t · web view2011/05/17  · o ortaya çıktı. ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan...

67
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2010/106 CELSE NO :17 CELSE TARİHİ :11.04.2011 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :BAHATTİN KÖSE 127251 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11 Nisan 2011 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanık Serdar Öztürk dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Sanık müdafilerinden Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek, Sanık Özel Yılmaz müdafii Av. Erol Can Özkan, Sanık Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Tutuklu sanık Serdar Öztürk’ün geçen oturumda verilen 1 oturuma katılmama cezası nedeniyle bugünkü oturuma getirilmediği anlaşıldı. Dosya aslının Yargıtay Ceza Genel Kurulundan döndüğü. Genel kurulun oy çokluğuyla verdiği 28.09.2010 tarih ve 2010/179 karar sayılı ilamla mahkememizce verilen 25.06.2010 tarih 2010/106 esas sayılı birleştirme kararının kaldırıldığı anlaşıldı. Mahkeme Başkanı:”Erzurum.” Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2010/1 esasa kayıtlı dava dosyasına birleştirilmesine karar verilen Erzurum 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dava dosyasıyla ilgili yine Yargıtay 11 Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararla anılan Erzurum 2 Ağır Ceza

Upload: others

Post on 12-Oct-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2010/106CELSE NO :17CELSE TARİHİ :11.04.2011

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :BAHATTİN KÖSE 127251

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11 Nisan 2011 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanık Serdar Öztürk dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Sanık müdafilerinden Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek, Sanık Özel Yılmaz

müdafii Av. Erol Can Özkan, Sanık Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel, Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Tutuklu sanık Serdar Öztürk’ün geçen oturumda verilen 1 oturuma katılmama cezası

nedeniyle bugünkü oturuma getirilmediği anlaşıldı.Dosya aslının Yargıtay Ceza Genel Kurulundan döndüğü. Genel kurulun oy çokluğuyla

verdiği 28.09.2010 tarih ve 2010/179 karar sayılı ilamla mahkememizce verilen 25.06.2010 tarih 2010/106 esas sayılı birleştirme kararının kaldırıldığı anlaşıldı.

Mahkeme Başkanı:”Erzurum.” Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2010/1 esasa kayıtlı dava dosyasına birleştirilmesine karar

verilen Erzurum 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dava dosyasıyla ilgili yine Yargıtay 11 Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararla anılan Erzurum 2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 esas sayılı dava dosyasındaki eksiklerin tamamlanması amacıyla ilgili mahkemeye geri gönderildiği anlaşıldı.

Daha önce verilen ara kararlar doğrultusunda yazılan müzekkerelere gelen kısmi cevabi yazılar tek tek okundu.

Mahkeme Başkanı:"20.10.2010 tarihli oturumun 2010/699 değişik iş sayılı kararının 5/C nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Ceyda Ertüzün ile ilgili telefon görüşme tapesinin gönderildiği. 20.10.2010 tarihli oturumun 2010/699 değişik iş sayılı kararının 5/D nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosunun 2009/77688 sayılı hazırlık evrakının gizli kararı nedeniyle gönderilmediği. Soruşturma tamamlandığında karar örneğinin gönderileceğinin bildirildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/851 değişik iş sayılı kararının 1/D-C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak iletişimin tespitiyle ilgili bilgilerin TİB’den gönderildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/861 değişik iş sayılı kararının 1/D-A nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak gerekli yazışmaların yapıldığı ilgili talebin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğüne, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla iletildiği, henüz cevap gelmediği. Cevap geldiğinde

Page 2: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:2

mahkememize ulaştırılacağının bildirildiği. 31.12.2010 tarihli oturumun 2010/851 değişik iş sayılı kararının 1/B-C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak ihbar mektuplarıyla ilgili istenen belgelerin gönderildiği. 12.1.2011 tarihli oturumun 5 nolu ara kararı gereği resen Kadıköy 3 Ağır Ceza Mahkemesine sehven gönderilen bilirkişi listesiyle bilirkişi listesine ait belgelerin gönderildiği. 12.1.2011 tarihli oturumun 8 nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Telekom’dan gelen cevabi yazıda son 1 yıllık detay bilgilerinin saklanması nedeniyle daha eski tarihlere dayalı detay ayrıntılarının gönderilemediğinin bildirildiği. 18.1.2011 tarihli oturumun 2011/42 değişik iş sayılı kararının 1/C nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığından uzmanlık raporunun gönderildiği. 18.1.2011 tarihli oturumun 2011/42 değişik iş sayılı kararının 1/D nolu ara kararı gereği Sanık Serdar Öztürk’ün talebiyle ilgili olarak İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden e-maillerle ilgili cevabi yazının gönderildiği. 28.2.2011 tarihli oturumun 2/C nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığından Sanık Serdar Öztürk’ün parmak izi incelemesiyle ilgili cevabi yazının gönderildiği. 28.2.2011 tarihli oturumun 3 nolu ara kararı gereği Sanık Mehmet Deniz Yıldırım’ın talebiyle ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünden flash diskin imajı ile ilgili müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu’na kopyanın teslim edildiği. Bir kopyasının da halen emniyet müdürlüğünde muhafaza edildiğinin bildirildiğinin görüldüğü. 28.2.2011 tarihli oturumun 2/B nolu ara kararı gereği Sanık Dursun Çiçek’in talebiyle ilgili olarak TİB’den istenen taleplerle ilgili yazı ekinde gönderilen kullanıcı bilgileri dışında ellerinde başkaca bir bilgi ve belgeye rastlanmadığının bildirildiği. 29.4.2010 tarihli oturumun 14/C nolu ara kararı gereği resen Sanık Serdar Öztürk’ün bürosunda elde olunduğu iddia olunan 300 adet mermi ile ilgili gerekli araştırma yazılarının gönderildiği anlaşıldı.”

Sanık Dursun Çiçek huzura alındı.Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Dursun Çiçek:”Sayın Başkan, Sayın heyet, herkese günaydın diyerek sözlerime

başlamak istiyorum. Biraz önce Sayın Başkan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının ve dosyanın artı 11. Ceza Dairesinin kararlarının geldiğini okudu. Buradan anladığımız kadarıyla Erzurum Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan dosya eksik olduğu için Sayın eski Erzincan başsavcısı hakkında yapılan işlemlerin Adalet Bakanlığına izni dahil eksik yapıldığı için dosyanın Erzurum’a geri gönderildiği anlaşıldı. Dolayısıyla bu konuda 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 28 Haziran’da aldığı karar aynı kapsamda Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin aldığı karar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu konuda aldığı karar sayfalar dolusu mütalaası var. Sonucu Erzurum’daki iddianame ile bizim iddianamenin 108 nolu iddianamenin kişisel hukuki ve fiili irtibatlar olduğu 3 yargı kararıyla hüküm altına alınmış durumdadır. Dolayısıyla bu dosyayla Erzincan davası olarak bilinen dosya arasında bağlantı kesindir. Dolayısıyla bu Erzincan dosyasının akıbeti sonuçlanmadan bu davayla ilgili bir karar verilmesinin hukuki olmayacağı özellikle temyiz safhasında kesinlikle bozulacağı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda sözlerime başlarken bu davada 1 yıldır süren bu davada daha tanık dinleme delil değerlendirme safhasına geçilmemesini hak, hukuk ve adalet adına adil yargılama adına bir eksiklik olarak görüyorum ve sonunda taleplere de ileteceğim gibi süratle tanık dinleme ve delil değerlendirme safhasına geçilmesini arz edeceğim. Sayın Başkanım, bu dava 3 tutuklu sanığı olan basit bir dava. Ama 1 yıldır işte 1 buçuk ayda bir huzurunuza çıkarak özellikle gelen cevaplara ağırlıklı olarak savunma yapıyoruz. Savunmaları ben toparlıyorum, topluyorum yaklaşık 360 sayfa huzurunuzda savunma yaptım. Avukatlarımınkini de eklediğiniz zaman bu 400 sayfayı geçiyor. Yani bilinmeyen mahkemenin suç şüphesi dediği hiçbir şey kalmadı. Ve Genelkurmay Askeri Savcılığının yaptığı soruşturmayı mahkeme bir kez daha tekrar etti. Biraz sonra detaylarını vereceğim 40’tan fazla talep geldi talep gönderildi Genelkurmaya hepsinin cevabı geldi hepsi tekrar incelendi. Aleyhimde olabilecek hiçbir belge, evrak, bilgi yoktur. Hakkımdaki iftiralara gerekçe gösterilen

2

Page 3: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:3

irtica ile mücadele konusundaki devlet çapında alınmış kararları ve uygulamaları bir kez daha hatırlatarak sözlerime devam etmek istiyorum. 2010 yılı son dönemine kadar irticanın laik demokratik Türkiye Cumhuriyetine öncelikli bir tehdit olduğu, Milli Güvenlik Kurulu Siyaset Belgesiyle ve bu konudaki Başbakanlığın yayınladığı genelgelerle sabittir. Bu genelgedeki hükümlerle ilgili olarak avukatım yapacağı savunmada ayrıntılı bilgileri heyete takdim edecektir. Ve bu genelge iki bin, 2 Şubat iki bin, 1999 tarihli bir genelgedir. Burada devletin bütün kademelerinin irticayla mücadele konusunda hangi görevler yapacağı, hangi organizasyonda çalışacağı, hangi raporları vereceği detaylı olarak açıklanmıştır. Dolayısıyla böyle bir tertip böyle bir devlet çapında organizasyon varken Genelkurmay Başkanlığında iddialara göre Nisan 2009 ayı içerisinde bir albayın çıkıp format, içerik, üslup olarak yetersiz daha önce ayrıntılı olarak gerekçelerini açıkladığımız bir planı hazırlaması hayatın normal akışına uygun değildir. Yansı Ek-5’i açalım. Şu renkli olan mukayeseli. Tabi Temmuz ayında Sayın heyete takdim ettim bunu. Eğer böyle bir plan tarafımdan hazırlanmış olsaydı hangi format ve üslupta olurdu onun detaylarını arz etmiştim. O duruşmada Sayın Özese yoktu. Bir daha tekrar etmek istiyorum yaklaşık 1 yıl geçti. Şimdi bu planda ekranlarda gözüküyor. Mavi ile olan yazıların hiçbiri sahte planda yok taklit imzalı sahte planda yok. Kırmızıyla yazılı olanlar ise silahlı kuvvetlerde kullanılmayan terim ve format olarak ifade edilen ama sahte planda yazılan konular. Onlara şöyle bir bakarsak başlangıçta bu plana, eylem planına evrak niteliği taşındıracak kazandıracak plan formatı kazandıracak başlık bilgileri, evrak kayıt bilgileri, ilgiler ve başlıkta ek olduğunu gösteren bilgilerin hiçbiri yok. Yani planın başlık kısmı hiç yok. Niye yok? Çünkü bu sahtekarlığı yapanlar bu başlık bilgilerini koymayarak planın sahte olduğunun tespitini önlemeye çalışmışlar akılları sıra. Öbür türlü ara numarası, evrak numarası verilseydi bunun sahte olduğu bir çabucak anlaşılacaktı. Durum maddesinde 1. madde Ergenekon ifadesi var. Türk Silahlı Kuvvetleri ifadesi var. Biz tabi kısaltmalar yaparken mutlaka önce açık yazarız ilk geçen yerde sonra kısaltmaları kullanırız bunda öyle bir şey yapılmamış direk TSK olarak girilmiş. Ergenekon ifadesini silahlı kuvvetlerde kesinlikle yazılması yasak çünkü bir mahkeme kararı yok böyle bir terimden. Ve iddiaya göre neydi; bu planı örgüt için yani Ergenekon örgütünün siparişi üzerine Albay Dursun Çiçek hazırladı iddianame böyle diyor. Ama ihbar mektupları o günkü medyada yaratılan hava işte sizin 150 bir hakim sordu 250 bir hakim sordu 400’e yakın sorudan hep Genelkurmay’da hazırlandı arkasında Genelkurmayın olduğu emir komuta sistemi içinde hazırlandığı iddia edilen bir planı sorguladınız. Ama iddianame farklı. İddianamede diyor ki Albay Dursun Çiçek örgüt için bunu hazırladı. Ve bir fotokopisini Serdar Öztürk’e verdi. Nasıl verdiği filan araştırılmıyor tabi. Ne Serdar Öztürk’ü tanıyoruz. Ne planda parmak izimiz var. Ne de Serdar Öztürk ile bir telefon görüşmemiz var. Şimdi buradan bu planda bir iki cümle okuyacağım acaba bu örgüt bunu ne yapacak silahlı kuvvetlerin yaptırım gücü, silah gücü etkinliği arkasında olmayan bir eylem planı nasıl işlem görecek nasıl sonuç alacak bunu takdirinize sunuyorum. Bunun alt yapısı yoktur yani. Bunu iddia etmek bizim zeka yaşımızla akıl ve ruh sağlığımızla dalga geçmek anlamına gelir. Şimdi silahlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ergenekon çatısı altında başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte. Kim iddia ediyor? Düşman unsurlar. Hani silahlı kuvvetlerle ilgisi yoktu, örgütle ilgiliydi. Ve burada 14 tane Türk Silahlı Kuvvetleri kelimesi geçiyor. Dolayısıyla iddianamenin çatısı çökmüştür. Yani ona mahkeme heyetinin karar vermesini talep ediyorum. Bu sahte plan silahlı kuvvetler adına mı hazırlandı, örgüt adına mı hazırlandı? Baştaki iddialar ve sahtekarlığın çatısı silahlı kuvvetler Genelkurmay içinde bir albay bunu hazırladı silahlı kuvvetler bunu icra edecek şeklinde. Ama şimdi bir albay bir örgüt için hazırladı noktasına geldik dolayısıyla bu planın da iddianamenin de çöktüğünün kanıtıdır bu. Çünkü çatı öyle değil. O zaman çatıyı düzeltelim. Eğer örgüt içinse gönderelim bu sahtekarlar bir daha örgüte göre hazırlasın bunu. Daha önce Genelkurmaya göre hazırlanmış bir planı burada örgüt üyesi olmakla örgüt adına hazırlamakla yargılanıyorum. Başka bir madde dost unsurlar kimin dostu örgütün dostu mu olur? Buradaki ifadeye göre silahlı kuvvetlerin dost

3

Page 4: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:4

unsurları diye geçiyor. Ne yapacaklarmış onlar? TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilecek. Bunu örgüt mü icra edecek? Kim icra eder; Genelkurmay icra eder. Tabi biz orada açıkla…. biz bilgilendirme demiyoruz bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyeti diyoruz BBF diye geçiyor iddianamenin değişik yerlerinde var bu zaten. Bilgisayar ve doküman güvenliği konusunda tedbirler alacak. Kim alacak, örgüt mü alacak? Genelkurmay alacak. Burada bütün özne silahlı kuvvetler Genelkurmay ama iddianame ne diyor? Hepsini bırakmış bir terör örgütü eylem planı siparişi vermiş. Genelkurmaydan bir kurmay albayda ona planı hazırlamış. Böyle saçma sapan bir iddianameyle 1 yıldır tutuklu olarak huzurunuzda savunma yapmak durumunda kalıyoruz. Bu Türk adaleti adına adil ve dürüst yargılama adına yüz karasıdır. Planın temeli emre verilenler alınanlar faraziyeler yok. Vazife bizim formata uygun değil. Bizim formata uygun vazifeyi mavi olarak yazdım 2. maddede. Harekat tasarısı laik ve demokratik düzeni yıkarak şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak hayalinde bulunan AKP hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkında gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetten sormak üzere bilgi destek faaliyeti icra edilecek. Kim icra edecektir; silahlı kuvvetler. İddianame ne diyor? Örgüt. Bunu örgüt icra edecek. Yani böyle bir mantıksızlık var Sayın Başkanım, yani bunu çözmek lazım. Eğer burada yargılanan örgüt üyesi Dursun Çiçek ise bu planı örgüt adına öznesi örgüt olan bir halde düzenlesinler öyle yargılayın beni. Genelkurmay adına yazıp, Genelkurmay adına sorgulanıp arkasından örgüt adına yargılanmak hepimizin zeka yaşına akıl ve ruh sağlığına uygun değil. Üslubuna bakalım Fethullah Gülenciler gemiye azığı aldılar doğrudan silahlı kuvvetlere saldırıyorlar. Hani örgüttü, örgüte saldırıyorlar desin. Teması işlenecek bu kapsamda muhafazakar vatandaşların bile pes doğrusu bizde elhamdülillah Müslümanız ama Fethullah Gülenciler resmen TSK’ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar. Nerede örgüt? Dediğim gibi bu planın çatısı silahlı kuvvetlerin içinde Genelkurmayın içinde bilgi destekte bir şube müdürü Genelkurmay adına hazırlanmış işte 2. Başkan emir vermiş Genelkurmay Başkanı emir vermiş işte şube müdürleri bir araya gelmiş hazırlanmıştı. Şimdi ne olarak yargılanıyorum ben Genelkurmayda görev yapan bir albay olarak mı yargılanıyorum? Hayır, iddianameye göre oradan ayrı tek kişilik bir cunta tek bir tane albay hükümeti devirmekle yargılanıyorum. Devirmeye teşebbüs etmekle yargılanıyorum. Böyle mantık olur mu? İrticacı TSK personeline yapılan operasyon. Niye örgüt personeli desin o zaman, eğer örgüt için yazılmışsa örgüt personeli desin. TSK’nın burada ne işi var? Temalar yok. Askeri suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda silah mühimmat plan ve benzeri materyal bulunması sağlanarak FG grubu silahlı terör örgütü Fethullahçı silahlı terör örgütü kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askeri yargı kapsamında yürütülecek. Örgüt mü bunu söyleyecek? Kimin nerede yargılanacağına Genelkurmay mı örgüt mü karar veriyor? Yani şundan beni 2 senedir taciz ediyorsunuz ailemi, sevdiklerimi, arkadaşlarımı, dostlarımı taciz ediyorsunuz. Ondan sonra da bizim hukuka yargıya adil ve dürüst yargılamaya saygı göstermemizi istiyorsunuz Sayın Başkanım. Yani bir 5 dakikanızı ayırıp okuyun şunu hiçbir tutarlılığı yok ki. Yani buradaki Dursun Çiçek örgüt üyesi mi iddianame öyle diyor. Yoksa Genelkurmaydaki bir Dursun Çiçek mi? Önce buna karar verin. Bu Genelkurmaydaki Dursun Çiçek komplosuna göre hazırlanmıştır. Örgüt üyesi Dursun Çiçek komplosuna göre değil. O zaman gönderin bunu hazırlayan yere örgüt üyesi Dursun Çiçek’e göre yazsınlar bizde ona göre savunalım. Şimdi bazı evlere doküman koyacağız, silah koyacağız filan. Kim koyacak? Genelkurmayın böyle bir yetkisi, böyle bir elemanı var mı? Bunu koysa koysa polis koyar, jandarma koyar bir de savcılık eğer tedbir alırsa jandarma veya polise o koydurabilir yani. Bu dolayısıyla üslubu seçtiği kelimeler yazanı ya polis ya jandarma ağzıdır. Genelkurmaydaki bir albay bu kelimeleri bu ifadeleri kullanmaz ki. Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu irtica ile etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldı şeklinde haberler yaptırılacak. E bu Kayseri’de uygulandı. İstiyorsanız

4

Page 5: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:5

yazın Kayseri’den belgeleri gelsin. Dışarıda hazırladılar bu kapsamda bir yazıyı. Kayseri’deki hava kuvvetleri havacı tümgeneralin imzasını da attılar bizim gibi sahte. Ve Kayseri’deki birliğin evrak sistemine astsubaylar koydu sonra astsubaylar itiraf etti yakalandı. Orada soruşturma devam ediyor hala. Yani dışarıdan sahte hazırlanmış bir evrak, Kayseri’deki havacı birliğin sistemine bilgisayar sisteminden girildi. Sanki sistemde hazırlanmış gibi işlem gördü. Ama sonra tespit edildi. Bu astsubaylarda itiraf etti. Ve hala yargılama devam ediyor. Bunu kim yapıyor? Bunu devletin içinde, polisin içinde, yargının içinde örgütlenmiş suç çetesi yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait ibadet, görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak yer alması sağlanacak. Kim yapacak bunu? Medya Genelkurmayın veya örgütün medyası mı var? Ermenistan’la, Yunanistan’la ilgili kamuoyu tepki kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanını genişletmesi sağlanacak. Bunu kim yapacak Sayın Başkanım bir karar versinler yani ben örgüt adına mı bunu savunayım yoksa Genelkurmay adına mı ben neredeyim, benim yerim neresi? Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları konusunda bilgi kirliliği yaratmak üzere irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecek. Ses kayıtları düzenleyenler belli. Son 1 yılda 2 yılda kimler hakkında hangi yargıçlar hakkında hangi subaylar hakkında hangi gazeteciler hakkında hangi siyasiler hakkında ses kaydı düzenlendiği belli. Düzenleyenler de belli. Ve çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak biz kurmay albay kullanıyor yem atıyor yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun FG’ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak. Ben nasıl ifade vermelerini sağlarım ki? Ben savcı mıyım? İşte bunlar yazanların parmak izi, ayak izi, delili. Empati yapmaktan aciz geri zekalı bunlar. Kurmay albayın böyle yazmayacağını bilmeleri lazım. Kimin yazdığı burada belli işte. Yani bunu yazan adam empati yapıp kendini bir albayın yerine koyamıyor kolluk kuvveti zihniyetiyle yazıyor ondan sonra da Sayın heyete, bize, hepimize zeka yaşımızla dalga geçercesine bunu pazarlamaya çalışıyor. Bizde 1 yıldır yargılanıyoruz bundan. Altına da imzamızı taklit ediyor. İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG’cilerle irtibat kurulması istenen oluşumlara Yahudilik, CIA, MOSSAD, Mun tarikatı, Humeyni gibi objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacak. Yani ne örgüt üyesi Dursun Çiçek sağlayabilir bunu ne Genelkurmay’da şube müdürlüğü yapan bir Dursun Çiçek sağlayabilir bunu. Bunu yapsa yapsa yapıyorlar emniyet yapar, polis, jandarma yapar. Bir de işbirliği içindeyse Türk milleti adına vicdanı hür olmayan bir savcıysa o yapar yani. AKP mensubu kilit haberleşmeciler tarafından kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılacak, parti içinde görüş ayrılığı olduğu izlenimi yaratılacak. Yani bunu ne örgüt üyesi Dursun Çiçek yapabilir ne Genelkurmay’da şube müdürü olan Dursun Çiçek yapabilir. Lütfen şunu bir alıcı gözle okuyun Genelkurmay’da bir albayın hazırlamayacağını herkes görecek. Devam ediyoruz ast birlikler yok, görevler yok, kim yapacak? İdari lojistik hususlar yok. Komuta muhabere yok. Ekleri yok. Alındığı anlaşıldı talimatı yok. Yetki satırı yok. Yani eğer Genelkurmay adına hazırlandıysa. Geliyoruz Dursun Çiçek doktor kıdemli albay anlattık bunu, bunları kullanmıyoruz biz yani doktoru da kullanmıyoruz kıdemi de kullanmıyoruz imzada. Ve imzada mutlaka görev satırı olur sizde de olur. 3. bilgi destek şube müdürü satırı yok yani. İmzaya bakıyorsunuz makine şeyiyle bir arka sayfayı açalım imzanın olduğu sayfa altta. Şuna bakın, ne kesiklik var makineye takmışlar, imza atılmış. Nasıl atıldığını Temmuz’da Sayın heyete arz ettik. Sayın savcımın, mübaşirin imzalarını burada attık 15 dakikada. Dağıtım planı yok. Arz ettiğim gibi 15 yerde TSK geçiyor örgüt adına hazırlanmış. Yine başa dönüyorum bunun kim tarafından hazırlandığına bir karar verin Sayın heyet, Sayın Başkanım. Yani örgüt üyesi Dursun Çiçek mi ki ondan yargılıyorsunuz beni. O zaman bununla benim bağlantım yoktur. Bunun savunmasını yapamam bu çünkü Genelkurmaydaki bir şube müdürü adına hazırlanmış. Hazırlanmaya çalışılmış. Sayın heyetten önce buna bir karar vermesini talep ediyorum. Esasında bu sahte plan icra ediliyor. Nasıl icra ediliyor? TSK ile mücadele eylem planı olarak icra ediliyor. Ek-6’yı açalım. Şimdi bunda bu planda tabi

5

Page 6: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:6

hazırlayanlar yapmamışlar ama bu planda sadece 4 tane özneyi değiştirdim ben. Ne oldu? İrticacı yerine TSK veya Ergenekoncu TSK yerine cemaat veya iktidar. Ergenekon yerine irticai örgütler. FG, F Gülenciler yerine Ergenekoncular koydum. Askeri mahkeme yerine de Beşiktaş’taki mahkemeler dedim. Ve oldu size TSK ile mücadele planı oldu. Ve bu birebir silahlı kuvvetler personelinin maruz kaldığı komploları icra ediyorlar. Okuyayım birkaç maddesini zamanınızı almamak için. Ergenekon terör örgütü suçu kapsamında yapılacak baskınlarda silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda silah, mühimmat, plan ve benzeri materyal bulunması sağlanarak bunlar Ergenekon silahlı terör örgütü kapsamında aldırılacak ve soruşturmalar Beşiktaş’taki özel yetkili mahkemelerde yürütülecektir. O 2 kelime dışında aynı plandan alınmıştır. Bu yapılıyor mu Sayın Başkanım? Yapılıyor. Ben huzurunuzda bundan dolayı buradayım. Kim icra ediyor bunu? Emniyetteki, yargıdaki çeteleşmiş suç örgütü icra ediyor. Başka bir madde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait aşırı milliyetçi görüntü ve haberlerin medyada yoğun olarak yer alması sağlanarak milliyetçilik ve laiklik kamuoyu nezdinde yıpratılacak. İşte sabah ant’ı okunmaması için bir sürü kamuoyu yaratılıyor. İstiklal marşı okunmaması için bir sürü kamuoyu yaratılıyor. Milliyetçilik, Türkçülük kötü bir şey oldu yani saklanacak bir terim haline geldi. Kara propaganda faaliyetleri, son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları bilgi kirliliği yaratmak üzere Ergenekoncular tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecektir. Düzenlenmiyor mu? Benimle ilgili de düzenlendi. Diğer bu tür saldırılara maruz kalan, tertiplere maruz kalan herkes için düzenlendi. Çünkü işlenen medya boyutu, siyasi boyutu olan bir itibarsızlaştırma kampanyası. İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra Ergenekoncularla irtibat kurulması istenen oluşumlara ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacak. Sağlanıyor mu? Sağlanıyor. Teğmenlerin evine uyuşturucu konuyor mu? Bir gazi üsteğmenin bürosuna mühimmat konuyor mu, fotokopi belge konuyor mu? Erzincan’da bir barajın oraya mühimmat konuyor mu? Poyrazköy’e mühimmat gömülüyor mu? Bunlar icra ediliyor. Kim icra ediyor? Suç çetesi icra ediliyor. Gösterilmek istenen kim? Silahlı kuvvetler bunu yapıyor veya örgüt bunu yapıyor. Ev baskınları kapsamında Aleviliği ve din düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgeler ve bu evlerde bulunması sağlanacak. Baskınlar yapılıyor ve işte Alevi örgüt liderlerine suikast yapılacağı planları, krokileri çıkıyor. Aslında saldırganlar eylem planını icra ediyor, mağdurlar içerideyiz. Lütfen biraz insaflı olalım, vicdan sahibi olalım. Gerçek suçlular dışarıda yeni eylem planları hazırlıyor. Masum insanlar içeride aylardır, yıllardır tutuklu yargılanarak zulüm ve işkenceye tabi tutuluyor. Mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin öznel ve nesnel olmak üzere iki temel boyutu vardır Sayın Başkanım. Nesnel boyutu daha çok mahkemenin konuş yeri bağlantıları hakim ve savcı atamalarıyla onların özlük haklarına yönelik düzenlemelerin mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığı olan etkileri değerlendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre Türkiye’nin Türk yargı sisteminin nesnel boyuttaki tarafsızlık ve bağımsızlık sicili bozuktur. Bir sürü mahkumiyet alıyoruz, bir sürü tazminat ödüyoruz. İşte burada da öyle. Mahkeme kamunun uzağında Silivri’de bir cezaevinin bitişiğinde açılmıştır. Dolayısıyla bir nesnel bağımsızlık ve tarafsızlıktan bahsedemeyiz. Veya bu konuda en azından şüpheler vardır. İşte HSYK oluşturuldu yeni anayasa yeni anayasa değişikliği kapsamında. İşte atamalar belli. Suç yok, delil yok. 30 Haziran’da tutuklayan hakimi nöbetçi hakimi HSYK’ya şikayet ettik, kendisi Yargıtay’a seçildi. Daha şikayetler devam ediyor. Yine avukatım açıklayacak siyasi iktidar lideri talimat veriyor savcı çağırıyor hakim tutukluyor mahkeme heyeti serbest bırakıyor. Tutuklayan tutuklanmamı isteyen nöbetçi hakim ve savcılar terfi ettiler hepsi başsavcı yardımcısı oldu. Dördü de başsavcı yardımcısı oldu düzeltiyorum biri Yargıtay’a seçildi üçü başsavcı yardımcısı oldu. Neyin karşılığında? Onu takdirinize sunuyorum. Diğer önemli konu; öznel tarafsızlık ve bağımsızlık. Daha çok mahkeme üyelerinin ve savcıların birey olarak maddi ve manevi yönden karar verme algılama süreçlerinde uyguladıklarını uyguladıkları tutum ve davranışların bir

6

Page 7: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:7

değerlendirilmesidir. Hakimler bir kısım siyasiler ve onlara destek veren medya tarafından sürekli olarak tehdit edilmekte ve baskı altında tutulmaktadır. Kimler? Hukuk adına adalet adına karar verenler ama bu dediğim güç odaklarının lehinde isteğinde karar verenler deminde arz ettiğim gibi terfi etmektedir. Daha iyi makamlara gelmektedir karşılığını almaktadır. Onların Türk milleti adına yasal delilleri ve maddi gerçekleri dikkate alarak vicdanlarına göre karar vermesi için hava, su gibi gerekli olan fiziki ve psikolojik tarafsızlık ve bağımsızlık şartları yoktur. Son 1 yılda mahkemenin verdiği ara kararları ve hakkımda yapılan 45 tahliye talebinin 21’ine, 21 kez ret oyu veren ikiye bir ret oyu veren mahkemenin öznel ve nesnel tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsetmek bana göre mümkün değildir. Bu konuda mahkemeye yaptığımız talepler Ek-1. Belki son 1 yılda Sayın mahkemeye en fazla dilekçe veren sanıklardan biriyim. Ve bunun genelde aylık değerlendirmelerini yapıyorum mahkemeye de arz ediyorum. Ek-1 çizelge var kaydıralım 3. sayfada. Evet. Bu çizelgeye baktığımızda hepsinin CD’leri de mahkemeye de arz ettim. Dökümleri de var yani 65 müracaatın 61 müracaatın hangi tarihlerde hangi dilekçeyle yapıldığının dökümleri de var. Sayın Çalmuk yok tabi onları daha çok o inceliyordu. Şimdi temelde 14 farklı temel konuda 372 tane talebimiz var. Bunlar sadece yazılı yaptıklarımız. Yani mahkemede bu savunmalarda yaptığımız şifahi talepler hariç. Mahkemenin benimle ilgili direk veya dolaylı olarak verdiği karar sayısı yüzde, 175 onunda detayları dilekçe ekinde mahkemeye sunuldu. Şimdi bunları incelediğimizde taleplerimizin ancak yüzde 14’üne mahkeme olumlu cevap vermiş. Biraz sonra onların detaylarına da gireceğim. Onlarda daha çok esasa yönelik değil. Yani bir tek PTT’den gramajla ilgili bir talebimiz oldu sonuç alıcı veyahut talebimize uygun. Onun dışındakiler mesela yeni bir imza mukayese raporu istiyoruz gerekçelerini biraz sonra arz edeceğim çünkü öncekiler yasal değil CMK hükümlerine kesinlikle aykırı. Ve bununla bağlantılı olarak mürekkep yaşı istiyoruz mahkeme sadece mürekkep yaşını seçti işte 6 aydır 3 tane makama yazıldı ikisi olumsuz cevap verdi. Yine biraz sonra detaylarını vereceğim sonra bu yattı. Olmayacağı ortaya çıktı çünkü 1 buçuk seneden sonra mürekkep yaşında 1 aylık bir hassasiyetle değerlendirme yapılamıyor. O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından, bir ilave değerlendirme katmayacağından reddine diye Sayın heyet karar verdi. Ve bu kapsamda askeri savcılığın yaptığı jandarmada yaptığı parmak izi incelemesinde ki sahte belgede parmak izim olmadığı ortaya çıktı. Tespit ettiği 14 tane parmak ve avuç izi var, avuç içi izi var. Tabi bunu jandarma bütün subay, astsubay açısından silahlı kuvvetler açısından değerlendirdi yok. Sözde ihbarcı subaydı, bu yalan olduğu ortaya çıktı. Çünkü parmak izi mutlaka çıkardı çünkü bizim subay, astsubayın bütün parmak izi Genelkurmay’da, silahlı kuvvetlerde var. Çünkü akıllı kart sistemi var. Önde parmak izi herkesin parmak izi alınıyor. Genelkurmay askeri savcısı bunu şeye sordu, polise kimliğini tespit edin diye bunların kime ait olduğunu. Poliste dedi ki kimlik tespiti yapılamadı. Kime ait olduğu tespit edilemedi. Temmuz’da da söylemiştim sanırım uzaydan birileri geldi bu sahte planı yaptı ve uzaya uçtular. Polis zaten tespit etmez böyle bir beklentimizde yok. Çünkü içlerinde. Niye içlerinde diyoruz bunu net söylüyoruz? 9 Mart 2009 daha sahte plan yok Dursun Çiçek piyasada yok. Terörle mücadele şube hakkımda dinleme kararı alınıyor. Hakkımda da diyemeyiz çünkü Dursun Çiçek diye Keçiören’de birini dinliyorlar telefon numarası başka bir vatandaşın. Ünal İnanç’tan çıktığı iddia edilen bir listede benim numaram var. E o zaman o liste çıktıysa niye benim telefonum dinlenmiyor? Çünkü çıkan listedeki telefonlarda Dursun Çiçek başka, onun peşine düşüyorlar. Ben Ünal İnanç’ı tanımıyorum. Hiçte görmedim 39 doğumlu babam yaşında bir vatandaş. Sonra Dursun Çiçek çıkınca öndeki numaraları değiştirip Dursun Çiçek’in cep telefonu numarası yazılıyor. Suç duyurusunda bulunuyoruz daha sonuç yok. 2senedir sonuç yok. Sayın Başkanım, Sayın heyet, masum olduğum için benim vicdanım rahat. Ailemin, sevenlerimin vicdanı rahat. Masum bir insanı 1 yıldır tutuklu yargılayanların vicdanı bizim gibi rahat mı onu merak ediyorum. Biz hep maddi gerçeği aramak için dilekçe veriyoruz, talepte bulunuyoruz ve iftira ve yargısız infazlara

7

Page 8: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:8

destek verenlerin, destek verenlerden bunun hesabının sorulmasını istiyoruz. Şimdi gelelim mahkeme kararlarına. Birincisi faili meçhul ihbarlarla ilgili mahkeme kararları. Tabi taleplerimiz var. 42 kez talep yapmışız. Ek-11’e açalım. Ek-11. Biliyorsunuz faili meçhul ihbarlarla ilgili 3 tane mektup var. Birincisi 30 Eylül 2009’da yazıldığı iddia ediliyor. Ve bu mektubun 16 Ekim 2009’da Sayın soruşturma savcısına ulaştığı bilgisi iddianamede yer alıyor yani Ankara’dan Çukurambar postanesinden o da tartışmalı çünkü 4 ay bu sahte plan Ankara’ya gönderilmedi, Genelkurmaya gönderilmedi niye beklendiği sonradan ortaya çıktı. Çukurambar postanesinin kayıtları kamera kayıtları filan silinmiş. Zarf üzerinde tükürük testi yapamıyoruz çünkü zaman geçmiş. 3 aydan fazla geçtiği zaman tükürük testi yapılamıyor veya o net sonuç vermiyor. Dolayısıyla postaneye sorduk, sizin kararınızla sorduk 110 kuruşa gönderilmiş gözüküyor bu ilk ihbar mektubu Ek-12’yi açalım, PTT’nin yazısı burada. Diyorlar ki, bu 180 kuruştan daha düşük fiyata gitmez. E o zaman nasıl oluyor? Yani hem fiyat uymuyor, hem üzerindeki bilgiler uymuyor zaten Serkan Çakır diye biri var meçhul yani sanal bir kişi gerçek bir kişi değil. Adres bilgileri yok. Bunların incelenmesini istiyoruz. İşte mahkeme 3 kez yazı yazdı savcılığa gelen cevaplar yok. Şimdi tekrar cevap geldi terörle mücadele sormuşlar herhalde 1 sene sonra cevabı gelir. Dosyada yer alan 1 nolu ihbar mektubu ve ekleri üzerinde parmak ve avuç içi izim yoktur. Bunu jandarma Kriminal tespit etmiştir. Rapor dosyada mevcuttur. Bu 14 parmak ve avuç izinin suç şebekesinin elemanlarına ait olduğu kesindir. Lütfen bunun incelenmesi ve tespitini istiyoruz. Ama emniyete sizde emniyete yazıyorsunuz emniyette tespit edilememiştir diyor. Nasıl açacağız bu açmazı Sayın Haşıloğlu, nasıl açacağız? Şimdi suçluların parmak izi var, biz suçlulara gidemiyoruz. Dursun Çiçek tutuklu cezasını çekiyor. Nasıl aşacağız? 2 nolu ihbar mektubu var. Yine Serdar Yılmaz diye Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No: 56/3 Kızılay Ankara ne böyle bir adres var ne böyle bir kişi var. Bunu biz tespit ediyoruz savcının hiç şeyi yok çünkü o kaynağından emin. Nasıl emin oluyor takdirinizde. Yani kaynağı hiç soruşturmuyor. Ve savcı Zekeriya Öz imzasıyla mahkemeye 14.2.2010 tarihinde 2011 tarihinde yaklaşık 2 ay önce bir cevap yazı geldi bu zarfları sordunuz. Başsavcılığımıza gönderilen ve muhaberede görevli personel tarafından 11.11.2009 tarihinde açılan, sehven açılan yani adliyelerde böyle mi oluyor? Zekeriya Öz adına gelen zarfı muhaberede görevli bir personel açıyor, açabiliyor mu? Askeriyede olmaz böyle bir şey. Kişiye özel gelmiş üstünde adresi var. Nasıl açıyor? İnanalım mı buna? Siz inanıyor musunuz? Ondan sonra 1 gün sonra bunu 3 yerinden zımbalayıp savcının masasına bırakıyorlar. İyi bunun zarfını gönderin, üzerindeki bilgileri gönderin, parmak izi incelemesi yaptıracağız diyoruz daha ortada zarf yok işte gelen cevap belli. Bir fotokopi koymuşlar kapkaranlık bir sayfa. Kişi gerçek değil. Ve şöyle de bir tesadüf var. Yani söyledim ya bunlar bizim mahkeme heyetinin zeka yaşıyla uğraşıyorlar. 11 Kasım 2009, 2010 düzeltelim 2009. Ne önemi var bu tarihin? 2. kez sorguya çağırıldığım tarih. Ve 2. kez tutuklandığım tarih. 12 Kasım’da bu zarfı veya bu mektubu ki 3. ihbar mektubu var o da faili meçhul. İkisi aynı tarihte geliyor farklı yerlerden gönderiliyor ki 3. ihbar mektubuyla ilgili hiçbir gönderen filan da belli değil. Bir CD’den bahsediliyor. Sonra savcılıkta DVD haline gelmiş tutanaklara göre. Bunların ikisini de soruşturma savcısı 13 Kasımda yani 1 gün sonra terörle mücadele şubeye gönderiyor. Diyor ki bunları inceleyin davamızla Dursun Çiçek ile bağlantılarını bize rapor edin. Sayın Başkanım bu usulden midir yani soruşturmayı özellikle özel yetkili mahkemelerde savcı yapmaz mı? Aldığı ihbar mektubunu 1 sene 1 gün sonra hiç incelemeden işlem yapmadan ki 1 gün önce tutuklanmışız, itiraz etmişiz. 1 gün sonra da serbest kaldık o zaman. 9. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın İdris Asan nöbetçi hakimdi tutukladı bizi. Şimdi Yargıtay’a seçildi. Ertesi günde heyet bizi 3, 0 serbest bıraktı. Bu mektupların geldiği aşamada yani. Nedense beni savcılığa ifadeye çağırdıkları zaman ihbar mektupları geliyor. 30 Haziran’dan da 29 Haziran saat 19:17’de de ihbar e-postası gelmişti. Bunlar hep tesadüf. Farklı tarihlerde, farklı sahte kişiler tarafından gönderildiği iddia edilen 2. ve 3. ihbar mektuplarının 2. kez tutuklandığım 11 Kasım 2009 tarihinde Beşiktaş adliyesine gelmesi zarfların 12 Kasım günü açılması iftira gerçeğinin parmak izinin ta kendisidir. İhbar mektuplarının

8

Page 9: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:9

zarflarının kayıtlarının ve kayıtlarında dosyada bulunmaması ve mahkemenin ısrarlı taleplerine rağmen mahkemeye gönderilmemesi taklit imzalı sahte planın Genelkurmay Başkanlığı askeri savcılığınca savcılığın taleplerine 4 kez talebine rağmen 4 ay geciktirilerek gönderilmesi. Gecikme nedeniyle Çukurambar Ankara PTT kamera kayıtlarının silinmesi, zarflardaki, zarflarda tükürük testinin yapılamaması, delil karartmaktan başka nedir? Kim yapıyor bunu? Delil bulması gereken savcılık yapıyor. Tabi aramızda yok Serdar Bey her cüppe giyen hakim olamaz demişti. Bende her cüppe giyen savcı olamaz diyorum. Çünkü delil karartan, lehimdeki delilleri görmeyen, iddianameye yansıtmayan hele Cumhuriyet savcısı hiç olamaz. Bahse konu ihbarları inceleme yapılması için mahkemeye 47 kez dilekçe verdim. Ve her 3 ihbar mektubunun Ek-14 her 3 ihbar mektubu üzerinde heyetin bir karar almasını, bulabilirlerse tabi mektupların zarflarını parmak izi incelemesinin yapılmasını ki birincide yapılmıştı sadece son sayfada yapılmamıştı ona da savcılık itiraz etmişti soruşturma savcısı. Ve mevcut 14 parmak iziyle bunların karşılaştırılarak özellikle emniyette İstanbul emniyetinde terörle mücadele, organize suçlar, Kriminalde çalışan kamu görevlileri açısından bu tespit edilecek imza, parmak izinin mukayese edilmesi hususunda karar alınmasını özellikle arz ve talep ediyorum. Böylece gerçek suçlular ortaya çıkacak eziyet ve işkence, hakkımızda yapılan eziyet ve işkence sona erecektir. 16 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay askeri savcılığına gönderilen yazıda soruşturma savcısı diyor ki, 1. ihbar mektubu üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasın, mahkemede yapılsın, mahkeme kovuşturma safhasında yapılsın. Çünkü öyle bir ihtiyacı yok maddi gerçeğin peşinde değil Ek-15. Hangi savcı bunu isteyebilir, hangi Cumhuriyetin savcısı isteyebilir yani gerçeğin peşinde olan masum insanları tutuklatarak, işkence yaparak, hak ve hukukunu çiğneyerek bir yere varılamayacağını bilen hangi savcı bunu isteyebilir ki? Ek-16’da işte terörle mücadele şubeye gönderiyor 13 Kasım’da yazısı. Yani 1 gün sonra hiç bakmıyor, incelemiyor savcının asli görevi bu. Kim göndermiş, adres doğru mu, gönderen şahıs doğru mu? Zarf bilgileri doğru mu? O sehven açıldığı şeyine de katılmıyorum ben o normal zaten yapılan hukuksuzlukların üstünün örtülmesi yani. O yüzden bu ihbar mektuplarının göndereni, içeriği adliyede teslim alınması, savcıya ulaşması bunlar üzerindeki evrak kayıtları bunların hep incelenmesini talep ediyoruz bu konuda mahkeme de karar alıyor, istiyor ama sonuç yok. Ek-17, Avukat Öztürk’ün bürosunda arama kararı ve burada emareler var terör örgütüne ait gizli belgelerden bahsediyor. Daha arama kararında gizli belgeler var diyor. Artı gece arama yapılabilir diyor. Yine mahkemeye Sayın Öztürk de arz etmişti gece o büroya o evrakları koyanlar yakalanırsa biz aramaya gelmiştik diye kılıfı da hazırlanıyor orada. Gece aramaya gelmiş olacakları için. Çünkü bütün tespitler bir önceki gün ne o mermilerin ne de sahte planın fotokopisi dahil o dosya içindeki evrakların orada olmadığı sabit. Ek-18 yansı 18 yine büroyla ilgili 4 Haziran’da yapılan arama ve el koyma tutanağı. Bakıyoruz tutanağa bu evrakların sahte planın yer aldığı dosya girişe göre odanın sol tarafındaki etajerde diyor 1. sayfada. Sonra itiraz üzerine bu siliniyor 2. sayfaya ilave etmişler, çalışma masasının üzerindeki mavi klasörden alındığı ifade ediliyor. Hangisi doğru? Ayrıca tutanakta yapılan aramayla hiçbir ilgisi olmayan taklit imzalı sahte planının fotokopisinden hiç bahsedilmiyor kimsenin dikkatini çekmemiş tutanakta bir kelime bile geçmiyor. Ve defalarca soruyorsunuz şimdi jandarmadan sonucu gelmiş nasıl geldi bilmiyorum sahte plan fotokopisi üzerinde Serdar Öztürk’ün parmak izi yok çünkü mermilerde yok, diğer belgelerde yok. Bu da incelenmiş ama emniyet herhalde işine gelmediği için sonucu mahkemeye iletmemiş. Bu delil gizleme değil de nedir Sayın Başkanım? İşine gelen cevapları gönder diğerlerini sakla. Niye? Tutuklu sanıklar, tutuklu işkenceye devam etsinler. Bahse konu sahte planı hiç tanımadığım ve irtibatım olmayan Avukat Serdar Öztürk’e nasıl ve ne zaman verdiğimi bu iftirayı savunan iddia makamı tutukluluğumu talep etmeden önce bunu incelemek gerçekleri bulmak zorunda değil midir? Hep siyasilerde kullanıyor iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Nerede iddia makamı? Niye ispatlamıyor? At çamuru, at iftirayı biz temize çıkmaya çalışalım. Bu çağdaş yargı sistemi değil yani adil dürüst yargılama böyle olmaz.”

9

Page 10: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:10

Mahkeme Başkanı:"Efendim toparlar mısınız?”Sanık Dursun Çiçek:”Avukat Öztürk’ün bürosunda bulunan evrakları Genelkurmaya

soruyorlar 70 tane evrak. Genelkurmay inceliyor diyor bunlar 70 tane değil 326 tane evrak var. Hepsi 2003 83, 2004 yılları arasında ve fotokopi daha çok askeri işbirliği, eğitim işbirliği kapsamındaki evraklar. Ama irticayla mücadele planı yeni. Ne diyor orada tam? 4 sayfadan oluşan ve üzerinde tarih bulunmayan belgenin içindeki bilgilerin yakın bir tarihte üretilmiş olabileceği yazıyor bu planda. Ek-19, bunu yayına hazırlayanlar, gazetelere manşet yapanlar üzerinde tarih olmayan bu sahte planın Nisan’da hazırlandığını nereden orta… nereden çıkarıyorlar? Sayın Heyet faili meçhul ihbarları inceletin. Oradan mutlaka iftiracıları ortaya çıkaracağız. İhbarcı subay olsa parmak izinden zaten bulunurdu jandarma tespit ederdi. Dolayısıyla 14 adet parmak izi ve diğer 2 ihbar mektubu üzerinde çıkacak parmak izlerinden gerçek suç örgütüne ulaşacağız. Bu ülkenin askerini, gazetecisini, aydınını tutuklayarak ve yıpratarak insan gücünü tüketerek düşmanlara hizmet etmeyin, düşmanları sevindirmeyin. Tabi başka bir davadan tutukluyum. Balyoz davasından orada da aynı şeyleri yaşıyoruz. Yani bir ülkenin yargısı bir ülkenin hakim savcısı bir ülkenin askerine, bir ülkenin gazetecisine, bir ülkenin diğer yargıcına bu kadar kindar, bu kadar düşmanca nasıl bir yaklaşım sergiler bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Herhalde bu işe en çok sevinen çevremizdeki ülkemizin düşmanları olan yıllarca bize diş bileyen insanlardır.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kimsenin kimseye kindarlık beslemesi mümkün olamaz. Mümkün değil o, o mümkün değil. Efendim o mümkün değil.”

Sanık Dursun Çiçek:”Sayın Başkanım işte delil yok şey yok.”Mahkeme Başkanı:"Lütfen, o mümkün değil. O mümkün değil o.”Sanık Dursun Çiçek:”Yani. O zaman.”Mahkeme Başkanı:"Mahkeme niçin kindar sizi tanımaz bilmez niçin size kindar olsun?”Sanık Dursun Çiçek:”O zaman Başkanım siz.”Mahkeme Başkanı:" Onu yanlış, o o ifade yanlış.”Sanık Dursun Çiçek:”Siz, siz 21 kez hayır diyorsunuz.”Mahkeme Başkanı:"O ifade yanlış kindarlık yanlış.”Sanık Dursun Çiçek:”Size demiyorum ben.”Mahkeme Başkanı:"Lütfen mahkemeye hitap edin. Kişiye özel değil mahkeme lütfen.”Sanık Dursun Çiçek:”Evet.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Lütfen efendim. Lütfen, lütfen.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Efendim geldiğiniz zaman geldiğiniz zaman konuşun lütfen.”Sanık Dursun Çiçek:”Evet devam ediyorum Sayın Başkanım. Şimdi imza mukayese

raporlarıyla ilgili 61 talebimiz var. Ve hepsinde diyoruz ki bu imza mukayese raporları yasaya aykırı. Kısa geçmek için TÜBİTAK’ın, İTÜ’nün, ODTÜ’nün verdiği cevapları geçiyorum mukayese raporu istemediniz çünkü sadece mürekkep yaşı istediniz. Niye aykırı Ek-23’e geçelim. Şimdi CMK diyor ki, bilirkişide uygulanacak hükümler, madde 63, uzmanlığı özel ve teknik bilgi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına resen veya ilgilerin talepleri üzerine mahkeme karar verir. Bilirkişi ataması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok saptanması hakim veya mahkemeye aittir. Soruşturma evresinde bu yetkiyi Cumhuriyet savcısı da kullanabilir. Madde 64’e geliyoruz, bilirkişiler gerçek ve tüzel kişiler olabilir diyor. Kanunların belirlediği konularda 64/3 1. sayfada, resmi bilirkişiler öncelikli atanırlar yani kamu görevlileri. Ancak kamu görevlileri bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar. Yani şimdi ben hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle yargılanıyorum iddianame öyle. Muhatap kim? İktidar, hükümet. Rapor hazırlayanlar kim? İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığına bağlı memurlar. Şimdi bunu raporlarda da hissediyorsunuz. Haziran ayında ilk

10

Page 11: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:11

hazırlanan raporlar var. TÜBİTAK, adli tıp, jandarma, emniyet Kriminal hepsi diyor ki Haziran ayında bakın Dursun Çiçek’in imzası basit, taklidi kolay, karakteristik özellikleri az dolayısıyla mukayese raporları sonuç vermez. Yargıya yardımcı olmaz. Haziran ayında bu 4 kurumda bunu söylüyor. Ekim ayında ne değişiyor Sayın başkanım? Benim imzam mı değişiyor? Ekim ayında bu 3 kurum TÜBİTAK yok. 3 kurumda eli ürünüdür diye rapor veriyor. Dolayısıyla bu bilirkişi heyeti tespiti bilirkişi çünkü bağımsız bilirkişiler var bağımsız üniversiteler var. Oralardan aynı incelemeyi yapacak bir sürü bilirkişi var. Onlara yaptırılabilir. Bilirkişi yine 64/4 bilirkişi olarak atanan bir tüzel kişiyse kendisi adına incelemeyi yapacak gerçek kişi veya kişilerin isimlerini bilirkişi atayacak yargı merciinin onayına sunar. Dosyada bir tane böyle bir yazışma yok. Savcılığın yaptığı böyle bir yazışma yok. Ne var dosyada? Sonradan basından çıkınca anlıyoruz Sayın savcımız adli tıbbı ziyarete gidiyor. Heyeti birlikte tespit ediyorlar. 16 Haziran 2010 Milliyet gazetesinin haberi. Adalet Bakanı Ergin, Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı öne sürülen irticayla mücadele eylem planı hakkında inceleme yapan adli tıp kurumundan uzmanlardan üçünün 22 Ocak 2010’da eğitimlerini tamamladıktan sonra bu heyette yer aldığını bildirdi. Çiçek’in eli mahsulüdür şeklinde karara ise 4’e karşı 7 uzman oyuyla 4 Şubat 2010 tarihinde karar verildi. Ergin’in yazısına göre 22 Ocakta eğitimlerini tamamlayan 3 uzman 13 gün sonra hakkımda imza raporu düzenliyor. Ergin, Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz’ün Adli Tıp Kurumu Başkanı Doçent Doktor Haluk İnce’yi makamında ziyaret ettiğinde kabul etti. Bu tekzip edilmeyen Adalet Bakanının bir milletvekiline verdiği cevap. Bilirkişilere bakıyoruz, Bülent Öner, Hacı Mehmet Akın, Lokman Başer, Bülent Öner zaten daire başkanı şeyle ilgisi yok uzmanlığıyla ilgisi yok imza atıyor sadece. Sonra ilave eden bunlar ilk raporu verenler Birol Berber, Eyüp Kandemir, Bülent Özata 1 haftalık kurs sonucu bu rapor gelmeden önce bu daireye atanmışlar. Hayır diyen 4 kişiye bakıyoruz Hasan Karasu 20 yıllık belge inceleme uzmanı, Uğur Günaydın adli tıpta 7, 8 yıllık basit tersimli imzaların incelemesiyle ilgili akademik çalışmaları olan bir uzman. Kaan Gürpınar 7, 8 yıllık uzman. Tuncay Çınar adli tıpta ince, imza inceleme uzmanı. Bunların tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz daha o safhaya gelemedik.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim toparlar mısınız lütfen?”Sanık Dursun Çiçek:”Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Lütfen 2 kat arttı şeyiniz süreniz.”Sanık Dursun Çiçek:”Evet yine bilirkişilerle ilgili bu raporlar yasal.”Mahkeme Başkanı:"Süreniz doldu lütfen toparlayınız.”Sanık Dursun Çiçek:”Değil diyoruz. Yasal değil diyoruz niye yasal değil? Çünkü hakimi

reddetme hakkımız olduğu kadar aynı esaslara bağlı bizim bilirkişiyi reddetme hakkımız var. Bilmiyoruz ki kimin bilirkişi olduğunu. Gazetelerden duyuyoruz. Bu hakkımızı Cumhuriyet savcısı elimizden alamaz Sayın Başkanım. Siz reddi hakim hakkımızı alabilir misiniz? Şimdi bir hakimi reddetsem hemen ara verip değerlendiriyorsunuz. Beni yargılayacak hakimleri benim hakkımda inceleme yapacak uzmanları bilmeden nasıl bir itiraz edebilirim? Daha bir sürü madde var CMK’nın 6 tane maddesine aykırı bir heyet teşkil ediliyor, teşkil edilme değil görevlendiriliyor. Onlar rapor hazırlıyor. Aleyhte olan tek delil bu. Sonra mahkeme bunu kaale alıyor. Adlı tıbbın uzman yetiştiremeyeceği görev yapamaz duruma geldiğini devlet denetleme kurumu rapor haline getirmiş. Emniyet Kriminal sırf bu raporundan dolayı Avrupa Kriminal ajansından çıkartıldı. Bunları hazırlayan uzmanlar hakkında suç duyurusu yargı süreçleri devam ediyor. Nasıl parmak izi olmadan, hiçbir izi olmadan bilgisayarda dijital iz olmadan hiçbir tanık görmeden bir imza nasıl taklit edilmiş bunun hesabını vermek zorundalar bunlar. Verecekler. Adil ve dürüst yargıya bunun hesabını verecekler. 1 günde rapor hazırlanıyor. Şimdi kuyruk var aylarca, yıllarca bekleniyor. Sonuçta bu konuda İTÜ, ODTÜ, TÜBİTAK veya uygun göreceğiniz kurumlardan bağımsız kurumlardan yürütmeye bağlı olmayan, devlet memuru olmayan, devletten maaş almayan kurumlardan 3, 4 tane uzmanın görevlendireceği, görevlendireceği bir heyet teşkil edilmesini ve bu şaibeleri ortadan kaldıracak CMK esaslarına uygun bir imza

11

Page 12: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:12

mukayese raporu hazırlanmasını mahkemeden özellikle istirham ediyorum. Bitirin bu işkenceyi Sayın Başkanım. Faili meçhul e-posta ihbarı. 30 Hazirandan saatler önce gelmiş, 29 Haziran saat 17:00.”

Mahkeme Başkanı:"Sözünüzü kesmek zorunda kalacağım toparlayın lütfen.”Sanık Dursun Çiçek:”Başkanım soruyorsunuz biri Hollanda diyor öbürü Beyoğlu’nda

kuruyemişçi diyor. Şimdi TİB’e sordunuz TİB’de başka bizde başka bilgi yok diyor. Ne yapacağız Başkanım? Nasıl bulacağız bu gerçek adaleti? Ne yapacağız yani siz Dursun Çiçek olun gelin kürsüye bitirin diye söyleyin. Ne yapacağız biz? 1 senedir tutukluyuz. Böyle adalet mi olur? Sonuca geçiyorum. Bir sürü çalışma yaptık, anlatmak için gerçekleri bitirelim. Tahliye talep ediyoruz. 30 Nisan 2010, Sayın Özese Başkan, tutuklama kararı. Gerekçeler aynı. 28 Nisan’da, 28 Şubat 2011’de aldık son tutukluluğa devam kararınızı aynı gerekçeler. Niye anlatıyoruz o zaman biz bunları size? Dinlemiyorsanız anlatmıyorum. Bitiriyorum Sayın Başkanım arz ederim. Bizde mahkeme var diye geldik buraya.”

Mahkeme Başkanı:"Dursun Çiçek burası, burası, burası duruşma salonu. Böyle.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Hayır efendim, hayır, hayır alamazsınız söz. Öyle değil. Öyle

yaptığınız şey çok saygısız çok saygısız size hiç yakışmayan, hiç yakışmayan görevinizle hiç şey ol… bağdaşmayan bağdaşmayan bir davranış sergiliyorsunuz mahkeme bunu asla kabul etmez oturun yerinize, oturun yerinize.”

Sanık Dursun Çiçek:”Başkanım ben, şimdiye kadar ben böyle bir şey yapmadım. Evet ben de katılıyorum, bende katılıyorum. Bende katılıyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Yerinize oturun. Yerinize oturun.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Dinlemiyorum efendim durun bir dakika sözümü bitireyim. Sözümü

bitireyim söz vermiyorum size şimdi. Bir dakika sabredin, sabredin. Sabredin, sabredin sabır sabretmesini bilin.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Efendim sabredeceksiniz, sabredeceksiniz. Burası duruşma salonu

burada sabredeceksiniz.”Sanık Dursun Çiçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Sabredeceksiniz efendim sabredeceksiniz. Sabretmek zorundasınız.”Sanık Dursun Çiçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Hah, bu efendim sabretmek zorundasınız. Mahkemeyle tartışmak

olmaz, olmaz. Kimseye fayda sağlamaz. Sanık Dursun Çiçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:”Sağlamaz, sağlamaz burası mahkeme. Mahkemeye (1-2 kelime

anlaşılamadı) mahkeme burası. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz burası mahkeme. Ve mahkemeye de uymak zorundasınız. Sanık konumundasınız, anladınız mı?”

Sanık Dursun Çiçek:”Bir daha da savunma yapmayacağım.”Mahkeme Başkanı:"O size bağlı bir şey. Buyurun.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Buyurun, vermiyorum efendim sanığı dinleyeceğim. Buyurun.

Buyurun efendim.”Sanık Mehmet Deniz Yıldırım söz istedi verildi:”Şimdi efendim Sayın Başkan, Sayın

üyeler iddianamede Aydınlık dergisiyle ilgili önemli bir iddia vardı. Samanyolu TV’nin deyişiyle korkunç iddia. Bu Ergenekon terör örgütünün yayın organı olmakla suçlanıyordu. Heyetinizin diğer üyeleri yani diğer heyetiniz Beşiktaş’taki heyet Aydınlık dergisine açılan bu konudaki bütün davaları reddetti ve beraatla sonuçlandı. 4 ayrı davada İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Beşiktaş’taki heyeti Aydınlık’a açılan terör örgütü lehine propaganda yapmak ve hakimleri terör

12

Page 13: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:13

örgütüne hedef göstermek suçlamasıyla açılan davada sorumlu yazı işleri müdürümüz Ruhsar Şenoğlu hakkında 4 ayrı beraat kararı verdi. Yani iddianamedeki bu önemli iddia terör örgütü lehine propaganda iddiası çökmüş durumdadır şu anda mahkeme kararıyla. Aydınlık dergisi hiçbir terör örgütünün propagandasını yapan bir dergi değildir ve aklanmış durumdadır. Özellikle bunun altını çizmek istedim konuşmamın başında. İkincisi, 2010/1 esas no düzeltiyorum 2010/23 İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yine Aydınlık dergisi sorumlu yazı işleri müdürü hakkında açılan bir dava vardır. Bu dava buradaki yargılamayı çok yakından hatta direk ilgilendirmektedir çünkü buradaki iddialarla orada açılmış olan kamu davası değil ama şikayete bağlı dava birbirinin aynıdır. Yani Aydınlık’ta yayınlanan haberlerle ilgili bir şikayet davası açılmıştır ve orada yürüyor son aşamasına geldi. Ben bunun karar kağıdını ne diyorsunuz bilmiyorum onun bu mahkeme tarafından celp edilmesini talep ediyorum. Çünkü orada savcının esas hakkındaki mütalaası var. Orada herhangi bir hakaret içermemektedir diyerek davanın neredeyse yarısını şikayetçinin aleyhine Remzi Gür şikayetçinin aleyhine mütalaasıyla sonuçlanmıştır ve buradan da beraat çıkacağı kanaatindeyim ben. Çünkü buradan beraat çıkarsa burada yargılanmamızın bir manası kalmıyor çünkü bize atfedilen suç esas olarak Aydınlık’ta yaptığımız yayınların terör örgütü lehine yapılmış olması. 2003’te işte darbe çalışmaları sırasında elde edilmiş birtakım belgelerin Aydınlık’a ulaştırılarak onun haber yapılmasının sağlanması noktasındaydı. Şimdi zaten bununla ilgili biz çok çeşitli deliller sunduk heyetinize. Yani bunun 2003’te yapılan darbe çalışmaları sırasında mı elde edildiğine dair herhangi bir bilginin savcıda dahi olmadığını bizde nasıl olacağını bunun böyle bir bilgiye önceden bilgi sahibi olsak bunu da haberimizde geçireceğimize ilişkin birtakım savunmalar yapmıştık burada. Kaklı ki savcının da haberi yok zaten burda. Şöyle söylüyor savcı yazısında, bu kayıtların kimler tarafından kaydedildiğinin bilinmediği Ankara’ya gönderdiği yazıda. Bu dosyanızda mevcut. Zekeriya Öz’ün Ankara’da Ankara Başsavcılığına gönderdiği yazıda mevcut bu. Şimdi 15 Mart meclis grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gazeteci kimliği altında kişiler kullanılıyor konuşması yaptı. 29 Mart’ta cumhurbaşkanı Abdullah Gül gazeteciler gördüklerini değerlendirecek istedikleri gibi yazacaklar açıklaması yaptı. Burada yargılandığım iddianamenin 139. sayfası şüpheli Mehmet Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya’nın bu ses kayıtlarını yayınlamaları örgüt üyeliği suçunu oluşturmaktadır. Şimdi efendim burada yani bir haber örgüt üyeliğinin kanıtıymış gibi başka hiçbir delille desteklenmeksizin 18 ay bir gazeteci tutuklu olarak yargılanabiliyorsa ne Başbakanın kullandığı ifadeler ne cumhurbaşkanının kullandığı ifadelerin bu ülkede bir geçerliliğin olmadığı anlamına gelir. Yani birincisi Başbakan meclis grup toplantısında gazetecilik altında kullanılan kimseler var diyor. Bu iddianamedeki bu ifade buna uymuyor. Çünkü bu gazetecilik faaliyeti çok açık olarak yazılmış. Bunları yayınlamaları örgüt üyeliği suçunu oluşturmaktadır deniyor. Cumhurbaşkanının ifadesi ise tam tersinden gazeteciler gördüklerini değerlendirecek istedikleri gibi yazacaklar. E gördük bir şeyler gönderildi bizim dergimize birtakım belgeler gördük, değerlendirdik, yayınladık. Nasıl olacak şimdi bu iş? Bunun aksi yönünde bir iddia, bir kanıt sunulmuş değil ki benim hakkımda. Yani bunu şundan aldı şu talimatla yayınladı ve şu örgütün lehine kullandı bunu. Bununla ilgili dosyada tek bir delil mevcut değil. Tek gösterilen şey Doğu Perinçek’in İşçi Parti’sine gönderdiği öneri mektubu. İşçi partisi genel başkanı olarak talimatta gönderir ayrıca. Orada Mehmet Bedri Gültekin, Deniz Yıldırım ve Mehmet Sabuncu’ya diye başlayan ifadede yani bu haber belgesinin bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurulması noktasında bir genel başkan olarak partisine talimat veriyor. Partisine altını çiziyorum. Bunu bir örgüt deliliymiş gibi Ergenekon deliliymiş gibi iddianameye koyuluyor. İddianamenin örgütsel bağlantılar kısmına da bu açıkça yazılıyor. Şimdi ben 15 yıllık bir İşçi Partili olarak genel başkanımdan Ergenekon örgütü talimatı almakla suçlanıyorum. Yani 15 yıldır ben zaten partiye üye olduğum zaman Doğu Perinçek’in genel başkanlığını kabul ederek onun kongrelerine katılarak, orada oy vererek hatta merkez karar kurulu üyesi olarak onun karar mercilerinde yer alarak bir irade beyan etmişim ve 15 yıllık bir İşçi Partili olarak genel

13

Page 14: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:14

başkanımdan Ergenekon talimatı almakla suçlanıyorum. Şimdi bu büyük bir keyfiliktir bence. Yasaların hiçe sayıldığı hiçbir başka delille desteklenmeyen bir partinin genel başkanından talimat almayı öneri almayı bir terör örgütü talimatıymış gibi gösteren çok ciddi bir keyfiliktir bu. 18 aydır da işte bu kanıtlarla tutukluyuz. Ben şunu bir kez daha okumak istiyorum. Şüpheli Mehmet Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya’nın bu ses kayıtlarını yayınlamaları örgüt üyeliği suçunu oluşturmaktadır. İddianame sayfa 139. Dokunan yanar işte budur. Dokunan yanar yanan budur. Haber yapıyorsunuz örgüt üyeliği. Çok açık ifade edilmiş yani kimse çıkıp şimdi şey demesin bizimle ilgili. Bütün Türkiye konuşuyor zaten bunlar gazeteci değil işte başka karanlık zanlılar. Şimdi işi bu hale getirirseniz eğer yani yapılan haberi başka hiçbir delil olmaksızın örgüt üyeliği kapsamına sokup insanları buraya tıkmaya başlarsanız bunun adı bir yargılama olmaz. Kızacaksınız ama burası da mahkeme olmaz onu söyleyeyim. Çünkü basın özgürlüğü denilen şey bir ülkenin temelinde yer alması gereken ve insanların haber alma özgürlüğü çerçevesinde gazeteler, gazeteleri okurken, televizyonları izlerken veya bir kamu faaliyeti açısından değerlendirilmesi gereken bir faaliyettir dolayısıyla bunu engellerseniz böyle yani örgüt üyeliği vesaire falan gibi gerekçelerle bu engellenirse bu burada kalmaz. Bunun bir adım devamı gelir, bir adım devamı gelir. Nitekim zaten Türkiye’nin geldiği koşullar bizim 18 ay önce tutuklandığımız koşullardan çok daha ağırlaşmıştır. Artık basılmayan kitaplar toplatılmaya başlanmıştır. İşte siz bu kararla yani bu iddianameyi kabul ederek Türkiye’nin bugünlere gelmesine olanak tanıdınız mahkeme heyeti olarak. Baştan bunu reddetseydiniz yani bu haber yani bir haber yapmak örgüt üyeliğinin kanıtı olamaz. Bir ağır cezada yargılanmayı gerektiren bir durum olmaz diye bir karar verseydiniz baştan Türkiye belki bu hale gelmeyecekti. Delil diye ortaya konan tek şey iddiadır. Bazı iddialarla tutuklu yargılanmamızdır yani iddianın kendisi bizzat delil haline getirilmiştir ve dışarıda bu çok ayrıntılarıyla konuşulmaktadır. Yani biz burada tutuklu olduğumuz için başka bir şey ortaya koyamayanlar diyor ki işte onlar gazeteci değil bakın tutuklu. Yani tutukluluğun kendisi bir delilmiş gibi bütün Türkiye’ye propaganda edilmektedir. Bu noktada bir ikilem yarattınız bence, tutukluluk sanki bir delilmiş gibi Türkiye’nin en yetkili ağızlarınca her gün neredeyse açıklamalar yapılıyor. Şimdi tutuklamaya dayanak olarak gösterilen belgelerin benimle ilgili haber dışında bir değeri yok benim için yoktu bunu hiç başka hiçbir amaç için kullanmadım. Kimseyle paylaşmadım darbe çalışmalarında da kullanmadım bunu. Yasadışı bir örgüt vesaire hiçbir bağlantı bu noktada bu yolla temin etmedim. Zaten bu yolla temin etmediğimi ispatlamak mümkün değil çünkü iddia eden bunu ispatlaması gerekir yani şu yolla temin etti bunu diye bir iddia bugüne kadar ortaya yani bir delil ortaya koyulabilmiş değil. Biz basın kuruluşuyuz bize ulaştırılan belgeler işte 2003’te darbe çalışmalarında kullanıldı diye bir iddiayla 18 ay bir gazeteci tutuklu olamaz bence. 2003’te darbe çalışmalarında kullanılmış ne yapayım? Bana ne yani bu benimle ilgili bir durum değil ki Japonya’da da tsunami oldu ne yapayım yani bunlar yani haberciyi bağlayan şeyler değil ki iddianameye koca koca yazılıyor bunlar. Örgüt belgesi denilenlerin dava dosyasında olduğunu tek tek gösterdik yani örgüt üyeliği noktasında bir birtakım belgeler konulmuştu iddianameye. Onların tek tek hepsinin mahkeme dosyasında olduğunu tutuklanmadan önce gazetecilik faaliyetleri çerçevesinde mahkemenizden aldığımız belgeler olduğunu tek tek gösterdik ve Sayın Haşıloğlu da zaten bunların tamamını bizim kaynaklarımızda mevcut olduğunu tutanaklara geçirtti. Hangi celse hatırlamıyorum ama tutanaklarda mevcut bu. Örgütten geldi yayınlandı denilen belgelerin ise bu kovuşturmayla hiçbir alakasının olmadığı bilirkişi raporuyla ortaya çıktı. İşte İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının 19.10.2010 tarihli başlattığı inceleme konusu Ergenekon soruşturması bütün medya aygıtlarımız incelenmiş burada teknik bilirkişiler tarafından hazırlanan inceleme ve değerlendirme raporunda yer alan dosyalara ait değerlendirmeler Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaya yardımcı olarak görevlendirilen görevlilere aittir diye bir inceleme raporu var bilirkişi 7 kişilik heyet. Burada benim bilgisayarım işte o bize gönderilen malum flash bellek flash disk şimdi bununla ilgili iddianamede yer alan iddialar bu bilirkişiyle tamamen

14

Page 15: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:15

çürütülmüş durumda. Çünkü bu bilirkişi raporu bahsi geçen haber belgelerinin bu kovuşturmayla bahsedilen kovuşturmayla tam ifadesini hatırlamıyorum ama şöyleydi; kovuşturmaya esas olarak değerlendirilen herhangi bir kayda rastlanılmamıştır. Hem bilgisayarımda hem o malum flash diskte yani Sayın savcılara yardımcı olmak için oluşturulan bilirkişi heyeti diyor ki bu belgelerin bu kovuşturmayla bir alakası yok. Soruşturma ne Ergenekon soruşturması çok açık burada yazıyor. İnceleme konusu Ergenekon. Şimdi ben Sayın savcıları dürüst olmaya çağırıyorum. Sayın savcılar kendilerine bilirkişi yardımcı olsun diye bir heyet belirletmişler, belirlemişler ve onun oluşturduğu raporun hiçbir şekilde dikkate almıyorlar. Hiçbir lehte delil olarak falan buraya sunmuyorlar. Niye? Çünkü yani lehimize bir delil bilmem ne bir şey olduğu zaman biz bunu tabi hukukçu kimliğimiz falan olmadığı için bunları 10 ay, 12 ay sonra falan gördüm ben bunu dosyanın içinde bunun lehe bir delil olduğunu. Fakat bunu savcıların görmesi lazımdı ve lehte delil olarak sunması lazımdı. Ama nedense savcılar bu konularda susma hakkını kullanıyor lehimize bir delil olduğu zaman. Şimdi buna bir açıklama getirmelerini talep ediyorum ben savcılardan. Kendilerine yardımcı olarak oluşturulan 7 kişilik bilirkişi heyeti bende çıkan belgelerin iddianamede yazan yani Ergenekon terör örgütünden aldığım ve yayınladığımı iddia ettikleri belgelerin hiçbirinin bu kovuşturmayla alakası olmadığını ifade ediyor. Bu 44. klasör dijital sayfa 9’dan başlıyor inceleme ve değerlendirme raporu bunun 1 numaralı medya denilen Datron bilgisayarım ve 12 numaralı medya denilen Sandisk marka (1 kelime anlaşılamadı) yani bilgisayarım ve flash diskimin incelenme sonuçlarını değerlendirip o bilirkişi heyetinin yardımıyla değerlendirip bir sonuca varmalarını talep ediyorum ben. Kovuşturmayla alakası yok diyor bunların bilgisayarımdan da zaten böyle bir şey olduğuna dair hiçbir emare yok inceleme raporunda. İddianamede bahsedilen Ergenekon örgütüyle ilgili hiçbir yerde bağlantı kurulamamıştır hiçbir delille bu desteklenmemiştir. Haber ve haber belgelerinden başka hiçbir şey yoktur. Yani Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni olmasaydım yani başka bir iş yapıyor olsaydım bu gün karşınızda olmayacaktım. Hani bir terör örgütü üyesi bireysel olarak yargılanır değil mi yani ben bireysel olarak kendi rızamla bu örgüte katılmış ve bu faaliyeti yapıyor olmam gerekirdi. Fakat ben mesleki bir faaliyetten dolayı buradayım yani başka yaptığımız zaten hiçbir şey ortaya konulmuş değil bugüne kadar. Bir terör örgütü adına şunlar yapıldı, bunlar yapıldı, şu eylemlerde bulundu gibi hiçbir şey ortaya konulmuş değil. İşte başa döneyim bunlar gazeteci değil başka işler yapıyorlar. Başka işlerden yargılanıyorlar. Örneğin bir marangoz olsaydım mesela karşınızda olmayacaktım. Gazeteci olduğum için buradayım çünkü haber belgesi bulundurmak bir terör örgütünün üyeliği haline getirilmiş durumda tarafınızdan. Hani mesela bir marangoza bir masayı terör örgütü için yaptın mı, yapmadın mı diye sorulamayacağına göre bir gazeteciye de haber kaynağı haber belgesi bunu terör örgütü için yaptın mı, yapmadın mı diye sorulamaz. Çünkü bu Anayasayla zaten tarif edilmiş bir haktır, bir gazeteci her türlü belgeyi bulundurur, her türlü belgeyi göz atar ve bunu değerlendirir, istediği gibide yazar bunu Cumhurbaşkanı söylemiş geçen ay söyledi işte zaten. Yani benim şahsımla alakalı olmayan belgelerden yargılanıyorum Aydınlık Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni değil de başka biri benim yerime başka biri olsaydı o karşınızda olacaktı. Çünkü sonuçta haber yapılmasıyla ilgili bir kurum kararı veriyoruz ve bugüne kadarda hiçbir şekilde yayın kurulumuz yazarlarımız dışında hiçbir yerden veya herhangi bir yerden talimat aldığımıza onların yönlendirmesiyle bu yayınları yaptığımıza dair en ufak bir delil yoktur. En ufak bir bağlantı yoktur. Hiçbir şekilde kurulamamıştır bu yayın kurulumuz ve yazarlarımızın önerileri dışında hiçbir merkezden talimat almadık almayız da bundan sonra da almayız. İşte belgeleri doğrulatana kadar bir gazeteci elinde tutar bunun başka bir yolu yoktur zaten mesleki faaliyet açısından. Bir belgeye ulaştığınız zaman onu doğrulatmak ya da doğrulatmamak onun üzerinde yapacağınız çalışmalara bağlıdır. Taraflara taraflara sormanıza bağlıdır. Bir haberi doğrulatırsanız eğer bunu yazarsınız derginizde, gazetenizde, televizyonunuzda yayınlarsınız bunun aksi düşünülemez. Yani elinde haber saklayan birisi gazeteci olamaz zaten. Doğrulatırsan yayınlarsın, doğrulatamazsan da atarsın

15

Page 16: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:16

çöpe bahsedilen terör örgütü belgesi denilen şeyler bir haber belgesidir bizim için. Asıl belgeyi gizleyenler suçludur bence burada bir sürü yerde yayınlandı haber belgelerinin bize çok çok sonra ulaştırıldığı ulaştığı anlaşıldı. Çok çok sonra yani belki 1 yıl önce belki 6 ay önce diğer gazetelerde o büyük gazetelerde kendine büyüğüm diyen gazetelerde bunların olduğuna dair haberleri sunduk size Vatan Gazetesi başta olmak üzere işte Başbakanla ilgili ses kayıtları Vatan Gazetesine 6 ay önce ulaşmış ve bunu gizlediler. Asıl suç budur yani bir haber elinize ulaşırsa bunu yayınlarsınız bu bir kamu yararı gözeterek yayınlarsınız tabi. Bir kamu yararı varsa burada yayınlarsınız. Hiçbir şekilde özel hayata ilişkin bir haber yapmadık bugüne kadar bundan sonra da yapmayız bununda altını çiziyorum tekrar çünkü bunlar iddianamede bize yöneltilen suçlar. Delili geçtim gazetecilik faaliyeti dışında başka bir iddiada yoktur zaten iddianamede. Tamamen bunun üzerine kurulmuştur. Yaptığımız yayınlar üzerine yani burada yargılanıyor olmamın sebebi iddianamede çok açık açıkça yazıldığı gibi bu haberi yapmamın bir örgüt üyeliği suçu oluşturduğu iddiası. Yoksa en başta da söylediğim gibi normalde Asli Ceza Mahkemesinde bir şikayet üzerine yargılanmamız gerekirdi. Tek dayanak iddianamedeki bu iddia fakat bu zaten kendi bilirkişi raporuyla çürüt yani boşa konuşuyoruz aslında kendi bilirkişi raporuyla bu iddia çürütülmüş durumda. Yani iddianame kendisini aslında dosyadaki belgelerle kendi kendini yok etmiş durumdadır. Terör örgütü üyeliği bu kadar basit olmamalıdır bence yani bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu kadar basit bir terör örgütü üyeliği tanımı yaparsanız çok kişi girer bu tanıma Türkiye’de bunun ucunu kaçırırsınız yani belki yüz binlerce kişiyi tutuklamanız gerekir. Binlerce gazeteci tutuklamanız gerekir. Şüphe çoktur bu dosyada lehime şüphe çoktur hepsini tek tek sunmaya çalıştım ben bunların bu 18 ayda yani ne bunları aldığımız bize ulaştırılan kişi bulunabilmiştir iddia üzerine söylüyorum ne bunu bir şeyle yayınladığımız talimatla yayınladığımız bilgisi ortaya konabilmiştir. Ne işte en baş iddia Aydınlık Dergisinin örgüt lehine propaganda yaptığı iddiası kanıtlanabilmiştir. Tersten kanıtlanmıştır çökmüştür heyetinizin verdiği kararla diğer Beşiktaş’taki heyetinizin verdiği kararla çökmüştür bu. Yani şüphe burada bizim lehimize olması gerekirken bu tamamen bir işte burada yargılananlara yönelik bir düşmanlığa dönüşmüş durumdadır şüphe. Çünkü ben her türlü şüpheyi burada aksini ispatlamakla yükümlüyüm. Yani iddianamede geçen her kelimenin aksini ispatlamakla yükümlüyüm. Halbuki iddianame kendisini ispatlamak zorundadır ortaya bir iddia koyuyorsa. Ama yok böyle değil satır satır hepsinin aksini ispatlamak zorundayız bu böyle değildir bu böyle değildir bununla ilgili ama ortada bir delil yok mevcut dosya kapsam durumu diyorsunuz ama ben bakıyorum mesela her buradan çıkışımızda veriliyor elimize bir kağıt mevcut dosya kapsam durumu işte tutukluların 100’e 3’ten oluşu falan gibi. Yani dosya kapsamı dediğiniz şeyin bir açılımı olması lazım yani ben iddianamedeki her kelimenin aksini ispatlamakla yükümlü değilim ki bunu da yaparım yani benimle ilgili geçen o 139. sayfadan 170’e kadar olan bölümle ilgili ben tek tek bütün kelimelerin aksini ispatladım bugüne kadar. Yine toplanan delillerle benimle ilgili zaten 8, 9 aydır bir resen talebiniz yoktur. En son biz kendimiz emniyetten bir şeyler talep ettik o da ayrıca çok büyük bir suçtur burada altını çizerek heyetinize tutanaklara geçirilmesini istiyorum. Emniyet delil saklamıştır sizden göndermemiştir delilleri 18 aydır bir örneği emniyet genel müdürlüğünde tutuluyor gibi bir skandala imza atmıştır bu bir skandaldır. Niye göndermemiş 18 aydır? Ayrıca göndermedi ben neyden tutukluyum? Elinizde yok bir belge yok dosya kapsamı dediğiniz şeyde bir belge yok emniyetin 18 aydır sakladığı ortaya çıktı. Olmayan bir şeyden tutukluyum 18 aydır bu da bir skandaldır. Emniyetin yaptığı bir skandaldır heyetinizin yaptığı daha büyük bir skandaldır. Olmayan belgeden tutukluyum. Sanırım 2. iddianameyle birleşecek bugün. Bu 2. iddianamede şuan tutuklu bulunan herhangi bir kişiyle herhangi bir tanışıklığım herhangi bir görüşmüşlüğüm herhangi bir irtibatım bir şey ortaya koyun sizinde vicdanınız rahatlasın yani deyin ki şunla şunla şunla bir zamanlarda olsa hani bir bağlantısı tespit edilmiştir deyin yok böyle bir şey, bulamayacaksınız. Ama bulunda sizinde vicdanınız rahatlasın. Yani o iddianamenin içinde beni neyle yargılayacağınızı ben çok merak ediyorum.

16

Page 17: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:17

Yargılama diyorsunuz ya benim tutuksuz yargılanayım diye bir talebim yok onun baştan söyleyeyim. Çünkü ben ağır ceza mahkemesinde yargılanacak bir şey yapmadım. Dolayısıyla burada tutuksuz yargılanmayı istiyorum falan diye bir talebim olmayacak sizden. Ben doğrudan beraatımı talep ediyorum. Ortaya konan mevcut delil durumu bilmem ne 18 aydır benim ağır ceza mahkemesinde yargılanmamı gerektirecek hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla hani beni bırakında ben tutuksuz yargılanayım gibi bir talebim olmayacak sizden beraatımı talep ediyorum teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat hanım buyurun.”Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek söz istedi verildi:”Sayın Başkan müvekkilim

savunma hakkını kullanmaktaydı az önce fakat savunma hakkını bir şekilde müdahale etme girişiminde bulundunuz. Müvekkilim 1 senedir tutuklu ve 1 senedir şu 4 sayfalık ucuz kağıt yüzünden tutuklu. Ben eminim sizde bu kağıdın Dursun Çiçek tarafından hazırlanmadığını biliyorsunuz. Bu benim şahsi kanaatim. Ben emin olmakla birlikte bugüne kadar talep ettiğiniz ve müzekkere yazdığınız tüm cevaplarda hep müvekkilim lehine geldi bunu da hep birlikte gördük. Fakat mahkemeniz 2 üyesi özellikle savunmayı dahi dinleme ihtiyacı hissetmiyor daha sonrada bu mahkemenin bağımsız olduğunu düşünmemizi istiyorsunuz bizden. Savunma yapmamızı istiyorsunuz. Onu yapıyoruz onu da dinlemiyorsunuz bu durumda 1 senedir tutuklu olan bir insanın tepki göstermesi çok doğal evet bugün burada belki sanık ama o da 50 yaşında bir kurmay albay, doktorasını yapmış dolayısıyla sizlerden mevki ve sıfat olarak hiçbir farkı yok. Burada bir başsavcının sanık olduğunu da gördük yaka paça tutuklanıp götürüldüğünü de izledik haberlerde bugün içler acısı bir durum içler acısı bir an yaşıyoruz. Dolayısıyla buna tepki vermemek mümkün değil ve buranın bağımsız olduğunu düşünmekte kendi açımızdan mümkün değil, gördüklerimiz açısından mümkün değil bir gıyapta tutuklama şeklinde çıkarılan yakalama kararlarıyla insanlar tutuklanıyor bu tamamen hukuksuz. Daha sonra bu tutuklama kararını çıkaran üyeler tarafından yargılanıyoruz bu da bağımsızlığı gösterir bir delil, emare değil hiçbir talebimiz karşılanmıyor 1 senedir yargılama durdu tanıklar dinlensin diyoruz dinlemiyor. Dosya oradan oraya top gibi atılıyor ve sizler akşam evlerinize gidiyorsunuz ama bizler acı çekerek evlerimize gidiyoruz dolayısıyla bu tepkiler çok normal. Birazcık kendinizi insanların yerine koyun belki çok rahat geliyor oradan bakmak ama inanın değil. Yargılamalar durduruluyor neden durduruluyor bilmiyorum. Yargıtay’ın değişmesi mi bekleniyor? Bahse konu yeni dairenin kurulması mı bekleniyor? Buradan atanan bizi tutuklatan hakimlerin oraya atanması mı bekleniyor? Yoksa belki yine sizleri mi göreceğiz karşımızda orada bilmiyorum ama bunlara tepki göstermemek bunları tarihe şerh düşmemek mümkün değil. Ben izninizle savunmama geçmek istiyorum. USB’yi verebilir miyim? 5. duruşma soru ve cevaplar başlıklı bölüm. Öncelikle savunmamın bir örneğini bugün sizlere de yazılı olarak sunuyorum. 12 soruda, evet doğrudur. Evet, bugün 17 soruda Albay Dursun Çiçek vakasını anlatacağım sizlere 1, Kamuoyunda ıslak imza davası olarak bilinen Albay Dursun Çiçek vakası ve ne zaman ve nasıl başladı bir kez olsun bunu hatırlayalım. Tekrar tekrar aslında eski savunmalara dönüyoruz inanın bu da bizim hoşumuza gitmiyor fakat dediğim gibi yargılama durduğu için biz isterdik ki burada tanıklar dinlensin, birazcık bir adım atalım. Fakat ne yazık ki bunu yapamıyoruz yapamadığımız için durmadan aynı şeyleri söyler hale geldik. Ama bunda bizim sorumluluğumuz yok. Hazırlayan belge üzerinde parmak izleri olan kişi veya kişilerin hala bulanamadığı irtica ile mücadele eylem planı adı verilen taklit imzalı sahte planın bir fotokopisi faali meçhul bir e-posta ihbarı üzerine 4 Haziran 2009 tarihinde avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda yapılan aramada ele geçti. Sahte plan soruşturma dosyasından Taraf Gazetesine sızdırıldı, planın 12 Haziran tarihinde adı geçen gazete manşetlerine taşınmasıyla Albay Dursun Çiçek vakası adı verilen hukuk cinayeti fiilen işlenmeye başlandı. 2, Avukat Serdar Öztürk ile Dursun Çiçek birbirlerini tanımakta mıdır? Birbirlerini tanıdıklarına dair dosyada hiçbir delil bulunmamaktadır. Bu 2 insan daha önce hiç bir araya gelmemiş karşılaşmamış ve tanışmamışlardır. 3, Avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda

17

Page 18: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:18

bulunduğu iddia edilen irtica ile mücadele eylem planının fotokopisi üzerinde Avukat Serdar Öztürk’ün ve bürosunda çalışan personelin parmak ve avuç izi var mıdır? Israrlı taleplere rağmen emniyet Avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda bulunan tüm evraklar üzerinde parmak izi incelemesi yapmışken bir tek bu 4 sayfa üzerinde inceleme yapmaktan sehven kaçınmıştır. 3 duruşmadır talep edilen bu incelemenin sonucunu merakla bekliyor olacağız. 4, bilmiyorum Heyet için bir şey değiştirir mi? Ama büyük bir ihtimalle onda da çıkmayacaktır. Avukat Serdar Öztürk’ün bürosuna neden sahte planın taklit imzalı aslı değil de fotokopisi kondu? Hukuken evrak ve belge niteliği taşımayan içerik, üslup ve format olarak oldukça yetersiz olan sahte eylem planının sahte olduğu kolayca ortaya çıkacaktır. Bu nedenle önce planın fotokopisi ile operasyon yapılarak bazı siyasilerin ve medyanın desteğiyle kamuoyu hazırlanmış uygun zemin oluşturulduğunda ise taklit ıslak imzalı eylem planı faali meçhul bir e-posta ile bir ihbar mektubuyla gönderilmiştir. 5, peki, gerçekten ihbar mektubunu ve mailini gönderen bir subay var mı? İhbar mektubunda çağırıldığım zaman tanık olarak gelirim diyen sahtekar hala daha ortada yok. Çünkü böyle bir subay yok. İhbar mektubunda ıslak imzalı planı 12 Haziran tarihinde bulduğunu iddia eden bu sahtekar 4 ay neden belgeyi elinde tutsun? Dursun Çiçek’in kilitli odasına girip kilitli dolabından belgeyi aldığını ve belgenin dosyalandığı klasör içerisinde bulunduğunu söyleyen sahtekarın beyanlarını Jandarma Kriminal raporu yayınlıyor. Şöyle ki; 4 sayfalık plan üzerinde dosyalandığına işaret edebilecek herhangi bir delgeç, zımba ve ataç izi yok. Bu durumda bu nasıl bir dosyalama ve nasıl bir klasörleme tekniği? Askeri Savcılığın yaptığı soruşturma kapsamında orijinal belge üzerinde herhangi bir askeri personelin parmak ve avuç içi bulunamamıştır. 68 subay ve erden oluşan tanıklar böyle bir belgenin varlığından haberdar değil ve daha önce hiç görmemişler. Ayrıca Dursun Çiçek’in bu şekilde bir çalışma yapabileceğine de ihtimal vermediklerini komutanları dile getirmiş tanık beyanlarında şayet okuduysanız. Bilgi Deste Dairesinde çalışan bir subay olduğunu iddia eden ihbarcı kendi meslektaşlarıyla ilgili bilgileri yanlış söylerken örneğin Ziya Erker Göktaş’ın o dönemde orada olmadığı bir tarihte planı hazırladığını iddia ediyor. Fakat ortaya çıkıyor ki Ziya Erker Göktaş aslında o tarihte orada değilmiş. Ve bu adam Bilgi Destek Dairesinde ben çalışıyorum ben subayım diyor ama daha yan odasındaki arkadaşının durumundan bihaber fakat askerlerin TC Kimlik numarasına kadar biliyor. Sizce bu mantıklı mı? İhbar mektubunun gönderildiği zarf normalde 95 gram ağırlığında ve postaneden 200 kuruşa gönderilecekken 110 kuruşa gönderilmiş. Zarfın üzerinde yazan bilgiler işte Serkan Çakır yazmış, Serdar Yılmaz yazmış adresler vermiş tamamı yalan, yok böyle biri, yok böyle bir şey. Beşiktaş savcıları zarfın gönderildiği Çukurambar Postanesi kamera kayıtlarının silinmesini ve ihbarcının bulunmamasını bilerek ve isteyerek sağladılar. Çünkü biz talep ettik, o gün talep ettik ve bunu haberlerden öğrendik dedik ki derhal hangi postaneden gönderildiyse derhal kamera kayıtları incelensin yazılı olarak talep ettik fakat incelemediler. Ayrıca ihbar mektubuyla birlikte ıslak imzalı üretim planın 4 ay sonra gönderilmesinin nedeni ihbar mektubunda askeri savcılığın soruşturma dosyasındaki bilgilere yer vermekte. Bu şekilde ihbar mektubuna inandırıcılık kazandıracak ve bu inanç doğrultusunda belgenin de doğru olabileceği kanaati uyandırılacaktı. Askeri Savcılık soruşturma dosyası önce Beşiktaş adliyesine gönderildi talep üzerine daha sonra savcılar ertesi gün bunu emniyet terörle mücadele gönderdi ve o tarihten sonra askeri savcılık dosyasından beslenen ihbar mektupları çıktı böylece sürece inandırıcılık kazandırılmak istendi. Bu yüzden 4 ay beklendi. 6, peki, Jandarma Kriminalin yaptığı parmak izi analizinde belgenin ıslak imzalı olduğu iddia edilen nüshası üzerinde Dursun Çiçek’in parmak ve avuç izi çıktı mı? Hayır çıkmadı. Bir insan bir belgeyi imzalıyorsa, tutuyorsa hatta dolabına koyuyorsa hatta bunu klasörlüyorsa nasıl oluyor da parmak izi çıkmıyor? Belge üzerinde Dursun Çiçek’in ne parmak ve ne de avuç izi bulunmamakla birlikte ayrıca bilgisayarları, yazıcıları incelendi belgeye ilişkin herhangi bir delil, emare yok yok yok. Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından 12 Haziran 2009 tarihinde derhal soruşturma başlatılmasına rağmen Beşiktaş savcıları neden 2. bir soruşturma

18

Page 19: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:19

başlattı? Beşiktaş’taki yapılan soruşturma hukuki ihtiyaçtan değil, önceden planlı bir iftira kampanyasının hedefine ulaşması için açılmıştır. İşte önceden planlı bir iftira kampanyasının da biz burada oyuncuları olarak bulunuyoruz. Bu gün Beşiktaş savcılığı bu soruşturmayı açmasaydı bunları yaşamıyor olacaktık. Fakat askeri savcılığa güvenmeyen Beşiktaş savcıları derhal işleme el koydu bu günde gömleklerinde Z harfi kemerlerinde Z harfi geziyorlar. 24 Haziran 2009 tarihinde Genelkurmay Askeri Savcılığı Albay Çiçek hakkında takipsizlik kararı verdi. Sözde eylem planının sahte bir kağıt parçası olduğu kararı alındı ancak Çiçek 6 gün sonra 30 Haziran 2009 tarihinde Beşiktaş’ta nöbetçi hakim tarafından tutuklandı ve 1 Temmuz 2009’da yine bir mahkeme heyeti kararıyla tahliye edildi. Aslında Dursun Çiçek’i gıyapta tutuklama şeklinde verdiğiniz yakalama kararında dosyada değişen hiçbir şey yoktu ve Sayın Başkan buna şerh koydu. Dedi ki dosyada değişen hiçbir şey yok. Zaten bu adam elinizdeki raporlarla bir kere tahliye edilmiş, hatta parmak ve avuç izi olmadığı raporu çıkmış daha niye tutukluyorsunuz? Tutukluyorsanız bizden nasıl sizin bağımsız olduğunuza inanmamızı bekliyorsunuz? Yani mümkün değil bu. Çiçek dosyada mevcut delillerle kaç defa tahliye edildi? Daha önce dosyada mevcut ısmarlama kurum raporlarına rağmen 3 defa tahliye edilen Çiçek hukuka tamamen aykırı Beşiktaş hukukuna özgü başka bir sistem kullanılarak gıyapta tutuklama şeklinde çıkarılan bir yakalama kararıyla tutuklandı. 2 yıldır iftira ve saldırılara saldırılarla mücadele eden Albay Çiçek ne zaman ve neden hedef seçildi? Albay Dursun Çiçek olduğu sanılarak Yeni Mahalle Ankara’da oturan ve inşaat işleri yapan başka bir Dursun Çiçek için 3 ay süreyle 9 Mart 2009 tarihinde henüz belge yokken bir dinleme kararı alındı. Bahse konu dinleme kararı alınmakla yetinilmedi bir de 3 ay uzatıldı. Hedef Albay Çiçek’ti. Ancak emniyet hedefi şaşırdı hedefe çoktan konulan Çiçek’in imzası hem çok basit hem de TSK’nın beyni olan Genelkurmay Başkanlığına yönelik yıpratma ve itibarsızlaştırma kampanyası için doğruydu. Üstüne üstlük görev alanı da dış ilişkilerdi. Dış ilişkiler demişken kamuoyunda geniş bir yer tutun ve ABD tarafından yalanlanmamış Wikileaks belgelerinden bir tanesini hep birlikte okuyalım bu şekilde büyük tabloyu izleyiciler ve tarihle paylaşmış olalım. Ben bu duruşmaların açılmasının sebebini 3, 5 subayı burada alarak yargılamayı bitirmek olarak değerlendirmiyorum bunun mutlaka bir büyük tablosu var. Aslında bu da zamanla ortaya çıkıyor ve çıkmaya devam edecektir mutlaka en azından bizim ömrümüz buna yeter diye düşünüyorum. ABD Ankara Büyükelçisi Rabıt Pirsın 22 Mart 2003’te Washington’a çektiği 7 sayfalık telgrafta Türk generaller AKP’den seçilmiş Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir generallerin bu tutumu Amerikan menfaatlerinin korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök’ün sadakatli duruşu sahiplenilmelidir. Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmektedirler. Erdoğan kendisine desteğin devamı halinde ABD’nin bir müttefiki olarak Orta Doğu ve Irak dahil olmak üzere Türk Hava Sahasını kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir. Ancak Türk Ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz. Amerikan menfaatlerine karşı çıkan Orgeneral Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri, Tunçer Kılınç, Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına uymadıkları gibi her an muhtıra verebilirler. Bu bakımdan değerlendirildiğinde güçlü bir medya grubunun oluşturulmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Aslında bu plan büyük oranda gerçekleştirilmiş vaziyette. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşılmış olup gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmenin yapıldığı ve yapılacağı teyidi alınmıştır. Bu haber henüz tekziplenmedi. Ayrıca bir hatırlatma daha bu büyük operasyonun sizinde parçası olduğunuz bir şekilde bu operasyon sonucunda Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinin tamamı lağvedilmiştir. Yani artık dış ilişkilerle ilgilenen irticai tehdit sayan PKK sorunuyla ilgilenen bir Bilgi Destek Dairesi Bulunmamaktadır. Tamamı lağvedilmiştir. Hesaplaşmada bir taraf baskın çıkmıştır. Buna da hepimiz alkış tutmalıyız galiba. 10, bu büyük operasyonda ve belge üretme merkezinde Albay Dursun Çiçek için yazılan senaryo ve biçilen rol nedir? Üzerinde parmak ve

19

Page 20: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:20

avuç izi olmayan 4 sayfalık bir ucube irtica ile mücadele planı yazmak hatta içerisinde Elhamdülillah bizde Müslümanız ama bunlarda gemiyi azıya aldı diyebilecek kadar sokak ağzıyla bir plan yazmak daha sonra bunu bir ordu komutanına ve başsavcıya uygulaması için vermek ve hiç tanımadığı Serdar Öztürk’ün bürosuna bu belgeyi yine vermek ,göndermek ve bu 3 maddelik plan ile Türkiye Cumhuriyet Hükümetinin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek. Peki, Dursun Çiçek böyle bir planı yazıp Erzincan’a gidip uygulamaya geçirdi mi? İddialar böyle başladı. Bu sorunun cevabına hala evet diyebilecek bir zihniyet olduğuna ben inanmak istemiyorum. Bu iddiaları ileri sürmeye neden Mazlum otel kaydı, Ankara Erzincan uçak bileti, mahkemenin savcısı Pekgüzel’in talep ettiği Tercan sinyalinin tam bir fiyaskoyla sonuçlandığı alenen ortadadır. Beşiktaş savcıları görevlerini kötüye kullanarak kolayca elde edebileceği bu bilgilere ulaşmak yerine ülkede Dursun Çiçek avına çıkmamıza neden olmuşlardır. Ayrıca Genelkurmay’dan istenen tüm bilgi ve belgeler ihbarcının aslında bir şaklaban olduğunu da bize bir kez daha kanıtlamıştır. İhbarcının tüm beyanları gelen yazı cevaplarıyla, delilleriyle ortaya konulmuştur. İsimsiz, imzasız ihbar mektuplarını gerçek sayarak insanlara zulmeden zihniyetle ilgili Devlet Bakanı Hayati Yazıcı da geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle; sadece isimsiz, imzasız ihbarlarla insanların gözaltına alıp tutuklanması böyle şey olmaz. Eğer böyle eğer öyleyse bu vicdansızlıktır. Bende hakimlik yaptım bu konularda karar verirken adamın vicdanının rahat etmesi gerekir. Eğer sadece isimsiz, imzasız ihbarlarla oluyorsa bunlar sonuçta bunu göreceğiz inşallah kıyameti koparırız o zaman o adamları biz atarız içeriye. Bekleyip göreceğiz. 12, Dursun Çiçek komutanlarından bu planı hazırlaması için herhangi bir emir aldı mı? Dursun Çiçek ne böyle bir plan hazırladı ne de komutanlarından böyle bir çalışma yapması konusunda emir aldı. İhbar mektubunda adı geçen komutanlar askeri ve sivil savcılara verdikleri ifadelerde böyle bir çalışma yapması için Dursun Çiçek’e emir vermediklerini üstüne basa basa söylediler. Ayrıca irticai faaliyetler daha öncede söylediğimiz gibi Dursun Çiçek’in görev alanında değil. Şayet böyle bir irticaının bir tehdit olarak sayılıp bir çalışma yapılacağı kararı alınırsa emir doğrultusunda bunu Genelkurmay 2. Bilgi Destek Dairesi de yapardı tabi lağvedilene kadar. 13, Albay Dursun Çiçek hangi delil gerekçe gösterilerek suçlanıyor? Albay Çiçek’in aleyhine olarak kurulan senaryoya uygun siyasi baskı ve medya baskısıyla alınan 3 adet imza mukayese raporu incelendiğinde TÜBİTAK, Adli Tıp Kurumu, jandarma, emniyet Kriminalin Haziran 2009 ayı içinde hazırladığı ilk rapora göre Albay Dursun Çiçek’in imzası basit, değişken, taklidi kolay bir imza ayrıca mukayese edilen imzalar çok farklı niteliklere sahip. Bu raporu veren Adli Tıpken, TÜBİTAK’ken, jandarmayken, emniyetken ne değişti de daha sonra diğer raporlar gelmeye başladı? Ne değişti de imza basit deyip muhalefet şerhi koyan sadece 4 kişi kaldı? Bunu bu güne kadar yüzlerce defa anlattık. Biz hala bu belgenin altındaki imzanın Dursun Çiçek’e ait olmadığını bildiğimiz için hala sizden imza mukayese raporları istiyoruz. Ya bunu neden isteriz eğer ben bir plan hazırladıysam ya da bir senet imzaladıysam nasıl bu kadar baskın bir şekilde hala imza inceleyin diyebilirim? Jandarma Kriminal raporuna göre bu imza kalın uçlu siyah keçeli kalemle atılmış. Dolayısıyla baskı izi analizi yapılamıyor. Çünkü bırakmamış baskı izi bu da taklidinin kolay olmasını gösteriyor. İmza Dursun Çiçek’in bütün Dursun Çiçek’in bütün imzalarının aksine hiçbir titreme ve kesiklik olmadan sanki makineyle atılmış gibi çok temiz bir elden çıkmış. Bunu da burada CD ile anlattık. Raporları hazırlayan uzmanlar Ceza Muhakemesi Kanunu 64, 65 ve 69 dahil yasal hükümlere aykırı olarak özel yöntemlerle seçilmiş kişiler. Yine Milliyet’in haberini daha demin okuduk Adli Tıp Kurumundan her biri 7 sene imza inceleme uzmanlığı yapmış kişiler imzanın Dursun Çiçek’in en az 7 sene imza inceleme uzmanlığı yapmış kişiler Dursun Çiçek’in imzasının belirlenip belirlenemeyeceğinin mümkün olmadığını söylüyor. Fakat arasında ilk raporu vermek için atanan Beşiktaş Savcısı Zekeriya Öz’ün ziyarete gittiği uzmanlar ve Adalet Bakanı da kabul ettiği gibi sadece 1 haftalık bir kurs ile imza inceleme uzmanı haline getirilmiş kişilerin verdiği oylarla oy çokluğuyla verilen rapor ayrıca fotokopiden bile eli ürünüdür raporu verebilecek kadar

20

Page 21: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:21

cahil bir kurum tarafından verilen rapora güven duyulması mümkün değil. 14, ısmarlama raporlar dışında dosyada Dursun Çiçek aleyhine başka herhangi bir delil var mı? Var mı? Sayın Heyet imza sadece bu 3 ısmarlama rapor dışında Dursun Çiçek aleyhine bulabildiğiniz her şeyini incelediniz her şeyini didik didik ettiniz kasaları banka kayıtları her şeyini telefonları, bilgisayarları, evi tüm hard diskleri istediniz tek tek incelediniz onları da anlatacağım ne buldunuz? Tek bir şey bulabildiniz mi? Hayır hiçbir şey bulunamadı. Dursun Çiçek ile adına Ergenekon dediğiniz dava sanıklarıyla arasında herhangi bir iletişim var mı? Hayır yok. Dursun Çiçek’in telefonları aylarca dinlenmiş olmasına rağmen Ergenekon sanıklarının hiçbir Ergenekon sanıklarıyla Dursun Çiçek arasında hiçbir irtibat bulunamadı. Ayrıca Ergenekon sanıklarının kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde de bazılarının var. Bir Dursun Çiçek ismi dahi geçmiyor. Delil klasörlerinde ve iddianamede bağlantı olarak ifade edilen ve müvekkilin hiç tanımadığı 3 kişinin dijital verinin elinden çıktığı iddia edilen belgeleri şimdi tek tek inceleyelim. Ve hepimiz bağlantıdan neden bağlantı derken neden kast edildiğini bir kez daha görmüş olalım. İlk belge bu pdf 19. klasör pdf 175 ile 187 arasındaki çıktılar elinizdeki ek-1 klasörüdür. Emre Onat’tan çıktığı iddia edilen bir dijital veri ve çürük raporları adını taşıyor. Bir Word dokümanı mıdır artık nedir bilmiyoruz burada 2 tane isim var diyor ki; Serdar Çiçek ve Salim Çiçek Albay Dursun Çiçek işte bunlara çürük raporu alarak askerlik yapmalarını engellemiş. Öncelikle Emre Onat’la Dursun Çiçek arasında hiçbir bağlantı olmadığı zaten iddianamede de sabit çünkü tespit edememişsiniz. Yani bunu hayal kurmak mümkün değil. İkincisi gelelim çürük raporlarına bu raporları size sunduk mahkemeye birincisi Serdar Çiçek, Dursun Çiçek’in yeğeni Serdar Çiçek benimde kuzenim. Serdar Çiçek epilepsi ve sara hastası zeka yaşının 12 olduğu doktor raporuyla tespitli. İsterdik ki buraya kendisi gelsin ama mümkün değil. Dolayısıyla istese de askere gidemez. Salim Çiçek’e gelince Salim Çiçek, Dursun Çiçek’in kuzeni askeri gittiğinde daha Dursun Çiçek teğmen ve askerliğinin bitmesine 6 ay kala yani Salim Çiçek askerliğe başlamış 6 ay kala gözündeki rahatsızlık sebebiyle doktorlar tarafından verilen raporla askerliğini sonlandırmak zorunda kalmış. Bu raporları dediğim gibi dosyaya da sunduk. Diğerine gelelim Ahmet Hurşit Tolon’dan çıkan bir dış basın özetinden bahsediliyor. Şimdi ben bunları neden anlatıyorum? Çünkü başıma gelecekleri biliyorum. Bu dosya önce Ergenekon sanıklarını istedi pardon Erzincan sanıklarını istedi fakat elde edemedi. Şimdi de tek başına mahkeme biz isteriz ki bu mahkeme biran önce yargılamayı devam ettirsin biz bu aşamaya kadar gelmişiz daha ekstra söyleyebileceğimiz hiçbir şey yok. Ama Ergenekon ekiyle birleştirilirse bilmem kaç kişinin tek tek ifadeleri ve tanık beyanları alınacak dolayısıyla Dursun Çiçek gitsin cezaevine hiç kimsenin umurunda değil zaten. Hurşit Tolon’dan çıkan dış basın özeti bağlantı sayılıyor. Hurşit Tolon’la Dursun Çiçek daha önce hiç bir arada çalışmamışlar ve tanışmışlıkları yok. Ayrıca bu dış basın özetini gönderen kişi Ekmel Özdengil bakın mail burada Deniz Piyade Kurmay Albay olarak geçiyor. Basın özetinin içerisinde Dursun Çiçek’in ismi var ama Dursun Çiçek tahminimce Ekmel’e göndermiş Ekmel Özdengil’den de Hurşit Tolon’a gönderilmiş. Dış basın özetinin içeriğine gelince aslında Dursun Çiçek’in bugüne kadar söylediği tüm beyanları bir kez daha doğruluyor. Tamamen dış ilişkilerle ilgili bir rapor, bir özet basın özetleri. Dursun Çiçek ne diyordu ben 3. Bilgi Deste Şube Müdürüyüm benim görev alanım dış ilişkiler ve bu mailin içeriğinde de suç unsuru içeren herhangi bir şey yok, kendi görev alanıyla ilgili konular. Diğerine gelince bir Ünal İnanç’tan çıktığı iddia edilen bir liste, yine bir dijital veri her şey öyle çıkıyor zaten. Takip edilip gerekli yerleri yerlere iletilecek liste başlığını taşıyor ve bir sürü kişinin ismi var içinden bir tanesi Dursun Çiçek ve telefon numarası var. Ünal İnanç’la Dursun Çiçek arasında herhangi bir iletişim olmadığı yine iddianameyle sabit. Birbirlerini tanımıyorlar fakat her ne hikmetse buradaki telefon numarası bizim gördüğümüz listede yani bizim pdf’lerde doğru fakat savcılığın 6 ay önce dinlemeye aldığı ve Ünal İnanç’tan çıktığı iddia edilen liste üzerine biz dinlemeye aldık dediği emniyetinde bu doğrultuda verdiği rapordaki telefon numaraları farklı. Bu ne zaman bir değişikliğe uğradı bununda öğrenilmesini Ünal İnanç’ın savunmasını da ben

21

Page 22: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:22

okudum kesinlikle böyle bir şey yok diyor. Ben Dursun Çiçek’i tanımam bu listeyi görmedim diyor fakat bu ana listeyi yani 6 ay önce bulunan listede acaba hangi numara vardı, bu numara mıydı yoksa bu daha sonra değişikliğe uğrayarak bizim klasörlere mi kondu talep edilmesini istiyorum. 16, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ilgili CMK ve TCK hükümlerini ihlal ederek Albay Çiçek’e yönelik iftiralarda bulunan ve adil yargılamaya teşebbüs eden faali meçhul ihbarcılar, gizli tanıklar ve suç işleyen kamu görevlileri hakkında bugüne kadar yasal işlem yapıldı mı? Yasal yetki ve sorumlulukların gereğini yapmayan görevini kötüye kullanan ve suç işleyen kişiler hakkında yetkili makamlara suç duyurusunda bulunulmuştur. İftiracılar ve iş birlikçileri hakkında yapılan suç duyuruları değişik bürokratik gerekçeler ileri sürülerek sonuçlandırılmamaktadır. Örneğin Dursun Çiçek ihbarcılar bulunsun diye size suç duyurusunda bulundu siz dediniz ki burası suç duyurusunda bulunma yeri değil savcılığa bulunun. Biz savcılığa bulunduk savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi, gerekçe olarak da bir yargılama sürdüğünü yani sizi işaret etti biz nerede arayacağız hakkımızı orası da bilinmez. Bu suç şebekesi tarafından hazırlanan ve masum insanlara yönelik olarak insafsızca icra edilen iftira ve itibarsızlaştırma kampanyasının elemanı olan gerçek suçlular bazı kamu görevlilerinden teşvik ve destek görmektedir. Başta ihbarcılar, gizli tanıklar ve ihbar zarfları dahil tertip planında parmak izi olan gerçek suçlular hakkında hiçbir zaman ciddi bir araştırma yapılmamaktadır. 17, peki irtica Türkiye Cumhuriyeti için bir tehdit midir? İrticaının laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetine 1. öncelikle tehdit olduğunu kabul eden Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığının yayınladığı genelgeler mevcuttur. Bu genelgelerde irtica ile mücadele için kurumlara düşen görevler açıkça belirtilmiştir. 2010 yılına kadar yürürlükte olan bu genelgenin ilgili bölümlerini okuyorum. Madde 1, Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerine karşı yürütülen rejim aleyhtarı irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin devletimiz açısından açık bir tehlike oluşturduğu bilinmektedir. Madde 2, Uzun olduğu için okumuyorum savunmamı kısaltmak amaçlı. Madde 3, rejim aleyhtarı irticai ile mücadele ilgi b direktifindeki hususların uygulanmasına devam edilecektir. Bu direktif ile kurulan denetim sistemlerinin daha etkili olabilmeleri için valiler gerekli tüm önlemleri alacak denetimde görevli vali yardımcısı ve kaymakamların çalışmalarını özenle takip edecek ve yönlendireceklerdir. 4. madde ilk cümle: Dinin siyasi, ekonomik, ticari sosyal, nüfus sağlamaya ve benzeri şekillerdeki istismarı ile dini siyasallaştırma faaliyetleri kesin bir suretle önlenecek bu konuda merkezde bankalar, bakanlar taşrada vali ve kaymakamlar gerekli önlemleri alarak yasal işlemleri tereddütsüz uygulayacaklardır. 5. madde son cümle: Tüm kamu görevlilerinin irticai faaliyetlere karşı yürütülen mücadelede zafiyet oluşturacak görüntülerden kaçınması ve bilhassa kılık kıyafet yönetmeliğinin uygulanmasında hassasiyet göstermeleri gerekmektedir. 6. Maddenin tamamı: Dinin her türlü istismarı gerçek inanç ve iman sahibi vatandaşlarımıza yapılabilecek en kötü en büyük kötülüktür. Dini istismar edenlerle mücadele dine ve gerçek inanç sahibi vatandaşlarımıza yapılan kutsal bir hizmettir. 7. Maddenin tamamı: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti başta rejime yönelik irticai faaliyetler ile bölücü ve yıkıcı faaliyetlerle mücadelede Cumhuriyetin vali, kaymakam ve savcılarıyla diğer tüm kamu görevlilerinin yanındadır. Bu genelgede emirler doğrultusunda görevli makamlar zaten irtica ile mücadele ederken ve 2010 yılına kadar bu genelge yürürlükteyken Dursun Çiçek neden kendine böyle bir rol biçsin? Dursun Çiçek’in irtica ile kendi kendine mücadele etmek gibi bir rolü yokken irtica ile mücadele planı hazırlandı çığırtkanlığıyla bazılarının irticanın önünü açma planı tıkır tıkır işliyor. Yazılmayan irtica planı ile bir insan tutuklu yargılanırken bir yandan irticanın önü açılıyor. Nasıl mı? Bu gün Milli Güvenlik Kurulu kararı ile irtica Türkiye Cumhuriyeti için bir tehdit olmaktan çıkarıldı. Genelkurmay Bilgi Destek Dairelerinin tamamı lağvedildi. Bir kamu kuruluşu resmi internet sitesinde Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle 3 yıl önce fetva niteliğinde bir bildiri yayınladı. Bu bildiriden de bazı örnekler verelim. Kadının yanında mahremi bulunmadan yolculuk etmesi uygun değildir. Kadınların parfüm sürmesi edepsizliktir. Flört etme zinadır. Kadınlar ciddi ve ağır

22

Page 23: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:23

başlı olarak konuşmalı süs ve endamlarını yabancılara göstermemelidir. Kadınlar sokağa çıktıklarında güzelce örtünmelidir. Peki, siz 17 sorunun yukarıdaki okuduğum 17 sorunun cevabını biliyor muydunuz? Biliyordunuz. Peki, mesleğiniz hakimlikken sizi hakimlikten bu kadar uzaklaştıran nedir? Bu sorunun cevabını en iyi sizler bilirsiniz. Sonrada bizler görmeye başlıyoruz. Ancak burada aramızda olmayanlar tarihin ortaya çıkacağı, çıkaracağı bu gerçekleri en ince detaylarıyla göreceklerdir. Çocuklarınıza miras bırakacağınız bu ülkenin asker gücünü yok ederek, adaletini bitirerek attığınız her adım tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Cumhuriyet savcısı sıfatını kirletenler Türkiye Cumhuriyetine bu kiri bulaştıramayacaklardır. Bugün sahte belge üretenler dışarıda sahte kanıtlarla suçlananlar içeridedir. Peki, bu tabloda sizin payınız ne? Bu tabloda payı olan bir diğer kişide iktidar partisi lideridir. Bu kapsamda iş bu parti başkanı hakkında yaptığımız suç duyurusunun içeriğinden belli bir bölümü sizlere okumak istiyorum ve bu suç duyurusunu da sizlere sunuyorum. Başbakan 26 Haziran 2009 tarihinde Brüksel’de düzenlenen bir forumda müvekkilim hakkında yürütülen soruşturma sürecini takip ettiğini belirttikten sonra belgenin aslına ulaştığımız anda bulduğumuz anda tabi ki bunu da yargıya taşıyacağız şeklinde beyanat vermiştir. İş bu beyanın verilmesinin hemen akabinde 30 Haziran 2009 tarihinde müvekkilim İstanbul Cumhuriyet Savcılığına çağırılmış 1 gün süreyle tutuklanmış 1 Temmuz 2009 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin oy birliğiyle verdiği karar ile tahliye edilmiştir. Henüz bu operasyondaki sahtekarlar belgenin fotokopisini kamuoyuna sunmuşken bir Başbakanın bu belgenin aslı olduğuna olan inancı şaşırtıcı ve şüphe uyandırıcıdır. Aynı kişi 8 Kasım 2009 tarihinde TRT1 televizyonunda katıldığı bir canlı yayında müvekkilim ile ilgili olarak açıklamalarına bir yenisini eklemiştir. Raporda ıslak imza önem arz ediyor pardon programda şu sözleri kullanmıştır. Islak imza önem arz ediyor kilidi o açacak Adli Tıp Kurumunun gereği yapılmalı, askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak Adli Tıp Kurumunun raporunu dikkate alması gerekir. Bakın geçen hafta 8 subay davet edildi sonra 2 subay daha dinlendi demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimler davet edilecek. Yapılan bu açıklamalar karşısında emri alan ve hemen harekete geçen Beşiktaş savcıları 11 Kasım 2009 tarihinde yani yine açıklamadan tam 3 gün sonra Başbakanın bugüne kadar yaptığı her açıklamadan 3 gün sonra biz tutuklandık. Her ikisinde de aynı şey oldu üçüncüsünde de aynı şey oldu. Müvekkilimi ifadeye çağırmışlar ve 2 gün süreyle tutuklamışlardır. Müvekkilim bu kez 13 Kasım 2009 tarihinde İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin oy birliğiyle verdiği karar ile delil yetersizliği ve kişiye isnat edilen suç unsurlarının bulunmaması gerekçesiyle tahliye edilmiştir. Bitmedi müvekkilim haklı özgürlüğüne kavuşunca bir kez daha sürece dahil olmak isteyen Başbakan 1 Nisan 2001 2010 tarihinde Ankara Modern Sanatlar Merkezinin açılışı sonrası bir açıklama yapmış ve kim tarafından internete konduğu bilinmeyen bir ses kaydını ciddiye alarak yine dailymotion’a düşen o kadar çok yaşıyoruz ki böyle şeyleri bu ses kaydını bir Başbakan ciddiye alarak şu ifadeleri kullanmıştır. Sayın (1 kelime anlaşılamadı) görüştüğünü herkes söy, kendisi söylüyor artık herhalde yargı bunları adeta bir suç duyurusu olarak algılar medyada da yer aldığına göre bu doğru kabul edilecektir. Medya ilgilileri bunu tespit etmişlerdir yakalamışlardır şimdi bundan sonrası yargıya aittir. Savcılarımızın görevi nedir? Budur. Bu açıklamalarla savcılara talimatlar yağdıran Başbakanın 1 yıldır müvekkilimin özgürlüğünden alıkonulması karşısında vicdanı rahat mıdır? Mutlu mudur? Buradan sormak istiyorum. Genelkurmay açıklama yapınca yargıya müdahale ediliyor tepkisinde bulunanlar az önce anlattığım konuşmalar yapılırken korkaklıklarından mı sustular? Bu açıklamalarla sahte ses kayıtlarını meşru hale getiren Başbakan ayrıca tesadüf olamayacak kadar somut bir şekilde görüleceği üzere her açıklamasından 3 gün sonra müvekkilimi tutuklatmıştır. İşte bu somut durum karşısında tarafımızdan suç duyurusunda bulunma zorunluluğu doğmuştur. Hukukun tamamen siyasi zemine çekildiği bu ortamda bu suç duyurusunun sonuçlanmasını beklemekte ne yazık ki imkansız olmuştur. Ve adını AKP ve Gülen’i bitirme planı olarak koydukları planda bende gerçekten bu 4 sayfa ile AKP biteceğine inanıyor mu? Gerçekten bu 4 sayfa ile AKP

23

Page 24: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:24

biteceğine inanıyor mu diye öğrenmek için kendilerinden randevu istedim. Amaç basında açıklama yapmak bir davaya müşteki olup sonra hiç katılmamak ve irticayı bu ülke için tehdit olmaktan çıkarmak mıydı? Yoksa gerçekleri öğrenmek miydi bunu görmek için AKP yönetiminden randevu istedim. Fakat kendileri randevumu talep randevu talebimi kabul etmediler dolayısıyla olumlu bir sonuç vermediler. Fakat partinin üst düzey bir üyesiyle konuşma fırsatı edindim size burada anlattıklarımı ona da anlattım hiçbir antitez sunmadan ve bu müşteki hiçbir antitez sadece beni dinledi herhalde onun da bu kadar şeyin üzerine söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Sizlerin bugüne kadar kurumdan talep ettiğiniz sorulara aldığınız cevaplar aslında haklılığımızı hiç savunma yapmaya gerek kalmayacak açıklıkta ortaya çıkardı. Ancak ısrarlı tutuklamalarınız devam ediyor. Şimdi bugüne kadar müvekkilim hakkında talep ettiğiniz bilgileri ve cevaplarını inceleyelim. Klasörün içindeki şeyi açabilir miyiz? Mahkemeniz talepleri ve gelen cevaplar. Ondan çıkıyoruz evet doğrudur. 12 Haziran 2009 tarihinden, 11 Nisan 2011 tarihine kadar devam eden ve sizler tarafından özellikle talep edilip her defasında müvekkilim lehine gelen savcıları da hüsrana uğratan talepler ve cevaplarını kısaca hatırlayalım. Öncelikle Erzincan yalanı başlığı altında topladığım talepleriniz. Bunlar Erzincan’la ilgili olan talepler uzun uzun okumayacağım altlarına tarihlerini de belirttim bunlar tamamen sizin talepleriniz. Bu talepler doğrultusunda özetle Mazlum Otel bilgilerini Erzincan’da yapılan seminere katılanlar listesini, müvekkilimin tüm mazeret ve izin listesini, müvekkilimin Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesine giriş çıkış kayıtlarını gösterir listeyi, Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesine 2009 Nisan, Mayıs, Haziran tarihlerinde giriş çıkış yapan bütün subayların listesi, kayıtları ve telefon numaralarını Ocak 2009, Haziran 2009 tarihleri arasında Erzincan ilindeki askeri ve sivil havaalanına yolculuk eden kim varsa, kim varsa hepsinin bilgilerini, Tercan bölgesinde sinyal veren müvekkilimin ve benim kullandığım telefonlar ile görüşen biri Kara Kuvvetlerinden müvekkilimin devre arkadaşı diğeri benim kuzenimin telefon numaralarının Haziran 2009’dan bu yana abone bilgilerini ve 2000 yılından itibaren bu numaralarla görüşen diğer numaralar dahil arayan, aranan, arama süresi ve baz istasyonu sürelerini içerir ayrıntılı HTS raporlarını 7.12.2008 itibariyle müvekkilimin izin durumunu içerir bilgiyi, Erzurum’dan Ankara’ya uçak bileti alıp uçan Dursun Çiçek’in kimlik bilgileri ve kamera görüntülerini hatta ve hatta daha da kapsamı genişleterek Erzurum, Erzincan, Muş, Sivas, Malatya, Elazığ olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki sivil ve askeri havaalanlarına Dursun Çiçek isimli bir kişinin 2009 yılı ilk 6 ayında bir seyahat yapıp yapmadığını sordunuz. Bakın bu kadar şehir sordunuz ve bir tane Dursun Çiçek aradınız. Bu oldukça kapsamlı soruların tamamına aldığınız cevaplar ise ortada. Erzincan senaryosu koca bir yalan. Dursun Çiçek’ler ise orijinal değil. Mazlum Otelde kalan müteahhit Dursun Çiçek, Erzincan’a uçan İspirli 77 doğumlu Dursun Çiçek, Tercan’daki sinyaller Azerbaycan aile gezimizin bir parçası. Erzincan’daki seminere seminerde Dursun Çiçek yok. Genelkurmay giriş çıkış kayıtlarından belli ki Dursun Çiçek o tarihte Ankara’da görevinin başında. Yani kısaca Erzincan senaryosu tutmadı. 2. başlık bilgisayar yazıcılar evraklar incelenir incelenir ancak hiçbir delil bulunamaz. Yine bilgisayarlarla ilgili Genelkurmay’dan tüm hard diskleri istediğiniz birtakım talepleri yazdım kısaca bunları da söyleyeyim. Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesinde çalışan tüm askeri ve sivil personelin kullandıkları bilgisayarlara ait kayıtları, kullanıcı kodları, hard diskleri Haziran 2009 tarihi itibariyle Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesinde hangi emirle hangi evrakın hangi nedenle temizleme işleminin yapıldığını STÖ andıcıyla ilgili dönemin Genelkurmay Başkanının açıklamasını yine her zamanki gibi basında gündeme gelen Ünal Atabey iddiasıyla ilgili bilgileri aldınız. Genelkurmay’dan gönderilen hard disklerin incelenmesi için mahkemeniz hakiminin görevlendirilmesine karar verdiniz. Ayrıca askeri savcılıktan gönderilen ve açıklanmadığı belirtilen basın özetleri başlıklı yazının açıklamasını istediniz. Açıklandı ve gerçekten bir basın haberiydi. Sayın Haşıloğlu hatta bunu siz istediniz hatırlarsınız. Bilgisayarlar incelendi incelendi peki ne bulundu? Hiçbir şey. Varsa müvekkilim aleyhine bulduğunuz tek bir

24

Page 25: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:25

delil bizi de bilgilendirin ki şu kuvvetli suç şüphesi cümlesini bizde anlamlandıralım. İzi kaybettirilen sahtekar ihbarcılara gelince yine bunlarla ilgili birtakım taleplerde bulundunuz talepleri okumuyorum. Kısaca zarfın gramajını sordunuz sordunuz da zaten cevabını da kendiniz verdiniz. Dediniz ki hata var mıdır, bunda birtakım hatalar yapılır mı gözden kaçırılır mı müzekkereyi bu şekilde yazdınız. E mail ihbarları geldi yazdığınız müzekkereler sonucunda aldığınız cevaplar e-mailin gönderildiği yer ve gönderenin bir kuruyemişçi olduğunu bize gösterdi. Bunu ben kendim uydurmadım Google’den aradım o yerde oturan o isimli kişi bir kuruyemişçi çıktı. Belge üzerinde kime ait olduğu bir türlü bulunamayan parmak izlerinin kime ait olduğunu sordunuz bizde sorduk ancak bir türlü cevap veren olmadı. Fotokopisi bürosunda bulunduğu iddia edilen Avukat Serdar Öztürk ben daha önce bu belgeyi görmedim üzerinde parmak izi incelemesi yapılsın dedi sonunda talep ettiniz hala cevap veren yok. Ya da var ama daha henüz elimize ulaşmadı. Taraf Gazetesi bu belgeyi kendi mi yazdı bilinmez ilk yayınladığında belge üzerinde tarih olmasına olmamasına rağmen Nisan 2009 tarihli belge diye piyasaya çıkardığı soruşturma savcılarının 3 defa ayrı ayrı talep edilmesine rağmen savcılar imza yaşı analizi yapmadığı o aşamada biz yine savcılardan analiz tespit ettik. Onlar yapmadı 2 sene sonra siz talep ettiniz ama yaş analizi için geç kaldığımızı öğrendik. Müvekkilimin kullandığı tüm kredi kartları harcamalarını incelediniz, hiçbir şey bulamadınız. Gölcük’te müvekkilimle ilgili bulunan belgeler var mı diye sorudunuz. Kayda değer bir şey buldunuz mu bilmiyorum ama daha çok ararsınız. Bugüne kadar yukarıda saydığımız taleplerden daha ivedi ve önemli olan talepleri mükerrer talepler olması nedeniyle reddettiniz. Bunlardan bir tanesi de tanık talepleriydi. Tanık dinlenmesini talep ettik senaryo neydi? İlker Başbuğ emri verdi, Hasan Iğsız bu planın bihaberdardı, 4 albay biliyordu. Bizim onları korumak gibi sorumluluğumuz yok beni de hiç ilgilendirmiyorlar açıkçası, beni sadece müvekkilim ilgilendirir çünkü. Dolayısıyla biz onların buraya gelmesini talep ettik fakat neden bunlar bir türlü gelmiyor? Neden yargılama sürdürülmüyor bilmiyorum. Burada bizim anlaşma yapmadığımız kesin çünkü biz talep ediyoruz. Tutuklu yargılanan biz olunca siz her akşam evinize gittiğinizden tutuklamanın ne demek olduğunu bilmediğinizden olsa gerek yargılamayı hızlandırma görevi de bize düştü. Ve ihbar mektubunda adı geçen tüm subayların duruşmada dinlenmesini talep ettik. Siz 9.7.2010 tarihinde tanık dinletme keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasıyla ilgili taleplerin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine karar verdiniz. Yılmadık yine talep ettik bu sefer siz tanık dinletme taleplerinin tanıkların hangi konuda bilgilerinin olduğunun açıklanması halinde dinlenmesi konusunda karar verilmesine karar verdiniz hatta buna Sayın Pekgüzel karar verdi. Şuan hiç bizi dinlemiyor ama. Biz tanıkların neden dinlenmesi gerektiğini talebiniz doğrultusunda tek tek açıkladık, yazdık. Aslında bunu ben yazmak zorunda değildim çünkü sizin iddianız buydu. Ama ben tek tek şu tanık şu yüzden dinlensin, bu tanık bu yüzden dinlensin diye dilekçe verdim. Bu sefer siz dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız ile Genelkurmay Başkanlığı İç Güvenlik Harekat Daire Başkanı Mustafa Bakıcı, Albay Sedat Özer’in tanık olarak dinlenmesi talebiyle Adli Tıp Kurumunu imza incelemesiyle ilgili raporlarında muhalefet şerhinde adları olan kişiler ve Serdar Öztürk’ün iş yerinde arama yapan kişilerin dinlenmesi talebinin tanıkların dinlenmesi aşamasında değerlendirilmesine karar verdiniz. Tanıkların dinlenmesine bir türlü geçemediğiniz bu yargılamada, davayı ayrı bir dosya olarak görüp süreci hızlandırmaktan çekindiniz. Bu dosyayı nasıl yapsak da bir yerle birleştirsek hesabındasınız. Bugüne kadar yapmış olduğunuz görev ve yetki itirazında dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulunda olduğunu gerekçe göstererek hep reddettiniz. İşte kararlarınızdan 2 tane daha örnek reddettiğinize. Görev itirazını bile reddettiniz daha hala askeri yargı sorununu çözemedik. Dosya artık sizde Sayın Heyet bu zulme devam mı etme kararlılığındasınız yoksa artık sonlandırmaya ya da bir şekilde yargılamayı sürdürme kararlılığında mı? Bu talepler ile hiçbir somut dayanağı delili olmayan düzmece beyanlarla varsayımlarla yazılan iddianamedeki iddiaların peşine düşüp cevaplarını aldık. Aldık ve gördük ki iddialar tamamen asılsız. Bu sonucu

25

Page 26: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:26

sizlerde görmüş olmalısınız ki ne bizim taleplerimizi karşılıyorsunuz nede müvekkilimle ilgili 5 celsedir yeni bir talepte bulundunuz. Bu durumda nasıl oluyor da müvekkilim hakkında dosya kapsamı belgeler ve tanık beyanları iletişim tespit TTS raporları gibi vesaire deliller, delillerin toplanma sürecinin ve atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının halen devam etmekte olması delilleri karartma ihtimalinin bulunması tutuklu sanıklar hakkında mahkemenizin verdiği aşamalardaki tutuklama gerekçeleri ve atılı suçun CMK madde 100/3 maddelerinde yazılı suçlardan olması dikkate alınarak tutukluluk halinin devamı kararı verebiliyorsunuz. Karardaki tanık beyanlarının söylemi karşısında şu soruyu sormamak mümkün değil. Bizim kaçırdığımız bir celse mi var ya bu tanıklar o celse mi dinlendi? Bu kararınızdaki tanıklar. Yoksa bu tanıklardan kastınız Erzincan yalanını yumurtlayan gizli tanıklar mı? Delil karartmaya gelince 12 Haziran 2009 tarihinden bu yana geçen 2 yılın 1 yılını müvekkilim görevinin başında geçirdi 1 yılını ise tutuklu. Halen daha 12 Haziran 2009’dan 9’da gündeme taşınmış 4 sayfalık ucuz kağıt dışında dosyada değişen hiçbir delil yok. 2 sene geçti hala değişen hiçbir şey yok. Müvekkilim dışarıda olduğunda da yoktu içeride olduğunda da yok. Aleyhe yeni bir delil görüyor musunuz ya biz mi görmüyoruz bunu da merakla bekliyorum, bu sorunun cevabını da bekliyorum. Bugüne kadar bulduğunuz bir delil mi var ki karartılsın? Sizlerin karşısına geçip aynı cümleleri size karşı okuyup tutuklandınız dendiğinde ne hissederdiniz? Çıldırmamanız, bağırmamanız, kinlenmemeniz, nefret etmemeniz mümkün olur muydu? Bu sürece artık taraflar bile sessiz kalamadı. Siz sükunetinizi sürdürürken düşünmeye, sorgulamaya başlayanlar vicdanları rahatsız olanlar konuşmaya başlıyor. Aşağıda bir haber göreceksiniz bu Taraf Gazetesi yazı işleri müdürü Yıldıray Oğur tarafından yazılan ve Dursun Çiçek başlık cuntası başlığını taşın bir yazı. 13 Ocak 2011 tarihinde yazılmış bu yazıdan bazı örnekler okuyacağım. Her şey irticai ile mücadele eylem planının 12 Haziran 2009’da Taraf’ta yayınlanmasıyla başladı. O tarihten sonra 3 kez tutuklanıp 2 kez serbest bırakılan Albay Dursun Çiçek altında imzası olduğu iddia edilen fakat belgede Çiçek’in parmak izleri bulunmayan ıslak imzalı belgenin orijinalinin savcılara ulaştırılması ve iddianamenin yayınlanmasından sonra tutuklandı. Ve tutukluluğunun üzerinden 7 ay geçti. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs eden bir yalnız denizci Dursun, Kurmay Albay Dursun Çiçek. Halbuki ıslak imzalı belgenin orijinalini savcılığa gönderen meşhur 3 kuşaktır Türk ordusunu hizmet etmiş bir aileden geldiğini söyleyen ihbarcı subay hikayeyi hiçte böyle anlatmamıştı. Onun anlattığına göre plan; İlker Başbuğ’un bilgisi dahilinde dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız’ın emriyle rutin askeri hiyerarşi içinde hazırlanmıştı. Aylardır hem Dursun Çiçek hem de avukatı olan kızı İrem Çiçek 15 duruşmanın hemen hepsinde İlker Başbuğ ve Hasan Iğsız’ın duruşmaya gelip ifade vermesini istiyor. Ama savcılar bu talep karşısında sessiz kalıyor hakimlerde bu talebi nedense bir türlü kabul etmiyor. İhbar mektubunu gönderen ve olayla ilgili ayrıntıları en iyi bilen meçhul askerde mektubunun sonunda gerekli görülürse ortaya çıkıp ifade de verebileceğini taahhüt etmişti. Savcılar o meşhur askerin meçhul askeri ifadeye çağırmak içinde herhangi bir adım atmadı. Çiçek Ailesinin kaderi tepelerde zaman zaman tepişen ve zaman zaman uzlaşan fiillere bağlı. Dursun Çiçek’in 80 yaşındaki kanserli annesi hala oğlunun bir yurtdışı görevinde olduğunu zannediyor. Dün topluca davaya gelen aile anneye bir akraba düğününe gittiklerini söyledi 7 aydır dava yerinde sayıyor ne büyüyor, ne de küçülüyor bu arada ilginç gelişmelerde yaşanmakta. 4 yıllık Ergenekon davaları zincirinin en zayıf halkası olan Erzincan’daki Ergenekon soruşturmasındaki Çiçek’le ilgili iddialar düşmüş gibi. Çiçek’in irticayla mücadele eylem planını uygulamak için Erzincan’a gidip görüşmeler yaptığı iddialarının en güçlü karinesi olan Mazlum Otelde kalan Dursun Çiçek’in 1977 doğumlu bir işadamı olduğu ortaya çıktı. Savcılığın talimatıyla dinlenen başka bir Dursun Çiçek’inde işçi bir Dursun Çiçek olduğu ortaya çıktı. Polisin Albay Çiçek niyetine İşçi Çiçek ile ilgili çıkardığı ilk dinleme kararının tarihinin 9 Mart 2009 olması yani Taraf’ın irticayla mücadele eylem planının yayınlanmasından 3 ay öncesi herkesin atladığı ilginç bir detay. Savcıların ve

26

Page 27: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:27

polisin Dursun Çiçek’i daha çok, çok daha uzun zamandır izlemeye aldığı anlaşılıyor. Umarım adaletin yerine geldiğini görmeye Dursun Çiçek’in hasta annesinin ömrü de yeter, inşallah bizimde ömrümüz yeter. 12 Haziran 2009 yılından bugüne kadar bir adım yol gidemeyen ve günden güne karartılan bu sürece. Haktan, hukuktan, adaletten yoksun yaklaşımları anlatarak kitap haline getirdiğim Kışladan Hasdal’a Albay Dursun Çiçek Vakası isimli kitabım Çarşamba günü itibarıyla çıkacağından, bugün mahkemeniz dosyasına elimdeki taslağı sunuyorum. Karanlıktan aydınlığa çıktığımız bir gün Sayın heyet, karanlıktan aydınlığa çıktığımız bir gün belki bizlere yaşatılanları çocuklarınızda öğrenmek ister ve bir göz gezdirmek ister diye düşünüyorum. Yine mutlaka görünmesi gereken bir fotoğraf karesinde büyük resmi netleştirmesi nedeniyle sizlerle paylaşıyorum. Fotoğraf karesinde yer alanlar eski Savcı Öz yeni Savcı Kansız ve Taraf Gazetesi Muhabiri Mehmet Baransu’dur, teşekkürler.”

Duruşmaya saat 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. İbrahim Erdoğan, Av. Ilgın Biçen ve Av. Murat

Bülent Hattatoğlu’nun da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek söz istedi verildi:”Cümle söyleyeceğim

unuttum. Arada ben dosyaya baktım Yargıtay’dan geldiği için bu Munzur isimli Erzincan dosyasındaki gizli tanık 4 nolu fotoğraftan müvekkilimi teşhis ettiğini söylemişti bu 4 nolu fotoğrafı biz bugüne kadar hep talep ettik. Fakat Yargıtay’dan dosyanın gelmesi beklensin dendi şuan dosya geldi fakat burada yok emanette olabilir. Bu 4 nolu fotoğrafın talep edilmesini istiyorum bir de bir talebim daha var. Emniyetten ve Jandarmadan bu tespit edilemeyen 14 parmak ve avuç izinin en azından yurtdışındaki databeyzlerle tespiti için herhangi başka bir kuruma yazı yazılmasını talep ediyorum teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel söz istedi verildi:”Sayın Başkan

Saygıdeğer Heyet, bugün yaşanmasını istemediğimiz ancak böyle bir ortamda da yaşanmaması hayatın.”

Mahkeme Başkanı:”Sizin vekaletnameniz var dosyada değil mi Avukat Bey?”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel:”Efendim?”Mahkeme Başkanı:”Vekaletnameniz var değil mi?”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel:”Var, var var var efendim. Yaşanmaması

hayatın olağan akışına aykırı bir sitemle bir isyanla tekrar karşı karşıya kaldık. Ben Sayın heyetinizin de yaşadıklarını anlamaya çalışıyorum tabi ki bende özellikle başkanlık makamında bulunsam aynı sertlikte olmasa da mahkemeye yönelik böyle bir isyana karşı tepki vermek zorunda hissederdim kendimi makamın gereği olarak. Ancak Dursun Beyin yaptığı ise ve diğer sanıkların yaptığı bir insanlığın gereği insanlığın doğası.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat Bey mahkeme onu unuttu bile.”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel:”Tamam efendim doğru.”Mahkeme Başkanı:”Tamam mı? Unuttu mahkeme unuttu o anda olan oldubitti.”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel:”Ben haddim olmayarak kendimce,

kendimce bunu yorumlamaya çalışacağım o yüzden.”Mahkeme Başkanı:”Biz onların peşinden gitmeyiz, mahkeme gitmez onların peşinden.”Sanık Bedrettin Dalan müdafii Av. Serkan Günel:”Şuanda yazdığım bir metin bu. Efendim

sizlerde, bizlerde temel hukuk eğitimini aynı şekilde gördük ve orada biliyoruz ki yazılı hukuk olmadan önce doğal hukuk kuralları dediğimiz yazılı olmayan ancak hemen herkesin uyduğu uymayanın toplum içinden dışlandığı bir hak hukuk sistemi vardı. Neydi bu doğal hukukun 1. kuralı? Sana yapılmasını istemediğini sende başkasına yapma. Şimdi siz kendinizi Dursun Beyin yerine koyun ya da 4 senedir bu sürekli derinliği artırılan kuyuya atılanların yerine koyun tüm hukuki açıklamaları yapmışsınız, delilleri istetmişsiniz, savunmanızı yapmışsınız hadi tutuklama

27

Page 28: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:28

da bir takdiri değerlendirmedir Saygıdeğer heyetinizin takdiridir. Ancak bir de üstüne 3 satıra binaen bir gerekçe yazılıyor ise yani bir anlamda gerekçe sizsiniz deniyorsa bir insanın özgürlüğü bu kadar değersiz midir sorusu akla geliyor. En azı 1 senedir tutuklu bulunan ve suçsuz olduğuna inanan insanların son 3 senede peşi sıra gelen bu davalar karşısında son çare olarak zulme karşı isyan etme haklarını kullanmaları kurallara aykırılığını bir saniyeliğine düşünmemenizi isteyerek soruyorum hayatın olağan akışına aykırı mıdır? Bu insanlar askerdir, gazetecidir ya da Bedrettin Dalan gibi Türkiye’de seven sevmeyen herkesin kabul etmesi gerektiği üzere eğitim alanında çığır açmış bir eğitim hizmetçisidir. Ancak her şeyden önce insandır yani robot değillerdir. Buraya gelip de tüm duygularından arınıp tüm isyanlarını içine atıp yutkunup verdiğiniz yarım saatlik sürede size tebliğini sunup yani bir anlamda içini döküp tatmin olup gitmesini takdir edersiniz ki bekleyemezsiniz. Bunu 1 defa yaparlar 2 defa yaparlar. Ancak sonunda insandırlar duyguları vardır haksızlığa uğrayan her insanın yaptığı gibi isyan ederler bu yanlıştır hukuka aykırıdır. Ama ahlaka aykırı değildir hele vicdana aykırı hiç değildir. Bakın ne diyor sanıklar baştan beri tüm iddialara cevap verdik tüm mantıksızlıkları ortaya koyduk. Bu saatten sonra verilen tutukluluğun devamı kararlarını hele ki böyle gerekçesiz bir şekilde verilen kararlarınızı sizin değil devletin şahsımıza sergilediği düşmanlık olarak görüyorum diyor. Yani bu sizlerin şahsında bir hakaret değildir bence Sayın heyet temsil ettiğiniz makam bir devlet makamıdır ve bu dava artık herkesçe kabul edildiği bir şekilde siyasi bir davadır. Ve siyasilerde bu davalarda yargılananlara düşmanlığını açıkça dile getirmektedir. O zaman buradaki insanlarda bence bu düşmanlığı sadece dile getirmektedir. Son olarak şunu da belirtmek isterim bu kelime oyunlarını aslında Mustafa Balbay çok yapar alışkınsınızdır. Ancak bu sefer ben söyleyeyim istedim; biliyorsunuz ki düşmanlığın eski dildeki adı adavettir. Yani bunca savunmaya davanın çökmesine neden olabilecek bu denli kuvvetli şüpheye rağmen halen tutuklu yargılamalara devam edilmesi insanlarda doğal olarak acaba mümkün temeli adalet olmaktan çıkmışta adavet mi olmuş sorusunu akla getirmektedir. Şimdi gene böyle bir hal içinde bulunan müvekkilimiz Sayın Bedrettin Dalan’ın mahkemenizce reddedilen güvence belgemizi istememize ilişkin görüşlerimi ve yinelenen talebimi Sayın mahkemenize bir tebliğ halde sunmak istiyorum. Efendim mahkemenizin 12.01.2001 gün ve 12-a sayılı ara kararı ile müvekkilimiz Bedrettin Dalan’ın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu ve yurtdışına kaçak durumda olması gerekçeleriyle 5271 sayılı CMK’nın 248/5. Maddesinin atfı ile CMK 100. maddesi uyarınca yokluğunda tutuklama müzekkeresi çıkarılmasına karar verilmiştir. 17.01.2011 tarihinde ise tarafımızdan mahkemenize ayrıntılı bir dilekçe verilerek müvekkilimiz Bedrettin Dalan’ın yurtdışında iken hakkında kolluk tarafından soruşturma yürütüldüğünü öğrenmiş olduğunu ve o tarihten bu yana ülkemize gelmediğini müvekkilimizin gelmemesinin nedeni ise; işte bu yaşananlardan dolayı. Yani ülkede artık hukuka olan güvenin maalesef yaşananlardan dolayı azaldığından ve özellikle bu siyasi davalar nedeniyle insanların hukuktan belli ölçüde beklentilerinin kalmadığından adeta tutuklama kurumunun işlevine uygun işletilmediği için bir önlem olmaktan çıkarak peşin ceza ön ödeme gibi kullanıldığını açıklamışızdır bu dilekçemizde. Ve ayrıca iddianameden ve dosyadan gelen suçlama konularını da tek tek alarak ayrıntılı bir irdelemeye gitmişizdir. Ancak Sayın mahkemeniz 24.01.2011 gününü 2011/57 değişik iş nolu kararında 12.01.2011 gün ve 12-a sayılı ara kararında tutuklama için gösterdiği üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu yurtdışında kaçak durumunda olması gerekçelerini bu kez CMK 246/1. maddesindeki takdire bağlı olan uygulama şartlarının oluşmamış olmasına bağlayarak istemimizin reddine karar vermiştir. Bu dilekçemizde de işin esasına girmeden salt usul yönünde durmak istiyoruz bunun yanlışlığını ortaya koymak istiyoruz. Efendim bilindiği gibi salt ceza hukuku dalında değil hukukun bütün dallarında takdir hakkı sınırsız olmadığı gibi keyfi de değildir. Sınırsızlığı ya da keyfiliği ortadan kaldıran araç nedir? Bu kararların gerekçeli olarak verilmesi şartı Sayın mahkemenin isteminizi gördüğümüzün üzerine reddediyorum deme hakkı var mıdır? Elbette hayır, bunun bir gerekçesi olmalıdır işte bu açıdan Sayın mahkemenin

28

Page 29: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:29

karardaki gerekçesine bakıldığında CMK 248/5. maddenin atfı ile 100. maddenin uygulanmasına gerekçe olarak gösterilen nedenlere yollama yapıldığı görülmektedir. Bu durumda ortaya ilginç bir durum çıkıyor. Yani mahkemenin gerekçesi gerekçesizlik oluyor şöyle ki; zaten ortada tutuklanmaya neden bir durum olmasa yani sizin saydığınız mevcut delil durumu, işte üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti. Biz zaten Bedrettin Dalan için güvence belgesi istemeyiz efendim. Bedrettin Dalan için güvence belgesini istememizin sebebi zaten tutuklama nedenlerinin var olmasına rağmen bizim maddi gerçeği ortaya çıkarmak amacıyla kendisini Sayın mahkemenizin önüne getirme isteğimizdir. Yani sizin isteğiniz Bedrettin Dalan’a ceza çektirmek midir? Yoksa bu davadaki karanlık kalmış bir noktayı aydınlatacak ifadeleri almak üzere Bedrettin Dalan’ın burada sorgulanması mıdır? Yani tabi ikisini de isteyebilirsiniz. Ben kesinlikle Bedrettin Dalan’ın cezalandırılmasını isteyemezsiniz demiyorum ama benim hukuk anlayışıma göre Bedrettin Dalan buraya gelse mahkeme açısından bu davanın konusu açısından çok daha yararlı olacak, maddi gerçeği ortaya çıkarmak açısından çok daha yararlı olacak. Sayın mahkeme yoklukta tutuklama kararı verirken ne yapmıştır? CMK’nın 248. maddesinin 7. fıkrasına dayanmıştır. Neden? Çünkü kaçak durumuna düşmeden yoklukta tutuklama kararı vermek hukukumuzda artık yok. Peki, biz ne istedik? Bizde mahkemenin dayandığı 248. maddenin bir başka fıkrasına 7. fıkrasına dayandık ne diyor orada; 246 madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır. Madde gaip olan sanık hakkında tutuklanmayacağı konusunda bir güvence belgesi verilebileceğinden söz ediyor. Yukarıdaki madde ise bu maddenin yalnız gaip olan sanık hakkında değil kaçak durumundaki sanık hakkında da uygulanabileceğini öngörüyor. Şimdi mahkemenin gerekçesine geri dönersek Sayın mahkemenin tutuklama için verdiği gerekçe en yukarıdaki alıntıda da görüldüğü gibi 246/1. maddeye ilişkin istemin reddinde de kullanılmıştır. İlk gerekçe; üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti maddeye baktığımız zaman 246. madde bu uygulamanın hangi suçlarda yapılacağı hangisinde yapılmayacağı konusunda bir ayrım yapmamıştır. Yani atılı olan suçun ne olduğu madde uygulamasında söz konusu yapılamayacaktır. Suçun niteliği ya da niceliği önemli değildir. Çünkü bu bir usul hükmüdür. Kaldı ki tutuklama nedeni yapılırken bile atılı bulunan suçun vasıf ve mahiyeti sözünden nitelik ya da nicelik değil atılı bulunan suçun işlendiği yolunda kanıtlarda ve iddiadaki derinlik önemlidir. 2. gerekçeniz mevcut delil durumu gene maddeye baktığımız zaman 246. madde bu uygulamanın delil durumuyla ilgisinin olmadığını gösteriyor delil durumu farklıdır buradaki hüküm ile birlikte garantinin kalkması 2. fıkrada belirtilmektedir, bu nedenle kanıt durumu da hiç önemli değildir. Efendim 3. gerekçeniz yurtdışında kaçak durumunda bulunması; 248/7. madde zaten 246/1. maddenin bu durumda yani yurtiçi ya da yurtdışı fark etmez kaçak olması durumunda uygulanacağını belirtiyor. Yani bizim belirttiğimiz şeyi siz bize gerekçe olarak verilmemesi gerekçesi olarak gösteriyorsunuz. Biz zaten kendisi kaçak durumunda olmaktan hoşnut değil kendisi de mahkemenizin önüne çıkmak istiyor. Ancak bir kendisine bir hukuki bir güvence sağlansın yani sonuçta bu Dünya’da da uygulama bulan bir şey. Bugün İngiltere’de görüyoruz Asil Nadir’e uygulanıyor Fransa Cem Uzan için uygulamıştır. Bu kamuda kamuoyunda belli saygınlığa ulaşmış kişiler için e efendim ne bileyim. Yani öldürme eylemine karışmamış bir insan bu, bir bombalama eylemine karışmamış bir insan bu. Yani bunun Bedrettin Dalan’ın özgeçmişi ortada kamuoyunca bilinen bir insan. Eğitime yaptığı hizmetler bilinen bir insan. Tabi ki de buradaki insanlardan farklı bir insan olduğunu asla savunmuyorum. Kendisine bir ayrıcalık da verilsin demiyorum. Ancak, kendisi gelip mahkemenizin önüne çıkmak istiyor ve bu da sizin tarafınızdan verilecek bir güvence belgesine bağlı. Yani bu saydığımız nedenlerle müvekkilimizin tutuklanmayacağına ilişkin güvence belgesi verilmesi istemini bir kez daha irdelenmesini ve istemimiz doğrultusunda karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ediyoruz.”

Sanık Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Mehmet Cengiz söz istedi verildi:”Efendim müvekkilin hakkında dava açılmasına ve tutuklu yargılanmasına neden olan eylem, hukuki tavsifi ne olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerinin yayınlanmasıdır. Dikkat ediniz,

29

Page 30: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:30

bir örgüt üyeliği kanıtlanmış ve buradan hareketle bu örgüt üyeliğinin kapsamı dahilinde telefon görüşmeleri yayınlanmış değildir. İddianamenin mantığına göre telefon görüşmelerini yayınlamıştır öyleyse örgüt üyesidir deniyor. Dolayısıyla iddianameyi baştan sona taradığımızda ortaya çıkan tek bir eylem var, tek bir eylem vardır müvekkil açısından Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerini yayınlamak. İddianamedeki sevk maddeleri açısından müvekkilin hukuki durumuna kısaca 20 dakika içinde veya en fazla yarım saat içinde toparlayarak bitireceğim. Sevk maddeleri açısından baktığımızda birincisi Türk Ceza Kanununun kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin 133. maddesinin son fıkrasının uygulanması talep ediliyor. Dikkat ediniz burada müvekkil hakkında 133. maddenin 1. fıkrası talep edilmiyor. Yani müvekkilin bu telefon konuşmalarını dinlediği yolunda bir iddia zinhar yok. Nedir? Dinlenmiş telefon konuşmalarını yayınlamaktan söz ediliyor. Oysa bu 133. maddenin son fıkrasına baktığımızda aleni olmayan konuşmalardan söz edilmektedir. Eğer konuşma şu veya bu şekilde aleniyet kazanmışsa ki olayımızda öyledir. Bunun yayınlanması suç oluşturmayacağı gibi daha önce açıklanmış başka vesilelerle yayınlanmış bir konuşmayı tekraren dergide yayınlamak bir gazetecilik görevinden başka bir şey değildir. Bu olguyla ilgili olarak şuanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde 16 Mart 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla meclis başkanlığına sunulan Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı var. Bu tasarı ilgili komisyonlarda görüşüldü, benimsendi ve genel kurula getirildi. Bu tasarıyı şimdi size takdim edeceğim. Bu tasarının bu tasarıyla Türk Ceza Kanununun 139. maddesine 2. bir fıkra ekleniyor. Aynen şöyle; 132. 133. ve 134. maddelerde düzenlenen suçlara konu bilgilerin ifşa edildikten sonra haber verme sınırları aşılmaksızın haber yapılması suç oluşturmaz. Eğer aleniyet kazanmışsa suç oluşturmaz, daha önce zımnen çıkıyordu bu şimdi yeni tasarıda buna açıklık getiriliyor ve suç oluşturmayacağı sarahaten ceza kanununa konuyor. Diyeceksiniz ki siz henüz bu tasarıdır çıkmamıştır. Doğrudur henüz tasarıdır çıkmamıştır ama müvekkil tutukludur ve müvekkilde henüz mahkum edilmiş değildir. Dolayısıyla henüz mahkum edilmemiş müvekkille ilgili meclis iradesini yansıtan bu hükümet tasarısını ve meclis komisyon kararını da mahkeme olarak dikkate almak durumundayız diye düşünüyorum. Bu kanun teklifini ve ilgili maddeyi takdim ediyorum. Söz konusu telefon görüşmeleri müvekkilin sorgusu sırasında da mahkemenize takdim edildi. Müvekkil bunları ne zaman yayınlamış? 18 Ekim 2009 tarihinde yayınlamış geriye doğru gittiğimizde aylarca önce bunun belgelerini de sunduk mahkemenize aylarca önce www.internethaber.com ve www.haberciniz.biz adlı internet sitelerinde aynen yayınlanmış bunlar. Yüz binlerce kişinin üye olduğu Rapidshare adlı internet sitesine yüklenmiş yine aylarca önce. 28 Mart 2009’da yani 18 Ekim’den yaklaşık bir 5, 6 ay önce Vatan Gazetesinde yayınlanmış. Ve son olarak, yayının yapıldığı günden 1 gün önce İşçi Partisi Genel Başkan Vekili tarafından düzenlenen kamuoyunda, kamuoyuna açık basın toplantısında ifade edilmiş ve bu metinler toplantıya katılan basın mensuplarına dağıtılmış 17 Ekim, 17 Ekim 2009’da. Dolayısıyla gazeteci olarak 18 Ekim 2009’da ertesi günü bunu haber yapmaktan doğal hiçbir şey olamaz. Dolayısıyla müvekkilin haber yaptığı konuşmalar aleniyet kazanmanın ötesinde söz konusu fıkrada uygulanması istenilen fıkrada aleniyet kazanmamış bilgilerden yarar sağlayan kişiden söz edilmektedir. Kişinin cezalandırılması için yarar sağlıyor olması da bir ön koşul olarak getirilmiştir böyle bir iddia müvekkille ilgili yoktur. 2. sevk maddesi Türk Ceza Kanununun özel hayatın gizliliğini ihlale ilişkin 134. maddesinin 1. fıkrası; burada son derece açıktır. Ceza Kanunu 133 ve 134. maddelerinde tanımlanan suçların takibi 139. maddeye göre şikayete bağlıdır böyle bir şikayet yoktur aslında dava şartı olan bu husus daha mahkemenizce iddianame gelir gelmez iddianamenin ret sebebiydi. Takibi şikayete bağlı bir suçtan dolayı şikayet olmazsızın müvekkilin yargılanması ve anılan maddeden cezalandırılmasının istenmesi hukuken mümkün değildir. 3. sevk maddesi; Türk Ceza Kanununun 135. maddesinin 2. fıkrası, kişisel verilerin kaydedilmesinden söz ediliyor. Madde metni affınıza sığınarak okuyacağım çünkü önemli. Kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine hukuka aykırı olarak

30

Page 31: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:31

ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına, sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse. Zaten kaydetme iddiası olmadığı gibi böyle bir iddia olsa varit olsa dahi dikkat ediniz kanun; siyasi, felsefi, dini görüşler, ırki köken, ahlaki eğilim, cinsel yaşam, sağlık durumu ve sendikal bağlantıları gibi tahdidi bilgilerin bu şekilde ele geçirilip açıklanmasını yasaklamaktadır. Devletin güvenliğine ilişkin belgeler hakkındaki 326. maddenin 1. fıkrasına gelince; maddede devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ve vesikalarından söz edilmektedir. Dikkat buyurunuz belge ve vesikalardan söz edilmektedir. Bu iddiada belirttiğimiz çelişkinin yanı sıra 326. maddenin 1. fıkrasında tanımlanan suçla bir ilgisi yoktur bu iddianın. Bu iddia Recep Tayyip Erdoğan ile Mehmet Ali Talat arasındaki telefon görüşmesinden hareketle ileri sürülmektedir iddianamede. İddianın dayanağı ise Başbakan adına müsteşar yardımcısı Ruhi Özbilgiç imzalı 9 Kasım 2009 tarihli dosyaya konulan yazıdır. Bu yazıda ne diyor? Suç konusu telefon görüşmelerinin kayıt altına alınmadığı belirtiliyor, kayıt altına alınmayan bu telefon görüşmesinin belge veya vesika olarak kabulüne zaten olanak yoktur. Kayıt altına alınmadığına göre devletin bilgisi dışında yapılan ve Erdoğan ile Talat’ın hafızalarında kalan bir görüşmeden ibarettir. Kaldı ki aynı yazıda devletin iç ve dış yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerden söz ediyor. Oysa kanuna baktığımız zaman belge ve vesikalar deyimi kullanılmaktadır kanun koyucu herhalde bilgi sözcüğünü kullanmaktan aciz değildi. Belge ve vesika niteliğinde bir görüşme değildir. Zaten yine Başbakanlık Müsteşarlığının yazısında da açıkça belirtildiği gibi belgeye bağlanmamış, tutanağa bağlanmamış. Öte yandan devletin bilgisi dışında yapılan ve yalnızca görüşenlerin arasında kalacak olan bu telefon görüşmesinin devletin iddia edildiği gibi o müsteşarlık yazısında devletin iç ve dış siyasal yararlarıyla bir ilişkisi de olamaz. Yayınlanan bu telefon görüşmelerinin içeriğini biliyoruz. Tekrar zamanınızı alıp tekrar etmeyeceğim ama nedir bunlar? O tarihte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Sayın Rauf Denktaş’ın işinin bitirilmesinden söz edilmektedir. Bunun milli yararla alakası nedir? Kaynağı belirsiz bir gizli kasa üzerinden para transferi konusunda talimat verilmektedir. Bir gizli kasadan para transferi yapılmasının milli yararla ilişkisi nedir? Belli basın kuruluşları üzerinde rüşvet ve şantajla baskılar kurulduğu itiraf edilmektedir. Basın kuruluşları üzerinde rüşvet ve şantajla baskı kurulmasının milli yararla bağdaşır bir tarafı var mıdır? Dolayısıyla bütün bunların Türk Ceza Kanununun 305. maddesine göre temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmanın bir unsuru olarak ele alınması gerekirken yani konuşma yapanlar açısından Türk Ceza Kanununun 305. maddesinin ihlalinin kanıtı olarak ele alınması gerekirken müvekkilin bunu yayınlamış olması tam tersine müvekkil hakkında terör örgütü üyeliği suçlamasına dönüştürülmektedir ki, bunun akılla, izanla, mantıkla izah etmek mümkün değildir. Son olarak Türk Ceza kanununun 314. maddesinin 2. fıkrası; silahlı örgüt, terör örgütüne üyelik burada da iddianameyi baştan sona ben titizlikle inceledim tekrar tekrar okudum görmediğim bir şey mi var dedim. Dayanak şudur; müvekkil İşçi Partisi üyesidir, Doğu Perinçek grubundandır. E zaten söylüyor ben İşçi Partisi üyesiyim diyor, Doğu Perinçek benim genel başkanımdır diyor. Doğu Perinçek grubundandır diye bir örgüt üyeliği suçlaması yöneltilebilir mi bir Cumhuriyet mahkemesi nezdinde? Bunu da anlamak mümkün değil. Efendim özetle şunu arz etmek istiyorum; biz bu filmi daha önce gördük. Nasıl gördük? Avrupa Birliği Türkiye temsilcisi Caren Fog’un bir zamanlar elektronik posta mesajları yayınlandı. Bu posta mesajları yayınlandığında dava açıldı. Mahkeme karar verdi, beraata hükmetti, Yargıtay onadı. Bu kararı da ben daha önce sundum mahkemenize, tekrar anımsatıyorum ne diyordu bu kararda? Suça konu olan ve yayınlanan mesajların yayınlanmasıyla sanığın herhangi bir menfaat temin etmesinin söz konusu olmadığı. Bakın ceza kanununda ceza kanunun ilgili maddesinden hareket ediyor mahkeme. Herhangi bir menfaat temin etmesinin söz konusu olmadığı. Suça konu olan ve yayınlanan mesajların yayınlanmasıyla sanığın herhangi bir menfaat temin etmesinin söz konusu olmadığı, toplumu bilgilendirmek kastıyla açıkladığı. Yakınının şikayetinin bulunmadığı vesaire karar dosyada oradan tetkik buyrulur. Benzeri durumlarda; Cumhuriyet mahkemeleri

31

Page 32: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:32

beraata hükmetmiştir ve Yargıtay’da bu beraat kararını onamıştır. Kaldı ki orada aleniyet kazanmış bir elektronik posta mesajının açıklanması ya da yayınlanması değil ilk kez açıklanması ve ilk kez yayınlanması söz konusudur. Dolayısıyla müvekkil hakkında Türk Ceza Kanununun 133 ve 134 mad… dava açılabilmesi içinde bir şikayet bulunmadığı gözetildiğinde ve buradan hareketle örgüt üyesi suçlaması yöneltildiğinden iddialar tümüyle mesnetsizdir, hukuka aykırıdır. Müvekkil 1 buçuk yıldır tutukludur efendim bu dava geldi bir noktaya son olarak şuna da işaret etmek ve altını çizmek istiyorum; bir noktaya geldi Sayın mahkemeniz daha önce bu dosya ile Saldıray Berk dosyası arasında bir irtibat tespit etti. İtiraz edildi bu irtibatta ısrar edildi, Yargıtay Ceza Dairesi, 11. Ceza Dairesi de oradaki İlhan Cihaner dosyasıyla Saldıray Berk dosyası arasında bir irtibat tespit etti. Ceza Genel Kurulunun kararını dikkatli okuduğumuz zaman ortaya çıkan sonuç şudur; Ceza Genel Kurulu bu dosya ile Saldıray Berk dosyası arasında irtibat bulunmadığını söylemiyor böyle bir şey söylemiyor. Tam tersine tam tersine Ceza Genel Kurulu kararını tetkik ettiğimiz zaman tam tersine bu dosya ile Saldıray Berk dosyası arasında irtibat olduğunu saptıyor Ceza Genel Kurulu. Nasıl saptıyor? Karar dosyanızda onun için ben uzun uzun okumayacağım özetle şunu söylüyor diyor ki; bir plan hazırlanmış bu planda Erzincan’da uygulanmış. Dolayısıyla bu dosya ile o dosya arasında son derece yakın bir bağlantı var. Bu dosya doğal olarak eğer Saldıray Berk dosyası Yargıtay 11. Ceza Dairesinde 1. derece mahkeme sıfatıyla görülüyor olsaydı, görülüyor olsaydı kaçınılmaz olarak bu dosya onunla birleşecekti. Ama o dosya hazırlık soruşturmasının soruşturmanın kanunsuz yapıldığı gerekçesiyle iade edilmiş olduğundan bugün birleştirilebilecek bir dosya yoktur. Buradan varmak istediğim sonuç şu; bu dosyayı iade edilen Saldıray Berk dosyası soruşturma aşamasında olan halen bir sonuca varmadan yani soruşturma kovuşturmaya dönüşecek mi dönüşmeyecek mi bunu görmeden, kovuşturmaya dönüşürse onun sonucunu beklemeden ki o zaman bence birleşmesi gerekir. Beklemeden zaten bu davanın karara çıkarılması mümkün değil. Dolayısıyla önümüzde çok uzun bir yargılama süreci var. Şuanda dikkat ediniz kaç celsedir bir yargılama yapamıyoruz, yapamayacağız da o dosyanın sonucu gelinceye kadar burada bir adım mesafe almak mümkün değil. Alırsak hukuka aykırı bir işlem yapmış oluruz. Niye? Yarın o dosyanın ne olacağını bilmiyoruz belki takipsizlik kararı verilecek, belki usulüne uygun bir soruşturmayla kovuşturma başlayacak. Yargıtay 11. Ceza Dairesi bu dosyayı isteyecek veya istemeyecek orada bir beraatla sonuçlanacak. O zaman bu teyakkuzu bu çelişkiyi nasıl izah edeceğiz? Dolayısıyla bu davanın önümüzde daha uzun bir yargılama süreci vardır. Bu hususta gözetilerek ve müvekkile atılı suçun konuşmamın başında söylediğim özelliklerini de dikkate alarak bihakkın müvekkilin tahliyesini talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun efendim. Avukat Bey sizin var mı sözünüz var mı? Avukat Hanım aynı konuda herhalde birisi daha var bir avukat arkadaş daha var.”

Sanık Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz verildi:”Efendim daha önceki dilekçemizde 28 Şubat ve (bir kelime anlaşılamadı) Mart tarihli dilekçemizde bazı taleplerimizin yerine getirilmediğini görmüş ve tekrar etmiştik. Bunları yine tekrar ediyoruz kısaca özetleyelim; 28 Şubat 2011 tarihli dilekçemizde demiştik ki; bugüne kadarki tahliye taleplerimiz hakkında mütalaa veren ve sicil numarasını yazarak altını imzalamış olan savcılar dışında, dışında o mütalaalar yanına üstüne veya savcılıktan mütalaa isteyen müzekkerelere konulmuş tahliye talebinin reddi tutukluluğa devam gibi ibarelerin kimin veya kimlerin el yazısı(bir kelime anlaşılamadı) tarafımıza bildirilmesi istemekteyiz demiştim. Örneğin müvekkilimizin şahsi klasörünün Pdf sayfasıyla 101’inde efendim Pdf sayfasıyla 201’inde bu kabili notlar vardır diye de örnek göstermiştik. Ondan sonra mahkemeye efendim bunlar Mehmet Deniz Yıldırım’dan elde edilen ses kayıtlarıdır denilerek verilmiş olan ses kayıtlarının ayrıca bu 4 gigabaytlık meşhur çubuk belleğin imajının eğer buldurtultuysa tarafımıza verilmesini istemiştik ona yanıt gelmiş şimdi ona beyanda bulunacağım. Bir tek ona gelmiş o da bir ayrı konu açıyor bize. Efendim müvekkil hakkında yapıldığı anlaşılan ve fakat raporu dosyada bulunmayan takip işleminin

32

Page 33: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:33

sonuç raporunun verilmesini istemiştik bunun yine herhalde sonucu yok bir yanıt yok veya sorulmadı. Yine aynı dilekçemizde tutuklamaya sevk talebi yazısında Sayın Mehmet Deniz Yıldırım için 133/1, 134/2, 136 tavsifi yapılmışken iddianamede bunlar yerine 133’e son 134/1 konmasının dayanaklarının ne olduğunu hangi delil değişmiş olup da sevk maddesinin de buna göre değiştiğinin, değiştiğini sormuş bunların yanı sıra eklenen 326/1 ve 327/1 tavsifinin delillerinin nelerden ibaret bulunduğunu ve bunların nasıl eklendiğinin (bir kelime anlaşılamadı) istemiştik. Savcılar ithamlarını değiştirirken hangi mülahazadan ve hangi somut delillerden hareket ediyorlar ise bunları açıklayıp delillerini de tek tek tasrih etmelidir diyerek talebimizi ortaya koymuştuk. Bu taleplerimizi tekrarlıyoruz bunların biran önce yerine getirilmesini ısrarla talep ediyoruz. Gelelim bu ses kaydı meselesine; mahkemenizin 1.3.2011 tarihli müzekkeresine yanıt olarak Emniyet Müdürlüğüne gönderilen Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen bir yazı var; dosyada şimdi aldım onu sabah okumuşsunuz. 28.3.2011 tarihli B051EGM43445400-15778 sayılı bir yazı. İmajların diyor ses kayıtlarının değil bu arada imajların onların imajlarının ses kayıtlarının doğrudan dinlenebilir kendisinin değil. İmajlarının bir kopyasının ellerinde bulunduğu ve diğer kopyasının ise ben vekile verildiği yazılı bir de zabta da koymuşlar tekrar, tesellüm zabtına benim imzası içeren. Bu gelen yanıt üzerine bazı şeyler söylememiz şart oldu. Mahkemeniz imajlarının alınıp alınmadığını ve alınmışsa nerede bulunduğunu sordu sizin elinizde var olmadığını biliyoruz ses kaydı olarak da mevcut değil bu belliydi ama emin değildik ve Emniyet Müdürlüğünün yanıtından bir kez daha belli oldu ki; yok. Bir defa ses kayıtları olarak yok imajlarda yine emniyette var bir de bize verdikleri var. Mademki durum böyledir ses kayıtları mahkemeye hiç verilmemiş demektir bu meydana çıktı. Sizde ses kayıtları yok idiyse bunca zamandır neyi incelediniz Sayın heyet? Müvekkilin aleyhindeki ithamların tek kaynağı dikkat buyurunuz en önemli kaynağı değil tek kaynağı ve sözde dayanağı olan bu ses kayıtlarının hiç dinlememişsiniz inceleme imkanınızda olmadığı belli imajı da yok bu ses kaydı zaten yok. O halde tutuklama kararlarında kopyala, yapıştır yöntemiyle sıralaya geldiğiniz o basmakalıp söz mevcut delil durumu ibaresi eskisinden çok daha fazla derece boş ve anlamsız hale gelmiş olmuyor mu? Sayın Heyet, bu ses kayıtları güya delil midir? Evet, o kadar ki ithamın başka hiçbir dayanağı yoktur eğer bu ses kayıtları da dayanak olabiliyorsa tabi. O halde bir delil tırnak içinde niçin ve nasıl olup da mahkeme dosyasında yoktur? Emniyet vermemiş çünkü. Demek ki bu soruşturma değil kovuşturma da emniyetin elindeymiş. Biz bunların hem imajını hem de doğrudan dinlenebilir ses kaydı olarak kopyalarını mahkemeden isteye duruyoruz. Sebebi; mahkemeye verilen ve mahkemenin dinleyip incelediği ses kayıtlarıyla bize verilen ses kaydı da değil ama ses kaydı imajı arasında farklılık bulunup bulunmadığını böylece mahkemenizin yanıltılıp yanıltılmadığını öğrenmek ve anlamaktı bu incelemeyi yaptırabilmek için istiyorduk. Öğrendik ve anladık ki; mahkemenin yanıltılmasına gerek yokmuş mahkeme zaten delili bizzat dinlemeksizin ve incelemeksizin veriyormuş tutukluluğun devamı kararlarını. Biz 3 yıldan beridir diğer davalarla beraber sayıyorum mahkemenin maalesef mahkemelerin diğer mahkemelerde dahil delili göre karar vermediğini başka unsurlara dayanarak karar verdiğini beyan edegelmekteydik bu zannımızın bir kere daha maalesef bir kere daha yadsınmaz yazılı kanıt ile kanıtlanmış bulduğunu görmekteyiz. Skandalın farkındasınız. Tabi ki farkındasınız ama kaçıncı skandal biz sayısını şaşırdık ben bilemiyorum. İşte anayasa ve yasalar çiğnene çiğnene gelinecek nokta buydu gelindi. Şimdi efendim diğer bir konu müvekkilimiz beyan etti. Aydınlık Dergisinin BTÖ haberi nedeniyle Beşiktaş terör örgütü haberi nedeniyle açılan davadan şey sorumlu yazı işlemi müdürü beraat etti. Kararı verende sizinle aynı numarayı taşıyan ikiz heyetiniz. Bu karar karşısında iş bu davadaki terör örgütü bağlantısı iddiası bir kez daha çürümüştür, o beraat kararı henüz kesinleşmedi şimdi dikkate alınamaz denilemez böyle bir görüş ve mütalaa ileri sürülemez. Efendim anayasayı ve CMK’nın ihlalle kararlarınıza gerekçe koymuyorsanız da en azından her halükarda delil durumunun sanık lehine değişmesi tümcesine bari kullanmanız şarttır bu durum karşısında. Daha acil bir başka usule gerekli arada hemen

33

Page 34: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:34

söyleyelim ve devam edelim, delillerin ortaya konulması aşamasına geçilmesi ve böyle olunca da 206/2 A ve B’nin uygulanarak yasadışı ve ilgisiz delillerin derhal reddi cihetine gidilmesi zorunludur. Tekrar okumayacağım 13 Temmuz 2010 tarihli dilekçemiz derli toplu açıklamalar içermektedir lütfen tekrar tetkik buyurunuz. Beraber düşündüğümüz zaman zaten dosyada basmakalıp dahi olsa söylenebilecek bir delil durumu ibaresi ortada kalmıyor. Şimdi bunlarda bir tarafa refikimiz, üstadımız Sayın Mehmet Cengiz, Avukat Mehmet Cengiz Bey üstadımız izahatında daha geniş değindi. TCK’daki değişiklik tasarısı malum hepimizin bilgisi dahilinde; mevcut durumda da zaten suç oluşturmayan müvekkilin suç oluşturmayan durumunu suç olmaktan tamamen çıkartıyor. Tasrih ediyor kanunda ve ortada suç kalmıyor. İddia edilen fiiller ki iddia edilen bir fiilde yok. Ses kaydı meselesi var örgüt üyeliği içinde işlemediği de zaten sabit böyle bir iddiada da böyle bir delil de gösterilebilmiş değil onu da izah etti üstadımız. Biz daha evvelden Doğu Perinçek’i tutukladık, tutuklattırdık ona örgüt üyesi dedik e o da bu onunla görüştüğüne göre örgüt üyesidir şeklinde bir gayrikanuni, gayrihukuki, gayri mantıki iddiaya ortada bir delil ve mantıksal bağlantı dahi gösterilebilmiş değil. Artık bu yeni değişiklik çıkması an meselesi gibi gözüken yeni değişiklikle bu konuların hukuki mütalaa üzerinde hukuki mütalaa beyan edilecek halden de çıkmıştır, çıkartılmış, çıkartmıştır. Tartışılmasını bu konuların artık zait hale sokmuştur. Dolayısıyla müvekkilin tutukluluğunun devamı yukarıdan beri serdettiğimiz açıklamalarımız savcılığın yegane sözde dayanağı olan ses kayıtlarınızın elinizde ve bilginizde olmayışı olgusu Aydınlık Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürünün ikiz heyetinizin kararı ile beraat etmişliği karşısında bu aşamada eskisinden daha fazla vahamet arz edecektir, eskiden daha fazla kast eseri olacaktır. Tabi tahliye talebinde bulunuyor zorunlu olarak avukatlar. Tahliye talebinde bulunmanın anlamı var mıdır? Bunu bilmiyorum varsa o anlamı lütfen gerçek, yasal, meşru gerekçeyle açıklayınız. Tutukluluğun devamına karar verilecekse gerçek gerekçe konması şartı malum böylelikle bu suça da sona erdiriniz. Yoksa hiç değilse müvekkile biçilen gayri resmi cezanın miktarını bildirinde müvekkilin ne zaman çıkacağını bilelim o da rahat etsin saygılarımla bilvekale arz olunur efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat Hanım buyurun.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber söz istedi, verildi:"28 Şubat 2011 tarihli

celsede müvekkilimin sarf etmiş olduğu beyanlar nedeniyle cezalı olduğu için bugünkü duruşmada hazır değil. Şimdi duruşma tutanakları çıktı ve o tutanakları dikkatli incelendiğimiz zaman ki gerekli itirazlarımızı da yaptık duruşmadan men cezasını gerektirecek bir husus olmadığını daha önceki beyanlarında bu konuda bir gerekçe olamayacağını değerlendiriyoruz ve bu hususunda kayıtlara geçmesi için kısaca arz etmek istedim. Ben bugün müvekkilimin burada bulunmamasından rahatsızlık duymadığımı söyleyerek başlamak istiyorum çünkü müvekkilim burada hazır olduğu zaman söyleyemediğim şeyler vardı bugün aslında onun fırsatını yakalamış oldum, o yüzden bu durumdan son derece rahatım. Şimdi benim müvekkilimin kişilik yapısı hakkında az çok bir fikre sahip olduğunuzu değerlendiriyorum. Benim müvekkilim asabi bir insan; bunun mahkeme heyetiyle işte komutanlarıyla, arkadaşlarıyla, aile çevresiyle hiçbir alakası yok. Yani karşısında kim olduğunun bir önemi yok asabiyeti için. Onun için tek bir kriter var haksızlık var mı, haksızlık olduğu takdirde kendisine hakim olamıyor yani kişilik yapısı bu. Dilekçelerini yazdığı zamanda böyle. Biz yıllardır tanışırız ve yıllardır bana yazdığı dilekçeleri gönderir Demet şunları bir okusana tazminat hakkı falan doğmasın şimdi çok mu sert oldu diye. Biz yıllardır bu şekilde çalışıyoruz yazısı da aynı o şekilde kişiliği gibi konuşması da o şekilde. Şimdi haksız olarak 22 aydır tutuklu olan bir insanın psikolojisini düşünün. Bu süre içerisinde yaşadıklarını düşünün yani tutuklu olan kişi sadece zannetmeyin ki bir birey olarak tutuklu. Ailesiyle, iş çevresiyle, arkadaş çevresiyle her şeyiyle o insanı aslında içeride tutuklu bırakıyorsunuz. Bu süreçte benim müvekkilim babasını kaybetti bakın. Ve müvekkilimin babasını kaybettiğini ben 6 ay sakladım. Ben müvekkilim tutuklandığı tarihten itibaren çok olağanüstü bir hal olmadığı sürece her hafta ziyaretine geliyorum. Önce babasının anjiyo olduğunu söyledim

34

Page 35: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:35

sürecin biraz daha uzayacağını fark edince baypas ameliyatı olduğunu söyledim. Baypas ameliyatı olduktan kısa bir süre sonra hayatını kaybettiği için kısmi felç geçirdiğini ve bu yüzden ziyaretlere gelemediğini söyledim ve ben 6 ay boyunca her hafta hayatta olmayan bir insanın selamını götürdüm, hayatta olmayan bir insana selam getirdim. Yani bütün bunların trajedisiyle karşınızdaki insanın ruh hali değerlendirmenizi istiyorum. Ve ortada bir operasyon var bu bir savaş mı, operasyon mu, yüksek idealler mi nedir bilmiyorum. Ama burada kazanan olmayacak onu biliyorum hiç kimse kazanmayacak bunda. Herkes kaybedecek ha burada tutuklu olanlar 2 defa kaybedecek o ayrı bir husus. Ve bazı şeylerin maalesef telafisi de olmayacak ben müvekkilimin babası ameliyat olduktan sonra 14 Şubat 2010 tarihinde Pazar günü hastanede ziyaretine gittim. Hasta yatağında televizyondaki tartışma programını izliyordu bu tartışmalar bitmez kızım dedi. Ben oğluma hasret gideceğim biliyorum ama bunu yapanlara hakkımı helal etmeyeceğim dedi Hamit Amca öyle konuşma her şey düzelecek geçecek falan dedim ama gerçekten söylediği gibi oldu. Yani işte bu ölüm sonucunda birçok insan açısından telafisi mümkün olmayan zararlar doğdu. Daha öncede söyledim bu ölümden siz sorumlu değilsiniz. Ben insanların yaşam süreleri konusunda sonuna kadar kaderci bir insanımdır. Ama bu ölüm sonucunda bir oğlun babasına olan son görevini yerine getirememesi, bir babanın oğla hasret gitmesi tamamen bu işin içerisinde doğrudan ya da dolaylı olan insanların sorumluluğudur. Şimdi diğer konularımıza gelince 8 Mart 2011 tarihli CNN Türk Televizyonunda yayınlanan Tarafsız Bölge programında konuşmacılarından bir tanesi Zaman Gazetesi yazarı Faruk Mercan, Ankara stüdyosundan da Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu katılmıştı. Tartışma konusu Ahmet Şık ve Nedim Şener bu tutuklanan gazeteciler. Ancak Faruk Mercan orada doğrudan benim müvekkilimle ilgili bir beyanda bulundu. Metin Feyzioğlu’na hitaben ki bu programın görüntülerini elde etmeye çalışacağım ve umarım bir sonraki celse görsel olarak da gösterebilirim. Şimdi Metin Feyzioğlu’na hitaben siz baronuzda kaç tane avukatın tutuklu olarak yargılandığını ve neyden neyle suçlandıklarını biliyor musunuz dedi. Ankara Barosunda kayıtlı avukatlardan tutuklu olanlardan doğrudan kastettiği kişi aslında Serdar Öztürk. Çünkü devamında bir avukat eğer kendisini müvekkiliyle özdeşleştiriyorsa bu suçtur dedi. Eğer bir avukat bütün işini gücünü bırakıp tamamen bir davanın çökertilmesi için mücadele veriyorsa savcılarda tabi ki o kişiye karşı operasyon yaparlar. Bakın burada gazetecilerle avukatların yargılanması tutuklu olması arasında aynı durumu değerlendiriyorum ben, burada bir avukatlık tarzı ve gazetecilik tarzı yargılanıyor dedi. Şimdi burada kastettiği kişi benim müvekkilim. Çünkü tüm işini gücünü bırakıp tamamen bu davayı çökertmek için uğraşan ve müvekkiliyle daha önceki dostluğu nedeniyle kendisini özdeşleştirmiş olan kişi benim müvekkilim. Aynı mantıkla yola çıkarsak kendimi ihbar ediyorum. Aynı şeyleri yapmaya devam ediyorum çünkü, böyle bir mantıkla bu davaların soruşturmaların sürüyor olması gerçekten trajedi. Ha Faruk Mercan’dan bize ne o kendi görüşünü açıklamıştır diye söyleyebilirsiniz. Hayır, öyle değil Sayın Başkan bu siyasi bir dava herkes bunu biliyor ve bu siyasi davada bazı kişilerin düşünceleriyle bu siyasi davanın yönlendirildiği de son derece açık ve net olarak ortada. Dolayısıyla Faruk Mercan’ın bu beyanlarını son derece önemsiyorum. 6 Nisan 2011 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığından bir kriminoloji, rapor geldi bilirkişi raporu olduğu söyleniyor daha doğrusu bir açıklama raporu. Şimdi bazı resimler vardır her şey son derece nettir ortadadır üzerinde sadece büyük harflerle yorumsuz diye yazılır. Sanıyorum gelen bu rapor o şekilde ifade edilmesi gereken yorumsuz bir rapor. Çünkü müvekkilimin ofisinde bulunan belgelerle ilgili olarak parmak izi incelemesi talep ediyoruz biz. Ne zamandan beri talep ediyoruz bunu? 6 Haziran 2009’da yani müvekkilimin gözaltına alındığı tarihten itibaren; delilleri bizim önümüze poşetle koydukları andan itibaren diyoruz ki parmak izi incelemesi istiyoruz biz. Yani bunda anlaşılmayan bir şey var mı? Yok, son derece net parmak izi incelemesi Serdar Öztürk'ün bu belgeler, bilgiler üzerinde parmağının izi var mı, yok mu? Varsa kaç belgede var, nerelerde var? Bu kadar net bir sorunun yazılı ve sözlü sorunun cevabı aynen şu şekilde geliyor; Abdülhamit ve Başak oğlu 10.10.1968 doğumlu Serdar

35

Page 36: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:36

Öztürk ile ilgili parmak izi incelemesi talebinde bulunulmadığından söz konusu bulgular üzerinden görünür hale getirilen parmak ve avuç izi izleriyle söz konusu şahsın on parmak ve avuç içi izleri arasında herhangi bir mukayese işlemi yapılamamıştır. Sayın Başkan, yani bu ne demek, ne demek bu? Yani ben avukatlık yapamıyor muyum? Benim müvekkilim kendisini savunamıyor mu? Hadi onları geçtim mahkeme yargılama yapmıyor mu, delilleri toplamıyor mu, bu ne demek Allah aşkına? Biz parmak izi incelemesinden başka ne istedik bu mahkemeden? İstediğimiz tüm talepler reddedildi zaten. Parmak izi incelemesinden kim kaçar, delilleri kim yok etmeye çalışır, suçlu mu, suçlu kim burada o zaman, benim müvekkilim mi suçlu? Ben hiçbir şey söyleyemiyorum şu raporun üzerine hiçbir şey söylenmeyecek bu durumda ya bu da tarihe kayıtlara geçiyor. Şimdi bir kere daha söylüyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat Hanım belki bizim yazımızda bir eksiklik var bunu da bir kontrol edelimde ondan sonra belki yazdığımız yazıda.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber:”Sayın Başkan nasıl olur ama böyle bir şey?”

Mahkeme Başkanı:"Bilmiyorum ben mümkündür yani. Öyle yazılmış, çocuklar yazmış, yanlış yazmış yani.”

Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber:”Şimdi bakın Sayın Başkan ancak.”Mahkeme Başkanı:"Önce o yazıyı da irdeleyelim bakalım.”Sanık Serdar Öztürk müdafii Av. Demet Reçber:”Tamam irdeleyelim ama zaten şimdi

biliyorsunuz benim müvekkilimin ofisinde bulunduğu iddia edilen 326 sayfa hani devlet, Genelkurmay Harekat Başkanlığına ait olduğu iddia edilen belgeler ve diğer tüm deliller emniyetin kriminoloji laboratuarına götürülmüştü. Bu tüm gönderilen delillerden sadece 4 sayfalık irticayla mücadele eylem planı ve İzmir’de bize yardımcı olacaklar belgesi üzerinde bir parmak izi incelemesi yapılmamıştı. Şimdi orası da ayrı bir soru işareti. Diğer belgeler üzerinde bize ait olduğunu iddia ettiğimiz yani müvekkilimin Avukat Serdar Öztürk'ün müvekkili olan Mustafa Levent Göktaş’ın dosyasından alınan belgeler üzerinden bunlar bize ait dediklerimizin üzerine benim müvekkilimin parmak izleri var ve hiçbirisinde suç unsuru yok. Bize ait olmadığını iddia ettiğimiz mermiler ve 326 sayfa belge üzerinde ise parmak izi yok. Ama 4 sayfalık fotokopi belge ayrılıyor, yargılama yapılırken mahkeme sordu bunu savcılığa sordu ve Zekeriya Öz cevap verdi dedi ki; efendim dedi biz dedi bu belgeleri üzerindeki orijinallik kaybolacağı, kaybolmaması için jandarma izin vermiyor işte birtakım deneyler tahliller yapılırken orijinalliği bozulabileceği için parmak izi incelemesi yapmıyoruz. Şimdi bu bahsedilen konu ihbar mektubunda gönderildiği iddia edilen irticayla mücadele eylem planı ıslak imzalı irticayla mücadele eylem planı ve ekleriyle ilgiliydi. Yani fotokopi üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasını engelleyen hiçbir şey yok. Yani savcılık siz yargılamanızı yaparken bile halen yalan yanlış beyanlarda bulunuyor. Fotokopiyle ilgili öyle bir karar yok ki. Yani burada bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum halen kasten hareket edildiğini düşünüyorum şimdi o zaman ben bir kere daha tekrar ediyorum. Bu fotokopi belge üzerindeki parmak izi incelemesinin talebini istiyorum. Ayrıca şimdi jandarma Obtes sisteminde diğer belgeler üzerindeki parmak izlerini de kendi Obtes sistemindeki parmak izleriyle karşılaştırdığını belirtiyor. Benim müvekkilimin Obtes’te parmak izi var mı yok mu onun da sorulmasını talep ediyorum, neden? Gerekçesini de açıklayayım; bizim Ankara Cumhuriyet Savcılığında devam eden dosyamızda çünkü aramalardan sonra büyük mermi kutusu ofiste unutulmuştu, sekreterimiz buldu bu büyük mermi kutusunu ve biz Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettik. O kutu üzerinde parmak izi incelemesini Jandarma Genel Komutanlığı yaptı, aynı birim yaptı ve müvekkilimin parmak izleri de jandarmada var. Yani Obtes sisteminde benim müvekkilimin zaten parmak izleri var. Dolayısıyla hani gelen raporu her ne kadar geniş değerlendirmezsek de bu şey haliyle Obtes’teki kayıtlarla kıyaslanmış durumda mevcut parmak izleri de. Onunda ayrıca Obtes sisteminde var olup olmadığının sorulmasını istiyoruz. Ayrıca bu ihbar mektubuyla gönderilen belgeler

36

Page 37: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:37

üzerindeki parmak izleriyle de kıyaslanmasını istiyoruz diğer bulunan parmak izlerinin. Bu yeni bir araştırma konusu. Şimdi diğer bir husus; dosyamız Yargıtay’dan geldi ve bizim inceleme fırsatımız oldu orada bize dağıtılmış olan dava dosyamızın ek klasörlerinde CD’lerde 2. ihbar mektubunun tarihi ve ücreti görülmüyor Sayın Başkan. Dosyaya baktığımız zaman bu zarf orijinalinin adli emanette muhafaza edildiği belirtiliyor. Dolayısıyla adli emanete yazı yazılarak bu orijinal zarfında buradaki kaleme getirtilmesini, yine muhafaza edilerek tabi ki ve o zarfı görmek istiyoruz biz bu konuda da bir talebimiz var. Bu davada birçok delillerimizi ortaya çıkartamıyoruz getirtemiyoruz ama sürekli kontrol, dosyaya baktığımız zaman müvekkilimle ilgili talep edilen deliller gelmiyor. Ama başka kişilere ait mailler, telefonlar, sadece isim benzerliği nedeniyle dosyaya sunuluyor. Bunlardan bir tanesi de daha önce belirtmiş olduğumuz Eyüp Serdar Öztürk isimli bir vatandaş. Bu vatandaşla daha önceki ifadelerimde belirttim biz ben mail gönderdim bu kişiye kendi şahsi maillerinin dava dosyasında olduğunu belirttim avukatıyla bir kere görüşme imkanımız oldu imtina ettiler, bu konuda herhangi bir işlem yapmaktan. Dolayısıyla biz art niyetli olabileceği düşüncesiyle hakkında Kadıköy Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Kadıköy Cumhuriyet Savcılığına bir ifade vermiş kendisi ve verdiği ifadede; 2004 yılından beri bu maili kullandığını ve söz konusu maillerin benim tarafımdan müşteki vekili Avukat Demet Reçber tarafından kendisine gönderildiğini, incelediğini ve bu maillerin kendisine ait olduğunu açık açık belirtmiş ifadesinde, bu ifadenin bir örneğini mahkemenize sunuyorum. Şimdi o ifadeden de anlaşılacağı üzere başka kişilere ait olan telefon kayıtları ya da kişisel maillerin bu dosyada bulunmasının hiçbir faydası yok. Dosyayı gereksiz yere kabartmaktan ya da o kişilerin kendi özel şahsi maillerinin içeriklerinden müvekkilime herhangi bir isnatta bulunulmasına gerek yok dolayısıyla o maillerinde artık çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Bu davada ana madde olarak aslında irticayla mücadele eylem planı üzerinden gidiyor. Her ne kadar bu davada yedi benzemez bir araya toplanmışsa da dava ıslak imza davası olarak kamuoyunda da biliniyor. Nedir bu belge? Ak Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı. Ancak yargılamanın başından itibaren bakıyoruz ne Ak Partinin kurumsal olarak ne de Fethullah Gülen'in bu davaya müdahil olmadığını görüyoruz. Şimdi Hüseyin Çelik galiba kişisel olarak bir müdahillik talebinde bulunmuş ama. Kurumsal olarak herhangi bir talepleri yok. Şimdi böyle bir belgenin gerçekten var olduğunu düşünmüş olsalardı herhalde gelip burada müdahil olurlardı. Ben müdahil olmalarını gönülden arzu ediyorum. Çünkü müdahil olurlarsa gelip burada duruşmalarda hazır bulunacaklar ve bu yargılamanın nasıl devam ettiğini, insanların nasıl mağdur edildiğini çok daha net olarak görmüş olacaklar. Şimdi bir diğer ısrarla getirtemediğimiz talebimiz; Sabri Uzun’un ifadesi Sayın Başkan sanıyorum buna da 6 ay falan oldu Sabri Uzun’un 20 Eylül 2010 tarihli ifadesini istiyoruz ama gelmiyor. Siz talep ettiniz, müzekkerenizi yazdınız müzekkereden kontrol ettik müzekkereyle ben tekrar emniyete bir yazı yazdım. Mahkemeden delil saklanamayacağını bunun suç olduğunu bunu göndermedikleri takdirde ilgililer hakkında yasal yollara başvuracağımı belirten bir dilekçede yazıp vermiş olmama rağmen bu 20 Eylül 2010 tarihli ifade ısrarla gönderilmiyor. Yani bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bir diğer konu 51 nolu CD İlyas Çınar’dan elde edilen 51 nolu CD. Bu konuyla ilgili olarak dosya bilirkişiye gönderildi. Ancak bilirkişi raporu bizim istediğimiz soruya cevap vermiyor biz diyoruz ki bu 51 nolu CD’ye sonradan yükleme yapma imkanı var mıdır yok mudur bunu yazılı olarak dilekçelerimizde belirttik. 51 nolu CD’nin hash raporları alındı? Alınmamışsa İlyas Çınar’dan elde edilen tüm dijital verilerin hash raporu alınmış olmasına rağmen neden sadece 51 nolu CD’deki CD’nin hash raporu alınmadı? Çünkü biz adımız gibi eminiz Sayın Başkan. Benim müvekkilim hedef olarak seçildikten sonra ve o CD’ye sonradan bu ekleme yapıldı bunu ispat edebilmemiz için bunun getirtilmesi gerekiyor. Şimdi rivayetlere göre bizim dosyamız 2. ve 3. iddianamelerde birleştirilecek. Bu davada çok uzun süredir hani bütün davalarda hemen hemen aynı sıkıntılar var ama özellikle bu davada çok ciddi bir sıkıntı var. O sıkıntıda herkesin son derece birbirinden bağımsız yedi benzemezden oluşmuş olması nedeniyle sadece Deniz’le Ufuk aynı gazetede

37

Page 38: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:38

çalışıyor olmaları nedeniyle birbirlerini tanıyorlar. Birbirlerinin varlıklarından ki Bedrettin Dalan hariç herkes onu kamuoyundan tanıyordur birbirinden varlıklarından dahi haberdar olmayan insanlardan bir iddianame oluşturuldu. Bu iddianamede delillerde toplanamıyor ve yerimizde saymaktan başka bir şey yapmıyoruz. Yani yeni gelen 1, 2 evrakla ilgili beyanlarımız dışında bizde yeni bir şey söylemiyoruz aslında. Mahkemede yeni bir şey yapamıyor dolayısıyla zamana ihtiyaç var bu zamanı pratik kazanmanın en pratik yolu da bu iddianamenin başka bir iddianamenin sonuna eklenerek bu sürenin kazanılması. Bunu da sadece kayıtlara geçsin diye söyledim Sayın Başkan. Yani sanıyorum, tabi heyette savcılar hakimler kamuoyundan aslında çok uzak kopuk durumda yaşıyorsunuz. Yani doğal olarak korumalarınız var, lojmanda kalıyorsunuz yani hayattan kopartıldınız aslında bir şekilde sizde bu davayla. Yani sokaktaki insan ne düşünüyor bu davalar hakkında ne söylüyor haberdar değilsiniz. Yani keşke sokaktaki insanın sıradan taksi şoförü, bakkal, manav işte dolmuştaki insanlar bu davalar hakkında ne düşünüyorlar haberdar olabilseydiniz, umarım 1 gün bunlardan herkes haberdar olur sizde normal yaşantınıza dönebilirsiniz. Beyanlarımı sadece kısacık bir hikaye okuyarak bitireceğim. Dediğim gibi bugün müvekkilimin burada olmamasına sevindim diyebilirim çünkü daha önceki celselerde bunu okumak istediğim zaman müvekkilim karşı çıktı, reddetti hatta geçen celse önüme bir tane kağıt koydu sakın okuma diye ve mecburen savunmalarımı bitirmek zorunda kalmıştım. Bu celse okuyacağım bu Güneydoğu’dan öyküler Hakan Evrensel tarafından yazılmış bir kitap ve buradaki öykülerden bir tanesi de benim müvekkilime ait bir öykü. Bu kitabı bana müvekkilim 2004 yılında hediye etmişti. Önce bana yazdığı hitaben yazdığı kısacak notu ve hikayenin de belli kısımlarını okuyarak konuşmamı bitireceğim. Hiçbir savaş güzel değildir savaştan en fazla o savaşın içinde yer alan askerler etkilenir ve yine savaştan en fazla cephenin acılarını, yokluklarını, çaresizliklerini yaşayan askerler nefret eder, savaşsız bir Dünya dileğiyle Demet’e sevgilerle. Hikayenin ismi Hava Deliği; müvekkilimin yaralanma hikayesini anlatıyor ki bu konuyla ilgili olarak da ihbar mektubunda kim olduğunu bilmediğimiz bir ihbar mektubu şaibeli bir yaralanma demişti ve bu şaibenin ortadan kaldırılması için üye hakimlerden biriside ki ben onu defalarca söyledim beni çünkü çok yaraladı bu. Şaibenin ortadan kalkması için nasıl yaralandığınızı anlatır mısınız demişti sanıyorum şimdi ona da bir cevap olacaktır. Kış yaklaşıyordu yine durmak bilmeyen sinir bozucu yağmurlar ve insanın kemiklerini sızlatan soğuklar başlayacaktı. Hafif hafif çiseleyen yağmur tanelerinin parkalarımıza dokunuşlarının dışında tam bir ölüm sessizliği vardı. Aradan 10 dakika geçmişti ki mevzide bir şeyler oldu bir anlık kızıllık oluştu gözlerimin önünde ne olduğunu anlayamamıştım oturduğum yerden yere yuvarlanmıştım kulaklarım uğulduyordu bir şeyler duyuyordum ama anlayamıyordum. Kızıllık bir türlü kaybolmuyordu kendimi zorluyor ama doğrulamıyordum bizden 8 kilometre uzaktaki timler bile işitmesine rağmen ben bu patlama sesini kesinlikle duymamıştım. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladım göremiyordum ama en ufak bir acıda hissetmiyordum. Külçelerce ağırlıktaki kollarım ve bacaklarım sanki benden uzaklaşmışlardı etrafımdaki sesleri ayırt etmeye başladığımda önce bir seri patlama sesi duydum. Hücum yeleğimdeki mühimmatlar patlıyordu, ne yapacağımı şaşırmıştım yeleğin fermuarı ellerime çok uzaktaydı bilinçsizce toprağa abandım bunu niçin yaptığımı bilmiyorum. Ama böyle yapınca sanki patlamalar duracaktı. Askerlerden biri dayanın komutanım, ölmeyin diye ağlıyordu. Kelime-i Şahadet getirmeye başladım demek böyle oluyor diyordum. Karanlık bir tünelin ucunda hayal meyal bir ışık görüyordum. Bir elin bana doğru uzandığını görüyordum. Kucağına uzandığım askerimin hıçkırıkları arasında bu el kayboldu gitti kulağımın kenarından boynuma doğru bir sıcaklığın yayıldığını hissettim. Sağ elimle başımı yokladım başımdan da yaralanmıştım saçlarım kavrulmuş toz toprak içerisindeydi kulağımdan ve başımdan kan geliyordu beyin kanaması geçirdiğimi ve en fazla yarım saat daha yaşayabileceğimi düşünüyordum. Beni mevziden çıkarın diye bağırmaya başladım. Askerlerden biri yanıma atladı ve beni sürükleye sürekleye dışarı çıkardı. Hiçbir şey değişmemişti hala göremiyordum acı yoktu ama hareket edemiyordum bir türlü hemen askerlerden birini tim

38

Page 39: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:39

çavuşlarını ve 2 gün önce tartıştığım astsubay arkadaşımı yanıma getirmesini söyledim. Hepsinin haklarını helal etmesini istiyordum doktor buna izin vermedi gözlerimi bantladı. Vücudumdaki yaraları temizleyip tampon yaptıktan sonra karakoldan hareket ettik. (bir kelime anlaşılamadı) tüm iç organlarım acımasızca dağılıyordu yolda zaman zaman bayılıyordum sürekli beni ayık tutmaya çalışıyorlardı susamıştım canım hiç bu kadar su istememişti. Fakat karnımdan da yaralandığım için su vermiyorlardı. Ölmeyi bekliyordum ama bir türlü ölemiyordum ve her şey bir anda bitti ışık zaten yoktu seslerde kesildi karanlığın içinde kayboldum. Uyandığımda 2 gün geçmişti anneme kesinlikle ağlamaması söylenmiş yanı başıma geldiğinde sesi titreyerek oğlum burnundaki ikisi yetmiyor muydu da bu kadar daha hava deliği açtırdın vücudunda dedi güldük. Babam önce yüzümdeki sargılarda öpecek yer bulamadı sonra yüzümü çevirdi sağ yanağımda dudakları kadar bir boşluktan öptü, ölmemiştim. Sanıyorum karşınızda yargıladığınız kişi hakkında bir fikir sahibi olmanız açısından etkili olacaktır teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:”İddia makamı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan sanık ve sanık müdafii

taleplerine ilişkin iddia makamı görüşünü bildiriyorum. 1- Sanık Bedrettin Dalan müdafii Sayın Avukatlar Celal Ülgen, Hüseyin Ersöz ve Serkan Günel’in 11 Nisan 2011 havale tarihli dilekçelerindeki firari sanık Bedrettin Dalan’ın tutuklanmayacağına ilişkin güvence belgesi verilmesi yönündeki mükerrer taleplerinin mahkemenin önceki karar gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 2- Sanık Dursun Çiçek müdafii Sayın İrem Çiçek’in sözlü beyanındaki Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında gizli tanık tarafından teşhise esas alınan 4 numaralı fotoğrafın verilmesi talebinin kabul edilerek, öncelikle kalem araştırması yapılmasına, adli emanete alınmışsa getirtilerek bir örneğinin kendisine verilmesine. 3- Sanık Dursun Çiçek’in 8 Nisan 2011 ve 11 Nisan 2011 havale tarihli dilekçelerinin talepler kısmının A; 2, 3A, B, C, Ç, D, G, F, 4 ve 5. bendlerindeki mükerrer olan talepleri konusunda önceki mütalaalarımız esas alınmasına. B; 3E bendindeki talebi gereğince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına müzekkere yazılarak 78.184.32.222 numaralı İP adresinin sahiplik bilgilerinin çıkartılarak mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 4- Mahkemenizin 2009/191 esas sayılı dosyasıyla iş bu birleştirme talepli olarak açılan dava arasında iddianamede de anlatılan hukuki ve fiili irtibat bulunması dikkate alınarak bu dosyanın mahkemenizin 2009/191 esas sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine. 5- Firari sanık Bedrettin Dalan’ın yakalanmasının beklenilmesine. 5- Tutuklu sanıklara yüklenen terör örgütü üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunu 100/3. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanık Serdar Öztürk’ün talepleri ile ilgili olarak;A)“1” ile işaretlenen dilekçede belirtilen sanıkla ilgili olduğu değerlendirilen talepler

konusunda;a)Ala Uluslararası Temsilcilik Limitet Şirketinin 22.3.2011 havale tarihli yazı cevabı ile

14.2.2011 havale tarihli Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma Tedarik Merkezi Komutanlığı yazısı arasında çelişki olması sebebiyle Jandarma Genel Komutanlığına yazı yazılmasına, tedarik edilen mermilerin ithalinin nasıl ve ne şekilde yapıldığının sorulmasına,

b)212.117.165.80 nolu IP numarasının 17.3.2009 tarihinde, 78.184.32.122 nolu IP numarasının 29.6.2009 tarihinde hangi yerden ve kim tarafından kullanıldığının Ankara Telekom

39

Page 40: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:40

İl Müdürlüğünden sorulmasına, geçmişe yönelik olarak IP araştırmasının internetten araştırmasının yapılamadığının yazıya eklenilmesine,

c)TİB Başkanlığından istenilen ses kayıtları ile ilgili cevap geldiğinden bir örneğinin sanığa tebliğine,

B)“2” ile işaretli dilekçede belirtilen taleplerle ilgili olarak;a)Dilekçenin Savunma Mahiyetinde olduğu değerlendirilerek, dilekçenin sanığın şahsi

dosyasına konulmasına,b)CMK. 205. maddesi uyarınca suç duyurusu içerikli taleplerinin reddine, bizzat suç

duyurusunda bulunmakta muhtariyetine,C-)“3” ile işaretli dilekçede belirtilen 05055496343 ve 05336344573 nolu telefonların HTS

kayıtlarının daha önce yazılan müzekkereler ile istenip istenmediğinin araştırılmasına, yok ise 2000 yılından başlayarak HTS raporlarının Excel formatında istenilmesine,

D-)“4” ile işaretli dilekçede belirtilen soruşturmaların konuları hakkında mahkememize açıklama yapıldığında, talebin yeniden değerlendirilmesine,

E-)“5” ile işaretlenen dilekçede belirtilen [email protected] isimli elektronik postanın sanığa ait olduğu hususunun nasıl tespit edildiğinin bildirilmesinin istenilmesine,

F-)“6” ile işaretlenen dilekçede belirtilen tutanakların sanığa kapalı zarf içerisinde tutanak ile kendisine teslim edilmesine,

G-)“7” ile işaretli dilekçede belirtilen ve 03.06.2009 gün ve 2009/822 Teknik Takip nolu arama kararına konu edilen 24.5.2009 tarihli ihbarlarla ilgili tutanakların onaylı örneklerinin istenilmesine,

Ğ-“8” ile işaretli dilekçesindeki talepleri ile ilgili olarak;a)Sanığa tutuklamanın devamına ve birleştirme konusundaki ara kararların dışındaki

diğer kararların oy birliği ile verildiğinin kendisine bildirilmesine,b)Mahkeme hakimlerine yönelik ithamları sebebiyle sanık hakkında suç duyurusunda

bulunulmasına,c)Dava dosyası ile ilgili olmayan kişilere ait ve davaya bir katkısı olmayacağı anlaşılan

HTS raporlarının istenilmesi talebinin reddine,H)51 nolu CD ile ilgili olarak hash değerinin tespiti ve raporun tanzimi hususunda naip

hakim incelemesinin henüz tamamlanmadığının sanığa bildirilmesine,I)Sanık Serdar Öztürk’ün savunma yapabilmesi için bilgisayar kullanması gerektiğine

ilişkin dilekçelerinin cezaevi idaresine gönderilmesine,İ)Sanığa ait dinleme kararı sonucu elde edilen ses dosyalarının sadece sanığa tutanakla

teslim edildiğinin bildirilmesine,J)Sanık ve müdafinin Bülent Türker isimli birine ait olduğunu söyledikleri telefon ve IMEI

numaraları ile ilgili taleplerinin yargılama ile bir ilgisinin olmaması ve yargılamaya bir katkısının bulunmayacağı anlaşıldığından reddine,

2-Sanık Bedrettin Dalan müdafilerinin talebi konusunda daha önce karar verildiği ve bu kararda isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından karardan rücu edilmesi yönündeki talebin reddine

3-Bir önceki ara kararlarımızda bu oturum için duruşmaya gelmekten men cezası verilen sanık Serdar Öztürk’e bu oturumda yapılan işlemlerin ve duruşma tutanağının tebliğine,

4-Sanık Dursun Çiçek’in talepleri ile ilgili olarak;a)Suça konu edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı aslı ve fotokopisi üzerinde parmak izi

ve dijital iz araştırılması talebi ile ilgili olarak daha önceki ara kararları ile değerlendirme yapıldığından mükerrer talebin reddine,

b)Mahkememizin görevi yetkisi, davaların birleştirilmesi, davaların ayrılması, tanık dinlenmesi, imza mukayesesi yapılması ile ilgili talepler hakkında daha önceki ara kararları ile ilgili değerlendirme yapıldığından mükerrer taleplerin reddine,

40

Page 41: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:41

c)E-posta ihbarları ile ilgili olarak yazılan yazıların henüz cevapları gelmediğinden bu cevapların beklenilmesine,

d)Gizli tanıklar tarafından sanık Dursun Çiçek ile ilgili olarak teşhiste kullanılan 4 nolu resmin daha önce birleştirme kararı verilen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 Esas sayılı dosyasının, bizzat bu mahkeme tarafından yapılan taramada “soruşturma aşamasındaki evraklar” isimli klasörün 8 nolu pdf dosyasının 379 dijital, dizi 169 sayfasında bulunduğu, dolayısıyla bu evrakın aslının bizzat Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin asıl evrakları içerisinde olduğunun sanık müdafine bildirilmesine, bu fotoğrafın Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak ve yukarıdaki ayrıntılı bilgi müzekkereye derc olunarak renkli, anlaşılabilir fotokopisinin istenilmesine,

5-Hakkında dosyamız kapsamında takipsizlik kararı verilen Cengiz Can Erol’un talebi konusunda kalem araştırması yapılarak talebinin karşılanmasına,

6-Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile birleştirilen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/108 Esas sayılı dava dosyası daha sonra bazı eksiklikler gerekçe gösterilerek ayrılıp bu eksikliklerin tamamlanması amacıyla mahalline iade edildiği anlaşıldığından bu durum dikkate alınarak birleştirme konusunda bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,

7-Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığının 28.3.2011 tarihli yazısı dikkate alınarak Sanık Serdar Öztürk ve Dursun Çiçek ile ilgili olarak parmak izi ve avuç içi izi araştırması yapılmasına. Sanıklar Serdar Öztürk ve Dursun Çiçek’in soruşturma aşamasında parmak izi ve avuç içi izi alınıp alınmadığının kalemden araştırılmasına. Tespiti halinde bu belgelerin gönderilerek parmak izi veya avuç içi izi incelemesi yaptırılmasına. Bu izler alınmamış ise sanıklardan usulüne uygun olarak parmak izi ve avuç içi izlerinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü uzmanları tarafından alınmasına,

8-Talepte bulunan Cengiz Can Erol’un dilekçesinde belirtilen emanet eşyaları hakkında yapılan işlemlerin sonucunun mahkeme kaleminden araştırılmasına,

9-Avukat Abdullah Kaya, Gizli Tanık Efe ve Gizli Tanık Munzur’un tanık olarak dinlenmek üzere duruşmada hazır edilmeleri için İstanbul CMK.250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

10–Sabri Uzun ile ilgili daha önce yazılan yazının tekiden akıbetinin sorulmasına,11-Bir Kısım sanıklar müdafii Murat Bülent Hattatoğlu’nun talebinin kabulü ile;a)İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/123 Esas sayılı ve İstanbul 13. Ağır Ceza

Mahkemesinin 2010/67 Esas 2011/34 ve 37 karar sayılı dosyalardaki karar örneklerinin onaylı suretlerinin istenilmesine,

b)Emanet Memurluğuna müzekkere yazılarak sanık Mehmet Deniz Yıldırım’a ait olduğu anlaşılan 4 GB kapasiteli Sandisk marka SDCZ6-4096RB seri nolu flash belleğin imajının istenilmesine,

12-Gölcük Donanma Komutanlığından dosyamız ile ilgili belgelerin bulunup bulunmadığı araştırılarak bulunması halinde mahkememize ivedi olarak gönderilmesi için İstanbul CMK. 250. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

13-Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından eksiklik sebebiyle Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığına usuli işlem eksikliği nedeniyle gönderildiği belirtilen dosyanın akıbetinin ilgili Başsavcılıktan araştırılmasına,

14-Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığına, MİT Müsteşarlığına ve Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazılarak İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve bu planın Erzincan ilinde faaliyete geçirilmesi iddiası ile ilgili olarak ellerinde herhangi bir belge bilgi olup olmadığının, 01.01.2009 – 01.06.2009 tarihleri arasında sanık Dursun Çiçek’in Erzincan’a gidip gitmediğinin sorulmasına,

15-Sanık Bedrettin Dalan hakkında çıkartılan yakalama emri ile kırmızı bültenin infazının beklenilmesine,

41

Page 42: T · Web view2011/05/17  · O ortaya çıktı. Ve ret cevabı verilenler yüzde 20’si geri kalan yüzde 66 talebimizin işte mükerrer talep olduğundan, dosyaya katkı yapmayacağından,

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.04.2011 ESAS NO: 2010/106 CELSE NO:17 Sayfa:42

Dosya kapsamı dosyadaki bir kısım raporlar, belgeler ve tanık beyanları, iletişim tespit HTS raporları gibi vs deliller, delillerin toplanma sürecinin ve atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının halen devam etmekte olması, delilleri karartma ihtimalinin bulunması, tutuklu sanıklar hakkında mahkememizin verdiği aşamalardaki tutuklama gerekçeleri ve atılı suçun CMK'nun 100/3 maddesinde yazılı suçlardan oluşu da dikkate alınarak , sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk ve Mehmet Deniz Yıldırım'ın tutukluluk hallerinin devamına,

Ancak bu sanıklara isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyaya yansıyan delil durumlarına, haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, sosyal konumları, sabit iş yeri ve ikamet adresleri dikkate alındığında kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı gibi, delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin de bulunmaması ve de sanıkların savunmalarındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, (Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı)

16-Tutuklu sanıkların tutukluluk durumların 30’ar günlük süreler içerisinde resen incelenmesine,

Bu nedenle duruşmanın 23.05.2011 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.11.04.2011

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 127251

42