından beri ısrarla söylüyoruz. Israrla dedi ki bu davanın arkasında 1 gün sormadınız uluslararası istihbarat ve diplomasi çeteleri var dediğimde örgütleri var terör örgütleri var dediğimde burada bir terör örgütünü araştırırken bu terör örgütleri kimdir demediniz. Türkiye Cumhuriyeti devletini Türk milletini ve Türk vatanını savunan insanları burada terörist olarak ilan ettiniz. İşgalciler öyle yapar. İşgalciler vatanını savunanları terörist der. Direnişçi der. Vatanımızı savunmak zorundayız. Ve bu savaşı kazandık yenilmeyeceğiz İsmail Yıldız’da yenilmeyecek teşkilatı da yenilmeyecek ve galibiz bunu bilmenizde fayda var. Size siyasi destek verenler yarın o siyasi desteklerinin arkasında duramayacaklar. Size bürokratik destek verenler o desteklerinin arkasında duramayacaklar. Bunu bilmenizde fayda var. Adalet helal, her yerde kazanır, doğru her yerde kazanır ve güçlüdür. En zayıf olduğu anda dahi en güçlü olandan daha güçlüdür adalet, helal ve doğru. Bunu bilmenizde fayda var. Çünkü bu mahkeme artık burada devam edemeyecek Sayın Başkanım. Bir müddet daha götürebilirsiniz belki. Ama bilmenizde fayda var ki, işgal mahkemesidir. AKP söyledi.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bunları kabul etmek mümkün değil yani lütfen mahkemenin ne şekilde kurulduğu.”

Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım siz kabul etmeseniz de.”Mahkeme Başkanı:"Belli kanunlarımıza göre kuruldu, anayasamıza kanunlarımıza göre

yargılama yapılıyor yani.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın, Sayın ba… bir saniye Sayın Başkanım çok güzel eğer böyle

diyors…”

39

Page 40: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:40

Mahkeme Başkanı:"Şimdi baştan beri söyledim yani Mehmet beyi de ikaz ettim aynı konuyu şahsımıza hakimliğimize yönelik mahkeme heyetine yönelik sözlerinizi kabul etmiyorum. Yani bu türlü ifadede bulunmayın bunlar savunma hakkını aşan sınırlar, aşan sözler.”

Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım, hayır hayır bir saniye Sayın Başkanım bakın. Şu andan itibaren söylüyorum. Türkiye cumhuriye...”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz burada Türk milleti adına yargılama yapıyoruz.”Sanık İsmail Yıldız:”Bir saniye Sayın Başkanım, Türk milleti adına yargılama ya…”Mahkeme Başkanı:"Başka kimseden emir talimat alma durumumuz yoktur. Mahkememiz

Türk milleti adına yargılama yaptığı gibi bağımsızdır.”Sanık İsmail Yıldız:”Evet çok güzel yani.”Mahkeme Başkanı:"Yargılama bütün gördüğünüz yargılama faaliyeti bu heyet tarafından

yürütülüyor. Bu yargılama heyeti.”Sanık İsmail Yıldız:”Hayır hayır Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Yargılama yetkisini paylaşmaz kimseyle.”Sanık İsmail Yıldız:”Çok güzel biz bunu temenni ettik, istedik.”Mahkeme Başkanı:"Efendim siz birtakım sonuçlar çıkarıyorsunuz ama bizim durumumuz

bu.”Sanık İsmail Yıldız:”Ben sonuç çıkarmıyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Yani yargılanma konusu iddianamedeki konular ve delillerde

iddianamede eklerindeki klasörlerde var.”Sanık İsmail Yıldız:”Ben iddianame dışı bir şey söylemiyorum.”Mahkeme Başkanı:"Yani bunun dışındaki beyanları kabul etmemiz mümkün değil.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım ben TULE çerçevesinde iddianamedeki TULE örgütü

çerçevesinde konuşuyorum. Sizin şu anda söylediğinizi ben sizinde inanmadığınızı biliyorum bir ama.”

Mahkeme Başkanı:"Hayır niye inanmayayım niye inanmayayım gayet inanarak söylüyorum.”

Sanık İsmail Yıldız:”Şunun için inanamazsınız Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Canı gönülden söylüyorum.”Sanık İsmail Yıldız:”Burada ben gazeteleri göstererek ve birçok esir buradaki birçok esir

size gazeteleri göstererek AKP’nin beyanlarını AKP’nin bastırdığı kitapçıktaki beyanlarını defaatle hatırlattı. Mahkemeniz karşısında duramadı. Şunu bilmenizde fayda var Tibet’te bir okul var. Tibet Uygur Türkiye’si diye geçer Çin kaynaklarında. Gazi Mustafa Kemal Atatürk üniversitesi diye bir üniversite var ve şuanda bu konuşma oradan naklen yayınlanıyor. Bilmenizde fayda var. O üniversitenin bir hukuk fakültesi var. Orada şu anda izleniyor dünyanın en ciddi hukukçuları bu davayı izliyor Horward’da izleniyor ve naklen izleniyor şu anda bunu bilin. Ve şunu söylemeyin. Yarın Avrupa Birliğinde ya da bir başka yerde uluslararası bir toplantıya gittiğiniz zaman şu cümleyi orada kuramazsınız. Size kurdurmazlar. Neden kurdurmazlar biliyor musunuz? Hükümetin davaya yaptığı müdahale açıktır bunu burada defaatle herkes açıkladı. Ve hiçbiriniz kalkıp da hayır böyle değildir diyemediniz. Bunu bize karşı söylemeyin burada çıkın onlara karşı söyleyin. Bunu söylemediğiniz müddetçe TULE örgütüne o uluslararası istihbarat ve diplomasi terör örgütüne karşı söylemediğiniz müddetçe bunun bir anlamı yok. Bunu kalkıp Recep Tayyip Erdoğan denen teröriste karşı söylemediğiniz müddetçe bir anlamı yok. Şunu bilmeniz gerekiyor ben burada.”

Mahkeme Başkanı:"Bakın burası hakaret yeri değil. Kimseye hakaret etmeyin.”Sanık İsmail Yıldız:”Ben hakaret etmiyorum Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Ne bizlere ne de başkasına hakaret etmeyin. Bunlar savunma,

savunma sınırlarını aşan sözler.”

40

Page 41: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:41

Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım, siz Recep Tayyip Erdoğan’ın av... Bakın Sayın Başkanım, ben TULE örgütü çerçevesinde konuşuyorum ve bir savunma yapıyorum. Siz Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı değilsiniz.”

Mahkeme Başkanı:"Hayır ben kimsenin avukatı değilim.”Sanık İsmail Yıldız:”Onu savunamazsınız siz bir siyasi.”Mahkeme Başkanı:"Ben kimsenin avukatı değilim. Burası, burası hakaret yeri değil.”Sanık İsmail Yıldız:”Ben hakaret etmiyorum.”Mahkeme Başkanı:"Burası hakaret yeri değil.”Sanık İsmail Yıldız:”Hakaret etmiyorum ve bir siyasiyi savunmak buraya düşmez işte şimdi

söylüyorsunuz.”Mahkeme Başkanı:"Hayır efendim bir siyasi bir siyasi bir mahkeme değil.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP.”Mahkeme Başkanı:"Biz siyasi mahkeme değiliz.”Sanık İsmail Yıldız:”AKP Bir terör örgütüdür. Bu bir hakaret değil bir tespittir. Türkiye

Cumhuriyeti devletinin Genelkurmay başkanlığı, MİT başkanlığı ve diğer anayasal organlarıyla birlikte kurulmuş en gizli istihbarat servisi teşkilatının başkanı bunu bir tespit olarak söylüyor. Elinde belgeler vardır. Elinde bilgiler vardır ve bunlar bir hakaret değil bir atfı cürüm değildir. Bir cürümün tespitidir. Onun için bu davayı Ankara’ya götürmek zorundasınız. Ve ben burada daha önce söyledim. AKP dediğim zaman Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül dediğim zaman sizlere bir şey oluyor. Niçin? Hani siz bağımsızdınız? Hani bizim hakkımızı savunacaktınız?”

Mahkeme Başkanı:"Yani lütfen değişik yorumlara girmeyin, bu tür yorumlara girmeyin.”Sanık İsmail Yıldız:”Hayır ben yorum yapmıyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım

yorum yapmıyorum. Buyurun Sayın Üyem.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”İsmail Bey mahkeme sizi hastaneye sevk yapmış,

etmişti herhangi bir probleminiz, sağlık probleminiz var mı diye. Onun sevki yapılmış mıdır?”Sanık İsmail Yıldız:”Efendim.Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sevki yapılmış mıdır yani hakkınızda sadece cevap

verin ben devam edeceğim birkaç soru daha var.”Sanık İsmail Yıldız:”Ha çok güzel Sayın Üyem teşekkür ediyorum. Hayır tamam ben cevap

ben süre isteyeceğim bunun sonucunda.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yapıldı mı?”Sanık İsmail Yıldız:”Ben hastaneye nakledilmedim. Gelmedi.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Nakledilmediniz. Herhangi bir şekilde sağlık sorunları

hissediyor musunuz kendinizde?”Sanık İsmail Yıldız:”Hayır hayır gayet sağlıklıyım.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sağlıklısınız.”Sanık İsmail Yıldız:”Benim sağlıksız bir pozisyonum mu var Sayın Üyem?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”En baştan 4 burada tutuklu olduğunuz ilk günden bu

yana sağlıklı mıydınız?”Sanık İsmail Yıldız:”Evet evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Aynı sağlıklı da devam ediyorsunuz.”Sanık İsmail Yıldız:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Niçin bu sağlıklı olduğunuz savunmanızı yaptığınız

dönemde bu şeyleri söylemediniz?”Sanık İsmail Yıldız:”Ha az önce ifade ettim 2 Aralık’a kadar yürüyen milletlerarası bir

savaş vardı.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ya nedir amacınız bunları söylemekteki amacınız nedir

sizin?”

41

Page 42: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:42

Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Üyem çok güzel söylediniz bakın benim başka bir ifade cümle kurmama gerek yok. Siz şu anda burada şunu söylüyorsunuz bana. Ben bu davanın hakimi değilim. Ben AKP hükümetinin hakimiyim diyorsunuz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu davanın hakimiyiz. Bu davanın öyle hakimiyiz ki, işte sizi dinliyoruz işte.”

Sanık İsmail Yıldız:”Peki siz niye AKP’yi savunmak zorunda hissediyorsunuz?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bak her seferinde, her seferinde kalkıyorsunuz aynı

şeyleri basmakalıp söylüyorsunuz.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım, Sayın Üyem,Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu mahkeme sizi dinliyor.”Sanık İsmail Yıldız:” Sayın Üyem, dinleyecek tabi ki.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu kadar yani dinliyor. Bu kadar dinliyor yani.”Sanık İsmail Yıldız:”Bir terör örgütünü ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”O yüzden konuşmalarınızı mahkeme başkanımız

mahkeme gereğini.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Üyem siz niye rahatsızsınız?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bir dakika dinleyin. Konuşmalarınızı sabırla dinliyor

fakat hakaret etmemek kesinlikle buradaki üyelerin şahsi, hukuki yönlerine.”Sanık İsmail Yıldız:”Ben.”Mahkeme Başkanı:"Hakimliklerine ve şahsiyetlerine karşı saygısızlık yapmayın.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hakaret içeren sözler sarf etmeden konuşun.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Üyem ben hakaret etmiyorum ama sergilediğiniz her ikinizi de

çok teşekkür ediyorum. Çok uzun konuşmamı gerektirmeyecek bir konuşma yaptınız. Dediniz ki biz AKP hükümetini savunan hakimleriz. Sayın Üyem bakın Sayın Başkanım, niçin ben AKP dediğim.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim öyle bir, öyle bir cümlemiz oldu mu siz nereden çıkartıyorsunuz?”

Sanık İsmail Yıldız:”O zaman niye tepki gösteriyorsunuz Sayın Başkanım? Sayın Başkanım niçin tepki gösteriyorsunuz? Bitireceğim ama sözümü kesmeyin. Ben burada bir istihbarat teşkilatının başkanı olarak konuşuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Mahkememize, mahkememize talimat verildiğine emir verildiğine dair elinizde somut delil var mı?”

Sanık İsmail Yıldız:”Var.”Mahkeme Başkanı:"Şahit var mı?”Sanık İsmail Yıldız:”Var.”Mahkeme Başkanı:"Bildirin onları bildirin. Buyurun.”Sanık İsmail Yıldız:”Tanıkları. Efendim.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun onları, onları somut, somut beyanlarda bulunun.”Sanık İsmail Yıldız:”Bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay Cumhuriyet

Başsavcılığına vereceğim beyan ve belgeler bunlar size veremem. O zaman hem davacı hem kadı olursunuz Sayın Başkanım. Elimde belgeler olmasa ben burada gelip bu konuşmayı yapamam.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun devam edelim. Yarım saat süreniz var.”Sanık İsmail Yıldız:”Ha devam ediyorum ama şunu yapmayın bir daha sizden bunu

istiyorum. Bir defa.”Mahkeme Başkanı:"Efendim. Hakim olarak şahsımıza ve hakimliğimize karşı saygısızlık

içeren laflar söylediğiniz zaman biz bunu müdahale ederiz.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın. Bakın Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Burası hakaret yeri değil.”

42

Page 43: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:43

Sanık İsmail Yıldız:”Ben size hakaret etmedim. AKP ile ilgili bir cümle kurduğum zaman.”Mahkeme Başkanı:"Efendim başkasına da hakaret etmeyin.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Sadece onlar değil başkasına da hakaret etmeyin kimseye hakaret

etmeyin burası hakaret etme yeri değil.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkanım, Sayın Başkanım ben burada geçen şurada

savcılarla bir konuşma yaptım. Mehmet Ali Pekgüzel’e sordum dedim ki beni niçin burada tutuyorsunuz? Bana 1. iddianame ile ilgili tek cümle kurmadı. Dedi ki, sen Hasan Atilla Uğur ve Levent paşa ile yaptığın konuşmadan dolayı buradasın. O konuşmayı bir daha okuyun Sayın Başkanım. Ben şurada önüme bir tane suç delili konulmadan tutuluyorum. Ve ben burada ezbere konuşmuyorum aynen komünist bir ülkedeki mantığı uyguladınız şimdi bana. Sovyet Rusya’da rejime kim bir şey söylediyse komünist partisine kim bir şey söylediyse deli diye akıl hastanelerine atıldılar. Aynı mantığı görüyoruz. Eğer mahkemeniz hastaneye sevkim yönünde bu şekilde bir karar aldı ise bunun hesabını az önce söylüyorum sizler de adalet önünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay İdari Davalar ve Cezalar Kurulu Başkanlığında sorarım Sayın Başkan, Sayın Heyet bunu bilmenizde fayda var. Siz bir komünist ülkede bir dikdatöryanın savunucuları değilsiniz ve olamazsınız. Biz sizleri bu statüde görmedik hiçbir zaman. Ama az önceki ifadelerinizle ve size en baştan beri kalkın bu insanlara karşı bir şey söyleyin dediğimizde söylemediniz. Bütün bunlar benim savunmam kapsamında söylediğim sözler. Yarın Lahey Adalet divanına da gidecek bu dava. Orada da görülecek. Ben insan hak ve özgürlükleri kapsamında burada tutuklu değilim. Ben bir sanık değilim ben bir esirim. Burada Cenevre konvansiyonuna göre bir yargılama yapılıyor. Biz Türkiye’yi işgal etmiş bir kuvvet tarafından işgal ettiğini sanan bir kuvvet tarafından yargılanıyoruz. Ve ben size en başta dedim ki Sayın Başkan buna izin vermeyin. Mahkemenizin başkanlığına en baştan beri söyledim. Ve şimdi Sayın üye kalkıp bana diyor ki siz diyorsunuz ki elinizde belgeniz var mı? Sayın Başkan 51 nolu DVD ve buradaki tüm belgelerin bir nüshası bizde var. Benim istihbarat teşkilatı başkanı olduğum istihbarat teşkilatında var. Bu davayı benim hukukçularım da izliyor. Ben bir deli değilim. Bir deli gelip burada bu konuşmayı yapamaz. Elinde belgesi olmadan bu konuşma yapılmaz. Ben deli olsaydım daha farklı şeyler söylerdim. Niçin bana deli muamelesi yapıyorsunuz AKP’ye yüklendiğim zaman.?

Mahkeme Başkanı:"Efendim size deli diyen yok var mı deli diyen?”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Üyem dedi.”Mahkeme Başkanı:"Hayır raporunuz var mı diye sordu yani.”Sanık İsmail Yıldız:”Hayır. Efendim.”Mahkeme Başkanı:"Adli tıbba sevk edildiniz mi diye sordu.”Sanık İsmail Yıldız:”Sayın Başkan Sedat Sami Haşıloğlu’nun konuşmasını ben dinledim.”Mahkeme Başkanı:"Bu delisiniz anlamı çıkmaz buyurun.”Sanık İsmail Yıldız:”Aynen bunu söylemiştir. Ve ben bu kürsüde Türkiye Cumhuriyeti

devletimi saldıran içerideki ve dışarıdaki terör örgütlerini ifşa etmeye devam edeceğim. Benim görevim bu. Çünkü TULE diye örgütten bahsediliyor, ediliyor iddianamede. Ben şunu söylüyorum size bakın Pazartesi günü de söyledim. Sizin dini ve siyasi tüm bağlantılarınız biliyoruz her Türk vatandaşının her türlü hayatını biliyoruz. Bu bizim istihbarat servisimizin elindedir çünkü sizlerin de bekasından sorumluyum ben. Sizlerin de çocuklarının geleceğinden sorumluyum ben kanuni görevimdir bu benim. Sayın Üyem niçin yeter? Bitiriyorum Sayın başkanım bitecek.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık İsmail Yıldız:”Ama şunu bilmenizde fayda var. Mahkemeniz az önce Sedat Sami

Haşıloğlu’nun söylediği çizgide bir karar aldığı zaman Lahey adalet divanına götüreceğim. Bilmediğiniz birkaç noktayı söyleyeceğim şimdi bunlar önemli. Cemiyeti akvam diye birleşmiş milletlerin bir kuruluş kanunu vardır. Cemiyeti akvamı biz bir şekilde üye olduk üyesiyiz biz cemiyeti akvamın. Atatürk oraya bir tane heyet gönderir der ki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en

43

Page 44: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:44

gizli istihbarat teşkilatının başkanı cemiyeti akvamın da başkanı olursa ben bunu kabul ederim der ve bu kabul edilir. Birleşmiş milletlerin en gizli istihbarat teşkilatının da başkanıyım sorabilirsiniz. İsmail Yıldız konuşuyor burada. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatının başkanı konuşuyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti konuşuyor. Türk milleti konuşuyor. Bunlar belgelidir. Elimde belge olmadığı müddetçe buraya gelip konuşmam. Atfı cürümde bulunmam. Hakaret etmem bunu bilmelisiniz. Hakaret edebilmem için suçlu olmam lazım. Ve ben sizlerin de haysiyetini savunmak zorundayım çünkü T.C. vatandaşısınız Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşısınız. Suçlu da olsanız hakkınızı savunmak zorundayım. Ama sizler aynı hassasiyeti bize burada göstermediniz. Biz bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarıyız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de sahipleriyiz her Türk vatandaşı gibi.”

Mahkeme Başkanı:"Hepimiz sahibiyiz efendim.”Sanık İsmail Yıldız:”Ha o zaman şunu yapacağız Sayın Başkanım, ben AKP dediğimde ve

elimde belgelerle bunun bir terör örgütü olduğunu söylediğimde bu davayı alıp en azından Yargıtay’a ihbar etmek zorundasınız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına. Niçin ihbar etmek zorundasınız? En baştan beri söylüyorum. Tekrar tekrar söyleyeceğim tabi ki çünkü ben sizin kanuni vazifelerinizi biliyorum. Eğer bir istihbarat teşkilatının başkanı olacaksanız en önce hukuku bilmeniz gerekir. Hukuku bilmezseniz orada sizi oturtmazlar. Ben 17 yıldır o servisin başındayım. 17 yıldır bir istihbarat kompleksini yönetiyorum ben. Ve Türkiye’nin geldiği noktayı bildiğim için böyle bağırıyorum. Ve şunu bilmeniz gerekiyor ki, benim şu ana kadar mahkemede yaptığım hiçbir beyan belgesiz değildir. Belgelidir. Sesli görüntüsü vardır. Fotoğrafı vardır. Video kamera çekimleri vardır. Ve bilmeniz gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde bende dahil olmak üzere herkes 24 saat milim milim izlenir çünkü milletlerarası bir çatışmanın ve savaşın tam içindeyiz ve göbeğindeyiz. Onun için buradan dedim ki sizlere, rahat olun korkmayın. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin 33 bin ton altını var diyorsam bu çok önemlidir. ve yenilmeyecektir Türkiye Cumhuriyeti devleti. Bu teröristler gelip Cumhurbaşkanlığını, Başbakanlığını işgal etse de daha önce geçmişte işgal edildi ve Atatürk kalktı Atatürk’ün gençliğe hitabesi diye bir hitabeyi kaleme aldı. Ve benim şunu bilmenizde fayda var kuruluş kanunum, istihbarat teşkilatının duvarlarında asılıdır. Yine orada Atatürk’ün gençliğe hitabesi de asılıdır. SESAR’a gelen herkes bilir ki SESAR’ın sitesine giren herkes bilir ki yine Atatürk’ün gençliğe hitabesi bir duvar süsü değil bir erken alarm sistemidir diyor. Sayın Başkan ben bir savaşın içindeyim ve bu savaşı veren birisiyim. Cepheden geliyorum ben cephedeyim hala. Ve servisimi burada otururken yönetiyorum o istihbarat teşkilatımı. Cezaevindeki koğuşumdan yönetiyorum ve elimdeki teknoloji bunun için yeterli. Ve bilmenizde fayda var ki şurada şu davanın en başından beri 1983 yılından beri, benim babam da bu teşkilatın başkanıydı ve emekli tuğgeneraldi bunu bilmekte fayda var. Türkiye’deki yabancı gizli servislerin istihbari faaliyetlerini izledik ailecek. Ve Sayın savcı dedi ki bu kapsamda sen Bedrettin Dalan’ın abin olduğunu söylüyorsun dedi. DNA testleriyle sabittir abimdir. Aydın Doğan abimdir DNA testleriyle sabittir. Fethullah Gülen de abimdir DNA testleriyle sabittir beyan ederim. Ama bilmeniz gereken yine bir başka şey var. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Genelkurmay başkanlığı ve MİT başkanlığı ile oluşturduğu bir birim vardır. Ailelerin kabiliyetli çocuklarını alır devleti için yetiştirir. Milleti için yetiştirir. Çocukların birbirinden haberi olmaz. Onun için burada bunu da söylemek zorundayım. Bahsettiğim isimler öp öz kardeşimdir ama 99 yılında kaçırıldı Fethullah Gülen. Ve 2010 yılında Çin’deki o sel felaketinde öldü, esirdi dedim. Bütün bunlar sizin mahkemeniz için önemli. Çünkü bir terör örgütü davasından bahsediyoruz ve geçen sefer burada dedim ki, Varlığın Metafizik Boyutu adlı kitabını bulun Fethullah hocanın okuyun. Hükümet sizin karşı evinize gelip işyerinize gelip elinizdeki her şeyi alırsa direnmeyin diyor Fethullah Gülen. Yani bir terör örgütü gelirse bir şiddet örgütü gelirse siz ona direnmeyin diyor, açık mesaj veriyor. Ve ben burada diyorum ki bir istihbarat teşkilatının başkanı olarak. Bu yasası olmayan değil kanuni olan bir istihbarat

44

Page 45: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:45

teşkilatıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en eski ve en gizli istihbarat teşkilatıdır. Onun başkanı olarak diyorum ki Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı:"Toparlar mısınız?”Sanık İsmail Yıldız:”1983 yılından beri ağırlaştırılarak Türkiye’nin üzerine gelen bu sürecin

tüm saniye saniye görüntüleri teşkilatımın elindedir. Genelkurmay başkanlığımın da elindedir MİT başkanlığımın da elindedir. Ve geçen sefer yine burada söyledim. Bitiriyorum. Dedim ki, bu terör örgütüyle yani AKP terör örgütüyle AKPYÖ terör örgütüyle ve TULE terör örgütüyle direk yada en direk bağlantısı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin içindeki komutanların ve paşaların isimlerini biliyoruz dedim. Çünkü ilerleyen davalarda bunlar var. Ben bu davanın tanığıyım. Bunu bilmenizde fayda var Sayın Başkanım. Deli de değilim. Çünkü NASA’dan alınmış akıl sağlığı raporumuz var. Bunlar önemlidir mahkemenize beyan etmeyeceğim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına beyan edeceğim 51 nolu DVD’yi savunamayan onu kaybeden bir mahkeme benim diğer verdiğim belgeleri hiçbir şekilde saklayamaz. Çünkü hepsi çok ve çok çarpı gizlilik derecesinde belgelerdir. Mahkemeniz şu aşamadan itibaren benim şu anda buradaki verdiğim beyanı verdiğim beyanı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar etmek zorundadır. Kanuni yükümlülüğünüzdür bu görevinizdir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermekle bu yükümlülükten kurtulmuş olamazsanız Sayın Başkanım. Sayın Heyet bu sizler için de önemlidir. Yarın sizlerin hukukunu yine ben savunacağım. Bunu unutmayın. Yarın sizlerin hukukunu yine ben savunacağım. Benim teşkilatım savunacak.”

Mahkeme Başkanı:"Toparlar mısınız?”Sanık İsmail Yıldız:”Bitti.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık İsmail Yıldız:”Son cümlem şudur. Söylediklerimi Yargıtay Cumhuriyet

Başsavcılığına, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en gizli istihbarat teşkilatının başkanının ifadeleri olarak göndermek zorundasınız bir üst yazıyla kanuni sorumluluğunuzdur, kaçamazsınız ve yükümlülüğünün ihmal edilmesi durumundaki kanuni müeyyidelerini edimlerini biliyorsun Sayın Başkanım bunun. Tahliyemle ilgili bir şey istemiyorum çünkü esir olduğumu biliyorum ve önümüzdeki süreçte burada bu kürsüde bu sürecin detaylarını anlatmaya devam edeceğim söz alıp anlatacağım ama yine bitti şunu bilmenizde fayda var mahkemenizin en başından beri en yakinen izleyicisiyim ben bir ben değil benim teşkilatımda izleyicisidir. Aldığınız kararları sizden çok daha fazla dikkatle izleyen iddia makamının arkasındaki gücü yakinen bilen bir teşkilatın başkanı olarak söylüyorum bunu ve sizden talebim şudur. 1, Nuri Alan’ı burada dinlemeniz gerekmektedir şimdi değil mahkeme diye bu dava kapsamında Nuri Alan’ı eski Danıştay başkanını dinlemek zorundadır. Çünkü Danıştay cinayeti onun odasında işlenmiştir. İkincisi Mehmet Taşdelen’i getirmek zorundasınız buraya. Neden getirmek zorundasınız Mehmet Taşdelen’i? Başörtüsü yüzünden işlenmemiştir bu cinayet dediğimde Mehmet Ali Pekgüzel teşekkür etmiştir ve şunu yapmayın Sayın heyet bir daha AKP terör örgütünden bahsettiğimde ağır silahları olan AKP terör örgütünden bahsettiğimde beni susturmayın çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti konuşuyor demektir ve bilmelisin ki buna tepki gösterdiğiniz zaman ve Sayın savcı o cinayetin başörtüsü yüzünden işlenmediğini ispat ettiği zaman taraf olursunuz ispat etmeye çalıştığı anda taraf olursununuz.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz Danıştay baskını sebebini hala araştırıyoruz. Yani şu sebeple veya bu sebep…. Yargılama devam ediyor.”

Sanık İsmail yıldız:”O zaman beni niye dinlemiyorsunuz Sayın Başkanım. Bakın o zaman şunu yapın Sayın başkanım ben sizin samimiyetinize inanayım ordan yerimden kalktığımda söz istediğimde usule ilişkin ben bir istihbarat teşkilatının başkanı olarak konuşacağım ve size yardımcı olacağım. Siz benim verdiğim bilgiler çerçevesinde sorularınızı genişleterek ve çeşitlendirerek ve olayın safahatını farklı boyutlara çekerek olayı aydınlatabilirsiniz. Ben ilk defa

45

Page 46: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:46

bir cinayetin nasıl soruşturulduğunu görmüyorum terör örgütlerinin nasıl çalıştığını en iyi istihbarat teşkilatları bilir mahkemeler değil niye tanıklığımı reddediyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen tamamlayınız sözlerinizi.” Sanık İsmail Yıldız:”Bitiriyorum ben bir tanığım ve şuanda burada tekrar beyan etmeliyim

ki yapmış olduğum konuşma Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir istihbarat teşkilatının başkanının konuşmasıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti konuşmuştur şu anda. Türk milleti konuşmuştur bu beyanımın bu kapsamda dikkate alınmasını ve az önceki beyanımla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına acilen gönderilmesini sizden istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Erhan bey.”Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:”Sayın Başkanım geçen gün burada stresten

dolayı beni hastaneye götürdüler orda çok saygıdeğer bir insanla tanıştım. Bana kaç yıldan beridir yattığımı söyledi ben de yaklaşık 5 yıldır yatıyorum söyledim. Ne yaptığımı söyledi bende Cumhuriyet gazetesi ile Danıştay ile ilgili yattığımı söyledim Cumhuriyet”e sen mi bombaları attırdın veya attın dedi yok dedim. Danıştay’ı sen mi bastın dedi yine yok dedim bu örgütü sen mi kurdun dediler yine yok dedim. Peki neden dolayı 5 yıldır yatıyorsun dediler. Dedim benim arkadaşım var Osman Yıldırım dolayı Alparslan Arslan’dan dolayı Osman Yıldırım’da benim dışarıda çok sayıp sevdiğim bir insandı değer verdiğim bir arkadaş idi. Peki tamam Osman Yıldırım suç adamıdır bende böyle bir suç adamı tanıdığım için dolayısıyla bende suç arz ediyorum. Ama suç adamı değilim. İsmail Sağır’da benden başka burada hiç kimseyi tanımıyor ne Alpaslan’ı tanıyor ne Osman’ı tanıyor ne Tekin İrşi’yi tanıyor yani hiç kimseyi tanımıyor. Peki İsmail Sağır neden dolayı burada yatıyor? Osman Yıldırım bunu kendisi itiraf etti söyledi dedi ben bu adama para karşılığında bombaları attırdım dedi İsmail Sağır için. Bunun Danıştay’la da ilgi ve alakası yok ve bende burada itiraf ediyorum diyorum ki İsmail Sağır’ın benden başka burada tanıdığı hiç kimse yok vallahi yok billahi yok Osman’ı da tanımıyor Alparslan’ı da tanımıyor Sincan’da da bana 30 sefer o da söyledi Tekin İrşi’de söyledi (bir kelime anlaşılmadı) söylediler Erhan’da (bir kelime anlaşılmadı) biz senin için bu suçlamaları kabul edelim biz senle beraber yatalım. Bizi ilk buraya geldiğimiz zaman şu arkada odadaydık beraber yine İsmail Sağır’la Tekin İrşi benim yanıma geldiler dediler istiyorsan dedi bu Danıştay’ı da üslenelim Cumhuriyet’i de üslenelim dedi. Osman’la şeyi zor durumuna düşürmeyelim Alparslan’ı zor duruma düşürmeyelim arkadaşları yalnızlaştırmayalım dediler. Buraya ilk geldiğimiz zaman ve ben bunu kabul etmedim onların Allah’ta var yukarıda. Onların bir suçu yoktu İsmail’inde yoktu Tekin İrşi’nin de yoktu ve Osman Yıldırım kalktı ve burada defalarca söyledi dedi bu arkadaşların bu işle ilgi ve alakaları yok Alparslan Arslan’ı Ankara’da beni sürekli söylüyor diyor bu arkadaşların bilgisi dahil yoktu diyor. Söylüyorlar ikisi de söylüyor. Şimdi ben sizden talep ediyorum. Ben size diyorum benim bunlarla yakından ilgi ve alakam yok ne Cumhuriyet gazetesi ne Danıştay’la. Ne Cumhuriyet’e bomba atılma olaylarıyla ne de Cumhuriyet’le bomba atılan bombaları verme olaylarıyla ne de Danıştay’ı vurulan silahlarla uzaktan ve yakından benim ilgi ve alakam yok. Şimdi sorun Osman’a da sorun Alparslan’a da sorun eğer bu arkadaşlar kalkıp da söyleseler bu arkadaşlar suçlular bunlar işin içerisinde var deseler bir daha tahliye talebinde veya konuşma talebinde bulunan kendi adıma söylüyorum namerttir. Konuşmayacağım yeminle söylüyorum konuşmayacağım. Peki bunlar söyleseler bunların gerçekten Allah için bunların suçu ve ilgi ve alakası yok. O zaman bizim suçsuz olduğumuza inanacak mısınız? Kanaat getirecek misiniz? Ve ben burada bunu itiraf ediyorum eğer bu arkadaşlarla ilgili yani İsmail Sağır’la ilgili eğer bir suçlu varsa o benim vallahi billahi tillahi yemin ediyorum İsmail Sağır’ın ilgi ve alakası yoktur. Tahliyemi arz ediyorum.

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:”İlk önce 8 Mart tarihli duruşmada verdiğim dilekçenin eklerini daha sonra takdim edeceğimi belirtmiştim o ekleri mahkemeye sunuyorum. 8 Mart tarihli dilekçemin ekleri. 2. olarak efendim Danıştay suikastını aydınlatmak açısından 4 ayrı bölüm seçtim toplamı 7 dakika oluyor. Görüntüler var benim Mayıs ayında bu konuda 26 Mayıs

46

Page 47: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:47

tarihinde yaptığım basın toplantıları rica edeyim 2. ile 5. dakika arasında size vermiştim memur bey.”

Salonda görüntülü ve sesli video kaydı izletilmeye başlandı.Sanık Doğu Perinçek:”Buraya dikkatinizi rica ediyorum. Salonda görüntülü ve sesli video kaydı izletilmeye başlandı. Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi 6, 11’e geçiyoruz efendim. 6 dakika 11. Saniye. Ordan 8’den

20’ye kadar. Sizde var listede. Hazırlarken şunu söyleyeyim ha pardon.”Salonda görüntülü ve sesli video kaydı izletildi.Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi 16 dakika 16, 4. 17;35’e kadar.”Salonda görüntülü ve sesli video kaydı izletildi.Sanık Doğu Perinçek:”18, 32”Salonda görüntülü ve sesli video kaydı izletildi.Sanık Doğu Perinçek:”Evet şimdi efendim dikkat ederseniz burada 26 Mayıs 2006

tarihinde bir basın toplantısı yapıyorum. Bu basın toplantısı iddia makamında oturanlarında dikkatini çekmişti ve çeşitli taleplerde bulunmuşlardı bu basın toplantısıyla ilgili. Bir zaman dizimine bakalım 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay suikastı oluyor. 26 Mayıs yani 9 gün sonra ben bu basın toplantısını yapıyorum. Basın toplantısında hangi gerçekleri belirtiyorum; birincisi, birincisi ve çok önemli bu soruşturmayla yetkili olan görevli olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının elinden ve terörle mücadele şubesinin elinden bu soruşturma alınmıştır. Bunun kaynağı olarak 3 yerde neyi belirtiyorum? Diyorum ki bizzat terörle mücadelesi şubesi söylüyor. Terörle mücadele şubesi ve burada kime söylüyor? Osman Aydın Şahin’e söylüyor Emniyetin bahçesinde kameralar çeker diyor bahçeye çıkalım diyor bizim elimizden aldılar diyor. Kim aldı Fethullahçılar bizim elimizden bu soruşturmayı aldı ve Cumhuriyet Başsavcılığını da kenara ittiler diyor. Sizi diyor dışarı çıkarttım kameralar göstermesin diye diyor bu diyor soruşturmada bizim terörle mücadelede tespit ettiğimiz husus şudur . Bulgaristan bağlantılı diyor Bulgaristan’da bu iş bu tezgahlar kuruluyor diyor. Şimdi biz bu açıklamayı yaptığımız zaman efendim acaba hatta tabi ben onların içine girip kasıtlarını bilemem ama acaba Doğu Perinçek bu soruşturmayı başka tarafa mı yönlendirmek istiyor? Ne oldu? Ben 26 Mayıs günü bunu söylüyorum 2007 Temmuzunda yani 1 sene 2 ay sonra güya MİT’e bir haber intikal ediyor Bulgaristan bağlantısı. Mit’in sizin mahkemenize yazdığı yazıya göre ve yine MİT 24 Temmuz 2007 günü, öbürünün günü yok Temmuz 2007’de bize bir haber intikal etti diyor 24 Temmuz 2007 günü MİT başbakana kişiye özel bir yazı yolluyor MİT bizim bildiğimiz şeyi 24, 26 Mayıs 2006’da bizim bildiğimizi terörle mücadele polislerinin bize söylediğini MİT 2007 yılında mı öğreniyor? Yine bu basın toplantısında ne diyorum? Yalnız terörle mücadele şubesi değil MİT’de bunu biliyor. Zaten yine dava dosyasında neyi gördük? MİT sorgunun içinde kripto damgalı Alparslan Arslan’ın ifadeleri biliyorsunuz dava dosyasından çıktı. Ha peki MİT niye 26 Mayısta bu Bulgaristan bağlantısı hemen 17 Mayıstan sonra ilk sorgularda ortaya çıktığı halde üssü örtüldü ve Fethullahçı birtakım sözüm ona polis memurlarına bu soruşturma verildi MİT’te bunu örgendi peki MİT niye 1 sene 2 ay bunu gizledi? Çünkü biz bunun üzerinde durduk durduk durduk güvenilir kaynaklardan örgenmişiz terörle mücadele şubesi polisleri bunu arkadaşıma söylediği zaman aaah hemen bu doğrudur da dememişiz, araştırmışız. Belki bize yalan bilgi veriyorlar belki bizi yönlendirmek istiyorlar. Askeri istihbarat kaynaklarına sormuşuz, MİT kaynaklarına sormuşuz 4 yerden diyor 4 yerden doğrulatmışız ondan sonra bu basın toplantısını yapmışız. Peki MİT niye 1 sene 2 ay gizliyor? Çünkü bu işlerin içinde var ve bildirirken de başbakana, kişiye özel olarak bir yazıyla içine bir de başbakana suikast katıyor balon. Yani doğru haberin içine 1 tane de yalan haber koyarak o da birtakım yalana çok fazla bel bağlayan istihbarat örgütlerinin bildiğimiz klasik numaralarındandır. Şimdi bunu bir kere bu tespiti yapalım. Sonuç itibariyle şu önemli gerçekler bu soruşturmanın gerçeğe ulaşması açısından şunlar çok önemli. 1, Ankara terörle mücadele şubesinde bunu talepler halinde de size yazılı olarak sundum. Ankara

47

Page 48: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:48

TEM’de bir mülakat yapılıyor. Hani Tuncay Güney’in falan mülakatı var ya. Ama o dava dosyasında yok. İşte orada Bulgaristan bağlantıları vesaire ortaya çıkıyor. Buna ek bir başka nokta söyleyeceğim. Alparslan Arslan’ın babası Sayın İdris Arslan o zaman 2 gazetede gördüm ben. 2 gazete 2 ayrı gün diyor ki benim oğlumun diyor Bulgaristan’dan gelen birtakım adamlarla ilişkisi vardı. Yani ailede biliyor bu Bulgaristan ilişkisini ve terörle mücadelede bu saptanıyor. O zaman terörle mücadeleden bir yazı yazılmasını ve yapılmış olan mülakatının hem metnini yazılı metnini çözümünü hem de görüntülü kayıtlarını istemek meseleyi aydınlatmak bakımından önemlidir. MİT’de zaten onlara dayanarak Bulgaristan bağlantısından bahsediyor. İkincisi, Milli İstihbarat Teşkilatı kanunlara aykırı olduğu halde Alparslan Arslan’ın sorgusuna katılıyor bu da çıktı ortaya. Katıldığı çıktı kanunlar orda başlıyor çiğnenmeye. 13 sayfa TEM’de alınan resmi ifade bir bakıyoruz MİT’in kriptolu kağıtlarıyla dava dosyasından çıkıyor. İstanbul emniyetine gönderilmiş bunlar. Peki İstanbul emniyetine yazılan üs yazı nerde? O üs yazıyı görmemiz lazım MİT bu kriptolu kağıtları İstanbul emniyetine ne için göndermiş? Onun için İstanbul emniyetinden bu üs yazınında getirtilmesini talep ediyorum. 3. nokta şimdi bakınız burada ısrarla bu basın toplantısında diyorum ki polis izliyordu bunları. Bu da terörle mücadelede saptanıyor onların bize verdiği bilgi. Polis bunları izliyordu Tekin İrşi sanıyorum 4 Mayıs 2006 pardon bu tutanaklarda var şimdi sorgusunda Tekin İrşi şunu söyledi dedi ki Danıştay saldırısından önce polis bizi izliyordu. Hatta Hovarda bardan bir anısını anlattı polisin Hovarda barda bunları izlediğini söyledi. Polis bunları izliyordu bakın biz o zaman saptamışız. Biz o zaman ne Tekin İrşi’yi biliyoruz ne şunu biliyoruz ne bunu biliyoruz hatta bazı kayıtlarda sehven dendi ona da. Daha önce 7 Mayıs’tan 7 Mayıs damgası var hadi o yanlış yazılmış falan ama polis bunları izliyordu. Bakın bu da ortaya çıkacak göreceksiniz polis bunları izliyordu. Bakın biraz evvel yani bu Tekin İrşi’nin ve diğer tanıklarında beyanatında bunu görüyoruz. Şimdi bakın ben bir Gonca Bahar’dan bahsediyorum şimdi sizin zamanınızı almamak için uzun uzun basın toplantısının o bölümlerini göstermedim. Diyorum ki Goncay Giray, Gonca Bahar bir bayan var bu olayların içinde. Bir bayan var. Gel zaman git zaman Salı günkü duruşmada da sunmuştum. Şimdi bakınız Habertürk’te çıktı bu dava dosyasından sizde zaten bu sorgularda bu Jowıca’dan bahsettiniz Jowıca’nın sır telefonu haberi şimdi burada ne diyor? Jowıca tırnak içinde Jowıca kim olduğunu tabi asıl adını bilmiyoruz Osman Mutlu’yla 304 kez görüşmüş.”

Mahkeme Başkanı:" Onları bize vereceksiniz.”Sanık Doğu Perinçek:”Vereceğiz efendim.“Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Doğu Perinçek:”304 kez. “Mahkeme Başkanı:"Buyurun devam edelim.”Sanık Doğu Perinçek:”Evet Osman Mutlu’nun dökümü.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani baz istasyonları da Osman Mutlu’nun baz

istasyonları.”Sanık Doğu Perinçek:”Evet efendim doğru.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Jowıca’nın ayrı (bir kelime anlaşılmadı).”Sanık Doğu Perinçek:”Hayır” Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Olmadığı için Jowıca’nın baz istasyonları bizi şu an (bir

iki kelime anlaşılmadı).”Sanık Doğu Perinçek:”Çok doğdu tabi. Zaten siz bunu saptadığınız için sormuşsunuz. 304

kez görüşmüş Covikca’yla Osman Mutlu. Yani burada sorgusu yapıldı.Besbelli olaydan sonra işte otomobiller tutuluyor falan ayrıntıları siz biliyorsunuz zaman kaybetmeyelim. Peki bu Jowıcakim? Yalnız bunun yaptığı iş Jowıca’nın 304 kez Osman Mutlu ile görüşmek mi? Bakın çok daha anlamlı bir şey Jowıca’nın telefonları suikasttan önceki gece hem Gaziosmanpaşa’da saat 21’di sanıyorum belirtilen saatte sinyal veriyor o Gaziosmanpaşa’dan yani restorasyonun bulunduğu yerden.”

48

Page 49: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:49

Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Jowıca’nın baz (bir kelime anlaşılmadı) ayrıntıları yok mahkemede Osman’ın var Osman’ın baz istasyonları var.”

Sanık Doğu Perinçek:”Ha burada gazete o zaten yanlış gösteriyor.” Mahkeme Başkanı:"Osman aramış gözüküyor Jowıca’yı. Osman Mutlu aramış gözüküyor

Jowıca’yı ordan belirlendi zannediyorum bu Jowıca.”Sanık Doğu Perinçek:”Ha şimdi ben gazetenin aktardığını söylüyorum.”Mahkeme Başkanı:"Tabi tabi buyurun tabi tabi onlar incelenir, onlar incelenir.” Sanık Doğu Perinçek:”Ben tabi bunu dosyayı aydınlatmamız lazım. Tabi ben şimdi ben

gazeteyi aktarıyorum. Biz elimizde maalesef aradık bulamadık dava dosyasından. Bunu aydınlatalım şimdi gazete diyor ki Osman Mutlu’yla Jowıca Stovkoski son görüşmelerini 17 Mayıs 2007 gecesi yani suikasttan bir önceki gece saat 3’te yani Danıştay saldırısından saatler önce yapmış diyor. Ondan sonra Bulgar Jowıca Stovkoski’nin hattının Danıştay saldırısından 1 gün önce, 1 gün önce Ankara’dan sinyal verdiği tetikçi Alparslan Arslan’ın Ankara’da kaldığı otel ile Gaziosmanpaşa’da görüşmeler yaptığı saatlerde aynı bölgelerde olduğu ortaya çıktı. Ben bu gazeteden okuyorum yanlışım varsa gazeteden olabilir yanlış, ama bunu aydınlatmamız lazım. Ama Osman Mutlu’nun telefonları ise bu, o da anlamlı bir şey. Şimdi burada 2 tane önemli nokta var. 1, o gece Gaziosmanpaşa’da restorandaki buluşma saatlerinde ordan sinyal veriyor bir de ondan sonra otelden sinyal veriyor. Otelin bulunduğu Çankırı caddesinden ha ben bu gazetenin bilgisinin doğru olduğu kanaatiyle şunu söylüyorum eğer bu doğruysa, yanlışsa yanlışı çıkar. O bayan kim? İsmi gizlenen bugüne kadar mahkemenizin de üzerine gitmediği o Gaziosmanpaşa’daki yemekte efendim Koray Yılmaz’ın yanında olan bayan kim? Ertesi gün Danıştay cinayetini işleyecek bir adam bir yemeğe geliyor ondan evvel bir Avukat Tarkan Toper ile buluşuyor. Arkasından bir yemeğe geliyor, o yemeğe gelmesi son derece anlamsız. Yani çok acayip bir olay o yemekte bir şey olduğu çok açık. Ya tanıştırılıyor ya bir başka bir ilişki onun aydınlatılması lazım. Ondan sonra o bayan gizleniyor o bayan Gonca Giray mıdır Goncay Giray mıdır efendim Gonca Bahar mıdır Jowıca mıdır ama bu gazetenin yazdığı doğruysa Jowıca denen kodu Jowıca olan hanımın telefonlarının hem orada hem de daha sonra Çankırı caddesinde oteli bulunduğu yerde sinyal vermesi çok ilginç. Başka bir konu yani işte gerçek deliller, gerçek araştırılacak konular buralarda Bulgaristan üzerinden gidin Bulgaristan’da şu bakın şu bakımdan çok önemli MİT’in size yolladığı1 sayfalık bir bilgi notu var 1 sayfa. 1 sayfalık bilgi notunda size künyesi dışında Alparslan Arslan’ın yani babası kim, anası kim, hangi mezun nerden mezun olmuş, hukuku bitirmiş avukat olmuş ama bunun dışında size 2 tane bilgi veriyor 2 istihbarat veriyor. İkisi de açık birisi diyor ki Doğu Perinçek bir basın toplantısında yapıp bunların Bulgaristan bağlantısını söylemişti. 2. bilgi MİT diyor biz diyor MİT olarak bunun Bulgaristan bağlantısını olduğunu 2007 Temmuz’unda örgendik ve başbakana bildirdik. Halbuki yüzlerce belki de binlerce istihbarat bilgi çıktı gazetelerde bu olayla ilgili. Hiç birine itibar etmiyor size 2 tane Bulgaristan bilgisi yolluyor başkada bilgi yollamıyor. Bunun bir anlamı yok mu? Yine dikkatimizi çekiyor bunu belirtmiştim uzatmayacağım ama benim yani çok anlamlı bulduğum bir olay avukat Serkan Toper yani Tarkan Toper’in kardeşi Alparslan Arslan’ın çok yakın arkadaşı Alparslan Arslan ve İsmail Paker ile İlnur Çevik’e gittik dedi. Başkaları da doğruladı bunu bir İlnur Çevik ilişkisi var yani Alparslan Arslan kim İlnur Çevik kim? İlnur Çevik kim? Irak’ın kuzeyinde bir havaalanı CIA güvenceli insanların veya CIA bağlantısı askeri hava alanları ancak CIA bağlantıları ile yapılıyor. Yaptığı bir kümes bile yok İlnur Çevik’in gazeteci bir kümes bile hayatında yapmamış ama birden bire Kuzey Irak’ta Amerikan askeri havaalanı yapıyor 120 milyon diye hatırlıyorum. 120 milyon dolarlık. Bunlarda efendim araştırılacak falan konular değil efendim çünkü belli havaalanı yapan gizli arkada bulunan bir sermayedar değil İlnur Çevik’in müteahhitliği ile yapılan bir askeri havaalanı var ve o askeri havaalanını yapan Kuzey Irak’taki İlnur Çevik ancak CIA güvenceleri ve CIA bağlantılarını yapacağı bir iş aynı zamanda Alparslan Arslan’la bir ilişki var ve aynı zamanda İlnur Çevik’in avukatı Tarkan Toper bir gece evvel

49

Page 50: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:50

Alparslan Arslan ile buluşuyor ve gündüz bir kere daha buluşmuşlar ve orda Tarkan Toper in masasında bir bayan oturuyor Muhterem bir bayan diyor Alparslan Arslan ve o bayanın ismi gizleniyor. O bayanın ismini bulmak o kadar mı zor? Orda oturan diğer Koray Yılmaz. O kim, ilişkileri ne? Esas ilgi çekici olaylar bunlar yine başka bir nokta Koncay Giray bizim bilgilerimize göre Ertaç Giray’ın yani Sarıyer eski savcısı ve Muzaffer Tekin’e teslim olmamaya yönlendiren teslim olmamaya yönlendiren burada dahli çok açık yani İsmail Paker, Ertaç Giray bunlar çok çok ilginç Paker esas adı İsmail Eksik buralarda dahil bu işlerde şu veya bu rolleri olduğu şüphesi çok kuvvetli Koncay Giray Ertaç Giray’ın telefonun kayıtlı olduğu isim. Kardeşi, kız kardeşi midir? Eşi midir? Kızı mıdır falan ama bir de Gonca Bahar var o da Goncay Giray adına çok benziyor. Bunların yazı yazılarak kimliklerin saptanması Goncay Giray adına bir telefon kaydı var mıdır? Bütün bunların kayıt edildiği günden sonuna kadar bütün iletişim ilişkilerinin saptanmasını talep ediyorum. Sonra yine burada zamanınızı almamak için basın toplantısını göstermedik orda TEM şubesi diyor ki arkadaşımıza TEM şubesinde görevli polisler bu diyor bir robotlaştırma var diyor bu olayda yani bu olayı işleyen Alparslan Arslan’ı robotlaştırmışlar. Ben bunu basın toplantısında söylüyorum, yazılı metinde de var dava dosyasında var benim basın toplantısı metninde. Bütün basın toplantılarımın tamamını size yoğun disk içinde takdim edeceğim. Robotlaştırmışlar aynı robotlaştırmayı Alparslan Arslan’ın annesi, babası hepsi burada tanıklık yaptıkları zaman söylediler bizim oğlumuz tanımıyorduk son zamanlarda dediler, bir robot gibi olmuştu TEM şubesinde robotlaştırmışlar diyor ve yine dava dosyasında belgelenmiş cin çıkarma olayları var. Bir insan devamlı bir tekke gibi bir yere götürülüyor ondan sonra bunun tepesine biniyorlar fiziki tazyik yapıyorlar bundan cin çıkartıyorlar robotlaştırılıyor işte bir robota döndürülüyor ve bu robotlaştırma sonunda ideolojik telkinler şimdi bakın burada Salih Kurter’in sorgusunda ben bir soru sordum. Dedim ki Danıştay hakimi türban konusunda bu şeyi verdiği zaman kararı verdiği zaman İslam’a göre sizin anlayışlarınıza göre şeriata göre bunun cezası nedir dedim. Bunun cezası büyüktür dedi. Peki bunun cezasını kim verecektir dedim. Allah verecektir dedi, cezasını Allah verecek. Peki cezasını Allah nasıl verecek? Allah gelip kendisi Danıştay hakimini öldüremez birisini mi memur etmesi lazım? Ne deniliyor telefon kayıtlarında? Alparslan Arslan’a ve aynı zamanda o Salih Kurter in evinde sen Allah’ın askerisin yani Allah’ın silahlı gücü Allah cezayı verecek. Nasıl verecek? Silahlı yaptırım gücüyle verecek. Silahlı yaptırım gücü kim? Alparslan Arslan. Bu da ideolojik robotlaştırma olayının bir parçası. Bakın ben bunları bu rolleri oynayanlar adam öldürecek diye büyük istihbarat teşkilatları böyle çalışır adama demez sen bunu robotlaştır der ama e bu gidip bilmem kimi öldürecek demeyebilir. Ben onu söylemiyorum ama bir robotlaştırma olayı olduğu ve kendisini türbanla ilişkili olarak bir rolün sen Allah’ın askerisin Allah’a hizmet edeceksin şeklinde bir rolün ideolojik olarak dayatıldığı cin çıkarmalarla falan bu çocuğun perişan edildiği çok ortada yani bunu hepimiz burada tanık olduk. Annesi babası da feryatlar halinde bunu söylediler. Alparslan Arslan’ın kız kardeşine tuhaf mesajlar geliyor bu da çıktı buradaki soruşturmada tanık ifadeleri falan filan. O mesajları da okuduk, o mesajlar yani bir delinin yolladığı mesajlar değil. Hepsi birtakım bağlantılar yani bir küçük kızı Elif adında daha o zaman sanıyorum 15 yaşında falan değil yani daha henüz reşit olmayan bir kız kardeş bilmeden abisinden bir şey geliyor ona götürüyor birisine yolluyor. Ama bir istasyon görevi görüyor çok açık. Bilmeden o kız bir istasyon görevi yapıyor çok açık. Onunda üzerine gidilmemiştir anne baba biliyor bunu bakın anne baba burada tabi çocuklarını koruyorlar o çocuğun masum olduğu söylenerek o bağlantılar bulunmalıydı. Bir istasyon görevi yaptığı şimdi uzatmayacağım çünkü yarım saat incelediğimiz zaman onun bir istasyon olduğu ve belli insanlarla bu işle bağlantılı bazı mesajları taşıdığı o kadar açık ki İdris Arslan’ı söyledim Bulgaristan’dan gelenler vardı diyor benim oğlumla ilişkiler vardı bakın bu da TEM’in tespitini MİT’in tespitini doğruluyor. Babada görmüş Bulgaristan ilişkilerini. İlginç kamerayı bir güvenlik şirketi var Danıştay’a kamera yerleştirmiş, bu güvenlik şirketinin sorumlusu emekli albay Orhan Çoban Eymür ne diyor? Bu Orhan Çoban hakkında? Vatan gazetesi 22 Nisan 2010’da okuyoruz.

50

Page 51: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:51

Vatan gazetesi 22 Nisan 2010 Kaşif Kozinoğlu ile birlikte bize gelen grubun en kıdemlisiydi. Yani Orhan Çoban o Danıştay kameralarıyla ilgili güvenlik şirketinin sorumlusu olan Orhan Çoban eski bir MİT mensubu ve kimle ilişkili? 2 gün önce tutuklanmış olan CIA’nın Uygur bölgesinde şurda burda Orta Asya’da birtakım karanlık işlerinin ve birtakım terör faillerinin içinde olduğunu bizim 10, 15 sene önceden açıkladığımız şahıs Kaşif Kozinoğlu ve Doğu Perinçek’in suikastın içinde. Bunun kaynağı kim Eraslan Özkaya Yargıtay Başkanı ve Alaattin Çakıcı, Doğu Perinçek’i öldürtüp benim üzerime atacaklardı diye hem Büyük Millet Meclisi zabıtlarına geçti hem Tekirdağ’da verdiği ifade Eraslan Özkaya’nın ifadesi ile doğrulandı. Yani bir de böyle bir şey Mehmet Eymür ne yapıyor Mehmet Eymür burada? Bütün soruşturmada onun bir karartma görevi yaptığı saptırma görevi yaptığı MİT yazısıyla ortaya çıktı. MİT mahkemeye bir yazı yolladı bu Abdülkadir Erdil olayıyla ilgili olarak dedi ki bize Temmuz ayında Mehmet Eymür başvurdu dedi ki ben bu Danıştay suikastı ile ilgili çok önemli bilgiler getireceğim. Getirdiği bilgileri dinledik çağırdık dinledik bunların uydurma olduğunu tespit ettik yani ben yazıyı kibar yazılmış yazıda halk diline çeviriyor bunların uydurma olduğunu Mehmet Eymür bu işin başında saptırıcı olarak bizzat var birilerini kullanarak değil ve bakın aynı olayı basın üzerinden de yapıyor Ecevit Kılıç’ın 2 gün evvel yapılan sorgusunda ne çıktı? Mehmet Eymür’ün adamı Duran Fırat bunu bütün dünya alem biliyor değil mi MİT raporunda da yazılmış MİT’in size yolladığı MİT diyor ki MİT bu Duran Fırat diyor kontra terör dairesinde Mehmet Eymür’le birlikte çalışırdı diyor. MİT’çidir diyor ve Ecevit kılıç ne yapıyor? O haberi o bilgiyi Duran Fırat’tan aldığını söylüyor Ecevit Kılıç’a Mehmet Eymürler, Duran Fıratlar Danıştay suikastını saptırmak yönlendirmek için yazılar yazdırtıyorlar bu da ortaya çıktı mı? Peki Mehmet Eymür’ün üstüne ne lazım? Niye Mehmet Eymür Danıştay suikastını saptırmak, başka yönlere yönlendirmek istiyor saçma sapan şeylerle? Mehmet Eymür aynı zamanda karargah Bulgaristan’da kontra terör dairesinin karargahı Bulgaristan’da. Mehmet Eymür MOSSAD ilişkilidir Mehmet Eymür 9 Türk gencini, 9 Türk gencini 1973 yılında Nahrel Belet kampında benim arkadaşlarımı İsrail Deniz Kuvvetleri ile işbirliği yaparak İsrail deniz kuvvetlerine ihbar edip öldürttüren şehit eden adamdır. Bunlarda kim söylüyor? 3. adamı MİT’in Savaşman diyor ki bu adamlar diyor CIA’yla MOSSAD’la ilişkili… Bende diyor CIA’yla ilişkiliydim diyor ama hepimiz CIA’yla ilişkiliydik ama bu adamlar Türk gençlerini MOSSAD’la işbirliği yaparak İsrail Deniz kuvvetlerine 1973 Şubat ayında Doğu Perinçek’in arkadaşlarını şehit ettirdi, ihbar etti Cengiz Çandar o kamptaydı Cengiz Çandar o kamptan ayrıldı ondan sonra oraya Deniz Kuvvetleri karadan çıktı 9 arkadaşımızı öldürdü. Dövüşe dövüşe öldüler İsrail. Kim kimliği bu Mehmet Eymür’ün bu Danıştay olayındaki ve bütün Ergenekon soruşturmaları rolünü de görüyoruz . Çağrılıyor bilgi notu alınıyor Mehmet Eymür’ün bilgi notu alınıyor MİT ise ne diyor Mehmet Eymür için? Hep dava dosyasından konuşuyorum dikkat ettiyseniz. MİT ne diyor? MİT diyor ki bu Mehmet Eymür diyor yasadışı işler yapıyordu kontra terör dairesi bu kontra terör dairesi bu yasadışı işler yüzünden lağvettik diyor, lağvettik diyor bu da dava dosyasında var bunlar resmi raporlar. Ya MİT yalan söylüyor veyahut da bunları ciddiye almak zorundayız. Lağvettik diyor şimdi buradan şunlar çıkıyor. Bağlıyorum efendim siz burada izlediniz hakimler olarak benim gördüğüm siper kazmacan çok yanlış bir şekilde götürülüyor yani hukuken yani böyle konuşuyoruz artık burada biz bize tamamen yanlış bir yöne burada çıktı bütün yalanlar ortaya çıktı baz istasyon raporları geldi Sayın Zeynep Küçük ortaya çıkardı falan yani bir Türk hakiminin artık burada ki iddialara yönelik yani işte bombaları yok bilmem evin şu katında verildi hepsinin yalan olduğu evin tarif edilemediği şimdi onları tekrar anlatmayım. Zeynep Küçük o kadar çok anlattı ki ve o kadar kanıtlayarak anlattı ki yani bir seferinde bende infial gösterdim sonunda. Ha şimdi çıktı hala biz bir kuyu bir kuyuya bize itilen bizi ittikleri kuyu onun da TEM şubesi söylüyor diyor ki elimizden Cumhuriyet Başsavcılığı bizim elimizden bu suikastı geldi Fethullahçı polisler kaptı diyor. Niye kaptı niye polis gider başka yetkili polisin ve savcılığın elinden bu suikastı ve soruşturmayı kapar? Bakın bunların hepsi ispatlandı ben bunları MİT’in o raporları gelmeden söyleseydim üzerinde düşünebilirdiniz soru

51

Page 52: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:52

işaretleri koyabilirdiniz ama MİT’in evet Bulgaristan bağlantısı var 2007 Temmuzunda bunu biz bu konuda bilgiler aldık dedim demesinden sonra bunlar ciddiyet kezbetti. Yani Bulgaristan merkezli bir tertip ve örgüt bir kere şunu söyleyeyim bu örgütlü bir iş. Yani ben burada ki diğer sanıkların çoğundan ayrılıyorum Danıştay suikastı efendim birisi türban yüzünden kalkmış gitmiş kafası bozuk ben böyle bir şeyi ben hiçbir şekilde kabul etmem. Çünkü bütün tablo bütün bilgiler bütün kanıtlar bunun örgütlü olduğunu gösteriyor. Yani bu Alparslan Arslan’ın kendi infialiyle olan bir şey çok olmadığı çok açık, çok açık. Ama burada bunun arkasındaki gerçek örgüt karartılıyor bunun üzeri örtülüyor ve buna ait deliller yok ediliyor. Şimdi bu da ispatlanmadı mı şimdi bugünkü benim size anlatımlarıyla daha o günden itibaren yani cinayetin ertesi gününden itibaren bu suikastın karartıldığı arkasındaki örgütün gizlendiği vesaire şimdi anlattım hepsini bu kadar delil ve başka deliller. O örgüt kim? Bakın o örgütün karartıcıları da meydanda Mehmet Eymürler Duran Fıratlar bilmem Kaşif Kozinoğulları şunlar bunlar efendim Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahinler, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin daha ortada fol yok yumurta yok bir şey yok suikast olmuş diyor ki sürprizler var biliyorlar çünkü izleniyor hükümet biliyor olayı. Örgüt örgütün bir şeyi de Mehmet Ali Şahin hepsi örgütün içinde. Şimdi bu neticeyi talep 9 madde halinde sundum Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM şubesinden Alparslan Arslan ile yakalandığı zaman yapılan mülakat ve kayıtları. Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM şubesinden Alparslan Arslan ile mülakat yapan emniyet görevlerinin mahkeme huzurunda dinlenmesi. Mülakat yaptılar altlarında kim var o sırada çalışan Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, Zehra, Fatma diyelim 9 kişi 10 kişi 11 kişi gelsinler burada konuşsunlar bunların içinden şu karakterli insanlar çıkacaktır. Evet bu adam Bulgaristan bağlantısını biz o zaman tespit ettik diyeceklerdir. MİT’te ordan tespit ediyor zaten 2, 3, İstanbul ve Ankara Emniyet Müdürlüklerine yazı yazılarak 17 Mayıs 2006 tarihinde önce Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi, İsmail Sağır ve Alparslan Arslan’ın diğer arkadaşları hakkında izlenme raporları, izlenmiş. Bakın Emniyet Müdürlüğüne yazalım siz bunları izlediniz mi 17 Mayıs’tan evvel? Eğer orda namuslu bir görevli kaldıysa hala o size evet izlendi ve raporlar bunlar diyecek. 4 üzerinde MİT’in kripto damgaları bulunan 13 sayfalık ifadenin ön yazısı niye yok, niye dosyada ön yazı? Ön yazısız bir evrak yollanır mı Türkiye Cumhuriyeti Devletinde? O yazının İstanbul emniyetinden istenmesi Koncay Giray’ın üzerine kayıtlı cep telefonun hangi tarihte verildiği ve bütün iletişim kayıtlarının istenmesi Koncay Giray diye bir insan varsa nüfus kayıtları hakkında MİT’te kayıtlı bilgilerin istenmesi. Aspiras firması hakkında Türkiye odalar ve borsalar birliğine yazılarak ticaret sicil kayıtlarının istenmesi. 11 Haziran 2006 gecesi Ankara Gaziosmanpaşa’da Tarkan Toper, Koray Yılmaz ve Alparslan Arslan ile yemek yiyen bayanın meçhul bayan bu kadar aylarca, yıllarca soruşturma yürütülüyor bir bayan hala meçhul. Niye meçhul o bayan, niye herkes titriyor o bayanın kimliğinin ortaya çıkmasını önlemeye çalışıyor? Niye mahkememiz o bayanın kimliğinin ortaya çıkması için gerekli sorumluluğu göstermiyor ve adı geçen bayan hakkında 9. madde MİT’e yazı yazılarak ilgili bilgilerin istenmesi. Bu talepleri sunmuyorum şimdi çok 2 dakikalık son konu geçen aydı sanıyorum. Ben mahkeme başkanı Köksal Şengün’ün bu dava 30 yılda bitmez dediğini belirtmiştim. Bir üye hayır böyle bir söz söylememiştir efendim tutanaklarda böyle bir söz yok diye belirtmişlerdi. Ben tutanaklarda böyle bir söz var ve mahkemede belirtti demedim. Ben ne söyledim? Vatan gazetesi bunu yazdı ve size onun belgesini Vatan gazetesi kesiğini sunacağımı belirtmiştim. İşte burada Vatan gazetesi 1. sayfa dur şey aslını sunayım da güzel gözüksün. Vatan gazetesinin 9 Haziran 2010 tarihli 1. sayfa manşeti. Devam haberinde bu manşetin devamında. Şurda ne diyor? Ya Hakimler Savcılar Yüksek kurulu başkan vekili Kadir Özbek, Şengün Köksal Şengün bana bu dava 30 yılda bitmez dedi. Köksal Şengün doğruyu söylüyor bu dava 30 yılda değil bu dava devrim olmazsa 40 yılda bile bitmez. Yani bu çok açık işte görüyoruz ha öbür dava Balyoz davası ben hesap yaptım bu davaya göre 2009 yılında 196. sanığın sorgusu yapılacak en iyimser hesaplama 2009. Eğer 2019, 2019 yılında eğer yeni tempoyla giderse yani bu duruşma salonu paylaşıldığı temposuyla o zaman Cumhuriyetin 100. yıl dönümü

52

Page 53: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:53

2023’te son sanığın sorgusu yapılacak. Bunun hesabını yaptım bakın bu yanlış çıkmayacak ama devrim olacak, devrim geliyor yani Türkiye’nin üzerine bu kadar varılırsa bu devrimle bunun cevabı Türkiye’yi bölmeye kalkışanlar cevabını devrimle alacak. Öyle kolay değil Cumhuriyeti yıkmak ve bölmek, ha onun için bu davalar ne 2019 ne 2023’e kalmayacak ama burada ben neyi söylüyorum? Bu davalar işte böyle kurgulanmıştır bitmesin diye kurgulanmıştır buradan efendim siz heyet olarak buna bir karar vermeyeceksiniz bir hüküm kalmayacak o günlere. Şimdi burada daha niçin üye bunun üzerine gitti? Üyenin bunu görmemiş olması mümkün değil. Çünkü Beşiktaş’ta Vatan’da bunlar çıktığı zaman birkaç gün çıktı. Arkasından ne dedi Köksal Şengün? Birileri savaş açtı kurt içimizde dışarıda değil, yargının içinde kurt var diyor. Gerçeği söyledi dürüst insan dürüst hakim Cumhuriyet yargıcı gerçeği söyledi. İçimizde yargının kurt var bunlar Beşiktaş’ta görülmedi mi nasıl görülmez elden ele dolaştı. Ha şimdi yargı şu noktaya geldi efendim sözümü bitiriyorum mahkeme üyeleri, mahkeme başkanı hakkında delil topluyor savcılar kendileri başsavcılarını dinliyor. Böyle bir yargı olur mu? Çürüyor Türk yargısı çürümektedir ama mahkeme başkanına ha bu bu şeyi Doğu Perinçek getirsin bu dava dosyasına girsin de Köksal Şengün buradan uçuralım.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim hangi mahkeme üyelerinden bahsediyorsunuz?” Sanık Doğu Perinçek:”Çalmuk, Çalmuk. Çalmuk Beyden bahsediyorum Çalmuk Bey

geçen duruşmada böyle bir şey olmadığını, Köksal Şengün’ün kesinlikle böyle bir şey söylemediğini söyledi. Bilmiyor mu bunu? Bilmemesi mümkün değil ama ne olacak gelecek dava dosyasına girecek ne lüzumu var Doğu Perinçek?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim o amaçla sorduğunuzu zannetmiyorum yani başka yanlış anlaşılma. Buyurun, buyurun.”

Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi bakın efendim yani benim kanaatimi söyleyeyim eğer ben burda yanılıyorsam hakikaten çok üzülürüm?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim toparlayın lütfen.Sanık Doğu Perinçek:”Ama şimdi buradan kim karlı çıkacak? Köksal Şengün karlı çıkacak.

Köksal Şengün’e komplo kuranlar karlı çıkmayacak. Köksal Şengün karlı…. Siz yani Köksal Şengün başka komplolarda kuruldu. Şimdi açık konuşalım bizim Türkiye’nin kaderini ilgilendiriyor. Şey olmadı mı siz birtakım avukatlar ve eski adalet bakanı Seyfi Oktay la ilgili olarak savcılık bir soruşturma yürüttü ve soruşturmanın sonunda Köksal Şengün’ün kendiside birtakım tertiplerin hedefi olduğu ortaya çıkmadı mı? Şimdi onun iddianamesi gelecek. Zannediyorum yakında gelir iddianamesinde ne var Köksal ha hepimiz biliyoruz.

Mahkeme Başkanı:"Bilmiyoruz efendim.Sanık Doğu Perinçek:“Basına yansıdı efendim biliyoruz birbirimizden bunları yani.”Mahkeme Başkanı:"Hayır iddianameyi görmüş değiliz yani iddianame. Buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Peki ben biliyorum siz bil… siz ben daha ben biliyorum ne var orda

Köksal Şengün iftiralara bilmem başka tertiplere hedef olan bir insan. Onun iddianamesi geldiği zaman nasıl 13. Mahkeme Başkanı olacak? Böylece Köksal Şengün’ü de buradan uçuracaksın haa o zaman çok iyi olacak. O zaman bu mahkeme bu duruşmaları götüremeyecek sandalyeleri yargılayacak. Siz en sonunda sandalye yargılayacaksınız oraya gidiyor iş. Bakın ben size bir Danıştay suikastı soruşturulması nasıl yürütülür acizane bunun kanıtlarını sundum. Rahatsız olmayın soruşturma öyle yürütülür. Deliller ortada öbürleri tamamen çürük yanlış hiçbir Türk hakimi o yola gitmez gördüğü hadi bunlar saçma sapan şeyler. Hiçbir Türk hakimi böyle bir soruşturma yürütmez. Ben hiç hayatımda görmedim ha bu, sizi bitmiştir.”

Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bugün konuşmalarınızda kullandığınız o Jovika (üç dört kelime anlaşılmadı) onları nasıl o isimler ortaya çıktı (bir kelime anlaşılmadı).”

Sanık Doğu Perinçek:”Bakın şimdi şunu söyleyeyim Sayın Başkan soru soruyor.”.Mahkeme Başkanı:"Yani Doğu bey. Buyurun, buyurun cevabını verin.

53

Page 54: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:54

Sanık Doğu Perinçek:”Sayın başkan beni referans olarak kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar ben burada 2. defa oluyor.”

Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”(birkaç kelime anlaşılmadı)Sanık Doğu Perinçek:”Ben diyor bak iyi adamım sen bana iyi adam demiştin beni referans

alarak kendini temize çıkartmaya çalışıyor düştükleri durum bu.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Başkanım müsaadenizle. Mahkeme sizi referans

almaz.”Sanık Doğu Perinçek:”Bir üye ne hale düşmüş ki sanıktan referans alarak kendini

aklamaya çalışıyor.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mahkeme sizi referans almaz.” Sanık Doğu Perinçek:”O kadar.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mahkeme sizin beyanlarınız arasındaki çelişkiyi ortaya

koydu onu anlamanızı bekleriz.”Sanık Doğu Perinçek:”Bu çelişki yok bakın bu rahatsız olmayın siz bir şey aydınlandıkça

orada böyle sinirleriniz hop hop ediyor görüyorum ben buradan hop hop ediyor.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mahkeme doğruyu araştırır, mahkeme araştırdığı

doğrularla siz konuşmanızda bazı (birkaç kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı.”Doğu bey 1 dakika bir dinleyelim, tamamlarsınız.”Sanık Doğu Perinçek:”Ne doğru araştır…. Burada, burada.”Mahkeme Başkanı:"Doğu bey tamamlarsınız.Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi bakın sakin sakin anlattık ben sizi aydınlattım ben size bir

soruşturma dersi verdim tamam mı siz öğrenin soruşturma nasıl yapılır öğrenin. Ben size bir soruşturma dersi verdim.”

Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizin bakın sizin beyanlarınızı mahkeme sizin beyanlarınızı size hatırlatır. Yaptığımız şey budur.”

Sanık Doğu Perinçek:”Ben sizinle tartışacak değilim.”Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yoksa sizden veya bir başkasından referans alma

ihtiyacını taşımaz.”Sanık Doğu Perinçek:”Siz konuşmaya dev… Ben size cevap veremem. Size ne cevap

vereceğim.”Mahkeme Başkanı:"Doğu bey ifadenizde belirttiğiniz bir iki şey var bu 26 Mayıs 2006

tarihinde yaptığınız basın toplantısında 2 tane kamu kurum kuruluşuna daha suikast yapılacağından.”

Sanık Doğu Perinçek.”Evet, evet”Mahkeme Başkanı:”Eylem yapılacağından bahsediyorsunuz onların isimlerini söyleyebilir

misiniz?Sanık Doğu Perinçek:”Evet o da aydınlandı o da aydınlandı dosyada çıktı.”Mahkeme Başkanı:"İsim olarak söyleyebilir misiniz? Şurası burası diye.”Sanık Doğu Perinçek:”Benim hatırladığım biri Adalet Bakanlığı yani bir yanlış olabilir bir de

Cumhurbaşkanı gibi hatırlıyorum ama o da burada aydınlandı. Soruşturmada birkaç şeyden 2 yere daha yapılacağı hatta sanıklardan da söyleyen oldu. 2 işimiz daha var dendi yanlış hatırlamıyorsam tutanaklarda var. Başka bilgiler belgeler de geldi 2 yere daha benim hatırımda kalan Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Necdet Sezer diye aklımda kalmış ama yanlış bilmiyorum o da doğrulandı.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam bir de bu askeri istih… Tamam burada askeri istihbarattan bahsettiniz bu bilgileri ondan aldığınız söylendi 4 yerden.”

Sanık Doğu Perinçek:”Hayır TEM dedik, TEM’den bilgileri aldık hatta bakın ben burada açık isim veriyorum. Aydın Şahin bu bilgiyi ilk getiren arkadaşımızdır. Sorgulara soruşturmaya

54

Page 55: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:55

katılıyor avukat olarak orda polis memuru kendisini bahçeye davet ediyor ve bu bilgileri veriyor ben bu konuşmayı.”

Mahkeme Başkanı:"Başka kimlerden aldınız bu bilgileri?”Sanık Doğu Perinçek:”Efendim”Mahkeme Başkanı:"Başka kimlerden aldınız bu bilgileri tam açıklar mısınız?”Sanık Doğu Perinçek:”Biz bu bilgiler gelince yani TEM’den bu bilgi gelince dedik ki ya bizi

aldatıyor olabilirler yani polis belki bizi yönlendirmek istiyor bunlar ciddi şeyler bunu araştırın diye arkadaşlarımız araştırmışlar ve çeşitli yerlere sordular.”

Mahkeme Başkanı:"O yerleri soruyorum efendim yani gerekirse araştırır, sorarız heyet olarak.”

Sanık Doğu Perinçek:”İşte onu da açıklıyoruz askeri istihbarat çevrelerine sormuşlar. MİT çevrelerine sormuşlar. E bunu MİT’te doğruladı evet o da çıktı meydana.”

Mahkeme Başkanı:"Askeri istihbarattan da aldınız mı?Sanık Doğu Perinçek:”Ona da sorumuşlar, tabi sorumuşlar.Mahkeme Başkanı:"Siz söylüyorsunuz da.”Sanık Doğu Perinçek:”Ben bunu yapmam beyim. Bakın beyefendi ben.”Mahkeme Başkanı:"Askeri istihbaratı böyle bir ismi verebilir misiniz? Yani Jandarma

İstihbarat Teşkilatımı mıdır yoksa Genelkurmay Başkanlığı istihbara….”Sanık Doğu Perinçek:”Bakın ben ben bir partinin genel başkanıyım bu konularda bizim

şeyimiz örgütlerimiz araştırır soruşturur sizin yaptığınız gibi bize derki gelir efendim biz araştırdık TEM’den gelen bu bilgiyi şu şu kaynaklar doğruladı. Bende onu nasıl diyorlarsa o titizlikle söylerim ama askeri istihbarattan Ali’den aldı Veli’den aldı veyahut da MİT’den şundan aldı falan onu ben sormam bile.”

Mahkeme Başkanı:"Ama gerekirse bu konuda yazı yazılıp araştırma yapılabilir o açıdan söylüyorum yani.”

Sanık Doğu Perinçek:”Tamam bakın ben kamuoyuna dürüstçe söylemişim basın toplantısında. Neden? Çünkü ben de kendimi güvenlik altına alıyorum yarın bir yalan yanlış bir haber çıktığı zaman hiç olmazsa bende derim ki aha bak buralar bize yanlış bilgi verdi ve ve bu bilgiler şu yöntemimiz vardır bizim; bu bilgiler alınırken şu söylenir sizin kurumuzun adı verilecek. Eğer yalan çıkarsa siz sorumlu olursunuz o derse ki evet kurumumuzun adını verin o bilgiler kullanılır yani Dışişleri Bakanlığıdır başka bir şeydir askeri istihbarattır tamam bizim kurumun adını verin.“

Mahkeme Başkanı:"Tamam (bir kelime anlaşılmadı) anlaşıldı tamam.”Sanık Doğu Perinçek:”Ha kurumun adını vermeyin derse ha biz onu kullanmayız.neden

çünkü adam kefil olmuyor onun kefil olmadığı şeyi biz seslendirmeyiz.”Mahkeme Başkanı:" Buyurun(bir kelime anlaşılmadı)Sanık Doğu Perinçek:”Ha şimdi bu basın toplantım benim 6 tanedir 25, 26 Mayıs, 1

Haziran vesaire 6 tane basın toplantısının görüntülü kayıtlarını tarihi bir belge olarak mahkeme dosyasına sunuyorum eğer vaktiniz olur bunları izlerseniz faydası olabilir.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam Nusret bey buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Son şey ben İşçi Partisi genel başkanıyım seçime gidiyor Türkiye

nasıl seçim yapacaksınız? İşçi Partisinin genel başkanı içerde genel sekreteri içerde propagandanın başında olan basın sorumlusu Hikmet Çiçek içerde. Ne biçim demokrasi bu? 3 yıldır içerde tutacaksınız ondan sonra bu seçim demokratik olacak onun için tahliyemi talep ediyorum.

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.Sanık Nusret Senem söz istedi verildi:”Sayın Başkan birkaç tane talebim var önce onları

sunayım sonra da bazı beyanlarımda bulunmak istiyorum. Geçen celse talep etmiştim Silivri Cumhuriyet Başsavcılığından getirtilmesini istediğim dosyalar vardı ve bu dosyalardan biri o

55

Page 56: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:56

okudunuz gelmiş diğer dosyanın avukatlarımdan öğrendiğim kadarıyla o zaman 1995 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği şeklinde bir bilgi aldım. Şimdi Beşiktaş’taki özel yetkili savcılık bu belgelere sahip olduğuna göre oradan bu belgenin bu dosyanın getirtilmesini istiyorum İkincisi yine o zaman 6 numara İstanbul 6 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde olan görülen ve sonuçlanan bir dava var o davanın belgelerinin getirtilmesine karar vermiştiniz o da 14. Ağır Ceza Mahkemesinin şeyinde arşivinde dolayısıyla o dosyanın da 14 Ağır Ceza Mahkemesinden getirtilmesi konusunda konusunu tekit edilmesini istirham ediyorum çünkü neticelenmiş bir dosya arşivde ki bir dosyanın 1, 1 buçuk aydır gelmemesi olmaz bunu bir an önce getirtilmesi gerekir. 3. Talebim, cezaevinde nakiller oldu 1 numaralı cezaevine nakledildik bu dava dosyasının artık şimdi klasörlerini sayamaz hale geldik herhalde bir 700, 800 klasöre varmıştır. Malzemeler elektronik olarak bize verilebiliyor bir kısmı da verilemedi bilgisayar olanağından yararlanamıyoruz burada. Daha önce mahkemenizin vermiş olduğu kararı bu cezaevine de kararları bu cezaevine de göndermenizi talep ediyorum biran önce acilen gönderilmesi gerekir zira biz 15 gündür hiçbir şeye bakma olanağı bulamıyoruz. Malzemeler disketlerde şeylerde kafamızdan ne konuşursak onu söyleyebiliyoruz belgeleri göremiyoruz bana verdiğiniz dosyaları da tabi okuyamadım okuma olanağı da bulamadım. Bunun acilen yapılması gerekir. Evet şimdi bazı beyanlarım var diye ifade etmiştim bu dava Sayın genel başkanımın bıraktığı yerden devam edeceğim onun Danıştay olayıyla ilgili önemli bir durum olduğu için oradan devam edeceğim bu dava Adalet ve Kalkınma Partisinin, AKP’nin siyasi gündemine göre yürüyen bir dava haline gelmiştir. Onun siyasi gündemine endekslenen bir duruma dönüşmüş vaziyettedir. Biliyorsunuz Ağustos 2009’da bu dosya Danıştay dosyası buraya geldi hesaplarsak tam 1 buçuk yıl 71 buçuk yıl Ergenekon iddianamesiyle açılan dava 1 buçuk yıldır başka bir dava dolayısıyla ara vermiştir bizler 1 buçuk yıldır kendimizle ilgili iddialar konusunda yargılanmıyoruz. Danıştay davası ile ilgili herkes bıraktık bütün her şeyi Danıştay’la yatıyoruz Danıştay’la kalkıyoruz. Danıştay’ın ne mal olduğu da çıktı ortaya? Ama hala hala daha dinlenecek sanıyorum 5 tane resmi tanık var başka talepler olacak yeni dinlenenler olacak ve böyle sürüp gidecek. Bitmiş 11 ayda bitmiş kararı verilmiş Yargıtay’a gitmiş gelmiş bir dosya 1 buçuk yıldır daha hala tanıklar dinliyor tanığın tanığı tanığın tanığı öbür tanığın öbür tanığın falan böyle gidiyoruz ne zamana kadar nerelere kadar gidecek? Herhalde Sayın genel başkanının söylediği gibi bu iş 30 yıldır bitmez. Danıştay için 5 tane sanığın 6 tane sanığın sorgusu ve o bitmiş davanın irtibat konusunu araştıran kısmı 1 buçuk, 2 yılda bitmiyorsa bu davanın 30, 40 yılda bitmesi söz konusu olamaz. Şimdi 3 tane tanık dinledik Pazartesi duruşma başladı Perşembe gününe kadar 3 tanık dinledik 2 buçuk tanık dinledik pardon birinin daha şeyi bitmedi gelecek ay tekrar gelecek tekrar dinleyeceğiz o daha bitmedi 1 tanesi duruyor Abdülkadir Erdil, Ecevit Kılıç Feride Esra Feride Gökçimen şimdi Sayın genel başkan söyledi MİT’in yazısı şimdi elimde bakın bu dava ile ilgili bu olayla ilgili olarak 16, 12 Temmuz 2006 tarihinde Yeni Aktüel dergisinde bir yazı çıkmış Yeni Aktüel dergisinde bir yazı çıkıyor. Bu yazıdan bu yazı çıkmadan önce yani 6, 7 gün önce 30 Haziran 2006 tarihinde Mehmet Eymür MİT’e gitmiş yazıdan MİT onu anlatıyor MİT’e gitmiş yapılan görüşme sırasında alınan tarafından müsteşarımıza aktarılan hususların hususlarla Aktüel gazetesindeki dergisindeki anlatılanlar paralellik arz etmektedir diyor MİT yani Eymür’le Aktüel dergisinin 6, 7 gün önce MİT görüşmüş Ecevit Kılıç bu haberi yaparken konunun MİT’e intikal ettiğini kendi kaynağının söylediğini açıkladı ve onun üzerine haber yaptım dedi. MİT’e intikal etmiş yani MİT’in böyle şeyle Eymür, Eymürlerin gazetecileri var yani Ecevit Kılıç gibi Eymür’ün gazetecileri var demek bu o mana çıkıyor hem Aktüel’deki yazı hem Eymür’ün MİT’e anlattıkları paralel MİT onu söylüyor ve bunun doğru olduğuna ilişkin hiçbir kayıt yoktur MİT’te diyor. Yani Eymür hem MİT’i yönlendirmeye çalışıyor hem kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor mahkemenizde bu yazı var bakın 3 yanılmıyorsam 11, 2010 yani bundan yaklaşık 4 ay önce bu yazı MİT’ten gelmiş ama buna rağmen siz Eymür’ün yönlendirdiği adamı onun yalanlarıyla mağdur olmuş başka birini günlerce dinliyorsunuz. 1 hafta 1 hafta gitti

56

Page 57: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:57

hiçbir haftanın kıymeti yok hatta devletin MASAK’ı bu iddiayı incelemiş rapor hazırlamış demiş ki bu iddia yalandır, saçmadır. Ama mahkemeniz yine dinliyor. Böyle yargılama olabilir mi? Böyle yargılama olabilir mi siz bunda bir yargıç olarak, hukukçu olarak kendinizin samimi olduğunuzu iddia edebilir misiniz? Bizi inandırabilir misiniz en azından buna? Buna inanamıyoruz işte bunları gördüğümüz için bu infiali gösteriyoruz onun için müdahalede bulunmayın bu infiali gösteriyoruz nedeni de budur. Şimdi ben 40 yıldır avukatlık yapıyorum 30 küsur yıldır avukatlık yapıyorum ben hiçbir mahkemede böyle bir şey görmedim duymadım bile. Böyle şeyler önüne geldiği zaman hadi canım der kaldırır atarlar bir kenara. Ama siz o tanıkları çok ciddiymiş gibi günlerce, yüzlerce soruyla bilmem neyle bu bir bu bir şeydir bence bir tiyatrodur bu bir yargılama değildir tiyatrodur burada tiyatro oynuyoruz. Dramatik bir durum ben bunu anlayamıyorum yani.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim mahkeme gerekli gördü o tanıkları dinledi. Mahkememiz gerekli gördü o tanıkları dinledi.”

Sanık Nusret Senem:”Bende bu kanaatimi söylüyorum kanaatim bu. Bu, bu bir yargılama değildir. Bu kasıtlıdır kasıtlıdır ve sizler konusunda bizim şüphelerimizi giderek kuvvetlendirmektir. Bakın o o MİT yazısında bahsedilen Duran Fırat yazı gelmiş MİT’ten. Duran Fırat, Eymür’le birlikte tarihini de söylüyor. 1.4.95,30.8.1997 tarihleri arasında birlikte çalışmıştır diyor Kontra terör merkezinde Duran Fırat Kontra terör merkezinde. Bu Duran Fırat bu Mehmet Eymür onlarca olayda bakın ben size Susurluk dosyaları getirdim şimdi size onları incelediğim zaman size göstereceğim onlarca olayda Türk Silahlı Kuvvetlerine suçu atmak için dezenformasyon faaliyet yürütmüştür Güneydoğu da korucular ve PKK itirafçılarıyla yüzlerce faali meçhule imza atmışlardır Kutlu Savaş raporuna şöyle bir bakın orda söyler yaptıkları itibariyle itirafçılar 1 numaradır. Kimin emrinde itirafçılar? Kontra terör merkezinin emrinde Eymür’ün emrinde. Bunu kim söylüyor? Bunu da Nazlı Ilıcak söylüyor Nazlı Ilıcak diyor ki Eymür’ün elinde Ağar’ın elinde olduğu gibi bir vurucu güç vardır.açın Kutlu Savaş raporu burada açın okuyun orda göreceksiniz. Evet Kutlu Savaş’ta aynı şeyi söylüyor itirafçılar 1 numaradır Eymür peki kim? Bu davanın tanığı, bu davanın tertipçisi bu davaya onlarca belge sunmuş adam. Peki Eymür onlarca faili meçhulün sanığı olarak hiç soruşturuyor mu soruyor mu? Sizin en makbul tanığınız işte bu davayı anlamak bakımından bunları görmeniz lazım. Sayın yargıcım bari bütün Türkiye’yi dinleyelim yani bu dava bitmiş bir dava. Her şey ortaya çıkmış vuranı belli, yapanı belli, sanığı robotlaştıranı belli, her şeyi belli olan bir davada hala hala bunlarla uğraşıyorsak bütün Türkiye’yi o zaman buraya çağıralım. Bütün Türkiye’yi dinleyin bari dinleyin de iyice işin şeyi çıksın cırkı çıksın yani ona dönüştü iş. Bu dava Haziran’a kadar bitmeyecek belli. Niye? Haziran’da AKP’nin belirlediği şey var bu davanın başlangıç tarihi 12 Haziran. 12 Haziran’da o seçim sürecinde bu dava tartışılacak, tartışılması lazım biter mi bu dava? Bitmez. Danıştay’ın 12 Haziran’a kadar tartışılması lazım ben bunu düşünüyorum bu dava 12 Hazirana kadar Türkiye’nin gündeminde olacak biri gelecek dinlenecek başka bir şey söyleyecek bir yalan atacak öbürü gelip başka bir şey söyleyecek bu böyle sürüp gidecek Hazirana kadar başbakanda çıkacak seçim kürsülerinde çeteleri yargılıyoruz özel mahkeme kurduk falan diye naralar, atacak nutuklar atacak tabi bu dava bitmez kaderinizi Sayın başkan AKP’nin kaderiyle birleştiriyorsunuz o yıkıldığı zaman sizlerde gidersiniz. Bir mahkeme bu duruma düşmemelidir bunu çağrıştıracak o kadar çok davranış o kadar çok durum ortaya çıkıyor ki bunu söylememek mümkün değil artık yani söylemek lazım sizi, sizi uyarmak lazım uyarmak lazım bu davayı 12 Haziran falan olmaz bu davayı bitirin. O dinlemek istediğiniz tanıkları falan dinlemeyin bitti bu dava. Hangi irtibatı kurdunuz? Danıştay’ın başkanını getirip dinleseniz neyi öğreneceksiniz? Vuran adam vurdum diyor silahta mermisinde bilmem nesi var her şeyi var ha şöyle vurdun ha böyle vurdun vurmuş. Neyini dinleyeceksiniz Danıştay başkanının veya Danıştay hakiminin bu değil miydi mi diyecekler, böyle bir şey var mı? Olay yerinde yakalanmış silahı elinde bilmem şöyle böyle bunların hepsinin dosyada belgeleri var peki Danıştay başkanını dinlemekte kastınız nedir? Uzatmak başka bir anlamı ve şeyi yoktur izahı yoktur.

57

Page 58: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:58

Mahkeme Başkanı:"Efendim mahkemeyi uzatmak gibi bir niyetimiz yok efendim. Yani yanlış yorumlar, yanlış yorumlar yapmayın.”

Sanık Nusret Senem:”Uzatmak dışında AKP’nin seçim propagandasına malzeme üretmek dışında hiçbir manası ve anlamı yoktur. Bunu size açık açık yüzünüze söylüyorum, bu davayı 12 Haziran’dan önce bitirin. Bitirmezseniz bu şüphe üzerinize bir kanaat olarak yapışacaktır bu mahkemenin üzerine. AKP’nin propagandasına alet edilmemesi lazım yargılamanın. Şimdi başka bir konuya da değinmek istiyorum bu arada. Şimdi bazı son birkaç gündür bazı gazeteciler gözaltına alındı tutuklandı bunlardan özellikle ikisi Ahmet Işık ve Nedim Şener’in eğer doğruysa söyledikleri basına yansıyanlar doğruysa söyledikleri bazı şeyler var şimdi bunlardan Ahmet Işık Hrant Dink için evladına bir mektup yazıyor ve diyor ki beni diyor işte ırkçı faşist babanı öldüren örgütün üyesi diye tutukladılar işte ben sosyalisttim falan işte vesaire şimdi bu genç arkadaş tabi daha önce geçmiş yıllarda bu davanın başlangıcında bu davayı tertipleyenlere epeyce malzemeler sunan ve bir kardeşimiz bu davranışıyla da aynı tutumunu sürdürdüğünü görüyorum ama ona bir şey demeyeceğim. Böyle çok insan var Türkiye’de tabi olayın farkında olmayan yürütülen propagandaya alet olan çok insan var o da herhalde bu yanılanlardan biri diye düşüyorum. Kendisine hizmet ettiği güce karşı bilmeden belki bir kitap yazmaya falan kalkınca hapishaneyi boyladı ve bizim yanımıza geldi. Hoş geldi sefa geldi umarım bu arkadaş yine onun gibi daha önce alınmış 2 yıldır yatan ve bu davanın mahiyetine hala kavramayan bazı abisi gazeteciler gibi 2 yıl yatmaz gerçeği öğrenmek için. Daha önce bu gerçekleri öğrenir tertibin herkes için aynı şekilde onun gibi herkesi mağdur ettiğini bugün elbette öğrenir. O bunu duysun basında bunu yazsın diye bunları da söylüyorum. Çünkü basında böyle çok adam var, çok adam var maalesef bu davanın bu noktaya gelmesinde tertipçilerin aleti olarak psikolojik savaşa alet olan basın mensuplarının basının büyük sorumluluğu var, büyük sorumluluğu var bu arkadaşlarımı uyarıyorum bu kardeşlerimi uyarıyorum akılları başlarına gelmezse daha çok yatarlar içerde. Çok yatarlar basın örgütlerini de uyarıyorum onlarda benzer açıklamalar filan yapıyorlar. Bu gerçekleri hep birlikte gördükleri zaman gördükleri gün bu tertip boşa çıkarılır ve o zaman arkadaşlarını kurtarmış olurlar yoksa hiçbir suçu günahı olmamış insanları suçlayarak onlara şöyle böyle diyerek veya biz onlardan ayrıyız aman tertipçilere göz kırpalım falan diyerek bu dava hiçbir şekilde onlarında lehine sonuçlanmaz Türkiye’nin de lehine sonuçlanmaz bunu bilmeleri gerekir diye söyledim bunları. Aynı şey Nedim Şener içinde geçerli onunda benzer beyanları çıktı basında. Fakat öyle olmadığını umuyorum onun o kitaplarını okudum daha önce bu Hrant Dink olayıyla ilgili gerçekleri açıklamak için büyük çabalarını gördüm onlarda onlarda hakikaten Nedim Şener’in söyledikleri değil. O olaydan hemen sonra Aydınlık gazetesinin, İşçi Partisinin gayretleriyle kamuoyuna mal olmuş şeyler onun üzerine yazılmış bir kitap başka bir şey değil o Aydınlıktakileri toparlarsanız Nedim Şener’in kitabının 10 misli eder bunu da söyleyeyim yani. Sonuna geldim söyleyeceklerimin, bilgisayar konusu bizleri için son derece önemli davaya hazırlanmamız bakımından savunma hakkımız bakımından bu konuda mahkemenin hassasiyet göstermesini istirham ediyorum saygılar sunuyorum.

Mahkeme Başkanı:" Buyurun Osman bey.Beyanların alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Avukat Lütfİ İşbulan, Av.

Hasan Gürbüz ve Av. Hüseyin Buzoğlu’nun geldikleri görüldü. Huzurlarındaki yerlerini alındı.Mahkeme Başkanı:"Osman bey buyurun.Sanık Osman Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın başkan Değerli heyet üyeleri öncelikle Yüce

mahkemenizin heyetine saygılarımı arz ediyorum. 5 yıldır ben bir hücredeyim ve kaldığım hücrenin bahçesi yok, kaldığım hücrenin penceresine güneş de vurmuyor. 5 yıldır yani güneşin yüzünü de görmüyorum ve sizden bir size bir talepte bulunuyorum ve Yüce mahkemenizin heyetinde talepte bulunuyorum. Hücremin biraz daha küçültülmesini talep ediyorum bu sözlü talebimi arz ediyorum. 1, Cumhuriyet gazetesine yapılan eylemleri ben yaptırdım. 2, Danıştay

58

Page 59: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:59

suikastını ben yaptım, yargıçlarımıza ben ateş ettim silahı Alparslan’ın eline verdim üslenmesini istedim o da üslendi. Kendisini ikna ettim daha önce ikna etmiştim üslenmesini istedim kendiside üslendi haliyle Alparslan suçsuzdur Alparslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır bunlarla ilgi alakaları yoktur. El bombaları da bana aittir ve Glock silahlarda bana aittir. Bu işlendiğim suçlardan dolayı en ağır şekilde cezalandırmanızı talep ediyorum. Necip Hablemitoğlu’nu ben öldürdüm. Cem Ersever’i de ben öldürdüm. Gazi mahallesinin o ayaklanmaya sebebiyet veren kahvehaneyi ben taradım ve çıkan ayaklanmada da polis elbisesi giydim, polislerin içerisine karıştım halka ateş ettim ölen 17 kişinin 17 kişiden 10’unu ben öldürdüm. Bütün burada 1 tek kişi varsa o da benim. Burada bulunan herkes suçsuzdur. Ergenekon’un tüm sanıklarını tekrar sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. Saygıdeğer Doğu Perinçek in tespitleri doğrudur kendisine sevgi ve saygı arz ediyorum. Kendisine yönelik olumsuz davranışımdan dolayı kendisinden özür diliyorum. Ben Ergenekon sanıklarının avukatlarına da sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. Sayın Avukat Vural Ergül her ne kadar bana hakaret etse de kendisine sevdiğimi ve saydığımı belirtmek istiyorum. Yüce mahkemenizin heyetine ve iddia makamına saygı ve sevgilerimi arz ediyorum. Herkese saygı sevgi teşekkür ediyorum. Saygılarımı arz ediyorum.

Mahkeme Başkanı:"Buyurun. Muzaffer bey buyurun.Sanık muzaffer Şenocak söz istedi verildi:”Sayın başkan Sayın mahkeme üyeleri

yargılanmam sürecinde hakkımdaki asılsız ve kabule elverişli olmayan beyanların inandırıcı olmaktan uzak izahlardan olması sunmuş olduğum gerçek ve somut deliller karşısında kuvvetli suç olgusunu yok ettiğinin inancındayım. Fakat bu inancım 44 aylık tutukluluk sürecinde bir türlü aydınlanamadığı gibi halen kuvvetli suç olgusu yıkılmadığını göstermektedir ki anlatılan ve sunulan gerçek deliller ve somut deliller karşısında bu durum karşısında bugüne kadar yapmış olduğum savunmalarımın dikkate alınmadığını düşündüğümden şuan vereceğim beyanımı bilgisayar sunumu ile destekleyerek anlatmak istiyorum izniniz olursa.

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.Sanık Muzaffer Şenocak:”Son savunma. 3. slayttan başlayabiliriz. 3’ten başlayalım.

Bilgisayar destekli sunum yapmak istemem sizlerin şahsımın durumunu görsel olarak da daha iyi bir şekilde şahsım hakkındaki gelişen olayları anlayabileceğiniz ve karar vereceğinizi düşünmemdir. Çünkü insan beyni bilindiği üzere her 2 küredeki beyin algısının farklı olması ve farklı özellikleri kontrol etmesi insanlarının düşünce ve kontrol sistemi üzerine etkisi vardır. Örnekle sol yarım küre isimleri hatırlarken sağ yarım küre yüzleri hatırlar sol yarım küre ayrıntıları görürken sağ yarım küre bir bütünü görür, sol yarım küre kelimelerle düşünürken sağ yarım kürede görüntülerle düşünür ve bunu gibi her 2 yarım kürenin birçok farklı özellikleri vardır görüldüğü gibi görüldüğü gibi vermiş olduğum örnekler dahilinde şahsım hakkındaki asılsız iddialar karşısında sunmuş olduğum görünen gerçekleri bir bütün olarak görmenize yardımcı olacağını kanaatindeyim. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından devletin güvenliğine ilişkin gizli belgelerini temin etme belgesiyle 10. ağır ceza mahkemesine sevk edildim. Burada devletin güvenliğini ilişkin belgenin temin etme suçundan tutuklandım. 13. ağır ceza mahkemesindeki yapılan iddianamede isnat ve edilen suç olarak silahlı terör örgütüne üye olma ki bu terör örgütüne üyeliğim İstanbul 13. ceza mahkemesinin 30.10.2008 tarihli duruşmasında her ne kadar iddia makamı tarafından örgüt üyeliği suçlaması ile tutuklanması istenen Muzaffer Şenocak’ın bu aşamadan atılı suçtan tutuklanmasına gerek olmadığı kararı almıştır. Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri çalma bulundurma ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma iddianamesinde belirtilen suçlarla tutuklandım. Sayın Başkan Sayın mahkeme üyeleri yargıda görev yaptığınız süre içerisinde birçok davalarda baktınız ve bu davalarda birçok insan profilleri ile karşılaştınız ve yargıladığınız kişilerin ifadelerindeki ifade genellemelerini incelerken bir yanda da ifade veren kişinin beden dilini gözlemliyorsunuz ve karşılaştırıyorsunuz bu 2 durum ve sunucunda adil kararlar vermeye çalışıyorsunuz görülen davalar da. Şahsımın Yüce mahkemenizin huzuruna vermiş olduğum ifade ve beyanlarım da 16 nolu CD’nin içerisinde 3. bir şahıs tarafından

59

Page 60: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:60

oluşturulmuş olan ve gizli olarak nitelendirilen belgelerinin işlerine yardımcı olduğum iş yerinden karışabileceğimi ifade etmem ki burada dikkat edilmesi gereken konu hayatımda ilk defa emniyette bir çok kişi karşısında sorgulama gören bir kişinin psikolojisinde suç içeren var olan bir eylem veya var olan bir olgu var ise sorgulama sırasında vereceği ifade veya beyanlarının nasıl bir durum içerisinde yer alacağıdır. Eğer kişi var olan bir eylem hakkında bilgisi var ise bu eylem ve olgu suç içeriyorsa ifade veren kişi suçlamaları ya inkar yoluna ya da suçu kabul etme yoluna giden beyan ve ifadeleri hayır ve eveti işaret eden kelimelerin olmasıdır. Oysa şahsımın ilk ifadesi dahil bu belgelerin karışabileceğidir ifadesi oluşturulan belgeler hakkında bilgimin olmadığının bir kanıtı olarak gözükmektedir. Fakat 16 nolu CD’yi oluşturan kişinin vermiş olduğu ilk ifadeden beri oluşturmuş olduğu belgelerin içeriklerinin suç olduğunu biliyor olması ve delilleri yok etmeye çalışması kişinin nasıl bir durum içerisinde olduğunu ortaya çıkartmakta ve göstermektedir. Sayın Başkanım emniyet ifadem sırasında CD’yi gösterdiklerinde CD’nin ilk açılışından bu 5 dosyayı göstermişlerdir. Dosyanın içerisinde bu bilgilerin içerisinde UTAK şirketine yani Ankara’daki şirketime ait hesap dökümanı vardı belgelerin içerisinde. Bu belgeleri bu dökümanı görünce ben karışabileceğini ifade ettim. Ama bu belge olmasaydı o belgeleri asla kabul etmezdim. Çünkü bende yok emniyet üs aramalarında hiçbir şekilde yok fakat oysa hiyerarşik yapı olarak bağlantılı olarak gösterildi iddianamede Fikret Emek’ten 21.06.2007 tarihinde emniyet ifadem sırasında şahsıma gösterilen CD içerisindeki belgelerin içerisindeki UTAK dosyasının UTAK firmasına ait olan hesap dökümlerinin olması sebebi ile CD içerisindeki askeri bilgilerin Ankara’da işlerine yardımcı olduğum şirketten karışabileceği ifademde belirttim. UTAK dosyası Fikret Emek in evinde değil iş yerinde tutulan bir dosyadır. Bu dosyalar 2004 ve 2005 yılına aittir. Disket Muzaffer Şenocak olarak şahsımdan elde edilen Aydın Yüksek’te evinde kalan disketlerde ise şirkette çalışmış olduğum konular em embriyolojik bakteri sunum disketi Enerji Bakanlığı güneş enerjisi konulu disket, yurtdışı işlere ait demir hurdası hüre ve jeneratör atık yağı konulu sunum disketi toplam 4 adet disket idi Ankara’da benim üstümde olan çalışma yaptığım diskete kayıt ettiğim dosyalar. Emniyet üst aramam ev, iş aramalarına tutanaklarına gizli belge olarak nitelendirilen herhangi bir belgenin kopya ve nüshası şahsımda çıkmamıştır. Burada Fikret Emek’in avukatı Mustafa Dokumacı’da ifadesinde bu çalışmış olduğumuz projeleri beraber hazırladığımızı kendi beyanında da sunmuştu zaten huzurunuzda. Aydın yüksek ve Mete Yalazangil Aydın Yüksek tarafından oluşturulan 16 nolu CD içerisinde bulunan dosyalar 5 adettir bu dosyaların toplam kapasitesi şahsızımın ifadesine 3, 4 disket Aydın Yüksek’in ifadesinde 8-10 disket olarak ifade etmiştir fakta CD içerisindeki bilgilerin kapasitesinden daha fazla görülmekte ve oluşmaktadır. Bu durumun tek kalıtı bu işlerin CD’den flopi diskete tekrar yükleme yapıldığında bu durum netlik kazanabilir ve sonuca gidilebilir. CD’nin Muzaffer Tekin’de çıkması; Aydın Yüksek tarafından oluşturulan 16 nolu CD’nin Adın Yüksek ve Mete Yalazangil ile beraber Muzaffer Tekin’e götürülüp bırakılmaları sonucu ve bu CD’nin Muzaffer Tekin’e bulunması nedeniyle sonucu şahsım 21.06.2007 tarihinde gözaltına alındım ve yargılanmış olduğum davaya dahil edildim. Sayın Başkanım yalnız burada dikkat etmenizi dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var. Aydın Yüksek bu benim hakkımda bir CD oluşturup eğer benim kimliğimi araştırmak istiyorsa kendi tanımış olduğu kendi telefon kayıtlarında var olan 2 tane emekli subay var tanıdığı iş yaptığı buna gitmeyip de Muzaffer Tekin’e gitmesi bir soru işaretidir. CD’nin oluşturulduğu gün; bu oluşturulduğu gün Selami Sayar’la yani Mete Yalazangil’in ortağı ile çok sık bir görüşmesi var Selami Sayar’la çok sık olarak görüşmüş kaydı ayrıca Aydın Yüksek’in gözaltına alınmadan önce aynı kişiyle görüşmesinin kaydı sunumda görüyorsunuz zaten ve savcılığa gittiğini beyan ettiği günde aynı kişiyle görüşüyor. 16 nolu CD içerisinde bulunan 28.12.2006’da oluşturulan dosyalar; iş dosyası iş dost dosyası Muzaffer Şenocak dosyası, muzo as is dosya ofis ofti gamyan proje dosyası sanacallow dosyası. Klasörleri oluşturan dosyalar: is dos klasörü, demir dosyası, oluşturma tarihi 2004 üre dosyası oluşturma tarihi 2004 bunlar yapmış olduğum işlere ait bilgi klasörleri, mza asist klasörü mz dosyası, oluşturma tarihi 2003.

60

Page 61: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:61

Aydın Yüksek tarafından oluşturulan gizli belge klasörü bu aynı anda ofis oftu gamyan projet klasörü, resimler dosyası oluşturma tarihi 2006 yurtdışındaki devlet başkanı ile olan resimlerim ve iş kontratlarım sanacallow klasörü bu da Afrika’daki bulunan ortağımın klasörü. Resimler dosyası. Muzaffer Şenocak klasörü resimler dosyası aile ve özel hayatıma ait olan resim ve belgeler. Bu dosyaların içerisinde 96 adet yüksek çözünürlüklü jpet resim var yani katalog çekim. Bunların bir tanesini bir adet flopi diskete sığmaz. Buraya kadar görünmesi gereken bir adalet bir var eğer adalet gerçekleri görmeyi ve bulmayı isteseydi ki bu gerçek CD içerisine yüklenen dosya ve klasörlerinin kilobayt kapasitesini 3, 4 veya 8, 10 disketten daha çok disketten oluşacağının kanıtını CD’den diskete yükleme yaparak bu sonuca gidilebilirdi ayrıca CD hazırlayan bilgisayarın kullanıcı adı neden araştırılamadı? CD içerisine yüklenmiş olan dosya ve klasörlerin kapasite dökümleri verilmiş olan ek delileri CD sinde okunamadığı için bu belgeler ek deliller 1. CD içerisine 6, 7.dosyaların içerisinde mevcuttur.1, 3, 4, 5 nolu dosyalar şahsıma ait olup iş, aile ve özel hayatıma ait olan ve usulsüzce şahsımdan habersizce elde edilerek maksat dışı kullanmak üzere hakkımda menfaat elde etmek amacıyla kullanılan belgeler olmuştur. Bu belgelerle yapılan CD’nin hazırlanmış tarihi 28.12.2006 olarak görülmektedir. Bu CD’nin hazırlandığı tarihte şahsımın yurtdışında olduğu emniyet raporlarından mevcut olmaktadır. Bu tarihte 17.1.2007’dir. Buraya kadar şahsımın ihlal edilen anayasal haklarım şahsıma ait kişisel olan iş proje aile ve özel hayatıma ait bilgilerin usulsüzce menfaat sağlamak amacı ile bir şekilde usulsüz olarak elde edilmek suretiyle elde edilmiş olduğu bilgilerle hakkımda hazırlanmış, yapılmış, dağıtılmış bir CD gerçeği vardır bu CD’yi hazırlayan kişi veya kişiler bellidir ki ne amaçla hazırladığı gerçeğini ifademde ve beyanlarımda net bir şekilde anlatmam ve delillerimi adalete sunmam karşısında ihlal edilen anayasal hakkım olan özel hayatımın gizliği ihlalli CMK 134 kişisel verilerin kaydedilmesi CMK 135 kişisel verilerin hukuka olarak hukuka aykırı olarak dağıtılması CMK 136 maddeleri bana ait kişisel verilerinin usulsüz bir şekilde elde eden kişi hakkında görünmezlikten gelindiği ve adaletin hiçbir işlem yapılmadığının bir gerçeğinin göstermektedir. Şahsıma ait olan aile, iş ve özel hayatıma dair belge ve resimler şahsımın yapmış olduğu yurtiçi gerek yurtdışı işlere ait olan ve şahsımın çevresinde gelişen iş çerçevesinde yasal olarak yapılan iş anlaşmalarına ve görüşmelerine ait olan ve bu konularda bu konular çerçevesinde toplanan belgeler olup bu belgelerin 3. bir şahıs tarafından usulsüzce elde edilmek suretiyle şahsımdan habersizce bir şekilde kopyalanarak bir suça iştirak amaçlı kullanıldığı net bir şekilde ortadadır. Hayatın akışına ters olan olgu da bir şahsın kendi işlerine ait olan belgelerin amaca aykırı olarak tek tek resimlemesi ve hayatın akışına aykırı olan bir kişinin kartvizit defterindeki müşteri kartvizitlerini tek tek fotoğraflamasıdır. Bu durum içerisinde böyle bir oluşumu oluşturmak yalnızca suç amaçlı menfaat sağlamak isteyen 3. şahıs veya şahıslar olabilir ki bunun örneği ek delil klasörlerinde çok net bir şekilde görülmektedir. 16 nolu CD’nin tanık ifadelerinde bu CD’nin içerisinde devamlı olarak sadece benim kimlik bilgilerimin ve adreslerimin olduğunu beyan etmektedir. CD’nin içerisinde Aydın Yüksek’in oluşturmuş olduğu oluşturulan CD içerisinden şahsımın şikayet etmek amacıyla Cumhuriyet savcılığına yazılmış olan dilekçenin oluşum tarihi 7.10.2006. Bu belgeyi oluşturan bilgisayarın adı Aydın olarak görülmektedir. Şikayet dilekçesine yazmış olduğu konuların yalan beyan olmasına rağmen ve şikayet dilekçesi içinde yazmış olduğu şahsımla ilgili bilgilerin doğru olmadığını bilmesini rağmen şikayet dilekçesine adli makamda işleme koyamamasının nedeni gideceği adliye binasında girişinde vereceği kimlik GBT’sini kimliğin GBT araştırması yapılacağını bilmesi ve GBT’sinde kayıtlı olan birçok suçtan arandığı nedeniyle orada gözaltına alınacağından bilmesindendir. Fakat bu kişinin amacı farklı olmakla beraber şahsın GBt’sine kayıtlı olan suç oluşumlarına bakıldığı zaman bu şahsın Kriminal kişilik olgusunda olduğu ve birçok kişiyi mağdur ettiği de ortadadır. Dilekçesinde kendisinin yalan beyanında Bancan inşaat sanayi ticaret limitet şirketinde genel müdür yardımcısı olarak belirttiği fakat bu şirketin ticaret odasına kayıtlarında bu şahsın kaydının olmadığı ayrıca bu şahsın hiçbir ticaret odasına kaydının bulunmadığı da kayıtlarda

61

Page 62: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:62

mevcuttur. Dilekçesinde slaytta görüldüğü gibi zaten işaretledim. Suç GBT’sine dikkat ediyorsanız zaten 9 tane suçtan ki bunun normal bir hayat akışında gezebileceği bir ortam olmaması da çok normal doğal bir durumdur. Bancan şirketine ait olan ticaret odası kaydı, görüldüğü gibi Aydın Yüksek isminde Aydın Yüksek ismi hiçbir şekilde geçmemektedir ki 2025 kadar 2025 yılına kadar M. Celalettin Sözen, M Celalettin Sözen, Türkan Banu Sözen isimli müdür olarak tayin edilmiştir. Ailemle görüşme; ailemle görüştüğünü ve tehdit ettiğini söylemiştim beyanlarımdan bu görüşme tarihleri ilk görüşme tarihi 29.11.2006 tarihidir. Şahsın kimliğini araştırmak şahsımın kimliğimi araştırmak için ve bu bilgilerin en sağlam kaynağı görülmüş olduğu ailem ise 7.10.2006 tarihinde yazmış olduğu şikayet dilekçesindeki bilgilerin doğru olmadığı bildiği halde CD oluşturup Muzaffer Tekin’e gitmesinin izahı bir soru işareti olarak kalmaktadır. Oysaki ailemle görüşme tarihi 29.11.2006 tarihidir. Şahsımla görüşmeleri; 0532 234 35 67 nolu telefondan şahsımı 35 arayıp görüştüğümüz gelen klasörlerde bellidir zaten şahsım kendisine değil şahsımın daha çok aradığı da burada görülmektedir. Aynı şekilde benim karşılık vermem 0536 796 56 93 nolu telefon numaramdan 7 kere karşılık vermişimdir. Diğer telefon numarası 0538 415 24 32’den de 6 kere aramıştır sonra 0539 422 22 43’ten de 2 sefer 2007 yılında benimle görüşmüştür. 16 nolu CD içerisine oluşturulan 2 nolu dosya, 2 nolu dosyayı oluşturulan 2 nolu dosya oluşturulan dosya içerisinde yer alan belgelerin devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteli… bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan iç mevzuata göre gizli gizlilik derecesini sınıflandırılmış olduğu bildirilen rapor yazısı itibariyle 2 nolu dosyada oluşturulan klasör içerisindeki belgelerin hukuki neticesi de belli olmaktadır. Bu rapor yazısı Genelkurmay Başkanlığı tarafından gönderilen ve 13. ağır ceza mahkemesi gelen 9 Şubat 2009 tarihli belgedir. Delillerin durumu; ifadesi suç işaret eden ciddi göstergelerin varlığını kanıtlayabilmesi için bu suça işaret eden varlığın kesin olması gerekirken şahsımdan elde edilen bilgiler doğrultusunda menfaat sağlamak amacı ile yapılmış olan CD içerisinde yer alan 2 nolu dosyanın içerisinde bulunan belgelerin şahsım için suça işaret eden varlığını kanıtlamamaktadır. Bu dosya içerisinde yer alan bilgilerin şahsımdan bu belgelere ait herhangi bir delile rastlanmadığı emniyet kayıtlarınca mevcuttur. Bu belgelere ait kopyalar Aydın Yüksek’in aramalarında mevcuttur. Genelkurmay tarafından gönderilen ekspertiz raporu Fikret Emek’in Eskişehir’deki aramalarına çıkan disketler içerisinden bulunan 5, 7, 17, 22 nolu disketler içerisinde disketler ve içerisinde oluşturulan 5 nolu diskette 19 tane dosya, 7 nolu diskette 3 adet dosya, 17 nolu diskette 3 adet dosya ve 22 nolu diskette 1 adet dosya. Oysa Aydın Yüksek tarafından oluşturulan 16 nolu CD içerisine gizli belgelerin konu dosyaları toplam 20 adettir. Eğer ben Fikret Emek’ten bu dosyaları kopyalamış veya herhangi bir şekilde elde etmiş olsaydım bir önceki slayttan görülen 26 tane dosyanın hepsinin aynı CD’de veya dosyada olması gerekirdi fakat,”

Sanık Fikret Emek:” Onların hepsi ittirme bana ittirme onları ben ispatlayacağım burada.”Mahkeme Başkanı:"Müdahil etmeyin Fikret bey daha sonra beyanınız olursa alırız.

Dinleyelim ondan sonra alalım sizin beyanınızı alalım. Buyurun”Sanık Muzaffer şen ocak:”5, 7, 17 no… 22 nolu diskette olup 16 nolu disket içerisinde

olmayan dosyalar zaten 6, 7 tanedir. Yani olmayan. Aydın Yüksek’in 16 CD’yi oluşturduğu CD’lerin CD içerisindeki klasör içerikleri. Aydın Yüksek’e ait olup da ondan ele geçen Giresun ilinde ele geçen CD’lerin içerisindeki bu belgelerin içerisindeki 1 nolu CD içerisine Afrika klasörü adlı klasörde MHMD adlı klasör Hasan adlı klasör Murat Serpil adlı dosya Muzo Ayşe adlı dosya Sana Muzo adlı dosya Muza delil adlı dosya, dosya olarak Afrika klasöründe 6 tane dosya ofis of tıkambiyen klasörüne ders adlı klasör driver adlı klasör is dosyasında demir hurdası dosyası jamer dosyası makine kimya teklif dosyası klasörüne Karacabey şehitlik dosyası Maria adlı klasöründe Amerikan dolarları resimleri ve bazı şahıslara ait kimlik fotokopileri atık yağ slayt dosyası. Muzo as is klasöründe ise kara harp okulunda açılış konuşması 2003 yılı katılım ortaklığı belgesi MZ dosyası dosyada Cumhuriyet savcılığı adlı dosya bal tefsiri ve Oğuz Kaan

62

Page 63: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:63

Alperen dosyası sözler isimli dosya bereket ve slayt dosyası olarak görülmektedir. 6 nolu CD’de ise yeni klasöründe demir dosyası, demir hurda dosyası, notlar dosyası ve üye dosyası. Renkli olan dosya isimleri şahsımdan usulsüzce elde edilen bilgisayar dosyaları olup yurtiçi ve yurtdışı işlerimle ilgilidir. Aydın Yüksek’ten ele geçen bu CD’lerin içerisinden şahsım harici şahsım harici başka şahıslar hakkında da dosya oluşturulmuş olduğu görülmektedir. Disket ve CD içerisine yer alan belgelerdeki içerik farklılıkları; 5, 7, 17, 22 nolu disketteki belgelerde yer alan belgelerdeki gizli damgası orijinallerinde dikdörtgen kutu içerisine altı çizili bir şekilde yer almaktadır. Yazılan metinlerde tümce düzelt çizgileri düzeltilmeden de yazılıdır. CD içerisinde oluşturulan belgelerde ise gizli ibaresi 16 nolu CD içerisinde yer alan belgelerde ise gizli damgası sadece altı çizili bir şekilde yer almaktadır. Yazılı metinlerdeki tümceler düzeltilmiş bir şekilde yazılıdır. Disket ve CD’nin içerisinde oluşturulan belgelerin içerikleri aynı olabilir ama bu oluşturulan içeriklerin aynı yerden çıktığı anlamına anlamına geliyor görünen bu durumda. Gelmiyor bu durumda evet. 16 nolu CD içerisindeki belgelerdeki gizli ibaresini ok işaretleri ile göstermiş oldum ve tümce düzelt işaretleri görüldüğü gibi altı çizgili. 5 nolu diskette aynı konunun gizli ibaresinin kutu içerisinde ve tümce düzelt işaretleri olduğu yine diğer bir belgede aynı şekilde gizli 16 CD nolu CD içerisindeki belgede görülüyor. 5 nolu disket içerisinde de, 5 nolu disket içerisindeki belgede de aynı şekildeki görülüyor.”

Mahkeme Başkanı:"Oturtun. Doktor yok mu?”Sanık Muzaffer Şenocak:”Yok tamam bir şey yok.”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu Bu sırada tutuksuz sanıklardan Asım Demir’in geldiği görüldü.Huzurdaki yerine alındı.Mahkeme Başkanı:”Buyurun Muzaffer bey.”Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi verildi:”Disket ve CD içerisinde yer alan belgenin içerik

farklılıklarına 5, 7,17, 22 disketteki belgelerin üstündeki gizli ve kişiye özel ek C karakterlerin kutu içerisinde yer alan belgenin gizli damgası orijinal dikdörtgen kutu içerisinde altı çizili bir şekilde yer almaktadır. Yazılı metinler ise tümce düzelt çizgilerin düzeltilmeden de yazılıdır. CD içerisinde oluşturulan belgeler; gizli, 16 nolu CD içerisindeki yer alan belgelerde gizli damgası sadece altı çizgili bir şekilde yer almaktadır. Yazılı metinlerdeki tümceler düzeltilmiş bir şekilde yazılıdır. Disket ve CD içerisine oluşturulan belgelerin içerikleri aynı olabilir ama bu oluşturulan içeriklerini aynı yerden çıktığı anlamına gelmiyor görülen bu durumda. 16 nolu CD’nin içerisindeki belgedeki gizli ibaresi ve tümce düzelt ibarelerindeki siyah oklarla gösterilmiş olup 5 nolu disket içerisindeki belgedeki aynı belgede gizli ibaresinin kutu içerisinde ve tümce düzelt işaretlerinin düzeltilmemiş olduğu yine aynı 16 nolu CD içerisinde olan belgenin gizli ibaresi 5 nolu disket içerisindeki belgedeki gizli ibaresinin kutu içerisinde olduğu tümce düzeltme işaretlerinin kaldırılmadığı 16 nolu CD içerisindeki belgenin yine gizli ibaresi altı çizgili bir şekilde olduğu, 5 nolu disket içerisindeki belgenin yine gizli ibaresinin kutu içerisinde olduğu, 16 nolu CD içerisinde is dost isimli klasörlerin içerikliği içerikliği şimdi burada okumadığı için ben bunu elimle yazdım. Geçen yıl demir ve hurda demir yani 2006’dan 2007’de alındığım tutuklandığımdan 1 yıl önce demir hurda, demir ve hurda demir notlar üre ve üre 46 resimler ve jamer dosyası toplam 102 adet dosya ve resimler geçen yıl 2 yıl önce belediye başkanlığına ve belediye başkanlığına yine mühür gözlüm sayım motor ve terör örgütleri yazısı bu terör örgütleri yazısı da satmış olduğum CSM kesicilerindeki ön kapak olarak kullanmış olduğum yazılardır. 2 yıldan önce belediye başkanlığına yine belediye başkanlığına ortak şirket hesap dokümanı uzun zaman önce yani 2 yıldan daha önce atık yağ yönetmeliği Başbakanlık, UTAK, Güneş Enerjileri ve Teknolojileri,Girsam K kapı Muzaffer Şenocak UT, UTAK yağ toplam 10 adet dosya şahsımdaki disketin disket içeriklerini net olarak göstermektedir. Yani şahsımda Aydın Yüksek’e evinde kalan disketlerin içerisindeki ki belgelerin durumunu göstermektedir bu içeriklerin içerisinden herhangi

63

Page 64: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:64

bir gizli dosya olarak nitelendirilen bir oluşumda yoktur. Konu olan orijinal belgeler ve oluşturulan belgeler şahsımda üst ev ve iş aramalarında çıkmamış olması emniyet kayıtlarında mevcuttur Aydın Yüksek’in tutuklanma mahkemesine verdiği ifade de konu olan belgelerin suç unsuru taşımadığını beyan ederken bu belgelerin içeriğini ve durumunu bildiği ortadadır. Fakat burada dikkat edilmesi konu eski bir polis olan ve delil durumları eğitimini almış olan bir kişinin nasıl oluyor da orijinal delilleri attığı beyanı ile atmış olduğu delillerden oluşturduğu bir CD ile arayış içerisine gidiyor olmasıdır. Aydın Yüksek’in yakalanmadan önce yeğeni olan Fatih Kertil’e bırakmış olduğu çantanın abisi olan Fikret Yüksek in bu kişi de İstanbul emniyetinde hukuk şubesinde görevli, tarafında tarafına çanta içerisindeki yaklaşık 20 adet CD’nin bir kısmının şifreli olduğu ve bu şifreli CD’leri açmaya çalıştığı ayrıca bazılarını da imha ettiğini belirten ifade ve tutanaklar var iken konu olan belgelerin disketten olmadığı ve CD’den olduğu net bir şeklide kanıtlamaktadır. Hal bu haldeyken CD içerisinde yer alan belgelerin orijinal olmaması bu belgelerin başka yerden çıktığının göstergesidir. Ayrıca eğer imha edilen bu tip belgeler var ise imha edilmişse bu durum oluşumunda yer alan kişilerin bu belgelerin içeriklerini bildiği hukuki sorumluluklar oluşturabileceği bilen kişiler olduğu da nettir. Bu çantanın Giresun’da ele geçmesi ve çantanın içerisindeki malzemelerin emniyet dökümüne bakıldığında tek bir disketten olmadığı ve CD’lerden olduğu görülmektedir Aydın Yüksek’in delilleri kararttığının tutanağı. Aydın Yüksek’in yeğeni olan Fatih isimli şahısa yakalanması halinde Fikret Yüksek’e verilmek üzere siyah bir bont çanta bırakıldığı. Fikret Yüksek’in bildiği kadar Fatih’te polis olarak çalıştığı Aydın Yüksek’in de yakalanmasından sonra bu çantayı Fatih’in Fikret Yüksek’e bıraktığını Fikret Yüksek’in ise çantayı Ok Meydanı piyade paşa mahallesi ulak sokak 1 nolu sokakta, sokak no:18 kat 4 veya 5 sayılı yerde ikametgah eden ablasının kızı İlknur Fındık’a bıraktığını, bıraktığını kendisinin İlknur’un evinde bu çantayı gördüğünü bu çanta içerisinde tahminen 20 adet CD 1 veya 2 adet silah, 1 adet el bombası ve bazı dokümanları gördüğünü bu CD’lerden bir kısmının şifreli olduğunu, Fikret Yüksek’in bu şifreli CD’leri açmaya çalıştığında bunların bazılarının imha ettiğini İlknur Fındık’ın çerçevesinde bu çantanın bahsedilmesine bahsedilmesine hemen Fikret Yüksek’in ve bu çantayı Giresun iline Sayın Başkanım şeyler okunamadığı için yavaş okuyorum İlknur Fındık’ın halasına gönderilmeye düşünüldüğünü ancak gönderip gönderilmediğini bilmediğini Fikret Yüksek’in ve İlknur Fındık’ın bu konular üzerinden konuşmamasına yönelik telkinde bulunduğu ve para verdiğini korktuğu için bu açıklamalar, açıklamalara beyan etmesi üzerine tutulmuş bir tutanaktır.”

Mahkeme Başkanı:"Kimliğini açıklamak istemedi yani.”Sanık Muzaffer Şenocak:”Evet Aydın Yüksek’in yakalanmadan önce yeğeni olan Fatih

Kert ile bırakmış olduğu çantanın abisi olan Fikret Yüksek’in İstanbul emniyetinde hukuk şubesinde görevli olması tarafından çanta içerisinden yaklaşık 20 adet CD’nin bir kısmının şifreli olduğu ve bu şifreli CD’lerin açmaya çalıştığını ayrıca bazılarını imha ettiğini belirten ifade ve tutanaklar var iken konu olan belgelerin disketten olmadığını ve CD’den olduğunu net bir şekilde kanıtlamaktadır. Hal bu haldeyken CD içerisinde yer alan belgelerin orijinal olmaması bu belgelerin başka yerden çıktığının da göstergesidir. Hayatın akışına göre bir insan bir suçtan dolayı 1, 2 gün içerisinde yakalanacağını biliyorsa ve suçlu ise ilk yapacağı şey suç unsurlarını yok etmek isteyeceği suçlu psikolojisi içerisinde hayatın kati kuralıdır. Fakat burada oluşan olaylarda olayda ki kişi emniyetten ayrılmış olsa da emniyet mensubu olurken almış olduğu eğitim içerisinde suç unsuru ve suç delili eğitimi almıştır. Delil kapsamının ne olduğunu bilen kişidir asla elindeki delinin orijinalini atmaz ve yok etmez eğer suçlu olan kişi suç unsurlarını kendisi oluşturmadıysa olaydaki kişinin abisi de aynı eğitimi alan bir emniyet görevlisi ise ve ayrıca hukuk eğitimi de almışsa bu durumu daha da bilinçli bir oluşum içerisinde bu olayın yapıldığını ortaya çıkarmaktadır. Olaydaki kişinin emniyet GTS’sindeki suç vasıflarının bu kişinin oluşturduğu bu olayın ilk olmadığı net kanıtıdır. Aydın Yüksek’in kullanmış olduğu sahte kimliklerin 2004, 2005 tarihlerinde kullandığı yani şahsımla 2006 yılında tanıştığı ve bu

64

Page 65: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:65

tanışmadan önce bu sahte kimlikleri kullandığı ve mahkemeye gelen telefon bilgilerine de mevcut olmaktadır. Aydın Yüksek’in mahkemeye vermiş olduğu dilekçesindeki belirttiği bazı isimler tanık olarak belirttiği bazı isimler var Kadir Yılmaz, Hıdır Koç, Faruk Kuşdoğan gibi. Bunlar aynı anda telefon kendi telefon kayıtlarında da mevcut olmaktadır. Fakat bu kişilerin Internet ortamında ki belgelerinde Kadir Yılmaz’ın adam kaçırma, gasp, tarihi eser konularından ki yazısı Hıdır Koç muhtar Ziya Gökalp mahallesinde hiç oturmadığını bu arada Arslan’ın kimliğini kullanan dolandırıcı da gereken ilmühaberlerin Zeytinburnu ölen bombacıların ilmühaber veren eski muhtar Hıdır Koç tarafından düzenlendiği belirtilen yazısı Internet yazısı. Özer Şirin hakkındaki internet yazısı Sayın Başkanım bu şeylerin kişiler hakkında herhangi bir suç olgusu ve herhangi suça itiraf yapmak için değil sadece bilgi babında sunuyorum kendisini çünkü çevresindeki oluşan olayları suç anatomisini koymak istiyorum ortaya. Aydın Yüksek’in Kriminal kimlik kartlarındaki ekspertiz raporlarında tamamen sahte olduğunu belirten belgeden sonra kullanmış olduğu kimliklerin 2004, 2005 yıllarında kullandığı telefon dökümlerinden de belli olmaktadır oysa şahsımla 2006 yılında tanışıklığı beyan ve dilekçelerinde net bir şekilde görülmektedir. Şahsımın ekspertiz raporlarında incelenen benden temin edilmiş olan malzemelerinde kuyumculukta kullanılan 14, 18, 24 grat asitlerin altın ayak testlerinde kullanıldığı bu amaçla piyasadan temin edilebilen malzeme olup ve bu amaçla mihenk taşı ile beraber kullanılmaktadır. Hidroklorik asit hidrojen klor elementlerinden oluşan oda sıcaklığını ve normal basınçta gaz halinde bulunan kimyasal bir bileşiktir. Halk arasında tuz ruhu olarak bilinir günümüzde PVC’den demir çelike organik maddeden üretimine kadar her türlü tüm alanlarda kullanılan asittir. Emniyet uzman incelemesi raporlarında belirtildiği gibi kuvvetli aşındırıcı özelliğe sahip olması bu aşındırıcı malzemenin bomba yapımında kullanılmayacağı durumunu ortaya çıkarmaktadır. Şahsımın ikametgahında elde edinilen sırt çantasında bu sıvıların yanındaki mihenk taşı da görülmektedir. Satmış olduğum CSM kesicilerinde internet sayfası ve satış yeri de net bir şekilde görülmektedir. Altın malzemesinde kullanılan sarf malzemenin delil olarak da şahsımda altın sözleşmesi ve altın ayar raporu da görülmektedir. Ayrıca yurtdışındaki ticaret odasına verilen yurtdışı ticaret kartı da aynı şekilde görülmektedir. Sayın Başkan, Sayın mahkeme üyeleri hakkımdaki maddi gerçeklerin sadece 1 adet gerçeğini değil bir çok hakkımdaki maddi gerçeklerini de göstermiş oldum. CD’nin içerisindeki tuhaflıklar lehte delil sayılmalıydı. Hakkımda başka somut ve güçlü deliller var ise bunu da öğrenmek anayasal hakkımdır. Haksız olarak suçlamalar masumiyet karnesinin göz ardı edilmesi delil yaratma oyunları hukuku yok saymanın hukuku siyalaştırmanın adaletten yoksun kılmanın yaptırımların gerçek adaletin maalesef yaralamaktadır. Suçlu psikolojine suçlu insanlar suçlarını devamlı olarak yansıtır ve yaşatırlar. Size suçlunun anatomisinde sunmuş olduğum durumdaki sunmuş olduğum bu belgeler ile asla bir kişiye suç atmak değil sadece CD’yi oluşturan kişinin anatomisini göstermek istediğimdendir. Sayın Başkanım dinlediğiniz için teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Semih bey. Muzaffer bey o CD’yi bize veriyor musunuz? Buyurun oturun.”

Sanık Semih Tufan Gülaltay söz istedi verildi:”Sayın Başkanım Muhterem hakimler konuşmama başlamadan evvel dün yapılan kapalı yapılan celsede Esra Feride Gökçimen’in ceza mahkemeleri usulü yasasına aykırı bir şekilde müdafiim olarak müdafiim olmadan dinlendiğini ve yasanın ihlal edildiğini kayıtlara geçirmek istiyorum. Sayın Başkanım bu görülmekte olan Ergenekon davası Türkiye’de son dönemin hesaplaşması olarak tarihi bir dava olarak görülmektedir ki bu doğrudur. Dünyada istihbarat servisleri etki altına almak istedikleri ülkelerde en önemli unsuru olarak o ülkenin gazetecilerini kullanıyor karargah olarak da o ülkenin gazete ve basın kuruluşlarına odaklanırlar oralarda yuvalanırlar. Muhterem heyetinizin ve savcıların yürüttüğü dava farkındaysanız Cumhuriyet gazetesinin bombalanması üzerine gelişmelerle başlamıştır. Burada o kadar çok bilgi bombardımana tutulmuştur ki savcılık işin esası kaçırılarak olay suikastlarla siyasi etkilerle çok farklı farklı mecralara çekilmiş tahkikat çok

65

Page 66: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:66

farklı bir şekilde genişletilmiştir. Tabi ki bu sis bombalarını atanlar bu eylemlerin gerçek sahipleri, gerçek faalleri perde arkasındaki karanlık ellerdir. Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde 2 tane çok büyük gazeteyi ele geçirme savaşı yaşamıştır. 1tanesi Milliyet gazetesinin ele geçirilmesi ki Abdi İpekçi suikastı ve o dönem yaşanan siyasi olaylar siyasi suikastlar netice olarak 12 Eylül ihtilaline sebebiyet vermiş ve bugün anlıyoruz ki aslında Milliyet gazetesinin ele geçirilme savaşı aynı zamanda 12 Eylül’e zemin hazırlayan dış güçlerin operasyonlarından en önemlisiydi. Aynı olay Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ve adını Cumhuriyetten alan Cumhuriyet gazetesi üzerinde de patlak vermiştir. Bakınız Sayın Başkan İsmet İnönü’nün anılarında Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi 2. Dünya harbi esnasında Almanlarla apaçık çalışan Alman istihbaratının gümrüklerden kağıdını sürvensa ettiğini, mali olarak yardım ettiği, Alman ajanı bir profil olarak anlatılmaktadır. İsmet İnönü anılarında Yunus Nadi’yi trende açıkça ölümle tehdit ettiğini ima etmektedir. Alman ajanlığına devam edersen Türkiye’yi savaşa sürüklemeye devam edersen akıbetine katlanırsın mealinde konuşmasını anılara geçirmiştir İsmet İnönü. Kıyamet Cumhuriyet gazetesinin etrafında kopmuştur Yunus Nadi’den sonra oğlu Nadir Nadi Cumhuriyet gazetesinin gitgide düşen tirajıyla gitgide kaybettiği profili idareyi elden kaçırmıştır. Gazete kendini idare edemez hale gelmiştir. Gazete üzerinde işte bu söz konusunu Alman gizli servisinin iddia edildiği gibi etkileri aylının zayıflamasıyla gazetenin iktisaden zor duruma düşmesiyle farklı boyutlar kazanmıştır bu sefer karşı cephede gazeteyi ele geçirmeyi çalışmıştır. Yani karşı istihbarat servisi de diyebilirsiniz. Bu dosyanın iddianamesinde çok önemli bir şey ispat ediyor savcılar. Yani ben savcılara zaman zaman kızıyorum zaman zaman da hak veriyorum o kadar çok bilgi bombardımanına o kadar çok etki ajanının ifade ve telkinlerine, tertiplerine onlarda maruz kaldılar ki artık gerçeklik olgusu yitirilmeye başlandı. Zaten bu tür operasyonları yapan servislerde bunları çok ustalıkla beceren insanlardan oluşmaktadır o çok önemli tespit şudur Gürbüz Çapan’a eski belediye başkanı Gürbüz Çapan’a İstanbul MİT bölge başkan yardımcısı Erkan Erdem Cumhuriyet gazetesini ele geçirme emri veriyor. Dikkat edin Cumhuriyetin sıkıntıya girdiği dönemlerde kamuoyunda ilk ciddi talebi rahmetli Sakıp Sabancı’dır. O dönem gazetelerde ve basın çevrelerinde 45, 50 milyon dolarlık bir pazarlık yürütüldü konuşulmakta iken birden bire Sabancı Center basılmıştır Türkiye’nin en iyi korunan iş yeri ve düşünün yani Sabancıların bankalarının karargahlarının merkezinde Sakıp Sabancı değil kardeşi öldürülmüştür. Sakıp Sabancı değil yan odada Sabancı içeriye girenler profesyonel Sabancı’yı öldürmüyor gidiyor kardeşini öldürüyor sakın ha diyor ya sakın ha orayı almayacaksın. Kim alıyor arkasından, kim ortak oluyor? Gürbüz Çapan. Ne kadar meblağa ortak oluyor? Çok çok düşük paralara. Çünkü ailenin artık iktisaden iyice nefesi tükenmiştir kafasına binip ortak olmuştur. Peki. Şimdi bu Cumhuriyet gazetesine bomba hadisesi bu kadar nüfus ajanları bu kadar servislerin cirit attığı bir ortamda imkanı var mı genç bir avukat gidecek bir kahvehaneciyle beraber bu işi örgütleyecek keyfine göre bombalayacak ve oradan yakalanmadan bu çocuklar kaçacak. Olmayacak 2. Defa atacak göstere göstere devletin polisi var orada. Tekrar bomba atacak o da yetmeyecek aynı Cumhuriyet gazetesi hiç ortada fol yok yumurta yok domuza türbanı geçirecek karikatürü yapacak sanki burası bu memleket nüfusunun büyük bir çoğunluğu Hıristiyanlardan oluşuyor da halk Müslümanlığa karşı da öyle bir ortammış gibi bir karikatür yayınlayacak. Karikatür açık bir tahrik. Nüfusunun yüzde 99’ı olan bir ülkede bu karikatürü yayınlamak provokasyon. Açık ve net Cumhuriyet gazetesi hangi maksatla bunu yayınladı? Maksat belli efendim arkasından e bu konuda türban konusunda duyarlı kitleler var. Hakkı yenildiği düşünülen efendim üniversiteden kız kardeşi sınıftan çıkarılmış binlerce de genç var türban konusunda artık sabrı taşmış insanlar var. Mağdur olduğu düşünen insanlar var. Yani tetikçi potansiyeli hazır bekliyor. Biraz tahrik edildiğinde biraz kaşındığında hiç düşünmeden eli tetiğe gider. Profesyoneller tabi o kitleye de ulaşıyor. Belki bir karıncayı incitmeyecek kadar hassas bir Alparslan Arslan’ı telkinlerle girip o cinayeti yapacak şekilde işliyorlar. Olay yapılıyor. Cinayet işleniyor. Failler yakalanıyor bu sefer farklı gruplar çıkıyor piyasaya. İnsanları sokağa döküyor kaos yaratmaya çalışıyor. Anıtkabir’e

66

Page 67: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:67

yürüyenler Mesela siz Esra Feride Gökçimen’e kapalı bir duruşma yaptınız. Soracaktım 9 sayfa iftirası var hanımefendinin. Hep kocam diyor bana baskıyla söyletti. Hepsini mi kocan söyletti be kadın? Plazamın kalorifer kazanında öldürdüğüm adamları yakıyormuşum. 35 senedir Küçükyalı’da oturuyorum. Devraldığım inşaat şirketi babamdan devraldığım bir şirket ailemi herkes tanır. Evim Küçükyalı’da 37 senedir de aynı evde oturuyorum. Ben orada öldürdüğüm insanları kalorifer, benim kardeşim o kadar psikopatmış ki zevk için taksi şoförlerini öldürürmüş. Ve plazamda çalışan işçileri polise para verip rüşvet verip polise teslim edermiş. E bakıyorsunuz hanımefendi İstanbul’da müşteki olacak bir şeyden atlıyor kocasıyla birlikte Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat daire başkanlığında Ali Gökçimen ile görüşüyor. Ya sen Ali Gökçimen’den nasıl randevu aldın? 7 Temmuz günü de Ali Gökçimen’in selamıyla ismen söylüyor Azmi Reyhan Anas Organize Suçlar Şube Müdür Muavini. İbrahim Emre ismen söylüyor. Vural Bey sormuş defalarca görüştük diyor. Ahbap olmuşlar. Düşünebiliyor musunuz Sayın Başkanım? Polis istihbarat tecavüz dahil, sahtecilik, dolandırıcılık suçlarından destan gibi sabıkası olan Muzaffer Gökçimen’in tehdit edildim diye şikayetiyle uğraşıyor. 7 Temmuz’dan 11 Temmuz’a kadar her gün İstanbul istihbarat şube müdürlüğünde misafir ediliyorlar. Daha o kamera kayıtları gelecek buraya. Kepaze olacaklar burada. Sayın Başkanım, 11 Temmuz günü bunlar hep dosyada var. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde bendeniz çeteci olarak yargılanıyorum 4 senedir. Şirket avukatlarım resmi icra işlemi yapmış bu. Diyelim ki, Nusret Senem’den icra ile para tahsil etmiş. Nusret Senem’in sabah beşte organize şube evinden almış tehdit etmiş, şikayetçi olacaksın. Semih Tufan Gülaltay TİT’in lideridir. Bu adam gangsterdir. Örgütünün bir kolu da bu işlere bakmaktadır. Ha şikayetçi olmuyor musun? Sende sanık olacaksın. Soracağım hanımefendiye Fuat Göngör’ü tanıyor musun? Gariban 4 senedir yatıyor. Diyor ki ben diyor Semih beyi uzaktan gördüm. Sayın Müdürüm diyor ben bu adamdan nasıl davacı olayım? 4 senedir yatıyor şaka değil. Müdür diyor ki oğlum davacı olmazsan diyor sürünürsün hapiste ha diyor. Şimdi Sayın Başkanım, yani demin de arz ettim. Bu hanımın kapalı celsede dinlenmesi olayın çözülmesini engeller. Yani Muhterem heyetinize itiraz etmemin sebebi budur. Hanımefendi eşiyle birlikte 11 Temmuz günü, 11 Temmuz 2006 günü Danıştay cinayetinden 10 gün sonra emniyete koşuyorlar. Danıştay cinayeti oluyor Sayın Başkanım, 2. gün 3. gün bir baktım Zaman gazetesi beni yazmaya başladı. Yenişafak falan malum basın. Efendim TİT parmağı var. Semih Tufan Gülaltay var. Allah Allah büroma bir gittim gazeteci ordusu. Dedim ki ya en azından dedim bir şeyler söyleyeyim. Ve şunu söyledim, arkadaşlar dedim. Danıştay cinayetinin bizzat altında dedim Recep Tayyip Erdoğan vardır. Bu bir gizli servis operasyonudur. Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yapılmıştır. Bazı karargahlarda görüşmeler yapmıştır Sayın Başbakan. Ertesi gün bütün yayınlar kesildi. O gün öğleden sonra avukatlarımla İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğüne gittim. Terörle mücadele şubesine, müdür muavini çıktı kapıya Semih bey dedi sizin herhangi bir ifadeniz falan yok. Buyurun çay ikram edelim. Şaşırdım kaldım. O kadar tezvilat o kadar yayın. Ben diyorum ki, herhalde Allah bizi bunların şerrinden saklasın biz yine masumiyetimizi ispat edene kadar 1, 2 sene yatarız. Ha o yetmedi, o yetmedi ajan olarak kullandıkları insanlar 40 gün sonra emniyete gitti götürüldü, ifadeler döşendi baştan aşağı iftira. 11 tane teşhis var soracağım bu hanıma. Yalandan burada ayılıp bayılmasın. 11 tane teşhis yapmış. Adam diyor ki bu diyor Semih Tufan Gülaltay’ın tetikçisi. Adam o tarihte bir kavga suçundan, bir kavga suçundan Ümraniye cezaevinde yatıyor. Diyor ki, filanca adam silahlı kanadın sorumlusu. Adam Hollanda’da o tarihte. İftira var, iftira var. Muhterem Başkanım, yani Ergenekon davası nedir? Bu olayın içerisinde Muhterem heyetinizin konumu nedir? Benim bu iş içerisindeki kurban seçilmemim sebepleri nedir? Bunları çok iyi analiz etmemiz lazım. Ben zaman zaman heyetinizin kararlarına katılmasam da vicdanlı insanlar olduğunuza yine de inanıyorum. Tabi çok önemli bir dava yönlendirmelere çok açık bir dava. Sayın Başkanım, bakın dün ya da evvelsi gündü Osman Yıldırım bir şey söyledi, ben dedi Duran Fırat’ı tanırım dedi. Duran Fırat çok önemli bir adam. Duran Fırat MİT kontra terör daire başkanı

67

Page 68: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:68

Mehmet Eymür’ün operasyonel adamı. Astsubay ama sıradan bir astsubay değil. Amerika’ya ranger kursuna gitmiş. Uğur Mumcu’nun arabasına bomba koyulmuş. Ama bomba koyulmadan evvel o uzaktan patlatma mekanizması kursuna gitmiş, Türkiye’den gitmiş tek görevli olarak Duran Fırat var. İkincisi yok Türkiye’de. Eğer bir MOSSAD ajanı gelip koymadıysa. Eğer CIA’dan bir başka birisi gelip koymadıysa. Eğer koyan bir Türk ise o eğitimi görmüş 2. bir insan Türkiye’de yok o tarihte. Sonra o teknoloji yayıldı. Yani PKK’ya bile düştü artık. Ama o tarihte 2. birisi yok. Ne var Uğur Mumcu’nun evinin karşısında? Rüzgar güvenlik. Kimler gidiyor Rüzgar güvenliğe? Duran Fırat’ın karargahı. Üstüme yıkmaya kalktılar Uğur Mumcu suikastını. Uğur Mumcu suikastı olduğunda ben Azerbaycan’dayım. Ayağımı Rüzgar güvenliğe atmamışım. Haa Mehmet Eymür ile husumetim var. Mehmet Eymür yememiş içmemiş bu davayı tezgahlarken gitmiş üzerime ifade vermiş. Sayın Başkanım, Rüzgar güvenliğe giden çok önemli birisi daha var. O Ecevit Kılıç’ın yaptığı haberdeki Hakkı Hoca. Rüzgar güvenliğin müdavimlerinden. Ecevit Kılıç boş bulunuyor ve senteyi kaçırıyor. Duran Fırat’ı da istemeden ifşa ediyor. Eymür ne beyanat veriyor? Ben onu diyor kapıcı bile yapmam öyle gazeteci mi olur? Görev verilmiş görevi yapamamış. Görevi sis bombası atmak. Yani girmişler içeriye adamları vurmuşlar sonra da göz gözü görmesin diye sis bombasını attırıyorlar Ecevit Kılıç’a. Ecevit Kılıç’ın neresi gazeteci? Neresi gazeteci Ecevit Kılıç’ın? Sordum hangi tarihte başladın dedim gazeteciliğe. Gazetecilikten evvel ne iş yapıyordun? Al bir tane emlakçıyı getir gazeteci yap. Hem de Cumhuriyet gibi en önemli gazeteye. Ne güzel. Senin liyakatin ne? Bilgin ne? Kitap yazdım diyor. Sen hangi kitabı yazdın? 2 kelimeyi bir araya getiremiyorsun burada. Bu nasıl gazetecilik? Sen JİTEM kitabını yazıyorsun, haber kaynağımı açıklayamam deyip kendini kilitliyor burada. Çözüleceksin. Bu Türkiye’nin en hayati konusu. Size de arz ettim efendim dedim kozmik odalara giriliyor da Ecevit Kılıç niye cevap vermiyor? Versin cevap. Ama burada Kemal Kerinçsiz’in bir sorusu karşısında çözüldü. Çözüldü. Kemal bey dedi ki, ne oldu da yayınladın dedi, bu röportajı nereden teyit aldın? Efendim dedi o ihbar dedi MİT’in kayıtlarına girince resmiyet kazanınca ben yayınladım. Peki, sen Ecevit sen elini kolunu sallayarak MİT’e girip oradaki arşivlere bakabilen bir adam mısın? Sen bu bilginin MİT’te resmiyete girdiğini nereden biliyorsun? Sen devletin en mahrem istihbarat teşkilatından nasıl bilgi sızdırırsın? MİT kanunu ortada. Suçu ortada. Teyit alıyor. Önce abisi balonu uçuruyor. Sonra teyidi alıyor. Kendince olayı sağlama bağlıyor. Ve haberi yapıyor. Olayın üzerine sis bombası atıyor şimdi Sayın Başkan, bir olayda olayın olmasından fayda sağlayacak insanlar 1. derece zanlılardır. Şimdi Cumhuriyet gazetesine benim bir ortaklığım yok. Ortaklığı olan belli. Orayı ele geçirme savaşı verenler belli. Bu karamboldan istifaden oranın yüzde yüzüne sahip olmak isteyenler belli. Şimdi akıl var mantık var. Osman Yıldırım 5 sene sonra söylüyor, diyor ki, efendim diyor ben Duran Fırat’ı çok iyi tanırım. Gerisini söyleyemiyor ama. E Duran Fırat’ın Osman Yıldırım’ın bahis ettiği Nişantaşı’ndaki kafenin müdavimi olduğu biliniyor. Duran Fırat’ın bu dosyanın kilit adamı Cemal Alparslan Ertuğ, yani Alparslan Arslan’a Yeditepe hukuk bürosunu kurup tefriş eden adam. Sıradan. Aynı Cemal Alparslan Ertuğ Maslak’taki Hasdal’daki bir dönemin tugay komutanı Habil Küçük’e güvenlik şirketi, Osman Gürbüz’ün şirketinde bürosunda kuran adam. Aynı Cemal Alparslan Ertuğ o yakalanan malum bombaları kışladan çalan adam, çıkartan adam. Kasa kasa Habil Küçük’ün döneminde kışladan el bombalarını çıkartan adam aynı Cemal Alparslan Ertuğ. Ben baz istasyonu kayıtları isteyeceğim. Duran Fırat ile Cemal Alparslan Ertuğ kaç sefer buluşmuşlar? Nerede? Beylerbeyi’nde. Nerede Beylerbeyi’nde? Türkücü Mustafa Keser’in müzikholünde. Yani Cemal Alparslan Ertuğ’un Kastelli köşklerindeki villasının bitişiğindeki, bitişiğindeki gazinoda kaç akşam buluşmuşlar o karargahta? Başka o karargahta MİT’ten atılma, MİT’ten emekli, MİT mensuplarından kimlerle buluşmuşlar? Yine ilerleyen günlerde burada talepte bulunacağız. Duran Fırat bu dosyada adı geçen yine çok sır bir adam. Sinan Berberoğlu’nun amcasının oğlu. İstihbaratçı Fikret Berberoğlu ile beraber. Ben Ankara’da Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı olduğum zaman Dedeman oteline beni neden ziyarete gelmiştir? Oradan beni Nusret Demiral’ın

68

Page 69: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:69

genel başkanı olduğu Cumhuriyet kulüpleri derneğinin açılış törenine neden davet etmişler? Neden Nusret Demiral 2 sefer ısrarla beni aramış? Ve o akşam Bilkent otelinde o toplantıda Cumhuriyet kulüplerinin toplantısında kimler varmış, o salonda balo salonunda, o salondaki toplantıya katılanlar kimlermiş? Yani oradaki protokol kimlerden oluşuyormuş? Neden orada beni davet ettikleri masaya Fikret Berberoğlu gelip yanıma oturmuş? Öbür tarafa da Duran Fırat’ı oturtmuş? Ne talepte bulunmuşlar? Aynı gece, aynı gece hani bu davada iddialar var ya Mehmet Orhan Karadeniz ile ilgili, bu dosyayı kapattı deniliyor. Gerçeklere ulaşılmasını engelledi deniliyor. Şimdi bir hakim özel yetkili bir mahkeme hakimi, bugüne kadar bir şaibesi duyulmamış bir hakim, rüşveti duyulmamış, şaibesi duyulmamış. Yani basına çıkmamış diyelim. Kapatmaya çalışmış. Burada Osman Yıldırım feryat ediyor. Yani işte her şeyi mi yalan söylüyor? Mehmet Orhan Karadeniz’e, Nusret Demiral neden ödül vermiş? Mehmet Orhan Karadeniz, Nusret Demiral’ın Rüzgar güvenliğin karşısındaki bürosuna neden haftanın her günü periyodik olarak gidermiş? Aynı büroya Duran Fırat neden gidermiş? Burası Rüzgar güvenlik 5. kat. Caddenin sol tarafı, karşısı da Nusret Demiral’ın bürosu. Mahkeme başkanı Mehmet Orhan Karadeniz her gün orada. Burada Doğu Bey dile getirdi diyor ki, efendim Mehmet Ali Şahin daha olay olur olmaz beyanat veriyor diyor ki bakın altından neler çıkacak. Mehmet Ali Şahin Adalet Bakanı iken Nusret Demiral’ın Ayvalık’taki yazlığına ayağına niye ziyarete gitti? Kaç sefer gitti? İlişkileri nedir? İETT İstanbul elektrik traleybus teşkilatı acaba sadece bir belediye otobüsü teşkilatı mıdır? Tayyip beyin de geçtiği teşkilat. Yoksa o teşkilat içerisinde taa 2. Dünya Savaşından beri baron Von Sabotamburg’un döneminden yani İstanbul’daki Nazi istihbarat karargahının kurduğu bir klik mi vardır? Orada bir hücre mi vardır? İETT’de. O İETT’de örgütlenmiş. Orada örgütlenmiş klik, orada yetiştirdiği insanlar yav kimler geçmemiş İETT’de. Yaşar Kemal İETT’de geçmiş orada yetişmiş. Asıl adı Yaşar Kemal değil. Türkiye’de Kürtçülük hareketi Yaşar Kemal’le başlıyor. Adam kürt bile değil. Torosların tahtacı Türkmen’i. Birden bire harika bir edebiyatçı büyük bir isim olarak lanse ediliyor birden bire kamuoyunda Türkiye’nin en önemli romancısı oluyor. Aynı dönemde, aynı dönemde 12 Mart dönemi bunlar, aynı dönemde çok ilginç bir şey daha oluyor. Şerefname Türkçe’ye tercüme ediliyor. Şerefhan’ın yazdığı Kürt tarihi Türkçeye tercüme ediliyor. İlk Kürtçülük propagandaları yeşeriyor. Muhterem Başkanım, bu olayın birçok boyutu vardır. Burada İsmail Yıldız konuşurken bende dahil herkes gülümsüyor. TULE örgütü var mıdır? E vardır. Vardır. Boş konuşmuyor. Artık tabi buradaki tutukluluğun uzamasından kendine göre birtakım şeyleri karıştırsa da boş konuşmuyor. Altın savaşı var mıdır? Vardır. Necip Hablemitoğlu niye öldürüldü? Türkiye’deki altın madenlerinde yaşanan savaş nedir? Hablemitoğlu hangi altın dosyasını yazdığı için kurban seçildi? Neden çözülemiyor? Yani o cinayet neden çözülemiyor? Cinayetin hemen sonrasında Ankara terörle mücadele 3 kişiyi alıyor. Failleri alıyor, bırakıyor. Kimdir o 3 kişi? Muhterem Başkanım burada heyetiniz insanları dinlerken ben bakıyorum tabi uzun saatler dinliyorsunuz. Muhterem hakimler bilgisayarla uğraşıyor. Sayın savcılar dinlemiyor. Çok önemli detaylar konuşuluyor aslında. Burada hayatlar söz konusu. Burada devletin geleceği söz konusu. Şimdi 1. gazete savaşı Milliyet gazetesinin Abdi İpekçi’nin öldürülmesi Karacan ailesinin tasfiye edilmesi 12 Eylül’e kadar giden süreçti. 2. ihtilal süreci de Cumhuriyet’te başlayan bomba ve savaştır. Bu kaosun bu kargaşanın, bu tutuklamaların gideceği akıbeti kestirememek mümkün mü? Bunun sonu iç savaş, kaos ve ordunun gelip ihtilal yapmaya mecbur edilmesidir. Bugün herkes sivilleşme adına konuşuyor. Herkes demokrat. Ama herkes farkında olmadan bir yerlere hizmet ediyor. Bu davanın savcısı Ecevit Kılıç gibi işte burada Muzaffer Bey çıkardı bağlantılarını, dış bağlantılarını. Ajan gazeteci mi arıyorsunuz? Hepsini tutuklayın. Soner’ini de tutuklayın, Ecevit’ini de tutuklayın, Nedim karışmışsa Nedim’ini de tutuklayın. Bu ülkeye ihanet eden herkes tutuklansın. Ama bakıyorsunuz burada ilk duruşmadan beri diyorum ki Sayın Başkan, Mehmet Ağar, Mehmet Mazhar Eymür, Erkal Erdem, Cemal Alparslan Ertuğ bu muhteşem dörtlü tutuklanıp gelmediği zaman bu iş çözülmez. Türkiye’deki bütün istihbarat çevreleri de biliyor çözülmez. Zaman zaman savcılara taş yediriyorlar. Tetikçi yakalatıyorlar.

69

Page 70: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:70

Teşebbüs halinde güya. Tetikçi yazıyor ifadeyi. Ezberletilen ifadeyi yazıyor. Savcılar eliyle, emniyet eliyle Muhterem heyetiniz manivela olarak kullanılıyor. İlk günkü duruşma zabıtlarından beri aynı şeyi söylüyorum. Tarih beni haklı çıkartacak. Ve ben sizi bulacağım gelip diyeceğim ki, Sayın Başkanım demedim mi? Ben gayet iyi niyetle konuşmuştum. Muhterem Başkanım bu davanın 360 tane yüzü vardır bakış açısına göre. Bir tanesi de yine size arz etmiştim önceki konuşmalarımda bu davanın kurulmasının bir sebebi Türkiye’deki Kürtçülük hareketlerini ateşlemek ve içeride Kürtçülüğün lideri olan Abdullah Öcalan’a af çıkartmak suretiyle Türkiye’deki vatansever kitleyi rehin almaktır. Bakınız, bir sevk olayı yaşadık. 28 Şubat gününe denk getirdiler. Hadi tesadüftür dedik. 3 Mart günü tam o günlerde Abdullah Öcalan’ın ev hapsine çıkartılması beyefendi villada hapsi düşünülüyor. Bu televizyonlarda tartışılırken sabah koğuşun kapısı açıldı. Müdürler girdi. E Semih Bey biz kusura bakmayın bir karar geldi bize bir bilgi geldi bir talimat geldi sizi hücreye alacağız. Neden? Hangi yasaya göre? Biz hukuk bilen insanız. Bizim kalacağımız yerler yasada bellidir. Biz bir disiplin suçu işlemedik. Sayın Başkan, bunu tebliğ etmeye bize özellikle güneydoğulu müdürleri gönderdiler.”

Mahkeme Başkanı:"Semih bey toparlar mısınız, daha konuşacak arkadaşlarımız var buyurun.”

Sanık Semih Tufan Gülaltay:”Evet efendim. Bağlayacağım zaten. Şimdi bu tabi nasıl algılandı? Bu otomatikman bizlerde şöyle algılandı ha Abdullah Öcalan’a konutunda hapis çekmesi için ceza çekmesi için Abdullah Öcalan’ı hücreden çıkartmak için bizleri hücreye alıyorlar. Zamanlama itibariyle ve bize tebliğ edilmesi itibariyle bizim bu algıya kapılmamız da çok normal bir şey. Zaten bize verilmek istenen mesaj da buydu. 4 senedir hapishanelerdeyiz hücreye koyulmuyoruz. Ama ne zaman ki Abdullah Öcalan’ın ev hapsine alınması gündeme geliyor tartışılıyor bizler hücreye alınıyoruz. Bizler hücrede yatarız. Yeter ki o köpek hapisten çıkmasın o cezasını çeksin, şehit ettiği Mehmetçiklerin hesabı ondan sorulsun. Bizde burada hücrelerde yatmaya hazırız. Buradan da mesaj veriyorum. Bu tür ayak oyunlarıyla asla asla hedeflerine ulaşamazlar. Bizden geçit bulamazlar. Son olarak bir şey ekleyeceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Kısaca alalım Semih bey toparlayın.”Sanık Semih Tufan Gülaltay:”Evet. Sayın Başkanım, baştan da arz ettiğim gibi meselenin

özü Cumhuriyet gazetesine bomba atılması meselesidir. Bunu çözebilecek iktidarda olan da Yüce mahkemedir. Burada artık aşikardır. Genç bir avukatın ve bir kahvehanecinin yapabileceği bir iş değildir. Bu insanları sevk etmişlerdir bu işe. Belki de halen daha tehdit etmektedirler, bilemiyoruz. Ama açık olan bir şey vardır. Bu konuyla ilgili Mehmet Mazhar Eymür’ün, Cemal Alparslan Ertuğ’un ve bu ekibin dahili sabittir artık efendim. Muhterem heyetinizi bu konuda tahkikatı genişleterek bu konuda savcılığı göreve davet ederek esas faillerin ortaya çıkartılmasını saygılarımla talep ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun. Buyurun Hayrettin Bey.”Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi:"Sayın Başkanım, Yüce mahkemenize saygılar

sunuyorum. Sayın savcılarıma da aynı şekilde. Ben savunmamı zaten yaptım. Bütün hakkımdaki deliller toplandı. 4. yılın 3. ayındayım tutukluluğum. Hakkımda herhangi bir şikayet yok. Sadece Sayın savcıların örgüt üyeliğiyle ilgili bir konu var. O da örgüt üyesi olmadığımı zaten Yüce mahkemeniz bu kadar bunca zaman anlamıştır sanıyorum. Çünkü yaşantım sosyal yaşantım ve duruşmalardaki gösterdiğim tavırlarımdan da herhangi bir şekilde bir terörist faaliyetimin olamayacağına Yüce mahkemenizin inanmış olması gerektiğini düşünüyorum. Söylenecek çok şey yok. Zaten bütün arkadaşlar söyledikleri şeyleri sizler o değerli bilinçli hafızalarınızda değerlendirdiniz. Her zaman olduğu gibi Türk devletinin yüce mahkemelerine saygımı hiçbir zaman eksik etmedim. İnanıyorum adaletin tecelli edeceğine. Sizlerin çok meşakkatle çalıştığınıza ve bizi en kısa zamanda hakkımız olan beraatımızı vereceğinize de inanıyorum. Bu yüzden söyleyecek çok şeyim yok. Yazılı olarak savunmamı sundum. Söylenecek bazı şeyler varsa Sayın avukatım bunları beyan edecek. Heyetinize saygılar sunuyorum.”

70

Page 71: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:71

Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Vedat Yenerer söz istedi verildi:"Sayın başkanım 3 yıl oldu gözaltına alındığım

günden itibaren 3 yılı da geçti. O gün bilgisayarım dizüstü bilgisayarım, cep telefonum ve arazide savaş muhabiri olarak çalıştığım için zor koşullarda uydu telefonu kullandığımız için bir uydu telefonu şahsıma ait el konuldu. Ayrıca belgesellerde kullandığım birtakım görüntüler örneğin hiçbir şey gizli değil. Elçibey’in Azerbaycan’daki son görüntülerini çeken gazeteciydim. Belgesellerde kullanmak için. Bunları bir kez istedim fakat verilmedi. Aşağı yukarı 1, 1 buçuk sene önce tahliye olduktan sonra dendi ki inceleme devam ediyor. Sayın Başkan, benim bilgisayarımda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadı. Yani Ergenekon lobi vesaire bazı insanlarda bulunduğu öne sürülen hiçbiri hiçbir suç unsuruna rastlanmadı. Normal bir cep telefonu zaten diğeri Samsung marka. Hala aynı telefonu kullanıyorum 14 yıldır aynı numarayı kullanıyorum Turkcell’den gittim o numarayı aldım ve devam ediyorum. Diğer uydu telefonu da verilmiyor ve inceleme devam ediyor deniyor. Ben buna bir anlam getiremiyorum. Ya eğer mümkünse ben bunları geri almak istiyorum. Bir gazeteci olarak o bilgisayara da ihtiyacım var telefonlara da ihtiyacım var. Arz ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Bu konuda yazılı dilekçeniz var zaten.”Sanık Vedat Yenerer:”Ama 1 buçuk sene önce kadar reddedilmişti inceleniyor.”Mahkeme Başkanı:"Tamam, tamam. Tamam.”Sanık Vedat Yenerer:”Acaba inceleme bittiyse.”Mahkeme Başkanı:"Talebiniz anlaşıldı. Talebiniz anlaşıldı.”Sanık Vedat Yenerer:”Teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı:"Başka var mı?”Duruşmaya kısa bir ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada 29.01.2011 tarihli oturumun 4-d nolu ara kararı gereği Sanık Sevgi Erenerol

müdafiinin talebi üzerine yapılan inceleme sonucu Teknik Bilirkişi Murat Akman’ın Alparslan Arslan’a ait cep telefonundan tespit edilen e-mail adresleriyle ilgili raporunu sunduğu görüldü.

Mahkeme Başkanı:"Buyurun avukat arkadaşlardan konuşacak olanlar.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük söz istedi, verildi:"Şimdi, efendim buraya her

geldiğimizde her duruşma sonunda her Cuma günü her Cuma akşamının bu saatlerinde elimize mikrofonu sırayla alıyoruz hep aynı şeyleri biraz kelimelerini değiştirerek şahıslarda ufak tefek değişiklikler yaparak konuşuyoruz sizde bize bizim söylediğimiz her şeyin üzerine mutlaka her aynı şeyleri cevaben bildiriyorsunuz. Bu artık bir buranın bir seremonisi oldu, ciddiyeti de kalmadı işin aslına bakarsanız ne bizim söylediklerimizin ne sizin bize yaptığınız uyarıların. Yani şimdi mesela öyle vaziyete geldik ki demin Vural’la bir sanığın bir lafı üzerine şimdi oradan bir tane biz kimseden etki altında almadan burada bağımsız bir yargılama yapıyoruz lafı geliyor diye konuştuğumuz an siz zaten bunu söylediniz. Ne zaman nerede ne söyleneceğini sizin ne söyleyeceğinizi biz biliyoruz, bizim ne söyleyeceğimizi de siz biliyorsunuz. Burada yani işte dediğimiz gibi cübbelerimizi giyiyoruz oturuyoruz siz giyiyorsunuz oturuyorsunuz burada herkes kendi üzerine düşen konuşmaları herkes 3 aşağı 5 yukarı artık aynı şeyleri söylüyor. Onun için ben diyorum ya hani dinlemiyorsunuz diye arada bir sanıklar falan kızıyor yok canım yani dinlenecek yeri kalmadı zaten söylenenlerin. Yani çok haklısınız burada uyuklamakta da çok haklısınız dinlememekte de çok haklısınız bilgisayarınızda ilgilenmemekte de çok haklısınız biz de dinleyemiyoruz ben dinleyemiyorum artık pek çok şeyi. Çünkü o kadar çok duydum ki her şeyi onun için size de hak veriyorum baştan bende kızıyordum ama şimdi artık hak veriyorum. Şimdi ben oradan hareketle tekrar o rutin konuşmalarımdan bir tanesini yapıyorum. Gene sizin bana uyarılarınızı aldım kabul ettim diyorum ve başlıyorum. Bu hafta gene ne yaptık? 1 buçuk sonunda 1 buçuk ay beklememiz sonunda elde edebildiğimiz 4 günlük yargılamada ne yaptık? O kadar abes iddiaları o kadar ciddiye alıp memleketin yani bu dosyanın en önemli sanıklarını

71

Page 72: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:72

dinliyormuş gibi yaptık ki ooo hepimiz çok ciddiye aldık konuyu. Hepimiz böyle artık kırıldık sorular sorduk işte yalanladık şunu yaptık peki bu sanıklar ne diyordu? Yani bazen gerçeklerden o kadar uzaklaşıyoruz ki yani bu dosyanın asıl meselelerinden o kadar uzaklaşıyoruz ki bu bir tuzak. Biz burada bir örgüt var yargılaması yaptığımızı falan unuttuk artık burada bir örgütün varlığı konusunda inceleme yapıldığı hukuki bir değerlendirme yapıldığını biz bunu unuttuk. Biz Ecevit Kılıç’ın yazdığı akılla, mantıkla, izanla hiçbir şekilde bağdaşmayacak 500 milyon doların fiziki yollarla taşınarak 2,5 ton ağırlığındaki bir paranın fiziki yollarla taşınarak Ankara'da Hakkı Bey denen Hakkı Hoca denen bir adamın yazıhanesinde teslim edilip edilmediğini burada çok ciddiyetle araştırdık. Sorular sorduk Ecevit Kılıç’a. Haa sıkıştırdık yalan söylüyorsun dedik ya ben bir yandan bunları yaptık ben bir yandan da dedim ki bu, bu nasıl bir ciddiyetsizlik? Yani bu nasıl bir şey? Adamın yaptığı 500 milyon doları fizikken Ankara'da Hakkı Hocanın bilmem neresinde o getirdi bu getirdi götürdük işte verildi lafına bunca insan peşine düştü o lafın, savcılar düşmemiş onun peşine savcının iddianamesinde var ciddiye alınacak bir iddia olsaydı ben artık iyi niyetle yorumluyorum herhalde savcılar yapardı bunun araştırmasını diye düşünüyorum. İddianameye böyle koymuşlar sorduk kimse size bunları sordu mu diye hem avukata hem. Yok kimsenin ilgilediği soruşturduğu falan yok soruşturma kısmında öyle bir şey yok zamanı geldiğinde kullanılmak üzere. Biz 1 haftadır bunu soruşturduk ama neleri soruşturmuyoruz? Ha bunu yaptık çok güzel oyalandık çok güzel top çevirdik gene bu 1 buçuk ayı da böyle geçireceğiz şimdi önümüzdeki 1 buçuk ayıda böyle bekleyeceğiz. Top güzel çevriliyor burada burası bir saha burada biz çok güzel top çeviriyoruz. Şimdi mesela o kadar şey koyduk ortaya ben merak ediyorum bu Ecevit Kılıç’ları Abdürrahim neydi soyadı? Kılıç bir de Erdil var avukat falan dinlemeden önce dosyaya bakıp da dediniz mi? Ya bu dosyada daha önce ifadesi savcılık tarafından alınmış adamlar vardı şunların ifadeleri falan alıp dinlemekte yarar var burada bir sürü iddialar ileri sürüldü bazı adamlarla dosyada da beyanları var bir onları da çağırsak bu hani Ecevit’in Kılıç’ın suyunun suyu niteliğinde olabilecek bu kadar ciddiyetsiz iddialardan önce bir de elimizle somut tuttuğumuz birtakım şeyler var bu dosyada, birtakım telefon görüşmeleri var. Baz istasyonları var bir sürü insanın kendi arasında kurduğu kumpas var. Burada alenen yalan söylediği ortaya çıkmış bir Süleyman Esen var. Burada alenen yalan söylediği ortaya çıkmış bir Küçük Salih var Alparslan Arslan’la görüşmelerini gizlemek için yalan söyleyen birbirini tutmayan beyanlarda bulunan bu kadar açık aleni yalan söylediği ortada olan sadece bu 2 kişi var. Başka kimsenin yalanını yakalayamadınız siz burada. Bu kadar açık yalanı yakalayamadınız 1 tanesi dedi ki; Mayısın yedisinde 1 kere görüştük öbürü dedi ki Mayısın yedisinde ve on dördünde 2 kere görüştük neden saklanıyor, ne saklanıyor? Telefon görüşmeleri neden saklanıyor, buluşmalar neler saklanıyor? 1400 kere yapılmış telefon görüşmeleri neden saklanıyor? Bunlar Ecevit Kılıç’ın beyanından daha mı az değerli sizin için? Mehmet Ener savcılar dinlemiş bakın Mehmet Ener’in cezaevi ziyaretleri nihayet geldi bende bir döküm aldım sağ olsun müvekkilim yardım etti. İlk ziyareti hani Süleyman diyor ya, benimle hiç konuşmadı ben ne bileyim Osman Yıldırım’la Mehmet Ener ne konuştu bana bilgi vermedi ya Mehmet Ener’le ben konuşmadım. Mehmet Ener 06.02’de yani 2008 bakın bu çok önemli bir tarih. Çünkü 08.02’de Şamil Tayyar ilk defa Danıştay saldırısında Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’in bu şekilde parmağının olduğunu haberini yapıyor neden biliyor musunuz? Çünkü 06.02’de 15:17’de Mehmet Ener hem Osman Yıldırım’ı hem şeyi Süleyman Esen’i ziyaret ediyor ikisini beraber. O ünlü o mühim bilgi veriliyor ondan sonra koşarak savcıya gitmiyor, adalete gitmiyor. Bilgiyi kime veriyor? Şamil Tayyar’a veriyor. Sekizinde de Şamil Tayyar bu bilgileri yayınlıyor. 06.02’de 14’de, 08.05’te, 08.07’de 30.07’de, 20.10, 12.01, 13.02, 25.03, 21.05 bunların hepsinde Mehmet Ener aynı anda hem Süleyman Esen’i hem Osman Yıldırım’ı ziyaret ediyor Osman Yıldırım’ın avukatı mı? Hayır değil bu kumpasın kurulmasında bu bilginin basına sızdırılmasında en önemli aktör, en önemli aktör. Köprü mü arıyorsunuz? Mehmet Ener köprü bu bilgiyi sızdıran hakimlere, savcılara, adli makamlara bilgiyi vermeden götürüp Şamil Tayyar bunu sızdıran kişi Mehmet Ener ve her

72

Page 73: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:73

seferinde Osman Yıldırım’la beraber Süleyman Esen’i de ziyaret ediyor ve burada Süleyman Esen çok açık bir şekilde benim hiç haberim yoktu diyor. Bana bir şey söylemedi diyor Mehmet Ener bu konuyla ilgili olarak yani bu kadar aleni yalanlar var bu dosyada. Ecevit Kılıç’ı geçelim biz bunlar var bu dosyada ve siz Ecevit Kılıç’ı çağıyorsunuz dinlemeye bir haftaya bizim Ecevit Kılıç’la yememizi sağlıyorsunuz hiç kimsenin talebi olmamasına rağmen çok ciddi buluyorsunuz bu iddiayı Ecevit Kılıç’ın 500 milyon doları fiziki yollarla tırla Ankara'ya getirip bir büro da teslim ettiği edildiği şeklindeki haberini bu dosya açısından son derece önemli bulup onu buraya çağırıyorsunuz. Bizim ortaya koyduğumuz ne baz istasyonu ne görüşme Süleyman Esen hala geziyor dışarıda. Küçük Salih yok, Ecevit Kılıç var sizin için. Daha şimdi bu, bu hafta dinleyeceğiniz tanıkları ben çok merak ediyorum kimlere karar vereceksiniz ben şimdi merakla bunu bekliyorum. Benim talebim Mehmet Ener’in tanık olarak çağrılması. Sinan Berberoğlu ne yaptınız getirtebildiniz mi Sinan Berberoğlu’nu? Osman Yıldırım, Sinan Berberoğlu kim biliyor musunuz? Hiç üstünde durmuyorsunuz Osman Yıldırım’ın Danıştay’ın başkanının 2. daire başkanının araba plakasını telefonla arayıp istediği kişi gece saat 12’de. Sinan Berberoğlu gelmiyor Ecevit Kılıç geliyor buraya 500 milyon doların fiziki taşındı şeklinde haber yapan kişi geliyor.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim Sinan Berberoğlu’nun dinlenmesi için bir ara kararımız var ancak firari bir şahıs olduğu için bulunamıyor, buyurun.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tamam. Bulunamıyor. Burada bana şunu diyebilir misiniz? Kendi vicdanınızla bir kafanızdan şu soruyu geçirin ve ben şunu diyemeyeceğim biz burada bir terör örgütü bulduk, burada bir terör örgütü olduğundan çok şüpheliyiz. Çünkü bunu dersiniz biz şüphe duyuyoruz dersiniz ben bundan şüphe duyuyorum diyebilirsiniz çünkü dedikten sonra ne getirirsiniz arkasına çünkü. Şu kişiyle şu kişinin arasında şu irtibat telefonuyla görüştüklerini şu talimatın şu kişiye şu yolla ulaştırıldığını, o talimatın yerine getirilmesi konusunda şurada şu kişilerle şöyle bir toplantı yapıldığını bu toplantıda şu kişiler vasıtasıyla şöyle bir eylem kararı alındığını, bu eylem kararın şu kişi vasıtasıyla şuna iletildiğini o kişinin bu eylemi şu silahla öyle ortalık gezen silah, şu silahla şuraya giderek şu saatte şu şekilde gerçekleştirdiğini. Bunun burada bulunan insanlar tarafından organize edildiğini, bu insanlar tarafından kararının alındığını tespit ettim. Ben onun için çok kuvvetli şüphe duyuyorum. Ben bundan çok şüpheliyim, siz bir terör örgütüsünüz tespit ettim. Siz şüphe ediyorum diyorsunuz çünküsü tutuklamanın devamına ilişkin kararınızda çünküsüne yer vermiyorsunuz çünküsünü söylemek zorundasınız. Şüphenizin neden devam ettiğini açıklamak zorundasınız şüphenizin ana unsurlarını belirtmek zorundasınız neyi bulduğunuzu bize söyleyeceksiniz çünkünüzü çünkünüzü söyleyeceksiniz yoksa bir kararın gerekçeli olmasının bir manası yok neden gerekçe diyoruz biz? Neden tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeli olması gerekir diye bir yasa hükmü var? Çünkü yüzünden var. Bunu bize açıklamak zorundasınız bunu bize söylemek zorundasınız bunu yapmıyorsunuz. Ama ne yapıyorsunuz? Bu çünkü yok ama ne yapıyorsunuz? Siz bir terör örgütüsünüz ben bundan çok şüpheleniyorum hatta sizin avukatlarınızda sizin terör örgütü olan sizin dışarıyla olan bağlantılarını sağlıyor, sağlıyor olabilir bundan da çok şüpheleniyorum. Zaten siz bir terör örgütüsünüz ben bundan eminim karar verdim ben buna sizin avukatlarınızda sizin dışarıyla olan temaslarınızı sağlıyor diyorsunuz bundan da şüpheleniyorum, bana söylediler.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat hanım mahkememizin, mahkeme heyetinin ne şekilde davranacağı konusunda herhangi bir telkin ve tavsiye bulunamazsınız bir tavsiyeniz varsa bir talebiniz varsa onu alalım buyurun, buyurun onları alalım onları alalım.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Şimdi olayı anlatıyorum, kayıtlara geçmesi açısından, tamam talebimi bundan sonra neden talep ettiğim açıklamak için söyleyeceğim. Söylüyorum olay şöyle; müvekkilimi cezaevinde ziyaret ettim müvekkilim cezaevindeki ki biz buradan öncelikle şunu söyleyeyim siz bu iş uygulamayı biliyor musunuz bilmiyorum çünkü

73

Page 74: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:74

demek ki bilmiyorsunuz. Biz buradan verileri dijital ortamda alabiliyoruz bize döküm vermiyorlar. Bizim 1 haftalık duruşmalarımızın zabtı yaklaşık 500 sayfa oluyor ve biz bunları dijital yollarla müvekkilimize ulaştırmak zorundayız. Bize dijital veriyoruz dökümleri kimse bize dökümü yazılı vermiyor bizde bunları CD’lere alıyoruz bu DVD ve CD’lerle müvekkillerimize ulaştırıyoruz, ulaştırabilirsek çünkü her seferinde cezaevi benim CD’lerimi almaz denk gelirse alır onun neye göre belirlendiği de belli olmaz her seferinde kavga edemezsin o konuda yoruyoruz çünkü yorumdum ben artık. Derler ki CD almıyoruz biri der ki DVD almıyoruz aldık almadık flash disk almıyoruz. Ben 1 gün müvekkilimin ihtiyacı olan 10 tane DVD’yi aldım bir tanesine getirip buradan kalemden o haftaki duruşma tutanaklarını yüklettim cezaevine gittim. Cezaevi ziyaretinde kapıda bana dediler ki DVD’leri almıyoruz bunun içinde duruşma tutanakları var ve boş almıyoruz geri götürün. Savunma hakkı denen bir şey değil mi kutsal, kutsal ben geri geldim ertesi haftada buraya gelip gelemeyeceğim belli değil. Ne yaptım? Duruşma arasına bekledim duruşma ara vermedi İstanbul'a dönmek zorundayım fiziki koşullarınızı anlatıyorum ben size. Bizim nelerle savunma hakkımızı nasıl kullanmaya çalıştığınızı anlatıyorum, nasıl imkansızlıklar içinde çırpındığımızı anlatıyorum. Bekledim ara vermediğiniz için en arka sırada oturan çünkü öne doğru yürümek istemediğim için en arka sırada oturan müvekkilimle aynı cezaevinde kalan ve bilgisayar ortamında birlikte bilgisayar ortamında bulunduğu İbrahim Şahin'e götürdüm bu DVD’ler boş bunun içinde de duruşma tutanakları var 1 tanede selot bant istemişti müvekkilim bunları bilgisayar odasında müvekkilime iletebilir misiniz? Rica ettim tabi dedi bunu ben avukatımda isteyebilirdim duruşma arasında da isteyebilirdim. Duruşma arasında içeri girip bunları yapabilirdim avukatına da verebilirdim verin diye bunları hepsini yapabilirdim yapmadım gittim direk ona verdim arkamı dönmemle beraber benim DVD’ler İbrahim Şahin'in elinden alındı buraya çağırıldı istendi bana da buradan çıkmayacaksın dendi. Bekle dendi bana kısa süreli bir hürriyetimin gaspı alıko….bana dediler ki, buradan çıkmayacaksın. Neden? Suç unsuru varsa gözaltına alınacaksın işte Doğu Bey olduğu gibi anlatıyorum bir dakika bir dakika bakın maddeler var.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim Sanık İbrahim Şahin'in.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bir dakika ben talebimi ben ne istiyorum?

Evet”Mahkeme Başkanı:"Müdafisi olarak müdafisi olarak duruşmaya girmediniz şimdiye kadar

müdafi olduğunuza dair herhangi bir beyanınız yazılı beyanınız yok. Buna rağmen siz orada CD’leri verdiniz savunma hakkının sınırları içinde kullanıldığı verildiği konusunda herhangi bir elimizde veri yok. Efendim itiraz etmeyin.

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Peki siz konuşun.”Mahkeme Başkanı:"Bu CD’lerin içeriği de belli değil. Savunma hakkı kapsamında mı o da

belli değil o kontrol edildi burada herhangi bir savunma hakkını ihlal eden bir durum olmadığı anlaşıldı iade edildi. Siz daha önceden siz daha önceden mahkeme heyetini bu konuda bilgilendirip bir yazılı talebiniz olursa değerlendirilebilirdi. Siz doğrudan doğruya oraya götürdünüz İbrahim Şahin'e verdiniz sanık müdafi de değilsiniz. Olacağınız konusunda herhangi bir yazılı beyanınız da yok durum bu şekilde.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Peki, bunu hangi şartlar altında yapabilirsiniz.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim yönetmeliklerde hiçbir şey verilemez diyor.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Hayır öyle bir şey demiyor yönetmelikte (bir

kelime anlaşılamadı).”Mahkeme Başkanı:"Tutuklu ve hükümlere herhangi bir şey verilemez deniliyor.

Jandarmanın tutuklu ve hükümlü yönetmeliği var.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Avukatla sanık arasındaki alınıp verilen hiçbir

belgeye müdahale edilemez deniyor.”

74

Page 75: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:75

Mahkeme Başkanı:"Tartışmalım efendim.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Madde burada terörle mücadelenin 10.

yasası yönetmelikler ve ceza infaz kanunu.”Mahkeme Başkanı:"Savunma hakkına bizde saygılıyız sonuna kadar kullanılması

taraftarıyız bundan emin olun. Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Sağ olun o zaman benim savunma hakkımı

ben o sırada İbrahim Şahin'in müdafisi olduğumu beyan etseydim ve bir özel görüşme.”Mahkeme Başkanı:"Olabilir görüşmek istiyorum deseydiniz verilebilirdi belki yönetmelik

izin veriyorsa.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Peki bunun hangi durumlarda yapıldığını

biliyor musunuz?”Mahkeme Başkanı:"Efendim tartışmayalım devam edin lütfen devam edin.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Sadece terör örgütüyle dışarıda bağlantı

kurulması halinde avukatın bu tip eşyalarına el konulabiliyor ve bu terör örgütünün de hakkında karar verilmiş bir terör örgütü olması gerekiyor. Bir terör örgütü kararı var mı burada? Kanun çok açık.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Kanun çok açık ancak ve ancak PKK,

Hizbullah gibi bir yargı kararıyla sabit olmuş, bir terör örgütü varsa bir yargı kararıyla sabit olmuş bir terör örgütü varsa o terör örgütüyle içerde bulunan tutuklu sanık arasındaki irtibatın denetlenmesi için yapılabilecek bir işlem bu. Ancak ve ancak bir terör örgütü kararı varsa yapabileceğiniz bir işlemi yaptınız bana. Siz kendinize direk ihsası reyde bulundunuz. Kanun, yönetmelik, yürürlülük çok açık terör örgütüyle hakkında karar verilmiş bir terör örgütü varsa yapılabilecek bir şey bu. Burada bir terör örgütü kararı verdiniz mi?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kabul etmiyoruz bu tür şeyleri.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tamam etmiyorsunuz, sizin yanınıza geldim.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Yargılama yapılıyor herhangi bir verilmiş

karar yok.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Sizinle dün konuştuğumda bana ne dediniz,

bana ne dediniz dün konuştuğumda reddedebilirsiniz ben söyleyeyim gene de sizin terör örgütünün dışarıdaki bağlantılarını sağladığınızdan şüpheleniyor olabiliriz dediniz. Bana bunu söylediniz dün. Sizin terör örgütünün dışarıdaki bağlantılarını sağladığınızdan şüpheleniyor olabiliriz onun için bunu yapabiliriz dediniz. Siz kararınızı vermişsiniz. Burada bir terör örgütü var mı? Biz de dışarıda bağlantılarını sağlıyoruz.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim konuyu yani konuyu uzatmaya gerek yok savunma hakkı kullanıyorsa zaten ona da bir mani yok. Buyurun.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Efendim bizler avukatlar olarak zan altındayız biz avukatlar olarak tehdit altındayız ve bu yargılamayı yapan bir Mahkeme Başkanı tarafından bir terör örgütünün dışarıyla bağlantısını sağladığından şüphe ediyorum şeklinde itham ediliyorum. Biz avukatlar olarak zan altındayız. Talebimi söylüyorum 0532 467 93 13 numaralı cep telefonumun 2006 Mayısından itibaren yapılmış tüm görüşmelerinin dosyaya getirtilmesini istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Bu telefon kime aittir?”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bana ait.”Mahkeme Başkanı:"Evet.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ben HTS raporlarımın bu dosyaya

sunulmasını istiyorum.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun izah edin.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Buyurun.”

75

Page 76: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:76

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bizzat kendimiz mi verdiniz o gün CD’leri yoksa mübaşir Aydın Bey vasıtasıyla mı verdiniz?”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Şöyle oldu siz görmediniz mi?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ben görmedim.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ben CD’leri siz istediniz diye gördüm.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hayır hayır.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”CD’leri getirdim jandarma dedi ki o CD’leri

kontrol etmemiz lazım geri götürdüm jandarma kontrol etti verebilirsiniz dedi, İbrahim Şahin'e götürdüm verdim ondan sonra dönerken de Aydın Bey arkamdan seslendi aynen böyle oldu ben önce CD’leri götürdüm.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Aydın Bey.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Döndü dönerken jandarma kontrol etmemiz

lazım dedi CD’leri dönüp aldı.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Avukat hanım öyle yapmamışsınız mübaşirimizin

naklettiği öyle değil siz bizzat İbrahim Şahin'e verilmesi için Aydın Beye vermişsiniz durum bundan ibarettir.”

Mahkeme Mübaşiri Aydın Arslan:”Şöyle oldu öyle olmadı. Ben burada oturuyordum siz orada askerle beraber elinde CD’lerle bakıyordu ben burada size dışarıdan o davanın müvekkili olmadığınız için ben mahkemeye sunacağınız bir dışarıdan gelip dilekçe sunuyorlar ya. Öyle bir dilekçe zannettim buradan geldim oradan geldim askerin elinde CD’ler görünce bunlar ne dedim oradan aldım ben mahkemeye sunacaksınız zannettim 2 adım atınca dedin İbrahim Şahin, İbrahim Şahin'e getirdim verdim.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”İlk planda ben verdim CD’leri İbrahim Şahin'e.”

Mahkeme Mübaşiri Aydın Arslan:”Ha onu ben bilmiyorum ama ondan sonra.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bu tartışmayı uzatmayalım bunu ne, ne fark

edecek?”Mahkeme Başkanı:"Buyurun buyurun buyurun devam edin buyurun devam edin.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ben ilk planda getirdim verdim jandarma

görmem lazım deyince geri götürdüm jandarmaya gösterdim tamam dedi öyle geçildi.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Aydın Bey istediğiniz kişiye bizim olurumuzu aldıktan

sonra iletebilirdi. Siz özellikle İbrahim Şahin'e iletmesini istemişsiniz dolayısıyla.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ben daha önce vermiştim zaten İbrahim

Şahin'e.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Neyse neticede Aydın Beyin.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bana bunun şeyini anlatabilir misiniz?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bunun şeyini anlayın siz zeki bir insansınız bu çok açık

(bir kelime anlaşılamadı) bir şey yok avukat hanım bu dava (bir kelime anlaşılamadı).”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Anlamadım, sizin bana sizin bana yaptığınız.”Mahkeme Başkanı:"Zeynep Hanım eğer yanlış anlaşılma olmuşsa onu düzeltiriz savunma

hakkı kullanılıyor kullanılmaması için bir sebep yok buyurun devam edin.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Sizin bana yaptığınız beyanı düzeltebilir

misiniz? Şimdi ben tabi sizin durumunuzu anlıyorum. Ben her akşam yattığımda burada benim müvekkilimin tutuklu olmasından üzüntü duyuyorum benim bu durum, ben en çok sizin için üzüntü duyuyorum ve her akşam şöyle şükrediyorum inanınki; Allah’ım iyi ki bana bu dosyanın hakimlerinin içinde bulunduğu durumu reva görmedin. Ben böyle şükrediyorum, ben buna şükrediyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz kanunlara ve yasalara dayanarak vicdanımızın sesini dinleyerek ara kararlar veriyoruz. Herhangi bir vicdanı rahatsız eden bir durumumuz yok. Yani

76

Page 77: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:77

her şey dosya kapsamına ve kanun kapsamına uygun bir şekilde yürütülüyor buyurun devam edin.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tamam, devam edeyim. Siz burada bir terör örgütü olmadığı ve insanların her kim olursa burada bir terör örgütü burayı Ergenekon terör örgütü olarak isimlendirmeyeceksiniz ben daha karar vermedim dediniz mi heyet olarak?”

Mahkeme Başkanı:"Dedik, hala da diyoruz.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Diyorsunuz, peki siz burada.”Mahkeme Başkanı:”Herhangi bir sabit olunan isnat olunan (bir kelime anlaşılamadı)

herhangi bir sabit değil yargılama devam ediyor.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tamam siz burada buradaki sanıklara sürekli

çeşitli kurallar koyarak benim otoritemi kabul edeceksin ben bu salonun sahibiyim ben ne dersem o olur. Ben kuralları koyarım bu salon bana ait ben istediğimi alırım istediğimi almam iktidar bende, güç bende, erk bende, ben bağımsız yargıyım, hiç kimseye sormam, kimseden talimat almam, benim kararlarım herkes için geçerli diyorsunuz, sizden bu salondaki herkes açısından.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim Mahkeme Başkanı olarak buranın disiplin ve düzeninden ben sorumluyum onu o manada anlayın.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bunu hep duyuyoruz bende bunları tekrar ediyorum sizden buradaki sanıkların size saygı göstermesini istiyorsunuz. Bakın bizim bu saygımız bu yargılamanın başında ziyadesiyle vardı. Buradaki sanıklar salondan çıkarken geri geri önlerini ilikleyerek çıkarlardı hatırlar mısınız o günleri? Arkalarını dönerek çıkmazlardı salondan bu yargılama başladığında. Önce geri dönerlerdi önlerini iliklerlerdi ve geri geri. Bu derece saygılı sanıkları bu hale getirdiniz. Neden biliyor musunuz? Bu sanıklara yaptığınız dayılığı Ergenekon’u görmek istiyorsan Danıştay’ı.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim dayılık falan yapmıyoruz lütfen değişik manalara çekmeyin lütfen.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ergenekon’u görmek istiyorsan Danıştay’a git Ergenekon’u görmek istiyorsan Danıştay’a git diyen Başbakana yapamadınız işte saygı böyle kazanılır zorla kazanılmaz saygı. Saygınlık otomatik olan bir şey değildir saygınlık böyle kazanılan bir şeydir ben sizden.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biraz önce söyledim, mahkeme heyetini nasıl davranacağı konusunda herhangi bir telkin ve tavsiyede bulunamazsınız.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Benim böyle bir kararım var. Mahkeme Başkanı:" bu anayasanın ilgili maddesine aykırı bir durum olur.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ben sizden benim buradaki insanlara

Ergenekon terör örgütü diyemezsin şeklinde kararım var. Sen kim oluyorsun da Ergenekon’u görmek istiyorsanız Danıştay’a gidin diyebiliyorsun diye suç duyurusu yapan bir heyet görürsek biz burada önümüzü ilikleriz, arkamızı döneriz salondan öyle çıkarız. Ve sizin çekeceğiniz ipe de boynumuzu uzatırız aksi takdirde burayla sınırlı iktidarınıza sadece boyun eğeriz saygı göstermeyiz. Bu iktidara sadece boyun eğeriz ama bizden saygı göstermemizi beklemeyin teşekkür ederim.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz istedi, verildi:"Mahkemeniz her keresinde sizlerle polemiğe girdiğimizde bizlere hikmetimizden sual olunmaz demeye getirip mahkememizin takdiridir diyorsunuz. Mahkemenizin takdiri elbette ki olacaktır ama mahkemenizin yargısal denetimi içinde alacağınız kararların usule yasaya uygun olması gerekecek.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim Vural Bey aynı şeyleri size de söylüyorum; mahkemeye heyetimize telkin ve tavsiyede bulunmayın varsa bir talebiniz onu alalım. Nasıl davranacağımız konusunu bize anlatmayın, buyurun.”

77

Page 78: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:78

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Telkin ve tavsiye değil duruma ilişkin bir değerlendirmede bulunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim nasıl davrandığımızı söylüyorsunuz, eleştiriyorsunuz o telkin ve tavsiyeye girer, o telkin ve tavsiyeye girer.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Siz savunmaya ne söylemesi gerektiğine hükmedecek olursanız o zaman savunmayı hiçe saymış olursunuz. Siz savunmaya ne söyleyeceğini nasıl savunma yapacağını öğretmeye kalkarsanız o zaman orası mahkeme olmaktan çıkar.”

Mahkeme Başkanı:"Benim söylediğim Anayasamızın, Anayasamızın ilgili hükmü.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Siz bunu telkin ve tavsiye olarak kabul

etmeyin eğer edecekseniz de takdir ve gereğinin ifası için evrakı Silivri’ye gönderin.”Mahkeme Başkanı:"Talebiniz varsa talebinizi alalım. Buyurun.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Olacak bekleyin olacak. Dün de söyledim.”Mahkeme Başkanı:”Mahkeme heyetinin işleyişini karışmayın efendim. Buyurun.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Önceki günde söyledim mahkemenizin

savunmaya dönüp özellikle şu son günlerde Yalçın Küçük’ten çıktığı iddia edilen o notta avukatlara ve savunmaya dönük birtakım kayıtların yer aldığı ortaya çıktıktan sonra gösterdiği bu tahammülsüzlük ve provakatif davranış tamamıyla sanki o belgeye dayanarak.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen Vural Bey lütfen yani değişik yorumlara girmeyelim.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Avukatlara dönüp bir operasyon yapılsın da

onun alt yapısını hazırlıyoruz gayretini akla getiriyor. Şimdi mahkememizin takdiri diyorsunuz. Dosyanın sanığı vekili bir meslektaşımızın HTS’sini niye istediniz siz? Yargılama ne yenilik katacak? Meslektaşımız şüpheli midir? Bugün dilekçesini benimle gönderdi sizlere. Bir savunma avukatının HTS’si şüpheli olmadığı halde hangi yasal dayanak çerçevesinde istenebilir? Siz bunu takdir hakkımız deyip izah edebilir misiniz? Suç işliyorsunuz sonrasında da bunu takdir hakkı deyip tartışılmaz eleştirmez bir hüküm gibi bizlere dayatmaya çalışıyorsunuz. Bunu kabul etmemizi beklemeyin. Bu yargılamada zaman zaman bizlerinde daha çok sizlerinde ipin ucunu öylesine kaçırdığını görmekteyiz ki burada hepimiz zaman zaman ama daha çok da sizler hafiyesi Mahmutçuluğa soyunup Danıştay cinayetini çözmeye çalışıyor. Bizim burada çözmemiz gereken mesele Danıştay cinayetini.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu sözlerinize devam ederseniz kesmek zorunda kalacağım ikaz ediyorum kesmek zorunda kalacağım.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Danıştay cinayetini biz burada Danıştay cinayeti ile o davanın sanıkları ile bu davanın sanıkları arasında bir irtibat olup olmadığı hususunu tespit etmek. Ama biz ama burada yapılan Danıştay cinayeti çözmek yolunda gayretler. İyi çözülsün ona kimsenin bir şey dediği yok. Ama mahkemenizin de bu konuda samimi gayretleri yok. O noktada bizler tabidir ki mahkemenizin Başbakanın geçen seçimden beri hala ağzına sakız ettiği seçim malzemesine dönüştürdüğü bakınız Danıştay sanıkları şimdi kimlerle yargılanıyor sözünün ardından bu mahkemede sizlerin Danıştay davasıyla Ergenekon davası arasında bir irtibat olup olmadığı hususunda karar vermemek için yargılamayı öteleyip durduğunu daha öncede defaatle söyledik. Aynı kanaatimi yeniden ifade ediyorum ve size söylüyorum. Her celse en az 10 tane 15 tane 20 tane telefonun muhtelif operatörlerden HTS’sini istiyorsunuz. Diyorsunuz ki; mahkememizin hikmetinden sual olunmaz hükmünden sual olunmaz mahkemeye nasıl takdir hakkını kullanacağını telkin ve tavsiye edemezsiniz. Amenna ama mahkemenizin yargısal denetimi açısından aldığınız kararın gerekçeli olması gerekir.”

Mahkeme Başkanı:"Bu konuda bir talebiniz varsa alalım ara kararlarından vazgeçilsin, istenmesin şeklinde bir ara kararı varsa onu alalım buyurun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var efendim var. Var efendim var efendim, var efendim. Meslektaşımın da dilekçesinde belirttiği üzere, aldığınız HTS raporu istenilmesine

78

Page 79: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:79

dair kararların gerekçeli olarak alınması dosyaya hangi surette ne yenilik katacağı hususunun yargısal denetime elverecek surette açıklığa kavuşturulması talebindeyim. Yoksa önüne gelen aklına gelen her 20 telefonun HTS’sini isteyecek olursa oluşturacak iletişim grafik ağıyla Türkiye’de hapsetmeyeceğiniz şüphe altında bırakmayacağız bir Allah’ın kulu kalmayacak ki öyle bir hale gelecek ki sizde o ağın içine düşeceksiniz. Şimdi, bu dosyada esasen başkaca beyanlarımda var idi ama bu sabah Sayın Perinçek fevkalade güzel bir surette mahkemenize Danıştay’da soruşturma örneği nasıl olur dersi verdi. Şimdi bende size bir Cumhuriyet soruşturması nasıl olurun dersini vereceğim. 1 Ekim 2009 tarihli oturumun 23 numaralı ara kararı gereğince İstanbul Emniyet Müdürlüğünden tam 10 klasör evrak gönderildi bize. Ben o evrakları vaktiyle her nasıl olduysa almamışım. Onları geçenlerde aldım ve üzerinde çalıştım. Heyetiniz ne yaptı o 10 klasör evrak geldikten sonra? Orada durdu yerine aldı hard diskte yerini aldı klasörler içerdeki arşiv odasında yerini aldı. Bir suretlerini bize verdiniz sonrasında ne yaptınız hiçbir şey. Ama bakın Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların arkasındaki güç Danıştay’da da tetiği çeken güç ile aynı olduğu için bu Danıştay cinayetinin arkasındaki karanlık gücün ortakları pek hala Cumhuriyet’te da açığa çıkacak unsurlar. O noktada Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar fevkalade önemli. Çünkü Cumhuriyet gazetesine atılan 1., 2., 3. bombalama eylemleri açıkça cemaatin kontrollü gerilim strateji dahilinde uyguladığı bir taktik. Şimdi bakın Osman Yıldırım’da Alparslan Arslan’da bu diğer 2 sanığımızda onlarda kendilerinin işbirlikçilerini kendilerinin suç ortaklarını bilmiyorlar ama ben size onları söyleyeceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kimsenin suçu sabit değil halen yargılama devam ediyor.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Dileriz şimdi sizlere açıklığa kavuşturacağım

bu belgeler üzerinde bu belgelerle sorumluluklarını ortaya koyacağım ilgilileri soruşturmaya dahil edebilecek gücü cesareti gösterirsiniz. Bakın 7. klasör sayfa 1 ve 2. Bu 2 evrakta 19 Mayıs 2006 tarihini taşıyor Cumhuriyete atılan ilk bombanın üstünden 14 gün geçmiş tam 2 hafta son bombanın üzerinden de tam 8 gün geçmiş yani Danıştay cinayetinin üzerinden de 2 gün geçmiş. İstihbarat şube müdürü İlhan Güler imzalı bu teknik istihbarat raporuna bakıldığında olay mahallinde yer aldıkları tespit edilen dosyamızın sanıkları Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi, bir bir tespit edilmiş. Bakın ilk bombanın atıldığı saat gece 22’yi geçkin bir saat 2. bombanın atıldığı saat 12’ye 10 dakika kalan bir saat. Her 2 saat itibarıyla da Masal Öktem Sokakta bulunan Cumhuriyet gazetesinin civarındaki bütün işyerleri, alışveriş merkezleri, dershaneler, taksi durakları, otobüs durakları, minibüs durakları hepsi kapalı. Caddelerde fevkalade düşük yoğunluklu bir trafik seyri var. Şimdi sıradan bir cinayette bile polis istihbarat şube, emniyet istihbarat şube sıradan bir cinayette bile derhal o eylemin gerçekleştirildiği noktada çıkış yapan telefon sinyalleri üzerinden abone ve kimlik tespiti yöntemini kullanır. Bunu emniyette yanlış telaffuz etmiyorsam sel taraması yöntemi diyorlar. Eğer 5 Mayıs günü o tarihte bakılmış olsaydı sel taraması suretiyle olay mahallinde bulunan sanıkların kim oldukları pek ala açıklığa kavuşabilirdi. Ha çıkan sanıkların sosyal, mali, içtimai, siyasi konumları itibarıyla, durumları itibarıyla emniyetteki sicilleri itibarıyla böylesi politik bir cinayette taraf şey politik bombalama olayında taraf olamayacağı akla gelebilir. Eleme yapılıp bir kenara bırakabilirdi. Ama bakın 10’unda atılan bir başka bomba daha var bu isimler aynı bombalama eyleminde yine oradalar. Şimdi 2. kere bu isimler ortada çıktığında artık polisin yapması gereken bunlar için hakimi bile dinlemek için karar alan polis, savcıyı bile dinlemek için karar alan polis ki bizim başkanımızın da o dinlemelerde dinlemeye düştüğü sizlerinde malumu. Hakimi bile dinleyen polis o aboneleri tespit etmesi gerekip dinlemesi gerektiği halde dinlemedi. Bu şahısların 11’indeki eylemde varlığı yokluğu da bir araştırılmış olsaydı her halükarda onların da orada varlığı anlaşılacaktı bu durumda artık bu şahısların dinlemeye alınmaması için hiçbir neden kalmayacaktı. Şimdi bakın o 10 Mayıs’ta 5 Mayıs’ta ve 10 Mayıs’taki bombalara eylemlerinin gerçekleştirildiği saat itibarıyla civardaki çok yoğun alışveriş merkezi kapalı olduğu için o çevreden çıkış yapan 3 GSM operatörüne ait 8, 10 tane baz istasyonundan çıkış yapan

79

Page 80: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:80

telefon sayısı 100, 150’yi geçmiyor. Onların arasında polisin çok rahat eleme yapması imkanı mümkün. Ama bakın şimdi 19’unda yapılan bu çalışma eğer son bombalamanın hemen ertesinde yapılmış olsaydı 12’sinde. Bu Danıştay cinayeti gerçekleşmeyecekti. Danıştay cinayeti de tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi polis kontrolünde göz göre göre kontrollü bir cinayet. Osman’da, Alparslan’da diğer şahıslarda hepsi de polis tarafından takip altında oldukları halde, izlendikleri halde seyirci kalınmış bu cinayete Danıştay cinayetine. Oysa bunlar telefonda kendi aralarında fevkalade açıklıkla hiç çekinmeksizin Danıştay cinayetini konuşacak kadarda düşüncesizler. Şimdi bakın size bir başka belge gösteriyorum bu da 6. klasörün 243. sayfası söylediğim sayfalar ekran sayfaları. Bu sayfada muhabere elektronik şube müdürlüğüne yazılmış yazıda 257. ve 60. Mobese kameralarının görüntüleri isteniyor. Bakın bu görüntülerin dağıtımı ne zaman yapılmış 12 Mayıs’ta kim yapmış bu kim tebliğ almış bunu biliyor musunuz? Halen Ergenekon soruşturması, soruşturma kolluğu olarak hizmet veren o özel çalışma grubunun başındaki Mehmet Karabörk. Ha peki bu yazı ne zaman çıkmış emniyetten? 13’ünde bu evrak niçin 1 gün bekletilmiş emniyette? Bu evrak Mobese kameralarının görüntülerinin istenmesi için yazılan bu evrak 1 gün bekletilmiş. 1. klasör 241. sayfa o 10 klasörden söz ediyorum o 241. sayfadaki belgeye göre söylüyorum. Yine 11 Mayıs günü Cumhuriyet’e atılan son bombalama eyleminden 2 gün sonra bombalamaya ilişkin görüntüler istenmişti ya o görüntüler yerine olay sonrası görüntüler gönderilmiş polis tarafından. Yani muhabere şube tarafından gönderilen görüntüler olaya olay saatine kadar gönderilen görüntüler değil olay sonrası görüntülermiş. Sonra ne yapmışlar bunları daha sonra yazışıp istemişler. Ne zaman gelmiş eline polisin biliyor musunuz Mobese kameraları? Son cinayetten şey son bombalamadan tam 4 gün sonra 15’inde gelmiş peki ilk bombalama yani beşinde atılan bombalama olayından sonra ya da onunda atılan bombalamadan sonra herhangi bir surette Mobese kamerası istenmiş mi? Hayır istenilmemiş. Niye? Belli değil. Bakın civarda Masal Öktem Sokağın gece aydınlatmaları var. Cumhuriyet gazetesinin harici projektörleri var. Orası gündüz gözüne bir aydınlık mekan. Orada sıradan bir kameranın dahi eşkal tanımına elverecek surette kalitede görüntü elde edememesi için hiçbir neden yok. Kaldı ki onu birazdan izah edeceğim. Sadece kaçış güzergahı istenmiş 11’indeki bombalama olayından sonra sadece kaçış güzergahı üzerindeki Mobese kameraları istenmiş neden? Olası geliş güzergahları üzerindeki Mobese kameraları istenmemiş mesela Büyük(bir kelime anlaşılamadı) Caddesi üzerinde kurulu tam 12 tane Mobese kamerası var. O 12 Mobese kamerasından bir tekinin görüntüsü niçin beşindeki ya da onundaki eyleme ilişkin yahut 11’indeki eyleme ilişkin olarak herhangi bir surette istenilmemiş? O da belli değil. Şimdi 5 Mayıs günü atılan bombaya ilişkin görgü şahitlerini polis ne zaman çağırmış ifade almak için biliyor musunuz? Ayın sekizinde çağırmış. 3 gün ne beklemişler? İlk bomba atıldıktan 3 gün sonrasına kadar polis hiçbir şey yapmamış öylesine beklemiş. Neden? Çünkü bu sanıklar kontrollü bir surette planlı eylem dahilinde Danıştay’a gidecekler. Danıştay’a gitmeleri içinde yakalanmamaları lazım ama dam üstünde saksağan vur beline kazmayı misali olmasın diye de kontrollü bir gerilim stratejisi halinde 1., 2. bomba atılıyor patlamayacak bombalar en sonunda da Alparslan’ın atacağı 3. bomba atılıyor. Şimdi 1. klasör 250’de ve 6. klasör 250. sayfada yer alan bir evrak var. Ben size örneklerini gönderdim. Bu evrakta sağ üst köşede evrakın tarihinde tahrifat var. Siz o tarihi okuyabiliyor musunuz? 15 mi 16 mı 17 mi burada meslektaşlarımla sanık hukukçularla tarih okumaya çalıştım her kafadan bir ses çıktı. Üzerinde tahrifat var hem tarihte var hem sayıda var. Şimdi bu yazınında konusu ne biliyor musunuz? O geciktirilerek talep edilen görgü şahitleri var ya onların görgüsüne bilgisine başvurmak üzere o şahısların çağrılmasına dair yazı var. Sonrasında hep ne sebepledir bilmem ama olası bir teftiş inceleme ya da başkaca bir gayretle bu tarihlerde de oynamalar yapılmış. Üstelik oynama yapılmakla kalınmamış. Aynı içerikte farklı içerikte aynı tarih aynı sayıyı taşıyan 2 tane ayrı yazı çıkmış. Emniyet ayrı içerikli 2 yazıya aynı sayıyı aynı tarihi verir mi? Neden vermiş? Burada emniyetin saklamaya örs bas etmeye çalıştığı ne? Bakın bu tahrifatlar bizlere hiç yabancı gelmiyor çünkü bu tahrifatların aynıları Hrant Dink

80

Page 81: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:81

cinayetinde de var Hrant Dink cinayeti gibi bir kopya eylemdir, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalama eylemleri. Hakeza 1. klasörün 7. sayfasında bir belge var 22:22’de Danıştay cinayetinin gerçekleştirildiği gün 22:22’de Ankara TEM bunu İstanbul TEM’e fakslamış. Alparslan Arslan’ın Ankara'ya silahlarını aracında kolaylıkla taşıyabilmesi için kendisine verilen emniyet araç giriş tanıtım kartı aynı günün akşamında 22:22’de İstanbul TEM’e gönderilmiş. Peki, İstanbul TEM bu yazıyı aldıktan sonra ne yapmış? Hiçbir şey ama hiçbir şey yapmamış. Peki, sonra ne oldu? Anımsarsanız burada onu ben talep ettim gelen cevabi yazıda önce mukayese elverişli bir orijinal kart bulunmadığı için söz konusu kartın doğru olup olmadığı gerçek olup olmadığı hususunda tespit yapılamadığı söylendi. Teftiş kurulunun iç soruşturmasıydı buna rağmen arşivden bir kart bulup yapamadılar mı dediğimiz falan filan en son gelen inceleme raporundan kartın sahte olduğu anlaşılır durumda. Ama üzerindeki imzalaya ilişkin bir inceleme yok. Çünkü emniyet içerisindeki o cemaat yapılanması öylesine fütursuz ki müdürlerinin önüne bir sahte kartı koyup ilk bakışta anlaşılmasına imkan sağlamayacak bir sahte kartı koyup müdürlerine imza dahi attırabilecek güçte. Aynı şekilde burada şunu da belirteyim ki; bu güç askıda olan bir emniyet araç tanıtım kartının numarasını da bilebilecek kadar güçlü ve teşkilata vakıf. Çünkü herhangi bir memurun zimmetinde olan bir kartı değil askıda boş olan bir kartı kopyalayıp müdürünün önüne koyup imzalatıyor. O hususta orada yarım kaldı şimdi bakın 2. klasör 9. sayfadan anlaşıldığı kadarıyla Alparslan’ın bir dönem ev arkadaşı olan polis memuru Selahattin Demirtaş için Alparslan’ın telefonda vesairesinde onun bilgileri Alparslan’ın arkadaşı olduğu anlaşılır anlaşılmaz derhal soruşturma başlatılmış derhal peki biliyorlar. Çünkü bu Alparslan’ın sıradan bir semt arkadaşlığı ilişkisi onu biliyorlar. Bunu derhal başlatabiliyorlar soruşturma konusu yapabiliyorlar. Ama şu bir türlü açıklığa kavuşması sağlanamayan polis araştırması tanıtım kartına ilişkinse hiçbir şey yapmıyorlar, hiçbir şey. Şimdi bakın 6. klasör sayfa 119 bu son bombalama ile yani 11’indeki bombalama ile aynı günü taşıyan bu tutanaktaki teşhise göre Sabri Kaya isimli bir şahıs ki bu da oradaki civardaki işyerlerinden birinin güvenlik görevlisi. Bu Cumhuriyet gazetesinin hemen temin edilen kayıtları kendisine izlettirildikten sonra teşhis yapıyor. Kaçan elinde silah olan buydu bu gözcülük yaptı diye tek tek şahısları teşhis ediyor. Ama bu Sabri Kaya’ya resimler robot resimleri çizdirmek için emniyet tam kaç gün bekliyor biliyor musunuz? 5 gün halbuki bunu sıcağı sıcağına çizdirseler bu robot resim elde olursa bu robot resim daha sonra bizzat Sabri Kaya isimli şahıs tarafından da rahatlıkla doğrulanacak surette teşhise konu olmuş fevkalade gerçeğe yakın bir çizim bu sanıkların 5 yıl önceki fotoğrafları, robot resimleri. Peki, Sayın mahkemeniz burada sanık avukatlarının HTS’sini isteyecek kadar ince eleyip sık dokurken niçin acaba bu robot resmin çizdirilmesi için polisin 5 gün beklediği sorusuna cevap arayıp da emniyete bir müzekkere yazmak ihtiyacı duymuyor? Niçin bekletilmiş bu 5 günlük robot resim çizme çalışmaları? Kaldı ki bu tek başına bir ihmal değil. Sıralayacağım 6. klasör sayfa 130’da ekran sayfaları bunların hepsi orada da yer alan robot resmin tutanağına ilişkin yazıdan anlaşılıyor ki bu fevkalade kıymetli bir çalışma. Derhal acilen derhal bunu ilgililerine göndermek üzere polis yazı yazıyor. Madem bu kadar acele idi derhal memur eliyle gönderilecek kadar aceleydi polis bunu niçin tam 5 gün süreyle bekletti? Şimdi gene 1. klasör 137. sayfa oradaki tutanaktan da anlaşılıyor ki bu Sabri Kaya isimli şahıs İsmail Sağır’ı olay mahallinde gördüğü şekliyle tanımlamış ve o tanımı üzerinden de bu fotoğrafın İsmail Sağır olduğu tespiti daha sonra yapılabilmiş. Ama 11’inde yapılan bu bombalama eylemine ilişkin olarak 12’sinde hiç olmazsa 12’sinde bu robot resim çıkmış olsaydı bunu hiç olmazsa mağdur gazete Cumhuriyet ile paylaşmış olsalardı ya da basınla ya da televizyonlarla paylaşmış olsalardı belki bu şahıslar ihbar edileceklerdi. Danıştay’a gidemeyecektiler. Ama bakın 11’indeki bombalamaya ilişkin olarak polis robot resim çizme çalışmasını tam 5 gün bekletiyor tam 5 gün. 5 gün beklettiği içinde 15’sında çıkartılan robot resim en erken 17’sinde kamuoyuyla paylaştırılabilecek oluyor ki zaten 17’sinde Danıştay’da cinayet işlenmiş. Bir başka görgü şahidi Eşref Hatipoğlu onunda evrakı 6. klasör 117. sayfada yer alıyor. Bakın büyük bir şans eseri

81

Page 82: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:82

Danıştay, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalama eylemlerine ilişkin görgü şahitlerinin tamamı kolluk tecrübesine sahip. Yani sıradan bir vatandaş gibi olaylara sadece izleyici gözüyle bakmıyor biri albay emeklisi biri Kağıthane Emniyetinde görevli polis memuru Şişli Adliyesinde bir zabıt mümzi olarak verdiği ifadeden dönüyor diğer ikisi gazete binasının önündeki koruma polisi bir diğeri de o demin sözünü ettiğim albay emeklisinin koruması. Hepsinin kolluk tecrübesi var. Dolayısıyla bir olaya baktıklarında o olayın fotoğrafına hafızalarına derhal yerleştirerek fotoğrafı çekebiliyorlar. Onlardan hemen elde olunacak robot resim büyük bir yüzdeyle de gerçeği ortaya koymaya sanıkların kimliklerini teşhise imkan sağlayacak. Ama polis burada da bakın ne yapıyor? Tam 4 gün bekliyor. Eşref Hatipoğlu Albay Takas Saklama bankası A.Ş.’nin koruma müdürü o 12’si itibariyle ifadesini veriyor aynı gün veremiyor çünkü bombalama sonrasında, bombalama sonrasında olay mahallini terk ettiği için kendisine telefonla ulaşılıyor o da diyor ki 12’sinde gelip ifade verebileceğim. 12’sinde gelip ifade veriyor ama kendisinden bir robot resim temin etmek için herhangi bir surette yardım istenilmediği gibi bir bilgi görgü talebinde de bulunmuyor. Evet 8, 9 sayfam daha kaldı. Şimdi izah ettiğim bu sistematik ihmaller zincirinden hukukta ihmal suretiyle icra dediğimiz bir durum söz konusu ve bu durum tamamıyla sağ büro amirliğinin TEM’in sağ büro amirliğinin sorumluluğunda. Osman’ı işleyeceği Danıştay cinayetinde yahut Alparslan’ın işleyeceği cinayette yahut Tekin’in yahut İsmail’in yahut Erhan’ın faili henüz tespit edilmemiş bu cinayete ilişkin birtakım görüşmeler içerisinde Ankara’ya doğru yola çıkan bu şahısların Danıştay binasında gerçekleştirecekleri eyleme dair polisin bilgisi sezgisi tespiti var. Olmasa bile olmak zorunda olduğunu size ifade ediyorum ama bakın ben size söylemiştim geçenlerde bunu ben şubedeki Vatan Şubedeki muhabirlerden polis muhabirlerinden biliyorum duydum gerçekten layıkıyla bir soruşturma başlatacak olursa o arkadaşların da gelip bildiklerini gördüklerini emin olun ki o dosyaya aktaracaklardı. O tarihte polisler Osman’dan Alparslan’dan ismen bahsetmiyorlar. Ama bunların sicil durumlarından mali, içtimai, siyasi durumlarından bahisle bu olayların arkasında kimlerin olduklarını bildiklerini yakın zamanda da bunları alacaklarını söylüyorlar. Yani Alparslan’da Osman’da Ankara'ya giderken ben eminim ki hiç şüphesiz polisin ihmal suretiyle icradan, icra yöntemiyle teşvik edilerek tahrik edilerek gidiyorlar. Bu memleketi bu milleti bu kadar sahipsiz görüyorlar bomba atıyorlar yakalanmıyorlar bomba atıyorlar yakalanmıyorlar 3. bomba öyle bir noktaya geliyor ki polis ekip otosu orada Alparslan göz göre göre geliyor elinde silahı öbür elinde bombası atıyor çekip gidiyor. Öyle bir mizansen öyle imkan sağlanıyor ki Osman’da diyor ya hani; 40 tane adamımız var diye işte bakın o kanaat bunlara verilmiş, o algı onlara verilmiş. Şimdi Orhan Ekiz isimli bir başka görgü şahidi 6. klasör 118. sayfada bununda Cumhuriyet gazetesinden hemen olay sonrasında indirilip alınan okutulan güvenlik kamerası kayıtları üzerinden yaptığı teşhisin tarihi ayın 12’si. Peki, buna ne zaman robot resim çizdirilmiş onu da 6. klasörün 120. sayfadan anlıyoruz. Gene ayın 16’sında yani 4 gün sonra halbuki hemen akabinde çizdirseler aynı gün çizdirseler. Bakın bu resim çıkacak ortaya bu cinayetten sonra şey bombalamadan hemen sonra Alparslan Arslan olduğu sanılan düşünülen kişiye ilişkin robot resim. Bu robot resim gazetelerde yayınlansa televizyonlarda gösterilse emin olun ki bu robot resim üzerinden bile rahatlıkla olası ihbarlarda Alparslan’da, Osman’da, Tekin’de, İsmail’de Ankara'ya gitmeden yakalanabilecekler. Ama onların yakalanması istenilmiyor onlar Ankara’ya kadar selametle gidebilsinler Danıştay cinayeti işlenebilsin ki sonra Ümraniye’de o çakma bombalar bulunup Ergenekon süreci başlatılsın ve bugün bulunduğunuz noktaya gelelim. Çünkü bakın Ergenekon sürecinin başında esaslı nokta Danıştay cinayetidir Danıştay cinayeti olmasa bu noktada Ergenekon soruşturması ne Balyoz soruşturması hiç biri olamayacaktı bunların tamamında atlama taşı hep ama hep Danıştay cinayeti olmuştur. Şimdi bakın 4. klasör 211. sayfa ve 4 klasör 212. sayfa altında ha bu bir bilgi notu başlığı bilgi notu bu terörle mücadele şube müdürlüğü sağ büro amirliğinin yaptığı bir rutin çalışma. Bu çalışmalarda herhangi bir surette tarih sayı imza mühür olmaz bu bilgi notunun ne zaman tanzim olunduğu herhangi bir surette evrak kayda girmediği içinde anlaşılması mümkün bir evrak değildir. Her

82

Page 83: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:83

zaman içinde geriye dönüp tanzim edilebilir. Bu sözünü ettiğim ilk bilgi notunda bunun tarihi 11 Mayıs yani 3. bombanın atıldığı gün tanzim edilen bilgi notu. Olay mahallindeki ilk çalışmaları derleyip bu bilgi notunu tanzim etmişler ve bu daha sonra görgü şahitliği yapan robot resimlere de kaynaklık yapan şahıslara ilişkin birtakım Sabri Kaya’yla Mustafa (bir kelime anlaşılamadı) bilgilerinden bahsetmişler. 12’sinde bunların bilgilerine, görgülerine başvuracaklarını yazmışlar. Ama 11’inde tespit edildiği anlaşılan bu şahısların bu görgü şahitlerinin robot resim için bilgilerine demin de izah ettim tam 4 gün sonra başvurulmuş. Şimdi bir başka bilgi notu daha var. O da klasör numarası bunun, bunun üzerine yazmamışım o da hı hemen söyleyeyim onun da klasör numarasını o da 4. klasör 213 şey 215, 216 bu 2. bilgi notunun. Bununda herhangi bir surette tarihi, sayısı, ne zaman yazıldığı, ne zaman oluşturulduğu anlaşılması mümkün olan evraklardan değil her zaman içinde geriye dönük olarak da tanzim edilebilir. Bakın onun 6. maddesini okuyorum size; eylemi gerçekleştiren şahısların kaçış istikametinde bulunan banka ve işyeri ile görüşülmüş ve olası kamera kayıtlarına ulaşılmaya çalışılmıştır. Görüşülen birçok banka ve işyerinde kamera sistemi olduğu. Ancak kayıt yapmadığı görülmüştür yapılan çalışmalarda Metal-İş Sendikasına ait kameraların kayıt yaptığı tespit edilmiş ve bu kayıtlardan 11 Mayıs 2006 günü eylemi gerçekleştiren şahısların kaçarken yan profilden görüntülerine ulaşılmıştır. Ancak elde edilen görüntülerinde piksel değerleri düşük olduğundan net bir yüz eşkal bilgisine ulaşılamamıştır, bahse konu kayıtlar gerekli incelemenin yapılabilmesi amacıyla Kriminal daire başkanlığına gönderilecektir. Göndermişler mi? Göndermemişler ha şimdi siz Şişli Adliyesinin bulunduğu caddeyi anımsayın lütfen bir de hemen arkasında Cevahir Alışveriş Merkezinin bulunduğu caddeyi anımsayın. Bakın orada ben gittim o mahalde yaklaşık 100 kadar kamera saydım. Hastaneler, alışveriş merkezleri, bankalar, aracı kurumlar, okullar, akla gelebilecek hemen hemen her işyerinde bir hatta birkaç güvenlik kameraları var. Hatta hatta bakın benim o binalardan birinde çalışan yönetici arkadaşım var. Çıktım ondan rica ettim o sordu sokak kamera kaydına giriyor mu, girmiyor mu görüş alanına girer mi girmez mi diye onlara baktım. Bakın mesela orada British Petrolün bir benzin istasyonu vardı şimdi Türk Petrol olmuş galiba. Ondan önce Burger King var onlar da mesela sokağa camın arkasını görebiliyorlar. Şimdi bunların güvenlik hizmetleri merkezi bir sistemde online olarak takip edilmekte. Yani oradaki memur o güvenlik kamerası kayıtlarına imkan sağlayan cihaza getirip kaset sokmuyor CD sokmuyor onlar online bir güvenlik şirketi tarafından merkezden takip ediliyor. Merkezden kayıt olunuyor dolayısıyla polis burada açıkça yalan söylüyor açıkça yalan söylüyor. Eğer o mahalde layıkıyla işyerinden kamera kayıt görüntüsüyle temin edilmeye koyulsa idi muhakkak ki ama muhakkak ki bu şahısların görüntülerine bir surette elde edip ulaşmak mümkün olacak ve bunların Danıştay’a gitmelerine imkan bulunmayacaktı. Ama bakın bu sağ büro amirliğinin yazmış olduğu yazı gene sözünü ettiğim gibi imzasız tarihsiz sonradan türetilmiş bir evrak diyor ya; işyerlerinden gittik görüşme, kamera kayıt talep ettik ama hiç birini temin edemedik diyor. Peki hangi işyeriyle görüşmüşler ona ilişkin bir tutanak var mı? Yok, beyana dayalı herhangi surette bir görüşme bir tutanak var mı? Olağan koşullarda polis gelir tutanak tanzim eder olaya ilişkin falanca adreste işyeri güvenlik yetkilisiyle görüşüldü kamera kaydı istenildi olmadığı söylenildi iş bu tutanak tanzim edildi denir var mı öyle bir tutanak? Yok. Çünkü polis istememiş bile çünkü polis bu sanıkların Ankara'ya kadar selametle ulaşmasını sağlamak için her şeyi görmezden geliyor hatta o yüzden bunların araştırma polis kartını vermişler çünkü bunlar kontrollü sanıklar. Şimdi Şişli Adliyesi önünde tam adliyenin çaprazında caminin çıkış kapısında 257 numaralı Mobese kamerası var. Bir de daha ilerde o kavşak vardır ya Şişli Motor Meslek Lisesinin bulunduğu kavşak orada da 260 numaralı Mobese kamerası vardır. Şimdi o 2 Mobese kamerasının arası tam 1300 metre mesafe. Masar Öktem Sokak olay yerini biliyor musunuz bilmiyorum Cumhuriyet gazetesini kesen sokaktan aşağı indiniz, kaçtınız gittiniz. Polis diyor ki; kaçış güzergahına göre ya bu tarafa kaçacaktır sağa ya sola kaçacaktır 250’li ile 260’ı istiyor. Ama polis doğru sokaktan aşağıya inip Cevahir Otelin önündeki ana cadde o caddenin adını; Halide Edip oraya

83

Page 84: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:84

çıkabileceğini oradan kaçıp gidebileceğini ihtimal dahilinde öngörmüyor orada da Mobese kameraları var orada işyeri kameraları var hiç birisini istemiyor hiç birini istemiyor neden? Bunlar Ankara'ya selametle gidebilsinler diye bırakın onu bakın Masar Öktem Caddesinin girişinde tam köşede o abideyi hürriyetle Cumhuriyet gazetesine giren caddeyi kesen noktada bir Mobese kamerası var. 8905 kodlu Mobese. Şimdi bakın o Mobese kamerasının olasılıkla olay sonrasında konuşmuş olabileceği aklıma geldiği için gittim Cumhuriyet gazetesinin güvenlik müdürüyle de şifahen görüştüm. Bana doğruladı hatta emin olamadığı içinde teyit etmek içinde oradaki en kıdemli güvenlikçiyi çağırdı ona da sordu o güvenlik kamerası bombalama eyleminin gerçekleştirildiği sırada da orada kuruluymuş. Mesela polis 8905 ki bu; Cumhuriyet gazetesine bütün çıplaklığıyla görebilecek noktada onu istememiş. Neden istememiş? Onu çok açık çok net görüyor. Bırakın 8905’i az yukarda indiğini varsayalım caminin yani o 257 sayılı Mobese kamerasının kurulu olduğu kapının abideyi hürriyet çıkışı tarafındaki Mobese kameralarındaki onlarda 89 seriyle başlayan 8906 sayılı Mobese kayıt yapan cihazlar onları da istememiş. Karşısında Ziraat Bankası var onu da istememiş hiçbir şey istememiş neden? İşte az önce söylediğim nedenlerle. Şimdi bu sınırlı 250 ve 260 sayılı Mobese kameraları üzerinden o tarihsiz, imzasız, sayısız bilgi notlarında da yazılı olduğu üzere yaptıkları inceleme sonrasında 15 Mayıs tarihli o bilgi notunda da sözünü ettikleri üzere ayın 16’sında yani 4 gün sonra bu şahısların hiç birisinin kimlik bilgilerine teşhisine el verecek herhangi bir kayda rastlanılmadığı rapora bağlanmış. Peki, beşinde atılan bombaya ilişkin herhangi bir çalışma yapılmış mı? Hiç çalışma yapılmamış hiç nasıl olsa patlamadı deyip incelemeye almamışlar en masum savunmaları bu olabilir ki demin de söyledim 8905 sayılı Mobese kabak gibi Cumhuriyet gazetesini görmekte ve Cumhuriyet gazetesinin etrafı gündüz gözüyle görünüp seçilebileceğinden daha aydınlık bir sürü projektör var bir sürü de sokak aydınlatması var. Peki, bu ilk bombalama olayından yani 5 Mayıs tarihli ilk bombalama olayından sonra görgü şahitlerinden tam karşıdaki iş hanının güvenlik görevlisinden Cumhuriyet gazetesine atılan bombaya ilişkin bilgi görgü ne zaman istenilmiş biliyor musunuz? Tam 6 gün sonra ayın on birinde istenmiş beşinde atılan bombaya ilişkin hiçbir şey yapmamışlar onunda atılan bombaya ilişkin hiçbir şey yapmamışlar on birinde atılan bombaya ilişkin gelmişken hazır beşine ilişkin de bir tutanak tutalım deyip beşindeki bombalamaya ilişkin olarak da tutanağa imza atıp onu karara bağlamışlar. Sonra da ayın on dokuzunda ayın on dokuzunda bütün bu sanıkların tespit edildiğine ve olayın aydınlandığına ilişkin tüm emniyet müdürlüklerine ilişkin bir yazı yazılmış marifetmiş gibi biz bunları tespit ettik denmiş.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat Bey toparlar mısınız?” Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural:”Şimdi benim uzunca süreli üstelik mahallinde

yapmış olduğum araştırmalarla da desteklediğim bu araştırmalarımın sonucunda benimle aynı kanaatteyseniz yapmanız gereken İstanbul Emniyet Müdürlüğü sağ büro amirliği, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Sağ Büro Amirliğinin ilgilileri hakkında soruşturma açılması için suç duyurusunda bulunmuş, bulunmak olmalı. Yok, eğer siz benimle aynı kanaatte değilseniz bu belgeleri benim çarpıtmış olabileceğimi, dezenforme etmiş olabileceğimi bu da yeni çıktı ya heyetinizde bunu sık sık gündeme getiriyor. Savcılarda hakeza sıklıkla onu tekrar ediyorlar. Örgütsel faaliyet çerçevesinde bunu dezenforme ettiğimiz çarpıttığımız iddianız, düşünceniz ya da böyle bir ihtimal var ise o zaman sizden şu taleplerde bulunuyorum. 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde gerçekleştirilen 3 ayrı bombalama eylemine rağmen niçin derhal suç mahallinde sinyal veren telefonlardan abone kimlik bilgileri tespiti yöntemiyle olay mahallinde suça karışmış olabileceği muhtemel şahısların tespiti amacıyla istihbarat şube müdürlüğünden teknik istihbarat desteği alınmamıştır? Alındıysa bunun evrakları mahkemenizin müzekkeresine rağmen niçin tarafınıza gönderilmemiştir? Buna ilişkin bir müzekkere yazısını istiyorum. 2, suç mahallinden kaçış istikametine ilişkin Mobese kayıtları istenirken niçin olası geliş istikametine ilişkin başta 8905 sayılı Mobese kamera kaydı olduğu halde Büyük Daire caddesi üzerinde kurulu olan diğer

84

Page 85: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:85

Mobese kayıtları ve Halide Edip Adıvar caddesi üzerinde yine olası kaçış istikameti güzergahı bulun… olduğu için diğer Mobese kayıtları istenilmemiştir? 3, olay mahalli civarında temin edilmeye çalışıldığı söylenilen iş yeri kamera kayıtlarının bulunmadığına ilişkin tanzim edilen bilgi notunun dayanağı kamera kayıtları istenilen işyerleri hangileridir, bu işyerlerinden hangi tarih de kamera kayıtları istenmiştir, ilgili tutanak veyahut tanzim edilen evrak nerededir, bu iş yerlerinde kimlerle görüşülmüştür? Bu hususta ayrıca açıklığına kavuşturulsun. 4, 11 Mayıs 2006 günü gerçekleştirilen son bombalama eylemine ilişkin olarak görgü şahitlerinden niçin, derhal robot resim çizilmesi için yardım istemek yerine Danıştay suikastının 1 gün öncesine kadar tam 5 gün süreyle beklenilerek görev ihmal edilmiştir. 6, affedersiniz 5, İstanbul TEM’in Cumhuriyet gazetesine 11 Mayıs günü saat 16:20’da atılan son bombadan 2 gün sonra Mobese görüntülerine istediği yazıda niçin dağıtım, tebliğ tarihi olarak 12 Mayıs 2006 tarihinde tebliğ alındığı görülen yazının üst kapak yazısında tarih 13 Mayıs 2006 tarihi olarak görülmektedir? Bu evrakta tahrifat değilse her halükarda söz konusu Mobese kamera kayıtlarının istenilmesine ilişkin yazının hiç olmazsa 1 gün müddetle emniyette bekletildiğini ortaya koymaktadır. Bu hususunda ayrıca açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. 6, 5 Mayıs 2006 günü Cumhuriyet gazetesinin ilk kez bombalanması eyleminin hemen ardından görgü şahitlerinin bilgisine başvurmak yerine tam 3 gün süre ile niçin beklenilmiştir? Niçin görgü şahitlerinin görgüsüne, bilgisine derhal başvurulmamıştır? 7, sayısını tekrar etmeme lüzum yok yazılı dilekçemde verdim 1. Klasör 250. 6. klasör yine 250. sayfada yer alan robot resim çizdirilmesine ilişkin yazışmada evrakın sağ üst köşesindeki tarih kaç olarak okunmalıdır, evrakta bir tahribat var ise izahını yapılması değilse durumun açıklanmasını talep ediyorum. 8, yine aynı tarihli sayılı bir başka tarihli içerikli evrak daha mevcut olup emniyetin uygulamasında aynı sayılı aynı tarihli 2 ayrı içerikteki evrakın izahının mahkemenize yapılmasını talep ediyorum. 9, Ankara TEM tarafından Danıştay cinayetinden hemen sonra 17 Mayıs 2006 günü saat 22:22’de İstanbul TEM’e gönderilen Alparslan Arslan’a ait araçtan elde edilen İstanbul Emniyet Müdürlüğü araç tanıtım kartına ilişkin niçin herhangi bir surette bir işlem yapılmamıştır? 10, bu dilekçemde yazılı değil onu eksik bırakmışım şimdi ekliyorum. Soruşturma tarihi itibariyle yani bu 5 Mayıs ve sonrası tarihte daha sonra bizzat Ergenekon operasyon grup amirliği adı altında oluşturulan o özel çalışma grubu içerisinde yer alan polislerin sicil sayılarını, adlarını, soyadlarını biz biliyoruz. Savcılık onu iddianamenin ekleri içerisinde unutmuş idi. Şimdi o tarihte bu olayı soruşturan polisler arasında olup da daha sonradan Ergenekon soruşturmasında yer alan polisler başta Mehmet Karabörk olmak üzere var mıdır, kimlerdir bu da bizler açısından fevkalade önemlidir. Çünkü bu soruşturma ilkinde yapılması gereken soruşturmadaki ihmaller, ihmal suretiyle icra edilen o suç ortaklığını da aklamak için kullanılan bir platforma dönüşmüştür. Bunları da ayrıca talep ediyorum. Son bir talebim var. Anımsarsanız bu 58. Klasörde 14. Sayfadan itibaren devam eden altında da Eymür’e ait dijital imza çıkan savcılık makamının zarfını ibraz edemediği önce zarfını postayla geldiğini söylediği sonra elden aldığını söylediği evraklar vardı ya bu Ecevit Kılıç’ın, Abdülkadir Erdil’in dinlenilmesine sebep oluşturan evraklar. Şimdi o evrakların, o evraklarda bahsi geçen isimlerin deli saçması iddiaların açıklığa kavuşması noktasında ben heyetinizin aldığı kararı en başında aslına bakarsanız tepki ile karşılamıştım ama Ecevit Kılıç buraya geldiğinde burada hakikaten bir suç örgütü ortaya çıktı, açıklığa kavuştu. Fakat MİT’in de yazmış olduğu resmi yazıdan anlıyoruz ki burada yönlendirmenin merkezinde Mehmet Eymür yer alıyor. Şimdi Mehmet Eymür’de anımsarsanız daha önce bu benim tarafımdan yine gündeme getirildiğinde soruşturmanın davanın ilk sıcak günlerinde demişti ben savcı Zekeriya Öz’ü tanımam hatta atinde yazmıştı kendisine ait sitede. Bir kere kendisiyle görüşmeye gittim demişti. Ama bakın dosyamızda herhangi bir suretle savcıyla yapılmış herhangi bir Eymür görüşmesine ilişkin ne bir sorgu tutanağı ne de başka bir şey mevcut. Eymür sadece bir bilgi notu vermiş. 292’deki polis tutanağından (bir kelime anlaşılmadı) Eymür sadece polise ifade vermeye gitmiş. Şimdi hazır polise de ifade vermiş iken iddianame içerisinde de yer almış iken şimdi usulüne

85

Page 86: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:86

uygun olarak Mehmet Eymür’ün de bu son dinlediğimiz sanıkların şey tanıkların beyanları sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve bilgiler üzerine huzurunuzda derhal tanık olarak dinlenilmesi için Başbakanlığa o usulü bilmiyorum Nusret abi çok daha iyi bilir. Başbakanlıktan izin almak gerekecek mi emekli olması nedeniyle gerekmeyecek mi? Gerekmiyor. Derhal kendisinin tanık olarak dinlenilmesi için müzekkere yazılmasını talep ediyorum. Eğer Amerika’da değilse muhakkak ki buraya icabet edecektir. O noktada da mahkemenizde bizde geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bu gelişmeler üzerine ziyadesiyle aydınlanacağız.”

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hüseyin Buzoğlu söz istedi verildi:"Sayın meslektaşlarımızın ifade ettikleri hususlar bana göre şuradan kaynaklanıyor. Ceza Muhakemesinde davranış vardır, suç vardır. Davranışla suç arasında illiyet bağının kurulması gerekir. Sizin yargılamada yapmanız gereken işlem bu. Maalesef bugüne kadar suç somut olarak ortaya konmadığı gibi suçla illiyet bağlantısı kurulabilecek sanıkların herhangi bir davranışı konusunda da hiçbir gerekçeniz mevcut değil. Suç neden ortaya konulmadı çünkü mantık şu şekilde işliyor. Bir sav ortaya atılıyor. O sav kanıt olarak kabul ediliyor. Ve o kanıtlanmamış sava dayalı yeni bir sav ortaya atılıyor. Fakat bu mantıkta bugün bir gazetede okuduğum gibi sav kanıtsama dedikleri bu yöntem Ergenekon soruşturmada büyük bir şekilde uygulanıyor. Fakat ne yazık ki siz tepki gösterseniz de objektif ve sübjektif tarafsızlığınızın kaybedildiği noktasındaki heyetinizde de aynı olgunun yinelendiği görülüyor. Meslektaşım bunu ifade etti sizin söylediğiniz aynı sav kanıtsama yönteminden kaynaklanıyor. Bugün yargılamanın tıkandığı noktanın da bundan kaynaklandığını düşünüyorum. Neden? Bakın ilk bir sene dolduğunda üç ila altı aylık süreler içerisindeki yapılan yargılamada neredeyse bir insan ömrüne yaklaşık bir yargılamayla karşı karşıyayız. Üç aylık olarak düşündüğünüzde yaklaşık olarak 45 senelik eğer altı aylık olur ise yaklaşık olarak 90 senelik bir yargılamadan bahsediyoruz normal mahkemelerdeki Türkiye’deki yargılama süreleriyle kıyaslanırsa. Bu süre içerisinde bütün bu konuştuklarımızda maddi bir gerçeklik bulundu mu? Hayır. Suç olarak iddia edilen ve beyefendiler tarafından altına imza atılarak gönderilen iddianamedeki ileri sürülen fiillerle bağlantılı en ufak bir maddi gerçeklik bugüne kadar bulunabildi mi? Hayır. Bulunduğu konusunda sizin tutuklamanın devamı konusundaki kararlarınızda en ufak bir gerekçeniz var mı? Hayır. Peki, bu süreç neye dönüştü? Bir rant sürecine dönüştü. Bu Türkiye’de ülkemizde Ergenekon süreci artık bir rant sürecine dönüştü. Bu sizi aştı. Bizim buradaki aktör rolümüzü aştı. Fakat öncelikle bir rantın ne demek olduğunu iktisadi anlamda değerlendirdiğimizde bunu size tablosuyla birlikte ifade edeceğim. Rant farklı farklı şekillerde ifade ediliyor fakat çok uzatmak istemiyorum. Toprakla ilişkilendirenler var. Mali sermayeye dayalı üretim faktörlerinin ayrıca ikincil piyasalarda satılmasına dayalı türev piyasalarından kaynaklanan rant ifade ediliyor. Toprakla nüfus arasındaki ilişkiden kaynaklandığı ifade ediliyor. Fakat benim ifade etmeye çalıştığım husus klasik toprak insan ilişkisinde değil sanal bugün ülke dünyadaki ciddi mali krizleri de beraberinde getiren köpük olarak ifade edilen mali sermayedeki mali sermayenin kullandığı üretim faktörlerinin ikincil piyasalardaki sanal bir şekilde satılmasına dayalı ranttan bahsediyoruz. Rantı çok klasik olarak değerlendirdiğimizde şu şekilde bir tablo ile karşı karşıyayız. Alt tarafta toprak var. Dikey doğrultuda ise insan var. Eğer toprak dediğimiz yani Ergenekon toprağı yani herkesin rant elde edebilmek için sürdükleri Ergenekon toprağı sabit. Fakat siz ilk başlangıçta Danıştay saldırısı gerçekleştirildiğinde bunun hiçbir rantı yoktu. Planlayanlar için rantı vardı. Sayın meslektaşım dedi ki eğer dedi siz 5, 10, 11 Mayıs 2006’daki Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasını emniyet bütün bu detayıyla açıkladığı şekilde tespit etmiş olsaydı bu Ergenekon süreci olmayacaktı dedi. Ben katılmıyorum. Bütün bunlar olmasaydı da bugün ülkemizdeki gerçekleştirilmekte olan iç ve dış politik dengeler farklı bir gerekçeyle karşımıza yine bir Ergenekon süreci çıkartacaktı. Burada Danıştay saldırısı veya Cumhuriyet gazetesine bomba atılması değil belki milliyet gazetesine saldırılması Danıştay bahçesine de bomba atılmasını tartışacaktınız ama yine aynı isimler karşınıza farklı bir yerdeki belki Mehmet Demirtaş’ın gecekondusu değil de başka bir yerdeki bir bomba silah veya

86

Page 87: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:87

bağlantıyla huzurda yine bu yargılama yapılacaktı. Ama değişen bir tek şey olacaktı. Buradaki sanıklar yine olacaktı. O sanıklar için avukatlar yine burada olacaktı. Belki bu tondan siz seçilmeyecektiniz. Ama Beşiktaş adliyesindeki seçilmişler içerisinde yine bir seçkinci bir buton mahkemesi olacağı için sonuç bundan yine farklı olmayacaktı. Çünkü bakın burada Ergenekon toprağı sabit Danıştay saldırısı sabit olduğunda rant olmayan D çizgisi her bir dalgayla birlikte dalga boyunun artmasıyla birlikte rantı artmaktadır. Yani ne demek istiyorum. Siz 12 Haziran 2007’de aldığınızda rantı yoktu. 17 Mayıs 2006’da da rantı yoktu. Fakat 27 Temmuz 2007’de Ergün Poyraz’ı aldığınızda rantı vardı. Rantı nerede görüyoruz? 9 Temmuz 2007’de Abdullah Gül henüz daha dışişleri bakanıyken yakın çevresine bakın bu iş büyüyecek dediğinde ranta işaret etmişti. 22 Ocak 2008’de rantı yükseldi, 22 Şubatta tekrar yükseldi. 21 Martta tekrar yükseldi. 3 Temmuzda rant arttı. 23 Eylülde tekrar arttı. Fakat artık bu süreç rant süreci sizi aştı. Ve neticesinde bu rant sürecinden nasiplenenler sadece basit bir birinci iddianame veya ikinci iddianameyle yetinmeleri mümkün değildi. Sonuç ne oldu, ertesinden Poyrazköy sonra bir ıslak imza sonraya balyoz dalgalarıyla gittikçe bu rant süreci daha da fazla arttı. Pardon. Peki bu iktisat bilimindeki rant sürecinin bugün itibariyle bu görülmekte olan dava bağlamında değerlendirdiğimizde nasıl bir sonuçla karşı karşıyayız. Gayri safi milli hasılaya hiçbir katkısı bulunmayan ve bu bağlamda klasik üretim faktörleri içerisinde yer almayanların katkılarıyla Ergenekon soruşturma sürece sürekli olarak tırmandırılmaktadır. Ergenekon rant süreci içerisinde yer alanlar Ergenekon toprağının beslenmesinin ötesinde alıcılarının fütursuzca dağıttıkları, dağıttıklarından nemalanmaktadırlar. Ergenekon rant sürecinin alıcı faktörleri soruşturmanın devamı ile Ergenekon toprağının sürülmeye devam edilmesini varlık nedeni kabul etmektedirler. Bakın bu çok önemli. Sizin önünüze biraz önce anlatılmaya çalışılan emniyetin eksiklikleri emniyetin halen ucu açık soruşturmadaki halen aktarmaya çalıştıkları. Beyefendilerin görevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri. Sizin varlık nedeninizin ötesinde maddi gerçekliği değil maalesef bugün itibariyle bu sürecin devamını sağlayan tutukluluğun devamı kararları hep varlık nedenini Ergenekon rant sürecine bağlayanlarla orantılı bir şekilde devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Gerçekte hiçbir ederi bulunmayan bu sürecin rantiyecileri yani gerçekte eğer bu bahsettiğim dalga boyları olmamış olsaydı rantı olmamış olsaydı hiçbir ederi olmayacak bu süreç sürece bağlı bir şekilde istemler ve yeni gözaltılar yeni tutuklamalarla birlikte artık birer arz mahiyetindedir. Arzların siyasi iktidar desteğinde gerçekleştirildiği bugün bir maddi gerçeklik olarak ortaya çıkmıştır. Ve bu süreç rantın gittikçe daha artırıldığı ve artmaya doğru meyilli olduğu bir süreci beraberinde getirmiştir. Bir kez daha iddianameleri okumayanlar tarafından her gün televizyonlarda bu sürecin rantiyesi devam etmektedir. Bir kez dahi iddianameyi okumadığı görülenler bunun rantını elde ediyorlar. Sonuç ne oluyor? Kimileri basit bir köşesinden çok ciddi bir şekilde bir medyada köşe kapmaya çalışıyor. Kimisi basit en ufak bir makama dahi layık görülmeyecekken korumalar ordusuyla ciddi makamlar elde ediyorlar. Ve bunun sonucu nedir? Bu rant sürecinden beslenenler alıcı faktörler ve elde edilenler. Yani aktörler maddi ve makam hırsıyla hareket etmektedirler. Bunun sonucu buraya geliyor. Ergenekon rant sürecinin alıcı aktörleriyle buna destek veren siyasi iktidar artık iç içe hareket etmektedir. Neticesi itibariyle bu rant sürecinde yurtseverler bu soruşturmaya dahil edilmişlerdir. Ve bu soruşturma ve yargılama süreci iç içe bir sarmal haline gelmiştir. Ve bu sarmal mevcut siyasi iktidarın desteğiyle yürütülmektedir. Ve bu siyasi iktidarın desteğiyle yürütülen rant sürecindeki sarmal neticesinde buradan sayın mahkemeniz nezdinde bir hukuki sonuç elde etme olanağı bulunmamaktadır. Çünkü bu bilimsel olarak olanak dahilinde değildir. Burada Ceza Muhakemesi Kanununun hakim olması gereken ilkeler değil, Ergenekon rant sürecinin bir sonucu ile karşı karşıyayız. Siz Vural Ergül gibi gidip Şişli’deki iki sokağı kontrol edemezsiniz. Size bu sokağın kontrolünü ancak savcıların talimatı ertesinde soruşturmadaki aktarılan bilgilerle götürebilirsiniz. Siz burada soruşturma devam ederken bir yargılama yapamazsınız. Bu yargılamanın sonucundan bir maddi sonuç elde edemezsiniz. Siz Avrupa parlamentosunun raporuna karşı biz bildiğimizi okuruz diyen

87

Page 88: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:88

bir başbakanın başbakanlığında siyasi iktidarında buradan bir yargı sonucu elde etmeniz mümkün değildir. Fakat gelinen noktada eğer sayın mahkemeniz tutuklu yargılamayı devam ettirmemiş olsaydı bu rant süreci kesilecekti. Bu rant sürecinin maalesef ve maalesef devamına sizin yargılama yapmanız değil tutuklu yargılamaya devam etmeniz neden olmaktadır. Neden biliyor musunuz? O herhangi bir köşe kapmak korumalar ordusuyla makam sahibi olmak isteyenlerin hepsi ağızlarını açtıklarında sizin buradaki tutuklu yargılama neticesinde bir maddi sonuca ulaştığınızı ve sanıkların davranışlarını tespit ettiğinizi ve illiyet bağını kurduğunuz için tutuklu yargılamaya devam ettiğinizi söylüyorlar. Veya savcılar tarafından hazırlanan iddianamede hakikaten maddi gerçeklikler olduğundan hareketle bunu söylüyorlar. Fakat buna inanmayan tek kim şu yargılamayı gelip seyirci olarak burada izleyen hiç kimsenin burada bir yargılama olduğundan bahsetme olanağı bulunmamaktadır. Bakın size bu soruşturma nasıl intikal ettiriliyor. Çağdaş yaşamı destekleme derneğinin bir kısım yöneticileri ve çağdaş eğitim vakfının eski başkanı Gülseven Yaşar hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/356 esas sayılı dosyasından bir dava açıldı. Gülseven Yaşar vekili olduğum için dosyayı inceledim dosyada vekaletnamem olmasına rağmen 135/2’ye göre benle dahi yaptığı dinlemeler kayda geçirilmiş. Vekaletnamem olmasına rağmen vekil olarak ben bildirilmemişim. Ve örgütsel irtibat gerekçesi olarak da şahsım gösterilmiş. Fakat çok önemli olan bir husus var. Bu dosya neden 13. Ağır Ceza Mahkemesiyle değil de 12. Ağır Ceza Mahkemesiyle birleştirilmesi istemli açıldığına baktığımda aynı rant sürecini görüyoruz. Neden? 12. Ağır Ceza Mahkemesine sunulan iddianamenin beş nolu klasörünün ekinde Sayın Gülseven Yaşar’a gönderilen Ümit Oğuztan tarafından 16 Şubat 1999 tarihinde gönderilen bir yazı var. Malum Ümit Oğuztan sayın mahkemeniz tarafından tahliye edilen iş bu dosyanın sanığı. Bakın 16 Şubat 1999 tarihli bu faksta kendi imzası var. 35 sayfalık bir yazı. Bu yazının her bir üstünde kendi faks numarası olduğu gibi Oğuztan’ın kendi ismiyle geçiyor. Bu yazının ekindeki birinci sayfa bizzat altıncı klasöründe yani 12 Ağır Cezanın 356’nın altıncı klasöründe emniyetin evinde yapılan aramayla ilgili 122’ye aykırı olarak belge inceleme tutanağında Ergenekonun temel belgesi diye nitelendirdiği fundamantalist terörle bağlantılı belge. Fakat Ümit Oğuztan 16 Şubat 1999’da ne yapmış? Şuradaki çünkü o dönemde 1998 yılında hocanın okulları isimli bir kitap yayınlamıştı. Hocanın okulları kitabı Fethullah Gülen’in kontrolündeki çocukların nasıl ailelerinden kopartıldıkları, sadece kadın oldukları için ellerini nasıl sıkmayacak şekilde eğitime tabi tutuldukları ve ördükleri örümcek ağlarına nasıl düşürdüklerini anlatan ilk kamuoyuna aktarılan kitaptır. Ve bu kitabın yayınlanmasında Sayın Yaşar’ın ciddi bir katkısı olduğu için o dönemde basında yer almıştır kendisi ve Ümit Oğuztan kendisine gönderdiği faksta kullanmanız gerektiğinde kaynak belirtmek nezaketini göstereceğinize peşinen inanıyorum diyerek yirminci yüzyılın sonu adlı henüz baskı aşamasında olan kitabının Fethullah Gülen ile ilgili bölümünü göndermiştir. Size biraz sonra takdim edeceğim dosyayı. Bakın o sizin dosyanızda Ümit Oğuztan ve Veli Küçük’te bulunduğu iddia edilip sadece bu belgenin bulunmasından dolayı örgüt yöneticiliği isnadı ileri sürülen belge birinci, birinci bir nolu sayfayla başlıyordu. Bakın burada on bir, çünkü kitap taslağı. Kendi imzasına haiz. Orada kirli savaş diye geçiyor. Burada irtica diye yazıyor. Herhalde Ümit Oğuztan kendisi buraya geldiğinde bunları nasıl yaptığını kendisi izah edecektir. Fakat önemli olan konu şu, sizin dosya bizim bu dosyamızda da emniyet tarafından bir Ümit Oğuztan’dan çıkan dokümanlarla ilgili bir tutanak düzenleniyor. Bu tutanakta 1999 değil çünkü fundamantalist terör 2000 tarihli. Müvekkile yani Gülseven Yaşar’a gönderilen 99 da değil. Nefes dergisinde Ümit Oğuztan tarafından 1997 yılında da bu fundamantalist terör denilen belgenin içeriğine uygun aynı şekilde Ümit Oğuztan tarafından bir yazı kaleme alındığı söyleniyor. Yani gelinen nokta şu, savcılar bu iddianameden yargılanan sanıklar huzuruna eğer çağdaş yaşamı destekleme derneği yöneticileri ile Gülseven Yaşar’ın iddianamesini getirmiş olsalardı buradaki sanıklar Ümit Oğuztan tarafından. Pardon. Kaleme alınan bu kitabın onun tarafından yazıldığını ve neticesinde de bu belgenin asla bir örgüt belgesi değil Ümit Oğuztan’ın

88

Page 89: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:89

jandarma raporundaki 880 sayfalık taslak olarak nitelendirilen kitabın içeriğinden istenildiği zaman istenildiği sayfalar arka arkaya getirilerek bir rapora dönüştürülmüş kendisinin metni olduğunu anlayacaklardı. Bakın jandarma raporunda şöyle bir ifade geçiyor, hatırlarsanız buraya geldi. Hürriyetport.com’da bu kitap taslağının ilk kez yayınlandığı bildirildi. Ve burada örgütün belgeleri olarak nitelendirilen birçok belgenin Ümit Oğuztan tarafından kaleme alınıp 2003 yılında bir editöre aktarılıp editörün tesadüfen incelemesi sonucunda halen gündemde olan Ergenekon belgeleriyle benzerlik taşıdığının tespit edildiği ifade edilen belgeler. Bakın bu belgeler içerisinde günümüz itibariyle önem taşıyan bir belge var. Ulusal medya 2001. Odatv’deki aramalarda ulusal medya 2010’un bulunduğu iddia ediliyor. 2010 belgesine atıfla örgütün halen çalışmalarını güncellediği iddia ediliyor. Fakat ulusal medya 2001’i kaleme alan kişi bu faksla birlikte Ümit Oğuztan. Buradaki 10 Temmuz 2008 tarihli iddianameye konu olup günlerce aylarca belgeler üzerinde tartışılıp diğer iddianamelerde de salt bu belgelere dayalı onun dışında en ufak bir davranış ceza muhakemesi kanunu anlamında davranış olarak bildirilebilecek en ufak bir fiilin bulunmadığı belgelerin tamamı Ümit Oğuztan tarafından yazılmış. Fakat tekrar ifade ediyorum Ümit Oğuztan tarafından yazıldığı zaten belliydi. Biliyorlardı. Diyelim ki 13 Nisan 2009 tarihinde Gülseven Yaşar’ın evini ararken tespit ettiler peki bunu niye aktarmıyorlar size? Çünkü bu bir rant süreci. Aktardıkları takdirde o İstanbul istihbarat şube müdürlüğündeki koltuğunda oturamaz. Başbakan her ziyaret ettiğinde ziyaret edemezdi. Bu süreçteki bulunanlar makam arabalarını kaybederlerdi. Korumalarını kaybederlerdi. Herkes adi normal örgütlü uyuşturucu veya terör dosyalarını incelemek zorunda kalırlardı. Hiç kimsenin özel makamları olmazdı. Emniyette bir takım birimler sadece bunu inceliyorum soruşturuyorum diye bunun rantını elde etmezlerdi. Bu bir rant süreci. Sizin buradan maddi anlamda bir sonuca ulaşma şansınız bulunmamaktadır. Bunun çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Ve bu rant sürecine son verebilecek sadece sizlersiniz. Sizler son vermediğiniz sürece bu rant süreci devam edecektir. Önümüzdeki günlerde dalga boyları artık eski Genelkurmay başkanları, başbakanlara ulaşacaktır. Bu artık sizi de aşacaktır. Sizi zorlayacaktır. Çünkü size denecektir ki bunu tutukladıysanız bunu niye tutuklamıyorsunuz. Diğeri diyecektir ki, sen orgenerali tutukladın nedir ki ben Genelkurmay başkanını tutukladım. Diğeri diyecektir ki, ben görevdekini tutukladım, sen daha sadece emekliyi tutukladın. Rant bu şekilde gelişir. Fakat bu rant sürecinin artırıcı faktörü sizin heyetiniz. Eğer siz 20 Ekim 2008’de veya 24 Temmuz 2008’de iddianameyi tensiple birlikte kabul ettiğinizde tutuklu yargılamayı ortadan kaldırmış olsaydınız o zaman bu rant gelişmeyecekti. Evet yine Ergenekon sürecinin geliştirilmesi için çabalar olacaktı fakat rant süreci gelişmeyecekti. Buna son verecek olanlar sizlersiniz. Fakat maalesef geldiğimiz noktada sizin de böyle bir iradeyi gösteremeyeceğinizi görüyorum. Neden? Sizlerin bilgisi olduğu üzere Ergün Poyraz adına siz iki üye aleyhine Yargıtay 4. hukuk dairesinde üçer kuruşluk bir tazminat davası açıldı. İlk dava açıl yani bu tür davalar açıldığında Sayın Kerinçsiz açtığında sizler imzalayarak Şişli asliye hukuk mahkemesi kanalıyla gönderdiniz. Bu son Ergün Poyraz adına açılan davaya yanıtlığınız ise vekiliniz tarafından Erzurum’dan gönderildi. Her iki dilekçede hiçbir farklılık yok. Tek bir farklılık var. Üçer kuruşluk neden dava açıldı? Buna bir tepki var. İkincisi ise açıkça şahsım tehdit ediliyor. Bu nasıl gerçekleşiyor? Dilekçenize şunu ekliyorsunuz beyanınızın 9. sayfasında davacı taraf vekili bir avukattır ve TCK’ya göre bir kamu görevi icra etmektedir. Kendisinin de sanığı olduğu ve müvekkili ile iddia edilen aynı örgüt kapsamında yargılandığı göz önünde bulundurulduğundan. Bakın tekrar söylüyorum. Bu davanın konusu değil. Bu dilekçeyi sizler kaleme aldınız. Erzurum’daki meslektaşımız kaleme almadı. Bu eklenti de size ait. Bakın rant sürecinde geldiğiniz nokta. Siz, size karşı dava açılmasına bile tahammül edemiyorsunuz. Ve şahsım huzurunuzda diğer bir iddianameyle yargılandığım için bakın ne diyorsunuz, davacı taraf vekili ve bir avukattır. Ve TCK’ya göre bir kamu görevi icra etmektedir. Kendisinin de sanığı olduğu ve müvekkili ile iddia edilen aynı örgüt kapsamında yargılandığı göz önünde bulundurulduğundan. Sizin bu rant sürecine son verme iradeniz mümkün değildir. Çünkü siz

89

Page 90: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:90

şunu söylüyorsunuz? Bize üçer kuruşluk tazminat davası açamazsınız. Açarsanız biliniz ki daha sonra huzurumuza geleceksiniz ben siz biz sizleri yargılayacağız. Fakat bakın geldiğimiz nokta nedir? Ben 1966 doğumluyum. 1965 yılında köy enstitülüden mezun olmuş birisiyle birisi bakın aydını nasıl tanımlıyor. Bunlar tutsaklığın her türlüsünden iğrenirler. İnsan onurunun özgürlük içinde gelişeceğine inanırlar. Yurt sorunlarının üzerine eğilirler. Mutluluğunuzu yıkanlarla yiğitçe savaşırlar. Ulus yararına çalışanları yiğitçe desteklerler. Erdemli ve özgür olmayı daima savunurlar. Klişeci değildirler. Eylemleri uslarının ürünüdür. Düşünceyi en kutsal ibadet sayarlar. Hak belledikleri yoldan ayrılmazlar. Kimsenin düşünce ve oy namusuna el atmazlar. Öz çabalarıyla engelleri aşmaya çalışırlar. Ülküleri mutsuzluğu evrenden kaldırmaktır. Bundan ötürü karşılık beklemeden çalışırlar.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat bey toparlar mısınız?”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hüseyin Buzoğlu:”Çok özür ben bir şey söyleyeceğim.”Mahkeme Başkanı:"Daha konuşacak avukat arkadaşlar var buyurun.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hüseyin Buzoğlu:”Sizden 1965 yılında köy enstitüsünden

mezun olan Mahmut Yağmur’un aydın sorununa davet ediyorum. Tek bir talebim olacak. Bu talebimi bildirirken de dilekçemde de bildirdiğim için ifade etmeyi ve kayda geçirmeyi uygun görüyorum. Bu aydın sorumluluğunu gerçekleştirebilme iradeniz ancak tutuklu yargılamaya son vermenizle birlikte görülecektir. Tek bir talebim olacak. Bu da önümüzdeki dönemde bu dosyayla birleştirilebileceğini düşündüğüm için söylüyorum. Odatv’de bulunduğu iddia edilen ulusal medya 2010 isimli belgenin getirtilmesini. Ve jandarmaya bir önceki belgelerle birlikte ve şu dilekçem ekinde sunmuş olduğum Ümit Oğuztan’ın 16 Şubat 1999 tarihli Gülseven Yaşar’a göndermiş olduğu hem faksın birinci sayfası hem de 35 sayfalık metin ile birlikte aktarılarak ulusal medya 2010 isimli belgenin Ümit Oğuztan tarafından kaleme alınıp alınmadığına ilişkin bir rapor alınmasını talep ediyorum. Evet.”

Beyanların alınması sırasında sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın’ın da geldiği görüldü huzurdaki yerine alındı.

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Osman bey.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin

söz istedi verildi:"Sayın Başkanım, önce bir açıklamayı yapmak istiyorum. Biraz önce Sayın Perinçek Ankara terörle mücadele şubesindeki olayla ilgili tanıklığımdan bahsetti. Ben o olayı kısaca açıklamak istiyorum bilginize sunmak istiyorum. Danıştay saldırısının akabinde Sayın Muzaffer Tekin vekili olarak Ankara’ya gittim. Terörle mücadelede savcılıkta ve sorgu hakimliğinde ifadelerine katıldım. Terörle mücadelede ilk ziyarete gittiğimde hepimizin malumu olduğu üzere bizlerin cep telefon numaraları alınır ve çağırılırız. Ertesi gün saat 16, 17 sıralarında terörle mücadeleden telefon edildi ve Muzaffer Tekin’in ifadesine başlanılacağını bu nedenle emniyete gelmemi istediler. Emniyete gittim. Sorgu odasına girdik. İşte dosyalar geldi. Bilgisayarda yazacak memur arkadaş geldi. Bir on dakika bir komiser arkadaş indi çıktı, indi çıktı daha sonra yukarıdan bir telefon geldi dediler ki soru bu metinle sorulacak sorular tam olarak çıkmadığı için bugün sorgu yapmıyoruz dediler. Siz müvekkilinizle görüşebilirsiniz dediler. Bir on dakika görüştükten sonra ben çıkarken bir memur geldi. Komiserim sizinle görüşmek istiyor dedi. Olur dedim ve yukarı çıktığımızda odası nerede diye sorduğumda yok sizi dışarıda bekliyor dedi. Ben orada koridorda yürürken bir komiser ya da amir bilmiyorum sivil giyimli olduğu için geldi odamda böcek var bu nedenle odamda konuşamıyorum dedi. Ve arkasından da karşımızda bizim robot var dedi. Alparslan’ı kastederken. Ve bu işin derinleştirilmesine izin verilmiyor dedi. Kim dedim. Siyasiler izin vermiyor dedi. Derinleştirebiliyoruz üzerine gidemiyoruz. Ama dedi Bulgaristan ayağı MOSSAD ajanları var dedi. Bulgaristan’da eğitim gördüler dedi. İşte ondan sonra ayrıldı. Şimdi bu bilgileri ben aktardım. Şimdi MİT’ten gelen cevabi yazıda şunu görüyoruz. Türk asıllı bir albaydan bahsediliyor. Bakın Türk albayı denmiyor. Türk asıllı bir albay, Ahmedof mu Mehmedof mu bilmiyoruz onu. Ama bunu.”

90

Page 91: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:91

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkanım, bu arada.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın

Şahin:”Terörle mücadelede.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkanım sözünü kesiyorum ama.

Bahsettiğiniz kişinin ismini biliyor musunuz sizinle görüşen kişinin?”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın

Şahin:”Bilmiyorum, bilmiyorum ama.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra araştırıp öğrenmişsinizdir yani.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın

Şahin:”Hayır öğrenmedim, öğrenmedim zaten ondan sonra da hiç görüşmedim ben kendisiyle. Ama bu şunu biraz sonra talebe bağlayacağım zaten onu Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tamam.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın

Şahin:”Yani orada o gün görevli çünkü benim girişlerim imza altına alınıyor. O daha sonra sorgular falan oradaki görevli o günlerde görevli tüm memurların amirlerin komiserlerin dinlenmesini talep ediyorum ben. Bu.”

Mahkeme Başkanı:"Bu söylediğiniz acaba resmi evraklara neyi yansıtmamış o görevli arkadaş?”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin:”Şimdi engeller var ifadesini bizzat kendisi kullandı. Siyasi engeller var derinleştiremiyoruz dedi. Şimdi bunu engeli ben daha sonra savcılık sorgusunda şöyle gördüm Sayın Başkanım. Savcı beyin odasına girdik Sayın Muzaffer Tekin de oradaydı. Ben sorgu sırasında bir savcılık makamına bu kadar çok kişinin girip çıktığını elde notlarla savcı beyin önüne uzatılıp ek sorular sorulduğunu ilk defa yaşadım meslek hayatımda. Sürekli ek sorular savcı bey sorguyu yapıyor odadayız sürekli giriş çıkış, sürekli giriş çıkış ve ek sorular geliyor. O anormallik orada kendini göstermişti. Şimdi bunu açıkladım daha sonra biraz önce Sayın Perinçek açıkladı bu bilgiler benim kendisine aktardığım bilgileri başka noktalardan teyidini de yapınca basın açıklamasına konu etti. Şimdi ortada tuhaf bir tablo var. Başından itibaren bu Danıştay cinayetini Cumhuriyete saldırı olarak gören işçi partisi Sayın Perinçek şu anda yargılandığı davada bu Danıştay cinayetiyle bağ kurulmaya çalışılıyor. Yani belgeler sabit görüntülü basın açıklamaları sabit. Bir çaba bunun olayın aydınlığa Cumhuriyete yönelik bir saldırının aydınlığa kavuşması için çaba harcarken şimdi bu o davanın sanıklarıyla aynı salonda tutuluyor. Bu yani vicdana sığmıyor hiçbir vicdana sığ… sığmaması gerek. Şimdi tahliyeye yönelik taleplerimi kısaca ifade etmeye çalışacağım. İşte 20 Ekim 2008’den bu yana tahliyeye yönelik çok sürekli taleplerde bulunduk çok değişik düzlemlerde çok değişik gerekçelerle. Şimdi onların bulunduğumuz o taleplerin hepsini tekrarlıyorum. Bu arada özel olarak vurgulamak istediğim bir iki husus var. Yüksek seçim kurulu seçim takvimini açıkladı, belli. Müvekkillerim işçi partisi genel başkanı, genel sekreteri ve propagandadan sorumlu basın bürosu başkanı. Sizler bu dava dosyası soruşturma aşamasında iki kez kovuşturma aşamasında da bir kez Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına gönderildi. Siz bu gönderme ihtiyacını hissetmenizin sebebi yasa onu gerektiriyordu. Ama gönderip el çekmeniz gerekirdi. Bizim bu yöndeki ön sorun ön mesele taleplerimizde karar verilmedi. Biz de o konuda ısrarcı olmadık. Dedik ki, mahkemeyi serbest bırakalım bu konuda diye. Ama seçimler geldi dayandı. Yüz günün altında bir süre var. Şimdi bu seçimi demokratik kılabilecek müvekkillerimin bir siyasi parti organı olarak yöneticileri olarak seçime katılabilmelerini eşit olarak katılabilmelerinin önündeki engel tutukluluk hali. Bu nedenle tahliye talebinde bulunuyoruz. Şimdi sevk maddeleri ve tevkif müzekkeresindeki fiil yönünden bu hususu defalarca dile getirdik ama gerçekten çok önemsiyoruz sizlere Yargıtay ceza genel kurulunun daire kararlarını sunduk. Müvekkilim isnat olunmayan fiille tutuklular. Hikmet ve Nusret yönünden isnat edilen fiillerle ilgili verilmiş bir tevkif müzekkeresi tevkif tutuklama kararı yok. İsnat olunmayan fiille hüküm

91

Page 92: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:92

kuramayacaksınız. Ama isnat olunmayan fiille tutukluluk hali devam ediyor. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak durumundasınız. Sayın Perinçek yönünden de sevk maddeleri ve müzekkeredeki maddeler farklı. Bunların mutlak suretle göz önüne alınması lazım. Fiil fail ilişkisi iddianamenin yargılamanın temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle tahliye edilmeleri gerekir. Şimdi örgüt belgesiz örgüt olmayacağı gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarıyla sabit. Sayın mahkeme resen aldığı bir karar ile iddianamede Ergenekon terör örgütünün belgeleri diye ana belgeler yan belgeler diye tasnif edilerek sunulan tüm belgelerin binlerce sayfa belgeyi dijital ortamda jandarma genel komutanlığına gönderdiniz ve bir rapor istediniz. O raporda dosyada. O raporda gösteriyor ki dört ana kategoriye ayırmış ve bir örgütten bahsetmenin mümkün olmadığını sadece Tuncay Güney tarafından oluşturulan bir sanal menfaat çetesinden bahsedilebileceğini rapor etti resen gönderdiğiniz rapor. Şimdi örgütsüz belgesiz bir örgütten söz ediyoruz. Belgesiz örgütün yöneticiliği üyeliği şimdi bu resen talep edilen ve dosyaya gelen rapor dahi böyle bir örgütün olmadığının kanıtıdır. 10 gün sonra müvekkillerimi tutuklulukta dördüncü yıllarına girecek. Toplanması muhtemel delilden bahsetmemiz mümkün değil. Şimdi çünkü ne delil toplanacak ki tutukluluğa esas olacak. Bir belirsizlik var. Toplanan delilleri de değiştirme imkanları yok. Etkileme imkanları yok. Bu nedenle müvekkillerimin tahliyesini istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen söz istedi verildi:"Başkanım saat on oldu bu saatte hepiniz yoruldunuz. Bende yoruldum. Bu saatte burada duruyorsam bu halde duruyorsam müvekkilime olan saygımdan onun haklılığına olan inancımdan dolayı duruyorum. Bir konuşma yapacaktım kısa keseceğim. Dün burada kapalı oturum yapıldı, çok gizli bir oturum. Daha önce Ümit Oğuztan dinledik gizli tanık olarak aynı o şekilde. Tanık dedi ki basında ifşa edilmek istemiyorum. Sadece basını çıkarabilirdiniz buradan. Siz sanıkları da çıkardınız. Tanığı adeta sanıklardan kaçırdınız. Cumhuriyet savcısı sordu, buradaki sanıklar tarafından tehdit edildiniz mi diye, hayır dedi. Tehdit eden sadece eşiymiş. Üye hakim sordu buradaki sanıklardan sizin aleyhinize suç duyurusunda bulunan veya tazminat davası açan var mı diye bilmiyorum dedi. Ki nitekim dün dinlenen tanık Esra Feride Gökçimen’in benim müvekkilim hakkında atfı cürümleri mevcut ve kendisi de ikrar etti zaten. Benim müvekkilim tanık hakkında suç duyurusunda bulunabilirdi yalan tanıklıktan. Veya tazminat davası açabilirdi. O onun hukuki hakkı. Tanığı tehdit etmiş oluyor. Ve siz bir dahaki celse Esra Feride Gökçimen’i içeriden dinleyeceksiniz. Buradaki sanıklar göremeyecek hal ve tavırlarını. Bu savunma hakkının kısıtlanmasıdır Başkanım. Uzun zamandır buradaki duruşmaları sağlık sorunları nedeniyle takip edemedim. Ama bu altı aylık süreçte beş aylık süreçte yokluğumda yapılanlara baktım. Bu süreçte Ekim ayından beri takip edemiyorum. Bu davanın sanıklarıyla Danıştay saldırısı arasında bir bağ bulabildiniz mi? Bir tanık beyanı çıktı mı? Veya bir HTS raporu çıktı mı? Ben duruşma tutanaklarını inceledim, çıkmamış ama davalar da ayrılmamış zaten beklemekte mucizevi olurdu. Osman Yıldırım’ın yalanlarını destekleyen bir tek somut veri çıkmamış. Şimdi Osman Yıldırım diyecek ki yine bu avukatlar benim üzerimden savunma yapıyor. Ama bu imtiyazı veren mahkemeniz. Yargıtay onun ifadelerine istinaden bu davaları birleştiren Yargıtay 9. Ceza dairesi. Sizde bu davalar birleştikten sonra Danıştay sanıkları buraya geldikten sonra ya ilk iş olarak Süleyman Esen’i tahliye ettiniz hem de sorgusuz sualsiz. Süleyman Esen’in üzerindeki kuvvetli suç şüphesini aldınız benim müvekkilimin üzerine bıraktınız buradaki sanıkların üzerine attınız. Benim müvekkilimin üzerindeki kuvvetli suç şüphesi tutukluluğunu bu zaman kadar taşıdı. Süleyman Esen dışarıda serbest. Bağlantıları sorgulanmadı ama bu da her gerçek gibi eninde sonunda ortaya çıktı. Osman Yıldırım’ın mahkemenizdeki çelişkili ifadeleri burada ne sanık beyanlarıyla ne tanık beyanlarıyla ne de HTS raporlarınla desteklenmedi. Bu akşam uzun uzun bunlardan bahsedecektim ama meslektaşlarımda dediği gibi kendimizi tekrardan ibaret ve inanın yoruldum. Ama dediğiniz gibi Osman yıldırım’ın buradaki ifadeleri sanık ifadeleri tam çürütülmüştü ki 2009 yılında yapılan emniyetin tespit raporu yetişti. Emniyet kendisine göre

92

Page 93: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:93

yaptığı keşifte Osman Yıldırım’ın toplantı yapıldığını iddia ettiği evi Osman Yıldırım’ın beyanlarına göre tespit etmişti Recep Özkan’ın evi mi? Hakka bu evin komşularını bile dinlemişti ama gelin görün ki yapılmayan mahkeme heyetinizin yapamadığı keşifte Osman Yıldırım bu evi bir türlü tespit edemedi. Esasında o gün bu davaların ayrılması gerekirdi ama ısrar ettiniz talepleri reddedip olmayan evin Osman Yıldırım’ın tespit edemediği evin komşularını burada dinlediniz. Bu komşular ne demişti emniyet raporunda? Yüzde 60, yüzde 70 buradaki sanıkları teşhis etmişlerdi. Buraya geldiler tanıyan çıktı mı buradaki sanıkları? Nadiye Önal yüzde 60, yüzde 70 tanımıştı dedik ki emniyet zorlamış. Nitekim 161. Celsede sayfa 105’te aynen şöyle demiş. Benim yüzde oranı yüzde 60 yüzde 70 diyerekten bir ifadem olmadı sadece benziyor dedim gelen memurlar söylemiş yüzde kaç benziyor diye bir yüzde ver diye zorlamışlar. Buraya geldi burada sanıkları teşhis edemedi. Diğer komşuları da teşhis edemedi ama burada bu Danıştay saldırısının buradaki sanıklarla bir bağı olmadığı ortaya çıktı ama başka bağları ortaya çıktı tarikat bağlantısı ortaya çıktı baz istasyonu kayıtları tanık beyanlarıyla da bu iddialar desteklendi. Alparslan Arslan’ın ev arkadaşı Fethullah Kaya geldi mesela. Teoman Ekşioğlu’yla ortaya çıkan Alparslan Arslan’a Danıştay saldırısından bir hafta on gün önce cin çıkarma seansı Fethullah Kaya’nın ve diğer arkadaşlarının beyanıyla teyit edildi her ne kadar Küçük Salih ve Süleyman Esen inkar etse de. Fethullah Kaya 163. celsede sayfa 159’da Küçük Salih Süleyman Esen ve Alparslan’ın beraber eve geldiğini Danıştay saldırısından bir hafta on gün önce yedi sekiz dokuz olabilir diyor, geldiğini beyan etti. Küçük Salih ilk o zaman görmüş HTS raporlarına da bakıldığında 7 Mayısta 15:30 ve 16:00 arası Süleyman Esen’in Alparslan’ın ve Küçük Salih’in Üsküdar’daki evde olduğu tespit ediliyor. Zeynep Hanımın da dediği gibi neredeyse burada Yargıtay bize ne dedi, Osman Yıldırım’ın beyanlarını destekleyen Osman Yıldırım’ın beyanlarını araştırın bir bağ var mı diye ama neredeyse bu Danıştay saldırısının neden yapıldığı neden yapıldığı burada ortaya çıktı. Biz buradaki sanıklarla bir bağ olmadığını ortaya koyduk. Sonra Alparslan Arslan bu saldırıyı yaptı ama bir hedef saptırmamı var dediler dediniz bu araştırmaya başlandı. Alparslan istediği kadar ben bunu türban için yaptım desin yok olamaz dendi çünkü mutlaka Danıştay 2. Dairesine bakıldığında Ergenekon sanıklarının orada görülmesi gerek mutlaka hedef saptırma var. Halbuki Alparslan Arslan’ın arkadaşları ve ailesi onun kişiliğini ortaya koydu babası İdris Arslan burada dedi ki; aleyhine olsa bile asla yalan söylemez arkadaşları da aynı şekilde. Hatta İdris Arslan 157. duruşmada sayfa 46’da aynen şunu dedi; son iki veya üç yıldan sonra namazlarını Danıştay saldırısından son iki veya üç yıldan sonra önce namazlarını düzenli kıldığını da biliyorum. Elazığ’a geldiğinde sabah namazlarına telefonunu ayarlayarak çalar saatle kalkardı bunu biliyorum. Yani Alparslan mesela Üsküdar’da birileri haşa haşa Allah’a Peygambere küfrediyor Alparslan mutfaktan bıçağı alır onlara saldırmak ister arkadaşları engel olur diyor yani öyle bayrağa hakaret etmek, kutsal değerlere hakaret etmek Alparslan bunlara katlanamazdı diyor Alparslan Arslan’ın kişiliğini ortaya koyuyor. Burada hedef saptırma yok ortada Alparslan Arslan’ın kişiliği ortada bağlantıları ortada onla irtibatlı olan kişiler ortada hedef saptırma yok. Artık bu davaları ayırın diye talepte bulunmayacağım sadece bir hikaye anlatacağım ve son vereceğim. Çünkü bayağı geç oldu çok eski yıllarda krallıkla yönetilen bir ülke varmış. Bu ülkede hukuk ve hakimler de varmış ülke yasalara bağlı dirlik ve düzen içinde yönetilirmiş törelere göre bir vatandaş öldüğünde şehir merkezinde dev çan bir defa çalınırmış, uzun uzunda yankılanırmış eşraftan biri ölürse çan iki defa büyük bir devlet adamı ölürse üç defa çalınırmış kral öldüğünde de dört defa çalınırmış. Günlerden bir gün çıkarına dokundu diye atını rahat oynatamadı diye ülkenin en muteber kişisini mahkemeye vermişler. Davanın zanlısının masumiyeti vatanı ve milleti uğruya yaptığı fedakarlıkları bilmeyen yokmuş beraat beklenen davada sürpriz bir karar çıkmış ve zanlı önce sanık sonra hükümlü olup cezalandırılmış. Hakim sormuş sanığa son sözün ne diye; sanığın cevabı; bu da bir görev galiba olmuş mahkeme bitmiş izleyiciler dağılmış kafalarda bir kaygı işlerde bir tasa insanlar bir bilinmeze doğru yürürken dev çanın sesi duyulmuş acaba kim öldü? Çan bir defa daha çalınca eşraftan biri öldü demişler şehir

93

Page 94: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:94

çan sesiyle bir defa daha inleyince büyük bir devlet adamı acaba kim diye düşünürken daha soruya cevap alamadan çan bir defa daha çalınmış yeri göğü inletince herkeste bir feryat eyvah kralımız öldü demişler. Ancak törede görülüp işitilmemiş bir şekilde çan beş ve altıncı defa gümbürdeyince yer gök inlemiş ve sesler kesilmiş herkes bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için çan görevlisine koşmuş ve sormuşlar kim öldü? Cevap şaşırtıcı olduğu kadarda anlamda da ağır olmuş; adalet öldü. Benim ülkemde 4 yıldır bu çanlar susmuyor Başkanım tahliye talep etmiyorum saygılarımı sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat Bey buyurun.”Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık söz istedi, verildi:"Müvekkil Muzaffer

Şenocak biraz önceki savunmasında iki şeyi eksik ve yanlış söyledi öncelikle onları düzeltmek istiyorum. Birincisi müvekkilin tutukta geçen süresi bugüne kadar 45 aydır 3 yıl 9 ay. İkincisi de hem devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri bulundurmak hem de tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan tutuklu olduğunu söyledi bu ikinci suçtan tutuklu değil tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak suçundan tutuklu değil sadece devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri bulundurma suçundan 25.06.2007 tarihinden bugüne kadar tutuklu. Diyeceklerimize gelince bilgisayar destekli olarak neden suçlandığını aleyhindeki suçlama konularını iddiaları ve özellikle 16 nolu CD’nin oluşturulmasını uzun uzun anlattı. Ben onları burada tekrar etmeyeceğim bilinen bir iki gerçeği ifade etmekle geçiştireceğim. Nedir? Birincisi 16 nolu CD bu dosyanın sanıklarından tahliye edilen sanıklarından Aydın Yüksek tarafından oluştu, 28.12.2006 tarihinde müvekkil Muzaffer Şenocak’ın yurtdışında olduğu bir tarihte oluşturulmuş bir CD’dir. Bu CD’nin içindeki bilgiler Muzaffer Şenocak’ın çantasından evinden üzerinden elde edilen disketlerden oluşturulmuş bilgi ve belgeler değildir. Şu şekilde bunu açıklamak istiyorum bugüne kadar bu konuyu çok teferruatlı olarak açıklamadık hep Aydın Yüksek tarafından oluşturulduğu için bizim tarafımızdan oluşturulmadı şöyle oldu bu şekilde oldu şeklinde geçiştirdik ama bugün net olarak görülen bir şey var. Muzaffer Şenocak’tan ve Muzaffer Şenocak’ın çantasından elde edilen disketlerde incelemeye konu dosyalar yok. Neler var yurtdışındaki işleriyle ilgili bilgileri içeren klasörler var ailesiyle ilgili sosyal çevresiyle ilgili ilişkilerini içeren dosyalar var. Muzoist diye bir dosya var klasör var bu klasördeki bilgilerin hiç birisi Muzaffer Şenocak’tan elde edilen disketlerde yok. Bunu nereden anlıyoruz dosyada bulunan 23.09.2007 tarihli bir tespit tutanağı var bunun sadece baş kısmını okumak istiyorum. İstanbul 12 Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/219 teknik takip numara 2007/1536 soruşturma nolu arama ve el koyma kararına istinaden Giresun ilinde 20.09.2007 günü saat 13:30’da yapılan ev aramasında elde edilen 6 adet CD Giresun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince incelenerek ilgili tutanak ile tespiti yapılmıştır. Halen cezaevinde tutuklu bulunan Aydın Yüksek’e ait olduğu değerlendirilen ve ablası Sabriye Gedik ikamet ettiği Giresun ili merkez Kavaklar Mahallesi Kamberli Sokak numara 40/A daire 3 sayılı adreste Giresun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince yapılan aramada; elde edilen siyah renkli deri el çantası içinde çıkan bahse konu bir adet altıya kadar numaralandırılmış 6 adet CD’nin yine cezaevinde tutuklu bulunan Muzaffer Tekin’in 18.06.2007 tarihinde ikametgahında yapılan aramada elde edilen 16 nolu CD’yle yapılan mukayese neticesinde bahse iki aramada elde edilen CD’ler arasında benzerlikler olduğu görülmekle birlikte tarafımızda yapılan bu mukayesenin ayrıntıları aşağıda belirtilmiştir diyor ve 6 adet benzerliği ifade ediyor. Bunun önemi şurada tahliye edilen sanık Aydın Yüksek Muzaffer Şenocak’ın ailesini dahi tanıyor onlarla her zaman irtibata geçebiliyor. Yani kendi kişisel sorunlarından dolayı Muzaffer Şenocak’la ilgili bir CD hazırlamasına gerek yok bunu da Muzaffer Tekin ya da bir başka birisine vermesini de gerektirecek bu dosyada hiçbir sebep yok. Bu gerçek durum karşısında Aydın Yüksek bu CD’yi muzoist dosyasını oluşturduğunuzu muzoist dosyasını Muzaffer Şenocak’tan elde edilen disketlerde olmayan kendisinde olan bilgi ve belgeleri kaydetmek suretiyle oluşturuyor. Bunu her aşamada zaten kabul etmediğimizi de ifade etmiştik. Ki Aydın Yüksek tarafında oluşturulan ve müvekkilin

94

Page 95: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:95

tutuklanmasına sebebiyet verilen bu 16 nolu CD yine savcılığın talebi üzerine içeriği Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Karargahı Adli Müşavirliği tarafından inceleniyor ve devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgi ve belgeler olup olmadığı 14 Aralık 2007 tarihli raporla sayın mahkemenize bildiriyor. Biz bunu her duruşmada ifade ettik rapor sonucunu belirttik devletin güvenliğini işte ekonomik iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması bilgiler belgeler olmadığını rapor edildi. Bunun dışında da mahkemenizin bu CD içeriğiyle ilgili yaptığı bir araştırma yok. Bunun önemi şurada müvekkilin tutuklanma sebebi olan bu CD iddianamede 326 nolu 326 TCK 326. maddedeki suça karşılık geldiği için 326, 327’ye karşılık geldiği için müvekkil hakkında tutuklama kararı verilmiş ve bu tutuklama kararı bugüne kadar sürdürülüyor. Müvekkille ilgili bu açıkladığımız 16 nolu CD dışında başkaca hiçbir delil iddia isnat ispat hiçbir şey yok. 1 Aralık 2008 tarihinde müvekkilin sayın mahkeme huzurunda sorgusu yapıldı savunması alındı çapraz sorgusu yapıldı. E o tarihten beri de müvekkille ilgili araştırılan istenilen hiçbir şey yok yapılan bir yargılama faaliyeti yok esas itibarıyla öz itibarıyla hiçbir şey yok. Bir Danıştay vakıasıdır gidiyor diğer meslektaşlarım ve sanıklar bununla ilgili çok teferruatlı açıklamalar yaptılar onlara da katılıyorum. Ama nedense müvekkil bu suç isnadından dolayı sadece CMK 100’de isnat edilen suçların katalog suçlar olması sebebiyle tutuk hali sürdürülüyor. Ve gerekçede bildirilmiyor sayın heyetiniz tarafından. Oysa CMK 100’de belirtilen katalog suçlardan dolayı tutuk halinin sürdürülebilmesi için müvekkilin bu suçu işlediğine dair inandırıcı ve kati delillerin bulunması lazım. Yapılan yargılamada da gelinen aşamada müvekkilin, müvekkil aleyhine kati bir delilde yok inandırıcı bir delil de yok. Artı bu CD’yi oluşturulan sayın heyetiniz tarafından da tahliye edilmiş gönderilmiş belli ki bu CD monte edilmiş bu CD’de gizli bilgi belge denilen dosyalar monte edilmiş müvekkile atfen monte edilmiş müvekkilden elde edilmiş falan bilgi ve belge değil. Müvekkilin zaten bu yönde bir kabulü de yok bunu burada çok net bir şekilde izah etti ben daha önce Utak Firmasında çalışıyordum orada karışmış olabilir dedim Utak’ı gördüğümde dedi. Bu ne kadar samimi ve dürüst beyanda bulunduğunu da bize göre göstergesi. Oysa müvekkilin çantasından elde edilin disketlerde hiç bu tür bir bilgi belge bulunmamakta bu dosyanın mutlak bir gerçeği. Şimdi zaten müvekkille ilgili iddianamede de 6 sayfalık bir şey var anlatım var bu anlatımla da sahte kimliklerden işte araştırmalarda falan söz ediliyor ama bu dosyayla bir ilgisi alakasını biz bir türlü kuramadık bu konuda zaten bir araştırma bir şey yok. Araştırılan bir husus yok toplanan delilleri müvekkilin bu aşamada karartma imkanı yok 326, 327 uygulanma ihtimali yok bu sayın heyetinizin mutlak bileceği ve değerlendireceği bir durum yani takdirden öte bir dosyanın hukuki realitesi. E bu durumları gözettiğimizde sayın mahkemenin hukuku uyguladığında müvekkili tahliye etmesi gerekiyor. Yani bir ceza verse ceza infaz edilmiş olacak yani müvekkil bize göre suçsuz masum beraat etmesi gerekiyor ama ceza verseniz cezası infaz edilmiş. Tutukta geçen süreyi dikkate aldığımızda şimdi bu realiteleri kafamızda değerlendirdiğimizde üst üste koyduğumuzda bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Burada söylenen savunma tarafından sanıklar tarafından söylenen her şeyin doğru olduğunu görüyoruz. Ben müvekkilin daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla talep ediyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Tolga Akalın söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım, hali hazırda bugüne kadarki iddianamede iddia kapsamına alınan daha sonra bu tabirler sehven veya işte maddi gerçekliğe aykırı beyan gibi nitelendirmelere de tabi tutuldu bazı hususları anlatacağım ve bunların değiştirilmesiyle ilgili sayın savcılığa bu konuda bir önel verilmesini talep edeceğiz ana talebimiz bu. Bu talebe geçmeden önce bir hususu da ben yüksek hassasiyetlerinize sunmak istiyorum. Takip edebildiğimiz kadarıyla bu son yapılan soruşturma dalgası içerisindeki sanıklardan şüphelilerden bir tanesi aynı zamanda bu kovuşturmanın da sanığı. Yani bildiğim kadarıyla 2 ve 3. Ergenekon birleştirildi zaten dosyalar onlarda sanık ve yönetici sıfatıyla sanıktı ve bizzat mahkemeniz tarafından tahliye edilmişti. Şimdi böyle bir tahliye yapıldıktan sonra konusu aynı olan ve iddiası iddia edilen Ergenekon terör örgütü olan bir

95

Page 96: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:96

yargılamanın sanığının sanıklık sıfatıyla eş zamanlı aynı zamanda şüpheli sıfatını iktisap etmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Bu nasıl 3. halin imkansızlığı varsa burada da olağan halin imkansızlığı vardır. Bakın 116 açıktır. Bir şüpheliyle ilgili pardon bir sanıkla ilgili kovuşturma esnasında da ek delil talebi varsa mahkemesinde arama kararı verilebilir yine dinleme kararı sanıklarla ilgili de ek delil arama faaliyetleri kapsamında verilebilir. Dikkat edilirse maddelerin metnine maddeler şüpheli veya sanık derler yine CMK’nın girişine baktığınızda CMK’nın girişinde sanıkta hakkında kovuşturma olan kişi olarak tarif edilir. Şimdi burada yargılanan sanıklar 13. Ağır Ceza Mahkemesinin adli namusuna tevdi edilmiş sanıklar. Buradaki sanıkları bu yargılama konusu olayla ilgili olarak bir başka savcının bir başka hakimin sorguya çekmesini kabul etmek mümkün değildir velev ki yarın tahliye edildikleri takdirde. Yani bu çok basit gibi gözüken ancak önemli bir husus o da şu herhalde bu sanıkları kuvvetle muhtemeldir ki sizi tahliye ettiğimde de sakın konuşmayan tekrar soruşturma dosyası üzerinden alabiliriz diyorlar. Yani ben bir başka sanık veya şüpheli açısından beyan etmem Yani ben bir başka sanık veya şüpheli açısından bunu beyan etmem ama Yalçın Küçük özelinde benim en dikkatimi çeken olayları bende medya vasıtasıyla bende takip ettiğim hadise bu kovuşturmanın sanığı. Bu kovuşturmanın devam eden soruşturmanın şüphelisi olamaz efendim. Bu kovuşturmayla ilgili hakkında ek delil taleplerinin de münhasıran 13. Ağır Ceza Mahkemesi yetkili ve görevlidir. Yani burada çok açık ve net bir yetki gaspı var suimisal emsal temsil etmez. Ama bu kuvvetle muhtemel bir emsal teşkil ederek bir örtülü tehdit hali oluştuğunu da düşünüyorum. Bu konuyu özellikle vurgulamak istedim Sayın Başkanım. Şimdi iddia makamının iddianamede genel ve müvekkilimizle ilgili bölümde yorum ve hukuksal hataların dışında doğrudan doğruya deliller üzerine yaptıkları bize göre oynamalar, eklemeler, gizlemeler, çıkarmalar ve tahrifatlar sonucu yaptıkları maksatlı sonuçların bir kez daha mahkemenin huzuruna getirilerek maddi gerçeklere tamamen ters düşen ve her biri başta görevini kötüye kullanılması olarak ve suç uydurma ve suç bildirmeme, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, suçluyu kayırma gibi suçların ihlalini gerçekleştiren tespitlerin gerçeğe uygun haline getirilmesi ve düzeltilmesi için Cumhuriyet savcılığına önel verilmesini layihamız içeriyor ben kısaca özetleyeceğim uzun bir layiha Başkanım. İddianamenin geri alınması ve iadesi geri alınması gibi bir husus söz konusu değil elbette ama iddianamedeki maddi hataların düzeltilmesiyle ilgili mehil verilmesini önleyen CMK’da bir düzenleme de olmadığı için bu konuda aslında sanık lehine kıyas uygulanabilecek bir hal ve husus olduğundan dolayı bu kapsamda da sanık lehine mahkememizden bir tavır bekleyeceğiz ben olayları teker teker hatırlatacağım Başkanım. Hatırlıyorsunuz iddianamede, Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Reis Kod Sedat Peker, Arnavut Sami Kod Sami Hoştan ve Ferit İlsever’in yurtdışında örgütsel süreklilik arz edecek şeklinde toplantılara katıldıkları tespit edilmekle beraber denmişti. Ve bu kapsamda delil toplamanın zor olmasından dolayı da yurtdışından bununla ilgili daha sonra delil ibraz edileceği ve soruşturmanın daha bu konu kapsamında sürdüğü falan söylenmişti. Ancak yargılama esnasında Milli İstihbarat Teşkilatından gelmiş olan bir belge var bu belgede çok açıkça ve net bir şekilde adı geçen kişilerin hiçbir toplantı yaptıklarına ilişkin yurtdışına bir toplantı yaptıklarına ilişkin hiçbir tespitlerinin olmadığını ifade ettiler. Aradan geçen 3 yılda da savcılık tarafından bu konuyla ilgili hiçbir ek delil de getirilip konmadı. Dolayısıyla böyle bir yurtdışı toplantısının olmadığını biz bu yaşanan yargılama sürecinde anlamış bulunuyoruz öncelikle bu konuya dikkatinizi çekeceğim efendim. Savcılık bu konuda doğru söylememiştir. 2. nokta, yine sivil toplum kuruluşlarından sorumlu bulunan Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz’le birlikte bu derneklerin yapacağı eylem ve toplumsal içerikli faaliyet ve protesto türlü toplantıların bizzat Ergenekon terör örgütünün yöneticilerinden gelen talimatlarla yürütüldüğü iddianamenin 88. sayfasında dile getirilmiş Sayın savcılar tarafından iddia edilmiş. Oysa müvekkilimizin başkanlığını yürüttüğü derneğin ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kendisinin ve Sevgi Erenerol'un katıldığı etkinliklerin düzenlenmesine ilişkin sözde örgüt yöneticilerinden gelen tek bir talimat ortaya konmamıştır geçtiğimiz 3 yıl süresi

96

Page 97: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:97

içerisinde. Yargılanan tüm sanıkların telefon tapelerinde bilgisayar kayıtlarında ve elde edilen belgelerde bu konuda talimat verildiğine ilişin bir tek cümle de çıkmamıştır efendim. Savcılıklar da bu konuda gerçeğe aykırı beyanda bulunmuşlardır. Yine 88. sayfasında iddianamenin Sevgi Erenerol’un kilisesinde açık ve gizli toplantılara katıldığı hatta kurduğu dernek kapsamında yapacağı tüm faaliyetleri mutlaka kilisedeki toplantılarla ilgili kişilere danıştığı, Sayın Kemal Kerinçsiz’in ifade edilmektedir iddianamede. Bu konuda da iddianame içerisinde bu 3 yıllık kovuşturma süreci içerisinde tek bir kanıt tek bir beyan tek bir telefon tapesi tek bir talimat örneği, imzasız Word belge olsa dahi bulunmamaktadır Sayın Başkanım. Yine Muzaffer Tekin tutuklandıktan sonra her hafta periyodik olarak Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz tarafından ziyaret edilmiştir. Müvekkilim Sevgi Erenerol ile birlikte Muzaffer Tekin’i bir kez dahi olsa cezaevinde ziyarete gitmemiştir. Bu bir yalandır Muzaffer Tekin’i müdafi olarak avukat sıfatıyla cezaevine ziyarete gitmesinin iddianamede sözde örgütsel ilişkinin delil olarak gösterilmesi de elbette ki bir hukuk cinayetidir. Burada Kemal Kerinçsiz’in mesleki kimliği bilerek görmezden gelinmek suretiyle bir örgütsel ilişkiye zemin kuracak bir ziyaret silsilesi tabi ziyaret silsilesi oluşturulmaya çalışılmıştır Sayın Başkanım. Yine 102. sayfada bizzat Semih Tufan Gülaltay tarafından organize edilen bazı toplumsal eylemlere Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Muzaffer Tekin’in bizzat katılıp yer aldıkları tespit bu, bu iddianamede geçiyor. Bu iddia da kocaman bir yalandır müvekkilim Semih Tufan Gülaltay’ın organize ettiği hiçbir eyleme iştirak etmediği gibi kendisinin katıldığı hiçbir etkinlik de görmemiştir. Buradaki duruşma salonunda tanımıştır. Taksim’de düzenlenen Dağlık Karabağ etkinliği Azerbaycanlılar Derneği tarafından tanzim edilmiş olup bu etkinliği bizzat dernek başkanı Timur Selçuk tarafından telefonla davet edilmiştir. Bu mitingin Azerbaycan Derneği tarafından düzenlendiğine ilişkin broşürü ve bu davete ilişkin telefon tapesini mahkemeye delil olarak sunmuştuk daha önce bu etkinliğe de kimseler katılmamış tek başına iştirak etmiştir oysa iddianamede belirli isimler sayılmak suretiyle bir örgütsel bağı var izlenimi oluşturulmaya çalışılıyor bu da açıkça hakikate aykırı bir beyan. Yine 107. sayfada hakkında işlem yapılmadan önce süreçte Danıştay olayında ve soruşturma kapsamında birçok örgüt üyesinin avukatlığını yapmıştır. Savcılığın iddianamedeki birebir beyanı bu. Müvekkilim Danıştay davasında hiçbir sanığın müdafiliğini üstlenmemiştir, üstlenmesi de meslek ilkeleri uyarınca mümkün değildir. Sadece soruşturma aşamasında Mehmet Zekeriya Öztürk’ün savcılık ve sorgudaki müdafilik görevini üstlenmiştir. Sözde Ergenekon davasının soruşturmasında da Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz'ın müdafiliğini üstlenmiştir. Bir davanın soruşturmasında müdafilik görevini üstlenmek suç değildir. Müdafilik görevinin sözde örgüt üyeliğinin delili olarak gösterilmesi de bu davanın nasıl bir kanıt zihniyetiyle yürütülmüş olduğunu da göstermektedir. Yine 107. sayfada aynı zamanda bu iki şüphelinin Kemal Bey ve Sevgi Hanım kastediliyor. Ergenekon terör örgütünün yurtdışı faaliyetlerinde de görev aldıkları Sevgi Erenerol ile müvekkilime hangi yurtdışı görev kim tarafından verilmiştir iddianamede bu konuda tek bir satır somut açıklama ve delil yoktur. Bu iddia da savcıların bir başka hakikate aykırı beyanlarıdır ve 3 sene geçmiş olmasına rağmen bu konuyla ilgili tek bir belge, tek bir tape, tek bir son dönemde alışık olunan Word imzasız Word dosyası dahi bulunmamaktadır efendim. Yine 107. sayfada Sevgi Erenerol Hanımla Kemal Beyin tüm eylem faaliyetlerini şüpheliler Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’in talimatlarını uygun olarak yaptıklarını iddia etmiş savcılar. Yine bu 3 senelik süre boyunca Veli Küçük’ün ve Muzaffer Tekin’in Kemal Kerinçsiz’e tek bir talimat, rica, yönlendirme yaptıklarına ilişkin de ne bir tape ne bir bilgisayar ne bir Word dosyası ne bir telefon vesair kaydı bulunmamıştır efendim. Yine 107. sayfada yaptıkları tüm eylem ve gösterileri örgütün bombalarını saklayan Oktay Yıldırım’ın iştirak ettiği anlaşılmaktadır. Bu iddia da gerçek dışıdır. İddianamede yer alan 30 etkinlik vardır Sayın Başkan yoktu o gün size göstermiştik hatta Kemal Bey kavga edenlerin arasına girerek ayırıyordu hatırlamışsanız o bölümü. Bu 7 etkinlikte Oktay’ın katılımı söz konusudur. Bu 7 etkinlikten ikisinde müvekkilimle tanışıklık yoktur birinde de müvekkilim bulunmamaktadır kesinlikle birlikte katılım mevcut değildir ve herkese açık

97

Page 98: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:98

etkinliklerdir bunlar. Yine 113. sayfada şüpheli Bekir Öztürk’ün Kuvayı Milliye Derneğinin faaliyetlerini yürütürken diğer şüpheliler Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Halit Behiç Gülcihan, İsmail Yıldız, Erkut Ersoy, Recep Gökhan Sipahioğlu, Ayşe Asuman Özdemir, Muammer Karabulut’la irtibatlarının bulunduğu mevcut telefon irtibat raporlarından anlaşılmıştır diyor iddianame. Bekir Öztürk Kuvayı Milliye Derneğini kurarken kesinlikle Kemal Kerinçsiz’le bir irtibatı yoktur derneğin kurulduğunu dahi bilmemektedir. Basından çok sonra öğrenmiştir Kemal Kerinçsiz. Bekir Öztürk ile son görüşmesi 07.01.2006 olup derneğin kuruluşu 27.12.2006’dır. Kaldı ki yeni dernek kurulmasına karşı olduğuna ilişkin görüşleri de iddianamede mevcuttur. Yukarıda ismi geçen kişilerin birçoğunu tanımadığı gibi Bekir Öztürk’ün bu kişilerle görüşmelerini de bilmemektedir kasıtlı olarak bu kişilerin birbirini tanıdığı izlenimi yaratılmıştır sadece. 116. sayfada şüpheliler Kemal Kerinçsiz, Nusret Senem ve Fuat Turgut’un avukatı oldukları ve örgütün tüm faaliyetlerini hukuk kuralları çerçevesinde yapılması için gerekli yasal zemini oluşturmaya çalıştıkları, örgütün amacı doğrultusunda gerçekleştirilen tüm eylem ve faaliyetlere ilişkin davaları meccanen takip ettikleri anlaşılmıştır, ifadesi vardır bu kişilerle birlikte ya da ayrı ayrı sözde örgüt avukatlığı yaptığı iddiası da gerçek dışıdır. Nusret Senem’i duruşma salonunda tanımıştır, Fuat Turgut ile hiçbir sanığın davasına birlikte girmemiştir Kemal Kerinçsiz bununla ilgili ne bir müşterek vekalet ne bir duruşma zabtı veya buna benzer hiçbir belge herhangi bir soruşturma zabtı da dahil olmak üzere ortaya konmuş değildir Sayın Başkan. Yine 122. sayfada şüpheliler Zafer Kod Muzaffer Tekin, Fikret Emek, Mete Yalazangil, Ergün Poyraz, İsmail Yıldız ve Kemal Kerinçsiz’de Mehmet Adnan Akfırat’ta bu tür devlete ait çok gizli bilgi ve belgelerin mahiyeti itibarıyla sivil kişilerce Türk Silahlı Kuvvetlerinin bilgisayarlarından elde edilmesinin fiilen mümkün olmadığı buradan da örgütün irtibatı olduğu askeri şahıslardan bu bilgileri temin yoluna gittiği kanaatine varılmıştır. Hiçbir askeri şahıstan herhangi bir bilgi ve belge almamıştır hakkında TCK 327. maddeden ötürü yapılan isnadın dayanağı olan çıktılar müvekkilin Muzaffer Tekin’in delili olup Aydın Yüksek’in danışma amacıyla getirdiği CD’nin incelenmesi nedeniyle bilgisayarında kalan bilgilerdir. Bu konuda hiçbir askeri ilişki ve ilgisi de olmamıştır. Yine 172 sayfada Kemalist hareket isimli belgelerin Ergenekon terör örgütü tarafından hazırlandığı ve uygulamaya sokulduğu anlaşılmaktadır deniyor. Uygulama neticesi ortaya çıkan sivil toplum örgütleri uluslararası Noel Baba Barış Konseyi, Kuvayı Milliye Derneği, Vatansever Kuvvetler Hareketi Derneği, Büyük Hukukçular Birliği Derneği, Ayasofya Derneği, Büyük Güç Birliği Derneği, Ulusal Birlik Hareketi Platformu ve Kuvayı Milliye Derneği olduğu tespit edilmiştir. Sözde örgütün bu 172. sayfadaki anlatımlar bunlar efendim. Sözde örgütün uydurma dokümanı olan Kemalist hareket isimli belgeye istinaden üyesi olduğu üç derneğin kurulduğuna ilişkin dosyada tek bir delil yok ve olması da mümkün değildir 3 dernek de kurucuların iradesiyle kurulmuştur, hiçbir yerden telkin ve talimat alınmamıştır. Büyük Hukukçular Birliğinin toplantı gündemleri 2 derneğin sadece kurucuların iradesiyle oluşturulduğunu açık kanıtıdır. Derneğin ayrıntılı olarak bütün karar defterleri size sunuldu Kemal Beyin fıtratı itibarıyla da talimat alamayacağı bu 3 yıllık duruşma seyrinde her biriniz tarafından da çok açık da müşahede edilmiştir. Talimatla iş yapmaz az önceki aydın sorumluluğu olarak nitelendirilebilecek sorumluluk kapsamında hareket eden bir insandır mesleki faaliyetlerinin dışında sosyal yaşamında. Son olarak; 181. sayfada Kemal Kerinçsiz’in işyerinden elde edilen bilgisayarının incelenmesinde Milli Güç Birliği Derneği doc isimli dosyada Vatansever Güç Birliğini Derneği tüzüğünü olduğu görülmüştür söz konusu dernek tüzüğünün Büyük Güç Birliği Derneğinin amacıyla aynı olduğu anlaşılmıştır, ifade bu. Müvekkilin bilgisayarında çıkan tüzüğün Vatansever Güç Kuvvetler Birliğiyle hiçbir alakası ilgisi olmayıp soruşturma aşamasında İçişleri Bakanlığı yetkililerince verilen raporla ortaya çıkmıştır. Büyük Güç Birliği Derneğinin amacıyla Vatansever Güç Kuvvetler Birliği Derneğinin amacı maddeleri birbirinden tamamen farklıdır. Bilgisayarında çıkan tüzük kurulmamış bir dernekle ilgili olup Vatansever Güç Birliği Hareketiyle hiçbir ilgisi yoktur. Soruşturma aşamasında İçişleri Bakanlığı tarafından celp edilen kayıtlar savcılık tarafından gizlenmiş sahte ilişkiler kurmak amacıyla

98

Page 99: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:99

iddianamede işlenmekten imtina edilmiştir. Bu yöntem burada kullanıldı bu ilk Kemal Beyde kullanılan yöntemlerden bir tanesidir. Yani soruşturma(bir kelime anlaşılamadı) İçişleri Bakanlığına yazı yazıyorsunuz gelen cevabı saklama yöntemi son Balyoz kovuşturmasında da benzer bir hadise var orada da basına yansıdı Aselsan sürecinde onlarca insanın o tarihlerde Aselsan’da çalışmadığına ilişkin cevap gelmesine rağmen bu cevaplar saklanarak iddianameye aksi kanaat oluşturacak şekilde sistematik beyanlar yerleştirilmişti efendim. Burada benzer bir şey var bunlar tabi ilk dönemde yapılmış olan tanzim edilmiş olan şeyler son bir nokta az önce son demiştim ama. Pardon, Mehmet Zekeriya Öztürk’ü, Muzaffer Tekin’in yanından tanıdığını Sevgi Erenerol’la ile tanıştıkları toplantı paskalya törenleri ve kardeşi Paşa Erenerol’un patriklik görevine başlaması törenlerine katıldığını Kemal Kerinçsiz ile patrikhanenin düzenlediği programlarda tanıdığı Veli Küçük ile ilgili 1992, 93 yıllarında Ağrı İl Jandarma Alay Komutanlığını atandığı zaman tanıştığını emekli olduktan sonra görüştüklerini. Bu şüpheli Mehmet Fikri Karadağ’ın ifadesinden alınan bir husus. Fikri Karadağ ifadesinde Kemal Kerinçsiz’i patrikhane tanıdığını değil gördüğünü belirtmiştir. Müvekkilim kendisi görmediği gibi tutuklandığı gün duruşma salonunun dışında da bir tanışıklığı olmamıştır. Görmek ve tanımak birbirinden ayrı kavramlar bunlar kasten görme kavramı tanıma olarak nitelendirilmek suretiyle bu sehvenler zinciri ne yazık ki kurulmuştur Sayın Başkanım onlarca husus var ben dahi olarak veriyorum. Ama buradan geldiğimiz nokta şu; peki Kemal Kerinçsiz’le ilgili diğer sanıklardan daha yoğun bir sistematik sehven zinciri kurulmasının sebebi nedir? Onun sebebi şudur daha ilk gözaltına alındığı gün emniyet ekibinin kendisine Kemal Bey sizi beklemiyorduk hayırdır demesidir. Çünkü Kemal Kerinçsiz’le ilgili geriye dönük hiçbir soruşturma faaliyeti yapılmadığından dolayı bir üç kuruşluk dava ve Başbakanın o dönem meclisten grup toplantısında yapmış olduğu bu nasıl hukuk bu nasıl adalet siteminin akabinde birileri durumdan vazife çıkarmıştır. E o vazifeyi ikame edebilmek içinde bu sehvenler zinciri sistematik olarak kurulmuştur. Başından beri iddia ve ısrarla söylüyoruz. Avukat Kemal Kerinçsiz bu davaya bir idari kararla montaj edilmiştir. Sonradan eklenmiştir. Bu yönüyle bu kadar sehven zincirinin kurulduğunda gördüğümüz nokta şu ki bu anlamda tırnak içerisinde sehven eklenmiştir Sayın Başkanım. Dolayısıyla mahkememizin de bu sehven süren Kemal Kerinçsiz açısından bu tutuklama sürecini sonlandırmasını önemle talep ediyoruz. Saygılar sunuyoruz.”

Sanık Hayrettin Ertekin müdafi Lütfi İşbulan söz istedi verildi:”Sayın Başkanım saat çok geç oldu yani oturan arkadaşları da görüyorum sizleri görüyorum gerçekten üzülüyorum. Şimdi tabi bende 32 yıl o kürsüde kalınca o kürsüye karşı bakış açış, açım diğer meslektaşlarım beni bağışlasınlar çok daha farklı. Size karşı saygım sonsuz bu adaleti çok iyi gerçekleştireceğine yürekten inanıyorum. Ama gerçekten zor bir davayı görüyorsunuz ben bazı sağlık nedenlerimle çok duruşmaya katılamıyorum ama her katıldığımda üzüntüm bir kat daha artıyor. Neden artıyor? Burada bulunan şüpheliler diyeceğim hepsi nedense sizlere karşı bir güven duygusu göremiyorlar, gösteremiyorlar bu hakikaten beni de çok üzüyor. Ama dediğim gibi adaletin sonunda mutlaka gerçekleşeceğine inanan bir kişi olarak bunu sizin sağlayacağınıza da inanıyorum. Şimdi tabi burada artık bu saatte şimdi ben duruşmaya gidiyorum diye eşime söylerken Hayrettin beyin duruşmasına artık sabahtan herhalde gelirsiniz diye de böyle serzenişte bulunuyorlar. Çünkü Hayrettin Bey aile olarak da 20, 25 seneden beri tanıyan bir kişiyim. Şimdi bu saatte artık isnat edilen suçların maddi unsurları gerçekleşti manevi unsurları gerçekleşmedi şeklinde bir şey söylemeyeceğim artık. Bu dava benim gözümde 3 safhalı olarak devam ediyor. Siyasi yönü, hukuki yönü bir de insani yönü. Şimdi siyasi yönü üzerinde hiç durmadım. İlk başlangıçta savunma yaparken dahi bunu siyasetçilere bırakmak gerektiğini ve bunu da burada en iyi Doğu beyin yaptığını söyledim onların siyasetçi olduğunu belirttim. Hukuki kısma geldim şimdi bu dava gelinen aşama itibariyle Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, Danıştay olayı buraya monte edildi. Bir de bir örgüt var bu örgüt tarafından bu eylemlerin gerçekleştirildiği belirtiliyor. Şimdi 2 olaya bakıyorum Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay

99

Page 100: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:100

saldırısında benim müvekkilim Hayrettin Ertekin ile ilgili bir tek delil dahi yok. Bir ifade yok bir şey yok. Şimdi bu 2 olayla kesinlikle bir bağlantısı yok. Bir örgüt üyeliğinden bahsediliyor ki o örgüt üyeliği meslektaşlarımızda çok detaylı bir şekilde açıkladılar. Varlığı dahi belli olmayan bir örgütün üyeliğinden bahsediliyor. Şimdi tabi biz hukuki anlamda baktığımızı söylüyoruz. Türk Ceza Kanunu 220. Maddesindeki örgüt yapılanmasına bakıyoruz hiyerarşik ilişkilere bakıyoruz bu hiyerarşik ilişkileri biz göremiyoruz benim müvekkilimin burada aynı davada yargılanan sanıklarla normal yaşantısında hiçbir ilişkisinin olmadığını görüyoruz. Birebir bir ilişkisinin olmadığını görüyoruz ve burada nitekim burada kendilerini tanımıştır, görmüştür. Yani hiyerarşik anlamda bir örgüt üyeliğinden bahsediyorsak benim müvekkilimin bu örgüt üyeliği de söz konusu değildir. Şimdi bu olayın bir de insani tarafına bakıyorum. Benim müvekkilim bir iş adamı, bir kuyumculukla uğraşıyor. Yurtdışında birkaç yatırımı var. Bu olaylar patlak verdiğinde birtakım soruşturmalar yapıldığını bildiği halde ve yurtdışında olduğu halde kendi memleketine gelmiştir. Kendisi gelmiştir bu aranmamıştı. Aranma diye bir şey düşünmeden gelmiştir ve bu davanın içerisine dahil edilmiştir. Kaçmamıştır. Sayın Başkanım artık benim müvekkilim açısından yapılan yargılamalarda benim müvekkilimle ilgili hiçbir delil toplanma diye söz konusu değil. Sadece isnatlar iddianamedeki gösterilen olaylardır ve bu olayların hukuki tasnifini biz bundan önceki celselerde yazılı ve sözlü olarak arz ettik. Şimdi bakıyorum 37 aylık, 38 aylık bir tutukluluk durumu var. Geldiğimiz durum itibariyle işlerini kaybetti, yurtdışındaki bütün yatırımları bitti. Aile durumu dağıldı. E artık bundan sonra toplanması gereken müvekkilim açısından bir delil de kalmadı. Delilleri karartması söz konusu değil. Kaçması mümkün değil çünkü kendisi zaten Türkiye’ye gelmiştir. Biz artık bu aşamadan sonra bu tutukluluğun sonlandırılmasını talep ediyorum. Teminatlı olur teminatsız olur veya CMK 109. Maddesindeki tedbirler uygulanmak suretiyle olsa tahliyesini saygıyla arz ediyorum efendim. Teşekkür ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel.”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafileri taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. 1- Sanıklar Mehmet Zekeriya Öztürk ve Semih Tufan Gülaltay’ın 11 Mart 2011, Sanık Doğu Perinçek müdafi Sayın Av. Ayşegül Şahin’in 08.Mart 2011 havale tarihli dilekçeleri ile bir kısım sanık ve müdafilerinin, cezaevinde barınma konulu sözlü taleplerinin; tutukluların barındırılması işlemlerinin, kendilerine kanunen yetki verilmiş makamlarca, 2005 yılında yürürlüğe giren, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 9 ve 111. maddeleri uyarınca yapılmakta oluşu, bu konunun kanunen, Mahkemenin görev alanına girmediği dikkate alınarak reddi ile bu konudaki yazılı taleplerin ilgili makamlara gönderilmesine. 2- Sanık Nusret Senem’in sözlü talebi gereğince Cezaevi yönetimine yazı yazılarak, dava dosyasının sanıklara dijital ortamda verildiğinden, sanıkların savunma hakkının temini açısından bilgisayar kullanmalarına olanak sağlanması gerektiğinin bildirilmesine. 3- Mehmet Taşdelen isimli kişinin 11 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki, telefonunun HTS dökümünün getirtilmesine dair ara kararından dönülmesi ve ilgili kayıtların dosyadan çıkartılması talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna. 4- Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın; a- 11.3.2011 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, dosya arasında bulunan Esra Feride Gökçimen’e ait kayıtların kendisine verilmesine. b- 8 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki Ecevit Kılıç ve Mehmet Eymür hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin, CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, c- 8 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki, sanıklardan Osman Yıldırım’ın “Duran Fırat’ı çok iyi tanırım” beyanı içeriğine göre tahkikatın genişletilmesi talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna. 5- Sanıklar Semih Tufan Gülaltay ve Muzaffer Tekin’in 8 Mart 2011 tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kabul edilerek, tanık olarak dinlenilen Esra Feride Gökçimen’in duruşmaya getirtilerek sanıklarca kendisine doğrudan soru yöneltilmesinin temin edilmesine. 6- Ömer Sertoğlu isimli kişinin posta ile gönderdiği 2.2.2011 havale tarihli dilekçesindeki tanık olarak dinlenilme talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna. 7- Sanık Oktay Yıldırım’ın;

100

Page 101: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:101

a- 11 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebi gereğince, istediği dosya evraklarının kendisine verilmesine. b- 11.3.2011 havale tarihli dilekçesindeki talebi gereğince Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazılarak terörle mücadele alanında görev yapıp yapmadığının bildirilmesi ile yaptı ise safahat bilgilerinin çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. c- 11.3.2011 havale tarihli dilekçesindeki ele geçen el bombaları ile ilgili taleplerinin bu konudaki bilirkişi raporunun mahkemeye ibrazından sonra değerlendirilerek karara bağlanılmasına. Sanık Erkut Ersoy’un; a-Faks yolu ile gönderdiği 16 Şubat 2011 ve 24 Şubat 2011 havale tarihli dilekçelerindeki eşya iadesi talepleri konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. b- Faks yolu ile gönderdiği 10 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması talebinin reddine. 9- Sanık Sami Hoştan’ın 11 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki, hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. 10- Sanık Veli Küçük müdafi Sayın Av. Zeynep Küçük’ün, Av. Mehmet Ener’in tanık olarak dinlenmek üzere önümüzdeki celse duruşmaya çağrılması talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna. 11- Sanık Vedat Yenerer’in; sözlü beyanında eşya iadesi talebi hakkında aynı konudaki genel mütalaamızın esas alınmasına. 12- Sanıklar Vedat Yenerer ve Sevgi Erenerol müdafi Sayın Avukat Vural Ergül’ün; a- 10.03.2011 havale tarihli dilekçesi gereğince öncelikle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, Sanık Alparslan Arslan’ın ev ve avukatlık bürosu aramalarında kamera kaydı görüntüleri var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. b- 04.2.2011 havale tarihli dilekçesindeki, sanık Alparslan Arslan’ın cep telefonunun incelenmesi için tayin edilen bilirkişinin değiştirilmesi talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna. C- 11.03.2011 havale tarihli dilekçesindeki anlatımları uyarınca Cumhuriyet Gazetesi binasının bombalanması ve Danıştay saldırısı eylemlerinden dolayı kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin, CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, aynı dilekçedeki yargılamaya katkı sağlamayacağı gibi yargılamayı uzatma amacı taşıdığı anlaşılan diğer taleplerinin reddine. 13- Sanık Emin Gürses’in 11 Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, el konulan bilgisayarı hard diski içerisindeki mesleği ile ilgili olduğu anlaşılan “Milliyetçi Hareketler ve Uluslar Arası Sistem” adlı dosyaların kopyalanarak kendisine verilmesine. 14- Sanık Veli Küçük’ün; 11.3.2011 havale tarihli dilekçesindeki Ergenekon Örgütü şemasının kendisine açık olarak verilmesine dair talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. 15- Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Sayın Av. Mehmet Tolga Akalın’ın; sözlü beyanında iddianame üzerinde düzeltmeler yapılması için iddia makamına önel verilmesi yönündeki yasal dayanaktan yoksun talebinin reddine. 16- Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 11.3.2011 havale tarihli; 1 ve 3 rakamlı dilekçelerindeki kanuni dayanaktan yoksun taleplerinin reddine. 2 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince Önce Vatan isimli gazeteye yazı yazılarak, dilekçede belirtilen sanığa ait köşe yazılarının çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 4 rakamlı dilekçesindeki, bazı yayınların getirtilmesi talebinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağının anlaşılması karşısında reddine. 5 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak, Başbakan’a suikast iddiası ile ilgili MİT yazısı hakkında yapılan işlemlerin Mahkeme gönderilmesinin istenilmesine. 6 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince MİT’e yazı yazılarak, Başbakan’a suikast iddiası konulu yazıda geçen yurtdışı irtibatları konusunda araştırma yapılıp yapılmadığının bildirilmesi ile yapılmış ise sonucunun Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. 7 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’na yazı yazılarak; Başbakan’a suikast konulu yazıda geçen ihbar konusunda dilekçe içeriğinde sorulan hususların cevaplandırılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 8 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına, Dışişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak Başbakan’a suikast konulu yazıda geçen Bulgaristan’da yaşayan Albay konusunda bir bilgi bulunup bulunmadığının bildirilmesi ile var ise

101

Page 102: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:102

Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 9 rakamlı dilekçesindeki talebi gereğince aynı kurumlara yazı yazılarak dilekçede yazılı kişilerin yurtdışı bağlantıları konusunda bilgi bulunup bulunmadığının bildirilmesi ile var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, aynı talep uyarınca TİB e yazı yazılarak dilekçede belirtilen telefon numaralarının ayrıntılı HTS kayıtlarının çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 10 rakamlı dilekçesindeki, Başbakan’a suikast konulu yazı içeriğinin savcılığa sevk edilerek ifade vermesinin temin edilmesi talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna. 17- Sanık Kemal Kerinçsiz’in; a- 11.3.2011 havale tarihli dilekçesi uyarınca, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarından önce Kuvvet Komutanlarının yaptığı gizli toplantı notlarının kendisinden CD olarak değil, evinde yapılan aramada kırmızı klasör içerisinde basılı olarak ve gizlilik ibaresi silinmiş şekilde bulunduğunun açıklanmasına. b- 11.03.2011 havale tarihli dilekçesindeki, dava hakkındaki açıklamaları nedeni ile Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine. 18- Sanık Doğu Perinçek’in 11.Mart 2011 havale tarihli dilekçesindeki, dosya açısından bir kısmı mükerrer olsa da tevsii tahkikat mahiyetli taleplerinin genişletilip kabul edilerek. A- Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, sanık Alparslan Arslan Danıştay saldırısından sonra yakalandığında kendisi ile sözlü bir mülakat yapılıp yapılmadığının bildirilmesi ile yapılmış ise bu mülakatın görüntü ve ses kayıtları ile çözümünün çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. b- Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, Danıştay saldırısı eyleminden önceki tarihe ait olarak sanıklar Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Tekin Irşi, Aykut Metin Şükre, Süleyman Esen ve Salih Kurter ile Ayhan Parlak’a ait izleme raporu olup olmadığının bildirilmesi ile var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. c-Ankara Emniyet Müdürlüğünde Alparslan Arslan ile mülakat yapan görevlilerin tanık olarak dinlenilmesi talebinin, bu konuda yazılan yazıya cevap verilmesinden sonra karara bağlanılmasına. İstanbul ve Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, sanık Alparslan Arslan’ın ifadesinin ne suretle üzerinde MİT filigranı bulunan kağıda yazıldığının bildirilmesi ile bu ifadeye bağlı bir üst yazı var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. e-Tüm GSM operatörlerine yazı yazılarak Koncay Giray, Gonca Giray ve Gonca Bahar isimli bir kişiye tahsisli hat bulunup bulunmadığının Mahkemeye bildirilmesi ile var ise tüm abonelik evrakları ile birlikte Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, geldiğinde HTS raporlarının temini konusunda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına yazı yazılmasının karara bağlanılmasına. F- Silivri İlçe Nüfus Müdürlüğüne yazı yazılarak, Koncay Giray ve Gonca Giray isimli tüm kişilere ait vukuatlı aile nüfus kayıtlarının çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. g- Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına yazı yazılarak, Koncay Giray ve Gonca Giray isimli kişiler ile ALPİRAS adlı firmaya ait kurumda bir bilgi mevcut olup olmadığının bildirilmesi ile var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. h- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine yazı yazılarak ALPİRAS adlı firmanın kaydı bulunup bulunmadığının bildirilmesi ile var ise bu firma hakkındaki tüm ticaret sicili bilgilerinin onaylı bir örneğinin çıkartılarak mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. i- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, sanık Alparslan Arslan’ın Danıştay saldırısından bir gün önce, gece vakti Ankara’da Gaziosmanpaşa semtinde Tarkan Toper, Koray Yılmaz ve bir kadın ile yemekte bir araya geldiği iddiasının araştırılarak, Koray Yılmaz ve yemekte bulunan kadın kişinin açık kimlik ve telefonlarının tespit edilmesi ile Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, yazılacak yazıya bu konu ile ilgili duruşma tutanaklarının eklenilmesine. 19- Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın başka suçtan yargılandığı İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazılarak, Mahkemenin 2007/367 Esas sayılı dava dosyasının tetkik ve iade edilmek üzere istenilmesine. 20- Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 21- Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların; kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak

102

Page 103: T€¦ · Web view2011/03/11  · İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :177 CELSE TARİHİ :11.03.2011

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.03.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:177 Sayfa:103

ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek. Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz almadan konuştu anlaşılmadı.”Mahkeme Başkanı:”Ne söyleyeceksiniz efendim? Ne söyleyeceksiniz diyorum.” Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:”Sayın savcı mütalaasında 4 numaralı

dilekçemde yani Sayın Başbakanın ve Sayın İçişleri Bakanının MİT’in göndermiş olduğu yazıya ilişkin açıklamalarını kabul edilmemesi yönünde davaya yenilik katmayacağından dolayı reddine şeklinde mütalaada bulundu. Şimdi 2 unsurda yani Başbakanlıkta, İçişleri Bakanlığında zaten MİT yazısının esas şeyleri müşterileri düzeltiyorum veya doğru bir tanım müşteri. Yani muhatapları. Dolayısıyla benim esas delil unsurum 2 mevkideki İçişleri Bakanının ve Başbakanın sözleri dolayısıyla benim esas delillerim. Bunu dikkate almanızı talep ediyorum. Teşekkürler.”

Talepler konusunda karar verilmek üzere duruşmaya ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 1-Bu haftaki oturumlarda vaki yazılı ve sözlü taleplerin celse arasında değerlendirilmesine,2-Birleştirme kararıyla gelen dosyalar ile birleştirme konusunda mahkememizden görüş

sorulan dosyalarla ilgili olarak celse arasında karar verilmesine, 3-Sanık Saipir Debzelvidze’nin yakalanmasının beklenilmesine, 4-Dosya kapsamı, dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar, her sanığa

iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanıkların kendileri ve de müdafilileri aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine bildirim yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 12.04.2011 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi. 11.03.2011

BAŞKAN 28298 ÜYE 32346 ÜYE 37266 KATİP 139152

103