ulıus]arraras] §erajhs] sempozytumu -...

16
. ··: §eraJhs] SempozytUmu

Upload: ngonhan

Post on 03-Feb-2018

216 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

Page 1: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

. ··:

Ulıus]arraras]

§eraJhs] SempozytUmu

Page 2: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

-----..;:j~§El?.oo:: ----

DÜZENLEYEN

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Gaye Vakfı

SEMPOZYUM TERTİP HEYETi

Prof. Dr. Faruk BEŞER (Başkan)

Doç. D,r. H. Mehmet GÜNAY

Doç. Dr. Murteza BEDiR

Doç. Dr. Muhittin AKGÜL

Doç. Dr. Ahmet BOSTAN CI

_Doç. Dr. Muharrem KILIÇ

Yrd. D~Ç.J?r. Hayati YfL1AAz "{rd. DoÇ. Pr;..Sffi~· YILMAZ . l Arş . . dör. İrfan İNCE .

' .. . . . -. Arş. Gör. Harun ~ACI .. ·

Eserde yer alan bildirilerde ileri sürülen görüşlerin

bilimsel sorumluluğu sahiplerine aittir.

Page 3: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

A~ ~

Serahsi ve Şatıbi'nin İstikraya Dayanan Kaideler Bakımından Fıkıh Usulü Metotları

Doç. Dr. Abdurrahman HAÇKALP

- Benzerlik ve Farklılıklar -

GİRİŞ

XX. yüzyılda kendisine en çok atıf yapılan fıkıh usUleülerinden Ebu İshak eş-Şatı.bi (790/1388), el-Muvô.fakô.t adlı eserinin ön sözünde, bu çalışmasında

İmam Malik'in talebesi İbnu'l-Kasım (191/806) ile Ebu Hanife'nin (150/767) 1 Haneillerin metodunu birleştirdiğini ifade eder.2 Ancak ŞatJ.bi burada ne belirttiği

metotlar hakkında bilgi vermiş ne de hangi açıdan böyle yaptJ.ğını söylemiştir. '

Bu bildiri, onun bu ifadesi ışığında Serahsi'nin usUlü başta olmak üzere Hanefi

fıkıh usUlü telif metodu ile Şatıbi'nin, fıkıh usUlüne açılım sağlama amaanı açıkça

ortaya koyduğu el-Muvô.fakô.t adlı çalışmasında geliştirmeye çalıştığı metodunun

benzerlikleri ve farklılıklarına dair bazı hipotezler ileri sürmeyi amaçlamaktadır.

Konunun; istikra, usUlün furü'a yönelik olması, kelam ve dolayısıyla mantı­

ğa mesafeli durulması gibi, aslında fıkıh usUlü telif meslekleri ile yakın bağlan­

tısı vardır. Bu nedenle fıkıh usUlü telif metotlanna, en azından bu açılardan bir

göz atı.nanu.z gerekmektedir.

Fıloh UsUlü Telif Meslekleri

Fıkıh usUlü ilminin telifinde iki metot takip edildiği ve VII. yüzyıldan itiba­

ren bu~ metodu birleştiren ve memzüc meslek denilen üçüncü bir yolun gelişti­

rildiği genellikle kabul edilir.

1 Rize Üniversitesi llahiyat Fakültesi, [email protected]. 2 Şatıbi, ·Ebü İshak, el-Muvôfakat, Beyrut 1997, I, 25.

- •• o ı~:·ı 295 l·:e>ı • "

------------~ ---~- -.· ··-· -----·---------~--==--~

Page 4: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

~ ı ~V Uluslararası SERAHSİ SEMPOZYUMU - - -- -

·, '-

Fıkıh usülü telifinde bu iki e ko le ayrıntılı denilebilecek şekilde ilk yer veren

kişi İbn Haldün'dur.3 Ekallerin konumuzia ilgili yönlerine işaret ettiği için onun

ifadelerini vermekte yarar görüyoruz. O şöyle demektedir: Hanefi fakihleri fıkıh

usulüne dair eserler yazmış, bu ilmin kô.idelerini ortaya koymuşlardır. Onlardan son­

ra "mütekellimfn" de bu ilme dair eserler kaleme almıştır. Ancak HanefiZerin metodu

fıkıh la daha iç içe, furu'a daha uygun. misallerinin ve delillerinin çokluğu. kaidelerinin

fıkJıf meselelere bina edilmesi açılanndan daha üstündür. Kelô.mczlar ise, usul mese­

lelerini fıkıhtan soyutlamzşlar ve aklf istidlale meyletmişlerdir. Zira onlann yollannın

gereği budur. 4

E. Chaumont, İbn Haldün'dan önce Ebu Muzaffer es-Sem'anı (489/1096)

tarafından bu kavramların kullanıldığını söylemiştir.5 M. Bedir, Semerkandi'nin

(539/1145) eserinin girişindeki fukaha ve mütekellimln ifadeleriyle İbn Hal­

dün'dan önce bu ayınma işaret ettiğine dikkat çekmiştir.6

Yukanda adlan geçen Usülcülerin eserlerindeki kullanımlarda da görüldü­

ğü gibi "fukaha" kavramı öze~e Hanefiler için kullanılmıştır. Zaman zaman

diğer mezhep uleması için kullanıldığı da bilinmektedir. Ancak "mütekellimin"

ifadesi Hanefiler için kullanılmamıştır.

Fıkıhçılar meto~ u. günümüze ulaşacak şekilde ilk örneğini Ebu Bekr el-Cas­

sas (370/981) ile vermiş, Debusi (430/1038), Pezdevi (482/1089) ve Serahsi

(483/1090) tarafından şekillendirilmiştir?

Fıkıhçı ekolün usül yazım tarzının özellikleri vardır. Bu usül yazım tarzı,

mezhebin furü' hükümlerine ~ayanır. Dolayısıyla uygulama ile iç içe gelişen bir

usül söz konusudur. Bu nedenle Hanefi fıkıh usUlünün pratiğe yönelik olduğu­

nu söylemek mümkündür. Ayrıca fıkıhçılar kelarru etkiden uzak kalmaya çaba

göstermişlerdir. Nitekim George Makdisi fıkıhçıların usUlünün belirleyici özel-

3 İbn Haldo.n, Abdurrahman el-Mağribi, Mukaddime, yy.ty .• s. 453. 4 İbn HaldOn, Mukaddi me, s. 455. S Bk.: Bedir, Murteza, Is There A Hanafi Usül Al-Fiqh, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi _

Dergisi, 4/2001, s. 163 vd. (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh du Shaykh al-Shirôzf al-Ffrilztibiidi', V-VIII, XXV (forthcoming) den naklen).

6 Bedir, Murteza, Early Development of Hanafi Usal al-Fiqh, doktora tezi, Manchaster Univer­sity, 1999, s. 12.

7 Bedir, Is There A Hanafı Us w Al-Fıqh. s. 165-166.

Page 5: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

.·:

liğinin kelam ilmi ve mantık konulanna yer verilmemiş olduğunu ileri sürmüş­tüi.a

M. Bedir, Haneillerin usfil telifinin üç önemli özelliğine dikkat çekmiştir: 1- Her şeyden önce Hanefi geleneği, usfilün her kaidesini mezhebin furG.'u ile test etmiştir. Bu iki şekilde olmuştur: bir yandan fı.uı1'u usfil ile test ederken, diğer yandan usfilü de furü' ile test etmiş ve kaldeleri furıl' meselelerinden çı­karmıştır. İkincisi, usfil tartışmalannı, hukukilik/hukuk sınırlan içerisinde tut­

mak amacındandır, yani kelami tartışmaların/yaklaşırnlann etkisini en aza in­dirgemek arnacındadır. Üçüncüsü fu.kaha metodu daha çok geçmişe bağlıdır ve açıklayıadır. Bunun nedeni var olan furu' külliyatıyla ilgili olmasıdır.9

Kelamcılar metodunun belirleyici özelliği olarak, fıkıh usfilü kaldelerini na­

zari olarak geliştirme eğiliminde olması öne çıkar.10 Nitekim fıkıh usıllü ilminin ortaya çıkışı ve gelişiminde uygulamadaki problemierin ve tartışmaların etki­

sinin yanında kelam ilminin etkili olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla fu.kaha ve mütekellimin ayırımı, aslında yukandaki ilim dallarına dair çalışma yapanlara atıfta bulunmaktadır. Fıkıhçı ve kelama usfil yazım tarzlannı, "Hanefiler ve di­ğer mezhepler" şeklinde belirlemek ve bunu da, mezhebin imamlannın fıkhi gö­

rüşlerini açıklama çabasının bulunup bulunmarnası ile izah etmek tatmin edici değildir. Mutezili yazarlar için furü hükümlerinden bağımsız tavır geliştirme ' çabası kabul edilebilir olsa da, aynı şey fıkıh mezhepleri müntesipleri için söyle­

nen:ıez. Mezhep imamının görüşlerinden hareketle usfil kaldesi oluşturma, Ha­nefiler dışındaki fıkıh mezhepleri mensuplan için de söz konusudur. Cüveyni ve Gazili'nin çalışmalannda bunun örneklerini bulmak mümkündür.11 Bu durum,

konuyla ilgili çalışma yapaniann birçoğunun, ayırımı sadece Hanefiler ve diğer­leri olarak yapmalanna mani olmuş ve Hanefi olmadığı halde fu.kaha mesleğine göre eser telif ettiği söylenen birçok isim ortaya çıkarmıştır.12

8 Yıgın, Adem, Fukahd .'v1etoduna Göre yazılan fıkıh Usulü eserlerinin Temel Özellikleri, Yüksek Lisans Tezi, Marmar.ı Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004, s. 25.

9 Bedir, Is ThereA Hanafi UsulAl-Fiqh, s. 169-170. 10 Salim Yefılt, Haferiyyatu'l-Ma'rifeti'l-Arabiyyeti'I-İslamiyye, Beyrut 1990, s. 170. ll Örneğin onlar, İmam Şafi'1nin, ribanın illeti ile ilgili görüşüne uygun birta'Wde bulımabil­

mek için dddi bir çaba içerisine girerler. bk.: Cüveyni. Abdülmelik, el-Burhan, Beyrut 1997, II, 71 7-218; Gazali, EbO. Hamid, Şifau'l-Galil, Bağdad, 1971, s. 188, 194-195. Konuyla ilgili diğer bazı örnekler için bk.: Başoğlu, Tuncay, Hicri beşindAsır Fıkıh Usulü Eserlerinde nlet Tartışmalan, doktora tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2001, s. 9vd.

12 bk.: Yıgın. Fukahd Metoduna Göre Yazılan Fıkıh Usulü Eserlerinin Temel Özellikleri, s. 13-15.

·--~----- :----.--- -~ ...... -, ........ -..

Page 6: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

* 1 Uluslararası SERAHSİ SEMP02YUMU

Bu iki metot arasında iki önemli fark bulunduğu ileri sürülür:13 1- Meslek

farkı ve gelenek 2- Furü'a istinat edip etmeme.

Meslek farkı ile usUl yazannın kelama veya fıkıhçı olması kastedilmektedir.

Aslında bu şekilde, kelam ilmi-mantık ilişkisi dikkate alındığında, fıkıh usUlü

telifinde mantığın etkisine de atıfta bulunulmaktadır.

Zaman içerisinde fıkıhçı ve kelama metotları birleştiren üçüncü bir usUl

yazım tarzının geliştiği kabul edilmektedir. Şatıbi'nin bu tarzı da benimsemedi­

ği anlaşılmaktadır. Çünkü bu tarz her ne kadar iki mesleği birleştirme şeklinde ortaya çıksa da, Şatıbi'nin hem fıkıh usUlü için öngördüğü özelliklerden uzak ol­

ması ve hem de aslında belli bir dönemden sonra yazılan fıkıh usUlü eserlerinin

çoğunda görülen müşterek özellik olan "mantığın mi'yar alınması"ndan dolayı

Şatıbi tarafından kabul görmemiştir .

. , Şatıbl'nin önerisi dikka~e alındığında, Gazali'den sonra hakim hale gelen ....

Yunan mantığını metodolajik olarak esas alma yaklaşırnma ve geleneğine kar-

şın, onun Haneillerin ve İbnu'l-Kasım'ın metoduna vurgu ve atıf yaparak farklı

bir eğilim ileri sürdüğü anlaşılm~tadır. Henüz fıkıh usolü tarihi çalışmalarında farklı bir meslek olarak gündeme getirilmemiş olmakla beraber, biz bunu maka­sıdf ilkeleri esas alan ve mantığın şer'f naklf ilimle'fae mi'yar alınmasını benimsemeyen

yaklaşım olarak isirnl~ndirebilir ya da niteleyebiliriz.

el-Muvafakat adlı eserinde Şatıbı, hakim hale gelen bu geleneğe karşı sele­tin yoluna dönülmesini önermektedir. O, şer'i hükümlerdeki hikmet ve mak­

satlara yer vererek telif ettiği için eserini önce 'et-Ta'rif bi Esrari't-Teklff' şek­

linde isimlendirdiğini, ancak hocalarından birirıin rüyası üzerine çalışmasına "Kitabu'l-Muvafakat" adını verdiğini söyler. Ona göre bu ad, kendisinin İmam

Malik'in önde gelen talebesi İbnu'l-Kasım'ın metodu ile Ebu Hanife'nin meto­

dunu birleştirmiş olması bakımından daha uygundur.14

Bize göre Şatıbi'nin bu tutumunun temelinde; Hanefi metodunun, onun

fıkhı istikraı: külli kaidelere bina etme düşüncesine yakın olması, yani usUl kai­

delerinin hükümlerin istikrasına dayanması ve bu nedenle pratik ile iç içe ol- _

ması ve kelama ve dolayısıyla Yunan mantığına mesafeli durması yatmaktadır. Şimdi bu hususlara daha yakından bakalım:

13 Başoğlu, Hicri BeşinciAsır Fıkıh Usulü Eserlerinde illet Tartışmalan, s. ll. 14 Şatıbi, el-Muviifakat, I, 25.

Page 7: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

BEŞİNCi OTURU~ ~

İstikra

· İstikra, 'tikelden (cüz'i) tümele (külli), özelden genele, tek tek olguların bil­

gisinden bu olguların dayandığı kanunların bilgisine götüren zihinsel işlem için kullamlan bir terimdir. Ha.rizmi istilaayı "bir tümeli bütün tikelleri vasıtasıyla

tanıma", İbn Sina "bir tümelin tikellerine ait hükme dayanarak o tümel hakkın­

da bir hüküm verme", Gazali ise "tümel bir kavram altındaki birçok tikeli gözden

geçirerek sonunda bu tikellerde ortak bir hüküm bulmak süretiyle söz konusu

tümel hakkında aynı yargıda bulunma" şeklinde tanımlamışlardır.15

İstikra metodunun, fıkıh ust1lünün gelişiminde önemli bir rol oynadığı bili­

nen bir husus tur. 16 Haneillerin ust11 yazım tarzı dikkate alındığında bu daha iyi anlaşılmaktadır. Bunun yamnda ilk dönem Malikilerin istilaaya (İmam'ın fet­

valannın is~asına) dayanan bir metot izlediklerine de dikkat çekilmektedir.

Dolayısıyla bu tutum Haneillerin metoduyla benzerlik arz etmektedir.17 Şatıbi

de, fıkıh ust1lünü temellendirmede bu metodu_esas almış18 ve istilaa, hem nass­

ların anlaşılması ve hem de değerlendirilmesi noktasında kullanılacak asıllara

ulaşmada, onun tarafından yöntem olarak benimsenrniştir.19 Burada istikra ile

ilgili tartışmalara girme irnkanımız olmamakla beraber, ifade etmeliyiz ki Ş atı bi,

istilaaya yönehilebilecek eleştirllerin de farkındadır. O, şer'! hükümler alanında ,

kullanıldığında istikranın tam istilaa şeklinde tahakkuk edeceği ve dolayısıyla

kesin sonuç dağuracağı kanaafuıdedir. Ona göre şeriatın aslı kat'idir. Dolayısıy­

la onun -aslı kat'i olan bir şeyin- cüz'i hükümlerinin istilaası ile ulaşılan asıllar

da kat'i olur.20

Hicri V. ve VI. asırlara gelindiğinde, Mu'tezile öncülüğünde gelişen kelam

ilminin etkisiyle fıkıh usUlünde kat'i bilgiye ulaşma ve iç tutarlılığı sağlama

çabalanmn arttığı ve bunun Yunan mantığının bazı ilkeleriyle sağlanabileceği

hususu, farklı noktalarda dursalar da İbn Hazm ve Gazali tarafından dikkate

alınmıştır.21 Şatıbi de bu durumun farkındadır. Ancak o, Yunan mantığına İbn

ıs bk.: Bingöl, Abdül.kuddüs, "İstikra", Diyanet İslam Ansiklopedisi, XXIII, 358-359. ı6 Wael b. Hallaq, A History of Islami c Legal Theories, Cambridge university pres, ı999, s. ı34.

ı 7 Sali.m Yefüt, Haferiyyô.tu'l-Ma'rifeti'l-Arabiyyeti'l-İslamiyye, s. ı68. ı8 Wael b. Hallaq, A History oflslamic Legal Theories, s. ı34.

ı9 Waef b. Hallaq, Sünni Hukuk Düşüncesinde Türnevanmsal Destekleme, Zannilik ve Kat'ilik, çev. Muharrem Kılıç, Sakarya Oniversitesi nahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 6, (2002), 8ı, ı 78.

20 Şatıbi, el-Muvô.fakıit, Il, 36ı vd; III, ı4 vd. 2ı Silirn Yefüt, Haferiyyatu'l-Ma'rifeti'l-Arabiyyeti'l-!slamiyye, s. 203, 205-206.

· 4 ~ ıos:::-1 299 l:s:s-ı "' ••

---·-------~ ... - ·-----·-.. - ·-.·

Page 8: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

A~ 1 ~

Uluslararası SERAHSİ SEMPOZYUMU

Hazm ve Gazali'nin tanıdığı otoriteyi tanımayı kabul etmez. O, vakıa ile içi içe

olan, arnele dönük, nasslara istinaden verilmiş fetva ve hükümlerin istilaasın­

dan elde edilen bir usUl anlayışına yönelmiştir.22 Bu hususta Hanefi usUlünden

yararlandığı anlaşılmaktadır.

Konuyla ilgili değerlendirmelerinde Wael b. Hallaq, V. asırda, tek başına

cüz'i delillerle kat'i bilgiye ulaşılamayacağı anlaşıldığından, şer'i ilimlerde ma­

nevi tevatür anlayışının ortaya konulduğunu söyler. Ona göre bu temelde olmak

üzere VII.-XIII. asırda istikra metot haline gelmiştir. İstilaaya en ileri düzeyde

yer veren kişi de Şatıbi'dir.23 Şatıbi'ye göre istilaanın delalet ettiği sonuç, tek

bir delilin delalet ettiği sonuçtan daha kuvvetlidir. Mesela zorluğun giderilme­

si kaidesi böyledir. Teyemmümün meşru kılınması, oturarak namaz kılmanın

caiz kabul edilmesi, yolculukta Ramazan ayında oruç tutmama ruhsatı, darda

kalanın haram kılınan şeylerden yemesinin caiz olması gibi birçok delilden elde '..._ edilmiştir.

Hanefi usUlü ile Şatıbi'yi metodolojide ortak bir zeminde buluşturan bir h u­

' sus da, istikra sonucu ulaşılan asılların metodolojide önemli bir yer tutmasıdır.

Asıllar

Sosyal bilimlerin gelişiminde, o bilime hakim kaidelere ulaşılması önemli

bir aşama oluşturur. Hukuk biliminde de münferit meselelerin hükümlerinden

zamanla hukuk kaideleri doğmaktadır. Bu şekilde kaidelere ulaşma, hukUki

tekamülün önemli bir aşamasını oluşturmaleta ve hukuk ilminin gelişiminde

önemli bir yer tutmaktadır. 24 Bu du.rum fıkıh usUlü için de geçerlidir. 25

Hukuk meselelerinin istilaasıyla kaidelere/ asıllara ulaşılması çabası Haneti­

lerin usUle. yönelik eserlerinde açıkça görülür. Kerhi'nin Risale'si ve Debılsi'nin

hilaf ilminin başlıca eseri kabul edilen Te'sfsu'n-Nazar adlı Çalışması bunun ilk ömekleridir. Cassas'ın el-Fusal fi'l-Usul adlı eseri için de bu durum geçerlidir.

Hanefi literatüründe bu konuda daha çok "asl(ç. usUl)" kavramı kullanıl­

mıştır.

22 Bk.: Şatıbi, el-Muva(aklıt, I, 41, 54 vd; 23 Wael b. Hallaq, A History o(Islamic Legal Theories, s. 134. 24 Çağıl, O. M., Hukuk Metodo/ojisi Dersleri, İstanbul 1952, s. 73., 25 Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, s. 8~.

Page 9: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

.·.

BEŞiNCİ OTUR~M

Sözlükte "Kök, dip, temel, kaide, kaynak, bir şeyin esası ve dayanağı" gibi

maıialara gelen "asl" kelimesinin literatürde farklı anlamlarda olmak üzere ol­

dukça yaygın bir kullanımı vardır.

Bir fıkıh terimi olarak "asl" başlıca şu anlamlarda kullanılır:

1- "Delil/şer'! delil": Kitap, sünnet, icma ve kıyas gibi.

2- "Külli kaide": Fıkıhta külli kaidelere asıl, onlara dayanan cüz'! meselelere

de fer' denir. Mesela "Şek ile yakın zail olmaz." külli kaidesi bir asıl olup ona

dayanarı bütün cüz'! meseleler de onun fer'leridir. Bu anlamda hem usfıl ve hem

de furu' kaideleri yanında fıkhın muayyen konulanyla ilgili kaideleri ifade eden

"zabıt" anlamında da kullarıılmaktadır.

Bu iki anlamının yanında kıyasta kendisine kıyas yapılan mesele, her ilmin

ilkeleri, bir şeyin değişikliğe uğramadan önceki hali, "bedel"in mukabili, kişinin

soyundan geldiği kimseler, halefin mukabili ve ruhsatın mukabili gibi birçok

anlamda kullanılır.26

Hanefi usfıl ve furü' kitaplannda "asl" kavramı, hükürnlerin delillerini be­

lirtmesi yanında Ebu Harlife ve arkadaşlarının görüşlerinde esas aslıklan usül

ve furu' kaideleri ve mezhep te kabul gören/yerleşik kurallar anlamında kullarııl­

maktadır.

Hanefi usfılünde, külli kaide anlamında "asıllar" gerek ictihadta, gerekse

zanrıl delillerin değerlendirilmesinde önemli bir yer tutar. Bu asılların hem is­

tihsanın anlaşılması hem de hadis kritiği/hadislerde manevi inkıta' açılanndan

belirleyici bir rolleri olduğunu da ifade etmeliyiz. Nitekim Hanefi fıkıh usfılü

eserleri incelendiğinde istihsanın, bir meseleninilgili olduğu konudaki külli: kai­

de/genel kural/kıyastan istisna edilmesini ifade ettiği görülür.27 Ayrıca Hanefi

alirnlerinin, ahad haberlerin kritiğinde asıllan dikkate aldıklan bilinmektedir.

Şatıbi de, zanni olan cüz'i delillerin,ilgili olduklan külli asıllar ile birlikte değer-

26 Debılsi,Ebü Zeyd, Tesisu'n-Nazar, Beyrut ty., s. 10-11 vd., iunidi, Seyfuddin, el-İhkiım (f Usu-li'l-Ahkiım, Beyrut 1985, III, 1 71; Şevk.ani, Muhammed b. Ali, İrştidu'l-Fuhal, Beyrut 1992, s. ı?; Özel, Ahmet, ':Asıl", DİA, III, 473.

27 Tanırnlar için bk.: Cassas, Ebu Bekr, el-Fusül fi'l-Usül, Kuveyt 1994, ıv, 234; Serahsi, Ebü Bekr, Usülu's-Serahsi, İstanbul, 1984, U, 200, Buhari, Abdülaziz, Keş{ı/1-Esrar, Kahire ty., rv; 3. .

-·-~----- ... --------.~- -·-· .... -.- --· ·--· ... ... _, . ..__ - ---~ -- --- -.---- -:- - ..

Page 10: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

* ı Uluslararası SERAHSİ SEMPOZYUMU

lendirilmesi gerektiğini söylemekte ve bu hususta Hanefilerin balaşını paylaş­

maktadır. 28

Asıllan ortaya koyan ilk çabalardan biri Kerhi'nin (340/952) Risale'sidir.29

Ancak diğer eserlerde de görüleceği gibi bu asıllar sadece usUl kaldeleri değildir.

Nitelik, kapsam ve delil olma gücü bakımından farklı olan bu ası.llann bir kısmı

furı1'da dikkate alınırken bir kısmı usUl kaldesidir.

Onun Risale'sindeki birinci kalde "şek ile yakin zail olmaz," şeklindedir.

İkincisi istishab kaidesine dairdir ve hal-i hazırdaki durumun def' için delil ola­

bileceğini ifade eder. Üçüncü kalde daha çok muhakeme usUlüyle ilgilidir.30 Ör­

nekler için adı geçen risaleye bakılabilir.

Kerhl'nin Risale'sinde zikrettiği ve oldukça tartışılan kaldelerden ikisi, as­

lında Hanefilerin cüz'i delilleri, daha kuvvetli gördükleri asıllar ile birlikte de­

·, ğerlendiren tutumuna işaret eder. Kaldeler şunlardır: "Mezhebimizin görüşlerine '-

ay kın olan her ayet neshe veya terdhe yorulur. Evla olan aralannı uzlaştırmak dhe-tiyle te'vfle yorulmasıdır" (28. asıl). "Mezhebimizin görüşlerine aykın olan her haber

neshe veya kendisine denk muanz 'bir delilin bulunduğuna ve bu sebeple ashabımzzın başka bir delille amel ettiklerine veya tercih yollqnndan pirini kullanarak terdhte bu­lunduk/anna veya söz konusu delillerin aralann;'uzlaştırdıklanna ham/edilir ... " (29.

asıl). Bu iki asılda Kerhi, tercih yollarına temas etmekle beraber, rnüçtehitlerin

ve mezhep imamlannın bir meselede fetva verirken sadece bir delile dayanrna­

dıklarına ve konuyla ilgili ulaşabildikleri delillerden elde ettikleri ortak rnana ve

asıllara dayandıklarına da işaret etmektedir. Yoksa öteden beri Hanefilerin bu

usUlünü dikkate almayan bazılannın iddia ettiği gibi bu söz/bu asıl sırf mezhep

taassubundan hareketle söylenmiş değildir. Aslında böyle bir iddianın, Kerhl

gibi zaman zaman mezhep imamlannın görüşlerinden farklı ictihatlarda bulu­

nabilen31 bir şahıs için ileri sürülmesi de çelişki olarak görülebilir.

Asıllar la ilgili benzeri örnekleri . Cassas'ın Usul eserinde de görrnek m üm-~~~ .

28 Şabbt, el-Muviifakıit, III, 12 vd.

29 Kerhi, Ebu'I-Hasan, Risiile, Kahire 1994, (Te'sisu'n-Nazr ile birlikte)

30 Kerhi, Risiile, s. 80. 31 Bk., Apaydın, H. Yunus, "Kerhr, Diyanet İslam Ansiklopedisi, xv: ss. 285-287, s. 286; Koca,

Ferhat, Mukayeseli İslam HukukDüşuncesinin Temellendirilmesi, Ankara 2009, s. 255. 32 Bk.: Cassas, el-Fusül, I, 214.

Page 11: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

Serahsi'ye geldiğimizde, eserinin asıllar ÜZerine bina edildiğini görürüz.

O, eserinin girişinde Tikhın üç şey ile tamarn olacağını ifade eder: 1 -Şer'i

hükümleri bilmek, 2- Nassları mearusi (illet/hikmet ve arnaçlan) ile bilerek ve

usülü furıl'uyla kavrayarak bu bilgide yetkinlik sağlamak, 3- Bu bilgiyle arnel

etmek.33

Serahsi'nin usülünde "ve ala haza", "ve 'ala haze'l-asl" ifadeleri çok sık kul­

lanılır. Konuyla ilgili diğer bir örnek ifade şöyledir: "ve beyanu tahricu'l-furü' ala

hazel asi" (bu asla binaenverilen uygulama hükümlerinin örnekleri/açıklaması

şöyledir).34

Aşağıda bu asılların birkaç örneğini veriyoruz:

- Aklen kavrarulamayarı bir misl ile yapıları kaza (kaza bi misl ğayri ma'kül),

kıyasta asıl olarnaz.35 Örneğin başkasının yerine haccın caiz olması, diğer iba­

detlerde asıl olamaz.

- ibadetlerde ihtiyatı esas almak asıldır.36

-Kaza ya da halefiyet aslı mücip sebeb ile vacip olur. Gasp edilen şeyin misli

yoksa tazmininin gasp zamarımdaki kıymetiyle olması bu asla dayarıır.37

-Hakikat ve mecaz bir sözde aynı arıda bulunarnaz. Bu nedenleMaide Süre­

si 6. ayette geÇen "lamestum" kelimesi "cinsel ilişki" anlarnındadır. Zira cünüp­

lükte·n dolayı teyemmüm edilebileceği ittifakla bu ayet ile sabittir.38

- Lafzın hakiki anlamında kullanılması mümkün olmazsa mecaz anlamına

gidilir ve onunla arnel edilir.39

- Haberi alıacidarı garip olanlar, meşhur sünnete muhalif ise marıen mun­

katı' olur. Bu nedenle bir şahit ve yemin ile hüküm verileceğini ifade eden haber

ile arnel etmedik.40

33 Serahsi, Usul,, I, ıo-ıı. 34 Serahsi, Usül, 1,88. 35 Serahsi, Usül, I, SO. 36 Serahsi, Usül, I, 52. 37 Serahsi, Usül, I,56. 38 Serahsi, Usül, I, ı 73. 39 Serahsi, Usul, ı, ı 75. 40 Serahsi, Usul, I, 366.

" = 1 ca:~ı 303 l·ısiE>ı ~ ••

---·--·--·-••-·o~oo-•_•....,.--.. •-•.-,.-, -.• •--• ,._,_, ... ... ,_ ... ______ ,.,.. ~ w---r--~--.. ••- ·--..-·-·----·

. ~ .

Page 12: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

~ ı ~ Uluslararası SERAHSİ SEMPOZYUMU

-Asıl olan 'ammm delaletinin kesin olmasıdır.41

- Beraet-i zimmet asıldır.42

- Nasslarda asıl olan muallel olmalandır.43

- Halef, aslı vacip kılan şey ile vacip olur. Sebep aslı mücip olmamışsa halefi

de mücip olmaz. Mesela vücuttan çıkıp abdesti gerektirmeyen şeyler teyemmü­

mü de gerektirmez. Cinsel birleşmeden önce talak vaki olması hayız ile iddeti

gerekli kılmadığı gibi ay ile iddeti de gerekli kılmaz.44

- Hz. Peygamber'den sadır olan fiilierde asıl olan ona uymanın caiz olduğu­

dur, ona mahsus olduğuna dair delil bulunanlar bundan müstesnadır.45

- Bir konudaki icma, o konu ile ilgili sonradan meydana gelen değişiklikten

sonra geçerli olmaz. Mesela, teyemmüm eden kişinin namaza başlangıa icma ile

\ ... sahihtir, ancak namaz esnasında suya ulaşma imkanı olmuşsa eski iananın hükmü

devam etmez, yani eski icmanın hükmü ile namazın sıhhatine hükrnedilemez.46

-Şek ile yakin zail olmaz.47 \

-Sübütu Ki tab ile olan aslın bekasıyla hüJanetmek doğru bir delildir.48

' -Delisizliği delil getirrnek ancak aleyhine dava açılan (müddea aleyh) için

def edici olur, başkasının aleyhine delil olmaz.49

Fıla.h useılünde istikraya dayalı asıllann dikkate alınması gerektiği hususun­

da Hanefi useılü ile benzerliği olsa da, Şatıbl'rıin ulaştığı sonuçlar bakımından

farklılaştığı görülmektedir. O, bu metot ile makasıd nazariyesini temellendir­

miştir. Bunun yanında, kenclı ifadesiyle, bütün usille hakim asıllara ulaşmıştır.

Şatıbi'de Makasıd

41 Serahsi, Usal, II, 29. 42 Serahsi, Usal, ll, 116. 43 Serahsi, Usal, Il,144. 44 Serahsi, Usal, II, 298-299. 45 Serahsi, Usal, Il, 90. 46 Serahsi, Usa/, II, 116 vd. 47 Serahsi, Usal,II, 118. 48 Serahsi, Usal, II, 120.

49 Serahsi, Usal, II, 222.

Page 13: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

.·.

Bu noktaçl.a Şatıbi'nin usUl anlayışının Hanefi usUlünden ve genel anlamıy­

la· diğer fıkıh usUlü eserlerinden ayrılan yönüne de işaret etmeliyiz.

Şatıbi'nin, istilaayı kullanarak ve kendinden önce makasıda dair yapılan ça­

lışmaları ve birikimi iyi bir şekilde etüt ederek, fıkıh usUlü çalışmasında maka­

sıdu'ş-şeri'a''yı hakim bakış açısı haline getirdiğini söylemeliyiz. Her ne kadar

maslahat, fıkıhçı ve kelamcı usUl eserlerinde hükümlerinamacı olarak zikredili­

yor olsa da, buradan hareketle fıkıh usUlüne hakim bir bakış açısı olarak makasıd

naza1iyesi oluşturulmuş ya da böyle bir ihtiyaç ortaya konmuş değildir. Şatıbi,

istikra metoduyla ulaştığını söylediği makasıdi asılları, fıkıh usUlü için temel/

aslu'l-usül kabul etmiştir.50 Şatıbi'nin nazariyesinin aslıı-u oluşturan "zarCıriyyat,

haciyyat ve tahsiniyyat" şeklinde üç ana kısma ayrılan maksatlar, Gazali'den iti­

baren literatürde ancak kıyas içerisinde illeti tespit yollarından münô.sebe bah­

sinde yer bulabilmiştir. Bu tutum Hanefi usUl geleneği için de böyledir.

Fılah UsUlü ve Mantık

Fılah usUlü eserlerinin telifinde, V. yüzyıldan sonra Yunan mantığının bazı

bölümlerinin esas alındığı bilinmektedir. Gazali'nin fıkıh usülüne dair son ese- ,

rine Yunan mantığını muhtevi bir mukaddime koyarak tanımla ilgili mantığın ilkelerini tartışması51 ve yine ondan yarım asır önce İbn Hazm ez-Zahiri'nin

(456/1062) konuyla ilgili adımlan atması başlıca ömeklerdir.52 Bu durumun,

aslında, V. yy. sonuna gelindiğinde, III. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Yu­

nan felsefesinden yapılan çevirilerin asimile edildiğini göstermesi bakımından

da anlamlı olduğu, ancak, çeviri faaliyeti başladığında, fıkıh nazariyeleri temel

özelliklerini oluşturmuş olduğundan, fıkıh usıllünde Yunan mantığından yapı­

lan alıntılardaseçici davraruldığı ifade edilmektedir.53

SO Şatıbi, el-Muvafaklıt, I, 22-23; III, S, 42 vd, 331, 332. Aynca bk.: Haçkalı, Abdurrahman, Şatıbf'de Maklısıd ve Fıkıh Usulü, İstanbul, 2010, s. 91 vd.

Sl Gazali, Ebu Hamid, el-Mustasfa min llmi'l-Usül, Medine 1413, s. 30 vd. Geniş bilgi için bk.: Neşşar, Ali Sami, Menahicu'l-Bahs Inde Mufekkiri'l-lslam, Daru'l-Fikri'l-Arabi 1947, s. 135 vd.; Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, s. 39-40; a. mlf., "Mantık, Formel Ka­nıtlar ve Kanıtlan n Sünni Fıkıh nminde Formel Hale Getirilmesi", çev. Bilal Aybakan, Marmara üniversitesi llahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 16-17, 1998-1999, ss. 195-236.

S2 Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, s. 137.

S3 Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, s. 132-133. Fakibierin Yunan mantığına dair tuhrmlan için bk.: Neşşar, Ali Sami, Menahicu'l-Bahs Inde Mufekkiri'l-İslam, s. 139 vd.

" <:ı ı~·l 305 1·:7.61c • "

·-- · ~ . --·--- .. , . -~-------,...---- ~---- ·

Page 14: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

* ı Uluslararası SERAHSI SEMPOZYUMU

Salim Yefüt'a göre Gazali'nin mantığa yer vermesi, ilmi tartışmanın metodu

kabul edilen cedelin üslılbunu olgunlaştırmak ve desteklemek içindir.54 Onun

mantığa müracaatında aklı tamamen reddeden ve 'masum imam'ın haberini ka­

bul eden ismaili-batıntlerin tutumunun da etkisi vardır. Onlqrın a1al karşıtlığına

mukabil Gazali, akıl ile naklin uyum içerisinde olduğunu göstermek istemiştir. 55

Ancak, Gazali'den itibaren mantık, sadece fı1ah usOlü ilmi için değil bütün

nazari ilimler için metodolajik anlamda bir esas kabul edilmiş ve artık hakim

temayül, metodolajik açıdan mantığın prensiplerini esas almak şeklinde oluş­

muştur.56

Fıkıh usOlünün Yunan mantığının kuralları doğrultusunda yazılmasına

karşı çıkan İslam alimleri olmuştur. Bu itirazların temelinde şer'i ilimlerden

olan fıkıh usOlünün genel ve ya bana bir ilim sistemine adapte edilmesinin yan­

·, lış olacağı düşüncesi vardır.57 İbn Teymiyye'nin sistemarize ettiği58 ve Suyılti '-

gibi alimierin desteklediği bu yaklaşım, aynı zamanda İbn Abdisselam ve Şatıbı

gibi çalışmalarında "makasıdu'ş-~eıi'a'yı esas alan alimierin de tutumunu yansı­

tır. Aşağıda vereceğimiz görüşleri de dikkate alındığında Şatıbi'nin, fı1ah usıllü­

nün Yunan mantığı esas alınarak telif edilmesine karşı tavır aldığını söylemek

mürnkündür.59 Onun bu tutumunda, fı1ah usıllü telifinde kelam ve mantığın

etkisinden uzak kalriıaya özen göstermiş olan Hanefi fı1ah usıllü telif gelene­

ğinden istifade etmeye çalıştığı, eserinin mukaddimesindeki sözlerinden anla­

şılmaktadır.

Şatıbi'nin Yunan mantığının şer'i ilimlerde mi'yar olarak alınmasına karşı

ileri sürdüğü itirazları kısaca zikretmekte yarar vardır. Zira bu itirazların karşı­

sına kendi önereceği usıllü koyacak ve bu usıllde Haneillerin metodunu dikkate

alacaktır.

54 Salim Yefilt, Haferiyyô.tu'l-Ma 'rifeti'l-Arabiyyeti'l-İslamiyye, s. 215. SS Salim Yefilt, Haferiyyô.tu'l-Ma'rifeti'l-Arabiyyeti'l-İslamiyye, s. 215-216. 56 Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theoies, s. 141-142; Köksal, A. Cüneyd, Fıkıh Usülü-

nün Mahiyeti ve Gayesi, İstanbul2008, s. 24, 74, 126, 159, 161. 57 Köksal, Fıkıh Usülünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 153. . 58 İbn Teymiyye, Takıyyuddin, er-Red ale'l-Mantıkıyyin, Beyrut 1993, I, 35 vd. 59 Aynca bk.: i\lemi, Abdurrahman, Menhecu'd-Dersu'd-Delô.lf ınde'l-İmô.m eş-Şö.tıbi, Fas 2001, s.

66.

" Q ı e:cı·l 306 1·~~~ $ ••

Page 15: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

BEŞİNCi OTI:!!tU!\-!

Şatıbi, fıkhi istidlalde mantık ilmine ait kurallann geçerli olmadığını ve şer'i

ilimlerin lJlantık ilmi esaslan üzerine bina edilemeyeceğini söyler. Onun bunda

dayandığı birkaç esas vardır:

1- Kur'an ve sünnet am ele yönelik ilme önem vermiş olup selefin metodu

da bu yöndedir.60 Dolayısıyla fıhh usUlü için de bu yaklaşımının esas alınması

gerekir.

Şatıbi'nin fıkıh usUlünün mevzüunu belirlemesinde de bu bakış açısı etki­

lidir. Ona göre furü-u fıkıhtan bir meselenin veya şer'i adabın bina edilmediği

veya buna yardımcı olmayan şeyler fıkıh usülünde ancak ariyeten yer alırlar.

Usülün fıkha izafe edilmesi, fıkha yardıma olduğu ve ictihadı tahakkuka yöne­

lik olduğu içindir. Bu nedenle, vaz'ın başlangıa, mübahlığın teklifi hüküm olup

olmaması, madümun ernredilmesi, Peygamberimizin peygamberliğinden önce

bir şeriat ile amel edip etmediği gibi hususlar fı.luh usülünden çıkanlmalıdır. Dil

ile ilgili birçok nahiv ve iştikak meselesi de böyledir.61

Dolayısıyla Şatıbi'nin, "amel"i dikkate almayarak "bilginin kendinde değerli

olduğu" kabulüne dayanan, 62 teorik ve aslı şer'i olmayan bir ilmin fı.luh usülüne

hakim kılınınasma karşı çıkmasını ve pratiği esas alan Hanefi usUlüne atıfta

bulunmasını tabii görmek ge!ekir.

2- Ümmflik: Şatıbi'ye göre ümmilik; dinin/Kur'an'ın, okuma yazma bilme­

yen Araplann da anlayabileceği şekilde gelmiş olması demektir. 63 D inin zorlaştı­

rılmaması ve insaniann aniayıp uygulayabilecekleri bir konumda olması açısın­

dan İslam, hükümlerinde muhataplannın ümmlliğini dikkate almıştır. Şatıbi,

şer'i meseleleri, mantığın ince ve uzmanlık gerektiren prensiplerine riayet ede­

rek ortaya koymayı ve bu tür kaidelere bağlamayı ümrnilik vasfına aykırı bulur.

Ona göre İslam, anlaşılına bakımından ümmiliğe uygundur. Bu, aynı zamanda,

hem 'maslahata riayet'64 hem de 'güç yetirilemeyen şeyin teklif edilmeyeceği'

60 Şatıbi, el-Muv/ifaklit, I, 41, 54 vd., 61 vd. 61 Şatıbi, el-Muvlifaklit, I, 39-41

62 Köksal, Fıkıh Usa/ünün Mahiyeti ve Gayesi, s. 157. 63 Wa"el b. Hallaq, A History oflslamic Legal Theories, s. 171. Geniş bilgi için bk.: Baltaa, Burhan,

Şlitıbi'nin Kur'lin'ı Yorumlama Yöntemi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2005, s. 120 vd.

64 Şatıbi:ei-Muvlifaklit, II, 379, 397.

----- ---··--··--·· .. ··--·-·-- · ·.·· ·-··· --··--·---- ....•• ·----~· -;"-·-.. .-..- ·---.-·- -- ·

Page 16: Ulıus]arraras] §eraJhs] SempozytUmu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D220595/2013/2013_HACKALIA.pdf · (Chaumont, 'fntroduction a liı Lecture du Kitap al-Luma' fa Usul al-Figh

* ı Uluslararası SERAHSİ SEMPOZYUMU

kaidelerinin de gereğidir.65 Nitekim selef alimleri kolay ve anlaşılır olan yolu

seçmişlerdir. 66

3-Akli deliller nakli delilZere tabidir: Şatıbı'nin anlayışında akli dehller, delale­te bağımsız olarak kullarulınaz, şer'i dehllere hakim ve mi'yar olamazlar. Çünkü inceleme/tetkik dini bir konuda yapılmaktadır. AlaJ. ise şer'i/dini konularda hü­

küm koyucu değildir.67

Sonuç Yerine

Bu çalışmamızda, Serahsi özelinde fıkıhçı usül yazım tarzı ile Şatıbl'nin fı­

kıh usülü telifinde esas almaya çalıştığı tutum ve yöntemlerin benzerlikleri ve farklılıklan üzerinde durmaya çalışbk.

Hanefi fıkıh usülü geleneğinde, fıkıh usülünün furü' hükümlerinin istilaa­sma dayanması, bu nedenle usülün furü'a yönelik ve ~ru· ile iç içe olması, is­

, tikra sonucu asıllara ulaşılması, kelam ve dolayısıyla mantığın etkisine mesafeli "durması gibi özellikleri Şatıbı'nin usülünde dikkate aldığını ve bu yaklaşımdan

istifade ettiğini söylemek mümkündür. \

Bu prensipiere de atıfta bulunarak Şatıbi, makasıd nazariyesini temelien-

dirmiş ve makasım esaslan fıkıh usülüne hakiıp balaş haline getirmiştir.

Şatıbl'nin Yunan mantığına karşı duruşu ve Hanefilerin metoduna atıf­ta bulunması, genelde şer'i-nakli ilimler geleneği ve özelde de fıkıh usülü ilmi üzerinde yeniden düşünmerrrize fırsat sunmaktadır. Bu değerlendirme, Yunan mantığının şer'i-nakli ilimler geleneğinde ve fıkıh usülünde mi'yar alınmasının

muhasebesinin yapılması ve bu ilimierin teorik.leşmesi yönündeki etkisi üzerin­de yoğunlaşmalıdır.

65 Şatıbi, el-Muvafakıit, ll, 397. 66 Şatıbi, el-Muvafakat, I, 53-54.

67 Şatıbi, el-Muva{akiıt, rv. 294.