tkbb.org.tr · 2021. 1. 19. · metin Özdemİr tkbb yönetim kurulu başkanı baŞkan’dan....

88

Upload: others

Post on 05-Feb-2021

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 4

    Yıl:4 Sayı: 22 I Kasım-Aralık 2020

    10

    2412

    18

    36

    KATILIM BANKACILIĞI, PANDEMIYE RAĞMEN VERIMLI BIR YIL GEÇIRIYOR

    GELENEK VE MODERN ARASINDA “ISLAMI FINANS”

    EKONOMIDEKI V TIPI TOPARLANMA, PIYASALARIMIZI OLUMLU ETKILEDI

    COVID-19 DÖNEMINDE FON AKIŞLARI VE KATILIM ESASLI FONLAR

    Y O R U M

    M E V Z U A T

    R Ö P O R T A J

    D O S Y A

    K A P A K

    IFM, ÜRETIM TEMELLI EKONOMIYI TEŞVIK EDECEK

    İcindekiler

    30KATILIM BANKALARINDA LIKIDITE RISKI

    M A K A L E

  • 5

    54

    82

    62

    46

    ALTIN, YATIRIMCISI IÇIN “GÜVENLI LIMAN” MI?

    BASRA KÖRFEZI’NDE BIR INCI: BAHREYN

    IBOR GEÇIŞI, SUKUK PIYASASINA NASIL ZORLUKLAR GETIREBILIR?

    ISLAM HUKUKUNDA AKIT TEORISI

    Y O R U M

    R O T A

    M A K A L E

    42KATILIM FINANS

    SEKTÖRÜNE ÖZEL ÇÖZÜMLER ÜRETIYORUZ

    70KATILIM FINANS, ÜLKE PANORAMASI YAZI DIZISINE BAŞLIYOR

    Ü L K E PA N O R A M A S I

    M A K A L E

    B A H R E Y N

  • 6

    TKBB Adına İmtiyaz SahibiOsman Akyüz

    Danışma Kurulu

    Metin Özdemirİkram Göktaş

    Melikşah UtkuNevzat Bayraktar

    Ufuk UyanMurat Akşam

    Temel HazıroğluDr. Ahmet Albayrak

    Genel Yayın Yönetmeni

    Aydın Yabanlı

    Yayın KuruluTKBB İletişim Komitesi

    M. Esad DoğanlıFatih Demircan

    Fatih KamaşoğluElif Bilge CeylanYusuf Armağan

    Ömer Berkli

    MerkezSaray Mh. Dr. Adnan Büyükdeniz Cd. Akofis Park C Blok

    No:8 Kat:8 34768 Ümraniye / İSTANBULT: +90 ( 216 ) 636 95 00 (pbx)

    [email protected]

    Genel DirektörMustafa Özkan

    Editörler Cem Eker, Gültuğ Erdöl, Serdar Ergün

    Sanat Yönetmeni Merve Aktaş

    Dijital Medya UzmanıMeryem Özkan

    Katkıda Bulunanlar Beyza Nur Avcı

    Ticari İşler DirektörüÖmer Arıcı

    Finans Sorumlusu Mine Demirkan

    Yayın TürüSüreli yayınİki ayda bir yayınlanır BaskıSeçil Ofset100. Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar No:77, Site Sk.,34218 Bağcılar/İstanbulTel: 0212 629 06 15www.secilofset.com.tr

    YAPIM

    /katilimfinansdergisi @KatilimFinans /katilimfinansdergisi

    TKBB’nin Kurumsal İletişim Yayınıdır. Bu dergide yer alan yazılar, aksi belirtilmedikçe Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin resmi görüşünü yansıtmaz, imzalı yazılarda belirtilen görüşler sadece yazarlarına aittir.

  • 7

    Katılım Finans Kurumları, Yeni Ekonomi Programı’ndaki üretim, yerli ve milli hamleler, teknoloji ve istihdama yönelik hükümetimizin atacağı adımlar doğrultusunda, katma değerli projelere destek vermeye ve öncülük etmeye devam edecektir

    2023 hedefleri doğrultusunda yeni yol haritası olan YEP, COVID-19 salgınının ekonomimize yönelik olumsuz etkilerini ciddi oranda azaltırken, güçlü ve istikrarlı büyüme sürecinde yeni adımları beraberinde getirecektir.

    Katılım Finans Kurumları, Yeni Ekonomi Programı’ndaki üretim, yerli ve millî hamleler, teknoloji ve istihdama yönelik hükûmetimizin atacağı adımlar doğrultusunda, katma değerli projelere destek vermeye ve öncülük etmeye devam edecektir. Bizler de ülkemizi, ekonomide bir üst lige çıkaracak, sürdürülebilir büyüme modelini tesis edecek tüm politikaların başarıya ulaşması için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz. Katılım finans sisteminin küresel avantajlarını, güçlü potansiyelini ve istikrarlı yükselişini, ülkemizin gelişimine katkı sunacak vizyonda tüm paydaşlarımız ile birlikte en iyi şekilde değerlendireceğiz. Türkiye 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlerken, Yeni Ekonomi Programı’nın ülkemize, milletimize ve ekonomi camiasına hayırlı olmasını diliyorum.

    Allah’a emanet olun…

    C OVID-19 salgını ile dünya genelinde sosyal ve ekonomik hayatın işleyişi önemli ölçüde değişime uğrarken, ekonomideki iş yapış şekillerinin, davranışların ve tercihlerin yeniden şekillenmeye başladığını gözlemlemekteyiz. Tüm dünya bu ortamdan çıkışın anahtarını aradığı dönemde Türkiye, sağlık sistemindeki güçlü alt yapısı ve ekonomi yönetiminin attığı kararlı adımların etkisiyle global ölçekte pozitif olarak ayrıştı.

    2020 yılının sonuna doğru yaklaşırken, Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak ‘Yeni Dengelenme, Yeni Normal, Yeni Ekonomi’ ana temasıyla, 2021-2022-2023’ü kapsayan üç yıllık ‘Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) açıkladı. Sayın Bakanımızın açıklamasında; “katma değerli üretimi destekleyecek iş süreç ve modellerini yaygınlaştırmak, yenilikçi, ihracata dayalı, insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli” ne vurgu yaptı. Ülkemizin

    Merhaba,

    Yeni Ekonomi Programı Gücümüze Güç Katacak

    Metin ÖZDEMİRTKBB Yönetim Kurulu Başkanı

    B A Ş K A N ’ D A N

  • Faizsiz finansal kuruluşlarda denetim, finansal raporlama ve muhasebe alanındaki eksiklikleri gidermeyi amaçlayan; Faizsiz Finans

    Kuruluşları Muhasebesi Tek Düzen Hesap Planı ve AAOIFI Standartları Çerçevesinde yayımlandı.

    www.tkbb.org.tr

    tkbbilan4.pdf 1 3.11.2020 11:00

  • 9

    Kapak konumuzu, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin faaliyete geçmesiyle birlikte Türkiye’nin faizsiz finans sektöründeki payının nasıl şekilleneceği üzerine kurguladık

    Katılım Finans, Yeniliklerine Devam Ediyor

    Editör’den

    COVID-19 pandemisinin gölgesinde geçirdiğimiz meşakkatli bir yılı geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Günlük rutinlerimizin, hijyen algımızın ve iş yapış şekillerimizin hızlı bir şekilde dönüşüme uğradığı böylesi bir dönemde değişmeyen tek şey dergimize gösterdiğimiz titizlik oldu. 22. sayımızda da bu düstur ile ilerleyerek 2020’nin son sayısını sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

    İzninizle yeni sayımızda yer verdiğimiz başlıklara, kısaca değinmek istiyorum. Dergimizin kapak konusunu, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin (İFM) faaliyete geçmesiyle birlikte Türkiye’nin faizsiz finans sektöründeki payının nasıl şekilleneceği üzerine kurguladık. Merkez’in aktif hâle gelmesiyle birlikte İstanbul’un finans merkezi olma hedefine hızlı adımlarla yaklaşacağını belirten Dr. Taha Eğri, konuyu tüm yönleri ile detaylandırdı. 22. sayımızın kapak röportajını SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile aktüel röportajlarını ise Architecht Genel Müdürü Dr. Mücahit Gündebahar ve DEİK/Türkiye-Bahreyn İş Konseyi Başkanı, Bank of Bahrain and Kuwait (BBK) Türkiye Direktörü Bilgün Gürkan ile gerçekleştirdik. Taşkesenlioğlu, Türk sermaye piyasalarındaki son durumu, SPK’nin son dönem çalışmalarını ve faizsiz finans sektörünün kaydettiği başarıyı tüm hatları ile değerlendirdi. Dr. Mücahit Gündebahar, bilişim sektöründe faaliyet gösteren Architecht’in kuruluş hikâyesini ve katılım bankacılığına sunduğu hizmetleri detaylandırdı. Bilgün Gürkan ise

    BBK’nin hedeflerini ve ülkemizdeki çalışmalarını anlattı. Her üç isme de deneyimleri ile değerli düşüncelerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür ediyoruz. Ayrıca İslami finansı geçmişten günümüze masaya yatıran Prof. Dr. Ömer Karaoğlu’na, katılım bankalarındaki likidite riskini detaylandıran Doç. Dr. Gökhan Işıl ve Dr. Ufuk Alkan’a, katılım esaslı fonların COVID-19 dönemindeki son durumuna değinen Hamit Kütük’e, akit kavramını anlatan Prof. Dr. Orhan Çeker’e, akıllı sözleşmeleri İslami finans açısından değerlendiren Fatih Coşkun’a, altın yatırımlarının dünü ve bugününü analiz eden Mehmet Ali Yıldırımtürk’e ve Türkiye’deki işletme eğitimini irdeleyen Prof. Dr. Ömer Torlak’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

    22. sayımızla Bahreyn ile başlangıcını yaptığımız ülke panoraması bölümünü de bu vesileyle istifadenize sunuyoruz. Sözlerime son verirken Katılım Finans’ın 2021 itibarıyla Türkçe-İngilizce olarak yayınlanacağının da müjdesini vermek istiyorum.

    Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere…

    Sağlıkla kalın..

    Değerli okurlarımız,

    Gültuğ Erdöl Editör

  • 10

    Y O R U M

    İçerisinde bulunduğumuz sene, pandemi dolayısıyla zor bir yıl oluyor. Türkiye ve tüm dünya her alanda mücadeleyi gerekli kılan çetin bir süreç yaşadı. Fakat ülkemiz, pandemi konusunda tahminlerin de ötesinde başarılı bir sınav verdi. Milletimiz, Sağlık Bakanlığımız ve devletimiz de bu mücadeleyi hakkıyla yürüterek salgın ile mücadeledeki kararlılığını göstermiş oldu.

    HAZİRAN AYI İTİBARIYLA EKONOMİDE BARİZ BİR CANLANMA YAŞANDI Ekonomik anlamda ise yılın ilk yarısında sıkıntılı bir dönem yaşandı. Özellikle mart, nisan ve mayıs ayların-da pandemi nedeniyle ekonomide ciddi bir ivme kaybı olduğunu gördük. Koronavirüsün ekonomik aktiviteleri sekteye uğratması ve iktisadi faaliyetleri azaltması so-nucunda üretim, dağıtım ve turizm gibi birçok ekonomi aktörü olumsuz bir tablo ile karşılaştı. Ancak hamdolsun haziran ayından sonra salgın tedbirlerinin de bir miktar

    yumuşatılması ile birlikte ekonomik aktivitelerde bariz bir canlanma gözlemlendi. Sözünü ettiğimiz bu canlan-ma, ülkenin büyüme rakamlarına da yansımaya başladı. İnşallah seneyi çok küçük bir eksi ile kapatacağız gibi gözüküyor.

    KATILIM BANKACILIĞI, SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNDE YÜKSELMEYE DEVAM EDİYOR Tüm bu gelişmeleri katılım bankacılığı özelinde değerlen-dirdiğimizde ise sektörel açıdan iyi bir yıl geçirdiğimizi belirtmek gerekiyor. Bunu sağlayan en önemli neden ise tüm katılım bankalarının dijital çalışma ortamına hızla uyum sağlamış olması. Özellikle de pandemi süreci bo-yunca tüm bankalarımız, müşterilerinin bütün finansal ihtiyaçlarını eksiksiz ve hızlı bir şekilde yürüterek so-runsuz hizmet sağladı. Ayrıca kamu sermayeli üç katı-lım bankası da sektörün gelişmesine büyük katkı sundu. Böylece şu anki gidişat değerlendirildiğinde katılım ban-

    Katılım Bankacılığı, Pandemiye Rağmen Verimli Bir Yıl Geçiriyor

    Pandemi süreci boyunca tüm bankalarımız, müşterilerinin bütün finansal ihtiyaçlarını eksiksiz ve hızlı bir şekilde yürüterek sorunsuz hizmet sağladı

    TKBB Genel SekreteriOsman Akyüz

  • 11

    www.katilimfinans.com.tr

    kacılığı sektörünün, yılsonuna kadar yüzde 50 civarında bir büyüme sağlayacağı tahmin ediliyor. Mevcut tabloya göz atıldığında ise 24 Eylül itibarıyla katılım bankalarının toplanan fonlarında yüzde 44 büyüme olduğu görülüyor. Bu çok ciddi bir rakam. Yanı sıra kullandırılan fonlarda yüzde 49, TL cinsinden aktif toplamında ise yüzde 48’lik bir artış sözkonusu. Tabii, bu artışın bir kısmının kur yük-selişi ile birlikte geldiğini kabul etmekle beraber ortada bariz bir reel büyümenin olduğu da aşikâr. Hülasa katılım bankacılığı verimli bir sene geçiriyor. An itibarıyla şube sayımız bin 212’ye ulaştı. Bu da mevcut sayıda yüzde 3’lük bir artışa işaret ediyor. Yani dalgalanmaların yaşandığı bir yıl geçirmemize rağmen şube açma faaliyetimize devam ediyoruz. Personel sayımız ise 17 bine çıkmış durumda. Katılım bankalarının sektörden aldığı paya baktığımız-da da toplanan fonlarda yüzde 9, kullandırılan fonlarda yüzde 6,4 ve toplam aktifte yüzde 7’lik bir paya ulaşıldı-ğını görüyoruz. Ayrıca temmuz sonu itibarıyla katılım bankacılığının özvarlığı 26,2 milyara ulaştı. İnşallah bu istikrarlı büyüme, ileriki yıllara da sirayet ederek sağlam bir zeminin temellerini oluşturacak.

    HEM HİZMET ÜRETİYOR HEM DE FİNANSAL BİR ENDÜSTRİ İNŞA EDİYORUZ Birlik olarak sektörün bankacılık anlamındaki ihtiyaç-larını yakından takip ediyor ve mevcut sorunları BDDK ile çözümlemeye gayret ediyoruz. 2015 yılında da yine BDDK ile birlikte sektörün geleceğine yönelik bir çalıştay düzenlemiştik. Buradan elde ettiğimiz çıktıları dikkate alarak katılım bankacılığı için strateji belgesi hazırlamış ve o dönemde kamu otoritesine sunmuştuk. O zamandan bugüne kadar sözkonusu belgede tespit edilen hedeflere ulaşmak adına birçok çalışma yaptık. Sektörün bilinirliğini artırma ve faizsiz finans hizmetlerini çeşitlendirme gibi başlıklarda da hatırı sayılır ilerlemeler sağladık. Ayrıca

    2018’de TKBB bünyesinde bir Merkezi Danışma Kurulu tesis ederek standart geliştirme ve faizsiz bankacılık uygulamaları doğrultusundaki faaliyetleri çözümcü ve profesyonel bir zemine oturttuk. Hâlihazırda ise yeni bir strateji belgesinin hazırlıklarına başladık. Çalışma için bağımsız bir denetim şirketi ile mutabakat sağladık. Bu belge doğrultusunda mevcut hedeflerimizi revize ede-cek ve sektörün aktörleriyle yeni belirlemeler yapacağız. Muhtemelen önümüzdeki on yılı kapsayan bir perspektif oluşturacağız. Henüz gidecek çok yolumuz var. Ancak mevcut potansiyel, bankacılık sektöründe rekabet edebi-lir konuma geleceğimizin sinyallerini veriyor. Zira hem hizmet üretiyor hem de finansal bir endüstri inşa etmeye çalışıyoruz. 35 yıl önce bu işe başladığımız nokta ile şim-diyi mukayese ettiğimizde müthiş bir ivme yakalandığını söylemek, yapılabilecek en doğru yorum olacaktır. Hâlâ bazı noksanlarımız var. Ancak bunları tamamlamak adına son sürat çalışmaya devam ediyoruz.

    SEKTÖRÜN BILINIRLIĞINI ARTIRMA VE FAIZSIZ FINANS HIZMETLERINI ÇEŞITLENDIRME GIBI BAŞLIKLARDA HATIRI SAYILIR ILERLEMELER SAĞLADIK

    % 44BÜYÜME

    24 EYLÜL ITIBARIYLA KATILIM BANKALARININ TOPLANAN FONLARINDA

    OLDUĞU GÖRÜLÜYOR

  • 12

    M E V Z U A T

    GELENEK VE MODERN ARASINDA

    “İSLAMİ FİNANS”Toplumların zamana göre değişen mali

    ihtiyaçları akabinde farklı finansman ilişkileri ortaya çıkmıştır

    İstanbul Üniversitesi İktisat Tarihi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ömer Karaoğlu

    SÜRDÜRDÜĞÜ BIR TÜR IÇ BORÇLANMADIR

    1860’LARADEK

    ESHAM, OSMANLI’NIN XVIII. YÜZYILIN SONLARINDA UYGULAMAYA KOYDUĞU VE

  • 13

    İ slam iktisat tarihinin erken dönemlerinden itibaren tevhidin, adalet ve ahiret merkezli değerler üzerinde geliştiği söylenebilir. Müslüman toplumların tarihsel devreler içinde bu ilkeler ile örtüşen ya da çelişen pratikleri olmuştur. Farklı coğrafya ve kültürler arasında farklılaşan uygulamalarla iktisadi-mali deneyimler ortaya koyulsa da bu durum gerçeği değiştirmemektir. Erken dönemlerden itibaren piyasa, mülkiyet, servet, üretim, tüketim ve bölü-şüm gibi temel iktisadi kavram ve kurumlara ilişkin özgün bir paradigma ortaya konmuştur. Ancak yaşanan mali sü-reçler ve siyasi-askerî gelişmeler neticesinde inişli çıkışlı performanslar gösterilmiştir. Batı’daki bir dizi değişim sonrasında rekabet ve pazarlıklarla süregiden dönemler yaşanmış ve son iki asır içinde Batı karşısında belirgin bir ekonomik daralmaya uğranmıştır. Böylece mağlubiyet ikliminden çıkış yolları aranmış, dolayısıyla geleneksel yapının çözülmesine sahne olunmuştur.

    Toplumların zamana göre değişen mali ihtiyaçları aka-binde farklı finansman ilişkileri ortaya çıkmıştır. İslam’ın erken döneminden itibaren “karşılıklı rızaya dayalı alış-ve-riş” olarak adlandırılmış ticari işlemlerin, borç (kredi) yo-ğunluklu bir karaktere sahip olmadığı aşikârdır. Bu durum insanların borç ilişkileri kurmadığı ya da farklı ödeme imkânlarına sahip olmadığı anlamına gelmemektedir.

    MÜSLÜMANLAR VE ERKEN FİNANSAL İŞLEMLERİslam’ın doğuşundan itibaren dönemin iki önemli gücü olan Bizans ve Sasaniler, bölgelerinde fetihler gerçekleş-miştir. Bu genişleme sürecinde Müslüman toplum, mevcut parasal geleneklerin bir bölümünü tevarüs etmiş, bera-berinde yeni bir ekonomik çevre ve altın-gümüş esaslı parasal sisteme dayalı ticaret ağını getirmiştir. Avrupa ve Bizans’ın parasal darlık yaşadığı dönemde ise Müslüman-ların bastığı altın dinar ve gümüş dirhemler prestij kaza-narak geniş bir ticareti finanse etmeye katkı sağlamıştır. İlk halifeler dönemi sonrasında İslam toplumları; Atlas Ok-yanusu, İspanya ve Çin sınırlarına ulaşan fetihleri sonunda yoğun iktisadi bir alana yayılmışlardır. Üretici, tüccar ve tüketici için ayrıntılı hukuki düzenlemelerin oluşturulduğu bu devrede, tabiatıyla ticarete-yatırıma yönelik finansman ihtiyacı da sözkonusu olmuştur.

    Riba (faiz) yasağıyla birlikte, İslam dünyasında kredi mek-tupları (süftece), poliçeler, emre yazılı senetler ve çek kulla-nılmaya başlamıştır. Batı’nın XI-XII. yüzyıllarda tanışacağı bu tür araçlar, Müslümanların iktisadi faaliyette bulundu-ğu bölgelerde yaklaşık üç asır kullanılmıştır. Mudaraba (emek-sermaye) ortaklığı, Batı literatürüne commenda adıyla transfer edilmiş, yine tarife ve risk gibi bazı finansal terimler de bu şekilde aktarılmıştır.

    GELENEKTEN MODERNE / KARZDAN KREDİYETicari-finansal alanı düzenleyici en önemli ilke olan faiz yasağı, hemen tüm dinlerin ortak kabulü niteliğindedir. Bununla birlikte Orta Çağ Müslümanları faiz mesafesini korumaya devam ederken, Avrupalılar Yeni Çağ başlarında mezhepsel yorumlarla bu sınırı resmî anlamda onaylana-bilir konuma taşımışlardır.

    İslam dünyasında vadeyle satış yapan bir tüccar ya da karz olarak para veren kişi; işlemi kadıya tescil ettirmekte, bunu gösteren bir belge (hüccet) almaktadır. Bu belgede, işleme tanık olanların isimleri de kaydedilmektedir. Devlet adına alım yapıldığında ise bu işle ilgili görevlilerin, devlete ait mukataaları işleten mültezimlerden gerekli parayı tahsil ettikleri ve buna dair o yerin kadısından hüccet aldıkları kaydedilmektedir. Kişiler arası borç işlemlerinde ise borç tanıklığının (şehadet) bir yerden diğerine nakledilmesini sağlayan belgeler, borcu tahsil yetkisi verilen vekiller ve bir başka kişiye ödenmesi şartıyla birine mal vermek ya da verilen borcu bir başka şehirde geri almak (süftece) gibi uygulamalar yaygındır.

    OSMANLI VAKIFLARI, PARA VAKIFLARI VE FİNANSMANKamu ile özel sektör arasında gönüllü çalışan vakıflar, mo-dern devletlerin yapması beklenen mal ve hizmet arzlarını gerçekleştirmek suretiyle birçok yük üstlenmiştir. Muhtaç-ların, dul ve yetimlerin ihtiyaçlarını görmek üzere kurulan sayısız vakıf girişimi vardır. Bunlar aynı zamanda ticari, tarımsal ve sınaî işletmelere konu olmaları bakımından iktisadi hayata üretim, yatırım ve istihdam sağlamışlardır. Vakıf düzeninde finansmanın kaynağını gayrimenkul ve menkul varlıklar oluşturmaktadır. Akar denilen; han, dükkân, arazi, çarşı, hamam vb. gayrimenkuller, vakfın esas konusunu belirlemektedir. Menkuller ise fonların

    RIBA (FAIZ) YASAĞIYLA BIRLIKTE, ISLAM DÜNYASINDA KREDI MEKTUPLARI (SÜFTECE), POLIÇELER, EMRE YAZILI SENETLER VE ÇEK KULLANILMAYA BAŞLAMIŞTIR

    www.katilimfinans.com.tr

  • 14

    M E V Z U A T

    biriktiği sandıklar üzerinden, ödünç faaliyetlerinde yer almaktadır. Vakfedilen gayrimenkul veya menkul mallar asl-ı mal olarak adlandırılmaktadır. Elde edilen gelirlerle (kira gelirleri, menkullerin işletilmesiyle elde edilen nema gelirleri) eğitim, din, sağlık, bayındırlık kurumları ve diğer sosyal hizmetler finanse edilmektedir. Vakıf tecrübesinde, modern devletlerde gördüğümüz hasta, engelli, yoksul, dul, yetim ve yaşlı gibi ihtiyaç sahibi toplum kesimleri-

    ne yönelik toplumsal dayanışma ve yardımlaşma temeli görülmektedir.

    Para vakıflarında ise vakfedilen nakdin aslı korunarak, çeşitli şer’i yöntemlerle işletilmesi ve elde edilen gelirle-rin, kaydedilen ilgili alanlara sarf edilmesi sözkonusudur. Böylece para vakıfları, küçük birikimlerin ihtiyaç sahip-lerine sermaye olarak dağıtılmasında önemli bir işlev görmektedir. Vakfın yönetiminden sorumlu mütevelliler, sağlanan fonların geri ödenmesini temin edebilmek ve vakfı zarara uğratmamak adına çeşitli güvenceler iste-mişlerdir. Rehn-i kavî (sağlam ipotek) veya kefil-i melî (varlıklı kefil) gibi şartlar koyarak işlem yapmaya, güven vermeyenlerle ise iş tutmamaya özen göstermişlerdir. Yine şer’i hadleri (genellikle yüzde 15) aşan borçlanmaları ve açık faiz işlemlerini (ribahorluk) izlemeye alarak engelleme çabası içine girmişlerdir.

    GEÇ DÖNEM OSMANLI/İSLAM FİNANSMAN ÖRNEKLERİKlasik dönem içinde Osmanlı vergi gelir kaynaklarının, “iltizam” ve “malikâne” gibi uygulamalarla kamu finansma-nını sağlamaya çalıştığı bilinmektedir. Osmanlı’nın XVIII. yüzyılın sonlarında uygulamaya koyduğu ve 1860’lara dek sürdürdüğü bir tür iç borçlanma uygulaması olan “esham” da bunlardan biridir. Esham; devletin vergi gelir kaynak-larını konu almaktadır. Bu işlem devlete ait bazı vergi kaynaklarının yıllık parasal gelirlerinin sehimler (pay) biçiminde ve “muaccele” (peşin) karşılığı özel şahıslara ömür boyu satılmasıdır.

    20 MİLYON GURUŞA ULAŞMIŞTIR

    “MEMLEKET SANDIKLARI” ADIYLA BILINEN FON HAVUZLARININ SERMAYESI, 1867 SONU ITIBARIYLA

  • 15

    Mehmet Genç, bu uygulamanın hukuki anlamda faiz olup olmadığı konusunun tartışmaya açık olduğunu ancak günümüz pratiği açısından faize çok yakın bir niteliğe sahip olduğunu ifade etmektedir. Eshamın, sehim sa-hibinin ömrü gibi belirsiz bir koşula bağlanmasının ise sigorta primine benzer bir yapı taşıdığını kaydetmektedir. 1860’larda satış hacmi artan eshamın, dış piyasalara arzıyla farklılaşarak modern tahvillere benzediği anlaşılmaktadır. Esham, kamu finansmanında dış borç imkânının artışıyla birlikte sona erdirmiştir.

    Başvurulan diğer finansman yöntemleri arasında fon-ların toplandığı ve şer’i yöntemlerle işletildiği sandıklar (avarız, eytam) vardır. 19. yüzyılda Osmanlı çiftçilerinin nakit ihtiyaçları sarraflar, tefeciler veya tüccar tarafından karşılanmış, tarımsal üreticinin finansmanına yönelik olan ilk sandık, Tuna Valisi Mithat Paşa’nın girişimiyle 1863’te kurulmuştur. “Memleket Sandıkları” adıyla bilinen bu fon havuzlarının sermayesi, 1867 sonu itibarıyla 20 milyon guruşa ulaşmıştır. Boş arazilerin işletilmesi, ürünlerin satışı ve üye çiftçilerin aidatları gibi kaynaklardan sermaye oluşturan bu kurumlar, batık krediler nedeniyle sıkıntı çekmeye başlamıştır. Bu sebeple sandıklara, öşrün onda biri oranında ek vergi konarak 1883’te “Menafi-i Umumiye Sandıkları” adıyla sürdürülmeye çalışılmış fakat mali sıkın-

    tılar sonrası, 1888’de Ziraat Bankası’na dönüştürülmüştür. Sözkonusu arayışlar, sadece iktisadi-finansal alana değil neredeyse tüm toplumsal alanlara sirayet etme eğilimi-ni temsil etmektedir. Müslümanların kendi değerler sis-teminden hareketle geliştirmeye çalıştıkları ve önemli örneklerini de ürettiği siyasi-iktisadi-kültürel varlıkları,

    VAKIF DÜZENINDE FINANSMANIN KAYNAĞINI GAYRIMENKUL VE MENKUL VARLIKLAR OLUŞTURMAKTADIR. AKAR DENILEN; HAN, DÜKKÂN, ARAZI, ÇARŞI, HAMAM VB. GAYRIMENKULLER BUNLARDANDIR

    www.katilimfinans.com.tr

  • 16

    M E V Z U A T

    son iki yüzyılda yaşanan travmatik gelişmeler sonucu, paradigmatik bütünlüğünden giderek kopmaya yönelerek adaptif karakterli bir duruma evrilmiştir. Bahsi edilen ku-rumların açık ve yaygın biçimde faiz temelli işleyişe sahip kurumlardan ideal anlamda farklılaşmaları mümkün ol-mamakla birlikte çalışma ilkeleri bakımından farklılaşma çabası içinde oldukları teslim edilmelidir. Buradaki temel sorun konvansiyonel iktisadi-finansal sistemi dönüştü-rebilme yönünde sahip oldukları potansiyel ve iradedir. Sorunun bir yönü adı geçen kurumlarla ilgili ise diğer önemli yönü de muhataplarla (müşteri, mudi vb.) ilgilidir. Siyasal otoritenin yaklaşımı yanında toplum kesimlerinin iktisadi hayata ilişkin tutum ve beklentileri de sürecin belirleyicileri olarak öne çıkmaktadır.

    DİLEMMANIN NİTELİĞİ VE ÖNERİLERKüresel iktisat ve finans ağının dayattığı koşullara rağmen Müslüman toplumlar, mensubu oldukları dünya görüşünün ilke ve duyarlılıklarını nasıl ve ne ölçüde temsil edebile-ceklerdir? Kanaatimizce sorun, borç-alacak dinamiği üze-rinden kurgulanan mevcut finans sisteminde, fon toplama ve varlık toplamı içindeki payı artırmaktan daha derin köklerle ilişkilidir. İşleyişin temel karakterini dönüştürmek iddiası “mevcut ekonomik kısıtlar ve sorunlar” gerekçe gösterilerek gerçekçi olmamakla eleştirilirken başkaca bir çıkış yolu da önerilmemektedir. Böylece sistemin yaşadığı krizlere rağmen kendisini yeniden üretmesine dolaylı da olsa katkı sunulmaya devam edilmektedir.

    Sonuç olarak İslami finans, geleneğe yaslanma iddialarına rağmen bir yönüyle geleneği araçsallaştırarak modernin zorlayıcı ya da ayartıcı etkileri altında gelenekten bir tür kopuşu temsil etme riskini de bünyesinde barındırmak-tadır. Müslüman toplumların tarihsel deneyimleri öğretici olmak bakımından olumlu/olumsuz örnekleriyle keşfedil-meyi ve dikkatli bir muhasebeyi gerektirmektedir. Bu ise sözkonusu mirası ne tümüyle kutsayanların ne de onu değersiz sayanların başarabileceği bir iş olacaktır.

    www.katilimfinans.com.tr

    ESHAM; DEVLETE AIT BAZI VERGI KAYNAKLARININ YILLIK PARASAL GELIRLERININ SEHIMLER BIÇIMINDE VE MUACCELE KARŞILIĞI ÖZEL ŞAHISLARA ÖMÜR BOYU SATILMASIDIR

  • ÇocuklaraÖzel

    Dijital Kâşif Kart

    Dijital KâşifMobil Uygulaması

    Dijital Kâşif Hesap

    Görev Mars Oyunu

    Keşfetmekte sınır tanımayan çocuklar, Kuveyt Türk’ün onlara özel hazırladığı Dijital Kâşif Kart,hesap ve mobil uygulaması ile bütçe yönetimini öğreniyor. Siz de çocuklarınızın geleceği için

    Dijital Kâşif ürünleri ile hemen tanışın!

    Oyun, Dijital Kâşif Kart ürününün hediyesidir ve stoklarla sınırlıdır. Detaylar için www.kuveytturk.com.tr’yi ziyaret ediniz.

  • 18

    K A P A K R Ö P O R T A J I

    SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Kurul’un son dönem çalışmalarını ve faizsiz finans sektörünün kaydettiği başarıyı Katılım Finans okurları için değerlendirdi

    Röportaj Gültuğ Erdöl

    Piyasalarımızı Olumlu Etkiledi

    Ekonomideki V Tipi Toparlanma,

    “İstanbul Finans Merkezi, Türkiye ekonomisinin uluslararası vizyonunu ortaya koymaktadır.” diyen Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taş-kesenlioğlu; Türk sermaye piyasalarındaki son durumu, SPK’nin son dönem çalışmalarını ve ülke ekonomisine sağladığı katkıları ayrıca faizsiz finans sektörünün kay-dettiği başarıyı Katılım Finans okurları için değerlendirdi.

    İSTANBUL FİNANS MERKEZİ’NİN 2022’NİN İLK ÇEYREĞİNDE FAALİYETE GEÇMESİ PLANLANIYOR. BÖYLECE EKONOMİNİN KALBİNİN İSTANBUL’DA ATMASI AMAÇLANIYOR. MERKEZİN KURULUŞU VE TÜRKİYE FİNANSINA SAĞLAYACAĞI KATKIYI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?İstanbul Finans Merkezi hem Türkiye ekonomisinin iç dinamiklerine hem de küresel ekonomideki konumu-muza yönelik kapsamlı bir proje olarak düşünülmelidir. Bu projeyle eş zamanlı şekilde Türkiye’de finansal okur-yazarlığın gelişmesi, bireysel ve kurumsal tasarrufların artması, ürün çeşitliliği ile yatırım tercihlerinin ve özel kesim finansmanında sermaye piyasalarının payının art-ması hedeflenmektedir. Ancak, asıl olarak İstanbul Finans Merkezi, Türkiye ekonomisinin uluslararası vizyonunu

  • 19

    SPK BaşkanıALI FUAT TAŞKESENLIOĞLU

    www.katilimfinans.com.tr

  • 20

    R Ö P O R T A J

    ortaya koymaktadır. Küresel ekonomi için stratejik öne-me sahip finansal piyasalar, birçok ülkenin pastadan pay almak için rekabet hâlinde olduğu alanlardır. Türkiye de bu rekabetin önemli oyuncularından birisidir. İstanbul Finans Merkezi, ülkemizin bu alandaki en büyük ham-lesi konumundadır. Proje kapsamında oluşturacağımız kurumsal yapı, uluslararası kabul gören hukuki altyapı, yetişmiş insan kaynağı, her seviyeye uygun finansal ürün ve teknolojilerle İstanbul’un jeopolitik konumu birlikte

    değerlendirildiğinde, İstanbul finans alanında küresel bir marka hâline gelebilecektir. Bu sayede İstanbul; her geçen gün büyüyen ve alternatifler arayan küresel tasarruf sa-hiplerinin, yatırım kuruluşlarının ve finansman ihtiyacı olan şirketlerin buluştuğu bir merkez olacaktır.

    PANDEMİ DÖNEMİYLE BİRLİKTE DÜNYA EKONOMİSİNİN UMULMAYACAK ÖLÇÜDE DEĞİŞİME UĞRADIĞINI GÖRDÜK. COVID-19’UN ÜLKEMİZDE ORTAYA ÇIKTIĞI ANDAN BUGÜNE KADAR TÜRK SERMAYE PİYASALARINDAKİ DEĞİŞİMİ DEĞERLENDİRMENİZİ İSTESEK NELER SÖYLERSİNİZ? BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE TÜRKİYE PİYASALARINI NELER BEKLİYOR? Pandeminin ilk günlerinde küresel ölçeğe yayılan belir-sizlikler, sermaye piyasalarını da etkilemiştir. Fakat buna rağmen olumsuz hava çok kısa sürmüş ve ekonomideki V tipi toparlanmayla eş zamanlı şekilde, sermaye piyasala-rımızda önemli gelişmeler olmuştur. Pandemi sürecinde tasarruf sahiplerinin sermaye piyasalarına yakın ilgi duy-duğu ve yatırım tercihlerinde sermaye piyasası araçlarının ağırlığının arttığı görülmüştür.

    PANDEMIDE, TASARRUF SAHIPLERININ YATIRIM TERCIHLERINDE SERMAYE PIYASASI ARAÇLARININ AĞIRLIĞININ ARTTIĞI GÖRÜLMÜŞTÜR

  • 21

    Şubat 2020’de 1 milyon 289 bin olan hisse senedi yatı-rımcı sayısı, 473 bin kişi artarak Eylül 2020 itibarıyla 1 milyon 762 bine ulaşmıştır. Bu piyasada gerçekleştirilen ortalama günlük işlem hacmi şubat ayında 19,5 milyar TL iken ekim ortası itibarıyla 29,2 milyar TL’ye yükselmiştir. Aynı dönemde menkul kıymet yatırım fonlarının portföy büyüklüğü 135 milyar TL’den, 147 milyar TL’ye yükselirken bu dönemde yapılan dört adet halka arzın büyüklüğü 308 milyon TL olmuştur. Önümüzdeki haftalarda da yeni halka arzların olmasını beklemekteyiz.

    Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) olarak, sermaye piyasala-rına yönelik artan ilginin kalıcı olabilmesi için piyasayı yakından takip etmekte ve onun şeffaflığı ile etkinliğini artıracak düzenlemeler yapmaya devam etmekteyiz. An-cak bunu başarabilmemiz için piyasanın ana aktörü olan yatırımcıların tasarruflarını değerlendirirken özen göster-melerinin, bilgi ve tavsiye açısından yetkili kaynaklardan beslenmelerinin oldukça önemli olduğunu vurgulamak isterim.

    SPK’NİN GÖREVLERİNDEN BİRİ DE BORSA VE BORSA DIŞI UYUŞMAZLIKLARI ÇÖZÜME ULAŞTIRMAK. BU KONUDA SİZLERE ULAŞMAK İSTEYENLER, HANGİ KANALLARI KULLANIYOR? KURUL’A YAPILAN BAŞVURULARIN DEĞERLENDİRME VE SONUÇ AŞAMALARI NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYOR? Öncelikle yatırımcıların, borsa işlemlerine ilişkin şikâ-yetleriyle ilgili Borsa İstanbul’a, borsa dışı işlemleri için ise Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) nezdindeki hakem heyetlerine başvurmaları gerekiyor. Borsa tarafın-dan yapılan incelemeler sonucunda mevzuata aykırılık olabileceği değerlendiriliyorsa Borsa kararını bize gön-deriyor, biz inceliyoruz. TSPB Hakem Heyeti tarafından alınan kararlarda ise TSPB’nin 2020 için 10 bin 390 TL’ye kadar tazmin kararı alma yetkisi bulunuyor. Hakem heyeti kararlarına taraflardan birinin itiraz etmesi veya mevzuata aykırılık bulunması hâlinde karar, TSPB tarafından Kuru-lumuza iletiliyor. Borsa tarafından verilen kararlarda ise

    kararın ilişkin olduğu tutar, belirli bir sınırın üzerinde ise Kurul’a itirazda bulunulabiliyor. Bu durumlarda biz tekrar inceleme yapıyoruz.

    Diğer taraftan, SPK’ye yazılı veya elektronik ortamda bilgi edinme, şikâyet, görüş ve öneri kapsamında da başvuruda bulunulabiliyor.

    SPK, ÜLKEMİZ SERMAYE PİYASALARI HAKKINDA ULUSLARARASI YATIRIMCILARIN BİLGİLENDİRİLMESİ ADINA NE GİBİ ÇALIŞMALARDA BULUNUYOR? TECRÜBELERİNİZDEN HAREKETLE YABANCI YATIRIMCI SAYISINI ARTIRMAK ADINA NELER YAPILMASINI ÖNERİRSİNİZ?Üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşların kamuo-yuyla da paylaşılan sermaye piyasalarına yönelik; anket, rapor, uygulama örnekleri gibi çalışmalarına aktif katılım ve katkı sağlanmaktadır. Özellikle Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Örgütü (IOSCO), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), İslami Finansal Hizmetler Kurulu’nun (IFSB) bu amaçla yürüttüğü sermaye piyasaları özelindeki çalışmalar hakkında, mevcut mevzuat ve uygulamalar ile

    KURULUMUZ, 1988’DEN BERI DÜNYADAKI SERMAYE PIYASALARINI DÜZENLEYICI VE DENETLEYICI KURUMLARIN ÜYE OLDUĞU IOSCO’NUN AKTIF ÜYESIDIR

    www.katilimfinans.com.tr

    19,5 MİLYAR TL’DEN, 29,2 MİLYAR TL’YE YÜKSELMİŞTİR

    PAY PIYASASINDA GERÇEKLEŞTIRILEN ORTALAMA GÜNLÜK IŞLEM HACMI

  • 22

    R Ö P O R T A J

    istatistiki bilgi sağlanmaktadır. Tüm bunlar, uluslararası yatırımcıların karşılaştırılabilir ve güvenilir bilgiye ulaş-masına imkân tanımaktadır.

    Kurulumuz, ülkemizde ya da yurt dışında düzenlenen çeşitli etkinlikler vasıtasıyla da sermaye piyasalarımızın tanıtımını yapmaktadır. Katılınan uluslararası toplantılar-da Türk sermaye piyasalarına ilişkin düzenleme, uygulama ve çeşitli büyüklükler hakkında da bilgi sunulmaktadır. Ayrıca, muadil yabancı kuruluşlarla düzenlenen prog-ramlar vasıtasıyla sermaye piyasalarımıza yönelik bilgi aktarılmaktadır. Bunun yanı sıra sermaye piyasalarımıza ilişkin açıklayıcı bilgiler, mevzuat ve veriler Kurulumu-zun İngilizce web sayfasında kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır.

    Yabancı yatırımcılar açısından, piyasalardaki istikrar en belirleyici özelliklerden biri olmakla birlikte, düzenleme-lerin sade ve net olması, uygulamalardaki tutarlılık, etkin denetim ile gözetim mekanizmalarının oluşturulması ve yeterli bilgi akışının sağlanmış olması büyük önem taşımaktadır.

    SPK, ULUSLARARASI FAALİYETLERE ÖNEM VEREN BİR KURUM. BU BAĞLAMDA AVRUPA BİRLİĞİ, ULUSLARARASI MENKUL KIYMET KOMİSYONLARI ÖRGÜTÜ (IOSCO), EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD), ULUSLARARASI PARA FONU (IMF) VE İSLAMİ FİNANSAL HİZMETLER KURULU (IFSB) GİBİ BİRÇOK KURUM VE KURULUŞ İLE ORTAK FAALİYETLER YÜRÜTÜYOR. BU ÇALIŞMALARIN KAPSAMI VE TÜRK FİNANSINA SAĞLADIĞI KATKILARA DEĞİNİR MİSİNİZ?Kurulumuz, 1988’den beri dünyadaki sermaye piyasala-rını düzenleyici ve denetleyici kurumların üye olduğu IOSCO’nun aktif üyesidir. Örgüt, Sermaye piyasaları ala-nında ortak standartlar belirleyerek bunların uygulanma-sını takip eden Finansal İstikrar Kurulu (FSB) ile iş birliği içerisinde çalışmalarda bulunmaktadır. IOSCO, menkul kıymet piyasalarındaki gelişmelerle ilgili hızlı aksiyon

    alınmasında önemli fonksiyonlar üstlenmiş bir uluslara-rası örgüttür. Kurulumuz da sözkonusu oluşumun gerek politika belirleyici teknik komitelerinde, gerekse karar alma mekanizmasının başında yer alan yönetim kurulun-da üstlendiği görevlerle kurumun yürüttüğü çalışmalarda ilk elden bilgi sahibi olma, değerlendirme ve yönlendirme yapabilme olanağına sahiptir.

    Düzenleme çalışmaları ya da uygulamanın yönlendirilme-sinde en iyi yöntem; ortak yaklaşımların güncel biçimde elde edilebilmesi, sermaye piyasalarını etkileyen konuların hızlı ve kapsamlı şekilde değerlendirilmesidir. Bu sebeple muhtemel sonuçlar ve çözüm yolları hakkında yol gösterici bir perspektif çizebilen IOSCO’nun, Kurulumuz çalışmala-rına katkıları son derece önemlidir. Nitekim COVID-19’la birlikte ülkelerin aldığı tedbirler ve atılan adımlar konusun-da IOSCO ve FSB bünyesinde birçok paylaşım yapılmıştır. Oluşturulan veri bankası ve periyodik olarak düzenlenen bilgi paylaşımına yönelik çevrim içi toplantılar, ülke içi tedbirlerin alınması ve gelişmelerin değerlendirilmesi noktasında fevkalade faydalı olmuştur.

    Benzer şekilde İslami finans alanında standartlar geliştiren IFSB, kurumsal yönetişim ilkeleri açısından OECD, geliş-mekte olan ülkelere yönelik çeşitli analiz ve araştırmalarla karşılaştırılabilir veriler sunan Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların rapor ve çalışmaları da sermaye piyasalarımı-zın mevcut yapısı ve geleceğe yönelik vizyonuna önemli katkılar sağlamaktadır.

    FAİZSİZ FİNANS SEKTÖRÜ VE KATILIM BANKALARI SON DÖNEMDE GÖZLE GÖRÜLÜR BİR BÜYÜME KAYDETTİ. KRİZLERDEN ETKİLENMEYEN YAPILARI SAYESİNDE BİRÇOK MÜŞTERİ TARAFINDAN TERCİH EDİLEN BU KURULUŞLARIN SERMAYE PİYASALARINDAKİ YERİNİ VE SEKTÖRDEKİ ÖNEMİNİ NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?Türkiye’de hem katılım bankacılığı alanında hem de fa-izsiz standartlara uygun sermaye piyasası araçlarında gözle görülür bir büyüme sözkonusudur. Özellikle kira

    % 15,2 İLE 20,4 MİLYAR TL SEVİYESİNDEDİR

    YURT IÇI ÖZEL SEKTÖR BORÇLANMA ARAÇLARI IÇERISINDE KIRA SERTIFIKALARININ PAYI

  • 23

    sertifikaları ve katılım standartlarına uygun pay senet-leri ile katılım fonları en önemli finansal araçlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Yurt içinde tedavülde bulunan ve nominal değeri 134,2 milyar TL olan özel sektör borçlanma araçları içerisinde kira sertifikalarının payı yüzde 15,2 ile 20,4 milyar TL sevi-yesindedir. Eylül sonu itibarıyla BIST 100 endeksine dâhil olan şirketlerin 30 tanesi, katılım standartlarına uygun kabul edilmektedir. Aynı dönemde toplam büyüklüğü 159,3 milyar TL olan emeklilik yatırım fonlarının yüzde 18,5’ine tekabül eden 29,4 milyar TL’lik kısmı, katılım standartlarına uygun fonlardan oluşmaktadır. Toplam büyüklüğü 134 mil-yar TL olan menkul kıymet yatırım fonlarının içerisinde ise katılım standartlarına uygun fonların toplam büyüklüğü 5,6 milyar TL seviyesindedir.

    Faizsiz standartlara uygun enstrümanların büyüklüğü ve gelişimi izlendiğinde arz-talep tarafında uzun yıllardır duyulan bir ihtiyaca cevap verildiği görülmektedir. Ancak yapılan araştırmalara bakıldığında, talep tarafında daha yüksek potansiyelin olduğu ve finansal araçların bilinirliği

    arttıkça sektörün gelişime açık olduğu görülmektedir. Bu konuda SPK olarak faizsiz finansal enstrümanların stan-dartlarını hassas bir şekilde belirlemeye ve yeni finansal fikirlerin faizsiz sisteme uygun bir biçimde sunulabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmaya devam edeceğiz.

    TÜRKIYE’DE HEM KATILIM BANKACILIĞI ALANINDA HEM DE FAIZSIZ STANDARTLARA UYGUN SERMAYE PIYASASI ARAÇLARINDA GÖZLE GÖRÜLÜR BIR BÜYÜME SÖZ KONUSUDUR

    www.katilimfinans.com.tr

  • 24

    K A P A K İKAM Direktörü, Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Taha Eğri

  • 25

    İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM), Türkiye’nin mevcut faizsiz finans sektöründen daha fazla pay almasına imkân sağlayacaktır

    İFM, Üretim Temelli

    EKONOMIYITEŞVIK EDECEK

    www.katilimfinans.com.tr

  • 26

    K A P A K

    A BD ve Avrupa Birliği ülkelerinde 2008 ile 2015 yıl-larında ortaya çıkan ekonomik krizler, dikkatleri tekrardan finans sektörünün üzerine çekmiştir. Küresel finansal mimarinin bir sonucu olarak bu krizle-rin etkisi neredeyse tüm ülkelere tesir etmiştir. Her bir ekonominin sahip olduğu yapısal duruma göre krizin etkileri farklılaşmıştır. Türkiye’de ise 2001 bankacılık krizi sonrasında alınan önlemler ve düzenleyici kurum-ların etkin bir şekilde çalışması sayesinde bahsedilen krizlerden asgari düzeyde etkilenilmiş, finans sektörü de süreci başarılı bir şekilde atlatmıştır. Ancak küresel ekonomideki durgunluk nedeniyle finansal baskı, farklı kanallardan kendini göstermiştir.

    İçerisinden geçtiğimiz COVID-19 salgını hem reel hem de finansal sektörü derinden sarsmıştır. Lojistik ve arz zincirlerinden finansal entegrasyona kadar kapitalist ik-tisadi sistemin kurmuş olduğu iktisadi ağ akışında, salgın dolayısıyla ortaya çıkan kesintinin maliyeti çok yüksek olmuştur. Bir taraftan devletleri ve şirketleri zor durumda bırakan bu kesinti, diğer taraftan mikro düzeyde tüm hane halklarının gelir kaybına uğramasına yol açmıştır.

    FİNANSAL SİSTEMDE ÇOK KUTUPLU BİR DÜNYAYA DOĞRUKüresel ekonomik düzen içerisinde ülkelerin ticaretten ve sermayeden daha fazla pay alma yarışı, kriz dönem-lerinde daha belirgin hâle gelmektedir. Devletlerarası rekabet, farklı bir çalışma alanı olsa da özellikle II. Dünya Savaşı sonrası şekil değiştirmiş ve askerî güçten daha çok

    BLOCKCHAIN, YAPAY ZEKÂ VE ELEKTRONIK PARALAR GIBI GELIŞMELER, GELENEKSEL SISTEMI AŞARAK YENI MERKEZLERIN ORTAYA ÇIKMASINA IMKÂN SAĞLAMAKTADIR

  • 27

    www.katilimfinans.com.tr

    yumuşak güç mücadelesi şekline dönüşmüştür. Bretton Woods toplantısı sonrası savaşın galiplerince çizilmiş bir finansal mimari hâlen etkinliğini sürdürmektedir. Ancak her geçen gün yeni ekonomik merkezlerin meydan oku-malarıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Blockchain, yapay zekâ ve elektronik paralar gibi gelişmeler, geleneksel sistemi aşarak yeni merkezlerin ortaya çıkmasına imkân sağlamaktadır. Giderek artan bir şekilde çok kutuplu bir finansal sisteme doğru yol alınmaktadır. Bu noktada Batı dışından yeni ekonomiler yükselmekte ve bunlar iktisadi sistemin ağırlık merkezi olmaya çalışmaktadır. Uluslararası finans merkezleri de bu bağlamda ülkelerin rekabet ettiği bir alana dönüşmüştür. Tarihsel ve stratejik konumları dolayısıyla öne çıkan merkezler olduğu gibi devlet politikası yoluyla kurulmuş merkezler de bulun-maktadır. Londra ve New York, kapitalist sistemin gelişim sürecinde önemli iki üs olmaları dolayısıyla bugün doğal finans merkezi konumundadır. Dubai Finans Merkezi ise bir devlet politikası aracılığıyla kurulmuştur. Diğer taraf-tan Şanghay hem uluslararası mal ticaretinde geldiği yer hem de devlet politikalarındaki desteklerle uluslararası finans merkezleri sıralamasında Tokyo’nun ardından dördüncü sırada yer almaktadır.

    İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) projesi, 2009 yılında Resmî Gazete’de yayımlanan bir strateji belgesiyle hayata geçirilmiştir. Türkiye, İFM projesiyle finans alanın-da faaliyet gösteren farklı birimleri bir araya getirerek iş akışlarında verimliliği sağlamayı, iş yapmayı kolaylaş-tırmayı ve küresel rekabette daha üst sıralara çıkmayı hedeflemektedir. Sözkonusu proje, kısa vadeli sermaye girişleri yerine uzun vadeli sermaye yatırımlarıyla eko-nomik gelişmeye katkı sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu tür merkezlerin kuşkusuz birçok yönü bulunmaktadır. Sermaye hareketlerinde daha başat bir rol elde etmek, ta-sarruf açığı bulunan ekonomi için sermaye arzı sağlamak, bilgi transferi yoluyla ülkenin altyapısını geliştirmek, beşerî sermaye birikiminin kalitesini yükseltmek ve ben-zeri pozitif dışsallıklarla ekonomik kalkınmayı artırmak

    hedeflenmektedir. Ayrıca yatırımlar için ihtiyaç duyulan sermayenin düşük maliyetlerle elde edilebilecek olması da finans merkezi olma yolunda cazibeyi artırmaktadır.

    İFM PROJESİ, UZUN VADELİ YATIRIMLARI ÇEKMEYİ AMAÇLAMAKTADIRTürkiye ekonomisi, 2001 krizi sonrasında başarılı bir per-formans göstermiş ve en büyük 20 ekonomi içerisinde kendisine yer bulmuştur. Ülkemiz, bu ekonomik etkinlik içerisindeki konumundan daha fazla faydalanmak, İFM projesiyle kısa vadeli sermaye hareketleri yerine uzun vadeli yatırımları çekmek ve sağlanacak güçlü kurumsal yapıyla bunu kalıcı hâle getirmek istemektedir. Ayrıca dış sermaye ihtiyacı nedeniyle ortaya çıkan kırılganlıklar da bu kurumsal mimari içerisinde asgari düzeye indirilmiş olacaktır.

    Uluslararası finans merkezleri arasındaki artan rekabet, bir sıralamayı da beraberinde getirmiştir. Uluslarara-sı Finans Merkezleri İndeksi (Global Financial Centres Index-GFCI), her yıl yayınlanmakta ve elde edilen skor-lar ışığında sıralama yapılmaktadır. GFCI indeksi, ken-di yöntemi içerisinde temelde beş başlıkta merkezleri incelemektedir. Bu alanlar; iş ortamı, beşerî sermaye, altyapı, finansal hizmetler sektörünün gelişmişliği ve şehrin itibarı olarak sıralanmıştır. Finans merkezlerinin bahsi geçen beş alanda rekabetçi olmaları gerekmektedir. Sadece finansal sektördeki gelişmelerin değil, şehrin ya-

    TÜRKIYE, SAHIP OLDUĞU POTANSIYEL AÇISINDAN KÜRESEL ISLAMI FONLARDAN DAHA FAZLA PAY ALABILECEK KONUMDADIR

    TÜRKIYE EKONOMISI, 2001 KRIZI SONRASINDA BAŞARILI BIR PERFORMANS GÖSTERMIŞ VE EN BÜYÜK 20 EKONOMI IÇERISINDE KENDISINE YER BULMUŞTUR

  • 28

    K A P A K

    şanabilirliği de etki gücüne sahiptir. Bu da bir merkezin aslında çok karmaşık bir yapıya sahip olması gerektiği-ni göstermektedir. Her bir başlık altında çeşitli ölçütler getirilmiştir. İş ortamının rekabetçiliği; siyasi istikrar ve hukukun üstünlüğü, kurumsal ve düzenleyici çevre, makroekonomik çevre ile vergi ve maliyet avantajları alt başlıklarında incelenmektedir. Beşerî sermayenin durumu; yetkin çalışanların varlığı, iş gücü piyasasının esnekliği, eğitim ve gelişme altyapısı ile yaşam kalitesi ölçütlerine göre sorgulanmaktadır. Altyapı kalitesinin belirleyicileri; inşaat altyapısı, bilgi ve iletişim altyapısı, ulaşım altyapısı ile sürdürülebilirlik ortamının gelişmiş-liğidir. Finansal hizmetler sektörünün gelişmişliğinin belirleyicileri; farklı finansal hizmetler sınıflarının derin-liği ve genişliği, sermayenin uygunluğu, piyasa likiditesi ile ekonomik çıktıdır. Son olarak şehrin itibarı ise şehir

    markası ve cazibesine, yaratıcılığın seviyesine, çekiciliğe, kültürel çeşitliliğe ve diğer şehirlerle olan göreli durumu-na göre puanlanmaktadır. Bu ölçütlerde meydana gelen gelişmeler, merkezin rekabetçiliğini ve cazibesini artırdığı düşünülmektedir. GFCI sıralamasında İFM, son yıllarda puanlamada kayıplar yaşamakta ve daha alt sıralara düş-mektedir. Burada hesaplamaya konu ülke sayısında her yıl artış olması da etkilidir. İFM, puanlamada düşük bir kayıp yaşasa da değerlendirmeye alınan yeni şehirler dolayısıyla da sıralaması değişmektedir. Son sıralamaya göre İFM, 120 şehir içerisinde 79’uncu sırada yer almıştır. Ancak bahsi geçen ölçütler bağlamında çalışmalar yapılarak daha

    ISTANBUL, BIR KESIŞIM NOKTASI HÂLINE GELEREK TÜRKIYE’YE EKONOMIK VE SIYASI BIR PRESTIJ SAĞLAYACAKTIR

    IFM PROJESI,

    RESMÎ GAZETE ’DE YAYIMLANAN BIR STRATEJI BELGESIYLE HAYATA GEÇIRILMIŞTIR

    2009 YILINDA

  • 29

    www.katilimfinans.com.tr

    üst sıralara çıkmayı sağlayacak politikalar geliştirmek gerekmektedir. İstanbul Ataşehir’de inşa edilen projenin tamamlanmasıyla yeni bir atılım yapılacaktır.

    İSTANBUL ULUSLARARASI FİNANS MERKEZİ VE İSLAMİ FİNANSKüresel finans piyasasında yaşanan gelişmelerden bir tanesi de İslami finansal araçların yükselişidir. Faiz yasağı ve diğer İslami prensipler çerçevesinde geliştirilen finan-sal enstrümanlar hem Müslüman hem de diğer ülkelerde daha fazla yatırım çekmektedir. Burada ilişki çift yönlü işlemekte ve artan ürün çeşitliliği sermaye birikimini sisteme dâhil etmekte, ayrıca artan ilgi yeni ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktadır. 2018 yılında 2,5 trilyon dolara ulaşan faizsiz finans varlıklarının büyüklüğünün, önümüzdeki yıllarda 3 trilyon doları aşması beklenmek-tedir. Bu fonların yüzde 70’i faizsiz bankacılık sektöründe, yüzde 19’u sukuk finansmanındadır.

    Toplam faizsiz finans varlıklarından en büyük payı alan İran, Suudi Arabistan ve Malezya; faizsiz bankacılıkta da sırasıyla 488 milyar ABD doları, 390 milyar ABD doları ve 214 milyar ABD doları varlık tutarlarıyla ilk üç sırayı almaktadır. Türkiye ise yaklaşık 50 milyar ABD doları bir büyüklüğe sahiptir. Türkiye, sahip olduğu potansiyel açı-sından küresel İslami fonlardan daha fazla pay alabilecek konumdadır. Kamu katılım bankalarının sektöre dâhil olmasıyla toplam bankacılık sektöründe katılım banka-cılığının payı yükselse de yeterli seviyede değildir. Bu kapsamda İFM projesi, Türkiye’nin mevcut faizsiz finans sektöründen daha fazla pay almasına imkân sağlayacak-tır. Artan finansal derinlik, ayrıca iç piyasada da katılım bankalarının payının artmasına olanak sunacaktır. Burada kısaca FinTech olarak ifade edilen finansal teknoloji sağlayıcı işletmelere ayrı bir yer ayırmak gerekmektedir. Yeni teknolojilerin finansal sisteme entegre edildiği günü-müz dünyasında bu firmaların gelişmesine yönelik özel teşviklerin verilmesi, İFM projesinin de rekabetçiliğini ciddi oranda artıracaktır.

    İSLAMİ FİNANS, REEL SEKTÖRLE BAĞINI GÜÇLÜ TUT-MAKTADIRİslami finans araçlarının daha fazla kullanımının artması, konvansiyonel finansal sistemin getirdiği kırılganlıkları azaltacaktır. İslam ekonomisi ve kapitalist ekonomi, farklı dünya görüşlerinin iktisadi boyuta yansımasıdır. İslam iktisadi düşüncesi özgün bir sistem inşa etme düşünce-siyle ortaya çıkmıştır. Borç temelli tüketim yaklaşımı-nı ve spekülatif kazanç davranışını besleyen kapitalist ekonomik sistem, sonuçta aşırı finansallaşmaya ve reel ekonomiden kopuşa yol açmaktadır. İslami finans ise özellikle spekülatif finansal araçlardan uzak bir sistem önerisiyle reel sektörle olan bağını güçlü tutmaktadır. Türkiye’nin güçlü kurumsal altyapısı ve hem Batılı hem de Müslüman toplumlarla olan ilişkileri, ekonomik olarak bir avantaj sağlamaktadır. Bu ilişkilerin koordinasyonuyla İstanbul, bir kesişim noktası hâline gelerek Türkiye’ye ekonomik ve siyasi bir prestij sağlayacaktır. Özellikle faizsiz finans araçlarının ülkemizde yaygınlaşması, reel ekonominin daha fazla sermayeye daha kolay ulaşabil-mesine imkân verecektir. İslami FinTech firmalarının teşvik edilmesi, yeni tür finansal araçların gelişmesini ve yurt dışından sermaye girişini arttıracaktır. İFM projesi; özellikle faizsiz fonlara yoğunluk vererek üretim temelli bir ekonomiyi teşvik etme ve böylelikle istihdamı arttırma, toplumsal eşitsizlikleri azaltarak gelir grupları arasındaki makası daraltma imkânına da sahiptir.

    ULUSLARARASI FINANS MERKEZLERI INDEKSI’NIN INCELEDIĞI BEŞ TEMEL BAŞLIK

    • İş ortamı• Beşerî sermaye• Altyapı• Finansal hizmetler sektörünün gelişmişliği• Şehrin itibarı

    GFCI’IN SON SIRALAMASINA GÖRE IFM,

    120 ŞEHİRIÇERISINDE 79. SIRADA YER ALMIŞTIR

  • 30

    M A K A L E

    D ünyada finansal liberalizasyonun hızlandığı 1980’li yıllardan beri bankalar, birçok şirket için önemli bir finansman sağlama kaynağı olarak görülmektedir. Dolayısıyla hem reel sektörün hem de finans sektörünün ekonomik yapı içinde istikrarlı bir şekilde faaliyetlerine devam edebilmesi için bankaların güçlü bir finansal yapıya sahip olmaları büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de 2005 yılın-dan beri hızla gelişmekte olan katılım bankaları da şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamada Türk bankacılık sektörü içindeki ağırlığını giderek artırmaktadır. Türkiye’de 2020 yılı ikinci çeyrek itibarıyla faaliyette bulunan beş katılım banka-sının aktif toplamı 351,4 milyar TL, kredileri toplamı 214,4 milyar TL ve toplanan fonlar toplamı ise 265,5 milyar TL tutarına ulaşmıştır.

    İSLAMİ BANKALARIN MARUZ KALDIĞI RİSKLERLiteratürde yapılan çalışmalar incelendiğinde, İslami bankala-rın kullandırdıkları kredilerin artmasıyla birlikte bu kurumların maruz kaldığı risklerin de giderek artmaya başladığı öngö-rülmektedir. Bazı çalışmalarda İslami bankaların karşılaştıkları risklerin geleneksel bankaların karşılaştıkları risklerle paralellik

    gösterdiği ileri sürülmektedir. Diğer taraftan yine başka bir çalışmaya göre İslami bankaların maruz kaldığı riskler, iki başlık altında toplanmaktadır. Birincisi, İslami finans pren-siplerine uygun olarak geleneksel bankalara benzer yönleri açısından karşılaştıkları risklerdir. İkincisi ise İslam hukukunun ve ilkelerinin bir arada uygulanması neticesinde karşılaşılan tehlikelerdir.

    İslami bankaların finansal aracı olarak faaliyetlerine devam ederken maruz kaldığı risklerden birisi de likidite riskidir. Bankalar açısından likidite, yükümlülüklerin ve borçların za-manında ödenebilmesi olarak kabul edilmektedir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre likidite riski ise genel olarak bankaların nakit giriş ve çıkışlarının doğru bir stratejiyle belirlenememesi sonucunda likidite sıkışıklığı ve ödeme güçlüğü durumuna düşmeleri olarak tanımlan-maktadır.

    LİKİDİTE KAVRAMI VE ALT BAŞLIKLARILikidite kavramı; merkez bankası likiditesi, fonlama likiditesi ve piyasa likiditesi olmak üzere temel olarak üç başlık altında

    Likidite riskinin belirlenmesi, bankaların piyasa risklerine karşı pozisyon almalarında büyük önem taşımaktadır

    KATILIM BANKALARINDA LIKIDITE RISKI

    Marmara Üniversitesi Bankacılık Bölümü Doç. Dr. Gökhan Işıl, Marmara Üniversitesi Bankacılık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ufuk Alkan

  • 31

    KÜRESEL BAZDA ISLAMI FINANSIN,

    AŞAN BIR HACME ULAŞTIĞI TAHMIN EDILMEKTEDIR

    2,5 TRİLYON DOLARI

    incelenmektedir. Merkez bankası likiditesi, finansal sistemin ihtiyaç duyduğu likiditenin merkez bankası kaynakları tarafın-dan karşılanarak ekonomik sisteme aktarılmasıdır. Fonlama likiditesi, bankaların nakit giriş ve çıkışlarını planlaması ne-ticesinde yükümlülüklerini zamanında yerine getirebilmesini ifade etmektedir. Piyasa likiditesi ise varlıkların, fiyatı en az etkileyeceği şekilde en düşük maliyetle alınıp satılmasını ifade etmektedir. Piyasa likiditesindeki ani azalmalar, para politikası araçlarının kullanılmasında kısıtlama oluşturabilmekte ve aza-lan likiditeden dolayı varlıkların fiyatlarındaki olası değişimler kur, faiz ve enflasyon beklentileri gibi temel göstergelerde belirsizliklere sebep olabilmektedir. Bundan dolayı, merkez bankalarının uyguladıkları likidite politikaları finansal istikrar bakımından büyük öneme sahiptir.

    LİKİDİTE RİSKİNE YÖNELİK STANDARTLARAmerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 2008 yılında başlayıp daha sonra dünyanın büyük bir kısmını etkileyen küresel finans krizine kadar, Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank of International Settlements-BIS) tarafından likidite riskine pek önem verilmemiştir. Krizin başlamasından sonra Basel Ko-mitesi (Basel Committee on Banking Supervision) tarafından 2008 yılında likidite riski yönetiminin temel ilkeleri belirlenmiştir. BIS tarafından belirlenen bu kriterler çerçevesinde, Basel III uzlaşısında likidite riskine yönelik standartlar getirilmiştir. Basel III uzlaşısında belirlenen temel likidite riski standartları, likidite karşılama oranı (liquidity coverage ratio-LCR) ve net istikrarlı fonlama oranıdır (the net stable founding ratio-NSFR). Likidite

    MERKEZ BANKASI LIKIDITESI, FINANSAL SISTEMIN IHTIYAÇ DUYDUĞU LIKIDITENIN MERKEZ BANKASI KAYNAKLARI TARAFINDAN KARŞILANARAK EKONOMIK SISTEME AKTARILMASIDIR

    www.katilimfinans.com.tr

  • 32

    M A K A L E

    karşılama oranı, bankaların belirli stres senaryolarına karşı bir ay boyunca varlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli likit varlıklara sahip olması olarak tanımlanmaktadır. Net istikrar fonlama oranı ise bankaların uzun dönemde fonlamasını istikrarlı kaynaklardan sağlaması olarak ifade edilmektedir. BDDK tarafından 2016 yılında ilan edilen Likidite Riskinin Yönetimine İlişkin Rehber ile likidite riski hesaplanması ve yönetimi belli bir çerçeveye bağlanmıştır. Bu çerçevede li-kidite riskinin hesaplanması, bankaların üst yönetimlerinin herhangi bir zamanda bankanın maruz kalabileceği likidite riski tahminine sahip olmalarını sağlamaktadır. Likidite riskinin belirlenmesi aynı zamanda bankaların risk toleranslarıyla uyumlu fon çeşitlerinin belirlenmesinde ve bankaların piyasa risklerine karşı pozisyon almalarında büyük önem taşımak-tadır. Bu nedenle geleneksel veya İslami banka olması fark etmeksizin likidite riski yönetimi, tüm bankalar açısından risk yönetiminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

    LİTERATÜR TARAMASI Literatürde, geleneksel ve İslami bankaların likidite riski yö-netimiyle ilgili olarak yapılmış çok sayıda çalışma bulunmak-tadır. Bu çalışmaların; ayrı ayrı geleneksel bankalar ve İslami bankaları incelemekle birlikte, bazı ülkelerdeki (Malezya, Pakistan, Suudi Arabistan, Ürdün gibi) geleneksel ve İslami bankaların likidite riski yönetiminin karşılaştırılması şeklinde yapıldığı da görülmektedir.

    Çalışmalar, likidite riskini farklı yöntemlerle ölçmektedir. Fi-nansman açığının toplam varlıklara oranı, toplam mevduatların toplam varlıklar içindeki payı, nakit ve nakit benzeri varlıkların toplam varlıklar içindeki payı ya da toplam borçlara oranı likidite riskinin ölçüsü olarak kullanılan değişkenlerden ba-zılarıdır. Likidite riskini etkileyen faktörler olarak ise takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı, özsermaye kârlılığı, aktif kârlılığı, sermaye yeterlilik rasyosu, banka büyüklüğü ve net çalışma sermayesi değişkenleri sıklıkla kullanılmaktadır.

    1980’li yıllardan sonra hızla büyümeye başlayan İslami ban-kacılık sistemi sadece İslam devletlerinde değil, İslam ülkeleri dışında da kullanılmaya başlanmıştır. İslami bankacılık sistemi bu kadar hızlı büyümesine rağmen, birçok ülkede İslami ban-kaların halen büyüklük olarak geleneksel bankaların gerisinde yer aldığı görülmektedir. İslami bankaların büyümeleriyle birlikte, bu bankaların maruz kaldıkları likidite riski de doğru orantılı olarak artmaktadır. Araştırmacılar, banka büyüklüğüyle likidite riski arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğunu göster-mekte ve dolayısıyla İslami bankaların büyümesiyle birlikte likidite risklerinin de arttığını ileri sürmektedir.

    Finansal krizler, bankaların borçlarını ödeyememesine ve iflas durumuna düşmesine neden olabilmektedir. Bundan dolayı likidite yönetimi, bankaların aktif-pasif yönetimi içerisinde yer alan önemli bir unsurdur. Yapılan bir çalışmada likidite riskinin nakit akım yöntemiyle optimize edilebileceği öne sürülmüş, yine nakit akım yöntemi içinse kısa dönemde ölçek ekonomilerinde stok ve tahvil seçimlerinin önemli finansal araçlar olduğu belirtilmiştir. Kimi uzmanlara göre likidite riski yönetiminde en önemli olgu, bankaların küresel finansal piyasalara entegrasyonudur. Bir diğer düşünceye göre de likidite riskinin yeterli nakit rezervinin korunarak, mevduat tabanının genişletilerek, likidite açığı ve takipteki kredilerin payının azaltılarak düşürülebileceğini belirtmektedir.

    TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN KATILIM BANKALARININ LİKİDİTE RİSKİ Türkiye Katılım Bankaları Birliği, likidite riskinin ölçülmesinde temel olarak likit aktiflerin toplam aktifler içerisindeki payı ve likit aktiflerin kısa vadeli yükümlülüklere oranı rasyolarını kullanılmaktadır. Grafik 1’de Türk bankacılık sektöründe geleneksel banka-

    ARAŞTIRMACILAR, BANKA BÜYÜKLÜĞÜYLE LIKIDITE RISKI ARASINDA POZITIF YÖNLÜ BIR ILIŞKI OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDIR

    BDDK TARAFINDAN

    2016YILINDA,LIKIDITE RISKININ YÖNETIMINE ILIŞKIN REHBER ILAN EDILMIŞTIR

  • 33

    lar ile katılım bankalarının likit aktiflerinin toplam aktiflerine oranı gösterilmiştir. Grafikte görüleceği üzere son 10 yılda Türkiye’de katılım bankaları, likit aktiflerinin toplam aktifler içerisindeki payını artırarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Likit aktiflerin toplam aktiflere oranı 2018 yılında en yüksek oranına ulaşarak yüzde 45,2 seviyesini görmüştür. 2010’lu yılların başlarında geleneksel bankalar, likit aktif oranında katılım bankalarının üzerinde bir performans sergilerken son yıllarda katılım bankalarının oranı Türkiye ortalamasının oldukça üze-rine çıkmıştır. Sektörden ayrılan katılım bankaları ile sisteme yeni katılan kamu katılım bankalarının, likidite rasyosundaki artışta büyük etkisi olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Grafik 2’de de geleneksel bankalar ile katılım bankalarının

    likit aktiflerinin kısa vadeli yükümlüklerine oranı gösterilmiştir. Özellikle 2010 yılı ve öncesinde Türkiye’deki katılım bankaları geleneksel bankaların oldukça altında bir performans ser-gilerken, 2010 yılından sonra katılım bankalarının özellikle geleneksel bankalara göre yavaş yavaş daha iyi performans gösterdiği ve son üç yılda dünya genelinde yaşanan finansal dalgalanmalar dikkate alınacak olursa kriz dönemlerinde likiditelerini koruyabildikleri söylenebilir.

    SONUÇ Bankalar, finansal aracılık faaliyetlerine devam ederken bir takım risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu riskler arasında likidite riski, önemli bir yer tutmaktadır. Geleneksel bankala-

    KIMI UZMANLARA GÖRE LIKIDITE RISKI YÖNETIMINDE EN ÖNEMLI OLGU, BANKALARIN KÜRESEL FINANSAL PIYASALARA ENTEGRASYONUDUR

    www.katilimfinans.com.tr

    1980’LI YILLARDAN SONRA HIZLA BÜYÜMEYE BAŞLAYAN ISLAMI BANKACILIK SISTEMI, ISLAM ÜLKELERI DIŞINDAKI DEVLETLERDE DE KULLANILMAYA BAŞLANMIŞTIR

    50,0

    0,02010 2013 20182011 20162014 20192012 20172015 2020

    Türk Bankacılık Sistemi (Genel) Katılım Bankaları

    Kaynak: TBB ve TKBB Not: 2020 verisi II. Döneme aittir.

    GRAFIK 1: KATILIM BANKALARININ LIKIT AKTIFLERININ TOPLAM AKTIFLERINE ORANI - LIKIT AKTIFLER / TOPLAM AKTIFLER (%)

    32,8 30,9 31,3 28,5 27,6 26,3 25,1 24,3

    13,7 13,8 11,3

    18,3 21,525,2 24,7 26,0 25,1

    29,225,1

    45,2

    30,2 32,254

    ,734

    ,1 54,

    147

    ,0

    47,4 52

    ,8

    25,1 37

    ,82010 20162013 20192011 20172014 20202012 20182015

    53,4

    47,9

    52,9

    46,8

    44,8

    39,5

    19,8

    40,05

    6,6

    60,5

    50,6

    44,1

    26,8 36

    ,7

    0,0

    50,0

    100,0

    Türk Bankacılık Sistemi (Genel) Katılım Bankaları

    GRAFIK 2: KATILIM BANKALARININ LIKIT AKTIFLERININ KISA VADELI YÜKÜMLÜLÜKLERINE ORANILIKIT AKTIFLER / KISA VADELI YÜKÜMLÜLÜKLER (%)

    Kaynak: TBB ve TKBB Not: 2020 verisi II. Döneme aittir.

  • 34

    M A K A L E

    rın ve katılım bankalarının likidite riskinden etkilenmesi aynı şekilde olmaktadır. Bankaların likidite risklerinin artmasının belli başlı sebepleri olarak vade uyumsuzluğu, aktif kalitesinin bozulması, donuk aktiflerin artması, kârlılığın düşmesi ve bek-lenmeyen çekilişlere pasif yapısının bozulması gösterilebilir. Yeni tip koronavirüs (COVID-19) küresel salgını sürecinde dünya genelinde bir daralma görülmüş ve petrol fiyatlarında hızlı düşüşler yaşanmıştır. Dünyada İslami Bankaların CO-VID-19 küresel salgını süresince durumları incelendiğinde, faizsiz finans fonlarının en temel kaynağı olan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri ve Malezya’da bankaların likiditesinde azalmalar tespit edilmiş, ayrıca küresel sukuk ihraç hacimlerinde de düşüşler meydana gelmiştir.

    Dünyada İslami bankacılık fonlarının arzında daralmalar yaşa-nırken Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan katılım bankalarının likidite rasyolarında COVID-19 sürecinde artış olduğu görülmektedir. Ayrıca literatürde anlatılan ve İslami bankaların büyümesiyle birlikte likidite riskinin de büyüdüğü sonucunun Türkiye açısından geçerli olmadığı görülmek-tedir. Son yıllarda katılım bankalarının büyüme hızında artış kaydedilmesine rağmen literatürün aksine likidite rasyolarının bozulmadığı görülmektedir. Bunun en temel sebebi olarak

    Türkiye’de İslami finans ürünlerinin ihracındaki artışlar ve katılım bankalarının yurt dışından sağladıkları murabaha sen-dikasyonları gösterilebilir.

    Literatürde ayrıca finansal kriz dönemlerinde İslami bankaların likidite rasyolarında bozulmaların görüleceği tespit edilmiştir. Ancak Türk bankacılık sektöründe katılım bankaları incelen-diğinde, özellikle Türkiye’de kur dalgalanmalarının yaşandığı 2018 yılından günümüze kadar katılım bankalarının likidite rasyolarının yükseldiği görülmektedir. Ayrıca COVID-19 kü-resel salgının bütün dünyayı etkilediği 2020 yılının ilk ayında da katılım bankalarının likidite rasyoları yükselmiştir.

    Genel olarak değerlendirildiğinde, Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan katılım bankalarının son yıllarda gerçekleş-tirdikleri hızlı büyümeyle birlikte likidite rasyolarını arttırdıkları görülmektedir. Bunun en temel nedeni olarak, Türkiye’de İslami fon ihracına yönelik olarak yapılan yoğun çalışmalar gösterilebilir. Ayrıca katılım bankalarının topladıkları fonların da artması katılım bankalarının pasif kalitesini arttırarak likidite rasyolarının artmasına katkı sağladığı söylenebilir.

    COVID-19 KÜRESEL SALGININ BÜTÜN DÜNYAYI ETKILEDIĞI 2020 YILININ ILK AYINDA DA KATILIM BANKALARININ LIKIDITE RASYOLARI YÜKSELMIŞTIR

    www.katilimfinans.com.tr

    TÜRKIYE’DE KUR DALGALANMALARININ YAŞANDIĞI 2018 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR, KATILIM BANKALARININ LIKIDITE RASYOLARININ YÜKSELDIĞI GÖRÜLMEKTEDIR

    LIKIDITE KAVRAMI, 3 BAŞLIK ALTINDA INCELENMEKTEDIR

    • Merkez bankası likiditesi• Fonlama likiditesi • Piyasa likiditesi

    TFK-20-156 Katılım Finans Dergisi Kasım-Aralık Boyut Uyarlama_BASKI.pdf 1 22.10.2020 18:25

  • TFK-20-156 Katılım Finans Dergisi Kasım-Aralık Boyut Uyarlama_BASKI.pdf 1 22.10.2020 18:25

  • 36

    KT Portföy Genel Müdürü Hamit KütükD O S Y A

    COVID-19 Döneminde Fon Akışları ve

    KATILIM ESASLIFONLAR

    Küresel piyasalarda ve Türkiye’de hükûmetlerin uyguladığı destek paketleri ve politikalar, ekonomilerin toparlanma hızına dair beklentileri iyileştirdi

  • 37

    Y eni tip koronavirüs (COVID-19) salgını süreci, reel kesimi etkilediği kadar finans sektörü şirketle-rini de etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu dönemde yatırımcıların yatırım tercihlerinde de bazı deği-şiklikler oldu. Genişleyici politikalar sebebiyle Türk Lirası kıymetlerdeki getiri düşüşü sonrasında yatırımcılar, hisse ve altın gibi daha riskli yatırımları tercih etti. Hisse senedi yatırımlarının yatırım fonları aracılığıyla yapılmasını önemsiyoruz. Çünkü yatırım fonlarında hisseler, lisans sa-hibi profesyoneller tarafından özenli araştırmalar sonucunda seçiliyor ve çeşitlen-

    dirme sayesinde daha etkin portföyler elde ediliyor.

    COVID-19 pandemisi döneminde fon hareketlerine bak-tığımızda, mart ve nisan ayı ortalarına kadar yatırım fonlarından çıkışlar olduğunu görüyoruz. Mart ayında yatırım fonlarından çıkış yapılan tutar 7 milyar TL’yi bulurken, nisan ayı ortasından itibaren ise gerek yüzde 20’nin üzerinde değer kaybı yaşayan borsanın daha cazip bir hâle gelmesi gerekse de normalleşme adımlarının atılmasıyla fonlara 16 milyar TL’nin üzerinde bir giriş olduğunu gözlemledik. Bu süreçte hem küresel piyasa-larda hem de Türkiye özelinde hükûmetlerin ivedilikle uygulamaya aldığı destek paketleri ve parasal genişle-meci politikalar, ekonomilerin toparlanma hızına dair beklentileri iyileştirdi.

    BORSADA İŞLEM YAPAN YERLİ YATIRIMCIDA REKOR SEVİYELERDevam eden salgın ile mücadele kapsamında ge- rek tüketimi desteklemek gerekse

    de üreticinin maliyetlerini azaltmak amacıyla faiz/

    getiri oranlarının aşağı çekilmesi

    ile TL cinsin-den olan mevduat/katılım hesaplarının

    reel getirileri eksi ha-nelere geldi. Bununla birlikte döviz hesapla-rına bankaların verdiği oranlar düşerken, döviz

    KATILIM ENDEKSI’NE DÂHIL OLAN ŞIRKETLERIN HISSE FIYATLARININ GENEL OLARAK YÜKSELMESI, BUNDAN SONRAKI DÖNEMDE DAHA SEÇICI OLMAYI GEREKTIRIYOR

    www.katilimfinans.com.tr

  • 38

    D O S Y A

    ile kıymetli maden işlemlerinde uygulanan Banka Sigorta ve Muamele Vergisi (BSMV) oranının da arttırılması, hisse piyasalarını daha cazip kıldı. Bu nedenle yatırımcıların hisse senedi piyasasına fonlar üzerinden ve kendilerinin açtıkları yatırım hesapları üzerinden tekrar yatırım yap-maya başladıklarını gördük. Bu eğilimle birlikte borsada işlem yapan yerli yatırımcı sayısında rekor seviyelere ulaşıldı. Toplam hisse senedi yatırımcı sayısı son bir yılda 450 bin kişi artış gösterdi.

    Borsada işlem yapan yatırımcı tabanının genişlemesi her ne kadar sevindirici bir haber olsa da bu süreçte işlem yapmaya başlayan ve görece daha tecrübesiz olan yatı-rımcılar için çeşitli riskler de içeriyor. Borsa İstanbul’daki toplam işlem hacminin dağılımına bakıldığında, BİST-100 dışında kalan ve işlem hacmi açısından daha sığ ve görece daha spekülatif hisselerin yüksek talep görmeye başladığı görülüyor. Hisse piyasalarına kısa vadeli bir kazanç kapısı gözüyle bakmanın olası sonuçlarını göz önüne alarak özellikle yeni yatırımcı sayısının arttığı bu dönemde küresel konjonktür, sektör ve yatırım yapıla-cak şirket özelinde analizlerin profesyonelce yapıldığı hisse senedi fonlarının daha da önemli bir hâle geldiğini düşünüyoruz.

    ARAŞTIRMA EKİBİMİZ, SEKTÖRÜ YAKINDAN TAKİP EDİYORHisse senedi yatırımlarının risk içermesi, bu riskin birden çok hisse senedine yatırım yapılarak dağıtılması ile opti-

    mum risk ve getiri oranının elde edilmesinde profesyonel yönetimin şart olması, hisse fonlarının en önemli tercih sebebi oluyor. Finans alanında yapılan çeşitli araştırma-lar, işlem sıklığına bağlı olarak getirinin düştüğünü ve profesyonel yönetilen fonların bireysel yatırımcılardan daha yüksek oranlarda getiriye ulaştığını gösteriyor. Biz de KT Portföy olarak yatırımcılarımızdan gelen talepler doğrultusunda, onların portföylerini daha dengeli hâle getirmek için temmuz ayında yeni bir hisse senedi fonu kurduk (fon kodu: KPC). Bu fonumuz aktif olarak yöneti-lirken; makroekonomik görünüm, sektörel gelişmeler ve beklentilere göre hisse ağırlıkları da değiştiriliyor. Hisse seçimi noktasında ise katılım esaslarına uyan ve araş-tırma bölümümüzün belirlediği kriterler doğrultusunda seçimleri en doğru şekilde yapma gayreti içerisindeyiz. Bu hedefle kârlılığını ana faaliyet alanı üzerinden elde eden, düşük borçluluğa ve pozitif döviz pozisyonuna sahip ve mevcut konjonktürden olumlu etkileneceğine inandığımız hisselere yatırım yapıyoruz. Katılım Endeksi’ne dâhil olan şirketlerin hisse fiyatlarının genel olarak yükselmesi, bundan sonraki dönemde daha seçici olmayı gerektiri-yor. COVID-19 salgını sürecindeki değişimlerden olumlu etkilenen şirketler olduğu gibi olumsuz yönde etkilenen şirketler de olacak. Bu şirketlerin ayrımı ve tespiti nokta-sında araştırma ekibimizin, sektörü ve finansal raporları yakından takibi kritik önem arz ediyor.

    Ekibimiz tarafından yönetilen, son zamanlarda getirisiyle dikkat çeken ve hisse ağırlığı yüksek olan “Katılım Emek-lilik ve Hayat AŞ OKS Agresif Katılım Değişken Emeklilik Yatırım Fonu” da yüzde 87’lik yıllık getirisiyle (16 Eylül 2020 itibarıyla) Türkiye’deki 404 emeklilik fonu arasında 3’üncü sırada yer alıyor (Fon kodu: KEZ).

    Katılım esaslı fonlar, son yıllarda konvansiyonel fonlara göre daha yüksek büyüme oranları yakaladı. 2018 yılında 11,8 milyar TL ile tüm portföy yönetimi sektörü pazarı-nın yüzde 6,83’üne tekabül eden katılım esaslı fonlar, 2019 yılında ise 24,1 milyar TL’lik büyüklüğe ulaşarak pazardaki payını yüzde 8,50’e yükseltti. Yılbaşından bu

    NISAN AYI ORTASINDAN ITIBAREN NORMALLEŞMEADIMLARININ ATILMASIYLA YATIRIM FONLARINA 16 MILYAR TL’NINÜZERINDE GIRIŞ OLDU

    KATILIM ESASLI FONLAR, SON YILLARDA KONVANSIYONEL FONLARA GÖRE DAHA YÜKSEK BÜYÜME ORANLARI YAKALADI

  • 39

    www.katilimfinans.com.tr

    yana büyümesini daha da arttıran katılım esaslı fonlar, Ağustos ayı itibarıyla 35 milyar TL’ye ve yüzde 10’luk pazar payına ulaştı.

    KATILIM ESASLI HİSSELERDEN BAŞARILI PERFORMANSKatılım esaslı fonların hızlı büyümesinde yatırımcı ter-cihi dışında katılım esaslı hisse senetlerinin diğer hisse senetlerine göre daha hızlı değer kazanması da kısmen etkili oldu. Katılım esaslı şirketlerin seçiminde kullanılan düşük borçluluk kriteri gerek Türkiye’de gerek de küresel konjonktürde ortaya çıkan belirsizlik ve volatilite ortamın-da hisseleri uzun vadede daha dirençli tuttuğu, bu nedenle

    de konvansiyonel taraftaki hisse senetlerine kıyasla katı-lım esaslı hisselerin daha başarılı bir performans ortaya koyduğunu görüyoruz (Katılım esaslı hisseler arasında geleneksel bankacılık hisseleri olmaması da fark oluşu-munu destekledi). 2019 yılında BİST 100 Endeksi yüzde 25,37 yükseliş kaydederken, Katılım 50 Endeksi ise yüzde 53,93 yükseliş yaşadı. 2020 yılına geldiğimizde bu trend devam etti. 15 Eylül 2020 itibarıyla Katılım 50 Endeksi, yılbaşından bugüne yüzde 33,5 oranında yükselirken, BİST 100 Endeksi de yüzde 4,1 düşüş gösterdi.

    İSLAMİ FİNANS ARAÇLARININ YAYGINLAŞMASI EKONOMİ İÇİN ÖNEMLİKatılım esaslı fonların büyümesinde en büyük etkinin, emeklilik fonları tarafından geldiğini görüyoruz. Katılım esaslı fonlar, varlıkların değer artışı yanında Otomatik Katılım Sistemi katılımcılarının yüzde 60’ından fazlası-nın katılım esaslı fonları tercih etmesi sayesinde 2020 yılında 11 milyar TL değerinde artış yaşadı. Katılım esaslı bankacılık sektöründe de sözkonusu büyüme eğiliminin olduğunu gözlemlemek mümkün. Katılım bankalarının aktif büyüklüğünün tüm bankacılık sektörü büyüklüğüne oranı 2018 yıl sonu itibarıyla yüzde 5,4 seviyesinden 2020 Temmuz ayında yüzde 7 seviyesine, miktar anlamında ise yüzde 90 oranında artarak 392,4 milyar TL’ye ulaştı. Portföy yönetim sektörünün büyümesi ile sermaye pi-

    35 MİLYAR TL’YE VE %10’LUKPAZAR PAYINA ULAŞTI

    KATILIM ESASLI FONLAR, AĞUSTOS AYI ITIBARIYLA

  • 40

    D O S Y A

    yasalarında çeşitliliğin artması ve İslami finansa uygun araçların yaygınlaşması, ülke ekonomisi için de önemli bir gelişme olarak sayılabilir. Ülke ekonomilerinin geliş-mişlik düzeylerine, tasarruf oranlarına ve tasarruflarının değerlendirildiği sektörlere baktığımızda, gelişmiş ül-kelerin daha yüksek tasarruf oranlarına sahip olduğunu ve bu tasarrufların ağırlıklı olarak sermaye piyasaları ile emeklilik fonlarında değerlendirildiğini görüyoruz. Tasarrufların sermaye piyasası araçlarında ve profes-yonel fonlarda değerlendirilmesi hem yatırımcıya daha yüksek getiri imkânı sunuyor hem de ülke ekonomisine katkı sağlayan şirketleri sermaye anlamında besliyor. Bu sebeple sermaye piyasalarının ve portföy yönetimi sektöründeki gelişmelerin finansal sistemin güçlenme-

    sine ve ülke ekonomisine olan katkılarının yadsınamaz boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz.

    GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM FONLARI, EKONOMİYE DESTEK OLUYORÜlke ekonomisine destek veren bir diğer yatırım fonu tipi de girişim sermayesi yatırım fonları. Bu tip yatırım fonlarında start-up, KOBİ veya görece daha büyük, halka açık olmayan şirketlere sermaye koyarak yatırım yapılıyor ve bu şirketler aracılığıyla yeni teknolojileri, istihdamı ile ihracatı destekleyerek ülkemizin gelişimine katkı sağlanıyor. Biz de KT Portföy olarak, Teknogirişim Girişim Sermaye Fonu’nu kurup şu an için altı şirketle sermaye ortaklığımızı gerçekleştirdik. Bu fon; girişimcilerin ölçek-lenebilir, teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerine destek sunarak erken dönemdeki şirketlerini katma değerli ve nitelikli istihdam sağlama potansiyeli yüksek teşebbüsle-re dönüştürmesine önayak oluyor. Önümüzdeki dönemde ise bu yatırımlarımızı arttırarak devam ettirmenin gayreti içerisinde olacağız.

    Katılım esaslı fonlardaki dikkat çekici büyüme ve fon çeşidi artışı, yatırımcılara tasarruflarını değerlendirebile-cekleri önemli fırsatlar sunuyor. Bu tasarruflar, çeşitlendi-rilmiş bir şekilde profesyoneller tarafından yönetildiğinde tasarruf sahiplerine daha dengeli bir getiri sunduğu gibi ülke ekonomisine de katkı sağlıyor. Yatırımcıları; tasar-ruflarını hisse, altın, döviz ve kira sertifikası gibi farklı varlıklar ile yatırım ve emeklilik fonlarında değerlendir-meye davet ediyoruz.

    YATIRIMCILARI; TASARRUFLARINI HISSE, ALTIN, DÖVIZ VE KIRA SERTIFIKASI GIBI VARLIKLAR ILE YATIRIM VE EMEKLILIK FONLARINDA DEĞERLENDIRMEYE DAVET EDIYORUZ

    KT PORTFÖY, TEKNOGIRIŞIM GIRIŞIM SERMAYE FONU’NU KURUP ŞU AN IÇIN6 ŞİRKETLE SERMAYE ORTAKLIĞINI GERÇEKLEŞTİRDİ

    www.katilimfinans.com.tr

  • ŞART YOK

    KOŞULYOK

    ŞART YOK

    KOŞULYOK

    İşte bu yüzden Mobil Şube ve İnternet Şube'den yapılan EFT, havale gibi birçok bankacılık işlemi ile 20 bini aşkın kamu bankası ve PTT ATM'lerinden yapılanpek çok işlem BİZDE ÜCRETSİZ.

  • 42

    R Ö P O R T A J

    Architecht, 2015 yılında Kuveyt Türk Katılım Ban-kası’nın bir iştiraki olarak faaliyetlerine başladı. Kurulduğu yıldan bu yana finansal teknolojiler (FinTech) alanında ülke ekonomisine katkıda bulunan

    firma, ürün gamını sürekli geliştiriyor. Öyle ki katma değerli ürünlerden biri olan ApiGo, 2020 yılı içerisinde Middle East Stevie Awards’ta yeni ürün kategorisinde altın ödül kazandı. Bizler de katılım bankalarına özel teknolojik çö-

    ÖZEL ÇÖZÜMLER ÜRETİYORUZ

    Bilişim sektöründe faaliyet gösteren Architecht’in katılım bankacılığına özgü sunduğu hizmetleri, Genel Müdür Dr. Mücahit

    Gündebahar’dan dinledik

    Röportaj Cem Eker

    Architecht Genel Müdürü Dr. Mücahit Gündebahar

    Katılım Finans Sektörüne

  • 43

    zümleriyle dikkat çeken Architecht’in kuruluş serüvenin-den ulaştığı noktaya kadar birçok konuyu, Genel Müdür Dr. Mücahit Gündebahar ile detaylandırdık. Gündebahar, “Türkiye’de katılım finans sektörünün yarısına hizmet vermek ve Avrupa’da ilkleri gerçekleştirmek bizim için oldukça büyük bir sevinç. İnşallah geliştirdiğimiz yeni ürünlerle katılım bankacılığı sektörüne katkı sağlamaya devam edeceğiz.” diyor.

    FINTECH FİRMASI OLAN ARCHITECHT’İN KURULUŞ HİKÂYESİNİ SİZDEN DİNLEYEBİLİR MİYİZ? Bildiğiniz gibi Architecht, Kuveyt Türk’ün yüzde 100 iştiraki olarak kurulmuş bir FinTech şirketi. Hikâyemiz, Kuveyt Türk Bilgi Teknolojileri olarak kendi bankamız için geliş-tirdiğimiz ana bankacılık uygulaması BOA’ya dayanıyor. Uçtan uca katılım bankacılığının tüm süreçlerine uygun modern bir sistemi hayata geçirirken, bunun sektörde de ihtiyaç olacağını öngörerek ilerledik. BOA’yı hayata geçirmemizden kısa bir süre sonra da sektörde büyük bir ihtiyaç olduğu öngörümüz doğrulandı. Yeni kurulan kamu

    katılım bankalarının sistemlerimize olan ilgisi sonucu şir-ket kurma aşamasına geçtik diyebiliriz. Malum, bir banka olarak ana faaliyetleriniz haricinde farklı alanlarda gelir getirici bir iş yapamıyorsunuz. İşte Architecht’in hikâyesi, Kuveyt Türk’ün 30 yılı aşkın bilgi teknolojileri tecrübesiyle bu şekilde ortaya çıktı.

    HIKÂYEMIZ, KUVEYT TÜRK BILGI TEKNOLOJILERI OLARAK KENDI BANKAMIZ IÇIN GELIŞTIRDIĞIMIZ ANA BANKACILIK UYGULAMASI BOA’YA DAYANIYOR

    www.katilimfinans.com.tr

    FINTECH, TÜRKIYE’DE SON 10 YILDIR CIDDI BIR ILGI GÖRMEYE BAŞLADI

  • 44

    R Ö P O R T A J

    özel çözümler üreterek onların teknoloji ortağı oluyoruz. İnşallah geliştirdiğimiz yeni ürünlerle katılım bankacılığı sektörüne katkı sağlamaya devam edeceğiz.

    ARCHITECHT, KURULDUĞU SENE TÜRKİYE’NİN İLK 500 BİLİŞİM ŞİRKETİ ARASINA GİRMEYİ BAŞARDI. BU ÖNEMLİ BAŞARININ ALTINDA NELER YATIYOR? Bahsettiğim gibi Architecht, 30 yıllık bir kurumun kültürü ve birikimiyle hayata geçti. Böyle olunca tecrübemizi, bir teknoloji gücüne kolaylıkla çevirebildik. Vakıf Katılım Bankası’nı sıfırdan ayağa kaldırmak için sarf ettiğimiz çaba da buna eklenince, teknoloji anlamında çok hızlı ön plana çıktık. Bu sorunuza aslında yıllarca emek verdiğimiz BOA’nın, müşterilerimize sağladığı katma değer olarak cevap verebilirim.

    ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI SUNAN İHRACAT OPERASYONLARINIZLA İLGİLİ NELER SÖYLEYEBİLİRSİNİZ? Yakaladığımız ivme, elbette ki sadece Türkiye’de değil yurt dışında da ilgiyle karşılandı. Katılım bankacılığı bilgi sistemlerini ilk kez oluşturan şirketler ve ana iştirakimiz Kuwait Finance House’un teknoloji şirketi ITS ile yeni bir katılım bankacılığı platformu geliştirmeye ve bunu dünya genelinde tüm sektöre yaymaya karar verdik. Bu stratejik ortaklığımız, bizi Türkiye’de FinTech ihracatında da ön plana çıkardı. Bu bağlamda oyun ihracatını dışarıda tuttuğumuzda, Türkiye yazılım ihracatının yüzde 7’sini Architecht olarak biz üstlendik. Bahsettiğim çalışmamızı da bitirmeye çok yakınız. Sözkonusu projenin kısa bir süre içinde adından daha çok söz ettireceğine inanıyoruz.

    TÜRKİYE’NİN FINTECH KONUSUNDA GELDİĞİ NOKTAYI NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ? FinTech, Türkiye’de son 10 yıldır ciddi bir ilgi görmeye başladı. Özellikle ana bankacılık sistemleri konusunda Avrupa ve Amerika’ya kıyasla oldukça ileri seviyelerdeyiz. Mobil bankacılıkta da dünyaya liderlik ediyoruz. Tabii FinTech’ler, sektörün daha az gelişmiş tarafları için yeni hamleler yaparak bankacılığı da çevik tutmaya başladı.

    ARCHITECHT OLARAK GELİŞTİRDİĞİNİZ VE ULUSLARARASI PLATFORMLAR TARAFINDAN DA ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLEN FINTECH ÜRÜNLERİNİZ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ? BOA finansal teknoloji çözümümüz, sektöre değer katma-sının yanı sıra birtakım farklı ihtiyaçları daha iyi anlama-mıza da sebep oldu. Bu anlamda ana bankacılık sistemi haricinde katma değerli ürünler de geliştirmek istedik. Bunların başında ApiGo ve PowerFactor geliyor. ApiGo; Avrupa merkezli bir açık bankacılık yönetmeliği olan PSD2 uyumlu API Gateway olarak hizmet verirken, PowerFactor de finans uygulamalarının kullanıcı güvenliğini sağla-maya devam ediyor. ApiGo, bu yıl içerisinde Middle East Stevie Awards’ta yeni ürün kategorisinde altın ödüle layık görüldü. PowerFactor ise bir hizmet olarak yazılım (SaaS) modeliyle şimdi tüm dünyaya açılacak.

    TÜRKİYE’DE HİZMET VEREN KATILIM BANKALARINA NE TÜR ÇÖZÜMLER SUNUYORSUNUZ? BU HİZMETLERİN SÖZKONUSU BANKALARA SAĞLADIĞI AVANTAJLARI KATILIM FİNANS OKURLARI İÇİN DETAYLANDIRIR MISINIZ? Bugün katılım bankalarının çoğu BOA sistemimizi kullanı-yor. Emlak Katılım Bankası’nı teknik anlamda, Banka’daki ve bizim bünyemizdeki çalışma arkadaşlarımızın da yoğun gayretleriyle 3-4 ay gibi kısa bir sürede ayağa kaldırdık. Türkiye’nin ilk faizsiz yatırım bankası olan Golden Glo-bal de bizi tercih etti. Avrupa’nın ilk katılım bankası olan KT Bank AG ile sistemimizi, Almanya merkez bankası BaFin ile uyumlu hâle getirdik. Türkiye’de katılım finans sektörünün yarısına hizmet vermek ve Avrupa’da ilkleri gerçekleştirmek bizim için oldukça büyük bir sevinç. Bu bahsettiğim çalışmalara ek olarak katılım finans sektö-rüne emeklilik ve sigorta şirketleri de dâhil olmak üzere,

    FINTECH SEKTÖRÜNDE IŞBIRLIĞI YAPMAK ISTEYEN TÜM ŞIRKETLERE KAPIMIZ AÇIK

    %100ARCHITECHT, KUVEYT TÜRK’ÜN

    IŞTIRAKI OLARAK KURULMUŞ BIR FINANSAL TEKNOLOJI ŞIRKETI

  • 45

    www.katilimfinans.com.tr

    Ödeme kuruluşları ve elektronik para şirketlerine olan ilgiyi, gelen yurt dışı yatırım ve satın almalardan görebili-yoruz. Dolayısıyla Türkiye FinTech sektörü; tüm dünyada takip ediliyor, yatırımcılar da iştahlı. Ancak sektörün daha ileriye gitmesi için başta mevzuatın hızlı bir şekilde uyum sağlaması lazım. Denetimi arttırırken çevikliği de ileriye taşımamız gerekiyor.

    ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEME İLİŞKİN HEDEFLERİNİZ VE PROJELERİNİZİ BİZLERLE PAYLAŞIR MISINIZ? Dünya genel anlamda FinTech ile birlikte yazılımı da bir hizmet olarak ürünleştirme peşinde. Artık yazılımlar lisan-sı ile birlikte değil, hizmet olarak abonelikle satılıyor. Bu platformda ciddi bir yükseliş var. Biz de küresel anlamda SaaS ve FinTech birleşiminde ürünler üreterek dünyayı değiştirebilecek yeni çözümlerle piyasaya çıkmak, önder ve yol gösteren bir FinTech şirketi olarak Türkiye’yi yurt dışında temsil etmek istiyoruz.

    Son olarak birkaç hususu da açıklamak isterim. FinTech

    %7’SİNİOYUN IHRACATI HARICI, TÜRKIYE YAZILIM IHRACATININ

    ARCHITECHT ÜSTLENDI

    sektöründe iş birliği yapmak isteyen tüm şirketlere kapı-mız açık. Bizler yetiştiğimiz kültür itibarıyla bilgiyi stokla-maya değil paylaşmaya çalışıyoruz. Yetiştirdiğimiz insan kıymeti de bunu gösteriyor. Gerek çalışma kültürü gerekse de iş yapma kültürü olsun, Architecht’e adım attığınızda kaliteyi hissedeceğinizi temin edebilirim. Geleceğin finans ve teknoloji dünyasını şekillendirmek isteyenlere de Katı-lım Finans dergisi aracılığıyla açık bir çağrı yapmış olalım.

  • 46

    M A K A L E

    “ Akit” olarak telaffuz ettiğimiz “Akd” kelimesi, Arapçada “bağ,