t · web viewneden orda İşçi partisi, İşçi köylü partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra...

184
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :129 CELSE TARİHİ :29.12.2009 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :AHMET ELMALI 116766 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından, 29.12.2009 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanık Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar, cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk, Aydın Gergin, Ferit İlsever ile sanıklar müdafilerinden; sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz, Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Doğu Perinçek, sanık Nusret Senem, Sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri Özbey, Av. Mehmet Cengiz, Av. Sabahattin Şenoğlu, sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Servet Bora, sanık Ferit İlsever müdafii Av. Osman Aydın Şahin, sanık Hikmet Çiçek Müdafii Av. Hikmet Fırat Arslan, sanık Osman Yıldırım müdafii Av. Murat Eken’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi.” İşçi Partisi genel başkanı diyorum, işte örgüt, işte başkan. Burda örgüt arıyorsunuz olmayan örgütleri arıyorsunuz olan örgütleri, üç kere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iki kez savcılık makamı, bir kez de kovuşturma aşamasında bütün dava dosyası yollandı. Ne oldu? Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti hukuku var. Türk yargısı var. Ankara’da Türk yargısı var. Ankara’daki Türk yargısı AKP’nin Cumhuriyet

Upload: others

Post on 25-Jul-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :129CELSE TARİHİ :29.12.2009

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :AHMET ELMALI 116766

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından, 29.12.2009 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanık Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar, cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk, Aydın Gergin, Ferit İlsever ile sanıklar

müdafilerinden; sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz, Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Doğu Perinçek, sanık Nusret Senem, Sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri Özbey, Av. Mehmet Cengiz, Av. Sabahattin Şenoğlu, sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Servet Bora, sanık Ferit İlsever müdafii Av. Osman Aydın Şahin, sanık Hikmet Çiçek Müdafii Av. Hikmet Fırat Arslan, sanık Osman Yıldırım müdafii Av. Murat Eken’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi.” İşçi Partisi genel başkanı diyorum, işte örgüt, işte

başkan. Burda örgüt arıyorsunuz olmayan örgütleri arıyorsunuz olan örgütleri, üç kere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iki kez savcılık makamı, bir kez de kovuşturma aşamasında bütün dava dosyası yollandı. Ne oldu? Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti hukuku var. Türk yargısı var. Ankara’da Türk yargısı var. Ankara’daki Türk yargısı AKP’nin Cumhuriyet yıkıcılığının odağı haline geldiğini saptıyor Anayasa Mahkemesi. Ama İşçi Partisi hakkında üç kez bütün dosyayı yollamasına rağmen savcılığın ve kovuşturma aşamasında o Cumhuriyet hukuku, İşçi Partisinin yasallığını sürekli olarak doğruluyor. Ama bu davayı açanların sırtını dayadığı, ve burada tutuklulara zulmeden hiç kimse cüppe giymekle hakim olmaz. hiç kimse cüppe giydim diye hakim olmaz. zulmeden bazı yargıçlar işte o AKP’nin ve o AKP’nin arkasında oval ofisin emri ile yasal olan İşçi Partisine karşı bu soruşturmayı bu kovuşturmayı yürütmektedirler. İşte onların reddi diyorum. Hakim Hasan Hüseyin Özese hakkındaki red dilekçemi bu gün sunuyorum. Duruşmada 25 pardon 8 Aralık 2008 günlü oturumda Hasan Hüseyin Özese yargıç 36 kez, duruşma tutanaklarını incelediğimiz zaman görüyoruz 36 kez Danıştay katili Osman Yıldırım’a Osman Bey diyor. Ankara’da Cumhuriyet yargıcını katleden Türk hukukunun hükümranlık alanından çıkartılıp oval ofisin ABD’nin hükümranlık alanına getirildiği zaman Osman bey yapılıyor. O nedenle reddediyorum. Süre kanuna uygundur, çünkü Osman Bey dediği gün 36 kez, çıktım, ve tutanaklara geçirdim. Aynı o gün yani bir haftalık süreye uygundur, kaldı ki geçen Cuma günü yeni bir red sebebini öğrenmiş bulunuyorum onu da biraz sonra sunacağım. Şu dikkatinizi çekmiyor mu? Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarına bakıyoruz, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Osman Bey

Page 2: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:2

diyor mu? Demiyor, demez. Çünkü Türk Yargıcı. Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesinde alçakça, Atatürk’ümüze İngiliz piçi dediği için yargılanıyor ve hüküm giyiyor. O tutanakları inceliyoruz. Dava dosyasında var. o Ankara 12. Asliye Ceza hakimi hiç Osman bey diyor mu? Demez, neden çünkü o Türk Yargıcı Cumhuriyet yargıcı. Açıkça Cumhuriyet’e karşı Cumhuriyet hukukuna ve Cumhuriyet yargısına karşı o karanlık cinayeti yapan kişiye Atatürk’e İngiliz piçi diyen kişiye Türk yargıcı Osman bey der mi? Dememiştir. Erzurum 1. Asliye Ceza Mahkemesi tutanaklarına bakıyoruz. Hakim kardeşinin, mahkeme tutanaklarından bahsediyorum. Mahkeme tutanağından bahsediyorum.hakim, kardeşinin kızına fuhuş yaptırmaktan yargılanan kimseye Osman bey diyor mu? Hüküm giyiyor, hüküm giyiyor hüküm, hüküm ortada. Hüküm ortada, elimizde hüküm var.”

Salonda söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.Sanık Doğu Perinçek:” Hayır hayır, Manisa Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarına

bakıyoruz, Öz ablasını öldürmekten yargılanan ve sonra hüküm giyen kimseye Manisa Ağır Ceza Mahkemesi yedek başkanı üyeleri Osman bey diyor mu? İşte Türk yargısı bu. Ve burda iftiharla efendim ben kumarhane işletiyorum, şöyle yaparım, böyle yaparım, şu kadar cinayet işledim falan diyen kimsenin diğer yargılama tutanaklarına bakıyoruz. Bir tane bana Türk hakimi Türk yargıcı mahkeme başkanı gösterebiliyor musunuz, Osman bey diyen, bir tane gösterebiliyor musunuz? Burada Alparslan Arslan yargılandı, bey değildi, Osman bey nasıl bey oldu? Alparslan Arslan burda günlerce sorguya çekildi. Tutanaklar ortada. 13. Ağır Ceza Mahkemesinde Alparslan Arslan bey değildi de Osman bey nasıl bey yapıldı? Amerika bey yaptı onu Amerika bey yaptı. Gizli örgüt onu bey yaptı. Amerika bey yaptı. Bakın şimdi yargıçlar anlamaya çalışsılar. Dinlemeye çalışsınlar. Ellerine bir kalem almışlar ne zaman Silivri Mahkemesine bir şey yazabiliriz diye dinliyorlar yoksa yani hukuku uygulayalım ne diyor? Hakikati arayalım böyle bir dinleme yok. Silivri mahkemesi de Türk yargısı orda da Doğu Perinçek haklı çıkar hiç merak etmeyin. Spor salonu değil orası. İki yargı var bakın, bir Türk yargısı var, Türk yargısında ne oluyor? AKP Cumhuriyet yıkıcısı olduğu için mahkum ediliyor. Bende o AKP’ye sırtını dayayan, AKP’nin Amerika’ya yaslanarak Türkiye ye karşı yürüttüğü operasyonda sorumluluk üstlenen, inatla o sorumluluğu yerine getiren hakimi reddediyorum. Burda dikkatsizlik yok, olabilir insanın ağzından bir söz kaçabilir, kibar bir insandır, insanlara kibar bir şeklide hitap etmektedir. Bir an ben hakimi uyarmak için böyle düşündüm. Yani kibar bir hakim böyle hitap ediyor uyarayım dedim, ve duruşmanın ortasında uyarımı yaptım. Hatta duruşma salonunu terk ettim. Uyarım kuvvetli olsun. İnatla 36 kez, bu bir psikolojik savaştır, Türk milletine ve Türk yargısına karşı bu psikolojik savaştır, yani siz sizin hakiminizi Danıştay hakiminizi yüce yargıcınızı öldüren adamı ben burda bey yaparım. Arkamda Amerika var. bu psikolojik savaştır bu. Ve bu gün bakın o psikolojik savaş yürüyor. Aynı kuvvet ne yapıyor? Türk ordusunun en derin yerlerine, kim var? hangi güçle yapıyor bunu AKP? AKP’nin gücü mü var? yıkılacaklar, yıkılıyorlar. Onlara güvenenler güvendikleri dağlar yıkılıyor. Onları da uyarıyorum o güvenenleri, Yaslananları, Onlardan bir şey bekleyenleri, yıkılıyorlar. Ve onlara güvenen bu suçları işleyenler, bu zulmü yapanlar, bu haksızlıkları yapanlar yargı önüne çıkacaklar. Yargılanacaklar. Türk yargısında yargılanacaklar. Öyle özel spor mahkemelerinde değil, spor salonlarında değil, siz hiç herhangi bir mahkemede tenis oynandığını veya futbol maçı yapıldığını bir mahkeme salonunda gördünüz mü? Mahkeme salonunda yargı yapılır. Spor salonunda ne yapılır, spor salonunda da spor yapılır, konuşma sporu vs. amerikanın öngördüğü spor. Burası özel bir mahkemedir. Burası Türk yargısının egemenlik alanı dışındadır. Bu belli olmuştur. Türk yargısının egemenlik alanı dışında spor salonlarında özel mahkemeler kurulmuştur. Bu ortaya çıkmıştır. Ve bunun operasyonu devam etmektedir. Türkiye ye karşı Türkiye yi bölmek için. Türk ordusunu zaafa uğratmak için, savaşamaz hale getirmek için Türk ordusunu Amerika müdahale ettiği için karşı koyamasın diye. Diyarbakır’ı Büyük Ortadoğu Projesinde Kürdistan’a merkez yapmak için, bu programı açıklamıştır Tayyip Erdoğan. Büyük

2

Page 3: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:3

Ortadoğu Projesi gereği Diyarbakır’ı Kürdistan’a merkez yapmak için kurulmuş özel mahkemede kasıtlı bilinçli görev alan hakim Hüseyin Özese’yi reddediyorum. Ankara’daki katili Silivri’de bey yapmıştır. Bu iş nerden başlıyor? İddianamenin kabulünden. Bakın tertip var burda. Özel mahkeme diyorum, özel mahkeme olduğunu ispat edeceğim şimdi. Özel mahkeme olduğunu, bir tertip olduğunu ve bu tertibe alet olunduğunu ispat edeceğim. Dava dosyasından ispat edeceğim. İddianame geliyor iddianamede ne var? maktul, yüce yargıçlar, mağdurlar kurşunlarla yaralanan yine yüce yargıçlar. Olay Danıştay cinayeti. Ne yapar bir mahkeme? Der ki bu konuda Ankara da bir dava görülmektedir, rüyet halindedir, beni ilgilendirmez derhal dosyaları oraya yollatır o iddianameyi kabul etmez. Burda çok açık. Aynı fiil aynı mağdurlar, aynı maktuller. 1. sayfada en ilkel en basit bir hukukçu o birinci sayfayı gördüğü an iddianameyi geri yollar diğer 2500 sayfayı okumaya gerek yok. Tertip orda başlamıştır daha doğrusu başlatılan tertibe bazı yargıçların dahil olması olayı orda başlamıştır. Sonunda ne olmuştur, işte Osman bey yapmak için burda orda başlamıştır. Getirilmiştir bu davanın içine atılmıştır o Danıştay olayı neden? Danıştay canileri kurtarılsın diye. Bu davada karar verilmeyecek hüküm yok. Burda bir sınavdan geçeceksiniz onun için ben size söyledim ve ciddidir o söylediğim, eğer bu Danıştay sorgusu bittikten sonra ayırmazsanız benim iskemlemi yargılarsınız burda beni yargılayamazsınız. Çünkü orda bir tertibe alet olunması bir ara kararına dönüşecektir. Yalanlarla dolanlarla çöplükten toplanan kanıtlarla getireceksiniz. Türkiye ye karşı olan bir cinayeti, yurtseverlerin arasına atacaksınız, amerikan tertibine alet olunacak, ona da herkes boyun eğecek. Kimse bunu beklemesin. Sakın ha kimse beklemesin. Psikolojik savaş yürütüyor, Osman bey, Osman bey, Osman bey, Türk milletine karşı. Ben diyor senin yargıcını öldüren, senin Cumhuriyetini yıkmağa kalkan tertiplerin içinde rol alanlara ben bey derim diyor. Diğer yargıçlar söylemiyor bunu. Kanıtlıyorum ben size. Bütün dava dosyalarını getiriyorum. Psikolojik savaş yürütülüyor. Aynı bu gün Türk ordusuna karşı yürütülen psikolojik savaş gibi. Bir hakimin görevi psikolojik savaş yürütmek değildir. 2. red sebebi, sorguda yardım yapılıyor. Onu tutanaklarda var anlattım. Herkes burda gördü. Sıkıştığı yerde, hakim hakikati arar, Danıştay katiline yardım edecek bir sorgu yöntemi izleyemez. Tutanaklara geçmiştir. Sen o sırada otomobille etrafında dolaşıyordun değil mi falan, o akıl edemediği veremediği cevabı ona uzatıyor. Bu şeklide bir hakimlik yapılabilir mi? Bu da tarafsız olmadığını, bey burda beylik verdiği 36 kez. Osman bey, Orhan bey, beylikler veriliyor. Ona yardım yapılıyor. 3. Cesaret aşısı veriliyor, 3. red sebebi. Nasıl? Gizli tanık 9 olduğu, Osman Yıldırım’ın bizzat bir üye hakim tarafından burda açığa çıkartıldı. Zaten kamuoyu biliyordu iyice açığa çıktı. Gizli tanık yasasında gizli tanığın amacı ne? Efendim öldürmesinler, vurmasınlar, kırmasınlar, tehdit etmesinler diye gizli tanığı korumak için Anayasaya aykırı bir hüküm getirilmiş, Anayasaya aykırılığı çıkacak. İptal olacak o ayrı. Ona girmiyorum o tartışmaya. Ama amaç nedir, gizli gizli adı gizli zaten şimdi gizliliği kalmamış, gizliliği kalmayınca artık kanunun onu başka türlü koruyacak devlet onu. Eğer gizliliği kalmayan bir sanığın sorgusunda hemde aynı zamanda tanık gizli tanık, sanık siz onu tanık ve sanık olarak birlikte sorgulamadığınız zaman hakikate ulaşamazsınız. Hakikate ulaşılmasını engelliyorsunuz demektir. Ama daha önemlisi ona moral veriyorsunuz. Daha önce bu mahkemenin bir uygulaması var, ümit sayın gizli tanık olduğu ortaya çıktı. Kendisinin söylemesi fark etmez sayın başkan. Kendisi söylemiş başkası söylemiş burda önemli olan gizli sanığın gizliliğinin ortaya çıkmasıdır, gizli tanığın düzeltiyorum. Gizli tanık. Kendi söylemiş, başkası söylemiş falan. Ne yapıldı buradaki uygulamada, aynı zamanda onun gizli tanık olduğu, ortaya çıktığı için ifade edilerek her iki sorgusundan çapraz sorgusu yapıldı sorular soruldu. Burası tiyatro yeri değil. Diyor ki, ben Veli Küçük’ten aldım. Gizli tanık ifadesinde. Sanık ifadesinde diyor ki efendim ben, Muzaffer Tekin’den aldım. Şimdi iki ayrı olursa başka, aynı adam olunca başka. Siz bunu iki ayrı adam olarak gösterebilir misiniz? Yani maskeli balolar veya maskeli Çin tiyatrosundaki gibi bir gizli tanık maskesi ile gelecek burada konuşacak, bir maskesi çıkıp konuşacak tiyatro mu burası? Tiyatro mu burası? Tiyatro haline getiremezsiniz. Öyle maskelerle

3

Page 4: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:4

bir o maske, bir bu maske hakikat böyle aranmaz. Böyle aranıyorsa orda taraflı bir hakim var demektir. Tarafsızlık yok demektir. Bağımsızlık yok demektir. Hakikat arama kaygısı yok demektir. Bu çıkmıştır ortaya Hakim Özese’nin yönettiği duruşmada. Efendim gizli tanık olduğundan dolayı soru sorulmayacak. O tiyatroya biz de yani katılacağız. Hepimiz rollerimizi üstleneceğiz maskeler takacağız hepimiz tiyatroda bir figüran olacağız. Bu kabul edilebilir mi? Bu uygulamayı da düzelteceksiniz. Talep ediyorum bu uygulama devam edemez. Burada hakim Özese’nin neden cesaret veriyor, bak biz senin arkandayız, sıkı dur aslanım, Osman bey sıkı dur. Yatsın dağlar Osman bey geliyor. Bu tutumu gördük, cesaret aşısı yapılıyor. Bu şekilde bir hakim olabilir mi? 4. ret sebebi, hakim Özese ben cezaevinde iken ve aynı zamanda sayın Ferit İlsever, İlhan Selçuk, Adil Serdar Saçan bizim hakkımızda bir dinleme kararının uzatılması kararını imzalıyor, imzalıyor diyorum bakın karar veriyor demiyorum. İmzalıyor diyorum çünkü karar veremez. Bir hakim gerekçe nedir ekinde sundum. Gerekçede diyor ki, suç işlemesini terör suçu işlemesini önlemek. Yav Doğu Perinçek ile Ferit İlsever hapishanede evini dinleyerek sen hangi terör suçu işlemesini önleyeceksin. Burada bir mantık var mı? Getirin beş yaşındaki çocuğu bir mantık var mı? Ama siz özel bir yargıçsanız Amerika tarafından öngörülmüş bir yargılamaya özel olarak tayin edilmiş bir yargıçsanız Türk yargıcı değilseniz onu imzalarsınız. İkincisi usul kanunu ne diyor, soruşturmada görev alan bir yargıç kovuşturmada görev alamaz diyor mu? Diyor. Peki bu soruşturma ile kovuşturmada beraber görev alıyor. En azından bu nedenle reddediyorum. Nasıl kabul ediyorsunuz yanınızda oturmasına. Sayın başkan. Hem kovuşturmada, hem soruşturmada bu nasıl bir mahkeme. Bu nasıl bir yargılama. Bu nasıl kanun uygulamak? Sizin yetkileriniz yok mu başkan olarak? İşte belgeli, hakimler savcılar yüksek kurulu da soruşturma açmış. Sırf bu nedenle reddediyorum. Sırf bu nedenle red sebebim. Tamamen hukukidir ve geçerlidir. İşte belgeli. Yoruma bilmem neye hiç hacet yok. Hapishanede olan insanları Ferit İlsever ve Doğu Perinçek’in efendim suç işleme ihtimalini önlemek için evlerini dinliyor. Niye dinliyor? Ferit İlsever’in eşi var. Doktor Ufuk İlsever, Çocukları var, Murat İlsever, Ceyhun İlsever, Doğu Perinçek’in eşi var Şule Perinçek, oğlu kızı var Kiraz Perinçek, oğulları var Mehmet Perinçek, Sadık Can Perinçek, onları dinlemek için dinliyor. Bir yargıç bunlara alet olur mu? Bu kadar kanunsuzluğa bir yargıç alet olur mu? Hadi alet oldu, karşımıza çıkıp ta ben seni yargılayacağım diye burda oturabilir mi? Bu nedenle de reddediyorum. 5. red nedeni, bunu Cuma günü öğrendim, bu ikinci ve üçüncü Ergenekon davası birleştirilen dava diye anılan davanın 6 Kasım 2009 tarihli duruşmasında saat 17.00’de hakim Özese, emekli kurmay albay Hasan Atilla Uğur’a soru soruyor, çapraz sorguda. Diyor ki; siz diyor Abdullah Öcalan’ı sorguladınız, bu Doğu Perinçek’in PKK’nın kurucusu, ikinci lideri olduğu konusunda bir şey öğrendiniz mi, Genelkurmay’da bu konuda bilgiler belgeler var mı? Ben size iki tane kesin hüküm verdim. Her şeyi bırakıyorum her şeye de geleceğim. İki kesin hüküm verdim, birisi Ankara 1. Nolu DGM. Ankara 1. nolu DGM bu iddiayı gizli efendim o zamanki tertipler aynı bu ders notları, Cengiz Karagöz, efendim Sami Demirkıran’ın uydurduğu el yazısı ile mektuplar vs, yargılamış, bunların hepsinin düzmece olduğunu, adli ekspertiz raporları ile bilirkişi raporları ile saptamış, bu iddianın yalan ve gerçek dışı olduğu üzerine bir hüküm kurmuş. Ankara 1 nolu DGM. Ve o hüküm kesinleşmiş. Bu hükmü sayın mahkemeniz getirtmiş, dava dosyasına girmiş, kesin hüküm var ama o Türk yargısının kesin hükmü. Oval ofisten düğmesine basılan, yargılamanın kesin şeyi değil. Burda Türk Yargısı geçerli değil. O Türk yargısının, Cumhuriyet yargısının kesin hükmü. Bir kesin hüküm değil iki kesin hüküm var. bir de ne var Ankara Asliye Ceza Mahkemesi bu iftiracıları biz şikayet etmişiz, ve Ankara Asliye Ceza Mahkemesi iftira suçundan dolayı Sami Demirkıran’ı yargılamış ve yargılamanın sonunda iftiracıyı 1 sene 3 ay teşdiden ağırlaştırarak Doğu Perinçek’e iftira etmesini ağırlaştırarak mahkum etmiş. Peki 1 sene 3 aya teşdiden iftiradan mahkum etmiş. Aynı iftirayı bir hakim nasıl yapabilir? İftira suçunu işliyor, Sami Demirkıran yaptığı zaman bir sene 3 ay, hakim yaptığı zaman kürsüde mi oturacak? O hem dosyada bulunan DGM kararını hemde Ankara Asliye Ceza Mahkemesi

4

Page 5: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:5

kararını okuduğunuz zaman o kararda dilekçemde o bölümü verdim. Ne diyor, müşteki Doğu Perinçek şikayetinde sanığın kendisini PKK yöneticileri ile birlikte ve örgütün içerisinde olduğundan bahisle şikayet ettiğini, yapılan yargılama sonunda eklediği belgelerin sahte olduğu anlaşılarak beraatına karar verildiğini beyan etmiştir. Sanığın iftira suçundan asgari had üzerine çıkılarak cezalandırılması gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Sanık Sami Demirkıran’ın sübuta eren Doğu Perinçek’e iftira suçundan eylemine uyan falan filan. İşte burda belirtiliyor. DGM kararında da belirtiyor. Bunlar da mı yetmiyor? Mahkemenize eklerinde yine sunuyorum. O zaman Milli Savunma Bakanlığı yazı yazdı. Bu ders notu denen belge doğru değildir, gerçek dışıdır dedi, ben onunla yetinmedim toplatacaksınız bunu dedim. Milli Eğitim Bakanlığı bir yazı yazdı bana. Özür diledi telefon açtı, özür diledi hepsi. Toplattık dediler, onları da size sundum. Sorgumda da sundum, şimdi bir daha sunuyorum. Peki bunları bile bile hangi kasıtla hakim Özese Albay Atilla Uğur’a o soruyu soruyor. Psikolojik savaş amacı ile basın duyacak hakimin görevi psikolojik savaş mı? Böyle tarafsız hakim olur mu? Elinde mahkeme kararları var, Türk yargısı, Cumhuriyet yargısı, ha bir başka bir şeyi söyleyim. Sizler PKK’ya kurcu olabilirsiniz ben olmam. Benim kırk elli yıllık bir geçmişim var. ideolojik savaşım var. örgütlü mücadelem var. kişiliğim var, kimliğim var, PKK’ya sizler şehit verdiniz mi? Ben 1975 ile 80, 78 ile 80 arasında Gaziantep il başkanım Zeki Ön’ü, Tunceli İl başkanımı, Maraş il başkanımı, Pazarcık ilçe başkanımı, Tunceli Nazimiye ilçe başkanımı, şehit vermişim, ordu, polis şehit vermeden benim liderlerimi öldürmüş PKK. Kamyonlardaki aydınlıkları yakmış. PKK orada ne ile görevlendirildi. Türkiye solunu ordan temizlesin. Bölücülüğe alan açılsın, Kürdistan kurulsun, koparılsın orası. Neden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil başkanımı, Ömer Yiğit’imi, Ömer Güven’imi Şırnak, Van yöneticimi, on tane yöneticimi daha katletmiş. PKK’ya açmış o alanı. Bakın şimdi ne oldu, orda bir irtica yeşil bayraklar Barzani’nin adamları bayrak sallıyor bir de PKK bayrak sallıyor. İşçi partisi de orda hala köylüye dayanarak Türk Bayrağını, Atatürk’ü orda tutuyor. Var mı hani AKP yapabiliyor mu bunu? Silopi de seçim olmuş 1991 ara seçimi belediye seçimi PKK adayı Levent almış 2400 oy. İşçi Partisi adayı almış 1700 oy. Oralarda PKK ile baş eden, didişen ölüm tehlikeleri ile çarpışan, Apo söylemiş altımdan halk gidiyor. Doğu Perinçek’ler altımdan halkı çekiyor alıyor diye. Beni vurmuşlar kırmışlar, işte bu günkü manzara çıksın diye, bölünsün diye, koparılsın diye. Niçin Doğu Perinçek’i hedef alıyor? CIA, niçin bunları yayıyor işte, bilmem bu belgeler bilmem ne ve hakimde duruşmada bile bile kesin hükümlere rağmen tekrar bunu psikolojik savaş olarak gündeme getiriyor. Bölünsün diye. Ezilsin diye ordaki Türkiye’yi birleştiren kuvvet. Buraya kim geldi duruşma başlarken 20 Ekim günü PKK geldi değil mi kapıya. 20 kişi, 30 kişi. Kimi destekledi? İşçi Partisini lanetledi, Ergenekon sanıklarını lanetledi, kimi destekledi bu davayı açanları. Bu davada rol alanları. Kimi destekliyor bu gün, çıkıyor PKK Ergenekon davasını destekliyorum aferin bravo demiyor mu? Doğu Perinçek leri de lanetlemiyor mu her gün meclis kürsüsünden, basından, ordan burdan kimin yanında? Bu sanıklara zulmedenlerin yanında. Tutuklulukları sürdürenlerin yanında o zaman bu sorgu ne. Neyi örtmeye çalışıyor. Her şey çok açık değil mi? Eğer birisinin PKK ile ilişkisi sorgulanacaksa kim o? Ergenekon operasyonunu yürütenler, başlatanlar oval ofisten geliyor 5 Kasım 2007, Tayyip Erdoğan’a orda talimat veriliyor, yazan Fehmi Koru. Ben yazmıyorum. Tayyip Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün yakın silah arkadaşı Fehmi Koru yazıyor diyor ki orda basıldı düğmeye diyor. Ben yazmıyorum ve bütün dünya biliyor bunu. Ergenekon, Rusya da biliyor, Çin’de biliyor. Avrupa da biliyor, Almanya da biliyor. Fransa da biliyor, siz bilmiyor musunuz? Bile bile nasıl bu görevleri yapıyorsunuz? Bu sebeple de reddediyorum.orda sonra ben o davanın sanığı değilim. Hakim değil mi, bilmiyor mu o davanın sanığı olmayan bir kimse hakkında o davalardan delil toplama gayreti. Kesin hükümlere rağmen. Böyle hakimlik olur mu? İçinizden cevap verin bana. İçinizden cevap verin böyle hakimlik olur mu? Ve bu hakim burada oturuyor. 6. ret sebebim, tarafsızlığını yitiren, bağımsızlığını yitiren amerikanın açtığı soruşturmada sizler de görev

5

Page 6: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:6

alıyorsunuz ama o kasıtlı ek delillerle kastını ortaya koyuyor. Hani bir nesnel durum vardır, Amerika’nın açtığı soruşturmada görev almak, bu bir nesnel, durum ha bir de öznel, buna ek var ne var? burada cansiperane görev yapmak. Türk yargısı kastı ile ve hakikate ulaşmak kastı ile değil de Cansiperane kurguya uygun görev yapmak. Burada da öznellik var. altı tane delil, bu nedenle şikayet ediyoruz. Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna. Götürüyoruz veriyoruz. Normal bir insan, hakikati arayan, efendim hakimlik birikimi ve geleneği içersinde olan bir insan bunlardan tınmaz. Ama kin duyan, öngörülen özel görevi benimseyen insanlar başka türlü davranır. Bu nedenle de reddediyorum, bir husumet duygusu ve kin içinde oldukları için. Burda zulüm yaptıkları için, haksız yere tutuklulukları sürdürdükleri için. Yani oda ortaya çıkıyor. Benim neyim var soruyorum size? Tek bir suç delili yok benim hakkımda. Tek bir. Tek bir suç delili yok. Benim ismimi burda tutuklu tutuyorsunuz sanki içinizden bunu bilmiyor musunuz? Benim ismimi Doğu Perinçek adını burda tutuklu tutuyorsunuz. Yoksa bir delile göre değil. Çöplükten toplanan delillerle hükme varılmaz. Hakimi hakim yapan kanıtlarıdır, muhakemesidir, usa vurmasıdır. Muhakeme usa vurma. Atatürk’ün muhakemesinde bir çöplükten toplanan bir argüman bir usa vurma var mı? Hazreti Muhammed’in muhakeme, Muhammedül Emin. Güvenilir Muhammed. Güvenilir adamlarla var mı Hazreti Muhammed’in etrafında çöplükten toplana bir şey. Hayatı suç olan, ahlaksızlık olan bir şey var mı Hazreti Muhammed’in bütün güvenilen adamlar Hazreti Muhammed’in yanında. Bütün güvenilen adamlar Atatürk’ün yanında. Var mı? Yordano Brunoların, Galilelerin muhakemesinde çöplükte toplanan bir şey. Dünya dönüyor diyor, dünya dönüyorun usa vurmasında var mı çöplükten çürümüş bir şey var mı, kanıt var mı çürümüş, söyleyebiliyor musunuz, Galilenin şu kanıtı çürümüştür, şu kanıtını çöplükten toplamıştır diye? El Harazmi’nin logaritmayı kurarken cebirin esasların korken ortaya koyduğu veya İbni Sina’nın getirdiği muhakeme usa vurmalarda var mı çöplükten toplanan bir şey? Hakikat duygusu en temel meseledir. Hakikat ile savaşanlar hakikatin altında kalır kalacaklardır. Hakikatle savaşanlar hakikatin altında kalacaktır göreceğiz. Ben burdan aslanlar gibi çıkacağım. İnadınız kırılacak. İnatlar kırılacak çünkü ben hakikatin hakikat benim arkamda.”

Mahkeme Başkanı:” Duyuyoruz sizi bağırmanıza gerek yok.”Sanık Doğu Perinçek:” Evet, beni ta Şırnak’tan duysunlar. Edirne’den duysunlar. “Mahkeme Başkanı:” Bizim için mahkeme önemli.”Sanık Doğu Perinçek:” Evet, bende Şırnak’tan duysunlar diyorum.”Mahkeme Başkanı:” Lütfen, duyuyoruz sizi.”Sanık Doğu Perinçek:” Allah’ın askerleri diye naralar atılacak Allah’ın askerleri diyenler

efendim burda Osman gazi yapılacak, Danıştay katili olacak burda Danıştay gazisi, bunlar da roller üstlenecek. Reddediyorum. Ret talebimi dokuz sayfalık dilekçe halinde, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek arkadaşlarım da bu talebe katılmak istediklerini beyan ettiler. Onlar da imzaladılar. Ekleri ile birlikte bütün ekleri ile birlikte ret talebimi arz ediyorum. hakimlerin uygulamaları ortada sayın başkanım. Hakimlerin hangi açıklama, bütün Türk hakimleri Türk yargısı hiçbir yerde tutanaklar ortada. On beş yirmi tane yargılama var oralarda Osman bey olmayan adam burda Osman bey yapılıyor. Her şey ortada. Ne açıklaması? Size arz ettim verdim değil mi dilekçemi, şimdi şunu da ekleyeyim, hangi ret sebebinin bir parçası? Hangi operasyonda görev yürütülüyor? Şimdi gelinen noktayı görüyorsunuz. Bu hani başta bilmiyordu falan, bu şimdi gelinen noktayı bu Amerikanın Türkiye’ye karşı bir operasyonu artık herkes bunu tespit ediyor ve görüyor. Ta ne zaman Aydınlık 1 Nisan 2001’de bu operasyon başladığı zaman yazmış bunu. Tuncay Güney’i ilk. Tuncay güney ilk ifadesi alındığı zaman Aydınlık saptamış, ve şunu yazmış bakın bu günü görmüş. Endonezya ordusu modeli. Bunu kamuoyuna burdan söylüyorum. Endonezya ordusu modeli. İçerden kuşatma harekatında Endonezya’nın modeli uygulanıyor. ABD geçmişte Endonezya da özel kuvvetlere yaptırdığı operasyonları açıklayarak Endonezya ordusunu yıpratmış ve doğu Timur adalarının koparılmasına direncini kırmıştır. Doğu da birbirine benziyor. Endonezya modeli Türkiye’de de servise kondu. Nitekim Çetin Altan’lar sabah

6

Page 7: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:7

Gazetesinde M A ile yazdıkları yazılarda ABD gizli servislerine Türk ordusu komutanlarını okka altına götürecek gizli bilgileri açıklaması için çağrılarda bulundular. Okka altına götürecekler Çetin Altanların lafı. 5 Aralık 99 günü Hürriyet, Sabah ve milliyette MGK’nın işi ne kampanyası başlatılmıştı ve bir yılı aşan bir süredir yürütülüyor. İşte Endonezya, Doğu Timur Endonezya dan nasıl kopartıldı? İlk önce Endonezya ordusunun itibarı, saygınlığı, otoritesi yok edildi. Müdahale gücü kırıldı, kopartıldı. Sizin mahkemeniz her üç hakimi uyarıyorum. Başkan dahil, hepsini uyarıyorum. İşte bu operasyonda bir görev yürütmektedir. Uyarıyorum sizleri. Uyarıyorum sizleri, bunun hesabını kimse veremez. Bunun bilin. Bunun hesabını veremezsiniz. Her şey apaçık ortaya çıkmıştır. Türk yarıcıysanız sizden yurtseverlik, adalet, hukuk beklenir. Hakim Hasan Hüseyin Özese’yi reddediyorum.”

Sanık Nusret Senem söz istedi, verildi.” Verilen dilekçede sayın genel başkanın verdiği dilekçede benim de imzam var. bütün ret sebeplerine aynen katıldığımı ifade ediyorum. tekrar etmemek gerekir diye düşündüğüm için ilave şeyler söylemeyeceğim. Sayın başkan, heyetinizden hakim Hüseyin Özese’nin reddi talebinde bulunuyorum saygılar sunuyorum.”

Sanık Hikmet Çiçek söz istedi, verildi.”Sayın Perinçek’in ret sebeplerine katılıyorum efendim.”

Sanık Ferit İlsever söz istedi, verildi.”Sayın başkan özellikle bu gün yaşadığımız son birkaç gün içinde yaşadığımız, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik tertip onun özellikle seferberlik tetkik dairesine yönelik tertip karşınsıda bu olağanüstü saldırı karşısında ABD merkezli bu saldırı karşısında sayın Doğu Perinçek’in bu talebine aynen katılıyorum. Bunun mahkemeniz tarafından karar altına alınmasının bu tertibe karşı da aynı zamanda bir cevap olacağına inanıyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Aydın Gergin söz istedi, verildi.”İşçi Partisi genel başkanı Doğu Perinçek’in ret sebeplerine bende katılıyorum.”

Sanık Osman Yıldırım müdafii Av. Murat Eken söz istedi, verildi.” Ret ile alakalı değil fakat bir konuyu düzeltmek istiyorum. Tekrar tekrar. Müvekkil hakkında Erzurum 1. Asliye Ceza Mahkemesinde açılmış bir dava olduğu doğrudur. Fakat bu dava halen derdesttir. 21 Ocak’ta da duruşması vardır. Bu olay kasıtlı bir biçimde gündeme getirilmektedir. Ben bu konuyu düzeltmek istiyorum saygılarımı sunarım.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:” Efendim, bitti, konuştu. Siz dediniz siz, siz zaten söylediniz zaten.

Beyanınızda belirttiniz zaten zapta da geçti. Karar var dediniz.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu konu ile ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

Gerek üye olarak sanıklara soru sorduğum duruşmalarda, gerekse başkan olarak duruşmayı yönettiğim oturumlarda reddi hakim talebinde bulunan herkese Alparslan Arslan, Doğu Perinçek, ve tüm sanıklara aynı şekilde bey diye hitap ediyorum.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu durum duşuma zabıtlarından açıkça

anlaşılacaktır. “Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:” Bağırmayın lütfen, bağırmayın lütfen, bağırmayın. Oturduğunuz

yerden konuşmayın. Hayır efendim, hayır konuşamazsınız öyle. Söz istersiniz alırısınız konuşursunuz. O kadar. Dinlenmek istiyorsanız dinlemesini de bileceksiniz beyefendi. Lütfen. Ortalığı germeye kimseni hakkı yok. Lütfen. Dinleyin o zaman dinleyin.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Doğu bey ben sizi dinledim sabırla, siz de beni dikkatle dinleyin.”

Mahkeme Başkanı:” Dinleyin o zaman. Buyrun.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu durum tarafsızlığımı açıkça göstermektedir. Başka

dosyanın sanığı Hasan Atilla Uğur’a sorduğum soru içersinde aynı konuda Gaziantep

7

Page 8: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:8

Cumhuriyet Başsavcılığına Nizip Milli Eğitim müdürünün genelgesi ile ilgili olarak sizin yani Doğu Perinçek’in suç duyurusunda bulunduğunuzu da soru içerisinde okumuştum. Dava konusu iddianame Danıştay baskınını kapsamakta olup yargılaması devam etmektedir. Ve halen derdesttir. Dava konusu iddianamede suç isnat edilen kişiler sanık konumunda olup bu dava nedeniyle verilmiş bir karar ve hüküm bulunmamaktadır. İş bu mahkemede görev yapmam ve kürsüde oturmam Anayasamızın kanunlarımızın verdiği yetkiye dayanarak Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yetkilendirmesi ve görevlendirmesi sebebiyledir. Bu açıklamayı yapma gereği duydum. Bilgilerinize rica ederim.”

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın Başkan, sanık Doğu Perinçek 8 Aralık

2009 tarihli duruşmadaki sözlü beyanında mahkemeye başkanlık eden sayın Hakim Hasan Hüseyin Özese’yi reddedeceğini, bu nedenle kendisine duruşma tutanakları hazırlanıncaya kadar süre verilmesini talep etmiştir. Hakimin reddi sebeplerini de özet olarak, kendisi cezaevinde iken hakkında dinleme kararı vermesi, hakimin çapraz sorgusuna devam edilen sanık Osman Yıldırım’a hitaplarında bey kelimesi kullanması olarak belirtmiştir. Sanık bu duruşmada sanıklar Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’in de imzaladığı hakimin reddi talebini yazılı olarak vermiş, bu talebinde de özet olarak 8 Aralık 2009 tarihli duruşmadaki sözlü beyanlarını tekrarla sayın üye Hakimin Osman Yıldırım’a sorgusu sırasında yardım etmesi, ona cesaret vermesi, hakimin soruşturma aşamasında görev alması nedeni ile kovuşturma evresinde görev almaması gerektiği, diğer davanın duruşmasında bir sanığa sorduğu bir soru ve benzeri nedenleri şeklinde açıklamış, sanıklar Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’te sözlü beyanları ile bu talebe katılmışlardır. Öncelikle sanığın kendisi hakkında dinleme kararı verilmesi konusunu 28 Eylül 2009 tarihli duruşmada dile getirdiği, bu şekilde kendisince ret gerekçesi olarak gösterilen sebeplerden haberdar olduğu gözetilip CMK’nun 25/2. maddesindeki ret ismetinin ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde yapılması şarttır ve aynı kanunun 31. maddesinin 1. fıkrasının a bendindeki ret istemi süresinde yapılmamışsa hakimin reddi istemi geri çevrilir hükümleri uyarınca ret isteminin geri çevrilmesine, diğer ret sebepleri ile ilgili olarak ret talebinde bulunan sanık Doğu Perinçek’e çapraz sorgusunda terörist başı Abdullah Öcalan’a gönderdiği sayın Abdullah Öcalan avukatlarınız selamlarınızı getirdi ve önümüzdeki süreçle ilgili görüşlerimi sordular hitabı ile başlayan mektup ve bu mektupta kullandığı saygılı üslubun sebebini açıklaması istenilmiş, sanık da özet olarak normal bir nezaket çerçevesi içerisinde parti başkanının hitap şeklidir, bu mektupta saygılı bir üslup yok, ben ucuz politika yapmam cevabını vermiştir. Sayın hakimin Danıştay saldırısı sanıkları ve bu saldırıyı azmettirdiği iddia edilen sanıklar ile diğer tüm sanıklara sadece ret isteminin yapıldığı duruşmada değil, geçen tüm duruşmalarda aynı şekilde hitap ettiği huzurda gözlenmiştir. Duruşma tutanakları incelendiğinde durum görülecektir. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlük ve uygulama şekli hakkında kanun yargılamaya katılamayacak hakim başlıklı 11. maddesinde, CMK’ nın 23. maddesinin 2. fıkrası, kanunun 163. maddesi hükmü dışındaki hallerde uygulanmaz hükmü açıktır. Sanık Doğu Perinçek’in isabetsiz yorumları ile yasal dayanaktan yoksun hakimin reddi talebinde Ceza Muhakemesi Kanunu 25/1. maddesindeki hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenlerden birisinin bulunmaması, aynı kanunun 31. maddesinin 1. fıkrasının c bendindeki ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa hakimin reddi istemi geri çevrilir hükümleri gözetilerek hakimin reddi talebinin geri çevrilmesine karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 116766

8

Page 9: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:9

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :AHMET ELMALI 116766

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Geçen oturumda mahkememiz üyesi mahkememiz üyesi Hasan Hüseyin Özese’ye

yönelik ret talebi nedeni ile bu oturuma mahkeme Başkanı Köksal Şengün ve üye hakimler Hüsnü Çalmuk ile Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından oturum açıldı.

Açık yargılamaya devam olundu.Bu arada tutuksuz sanık Yusuf Beşirik ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Nurperi

Sancak’ın da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerin alındı.Geçen oturumda verilen dilekçe ve açıklanan hususlarla ilgili heyet tarafından gerekli

inceleme yapıldı. Bu arada reddi istenen üye hakim Hasan Hüseyin Özese’nin yazılı beyanı da alınmak suretiyle evraklar incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜRet istemi dilekçesinde belirtilen ve de açıklanan hususlar CMK’da sözü edilen ret

sebepleri ile bağdaşmadığı anlaşıldığından ret talebinin REDİNE, Karara karşı 7 gün içersinde 14 Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz edileceğinin

bildirilmesine oy birliği ile karar verildi.Oturuma saat 13.00’e kadar ara verildi.

BAŞKAN 20909 ÜYE 32346 ÜYE 37266 KÂTİP 116766

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :AHMET ELMALI 116766

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ve Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat

Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından ara verilen oturum açıldı.Açık yargılamaya devam olundu.Bu arada tutuksuz sanık İbrahim Benli ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Taner Uzun ve

Av. Tolga Akalın’ın geldikleri görülmekle huzura alındı.Sanık Osman Yıldırım’ın huzura alındı.Çapraz sorgusuna devamla.Sanık Osman Yıldırım:” Sayın başkan değerli heyet üyeleri, tekrar yüce mahkemenizin

heyetine saygılarımı arz ediyorum. dün burada önceki celsede bana yapılan hakaretlere cevap vermek istemedim. Hakarete hakaretle karşılık vermek istemedim. Yüce mahkemenizin başkanına da kimseye hakaret etmiyorsam kimseden de bana hakaret etmesine hakkı yok. Ve

9

Page 10: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:10

hakaret edildiği zaman da müdahale edilmesini rica ediyorum demiştim. Ancak buna rağmen yine burada bana hakaret edildi. Cevap vermeye mecburum. Sürmekte olan bir dava var, o mahkeme henüz neticelenmeden bana böyle aileme dil uzatarak, namusuma dil uzatarak hakaret etmeleri, kabul edilebilir bir şey değildir. Mahkeme neticelenecek bir karar çıktığı zaman o zaman mahkeme neticelendiği güne kadar masumiyet karinesi var, ve hüküm insanlar hüküm giymediği sürece bunu hukukta hukuku anlayan herkes bunu bu şekilde bilir. Şimdi Lenin’in uşağı, ajan provokatörün hakaretlerine maruz kaldım. Anası Lebibe, Lebibe fahişelik yapıyordu.”

Salonda söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:” Tamam bir dakika bir dakika lütfen. Bitti , bitti.”Sanık Osman Yıldırım:” Sayın başkan kendisine niçin müdahale etmediniz?”Mahkeme Başkanı:” Bitti bitti, ona da müdahale ettim. Ona da müdahale ettim evet evet.Sanık Osman Yıldırım:” Etmediniz sayın başkan. .”Mahkeme Başkanı:” Evet müdahale ettim.”Sanık Osman Yıldırım:” Uyarmama rağmen etmediniz.”Mahkeme Başkanı:” Bitti efendim bitti tamam. Bitti. Osman bitti.”Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi sayın başkan bana hakaret etmeleri normal yani ben

yaptığım zaman.”Mahkeme Başkanı:” Bitti efendim bitti, hayır kimse kimseye hakaret edemez. Kimse

kimseye hakaret edemez. “Sanık Osman yıldırım:” Burada benim namusuma dil uzatıldı. “Mahkeme Başkanı:” Kimse kimseye hakaret edemez.”Salonda söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.”Sanık Osman Yıldırım:” Mahkeme duruşma devam ediyor, mahkeme kararı diye bir karar

yok.”Mahkeme Başkanı:”Tamam bağırma, bağırma bağırarak halledemezsin bağırarak

çözemezsin. Tamam bitti. “Sanık Osman Yıldırım:”Burada avukatım sayın başkan avukatım dile getiriyor.”Mahkeme Başkanı:”bitti tamam bitti, avukatınız da dedi.”Sanık Osman Yıldırım:” Avukatım diyor duruşma devam ediyor, bir karar yok.”Mahkeme Başkanı:” Açıklık getirdi bitti. Açıklık getirdi bitti. Tamam.”Sanık Osman Yıldırım:” Peki buna rağmen niçin sürekli benim namusuma dil uzatıyor.”Mahkeme Başkanı:” Tamam bitti, uzatamaz kimse, kimse uzatamaz.”Sanık Osman Yıldırım:’ Buna niçin müdahale etmediniz sayın başkan?”Mahkeme Başkanı:”Tamam bitti kapadık o konuyu, efendim kapattık o konuyu.”Sanık Osman Yıldırım:” Sayın başkan bu müdahalenizle ben kendimi burada sustalı

maymun gibi hissediyorum.”Mahkeme Başkanı:” Hayır ne münasebet.”Sanık Osman Yıldırım:” Yani herkes bana hakaret edecek, herkes namusuma şerefime dil

uzatacak, müdahale etmeyeceksiniz, ben ettiğim zamanda beni susturacaksınız yani.”Mahkeme Başkanı:” Osman, Osman tartışma. Tartışma.”Sanık Osman Yıldırım:” Ben sustalı maymun değilim sayın başkan.”Mahkeme Başkanı:” Tartışmayın kimse size o şekilde kendi kendinizi şey yapmayın,

kimse size öyle bir şey söylemedi. Sakin ol dinle, hakkınızda avukatınız gerekli açıklamayı zaten yaptı burda.”

Sanık Osman Yıldırım:” Burada, arkamda Süper Nato var demiştir. Hayır hakaret etmeden cevap veriyorum. Müsaade edin, müsaade edin bana yöneltilen şeylere cevap vereyim. Halen Süper Nato arkamda olduğunu ifade ettiler, bildiğim kadarı ile Süper Nato’da bunların inançları Hıristiyanlıktır, Hıristiyan inancına mensuplar sevgi hanım da Hıristiyan sevgi hanımda kendilerinin suç ortağı, kader birliği yapmışlar.”

10

Page 11: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:11

Mahkeme Başkanı:” İnsanları suçlama.”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır suçlamıyorum,”Mahkeme Başkanı:” İnsanları suçlama:”Sanık Osman Yıldırım:”Süper Nato onların arkasında benim arkamda değil. Hayır cevap

veriyorum hakaret etmiyorum ben suçlamıyorum da. Onların arkasında süper Nato benim arkamda değil. Anlatabiliyor muyum? İkincisi burada Ankara’da mahkeme Ankara’daki yargıçlar bana Osman bey dememişler, bana Osman bey dediler Ankara’daki yargıçlar, Osman Bey diye hitap ederlerdi, artı Hasan Şatır ben her söz aldığımda mahkeme heyetine saygılarımı dile getirirken kendisi de bil mukabil saygılar bizden diye basının önünde hitap etmiştir. Burada yüce mahkemenizde kimse ben saygılarımı arz ederken kimse bil mukabil diye bir cümle sarf etmiş değil, ama Ankara’daki Hasan Şatır yargıç ben saygılarımı sundukça o bil mukabil bizden de saygılar demiştir. Yani yalan konuşmuyorum. Artı Danıştay katili sürekli bir seferberlik halinde, sürekli Danıştay katili söylüyorlar bana. Danıştay katili olmuş olsaydım burada işim olmazdı. Danıştay katili olmuş olsaydım burada işim olmazdı. Danıştay katili kendileridir. Artı kendisine başkanım diyen Alparslan’dır. Alparslan’ı bunları yöneltmiyor, Alparslan Danıştay katilidir demiyor. Bana söylüyor. Ben Danıştay katili olsaydım arkasında dururdum savunmasını da yapardım. Ve burada da olmazdım. Ben ölümüm pahasına Danıştay katili değilim diye mücadele ediyorum. ölümüm pahasına. Katil olsaydım kendimi öldürttürmeye çalışmazdım. Kendileri Danıştay katilidir. Bunda da yüzde bir milyon eminim artık. Ve yüce mahkemenizin bir yargıcı bana Osman bey demiştir diyor, kendisi geçerken Alparslan’a afiyet olsun canım benim diyor, afiyet olsun. Peki Alparslan Danıştay katili değil mi? Afiyet olsun diyor. Peki bana diyor ifadeni geri çek gizli tanık olma diyor. Burada diyor Danıştay katili diyor.”

Mahkeme Başkanı:” Toparlar mısın, bitirir misin? Tamam daha polemiğe girmeyeceğim bitirir misin lütfen? Bitirir misin, bitir bitir Osman bitir.”

Sanık Osman Yıldırım:” Yani konuşmayalım?”Mahkeme Başkanı:” Konuyu kapayalım tamam bitti.”Sanık Osman Yıldırım:” Peki kendileri konuşurken serbest yani.”Mahkeme Başkanı:” Bitti lütfen bitti. Tamam bitti. Hüseyin bey buyrun. Salonda söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:” Efendim lütfen, tekrar etmeyelim, lütfen, biraz sonra size sıra

geldiğinde söz hakkı olduğunda konuşursunuz.”Sanık Osman Yıldırım:” Binlerce Mehmetçiğimizin şehidinin acısın yüreğinde hisseden

herkes buna tavır aldığı zaman benim başımın tacıdır. Bak söylüyorum, bu Lenin uşağına tavır aldığı zaman kendime baş tacı yaparım.”

Mahkeme Başkanı:” Bırak, bağırma, bağırma.”Sanık Osman Yıldırım:” Baş tacı yaparım, onları da devlet ile baş başa bırakırım. ahanda

söylüyorum. Bu ülkenin evladı.”Mahkeme Başkanı:” Tamam bitti, bitti bırak, bırak”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Sorularıma devam ediyorum. dünden eksik kalan

sorularım vardı, onları sormak istiyorum. Bu daha önce geçmiş yıllarda tanıdığınız kişileri size sormak istiyorum. Bu Bahattin Aras’ı nerden tanırsınız aranızdaki ilişki nasıldır bir izah eder misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Sayın başkan izah etmesine ederim de bakın ben herkes gibi bir insanım, benim onurum var haysiyetim var, şerefim var. ben hayatım boyunca namusumla yaşadım. Şerefimle yaşadım, ölümleri göze aldım. Hayatım hep cezaevlerinde geçti. Bana namusuma dil uzatıyor. Şerefime dil uzatıyor, buna müsaade ediliyor. Cevap verdiğim zaman susturuluyor nasıl konuşayım? Konuştukça ben doğru bildiğim yolda gittikçe, savunduğum devletim önüme setler koyuyor, setleri aşıyorum önüme duvarlar örüyor. Yürüdükçe önüme duvarlar örüyor, nasıl yani yoruldum tek başıma ben binlerce düşman kazandım bir tek dost

11

Page 12: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:12

kazanamadım. Herkes bana saldırıyor cevap veremiyorum. Cevap vermeye kalktığımda susturuluyorum, kime cevap vereyim? Nasıl yetiştireyim ben? Herkes iftira ve karalamalarda bulunuyor, herkes hakaret ediyor, herkes saldırıyor, herkesin saldırmasını bırakın bir yana savunduğum devlet de onlarla bir olmuş onlar da devletim de bana saldırıyor. Konuş diyor, önüme setler koyuyor, bu da bir bu da kibarca Osman biz seni cezalandırıyoruz sen laftan anlamıyorsun yani biz konuş diyoruz ama biz kibarcasını diyoruz., biz seni cezalandırarak susmanı istiyoruz sen laftan anlamıyorsun. Ben bunu bu şekil okuyorum. ”

Mahkeme Başkanı:” Yanlış okuyorsun. Yanlış okuyorsun yanlış.”Sanık Osman Yıldırım:” Sürekli cezalandırılıyorum.”Mahkeme Başkanı:” Yanlış okuyorsun.”Sanık Osman Yıldırım:”Sürekli sus, cevap verdiğimde sürekli susturuluyorum.”Mahkeme Başkanı:” Yanlış okuyorsun. Mahkeme kimseye önyargılı olmadığı gibi sana da

önyargılı değil. O sizin hüsnü kuruntunuz. Anladınız mı tamam bitti istemiyorum bu tarz konuşma istemiyorum ben. Osman tamam. Olaya gelelim dinle hakim beyin sorusunu cevapla.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Soruma cevap verebilir misiniz? Bahattin Aras’ı nerden tanıyorsunuz, ne zamandan beri tanıyorsunuz, aranızdaki ilişki nasıldır?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bahattin Aras Iğdır Turizm’in sahiplerinden Hacı Salih Aras’ın oğlu. Iğdırlı turizm firmasının sahiplerinden. Kendisi ile kendisi hem benim arkadaşım dostum, hemde iş ortağım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Vahdettin Aras kimdir? Bir akrabalığı var mıdır, Bahattin Aras ile, öyle birini tanıyor musunuz.?”

Sanık Osman Yıldırım:” bizim köylü bir tane vahdettin Aras var. bizim köylü bir tane Vahdettin Aras var.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ne zamandan beri tanıyorsunuz aranızdaki ilişki nasıldır?”

Sanık Osman Yıldırım:” Kendisi köylüdür, kendisi de korucudur. Aynı zamanda amca çocuklarımın eniştesidir. Bir ara İstanbul’a gelmişti, bana telefon açmıştı yanıma gelmişti Vahdettin Aras.yani köylüdür neticede.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O sizin telefonunuzu biliyor mu, telefon numaranızı?”Sanık Osman Yıldırım:”Bilirdi evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Görüşüyor muydunuz kendisi ile bu olaylardan önce?”Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu olaylardan önce görüşüyor muydunuz kendisi ile

Vahdettin Aras ile?”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır görüşmüyordum öyle bir şey.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Erdal Aras’ı tanır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Tanırım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Nerden, ne zamandan beri tanırsınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Erdal Aras eski hapishane arkadaşım, “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ne zaman tanıdınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Onu cezaevinde tanıdım, sonra kendisi o Ümraniye de otopark

işletiyor. Doğruyol İstanbul il başkan yardımcısı. Yani Ümraniye’de otopark işletiyor. Sultançifliği’nde de kendi evi var, kendi evinin alt katında doğru yol ilçe başkanlığı binası yapmış.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” En son ne zaman görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” En son Mehmet Ağar ile Hayri Kozakçıoğlu oraya geldiğinde beni

çağırmışlardı. Gidip orada birlikte çay kahve içtik.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Tarihini hatırlıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Tarihi seçimlerle ilgiliydi. Bu seçimlerle ilgiliydi.“

12

Page 13: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:13

Mahkeme Başkanı:” Son seçimler mi?”Sanık Osman Yıldırım:” İlk seçim, kendisi doğruyol genel başkanı olduktan sonra bir

seçim yapıldı.”Mahkeme Başkanı:” Mehmet Ağar’ın?”Sanık Osman Yıldırım:” Mehmet Ağar evet. O zaman.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sedat Peker’i tanır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Tanıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zaman tanıdınız, aranızdaki ilişki nasıldır?”Sanık Osman Yıldırım:”Hukukumuz yok kendisi ile, hukukumuz yok ancak rahatsız ettiğim

bir kişi Cafer sefa isimli bir iş adamı ona sığınmıştı. Maltepe’de kendisinin yanındaydı. Ona sahip çıkmıştı ona rağmen o iş adamını rahatsız etmeye devam ettim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” En son ne zaman görmüştünüz? En son ne zaman karşılaştınız veya görüştünüz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İbrahim Cingi’yi tanır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:” O da onlarla birlikte olduğunu biliyorum. İbrahim Cingi ile İbrahim

Gümüşkaya. Gümüşkaya mı, Gümüşyaka mı öyle bir şey.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ziya Aycan’ı ne zaman tanıdınız ve en son ne zaman

görüştünüz, aranızdaki ilişki nasıldır?”Sanık Osman Yıldırım:” Kendisi ile eski arkadaşım eski dostum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Nasıl?”Sanık Osman Yıldırım:” Arkadaşım, dostum.eskiye dayalı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Devamlı görüşüyor muydunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Devamlı görüşüyordum evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” En son ne zaman gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” Cezaevinden çıktıktan sonra görüşmedim. Birkaç defa

telefonlaşmadım. Evet birkaç defa telefonlaşmıştık.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yusuf Ziya Arpacık ile tanışıyor musunuz? En son ne

zaman gördünüz, aranızdaki ilişki nasıldır?”Sanık Osman Yıldırım:” Onunla tanışmıyorum. Alparslan tanışıyor.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zaman tanıştırdı?”Sanık Osman Yıldırım:”ben tanışmıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Alparslan tanışıyor, Alparslan Arslan tanışıyor?”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Aranızdaki ilişki nasıldı? “Sanık Osman Yıldırım:”Görmedim, görmedim sürekli. sevdiği bir insan olarak sürekli

bahsederdi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu Şenol diye birisinden bahsettiniz, kimdir, soyadı

nedir, ne zamandan beri tanışırsınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Şenol, Şenol İbrahim Genç’in genel Müdürü.Popüler müzik, prestij

müziğin bütün şirketlerin müdürlüğünü yapıyor Şenol, soy ismini şu an hatırlayamıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Devamlı görüşür müsünüz kendisi ile?”Sanık Osman Yıldırım:” İbrahim Genç’in telefonunu aradığım zaman İbrahim Genç orada

olmadığı zaman kendisi cevap veriyordu.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Alparslan Arslan kimlerle görüşüyordu?”Sanık Osman Yıldırım:” Herkesle görüşüyordu Alparslan. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Îsimleri söyleyebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”İsimlerini yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin de tanıdığınız kimler varsa.”

13

Page 14: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:14

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi sıralayamıyorum ama herkesi tanıyordu herkesle görüşüyordu yani. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Serkan Toper’i tanır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Serkan Toper’i tanımıyorum burada bana iddianamede

tutanaklarda ismi geçiyor. Burada da Kağızmanlı olduğunu söylendi. Onu kendisini görmem lazım yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Tarkan Toper’i tanıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Tanımıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Osman Mutlu’yu tanıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size bir fotoğraf göstermek istiyorum, ismi kapalı ve

yanındaki yazılar kapalı. Kim olduğunu söyler misiniz tanıyor musunuz bu şahsı?”Sanık Osman Yıldırım:” Ankara’da basına resmi yansıyan kişi bu. Buna Orhan Kadı

diyorlardı. Ama araçta beni alan kişi bu değil yani. İstanbul’da Migros’un önünde araçla beni alan kişi bu değil yani. Bu değil.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” O resimdeki şahsın ismini biliyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” işte buna Orhan Kadı diyorlar. Yani eğer Ankara da basın

söylüyor ya yakalanmış, sorgulanmış, serbest bırakılmış Orhan kadı. İşte bu resmi veriyorlar. Bu resmi de İsmail Sağır’ın resmi yerine bu resmi basmışlar. Yani Orhan kadı diye ama o araçla beni alan kişi bu kişi değil. Araçla beni alan kişi böyle kel değil yani. Saçı var alnı hafif açık, kirli sakallı, hafif sarışın.”

Mahkeme Başkanı:” O kişiyi tanıyor musun?”Sanık Osman Yıldırım:” Bunun suratı da bana yabancı gelmiyor.”Mahkeme Başkanı:” Verdiğin bir çok cevapta hep surat bana yabancı gelmiyor şeklinde

oluyor. Sadece nerde anımsıyorsun?”Sanık Osman Yıldırım:” Nerde anımsıyorum, yani nerde anımsıyorum yani nerde gözüme

çarpmış onu bilmiyorum.”Mahkeme Başkanı:” Nerde yabancı gelmiyor yani, nerede gördün de. Şurada, şurada

gördüm burada gördüm, şöyle yaptı? ”Sanık Osman Yıldırım:”Hatırlamıyorum hatırlasam da sayın başkan filan tarihte filan

yerde bu kişiyi gördüm derim yani net olarak hatırlasam yani anımsamıyorum ama nerde yani çıkaramadım yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani size gösterilen fotoğrafı gösterilen şahsın ismini bilmiyorsunuz öyle mi?”

Sanık Osman Yıldırım:” Yok ismini bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Erhan Timuroğlu bir müddet sizin evinizde kaldı mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Hiç kalmadı mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi Sinan Berberoğlu’nun sizin alacağınız olduğu

kişilere rahatsız etmemeniz için bir takım paralar verdiğini söylüyorsunuz. Doğru mu? Yani Sinan Berberoğlu kendisinin hizmet ettiği kişilere sizin rahatsız etmemeniz için alacağınızı mahsuben paralar verdiğini söylediniz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki Sinan Berberoğlu ile aranız nasıldır, yani

aranızda nasıl bir ilişki vardır. Samimi misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Samimiyiz evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yani onun verdiği paralar yeterli oluyor mu

alacağınızın tahsili için?”

14

Page 15: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:15

Sanık Osman Yıldırım:” Yani kendisi ile gerek cezaevinde gerekse dışarıda yani kendisi ile hukukumuz olduğu için kendisi işinden olmaması için kendisine yani o bildiğin şekil olsun, onlara hizmet ettikçe madem alacağımı sen üstleniyorsun, sorun değil demiştim. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki verdiği paralar yeterli oluyor muydu yani bir takım kişilerden alacağınız var, size Sinan Berberoğlu para veriyor,”

Sanık Osman Yıldırım:” evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yeterli oluyor mu, yani tamamını tahsil etmiş oluyor

musunuz, alacağınızın tamamını tahsil ediyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” şimdi ben tefecilik yapmıyorum yani kendisi arkadaşım dostum,

işinden olmaması için. Diyor yani bunların evrak takibi hem onların evrak takibini yapıyor hem Turgay Ciner’in, Dinç Bilgin’in hem Faruk Süren’in Galatasaray eski başkanı, bunlar gibi bir sürü holdingin evrak takibi işini yapıyor. Yani Sözer Holding ile ilgili bunların evrak takibini yaptıkça bunlara hizmet ettikçe hizmetin karşılığını yani masraflarım fazla oldu diyerek bunlara fazladan fatura çıkarırım onlardan aldığım parayı taksit taksit getirip sana veririm. Sende onları rahatsız etmemiş olursun, bende işimden olmamış olurum, kendisi de arkadaşım dostum olduğu için bende bildiğin gibi olsun dedim hepsi bu kadar.”

Mahkeme Başkanı:” Evrak takibi dediğin nedir? Nedir yani memur mu bu adam?”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır değil.”Mahkeme Başkanı:” Ne Evrak takibi terken ne evrak takibi ediyor, Ankara da mı nerde?

Devlet katında mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Yargıtay’da.”Mahkeme Başkanı:” Yargıtay’da?”Sanık Osman Yıldırım:” Yargıtay’da evet. Yargıtay’da, Sayıştay’da bilmiyorum avukat

değil. Yani onlara hizmet eden hizmetkar gibi yani.”Mahkeme Başkanı:” Evrak takibi nasıl oluyor. Evraktan bir yığın para kazanılıyor, nedir

bu? “Sanık Osman Yıldırım:” Bilmiyorum işte ona sormak lazım. Yani. Ben öyle biliyorum yani.”Mahkeme Başkanı:” Onların bütün evrakını takip ettiğini biliyorsun baksana. Kaç kişiyi

saydın. “Sanık Osman Yıldırım:” Kendisini sürekli gördüm, kendisi öyle yani şimdi gördüğüm o

yani. Şimdi Faruk Süren’in bir fabrikası vardı. Sürekli ordaydı. Hatta kendisinin düğününe gittim. Bostancı’da Gren Park otel var. Faruk Süren ve diğer saydığım isimler onun düğününe gelmişlerdi. Yani onlarda öyle bir onların dostluğu hizmetkarı gibi bir şey Sinan Berberoğlu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Sinan Berberoğlu’nun size verdiği paralardan borçlularınızın haberi oluyor mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sinan Berberoğlu’nun size verdiği paralardan

borçlularınızın haberi oluyor mu? Yani falan borçlu adına size para veriyorum diye bir konuşma geçiyor mu Sinan Berberoğlu ile aranızda.?”

Sanık Osman Yıldırım:”Sami Çakır ile Süzer Holdingin genel Müdürü ile konuştuğunu biliyorum yani. Demiş tamam, Osman Yıldırım bir daha sizi rahatsız etmeyecek falan. Hatta onlara sami Çakır bir de avukatları ben Alparslan’ın yazıhanesinde onları rahatsız etmiştim. Onlar da Alparslan’ın telefonu onlarda çıktığı için onlar da gerisin Alparslan’ı aradılar. Osman bey bizi rahatsız etmesin gibi ondan sonra Sinan devreye girdi. Yani sami Çakır’ın haberi var, sanıyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bir takım kişilerden alacaklarınız var, onları doğrudan direk başvursanız da o alacaklarınızı alsanız daha doğru olmaz mı, bu şekilde karşılıklı konuşmuş olursunuz. Ve alacağınızı bir defada tahsil etmiş olursunuz. Veya bir aranızda

15

Page 16: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:16

sözleşme yapılmış olur. Yani Sinan Berberoğlu ile alacaklarınız arasındaki ilişkiyi tam anlayamadım yani sizinle alacaklarınız arasındaki ilişkiyi tam anlayamadım.izah eder misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi ben kendilerini aradığım zaman sürekli yok dedirtiyorlardı. Ben Sinan’ı alıp direk oraya gittim. Sinan’ı yukarı çıkardım git konuş yani benimle yüz yüze gelmek istemiyorlardı.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”13.11.2009 tarihli duruşmadaki bir beyanınız var. Sinan Berberoğlu gelecekti Ankara’ya 16 Mayıs gecesi bana söylemişti. Yarın Ankara ya geliyorum yarın öğleye doğru. Sinan ile görüşüp o söz konusu alacağımı kendisinden almak için. Bu bahsettiğiniz alacak nasıl bir alacaktır, ne alacağıdır.?”

Sanık Osman Yıldırım:”işte şimdi konuştuğum alacak yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İsim verebilir misiniz, kimin alacağıydı yani borçlu

olan kimdi?”Sanık Osman Yıldırım:” Sami Çakır, Mustafa Sözer.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Sami Çakır İstanbul’da mıydı, Ankara’da mıydı? “Sanık Osman Yıldırım:” İstanbul’da. İstanbul’da olduğunu biliyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Siz bu konuşmayı, duruşmada bahsettiğiniz konuşma

İstanbul’da mı yaptınız, Ankara’da mı yaptınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Ankara’da Sinan’la konuştum. Hatırladığım kadarı ile.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”şimdi burada Ankara’ya gelecek. Ankara’ya geliyorum

dediğine göre İstanbul, Ankara dışında bir yer.”Sanık Osman Yıldırım:”Kendisi bana Bolu Gerede’ deyim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sinan Berberoğlu nerede olduğunu söylediği zaman

demek ki Ankara dışındaki bir yerden bir yerden mi söylemiş?”Sanık Osman Yıldırım:”Kendisi Bolu, Gerede’deyim yarın Ankara’ya geliyorum 16 Mayıs

tarihinde. Bana Bolu, Gerede’deyim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Sinan Berberoğlu ile İstanbul da böyle bir konuşma

yaptınız mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Sinan Berberoğlu ile İstanbul’da böyle bir konuşma

geçti mi aranızda?”Sanık Osman Yıldırım:” Geçti evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yani şöyle demiş, Ankara’ya gidiyorum öğleye doğru,

Sinan ile görüşüp söz konusu alacağımı kendisinden almak için.bunu söyleyen Sami Çakır mı? Yok Sinan Berberoğlu mu?”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi Sinan’ı aradığımda 16 Mayıs gecesi geç saatlerde Bolu Gerede’deyim yarın geliyorum dedi. O konuşmadır. Yani Sözer Holding ile ilgili alacağım konusunda.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki bu alacağınızı İstanbul’da alamaz mıydınız, mutlaka Ankara’ya gelmesi mi gerekiyordu?”

Sanık Osman Yıldırım:” Sinan sürekli İstanbul’da değil, sürekli Ankara İstanbul haftanın üç günü Ankara’da. Sürekli İstanbul’a gidip geliyor yani hafta için her gün gidip geliyor.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki Sinan Berberoğlu Ankara da kiminle görüşecekti, bu parayı verecekti? “

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi Sinan Berberoğlu onlardan zaten yola çıkarken para alıyor yani onların işini görmeye gittiği zaman onlardan zaten avans alıyor, bildim kadarı ile.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Alacağınız miktarı söyleyebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Yani kendisi taksit taksit veriyordu. Sürekli 2000-3000 dolar

veriyordu. Bende 5000 dolar istedim kendisinden.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Sonra ne kadarını verdi size?”

16

Page 17: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:17

Sanık Osman Yıldırım:” Üzerinde para yoktu, para almadım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bir banka havalesi gönderdi mi öyle bir aranızda

mesajlaşma olmuş zannediyorum.?”Sanık Osman Yıldırım:”Banka havalesi:”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu Yapı Kredi, İstanbul’daki Yapı Kredi,

Sultanbeyli’deki Yapı Kredi Bankasından havale var onu kim gönderdi, ne zaman gönderdi?”Sanık Osman Yıldırım:”Kimin gönderdiğini bilmiyorum işte onu.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bir 500 dolar, 500 bin dolar meselesi var, onu izah

eder misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” İşte o alacağım olan 5000 doları istemiştim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kimden istediniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Sinan Berberoğlu’ndan.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size gönderdi mi o parayı?”Sanık Osman Yıldırım:” Göndereceğini söyledi. Göndermedi. Almadım yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Hiç mi göndermedi?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Devamlı gazete okur musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” dışarıda pek fazla gazete okumuyorum yani sürekli.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu olaylardan önce gazete okur muydunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Pek fazla okumuyordum, sürekli işim gereği sürekli yani okuma

fırsatı bulamıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan 19 Nisan 2006

tarihinde yayınlanan bir domuz, türbanlı domuz karikatürü var, bakar mısınız bunu ne zaman gördünüz, ilk defa ne zaman gördünüz?”

Sanık Osman Yıldırım:” işte daha önce söylemiştim bunu Cumhuriyet Gazetesine 1. bombadan ve 2. bombadan sonra gazetede görmüştüm. Yanlış hatırlamıyorsam.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Hatırlamıyorsunuz? “Sanık Osman Yıldırım:”Yani Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalardan sonra.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ne zaman gördünüz tarih olarak verebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Yanlış hatırlamıyorsam 10 Mayıs’tan sonra görmüştüm.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” O zaman gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu Vakit Gazetesinde yayınlanan 13 Şubat 2006

tarihli yayınlanan işte o üyeler başlıklı bir Gazete küpürü var bunu ne zaman gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” İşte 16 Mayıs gecesi gece geç saatlerde o ısrarım üzerine

Alparslan çantasını çıkarıp böyle bir kupür göstermişti bana. O zaman bilgim oldu. 16 Mayıs gecesi geç saatlerde. ”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” O zaman gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Danıştay’a saldırı yapılacağından ilk ne zaman

haberiniz oldu?”Sanık Osman Yıldırım:” Saldırı yapılacağı ile ilgili haberim olmadı. Bakın bunu iyice

netleştirelim saldırı olacağı ile ilgili kesinlikle bilgi sahibi değilim. O benzinlik kavgamızdan sonra. 16 Mayıs gecesi geç saatte Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili konuyu netleştirmek için sürekli ısrar ediyorum. bunu netleştirelim, bunu aydınlatalım ve bu çocukları teslim edelim bu işi kapatalım. Artı bunu aydınlatalım bu nedir bu? Şimdi işin içersine başörtüyü atmışsınız, bombalar patlamıyor. 3. bombayı atmaya ısrar ediyorsun, yok erken baskıya yetişsin diye kelimeler söylüyorsun artı bura ile ilgili bunların sahiplerinin arasında anlaşmazlık vardır düşüncesi vardı bende. Öyle algılıyordum. O yönde yönelikte gelişmeler sağlanmadı. Bu neyin nesi? Bana bunu

17

Page 18: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:18

bir anlatın kardeşim. Çağrı ağalarını konuşalım bu neyin nesi? Diye bu konuşmaları yaptım kendisine.cevap vermiyordu. Cevap alamadım. Yine ısrar ettim, tamam yarın konuşuruz, yarın bu konuyu aydınlatırız, bu konuyu aydınlatırız helalleşiriz herkes kendi yoluna. O cevabı aldım, bunu aldıktan bu cevabı aldıktan sonra İstanbul’dan Danıştay ile işim var diyordun, acelem var gidecem diyordun, bu nedir bu konu nedir, yine cevap vermedi. Ben istasyonda bana soru sormuştun, Danıştay başkanının araç plakasını öğrenmek istiyorum. Bu yani nedir yani? Niye öğrenmek istiyorsun bu soruları sordum. Cevap vermedi, yine ısrar ettim. Kendisi de çantasından işte gösterdiğiniz bu gazete küpürünü çıkardı çantasından ben bunlarla işim var dedi. Bunlarla işim var dedi. Ne işin var dedim senin? Gazete kupürüne baktım. Başörtüsü ile ilgili bir şeyler yazıyordu. Bu konu ile ilgili nasıl bir işin olabilir geç bunu yani bu sen devletin verdiği bir karardır yani. Bu nedir bana bunun doğrusunu anlat. Anlatmadı. Bende kendisine, kendisi de burda, bende kendisine dedim kardeşim sen bana böyle bir şey anlatmadın, bende duymadım, tamam mı, yarın Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili bir konuyu aydınlatalım helalleşelim herkes kendi yoluna gitsin. sen yani yanlış bir adamsın yani onu söyledim. Yollarımızı ayıralım dedim. Yarın konuşup Cumhuriyet gazetesi ile konuyu aydınlatacağız. O konuşmayı bekliyorum, uykudan kalktım kahvaltı yaparken televizyonda duydum. Ben kendisinin ben dedim Cumhuriyet gazetesini aydınlatacak, o şahısları çağıracak, konuyu helalleşip birbirimizden ayrılacağız. Yani bağımızı koparacağız onu bekliyorum. kendisini televizyondan izliyorum. Yani bu işin hakikati bu. Kendisi de burda. Harfiyen bu. Yanlış bir kelime varsa kendisi çıksın söylesin.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Erhan Timuroğlu’nun emniyet müdürlüğünde vermiş olduğu bir ifade var. şöyle diyor; 15 Mayıs 2006 günü Osman Yıldırım ile birlikte olduğumuz bir anda avukat Alparslan Arslan Osman Yıldırım’ı cep telefonundan arayarak buluşmak istediğini, bu gün işimizin olduğunu söyledi. Osman Yıldırım ise kendisinin Artvinliler derneğine gelmesini, kendisini burada beklediğimizi söyleyerek telefonu kapattı. Bir müddet sonra Tekin İrşi ve İsmail Sağır isimli şahıslar Alparslan Arslan’ın çektiği mesaj gereği bizim yanımıza geldiler. Hep birlikte oturuyorlarken, Alparslan Arslan Çamlıca’ya geldi. Osman Yıldırım giderek kendisini alıp yanımıza getirdi. Ve derneğin girişinde hep birlikte oturduk. Burada Alparslan Arslan bize hitaben Ankara da işimiz var, oraya gideceğiz, dedi. Ayrıca Ankara’ya Tekin İrşi’nin gelmeyeceğini söyledi. Tekin İrşi ise bunun sebebini sorduğunda Alparslan Arslan ise kendisine elli kilonun altına giremeyen kendisini zorlamasın. Ben elli kiloyu kaldırıyorsam işe giderim. Sen burada kal dedi. Ne diyorsunuz bu beyana karşı? ”

Sanık Osman Yıldırım:” Kim kendisine?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’da işimiz var oraya gideceğiz şeklinde bir

beyanda bulunmuş ve elli kiloyu kaldıramayan altına giremeyen kendisini zorlamasın diye Tekin İrşi’nin orda kalmasını istemiş.”

Sanık Osman Yıldırım:” Ben böyle bir şey duymadım. Ben böyle bir şey duymadım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Aynı beyanın devamında, Ankara’ya yaklaşık saat 14

sıralarında hareket ettik.”Sanık Osman Yıldırım:” Onlar orda çay içerken ben içerde kumarın başındaydım. Kumar

masasındaydım. Onlar salonda çay içiyorlardı. Yani böyle bir konuşmayı ben duymadım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’ya yaklaşık 14 sıralarında hareket ettik. Yolda

giderken Ankara’da yapılacak olan iş hakkında konuşmaya başladık. Alparslan Arslan bize Danıştay başkanının öldürüleceğini ve bunun sebebinin ise başörtüsü kararını onaması olduğunu söyledi. Şeklinde bir beyanı var Erhan Timuroğlu’nun gene aynı Emniyet Müdürlüğündeki ifadesinde. Ne diyorsunuz.?”

Sanık Osman Yıldırım:” Ben böyle bir konuşma duymadım, biraz önce söylediğim gibi ben kumar masasının başındaydım.”

Mahkeme Başkanı:” Arabada bu giderken, başka arabanın içersindesiniz.”Sanık Osman Yıldırım:” Arabada öyle bir konuşma olmadı.”

18

Page 19: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:19

Mahkeme Başkanı:” Arabanın içersindekileri söylüyor sana.”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır, Hayır öyle bir konuşma olmadı.ben onu izah ettim.

İstanbul’dan Ankara’ya gidene kadar Alparslan’ın kullandığı üç veya dört.”Mahkeme Başkanı:” Yani ikinci okunan arabanın içersindeki konuşmadan bahsediyor.”Sanık Osman Yıldırım: Anladım öyle bir konuşma olmadı sayın başkan. İstanbul’dan

Ankara’ya kadar üç ve dört cümle kurmuştur. O cümleleri de size saydım. İsterseniz bir daha sayayım. Kurduğu cümleleri söyleyelim mi bir daha?”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İsterseniz tekrar bir beyanını okuyayım. Erhan Timuroğlu’nun sorgu hakimliğinde bir beyanı var, şu şekilde söylüyor; 15.05.2006 tarihinde Alparslan Arslan ile Alparslan Arslan arabası ile Osman Yıldırım ve İsmail Sağır olduğu halde dördümüz gündüzleyin saat 14 sıralarından İstanbul’dan çıkarak Ankara’ya geldik. Ankara’ya gelirken Alparslan Arslan Danıştay’a suikast yapacağım diye söyledi. Şeklinde bir beyanı var. Erhan Timuroğlu’nun sorgu hakimliğindeki beyanı, buna ne diyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Öyle bir beyan olmadı. Ben öyle bir şey duymadım. Kendisi burda kendisine de sorun öyle bir şey var mı yok mu? Ben böyle bir konuşma duymadım araçta. Araçta İstanbul’dan Ankara’ya gidene kadar sadece üç tane dört tane cümle kurmuştur. Onun dışında başka cümle kurmamıştır yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bakın İsmail Sağır’ın Emniyet Müdürlüğünde bir ifadesi var zannediyorum. Şu şekilde söylüyor; 15 Mayıs 2006 tarihinde avukat Alparslan Arslan benim telefonuma mesaj attı, bu mesajda hazır ol, bu gün Ankara’ya gideceğiz diye yazıyordu. Daha sonra 10 sıralarında Erhan Timuroğlu beni arayarak yanına çağırdı. Erhan Timuroğlu’nun yanına gitmeden önce internet kafede gördüğüm Tekin İrşi ile birlikte Osman Yıldırım ile görüşmek üzere Ferhatpaşa semtine yakın bir yerde bulunan kahveye gittik. Kahvede Osman Yıldırım kumar oynuyordu. Biz ise Tekin İrşi ile birlikte Erhan Timuroğlu’nun yanına oturduk. Yarım saat kadar sonra saat 12.30.-13 sıralarında avukat Alparslan Arslan kendisine ait beyaz renkli Opel Astra marka otosu ile kahveye gelerek yanımıza oturdu. Osman Yıldırım’ı da yanımıza çağırdı. Osman Yıldırım’ı yanımıza çağırdı. Ankara’da bir iş olduğunu ve bu işin bir adamın öldürülmesi olduğunu, bu işi dört kişinin yapacağını, bu iş karşılığında alacağımız para ile bir daha çalışmamıza gerek kalmayacağı ve büyük paralar kazanacağımızı ama bu işe Tekin Irşi’nin gelmeyeceğini söyledi. Ne diyorsunuz bu beyana karşı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ben böyle bir beyan duymadım, onu kendilerine sormak lazım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Aynı beyanın devamında şu şekil diyor beyanda

bulunuyor; Erhan Yıldırım ise Tekin İrşi’nin neden gelmeyeceğini sordu. Bunun üzerine avukat Alparslan Arslan elli kiloluk yükü kaldıramayacak insanın bizim yanımızda işi yoktur. Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombasında pimi çekemediğini ve el bombasının pimini çekemeyen insanla işimiz olmayacağını söyledi. Tekin İrşi ise bu duruma bozularak gelmek istediğini söyledi. Bunun üzerine Avukat Alparslan Arslan sen kal, buradaki işleri takip et dedi. Bu arada Osman Yıldırım silahları nereden bulacağımızı sordu. Avukat Alparslan Arslan ise kendisinin her şeyi ayarladığını, ve hazırsanız gidelim dedi. Ben Avukat Alparslan Arslan otosunda arka koltuğa, Erhan Timuroğlu ise ön koltuğa oturduk. Osman Yıldırım ise kendi arabası ile geliyordu. Osman Yıldırım’ın Sultanbeyli’de bulunan evine iki araç peş peşe giderek Osman Yıldırım’ın otosunu evine bıraktık. Daha sonra Osman Yıldırım’da bizim bulunduğumuz arabaya geldi. Erhan Timuroğlu benim yanıma Osman Yıldırım ise öne oturdu. Otoyu avukat Alparslan Arslan kullanıyordu. Ankara ya gelene kadar havadan sudan sohbet ettik. Zaman zaman Osman Yıldırım saldırının nasıl olacağını sorduğunda avukat Alparslan Arslan her şeyi kendisinin ayarladığını, şahsın aracını, plakasını ve adresini bildiğini, şahsı takip ederek uygun görülen bir yerde saldırıyı gerçekleştirerek şahsı öldüreceğimizi söyledi. Bolu’ya kadar avukat Alparslan Arslan otoyu sürdü diyor ne diyorsunuz?”

19

Page 20: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:20

Sanık Osman Yıldırım:” Bu böyle bir konuşma olmamıştır, bu resmen iftira yani. Yani böyle bir şey yok yani. Şimdi onu kim söylemişse bilmiyorum yani. Kim söylemiş onu sayın başkan.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İsmail Sağır’ın emniyet Müdürlüğündeki ifadesi.”Sanık Osman Yıldırım:”Yani kesinlikle doğru değil öyle bir şey yani Alparslan’ın kurduğu

dört tane cümle var, onun dışında konuşma da yapmamıştır. Kendileri de burda. Ve o konuşma o da yani yiyip içmiyordu. Nefesi pis kokuyordu, onu sordum ona cevap verdi. Başka bir soru kendisi sordu, Erhan ile ilgili o Cengizhan ile ilgili, onun dışında bir de Ankara’ya girerken aracı biraz yavaş yani hızlı sürme dedi, yani toplam dört cümlesi var. onun dışında başka cümle kurmamıştı.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” sizin 9/11/2009 tarihli duruşmanın 6. sayfasında bir beyanınız var, şu şekilde söylüyorsunuz; 15 Mayıs 2006 tarihinde Alparslan diyor Ankara’ya gideceğim işim var. işlettiğim kulübe gelmiş. Ankara ya gideceğim işim var, ne işin var? Danıştay’ı, Danıştay da bir işim var. oraya gideceğim. Alparslan bunu bana anlat, bunu bir konuşalım, bu nasıl bir oyundur. Bana bu oyun nasıl oynanmış bana bir anlat. Bakın kendisi diyor ben Danıştay da işim var. böyle bir şey benimle ilgili değil. Acelem var gideceğim, gelirsen Ankara’da konuşuruz. Şeklinde beyanınızı okudum size, ne diyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Doğrudur, aynen öyle diyordum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki bu Danıştay da işim var derken açıklamadı mı

ne işi olduğunu?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok açıklamıyor, açıklamıyor zaten yani benim dolmamın birikim

yapmanın nedeni bu yani, işim var yani onu açıklasın demiyor, onunla ilgili sinirlenmiyorum. Yani işim var diyor yani ben orda değilim. Ben gazete ile ilgili bir birikim olmuş yani anlatmıyor ondan dolayı sinirleniyorum yani anlatmasını istiyorum. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu bahsettiğiniz işlettiğinizi söylediğiniz kulübe, biraz önce Erhan Timuroğlu’nun bahsettiği yer mi yoksa farklı bir yer mi? Çamlıca’ya geldi, Osman Yıldırım giderek kendisini alıp yanımıza getirdi ve derneğin girişinde hep birlikte oturduk dediği yer mi?”

Sanık Osman Yıldırım:” Ferhatpaşa’daki işyerime geldi. Onlar iş yerimin önü salondur. Onlar salonda oturup, onlara çay söyledim. Tekrar kumarın başına gittim yani. Dördüncülük yapmak zorundaydım. Çünkü oyun kopmasın diye yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Biraz önce Erhan Timuroğlu’nun ve İsmail Sağır’ın ifadelerini okudum size. Bahsettiği yerler sizin bu dediğiz yer mi? İşlettiğim kulübe gelmiş, Alparslan Arslan diyorsunuz. Aynı yerler mi?”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet aynı yerler.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” peki bu bahsedilen konuşma geçti mi, elli kiloluk

yükün altına giremeyen.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben orda değildim, ben kumar masasının başındayım yani öyle bir

konuşma duymadım yani o arada kapı var. salon ön tarafta, kumar oynanan yer başka tarafta. Arada bölüm var. bir de içeri müşteri dolu. Yani böyle bir konuşma ben duymadım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”şimdi bu beyanınızda bu nasıl bir oyundur bana bu oyun nasıl oynanmış? Bana bir anlat diye Alparslan Arslan’a sorduğunuzu söylüyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu bahsettiğiniz oyun nedir, ne zaman fark ettiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi bu ikinci bomba attırdıktan sonra gazeteyi okudum.

Gazeteden önce bir de Tekin’e bombayı attırmaya gönderirken yani başörtüsü atılması konusunda ısrarı var, kafamda soru işareti yaratan zaten o. Yani bunları anlat yani bu neyin nesi diyorum cevap vermiyor. Yani bunun açıklamasını yapmıyor. Yani buraya bu gazeteye attıracağım, yaptığım iki anlaşmadan dolayı oraya başörtüsü atılacak diye bir konuşma olmadı.

20

Page 21: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:21

Öyle bir anlaşmada yok. Bu başörtüsünü nerden çıkardı ne son anda bu neyin nesi? Soruyorum. Cevap alamıyorum, sonra konuşuruz diyor.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi biraz daha değişik şekilde soruyorum.şimdi bu 15 Mayıs 2006 tarihinde Cumhuriyet Bombasına üç tane el bombası atılmış, siz de ortaklar arasında bir uyuşmazlık var düşüncesi ile attım diyorsunuz. Ortaklar arasında Cumhuriyet Gazetesinin ortakları arasında uyuşmazlık olmadığını nasıl anladınız, ne zaman anladınız? Başka bir maksadı olduğunu ne zaman anladınız?”

Sanık Osman Yıldırım:” işte ikinci bombayı attırdıktan sonra yani ben bekliyorum öyle o anlamda bir toplantı olsun. Öyle bir yani iki taraf bir araya gelmiş. O iki tarafı bir araya getiren insanlar var. yani toplantı olacak aralarında anlaşmazlık varsa o sulha bağlanacak diye o yönde gelişme bekliyorum. öyle bir şey görmüyorum yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bu 500 bin dolar teklif edildiğini söylüyorsunuz. İstanbul’da iken bu paranızı alabilmek için bir teşebbüste bulundunuz mu?”

Sanık Osman Yıldırım:” Hayır, hayır.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Alparslan Arslan’a bir şey söylediniz mi? Bu konuda.”Sanık Osman Yıldırım:” Söyledim, işte acele işim var Ankara’ya gidiyorum. Orda bu yani

önemli kişiler ordadır. Parayı orda sana verecekler.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi bu beyanınıza göre 15 Mayıs 2006 tarihinde

siz bir oyun olduğunu fark etmişsiniz.”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki bu oyunun yapıldığını bile bile Ankara’ya niye

gittiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Ankara’da çevrem var, İstanbul’da yakalanmamak için

İstanbul’dan çıkmam gerekiyor. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’da nerde saklanacaktınız? Nereye

gidecektiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Ben Ankara’da büyüdüm, bütün çevrem Ankara’da, yani ben

Ankara’da büyüdüm. Yenidoğan’da Çinçin Mahallesinde orada büyüdüm. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’da neyi duydunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Ne?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’da neyi duydunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Büyüdüm, büyüdüm. Ankara da büyüdüm, çocukluğum orda

geçti. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani Ankara’ya gizlenmek amacıyla mı gittiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki Alparslan Arslan Danıştay’da bir işi olduğundan

bahsediyor, o amaçla gittiğini beyan ediyor. Siz buna rağmen oraya mı gidiyor, Ankara ya mı gittiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Onun ne söylediği şimdi ne söylediği ben beni ilgilendirmiyor ki. Yani tam anlamıyla yani ne demek istediğini ben anlamıyorum yani. İşim var acele gitmem gerekiyor diyor, bende bu konuyu aydınlatalım burda. Oda diyor ilgili kişiler de ordadır, orda paranızı alırısınız hani gitmem gerekiyor acele işim var diye acele ediyordu. Bende İstanbul’dan çıkmam gerekiyordu. Ankara daki çevrem orda gizlenmem gerekiyordu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”duruşmadaki beyanınızda Muzaffer Tekin’in sorusu üzerine Şöyle bir cevabınız oldu; Oraya gideceğinizi söylemişti şeklinde bir beyanda bulundunuz. Bunun anlamı nedir, kim söyledi bu beyanı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Nasıl?”

21

Page 22: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:22

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Muzaffer Tekin size bir sordu, bu soru üzerine siz, Oraya gideceğinizi söylemişti diye şeklinde bir cevap verdiniz, yani Muzaffer Tekin Ankara’ya mı gidecekti? İstanbul’da mı kalacaktı? Yani onunla ilgisi nedir bu konunun?”

Sanık Osman Yıldırım:” İlgisi, Alparslan yani Ankara’ya acelem var oraya gidiyorum derken bende bu konuyu aydınlatalım burdan öyle git dediğimde ilgili kişiler ordadır dedi. Gidelim orda onlar da zaten seni bekliyor. Yani senin alacağını verecekler. Çeker gidersin ordan. Ben sordum yani, bana cevap veren kendisi. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Biraz daha açar mısınız bunun cevabını yani kim bekliyormuş, kimler gidecekmiş?”

Sanık Osman Yıldırım:”İşte parayı verecek olan kişiler ordadır yani. Ben acele gitmem gerekiyor. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İsimleri neymiş onların?”Sanık Osman Yıldırım:” Yani ismen söylemedi yani. Aynen böyle söyledi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki ne zaman verecekmiş?”Sanık Osman Yıldırım:” Onlar da orda onlar da seni bekliyorlar yani gidelim ordan hem

paranızı alırsınız, hemde bu konuyu sürekli başımın etini yedin, nedir, nedir, Cumhuriyet Gazetesi, orda da sana cevap verirler, senin sorularını orda cevaplandırırlar diye bana cevap veriyordu.”

Mahkeme Başkanı:” Sana teklif edildiğini, paranın sana verileceğini, 500 bin dolar ile ilgili olarak senin anlaşma yaptığını, bombaların da sana teslim edildiğini söylüyorsun. Yani üçüncü bombanın Alparslan’a teslim edilmesinde veya onun oraya atacağı konusunda senin bilgin yok, başlangıçta o anlaşmada daha evvel verdiğin anlatımlarda öyle.”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Mahkeme Başkanı:” Yani şimdi böyle senin anlaşma yaptığın ortamda başkası sana niye

parayı getirsin versin?”Sanık Osman Yıldırım:” Ben muhatap.”Mahkeme Başkanı:” Sen niçin paranı aramıyorsun, madem sen anlaşma yaptın, şey

yaptın?”Sanık Osman Yıldırım:” Muhatap olmak istemiyorum, direk telefonları da bende yok

Alparslan yani.”Mahkeme Başkanı:”O adamlar senle muhatap olmuş, para teklif etmişler, bombaları

vermişler sen muhatap olmuyorsun nasıl şey o?”Sanık Osman Yıldırım:” Alparslan getirsin, onu bekliyorum ben. Kendisi getirsin parayı,

Alparslan’ın getirmesini bekliyorum. şimdi bunda gülünecek bir şey yok, kendisi şimdi öyle bir pozisyon var yani şimdi bulunduğun yere parayı getireyim mi diye kendisi söylüyor. Parayı hazırlayalım getirelim.”

Mahkeme Başkanı:”Sen Alparslan ile muhatap olmamışsın ki, kişilerle muhatap olmuşsun. Kişiler sana söz vermiş, şunları atarsan sana şu kadar para vereceğiz demişler?”

Mahkeme Başkanı:”Ondan sonra sürekli Alparslan ile muhatap oluyorum. Çünkü sürekli Alparslan yanıma geliyor. Anlatabiliyor muyum?”

Mahkeme Başkanı:”Daha sonra muhatap olmadın ya, adamlarla muhatap oldun verdin bombaları attırdın.”

Sanık Osman Yıldırım:” Tamam. Alparslan’ı diyorum Alparslan. Yani şimdi yapılan anlaşmadan sonra sürekli Alparslan bana gelip gidiyor. Yani ben gitmiyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Sen anlaşmayı Alparslan ile yapmadın”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Mahkeme Başkanı:” Anlatımların öyle.”Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”

22

Page 23: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:23

Mahkeme Başkanı:”Anlaşma yaptığın kişilerle niçin sen muhatap olmuyorsun? Attın bombaları paramı verin.böyle değil mi anlaşma yani. Sen öyle anlaşmalar yapmadın mı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bende Alparslan, öyle bende Alparslan,”Mahkeme Başkanı:” Şurda alacağın var, burda alacağın var, öbürünü alacağım var

diyorsun.”Sanık Osman Yıldırım:” Tamam bende Alparslan’a diyorum.”Mahkeme Başkanı:” O alacakların herhalde belirli bir hizmet karşılığında hak ettin değil

mi?”Sanık Osman Yıldırım: Bende diyorum Alparslan’a diyorum git getir diyorum. Ne diyeyim

şimdi?”Mahkeme Başkanı:” Alparslan’a niye diyorsun? Niye diyorsun Alparslan’a yani kişiyle

muhatap olan sensin. Muhatap olmuşsunuz, bombaları sana verdi, dolaylı yoldan Alparslan’ın aracılığı ile sana vermedi, Alparslan a verip de, sana verdiler sana bombaları. ”

Sanık Osman Yıldırım:” Peki şimdi buna kendimde kendimle ilgili bir örnek vereyim. Şimdi o İzmir deki Mehmet Altınay ile ilgili ben Kayseri’li iş adamı Kubilay ile anlaşma yapmışım, bir hafta sonra Cuma günü 300 bin dolar verecek, ben gitmiyorum. Mehmet Altınay’ı gönderiyorum avukat. Git parayı al gel diyorum, o da gidip parayı alıp kaçıyor yani. Şimdi kendim gitmek zorunda mıyım? Şimdi siz bunu söylüyorsunuz, sen yapmışsan sen kendin git, gitmiyorum, başkasını gönderiyorum.”

Mahkeme Başkanı:” Yani yöntem bu mudur?”Sanık Osman Yıldırım:” Bu işte.”Mahkeme Başkanı:”Bu tarz işlerde yöntem bu mu?”Sanık Osman Yıldırım:” Bu.”Mahkeme Başkanı:” Peki.”Sanık Osman Yıldırım:” Dediğiniz gibi keşke kendim öyle bazen gurur yapıp örneğin

kendim gitseydim Antalya’ya o şahıs da 300 bin doları alıp kaçmazdı yani.”Mahkeme Başkanı:” Hemde başından geçen olay da var yani. İkinciye gene başkasını

gönderiyorsun.”Sanık Osman Yıldırım:” Hemde ne, başımdan geçen bir sürü şey.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 15 Mayıs 2006 günü saat kaçta ve nerede İstanbul’da

Alparslan Arslan ile buluştunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 15 Mayıs 2006 günü saat kaçta ve nerede İstanbul’da

Alparslan Arslan ile buluştunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” 15 Mayıs’ta?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet, yani Ankara’ya hareket edileceği gün.”Sanık Osman Yıldırım:” Ferhatpaşa’daki işyerimde.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Saat kaçtı?”Sanık Osman Yıldırım:” Öğleden sonra, ikindiye doğru.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki orda buluştuktan sonra biraz önce bahsedilen

konuşmalar geçtikten sonra herhangi bir yere uğradınız mı? Alparslan Arslan ile? Siz arabanız varmış, arabayla beraber hareket etmişsiniz. Alparslan da kendi arabasına binmiş. Nerelere gittiniz? “

Sanık Osman Yıldırım:”Bir yere gitmedim, aracımı otoparka bıraktım. Sultanbeyli’ye. O aracını yıkamaya verdi. Aracı yıkandıktan sonra araca bindik yola çıktık yani. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yani işlettiğiniz kulüpten doğrudan Ümraniye’ye mi gittiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Sultanbeyli’ye.” Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sultanbeyli’ye evinize getirdiniz arabanızı bıraktınız?.”

23

Page 24: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:24

Sanık Osman Yıldırım:”Evime değil, bir arkadaşımın otoparkı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O güzergahta herhangi bir yere uğradınız mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bazı beyanlar var saat 14’te buluştuk. Ankara ya

hareket ettik şeklinde. Bu saat konusunda bir çelişki var, tam belli değil kesinleşmiş değil bu saat.”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Siz akşam saatlerinde diyorsunuz, ikindi vakti

diyorsunuz öyle mi?”Sanık Osman Yıldırım:” İkindi veya o civar olmalı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu 15 Mayıs 2006 tarihinden önce Alparslan Arslan

ile konuşmuş muydunuz, Ankara’ya gitme konusunda.”Sanık Osman Yıldırım:” Kendisi işyerime geldi. Ankara ya acelem var gitmem gerekiyor

diyordu.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” O günden önce bahsetti mi size?”Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 15 Mayıs 2006 Tarihinden önce bahsetti mi, Ankara

gideceğim Ankara’da işim var. Danıştay’da işim var falan diye bahsetti mi?”Sanık Osman Yıldırım:” Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Alparslan Arslan’ın bir beyanı var 01.10.2009 tarihli

duruşmadan. 13. sayfada, şu şekilde söylüyor. Osman Yıldırım’a ben anlattık yani devlet nasıl kurulur, devleti nasıl değiştireceğiz, bunu inanarak söylüyorum da kimse dalga geçmesin yani burada anlatabildim mi? Ben devleti değiştireceğime inanmıştım yani, Bostancı sahilinde yürüyorum, Osman ile yürüyorum anlatıyorum derdi, inanmışım yani o noktada inanmışım belki saflık derim, ancak buna da ama inanmışım yani. Kafamda kurgulu ben burada anlatırım size ama bilen insanların duvara toslayıp, bilen insanların olması lazım. Bu insanların kalp beyin ve midesini doldurması lazım, bu örtülü olması lazım, terbicidir, herhal terbiyecidir bu. aleni yapılır bu, reklam da yapılır ama aleni reklamda edep varsa varım, anlatabildim mi böyle bu devlet değiştirilir burada ben devleti değiştireceğime inanıyorum. 27-28 yaşındayım sadece Alparslan Arslan’ım Bostancı sahilinde dolaşıyorum. Burada büyüklük boyutunu ben olmaması lazımda devleti değiştiririm yani o noktaya gelmişim anlatabildim mi? Ben soruyorum bu devletin değiştirilmesi konusunda Osman Yıldırım ile yaptığınız konuşmayı görüşmeyi anlatır mısınız? Şeklinde sorum üzerine şu şekilde cevap veriyor Alparslan Arslan; Ağabey karadenizden lazları toplayacaksın, Atatürk’ü hiç sevmeyen insanlar lazım bana tamam mı Atatürk’ü sevmeyen insanlar lazım, yani Karadenizden lazları toplayacaksın, İstanbul’dan batağa batmış, güneydoğu dan gelen Kürtleri toplayacaksın. Kürt gençleri, yaşlıları ile işim yok, gidip namaz kılsınlar. Onlar görevleri bu yani batağa batmış ama hazır insanla işim yok anlatabildim mi? Ben yıkacağım yani bu devleti kafama koymuşum o zaman koymuşum. Karadeniz deki lazları yemin ediyorum Allah şahittir ya Muzaffer Tekin’e anlatamazdım bunu, kavgayı bilmiyorum yani ne olurdu yani o zaman kafamda hepsi var, (1 kelime anlaşılamıyor) var, kimden hangi delikten gireceğim belli yani. Anlatabildim mi? Bu orduyu kuracağım, silah lazım dağıtacağım, siz burada bunları vurun, biz burada bunları vuralım sonra. Sonra cezaevi meselesini çözüp rahata ulaşmamız lazım ama devam edin yani Müslümanlaşarak gidelim anlatabildim mi bütün mesele bu. benim kafamdaki bu. hazır verdiğim kurgu buydu yani yemin ederek söylüyorum utanarak anlatıyorum ama böyle yani. Gerçek bu yani. Yani gidip güneydoğu da ailesine giden ailesine çalışan kürde gidemem. Ben yani bitmiş adam batakhanedeki adamı gidip çıkartmam lazım görevim bu yani. Görevim bu. yani. Yukardan verilen görev bu. bu görev yapmam lazım yoksa olmaz yani. Şu şekilde sormuşum, Erhan Timuroğlu savcılıkta ve sorgu hakimliğinde ifadesinde Ankara ya gelirken Ankara ya Danıştay baskınına başkanına suikast yapamaya gidiyoruz dediğinizi söylemişti bu

24

Page 25: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:25

beyanınız doğru mu, o da Alparslan Arslan demiş olabilirim diyor. Biraz önce bahsettiğim konuşma aranızda geçti mi Alparslan Arslan ile?”

Sanık Osman Yıldırım:”öyle konuşma geçmedi. Öyle konuşma geçse ona ilk soracağım şey şu kendisi diyor ya müslümanım, işte devleti değiştireceğim devleti tek başına nasıl değiştirecek? Yani tek başına bir birey nasıl değiştirecek devleti? Hem değiştirse niçin değiştirecek? Ne istiyor? Yani yönetimden nasıl bir anlayış bekliyor? Şimdi müslümanım diyor. Bu iktidar da müslümanım diyor. Devletin nesini değiştirecekmiş? Nesini değiştirecekmiş yani? Anayasa var, Türk ordusu var, Emniyet Teşkilatı var, sistem bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Laik, sosyal bir hukuk devlet. Yani kendisi bir birey nasıl değiştirecekmiş?”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Buradaki beyanında Bostancı sahilinde yürüyorum Osman ile yürüyorum anlatıyorum şeklinde bir beyanı var. size bu Bostancı sahilinde ne anlattı, aranızda ne gibi bir konuşma geçti?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bana öyle bir konuşma yapsa yani ona vereceğim cevap bu olur yani birey olarak nasıl değiştireceksin. Kimsin yani nesin? Necisin, iktidarı devirmek istiyorsan Müslüman olmaman lazım. Müslümanım diyorsun, yönetim de Müslümanım diyor. Türkiye Cumhuriyet Devletini seviyorum diyorsun, bu ülkenin vatandaşısın niye değiştireceksin? Ben buna cevap veririm. Yani nasıl değiştireceksin neye dayanarak değiştirecek yani nasıl bir anlayış getirecek? Bu o sorarım yani nasıl bir anlayış getirmek istiyorsun bu ülkeye? Nasıl devleti nasıl değiştireceksin yani arkanda güç başka düşman bir ülke mi var? yani neye dayanarak bunu söylüyorsun yani de cevap ver. Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan bir vatandaş birey böyle bir şey söylediği zaman anlamsız yani.ha bana vereceği cevap şu, işte Amerika beni görevlendirdi dese Amerika bu ülkeyi işgal edecek, bende Amerika adına orası beni görevlendirir. Bende bu ülkeyi işte saldıracağım Amerika arkamda bu ülkeyi işgal edeceğiz. Devlet, değiştirmek isterse böyle değiştirir. Başka nasıl değiştirecek? Neye dayanarak değiştirecek yani bu vatanın evladı. İnsan kendi devletini nasıl değiştirecek hem birey olarak gücün nerde? Şimdi diyor ya bende onun sorularına karşı bu konuşmaya karşı onunla bu konuşmaları yaptım yani. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu bostancı sahilinde Alparslan Arslan ile görüştüğünüz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Görüştüğümüz doğru, konuşmalar bu konuşmalar değil. Holdinglere yönelik onların sermayelerine el koymakla ilgili yapılan konuşmalar bu konuşmaları kendisi nasıl onu yani bu konuşmaların hiçbiri olmamış yani. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Orada veya başka bir yerde Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir konuşma geçti mi aranızda Alparslan Arslan ile?”

Sanık Osman Yıldırım:” Geleceği ile ilgili daha önce de söylemiştim onu, işte Amerika yanına Barzani Talabani yi alacak. PKK’yı alacak. Doğu güneydoğu da giriş yapıp ülkemizi işgal edecek, uyanık olmamız lazım,yaptığı konuşma bu. şimdi Amerika böyle bir işgale teşebbüs etmedi. Şimdi kendisi bunu söylüyor. Burda da diyor ki devleti değiştireceğim. Şimdi bende bu çelişkiyi soruyorum. Yani bana sorsa bende ona bu cevapları veririm. Derim ki filan tarihte Harem’deki restoranda otururken sen bana bunu söylemiştin. Yani öyle bir konuşma olmamıştır. Şu anda netleşen duruma baktığımızda kendisi nasıl değiştirmek istediği şu anda netleşiyor yani. Devleti değiştireceği.”

Mahkeme Başkanı:” Niye netleşiyor?”Sanık Osman Yıldırım:” İşte devleti değiştireceği.”Mahkeme Başkanı:” Sence sence mi netleşiyor?”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi bence şu şekilde şimdi onun o beyanlarını yorumluyorum ya

şu anda. Yani netleşen onun beyanı ile örtüşen değiştirmek istediği devlet değil, değiştirmek istedikleri bu iktidarı devirmek yani bununla uyuşuyor onun konuşması.devlet değişmez, devleti kimse değiştiremez bırakın bir bireyi yabancı Amerika bile değiştiremez bu ülkeyi. Devleti yani

25

Page 26: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:26

güç yetmez yani ben, bir bireyin konuştuğu bu konuşma ben şu anda yani çıkan sonuç bu. değiştirmek istediği ancak iktidar olabilir yani çevresi ile birlikte.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 13.03.2008 tarihinde tanık Osman Yıldırım olarak vermiş olduğunuz bir ifadeniz var. savcılığa şu şekilde demişsiniz; fakat bu güne geldiğimizde ben hiç alakam olmayan Danıştay olayından dolayı müebbet hapis cezası aldım. Danıştay saldırısın gerçekleştiren Ergenekon yapılanmasıdır. Yukarda da belirttiğim gibi İbrahim Genç, Veli Küçük ile Muzaffer Tekin ile çok iyi ilişkisi olan birisidir. Ayrıca Danıştay olayından bir süre önce benim yanıma JİTEM’ci İsmail olarak bilinen bir yüzbaşı gelmiştir. Bu yüzbaşı bana birimde ismimin telaffuz edildiğini, bana dokunulmazlık verileceğini karşılığında da kendilerine hizmet etmemi talep etti. Ben bunu kabul etmemiştim, hemen akabinde işyerime Alparslan Arslan gidip gelmeye başlamıştı. Olaylardan sonra yakalandım ve hiçbir alakamın olmadığını anlatmaya çalıştım. Fakat bir türlü kendimi ifade edemedim ve müebbet hapis cezası aldım. Ben daha önceden tanıdığım Alparslan Arslan’ın bir şekilde benim etrafıma gönderilip onunla Ankara ya gelmem sağlandı ve böyle bir komploya kurban gittim demişsiniz. Bu ifadenizde bahsettiğiniz JİTEM’ci İsmail kimdir, ne zaman gelmiştir? Nerde görevlidir bize izah eder misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bunları şimdilik cevap vermek istemiyorum sayın başkan.”Mahkeme Başkanı:” Açıkladınız ya orda.”Sanık Osman Yıldırım:” Açıkladım bir daha açıklamak istemiyorum. Cevap vermek

istemiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Duruşmada bu konuya değinmiştiniz, 13.11.2009

tarihli duruşmada, Osman Yıldırım, evime üç kişinin gelmesi, Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın, üç kişi değil, kamu görevinden uzaklaştırılan bir kişinin üç defa sizin evinize geldiği, ve onun Alparslan Arslan’ın baskıları sonunda Ataşehir semtindeki toplantıya katıldığınız belirtiliyor. Siz Osman Yıldırım, sürekli gelen İsmail den bahsediyor olması lazım, JİTEM’ci İsmail. Mahkeme Başkanı: Kim o İsmail? sanık Osman Yıldırım: Soy ismini hatırlamıyorum demişsiniz. Bu duruşmada değinmişsiniz bu konuya izah eder misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi cevap vermek istemiyorum. Cevaplamıştım tekrar etmek istemiyorum.”

Mahkeme Başkanı:” Cevaplamadın sadece ismini verdin.”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır cevap vermek istemiyorum şimdi.”Mahkeme Başkanı:” Yani cevaplamadın, cevap vermek istemiyorum tabi doğal hakkınız

da cevaplamadınız yani soruyu.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Başka bir soru sormak istiyorum. Hemen akabinde

işyerime Alparslan Arslan gidip gelmeye başladı. JİTEM’ci İsmail’in gelmesi ile Alparslan Arslan’ın size gidip gelmesi arasında ne kadar süre geçti.”

Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl, efendim?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi şöyle diyorsunuz, JİTEM’ci İsmail olarak bilinen

bir yüzbaşı gelmiştir. Bu yüzbaşı bana birimde ismimin telaffuz edildiğini, bana dokunulmazlık verileceğini, karşılığında da kendilerine hizmet etmemi talep etti. Ben bunu kabul etmemiştim. Hemen akabinde işyerime Alparslan Arslan gidip gelmeye başlamıştı diyorsunuz.”

Sanık Osman Yıldırım:” Doğrudur.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Aradan ne kadar süre geçti?”Sanık Osman Yıldırım:” Fazla bir süre geçmemişti, bir hafta falan geçmişti.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bir zaman süresi verebilir misiniz? Hafta ay gün

olarak.”Sanık Osman Yıldırım:”Hafta, bir hafta sonra. O zaman Alparslan ile tanışıyordum ancak

Alparslan bana gelip gitmiyordu yani. ”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Alparslan Arslan ile 2003 yılında tanıştığınızı

söylediniz.”

26

Page 27: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:27

Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” JİTEM’ci İsmail’in gelmesi o tarihten önce miydi?

Alparslan Arslan ile tanışmadan önce miydi?”Sanık Osman Yıldırım:” Hayır Alparslan’ı ondan önce tanıyordum. Alparslan bana gelip

gitmiyordu. Ondan sonra İsmail i tanıdım”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani 2003 yılında Alparslan Arslan’ı tanıdınız, bir

zaman görüşmediniz öyle mi?”Sanık Osman Yıldırım:” İsmail’i tanıdıktan sonra Alparslan yani daha önce tanıdım

Alparslan daha sonra bana gelip gitmeye başladı. Ya örneğin önce Alparslan la tanıştım. Alparslan la da tanıştım. Daha sonra İsmail ile tanıştım. İsmail den sonra Alparslan aban gelip gitmeye başladı. Onu söylemek istiyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” JİTEM’ci İsmail ile Alparslan Arslan tanışıyorlar mıydı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki Alparslan Arslan ondan bahsetti mi size?”Sanık Osman Yıldırım:” Hoca diye hitap ediyordu. Hoca olarak hitap ediyordu, hoca. ”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” JİTEM’ci İsmail’in bana dokunulmazlık verileceğini

söylediğini söylüyorsunuz.”Sanık Osman Yıldırım:” Yani şunu düzeltelim, Sözer Holding ile ilgili konuşmalar

yaptığımda orayı ile ilgili olumsuz düşüncelerimi dile getirdiğimde o zaman Alparslan’ı göndermek istemiştim ben. Alparslan ‘ın bana verdiği cevap hocama danışayım ondan sonra. Yani sürekli hoca diye hitap ettiği kişi öyle bahsediyordu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size dokunulmazlık verileceğinden bahsediyorsunuz. Nasıl bir dokunulmazlık verilecekti?”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi cevap vermek istemiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Karşılığında da kendilerine hizmet etmemi talep etti

diyorsunuz, nasıl bir hizmet edecektiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Vatana hizmet. Vatana hizmet anlamında.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne tür bir hizmetti?”Sanık Osman Yıldırım:” Yani hizmet yani şimdi ben memur olmadığıma göre, asker polis

olmadığıma göre vatandaş olarak vatana hizmet anlamında. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Vatana hizmet pek çok şekilde olur. Bunlardan

hangisiydi.?”Sanık Osman Yıldırım:”Ben teferruatların hepsini algıladığım için zaten peşinen kabul

etmek istemedim, o açıdan söylüyorum. Yani hizmet çeşitli teferruatlarını biliyorum yani onun teferruatlarını anlatmasını kendisinden istemedim. ”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Daha önce tanıdığınız dokunulmazlık verilen kişiler var mıdır? Dokunulmazlığın anlamına uygun olarak böyle bir şeye şahit oldunuz mu? ”

Sanık Osman Yıldırım:” Biliyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Anlatır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:” Anlatmak istemiyorum sayın başkan.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” JİTEM’ci İsmail size herhangi bir baskı yaptı mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Baskı diyemeyiz, yani konuş, imalı bir şekilde ısrar ediyordu,

sürekli x5 bir jiple sürekli işyerime gelip gidiyordu. Bana faydalı olmaya çalışıyordu. Yani kendisi de kumar masasının başına oturuyordu. Pek kumar oynamasını da bilmezdi. Yani gayesi bana faydalı olmak. Yani bir hafta sürekli gelip gitti yani. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”sizin yanınıza bir defa mı geldi, birkaç defa mı geldi?”Sanık Osman Yıldırım:” Beş altı defa geldi.”

27

Page 28: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:28

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Geldiği zaman yalnız mı gelirdi, yoksa yanında başka birileri de var mıydı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Yanında başka iki kişi daha vardı onlar da ellerinde telsiz falan vardı sivil.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Onlar ne maksatla geliyorlardı?”Sanık Osman Yıldırım:” Onun koruması olarak geliyorlardı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Onlar size bir şey söylediler mi?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok öylesine sohbetler ediyorlardı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” JİTEM’ci İsmail size nasıl yardımcı olacaktı?”Sanık Osman Yıldırım:” işyerime gelip giderken faydalı olmaya çalışıyordu yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Nasıl faydalı olacaktı ayni onu soruyorum.”Sanık Osman Yıldırım:” Yani beni ikna etmeye çalışıyordu o açıdan, bilinçli kumarda para

kaybediyordu yani kasa kazansın diye. Kasa yani yani ben benim kazanmam demek yani kasanın.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kumar oynanırken kazanmanızı sağlayacaktı öyle mi?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yav harcıyordu parayı, para şimdi kumarda kaybettikçe onun yüzde 10’unu ben alıyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” O sizin ortağınız mıydı?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok öylesine. Şimdi örneğin masada on milyar kaybettikleri zaman

on milyarın yüzde onu benim kasama giriyor.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” yüzde 90’ ı kime gidiyordu?”Sanık Osman Yıldırım:”Oyuncular yani bazı oyuncular kazanıyor, bazı oyuncular

kaybediyor.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” peki bu JİTEM’ci İsmail ile ne bağlantısı vardır?”Sanık Osman Yıldırım:” Bağlantısı yok sadece bana gelip gidiyordu, yani faydalı olmaya

çalışıyordu. “Mahkeme Başkanı:” Niçin bu kadar yanına gelip gidiyor yani nedir bu özelliği nedir

Osman Yıldırım?”Sanık Osman Yıldırım:” Bilmiyorum.”Mahkeme Başkanı:” Niçin geliyor yanına, veya getiriliyor yanına nedir? Ne umuyor

senden, nedir meziyetin ne senden onu anlat bize yani niçin bu kadar üzerine düşülüyor. Senin için kumar masasına bilmediği halde oturuyor. Para kaybediyor, senin kazanmanı istiyor. Yani bu kadar seni bu işe çekmenin sebebi ne? Onu anlat bize onu.”

Sanık Osman Yıldırım:”Bende aynen sizin gibi bende çekimser kalıyorum bende anlamaya çalışıyorum bilmiyorum işte ben niçin ben? Bende aynen sizin gibi yani şüphelendiğim için bende yanaşmıyorum oda sürekli geliyor yani. Sürekli ikna etmeye geliyor ben anlam veremiyorum.”

Mahkeme Başkanı:” Ne buldu sende, Yani o kadar insanın içersinde seni niye buldu?Sanık Osman Yıldırım:” E bilmiyorum ki ben.”Mahkeme Başkanı:” Senden umduğu veya seni herhalde araştırdı bir şey buldu sende ki,

senin peşini bırakmıyor nedir özelliği ne?”Sanık Osman Yıldırım:” Bilmiyorum bende onu anlamaya çalışıyorum zaten anlamak

istediğim için kendimi ağırdan alıyorum oda sürekli bana geliyor yani.”Mahkeme Başkanı:” Anladın mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Anlamadım, anlasam zaten söyleyeceğim yani. Anlasam zaten

söyleyeceğim anlamadığım için bende o şekilde ağırdan alıyorum anlamaya çalışıyorum. Niçin yani? ”

28

Page 29: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:29

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi bu beyanınızda şöyle diyorsunuz, bu yüzbaşı bana birimde ismimin telaffuz edildiğini, söyledi. “

Sanık Osman Yıldırım:” Evet kendisi ismimin birimde telaffuz edildiğini başkan birimin başkanı beni gönderdi, senle tanışmam için, onu beni tanıyan gelip sürekli kumar oynayan birisi vasıtası ile onu alıp gelmişler. O geldi dedi senle tanışmak istiyorlar.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bahsedilen birim nedir?”Sanık Osman Yıldırım:” Sormadı..”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Başkandan bahsediyorsunuz, ismini verdi mi

başkanın?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.yani kendisi de zaten sizle görüşüp tanışacak demişti.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kumar oynayan biri ile beraber geldiğini

söylüyorsunuz. İsmi nedir o kumar oynayan kişinin?”Sanık Osman Yıldırım:” Kumar oynayan kişinin dışarıda öldürüldüğünü biliyorum. Bitlis’li

bir kişi olmalı öyle duydum.”Mahkeme Başkanı:” Nerede öldürüldü?”Sanık Osman Yıldırım:” Öldürüldüğünü duydum yani, basında yanlış hatırlamıyorsam.”Mahkeme Başkanı:” Kim ismi neydi?”Sanık Osman Yıldırım:” İsmini tam hatırlamıyorum yani, o zaman gelip kumar oynuyordu.

İşyerime geliyordu. Şimdi kumarhane şu şekildir, şimdi kumar oynayan insanlar sürekli yani kumarhaneleri araştırırlar. Nerde güzel kumar var diye kendileri araştırıp duruyorlar, bana kim geliyorsa onlarla birlikte buluşup geliyorlar. ”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 10.11.2009 tarihli duruşmada beyanınız var. şu şekilde söylüyorsunuz. Cumhuriyet gazetesi eylemlerinden sonra Alparslan Arslan Beşiktaş’a kime gitti? Şeklinde bir beyanınız var. kime gittiğini söyleyebilir misiniz?

Sanık Osman Yıldırım:” Onu cevaplamıştım sayın yargıç.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Kaç defa gitti?”Sanık Osman Yıldırım:” bir iki defa orda bir defa ordan beni aramıştı, görüşmek istemişti.

Bir defa de ben bırakmıştım oraya.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” İki defa mı gitmişti?”Sanık Osman Yıldırım:” iki defayı hatırlıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” siz gittiği kişinin bürosunu biliyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki nereye gittiğini nerden biliyorsunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Onu cevaplamıştım ben. Kendisi ifade etmişti.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Hep aynı yere mi gidiyordu Alparslan Arslan. Beşiktaş

ta hep aynı bölgeye, aynı caddeye, aynı sokağa mı gidiyordu?”Sanık Osman Yıldırım:” Aynı noktada evet. Aynı noktada indirdim yani ne tarafa gittiğini

bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size kimin yanına gideceğinden bahsediyor muydu?”Sanık Osman Yıldırım:” Bahsetmişti onu ifade etmiştir.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Tekrar söyleyebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Tekrar etmek istemiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 15 Mayıs 2006 günü Ankara ya hareket etmeden

önce İstanbul’da iken Alparslan Arslan Ankara’ya gideceğinden bahsediyor, peki yani yol masraflarını, Ankara da kalma masraflarını kimin karşılayacağını konuştunuz mu herhangi bir şey geçti mi aranızda?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok yok öyle bir konuşma yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yeterli paranız var mıydı Ankara’ ya gitmek için.”

29

Page 30: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:30

Sanık Osman Yıldırım:” Ben kimsenin parasını da sormam. Kimse de benim paramı soramaz yani. Öyle bir konuşma olmaz yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’ya gidince Sinan Berberoğlu’ndan para istemişsiniz. “

Sanık Osman Yıldırım:” Sadece beni ilgilendiren bir konu. Yani benimle Sözer holding arasında alacağımı üstlenen Sinan Berberoğlu ile ilgili sadece beni ilgilendiriyor.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki yolda birkaç kere durmuşsunuz zannediyorum. Kim karşıladı yeme içme masraflarını?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bir şey yemedik, çay içtik, çayları da ben ödedim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ankara’ya gitmeden önce, Ankara da ne kadar

kalacağınızı biliyor muydunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok, yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Alparslan Arslan veya diğerleri herhangi bir şey

söyledi m bu konuda?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 12.03.2008 tarihli savcılıkta verdiğiniz ifadenizde

tanık Osman Yıldırım olarak verdiğiniz ifadenizde şöyle bir beyanınız var; parayı Ankara’dan alacaktım, benim Ankara’ya gelme sebebim de budur. Telefonlarda da bu para konusu ile ilgili görüşmelerimiz mevcuttur. Fakat olayların sonucunda bana vaat edilen beş yüz bin dolar parayı alamadım. Bu parayı bana bizzat muzaffer Tekin vaat etmişti demişsiniz. Bu telefonlarda bu para konusu ile ilgili görüşmelerimiz mevcuttur diyorsunuz kimle görüştünüz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Hatırlamıyorum sayın başkan.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu parayı bana bizzat Muzaffer Tekin vaat etmişti

diyorsunuz, kendisi ile bir görüşme yaptınız mı bu konuda, parayı tahsil amacıyla bir konuşma yaptınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok, yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Muzaffer Tekin parayı nerde vereceğini söylemiş

miydi size? Ne zaman vereceğini, nerde vereceğini söylemiş miydi?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki bu alacağın tahsili için ne gibi bir girişimlerde

bulundunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Girişimde bulunmadım, sadece bekliyordum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Neyi bekliyordunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Onun gelmesini bekliyordum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Paranın verilmesini bekliyordunuz? Kim nerde

verecekti?”Sanık Osman Yıldırım:”Veren iletişimi sağlardı. Ulaşırdı verirdi yani, ben bekliyordum

yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Kim ulaşacaktı?”Sanık Osman Yıldırım:” Parayı verenler.verenlerin vermesini bekliyordum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Tekrarlar mısınız cevabınızı?”Sanık Osman Yıldırım:” Parayı vermek isteyenlerin vermesini bekliyordum yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi Cumhuriyet Gazetesine iki kez bomba atıldığını,

attırdığınızı söylüyorsunuz. Bir eylem yapmışsınız. Ve bu medyada basında da yer almış. Siz paranın tahsili konusunda bu sıkışıklıkta herhangi bir şey talep etmediniz mi herhangi bir yerden? Veya bir haber vermediniz mi bu parayı nasıl tahsil edebilirim, yani herhangi bir konuşma geçmedi mi, bir takım kişilerle? En azından Alparslan Arslan’a sormadınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Dışarıda ben ekonomik anlamda sıkışık değildim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Nasıl?”

30

Page 31: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:31

Sanık Osman Yıldırım:” Dışarıda ekonomik açıdan ben sıkıntı içersinde değildim. Cezaevlerinde ekonomik sıkıntı içerside de yani olmuş olsam da kimseye sıkıntımı yansıtmam yani.”

Mahkeme Başkanı:” (1 kelime anlaşılamıyor) çok daha az alacağınız olmasına rağmen Sözerler diyorsun, sözer diyorsun da Süzer mi bu?

Sanık Osman Yıldırım:” Sözer, sözer. Sözer i ben çok bekledim onu üç dört yıl bekledim yani.

Mahkeme Başkanı:” Yani onu bekliyorsun istiyorsun da ondan.”Sanık Osman Yıldırım:” üç dört yıl bekledikten sonra.”Mahkeme Başkanı:” Ha bunun da yani o kadar opsiyonu var öyle mi?”Sanık Osman Yıldırım:”Ya o süre içerisinde cezaevindeydim. Bende cezaevlerinde

kendisine haber göndermedim. Yani bekledim yani çıktıktan sonra o süre içerisinde o arkadaşım Mehmet Tural’ı avukatı işten atmıştı. Diyalog kopukluğu vardı. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 12.11.2009 tarihli duruşmanın 67. sayasında duruşma zaptında bir beyanınız var. 16 Mayıs günü gündüz aradım onları, nerdesiniz dedim, kalkıp onları görmeyince aradım, nerdesiniz dedim. Alparslan ile bir yere geldik araçtayız. Kendisi çıkıp gitti. Biz de araçta bekleyin bir yere gidiyorum geleceğim dedi, nerede olduğumuzu da bilmiyorum dedim. Bir semtteyiz aracın içindeyiz dedi. İyi dedim Alparslan size geldiği zaman beni bir arasın. 16 Mayıs günü onları görmemiştim. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ; nerelere gittiniz, siz otelden çıkıp nereleri dolaştınız, Osman Yıldırım; ben mi, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ; evet. Sanık Osman Yıldırım; ben Yenişehir’e gittim, Yenişehir Pazarına gittim başka bir Pazar daha vardı oraya gittim demişsiniz. Bu telefon görüşmesini kimle ve saat kaçta yaptınız?”

Sanık Osman Yıldırım:” Telefon görüşmesinde ne demişim sayın yargıç?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 16 Mayıs günü gündüz aradım onları nerdesiniz

dedim diyorsunuz. Erhan Timuroğlu ile mi yoksa İsmail Sağır ile mi konuştunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” İkisinden birisinin telefonunu aradım, onu söylemiştim. Kendilerini

görmedim ben uykudan kalktığımda kendileri de bana dedi bir Alparslan ile bir yere geldik. Nerde olduğumuzu bilmiyorum bizi araçta bıraktı bir işim var dedi gitti biz de araçta bekliyoruz dedi. İyi dedim kapattım telefonu yani. Ondan sonra Nusret Aras köylümü aradım, o geldi otelin lobisinde onla görüştük. Kendileri yeğenlerimi bulması için söylemiştim. Kendisi bana dedi adreslerini bilmiyorum ancak pazarları çıktıklarını biliyorum bende bu gün nerenin pazarı dedim oda Yenişehir’in veya Cebeci pazarı olduğunu söylemişti. Nusret’in söylemesi üzerine bende Yenişehir pazarına gittim onları aradım.”

Sanık Osman Yıldırım:” Onlar da daha sonra cezaevinde ziyaretime gelip giderken Ankara’nın pazarlarında değil sadece Sincan’ın pazarlarında sadece Sincan pazarlarına çıktıklarını söylediler cezaevinde.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 16 Mayıs 2006 günü size ait kendinize ait olduğunu beyan ettiğiniz 0533 743 88 43 nolu cep telefonunun telefon dökümünden şöyle bir sonuç çıkıyor; 16 Mayıs 2006 günü saat 12.18 sıralarında Ankara Eşdost sokaktan aramışsınız İsmail Sağır’ı. 11.43’te İsmail Sağır’ı aramışsınız, 12.18’de de Esen Türkyılmaz’ı aramışsınız. Daha sonra saat 16.13’e kadar yani 12.18 ile 16.13 saatleri arasında sizin bu bahsettiğim telefon numaranız Ankara Yüzyıl çarşısı, Ankara İtfaiye meydanı, Ankara İzmir Caddesi, Ankara Zafer Çarşısı, Ankara Sıhhiye Köprüsü, Ankara Necati Sezen, Ankara Sıhhiye Merkez bölgelerinden telefon görüşmesi yapmışsınız, nasıl izah ediyorsunuz bu durumu? Buralarda ne işiniz vardı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Hangi tarihte sayın başkan.? Hangi tarihte?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” 16 Mayıs 2006 tarihinde.12.18’de Ankara Eşdost

sokaktan, Esen Türkyılmaz ile görüşme yapmışsınız. Daha sonra da bu görüşmeden sonra da 12.45’ te Ankara yüzyıl çarşısı, 12.48’de Ankara İtfaiye meydanı, 13.28’de Ankara İzmir Caddesi

31

Page 32: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:32

ikinci İzmir caddesi, 13.30’da Ankara Zafer Çarşısı, 13.36’da Ankara Sıhhiye Köprüsü, 13.38’de Ankara sıhhiye köprüsü, 14.49’da ve 15.51’de Ankara Necati Sezen, 16.13’te Ankara Sıhhiye Merkez bölgelerinden telefonla görüşme yapmışsınız.”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi 16 Mayıs 2006 tarihinde kendileri ikindi saatleri doğru kendileri beni aradı görüşmek istediklerini, işte bana bulundukları yerin nerdesiniz dedim, onlar da bana dedi ki, Migros yanı BP benzin istasyonundayız dedi. Bende tamam dedim, ticari taksiye atladım. Migros yanı BP benzin istasyonuna bırakın dedim. Oda eski hal var eski halin orda da BP varmış, Migros varmış, oraya bıraktı. Oraya baktım onları göremedim. Ordan tekrar aradım bunları, yine bulundukları yerin tam adresini bana tam tarif edemediler. Bende orada gelip geçen birisine telefonu verin bulunduğunuz yeri bana söylesin öyle geleyim, onlar da bulundukları benzin istasyonunda başka birisine telefonu verdiler o şahsa dedim bulunduğunuz orası oranın adresini verir misiniz dedim. Oda verdi, bende oraya gittim işte o kavgadan sonra tekrar ordan yani bulundukları BP benzin istasyonu Migros yani sıhhiye bölgesindeymiş. Tekrar orada işte o kavgadan sonra tekrar ulus‘a doğru o Çankırı Caddesi oluyor sanırım. Selvi otelin bulunduğu cadde Çankırı caddesi oluyor. Tekrar otele gittik yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu bahsettiğiniz kavga akşam saatlerinde olmamış mıydı o benzinlikteki kavgadan bahsediyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Evet işte ikindiye doğru yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu bahsettiğim telefon dökümü,”Sanık Osman Yıldırım:” Güneş batmamıştı yani. Gündüzdü yani. İkindiye doğru yani.

Saati tam hatırlamıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi ben tekrar sormak istiyorum yani 16 Mayıs

2006 günü saat 12.45’te yani 1’e çeyrek kala Ankara Yüzyıl çarşısında bir telefon görüşmesi yapmışsınız. Daha sonra 16.13’e kadar Ankara Sıhhiye merkezi biraz önce bahsettiğim bölgelerden yaklaşık iki üç saat telefon görüşmesi yapıyorsunuz biraz önce okuduğum yerlerden ve okuduğum şekilde. Burda ne işiniz vardı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Saati tam hatırlamıyorum işte yani.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Size verebilirim, bakabilirsiniz isterseniz.”Sanık Osman Yıldırım:” Tamam bakalım, şimdi ben saati tam hatırlamıyorum, gündüzdü

yani birbirimizi görüyorduk yani. Saati bilmiyorum. Sinyalin vermesi o görüşmeye giderken ve ordan oraya giderken bir de ordan tekrar selvi oteline giderken verilen sinyaldir yani.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yaklaşık iki buçuk üç saatlik bir süreyi kapsıyor. Bu telefon görüşmeleri.”

Sanık Osman Yıldırım:”Ben tahmini söylüyorum yani. Süreyi tahmini söylüyorum. Yani saati tam olarak ben söylemedim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yani iki buçuk üç saat sürekli telefonların görüşüldüğü baz istasyonunun bulunduğu yerlerde mi dolaştınız, yani o bölgelerde miydiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bu 16 Mayıs’ı mı söylüyor?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”Sanık Osman Yıldırım:”İşte o odur yani o benzin istasyonundaki görüşme, görüşmedir

yani sinyalin dönmesi doğru yani. Bu nedenledir.bu nedenledir çünkü yani söylüyorum yani inkar ettiğim bir şey yok.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yani şunu mu demek istiyorsunuz, Erhan ve İsmail ile buluşmak istediniz”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Gittiniz bulamadınız mı?”Sanık Osman Yıldırım:” Önce o eski hale gittim bulamadım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Halde ne vardı?”

32

Page 33: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:33

Sanık Osman Yıldırım:” O eski hal ne tarafta onu bilmiyorum. O eski halin orda da Migros varmış BP benzin istasyonu varmış, yanlış vermişler ya adresi. Ordan tekrar aradım. Telefonu sivil bir.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Şimdi ben şunu sormuyorum, bir benzinlikte bulunduklarını söylemiştiniz, size orayı tarif etmişler. Bu tarif edildiği telefon hangi saatte yapıldı. Bu telefon görüşmesi hangi saatte yapıldı? Akşamüzeri mi yapıldı? İkindi vakti mi yapıldı.?”

Sanık Osman Yıldırım:” İkindiye doğru yani ikindiye.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Tam saat verebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Tam saati veremiyorum yani, ikindiye doğru idi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Benim bahsettiğim görüşmeler bu istasyonda yani

benzin istasyonunda, istasyonundayken yapılmış telefon görüşmesindeki önceki saatleri kapsıyor. Yani 1’e çeyrek kala ile 16.13 arasındaki süreyi kapsıyor. Bir bakarsanız ordaki baz istasyonlarına, İzmir 2. cadde, Kızılay meydanı, sağ tarafta boyalı olan yerler, yani o baz istasyonunun sinyal verdiği yerlerde görüşme yaptığınız yerlerde ne işiniz vardı onu soruyorum.”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi onlarla görüşmeye gitmeden zaten Ulus Çarşısın gezdim ben. Ulus çarşısını gezdim, orada biraz takıldım, o heykelin olduğu ulus çarşısı yok mu, o ulus çarşısının bulunduğu cadde var, mağazalar var büyük postane var oraya kadar yürüdüm, postaneye girdim. Normal telefonla evini aradım. Oradan geri döndüm, ulus kaldığımız otelin üst tarafında böyle sürekli yan yana işlenen kumarhaneler var, kumarhanelere gittim oturdum. Orda da bir tanıdık vardı onun kumarhanesine gittim. Daha sonra bunlar beni aradı, görüşmek istedi işte bu, bunu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu duruşmadaki beyanınızda ben Yenişehir’e gittim, Yenişehir pazarına gittim, başka bir Pazar daha vardı oraya gittim diyorsunuz.”

Sanık Osman Yıldırım:” Oralara da gittim, gittim evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Aynı saatlerde mi gittiniz? Farklı saatlerde mi?”Sanık Osman Yıldırım:” Nusret Aras ile görüştükten sonra gittim. Yani öğle üzeri idi.

Nusret Aras ile lobi de görüştükten sonra Yenişehir pazarına gittim. Ordan geldim. Ulusa çarşıya girdim. Mağazalara baktım. Postaneye girdim. O saatler olmalı.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Peki Yenişehir pazarına saat kaçta gittiniz?” Sanık Osman Yıldırım:” İşte öğle üzeri Nusret Aras ile görüştükten sonra gittim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Ordan kaçta döndünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yenişehir pazarından kaçta döndünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” Yenişehir pazarına girdim, biraz dolaştım, tüm tezgahlara tek tek

baktım. Geçerken baktım, yeğenlerimi göremedim yani zaten küçükken görmüştüm.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Başka bir Pazar daha varda oraya da gittim

diyorsunuz bulabildiniz mi?”Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Başka bir Pazar vardı, oraya gittim demişsiniz orda

bulabildiniz mi yeğenlerinizi?”Sanık Osman Yıldırım:” Yok bulamadım. Yani o pazardan çıktıktan sonra geldim işte

çarşıyı dolaştım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu pazarlardaki işiniz kaçta bitti?”Sanık Osman Yıldırım:” Kaçta işte, bu pazarda tezgahların yanında geçtim öbür sürekli

tezgahların yanında baka baka geçtim yani. Kaç dakika sürmüş bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Bu Yenişehir pazarı veya gittiğiniz diğer Pazar nereye

yakındı, hangi bölgededir. Hangi semttedir?”Sanık Osman Yıldırım:” Cebeci’nin alt tarafı. Cebeci’nin alt tarafı yani.“Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Yenişehir Pazarı cebeci’de mi diyorsunuz.?”

33

Page 34: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:34

Sanık Osman Yıldırım:” Hayır hayır.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Diğer Pazar?”Sanık Osman Yıldırım:” Cebeci’nin üstü, Cebeci Yenişehir’in üstü, Yenişehir Cebeci’nin

alt tarafı.”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafii avukat Filiz Esen’in geldiği görülmekle, huzurda ki

yerine alındı. Sanık Osman Yıldırım tekrar huzura alındı. Çapraz sorgusuna devamla.Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “ Ankara’da bir benzinlikte Alpaslan Arslan, Alpaslan

Arslan ile kavga etmişsiniz.Sanık Osman Yıldırım:” Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” Cumhuriyet gazetesi olayını bana açıkla demişsiniz.

Ayrıca yarın helalleşelim demişsiniz bunu bir açar mısın, nasıl helalleşeceksiniz, kimle helalleşeceksiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:“Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili konuyu bana aydınlatmasını ve onla ilgili yaptığımız anlaşma gereği parayı aldıktan sonra kendi, kendisiyle, kendisinden ayrılıp yol, yollarımızı ayırmak yani. Yani dostluğu da bitirmek anlamında, arkadaşlığı, dostluğu da oraya kadar yani nokta, nokta, o noktayı koymak.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamamda Alpaslan Arslan ne cevap verdi yani, kabul mü etti? Nasıl helalleşecektiniz? Yollarınızı nasıl ayıracaktınız?”

Sanık Osman Yıldırım: “Tamam e, tamam yarın dediğin şekilde helalleşiriz yollarımızı ayırırız dedi. Otelin odadan çıktı, gitti yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani bu konuşma 16 Mayıs 2006 tarihinde akşam saatlerinde oluyor, ikindi vakti ile akşam saatleri oluyor. Yarın helalleşelim diyor, demişsiniz. Yani bu 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay baskınının olduğu güne tekabül ediyor.”

Sanık Osman Yıldırım: “Hayır 16 mayıs gecesi,17 mayıs değil. 16 Mayıs gecesi, 17 Mayıs için söylüyor, Yarın, yarın Cumhuriyet gazetesi ile ilgili konuyu aydınlığı kavuşturup, orayla ilgili parayı aldıktan sonra, yollarımızı ayırmak, dostluğumuzu bitirmek anlamında.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Alpaslan Arslan İstanbul’a dönmekte tereddüt etti mi? Yani Ankara’da kalalım veya İstanbul’a dönelim gibi bir tereddüdü oldu mu?”

Sanık Osman Yıldırım: “Tereddüt bilmiyorum da bu konuşmadan sonra otelden çıkıp gitti yani, konuşmadan sonra otelden çıkıp gitti. Odadan çıkıp gitti yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Benzinlikten mi ayrıldı, yoksa o civarda dolaştı mı gene? Yani benzinlikte mi kaldı?”

Sanık Osman Yıldırım: “Hayır bu konuşmayı otel odasında yaptık. Yani bu konuşmadan sonra odadan çıktı, gitti yani. Bende uyudum yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz bir beyanınızda Erhan Timuroğlu’nu ve İsmail Sağır’ı teslim edecektim şeklinde beyanda bulundunuz, doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım: “Bunu İstanbul’da söylemiştim.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “ne zaman teslim edecektiniz? Nerede teslim

edecektiniz?”Sanık Osman Yıldırım: “İstanbul’da bir yani emniyete götürüp teslim etmekti yani. Buna

şiddetle karşı çıktı.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu düşünceniz nerede oluştu? Ankara’da mı oluştu?

İstanbul’da mı oluştu?”Sanık Osman Yıldırım: “İstanbul’da, İstanbul’da söyledim, İstanbul’da buna karşı çıktı, yok

dedi.”

34

Page 35: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:35

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kim karşı çıktı?”Sanık Osman Yıldırım: “Alpaslan”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ama onlarla birlikte Ankara’ya gitmişsiniz?”Sanık Osman Yıldırım: “İşte konuyu aydınlattıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili

konuyu anlaşma gereği o parayı aldıktan sonra yani bunları teslim etmeyi düşünüyorum. Bunu bir daha sormuştum. Oda ikinci defa karşı çıkmaktan vazgeçti, nasıl biliyorsan öyle yap dedi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Cumhuriyet Gazetesi olayı aydınlanmıştı demişsiniz, dediniz Alpaslan Arslan aydınlattı mı bu konuyu?”

Sanık Osman Yıldırım: “Aydınlatmadı işte. Yani aydınlanmadığı için zaten kızgınlık oradan doğuyor.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz teslim olmayı düşünüyor muydunuz?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok iki arkadaşı teslim ettikten sonra meseleyi kapattıktan sonra

kendim, kendimle ilgili bir konu olmayacaktı yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması olayıyla

ilgili kendinizle ilgili her hangi bir beyanda bulunmayacak mıydınız? Veya bulunacak mıydınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok, yok, yok.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani sadece Erhan Timuroğlu’nu ve İsmail Sağır’ı

teslim edecektiniz?”Sanık Osman Yıldırım: “Kendimle ilgili bir konu olmayacaktı.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Peki Alpaslan Arslan teslim olmayı düşünüyor

muydu?”Sanık Osman Yıldırım: “Ona ben teslim ol diye bir şey söylemedim, oda bana öyle bir

cevap vermedi yani, ona öyle bir şey söylemedim.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki bu teslim olma önce veya sonrasında her hangi

bir şey verilecek miydi? Erhan Timuroğlu’na ve İsmail Sağır’a?”Sanık Osman Yıldırım: “Ney, ney”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ya her hangi bir para verilecek miydi?”Sanık Osman Yıldırım: “Ben mi verecektim?”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz veya Alpaslan Arslan veya başkası. Verecek

miydi yani Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’a her hangi bir şey verilecek miydi?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet verecekti.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kim, ne verecekti?”Sanık Osman Yıldırım: “Gazeteye bomba attıkları için verecektim.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Nasıl?”Sanık Osman Yıldırım: “Gazeteye bomba attıkları için verecektim.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne vereceklerdi?”Sanık Osman Yıldırım: “Onlara bin miktar para verecektim, ondan sonra kendilerine ceza

evinde bakacaktım, dışarıda ailelerine bakacaktım, öyle yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kim verecekti?”Sanık Osman Yıldırım: “Ben verecektim.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne kadar verecektiniz?”Sanık Osman Yıldırım: “20’şer milyar düşünüyordum kendi kafamdan.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Teslim olmuş olsa da bu paralar kendilerine mi

verilecekti?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet, ailelerine verecektimÜye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki, niye verilmedi?”Sanık Osman Yıldırım: “Parayı aymadım, bende veremedim yani. Birde teslim etmeme

karşı çıktılar.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Teslim olmadıkları için para vermedin öyle mi?”

35

Page 36: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:36

Sanık Osman Yıldırım: “Hayır yani teslim, teslim etmeme karşı çıktılar artı parayı alamadım onlara o parayı vermem, vermek için.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kimden alacaktınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Söylemiştim daha önce.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “09.11.2009 tarihli duruşmada sayfa 8’de bir

beyanınız var. Bu Ankara’da ki benzinlikte ki durumla ilgili olarak söylüyorsunuz. Sıhhiye bölgesinde Migros BP’nin benzin istasyonu içerisinde, aracın içerisinde oturuyorlar. Hayırdır dedim, kızgın bir şekilde, kızmışım yani bu yanlış adres vesilesiyle bu gazetenin oynanan oyunun bana açıklanmaması, bütün kızgınlıklar hep birikmiş, birikmiş yani patlama noktasına gelmiş, kızgınlıkla hayırdır? Danıştay baskınının, Başkanının plaka numarası öğrenmek nasıl öğrenebiliriz, hayırdır işin mi var, ben diyorum ki bana bunu anlatma bana gazeteyi anlat, gazeteyi bu nedir? Diye devam ediyor, Danıştay Başkanının plaka numarasını öğrenmekten mi söz ediliyor?”

Sanık Osman Yıldırım: “Evet”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bunu sizden Alpaslan Arslan mı istedi?” Sanık Osman Yıldırım: “Evet o söylüyor.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne zaman istedi?”Sanık Osman Yıldırım: “İşte araçta 16 Mayıs, benzin, benzinlikte.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz ne yaptınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Ben onun o sorusunun orasında değilim yani ben o kızgınlıkla, o

hiddetle gitmişim oraya, ben senden bu konuyla ilgili açıklama bekliyorum. İlgili kişilerle birlikte gelip bana bu konuyu aydınlatın. Bu konuyla anlaşmamız neyse o anlaşmamızı yerine getirin, birbirimizden ayrılalım, dostluğumuzu bitirelim, ben senden bunu bekliyorum, sen benden habersiz bu gençleri alıp götürüyorsun, nereye götürdüğün belli değil, ondan sonra beni telefonla arıyorsun yanlış numa, yanlış adres veriyorsun, yanlış adresten sonra buraya geliyorum, ben bütün bunları bekliyorum sen ben soru soruyorsun. Şey Başkanının araç plakasını nasıl öğrenebiliriz sorusunu soruyorsun, sen manyak mısın? Diye yani bu kızgınlıkla yani oda tabi bu kızgınlığıma karşılık verince tartışma büyüdü, kavga ettik yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz Alpaslan Arslan’a sordunuz mu Danıştay Başkanının plaka numarasını niye istiyorsunuz diye sordunuz mu?”

Sanık Osman Yıldırım: “Yani o, o fırsat olmadı ki yani kavga ediyoruz yani karşılıklı kavga ediyoruz, tartışıyoruz yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“sordunuz mu, sormadınız mı? yani Danıştay Başkanının plaka arabasının plaka numarasını öğrenmek istiyor Alpaslan Arslan. Sizde niye istiyorsunuz diye sormadınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım: “Hayırdır ne yapacaksın, ne yapacaksın, hayırdır ne yapacaksın falanda yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne cevap verdi?”Sanık Osman Yıldırım: “Bu girişle başladım zaten yani bu girişle tartışmaya başladım, tabi

cevap vermedi yani oda bana karşılık verince yani tartışma büyüdü yani kavga başladı.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Aynı konu daha sonra gitmiş olduğunuz otelde de söz

konusu olmuş, gazete küpürünü çıkardı, bir taneye bakın Ankara’ya kadar ben o gazete küpürünü ben görmüyorum, görmedim. Danıştay, Danıştay kurumunun böyle bir karar verdiğini başörtüsü ile ilgili bir karar verdiğini ben bilmiyorum. 16 Mayıs 2006 tarihinde geç saate kadar bilmiyorum yani gazete kupürüne baktım, Danıştay Kurumunda görev yapan Sayın yargıçlarımızın resimleri, türban kararı falan yazıyor. Aynen bu şekil benim işim bunlarla dedi, bende git dedim, Alpaslan geç bunları bunu geç, bu işi sana kim verdi, onları çağır gelsin, birde bana teklif etsinler, sana kim bu işi vermişse geç bunu türban, mürbanı, geç şeklinde bir konuşmanız var, beyanınız var duruşma zaptında doğru mu beyanınız?”

36

Page 37: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:37

Sanık Osman Yıldırım: “Evet doğrudur”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Daha sonra e Sinan Berberoğlu’nu mu aradınız bu

konuşma üzerine?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok bundan öncesinde Berberoğlu’nu aradım.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ondan öncesinde aradınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet, yani küpürü bana göstermeden önce aramıştım.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Danıştay Başkanının aracının plaka numarasını

falan istediniz mi?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok, yok öyle bir konu yok ortada. Yani kendisi sadece bana dedi

sen beni yanlış anlıyorsun, yani otel odasında, o kavgadan sonra sen yanlış anlıyorsun ben sadece bir şirket bir AŞ’nin yani bir Holding’in evrak takibi için buradayım. Dedim kafada bunu söyleseydin, kavga etmezdik en azından. Ondan sonra dedim bir arkadaşım var, evrak takibi yapıyor Ankara’ya gelip gidiyor onu bir arayalım, ona havale et o yürütsün bu işi hem kendiside bir yerden alacağımı üstlenmiş. Peyderpey alacağımı veriyor, en azından bizde alacağımızı almış oluruz. Oda dedi tamam uygundur dedi, ara dedi. Bende Sinan Berberoğlu’nu aradım dedim napıyorsun, hal hatır sorduktan sonra nerdesin dedim, İstanbul’dayım dedi, Gerede’deyim dedi. Dedim ne zaman bende Ankara’dayım dedim, ne zaman geliyorsun yarın dedi geliyorum. Dedim bir avukat arkadaş var, geldiğinde sizi tanıştırayım onunla bir şirketle ilgili bir işi varmış, konuşun sizi tanıştırayım, tamam dedi yarın geliyorum yarın konuşuruz dedi, telefonu kapattık daha sonra, ondan sonra ki ısrarlarım, plakayı sordum bu plaka peki şirketle işin varsa evrak takibiyse bu plaka ne iş, yargıçla ne işin var yani. Benim aklıma rüşvet olayı geldi yani ondan sonra gazete küpürünü çıkardı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Şimdi ben şunu öğrenmek istiyorum. Alpaslan Arslan sizden Danıştay Başkanının aracının plaka numaranızı öğrenmenizi istiyor, sizde telefon açıyorsunuz Sinan Berberoğlu’na işte bir avukat arkadaşın işi var diyorsunuz. Niye doğrudan Danıştay Başkanının plaka numarası, aracın plaka numarasını sormuyorsunuz da başka bir şey yani avukatın işi var diyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım: “Otelde dedi sen beni yanlış anlıyorsun bir evrak takibi için, bir şirketin işi için buradayım dediği için yani, yani öyle söyledi bana. Kendisi öyle cevap verdi dedi sen beni yanlış anlıyorsun, ben bir şirketin evrak takibi için buradayım. E dedim peki yani bu ben kendisine de dedim yani Danıştay Başkanının araç plakasını niçin sordun, cevap vermeyince bende aklımda dedim demek ki rüşvet, müşvet olayı o aklıma geldi.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz Sinan Berberoğlu ile Ankara’ya gelmeden önce İstanbul’da görüşmüş müydünüz? Yüz yüze görüşmüş müydünüz veya telefonda görüşmüşmüş dünüz?”

Sanık Osman Yıldırım: “Nasıl”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sinan Berberoğlu ile İstanbul’da görüşmüş

müydünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Telefonla görüşmüş müydünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Telefonla hatırlamıyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: Peki Ankara’da görüştünüz mü? Sinan Berberoğlu’yla

yüz yüze görüştünüz mü?Sanık Osman Yıldırım: “He yüz yüze görüştük.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kaz defa görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Bir defa zaten, AŞTİ otogarında kendisi Ankara’ya gelmişti,

bende AŞTİ otogarına gitmiştim işti saat bir mi? Bir buçuk civarı, kendisi Ankara’ya gelmişti, telefon açtı geldim Ankara’ya dedi. Ulus heykelinin orada olduğunu söyledi, orada görüşelim dedi tamam dedim bende oraya gittim, orada görüştük yüz yüze.”

37

Page 38: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:38

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki sizin kaldığınız Selvi otel’le, Sinan Berberoğlu’nun kaldığı Kapital otel çok yakın birbirine, birde Kapital otel Çankırı Caddesinde, Eşdost sokakta bir alt sokak. Ne diyorsunuz yani kaldığınız oteller birbirine çok yakın veya aynı cadde üzerinde, tam Ankara’yı bilmediğim için bir şey diyemiyorum ancak kroki ve plana göre Ankara’nın planına göre yakın yerlerdeler. Bu kadar yakın yerde olmasına rağmen görüşmediniz mi Sinan Berberoğlu’yla?”

Sanık Osman Yıldırım: “Sinan Berberoğlu 17 Mayıs tarihinde öğleden sonra Ankara’ya geldi. Kendisiyle işte görüştükten sonra kendisi gidip orada bir otelde yatmıştı ama onu bilmiyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ben 16 Mayıs 2006 tarihini soruyorum.”Sanık Osman Yıldırım: “16 Mayıs eğer Sinan Berberoğlu oteldeyse orada bir oteldeyse

ben Gerede deyim demişse o zaman o bana yalan konuşmuştur.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Kaldığı otele gittiniz mi? Kapital otele gittiniz mi?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok, yok. telefon dokümanlarında ben şu an Bolu Gerede’deyim

yemek molasındayım dedi, görüşmesi var yani, e kendisi o cadde üzerinde eğer başka bir otelde yatıyorsa ben Gerede’deyim demişse o zaman o bana yalan konuşmuştur yani ben bilmiyorum yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki o sizin kaldığınız otele geldi mi?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok, yok”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Yani Ankara’da yüz yüze kaç defa görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım:“İşte 17 Mayıs günü görüştük, öğleden sonra bir defa yüzyüze

görüştük.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Yani bir mi, iki defa mı, kaç defa görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Bir defa, bir defa”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bir defa görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım:“2005 tarihlerinde onunla görüşmüş olabilirim Ankara’da. Ondan

sonra 2005 tarihinde kendisiyle o Safranbolu, Zonguldak tarafı o bölgeye birlikte, birlikte gitmişliğimiz vardı. Kendisi zaten Zonguldak’lı, Karabük’ün eski spor başkanı, kaptanı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sinan Berberoğlu’yla 15 Mayıs 2006 tarihinde 14.12’de bir görüşme yapmışsınız, İstanbul, Ataşehir özel diye geçiyor sizin telefon numaranız, yine aynı gün 14.59’ta görüşmüşsünüz. Yine aynı gün 15.15’te görüşmüşsünüz. Ne diyorsunuz İstanbul’da telefonla görüşmüşsünüz 3 defa.”

Sanık Osman Yıldırım: “Hangi tarihte?”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “15 Mayıs 2006 tarihinde, saat 14.12 ile 15.15

arasında 3 görüşmeniz var.”Sanık Osman Yıldırım: “Onu tam hatırlamıyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Veya 14.12’de ki saat 14.12’de ki baz veriniz

İstanbul/Ataşehir özel diye geçiyor.”Sanık Osman Yıldırım:“Tam hatırlamıyorum Sinan’ı nerden aradım hatırlamıyorum ya

Sinan’i aramam sadece o alacağa yönelik konuşmalardır yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Neye yönelik?”Sanık Osman Yıldırım: “Alacağıma yönelik konuşmalardır yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Ankara’ya geleceğimi söyledi diyorsunuz,

Ankara’ya geleceğini söyledi diyorsunuz, onu ne zaman söyledi?Sanık Osman Yıldırım: “16 Mayıs gece geç saatte:”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“16 Mayıs 2006 tarihinde de Sinan Berberoğlu’yla da

23.48’te görüşmüşsünüz. 00.31’de görüşmüşsünüz, 00.36’da görüşmüşsünüz, 17 mayıs 2006 tarihinde de 13.01 de görüşmüşsünüz, 13.17’de görüşmüşsünüz, 22.24’de görüşmüşsünüz daha doğrusu mesaj heralde 22.24’te ki, birkaç defa görüşmüşsünüz telefonla.”

38

Page 39: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:39

Sanık Osman Yıldırım: “Evet söyledim tarihi”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne görüştünüz? Ne konuştunuz?”Sanık Osman Yıldırım: “İşte Alpaslan’ın telefonunla aradım, bir avukat arkadaş var sizi

tanıştırayım.” Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu kendi kullandığınız 05337438843 nolu telefonla

yaptığınız görüşmeler.”Sanık Osman Yıldırım: “İşte benim telefonumun şarjı bitmişti, Alparslan benimkiyle ara

dedi. Bende Alparslan’ın telefonuyla aradım, daha sonra şarjım, telefonumun şarjı bitmişti, telefonumu şarj ettim, kendi telefonumla Sinan’ı aradım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Alpaslan Arslan görüştü mü Sinan Berberoğlu’yla?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Ben görüştüm.”Mahkeme Başkanı :”Şarj cihazın var mı?”Sanık Osman Yıldırım: “Şarj cihazım yoktu.”Mahkeme Başkanı :”yine arabaya mı taktınız onu?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki tutuyor mu yani Alparslan’ın şarj cihazıyla

Alpaslan Arslan’ın telefonunun şarj cihazıyla sizin şarj cihazınız tutuyor mu?”Sanık Osman Yıldırım: “Tutuyor evet, tutuyor efendim.” Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Daha sonra mesaj, mesaj göndermişsin veya mesaj

almışsınız. Nevşehir’den 17 Mayıs 2006 tarihinde gece 22.24’te biraz önce yanlış vermiş olabilirim, 17, 17,2006 tarihinde saat 22.24’de Sinan Berberoğlu ile mesajlaşmışsınız, Nevşehir’den, bunu izah eder misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım: “Şimdi kendisi tamam o zaman üzerimde para yoktu, İstanbul’a gittiğimde hesabına yatırırım demişti, bende gece Nevşehir’de kendisine mesaj attım, yatıracağı bankanın ismini söyledim, yatıracağı rakamı söyledim, 5 bir dolar, yani kendisini de fazla sıkıntıya sokmaması sadece 5 bin göndermesi şimdilik yettiğini söylemiştim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “şimdi 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay baskını olmuş, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’la Ankara otogarında buluşmuşsunuz, onları göndermişsiniz ve Ulus’ta Sinan Berberoğlu ile buluşmuşsunuz, bu konuda beyanlar var, orada Şenol’la yaptığınız bir görüşme var, Sinan Berberoğlu yanınızdayken sizin Şenol’la yapmış olduğunuz bir görüşme var, o görüşme neye ilişkindi? İbrahim Genç’in müdürü olan Şenol mu bahsettiğiniz, soyadı neydi onun?”

Sanık Osman Yıldırım: “Değirmenci olması lazım, Değirmenci.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Peki neyle, hangi konuda görüştünüz Şenol’la?”Sanık Osman Yıldırım: “2 – 3 saat önce unutmuştum, yeni hatırladım.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Şenol’la hangi konuyu görüştünüz?” Sanık Osman Yıldırım: “Şimdi sürekli araçlarımın taksitlerini ödüyorum, yani alacaklarımla

ilgili nerde alacağım varsa arayıp sıkıştırıyorum yani, rahatsız ediyorum, gönderin diyorum. İbrahim Genç’i de aradım o Sinan Berberoğlu yanımdayken aradım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Yani arabanın taksitleri konusunda görüştünüz öyle mi?”

Sanık Osman Yıldırım: “Hayır, hayır yani ben o beni ilgilendiriyor, benim araç taksitlerim vardı ya yani ödüyorum alacağım olan kişilerde paramı göndersinler diye baskı yapıyorum.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki asıl alacağınız İbrahim Genç’ten onu aradınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım: “İbrahim Genç’i aradım zaten telefona Şenol çıktı, İbrahim Genç toplantıdaymış, o Global’de. Global şirketinde toplantıdaymış, kendisi telefona çıktı, şunu söyledi

39

Page 40: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:40

bana İbrahim Genç annesi rahatsızmış, ölmek üzere falan bende bırak ulan annesi ölecekmiş, bizimde anamız ölüyor, ölmüş, bunlar mazeret değil, söyle bir an önce göndersin sinirlenmiştim yani sinirlendim yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi bana şunu izah eder misiniz? Cumhuriyet Gazetesinde değişik tarihlerde 3 tane el bombası atılmış, daha sonra 17 Mayıs 2006 tarihinde de Danıştay baskını olmuş, siz bu olaylardan sonra Ulus’ta Sinan Berberoğlu’yla buluşuyorsunuz ve arabanızın taksitlerini konuşuyorsunuz, yani bunu bana bir izah eder misiniz? Yani başka tarihlerde veya daha önce konuşma imkanı bulamadınız o zaman mı alacağınızın peşine düştünüz?”

Sanık Osman Yıldırım: “Sayın Yargıç şimdi bu kadar Sinan Berberoğlu’nun üzerinde durmanızı şimdi anladım yani, bir bağ kurmaya çalışıyorsunuz yani mümkün değil öyle bir şey Cumhuriyet Gazetesiyle ilgili Sinan, Sinan hayatı boyunca öyle bir işi olmaz Sinan’ın, Sinan’in öyle bir şeyi olamaz yani mümkün değil.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Neyi olamaz?”Sanık Osman Yıldırım: “Yani Cumhuriyet Gazetesiyle ilgili mümkün değil yani.”Mahkeme Başkanı :”Sizin var mıydı yani Cumhuriyet Gazetesiyle, mümkünü var mıydı

senin açından? Senin ne bağlantısı vardı Cumhuriyet Gazetesi?”Sanık Osman Yıldırım: “Benim açımdan mümkün değildi.”Mahkeme Başkanı :”Gördün mü bak yani demek bu mümkün olmayan şeylerde oluyor.”Sanık Osman Yıldırım: “ama Sayın Başkan şimdi Sinan’la ben Cumhuriyet Gazetesine o

iki el bombayı attırmadan önce Sinan’la böyle, Sinan’ın ilgili yok böyle bir şeylerle yani uzaktan yakından öyle bir şey olamaz yani şimdi Sinan Berberoğlu’yla görüştüğüm süre içersinde 2003 tarihinden itibaren veya askerdeyken 2002 – 2001 tarihinden itibaren Sinan’la telefon görüşmelerimiz var onları bir inceleyin yani Sinan Berberoğlu’yla görüşmelerimiz sadece alacaklarımla ilgili Sözer Holding ile ilgili onun dışında Sinan Berberoğlu’yla bir şeyim yok, birde kendisine bir ara bir çek almıştım, o çeki kırdırmıştım 15 milyar, o paranın bir kısmını aldım, bir kısmını tekrar gerisin geriye kendisine iade ettim, oda 2004 veya 2005 olmalı yani Sinan’la görüşmemiz hep o konular o konu üzerinde başka bir konu olamaz yani.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki Burak Genç kimdir?”Sanık Osman Yıldırım: “Kim?”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Burak Genç”Sanık Osman Yıldırım: “Burak Genç, İbrahim Genç’in oğlu, Burak Genç”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Arabayı o mu gönderecekti?”Sanık Osman Yıldırım: “Arabayı ben İbrahim Genç’e vermiştim, İbrahim Genç aracı kendi

oğluna vermiş, o kullanıyor.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi bir araba konusu geçiyor, yani araba size mi

gelecek, ne zaman teslim edecek nedir bu araba konusu bir izah eder misin tam olarak?”Sanık Osman Yıldırım: “Şimdi araç, aracın taksitlerini ödeyemediği için bende kızıyorum

aracı gönderin diyorum yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Neyle gönderecekler? Ne zaman gönderecekler?”Sanık Osman Yıldırım: “Buda 2005’i kapsıyor yani.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Bu telefon görüşmesini 17 Mayıs 2006 tarihinde

yapmışsınız.”Sanık Osman Yıldırım: “Onu alacağımla ilgili.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam alacağınız geçmişe dayanıyor.”Sanık Osman Yıldırım: “Evet”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu, o tarihte yani 17 Mayıs 2006 tarihinde

gönderilecek araba nereye gönderilecek? Kime gönderilecek?”

40

Page 41: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:41

Sanık Osman Yıldırım: “Hayır bak o şöyle şimdi aracın 8 taksitini ödememiş artı köprü geçişlerinde bir yıl boyunca araba köprü geçişleri ödemeleri yapmamış, oda birikmiş, bunun karşılığında taksit, maksit istemiyorum İbrahim Genç’ten 50 milyar değerinde bir araç istiyorum yani vermek zorunda, verecektir çünkü yanlış yapmıştır. Yani ben bunu söylüyorum kendisine, yeni 2006 model bir araç alacaksın, göndereceksin, yani bu, bunu da yanlış yaptığı için yani, o sekiz taksit toplam 1.5 milyardan 15 – 20 milyar yapıyor, bende 50 milyar değerinde bir araç göndermek zorundasın, göndereceksin bu yanlışı yapmayacaktın diye endişe yapıyorum yani, e artık o taksitlerin şeyinden vazgeçmişim, vazgeçmişim onun fazlasını istiyorum İbrahim Genç’ten.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“17 Mayıs 2006 tarihinde saat 02.00 sıralarında uyandığınızı söylüyorsunuz, halbuki o gün yani 17 mayıs 2006 günü saat 08.29’da size 216 ile başlayan İstanbul’dan bir telefon gelmiş, telefon kayıtlarınızda bu mevcut, ne diyorsunuz kimden geldi bu telefon, ne görüştünüz, uyandınız mı, kalktınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım: “Ben uyuyordum o saatlerde çocuklarım arayıp beni kontrol etmiş olabilir. Tam hatırlamıyorum yani bende.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Saat 08.29’da sabahleyin bir telefon gelmiş size.”Sanık Osman Yıldırım: “Uykudayken yani tamda hatırlamıyorum çocuklarım beni arayıp

kontrol etmiş olabilir.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Cevap verdiniz mi bu gelen telefona?”Sanık Osman Yıldırım: “Kapatın demiştim, uyuyorum demişim yani o tam.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peki bu teflondan sonra ne yaptınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Uyumaya devam ettim yani, uyuyorum yani. Onlara nasıl cevap

verdiğimi de tam hatırlamıyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Esen Türkyılmaz’la pek çok görüşmeniz var?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “1 Mayıs 2006 tarihinde, 2 mayıs 2006 tarihinde, 3

Mayıs 2006 tarihinde, 4 Mayıs 2006 tarihinde, 7 Mayıs 2006 tarihinde 2 defa görüşmüşsünüz, 9 Mayıs 2006 tarihinde 3 defa görüşmüşsünüz, hatta 5 defa görüşmüşsünüz 9 Mayıs 2006 tarihinde, 10 Mayıs 2006 tarihinde ise 5 defa görüşmüşsünüz, 13 Mayıs 2006 tarihinde 1 defa görüşmüşsünüz, 16 Mayıs 2006 tarihinde saat 12.18 sıralarında Esen Türkyılmaz’la yine görüşmüşsünüz, En son olarak da Nevşehir’deyken bir görüşmeniz olmuş. Bu görüşmeler neye ilişkindi?”

Sanık Osman Yıldırım: “Şimdi Ankara’da kendisi o.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani özetle 1 Mayıs 2006 ile 18 Mayıs 2006 tarihleri

arasında değişik tarihlerde ve saatlerde görüşmüşsünüz, bu görüşmeler neye ilişkindi?”Sanık Osman Yıldırım: “Şimdi Ankara 17 Mayıs saat 01.00 ve 02.00 kendisi beni kaç

saati bilmiyorum hangi saatte aramış,”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“16 Mayıs 2006 tarihinde yani Ankara’dayken 12.18

sıralarında görüşmüşsünüz.”Sanık Osman Yıldırım: “17 Mayıs tarihinde:”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ankara, Eşdost sokakta sinyal bilgisi var.”Sanık Osman Yıldırım: “17 Mayıs tarihinde öğleden sonra kendisi beni aramış,

televizyonda izlemiş.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “16 Mayıs 2006 tarihinde.”Sanık Osman Yıldırım: “16 Mayısta.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani Danıştay baskınından bir gün önce bir

görüşmeniz var. Baz istasyonu olarak Ankara Eşdost sokak olarak gösterilmiş.”Sanık Osman Yıldırım: “Ben mi aramışım, kendisi mi aramış?”

41

Page 42: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:42

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Zannediyorum siz aramışsınız, tam bilemiyorum ama bir görüşmeniz var yani Esen Türkyılmaz’la. 05368514714 nolu cep telefonu ile görüşmüşsünüz.”

Sanık Osman Yıldırım: “17 Mayıs tarihinde arayıp Alpaslan’ı sorması dışında ki görüşmelerimiz, görüşmelerimiz hal hatır sorma açısından birde ortak işlerimiz olduğu için onlara yönelik konuşmalardır yani Esen Türkyılmaz’la, Bakırköy’e Cumhuriyet Gazetesinden sonra, Cumhuriyet Gazetesine attırdığım el bombalarından sonra Bakırköy’e gittim, oda oradaydı yani o Ali Rıza Korkmaz kumarhanede oturuyorlardı yani oturduk sadece kumar konuştuk, sohbet ettik yani onun, onun dışında bu yani, gidip orada oturdum biraz orada Erhan’la İsmail’i Anadolu Yakasına gönderdim, bende Bakırköy’de Ali Rıza’nın mekânında Esentürk’le oturdum, kumar oynadım yani hep bu anlamda.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi bir beyanınızda diyorsunuz ki İbrahim Genç bana müebbedi, benim işi müebbede bağlatacağını söylemiş, bunu da Esen Türkyılmaz’dan duydum diyorsunuz ve İbrahim Genç’le Esen Türkyılmaz’ın arasının iyi olduğundan bahsettiniz. BU durumu nasıl izah edersiniz, yani ne zaman duydunuz bu konuyu, kendisine sormadınız mı başıma böyle şeyler geldi, ne diyorsun falan diye böyle bir konularda bir konuşma geçti mi aranızda?”

Sanık Osman Yıldırım: “Yok aramızda öyle bir konuşma geçmedi. Şimdi cezaevinde Esentürk’ü arayamadım yani, cezaevinde Esentürk’ü arayıp böyle bir şey söyleyemedim. Esentürk zaten ikimizi barıştırmıştı, yani problem kalmamıştı.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese:“Peki en sonundakini sorayım Nevşehir’deyken niye görüştünüz Esen Türkyılmaz’la?”

Sanık Osman Yıldırım: “Görüşmedim kendisi, kendisi aradı.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Hangi konuyu görüştünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Konu, konu görüşmedik. Kendisi görüşmek istedi benimle bende

yarın görüşebiliriz diye cevap vermiştim, şu an evdeyim demiştim.” Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Niye görüşecektiniz ertesi günü?”Sanık Osman Yıldırım: “Onu bilmiyorum yani benimle niçin görüşecekti onu bilmiyorum.

Tahminim televizyonda Alparslan’ı izlemiş ya, Alparslan’la ilgili sorular soracak, sormak için ara, görüşmek istemiştir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sizin çizdiğinizi söylediğiniz bir şema var, bu şema bir takım domuz resimleri var, deşifreli, harfler falan var, bu konuyla ilgili olarak 13 Mayıs 2008 tarihinde savcılıkta verdiğiniz bir ifade var, işte bir takım domuz şekillerinin, bir takım isimlere tekabül ettiğini söylemişsiniz ve söyle demişsiniz; resmin sol alt, resmin sol alt köşesinde, resmin sol alt tarafında İbrahim harekete geçme zamanı gelmiştir, her bir hedefe bir kişi görevlendir Allah yar ve yardımcın olsun, Gazi Osman Yıldırım yazmaktadır diye beyanınız var, bu ne anlama geliyor? Önce şunu sorayım her bir hedefe bir kişi görevlendir, bu ne anlama geliyor?”

Sanık Osman Yıldırım: “Yani bana kurduğu komplo anlamasını yani ona yönelik bir mesaj, artı bunu cezaevi yoluyla gönderdim yani savcılara ileteceğini, onlarda beni çağıracak, konuşacak, bende izah edeceğim.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Size kurulan komplodan bahsediyorsunuz ama burda her bir kişi, her bir hedefe bir kişi görevlendir diyorsunuz, yani görevlendirmekten bahsediyorsunuz.”

Sanık Osman Yıldırım: “Yani bana kurulan komplonun o şekilde olduğunu düşünüyordum. Yani sizin yaptığınız taktikleri biliyorum yani bu komplo size aittir yani onu onu mesaj”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Peşinden de söyle diyorsunuz Allah yar ve yardımcınız olsun, yani size komplo kuran birine böyle mi hitap edersiniz?”

42

Page 43: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:43

Sanık Osman Yıldırım: “kendi tetikçilerini hangi vasıfla görevlendirdikleri konusunda resmini de çizmişim yani ki bu mektubun kendi eline geçmeyeceğini biliyorum. Savcılara verecekler.”

Söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı :”Tamam şey yapma karşılık verme Osman, karşılık verme Osman

karşılık verme bırak. Tamam, tamam Alparslan tamam, tamam, tamam”Sanık Osman Yıldırım: “Sahtekâr herif.”Mahkeme Başkanı :”Tamam, tamam Osman geriye dön.”Sanık Osman Yıldırım:“Avukat olmuşsun gidip çakala çukala tetikçilik yapıyorsun yavşak.”Mahkeme Başkanı :”Tamam, tamam, tamam bırak.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sorularıma devam edeceğim. Burada.”Sanık Osman Yıldırım: “Senden başka hiçbir avukat tetikçilik yapıyor mu şerefsiz?”Mahkeme Başkanı :”Tamam, tamam”Sanık Osman Yıldırım: “Üniversiteyi okumuşsun, hayatını kurtarmışsın, müptezel.”Mahkeme Başkanı :”Tamam bitti.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Burada kendinizi Gazi Osman Yıldırım olarak

tanımlıyorsunuz yani Gazi olarak söylüyorsunuz. Bu gazi neyi ifade ediyor?”Sanık Osman Yıldırım: “Bir şey ifade etmiyor sadece idarenin dikkatini çekmesi için o.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Siz cevabınızı verin.”Sanık Osman Yıldırım: “Sadece idarenin dikkatini çekmesi için, idare savcılara bildirecek,

savcıda beni çağırıp bunları tek tek izah edeceğim. Yani bana kurulan komplonun teferruatlı bir şekilde savcılara anlatacağım diye bu şekilde mesaj gönderdim.”

Salonda söz almadan konuşmalar oldu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı :”Çıkarın dışarıya onu.”Sanık Alpaslan Arslan duruşma sırasında kötü sözler söyleyerek, inzibat koruması ile

birlikte dışarı çıkarıldı.Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Osman bey son bir sorum olacak, İbrahim Şahin’i

nereden tanıyorsunuz?”Sanık Osman Yıldırım: “İbrahim Şahin’i Ankara’da tanırım, İbrahim Şahin’i de tanıyorum,

Çatlı’yı da tanıyorum, Camer Servet’i de tanıyorum, herkesi tanıyorum. Tanımadığım insan yok.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Ne zaman tanıdınız İbrahim Şahin’i?”Sanık Osman Yıldırım: “Ben 82’den beri Ankara’dayım.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Aranızda ki ilişki nasıldır?Sanık Osman Yıldırım: “Anlatmak istemiyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sık sık görüşür müydünüz?”Sanık Osman Yıldırım: “Bilmiyorum, hatırlamıyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Oğlu Ömer Salih Şahin’i tanır mısınız?”Sanık Osman Yıldırım: “Bir oğlu olduğunu biliyorum evet.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tanışıyor musunuz kendisiyle?”Sanık Osman Yıldırım: “Görmüşlüğüm vardır, görmüşlüğüm vardır.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Görüşmeniz nasıl, nasıl, yani ara sıra mı

görüşüyorsun, sık sık mı görüşüyorsunuz?”Sanık Osman Yıldırım: “Yok yok yani görmüşlüğüm var, görüşmüşlüğüm demiyorum.

Yani benim görmüşlüğüm var. Yani ben görüştüm demiyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu 2006 yılının Nisan ayında İzmir’e alacağını tahsil

amacıyla gittiğini söylediniz. Orada kimlerle görüştünüz? Böyle tanıdığınız var mı?”Sanık Osman Yıldırım: “Orada tanıdıklarım var.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Söyler misin isimlerini?”

43

Page 44: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:44

Sanık Osman Yıldırım: “Orda eniştemin bir kardeşi var, eniştemin bir kardeşi var orada. Akrabam var orada.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Akrabalarınız dışında başka birileriyle görüştünüz mü?”

Sanık Osman Yıldırım: “Alparslan’ın bir arkadaşıyla görüştüm.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “İsmi nedir?”Sanık Osman Yıldırım: “İsmini unuttum, hatırlamıyorum onu daha önce ifade etmiştim

532’li bir telefon numarasıydı, o İzmir’de, İzmir’de Mehmet Altınay’la ilgili orada bana söylemişlerdi bu Mehmet Altınay senden kaçtığı için ülkücü camiasına sığınmış, bende ülkücü camiayla yani bunu Mehmet Altınay’ı araştırmak için Alparslan’a İzmir’de bir kişiyle görüşmemiz gerekiyor dedim, kendiside bana tanıdığı birisinin telefonunu verdi 32’li bende kendisini aradım, Mehmet Altınay isimli avukatlıktan atılmış bir şahıs, ülkücü camiaya sığınmış, kendisi bana yanlış yapmış, bende (1 kelime anlaşılamıyor) yani oda tamam araştırırım size dönerim demişti öyle bir görüşme öyle bir kişiyle görüşmüştüm.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Sorularım bu kadar teşekkür ederim Osman Bey.”Sanık Osman Yıldırım: “Ben teşekkür ediyorum Sayın Yargıç.”Sanık Erhan Timuroğlu’nun dilekçesine ekli bir sayfalık mektup sanığa gösterilmek

suretiyle soruldu.Mahkeme Başkanı :”Şu mektubu sen mi yazdın? Sen mi yazdın?”Sanık Osman Yıldırım: “Evet ben yazmışım.”Mahkeme Başkanı :”Sen mi yazdın?”Saatin 16.00 olması karşısında diğer sanıklar ve müdafilerinin alınacak talep ve beyanları

dikkate alınarak Sanık Osman Yıldırım’ın Çapraz sorgusuna bugünkü oturuma mahsus olmak üzere son verildi.”

Mahkeme Başkanı :”Oturabilirsin.”Sanık Osman Yıldırım: “Teşekkür ediyorum.”Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Kenan Âşık, Atilla Cengiz Ceylan, Sait Türer,

Vural Ergül, Mehmet Taşdelen ve Necip Yenişan’ın geldikleri görülmekle; huzurda ki yerlerine alındı.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Değerli Heyet 11 Aralık günü sunmaya başladım konuşmam zaman yetmediği için yarım kalmıştı. Konuşmanın belki insicamı bozuldu ama ben yine de devam edeceğim. Yalnız konuşmama geçmeden önce sunumuma, Osman Yıldırım’ın ısrarla, 3. el bombası atılması olayında olmadığını, beyanı üzerine telefon kayıtlarıyla, olay mahallinden telefon, telekonferans yaptığını, zatıalinize, heyetinize arz ettim. O gün bana memnuniyet verici bir gelişme oldu, ilk defa Sayın Savcı Mehmet Ali Pekgüzel bana bu bilgilerin kendisinde olmadığını, nereden ulaştığımı vermemi, verebileceğimi, verebilmemi söylediler. Kendilerine arz ettim. Bu benim için güzel, olumlu bir gelişme. En azından olayın gerçeğinin bulunması açısından bir arayış içindeydi. Fakat aynı gün bir itirafçı değil Sayın Başkanım, iftiracının burada özellikle de bir sürü askeri, kulaktan dolma bilgilerle gündeme getirerek, gizli tanık ifadesiyle almış olduğunuz ifadesini daha sonra tekrarında konuşulanlardan öğrendiğimiz kadar ipe, sapa gelmez beyanları ilerde örgüt çökertilecek maksadı ile aynı gün tahliyesini istemesini bir önce yapmış olduğu davranışta yüz seksen derece ters görerek, etik açıdan hiç doğru bulmadım. Kendi fikrim ama o tahliye gerekçesini orta oyununda Pişekar veya kavuklu rolü üstlenmen için şeyi görüyorum, tasvip ediyorum deseydi, daha inandırıcı olurdu çünkü o örgütle ilgili zaten böyle bir örgüt şeyi ne MİT tarafından ne Genelkurmay, ne Emniyet birimleri tarafından ortaya konulamadı. Sizde bunun için 1.5 senedir gayret sarf ediyorsunuz ama çıkmayacak yok örgüt çünkü biz kendimizi biliyoruz ama o gün bile.”

Mahkeme Başkanı :”Biz gerçeğin ortaya çıkması için gayret sarf ediyoruz.bir örgütün ortaya çıkması veya başka bir şey için değil. Sadece gerçeğin ortaya çıkması için”

44

Page 45: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:45

Sanık Muzaffer Tekin: “Tabi ne güzel, tabi ama tabi bizde kendimizi biliyoruz Sayın Başkanım Şimdi bunu arz etmek isterim. Müsaade ederseniz ben tekrar o gün ki o güzel gelişmeden sonra aynı duygularım devam etseydi, bu metni belki okumayacaktım ama mahzur görün devam edeceğim. Yine sayın başkanım 12.11.2009 ta. Özür dilerim evet 2009 tarihli 122. celsenin 51. sayfasında. Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in sorduğu soruyu sanık Yıldırım’a ben daha önce gündeme getirmiştim. Sayın savcımız Nusret Aras Ankara terörle mücadele şubesinde verdiği 20 Mayıs 2000 tarihli ifadesinde özet olarak Osman Yıldırım 17 Mayıs 2006 günü saat 9:30’da beni telefonla aradı. Sesi tuhaf geliyordu. Neredesin diye sordum. Yenidoğan da kahveye gel dedi. Gittiğimde yoktu ben kendisini aradım ancak ulaşamadım demiştir. Siz de bu saatlerde eylem saatinde uyuduğunuzu söylüyorsunuz Nusret Aras saat 09:30 gibi aradı mı 10 Mayıs 17 Mayıs günü. Osman Yıldırım bu beyanı yalanladıktan sonra sayın savcı Pekgüzel; telefon kayıtlarınıza baktığımızda da 16 Mayıs tarihinde de ben böyle bir kaydı görmedim zaten. Mevzu bahis olan 17 Mayıs. 09:30 görüşmenizi görmedim 16 Mayıs da. Ancak 17 Mayıs günü Nusret Aras ile saat 12:53 ve 12:56’da iki tane 1:44 saniyelik bir de 33 saniyelik olmak üzere sizin aradığınız telefon görüşmesi var. Açıklamasını yapıyor. Burada sayın savcı hem savcı hem de avukat rolü üstleniyor. Osman Yıldırım 16 Mayıs günü 11, 12’ye doğru Nusret Aras’ı otele çağırdığını otomatik olarak da çaycıyı şahit gösteriyor. İlk akla gelecek en basit soru bilinmeyen bir telefondan mı aradın. Peki 18 Mayısta da Nusret Aras ile bir telefon görüşmen gözükmüyor. Otele çağırdığını söylüyorsun. Hangi numaradan aradın. Maalesef sorulmuyor. İşte değerli başkanım ve üyelerim her nedense en basit soruları bile ki çok kritik davanın seyrini değiştirecek soruları savcılar soramıyorlar. Niçin mi? Çünkü bu kadar mesnetsiz, yalan, iftira ile kurguladıkları iddianamenin tek tanığının eline esas el bombasını sayın savcılar verdi. Pimi çektiğinde de ilk berhava olacak kendileri. Osman Yıldırım’a savcılar seni yönlendirdik mi sorusu iddia makamının savunmaya geçtiğinin en büyük kanıtıdır. O sorunuzun cevabını sayın savcılara diyorum Osman Yıldırım’a değil kendi vicdanınıza bir de tutanaklara sorunuz. Osman Yıldırım bu davada yargılanan hiç kimseyi tehdit edemez başkanım. Adaletin kabesi olan bu salonda mahkemeye olan saygımızdan susmayı erdem biliyoruz. Yüce Türk adaletinin bağımsız mahkemeleri de tehditlere boyun eğmez. Kuru gürültüye pabuç bırakmaz. Bırakmadığının örneği de her ne kadar savcılar benimsemese de Ankara 11. Ağır ceza mahkemesinin kararıdır. Osman Yıldırım ilk günden itibaren alacağı cezadan kurtulmak için her yolu denemiş hiç tanımadığı insanları karalamıştır. Aynı davadan yargılanan arkadaşları huzurda evli olduğu, çocuğunun olduğu için kendisini korumaları yönündekini taleplerini burada dile getirdiler. Şimdi Ankara 11. Ağır ceza mahkemesi onlarca dilekçeyle gazete, medya, kulaktan dolma bilgilerle yapılan atfı cürümleri kaale mi almalıydı. O zaman suçlayıp da bugün vazgeçtiği insanlar ve tamamının mağduriyetleri nasıl ödenecekti. Ama gelin görün ki sanık hiç üzerine vazife olmayan konularda bile iddianamedeki iftiracıların da atfı cürümlerini hiçbir dayanağı olmadan burada tekrarlayarak kendince cephe büyütüyor. Savcılar da maalesef bunlar itibar ediyorlar. Örnek mi sayın başkanım. Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın 13.11.2009 gün 123. celse sayfa 13, Esra Feride Gökçimen’in ifadesi var. Siz de buna savunmanızda değindiniz. O ifadede geçen konuların doğru olduğunu bildiğinizi hatta Semih Tufan’ın yanındaki görüştüğünüz kişiler aracılığı ile bildiğinizi söylediniz. Bu tavır bile sayın başkanım gizli bir ittifakın olduğunun açık kanıtıdır. Niçin mi? Halbuki iddia makamındaki savcılar İstanbul 12. Ağır ceza mahkemesinin 2007/361 esaslı dosya 5. celse zabıtlarında Esra Feride Gökçimen kocası Muzaffer Gökçimen’in baskısıyla iftira attığını kabul etmiş mahkeme de bunun üzerine Muzaffer Gökçimen hakkında tutuklama kararı çıkartmıştır. Bu evrakta 2008 Aralık ayında mahkemenize sunulmuştur. 12.11.2008 gün 9 gün celse 122 sayfa 20, sayın savcım Mehmet Ali Pekgüzel çok bu kadar yakın değilsiniz beni kastederek sayın başkanım kendisine bu güveni nasıl temin ettiniz yani size bomba verip yaptırmasını nasıl izah ediyorsunuz. Sanık, onu kendisine sormak lazım. Başka bir tanık mektup yazmış. Başbakanlığa kendisine nasıl teklif ettiğini, ne teklif ettiğini ona

45

Page 46: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:46

kendisine sormak lazım cevabını veriyor. Halbuki adil yargılanmada şunu beklerdim. Osman Yıldırım yorum yapma sen sorduğum soruya net cevap ver demeliydi. Ben cevabını veriyorum sayın heyet. Türkiye de gerçek hukuk adamları var. Beşiktaş’ta da var. Albay Dursun Çiçek’in tüm baskılara rağmen ikinci kez tutuklanmasını oy birliğiyle ret eden mahkeme bir örneği. Beşiktaş dukalığını karpuz gibi çatlattı. Ortadan ikiye böldü. Bir diğeri mi? Cumhuriyet savcısı Nazmi Okumuş soruşturma no 2006/1021, karar no 2006/480, soruşturma evrakı incelendi Osman Yıldırım’ın biraz önce muamma yarattığı sorunun savcılık kararını arz ediyorum yani Engin Bağbars’ın benim hakkımdaki ithamlarına verilen yanıtı. Ankara da yargılanan emekli binbaşı Muzaffer Tekin’in o kadar uzaklar ki rütbemi bile bilmiyorlar sayın başkanım. Önemli olan tertip gerçekleşsin. Kendisini çağırarak Engin Bağbars’ı silah cephane temin edeceğimi ve bazı şahısların öldürülmesi gerektiğini belirttiğimi bu nedenle Alaaddin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Sedat Peker gibi şahıslarla ilgisinin bulunduğunu beyan ederek bu şahıslar hakkında yasal işlem yapılmasını istediği anlaşılmıştır. Yapılan soruşturma neticesinde şüphelinin bahsettiği olayların abartılı olduğu ve yine yapılan araştırmada müştekinin yakını olan Erol Gürsay’ın beyanında şüphelinin olayları abartarak kendisini ucuz yoldan kahraman yapmak istediğini bu nedenle atılı suçlardan dolayı herhangi bir bilgisinin ve görgüsünün olmadığını beyan etmiştir. Şahsın abartılı beyanları ciddi bulunamaması nedeniyle yapılan araştırmalar neticesinde olayların somut ve müşahhas bilgi ve belgelere dayanmadığından CMK 172/1 maddesi gereğince olayların takibine mahal olmadığı. Şimdi Engin Bağbars’ın o iftiracının Osman Yıldırım’dan ne farkı var. Format ve malzeme aynı. Silah verecek, cephane verecek bazı şahısları öldürtecek. Kim? Muzaffer Tekin. İyi ki diyorum sayın başkanım bu iddianame savcılarının eline düşmemiş Engin Bağbars. Gerçi daha sonra savcı Öz kendisini devşirmek için gayret sarf ediyor ama Cumhuriyet savcısının takipsizlik kararından sonra herhalde çark edip ben böyle bir şey söylemedim diyen Engin Bağbars bir kez daha yalan söylemeye cesaret edemiyor. Ama ne yazık ki sayın başkanım iddianamede bu iftiracının ve onun telaffuz ettiği isimler ile de irtibatlandırılmam devam ediyor. Gelin görün ki bu gün de o iftiracının iftiralarından medet umanlar yine bir iftiracı ve onun arkasındaki tertip heyeti. 2 Mart 2007 tarihinde bir gazete gizli görevlinin sır ifadesi başlığıyla Engin Bağbars’ın 11 saatlik ifadesini sorguyu yapan, ifadeleri okuyanların dışında bilen yok. Yazışmalar ise hep gizli olarak gerçekleşmiş şeklinde gündeme taşıyordu. Engin Bağbars ifadesinin alınması için de sayın başkanım çok enteresan Danıştay başkanı baskını sırasında Alparslan Arslan’ın kullandığı Glock marka silahın evimden çalınan silah olabileceğini adı geçen kişilerle ilgili çok önemli açıklamalar yapacağım diyerek kendince yeni bir çıkış kapısı arıyordu. Halbuki sayın Cumhuriyet savcısı Nazmi Okumuş’un 15.11.2006 tarihindeki kovuşturmaya yer olmadığı kararından önce de 11.09.2006 tarihinde İstanbul organize suçlar ile mücadele şube müdürlüğü bir rapor hazırlıyor raporun altındaki imza Mutlu Ekizoğlu’na ait. O dönem 3. sınıf emniyet müdürü, raporun içeriği ise şöyle, şahsın birçok olay ve şahıstan bahsetmesine rağmen şahıslar ve olaylar hakkında somut bir bilgi vermediği birçok kamu personelini çeşitli oluşumun içerisinde olduğunu iddia ettiği ancak aynı şekilde ifadelerini tutarlı bilgiler içermediği şahsın gündemdeki olayları kendisiyle ilişkilendirerek abarttığı anlaşılmış olaylarda adı geçen şahsın ilişkisi tespit edilememiştir. Başlangıçta da belirttiğim gibi hala hiçbir güvenilirliği olmayan bu adamı uyduruk Ergenekon operasyonuna malzeme yapmaya çalışanlar bulunuyordu. Tertip heyeti, sayın başkanım taktik bir hata yapmış. O da tahmin ediyorum AKP’nin kapatma davasından önce iddianamenin hazırlanması, yetiştirilmesi telaşından olsa gerek. Çünkü menfur saldırı buradaki menfur saldırıyı buradaki masum insanlara yamayıp anayasa mahkemesinde görüşülmekte olan dava da AKP’nin azmettiricilikten aklanma hesapları kurgunun temelini oluşturuyordu. Kurgu var, iddialar var ama somut bir şey yok. Hiçbir iddianın altını dolduramıyorlar. Halbuki tüm iftiracıları bir araya getirip birbirlerinin atfı cürümlerini takviye edici bir tertip içine girselerdi bizleri biraz daha yorarlardı. Yoksa iki sene geçmiş iddianameden bugün burada tüm iftiracıların söylemlerini baz alarak onlar ile savunma yapmak hiç inandırıcı olmuyor.

46

Page 47: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:47

Sayın başkanım değerli üyeler, burada Ankara Cumhuriyet savcılığında yaşadığım bir anekdotu arz etmek istiyorum. Danıştay’a yapılan menfur saldırıdan sonra tertip heyetinin aleyhime ifade vermeye zorladığı beklenti içerisinde olan her iftiracı gibi Engin Bağbars’ın da böyle bir düşünceyle hareket ettiği bizzat mahkemenize sunduğum kendi el yazısı ve dilekçe mektupları ile tescil edilmiştir. Cumhuriyet savcılığında sorgum bitmiş. İfadelerimi imzalamak üzere iken savcı beyin makamına telaşlı bir şekilde Tem’de sorgum esnasında gördüğüm bir emniyet görevlisi girdi. Sarı bir zarfı savcı beye uzattıktan sonra kulağına eğilerek gizemli bir şeyler fısıldadı. Savcı bey içeriğini okuduktan sonra bana şu soruyu yönelttiler. Tekirdağ’dan aldığımız bir ihbar mektubu sizin hapishanelerde insan beslediğiniz bunlara silah, cephane vererek hükümeti devireceğinizi ihbar ediyor. Ben ise insiyaki olarak oldukça da öfkelenerek soytarı cevabını verdim. İşte Türkiye Cumhuriyeti başbakanının ilk gün ilk saatlerde Danıştay saldırısından sonra bu iş baş örtüsüyle ilişkili değil Susurluk, Küre, Sauna bağlantıları var iktidarımıza yöneliktir. spordan sorumlu devlet bakanı Mehmet Ali Şahin sürprizlere hazır olun, bekleyin, çok kısa zamanda bu olayın neden yapıldığı ve arkasına kimler olduğu ortaya çıkarılacaktır beyanatı, o dönem ki dışişleri bakanı Abdullah Gül 19 Mayıs 2006 günü sabahı Danıştay’a silahlı saldırı düzenleyen Alparslan’ı yönlendiren çetenin elebaşının 12 Eylül öncesi yüzbaşı iken ordudan atılan ve ekip içinde albay Muzaffer diye tanınan Muzaffer Tekin olduğu söylemleri, bu iftiracının baz alınarak söylenen beyanlardı. Serbest bırakıldığım gün ise başbakan hukuk devletine olan bağlılığından olsa gerek yüzbaşının bırakılmış olması suçsuz olduğu anlamına gelmez diyebiliyordu. İşte bütün bu söylemlerin en büyük kanıtı aldığı cezalardan kurtulmak için tertip heyetine malzeme olmuş Engin Bağbars’ın iftiraları idi. Vah benim çilekeş halkım bak seni kimler yönetiyor. Sayın heyet bir gazetenin bombalanması olayını iki ayrı kişiye vermenin talimatı bir başka kişiden para ve bombaları bir diğer kişiden aldım demenin bir mantığı var mıdır? Osman Yıldırım çıkar amaçlı iş aldığını iddia ediyor. Bomba atma gerekçesini ona dayandırıyor. Peki Alparslan Arslan’a niçin bomba verilmiş. ne amaçla bu ona soruldu mu? Çıkar amaçlı da olsa 15-20 kişinin huzurunda değil bomba en küçük bir suç aletinin verilmesi sizce normal midir? Kesinlikle hayır terör amaçlı ise bu kadar kalabalık içerisinde verilmesi anormalin dışında ahmaklık, salaklıktır. İşte tertibin püf noktaları burada yatmaktadır. Zira Osman Yıldırım ceza alana kadar gerek Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, gerekse menfur Danıştay saldırısının içinde olmadığını ifade etmiş, bu suçlamaları devamlı reddetmiştir. Ankara da görülmekte olan Danıştay davası ve Ümraniye de ele geçirilen el bombaları sonrası tutuklanan insanları irtibatlandırmak için siyasi iktidarı elinde bulunduranlar ile oluşturdukları yandaş medyanın ne kadar büyük bir gayret gösterdiklerini çok iyi bilmekteyiz. Ayrıca savcı Zekeriya Öz bu iki davanın birleştirilmesi için büyük gayret sarf etmiş olup en az üç dört celse Ankara da görülmekte olan davanın nihai kararının alınmasını engellemek adına ve delil toplamak değil, oluşturmak gerekçesiyle irtibat tesis edecek evrakları ilgili mahkemeye göndermemiştir. Müteakiben iftiracıların hiçbir somut belge ve bilgiye dayanmayan beyanlarından oluşturduğu çakma delil klasörünü Ankara 11. Ağır ceza mahkemesine göndermek mecburiyetinde kalmış mahkeme de bunları kale almamıştır. Yani delil oluşturulması gerçekleşmemiştir. Avukat Mehmet Ener geçmişte Erbakan’ın avukatlığını yapmış, Tayyip Erdoğan ile de dostluğu bilinmektedir. Bugün de zaman gazetesi başta olmak üzere yandaş medya da bu soruşturmayı yönlendirmeyi amaçlı beyanatları çıkmaktadır. 13 Şubat 2008 tarihinde Danıştay davasının nihai kararı arefesinde son bir atak ile bu din eksenli saldırının önünü nasıl keser ulusalcılara yamarız gayretine giren avukat Mehmet Ener 6 Şubat 2008 tarihinde Osman Yıldırım’ı cezaevinde ziyaret eder. Osman Yıldırım’ın 27 Nisan da Ataşehir de yapılan toplantıda bombaları Veli Küçük’ün Alparslan Arslan’a verdiğini mahkemede söylesem mi ifadesini aynı gün Şamil Tayyar’a taşır. Bu ifadede sır kelimeler sayın başkanım. Bombaların Alparslan’a verilmesidir. Çünkü mahkeme sonuçlanmamış Osman Yıldırım ise tüm suçlamaları reddetmektedir. Onun içindir ki sadece güya tanık olduğu bir olayı nakletmekte böylece

47

Page 48: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:48

bombalar ile direkt hiçbir bağı olmamaktadır. Şamil Tayyar tertip heyetinin basın kadrosunun bir elemanı olduğu için kendisinin imal ihtimali çok yüksek olan bu hiç gerçekleşmemiş iftirayı basına taşır. Kendince haberleştirir. Cumhuriyet savcıları da bunu ihbar kabul ederek harekete geçerler. Türkiye de insan hayatı ne kadar değersiz bir görevliye iftira attır onu da ihbar kabul et insanları at içeriye. İddianame de bana köprü misyonu veren savcıların gerçek köprüleri avukat Mehmet Ener asıl Ergenekon un da medya görevlilerinden biri Şamil Tayyar’dır. Tabi sayın başkanım hukuk devletine adalete olan güvenimizi hiç kaybetmedik sonuna kadar da devam edecek. Geçenlerde medya da güzel bir gelişme bir haber duydum. Sayın Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’in açtığı davalar neticesinde Şamil Tayyar bir yıl 8 ay hapse mahkum oldu dedi. Şimdi Şamil Tayyar bu hapis kararını duyduktan sonra hukuk devletine olan bağlılığından olsa gerek ki aynen şu ifadeyi kullandı. Karardan dolayı hukuk adına utandım. Ve buna bir takım anlı şanlı köşe yazarları da sahip çıktı. Polis kayıtlarından aldığı bilinen herkesçe malum olan şeylerden kitap yaptı diye. Yani soruşturma gizliliğinin ihlali bir suçtu ama onun iftira attığını kimse görmedi başkanım. Şimdi ben o iftiracının attığı iftiralarla rant sağlayıp kirli kalemiyle o ranttan elde ettiği parayı boğazından geçirdiğinin o kirli olduğunun ispatını yapacağım. Misal hepsini okumayacağım. Operasyon Ergenekon diye bir kitap yazdı. Daha iddianame yazılmadı. Bizler neyle suçlandığımızı bilmiyoruz. Örnek, uzun telefon fihristinde rastlanan Muzaffer Tekin’in 532 316 64 83 telefon numarasının karşısında Özcan jandarma binbaşı kaydı dikkat çekiciydi. Bu nedir başkanım yani jandarma gizem JİTEM bağı olabilir. Bir kere Özcan değil ismi Özkan’dır kayıtlardan bakabilirsiniz, emekli binbaşı sınıf arkadaşımdır. Yine her taşın altından çıkan adam başlıklı yazının devamında doğuş faktoring de Ayhan Parlak’ın hissedar olduğunu benimle beraber ve VKGB’nin bir toplantısında Hasan Kundakçı ile bir araya geldiğimi. Hiçbir dönem hayatımın Hasan Kundakçı ile bir araya gelmedim. Doğuş faktoringde de Ayhan Parlak ile hiçbir zaman yasal bir yasal, gayri yasal ilişkim olmadı onun olmadığını da belgeleriyle ortaya koydum. Bu bilgiler gidiyor ve kitap yazıyor. Diyor ki patlatıcısı boşaltılmış ve fünye grubu alınmış iki adet el bombası Cumhuriyet gazetesine atılanlar ile aynı seri. Nereden biliyor başkanım. Biri 71 bende büromda bulunan biri 77 bir kere bombalarda seri yok, ama ne olacak kafa bulandıracak, gizemli hale getirecek. Bunu savunmuyor şeyler yada karşısında durmuyor Aydın, akıllı köşe yazarları. Gizliliği bozmuş, iftira atıyor. Sayın başkanım, iftira atıyor yalancı. Ümraniye çöplüğü başlıklı yazının devamında Muzaffer Tekin o bombalardan haberdardı. Zaten onlar hurda patlasa öldürmezdi dedi. Ben de diyorum ki başkanım o bombalar hurda patlasa da öldürmezki ifadesi emekli de olsa bir askere ait olamaz. Zira hurda demir yığını nasıl patlar başkanım. Muzaffer Tekin çöplükte dolaştı biliyordu diyor. Ben dolaşmam onun gibi leş kargası dolaşır çöplükte. Muzaffer Tekin’in bürosunda Ergenekon yapılanmasıyla ilgili dokümanın bir kopyası ele geçirildi, var mı sayın başkanım heyet. Bir tek yaprak var mı? Bu hakkı ona kim veriyor. İnsanları karalama hakkını ona kim veriyor. Bugün de utanç diyor o karara daha çok utanacak. Bir diğer sayfa 207 kod adı Şamil başlıklı yazının devamında sayın başkanım Tekin Ümraniye soruşturmasında polise önemli bilgiler verdi. Özellikle elinde ele geçirilen gizli milli güvenlik siyaset belgesiyle ilgili Şamil’den aldım dedi polis ipucu araştırılınca gördü ki Şamil emekli binbaşı Fikret Emek’in kod adıymış. Yalan ve iftira. Fikret Emek ve Şamil adında bir kişiyle bu duruşma salonuna kadar hiçbir araya gelmedim. Siz de burada irtibatlarını gördünüz. Buna bu cesareti kim verdi. Bu yetkiyi kim verdi. Ama aynı adı geçen kişi hakkında herkes kendi camiasında birbirini tanır sayın başkanım. Bir yazar şöyle ifade ediyor, bunlardan biri olan birçok sıralamış bidon kafalı Tayyare kendisine neden bu kadar ahlaksız ve karaktersiz olabiliyorsunuz diyen kadim dostuna namuslu olduk, muhabirlikten hatta itilip kakılan muhabirlikten üzere çıkamazdık, ama dümen suyuna girdik abat olduk diyebilmektedir. Buda belgelidir. Sayın başkanım, dini siyasete, ticarete alet eden ahlaksız güruh çaresizlik içerisinde yürütülmekte olan uyduruk Ergenekon soruşturmasını yönlendirmek, halkın kafasını karıştırmak ve sözde örgütün liderini de gizemli göstermek için tuvalet kağıdı kadar değer ifade etmeyen bir kağıt parçasını

48

Page 49: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:49

aktüel isimli bir çukura Ergenekon un uyuşturucu trafiğini alman istihbaratı çözdü başlıklı iğrenç bir yazı kaleme aldırıyordu. İddia makamındaki savcılar o sipariş metinleri iddianame eklerine koymadan adı geçen insanların o tarihlerde yurt içi ve yurt dışı seyahatlerini araştırsalar bu ahlaksızca kurgular başlamadan bitebilirdi. Lakin soruşturma gizliliğinin olduğu dönemlerde besleme basında bu haberlerin yer almasının amaçlarını ve kimler tarafından pişirilip sofraya sürüldüğünü bugün çok net bilmekteyiz. Tutuklandığım ilk yedi aylık dönemde Ergenekon operasyonu hiç telaffuz edilmiyordu. Ama tutukluluk sürecimi uzatmak toplum nezdinde küçük düşürülmem karalanmam adına her türlü gayrı ahlaki yollara başvuruluyordu. Malum medyada Muzaffer Tekin alman ajanı, uyuşturucu baronu iftiraları da sıkça tekrarlanıyordu. 12.09.2007 tarihinde federal kriminal dairesi İstanbul irtibat bürosu Ankara kom daire başkanlığına Muzaffer Tekin’in herhangi bir dönemde muhbir olarak görev almadığını, muhbir olmadığını anlaşılmıştır şeklinde faks mesajı geçiyordu. 72 1972 Palu doğumlu Muzaffer Tekin’in uyuşturucu kanununa muhalefet ettiği hakkında 2002 yılında tahkikat yürütüldüğünü bahse konu tahkikat 2007 yılında Türkiye’de bir gazeteye konu edilecek kadar öneme sahip değildir bilgisine yer veriyordu. Bu çirkin karalamalar üzerine sayın avukat Kemal Kerinçsiz’in açtığı esas 2007/27184 soruşturma no 2007/17123 ile bir şüpheli hakkında TCK’nun 267/1, 53/1 sevk maddesiyle cezalandırılması hakkında 5272 sayılı yasanın 53/1 maddesi uyarınca adli güvenlik tedbiri uygulanmasına, uygulanması iddiasıyla iddianame hazırlanıyordu. Böyle olmasına rağmen iddia makamı iddianame böyle olmasına rağmen iddia makamı iftiranamesinin hemen hemen her sayfasında benim ile ilişkilendirmek istediği kişi hakkında uyuşturucu kaçakçısı olarak bilinen ifadesini ısrarla tekrarlayarak hukukçu kimliğini bir tarafa bırakarak duyum değil kendimce yorum yapmayı ihmal etmedi. Hukuk pozitif bir bilimdir. Duyumlara, duyumlara dayandırılamaz. Israrla suç ve suçlu yaratmak ifadesini kullandığım iddia makamı 12.06.2008 de emniyet genel müdürlüğünden tekrar bir bilgi istiyor. Daire başkanlığından gelen yazı da arşiv kayıtlarının tetkiki neticesinde tanık beyanında bu tanık Talip Doğan Karlıbel’dir ve görüşme içeriklerinde geçen uyuşturucu ticaretine ilişkin Türkiye genelinde herhangi bir soruşturma veya adli işlem yapılmadığı Almanya yetkili makamları ile bu konuda irtibata geçilmediği anlaşılmıştır diyordu. Haberin içeriğini doğruluğu önemli değil çamur at izi kalsın, gündem oluşturalım. Bunun böyle olduğunu Osman Yıldırım’ın sorgusunda bizzat yaşadık. 12.11.2009 tarihli 122. celse sayfa 32, savcı Nihat Taşkın sizin Süleyman Esen’in avukatı Mehmet Ener’e cezaevindeyken Cumhuriyet gazetesine atılan al bombalarını Ataşehir de Muzaffer Tekin’den aldığınızı söylediğinizin basında yer alması üzerine gerekli izinler alınarak cezaevinde ifadeniz alındı. Veli Küçük’ün bombaları Alparslan Arslan’ın verdiğini söylesem mi ifadesi bakın nasıl evrim değiştirdi. Amaç içerik değil. Bunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Önemli olan tertibin gerçekleşmesi ha Ali ha Veli savcılar için hiç fark etmiyor. Onlar birinci sınıf Cumhuriyet savcılarıdır. Her söyledikleri doğru ve tartışılmazdır. Üstelik Ankara da savcı yoktur. Yargıç yoktur. Mahkeme yoktur. Üfürükten tayyarenin bu saçma sapan iftiralarını da zaten iftiralarına o yargıçlar itibar etmezler. Tekrar emniyet genel müdürlüğünden gönderilen bilgi yazısına dönecek olur isek orada tanık olarak geçen kişi yani alçakça iftiranın sahibi Talip Doğan Karlıbel. Şimdi sayın başkanım geçenlerde hürriyet gazetesinde 16 Aralık 2009 şöyle bir haber çıktı. Kuyuya taş atan adam. Fenerbahçeli kazım ile ilgili şike iddialarının kaynağı olduğu anlaşılan Talip Doğan Karlıbel bir dönem CHP hakkında da çok ciddi suçlamalarda bulunmuş ve hepsi asılsız çıkmıştı. Savunmamda hiç tanımadığım bu soysuz için yalan üretme merkezlerine hizmet eden bir ajandır ifadesini kullandım. Bunların bizlerin aleyhine kullananlarında asıl Ergenekonlar olduğunu haykırdım. Bu tespitimde de hiç yanılmadığım bugün çok net ortada. Yine emniyet genel müdürlüğünün cevabi yazısında federal kriminal daire şu tespiti yapıyor. Kendisiyle 1997 yılına kadar çalışma yapıldığını ancak çalışma konularının ayrıntılarının açıklanmasına izin verilmediğini bildiriyor. İşte gerçek ajan başkanım. Menfur Danıştay saldırısı ve uyduruk Ergenekon operasyonunda baş rol oyuncuları iddia makamının itibarlı iftiracılarının hepsinin istihbarat birimlerine angaje olmaları sizce tesadüf

49

Page 50: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:50

müdür başkanım. Kesinlikle hayır zira bu operasyon küresel gücün, küresel sermaye emrindeki ajanlar ve yerli işbirlikçileri ile gerçekleştirmek istediği Türkiye Cumhuriyeti rejimine yönelik bir altın vuruş operasyonudur. Bunun için de tüm olanaklar kullanılacaktır. Sayın başkanım bakışlarınızdan keseceğinizi anladım ama geçen hafta böldük, ben böldüm erken bitirdim bir beş dakika müsaade ederseniz toparlayayım. Bir daha ki şeye kalmasın. Şimdi 10 Kasım 2009 Salı günü hürriyet gazetesinde çıkan bir habere dönelim, albay Dursun Çiçek diyor ki başkanım, hazırlamadığım bir plan ve atmadığım bir imzanın hesabının benden sorulmaya kalkılması hukuk sisteminin yüz karasıdır. Yargısız infaz için medya ve siyaset kullanıldığı ve adaletin ayaklar altına alındığı örnek benim durumumdur. Herkes yaşadığı örneği biliyor sayın başkanım. Ben üç senedir bu örneği üç buçuk senedir yaşıyorum. Beni hukuk yargılamıyor. Beni siyaset ve medya yargılıyor. Şimdi biz bu salonda konuşuyoruz sayın başkanım, bu salonda konuştuklarımız maalesef dışarıya yansımıyor. Önemli değil etraf ne kadar dürüst zannederse zannetsin sen kendini kandırabilir misin? Ben bunları tarihe not olması için hafızai beşer nisyan ile malüldür tarihe tanıklık edecek bu tutanaklardır. Ama isterdim ki şu basınımızın da birazcık objektif olsun. Yansız olsun. Bakınız son yirmi gündür Danıştay olayı çöktü, göçtü Muzaffer Tekin hep gündemde. Ankara da albay yakalanmış binbaşı illegal ilişki. Türk ordusunda bir subayla illegal ilişkiye giremezsiniz başkanım. Veya Muzaffer Tekin evini zırhlı şeylerle dinlemeye karşı kaplattırmış. Yok böyle bir şeyler. Yani her gün yeni bir haber çıkıyor yine burada salonda bulunan bir şey var muhabir diyor ki, bombalar Muzaffer Tekin’in şey alanında çıktı. Kapsamında çıktı Ümraniye de. Tespit ettiniz mi öyle bir şey var mı başkanım. Çakmak mahallesindeymişim. Ama o bir yerlere hizmet ediyor. Bomba atmadan bir gece önce Ataşehir de çıktılar. Yıldırım Ataşehir de bombaları Tekin’den aldım bir gün sonra Cumhuriyete attırdım dedi. Arslan ve Yıldırım telefonlarının o gece Ataşehir’den sinyal verdiği kesinleşti. Ama Muzaffer Tekin’in orada olduğu yok. Kafa karıştırıyor. Dördünde alınmış bombalar bende bunu burada hep şey yaptım ispatlamaya çalıştım. Birinde diyor dördünde almış. Haa başka bir yerde de bakın başkanım kendi içinde şey çelişki. Emir Küçük’ten bomba Tekin’den türban Arslan’dan yedi kocalı Hürmüz yarın öbür gün birilerine kızarsa o isimlerde buraya girecek. Onlara diyorum ki gençler sen diyor ciğercinin kedisi ben sokak kedisi. Senin yediğin kalaylı kapta benimki aslanın ağzında ama seninki de kolay değil her Allah’ın günü kuyruk sallamak bıraksınlar kuyruk sallamayı ülke gidiyor başkanım gerçekçi objektif olsunlar. Son olarak da başkanım iddianame savcıları bir türlü karar verememişler. Örgüt lideri miyim, üyesi miyim filan git geller olmuş, sonra bakmışlar demişler ki bu örgüt liderliğine yakışıyor örgüt lideri yapmışlar. Şimdi gemi batınca en son kaptanlar çıkar ya başkanım bakıyoruz burada duruma göre de 3 buçuk seneye 3 seneye yaklaşıyor işte onun değişecek şeyi bu üyesi filan biz hala bu geminin içindeyiz. Örgüt lideri olarak, şimdi bir örgüt filan yok başkanım lider de yok. Ama bu mücadeleyi olmayan bir şeyi kanıtlamanın ne kadar zor olduğunu biz burada yaşadık. Ha bunu yaşarken de esas iddiayı atan bunu ispatlamak mecburiyetindeydi fakat biz biraz önce arz ettiğim gibi tarihe not düşmek adına bu çabayı gösterdik. Şimdi şunu söylüyorum yemen yolu çamurdandır sefer tası bakırdandır zenginliğimiz bedel öder askerimiz fakirdendir. Emeklide olsak başkanım, emekli asker olmanın bu şeyini çekiyoruz. En son olarak da Danıştay saldırısı Cumhuriyet gazetesi kene olsa, kene olsa bana yapışmaz başkanım. Beni sabırla dinlediğiniz için saygılarımı arz ediyorum.”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi, verildi:” Sayın başkanım sayın heyet, önce bir şey hatırlatmak istiyorum size geçenlerde Osman Yıldırım sorgulaması yapılırken burada sanırım savcı Nihat Taşkın’dı neden itirafçı olmak istediniz veya itirafçı oldunuz da neyi itiraf ettiniz anlamına gelen bir soru sordu. O da hemen bir tepkiyle ben itirafçı filan olmadım ben itirafçı filan değilim, itirafçı olan Alparslan’dır dedi. Aslında çok önemli bir cümle kurdu ve bunun o anda farkına varan savcımız derhal soru mihverini değiştirdi ve başka bir konuya geçti. Bu önemli neden önemli çünkü bugün Osman Yıldırım bir beyanda daha bulundu bugün dedi ki eminim bütün heyetinizin dikkatini çekmiştir. Ben dedi bu şekilde ifade vermeseydim Alparslan Arslan

50

Page 51: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:51

gibi ifade verseydim 2006 yılında AKP hükümeti yerle bir olurdu, darma dağın olurdu dedi. Bu ben itirafçı değilim itirafçı olan Alparslan’dır beyanından sonra bugün kurduğu bu cümle aslında konunun özetidir sayın başkanım. Neden bu dava kurulmuş, neden olmuş bunlar, bu iş buraya nasıl gelmiş. Diyor ki bu dava buraya gelmezdi ben Alparslan Arslan gibi ifade vers evet gelmezdi. Buraya gelmezdi. Böyle dedikten sonra yani bu davanın nasıl başladığını neden başladığını bir cümleyle çok güzel anlattıktan sonra şimdi ben kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bunu her celse yapıyoruz ve yapacağız. Nasıl başlamıştı sayın başkanım bu tertip. Sabri Uzun’un da Fatih Altaylı’nın köşesine yazdığı mektupta anlattığı gibi Trabzon da yapılan bir ihbarla başlamıştı değil mi? Savcımız bize 38. celsede ne demişti. Tesadüfen yapılan bir ihbarla bizim sonradan dahil olduğumuz bir soruşturmadır. İlk emirlerini bile biz vermedik demişti. Aksini nasıl ortaya çıkartmıştık sayın başkanım. Soruşturma sayı numaralarının aslında hiç ilgisi alakası olmayan dosyalara ait olduğunu o numaraların Beşiktaş’tan Ümraniye’ye yapılan muhabere defter numaraları olduğunu burada nasıl anlatmıştık hatırlıyor musunuz? Demişlerdi ki bir tane mühimmat istif kartı bile üzerinde yapışmış olan çatıdaki elektrik direğinin yanında hazır, bulunmayı bekleyen böyle sandık bombalar. O zaman ondan kısa bir süre sonra Trabzon da bir grup dokuz kadar bomba bulunmuştu ve ben buradan heyetinize talepte bulunmuştum sayın başkanım demiştim ki bu konu hakkında bir yazışma yapın. Bu bombaların menşei, bunlar bu bulunanlar nedir, bunları bulun bakın sayın başkanım. Nerelere gömmüş adamlar. Bakın nereye gömmüş adamlar. Nereye saklamış. Bir özel harekatçı polis gözaltına alınmış. Gazeteler manşet atmış. Ümraniye de çıkanlarla aynı. Daha benim kadar salak değilmiş ki mühimmat istif kartı böyle şey yapmamış ben bunun kadar akıllı değilmişim ki böyle bir sandıkla direğin yanında tutmuşum kartı bir imza atmamışım o kartın üstüne. Arkasından bir arama tiyatrosu sahnelenmiş ihbarda adı geçen kişi evde yok sayın başkanım. Mehmet Demirtaş evde yok. Mehmet Demirtaş’ın orada olmadığını burada birçok kanıtla ispatladık. İhbarcıda söyledi. TİB telefon kayıtları da gösterdi kendisi de söyledi. Fakat her ne hikmetse tutulan tutanakta Mehmet Demirtaş’ın orada olduğu yazıyordu. Aldık elimize tutanaklara baktık. 18:30 da karakolda 20:30 da gecekonduda görünüyor sayın başkanım. 20:30 da gecekonduda. Hiçbir tutanaktaki numaralar birbiriyle uymuyor sayın başkanım burada slaytlarla anlattım size, hiçbir tanesi birbiriyle uymuyor. O gecekondu da tek kare resim çekilmemiş. Tek kare fotoğraf çekilmemiş. Video kaydı yok. Yangından mal kaçırır gibi ne yapıldıysa, ne yapıldıysa yapılıvermiş orada on dakikada. Belki orada benim DNA’larımı bulacaklardı. Belki benim parmak izlerimi bulacaklardı camlarda, kapılarda. Neden oraya o gün delil tespiti yapmakla görevli olan ve nöbetçi olan ekip gönderilmemiş. Neden o ekibe inceleme izni verilmemiş. 4954 numaralı ekibe, o ekip neden oradan kovalanmış hemen. Delil tespit tutanağı neden boş, boş. Bu delil tespit işlemini kim yapmış belli değil. Sonra hemen ertesi gün uyduruk tekrar ediyorum ve altını çiziyorum uyduruk bir imha kararı alınmış. 137. madde ceza CMK’da TCK da, TCK’ydı değil mi yanılmıyorum. TCK da iletişim tespit tutanaklarının yakılmasını imha edilmesini düzenleyen bir madde. Ona dayanarak imha kararı verilmiş. hemen 13’ünde Ankara 11. Ağır ceza mahkemesi benzer bir durumda ne yapmış sayın başkanım. Ankara 11. Ağır ceza mahkemesi hayır demiş bunlar hiçbir şekilde imha edilemez bunlar saklanacak yargılama boyunca bunlar tekrar incelenebilir, delil nitelikleri kontrol edilebilir. Aynı konu mahkeme konusu edilmiş sanık avukatlarından birisi tarafından adalet bakanlığı bir cevap vermiş. Hakim taktir hakkını kullanmıştır. Sayın başkanım hakimler kanunu açıp, gözlerini kapatıp ellerini bir maddenin üstüne koyup mu karar veriyorlar. Bu nasıl bir cevaptır. Adam 137. maddeye dayanarak imha kararı veriyor. Bakanlık da diyor ki bu normal. Taktir hakkını kul. Böyle taktir mi olur sayın başkan. Arkasından hemen daha ayın 15’inde savcı Zekeriya Öz Danıştay dava dosyasını istemiş. Ankara emniyet müdürlüğünden. Daha 15 Haziran 2007 de. Aynı yazıda demiş ki gidin orada video çekimi yapın sanıkları da götürün oraya. Sanıklar götürülmemiş. Bir tek Ali Yiğit götürülmüş, biz de buradan talep etmişiz sizden lütfen bu video çekimini istetin orada ne

51

Page 52: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:52

yapmışlar biz bir görelim. O video çekimi bir yıl oldu gelmedi. Orada ne yaptılar bilmiyoruz. Ali Yiğit orada yemek yedik diye anlattı burada. Ama onlar ne yaptı biz bilmiyoruz. Aynı gün daha sonra savcının söylediği yalanı kendi yazısıyla kabul ettiği bir sahte kısıtlama kararı çıkartılmış. Bakın devam ediyor sahte bir kısıtlama kararı. Savcı demiş ki benim elimde bunlar örgüt, bu örgütün benim elimde dinleme kayıtları var, adres bilgileri var, başkaca silah depoları da var. Onların bilgilerine de vakıfım derhal bu dosyayı kısıtlayalım. Hakim de derhal imzalamış aynı gerekçeyle ve bir kısıtlama kararı verilmiş. dedik ki şu gerekçeleri bize bir gönderin tanıksınız tarih tanık üç ay direndiler. Üç ay aynı kararın fotokopisini çekip çekip gönderdiler. Üçüncü ayın sonunda da bizim elimizde böyle bir karar yok dediler. Böyle bir dosya, böyle bir bilgi, böyle bir belge yok dediler. Sonra dediler ki, bir bantın yapışkan yüzeyinde parmak izin var. Neden bombalar üzerinde inceleme yapılmamış. Bantın üzerinde parmak izi olan adamın bombaların üzerinde de parmak izi olur. Orada ki her şeyin üzerinde parmak izi olur. Cumhuriyet gazetesine atılan bomba üzerinde bile parmak izi yapıyor araştırması yapıyorsunuz. Bunların üzerinde neden yapmadınız? Bu soruların hiçbirisinin cevabı yok. Biz kendimizi cevap aradık. Mahkemenizden talepte bulunduk. Mahkemeniz daha sonraki bir aşamayı beklemeye karar verdi. Fakat aynı dava askeri mahkemede görüldüğü için oradan da talepte bulunduk sanıyorum o dosya size de geldi. Jandarma kriminal daire başkanlığına sordurduk. Bir bant ile herhangi bir yapışkan bant ile piyasadan alınan cam veya metal yüzeylerden parmak izi alınıp taşınabilir mi? İster misiniz okuyum sayın başkanım sizde var bu rapor geldi. Üç sayfa. Efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Var tabi.”Sanık Oktay Yıldırım:” Var. Bakın bu raporda diyor ki, evet markalarına kadar yazmış. Her

bant ile cam ve metal zeminlerden alınır, o parmak izi on sekiz de sekiz başarıyla da ikinci bir zemine de taşınabilir ama başarı şansı düşer ikinci bir zemine taşınırken. Niye bant yüzeyinde bulunuyor parmak izim anlaşıldı mı? Sonra sayın başkanım 25 Haziran 2007 tarihinde bir grup askeri heyet emniyet müdürlüğüne gidiyor. O ifadeler sizde mevcut. Poşetlerin içerisinde gördük diyorlar. Başka grup bombalar, C4’ler vardı diyorlar. Ben orada sordum onlara bu numaraları doğru yazdınız mı dedim tutanağınıza evet dediler doğru yazdık. Dikkat ettiniz mi, evet dikkat ettik. Fakat askeri heyet orada beklenmedik bir şey yapıyor. Biz diyor bunları istiyoruz. Hemen oracıkta önce bir tutanak tutuyorlar. Biz bunları ayrıntılı incelememiz lazım diyorlar. Biz bunları istiyoruz. Ve tutanağı veriyorlar. Fakat her ne hikmetse bu bombalar hemen ertesi gün apar topar imha ediliyor. Ben onlara sordum siz bu tutanaklardaki numaraları doğru yazdınız mı diye. Yazmışlar veya öyle diyorlar. Ben size bütün tutanaklardaki numaraların birbirleriyle uyuşmadığını burada ayrıntılarıyla anlattım fakat askeri heyetin tuttuğu tutanak eksikti. Şimdi onu da ekledim. Orda da uymayan farklı olan, hatta makine kimyaya sorulanların içerisinde orada olmayanlar var. Bununla ilgili talebimi yazılı olarak arz edeceğim. Siz de makine kimya ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile belirli yazışmalar yapıyorsunuz. Şimdi ben merak ediyorum. Uzman polisler tarafından tutulan olay tutanağı, inceleme raporu. Uzman askeri heyetin hazırladığı tutanak ve imha öncesiyle imha sonrasına ait olduğu iddia edilen fotoğraflarda ki o fotoğrafları burada huzurunuzda aynı gün öğrenip aynı gün saydık. Sizin görevli memurunuza saydırdık ve fazla çıktı. Oradaki numaralar birbirinin aynı değildir. Soruşturma boyunca yapılacak tüm çalışmalara kaynak olacak olan bilgi bu tutanaklarda bulunmaktadır. Toplam olarak 27 değil 38 gövde 39 maşa vardır. Polisin makine kimya endüstrisine sorduğu bombaların altı tanesi ise askeri heyetin tutanağında yer almamaktadır. Ayrıca polisin MKE’ye soruduğu bomba numaraları ile MKE’den gelen cevapta yazan numaraların da bazıları birbirinden farklıdır. Daha önemlisi hem mahkemeniz Kara Kuvvetleri Komutanlığına sorarken, hem de kolluk, MKE’ye sorarken bulunduğu iddia edilen bombaların arasında bulunan ve tutanaklarda yer alan yabancı menşeili bombaların sorulmasından imtina edilmiştir. Bunun gerekçesinin tarafıma bildirilmesini ki o yabancı menşeili bombaların önce birinci imha tutanağında yedi tanesinin kayıp olduğunu görünmediğini burada huzurunuzda arz ettim. Ve Trabzon da bulunanların da tamamının

52

Page 53: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:53

yabancı menşeili olduğunu arz ediyorum. İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesi bu yazışmaları yaparken ayrıca hangi tutanağın verdiği bilgileri esas almıştır. Olay yerini incelediği iddiasıyla tutanak tutan uzman polislerin tuttuğu tutanak mı, inceleme raporunu mu, fotoğrafları mı, yoksa uzman askeri heyetin tuttuğu tutanaktaki numaraları mı esas almıştır. Çünkü bunları tamamı birbirinden farklıdır. Bunlardan hangisinin tercih edildiğinin gerekçesinin de tarafıma bildirilmesini. Heyetiniz bir inceleme yaptırarak mı bu sonuca varmıştır yoksa heyetiniz tutanaklar arasında bir seçim yaparak mı bu karara varmıştır. Bunun da tarafıma bildirilmesini. Ayrıca CD ile ilgili son beyan bunu bırakıyorum şimdi biraz sonra arz edeceğim. Bunu, bunu heyetinize arz ediyorum sayın başkanım. Şimdi 25 Haziran da askerler diyorlar ki, bunları biz görmemiz lazım, incelememiz lazım. Ertesi gün bir imha tiyatrosu oynanıyor. İmha tiyatrosu iki kişi ellerini ceplerine sokarak meskun mahal dışı diye tanımladıkları bir yere gidiyorlar. Burası bir holdingin bahçesi veya bölgesi veya çalışma alanı. Gittikleri bölgenin jandarmasının haberi yok. Gittikleri yerde sağlık ekibi yok. Üçüncü bir kişi yok ve bu bulanlar bu imha işlemini yaptık diyenler. Bombaları bulduk deyip tutanak tutan kişiler. Ben bu imha işleminin imkansızlığını ayrı ayrı imha ettik diyorlar. Fünyelerle başlıkları ayırdık ayrı ayrı imha ettik. 27 bombadan bahsediyorsak 54 parçaya ayrıldı ve 54 güçlü patlama oluştu o gün orada. Dedim ki bunu o jandarmadan nasıl saklarsınız neden saklarsınız ve böyle bir imha işlemi yapılamaz. Bunun için harici malzeme kullanmanız gerekir. Üstelik 27 tane götürmüşsünüz tutanağa göre tutanak ile ilgili konuşuyoruz 20 tane getirdik diyorsunuz, artık olarak arta kalan. 7 tanesi nerede. Bu adamlar oraya kozalak toplamaya gitmiyor. Bunlar benim sözlerim. Sonra bir emsal imha raporu gösterdim. İmha her ne kadar kanuni doğru olup olmadığı tartışılır olsa da imha yöntemi açısından emsal teşkil edecek bir rapor. Heyetinize arz ettim. Birinci orduda yapılan bir imha işlemine ait bir rapor. 7 tane adam var altında imza atmış. Kullanılan her malzeme gramajına kadar yazılmış. Hangi emre binaen nerede ve ne zaman yapıldığı bütün ayrıntılarıyla yazılmış bir rapor. Aradan aylar geçti polis fikir değiştirdi. Polis bize yeni bir yazı yazdı. Üstelik biz hiç sormadan. Bu defa yazısında şöyle diyordu sayın başkanım, biz ayrı ayrı imha etmedik biz onların patlayıcılarını boşalttık sonra onların fünyelerini kestik birbiriyle birleştirdik de öyle patlattık. Bu aslında onların düştüğü bir çukurdu. Masa başında hazırlanmış bir raporu gerçekmiş gibi göstermeye çalışırken düştükleri teknik bir çukurdu bilir kişi geldiğinde bu da ortaya çıkacak. Ama sizin bile bilirkişiden önce görmeniz gereken şey daha önce ayrı ayrı imha ettik diye rapor tutmuş olmalarına rağmen sonradan biz birleştirdik demeleri, saniyeli fitil kullandık demeleri ve sayıyı artırmaları. 27 tane götürdük 27 tane getirdik diyorlar. İkame ediyorlar kendilerini. Sonra sayın başkanım yargılanmaya başlandık. Bunlar hep anlatıldı, anlatıldı. İddianamede yazılan yalanları koyduk önünüze tek tek. Ne demişlerdi Cumhuriyet gazetesine atılanlarla aynı seri numarasında. Bakın bu gazetede de öyle diyor Trabzon da bulunanlarla aynı seri numarası. Ne demişlerdi? Danıştay dan artan bombalar. Ali Yiğit ne dedi burada, benim öyle bir ifadem yok. Açtık ifadelerine baktık, öyle bir ifadesi yok. Ali Yiğit yalan söylüyor da olabilir ama mahkeme şunu görmeliydi savcılık Ali Yiğit’in sözlü beyanını değil ifadelerini oraya dayanak olarak göstermişti. Yetmiyor bunlar da yetmedi, yargılama sırasında yapmaya çalıştılar aynı şeyleri. Ataşehir toplantısında Mehmet Demirtaş da vardıyı hiçbir şekilde sanığın ağzından çıkmadığı halde eklemeye kalkıştılar. Yetmedi, taksinin içinden mi telefonla konuşuyorsun gibi hatırlatmalarda bulundular. Şimdi 3. iddianamenin sayfaları burada okunurken sayın başkanım hala Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım, Veli Küçük terennüm ediliyor burada hala. Başka bir amaçları mı var, başka bir yeni bir plan mı var gelecekte kurulacak yeni bir örgüt mü var. Aylarca hapis yattık. Tam 31 ay oldu. Basın daha iddianame yazılmadan iddianameyi yayınladı sayın başkanım satır satır. Ve öyle beyanlar öyle saptamalarda bulundular ki kendi kendilerine öyle yalanlar yazdılar ki mesela bir tane örnek size söyleyim Nazlı Ilıcak bu cümleyi bir televizyon programında da kurdu, köşesinde de yazdı şöyle dedi. Ümraniye de bulunan Oktay Yıldırım’a ait bombaların 30.luk

53

Page 54: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:54

paket olduğu üç tanesinin Cumhuriyete atıldığı bunların da serilerinin birbirinin aynı olduğu bilirkişi raporuyla ispatlandı. Rapor var mı dedi sunucu evet var dedi dosyada. Sayın başkanım kocaman kadın nasıl böyle bir yalan söyler. Neye dayanarak böyle bir yalan söyler yaşlı başlı bir kadın bunu nasıl yapar. Bir örnek bu sadece, bu bir tane örnek sadece bunun gibi onlarca yüzlerce örnek var. Benim ne bunlarla dava açmaya gücüm var ne sağlığım müsait ne de takip edebiliyorum. Sonra aylar geçti burada bütün deliller yerle bir edildi. O darbe fetişistleri tekrar çıktılar ortaya. Bir korku saldılar, her gün televizyonlarda alnını secdeye koymakla övünen adamlar, secdeye alınlarını koymakla övünen adamlar o secdeden utanmadan namussuzca yalanlar söylediler. En ağır hakaretleri ettiler bizlere, en ağır hakaretleri. Buradan tarihin sayfalarına geçsin diye söylüyorum. Namussuz kişi odur ki, bir kişi hakkında bir isnatta bulunur bir iftirada bulunur da bunu ispat edemezse o namussuz kişidir. O müfteridir. Bu yapılan yorumların içerisinde en kötü ve nasıl adlandıracağımı bil en şahsiyetsiz olana şudur. Bazıları ne dinci, ne ulusalcı olan ortada duran ve güce tapan bazıları şöyle beyanlarda bulundular. Kimseyi savunacak değilim ben bu salonda bakın. Kimsenin avukatlığını da yapacak değilim. Efendim orada kurular var da yaşlar da var. İşte dünyaca ünlü profesör var da orada işte beyin cerrah uzmanı varda. İşte ünlü gazeteci varda. Ama orada kurular da var. Namussuz kişi odur ki o kuruları ispat edecek kanıtı olmadığı halde burada suçlu insanlar da vardır der. Namussuz kişi odur ki buradaki insanları vasıflarına göre o suçludur ama bu suçsuzdur diye ayırır ve bunu köşesinde yazar. Sonra sayın başkanım bu darbe fetişistlerinin dayandığı Hilmi Özkök’ün beyanları, Hilmi bey darbeye neye göre kani olmuş. Slaytlara göre. Lütfen yadırgamayınız bir sivil olduğu için Hilmi bey diyorum. Nerede bu slaytlar sayın başkanım. Slaytlar yok. Ne yapmış Hilmi bey slaytları izlemiş sonra bunların kanıt olamayacağına karar vermiş, şimdi çıkmış var da diyemem yok da diyemem diyor. Kuvvet komutanları ifade veriyor ve bizim üzerimizdeki bu tepinme devam ettiği müddetçe de bu mahkeme ister istemez etkileniyor. Sonra ne var sayın başkanım bi 51 nolu DVD var. Siz zarar görür diye onu parmak izi testine bile gönderememişsiniz. Zarar görmesin diye. Gariptir ortada bombalar yok. Zarar görecek diye CD’yi göndermiyorsunuz ama ortada bombalar yok.”

Mahkeme Başkanı:" Onu yanlış aksettirmeyin onu.”Sanık Oktay Yıldırım:” Nasıl başkanım?”Mahkeme Başkanı:" Onu yanlış aksettirmeyin.”Sanık Oktay Yıldırım:” Doğrusu nedir sayın başkanım?”Mahkeme Başkanı:" İmza parmak izi incelemesi yapılmış, ters yüzünde, öbür yüzünde

öteki yüzünde bilirkişi incelemesinde bunun üzerine parmak izi incelemesi yapıldığında CD bozulur.”

Sanık Oktay Yıldırım:” Raporu okudum sayın başkanım tozlardan CD’nin yüzeyi zarar görür kaygısıyla böyle bir beyanda bulunulmuş fakat bu tozun ona zarar verebilecek nitelikte olup olmadığına dair hiç elimizde bir bilgi yok.”

Mahkeme Başkanı:" onu öyle söyle, onu öyle söyle ha.”Sanık Oktay Yıldırım:” Öyle söylüyorum sayın başkanım öyle söylüyorum. Mahkemeniz

de CD zarar görür diye yapılmasına izin vermemiş. Burada yanlış bir şey yok. Ama ortada, ortada delil denen bombalar yok. Suikast CD’leri arama tutanaklarında yok. NATO krokileri arama tutanaklarında yok. Ne var, isimsiz ihbar mektupları ve gizli tanıklar var sayın başkanım. Ortaya bir CD çıkmış gelir gelmez bilmiyorum. Eğer gelirse veya gelmezse sizden talebim odur ki bunu lütfen birde üniversitelere gönderin. Eğer gelmezse bir de bağımsız üniversitelerimiz baksınlar. Bu CD şunu gösterdi bize bu deminden beri sorduğum soruların cevaplarını verdi bize. Parmak izinin neden bir bant yüzeyinde bulunduğunun cevabını verdi. 4954’ün neden oradan uzaklaştırıldığının cevabını verdi. İmha tiyatrosunun neden bu şekilde sahnelendiğinin cevabını verdi. Sahte kısıtlama kararının neden alındığının cevabını verdi. Bütün bu düzmece evrakların niye düzenlendiğinin cevabını verdi. Adam orada tutanağı nasıl tutarsam mahkemede

54

Page 55: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:55

anlaşılmaz. Mahkemede anlaşılırsa ne yapılırın pazarlığını yapıyor. Adam orada soruşturma Ergenekon olsun da hakimi de savcıyı da sinkaf ederim diyor. Adam orada genelkurmay başkanına ağza alınmayacak laflar söylüyor. Sonra ne var elimizde, elimizde bir de sizlerin haftalardır tahammül ettiği Osman Yıldırım beyanları var. Sayın başkanım her gün her an hatta her cümle içinde birkaç defa değişebilen sayın üyemiz sorduğunda farklı bir avukat sorduğunda farklı bir sanık sorduğunda farklı cevaplanabilen sorgulama var onun beyanları var. Ve biz bu noktaya bu noktaya sayın başkanım bütün bu süreci size defaatle anlatarak geldik. Bakın bugün geldiğimiz noktada biz Abdullah Öcalan’ın avukatları burada bizlere sorular sordular. Hatta bir tanesi burada Fikret Emek sorgulanırken Fikret Emek’e şöyle bir soru sordu. Siz dedi düşman eline geçtiğinizde konuşmamak için eğitildiniz mi? Bu soruyu soranlar bugün Abdullah Öcalan adına İmralı pazarlığını yaparak beyan veriyorlar sayın başkanım. Geçen zaman içinde yazdıklarımı, yayınlanmış yazılarıma bakıyorum bunu hiçbir şeyi ispatlamak için söylemiyorum ama sayın başkanım hakikatten çok acı bu günü yazmışız. Bugün yazanlar ne anlatıyorlar peki bugün yazanlar bizim üzerimizde tepinerek sokaklardaki yangını ülkenin bölünmesini alkışlıyorlar. Bir yarbay intihar ediyor adam arkasından şöyle yazıyor sayın başkanım nereye gidiyorsun, sokak faresi diyor nereye gidiyorsun. Türk matbuatında yazılıyor bu. Şimdi başka bir sürece girdi ülkemiz. Herkes birisi de çıkıp bana bir suikast düzenlese de şöyle bir ağzım kulaklarıma vurarak prim yapsam reyting yapsam diye böyle bir fırsat kollar oldu. Bugünün popüler konusu suikast. Ortada bir işte köstebek koruma durumu. Veya işte bir aldı yuttu durumu. Bütün şey bunlarla bütün kanallar, bütün gazeteler bunlarla dolu. Benim sizden istirhamım şudur sayın başkanım. 31 ay oldu. Bütün yazışmalarımızın cevapları geldi. İstediğiniz her şey geldi. Lütfen adaleti uygulayın. Lütfen bizim bu mağduriyetimize artık bir son verin. Beni tahliye edin demiyorum. Beni tahliye etmeyebilirsiniz ama bu davanın bu şekilde iki gün görülüp yirmi gün boşluk bırakılmasına buradaki bu şeye katlanmamıza lütfen artık izin vermeyin. Çok teşekkür ederim.”

Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:” Sayın başkanım değerli heyet, iki seneden bu yana tutuklu olarak yargılanıyoruz. Çeşitli kereler savunma yapmaya çalıştık. Bir şeyler anlatmaya çalıştık. Biz burada bu savunmayı aile boyu yapıyoruz. Ne dereceye kadar ne anlatabildik ne yapabildik pek bilemiyorum tabi. Ancak bu davanın artık arap saçına deyimi vardır. Arap saçına döndüğünü anladık. Nereden ne zaman ne çıkacağını, nereden ne zaman ne ihbar geleceğini veyahut da ne bir iftiranın geleceğini bilemiyoruz. Duruyoruz, duruyoruz diyorlar ki, senin için cankurtaran bir gizli tanık daha çıktı diyorlar. Arkasından diyorlar ki yok o değil diyorlar, o var ama bir de arkasında bir tane daha diyorlar imdat var diyorlar. İmdat’a da bakıyoruz aradan altı ay geçiyor ondan sonra diyorlar ki bir Anadolu çıkacak diyorlar, ondan sonra bir şey yani böyle bir iyice artık bu şeye döndü. Şimdi sayın başkanım, durup dururken bir de İmdat diye bir tanık çıktı. Bu çok ilginç bir tanık. İmdat’ın durumunu inceledik. Bu İmdat’ın bilgi tespit tutanağı daha değişik bir deyimle ifadesi Martın 5.inde alınmış. Nerede, alındığı yer, İstanbul terörle mücadele şube müdürlüğünde 5.inde alınmış. Buna bir isim vermişler kod demişler sen imdatsın demişler. Arkasından ertesi gün 6.sında Martın 6.sında İstanbul Cumhuriyet savcısı Fikret Seçen almış ne diye almış gizli tanık olarak almış. Biz bunu, ben bunu inceledim detaylı inceledim ikisini de bende ifadeleri bunların alınan ifadeler burada arz edeceğim. Yapılan incelemede o kadar ilginç şeylerle karşılaştım ki, ben de bir açıdan zabıtadan geldim, istihbaratlarda çalıştım, jandarma 35 sene jandarmalık yaptım ama herhalde hile yaparken bile biraz düzgün yapılır bu kadar da alenen böyle açık verilmez diye düşünüyorum. Bende anlayamıyorum bunu, mana veremiyorum, dalga geçer gibi bir hal var yani. Yapılan incelemede çok ilginç şeyler karşılaştım. Her iki ifade tutanağında belirgin özellikler, benzerlikler, yanlışlıklar ve hatalar olduğu kesin artık görülüyor açık açık. Bu durum ise şüphelilerin gerçekten böyle bir şey olmaz diye derin şüpheler oluşmaya başladı bende. Şöyle ki, bakın polis ifadesinin ikinci sahifesinde 6. satırında götürücü tim diye bir deyim var. Götürücü tim dedikleri sözde örgüt kuruyorlarmış da bu örgüte götürücü diyorlarmış

55

Page 56: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:56

adına da götürücü tim demişler. Bunu gizli tanık söylüyor. Bu savcılık ifadesinin de birinci sayfasında aynen geçiyor, aynen geçiyor. Yine, yine polis ifadesinin 3. sahifesinin, polis ifadesinin 3. sahifesinde nokta, nokta, nokta sen 28 Şubat sürecinde çok ezildin deyimi var. Bu deyim savcılık ifadesinin 2. sayfasında sen nokta, nokta, nokta sen 28 Şubat sürecinde çok ezildin deyimi var. Hiç değişen yok bir şey yok. İlginçlik daha değişik, polis ifadesinin 4. sahifesinde 33. satırda bu markayı hiç rahat bırakmamışlardır diyor. Marka dediği bu Ali Kalkancı denilen kişi. Bu markayı hiç rahat bırakmamışlardır diyor. Böyle bir deyim yok. Bu gizli tanık söylüyor bunu. Ancak bu savcılık ifadesinin 3. sayfasında da aynen geçiyor bu markayı hiç rahat bırakmamışlardır diyor. Yine geliyoruz ilginç bir yere. Polis ifadesinin 7. sahifesinde, polis ifadesinin 7. sahifesinde 13. satırında şöyle diyor Beysan diye bir deyim var kelime var beysan. Yine bunun polis ifadesinin 9. sahifesinde Beysan düzeltiyorum Baysan, Baysan a ile yani Beysan diye bir kelime var. Baysan, Beysan. Bir yerde Beysan diyor Baysan Beysan yani Beysan, Baysan, Beysan. Bu deyim savcılıktaki ifadede yine Beysan, Baysan, Beysan aynen geçiyor hiç arada fark yok gayet güzel yapmışlar. Yazılış şekli aynen şu. Beysan, Baysan, Beysan öyle geçiyor. Polis ifadesinin 8. sahifesinde şöyle bir deyim var, Türki Cumhuriyetlerden gelen yabancılardı, Türki Cumhuriyetlerden gelen yabancılardı demek istemişler çalışanların ama şöyle yazmış yanlışlıkla, Türkiye Cumhuriyetlerinden gelen yabancılardı yazıyor. Bu polisin ifadesinde, polisin aldığı, Savcının aldığı ifadede, polisin ifadesinde böyle. Türkiye Cumhuriyetinden gelen yabancılardı diyor, Türkiye Cumhuriyetinden. Polisin, savcının aldığı ifadede de Türkiye Cumhuriyetinden gelen yabancılardı diyor aynı kelime aynı cümle. Geliyoruz öbürküne. Polis ifadesinin 9. sayfasında kapora kelimesini yazacakken kaporayı yazamıyor kaparo yazıyor yani şöyle Yazıyor kapora yazamıyor, kapora yazamıyor kaparo diye yazıyor. Aynı deyim açıyoruz savcılıktaki ifadede yine burada şurada kaparo diye yazıyor kaporayı yazamıyor. Geliyoruz diğerlerine sayın başkanım. Polis ifadesinin 11. sayfasında astsubay ile irtibatlıydı diye yazması gerekiyor, astsubay ile irtibatlıydı diye yazması gerekirken bu şöyle yazıyor astsubay ile irtibatıldı. Ast subay ile irtibatıldı diye yazıyor yani şöyle yazıyor. Astsubay ile irtibatıldı diye yazıyor. Bu savcının ifadesinin 8. sayfasında aynen öyle geçiyor astsubay ile irtibatıldı, irtibatıldı diye yazıyor. Polis ifadesinin 11. sahifesinde Beşiktaş da istihbarat komutanı deyimi var şurada Beşiktaş da istihbarat komutanı diye bir deyim var ben inceledim çok hassas davranmış yazan noktası virgülü ayırmalar den denler hiç atlanmamış. Ancak burada Beşiktaş’da şunu göstermedim Türkiye Cumhuriyetinden, Türki Cumhuriyetlerden gelen yabancılardı diyeceği yerde Türkiye Cumhuriyetlerinden gelen yabancılardı deyimi var. Bunu ise yine ilginç bir şekilde bu Beşiktaş’ta deyimini üstten ayırmamış apstrofes koymamış, virgül koymamış, öbür taraflarda hepsinde hassas davranmış hiç hata yok. Tek tek inceledim baktım. Burada nedense bunu üstten koymamış. Nerde, polis şey poliste alınan ifadede. Ama bunu bu kez savcılık ifadesinde de aynen koymuş. Ta ayırmamış en ufak bir hata yok. Sayın başkanım değerli üyeler, bu yaptığım incelemelerde kelime hataları, imla hataları, yazılım hataları her iki ifade tutanağında da aynı. Bu hataların aynı şekilde olması ifadeler ayrı ayrı alınmış olması durumda. Ayrı kişilerin ifade alması durumunda milyonda bir olması mümkün değil. Kriminal bunu kabul etmez. Milyonda bir olamaz. Bu durum gizli tanık İmdat’ın ifadesinin savcı tarafından alınmadığının çok açık ve net kanıtıdır. Savcı almamıştır bunu. Poliste alınan ifadesi aynen tape edilmiş savcı tarafından alınmış şeklinde imzalatılmıştır. Ha şöyle de düşünülebilir bu adamda bir bunu yazanda dersiniz ki bunun şekli bu efendim Türki Cumhuriyet demezde Türkiye Cumhuriyetlerinden der hep böyle konuşur. Efendim kapora demez de kaparo der tamam onu da kabul ediyorum ama yazanlar aynı. Yazanların birisi polis memuru altında yazıyor imzası var. Öbürkü de savcılıktaki zabıt katibi ayrı insanlar. Vakte ki aynı insan olsa dahi milyonda bir kabul edilmez bu milyonda bir dahi yazılamaz bu hatalar yapılamaz. Polis alınan ifadesinin detaylı incelemesinde tanığın olayları detaylı olarak anlatımı ve olaylara yakınlığı göz önüne alındığında tanığın, tanığın eğer doğru ise yani komplo ve düzmece bir ifade değilse böyle bir tanıktan alındı

56

Page 57: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:57

ise bu kişi bu tanık dediğimiz gizli kişi uyuşturucu kaçakçılığı, konu uyuşturucu kaçakçılığı. Uyuşturucu kaçakçılığının bizzat içinde ve tam göbeğinde birisi. Ben bunu inceledikten sonra, bunca sene istihbaratçılık yaptıktan sonra ben bu adamın kim olduğunu çıkardım. Söyleyemiyorum, söylemek istemiyorum. Kim olduğunu biliyoruz artık. Çünkü öyle güzel anlatıyor ki ifadelerde. Ali Kalkancı’nın tuvalete hangi dakikada gittiğini dahi biliyor. Ali Kalkancı’nın evinde kaç tane kaşık olduğunu dahi biliyor bu gizli tanık. Bu durum bu gizli tanığın, bu gizli tanığın tamamen artık güvenilirliğini tehlikeye düşürmüştür sayın başkanım. Bu tanığı savcılık bizzat dinlemiş olması da mümkün değildir. Eğer dinleseydi bu tanığın bu şekilde ifadesinin altına imza atmakla bir kere güvenilirliği de tanığın ne olduğu da şüpheli bir duruma geldi tamamen ama biz bundan yargılanıyoruz. Bir süre sonra bir başka birisi daha çıkacak bir gizli tanık daha ifadesi gelecek. Çünkü bu Martın 3.ünde alınmış biz yeni sorgulanıyoruz. 3.ünden Martın 5.inde alınmış aradan geçmiş 9 ay bize şimdi geldi bu. Şimdi diyorlar ki bak bir tane imdat var ki bildiğin gibi değil diyorlar. Her şeyi biliyor diyorlar. Yani bu durumda ben diyorum ki, acaba birisi o kişiyi ismini söylemek istemiyorum almış yeni bir Osmanım diye mi takdim ediyorlar bunu. Oluyor evet oluyor. Polis tarafından 2009 Mart ayı başında alınan ve bir gün sonra alındığı belirtilen savcılık ifadesi aradan 9 ay geçtikten sonra ortaya çıktığı dikkate alınırsa sayın başkanım bu şekilde alınmış bekletilen, bekletilen peyder pey ortaya çıkartılacak olan birçok gizli tanığın daha olduğu şüphesi doğmaktadır bizde maalesef. Sayın başkanım bu davada gördük. Mahkemenizde yapılan duruşmada da açıkça ortaya çıkan Türk adaleti adına gerçekten üzücü bir durum yaratan bir konuya şahit olduk burada. Şöyle bir hikayesi var bunun, Ümit Sayın konusu şöyle bir hikayesi var. Tutuklu sanık Ümit Sayın beyanında kendi beyanından anlıyoruz bunu bunları 2009 Mayıs ayında soruşturma savcısı Zekeriya Öz ile görüşüyor. Zekeriya Öz tutuklu sanık Ümit Sayın’a teklif yapıyor. Diyor ki, gizli tanık ol, istediğimiz ifadeyi ver seni tahliye edelim. Teklif gayet güzel. Ümit Sayın ben yakinen tanıyorum burada tanıdım. Şimdi de bizim üst katta kiracı oradan da tanıyorum. Psikolojik rahatsızlığı var gerçekten çok iyi bir insan, dürüst bir insan. Psikolojik rahatsızlığı var. Bu durum heyet raporuyla da sabit onaylı. Ümit Sayın etik olmayan teklifi kabul etmez ilk başta, kabul etmiyor ancak savcı bu arkadaşın rahatsızlığını biliyor bundan yararlanmak amacındadır tahminim öyle onun için gerçeklerin aslında savcı için gerçeklerin ortaya çıkması önemli değil onu düşünmüyor o. Onun düşüncesi yukarıya verilen sözlerin ve davanın savcılığına soyunan yukarıda olan birisinin memnuniyeti önemli. Bu açık artık. Bu kez Ümit Sayın’a savcının sözü çok üzücüdür o zaman diyor sen bir 35 sene yatarsın. Bu rahatsız olan arkadaşımıza psikolojik rahatsızlık geçiren arkadaşımıza iyi diyor sen gizli tanık olma istediğimizi söyleme bi 35 sene yatarsın diyor. 35 seneyi duyan Ümit Sayın’ın yapacağı başka bir şey yok. Böyle bir şey olabilir mi? Şeklinde artık Ümit Sayın düşünemez sayın başkanım. Çünkü bilin ki Ümit Sayın da biliyor ki bugün artık gelinen nokta burası. Burada yasalar değil Ankara’da ki siyasi otoritenin istekleri önemlidir ve teklifi kabul eder. Kabul ettiğini söylüyor. Savcılar şimdi not alıp da gizli tanığı açığa çıkarttı diye hakkımda işlem yapmaya kalkarlarsa hatırlatayım Ümit Sayın’ın kendi beyanıdır bu. Şimdi Ümit Sayın artık yeni bir gizli tanık olur 2009’un mayısında ve kod adı da gizli tanık Anadoludur. Gizli tanık Anadolu lafı çıktığında tutuksuz sanık Güler Kömürcü itiraz etti. Neden gizli tanıklara Anadolu Türkiye Cumhuriyet falan isim veriliyor başka isimler verin dedi haklıydı. Haklıydı. Ümit Sayın istediği gibi ifade verir, istediği gibi ifadeyi verir ancak tahliye olmaz. Mayıs ayından Kasım ayına kadar 7 ay bekler bu arada gerek mahkemeye gerekse kendisine söz veren savcılığa sürekli dilekçe vermekte olduğunu, dilekçelerinde verilen sözün yerine getirilmesini istediğini bilahare kendisi açıklıyor ki sayın başkanım zatıaliniz de dün burada Ümit Sayın için bizde on tane dilekçesi var dediniz. Her gün vermiş bu. Söz verdiniz beni tahliye edin. İşte gizli tanık dediniz oldum şeklinde. Nihayet mahkemeniz verdiği dilekçeleri kabul etti gizli tanığı celse yapılmasını istedi zira daha önce ben gizli celsede konuşacağım diyordu. Gizli celse yapılması konusunda ifadesinin alınması konusunda mahkemeniz kabul etti. Ümit Sayın gizli celsesi

57

Page 58: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:58

yapıldı bütün tutuklular biz dışarı çıkarıldık burada ifadesi alındı. Bu yazılanlar yani savcının teklifini verilen sözü savcının verdiği sözü savcının tehdit mahiyetindeki 35 sene yatma konusunu kendisinin gizli tanık Anadolu olduğunu yine kendi beyanları kendi anlatıyor. Bunun gizli tarafı yok çok açık ve net. Türk adaleti adına çok üzücü. 2009’un mayıs ayında gizli tanık Anadolu olarak alınan ifadesi altı ay sonra ortaya çıkar bütün bu olanlardan sonra mahkemenizde taktir eder ki sayın başkanım birçok gizli tanığın daha olduğu şüphe yok. Şüphe götürmemektedir. Daha birçok gizli tanık var demek ki, alınmış ifadesi bize bildirilmeyen. Sayın başkanım Ümit Sayın, Ümit Sayın’ın gizli celse olarak ifadesinin alındığı celsenin sonunda kamu adına talepte bulunuyorum diyen ki Türk milleti adına diyor kamu dediğimiz, kamu adına talepte bulunuyorum diyen savcı Mehmet Ali Pekgüzel Ümit Sayın’ın tahliyesini ister. Şu anda tahliye olmak isteyenlerin gizli tanık olmaları gerekiyormuş gibi bir durum var şu anda sayın başkanım. Ortaya bu kondu gizli tanık ol tahliyeni isteriz evet. Mahkemeniz bu konuya bu duruma ne der bilemiyorum. Sayın başkanım bütün samimiyetimle söylüyorum. Ümit Sayın’ın tahliyesini canı gönülden bende çok istiyorum çünkü durumunu biliyorum. Ancak o tahliye talebini gönül isterdi ki gizli tanık olmadan önce yapılsaydı keşke. İncelenip de durumu önceden yapılsaydı. Gizli tanığın İmdat’a geliyoruz. Gizli tanık İmdat’ın ifadesinin incelenmesinde polis tarafından alınan ifadesine savcılıkta tenakkuza düşülebilir endişesiyle aynısı hata ve yanlışlarıyla beraber tape edilmiş bu şekilde savcı ve zabıt katibi tarafından imzalandığı kesinleşiyor. Eğer denirse ki şu anda mahkemeniz bir Cumhuriyet savcısı bu şekilde imza atmaz diye düşünülürse o vakit imzalar sahte. O imzalar sahte sorulması gerekir. Sayın başkanım o imdat gizli tanık İmdat’ın kim olduğu tarafımdan çok iyi bilinen İmdat’ın benimle ilgili olarak yapılan beyanların tamamen gerçek dışı, tamamen yalan. İfadede ismi geçenlerden o tutanaklarda ismi geçenlerden yalnızca Mehmet Zekeriya Öztürk’ü tanıyorum. Onu da nasıl, ne derece, nasıl tanıdığımı savunmamda belirttim sübut olarak. İfade de sayın başkanım imzası olan İstanbul Cumhuriyet savcısı Fikret Seçen 34460 CMK uyarınca savcı huzurunda alınması gereken tanık beyanını almadığı böyle bir faaliyette bulunmadığı kesin görülmekte. Cumhuriyet savcısı huzurunda tanık yeniden dinlenmeden bilgi alma tutanağı olarak terörle mücadele şube müdürü tarafından tanzim edilen tutanak tüm harf, topaj, imla hatalarıyla birlikte aynen aktarılmıştır. Cumhuriyet savcısı Fikret Seçen açıkça suç işlemiş CMK’nun 52, 53 ve 59. maddelerini ihlal ederek büyük ihtimalle hiç görmediği bir kişinin beyanını hiç sorgulamadan doğruluğu hususunu sorgulamadan, tanığın güvenilirliğini araştırmadan polis tarafından tanzim edilen tutanağı olduğu gibi gizli tanık beyanı olarak kaleme aldırmış ve imzalamıştır. Bu nedenle sayın başkanım yasaya aykırı olarak alındığı açık olan bu beyanın hiçbir hukuki geçerliliği bulunmamakla birlikte öte yandan Cumhuriyet savcısı da açıkça suç işlemiş görevini suistimal etmiştir. Görevini suistimal etmiştir. Sayın mahkemenizin söz konusu gizli tanık tutanağının tekrar değerlendirilmesini ve ilgili savcı hakkında gerekli işlemin yapılmasını talep ediyorum. Sayın başkanım bu talebimi yazılı olarak da mahkemenize arz ediyorum. Sayın başkanım, bu duruşmanın celsenin sonunda kamu adına tutukluluk hallerinin devam etmesine diye savcı söyleyecek. Ve gerekçe olarak da kuvvetli suç şüphesi diyecek. Ben iki senedir şu kuvvetli suçun ne olduğunu bana anlatın, illa bir şeyler söyleyin diyorum. Nedense bana bir şey söylenmiyor. Tahliye edin demiyorum eğer ben tahliye olmayacaksam benim kuvvetli suç şüphemi bana bildirin. Şurayı açıklayamadın, şurada açığın var deyin. Bende ona göre kendimi çeki düzen vereyim. Ben 35 sene hizmet yaptım 19 atama gördüm, 19 tayin gördüm. Benim çilekeş eşim eşya toplamakla, eşya düzmekle, eşya yaymakla geçti ömrü. Hep benim 19 senede yanımdaydı, 19 tayin yerime de geldi. Şimdiki 20. tayin yerime geldik burada silo şeyde Silivri de eşya düzüyoruz. Silivri’ye yerleştik. Biz ailece savunma yapıyoruz. Benim şu kuvvetli suç şüphemi bildirin ne savunacağımı söyleyin. Arz ediyorum.”

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi, verildi:” Değerli başkanım, sayın üyeler, aslında içinde bulunduğumuz durumu birkaç temel fıkrası anlatmaya yetmez ama ben bir tane anlatacağım. Birinde ismini vereceğim hakim temele sormuş şu olayı baştan bir anlat bakayım diye. O da

58

Page 59: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:59

demiş ki sayın başkan her şey çocuğun pazara kaçmasıyla başladı. Aslında bu davanın başlangıcı da aynen öyle oldu. Hukukun içine siyaset karışınca dava başladı. Temeli bir gün atletizm yarışmasına götürmüşler. Demiş ki Cemal’e, Cemal ha bu adamlar niye koşayiler, Cemal de demiş ki, bunların içinden birisi birinci olacak. Temel cevap vermiş demiş ki, onu anladım da ötekiler niye koşayiler. Şimdi askerlerin neden tutuklandığını anlarım. Muhalif olan parti başkanlarını anlarım. Muhalif konuşan akademisyenleri anlarım. Muhalif gazetecileri anlarım. Muhalif internet sitesi olanları anlarım. Muhalif yazarları da anlarım. Muhalif olarak varlık göstermeyen benim esir edilmemi anlayamam sayın başkan. Benim isteğim net. Yargılanmak istiyorum. Soruşturulmaya muhtaç bir soruşturma evresi geride kalmıştır. Zira soruşturma savcıları birbirini kanunsuzluk var diye şikayet etmekteler. Darısı kovuşturma evresinin başına diyelim. Zorlamalarla gelinen bu noktada. İddia makamının eli boş kalmamıştır ne yazık ki. Zira alçaklığın bu kadar yüksek prim yaptığı bir dönem var mıdır bilemiyorum. Yalanın, yalancının, yalamalığın, yargı mensubu olarak bilinenler tarafından bu kadar prim yaptırıldığı bir dönem var mıdır onu da bilemiyorum. Bir oturumda gizli sanık Anadolu’ya ironi yaparak tahliye istemiştim. Sayın savcılar şakadan hiç anlamıyorlar. Sanıyorum savcılar artık gizli tanık 9’a da yakında tahliye isterler. Tutukluysa tabi biz bilmiyoruz. Bir koyup 3 alma sevdasıyla yola çıkanlar yolun sonunda 3’ün 1’ini de alamamışlar. Zira dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuşlardır. Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Çöplükten adam toplama cihetine gidenler tarihin çöplüğüne de bir göz atarlarsa bunun mutlak göreceklerdir. Bu çürük, çakma, yalancı, yalama gizli sanıklardan medet umup onların kulağına bir üfleyip üç yalan almayı şimdilik bir kar bilseler de tertip sonunda eldeki makam ve mevkilerden olma riskini asla göz ardı etmemelidirler. Ne yazık ki salondaki manzara yalancı, iftiracı, namussuz olmayı teşvik etmektedir. Biz bunu asla kabullenemeyiz. Tasvip de etmeyiz ama fotoğraf ortadadır. Kime bu beklenti kimin için geçerli olur. Haysiyetsiz, karaktersiz olan insanlar için geçerli olur. Burada bir küçük parantez açmak istiyorum. Şimdi böyle bir şey teklif edip ondan sonra salıverilme hadisesi gündeme geldi ya. Arkadaşlara bir müjde vermek istiyorum sanık arkadaşlara ben gözaltına alındığımda bu süre 39.5 yıldı emniyette, 35’e düştü. Yaklaşık 20 sene sonra altı aya fit olacağız. Yani altı yatarsınız diyecekler. Ben gözaltına alındığımda bak aklını başına devşir iki tane isim söylersen evine gidersin buradan paşa paşa yoksa 39.5 yıl yatarsın dediler. Aradan 3 yıl geçti başkanım. Ben kimseyi tanımıyorum ki, kimin hakkında tanısam da benim yapım ona müsait değil yani. Hırsız evinize girer paranızı, televizyonunuzu, cep telefonunuzu, değerli eşyanızı alır gider. Çalışırsınız o maddiyatı yerine koyarsınız. Telafisi mümkün. Hayatımızdan üç yıl çalındı sayın başkanım telafisi mümkün değil bunun. Ömür gidiyor, yok. Bir şeyler büyüdükçe, bir şeyler hep küçülmekte sayın heyet. Buradan çıkıp evinize giderken yüksek yerlere bakın bayraklarımız büyüyor ama aynı oranda egemenliğimiz küçülmekte. Mahkeme salonlarımız büyürken, adalet duygularımız küçülmekte. Gerçekler büyürken yalanlar, yalanla kurulan iftiranameler un ufak olmakta. Değerli başkanım yüreğinizi büyütün ki tüm kötülükler de kötü niyetliler de un ufak olsun. Bizi büyüyen özgürlük umutlarımızdan küçülmüş beyinli adamlar yüzünden mahrum bırakamazsınız. Bırakmamalısınız. Ben hiç kimseden korkmadığını söyleyen heyetinizden korkusuz verilmiş kararlar görmek istiyorum kendi adıma. İftiranamede naylon örgütlerden bahsedilmekte, bunca zaman geçti, hala ne naylon, ne plastik, ne tahta, ne de teneke bir şeye denk gelemedik. Lakin kurban isteyen kendisini teneke tanrıların varlığı, kendilerinin teneke tanrı olduğunun varlığını hissettirmeye çalışanların varlığını hissettik. Bu teneke tanrılar ileri sürdükleri, sürdürdükleri yalanlara kendileri bile inanamadılar. Olmaz sayın başkan, benden kurban olmaz. Hayırlı olsun ziyaretini örgütsel faaliyet olarak değerlendiren bir zihniyetten farklı bir anlayış beklenemez zaten ama sizler bu safsatalara ne kadar daha yol verecek ve esaretimi sürdüreceksiniz merak ediyorum. Ben yargılanmak istiyorum. Şimdi sizlere akıllara zarar bir tablo göstereceğim bana göre tabi. Salonda ne desek faydası yok. Kimisi duymuyor, kimisi görmüyor. Bu tabloda olan çarpıklığı görmemek için kör olmak yetmez. Görüp

59

Page 60: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:60

de müdahale etmemek için belki peygamber sabrı da yetmez. Buna tahammül için özel yetenek lazım. Bu tabloyu ben oluşturmadım. Teneke tanrıların kutsal metin saydıkları iftiranameden kesintisiz aktarmak istiyorum. Yakınlaşabilirsek, herkesin net görmesi açısından. Şimdi şu metin benim bilgisayarım yok el yordamıyla oluşturdum. Bu metin benim sözde örgüt liderimin sevk maddeleri, istenen sevk maddeleri, sözde örgüt liderim. Ben kendisini tanımıyorum zaten tutuksuz. Tutuklansaydı epey bir zaman geçirdik tanışma olasılığımız olacaktı sayın başkanım. Bu benim örgüt liderimin sevk maddeleri, bu da benim sevk maddelerim. Yeşil ve kırmızıya boyadıklarım yeşil 314/2, bende olup sözde örgüt liderimde olmayan madde. Ötekisi 315 o zaten 314/2 örgüt liderimde olamaz adam yönetici. 315 de yöneticimde var. Şimdi bu tabloda ben bunu alıntı yaptım iddianameden bu TCK’nun olarak kısaltılmış olan yerler iddianamede de TCK’nun olarak geçiyor bu Türkiye Cumhuriyeti kara yollarının bir madde bendi değilse hani o öyleyse buradaki de öyle olmalı, yani bu göstergede olan da öyle olmalı değilse burada da TCK’nun diyor. O zaman burada bir hesap yanlışlığı vardır. Bu benim liderim, liderim. Bu da lideri bu olan sadece savcının bildiği sözde örgütün üyesinin tablosu. Şimdi ben hukuk bilmiyorum ama bakınca da hani bir farklılık olduğunu görebiliyorum ya bu tablodan bir farklılık olduğunu görebil, bu hesapta bir yanlışlık var eğer örgüt yoksa olağan tabi lider de olmayacak burada tamam bunu kabul ederim. O zaman benim de bir maddemi eksiltmiş olursunuz. Yattığım üç yıl muhtemelen en üst sınırdan ceza verseniz de karşılayacaktır, neye göne ceza vereceksiniz onu da bilemiyorum ya. Burada bir yanlışlık var. Bariz bir yanlışlık var. Tablo budur. Hiçbir şeyi atlamamak adına kuru fasulye sever misin, uyurken gözlerin niye görmez, yok sen küçükken kaç yaşındaydın tadındaki sorularıyla azami dikkat kesilen iddia makamı kendi yazmış olma ihtimali yüksek olan bu yalannameyi gözden mi kaçırmıştır acaba. Bunun izahı yoktur sayın başkanım. Bu durumun izahı yoktur. Böyle bir zulme göz yummak gerçekten ayrı bir meziyet ister. Bu kadar saçma sapan safsatayı bu kadar uzun süre dinleyebilmek için peygamber sabrı bile az kalır taktir etmek lazım. Verdiğimiz örneklere dikkat etmeliyiz. Zira sabreden peygamberler Allah’tan emir beklemekteydiler. Zulme sabreden peygamberler Allah’tan emin beklemekteydiler. Oysa vahiy dönemi çoktan kapandı. Her aşamada gerçeğe ulaşma gayesindeyiz derken zulmü seyrederken mi gerçeği bulacağız burada. Sizlere acizane bir tavsiyem olacak yürekten söylüyorum bunu. Mahkemelere ara verildiğinde varsa etrafınızda yoksa yetimhanelere gidip yetim çocukların başlarını okşayın. Çözüm için sabretmekten iyi gelecektir. Kalpleri yumuşatır. İnsan tutuksuz olsa bu davada olanlarla gülerek ölebilir. Samimi söylüyorum gülmekten ölünebilir. Şöyle ki, bir gerekçeyle bir sanık tahliye edilirken aynı gerekçeyle başka bir sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmekte. Hukuk biliminde mizah diye bir bölüm var mı başkanım, askeriyenin reviri gibi. Başın ağrıyorsa Novalgin, dişin ağrıyorsa Novalgin. Olmaz yani madde mi yok en azından bizim gönlümüzü ferahlatmak için bize başka bir madde sevk edin. Benim davanın bitmesiyle ilgili bir derdim de yok. İsterse 1040 yıl sürsün. Ama bu cezaya dönüşmüş artık 32. ay diyelim esareti gözardı etmeyin sayın başkanım. Bu dava bitirilmek üzere açılmış bir dava değil. Bunu bilmeyen kaldı mı, söylemiştim yineliyorum. Bu tertibi kuranlar, arkasında duranlar, yürekleri yetiyorsa bu salona bir canlı yayın ekibi getirirler kimin kimi, kimin neyi yargıladığını herkes görür. Olabilir mi böyle bir şey, olamaz. Çünkü yalanlar ifşa olur. Bu tabloyu bir gün seyredilse bir gün, biter bu dava. Sayın başkanım, salonda 30 dakikayı aşan konuşmaya beyana, savunmaya toparlar mısınız deyip müdahale etmektesiniz 32 ay geride kaldı, çoktan toparlanması gereken bir süreç olduğuna inanıyorum kendi adıma. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Emin Gürses söz istedi, verildi:” Sayın başkan, sayın yargıçlar, yaklaşık iki yıldır tutukluyum. Ben sizden tek bir talepte bulunabilirim üniversiteye dönmek istiyorum. Eğer varsa elinizde başka bir mektup şimdi Osman Yıldırım’ın mektubu 5 ay bekletti bizi, başka bir mektup varsa sorun. Sedat Sami beyde bildiği bir şey varsa sorsun. Hasan Hüseyin bey varsa bildiği bir şey sorsun. Eğer şu anda sorulacak bir şey yoksa üniversiteye döneyim ben. Lazım olduğu

60

Page 61: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:61

zaman çağırın. Yani ben burada yatıyorum ne oluyor yani iki yıldır yatıyorum burada ben. Dinliyorum, bekliyorum. Yazık iki yıldır akademik veri tabanlarını takip etme imkanım yok. Adalet bakanlığına yazdım. Veri tabanlarını takip etmek için bana bir imkan sağlayın diye. E şimdi yasalara aykırıymış. Hüküm giyince ancak böyle bir talepte bulunulabiliyormuş. Ben veri tabanlarını takip etmedikten sonra, akademik çalışmaları takip etmedikten sonra bu dava ne kadar sürecek belli değil. Beni eninde sonunda bırakacaksınız. Varsa bir şey sorun. Gördünüz Osman Yıldırım mektupta benimle ilgili bir şeyler yazmış. Kendi söyledi, iddianameden baktım yazdım dedi. Siz de burada tespit ettiniz ki iddianamenin o dönemde Osman Yıldırım da olması mümkün değil. Çünkü davalar birleşmiş değildi. Demek ki Osman Yıldırım’a ya biri yazdırmış çünkü beni tanımaz bilmez. Yarın bir gün bunları göreceksiniz. Şimdi ben söylemek istemiyorum size, yani kim yazdırdı diye. Ama siz bunları biliyorsunuz. Bırakın üniversiteye döneyim. Sakarya üniversitesindeyim sonra hatırlatırım yani Sakarya üniversitesi İstanbul da değildir. Savcılar Sakarya üniversitesini İstanbul da zannedip Alemdaroğlu’nu benim başıma getirmişler üniversite örgütlenmesini beraber yapıyormuşuz. Ama ben rica ettim, hem heyetinizden rica ettim, hem savcılardan rica ettim dedim ki Alemdaroğlu’na bir soru sorun. Bu örgütlenmeyi nasıl yapıyorsunuz diye. İki aya yakın savunma yapıldı burada biliyorsunuz, sayın hocamızın avukatı iki aya yakın savunma yaptı. Bir tek kelime üniversite örgütlenmesiyle ilgili bir tek kelime geçmedi. Ben de 6-7 Ocak ta savunma yaptım. Ben mahkemeler simit çay için giderim. Savcılarla, hakimlerle simit çay sohbeti yapmak için giderim. Ben buraya savunmamı yaptım dedim ki herhalde e başkan Köksal başkanı herkes tanıyor adamın gözüne baktığı zaman ne olduğunu anlar diyorlar, e Köksal başkan anlamıştır ne olduğunu. Sedat Sami beyin bütün okul arkadaşlarını tanıyoruz. E Hasan Hüseyin beyin adı var o ada layık olacak. Kolay değil o adı taşımak. Şimdi ben de merak ediyorum başka bir elinizde bir mektup varsa bana sorun yoksa bırakın üniversiteye döneyim çağırdığınız zaman geleyim. Yani burada ben burada yatmakla ne faydam olacak size. Çok teşekkür ederim.”

Sanık Muhammed Yüce söz istedi, verildi:” Sayın başkanım 10. ayın 19’undaki celse de benimle ilgili bir 54 nolu ara kararı gereği Balıkesir emniyetinden benimle ilgili bir dosya istemiştiniz. Son duruşmada o dosya geldi. Ben o dosyayı kalemden aldım inceledim orada 16 kişi var yargılanan, 16 kişinin ifadesini alan da sayın savcımız Mehmet Ali Pekgüzel orada Muhammed diye ismi kesinlikle binim ismim geçmiyor benimle ilgili orada herhangi bir suç isnadı yok. Mehmet Ali Pekgüzel sayın savcımız onların ifadelerini almış, onları tutuklamış. Benimle ilgili orada herhangi bir şey geçmemektedir. Orada bir tane Muhammed var Muhammed Atlat diye biri Çanakkale nüfusuna kayıtlı o, ben değilim. O dosyayı benimle alakalı istediniz onu neye dayanak istediniz bilmiyorum ama o dosyada olan suçlarla benim hiçbir alakam yoktur zaten göreceksiniz. Ben onu inceledim benim ismim kesinlikle orada geçmiyor. Ben tahliyemi talep ediyorum, iki sene oldu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi:” Değerli başkanım, sayın üyeler, daha önce bir sunumumda soruşturma aşamasında müracaat edilen usulü tedbirlerin bir kısmının yasaya aykırılığı konusunda sizleri geniş kapsamlı bir dilekçe sunmuştum. Eklerinde takdim etmiştim. Orada özellikle yakalama tedbirinin tamamen yasaya aykırı olarak infaz edildiğini ve uygulandığını belirtmiş ancak onun ayrı bir şekilde işlenmesi gerektiği kanaatine vardığımdan öncelikle bu sunumumda yakalama konusundaki usule aykırılığı bir defa da huzurunuza getirmeyi borç biliyorum. Değerli başkanım ilk iddianame 10.07,2008 tarihli 2007/1536 soruşturma numaralı iddianamenin 1 ve 31. sayfalarında yer alan 86 sanığın yakalanmasına ilişkin tek bir bilgi yoktur. Bakınız 31 sayfayı inceleyin sadece CMK’nun 170. maddesinde yer alan gözaltı ve tutuklama tarihleri yazılmıştır. Ancak yakalama tarihleri yazılmamıştır. İkinci iddianameye bakıyoruz. Kaldı ki efendim bu konuda birinci iddianamede yer alan sanıklardan hiçbiri hakkında kesinlikle CMK 98/1 fıkrası uyarınca yakalama emriyle yakalanan bir kişi yoktur. Yine yakalama tutanaklarını tektik ettiğimizde yine CMK.nın 90/2. maddesi uyarınca zabıtanın,

61

Page 62: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:62

güvenliğin, polisin yakaladığı herhangi bir yakalama olayı da yoktur. O da belirtilmemiştir. Ne zabıtlarda vardır ne iddianamede yazılmıştır. İkinci iddianame de 8.3.2009 tarihli 2009/511 soruşturma numaralı iddianamede iki yakalama emri olduğunu görüyoruz bunlardan ki toplam sanık sayısı 56’dır 3. sırada yer alan Levent Ersöz ve 14. sırada yer alan Turan Çömez’dir. Baktık iddianamesine her ikisinde de yakalama emrinin tarihi ve infaz edildiği kararın numarası her şeyiyle yazılmış vaziyette. Diğer 54 sanık hakkında da ki bütün tutanaklarda yakalandığı açıkça ifade edilmiş olmasına rağmen yakalama tarihi ve numarası görünmüyor. 3. iddianamede 2009/1498 soruşturma numaralı 52 sanığın tamamen fiilen yakalanmış olmasına rağmen yine yakalama tutanaklarında yakalandı ibaresine emniyete yazılan yazılarda yakalayın talimatı olmasına rağmen burada da iddianamede 1 ila 24. sayfalarında yer alan kimlik bilgilerinde sadece gözaltı ve tutuklama tarihlerinin olduğunu görüyoruz. Ortada hukuken verilmiş yakalama emirleri olmadığı halde sanıklarının tümünün soruşturma kapsamında hukuk dışı yakalanarak bilahare gözaltı kararı verilmesi nasıl izah edilecektir. Bu önemlidir çünkü bu tertibin temelinde bu hukuk dışı yakalamalar vardır. Çünkü buradaki sanıkların bir çoğuna belki de tamamına yakınına bir davetiye gittiğinde çok rahatlıkla o davetiyeye icabet ederek savcılığa veya emniyete müracaat ederek gerekli bilgileri verebilecek kaçmayacak nitelikteki insanlardır. Ama bu yola müracaat edilmemiştir. Davet çıkarılmadığı taktirde yakalama emri de çıkarılamayacağından o yüzden 98. maddedeki yakalama yoluna gidilmemiştir. O kurum kullanılmamıştır. Peki onun yerine 90/2 kullanılmış mıdır. Onun da şartları oluşmadığından CMK 90/2’nin icrası yoluna da gidilmemiştir. Sanıkların daha önce de ifade ettim burada huzurunuzda yakalama konusunda 4 grup tespit edebildim. Birinci grup ki benim de dahil olduğum grup, yakalama amaçlı özür dilerim, yakalama amaçlı arama olarak verilen ki CMK 116. maddesinde düzenlenmiştir. Bu karara istinaden yakalanmamız vakidir ve sanıkların önemli bir kısmı da 116. maddeye göre yakalanmıştır. Şimdi 116. maddeyi açıp okuduğumuzda orada da aslında yasanın sistematiğinde arama bölümünde düzenlendiğini görüyoruz ve tipik bir arama özel bir arama olduğunu görüyoruz. Ancak o aramanın içerisinde mutlaka yakalamanın da olması zaruridir. Yani siz sadece 116. maddeye göre yakalama amaçlı arama veremezsiniz. Mutlaka 98. maddeye göre bir yakalama kararı olması, bu yakalama kararına istinaden o kişinin yakalanabilmesi için verebilirsiniz. Ancak bu 116. madde maalesef bu operasyonda tamamen kanuna karşı hile yapılarak yakalama kurumu 116. maddeye yüklenerek o misyonda kullanılmış ve kötü niyetle kullanılmıştır. Tabi savcılarımız aslında bunu çok iyi biliyor ama bazı kararlarında yargıçlarımız tarafından hatalı olarak verildiğini 116. maddenin tam olarak yorumlanmayarak yani orada arama kararı, yakalama kararına gerek olmaksızın verilebileceği zannı ile verilmiştir. Bu tamamen yasanın aşikar ihlalidir. Burada net olarak söylüyorum ki siz 116. maddeye göre ister talepte bulunan savcı, ister kararı veren yargıç mutlaka ve mutlaka 98. maddeye göre bir yakalama emri olmadığı müddetçe kesinlikle 116. maddeye göre yargıç yakalama amaçlı arama kararı veremez. Verse bile bu karar infaz edilemez. 2. olarak değerli başkanım arama kararına sadece arama kararına istinaden yapılan yakalamalar var. Burada da işin ilginç tarafı bunların sayısı biraz daha az. Yakalama amacı yok yani 116’ya göre değil CMK 119. maddesine göre verilmiş doğrudan aramaya yönelik ev, işyeri vesair vasıta buna yönelik kararlarla yakalama yapılmıştır. Fiili bir yakalama bu açıkça aşikar bir hukuk ihlalidir, bir hukuk cinayetidir. Bunu izah etmek mümkün değildir. Ama arama kararlarına böyle bir yakalama misyonu yükletilmiştir. Bazen 116’ya müracaat edilmeksizin 119 kullanılarak yapılmıştır. 3.sü değerli başkanım sayın savcı tamamen keyfi bir şekilde bir A4 kağıdına yakalama emri yazarak yakalatmış olan kişiler vardır. Yakalama emrini bizzat kendisi tanzim etmiştir. Oysa 98. maddenin 1. fıkrasındaki yakalama emrini hakim ancak karar verebilir. İkincisi yakalama emrini savcının verebilmesi için malumunuz ya yakalanmış olan bir kişinin polis gözetiminde veya tutuk evinden kaçma durumlarında çok istisnai durumda savcı yakalama emrini tanzim edebilir. Ama maalesef ki birçok karar da burada huzurda bulunan sayın savcımız Mehmet Ali Pekgüzel’in A4 kağıdına bu

62

Page 63: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:63

şekilde yakalama emirlerini imzalayarak verdiğini ve sanıkların, şüphelilerin de yakalandığını görüyoruz. 4.sü sayın başkanım gözaltı kararı ile kişiler yakalanıyor. Yine A4 kağıdına falanca kişinin gözaltına alınmasına deniliyor. Yani gözaltı kurumuyla yakalama kurumu birbirine karıştırılıyor. Bunu bir hukuk fakültesi öğrencisinin yapması mümkün değil. Yani bunun eyniyetsizlikten bilgisizlikten kaynaklanabileceğini de tahmin etmiyorum. Çünkü bir kişinin gözaltına alınabilmesi için açıp 91. maddeyi okuduğumuzda mutlak suretle yakalanma zarureti vardır. Yakalanan kişilerin eğer delilleri toparlanacaksa yasada belirtilen 24, 48 ve 4. dört güne uzatılan gözaltı süreleri verilebilir ama maalesef bir beyaz kağıda falanca şüphelinin gözaltına alınmasına denmiş kişi bu kararla yakalanmış arkasından bakmışlar biz bunu gözaltı kararıyla yakaladık ne yapacağız. İkinci bir gözaltı kararı çıkarmak zorunda kalmışlardır. İşte efendim bu yakalama kurumu maalesef 3 iddianamede de ikinci dava ve birinci davada tamamen maksatlı olarak kullanılmış bu tertibin temelinde yer alan ve müracaat edilen bir usulü tedbir olmuştur. Ve söz konusu tabi yakalamaların usulsüzlüğünü bilen iddia makamı bu yakalamaları iddianamelerinde dahi savunamaz duruma gelmişlerdir. Eğer siz söz konusu yakalamaların hukuka uygun olduğunu savunuyorsanız 116’ya göre yapılan yakalamaların söz konusu alınan kararlarla usulüne uygun olduğunu söylüyorsanız o zaman niye iddianamelerin başında söz konusu yakalamaları açıkça belirtmiyorsunuz. Sadece 98’e göre alınmış iki yakalama emrini yazıyorsunuz Turan Çömez ile Levent Ersöz de hepimiz yakalandık açıkça yazılı. Bakın birkaç örnek vereyim efendim. Sayfa 34 paragraf 3 Muzaffer Tekin ile Mahmut Öztürk isimli şahısların olayla bağlantılı olabilecekleri değerlendirerek bu iki şüpheli de gözaltına alınıp ikamet ve işyerlerinden mahkeme kararıyla arama yapılmıştır. Bakınız efendim hataya bakınız. Bunu bir savcının oturup yazması mümkün değil. Eğer siz usulü tedbirleri bir takım ceza usul hukuku durumlarını bilmiyorsanız eğer bu görevi yaptığınız müddetçe çok canlar yakarsınız. Bakınız iki şüpheli de gözaltına alınıp ikamet ve işyerlerinde mahkeme kararıyla arama yapılmıştır. Peki yakalamanız nerede. Yakalamanız yok. Yakalamadan bahsedilmiyor. Burada şu paragrafta. Sayfa 35 paragraf 6 şüpheli Fikret Emek Eskişehir de yakalanmıştır. Yakalama kararınız nerede. Yok, ne var tabi bu şahsın 116 mı 119 mu olduğunu bilmiyorum ama muhtemelen ya 116’ya veya 119’a veya az önce bahsettiğim diğer iki istisnai yola müracaat edilerek yapılan aramalar. Sayfa 38 paragraf 1, Mete Yalazangil şüpheli Tuncay Hacı Bektaşoğlu ve şüpheli Zeki Yurdakul Çağman’ın yakalandıkları. Yine sayfa 40 paragraf 2 de, örgütün çökertilmesi ve üyelerin yakalanması ve delillerin elde etmesi amacıyla mahkemeden alınan arama kararlarına istinaden, arama kararlarına istinaden Veli Küçük, Sami Hoştan, Ali Yasak, Fikri Karadağ, Sevgi Erenerol, Ümit Oğuztan, Gülaer Kömürcü, Erkut Ersoy, Kemal Kerinçsiz yakalanmışlardır. O yüzden ben şunu net olarak söylüyorum değerli başkanım, sözde Ergenekon davasında müracaat edilen yakalama kararlarının tamamı usulsüzdür. Yapılan yakalamalar fiilidir. Hukuki hiçbir geçerliliği yoktur. Bu anlamda şahsımın ve diğer sanıkların yakalanmasının CMK 90/2 ve 98. maddesine aykırı olduğundan bir usul tedbiri olarak yakalanmaların yasa dışılığının kabulü ile yakalama sonucu elde edilen tüm delillerin CMK 206 ve 217/2 maddesi uyarınca reddi ile yargılama ve hüküm sırasında dikkate alınmamasına karar verilmesini arz etmekteyim. Değerli başkanım bir başka usulü bir beyanım olacak. 20.10.2008 tarihli celsede ben ilk celsede statümün belirlenmesi bakımından sizlere bir talepte bulunmuştum demiştim ki, bu dava da soruşturma aşamasında Ergün Poyraz’ın ve Muzaffer Tekin’in müdafiliğini yapmaktaydım. Ve müdafiliğim tutuklandığım tarihten sonra da dosyada devam etmektedir hukuken. Çünkü herhangi bir istifa olmadığı gibi herhangi bir azilname veya müdafiliği bırakma gibi bir olay da yoktu. Bunun üzerine sayın iddia makamı bu beyanım üzerine normalde iddianameyi mahkemeye tevdi ederken istemesi gereken 151 nin 1. maddede ki 3. fıkrasındaki yasaklama olayını benim bu beyanım üzerine mütalaada bulundu ve 151/3. maddesinde belirtilen sebeplerle müdafiliğimin yasaklanmasını istedi. Sizler de bu mütalaaya uygun olarak bir karar verdiniz. Ve kararınızda gerekçe olarak aynen şunları belittiniz. Aynı suçtan kovuşturma açılmasını, şahsımın tutuklu

63

Page 64: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:64

olmasını, duruşma salonunda ve dışarıda müdafii olarak üstlenmiş olduğum sorumlulukları yerine getirmemde fiili olanaksızlıklar bulunması nedeniyle engel çıkarılmaması konusunda talebimin reddine karar verilmiştir. Yalnız değerli başkanım burada bir yasaklama kararı da vermediniz. Benim talebimi yani buradaki statümün ne olacağı konusunda yapılmasını istediğim tarafınızdan yapılmasını istediğim tespitin reddine karar verdiniz, gerekçeleri kullanarak. Güya o gerekçeleriniz 151/3’e uygunluğu tartışılabilir tabi ama bir yasaklama kararı yok idi. Tabi sizin gerekçelerinizle bir tanesi kovuşturma açılması yasaklamanın zaten bir gerekçesi olamaz. Zaten kovuşturma açılmamış olsa öyle bir yasaklama için gündeme de getirilemez. Yasa koyucu o konuda emredici bir hüküm getirmemiş, getirilebilir demiş mahkemeye taktir bırakmıştır. Diğer sizin göstermiş olduğunuz bir gerekçe de benim tutuklu olmam Tutuklu olmamın müdafilik görevimi yerine getirmeyeceğim anlamına da gelmez. Müdafiin hangi hizmetleri yerine getireceği konusunda sanık ile müdafii arasındaki anlaşmaya bağlıdır. Bu hizmet ve görevlerin sınırını şahsımın tutukluluk şartları belirleyecektir. Bu anlamda tutuklu olmam müdafilik görevini yerine getirmemi değil sadece hangilerini yerine getiremeyeceğim konusunda bir sınırlama getirecektir. Ancak müdafii olmam, tüm müdafilik görevlerini yerine getirmemi de zorunlu kılmaz. Duruşma salonunda sanık sandalyesinde bu görevimi yerine getirmeme engel hiçbir husus yoktur. Bu anlamda müdafilik görevinin hangilerinin yerine getirileceği hususunun takdirini mahkemeye değil, sanığa ait olmalıdır. Sanık tutukluluk şartları dâhilinde yerine getirebileceğim görevlerle iktifa edebilecekse müdafiliğimi kabul ederek, müdafilik ilişkisinin devamını sağlayabilir ki siz o zaman ama olan bir insanın da hangi müdafilik görevlerini yerine getireceği konusunu tartışma konusu yapabilirsiniz.. Mahkemeden bu konuda müdafii sıfatı ile talebim sadece müvekkilimin adına talepte bulunmam, söz almam, savunma yapmam ve delil sunmam olacaktır. Tüm bunların duruşma salonunda fiili olanaksızlık yaratması mümkün değildir. Müdafilik görevimi yapmam için mutlaka tutuksuz olmam, dışarıdaki yapılması gereken vazifeleri de yerine getirmem şart değildir. Müdafilik görevimi sadece duruşma salonundaki yükümlülükler dâhilinde yerine getirmem pekâlâ mümkündür. Kaldı ki bu konu mahkeme heyetinin değil, müdafilik yaptığım sanığın değerlendirilmesi ve takdirindedir. Kaldı ki dikkat edilirse mahkeme savcılığın talebi hakkında bir karar vermemiştir. O kararı da okuyunca göreceksiniz değerli başkanım. Mahkemenin verdiği karar, şahsımın engel çıkarılmaması konusundaki talebim hakkındadır. Ben müdafilik görevimin yapılması konusunda mahkemece bir engel çıkarılmamasını talep etmiştim. Siz o talebi reddettiniz. 151/3’e göre bir karar vermediniz. Bu karar yasaklama yönünde olmadığı gibi CMK 151/3-4 maddesine aykırıdır. Bu sebeple mahkemenin ara kararı usule aykırı olması nedeni ile geçerli bir karar değildir. Bu davada müdafilik sıfatım devam etmektedir. Mahkeme bir yasaklama kararı getirmiş değildir. Bir an için mahkemenin vermiş olduğu 23.10.2008 tarihli kararın CMK 151/3 maddesine uygun bir yasaklama kararı olduğunu düşündüğümüzde dahi bu kararın bugün itibarı ile hiçbir yasallığı geçerli yasa hiçbir yasal geçerliliği kalmamıştır. Şöyle ki, mahkemenin vermiş olduğu karar ki benim taleplerimle Ergün Poyraz’ın ve Muzaffer Tekin’in müdafiliği konusundadır oysa sizin vermiş olduğunuz ret kararında ara karara sadece Muzaffer Tekin konusunda geçmiştir. Ergün Poyraz konusunda herhangi bir karar verilmemiştir. Oysa benim talebim tetkik edildiğinde görüleceği üzere doğrudan doğruya her iki sanığın da ismi geçirilmiştir o tamamen eksik bırakılan bir husus olarak kalmıştır. Yani ortada mahkemenin ara kararı sadece Muzaffer Tekin hakkında verilmiş olmakla, Ergün Poyraz'ın müdafiliğini yapmamı engelleyen ve müdafilik sıfatımı ortadan kaldıran bir ara karar sizin verdiğiniz ara karar yasaklama kararı zaten yok mevcut değildir. CMK 151/3 maddesi uyarınca müvekkilim Ergün Poyraz hakkında bir yasaklama ya da talebimi reddeden bir karar olmadığı halde bugüne kadar şahsımın Ergün Poyraz'ın müdafiliğin yapılmasının fiilen engellenmesi, ortada bir yasaklama kararı varmışçasına Ergün Poyraz'ın müdafilik statümün tanınmaması usulün aşikâr ihlali ve savunma hakkının ortadan kaldırılması anlamını taşır. Olaya bu durumda iki açıdan bakmak gerekir. Birincisi müdafiliğini yaptığım Ergün Poyraz bakımındandır. Sanık Ergün Poyraz ortada

64

Page 65: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:65

bir karar olmamasına rağmen şahsımın savunmasından, mahkemenin usule aykırı uygulaması sonucu mahrum bırakılmıştır. Sanığa kendi savunmasını yapacak olan müdafiiye seçme hakkı ortadan kaldırılmış yasaya aykırı bir kısıtlama getirilmiştir. Bu durum sanığın adil yargılanma hakkını ortadan kaldırmıştır. İkincisi müdafi açısından yapılan usulsüzlüktür şahsım bakımındandır. Avukatlık statüm devam ettiği herhangi bir yasaklama kararı da baro tarafından verilmediği halde avukatlık yasasındaki yetkilerimin kullanılması tamamen yasaya aykırı bir şekilde engellenmiştir. Bu da şahsımın avukatlık statüsü bakımından bir mağduriyetidir. Kovuşturmanın başladığı 14.7.2008 tarihinden itibaren 1 yıl 5 ay geçmesine rağmen müdafiliğini yaptığım Ergün Poyraz hakkında ortada 151/3 maddesi uyarınca usulüne uygun alınmış bir karar olmadığı halde şahsıma bu sanığın müdafiliği yaptırılmamıştır. Bir an için Muzaffer Tekin hakkında verilen kararın usule aykırılığını bir kenara bıraktığımızda dahi kararın verildiği tarih 23.10.2008'dir. CMK 151/3. maddesinde belirtilen 1 yıllık süre 23.10.2009 tarihinde dolmuştur. Aradan 1,5 ay geçmesine rağmen sürenin ek altı ay mahkeme eğer taktir ederse ek altı ay uzatılması yönünde ne mahkemece resen karar verilmiştir ne de Cumhuriyet savcısı tarafından her hangi bir talepte bulunulmamıştır. Bu durumda CMK 151/4. son cümlesinde belirtildiği üzere, süre dolmakla yasaklama kararı kendiliğinden kalkar. Çünkü verilen yasaklama kararları müdafilik sıfatımı ortadan kaldırmaz. Sadece verilen süre içerisinde müdafilik görevimin yerine getirilmesini engelleyen geçici bir etkiye sahiptir. Sürenin dolması ile bu geçici durum ortadan kalkarak var olan müdafilik görevimin işlevsel faaliyeti de kaldığı yerden devam eder. Mahkeme beyanım ile birlikte bu duruma ıttıla ettiğinde acaba CMK 151/4 maddesi uyarınca ek süre olarak tayin edilen 6 ay için uzatma mahiyetinde yasaklama kararı getirebilir mi? İlk yasaklama kararında da savcının bir talebi yoktu. Şahsım sadece var olan statüm uyarınca yapacağım müdafiilik vazifemin engellenmemesini ve mahkemece bu hususun tespitini istemiştim. Yasal hakkımın çevresini benim tayin etmem ve bunun için de daha doğrusu mahkemenizin tayin edilmesi için tarafınıza müracaat etmem bir noktada bana ters geri dönmüştür. Neden. Çünkü eğer savcılık benim burada müdafilik görevimi yapmama engel olacak bir takım kendisine göre haklı mazeretleri var ise bunları tespit etmişse bunu aslında yapması gereken doğrudan doğruya iddianameyi mahkeme kalemine tevdi etmekle ve iddianamenin içerisinde orada belirtmesi gerekir. Çünkü, söz konusu o bir yıllık sürenin eğer sanık olarak ben ileriki aşamalarda ki bu davada olduğu gibi onuncu ayda talep bulunduğumda süre o zaman nereden başlayacaktı işlemesi. Çünkü sürenin başlaması bir noktada o süre kısıtlayıcı ve yasak bir süre olduğundan sanığın aleyhine bir durum doğuracaktır. Müdafiinin de aleyhine bir durum doğuracaktır. Yani savcının ve mahkemenin görevini yerine getirmemesi hususu bir noktada sanığa ve müdafiine fatura edilecektir. Bakınız aradan bir buçuk aylık süre geçti değerli başkanım siz resen karar vermediniz, iddia makamı talepte bulunmadı ben şu anda bu meseleyi gündeme getirdim ve siz 151/3’e göre ikinci ek altı aylık sürede yeniden bir yasaklama kararı getirdiniz. Peki bu sürenin başlangıcı ne olacak. Eğer kararı verdiğiniz tarihten itibaren olacaksa demek ki ben bir hak talebinde bulunduğum anda süre daha geç başladığına göre bu benim zararıma bir durum doğurmaktadır. Oysa bu sürelerin mutlaka birincisi birbirine eklenmesi, ikincisi ilk sürenin de mutlaka ki ben tutuklu isem iddianamenin tevdi edildiği tarihte mutlak suretle iddianamede talep edilmesi gerekirdi maalesef bu duruma riayet edilmemiştir. Bu açıklamaların muvaciyesinde değerli başkanım sizlerden arzım 23.10.2008 tarihinde verilen karar, savcılık talebi üzerine verilmediğinden, çünkü bu konuda benim talebim olmuştu. Daha sonra savcılık bu talebi farklı şekilde gündeme getirdi. Açıkça yasaklamayı ihtiva etmediğinden çünkü bu tür yasaklama kararlarının mutlaka açık ve net olması gerekir. Siz kararınızda süreyi bile belirtmediniz. Sürenin başlangıcı bile yoktu. Yani ne sürenin başlangıcı belli ne süre belli oysa yasa 151/3 tamamen süreleri belirtmiştir. İlk bir yıl getirmiştir arkasından iki defa ek altı ayları getirmiştir. Peki siz şimdi bu süreyi nereden başlatacaksınız. Yani o eski kararınızda 23.10.2008 tarihli kararınızda süre yok. İddianamenin size tevdi edildiği tarihten mi başlatacaksınız, benim talep tarihimden mi, yani

65

Page 66: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:66

veya karar verdiğiniz tarihten mi? Yasaklama süresi belirtilmemiş olduğundan, Yasaklamanın başlangıç tarihi tayin edilmediğinden geçersiz sayılmasına ve o karardan rücu edilmesine. Savcılık tarafından ya da resen bitim tarihinden itibaren ek uzatım yoluna gidilmediğinden kendiliğinden kalkmış olduğundan bu kararın kalkmış olduğunun tespitine, ki süre dolmuştur. Savcılık talebinin olmamasının dikkate alınarak ki savcılık böyle bir talepte bulunuyorsa demek ki benim burada müdafilik yapmama engel olan bir hususu görmüyor anlamına gelir. Ek uzatma konusunda mütalaada verilecek görüşlerin dikkate alınmayarak reddine, müdafilik statümün tanınmasına ve görevlerimin yerine getirilmesinin engellenmemesine, 23.12.2008 tarihli karar sadece Muzaffer Tekin'in müdafiliği konusunda verildiğinden Ergün Poyraz hakkında tarihi düzeltiyorum efendim 23.10.2008 tarihli karar, Ergün Poyraz hakkında bir yasaklama kararının olmadığının tespitine, bu kişi hakkında müdafilik görevimin yerine getirilmesine engel çıkarılmamasına ve bu statümün tanınmasına. 23.10.2008 tarihli yasaklama kararının hukuka uygunluğu mahkemece kabul gördüğü takdirde başlangıç tarihinin iddianamenin tevdi edildiği 14.07.2008 tarihinden itibaren 1 yıllık sürenin başlatılmasına, tüm bu usule aykırılıklara rağmen Muzaffer Tekin açısından 6 aylık ek uzatma kararı verilecekse bu sürenin başlangıç tarihinin 1 yıllık sürenin sona erdiği 14.07.2009 tarihinden itibaren başladığının kabulüne. Ergün Poyraz hakkında tüm usulsüzlüklere rağmen bir yasaklama getirilecekse, fiilen müdafilik statüm tanınmış olmakla başlangıç tarihinin 14.07.2008 tarihi olarak kabulüne karar verilmesini arz etmekteyim. Değerli başkanım vaktim varsa bir usulü talebim daha olacak çok özür diliyorum saate bakmadım.”

Mahkeme Başkanı:” Çok az kaldı.”Sanık Kemal Kerinçsiz:” Kes derseniz keserim efendim. Değerli başkanım soruşturma

kapsamında gizli tanık uygulamasında bir çok defa söz almıştım. Ve 5726 sayılı yasanın ilgili hükümlerinin burada tatbik edilmediğini, soruşturma aşamasında kesinlikle riayet edilmediğini defalarca uzun uzun anlatmıştım. Bu konularda gizli tanıklar konusunda karar verilmesini sizlerden arz etmiştim. Ancak maalesef o konuda ara kararları daha ziyade geleceğe matuf olarak verilmişti. Yani gizli tanıkların dinlenmesi aşamasında verilecek denmişti o ara kararlarda. Ama maalesef geldiğimiz noktada gizli tanık kurumunun tam olarak uygulanmadığını ve başından itibaren bu davada gizli tanık olarak seçilen kişilerin kimliklerinin savcılık makamı tarafından yeterince dikkatli ve özenli davranılmadığından, yeterince kurum tam olarak anlaşılmadığından kimliklerinin de korunamadığı ortaya çıkmıştır. Bakınız başından itibaren hemen hemen dinlenen bütün gizli tanıkların kimlikleri şu veya bu şekilde sanıklar tarafından bırakınız sanıkları kamuoyu tarafından dahi bilinmekte ve basına da bu husus çok rahatlıkla geçebilmektedir. Adeta burada bir tiyatro oyununa dönüşmüştür. Herkesin bildiği bilgi birbirinden sırf 5726 sayılı yasanın 20. caddesindeki cezai müeyyidenin tatbik edilmemesi için gizlenir durumuna getirilmiştir. Ama bu yolla bir adaletli sonuca varmak ta asla mümkün değildir. Asıl olan soruşturma aşamasında dinlenen gizli tanıkların kimliklerinin sağlıklı bir şekilde korunması ve bunların hiçbir şekilde kamuoyuna açıklanmaması özellikle ifadelerin alırken kimliklerin korunacak şekilde alınması zaruridir. Siz gizli tanığın ismini tutanak içerisinde geçiriyorsunuz, ondan sonra kalkıyorsunuz iddia makamı olarak efendim falan gizli tanığın hüviyetini filanca müdafii açıkladı deyip cezalandırma talebinde bulunuyorsunuz 205. maddeyi işletmeye çalışıyorsunuz, bu doğru değildir öncelikle sizlerin gizli tanık kurumundan ne anladığınızı nasıl uyguladığınızı baştan sona bir kontrol etmek zorunluluğunuz vardır. Bakınız 5726 sayılı yasanın 6. maddesi son derece açık bir hüküm getirmiş olmasına rağmen ki buradaki hüküm nedir, eğer kovuşturma başlamışsa gizli tanığa kabul edecek olan makam kimdir, mahkemedir. Peki gizli tanık Anadolu veya az önce ismi geçen gizli tanık imdat bu kişilerin müracaat tarihlerine baktığımızda söz konusu kovuşturmanın başladığını görüyoruz. Ha buna mazeret olarak şu getirilebilir, efendim kovuşturma başlamıştır ama sözde Ergenekon davasının ek tali soruşturmaları devam etmektedir. Biz bu ifadeleri bu soruşturma dosyalarına istinaden aldık

66

Page 67: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:67

diyebiliriz şeklinde bir mazeret getirebilirsiniz ancak bu mazereti kabul etmek mümkün değildir. Birincisi, siz eğer böyle bir mazereti savunursanız, sığınırsanız, bunu savunursanız kesinlikle 5726 sayılı yasanın 6. maddesinin mahkemeye vermiş olduğu yetkiyi işletmeniz mümkün olmayacak. Çünkü çoğunlukla siyasi soruşturmalarda iddia makamı gizli tanıkları bir delil üretim merkezine dönüştürdüğünden bu yetkiyi elinde tutacak mahkemeye vermek istemeyecektir. Ve hemen her siyasi soruşturmada onlarca soruşturma numarası alınmaktadır. Ve o soruşturma numaralarından biri ikisi canlı tutularak pek ala kovuşturma dosyasından gizli tanık kaçırılabilecektir. Yani iddia makamı savcılık bu yetkiyi bu durumda yani biz bu mazerete sığınırsak ek tali soruşturma dosyaları var dersek kesinlikle mahkemeyi tanımak istemeyecek ve kanun koyucunun 6. maddede verdiği yetkiyi mahkemeye verdiği yetkiyi asla kullanamama gibi bir durumla da karşı karşıya kalacağız. O zaman şöyle düşünmek lazım. Siz 6. maddede ki yetkiyi ne zaman kullanacaksınız. Bu soruşturma kapsamında bu şekilde uygulama devam ettiği müddetçe hiçbir gizli tanık konusunda sizlerin karar verme durumuyla karşı karşıya kalmayacaksınız. Çünkü sürekli olarak ek tali soruşturmalar devam etmektedir. Zaten istenilen de budur. Yani gizli tanık olayı burada tamamen ek tali delile dönüştürülmüştür. Bir delil üretim merkezine dönüştürülmüştür. Bugün alınan bir gizli tanık ifadesi altı ay, sekiz ay sonra önümüze getirilip şüphe ve tereddütlerin devam etmesini ve tutukluluğunda devamını sağlamaktadır. Bu anlamda o mazereti kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki değerli başkanım gerek 6. madde, gerek buna ilişkin çıkarılan yönetmeliğin 8. maddesine baktığımızda kovuşturma başladığında artık buradaki sanıklarla ilgili ister buradaki sanıkların arasından çıkan gizli tanık olsun, isterse dışarıdan temin edilmiş bir gizli tanık olsun yani burada sanık olarak yargılanın kişilerin dışında asıl olan o şahsın beyanlarının buradaki sanıkları alakadar edip etmediği meselesidir. Bakınız gizli tanık Anadolu’nun ifade tutanağına baktığımızda 23 kişinin ismi geçmektedir. Bu 23 kişinin isminden 13 kişi bu iddianamede yargılanmaktadır. İki tanesi de ikinci davanın iddianamesinde yargılanmaktadır. 8 kişi hakkında dava açılıp açılmadığı belli değildir ancak 3. iddianamenin ekinde halen soruşturması devam etmekte bulunan kişilerin arasında o 8 kişinin ismi de bulunmamaktadır ki bunların bir kısmı ise Hüseyin Kıvrıkoğlu, Süleyman Demirel gibi bir takım isimlerden bahsetmişlerdir. Yani gizli tanık Anadolu’nun ifade tutanağında ismi geçen kişiler doğrudan doğruya bu davayla alakalı kişiler olduğu halde bu kişi bu davanın sanığı olduğu halde ama (1 kelime anlaşılamadı) kovuşturma tarihinden sonra ifadesi alındığı tarihte alındığı halde maalesef gizli tanık programını kim başlatmıştır, iddia makamı başlatmıştır. Ve bu konuda benim o dönemde söz konusu ifade tutanakları dağıtıldığında itirazlarım olmuştu mutlaka 6. maddenin işletilmesi gerekir aksi halde mahkeme gizli tanık kurumunu elinden kaçırmaktadır, bu noktada adaleti de elinden kaçıracaktır, doğrudan doğruya bu kovuşturmanın yönetimini iddia makamına tevdi etmiş hale geleceğiz yani bir noktada sizler yasaların verdiği yetkileri ve hatta görevleri de kullanmaktan imtina eder durumuyla karşı karşıya kalacaksınız demiştim ve nitekim bu uygulama bu şekilde devam etmeye başladı. Ve gizli tanık imdat da aynı şekildedir. Gizli tanık İmdat’ın ifade tutanağında iki şahısın ismi geçmektedir burada yargılanan az önce sayın Veli Küçük söyledi biri Veli Küçük diğeri de Mehmet Zekeriya Öztürk peki bu gizli tanık ifadesinin alınmasına programa dahiline kim kabul etmiştir yine iddia makamı, mahkeme bu konuda yine suskun kalmıştır. Bu aşamada hiçbir gizli tanık konusunda mahkemenin yetkiyi kullanamayacağı kanaatine sahip, üzülerek sahip olduğunu ifade etmek isterim. Kaldı ki gizli tanık Anadolu’nun uygulanması da yani burada dinlenmesi de gerçekten aşikar hukuk ihlallerini de beraberinde getirmiştir. Şimdi gizli tanık kimliği açığa çıkabilir. Ben burada efendim talepte bulunmuştum değerli başkanım siz dediniz ki gizli tanığın kimliği kendisi çıkardı açığa dediniz. Doğru bir müdafi sual üzerine evet demiş ben gizli tanığım ifade tutanaklarında bu var. Ama gizli tanık bir programdır. Siz bir şahsı ister emniyet aşamasında ki, onun da müracaat edebileceği programda yetkileri var, ister iddia makamı, isterse siz kovuşturma olarak gizli tanıklık programını işletmeye başladıktan sonra sona erinceye kadar aynen gizli tanık 9’da olduğu gibi o tiyatroyu oynamak

67

Page 68: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:68

zorundayız. Eğer siz gizli tanık Anadolu’da o tiyatroyu oynamayıp açıkça kimliğini deşifre edildiğini mahkemece kabul edip gizli tanıklık programını fiilen tasfiye ederseniz öbür taraftan bu uygulamayı gizli tanık 9’da yapmazsanız o zaman ikili bir standart getirmiş olursunuz. Çünkü gizli tanık Anadolu’nun tanıklık programının hukuken sona erdiğine dair herhangi bir karar var mı değerli başkanım. Bu konuda siz bir karar verdiniz mi, vermediniz. Ne yaptınız, fiili bir uygulama yaptınız. Kimlik deşifre edilmiştir dediniz ve o yüzden 200. maddeye uygun olarak bir dinleme yapıyorum, sorgu yapıyorum dediniz. Yani bir noktada burada en önemli usulsüzlük de şu olmuştur. Gizli tanık ifadesi, efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Önce 200’den ifade alınıyor, daha sonra deşifre daha sonra.”Sanık Kemal Kerinçsiz:” İçinde.”Mahkeme Başkanı:" Deşifreden önce değil yanlış o. Yani önce 200’den alınıyor ondan

sonra deşifre, önce deşifre sonra (1-2 kelime anlaşılamadı) olmaz yani.Sanık Kemal Kerinçsiz:” Doğrudur sizin söylediğinizi kabul ediyorum efendim, yalnız

doğrudur mahkemenin deşifresi sonra, doğrudur efendim yalnız deşifre basında da gerçekleşmiştir. Yani o bilinen bir hadise o da ayrı bir mesele doğrudur değerli başkanım yalnız şu vardır. Siz burada 200. maddeye dinlerken kişinin eline isterseniz kimliği deşifre olsun olmasın ifade tutanağını vermeniz doğru değildir. Değerli başkanım siz burada kişinin sorgusunu yapıyorsunuz sorgu yapılırken sizin elinizde bulunan soruşturma aşamasında bizim kollukta, savcılıkta veya hakimlikte vermiş olduğumuz ifade tutanakları elimizde oluyor mu? Olması mümkün müdür? Doğru değildir. Ne yapılması gerekirdi? En azından yapılmaması gereken aslında da, yapılmış olsa dahi siz burada çapraz sorguyu dahi tamamladıktan sonra söz konusu ifade tutanaklarıyla burada belirtilen sorgudaki beyanlarını karşılaştırıp o ifade tutanaklarındaki uyumsuzlukları ortaya çıkarmanız gerekirdi. Oysa kişi birçok şeyi hatırlamadığı halde burada ne verildi eline ifade tutanağı verildi, okuyun bunu dendi geldi burada ifadeye devam etti. Böyle bir sorgulama olabilir mi? Usulüne uygun diyebilir miyiz buna? Ve 200. maddeye göre yapılan bir sorgulama ve sizin o şahsın eline vermiş olduğunuz tutanak gizli ifade tutanağı. Gizli tanığın programı da ortadan kaldırılmamış vaziyette. Yani fiili bir uygulama yapıldı. 200. maddedeki o sorgu bir noktada gizli tanığın prosedürü ile kaynaştırıldı ne idüğü belirsiz bir sorgu haline getirilmiştir diye düşünüyorum ve bu uygulamanın da tamamen hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim. Bu konuda çok geniş bir dilekçem var değerli başkanım hemen talebime geçiyorum vaktim doldu. Yukarıdaki açıklamaların muvaciyesinde gizli tanık Anadolu’nun kimliği 07.12.2009 tarihli celsede sanık müdafiinin sorusu ve kişinin kendi ikrarıyla ortaya çıkmış olup bu husus mahkeme hakimlerince de kabul edildiğinden dediğiniz gibi daha sonra da, bu şahıs hakkında uygulanmakta olan gizli tanık programının iptaline, gizli tanık Anadolu’nun kovuşturma sürecinde kovuşturmanın sanığı olarak gizli tanıklık programına mahkemece kabul edilmesi gerekirken savcılık tarafından kabulü 5726 sayılı yasanın 6. maddesi yönetmeliğin 8. maddesine aykırı olup açıkça yetki devrine yol açıldığından gizli tanık programının yetkisiz merciin kabulü nedeniyle iptaline, gizli tanık ifade tutanağının delil olarak dikkate alınmamasına, buna bağlı olarak gizli tanık ifadesi dikkate alınarak yapılan 7.12.2009 tarihli sorgunun ve ifadenin geçersizliğinin tespitine hüküm sırasında dikkate alınmamasına, sanık Ümit Sayın’ın CMK 205, 200. madde çerçevesinde bir sanığın sorgusunun arasına sanık ve müdafilerinin bilgisi dışında tüm sanıklar dışarıya çıkartılarak eline gizli tanık ifade tutanağı verilerek bu ifadeler dikkate alınarak sorgu ve ifadesinin yapılması usulün aşikar ihlali olduğundan geçersiz sayılmasına sanığın talep etmesi ve mahkemece uygun görülmesi halinde CMK 200. madde şartlarına riayet edilerek ifadesinin yeniden alınmasına, gizli tanık 9’un kimliği sanıklar, müdafiler, savcılar ve basın tarafından defalarca açıklanmış olup bu husus mahkeme tarafından da teyit edildiğinden gizli tanık 9’un tanıklık programının kimliğinin ortaya çıkması nedeniyle iptaline, ayrıca bu kişinin iş bu davanın sanığı olup kovuşturma sürecinde Ankara 11 Ağır ceza mahkemesine müracaat edip gizli tanıklığı kabul görmemesi karşısında çünkü kovuşturma devam ediyor, yapacağı

68

Page 69: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:69

müracaat edeceği yer orasıdır maalesef müracaat oradan ret edilmiştir, kabul görmemiştir. Burada iddia makamına yapılmıştır, bu anlamda da müracaat yetkisizdir. Savcılıkça kabulü 5726 sayılı yasanın 6. maddesine yönetmeliğin 8. maddesine aykırı olduğundan yetkisiz merciin tanıklık programına karar vermesi nedeniyle iptaline, gizli tanık İmdat’ın gizli tanık programına kovuşturma sürecinde 5726 sayılı yasanın 6. maddesine yönetmeliğin 8. maddesine aykırı bir şekilde yetkisiz merci olan savcılıkça kabul edildiğinden bu kişinin tanıklık programının iptaline ve beyanların delil olarak dikkate alınmamasına, soruşturma ve kovuşturma kapsamında kimliği ortaya çıkan gizli tanık 17 ve Dilovası isimli tanıkların gizli tanık Anadolu uygulamasının ki, fiili uygulama mahkemenin dikkate alınarak gizli tanıklık programlarının iptaline, gizli tanık Anadolu’nun gizli tanık ifadesinde ismi geçen ancak haklarında bir dava açılmayan açılıp açılmadığını dava açılmayan Alaaddin Parmaksız, Yaşar Büyükanıt, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Reha Taşkesen Yaşar Hacı Salihoğlu, Agah Oktay Güner, İsmail Hakkı Karadayı ve Süleyman Demirel’in haklarında soruşturma olup olmadığının Cumhuriyet başsavcılığına sorulmasına karar verilmesini arz etmekteyim teşekkür ediyorum değerli başkanım.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, sayın heyet, huzurunuza Ceza Muhakemesi Hukuku’yla geldim. Profesör doktor Bahri Öztürk ve Doc. Dr. Mustafa Ruhan Erdem’in hazırlamış olduğu ceza muhakemesi hukuku başta heyetiniz ve buradaki diğer hukukçulardan özür diliyorum bu kitapla buraya geldiğim için ders vermek için değil ileride doğacak haklarımı bu hukuk kitabını baz alarak referans alarak burada kayda geçirmek amacıyla bu kitapla geldim okuyacağım iki üç bölüm var oradan. Kitabın 167. sayfası, insan haysiyetinin korunması ilkesi diyor. Şöyle Türk anayasa koyucusu da bu mesaja kulak vermiş ve 5. maddede devletin temel amaçları ve görevleri Türk milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyet ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak suretle sınırlayan siyasal, ekonomik, sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktadır hükmünü sevk etmiştir. Öte yanda madde 17/3’de de kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya ve muameleye tabi tutulamaz demektedir. Sayın başkan benim dördüncü gizli tanığımla ilgili olarak beyanları geçtiğimiz hafta kalmış olduğum cezaevinde tebliğ ettiniz. İlk gizli tanığım benim hakkımda beyanda bulunan gizli tanık 9. ikincisi gizli tanık 9 Danıştay olayı ile ilgili olarak hakkımda beyanlarda bulunmuştur. İkinci olarak benimle ilgili güneydoğu da görev yaptığım sırada beyanlarda bulunan gizli tanık ilk adımdır. Üçüncü gizli tanık, mahkeme salonunun bir şekilde dışarıya da eli buradan hiç eksik olmayan savcılık makamının gayretiyle ortaya çıkan gizli tanık Anadolu’dur. Ve son gizli tanık hakkımda beyanda olan az önce sayın Veli Küçük’ün de beyan etmiş olduğu gizli tanık İmdat’tır. Şunun için Ceza Muhakemesi hukukunun 167. sayfasında ki bu bölümü okudum. Ben sistemli olarak 2 yıldır psikolojik anlamda işkenceye tabii tutuluyorum. Tekrar altını çiziyorum ben sistemli olarak 2 yıldır psikolojik olarak işkenceye tabii tutuluyorum çünkü Gizli Tanık- 9’un burada her ne kadar suç olarak kabul edilse de açığı çıkan kimliği ve beyanları ile yine burada 3 Kasım 2009’dan bu güne kadar ifadesi, sorgusu, beyanı bir türlü bitmeyen Sanık Osman Yıldırım’ın beyanları doğrultusunda benim Danıştay’da belirtildiği şekilde Gizli Tanığın ve Osman Yıldırım’ın belirttiği şekilde bir ilişkimin olmadığını ortaya koymaktadır. İkincisi Gizli tanık İlk adım güneydoğuda görev yaptığım sırada 6 kişiyi öldürdüğüm artı 1 kişiyi daha öldürdüğümü beyan etmektedir. Buda yine iddianamede soruşturma sırasında Savcılık makamının Genelkurmay Başkanlığından istemiş olduğu askeri safahatımda çelişmeyen tarihleri belirttiğinden Gizli tanık İlk adım benim yine Gizli tanığın itham etmiş olduğu suçları işlemediğimi ortaya koymaktadır. Üçüncü Gizli tanık Anadolu buradan çıkmış, burada yetiştirilmiş seçtiği belli isimlerle özel bir amaca hizmet etmesini ortaya koyan bir amaç Gizli tanığa burada vermiş olduğu ifadesiyle doğru orantılı olarak tekrar söylettirilmiştir. Dördüncü Gizli tanıkta İmdat isimli olup Ali Kalkancı

69

Page 70: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:70

isimli bir şahsın ki bu şahıs uyuşturucu hapla yakalandığından dolayı bir başka davada kendisi yargılanmaktadır. Şahısla ilgili olarak benim ilişkili olduğumu söyleyip çeşitli suçlarda bulunmuştur. Ben Nisan 2000 düzeltiyorum Mayıs 2009 tarihinde mahkemenize Ali Kalkancı’nın aleyhime vermiş olduğu beyanlara dayanarak da talebimi düzeltiyorum. Açıklamalarımı mahkemenize yapmıştım. Şimdi 4 tane Gizli tanık ben burada 2 yıldır tutukluyken dışardan bir sistem tarafından yaratılıyorsa ve bu yarattığı, yaratılan gizli tankların söylediklerinin hiç birisi suç teşkil etmiyorsa ve benim aleyhimde bu suçları ispatlayacak maddi deliller olmadığı gibi destekleyen tanıklar ve kanıtlar olmadığı halde eğer ben gizli tanıklar tarafından sistemli olarak bu şekilde suçlanıyorsam geriye tek bir unsur kalmaktadır 2 yıldır burada tutulan ben psikolojik olarak şeref ve haysiyetimi ve şahsımın ve ailemin de hayatiyeti söz konusu olacak derece iddialarla ben psikolojik olarak işkenceye maruz bırakılmaktayım. Bunu açıklamanın sebebi ve bir sonra ki açıklamalarım kitaba yönelik referans sağlamamın sebepleri yarın doğacak yasal haklarımı hukuki zeminde tekrar arayabilmek içindir. Aynı kitabın 178. sayfasında Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık hiçbir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir mahkeme sujesidir diyor. Ben 2 yıldır tutuklu bulunduğum ve 14 aydır 128. duruşması yapılan şu mahkemede, şu haklarıma tam anlamıyla sahip olabilmiş değilim. Çünkü bir 250 ile yetkili Savcılık mafyası mevcuttur. Bu mafya oluşturulmuştur ve kendi istekleri doğrultusunda ne yazık ki biraz sonra okuyacağım sizlerin de benden çok iyi bildiği, Savcının özelliklerine aykırı hareket ederek burada şahsım bu mahkemenin objesi haline getirilmiştir. Bu davanın objesi haline getirilmiştir. Siyasi iktidarın kompleksini tatmin etmek için kendisini kahraman ilan edebilmesi için, bu mahkemeyi ölçü olarak kullanarak beni obje haline getirmiştir. Kitabın 303. sayfası şöyle söylüyor. Cumhuriyet Savcısı maddi gerçeğinin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki Adli kolluk görevlileri marifeti ile şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür ve aynı sayfanın devamında yeni CMK soruşturma evresini Savcı merkezi düzenlemiş diyor. Fiili anlamda baktığımızda pratikte Savcı merkezde olmaktan çıkmış artık şu kovuşturma bile Savcının kontrolüne girmiştir adeta. Yine aynı kitabın 308. sayfasında Savcı taraftar değildir diyor. Ceza Muhakemesi’nde savcılar taraf değildir. çünkü onlar şüpheli veya sanığın hem lehine hem de aleyhine olarak soruşturma işlemleri yapmak durumundadırlar. Savcı şüpheli veya sanığın haklarının koruyucusudur. Ben burada savcının lehimde olan bir tek delili topladığını, iddianameye yazdığını ve iddianamenin ek klasörünü koyduğunu görmediğim gibi, savcılık makamı benim hakkımda şeref ve haysiyeti kırıcı, beni her an endişeye ve yarında bir tane daha gizli tanık o alacak diye beklentiye sürükleyen ve uydurma bir tavırla benim hakkımda delil toplamaya, tanık yaratmaya çalışmaktadır. Son olarak kitapta şunu okuyacağım. Şüphelinin 480. sayfa, şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir ve şiddette bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez. Bu suretle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez. Merak ediyorum şimdi gizli tanıklar karşımıza çıktığı itibariyle bildiğim kadarıyla 3 tanesini biliyorum, gizli tanıkların. Bahsettiğim gizli tanıklar, gizli tanık-9, gizli tanık- Anadolu ve gizli tanık İmdat’tır. Acaba bu gizli tanıklar burada beklenen, burada belirtilen yasak sorgu metotlarına tabii tutularak gizli tanık haline mi getirildi? Hangi baskıya maruz kaldı. Hangi tehdide maruz kaldı veya savcılık kanuna aykırı bir teklifte mi bulundu? Sayın Başkanım gizli tanıkla ilgili yasaya göre, gizli tanığın kimliğinin açıklanması suç sayılıyor. Ancak söyle bir durum var. Benimle de ilgili 4 tane gizli tanık söz konusu olduğu için söyle düşünüyorum. Bir gizli kanık var. Ben gizli tanığın sözlerinden, bayanlarından, olayın içerisinde ki kişi sayısının eksildiğinde, geriye kalanın kim olduğunu, keşfettiğimden veya aynı zamanda açık tanık olup gizli tanıkla paralellik arz eden söylemlerinden dolayı, gizli tanığı açık halini zihnimde getiriyorum. Bunu söyleyemiyorum ama

70

Page 71: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:71

benim gizli tanığın neden benim hakkımda bu tür beyanlarda bulunduğunu açıklama hakkım var ama ben bunu açıkladığım takdirde suçsuzluğumu ispat edemiyorum, olaydan bahsedebiliyorum, bir husumet var diye biliyorum veya kendisinin bir sorunu var, kendisini kurtarmak için gizli tanık oldu diye biliyorum, vakadan bahsedebiliyorum, yerden, zamandan, mekândan bahsedebiliyorum. Ama ben bu bahsettiklerimi öznesini koyamıyorum çünkü özne gizli tanık, şimdi ben gizli tanığı bu söylediğim sebeplerden dolayı bu kürsüde açıklarsam ileride benim kendimi savunma hakkımı kullanmış olmayacak mıyım? Yani bana silah tutmuş bir adama ben silahla mukabele edip onu yaralamak veya hayatına istemeden de olsa son vermek gibi bir benzeşme yaratmıyor mu acaba burada? Çünkü gizli tanık benim hayatıma kast ediyor. Buna benzer bir şey üstelik bununla da yetinmiyor, gizli tanık bir mekanizmayı bir sistemi, sistemin bir memurunu acar memur, başarılı memur, sözde vatanını, milletine düşkün, milletine düşkün bir memur haline getirmek için, yalan bi kurgunun içine giriyor aslında gizli tanık tek bir kişi değil. Baktığımız zaman ifadelere gizli tanık, gizli tanık olan bilenen şahıs artı gizli tanık savcı artı gizli tanık polis. Bunu neye göre söylüyorum az önce Sayın Veli Küçük’te gizli tanık imdatla ilgili beyanları oldu, bakınız her ikisi de gizli tanık imdatla ilgili vermiş olduğu beyanları içeren doküman. Bu polis tarafından alınan bilgi alma tutanağı, buda gizli tanık İmdat’ın ifade tutanağı, Savcılık tarafından alınmış, hiçbir fark yok, bilgi alma tutanağı polis tarafından son paragrafı saymazsak imza üstündeki son paragrafı 27 paragraftan oluşuyor, polis tarafından alınan, Savcı tarafından alınan ifadede 27 paragraftan oluşuyor. Şimdi şunu soruyorum. Tarihleri farklı, 5 Mart 2009’da polis almış ifadeyi, 6 Mart 2009’da da savcı almış ifadeyi. Şimdi artık az öncede okudum ya savcı merkezi diyor ya Adli Kolluk onun emrindedir diyor ya şimdi baktığım zaman 5 Mart’ta ifade alan polis, 6 Mart’ta Savcıya emrini almış, Fikret Seçen adli kolluğun emrinde. Birebir dediğini sormuş. Şimdi sorgu yapmak hukuki anlamda maddi suçu, delilleri vs. ortaya çıkarmak adına bir hukukçunun mutlaka tartışılmaz görevi ancak vakaya ilgili konuyla ilgili hikâyesel, örgütsel hele bir araştırma yapıyorsanız, sorgu yapıyorsanız cehalet içerisinde sorgu yapamazsınız, Eğer cehalet içerisinde sordu yapıyorsanız bizzat tanığın güneydoğuda görev yaptığım zaman muhtelif zamanlarda birçok terörist sorguladım, eğer yanlış bir soru sorarsanız, teröristte ne diyor biliyor musunuz? 5 yıllık devrimciye soracağın soru bu mu? veya aldatmaya başlıyor. Şimdi 10 defa aldatmışlar savcılarımızı gizli tanıklar, ama gizli tanıkları savcılarda aldatıyor, nerede görüyoruz bu salonda gördük. Hayati öneme haiz değer verdiği bir varlığı, yok sayacak şekilde ifade verdiğini söyleyen şahıs burada, Ergenekon Örgütünü çökerttiğini iddianamenin hazırlanmasına katkıda bulunduğunu söyleyen şahıs aldatılmış. Burada gördük. Şimdi gizli tanık İmdat Ali Kalkancı’ nın karışmış olduğu uyuşturucu suçuyla ilgili beyanda olarak beyanda bulunmuş. Daha önce Ali Kalkancı benimle ilgili beyanını ortaya koymuştu ve ben Mayıs 20, 2009’da mahkemenize aktarmıştım. Sadece bir eksik vardı. Onu özellikle orada belirtmemiştim. Oda şuydu. 2002’de ben Ali Kalkancı’ nın iş yerine gidiyorum, bir adet toplu tabanca ve fişek, bir adette 6.35 kalibre tabanca ve bir adet fişek düzeltiyorum, toplu tabancanın 15 fişeği, 1 adette 6.35 kalibre tabanca ve bir adette fişek bırakıyorum, geliyorum. 2009’da ki polis operasyonunda bu ele geçiyor. Ali Kalkancı diyor ki onu bıraktı gitti, bende kimseye bildirmedim, bıraktığı yerde de duruyor. Aynı hikâyeyi bilen bir şey gizli tanık kim bu imdat. İmdat, Ali Kalkancı’nın görme, işitme, konuşma duyusunun merkezinde olan bir yerde oturuyor beyninde. Elli metre ilerdeki konuşmayı duyuyor. Gizli tanığın olmadığı iki kişilik yemek iki kişiliğe bir kişi ile yemek yiyen Ali Kalkancı’nın konuşmalarını biliyor. Gizli tanık Ali Kalkancı’nın iç sesi, ama bunu hazırlayan savcı kendi ruhunu da katıyor buraya oda gizli tanık, poliste kendi ruhunu katıyor oda gizli tanık. Kasıt ne amaç ne? Amaç belirlenen görev kendilerine verilen görev, idealler, çıkarlar doğrultusunda sonuçta bir örgütün varlığını ispat edecek, o örgütün üyesi olduğu iddia edilen şahsı burda zan altında bırakacak. Suç unsuru yok ifadelerde, beyanlarda ama mahkemenizi etkileyecek, 2 yıldır beni tutuyorsunuz ya burada, 2 yıldır bu işkenceye beni maruz bırakıyorsunuz ya, 100 alıp katkı sağlıyor Savcı Fikret Seçen, Savcı Zekeriya Öz gibi

71

Page 72: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:72

Sayın Mehmet Ali Pekgüzel gibi aynı yolun yolcusu. Uyuşturucu işine Ali Kalkancı’yı benim kattığımı söylüyor, 28 Şubat sürecinde Ali Kalkancı’yı benim kullandığımı söylüyor. Kim söylüyor bunu gizli tanık Ali Kalkancı’yla aynı şeyi söylüyor. Şimdi bunu da söylemekle kalmıyor. Öfke, kin o kadar büyük ki Cumhuriyet’e, sisteme, karşıta Ergenekon iddiasına o kadar çok inanıyorlar ki kendileri, benimle kalmıyor, bir tane hâkim ve kızını katıyor işin içine oda yetmiyor, hani Atatürkçü Düşünce Derneği düşman ya belirttiği Nazmı paşa isimli şahsın kendisini ADD’ de ki bakın ince oyuna bakın kızlara, eğitim ve seminer verdireceğini fakat medyatik olduğu için bu işin olmayacağını Ali Kalkancı’ya söylüyor. Ayrıca yine bu Nazmı Dayı diyor ki; ADD ile ilgili olarak ayrıca kendinin gençlik kolları, kadın kolları gizli ve çok yönlü eğitimcileri ve her mahalde hücre yapılanmaları gittiğini söylüyor Ali Kalkancı’ya. Bakar mısınız? Gizli tanık ve bu şahsın on ikiler ismiyle topladıkları bir grubun toplantı yaptığını; ve o on ikiler grubunun 12 taneli tespih taşıdığını ve teşbihi de şeye verdiğini söylüyor. Ali Kalkancı’ya verdiğini söylüyor. Şimdi bakınız ne kadar uyuyor Ergenekon Formatına, neden, çünkü ali Kalkancı uyuşturucu ile yakalanmış, uyuşturucunun kullanımının, satımının suçunun ve cezasının ne olduğunu bilmiyorum ama yüz kızartıcı suç önce. Toplum tarafından lanetlenen bir suç. Ne yapılması lazım bu davanın derhal Ergenekon davasına ithal edilmesi lazım, gizli tanık, gizli tanık belli. Ali Kalkancı’nın iç sesi Savcı Fikret Seçen, iki tane Tem’deki memur, işte size gizli tanık, yarın bilmiyorum mahkeme heyetiniz bunu nasıl değerlendirecek ancak yine benimle ilgili olarak neler söylediğine gelmeden önce bu gizli tanık Rıfat Hisarcıklıoğlu ve Başbakan olacağını söylüyor bunun ATO Başkanı Sinan Aygün’ünde ismini geçiyor burada olumsuz şekilde. Herkes kendi adına konuşur ancak ben nasıl bir amaç, nasıl bir emel sahibi Emosis gibi bir Emel sahibi olduklarını göstermeye çalışıyorum gizli tanığı kurgulayan 3’lünün ve son sayfasında benimle ilgili olarak bir ticari çek olay işinden bahsediyor ki ali Kalkancı kendisi söylüyor, benimle gizli ortak diye. Ben Ali Kalkancı’yı iki defa gördüm, Cezaevinden çıkmıştı. Kendisini anlatmaya çalışıyordu irticacı değilim, söylenilen yüz kızartıcı şeyleri yapmadım diye hikayesi de evet tesadüfen karşılaştım Ali Kalkancı’nın hikayesini dinledim ve bahsettiği İsmail Ağa cemaatinin kendisine nasıl dergahını kurduğu, şimdi ki Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilişkileri vs. Haa şimdi bakınız. Bu konuyla ilgili olarak ve Sayın üye Sedat Sami Haşıloğlu bana soru olarak yöneltmişti, bu konuyu, evet ben dedim Ali Kalkancı’yı bir arkadaşım vasıtasıyla buldurmaya çalıştım çünkü gazeteci Tutkun Akbaş kendisiyle röportaj yapmak istediğini söylemişti, hatırlıyorsunuz sanırım Sayın Üye. Şimdi benim Ali Kalkancı’yla irtibat kuracak şahısla telefon konuşmam medyaya düşünce, Taraf gazetesinin iki polis atığı, Önder Aytaç’la, Emre Uslu bu gazetede yazıyor ve acaba diyor okuyucuya hatırlayınız, Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu dönemde Ali Kalkancı’yı ziyaret etmesine ilişkin haberler, 28 Şubat’ın andıçlı günlerinde hemen hemen her gün gazetelere yansıyordu. Yanlış hatırlamıyorsak ziyarete ilişkin bir de fotoğraf yayınlandı. Şimdi geriye dönüp baktığımızda aklımıza takılan soru şu? Erdoğan’ı Kalkancı’ya götürenler ile onun orada fotoğrafını çekenler aynı yapının içinde yen alan kişiler midir? O fotoğraflarda Erdoğan’ın yükselişini önlemek için mi tezgâhlanmıştı? İşin daha ilginci o tartışmaların harala gürelesi içinde Ali Kalkancı’nın eşi Emine Kalkancı’nın ortaya çıkıp televizyon, televizyon dolaşarak o dönem belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan’ı, Ali Kalkancı’ya ihale torpili yapmakla suçlamasıydı. Erdoğan Ali Kalkancı’yla sadece bir kez görüştüğünü belirtmesine rağmen, Emine Kalkancı televizyon televizyon dolaşıp Erdoğan’ı yalancılıkla suçlamamış mıydı? Bu da Taraf gazetesinin Emre Uslu ve Önder Aytaç isimli köşe yazarlarının benim telefon konuşmamdan yola çıkarak yazmış oldukları haber. Bu konuşmaya da gazeteci Tutkun Akbaş cevap vermiş, doğruluyor. Ben talep ettim diyor, benim yanımda telefon açtı diyor ama bu randevulaşma olmadı diyor. Şimdi konu ne kadar güncel, ne kadar dışarıya taşıyor mahkeme salonundan Beşiktaş’tan ne kadar dışarı taşıyor, amaçları ne kadar ortaya koyuyor? Ben temizim, kirli değilim. Haysiyetsizlik bu dizgiyi, bu gizli tanığı kuranlarda. Ama benim haysiyetimle oynayamazlar. Ne uyuşturucu ne de uyuşturucu satıcısı. Benim yanımdan çıkmaz. Ben devletin resmi kurumunda üniforma

72

Page 73: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:73

giyerek, teröre karşı mücadele ettim, teröre karşı mücadele ederken uyuşturucu satanlarla ve içenlerle de mücadele ettim. Ama geçmişte belediye başkanlığı yapan şimdi ki Sayın Başbakan, şimdi ki uyuşturucu satıcısıyla ilişkisi varsa, bunu temizleyecek kişi de ben değilim. Çıkar kendisi temizler, hakkındaki diğer suçlamalar gibi zamanı geldiğinde onu da temizler. Ama sırf Ergenekon’u yaratmak için beni de burada sanık olarak malzeme olarak kullanmalarına müsaade etmeyeceğim. Obje değilim çünkü. Son olarak gizli tanık şunu söylüyor Ali Kalkancı’nın ifadesini doğruluyor. Diyor ki Ali kalkancı toplantı yaptı, Mehmet Zekeriya Öztürk’ün belinde ki silahı aldı onu çekmecesine koydu, bir tanesini de başka bir yere koydu, öbür şahıstan aldığını götürdü öbür çekmeceye koydu. Yani bu kadar olaylara vakıf bir gizli tanık kim olabilir? Suç mu işlemiş olacağım Sayın Başkan gizli tanığın kim olduğunu söylesem. Yattığım süre karşılamaz mı acaba? Gizli tanığı deşifre etmekten ve hakkım değil mi? Haysiyetimi, şerefimi yok etmeye sayan, yeltenen bir savcıya karşı onurumu korumak, karşılığında suçu kabul etmem doğal değil mi? Bu gizli tanık Ali Kalkancı. Kurgulayan Fikret Şeçen ve Terörle Mücadele şubesinde ki polis memurları ve ağaları en tepede oturanlar ben değilim. Ali Kalkancı konuşacak fazla bir şeyim yok. Benim muhatabım değildir, muhatapları cevap versin. Müsaadenizle diğer beyanlarıma geçmek istiyorum Sayın Başkan. Kandil, Silivri takasa hattının rehinesi olarak iki yıldır buradayım. Çoğunlukla burada eski asker kimliğim, askerliğimi istifa ederek bitirdikten sonra da basında köşe yazarlığı olarak hazırlamış olduğum köşe yazılarım ve benden ele geçirilen belgeler oluşturuyor. Şimdi sıklıkla söylediğim bir şey var. Burada bulunuşumuzun ki ben 3, 4, 5 Aralık 2008 tarihinde savunmamı verirken şunu söyledim. Bu dava kısa, orta, uzun vadeli bir projenin parçasıdır dedim. Şimdi son 6 aydır yargılama devam ederken ortaya konulan açılım modelleri ve iki aydır ifadesi bir türlü bitmeyen ve buraya eklenmeye çalışan Danıştay sanığı Osman Yıldırım’ın bitmeyen ifadenin karşısında bu sürecin devam edeceğini görüyorum. Bunu öngermek çok ahım, şahım bir durum değil, sıradan aklı olan, algısı yerinde olan bir insan bunu görebilir, ancak bugün geldiğimiz durumda bakın Taraf Gazetesinin önce adı Sarıibrahimoğlu olan şimdiki soyadı Kemal olan Lale Kemal isimli gazeteci bayan şunu yazıyor; Bu işlemi yapabilmek için sivil savcıların mutlaka TSK’ nın gizlediği arşivlerine ulaşmaları elzem, bu amaçla da siyasi otoritenin mutlaka TSK belgelerinin sivil yargıya açılması için gerekli yasal düzenlemeleri yapması gerekiyor. Bu talepte bulunan kadının, bayanın talebi yerine geldi. Bir haftadır TSK’nin en mahrem yeri dedikleri, devlet sırrı dedikleri, belgelerin bulunduğu odalar askeri sır dedikleri belgelerin bulunduğu odalar aranıyor. Şimdi bunun oluşmasını sağlayan 22 Ocak’ta başlatılan ve adı Ergenekon konulan ve bu güne kadar devam ettirilen bu dava, bu şahsa bu hanımefendiye bunu yazma hakkını veriyor ve sonuç olarak da orada devlet sırlarının, asker sırlarının bu şekilde spekülatif halde malzeme yapılmasını, yine muvazzaf askerilerin gözaltına alınmasını ve oralarda aranma yapılmasını sağlıyor. Sayın Başkan daha önce talepte bulunmuştum, bilgisayarımın ve bilgisayar benzeri yoğun disk, kompak disk gibi benden alınanların kopyasının tarafıma verilmesi, Naip Hâkim incelemesinden sonra verileceğine karar verdiniz. Daha bir sonuç gelmedi bilmiyorum ancak bilgisayarların bakarsanız, 2004 yılında İngiliz bir gazetecinin Murat Karayılan’la yapmış olduğu bir röportaj var. Belgesel şeklinde hazırlanmış ve Belçika’da, Hollanda’da televizyonlarda yayınlanmak üzere hazırlanmış bir röportaj şimdi orada Murat Karayılan’ın konuşmalarını alın terörist Murat Karayılan’ın konuşmalarını alın, bugün getirin yaşadığımız olayla bire bir ne kadar örtüştüğünü göreceksiniz. Talepler, istekler, projeler, niyetler, konulan isimlerin ne olduğunu birebir göreceksiniz. Bire bir Murat şeyde sizin elinizde ki harici yoğun disk ve bilgisayarımda mevcut. Orada terörist şunu söylüyor, Kandil’den durup, röportaj Kandil’de yapılmış; Bulunduğumuz yer İran sınırına 4 KM., ABD ordusunun kontrolüne 7 KM. diyor terörist, yolu gösteriyor. Kandil’e giden yol ikmal yolu ve o yolun ABD askerleri tarafından kontrol edildiğini söylüyor. Yıllardır şunu biliyoruz, teröristlerde ele geçen M-16 silahlarının üzerinde ABD ordusuna mahsustur yazar. Şimdi çok fazla bir şey söylemeye gerek yok, biz burada kaldığımız sürece açılımlar ülkenin başına örülecek çoraplar,

73

Page 74: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:74

devam edecek, zira 21 Ekim 2007 Dağlıca Baskını diye biliyoruz. Aslında orada ki tepenin bir tanesinin adı Oramar’dır yani oramar bölgesidir. Oramar bölgesi rahmetli Uğur Mumcu’nun kitabını okuduysanız ve diğer kaynaklara baktıysanız 16 Temmuz 1930’da ki Oramar Baskınını hatırlatacaktır hepimize. Ama 1933’de de Atatürk Bursa Nutku’nda polis gelecek asıl suçluları bırakıp, bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır diyor ve Ulu Önder işte benim anladığım Türk Genci bu Türk Gençliği bu diyor. Oramar Baskınından 3 yıl sonra 2007 Ekim 21 Dağlıca Baskınından 2 yıl sonrayız, daha bir yıl daha var, ne Atatürk beklemeliyiz, ne de Atatürk’ü unutmalıyız, hepimiz bir Atatürk olmalıyız aslında, çünkü Atatürk burada diyor ki; mahkeme onu yargılayacaktır ve o düşünecek demek Adalet örgütünü de düzenlemek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek diyecek diyor. Tümünü okumuyorum, herkes biliyor bunu. Sayın Başkan Osman Yıldırım’ın hem kendi beyanlarını, hem de Sincan F Tipindeki yazılı beyanlarını burada sorularımız sırasında gündeme getirdik. İddiaya göre savcılarımızın da kendisine vermiş olduğu payeye göre Osman Yıldırım Ergenekon varlığını bilen, sonradan da bunun terör örgütü olduğunu keşfeden, hatta beyanlarında kaos ortamı yaratmak için eylemler yapmayı planlayan bir örgüt olduğunu keşfeden kişi olarak gösteriyor kendisini. Şimdi gördük ki Osman Yıldırım bunları kendisi keşfetmemiş, Osman Yıldırım’a keşfettirilmiş, daha doğrusu burda söylettiriliyor. Keşfedenler bir tanesi ya da bunun böyle söylemesini isteyenlerden bir tanesi de Sayın Savcım Mehmet Ali Pekgüzel, diğeri de buraya hiç gelemeyen Kezban İpek Kod, Zekeriya Öz. Şimdi vahim olan şu; konuşmalarda sıklıkla geçiyor, duyuyoruz Anadolu İslam Devleti diyor birisi. Kim diyor bunu? Burada samimi ikrarda bulunan Alpaslan Arslan, yine Osman Yıldırım Allah’ın askeri diyor. Alpaslan Arslan söyle bir cümle kuruyor. Dindar ve Atatürk’ü sevmeyen, Kürt ve Lazı bir araya getirmek düşüncesindeydim diyor. Sayın Başkan ne vahim bir şey yaratılan Ergenekon’un içine sokulmak istenen Danıştay saldırısının acaba kenarda bırakılmak istenen ve ideolojisi Anadolu İslam Devleti olan ve bireylerine de Allah’ın askeridir diye pay verilen, hiç bilmediğimiz bir terör örgütü mü? Savcılarımız bunları niye sormuyor MİT’e? Niye sormuyor Emniyet Genel Müdürlüğüne? Niye sormuyor Genelkurmay Başkanlığı’na? Benim tüylerim diken diken oldu bunu duyunca. Projeye bakar mısınız? Sizce bu Alpaslan Arslan’ın projesi olabilir mi? Kürdi, Lazı bir araya getir ama Atatürk’ü sevmeyen ve dindar olsun. Heyetiniz acaba düşündü mü bunu ilgili güvenlik kurumlarına, istihbarat kurumlarına yani Genelkurmay’a, MİT’e, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sormayı düşündü mü acaba böyle bir şey var mı diye? Nitekim benim dokümanlarımın arasında Savcı Zekeriya Öz’ün bana sorduğu polise gelmeyen bilgi sana niye geliyor? Diye sorup iddianamenin ekine koyduğu, Sivas kırsalında silahlı eğitim yaptığını belirten başka bir şahsa ait el yazması not benden ele geçti. Bunu da birleştirip neden sormuyor Savcı Zekeriya Öz acaba? Acaba hangi karargâhlarda, hangi kurumlarda bu oyunlar tezgâhlanıyor da bizde burda bunun malzemesi oluyoruz?”

Mahkeme Başkanı :”Toparlar mısınız?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk: “Tabiî ki Sayın Başkanım. Sayın Başkanım ben Osman

Yıldırım’ın sorgusu sırasında kendisine 1. iddianamenin ekine hazırlanan ve konan Ergenekon terör örgütü şemasını da gönderip, bize bire bir bunu gönderip sordum, Osman Yıldırım dünde bir avukat arkadaşın Sayın Vural Beyin sorusu üzerine yağmurdan kaçarken, doluya tutulduğum dediği ve savcının kendisini hücre yapılanmasının içerisine yerleştirdiğini görünce ki haliydi. Şimdi Ergenekon iddianamesinin hazırlanmasına son derece katkıda bulunan Osman Yıldırım, örgütün bir tek birimi hariç, liderlik kadrosunda ki birimi hariç 1, 2, 3, 4, 5 tane birimini bilmiyor ama Osman Yıldırım, Şener Eruygur, Sayın Şener Eruygur Paşamla, Sayın Hurşit Tolon Paşamın o örgütte olduğunu söylüyor. Ama örgütün her şeyini biliyor, bir yapılanma olduğunu, devlet içinde bir yapılanma olduğunu bildiğini daha sonra bunun terör örgütü olduğunu bildiğini söyleyen Osman Yıldırım burda yerine koyamadı ama ilginç bir şey daha var. Talebim üzerine mahkemeniz Savcılığa sormuştu ve 2. iddianamenin eklerinde olmayan bu şema var mı yok mu diye sormuştu ve 30.10.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınızdan, mahkemenize gelen

74

Page 75: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:75

yazıda şemaya bir eklenti yapılmadığı, dolayısıyla 2. ve 3. iddianamelerde bu şemanın devam etmediği söyleniyor. Bu kadar mı örgüt? Yani bu kadar mı? Şimdi bu şemanın da demin yine arkadaşlardan bazıları beyan ettiler, diğer davalarda şey, duruşmalarda da dosya düzeltiyorum 2. Ergenekon duruşması diye belirtilen duruşmada da sitem edenler var. Lider olduğu halde hatta siz lider pozisyonundakine tahliye oyunuzu kullanıyorsunuz, müebbetle yargılanan sanıklara tahliye oyunuzu kullanıyorsunuz. Örgütün baş tarafı yok, liderler yok. Örgütün alt tarafı tetikçi esas eylemi yapacak kısmı da yok. En lezzetli yerini yiyorsunuz göbeğini, Savcılar hazırlamış bunu. Bilgi eksikliğimi? Kasıt mı? Yoksa başka bir proje mi? Acaba diğerlerini mi koyacaklar buraya? Sırf askeri bir örgüt mü? Askerlerden oluşan bir örgüt mü çıkartacaklar? Yanına birazcık gayrimeşru mafya falan gibi kişiler mi yerleştirecekler? Uyuşturucuyu mu koyacaklar? Belli değil, belirsizlik üzerine devam eden bir dava. Sayın Başkanım son olarak mahkemenize ben 4 numaralı L Tipi Cezaevinde kalıyorum, Ali Kalkancı’da benim kaldığım ceza evinde kalıyor ve orada ki bir uyuşturucu tutuklusuyla yazışıyor. Uyuşturucu tutuklusu Ali Kalkancı’ya 29 Kasım 2009 tarihli, bir gazete sayfasını gönderiyor ve burada da benim adım geçiyor, telefon konuşmasından dolayı, bahsettiğim telefon konuşmasından dolayı, bu şahıs Ali Kalkancı’ya cevap yazıyor, 30.11.2009 tarihinde size bir mektup yazdım. Daha sonra Vakit gazetesinin sayfa küpüründe senin hakkında yazı gördüm. Bu sayfa küpürünü mektubun içinde size gönderiyorum. Sevgili abım sanırım duruşmanız, sanırım düşmanımız aynı düşmandır. Bu şahısların işi komplo teorileridir. Bu şahısların diğer adı gammazcı ve ispiyoncular ve devletin gücünü Adli makam ve mercileri yanıltarak suç uydurarak maalesef kullanıyorlar ama yüce devlet bunu çözünce, çözeceğine inanıyorum. Yine Adalete güven gerisi düzelir diye düşünüyorum. Cesaretinden asla ödün verme, sonuna kadar kendini savun, tabi ki suçsuz olduğuna inanıyorsan, sevgili abı Allah’a emanet ol, mektuplarını beklerim, sonsuza kadar dostuz. Diğer mektubunda da kendisine bağlılığını, kendisinin istediği şeyi yapabileceğini belirten bir mektup buda aynı tarihli yine birisi 01.12.2009 tarihli 30.11.2009 tarihli ve 29 kasım 2009 tarihli Vakit gazetesinin 16, 15, 16, 17, 18. sayfaları Sayın Başkan bu ileride bu şahıs, muhtemelen yeni bir gizli tanık yaratmak isteyen Savcılarımız tarafından malzeme olarak kullanılabilir veya benim hasmım olarak tanımıyorum bu şahsı karşıma çıkabilir düşüncesiyle mahkemenize gönderilmiş ve gizli tanık imdat adı verilmiş ve Ali Kalkancı’nın uyuşturucu dosyası ile davasıyla ilişkilendirilen şahsın söylediklerine karine olarak mahkemenize sunuyorum. Sayın Başkanım tam 24 aydır tutukluyum. Bazı arkadaşlarımız için atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine diyorsunuz ben sadece atılı suç bana olan atılı suç 314 mevcut delil durumlarını diyorsunuz, benim savcı Nihat Taşkın’ın iki defa benimle ilgili sormuş olduğu delili, sorunun delilini bana hala veremediniz. Birisi devletin yeniden yapılandırılması, bu yönde kararınız var. Diğeri de Özden Örnek’in günlükleri olarak adlandırılan delil, Bana bunların delillerini veremediniz. Benden elde edildiğini ispat edemedi Savcılık, yattıkları süre deniyor, kararınızda, 2 yıldır tutukluyum ve 314/2 maddesinden yatıyorum. Haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimali, bilmiyorum benim değişir mi? Değişmez mi? Sizin takdiriniz, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup, tutuklulukta ki makul sürenin aşılmış olması deniyor, daha ne kadar gaye sağlayacak kadar tutuklu kalmam gerekiyor onu bilemiyorum. Tutukluluktan gayeniz zira ilk başta da konuşmama başlarken psikolojik işkence gördüğümü söylemiştim, toplum içinde ki konumlara diyorsunuz Sayın Başkanım ve bize atfedilen, kuvvetli suç şüphesinin ne olduğunu heyetinizin açıklayamamasını, açıklayamayacağını İhsası rey olarak söylerken, toplum içinde ki konumları dikkate alındı ve diğer açıklamalarınıza bakıldığında bunun bir İhsası rey olduğunu düşünüyorum, bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı diyorsunuz, ben tabi bunların dışındayım. Ben Danıştay’da gözaltına alındım, bırakıldım, kaçmadım. Bir yıl sonra Ümraniye konusuyla ilgili gözaltına alındım, bırakıldım yine kaçmadım. Yedi ay sonra tutuklandım. Sayın Başkan, Sayın Üyeler daha öncede bahsetmiştim. Sayın Sami Haşıloğlu beni tutuklarken, tutuklama gerekçesi olarak

75

Page 76: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:76

suçlamalarında benimle ilgili olarak halkı isyana tahrik suçunu da işlediğimi ve terör örgütü üyesi olduğumu söylemişti, bakın ben 314/2’den yargılanıyorum yani Terör örgütü üyesi olmaktan ve 2 yıldır tutukluyum ama Sedat Sami Haşıloğlu’nun benimle ilgili vermiş olduğu o kararda ki suçlama şu an iddianamede yok ama hala basın bunu yazıyor. Hiçbir vicdan bunu kabul etmez. Bugün hala ben basın tarafından halkı isyana teşvik eden ve ilk tutuklanan emekli asker olarak anılıyorum. Zaten psikolojik harekatta o tarihte böyle başlamıştı, tahliye mi talep ediyorum. Saygılarımla.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Sanık Tekin Irşi söz istedi verildi: “ Sayın Başkan uzun bir süredir tutukluyum, 4 seneye

yakın bir süre oldu tahliyemi talep ediyorum.”Güler Kömürcü Öztürk söz istedi, verildi.” Öncelikle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Eylül

ayında avukatım Metin Çetinbaş Bey size bir dilekçeyle sunmuştu. Hatırlayacak olursanız. 2008 yılı Şubat ayı itibariyle gözaltından daha sonrasından bu güne kadar telefonlarımın, ev ve cep telefonumun dinlenip, dinlenmediği ile ilgili soruşturma size nezaket gösterdiniz iki ay önce tekrar bir yazı yazılmasını sağladınız ama halen bir cevap gelmedi. Tekrar ilginizi rica ediyorum bu dilekçeyle ilgili, eğer bugün gelen evraklar içerisinde yoksa tabi. İkinci olarak da bir bilgi paylaşmak istiyorum. Birde talebim olacak, yalnız bu talebim özellikle Sayın Savcılara yönelik olacak ben Mehmet Ali Beyin oturmasını bekleyeyim. Söyle ki efendim 22 Ocak 2008 yılında gözaltına alındım, 26 ocak 2008’de serbest bırakıldım ve gözaltı sırasında çeşitli gazetelerde, çeşitli haberler çıktı aleyhime. Bunlardan bir tanesi de Star Gazetesinde söyle bir haber yayınlandı, ben gözaltındayken, özelikle dikkatinizi rica ediyorum bunun sonucunda ilginizi çekeceğini ve hukuki olarak bence skandal olan bir noktaya bağlayacağım. Star Gazetesinde 25 Ocak’ta yani ben gözaltındayken yayınlanan haberde şöyle diyordu. Gazeteci Güler Kömürcü’nün evinde Genelkurmay’a, Başkanlığa, MİT’e ait çok gizli belgeler çıktı, polis Kömürcü’ye gazeteci Kömürcü’ye bu belgelerin eline nasıl geçtiğini sordu. Kömürcü kaynağını açıklamak istemeyince hakkında devlet malını çalmaktan işlem yapıldı. Şimdi bu haberden sonra takdir edersiniz ki tutanaklar sizde bütün eklerde her şey mevcut benim evimden sadece müzik CD’leri ve benzeri 20’ye yakın CD, fotoğraf makinem ve laptopum alındı. Bunun dışında makbul bir şey alınmadı. Alınanlarla ilgili de inceleme tutanağında yine ben gözaltında iken bir suç unsunu olmadığının 24’ünde zaten polis bilgisine sahiptim. Sonuçta ben bu yani benimle ilgili matbu bir şey alınmadı. Alınan elimden her şey CD’lerim, laptopum iade edildi. Suç unsuru olmadığı için birkaç ay içerisinde 2008 yılının ben bu gazeteye manevi tazminat davası açtım. Geçtiğimiz günlerde mahkeme Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi talebimizi reddetti ve gerekçeli kararında şimdi bunu demek istiyorum Sayın Savcıların özellikle dikkatini çekiyorum. Gerekçeli kararda neden reddettiğinin gerekçeli kararını söyle açıklıyor; Davalıların vekili Star Gazetesi yazı işleri müdürü Murat Keltiklioğlu’nun açıklamasıyla diyor ki gazetenin yazı işleri müdürü; beni bu davadan dolayı, bu yazıdan dolayı suçlayamazsınız çünkü yazdığım her şey yani biraz önce ki yalan haberi ben İstanbul Organize Suçlar Biriminin ilettiği belge ve bilgiye dayanarak yaptım diyor. Yani bu yorumu size bırakıyorum, tam bu noktada şunu söylemek istiyorum, Sayın Savcılara özellikle ve aynı zamanda diyor ki yine bunu size takdim edeceğim 24.12.09’da gelen gerekçeli karar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/1536 hazırlık numarasıyla yürütülen soruşturmadaki diğer belgeleri de İstanbul Organize Suçlar Biriminin ilettiği bilgi ve belgelere dayanarak yaptık biz diyor. Yani görevi kötüye kullanma, gizliliği devam eden bir soruşturma ile ilgili bilgi ve belge verme ile ilgili Sayın Savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Şayet çünkü takdir edersiniz ki İstanbul organize şube müdürlüğü elinde belge var, yalan iftara atıp böyle bir gazeteci, çünkü gazeteci diyor ki ben organizeden aldım bunları diyor. Eğer gazeteci yalan söylüyorsa o zaman İstanbul organize şube müdürlüğünün gazeteci hakkında hukuki araştırmaya yada hukuki gerekliliği neyse onu yapması lazım. Yok gazeteci

76

Page 77: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:77

doğru söylüyorsa bu takdirde de bu çok ciddi bir belgedir, lütfen sayın savcılara bu konuda gereğini yapmalarını ve heyetinize takdim ediyorum. Ayrıca efendim takdir edersiniz ki bu yalnız beni ilgilendiren bir durum değil, hukuki bir gerçekçilik ortada ve sayın savcılar bana sen havale ediyoruz, bir yere kendin git lütfen suç duyurusu yap diyebilirler ama bu noktada hassasiyetlerini rica ediyorum diyemezler çünkü bu soruşturma kendilerini ilgilendiren, direk kendilerinin sorumluluğunda olan bir soruşturma. Ama gazeteci diyor ki, polis bu soruşturmada bana belge verdi diyor. Bende bu belgeyle yaptım. Peki, belge doğru mu? değil. Görevi ihmal, yalan bilgi soruşturmanın gizliliği ihlal diğerleri de sizlerin takdirine kalmış teşekkür ederim.”

Sanık Ümit Sayın söz istedi verildi:" Sayın başkan değerli üyeler, 7 Aralık’ta verdiğim ifadeyle ilgili bazı ek açıklamalarda bulunmak istiyorum. Öncelikle dün sayın avukatım, avukatlığımdan ayrılmayı arz ederken, akli dengemin yerinde olmadığından bahsetti. Şimdi depresyon, depresyon insanın akli dengesini etkileyen bir hastalık değildir, çeşitli çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkan ve insanın beynindeki bazı neotrazmik tellerin serotein neo (1-2 kelime anlaşılamadı) azalmasına neden olan bir rahatsızlıktır ve tedavisinde de bu tip ilaçlar kullanılır. Neotrazmik değerleri artırıcı ilaçlar. Yani depresyonda olmak insanın akli melekelerinin yerinde olmaması anlamına gelmez. Kaldı ki, kaldı ki ben yaklaşık 5 aydır matematik çalışıyorum üniversite sınavlarına Hukuk Fakültesine girmek için tekrar, tekrar Hukuk okumayı düşünüyorum tıpın üstüne. Yanımda da zaten geometri kitapları falan taşıyorum sürekli, problem çözüyorum. Normal koşullarda akli dengesi yerinde olan bin insan Emin Hoca şahit. Matematik çalışıp problem çözemez, akıl yürütmesi son derece, Emin hoca şahit diyorum, Emin Hoca şahit diyorum. Emin Hoca şahit yani 5 aydır problemlerle uğraştım yani kendiside biliyor ki aklı sağlığım tamamen yerinde yani verdiğim ifadenin ve verdiğim beyanların hiç birisi akli dengesi yerinde olmayan bir insanın beyanları değildir sadece depresyonda olmam depresif tedavi görmem, hiçbir şekilde insanın akli dengesini etkilemez. Ancak ağır şizofren yâda piskozmanik depresif olmak kişinin akli dengesini ve yapımlarını, edimlerini etkiler. İkincisi bugün burda benden çok bahsedildi ve en çok üstünde durulan konu ifadenin baskı altında verildiği konusu, bunu Sayın Mehmet Ali Pekgüzel bana sormuştu bende cevaplamıştım ifade sırasında, her hangi bir baskı altında verilmediği ile ilgili zaten bunun kanıtı da şudur. Ben kendim dilekçeyle başvurdum, kendi irademle dilekçe yazdım ve o dilekçenin sonucunda da gittim ifademi verdim. Dolayısıyla psikolojik baskı altında kalmak ya da psikolojik baskı altında tehditle ifade vermek söz konusu değil kesinlikle. Bu gün Sayın Kerinçsiz gizli tanıklığın kabul edilmemesi ile ilgili bazı taleplerde bulundu. Bazı şeylerin basına çıkmasında benim suçum yok, ek maddelerde, ek klasörlerde bazı ifadeler yayınlandığı için basın almış bunları ve basın yayınlamış, bunda benim hiçbir suçum yok dolayısıyla 221’den yaralanmak isteyenleri mağdur edeceği için, Sayın Kerinçsiz’in talebinin reddedilmesini talep ediyorum. Üçüncüsü ise bana sorulan sorular arasında en çok sorulan sorulardan bir tanesi komutanların neden bana güvenip de söyledikleriydi, bazı bilgileri bana verdikleriydi. Bununla ilgili daha detaylı açıklama yapmak istiyorum çünkü bir iki kişi aynı şeyi gündeme getirdi. 2005-2006 yılları arasında gerek internette olsun, gerek çeşitli dergilerde olsun. Pek çok makalem yayınlanıyordu. Özellikle 11 Eylül’le ilgili bazı gerçekleri dile getirmiştim televizyonlarda. Komutanların hepsi beni televizyonlardan tanıyordu. Benim hipotezim 11 Eylül’ün Amerika içinden yapıldığı ve Büyük Orta Doğu projesini başlatmak için yapıldığınıydı. Bunu da zaten programlarda, televizyon programlarında ispatladım. Yazdığım kitaplarda da ispatladım. Dolayısıyla onların bana karşı bir sempatisi vardı birincisi, ikincisi fikirlerimi, özgeçmişimi, makalelerimi biliyorlardı. Beni çoğu tanıyordu ve onlara güven telkin edecek bir yapım var, insan psikolojisiyle ilgili uzun süredir kitaplar okuyorum, insan psikolojisini ve insanlara nasıl güven telkin edileceği konusunda bilgileri sahibim ve kitaplarım, fikirlerim, Türkiye’yle ilgili fikirlerim hepsinin çok ilgisini çekmişti ve konu sürekli devlet işte derin devlet, Türkiye’nin gidişatı, Büyüt Ortadoğu Projesi konularına geliyordu. Dolayısıyla benimle ortak benzer fikirlere sahip oldukları içinde benim fikirlerimi kabullendiler ve güven duydular.

77

Page 78: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:78

Zaten bu bir süreçti, çok hızlı gelişen bir şey değildi. 3 – 4 görüşmeden sonra bazı şeyleri söylediler bana, zaten çeşitli bölgelerde konuşmalar da yapmaya gittim askeri bölgelerde. Orada tanıdığım komutanlarda ilgilendi görüşlerimle, yazdıklarımla, kitaplarımla, fikirlerimle, çoğu komutana zaten kitabımı yolladım ve komutanlar kitaplarımı biliyorlardı, okuyorlardı. Dolayısıyla bana sorulan sorulardan komutanlar nasıl güvendiği sorusunun daha detaylı yanıtını vermek istedim. Onun haricinde kesinlikle bir psikolojik baskı yoktur. Avukatımda ün gündeme getirdi. Bugünde gündeme getirildi. Kendi irademle verdim ve akli dengem yerinde ve psikolojik yapım biraz belki biraz Haleti ruhiyem bozuk olabilir ama ilaç tedavisi görüyorum onla idare ediyorum işte. Saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı :”Başka söyleyeceğim bir şey var mı?”Sanık Ümit Sayın : ” Yok hayır.”Mahkeme Başkanı : ”bitti mi? peki.”Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi.” Şimdi Sayın Başkan şu birinci iddianamenin

eklerinde bir şema var. Ben bu şemada Sayın Başkanım teori ve senaryo departmanında sorumlu gözüküyorum. Ben bu şemayı çok ciddiye almadığım için incelememiştim ama inceleyince şirketinde broşürü bizim araştırma merkezinin bir broşürü var bunu size ibraz edeceğim birazdan. Orada söyle bir ibare var, bizim verdiğimiz hizmetlerden birisi bu Sayın Başkanım simülasyon ve senaryo hizmetleri finanstan politikaya strateji ve taktiklerinizin bilgisayar ortamında simule edilerek uygulamaya geçmeden planlarınızda ki güçlü ve zayıf yanlarını tespit etme şansı. Bu bizim faaliyet alanımız yani benim suçlu olarak nitelendirildiğim senaryo departmanı şirketimiz bizim tink tenk senaryo yazıyor, teori üretiyor. Türkiye’nin iç ve dış politikasıyla ilgili, hemen hemen akla gelen Türkiye’nin makro sorunlarıyla ilgili teori ve senaryoları üretiyoruz biz, tink tenklerin görevi bu. Benim meslekim burada bir suç unsuru olarak ortaya konulmuş Sayın Başkanım. Bir başka yerine geçiyorum Sayın Başkanım iletişim ve propaganda departmanı diyor. SESAR zaten Türkiye’de ki siyasal propaganda ve siyasal iletişim konusunda ki önde gelen şirketlerden birisi. Biz bu konuda danışmanlık hizmeti veriyoruz Sayın Başkanım, yani benim ticari faaliyet saham bu şemaya şey olarak yansıtılmış, suç olarak yansıtılmış. Şirketin broşürü de burada. Sayın Başkanım bir başka husus yine aynı şemada ben lobi sivil yapılanmanın yöneticisi durumundayım orada faal pardon orada faaliyet gösteriyorum sivil yapılanma yöneticisiyim lobi. Tink tenklerin bir özelliği de lobi yapmalarıdır. Fakat bu iddia makamının anladığı anlamda bir lobi değil, onların nasıl anladığı belli, AKP aleyhinde ki tüm faaliyetleri ve AKP’ye yönelik tüm tenkitleri lobi kapsamında değerlendirmişler, koymuşlar. İlginç olan şu; lobide benim üstümde gözüken benim bağlı olduğum lider kadronun hiç birisiyle benim bir irtibatım olmadı, hiç birisini gidip tanışmadım, hepsini medyadan tanıyorum, hepsini de burada tanıdım Sayın Başkanım bu önemli bunu ibraz edeceğim size broşürü. Sayın Başkanım mesleğimi bir suç unsuru olarak buraya koyarsa iddia makamı, bunu hukukla izah edemeyiz, bu gayri kanuni bir olay ve şu broşürü ben iddia makamının en azından farklı şekillerde gördüğünü düşünüyorum SESAR’ın broşürü bizim yaptığımız işler var Sayın Başkanım burada hangi hizmetleri verdiğimiz var, ve ben size daha önce demiştim benim yap benim mesleğimin bir suç unsuru olarak getirip sizin önünüze koydular diye. Sayın Başkanım bir başka önemli husus şimdi İzmir’de 3 tane casus yakalandı ben 326/1 ve 327/1 maddeleri çerçevesinde yargılanıyorum huzurunuzda. Her iki maddeyi siz biliyorsunuz yakinen 326/1’de ben okumak zorundayım bunu; devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden, tahrip eden bunlar üzerinde sahtecilik yapan veya geçicide olsa bunları tahsis olundukları yerden başka yer başka bir yerde kullanan hileyle alan veya çalan kimseye diye davam ediyor Sayın Başkanım iddia makamı iddianamede birçok hususta isnatta bulunuyor fakat benim hangi belgeyi, hangi vesikayı, nerden alıp, nerde çaldığımı, nerede kullandığımı, hiçbir şekilde izah etmiyor. 326/1 sayın Başkanım İzmir’de ki yakalanan casusları gördünüz medyadan. MİT 6 ay takip ediyor bunları, Terörle Mücadele ile birlikte 6 ay sonra

78

Page 79: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:79

bunların faaliyetleri belgeleniyor, çektikleri fotoğraflar, kullandıkları aletler falan yargıya teslim ediliyor şimdi 327/1 kapsamında da yargılanıyorum yine orada da devlete ait gizli belgeleri temin etme var Sayın Başkanım ben o gizli belgelerin nasıl temin edildiğini anlattım burada. 327 temin etme diyor ben devlete ait hiçbir belgeyi temin etme gayesiyle bir çalışma içerisinde olmadım. Daha önce anlattım, devletin bir çok belgesi benim elimden geçti, temin etmeme gerek yok 87 yılından beri ben devletin hemen hemen en mahrem bilgilerini zaten vakıfım ve Ankara’da MİT benim dibimde Türkiye’de belki kişi başına yada Dünya’da kişi başına istihbaratçı sayısı en fazla düşen insanlardan birisi benim 8 – 9 tane istihbaratçıyla geziyorum. Bunların içerisinde yerlileri var, yabancıları var sürekli takip altındayım çünkü bir tink tenk’in başkanıyım ve çok önemli bir tink tenk bu hem Türkiye’de, hem Dünya’da. Karar verici mekanizmaların yakinen takip ettiği en üst düzey siyasilerin ya da devlet adamlarının yakinen takip ettiği bir tink tenk bu şimdi ben burada 326 ve 327. madde kapsamında bir faaliyette bulunmuş olsaydım daha önce anlattım bunu size MİT ve Polis o anda gelip gereğini yapardı çünkü AKP zaten çok üzün süredir takip ettiriyor. Sayın Başkanım şu 326 ve 327. madde kapsamında her hangi bir suç işlemem benim mümkün değil, Ankara’da Mit’in, onlarca büyükelçiliğin bulunduğu bir yerde ve ben Çankaya’da oturuyorum evimde iş yerimde Çankaya’da. Neredeyse her 1 kişiye 3 tane istihbaratçının düştüğü bir bölgede oturuyorum ve bu maddelerle isnat ediliyorum. Mesleğim bu Sayın Başkanım benim tink tenk’im ben politika üretiyorum orada teori ve senaryo üretiyorum. Strateji üretiyorum ve bunu en azından AKP’yle de yaptık bir müddet devletin hangi belgesine ya da hangi bilgisine ben ihtiyaç duyayım? Oturup birçok yabancı büyükelçiyle, devlet adamıyla konuşuyoruz, bu türden bir faaliyetim olsaydı dediğim gibi Mit’in kontrespiyonajı dibimizde, sürekli izliyor, gereğini yapardı Sayın Başkanım, Sayın Başkanım birde 313. madde kapsamında ben burada suçlanıyorum, 313 Halkı Silahlı İsyana tahrik etmişim, hükümete karşı. Bu Kürt açılımı çerçevesinde gördük Sayın Başkanım, halkı hükümete karşı silahlı isyanın nasıl tahrik edildiğini hepimiz bizzat yaşadık. Benim hangi eylemim, hangi söylemim, hangi yazım halkı silahlı isyana tahrik etmiş? Sayın Başkanım 313.madde kapsamında halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik, gördük, yaşıyoruz Hakkari’de, Habur’da, Silopi’de, Diyarbakır’da, Ağrı’da, Van’da, Mersin’de, İstanbul’da hepsini gördük bu olayların, halada yaşıyoruz. Halkı hükümete karşı silahlı isyana, devlete karşı silahlı isyana nasıl tahrik edildiğini bizzat gördük iddia makamı bu suçu benim nerede, ne şekilde işlediğimi bir şekilde ortaya koymak zorunda. Yine 326, 327. madde kapsamında benim hangi vesikaya, hangi belgeyi nerede, ne şekilde temin ettiğimi ve kimlerle paylaştığımı nerde yayınladığımı da ortaya koymak zorunda, bunları iddianamede es geçiyor sadece isnat edip geçiyor Sayın Başkanım, Sayın Başkanım 313. madde kapsamında son Türkiye’de neredeyse 3 – 4 aydır yaşananlar ki bu davada bu kapsamdadır. Halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik etmek diye bir suçun, bu salonda işleyecek, ben kendi adıma konuşayım ama salondakileri de kısmen tanıdım burada. Bir tane insan gösteremezsiniz. Burada ben kendi şahsım adına televizyonlara çıkıp, gazetelere çıkıp, AKP’ye gidip dedim ki; bu gidiş, gidiş değil. Demokratik sistemi zorluyorsunuz, devlet bu şekilde yönetilmez. Bir takım çözüm önerileri de bu şekilde gündeme sokulmaz diye anlattım Sayın Başkanım. Bir başka garabet 314, terör Örgütü üyeliği ile suçlanıyorum Sayın Başkanım siz kararlarda söylüyorsunuz tahliye kararlarında, toplumda ki konumu. Sayın Başkanım ben sadece Türkiye’de tanınan birisi değilim, devleti yönetenlerin, kendi ülkelerinde devlet yönetiminde olanların tanıdığı bir isimim ben. Yani sadece Türkiye’de konumu olan birisi değil, Dünyada da konumu olan birisiyim. Şimdi ben bu bütün elde ettiğim 40 yıllık birikimimi bir kenara atacağım, gideceğim örgütün üyesi olacağım ve orada faaliyet göstereceğim. Dünya’nın en itibarlı adamlarıyla bir yerde, en itibarlı bilim adamlarıyla bir arada olacağım, sonrada gidip bir örgüte üye olacağım, Sayın Başkanım ben siyasetten para kazanıyorum, siyasetin tadil edilmesi benim para kazanmamam demektin birincisi, ikincisi ben bilimle uğraşıyorum, Anti Demokratik bir ortamda bilimle uğraşamazsınız Sayın Başkanım biz bilimsel bir araştırma merkeziyiz. Sayın Başkanım şu 326 ve 327. madde

79

Page 80: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:80

kapsamında İzmir’de ki olay benim bu 326 ve 327. madde kapsamında bir suç işlemediğimi çok açık ve çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. 313 madde kapsamında isnat edilen suçu da o maddeden ben en azından burada muhakeme edemezsiniz Güneydoğu’da ve Doğuda yaşanan olaylar, devlete ve hükümete karşı isyan, nasıl olurmuş gösterdi bize iddia makamı bunu bir isnat olarak önüme getiremez ben AKP’yi tenkit ettim, eleştirdim, en sert şekilde eleştirdim, çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde ki en netameli dönemlerden birisinden geçiyor. Bu dönemde tabiî ki eleştirilerin dozu artacak ve hatta çok ağır olacak çünkü devletin ve milletin, benim hayatım söz konusu Sayın Başkanım, hayatımın söz konusu olduğu yerde ben her şeyi bir başkasına teslim edemem. Yeri gelir vekâletimi iptal ederim ve vekâletimi iptal ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Ben siyasal vekâleti ebediyen vermedim hiçbir kimseye. Millette vermedi ebediyen, bunu ortaya koymanın neresi suç Sayın Başkanım? Bunu ortaya koymanın neresi? Hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik etmek oluyor, yani bizler oyuncak bebek miyiz, bir düğmemiz var, basılsın duralım, bir düğmeniz var basılsın harekete geçelim, böyle bir toplum yaratırsanız Sayın Başkanım neticede bir süre sonra hepimiz yok oluruz. Sovyetler gibi dağılırız ve nitekim de bu dağılma sürecine girdiğimiz söyleniyor. Ben size daha önce burada okumuştum Sayın Başkanım kısa keseceğim, bitireceğim, demiştik ki bu Türkiye’de ki yaşanan olay dış güçleri ile paralel hareket eden güçlerin ve içeride devleti savunan güçlerin arasındaki çatışmadan kaynaklanıyor ve bu çatışma derinleşerek sürecek diye 2003 yılında yazdım. Daha da derinleşecek Sayın Başkanım bu. Önümüzde ki süreç inşallah olmazda daha da ağır geçecek ve burada biz hukukun nasıl katledildiğini çok yakinen göreceğiz, örnekleri ile göreceğiz, gördük şu ana kadar nasıl katledildiğini ben izledim burada Sayın Başkanım konuşmadım, çünkü görünen köy kılavuz istemiyor. Her şeyin o kadar siyasallaştık, Ankara’dan geliyorum ben, buraya Ankara’dan geldim, Ankara’dan getirildim Sayın Başkanım. Elimle tutarak geldim dedim size daha önce ve ifademde de dedim ki bir çok iktidar benim kucağımda öldü. Sayın Başkanım olan bitenin farkındayım, daha önce de söyledim, konuşmanın çok fazla bir anlamı yok çünkü ortada gücün hukuku var. Hukukun gücü yok artık, hukukun gücünün olmadığı bir yerde ne söyleseniz boşuna, ha ben bütün bu boşluğa rağmen diyeceğim ki Sayın Başkanım ben tahliyemi talep ediyorum. Şunu takdim ediyorum Sayın Başkanım.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi verildi: “Sayın Başkanım hakkımda usulsüz bir şekilde elde edilen ve bu elde edilen kişisel bilgilerimden oluşturulan bir CD’den dolayı 31 aydır tutukluyum. Bu hakkımda menfaat sağlamak amaçlı oluşturulan CD’nin savunmasını ifadelerimle ve beyanlarımla huzurunuzda açıkladım ve delillerini ortaya koymuş bulunmaktayım. CD’nin oluşturulan tarihi benim Türkiye’de olmadığım emniyet kayıtlarında da mevcuttur. Bu CD’yi hazırlayan kişinin yani Aydın Yüksek’in suç durumunu, mali durumunu, kişilik durumunu net bir şekilde belgeleriyle huzurunuzda açıkladım. Bu durum karşısında benim huzurunuzda ispatlatmaya çalışacağım bir konu kalmamıştır. Eğer bilmediğim başka bir konu yoksa tabiî ki. Sayın Başkanım burada ağır ithamlarla yargılanmaktayım. Birçok yalan beyanlarla iftiralar atıldı. Bu durum karşısında bile söylediğim ve verdiğim beyanlarda hiçbir değişiklik olmamıştır çünkü ben kendimi biliyorum ve beni benden almaya, değiştirmeye kimsenin gücüde yetmez. Sayın Başkanım adil bir yargı adına 31 aylık ağır olan bu mağduriyetimin sona ermesi için tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi: ”Sayın Başkanım, Değerli Heyet adını ömrümde hiç duymadığım bir örgütü kurmak ve yönetmek iddia ve iftirasıyla 23 ayı doldurduk, 24 aydır tutukluyum. Soruşturma, kovuşturma Safhalarını bütün sanıkların, avukatların ve huzurunuzda iddia makamı ve yüce heyetin huzurunda işleyişini gördük. 1. Ergenekon diye adlandırılan bu soruşturmanın, şey kovuşturmanın bittiği bu güne kadar daha önce ki arzlarımda da sizlere bildirdiğim gibi terör örgütü yöneticisi olarak, hiçbir soru dahi sorulmadı, kovuşturma, huzurda ki ifadelerimizde, savunmalarımızın arzında sorulmadı, oralarda hiçbir belge, belge ve delil yok. Telefon konuşmalarının dışında hiçbir şey isnat edilemiyor. Geçen bir beyanımda arz

80

Page 81: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:81

ettiğim gibi ne bekliyorsunuz. Bir yerlerden bir şeyler bekliyoruz, evet Fikri Karadağ bir şeyler yamamak için uğraşıyorlar, bir şey bulamıyorlar. Bunun en son örneğini Sevgili Başkanım, Değerli Heyet gizli tanık–9 diye kendisine müracaat edilen, söyletilen, bazı şeyler söyletilen bir arkadaşımızın veyahut da sanığın sayesinde öğrendik. Bununda ispatını yani size arz ettiğimin doğruluğu, o şahıs diyor ki; falanca yerde şu tarihte yapılan Ataşehir’de ki toplantıda Fikri Karadağ’ı da görmüştüm. Allah’tan o tarihte benim Balıkesir, Ayvalık’ta olduğum TİB kayıtlarıyla zatıâlinizin sormuş, kovuşturma dosyasında Allah’a şükürler olsun ki ortaya çıktı. Ben geçen gün arz etmiştim zatıâliniz var mıydı hatırlayamıyorum. Orda o toplantı yapıldı bende Fikri Karadağ’ı orada gördüm diyorsa o mutlaka yanlıştır, doğru değildir, yalandır. Beni benden daha mı iyi bilecek? Ben orayı ne bilirim, ne orada ki bir toplantıya katılmışımdır, beni orada gördüyse mutlaka bu olay doğru değildir, yalandır, yalan olduğu da zaten meydana çıkmıştır. Size arz ediyorum Sevgili Başkanım Kuvai Milliye 1919 20 Ocak 2008 tarihli İstanbul Emniyetinin verdiği iki polisin imzasını taşıyan, daha öncesinde defalarca arz ettiğim raporlar son anda Adalet Bakanlığı’nın veya üstten kim verdiyse emriyle monte edilmiş bir olay. Sayın Kemal Kerinçsiz’in avukatı var o talepte bulunmuştu daha önce Tolga Akalın. Adalet Bakanlığı’nın 3 tane yazısının orada ilgisi var kendisi yok diye 9 ayı geçti, 11 ayı geçti hala bir cevap gelmedi. Buda gösteriyor ki Yüce Mahkememizden hala o 1919 özellikle Mehmet Fikri Karadağ’ı da buraya monte edin diye verilen emirler veyahut da yazılar gizlenmektedir hala. Sevgili Başkanım bundan önceki duruşmalarda zatıaliniz işte 10 kişi kadar diğer arkadaşlarımızın da tahliyesini kanaat getirdiğiniz grubun içerisinde Mehmet Fikri Karadağ hariç Kuvai Milliye ile ilişkilendirilen diğer arkadaşların tamamı tahliye talebine maruz kalmışlardır. Zatıâlinizin kanaati şu olduğu kanaatindeyim bende demek ki siz artık Kuvai Milliye 19’la ilgili kesin bir kanaate vardınız ki, artık bunların tahliyesini rahatlıkla karar verebildiniz. Ben diğer Sevgili Üyelerime, Muhterem Üyelerime soruyorum, sizin endişeniz ne? Sizin daha aklınızda ne endişe var ki? Varsa niye sormadınız? Hala varsa gene sorunuz. Elektron, mikroskop, mikroskopla arasanız Mehmet Fikri Karadağ diye bir şey bulamazsınız. 10 bin tane gizli tanık bulsanız gene yüzünüze, gözünüze bulaştırırsınız. Yapmayın, etmeyin. Elinizde ki her zaman söylüyorum. Eğer varsa kılı kırk yaracak olan Adaletin kılıcını lütfen kullanınız. Şu memleketin geldiği hali bizden daha iyi takdir ettiğinize hiç şüphem yok, size söylemiştim koskoca imparatorluğu kadılar yıktı. Mekke Kadılığının bile rüşvetle satıldığı dönemleri geçirdi bu millet. Bu müslüman Türk Milleti. Çok rica ediyorum, lütfen diyorum, istirham ediyorum, Şu işi artık bitirin, var mı yok mu? 15 aydır yargılanıyoruz örgütle ilgili tek bir soru yok, hiç kimseye yok. Ne yöneticiye var, ne üyeye var, ne tetikçiye var. Tetikçi diye adlandırılan tamamını gönderiyorsunuz, yönetici diyorsunuz yöneticiyle ilgili bir şey yok. Sevgili Başkanım geçen gün evimden el konulan şeylere baktım. Geri verilenler ve diğerlerine tamamını geri vermişler. 8 tane CD incelenmek üzere el koymuşlar o 8 tanesini de incelemişler, işte birkaç önce gelmişti, Yüce Mahkemenizin klasörlerinde var, baktım 6 tanesi Atatürk’le ilgili, işte Sarı Zeybek, Mataformoz, Atatürk’ün işte Dolmabahçe’den Etnografya, oradan da Anıtkabir’e nakli ile ilgili, 2 tane de Mehmetçik Vakfının yararına yapılan Kolordu eşlerimizin asker hanımlarının yaptıkları çaylar, onun dışında da bir şey yok, bunu da suç unsunu diye belge olarak göndermişler, aleyhte delil diye. yani siz eğer bunla da bakıyorsanız ve gülmüyorsanız daha hala ben size ne diyeyim Sevgili Başkanım, açtınız MİT’ten gelen çizelgeyi, geçende de arz ettim, baktınız 69 kişi içerisinde Fikret Karadağ yok. Mehmet Fikri Karadağ yok, ondan sonra gizli tanıklar hepsi rezil oluyor, bana göre bilinmeyen hiçbir gizli tanık yok, bizim kendimizle ilgililerin hepsi zaten meydanda, daha ne bekliyoruz? Neyi bekliyoruz? Türkiye’de ne kadar mezhebi belirsiz, gizli tanıkları bulup, onları mı getirecekler önünüze? Bunlar bir şey atıp, bir iki cümleyle, bir iki insanı suçladıkça siz kaç ay daha insanların tutukluluğunu uzatacaksınız? Allah rızası için, Resulüllah’a Ebi Hüreyre bir gün soruyor; Ya Resullülah şeytan en çok kimin yanındadır, en çok kime vesvese verir? Diyor ki şeytanın en çok vesvese verdiği ve yanından hiç ayrılmadığı kadılardır. Saygılarımla.”

81

Page 82: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:82

Hayrettin Ertekin söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Sayın Mahkeme, Değerli Yargıçlar saygılar sunuyorum. Hayrettin Ertekin’im ben. Sabır ve metanet gösterip bunca saat bunca zaman bizleri dinlediniz, bütün yazılara okuyup değerlendirmelerde bulundunuz. Bulunduğunuz kürsüyü layıkıyla Yüce Mahkemenizin temsil ettiğini ve Türk adaletini hakkaniyetle uyguladığınıza sonsuz güvenim her zaman tamdır. Tabi bizler sanık olarak bizlerde insanız, sizlerde insansınız, sizlerin o kürsüde o makamda bulunduğunuzdan dolayı bizlere karşı her zaman hoşgörülü olduğunuzun farkındayız. Ben şahsen farkındayım ve büyük anlayış ve özveriyle de bu duruşmaları devam ettirdiğiniz bundan dolayı da yüce Türk Milletinin bu içine düştüğü durumdan yine bu çıkmazlardan çıkaracak güçte bağımsız Türk Mahkemeleri değerli yargıçlarsınız. Bu Türk Milletinin en çok güvenip, en çok sığınacağı insanlar Yüce Rabbin sıfatını taşıyan siz hâkimler, Yargıçlarsınız. Belki sizlere karşı önyargılı olanlar olabilirler, oda bilmemezlikten, düşüncesizlikten kaynaklanabilir. Öbür 3. iddianamede yargılanan insanlardan ilk başlarda bazı tereddütler olup sizlere karşı haksız yere laflar, sözler söylemiş olunabilir, bunlara alınıp, kırılmamanızı, bunlara karşı.”

Mahkeme Başkanı :”Kendi adınıza konuşun, lütfen siz kendi adınıza konuşun, onları hallederiz, mahkeme halleder onları, siz kendi adınıza konuşun Hayrettin Bey lütfen.”

Hayrettin Ertekin: “Orada benimle ilgili bir şey söyleyip oraya getirecektim. Orada ki bazı sanığın ifadesinde Tuncay Özkan’ın ifadesinde dinlemişsinizdir, ona getirecektim ama.”

Mahkeme Başkanı :”Daha önce dinledik herhalde dinledi mi hâkim beyler.”Sanık Hayrettin Ertekin: “Ben o konuyu açacaktım demek ki açmak istemiyorum. Onun

söylediklerinin ciddiye alınıp, alınmamasını onu söyleyecektim. Benimle ilgili söylediği için söylüyorum, Sayın Yargıç Özese sorular sormuş, o sorulara verdiği cevapları ben burada diğer sanıklarla diğer sanıklarda tekrar benim anlatımımla da dinlemenizi isterdim ama madem siz ikna olduysanız anlatmayayım.” Mesele yok, o konuyu kapatayım o zaman. Sayın Başkanım söylenecek sözlerin tamamını söyledim ben.”

Mahkeme Başkanı :”Anlatmak istediğiniz bir şeyde varsa anlatabilirsiniz yani şeyde kalmasın, anlatabilirsin.”

Sanık Hayrettin Ertekin: “Sayın Başkanım benimle ilgili söylediği sözlerde çok şey yok ama doğru söylemediği söyleyeyim, televizyonun satılma hikayesini iddianamede yazıyor, telefon konuşmalarında var. Nasıl aldığını, nasıl bizden, benim diğer ortağıma hile yapıp başka bir doktoru gönderip, satın alınmasını anlatmış, ama burada gelip mahkeme huzurunda başka şey söyledi. Efendim başka bir emekli albay dilekçe verdim. Benim telefon konuşmalarımı dinlediler, 2003 – 2004 yılında ben biliyorum, dinlendiğimi de biliyorum. Hiç o numarayı da değiştirmedim 542’li numarayı değiştirmedim. Sayın Savcılar soru sordular. Ama mertlikle çıkıp söyleyemedi, dinledik diyemedi burada, dinlediler. Onların dinlediği tapeleri, kayıtları ben dinledim çünkü, ben başka bir kurumun, yani başka bir kurumun elinde ki kaseti ben dinledim. Ama burada çıkıp söyleyemedi onu, ama başkalarının kayıtları dinlemişler, ona buna servis yapıyorlar. O insanın söyledikleri de burada sessiz kalması, siz müdahale etmişsiniz burada yargılanmıyor demişsiniz. Tabi doğru yapmışsınız, bir Mahkeme Başkanı’na, bir mahkemeye yakışan gereği yapmışsınız. Ona açıklık getirmek için o konuyu söyledim, onun haricinde benim şahsımla ilgili bu dosyada söyleyebileceğim, söz kalmadı, her şeyi ben söyledim. Mahkemenizde bütün mevcut delilleri, her şeyi, sizin takdirinizde, gerekli konuşmalarımı çok uzatmamak için yazılı olarak mahkemenize dün sundum, onun için burada uzatmadan avukatlara söz vermek isti, e avukatlar daha çok konuşsun, daha çok söz alsınlar diye ben Yüce Mahkemenizden tam 2 yıl oldu tutukluyum, benim durumumu tekrar değerlendirilerek, hakkımda bir suç isnadı var ama bir delil bir somut hiçbir şey yok, bir suç yok, bundan dolayı Ceza Adaletinin gerekliliğini yapmanızı ve bununla ilgili vicdan muhasebenizi, kamu vicdanını rencide etmeyecek şekilde tutukluluk halime son vermenizi talep ediyorum. Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum.”

82

Page 83: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:83

Osman Yıldırım söz istedi, verildi.” Sayın Başkan, Muzaffer Tekin, Nusret Aras’la ilgili 2. defadır 17 Mayıs 2006 tarihinde sabah saat 9’da Nusret Uras’la konuştuğumu ifade ediyor, oradan bir şey tutturmaya çalışıyor ancak kendisine sormuştum, böyle bir kayıt var mı? Böyle bir iletişim tespit tutanağı, böyle bir doküman varsa verim, bir bakayım, öyle bir şey yok, kendiside yok başka telefonda belki aramış olabilirsin, belki, bekliyle olmaz. 17 Mayıs 2006 tarihinde sabah saat 09.00’da Nusret Aras’la konuştuğuma dair belge çıkaracaksınız, işte bu diyeceksiniz, ondan sonra insanları bu şekilde beni Danıştay suikastıyla ilişkilendirmek yani doğru değildir. İkincisi; son iki haftadır cezaevinde bir hareketlilik var, buna pek anlam veremedim, bunu cezaevi müdürlerine de sordum. Olağanüstü güvenlik önlemleri alıyorlar, bir hareketlilik var, kendilerine de sorduğumda bunun cevabını almadılar. Bunu da bilgilerinize arz ediyorum. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Fikret Emek söz istedi verildi:“ Sayın Başkanım ve Sayın Mahkeme Heyeti. Ankara Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığında görevli bazı rütbeli personelinin suikast iddiasıyla bölge başkanlık binasında yapılan aramayla ilgili olarak olay yargıya intikal ettiği için bir şey söylemek istemiyorum. Ancak 1996 – 2001 yılları arası Seferberlik Tetkik Kurullarında 1993 – 96 ve 2001 – 2004 yılları arasında da özel kuvvetler komutanlığında görev yapmış emekli bir asker olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bir birliğinin aranması beni son derece üzmüştür. Ayrıca bu konu 27 Aralık 2007 Pazar günü Taraf gazetesinde Gladyo’ya 8 gözaltı başlığı altında gece yapılan baskınla, Avrupa’da tasfiye edilen Gladyo Örgütü paralelinde ki Özel Harp dairesine bağlı Seferberlik Bölge Başkanlığında yapılan arama sonrası 8 askeri personel gözaltına alındığı belirtilerek, gazetenin iç sayfalarında da Seferberlik Tetkik Kurullarına Türk Gladyo’su olarak tanıtmaktadır. Bu asılsız yaktır, yaklaştırmayı veya yakıştırmayı asla kabul etmiyor ve nefretle kınıyorum, yine bugün ki Radikal gazetesinde de bazı örgüt ve gruplara yönelik fişleme faaliyetleri ile ilgili bazı rütbeli şahıslar hakkında fişleme yaptığımı ve bunların rutin görevlerimden biri olduğunu beyan ettiğini yazmaktadır. Oysa geçen ifademde belirdiğim gibi bu bilgileri ben hazırlamadım, bunlar isimsiz olarak haber, duyum mahiyetinde gönderilen, aslı olup olmadığı teyit edilemeyen ham haberlerin kimden tarafından hazırlandığı ve bana gönderildiğini bilmiyorum. Ayrıca Özel Kuvvetlerde bazı şüpheli şahıslar hakkında yazılı olan bilgileri ve renkler yazılı listeleri de ben hazırlamadım. Kimsenin şahsi fikir, inanç ve özel hayatları beni ilgilendirmeyeceği gibi kimseyi de ilgilendirmez. Herkesin fikir, inanç ve yaşantılarına saygı gösterilmelidir. Yoğun görevlerime ilave olarak 3 – 4 kadar kısa bir süre birlik içerisinde bulunan disiplinsiz, uyumsuz, Özel Kuvvetlere bir askere yakışmayacak davranışlar sergileyen, bazı şahıslarla ilgili yapılan bazı çalışmalara nezaret ettim. Herkesin kendi komutanları vardır, personellerinden de kendileri sorumludur. Benim nezaret ettiğim çalışmalar ise haklarında duyum olan, varsa tespit edilen hususları araştırmak gayesiyle bana üst komutanlık tarafından bildirilen şahıslarla alakalıdır. Yapılan çalışmalar da duyumların çoğu asılsız çıkmıştır. Bunlarda üst komutanlığa yazılı olarak değil, şifahi olarak bildirdim, buda 3 – 5 personeli geçmez. Özel Kuvvetlerde görev yapan personeller birçok eğitim ve deneylerden geçmiş, devletimize, milletimize, vatanımıza canını adamış olduğunu birçok kez ispatlamıştır. Bir takım özel vasıflara sahip olmayan şahıs Özel Kuvvetlerde görev yapamaz, şartlarına dayanamaz ve barınamaz. Bu listeler benim ve birliğimiz tarafından hazırlandığı düşüncesi oluşturmak ve güzide birliğimizi yıpratmak gayesiyle hazırlanmıştır. İmajları kopyalanarak tarafıma verilmeyen dijital veriler, verilerde de çıktığı belirtilen bu bilgileri kabul etmiyorum. Bunların hepsinin Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bilgilerden olduğuna dair dava dosyalarında da bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca yine gazete de belirtilen istihbarat timi, haftalık istihbarat raporu, bazı şahıslar hakkında belgeler ek klasörlerde 07 Nisan, 07 – 20 Nisan 2001 ile 14 – 18 Mayıs 2001 tarihlerinde hazırlandığı belirtilmektedir. Yine bu bilgiler bana ait değildir. Bende bulunması da mümkün değildir. Oysa benim 19 Temmuz 1999 ile 31 Temmuz 2001 tarihleri arasında Kars’ta görev yaptığım, dava dosyalarında da bulunmaktadır. Yapacağım ek savunmamda bunlardan detaylı olarak

83

Page 84: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:84

bahsedeceğim. Bu asılsız haberlerle Seferberlik Tetkik Kurulları, Özel Kuvvetler dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılmak istenmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin en güzide birimlerinden biri olan Seferberlik Tetkik Kurulları ve özel Kuvvetlerde çalıştığım dönemlerde kanun ve Nizam Talimatların dışında görev yapıldığını duymadığım gibi şahit de olmadım. Seferberlik Tetkik Kurulları, Özel Kuvvetler hiçbir yabancı ülkenin uzantısı veya güdümünde değildir. Bunu iddia edenlerde alçaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri gibi milletimizin emrinde devletimizin bölünmez bütünlüğünü savunan, vatanına, devletine, milletine bağlı serdengeçti ruhlu insanlara Gladyo diyerek bir suç örgütü olarak göstermek dolayısıyla Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi yıpratmak, düşmanlarımızı sevindirecek, kurumlar arasında da birbirine olan güvenin zedelenmesine, halkımızın aklının karışmasına sebep olabilecek bir davranıştır. Her kurumun içinde yanlış yapabilen kişiler çıkabilir. Buda bütün kurumu asla bağlamaz. Devletimizin bekası için çalışan, barış, İç güvenlik, Savaş ve bir düşman işgalinde buna kimsenin cesaret edeceğini zannetmiyorum ancak böyle bir durum söz konusu olduğunda hepimizin ihtiyacı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve bağlı unsurlarının yıpratılmasına, herkesin özen göstermesi, birlik ve beraberliğimiz açısından zorunludur. Arz ederim.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av Zeynep Küçük:“ Efendim birkaç konuya değineceğim ama öncelikle Osman Yıldırım’ın sorgusuyla ilgili birkaç hususu belirtmek istiyorum. Şimdi 12.11.2009 tarihinde 122 nolu celsede sayfa 49’da sayın Savcımız Pekgüzel soruyor; Sizin bir beyanınız var, araçla giderken midesinden kötü kokular geliyordu, ağzı kuruyordu. Alpaslan Arslan’la ilgili olarak soruyor. Osman Yıldırım’da cevap veriyor. Araçta söylemiştim, ben direksiyondaydım, o ön tarafta, nefesi pis kokuyordu, bunun nedenini sorduğumda midem ağrıyor demişti. Bu Sayın Pekgüzel’le Osman Yıldırım’ın arasında geçen diyalog. Şimdi Osman Yıldırım’ın dosya kapsamında ki ifadelerini ben gözden geçirdim, bu bir küçük örnek. 12.03 tarihli ifadesinde söyle diyor, açık ifadesinde tanık olarak verdiği ifadede. 16.05 gecesine kadar hiçbir şey yiyip, içmediğini biliyorum. Biz kendisine yemesi için ısrar ettiğimizde midem ağrıyor yemiyorum, içmiyorum diyordu. Bu konu hakkında Osman Yıldırım’ın açık olarak verdiği tek beyan bu. Osman Yıldırım, Alpaslan Arslan’ın yiyip, içmesiyle ilgili verdiği beyanı bu. Osman Yıldırım olarak verdiği beyan bu, burda ağzından kokular geliyordu, demiyor. Hiçbir şey yiyip içmediğini biliyorum, biz kendisine yemesi için ısrar ettiğimizde midem ağrıyor, yemiyorum diyordu. Fakat şimdi Savcı Pekgüzel diyor ki, Sizin bir beyanınız var, araçta giderken midesinden kötü kokular geliyordu, gizli tanık-9’un beyanlarını araştırdım. Bakın söyle diyor. İşte içmiyordu, koku geliyordu, bende kendisine söyledim, nefesin pis kokuyor diye. Şimdi Sayın Mehmet Ali Pekgüzel gizli tanık–9 beyanını gizli tanık-9’un nefesin pis kokuyordu, nefesi pis kokuyordu şeklinde ki beyanını sizin bir beyanınız var diye sormuş. Bu beyan gizli tanık-9’un haricinde ki hiç kimse tarafından yapılmamış bu salonda yani bu dosya kapsamında gizli tanık-9’un haricinde hiç kimse nefesinin pis koktuğunu söylememiş. Burada dünkü celsede Sayın Vural Ergül Osman Yıldırım’ı sorgularken gizli tanık-9’u tanıyor musunuz diye sorduğunda Sayın Nihat Savcımız atladı, kimliğini mi açığa çıkarmıyor istiyorsunuz diye, açığa çıkarmaya yönelik bir soru diye. Ben burada bunları tartışmak istemiyorum ama yani madem biz, bize burada hokkabazlık yaptırıyorsunuz, biz burada evcilik oynuyoruz, her sorumuzu kafamızdan bin kere süzerek geçiriyoruz. O zaman madem bu yasak, ben Sayın Savcımız hakkında duruşma sırasında işlediği bu suç nedeniyle gizli tanık-9’un kimliğini ifşa edecek şekilde soru sormuş olduğunu, işte sorusundan belli, bu sadece bu beyan gizli tanık-9’a ait bir beyan ve sizin beyanınız diye Osman Yıldırım’a sorulmuş bir beyan, Sayın Savcı hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Gerekli işlemlerin çünkü duruşma sırasında işlendi. Gizli tanık-9’un beyanını gizli tanık-9’un kimliğini Sayın Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ifşa etti. Bu konuda hakkında işlem yapılmasını talep ediyorum. O iş, o zaten o, ona gerek kalmadı, benim aklıma bu husus söyle geldi; Osman Yıldırım gene burada da ağzı kokuyordu bende ona sordum dedi. Osman Yıldırım kendiside söyledi gizli tanık olduğunu. Bugün ki beyanda Hasan Hüseyin Özese’nin sorusu üzerine Osman

84

Page 85: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:85

Yıldırım dedi ki; arabada ne konuşulduğu söyleyeyim ben size dedi. Birkaç kelime konuştuk dedi bunlardan bir tanesi de Alpaslan Arslan’ın ağzı kokuyordu bende ona sordum dedi, sordum dedi. Bunu gizli tanık sordum diye söylüyor yani bırakın Sayın Mehmet Ali Pekgüzel’i, Osman Yıldırım kendiside kendisinin gizli tanık olduğunu kendi beyanıyla ifşa etti, artık lütfen bu kepazeliğe bir son verelim, yani bu bir kepazelik. Ben burada sorgu yaparken inanın utandım. Ben utanıyorum ya, ben adaleti bu şekilde aramaktan utanıyorum. Yani adalet hakkı, hukuku bana böyle mi aratıyor? Böyle mi aramak zorundayım ben bu salonda hakkı, hukuku? Herkes Osman Yıldırım’ın gizli tanık–9 olduğunu bile bile mahsuscuktan aslında sen değilsin biliyoruz ama senin isminin aynısı olan bir gizli tanık diye soru sormak zorunda, bu sizin kararınız mı oluyor? Siz hakkı böyle mi arıyorsunuz? Biz hukuku böyle mi bulacağız? Böyle mi bulmak zorundayız? Osman Yıldırım’a şimdi diyorlar ki, deniyor işte sen, seni kandırıyorlar bak sen böyle böyle ama iki katına çıkmış senin cezaların savcılık makamı tarafından, ben şunu biliyorum Osman Yıldırım hala gizli tanık’lığına güveniyor. Hala gizli tanık olacağını, gizli tanık olarak tekrar dinleneceğini düşünüyor ve onun içinde bakın, onun mesajlarını veriyor sorgusunda defalarca sorular soruyorsunuz. Diyor ki onu sonra anlatırım. Niye ne zaman anlatacaksınız, sorgu bir kere yapılır, ne zaman anlatacaksın onu? Çünkü Osman Yıldırım burada bizim karşımızda onları anlatacak cesarete sahip değil. Osman Yıldırım onları ancak kapalı kapılar arkasında, karşısında kendisine çanak tutanlar varsa öyle söyler veya yoksa da kapılar, kapalı kapılar arkasında sallayabilir. Bakın şimdi Osman Yıldırım’ın açık olarak yapılan sorgusunda nelere nasıl cevap vermiş. Ben birkaç tane örnek veriyorum. Veli Küçük’ü tanıyor musun? Tanıyorum. Kim tanıştırdı? Hatırlamıyorum. 93 yılında tanıştıktan sonra Veli küçük ile kaç defa görüştün? 2 – 3 defa. Kendisiyle kişisel irtibat kurdun mu? Kurmadım. Semt olarak söyleyebilir misin? Hatırlamıyorum. Yemek yediniz mi? Yemişizdir. Kaç kere? Bilmiyorum. Yemek yediğiniz tarihi söyleyebilir misin? Bilmiyorum. Veli Küçük ile yemek yediğiniz zaman yanınızda kimler vardı? Hatırlamıyorum. İkiniz miydiniz? Bilmiyorum. Yemek yediğiniz tarihleri hatırlamamakla birlikte 93- 96 tarihi aralığımıdır? Cevap vermiyorum. Yemek yediğiniz sırada Veli Küçük nerede görevliydi? Onu hatırlamıyorum. 96 yılından sonra siz cezaevine 98 yılında girdiğinizi söylediniz. 96’yla. 98 arasında kaç kere görüştüğünüzü söyleyebilir misiniz? Saymadım. Size nelerden bahsetti? Bun cevap vermiyorum. Veli Küçük sigara içer mi? İçtiğini zannediyorum. Veli Küçük içmez sigara. Veli Küçük’ün ofisine gittiniz mi? Birkaç kere. Nerde? Hatırlamıyorum. Veli Küçük Bakırköy’de bir ortamda yediğinizi söylüyor, bunun tarihini söyleyebil misiniz? Hatırlamıyorum. Nerede görevliydi? Hatırlamıyorum. Şehir dışından mı geldi? Bilmiyorum. Sivil miydi? Cevap vermiyorum. Nasıl bir arabaydı? Hatırlamıyorum. Ne konuştunuz? Hatırlamıyorum, bilmiyorum, bilmiyorum, hatırlamıyorum. Bir istatistiği sonuç; size vermek istiyorum, ben Osman Yıldırım’a Osman Yıldırım olarak maalesef gizli tanık olarak soru soramıyor, soramadım. cevap verilmesi gereken 220 tane soru sormuşum 220 soru cevaplandırması gereken. Bu sorulardan bunlara daha önce diye 19’unu cevaplamış, hatırlamıyorum diye 49 tane cevap vermiş, bilmiyorum diye 33 tane vermiş. Cevap vermiyorum diye 36 soruya cevap vermiş toplamı 137 ayrıcada 9 tanede soruya cevap olarak cevap vermemiş, karmaşık bir şeyler söylemiş cevap vermemiş, yani 220 sorudan 146 tanesini cevaplamamış, cevaplamamış cevaplayamıyor. Her şeyi bu gün daha bir örneğini söyleyeyim, Hasan Hüseyin Özese Ataşehir’e giderken ne amaçla gittiğin biliyor muydunuz? Bugün soruldu, biliyordum cevap. Ben 127. celsede sormuşum, bombaların verildiği toplantıya giderken niçin gittiğinizi biliyor muydunuz? Aynı soru, yok, cevap. Bugün bu gün benim sorduğum celsede yok, Hasan Hüseyin Özese sorduğunda biliyordu. Biz hala burada böyle eşelenelim Osman Yıldırım gizli tanık mıdır değil midir? Kendi kendimize böyle şeyler yapalım. Sayın Mehmet Ali Pekgüzel gözümüzün içine bakarak gizli tanığın kimliğini deşifre etsin bu soruyla celsede, onlara müdahale edilmesin biz soru sormaya kalktığımızda sus gizli tanığı açıklama densin. Biz burada neyi arıyoruz? Nasıl arıyoruz? Nereye ulaşacağız? Biz böyle nereye ulaşacağız? Ben bunu bilmiyorum ya, ben artık hakikaten ümidimi kaybettim. Yani

85

Page 86: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:86

bunları söylerken de inanın ben uzun süredir konuşmuyorum, içimden hiç konuşmak gelmiyor. Yani konuşmak gelmiyor benim artık bu, bu mahkeme huzurunda konuşmak istemiyorum ama işte bir yandan da bir sorumluluğum var, avukat olarak burada oturuyorsam sorumluluğumu da yerine getirmek zorundayım. İnanın sadece vicdanen kendimi rahatlatmak için konuşuyorum, başka hiçbir yararının olmadığını da çok iyi biliyorum, hiçbir yararı yok. Veli Küçük bir celse, geçen celse söz aldı, dedi ki çok ağrına giden bir takım ithamlarla karşılaştığı için Giresun da görev yaptığı dönemde PKK eylemleriyle ilişkilendirilmiş ve son Tokat’taki PKK eyleminde Veli Küçük’e bağlıyorlar oradaki görev dönemine bağladıkları için, o duygusal reaksiyonuna bu kendisine çok ağır geliyor şu anda da dava hazırlığımızı tamamladık buna ilişkin manevi tazminat davamı açıyorum bu hafta. Diyor ki, benimde Giresun’da çalışmamı araştırın, ben Giresun da nasıl çalışmışım araştırın dedi. Celse sonunda sayın savcılar talep ettiler, bakın aynen Veli Küçük’ün görev yaptığı dönem olan 96-98 yıllarını da kapsayacak şekilde Veli Küçük’ün talebi doğrultusunda diyor ama buna yani Veli Küçük talep etti onun için istiyorum ben bunu diyor. 96-98 yıllarını kapsayacak şekilde 94-2000 yılları arasında Giresun bölge komutanlığı yetki alanını içinde PKK ve DHKPC terör örgütlerinin gerçekleştirdiği tespit edilen terör eylemleri. Veli Küçük PKK’nın çalışmalarını sorun demedi, bunu araştırın demedi, Veli Küçük dedi ki, jandarma bölge komutanlığı nasıl faaliyetlerde bulunmuştur dedi. Bunun içinde ne vardır biliyor musunuz? Kaç tane operasyon yapılmış, kaç tane PKK’lı ölü ele geçirilmiş, kaç tane PKK’lı canlı ele geçirilmiş, kaç tanesi sorgulanmış? Giresun bölge komutanlığı bu sırada 96-98 yılları arasında jandarma ne faaliyette bulunmuş? Biz PKK’nın faaliyetlerini sormuyoruz, PKK’ya sorun onu nasıl çalıştınız diye. Biz bunu talep etmedik, bu talebinize de Veli Küçük’ün talebine alet etmeyin. Veli Küçük’ün talebi doğrultusunda demeyin buna, yazı PKK’ya artık meşru PKK, çok meşru bir örgüt haline geldi. Bu ilk değil tabi Kocaeli bölgesiyle ilgili biz bir talepte bulunmuştuk, Kocaeli jandarma komutanıyken ki faaliyetleri sormuştuk yanlışlıkla savcılık makamına giden teskere ne hale gelmişti hatırlatırım size. Biz Kocaeli’ni sorarken, savcılık bunu şöyle sormuştu. Biz Kocaeli diyoruz, Adapazarı, Hendek, İzmit üçgeni içerisinde gerçekleştirilen bütün eylemler bilmem, böyle sorulmuştu. Bizim sorumuz açık, o üçgenleri falan katmış. Yani ben artık burada neye güveneyim? Ben kime güveneyim? Bir belgedir gidiyor, bir belgedir bir Ergenekon terör örgütünün belgeleridir gidiyor. Ergenekon, sanıkların evinden çıkan şimdi bakıyorum yeni sorguları okuyorum, hepsine yeni sorgularda diyorlar ki, bilmem kimin çok alakasız birinin soru soruyorlar. Veli Küçük’ün evinde çıkan fabrikatör belgesi Ergenekon belgesinde şöyle diyor, ne diyorsun? Ya bunların örgüt belgesi olduğu nereden belli? Ben bunları anlamıyorum. Bunların bir takım sanıkların evlerinden ofislerinden çıkan bir takım belgeler var. Bunların örgütsel içerikli belge olduğunu kim söylüyor? kim söyledi bunu? Bunu hiç sorguladınız mı? ben size söyleyeyim, polis söylüyor. polis diyor ki, savcılığa yazarken bir böyle araştırma raporu yapmış, diyor ki bunlar örgütsel belge. Bir örgütsel belgede bulunması gereken kriterleri ben sormak istiyorum. Örgüt belgesi nasıl olur? Örgüt belgesinde neler vardır? Mesela örgüt belgesi saygılarımızla diye biter mi? bu olası mıdır? Bir anayasa dediğiniz Ergenekon belgesinde bu örgüt belgesi diyebiliyorsanız. İçeriğinde olması gereken hususları sayarsınız, şu şu şu kriterlere uygundur onun içinde örgütsel doküman dersiniz. Sayın savcıların da polisin yazdığı bu rapor doğrultusunda ilk aşamadan sonra, sıralamış şu şu şu Veli Küçük’ün evinden şu şu şu örgütsel belge, örgütsel doküman çıkmış. Kim söylüyor ya, nerden örgütsel oluyor bunlar? Ya bunu nasıl tespit ediyorsunuz, bunların örgüt belgesi olduğunu? Bu belgelerin Veli Küçük’ün evinden çıkanların iki katı Ümit Oğuztan’ın evinden çıkmış yani nezdinden çıkmış evinden demeyeyim, bilgisayarından veya o şeklide. Ya eğer bir belge yoğunluğu sözüm ona örgütsel belge yoğunluğu bir kriterse, Ümit Oğuztan belgelerin şahı. Elimde çizelge var daha sonra sunmak istiyorum size, onların çizelgesini yaptım. Müvekkilim sayesinde yani buna bir kriter getirmeniz lazım bu belgelerin ne olduğunu nasıl örgütsel belge olarak değerlendirildiğinin açıklanması lazım, ben bunu kabul etmiyorum polis örgüt belgesi dedi diye bir belge örgüt

86

Page 87: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:87

belgesi olmaz. Polis ne, kim? Bunu nasıl ayırt edebiliyor polis? Bir örgüt belgesiyle örgüt olmayan belgeyi nasıl ayırt ediyor? Burada neyi yargılıyoruz? Ben hala neyi yargıladığımız, bakın sanıklar diyor ki benim suçumu söyleyin, işte ben neyle suçlanıyorum? Hayır, ya ben sanıkların neyle suçlandığını önemi yani ikinci derecede önemli bir şey. Ben size şunu soruyorum, burada neyi yargılıyorsunuz? Kimi neyle değil, neyi yargılıyorsunuz? Biz burada, kişisel suçları mı yargılıyoruz? Birinin biriyle kurduğu sosyal ilişkiyi mi yargılıyoruz? Bakın insanlar birbiriyle sağlıksız ilişkiler kurabilir. Bir insanın bu bir generalde olabilir, bir parti başkanı da olabilir herkes olabilir. Kurduğu ilişkileri, yaptığı konuşmaları tasvip etmeyebilirsiniz bu sizin hakkınız. Kınarsınız, etik bulmazsınız. Ama yargılayamazsınız. Veli Küçük’ün ilişkilerini kınayabilirsiniz ama onu yargılayamazsınız bu yüzden. Doğu Perinçek’i sen fazla siyasete burnunu soktun hatta alternatif hükümet programı geliştirdin diyebilirsiniz, bir parti başkanına bunu söylüyorlar, söyleye de bilirsiniz. Ama yargılayamazsınız bir parti başkanını bunun için. Bütün sanıklar için burnunuzu her şeye sokmuşsunuz diyebilirsiniz, bende öyle düşünüyorum kanaat olarak. Yav diyorum ki, yav size ne ya, oraya buraya mailler bilmem yazmışlar öyle bir. Ama bunlar için yargılayamazsınız. Buradan bir örgüt çıkaramazsınız zorlamayın, zorlamayın bu işe bir son verin. Bizi kınayabilirsiniz, bu sanıkları hareketlerinden dolayı uygun görmeyip sizi kınıyoruz diyebilirsiniz ama yargılayamazsınız. Osman Yıldırım tarafından yazıldığı iddia edilen bir mektup sayın heyetinize ulaştı o mektuptan bir suret talep ediyorum ayrıca. Teşekkür ederim.”

Sanık Emin Gürses müdafi Av. Mehmet Taşdelen söz istedi verildi:" Şimdi yeni CMK, CMK kabul edilirken aynı zamanda bir sistemi kabul etti. Mümkün olduğu kadar yargılamanın hızlı yapılarak bitirilmesi hedeflenen hükümler getirilerek bir Ceza Muhakemeleri Kanunumuz oldu. Bu ilhamını nereden aldı? Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinden aldı. Diyor ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yargılama makul sürede bitirilir. Şimdi biz burada yargılama yapıyoruz, bu yargılamanın bir taraftan da soruşturmaları devam ediyor. Yani bizim bu yargılamayı, hangi sürede bitirebileceğimiz kararını ne zaman verebileceğimiz belli değil. Sayın başkanım, emekliliğinize ne kadar var bilmiyorum belki siz bu yargılamalar neticesinde, sanıklar hakkında hüküm bulunurken belki emekli olmuş olacaksınız. Yani bilemiyorum ama az bir süre varsa 3-5 yıl varsa muhtemelen olmayacaksınız. Çünkü 133. duruşmaya geldik diğeri devam ediyor, hala ifade vermeyen sanıklar var. Bir taraftan ucunun sonunun görülemediği bir yargılamada sanıkların tutukluluk halleri devam ediyor. Ne kadar devam edecek mesela yeni CMK süreler koymuş, demiş ki şu kadar süre şu kadar süre işte asli cezalarda, sulh cezalarda, ağır cezalarda 250 ile yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde belli süreler getirmiş yürürlüğü ertelenmiş ama bir gün yürürlüğe girecek. Ya o yasaların yürürlülükleri sürekli ertelenecek değil her halde. Şimdi böyle bir durumda iki yılı yaklaşmış üç yılı aşan, üç yıla yaklaşmış tutuklamalar var daha ifadeler alınabilmiş değil. Şimdi benim müvekkilim Emin Gürses’in ifadesi alınmış işte Osman Yıldırım’ın benim talebimle Ankara 12. asliye ceza mahkemesinden gelen dilekçesinde sayın müvekkilim sormuş kendisine gazete haberlerinden edindiğim bilgilere göre bunları yazdım demiş, gazeteden okumuş ona göre bir kanaat geliştirmiş onu da şeye yazmış dilekçesine yazmış. Bunun dışında müvekkil, örgüt üyeliğiyle suçlanıyor. Ama sayın savcılarımız iddianameyi hazırlarken telefon tapelerini delil aldıkları çok sayıda telefon tapesini, doğru değerlendirebilseydi müvekkil bugün burada olmazdı hakkında dava açılamazdı. Bir daha tekrar okuyun. Şimdi benim bir arkadaşım hakkında kötü konuşulduğunda susturuyorum. Hiçbir arkadaşım hakkında benim yanımda kötü konuşamazlar. İşte Nazmi Çelenk diye bir arkadaşla konuşuyor benimde arkadaşım, Nazmi beni gördüğünde başkanım diye önünü ilikler partiden dolayı. Mesela bana sallıyor, şaka yapıyor hoca hocada onunla konuşuyor. Mesela Kemal Kerinçsiz için pislik adam diyor. Veli Küçük için pislik adam diyor. Aklına kim gelirse hocayla konuşurken, her türlü hakareti yapıyor hoca ses etmiyor. Yani dostlukları da yok aslında hocanın buradaki sanıkların hiçbiriyle doğru dürüst, bir tek sevgi hanım hakkında diyor ki, Sevgi iyi kızdır

87

Page 88: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:88

diyor. Onu da kullanmışlar diyor. Hoca ne olduğunu da bilmiyor Sayın başkanım. Yani bizde konuştuk o dönemde bu nedir, bu yargılama nedir? Mesela benim emin beyle yaptığım bir görüşme dinleme kayıtlarında yok, yok edilmiş ben gayet iyi hatırlıyorum. Ben sizden talep ettim dedim ki o şubat ayında ki görüşmelerin arayan kaydını, talep edelim karar almadınız ama yazılı olarak bir daha isteyeceğim sizden. Yok edilmiş, biz o konuşmada Oktay Yıldırım’dan işte Zekeriya Öztürk’e kadar Kemal Kerinçsiz’e kadar bir çok adam hakkında zaten konuşuyoruz. Fikri Karadağ’a kadar negatif konuşuyoruz tanımadığımız insanlar, bilmediğimiz insanlar. Sonra buraya geliyor insanlar yüz yüze bakıyor işte diyor ki ben bu aleyhe konuşmuşum ben şimdi bunu nasıl düzelteceğim adamla ahbap olduk yav burada nasıl olacak acaba diyor. Öncesinde yok ki bir ahbaplık. Yani arkadaşı olsa, aynı örgütten olsa konuşturmaz. Benim müvekkilimin delilleri karartma imkanı yok kaçma ihtimali hiç yok Sayın başkanım. Kaçanları görüyoruz, cebinde çok parası olanlar. 3/2’sini aldığı emekli şey öğretim üyeliği maaşıyla hem burada kendi ihtiyaçları karşılanıyor hem annesi kira veriyor evin kira geçimini sağlıyor. 3/2 maaşla müvekkilimin kaçma ihtimali yok, nereye kaçacak? Türkiye’nin içine kaçamaz, yurt dışına gidecek parası yok zaten. Kaçma ihtimali yok, işi belli, delilleri karartma ihtimali yok yattığı süre belli. Şimdi burada dikkatimi çeken bir husus var, bende bir yargı mensubuyum, burada savunma avukatı olarak bazen katılan taraf olarak yargı görevi ifa ediyoruz. Şimdi bir şeyi kaybettiyse isek eğer,bir hususu kaybettik isek bu yargılama açısından kötü bir şeydir doğru bir şey değil. O da sanıkların yargıca güveni, oradan baktığınızda sanıklara yargıçlar size güvenebiliyorlar mı? size güvenebiliyorlar mı? üyelerinize güvenebiliyorlar mı? niçin zaman zaman şiddetli itirazlar geliyor? Sanıkların yargıçlara olan güvenini kaybetmesi lazım, kalem kırarken sanık size saygı duymalı Sayın başkanım, heyetinize saygı duymalı, gerçekten adil yargılama yapıyorsunuz bu sanıklar size saygı duyarlar önemli hususlardan bir tanesi bu yargı saygınlığını kaybetmemeli, burada da kaybetmemeli. İkinci bir şey, yargıçların siyasi görüşleri olabilir benim siyasi görüşüm oldu. Ben el öptüm el öptüm Alparslan Türkeş’in elini öptüm ben ama sizin yerinizde otururken karşıma bir komünist gelse,komünisttir diye fazla yatırmam. Bir ülküdaşım gelse, ülküdaşımdır diye tahliye etmem. Yargıçlık görevi neyi gerektiriyorsa onu yaparım. Yargıcın çift mesleği de olabilir. Yani bir taraftan MİT mensubu da olabilir. Bunları da duyuyoruz. Ama yargıç angaje olmaz. Yani olabiliyormuş, böyle bir rivayet var olabiliyormuş. Yargıç angaje olmaz, yargıç tarafsız olur, yargıç dini inançlarını görevinin önüne getiremez hangi hoca efendinin Amerika’ya giderek elini öptüyse öperse öpsün buraya oturduğunda yargıç görevini tarafsız olarak yapar,hukuki delillere göre yapar Sayın başkanım. Şimdi benim müvekkilimin özel bir durumu var. Benim müvekkilim öğretim görevlisi Sakarya üniversitesinde ders veriyor. Hazreti Muhammed’in Peygamber efendimizin bir sözü var, Alimin ölümü alemin ölümü gibidir. Benim müvekkilim iki yıldır burada ölü statüsünde alimliğe uygun iş yapamıyor yatıyor. İşte kendisi belirtti, veri tabanlarını takip edemiyor, yayınları takip edemiyor yani güdük kalıyor, kaduk kalıyor. delil durumu ortada yani daha ne kadar anlatacağız hakkındaki iddianamede yazılı şeylerin ya benim Danıştay’da kardeşim gibi sevdiğim çocuğun avukatlığını yapmamdan dolayı Üsküdar’dan tanıdığım, onunla suçlanıyor avukatı da diyor Danıştay’da avukatlık yapıyor davasında. Müvekkilimi ne ilgilendirir benim yaptığım ben onunda tesadüfen avukatlığını yaptım. Bir gün karşılaştık dedi ki avukatlığımı yapan yok şöyle. Dedim hocam biz seninkine de bakarız getir, vekaletini aldık. Ben nerden bilebilirim ki Emin Gürses’in bir gün Ergenekon davasından tutuklanacağını göz altına alınacağını. Aradılar yakınları gittim sorgusuna girdik, ifadesine girdik ve devam ediyoruz. Yani iddianame eklerde de müvekkilimi suçlayabilecek bir delil yok. her önüne gelen şeyi cenaze fotoğrafları koymuşlar. Sayın başkanım, müvekkilimin özel durumunu göz önüne alarak, öğretim görevlisi ders verecek, öğretecek, öğrenci yetiştirecek peygamber efendimizin sözünü göz önüne, alimin ölümü alemin ölümü gibidir yani bir alem ölmüş gibidir. Ben tahliyesini talep ediyorum saygılarımı sunuyorum.”

88

Page 89: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:89

Sanık Sevgi Erenerol Müdafi Av. Vural Ergül söz istedi verildi:" Sayın başkanım, bir takım taleplerim vardı ama saatin geç olması nedeniyle taleplerimi erteliyorum fakat bu taleplerim arasında özellikle önemli gördüğüm bir talebim var onu hatırlatmak istiyorum size hatta bunu da yazıyla veriyorum. Efendim sizden bu Ergenekon tertibinde çakma ihbarların taşıdığı önem çerçevesinde bütün ihbarların telefon ihbarlarına ilişkin olarak telefon tespitlerini, postayla gelen ihbarların mektup zarflarını e-maille gelen ihbarların IP tutanaklarını ve tüm ihbarlarında ihbar tespit tutanaklarını örneklerini talep etmiştim ama geçtiğimiz celse bunların dosyada mevcut olduğundan bahisle talebimi reddettiniz. Dosyada bunun mevcut olduğunu sizin bizzat tetkik ettiğinizi sanmıyorum ama sanırım o arada iyi niyetle düşünüyorum, üyeleriniz bu konuda size eksik yanlış bilgi vermişler. Tek tek size çıkarttım efendim dosyada yer alan ihbarların yerlerini, bunların hiçbirisinin ne bir zarfı var, ne bir IP tutanağı var,ne de bir telefon tespit tutanağı var. Kaldı ki bunların ihbar tespit tutanakları da hiç olmamış zaten hatırlarsanız, 58 numaralı klasörün 14-15. sayfasında yer alan bu çakma CD’ye ilişkin ihbar mektup zarfını istediğimde buna ilişin uzunca bir süre yazışmış sonrasında nihayet bunun olmadığını öğrenmiştik, hatta o zarfın içerisinde yer aldığı söylenilen CD’yi de hala aramaya devam ediyoruz. Şimdi efendim bakın bu Bülent Arınç’a yapılan suikast ihbarında söz konusu ihbarı yapan telefon numarası tespit edilemeyince TİB’e yazı yazılmış. Bunun yurt dışından yapılan bir telefon ihbarı olduğu orta çıktı. Şimdi benim müvekkilim diğer müvekkilim Vedat Yenerer’in sorgusu sırasında müvekkilimin hakkında şikayetçi olması beklenilen bir gazetecinin beyanından hemen sonra o gazetecinin müvekkilim hakkında şikayetçi olmadığı öğrenilince biz orada bir kahve arası verdiğimiz sırada bir telefon ihbarı geldi, soruşturmaya o telefon ihbarıyla yön vermeye çalıştılar ve müvekkilim o ihbarla birlikte yeniden tutuklanmaya çalışıldı. Şimdi onunda ait olduğu numara tespit edilememişti, o sebeple bu ihbarların taşıdığı önemi yeniden hatırlatıyorum, ayrıca Erzincan Cumhuriyet savcımız hakkında ihbarları usulsüz olarak tanzim ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma açılmış. Bense huzurdaki savcıların hakkında yine benzer usulsüzlerle benzer şikayette bulundum ama onlar hakkında hiçbir soruşturmaya izin verilmedi. Davayla açmış olduğum talep hala idare mahkemesinde görülmeye devam ediyor. Burada ki hukuk başka, Erzincan’daki hukuk başka değil. Dolayısıyla bu ihbar tutanakların örneklerin usulüne uygun olarak verilip verilmediği hususunun tespiti fevkalade ciddi bir önem kazanıyor bu yüzden bu talebimi yeniden ısrarla talep ediyor. Efendim şimdi, başkaca taleplerim vardı ama saat 10, o yüzden o taleplerimi bir yana bırakıp kısaca müvekkilime ilişkin bir takım hususları beyan etmek istiyorum. Size ben efendim 4 Ağustos tarihli 103. celsede müvekkilime ilişkin hem sorgu beyanlarının hem iddianame ve müvekkilime ilişkin diğer beyanların sair hususlarla birlikte yeniden okunup değerlendirilmesini talep etmiştim ve demiştim ki eğer bunları okuyacak olursanız benim burada avukata olarak ne kadar lüzumsuz olduğumu da göreceksiniz demiştim. O yüzden ben davanın bütününe ilişkin olarak taleplerle bu güne kadar burada hukuk mücadelemi sürdüre geldim ve nihayet sizin geçtiğimiz celse ki beyanınız üzerine de bu kez müvekkilimin hukukuna ilişkin beyanlarda bulunmak ihtiyacı hissettim. Efendim size samimiyetle söylüyorum büyük bir içtenlikle söylüyorum, ben bu iddianameyi yazan savcılar olsaydım, şimdiki bu beyanlarım karşısında yerin dibine geçerdim. Hakikaten bunu samimiyetle içtenlikle söylüyorum. Bunun yaptırımını savcılar nasıl takdir ederseler etsinler hakkımda ne kadar suç duyurusunda bulunursalar bulunsunlar, ben şimdi size hukuki ayıbı bu hukuki utancı açıklayacağım efendim. İnanıyorum ki buna ne savcı ne sizin nede burada ki bir mübaşirin yahut burada ki bir tek görevli askerin dahi hak vermeyeceği bir husus olmasın. Şimdi saatin ilerlemiş olması nedeniyle müvekkilimin hukuki durumuna ilişkin bir çok sayfayı atlıyorum ama tekrardan özetliyorum, toplam 53 sayfada yer verilmiş müvekkilimin hakkında iddianamede 53 sayfa yer alıyor . Bu 53 sayfanın 6 sayfası hukuki değerlendirme, 6 sayfası müvekkilimde ele geçirildiği bilinen ancak müvekkilimin benden önceki müvekkilleri tarafından açıklığa kavuşturulan, o tarihte yayına hazırlanan derin Ergenekon isimli bir kitabın CD’deki okuma taslağı. 20 sayfada

89

Page 90: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:90

telefon tapesi var ve 101 adette müvekkilime ait telefon görüşmesi var. Müvekkilim hakkındaki tutukluluk gerekçesinin ne olduğunu ben anlayamıyorum, anlamak hakikaten mümkün değil ama müvekkilimde ele geçirilen en önemli belgelerden biri lobi çok gizli Aralık 1999 İstanbul konulu belge. Bu belgenin altında zaten www.aloihbar.org yazısı olduğu için bunun internetten indirildiği malum kaldı ki 12. Ağır Ceza Mahkemesinin de o noktada bunun herhangi bir suretle gizlilik arz etmediğine ilişkin verilmiş bir karar olması çerçevesinde bunun artık gizli belge oluşturmadığı açık aşikar. Efendim onun dışında müvekkilimin Ayasofya derneğinde başlayıp, bir takım derneklerle ilgisinin bulunmadığı Büyük Hukukçular Derneği üyeliği bulunmadığı vesaire gibi bir takım tespitler var. Muzaffer Tekin’in, Mahmut Öztürk; Rafet Arslan’ı, Bekir Öztürk’ü, Ergün Poyraz’ı nerden tanıdığına ilişkin bir takım değinmeler var. Bunların hiçbirisinde müvekkilim hakkında atılı suçu kanıtlamaya elverecek cinste bilgiler değil, kaldı ki bu şahısların hakkında bir suçluluk kararı söz konusu değil müvekkilime de burada suçu oluşturan fiile övgü vesair türünde bir suç da atfedilmiş değil. Müvekkilimin Beşiktaş’ta Arnavutköy’de yapılan aramasında ele geçirilen dokümanları söyle geçmişler, İbrahim Gürses imzalı iki sayfalık sayın Sevgi Erenerol başlıklı mektup, 8 sayfalık göstermelik sınır ötesi harekatı evet denilecektir. Erol Bilbilik. 5 sayfalık uluslararası Nobel barış konseyi başlıklı bilgisayar çıktısı. 9 sayfalık uluslar arası Nobel barış konseyi derneği tüzüğü, böyle devam ediyor. Bunların arasında suç unsuru oluşturan bir şey var mı? yok. o zaman niye koydunuz buraya? Suç unsuru olacak bir tek ama bir tek belge yok. buna rağmen kalabalık olsun, klasör dolsun diye bunları oraya koymuşlar. Şimdi 91 numaralı doküman demişler bu dokümanın içerisinde laik Türkiye Cumhuriyeti devletini kaybedeceğiz, Türkiye kumar oynuyor başlıklı açıklama varmış bu açıklamaya katılan bir takım derneklerin isimleri yazmışlar. Peki bu açıklamaya ilişkin bir suç duyurusu bir dava vesair var mı? yok. peki bu açıklamaya imza atan derneklerin listesinin herhangi bir suç oluşturması istihbari bir bilgi dışında hukuki bir kıymet atfeder mi? yok. o zaman niye koydunuz? O da belli değil ama diyorum ki evrak olsun klasör dolsun. Çünkü hiçbir şey bulamadıkları için, Sevgi hanımın dondurma tarifini bile iddianamenin eklerinde yazmışlar. Müvekkilimin klasörleri arasında Sevgi hanımın dondurma tarifleri var, çok ta lezzetli dondurmalar. Savcılar denediler mi bilmiyorum. Şimdi, efendim onun dışında bunları geçiyorum ve müvekkilimin hakkındaki en önemli tapeler efendim, en önemli delil tapeler, deminde söyledim size 100 küsur tane tape var. Şimdi ben bakın bu tapelerden ilki 3111 sayılı tape, 23 Ağustos 2007 tarihinde Kemal Kerinçsiz ile görüşmesinde özetle aynı ile iddianameden okuyorum. Sevgi Erenerol’un, kemal bey şimdi bugün sabahta yine bu Almanya meselesi kaleme alınmış yine koca sayfa haber yapılmış bakabilirseniz bakın ona. Bu Muzaffer Tekin’in isim benzerliği nedeniyle Tutkun Akmaç tarafından yazılan bir kaçakçılık konulu haberiydi. Diyerek Kemal Kerinçsiz’ den Muzaffer Tekin’in Alman ajanlığı ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmak suçlamasıyla basın ve yayın kuruluşlarında haberlerin yer aldığını bu konuyla ilgili araştırma yapmasını ve dosyayı incelemesini istediği, devam eden görüşmenin sonuna doğru Kemal Kerinçsiz’in iyice teslim bayrağını çekmişler, bakalım bugün bu dosyanın fotokopisini bir alabilirsem, oradan bence güzel belgeler olması lazım diyerek basın ve yayın organlarında çıkan haberlerde geçen soruşturmayla ilgili dosyayı ele geçirmeye çalışacağı ve Sevgi Erenerol ile beraber hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Şimdi bakın burada Kemal Kerinçsiz ile biz o tarihte tanışmıyorduk ama Kemal Kerinçsiz’in hakkında savcıların hazırladıkları, savcıların sordukları, polislerin hazırladıkları o emniyetteki sorgu ifade tutanaklarını ben temin etmiştim, gazeteci arkadaşlarımdan temin etmiştim hatta bunu burada söyledim diye hala gazeteci arkadaşlarım tarafından boykot edilmekteyim, 40 yıllık gazeteci arkadaşlarım. Şimdi ben onları geçiyorum.”

Mahkeme Başkanı:" 40 yıl fazla yalnız, 40 yıl demeyin canım, 40 yıl çok olur.”Sanık Sevgi Erenerol Müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim 4 yaşımda da ayaklı gazetecilik

yapıyordum. Şimdi efendim bakın Şaban Arslan’ın hakkındaki şikayetimi savcılığa geçtiğimiz günlerde yaptım. Şaban Arslan bu dosyada gizli belgeleri Veli Küçük’ün hakkında soruşturma

90

Page 91: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:91

evraklarını Tuncay Güney’e gönderiyor, bunu savcıya ihbar ediyor savcı ihbarcı hakkında terör örgütü üyesidir diye soruşturma açıyor ama burada aynı belgeyi Kemal Kerinçsiz’in temin etmeye çalışması nedeniyle, ki kemal o tarihte Muzaffer Tekin’in avukatı müvekkili hakkında dosyayı ele geçirmeye çalışmasını terör örgütü faaliyeti olarak buraya koyuyor savcılar. Şimdi efendim devam eden gizli bir soruşturma olsa bile o soruşturmaya ilişsin bir belgeyi temin gayretinde bulunmak acaba niçin terör örgütü suçu olsun? Tek başına bile suç olmaz. Orada gizli ihlal suçu yoktur ki, gizli ihlal suçunun unsurlarını savcının bilmediğini düşünmek mümkün mü? Bunu buraya niye yazıyorlar? Çünkü Güler hanım az önce söyledi bakın yavaş yavaş dökülmeye başladılar. Bizzat şubeden elden verilmiş, bakın 51 numaralı DVD’nin burada örnek vermek için söylüyorum, siz ahlaka mugayir diye bir çok kısmını bantlayıp dosyaya koymuşsunuz. O dosyanın orijinali gazeteci arkadaşlarımızdan hepimizin temin edebildiği belgeler, hatta geçende Aydınlıktan Ufuk Kaya’yı yakaladıklarında Ufuk Kaya’da o belgenin orijinali çıktı, nerden aldın diyorlar, kime verdiniz oradan aldılar. Kime verildiğini bende biliyorum ama şimdi bunu soruşturacak güvenilir bir makam bulamadığımız içinde buna ilişkin hiçbir şikayette bulunamıyoruz. Ne zaman bu AKP hükümeti seçimle defolup gidecek? Ne zaman kurumlar bağımsız kalacaklar o zaman bu soruşturmaya ilişkin pisliklerin açıklığa kavuşturması noktasında bende her halükarda diğer arkadaşlarım gibi sahip olduğum bütün bilgileri tek tek ilgililere bildireceğiz ama bakın görüyor musunuz efendim, terör faaliyeti olarak gösterilen bu fiili vatandaşın birisi evrakıyla, bütün belgeleriyle savcıya şikayet ediyor, aynı savcıya şikayet ediyor. O savcı bunu suç görmediği gibi şikayeti ört bas ediyor ama burada Kemal Kerinçsiz ile Sevgi Erenerol hakkında bunu suç unsuru olarak iddianameye koyabiliyor. Efendim şimdi başka bir tape var 3113 sayılı tape 24 Ağustos 2007 tarihinde Çetin Elmas ile görüşmesinde özetle Sevgi Erenerol’un tek sorunumuz işte biliyorsunuz arkadaşlarımızı toplayıp duruyorlar yine öyle Türk olunca kitapta yazsan hapse atılırsın, konuşsan da atılırsın sadece milleti izleyip mitinglere de katılsan atılırsın öbürküler sayıp söverler bütün dünya senin tepene biner. Diyerek Ümraniye soruşturma çerçevesinde tutuklanın şahısların haksız yere tutuklandıklarını ve ülkemiz içerisinde sanki bir kesimin diğer kesime karşı baskı uyguladığı bağımsız mahkemelerin vermiş olduğu kararları saptatarak kendi görüş ve düşüncesine göre yorumladığı. Çetin Elmas isimli şahsında, doğru doğru devlet haini olup çıkınca hepimiz Ermeniyiz, Ermeni oğlu Ermeniyiz diyince bir şey yok, gerek dinlenen şahsın kendisine vermiş olduğu saptırma haberlerden ülkemizde etnik ayrımcılık olduğu şeklinde beyanda anlaşılmaktadır diyor. Şimdi etnik ayrımcılığı gördük, Osman Baydemir denen rezil, millete devlete küfrediyor kimsenin gıkı çıkmıyor. Kürt ayrılıkçısı bir gurup sözde terör örgütü mensubu hükümetin davetiyle buraya geliyor, savcıyı hakimi ayağına gönderiyoruz. Sayın pazarlığı yaptırıyoruz sonrasında müvekkilimi bu beyanlarda bulunduğu için etnik ayrımcılıkla suçluyoruz. ancak ve ancak müvekkilimi öngörüsünden ötürü isabetli öngörüsüdür tebrik etmemiz gerekir. Burada bir yalan var mı, bir eksik bir çarpıtma var mı? Türkiye de hakikaten iç savaşa tahrik eden hükümetin etnik ayrımcılık doğrultusunda yaptıklarını yapacaklarını benim müvekkilim değil yalnızca, bakın Güler hanımın bir yazısı var o Güler hanımın yazısında 2006 senesinde 2010, 2011 senelerinde Türkiye de bir iç savaş ayrımcılığı hazırlığı yapıldığı hatta bunun peşinden bir referandum ile birlikte, ülkenin ayrılmaya yönelik gayretler konulacağı yazılı. Bu Ergenekon sanıklarının demek ki tamamı fevkalade öngörülü ve fevkalade ciddi insanlar ki onlardan biride İsmail Yıldız, o yüzden burada hedefteler. Efendim bu sözüne ettiğim tapeye ilişkin benim müvekkilim ne beyanda bulunmuş bu konuşmayı ben yaptım, konuştuğum şahıs Gazi üniversitesinde öğretim üyesi olan Çetin Elmas olduğundan arkadaşlarımız toplayıp duruyorlar derken, Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz’ı kastettiği anlaşılmış. Şimdi birkaç tape daha okumak istiyorum efendim. 3118 sayılı tape 28 Ağustos 2007 tarihli Muammer Karabulut ile görüşmesinde özetle emniyette beyanında bu görüşmeyle ilgili olarak bu konuşmayı kendisinin yaptığını, konuştuğu şahsın Muammer Karabulut isimli şahıs olduğunu Ergün Poyraz’ın suçlanmasıyla alakalı konu olduğunu. Şimdi burada bir suç var mı

91

Page 92: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:92

efendim? Tapeye de yer vermemişler. 3119 sayılı Ferruh Sezgin ile yapılan görüşmede özetle emniyette beyanda bu görüşmeyle ilgili olarak bu konuşmayı kendisinin yaptığını konuşan şahsın bir arkadaşı olan Ferruh Sezgin olduğu eski bir gazeteci olduğu zafer bayramın kutlamasıyla alakalı konuştuğu. Görüyor musunuz efendim Zafer bayramıyla ilgili olarak konuşmuş buraya suç olarak almışlar. Turhan Çömez ile ilgili yaptığı görüşmesinde bu görüşmeye ilişkin olarak bu konuşmayı kendisinin yaptığı Turhan Çömez isimli şahsın patrikhanelerine 85. yıl dönümü kutlamalarına davet etme konusu hakkında görüştüğü, hakikaten görüşmenin içeriği bu. Peki burada bir şey var mı başkanım? Yok. şimdi 3124 sayılı Muammer Karabulut ile yapılan görüşmede laptop olayında halledebilirse Hüseyin bey şeklinde beyanların olduğu. Hüseyin’in üstününde kırmızıya boyamışlar. Savcılar niye boyadıklarını bilmiyorlar ama herhalde bu Hüseyin Buzoğlu olsa gerek diye kayda alınmış. Böyle onlarca yüzlerce tape var ama hiçbirinde suç isnadı yok efendim, hiçbirinde. Telefonda ne konuştun niye konuştun, ne diyelim şimdi biz yani ben şimdi bunu avukat olarak nasıl savunayım efendim? Müvekkilim ne demiş şimdi ben buna ilişkin nasıl bir savunma geliştireyim? O yüzden ben size dedim ki Sayın başkanım, ben bu konuda bir savunma yapmaya gayret göstersem de başarı sağlayamayacağım. Nihayetinde ortada bir suç yok, suç yok ki ben müvekkilimin hukukunu savunmaya çalışayım. Şimdi efendim bakın bir başka tapesi var müvekkilimin Veli Küçük paşamızla yapmış olduğu tape, 3125 sayılı tape 4 Eylül 2007 tarihinde, müvekkilim Veli Küçük’le görüşmesinde özetle, Tenzile’lere de sevgiler saygılar diyerek Veli Küçük isimli şahsın Azerbaycan’a yapacağı ziyaretle alakalı olarak Sevgi Erenerol’a bilgi verdiği, Tenzile Rüstemhanlı isimli beyanın Azerbaycan’da bakan yardımcılığı yaptığı ülkemize zaman zaman geldiğinde Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz ve Veli Küçük isimli şahıslarla buluştuğu Kemal Kerinçsiz’in organize ettiği basın açıklamalarını ve anma günlerine katıldığı şahısların ortak dostluklarının uluslararası arenaya kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Ee ne olmuş? Bakın şimdi Bursa’daki Azerbaycan bayrağını polisin tuvalete atmasını daha iyi anlıyoruz. Eğer polisin amiri savcı müvekkilimin bir Azeri bakan yardımcısıyla görüşmesini uluslararası arenaya uzanmış bir örgütsel bağ olarak değerlendirirse tabidir ki emri altındaki poliste o ülkenin bayrağını tuvalete atacaktır. Burada anlaşılmayan hiçbir yok. efendim bakın bu tapelerin niçin garabet olduğunu size iki örnekle aktarayım ve toparlayayım istiyorum. Bakın Muammer Karabulut ile konuşuyor müvekkilim 6 Eylül 2007 tarihinde 3127 sayılı tape, Muammer Karabulut ile görüşmesini özetle, Muammer Karabulut’un yayına sunduğu bir Internet siteden ve sitede yer alabilecek konulardan bahsediyorsunuz ayrıca görüşme içeriğinizde Ergün Poyraz, Kemal Kerinçsiz, Erol Bilbilik isimli şahıslar hakkında diye beyanı tırnak içine almışlar. Şimdi efendim, bir insan Muammer Karabulut senin hazırladığın şu site demek varken niye Muammer Karabulut’un sunduğu bir Internet sitesinden ibaresini kullansın, ifadesini kullansın? Çarpıtmaya çalışmışlar ama orada bile beceriksizce çuvallamışlar. Çünkü müvekkilimin hiçbir tapesinde hiçbir suç unsuru yok. zaten müvekkilimin şimdiye kadar sesimi taklit ettikleri inkar ettiği, ben yapmadım dediği, onu kastetmek istemedim dediği bir tek görüşme yok ki. Müvekkilimin telefon tapelerinin tamamı müvekkilimin tabi doğal konuşmalarıdır, samimi duyguları beyanlarıdır ve hiçbirisinde hiçbir suretle suç unsuru yoktur. Ama buna rağmen müvekkilimin tapelerine dayanmaktan başkaca hiçbir çaresi kalmayan savcılık, müvekkilime atfettiği örgüt yöneticiliği suçlaması için müvekkilimin tapelerine buraya birbiri ardına sıralamış. Bunlardan bir tanesi de 3115 sayılı tape orada da müvekkilimin Kemal Kerinçsiz ile yaptığı telefon görüşmesinde Kemal Kerinçsiz’in bu dosyanın eş savcısı, başbakanın hakkında 3 kuruşluk tazminat davasına ilişkin değerlendirmesine yer vermiş. Şimdi zaten ben Kemal Kerinçsiz’in bu davadaki tutukluluğunun sebebi olarak bunu görüyorum ya. Bunu müvekkilimle Kemal Kerinçsiz’in kendi arasında değerlendirmesinin savcıyı ilgilendiren herhangi yanı bir boyutu var mı efendim? Burada bir suç unsuru var mı ama savcılar ne diyorlar? Kemal Kerinçsiz başbakanı itibarsızlaştırmak için bu davayı açmış. Kastedilen bu çünkü Ergenekon terör örgütünün böyle bir rolü böyle bir işlevi

92

Page 93: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:93

olduğuna inancındalar ve yakın zamanda göreceksiniz Levent Kırca’yı bile buraya getirecekler. Orada parodilerinde başbakanı itibarsızlaştırmakla itham olacak. Böylelikle itham edemeyecekleri kimse kalmayacak Türkiye bu davayla, bu yargı eliyle Türkiye de faşizmin kapısı açılmıştır ve Türkiye bu gidişle faşizme boğulacaktır. Faşizm döktüğü kanda mı boğulur? Faşizm bu ülkeyi mi boğar onu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Efendim, şimdi bakın bu davada ki hakikaten savcıların samimi yaklaşımını da ortaya koyan en güzel örneklerinden birisi 3134 sayılı tape diyor ki Nuri ile görüşmesinde özetle Sevgi Erenerol bugün bir tepkimize bu referandum için bir çalışma başlattık okuduktan sonra yazıyı Emin Çölaşan ve Mustafa Balbay’la görüş. Bu konuda nasıl bize destek verirler ne yapabiliriz artı olarak ne yapabiliriz? Yani bu referandumda evet çıkarmalıyız ve lehimize çıkarmalıyız yoksa Cumhuriyet gitti elimizden bu son şansımız diyerek cumhurbaşkanlığı seçimiyle alakalı olarak kulis faaliyetlerinde bulunarak, Cumhuriyetin kendi ellerinden gideceğinin söyleyerek Cumhuriyeti ve cumhurbaşkanlığı makamlarını kendi ideolojileri doğrultusunda birisi olması için basın yayın kuruluşlarına beyanlarda bulunduğu. Ne yani cumhurbaşkanlığını kendi ideolojileri doğrultusunda birisi olması için basın yayın kuruluşlarına beyanda bulunmak suç mudur? Sizin bir karşıt ideolojiniz yoksa, müvekkilimin ideolojisi sizi niye rahatsız etsin? Siz hangi ideolojidesiniz peki? O zaman bunu sormak gerekecek. Hani siz savcısınız siz kamu adına hareket ediyorsunuz, sizin ideolojinizin olmaması lazım. Ama müvekkilimin kendi ideolojisi doğrultusunda cumhurbaşkanlığı seçimine yön vermeye çalışması onun en tabi anayasal hakkı değil midir? Ama bundan niye rahatsızsınız? Sizin cumhurbaşkanınız değil de bir başka cumhurbaşkanı seçilecek olursa bu örgüt faaliyeti mi olacak? Sizinkisi ideoloji, bizimkisi Ergenekonoloji. Efendim hakikaten bu yargı eliyle faşizmin kapısını açmaktan başka hiçbir şey değil. Bu yargı darbesi. Benim ideolojimden olmayan hayat hakkı tanımam diyen anlayışa biz Türk filmlerinde ya benimsin ya kara toprağın diyaloglarıyla biz rastlarız. Ama bakın bu artistlik hiçbir zaman esas oğlanları mutlu etmez ve emin olun ki bu esas oğlanların dramatik trajikomik akıbetlerini hep birlikte yakında tanık olacağız. Şimdi efendim bu tapelerin örneklenmesi 6 tane küçük tapem daha kaldı. Bakın burada ne diyor, Metin çelik’le görüşmesinde? Metin Çelik’in olduğunu tüccar olduğunu Amerikan konsolosluğuna çelenk koyma konusu olduğunu konuştukları konunun. Tenzile Rüstemhanlı ile görüşmesinde emniyette alınan ifadesinde Sevgi Erenerol bu görüşmeyle ilgili olarak bu konuşmanın kendisinin yaptığını, Azerbaycan’daki Türk kurultayındaki davetiye konusunun olduğunu. Hüseyin Mümtaz Beyazıtoğlu ile yaptığı görüşmede bu görüşmeyle ilgili olarak bu konuşmayı kendisinin yaptığını Amerikan konsolosluğuna çelen koyma ve Tenzile hanımın davet edilmesi konusu olduğunu. İlker ile yaptığı görüşmesinde bu konuşmanın kendisinin yaptığını, konuştuğu şahsın İlker Salman veya Durukan olduğunu aynı şahıslardır evlenmiş olabilirler. Amerikan konsolosluğuna çelenk koyma konusu olduğunu. Elif Ceyda Bayramoğlu’yla görüşmesinde bu konuşmayı kendisinin yaptığı konuştuğu şahsın Şencen isimli şahıs olduğunu şehit aileleri derneğinin başkanı olduğunu amerikan konsolosluğunun önüne siyah çelenk koymaya devam ettiğiyle ilgili olduğunu, tapeyi nasıl özetlemiş memur, görüyor musunuz efendim. Şimdi, bu görüşmelerin her birinde konu sadece ve sadece amerikan konsolosluğunun önüne siyah çelenk konulmasıdır. Amerikan konsolosluğun önüne siyah çelenk konulması, Amerika da bile, fevkalade demokratik bir hak iken o hürriyetler ülkesinde güya. Pek demokratik bir hak iken burada hangi zihniyetle suça konu edilebilir efendim? Yani burada Amerika’nın tabi ki suça konu olan hukuku korunacaktır. Ama bir suç değil de en demokratik bir hak var iken ortada söz konusu olan bu tepkiyi bu anayasal tepkiyi bile terör örgütü faaliyeti olarak değerlendirmek neyin nesidir efendim? Şimdi aslında bakarsanız efendim, bu anti Amerikan eylemin suç olarak değerlendirilmesini anlamak hiç zor değil. Çünkü savcıların Türk yargısı huzuruna çıkarken iddianamelerine verdikleri o orginal iddianame adından yol çıkıldığında bu iddianamenin arkasındaki güçlerin göbek bağlarının Amerika’yla olduğu tespitimizin burada Amerikan konsolosluğuna ilişkin olarak gösterilen korumacı bu tepkini bu

93

Page 94: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:94

refleksin ne anlama geldiği çok daha iyi anlaşılmakta. Efendim tapelerdeki garabetleri sıralamak baya bir zaman alacak. Şimdi bir kısmını geçeyim bunların lüzumu yok ama emin olun hepsi aynı zevzeklik, yani bunları buraya koymanın hakikaten zevzeklik olduğuna inanıyorum ben. Burada bir suç unsuru yok efendim tek başına hiçbir suretle suç yok. yahut başka bir suçun hazırlığı faaliyeti olarak değerlendirilebilecek bir görüşme de yok, bir ima da yok, bir şifre de yok. bu hiçbir surette bir suç olamaz. E o zaman niye koydunuz bunu buraya? E diyorum kalabalık olsun klasör dolsun. Şimdi bakın 11 Aralık 2007’de müvekkilem Ekrem Ekinci ile görüşmesinde özetle Ekrem Ekinci, merhabalar ben Profesör Ekrem Ekinci teknik üniversiteden dediği. Sevgi’nin de yurt dışında olduğunu ertesi gün kendisini aramasını söylediği tespit edilmiştir. Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı. Ben şimdi ne diyeyim efendim? Ekrem hocaya Sevgi hanım ben yurt dışında dediğim için kusurlu da savunma yapayım? Yoksa Ekrem hoca kendisini aradığı için mi savunma yapayım? Şimdi burada suç unsuru var mı efendim? Yok. niye koyuyorsunuz? Hepsi böyle bakın hepsi, hepsi böyle. İçinde bir tane suç unsuru olan bir tek tape yok ama bunların hepsini buraya koymuşlar. Şimdi, bu tapeleri buraya koymalarındaki amacın ne olduğunu izah etmek hakikaten bir hukukçunun utanç duyduğu bir savunma olsa gerek çünkü gerçekten müvekkilim bunun için mi tutuklandı? Bakın salonda müvekkilimin annesi var 90 yaşına gelmiş. Ben kendisine Sevgi hanımın niye tutuklandığını izah etmekte zorlanıyorum. Hakikaten izah edemiyorum. Çünkü hanımefendi de okuması yazması olan bir bayan, o da Atatürk’ün emaneti bir gelenekten bir aileden geliyor. O da okuması yazması bu devletin hukukuna saygısı eksik bir insan değil. E şimdi o da okuduğunda bu iddianamede bir suç unsuru olmadığını görüyor ve bana soruyor bende bunun hukuk olmadığını bir siyaset olduğun söylerken utanıyorum. Efendim bakın ben şimdi burada bu telefon tapelerinin hiçbir suretle suç oluşturmadığını söylemekle yetiniyorum o nedenle bu telefon tapelerinin tamamının mahkemelerden aylık olarak boş aldığını, onlara sonradan gelen polis talep yazısına göre sayı verildiğini savcılığın o sayı kısmını elle yazdığı gibi mahkemeye sunduğunu mahkemenin de aynı şekilde elle o boşluğu doldurup aylık paket halinde dinleme kararlar verdiğini Yargıtay 8. ceza dairesinin vermiş olduğu müstakar içtihada göre bu dinlemelerin tek başına suç oluşturmayacağını falan filan hiç ama hiç söylemiyorum gerek yok. çünkü hakikaten bu tapelerin hiçbirisinde bir tek suç yok, bu tapelerin tamamı bizim kabul ettiğimiz tapeler ama bunların hiçbirisinde suç olmadığı halde bunların hepsini dosyaya koymuşlar. Şimdi bakın burada müvekkilimin bir takım şahıslarla olan görüşmelerini ilişkilerini sorgulamışlar Muzaffer Tekin’i niye tanırsın? Aile dostumdur. Mehmet Zekeriya Öztürk’ü tanır mısın?, kısmen tanırım, Behiç Gürcan’ı tanır mısın? Oradan gördüm, bunu buradan tanıdım. Bunların hiçbirisinde hakikaten savunmayı gerektirecek bir suç unsuru siz görebiliyor musunuz bilmiyorum ama muhakkak ki kuvvetli suç şüphenizi bir şeylere dayandırıyorsunuz. Ama bunlar kuvvetli suç şüphesine dayandırılabilecek derecede sağlıklı güçlü hususlar değil o yüzden zaten ben bunun dışında bilmediğimiz gizli tanıklar gibi gizli deliller başkaca gizli kapaklı bir şeyler mi var o noktada tereddüde düşüyorum. Şimdi, bakın efendim müvekkilimin örgütsel bağlantılarından birisi olarak Asım Demir’e yer verilmiş. Asım Demir’i tanır mısın? Tanırım büyük hukukçular birliği derneğinin çaycısıdır demiş müvekkilem. Şimdi allemei cihan savcıları ne yapmışlar yememiş içmemiş yazmışlar, yaz kızım Asım Demir’le örgütsel bağının bulunduğu. Şimdi müvekkilim büyük hukukçular derneğinde konuk iken kendisine Asım Demir’in çay ikramı mıdır acaba örgütsel bağ? Kaldı ki söz konusu çayda kaçak çay falanda değil Çaykur çayı bunun neresi suç Allah aşkına? Bunu niye yazdınız? Demediniz mi avukatı kalkarda bana soru sorar, biz ne cevap veririz demediniz mi? buna utanmamak mümkün mü? Ne diyeyim ben şimdi buna nasıl savunma yapayım? Sizde bana diyorsunuz ki, müvekkilinizin hukukuna ilişkin savunma yapın. Müvekkilimin hukuku bu, müvekkilimin hukuku dediğim aslına bakarsanız müvekkilimin hukuksuzluğu, kanunsuzluğu. Burada bana örgütsel faaliyet olarak gösterilecek bir tek, bir tek unsur bir tek delik gösterin efendim, yok. ama ne hikmetse tıpkı bizim Nijerya CD’miz gibi hayali

94

Page 95: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:95

bir kuvvetli suç şüphesi var üstelik bu kuvvetli suç şüphesi sizin şahsınızda, sizin nezdiniz de artık kaybolup gitse de neredeyse yaşı kadar mesleki kıdeminiz bulunan üyeleriniz tarafından ısrarla sürdürülmekte. Şimdi bakın o noktada ben müvekkilimin hakkında bu tutukluluğun çok daha iyi anlıyorum. Nedenine gelince efendim, hani şu malum brifing var ya efendim savcıların bizde salonda yukarıdaki mahkemede bir kısmını gösterip daha sonra korkup geri çektikleri bakın orada şu ibare var diyor ki, Necip Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili olarak, Necip Hablemitoğlu cinayeti uzunca olarak örnek gösterilerek Fethullah Gülen cemaatinin yönelik yürütülen psikolojik harpte kontrollü gerilim stratejisi için dayanak alınmıştır diyor. Bu brifingde yazıyor. Şimdi sordum geçen gün, üyeniz tabidir ki cevap vermek vermeyecektir. Ama müvekkilime Necip Hablemitoğlu’nun cinayetiyle ilgili İbrahim isimli şahısla ilgili soru soruluyor. Şimdi bakın bir Sihirbaz şapkadan tavşan çıkartırsa şaşırmayız, ama bir hakim dosya dışından soru çıkartırsa şaşırırız. Necip Hablemitoğlu cinayeti müvekkilime ilişkin olarak önünüze konulan dosyada hiçbir suretti bahsi geçen bir konu dahi değil. Siz Onun cinayetiyle ilişkili olarak İbrahim adlı şahsı nerden bilmektesiniz ve bununla müvekkilim arasında nasıl bir irtibat kurmaktasınız ki bu soruyu müvekkilime sorabilmektesiniz? Şimdi bu soruyu soran, müvekkilimi tutuklayan hakimin heyetinizde tabi ki tahliye kararlarına ayak diremesi fevkalade anlaşılır doğal bir husus. Şimdi geriye dönün lütfen efendim kulaklarınızda çınlasın biz burada ki adalet hürriyet arayışımız kulaklarınızda çınlasın evinize gittiğinizde yatağınıza uzanın ama lütfen uyuyamayın efendim sabaha kadar bir düşünün, bir düşünün bir düşünün.”

Mahkeme Başkanı:" Beddua mı ediyorsun bize, nedir o?”Sanık Sevgi Erenerol Müdafi Av. Vural Ergül:” Efendim en güzel bedduayı Fikri Karadağ

albay yapıyor. Şimdi efendim hakikaten benim müvekkilimin bu noktada tutuklanmasını daha iyi anladığım için tabidir ki, tahliyesi içinde bir beklentim kalmıyor. Çünkü dediğim gibi efendim, dosya dışından bir takım verilerle müvekkilim tutuklanmış ve yine aynı verilerle müvekkilimin tutukluluğu devam ettiriliyor. Müvekkilim ancak ve ancak AKP hükümeti defolup gittiği gün tahliye olabilecek ondan da çok eminim efendim. Şimdi size fevkalade isabetle tahliye gerekçenize, üyelerin nasıl direndiği açık aşikar ortada ama ben şunu da size sormak istiyorum efendim. Şunu sormak istiyorum efendim eğer hakikaten müvekkilimin tutukluluğunu sürekli devam ettirmek için kendisini örgüt yöneticiliği suçu atfedilmemiş olsaydı, müvekkilime örgüt üyeliği suçu atfedilmiş olsaydı. Ben şunu çok inanıyorum efendim müvekkilim daha Vedat Yenerer ile beraber değil ilk tahliyelerde derhal tahliye olurdu. Müvekkilimin tahliyesini imkansızlaştırmak için müvekkilimi olabildiğince tutuklu olarak cezalandırabilmek için müvekkilime örgüt yöneticiliği suçu atfedildi. Bakın müvekkilime ilişkin örgüt, müvekkilime ilişkin bir gizli tanık beyanı var, 17 numaralı tanık gizli tanık. Biz gizli tanığın gizli tanıklara ilişkin artık örgütsel olduğu iddia edilecek diyorum, tespit faaliyetleri çerçevesinde bir üst basamağa geçtik artık gizli tanıkların fotoğraflarını da getiriyoruz görüyor musunuz başkanım bakın şu meczup işte müvekkilimin hakkında beyanda bulunan 17 numaralı gizli tanık. Bu kim biliyor musunuz? Şeytan Niyazi dedikleri Kuvai milliye 1919’un çaycısı meczup. Şimdi bu adam beyanında benim müvekkilimin basın danışmanı olduğu kiliseye Fikri Karadağ’la Veli Küçük’ün gizli gizli geldiği iddiasında bulunuyor. Şimdi bu iddia hakikaten birincisi acaba gizli tanıklığı gerektirir bir bilgi midir? Burada bu bilgiyi verebilmek için gizli tanığın bir işi işlevi var mıdır? Bunu açık tanıklığa açıklığa kavuşturabilmek peki ala mümkünken ki bu hiçbir suretle bir hayati tehlikeye vesair dahi arz etmezken bu şahıs niye gizli tanıklık adı altında gizli tanık fetişimiziyle olaya bir esrarengizlik katmak çalışmasında kullanılsın. Şimdi bu gizli tanığın çok özel bir hikayesi var ama biraz gayri ahlakı unsurlarda içeriyor o yüzden onu anlatmaktan çekiniyorum anlatmıyorum ama bu gizli tanığın, gizli tanık olarak devşirtilmesi de bir başka ahlaksızlık bir başka rezillik, çok büyük bir rezillik onu ben, herhalde HSYK’ya yazmakla daha isabetli:”

Mahkeme Başkanı:" Efendim toparlar mısınız? Süre doldu.”

95

Page 96: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:96

Sanık Sevgi Erenerol Müdafi Av. Vural Ergül:”2 dakikam var efendim daha, daha iyi bir yöntem izlemiş olacağım diye düşünüyorum. Özetle efendim bu koşullarda hakikaten müvekkilim için tahliye talebinde bulunmamın hiçbir anlamı yok. o yüzden ben üzülerek salona kadar gelmiş müvekkilimin 90 yaşındaki annesini bu kerede eli boş gideceğini söylemek zorundayım. Müvekkilimde buradan ancak ve ancak bir erken seçimle hükümet değiştiği gün hukuki durumundaki değişim sonrasında tahliye olabilir ki bu çok sanık için söz konusu. burada bizim hiçbir suretle artık Zeynep’inde yılıp teslim olduğu gibi, bir hukuki arayışımız vesairemiz kalmış değil. Ama yinede müvekkillerimizin vicdanlarını rahatlatmak, müvekkillerimizin burada ki bu sosyal ortamda, artık burası müvekkillerimizin yegane sosyal ortamı. Bu müvekkillerimizin sosyal ortamında yer alabilmek için gelip gideceğiz. Ama ben şunu da heyetinizin yeniden, dikkate almasını talep ediyorum birincisi efendim müvekkilimin hakikaten üzerine atılı örgüt yöneticiliği suçlaması için iddianamede itibar edilebilir ciddiye alınabilir ne kanıt, ne delil vardır hiçbir şey yoktur. Müvekkilim pekala örgüt üyesi olduğu iddia edilen diğer sanıklardan hukuki durumu konumu itibariyle hiçbir suretle farklılık taşımıyor. Müvekkilimin üzerine atılı bu suçun tek nedeni müvekkilim hakkında tutukluluk kararının daha uzun süre devam etmesini sağlamaktır. Çünkü müvekkilimin tahliye edecek olursanız, diğer sanıklar size diyecekler ki, iddianamede Sevgi hanım örgüt lideriydi onu tahliye ettiniz bizim başımız kel mi, biz niye tahliye edilmiyoruz diyecekler. Sırf bu yüzden iddianamede müvekkilime örgüt yöneticiliği atfedilmiş. İkincisi efendim geçtiğimiz günlerde sizin bir kısım sanıklar için vermiş olduğunuz o çok haklı isabetli tahliye gerekçeniz, pekala aynı şekilde benim müvekkilim açısından geçerlidir çünkü müvekkilim içinde tutukluluğun bir ihtiyari tedbir olduğu müvekkilimin hukuki itibariyle durumu mali içtimai durumu itibariyle pekala pekala adli kontrol yöntemiyle de müvekkilimin yargılamasının yapılabilmesinin mümkün olduğu hakikat ortada, o çerçevede söz konusu ettiğiniz o tahliye gerekçesini de müvekkilime pekala yansıtabilirsiniz, müvekkilim o tahliye gerekçesinden yararlanabilir. Şimdi efendim savunmamı bitirdim sayılır ama az önce kullandığım o aşırı sert eleştirilere bir açıklık getireyim, onları kısa tutmak için atlarken es geçtim, savcılar hakkımda yine suç duyurusunda bulunacaklar ama ben zabta geçsin o büyük bir hukuki ayıp, büyük bir hukuki utanç olarak değerlendirdiğim bölümü bir 5 dakikada açıklığa kavuşturma istiyorum. Çünkü hakikaten bu fevkalade ciddi bir ayıp. Şimdi bakın efendim müvekkilimin örgütsel bağını açıklığa kavuşturmak gayreti konusunda savcılık müvekkilimin Doğu Perinçek ile de irtibatlı olduğunu ileri sürmüş. Bunun içinde ne yapmış efendim bakın ne diyor, Sevgi hanın emniyetteki anlatımına Perinçek’e ilişkin hiçbir anlatımı yok kendisine Perinçek’i tanır mısın diye sormuşlar, hatta sormamışlar bağışlayın. Kendisine Perinçek’i tanır mısın diye sormamışlar bile ama Perinçek ile Erenerol arasında bir örgütsel irtibat tesis etmişler. O 53 sayfalık müvekkilime ilişkin iddianame bölümünde Perinçek ile Erenerol arasında ilk değimle 971. sayfada bakın efendim orada ne demiş, basın açıklamalarında elde edilen görüntülerde başlığı kullanmışlar paragrafı aynen okuyorum. Güvenlik şube müdürlüğünün 6 Mart 2008 tarihli ve 2008/3640 sayılı yazısıyla gönderilen dosya içeriğinde yapılan incelemede 30 Ağustos 2003 saat 14’te Beyoğlu ilçesi Tepebaşı eski TÜYAP önünde işçi partisi İstanbul il teşkilatının organizesinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla 30 Ağustos’un 81. yılında milli zaferin coşkusun yaşamak ve ordu millet kaynaşmasını sağlamak için basın açıklaması yapıldığı. Bu eyleme Mehmet Perinçek ve Şüpheli Sevgi Erenerol’un katıldığı, Güvenlik şube müdürlüğünün olay esnasında çekmiş olduğu kamera görüntülerinin incelenmesinden anlaşılmıştır. İyi de Mehmet Perinçek kim? Mehmet Perinçek burada sanık değil. Mehmet Perinçek Doğu Perinçek’in oğlu babasının oğlu. O da Ermeni terörü konusundaki Ermeni yalanları konusundaki çalışmalarıyla bilinen tanınan bir akademisyen. Ama bu nasıl bir ilkel kabile mantığı ki babası olmadı oğlu üstünden irtibat tesis edelim. Aynı zihniyet zaten Bedrettin Dalan’ı bulamadığında oğlunu yakalamıştı babasına rehin olarak. Şimdi bu ilkel kabile hukuku anlayışının bu iddianamede müvekkilimin aleyhinde örgütsel irtibat tesisi için kullanılması bir ayıp ama bakın müvekkilimle Perinçek arasında örgütsel irtibat için esas alınana

96

Page 97: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:97

bakın, 30 Ağustos’un 81. yılında milli zaferi coşkusunu yaşamak ve ordu millet kaynaşmasını sağlamak için basın açıklamasına katılmak. Yani burada 30 Ağustos’un kutlanılması o zaferin yaşanılması yaşatılması suç olmuş efendim suç oluşturmuş. Şimdi Ergenekon davasında hedef alınanın asker ve millet olan Türk milletinin bizzat kendisi Türk Silahlı Kuvvetleri ve şanlı tarihi hedef alınıyor dediğinizde savcılar bu bir örgütsel faaliyettir, bizim öyle bir gayretimiz yoktur. Diyip kendilerini savunmaya koyuyorlar. Ama açıklayın bunu, burada bir örgütsel faaliyet var mı? velev ki bir örgütsel faaliyet olsun. Konusu suç olmayan bir husus nasıl olurda örgütsel faaliyet olarak yer alabilir? Hele müvekkilimin Doğu Perinçek’e gönderdiği bir mesaj var o mesajı size okuyup bitirmek istiyorum efendim, müsaade edersiniz o mesajı bulayım. Bakın Perinçek bahsi Erenerol ile iddianamenin aramalarda elde edilen bölümlerde geçte birde o bölüm asıl utanç verici olan bölüm. İddianamede 946. sayfada aynen okuyorum bakın efendim. İlimiz Beyoğlu ilçesi Kemal keş kara Mustafa mahallesi Ali Paşa Değirmeni sokak numara 2 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen dokümanlar, bu başlık altında. Sevgi hanımın Doğu Perinçek’e gönderdiği Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olsun mesajı, bakın delil bu. ne demiş? Sevgi hanım Doğu Perinçek’e Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olsun mesajını göndermiş böylelikle örgütsel faaliyet çerçevesinde bir örgüt suçu işlemiş. Bu şimdi bir hukuki, utanç bu bir hukuki ayıp, bu bir hukuku rezalet değil midir efendim? Cumhuriyeti tebrik mesajı nasıl olurda bu davada suç konusu olur? Bu mesaja burada yer vermek Cumhuriyete karşı bir suçtur. Herkeste ister yargı mensubu olsun isterse bir başka kurumun mensubu olsun işlediği suçun cezasını çekecektir. Ben savcılara defaatle söyledim aynı ifadelerimi yeniden söylüyorum. Hiç uçarı kaçarı yok eninde sonunda yargılanacaksınız ve işlediğiniz suçlarında cezasını çekeceksiniz. Teşekkür ederim efendim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Tolga Akalın söz istedi, verildi.” Sayın Başkanım sanıklardan sayın Veli Küçük gizli tanıkla ilgili belirli bir ifade alma sürecini aynen imla hatalarını havi bir şekilde savcılıkta da aynı imla hatalarını havi bir şekilde aynı tanığın bir ifadesinin alındığından bahsetti bu malumunuz olduğu üzere, sizin okuduğunuz dönem dede benim okuduğum dönemde de, Hukuk fakültelerinde soru konusu olsaydı. Ceza Hukukunda bir öğrenci buna şöyle bir cevap verirdi. Bu eylem karşılığında suç, 765 sayılı Türk ceza yasasının 340. maddesindeki, fikri sahtecilik eylemini oluşturur. Çünkü ve aksi, sahteliği sabit pardon sahteciliği üzerinde yapılmış sahtecilik sabit oluncaya kadar geçerli belge hüviyetinde olduğundan HUMK 83’e göre arttırarak ceza tecziyesi yoluna gidilmesi gerektiğine ilişkin, görüş verildik. Şimdi ki yeni yasada bunun karşılığı yeni Hukuk Fakültesi öğrencileri buna 204. maddenin 5237 yasanın 204/2 ve 3.maddelerinin görevinden dolayı ve görevi ile bağlantılı belge tanzimi olduğundan dolayı ceza tecziyesi yoluna gidilmesi gerektiğini söylerlerdi. Peki sayın savcılar bu tür rahatlıkları suç işleme rahatlıklarını nerden elde ettiler veya kimden bu konuyla ilgili cesaret aldılar bunu da sanırım heyetinizin de belirli oranda katkısı oldu geçmişte verdiği belirli kararlardan ötürü onu bir hatırlatmak istedim. Hatırlıyorsanız Tuncay Güney’in 2001 yılında yapılmış olan çözümleriyle 2008 yılında Fatih adli emanetinden getirilip de yapılan çözümlerin aslında iki ayrı çözüm olmadığını, bu iki çözümün bir tek yapılmış çözümün word belgesinde karakter değiştirmek suretiyle sunuma geçirildiğini hattı anlaşılmayan yerlerdeki den den biçiminde vurulan noktalama sayıların dahi her anlaşılmayan yerde aynı olduğunu anlatmıştım burada. Çünkü 2001 yılı tarihli mülakat yani gerçek mülakatın kaybedildiğini, kayıp edildiğini ve 2008 tarihli mülakatın imzasız ve fotokopi olarak dosyanıza ıslak imzası da yoktur üzerinde zaten belgenin kendiside asıl değildir. Dosyanıza ilsak edildiğini söylemiştik ve bu sebeple bu evrakları getiren emniyet görevlileri hakkında aynı şekilde sahtecilikten dolayı suç duyurusunda bulunulmasını istemiştik. O gün o talebi siz reddettiniz bizimle ilgili değil mahkemenize karşı yapılmış kabul etmediniz bugün çok rahatlıkla aynı türden ve aynı neviden bir belge yine mahkemenize yönelik olarak getirilip önünüze koyulabiliyor. Bugün bununla ilgili bir çözüm bulmadığımız takdirde ikinci, üçüncü,dördüncü Ergenekon davası süreçlerinde benzer

97

Page 98: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:98

belgeler bu mahkemenin önüne getirilecek anlaşılan o efendim. Yine hatırlıyorsanız ana savunma konumuzu da ben bir günle sınırlamıştım o bir günlük süre içerisinde savunmaya başlarken Ergenekon davasının Fırat ın doğusuna geçmesi gerektiğini iddia edenlerin tam aksine bu davanın Fırat ın doğusundan Türkiye’ye getirilen bir dava olduğunu. Davanın ana konusunun Irak merkezli bir Kürdistan devleti oluşumu olduğunu bununla ilgili daha 1992 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinde bugün dava sanıkların üzerinden monte edilmeye çalışılan Eşref Bitlis tarafından PKK’nın bir taktik Kürt devletinin bir stratejik bir tehdit olarak algılanmasıyla oluşturulmuş bir TSK konsepti olduğunu bu TSK konseptinin bir NATO kuvveti olan Amerika’yı muhtemel çatışılabilecek ülke noktasında bir görüş ortaya koyduğunu, bu görüşler kapsamında hazırlanan MAS planın yeni dünya düzenine karşı ileri sürdüklerini anlatmıştım ve hatta o gün size demiştim ki esasen Ergenekon davası 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de özel kuvvetler mensubunun başına çuval geçirilmesiyle başladı. Bu davanın başlama günü odur ve devam etmiştim, Van yüzüncü yıl, Şemdinli, Atabeyler operasyonları esasen birer refleks yoklamadır devam eden Ergenekon sürecinin alt refleks yoklamalarıdır demiştim. Bugün davanın geldiği nokta itibariyle nihai hedefleri dava ve soruşturma süreci belli etti. 4 Temmuz 2003’te başına çuval geçirdiklerinin bugün arşivlerine girme iradesini ortaya koydular. Delilde ne ne delille? Askerin birinin basın yansıdığı kadarıyla ifade ediyoruz. Askerin birinin annesiyle telefonda konuşurken habire burada kağıt yakıyoruz dediğiyle başladı mesele. Peki neye vasıta olacak, hedef ne? buda anlaşılabilir bir şey fotoğraf büyük çerçevede görülüyor. Mesele 2020’li yıllarda muhtemel kurulacak olan Kürt devletinin kurulma aşamasındaki TSK komuta konseyinin tanzim etmek, o sebepledir ki çok üst düzey başarılara sahip belirli stratejik merkezlerde ki albaylar, tuğgeneraller, tümgeneraller ve kor generaller sanık yapılmaya veya şaibe altına alınmaya çalışılıyor. O sebepledir ki, ordu içerisinde daha fazla ulusalcı karakteri ile bilinen insanlar bu yargılamada sanık yapılıyorlar. Bu ordu 1990 yılında Genelkurmay başkanının istifası süreciyle böyle bir operasyona karşı çıktığı ve böyle bir himayenin ve böyle bir ateşin içine bu milleti atmadı. Bu ordu 2020 yıllarda aynı refleksi gösterememesi için, bugünkü bu hukuk eliyle ve Allah eliyle aldatmaca yöntemiyle bu süreç tanzim ediliyor. Bu süreçteki önemli noktalardan biridir. Ben yine size anlatmıştım demiştim ki, seferberlik tetkik kurulu 1952 yılında Türkiye de kurulmuştur. Aynı kurul 1958 yılında NATO içerisinde kurulmasına rağmen kendi içerisinde TMT’yi kurarak Kıbrıs’ta mukavemet teşkilatını organize etmiştir. Burası bir müstemleke bir ülke olmadığı için, bu ülke bağımsız yaşayan milletlerden biri olduğu için bu millet asgari sayıdaki milletlerden biri o dönemki politik koşullar ne olursa olsun müstemleke zihinler üretemediğiniz müddetçe müstemleke sonuçlar almak mümkün değildir. O günkü seferberlik tetkik kurulundan da bunu alamamıştır bu kurduranlar. 1991 yılı kritik zamandır özel harp dairesi olarak nitelendirilen yapı kapatılmış ve özel kuvvetler komutanlığı kurulmuştur. Bunun adı şudur Sayın başkanım, bu ülkede bu yapı devlet eliyle ve bizatihi devlet kontrolünde kurulmuş ve devlet eliyle tasfiye edilmiştir. Bu tasfiyeyi içine sindiremeyen küresel kuvvet, bu ülkenin başka kurumu üzerinde ilk 1995’te denemiştir kurmak için. Bakın 1992 yılında 2 Ekim de TSK kuzey Irak’a girdi dedim, 2 Ekim’de Saratoga Muvaveneti vurdu. 1995 10 Martta TSK Kuzey Irak’a girdi, 11 Martta Gazi olayları çıktı. Bu iddianamede Gazi olayları Ergenekon çıkardı diye önümüze koyuyorlar bizim. Holbrug bir hafta önce Türkiye önümüzde dönem olağanüstü karışımlar yaşayabilir dedi. CIA Moskova istasyon şefi döndü, Türkiye bir casuslar cenneti oldu dedi. TSK bu tehdidi kabul etmedi, Kırıp çekiç operasyonu yaptı bir gün sonar Gazi olayları yaşadı bu ülke. bugün adına ne diyorlar bunun asimetrik psikolojik savaş. Dünya konvensiyonel savaş dönemini bitirdi. Açık toplumla konvensiyonel savaş artık dar alanlara kaldı çünkü dünya jeopolitik alan kontrollerinden daha ziyade insan kontrolü ile yeni bir savaş dönemine girdi. Bu savaş döneminde hepimizin genel algıları kontrol edilerek duyuş düşünüş ve tarihi bağları tarumar edilmek suretiyle yeni bir tabiye ilişkisi kurulmak isteniyor. Bunun en uygun yolu Türkiye de hukuk eliyledir doğrudur. Bu yöntemi önerenler doğru karar vermişledir çünkü hak bilincini en

98

Page 99: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:99

zayıf olduğu bir ülkede bu tür dönüşümleri en rahat hukuk eliyle yapabilirsiniz. Ancak mahkememizin olayları düz,delil standart delil değerlendirmesi ötesinde hukuk, siyaset, siyaset uluslar ilişkiler bağlamında algılaması gerekir burada ki delil benzeri olarak ileri sürülen şeyler hukuk aklının inkarıdır. Defalarca yarım saat konuştu burada nerede suç var diye bir avukat 20 defa sormaz normal bir savunmada. Ben daha iptidai bir yorum yapayım size hukukçu olarak, bakın TCK 25.madde meşru müdafaadan bahseder, eskiden meşru müdafaa şahsa karşıydı, kavram şahıstı 765 sayılı yasa döneminde, oysa 5237 sayılı yasa hakka karşı meşru müdafaadan bahseder. Şahısla hak farklı kavramlardır. Hepimiz kamu hukukunda okuduk, haklar birinci derece, ikinci derece, üçüncü derece haklar olarak değerlendirilir. Bağımsız laik bir Cumhuriyette yaşamak bir birey için hak mıdır değil midir önce bu soruya cevap vereceğiz. Eğer bunu bir üçüncül kuşak yeni nesil bir hak olarak addediyorsak insanların elinden alınacağı hakka karşı meşru müdafaa yapma hakkı da vardır. Peki ne demiş düzenleme için 28. madde çok güzel bir düzenleme getirmiş, telaş, korku ve panik hallerinde meşru müdafaada ifrata kaçmayı meşru müdafaa sayarım demiş. 28/2’nin açık düzenlemesi. Peki ortada ne var? Ortada laiklik karşıtı fiillerin odakları bir hükümet var. Bakın iptidai yorum yapıyorum. Bugün kalksa biri bu ülkede bu iddia edilen ama olmayan bir yapının benzeri yapıyı kursa, bu fiil suçtur ama cezasızlık sebebi oluşacaktır adil bir mahkemede. Sebep? Eğer siz bağımsız laik bir Cumhuriyette yaşamayı birincil derecede hak kabul ediyorsanız, hakka karşı yapılan davranışlara karşı meşru vasıtalarla mücadeleyi de kabul etmek durumundasınız. Silahı eğer düz bir bombadan mütevellit,bir tabancadan ibaret kabul ediyorsanız, 21. yüzyılı anlamamışsınız demektir. Ekonomi bir silahtır, iktidar bir silahtır, kitle iletişim araçları birer silahtır siz bunlara karşı elinizdeki en meşru yöntemi ne bulabiliyorsanız bununla savaşırsınız yani buradaki saçmalıkları bir kenara bırakıyorum, biri cidden kalksa bu üçüncü nesil savaşı tanımlasa, bunun adı enfermasyon savaşıdır, asimetrik psikolojik harekat dedikleri budur. Bu asimetrik ve üçüncü nesil savaşlar algı yönetimi üzerinedir. Hepimizde bir derin devlet algısı 1990’lı yıllarda bu ülkede oluşturuldu ve oluşmuş bu derin devlet algısı üzerine bu dava inşa edildi. Geçin burada ki insanları şurada birileri bu yapıyı kursalar dahi biz bunu TCK’da bu kapsamda tartışmak durumundayız hatta daha da ileri gidip daha farklı bir şeyi de tartışabiliriz. Anayasanın 96. maddesine göre savaş halinin kabulü meclise ait, meclis hangi savaş halini kabul edecek? Yunan ordusu yürüyecek meclis savaşı kabul edecek. O ne savaşıdır? Konvensiyonel savaştır. Bu ne savaşıdır? Enfermasyon savaşıdır. Ama Türkiye de savaş hukuku uygulanıyor mu? evet Türkiye de savaş hukukunu sadece siz uyguladınız efendim. Çünkü Türkiye de savaş hukukuna ait olan bu kuralı bu mahkeme uyguladınız. Nedir o? Türkiye de sadece askeri ceza kanununda savaş dönemlerinde müdafiinin üç kişiyle sınırlandırılabileceğine ilişkin hükmü siz burada uyguladınız, başka bir yerde uygulanmadı bu hüküm bu bir savaş hükmüdür. Savaş halinde münhasır uygulanan bir hükümdür. Şunu ifade etmek istiyorum, yargılamanın geldiğimiz boyutu itibariyle elbetteki bir mahkemenin görev alanını standardı ilk bakışta çok üzerinde bir konu olmakla birlikte, mahkememizin özellikle sayın üyelerinin hukuki aklımızla eremediğimiz sebeplerle tahliyeler üzerinde oluşturdukları ketumluk, bu ülkede 2020’li yıllarda ki planlayıcıları 2020’li yıllarla ilgili asimetrik planlayıcılara önemli cesaret vermektedir. Bu cesaretten kaynaklanan sebeplerle nihai hedefte TSK sanık, PKK tanık olan bir süreç yaşanmaktadır. Bu hassasiyetinden ötürü hadisenin hassasiyetinden ötürü bir hukuk düzleminin ötesinde ama hukukiliği de tartışılır bir biçimde, bir ketumluk oluşmuştur tahliyelerle ilgili, buna hakkımız yok. buna hukuk adına da hakkımız yok hukuk üzerinden ülke adına da hakkımız yok efendim. Bu sebeple öncelikle tahliye konuşmasını yapıyorum ve müdafisi olduğumun sanığın bihakkın ve ivedilikle tahliyesini talep ediyorum. Bu tahliye ile ilişkin bölümdü birde talebim var efendim. Süre 35, 15 dakika falan oldu sayın başkanım bir yarım saat kullanacağım geçen sefer ertelemiştik. İddianamede Kemal Kerinçsiz ile ilgili 1841 ve 1846. sayfalarda yapmış olduğu bazı sivil toplum teşekkülleri başkanlığı muvacehesinde yapmış olduğu bazı basın bildiri ve açıklamaları terör

99

Page 100: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:100

örgütünün faaliyetleri olarak nitelendiriliyor. Oysa hiçbir etkinlikte devletin uzun yıllardır geliştirdiği hiçbir siyasete ters düşülmemiş. Hükümet karşıtı olmadığı hatta bir çoğunun bu gün hükümet tarafından da benimsenen eylemlerle paralellik teşkil ettiği görülmüş. Anayasal düzenimizi siyasi rejimimizi ve tüm kurumlarımızın varlığının savunulduğu anlaşılacaktır bu eylemler bütünden efendim. Sayın başkanım, 2005 yılının Haziran, Ekim, Kasım ve 2006 yılının Ocak tarihlerinde bir kısım sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Fener Rum patrikhanesindeki encümenlik iddialarına karşı yapılan etkinlikleri var Kemal beyin, 30 etkinliğinin içerisinde 4 tanesi bunlar. Malumunuz olduğu üzere Fener Rum patrikhanesinin kurtuluş savaşında Yunanistan ile Yunan işgal ordusu ile işbirliği içerisinde hareket ederek, İstanbul da ve batı Anadolu da yaşayan Rumları silahlandırdığı, isyana teşvik ettiği, kiliseleri silah deposu olarak kullandığı, Osmanlı tebaasından çıkararak Yunan tabiyetine girdikleri, yakın tarihimizin bilinen gerçeklerindendir. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk patrikhanenin önderliğinde yapılan bu zararlı faaliyetler nedeniyle bu kurumu nifak tohumlarını ektiği, husumetin beslendiği bir teşkilat olarak topraklarımızdan göndermek istemiş ancak genç Cumhuriyetimiz Lozan anlaşmasında bu konuda daha fazla direnemediğinden 37, 45 maddede belirlenen statüde İstanbul da tüzel kişiliği olmayan bir kilise olarak bu kurum kalmıştır. 86 yılık Cumhuriyetimizde kilisenin hukuki statüsü dış baskılar yoluyla değiştirilmek istenmiş, ancak TC devleti Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümetleri bu baskılara boyun eğmeyerek, devlet içinde devletçik oluşturabilecek Ekümenik konusunda taviz vermeyen politikalarını sürdürmeyi başarabilmişlerdir. Avukat Kemal beyin müvekkili adına nihayetlenen bir davada yüksek yargı organımız Yargıtay’da da tarihsel bir karar vererek Yargıtay, devlet politikalarını teyit edecek şekilde patrikhanenin Ekümenik olmadığını, ekümenikliğin çok hukukluluk anlamına geldiğini. Kilise hukuku ile birlikte laik ve üniter devlet yapısını zedeleyeceğini hüküm altına almıştır. Ekümenikliğin tanınmaması 2002 yılına kadar Cumhuriyet hükümetlerinin bu konuda ki kırmız çizgilerinden biri olmuştur. AKP iktidarında her ne kadar görev almış birkaç bakandan dönem dönem çatlak ses çıksa da devletin bu konuda ki kırmızı çizgisi bu iktidar döneminde de korunmuştur. Gerek ABD’nin gerek AB’nin Ekümenik konusundaki baskıcı politikaları iktidarca sessiz muhalefet anlayışı benimseyerek istenilen adımla atılmaktan kaçınılmak suretiyle beklenen tavizler bu güne kadar verilmemiştir. Bu anlamda Fener Rum Patrikhanesinin kilise hukukunu uygulayarak yargılama yapamayacağına ekümenikliğin tanınamayacağına devlet içinde devlet olamayacağına ilişkin yapılmış bulunan etkinliklerin devletimizin 86 yıldan bu yana sürdürdüğü politikayla bu devlet politikalarını en azından bu güne kadar sürdürmeyi başarmış iktidarın, siyasetine aykırı düşmediği ve uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda sözüne ettiğimiz 4 etkinliğin hükümet karşıtı olmadığı açıkça görülmektedir. Bu etkinliklerin çekim kayıtlarını burada birlikte izledik. Devlet politikamızın bir kez daha tescil edildiği bu eylemler ötürü müvekkilimizin hükümete karşı isyan suçuyla sorumlu tutulmaya çalışılması hukuken kabul edilmesi mümkün değildir. Patriğin bir Amerikan televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye Cumhuriyet devletinin kendilerini çarmıha gerdiğine ilişkin haksız ve son derece itham ve şikayetleri iddialarımızın ve bu konudaki beyanlarımızın ne kadar tutarlı olduğunun de göstergesidir efendim. Yine 2005 yılının yedinci ayında, geçmişte siyasi partisi olduğunu müvekkilimizin Milli Güç Platformunun Kıbrıs için siyasi parti üyesi olarak oluşturdukları milli güç platformunun Kıbrıs için ek protokolü imzalayamazsınız isimli etkinlikte, Kıbrıs için ek protokolün imzalanmaması, imzalanması halinde KKTC’nin hukuki varlığının Türkiye açısından sona ereceğini Kıbrıs’ın tümünün Kıbrıs Rum kesimi tarafından temsilinin kabul edileceğini ve son noktada da bu durum Kıbrıs’taki Türk varlığını sona erdireceğini, limanların asla Rum gemilerine açılmaması gerektiğini ifade etmiştir. İktidar ek protokolü gerek muhalefetin gerek kamu oyunun son derece haklı eleştirilerini dikkate almaksızın her ne kadar ek protokolü imzalasa da çok önemli çekinceler koyarak protokolün KKTC aleyhine işlemesine engel olmuştur. Hükümetin beş yıllık süreçte ek protokolün açmazlığını ve getirdiği sakıncaları görmüş. Sözü edilen etkinlikte belirtilen bütün hususları dikkate alarak ek protokole getirdiği

100

Page 101: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:101

çekincelerle ek protokolü işlemez halde de tutmaktadır. Bunun karşılığında da ABD’de çeşitli safhalar ve risaleler açılmamaktadır, malumunuz olduğu üzere. Devletimizin politikasına uyumlu olarak hükümetin bu konuda dikkatini çekerek çekincelerin konulmasını istemek ve sonuçta konulan çekincelerle devlet ve iktidar politikalarıyla aynı noktaya gelinmesini içeren etkinliği hükümete isyana tahrik olarak değerlendirmek, hukuken ve vicdanen mümkün değildir. Bu etkinlikte yapılan hukuki çalışmalar bir hafta boyunca toplanan on binlerce imza başbakanlığa gönderilmiş ülke adına önemli bir tehlikeye dikkat çekilmiştir. 2005 yılının 9. ayında ve yine 2005 yılının 9. ayında 23 ve 24’ünde Boğaziçi üniversitesinde yapılması kararlaştırılan Osmanlı imparatorluğunda son dönem Ermeniler isimli konferansının iptali üzerine yapılan basın açıklamaları da terör örgütü faaliyeti olarak nitelendirilmiştir. İddianamede belirtilen bu iki husus basın açıklaması yada toplantı gibi etkinlik olmayıp sadece yapılan hukuksal çalışmalar konusunda basın bilgilendirilmesidir. Sözü edilen toplantı 2005 yılı Mayıs ayında düzenlenecekti ancak o dönemde adalet bakın olan Cemil Çiçek son derece doğru bir çıkışla mecliste yaptığı konuşmada, bu toplantının Türk milletinin arkadan hançerlemek anlamına geleceğini söyleyerek bu toplantıya karşı çıkmıştı. Bakanın açıklaması üzerine hükümet kanadından gelen tepkiler ile birlikte sözü edilen konferans iptal edilerek, belli olmayan bir tarihe ertelendi. Bu defa ABD’nin başbakana yaptığı tazyik sonucunda toplantı Mayıs ayında yapılacak olan toplantı Eylül ayına alındı. Başbakanın tamamen kişisel tasarruf ve desteğiyle düzenlenmek istenen toplantıya sadece adalet bakanı değil başta Burhan Kuzu olmak üzere olmak üzere bir çok millet vekili de karşı çıktığını açıkça deklare etmişti o dönem itibariyle, bu toplantının müvekkilimiz tarafından yargı kararıyla iptal edilmesine en fazla sevinen ve bu sevincini çeşitli platformlarda açıkça dile getirmekten çekinmeyen Cemil Çiçek, Burhan Kuzu ve diğer AKP’li bakanlar milletvekili olmuştur. İktidar partisinde bu ölçüde destek faaliyetin hükümete isyana tahrik olarak değerlendirilmesi ise elbette ki mümkün değildir. Yine 2006 yılının 3. ayında Bilgi üniversitesinde düzenlenen Kürt konferansının bir basın açıklamasıyla kınanması devlet ve hükümet politikalarına ters düşen bir etkinlik değildir. En azından biz böyle biliyoruz. Sözü edilen konferansta sadece vatandaşımız olan Kürtlerin sosyal haklarından değil, siyasi gurup haklarından ve giderek bağımsız yasama hakkından bahsedilmiş, yaşama hakkından bahsedilmiş. Yerel yönetimlerin güçlendirilerek, gevşek bir özerk yapı istenmiştir. Bunu Abdullah Öcalan’da istiyor efendim bugün. Açıkça federasyon sözcüğünü telaffuz edildiği bir toplantının devlet ve hükümet politikalarıyla uyumlu olduğu ifade edilebilir mi? tam tersine kısa bir süre önce ermeni konferansının düzenlendiği, daha sonra ise Kürt konferansının yapıldığı aynı üniversitenin Türkiye’de yaşadığı iddia edilen Çerkez, Laz, Boşnak, Gürcü gibi azınlıklar hakkında da konferans düzenleneceği ilan edildiği. Asıl bu konferanslarda etnik milliyetçiliğin ve ırkçılığın yapıldığını. Osmanlı devletinin son dönemlerinde büyük devletlerin gayretleriyle düzenlenen azınlık konferanslarının emsal alındığını. Bu yolla üniter devletin parçalanmak istendiğini bu çabaların başbakanın sürekle dile getirdiği, tek devlet tek millet tek bayrak düşüncesiyle örtüşmediğine dikkat çekilmiş, yapılan bu konferansların ifade özgürlüğüyle bir ilgisinin olmadığı TCK 309. maddesinin ihlal edildiği savunulmuştur. Bu etkinli bilgi üniversitesinin önünde yapılmış, tüm bu etkinlikleri ortaya koyan kapsamlı bir dilekçe üniversite senatosuna sunulmak üzere imza karşılığı verilmiştir. Bu faaliyetle ülkemizin anayasal rejimi savunulmuş 82 tarihli anayasamızın başlangıcında yer alan faaliyetler ve ilk üç maddesine dikkat çekilerek, Türkiye’nin üniter devlet yapısı, devlet iktidar politikalarına uygun olarak savunulmuştur. 07.05.2006 tarihli Yunanistan da Selanik’te açılan Pontus soykırım anıtının protesto edilmesine ilişkin düzenlenen basın açıklaması da, hükümet politikasına aykırı bir etkinlik değildir. Yunanistan uzun yıllardan bu yana doğu Karadeniz’de pontus hayali peşinde koşan sinsi ve sabırlı olduğu kadar uzun vadeli tehlikeli bir politika yürütmektedir. Bu güne kadar Atina’da dahil olmak üzere özellikle batı Trakya bölgesinde 10’a yakın sözde pontus soykırım anıtı dikmiştir. Bu anıtların üçünün Selanik’e Atatürk’ün doğduğu eve yakın yerlere dikilmesi son

101

Page 102: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:102

derece anlamlı ve mesaj vermeye yönelik çabadır. Bir kısım sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bu anıtlara karşılık yüz binlerce Türkün katledildiği doğu Trakya’da müze anıt karışımı bir anıt dikilmesi projesi geliştirilmiş ve bu anlamda bölgede ki belediyelerle işbirliğine geçilmiştir, onlarla birlikte bütün belediyelere müzekkere yazdık ve temel iş birliği gayretleriyle ilgili her birinden de cevap geldi malumunuz efendim. Edirne valisiyle görüşülmüş, Sayın Nusret Miroğlu’ydu o tarihte. Devletin yasal izinler konusunda her türlü kolaylığı göstereceği ifade etmiştir askeri bölge olması nedeniyle askeri makamlar ziyaret edilmiş, yasal izinler konusunda gerekenin yapılacağı belirtilmiştir. Dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül son olarak pontus soykırım anıtının Atatürk’ün evine 500 metre mesafede yeniden dikilmesi konusunda kamuoyunda duyulan infial üzerine Edirne ve İpsala bölgesine gelmiş, müvekkilimce kendilerine yapılmış bulunan yasal müracaat dikkate alarak bir kısım sivil toplum kuruluşlarında mukabil soykırım anıtı dikme gibi girişimleri olduğunu, bu girişimlerin devletin dışında sivil toplum çerçevesinde demokratik bir hak olduğunu belirterek, müvekkilimin girişimine açıkça destek verdiğini örtülü olarak ifade etmiştir, demokratik hak ifadeli kavramını kullanmak suretiyle. O tarihte Abdullah Gülün bu beyanları televizyonlarda ve basında yayınlanmıştır. Yine 2006 yılının 4. ayında Boğazlıyan kaymakamı Kemal beyin Ermenilerce asılması, 17.05.2006 tarihinde Fransız konsolosluğunun önünde yapılan Fransa’da kabul edilen sözde ermeni soykırım yasasının kabulünü kınayan basın açıklaması,devletin ve hükümetin politikalarıyla ters düşmemektedir. Kaymakam Kemal beyin milli kahraman olarak ilan edildiği tarih 1921’dir ilk meclisimizin ilk toplantısıdır. TBMM’nin ilk toplantısında birinci yasayla bu kahraman kaymakamın milli şehit olarak ilan etmiştir. Devletimizin ve Atatürk’ümüzün milli şehit olarak ilan ettiği bir kahramanı idam edildiği günü anmak, onu yaşatmak o dönemde emperyalist ülkelerin desteğiyle bir kısım azınlıkların yarattığı terör ve haksızlıklara dile getirmek suç olmayacağı gibi, devlete ve hükümete baş kaldırışı yada isyan anlamını taşımaz. Ermenistan’ın ve Ermeni diasporasının yaptığı yoğun propaganda sonucunda tüm dünyada 28 devlet Avrupa’da 9 devlet sözde ermeni soykırım yasasını maalesef kabul etmiştir. En son Fransa temsilciler meclisinden geçmiş, diğer tüm sivil toplum kuruluşlarının yapmış olduğu kınamanın benzeri müvekkilimizin katıldığı sivil kuruluşların basın açıklamasıyla yapılmıştır. Bugünkü ve daha önceki AKP hükümetlerinin dış politikada en fazla zorlandığı alan asılsız soykırım iddiaları olmuştur. Başbakanın ve dışişleri bakanının bu konudaki beyan ve politikalarıyla devletimizin siyaseti uyumludur. En son başbakan 07.12.2009 tarihinde ABD’de yapılan ziyareti sırasında ecdadım soykırım yapmamıştır yapamaz sözleri hükümetin konuya en azından görsel olarak şekli anlamda bakış açısını göstermektedir. 2006 yılının 5. ayında yapılan Hrant Dink’in katlinin ve Danıştay saldırısının kınandığı basın açıklaması hükümete karşı isyana tahrik suçunun bir unsuru olarak sayılması da kanaatimizce önemli bir garabettir. Bir sivil toplum kuruluşu ile birlikte menfur bir şekilde işlenen Hrant Dink cinayetiyle işlenen Danıştay saldırısını kınayan basın açıklamasına katılmak maalesef savcılarca terör örgütü faaliyeti olarak değerlendirilmiştir. Oysa her iki cinayette bu terör faaliyeti olarak müvekkilimiz tarafından şiddetle kınanmış, taksim anıtının önünde kendisinin okuduğu basın açıklamasıyla menfur cinayetlerin gerçek amacının ne olduğu kamu oyuna açıklanmıştır. Hiçbir devlet ve iktidar terörü himaye edemez ve terörle birlikte yaşayamaz. Terörün olduğu yerde devlet otoritesinin zayıflayacağı ve yaşam hakkını ortadan kaldıracağı her türlü izahtan varestedir efendim. 2006 tarihinde bir takım sivil toplum kuruluşlarının katıldığı basın açıklamasına devam etmekte bulunan AB müzekkere süreci geliştirilmiş, bugün kamuoyu ortalamaları bu konuda yüzde 70 olup hükümetin önemli çekinceleri olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir Sayın başkanım. 07.06.2006 tarihinde şehit aileleri derneklerinin katıldığı vicdani reddin kabul edilemeyeceğine ilişkin basın açıklaması, devlet ve hükümet politikalarına ters düşen bir tutum değildir. Vicdani ret anayasamızca kabul edilmemiştir. Bilakis bu konuda yapılan çalışmaların halkı askerlikten soğutma suçu olarak TCK’da bir karşılığı bulunmaktadır. 25 yıldan bu yana yoğun bir terör döneminden geçen polisi ile askeriyle mücadele veren, terör sonucunda

102

Page 103: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:103

10 bine yakın kamu görevlisini 35 bine yakın vatandaşını yitiren bir ülkede insanımızın yapısına ters düşecek şekilde, askerlik görevini kişisel tercihlere bırakmak konusundaki faaliyetlerin kınanması bu yolun aslında teröre karşı yapılan mücadeleyi zayıflatmak ve güvenlik görevlileri üzerinden yapılan bir psikolojik hareket olduğunu savunmak maalesef terör faaliyeti olarak değerlendirilmiştir. 86 yıllık Cumhuriyetimizde askerlik görevini tercihlere bırakan bir yasa çıkmadığı gibi anayasanın 42. maddesinde de bu yol tamamen kapatılmıştır. Hükümetin programında da vicdani reddin kabulüne ilişkin bir proje ve çalışmada yoktur. Hatta daha geçen gün milli savunma bakanı bırakınız vicdani reddi, bedelli askerlikle ilgili görüşlerini açıkladığı bir toplantıda şunu ifade etmiştir. Bir şehit annesi bana gelip derse ki, benim 10 bin dolarım yoktu oğlum onun için öldü, ben ona nasıl cevap verebilirim demiştir. Bırakınız vicdani reddi, bedelli askerlik uygulamasıyla ilgili de hükümetin yaklaşımı budur bizimde yaklaşımımız vicdani ret konusunda bu anlamda genel yorumuyla paralellik ırza etmektedir. 2006 yılının 6. ayında 20 ve 22 tarihinde ruhban okulunun açılmasının tehlikelerini anlatan iki etkinlik devlet ve hükümet politikalarına ters düşen bir düşünce değildir. Ruhban okulunun açılması tevhidi tedrisat yasasını ihlal eden eğitim birliğini ortadan kaldıran, laik devlet ve din eğitiminin yolunu açan bir siyasi tasarruftur. Tüm Cumhuriyet hükümetleri patrikhaneye bağlı ruhban okulunun açılması fikrine karşı çıkmışlar ancak milli eğitim bakanlığına bağlı eğitim tedrisatının milli eğitim bakanlığının onayladığı bir eğitimin yapılacağı fikrini benimsemişlerdir. AKP iktidarında programında ruhban okulunun açılmasına ilişkin bir kayıt yoktur. Patrikhanenin ruhban okulunun milli eğitime bağlı bir okul olarak açılmasını kabul etmemesi yine YÖK’e bağlı yüksek okul statüsünün benimsenmemesi, okulun patrikhaneye bağlı olacağını devletin kontrol hakkının ortadan kaldırılacağını, müfredat tayınında hiçbir yetkisi olmayacağını ortaya koymaktadır. Oysa 1925 yılında kabul edilmiş eğitimin biriliği yasasının korunmasını istemek, eğitimin bu yolla tarikatların ve din tüccarlarının eline geçmesinin doğru olmadığını savunmak, bırakınız terör faaliyeti olarak görmek tam tersine devlet politikalarına uyumlu, anayasa ve yasalara bağımızı perçinleyen rejimimizin korunmasını isteyen bir tutumdur. Hükümeti isyana tahrikle hiçbir bağlantısı ve ilgisi yoktur. Bu tür etkinlikler dışarıya karşı hükümetin elini güçlendiren, direnmesini sağlayan argümanları sağlanması açısından iktidara önemli fayda ve kozlar verir. Milli eğitim bakanımız, milli eğitime bağlı olarak açılmasında yarın açılabilir hiçbir sıkıntı yoktur demiştir. Bağlıyorum efendim, Konu bir dilekçeyi bölerek devam edeceğiz. Sayın başkanım, bu faaliyetlerimle ilgili talebimizin aslı şu, nihai talep bölümünde bunu ben bir ifade edeyim. Şimdi iddia şu 30 tane faaliyet yapmışsınız, bunlar terör örgütü iradesi doğrultusunda hükümeti aykırı hükümetin programlarına, hükümeti yıkmak, değiştirmek vesaire kavramları ihtiva edecek şekilde aykırı faaliyetler olarak nitelendiriliyor. Hükümet ve devlet programları nerde belli olur? Bir MGK’da 2945 sayılı yasanın 10. maddesine göre. İki, dışişleri bakanlığında üç, belirli münhasır konularda milli savunma bakanlığında belli olur. Dilekçe uzun benim sizden önemli istirhamım yapılan faaliyetler belli, CD eki belli içerikteki konuşmalar belli ve layiha burada. Her üç kurumu, Dışişleri Bakanlığı, MGK ve Milli Savunma Bakanlığına yollayalım kendileriyle ilgili konular bölümü de birlikte, bu yapılan konuşmaların devletin genel politikası ve hükümetin genel politikasıyla paralellik arz edip etmediğini, kendi dayanak belgeleriyle bunları inceleyerek bize geri yollasınlar. İçlerinde gizlilik derecesinde belgeler varsa usulde ne yönde bir inceleme yapılacağı belli. Bu savcılık uydurması olarak nitelendirilebilecek, dosyaya yüksek içerik katarak, dosyayı anlaşılmaz kılma ameliyesi olarak nitelendirilecek, af buyurun çakma sanık olduğunu defalarca söylediğimiz hatta dinleme kararının sahteliği burada ortaya konulan avukat Kemal Kerinçsiz ile ilgili bu davada bir şeyleri ifade edebilmek sanıklık sıfatını izafe edebilecek bir eylem parçası ortaya koyabilmek adına çok hızlıca hazırlanmış, gelişi güzel hazırlanmış içeriği tetkik edilmemiş, iddialar olduğunu ortaya koymak açısından da bu müzekkere önemlidir sayın başkan, o nedenle çok önemli bu müzekkere konusundaki talebimizi iletiyoruz. Bağlıyorum ve bitiriyorum. Bu soruşturma konusunda samimi olanlar önce 28 Şubat 1997’de milli ama İslamcı

103

Page 104: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:104

Erbakan ve hükümetini deviren darbeyi soruşturmakla yükümlüler. Onun adı bir darbe, post modern bir darbe. Biz burada defalarca bağırdıktan sonra Çevik Bir’i hasbel kader alıp, sanık mı, tanık mı belli olmadığı bir Tuncay Güney sürecine sokmaya kimsenin hakkı yok. aynı Çevik Bir 1999 yılında Türkiye’yi Amerika’ya güvenlik hizmeti vermesi gerekir diyen Çevik Bir’dir, darbe soruşturmasında samimi olanlar önce yapılmış bir darbeyi soruşturacaklar. Burada bir soruşturmanın ana konusu bir darbe tasavvuru değildir, soruşturmanın ana konusu 2020’li yılların Türk Silahlı Kuvvetlerini planlamaktır Sayın başkanım, önemle bir daha arz ediyor saygılar sunuyorum.”

Sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu söz istedi verildi:" Efendim benim müvekkilim bir yazar. Bir önceki duruşmada müvekkilin hukuki durumu hangi gerekçelerle tahliye olması gerektiği konusunda yazılı beyanlarımızı sunmuştuk onları aynen tekrar ediyoruz. 27 Temmuz 2007 tarihinde gözaltına alındığı tarihten itibaren yaklaşık olarak önümüzdeki ay itibariyle iki buçuk senesini doldurmuş olacak. Bu iki buçuk senelik süre içinde bugün geldiğimiz noktada 20 Ekim de yargılamalar başladı, fakat bugünde ifade edildiği üzere henüz daha tüm sanıkların ifadeleri dahi bitirilemedi. Delillerin değerlendirilmesine geçilecek olması bağlamında öncelikle birkaç açıklama yaptıktan sonra müvekkilin delilleri ilgili bazı hususlarda beyanlarda bulunacağız ve bazı taleplerimiz olacak.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim yazılı onlar değil mi?”Sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu:”Yazılı olarak hepsini bildirdik

efendim. Kovuşturmanın en kısa sürede sonuçlanması ve makul süre içerisinde adaletin tesisi mevcudiyet nedeniniz fakat soruşturmanın ucu açık bırakıldığı için bugün gelinen bu kovuşturmada soruşturma devam ederken hangi güçlüklerle karşı karşıya olduğumuz en iyi sizin bildiğiniz kanaatindeyim. Ancak bu yargılama başladığında buradaki bütün meslektaşlarımız bazı çekincelerini ifade etmişlerdi. Sizde bu çekincelerin asla sizin mahkemenizde gerçekleşmeyeceğini söylemişti. Fakat biz bu çekinceleri ifade ederken bazı ufak bilgi kırıntılarından hareket ederek, meslektaşlarınızın bu konudaki mevcut siyasi iktidardan kendilerine yönelen baskı ve bununla ilgili tavassutların henüz daha ortaya çıkmadan bunları söylemiştik. Neydi bunlar? Kemal Kerinçsiz tarafından açılan üç kuruşluk davada başbakan aleyhine karar veren sulh hukuk hakimi hakkında adalet müfettişleri derhal bir soruşturma başlatmışlardır. Bu soruşturmanın dolgu malzemesini teşkil eden bir yazarın kitabıyla ilgili şişli ikinci asliye ceza mahkemesi cezalandırma kararı verdiğinde derhal bir soruşturma başlatılmıştı. Fakat bugün geldiğimiz nokta artık her şeyin o nedenli fütursuzca gerçekleştirdiği bir noktaya ulaşmıştır ki, basında çıkan haberleri burada tek tek size gösteremeye bu sefer ben zül addediyorum. Erzincan başsavcısı çomak soktu ve neler yapıldığı aşikar. Başbakan veya cumhurbaşkanıyla ilgili kararlar verenler hakkında neler olduğu aşikar. Danıştay ve Yargıtay’la ilgili ortam dinlemesi dahil kararların nasıl alındığı artık basında tek tek belgeleriyle yer alıyor. Bugün gelinen noktada maalesef siyasi saikli bir soruşturmada siyasi iktidar ve bir kısım meslektaşlarınızın üstündeki baskının geldiği noktayı önemle dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim dünya yargı tarihinde bir ilk gerçekleştiriliyor. Bunu hemen hemen her beyanımda söylüyorum. Çünkü soruşturma beyefendilerin kontrolünde kalsın diye iddianameler tanzim edilmiyor. Yine o beyefendiler sırf o soruşturmayı kendi kontrollerinde tutabilmek sizin kovuşturmanızı etkileyebilmek amacıyla iddianamelerin tanzim etmedikleri gibi belli aşamadan sonra yeni şüpheliler yaratarak halen bu soruşturmayı tamamlamamışlardır. Böyle bir konumda sizin heyetinizin bu yargılamayı tamamlaması buradan adil bir sonuç beklemek maalesef teorik olarak mümkün değildir. Bu bağlamda dosya kapsamıyla sabit olduğu üzere aylardan beri burada bir kimsenin açıklamalarını dinliyoruz. Sayın heyetiniz ısrarla fakat bir kısım üyeleriniz dosya içerisinde mevcut olmamasına rağmen bu soruları, resimleri nereden bulduklarını hayretle takip ettiğimiz usul kanununda onların sorularına müdahale etme şansımız olmadığı için o soruları da takip ediyoruz. Fakat bildiğiniz üzere Danıştay dosyasıyla ilgili sizin gibi yargılamayı

104

Page 105: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:105

yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine yine bu beyefendiler yazıyla yanıt verdiler. Bu soruşturmayla sizin davanız arasında hukuki ve fiili irtibat vardır, bununla ilgili belge ve bilgileri gönderdiler ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi burada herhangi bir hukuki fiili irtibat görmediği için kendi bu soruşturmaya dahil etmedi. Fakat daha sonra savcılık ne yaptı? Apar topar Yargıtay aşamasında temyiz devam ederken, bir iddianame tanzim ettiler ve tabi ki yüce Yargıtay eğer bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin savcısı bir iddianame tanzim etimse ve burada bir sav ortaya koymuşsa bu sav tabi ki dikkate alınması gerektiğini düşünerek hukuki ve fiili irtibatın değerlendirmek üzere bozdu ve bugünkü geldiğimiz garabetin noktası bu. Fakat bunu niye anlatıyorum? Malatya da üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi yine basında çıkan bazı haberlerden dolayı zirve yayın evindeki hiç kimsenin kabul etmesi gereken katliamı ile Ergenekon diye iddia edilen bu soruşturma veya kovuşturma arasında bir bağ olup olmadığını sizden sordu. Siz bir yanıt gönderdiniz. Ben basından takip ettiğime göre, orada heyet başkanı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden gelen yanıta böyle bir bağlantının bulunmadığının yanıt olarak gönderildiğini ifade ediyor. Fakat gazete haberlerine baktığımızda duruşma savcısı sayın savcı Ömer Tetik siz bu yanıtı gönderdikten sonra yine beyefendilerin imzasıyla fakat çok ilginçtir savcının ifadesi şu, iki polis memuru tarafından kanaatlerini içeren bir raporun beyefendiler tarafından dosyaya gönderildiğini ve fakat gönderilen dosyada Ergenekon ile zirve yayınevinin arasında bağlantı olduğunun polis kanaatli raporuyla bildirildiğini ancak gönderilen soruşturma raporunda gizli karar olduğu için açıklayamayacaklarını bildirmişlerdir. Bakın Danıştay dosyasında gerçekleştirdikleri ve bugün itibariyle hukuken ve fiilen gelinen noktanın aynısını beyefendiler zirve yayınevi içinde aynı şekilde gerçekleştirmektedirler. Bize göre bu bir suç teşkil etmektedir. Biz o gönderilen iki emniyetçinin kanaatlerini içeren raporun bir örneğini getirmesini talep ediyoruz. Bu konuda en yetkin makam olan sizin görüşünüze rağmen zorlamayla aynı şekilde bu iki dosyayı birleştirmeye çalışan ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz. Tüm bu yukarıdaki yapılan açıklamalar bağlamında müvekkille ilgili biraz sonra yapacağım bütün açıklamalarda ceza muhakemesi kanunun 116 ve devamına ilişkin hukuka aykırılıklar aynı şekilde ifade ediyoruz. Bir kısım müvekkilde çıktığı ileri sürülen hem dijital veriler hem dokümanlar ile ilgili delillerin değerlendirilmesi aşamasında tek tek bunlara yanıtlar verilecektir. Fakat iki buçuk senedir sadece yazar olması sıfatı dışında Türkiye’nin en çok okunan yazarı olması sıfatı dışında ve mevcut siyasi iktidarın kendisinden alınmasından önce bu soruşturmaya dikkat edin bu soruşturma genişleyecek dediği beş günlük bir süre sonra alınan müvekkille ilgili gelinen noktada bir nebze delillerin tek tek değerlendirmeyeceğiz fakat buradaki hukuka aykırılıkları da sayın heyetiniz nezdinde dikkat çekilmesi zorunlu olduğunu düşünüyorum. 39 nolu klasörde müvekkille ilgili bir nolu CD’den bahsedilmiştir, fakat bu bir CD’nin sanki diğer sanıklar veya müvekkilde olan CD’lerde böyle bir bozuk olması söz konusu olamayacakta sadece 1 nolu CD bozulacakmışçasına bozulma ihtimaline binaen kopyasının çıkartılmadığı ve aslının savcılığa gönderildiğini görüyoruz. Sayın mahkemenizden taleplerimizde tek tek bunu bildirdik ama bu 1 nolu CD’nin 51 nolu DVD’nin başına geldiği gibi çatlak veya başka bir gerekçeyle ileride gündeme getirilmemesi için bu gün itibariyle bozuk olup olmadığı konusunda bir rapor alınmasını talep ediyoruz. Müvekkilde 39 nolu klasörle ilgili olarak dizin numaralarını da beyanlarımızda bildirdik. Çıkan tüm dokümanlar kendisinin Ankara 2 nolu DGM’de Fethullah Gülen’in sanık olarak yargılandığı dosyada Ergün Poyraz hem tanık olarak beyanda bulunmuştur hem katılma talebinde bulunmuştur, hem de temyiz eden Ergün Poyraz’dır. Çünkü 1991’da soruşturması başlatılıp soruşturmanın hemen ertesinde yurt dışına kaçması ertesinde 2000 yılı itibariyle dava başladıktan sonra katılma talepleri kabul edilenler, bir bir bu taleplerinde vazgeçmişlerdir. Tek temyiz eden Ergün Poyraz’dır diğer bir kısım bulunan belgeler kendisiyle ilgili açılmış olan davalara sunulmuş olan belgelerdir. Nedir bu belgelerden bir tanesi tek tek burada belirtmek istemiyorum mesela bugün itibariyle güvenlik akademisine dekan olarak atanıp, 1992 yılı itibariyle emniyet içerisindeki

105

Page 106: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:106

Fethullahçı yapılanmayı soruşturma aşamasında komiser yardımcılarının bize gelirdi derslerde Latin alfabesine geçilmesi yanlış oldu, Arap alfabesini kullanılmasını tavsiye ediyorum diyen bir öğretim üyesinin müvekkilin yazmış olduğu yazıdan dolayı açtığı davaya 92 soruşturma evrakları gelmiştir. Kendisiyle ilgili açılan bir dosyaya gönderilen evraklar maalesef bugün itibariyle adeta gizli belgeleri edinme suçlamasıyla kendi kendisini karşı karşıya bırakmıştır. Diğer bir kısım evraklar ise yine aynı şekilde açılan emniyet genel müdürlüğü yardımcısı tarafından müvekkille ilgili yapılan bir beyanatta hem ceza dosyası hem de hukuk dosyasına gönderilen belgelerden oluşmaktadır. Bu anlamda bu 39-40 ve 41. klasördeki bulunduğu iddia edilen ve beyefendiler tarafından adeta burada birer suç unsuruymuşçasına sunulan belgelerin büyük bir çoğunluğu bu dosyalardan müvekkilin taraf olduğu dosyalardır bu anlamda biz asla 326, 327,334. ve gizli madde bağlamındaki isnatların doğru olmadığını ifade ediyoruz. Bu dizini incelediğimizde Fethullah, bir yerde müvekkilde bir video ele geçirilmiş herhangi bir suç unsuru olmadığı bildirilmiş. Fakat şöyle bir yazıya yer verilmiş. Fethullah Gülen’i yeren görüntüler ifade edilmiş. Yani bunu düzenleyen dizinini düzenleyen emniyet mensubu ki bizzat sayın Hasan Gerçeker’in ifadesiyle bu incelemelerin ve düzenlemelerin beyefendiler tarafından yapılmış olmaması zaten tek başına bunu yasaya aykırı kılmakla beraber hangi zihniyetin bu soruşturmayı yönettiği hakim olduğunun ortaya çıkması anlamında yeren görüntüler diye ifade etmişlerdir. Diğerinde ise bu çok ilginç M. Fethullah Gülen’i karalayan diye ifade etmişlerdir. İki nedenle çok ilginç yeren ve karalayan diye ifade eden emniyet mensubunun öznel düşünceleridir, fakat M noktayı sadece cemaat kullanır. Çünkü Fethullah Gülen’in M noktası yoktur. Mehdi diye kendisini nitelendirdiği için M nokta sadece cemaat kullanır. Bu nasıl bir zihniyet tarafından bu soruşturmanın düzenlendiğini müvekkil hakkında suç isnadı olmamasına rağmen belgeleri nasıl bunların alenileşmiş basından yer almış belgelerin adeta birer suç unsuruymuş gibi kimler tarafından buralara konduğunu göstermektedir. Müvekkil hakkındaki diğer bir iddia ise gerek 1 nolu CD gerekse de 49 nolu CD bağlamında, burada bir takım konferanslar bunların müvekkile ait olup olmadığı hukuka aykırılıklarının ötesinde birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum bunlar. Kapağında birici seminer gurubu yazan çalışmalardır. Size 25 Kasım itibariyle sözlü savunmamızı sunarken askeri Yargıtay daireler kurulu kararını sunduk ve askeri daireler Yargıtay kurulu dedi ki bir kurum tarafından başlığında gizli olması veya ilgili resmi kurum tarafından gizli olduğunun değerlendirilmesi o yazının tek başına gizli atfedilemeyeceği, onun alenileşip alenileşmediği herhangi bir başka kişiler tarafından da bilinip bilinmediğinin araştırılması gerektiğini bildiriyor. Eğer bir kapağında birinci seminer gurubu yazıyorsa onlarca seminer gurubunda binlerce kişinin katılımında bu bilgilerin alenileştiği çok barizdir. Bir kısım belgelerle ilgiliyse yazılı beyanımızda tek tek bunları ifade ettik. Konferanslar, sempozyumlar veya yine seminer çalışmalarından bahsedilmektedir ki bunların asla gizli belge olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Fakat çok fazla vaktinizi almamak için bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Müvekkil bu bahsettiğimiz gizli belgeyle ilgili isnatlarda TCK’nun manevi unsurunun o maddenin manevi unsurunun gerçekleşmesi için kasten ve bilerek sizin bu suç işlemeniz gerekir. Yazılı beyanımızda bildirdik müvekkille ilgili bu bahsettiğiniz, savcılık tarafından Genelkurmaya yazılar yazılarak yanıt geldiğinde, 4 Aralık 2007 tarihli bir yanıt bildirmişti Genelkurmay orada bir tablo bildirmiş. Bu tabloda hangilerinin yayınlanmasının yasak olduğu hangisinin devletin iç ve dış güvenliğine aykırı belge ve bilgi niteliğinde olduğunu bildirmiş. Fakat çok ilginçtir 4 Aralık 2007 tarihli bu yazıya rağmen iddianamenin ekinde bu belgeler tek tek yine beyefendilerin imzasını taşıyan iddianame ekinde tek tek konmuştur. Yani müvekkille ilgili gizli belge temin etmek, gizli belge bulundurmaktan müvekkil hakkında dava açılırken aynı belgeler tek tek savcılar tarafından iddianamenin ekine konmuştur. Bunun iki anlamı vardır, ya bu belgeler gizli belge değildir. O zamanda müvekkille ilgili öyle bir isnatta bulunması mümkün değildir. Ya beyefendiler 4 Aralık 2007 tarihli raporu okumadan bunları buraya koymuşlardır. O zaman zaten görevini kötüye kullanmışlardır. Yada bu belgele hakikaten

106

Page 107: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:107

4 Aralık 2007 tarihli Genelkurmay’ın yazısına göre devletin iç ve dış güvenliğine aykırı belgelerdir yayınlanması ve savcılar kasıtlı olarak, 4 Aralık 2007 tarihli yazıya rağmen devletin en önemli belgelerinin alenileşmesini kasıtlı olarak sağlamışlardır ki bunun da suç teşkil etim olduğu sabittir. Müvekkille ilgili isnat edilen diğer bir suçlamaysa kendisinde bazı bu bahsettiğimiz CD bilgisayarında gizli belge ve bilgilerin bulunduğu iddiasıdır. Bununla ilgili olarak beyanımız ekinde üç tane size bir çıktı sunduk. Bunları da incelediğinizde müvekkilin bilgisayarında bu belgelerin oluşturulma tarihi 1997’dir yani 3 Aralık iki tane belgede 3 Aralık 1997, bir tane belgedeyse 2002 tarihinde oluştuğu ifade edilmektedir. Fakat bakın hepsinde bu belgelerin müvekkile aktarıldığı iddia edilin konu ise kaynak ise, 2003 tarihli yıkıcı bölücü faaliyetler konferansıdır. Yani maddeten siz kara kuvvetlerinin gizli belgeleri diye bildirdiğiniz bir belgeyi, yıkıcı bölücü faaliyetler konferansın 2003 belgesini, 12 Mart 1997 tarihinde bilgisayarınızda oluşturmanız mümkün değildir. Veya 2002 tarihinde oluşturmanız mümkün değildir. Müvekkilli ilgili iddia edilen diğer bir husus ise ki tekrarlıyorum bütün bunları ifade etmiş olmam müvekkilde çıktığı iddia edilen dijital verilerin kendisine ait olduğu konusundaki sizin mahkemeniz nezdindeki yapılacak yargılamadaki savunmalarımızın önüne geçmek için değil. Fakat bir iddiada kara kuvvetleri istihbarat arşivi diye bir arşiv belgesinin bulunduğudur. Bakın o belge kara kuvvetleri istihbarat arşivi denilen belge 56 megabayt olması lazım hacmi. Diğer iddianamede benim şahsımla ilgili isnat edilen ve bende olduğu konusunda en küçük ne dijital nede doküman savunmasını orada sunacağımız flaş belleğin kapasitesi 1 nokta 9 GB. Aynıları orada da var. Eğer müvekkille ilgili yani bugün itibariyle geçen iki buçuk senenin tek isnat gerekçesi yani diğer o kaos darbeye zemin hazırlama işte hükümeti yıkmak için silahlı isyana tahrikle ilgili gerekli tüm açıklamaları bir önceki beyanımızda yaptığımız için oraya girmek istemiyorum. Fakat ağırlıklı olarak bugün size aksettirmeye,yansıtmaya çalıştığım husus gizli belge ile ilgili suçlamalar. Eğer böyle bir gizli belge varsa, 1 nokta 9 GB’lık bir kapasitede sadece 56 MB. Gizli dedikleri aynı flaş bellek bana iade edildi. Ben benim müvekkille ilgili iddianame ekinde bir kısmını sunmadıkları kara kuvvetleri istihbarat arşivine baktığımda, bende çünkü bana iade edildiğinden dolayı biliyorum, düşünün çok düşük bir kapasitesi kara kuvvetleri istihbarat arşivi bende çıktığı iddia edilen belgelerle kıyaslandığında bir gerekçesi 2006 yılında sayın Erenerol ‘un harp akademilerinde vermiş olduğu konferans. Sizden fırsat bulduğunuzda izlemenizi talep ediyorum. Yüzlerce belki daha fazla subayın huzurunda takdim edilen misyonerlik ile ilgili bir konferans bugün için benim müvekkilimin iki buçuk sene burada hapiste kalması için bir gerekçe teşkil edebilir mi? müvekkilimin tek bir sıfatı var, Türkiye de anayasa mahkemesinin kapatma davalarına konu olan ve bugün itibariyle laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu anayasa mahkemesiyle tescil edilen tüm partilerin kapatma davalarında benim müvekkilimin kaleme aldığı kitaplar anayasa mahkemesi tarafından kanıt teşkil ediliyor, kanıt olarak kullanılıyor. Siyasi iktidarın şahsi ve kurumsal husumeti neticesinde müvekkil bugün huzurunuzdadır. Bunun ötesine taşan en ufak müvekkile isnat edilecek bir suçlama söz konusu değildir. Gecenin bu ilerleyen saatinde daha fazla vaktinizi almak istemiyorum ama aynen nasıl papa vatikanda bir dumanla seçilip seçilmediği belli oluyor ise aradan bir sene geçti geçen sene yargılamayı yaparken lütfen yılbaşında viskinizi veya neyinizi alacaksanız lütfen buradakileri düşünün diye ifade etmiştim. Maalesef bugün sanıkların büyük bir çoğunluğu yine huzurunuzda ama bu akşam itibariyle yılbaşına bırakmadan dumanı tütene kadar,herkesin vakti olduğunu düşünüyorum. Lütfen değerlendirmenizi buna göre yapın ve artık burada ki tutuklu yargılamaya bir son verin diyorum, saygılarımla efendim.”

Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık söz istedi verildi:" Sanık müvekkil Muzaffer Şenocak’a iddianamede isnat edilen ve tutuklanmasına sebebiyet veren suç, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri elde etme bulundurma suçudur. Bu suçun delile müvekkille irtibatlandırılan ve 16 nolu CD olarak adlandırılan CD’dir bu CD 28.12.2006 tarihinde müvekkilin yurt dışında olduğu bir tarihte oluşturulmuş CD olduğu da dosyanın bilinen mutlak bir gerçeğidir.

107

Page 108: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:108

Şimdi bu CD’nin gerçekten devletin güvenliğine ilişkin bilgileri içerip içermediğine yönelik yazı ve tespitleri sayın mahkemeye ve üyelerine hatırlatmak istiyorum. Bu yazı ve inceleme sonuç raporları 441 nolu klasörün içerisinde üç belge olarak var. İlki 9 Temmuz 2007 tarihli bir kısa değerlendirme yapıyor ve incelemenin devam ettiğini söylüyor. diğeri de 14 Aralık 2007 tarihli 2458 sayılı yazı. Diğeri de yine bununla bağlantılı olarak inceleme sonuç raporu ve bu sonuç raporu içerisinde olan bir çizelge. Bu çizelgede 16 nolu CD’yle ilgili 93. çizelgenin 93. sırasından başlayıp 106 sıraya kadar devam eden ve dokümanların isim ve sayfa adetini belirten değerlendirmeler var. Yine bu değerlendirmelerde işte dokümanların TSK’ya ait olup olmadığı gizli olup olmadığı, Devletin iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli nitelik itibariyle gizli kalması gereken belgeler kapsamında olup olmadığıyla ilgili değerlendirmeler var. 93 ve 106 arasındaki tüm değerlendirmelerde diyor ki inceleme sonuç belgesi, b ilgi ilgi b’de ki mütalaa bu dokümanlar içinde geçerlidir diyor. İlgi b mütalaası 14 Aralık 2007 tarihli ve 2007/2458 sayılı Genelkurmay başkanlığı kara kuvvetleri komutanlığının adli müşavirliğinin yazı inceleme raporuna dayanıyor. İlgi diyor okumak istiyorum çünkü bu iddianame düzenlenirken de bu saydığım her üç rapor bilgi, inceleme yazısı dosyada mevcut olmasına rağmen, iddianamede müvekkille ilgili sevk maddeleri 326/1 ve 327/1 olarak değerlendirilmiş. Bunu neden ifade, belirttiğime biraz sonra daha ayrıntılı anlatacağım. Burada diyor ki, yapılan bir soruşturma kapsamanda ele geçirilen belgelerin TCK’nun 7. bölümünde bulunan devlet sırlarına karşın suçlar ve casusluk suçlarını düzenleyen, TCK 326 ve devam maddelerinde belirtilen devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımında niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler olup olmadığının bildirilmesi ilgiyle istenmiştir. İsteyen İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı 2007/1536 sayılı soruşturma bu davanın şeyi dayanağı soruşturma. İki,yapılan inceleme neticesinde istenen hususlar aşağıda sunulmuştur. A, aşağıda belirtilen dokümanlar kara kuvvetleri karargahında mevcut olan milli güvenlik kurulu ve yüksek askeri şura çalışmaları çerçevesinde hazırlandığı değerlendirilen, ancak anılan toplantılarda kullanılma durumu netleştirilmeyen belgelerdir. Bu dokümanlar, burası çok önemli, devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan. Yani 326/1 ve 327/1 kapsamında olmayan diyor, çok açık net söylüyor. dosyanın mutlak hukuksal gerçeği bu. Devam ediyor, iç mevzuata göre gizli gizlilik derecesinde sınıflandırılmış belgelerdir diyor ve bunları da hangileri olduğunu sayıyor onları da okuyacağım. Anılan belgelerin konu başlıkları aşağıda belirtilmiştir. 1, sayın kuvvetle komutanı milli güvenlik kurulunda yaptığı konuşma konuları 13 sayfa. 2, yüksek askeri şura konuşma notu 1 Ağustos 2003 11 sayfa. 3, kara harp okulu 2003-2004 eğitim yılı açılış töreni konuşması notu Eylül 2003 34 sayfa. 4, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden politika siyaset yapılması Temmuz 2003 10 sayfa. 5, 2003 yılı katılım ortaklığı belgesinde AB’ye uyum çerçevesinde Türkiye’den yapılması gereken hususlar ve AKP hükümetinin icraatları 13 sayfa. 2003 yılı karma ortaklık belgesi ve Koslandır raporunun AB’ye uyum çerçevesinde Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları 17 sayfa. 7, 2003 yılı Koslandır raporunda AB’ye uyum çerçevesinde Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları parantez içerisinde gerçekleştirilenler 5 sayfa diyor. 8, 2003 yılı katılım ortaklığı belgesinde AB’yi uyum çerçevesinde Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları, özet gerçekleştirilen 3 sayfa. 9, sosyal etkiler 2 sayfa. Bu sadece bu kısımlarının iç mevzuat bakımından gizli belgeler olduğunu söylüyor bu rapor. Yazının devamında b’de diyor ki yukarıda belirtilen belgeler dışında kalan diğer dokümanlara ilişkin inceleme neticesinde ise bunların kara kuvvetleri karargahıyla ilgisinin olmadığı, kim tarafından nerede hazırlandığının bilinmediği. Ancak yukarıda zikredilen belgelerin hazırlanma formatı taklit edilerek ve yazı dosyalarının elektronik özellikleri benzetilerek kurgulandığı sonucuna varılmıştır. Bu dosya içerisinde bulunan rapor, inceleme sonuç raporu ve değerlendirme. Bu bir belgenin yada yazının dokümanın devletin gizli olup olmadığı,devletin iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariye gizli kalması gereken belgeler kapsamında

108

Page 109: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:109

olup olmadığını en iyi bilecek kurum, bu raporu tanzim eden kurumdur. Bunun dışında başka bir kurum var idiyse zaten bugüne kadar o kurumdan da rapor talep edilir, istenilir o raporda bugüne kadar gelmiş olurdu. 2007 bu raporun gelme tarihi, iddianamenin düzenlenmesinden önceki bir tarih. Bu raporda çok net tartışma götürmeyen mutlak gerçek olan bir durum var, o durumda şu. Bu dokümanlar diyor devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan, yani böyle bir belge değil bunlar. Şimdi benim müvekkilim sanık müvekkil Muzaffer Şenocak hakkında bu suç isnadıyla dava açılırken istenilen sevk maddelerini okumak istiyorum. 326/1 devletin güvenliğine iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belge ve vesikaları diyor. Yani şeyi diyor, devletin güvenliğini veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları. Yani 16 nolu CD’de ki belge veya vesikaları demiyor. 8-12 yıl cezası. 327/1, devletin güvenliği ve iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken belgeleri diyor. Yine 16 nolu CD’deki belge ve dokümanları demiyor. Burada da ceza 3 ile 5 yıl. Şimdi iç mevzuata göre gizli gizlilik derecesinde sınıflandırılmış belgeler olarak, 16 nolu CD’deki belgeleri dokümanları rapor nitelemiş ve dosyaya bu belge girmiş. Bakıyoruz 334. maddeye, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalmasın gereken bilgileri temin eden kimseye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Şimdi bu her 3 belgeye her 3 rapora sahip olan sayın iddia makamı, görevini gereği gibi yapsaydı müvekkilim hakkında 334/1’i talep edecekti. 326/1 yada 327/1’i istemesi hukuken imkansız. Bunun hukukla izahı da mümkün değil, hukuk dışı izahını da ben bilemiyorum. Şimdi 334, tabi ben bunları anlatırken bu CD’nin nasıl oluşturulduğunu önceki duruşmalarda gerek müvekkil gerek tahliye edilen sanık Aydın Yüksek çok teferruatlı izah etti, bizde anlattık yazılıda belirttik. Müvekkil yok birileri müvekkilin eşyaları içerisinden disketleri alıyor, internet kafelere gidiyor, CD’ler oluşturuyor. bunu biz kabul etmiyoruz. Velev ki kabul ettik, ve 16 nolu CD’den sanık müvekkil Muzaffer Şenocak sorumlu tutuldu. Bu CD’nin içerisindeki bilgi, belge ve dokümanların hukuksal nitelemesi biraz önce belirttiğim her üç raporda belirtildiği gibi. Kattı surette devletin güvenliğini iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken belgelerden değil. Hal böyle olunca 21 Haziran 2007 tarihinde müvekkil göz altına alınıyor ve 26.6.2007 tarihinde de tutuklanmasına karar veriliyor. O tarihten bu güne kadar geçen süre 31 ay. Şimdi 31 ay süreyle bu belgeler bu kati deliller bu dosya içerisinde mevcut iken müvekkilin tutulmasını gerektirecek sebep ne? müvekkille ilgili bir gizli tanıkta yok, henüz bulunamadı. İletişim tespit tutanağı yok, dinleme yok, tanık yok hiçbir şey yok. müvekkille ilgili bir tek irtibatlandırılan 16 nolu CD var. 16 nolu CD’de bütün teferruatı içeriği nitelemesi bu. şimdi gelinen aşamaya baktığımızda, deliller toplanmış, sanıklar dinlenilmiş, müvekkilin irtibatlı bulunduğu kişi tahliye edilmiş. bu aşamadan sonra müvekkilli ilgili elde edilecek bir delil yok. tüm deliller kayıtlar, bilgiler, belgeler sayın mahkemenin tasarrufunda elde edilmiş, onları müvekkilin değiştirme şeyi imkanı yok. siz sayın başkan, diyorsunuz ki burada suç vasfının değişme ihtimali var, tahliye yönünde kanaat bildiriyorsunuz. Bizde iyi diyoruz, diğer üyeler buna hayır diyorlar burada tahliyeyi biz kabul etmiyoruz , reddediyoruz diyorlar. Israrla bunu söylüyorlar. İtiraz ediyoruz 14 nolu Ağır Ceza Mahkemesi başkanı da sizin gibi düşünüyor bir sürü hukukçu bunu böyle düşünüyor. Zaten dünyadaki bütün hukukçuları toplasak bu belgeleri koysak önüne buradaki durum nedir desek? Benim biraz önce ifade ettiğimin dışında başka bir şey söylemesi mümkün değil. Eğer hukuki bir değerlendirme yapacaksak bu işin gerçeği özü bu. Ha bunun dışındaki gerekçeleri bizim bilme şansımız yok. şimdi gelinen aşamada artık müvekkille ilgili toplanacak elde edilecek bir delil yok. müvekkilin delilleri karartma ihtimalide yok. müvekkil hakkındaki suç isnadı ve suçun delili çok açık bir şekilde ortada. 31 aya yakın süredir müvekkil tutuklu daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için bir hakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla talep ediyorum.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

109

Page 110: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:110

Sanık Hayrettin Ertekin müdafi Av. Taner Uzun söz istedi verildi:" Sayın başkan değerli üyeler, muhterem yargılanmakta olan sanıklar, sanık yakınları ve basınımızın güzide temsilcileri çok değerli avukat arkadaşlarım hepinizi saygıyla selamlar en derin hürmetlerimi sunarım. Kaçıncı celsedir bilinmez ama her geldiğimiz duruşmada tahliye istiyoruz, tahliye, tahliye, tahliye isteye isteye dilimizde tüy bitti her halde bugün tahliye istemeyeceğiz gibi bir hal var. Gelinen noktaya bakıldığında, bir kısım avukat arkadaşlarımızın değerlendirilmesi ve kafamızda tasarladığımız, kafamızdan geçen ve birleştirdiğimiz taşları birleştirdiğimiz de görülen odur ki, şu anda Türkiye de uygulanan bir takım yandaş medyanın uyguladığı yandaş yayınları 20. yüzyılın başlarında Almanya’da görüyoruz. Nasıl görüyoruz? 20. yüz yılın başında Almanya da basın ve yayını Yahudiler ele geçirmiş, Alman ırkına, Alman halkına karşı öyle bir politika izlemişler ki, aleyhte propaganda aleyhte propaganda derken bir gün yolda yürümekte olan küçük Adolf daha sonra onların faşist lideri mi diyelim, nasyonel sosyalist liderini ortaya çıkarıyor. Bir gün küçük Adolf yolda yürürken ayağına taş deyiyor. Şöyle etrafına bakıyor kimse yok, arkadaşlarına diyor ki buraya bu taşı muhakkak Yahudi koymuştur. Bu yandaş basın Türkiye’deki yandaş basın ve medya Yahudi taktiği uyguluyor. Olmayanı varmış gibi, var olanı değiştirmek suretiyle Türk ırkına Türk tarihine, Türk arslanına aleyhte propaganda devam ediyor. Nedendir bilinmez ama bir takım arkadaşlar dedi ki şu şu şu sebeplerden, belki doğrudur belki yanlıştır ama bunu zaman gösterecek. Peki Almanya’daki, pardon 20. yüzyılın başlarındaki bu basın ve bunu destekleyen o günkü sermaye ve o günkü Yahudi topluluğuna ne olmuştur? Malum, sonuç malum Alman toplumu içinden birini çıkartmıştır, nasyonel sosyalist ve durum malum hiçte Allah kimseye böyle şeylerle karşı karşıya getirmesin. Biz şunu deriz ki, geçmiş geçmiştir gelecek gelmemiştir. Öyleyse şimdiye bakalım. Ortalık gerilmemelidir, ortalık gerilmektedir. Osmanlı’nın 20. yüzyılın başında Osmanlı’nın Osmanlı devletinin aydınları bu şekilde olduğu gibi Malta’ya sürülmüştür. Osmanlı’nın sonu da malum ve Alman ırkı bir lider çıkarmıştır, Türk ırkı da bir lider çıkarmıştır. Bugün gelinen noktada bakıyoruz ki, aynı olaylar Türkiye’de uygulanmakta sonuç malum, malum yerlere inşallah varmayız. Şimdi toplanan delillere tüm dosyanın münderecatına göre tutukluluğun bir tedbir olması, istisna olması, müvekkile isnat edilen suçların hiç birinin ispat edilememiş olması, müvekkil bu suçları kabul etmemiş olması, müvekkil yaklaşık iki yıla yakın öyle sanıyorum ki 22 veya 23 ay oldu tutuklu kaldığı süre toplanan delillere, bu dosyada daha ağır ithamlarla yargılanan bir takım sanıkların tutuksuz yargılanıyor olması ve müvekkilin kim olduğunun belli olması, sabit ikametgah sahibi olması tüm dosyanın münderecatına göre müvekkilin daha fazla mağdur edilmemesi açısından bir hakkın yada uygun görülecek şekilde tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyoruz efendim.”

Bu arada dünkü oturumda sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafilerinin, yazılı olarak vaki talepleri karşısında itiraza konu 4 CD’nin, emaneten getirildiği, üstlerinin fotokopilerinin çekildiği, CD’lerin tekrar emanete gönderildiği fotokopileri çekilen CD’ler üzerinde herhangi bir imza, paraf ona benzer hiçbir işaretin bulunmadığı anlaşıldı..

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Hikmet Fırat Aslan söz istedi verildi:" Sayın mahkeme, bugün Sayın Doğu Perinçek Cumhuriyet yargısının varlığından bahsetti. İşte bu spor salonunun dışında o Cumhuriyet yargısının en son örneğini bugün verilen örneğini size sunmak istiyorum. İstanbul 5. Asliye hukuk mahkemesi Mehmet Eymur’u sayın Doğu Perinçek’e 5 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Peki bu kararın önemi ne? kararın önemi sadece Eymür’e karşı kazanılmış kişisel bir dava olması değil, Eymür’ün şahsında bütün tertipçilere karşı, kazanılmış bir zafer olması. Karara konu haberin başlığı, Perinçek’in yurtdışı araştırılsın. Eymür’ün benzer ifadeleri dosyamızda 391. klasörde ki ifadesinde de yer alıyor. Kanıt olarak sunulmuş durumunda. Dava dosyasında ki bilgi alma tutanağı yani Eymür’ün bilgi notu da diyebiliriz buna bu tutanakta Eymür şöyle bir ifade kullanıyor. Benim görev alanıma girmemesine rağmen bu gurup yani işçi partisi üzerinde çalışmalarım oldu. Bu Eymür’ün aslında bu davadaki görevinin itirafıdır. Kendi görev

110

Page 111: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:111

tanımlamasını böyle yapıyor. Yine Eymür Ergenekon tertibinde bu görev itirafıyla birlikte en zengin malzeme kaynaklarından biri. Eymür’ün ana lisan test kitaplarından oluşturulmuş fabrikatör belgesinde burada huzurda savcılar okudu, kendi liderine söven örgütün belgesi olarak ibretlik bir belge olarak onu da gördük yine Eymür’ün Tuncay Güney ile olan ilişkisi MİT’in 26 Kasım 2008’de yaptığı basın açıklamasıyla saptandı. Yani Tuncay Güney’in Eymür’ün adamı olduğu bu konuda da netlik var. Bu çerçevede 5. Asliye hukuk mahkemesinin konusu olan iddiaya gelince rahmetli genel başkan yardımcımız Hasan Yalçın 2000’e doğru dergisinde Eymür’le yaptığı röportajda bu iddianın Eymür’ün üzerine gidiyor ve birkaç kez bunu ona soruyor yani söyle işte mikrofon işçi partisinin hangi yabancı devletlerle ilişkisi var. Eymür cevap veremiyor sadece Filistin olduğunu ve bunun dışında herhangi bir yabancı kuvvetle ilişkisi olmadığını işçi partisinin ifade ediyor. Tabi Filistin ile olan ilişkiden ötürü de parti olarak gurur duyuyoruz. Özetle Eymür’ün dava dosyasında ki bilgi notunda psikolojik savaş malzemelerinden öte bir bilgi yok aslında tertipçilerle Eymür’ün ilişkisini anlatmak adına kılavuzu karga olanlar ilgili sözden öte diyecek bir şey yok ama şöyle bitirelim yine Eymür ‘ün o dosyamızda bulunan o ifadesinde son cümlesi şöyle, benim soruşturma kapsamında tanıdığım şahıslar ve bu şahıslarla olan ilişkilerimi yukarıda anlattım. Bu konularla alakalı başka söyleyeceklerim olursa belgelerle beraber size intikal ettireceğim son cümle önemli biz parti olarak 40 yıldır bu psikolojik savaşla mücadele ettiğimiz için ne demek istediğini daha iyi anlıyoruz Eymür’ün bu konularla alakalı başka söyleyeceklerim olursa yani diyor ki ben göreve hazırım diyor, görev talep ediyor. Aklıma diyor başka bir şey gelirse görevimi ifa etmeye hazırım diyor. Belgelerle beraber diyor. Yani diyor belgesini de buluruz diyor CD olur, kroki olur hiçbir şey olmazsa kuru iftira olur. Size intikal ettireceğim diyor. Yani göreve devam edeceğim diyor. Bu anlamda bugün Cumhuriyet yargısının yani İstanbul 5. asliye hukuk mahkemesinin kararı Eymür’ün bu tertipteki rolünü bir kez daha tespit etmiştir. Mahkemenizin de bu tespiti bu şekilde değerlendirmesi kanımızca uygun olacaktır. Aksi halde bu tertipçiler, yine tepelenecektir. Fakat ihtimal tertibe dahil olanlar tertipçiler ile birlikte yargılanacaklardır. Müvekkillerin tahliyesini istiyoruz.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Mehmet Cengiz söz istedi verildi:" Efendim gecenin sanıyorum son konuşmacısıyım, sabrınızı zorlamadan kısaca.”

Mahkeme Başkanı:" Daha konuşacaklarımız var, daha var.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Mehmet

Cengiz:”Hayır savunmalar içinde son konuşmacıyım. Bugün 129. celseyi tamamlıyoruz. 129 celsedir, söylediğimiz her şeyi tekrar ediyorum ve lütfen bu söylenen şeyleri değerlendirmenizi arz ediyorum. Biraz önce ve bu arada mahkemenize teşekkür ediyorum geçen celse açıkladığımız, o Ankara Cumhuriyet başsavcılığının yaptığı soruşturmada ortaya çıkan olguları titizlikle incelediğinizi görüyoruz. Nedir bunun anlamı? Geçen seferde arz etmeye çalışmıştık, 21 Mart 2008 tarihinde işçi partisinde yapılan aramalarda söz konusu olan bini aşkın CD’nin tamamına müvekkiller sahip çıktılar dediler ki bunların hepsi bizimdir. Burada bulunan belgelerin tamamının sorumluluğunu alıyoruz, aylarca dinlenen telefon konuşmalarının hiçbirisine itirazımız yoktur, ancak bir 4 CD vardır ki bunlar bize ait değildir. Şimdi çıkan olgu ne? şimdi çıkan olgu Ankara Cumhuriyet başsavcılığı bu soruşturmayı yapan soruşturmanın başında bulunan, aramanın başında bulunan terörle mücadele şubesi baş komiseri görevli aramada görevli komiser ve komiser yardımcısının ifadesi üzerine çıkan olgu. Olgu nedir, ne diyor bunlar? Diyorlar ki biz bu aramada hazır bulunan Mehmet Cengiz’in benim ve o sırada hazır bulunan genel sekreter Nusret Senem’in imzalarının bu bulduğumuz CD’lere üzerine attırdık diyor. Mahkemeniz inceledi bu 4 CD’nin hiçbirisinde ne benim ne de sayın Nusret Senem’in imzası yoktur. Bunun anlamı nedir? Bunu söyleyen sıradan insanlar değil. Arama tutanağında imzası bulunan insanlar, baştan beri söylüyoruz diyoruz ki bunlar arama tutanaklarında yok. arama tutanağında olmamalarının ötesinde aramayı yapan ve tanzim eden yetkililer biz diyorlar bulduğumuz CD’lerin üzerlerine bunların üzerine imzalarını aldık. Olmadığına göre bugün ayan

111

Page 112: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:112

beyan ortaya çıkmıştır ki bu CD’ler dosyaya sonradan ithal edilmiştir. Ve tepe tepe iddianamede kullanılan bu CD’lerin içeriğine hukuken itibar edilmesi şu dakikadan itibaren mümkün değildir. Salt bu nedenle dahi olsa müvekkillerin bir gün dahi tutuklu bulundurulmasının biz hukuki bir yaklaşım olmayacağını altını çizmek istiyoruz. Özetle müvekkiller sayın Doğu Perinçek, sayın Nusret Senem ve sayın Hikmet Çiçek’in daha önce arz ettiğimiz ve özellikle bugün ortaya çıkan bu somut olgu karşısında bir hakkın tahliyelerini talep ediyoruz.”

İddia makamından sorulduCumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafilerinin

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı görüşünü arz ediyorum. ı.Sanık İsmail Sağır'ın 29.12.2009 havale tarihli Cezaevi yönetiminin davanın diğer sanıklarına uyguladığı gibi kendisinin de duruşma salonuna evrak v.s. getirmesine izin vermesi talebini içerir dilekçesinin, İlgisi nedeni ile Cezaevi yönetimine gönderilmesine, 2.Sanıklar Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ın Dilekçeleri ekindeki yazıların sanık Osman Yıldırım'a sorulması taleplerinin kabulüne, 3.Sanık Oktay Yıldırım'ın, 28 Aralık 2009 havale tarihli 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki Ev aramasında yapılan aramada el konulan bilgisayar hard diskinin bir kopyasının çıkartılarak verilmesi talebinin, bilgisayar üzerindeki Mahkeme incelemesi tamamlanmış ise kabulüne, Aynı havale tarihli 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki Talebinin kabulü ile 106 ıncı duruşmaya ilişkin tutanağın 77'inci sayfasındaki yanlış yazımın düzeltilmesine, .29.12.2009 havale tarihli dilekçesindeki Taleplerinin muhatabının doğrudan Sayın Mahkemeniz olduğundan görüş bildirilmesine yer olmadığına, Aynı dilekçedeki ses kaydı çözümü hakkındaki talebi konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüzün esas alınmasına, 4.Sanık Muzaffer Tekin'in 28 Aralık 2009 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, 125 inci duruşmada dinletilen ses kaydı içeriğinin de duruşma tutanağına geçirilmesine, 5.Sanık Sami Hoştan'ın, 28 Aralık 2009 havale tarihli dilekçesindeki, hakkındaki yurtdışına çıkış yasağı konulması tedbirinin kaldırılması talebinin, adli kontrol tedbiri konması gerekçelerinde bir değişiklik bulunmadığı gözetilerek reddine, 6.Sanık Habip Ümit Sayın müdafi Avukat Mehmet Nuri Aytekin'in, 28 Aralık 2009 havale tarihli dilekçesindeki, a-Sanık Habip Ümit Sayın'ın müdafiliğinden istifasının, sanığın istifayı kabul etmesi karşısında kabulüne, sanık hakkında müdafi görevlendirilmesi için İstanbul Baro Başkanlığına yazı yazılmasına, b-Sanık Habip Ümit Sayın'ın ifadesi nedeni ile Cumhuriyet savcıları hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, ilgili yerlere başvuruda bulunmasının serbestliğine, 7.Sanık Hayrettin Ertekin'in, 28 Aralık 2009 havale tarihli 1 ila 15 rakamları ile işaretlenen dilekçelerindeki, yinelenen talepleri konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüzün esas alınmasına, savunmasına ek açıklamalar içeren dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, 8.Sanık Erkut Ersoy'un, 28 Aralık 2009 havale tarihli 1. 2. 3. 4. 5. 6. 8 ve 10 rakamları ile işaretlediği dilekçelerinde yazılı belgelerin kendisine verilmesine 7 rakamı ile işaretlenen hard disklerinin veya kopyalarının iadesi talebi konusunda önceki görüşümüzün esas alınmasına, 9 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabulü ile ilgili duruşma tutanağının itiraz edilen bölümünün yeniden incelenerek çözümünün yapılmasına, 9. Sanık Ergün Poyraz müdafileri Sn. Avukatlar Hasan Gürbüz ve Mustafa Hüseyin Buzoğlu'nun 29.12.2009 havale tarihli dilekçelerinin, 1. 2. 5 ve 6 inci maddelerindeki taleplerinin kabul edilerek talep uyarınca ilgili yerlere yazı yazılmasına, 4. 8. 9 ve 10 uncu maddelerindeki taleplerinin yargılama ile ilgisinin bulunmaması ve yargılamaya yenilik katmayacağı anlaşıldığından reddine, 7 inci maddesindeki suç duyurusunda bulunma talebinin CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, ilgili yere başvuruda bulunabileceğinin ihtarına, 10. Sanık Veli Küçük'ün 29.12.2009 havale tarihli dilekçesindeki Suç duyurusunda bulunma talebinin CMK 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, ilgili yere başvuruda bulunabileceğinin ihtarına, 11. Sanık Kemal Kerinçsiz'in; 29.12.2009 havale tarihli

112

Page 113: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:113

dilekçelerindeki; Gizli tanıklar hakkındaki talepleri konusunda önceki görüşlerimizin esas alınmasına, dilekçesinde belirttiği bir kısım kişiler hakkında soruşturma olup olmadığının C.başsavcılından sorulması talebinin soruşturmanın gizliliği dikkate alınarak reddine, Müdafilik görevini ifa etmek yönündeki talebi konusunda, 20.10.2008 tarihinde belirttiğimiz görüşümüzün esas alınmasına, Diğer dilekçelerinin savunmasına ek olarak dosyaya eklenilmesine, 12.Sanık Güler Kömürcü Öztürk'ün, Bir kısım emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunma talebinin, CMK 205. maddesinde uyarınca duruşmada işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, kendisinin ilgili yere başvurmasında serbestliğine, 13.Sanık Doğu Perinçek'in Bu günkü duruşmanın öğleden önceki bölümünde, hâkimin reddi gerekçesi konusundaki beyanları Türk Yargısını Aşağılama ve Yargı Görevlisine Hakaret suçlarını oluşturabileceğinden, CMK 205 maddesi uyarınca işlem yapılarak hazırlanacak duruşma tutanaklarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine, 14.Sanık Sevgi Erenerol müdafi sayın Av. Vural Ergül, İddianamenin okunduğu duruşmada hazır bulunduğu ve okuma sırasında gösterilen Powerpoint gösterisinin durdurulmasına sanık ve müdafilerince yapılan itirazların neden olduğunu çok iyi bilmesine karşılık, defalarca tam aksi şekilde beyanda bulunmuştur. Aynı Sayın Avukatın duruşmada dile getirdiği, bir avukat yalan söyleyebilir, düşüncesinde olduğu dikkate alındığında bu ve buna benzemez nice beyanlarını iddia makamı olarak artık yadırgamıyoruz. Ancak bir duruşma salonunda, duruşma sırasında ve mahkeme heyeti huzurunda Cumhuriyet savcıları hakkında rezil ve ahlaksız olduklarını ima eder sözler söylemektedir ki, bu sözlerini nerede ise her söz aldığı duruşmada ve bir uyarı da almadan tekrarlamakta, bu sözleri konusunda iddia makamı olarak yasal işlem yapılması taleplerimizi de savunmanın sindirilmesi olarak nitelendirmektedir. Şimdilik iddia makamına söylenen, yarın ise kim bilir kimlere söylenecek olan rezil, ahlaksız gibi TCK 125 maddesi anlamında hakaret oluşturan sözlerin savunma hakkı kapsamında olup olmadığı Sayın Mahkemenizin takdirindedir. Bu kapsamda Sn. Avukatın bu günkü duruşmadaki sözleri nedeni ile CMK 205 inci maddesi uyarınca işlem yapılarak hazırlanacak duruşma tutanaklarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine, 15. 11 Aralık 2009 tarihli duruşmada, belirttiğimiz gerekçelerle sanık Habip Ümit Sayın hakkında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 20 ve 5276 sayılı Tanık Koruma Kanunun 5 inci maddesindeki koruma tedbirlerine hükmedilmesine, Yine huzurda savunması alınan Sanık Osman Yıldırım hakkında da beyanları içeriğine göre 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 20 inci maddesi uyarınca gerekli koruma tedbiri kararı alınmasına. 16.Sanık Habip Ümit Sayın'ın Önceki duruşmada bildirdiğimiz görüşümüzdeki gerekçeler uyarınca tahliyesine, 17.Firari Sanık Saipir Debzlelvidze Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine, 18.Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.

Bu arada daha önceki oturumlarda verilen ara kararları doğrultusunda yazılan yazılara gelen cevaplar okundu.

Mahkeme Başkanı:" 12.05.2009 tarihli oturumun 23 nolu ara kararı gereği sanık Ümit Sayın’ın talebiyle ilgili olarak Bakırköy 14 Ağır Ceza Mahkemesinden gönderilen karara Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili dava dosyasının yeniden ele alınması yönünde vaki talep konusunda ret kararı verildiği. 28.8.2009 tarihli oturumun 8/b nolu ara kararı gereği sanık Doğu Perinçek müdafiinin talebiyle ilgili olarak, 02122881799 ve 02122525196 numaralı telefonların dinlenip dinlenmediği konusunda yazılan yazıya organize suçlar şube müdürlüğü tarafından verilen cevapta bahse konulu telefonların iletişim tespit tutanağıyla kayda alınmasına her hangi bir

113

Page 114: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:114

mahkeme kararı bulunmayıp hakkında da bir çalışma yapılmadığını bildirildiği ancak aynı konuda organize, terörle mücadele şube müdürlüğüne yazılan yazıya henüz cevap verilmediği. 28.08.2009 tarihli oturumun 6/e,a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/15344 soruşturması, soruşturma evrakının kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek tamamlandığı buna ait olarak karar örneğinin gönderildiği. 28.08.2009 tarihli oturumun 6/h nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak, Beyoğlu ilçe emniyet müdürlüğü, Şişli İlçe emniyet müdürlüğü, Fatih ilçe emniyet müdürlüğü, Beşiktaş ilçe emniyet müdürlüğüne gerekli yazışmalar yapılmış olup yapılan etkinlikler ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı ve ceraim evraklarının bulunmadığı tespit edilmiş, şeklinde cevabi yazı var. 03.09.2009 tarihli oturumun 29 nolu ara kararı gereği resen TİB’e yazılan yazıyla iletişim tespitlerinin gönderildiği yine 03.09.2009 tarihli oturumun 14 b nolu ara kararı gereği Kemal Kerinçsiz ve müdafiinin talebiyle ilgili olarak TİB’e yazılan yazıyla Danıştay olayıyla ilgili baz istasyonlarının verilerinin gönderildiği. 03.09.2009 tarihli oturumun 29 nolu ara kararı gereği resen TİB’e yazılan yazıya cevap verildiği, ilgili kayıtların gönderildiği. 03.09.2009 tarihli oturumun 41 nolu ara kararı gereği resen Jandarma genel komutanlığına yazılan yazıyla, iddianamede belirtilen bombalarla ilgili bağlantı kayıtlarının gönderildiği. Efendim elde olunan bombaların hangi birliklere tape numaralı belirtilmek suretiyle hangi birliklere gönderildiği Tadaden sayıldığı, bu yazıda. 03.09.2009 tarihli oturumun 3 nolu ara kararı gereği sanık kemal Yalcın Alemdaroğlu ve Güler Kömürcü Öztürk müdafiinin talebiyle ilgili olarak, bu iki sanığın serbest bırakılmalarına müteakip kendileriyle ilgili Güler Kömürcü hakkında herhangi bir dinleme kararının alınmadığı, Kemal Yalçın Alemdaroğlu ile ilgili 17.06.2008 tarihine kadar iletişimin dinlenilmesine devam edildiğinin bildirildiği. 01.10.2009 tarihli oturumun 18 nolu ara kararı gereği Üsküdar 5 Asliye ceza mahkemesinin, Danıştay olayıyla ilgili silahlar konusunda, 2009/198 esas sayılı dava dosyasının birleştirme kararı verilerek Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/158 esas sayılı dava dosyasıyla birleştirildiği. 02.10.2009 tarihli oturumun 16 nolu ara kararı gereği sanık Veli Küçük’ün talebiyle ilgili olarak, MİT’e yazılan yazıya verilen cevapta, efendim daha önce MİT’e bir yazı yazılmıştı. Siz avukat hanım açıklama istemiştiniz o cevabı yazının açıklamasını istemiştiniz. Ancak verilen cevapta bu konuda daha evvel yazılan yazıya cevaba atıfta bulunulduğu başka bir açıklamada bulunulmadığı bildirildiği. 02.10.2009 tarihli oturumun 15 nolu ara kararı gereği sanık Veli Küçük’ün talebiyle ilgili olarak Emin Şirin ile Veli Küçük arasındaki mesajlaşma kayıtlarının gönderildiği. 02.10.2009 tarihli oturumun 5/c nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Fatih Cumhuriyet Başsavcılığının, 18.09.2008 tarih ve 2008/8910 sayılı soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığının kararıyla sonuçlandığı. 02.10.2009 tarihli oturumun 4/a nolu ara kararı gereği sanık Hayrettin Ertekin talebiyle ilgili olarak, iletişim tespit kayıtlarıyla ilgili Türk Telekom’a yazılan yazıya verilen cevapta, son bir yıllık detay saklandığından geriye dönük ancak bir yıllık bilginin gönderilebileceği. Buda eskiye dayandığı için istenen konuda bilginin gönderilmediği. 19.10.2009 tarihli oturumun 43 nolu ara kararı gereği resen MİT müsteşarlığına yazılan yazıya verilen cevapta Türk intikam tugayı isimli örgüt hakkında gerekli bilgi notunun gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 41 nolu ara kararı gereği resen İstanbul üniversitesi personel daire başkanlığına yazılan yazıya verilen cevapta Ali Emre Özsoy isimli kişiyle ilgili bilgilerin gönderildiği, bu kişi hakkında bayrak, ordu göreve bayrağı astığı iddia olunun kişi. 19.10.2009 tarihli oturumun 40 nolu ara kararı gereği resen milli savunma bakanlığına yazılan yazıyla sanıklar Emin Caner Yiğit ve Atilla Aksu’ya ait askerlik bilgilerinin gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 43 nolu ara kararı gereği resen jandarma genel komutanlığına yazılan yazıyla yine Türk intikam tugayı örgütü hakkında bilgi notlarının gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 29 nolu ara kararı gereği resen MİT müsteşarlığına yazılan yazıya verilen cevapta, Mehmet Murat Yücel, Feridun Refik Nuhoğlu ve Kemal Şahin isimli şahısların Anlam kurumu bünyesinde herhangi bir görevlerinin bulunmadığı, emekli astsubay Orhan Tunç’un ise Türk Silahlı Kuvvetleri

114

Page 115: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:115

personeli olarak 10.02.1992 tarihinde MİT müsteşarlığı emrinde motor teknisyeni olarak göreve başlamış. Belirli bir tarihten sonra, 16.06.1995 tarihinde ise teşkilatla ilişkisinin kesildiğinin bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 9 nolu ara kararı gereği sayın Emin Gürses müdafisi Av. Hacı Mehmet Taşdelen’in talebiyle ilgili olarak MİT müsteşarlığına yazılan yazıya verilen cevapta Alparslan Arslan’ın müsteşarlığımızla herhangi bir ilişiğinin bulunmadığı kayıtlarda kaynağının da olmadığının da bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 43 ve 18 nolu ara kararı gereği resen yine aynı tarihi oturumun 8/d nolu ara kararı gereği sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığına yazılan yazılara verilen cevaplarda, Genelkurmay Başkanlığı görev ve yetki alanının dışında bulunduğundan Türk intikam tugayı örgütü hakkında kayıt ve belge bulunmamaktadır. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın PKK terör örgütünün kurucusu olduğu konusu dışında başka bir bilgi mevcut değildir. Söz konusu belgenin Genelkurmay başkanına teslim edilen sureti mevcuttur şeklinde cevabı yazı gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 49 nolu ara kararı gereği resen Mersin valiliğine yazılan yazıda Kuvai milliye 1919 gazetesi valilik istenmişti arşivlerinde bulunmadığının bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 43 nolu ara kararı gereği İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan yazıyla Türk intikam tugayı hakkında gerekli bilgi notunun gönderildiği, 19.10.2009 tarihli oturumun 48 nolu ara kararı gereği Azeri Alman dostluk derneği adında bir derneğin ilimizde faaliyet gösterip göstermediğini bildirilmesi istenilmiş, söz konusu dernek hakkında bilgisayar ortamında yapılan tetkik, bu isimde bir tüzel kişiliğin böyle bir kuruluşun kaydına rastlanmadığının bildirildiği, İstanbul emniyet müdürlüğünden sizin talebinizle ilgili olarak. 19.10.2009 tarihli oturumun 46 nolu ara kararı gereği İstanbul emniyet müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta, Batı Trakya isimli derginin Ağustos 2006 tarihli 198 sayılı arşivimizde bulunmadığından istenilen derginin gönderilmediği. 20.10.2009 tarihli yazıya İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen cevapta, sanık Oktay Yıldırım isimli şahsın rızası dışında Facebook.com isimli Internet sitesinde sayfa açıldığı iddia edildiği bildirildiğinden gerekli soruşturma istemiştiniz. Verilen cevapta şube müdürlüğü bilişim suçlar büro amirliğinin personelince tanzim edilen raporda Facebook. Com isimli internet sitesinin sunucuları ve yetkililerinin yurt dışında olduğu bu nedenle tespitinin yapılamadığını bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 18 nolu ara kararı gereği resen hava kuvvetleri komutanlığına yazılan yazıya verilen cevapta, MİT müsteşarlığınca gönderilen Karargah evleri belgesinin hava kuvvetleri komutanlığında Genelkurmay başkanlığınca gönderilen sureti dışında başka bir suretinin olmadığının bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 3/c nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak İstanbul baro başkanlığından gelen cevabı yazıda, hakkınızda bir soruşturma sonucunun bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 30 nolu ara kararı gereği Ümraniye 5 Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/376 esas sayılı dosyasının görevsizlik kararı verilerek kara kuvvetleri komutanlığı 3. kolordu komutanlığı askeri ceza mahkemesine gönderildiği, görevsizlik kararı. Oktay Yıldırım sizinle ilgili oradaki dosyanın çok yıl olduğu, bitti. Orada açılan dava dosyanı görevsizlikle askeri mahkemeye gönderilmiş. Bazı cevaplarınız belirli hızda geldiği için, 19.10.2009 tarihli oturumun 36 nolu ara kararı gereği resen Kartal 2. sulh mahkemesine yazılan yazıya verilen cevapta Kartal 2. sulh mahkemesi müdiresi hakkında bilgi alındığı. 19.10.2009 tarihli oturumun 16 nolu ara kararı gereği resen Trabzon il jandarma komutanlığına yazılan yazıyla İstanbul ili Ümraniye ilçesinde bulunan el bombalarıyla ilgili 12.06.2007 ihbar ses kayıt CD’sinin gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 32 nolu ara kararı gereği Türk Telekom’a yazılan yazıya verilen cevapta, Tuğrul Derme ile ilgili istenen bilgilerin şirket sistemlerinde bulunmadığının bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 37 nolu ara kararı gereği resen TİB’e yazılan yazıyla Vodafone’den istenen iletişim tespitlerinin halen çalışmasının devam ettiği tamamlandığında gönderileceğinin bildirildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereği naip hakimimiz tarafından istenen TİB kayıtlarının peyderpey gönderildiği. 23.10.2009 tarihli oturumun 1 nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz talebiyle ilgili olarak İstanbul il dernekler müdürlüğünden gelen cevabı yazıda, Türkiyem topluluğu adı altında faaliyet

115

Page 116: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:116

gösteren derneğin bulunmadığı, bunun herhalde fotokopisini daha önce zannederim, okumuştuk simdi aslı geldi. 23.10.2009 tarihli oturumun 15 nolu ara kararı gereği resen yazılan yazıya verilen cevapta, beyanlarda ismi geçen Osman Boz isimli kişinin açık adresinin tespiti hususunda yazı yazıldığı verilen cevapta adı geçen halen Silivri cezaevinde tutuklu olduğunun bildirildiği, 23.10.2009 tarihli oturumun 18 nolu ara kararı gereği resen MİT Müsteşarlığına yazılan yazıya verilen cevapta, Muzaffer Tekin’e yönelik olarak yazıda belirtildiği şekilde teknik, fiziki vesaire her hangi bir takipte bulunmamıştır, şeklinde cevap verildiği. Bunlar resen yazılan mahkeme tarafında resen yazılan yazılar. 23.10.2009 tarihli oturumun 23/b nolu ara kararı gereği sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak istediği web siteleriyle ilgili taleplerinin 1,2,3, nolu talepleri konusunda gerekli bilgilerin verildiği. 4 nolu web sitesiyle ilgili bu site kapanmış olduğundan bu konuda herhangi bir tespit yapılamadığının bildirildiği. 13,11.2009 tarihli oturumun 11 nolu ara kararı gereği sanık Doğu Perinçek müdafiinin talebiyle ilgili olarak Ankara 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2004/529 esas sayılı dava dosyasının karar örneğinin gönderildiği. Manevi tazminatla ilgili sizin. Beyan Arslan Anadolu ajansı hakkında açmış olduğu davanın karar sureti. 13.11.2009 tarihli oturumun 16 nolu ara kararı gereği sanık Veli Küçük müdafi talebiyle ilgili olarak başbakanlık basın yayın enformasyon genel müdürlüğünden yazı geldiği bahse konu nasyonel zeytum isimli gazete hakkında adres bilgilerinin gönderildiği. 13.12.2009 tarihli oturumun 24 nolu ara kararı gereği resen TİB’e yazılan yazıyla istenen kayıtların gönderildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 7/a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak fener Rum patrikhanesi Yunanistan konulu açık hava toplantısıyla ilgili gerekli kayıtların gönderildiği. Toplantıyla ilgili 2009/11 sayılı yasaya muhalefet suçundan herhangi bir işlem yapılmadığının bildirildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 2 nolu ara kararı gereği sanık İsmail Sağır’a vasi tayin husussunda davanın açıldığı ancak henüz karara bağlanmadığının bildirildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 21/a nolu ara kararı gereği resen MASAK’a yazılan yazıya verilen cevapta İngiliz kaydı yazılı sanık Doğu Perinçek’in 26 Mayıs 2006 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasıyla ilgili olarak Gonca Bahar isimli şahısla sanıklar Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin İrşi’nin hesaplarını 2006 yılında para yatırıp yatırılmadığı hususunun mahkememize bilgi verilmesi istenmişti. Bu çalışmanın devam ettiği bu çalışma sonucunun sonuçlandığında mahkemeye bilgi verileceğinin bildirildiği.

Salonda anlaşılmayan konuşmalar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:" Basın açıklamasından bahsedilmiş, efendim ilgi kayıtlı yazısında

sanık Doğu Perinçek’in 26 Mayıs 2006 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasıyla ilgili olarak diye başlamış verdikleri cevap. Bizde herhalde öyle yazmışız yani suret yok. “

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:" Sayın başkanım, ben o şahıslara para verildi diye o basın toplantısında bir iddiada bulunmuyorum ki, sizin mahkemenizi yanıltıyorlar. Kim hangi üye bunu teklif ettiyse veya savcılık teklif ettiyse ben o şahıslara para verildi diye o basın toplantısında bir iddiam yok ki. bunu araştırıyorsunuz. O şahısların adları bile geçmiyor. Ben o şahısların adlarını bile o zaman bilmiyorum ki. Arz ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim şu anda yazılan yazının muhteviyatı olmadığı için, ne içerik olarak. anladım, anladım. İçeriğinin ne olduğunu henüz bilmiyoruz yani şu anda bilmiyoruz sureti iade edilmediği için.”

Sanık Doğu Perinçek:”Ben o şahısların hesabına para yatırıldı diye bir iddiam yok. yatmadı diye cevap gelecek, Doğu Perinçek, ben onların şahıslarından bahsetmiyorum ki.”

Mahkeme Başkanı:" 12.12.2009 tarihli oturumun 11 nolu ara kararı gereği resen Türk Telekom’a yazılan yazıyla 02164961005 nolu sabit telefonla ilgili kayıtların gönderildiği anlaşıldı.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

116

Page 117: T · Web viewNeden orda İşçi Partisi, İşçi Köylü Partisi birleştiriyordu. 1990’dan sonra da Gladyo benim Cizre başkanım Mella Resul’ümü, Nusaybin başkanım Adil

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.12.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:129 Sayfa:117

Daha önce 14.09.2009 tarihinde çözümü yapılmak üzere adli tıp kurumuna gönderilen ancak adli tıp kurumunda çözümü yapılamayıp iade edilen ve 01.10.2009 tarihinde bu kez TUBİTAK’a gönderilerek çözümü yaptırılan CD’nin çözüm tutanağının geldiği görüldü.

Dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Saatin 01.30 olup duruşmanın sabah saat 09.30’dan beri devam etmesi dikkate alınarak

dün ve bugünkü oturumlarda sanıklar ve müdafiiler tarafından sözlü ve yazılı beyan ve talepleriyle ilgili ile tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının 31.12.2009 günü oturum dışı değerlendirilerek karara bağlanmasına,

Verilecek kararların ilgililere tebliğine, Bu nedenle duruşmanın 25.01.2010 günü saat 09.30’a bırakılmasına oy birliğiyle karar

verildi. 30.12.2009 Saat 01:30.

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 116766

117