t.c. Çukurova Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ ... · türkiye ekonomisi için...

185
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİMDALI KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK ETKİLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Melek AKDOĞAN GEDİK Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM DOKTORA TEZİ ADANA/ 2007

Upload: others

Post on 16-Jan-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T.C.

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİMDALI

KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK ETKİLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Melek AKDOĞAN GEDİK

Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM

DOKTORA TEZİ

ADANA/ 2007

ii

ÖZET

KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK ETKİLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Melek AKDOĞAN GEDİK

Doktora Tezi, İktisat Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM Kasım 2007, 172 sayfa

Kamu açıkları, ülkelerin ekonomik yapılarının değerlendirilmesinde önemli bir

gösterge olma özelliği taşımaktadır. Kamu açıkları ve bu açıkların finanse edilmesinde

kullanılan para ve maliye politikası araçlarının, makro iktisadi değişkenler üzerinde

yarattığı etkiler farklılık arz edebilmektedir. Konu iktisadi düşünce okulları arasında da

geniş bir tartışma alanına sahip olma özelliği taşımaktadır.

Bu çalışmada, kamu açıklarına ilişkin maliye politikası uygulamaların makro

değişkenler ve sektörel değerler üzerindeki etkileri, Türkiye ekonomisi için

değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu amaçla, makro iktisadi değişikliklerin ve dışsal

şokların ekonominin geneli üzerinde yarattığı etkinin incelenebilmesine analitik bir

zemin hazırlayan ve aynı zamanda kurala dayalı politika uygulamaları açısından,

ekonomik sistemi genel denge içerisinde değerlendiren “Hesaplanabilir Genel Denge

Modelleri”nden yararlanılmaktadır. Türkiye ekonomisi için oluşturulan genel denge

modeli, statik reel sektör modeli olma özelliği taşımaktadır.

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları senaryo uygulamaları sonucunda

büyüme, refah düzeyi, dış ticaret ve birincil kamu dengesi değerleri arasındaki

iyileştirme bir tercih sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu açıkları ve dış ticaret

açıkları Türkiye ekonomisinin karşı karşıya kaldığı iki önemli dengesizliktir. Türkiye

ekonomisinde bu iki açık söz konusu olduğu sürece makro iktisadi ve sektörel anlamda

ciddi sorunların yaşanabileceği beklenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kamu Açıkları, Maliye Politikaları, Hesaplanabilir Genel Denge

Modelleri

iii

ABSTRACT

THE ECONOMIC EFFECTS OF FISCAL DEFICITS AND RECOMMENDATION

Melek AKDOĞAN GEDİK

Doctorate Thesis, Department of Economics

Supervisor : Prof. Dr Erhan YILDIRIM

November, 2007, 172 pages

Fiscal deficits play an important role in evaluations of the country economies.

Such fiscal deficits and the financial policy tools used in financing these deficits might

have discrete structures. On the other hand, the effects of these money and financial

policy tools on macro economy variables might have discrepancies. This issue has an

outstanding place in arguments among the economic conception schools.

In this study, the evaluations of the effects of expanding and rigid financial

policy applications pertaining to the fiscal deficits on the macro-variables and sectoral

values will be argued for Turkish economy. For this reason, “Computable General

Equilibrium Models” which setup an analytic basis for considering the effect of macro

variables and external shocks on the economy and, at the same time, which evaluate the

economic system in terms of rule-based political applications in a general balance basis

are made used of. This General Equilibrium Model created for Turkish economy is

specialized as a static real sector model.

As a result of fiscal policy scenario applications pertaining to the fiscal deficits,

we face with a betterment among the development, prosperity, foreign trade and

primary public equilibrium values as a matter of preference. Public deficits and foreign

trade deficits are the two major imbalances Turkish economy is confronted with. It is

estimated to experience serious problems in macro economical and sectoral sense as

long as Turkish economy has these two major deficits.

Keywords: Fiscal Deficit, Fiscal Policy, Computable General Equilibrium

Models

iv

ÖNSÖZ

Kamu açıklarının iktisadi etkileri ve bu açıkların finansmanına yönelik

politikalar teorik ve uygulamalı araştırmalarda geniş bir tartışma alanına sahip olma

özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, hesaplanabilir genel denge analizinden

yararlanılarak Türkiye ekonomisi için kamu açıklarının finansmanına yönelik maliye

politikalarının iktisadi etkileri makro ve sektörel düzeyde değerlendirilmeye

çalışılacaktır.

Tez çalışmama ilgi, destek ve birikimlerini esirgemeyerek katkıda bulunan

Prof.Dr. Erinç YELDAN, Doç.Dr. Metin Karadağ ve tez danışmanım Prof. Dr. Erhan

YILDIRIM’a teşekkürü bir borç bilirim.

Bu süreçte güzel paylaşımlarını benden esirgemeyerek yanımda olan tüm

arkadaş ve dostlarıma teşekkür ederim.

Çekilmez olduğum her an bana güzel kalbini uzatan sevgili eşim Hasan

GEDİK’e, sonsuz sabır ve anlayışla desteklerini esirgemeyen Nimet-İsmail-Tahsin

AKDOĞAN’a, Seyhan-Ulvi-Gülin GEDİK’e ve Sıdıka Zafer ÖZDAL’ a sonsuz minnet

ve şükranlarımı sunarım.

İİBF 2004 D7 proje numarası ile çalışmamı destekleyen Çukurova

Üniversitesi Araştırma Fonuna ve Sosyal Bilimler Enstitüsü çalışanlarına teşekkür

ederim.

Melek AKDOĞAN GEDİK Adana, Kasım 2007

v

İÇİNDEKİLER

Özet ……………………………………………………………………………….. ii

Abstract…………………………………………………………………………….. iii

Önsöz………………………………………………………………………………… iv

Tablolar Listesi……………………………………………………………………... viii

Şekiller Listesi………………………………………………………………………. x

Ekler Listesi…………………………………………………………………………. xi

Kısaltmalar Listesi……………………………………………………... xii

Giriş………………………………………………………………………………….. 1

BÖLÜM I

KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN BAZI TEMEL YAKLAŞIM VE

TANIMLAMALAR

1.1 Kamu Açıkları ve Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin ................

Yaklaşımlar…………………………………………………............................

6

1.1.1Geleneksel Açık………………………….………………………...... 6

1.1.2 Birincil Açık……………………………………………………………. 7

1.1.3 İşlemsel Açık…………………………………………………………… 8

1. 1.4 Cari Açık………………………………................................................ 10

1.1.5 Yurt içi Açık………… ………………………………………………... 11

1.1.6 Nominal Açık- Reel Açık……………………………………………. 11

1.1.7 Yapısal Açık- Dönemsel (Konjonktürel ) Açık……………………….. 12

1.1.8 Nakit Esası ve Tahakkuk Esası Açığı…………………………………. 12

1.2 Kamu Açıklarının Tanımlamasına İlişkin İktisadi Görüşler …………….. 14

1.2.1 Kamu Açıklarına İlişkin Klasik Yaklaşım…………………………… 14

1.2.2 Kamu Açıklarına İlişkin Ricardocu Yaklaşım………………………. 15

1.2.3.Kamu Açıklarına İlişkin Keynesyen Yaklaşım……………………... 22

1.3 Kamu Açıklarının İktisadi Etkileri…………………………………………

1.3.1 Kamu Açıklarının Tasarruf ve Yatırım Kararları Üzerindeki

Etkileri………………………………...……… ………………………

24

24

vi

1.3.2 Kamu Açıklarının Fiyatlar Genel Seviyesi Üzerindeki

Etkileri…………………………………………………………………...

33

1.3.3. Kamu Açıklarının Büyüme Üzerindeki Etkileri…………………….. 40

1.3.4 Kamu Açıklarının Ödemeler Dengesi Üzerindeki

Etkileri….………………………………………………………………...

46

BÖLÜM II

HESAPLANABİLİR GENEL DENGE MODELLERİ ve SOSYAL

HESAPLAR MATRİSİ

2.1.Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri……………………………………… 49

2.1.1 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Gelişimi…… ……………. 49

2.1.2 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Girdi-Çıktı ve Doğrusal

Programlama Modelleri ile Olan İlişkisi……………………………..

51

2.1.3 Hesaplanabilir Genel Denge Modelinin Oluşturulması……………… 53

2.1.4 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Güçlü ve Zayıf Yönleri 63

2.2 Sosyal Hesaplar Matrisi………………………………………………………. 68

2.3 1998 Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi ……………………………………... 77

2.4 Türkiye İçin Bir Hesaplanabilir Genel Denge Modeli …………………….. 82

2.4.1.Fiyat Denklikleri………………………………………………………... 83

2.4.2 Miktar Denklikleri……………………………………………………… 84

2.4.3. Gelir Denklikleri……………………………………………………….. 87

2.4.4. Yatırım Tasarruf Dengesi…………………………….……………….. 88

2.4.5.Piyasa Açıklık Koşulları ve Makro Ekonomik Denge………………... 90

BÖLÜM III

KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN POLİTİKA UYGULAMALARI

3.1 Politika Senaryoları…………………................................................................ 91

3.2 Politika Senaryolarının Uygulanması ve Sonuçların Değerlendirilmesi ….. 95

3.2.1 Makro İktisadi Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması ........ 95

3.2.2 Sektörel Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması ………… 106

SONUÇ……………………………………………………………………………. 130

vii

KAYNAKÇA………………………………………………………………..…….. 135

EKLER…………………………………………………………………………….. 150

ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………........................... 170

viii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1 : Makro Sistem Kısıtları İçin Alternatif Kapama Kuralları…………… 58

Tablo 2 : Sektörel Sınıflandırma…………………………………………………... 78

Tablo 3: Türkiye Ekonomisi İçin Şematik Sosyal Hesaplar Matrisi…………… 80

Tablo 4: Türkiye 1998 Yılı Sosyal Hesaplar Matrisin Sayısal Değeri…………... 81

Tablo 5: Politika Senaryoları……………………………………………………… 91

Tablo 6: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Makro İktisadi Değerler (Milyar TL)….. 93

Tablo 7: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Kamu Kesimi Denge Değerleri (Milyar

TL)…………………………………………………………………………

93

Tablo 8: 1998 Yılına İlişkin Sektörel Değerler (Milyar TL)…………………….. 94

Tablo 9: Ekonominin Makro Dengesi ve Politika Uygulamaları Sonucu

Beklenen Değişimler……………………………………………………...

96

Tablo 10: Politika Senaryosu 1A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri ………………………………………………..

97

Tablo 11: Politika Senaryosu 1B’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………...

98

Tablo 12: Politika Senaryosu 1C’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………...

100

Tablo 13: Politika Senaryosu 2A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………

102

Tablo14: Politika Senaryosu 2B’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………...

103

Tablo 15: Politika Senaryosu 2C’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu

Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………..

104

Tablo 16: Politika Senaryosu 3’e Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri…………………………………………………………

105

Tablo 17: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Arz Üzerine

Etkileri…………………………………………………………………….

108

Tablo 18: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Yurt İçi Satışlar

Üzerine Etkileri………………………………………………………….

110

Tablo 19: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Talep

Üzerine Etkileri…………………………………………………………...

112

ix

Tablo 20: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Ara Malı Girdi

Değerleri Üzerine Etkileri……………………………………………….

114

Tablo 21: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İhracat Üzerine

Etkileri…………………………………………………………………......

116

Tablo 22: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İthalat Üzerine

Etkileri……………………………………………………………………..

117

Tablo 23: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Özel Tüketim

Üzerine Etkileri…………………………………………………………...

119

Tablo 24: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Kamu Tüketimi

Üzerine Etkileri…………………………………………………………...

121

Tablo 25: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Sermaye

Getirisi Üzerine Etkileri………………………………………………….

122

Tablo 26: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Toplam

Çıktı Fiyatı Üzerine Etkileri…………………………………………….

124

Tablo 27: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Karma Mal

Fiyatı Üzerine Etkileri…………………………………………………...

125

Tablo 28: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Yurt İçi

Fiyatlar Üzerine Etkileri………………………………………………..

126

Tablo 29: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Katma

Değer Fiyatları Üzerine Etkileri……………………………………….

127

Tablo 30: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İhracat

Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri…………...

128

Tablo 31: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İthalat

Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri…………...

129

Tablo 32: Kamu Kesimi Genel Dengesi…………………………………………….. 150

Tablo 33: SGKlar ve Bazı Alt Kalemler………………………………………….. 151

Tablo 34: Dış Denge…………………………………………………………………. 152

Tablo 35: Milli Gelir Hesapları……………………………………………………... 153

Tablo 36 Genel Denge Tablosu…………………………………………………….. 154

Tablo 37: Gayri Safi Milli Hasıla…………………………………………………… 155

Tablo 38: Konsolide Bütçe Dengesi………………………………………………… 156

Tablo 39: Toplam Vergi Yükü…………………………………………………....... 157

Tablo 40: Ödemeler Dengesi………………………………………………………... 158

x

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: HGD Modellerinin Oluşturulması ve Kullanımı İle İlgili şamalar……….55

Şekil 2: SHM Veri Kaynakları…………………………………………………….…75

Şekil 3: Açık Bir Ekonomide Gelir Akımı………………..………………………….76

xi

EKLER LİSTESİ

Ek 1: Kurumlardan Sağlanan Veriler………………………………………….… 150

Ek 2: 1998 yılına ait Girdi Çıktı Tablosu…………………………………….…... 160

Ek 3: 1998 Yılı için Detaylandırılmış Sosyal Hesaplar Matrisi…………..………164

Ek 4: Dış Ticaret Fonksiyonunda Yer Alan İkame Esneklikleri …………….… 170

xii

KISALTMALAR LİSTESİ HGD : Hesaplanabilir Genel Denge

SHM : Sosyal Hesaplar Matrisi

GAMS : General Algebric Modelling System

CES : Sabit İkame Esnekliği

CET : Sabit Dönüşüm Esnekliği

)(iprotax : Sektörel Üretim Vergisi Oranı

)(isaltax : Satış Vergisi Oranı

pindex : Genel Fiyat Düzeyi Tanımlaması prvinc : Özel Gelir

sstax : Sosyal Güvenlik Vergileri corptax : Kurumlar Vergisi ve Kamu Faktör Geliri govtrans : Kamu Transferleri

npfi : Dış Alemden Gelen Net Özel Faktör Geliri

npfe : Dış Aleme Giden Net Özel Faktör Ödemeleri grev : Kamu Gelirleri totprotax : Toplam Üretim Vergileri

totsaltax : Toplam Satış Vergileri

tariff : Tarife Gelirleri

totsstax : Toplam Sosyal Güvenlik Vergi Gelirleri totcorptax : Toplam Kurumlar Vergisi

tothhtax : Toplam Gelir Vergisi

extax : Toplam İhracat Vergisi govcon : Kamu Tüketimi

htax : Dolaysız Gelir Vergisi Oranı y : Gelir

)(igles : Sektörel Kamu Tüketim Oranı

)(icles : Sektörel Özel Tüketim Oranı mps : Marjinal Tasarruf Eğilimi

gdp : Gayrisafi Yurt İçi Hasıla prsav : Özel Tasarruf Düzeyi govsav : Kamu Tasarruf Düzeyi

gfint : Kamu Dış Borç Faiz Ödemeleri

xiii

rsratint : Kamu Transferleri İçinde Yurt İçi Bankalara

Yapılan Faiz Ödemeleri prinv : Özel Yatırım Düzeyi

ginv : Kamu Yatırım Düzeyi ϕ : Özel Yatırım Parametresi

XS : Mal Arzı

pmi : Sektörel Yurt içi İthalat Fiyatları

pei : Sektörel Yurt İçi İhracat Fiyatları

pci : Sektörel Yurt İçi Satış Değeri

pdi : Sektörel Yurt İçinde Üretilen Malın Fiyatı

pxi : Sektörel Çıktı Değeri

e : İhracat

dc : Yurt İçi Satışlar

m : İthalat

C i : Sektörel Karma Mallar

pv

i : Sektörel Firma Düzeyinde Katma Değer

(Üretici Fiyatlarıyla)

a ji : j. Sektörde Bir Birim Mal Üretmek İçin i.

Sektörden Kullanılan Mal Miktarı

pwtsi : Sektörel Fiyat Ağırlıkları

pci : Karma Mal Fiyatı

ai : Üretim Fonk. Sabit Katsayısı

α i : Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu Oran

Parametresi

li : i Sektörünün İşgücü Kullanımı

ki : i Sektörünün Sermaye Kullanımı

pvai : Sektörel Net Fiyatı

wdist i : Sektörel Ücret Katsayısı

rkdist i : Sektörel Kar Oranı Katsayısı

rk : Kar Oranı

w : Ücret Oranı

lsup : İşgücü Arzı

xiv

ksup : Sermaye Arzı

ati : CET Fonksiyon Sabit Katsayısı

τ i : CET Fonksiyon Oran Parametresi

θ i : CET Fonksiyon Üssel Katsayısı

σ i : Armington Fonksiyon Üssel Katsayısı

bi : Armington Fonksiyon Sabit Katsayısı

δ i : Armington Fonksiyon Sabit Katsayısı

tei : Sektörel ihracat Vergisi Oranı

gdi : Sektörel Kamu Tüketim Miktarı

cd i : Sektörel Özel Tüketim Miktarı

inti : i Sektörünün Kullandığı Ara Malı Girdi Miktarı

1

GİRİŞ

Kamu açıkları ve kamu açıklarının finansman yöntemleri, hem gelişmiş hem de

gelişmekte olan ülkeler açısından önem arz etmektedir. Makro iktisadi değişkenler ile

kamu açıkları arasındaki ilişki birçok iktisatçının ilgisini çeken, oldukça geniş araştırma

yelpazesine sahip bir konu olma özelliği taşımaktadır Kamu açıklarının finansmanında

kullanılan yöntemler farklı etkiye sahip olabilmektedir. İktisat literatüründe bu konu ile

ilgili farklı görüşler mevcuttur.

Kamu açıklarına ilişkin iktisadi tartışma Klasik, Keynesyen ve Ricardocu görüş

çerçevesinde şekillenmiştir. Klasik İktisadi yaklaşım, ekonomide kısa ve uzun dönem

ayrımı yapmaksızın tam rekabet koşullarının geçerli olduğu piyasa sistemi içerisinde

faktör fiyatlarının esnekliğine bağlı tam istihdam varsayımı altında analizlerini

değerlendirmektedir. Bu varsayıma bağlı olarak bireylerin sonsuz ömre sahip olmadığı

gerçeği varsayımı altında, bireylerin tüketimi zamanlar arası bir optimizasyon sorunudur

ve piyasalar dengededir. Klasik İktisat Teorisi kamu gelirlerinin kamu harcamalarını

karşılaması gerektiği görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamda, Klasik İktisat teorisinde

maliye politikası devletin fonksiyonlarının sınırlı tutulması(adalet, güvenlik, savunma

gibi), vergilerin tarafsız olması ve bütçenin denk olması gibi temel prensiplere

dayandırılmaktadır.

Neo klasik modelde, ileri görüşlü bireyler tüketimlerini uzun dönemli olarak

planlarlar. Bütçe açıkları, vergileri arkadan gelen nesile kaydırarak toplam ömür boyu

tüketimi artırır. Eğer ekonomik kaynaklar tam olarak kullanılıyorsa, tüketim artışı

zorunlu olarak tasarruflarda azalmaya neden olacaktır. Bu da, faiz oranlarında

yükselmeye yol açacak, sermaye piyasalarını yeni bir dengeye oturtacaktır. Faizlerdeki

bu yükselme, yatırımların dışlama etkisiyle azalmasına ve uzun dönemde üretken

sermaye stokunun küçülmesine yol açacaktır ( Barro, 1989:38, Aktaran Soylu: 2001).

Kamu harcamalarını finansmanında vergileme karşısında borçlanma tercihinin

bir ekonomide gerçek faaliyet düzeyi ile ilişkisi olmadığını ilk olarak savunan iktisatçı

19. yüzyıl İngiliz ekonomisti David Ricardo’dan ismini alan ve “Ricardian Denge”

olarak isimlendirilen bu yaklaşımın temel düşüncesi bir ekonomide ekonomik birimlerin

2

tüketim ve tasarruf kararlarını verirken tüm yaşam boyu gelirlerini dikkate aldıklarıdır.

Bu durumda, bütçe açığının borçlanma ile finansmanı, bu birimlerin yaşamları boyunca

ödedikleri vergilerin yalnızca yeniden dağılımı olarak düşünülerek ve gelecekte daha

fazla vergi ödeyeceklerini bilen iktisadi birimler bugün harcamak yerine tasarruf

edeceklerdir. Artan tasarruflara bağlı olarak faiz oranlarında herhangi bir artış eğilimi

olmayacak, yatırımlar ise dışlanmamış olacaktır (Ataç 2002: 203). Barro (1989)

tarafından önerilen Ricardo Denkliği yaklaşımına göre, kamu harcamalarına bağlı

olarak artan kamu açıkları bugün yapılan bir vergi indiriminin gelecekte uygulanacak

olan vergide bir artışa neden olacağı görüşünü savunur.

Barro (1990,1991), içsel büyüme modellerini kullanarak vergi ile finanse edilen

kamu hizmetlerinin yatırım ve çıktı üzerindeki etkisini incelemiştir. Hükümetin, tüketim

harcamalarının reel gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının büyüme ve yatırım ile negatif

ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Hükümet harcamalarının, özel sektörün verimliliği

üzerinde etkisinin olmadığı çerçevesinde tartışma şekillenmesine rağmen vergi ve kamu

harcamalarının bozucu etkisi sonucu tasarruf oranı ve büyüme hızı azalır.

Keynesyen iktisat yaklaşımında dikkatler istikrarsızlıkla mücadelede maliye

politikası araçlarına çekilmektedir. Klasik iktisat teorisi maliye politikasına bağlı olarak

“özel sektörü dışlama etkisi”nin söz konusu olabileceğini savunmaktaydı. Keynesyen

teoride ise dışlama etkisinin her zaman söz konusu olmayacağı vurgulanmaktadır.

“Likidite tuzağı” içinde olan bir ekonomide, faiz oranı maliye politikasından hiç

etkilenmeyeceğinden, maliye politikasının etkisini azaltıcı veya yok edici sonuçlar

oluşmayabilir. Uygulanan maliye politikası, bazen faiz oranlarının yükselmesine ve özel

sektör yatırımlarının azalmasına da neden olabilir. Ancak bu uygulama sonuçlarının

yaratacağı olumlu etki, özel sektörü dışlama etkisinden çok daha fazla olabilir.

Dolayısıyla, Keynesyen Teoride maliye politikasının etkinliği tam etkinlik ile sıfır

etkinlik arasında değişebilir. Kamu harcamaları ve kamu gelirlerinin iktisadi

konjonktüre uygun olarak düzenlenmesiyle toplam talep üzerinde yaratacağı etki, üretim

ve istihdam hacmini de etkileyecektir. Örneğin, Keynesyen ekonomi, işsizlik, enflasyon

gibi temel makro ekonomik problemlerle karşı karşıya kalındığında toplam talebi

uyaracak harcama ve vergi gibi politika değişkenleri ile ekonomiye müdahale ederek

sorunun üstesinden gelinebileceğini ileri sürer. Toplam talep üzerinde, vergilere göre

3

kamu harcamalarının doğrudan etkisinin daha çok olduğu savunulmaktadır (Eker

1997:66).

Hükümetin seçtiği mali araç, ülkenin servet düzeyini etkileyebilme gücüne

sahiptir. Hükümetin, mali araçlarla net serveti ve cari dengeyi etkileyebilmesi harcama

düzeyine bağlıdır. Ball ve Mankiv (1995) uzun dönemde ekonomideki çıktının kısmen

sermaye stoğuna bağlı üretken kapasite ile ölçülebileceğini vurgular. Kamu açıkları

yatırımları azalttığından sermaye stoğu daha yavaş büyür. Dışlama etkisi sermaye stoğu

üzerinde göz ardı edilemeyecek bir etkiye sahiptir. Açıkların uzun yıllar devam etmesi

ekonominin mal ve hizmet üretme kapasitesini azaltır. Ulusal tasarruf düzeyinin

azalması sonucu yatırım ve net ihracat düzeyi azalır. Dolayısıyla ulusal gelir düzeyi

üzerinde negatif bir etki oluşacaktır.

Kamu açıklarının ekonomi üzerinde yarattığı en belirgin etki fiyatlar genel

düzeyinde gözlemlenmektedir. Friedman (1968) para otoritesinin uzun dönemde para

arzını kontrol ederek fiyat istikarının sağlanabileceği görüşünü savunmaktadır. Kamu

açıkları para arzı ile finanse edildiği takdirde enflasyona neden olur. Para arzı ile finanse

edilen kamu açıkları enflasyonist etkiye sahipken, bono arzı ile finanse edilen açıklar

enflasyonist etkiye sahip olmayabilir. Bono arzı ile finanse edilen kamu açıklarının

enflasyonist olup olmaması, para otoritesinin faiz oranlarına bağlı mevcut politikasına

bağlıdır.

Sargent ve Wallace (1981) kamu açıklarının merkez bankası tarafından para

arzı ile finanse edilmesi gerektiği önerisini desteklemektedirler. Bu şekilde

gerçekleşecek kamu açığı finansmanı uzun dönemde enflasyon oranının yükselmesine

neden olacaktır. Miller (1983), kamu açıklarının hangi politika aracı ile finanse

edilmeye çalışılırsa çalışılsın enflasyonist etkiye sahip olduğu görüşünü savunmaktadır.

Bu çalışma, Hesaplanabilir Genel Denge (HGD) modeli yardımıyla, Türkiye

ekonomisine ilişkin, kamu açıkları ile mücadelede kullanılan sıkı ve genişleyici maliye

politikası uygulamalarının makro iktisadi etkileri ve bu etkilerin mevcut literatürdeki

tartışma ile tutarlılığını incelemektedir.

4

HGD modelleri, makro iktisadi değişikliklerin ve dışsal şokların ekonominin

geneli üzerinde yarattığı etkilerin değerlendirilmesi için analitik bir zemin

hazırlamaktadır. İktisadi sorunların çözümlenmesinde kullanılan yöntemlerinin

yetersizliği nedeniyle hesaplanabilir genel denge modellerinin avantajları geniş ölçüde

kabul edilmektedir. Bu modeller kurala dayalı politika uygulamaları açısından

ekonomik sistemi genel denge içinde değerlendiren çözümlemeler sağlamaktadırlar.

HGD modellemesi yöntemi farklı veri kaynaklarından verilerin toplanması ve

işletilmesi ile başlar. HGD modellemesi iktisaden baz alınan yıla ait geniş sayıda veri

gerektirmektedir. Bu veri tabanı ulusal hesapları, hane halkı geliri ve harcamalarını,

girdi-çıktı katsayılarını, vergi verilerini, ticari ve ödemeler dengesi verilerini

içermektedir. Farklı düzeylerde farklı kaynaklardan toplanan veri setleri arasında

tutarsızlıklar olabilmektedir. Bu nedenle, ilk veri seti karşılıklı tutarlılığın

sağlanabilmesi amacıyla tekrar düzenlenebilir. Analizimiz sırasında 1998 yılına ait

bileşenler Sosyal Hesaplar Matrisi (Social Accounting Matrix- SAM) formunda

derlenmiştir. Türkiye ekonomisi için oluştulan HGD modeli statik reel sektör modeli

olma özelliği taşıdığından, finansal sektöre ilişkin bilgi sağlayabilme yeterliliğinde

değildir.

Çalışmanın birinci bölümü, konuya teorik bir bakış açısı sunmaktadır. Ülkeler

arasındaki kamu açığı karşılaştırmalarını güçleştiren farklı açık tanımlamalarına ilişkin

bilgiler yer almaktadır. Kamu açıkları, açıkların finansmanına ilişkin kullanılan politika

araçları, makro iktisadi etkileri iktisadi düşünde öğretileri arasında değerlendirilmesi

geniş bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.

İkinci bölümde, HGD modelleri ve Sosyal Hesaplar Matrisi (SHM) ile ilgili

detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır. HGD modellerinin gelişimi, girdi çıktı ve doğrusal

programlama modelleri ile olan ilişkisi, oluşturulurken izlenmesi gereken aşamalar,

güçlü ve zayıf yönleri, SHM, veri kaynakları bu bölümde yer alan bazı konu

başlıklarıdır. 1998 yılı için Türkiye ekonomisi SHM oluşturulmaya çalışılmıştır.

Türkiye ekonomisi için oluşturmuş 21 sektörlü HGD modeline ait denklikler ve bu

denkliklere ilişkin bilgiler bu bölümde yer almaktadır.

5

Çalışmanın üçüncü bölümünde HGD modeli yardımı ile Türkiye ekonomisi için

kamu açıkları ile mücadelede önerilen sıkı ve genişleyici farklı politika senaryoları ve

bu senaryoların makro iktisadi değişkenler ve reel ekonomi üzerindeki etkileri yer

almaktadır. Sonuç bölümü, analiz bulgularına ilişkin değerlendirmeleri içermektedir.

6

BÖLÜM I

KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN BAZI TEMEL YAKLAŞIM

VE

TANIMLAMALAR

1.1 Kamu Açıkları ve Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin Yaklaşımlar

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler yazınında kamu açıkları, mali açıklar ve

bütçe açıkları kavramları sık sık birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Bu kavramlara

ilişkin yapılan ölçümler ve tanımlamalar farklılık arz etmektedir. Bu farklılıklardan

kaynaklanan kavram karmaşasına bağlı olarak ampirik çalışmalarda maliye ve iktisat

politikasına ilişkin analizlerinin yanlış sonuçlanmasına neden olabilecek zorluklar

yaşanmaktadır. Dolayısıyla uygulanan politika sonucunun analiz edilebilmesi için

“açık”ın net bir şekil tanımlanması gerekmektedir.

Diğer yandan, net bir tanımlamanın ve standart hesaplama yönteminin

olmamasına bağlı olarak ülkeler arasında açıklara ilişkin karşılaştırma yapabilmek

güçleşmektedir.

Politikacılar zaman zaman yatırım, ithalat harcamaları borç servisi gibi bütçesel

işlemlerin tasarruflar, ödemeler dengesi ve enflasyon gibi makro iktisadi değişkenler

üzerinde yarattığı etkilere dikkat çekmek amacıyla alternatif kamu açıkları

tanımlamışlardır.(Blejer ve Cheasty, 1991, 1650).

Mali açığın tanımlanmasında ve etkisinin belirlenmesinde dikkat edilmesi

gereken başlıca faktörler, kamu kesimi kapsamında ölçüme konu olacak açık tipi, kamu

kesiminin hacim ve bileşimi ve zaman boyutu olarak ayrılabilir(Egeli,2002,30).

1.1.1 Geleneksel Açık

Geleneksel anlamda kamu açığı ölçüsü kamu gelir ve giderleri arasındaki farkı

nakit para tabanlı olarak tanımlamaktadır.

7

Harcamalar

- Gelirler

___________________

Finansman

Bu iki kalem arasındaki fark “Kamu Kesimi Borçlanma Gereği” olarak da

tanımlanabilmektedir.

Kamu gelirlerini kamu harcamalarından ayıran iki ayrı kriter söz konusudur.

Bunlar kamu borcu kriteri ve maliye politikası kriteri olarak anılmaktadırlar. Kamu

borcu kriterine göre, kamu açığını etkileyen ve yükümlülük yapısında herhangi bir

değişikliğe neden olmayan harcamalar çizgini üst kısmına, yükümlülük yapısını

değiştiren harcamalar çizginin alt kısmına yazılmaktadır. Örneğin borç faiz ödemeleri

çizginin üst kısmına, ana para ödemeleri ise çizginin alt kısmına yazılmaktadır. Net

kamu harcama düzeyi toplam talep yapısını etkilerken borcun geri ödenmesi varlık

sahipleri için gelir yaratan unsur olmadığından talep yapısını etkilemektedir. Maliye

politikası kriteri ise devletin hangi amaçla borçlandığı göz önüne alınarak

tanımlanmaktadır. Hükümetler kamu gelir ve giderleri arasındaki açığın finansmanının

yanı sıra kamu sektörü likidite yönetimine bağlı bir politika olarak borçlanmayı tercih

edebilir. Kamu çok farklı kaynaklardan (merkez bankası, ticari bankalar, özel sektör ve

dış kaynak) borçlanırken en az maliyete dayalı bir likidite tercihi sıralamasında bulunur.

Diğer bir deyişle, devlet finansal bir aracı olma rolünün yanı sıra, vergilendirerek,

sübvanse ederek veya iktisaden etkin düzenlemelerde bulunarak kamu politikası

kriterine bağlı çizgi altı ve çizgi üstü işlemlerin ne olması gerektiği konusunda bir ayrım

sağlamaktadır.(Blejer ve Cheasty, 1991, 1646-1647).

1.1.2 Birincil Açık

Bütçe harcamaları içine faiz ödemeleri de dahil edildiği zaman ortaya çıkan

bütçe açıkları kamu otoritesinden bağımsız, daha önceki bütçe açıkları tarafından

belirlenen bütçe açıklarıdır. Dolayısıyla, bütçe açıklarından faiz ödemeleri çıkarıldıktan

sonra kalan “birincil açık”, hükümetin bütçenin kontrol edebileceği kısmını ifade

etmektedir. Ayrıca, birincil açık, kamu açıklarının sürdürülebilirliğinin tespitinde

8

önemli bir gösterge olma niteliğini taşımaktadır. Kamu bütçesine dahil uzun süreli bir

birincil açık ülke ekonomisi açısından söz konusu olamaz. Faiz ödemeleri

gerçekleştirilmelidir. Salt maliye politikasını etkilerini görmek açısından, birincil bütçe

açığı göstergesi para politikasındaki değişimlere bağlı faiz ödemelerinde meydana gelen

etkileri yok edecektir(Önder ve Kirmanoğlu,1994, 38).

Kamu harcamaları toplamından faiz ödemelerinin çıkarılması ile elde edilen

birincil kamu harcamalarının, olağan kamu giderleri ile karşılanması ve faiz

ödemelerinde kullanılmak üzere birincil bütçe fazlasının oluşması, borçların geri

ödenmesi açısından önem arz etmektedir. Herhangi dönemdeki borcun ana para

ödemesinin tekrar borçlanılarak finanse edilmesi mümkün olmakla beraber, faiz

ödemesi, birincil bütçe fazlası ile ödenebilmektedir. Birincil bütçe fazlası ile borca bağlı

oluşan faiz yükü birbirini karşılayamaz ise, hem eski borcun hem de borca bağlı faizin

ödenmesi için de yeniden borçlanılabilir. Bu durum kamu borcunun daha da artmasına

neden olur(Blejer, Cheasty, 1991,1657).

1.1.3 İşlemsel Açık

Geleneksel anlamda kamu açığı ölçüsü kamu gelir ve giderleri arasındaki farkı

nakit para tabanlı tanımlamaktadır. Böylelikle kamu borç hizmetine dayalı tüm

harcamalar kamu açığı ölçümü içinde yer almamaktadır. Faiz ödemeleri harcamalara

eklenirken, amortizasyon ödemeleri bu harcamaların dışında tutulmaktadır. Diğer

taraftan cari gelirler kamu geliri olarak değerlendirilirken borçlanmadan elde edilen

gelirler, kamu gelirlerine dahil edilmemektedir. Bu anlamda, kamu açıkları merkez

bankasından doğrudan borçlanmaları içerecek şekilde açığı kapatacak net kamu

borçlanmasını yansıtmalıdır. Bu şekilde tanımlanan bir kamu açığı ölçümü,

amortizasyon finansmanı için gerekli borçlanmaya bağlı kredi piyasaları üzerindeki

kamu baskısını içermediğinden parasal genişleme ölçüsünü yansıtmamaktadır(Tanzi vd.

1987, 5).

Mali açıkların ölçümünde enflasyonist etkinin geleneksel ölçümün güvenilirliği

üzerine yarattığı soru işareti ilgi çekmektedir. Enflasyon, kamu gelir ve harcamalarını

özellikle kamu açığının büyüklüğünü değiştirerek, çok farklı yollarla

etkileyebilmektedir. Örneğin faiz gelirleri, sermaye kazançları, karlar, bazı vergi

9

tabanları gibi bazı hesaplanan ve yasal ölçümler arasında farklılıklara ve bozucu etkilere

neden olabilmektedir. Çoğu vergiler, önemli bazı gecikmeler ile toplanmaktadır. Gelir

ve servet vergileri gibi bazı vergiler mali sürüklenmeye neden olabilecek şekilde artan

oranlı bir yapıya sahiptirler. Döviz kuru çoğu zaman enflasyona uyarlanmadığından

ithalat ve ihracat vergileri üzerindeki enflasyonist sürece bağlı reel etki

değişebilmektedir. Tüm bu etkilerin yanı sıra ekonominin kendi yapısal özelliklerinden

kaynaklanan enflasyonist sürece bağlı bir takım değişiklikler söz konusu olabilmektedir

(Tanzi vd. 1987, 1).

Özet olarak, Önder ve Kirmanoğlu(1994, 39) işlemsel açığı şu şekilde

tanımlamaktadırlar; “İşlemsel açık, bütçe açığından, birincil açıkta olduğu gibi faiz

ödemelerinin çıkarılması ile değil, sadece enflasyon etkisi ile aşınmaya uğrayan

kısmının çıkartılması ile bulunur. Diğer bir deyişle, işlemsel açık birincil açık ile faiz

ödemelerinin reel toplamı olarak tanımlanabilir. Enflasyon karşısında nominal faiz

oranlarında enflasyon oranı kadar meydana gelen artış enflasyonun ana para üzerinde

meydana getirdiği aşınmayı telafi eder. Ancak nominal faiz oranları enflasyondan daha

fazla artıyorsa, devletin borç senetlerini sahip olanlara doğru reel bir kaynak transferi

var demektir. Sadece enflasyondan arınmayı karşılayan kısmına borç amortizasyonu

denilmektedir”.

İşlemsel Açık = Birincil Açık + Faiz Ödemeleri

Enflasyonun geleneksel kamu açığı üzerinde bozucu etkisi olduğundan, bu

bozucu etki çoğu zaman faiz ödemelerinin amortizasyonu içereceği gerçeği ile

ilişkilendirilmektedir. Enflasyon oranı yükseldikçe, faiz ödemeleri o kadar yüksek

oranda dolaylı amortizasyonun unsuru içerecektir. Reel anlamda enflasyon, kamuya

borçlarını amortize etmesi yönünde baskı unsuru oluşturmaktadır. Geleneksel açık

genellikle kamu açığının talep etkisini kötüleştirirken, işlemsel açık bu etkiyi en aza

indirmektedir (Tanzi vd. 1987, 1).

10

1.1.4 Cari Açık

İktisadi kriterlere göre cari harcamalar, yatırım harcamaları ve transferler kamu

harcamalarını oluşturan kalemlerdir. Cari harcamalar ve yatırım harcamaları üretim

faktörü kullanıp milli gelire katkı sağladığından gelir yaratıcı harcamalar olarak

anılmaktadırlar( Önder vd.,1995, 13).

Cari Açık, sermaye dışı gelirler ile harcamalar arasındaki farkı ifade etmektedir.

Cari Açık = Kamu Tasarrufu = Toplam Cari Gelirler- Toplam Cari Harcamalar

Yatırım harcamaları ve sermaye gelirleri bütçe ölçümleri içinde yer

almamaktadır.

Cari açık, ulusal tasarruflardan oluşan kamu tasarruflarının ölçümüdür. Bu

değer pozitif olduğunda, kamunun tüketimini gelirleri ile finanse edebildiği

anlaşılmaktadır. Endüstrilere, firmalara, çeşitli kuruluşlara, vs. ayrılan fonlardan oluşan

sermaye harcamaları uygun kullanım şartlarında bütçeye gelir yaratabilecek, kar

sağlayan bazı mal ve hizmetlere transfer edilmelidir. Maliye politikasının bir amacı da

cari harcamalar ve sermaye harcamaları arasında uygun oranı sağlamaktır. Sermaye

harcamaları kimi zaman üretken olmadığı gibi, büyüme üzerinde de olumlu etkiye sahip

olmayabilir. Diğer taraftan sağlık ve eğitim harcamaları gibi cari harcamalar üretken ve

uzun dönemde sermaye oluşumuna neden olabilecek yapıya sahip olabilmektedirler.

Dolayısıyla yatırım ve cari harcamaları birbirinden ayırt edebilmek güçleşmektedir

(Legeida,2000, 17).

Cari açık ölçüsü, maliye politikalarının ödemeler dengesi ve büyüme üzerindeki

etkilerinin belirlenmesinde sağlıklı sonuçlara ulaşmayı zorlaştırdığından, kamu

açıklarının ölçümünde fazla bir anlam taşımamaktadır. Cari açık ölçümü ile kamu

kesiminde oluşturulan tasarrufları tahmin etmek amaçlanmaktadır. Cari açık bir bütçe

kavramından çok sosyal muhasebe kavramı olması itibariyle, uzun dönem

değerlendirmeleri açısından uygun bir ölçüt olmasına karşın, talep tahmini gibi kısa

11

dönemli analizler ya da gelişmiş ülkelere yönelik mali analizler açısından o kadar uygun

bir ölçüt olmayabilir(Egeli, 2002, 36).

1.1.5 Yurt içi Açık

Yurt içi açık ölçüsü, yurtiçinde yapılan işlemleri hesaplamalara dahil ederken,

doğrudan ödemeler dengesi üzerinde etkisi olan işlemleri hesaplamaların dışında

tutmaktadır.

Yurt İçi Açık= Geleneksel Açık- Ödemeler Dengesi İşlemleri

Çoğu yurt içi açık ölçümü, petrol ihraç eden ülkeler için geliştirilmiştir. Petrol

gelirlerinin parasal etkisi arındırılmadıkça, harcamaların finansmanında kullanımı

genişletici etkiye sahipken geleneksel açık ölçümünde açık ölçümünde bu genişleyici

etki göz ardı edilebilmektedir. Benzer şekilde yurt dışı kaynaklı ödenek ve yardımların

büyüklüğü durumda da genişleyici etki göz ardı edilebilmektedir(Blejer ve Cheasty,

1991, 1653).

Kamu kesimi, uluslararası ticaret ve sermaye akımlarına yönelik faaliyetlerini

arttırdığında, geleneksel açık ölçüsü yanıltıcı sonuçlara yol açabilir. Eğer hükümet

tarafından gerçekleştirilen ithalat ve dış borç ödemesi büyükse, maliye politikasının

genişletici yönde kullanılmasına neden olacak, olası bir devalüasyon bütçe açığının

artmasına neden olabilir (Egeli, 2002, 37).

1.1.6 Nominal Açık- Reel Açık

Kamu kesimi dışında kalan özel kesim finansal varlık ve yükümlülüklerinde

ortaya çıkan değişmeler arasında denge sağlayan nominal açık, nominal faiz

oranlarındaki değişmelere rağmen, mevcut finansal varlıkların ve yükümlülüklerin

nominal piyasa değerindeki ve fiyatlar genel seviyesindeki değişmeler karşısında reel

olarak ortaya çıkan değişmeler net kamu borçlanmasının gerçek değerinin

belirlenmesine yardımcı olan göstergelerdir. Bu göstergelere faiz ve fiyat etkileri dahil

edildiğinde bütçe fazlaları ortaya çıkmaktadır. Reel açık nominal açığın faiz oranları ve

fiyat etkisinden arındırılmış halidir. Buna göre reel açık, bir fiyat deflatörüne bölünmüş

12

nominal açıkların tamamını kapsamayan, net kamu borçlanmasının gerçek değerinde

meydana gelen artış olarak tanımlanabilmektedir(Egeli,2002, 37).

1.1.7 Yapısal Açık- Dönemsel (Konjonktürel ) Açık

Yapısal açık tanımlaması, literatürde dönemsel(konjonktürel) açık, tam istihdam

açığı, çevrimsel açık gibi farklı isimlerle karşımıza çıkabilmektedir.

Maliye politikasının gelir seviyesini nasıl etkilediğinin tespitinde ekonominin

canlanma ve gerileme dönemlerinden bağımsız bir ölçüye ihtiyaç duyulmaktadır.

Yapısal açık bu tür bir ölçü sağlamaktadır. Yapısal açık tam istihdam gelir düzeyindeki

ya da potansiyel çıktı düzeyindeki bütçe açığını ifade etmektedir. Fiili bütçe ile tam

istihdam bütçesi arasındaki fark, bütçeye ait dönemsel bir nitelik taşımaktadır.

Ekonomide bir gerileme olduğu taktirde açık gösterme eğilimi taşımaktadır(Dornbusch

ve Fisher,1998, 80-81).

1.1.8 Nakit Esası ve Tahakkuk Esası Açığı

Bütçe gelirlerinden, faiz ödemeleri çıkarıldığında bütçe giderlerini

karşılamıyorsa, bu durumda faiz dışı fazla değil, faiz dışı açık vardır ki böyle bir

ekonominin sıklıkla krizlere ve tıkanıklıklara maruz kalması olasılığı çok yüksektir

(Çepni,2005,107).

Nakit Dengesi= Bütçe Dengesi- Avanslar + Bütçe Emanetleri

Her hangi bir ekonomi incelenirken kamunun büyüklüğü hakkında bilgi sahibi

olmak önemlidir. Harcamalar gibi kamusal diğer bazı göstergeler kamunun ekonomide

ne ile ilgilendiği veya ne tip bir rol aldığı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. En

basit haliyle kamu gelir gider dengesizliğinin ortaya çıkardığı kamu açığının

ölçülmesine ilişkin çalışmalar kamu sektörünün büyüklüğü ile ilgili bilgi vermesinin

yanı sıra maliye politikası ve ekonomi arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılmasını

sağlamaktadır(Legeida,2000,51).

13

Maliye politikalarının etkinliğinin belirlenmesinde ve belirli hedeflere ulaşmada

en geçerli ve sağlıklı açık ölçüsüne nasıl ulaşılabileceği literatürde dikkat çeken bir

tartışma alanına sahiptir. Geleneksel açığın maliye politikalarının etkinliğini ölçmedeki

yetersizliği tartışmaların temelini oluşturmaktadır. Egeli (2002,39) bunu üç temel

nedene bağlayarak açıklamaktadır. Bunlar, i) özelleştirme gelirlerine bağlı nakit

getirinin yanı sıra, satılan ya da devredilen kuruluşların yüksek el değiştirme

maliyetlerine bağlı olarak mali açığın yükselmesi ii) gelecekte yapılacak olan

harcamaların finansmanında sosyal güvenlik kuruluşları gibi kamu kurumlarından

sağlanan gelirlerin kullanılması iii) makro ekonomik değişkenlerden (toplam talep,

enflasyon, dış ticaret hadleri gibi) etkilenmesine rağmen, devletin alacak ve

borçlarındaki değer değişimlerini yansıtmaması şeklinde özetlenebilir.

Kamu dengesi makro iktisadi analizlerle merkezi rol alırken aynı zamanda

sayısız ekonometrik çalışma kamu açıklarına ilişkin veriler üzerine inşa edilmektedir.

Kapsamlı “kamu açığı” tanımlaması, kullanım alanının sorgulandığı, tanım

belirsizlikleri anlaşmazlıklarını içermektedir. Bütçe istatistikleri yayınlanmadan önce bu

sorunlar çözümlenmelidir. Kamu açığının ölçümünün öncelikli bir sorun olmadığı

açıktır ancak aynı zamanda politika açısından önemli anlamlar içermektedir. Gerçekten,

nasıl ölçüldüğüne ve zamanın hangi periyodunu içerdiğine bağlı olarak kamu açıklarının

dikkati çeken farklı şekilleri olabileceği gibi, farklı politika uygulamalarını da

gerektirmektedir. Benzer şekilde, kamu sektörünün tanımlanması ve içerdiği işlem

tipleri plan, yürütme ve makro iktisadi paketin gözlenmesinde önemlidir. Diğer yandan,

ülkeler arasındaki mukayeseler ülkelere özgü iktisadi karakteristikler ve hesaplama

anlaşmalarına göre düzenlemeler yapılmadığı taktirde aşırı derecede aldatıcı olabilir.

Dahası veri ülke için zaman eğilimli çalışmalar kavramların iktisadi koşullara göre

değişebilen gelişimini gerektirmektedir. Sadece mali hesaplamanın saf akım kavramına

güvenmek mali analizler için yanıltıcı ve yetersiz olabilir. Literatür standart akım

ölçümlerinin kamu finansal ve reel varlıklarındaki değişim gibi bazı stok değişim

kavramları ile eksikliklerinin giderilmiş, kimi durumlarda değiştirilmiş olabileceğini

önermektedir. İktisat politikası hedeflerine ulaşmada her açık ölçüsü tekniğinden aynı

derecede verim sağlamak için söz konusu açık ölçülerinin geleneksel açığın net

değerindeki değişimleri ortaya koyabilen bir nitelikte olması gerekmektedir. Geçici

14

hükümet bilançoları bir araya getirilerek ve dönemler arası bağlantılar dikkate alınarak

farklı açık ölçüleri tanımlanmıştır. Kamu açıklarının net değeri belirlenmesine bağlı

olarak kamu açığının tanımlanmasına ilişkin belirsizlikler devam edecektir. (Blejer ve

Cheasty,1991,1675,Egeli 2002,39).

1.2. Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin İktisadi Görüşler

1.2.1 Kamu Açıklarına İlişkin Klasik Yaklaşım

18. yüzyılın sonlarında başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde yeni

üretim teknolojilerinin kullanılmasıyla birlikte Sanayi Devrimi gerçekleşmiştir. Sanayi

devriminin gerçekleşmesi üretimin gerçekleşmesine öncülük eden burjuva sınıf ile bu

üretimin gerçekleşmesinde üretim faktörü olarak yer alan işçi sınıfın doğmasına neden

olmuştur.

Sanayi devriminin başlaması ile Fizyokratların savunduğu iktisadi görüşler

geçerliliğini korurken, Klasik İktisadi düşünce 1776’da yayınlanan A. Smith’in

“Ulusların Zenginliğinin Niteliğinin ve Nedenleri Hakkında Bir Araştırma” isimli

eseriyle işlerlik kazanmaya başlamıştır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”

öğretisine dayalı Klasik İktisat düşüncesi tam rekabet şartlarına dayalı bir piyasa sistemi

içerisinde faktör fiyatlarının esnekliğine ve miktar teorisinin geçerliliğine bağlı olarak

her arzın kendi talebini yaratacağı görüşünü savunmaktadır. Dolayısıyla bu şartlar

sağlandığı takdirde ekonomiye herhangi bir müdahale gerekmeksizin iktisadi denge

kendiliğinden oluşacaktır(Savaş,1998,259).

Klasik İktisadi yaklaşım, ekonomide kısa ve uzun dönem ayrımı yapmaksızın

tam rekabet koşullarının geçerli olduğu piyasa sistemi içerisinde faktör fiyatlarının

esnekliğine bağlı tam istihdam varsayımı altında analizlerini değerlendirmektedir. Bu

varsayıma bağlı olarak bireylerin sonsuz ömre sahip olmadığı gerçeği varsayımı altında,

bireylerin tüketimi zamanlar arası bir optimizasyon sorunudur ve piyasalar dengededir.

İktisadi dengenin gerçekleşmesine bağlı olarak benzer durum maliye politikası

için de geçerlidir. Klasik İktisat Teorisi kamu gelirlerinin kamu harcamalarını

karşılaması gerektiği görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamda, Klasik İktisat teorisinde

15

maliye politikası devletin fonksiyonlarının sınırlı tutulması(adalet, güvenlik, savunma

gibi), vergilerin tarafsız olması ve bütçenin denk olması gibi temel prensiplere

dayandırılmaktadır.

Kamu gelirlerinin kamu harcamalarını karşılayamadığı durumda bütçe açık

verecektir. Devlet kamu açığını finanse edebilmek için borçlanma, para basma veya

vergilerin artırılması yollarından birisini tercih edecektir. Devletin para basmayı tercih

ettiği durumda herhangi bir mal veya hizmet üretmeden ekonomideki para miktarı

artacak, fiyatlar genel seviyesi yükselerek enflasyona neden olacaktır. Diğer taraftan

devlet para basmak yerine kamu açıklarını borçlanmayı tercih ederek finanse etme

yoluna gitmiş olduğu durumda, borcun vadesi geldiğinde borcunu ve borç faizini

ödeyebilmek için tekrar borçlanmaya gerek duyacaktır. Bu da iktisaden birçok olumsuz

sonucu beraberinde getirecek bir durumdur. Tam istihdam varsayımı altında kamu

açıklarının vergileme veya borçlanma yoluyla finanse edildiği her iki durumda da özel

kesim kullanılabilir fonları kamuya aktarılacaktır. Böylelikle özel kesim harcama ve

yatırım düzeyi düşecektir. Bunun anlamı Klasik sistemde devlet harcamalarının faiz

oranlarının yükselmesine neden olacağından özel sektör yatırımları üzerinde “tam bir

dışlama etkisi” (full crowding out) doğuracağıdır(Saleh,2003,4).

Diğer taraftan Klasik İktisat teorisine göre devlet bütçesinin fazla vermesi de

istenmeyen bir durumdur. Bütçenin fazla verdiği durumda devlet gereksiz kamu

harcamalarında bulunarak israfta bulunabilmektedir.

1.2.2 Kamu Açıklarına İlişkin Ricardocu Yaklaşım

Ricardocu Denklik Kuramı özünde, kamu açıklarının vergileme veya borçlanma

yoluyla finanse edilmesinin Robert J. Barro tarafından sistematik bir şekilde ifade

edilerek, temel iktisadi değişkenler üzerinde önemli bir etki yaratmayacağı görüşüne

dayanmaktadır. Daha önce Ricardo Denkliği ile ilgili araştırmalar yapılmış olmasına

rağmen ilk kez J. Barro’nun 1974 yılında “Journal of Political Economy”de yayınlanan

“Are Government Bonds Net Wealth ?” başlıklı makalesi ile ilgi uyandırarak günümüze

kadar birçok araştırmanın temelini oluşturmuştur.

16

Ricardo Denklik teoremi bir takım varsayımlara ihtiyaç duymaktadır. Bu

varsayımlar şu şekilde özetlenebilir(Bernheim, 1987, 4, Ataç,2007,203, O,Driscroll

1977, 208 );

- Kamu Harcamaları düzeyi sabittir, iktisadi değer yaratmaz.

- Sermaye piyasaları mükemmel bir işleyişe sahiptirler.

- Tüketiciler rasyonel ve ileri görüşlüdür.

- Bireyler sonsuz zaman ufkunda yaşıyormuş gibi karar alırlar.

- Başarılı kuşaklar alturistik (diğer gam) bir biçimde güdülenen transferlerle

motive edilirler.

- Tüm vergiler götürü usuldedir ve ilk dönemlerdeki kamusal borçlar daha

sonraki dönemlerde salınan vergilerle ödenecektir.

- Ertelenen vergiler dolayısıyla kaynakların kuşaklar arasında yeniden

dağılımı söz konusu değildir.

- İktisadi birimler tüketim ve tasarruf kararlarını verirken tüm yaşam boyu

gelirlerini dikkate almaktadırlar.

- Vergiler bozucu etkiye sahip değildirler.

- Mali araç olarak açık finansmanının uygunluğu maliye politikasını

etkilemez.

Barro(1974), çalışmasının birinci bölümünde devlet bonosunun etkileri

sorununu kuşaklar arası sermaye oluşumu ve sonlu zaman ufkunda bireysel servet

üzerindeki etkisi çerçevesinde incelemektedir. Modelde “sermaye piyasasının

mükemmel” olduğuna dair hiçbir argüman yer almamaktadır. Buradaki anahtar bulgu

kuşaklar arasında etkin bir transferin olduğu (kuşaklar arası hediye ve miraslar) ancak

net servet ve toplam talep etkisinin olmadığı ve kamu borcunun marjinal değişimi

üzerinde faiz oranı etkisinin söz konusu olmadığıdır. Mevcut kuşak sonsuz ömre

sahipmiş gibi davranarak ve gelecek kuşakla arasında etkin bir zincir sağlayarak transfer

zinciri oluşturur. Çalışma kamu borcundaki bir artışın hane halkı servet düzeyindeki bir

artışla devam edip etmeyeceği sorusu üzerinde odaklanır. Ekonominin ard arda gelen

kuşaklar modeli(Over Lapping Generation Model– OLG ) açısından sonlu hayat

ufkunun etkileri incelenmiştir. Hane halkının sonsuz ömre sahiplermiş gibi hareket

17

ettikleri gösterilmiştir. Böylelikle gelecek nesli bugünkü nesile bağlayan etkin bir

transfer zinciri mevcut oldukça hazine (kamu – devlet) bonolarının marjinal net servet

etkisi olmayacaktır. Mükemmel olmayan özel sermaye piyasaları ve likidite

hizmetlerinin üretimine sahip devlet monopolü ile ilişkilendirilen net servet etkileri

devletin daha etkin olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Diğer yandan, mükemmel olmayan sermaye piyasaları ve likidite hizmetlerinin

kamu tekelinde olduğu ile ilişkilendirilen net servet etkileri kamunun daha etkin olduğu

varsayımına dayanmaktadır. Dahası, bono ihracında ve vergi toplamada devletin

transfer maliyetleri hazine bonolarının negatif net servet etkisine sahip olabileceğini

vurgulayabilmektedir. Sonuçta, kamu borçlarının risk özelliği ve bu borçlanmanın

finansmanı için toplanan vergiler hazine bonolarındaki artışın hane halkı ödemeler

dengesindeki toplam riski artıracağını önerir. Bununla birlikte bu etkiler vergi

sisteminin doğasına ve transfer maliyetlerinin özel sigorta düzenlemesine

dayanmaktadır. Temel sonuç kamu borçlarının hane halkı servetini oluşturan bir

argüman olduğuna dair ikna edici net bir teorik durum söz konusu değildir. Negatif

servet etkisi tartışması öncelikli olarak tartışmanın pozitif etkiye sahip olduğu

konusunda inandırıcıdır. Bu nedenle kamu bonolarının marjinal net servet etkilerinin

sıfırla bir arasında olduğu ortak iddiası ve genelde pozitif ara değere sahip olmadığıdır.

Gerçekte marjinal net servet etkisi göz ardı edilebilirse mali ve parasal analizler için

uygulamalara ulaşılamaz (Barro,1974,1097).

Romer(2001, s.538)’e göre bireyin ömrü sonlu olmasına rağmen yeteri kadar

uzundur. Ekonomiye yeni bireyler girdiğinde yeni bono basımı ile ilişkili gelecek

dönem vergilerinin bir kısmı, bonolar arz edildiğinde hayatta olmayan bireylere

yüklenecektir. Nihayetinde hala yaşayan bireyler için piyasaya sunulan bonolar servet

niteliği taşımaktadır ve bu durum bireylerin davranışlarını etkilemektedir. Bu olasılık

Diomand(1965)’un ard arda gelen nesiller modeli olarak temsil edilmektedir.

Sonlu ufuk kamu açıklarının arzulanan ulusal tasarruf düzeyini azalttığı standart

sonucunu oluşturuyor gibi görünmektedir. Bu düzenleme tipik bir bireyin kamu

harcamalarından doğan vergi yükünü torunlarına yansıttığında kendini daha iyi

18

hissetmesiyle etkin olur. Birey alturist bir davranış şekli sergilerse bu görüş

savunulamaz. Önemli nokta kuşaklar arası transferler arasındaki ağ (ilişki) tipik bir

bireyi ardardına gelen bir aile içinde belirsizliğe sürüklediğidir. Bu durumda, hane

halkları beklenen gelecek dönem vergi düzeyini kapitalize eder ve böylelikle sonsuz

ufukta etkin bir planlama gerçekleştirirler. Diğer bir deyişle, sonsuz ufka sahipmiş gibi

görünen Ricardocu sonuçlar sonlu zaman aralığına sahip modeller içinde geçerliliğini

korur (Barro, 1988).

Bernheim (1989)’a göre birçok yazar başarılı kuşakların gönüllü transferlerle

bağlarını garantileyebilmek için katı kurallar gerektiğini vurgulamaktadır. Eğer

ekonomi yavaş büyüyorsa, aileler çocuklarına servet vasiyet edebilirler ve eğer ekonomi

hızla büyüyorsa çocuklar ailelerine hediye verebilirler. Bununla birlikte, transferlerin

hiçbir yönde akmadığı durumda genel bir büyüme oranı mevcuttur. Dahası, ailelerin

servet düzeyinin çocukların servet düzeyine oranı büyük ölçüde nüfusa bağlı olarak

değişir. Bazı durumlarda, kaynakların aile bireyleri arasında yeniden dağılımı özel

transferlerle karşılanmaz. Sonuçta, eğer bireyler gelecek dönem gelirleri hakkında

belirsizliğe sahiplerse, kuşaklar arası yeniden dağılımın genelde reel etkileri söz

konusudur. Ricardocular genellikle bu tartışmayı, teori nicel önem arz etmediği için,

ihmal ederler ve bunun tüketiciler transferde bulunsun veya bulunmasın ampirik bir

sorun olduğu görüşündedirler.

Kamu açıklarının finansmanına yönelik bu görüş, çoğu kez iktisadi literatürde

Barro-Ricardo Denklik Teoremi, Barro Ricardo Denklik önermesi veya Ricardo

Özdeşlik Teoremi gibi farklı isimlerle karşımıza çıkmasına rağmen Buchanan(1976),

Barro’nun Ricardo Denkliğine herhangi bir katkı getirmediğini ve Ricardo Denkliği ile

ilgili daha önce yapılan araştırmaları çalışmasında ihmal ettiğini vurgulamaktadır. Şöyle

ki, Barro’nun en önemli vurgusu makul koşullar altında ardı ardına gelen ve sonlu ömre

sahip kuşakların kamu borcuna bağlı gelecek dönem sorumluluklarını kapitalize

ettikleridir. Bu kapitalizasyonun boyutuna bağlı olarak devlet bonoları net servet olarak

algılanmaz. Bu noktadan hareketle Barro borçlanmanın vergi yerine ikame edilmesinin

toplam harcamalar üzerinde hiç bir genişletici etkisi olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Burada iki soru akla gelmektedir. Gelecek dönemde ortaya çıkabilecek vergi

19

yükümlülüğü tamamen kapitalize edilebilir mi? Eğer kapitalize edilebilirse maliye

politikasındaki değişimin toplam harcama üzerinde hiçbir etkisi olmadığı anlamına mı

gelir? İkinci sonuca ulaşabilmek için gelecek dönem oluşabilecek vergi

yükümlülüklerinin kapitilizasyon sorunundan ayrı olarak, vergileme ve borçlanmanın

farklı sonuçlarını incelemek gerekmektedir. Barro iki mali aracın mukayesesine dayalı

analizi tamamen ihmal ettiğinden politika bakımından önerisinin bir önemi

kalmamaktadır.

Özetle, Barro-Ricardo Denklik Teoremi, kamu açıklarının finansmanında

vergileme yerine borçlanma yöntemi ile finansmanının tercih edilmesinin, belli

varsayımlar çerçevesinde, bireylerin servet düzeyinde bir farklılık yaratmayacağını

öngörmektedir. Bireyler sahip oldukları bonoları servet olarak değerlendirmediklerinden

tüketim düzeylerinde herhangi bir değişiklik meydana gelmez. Diğer yandan,

hanehalkları sahip oldukları bonoların devlet tarafından bir sonraki dönemde ana para

ve faiz ödemelerini gerçekleştireceğini bildiklerinden, tasarruf düzeylerini bu ana para

ve faiz ödemelerini karşılayacak düzeyde artıracaklardır. Hane halkının mallara olan

talebi beklenen bugünkü vergi oranlarına bağlıdır. Her bir hane halkı gelir düzeyine

bağlı olarak servet pozisyonunu belirler. Daha sonra maliye politikası toplam tüketici

talebini beklenen vergi oranlarının bugünkü değerine bağlı olarak etkiler. Ancak mevcut

tartışma vergilerin bugünkü değerinin harcamaların bugünkü değeri değişmedikçe

değişmediğidir. Böylelikle kamu açıklarının mevcut vergilerle ikame edilmesinin mallar

için olan toplam talep üzerinde etkisinin olmadığıdır Dolayısıyla vergileme veya

borçlanmanın kamu açıklarının finansmanında tercih edilmesinin iktisadi açıdan

değerlendirilmesinde bir fark söz konusu değildir(Dornbusch ve Fisher,1998, s.319,598,

Barro, 1996, 4).

Kamu açıklarının finansmanına ilişkin vergileme veya borçlanma arasında bir

tercih yapılmasının bireylerin servet düzeyine etkileri ile ilgili görüşler. Klasik ve

Keynesyen iktisatçılar arasında farklılık arz etmektedir. Klasik iktisatçılar, bugünkü

vergileme yerine borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda, bireylerin bir sonraki

dönemde borçların ödenebilmesi için vergilemeye gidileceğinin farkında olmaları

sonucu devlet tahvillerinin bireylerin servet düzeyinde bir değişiklik yaratmayacağı

20

görüşünü savunmaktadırlar. Bireyler, bugünkü borçlanma düzeyini bir sonraki nesilin

vergi olarak ödeyeceğinin farkındadırlar. Keynesyen iktisatçılar, bireylerin bir sonraki

dönem hakkında öngörü sahibi olmadıklarını, dolayısıyla bugünkü vergileme yerine

borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda, bireylerin sahip oldukları devlet tahvillerini

servet olarak değerlendirdikleri görüşüne sahiptirler.

Diğer taraftan Barro (1988)’e göre bazı iktisatçılar bireylerin gelecek dönemdeki

vergiler hakkındaki belirsizlikleri veya gelecek dönem vergilerini tahmin etmede

yaşadıkları karmaşanın ileriki dönemde oluşacak sorumlulukları kapitalize ederken

karşılaşacakları daha yüksek iskonto oranını vurgulamaktadır. Bu durumda mevcut

vergilerin kamu açığı ile finanse edilmesi serveti artırır. Çünkü gelecekte beklenen

yüksek oranlı vergilerin bugünkü değeri mevcut vergi indirimi nedeniyle azalır. Kamu

açıkları toplam tüketici talebini artırır ve arzulanan ulusal tasarrufları düşürür.

Belirsizlikle ilgili konuyu ele alış biçimi farklı sonuçlara neden olur. Götürü verginin

hane halkları arasında etkin dağılımı sağladığı bilinir. Bununla birlikte kamu borçlarının

gelecek dönem ödemelerinin reel değeri ve gelecek dönem toplam vergileri belirsizlik

kısıtı altındadır. Bu durumda açık finansmanına ilişkin vergi indiriminin reel etkisi söz

konusu değildir. Bireyler fazladan borcun belli bir kısmını ellerinde tutmaya devam

eder, çünkü borç belirsiz gelecek dönem vergileri için mükemmel bir sınır oluşturur.

Şimdi gelecekteki vergilerin götürü vergiler olduğunu ancak bireyler arasında belirsiz

bir şekilde yansıdığını düşünelim. Dahası, göreli vergi riskine karşın sigorta piyasaları

olmasın. Daha sonra kamu açığı her bir bireyin gelecek dönem tüketilebilir gelirinin ne

olacağı hakkında belirsizliğin oluşmasına neden olur. Sonuçta, gelecek dönem daha

yüksek ortalama vergi gelirleri ile ilgili belirsizlik bireyin gelecekte oluşabilecek

tüketilebilir vergi gelirinde belirsizlikle ilişkilendirilir. Arzulanan ulusal tasarruf düzeyi

belirsizlik artıkça kamu açığıyla birlikte artma eğilimindedir.

G.P. O’Driscoll (1977) Ricardocu Denklik Teorisinin bizzat Ricardo tarafından

yanlış adlandırıldığını, “Ricardo Denk Olmayış (Dengesizlik) Teoremi” olması

gerektiğini öne sürmüştür. Gerçekte, Ricardo kamu açıklarının finansmanında vergileme

veya kamu borçlanması arasında bir tercih yapılmasının etkileri bakımından eşit

sonuçlar doğurduğunu reddetmektedir. Ricardo savaş harcamalarının finansmanında

21

iktisadi açıdan iki önemli tercihin (borçlanma veya vergileme) denk olduğunu algılamış

olmasına rağmen vergi ödeyenlerin “mali yanılsama” olarak adlandırılan sorunla karşı

karşıya kaldıklarını fark etmiştir. Ricardo tarafından 1951 yılında yayınlanan “Funding

System” adlı eserinde tanımlanan Ricardo Denklik Teoremi, savaş vergisinin “ulusal

sermaye miktarını azaltmadan” bireyin tasarruf düzeyi üzerinde muhtemel bir etki

doğuracağını savunmuştur(Barro, 1996,5). Ancak yapılan savaş harcamalarının

finansmanında kamu borcu üzerine yüklenen yıllık faiz ulusal sermayeyi miktar olarak

azaltır. Sonuç olarak, Ricardo’nun tanımlaması Buchanan tarafından tanımlanan

Ricardo Denkliğinin tam tersidir.

Barro(1988), Ricardo Denklik Teorisine karşı geliştirilen itirazları şu şekilde

özetlemektedir;

- Bireyler sonsuza kadar yaşamazlar böylelikle vergi yükü bireyler öldükten

sonra bireylerin üzerinde kalmaz.

- Özel sermaye piyasaları mükemmel bir yapıya sahip değildirler.

- Gelecek dönem vergileri ve gelir düzeyi belirsizdir.

- Vergiler götürü vergiler değildirler, gelir, harcama, servet, vs. üzerinden

alınırlar.

Bernheim(1989), konuyu “Say Kanunu” ile ilişkilendirerek açıklık getirmeye

çalışmıştır. Bonolara olan talep her zaman için kamu borçlanmasını yakalayacak bir

artış gerektirir. Vergi zamanlaması bireyin yaşamı boyunca bütçe kısıtını etkilemediği

sürece tüketim kararlarını etkilemez. Sonuçta, bütçe açıklarının (hem sürekli hem

geçici) reel etkileri söz konusu değildir. Bu mantığın hiçbir şekilde kaynakların tam

istihdamda olduğuna dayanmadığına dikkat edilmelidir.

Ricardocu Analiz kamu açıkları ve vergilerdeki kaymaları veri kamu

harcamaları düzeni içinde değerlendirir. Yaklaşım kamu harcamaları, kamu hizmet

düzeyi veya bu hizmet ve harcama zamanlamasına bağlı reel etkilerle kısmen tutarlıdır.

Ricardocu görüşün sağlamlığını kabul etmenin yanı sıra alternatif sonuçları da

araştırmak önemlidir. Birçok iktisatçı kurallara bağlı Ricardocu Denkliğini geçersiz

kılabilecek noktalara dikkatleri çekmiştir. Dikkat çekilen bu noktalar alternatif bakış

22

açısını destekler niteliktedir. Ancak genellikle standart görüş kamu açıklarının ulusal

tasarrufu azalttığı ve reel faiz oranını yükselttiği veya cari hesaplar açığı oluşturduğu

yönündedir. Ricardocu görüşe getirilen birçok eleştiri bu standart bakış açısı ile de

tutarsızlık arz edebilmektedir(Barro, 1988).

1.2.3 Kamu Açıklarına İlişkin Keynesyen Yaklaşım

1929 yılında yaşanan büyük iktisadi buhranla birlikte işsizlik olgusu iktisaden

önem kazanmıştır. 1936 yılında Keynes “ İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi” adlı

eserinde işsizliğin talep yetersizliğine bağlı olduğu, ücretlerin azalma yönünde esnek

olmadığı ve ekonominin de her zaman için tam istihdam dengesinde olamayacağını

ileri sürmüştür. Dolayısıyla devletin ekonomiye müdahalesi gerekliliği görüşü

savunulmaktadır. Devlet talep yetersizliğine bağlı olarak oluşan işsizlik sorunu ile

mücadele edebilmek amacıyla kamu harcamalarında bulunur. Kamu harcamalarındaki

artışa bağlı olarak gerçekleşen, çarpan etkisi yardımıyla gelir yaratılarak istihdam,

tüketim ve yatırım düzeylerinin olumlu yönde değişim sağlanacağı görüşü

savunulmaktadır. Aynı zamanda, Keynes ekonominin işsizlik ve durgunluk içerinde

olduğu dönemlerde devletin açık finansman politikası izleyebileceği görüşünü

savunmaktadır.

Eksik istihdam denge seviyesini oluşturan unsur efektif talepteki yetersizliktir.

Belli bir dönemde meydana gelen tüketim ve yatırım harcamaları efektif talebi

belirlediğinden, özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarındaki eksiklik tam istihdam

denge seviyesini etkilemektedir. Kamunun görevi yapacağı harcamalarla tüketim ve

yatırıma bağlı efektif talebi artırmaktır. Keynesin vurguladığı nokta, toplumu oluşturan

bireylerin enflasyon ve eksik istihdamın yarattığı olumsuz koşullardan, devletin

uygulayacağı harcama ve vergi politikaları ile korunacağıdır (Bulut,2002,s.10).

İstihdam düzeyindeki azalmaya bağlı olarak gelir seviyesinde gözlenen bir

azalma yalnızca birey ve kurumların finansal kaynaklara olan ihtiyacını değil, aynı

zamanda kamunun bütçe açığı ve istihdam seviyesindeki azalmayı telafi edecek

dışarıdan borçlanma yolunu tercih etmesine neden olacaktır. İstihdam düzeyi düştüğü

taktirde kamu politikasına ve bireylerin davranışsal tepkilerine bağlı olarak toplam

23

tüketim reel gelir düzeyindeki azalmadan daha az düzeyde azalmaktadır. Sonuçta ılımlı

bir dalgalanma ile yeni denge durumuna ulaşılır. Aksi taktirde, istihdam ve gelir düzeyi

ileri uçlara kayabilir( Keynes,1936,98).

Geleneksel Keynesyen görüşün, standart Neo klasik yaklaşımdan ayrıldığı

noktalar şu şekilde özetlenebilir. Keynesyen görüş, bazı ekonomik kaynaklarım tam

kullanılmadığını, ekonominin eksik istihdam seviyesinde olduğunu, bireylerin büyük bir

kısmının geleceği tam olarak kestiremedikleri (miyop oldukları) veya likidite kısıtı

altında bulunduklarını varsaymaktadır. Likidite kısıtı altında olan bireylerin, toplam

tüketim harcamaları harcanabilir gelirlerindeki değişmelere duyarlıdır. Miyop veya

likidite kısıtı altında bulunan toplumdaki bireylerin marjinal tüketim eğilimi birden

büyüktür. Ekonomide oluşan kamu açığı geçici bir vergi indirimine bağlı ise, vergi

indirimi toplam talebi hızla ve önemli derecede artıracaktır. Eğer ekonomi eksik

istihdam seviyesine sahipse, vergi indirimi milli geliri yükseltecek ve iyi bilinen

Keynesyen çarpan mekanizmasıyla da ikinci tur etki başlayacaktır. Kamu açıkları hem

tüketim, hem milli gelir üzerinde çarpan etkisi yaratacağından tasarruflar ve sermaye

birikimi üzerinde olumsuz etkisi söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla uygun zamanda

ortaya çıkan kamu açıkları ekonomi üzerinde pozitif yönlü etkilere sahip olabilecektir.

(Soylu,2001, s.36).

Klasik İktisat öğretisinin tam aksine, çoğu Keynesyen iktisatçı kamu açıklarının

özel yatırımları dışlamayacağı görüşüne sahiptirler. Şu nedenle, kamu açığına toplam

talebi artırarak özel yatırımların karlılığını artırmakta ve veri bir faiz oranında daha

yüksek yatırım düzeyinin gerçekleşmesine neden olabilmektedir. Buna bağlı olarak,

ekonomide beklenmeyen bir para politikası uygulanmadığı sürece, kamu açıkları, eksik

istihdam koşulu altında, faiz oranlarının yükselmesi gerçeğine karşın, hem nominal hem

de reel talebi tam istihdam düzeyine doğru artırarak, toplam tasarrufu ve yatırımları

uyarıcı özelliğe sahip olabilmektedir. Faiz oranlarındaki yükselmeye karşın artan

tüketimin yatırımların karlılığını artırmasına bağlı olarak dışlama etkisi

oluşmamaktadır. Fiyatlar genel seviyesi ancak tam istihdama ulaşıldıktan sonra

artmaktadır. Dolayısıyla,tam istihdama ulaşıldıktan sonra tüketimde bir artış ve

yatırımlarda azalma söz konusu olmayabilir. Tam istihdam durumunda enflasyon

24

vergisi, reel kamu açıklarının artış oranını milli gelir artış oranına eşitlediğinde yalnızca

enflasyon artmaktadır. Ancak sıkı para politikası ve faiz oranının artırılması

durumunda, dışlama etkisi söz konusu olmaktadır (Ataç 2002,201).

1.3. Kamu Açıklarının İktisadi Etkileri

1.3.1 Kamu Açıklarının Tasarruf ve Yatırım Kararları Üzerindeki Etkileri

Kamu harcamalarının yatırım ve tasarruf kararlarını etkileyen davranışlar

üzerindeki etkileri geniş bir tartışma alanına sahiptir. Bu konudaki fikir ayrılıkları daha

önceki bölümde yer alan iktisadi düşünce okullarının sahip oldukları görüşler

çerçevesinde şekillenmektedir. Bir grup görüşe göre kamu harcamalarındaki artış,

hükümetin borçlanma ihtiyacını artırdığı için özel yatırımların yerine geçebilmektedir.

Kamu harcamalarının yatırım ve tasarruf kararları üzerindeki etkileri faiz oranlarındaki

değişime bağlı olarak gerçekleştiğinden literatürde kamu açıkları ve faiz oranı

değişimleri arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmalara sıklıkla rastlamaktadır.

İktisadi kaynakların tam istihdam seviyesinde olduğunu savunan Klasik görüşe

göre; fon talebinin artması sonucu faiz oranlarında gözlenen artış, artan kamu

harcamalarına bağlı olarak oluşan kamu açıklarının borçlanma yoluyla finanse edilmesi

tercih edildiği durumda ortaya çıkabilmektedir. Yatırımlar ve özel sermaye oluşumu

artan faiz oranından olumsuz yönde etkilenebilecektir. Genişleyici maliye politikası

sonucunda faiz oranında yaşanan yükselme eğilimi özel harcamaları, özellikle de

yatırımları azaltarak “dışlama etkisi” (crowding out effect ) olarak adlandırılan etkinin

ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Dışlama etkisindeki değişim faiz oranında

gerçekleşen değişime duyarlıdır (Dornbusch ve Fisher ,1998,31, Rosen,1998,.467,

Musgrave ve Musgrave 1989,7). Diğer taraftan Keynesyen iktisadi görüşe göre iktisadi

kaynaklar tam istihdam seviyesinin altında olduğundan dışlama etkisi söz konusu

olmayacaktır.

Neo Klasik iktisadi görüşe göre kamu harcamalarındaki artışın, özel yatırım

kararları üzerindeki etkisi belirsiz olabilir. Bu belirsizlik farklı nedenlere bağlı olarak

ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan birisi, kamu sermaye harcamaları özel yatırım

kararları için uyarıcı bir niteliğe sahip olduğunda, daha yüksek kamu harcamalarına

25

bağlı özel yatırımları dışlaması gerekmemektedir. Bir diğer neden, kamu ve özel

sermaye arasındaki ikamenin boyutu ne kadar fazla ise, kamuda özel yatırımların yerini

alacak ikamesi, o kadar fazla olacaktır. Yani, kamu ve özel sermaye arasındaki ikame

oranı arttıkça dışlama etkisi de artacaktır. Maliye politikasına bağlı olarak gerçekleşen

bir iktisadi genişlemenin ardından faiz oranları yükselmesine rağmen, gelir de

yükselmekte, bu da sırayla özel yatırımların yükselmesini engellemeden finanse

edilebilen harcamalardan yapılan tasarruf düzeyini artırabilmektedir. Diğer yandan,

parasal politikalara maliye politikaları eşlik ettiği taktirde dışlama etkisi söz konusu

olmayabilir. Kamu açıklarının parasallaştırılması sonucunda, faiz oranlarının

yükselmesi ve yatırımların engellenmesi olasılığı ortadan kalkmaktadır

(Şimşek,2003:6).

Bir başka görüş ise daha önceki bölümde üzerinde detaylı bir şekilde bilgi

verilmeye çalışılan Ricardo Denklik Teoremi yaklaşımıdır. Kamu açıklarının

finansmanında vergileme yerine borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda rasyonel

bireyler bugünkü vergi indiriminin gelecek dönem vergi artışı anlamına geldiğini fark

ederek bugünkü tüketim düzeylerini değiştiremeyecekleri ve tasarruf düzeylerini

arttıracakları görüşüdür. Bunun sonucu olarak kamu açıklarının faiz oranlarına bağlı

olarak özel yatırımlar üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu olmayacaktır.

Arzulanan ulusal tasarruf düzeyi değişmedikçe kapalı bir ekonomide ulusal

tasarruf ve yatırım talebi dengesini sağlamak için faiz oranı artma eğilimi

göstermeyecektir. Açık ekonomi durumunda da benzer durum gözlemlenir. Ödemeler

dengesi üzerinde herhangi bir olumsuz etki olmaması amacıyla yurtdışı borçlanmayı

engelleyecek şekilde özel tasarrufların artırılması arzulanır (Barro, 1988,4).

Geleneksel analizde mali politika uygulamaları ulusal tasarrufu, yatırımı ve faiz

oranını (i) bütçe fazlası veya kamu tasarrufunu değiştirerek (ii) özel tasarrufu

farklılaştırarak etkiler. Kamu tüketimindeki bir artış ulusal tasarruf düzeyini etkiler.

Vergi kesintisi veya transfer ödemelerindeki bir artışa karşın, kamu tüketimindeki artış

harcanabilir geliri değiştirmez, tüketim harcamaları ve özel tasarruf düzeyi aynı kalır.

Ulusal tasarruf mal ve hizmetlere olan toplam talebe bağlı olarak azalır. Bu durumda,

26

toplam talepteki artış hükümete aitse de, daha önce özel tüketim harcamalarındaki

politika değişiminden kaynaklanmaktadır. Daha önce, faiz oranları yükselme eğiliminde

olmasına rağmen özel tasarruf artarken, tüketim ve yatırım harcamaları azalır. Diğer

taraftan vergi ile finanse edilen kamu harcamaları veri faiz oranında ve GSMH’da özel

tasarrufları azaltır. Yüksek vergiler; harcanabilir gelirle birlikte tüketim harcamalarını

ve özel tasarrufları azaltma eğilimindedir. Özel tasarruflardaki azalma ise vergi

artışlarından daha azdır. Çünkü mal ve hizmet alımları için yapılan harcamalar da

azalacaktır. Herhangi bir mali politika ile kamu açıkları değişmediğinde ulusal tasarruf

düzeyindeki azalma özel tasarruftaki azalmaya eşittir. Özel ve ulusal tasarruflardaki

azalma mal ve hizmetlere olan toplam talepte bir azalmayı vurgular. Vergi ile finanse

edilen transfer ödemelerinin mal ve hizmetlere olan toplam talebe veya ulusal

tasarruflara, kamu açıkları ve harcanabilir gelir düzeyi aynı kaldığı sürece hiçbir etkisi

söz konusu değildir (Tatom:1985,9).

Seater(1993)’ın “Journal of Economic Literature”de yer alan “Ricardian

Equivalence” başlıklı makalesinde Ricardonun kamu açıkları sonucu oluşan yüksek faiz

oranlarının neden olduğu dışlama etkisini şu şekilde özetlemektedir. Tasarruf

harcanabilir gelirle tüketim arasındaki farka eşittir. Tüketim bireylerin optimal harcama

planıyla belirlenirken, tasarruf kalan artık tarafından belirlenmektedir. Bireyin optimal

çözümünü belirleyen faktörler vergi ödemesi zamanlamasından etkilenmezse, bireyin

tüketim tercihi de etkilenmez. Gayri safi gelir ve tüketimin zaman patikası

değişmediğinde, vergi ödemesi tarihlendirmesindeki değişim harcanabilir gelirin zaman

patikasını ve bu nedenle tasarrufu etkilemelidir. Genelde, cari vergiler düşükse bireyler

daha fazla tasarruf eder, vergiler yüksekse tasarruftan kaçınma yüksek olacaktır.

Hükümet cari vergileri indirip devlet borç senedi çıkarırsa, bireyler, anapara ve faiz

ödemelerinin gelecekte vergiler artırılarak ödeneceğini düşünerek, bu vergi indirimini,

anapara geri ödemesi ve faiz kazançlarının kişinin gelecekteki vergi yükümlülüklerini

güvence altına aldığı için yeni çıkarılmış hükümet bonolarını satın almak için

kullanabilirler. Sonuçta, tasarruf varlıkları için özel talep kamu borçlanma arzındaki

değişim nedeniyle birinden diğer birine hareket eder ve böylece faiz oranı değişmez, bu

nedenle de IS-LM analizinden aşina olunan özel talebin dışlanması etkisi gerçekleşmez.

27

Buchanan(1986)’a göre veri herhangi bir kamu açığının borç ile finanse

edilmesinin, faiz oranları üzerindeki etkisi ödünç verilebilir fon arzına bağlı olarak

tespit edilebilecektir. Eğer yabancı yatırımcılar, yurt içi piyasalar için para arz ederse,

faiz oranları, bu yabancı yatırım fonları kullanılabilir olduğundaki faiz oranlarından

daha düşük olacaktır. Yabancıların, özel veya devlet tahvili almaları arasında hiçbir fark

yoktur (Çeviren Sarılı, 1986, 4) .

Ricardocu Denklik Teoreminin anahtar özelliği mevcut vergi oranlarındaki veya

kamu harcamalarındaki değişim işaretlerinin bireyler tarafından gelecekteki olası

değişim olarak algılanmasıdır. Daha biçimsel bir ifadeyle, herhangi, bir mali değişime

karşı bireyler ödeyecekleri vergilerin dağılımını ve hayatlarının geri kalan kısmını

düzenleyerek tepki verirler. Mali beklentilere bağlı vergi değişimlerinin “kalıcı” veya

“geçici” olması sıra dışı veya fazla basitleştirilmiş bir örneği temsil etmektedir. Mali

değişime karşı oluşturulan tepki genelde geçici veya kalıcı olarak sınıflandırılarak

değerlendirilemeyeceğinden Feldstein(1980) ihtiyari mali politika değişiminin etkilerini

vurgulamaktadır. Birey iktisadi dalgalanmalara bağlı beklentiler çerçevesinde bu

dalgalanmaların gelirine doğrudan ve vergi oranları ile de diğer değişkenlere dolaylı

etkisine bağlı olarak hareket edecektir. Birey iktisadi değişime bağlı beklentilerini mali

kurallar çerçevesinde oluşturacaktır. Örneğin, işsizlikteki bir artış vergi oranlarında

önemli bir azalmaya neden oluyorsa, birey beklenen işsizliğe karşın harcamalarını mali

kurallarla olması gerekenin üzerine çıkarır. Bu bağlamda, mali kurallar toplam talebi

etkilemektedir.

Maliye politikası ile yatırım ve tasarruf kararları arasındaki ilişkinin test

edilmesinde kritik problem faiz oranının tahmin edilen kamu harcaması ve/veya kamu

açığına tepki gösterdiği ve genellikle bu tahminlerin gözlenemez olduğu gerçeğidir.

Konu ile ilgili literatürde yer alan çalışmaların bulguları farklılık arz etmektedir.

Ricardo Denkliği Teorisine göre, bireyler, hükümetin borçlanma senedi

çıkarması karşısında, bunun bir gelecek vergi yükümlülüğü doğuracağını düşünerek,

düşündükleri bu yükümlülüğe istinaden hükümetin bono arzı artışına karşılık eşit

miktarda bono talebi artışı yaratarak faiz oranının değişmemesini sağlarlar. Bu durumun

28

saptanması için kamu borçlanma politikası karşısında faiz hareketliliğinin ne olduğuna

dair testler yapılmıştır. Bu çalışmaların bir kısmı Ricardo Denkliğini desteklerken, bir

kısmı ise reddetmektedir. İlginç bir durum ise faiz oranı testlerinin, Ricardo Denkliğini

desteklemesi durumu belirsizken, hükümet borçlanması ile faiz oranı arasında pozitif bir

ilişkiyi öngören geleneksel görüşle uyumsuzluğu belirgindir. Faiz oranı ile hükümet

borçlanması arasında nötr bir durumun tespit edildiği testlerde Ricardo Denkliğinin

reddedilmesi yanlışlanmaktadır. Ancak faiz oranı ile hükümet borçlanması arasında

negatif bir durumun tespit edildiği testlerde Ricardo Denkliği ile birlikte Geleneksel

görüşle de uygunsuzluk ortaya çıkmaktadır. Faiz oranı ile hükümet borçlanması

arasında pozitif bir ilişkiyi gösteren test sonuçlarına ise son dönem çalışmalarında

rastlanmamaktadır Ampirik başarısı ve analitik basitliği, Ricardo Denkliğini ekonomik

aktivite üzerindeki kamu borçlanmasının etkilerini açıklayan cazip bir model

yapmaktadır.(Seater,1993,143,182).

Feldstein(1980) kamu harcamasında meydana gelen bir değişimin toplam talep

üzerinde önemli etkileri olduğunu vurgulamaktadır. Parasal geri bildirimler mali

uyarıcıların çıktılarını sınırlandırsa da, kamu borçlanmasına karşı tüketicilerin

oluşturduğu herhangi bir “dışlama” (crowding out) etkisi söz konusu değildir.

Elmendorf(1996), reel faiz oranlarındaki değişime odaklanırken aynı zamanda

nominal faiz oranı ve döviz kuru oranlarındaki değişimi de inceler. Aynı zamanda reel

faiz oranı doğrudan gözlemlenemezken nominal faiz oranındaki, döviz kurundaki, mal

fiyatlarındaki ve stok fiyatlarındaki hareketliliğin reel faiz oranlarına etkisini

göstermeye çalışmıştır. Çalışma Ricardocu Denge önermesinin geçerliliğini destekler

nitelikte bir kanıt sunamamaktadır.

Evans(1985) Birleşik Devletler tarihinde İç Savaş, I. ve II. Dünya Savaşları,

Savaş sonrası olmak üzere dört ayrı örneklem dönemi için yaptığı çalışmasında

geleneksel paradigmanın aksi yönde bulgulara ulaşmıştır. Evans en küçük kareler

yöntemi kullandığı ve kamu açıkları ile faiz oranı arasında pozitif ilişki tespit edemediği

bu çalışmasında tüm örneklemlerinde dönemler için kamu harcamalarını sabit tutarak,

29

kamu açıklarını artırmanın (ortalama ve marjinal vergi oranlarını azaltarak) genelde

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde faiz oranını düşüreceği bulgusuna ulaşamamıştır.

Evans(1987)’ın benzer nitelikteki bir diğer çalışması, faiz oranlarının, bugünkü

ve geçmişte oluşan kamu açıklarından çok gelecekte oluşabilecek kamu açığı

beklentisine bağlı olarak arttığını savunan görüşü destekler nitelikte herhangi bir

bulguya ulaşamamıştır. Dolayısıyla kamu açıkları, tasarruf ve yatırım kararları arasında

herhangi bir ilişkinin varlığı tespit edilememektedir.

Devletin bugünkü ve gelecek dönem uygulayacağı maliye politikasını özel

sektörün algılaması tamamen rasyonel değildir. Kısmen kişisel harcanabilir gelire bağlı

temel tüketim ve kamu borçlanmasını içeren servet kavramı, dolaylı varsayımlar özel

sektörün kamu harcamalarının faydalarını göz ardı ettiğini ve kamu borçlanmasının

gelecek dönem vergileri üzerindeki etkilerini hesaba katmamaktadır.

Gale ve Orzsag (2003), genellikle artan kamu açıklarını ve kamu borçlanmasını

göz önüne alırken ekonomik büyümeyi etkileyen maliye politikası araçlarından vergi

indirimleri ve harcama programlarının da göz önüne alınması gerekliliğini

vurgulamaktadırlar. İktisadi performansı ve faiz oranını etkileyen maliye politikası

sadece kamu açığına değil aynı zamanda bu açığın oluşmasına neden olan bir takım

etkilere bağlıdır. Ampirik bulgular açıkların ulusal tasarruf düzeyini düşürdüğünü

gelecek dönem gelirini azalttığını ve uzun dönem faiz oranını artırdığını göstermektedir.

Öncelikle, hem faiz oranı hem de tüketim sonuçları Ricardocu görüşü reddeder.

Tüketim sonuçlarının sadece kısa dönemli vergi uygulamalarındaki zamanlama

değişiminden kaynaklandığı tartışılabilir, ancak vergi zamanlamasındaki bu değişim

ulusal tasarruf düzeyini etkilememektedir.

Laubach(2003) uzun dönemli beklenen kamu borçlanması ve kamu açıkları ile

uzun dönemli beklenen faiz oranları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Tahmin edilen

kamu borçlanması ve kamu açıklarının faiz oranı üzerindeki etkisi istatistiki olarak

önemlidir. Beklenen kamu açıklarının GSYİH’ ya oranındaki yüzde 1’lik bir artışın, faiz

oranında yaklaşık % 25’lik bir artışa neden olacağı ileri sürülmüştür. Laubach(2003)

30

rasyonel varsayımlar altında bu tahminlerin Neo Klasik büyüme modeli ile tutarlılık

gösterdiğini vurgulamaktadır

Al-saji(1993) İngiltere ekonomisi için 1960:1 -1990:2 arası dönemi kapsayan 6

aylık verilerle kamu açıklarının nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel

faiz oranlarına etkisini açık ve kapalı ekonomi varsayımı altında IS-LM modeli

çerçevesinde incelemektedir. Analiz sonucunda elde edilen ampirik bulgular İngiltere

ekonomisi için kamu açıklarının nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel

faiz oranı üzerinde önemli artışa neden olduğunu vurgulamaktadır. Yüksek düzeyde

kamu açıklarına bağlı olarak artan nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel

faiz oranları özel yatırımı dışlarken, sermaye oluşumunu ve uzun dönemli ekonomik

büyümeyi etkilemektedir.

Domenech vd(1997) ikinci petrol krizini takip eden dönemde (1979-1985)

OECD ülkeleri için yüksek faiz oranları ile düşük tasarruf ve yatırım düzeyini ampirik

bulgulara dayalı olarak analiz etmeye çalışmışlardır. Analiz sırasında, Ricardocu

Denklik Teoremini test etmek için GSYİH’nın bir oranı şeklinde ulusal tasarruf ve

kamu açıklarını içeren yapısal VAR modeli kullanılmıştır. Analiz sonucunda Ricardocu

Denklik Teorisinin OECD ülkeleri için uygun olmadığı, 1980 ve 1990 lı yıllardaki

mevcut kamu açıklarının faiz oranı artışlarında önemli rolü olduğunu destekleyen

bulgulara ulaşmışlardır..

Kalulumia(2002), Johansen ekonometrik hata düzeltme modelinde önerilen bir

dizi nedensellik testi kullanarak kamu borçlanmasının faiz oranı üzerindeki etkisini

ABD, Almanya, İngiltere ve Kanada için incelemektedir. 1957:1 -1993:4 arası üç aylık

mevsimsel uyarlanmamış veriler kullanılarak yapılan doğrudan ve dolaylı analizler

sonucunda, kamu borcu ve faiz oranı arasında nedensel bir ilişkinin olmadığı ve kamu

borçlanmasının faiz oranı üzerindeki etkisinin yansız olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Dolaylı testler kamu borçlanmasının döviz kuru ve para talebi üzerindeki etkisinden

hareketle borçlanmanın faiz oranı üzerindeki etkisini araştırmıştır. Yalnızca ABD için

ulaşılan uzun dönemli kamu borçlanması ve faiz oranı arasındaki pozitif yönlü bulgu

geleneksel borçlanma teorileri ile ters düşmektedir. Almanya ekonomisi verileri ile

31

yapılan analiz sonucunda kamu borçlanması ve faiz oranı arasında para talebi ve döviz

kurunda olduğu gibi kısa dönemli nedensel bir ilişki söz konusudur. Genel olarak analiz

sonucunda elde edilen bulgular daha önce yapılan Ricardocu Denklik Teoremini

destekler nitelikteki çalışmalarla tutarlılık göstermektedir.

.

Naqvi(2003), Pakistan ekonomisi için, 1965-2000 dönemine ait yıllık verileri

kapsayan çalışmasında, farklı büyüme süreçleri varsayımı altında, özel sermaye ve

kamu sermayesinin göreli performansını incelemektedir. Pakistan ekonomisi için elde

edilen bulgular, teknoloji değerlendirmesine bağlı olarak, uzun dönemli kamu sermayesi

ve özel sermayenin farklılık gösterdiği yönündedir. Eğer teknolojinin dışsal olduğu

düşünülecek olursa, getiri oranları birbirine çok benzer bir seyir izleyecektir. Diğer

taraftan teknoloji sermaye oluşumunda içsel olarak değerlendirilirse esneklik tahminleri

farklılık gösterecektir. Sonuçlar, teknolojinin dışsal olduğu varsayımı altında kamu

sermayesinin de en az özel sermaye kadar verimli olduğunu vurgulamaktadır.

Teknolojinin içsel olduğu varsayımı altında kamu sermayesi, dışsal sermaye

oluşumunda önemli düzeyde özel sermayeden daha verimli bir hal almaktadır.

Felstein ve Eckstein(1970) ABD için 1954:1 ve 1969:2 arası dönemi kapsayan 6

aylık verileri içeren analizlerinde dört faklı tip değişken (likidite, enflasyon, kamu borcu

ve kısa dönemli beklentiler) çerçevesinde uzun dönem faiz oranını açıklayan farklı

denklikler geliştirerek tahminlerde bulunmuşlardır. Keynesyen likidite tercihi teorisi ve

Fisher’in önceden tahmin edilen enflasyonun rolüne dayalı modellerin tahmini

sonucunda kamu borcu ve buna bağlı olarak gelecekte oluşacak faiz oranı

değişimlerinin, yatırımcıların beklentileri üzerinde göz ardı edilemeyecek düzeyde

etkisi olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Mehra(1992), ABD için 1959-1990 arası dönemine ait yıllık verileri kapsayan

analizinde, kamu açıkları ve uzun dönem nominal faiz oranı arasındaki ilişkiyi

enflasyon tahminleri çerçevesinde incelemektedir. Bir dönem sonraki enflasyon

tahmininin kullanıldığı analizlerde uzun dönemli faiz oranı ve kamu açıkları arasında

ilişki olduğu gözlemlenmektedir. Ancak daha uzun dönemli (2-4 yıl) enflasyon

tahminlerinin kullanıldığı analizlerde bu ilişki ortadan kalkmaktadır.

32

Cebula(1988)’nın ABD ekonomisi için yapmış olduğu çalışmada, daha önceki

çalışmalardan farklı olarak, kamunun mal ve hizmet satın alımları değişkeni analizde

açıklayıcı değişken olarak yer almaktadır. Kamu açıkları parasal açık (dışsal) ve

devresel (dışsal olmayan) açık olmak üzere iki ayrı bileşene ayrılmıştır. Kamu

açıklarının hazineye ait bono faizleri üzerinde pozitif ve anlamlı etkileri

gözlemlenmiştir. Ampirik bulgular “dışlama”(crowding out) etkisinin varlığını destekler

niteliktedir.

Cebula(1991), ABD 1971:1 – 1985:4 dönemini kapsayan 3 aylık verilerle

yapmış olduğu bir diğer çalışmada, daha önce kamu açıkları ve faiz oranı ilişkisini

inceleyen çalışmalara katkı getirmesi bakımından, reel faiz oranının dönemsel yapısını

incelemiştir. Analiz IS-LM çatısı altında oluşturulmuştur. Sonuçlar kamu açıklarının

mevcut eğrinin eğimini artırdığını vurgulamaktadır. ABD’de özel sektör sermaye

oluşumu, uzun dönemli büyüme oranına duyarlıdır. Kamu açıkları özel yatırımlar

üzerinde dışlama etkisine sahipken uzun dönemli büyüme oranını olumsuz

etkilemektedir.

Cebula’nın, kamu açıkları ve faiz oranı üzerindeki etkilerini inceleyen

çalışmaları 1980’li yılları göz ardı etmesi nedeniyle eleştirilmektedir. Bu nedenle

Cebula(2000) çalışmasında 1973 Bretton Woods sisteminin sonlandığı yıllardan

başlayarak 1980’li yılları da kapsayacak şekilde 1995 yılına kadar süren 22 yıllık bir

zaman aralığındaki verileri analize dahil etmiştir. Analiz sonucunda kamu açıklarının

uzun dönemli beklenen reel faiz oranı üzerinde pozitif ve önemli etkisi olduğu tespit

edilmiştir. Bu etkiye bağlı olarak özel sermaye oluşumu faiz oranına duyarlı

olduğundan elde edilen bulgular “dışlama” (crowding out) olasılığını vurgulamaktadır.

Yıldırım(1995) Türkiye ekonomisi 1986:1 -1994:10 arası dönemi aylık verilerini

kapsayan çalışmasında, kamu açıkları ve faiz oranı arasındaki ilişkiyi vektör otoregresiv

(VAR) yöntemi kullanarak analiz etmiştir. Analiz sonucunda klasik makro ekonomik

hipotezin reddedildiği, buna karşın Barro-Ricardo Denklik teoremin bir anlamda kabul

33

edildiği, kamu açıkları ile faiz oranları arasında ve dolayısıyla yatırım ve tasarruf

kararları arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Şimşek(2003)’in 1970-2001 yılları arasında Türkiye verilerini kullanarak

yaptığı ekonometrik analiz sonucunda kamu sermaye harcamaları, özel yatırımları bazı

durumlarda uyarırken bazı durumlarda da baskı altına aldığı gözlemlenmiştir. İktisadi

bulgular kamu harcamalarının özel yatırımları dışladığını göstermektedir. Ülkedeki

toplam çıktı üzerinde kamu ve özel yatırımların etkinliğini belirlemek için Cobb-

Douglas fonksiyonu kullanılarak oluşturulan modelde, kamu sermayesinin özel

sermayeden daha verimli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Analiz sonucunda kamu

harcama grupları ayrımına göre “dışlama” etkisinin ortaya çıkabildiği sonucuna

ulaşılmaktadır. Örneğin kamu alt yapı yatırım harcamaları (eğitim ve sağlık) ve ağırlıklı

olarak faizlerin yer aldığı diğer kamu harcamalarının özel yatırımları anlamlı bir şekilde

azalttığı görülüyor. Genel kamu hizmetleri için yapılan harcamaların etkisi de anlamlı

olmamakla birlikte negatiftir. Buna karşılık sosyal güvenlik harcamalarındaki artışın,

özel yatırımlara etkisi olumludur. GSMH daki artış özel yatırımları pozitif yönde

etkileyerek istikrarına katkıda bulunmaktadır.

1.3.2 Kamu Açıklarının Fiyatlar Genel Seviyesi Üzerindeki Etkileri

Kamu açıklarının enflasyon üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar Friedman

(1968)’ın “The American Economic Review”de yer alan ve fiyatlar genel seviyesi ile

kamu açıkları arasında ciddi bir bağlantı olduğuna dikkat çeken “The Role of Monetary

Policy” başlıklı çalışmasını temel almaktadırlar.

Friedman bu çalışmasında, kamu açıklarının finansmanında uzun dönemde para

arzı ile ilişkili bir politikanın, enflasyonist etkiler oluşabileceğini vurgulamaktadır. Para

arzı ile finanse edilen kamu açıkları enflasyonist etkiye sahip olabilirken, bono arzı ile

finanse edilen kamu açıklarında aynı tip etki söz konusu olmayabilir. Eğer faiz oranları

sınırlandırılmışsa bono ile finanse edilen kamu açıkları enflasyonist olma özelliğine

sahip olabilir. Bono satışları faiz oranı üzerinde yukarı yönlü baskı oluştururken bono

fiyatlarını düşürmektedir. Para otoriteleri faiz oranını stabilize ettiğinden bu, fiyatlar

genel seviyesinde artışa neden olarak para arzında bir artışa neden olmaktadır (Saleh

34

2003:11 , Ahking ve Miller 1985 :447). Diğer yandan, Barro(1977,1978) para arzındaki

beklenen ve beklenmeyen değişimlerin çıktı düzeyi ve enflasyon gibi reel iktisadi

değişkenleri etkileyeceği görüşünü savunmaktadır.

Literatürde kamu açıkları ve fiyatlar genel seviyesi arasındaki ilişkiye ait çok

farklı bakış açıları mevcuttur. Sargent ve Wallace(1981), kamu açıklarının borçlanma

yoluyla finansmanının, uzun dönemde parasal finansmana nazaran daha enflasyonist

olabileceğini vurgulamaktadırlar.

Sargent ve Wallace’a göre, sürekli bütçe açıklarının söz konusu olduğu durumda

para otoritesinin kamu açığını parasallaştırma tercihi, para veya maliye politikasının

belirlenmesinde hangi otoritenin hakim olduğu konusu çerçevesinde şekillenmektedir.

Mali otoritenin baskın olduğu durumda kamu açığının finansmanında kamunun

borçlanması Merkez Bankası’nın para basmasından daha önce gerçekleşecektir. Özel

sektörün satın aldığı hükümet borçlanma senetlerinin Merkez Bankası’nın para basması

sonucu artacak olan parasal tabandan daha hızlı artmasına neden olacaktır. Özel

sektörün bu artan borcu karşılayabilmesi için faiz oranları yükselmelidir. Ancak bu

uygulamanın uzun dönemli sürdürülebilirliği söz konusu değildir. Çünkü, bu politika

sonucunda faiz oranları çok yükselecek ya da hükümet borç senetlerine herhangi bir

talep söz konusu olmayacaktır. Bu noktada para ve maliye politikasının ihtiyacı

karşılayacak borcu enflasyonist etkiye sahip olabilecek para arzı artırılarak

karşılanmalıdır. Diğer yandan, Merkez Bankasının üstünlüğü söz konusu ise uzun

dönemde enflasyon kontrol edilebilir bir hal alır. Bu durumda mali otorite özel sektör

hükümet borçlanmasını daha hızlı artmayacak şekilde, gelir ve harcama kalıplarını

Merkez Bankası’nın politikaları ile uyumlu hale getirmekle yükümlüdür. Merkez

Bankasının enflasyonu kontrol edebilme imkanı ancak ve ancak, özel sektörün hükümet

borç senetlerine talebi veri iken, kamuya ait borçlanma düzeyinin baz paradan daha

fazla artmamasına bağlıdır(Soylu, 2001, s.40).

Miller(1983) kamu açıklarının para arzı ile finanse edilsin veya edilmesin

enflasyonist etkilere sahip olduğunu, kamu açıkları ile mücadelede politika

35

değişimlerinin enflasyonu parasal uyum, dışlama ve borcun özel sektör tarafından

parasallaştırılması gibi üç yolla etkileyebileceğini öne sürmektedir.

Kamu açığı ile enflasyon arasındaki ilişki iki yönü etkileşim gösterebilmektedir.

Kamu açıklarının para ve beklentiler üzerindeki etkisi enflasyonist bir baskı

doğururken, aynı zamanda yüksek enflasyonun kamu açığı üzerinde besleyici bir etkisi

söz konusudur(Barro, 1979).

Temelde bu süreç önemli düzeyde vergi toplamadaki gecikmelerden

kaynaklanmaktadır. Gerçekte sorun, vergi sorumluluklarının zamanının daha sonraki

ödeme zamanına rastlamasından dolayı oluşur. Bu bakış açısıyla, verginin

toplanmasında yaşanan gecikmeler ve yüksek enflasyon, reel vergi yükünün azalmasına

neden olabilmektedir. Diğer yandan, kamu açıklarının varlığı reel vergi gelirini azaltan

enflasyonu desteklemektedir. Reel vergi gelirinde gözlenen bu azalma, bütçe açığınında

artışını beraberinde getirir. Bu etki literatürde Olivera-Tanzi etkisi olarak anılmaktadır

(Piontkivsky vd. 2001: 10).

Kamu açıklarının döviz kuru üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki fiyatlar

genel seviyesi için de söz konusudur. Devlet elde ettiği gelirden daha fazlasını harcadığı

taktirde hazine açığı finanse etmek için özel piyasalara, devlete ait menkul kıymet

satarak borçlanır. Finansal piyasalarda kredi talebindeki artış kredi arzında bir artış

sağlamazsa doğal olarak piyasa faiz oranında yukarı yönlü bir baskı oluşturur. Para

otoriteleri faiz oranındaki bu artışı engelleyecek uygulama arayışına girer. Bunu

gerçekleştirebilmek için merkez bankası devlete ait menkul kıymetler satın alacaktır. Bu

rezerv düzeyini artırarak kamu borcunun bir kısmını monetize etmek (parasallaştırmak)

anlamına gelmektedir. Banka rezervlerindeki artış para stoğunun genişlemesi ile

sonuçlanacaktır. Diğer koşulların sabit olduğu düşünüldüğünde bunu daha yüksek

enflasyon oranı takip edecektir. Sonuç olarak, kamu açıklarının enflasyon oranını

etkilediği dolaylı bir etki söz konusu olabilmektedir(Hein 1981:3).

Enflasyon temelde parasal bir olgu olarak değerlendirilmesine rağmen

enflasyonla mücadele politikası belirlenirken maliye politikasının rolü de önem arz

36

etmektedir. İktisadi karar birimleri para politikası ile ilgilenirken maliye politikasını da

göz önünde bulundururlar. Bu iki makro ekonomik politika arasındaki tercih iki ayrı

sava dayanmaktadır. Birincisi, maliye politikasının, enflasyonun belirlenmesiyle ilgili

sanıldığından daha az bir öneme sahip olduğudur. İkincisi, para politikasının kamu

bütçesi üzerinde çok az bir etkisi söz konusudur (Woodford,2001,670).

Woodford(2001,723), bu önermelerden hiç birisinin doğru olmadığını öne

sürmektedir. Para politikasının mali etkisi, sanayileşmiş ülkeler tarafından, para

politikası tercihlerinde önemsenmez. Çünkü senyoraj gelirleri bu tip ülkelerde toplam

devlet gelirleri içinde çok az bir öneme sahiptir. Ancak böyle bir hesaplama para

politikasının mali etkisi açısından değerlendirildiğinde çok önemli bir kanalı ihmal

etmektedir. Şöyle ki, para politikasının ödenmemiş kamu borcunun reel değeri

üzerindeki etkisi fiyat düzeyi, bono fiyatları ve reel borç servisi üzerindeki etkileri

aracılığıyla gözlenebilmektedir. Merkez Bankası maliye politikasından farklı olmayacak

şekilde fiyat istikrarını sağlamakla görevlendirilmiştir. Taylor Kuralı gibi anti-

enflasyonist bir para politikası kuralı kendi başına fiyat istikrarını sağlamada başarılı

olamayabilir. Her şeyden önce istikrarlı bir fiyat düzeyiyle tutarlı olmayan mali

beklentiler bu sonucun oluşumunu engellemektedir. Bu sonuç genelde Merkez Bankası

politikası ile mali otorite arasındaki tutarsızlığa dayandırılmaktadır. Bununla birlikte

gündeme Merkez Bankasının bağımsızlığı sorunu gelmektedir.

Fiyatlar genel düzeyinin belirlenmesinde Ricardocu ve Ricardo karşıtı görüşler

dikkat çekmektedir. Fiyat düzeyinin yer alabileceği herhangi bir patikada mali ödeme

gücünü garanti edebilmek için eğer birincil açık otomatik olarak hareket ederse para arzı

ve talebine bağlı olarak fiyat düzeyi geleneksel şekilde belirlenecektir. Birincil fazlalar

keyfi bir süreç izlerse fiyatların denge patikası mali ödeme gücü gereklerine göre

belirlenir. Bu fiyat düzeyinin bütçe kısıtı mevcut değerini karşılayabilmesi için

“sıçraması” gerekmektedir. Bu görüş Ricardo karşıtı olarak adlandırılmaktadır. Gerek

maliye politikası gerek para politikası olsun her iki yaklaşımda ekonomi için nominal

bir çıpa sağlamalıdır. Ricardo karşıtı görüşte maliye politikası nominal çıpa rolü

oynarken, Ricardo yaklaşımda para politikası nominal çıpa rolü oynamaktadır. Diğer

taraftan, Ricardocu yaklaşımlarda, likidite talebi zaman içindeki fiyat belirlenmesi

37

gelişiminde önemlidir. Ricardo karşıtı rejimlerde problem parasal taban ve devlet

bonolarından oluşan toplam varlık arzına dayalı olmasıdır (Canzoneri vd. 2001,1221-

1222).

Kamu açıklarının ve enflasyon arasındaki ilişki araştırılırken para ve maliye

politikalarının etkilerinin birbirinden ayrıştırılması güçleşmektedir. Para politikasının

gerek harcamalarla gerekse kamu açıklarıyla ölçülen maliye politikası üzerindeki güçlü

etkileri söz konusu olabilmektedir ( Hamburger ve Zwick , 1981).

Maliye politikasının para politikasını etkileyebileceği iki olası geçiş söz konusu

olabilmektedir. Kamu açıkları faiz oranı üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabilir. Bu

durum daha hızlı parasal büyümeye yol açan parasal tabanın özel yükümlülükler veya

uluslararası parasal varlıklar gibi kontrol edilemeyen kısmında otomatik artışa neden

olabilmektedir.. Diğer olası bağlantı daha düzenli parasal büyümeye yol açacak olan

merkez bankasının parasal tabanın kontrol edilebilen kısmını artırarak yüksek oranlı faiz

oranını engelleyebileceğidir (Dewald 1982: 17).

Catao ve Terrones(2001), 1970-2000 yılları arası dönemi kapsayan 23 ülke

verileri ile yapmış oldukları ekonometrik analizde, farklı kamu açıkları ölçümleri

kullanarak, kamu açıklarıyla enflasyon arasında istatistiksel olarak anlamlı ve uzun

dönemde pozitif bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Diğer taraftan çalışma, kamu

açıklarının GSYİH’ya olan oranı ve enflasyon arasındaki ilişkinin doğrusal olmadığını

vurgulayan diğer çalışmaları da doğrulamaktadır.

Kamu açıkları ve enflasyon arasındaki ilişki ampirik olarak değerlendirilirken

uzun dönemli zaman serilerine ve dinamik ilişkiyi yakalayacak ekonometrik tekniklere

ihtiyaç duyulmaktadır. Teori, ülkeler arasındaki farklı enflasyon düzeylerine ve vergi

tabanına bağlı, olarak enflasyon–kamu açığı elastikiyetinin değişeceğini önermektedir.

Bu nedenle, uygun model bu tip doğrusal olmayan farklılıklarla baş edebilme özelliğine

sahip olmalıdır. Etkinin güçlülüğü ülkenin sahip olduğu finansal piyasaların gelişmişlik

düzeyine ve enflasyonu düşürecek politika vaatlerine dayanmaktadır. Gelişmiş

ülkelerdeki derin finansal piyasalar ve daha güvenilir merkez bankaları borç stoğunun

38

azaltılmasını kolaylaştırmaktadır. Teorinin ampirik olarak test edilmesinde bu tip

farklılıkları göz önünde bulundurmak önemlidir. Catao ve Terrones (2005), her bir

soruna ayrı ayrı yaklaştığı 1960-2001 yılları arasında, 107 ülkeyi kapsayan bir diğer

çalışmalarında kamu açıkları ve enflasyon arasında yüksek enflasyona sahip gelişmekte

olan ülkelerde pozitif ve güçlü bir ilişkiyi gösterirken, düşük enflasyona sahip gelişmiş

ülkelerde böyle bir ilişkinin olmadığını tespit etmişlerdir.

Piontkivsky vd.(2001)’nin, Ukrayna ekonomisi için 1995-2000 yılları arası

dönemi kapsayan aylık veriler ile VAR yöntemi kullanarak yapmış oldukları çalışmada

kamu açıklarının, enflasyon için önemini değerlendirmektedirler. Diğer parasal

faktörlerden ayrı olarak, mali dengesizliklerin enflasyon düzeyinin belirlenmesinde

etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Bütçe açığının GSYİH’ya olan oranında, aylık %1’lik

azalmanın yıllık enflasyonda %0,8’lik bir azalmaya neden olduğu sonucuna

ulaşmışlardır. Kamu açığının parasallaşmayan kısmı göz ardı edildiği taktirde, yıllık

enflasyon %0,4’lük bir azalma gösterecektir. Parasal faktörlere göre kamu açıklarının

bertaraf edilmesi daha enflasyonist bir etki yaratmaktadır. Dolayısıyla, bütçe politikası

önemli düzeyde enflasyonist bir faktör olduğu sürece bağımsız para politikasının sınırlı

kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Click(1998)’in, çalışması senyorajı belirleyen etkenleri 90 ülkelik bir havuz

çerçevesinde araştırmaktadır. Öncelikli odak noktası tipik optimum vergi uygulamaları

modellerinin farklı ülke uygulamaları olan ancak kamu finansmanında senyorajın farklı

yönlerini incelemek amacıyla sınırlandırılan çalışmada farklı sonuçlara ulaşılmıştır.

Senyoraj yükseldikçe etkinlik kaybı azalacaktır ve muhtemelen etkinlik kaybı

geleneksel vergilemeden daha yüksek olacaktır. Bununla birlikte, kamu harcamaları

düzeyinin yüksek olduğu durumda senyoraj yüksek görünmeyecektir. Ayrıca, geçici

kamu açıkları senyorajdaki bazı ek değişimleri açıklayabilmektedir. Kamu

harcamalarındaki standart sapma daha yüksek oldukça senyoraj daha yüksek

olabilmektedir, ülkenin kredi koşullarına bağlı ticari göstergelerde ayrıca önemlidir.

Geçici harcamalar kötü kredi derecelendirmesine sahip ülkeler kredi kısıtlarıyla karşı

karşıya kalabilirken, senyoraja başvurarak geçici harcamalarını finanse ederken, kredi

derecelendirmesi iyi olan ülkelerin geçici harcamalarının finansmanında senyorajdan

39

ziyade borçlanmayı tercih ettikleri gözlenmektedir. Bununla birlikte, yurt içi

borçlanmanın çıktıya olan oranı ampirik olarak senyorajın önemli bir belirleyici

değildir. Senyoraj, geleneksel vergi gelirleri tamamen katı olduğundan borçlanmanın

kısıtlı olduğu durumda geçici kamu harcamalarını finanse etmek için özel bir araçtır. Bu

nedenle, senyoraj özellikle geçici harcamaların finansmanı için kullanılırken geleneksel

vergi gelirleri özel olarak sürekli harcamaların finansmanında kullanılmaktadır. Bir

diğer sonuç, merkez bankasının bağımsızlığı ve politik istikrar senyorajdaki

ülkelerarası farklılıkları açıklamaya yardımcı olmaktadır. Merkez bankası yöneticisinin

iş hacmi ( devrilme) yüksek oldukça, senyorajda yüksektir.

Metin(1995,1998), Türkiye için 1950-1987 yılları arası dönemi kapsayan kapalı

ve açık ekonomide kamu finansman yaklaşımı varsayımı ve genelleştirilmiş sektörel

ilişkiler çatısı altında, eşbütünleşme analizinden yaralanarak enflasyon düzeyini

incelemiştir. Türkiye’de kamu açıklarının (aynı zamanda reel gelir büyümesi ve borç

monetizasyonunun) önemli düzeyde enflasyonu etkilediği sonucuna ulaşmıştır.

Çavuşoğlu (2003) , 1985-2001 dönemine ait zaman serilerinde eş bütünleşme

analizine dayanan çalışmasında, artan kamu açıklarına bağlı iç borçlanma gereğindeki

yükselmenin parasal dinamikler üzerinde mali etkilerinin olduğuna dikkat çekmektedir..

İçsel para hipotezi ile tutarlı bir şekilde para otoritesinin, uzun dönemde dışsal olarak

para arzını artırabileceği ancak azaltamayacağı sonucuna ulaşmıştır. Banka rezervlerini

azaltma girişimi para yaratma sürecini yavaşlatmamakta çünkü banka parası arzı

tamamen özel ve kamu sektöründen kredi talebine göre belirlenmektedir.

Türkiye ekonomisi için kamu açıkları ve enflasyon arasındaki ilişkiyi inceleyen

Akçay vd.(1996, 2001)’ın bir diğer çalışması, 1970- 2000 yılları arasındaki dönemde

Borç/GSYİH oranının durağan olmadığını vurgulamaktadır. Kamu açıkları, enflasyon

oranı ve reel çıktı büyüme oranı arasındaki eş bütünleşme analizine dayalı bulgular iki

tip önemli sonuç öngörmektedir. Birincisi konsolide bütçe açıklarının enflasyon oranı

üzerinde sürekli bir etkisinin olmadığıdır. Diğer taraftan kamu kesimi borçlanma gereği

enflasyonun uzun dönemli bir bileşenidir ve enflasyonla bütünleşiktir. Kamu kesimi

borçlanma gereğindeki değişim enflasyon oranı üzerinde kalıcı etkiye neden olur.

40

Konsolide bütçe açıkları ile karşılaştırıldığında kamu kesimi borçlanma gereğinin daha

iyi bir gösterge olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Özatay (1997), Türkiye açısından kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYİH

düzeyinin % 1,5’ini geçmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Koru ve Özmen (2003)’in Johansen eş bütünleşme analizi kullanarak yapmış

olduğu bir başka çalışma, Sargent ve Wallace (1981)’ın çalışması ile tutarlı bir şekilde

bütçe açıklarının dışsal olarak parasal büyümeyi belirlediği sonucunu destekler

niteliktedir. Parasal büyüme ve enflasyon arasında içsel bir bağlantı söz konusudur.

Türkiye ekonomisinde kısıtlayıcı para politikası kamu açıklarının

sürdürülebilirliğinde etkinsiz bir rol alır. Çünkü sıkı para politikası yurt içi borç

finansman maliyetini arttırmaktadır. Bu bankacılık sistemi ile finanse edilen yüksek

düzeyli kamu açıklarının, Türkiye ekonomisinde kısıtlayıcı para politikası uygulaması

olasılığını azaltacağını vurgulamaktadır. Bu tip koşullar altında mali politikalar

rehberlik etmediği sürece toplam para miktarını kontrol etme girişimi etkin

olmayacaktır (Çavuşoğlu 2003:124).

1.3.3. Kamu Açıklarının Büyüme Üzerindeki Etkileri

Bir önceki bölümde de tartışıldığı üzere, kamu açıklarının finansmanında parasal

büyüme, fiyatlar genel seviyesinde bir artışa neden olabilmektedir. Fiyatlar genel

seviyesinde gözlemlenen bu artışın kaynak dağılımı, faktör piyasası, yatırım, tasarruf ve

iktisadi kararlar üzerindeki olumsuz etkileri iktisadi büyüme üzerinde de negatif etki

yaratabilmektedir.

İktisatçılar genellikle iktisadi refah düzeyini belirlerken en kısa yoldan GSMH

düzeyini kullanma eğilimindedirler. Kamu açıkları öncelikli olarak GSMH düzeyini

etkilemez, ancak uzun dönemde GSYİH azaltır. Kamu açıklarının GSMH düzeyine

dayalı bu analizi yanıltıcı olabilmektedir. İktisadi refah GSMH’dan çok tüketime

dayanmaktadır. Kamu açığı, GSMH’yı artırmazken kısa dönemde hane halkı vergi

yükünü azaltarak hane halkının tüketim düzeyinin artmasına neden olabilmektedir.

41

Eğer iktisadi refahın ölçütü olarak tüketim üzerine odaklanılırsa kamu açığı kısmen

gelir dağılım politikası haline gelir. Yeniden dağılım vergileme zamanındaki farklılık ve

faktör fiyatlarındaki değişim sonucu oluşur(Ball ve Mankiw 1995: 19). Bu bölümde

kamu açıkları ve iktisadi büyüme arasındaki ilişki incelenmeye çalışılacaktır. Bu amaçla

öncelikle temel iktisadi büyüme modelleri ile ilgili kısa bilgi vermekte yarar görüyoruz.

Yatırımların, potansiyel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) düzeyini

yükseltirken, büyüme oranı üzerinde de aynı etkiyi yaratıp yaratmayacağı sorusu akla

gelir. Yatırım oranlarındaki yükselmenin neden olacağı GSYİH büyümesinin veya

sadece çıktı seviyesinde yaratacağı artışta iki önemli farklılık mevcuttur. Harrod-Domar

modelinde çıktı doğrudan sermaye stoğu ile ilgilidir. Böylece tasarruf oranında artış

potansiyel GSYİH düzeyinde artışa neden olur. Basitliğine bağlı olarak Harrod-Domar

modeli yoğun olarak kamu yönetiminde görev alan iktisatçılar tarafından ve Dünya

Bankası, IMF gibi uluslararası organizasyonlarda kullanılmaktadır. Neo-Klasik Solow–

Swan modelinde GSYİH sermaye stoğunun bir fonksiyonudur. İşgücü girdisi ve toplam

faktör verimliliği sermaye ve işgücünün azalan getirisi ile ilgilenir. Sermaye fiziksel

sermayeyi ve çoğu modelde beşeri sermayeyi içermektedir. Toplam faktör verimliliği

sermaye ve işgücünün en iyi çıktıyı nasıl üreteceğini belirleyen teknolojik,

organizasyonel, demografik, kültürel ve politik faktörleri içermektedir. Bu modelde

ekonominin yeni durağan denge durumuna yakınsadığı düşünülerek yatırım düzeyinde

bir artış büyüme oranında geçici bir artışa neden olmaktadır(Cata ,2004,. 3 ).

Diğer bir deyişle, tasarruf oranındaki artış kişi başına çıktı ve sermaye işgücü

oranında artışa neden olur. Durağan durumda, sermaye başına GSYİH büyümesindeki

süreklilik toplam faktör verimliliğindeki artışın sonucudur. Bu sonuç çoğu teorisyen

tarafından tatmin edici bulunmamıştır. Çünkü uzun dönemli büyüme dışsal olarak

belirlenmektedir. Bu gelişme içsel büyüme teorisinin gelişimine imkan sağlamaktadır.

Diğer taraftan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, değişkenlerle toplam faktör

verimliliği ile ilgili çıktı arasındaki bu önemli bağlantıyı sağlayan ekonometrik

literatürün oluşumunu sağlamıştır. AK modeli olarak bilinen Romer’in içsel büyüme

modelinin çıkış noktası Horrad–Domar modeli gibi çıktı sermaye stoğu arasındaki

ilişkidir. Ancak Romer’in modeli işgücü ve çıktı arasındaki ayrı bir ilişkiyi

42

içermemektedir. Romer modelinde Harrod Domar modelinde olduğu gibi yatırımlarda

artış büyümede sürekli bir atışa neden olur. İktisatçılar, yatırım oranındaki artışın

büyümeyi ve kişi başına çıktı oranını artırıp artırmadığına dayalı olarak Neo Klasik ve

İçsel Büyüme okulları arasında fikir ayrılığına düşmektedirler(Cata , 2004, 4).

İktisadi büyümeye ilişkin mevcut modeller uzun dönemli büyüme modellerini

teknoloji ve nüfustaki dışsal değişimlere dayandırmaktadırlar. Bu modellerin genel

özelliği faktörlerin sabit veya artan getiriye sahip olmasıdır. İçsel büyümeyle ilgili

literatürün bir kısmı özel ve sosyal getiriye sahip yatırım ayrımına giden modellerle ile

ilgilenmektedirler. Bu tip gruplandırmada ölçeğe göre özel getiri azalan, ancak sosyal

getiri sabit bir seyir izleyebilmektedir(Barro: 1990).

Uzun dönemde ekonominin sahip olduğu çıktı miktarı sermaye stoğuna bağlı

üretim kapasitesi tarafından belirlenir. Kamu açıkları yatırım düzeyini azalttığı taktirde

sermaye stoğu çok yavaş büyür. Kısa dönemde yatırımın dışlama etkisi sermaye stoğu

üzerinde hissedilir etkiye sahip olur. Uzun dönemde kamu açıkları devam ederse

ekonominin mal ve hizmet üretme kapasitesini azaltır. Benzer şekilde varlık akımı da

kamu açıklarından etkilenir. Yabancılar yurt içi bono, reel varlık ve öz sermaye sahibi

oldukça gelir; yatırım, kira ve kar payından elde edilir. Yabancıların yurtiçi varlıklardan

elde ettikleri gelir artıkça ulusal gelirde azalma gözlemlenir(Ball ve Mankiw 1995: 10).

Diamond(1965), kamu borçlanmasının büyüme modelindeki uzun dönem

rekabetçi denge üzerindeki etkisini ortaya koyan bir model geliştirmiştir. Faiz

ödemelerini karşılayabilmek için vergi toplayan ve borçlanan bir devlet dahil

edildiğinde tüketim kararlarının bireysel olarak yapıldığı, borçlanmayı finanse

edebilmek için vergilerin dahil edildiği, artan çıktıdaki değişimin sermaye stoğundaki

değişimden kaynaklandığı modelde dış borçlanma uzun dönem dengesinde yaşayan

bireyin faydasını azaltır. Şaşırtıcı bir şekilde, iç borçlanma bu fayda düzeyinde daha

fazla bir azalmaya neden olur. Dış borçlanmayı finanse edebilmek için vergi ödeyen

bireyin yaşam boyu tüketiminde azalma gözlemlenir. Buna bağlı olarak, bireyin

harcanabilir gelirini azaltarak vergiler tasarruflarını ve böylelikle sermaye stoğunu

azaltır. İç borçlanma ise bu iki tip etkiye de sahiptir. Bireyin portfoyünde ki fiziksel

43

sermaye için kamu borçlanmasının ikame edilmesine bağlı sermaye stoğunda azalma

gerçekleşebilir.

Kamu açıkları ulusal tasarrufları düşürürken aynı zamanda yatırımları veya net

ihracatı düşürür. Sonuç olarak küçük sermaye stoğu ve daha büyük yabancı ortaklıklı

yurtiçi varlıklara neden olur. Bu hangi etkinin daha büyük olduğu sorusunu akla getirir.

Eğer kamu açığı sermaye oluşumunu üzerinde olumsuz etkiye sahip olursa, ulusal gelir

daha az üretim sonucu azalma eğilimi göstermektedir. Kamu açıkları aynı zamanda

faktör fiyatlarını (ücret ve kar) etkilemektedir. İşgücünün marjinal verimliliği reel ücreti

belirlerken sermayenin marjinal verimliliği kar oranını etkilemektedir. Kamu açıkları

sermaye stoğunu azaltırsa işgücünün marjinal üretimi düşer, aynı zamanda sermayenin

marjinal ürünü artarsa sermaye kıtlığı nedeniyle her bir birim marjinal sermaye daha

değerli hal alır (Ball ve Mankiw 1995: 10).

Devereux ve Love (1995:233 )’un, kamu açıkları ve büyüme arasındaki ilişkiyi

inceleyen fiziki ve beşeri sermaye modeline dayalı araştırma bulguları şu şekilde

özetlenebilir;

(i) Götürü vergi ile finanse edilen gelir içerisinde kamu harcamalarının payında

meydana gelen sürekli bir artış sosyal refahı azaltmasına rağmen, hem faiz oranını hem

de uzun dönemli büyüme oranını artırmaktadır.

(ii) Kamu harcamaları gelir vergisi ile finanse edildiği taktirde harcamalardaki

sürekli artışın uzun dönemli büyüme oranı üzerinde negatif yönlü etkisi söz konusudur.

Benzer sonuca harcamalardaki artış ücrete dayalı gelir vergisi ile finanse edildiğinde de

başvurulur.

(iii) Kamu harcamalarındaki geçici bir artış çıktıyı artırır, ancak çıktı etkisi bu

sürekli artıştan daha fazla veya daha az olabilir.

(iv) Harcamalardaki geçici bir artışın uzun dönemli büyüme oranı üzerinde bir

etkisi yoktur ancak çıktı patikasını harcama değişiminin olmadığı durumdan sürekli

daha yüksek veya sürekli daha az bir durumda bırakabilir.

44

Kamu açıklarının beşeri sermaye birikimine ve büyümeye olan etkilerini

inceleyen bir diğer araştırmada, Prunera (2000)’nun beşeri sermaye birikimi ve kamu

açıkları arasında negatif bir ilişki olduğunu tespit ettiği çalışmasıdır. 1975 -1985 yılları

arasında geniş ülke gruplarından elde edilen verilerle yapılan araştırmada kamu açıkları

beşeri sermaye oluşumunu ve buna bağlı olarak da iktisadi büyümeyi yavaşlatmaktadır.

Bir önceki bölümdeki tartışmaya benzer şekilde kamu açıklarının finansmanında

tercih edilen yöntemin büyüme oranının belirlenmesi üzerinde önemli etkileri söz

konusudur. Miller ve Russek(1993), harcamalardaki artışa bağlı borç finansmanı

büyümeyi yavaşlatırken, vergi ile finanse edilen kamu açıklarının büyüme üzerindeki

etkisi harcamanın eğitim, savunma, transfer ve sermaye harcamaları gibi niteliğine göre

farklılık arz etmektedir. Bose vd.(2003) kamu açıklarının büyüme üzerindeki etkileri

araştırılırken bütçe kısıtının da göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulamaktadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde devletin yapmış olduğu harcamalar, bu

harcamalara dayalı vergilendirmeler ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla üzerindeki etkileri

konuyla ilgili birçok tartışmanın merkezini oluşturmaktadır. Engen ve Skinner(1992),

çıktı büyüme modeli içerisinde hükümet harcamalarını ve vergilemenin içsel etkisini bir

araya getirecek teorik bir yaklaşım geliştirmişlerdir. 1970 ve 1985 yılları arasında 107

ülkeden alınan verilerle yaptıkları çalışmalarında kamu harcamalarının ve

vergilendirmenin çıktı büyüme oranı üzerinde negatif etkileri olabileceği konusunda

güçlü bulgulara ulaşılamamıştır. Kamu harcamalarının vergilendirilmesine oluşacak

%10’luk bir artışın çıktı büyümesini % 1.4 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Edinilen

davranışsal parametreler göstermiştir ki, faktörler girdilerinin toplanması sektörler arası

vergi bozulmasına duyarlıdır.

King ve Rebelo(1990)’nın ülkeler arası eşitsizliklere bağlı mikro ekonomik

literatürde beşeri sermaye oluşumuna dayalı iki sektörlü kalibre edilmiş içsel büyüme

modeline dayalı araştırma bulguları verginin uzun dönem büyüme oranını etkilediği

üzerinde durmaktadır. Vergilerin iktisadi büyüme oranı üzerinde önemli refah etkileri

söz konusudur; temel içsel büyüme modellerinde, gelir vergisi oranındaki refah maliyeti

temel Neo-Klasik modelden daha büyük olabilmektedir. Kamu politikasındaki değişim

45

durgunluk dönemlerini veya yüksek iktisadi büyümeyi açıklayan açıklama potansiyeline

sahiptir. Kamu politikası sermaye mobilitesine sahip küçük açık ekonomileri kısmen

etkileme gücüne sahiptir. Bu tip ekonomiler için vergiler kolaylıkla büyüme sürecini

durdurabilir. Durgunluk veya uzun dönemli regresyon yaşayan ekonomilerde “kalkınma

tuzaklarına” neden olabilmektedir. Açık ve kapalı ekonomilerde, vergi oranlarında

göreli olarak küçük bir değişim ülkelerin uzun dönemli durgunluklarına veya

gerilemelerine neden olabilir.

Kweka ve Morrissey(1999)’in, Tanzanya ekonomisi için 32 yıllık zaman serileri

verileri ile yapmış oldukları çalışma kamu harcamalarını verimli ve verimsiz harcamalar

olarak sınıflandırmaktadır. Araştırma bulgularına göre verimli harcamalarındaki artışlar

düşük büyüme oranlarıyla ilişkilendirilmektedir.

Kamu açıklarının vergileme veya borçlanma ile finansmanı, gelişmiş ve

gelişmekte olan ülke ayrımı, verimli ve verimsiz kamu harcamalarının yanı sıra devletin

büyüklüğünün iktisadi performans ve büyümeye olan etkileri üzerinde durmak

önemlidir. Teorik olarak Rom(1986,s.191)’un görüşüne göre devletin büyüklüğünün

geniş olması iktisadi etkinliğe ve büyümeye zarar vermektedir. Rom, bu görüşünü şu

şekilde özetlemektedir;

(i) Devletin faaliyetleri genellikle etkin olmayan şekilde yönetilmektedir

(ii) Düzenleyici süreç genelde iktisadi sistem üzerinde aşırı yük oluşturmaktadır

(iii) Çoğu hükümetin uyguladığı para ve maliye politikası iktisadi güdüyü bozma ve

sistemin verimliliğini azaltma eğilimindedir.

Diğer taraftan, iktisadi gelişim süreci içerisinde devlete büyük rol düşer.

Devletin büyüklüğü iktisadi kalkınmanın güçlü bir motoru olma niteliğindedir. Rom,

115 ülkeyi içeren kapsamlı çalışmasında tüm durumlarda devletin büyüklüğünün

iktisadi büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Ayrıca,

devletin büyüklüğünün “dışsallık” etkisi genelde pozitiftir.

46

Kuştepeli (2003), cari hükümet açıkları ve enflasyon, enflasyon ve reel

GSMH’daki büyüme arasındaki iki bağlantıyı birleştirerek ve Türkiye ekonomisinde

cari hükümet açıklarının ekonomik büyümeye etkilerini araştırdığı çalışmasına dayalı eş

bütünleşme ve nedensellik testleri sonuçları, Türkiye’de 1950- 2001 yılları arasında cari

hükümet açıklarının sadece kısa dönemde parasal tabanda artışlara yol açarak, hem kısa

hem de uzun dönemde enflasyona neden olduğunu sonucuna ulaşmıştır. Enflasyonun

reel Gayri Safi Milli Hasıla büyümesine etkisi ise zayıf ve ters yönlü olarak tespit

edilmiştir.

1.3.4 Kamu Açıklarının Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri

Kamu açıkları ve ticari denge arasındaki ilişki Keynesyen açık ekonomi modeli

çerçevesinde gösterilmektedir. Açık bir ekonomide toplam yurt içi üretim Y, özel

tüketim harcamaları C, toplam yurt içi özel yatırım harcamaları I, kamu harcamaları G

ve ihracat X ve İthalat M harcamaları toplamından oluşmaktadır.

Y= C+I+G+X-M (1)

Y= C+S+T (2)

(X-M) = (S-I) +(T-G) (3)

(3) nolu eşitlik net ihracatın özel ve kamu tasarrufuyla eşitlendiğini

önermektedir. Dengelenmiş bir kamu açığı [(T-G)=0] ve ticari denge [(X-M)=0]

varsayarsak (3) nolu eşitlik özel yurt içi yatırımlara eşit olduğunu önermektedir. Bu

durum yurt içi yatırımların yurt içi tasarruflarla kısıtlandığı kapalı ekonomiler için

muhakkaktır. Bununla birlikte açık bir ekonomide, böyle bir ilişki her zaman geçerli

olmayabilir. Yabancı sektöre sahip bir ekonomi uluslararası finansal piyasalara giriş

imkanına sahiptir. İkiz açıklar olarak adlandırılan kamu açıkları ile ticari açıklara

arasındaki ilişki genelde bu temele dayalı olarak ilerlemektedir. Kamu açıklarındaki

artışın ticari açıkları artırdığı görüşü Mundell-Fleming modelini takip etmektedir. Açık

ekonomideki Mundell-Fleming Modeli IS-LM modelinin uzantısı olduğu dikkat

çekicidir(Saleh, 2003,13). Diğer taraftan kamu açıkları ve ticari açıklar arasındaki ilişki

ülkenin dışa açıklık düzeyi hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır.

47

Geleneksel görüşün kamu açıkları ile ticari açık arasında pozitif bir ilişki olduğu

savunulmasına rağmen Ricardocu Denklik Teoremi böyle bir ilişkinin olmadığını iddia

etmektedir.

Yatırım ve ticari açık arasındaki düşük tasarruflar bazı anahtar parametrelere ve

dış çevresel koşullardaki değişime dayanmaktadır. Diğer tüm koşullar eşit olduğunda

yatırımlar faiz oranına daha az duyarlıysa, döviz kuru faiz oranına ve ticaret döviz

kuruna duyarlıysa yatırımlardaki düşüş ulusal tasarruflardaki azalmadan çok az düzeyde

etkilenir(Feldstein, 1992 , 5).

Reel kamu açıkları reel faiz oranını artırmaktadır, böylelikle reel döviz kuru

artarak reel dış ticaret açığı artar. Bu zincirleme etki literatürde “Feldstein Zinciri”

olarak adlandırılmaktadır (Niskanen 1988, 514). Bu hipotezle ilgili problem güçlü

yapıya sahip olmasına rağmen her bir bağlantı için zincirin zayıf olduğudur.

Normandin (1994) ardı ardına gelen nesiller modelini kullanarak kamu açıkları

ve dış ticaret açıkları arasındaki nedensel ilişkiyi tespit etmeye çalışmıştır. Bu model

ikiz açık hipotezini ve Ricardocu Denklik Teoremini içermektedir. Tüketicileri her iki

açıkla ilgili tarihsel gelişimi kullanarak gelecek dönem bütçe açıklarını tahmin ettikleri

vurgulanmaktadır. Bu uygulama tüketicilerin planlama ufku için test edilebilir zaman

serileri kısıtlamalarının kullanımını sağlamaktadır. Ampirik olarak, Kanadalı

tüketicilerin zaman ufku ve mevcut Kanada kamu açığı düzeyi istatistiksel olarak pozitif

yanıtlar üretirken, ABD tüketicilerin zaman ufku ve ABD kamu açığı düzeyi

istatistiksel olarak anlamlı değildir. Kamu açığını azaltmak için vergileri artırmak gibi

bir politika dolaylı olarak vergi sonrası geliri azalttığından ithalatın azalmasına neden

olacak ve dolayısıyla dış ticaret açığı azalacaktır.

Diğer taraftan, Ricardocu Denklik Teoremini savunan iktisatçılar, vergilerdeki

artışın dış ticareti değiştirmeyeceği görüşünü savunmaktadırlar. İktisaden toplam ticari

dengesizlik gözlemlenirken, bireyler daha fazla zaman ufkuna sahip oldukça, bütçe

açığı ve cari açık arasındaki ilişki zayıf olabilecektir. Çünkü bütçe açığı ekonomiyi

tamamen vergi zamanlamasına bağlı olarak etkilemektedir(Kasa,1994).

48

Endersve Lee(1990) sonsuz ömre sahip bireylerin, kamu borçlanmasını gelecek

dönem vergi sorumluluğu olarak algıladıkları iki ülkeli model geliştirmiştir. ABD için

kısıtlanmamış VAR analizi, kamu harcamalarının cari açığa neden olduğu teorik sonucu

ile tutarlılık göstermektedir. Ricardocu Denklik Teoremi ile tutarsız gibi görünen

borçlanma değişikliği; kamu borçlanmasında pozitif bir değişim (vergilerde negatif

değişim) tüketim harcamasında ve cari açıklarda bir artışla ilişkilendirilir. Dolayısıyla

mevcut ABD verileriyle kısıtlanmamış VAR, Ricardocu Denklik Teoremi ile tutarsız

bazı sonuçlar vermektedir.

Fountas ve Tsoukis(2000) savaş sonrası dönemde uluslararası sermaye

hareketlerini, endüstrileşmiş 7 ülke için incelemişlerdir. Cari işlemler oranı, bütçe

fazlası ve reel faiz oranı arasındaki etkileşim, sadece yatırım tasarruf arasındaki ilişkinin

incelenmesinden çok daha geniş bilgi elde edilmesini sağlamaktadır. “İkiz Açıklar

Hipotezi” bütçe açığı ve dış ticaret arasında nedensel bir ilişkiyi vurgularken, “cari

işlemler hedefleme hipotezi” dış ticaret uyarlamalarının maliye politikası üzerinden

gerçekleştiğini tartışmaktadırlar. Bu hipotezler ülkenin finansal açıklık ve uluslararası

finansal piyasalara entegre olma derecesi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır.

Feldstein zincirinin Türkiye için geçerliliğini araştıran Kuştepeli(2001), bu

zincir etkisi için yeterli kanıt bulamamıştır. Reel cari işlemler açığının, kısa dönemde

reel döviz kuru ve reel faiz oranlarını üzerinde yarattığı etki Feldstein Zinciri açısından

önem arz etmemektedir. Diğer taraftan, reel hükümet açıklarından reel cari işlemler

açığına doğru bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır.

Akbostancı ve Tunç(2001), 1987- 2001 yılları arası üç aylık verileri ile Türkiye

ekonomisi için ticaret açığı ve bütçe açığı arasındaki ilişkiyi eş bütünleşme ve hata

düzeltme methodu kullanarak araştırmışlardır. Analiz sonucunda bu iki açık arasındaki

ilişkinin Mundell-Fleming modelinde açıklandığı üzere ikiz olabileceği

vurgulanmaktadır.

49

BÖLÜM II

HESAPLANABİLİR GENEL DENGE MODELLERİ ve SOSYAL

HESAPLAR MATRİSİ

2.1.Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri

2.1.1 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Gelişimi

Hesaplanabilir genel denge analizlerinin bugünkü haliyle araştırmalarda

kullanılmasının temelinde “iktisadi denge” kuramı yer almaktır.

İktisadi literatürde Denge, “bütün tüketicilerin bütçe olanakları içinde en çok

doyuma ulaştıkları, bütün üreticilerin maksimum kar sağladıkları üretim ve kaynaklarla

talebin tamamen karşılandığı bir durumu gerçekleştiren bir fiyat

düzeyi”(Bulutay,1979,71) olarak tanımlanmaktadır.

Mikro iktisatın, konusu itibariyle tek bir piyasanın diğer piyasalarla olan

ilişkisini değerlendirdiği ve kısmi denge çözümlemeleri üzerine yoğunlaştığı

gözlemlenmektedir. Ekonominin bir bütün olarak değerlendirildiği durumda

değişkenlerin birbirleri üzerinde yarattığı etkinin boyutu ilgi çekici bir nitelik arz

etmektedir. Kısmi denge analizi diğer değişkenler sabit kalmak üzere iki değişken

arasındaki ilişkiyi değerlendirmektedir. Diğer koşullar sabitken varsayımı, altında

Marshall, piyasa şartlarındaki değişmeye bağlı piyasa dengesini, bu piyasada yer alan

tüketici ve üreticilerin davranışlarına dayandırmaktadır. Diğer taraftan, Walrasyan

analiz ise ekonomiyi bir bütün olarak değerlendirmekte, piyasalar arasında karşılıklı

etkileşime bağlı olarak tüketici ve üretici davranışlarını ve dolayısıyla iktisadi dengeyi

incelemektedir. Walrasyan denge modeli, ampirik makro modellerin aktaramadığı,

kaynak dağılımında politika değişiminin etkisini ve bu etki sonucu oluşacak kazanç ve

kayıpların belirlenmesinde ideal bir temel oluşturmaktadır(Bulutay,1979,71, Shoven ve

Whalley, 1984,1007, Ölmezoğulları vd.,1999,12).

Uygulamalı genel denge analizi, politika değerlendirmesi için sayısal olarak

tanımlanmış genel denge modelleri ile ilgilenmektedirler. Bununla birlikte modern

50

ekonomilerde geniş ölçüde kullanılan “genel denge” terimi genellikle tam anlamıyla

tanımlanmamaktadır. Tüm piyasaların dengede olduğu üzerinde herkesin hem fikirmiş

gibi göründüğü genel denge modelinde, denge formülasyonunun altında yatan yapının

unsurları hakkında fikir birliği oluşturulamamıştır. Literatürde kullanılan “Genel denge”

tanımı Arrow-Debreu1 Modeline karşılık gelmektedir. Arrow–Debreu modelinde

tüketici sayısı tanımlanmaktadır. Her bir tüketicinin talep fonksiyonunda yer alan (n)

mala karşı tercihi ve ihtiyacı vardır. Piyasa talebi her bir tüketicinin talep toplamından

oluşmaktadır. Mal piyasası talepleri piyasadaki tüm fiyatlara dayanmaktadır, süreklidir,

negatif değildir, sıfırıncı dereceden homojendir ve Walras kanununu sağlamaktadır.

Üretim tarafında teknoloji azalan ölçek üretim fonksiyonu varsayımı altında

tanımlanmıştır. Üreticiler karlarını maksimize etmektedirler. Talep fonksiyonunun

sıfırıncı dereceden homojen olması ve fiyatlardaki karın doğrusal homojenliği bu tip

modellerdeki göreli fiyatların önemini vurgulamaktadır. Mutlak (kesin) fiyat düzeyinin

denge üzerinde hiçbir etkisi söz konusu değildir (Shoven and Whalley 1984, 1009,

1992,3).

Robinson (1989; 887) ve Bandara (1991,9) Hesaplanabilir Genel Denge

(Computable General Equilibrium – CGE) modellerini, içsel çıktı ve fiyat sistemi,

üretim ve talepte neo-klasik ikame edilebilirlik, bireysel iktisadi ajanların

davranışlarının optimizasyonu ve ekonomideki gelir akımlarının tamamen

değerlendirilmesiyle girdi-çıktı modellerinin ve doğrusal programlama modellerinin

genişletilmiş hali olarak tanımlanmaktadırlar. Wing’e(2004:2) göre Hesaplanabilir

Genel Denge (HGD) modelleri, Arrow ve Debreu tarafından formulize edilen özet genel

denge yapısı belirlenmiş piyasalar arasında dengeyi sağlayan arz, talep ve fiyat

düzeyleri sayısal çözümü için iktisadi veri ile birleştiren simülasyonlar olarak

tanımlanmaktadır.

1 Bkz . Arrow, K.J., ve F.H. Hahn (1971) General Competitive Analysis, San Francisco: Holden –Day

51

2.1.2 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Girdi-Çıktı ve Doğrusal

Programlama Modelleri ile Olan İlişkisi

Hesaplanabilir genel denge modelleri kısmi denge modellerinin iktisadi

sorunlara cevap vermede yetersiz kaldığı noktada girdi-çıktı ve doğrusal programlama

modelleri ile birlikte ekonominin geneli için bilgi sağlayabilen bir nitelik kazanmıştır.

Bu bölümde HGD modellerinin, girdi çıktı modelleri ve doğrusal programlama

modelleri ile benzerlikleri, birbirlerine karşı güçlü ve zayıf yönleri değerlendirilmeye

çalışılacaktır2.

Girdi–Çıktı analizlerinin temel yapısı 1920’li yıllarda Wassily Leontief

tarafından oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk kez 1936 yılında Leontief3 tarafından

yayınlanan “Quantitative Input-Output Relations in the Economic System of The United

States” başlıklı makale girdi-çıktı modellerinin temelini oluşturmaktadır. İlk başlarda

matematik bilgisi gerektirdiğinden ilgi çekmeyen bu teknik ABD’de II. Dünya savaşı

sırasında askeri üretim endüstrisinde artan talep artışlarına karşın nasıl tedbir alınması

gerektiği sorusuna cevap aranması ile birlikte önem kazanmıştır. 1950’li yıllardan

itibaren öncelikle kalkınma planlaması olmak üzere bir çok alanda kullanılmıştır.

McCarthy ve Taylor (1980:177) üretim sürecinde sektörler arasındaki girdi-çıktı

bağlantısına dayalı olarak fiyat düzeyinin tespit edilmesinde Leontief modelini

kullanmaktadır.

Girdi çıktı modelleri basit ve kolay uygulanabilir olmasına rağmen bir takım

eksikliklere sahiptir. Bandara (1991,6-7) bu eksiklikleri aşırı talep yönlendirmesi ve

uluslarararası ticaretin tatmin etmeyen şekilde değerlendirmesi olarak tanımlamaktadır.

Diğer yandan girdi–çıktı modelleri fiyat düzeyini içermemektedirler.

Girdi–çıktı modellerinin en önemli varsayımı teknoloji katsayısının sabit

olmasıdır. Dolayısıyla girdi düzeyindeki artma veya azalma, çıktı düzeyinde aynı

2 Bu bölümün hazırlanmasında Aydemir (2002), Bandara(1991), Aydoğmuş(1999), Robinson (1989) kaynakları yoğun olarak kullanılmıştır. 3 Leontief, W (1936) “Quanitative Input-Output Relations in the Economic System of The United States” The Review of Economics and Statistics XVIII SF.105-125

52

oranda etki yaratmaktadır. Girdi–çıktı modelleri talep ile ilgilenirken ikame olanaklarını

ve arz yanını ihmal etmektedir. Endüstri çıktı düzeyi dışsal olarak verilen nihai talebin,

basit lineer bir fonksiyonudur. Böylelikle girdi-çıktı modellerinde nihai talebin

bileşenlerinin dışsal olarak kararlaştırılması endüstri çıktı ve birincil faktör istihdam

düzeylerinin belirlenmesinde yeterlidir. Model birincil faktör kısıtını göz ardı

etmektedir. Bu tip modellerde genellikle arz üzerinde herhangi bir kısıtın olmadığı

varsayılmaktadır. Bu arz eğrisinin yatay ve faktör fiyatlarının sabit olduğu anlamına

gelmektedir.

Girdi-çıktı modellerinin dış ticareti değerlendirme biçimi modelle ilgili bir çok

soru işaretinin oluşumuna neden olmaktadır. Bu modellerde yurt içi üretim düzeyini

belirleyen ihracat ve yurt içi talep miktarı dışsaldır. İthal edilen mal ile ihraç edilen mal

arasında herhangi bir ikame ilişkisinin olmadığı varsayılmaktadır. İthalat ve ihracat

düzeyi göreli fiyatlara dayanmamaktadır.

Girdi–çıktı modellerinden hesaplanabilir genel denge modellerine uzanan yolda

II. Dünya savaşını takip eden yıllarda doğrusal programlama modelleri önem

kazanmaya başlamıştır. Doğrusal programlama modelleri optimizasyon problemi ile

ilgilenmişlerdir. Girdi-çıktı modelleri tek bir üretim tekniği ile yürütülmesi söz konusu

iken doğrusal programlama modellerinde böyle bir sınırlandırma yoktur. Doğrusal

programlama modelleri girdi-çıktı modellerinin geliştirilmiş hali olarak

değerlendirilebilmektedir. Her iki modelleme de etkinlik değerlendirmesinde

kullanılabilmektedir.

1960’lı yılların başında doğrusal programlama modellerinin gelişimi bir diğer

çok sektörlü modeller sınıfını sağlamıştır. Doğrusal programlama modelleri birincil

faktör kısıtlarını ve analize açıkça fiyatların dahil edilme imkanını sağlayarak daha

önceki girdi-çıktı modellerinde karşılaşılan eksikliklerin üstesinden gelmeyi

planlamaktadır. Bu modellerde bazı doğrusal kısıtlar altında açık bir amaç fonksiyonu

sunulmaktadır.

53

Doğrusal Programlama (DP) modellerinin çözümü için etkin bilgisayar

programlarındaki gelişme, politika modellerine optimizasyon ve seçim sağlama

konusunda yeni bir yol açarken aynı zamanda fiyatların bu analize dahil edilmesi

olasılığını da sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelere ait akademik çalışmalarda yaygın

olarak kullanılmasına rağmen, hem teorik hem de uygulamalı sınırlandırmalar

nedeniyle, az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılamamaktadır. Temel teorik

zorluğun altında yatan gerçek, doğrusal programlama modelinin, iyi tanımlanmış bir

refah fonksiyonunu, tüm toplum için çözümlediğinde mikro düzeyde davranışların

tanımlaması ile ilgilendiğidir. Bu noktada, doğrusal programlama modellerinin birincil

faktör ve ticari kısıtlamaları içermesine rağmen, bu durumlarda yeterli ve gerçekçi bir

yolla baş edebilmede başarılı olmadıkları gözlemlenmiştir.

Girdi-çıktı ve Doğrusal programlama modelleriyle ilgili ilk çalışmalar,

yatırımların sektörel dağılımı, uluslararası ticaret ve ortadan uzun vadeye farklı gelişme

stratejileri uygulamalarına ait sorunlar ile ilgilenmektedir. Esas odak, dış ticaret ve

üretimdeki büyüme ve yapısal değişim ile gerekli iç ve dış yatırımdaki ölçek ve

zamanlamadaydı. Bununla beraber, bu modeller farklı iktisadi aktörler ve piyasa

mekanizmalarının, kaynak tahsislerini belirlediği, bağımsız kararların alındığı karışık

piyasa ekonomilerini analiz etmek için tam uygun değillerdi. Doğrusal programlama ve

Girdi-Çıktı modelleri, vergi, sübvansiyon gibi ekonomiyi etkileyen teşvik araçları

vasıtasıyla piyasa mekanizmalarını yakalamada yetersiz kalmaktadır. Kendi içinde, çok

değerli olan, tutarlı bir ekonomik sistem sağlarken, çözüm değişkenlerinin gerçek

politika kararlarına ilişkilendirileceği bir yol ortaya koyamamaktadır (Robinson 1989;

890).

2.1.3 Hesaplanabilir Genel Denge Modelinin Oluşturulması

Hesaplanabilir genel denge modellerinin oluşturulması ilk aşamadan son

aşamaya kadar titiz ve dikkatli bir süreci gerektirmektedir. Modelin oluşturulması

sırasında gösterilecek bu özen analizin kolay uygulanabilir ve anlaşılabilir sonuçlara

ulaşılmasını sağlayacaktır.

54

Şekil 1, HGD modellerinin oluşturulması ve kullanımı ile ilgili yazında yaygın

olarak kullanılan (Böhringer ve Löschel, 2003:2)’in özetlediği beş temel aşamayı

göstermektedir. Bu aşamalar açıklanırken özellikle modelin, fonksiyonel formların,

parametre değerlerinin seçimi ve modelin kapatılması konusunda detaylı bilgi verilmeye

çalışılacaktır.

Hesaplanabilir genel denge modellerinin temelinde politika analizleri yer

almaktadır. Dolayısıyla araştırmacı, modeli oluştururken modelin analize konu edilmek

istenen politikaya uygun olmasına özen göstermelidir. İktisadi politika, kullanılan

anahtar değişkenler ve teori arasında tutarlılık olmalıdır. Bir sonraki model

formülasyonu aşaması, daha önceki politika alt yapısı ve anahtar mekanizmaların teorik

temeli aşamalarına göre daha detaylı bir yapıya sahiptir. Veri işleme, model formüle

etme ve uygulama sayısal politika analizi için temel çerçeveyi oluşturmaktadır. Politika

simülasyonlarının sonuçlarının belirlenmesinde fonksiyonel formların parametre

şeklinde ifade edilmesi ve tercihi önemlidir.

Modelin, fonksiyonel formların, parametre değerlerinin seçimi ve modelin

kapatılması konusunu içeren bu kısım literatürde en kabul görmüş Shoven ve Whalley

(1984,1992)’nin çalışmalarından yararlanılarak değerlendirmeye çalışılacaktır.

Sermaye ve işgücünden başka girdiler, birleşik üretim imkanları gibi daha genel

tanımlamalar yapmak mümkünken, uygulamalı çalışmalarda bu iki faktörlü yapının

kullanılmasının nedenini Shoven and Whalley (1984: 1016) üç başlık altında ifade

etmektedir. Birincisi, çoğu politik sorun bu çerçevede kullanılarak analiz edilmektedir.

Eğer sayısal çalışmanın temel katkısı niteliksel analizden niceliksel analize ilerlemeyse

aynı teorik temel yapıyı hatırda tutmak çok doğaldır. Bu yolla araştırmacılar teorik

çalışmalardan sezgisel bilgi toplayarak politika seçeneklerinin sayısal araştırmalarında

rehberlik edecek unsurlar sağlamaktadırlar. İkincisi, sayısal tanımlamalara dayalı çoğu

veri iki faktörlü modellerle tutarlıdır. Böylelikle milli muhasebe verileri işlem

fazlalarını (operating surpluses), ücret ve gelirleri temel maliyet bileşenleri olarak

tanımlamaktadır. Bu tip model de girdileri sermaye ve işgücü olarak önermektedir.

Girdi ve çıktı verisi, katma değerin benzer şekilde analiz edildiği ara işlem verisi

55

sağlamaktadırlar. Son olarak, mallar ve faktörler arasındaki oran hesaplamasını

basitleştirmek ve tekrarlanan çözüm maliyetlerini azaltmak için uygulamalı modellerde

kullanılabilir. Bu maliyetleri içeren mal fiyatlarını oluşturmak, tüketici talebini

hesaplamak ve faktörlere olan türetilmiş talebin değerlendirilmesi için faktör fiyatları

kullanılarak gerçekleştirilmektedir(Bu miktarlar tüketici talebini karşılamalıdır).

Şekil 1: HGD Modellerinin Oluşturulması ve Kullanımı İle İlgili Aşamalar

Kaynak : (Böhringer ve Löschel 2003:3)

Bu yolla model geniş sayıda veriye sahip olsa dahi sadece aşırı faktör talebi

sistemi ile çözülebilmektedir. Bu basitleştirme sadece modelin çözümündeki uygulama

maliyetlerini azaltmakla kalmamakta aynı zamanda hane halkları ve malların ele

alınışında daha detaylı bileşimlerin sağlanmasını daha uygun hale getirmektedir.

56

Diğer taraftan model tercihi dış ticaret işlemlerinin ele alınış şeklini de

ilgilendirmektedir. Çok ülkeli ticaret modellerinde ortak yaklaşım benzer ürünlerin

farklı ülkelerde farklı ürünmüş gibi üretildiğini düşünen “Armington” formülasyonudur.

Armington formülasyonu ülkeler arasında ürünlerin homojen olarak varsayıldığı teorik

Hecksher–Ohlin modellerinden farklılık arz etmektedirler. Diğer nedenlerin arasında,

Armington formülasyonu aynı malı ihraç ve ithal eden ülkelere aynı olguyu sağlamak

için uyarlanmaktadır(Shoven and Whaley 1984 ,1017).

Modelin oluşturulması aşamasında bir çok veri setinden yararlanılmaktadır.

Girdi-çıktı tablosu, sosyal hesaplar, vergi gelirleri, gelir ve harcama verileri, literatürden

elde edilen bazı katsayı değerleri bunların başında gelir.

Teorik yaklaşım ve analitik açıdan tutarlı olması gerekliliği tüm uygulamalı

modellerin karşı karşıya kaldığı en önemli kısıttır. Böylelikle, Walras Kanununun

önerdiği kısıtları ve modeli dengeye getirecek tek bir fiyat vektörüne bağlı arz ve talep

yapısının değerlendirilmesini sağlayacak Cobb-Douglass, Sabit İkame Esnekliği (CES),

Doğrusal Harcama Sistemi (LES), İkame esneklikleri sabit oranı, vs. gibi fonksiyonel

formlar seçilmektedir. Fonksiyonel formların4 nasıl seçileceğini belirleyen bir diğer

unsur elastikiyetlerin modelde nasıl kullanıldığıdır. Cobb-Douglas fayda

fonksiyonlarından türetilen taleplerle çalışmak kolaydır ancak, bölünemeyen gelir

dengesiz fiyat esneklikleri kısıtlamalarına sahiptir.

Politika simülasyon sonuçlarının belirlenmesinde fonksiyonel formların

parametre değerleri önem arz etmektedir. Parametre değerlerinin tercihinde kullanılan

en genel yöntem kalibrasyon yöntemi olarak bilinmektedir (Mansur ve Whaley 1984)5.

Modelin denge çözümünü yeniden oluşturacak şekilde parametre değerleri seçilir.

4 Bkz. Fonksiyonel formların seçimi. Böhringer ,Christoph, Thomas F. Rutherford ve Wofgang Wiegard (2003), “ Computable General equilibrium Analysis” Opening a Black Box” ZEW Zentrum Für Europaische Wirtschaftsforschung GmbH Centre For European Economic Research, Discussion Paper No . 03-56 http://bibserv7.bib.uni_mannheim.de/madoc/voltexte/2004/363/pdf/dp0356.pdf 5 Bkz. Mansur ,A.H., ve J. Whalley (1984) “Numerical Specification Of Applied General Equilibrium Models : Estimation , Calibration and Data” In H.E Scarf and J.B. Shoven (eds.) Applied General Equilibrium Analysis.Cambridge : Cambridge University Press

57

Modelde sabit ikame esnekliği ve doğrusal harcama sistemi fonksiyonel formları

kullanıldığı taktirde literatür tahminlerine dayalı, dışsal olarak tanımlanmış esneklik

değerlerinden yararlanılır. Araştırmaya konu olan ülke ekonomisinin dengede olduğu

varsayılır ve bu denge değeri “eşik değer” (benchmark) dengesi olarak anılır. Modelin

parametre değerleri modelin bu veri setini denge çözümü yeniden oluşturacak şekilde

seçilir. Oluşturulan parametre değerleri herhangi değiştirilmiş politika rejimi ile ilişkili

alternatif denge içinde çözülebilir.

Kalibrasyon yöntemi tek başına modeldeki bütün parametreleri belirlemektedir.

Bu yaklaşıma istatistiksel testler eşlik etmediğinden biraz tartışmalıdır. Jorgenson6

(1984)’a göre, bu yaklaşımdaki varsayılan fonksiyonel formlar çok kısıtlayıcıdır ve sık

sık daha az fonksiyonel formlar kullanan istatistiksel testler tarafından reddedilir.

Kalibrasyon yönteminin açık eksikliklerinin üstesinden gelebilmek için, Jorgenson ve

onu takip edenler, arz ve talep yanı için ekonometrik olarak tahmin edilen esnek

fonksiyonel formlara dayalı HGD modelleri geliştirmişlerdir. Bu yaklaşım kalibrasyon

yaklaşımına karşılık, ekonometrik yaklaşım olarak bilinmektedir. Ekonometrik

yaklaşımın bazı açık avantajları olmasına rağmen, kısmen az gelişmiş ülkeler ile ilgili

bazı dezavantajları söz konusudur. Birincisi, bu yaklaşım için zaman serileri verilerine

ihtiyaç duyulmaktadır. İkincisi, esnek fonksiyonel formlara iyi değerlendirmemiş

olabilir ve nihayet ekonometrik yaklaşımın geniş sayıda sektörün modele dahil edildiği

durumda artan sektör sayısı ile birlikte ihtiyaç duyulan parametre sayısı arttığından

uygulanabilirliği yoktur. Bu kısıtlamalara bağlı olarak az gelişmiş ekonomilerde çoğu

HGD modelleri kalibrasyon yöntemini takip etmektedir (Bandara,1991,18).

Hesaplanabilir genel denge modellerinin oluşturulmasındaki en son aşama

modeli dengeleyecek şekilde sınırlandırmaların geliştirildiği ve varsayımlara bağlı

kalınan “modelin kapatılma” aşamasıdır.

6 Jorgenson, Dale W. (1984) “Econometric Methods for Applied General Equilibrium Analysis” Presented in NBER conference on Applied General Equilibrium San Diego, C.A Aug. 24-28 1981 and to Appear in Applied General Equilibrium Analysis, Eds. Herbert Scarf and John B.Shoven , NY: Cambridge U.Press 1984

58

İçsel ve dışsal değişkenlerin ayrıntılı şekilde tanımlandığı kapatılma aşaması,

çözümün nasıl gerçekleşeceğine dair detaylı bilgi mevcutsa gerçekleşir. Modeller

arasında niteliksel olarak farklılıklar söz konusu olduğundan, HGD modeline ait birden

fazla kapama kuralı mevcuttur. Kapama kuralının tercihi HGD modelleyicisine bağlıdır.

HGD modeli, kamu dengesi, ödemeler dengesi, yatırım – tasarruf dengesi olmak

üzere üç makro ekonomik dengeyi içermektedir. Brooke, Kendrick ve Meeraus(1998)

tarafından geliştirilen General Algebraic Modelling System (GAMS) kodlamasında,

kullanıcı bu dengeler için geniş sayıdaki programlardan birini kapama kuralı tercihinde

seçer. Bu tercih temel simülasyon için sonuç üzerinde hiçbir etkiye sahip değilken tipik

bir şekilde diğer simülasyonlar için sonuçları etkiler. Kapama kuralları Löfgren vd.

(2002:13) tarafından oluşturulan ve aşağıda yer alan tabloda özetlenmektedir.

.

Tablo 1: Makro Sistem Kısıtları İçin Alternatif Kapama Kuralları Devlet Dış Alem Tasarruf –Yatırım

DEV 1

-Esnek Kamu Tasarrufları

-Sabit Dolaysız Vergi Oranları

DIS 1

-Sabit Yabancı Tasarruflar

-Esnek Reel Döviz Kuru

SI 1

-Sabit Sermaye Oluşumu

- Seçilmiş Kuruluşlar İçin

Değişmeyen tek bir Marjinal

Tasarruf Eğilimi

DEV 2

-Sabit Devlet Tasarrufları

-Seçili Kuruluşlar İçin

Değişmeyen Dolaysız Vergi

Oranları

DIS 2

-Esnek Yabancı Tasarruflar

-Sabit Reel Döviz Kuru

SI 2

-Sabit Sermaye Oluşumu

-Seçilmiş Kuruluşlar İçin

Derecelendirilmiş Marjinal

Tasarruf Eğilimi

DEV 3

-Sabit Devlet Tasarrufları

-Seçilmiş Kuruluşlar İçin

Derecelendirilmiş Dolaysız

Vergi Oranları

SI 3

-Esnek Sermaye oluşumu

- Sabit Marjinal tasarruf eğilimi

tüm seçilmiş kuruluşlar için

59

Not: Tanımlanmamış kapama

kuralları için üç kısıttan birisinin

tercih edilmesi diğer iki kısıtın

tercih edilmesinde kısıt

oluşturmaz.

SI 4

-Sabit Yatırım ve Kamu

Tüketim Oranları ( esnek

miktarlar)

-Seçilmiş Kuruluşlar için tek bir

Marjinal tasarruf eğilimi

SI 5

-Sabit Yatırım ve Kamu

Tüketim Oranları (esnek

miktarlar)

- Seçilmiş Kuruluşlar için

derecelendirilmiş Marjinal

Tasarruf eğilimi

Kaynak: Löfgren vd. (2002 ,13)

Kamu dengesi için varsayılan kapama (DEV 1), kamu gelirleri ve kamu

harcamaları arasındaki farktan doğan kamu tasarruflarının tüm vergi oranları sabitken

esnek bir artık olduğudur. İki alternatif kamu kapama kuralı altında, yurt içi kuruluşlara

(hane halkı ve girişimciler)uygulanan dolaysız vergi oranlarının, sabit kamu

tasarruflarını oluşturabilmek için içsel olarak uyarlandığıdır. Bu alternatif kapama

kurallarının birincisi için (DEV 2), seçilmiş kamu dışı yurt içi kuruluşların (hanehalkları

ve girişimciler) temel yıl dolaysız vergi oranları aynı oranda içsel olarak uyarlanır.

İkincisi için (DEV 3) seçilmiş kuruluşların dolaysız vergi oranları esnek bir ölçü ile

çarpılır. Bu üç tip kapama kuralı için kamu tüketimi sabittir. Diğer bir deyişle kamu

tasarruflarının ve dolaysız vergi oranlarının her ikisinin de sabit olduğu ve kamu

tüketiminin değişken olarak uyarlandığı durumda bir kapama kuralı

tanımlanamamaktadır (Löfgren 2002,14).

Döviz kuruna dayalı dış denge için kapama kuralı varsayımı (DIS 1) yabancı

tasarruflar (cari açık) sabitken reel döviz kuru esnektir. Veri tüm değişkenler ile birlikte

(yurt içi kuruluşlar ve dış alemden transferler) ticaret dengesi de sabittir. “Ceteris

paribus” koşullar altında, eğer yurt dışı tasarruflar dışsal düzeyin altında ise reel döviz

kuru oranındaki değer kaybetme bu durumu eşanlı olarak düzeltecektir.

60

(i) ithalata yönelik harcamayı azaltarak (sabit dünya fiyatlarından ithalat

miktarında azalma)

(ii) ihracattan elde edilen kazançta artış (sabit dünya fiyatlarından ihracat

miktarında artış)

Alternatif kapama kuralı (DIS 2) altında, reel döviz kuru (modelde numeriare olarak

indekslenen) yurt dışı tasarruf düzeyi (ve ticari denge) esnekken sabittir(Löfgren 2001 :

17).

Yatırım–tasarruf dengesi için, kapama kuralları yatırım tasarruf kaynaklı veya

yalnızca tasarruf kaynaklıdır. SI-1 varsayımı için yatırım-tasarruf dengesi kapama kuralı

yatırım kaynaklıdır. Reel yatırım miktarları sabittir. Yatırım maliyetine eşit tasarruf

düzeyini oluşturabilmek için, kamu hariç diğer seçilen kuruluşların temel alınan yıl için

aynı oranda düzenlenir. Dolaylı olarak, hükümetin sabit reel yatırım miktarını finanse

edebilmek amacıyla gerekli özel tasarrufları oluşturacak politika uygulayacağı

varsayılmaktadır.

Ayrıca dört ek kapama kuralı daha tanımlanmaktadır. İlk alternatif ( SI-2 )

yatırımdan türetilmiştir. Diğer varsayımlardan farkı temel alınan yılın tasarruf

oranlarının sabit bir oranda uyarlanmasının yanı sıra, seçilen kurumlar için oranlar belli

bir çizelge oranıyla çarpılır. İkinci bir alternatif (SI-3), tasarruflardan türetilmiştir. Tüm

kamu dışı tasarruf oranları sabittir. Yatırım içinde yer alan her bir mal miktarı yatırım

maliyetlerini tasarruf değerine eşitleyecek esnek bir sayısal değerle çarpılır. Son iki

alternatif (SI-4) ve (SI-5) dengeli kapama kuralı kamu tüketiminin uyarlanmasını

gerektiren yatırım kaynaklı kapama kuralının bir diğer şeklidir. Bu kapama kuralları

altında uyarlamalar hane halkı, tüketim, yatırım ve kamu tüketimi gibi bileşenleri

arasında dağılır. SI1 ile karşılaştırıldığında SI4 dengeli kapama kuralında seçilen

kuruluşlar için tasarruf oranı benzer oranda uyarlanmaktadır. SI5 kapama kuralı için

yatırımları finanse etmek için gerekli tasarruf düzeyinin sağlanabilmesi için seçilen

kuruluşlar için tasarruf oranları ölçeklendirilir ( Löfgren 2001,17,18).

61

Analiz kapsamına göre uygun makro ekonomik kapama kuralının seçimi

değişmektedir. Tek dönemli model veri ise, kapama kuralı sabit yabancı tasarrufları,

sabit reel yatırımı ve sabit reel kamu tüketimini birleştiren alternatif politika

tercihlerinin denge refah düzeyi üzerindeki etkilerinin incelenmesinde simülasyon

uygulaması için tercih edilebilir. Tablo 1 deki kurallar çerçevesinde bu kapama DIS 1

ile SI 1 veya SI 2 veya herhangi bir kamu kapama kuralı ile bileştirilebilir. Makro

kapama kuralları literatüründe bu kapama kuralı, “Johansen Kapama” olarak

bilinmektedir. Johansen Kapama kuralında yatırımlar dışsaldır. Bu tüketimin içsel

olarak uyarlanacağı anlamına gelmektedir. Bu durumda modelleyiciler, tasarruf

planlarını veri yatırımlara dışsal olarak eşitleyecek mali politika varsayımları

yapmalıdırlar. Bu kapama kuralı özel tüketim uyarlamaları yoluyla ifade edilen tam

istihdam dengesini dikkate almaktadır. Bu tip bir kapama kuralı, hanehalklarını, tek

modelli simülasyon modelinde oluşabilecek yabancı tasarruflar ve reel yatırım

değişimine bağlı refah düzeyinde meydana gelebilecek etkilerden korur. Diğer koşullar

sabitken, simüle edilen dönem için dış tasarruf düzeyindeki artış ve yatırım düzeyindeki

azalma hane halkı refahının azalmasına neden olur ( Löfgren 2001:17,18).

Bir başka makro kapama kuralı yatırımın özel, kamu ve yabancı tasarruflar

toplamından oluşan tasarruflardan türetilen “Neo Klasik” kapama kuralıdır. Klasik

kapama kuralında reel yatırım düzeyi içseldir ve toplam tasarrufları uyarlamaktadır. Bu

durumda modelleyicilerin, modelin dışında yatırım ve tasarruf piyasalarını

dengeleyecek faiz oranı uyarlayıcı mekanizması varsaymaları gerekmektedir. Johansen

kapama kuralından farkı SI-1 ve SI-2 yerine SI-3’ü kullanmasıdır. Hem tasarruflara

dayalı Neo Klasik kapama kuralının, hem de yatırımlara dayalı Johansen kapama

kuralının, ülkelerin makro şoklara karşı uyarlamaları tarihsel olarak incelendiğinde, uçta

yer alan kapama kuralları oldukları gözlemlenmektedir. Eğer analizin amacı içsel şok ve

politika değişimlerine karşı mücadele ise bu üç bileşeni reel dünyaya uygun bir şekilde

ve tamamlayıcı politika olarak kullanmak tercih edilebilmektedir. Bu koşullar altında

makro senaryo dengeli bir kapama kuralının (Tablo 1 de SI 4 veya SI 5) daha uygun

olacağı görüşündedir (Löfgren 2001,18, Bandara 1991:17).

62

Johansen, Neo Klasik ve dengeli kapama kuralları, makro ekonomik değişkenler

ile toplam istihdam arasında hiçbir bağın olmadığını varsaymaktadırlar. Faktör

piyasasında tam istihdam düzeyi varsayıldığında, bu kapama kurallarının toplam gayri

safi yurt içi hasıla düzeyi üzerinde çok az veya hiç etkisi olmazken, toplam talep

kompozisyonu üzerinde farklı etkilere neden olabilmektedir.

Standart modelde, toplam istihdam düzeyini Keynesyen çarpan süreci ile makro

değişkenleri ilişkilendiren “Keynesyen Kapama” kuralı olarak tanımlamaktadır.

Keynesyen kapama kuralı, işsizliğe ve sabit nominal ücrete izin vermektedir. Bu

kapama kuralı altında istihdam düzeyi, toplam talep ve geleneksel Keynesyen tarzda

reel ücretlerdeki azalmaya bağlı olarak artabilir. Yatırım düzeyi reel terimlerle sabittir.

Reel ücretlerde bir uyarlama firmanın, işgücü talebini ve istihdam düzeyini gelir ve

tasarruf düzeyini reel sabit yatırım miktarını finanse edecek bir uyarlama yapmasına

neden olur. Bu modelde dışsal reel yatırımlardaki (veya reel kamu yatırımlarındaki)

artış ücretlerin düşmesine, istihdamın artmasına, gelirin artmasına ve artan yatırımları

finanse edecek tasarruf düzeyinin artmasına yol açar. Diğer taraftan Kaldorian kapama

tipik olarak tam istihdam koşulunu kullanmakta ve ücret- marjinal işgücü verimliliği

ilişkisini göz ardı etmektedir. Bu kapama kuralı altında işgücü piyasasında nominal

ücret, tam istihdam düzeyini sağlayabilmek için esnektir (Löfgren 2001:18, Bandara

1991:17).

Dış ticaret dahil olduğunda, döviz kurunun dalgalı veya reel terimlerle sabit

olduğu bu dört makro ekonomik kapama tercihi arasında tercih yapılması

gerekmektedir. Bu gereklilik sabit nominal döviz kuru rejiminde ortadan kalkmaktadır

(Decaluwe ve Martens 1988: 547).

Yukarıda detaylı bir şekilde tanımlanmaya çalışılan kapama kuralları arasında

literatürde en çok kullanılan 4 makro ekonomik kapama kuralı şu sekilde özetlenebilir.

Keynesyen kapama kuralına ait uyarlama mekanizması sabit nominal ücrete sahipken,

ekonomide işsizlik sözkonusu olabileceği varsayımına dayanmaktadır. Keynesyen

kapama kuralında istihdamın, reel ücret düzeyindeki azalmaya dayalı toplam talep

artışıyla birlikte arttığı varsayılmaktadır. Kaldorian tipi kapama kuralı uyarlama

63

mekanizması, tam istihdamı sağlayacak esnek nominal ücret ve bu ücret düzeyinin

tespitini sağlayacak emeğin marjinal üretkenliği varsayımı yapmaktadır. Johansen

kapama kuralı uyarlama mekanizması, ekonomide tüketimin uyarlayıcı bir rol

oynayarak tam istihdamı sağladığını ve yatırımların dışsal olduğunu varsaymaktadır.

Klasik kapama kuralı tam istihdamın esnek reel ücret düzeyine göre belirleneceğini,

içsel yatırım düzeyini ve tasarruf kaynaklı uyarlama mekanizmasını varsaymaktadır.

Hesaplanabilir genel denge modelleyicileri arasında kapama kuralının tercihi

hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kapama kuralının tercihi iktisadi düşünce okuluna göre

değişmektedir (Bandara 1991,17, Declauwe ve Martens 1988 ,547).

Kapama Kuralı konusunda Löfgren (2001), Bandara (1991), McCarthy ve

Taylor (1980) Decaluwe ve Martens(1988)’in de aralarında yer aldığı geniş bir literatür

mevcutken Robinson (2003:19), literatürden çıkarılacak dersleri şu şekilde

özetlemektedir. Faktör piyasalarının dengede olduğu varsayılan HGD modelleri tam

istihdam düzeyini sağlayacaktır. Böyle bir HGD modeli ile bağlantılı herhangi bir

makro modelin birleştirme etkisi sözkonusudur. Şöyleki, makro etkiler nihai talebin

bileşenlerini (tüketim, yatırım, kamu harcaması gibi) etkilerken, istihdam ve gayri safi

yurt içi hasıla üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu değildir. HGD modellerine

toplam istihdam etkilerini dahil edebilmek için HGD modelindeki Walrasyan

paradigmanın altında yatan, faktör pazarlarındaki bazı neo klasik dengesizlik

özelliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.

2.1.4 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Güçlü ve Zayıf Yönleri

Politika değişimlerinin, iç ve dış şokların, makro ekonomik değişkenler ve

gelişmekte olan ülkenin endüstriyel yapısı üzerindeki etkilerinin araştırılmasında HGD

analizi kullanılabilmektedir (Bandara 1991: 5) .HGD modelleri aynı zamanda, birden

fazla eşanlı politika değişiminin etkilerini birleştirebilme özelliğine sahiptir. HGD

modelleri az gelişmiş ülkelerde, içsel ve dışsal şokların eşanlı analiz edilmesine olanak

sağlamaktadır. Herhangi bir vergi değişimi gibi bir politikanın istihdam, gelir düzeyi,

ticari denge, endüstriyel çıktı, vs. tamamı üzerinde yaratacağı etkinin tespit edilmesinde

kısmi denge analizi yetersiz kalmaktadır.

64

HGD modelleri politika değişimi sonucunda kimin ne kadar kazandığının veya

kaybettiğinin değerlendirmesini yaptığından, eğer sonuçları kullanan politika analizcisi

politika değişimlerinin detaylı etkileri ile ilgileniyorsa, tek bir özet ölçümün seçilmesine

ihtiyaç duyulmaktadır. Gelir dağılım etkileri Lorenz eğrisi, Gini katsayısı veya diğer

ölçüm yöntemleri kullanılarak incelenebilir. Dağılım etkileri farklı alternatif gelir

kavramları (net vergi, toplam vergi gibi) kullanılarak incelenebilir. Göreli fiyatlardaki

değişim de ayrıca incelenebilmektedir. Uluslararası ticaret modellerinde değişimler, her

bir ülkenin ticari koşullarına bağlı olarak hesaplanmaktadır. Endüstriler arası üretim

faktörleri kullanım değişimleri ve tüketici taleplerinin ürün kompozisyonundaki

değişimler bazı politika değerlendirmelerinde önem arz etmektedirler ve ayrıca denge

hesaplamalarından çıkarılabilir (Shoven and Whaley,1984,1022).

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke uygulamaları içeren çok sayıda HGD

modelleri mevcuttur. Tüm bu modeller şu ortak özelliklere sahiptirler: Öncelikle

ekonominin reel yanına odaklanır. İkincisi arz ve talep fonksiyonları açıkça tüketicilerin

faydalarını, üreticilerin karlarını en çoklama davranışını yansıtmaktadır. Nihayet bu

modellerde, hem miktar hem de göreli fiyatlar içsel (kaynak dağılım biçimi bu faktörler

tarafından belirlendiğinden), yüksek düzeyde Walrasyan genel denge niteliği

taşımaktadır.

HGD modelleri 1970’den beri politika analizcileri tarafından, karma

ekonomilerde geçici politika sorunlarını adres göstermede, geniş ölçüde kullanılmıştır.

Doğrusal programlama ve girdi- çıkı modelleri ile yapılan daha önceki çalışmalar,

yatırım dağılımı sorununu vurgulamaktadırlar. Merkezi planlamaya sahip ekonomiler

için bu modeller, planlayıcının yatırım dağılımını kontrol gücü olduğundan geniş ölçüde

başarılı olmaktadırlar. Bununla birlikte, karma ekonomi kapsamında, kaynak

dağılımının piyasa mekanizması ve bağımsız karar birimleri tarafından belirlendiği

durumda, bu tip modellerin uygulanabilirliği tartışmalıdır. Karma ekonomilerde vergi

ve sübvansiyonlar gibi kamu politikası değişkenleri içeren analitik çerçeveye ihtiyaç

duyulmaktadır. Diğer taraftan 1970’lerin başında az gelişmiş ülkelerde temel ihtiyaçlar

ve gelir dağılımı politika uygulamalarının odak noktası olmuştur. İlk petrol krizinden

sonra yapısal uyarlamalar ve istikrarın sağlanması bu ülkelerde önem arz etmektedir. Bu

65

tip politikanın öncelikli olduğu örnekte HGD modellemesi daha iyi bir analitik çerçeve

olarak görünür ve daha geniş problemlerin üstesinden gelebilecek yetenektedir

(Bandara,1991,10).

HGD modellerine, simulasyon sonuçları çoğu zaman önceden tahmin

edilemediğinden, iktisat ve politika çevrelerinde “kara kutu” (black box) nitelendirmesi

yapılarak şüpheyle yaklaşılmıştır. Değişkenler arasındaki çoğu karşılıklı bağımlılık ve

geri bildirim, simülasyon sonucunun nasıl olacağının belirlenmesini güçleştirmektedir.

Bu bazı iktisatçıların sonuca bir “kara kutu” gözüyle bakmalarına neden olmaktadır.

HGD modelleri, veri seti, girdi parametreleri, matematiksel yapı ve çözüm yöntemine

bağlı kısmi özellikleri incelemektedir. Bu tip eleştiriler HGD modellerinin çok sayıda

değişken ve parametre kullandıkları, karmaşık bir yapıya sahip oldukları varsayımına

dayanmaktadır. Esas eleştiri HGD modellerinden elde edilen sonuçların, politikacılara

açıklanmasındaki zorluktur. Çoğu az gelişmiş ülke üzerine uygulama yapan iktisatçı ve

politikacı karmaşık matematiksel yapı ve çözüm tekniği ile modelden elde edilen

sonuçlardan ikna olmamışlardır. Bu tip modellerin arkasındaki sağlam teorik yapı,

ipuçlarını takip etmeyi kolaylaştırmaktadır ve simulasyon sonuçlarına bağlı olarak,

hangi faktörlerin açıklayıcı olduğunu göstermektedir. Bu sorundan kaçınmak için

modeli oluşturan kişi, sonuçların nasıl elde edileceğine dair detaylı açıklama yapmalıdır.

Kapsamlı teori, sonuçların kontrol edilmesini sağlamaktadır (Bandara 1991,31,Wing

2004, 2, Borges,1986,16).

HGD modellerinin güvenilirliğine yönelik bazı eleştiriler, tam rekabet piyasaları

ve ölçeğe göre sabit getiri gibi bazı gerçekçi olmayan varsayımların kullanılmasına

dayandırılmaktadır. Bazı basitleştirilmiş varsayımlar dahil edilerek, bu sorunun

üstesinden gelinebilir. Piyasadaki katılık ve ekonominin diğer yapısal yönleri de HGD

modellerinde birleştirilmiştir. Çoğu HGD modeli, kısmi politika sorunlarına cevap

ararken tüm sorunları içerecek özelliğe sahip bir yapıya sahip modeller olamayabilirler

(Bandara 1991,29).

Bir diğer eleştiri paranın rolünün modellere dahil edilmemesidir. Çoğu açıdan

HGD modelleri, sadece göreli fiyatların rol oynadığı, ekonominin reel yanının dengesini

66

tanımlamaktadır. Bu tip HGD modellerinde, ekonominin para arzını para otoritesinin

uyarladığı dolaylı olarak varsayılmaktadır. Uzun dönemli kalkınma süreci

modellemesinde kullanılan kısmi yöntemler de eleştiri alındadır. Bazı çalışmalarda,

HGD modellerine dinamikler dahil edilmektedir. Diğer taraftan, Mansur ve Whalley

(1984) az gelişmiş ülkelerde verilerin gerçekliliği, güvenilirliği ve yeterliliğine dair

sorunlara dikkat çekmiştir (Bandara 1991, 30).

HGD modellerinin en güçlü özelliği sağlam bir mikro iktisadi temel üzerine

oluşturulmasıdır. Tipik bir HGD modeli, geniş ölçüde optimizasyon ve tercih ilkeleri

çerçevesinde, tüm iktisadi karar birimlerinin davranışlarını tanımlamaktadır. Modelin

rolü, piyasaların nasıl dengeye geldiğini tanımlayacak şekilde, sistematik bir yolla tüm

bu karar birimlerinin davranışlarını bütünleştirmektir. Mevcut teorik bilgiye dayalı

olarak genel denge modeli, değişkenler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için standart

metodları kullanmaktadır. Tutarlı teorik temele sahip olan HGD modellerinin bir diğer

güçlü yönü içsel tutarlılığa sahip olmalarıdır. Model, öncelikle çalışmanın kapsamına

dahil çeşitli fartörleri sağlaması nedeniyle, politika sorunları tartışmalarında yer

almaktadır.. Hiçbir model, modelde oluşturulanın ötesinde sonuçlar üretemez. Aynı

durum HGD modelleri için de söz konusudur. Modeller karmaşık içsel ilişkilerin

simulasyonuna olanak sağlamaktadır. Çözüm algoritmalarının esnekliği, yüksek

düzeyde ayrıştırılmış modellerin gelişimine imkan sağlamaktadır. Çoğu politika

faaliyetlerinin veya dışsal şokların ekonomik yapı üzerinde daha ayrıntılı etkiler

yarattığı bilinmektedir. Ayrıştırma düzeyinin olması, HGD modellerinin bir diğer

faydalı yönünü oluşturmaktadır. Ekonomiyi detaylı bir şekilde tanımlayan bu modeller,

bozulma ve piyasa başarısızlıklarına karşılık gelecek bazı olası yapısal yönlerin dahil

edilmesini sağlamaktadır. HGD modellerinin cazibesini artıran bir diğer özellik, bu tip

modellerin analitik olarak değil sayısal olarak çözümlenmeleridir. HGD modellerinin

araştırmacılar açısından kısmen ama politikacılar açısından çok önemli bir diğer olumlu

yönü, politika uygulaması sonucunda oluşabilecek refah kayıp ve kazançlarının

ölçülebilme olasılığıdır. Çoğu zaman politika kararlarının refah etkileri gelir veya

GSMH gibi mükemmel olmayan ölçütlere bakılarak değerlendirilmektedir. Özellikle

dağılımsal sorunların önemli olduğu durumlarda, bu tip ölçütler yetersiz kalmaktadır

(Bandara,1991,31,Robinson,1989,892).

67

HGD modellerinin en çok karşılaşılan zayıf yönü modellerin ampirik

geçerlilikten yoksun olmasıdır. Modelin verilere karşılık geldiğine veya tarihi

gerekliliği izlediğine dair ölçü yoktur. Genel denge modelleri, geniş sayıda ve kapsamlı

parametreler içerdiğinden, karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonometrik olarak tahmin

edilemezler. Yalnızca Jorgenson’un modeli, birbirinden bağımsız alt modellerden elde

edilen parametre değerlerini tahmin etmektedir. Çoğu zaman piyasalarda eş anlı olarak

gözlemlenen genel iktisadi denge varsayımına bağlı olarak ancak ekonominin etrafında

dalgalandığı uzun dönemli eğilimleri vurguladığını işaret etmektedir. Bu zayıflığın

üstesinden gelebilmek için modelleyicilerin, fonksiyonel formun seçimine gösterdikleri

özeni, parametre seçimlerine de göstermeleri gerekmektedir. Açıkça genel denge

yaklaşımı, istikrar politikası ile ilgili makro iktisadi sorunları tartışmak için uygun

değildir. Yaklaşım, piyasa dengeye gelmediği zaman, bazı bakış açıları sağlamaktadır.

HGD modellerine ilişkin bir başka zayıf yön, metodoloji ile değil, geliştirilen model

tipleri ile ilgilidir. İlk problem dönemler arası değerlendirme ve beklentilerin

değerlendirilmesidir. Genel denge yaklaşımı, ancak kısa dönemli durumlar ve dışsal

şoklara cevap bulmada yeterli olmayıp, uzun dönemli sorulara cevap bulmak için

yönlendirilmiştir. Bu nedenle geleneksel genel denge modelleri, uyarlama süreçleri ve

ilgili maliyetlerle ilgilenmezler. Uyarlama maliyetlerini model yapısı içine dahil emek

mümkündür. Nadiren ilgilenilen bir diğer sorunda teknolojik ilerlemenin

değerlendirilmesidir. Bu tahminin güçlüğünden dolayı en basit şekliyle modele dahil

edilmektedir. Tüm iktisadi ajanların gelirlerini giderlerine eşitleyecek bütçe kısıtı ile

karşı karşıya oldukları, genel denge modellerinin ilk oluşumunda standart varsayımdır.

Burada vurgulanan finansal fazlanın ve açığın olmadığıdır. Tüketici tasarrufu söz

konusu olduğunda, her zaman sermaye mallarının tamamının tüketildiği varsayılır ve

böylece tüm tüketiciler gelirlerini harcarlar. Bu yaklaşımın en önemli sonucu hükümetin

denk bütçeye sahip olduğu ve uluslararası cari açığın olmadığıdır. Bu sınırlandırıcı

varsayımı hafifletici teşebbüslerde bulunulsa da, çoğu model denk bütçe ve denk (sıfır)

açık varsayımını kullanmaktadır. Böylece genel denge kapsamında araştırılması gereken

bir dizi soru aniden bertaraf edilir. Gelirin tamamı harcanıp tasarruf edilmediğinden

finansal piyasalara ihtiyaç duyulmaz. Bu nedenle, modeller para ve parasal varlıkları

içermez. Diğer yandan, modeller kaynak dağılımı sorunu ile ilgilenirken, para veya

68

maliye politikası sorunlarıyla ilgilenmezler. Son olarak, var olan, HGD modellerinin

çoğu, yabancı sektörü ve buna bağlı olarak net ticari akımları yeteri kadar

değerlendirememektedir. Bu modeller ilk oluşturulurken, yabancı sektör çok basit bir

şekilde değerlendirilmiştir. İhracatın ithalata eşit olduğu, ithalat ve ihracat fiyat

esnekliğinin “1” olduğu varsayılmıştır. Bu açıkça çok basitleştirici bir varsayımdır.

HGD modellerini uygulama alanının genişlemesi ile birlikte yabancı sektör önem

kazanmaya başlamıştır. Daha sonraki modellerde dış ticaret ithalat ve ihracat fiyat

esneklikleri, olarak içsel döviz kuru oranları ile değerlendirilmiştir. Alternatif olarak

“küçük açık ekonomi” varsayımı kullanılmaktadır. Bu varsayım ithalat fiyatlarının

dünya piyasalarında ve ihracat fiyatlarının yerel üretim maliyetlerine bağlı olarak

belirlendiğini varsaymaktadır(Bandara1991:32, Shoven ve Whalley 1984:1044, Hwang

20003,49) .

Güçlü ve zayıf yönlerine rağmen HGD modelleri yaygın uygulama alanına

sahiptir. Capros(1993), Capros ve Karadeloglu (1993), Chemingui ve Lofgren(2004),

Conrad( 2002), Corkburn (2001), De Santis (2000), Shoven ve Whalley (1972,1973),

Declauwe vd.( 1998,1999), Deverajan vd.( 1999), Devarajan ve Benjamin(1985),

Deverajan ve Rodrik (1989), Goulder ve Summers (1987), Islam (1999), Kehoe(2003),

O’Ryan vd. (2003),Qiang (1999)ve Sadahiroa ve Shimasawab (2002), farklı politika

uyarlamaları için yapmış oldukları çalışmalar literatürde yer alan HGD model

uygulamaları arasında yer almaktadır.

2.2 Sosyal Hesaplar Matrisi

Sosyal Hesaplar Matrisi (SHM), ekonominin bütününe ilişkin parçaların

birleştirildiği, çeşitli hesap grupları arasındaki farklılığı uyumlaştıran ve ekonominin

geneline ilişkin bilgi sahibi olmamızı sağlayan hesaplama sistemidir. Aynı zamanda,

SHM iktisadi politika ve araştırmalara konu olabilecek modellere veri sağlama

niteliğine de sahiptir.

69

20. yy. da sosyal hesaplar yoğunlukla Kuznets (1937)7’in ulusal gelir

hesaplamaları ve Leontief (1941)8’in çalışmalarından etkilenmiştir. SHM’nin bugünkü

haliyle kullanımının gelişimi Meade ve Stone’un (1941)9 ilk mantıksal çift kayıtlı gelir

hesaplama yöntemini İngiliz Bakanlar kuruluna hazırlamasıyla başlamıştır (Kehoe

1996: 1). Matris hesaplamasının temeli çok gerilere gitse de ilk olarak SHM, 1960

yılında, Sir Richard Stone’un öncülüğünde İngiltere ve diğer bazı endüstrileşmiş

ülkelere dayalı çalışmayı esas almaktadır(Round,2003,2, Özhan, 1988,26). Sir Richard

Stone ve ekibi tarafından yapılan çalışma çok sektörlü iktisadi modeli destekler

nitelikte, Cambridge büyüme projesi için oluşturulmuştur. Bu öncelikli çalışmadan

sonra, bir çok iktisadi kuruluş bu fikri geliştirmeye çalışmışlardır. Uluslararası

Kalkınma Bölümü ile Warwick Üniversitesi işbirliği yaparak bazı ülkeler için (İsviçre,

Kenya, Botswana, Fiji) SHM oluşturmaya çalışmışlardır(Allen, 2001). Sri Lanka

(Narapalasingan; 1970), İsviçre (Webster; 1971-1972), Botswana (Greenfield ;1974-

1975), Tunus (Salem;1996), Tanzanya (Wobst ; 1992), Mozambik (Arndt vd.; 1994-

1995), Vietnam (Nielsen; 1996-1997, Tarp vd. ; 2000,), Zimbabwe (Thomas ve Bautista

;1991), Malawi (Chulu ve Wobst; 1998), Tayland (Chunh-Li; 1998), Bangladeş

(Fontana ve Wobst; 1993-1994), vs. literatürde yer alan ülke uygulamalarından

bazılarıdır.

Robinson vd. (1999; 6) SHM’ni ekonomide yerleşmiş iki modelin sentezi olarak

tanımlamaktadırlar. İlki, SHM ekonomide endüstriler arası ilişkiler sistemini sergileyen

girdi-çıktı biçiminden elde edilebilmektedir. Bir sektör tarafından yapılan ara girdi satın

alımı, bir başka sektördeki aynı girdinin satışını temsil etmektedir. Bu işlem, girdi çıktı

hesabında tek hücreye girilirken, geleneksel çift kayıt muhasebesi kullanan iki farklı

sektör hesaplarında ortaya çıkmaktadır. SHM, bir sektörün satın alımlarının diğer bir

sektörün satışı olduğu girdi-çıktı mantığını sadece endüstriler arası akışı değil, aynı

7 Kuznets , S (1937), Natural Income and Capital Formation 1919-1935. New York National Bureau of Economic Research

8 Leontief, W. W. (1941) , The Structure of American Economy , 1919-1929: An Empirical Application of Equilibrium Analysis.

Cambridge , Mass.: Harvard University Pres

9 Meade, J.E., and Stone , J. R.N (1941), “The Construction of Tables of National Income , Expenditure , Savings and Investment”

Economic Journal 51, 216-233

70

zamanda ekonomideki tüm işlemleri içerecek şekilde genellemektedir. Hane halkından

üretici bir sektöre, o sektör çıktısının satın alımının hane halkı tarafından yapıldığını

temsil eden para akışını veya hane halkından hükümete vergi ödemeleri şeklinde bir

para akımı varsayalım. Bu akım SHM’nde bir aktör için sütuna, diğer bir aktör için de

satıra kaydedilir. SHM’ne yüklenen ikinci konu ulusal gelir muhasebesinden türetilen

gelirin her zaman harcamaya eşit olduğudur. Ekonominin geneli itibariyle

değerlendirildiğinde doğru olmasına rağmen, SHM ekonomideki her faktör hesabının

dengelenmesini gerektirmektedir. Örneğin, tarım sektöründeki satışlardan elde edilen

gelir, ara girdilerdeki işçilik, ithalat ve sermaye hizmetlerindeki bütün harcamalara eşit

olmalıdır. Geleneksel olarak, muhasebe kayıtlarındaki iki tarafın eşitliği gerekliliğine

bağlı olarak, çift kayıtlı muhasebe tutulmaktadır. SHM’nde gelirler satırlarda,

harcamalar sütunlarda yazılır, böylece bütçe kısıtı satır toplamıyla (gelir), sütun

toplamının (harcama) eşit olmasını gerektirmektedir.

Sosyal Hesaplar Matrisinin iki temel amacı mevcuttur. Birincisi bilginin

düzenlenmesi ile ilgilidir. Genellikle herhangi bir zaman kesiti içinde, bir yılda, bir

ülkeye, ülkenin herhangi bir bölgesine veya şehrine ait uygun bilgi keyfi olabilmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal verilerin güvenilirliğine ilişkin şikayetler

sıradan bir hal almıştır. Bu şikayetler için haklı gerekçeler olsa dahi, bu sorunun

çözümünü oluşturmamaktadır. Parçalar halinde veya dağınık bir şekilde, çerçevenin

oluşumunda kullanılmayan bilgiler mevcuttur. Daha büyük yanlış yapılmamaya özen

gösterilerek, dikkat çeken boşlukların ve tutarsızlıkların tam olarak yeri saptanmaya

çalışılmaktadır. Belirli bir yıla ait, belirli bir ülkenin verileri SHM formunda

düzenlendiğinde ülkenin daha çok iktisadi yapısını açığa vuran statik bir görüntüsü

sunulmaktadır. Bu görüntü anlıktır. Ekonominin nasıl çalıştığını analiz edebilmek ve

politika müdahalelerinin etkilerini tahmin edebilmek için statik bir görüntüden daha

fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, ekonominin bir modeli oluşturularak

müdahalenin etkilerini tahmin edebilmek mümkün olabilmektedir. İşte bu noktada

SHM’nin ikinci amacı ortaya çıkmaktadır. Bu amaç , SHM kabul edilebilir bir model

için istatistiksel bir temel sağlamaktadır. (King 1985: 17).

71

SHM, genel ekonomi hakkında kapsamlı bir bakış açısı sağlamaktadır. Milli

gelir hesaplarında yer almayan farklı iktisadi karar birimleri arasındaki ilişkiyi ortaya

koymaktadır. SHM bir çok veriyi farklı kaynaklardan toplayarak tutarlı bir şekilde

bütünleyen bir yapıya sahiptir. Ulusal makro iktisadi veri tabanını oluşturabilmek için

önemli bir araçtır. SHM, katsayıların durağan olduğunu varsaydığından model olarak

kullanılmaya elverişli değildir. Daha da önemlisi SHM veri çatısı karmaşık olan çok

sektörlü iktisadi modellerin temelini oluşturmaktadır(Allen, 1998,88). SHM, genelde

gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme stratejileri, gelir dağılımı, ulusal ve bölgesel

düzeyde maliye politikası ve döngüsel gelir akımına ışık tutacak faaliyet çarpanlarının

ayrıştırılması gibi konulara ilişkin çalışmalarda kullanılmaktadır (Roland-Holst

vd.1995,362). Daha popüler kullanım alanı HGD modellerinin oluşturulması için

gerekli verileri sağlamaktadır(Kehoe,1996,1).

SHM’nin gelişimini sağlayan üç temel motivasyonu Round (2003, 2) şu şekilde

özetlemektedir. Birincisi SHM’nin oluşturulmasıyla birlikte, ekonominin yapısal

karakteristiğini yorumlamaya yardımcı olacak farklı kaynaklardan veriler bir araya

getirilmektedir. Ayrıca SHM tahmin kalitesi ve hesap dizininin geliştirilmesine, veri

ihtiyacını ve anahtar boşlukları tanımlayarak olumlu etkide bulunmaktadır. İkincisi,

bilgi sağlanması açısından, SHM makro ve mikro düzeyde iktisaden yapısal

bağımsızlığı basit ve aydınlatıcı bir şekilde göstermektedir. SHM gelir dağılımı ve

iktisadi yapı arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koymaktadır. Üçüncüsü, modelleme

açısından kullanılışlı bir analitik çatı sağlamaktadır. Model için doğrudan girdi

sağlamakta, sabit fiyat çarpanı içermekte ve ayrıca hesaplanabilir genel dengenin

kalibrasyonu için dizin veri seti sağlamaktadır.

Sosyal Hesaplar ve Ulusal Hesaplar arasında yakın bir ilişki söz konusudur.

Her iki temel çatı veya sistem, veri bir yılda bir ekonomi içindeki her bir satın alım,

satış, ödeme, gelir, transfer (gönüllü veya gönülsüz) gibi işlemleri içerir. Ulusal hesaplar

ve sosyal hesaplar arasındaki fark önem arz etmektedir. Bu noktada, ulusal hesapların

öncelikli ilgi alanı genellikle mal ve hizmetlerin üretiminin analiz edilmesi, nihai ve ara

malı tüketimi için kullanılması, ihraç edilmesi ve üretim sürecinde kullanılmasıdır

(Allen 1998 , 52).

72

Sosyal Hesaplar matrisinin oluşturulmasında bir takım aşamalar takip

edilmektedir. Allen (1998, 87) uygulamada SHM’nin oluşturulması için gerekli

aşamaları şu şekilde özetlemiştir;

1) Öncelikle sosyo- iktisadi ve iktisadi veri kaynaklarına bakarak hangilerinin

ulaşılabilir olduğunu tespit etmek,

2) Muhtemel kullanıcıların SHM’ne neden ihtiyaç duyduklarını ve hangi amaçla

kullanacaklarını öğrenmek,

3) Kullanıcılarla SHM’nin bileşenleri ile ilgili sınıflandırma hakkında hem fikir

olmak,

4) Veri kaynaklarına bir başka bakış açısı sağlaması açısından; idari kayıtlar ve

özel sektör verilerinin değerlendirilmesi,

5) 2. ve 3. aşamaya geri dönerek veri uygunluğunu ve kullanıcının ihtiyacını

karşılayabilen, ancak gecikmeye neden olabilecek yeni veri toplama

olasılığını içeren uyuşma sağlanması,

6) Tablolama planının hazırlanması,

7) İlk tahminlerin hazırlanması ve girilmesi: Veriler, uygulamada hemen hemen

tutarsız olabilecek, çok çeşitli kaynaklardan toplanmaktadır. Belli bir hücre

için birden fazla tahmin söz konusu olabilmektedir. Ayrıştırılmış veri üzerine

güvenilir bilgi olmadığından eksiklikler olabilir. Esas kontrol, aynı işleve ait

satır ve sütunların karşılıklı dengelenmesidir,

8) Daha sonra düzeltme ve uyumlaştırma süreci başlar. İlk yöntem karardır.

Yaklaşım bilimsel değildir ancak bir çok durumda, gerekli kopyalamaya

(replication) izin vermesi ve açıkça gerekçeleri dile getirmesi nedeniyle

geçerlidir,

9) Hala tutarsızlıklar olabilir. Bu tutarsızlıklar küçükse ve doğru satır – sütun

toplamı biliniyorsa matris RAS yöntemi kullanılarak dengelenebilir. RAS

yöntemi bileşen hücrelerin büyüklüklerine göre farkları bölen iteratif bir

yöntemdir,

73

10) Belirli hücrelerdeki tahminlerin güvenilirlik dereceleri temel alınarak,

uygulanan belirli kısıtlarla, RAS10 yöntemi değiştirilebilir,

11) Bu yöntemler tamamıyla tahmin edici veya bazı durumlarda imkan dahilinde

olmayabilir. Örneğin satır ve sütun toplamları kesin olarak bilinmeyebilir.

Hücre tahminlerinin varyans tahminlerine dayalı ve tahmin grupları üzerinde

lineer kısıtlar gerektiren bir çok yöntem tanımlanmıştır.

Çalışmanın organizasyonu, katı bir metodolojinin yanı sıra, SHM’nin

oluşturulması sürecinde önemli rol oynamaktadır. SHM oluşturulmaya çalışılırken

veriler, Merkez Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet

İstatistik Enstitisü ve Bakanlıklar gibi çeşitli kuruluşlardan sağlanmaya çalışılır. Matris

oluşturulmaya çalışılırken, farklı meslek gruplarından kişiler farklı safhalarla ilgilenirler.

SHM planlamanın çeşitli aşamalarında ve sosyo-ekonomik politikaların belirlenmesinde

önemli bir araç olma özelliğine sahiptir. Dolayısıyla, sadece istatistikçiler tarafından

derlenmemektedir. Politikacı ve planlamacıların sağladığı veri, ihtiyaçların

karşılanabilmesi için SHM de temin edilmektedir. İktisatçılara, sonuçları değerlendirmek

açısından ihtiyaç duyulmaktadır. Açıkça SHM oluşturulmasında, her safhadaki kapsamla

herkes ilgilenemez. Örneğin sınıflandırmanın tanımlanması, birçok taraftan veri

gerektirmektedir; ancak en iyi tablolama planını hazırlanması istatistikçiler tarafından

gerçekleştirilebilir(Keuning ve Ruijter 1988,93).

SHM’nin ne kadar ayrıştırıldığı, uygun veri sınırlandırmasına ve modeli

oluşturan kişinin motivasyonuna bağlıdır. Ayrıca SHM’nin yapısı HGD modelinde

incelecek politika sorununa göre değişiklik arz etmektedir. Dolayısıyla tüm amaçlara

hizmet edebilecek standart bir SHM mevcut değildir (Hwang 2003, 44). Keuning ve

Ruijter (1988) standardize edilmiş bir SHM oluşturmaya yönelik tartışma ortamı

yaratmaya çalışmışlardır. Ayrıntılı bir tasarıyı, hiçbir zaman gerçekleştirmemesine

rağmen ülkelere özel yapıları içermesi açısından önemi itibariyle tüm SHM’leri için

benzer yol izlenmesi yönünde önerilerde bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra SHM

oluşturulmaya çalışılırken karşılaşılan sorunlar benzer özelliklere sahip olabilmektedir. 10 Robichaud, Veronique(2000) , “Example of the RAS Technique” http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/develop/MemoontheRAStechnique.pdf

74

Byron (1978,1996) tutarlı ve dengeli bir SHM oluşturulması yönünde teknikler

geliştirmiştir.

Tamamlanmış bir SHM, düşünce olarak her bir hücrenin sadece bir tek değere

sahip olması nedeniyle, deterministik bir yapıya sahiptir. Daha önce de bahsedildiği

üzere, SHM farklı veri setleri üzerine inşa edilmiştir. Bu verilerden bazıları

araştırmalara dayalı olarak oluşturulmaktadır. Diğer istatistiki kaynaklar (ulusal gelir

hesapları ve ödemeler dengesi verileri gibi) ölçüm hataları kısıtı altındadır. SHM,

deterministik bir yapıya sahip olmasına rağmen, örneklendirme ve/veya ölçüm hataları

içeren geniş bir veri yelpazesini, tutarlı ve dengeli bir SHM uzlaştırma süreci çoğu kez

uzman görüşleri ile birleşen stokastik kavramlara dayanmaktadır. Bazen ekonomistler

tarafından getirilen eleştiri, deterministik bir matris olarak sunulan SHM’nin her bir

hücresinin, gerçekte örnekleme ve ölçme hatalarına sahip verilerden üretilen tahminler

olduğudur (Thorbecke,2001).

SHM matrisi oluşturulurken çok farklı kaynak ve kuruluştan veri

sağlanmaktadır. Şekil -2’de SHM oluşturulurken veri sağlayan hesaplar şekil yardımıyla

gösterilmektedir.

Ulusal gelir hesapları, cari dönemde üretim ve gelir arasında bölüşüm ve talep

ilişkilerine bağlı çift taraflı döngüsel ilişkileri; fon akım tablosu, ekonomideki tüm para

ve kredi hareketleri ile çeşitli kurumların varlık ve borçlarındaki değişimleri; ödemeler

dengesi, dış dünya ile olan her türlü mal ve hizmet değişimleri ile borç ve alacak

ilişkilerini; milli bilanço cetveli, ekonominin net reel ve parasal varlıklarını ve bunların

dağılımını göstermektedir(Köse ve Yeldan 1996: 61). Girdi-çıktı tablosu, endüstriler

arası mal ve hizmet akımlarını toplu olarak gösteren tablodur. Tabloda, sütunlar bir

sanayinin üretimi için gerekli girdileri ve katma değer unsurlarına yapılan ödemeleri,

satırlar ise, sanayi tarafından üretilen ürünlerin hangi sanayiler ve nihai talep unsurları

tarafından kullanıldığını gösterir. (http://www.die.gov.tr/veriKatologu.htm). Eğer girdi-

çıktı tablosu, aynı yıl için ulusal hesapları içermiyorsa ve aynı değişkenler için

tahminler değişiklik gösteriyorsa, daha detaylı bir girdi-çıktı tablosu oluşturuluncaya

kadar mevcut tabloya güvenmek eğilimi doğrudur.

75

Araştırma kapsamına dayalı olarak özel nüfus incelemesi veya sayımına ihtiyaç

duyulabilmektedir. Bu bilgiye ulaşılamadığı, takdirde hane halkı bütçe araştırmasından

veya diğer bazı çok amaçlı hane halkı incelemelerinden elde edilebilmektedir(Keuning

ve Ruijter 1988:83).

Şekil 2: SHM Veri Kaynakları

Kaynak: Telli, Çağatay, (2004) “Sosyal Hesaplar Matrisi Üretme Yöntemi ve Türkiye Uygulaması” Devlet Planlama Teşkilatı Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü, Planlama Uzmanlık Tezi, Ankara

SHM girdi-çıktı tablolarının uzantısı niteliğindedir. Eğer girdi-çıktı tablosu

mevcutsa, SHM için yeniden düzenlenmeli veya güncellenmelidir. Ancak input- output

tablosu zaman alıcıdır. Eğer girdi-çıktı tablosu mevcutsa geriye şunlar kalır (Keuning ve

Ruijter 1988:79);

- birincil gelirler ile nihai talebi birleştirmek (faktör gelirlerini, hane halkı

gelirlerini planlamak, hane halkı gelirlerini transferler için düzelttikten sonra

tüketim harcamaları için düzenlemek)

Input –Output (Üretim) Tabloları

Sosyal Hesaplar Matrisi

DİE Sayım ve Anketleri

Kamu Hesapları Ödemeler Dengesi Milli Gelir Hesapları

Sosyal Güvenlik Hesapları

76

- Birincil gelirlerive kısmen nihai talebi, hane halkı tüketim harcamaları ve sabit

sermaye oluşumu altında ayrıştırmak.

- Tasarruflar, kurumlar arasındaki transferler ( vergiler, kamu sübvansiyonları, kar

payları, özel kuruluşlara aktarılan ödenekler, hane halkı grupları ve benzerleri

arasındaki transferler)

- ticari dengede gösterilmeyen diğer ülkeler ile yapılan cari işlemler ve fon

akımları hakkında ek bilgi toplamak.

Şekil 3: Açık Bir Ekonomide Gelir Akımı

Chung –Li , Jennifer (2002) , “ A Social Accounting Matrix ( SAM ) for Thailand” TMD Discussion Paper No: 95 Trade

and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A

Hanehalkları, devlet, firmalar, tasarruf –yatırım, arz edenler, dış alem, mal

piyasası ve faktör piyasasından oluşan dışa açık bir ekonomide birimler arası gelir

akımları söz konusudur. Bu akımlar Şekil 3’de yer almaktadır. Şekilde yer alan akımlar

SHM içinde hücrelere karşılık gelmektedir. Döngüsel akım şemasına göre hane halkları

faktör piyasalarından faktör geliri, devletten transfer geliri elde etmektedirler. Hane

halkı elde ettiği gelirin bir kısmını devlete vergi olarak öderken, tasarruflarını ise

tasarruf yatırım hesabına aktarmaktadır. Benzer şekilde firma ve devlet tasarrufları da

tasarruf yatırım hesabına aktarılmaktadır. Dış alem ile mal piyasası arasındaki ilişki

ihracat ve ithalat aracılığı ile gerçekleştirilir. Devlet, arz edenlerden dolaylı vergi geliri,

77

ithalat üzerinden tarife (gümrük) geliri elde etmektedir. Arz edenlerden mal piyasasına

ara girdi, mal piyasasından arz edenlere satışlar şeklinde transferler söz konusudur. Arz

edenler faktör piyasasına yarattıkları katma değeri transfer etmektedirler. Ulusal Gelir

Hesaplarında yer alan harcama akımları sosyal hesaplar matrisinin sütunlarında, gelir

akımları ise satırlarında yer almaktadır.

2.3 1998 Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi

Bu bölümde 1998 yılı için Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi oluşturulmaya

çalışılacaktır. SHM’nin oluşturulabilmesi için farklı veri kaynaklarından veriler

toplanarak, bu veriler arasındaki tutarsızlıklar tarafımızca uyumlaştırılmaya

çalışılmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü, Maliye Bakanlığı, Dış Ticaret ve Hazine

Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatından sağlanan veriler EK

1’de sunulmuştur.

1998 yılı için 97x97 matris formunda olan girdi-çıktı tablosu 21 sektör içerecek

şekilde tarafımızca toplulaştırılarak 21x21 formunda EK1’ de sunulmuştur. Bu sektörler

Devlet İstatistik Enstitüsü ara tüketim sektörleri ayrıştırılmalarına bağlı kalınarak

toplulaştırılmıştır. Toplulaştırılmış girdi–çıktı tablosunda yer alan sektörler şunlardır;

78

Tablo 2: Sektörel Sınıflandırma

Sektörler Sınıflandırma

Tarım (1-7)

Madencilik (8-12)

Gıda Sanayi (13-22)

Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi (23-25)

Tekstil Ürünleri Sanayi (26-30)

Deri Ürünleri Sanayi (31-32)

Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi (33-34 ve 67)

Kağıt ve Basım Sanayi (35-37)

Petrol Ürünleri Sanayi (38)

Kimya Ürünleri Sanayi (39-43)

Lastik ve Plastik Sanayi (44-45 ve 68)

Metal Olmayan Mineral Ürünler (46-49)

Metal, Demir ve Çelik Sanayi (50-52)

Metal Eşya Sanayi (53-54)

Elektriksiz Makine Sanayi (55-58)

Elektrikli Makine Sanayi (59-61)

Ulaşım Araçları (62-66)

Elektrik, Gaz , Su (69-71)

İnşaat (72)

Ulaştırma ve Haberleşme (78-83)

Hizmetler (73-77 ile 84-97)

Türkiye ekonomisi için 1998 yılı verilerini kullanarak oluşturmaya çalıştığımız

Sosyal Hesaplar Matrisi faaliyetler, mallar, işgücü, sermaye, özel hanehalkı, kamu

kesimi, özel tasarruf, kamu tasarrufu ve dış dünya hesaplarından oluşmaktadır. Bu

hesaplar, sosyal hesaplar matrisinin yapısı ve sayısal değeri Tablo 3 ve Tablo 4’de yer

almaktadır. Hesabın gelir satırında yer alan kalemler her bir sütunda harcama olarak

gösterilmektedir. Ülke ekonomisinin belli bir yıla ait üretimini gösteren faaliyet

79

hesabının sütununda yer alan kalemler, bu üretimin gerçekleştirilmesi için yapılan

ödemeleri, satırı ise gerçekleşen bu üretim miktarının ne kadarının yurt içi piyasalara ne

kadarlık bölümünün yurt dışı piyasalara arz edildiğini göstermektedir. Bir başka hesap

türü olan mal hesabının sütunu kaynaklarını yurt içi üretim, ithalat ve satış vergilerinin

oluşturduğu yurt içi piyasalara birleşik mal arzını, satırı ise ara malı talebi, kamu

tüketimi, özel tüketim, özel yatırım ve kamu yatırımından oluşan toplam talep miktarını

temsil etmektedir.

SHM’ nde yer almakta olan işgücü hesabının kısmında ücret gelirleri yer alırken,

sütununda ücret gelirleri toplamını oluşturan toplam prim ödemeleri ve işgücü gelirleri

yer almaktadır. Kar gelirlerini temsil eden sermaye hesabı satırı, bu gelirlere karşılık

gelen ve sermaye sütununda yer alan kamu ve özel sermaye gelirleri toplamından

oluşmaktadır.

Oluşturulmaya çalışılan SHM’de gelir dağılımı etkileri incelenmediğinden bir

tek hane halkı yer almaktadır. Özel hane halkı satırında yer alan işgücü gelirleri,

sermaye hesabından aktarılan sermaye gelirleri, kamu sektöründen hane halkına yapılan

transferler, dış alemden hane halklarına aktarılan işgücü döviz gelirlerini de içeren

toplam hane halkı gelirlerini oluştururken, hane halkı sütununda yer alan özel tüketim,

dolaysız vergiler ve özel tasarruf, yatırım – tasarruf farkı toplamı hane halkı

harcamalarını oluşturmaktadır. Kamunun hane halkına yapmış olduğu transferler sosyal

güvenlik açıklarına yapılan ödemeleri ve iç borç faiz ödemelerini içermektedir.

80

Tablo 3: Türkiye Ekonomisi İçin Şematik Sosyal Hesaplar Matrisi

Faaliyetler Mallar İşgücü Sermaye Özel Hane Halkı

Kamu Sektörü

Özel Tasarruf

Kamu Tasarrufu Dış Dünya Toplam

Faaliyetler Yurt İçi Satışlar İhracat Toplam

Satışlar

Mallar Ara Malı Talebi Özel

Tüketim Kamu Tüketimi

Özel Yatırım

Kamu Yatırımı Toplam Yurt

İçi Talep İşgücü Ücret İşgücü Geliri

Sermaye Kar Sermaye Geliri

Hanehalkı İşgücü Gelirleri

Sermaye Gelirleri Transferler Transferler Özel Hane

Halkı Geliri

Devlet Üretim Vergileri

Satış Vergileri

(KDV+İthalat vergileri)

Prim Ödemeleri

Kurumlar Vergisi

Gelir Vergisi + Vergi Dışı

Normal Gelirleri

Kamu Geliri

Özel Tasarruf Özel

Tasarruf Kamu

Tasarrufu Özel Tasarruf

Kamu Tasarrufu Transferler Dış Kaynak Kamu

Tasarrufu

Dış Dünya İthalat Net Faktör Ödemeleri Dış Borç

Faizleri Döviz Gelirleri

Toplam Toplam Ödemeler

Toplam Kaynak

Ücretler Karlar Özel Hanehalkı Harcama

Kamu Harcama

Özel Yatırım Harcamaları

Kamu Yatırım Harcamaları

Döviz Harcamaları

81

Tablo 4 : Türkiye 1998 Yılı Sosyal Hesaplar Matrisin Sayısal Değeri (Milyar TL)

Faaliyetler Mallar İşgücü Sermaye Hanehalkı Devlet Özel Tasarruf Kamu

Tasarrufu Dış Dünya Toplam Faaliyetler 76,273,705,876 12,713,300,160 88,987,006,036

Mallar 40,160,988,379 35,986,031,367 5,922,674,458 8,537,830,387 3,638,333,000 94,245,857,591 İşgücü 13,297,030,743 13,297,030,743

Sermaye 32,802,339,539 32,802,339,539

HaneHalkı 10,930,054,743 28,230,335,671 11,436,535,472 2,575,656,884 53,172,582,770 Devlet 2,726,647,375 3,398,927,473 2,366,976,000 3,944,008,331 4,605,594,150 17,042,153,329

Özel Tasarruf 8,537,830,387 8,537,830,387

Kamu Tasarrufu 4,043,126,866 -974,337,137 569,543,271 3,638,333,000 Dış Dünya 14,573,224,242 627,995,537 657,280,536 15,858,500,315

Toplam 88,987,006,036 94,245,857,591 13,297,030,743 32,802,339,539 53,172,582,770 17,042,153,329 8,537,830,387 3,638,333,000 15,858,500,315

82

Benzer şekilde üretim vergileri, satış vergileri, sosyal güvenlik prim ödemeleri,

kurumlar vergisi, dolaysız vergiler, dış alemden gerçekleştirilen transfer kamu kesimi

gelirlerini oluştururken, kamu tüketimi, hane halkına, firmalara ve dış dünyaya

aktarılan transferler ile kamu tasarrufu toplamı kamu sektörünün harcama kalemlerini

oluşturmaktadır.

Özel tasarruf hesabının gelir satırında yer alan özel tasarruf toplamı, ilgili

hesabın harcama kalemini oluşturan özel yatırım toplamını karşılayacak şekilde

düzenlenmiştir. Kamu tasarrufunun hesabının satırında kamu sektöründen aktarılan

tasarruflar, yabancı tasarruflar ve özel tasarruf hesabından aktarılan özel tasarruf yatırım

boşluğu yer alırken, bu hesaptan elde edilen gelirler aynı hesabın sütununda yer alan

kamu yatırımlarına aktarılmaktadır.

SHM’nde yer alan son hesap dış aleme yapılan transferler ve dış alem gelirlerini

temsil etmektedir. İlgili hesabın sütununda yer alan kalemler, dış alemden mal hesabına

yapmış olduğu ihracat ödemelerini, hane halklarına yapmış olduğu işçi dövizlerini de

içeren transferleri, kamuya aktarılan transferleri ve yabancı tasarruflardan oluşmaktadır.

Satırda yer alan ithalat, özel sektörünün dış aleme yapmış olduğu net faktör ödemeleri

ve kamu dış borç faiz ödemeleri dış alem gelirlerini oluşturmaktadır. Böylelikle, dış

alem hesabında yer alan satır ve sütun toplamını temsil eden yabancı döviz harcamaları

ve yabancı döviz gelirleri birbirlerini karşılamaktadırlar.

Modelde yer alan SHM değerlerinin yanı sıra diğer birçok kaynaktan

yararlanarak elde edilen ve modelin kalibrasyonu sırasında kullanılacak parametre

değerleri ve veri seti EK 3’te sunulmuştur.

2.4 Türkiye İçin Bir Hesaplanabilir Genel Denge Modeli

Robinson vd.(1999) ve Lofgren vd. (2002)’in çalışmaları statik genel denge

modellerinin temelini oluşturacak niteliktedirler. Hwang (2003), Derviş vd. (1982),

Çelebi(1998) , Voyvoda (2003), Karadağ (1998,1999) Köse (1998)’nin, Yeldan vd.

(2005a,b,c,2006),Sayan (1994,2002) çalışmaları Türkiye için oluşturulan Hesaplanabilir

Genel Denge Modellerinin bazılarıdır. Aşağıda Yeldan vd.(2005c), Devlet Planlama

83

Teşkilatı için oluşturdukları standart HGD modeli kullanılan fiyat, miktar, harcama,

gelir ve genel denge denklikleri yer almaktadır.

2.3.1.Fiyat Denklikleri

(1) )1( mi

mi

mi tpwp +=

(2) )1( ei

ei

ei tpwp −=

(3) i

iimii

dic

i Csaltaxmpdcp

p)1(*)..( ++

=

(4) xsi

ieii

dix

iepdcpp .. +

=

(5) jiqj

j

xi

vi apiprotaxpp .))(1( ∑−−=

(6) pindexipcpwts ii

=∑ )(*

Yukarıda genel denge modeli hesaplamalarında kullanılan çeşitli fiyat

denklikleri yer almaktadır. pm ithal malların yurtiçi fiyatları, pe ihracat fiyatları, pq, px, q

ve x malı fiyat düzeyini, pv net fiyatı, pk birim sermaye fiyatını göstermektedir. Bu fiyat

denklikleri modelde içsel olarak tanımlanmaktadır. Küçük ülke varsayımından hareketle

dünya ithalat fiyatı (pwm) ve dünya ihracat fiyatı (pwe) dışsal olarak belirlenmektedir.

Literatürde, denklik (1) ve (2)de, ithalat mallarının yurt içi fiyatları (pm) ve

ihracat fiyatları (pe) dünya fiyatları ile döviz kurunun çarpılması sonucu elde edilen

model örneklerine sıklıkla rastlanmaktadır. Modelimiz bir reel ekonomi modeli olması

niteliği taşıması itibariyle ve finansal sektörün modelde yer almamasına bağlı olarak

döviz kuru değeri modele dahil edilmemiştir.

Denklik (3) ve (4), q ve x karma malları için oluşabilecek fiyatları

tanımlamaktadır. E ihracat piyasasına arz edilen malları, M ise yurtiçi piyasada satışa

sunulan malları temsil etmektedir. C sektörel ithalat ve yurt içi piyasaya arz edilen yurt

içi malların CES ( Constant Elasticity of Substitution) toplamını tanımlamaktadır. X ise

ihracat piyasasına sunulan (e) ve yurt içi piyasaya sunulan (d) malların CET ( Constant

84

Elasticity of Transformation) toplamından oluşan toplam sektörel çıktı miktarını

göstermektedir. Yurt içinde satışa sunulan karma malın fiyatı satış vergilerinden

etkilenmektedir.

Denklik (5) katma değer sektörel fiyatı veya çıktı fiyatı aij girdi-çıktı

bileşenlerine dayalı, üretim vergileri (protax) arasındaki fark ile ara malı birim maliyeti

şeklinde tanımlanan “net” fiyatı (Pv ) göstermektedir.

Son olarak, denklik (6) toplam fiyat düzeyini yurt içi fiyatların (pd) ağırlıklı

ortalaması cinsinden tanımlamaktadır. Sektörel ağırlık (pwts), ağırlıkları toplamı 1’e

eşit olacak şekilde( 1=∑i

ipwts ) temel alınan yıl sektörel çıktıları ile tanımlanmaktadır.

2.3.2 Miktar Denklikleri

Bu bölümde modelin arz yanını tanımlayan denklemler hakkında bilgi verilmeye

çalışılacaktır. Genel denge teorisinin kısıtlarını sağlayan fonksiyonel formlar seçilmiştir.

Denklik (7)’den denklik (11)’a kadar üretim teknoloji ve faktörlere olan talep

tanımlanmıştır. Denklik (8) de üretim faktörleri işgücü (l) ve sermaye (k) den oluşan

Cobb-Douglass Üretim fonksiyonu tanımlanmaktadır.

Çıktı, reel katma değerin ve ara mallarının sabit katsayı fonksiyonu şeklinde

ifade edilmektedir. Reel katma değer Cobb-Douglas üretim fonksiyonu biçiminde ifade

edilmektedir. Sermaye girdisi toplam sermaye mallarının sabit katsayısıdır.

Bu denklemlerdeki üretim teknolojisi ve faktör talebi tanımlamaları

hesaplanabilir genel denge modelleri için yararlı bir basitleştirme sağlar. Modelin

tamamlanabilmesi için, denklik (7)’deki üretim fonksiyonunun işgücü ve sermaye gibi

üretim faktörlerini içermesi gerekmektedir. Dolayısıyla işgücü ve sermaye gibi birincil

faktörler çerçevesinde üretim fonksiyonunu tanımlamaktadır. Denklik (8) ara mallarına

olan girdi talebini göstermektedir.

Denklik (9) ve denklik (10) rekabetçi piyasa koşulları altında, kar

maksimizasyonu için birinci derece koşul olan faktör talebini göstermektedir. Denklik

85

birincil faktörlere (işgücü ve sermaye), sektörlerden bağımsız olarak aynı ortalama

bedelin veya ücretin ödendiğini varsaymaktadır. Modeller faktör piyasasındaki

bozulmaya izin vermektedirler. Her bir üretim faktörü için ekonomi genelinde ortalama

getiriden ayrılan üretim faktörünün sahip olduğu sektörel marjinal ürün geliri boyutunu

ölçen sektörel wdisti ve rkdisti parametreleri ile temsil edilmektedir. Eğer faktör

piyasasında herhangi bir bozulma söz konusu değilse bu parametreler tüm sekörler için

1’e eşittir. Aynı zamanda, gelişmiş ülkelerde sektörel parametre faktör piyasasındaki

bozulma için kullanılmaktadır (Robinson vd.1999,12).

Üretim teknolojilerinin ve faktör taleplerinin modelde yer alması genelde HGD

modelleri açısından kolaylık sağlamaktadır. Denklik (7) de yer alan üretim fonksiyonu

tüm girdileri içermelidir. Böylelikle, Denklik (9 ) ve denklik (10) da yer alan faktör

talep koşulları, f tüm faktör girdilerini göstermek üzere şu şekilde yazılabilir;

Faktör Fiyatı = Marjinal Ürün Geliri = fxpt xx

∂∂

− .).1(

Denklik (11) çıktı üretimi için işgücü arzını göstermektedir. Diğer yandan

denklik (12) sermaye arzını göstermektedir.

(7) ii

iiii lkaXS αα −= 1

(8) j

j

iiji xsa *int ∑=

(9) wldwdistxspva iiiii **)1(* =−∂ α

(10) rkkrkdistxspva iiiii **)1(* =−∂ α

(11) ∑=i

ildl sup

(12) ∑=i

ikk sup

(13) iii dceatx iiiiiθθθ ττ /1})1({ −+=

.

86

(14) 1/1)/)1).((/(/ −−= θττ i

iiiiii pdpedce

(15) iiiiiiiii dcmbc σσσ δδ /1})1({ −−− −+=

(16) iiiiiii pmpddcm σδδ +−= 1/1))1/()/(/

Denklik (14)’ de toplam yurt içi üretim (x) , yurt içi (d) veya yurt dışı (e)

piyasalara arz edilmektedir. Ayrıca bu üç mal grubu (x,d,e) aynı sektörel

sınıflandırmaya sahip olsalar dahi farklı fiyat uygulamalarına tabi olabilmektedirler ve

ithalat (m) ve yurt içi mallar (d) karma mallardan farklı sektörel fiyatlara sahip olmaları

itibariyle ayrılırlar. Model gelişmekte olan ülkelerde, ampirik gerçekliği yansıtacak

şekilde sektörel düzeyde iki yönlü ticarete (eş anlı ithalat ve ihracat) izin vermektedir.

İthalat ve ihracatın bu şekilde değerlendirilmesinin altında yatan gerçek sektörel

ikamesi olan malları dünya fiyatlarındaki değişimden yurt içi fiyat sistemini yalıtmaktır.

İkame esnekliklerinin seçimi, CET ve CES fonksiyonları sektörel düzeyde ticaretin

sürekliliğini sağlamaktadır. Bu değerlendirme analitik ticaret modellerinde ortak olarak

yer alan ticarete konu olan mallarla, ticarete konu olmayan mallar arasındaki aşırı

dikotomiden daha gerçekçi bir durum arz etmektedir. Sektörel düzeyde ihracat ve

ithalatın yurt içi satışlarla oranlanması göreli fiyatlara dayanmaktadır, üretimde faktör

girdileri için talep ihracat oranına dayanmaktadır.

Denklik (15) göreli fiyatlara dayalı ihracat arz fonksiyonunu göstermektedir.

Diğer yandan, denklik (15) göreli fiyatlara dayalı (Pe / Pd) ihracat arz fonksiyonu

sağlar. Denklik (16) ekonominin piyasa güçlü olduğu varsayılan bazı sektörler için

dünya ihracat talep fonksiyonunu verir. Denklik ( 15) ve denklik (16) ihracat ve ithalat

talep fonksiyonlarının göreli fiyatlara göre belirlendiği CES fonksiyonunu

tanımlamaktadır.

87

2.3.3. Gelir Denklikleri

Bu kısımda hanehalkı ve kamuya ait gelir, tasarruf ve vergi denklikleri

tanımlanmaya çalışılacaktır.

Denklik (17),özel hane halkı gelirini tanımlamaktadır. Özel hane halkı geliri

işgücünün elde etmiş olduğu ücret gelirleri, sermaye hesabından hane halkına aktarılan

kısımi kamunun özel kesime aktardığı transferler, sosyal güvenlik kuruluşları açıklarına

yaptığı ödemeler, iç borç faiz ödemeleri ve dış alemden elde edilen net faktör gelirleri

ile dış aleme yapılan net faktör ödemeleri arasındaki farkın toplamı olarak ifade

edilmektedir.

Denklik (18), kamu gelirlerini tanımlamaktadır. Bu denkliğe göre kamu gelirleri,

toplam üretim vergileri, toplam satış vergileri, tarife gelirleri, toplam sosyal güvenlik

prim ödemeleri, toplam kurumlar vergisi, özel kesimden elde edilen dolaysız vergi

gelirlerinden oluşmaktadır.

Denklik (19), denklik (20) denklik (21), denklik (22), denklik (23), denklik(24),

denklik (25) de sırasıyla toplam üretim, toplam satış vergileri, tarife gelirleri, sosyal

güvenlik prim ödemelerinden elde edilen gelirler, kurumlar vergisi gelirleri, özel hane

halkından elde edilen dolaysız vergi gelirleri ve ihracat vergileri tanımlanmaktadır.

(17) npfenpfigovtrans

ikrkdistrkcorptaxliwdistwsstaxprvinc ii

i

−++

−+−= ∑ ))(***)1(*)(**)1(

(18) gr = totprotax + totsaltax + tariff + totsstax + totcorptax+tothhtax+extax

(19) iii

i xspxprotaxtotprotax **∑=

(20) )**(* iiiii

i mpmdcpdsaltaxtotsaltax += ∑

88

(21) ∑=İ

mii

mi tmpwtariff ..

(22) iii

i ldwdistwsstaxtotsstax += ∑ **

(23) iii

i krkdistrkcorptaxtotcorptax += ∑ **

(24) yhtaxtothhtax *=

(25) iiii

epweteextax **∑=

(26) govconglesgdpc iii ** =

(27) )1(** mpsclescdpc iii −= *y*(1-htax)

( 28) )**)(*( iiiiiiiiii

mpwmepweidgidgdcdpcgdp −++++= ∑

Denklik (25)’da nihai mallar için sektörel hükümet talebi (gd) toplam reel

harcamaların sabit bir oranı (gles) ile toplam kamu tüketim harcamalarının (govcon)

çarpılması sonucu elde edilmektedir. Özel tüketim miktarı (cd), denklik (26)’da sabit

harcama oranları(cles) kullanılarak hane halkı talep toplamından oluşmaktadır. Denklik

(27) ara mallarına olan girdi talebi gösterir.

Denklik (28)’da GSYİH tanımlanmaktadır. GSYİH sektörel özel tüketim kamu

tüketimi, özel yatırım ve kamu yatırımı toplamını ile dış ticaret dengesi toplamı şeklinde

ifade edilmektedir.

Gelir denklemleri üç önemli makro dengeyi oluşturmaktadır; tasarruf-yatırım,

kamu açığı ve cari hesaplar dengesi. Hanehalkları gelirlerinin sabit oranını (mps)

tasarruf ederler. Model, Walras Kuralı çerçevesinde makro ekonomik denge düzeyinde

bu üç denge özelliğini sağlamalıdır.

2.3.4.Yatırım Tasarruf Dengesi

Bu kısımda ekonomideki akımı sağlayan yatırım ve tasarruf denklikleri yer

almaktadır. Özel tasarruflar denklik (29) hane halkı gelirinden dolaysız vergileri

çıkarıldıktan sonra marjinal tasarruf katsayısı ile çarpılması sonucu elde edilmektedir.

89

Denklik(30), kamu tasarruflarını kamu gelirlerinden, kamu tüketim

harcamalarının, kamu transferlerinin ve dış borç faiz ödemelerinin çıkarıldıktan sonra

geriye kalan kısım şeklinde tanımlamaktadır.

Kamu yatırım tasarruf boşluğu denklik (31), kamu yatırımlarından kamu

tasarruflarını çıkarılması sonucunda elde edilmektedir. Kamu yatırım düzeyi denklik

(32), GSYİH ile kamu yatırım oranının çarpılması sonucu elde edilmektedir. Kamu

birincil denge değeri denklik (33)’de kamu geliri, kamu tüketimi, kamu yatırımı ve

kamunun iç borç faiz ödemeleri arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır.

(29) )1(** htaxympsprsav −=

(30) intgfgovtransgovcongrevgsav −−−=

(31) govsavginvpisb −=

(32) gdpgirginv *=

(33) govtransrsratginvgovcongrevgprbal *int−−−=

(34) prinvidlesidpc iii ** =

(35) ginvgidlesgidpc iii ** =

(36) ginvprinvfsavgsavprsav +=++

(37) ginvkprinv *sup* βϕ +=

Denklik (34) ve denklik (35) da tanımlanan özel tüketim ve kamu tüketim

miktarları, özel ve kamu yatırım miktarlarının, özel ve kamu yatırım talebi oranları ile

çarpılması sonucunda elde edilmektedir.

Denklik (36) de özel tasarruflar, kamu tasarrufları ve yabancı tasarrufların

toplamı değerinin özel ve kamu yatırımları toplamına eşit olması gerekliliği

vurgulanmaktadır.

Denklik (37) de tanımlanan özel yatırım miktarı sermaye arzının ve kamu

yatırımın özel yatırım parametre katsayı ile çarpılması sonucu elde edilmektedir

90

2.3.5.Piyasa Açıklık Koşulları ve Makro Ekonomik Denge

Ekonominin sağlaması gereken sistem kısıtlarını tanımlayan denklemler bu

bölümde yer almaktadır. Modelin genel denge sistemi içinde olduğu göz önünde

bulundurulursa tüm içsel değişkenler dengeleyici değişkenler olma özelliğine sahiptir.

Rekabetçi bir piyasada bu denge koşulları piyasayı açıklayan fiyat uyarlamaları ile

sağlanmaktadır.

(38) iiiiiii gididgdcdcc ++++= int

(39) npfifsavepwgfnpfempw ieii

mi ++=++ ∑∑ .int.

Piyasa denge koşulu, denklik (39) de gözlemlendiği üzere piyasa arzının piyasa

talebine eşit olması gerektiğini vurgulamaktadır. (39) nolu denklik için dengeleyici

değişkenler sektörel fiyatlardır.

Ödemeler dengesi ve tasarruf yatırım dengesi, makro ekonomik denge

koşullarını tanımlar. Bu denkliklerin sağlanması model kuran araştırmacı için dengeyi

sağlayacak değişkenleri ve diğer değişkenlerin dışsal olarak kısıtlanmasını

gerektirmektedir.

Denklik (39)’da ödemeler dengesi basit ve anlaşılabilir bir formda

tanımlanmıştır: Yurtdışı tasarruf (fsav), toplam ithalat ve toplam ihracat arasındaki

farktır. Dengeye, ithalat ve ihracat fiyatlarının yurtiçi fiyatlara olan oranındaki

hareketlilik dolayısıyla ulaşılır. İhracat arz ve ithalat talep fonksiyonlarının veri olduğu

durumda ihracat daha artacak ithalat daha da azalacaktır. İlk dengeden hareketle yurtdışı

tasarruflardaki bir azalma yeni dengede daha yüksek düzeyde bir fiyata neden olacaktır.

Dış ticaret dengesi toplam ihracat değeri, dış borç faiz ödemeleri ve dış dünyaya yapılan

özel faktör ödemeleri toplamının dış dünyadan gelen özel faktör gelirleri, yabancı

tasarruflar ve toplam ithalat değerine eşit olması gerektiğini vurgulamaktadır.

91

BÖLÜM III

KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN POLİTİKA UYGULAMALARI

3.1 Politika Senaryoları

Bu bölümde, Türkiye Ekonomisi için daha önceki bölümde tanımlanan HGD

modeli çerçevesinde kamu açıklarının iktisadi değişkenler üzerinde oluşturduğu etki

değerlendirilmeye çalışılacaktır. Politika senaryolarının ulusal ekonomi üzerindeki

etkileri, modelin çözümlenmesi sonucu elde edilen değer ile temel alınan başlangıç yılı

değerlerinin karşılaştırması sonucu elde edilmektedir.

Kamu açıklarına ilişkin Türkiye için oluşturulan HGD modelinin politika

uygulamaları 1998 yılı referans alınarak üç farklı senaryo etrafında oluşturulmaya

çalışılmıştır. Satış vergileri, üretim vergileri ve kamu transfer harcamaları senaryoların

uygulanmasında politika değişkenleri olarak kullanılmaktadır. Bu senaryolara ilişkin

varsayımlar Tablo 5’de yer almaktadır;

Tablo 5: Politika Senaryoları

Senaryo 1 Senaryo2 Senaryo 3

A B C A B C Birincil Kamu

Dengesinin

GSYİH’ya

olan oranının

%6.5

Düzeyinde

Tutulması

Satış ve

Kurumlar

Vergisi

Oranlarının

Düşürülmesi

Kamu Transfer

Harcamalarının

Arttırılması

- Satış ve Kurumlar

Vergisi Oranlarının

Düşürülmesi

-Kamu Transfer

Harcamalarının

Artırılması

Satış ve

Kurumlar

Vergisi

Oranlarının

Artırılması

Kamu Transfer

Harcamalarının

Azaltıması

Satış ve

Kurumlar

Vergisi

Oranlarının

Arttırılması

-Kamu

Transfer

Harcamalarının

Azaltılması

Politika Senaryosu 1: Çalışmanın birinci bölümünde kamu açıklarının oluşmasına neden

olan düşük düzeyli kamu gelirleri ve yüksek düzeyli kamu harcamalarının makro

iktisadi ve sektörel etkilerinin kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirilmesi,

92

Senaryo 1A: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 düşürülmesi

Senaryo 1B: Kamu Transfer Harcamalarının % 10 oranında arttırılması

Senaryo 1C: Satış ve kurumlar vergisi oranları % 5 düşürülürken, aynı zamanda

kamu transfer harcamaları % 10 oranında artırılması

Politika Senaryosu 2: Kamu Açıklarının azaltılmasına yönelik politika uygulamalarının

makro iktisadi ve sektörel etkilerinin değerlendirilmesi

Senaryo 2A: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 oranında arttırılması

Senaryo 2B: Kamu Transfer Harcamalarının % 10 oranında azaltılması

Senaryo 2C: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 oranında arttırılırken,

aynı zamanda kamu transfer harcamalarının % 10 oranında azaltılması

Politika Senaryosu 3: IMF’in ön gördüğü birincil kamu dengesinin gayrisafi yurtiçi

hasılaya olan oranının % 6.5 düzeyinde tutulması sonucunda makro iktisadi ve sektörel

etkilerinin değerlendirilmesi

IMF’in önerdiği politika dışında diğer politika senaryolarında kullanılan oranlar

keyfi gibi görünse dahi anlamlıdırlar. HGD modellerine ilişkin uygulama sonuçları

değişimin yönü hakkında bilgi verirken, gerçekleşen değişimin miktarı ile ilgilenmezler.

Dolayısıyla, değişimin yönü politika senaryosuna bağlı yorum yapılmasını

sağlamaktadır.

Politika senaryoları analizine geçmeden önce modelin çözümü sonucu elde

edilen makro denge değerleri ve sektörel çıktı, ihracat, ithalat, kamu tüketimi, özel

tüketim, yatırım işgücü ve sermaye gelirleri değerleri tablo 6, tablo 7, ve tablo 8 de yer

almaktadır. Modelin doğru kalibrasyon ve çözümleme yapıp yapmadığının

değerlendirilebilmesi açısından bu değerlerin 1998 SHM değerleri ile benzer sonuçlara

sahip olması gerekmektedir.

93

Tablo 6 : Temel Alınan 1998 Yılı İçin Makro İktisadi Değerler (Milyar TL)

Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Nominal) 52224.945

Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Reel) 52224.945

Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla) 46099.370

Dış Kaynak 569.543

Kamu Tüketimi 5922.674

Özel Tüketim 35986.031

Kamu Tasarrufu -974.337

Kamu Yatırımı 3638.333

Özel Yatırım 8537.830

Toplam İhracat 12713.300

Toplam İthalat 14573.224

Tablo 7: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Kamu Kesimi Denge Değerleri (Milyar TL)

Kamu Geliri

Üretim Vergileri 2726.647

Satış Vergileri 3183.912

Tarife Gelirleri 215.015

Hane HalklarındanVergi Gelirleri 4605.594

Kurumlar Vergisi 3944.008

Yurt İçi Faktör Gelirleri 6410.102

Kamu Harcamaları

Kamu Tüketimi 5922.674

Özel Kesime Transferler 11436.535

Dış Borç Faiz Ödemeleri 657.280

Kamu Tasarrufu -974.337

94

Tablo 8: 1998 Yılına İlişkin Sektörel Değerler (Milyar TL)

Çıktı Özel Tüketim Kamu Tüketimi İhracat İthalat Yatırım

İşgücü Gelirleri

Sermaye Gelirleri

Tarım 6797.349 5526.455 178.586 546.570 548.689 1420.880 752.233 2132.583 Madencilik 1666.641 83.073 4.383 70.763 922.739 22.402 163.236 1176.075 Gıda Sanayi 5456.181 3998.221 38.913 527.175 451.494 972.498 371.548 939.808 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1022.596 744.428 1.144 118.978 48.631 177.321 89.297 291.374 Tekstil Ürünleri Sanayi 5996.031 866.838 48.580 2239.827 643.111 235.504 514.482 2420.222 Deri Ürünleri Sanayi 445.815 145.938 5.966 139.866 106.185 38.290 35.115 59.534 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1204.303 445.500 0.743 107.099 85.498 106.153 79.389 160.681 Kağıt ve Basım Sanayi 1145.284 407.337 30.463 54.938 254.847 115.356 88.245 354.778 Petrol Ürünleri Sanayi 1456.546 448.229 182.662 195.644 299.864 218.554 35.110 360.660 Kimya Ürünleri Sanayi 2644.146 1162.972 32.934 291.731 1802.335 296.151 213.700 875.434 Lastik ve Plastik Sanayi

1844.661 1296.590 26.617 356.482 413.993 323.972 118.886 494.896 Metal Olmayan Mineral Ürünler 2107.353 166.543 4.404 189.404 122.922 42.219 168.181 1079.390 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 3011.387 0.000 1.946 418.892 1429.437 1.195 187.433 987.559 Metal Eşya Sanayi 1477.639 297.783 2.540 115.266 230.483 72.211 131.569 365.963 Elektriksiz Makine Sanayi 2018.357 1009.593 13.952 234.442 2216.165 248.101 203.708 629.035 Elektrikli Makine Sanayi

1387.268 686.424 25.739 335.604 1345.026 178.669 158.186 391.206 Ulaşım Araçları 1978.187 1047.620 16.633 293.795 1369.832 258.770 170.286 782.701 Elektrik, Gaz, Su 2056.762 436.250 104.691 3.690 27.009 167.815 239.841 974.331 İnşaat 5858.578 0.000 25.413 606.235 47.910 15.611 1366.682 439.906 Ulaştırma ve Haberleşme 8956.950 4619.484 175.653 2984.491 1068.859 1203.896 1108.295 3527.061 Hizmetler 30454.975 12596.751 5000.713 2882.408 1138.196 6060.597 7101.610 14359.143

95

3.2 Politika Senaryolarının Uygulanması ve Sonuçların Değerlendirilmesi

Kamu açıklarını oluşturan ve bu açıkların azaltılmasına yönelik politika

senaryoları bir önceki bölümde tanımlanmıştır. Modelin politika senaryolarına ait

uygulamaları ve bu uygulamalara ilişkin sonuçlar bu bölümde yer almaktadır. Kamu

açıkları ve bu açıkların azaltılmasına yönelik uygulanan politika senaryolarının etkileri

makro ve sektörel büyüklükler açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır.

3.2.1 Makro İktisadi Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması

Kamu açıklarına ilişkin politika uygulamaları sonucu beklenen değişimler ve

ekonominin kamu kesimini de içeren makro dengesi Tablo 9’da yer almaktadır.

Bulgulara ilişkin değerlendirmeler yüzde cinsinden ifade edilirken, bu değişim

değerlerine ilişkin sayısal gerçekleşmeler tablo 10’da yer almaktadır.

Senaryo 1A’da kurumlar vergisi ve satış vergi oranlarının azaltılmasına bağlı

olarak ilk etki faktör fiyatlarıyla GSYİH değerlerinde iyileşme olarak karşımıza

çıkarken nominal ve reel GSYİH hasıla değerlerinde bir değişim gözlenmemektedir.

Faktör fiyatlarıyla GSYİH % 0.3 oranında artmaktadır. Vergi gelirlerinde gözlenen

değişime bağlı olarak toplam kamu gelirlerinin % 1.8 düzeyinde azaldığı

gözlenmektedir. GSYİH değeri artarken kamu gelirlerinin azalması sonucunda kamu

gelirlerinin GSYİH’ya oranı gerilemektedir.

Toplam satış ve kurumlar vergisi oranları azalırken hane halklarından elde

edilen dolaysız vergi gelirleri % 0.1, üretim vergileri % 0.4 tarife gelirleri % 0.3

oranında artmaktadır. Tarife gelirlerindeki artış ithalat düzeyinin % 0.3 oranında

artmasıyla ilişkilendirilebilir. Diğer taraftan sosyal güvenlik prim ödemelerinden elde

edilen parafiskal gelir % 0.3 oranında artış göstermektedir. Sosyal güvenlik prim

ödemeleri, dolaysız vergi gelirleri tarife gelirleri ve üretim vergilerindeki artış kurumlar

ve satış vergileri gelirlerindeki azalmayı karşılayacak düzeyde değildir.Dolayısıyla

kamu gelirleri % 1.8 oranında azalmaktadır.

96

Tablo 9: Ekonominin Makro Dengesi ve Politika Uygulamaları Sonucu Beklenen Değişimler

1998 Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo2B Senaryo 2C Senaryo 3 GSYİH ( Faktör Fiyatlarıyla) 46099.370 0.3 -0.2 0.0 -0.3 0.2 0.0 -1.7 Nominal GSYİH 52224.945 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.9 Reel GSYİH 52224.945 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0,2 0.2 -1.1 Dış Kaynak 569.543 -43.4 46.1 27.0 43.2 -46.2 -27.0 27.4 Ortalama Ücret Düzeyi 622.119 0.4 0.5 1.1 -0.4 -0.5 -1.1 3.6 Ortalama Sermaye Geliri 1.000 0.3 0.2 0.0 -0.3 0.2 0.0 -1.3 Hane halkı Harcanabilir Gelir Düzeyi 48566.989 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -1.1 11.6 Özel Tüketim 35986.031 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -2.4 11.6 Özel Tasarruf 12580.957 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -2.4 11.6 Özel Yatırım 8537.830 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 -2.4 0.4 Dolaysız Vergi Gelirleri 4605.594 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -0.1 11.6 Toplam Satış Vergileri 3183.912 -5.0 0.2 -5.0 5.0 -0.2 4.4 1.8 Tarife Gelirleri 215.015 0.3 0.6 1.2 -0.3 -0.6 -1.2 4.4 Üretim Vergileri 2726.647 0.4 1.3 2.4 -0.4 -1.3 -2.4 9.9 Kurumlar Vergisi 3944.008 -5.0 -0.2 -5,0 5.0 -0.2 4.9 -1.3 Sosyal Güvenlik Prim Ödemeleri 2366.976 0.3 -0.4 -0,2 -0.3 0.4 0.2 -2.7 Kamu Gelirleri 17042.153 -1.8 0.6 -1.0 1.8 -0.6 0.9 4.4 Kamu Tüketimi 5922.674 0.8 -10.0 14.3 -0.8 10.0 14.3 -75.6 Kamu Tasarrufu -974.337 -24.3 46.7 46.9 24.2 -46.7 -46.9 165.9 Kamu Yatırımları 3638.333 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.9 Kamu Transferleri 11436.535 -5.0 10.0 10.0 5.2 -10.0 -10.0 59.9 Kamu Birincil Denge 1625.640 0.0 -0.1 -0.2 0.0 -0.1 0,2 108.9 Kamu Gelirleri/GSYİH 0.326 0.32 0.329 0.324 0.332 0.324 0.329 0.344 İthalat 14573.224 0.3 0.3 0.8 -0.3 -0.3 -0.8 2.5 İhracat 12713.300 -0,2 0.2 0.1 0.2 -0.2 -0.1 1.7

97

Kamu yatırımları ve kamu tüketimi sabitken, kamu transferlerinde % 0.5 ve

kamu gelirlerinde % 1.8’lik azalma birincil denge değerinin aynı düzeyde kalmasına

neden olmaktadır. Dış borç faiz ödemelerinin sabit varsayıldığı modelimizde kamu

tüketiminde herhangi bir değişim olmazken, kamu gelirlerindeki düşüşe karşın kamu

transferlerindeki büyük ölçekli düşüş nedeniyle kamu tasarrufları olumlu yönde

etkilenmektedir.

Tablo 10: Politika Senaryosu 1A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998(Milyar TL) Senaryo 1A 1998(Milyar TL) Senaryo 1A

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal)

52224.945 52236.047 Üretim Vergileri 2726.647 2736.902

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel)

52 52224.945 52218.949 Satış Vergileri 3183.912 3032.569

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla)

46099.370 46250.896 Tarife Gelirleri 215.015 215.680

Dış Kaynak 569.543 322.593 Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4609.393

Kamu Tüketim 5922.674 5922.674 Kurumlar Vergisi 3944.008 3758.895 Özel Tüketim 35986.031 36015.778 Özel Kesime

Transferler 11436.535 10837.458

Kamu Tasarrufu -974.337 -737.757 Kamu Yatırımı 3638.333 3639.106 Toplam İhracat 12713.300 12688.082 Özel Yatırım 8537.830 8537.065 Toplam İthalat 14573.224 14615.491

Vergi oranlarının düşürülmesi sonucunda özel yatırımların artması beklenirken

böyle bir etki gerçekleşmemektedir. Vergi oranlarının düşürülmesinin özel yatırım

kararlarını kısa dönemden çok, orta ve uzun dönemde uyaracağı beklenmektedir.

Vergi oranlarındaki azalmanın, özel tasarruf ve özel tüketim harcamaları

üzerinde uyarıcı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bireyler artan harcanabilir gelir

düzeyleri ( % 0.1) ile birlikte özel tüketim (% 0.1) ve özel tasarruf( % 0.1) düzeylerini

artırmaktadırlar.

Senaryo 1A’ya ilişkin en dikkat çekici etki, ekonominin sağladığı dış

kaynaklardaki yaklaşık % 43 düzeyindeki gerilemedir. Sermaye akımlarında yaşanan

gerilemeye bağlı olarak iktisadi teorinin ön gördüğü üzere TL değerinde bir düşüş

beklenebilir. TL değerinde gözlemlenen bu düşüş ihracatı teşvik ederken ithalatın

gerilemesine neden olur. Bu nokta da vergi oranlarındaki azalmaya bağlı sermaye

akımındaki azalma ithalat değerinde % 0.3 artış etkisi yaratmaktadır. Bu durum,

98

ihracatın % 0.2 oranında gerilemesine neden olurken, dış ticaret dengesinde yaklaşık %

3.5 gibi bir bozulma ile beklenen etki gerçekleşmemektedir. Bu etki vergi indirimlerinin

GSYİH değeri üzerinde yarattığı sınırlı etki ile ilişkilendirilebilir. Üretimin

sağlanamadığı durumda ihracat yapabilme kapasitesi oluşamamakdır.

Vergi oranlarındaki düşüş sonrası kamu tasarrufu artmaktadır. Çünkü özel

kesime aktarılan transfer harcamaları azalmaktadır. Böylelikle kamu kesiminin daha az

borçlanması söz konusudur.

Kamu transfer harcamalarında % 10’luk bir artışa bağlı senaryo 1B politika

sonuçları dikkat çekici bir niteliğe sahiptir. İktisat teorisinde kamu transfer

harcamalarının ülke ekonomisini canlandıracağı yönünde temel kanı hakimdir.

Beklenenin tam aksine senaryo 1B sonucunda faktör fiyatlarıyla GSYİH % 0.2, nominal

GSYİH % 0.1 ve reel GSYİH % 0.1 oranında azalmaktadır11.

Tablo 11: Politika Senaryosu 1B’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998(Milyar TL) Senaryo 1B 1998(Milyar TL)

Senaryo 1B

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) 52224.945 52163.497 Üretim Vergileri 2726.647 2762.274 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 52224.945 52146.624 Satış Vergileri 3183.912 3191.325 Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla)

46099.370 45993.652 Tarife Gelirleri 215.015 216.246

Dış Kaynak 569.543 832.312 Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4675.898

Kamu Tüketim 5922.674 5333.025 Kurumlar Vergisi 3944.008 3936.96 Özel Tüketim 35986.031 36535.355

ÖzelKesime Transferler

11436.535 12580.189

Kamu Tasarrufu -974.337 -1429.199 Kamu Yatırımı 3638.333 3634.052 Toplam İhracat 12713.300 12740.8 Özel Yatırım 8537.830 8542.065

Toplam İthalat 14573.224 14621.798

Kamu transfer harcamalarındaki artış kamu tüketiminde % 10, kamu

yatırımlarında ise % 0.1 oranında düşüşe neden olmaktadır. Kamu transfer

harcamalarını büyük bir kısmını iç borç faiz ödemelerinin oluşturulduğu düşünülecek

olursa bu sonuç şaşırtıcı değildir. Kamu kaynaklarını iç borç faiz ödemelerine

11 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 11

99

yönlendirdiğinde kamu tüketimini finanse edebileceği kaynak kısıtı ile karşı karşıya

kalabilecektir.

İç borç faiz ödemelerindeki artış hane halkı harcanabilir gelir düzeyini,

dolayısıyla özel tüketim ve özel tasarruf kararlarını (% 1.5 oranında) artıracaktır. Diğer

yandan ortalama ücret gelirlerindeki artış ile birlikte hane halkı refahında iyileşme söz

konusu olabilecektir. Özel tüketim de yaşanan artışa bağlı olarak dolaysız vergi (%1.5)

ve satış vergileri gelirleri artmaktadır. Diğer yandan üretim vergileri (%1.3) ve tarife

gelirlerindeki (%0.6) artış ile birlikte kamu gelirleri % 0.6 düzeyinde sınırlı bir artış

göstermektedir. Kamu gelirlerinde gerçekleşen bu sınırlı artışa karşın kamu tüketim

harcamalarındaki gerileme ve kamu transfer harcamalarındaki artış kamu tasarruf

düzeyinin azalmasına neden olmaktadır.

Diğer yandan iç borç faiz ödemelerindeki artışa bağlı, kamu birincil denge

değerinde sınırlı da olsa kötüleşme yönünde etki söz konusudur.

Senaryo 1B’nin dış kaynak üzerinde oluşturduğu etki incelecek olursa % 46’lik

bir artış ile karşılaşılmaktadır. Sermaye akımlarında yaşanan canlanmayla TL değerinde

artış beklenebilir. TL değerindeki artış uluslararası piyasalarda rekabet edebilme gücünü

etkilemektedir. TL değerindeki artış sonucu ihracat azalırken, ithalatın artması

beklenmektedir. İthalat % 0.3 oranında artarken ihracat oranı % 0.2 ile ithalatın

gerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla dış ticaret açığı % 1.1 oranında artmaktadır.TL.’nin

değerlenmesine karşılık ihracatın artmasının en önemli neden Türkiye’nin ara malları ve

girdi ithalatının ucuzlaması ve giderek yabancı girdi ve ara malı kullanımının artması

gösterilebilir.

Kamu transfer harcamalarının artırırken, vergi oranlarının düşürülmesine bağlı

genişleyici maliye politikası senaryo 1C bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

100

Genişleyici maliye politikaları sonucunda ekonomide canlanma beklenmektedir. Ancak

analiz bulguları GSYİH değerlerinde ( reel ve nominal GSYİH % 0.2) azalmanın

gerçekleştiğini göstermektedir12.

Senaryo 1C’ye bağlı göre dış kaynak düzeyi yaklaşık % 27 düzeyinde artış

göstermektedir. Bu etki senaryo 1B’de elde elden bulgulara göre daha düşük

düzeydedir. Bu noktada yabancı sermaye miktarındaki artışa bağlı olarak TL’nin değer

kazanacağı tahmin edilebilir. TL. deki değer artışı sonucu ithalat % 0.8 oranında

artarken, ihracat % 0.1 oranında sınırlı düzeyde artış göstermektedir. Dış ticaret

açığının başlangıç denge düzeyine göre % 5.3 oranında gerilediği söylenebilir.

Kamu transfer harcamalarının %10 oranında artırılırken aynı zamanda vergi

oranlarında gerçekleşen düşüş, kamunun gelir ve tüketim imkanları üzerinde baskı

oluşturmaktadır. Kamu borcunun geri ödenmesine bağlı kamu kaynakları üzerinde ki

sınırlayıcı etki üretim olanaklarının daralmasına neden olmaktadır.

Diğer yandan iç borç piyasa faizlerinin geri ödenmesi ve azalan vergi oranları

sonucu hane halkı harcanabilir gelir düzeyi yaklaşık %2.4 düzeyinde artmaktadır. Aynı

etki özel tüketim ve özel tasarruf kararlarına da yansımaktadır. Artan ortalama ücret

düzeyi, azalan sosyal güvenlik prim ödemeleri ve vergi oranları hane halkı refahının

artması yönünde etkili olduğu söylenebilir.

Tablo 12: Politika Senaryosu 1C’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998(Milyar TL) Senaryo 1C 1998(Milyar TL) Senaryo 1C

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal)

52224.945 52141.73 Üretim Vergileri 2726.647 2791.285

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 52224.945 52 52100.22 Satış Vergileri 3183.912 3043.314 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla)

46099.370 46089.57 Tarife Gelirleri 215.015 217.561

Dış Kaynak 569.543 723.247 Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4716.456

Kamu Tüketim 5922.674 5073.085 Kurumlar Vergisi 3944.008 3748.677 Özel Tüketim 35986.031 36852.35

Özel Kesime Transferler

11436.535 12580.190

Kamu Tasarrufu -974.337 -1430.94 Kamu Yatırımı 3638.333 3632.536 Toplam İhracat 12713.300 12729..88 Özel Yatırım 8537.830 8542.065

Toplam İthalat 14573.224 14689.6

12 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 12

101

Hane halkından elde edilen dolaysız vergi gelirleri % 2.4 , tarife gelirleri % 0.6,

üretim vergileri % 2.4 artarken, satış ve kurumlar vergisi gelirlerindeki % 5’lik

azalmanın kamu gelirleri üzerindeki etkisi % 0.1’lik değer kaybı olarak karşımıza

çıkmaktadır. Kamu tasarruf düzeyinde ise % 47 seviyesinde azalma söz konusudur.

Azalan kamu gelirleri ve kamu sabit tüketim harcamaları ile artan kamu transferleri

kamu tasarrufunun azalmasına neden olmaktadır. Diğer yandan kamu transferlerinin

içinde yer alan iç borç faiz ödemelerindeki artışa bağlı olarak kamu birincil denge

değerinin azaldığı söylenebilir.

Senaryo 1 çerçevesinde farklı politika değişkenleri kullanılarak genişleyici

maliye politikasının etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Senaryo 2’de ise tam tersine aynı

politika değişkenleri, vergi oranlarının artırıldığı kamu harcamalarının azaltıldığı sıkı

maliye politikası hedeflemesinde kullanılarak, etkileri değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Senaryo 2A sıkı maliye politikasına bağlı yalnızca vergi oranlarının artırılması

yönünde bir politika senaryosu üzerine kurgulanmıştır. Satış ve kurumlar vergisi

oranlarındaki artış diğer vergi gelirleri düşerken toplam kamu gelirlerinin % 1.8

oranında artmasını sağlamaktadır13. Kamu transferlerinde % 5.2’lik artış olmasına

rağmen hane halkı harcanabilir gelir düzeyi ve üretim üzerinde gerçekleşmeyen olumlu

etki, kamunun tranferleri içinde yer alan sosyal güvenlik açıklarına yapılan ödemelerin

oransal artışı ile ilişkilendirilebilir. Hane halkı harcanabilir gelir seviyesindeki %0.1 lik

azalma aynı oranda özel tüketim ve özel yatırım kararlarını da etkilerken, hane

halklarından elde edilen dolaysız vergi gelirleri de azalmaktadır.

Kamu gelirleri % 1.8, kamu transferleri % 0.5 artarken kamu tüketiminde %

0.8’lik azalma kamu tasarruflarının azalmasına neden olmaktadır. Kamu gelirlerinin

GSYİH olan oranında artış gerçekleştiği söylenebilir.

13 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 13

102

Tablo 13: Politika Senaryosu 2A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998 (Milyar TL) Senaryo 2A 1998(Milyar TL) Senaryo 2A

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal)

52224.945 52213.709 Üretim Vergileri 2726.647 2716.537

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 5224.945 52230.891 Satış Vergileri 3183.912 3334.469

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla)

46099.370 45948.348 Tarife Gelirleri 215.015 214.355

Dış Kaynak 569.543 815.545 Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4601.837

Kamu Tüketim 5922.674 5873.435 Kurumlar Vergisi 3944.008 4127.896

Özel Tüketim 35986.031 35956.736 Özel Kesime Transferler

11436.535 12033.236

Kamu Tasarrufu -974.337 -1209.993 Kamu Yatırımı 3638.333 3637.55

Toplam İhracat 12713.300 12738.672

Özel Yatırım 8537.830 8538.605 Toplam İthalat 14573.224 14531.226

Senaryo 2A açısından en dikkat çekici sonuç dış kaynak düzeyindeki %43’lük

artışa rağmen ekonomide beklenen etkinin gerçekleşememesidir. Böyle bir durum söz

konusuyken özel yatırım kararlarında artışın olmaması, ülkeye gelen kaynağın kısa

süreli ve spekülatif özellikli olması ihtimalini güçlendirmektedir.

Diğer yandan dış kaynaklardaki artış ile ithalat ve ihracat rakamları da ters yönlü

bir ilişki sergilemektedir. Dış kaynağın arttığı durumda ithalatın artması ihracatın

azalması beklenirken, ithalat % 0.3 oranında gerilerken, ihracat % 0.2 artmaktadır.

Böylelikle dış ticaret açığında % 3.7 oranında iyileşme söz konusudur. Bu etki şu

şekilde açıklanabilir, ekonomide gözlenen daralmaya bağlı olarak üretim kapasitesi

yaratılamadığı gibi harcanabilir gelir seviyesi de azalmaktadır. Düşük gelir düzeyi

ithalat talebini daralmasına neden olmaktadır. Diğer yandan ara malı girdi ithal eden

sektörlerin yatırım kapasitelerinde yaşanan daralma benzer şekilde ithalat talebini

daraltmaktadır. Yurt içi talepteki daralma ihracattaki artış ile kısmen giderilmektedir.

Kamu transfer harcamalarının azaltılması politikasının uygulanması, senaryo 2B

ile gerçekleştirilmeye çalışılan sıkı maliye politikası sonucunda faktör fiyatlarıyla

GSYİH % 0.2, nominal GSYİH % 0.1, reel GSYİH ise % 0.2 oranında artmaktadır14.

14 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 14

103

Kamu transfer harcamalarındaki azalma hane halkı harcanabilir gelir düzeyinin

de azalmasına neden olmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir düzeyindeki % 1.5 lik

azalmaya neden olurken, aynı etki özel tüketim ve tasarruf kararları üzerinde de

gözlenmektedir.

Kamu transferlerinde yaşanan azalma, kamu birincil denge değerinin artmasına

neden olurken, senaryo 2B açısından en dikkat çekici durum kamu transfer harcamaları

azalırken (% 10) ,kamu gelirlerindeki azalmayla (% 0.6) birlikte, kamu tüketim

harcamalarındaki artışa bağlı olarak kamu tasarrufların da yaşanan ( % 53) artış

etkisidir. Kamu gelir yaratamazken, üzerindeki tüketim baskısına rağmen tasarruf

rakamlarındaki artış, kamu tasarrufların en önemli belirleyicisinin kamu transfer

harcamalarındaki değişim olduğu söylenebilir. Kamu transferleri ile kamu tasarrufları

arasında ters yönlü ilişki söz konusu olabilmektedir.

Tablo 14: Politika Senaryosu 2B’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998 (Milyar TL) Senaryo 2B 1998(Milyar TL) Senaryo 2B

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal)

52224.945 52213.709

Üretim Vergileri 2726.647 2691.01

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 5224.945 52304.04

Satış Vergileri 3183.912 3176.521

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla)

46099.370 46205.45

Tarife Gelirleri 215.015 213.786

Dış Kaynak 569.543 306.69

Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4535.311

Kamu Tüketim 5922.674 6512.376

Kurumlar Vergisi 3944.008 3951.089

Özel Tüketim 35986.031 35436.87

Özel Kesime Transferler

11436.535 10292.88

Kamu Tasarrufu -974.337 -519.446

Kamu Yatırımı 3638.333 3642.64

Toplam İhracat 12713.300 12686.02

Özel Yatırım 8537.830 8533.57

Toplam İthalat 14573.224 14524.7

Ekonomide ki dış kaynak düzeyi yaklaşık % 49 oranında azalma göstermektedir.

Yabancı sermayede ki azalma TL.’nin değer kaybetmesine ve buna bağlı olarak yerli

üretimin uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliğinin artmasına neden olmaktadır.

Ancak analiz sonucu elde edilen bulgular bu teoriyi destekler nitelikte değildir. İthalat

% 0.3 , ihracat seviyesi ise % 0.2 düzeyinde azalmaktadır. Başlangıç denge değerine

göre dış ticaret açığının % 1.1 oranında iyileşmektedir.

104

Tamamen sıkı maliye politikasının uyarlandığı Senaryo 2C, nominal ve reel

GSYİH değerlerinde yaklaşık % 0.2 oranında değer artışına neden olmaktadır. Kamu

transferlerinin azaltılması, vergi oranlarının artırılması politika senaryosu kamu

transferleri içinde en büyük paya sahip olan iç borç faiz ödemelerinin de azalacağının

göstergesi olabilir. Böylelikle düşük faiz oranında sermaye çıkışları (yaklaşık % 27

oranında ) söz konusu olabilecektir15.

Tablo 15: Politika Senaryosu 2C’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri

1998(Milyar TL) Senaryo 2C 1998 (Milyar TL) Senaryo 2C

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) 52224.945 46109.54

Üretim Vergileri 2726.647 2662.4

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 5224.945 52351.87

Satış Vergileri 3183.912 3322.674

Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla)

46099.370 52307.1

Tarife Gelirleri 215.015 212.49

Dış Kaynak 569.543 415.696

Hanehalklarından Vergi Gelirleri

4605.594 4494.815

Kamu Tüketim 5922.674 6770.855

Kurumlar Vergisi 3944.008 4139.193

Özel Tüketim 35986.031 35120.54

Özel Kesime Transferler

11436.535 10292.88

Kamu Tasarrufu -974.337 -517.817

Kamu Yatırımı 3638.333 3644.057

Toplam İhracat 12713.300 12697.05

Özel Yatırım 8537.830 8532.168

Toplam İthalat 14573.224 14457.48

Sermaye çıkışlarını TL değerindeki azalma ile uluslararası rekabet

edebilirliğimizi artıracaktır. Dolayısıyla ihracatın artması, ithalatın azalması

beklenmektedir. Model sonuçları ihracat düzeyinde % 0.1, ithalat düzeyinde % 0.8

oranında azalma gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Ancak bu gelişme ödemeler

dengesinde % 5 oranında bir iyileşmeye neden olmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir

düzeyinde gözlenen yaklaşık % 1.1 oranındaki azalma, özel tüketim ve özel tasarruf

kararlarının % 2.5 oranında azalmasına neden olmaktadır.

1998 yılı için hesaplanan kamu birincil denge değeri GSYİH değerinin yaklaşık

olarak % 3’ü düzeyinde seyretmektedir Senaryo 3 IMF in öngördüğü kamu tüketim

harcamaları ve vergi gelirleri gibi politika değişkenlerinden bağımsız, birincil kamu

15 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 15

105

açığı değerinin GSYİH ya olan oranını % 6.5 seviyesinde tutulmasına bağlı etkiler ile

ilgilenmektedir. Senaryo 3 sonuçları Tablo 9’da Senaryo 3 başlığı altında yer

almaktadır. İlk etki GSYİH değerlerinde kötüleşme olarak karşımıza çıkmaktadır.

Faktör fiyatlarıyla GSYİH % 1.7, reel GSYİH % 1.1 ve nominal GSYİH % 0.9

oranında azalmaktadır. Kamu birincil denge değerinin baskı altına alınması sonucunda

toplam kamu gelirleri % 4.4 oranında , kamu transferleri % 59.9 oranında artarken,

kamu tüketim harcamaları % 75.6 oranında azalmaktadır. Diğer yandan kamunun

tasarruf düzeyi üzerinde olumlu etki oluşamamaktadır16.

Tablo 16: Politika Senaryosu 3’e Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi

Değişim Değerleri 1998(Milyar

TL) Senaryo 3 1998(Milyar TL) Senaryo 3

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal)

52224.945 52442,58 Üretim Vergileri 2726.647 2997,070

Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 52224.945 51648,884 Satış Vergileri 3183.912 3240,765 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla)

46099.370 45305,033 Tarife Gelirleri 215.015 224,399

Dış Kaynak 569.543 725,580

Hanehalkılarından Vergi Gelirleri

4605.594 5140,248

Kamu Tüketim 5922.674 1443,832 Kurumlar Vergisi 3944.008 3891,254 Özel Tüketim 35986.031 40163,731 Özel Kesime

Transferler 11436.535 18287,251

Kamu Tasarrufu -974.337 -2591,217 Kamu Yatırımı 3638.333 3606,448 Toplam İhracat 12713.300 12927,602 Özel Yatırım 8537.830 8569,371 Toplam İthalat 14573.224 14943,563

Kamu transferlerindeki artış bir yandan kamu iç borç faiz ödemelerindeki artış

ve azalan iç borç faiz oranları ile ilişkilendirilebilir. Diğer yandan kamu transferleri

içinde yer alan özel kesime aktarılan transferler hane halkı harcanabilir gelir düzeyinin

% 11.6 oranın da artmasına neden olurken, ortalama ücret düzeyindeki % 3.6’lık artış

özel tüketim ve özel tasarruf kararlarında bir artışa neden olmaktadır. Ortalama sermaye

gelirinde % 0.4 oranında artış olmasına rağmen özel yatırım kararlarını bir dönem sonra

etkilemesi beklenmektedir.

Senaryo 3’e ilişkin bir diğer bulgu dış kaynaklardaki yaklaşık % 27.4

düzeyindeki artıştır. Sermaye akımlarında yaşanan artışa bağlı TL. değerinde artış söz

konusu olabilir. TL değerinde gözlemlenen bu artış ithalatın armasına ihracatın

gerilemesine neden olmaktadır. İthalat % 2.5 oranında artarken, ihracat değeri % 1.7

16 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 16

106

oranında gerilemektedir. Bu durum dış ticaret dengesinin daha fazla açık vermesine

neden olmaktadır.

Artan yurt içi satışlar ve ithalat miktarına bağlı olarak satış vergileri % 0.6

oranında artmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir seviyesinde ki artış dolaysız vergi

gelirlerinde % 11.6 oranında artış sağlamaktadır. Diğer yandan sosyal güvenlik prim

ödemelerinden elde edilen gelir % 2.7 düzeyinde azalmaktadır.

IMF güdümlü maliye politikası sonucunda GSYİH değerinde ki azalma ile

birlikte dış ticaret dengesi üzerinde yarattığı olumsuz etki yadsınamaz boyuttadır.

Uluslararası piyasalardan sağlanan dış kaynağın yatırım üzerinde beklenen etkiyi

yaratmadığı ve daha çok sıcak para şeklinde olduğu tahmin edilmektedir. Ülke

ekonomisine olumlu katkısı olmayan spekülatif bir yapıya sahip bu tip verimsiz kaynak

artışı önem arz etmektedir. Diğer yandan dış ticaret dengesindeki kötüleşme ülkenin

mevcut dış borç rakamlarının artmasına neden olabilmektedir.

3.2.2 Sektörel Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının reel ekonomi üzerindeki etkileri

yurt içi göreli fiyatlar, üretim, talep ve dış ticaret bağlamında bu bölümde

değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Makro ekonomik açıdan yapılan değerlendirmelerin sektörel düzeyde

incelenmesi, ekonominin kaynak dağılımı üzerindeki etkilerin değerlendirilmesi

açısından önemlidir. Tablo 17 – Tablo 31 politika senaryolarının sektörel çerçevede

değerlendirilmesinde yardımcı olacak tablolar olarak hazırlanmıştır.

Tablo 17, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının toplam arz üzerine

etkilerinin değerlendirilmesi için hazırlanmıştır. Modelin deneylerinden olan Senaryo

1A sonuçları vergi indirimine bağlı olarak nominal ve reel GSYİH sabit kalırken ,

faktör fiyatlarıyla GSYİH da % 0.3’luk, ithalat değerinde % 0.3 artışa rağmen ihracat

değerinde % 0.2 lik bir düşüşün dış ticaret dengesi üzerinde iyileştirici bir etki

yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Tarım (% 0,2), deri ürünleri sanayi ( % 0,2), ağaç

107

ve mantar ürünleri sanayi (% 0,3), kağıt ve basım sanayi (% 0,1) ve lastik ve plastik

sanayi (% 0,1) toplam arz düzeyinde artış yaşayan sektörlerdir. Toplam arz düzeyinin

en fazla artmasına neden olan senaryo 1C bulgularına göre 15 sektörün toplam arzın

artmasında etkisi söz konusudur. İlginç olan sonuç, senaryo 1B uygulamasına göre

toplam arz da çok fazla değişme olmamakla birlikte hemen hemen her sektörde az

düzeyde de olsa toplam arz artışı yaşanırken yalnızca petrol ürünleri, metal olmayan

mineral ürünler, elektrik, gaz, su gibi çoğunluğu devlet girişimciliğinin yaygın olduğu

sektörlerde daralma söz konusudur. Toplama arzdaki en fazla değişim % 2,6 oranı ile

tarım sektöründe senaryo 1C ya bağlı olarak yaşanmaktadır.

108

Tablo 17: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Arz Üzerine Etkileri Toplam Arz Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 6797.348726 0.2 1.6 2.6 -0.2 -1.6 -2.6 12.4 Madencilik 1666.640947 -0,1 0.1 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 Gıda Sanayi 5456.181465 0,2 1.1 1.9 -0.2 -1.1 -1.8 8.3 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1022.595949 0.0 1.0 1.4 0.0 -1.0 -1.4 7.4 Tekstil Ürünleri Sanayi 5996.030645 -0.4 0.6 0.5 0.4 -0.6 -0.5 4.3 Deri Ürünleri Sanayi 445.8150501 0.2 0.6 1.1 -0.2 -0.6 -1.1 4.3 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1204.302771 0.3 0.7 1.4 -0.3 -0.7 -1.4 5.4 Kağıt ve Basım Sanayi 1145.283731 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.4 Petrol Ürünleri Sanayi 1456.546495 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.8 Kimya Ürünleri Sanayi 2644.145885 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 -1.0 5.0 Lastik ve Plastik Sanayi 1844.660565 0.1 1.1 1.7 -0.1 -1.1 -1.7 8.0 Metal Olmayan Mineral Ürünler 2107.35279 -0.1 -0.1 -0.2 0.1 0.1 0.2 -0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 3011.387103 0.0 0,2 0.4 0.0 -0.2 -0.4 1.8 Fabrikasyon Metal Sanayi 1477.638516 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.0 Elektriksiz Makine Sanayi 2018.356826 -0.1 0.4 0.5 0.1 -0.4 -0.5 2.8 Elektrikli Makine Sanayi 1387.268287 -0.1 0.3 0.4 0.1 -0.3 -0.4 2.6 Ulaşım Araçları 1978.186615 -0.2 0.6 0.8 0.2 -0.6 -0.8 4.9 Elektrik, Gaz , Su 2056.761716 0.0 -0.3 -0.4 0.0 0.3 0.4 -2.2 İnşaat 5858.57781 -0.1 -0.4 -0.7 0.1 0.4 0.7 -3.2 Ulaştırma ve Haberleşme 8956.949549 -0.1 0.7 1.0 0.1 -0.7 -1.0 5.2 Hizmetler 30454.97459 0.0 -1.1 -1.7 0.0 1.1 1.7 -8.5

109

Daha önce model kısmında da tanımlandığı üzere toplam arz yurt içi satışlar ve ihracat

toplamından oluşmaktadır. Maliye politikalarının sektörel yurt içi arz üzerine etkileri

değerlendirildikten sonra bu etkilerin ihracat ve yurt içi satışlar ile olan ilişkisinin tespit

edilmesi önemlidir. Tablo 18, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının yurt içi satışlar

üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Yurtiçi satışlardaki değişim

toplam arz değerlerindeki değişim ile aynı yönde bir seyir izlemektedir.

Kamu açıklarının artırılmasına yönelik genişleyici maliye politika senaryolarının

tamamı yurt içi satışlar üzerinde genişleyici bir etki yaratmaktadır. Senaryo 1C bulguları

üzerinden bir değerlendirme yapılacak olursa, toplam arz değerlerine benzer şekilde yurt içi

satışların en fazla artış gösterdiği sektörler tarım (% 2.6), gıda sanayi (% 1.9), alkollü içkiler

ve tütün sanayi (% 1.5), tekstil ürünleri sanayi (% 0.5), deri ürünleri sanayi ( % 1.1), ağaç ve

mantar ürünleri sanayi (% 1.4), kağıt ve basım sanayi (% 0.1) lastik ve plastik sanayi (% 1.7),

metal demir ve çelik sanayi (% 0.4), metal eşya sanayi (% 0.6) elektriksiz makine sanayi( %

0.5), elektrikli makine sanayi ( % 0.4), ulaşım araçları ( % 0.8) ulaştırma ve haberleşme ( %

0.1) olarak gerçekleşmektedir.

Kamu transfer harcamalarının azaltıldığı senaryo 2B, yurt içi satışlar genel düzeyi

üzerinde en fazla baskı oluşturan maliye politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu baskıyı

en fazla hisseden sektörler ise senaryo 1C de genişleme hissedilen, tarım sanayi (% 1,6), gıda

sanayi (% 1,1) alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 1), tekstil ürünleri sanayi ( % 0,5), deri

ürünleri sanayi ( % 0,6), ağaç ve mantar ürünleri sanayi (% 0,7), kimya ürünleri sanayi( %

0,7) lastik ve plastik sanayi (% 1), metal, demir ve çelik sanayi (0,2), metal eşya sanayi ( %

0,4) elektriksiz makine sanayi ( % 0,4), elektrikli makine sanayi ( % 0.3), ulaştırma ve

haberleşme (% 0,7) sektörleridir. Dikkat çeken husus vergi gelirlerini artırmak veya

azaltmaya yönelik bir maliye politikası benzer sektörlerin yurt içi satış düzeyleri üzerinde ters

yönlü bir etki yarattığıdır.

IMF’ın önerisi doğrultusunda kamu birincil denge değerinin GSYİH’nın % 6,5

düzeyinde tutulmasının, yurt içi arz düzeyinde sektörlerin geneli itibariyle iyileşme yönünde

bir etkisi söz konusu olmuştur.

110

Tablo 18: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Yurt İçi Satışlar Üzerine Etkileri Yurtiçi Satışlar Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 6250.77 0.2 1.6 2.6 -0.2 -1.6 -2.6 12.4 Madencilik 1595.87 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 Gıda Sanayi 4929 0.2 1.1 1.9 -0.2 -1.1 -1.9 8.3 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 903.61 0.0 1.0 1.5 0.0 -1.0 -1.5 7.4 Tekstil Ürünleri Sanayi 3756.2 -0.3 0.5 0.5 0.3 -0.5 -0.5 4.0 Deri Ürünleri Sanayi 305.94 0.2 0.6 1.1 -0.2 -0.6 -1.1 4.4 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1097.2 0.3 0.7 1.4 -0.3 -0.7 -1.4 5.4 Kağıt ve Basım Sanayi 1090.34 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.4 Petrol Ürünleri Sanayi 1260.9 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.1 -0.8 Kimya Ürünleri Sanayi 2352.41 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 -1.0 5.0 Lastik ve Plastik Sanayi 1488.17 0.1 1.0 1.7 -0.1 -1.0 -1.7 8.0 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1917.94 -0.1 -0.1 -0.2 0.1 0.1 0.2 -0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 2592.49 0.0 0.2 0.4 0.0 -0.2 -0.4 1.8 Metal Eşya Sanayi 1362.37 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.0 Elektriksiz Makine Sanayi 1783.91 -0.1 0.4 0.5 0.1 -0.4 -0.5 2.8 Elektrikli Makine Sanayi 1051.66 -0.1 0.3 0.4 0.1 -0.3 -0.4 2.6 Ulaşım Araçları 1684.39 -0.2 0.6 0.8 0.2 -0,6 -0.8 4.9 Elektrik, Gaz , Su 2053.07 0.0 -0.3 -0.4 0.0 0.3 0.4 -2.2 İnşaat 5252.34 -0.1 -0.4 -0.7 0.1 0.4 0.7 -3.1 Ulaştırma ve Haberleşme 5972.45 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 -1.0 5.1 Hizmetler 27572.56 0.0 -1.1 -1.7 0.0 1.1 1.7 -8.5

111

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının toplam talep üzerindeki sektörel etkileri

Tablo 19’da yer almaktadır. Toplam talep düzeyi üzerinde yaşanan sektörel etkiler yurt içi

satışlar ve toplam arz değerleri üzerinde yaşanan sektörel etkilere benzer nitelikler arz

etmektedir.

Genişleyici maliye politikalarını toplam talebi artıcı yönde etkileri olduğu

gözlenmektedir. Ancak vergi oranlarının düşürülmesinden çok, kamu transferlerinin

artırılmasının sektörel olarak toplam talep üzerinde etkisi daha hissedilir boyuttadır. Ancak

dikkati çeken husus, genişleyici maliye politikası araçlarının birlikte uyarlandığı senaryo 1C

bulguları, 15 sektörde toplam talebin artması yönünde etki doğururken, petrol ürünleri sanayi

(% 0.1), metal olmayan mineral ürünleri sanayi (% 0.2), elektrik, gaz , su ( % 0.4), inşaat ( %

0.7) ve hizmetler (% 1.6) sektörü toplam talebinde daralma söz konusudur.

Senaryo 2’ye bağlı daraltıcı yönde maliye politikası uyarlamaları genel olarak her üç

senaryoda da toplam talebi düşüş yönünde etkilemektedir. Vergi oranlarının artırılması

sonucunda tarım ( % 0.2), gıda ( % 0.2) gibi zorunlu tüketim ürünlerinin talep edildiği

sektörler de dahil olmak üzere deri ürünleri sanayi (% 0.2), ağaç ve mantar ürünleri sanayi (

% 0.3), kağıt ve basım sanayi (% 0.1) , kimya ürünleri sanayi ( % 0.1), lastik ve plastik sanayi

( % 0.1), elektrik, gaz, su ( % 0.1), ulaştırma, haberleşme ( % 0.1) ve hizmetler sektöründe (%

0.1) toplam talep daralması yaşanmaktadır. Vergi oranlarının artırılarak, kamu transfer

harcamalarının azaltılmasına dayalı sıkı maliye politikası uyarlaması senaryo 2C madencilik,

petrol ürünleri, metal olmayan mineral ürünler, elektik, gaz su ve hizmetler sektörü dışında

tüm sektörlerin toplam talep düzeyleri azalmaktadır.

Senaryo 3, kamu birincil denge değerini baskı altına alırken farklı sektörlerde yaşanan

değişimin azalan ve artan yönde olması toplam talep denge değerinin değişmemesine neden

olmaktadır. Kamu birincil denge değerinin GSYİH’ya olan oranının % 6.5 düzeyinde

tutulması, madencilik (% 0.1), petrol ürünleri sanayi (% 0.9), metal olmayan mineral ürünler

( % 0.6), elektrik, gaz, su (% 2.3), inşaat (% 3.1) ve hizmetler ( % 8.5) gibi sektörlerde bir

daralma yaşanmasına neden olmaktadır.

112

Tablo 19: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Talep Üzerine Etkileri Toplam Talep Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 7097.435 0.2 1.6 2.7 -0.2 -1.6 -2.7 12.4 Madencilik 2537.645 0.0. 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 Gıda Sanayi 5722.353 0.2 1.1 1.9 -0.2 -1.1 -1.9 8.3 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1006.288 0.0 1.0 1.5 0.0 -1.0 -1.5 7.4 Tekstil Ürünleri Sanayi 4647.722 -0.1 0.5 0.6 0.1 -0.5 -0.6 3.6 Deri Ürünleri Sanayi 441.111 0.2 0.6 1.1 -0.2 -0.6 -1.1 4.6 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1261.070 0.3 0.7 1.4 -0.3 -0.7 -1.4 5.4 Kağıt ve Basım Sanayi 1398.397 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.1 -01 0.3 Petrol Ürünleri Sanayi 1629.165 0.0 -0.1 -0.1 0.0 0.1 0.1 -0.9 Kimya Ürünleri Sanayi 4276.111 0.1 0.6 1.0 -0.1 -0.6 -1.0 4.9 Lastik ve Plastik Sanayi 2004.575 0.1 1.0 1.7 -0.1 -1.0 -1.7 7.9 Metal Olmayan Mineral Ürünler 2105.573 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.6 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 4160.386 0.0 0.2 0.4 0.0 -0.2 -0.4 1.7 Metal Eşya Sanayi 1669.537 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.0 Elektriksiz Makine Sanayi 4094.107 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 2.7 Elektrikli Makine Sanayi 2463.926 0.0 0.3 0.6 0.0 -0.3 -0.5 2.6 Ulaşım Araçları 3136.981 0.0 0.6 0.9 0.0 -0.6 -0.9 4.5 Elektrik, Gaz , Su 2142.829 0.1 -0.3 -0.4 -0.1 0.3 0.4 -2.3 İnşaat 5651.074 -0.1 -0.4 -0.7 0.1 0.4 0.7 -3.1 Ulaştırma ve Haberleşme 7434.335 0.1 0.7 1.1 -0.1 -0.7 -1.1 5.1 Hizmetler 29365.240 0.1 -1.1 -1.6 -0.1 1.1 1.6 -8.5

113

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının ara malı girdi değerleri üzerine

etkileri Tablo 20 de yer almaktadır. Doğal bir seyir olarak yurtiçi satışlar, toplam talep

ve toplam arz değişkenlerin de değişim yaşayan sektörlere paralel bir seyir ara malı

girdi sağlayan sektörlerde de yaşanmaktadır.

Vergi oranlarının düşürülmesi yönünde uygulanan maliye politikası, tarım (%

0.7), gıda sanayi (% 0.1), tekstil ürünleri sanayi (% 0.1), kağıt ve basım sanayinde (%

0.2) ara malı girdi talebini artırırken, diğer tüm sektörlerin ara malı girdi miktarı

azalmaktadır. Vergi oranlarını artırmaya yönelik bir maliye politikası ise tekstil

ürünleri sanayinde (% 0.2), elektrikli makine sanayi ( % 0.1) ve ulaşım araçları (% 0.1)

sanayi hariç diğer tüm sektörlerde ara malı girdi talebi üzerinde azalma yaşanmasına

neden olmaktadır.

Senaryo 3, tarım ( % 0.3) , madencilik ( % 0.3) gıda sanayi ( % 0.2), alkollü

içkiler ve tütün sanayi (% 0.2) kağıt ve basım sanayi (% 0.1) ve inşaat ( % 0.3)

sektörleri dışında diğer tüm sektörlerin ara malı girdi talebinin azaldığını

göstermektedir.

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel yurt içi satışlar, toplam

arz, toplam talep ve ara malı girdi miktarı üzerindeki etkileri incelendikten sonra daha

önce makro iktisadi bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılan dış ticaret dengesi,

sektörel ihracat ve sektörel ithalat üzerinden bir değerlendirme yapılarak

detaylandırılmaya çalışılacaktır. Sektörel ihracat ve sektörel ithalat değeri Tablo 21 ve

Tablo 22 de yer almaktadır.

Yabancı tasarrufların ülkeye girişi TL’nin değer kazanmasına neden olurken

yerli üretim uluslararası piyasalarda rekabet edemeyecek düzeye gelmekte ve ithalat

miktarı artarken ihracat miktarı azalmaktadır. Dolayısıyla bu süreç dış ticaret dengesi

üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmaktadır.

114

Tablo 20: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Ara Malı Girdi Değerleri Üzerine Etkileri Ara Girdiler Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 4369.020 0.7 1,1 1.9 -0.1 -1.1 -1.9 8.7 Madencilik 1683.890 0.1 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.8 Gıda Sanayi 1979.180 0.0 0.3 0.5 -0.1 -0.3 -0.5 2,0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 209.730 0.1 -0.8 -1.3 0.0 0.8 1.3 -6.3 Tekstil Ürünleri Sanayi 1986.260 0.0 0.5 0.6 0.2 -0.5 -0.6 4.1 Deri Ürünleri Sanayi 208.840 -0.2 0.5 0.7 0.0 -0.5 -0.7 3.8 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 637.450 0.0 0.3 0.7 -0.2 -0.3 -0.7 2.6 Kağıt ve Basım Sanayi 1047.230 02 -0.3 -0.4 0.0 0.3 0.4 -2.0 Petrol Ürünleri Sanayi 2364.620 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.1 Kimya Ürünleri Sanayi 2296.170 0.0 0.5 0.8 0.0 -0.5 -0.8 4.1 Lastik ve Plastik Sanayi 657.230 0.0 0.5 0.7 0.0 -0.5 -0.7 3.6 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1397.110 0.0 -0.3 -0.5 0.0 0.3 0.5 -2.4 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 3345.630 0.0 0.3 0.4 0.0 -0.3 -0.4 2.1 Metal Eşya Sanayi 1042.580 0.0 0.2 0.3 0.0 -0.2 -0.3 1.5 Elektriksiz Makine Sanayi 892.930 0.0 -0.1 -0.1 0.0 0.1 0.1 -0.6 Elektrikli Makine Sanayi 547.160 0.0 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 Ulaşım Araçları 576.450 -0.1 0.5 0.6 0.1 -0.5 -0.6 3.6 Elektrik, Gaz , Su 1558.280 -0.1 -0.2 -0.3 0.0 0.2 0.3 -1.4 İnşaat 189.790 0.0 -1.1 -1.6 0.0 1.1 1.6 -8.2 Ulaştırma ve Haberleşme 3978.360 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.7 Hizmetler 9192.980 0.0 -0.2 -0.3 0.0 0.2 0.3 -1.5

115

Daha önce değerlendirilen sektörel etkilere benzer şekilde daraltıcı ve

genişleyici maliye politikalarının ihracat üzerinde yarattığı sektörel etkiler ters yönlü bir

etki sergilemektedir. Genişleyici bir maliye politikası tarım (% 2.5), gıda sanayi ( %

1,8) ,alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 1,2) tekstil ürünleri sanayi (% 0.3),deri ürünleri

sanayi (% 0.1), kağıt ve basım sanayinde (% 0,1), petrol ürünleri sanayinde (% 3.8)

kimya ürünleri sanayinde (% 0.1), lastik ve plastik sanayi( %1.6),metal demir ve çelik

sanayinde (% 0.4), elektriksiz makine sanayinde (% 0.5), elektrikli makine sanayinde

(% 0.3), ulaşım araçları sanayi (% 0.7),ulaştırma ve haberleşme sektöründe ( % 0.9) ve

hizmetler sektöründe ( % 1.9) ihracat arışına neden olurken, sıkı bir maliye politikası ise

aynı sektörler de aynı oranda ihracatta gerileme yaşanmasına neden olmaktadır.

Diğer yandan IMF’in öngördüğü birincil dengenin GSYİH’ya olan oranının %

6.5 olması gerektiği yönündeki politika önerine bağlı uygulama sonucunda petrol

ürünleri sanayi (% 1), metal olmayan mineral ürünler (% 0.2), elektrik, gaz, su (% 2.0),

inşaat ( % 3.4), ulaştırma ve haberleşme ( % 5.2) , hizmetler (% 8.6) gibi sektörlerin

ihracat kapasiteleri üzerinde daralma etkileri gözlenmektedir.Bu azalmaya rağmen

sektörün geneli itibariyle yapılan değerlendirmede ihracat kapasitesi temel alınan yıl

ihracat değerine göre % 1.7 düzeyinde artış göstermektedir.

Sektörel ithalat değerleri üzerinden değerlendirme yapıldığında genişleyici

maliye politikalarının sektörel ithalat değerlerini artırdığı söylenebilir. Sıkı maliye

politikası uyarlaması sonucunda petrol ürünleri, elektrik, su, gaz sektörleri dışında kalan

tüm sektörlerde ithalat artışı söz konusudur. Vergi oranlarında düşüşü ön gören senaryo

1A uyarlaması tüm sektörlerde ithalatın artmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde,

sıkı maliye politikası uyarlaması niteliği arz eden birincil kamu dengesinin baskı altına

alınması da genel olarak sektörel düzeyde ithalat değerinin artmasını sağlamaktadır.

116

Tablo 21:Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İhracat Üzerine Etkileri İhracat Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 546.570 0.0 1.6 2.5 0.0 1.6 -2,5 12.5 Madencilik 70.763 -0.3 0.1 -0.2 0.3 -0.1 0.2 0.4 Gıda Sanayi 527.175 0.1 1.1 1.8 -0.1 -1.1 -1.8 8.3 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 118.978 -0.3 1.0 1.2 0.3 -1.0 -1,3 7.6 Tekstil Ürünleri Sanayi 2239.827 -0.6 0.6 0.3 0.6 -0.6 -0.3 4.9 Deri Ürünleri Sanayi 139.866 0.2 0.6 1.0 -0.2 -0.6 -1.0 4.2 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 107.099 0.4 0.7 1.5 -0.4 -0.7 -1.5 5.3 Kağıt ve Basım Sanayi 54.938 0.0 0.1 0.1 0.0 -0.1 -0.1 0.6 Petrol Ürünleri Sanayi 195.644 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.6 Kimya Ürünleri Sanayi 291.731 -0.1 0.7 1.0 0.1 -0.7 -1.0 5.2 Lastik ve Plastik Sanayi 356.482 0.0 1.1 1.6 0.0 -1.1 -1.6 8.2 Metal Olmayan Mineral Ürünler 189.404 -0.2 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 -0.2 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 418.892 0.0 0.2 0.4 0.0 -0.2 -0.4 1.9 Metal Eşya Sanayi 115.266 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.0 Elektriksiz Makine Sanayi 234.442 -0.1 0.4 0.5 0.1 -0.4 -0.5 2.8 Elektrikli Makine Sanayi 335.604 -0.2 0.3 0.3 0.2 -0.3 -0.3 2.6 Ulaşım Araçları 293.795 -0.3 0.7 0.7 0.3 -0.7 -0.7 5.0 Elektrik, Gaz , Su 3.690 -0.1 -0.2 -0.5 0.2 0.3 0.5 -2.0 İnşaat 606.235 -0.1 -0.5 -0.8 0.1 0.5 0.8 -3.4 Ulaştırma ve Haberleşme 2984.491 -0.2 0.7 0.9 0.2 -0.7 -0.9 -5.2 Hizmetler 2882.408 -0.1 1.6 -1.9 0.1 1.1 1.9 -8.6

117

Tablo 22: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İthalat Üzerine Etkileri İthalat Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 548.689 0.6 -1.1 3.0 -0.6 -1.6 -0.3 12.1 Madencilik 922.739 0.1 1.6 0.0 -0.1 0.1 0.0 -0.4 Gıda Sanayi 451.494 0.4 -0.1 2.0 -0.4 -1.1 -0.2 8.2 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 48.631 0.8 1.1 2.1 -0.8 -0.9 -2.1 6.7 Tekstil Ürünleri Sanayi 643.111 0.9 0.9 1.1 -0.9 -0.2 -1.1 1.4 Deri Ürünleri Sanayi 106.185 0.2 0.2 1.2 -0.2 -0.7 -1.2 5.2 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 85.498 0.1 0.7 1.2 -0.1 -0,.7 -1.2 5.5 Kağıt ve Basım Sanayi 254.847 0.2 0.7 0.2 -0.2 0.0 -0.2 0.0 Petrol Ürünleri Sanayi 299.864 0.1 0.0 -0.1 -0.1 0.1 0.1 -1.1 Kimya Ürünleri Sanayi 1802.335 0.1 -0.1 1.1 -0.1 -0.6 -1.1 4.8 Lastik ve Plastik Sanayi 413.993 0.3 0.6 1.8 -0.3 -1.0 -1.8 7.6 Metal Olmayan Mineral Ürünler 122.922 0.2 1.0 0.0 -0.2 0.2 0.0 -1.3 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1429.437 0.1 -0.2 0.4 -0.1 -0.2 -0.4 1.6 Metal Eşya Sanayi 230.483 0.1 0.2 0.7 -0.1 -0.4 -0.7 2.9 Elektriksiz Makine Sanayi 2216.165 0.1 0.4 0.6 -0.1 -0.3 -0.6 2.6 Elektrikli Makine Sanayi 1345.026 0.1 0.3 0.7 -0.1 -0,3 -0.7 2.6 Ulaşım Araçları 1369.832 0.3 0.3 1.1 -0.3 -0.5 -1.1 4.6 Elektrik, Gaz , Su 27.009 0.5 0.5 -0.1 -0.4 0.4 0.1 -2.8 İnşaat 47.910 0.4 -0.4 0.2 -0.4 0.1 -0.2 -0.6 Ulaştırma ve Haberleşme 1068.859 0.7 -0.1 1.6 -0.7 -0.6 -1.6 4.6 Hizmetler 1138.196 0.7 0.6 -0.9 -0.7 1.0 0.9 -8.0

118

Tablo 23 ve tablo 24, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel

kamu tüketimi ve özel tüketim etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Genişleyici maliye politikası senaryolarının tümü sektörel özel tüketim miktarında artış

sağlamaktadırlar.

Genişleyici maliye politikası uyarlaması senaryo 1C’ye sonucunda özel

tüketim miktarında tüm sektörler için yaklaşık % 2,5 düzeyinde artış söz konusuyken,

kamu tüketim miktarı tüm sektörlerde aynı oranda azalmaktadır.

Vergi oranlarında artış uyarlamasına bağlı politika senaryosu 2A sonucunda,

tarım, lastik ve plastik sanayi, elektrik, gaz, su ve hizmetler sektörü dışında kalan diğer

tüm sektörlerde özel tüketim miktarında azalma yaşanmaktadır.

Tüm sektörler itibariyle senaryo 3 dışında kalan tüm politika uyarlamaları

kamu tüketimi ve özel tüketim arasında bir değiş tokuş olabileceğini göstermektedir.

Senaryo 3’de ise tüm sektörler de hem kamu tüketim miktarı hem de özel tüketim

miktarı artış göstermektedir.

119

Tablo 23: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Özel Tüketim Üzerine Etkileri Özel Tüketim Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 5526.455 0.2 1.5 2.5 0.0 -1.5 -2.5 11.7 Madencilik 83.073 0.0 1.6 2.4 -0.3 -1.6 -2.4 11.9 Gıda Sanayi 3998.221 0.3 1.5 2.6 -0.1 -1.5 -2.6 11.6 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 744.428 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -2.4 11.8 Tekstil Ürünleri Sanayi 866.838 0.1 1.6 2.5 -0.4 -1.6 -2.5 12.3 Deri Ürünleri Sanayi 145.938 0.4 1,5 2.7 -0.5 -1.5 -2.7 11.4 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 445.500 0.5 1,5 2.8 -0.2 -1.5 -2.8 11.5 Kağıt ve Basım Sanayi 407.337 0.2 1,5 2.6 -0.2 -1.5 -2.6 11.8 Petrol Ürünleri Sanayi 448.229 0.2 1,6 2.5 -0.1 -1.6 -2.5 11.9 Kimya Ürünleri Sanayi 1162.972 0.1 1,5 2.5 -0.2 -1.5 -2.5 11.7 Lastik ve Plastik Sanayi 1296.590 0.2 1,6 2.6 0.0 -1.6 -2.6 11.9 Metal Olmayan Mineral Ürünler 166.543 0.0 1,6 2.4 -0.2 -1.6 -2.4 12.1 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 0.000 0.2 1,6 2.6 -0.2 -1.6 -2.6 0.0 Metal Eşya Sanayi 297.783 0.2 1.5 2.6 -0.1 -1.5 -2.6 11.7 Elektriksiz Makine Sanayi 1009.593 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -2.4 11.7 Elektrikli Makine Sanayi 686.424 0.1 1.5 2.4 -0.1 -1.5 -2.4 11.6 Ulaşım Araçları 1047.620 0.1 1.6 2.4 -0.1 -1.6 -2.4 11.8 Elektrik, Gaz , Su 436.250 0.1 1.6 2.4 0.0 -1.6 -2.4 11.9 İnşaat 0.000 0.0 1,2 1.9 -0.1 1.2 -1.9 0.0 Ulaştırma ve Haberleşme 4619.484 0.1 1,5 2.5 0.1 -1.5 -2.5 11.8 Hizmetler 12596.751 -0.1 1,5 2.2 0.0 -1.5 -2.5 11.9

120

Sektörel değerlendirmeye ilişkin bir diğer değişken, sermaye faktörünün

getirisine ilişkindir. Tablo 25 kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel

sermaye getirisi üzerine etkilerinin değerlendirilebilmesi için hazırlanmıştır. Ancak

burada dikkat edilmesi gereken husus model kısmında da belirtildiği üzere üretim

faktörlerinin sabit olduğudur. Dolayısıyla üretimde kullanılan sermaye stoğunun sabit

olmasına bağlı olarak sermaye miktarı sabit, ancak sektörler arası hareket serbestine

sahiptir. Sıkı maliye politikası 2C uygulanması sermayenin madencilik, petrol ürünleri

sanayi, metal olmayan mineral ürünler, elektrik gaz , su ve hizmet sektörlerine

kaymasına neden olmaktadır. Genişleyici maliye politikası senaryo 1C de ise tam tersi

etkiler söz konusudur.

121

Tablo 24: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Kamu Tüketimi Üzerine Etkileri Kamu Tüketimi Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 178.586 0.9 -9.9 -14.3 -0.9 9.9 2.2 24.4 Madencilik 4.383 0.7 -9.9 -14.4 -0.8 9.9 14.2 24.4 Gıda Sanayi 38.913 1.0 10.0 -14.2 -1.0 10.0 14.4 24.4 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.144 0.8 -9.9 -14.3 -0.8 9.9 14.1 24.4 Tekstil Ürünleri Sanayi 48.580 0.8 -9.9 -14.2 -0.8 9.9 14.3 24.4 Deri Ürünleri Sanayi 5.966 1.1 -10.0 14.1 -1.1 10.0 14.2 24.4 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 0.743 1.2 -10.0 -14.0 -1.2 10. 14.0 24.4 Kağıt ve Basım Sanayi 30.463 1.0 -9.9 -14.2 -1.0 9.9 13.9 24.4 Petrol Ürünleri Sanayi 182.662 0.9 -9.9 -14.2 -0,9 9.9 14.1 24.4 Kimya Ürünleri Sanayi 32.934 0.9 -9.9 -14.3 -0.9 9.9 14.2 24.4 Lastik ve Plastik Sanayi 26.617 0.9 -9.9 -14.2 -0.9 9.9 14.2 24.4 Metal Olmayan Mineral Ürünler 4.404 0.7 -9.9 -14.3 -0.7 9.9 14.1 24.4 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.946 1.0 -9.9 -14.2 -1.0 9.9 14.3 24.4 Metal Eşya Sanayi 2.540 1.0 -9.9 -14.2 -1.0 9.9 14.1 24.4 Elektriksiz Makine Sanayi 13.952 0.8 -9.9 -14.3 -0.9 9.9 14.1 24.4 Elektrikli Makine Sanayi 25.739 0.8 -10.0 -14.3 -0.8 10.0 14.3 24.4 Ulaşım Araçları 16.633 0.8 -9.9 -14.3 -0.8 9.9 14.3 24.4 Elektrik, Gaz , Su 104.691 0.8 -9.9 -14.3 -0.8 9.9 14.3 24.4 İnşaat 25.413 0.8 -10.2 -14.8 -0.8 10.3 14.3 24.4 Ulaştırma ve Haberleşme 175.653 0.9 -9.9 -14.3 -0.9 9.9 14.9 24.4 Hizmetler 5000.713 0.7 -10.0 -14.5 -0.7 10.0 14.3 24.4

122

Tablo 25: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Sermaye Getirisi Üzerine Etkileri

Sermaye Getirisi Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 2132,583 0.2 1.8 2.9 -0,2 -1.8 -2.9 13.8 Madencilik 1176,075 -0.1 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 0.6 Gıda Sanayi 939,808 0.2 1.3 2.2 -0.2 -1.3 -2.1 9.8 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 291,374 0.0 1,1 1,7 0.0 1.1 -1.7 8.7 Tekstil Ürünleri Sanayi 2420,222 -0.4 0.7 0.6 0.4 -0.7 -0.6 5.2 Deri Ürünleri Sanayi 59,534 0.2 0.8 1.5 -0.2 -0.8 -1.5 6.3 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 160,681 0.4 0.9 1.8 -0.4 -0.9 -1.8 7.1 Kağıt ve Basım Sanayi 354,778 0.1 0.2 0.3 -0.1 -0.2 -0.3 1.3 Petrol Ürünleri Sanayi 360,66 0.0 -0.1 -0.1 0.0 0.1 0.1 -0.4 Kimya Ürünleri Sanayi 875,434 0.0 0.8 1.2 0.0 -0.8 -1.2 6.1 Lastik ve Plastik Sanayi 494,896 0.1 1.2 1.9 -0.1 -1.2 -1.9 9.1 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1079,39 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.2 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 987,559 0.0 0.3 0.6 0.0 -0.3 -0.6 2.6 Metal Eşya Sanayi 365,963 0.1 0.6 0.9 -0.1 -0.6 -0.9 4.3 Elektriksiz Makine Sanayi 629,035 -0.1 0.5 0.8 0.1 -0.5 -0.8 4.0 Elektrikli Makine Sanayi 391,206 -0.1 0.5 0.7 0.1 -0.5 -0.7 4.0 Ulaşım Araçları 782,701 -0.2 0.8 0.9 0.2 -0.8 -0.9 5.8 Elektrik, Gaz, Su 974,331 0.1 -0.2 -0.2 -0.1 0.2 0.2 -1.3 İnşaat 439,906 0.0 0.1 0.1 0.0 -0.1 -0.1 0.5 Ulaştırma ve Haberleşme 3527,061 -0,1 0.8 1.2 0.1 -0.8 -1.2 6.4 Hizmetler 14359,14 0.0 -0.9 -1.3 0.0 0.9 1.3 -7.0

123

Tablo 26’dan Tablo 31’e kadar olan bölümde kamu açıklarına ilişkin maliye

politikalarının sektörel fiyatlar üzerinde yarattığı etki değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Tablo 26 kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel toplam çıktı

fiyatı üzerinde yarattığı etkilerin değerlendirilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Satış ve

kurumlar vergilerinde bir azalma ve kamu tüketim harcamalarındaki artışa bağlı

genişleyici bir maliye politikasının (senaryo 1C) genelde tüm sektörler de toplam çıktı

fiyatının artmasına neden olduğudur. Benzer seyir Tablo 28 da yer alan kamu açıklarına

ilişkin maliye politikalarının sektörel yurt içi fiyatı ve Tablo 27 de yer alan sektörel

karma mal fiyatı üzerinde yarattığı etki için de söz konusudur. Yatırım malları ve ara

malları Türkiye ekonomisinde ağırlıklı olarak ithalata dayalıdır. İlgili sektörlerin

sektörel ithalat miktarında gözlemlenme artış, toplam çıktı fiyatının, yurt içi fiyat

düzeyinin ve karma mal fiyatının artmasına neden olmaktadır. Bu ilişki Türkiye

ekonomisinde yurt içi mallar ve ithalat malları arasındaki düşük ithalat esnekliğine

bağlanabilir.

Tam tersi etki kamu tüketim harcamalarının azaltıldığı, satış ve kurumlar vergisi

oranlarının arttırıldığı sıkı maliye politikası uygulandığı durum için söz konusudur. Bu

kez tüketim malları sektörlerinin toplam çıktı, yurtiçi fiyatlar ve karma mal fiyatlarında

düşüş gözlenirken, ara malları ve yatırım malları sağlayan sektörlerin fiyat seviyeleri

artmaktadır.

Kamu transfer harcamalarını azaltıldığı veya artırıldığı durumda, yani maliye

politikası aracı olarak kamu transfer harcamaları belirlendiğinde sektörel fiyat düzeyleri

üzerinde önemli bir etkisinin olduğu söylenemez.

Senaryo 3 sonuçlarına göre birincil kamu fazlasının GSYİH’a olan oranının

% 6.5 seviyesinde tutulmasının yurt içi fiyat düzeyi, toplam çıktı fiyatı ve katma değer

fiyatlarında önemli bir etkisinin olmadığı söylenebilir.

124

Tablo 26: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Toplam Çıktı Fiyatı Üzerine Etkileri PX Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Madencilik 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.3 Gıda Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 -0.2 Tekstil Ürünleri Sanayi 1.00 0.2 -0.1 0.1 -0.2 0.1 -0.1 -0.5 Deri Ürünleri Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Kağıt ve Basım Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.2 Petrol Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.3 Kimya Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.2 Lastik ve Plastik Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.3 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1.00 0.2 -0.1 0.1 -0.2 0.1 -0.1 -0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.3 Metal Eşya Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.1 Elektriksiz Makine Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Elektrikli Makine Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 0.0 Ulaşım Araçları 1.00 ,0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.3 Elektrik, Gaz , Su 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.2 İnşaat 1.00 0.3 0.3 0.8 -0.3 -0.3 -0.8 2.1 Ulaştırma ve Haberleşme 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 -0.1 Hizmetler 1.00 0.3 0.0 0.3 -0.3 0.0 -0.3 0.2

125

Tablo 27: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Karma Mal Fiyatı Üzerine Etkileri

PC Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 -0.1 Madencilik 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.2 Gıda Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 Tekstil Ürünleri Sanayi 1.00 0.0 -0.1 -0.1 0.0 0.1 0.1 -0.6 Deri Ürünleri Sanayi 1.00 -0.3 0.0 -0.3 0.3 0.0 0.3 0.1 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1.00 -0.4 0.0 -0.4 0.4 0.0 0.4 0.1 Kağıt ve Basım Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.2 0.1 0.0 0.2 -0.1 Petrol Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 -0.2 Kimya Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 -0.1 Lastik ve Plastik Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.2 0.1 0.0 0.2 -0.3 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1.00 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 -0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.2 0.1 0.0 0.2 -0.2 Metal Eşya Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.2 0.1 0.0 0.2 -0.1 Elektriksiz Makine Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 Elektrikli Makine Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 Ulaşım Araçları 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 Elektrik, Gaz , Su 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 İnşaat 1.00 0.1 0.3 0.5 -0.1 -0.3 -0.5 2.4 Ulaştırma ve Haberleşme 1.00 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.1 -0.2 Hizmetler 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 0.2

126

Tablo 28: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Yurt İçi Fiyatlar Üzerine Etkileri PD Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Madencilik 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.2 Gıda Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 -0.2 Tekstil Ürünleri Sanayi 1.00 0.3 -0.1 0.2 -0.3 0.1 -0.2 -0.6 Deri Ürünleri Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Kağıt ve Basım Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.1 Petrol Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 -0.2 Kimya Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Lastik ve Plastik Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.3 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1.00 0.2 -0.1 0.1 -0.2 0.1 -0.1 -0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 Metal Eşya Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Elektriksiz Makine Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.1 Elektrikli Makine Sanayi 1.00 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 0.0 Ulaşım Araçları 1.00 0.2 -0.1 0.1 -0.2 0.1 -0.1 -0.2 Elektrik, Gaz , Su 1.00 0.2 0.0 0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.2 İnşaat 1.00 0.4 0.3 0.9 -0.4 -0.3 -0.9 2.4 Ulaştırma ve Haberleşme 1.00 0.3 0.0 0.2 -0.3 0.0 -0.2 -0.2 Hizmetler 1.00 0.3 0.0 0.3 -0.3 0.0 -0.3 0.2

127

Tablo 29: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Katma Değer Fiyatları Üzerine Etkileri PVA Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 0.420 0.5 0.0 0.5 0.7 0.0 -0.2 0.0 Madencilik 0.800 0.2 -0.1 0.1 1.0 0.0 -0.2 0.7 Gıda Sanayi 0.240 0.4 0.0 0.4 0.0 0.0 0.0 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 0.370 0.5 0.0 0.3 0.3 0.0 -0.3 0.0 Tekstil Ürünleri Sanayi 0.480 0.4 0.0 0.4 1.7 0.2 -0.2 -0.4 Deri Ürünleri Sanayi 0.210 0.5 0.0 0.5 1.0 0.0 -0.5 0.5 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 0.190 0.5 0.0 0.5 4.7 0.0 0.0 0.5 Kağıt ve Basım Sanayi 0.380 0.3 0.0 0.3 1.6 0.0 -0.3 -0.5 Petrol Ürünleri Sanayi 0.270 0.4 -0.4 0.0 0.4 0.0 -0.4 -1.1 Kimya Ürünleri Sanayi 0.410 0.2 0.0 0.2 0.2 0.0 -0.2 -0.5 Lastik ve Plastik Sanayi 0.330 0.3 0.0 0.3 0.6 0.0 -0.3 -0.6 Metal Olmayan Mineral Ürünler 0.590 0.3 -0.2 0.2 0.0 0.2 -0.2 -0.7 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 0.390 0.3 0.0 0.3 -0.3 0.0 -0.3 -0.5 Metal Eşya Sanayi 0.330 0.3 0.0 0.3 1.8 0.0 -0.3 0.0 Elektriksiz Makine Sanayi 0.410 0.2 0.0 0.2 0.2 0.0 -0.5 0.0 Elektrikli Makine Sanayi 0.390 0.3 0.0 0.3 1.3 0.0 -0.3 0.0 Ulaşım Araçları 0.480 0.2 -0.2 0.2 0.0 0.0 -0.2 -0.6 Elektrik, Gaz , Su 0.590 0.3 0.0 0.3 -0,3 0.2 -0.2 -0.3 İnşaat 0.300 0.6 0.3 1.0 2.3 -0.3 -0.6 2.6 Ulaştırma ve Haberleşme 0.510 0.2 -0.2 0.2 1.2 0.0 -0.4 -0.2 Hizmetler 0.700 0.3 0.0 0.3 0.3 -0.1 -0.4 0.3

128

Tablo 30: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İhracat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri

PE/PD Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Madencilik 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.4 Gıda Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 0.2 Tekstil Ürünleri Sanayi 1.00 -0.3 0.1 -0.2 0.3 -0.1 0.2 0.7 Deri Ürünleri Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Kağıt ve Basım Sanayi 1.00 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.2 Petrol Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.3 Kimya Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.2 Lastik ve Plastik Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.3 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1.00 -0.2 0.1 -0.1 0.2 -0.1 0.1 0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.3 Metal Eşya Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Elektriksiz Makine Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.1 Elektrikli Makine Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 0.0 Ulaşım Araçları 1.00 -0.2 0.1 -0.1 0.2 -0.1 0.1 0.4 Elektrik, Gaz , Su 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.2 İnşaat 1.00 -0.4 -0.3 -0.9 0.4 0.3 0.9 -2.3 Ulaştırma ve Haberleşme 1.00 -0.3 0.0 -0.2 0.3 0.0 0.2 0.2 Hizmetler 1.00 -0.3 0.0 -0.3 0.3 0.0 0.3 -0.2

129

Tablo 31: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İthalat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri

PM/PD Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 Tarım 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Madencilik 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.4 Gıda Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 0.2 Tekstil Ürünleri Sanayi 1.00 -0.3 0.1 -0.2 0.3 -0.1 0.2 0.7 Deri Ürünleri Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1.00 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 Kağıt ve Basım Sanayi 1.00 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.2 Petrol Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.3 Kimya Ürünleri Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.2 Lastik ve Plastik Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.3 Metal Olmayan Mineral Ürünler 1.00 -0.2 0.1 -0.1 0.2 -0.1 0.1 0.5 Metal, Demir ve Çelik Sanayi 1.00 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.3 Metal Eşya Sanayi 1.00 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 Elektriksiz Makine Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.1 Elektrikli Makine Sanayi 1.00 -0.2 0.0 -0.2 0.2 0.0 0.2 0.0 Ulaşım Araçları 1.00 -0.2 0.1 -0.1 0.2 -0.1 0.1 0.4 Elektrik, Gaz , Su 1.00 -0.2 0.0 -0.1 0.2 0.0 0.1 0.2 İnşaat 1.00 -0.4 -0.3 -0.9 0.4 0.3 0.9 -2.3 Ulaştırma ve Haberleşme 1.00 -0.3 0.0 -0.2 0.3 0.0 0.2 0.2 Hizmetler 1.00 -0.3 0.0 -0.3 0.3 0.0 0.3 -0.2

130

SONUÇ

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları uygulamaları ülkeler arasında farklılık

arz etmektedir. Diğer yandan farklı ülkelerin karşı karşıya kaldıkları iktisadi şoklar ve bu

şoklara bağlı çözüm arayışları, uygulanan politikadan elde edilen sonuçların değişiklik

göstermesine neden olabilmektedir. Kamu açıklarını artırılmasına veya azaltılmasına ilişkin

maliye politikaları kuramsal iktisadi öğreti arasında da farklılık göstermektedir.

Çalışmamızın sınırları çerçevesinde kamu açıklarına ilişkin daraltıcı ve genişleyici

maliye politikalarının makro iktisadi dengeler ve reel sektör üzerindeki etkileri ve bu

bağlamda kuramsal iktisadi öğreti ile tutarlılığı değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Hesaplanabilir genel denge modelleri iktisadi tahminlerde bulunan model olma

özelliğinden çok politika senaryolarına değişkenlerin sayısal değerlerindeki değişimin yönü

ile ilgilenmektedirler. Türkiye ekonomisi için 21 sektörün incelendiği hesaplanabilir genel

denge modeli kapsamında kamu açıklarına ilişkin yedi farklı politika senaryosu arasında

değerlendirme yapılmıştır. Bu amaçla 1998 yılı için Türkiye İstatistik Kurumunun

hazırladığı input-output tablosu, ödemeler dengesi, kamu kesimi ve milli gelir hesapları,

SHM matrisinin oluşturulması amacıyla kullanılan veri kaynaklarıdır.

Birinci bölümde yer alan politika senaryoları genişleyeci maliye politikası

uygulamalarının makro iktisadi ve sektörel etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla

oluşturulurken, politika senaryolarının ikinci bölümünde sıkı maliye politikalarının etkileri

değerlendirilmeye çalışılmıştır. Politika senaryolarından sonucusu IMF’in, kamu açıklarına

ilişkin birincil bütçe fazlası değerinin, GSYİH’ya olan oranının % 6,5 düzeyinde

tutulmasının yaratacağı iktisadi etkilerin değerlendirilmesini içermektedir.

Satış ve kurumlar vergisi oranlarının düşürüldüğü, kamu transfer harcamalarının

artırılarak genişleyici maliye politikası uygulamaların söz konusu olduğu politika

senaryolarının GSYİH değeri üzerinde hissedilir düzeyde etkisinin olduğunu söylemek

mümkün değildir. Genişleyici maliye politikalarının GSYİH değeri üzerinde oluşturacağı

131

beklenen olumlu etki gerçekleşmemektedir. Azalan üretime bağlı olarak vergilendirilebilir

kapasite üzerinde baskı oluştuğu söylenebilir. Diğer yandan üretim kapasitesi

artmadığından ihracat düzeyininde artırılması mümkün olamamaktadır.

Kamu transferlerinin büyük bir kısmını iç borç faiz ödemeleri oluşturduğundan

hanehalkı harcanabilir gelir düzeyi yükselmekte ve bu gelişmeye bağlı olarak vergi gelirleri

dolaylı olarak artış yönünde etkilenmektedir.

Senaryo 1C’ye bağlı düşen vergi oranları ve artan kamu transfer harcamaları

sonucunda birincil denge değerinde ki iyileşme dikkat çekicidir. Azalan satış ve kurumlar

vergisi gelirlerinin, kamu transfer harcamalarında ki artış ile birlikte kamu açıklarını

artırması beklenmektedir. Dolayısıyla kamu açıklarındaki artışa bağlı olarak birincil denge

değerinde bir artış beklenmektedir. Birincil denge, ekonomide yalnızca maliye politikasının

etkilerinin değerlendirilmesi bakımından önem arz etmektedir. Birincil denge değeri para

politikası değişkeni olan faiz oranında gerçekleşen değişimlerin etkisini içermemektedir.

Kamu transfer harcamalarındaki artış birincil denge değerinin azalmasına neden olurken,

kamu transferlerindek düşüşe bağlı iç borç faiz ödemelerinde ki azalmayla birlikte faiz

oranlarında da azalma olacağı düşünülmektedir.

Birinci bölümde uygulanan senaryolara bağlı olarak dış kaynak Senaryo 1A dışında

kalan her iki senaryo da miktarında artış gözlenmektedir. Dış kaynaklardaki artış iç borç

faiz ödemelerini kapsayan kamu transferlerindeki artış ile ilişkilendirilmektedir. Artan iç

borç faiz ödemeleri, faiz oranlarına artış yönünde ivme kazandırmakta ve böylelikle dış

kaynakların ülke ekonomisine girişini sağlanmaktadır. Diğer yandan artan kamu

transferleri, kamu tasarrufu ve kamu yatırım kapasitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bir diğer ilginç bulgu, Türkiye ekonomisinde genişleyici maliye politikasına bağlı,

özel tasarrufların özel yatırımlara dönüşmediğidir. Daha önce yabancı sermaye

miktarındaki azalmadan da gözlemlendiği üzere gerek yurt içi yatırımlar gerekse yabancı

tasarruflara dayalı yurt dışı kaynaklı yatırımlar spekülatif yatırım araçlarına yönlendiği

düşünülmektedir.

132

Genişleyici maliye politikasına bağlı olarak yabancı sermaye miktarında

gözlemlenen artış TL’nin değer kazanmasına neden olacağından ihracatın azalmasına

neden olmaktadır. Böylelikle, dış ticaret dengesi üzerinde olumlu etki sağlanamamıştır.

Diğer yandan, GSYİH düzeyinde yaşanan olumsuzluk ihracat kapasitesini de

etkilemektedir.

Satış ve kurumlar vergisi oranlarının artırıldığı, kamu transfer harcamalarının

azaltıldığı ikinci kısım politika senaryoları kamu transfer harcamalarındaki azalma ile iç

borç faizleri üzerinde düşüş etkisi yaratabilmektedir.

Vergi oranları artırıldığında dış kaynak düzeyinde gerçekleşen artışa rağmen

ekonomide beklenen etki oluşamamaktadır. Yabancı sermaye düzeyindeki artışa rağmen

özel yatırım kararlarynda artışın olmaması ülkeye gelen kaynağın kısa süreli ve spekülatif

özellikli olma ihtimalini güçlendirmektedir. Dış kaynağın arttığı durumda dış ticaret açığı

beklenenin tersine bir iyileşme göstermektedir. Ekonomide gözlenen daralmaya bağlıu

olarak üretim kapasitesi yaratılamadığı gibi harcanabilir gelir seviyesinde de azalma

gözlenmektedir. Aynı zamanda düşük gelir seviyesi ithalatın azalmasında da etken

olabilmektedir. Yatırım kapasitesinde yaşanan daralma ile birlikte ara malı girdi ithal eden

sektörlerin azalan talebi, ithalat talebi üzerinde olumsuz etki doğurabilmektedir.

Faiz oranlarındaki düşüş uluslararası sermaye piyasalarında rekabet edebilirliğimizi

artırırken yabancı tasarrufların ülke ekonomisinden çıkmasına neden olmaktadır. Dış

kaynaklardaki azalmaya bağlı olarak TL’nin değer kaybedeceği düşünülmektedir.

Böylelikle ithalat miktarı azalacak ihracat miktarı artacaktır. Dış ticaret dengesi bu

durumdan olumlu yönde etkilenmektedir.

IMF’in önerdiği % 6.5 faiz dışı fazla hedefi politika senaryosu bulgularına göre

GSYİH değerinde bir artış gözlenememektedir. Artan kamu transferlerinin borçlanmaya

neden olabileceği, faiz oranlarının yükselebileceği ve dış kaynak düzeyinde artış

yaşanacağı söylenebilir. Yabancı sermaye girişlerine bağlı olarak ithalat artarken, ihracat

133

düzeyinde sınırlı bir artış söz konusu olabilmekte ve dış ticaret dengesi olumsuz yönde

etkilenmektedir. Diğer yandan, özel tüketim taleplerindeki artış ile birlikte özel

yatımlardaki sınırlı artış Türkiye ekonomisi için uzun dönemli büyüme patikası

düşünüldüğünde dikkat çekici bir özelliğe sahiptir.

IMF programlarına ilişkin değerlendirmelere göre makro ekonomik maliyetlere

karşın dış ticaret dengesizliğinin üstesinden gelinebileceği vurgulanmaktadır. Ancak model

sonucu Türkiye ekonomisi açısından bu sonucu destekler nitelikte değildir. Kamu birincil

denge değerinde yaklaşık % 3.5 iyileşme söz konusuyken ödemeler dengesi % 7.9

kötüleşmektedir. Bu da ödemeler dengesi açığı ile kamu açığı arasında bir değiş tokuş

ilişkisi olduğunu göstermektedir.

Kamu açıkları ve dış ticaret açıkları Türkiye ekonomisinin karşı karşıya kaldığı iki

önemli dengesizliktir. Türkiye ekonomisinde bu iki açık söz konusu olduğu sürece makro

iktisadi ve sektörel anlamda ciddi sorunların yaşanabileceği beklenmektedir.

Politika senaryolarının dış ticaret dengeleri üzerindeki etkileri genel olarak

değerlendirildiğinde genişleyici maliye politikaları uygulamalarının dış ticareti bozucu

yönde, sıkı maliye politikalarının ise dış ticareti iyileştirici yönde sonuçlar doğurduğu

gözlenmektedir.

Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları senaryo uygulamaları sonucunda sonucu

büyüme, refah düzeyi, dış ticaret ve birincil kamu dengesi değerleri arasında ki iyileştirme

bir tercih sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sıkı maliye politikası uygulamaları dış ticaret dengesi, GSYİH ve kamu birincil

denge değeri üzerinde olumlu etki yaratırken, iktisadi refah düzeyi üzerinde benzer etkinin

söz konusu olmadığı gözlemlenmektedir.

134

Genişleyici maliye politikası uygulamaları dış ticaret dengesi, GSYİH ve kamu

birincil denge değerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu gözlemlenirken, beklenenin tam

tersine iktisadi refah düzeyinde olumlu etki yaratamadığı gözlemlenmektedir.

IMF güdümlü maliye politikası hane halkı refahı üzerinde olumlu etki yarattığı

gözlenirken, iktisadi refah düzeyi üzerinde aynı etkiyi yaratmadığı gözlenmiştir. Diğer

yandan özel yatırım kararları üzerindeki etkisi politikanın uzun dönemli uygulanabilirliği

üzerine kuşku uyandırmaktadır.

Türkiye ekonomisi için değerlendirilmeye çalışılan model reel sektöre yönelik statik

yapıda HGD modeli olma özelliği taşımaktadır. Finansal piyasalara ve bu piyasalara ait

politika değişkenleri Walrasyan genel denge yapısı içinde yer almamaktadır.

Modelin dinamik bir yapıya sahip, uzun dönemli değişimleri ve finansal kesimi

içerecek şekilde düzenlenmesi çalışmaya daha ileri düzeyde getirilebilecek beklenen

katkılardır.

135

KAYNAKÇA

Aglietta, Michel (2001), “Financial Instability and Monetary Regulation”, The Saint-Gobain Center for Economic Research 3rd Conference, Paris, November 8-9

Ahking, Francis W. ve S. M. Miller (1985), “ The Relationship Between Government

Deficits, Money Growth and Inflation”, The Journal of Macroeconomics, Fall,Vol.7 No.4 pp.447-467

Akbostancı, Elif ve G. İ. Tunç (2001), “Turkish Twin Deficits: An Error Correction Model of Trade Balance”, Middle East Technical University, Economic Research Center Working Papers in Economics 01/06 www.econ.metu.edu.tr/erc/2001series/0106.pdf Ziyaret Tarihi : Eylül 2003

Akçay, Cevdet, C.E. Alper ve S. Özmucur (1996), “Budget Deficit, Monet Supply and Inflation Evidence From Low and High Frequency Data for Turkey”, Bogaziçi University Department of Economics Research Papers, SBE 96-12, İstanbul

Akçay, Cevdet, C.E. Alper ve S. Özmucur (2001), “Budget Deficit, Inflation and Debt Sustainability, Evidence From Turkey (1970-2000)”, Bogaziçi University Institute For Social Sciences Working Paper Series ISS/EC 2001-12, İstanbul

Allen, Hitchin Herts (1998), “Social Accounting Matrix”, United Kingdom (May 6-8, 1998) Chapter 12

Allen, Hitchin Herts (2001), “Income Accounts and Social Accounting Matrix”, Income

Accounts and Social Accounting Matrix Course On National Accounts,(April 17-20, 2001) Chapter 6

Al-Saji, Amer K. (1993), “Government Budget Deficits, Nominal and Ex-ante Real Long

Term Interest Rates in the U.K 1960-1990-2”, Atlantic Economic Journal Vol.21 pp : 71-77

Arndt, Channing, A. Cruz, H. T. Jense, S. Robinson, F. Tarp (1998), “ Social Accounting

Matrices For Mozambique 1994-1995”, TMD Discussion Paper No: 28 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A

Ataç, Beyhan (2002), Maliye Politikası, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları; No:118. Aydoğmuş, Osman (1999), Girdi-Çıktı Modellerine Giriş, Teori ve Uygulama, Gazi

Kitabevi, Ankara Ball, Laurence ve N. G. Mankiw (1995), “What Do Budget Deficits Do?”,

NBER Working Paper Series WP NO: 5263

136

Bandara, Joyatlleke S.,(1991), “Computable General Equilibrium Models For Development

Policy Analysis in LDCs”, Journal of Economic Surveys Vol.5 No.1 sf. 3-69 Barro J. Robert (1974), “Are Government Bonds Net Wealth?”,

The Journal Of Political Economy, Volume 82 , Issue 6 pp. 1095- 1117 Barro J. Robert (1977), “Unanticipated Money Growth and Unemployment in the United States”, The American Economic Review Vol.67 No.2 pp.101-115 Barro J. Robert (1978), “Unanticipated Money, Output and the Price Level in the United

States” , The Journal of Political Economy Vol.86 No.4 pp.549-580 Barro J. Robert (1988), “The Ricardian Approach to Budget Deficit”,

NBER Working Paper Series wp:2685 s.1-38

Barro J. Robert (1989), “On the Determination of the Public Debt”, Journal of Political Economy Vol.87 pp.240-271

Barro J. Robert (1990), “Government Spending in a Simple Model of Endogeneous

Growth”, The Journal of Political Economy Vol.98 No.5 Part 2: A Conference Of the Instıtute for the Study of Free Enterprise Systems

Barro J. Robert (1991), “Economic Growth in A Cross Section of Countries”, Quarterly

Journal of Economics , Vol.106, 407-444 Barro J. Robert ( 1996) , “Reflections on Ricardian Equivalence”,

NBER Working Paper Series wp:5502 Bassanini, Andrea, ve Rasmussen, J.H, Scarpetta S.(1999), “The Economic Effects of

Employment–Conditional Income Support Schemes For The Low-Paid: An Illustration From a CGE Model Applied to Four OECD Countries”, OECD Economics Department Working Paper N0. 224

Bernheim, B.Douglas (1987), “Ricardian Equivalence : An Evaluation of Theory and

Evidence”, NBER Working Paper Series No : 2330 Bernheim, B.Douglas (1989), “A Neoclassical Perspective on Budget Deficits”,

The Journal Economic Perpectives, Vol.3 No.2 pp.55-72 Blejer, Mario I. and A.Cheasty (1991), “The Measurement Of Fiscal Deficits: Analitical and Methodological Issues”, Journal Of Economic Literature, Vol.29, No.4 ss.1644-1678 Bisignano, J ve Kevin D. Hoover (1982), “Monetary and Fiscal Impacts on Exchange

Rates”, Economic Review, Federal Reserve Bank of San Francisco, 1-83

137

Borges, Antonio M. (1986), “Applied General Equilibrium Models: An Assessment of Their Usefulness For Policy Analysis”, OECD Economic Studies No:7 http://www.oecd.org/dataoecd/52/32/35567467.pdf Ziyaret Tarihi: 4 Haziran 2004

Bose, Niloy, M.E. Haque ve D.R. Osborn (2003), “Public Expenditure and Economic

Growth: A Disaggregated Analysis for Developing Countries School of Economic Studies”, University of Manchester M13 9PL UK Department of Economics, University of Wisconsin , USA

Böhringer, Christoph, Thomas F. Rutherford ve Wofgang Wiegard (2003), “Computable

General Equilibrium Analysis, Opening a Black Box” ZEW Zentrum Für Europaische Wirtschaftsforschung GmbH Centre For European Economic Research ,Discussion Paper No . 03-56 http://bibserv7.bib.uni_mannheim.de/madoc/voltexte/2004/363/pdf/dp0356.pdf Ziyaret Tarihi: 6 Mayıs 2004

Brooke, Anthony, David Kendrick (1998), GAMS: A User’s Guide, GAMS Development

Corporation, Washington Buchanan, James M.( 1976) , “Barro on the Ricardian Equivalence Theorem”,

The Journal Of Political Economy LXXXIV no.2 pp.337-342 Buchanan, James M. (1986), “The Economic Consequences of Deficit”, Journal of Public

Finance and Public Choice, Çeviri : Mustafa Ali Sarılı “Bütçe Açıklarının Ekonomik Sonuçları” http://www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/maliye-genel/diger-yazilar/sarili-buchanan-butce-aciklari.pdf

Bulut, Cihan (2002), Kamu Açıkları, Enflasyon, Faiz Oranı ve Döviz Kuru İlişkileri, Der Yayınevi , İstanbul

Bulutay, Tuncay (1979), Genel Denge Kuramı, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:434

Byron, B.P (1978), “The Estimation Of Social Accounting Matrices”, Journal of Royal and

Statistical Society , Series A, (General) Vol. 141 No.3 pp.359- 367 Byron (1996), “Diognastic Testing and Sensivity Analysis in the Construction of Social

Accounting Matrices”, Journal of Royal and Statistical Society, Series A, (Statistics in Society ) Vol . 159 No.1 pp.133- 148

Canzoneri B.M, R. E. Cumby and B. T. Diba (2001), “Is the Price Level Determined by

Needs of Fiscal Solvency?” The American Economic Review Vol.91 No.5 pp.1221-1238

Capros, Pantelis (1993), “The Role of Market Regimes in Reducing Public Deficit: A

Computable General Equilibrium Modelling Analysis for Greece”, www.e3mlab.ntua.gr/%5Cpapers%5Cdrakatos.pdf Ziyaret Tarihi 20 Ekim 2004

138

Capros, Pantelis ve Karadeloglou, P., (1993), “Structural Adjustment and Public Deficit:

A Computable General Equilibrium Modelling Analysis for Greece”, www.e3mlab.ntua.gr/%5Cpapers%5CMeulders1.pdf

Cata–Hernondez Ernesto (2004), “Investment, Growth and Budget Deficit Ceilings : A

Review of the Issues”, http://www.g24.org/ehc0904.pdf Catao Luis ve MarcoTerrones (2001), “Fiscal Deficits and Inflation : A new Look at the

Emerging Market Evidence”, IMF Working Paper Series WP/01/074 Catao Luis ve MarcoTerrones (2005), “Fiscal Deficits and Inflation”,

Journal of Monetary Economics 52, 529-554

Cebula , R .(1988), “Federal Government Budget Deficits and Interest Rates : A Brief Note”, Southern Economic Journal Vol :55 No:1 pp:206-210

Cebula , R (1991), “A note on Federal Budget Deficits and the Term Structure of Real

Interest Rates in the United States”, Sothern Economic Journal 1991 pp:1170-1173

Cebula , R (2000), “Impact of Budget Deficits on Ex Post Real Long Term Interest Rates”,

Applied Economic Letters , Vol 7 Issue 3 pp:177-179

Chemingui, Mohamed Abdelbasset and Hans Lofgren (2004), “Tax Policy Reform in Saudi Arabia : A General Equilibrium Analysis”, http://www.erf.org.eg/11conf_Lebanon/Macro/Chemingiui&Hans.pdf

Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004

Chiang C.A. (1992), Elements of Dynamic Optimization, McGraw- Hill Inc., New York Chulu, Osten and P. Wobst (2001), “A 1998 Social Accounting Matrix For Malawi”, TMD

Discussion Paper No: 69 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A

Chung–Li , Jennifer (2002), “ A Social Accounting Matrix ( SAM ) for Thailand”, TMD

Discussion Paper No: 95 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A

Click, Reid W. (1998), “Seignorage in a Cross-Section Countries”,

Journal of Money, Credit and Banking Vol:30 No.2 pp.154-171

Conrad, Klaus (2002), “Computable General Equilibrium Models in Environmental and Resource Economics”, The Inernational Year Book of Environmental and Resource Economics Hrsg: T.Tietenberg and H. Folmer

www.iioa.org/pdf/14th%20conf/ConradLongVersion.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004

139

Corkburn, John ( 2001), “Trade Liberalisation and Poverty in Nepal A Computable

General Equilibrium Micro Simulation Analysis”, http://ideas.repec.org/p/wpa/wuwpdc/0409012.html Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004

Çavuşoğlu, A.Tarkan (2003), “The Endogenous Money Growth :An Outcome of High

Budget Deficits in Turkey”, H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, s.111-127

Çepni, Elif (2005), Ekonomik Göstergeler ve İstatistikler Rehberi, Seçkin Yayıncılık, Ankara

Çelebi, Kudret (1998), General Equilibrium Analysis of Tax Policy Issues: The Case Of

Turkey, A Thesis Submitted To The Graduate School Of Social Sciences Of The Middle East Technical University, September

De Melo, Jaime A.P. (1977), “Distortions in the Factor Market : Some General Equilibrium

Estimates”, The Review of Economics and Statistics , Vol. 59, No.4 pp.398-405 De Santis, Roberto A.(2000), “Optimal Export Taxes, Welfare, Industry Concentration, and

Firm Size: A General Equilibrium Analysis”, Review of International Economics, 8(2),319-335

Declauwe, Bernard and Andre Martens (1988), “CGE Modeling and Developing

Economies: A Concise Empirical Survey of 73 Applications to 26 Countries”, Journal of Policy Modeling ,10 (4) : 529-568

Declauwe, Bernard,Andre Patry ve Luc Savard (1998), “Income, Distribution, Poverty

Measures and Trade Shocks: A Computable General Equilibrium Model of a Archetype Developing Country”, Cahier de Recherche 9812 Department d’economique Universite Laval Caheir de recherché 98-12 http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/cahier/9814.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004

Declauwe, Bernard, Jean –Chiristophe Dumont ve Luc Savard (1999), “Measuring Poverty

and Inequality in a Computable General Equilibrium Model” Cahier de recherché du CREFA n 99-20 Universite Laval http://www.ecn.ulaval.ca/w3/recherche/cahiers/1999/9926.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004

Derviş, Kemal., J. De Melo ve S. Robinson (1982), General Equlibrium Models For Development Policy , Cambridge : Cambridge University Press

Devarajan, Shantayanan ve Nancy C. Benjamin (1985), “Oil Revenues and Economic

Policy in Cameroon, Results from Computable General Equilibrium Model ”, World Bank Staff Working Papers Number 745

140

Devarajan ,Shantayanan ve Rodrik D. (1989), “ Pro- Competitive Effects of Trade Reform: Results From A CGE model of Cameroon”, NBER Working Paper Series No:3176 hhtp:// www.nber.org/papers/ w3176

Devarajan, Shantayanan (1999), “From Stylized to Applied Models: Building Multisector

CGE Models for Policy Analysis”, North American Journal of Economics and Finance 10,5-38

Dejavaran, Shantayanan (2002), “The Influence of Computable General Equlibrium

Models on Policy”, Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute (IFPRI) TMD Discussion Paper No:98

Devereux, Michael B. (1995), “Anticipated Budget Deficits and The Real Exchange Rate”,

The Canadian Journal of Economics, Vol.28 Special Issue Essays in International Economics in Honour of Douglas Purvis (November) pp.207-220

Devereux, Michael B. ve D. R.F Love (1995), “ The Dynamics Effects of Government

Spending Policies in a Two Sector Endogenous Growth Model”, Journal of Money, Credit and Banking Vol.27 No.1 pp.232-256

Dewald, William G. (1982), “Disentangling Monetary and Fiscal Policy”,

Federal Reserve Bank Of San Fransisco Economic Review Fiscal Policy: Influence on Money, Saving and Exchange Rates Winter 1982 Diamond, A.Peter (1965), “National Debt in a NeoClassical Growth Model”,

The American Economic Review Vol.55 No.5 pp.1126-1150

Domenech, Rafael, D.Taguas ve J.Varela (1997), “The Effects of Budget Deficits on National Saving in the OECD”, http://iei.uv.es/~rdomenec/saving.pdf

Dornbusch, Rudiger ve Stanley Fisher (1998), MakroEkonomi, McGraw Hill Akademi

Yayıncılık Çev:Erhan Yıldırım, Refia Yıldırım, Mahir Fisunoğlu Egeli, Haluk (2002), “Mali Açıkların Ölçümüne Yönelik Bazı Gözlemler ve Bu konuda

Geliştirilmiş Alternatif Açık Ölçümleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt.4, Sayı .2, ss.29-40

Eker, Aytaç, A.Altay ve M. Sakal (1997), Maliye Politikası Teori , İlkeler ve Yöntemler 2. Baskı İzmir Elmendorf W. Douglas (1996),“The Effects of Deficit Reduction Laws on Real Interest

Rates”, http://www.federalreserve.gov/pubs/feds/1996/199644/199644abs.html Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Enders, Walter ve B.S. Lee (1990), “Current Account and Budget Deficits: Twins or

Distant Cousins?, The Review of Economics and Statistics. Vol.72 No.3 pp.373-381

141

Engen, Eric M. ve Jonathan Skinner (1992), “Fiscal Policies and Economic Growth”,

NBER Working Paper Series, WP No :4223 Evans, Paul (1985), “Do Large Budget Deficits Produce High Interest Rates?”,

American Economic Review, Vol.75 No.1 pp.68-87 Evans, Paul (1987), “Interest Rates and Unexpected Future Budget Deficits in the United

States”, Journal Of Political Economy, Vol : 95 no:11 pp.34-58

Feldstein, Martin ve O. Eckstein (1970), “The Fundemantel Determinants of Interest Rate”, Review of Economics and Statistics, 52 November pp: 363- 375

Feldstein, Martin (1980), “Government Deficits and Aggregate Demand”, NBER

Working Paper Series 0435 http://www.nber.org/papers/w0435 Ziyaret Tarihi 26 Ekim 2004

Feldstein, Martin (1992), “The Budget and Trade Deficits Aren’t Really Twins”, NBER

Working Paper Series 3966, http://www.nber.org/papers/w3966 Ziyaret Tarihi 20Ekim 2004 Friedman, M.(1968), “The Role of Monetary Policy”, American Economic Review, Vol.58

1-17 Fontana, Marzia and Peter Wobst (2001), “A Gendered 1993- 94 Social Accounting Matrix

For Bangladesh”, TMD Discussion Paper No: 86 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington, U.S.A

Fountas, Stilianos ve Christopher Tsoukis (2000), “Twin Deficits, Real Interest Rates and

International Capital Mobility”, Working Paper No 49 www.economics.nuigalway.ie/downloads/papers/0049paper.pdf Ziyaret Tarihi Eylül 2004

Friedman, Milton (1968), “The Role of Monetary Policy”, The American Economic

Review, Vol.58, No.1, 1-17 Gale ,William G. ve P.Orzsag (2003), “The Economic Effects of Long Term Fiscal

Discipline”, The Urban Institute, Washington, Discussion Paper .8 Goulder H. Lawrence ve Lawrence Summers (1987), “Tax Policy, Asset Prices and

Growth: A General Equilibrium Analysis”, NBER Working Paper Series 2128 http://www.nber.org/papers/w2128

Gramlich, M,E., (1990), “Fiscal Indicators”, OECD Working Papers No 8 Department of

Economics and Statistics

142

Greenfield, C.C. (1985), “A Social Accounting Matrix For Botswana , 1974-75”, Social Accounting Matrices : A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 126-142

Hamburger, Michael J. ve B. Zwick (1981), “Deficits, Money and Inflation”,

Journal of Monetary Economics 7 , 141 Harrison G., T. Rutherford and D. Tarr (1997), “Economic Implication for Turkey of a

Customs Union with the European Union”, European Economic Review 41 pp.861-870

Hein, Scott E. (1981), “Deficits and Inflation”, Economic Review (63) March: 3-10 Federal

Reserve Bank of St. Louis Hwang, Won Joo (2003), “Macro Economic Policies and Structural Adjustment Under IMF

Stabilization Program in the Turkish Economy : A Computable General Equilibrium Analysis”, (Ph.D) Graduate School Of Social Sciences Of The Middle East Technical University, Ankara

Islam, Nazrul (1999), “Capital Mobility in CGE models: A Survey”, Emory University

Department of Economics Working Paper, Atlanta Iqbal, Zafar and Rizwana Sissiqui (2001), “Critical Review of Literature on Computable

General Equilibrium Models”, Pakistan Institute of Development Economics, MIMAP Technical Paper Series No.9

Kalulumia, Pene (2002), “Effects of Government Debt on Interest Rates : Evidence From

Causality Tests in Johansen – Type Models”, Cahiers De Recherche / Working Papers www.Usherbrooke.ca/economique/recherche/cahiers/2002/02_07_pk.pdf

Karadağ, Metin ve T. Westaway (1998), “ A SAM based Computable General Equilibrium

Model of The Turkish Economy”, Loughborough University, Department of Economics Research Paper, No:99/18

Karadağ, Metin ve T. Westaway (1999), “ The Impact on Consumer and Producer Prices

in Turkey of VAT Changes Designed to Meet EU Membership Criteria: A Computable General Equlibrium Approach”, Loughborough University, Department of Economics Research Paper

Kasa, Kenneth (1994), “Finite Horizons and the Twin Deficits”, Economic Review , Federal

Reserve Bank Of San Francisco Number 3 Kehoe, Timothy J. (1996), “Social Accounting Matrices and Applied General Equilibrium

Models”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Research Department Working Paper 563 pp. 1- 42

143

Kehoe, Timothy J. (2003), “An Evaluation of the Performance of Applied General Equilibrium Models of the Impact of NAFTA”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Research Department Staff Report 320

Keuning, J. Steven and W. A. De Ruijter (1988), “Guidelines to the Construction of A

Social Accounting Matrix”, Institute Of Social Studies and Tebodin Consuting Engineers, The Hague , http://www.roiw.org/1988/71.pdf Ziyaret Tarihi: 21 Eylül 2005

Keynes, J.Maynard (1936), The General Theory of Employment Interest And Money,

Macmillan St. Martin’s Press, Cambridge Khalid, A.N. AND Guan, T.W. (1999), “Causality tests of Budget and Current Account

Deficits Cross Country Comparisons”, Empirical Economics, Vol.24 No.3, 389-402 King, Benjamin (1985), Social Accounting Matrix A Basis For Planning, Edited By

Graham Pyatt & Jeffery Round The World Bank Washington D.C U.S.A King, Robert G. ve Sergio Rebelo (1990), “ Public Policy and Economic Growth

Developing Neo Classical Implications”, The Journal of Political Economy, Vol.98 No.5 Part.2

Koru,Ayça T. ve E.Özmen (2003), “Budget Deficits, Money Growth and Inflation”, Applied Economics, March, pp.1-16

Köse , Ahmet Haşim (1996) , “Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri: Bir

Hesaplanabilir Genel Denge Modeli Çalışması”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi

Köse, Ahmet Haşim ve E. Yeldan (1996), “Çok Sektörlü Hesaplanabilir Genel Denge

Modellerinin Veri Tabanı Üzerine Notlar: Türkiye 1990 Sosyal Hesaplar Matrisi”, ODTÜ Gelişme Dergisi Cilt 23 Sayı 1 sf: 58- 83

Kuştepeli, Yeşim Rabia (2003), “The Effect of Nominal Government Deficits on Economic

Growth”, Ege Academic Review Journal of Economic and Political Sciences,3 (1-2),s.47-58 www.deu.edu.tr/userweb/yesim.kustepeli/dosyalar/ege(tek)makale.pdf

Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Kuştepeli, Yeşim Rabia (2001) , “An Empirical Investigation of the Feldstein Chain For

Turkey”, Dokuz Eylül University Journal of Faculty of Business, 2(1), 99-108 http://www.deu.edu.tr/userweb/yesim.kustepeli/dosyalar/fakultedergisi.pdf

Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Kweka J.P ve O.Morrissey (1999), “Government Spending and Economic Growth :

Empirical Evidence From Tanzania (1965-1996)”, DSA Conference Institute for the Study of Free Enterprise Systems http://www.id21.org/society/7bjk1.htm Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2004

144

Laubach, Thomas (2003), “New Evidence on the Interest Rate Effects of Budget Deficits

and Debt”, Board of Governors of the Federal Reserve System

Legeida, Nina (2000), “Measurement Of The Fiscal Deficit in a Transition Economy, Case of Ukraine, 1995-1999”, http://eerc.kiev.ua/research/matheses/2000/Legeida_Nina/body.pdf Ziyaret Tarihi: 4 Kasım 2003

Lofgren, Hans, Harris, R.L, Robinson S., (2002), “A Computable General Equilibrium

(CGE) Model in GAMS”, The International Food Policy Research Institude http://www.ifpri.org/pubs/microcom/micro5.htm Ziyaret Tarihi: Mart 2005

McCarthy F. Desmond and Lance Taylor (1980), “Macro Food Policy Planning : A General

Equilibrium Model For Pakistan”, The Review of Economics and Statistics, Vol.62, No.1(Feb.,1980),pp.107-121

Mehra, Yash P. (1992) , “ Deficits and Long Term Interest Rates : An Empirical Note”,

Federal Reserve Bank of Richmond wp.92-2 http://www.rich.frb.org/pubs/working_papers/pdfs/wp92_2.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Aralık 2003

Metin , Kıvılcım (1995), “An Integtared Analysis of Turkish Inflation”, Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 57, 4 pp: 513-531

Metin , Kıvılcım (1998), “The Relationship Between Inflation and the Budget Deficit in

Turkey”, Journal of Business and Economic Statistics, Vol.16, No.4 pp.412-22 Miller, P. ( 1983), “Higher Deficits Policies Lead to Higher Inflation” , Quarterly Review ,

Federal Reserve Bank of Minneapolis,8-19 Miller, Stephen M. ve F. S. Russek (1993), “Fiscal Structures and Economic Growth :

International Evidence”, http://econwpa.wustl.edu:80/eps/mac/papers/9309/9309001.pdf Ziyaret Tarihi : 12Aralık 2003

Miller, S.M. ve Russek , F.S (1997), “Fiscal Structures and Economic Growth”, Economic Inquiry, Vol 35, 603-613 Mundell, R.A .(1963), “Capital Mobility and Stabilization Policy under Fixed and Flexible

Exchange Rates”, The Canadian Journal of Economics and Political Science Vol.29 No.4

Naqvi, Naveed (2003), “Is Public Capital More Productive Than Private Capital ? Macroeconomic Evidence From Pakistan 1965-2000”,

University Of Durham Working Papers in Economics and Finance No.03/03 http://www.dur.ac.uk/economics.wp/wp0303.pdf Ziyaret Tarihi : 17 Aralık 2003

145

Narapaladasingam (1985), “A Social Acoounting Matrix For Sri Lanka, 1970”, Social

Accounting Matrices: A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 99-107

Nielsen, Chantal Pohl (2002), “ Social Accounting Matrices For Vietnam 1996 and 1997”,

TMD Discussion Paper No: 86 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington, U.S.A

Niskanen, William A. (1988), “The Uneasy Relation Between the Budget and Trade

Deficits”, Cato Journal Vol.8 No.2, s. 507- 532 http://www.cato.org/pubs/journal/cj8n2/cj8n2_12.pdf Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2005

Normandin, Michel (1994), “Budget Deficit Persistence and The Twin Deficits

Hypothesis”, Research Center on Employment and Economic Fluctuations (RCEEF), www.economie.uqam.ca/CREEF/cahiers/cah31.pdf Ziyaret Tarihi : 13 Aralık 2003

O’Driscoll Gerald Jr. (1977), “The Ricardian Non Equivalence Theorem”,

The Journal Of Political Economy Vol.85 No.1 pp.207-210

O’Ryan Raul, Carlos J. de Miguel, Sebastian Miller, Mohan Munasinghe (2003), “General Equilibrium Analysis of Cross Effects in Social and Environmental Policies : Case Study of Chile”, http://ecomod.net/conferences/ecomod2003/ecomod2003-papers/Miller.pdf Ziyaret Tarihi : 16 Kasım 2004

Ölmezoğulları, Nalan , Başoğlu, Ufuk ve Parasız, İlker (1999), Genel Denge, 1. Baskı, Ezgi Yayınevi, Bursa Önder, İ., H. Kirmanoğlu (1994), “ Kamu Açıklarının Tanımlanması, Ölçümü ve Etkileri”,

X.Maliye Sempozyumu, s.33-60 Önder, İ., H. Kirmanoğlu , Y.Kartallı (1995), Kamu Açıkları ve Kamu Borçları – Teori ve

Türkiye Üzerine Bazı Gözlemler, Türk Harb İş Sendikası, Ankara Özatay, Fatih ( 1997), “Sustainability of Fiscal Deficits, Monetary Policy, and Inflation Stabilization: The Case for Turkey”, Journal of Policy Modelling (19) 6: 661- 681 Özhan, Gazi (1988) , “A Planning Model For Turkey Within a Social Accounting Matrix

Framework”, Yapı Kredi Economic Review Vol:2 Number :2-3 sf:25-52 Piontkivsky R., A.Bakun, M. Kryshko ve T. Sytnyk (2001) , “The Impact of Budget Deficit

on Inflation in Ukraine”, International Centre for Policy Studies Research Report, www.icps.com.ua /doc/bdi-eng.doc Ziyaret Tarihi : Kasım 2003

146

Prunera, M.Carme Riera (2000), “A Role For Deficit in Economic Growth”, 4Oth Congress of the European Regional Science Association http://www.ersa.org/ersaconfs/ersa00/pdf-ersa/pdf/335.pdf Ziyaret Tarihi:14 Mart 2004

Qiang, Ye (1999), “CGE Modeling and Australian Economics”, Economics Research

Centre Department of Economics The University of Western Australia http://www.ecom.uwa.edu.au/data/page/36742/Chapter1.YeQiang99.07.pdf Ziyaret Tarihi : 12 Aralık 2004

Robichaud,Veronique (2000), “Example of the RAS Technique”, http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/develop/MemoontheRAStechnique.pdf Ziyaret Tarihi :10 Mart 2004

Robinson, Sherman (1989), Multisectoral Models, Handbooks in Economics 9, Series

Editors, Kenneth, J. Arrow ve Michael D. Instriligator, Handbook of Development Economics Volume II, Edited By Hollis Chenery ve T.N.Srinivanan, Chapter 18, sf. 886-945

Robinson, Sherman., Antonio Yunez- Naude , Raul Hinojosa – Ojeda, Jeffrey D.Lewis,

Rutherford, Thomas F (1998), Economic Equilibrium Modelling with GAMS: An Introduction to GAMS/MCP and GAMS /MPSGE, University of Colorado Pres

Robinson, Sherman., Yunez –Naude, A., Hinojosa-Ojesa, R., Lewis, J.D, Devarajan,S.

(1999) , “ From Stylized to Applied Models: Building Multisector CGE Models for Policy Analysis” North American Journal of Economic and Finance 10 , pp.5-38

Robinson, Sherman ve El-Said, M., (2000),“GAMS Code For Estimating A Social

Acounting Matrix (SAM) Using Cross Entropy (CE) Methods”, International Food Policy Research Institute Trade and Macroeconomics Division International Food Policy Research Institute, TMD Discussion Paper No: 64

Robinson, Sherman (2003), “Macro Models and Multipliers: Leontief, Stone, Keynes, and

CGE Models”, http://www.ifpri.org/events/seminars/2003/20031014/robinson_thorbecke_EPIAM .pdf Ziyaret Tarihi :19 Şubat 2004 Roland-Holst, David ve Ferran Sancho (1995), “ Modeling Prices in a SAM Structure”, The

Review of Economics and Statistics, Vol.77 No. 2 , sf:-361-371 Rom, Rati (1986), “Government Size and Economic Growth: A new Framework and Some

Evidence from Cross-Section and Time Series Data”, The American Economic Review Vol.76 No.1 pp.191-203

Romer, David (2001), “Advanced Macro Economics”, Mc GrawHill, Second Edition, S.538 Rosen, Harvey S. (1998), Public Finance , McGraw-Hill Inc, Fifth Edition

147

Round, Jeffery (2003), “Social Accounting Matrices and SAM– Based Multiplier Analysis”

Chapter 14 http://132.203.59.36/NEW-PEP/Group/members_mpia/mpia-read/chapter14.pdf Ziyaret Tarihi :10 Mart 2004

Sadahiroa A., ve Shimasawab M., (2002), “The Computable Overlapping Generations

Model with an Endogenous Growth Mechanism”, Economic Modelling, 20 2002 1-24

Saleh, Ali Salman (2003), “The Budget Deficits and Economic Performance : A Survey”,

Economics Working Paper Series University of Wollongong 2003 WP 03-12 http://www.uow.edu.au/commerce/econ/wplist.html Ziyaret Tarihi : Ekim 2003

Salem, Haykel Hadj ,(1996), “The Macro Economic Social Accounting Matrix of Tunusia

in 1996”, http://ideas.repec.org/p/wpa/wuwpco/0410001.html Ziyaret Tarihi:17 Ekim 2004 Sargent, T and Wallace, N. (1981),“Some unpleasant Monetarist Arithmetic”, Quarterly

Review , Federal Reserve Bank of Minneapolis, No.5,1-18 Savaş, Fuat Vural (1998), İktisatın Tarihi, Avcıol Basım Yayım, İstanbul, 2. Baskı Sayan, Serdar (1994), “An analysis of the effects of Changes in Savings Rates Using

Noeclassical CGE Models: Lessons From Analytical Solutions to Simple Two- Sector Models With Endogenous Interest Rates”, Department of Economics Bilkent University , http://www.bilkent.edu.tr /~sayan

Sayan, Serdar (2002), “Dynamic Heckscher –Ohlin Results From a 2x2x2x2 Overlapping

Generations Model with Unequal Population Growth Rates”, Department of Economics Bilkent University Discussion Papers No. 02-01

Sayan, S. ve M.Mehdi Jelassi (2003), “Imlications of Unequal Rates of Population Growth

for Trade”, Department of Economics Bilkent University Discussion Papers No. 03-02

Seater, John J. (1993), “Ricardian Equivalence”, Journal Of Economic Literature 31 Issue

1 (March) pp.142-190

Shoven , John B. ve John Whalley (1972), “A General Equilibrium Calculation of The Effects of Differential Taxation of Income From Capital in the U.S”, Journal of Public Economics, 1, pp. 281-322.

Shoven , John B. ve John Whalley (1973), “General Equilibrium with Taxes: A Computational Procedure and an Existence Proof”, The Review of Economic Studies, Vol.40 , No.4, pp.475-489

148

Shoven , John B. ve John Whalley (1984), “Applied General Equilibrium Models of Taxation and International Trade: An Introduction and Survey”, Journal Of Economic Literature Vol:XXII pp.1007-1051

Shoven , John B. ve John Whalley (1992), Applying General Equilibrium, USA,

Cambridge University Press Soylu , Hakkı (2001), “Kamu Açıkları ve Türkiye Ekonomisindeki Etkileri”,

http://khı.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/2001-2 Ziyaret Tarihi: 14 Kasım 2003 Şimşek, Muammer (2003),“Kamu Harcamalarının Özel Yatırımlara Etkileri, 1970- 2001”,

Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 2. Tanzi, Vito, M.I. Blejer and M.O. Teijeiro (1987), “Inflation and The Measurement of

Fiscal Deficits”, IMF Working Papers WP/87/17 ss.1-31 Tarp, Finn, D.R. Holst, J.Rand, H.T.Jensen (2002), “Social Accounting Matrix For

Vietnam For The Year 2000: Documentation”, Central Institute For Economic Management (CIEM ) Nordic Institute of Asian Studies (NIAS)

Tarp, Finn, D.R. Holst, J.Rand, H.T.Jensen (2003), “Economic Structure and Development

in an Emergent Asian Economy: Evidence from a Social Accounting Matrix For Vietnam”, Journal Of Asian Economics 13 , pp.847-871

Tatom, John A., (1985), “Two Views of the Effects of Government Budget Deficits in the

1980s”, http://research.stlouisfed.org/publications/review/85/10/Budget_Oct1985.pdf Ziyaret Tarihi : 17 Ekim 2003

Telli, Çağatay, (2004), “Sosyal Hesaplar Matrisi Üretme Yöntemi ve Türkiye Uygulaması”,

Devlet Planlama Teşkilatı Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü, Planlama Uzmanlık Tezi, Ankara

Thomas, Marcelle and R.M. Bautista (1999), “A Social Accounting Matrix (SAM) For

Zimbabwe”, TMD Discussion Paper No: 36 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington ,U.S.A

Thorbecke, Erik (2001), “The Social Accounting Matrix: Deterministic or Stocastic

Concept?”, http://people.cornell.edu/pages/et17/ISS%20Paper1.pdf Ziyaret Tarihi :Kasım 2004 Voyvoda, Ebru (2003), “Altenatives in Debt Management: Investigation of Turkish Debt in

Overlapping Generation General Equilibrium Frame Work”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bilkent University, The Institute of Economics and Social Sciences of Bilkent University

149

Webster S.J (1985), “ A Social Accounting Matrix For Swaziland , 1971-1972”, Pyatt G., J.I Round , Social Accounting Matrices : A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 108-125

Wing, IAN Sue (2004), “Computable General Equilibrium Models and Their Use in

Economy – Wide Policy Analysis: Eveything You Ever Wanted to Know (But Were afraid to ask)” MIT Joint Program on the Science and Policy of Global Change, www.m.t.edu/globalchange/www/MITJPSGC_TechNote6.pdf Ziyaret Tarihi : 4 Mart 2005

Woodford, Michael (2001), “Fiscal Requirements for Price Stability”, Journal of Money,

Credit and Banking Vol. 33 No.3 , pp.669-728 Worbst, Peter(1998), “A Social Accounting Matrix (SAM) for Tanzania”,

http://www.ifpri.org/divs/tmd/dp/papers/tmdp30.pdf Ziyaret Tarihi : 16 Şubat 2004 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005 a), “A Macroeconomic General Equlibrium

Model For Turkey: Disinflation, Fiscal Austerity and Labor Markets”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf

Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2006 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005b), “ Turkish Macroeconomics under the IMF

Program Strangulation of the Twin Targets, Lopsided Growth and Persistent Fragilities”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2006

Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005c), “SPO’s Standard CGE Model: TURKCGE

Algebraic Equations”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf Ziyaret Tarihi: 10 Ocak 2006 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2006), “Modelling General Equlibrium for Socially

Responsible Macro Economics : Seeeking for the Alternative to Fight Jobless Growth in Turkey”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 33(2): 255-295

Yıldırım, Refia (1995), “Bütçe Açıklarının Faiz Oranı Üzerindeki Etkisi”, İstanbul

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:11-12-13 (Nisan-Temmuz-Ekim 1995)

150

EK 1

TABLO 32 – Kamu Kesimi Genel Dengesi (Toplam Kamu) 1998 (Cari Fiyatlarla Milyar TL) 1. VERGİLER 10.902.342 A. Vasıtasız 4.774.173 B. Vasıtalı 6.128.169 2. VERGİ DIŞI N. GELİRLER 676.171 3. FAKTÖR GELİRLERİ 2.687.241 4. SOSYAL FONLAR -1.253.672 5. (CARİ TRANSFERLER) -8.072.974 I. Kamu Harcanabilir Geliri 4.939.108 II. Cari Giderler -5.922.692 III. Kamu Tasarrufu -983.584 IV. Yatırımlar -3.638.333 A. Sabit Sermaye -3.359.435 B. Stok Değişmesi -278.898 V. Tasarruf-Yatırım Farkı -4.621.916 VI. Sermaye Transferleri 197.193 1. Servet vergileri 178.313 2. (Diğer Transferler) 213.261 3. (Kamuşal. ve S. Değer Art.) -194.381 VII. Kasa-Banka/Borçlanma 4.424.721 1. Kasa-Banka Değişimi -718.639 2. Dış Borçlanma (Net) -491.577 - Dış Borç Ödemesi -2.224.238 - Dış Borç Kullanımı 1.732.661 3. İç borç/ Alacak(Net) 6.227.119 4. Stok Değişim Fonu -592.182 VIII. Finansman Gereği 2 Borçlanma Gereği 5.016.903 KKBG/GSMH (Yüzde) 9,4 Kaynak :DPT

151

Tablo 33 – SGKlar ve Bazı Altkalemler 1998

(Cari Fiyatlarla Milyar TL)

SOSYAL GÜVENLİK TOPLAM PRİMLERİ 2.366.976 Bağ-kur 214.814 SSK 1.254.108 Emekli Sandığı 898.054 Sosyal Güv. Primleri 733.054 Ek Alacaklar 165.000 İşsizlik Sigortası 3.620.648 SOSYAL GÜV. KUR. HARCAMALARI 3.620.648 Bağ-kur 622.310 SSK 1.898.640 Emekli Sandığı 1.099.698 Işsizlik Sigortası DENGE -1.253.672 Çalışanlar Payı 838.271 SSK 524.105 Emekli Sandığı 314.166 Işsizlik Sigortası İşveren Payı 1.528.705 Bağ-kur 214.814 SSK 730.003 Emekli Sandığı 583.888 Işsizlik Sigortası Kaynak : Telli (2003. sf 33).

152

Tablo 34 : Dış Denge 1998 Milyar TL Dış Alemden Gelirler 15.330.303 Mal ve Hizmet İhracı 12.713.300 Hanehalkı Geliri 1.382.772 Firmalar Geliri 1.224.231 Dış Aleme Ödemeler 15.896.841 Mal ve Hizmet İthalatı 14.573.224 Firma Giderleri 627.996 Kamu Ödemeleri 695.621

Dış Tasarruf Girişleri (üstten gelen) 566.538 Dış Tasarruf Girişleri (alttan gelen) 566.538 Mal ve Hizmet İhracı 12.713.300 Mal ve Hizmet İthalatı 14.573.224 Net Faktör Gelirleri 1.293.386

Faiz Ödemeleri

1.254.171 Kamu Sektörü 626.175 Genel Hükümet 560.645 KİTler 65.530 Merkez Bankası 226.494 Özel Sektör 401.501 Milyon Dolar Faiz Ödemeleri 4.823 Kamu Sektörü 2.408 Genel Hükümet 2.156 KİTler 252 Merkez Bankası 871 Özel Sektör 1.544

Ortalama Döviz kuru = E (TL/dolar)

260.040 ER Faktörü = E/1000 260 Bilgi için İşçi Dövizleri (milyon $) 5.356 İşçi Dövizleri (milyon TL) 1.392.772 Karşılıksız Transferler (milyon$) 371 Karşılıksız Transferler (milyar TL) 96.475 Kamu Transferleri (milyon$) 159 Kamu Transferleri (milyar TL) 41.346 Özel Kesim Transferleri (Milyon $) 212 Özel Kesim Transferleri (Milyar TL) 55.128 Kar Transferleri (Milyon $) -328 Kar Transferleri (Milyar TL) -85.293 Kaynak : DPT, TÜİK,TCMB, Telli (2003)

153

Tablo 35 : Milli Gelir Hesapları 1998 (Cari Fiyatlarla Milyar TL) GSYİH (Harcama Y.) 53.522.970 G. Safi Sa. Serm .Ol. 12.839.212 Özel Sektör 9.636.188 Kamu Sektör 3.203.024 Toplam Stok değişimi -211.639 Özel Sektör -490.537 Kamu Sektör 278.898 Toplam Tüketim 42.755.321 Özel Sektör 36.122.555 Kamu Sektör 6.632.766 Mal ve Hizmet İhracı 12.713.300 Mal ve Hizmet İthalatı 14.573.224 İstatistiki Hata -1.298.025

GSYİH (Gelir Yöntemi) 52.224.946 Üretim ve İth. Vergileri 505.410 Sabit Sermaye Tüketimi 3.270.051 Ücretler 13.297.031 Sermaye Gelirleri 30.152.454 Bilgi :Üretim Teşvikleri 872.384 GSYİH (Harcama Y.) 52.224.945 Toplam Brüt Yatırım 12.613.366 Özel Sektör 9.253.931 Kamu Sektör 3.359.435 Toplam Stok değişimi -437.203 Özel Sektör -716.101 Kamu Sektör 278.898 Toplam Tüketim 41.908.706 Özel Sektör 35.976.014 Kamu Sektör 5.922.692 Mal ve Hizmet İhracı 12.713.300 Mal ve Hizmet İthalatı 14.573.224

GSYİH (Gelir Yöntemi) 52.224.946 Dolaylı Vergiler 6.128.169 Üretim Vergileri 2.729.242 Satış Vergileri 3.398.927 Katma Değer 46.096.777 Toplam Ücretler 18.113.329 Kayıtlı İşgücü 13.297.031 Kayıtdışı İşgücü 4.816.298 Sermaye Geliri 27.983.448 Kaynak : TÜİK, DPT.

154

Tablo 36 – Genel Denge Tablosu 1998 (Cari

Fiyatlarla Milyar TL) GSYİH 52.224.945 Net Faktör Gelirleri 1.293.386 GSMH 53.518.331 Dış Kaynak 566.538 GSMHG * 54.084.869 Toplam Talep 54.084.869 Özel Tüketim 35.986.014 Özel Tasarruf 12.593.209 Özel Yatırım 8.537.830 Kamu Tüketimi 5.922.692 Kamu Tasarrufu -983.584 Kamu Yatırımı 3.638.333 Kamu I-S 4.621.917 Özel S-I 4.055.379 * : Karşılıksız transferlerin sıfır olduğu varsayımı altında Gayri safi Milli Harcanabilir Gelir Kaynak : TÜİK, DPT ve TCMB verileri

155

Tablo 37: Gayri Safi Milli Hasıla 1998 (Cari Fiyatlarla Bin YTL)

TARIM 9.113.454 SANAYİ 11.970.299 Maden 563.270 İmalat 10.128.256 Enerji 1.278.773 İNŞAAT 3.124.593 TİCARET 10.404.501 Ulaştırma 7.102.826 Mali Müesseseler 328.526 Konut 1.761.711 Serbest Meslek ve Hizmet. 1.956.339 (-) İzafi Banka Hizmetleri 3.049.158 Sektörler Toplamı 45.665.092 Devlet Hiz. 4.915.736 Kar Amacı Olmayan Özel Hiz. Kur. 98.742 İthalat Vergisi 154.375 GSYİH (Alıcı fiy.) 52.224.945 Net Dış Al. Fak. Gel. 1.293.386 GSMH (Alıcı fiy.) 53.518.332 Kaynak : TÜİK, Yeni GSMH Serisi

156

Tablo 38:Konsolide Bütçe Dengesi 1998 Milyar TL HARCAMALAR 15.601.363 Cari 5.173.489 Personel 3.871.005 Diğer Cari 1.302.484 Yatırım (*) 1.002.148 Transfer 9.425.726 Faiz Ödemeleri 6.176.595 İç Faiz Ödemeleri 5.629.524 Dış Faiz Ödemeleri 547.081 KIT’lere Transfer 159.960 Vergi İadeleri 539.253 Sosyal Güvenlik 1.400.000 Diğer Transferler 1.149.918 GELİRLER 11.706.236 Genel Bütçe 1.159.312 Vergi Gelirleri 9.228.586 Gelir Üzerinden AI.V. 423.135 Servet Üzerinden AI.V. 72.684 Mal ve Hiz. Üzer. AI.V. 3.608.416 Dış Ticaret Vergileri 1.317.351 Vergi Dışı Normal Gel. 1.221.530 Özel Gelir ve Fonlar 1.139.196 Katma Bütçe 116.924 GELİR GİDER FARKI -3.985.127 Emanet ve Avans. Net Değişme -111.666 NAKIT AÇIĞI -4.006.793 BORÇ İDARESİ Dış Borçlanma (Net) -943.984 Kullanım 894.881 Ödeme 1.838.895 İç Borçlanma (Net) 4.604.300 Tahvil (Net) 1.311.144 Kullanım 2.821.204 Ödeme 1.510.060 Bono (Net) 3.293.156 Kullanım 9.173.673 Ödeme 5.880.517 Merkez bankası (Net) KOF Geri Dönüş Diğer 346.477 Kaynak : DPT, Maliye Bakanlığı(*) Yatırım İşçiliği personel harcamaları içinde yer almaktadır.

157

Tablo 39 : Toplam Vergi Yükü

1998 (1) Konsolide Bütçe 9.407.744 (2) Mahalli İdareler 1.409.693 (3) Fonlar 871.230 (4) Toplam (1+2+3) 11.688.667 (5) Sosyal Güvenlik Kurumları 2.366.976 (6) Toplam (4+5) 14.055.643 (7) Vergi İadeleri 539.253 (8) GSMH 53.518.332 Sos. Güv. K.Hariç Vergi Yükü (%) Vergi iadeleri düşülmüş 20,8 Vergi iadeleri düşülmemiş 21,8 Sos. Güv. K.dahil Vergi Yükü (%) Vergi iadeleri düşülmüş 25,3 Vergi iadeleri düşülmemiş 26,3 Kaynak : DPT (1) Geçici (2) Tahmin

158

Tablo 40:Ödemeler Dengesi 1998

(Milyon Dolar) A. CARİ İŞLEMLER DENGESİ 1.984 İhracat f.o.b. 30.662 Ithalat f.o.b. -44.926 Mal Dengesi -14.264 Hizmet Gelirleri 23.686 Hizmet Giderleri -10.180 Mal ve Hizmet Dengesi -758 Yatırım Gelirleri 2.481 Yatırım Giderleri -5.466 Mal, Hizmet ve Yatırım Geliri Dengesi -3.743 Cari Transferler 5.727 B. SERMAYE VE FİNANS HESABI -840 Yurtdışında Doğrudan Yatırım -367 Yurtiçinde Doğrudan Yatırım 940 Portföy Hesabı-Varlıklar -1.622 Portföy Hesabı-Yükümlülükler -5.089 Hisse Senetleri -518 Borç Senetleri -4.571 Diğer Yatırımlar-Varlıklar -1.464 Merkez Bankası -95 Genel Hükümet 0 Bankalar -942 Diğer Sektörler -427 Diğer Yatırımlar-Yükümlülükler 6.762 Merkez Bankası 571 Genel Hükümet -1.655 Bankalar 3.195 Diğer Sektörler 4.651

159

Tablo 40: Ödemeler Dengesi Devamı C. CARİ, SERMAYE VE FİNANSAL HESAPLAR 1.144 D. NET HATA VE NOKSAN -697 GENEL DENGE 447 E. REZERV VARLIKLAR -447 Resmi rezervler -216 Uluslararası Para Fonu Kredileri -231 Kaynak : TCMB

171

ÖZGEÇMİŞ

KİŞİSEL BİLGİLER ADI SOYADI : Melek AKDOĞAN GEDİK DOĞUM YERİ : ADANA DOĞUM TARİHİ : 10.03.1977 ADRES : Kurttepe Mah. 4.sok. No.5 Seyhan/ Adana TELEFON : 0 322 338 72 54 Dahili 213 E-POSTA : [email protected] EĞİTİM DURUMU Doktora :Çukurova Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı 2007 Yüksek Lisans :Hacettepe Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Ana Bilim Dalı . 2001 Lisans : Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü 1998 Lise : Adana Kurttepe Anadolu Lisesi 1994 İŞ TECRÜBESİ Araştırma Görevlisi Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü 2001- Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümü (35.md) 1999-2001 YABANCI DİL İngilizce ÜDS 80

BİLGİSAYAR BECERİSİ: Windows, Office Programları, Banxia Frontier ,

Lindo, Gams Paket Programı

TEZLER

Veri Zarflama Analizi Tekniği ile Sigorta Şirketlerinin Etkinlik Ölçümü: Türkiye Örneği ; Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2000, Ankara, Danışman: Prof. Dr. Selçuk CİNGİ

172

BİLİMSEL YAYINLAR Ulusal Bildiriler Algan, Neşe ve Akdoğan, Melek ,“Veri Zarflama Analizi (VZA) Tekniği Kullanılarak Karadeniz Bölgesinde Yer Alan İllerin Etkinlik Değerlendirmesi”, 11. Ulusal Bölge Bilimi / Bölge Planlama Kongresi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, 21-23 Ekim 2004, Trabzon Uluslar arası Bildiriler Akdoğan, Melek, “The Social Accounting Matrix of Turkey in 1998”, International Input-Output Association, 16th International Input Output Conference , İstanbul, 2-6 Temmuz 2007 Ulusal Hakemli Dergide Yayınlanmıs Makaleler Güneş, İsmail ve Melek Akdoğan Gedik(2007) “Büyükşehir Belediye Hizmetlerinin Göreli Etkinlik Analizi” Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi,Cilt16, Sayı 4 “Türk Sigorta Sektörü Ölçek Ekonomilerinin Değerlendirilmesi: : Co Integrasyon Analizi”, (Akdoğan, Melek ve Yücel Fatih ), Sosyo Ekonomi Dergisi, Ocak 2003 Ödüller Akdoğan, Melek G, ve K.Tüm “Yabancı Yatırımların Ülke Ekonomisine Kazandırılması Göreli Etkinlik Değerlendirmesi: Veri Zarflama Analizi Uygulaması”, YASED Uluslararası Yatırımcılar Derneği, İnceleme Yarışması VII (Mansiyon) Çeviriler “Yarının Girişimcilerinin Eğitimi”, by Allan Gibb, Economic Reform Today,1998/4 p.32-38 Liberal Düşünce Dergisi 2000/5-18 ss.32-39) “Küresel Ekonomide Büyüme”, by John Sullivan, Center for International Private Enterprise, ,2000/1, (Translation:http://www.cipe.org/pdf/publications/fs/K%FCresel_Ekonomide_B%FCy%FCme.pdf)