t. b. m. m. zabit cerİdesİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı...

48
DEVRE:VÜ CtLT: 10 ÎÇTÎMA : 1 T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ -..•- \>m« ~^*»** Altmışıncı inikat 24 * V • 1944 Çarşamba 1. — Sabık zabıt hulâsası 2. ~ Hayale edilen evrak 3. — Müzakere edilen maddeler 1. — 1944 malî yılı Muvazenei umumi- ye Kanunu lâyihası ve Bütçe Encümeni mazbatası (1/201) Münd Sayfa 214 214 214 214 erecat A B c D E Sayfa - Ömniyet Umum Müdürlüğü Mtçesi 214: 216 • Jandarma Genel Komutanlığı büt- çesi 216 • Hariciye Vekâleti bütçesi 216 217 - Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâ- leti bütçesi • 217:243 - Adliye Vekâleti bütçesi 243:260

Upload: others

Post on 04-Sep-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

D E V R E : V Ü C t L T : 10 Î Ç T Î M A : 1

T. B. M. M.

ZABIT CERİDESİ - . . • - \>m« ~^*»**

Altmışıncı inikat 24 * V • 1944 Çarşamba

1. — Sabık zabıt hulâsası 2. ~ Hayale edilen evrak 3. — Müzakere edilen maddeler 1. — 1944 malî yılı Muvazenei umumi­

ye Kanunu lâyihası ve Bütçe Encümeni mazbatası (1/201)

Münd Sayfa 214

214 214

214

erecat

A

B

c D

E

Sayfa - Ömniyet Umum Müdürlüğü Mtçesi 214:

216 • Jandarma Genel Komutanlığı büt­

çesi 216 • Hariciye Vekâleti bütçesi 216 217 - Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâ­

leti bütçesi • 217:243 - Adliye Vekâleti bütçesi 243:260

Page 2: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : W 24.5.1944 C : 1 1. — SABIK ZABIT HULASASI

1944 malî yılı Muvazenei Umumiye kanunu lâyihasının müzakeresine devamla:

Büyük Millet Meclisi; Riyaseti Cumhur; Divanı Muhasebat Reisliği; ' " Başvekâlet; c

Devlet Şûrası Reisliği} '•-Basın ve Yayın; istatistik; Devlet Meteoroloji Umum Müdürlükleri;

Diyanet işleri Reisliği; Maliye Vekâleti; iL[

Devlet Borçlan; Gümrük ve inhisarlar Vekâleti ile; Dahiliye Vekâleti bütçeleri kabul olundu. Yarın-!toplanılmak üzere inikada nihayet ve­

rildi. Reis i Kâtip Kâtip

Çankırı Erzincan İsparta M. A .Benda B. K. Çağlar K .Turan

2. — HAVALE EDİLEN EVRAK

Lâyihalar 1. — Orddu ve jandarmaya mensup zabitlerle

efradın vesair binek hakkı olanların kendi ma­lı bineklerinin ve orduya alınan ahali nakliye vasıtalarının ödenmesine dair olan 1471 sayılı kanunun 4 ncü maddesinin değiştirilmesi hak­kında kanun lâyihası (1/274) (Dahiliye, Millî Müdafaa ve Bütçe Encümenlerine);

Takrirler 2. — Maraş Mebusu Dr. Kemali Bayizit'in,

Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum Müdürlüğü memur ve müstahdemlerinin ücret­lerine dair olan kanunun bazı maddelerini de­ğiştiren 3173 sayılı kanunun 3 ncü maddesininn tefsiri hakkında takriri (4/24) (Münakalât, Ma­

liye ve Bütçe Encümenlerine);, Mazbatalar

3. — Devlet Demiryolları ve Limanları işlet­me Umum Müdürlüğü 1944 malî yılı Bütçe Ka­nunu lâyihası ve Bütçe Encümeni mazbatası, (1/203) (Ruznameye);

4. — inhisarlar Umum Müdürlüğü 1943 ma­lî yılı bütçesinde değişiklik yapılması hakkında kanun lâyihası ve Bütçe Encümeni mazbatası (1/268) (Ruznameye);

5. — Muayyen tarifeli nakil vasıtalariyle se­yahat eden yolculardan alınacak nakliyat resmi hakkındaki 2030 sayılı kanuna ek kanun lâyihası ve Maliye ve Bütçe Encümenleri mazbataları (1/158) (Ruznameye).

BÎEÎNOI CELSE Açılma saati : 15,00

REİS — Ş. GÜtfALTAY KATİPLER : V. U^ören (Kütahya , B. K. Çağlar (Erzincan).

•<»—'

REİS—Celse açılmıştır. Bütçenm muza* | keresine devam ediyoruz.

3. — MÜZAKERE EDİLEN MADDELER

1. — 1944 malî yılı Muvazenei Umumiye kanunu lâyihası v§ Bütçe Encümeni mazbatası (1/201)

A - Emniyeti Umum Müdürlüğü bütçesi : REİS — Emniyet Umum Müdürlüğü bütçe­

sinin müzakeresine geçiyoruz. Heyeti umumiyesi hakkında söz isteyen var

mı? B. TÜRKER (Afyon Karahisar) — Arkadaşa

lar, Emniyeti Umumiye bütçesi münasebetiyle

bizim polis teşkilâtından bahsetmek istiyorum,. Bu gün polis teşkilâtımız gayet mükemmeliyete varmıştır, bununla hepimiz iftihar ediyoruz. Polislerin vazifesi bugün çok ağır ve naziktir ve mühimdir.. Sabahtan akşama kadar çalışırlar ve gece de çalışırlar ve dahilî emniyeti temin ederler. Bunu hepimiz . iftiharla görüyor ve memnun oluyoruz. Yalnız bunların vaziyeti çok sıkışıktır. Bendeniz gayet muhtçrem Dahi­liye Vekilinden rica ediyorum. Eğer kabilse bunlara küçük bir yardım yapılsın, işittiğime nazaran alicenap Hükümetimiz memurlara yar-

— 214 —

Page 3: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1:60 24.5.1944 0 : 1 dım yapacakmış. Fakat polislere yardım ola­mazmış. Çünkü taym bedeli* alıyorlarmış. Bunların aldıkları maaş 75 liradır. 25 lira da tayın bedeli aldıklarını farzedersek 100 lira oluyor. Bu zamanda 100 lira i|e ne yapılır? 100 lira dünün 20 lirası g^bi bir şeydir. Polis­ler vazife başında iş görürken acaba evime ek­mek götürebilecek, miyim, hastası varsa doktor götürebilecek miyim diye düşünmemelidirler. Yani bunlara küçük bir yardımda bulunmalıyız. Bunu çok muhterem DahUiye Vekilinden rica ediyorum. Eğer kabilse bir küçük tahsisat ile bunlara bu anormal zamanda küçük bir yar­dımda bulunsunlar.

Bu ricadan sonra yine muhterem Dahiliye Vekilinin nazarı dikkatini celbetmek istiyorum.

Mâruzâtım İstanbul'daki randevu evleri içindir, bu randevu evleri âdeta bir batakhane halini almış ve bütün fakir ailelerin genç kız­larını birtakım muhabbet tetllâlları gidip, ken­di evine götürüyor ve bu zavallı kızları fena yol­lara teşvik ediyorlar. Vakıa bu randevu evleri Emniyet Umumiye tarafından kontrol ediliyor ve kapatılıyor sa; bugün beş tane kapatılıyorsa yarın 10 tanesi meydana çıkıyor. Onun için çok rica ederim; bu genç kızları himaye edelim. Bu İş Emniyeti Umumiyenin en önemli bir vazifesi olmalıdır. Yani bu meseleyi yakından ve hassa­siyetle takip etmelidir. Bundan maada, işttiğime nazaran, bu randevu evlerine Anadolu'dan, hat­tâ Eskişehir ve Polatlı çiftçileri de bu yerlere dadanmışlar ve bütün ceplerindeki parayı bu­ralarda sarf ediyorlar ve üstelik de birtakım hastalık alıp köylerine dönüyorlarmış. Bu fena olayların önüne geçmek lâzımdır. Bendenize dediler ki, bunlar nihayet ekalli kalildir, yani pek azdır. Fakat arkadaşlar, bunlar köylerine dön­dükleri zaman, İstanbul cennet gibi bir yerdir; orada cenneti âlâ gibi yerler vardır, diye arka­daşlarını buralara teşvik edebilirler. Binaena-levh pek sevgili arkadaşım Emin Sazak 'tan rica ediyorum. Kendilerinin dairei intihabiyelerinde böyle bir şey varsa gittikleri vakit m^netsinler. Fakat kendileri de bizzat ben de sridip istanbul'a bakayım demesinler. Yoksa kendileri de vanlış yola giderler ve doğru yoldan çıkarlar (Gülüşme­ler).

REİS — Fasıllara geçilmesini kabul eden^ 1er . . . Etmiyenler . . . Fasıllara geçilmesi ka­bul edilmiştir,

F. 367

368

369

Maaşlar REİS — Kabul edilmiştir., Ücretler REİS — Kabul edilmiştir. Muvakkat tazminat REİS — Kabul edilmiştir.

Lira 8 441 809

256 520

260 000 >

387

388

— 23 L5 —

F, 370

371

372

373

374 375 376 377

378 379 380 381 382

383 384

385

386

1683 sayılı kanunun 58 nci mad­desi gereğince verilecek tekaüt ik­ramiyesi REİS — Kabul edilmiştir. ; 4178 «ayılı kanun gereğince ve­rilecek çocuk zammı REİS.— Kabul erimiştir. 4178 sayılı kanun' gereğince ve­rilecek yakacak zammı REÎS — Kabul edilmiştir. 1475 sayılı kanun gereğince ve­rilecek tazminat REİS — Kabul edilmiştir. Merkez büro masrafları REİS — Kabul edilmiştir. Vijâvet büro masrafları REİS — Kabul edilmiştir. Matbu evrak ve defterler REİS — Kabul edilmiştir. Posta, telgraf ve telefon ücret ve masrafları REİS — Kabul edilmiştir. Kira bedeli REİS — Kabul edilmiştir. Nakil vasıtaları masraf lan REİS — Kabul edilmiştir. Harcırahlar REİS — Kabul edilmiştir. Melbusat REİS — Kabul edilmiştir. 3335 sayılı kanun gereğince ya­nılacak, tedavi, yol ve saire mas­rafları REİS -r- Kabul edilmiştir. Teknik masraflar REİS — Kabul edilmiştir. Melbusat ve teçhizat REİS — Kabul edilmiştir. Vazife esnasında yaralanan ve hastalanan memurlar ile kazaya uğrayanların ve yaralıların teda­vi masrafı REİS — Kabul edilmiştir. Nezaret altmda bulunanlarla hu­dut haricine çıkarılacakların sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel­dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri masrafları REİS -7- Kabul edilmiştir. Tamir işleri REİS •— Kabul edilmiştir. Süvari polis hayvanları ve.polis köpekleri REÎS — Kabul edilmiştir.

Lira

20000

35 000

32 000

2 400

27 500

202 50O

30 000.

193 798

'95 000

75 000

210 800

5 474

5 000

57 500

795 000

20 000

35 360

80 000

75 501

Page 4: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.S. 1944 C : 1 F .

389

390

391

392

393

394

395

396

397

398

399

4367, sayılı kanun geregjace ye­rilecek er taym bedeli %

REÎS — Kabul edilmiştir. istihbarat REİS — Kabul edilmiştir. Polis mecmuası BEİS — Kabul edilmiştir. Ecnebi mütehassıslar REİS — Kabul edilmiştir. Milletlerarası müesseselere iştir rak masrafı BEİS — Kabul edilmiştir. Kongre staj ve tahsil masrafları: BEÎS — Kabul edilmiştir. Polis mektepleri masrafları BEİS — Kabul5 edilmiştir. Prevantoryamvesanatoryom mas­raflara 5ff000ı REİS — Kaitoal edilmiştir. * 3201 sayılı kamaran 86 ne» mad­desi gereğince verilecek para mü? kâfatı 10 000i REİS — Kabul edilmiştir. Geçen yıl borçlara 8 500! BEÎS -— Kabul edilmiştir. Eski yıllar borçları; 8 740' BEİS."- Kabul edilmiştir.

Lira

590 £75*

203 5ÛÖ

10 000

ıo boa

6001

15 002!

329 5001

3 - Jandarma Genel Komutanlığı Mtçesi:

REÎS — Jandarma; genel komutanlığı bütçe­sine geçiyorum Heyeti mumiyesi hakkında söz istiyen var5 mıf

Fasıllara geçilmesini reyinize arzediyorum. Kabul edenler... Eimiyenler... Fasıllara geçilmesi kabaö edilmiştir.

F«? 400

401

4Q2-

403

404

405

406

407

Lira Maaşlar 5 573- 864 BEİS — Kabul edilmiştir. Ücretler 209 962 REÎS — Kabul' edilfrriştir. Muvakkat tazminat 59 432 REÎS — Kabul edilmiştir. 1683 sayıli kanunun $8 nci mad­desi gereğince yerilecek tekaüt ikramiyesi 25 920 REÎS• — Kabul edilmiştir. 4178 sayılı, kanun gereğince verir lecek çpcufe zammı 25 000 REÎS — Kabul edilmiştir. 4178 sayılı; kanaat gereğince veri*-lecek yakacak zammı 27 000 BEÎS — Kabul edilmiştir. Merkez, büro masrafları 4. 500 BEÎS—-Kabul edilmiştir. Vilâyetler büro masrafları 60 000 BEÎS — Kabul edilmiştir.

Lira 25 000

/e 129360

81000

10 500

350. 000

20 000

15 916 881

4 500 000

325 000

58 000

F. 408 Matbu evrak ve defterler

BEÎS — Kabul edilmiştir. 409 Posta, telgraf ve telefon ücret, ve

masrafta REÎS — Kabui edHmiştir.

410 Kira bedeli BEÎS — Kabul edilmiştir.

411 Nakil vasıtaları masrafları REÎS» — Kabul edilmiştir.

412 Harcırahlar BEÎS — Kabul edilmiştir.

413 Melbusat BEÎS — Kabul edilmiştir.

414 Muayyenat ' E E Î S — K a b u l edilmiştir.

415 Askerî levazım REİS '— Kabul1 edilmiştir.

416 Harp levazım ve techizatr bedfel ve masraf lan REÎS — Kabul edîlhıiştir.

417 Sıhhi malzeme ve tedavi masraf­ları BŞÎS — Kabul edilmiştir..

418 Veteriner ecza ve malzemesi mas­rafları BEÎS — Kabul edilmiştir..

419 Hayvan mubayaa, ve. tavizi %mS— Kabulejdümiştir;

420 Nakil, masraf l a n BEÎS'— Kabul edilmiştir.

421 Nakil vasıtalan masrafları BEÎS — Kabuledilmiştir.

422. Tamir işleri REÎS — Kabul edilmiştir.

423 Mektepler umumî masrafları BEÎS — Kabul edilmiştir.

424 Müesseseler ve* komisyonlar umur mî masraflara. BEÎS.— Kabul edilmiştir i

425 Matbaa masrafları RJEÎS—Kabul

426 İkramiye ve tazminat REÎS — Kabul edilmiştâr

427 Spor masrafları. BEÎS — Kabul edilmiştir.

428 Gkeçen yıl borçları REÎS — Kabul, edilmiştir.

429 Eski yıllar borçları REÎS — Kabul edilmiştir.

C - Hariciye Vekâleti :

REÎS — Hariciye Vekâleti bütçesine geçiyo-

S 000

54 000

453* 356

m. ooo 200 000

15ü 259

İT 500

3 400

2& 000

3> 491

25 000

5-042

ruz'. Heyeti umumiyesi? hakkında' mütalâa; var mı? Fasıllara geçilmesini reyinize arzediyorum.

Kabul edenler... Etmdyenler... Fasıllara, geçil­miştir.

— 216

Page 5: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ r 60 24.5.1044 ö il • F . 430 Tekiltahsisatı >

BEİS '-~- Kabul edilmiştir. 431 Maaşter n - 2

BEİS -—Kabul edilmiştir. ,; 432 tîeretler ;:Î. •

REİS-—Kabul edilmiştir. 4/33: Muvakkat tazminat ?

BEİS — Kabul edilmiştir. 434 H5B8 sayılı kanunun 58 nci mad '

desi gereğince verilecek tekaüt ikramiyesi . BEÎŞ — Kabul edilmiştir.

435 41TS-' sayılı kanun gereğince veri­lecek çocuk zammı REÎS — Kabul edilmiştir.

436 Merkez büro masrafları REÎS — Kabul edilmiştir.

437 Elçilik ve konsolosluklar mas­rafları. REİS— Kabul edilmiştir..

438 Miathu evrak ve defterler REtS — Kabul edilmiştir.

43Ş • Fara, nakil masraflam REİS — Kabul edilmiştir.

44$- Posta,. telgraf ve telef on ücret ve masrafları

. BEİS. — Kabul edilaaistir. 441 Nakil vasıtaları masrafları

REİS, — Kabul edilmiştir. 442: H&BcarahiLar.

BEİS -*-- Kabul edilmiştir. 448 Mielfeusat .

REİS; — Kabuk edilmiştik. 444 3S3& sayılı kanun gereğince ya­

pılacak tedavi; yol ve saire mas­rafları REİS — Kabul- edilmiştir.

44'5 Kongre* konferans ve komis­yonlar umumî masrafları REİS — Kabul edilmiştir:

446 Hakem mahkeme ve heyetleriyle uzlaşma komisyonları masraflan KEtS—• Kabul edilmiştir.

44T Ecnebi elçilerle misafirlerin ağır­lanma masrafları REİS — Kabul edilmiştir.

448 Fahrî konsolosluklar aidatı REÎS — Kabul edilmiştir.

449' Vekalet kütüphanesinin taûh zim ve ıslahı için* istihdam edi-IÖÜĞM mütehassıslar ücreti REİS — Kabul edilmiştir.

450* PasM korunma masrafları BEİS — Kabul edilmişim,

451 Bombardımanlar yüzündeni bi­naları yana*ı, yrkaian ve zara*' güb­ren elçilik ve konsoloslukların

Lira 5. 320

392 095

515 08$

4.7 83T

8 000i

600i

27 000»

499 000

6 000!

11 088;

286, 0281

m ooot 265 000i

12: 000'

1 000*

100 000'

100 000

10 000

3 600

2 000*

İL he$ taa*M mBSjmflaaa REÎS—Kabul edilmiştir,

4'52 TîeMf,. tereaöHei; yazı ve neşir ve abone üeret ve masrailarr RBÎS — Kafeal edilmiştir. ' i

453 Matbaa ma^aSLaiı. . REÎS — Kata! edilmiştir.

454 MiM teî&ras'P • iralesseselere ve-Mülette*' ©emiyerti&e iş^ia^î has­sesi RdEİB—Kabul? edilmiştir.

455 Geçen yıl borçfeırr BEİS — Kabul edilmiştir.

4&6 Eski yıilar boıçlaTr REÎS —; Kabul edilmiştir.

50? .000

IttOÛO

950

2*TO0

15^000

8 000

& - Mffîtöve İçtimaa Muavenet Yekâlî$ti büt-§fisi :

REÎS — Sıhibsk Vi®; İçthttai Miuav.enet VeMl-laği haitpsiine gagâ s ca*^

Heyeti Umuaüjiyjesi bakkoosb. mütalâa-, var injş?

D* BE BEEÎCBB @ç£f — Mu&terem arka­daşlar; Sıhhat ve î^mai- Muavenet bötçemiz bu yit geçen yda- n«zaraın 4 TM1 801 lir» bir faz­lalıklar Meclîsimiz* sreHMiitouş' Iralamıyor. Beş milyon liraya yalfclite&an bu fazla? tahsisat yeni-dten ihdas' edilecek sıhhiye1 müesseselerine^ sriihi servislere ve elyevm mevcut olaa- mücadele teşj-Mîalanın*tîevşi- vev takviyesine ve diğer sıhhi ter­tiplere- tahsis olunacaktır. Büyük sağlık proğ-»aınmızın' gerçekleştirilmesine doğru atrimış olan bu* gen f adım cidden hepimizi sevindire­cek bir*h&draedîr.

Arkadaşlar, raporda da işaret olunduğu veç-: Mle împaratorliuk devrinden bize büyük, ehem­miyetli denebilecek sıhhi teşkilat ve tesisat kal­mamıştır. Cumhuriyet rejimi 20 yıl içinde mo­dern tababetin, modern hijyen anlayışın emret­tiği şekilde birçok değerli sıhhi ve içtimai mü­esseseler .kurmuştur.

Bunlarla sevinmeye ve, öğünmeye hakkımız vardır. Ancak üzerincbe bulunduğumuz sağlık dâvası o kadar büyük bir dâvadır ki, bu dava­ya gerçeideştirmek, bu. proplemi çözmek ve mem-lâkatin her tarafta: muhtaç. oLdugu sıhhi mües­seseleri ve teşkilâtı, kurmak için. bizden sonra daha* bir iki, neslin çalışjnasii icabedeeektir. Bu hâMkati bögle kabul etmekle, beraber,, inkılâpçı olan rejimimiz, her sahada olduğu, gibi sağlık sa-hasBûda^da. bir ftök hamleler yapmak, meeburi-yetmdedâı? ve yapmaktadır. Bu, yıL bütçesinde gördüğüinüz faala*, a*tış benim bu inancımı ve ÜT*»fetörni takvaya- eder mahiyette olduğu, içendir ha. içteni dolduğum sevinci ifade etmeyi zevk­l i bir vazife satfŞBsnBj.

Arkadaşlarım;, bâi^vesilesiyle saghls: mev-

-i m—

Page 6: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ : 60 24.5.1Û44 C : 1 zuti etrafında söyliyeceğim şeyleri beş madde olarak kısaca müsaadenizle arzedeceğim :

1. Büyük sağlık programımız, ki bu pro­gram harpten evvel 1938 senesinde Sıhhat Ve­kâletimiz tarafından hazırlanmıştı. Bu program on senede gerçekleştirilecek ve; -70 milyon lira sarfını icabettirecek mahiyettedir. Harp dola-yısiyle maalesef bu programı g%niş ölçüde tat­bikat sahasına koymak mümkün olamadı. Fa­kat bugün bütçemizde gördüğümüz gibi/gele­cek sene bütçelerine de konacak fazla tahsisatla bu programın ceste ceste ve daha büyük mik­yasta tatbikma başlanacaktır.

Arkadaşlar; sağlık programımızı tahakkuk sahasına koyarken muhtaç olduğumuz şey yal­nız para değildir. Para ile beraber ve ondan daha mühim olarak elemana ihtiyacımız vardır. Doktor, sağlık memuru, hastabakıcı gibi ele­manlara fazla miktarda muhtacız. Bu sebeple bu elemanları, mütehassıs elemanları şimdiden yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu gün Istan-bulda bulunan Tıp Fakültemiz bütün bu ihti­yacı geniş ölçüde karşıhyabilecek vaziyette de­ğildir. Bu itibarla harpten evvel Ankara'da bir Tıp Fakültesi kurulması kararlaştırılmış ve he­pimizin malûmu olduğu üzere plânlan ve pro­jeleri hazırlanmıştı. Fakat harp dolayısiyle bu binanın inşaatına başlanmak imkânı hâsıl ola­madı. Bundaki sebep hepinizin malûmudur. Harp şartları, bugünkü inşaat müşkülâtı, mal­zeme fiyatının yükselişi. Fakat arkadaşlar, aynı nı zamanda hiç birimizce ne zaman biteceği malûm olmıyan bu harbin sonunda memleketin sağlık dâvasını tahakkuk ettirmeğe başladığı­mız zaman bu elemanları nereden bulacağız. Bendenizee bu mevzu, üzerinde düşünmeğe de­ğer bir mevzudur.

Hükümetin, Sıhhat Vekâletinin bu iş üze­rinde ehemmiyetle durması hiç olmazsa Anka­ra'da muvakkat surette bazı binalardan fay­dalanarak bu müesseseyi açmak imkânı hâsıl I olacağını düşünüyorum.

İkinci mesele; sıtma meselesi, hatırlarsınız ki, bundan altı ay evvel Parti içtimamda bir rapor münasebetiyle burada sıtma mevzuu et- I rafında sıtmanın tahribatı üzerinde uzunboylu mâruzâtta bulunmuştum. Bu mevzu sizi ehem­miyetle alâkadar etti ve üzerinde saatlerce gö­rüşüldü ve netice olarak sıtma ile mücadele teş­kilâtının genişletilmesi ve takviye edilmesi için Hükümetçe yeni bir lâyiha hazırlanması temen­ni halinde Hükümete verilmişti. Fakat bu lâyi­ha altı aydanberi elimize gelmemiştir. Arka­daşlar, tekrar etmekte daima fayda görüyo­rum ; sıtma, memleketimizin sağlrk düşmanları­nın başında gelen bir hastalıktır. Sıtma bir nu­maralı düşmandır. Sıtmayı mağlup ettiğimiz zaman halkımızın % 80 ini kurtarmış olacağız. Sıtma yalnız Sıhhat Vekâletinin dâvası değil­dir, millet ve memleket davasıdır. Ona her ba- I

I kımdan ehenimiyet vermek mecburiyetindeyiz. Bütün Devlet teşkilâtımız ve bütün millet efra­dının elbirliğiyle halledilecek, başanlacak bir dâvadır. Bu itibarla lâyiha'iİin biran evvel Mec-

; lisimize! getirilmesini ve arzettiğim esasların j | da lâyihada yer almasını'} temenniye şayan bul-II maktayım. Benden evvel konuşan arkadaşlar ' da bu arzuyu* izhar etmişlerdir. Muhterem Ve­

kilin bu' lâyihanın şimdiye kadar neden gelme­miş oldiiğu h'akkmda bizi tenvir etmelerini rica ederim.

Geçen gün bütçenin umumî müzakeresi sıra­sında Müstakil Grup Beis Vekili muhterem Ali Kana Tarhan'm ortaya attığı bir meseleyi ben de tekrar edeceğim. Umumî ve sosyal yar­dım teşkilâtına ihtiyacımız vardır. Biliyorsu­nuz ki, Sıhhat Vekâleti aynı.zamanda İçtimai Muavenet Vekâletidir. Bu mevzu etrafında şim­diye kadar büyük bir varlık gösterilmemiştir. Bütün dünyanın ehemmiyetle üzerinde dur­duğu umumî sosyal yardım meselesi ve içtimai sigorta üzerinde bizim de ehemmiyetle dur­mamız lâzımgelir. Bilhassa, harp sonu buhranla­rın doğurması ihtimali olan bir çok sıkıntı, sefalet ve ıstırapları önlemek için şimdiden be­hemehal bu işi programlaştırmak ve üzerinde etüdler yapmak lâzımdır. Ben de aynı temen­niye iştirak ederek Vekâletin bu mevzu etra­fında esaslı bir program hazırlamasını temenni ederim.

Arkadaşlar, dördüncü temennim şudur : Memleketimizin hemen her tarafında hepimizin malûmu olduğu üzere bir çok şifai ehemmiyeti haiz radyo aktif sularımız, çamurlarımız, kap­lıcalarımız vardır. Bunlar hakkındaki malûma­tımız maalesef çok eksiktir. Bunları esaslı su­rette etüd ederek bunların şifa kıymetlerini iyice tesbit ederek, hattâ bunlar içinde çok faydalı, olanlarını Sıhhiye Vekâleti imar ve ıs­lah. ederek halkın istifadesine arzetmelidir. Bunu da ayrı bir temenni olarak arzediyorum.

Son dileğim olarak ve intihap dairemin di­leği ve şikâyeti olarak şunu da arzedeyim:

Arkadaşlar, geçen sene "bütçesinde yeni bir çok sıhhi tesisler için tahsisat kabul edilmişti. Hastaneler, doğumevleri, dispanserler, müca­dele teşkilâtı vücude getirilecekti. Ben bu tahsisatın senesi içinde mahallerine sarf edilip edilmediğini bilmiyorum, tetkik etmedim. An­cak Mersin'de geçen sene bütçesinde bir tra­hom hastanesi açılması kararlaştırılmıştı. Bu hastane bugüne kadar açılmamış ve faaliyete geçmemiştir. Bu gibi tahsisat senesi için behe­mehal sarf edilmelidir. Sıhhate susamış olan memleketimizde böyle sıhhat işleri için konul­muş olan paralardan tasarruf yoluna gidilme­sini asla muvafık bulamayız.

Arkadaşlar, sözlerimi bitirirken yeni büt­çenin'memlekete ve millete hayırlı olmasını di­lerim.

218 —

Page 7: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 6 0 24,5.1944 0 : 1 Ör. A. S. DELÎLBAŞI (Kütahya) — Muh­

terem, arkadaşlar; bendeniz Sıhhat ve içtimai Muavenet Vekâletinin ilk ibtidai bütçelerinde ça­lışmış ilk sıhhat amelesi sıfatiyle bugün bize ve­rilmiş o|an sıhhat bütçesi karşısında .derin bir se­vinç ve iftihar duymaktan başka yanılacak bir şey olmadığın^ kaniim. Takdir buyurursunuz ki Tür­kiye 'nin ilk sıhhat bütçesi zamanlarında yardımcı bir işçi olarak çalıştığım zamanki b^tçe rakamını hatırlıyorum da bugün elimize verilen 20 küsur milyon liralık bütçe rakamını gördüğüm zaman gerek eski bir müntesip sıf atiyle ve gerek memleketine merbut bir adam sıf atiyle memlekete verilen bu paranın anbean, senebesene artmış olduğunu görmekle ve Sıhhat Vekâletinin de yap­tığı işlerin bu bütçe nispetinde genişlediğini bil­mekle büyük bir sevinç duymamak kabil değil. Sözlerime bu iftihar ve sevinç hisleriyle başlar­ken Sıhhat Vekâletinin bu sene bize filhakika geçen senelere nazaran daha yüksek iş hamule-siyle gelmiş olduğunu müşahede etmekteyiz. Bun­lar arasında bendenizin şahsen, eskidenberi te­menni ettiğim bir hâdisenin kısmen olsun tahad-düsünü ve gerçekleşme sahasına çıkmış olduğunu görmüş olmakla da bende bir sevinç vardır- O da Sıhhat Vekâletinin kendi . idaresindeki hastane­lerden başka bazı vilâyetlerde kendi nam ve he­sabına hastane açmağa başlaması gibi bendenizi çok sevindiren bir hâdise. Bu hâdise, üzerinde uzun zaman konuşulabilir. Vaktinizi israf etmek istemem.

Başka yaptığı işlerden memleketin muhtelif mıntakalannda sıtma mücadele teşkilâtını geniş­lettirmesi, çocuk ve doğumevlerinin adedlerini arttırması umumiyetle kendilerinden çok büyük bir sıhhat hizmeti umulan sıhhat merkezleri ade­dinin geçen * senekine nispetle bir miktar daha arttırılması hakikaten hayırlı teşebbüslerden bu­lunmaktadır. Ancak sözüme bir sevinçle başlamış olmakla beraber hemen şunu ilâve etmem lâzım ki, memleketin sıhhat derdinin büyüklüğü karşı­sında Sıhhat vekâletinin sevinçle kaydettiğim hu yeni hizmetleri bizi tamamiyle tatmin edecek ma­hiyette değildir. Ve hiç şüphesiz biz müteakip se­nelerde bu hizmetlerin daha çok büyük nis­pette artmasını yani bu sene bir genişlik görmekle beraber önümüzdeki ve müteakip senelerde ola­cak genişleme nispetinin bu kadar olmayıp bun­dan daha çok olmasını temenni etmemek elden gelmez,

Arkadaşlar, müsaadenizle bendeniz, sözüme sıtma mücadelesiyle başlamak istiyorum. Benden evvel söz almış bulunan kıymetli arkadaşım, Dok­tor Muhtar Berker de sıtma mevzuuna temas bu­yurdular. Bendeniz sıtma mücadele meselesinde bir kanun meselesinden ziyade bir tutum bir sevkü idare meselesi görüyorum. Takdir, buyu­rursunuz ki, arkadaşlar, usullerin, kanunların elbette bir kıymeti ve ehemmiyeti vardır. Fakat

i bu usul fena bir usulsa elbette, fenadır, sakat bir kanunsa elbette sakat bir kanundur. . Bu böyle, hakikat böyle olmakla beraber takdir buyurursu­nuz ki dünyanın en güzel usulünü ve dünyanın en

güzel mütekâmil kanun ve nizamını alınız, onu arzu edilen sekil ve tutumla sevkü idare etmezseniz hâ-

; sil olacak netice maalesef arzu ettiğiniz şekilde ol-î maz. Sıtmamücmele,teşkilâtı yapıldığı zaman ; nâçiz arkadaşınız da Sıhhat Vekâletinin nâçiz iş-f çileri meyanmda çalışmakta bulunuyordum. Hiç

şüphesiz hepiniz de bilirsiniz bendeniz de içinde bulunmak itibariyle yakinen gördüm. Sıtma mü­cadele kanunu tam gerçek muasır ve ilmî bir zihniyetle hazırlanmıştır. Yani Sıhhat Vekâleti yalnız kendi sinesinde bulunan büyük mütehas­sısların sözüne itimat etmemiş, bu işi hazırlamak için memleketin uzak ve yakın her noktasında bu­lunan ve bu işle salâhiyetle müteveggil olduğu âmmece kabul edilmiş kıymetli mütehassısları bir araya toplamış ve bundan ayrı olarak kendi

• • teşkilâtında sıhhat ve Hükümet tabibi olarak uzun I senelerdenberi çalışmakta olan arkadaşların tec-| rübelerinden ve bilgilerinden istifade etmiş ve

bugün ıhamulünbih olan Sıtma Mücadelesi Ka­nunu hazırlamıştır. Kanunun tatbikatından ne­ler elde edildi? Muhterem arkadaşlar, kanunun tatbikatından ilk senelerde ve bilhassa muayyen mıntakalarda gayet çok iftiharı mucip derecede kıymetli, sağlam, müspet neticeler elde edildi. Fakat aradan bir zaman geçince bu elde edilmiş olan müspet neticelerin: 1) miktar itibariyle azal­dığını gördük, 2) işin ilk tutumunda en büyü­ğünden en küçüğüne kadar bu işleri takibeden arkadaşların ruhi haletlerinde şu veya bu âmi­lin tesiriyle bir gevşeme hâsıl olduğunu müşahe­de ettik.

Salahiyetli ağızlar tarafından müteaddit de­falar ifade edilmiştir ki, sıtma - hastalığı müte­madiyen takibi istilzam eden bir düşmandır. Falan mıntakada sıtmayı iyi bir hale getirdik artık rahat edebilirim diye mesaiyi gevşetecek olursak sıtma sizin on senelik emeğinizi heder edecek kadar yakanıza tekrar sarılır. Bendeni zin şahsi mütalâam şu ve bu ihmaller yüzünden

I tatbikattaki gevşeklik dolayısiyle sıtma müca­delesine ilk başlanılan 1925 ve onu takip eden 26, 27, 28 senelerindeki mücadeledeki muvaffa­kiyetimizi bugün göremiyoruz. Harp senelerin­den bahse lüzum görmüyorum. Harp senele-rindeki muvaffakiyetsizlik âmili olarak demin arzettiğim haleti ruhiye yahut enerji noksanlığı değil, hepimizin takdir ettiğiniz gibi belki baş­ka keşifler de çıkacaktır, Sıtmanın dün, bugün olduğu kadar belki yarın da en mühim devası olan kinin noktasında maalesef biraz fakir buİun-mamızdır. Bunun yanmda bendeniz mücadele teşkilâtında çalışan arkadaşların hepsi çalışmı­yor desem büyük bif nankörlük- ve" haksızlık olur.. Onun için hepsinin demiyorum, fakat bir

I kısmının çalışmadığını katiyetle söyliyebilirim.

— 219 —

Page 8: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 M,$.m& C : 1 ve bunların bir kamında bkaz da gevşeklik vardır. Meselâ bir köyde bulunuyordum. Bu­nu .bir misal diye arzediyarum. Müşahhas bir misal. Misafir1 olduğum odanın sahibi bana köye bir sıtma mücadele memurunun teftiş için geldiğini söyledi. Ben kendisine haber gön­derdim, gelsin görüşelim dedim. Geldi görüş­tük. ve malesef kendisiyle sıtmadan başka her şeyden bahsettik. Bendenizin doktor olduğumu bildiği halde o köyün sıtmasından bahsetmeye lüzum .hissetmedi, gitti. Arkadaşım bendenizin misafir -olduğum evde misafir değildi. Ertesi gün arkadaşımın misafir olduğu ev sahibi beni evine davet etti. Anadolu'nun köy evlerini bi­lirsiniz Ekseriya geniş bir kerpiç duvarın orta­sında rgeniş bir avlu bulunur. Ondan sonara eve girilir. Benim girdiğim ev de böyle idi. îlk gördüğüm manzara o evin avlusunun içinde bendeniz birkaç gün evvel rica ederek köyün ortasındaki bataklığın akıtılmasını temin etmiş­tim, benim akıttığım bataklığın beş altı misli bir bataklık öldnğunn o evde misafir olupta er­tesi gün -giden sıtma mücadele memurunun bu­na müdahale yapmadığını gördüm. Bunu bir misal olarak arzediyorum. Bu misalleri çoğalt­mak pek mümkündür.

Şu halde gerek elimizde hâlen mevcut olan sıtma mücadelesi kanunu gerek şüphesiz ;daha yeni hükümleri ilmin yeni mutalarına da­yanarak gelecek olan yeni sıtma kanunu ne kadar mükemmel ve ilmî esaslara da­yanırsa dayansın, eğer bizim Sıhhat Ve­kâleti teşkilâtımızın muhtelif mahallerindekd âmir ve memurları, sıtma mücadelesi; düşmanı kovaiıyaıa bir asker müfrezesi gibi, devamlı' ve sıkı b'r surette sıtmayı takip etmezse, bil­hassa bir de bunun üzerine kinin yokluğu in­zimam ecferse bu memleketin. 20 «en?elik mesai­sinin hftderoibnajsı melhuzdur, ©endeniz bu en­dişeyi burada izhar etmek meaburiy«tin«leyim.

Bu itibarla -Sıhhiye Vekilinden rica ediyo­rum, tekrar edeyim îhuzurunuzda, bu dernek 'de­ğildir ki, sıtma. •müe.adeLessi tsşkilttmda çalışan arkadaşlşflfEn hepsi bu durumdadır. Hepsi fcöyle de§il#r., tenzih ederim. Fakat maşciesef bu va­ziyet© düşmüş zavallı sıtma memurları vardır, bunlara yakalamak l&zamdır.

Mufcfeerem rSflihat Vekili arkadaşımızdan bir noktama daha tenvirini riea ©edeceğim. Bu yeni bütçe lâyihasında bazı mmtakalarda yeni olarak doğum ve ^euk bakamevİeri ihdasmı sevinçle görjiüm. Bendemziıı zatî mülâhazama göre bu gibi .sıhhat merkezlerinin açfaasında iki nöfcta-nm imil olması lâzrmgelir. Birincisi gayet ta­budur kî, o mahallin nüfus nispetinin fazla ol­ması. Hemen bunun kadar ve şahsi nöktai naza­rıma ^©re arzediyorum, 'bunun kadar * mühim olan veya olması lâzımgelen 'ikinci "bir nokta <la açılacak 'bu sıhhat merkezlerinin, büyük s-ihhat merkezlerinin bulunduğu yerlere uzak mesafe­

de dhnası. Yani meselâ şimdi Ankaralın falan kazasında bir doğumevi açmaktansa, çünkü; o ka­zadan Ankara'ya gayet kolay surette tren güzer­gâhında 'ise trenle, tren güzergâhında değilse gayet muntazam yollar vardır, otomobille, ara­ba ile hastaları nakletmek kabildir, işte böyle ko­laylıkları olmıyan yerlerde bunların açılmaları daha muvafık olur. Bunun için öğrenmek isti­yorum. Aceba Sflıhat Vekâleti bu açacağı yerle­ri intihap ederken hangi noktai nazarı takip edi­yor. Muhterem Vekilimizden ikinci ricam budur.

Muhterem vekâletin nazan dikkatini, memle­ketteki iş yerlerine şiddetle çekmek arzusunda­yım. Muhterem arkadaşlarım; Hrfzıshhai Umu­miye Kanununun mevaddı mahsusası mucibince, muayyen miktardan fazla işçi kullanan işyerleri, fabrikalar ve saire, muayyen kuyudatı kanuni-yeyi ikmal ile muvazzaftır. Biliyorsunuz ki,; bu işyerleri, şu kadar işçisi varsa bir revir açacak ve işçisi bundan fazla ise, şu kadar hasta başına bir yatak olmak üzere bir hastane açacaktır; ve ısaire ve saire. Bendeniz fırsat düşütü de gerek kendi intihap dairemde ve gerek intihap dairem dışında bazı işyerlerini gidip gezdim ve gördüm. Esefle ifade etmek lâzımdır ki, gerek intihap dairemde bulunan işyerlerinde ve gerek intihap dairem haricindeki yerlerde gördüğüm iş haya­tı, şekli cereyanı itibariyle katiyen Hıfzıssıhhai Umumiye Kanununa ve ona mütenazır olarak neşredilen kanunların icabatma uymaktan pek uzaktır.

Bu yerlerde gördüğüm menazır ve hâdisatı anlatarak Heyeti Celilenizi yormak istemiyorum, Bu -hususta yalnız muhterem Sıhhat Vekâletinin nazarı dikkatini celbediyornm. Muntazam suret­te işyerlerini ve kabilse bilhassa bu işle tavzif edilecek müfettişler tâyini suretiyle teftiş buyu­rurlarsa memlekete gayet iyi bir hizmet yapmış olacaklardır.

"Bıhhat Vekâletinin bu sene bize getirdiği yeni­likler arasrafe tekâmral derslerinin açılmış olmar sı vardır. "Esasen bu daha evvelden tatbik edi­len bir usuldü. Bazı ilcai sebepler dolayısiyle bir müddet için tatil edilmişti. Yeniden açıl­mıştır. Bunun için seviniyoruz. Bu meyanda Vekâlet bütçesinin bir maddesinde «Hükümet ta­biplerine alât ve malzeme bedeli» diye bir fasıl gördüm. Sıhhat Vekili muhtereminden rica ede­rim; bugünkü imkânsıîkları bendeniz de şüphe­siz takdir edenlerdenim. Mademki burada epey­ce masraf ediyorlar, Hükümet tabiplerini buraya getiriyorlar, ilmin bugünkü icabatma göre yeni usuller öğretiyorlar, aceba senede muayyen bir miktara münhasır kalmak şartiyle Hükümet ta­biplerine, hepsine değil, hensinin birden olması­nı şüphesiz benimiz arzu ederiz, fakat bunun im-kânsızligıöı bildiğim için böyle bir kayıt koyuyo­rum. Aceba Sıhhat Vekâleti muayyen bir hu-

- 3 2 0 —

Page 9: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 dut dâhilinde bütün Hükümet tabiplerini muay­yen senelere taksim ederek mikroskopla teçhiz etmekf öıuValfık ölür mu? oîmazmıî Bu hususta noktaf nazarlarını öğrenmek istiyorum.

Ricamın bir tanesi de, Muhtar Berker temas etti, Tıp Fakültesi meselesidir. Geçen sene de hu­zuru âlinizde bu arzu ve temennimi izhar et­miştim. Bendeniz bu fikrimde hâlâ musırrım. Geçen sene- Vekil Beyefendi bendenize lütfen ce­vap verirken: Biz burada açılacak Tıp fakülte­sini muasır fakülteler gibi mütekâmil ve müte­rakki bir müessese olmasını istiyoruz, onun için derme çatma vesaitle bu fakülteyi açariıayız, buyurmuşlarök. Muhterem arkadaşlar, Tıp fa­kültesi kanunun epeyce uzun bir mazisi vardır. Bendeniz diyorum ki, bu Tıp Fakültesi derme çatma* vesaitle de oka bundan beş sene evvel acilime/ olsaydı, meselâ önümüzdeki sene 30 - 40 -50-- 80her halde bir miktar' mezun vermiş olacak­ta Memleketimizde tabip adedinin noksanını hepiniz bilirsiniz,- bu hususu bu kürsüden gerek bendeniz ve gerekse diğer arkadaşlar tarafından ifade edilmiştir. Maalesef nispet itibariyle şu ka­dar halk»' şu kadar tabip olmasr lazımgelir nok-tasmda Bulgaristan dereeesihde bile değiliz.

Bulgaristan derecesini bulmak için çok sene­ler m~eSiİ4S&rfetmemiz lâzımdır. Eğer noksan ve­saitledahi tabip yetiştirmek hususuna tevessül etseydik' önümüzdeki sene 10, 20 yahut 30 - 40 tabip yetiştirmiş' olacaktık; Vakıa 40 âdedi bü­yük bir* şey değildir; Fakat memleketin şiddetli ihtiyaç! karşısriida bunun dâhi mühim bir ra­kam* olduğunu takdir buyurursunuz. Bazan 40 papa dalîi bir kıymet ifade eder. Binaenaleyh Sıhhat Vekili arkadaşımdan rica ederim, elimiz-de: bulunan vasıtalarla, pek mükemmel olmasına bSfanıyarak bu fakülteyi tesis etsinler. Esasen ilk: sıralarda talebeyi hastanelere vesaireye sev-keretîecekdehliz: P". G. N. den bağlıyacağız, teş­rih ve" fijyolöji sınıfından- başlıyacagız. Şimdi­den bir tâlam hastanelerden ve buradaki bir ta­kım binalardan istifade ederek bu sınıfların yü­rütülmesi mümkündür. İnşallah o zamana ka­dar harp de biter ve biz de bu Tıp fakültesini en mükemmel bir şekle sokmaya o zaman muvaffak oluruz. İçinizde 20 senedir - Benim gibi - An-^arada bulunan zevat bilirler biz, daha doğrusu Cumhuriyet Hükümeti bunun bir misalini yap­tık: Ankara Hukuk Fakültesi. Memleket ve mil­let bu hukuk = fakültesini açtığı vakit mektep fevkalâde mütevazı bir vaziyette idi. Leyli kısım ayrı,. yemekhanesi ayrı, dershanesi ayrı yerde idi İîger o zaman merhum Mahmut Esat arkadaşımız hukuk fakültesi binasını muntazam yapmadan aç-mıyaçajŞım deseydi bugün en a z 4 , 5 senelik me­zundan mahrum kalaeaktık; Bu meseleyi Vekil Beyefendi lütfen- tetkik buyursunlar, kendileri e» salahiyetli zattır. Eğer inikân görürlerse bu fâMîteyi bira» hoş görerek iptidai vaziyette aç­

sınlar. înşaallah mütekâmil şeklini de gene ken­dileri açarlar. Bunu bütün kalbimle temenni ediyorum.

Son nokta arkadaşlar; frengi müeadelesi üze­rinde bir iki kelime arzedeceğim: Frengi müca­delesinin köylüye çok ağır geldiğini bu kür­süden bir kaç defa söylemiştim. O zamandan bu zamana kadar üç sene geçti. Âdetim ve mesle­ğim dolayısiyle bir çok köyleri dolaştım. Maa­lesef frengi mücadelesi, köylünün haftada bir şehre inmesi ve 12, 18 saatlik yolu katetmesi ile olmaktadır. Buna bir çare bulunmasını temenni eder ve muvaffakiyetler dilerim.

Dr. F. Ş.BÜRCCE (Kocaeli) — Sıhhat Vekâ-letininn bütçesinde bu sene 4 milyon 888 bin kü­sur liralık bir fazlalık vardır. Bu fazlalık içinde bizi çok sevindiren yedi maddelik icraat progra­mı vardır ki, bunları sırasiyle arzedeceğim. Evvelâ Artvin'de 25 yataklı bir hastaharie açılı­yor. Fakat iyice ankyâ-madım, bütçe raporunun bir tarafında 25 bir tarafında 50 yazılıdır. Fa­kat 25 te olsa 50 de olsak çok güzel bir iştir. Ya­tak adedi çok az dahi olsa hastahanesiz bir çok yerlerde bu gibi müesseselerin açılmasını çok te­menni ederim.

İkincisi: Eskişehir ve Maraşta doğum ve çocuk bakımevleri vardır. Kezalik bu da şayanı mem­nuniyettir. Adedi az dahi olsa her sene taaddü­dünü temenni ederim.

Sonra, üç sıhhat merkezi vardır. Esasen mev­cut beş sıhhat merkezimize üç daha ilâve ediliyor ve 8 sıhhat merkezi oluyor demektir. 8 de olsa bii, memleket için çok azdır. Bilhassa hastanesi, dispanseri olmayan bir çok kasabalarımız vardır. Bunların sayısı üç beş değildir. Bu meseleye de Vekâletin önem vermesini temenni ederim.

. Sonra, Urfa ye Mardin vilâyetlerinde birer s !tma mücadele merkezinin kurulacağını bü­yük bir memnuniyetle öğrendim. Bu sıtma mü­câdele merkezlerinin çoğalmasını kezalik te­melini ederim. Fakat bunları ehemmiyetleri sı­rasiyle programlaştırmak daha doğru olur. Meselâ bu meyanda Denizli vilâyeti vardır ki, sahası gayet geniştir ve aynı zamanda Aydin sıtma mücadele merkezine dâhildir. Aydin sıtma mücadele merkezine dâhil olan Denizli vilâyeti mmtakası bir tek bölge olarak idare ediliyor ki, bu çok müşküldür. Çok defalar bu yüzden şikâyetler işittik. Hakikaten sahası geniş olduğundan Dehizli vilâyetinde de terci-han bir sıtma mücadele.merkezinin açılmasını temenni ediyorum.

Köy sağlık memurları ve köy ebeleri yetiş­tirilmesi; bunlar da çok sevindirici işlerdir. Doğum ve çocuk evlerinin arttırılması çok lâzım* dır. Bunu da aynı şekilde vilâyetlerin ihtiyacı nispetinde bir sıraya konulması yerinde ollir. Meselâ, bu meyanda Muğla vilâyetini zikrede­bilirim. Muglanin küçük bir hastatiesi vardır.

Page 10: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 Nakil vasıtası doğrudan doğruya kara vasıta- < l an ve uzak deniz vasıtalarına inhisar eder. Bu- j rada bir çocuk bakımevinin açılması herhal­de ön plâna alınacak bir iştir. Hiç değilse bu ı sene için Vekâlet Muğla vilâyetine bir imdadı sıhhi otomobili olsun tahsis ederse çok iyi bir ı hareket yapmış olur. Çünkü Muğla'nın kaza- j l an 150 - 160 kilometre kadar uzaktır. Bazı- I l an ile ancak seyrek deniz vasıtalariyle irtibat tesis edilmektedir. Meselâ Datça gibi. Böyle bir doğumevi açılıncaya kadar bir sıhhi imdat otomobilinin şimdiden tahsisini rica ediyorum.

Adana'da bir verem dispanseri açılıyor. Bunu memnuniyet ve sevinçle gördük. Bunlar­dan her sene birer ikişer vilâyette açılmak su­retiyle çoğaltılmasını kezalik Vekâletten dili­yorum.

İnşaat faslında nazarı dikkatimi celbeden Trabzon Numune Hastanesiyle Ankara Tıp Fakültesinin doğum kliniği olmuştur. Her iki müessese de, biri 1937 de, diğeri de 1938 de I inşalarına başlamak suretiyle sıhhat progra- j mma ithal edilmişlerdi. Aradan o kadar çok zaman geçtiği halde, filvaki bütçe raporunda izah edildiği veçhile, bazı mühim sebeplerden dolayı bunların inşaları geri kalmıştır. Artık ikmali müzminleşen bu iki müessesenin de bu sene içinde inşaatını tamamlasınlar.

Sıtma mücadelesi mmtakalrmda dolaştı­ğım zaman bir şey daha nazarı dikkatimi cel-betti. Vekâlet bunu filvaki ilâç azlığından ya­pıyor amma bunu doğru bulmuyorum. Mese­lâ Kocaeli mmtakasında dolaşırken Geyve ci­varında 2 - 3 kilometre ara ile bulunan köy­lerden birisi sıtma mücadelesine dâhil edilmiş ve bazılarının ise sıtma mücadelesine dâhil olmadığı ve bu yüzden birbirine yakın, iki üç kilometre mesafede olduğu halde bu köyle­re ne sıhhat memuru ve ne de sıtma mücadele tabibinin ehemmiyet verip gitmediklerini öğ­renmiş bulunuyorum. Halbuki böyle bir salgın zamanında bilhassa birbirine yakm aynı mü-. cadele mmtakasındaki köylerin taranmasında; mücadeleye dâhil değil diye ihmal edilmemesi­ni temenni ediyorum. Diğer taraftan yine ora­da gördüm, sıtma mücadelesinde, herhangi bir hasta müracaatı vâki olduğu zaman, evvelâ kan muayenesinde plazmodi olup olmadığı tes­bit ediliyor ve bu yolda müspet bir netice elde edildiği takdirde ancak hastanın tedavi altına alındığını gördüm. Evet, mükemmel lâboratu-varı olan yerler için bu çok yerindedir. An- | cak fennî tesisat olmıyan yerlerde, herhangi ( bir vakada, sıtmanın bariz arazı mevcut oldu- I ğu halde kanda plazmodi yoktur diye bunlara I ilâç verilmemesini doğru bulmuyorum. Diğer taraftan yine aynı sebeplerle, ekseri teşhisler- | de ve bilhassa sıtma teşhislerinde bir çok yan- j lışlıklar oluyor, kâboratuvarı bulunan yerlerde :

teşhis ile vakayı tesbit etmek gayet tabiidir. Bu tesbit edilmeyince sıtma istatistiklerine dâ­hil edilmiyor. Yine aynı mmtakada ölüm cet­vellerini tetkik ettim ve bugünün tıbbi telâkki­sine uymayan bir takım teşhislere rastladım. Meselâ; ishalden, başağrısmdan ve ihtiyarlık­tan ölüm. Zamanın tıbbi telâkkisine uymıyan bu gibi yanlış teşhisler, bilhassa sıtmalı yer­lerde mutlak surette sıtmadan ileri geldiğini ben kendi hesabıma kabul ettim. Oradaki ar­kadaşlarıma da sordum, evet dediler, sıtma ola­bilir. Fakat mutlak kan muayenesiyle" teşhis yapılacağı emrolunduğu için bunlara sıtma di­yemeyiz. Fakat bence bu vakaların hepsi sıt­ma idi.

Bir noktaya daha temas edeceğim. Bir çok kazalarımızda eczane yoktur. Filvaki ec­zane açılması şekli bir kanunla tesbit edil­miştir. Dolaştığım kazalarda halkın dilekleri­nin en başında edzanesizlik gelir. Filvaki ecza­ne açmak serbesttir ve bir takım merasime tâ­bidir. Fakat orada eczane açılamıyor. Bu hu­susta vâki müracaata da, belediye tahsisatını verdiği takdirde eczane açılabilir deniyor. Fa­kat bu gibi yerlerin belediyelerinin ne bugün, ne de uzun bir zaman sonrası için para koy­malarına imkân yoktur. Bu itibarla böyle ka­zalarda istisnai olarak eczane açılabilmesi ve bunlara Vekâlet tarafından, meselâ sosyal yar­dım tahsisatından para vermek suretiyle... Bu­nu çok lüzumlu addediyorum. Arkadaşlarımın temas ettikleri bir noktaya ben de temas et­mek istiyorum, bu da sosyal sigorta meselesi­dir. ötedenberi hepimizin zihnini işgal eden ve bütün dünyada harp sonrası için böyle bir sigorta teşkilâtını hazırlayan bir takım plân­lar yapılıyor. Bu hazırlığın bizde de başlamasını temenni edeceğim. Filvaki bu uzun bir etüde muhtaçtır. İşittiğime göre Sıhhat Vekâleti de bu etüdü yapmaktadır. Fakat daha uzun za­man beklemeğe vakit müsait değildir. Hiç de­ğilse, bir başlangıç olarak tüberküloza karşı si­gorta yapılmak suretiyle tecrübe edilse çok iyi olur fikrindeyim. Çünkü bizim memleketimiz­de sosyal hastalıklar meyanmda en ziyade nes­li tahrip eden tüberkülozdur. Hiç değilse baş­langıç olmak üzere tüberküloza karşı içtimai sigorta için Vekâletimiz bir şey düşünse çok iyi olacağını tahmin ediyorum.

Son olarak; bu kürsüden geçen sene sayın Sıhhat Vekilinden rica ettiğim îzmit Memleket Hastanesinden bahsedeceğim. Gün geçtikçe in­kişaf eden bu endüstri şehrinde bir hastaneye şiddetle ihtiyaç olduğunu arzetmiştim ve sayın Vekilimiz de bu lüzumu kabul etmişlerdi. Bu sene yaptığımız tetkikata nazaran vilâyet bütçesinden bu iş için 135 bin lira ayrılmış, Vakâlet te 100 yataklı bir hastane plânı gön­dermek suretiyle bir teşebbüse girişmiştir. Çok temenni ederim ki, bu teşebbüs biraz çabuk

— 222 —

Page 11: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5 inkişaf etsin ve bu şehrin ihtiyacı biran evvel temin buyurulsun, Gelecek sene vilâyet bütçe­sine daha fazla tahsisat konması ihtimali var­dır. Fakat muvazenei umumiyeden de yardım etmek suretiyle bu işi başarmalarını sayın Ve­kilden rica ederim.

Dr. M. CANBULAT (Ckızianteb) — Saym arkadaşlar, Sıhhat Vekâletinin bütçesi konuşu­lurken sıhhat işlerimizin bugünkü durumu ve müstacelen alınması lâzım gelen tedbirleri ve fik­rimce memleket sıhhat politikasında gözönünde tutulması lâzım gelen iki noktayı tebarüz etirmek için söz almış bulunuyorum.

Her şeyden evvel geçen sene bir harb kadar memleketi tehdit eden tifüs mücadelesi karşısın­da, saym Sıhhat Vekilimiz başta olmak üzere bütün kıymetli arkadaşların almış oldukları ted­bir ve muvaffakiyetli başarılarından dolayı teb­rik ve takdir ederek söze başlıyorum. Bu kürsü­den tenkit kadar takdirin de memleket işlerinde faydalı olacağına kaniim.

Arkadaşlar, memleketimizin bugünkü sıhhat işleri ve sıhhat teşekküllerinin kifayetsizliğini, başta sayın vekilimiz olduğu halde bütün arka­daşlarımız ve bütün memleket bilir. Fakat bu kifayetsizliğin mesulü ne bir şahıs, ne bir mü­essesedir. Bu; asırların tekâsülünden neşet etmiş bir hadisedir, 20 - 25 sene içerisinde yapılması mümkün olan bütün faaliyetlerin, bütün mesainin sarf edilmiş olduğuna da inanmaktayım. Ancak bununla beraber bu sıhhat işlerimizi daha önemli

. şekilde ve büyük hamle ile öne doğru atmak ta mutlaka vazifemizdir. Memleketimizde mevcut bulunan hasta yatak adedlerinin belki nısfından fazlası İstanbul'dadır- Hekimler de tamamen bü­yük şehirlerde tekasüf etmiştir. Küçük şehirlerde milyonlarca vatandaşın bulunduğu yerlerde ne mükemmel hastaneler - bazı yerlerde hastane de yoktur - , ne de ihtisas sahibi hekim vardır. Bunun sebebi sıhhat müesseselerinin modern bir şekilde bulunmayışıdır. Bunu başarmak da her halde kolay bir iş değildir. Sıhhat politikamızda nazarı itibare alınmasını temenni ettiğim şey iki­dir. Birincisi memlekette bulunan bütün sıhhat teşekküllerinin bir elden idare edilmesi, ikincisi sıhhat teşekkülleri için parayı yalnız Devlet büt­çesinden değil, vatandaşın fedakârlığmüan bek­lemektir. Birincisi, memlekette sıhhat teşekkülle­rinin dağınık oimasmm hiç bir faydası voktur, bilâkis sarf edilen panuarı mahalline ıru.srji ol-mıyor diye kabul etmek ae mümkün d iir. Çünki bugün memleketimizde muhtelif müesseselerin tendi memur ve ameles'. cm açmış oldukları hastaneler h^p muayyen yerlerde -ekâşüf etmiş­tir. Meselâ.Devuîv '•.\mirycllar' E^kişeliı'de ve Ankara'da hastane açmıştır. Fakat bu idarenin memurları Şark'tan Garb'a, Şimal'den Cenub'a kadar bütün memlekete dağıtılmıştır. Oralarda müstacel hı- müdahale icabettiği zaman ne Eski­şehir hastanesine gidebilir ne de Ankara'ya.

1944 C : 1 Doğrudan doğruya Sıhhat Vekâletinin en yakm hastanesine gider. Bu gibi müesseselerin kendi memurları için dahi faydalı olmadığı muhakkak­tır. Binaenaleyh bunların heyeti umumiyesini bir elde toplıyarak idare etmek ve memleketin muhtelif yerlerinde mükemmel ve modern müessesei sıhhiyeler açarak her vekâletin, her müessesenin daha doğrusu şümullü olarak 18 mil­yon Türkün istediği anda müracaat ve istifade edeceği müesseseler olmalıdır. Bir memlekette Şeker Şirketinin açacağı bir hastaneye yalnız o şirketin müstahdemleri gider herhangi bir va­tandaş gidemez. Devlet Demiryollarının açmış olduğu bir hastahaneye. de ancak onun memur­ları gider binaenaleyh bunu fuzuli olarak dağıt­mamız doğru değildir. Bu kadar büyük bir işi başarmak için Devlet bütçesinin yarışımı dahi alsak kifayet etmez. Bunu bir elden idare et­mek lâzımdır. Bu işlere halkın yardımını temin etmek şarttır. Şuna da katiyen eminim ki, va­tandaşlar bunu memnuniyetle ve sevinçle yapar­lar. Anadolu'yu görmiyenimiz yoktur. Sıhhat mü­esseselerimiz feci bir vaziyettedir. Buralara mü­essesei sıhhiye açacağımız zaman halkın ve zen­ginlerin âzami yardım yapacaklarına emniyeti­miz vardır. Memurların da ayda verecekleri % 1, %2 lerle ne kadar para toplanabileceğini takdir buyurursunuz. Ve nihayet Sıhhat Vekâletinin bütçesi ve resmi ve gayri resmi şirketlerin bu iş için sarf ettikleri paralar toplanarak bir elden bu işe başlarsak zannederim ki, memleket için çok faydalı olur. Aksi takdirde 30 bin nüfuslu bir şehirde bile hastahanemiz olmaz. Böyle bir hastahanemiz mevcut olsa ve bir dahiliyecisi de bulunsa başka mütehassısları bulunmasa ve has-tahane binası" da 80 sene evvel yapılmış köhne bir bina olursa bu memleketin sıhhat işleri ileri gitmez. Sıhhat Vekâletinin bunda bir kusuru var demek istemiyorum. Bütçesi yedi milyon de­ğil yetmiş milyon olsa yine kâfi gelmez. Alman­ların Kranken kasse dedikleri hasta yardım san­dıkları teşekkül etmeyince bu olmaz. Bugünkü vaziyetle bütün memleketin değil bir şehrin bile sıhhi durumunu yerine getiremez. Sıhhiye Veki­linden ricam şudur; bu iki fikrim üzerinde tet-kikat yapsınlar memleketteki bütün sıhhat işle­rinde sarfedilen paraları toplayıcı bir kanun lâ­yihası hazırlamalarını ve bütün sıhhat teşkilâtı­nın bir elde toplanmasını ve halkın azar azar ve­receği bir, iki lira, ne kadar toplanacağı malûm­dur, bununla bir (Kranken Kasse), hasta yardım sandıklan kurulursa herhalde memlekete çok bü­yük hizmet yapmış olacakları kanaatmdayım. (Alkışlar).

Dr. O. Ş. ULUDAĞ (Konya) — Canbolat arkadaşım can alacak bir noktaya el bastılar. Münakalât Vekâletinin bir hastanesi, Maarif Vekâletinin bir prevantoryomu İktisat vekâle­tinin Zonguldak'ta bir amele hastanesi mevcut

Page 12: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24. \ bulunuyorken Sıhhiye Vekâleti bunları, bu par­çalanmayı neye kabul ed'yor? Halbuki Devletin bir başka müessesesi olan Maarif Vekâleti ihti­sas dairesinde tedrisat yapan mühendishaneyi ve Tıp Fakültesini üzer.ne aldı. Sıhhiye Vekâ­leti kendi emrindeki tedris kurağının elden çık­masına müsaade etti. Maarif Vekâleti birçok mektepleri tedris müessesesi olduğundan dolayı kendi emrine alırken kendisi Sıhhat Vekâletinin vazifesi olan, Sıhhat Vekâlet'nin yapması lâzım-gelen işi de yaptı, bir prevantoryom kurdu. Bana kalırsa Sıhhiye Vekâleti, Canbolat arkada­şımızın üzerine şimdi parmak bastığı meseleyi eline alarak ona temas etmesi ve memleketteki sıhhi teşkilâtın tek bir elden idaresi için lâzım-gelen hareketi göstermesi tam yerinde olur. Ma­arif Vekâleti ileri bir hamle yaptı, umum tedri­satı ele aldı. Sıhhiye Vekâleti zaten hamleci. olarak tanınmıştır, en iyi hamlesi Maarif Ve­kâletinin yaptığını yapmak olacaktır.

Memleket hastaneleriyle Muvazenei umumi-yeye ait olan numune hastahanelerini mukayese yaparak bunların birleştirilmesini senelerden beri söylerim. Geçen sene de sözlerim arasında rica etmiştim. Sıhhiye Vekilhr'n bana verdiği cevapta buyurdular ki, « bizim prensipimizi bi­ze söylediler ». Evet kabul ediyorum. Ben uzun dâva sahibi değilim, Vaz geçtim, prensip onla­rın olsun. Fakat bekliyorum bu prensip ne va­kit tahakkuk edecek? Vekâlet teşekkül ettik­ten sonra uzun müddet ayni çerçeve, ayni kad­ro dâhilinde yürüdü. Hamleci olarak tanınmış olan vekâlet biraz yorgun düştü. Ondan yeni hamleler bekliyorduk. Bu sefer sıtma mücade­lesinde yeni elemanlar aldı ve sıtma mücadele­sine yeni düşüncelerle girdiğini gördük. Bir taraftan merkezde yapılan tek değişikliği zikredeyim, şimdiye kadar bütün Devlet daire­lerinden ayrı bir hususiyet olan daktflosuzluk artık sıhhiye Vekâletinin mümeyyiz vasfı olmı-yaeaktır. Çünkü bütün Devlet dairelerinde daktilo vardı, yalnız burada yoktu. Sıhhiye bu sene bir şef daktilo ve 11 daktilo kadrosunu bütçesine koymuştur. Bunun sebep ve Irkmeti nedir? izah ederlerse memnun kalırız.

Bütçenm 473 ncü faslında, bulaşıcı, salgın hastalıklarla mücadele için bir tahsisat vardı. Bunun için geçen seneki tahsisat mik+arı 598 800 lira id\ Bu sene 410 000 lira. Niçin noksan? Memlekette bulaşıcı hastalıklar mik­tarı azaldı mı? ve buradan iktisat ettikleri pa­rayı nereye koydular?

Arkadaşlar; geçenlerde bir kanun kabul et­tik. Türk kodeksinde mevcut olmıyan ilâçla­rın hariçten ithali hakkında. Biz vaktiyle Türk kodeksi vücut buldu diye, hakikaten bunu, Türk hekimliği için ibr büyük varlık olarak kabul etmiştik.

Mahrumyete uğradığımız vakitte gördük ki,

. 1944 C : 1 kodeksimiz bizim için çok muzır oldu. Meselâ ufacık bir hususiyeti olan Alman ve İngiliz ko­deksi arasında nazarı.dikkate alınmıyaeak bu ufak farkları, kodeksimiz önledi, biz şu kodekr si, yahut bu kodeksi yahut kendi düşüncemizi hâkim kılarak bir kodeks vücude getirdik. Bu se­fer yeni kabul ettiğimizi arzettiğim kanunla es­ki yaptığımız kodeks hükümden sakıt olmuştur. Bunu yeniden yapıyorlar, güzel, lüzumlu ve za­ruridir. Ancak bunu tadil ederken komisyonu­na bu parayı verirken düşünmek lâzım ki mem­leket ileride bugünkü gibi vaziyetlere tekrar düşe-bilirse tekrar yeni kanunlarla yeni kodeksi de baltalamıyalım.

Sıtmaya yeni bir ilâç bulunmuş, galiba adı aykünin imiş Biz bunu işitiyoruz. Tatbikatî tec­rübeleri yapılmış, halka sirayet etmiş. Bunun hakkında lütfen bizi bir, iki kelime ile tenvir ederlerse millet vekili sıfatiyle malûmat sahibi oluruz. Icabedenlere lâzımgelen malûmatı biz de veririz.

Sıtma mücadelesi hakkında geçen sene çok konuştuk. Bu sene de konuştuk. Ben Saim Ali Dilemre hocam gibi zaman zaman şu veya bu cepheyi tutan bir adam değilim, affet Saim Ho­cam...

İki ay evvel; efendim, şarktan, garpten, şi­malden, cenuptan hummalı bir surette sivrisinek­ler geliyor, tropika geliyor. Bunları önlemek için' bataklığı kurutmağa uğraşjmalç gibi bü­yük vasıtalara baş vurarak uğraşmaya değmez veya uğraşmak çok külfetli olur dediler. Binena-leyh atebrini ve kinini leblebi gibi yanımızda ha­zır bulundurmalıyız, demişlerdi. Yani bataklığa ehemmiyet veririz amma asıl ehemmiyet kinin Ye atebrindedir. Fakat 15 gün evvel eski sözünü unuttu; kinin ve atebrini bırakınız, ba­taklığı kurutunuz dedi. Amerikalılar klorla papatyadan filit yapıyorlarmış, bunu yapıııız, atebrin ye kinin devede kulaktır, dedi. Ben böyle düşünmem. Sıhhat Vekâleti memlekete lüzumlu olan kinini bulamryorsa kininin yerine kaim ola­cak a|ebrin ve sair ilâçları memlekete getirmek için ne lazımsa onu ya'tftnötlı ve bir taraftan da hiç olmazsa yeni tesisat yapamazsa, yeni kanal­lar açamazsa, yeni bataklık kurutamrvorsa bile, eskiden yapılan hayratı tamir etmeli ve isler bir hale getirmelidir, bunu rica ederim. Bu se­ne esliden görmediğim Anadolu vilâyetlerinden Niğde vilâyetine gittim. Orada eskiden Ak«aray bataklıklarını kurutmak için hayret edilecek de­recede güzel yanılrms kanallar var, amfna hu^fin bunların bizzat kendileri sjtma yatanı, hal rnd '^r . Sivrisinek üretiyor. Açılan kanallara tonrak dolımıs, ot bürümüş, su akmrvor, rakit bir hal­de duruvor. Sıhhat Vekâletinin PC+JŞI bir batak­lık Tıoii- ^p «rfpa Timbal halini almıştır.

Sıhhat Vekâletinden son ricam: Arkadaşlar; bu sene biz sıtma üzerinde konuşuyorken Çeltik

^m^

Page 13: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5 Kanunu üzerinde iki def a ısrar ettik. Hattâ l bir basında, ben bu işi takip ediyorum dedi­ler. Yeni Çeltik Kanununu getirmek lâzımdır. Egfei ^ t i k Kanunu bu memleket içm muar bir ka^usjtoy. Vaktiyle iyi yapıyorum sanaiyle yapd-mış olan bu kanunu memleket menfaatine daha ziy«4e hadim kılmak için ıslah etmek lâzımdır. B. M. M. bu işhrle meşgul oldu, Sıhhat Vekâleti bu hususta Meclisin direktifini aldı. Zamanı gel­di, iki dela da ben bahsettim. Hani dedim, yine gelmedi, sıtma mücadelesi iğin lâzım olan Çeltik Kanununun gelmesi lâzımdır. î | te yine söylüyo­rum sıtm& mücadelesi için ilk i§ olarak bu kanu­nun gelmesi lâzım, nerede bu kanun ?

F. F. DÜŞÜNSEL (Bingöl) —- Arkadaşlar, bütçesinî müzakere etmekte olduğumuz vekâlet, Sıhhat m tçtimfti Muavenet Vekâletidir. Bu ve­kâletin bir de içtimai muavenet; cephesi vardır. Şimdiye kadar bu sahada tatmin edici bir faa­liyet eseri görülmemiştir. 3u, belki mevzuatın eksikliğindan, öe&* tahsisatın azlığından her nedenge adeta vekâletin bu cephesi uyur bir hal­dedir, Bunu artık bundan sonra, dünyanın bu günkü durumundan sonra canlandırmak ve esaslı ve en ifleyici bir uzuv haline getirmek zarureti vardır. Bilhassa harp sonrasında içtimai mua­venet müessesesi, şimdi hile düşünülemiyecek ka­dar, geniş olacaktır, Her memleket bu maksatla hazırlanmaktadır. Bizim de bunu gözönünde tu­tarak içtimai muavenet noktasından şimdiden hazırlıklarımızı yapmaklığımız irabeder. Bu hu­susta muhtelif memleketlerde, muhtelif plânlar ortaya konmuştur, Bilhassa İngiltere'de Beve-riç plânı diye vücude getirilen plân büyük ölçü­de fcr faaliyetin mevzuu olmuş, geniş tetkikat yapılmıştır ve bütün dünyanın dikkat gözü bu mevzu üzerine oplanmıştır. Bu plân pek zengin memleketlerin tatbik edebileceği bir genişlikte olabilir. Fakat ne de olsa bundan istifade ede­rek, mahdut ölçüde de olsa, bunu gözönüne alıp bir takım tertipler vücude getirmek ve cemiyeti bu esaslardan müstefit etmek zarureti vardır. Ace-ha İçtimai Muavenet Vekâletimiz bu plânın met­nini elde etmiş ve bu plân üzerinde tetkikat yap­mış mıdır? Şayet bu tedkikatı yapmamışsa, ge-rei bu plân ve gerekse diğer memleketlerde ya­pılan tuna mümasil plânlar üzerinde tetkikat yaparak Türk cemiyetini ve Türk uzviyetini bun­dan mümkün olduğu kadar müstefit edilmesi lâ-znn.dtt ve yarın dünyanın her tarafmda bu gaye ile yapılan plân ve hazırlıklara bizim memleke­timizin de, cemiyetimizin de hazırlıklı olarak gir­mesi his zaruret halindedir.

ğıhjvat VeMIeti cephesine gelince -t bir çok kaklarımızda gezdiğimiz zaman doktorsuzhık- I tan şikâyet edilmektedir. Hakikaten geniş halk I kütleleri doktorsuz bir vaziyettedir. Bunun bir çok sebeplerden ileri geldiğini bendeniz de dü­şünmelerim. Ancak ne de. olsa bu kütlelere, bu kazalara hir sıhhi kuvvet göndermek mecburîye- '

1944 0 : 1 tindeyiz. Sıhhi kuvvet diyorum, çünkü doktor değilse böe iyi yetiştirilmiş sıhhat memurları­nın gönderilmesini bir tedbir olarak düşünüyo­rum. Fakat esas mesele şudur ki; Sıhhat Vekâ­leti behemehal bu mevzuu en geniş ölçüde tetkiklere tabi tutarak doktor yetiştirilmesi ve doktor gönderilmesi ve sıhhat memurları temini hususunda mümkün olabilen tertipleri almalı ve az bir zamanda bunu yapmalıdır. Gezdiğimiz kaza­ların bazılarında sıhhat memuru dahi görmedik. Bu sıhhat memurlarının büyük bir kısmının as­kerde olduğu anlaşıldı. Hakikaten dikkate şayan bir vaziyettir. Bir kazanın umumî sıhha-tiyle ilgili olan «sıhhat memurlarının askerî mükellefiyet kanunundaki tecil veya buna mü­masil vaziyetlerden istifade edebilen diğer kim­selerden bir ölçüde tutularak bunların da her­hangi bir suretle esas vazifeleri başına avdet et­tirilmeleri için bir çare düşünülemez mi? Vekâ­letçe böyle bir şey düşünülmüş müdür?

Bundan sonra temas edeceğim nokta, sıtma mü­cadelesi keyfiyetidir. Malûmu âliniz bir sıtma mücadele kanunu vardır. Kanunun muhtelif mad­deleri ve bilhassa 6 ncı maddesi, idari organ­lara bir takım mükellefiyetler tahmil etmekte­dir. Bu kanunun böyle kitap içinde uyuyup kalması doğru bir şey değildir. îdare cihazı, kanunun kendilerine tahmil ettiği vazifeleri göz­önüne alarak kanunun emrettiği vazifeleri yap­malıdır. Bu hususu Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin sıkı bir surette takibetmesinden bir çok faydalar çıkacağı muhakkaktır. Gezmiş olan bir çok arkadaşlarımız ve biz de gördük ki, bu Sıt­ma mücadelesi kanununun bu gibi hükümleri can­lı bir vaziyette olarak kullanılmamaktadır. Binaen­aleyh idari makamlardan bu kanun hükümlerinin katî bir surette tatbikini talebetmek lâzımdır.

Bu sıtma mevzuuna temas etmişken Yüksek Parti Grupumuzun almış olduğu esaslı karar­lardan biri de sıtma hakkındaki lâyihanın Zi­raat ve Sıhhat Vekaletleriyle birlikte tertiplene­rek biran evvel Meclise sunulması keyfiyetidir. Bu işin de gecikmekte olduğu görülmektedir. Artık işin geeikmeye tahammülü yoktur. Arka­daşların da iliştikleri gibi bendeniz de bunun katiyen biran evvel getirilmesini rica ederim.

Çeltik Kanunu için Yüksek Grubun huzurun­da da müteaddit kereler bu mesele mevzuubahis edilmiştir ve muhtelif vilâyetler halkından hepi-mtee ş&lyetler gelmişti. Bugün bu Çeltik Kanu­nu mevzuuna» da attik katî surette Yüksek Mec­lise sunulmasındaki zaruret açıktır.

Frengi mevzuu: Evvelki scmeki sözler arasmd* bütçe müzakeresinde frengi merzurana da temas edilmiştir. Bendeniz bu frengi müeadelesiam halihazırda ne merkezde oldroğu hakkında iza­hatta haMnmalarmı VekHâmizdenr rsea ederim.

Bilhassa trahom ve umumiyetle Şark vilâ­yetlerimizde görülmekte olan ve gittikçe Gar-

Page 14: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1:60 24.5.1944 0 : 1 be doğru süzülüp gelmekte olan ve hattâ İs­tanbul ve bu gibi geniş yerlerimizde görülmek­te olan göz hastalıkları hakkında izahat ita buyurmalarını rica ederim.

Sonra, yine çocuklar meselesi hakkında İç­timai Muavenet Vekâletine döneceğim. Mü­teaddit yerlerde, bilhassa Grup huzurunda mevzuubahis olan bu çocuklar meselesi hak­kında Hükümetçe Meclise bir lâyiha getirile­cekti. Bu hususta, yani Grup kararı dairesin­de, çocuklar hakkındaki lâyihanın ne suretle tanzim edileceği ve ne zaman getirileceğinin İç­timai Muavenet Vekilinin de alâkası olması ba­kımından kendilerinden bu ciheti sormakta­yım. Çünkü izaha hacet yoktur ki, gerek cü­rüm işlemek hususundaki şiddet ve sertlik ba­kımından bu serseri çocukların vaziyeti ve miktarlarının artımı gittikçe vehamet ifade edecek bir hal almaktadır. Yani memleketin başına büyük bir dert olmuş olan bu çocuklar, bir taraftan zavallıdırlar ve bunlar kendi ço­cuklarımız gibi öz evlâdımızdırlar. öz evlât­larımızdan hiç bir fark mütalâa edilemez. Ha­kikaten bunların sokaklarda görmekte olduğu­muz perişan halleri iç sızlatıcıdır. Cumhuri­yet Halk Partisi Grupu bu hususun esaslı bir surette intaç edilmesini zaten Hükümetten is­temişti. Hükümetin bu husustaki noktai naza­rını İçtimai Muavenet Vekilinin izah etmesini faydalı gördüm.

Son bir nokta da; hastaneler meselesi hak­kındaki bir karar. Affedin karardan bahsettim yanlış, Muzaffer Canbolat'm iliştiği nokta var ki, Bütçe Encümeni raporunun 125 nci sayfa-smda bu, tesbit edilmiştir, hastanelerin birleş­tirilmesi keyfiyeti esasen 1939 senesinde isten­miş. O tarihtenberi muhtelif hastaneler açıl­mak suretiyle kuvvetlerin dağıtılması ve böyle bir vaziyetin vücude getirilmesi doğru olmıya-cağı anlaşılıyor.

Bir de son olarak eczane meselesine temas edeceğim. Benden evvel mütalâa dermeyan eden arkadaşlar buna temas ettiler. Hakika­ten bir çok kaza merkezlerimizde eczane yok­tur. Halk büyük sıkıntı çekmektedir. Müte­hassıs arkadaşlarımın mütalâaları gibi Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin memleket ih­tiyacına uygun bir şekilde ve pratik olarak bu meseleyi de mütalâa eylemesi muvafık olaca­ğı kanaatindeyim.

Dr. T. SÎMER (Bursa) — Aziz arkadaşla­rım, benim de mensup bulunduğum bir vekâ­letin bütçesi konuşulurken mesleğinin içinde biz­zat çalışmak suretiyle edinmiş olduğum bazı na­çiz müşahedelerimi izah etmek. Serdoluıian Dâ­vaların belki teyidine ve reddine vesile olur diye Yüksek Huzurunuza çıktım. Sözlerimde belki ileri, belki sağa belki sola gidebilirim. Bazı arka­daşlarımla mutabakatım da olmıyabilir. Eğer konuşmalarım esnasında arkadaşlarımı biraz dü­

şündürecek, hattâ rencide edecek bir vaziyetim olursa, onu yurt ve arkadaşlık sevgime bağışla­malarını peşinen rica ederim.

Sıhhat Vekâletimiz Cumhuriyetin bir eseridir. Büyük Cumhuriyet devrini ve az çok ondan ev­velki devri yaşamış olanlar için bugünkü sıhhat bütçesinin azameti demiyeyim amma diğer vekâ­leti kıskandıracak vaziyeti herhalde gönüllere ferah verecek bir haddedir. 3 milyondan baş-lıyarak tedricen 21 milyona kadar yükselen ve umumî bütçemiz içinde mühim bir yer alan sıh­hat bütçesi iki bakımdan iyidir. Birisi; kudreti­nin fazlalığı dolayısiyle milletin yarasını daha fazla saracak, diğeri dâvanın anlaşılması itiba­riyledir. Bizi manen sevindirecektir. Bence bu cihet dâvanın duyulması itibariyle çok büyüktür. Hepimiz biliriz ki, Meclisin üzerinde hassasiyetle durduğu, her vesile ile ortaya koyduğu sıtma dâvası, Meşrutiyetten evvel mevzuubahos olma­yan alelade bir hastalık dâvası idi. Bir arka­daşımızın bu dâva uğrunda en iptidai bir ted­bir olmak üzere bir Devlet kinini ihdas ettirmek için sarfettiği gayret ve emekler meslektaşlarca malûmdur. Bugün her arkadaşın kalbinde bir ıztırap yatıyor: Sıtma var, sıtma tehlikesi var; bir alarm halinde...

Cumhuriyet devrinin mânevi kazanç itibariyle seviyesini şu misalle zannederim çok güzel izah ettim.

Ben Bütçede muhtelif mevzular üzerinde, ko­nan paraların kıymeti, neticesi hakkında söz söylemiyeceğim. Arkadaşlarım her bireri üzerin­de ayrı ayrı kanaatlerini söylediler. Ben esas dâvayı konuşmak istiyorum, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti dâvasını konuşmak istiyorum-Sıhhat Vekâleti, adı da üzerinde olduğu gibi, sıh-hatla uğraşanların ve sıhhat mensuplarının ve­kâletidir. Binaenaleyh en önde eleman olarak. personel olarak hekim ve hekimlik ailesi gelir. Hekim ailesi iki gruptur: 1) resmî müesseselerde çalışanlar, 2) Serbest ve hususi müesseselerde çalışanlar. Biri Sıhhat ve İçtimai Muavenet Ve­kâleti müessesatı yani resmî müessesat, diğeri hususi serbest mesai ve müesseseler. Bugün bu teşekkülün ve bu ordu içinde vazife alan ar­kadaşların yetişme tarzları, adedleri ve vaziyet­lerini tetkik decek olursak elimizdeki düzenle­rin bunlara düzen vermeğe kâfi gelmediğini gö­rürüz. Evet kâfi değildir. Çünkü herkes ecza­ne olmadığından, doktor olmadığından, müesse­se olmadığından, hattâ Devlet kâfi derecede tah­sisat koymadığından bahsediyor. Fakat çare­den bahis yok. Buna çare paradır. Devlet mü­cadeleyi üzerine alsın, müesseselerin hepsini üze­rine alsın, çalışsın, fakat düzen nedir? Elimizde­ki nedir? Bunun hesabı yoktur.

Arkadaşlar; şunu arzedeyim ki, Sıhhat ve İç­timai Muavenet Vekâletinin içtimai muavenet bahsinde tek vasıtası hastanelerdir. Bugün res-

— 226 —

Page 15: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 6 0 24.5,1944 0 : 1 -mî ve hususi hastaneler yani belediye, idarei hu­susiye ve cemiyetlerin dâhil olduğu halde yatak sayısı 12 binden ibarettir. Bunu nüfusumuza nispet edersek ne kadar zayıf olduğumuzu görü­rüz. Bu müessesatın bir yatak için bugünkü ra­yice göre 1000 lira masraf ettiğini kabul edecek olursak 12 bin yatak ,12 milyon demektir. Bu, memleketin dörtte bir ihtiyacıdır. Gönül arzu eder ki, bu 40 bine çıksm. Fakat bunun masrafı da senede 40 milyon lira eder. O zaman Devlet bütçesinden bu 40 milyon lirayı yalnız hastane­ler için ödemek mecburiyetinde kalırız. Temen­ni ederim ki, hakikaten büyük bir enerji sar-federek kazanılan ve Devlete verilen paralardan bunu da verelim. Arkadaşlar, tahammülsüz, kud­retsiz, âciz bildiğimiz Türk milleti bugün görü­yoruz ki milyar veriyor. Amma bu milyarı bir felâket karşısında veriyor. Temenni ederiz ki, bu dâva ve bu veriş kabiliyeti normal zamanlarda da olsun. Devam etsin. Fakat fevkalâde hâdi­seler karşısında müşkül vaziyetlere düştük ve daha bir çok müşkülâtla karşılaşmak mevkiinde­yiz. Her zaman bu gelir böyle devam etmez. De­ğirmenin suyu bir gün azalabilir. Bunun başka yollardan çaresini aramalıyız. Bakınız: haddim-den büyük bazı sözler söyliyeceğim: Bir umu­mî idare bütçesi, bir hususi idare bütçesi, bir de belediyeler bütçesi vardır. Bu bütçelerin fasılla­rı içerisinde en âcizi, en biçaresi nedir bilir mi­siniz? Sağlık bütçesidir. Sağlık bütçesinin, Dev-tel bütçesi içindeki yeri hariç, hiç bir yerde adlı, sanlı geliri yoktur Sağlık mensupları umu­mî meclisler karşısında, belediye meclisleri karşısına çıktıkları zaman dilleri kısılır, boyun­ları bükülür, ne verirlerse onu ahr. Biz buna ait bir vergiyi mevzuubahis ettiğimiz zaman arkadaşlar, muhata!)!arımız bize, yeniden bir ver­

gi mi? ihdas edeceksiniz, bunu normal zamanlarda ancak düşünebiliriz, yeni bir hükmü tahmil et-mevi düzmüyorsunuz, bu millet vem bir vergiyi nasıl verir ? böyle şey olmaz dendi. Böyle sey ol­maz dendiği zaman bu millet yine .aynı milletti. Bugün tırnağından, elinden, ayağından arttıra­rak köylüsü, şehirlisi milyarlar veriyor. Demek ki, o iddia doğru değilmiş. Arkadaşlar, bütün sıhhat teşkilâtının Devlet sıhhat teşkilâtına bağ­lanmasını istemek, bizim bütçemizi ona devret­mektir. O halde yapacağımız şey; mahallî idare­leri bugün darlık içinde yuvarlanarak bin bir müşkülât ile idare ettikleri müesseselerini can­landırarak bir gelir membama kavuşturularak sıhhiye işini parazit olmak vaziyetinden kurtar­maktır. Benim şahsan temennim, teşkilâta her Devlet teşkilâtı gibi, candan alâka gösteril­sin, bütçeleri sadakalarla meydana gelmesin. Bu Meclis dahi sıhhat teşkilâtına para verirken b ;r idare âmiri bu işe para verirken ihsan diye, sadaka diye vermesin. Affmızı dilerim, teşbih biraz ağır oluyor amma hakikat böyledir.- Bele­

diye teşkilâtında da aynı vaziyet vardır. Bir Bele­diye reisi, bir belediye heyeti gelir dâvamızı alır, yürütür, gider. Bir ikincisi gelir çelme atar hiç bir şey söyliyemezsiniz, çünkü içinde tuzunuz, biberiniz yoktur, Bizi belediyede ve idarei hu-susiyede kapı arkasında yalvarır vaziyette birak-mak bilhassa şahsi teşebbüsiyle, şahsi sempatisiy-le iş yapmıya mecbur etmek doğru değildir. Bunu bu şekilde bırakacak olursak bir Dev­let sağlık teşekkülü taazzuv edemez ve bundan hiç bir şey beklenemez.

Kalıyor personel meselesi, hekim meselesi; arkadaşlar, her iki taraftan da hekim idare ma-kinesindeki vazifesini tamamiyle yapmıştır. Amma benim şahsan çocuk olarak tanıdığım he­kim, tabip zümresiyle bugünkü hekim arasında çok fark vardır, bunu tebarüz ettirmek mecbu­riyetindeyim. Gönüllerdeki ve benim de men-subiyetiyle iftihar ettiğim tababetle, bugünkü tababet arasındaki fark tashih edilmelidir. Türk câmiasındaki hekim bugün cemiyetin bihakkin saygı gösterdiği bir kıymettir. Arkadaşlar beni hekim yapan ailemin hekime gösterdiği hürmet olmuştur, iftiharla söyliyeyim ki, ben Türk camiasının, hekimi bilmez hekimlikten anlamaz ve hekimi sevmez dedikleri bir zamanda, onun bir çocuğu olarak, kendi ailemin hekimliğe karşı gösterdiği hürmete inanarak, özenerek hekim ol­dum. Evet Türk hekimi sever ve ona kıymet ve­rir. Arkadaşlar, hekim hakikaten bir kıymettir. Onun için hekime hürmet etmek bir borçtur. Hekim de ona lâyıktır. Ve onun içindir ki hür­mete lâyık olmuştur. Fakat arkadaşlar, serbest hayatta ve cemiyette hekimliğin yeri bu değil­dir. Bu gün hekim diğer vatandaşlar gibi ve d ;ğer serbest meslekte çalışanların durumunda değildir. Bunları ifade etmekle vatandaşlarımı diğer meslektaşlarımı küçültmek için söylemi­yorum. Ben yalnız hekimliğin vasfını tebarüz ettirmek istiyorum. Arkadaşlar; hekim bakkal değildir, hekim bezirgan değildir. Arşın arşın basma satan manifaturacı değildir. Arkadaş­lar sevdiğim ve sevildiğim için bunu açıkça söy­lüyorum. Hekim başka bir mahluktur. Evet başka bir mahluk. O şahsiyeti itibariyle başka bir mahluktur, dâva itibariyle başka bir mah­luktur, dâva itibariyle başka bir mahluktur. hekime buğuz, hekime'sert muamele yaparsak fr'zim de işimiz o kadar ters olur. Hekimin küs­mesi, bu memleketin felâketidir. Ne yapmalı? Hekime lâyık olan mevkii verilmelidir ve veril­dikten sonra vazife istenmelidir. Biz geçirdi­ğimiz meslek safhalarını pekâlâ biliriz. Bizim zamanımızda vilâyette, kaza ve sancaklarda be­lediyelerin tenrn etmiş olduğu para ile geçinen bir sıhhat müfettişi veya belediye kasalarından geçinen bir belediye tabibi vardı. Tabii hasta­neler hariç. Fakat o devirde hekim mesut­tu, sevilmişti, bahtiyardı. Çünkü ondan son-

- . 2 2 7 —

Page 16: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ : 60 24. ta hekim âlâ keyfemayeşa ierayi tebabete mezun idiı bugü» böyle değil hekİHa» takyit et­tik. Cemiyet bir ihtiyaç dolayısıyla, görüş £ar-kiyle hekimi bazı: meslektaşlarla, serbesa meslek erbahiyk bir gördü. Bugün hekimin tâbi oldu­ğu muamele diğer serbest meslek erbabından farkk değildir. Hiç bir zaman küçümsiyerek söylemiyorum, herhangi aç vatandaş karşısında bir bakkaldı ekmek vermemesi âcil bir felâket do­ğurmaz. Fakat düşmüş, ve mutlak bir hekime muhtaç bir vatandaş karşısında hekimin acı duy­maması felâketler doğurur. Çok sevdiğim hoca­lığı misal getireceğim. Hoca niheyet talebesini okutmryabilir, çocuk mektepten kaçabilir ve ni­hayet hocasına hürmet etmiyebilir. Bundan âcil bir felâket doğmaz. Fakat hekimin cemiyete küs­mesi, hekimin cemiyetçe küçük görülmesi ani bir felâket doğurur. Onun için ben Sayın Sıhhiye Vekilinden ve. onun mesai, arkadaşlarından mes­lek namına, şahsım namına, vatan namına te­menni ettiğim şey bu güzel mesleği kurtaracak olan; elimizdeki icrayı tababet ve etibba odaları teşkili hakkındaki kanunlara biraz ruh versinler, biraz can versinler. Şunu arzedeyim ki bu ka­nunlar çıktığı zaman bendeniz: de meslek içinde bunu alkışlayanlardandım. Fakat ne meslektaşa, ne vatandaşa, ne; de meslek haysiyet ve şerefine bir şey katamadı. Huzurunuzda bunu* ifade edi­yorum, zannederim ve ilim de beni1 teyit eder, bugün etibba odası var mı? yok mu? bilen yok­tur. Ben onun yokluğunu bana müracaat etme­melerinden anlıyorum1. Hangi meslektaşa gider­seniz gidiniz, evvelâ küfredeceği yer bu odalar­dır. Çünkü tatmin etmemiştir. Affedersiniz, kaba konuşuyorum, affmızı rica ederim. Ne meslek havRiyetmi ne de şahsi haysiyetini kurtarmıştır. Bunda hiç kimsenin günahı yoktur. Ben veki­limi ve vekâletimi tenkit etmek için söylemiyo­rum, realite budur. Çünkü, hiç bir menfâat temin etmiyen, fakat ona mukabil mütemadiyen para istiyen, maddeten ızrar eden, bir cemi­yettir. Ona renk vermek, ona gönülün istediği sevgiyi vermek için hiç olmazsa hekimleri birbi­riyle seviştirmek lâzımdır. Malûmu âliniz he­kimler içn meşhur bir söz vardır. Bunlar bektaşi sırn gibi birbiriyle bağlıdır, bunların; arasında her halde bir sır var. Bunlarda kuvvetli bir. te­sanüt yar derlerdi; Şimdi hani o tesanüt? Arı­yoruz, bu tesanüdü temin edecek, meslekini sev­direcek bir tesanüt kudretinin olmasını çandan istiyoruz.

Memleket sagfrk dâvasına' gelince, biraz* evvel işaret ettiğim gibi memlekette teşkilât kurmak çok kolaydır. Para verirsiniz, müe^ese^ mektep açarsınız, tabın yetiştirirsiniz. Fakat yettisen bu hekim memleket düşüncesi ve memleket ruhu ta­şımazsa bundan istifade edilmez. Meslektaşları­mın mesailerini bugünkü mânada tenkit ediyo­rum. Fakat* bu tenkidim- haksızdır. Çünkü; ne

>.ım ö : ı kanun ondan fazlasını ister, ne de muaşeret on­dan fazlasını bekler, ve ne de siz istersiniz. Çün­kü hekim serbesttir. Hekimin vazifesi sırasında osun kaıasiBav vicdanına tahakküm ediemea. Bu, bir gönül davasıdır. Hastasına gönülle basğ-lanmıyaja hekim zaten hekim değildir tşe ban­ları dâvalarına bağlayacak vasıtalardan ve yol­lardan* başlamalıyız, Ben gördüğüm yeni çıkmış genç arkadaşlardan fena intibalar aldım. İçimiz­de bulunan genç arkadaşlar gücenmesinler. Bu^ lunduğum ımıntaka içinde bir çok hakikaten? fakir, hakikaten zayıf ve hakikaten, ne bileyim, biraz zevkine, eğlencesine düşkün bir hekimi memnun edemiyeeek yerler vardı; Bir misalini söyliyebi-lirim: Mihalıççık. Ben bu güzel, temiz ve yeşil va­tan topraklarında hekim arkadaşlarımı vazifeye bağlıyamadım. Bu arkadaşlar meslekî kabiliyet­leri itibariyle en yüksek, en kıymetli arkadaşlar­dı. Birisi sınıfının başçavuşu* bulunuyordu. Fa­kat gittiği yerde' çalöfamad*, ağladı ve gitti Ne­reye gidiyorsun diyemedim, Vekili arkadaşımı* da niye gidiyorsun diyemedi. Çünkü, haklı idi. Geçende Adanaya gittiğim zaman, ismini zikret­meye lüzum* görmüyorum, kendisiyle karşı ka^şî-ya geldim. Bu arkadaş^ vazifedar olduğu bir köve gitti, köyde benim verdiğim vazifeyi yaptı. Bu vazifenin yanmasında verdiğim diğer bir vazife­yi yakmak için içi sızlamadı ve yapmadı. Çün­kü memleketini anlamamış, dâvasın* ani amam ıs­tı. Türk hekimi değildi, halk hekimi değildi "Ka­nun bunu tayip; etmez, mahkemeye verseniz beraet eder. Vazifeli meslektaşlar bulundu*u işlerde bu kafa ile gittikçe biz bu milletin derdi­ne çare-bul amavız, göz yaşını dind^remevi^ NP yanacağız? Benim kafama on senedenberi ideal edindiğim bir dâva var. Bunu Ankara'da Tıp Fakültesi acTİaeağînı duvdttğum «mn. simdi ara­mızda olmıyan hocam Hüsamettin'e söylemiştim; bugünkü sistemle hekimi bundan fazla çalıştıra­mazsınız. Bundan fazla çalıştırmak iein veni bir hekim varatmak ve veni bir dâva yaratmak ladin­dir. Nedir o dâva dedi Bu dâva. diğer vekâletle­rin takip ettiği ve bizim geri kaldığımız köy dâ-vfteıdir dpdim. O da, köye vetftemivor muvuz? T Övün içinde değil miviz? Evet kövürt'içindeyiz. Frengi mücadelesi, trahom mübadelesi sîtma mü-^^pleşsî her» kövün içindedir. Fakat bunlar pelip geçici, yörftk hayatîdir. Huzurunuzda kemali şük­ranla ^rredeyiro- ki- 13 sene mr aziz dâvayı takip ettim. Fakat itiraf edeyim ki, bir-göçebe hayatıdır. TfeVim.celir ve oider; srhTmt memuru ffelir ve gider, sıtma mücadele reisi gelir ve gider, ka-"»*m bir pev yoktur; Kalan bir iki tatlı söz ve bir kaç kinindir. Bu göçebe variyetle bu mem­leketin; sağlık" dâvası halledilemez. Köye doğ­ru gitmek lâzımdır; Köyde etabli olmak lâzım-dir. Köye gitmek bir zarurettir. Bir vatan­perverliktir. Bir vazife icabıdır ve bir insan­lıktır. Bu ne bir siyasettir, ne de bir görenek-

223

Page 17: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 tir. Hakikatte bir vatan davasıdır. Nüfusu­muzun % 80 i buradadır. Şu halde yapılacak dâva budur. Köye nasıl hekim göndereceksi­niz? Köye hekim gitmez ve gitmemekte haklı­dır. Nasıl gider? Arkadaşlar, köye hekim gitmez. Bunun bir çok sebepleri vardır.. An­cak bir tarzda gider, başka türlü gitmez. Bu­gün burada en yakın bir Ankara köyüne gidi­niz ve orada 15 gün kalacağınızı düşününüz çıldırırsınız. Değil köyden, kazalardan gelen bir çok arkadaşlar bile, elhamdülillah kurtul­dum, diyorlar. Kazadan şikâyet ediyorlar. Bir de köyü düşününüz. Gidemezsiniz, canınız her-şeyden azizdir. En basit istirahat istersiniz, bu­lamazsınız, oturacak, barınacak bir şey yok­tur. Medeni insansınız, elinizi yıkamak ister­siniz bir ibrikle su getirirler. Yemeğe ihtiya­cınız vardır, gönülden kopmuş 4 yumurtayı yağa bulayıp getirirler, yoğurt getirirler. Bu­nun aylar, haftalar ve yıllar sürmesi ne de­mektir? Bitlenmişsiniz, gayet tabii bitlenirsi­niz, paklanmak istersiniz yıkanacak yer bula­mazsınız, çamaşırınızı yıkatacak yer bulamaz­sınız. Yatacak en basit bir yatak ararsınız, yatak bulamazsınız. Pekâlâ bu vaziyette olan hekim nasıl gidecektir? Kim gidecektir? Gi-demiyecektir. An«ak gidecek olan bu yolun ijk yolcuları, Kuvayi Milliyenin ilk yolcula­rıdır. Hiç bir maksatla söylemiyorum, tak­dirle söylüyorum, köye gidecek olan, o haya­ta tahammül eden ve tahammül'edecek olan köy hocalarıdır. Bir köye gittiğiniz zaman si­zi karşılayan, gözünüze çarpan köy hocası ve­ya onun müfettişi, perişan haliyle, uzamış sa-kaliyle bu dâvanın Kuvayi Milliyecisidir. Ora­ya o gider. Tekrar söyliyeyim, takdir ediyo­rum, tayip etmiyorum, gider ve gidecektir. Fakat diğer münevver gitmiyecektir, bir he­kim, bir Türk münevveri gitmiyecektir. Bun­ları köye götürmenin yolunu bulmalı. Her şe­yimiz, teşkilâtımız, ondan sonra olacak. Sıt­ma mücadelesi ondan sonra başlıyacak, fren­gi mücadelesi ondan sonra, trahom mücadelesi ondan sonra başlıyacak, veremi ona verecek­siniz, doğum onun olacak, sıhhi tedbirleri o yapacak, bütün sıhhi büyük işleri o başara­caktır. Fakat köye gittiğiniz zaman medeni şekilde onu orada tatmin edeceksiniz, hiç ol­mazsa. asgari konfor. Bunu yapmadıkça olmı-

. yacak Mg bir şey. Evvelâ hekimi bu mânada yetiştirmek için bu dâvayı harekete getirecek bir üniversite ve onun bir tıp kolu kurulmalı ve ondan sonra adam aldatma yolu aranmalı­dır. Bunu hıfzıssıhha müessesesi mi yapacak? hangi müessese yapacaksa buna bir aşı bulma­lı. Bilmiyorum bizi ' aşıladılar amma nasıl aşıladılar ve kim aşıladı? Bilmiyorum. Bunun tedrisatı köy hayatına uygun olacak, bunun tedrisatı muayyen lâboratuy arlarda, klinik­lerde değil köyün başında, tozun, toprağın

içinde olacak, köylüye nasıl faydalı oluruz onu düşünecek. Anlaşılıyor ki, bize Ankara'da herşeyden önce buranın ruhunu, havasını kok-lrya^ak, koklatacak Ankara'da yaşayan bir da­rülfünunumuz daima iftihar edeceğimiz bir Ku­vayi Milliye dâvasını takibedecek bir Tıp fa­kültemiz lâzım, olacak. Kurtarıcı bir tek mü­essese bu olacaktır. Geç olsun, güç olmasın, fakat bu olacaktır. Bu dâva candan takibe­decek eli topraklı, yüzü sakallanmış, üstübaşı perişan Türk hekimi ile olacaktır.

Arkadaşlar, resmî hekim arkadaşlar için söz söylemeğe hak ve salâhiyetim yoktur.

Fakat sivil arkadaşlar ve bundan sonra yeti­şecek genç arkadaşlar bu dâva uğrunda, bu tezle yetiştirilmezse Sıhhat Vekâleti dâvalarımızı ne kadar candan takip etse, Büyük Millet Meclisi ne kadar takayyüdat koysa, kanunlar her gün biri birini takip etse bu dâva yürümez. Yürüme­yecektir.

Simdi müsaadenizle biraz da sıtma mücade­lesi mevzuu üzerinde Heyeti Celileyi tenvir et­mek isterim. Eğer konuşurken bir yanlışlık ya­pacak olursam, bunu arkadaşlarımın biraz es­ki olduğuma ve kısmen de fikirlerimin eskimiş bulunmasına bağışlasınlar. Arkadaşlar; sıtma mücadelesi dâvası başladığı zaman bu dâva ev­velâ mahudut bir mmtaka içerisinde idi. Bunun yeni bir teşkilâtı vardı. Elimizde sıhhat me­muru ve kininden başka bir kuvvetimiz yoktu. Tabii kanuni müeyyideler hariç. Teşkilâtın sis­temi; 30 - 40 köyde bir hekim, 10 - 15 köyde bir sıhhat memuru bulunyordu. Sıhhat memuru haf­tada veya 15 günde bir köye gidecek, kinin ve­recek ve diyecek ki, köylüye senin hastalığın sıtmadır; işte senin tedavin kinindir, bunu ala­caksın. îşte arkadaşlar bizim yaptığımız sıtma mücadelesi bu idi. Tam muvaffak olmuş bir va­ziyette değildik. Niçin muvaffak olamadık. Çünkü Türk köylüsü bu mevsimde köyünde de­ğildir. Harmanda, yaylada, bahçede bulunur. "Onu ^erî'ân vegân aravıp bulmak lâzımdır. Bun­ları gidip bulmağa imkân hâsıl olmadı. Nihayet bu işi biz muhtarın eline verdik, o dağıttı. Vekâlet bunu şiddetle mennetti, biz ızdırarla vaptık. Verdiğimiz kininin halkın eline gittiğini kabul etsek bile yutmadı, yutamadı veya usul­süz yuttu. Ben içlerinde bu kadar zaman ça­lıştıktan sonra dahi kininin nasıl yutarsın diye sorduğum zaman, bir sabah bir akşam cevabını •ıMım. Nasıl Ainr, sana günde dört tane alaca­ğını sana söylemediler mi. Sualime de burada bizim usulümüz budur derlerdi. Keza çocuklar çok gaip oluyordu. Telâş ettik. Çocuk kinini, çikolatası yaptık, çocuklara kinin yurtturmak i^'n neler APİ^ildi^mi arkadaşlar bilirler. Babalar dahi çocuklara kinin yutturamıyordu. Bütün sıtmalı vatan çocuklarını birer birer bulup kinin yutturmak için kudreti ilâhiye ister. Buna

— 229 —

Page 18: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 mücadele ne yapsın. Binaenaleyh kinin bol ol­duğu zamanda dahi vatandaşın kursağına gök az kinin gitti ve mücadele durdu. Muasır ve medenî memleketlerde yapılan sistemleri getirt­tik. Tatbik ettik. Bunların arasında geçen grup içtimamda da mevzuubahis oldu. Sayın Vekilim terkibinde bakır olduğu için tedariki im­kânsızlığından dolayı yapamadığını söylediği bir Paris yeşili dâvası var. Bugün bu dâva çok büyütüldü. O kadar büyük değildir. Huzuru­nuzda arzedeyim kararı siz veriniz. Bu ilâcın terkibi arsenikiyet nühastır. Yeşil bir tozdur. muayyen bir nispet dâhilinde elenmiş sokak tozu veya kül ile karıştırılarak sürf eli yerlere serpi­lir. durgun sulara dökülür ve döküldüğü za­man bu arsenikeyti nühas maddesi suyun yüzün­de durur. Gayet küçük bir yosun parçası gibi durur. Anofel sürfelerinin yetişkinleri gelir bun­ları yer tesemmüm eder; ölür. Fakat sular şeffaf sathi temiz ve durgun olduğu zaman bu ilâcı dökmek kabil değildir. Halbuki nerede ba­taklık görürseniz onun üzerinde eskiden veya ye­niden teşekkül etmiş yosunlar bulursunuz. Ve bu yosunların altında yüz binlercesi saklanabilir. Atılan tozlar bunlara ulaşmaz. Yaprak üzerine •oturur-, kalır. Sürfe bunları bulup yiyemez öl­mez. kalır. Suya dökülenlerde bir müddet sonra bozulur. Dibe çöker bu mahlut acaba bu dur­gunlara' nasıl dökülecektir. El ile serperseniz, nihayet bir kaç metre öteye kadar atabilirsiniz. Daha ileri gitmez. Oralardakilerde ölmez kalır. Başka memleketlerde bu işi yapmak için bin bir türlü apareyler yapılmıştır. Biz dahi affe­dersiniz, merkepli kollar teşkil ettik, merkebin bir tarafını bu tozdan o bir tarafına da diğer sokak tozundan bağladık, durgunlara amelemizle el ile serperek böyle uzun müddet çalıştık fakat sadre şifa olmadı. Olamazdı. Çünkü döktüğü­müz zaman hafif bir rüzgâr olması, grub veya tulü zamanına tesadüf etmesi, suyun sathının temiz bulunması gibi ağır şartları vardır. Hele temmuz ve ağustosun bayıltıcı sıcağı karşısında ağaç altında barınılamazken bunu İstırap çeke, çeke yapacak amele ve memurumuz murakabe çok zordu. Paris yeşili denen bu nesne pek bel Dağlanacak bir şey değildir. Şahsi kanaatimi soyuyorum. Aksi kanaatta olanlar varsa ona da hürmet ederim.

Petrol dâvasına gelince; bu kadar geniş mik­yasta petrolü dökecek vaziyette değiliz, bulsak köylüye yakacak için veririz. Bugün de böyledir, yarın da böyledir.

Sıtma dâvası, arkadaşlar, sayın Vekilim ve arkadaşlarım affetsinler, biraz evvel de bir ar­kadaşımızın ima ettiği gibi kinin verme dava­sıdır. Bu* memleket için daima böyledir, kinin verme davasıdır, bol kinin, bol kinin... Allah gani gani rahmet etsin, sayın Refik Saydam Sıhhiye Ve&fJi bulunduğu zaman bir kongrede

izahat verirken, bölgemde emir harici olarak vâki kinin verdiğimden bahsetmiştim. Arka­daşlar hayret ettiler, bu kadar çok kinini bu şekilde nasıl verirdin dediler, ayıpladılar. Ha­kikaten cüretle bunu verdim. Kinin o zaman boldü. O sene o mmtakada, o vadide sıtma epidemisi olmadı, vadinin cenubunda vâki ki­nin vermediğim yerlerde sıtma çok oldu. Çün­kü memurun gelmesini beklemiyen, kan al­masını ve muayene etmesini beklemiyen âcil bir hastalıktır. Arkadaşlarım, bu şekilde vika­ye olmaz, bu bir israftır, dediler. Kabul ediyo­rum, fakat bu, memleketin yaşayış tarzma en uygun olan bir sistemdir. İsraf olsun, im­kân bulalım da bu israfı yapalım, yeter ki, ca­nımız sağ kalsın. Metod bu değildir diyorlar, böyle kinin tedavisi olmaz, proflaksi bu değil­dir diyenler oldu. Evet, doğrudur. Proflaksi değil amma tedavidir. Köylünün sıtma olduğu zaman müracaat edeceği tek kapı budur, elin­deki kinindir. Bu bakımdan bize en uygun sis­temdir. Amma bugün kininimiz yoktur. O hal­de ne sapacağız? Atebrin de çok fena imiş. Yalan. Samimî olarak söylüyorum, Atebrine fena demek bu memlekete beşinci kolun işi güzeldir demekle müsavidir. Biraz ağır düşü­yor amma bu böyledir. Atabrin benim Anka­ra 'ya çalışmağa geldiğim zamandanberi tetkik edilmiş ve iyi netice alınmış fevkalâde bir ilâç­tır. Mazarratları vardır, fakat kininin de ma­zarratları vardır. Kininin endikasyonu olmayan haller, zor verdiği yerler yok mu? Kininle te­davi edilemiyen ne kadar vaka vardır. Atabrin-le de olabilir. Atabrin için fena propaganda yapılıyor. Bu doğru değildir.

Hüseyin Cahid arkadaşımızla Amerika'dan dönerken Adana'da görüşmüştüm. Kendisiyle görüşürken sordum; Amerika'da kinin buldun mu dedim? Bin müşkülâtla 2 gram alabildiğini söyledi. Bugün Amerika'lılar baştan aşağı atabrin kullanıyorlar dedi. Arkadaşlar bu ka­dar kötü bir ilâçmış ta bu gibi ilâçların muci­di olan Amerika'lılar niye atabrin kullanıyor­lar? Bunu Almanlar senelerdenberi kullanıyor­lar. Atabrinin şu veya bu mahzurları olabilir. Fakat pek mahduttur ve bugünkü ıstırari vaziyetimizde bunlar hiç hesaba katılmıyacak kadar ufaktır. Binaenaleyh bu suretle ateb­rin hakkında gerek meslektaşlarımın ve gerek­se meslek harici arkadaşlarımın bu vaziyette atebrine fena demesi sıtmaya yardımdan baş­ka bir şey değildir. Arkadaşlar şunu da der­hal tebarüz ettireyim ki, sıtma en büyük hoca­larımın ve meslektaşlarımın da itiraf ettiği gibi bir çok hastalıklarla karışan bir hastalıktır. Kâzip şekilleri pek çoktur. .Meselâ Ankara'da çok defa vâki olur; efendim kırılıyoruz, kör müsünüz? görmüyor musunuz? Sıtma vardır denilir, gidersiniz bakarsınız ne bulursunuz? Bir

- 2 3 0 -

Page 19: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 60 24.5.1944 C : 1 tatarcık humması. Bunu hastaya anlatamazsı­nız. Mesuliyeti başından atmak için sıtma de-

% ğildir diyor, derler. Başımdan geçen bir vaka­yı arzedeyim:

Cebeci'de oturan çok sevdiğim bir arkada­şımın refikası hastalanıyor. Kendilerinin otur­dukları evin karşısında evvelce tarihi harp şu­besinin bulunduğu binanın bahçesinde geniş bir havuz mevcut. Buradan sıtma ile alâkası olmayan âdi sinekler üreyor, uçuyor ve evle­rini istilâ ediyor. Hastanın hali sıtmayı andırı­yor ya... O halde hasta sıtmadır. Sinekler de mevcut, tehlike var. Bu aziz arkadaşım telefo­nu eline alıyor, beyefendi sıtmadan ölüyoruz, neden gelip bakmıyorsunuz? meşgul olmuyorsu­nuz1? Gidiyorum, ne görüyorum? asık bir çeh­re, hastalığı sanki ben yapmışım, kadını hasta ben etmişim. Hastaya bakıyorum, tipik bir tifo, şeriri araziyle, şunlariyle, bunlariyle bir tifo vakası. Müteessir oldum, arkadaşa hastaya şi­fa temenni ettiğimi, hastalığın sıtmadan başka bir şey olmasının muhtemel olduğunu söyledim. İnanmadı. Çünkü başka bir meslektaşımın sıt­ma olduğunu söylediğini, okkalarla kinin ver­diğini söyledi. Olabilir, amma mümkünse sala­hiyetli bir kaç arkadşı çağırıp bir konsültasyon yaptırrrsanız iyi olur dedim; şimdilik kinin fi­lân verme dedim. Akşam üzeri kendisine rast geldim, hakikaten beni ikaz ettiniz, dediğiniz doğru çıktı dedi. Bunları saymakla başınızı ağ­rıtmak istemiyorum. Bu mendebur, kâzip sıt­manın neleri var, neleri. Keza sivrisinekler de böyle. Belki hatırlarsınız 1929 senesinde, kış çok sakin geçmişti, kronomida sürfeleri sular­da ölmemişti, mart ayında büyük bir istilâ yaptı. Hattâ Meclisi de sardı. Bu sinekler ano­fellere çok benzerler amma sıtma nakletmezler. Vekâlet telâş etti. Biz korktuk, Hüsamettin Hoca ile bir çok sinek yakaladık, izahat ver­mek icabederse göstermek için. saklıyalım de­dik. Bunların kronomida olduğunu tesbit et­tik. Kimse de sormadı. Bir epidemi de olmadı. Dâva budur arkadaşlar. Arkadaşlar, tekrar sa­dede geliyorum. Benim temas ettiğim dâva bu­gün için değil, yarm için, yarına ait köy da­vasıdır, yarma ait bir köy dâvasını bugünden düşünmek mecburiyetindeyiz. Bugüne ait ser­best hekim dâvasını bugün düzenlemek, takip etmek lâzımdır. Başka türlü bir doğru yola gitmenin ve başka türlü bir hal çaresi bulma­nın ve her taraftan feryat şeklinde çıkan dert­lere derman bulmanın imkânı yoktur. (Alkış­lar) .

H. AKDOĞAN (Çorum) — Muhterem ar­kadaşlar, köylerin sıtma ve pislik mücadelesin­de bulunuyorsunuz. Yalnız kaza ve vilâyet merkezlerinde değildir. Bu sıtma ve pislikten köyler tamamiyle bakımsız kalmıştır. Köylere ne vilâyetin valisi, ne de kazanın kaymakamı, ne nahiye müdür ve ne de sağlık memuru hiç

birisi gelmiyor. Köylüler pislik ve hastalık içinde kalmıştır. Bu kürsüden bol bol müna­kaşa ve müzakere yapıyorsunuz. Yalnız bu kür­süde, bu masada değil bu icraat. Vilâyetlerde hiç bir icraat yoktur. Talât Bey arkadaşımız köylüyü tenkit ediyor. Köylü medeniyetten iskat olunmuş değildir, arkadaşlar. Köylüler temizdir; asildir. Bir tek köylü yok ki, kinin bulsun da yutmasın. Köylü kinin bulamıyor. Kinin eczanelerde gizli satılıyor. Kazalarda da bu iş inhisara verilmiştir. Kinini köylü bula­mıyor. 25 - 50 kuruşa satılıyor. Bunları köylü bulsa yutacak, tedavi olacak. Fakat köylü bir türlü bulamıyor. Sonra Hükümet tabipleri köylere kadar gidemezmiş. îstirahatleri temin edilemezmiş, onların yemeğini yiyemezlermiş, köylüler pişmiş. Arkadaşlar, köylüler temizdir. Onların yemeğini yiyemiyen memur olamaz. Köylüler bizzat vatanın mukaddes evlâdıdır. Ben de köylüyüm ve bununla iftihar ederim. Kahraman inönü'nün, Atatürk 'ün maiyetinde süngü ile düşmana karşı koymuş, mukaddes va­tanımızı göğsünü siper ederek korumuş bir Türk köylüsüyüm ve bu milletin evlâdıyım. Bu ka-kadar olamaz gayri. Köylerde hiç bakım yok­tur. Köylerimizde mektep çocukları bundan üç ay evvelisi kabakulak olmuşlar. Muhtar gi­diyor, vilâyette sıhhiye müdürüne söylüyor, bizim işlerimiz sizinle değildir, cevabını alıyor­lar. Affederseniz bu vatan evlâtları okuyacak, yetişecek, mukaddes tüfeğini alarak düşmana karşı gidecek, bir vatan evlâdı olacak ve vatanı kurtaracak. Niçin sıhhiye memuru, sıhhiye müdürü, hükümet doktoru bununla alâkalan­masın ve niçin vilâyet ve kaza buna bakmasm?

Arkadaşlar köylü bu kadar pislik içinde kalmıştır.

Sıtma mücadelesinden bahsediyorsunuz. Köylerde hiç bakım yoktur. Sırf kaza ve vilâ­yet merkezlerindedir. Artık yazıktır Saym Sıhhiye Vekilimizden rica ve istirham ederim bunu önlesin artık. (Bravo sesleri). Mâruzâtım bundan ibarettir efendim. (Alkışlar).

Dr. K. BAYÎZÎT (Maraş) — Bendeniz saym Sıhhiye Vekilimizden iki nokta hakkında Heyeti âliyenin ve bendenizin tenvir edilmesi maksadiyle kürsüye çıktım. Bu meyanda elimdeki Sıhhiye Vekâleti bütçesini tetkik ederken grdüğüm ve 1944 senesinde başarılacak yeni işler dolayısiyle Sıhhat Vekili arkadaşımızı tebriki bir vazife bi­lirim. Soracağım iki nokta şudur: son zamanlarda neşriyat görmeğe başladık. (Penisilin) - Penicillin-diye bir ilâç çıktı. Ve aşağı yukarı bir çok derde deva bir ilâçtır denildi. Amerikada müsbet ne­ticeleri alınmıştır, ve sahai tatbikada konmuştur deniliyor. İşittiğime göre Sıhhiye Vekâletine men­sup kıymetli bir arkadaşımız bu ilâcın formülü­nü getirmiş veya bulmuş ve hattâ Hıfzıssıhha müessesemiz bu iş üzerinde çalışmağa başlamış,

mı —

Page 20: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24.5 .1944 C : 1 İşittiğim buhaber doğrumu dur ve Hıfzıssıhha Enstitümüz bu iş ile meşgul mudur?

İkincisi, Almanlar (Lâvzeto) diye bir ilâç jbulmuşlar. Bu ilâç bir kolr mürekkebinden iba-retmiş, ye bir miktar suda eritilince içine batı­rılan bir iç çamaşırına üç ay müddetle bit, pire ve tahta kurusu gibi haşerattan hiç biri gelmi-yormuş. Hattâ işittiğime göre .sivrisinekleri de Öldürdüğü için odaları veya kıta gerisindeki ufa­cık yerleri bu ilâçla badana ederek sivrininekle mücadele ediyorlarmış. Böyle bir şey var mıdır? Sıhhat Vekâleti bu işe muttali olmuş mudur? Muttali olmuşsa bizim memleketimizin bünyesine çok uygun olan bu ilâcın tetkikini temin etmele­rini rica ediyorum.

F. F. DÜŞÜNSEL (Bingöl) — Af edersiniz, demin mâruzâtımda bir noktayı eksik söyledim. ehemmiyetine binaen tavzih edeceğim.

İlâç ücretlerine temas edeceğim. Bir çokları hayli para vererek doktordan aldıkları reçete­

lerle eczahanelere gidiyorlar, fakat istedikleri ilâçları gali fiyatlarla da olsa alamıyorlar. Bu yüzden hastalarını tedavi ettirmek için ilâçsız kalıyorlar. Sıhhat Vekâletinin ilâç meselesi ve fiyatları üzerinde hassasiyetle durmasını istir­ham ederim. Bir de tentürdiyot vesaire gibi bir çok hususlarda kullanılan ilâçların kabil olduğu kadar ucuzlatılmasını temenni ederim. Vekil Be­yin bu hususta da izahat vermelerini rica ede­rim,

Dr. S. A. DÎLEMRE (Rize) — Efendim; sıt­ma işlerini burada sık sık konuşuruz ve bu sıtma mücadelesi işinde aklımıza geleni, duyduklarımızı burada söyleriz. Bendeniz, demin Talât Bey ar­kadaşımızın dediği gibi, bol kinin taraf 1 arıyım. Buna itiraz eden hekim de yoktur. Şimdi kini­ni ve atebrini bol miktarda vereceğiz. Bunu burada konuşurken, o kadar çok olmalı ki. leblebi gibi köylünün cebinde bulunmalı dedim. Talât Bey de, ben bu mücadeleyi şahsan yaptım, mu­vaffak olduğumuz zamanlar kinini çok yay­mıştık, hasta olmıyanlara bile, Sıhhiye Vekili aleyhinde olmasına rağmen, veriyorduk, Çünkü onlar musaptı, musapla gaynmusabı aramak da köylerde güç, demek istediler ve bunu çok güzel anlattılar. Onun için hasta olsun olmasın kinin vermek gayet faydalıdır, zaten başka ça­resi yoktur. Bendenizde sözlerimde, memlekette kinin işba haline gelmelidir dedim. Çok olmalı kinin. Ben değil, Sıhhat Vekili arkadaşımız da, burada ve Sıhhat Şûrasında, heryerde söyledi­ler. Bu mücadele bu kadar muntazam değildir. Fakat sıtma da bu kadar calibi dikkat şekil al­mıyordu. Çünkü neden? Gayrı muntazam da alınsa bir ilâç, elverirki bulunsun ve bol ol­sun. 'Kininleme, kininleme; kininleme. Maksat da budur. < Yani kininleme usulü gayrı kabili inkâr bir hakikattir. Bunda sebat edeceğiz. Mantık da budur,

Bu mantıki kaziyeyi zorlarken, bataklığı ku­rutmanın ve sivri sineği ifna etmenin diğer usul­leri terkedilsin bataklık, bunu kurutmaya lü­zum yoktur, böyle bir şey söylenmez. Zabıt var­dır, arkadaşlar vardır, duymuşlardır; bu, mev-zuubahis değildir. Herkes bilir ki, böyle bir şeyi ne ben söylerim ne de kimsenin hatırına gelir. Yalınız Uludağ arkadaşım, hocam sen böyle bir şey dedin demesi beni uyandırdı ve bana bu şeyleri tekrara vesile verdi. Şu iyiliği var, bu ba­kımdan mühimdir. Şimdi efendim, bataklıklar nasıl kurutulmasın, elbette kurutulacaktır. Bu­na şüphemi var. Benim söylediğim lafı, Şevki Uludağ arkadaşımın beğenmediği sözü yapmak çok güçtür. Çünkü taşkınların coğrafi olanları malûm. Kızılırmak, Yeşilırmak, Gediz gibi nehir­lerin taştığı malûm. Fakat benim sözlerim bir takım sel yatakları vardır, su birikintileri var­dır, bunlardan daima sivrisinek hâsıl olur. Bun­ları kurutmağa gittiğimiz zaman kendiliğinden kurumuştur, amma kuruyuncıya kadar etrafım da kurutur. Binaenaleyh, hep biliyorsunuz, An­kara'dan Eskişehir'e kadar tren suyun içinde gi­der vagondan,, lokomotiften, lambadan bahsettim, söylediğim sözler bunlardır. Sıtnsa ile mücade­leyi herkes biliyor ,üç amili vardır. Sivri sinek bir, bataklık iki, bir de hastayı tedavi etmek için kinin, üç. Fakat bunlardan en çabuk ele geçirdi­ğimiz şey pratik kinindir, başkası değildir. Bu ne kadar mebzul olursa o kadar iyi. Müca­dele teşkilâtının yapacağı da, kinini matlup şe­kilde vermeyi temin etmektir. Bu cihetle kinini de atebrini de elde etmek lâzımdır. Simdi bu sivrisineği öldürmek için de.filit lafı oldu burada. Bu flitle Amerikalılar sivrisineği öldürürler. Fakat aynı zamanda bataklıkları da kuruturlar, atebrini ucuza çıkarırlar ve kullanırlar. Dedim ki, Sıhhiye Vekâleti bir kinin getirdi. Mala-yada, Avustralyada, Amerikanın aşağı kısım­larında, Sen Lui ve Misisipi havalisinde, halen dedim çok flit kullanıyorlar, fıçılarla kullanı­yorlar, bu flit de pahalı bir mal değilmiş, bir nevi papatya çiçeğinden gayet mebzul surette çı-karılıyormuş, burada bir takım arkadaşlar da söylediler bunu, sonra Gümrük ve İnhisarlar Ve­kili arkadaşımız söylediler ki, biz yapıyoruz, lit­resi 37,5 kuruşa mal oluyor. Halbuki ben de de­dim ki, biz 5 - 6 liraya arıyoruz da bulamıyoruz. Bunu Hükümet yapsa standardize bir mal olsa da biz de aldanmasak ve bol miktarda bulsak.

Sonra Atıf Bey arkadaşımız dediler ki, ba­na köylüler öteberi sattıktan sonra parasiyle flit alıp köylerine götürüyorlar. Sordum bunu ne yapacaksınız? «Bu çok iyi bir şey, rahatça*Uyku uyuyoruz», dediler. Sonra Aeresoldan bahsettim. Ulusta bir makale okudum; Yenisabahta bunun için bir makale okuduk. Sonra Vekil arkadaşım da burada dedi ki, bunu biliyoruz, böyle sis yaparak vâsi bir yerde bütün haşeratı imha

•— 232 —

Page 21: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24.5.1944 O : 1 ediyor. Bu bizce anetüttür, yani etüt edilmekte­dir. Bakınız Kemali arkadaşımız da geldi bir takım cezalardan bahsettiler bendenize insan o eczayı gömleğine sürerse bit ve diğer bazı ha-şerat gelmiyor. Niçin telaş ediyoruz? Sıtma için mütemadiyen burada konuşuyoruz. Bizzat hareket etmek lâzımdır. Sivrisineği öldürmek ve bataklığı kurutmak gerektir. Duyduğumuz, bildiğimiz ne varsa burada sayıp döküyoruz. Uludağ arkadaşım ulu olsun, bu iş bu kadar kâfi (Gülüşmeler).

Orgl. î . ÇALIŞLAR (Muğla) — Sayın ar­kadaşlar ; Sıhhiye Vekâleti bütçesinin bu sene gördüğümüz genişliği sebebiyle evvelâ şükranla­rımı ve Hükümete tebriklerimi bildirmeği va­zife addederim. Bu meyanda bütçe tetkik olu­nurken çok çocuklu ailelere yapılan fazla zam­dan dolayı Bütçe Encümenine de bilhassa teşek­kürler ederim. Hakikaten çok çocuklu ailelere geçen sene 75 bin lira bir para konmuştu. Bu sene bu miktar 623 bin liraya vâsıl olmuştur ki, bu, çok çocuklu ailelere yardım işinde terakkiyi ifade etmektedir ve hakikaten memnuniyeti mucip bir meseledir.

Geçen sene intihap dairemde buhusus tetkik ederken oranın sıhhiye müdüründen çok çocuklu ailelere yapılan yardım akkında malûmat almış­tım. Bütün Muğla vilâyetinde yardıma tâbi 549 çok çocuklu aile olduğunu bir pusulada gösterdi­ler. Bu vilâyetin nüfusu 200 mindir. Beş nüfusu bir hane tutacak olursak 40 bin hanelik bir vilâyet olur. 40 bin hanede çok çocuklu ola­cak 549 aile olduğu görülüyor. Hakikaten şaya­nı dikkat bir kevfiyettir. Ümit ederim ki, di­ğer vilâyetlerde çok çocuklu ailelere nispeti bu raddede kalmasın. Burada, bu vilâyette çok çocuklu ailelerin az olması sebeplerini araştıra­cak olursak belki en başta sıtma keyfiyeti gele­cektir. Yani nesli kurutan sıtma hastalığının illetin sebeplerinden olsa gerektir. 40 bin ha­neden ancak 549 ailenin çok çocuklu olabil-

- mesi hakikaten nazarı dikkate alınacak ve cok düşünülecek bir kevfivettir. Sıhhiye Vekâleti­miz: gerçi büvük bataklıkların kurutulması ve on­ların yok edilmesiyle alâkadar delildir. Bu is bü­yük «ru işleri mevanrada Nafıa Vekâletine tahsis edilmiştir ve Muğla vilâyetinde Milas'da ve KövoeŞiz'de ve Eseneavır civarında hakikaten Nafıa Vekâletinin isi olarak kurutulacak ba-ta>TVl.qr coktnr. Fakat avnı zamanda sıtma mü­cadele te«kilâtivle Sfhhive Vekâletimizin bim-me+ivle biranevvel kurutulacak ve o mmtaka-va ^"^at. ve «pvvet veTpe.fik bir cok isler de var­dır. Sunu da ilâve edevim ki, Sıhhive Vekâletimiz Mujrla vüâvetine bir. iki sene içinde sıtma müca­delesi isinde çok vardnnda bulunmuşlardır ve ora­da bir sıtma mücadele reisliği de teşkil etmişler­dir. Onunla temasımda kendisinin çok gayretli bir arkadaş olduğunu anladım ve kendisinin

j bir çok yerlerdeki bataklıkların kendi gayretiy­le büyük nafıa işi meyanmda olmıyarak kuru-tulabileceğini söylemiştir ki, Ahiköprü civarın­daki küçük suları bertaraf etmek Gökabat su­larını bertaraf etmek Fethiye civarında Ağrı ırmağının yaptığı bataklıktan bertaraf et-

I m ek sıtma mücadele teşkilâtının ve mahallî I yardımlar ve bunlara mütaallik kanunların yar-

dımiyle mümkün olabileceğini ifade etti. Ben de bunları huzurunuzda Sıhhat Vekiline arzederek kendilerinin bu gayretli arkadaşı harekete geçi­rerek ve kendisine lâzımgelen tahsisatı vererek bu mühim ülkemizi bu sıtma âfetinden biran-evvel kurtaralım.

40 bin aile içinde 500 küsur çok çocuklu aile olması keyfiyetine tekrar gelmek istiyorum.

Bu, memleketin nüfus meselesine taallûk eder ve bu nüfus meselesinde Sıhhat Vekâleti de alâkadardır. Görüyoruz, hakikaten teşkû lâtiyle, yeni kanunlariyle, köylerimize kadar eli­ni uzatan Hükümet köylünün sıhhatini koruma­ya çalışmaktadır. Köy sıhhat enstitüleri, köy ebeleri ve sıhhat memurları da bu işte başlıca unsurlardır. Bunu yapmakla beraber nüfusu ço­ğaltmak başta gelir. Bunda diğer vekâletlerin de hissesi vardır.

Türkiye Cumhuriyeti coğrafi vaziyeti itiba­riyle hakikaten müstesna bir manzara arzetm ek­tedir. Bütün dünyanın siyasi ve iktisadi cere­yanlarının geçtiği yollar üzerindeyiz. Hiç bir te­sirden azade kalamayız. Memleket nüfusunun bu raddede kalması hiç bir zaman caiz değildir. Biranevvel nüfus siyasetine başlryarak, Parti programında nüfusa verilmiş olan ehemmiyeti nazarı dikkate alarak nüfusu çoğaltacak yeni tedbirler ve kanunlarla Hükümetin Meclise gel­mesi ve bu işi az zaman içinde iyi bir neticeve P-ötürmesi lâzımdır. Aksi takdirde Türkiye'nin dayandığı bu nüfus siyaseti iyi bir manzara ar­zetm emektedir. Geçenlerde Dr. Sadi Irmak ar­kadaşımızın Ulustaki bir makalesini okudum, bu makalesinde çok mühim esaslar ve tedbirler göstermiştir. Bir taraftan bu nesrivalta diğer taraftan Hükümetin hemen getireceği kanunlar­la bu isi Büvük Mille Meclisinin eline alarak biranevvel neticelendirmesi ve millet ve mem­leketin istikbalnin kuvvetlenmesini temin etme­si behemehal lâzımdır.

S. TTTNCA (Svrtt — Efendim: bendeniz de secim dairemin sıhhi vaziyeti hakkında söz söy­lemek istivorum.

Seçim vilâvetimin 10 kazası ve 1W Wu niifn«u vardır. Mer^e-de ve kabalacında ne Hükümet ne d© belediye hekimi ne de ^hVıat memnrlarr vardır. Vakıa ımıh+erom Sıhhat Vekili kendilerine vap-tTJŞmiTZ müracaatların cümlesini hüsnü telâkki

I nriprek kinin, atebrin noksanlarını itmama ve he­kimlerin tâyin muamelâtını tesrie himmet buyur-

I maktadırlar. Faka! kanunlarımızın bir noksanlığı

Page 22: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 dolayısiyle maksat hâsıl olamamaktadır. Yani ora­ya gönderilen hekimler tahsil masraflarını ödiye-rek kendilerini mecburi hizmetten kurtarıyorlar. Bunun çaresini bendeniz şöyle düşünüyorum: Za­manımızda herkes vatan hizmetinde kendisine düşen fedakârlığı yapmak zorundadır. Böyle gençlerden tahsil masraflarının kabul edilmemesi ve kendilerinin orada hizmete icbar edilmesi mev­zuu üzerinde acaba bir kanun getirmek istemez­ler mi? Bunu sormak istiyorum.

A. BÎNKAYA (Kastamonu) — Arkadaşlar hastabakıcı! ık hususunu çok mühim bir mesele olarak görüyorum. Muhterem doktor arkadaşları­mız pek çok ihtiyaçları mevzuubahis ederken bu mesele üzerinde ehemmiyetle durmaya vakit bu­lamadılar zannediyorum. Dinledim, hastabakıcı mevzuu üzerinde lâzım geldiği kadar bir şey görüşülemedi. Halbuki arkadaşlar şu son iki ay içinde Numune hastanesinde bir hastayı bir kaç defa ziyarete gittim. ^Oradaki hastalar doktorlar­dan çok memnun görünüyorlar.. Doktorlar lâzım gelen itinayı gösteriyorlar, tertipleri yapıyorlar. Fakat zavallı hastalar yalnız kaldıkları zaman zile basıyorlar, kimse gelmiyor. Pek bilemiyorum, belki de bunların mazeretleri vardır. Kendi dert-lerivle meşgul olabilirler, yahut adedleri kâfi de­ğildir, yahut vakitleri yoktur. Fakat meselâ bir fidan dikeriz, bir ağaç dikeriz. Bunlara su veril­mezse, bir müddet bakılmazsa kurur, bunlara bakmak lâzımdır. Hastalar da böyle bakılmağa muhtaç kimselerdir. Hasta yattıktan sonra doktor lâzım olan şeyi tertip eder, bırakır gider. Doktor ne kadar itina etse hastabakıcı münavebe ile ve dikkatle, intizamla hastasına bakmıyacak olursa doktorun bakması kâfi gelmez ve nitekim bazı ve­fatların da bu yüzden vuku bulduğunu işitiyoruz. Bunun için muhterem Sıhhat Vekilimizden bu konu üzerinde ehemmiyetle durmasını rica edi­yorum, yalnız bunun için kürsüye çıkmış bulu­nuyorum.

SIHHAT VE î. Mu. V. Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Sayın arkadaşlarım, vekâletin büt­çesi üzerinde bir çok arkadaşlarımızın alâka gös­terişleri beni çok sevindirdi. Bilhassa teşekkür ederim.

Evvelâ Bütçe Encümenimize teşekkürle söze bağlıyacağım. Bana verilmiş olan ölçü içinde. çok çocuklu annelere kâfi derecede tahsisat koya­mamıştım. Onu arttırdılar. Sonra Trabzon has-tahanesi için tahsisatım noksandır, onu tamam­ladılar. Bilhassa teşekkür ederim. Kendi rapor­larında zikretmiş oldukları sıhhat işlerinin bir elden idaresi mevzuu üzerindeyim, kanununu göstereceğim. Hepsini bir elden idare edeceğiz. Muzaffer Ganbolat arkadaşımız da buna işaret etmişlerdir, bunun üzerindeyiz, tahakkuk etti­receğiz.

Bütçe müzakeremizin heyeti umumiyesi hak­kındaki görüşmeler az&rincte £öz almış olan ar­

kadaşlarımdan başlıyarak sıra ile söylenenlere cevaplandıracağım.

Müstakil Grup adına Hana Tarhan arkadaşım, Çeltik Ekimi Kanununu sordular. Diğer bazı ar­kadaşlar da buna temas ettiler. En mühim bir mevzuumuzdur. Bunu Ziraat Vekâleti deruhde etmiş üzerine almıştır. Üzerinde çalışıyor. Son günlerde görüştüm, ikmal etmek üzerelerdir, Yük­sek Meclise takdim etmek üzere hazırlıyorlar. Sıhhat Vekâletinden Ziraat Vekâletine intikal etmiştir. Sıtma Mücadelesi Kanunu hakkında, kanunun gelmediğinden bahis buyurdular. Ma­atteessüf getiremedik. Sebebi de şudur: Kanu­nu Yüksek Sıhhat Şûrasından geçirdim, Vekâlet­lere tanzim edilmiş olan bu lâyihayı gönderdim. Her Vekâlet cevap verdi. Maliye Vekili arkada­şımı burada göremiyorum; yalnız Maliye Vekâ­letinden cevap alamadım. Tekit ettim yine ce­vap alamadım. Nihayet kanunu Başvekâlete gönderdim ve Maliye Vekâleti mütalâasını Baş­vekâlete gönderdim. Başvekâlette görüşüldükten sonra kanun huzurunuza gelecektir. Benim Ma­liye Vekâletine gönderdiğim tarih 29 . I I . 1944 tür. Bunu tekrar tekit ettim. Maliye Vekâleti işlerinin çokluğundan henüz cevap veremedi. Nihayet Başvekâlete takdim ettim. Başvekâlete takdim tarihi 8 . V . 1944 tür. Maliye Vekâleti­nin mütalâası alınarak Yüksek Meclise arzedecek-lerdir. Fevkalâde zamanlarda millî sağlığı koru­ma diye bir kanunumuz daha vardır. Bunu da Sıhhat Şûrasından geçirdim. 19 , I . 1944 tari­hinde mütalâaları alınmak üzere bütün vekâlet­lere gönderdim. Tekitlere rağmen yine yalnız Maliye Vekâletinden cevap alamadım. Kanun lâyihası diye Vekâletlerin mütalâası dâhilinde tertiplendiriliniştir. Ve 12 . IV . 1944 tarihinde Başvekâlete takdim ettim. Yüksek huzurunuza gelecektir.

Celâl Bayar arkadaşımız memlekette • sıtma ilâcı stokunun yapılmamış olmasından bahsetti­ler. Belki o celsede bulunmamış olabilirler. Kâ­nunusani içerisinde Müstakil Grupun sormuş ol­duğu bir sual üzerine arzi malûmat etmiştim. Yine onu tekrar edeceğim. Kızılay'ın inhisarı al­tında bulunan sıtma ilâçlarının yapılabilmiş sto­ku ancak iki senelik olabilmiştir. Bunun on sene­lik olmasını çok arzu ederdim amma ancak o ka­dar mümkün olabildi.

Sıtma ilâcının tedariki için her yere başvur­maktan hiç geri kalmıyoruz ve bugünlerde mem­nun olabileceğimiz kadar tedarik ediyoruz. Ken­dilerinin; bugün de tedariki mümkündür dedik ieri membalar bizimkilerden başka ise her vakit onlardan da tedarike hazırız. Lütfen bize ufak bir tezkere ile veya sözle bildirsinler derhâl te­şci büs ederim.

Sonra kinin kaçakçılığından ve sahte kinin­lerden bahsettiler. Huzurunuzda gerek alenî cel­sede, gerek Grup içtimaında bunlar hakkında

— 234 —

Page 23: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 arzı malûmat etmiştim. Adım adım üzerinde duruyoruz. yakalattırdıklarımızı adliyeye tes­lim ediyoruz. Filhakika bikarbonat dö sudun 25 santigramlık tableti üzerine bir santigram kinin koyarsak sahte çıkarılmış olanlardan var­dır. Peşlerindeyiz, yakaladıklarımızı cezalan­dırıyoruz, gazetelerde de görüyorsunuz.

Bu sene sıtma üzerinde tertibatımız şudur; Sıtma ilâcı olarak memlekette altı milyon doz yayacağız. Bunlar yerli yerine gider, herkes ta­rif ettiğimiz şekilde kullanırsa, bu senenin der­di, dâvası hal yoluna girmiş olabilir. Bir elden verir, o bir elden her türlü takayyütlere rağ­men başka yerlere Sıhhiye Vekâletine zahir ola­cağı yerlerde beraber yürümezlerse tabii zayıf kalırız. Geçen sene koymuş olduğumuz, sıtma ilâcı hakkındaki takyitleri bu sene tamamen kaldırdık, müracaat edene, eczaneler, Kızılay, istedikleri kadar atebrin vereceklerdir. Ec­zaneler 63 kuruşa alacak ve 70 kuruşa satacak­lardır. Ayrıca Sıhhat Vekâleti İnhisarlar vası-tasiyle Devlet atebrini dağıtma işini de yapa­caktır.

Ampul kinin üzerinde çalışmaktayız, çalış­mağa devam edeceğiz, ihtiyaca cevap verecek kadar geniş miktarda hazırlamış ve hazırlamak­tayız. Bunu da ucuz fiyata satmağa çalışaca­ğız.

Bu mevzuda karaborsa tamamiyle aldatıcı bir şeydir. Kininler tamamiyle Devlet elindedir, Bütün sıtma ilâçları Devlet elindedir, şuradan buradan aldım şeklindeki ifadeler, hırsızları teş­vikten başka bir şey değildir.

Arkadaşların intihap dairelerinde veya baş­ka yerlerden haber alacakları hâdiseleri vaktü zamanında Vekâletimi haberdar etmeleri, bu işlerle mücadelede bana büyük muvaffakiyet verecektir.

Dr. Muhtar Berker arkadaşım sağlık pro­gramının tahakkuku üzerinde çalıştığımız esna­da karşılaşacağımız eleman ihtiyacından bahis buyurdular. Ali Süha ve diğer arkadaşlar da bu­na temas ettiler. Bu en başta gelen bir iştir. Tıp Fakültesini bugün Ankara'da bulunan bazı binalardan istifade etmek suretiyle açamaz mı­yız meselesi üzerinde geçen senede görüştük. Arkadaşlarım nazarı dikkatimi celbettiler. O zaman açamayız mütalâasını söylemiştim. Bu sene arkadaşların mütalâalarını kıymetlendire­rek daha çok çalıştım ve buna imkân göreme­dim. Meselâ bir teşrihhaneyi eksik malzeme ile açıpta talebeyi eksik yetiştirmek bu mevzuda katiyen doğru değildir. İnşaat imkânları yak­laşmıştır, her şeyimiz ve plânlarımız hazırdır, bunu tahakkuk ettirmek yolunda olacağız. Bu sene hiç olmazsa arazisinin hazırlanmasına geç­mek istiyordum, bir milyon liradan fazla mas­raf icabettiği için bu tahsisatı koyamadık. Bü-yuk Meclisin, direktifi de başlamamış olan inşa­

atın bu yıl başlamaması yolunda olduğu için bunu durdurduk.

Arkadaşım sıtma meselesi üzerinde durdu­lar. Sıtma meselesi memleketin en büyük dava­sıdır. Sıhhat Vekâleti bu işin üzerinde sımsıkı duruyor ve duracaktır da. Sıtma ile uğraşmak dediğimiz zaman bir taraftan sıtma nakilleri üzerindeki çalışmalarımızla, ondan sonra da hastaları tedavi üzerindeki vasıtaları tedarik etmekle uğraşmaktayız.

Halkımızın sıtmadan koruma bilgilerini artır­mak için ayrıca uğraşıyoruz. Dağıttığım bro­şürler halkın kolayca anlıyacağı şekilde kısa ya­zılmış bir iki sayfa içindedir. Bunların sayısı 400 bini geçmiştir. Halevlerinden, partiden sıt­ma mıntakalarındaki Hükümet tabiplerinden ri­ca ettim hepsi de bunu anlatmağa çalışıyorlar.

Sıtmayı nakleden sivrisineklerin geceleri ıs­ırdığını ve hastalığı bu esnada naklettiğini ve gece açıkta yatılmamasını ve gece dışarda kal­mak zaruretinde olanların baş ve boyunlarını sarmalarını ve ellerine eldiven geçirmelerini tavsiye ettik ve sonra cibinlik üzerinde tevak­kuf ettik ve Sümerbankla iş birliği yaparak ge­niş mikyasta cibinlik bezi hazırlattık ve ucuz fi­yatla memleketin muhtelif yerlerine dağıttırdım.

Sıtma ilâcı mevzuuna gelince: 6 milyonluk do­zu bu sene içerisinde ortaya çıkaracağız. Bunu söylerken gelecek sene için ne yapıyoruz, sua­linin cevabını arzedeyim: Gelecek sene için de hazırlığımız vardır. Daima bir seneden öbür se­neye girerken gelecek seneyi boş bırakmamağa gayret ediyoruz. Arazi ıslahatı dediğimiz zaman büyük bataklıkları kasdetmek istemiyorum. Alel­ade bir çeşme ayağının temizlenmesi bir su biri­kintisinin kurutulması çok dafa büyük yardım eder. Bu hususta halkımızı tenvir etmekle be­raber idare âmirlerinin de bu nokta üzerinde durmaları noktasında ısrar ediyoruz. Bütün Vekâletler sıtma mücadelesi işinde iş birliği yap­malarını Heyeti Vekilede görüştük ve Başve­kilin emri tarzında ilgili vekâletler ' malûmattar edilmiştir. Arkadaşlarım da çalışıyorlar. Ken­dilerini alâkadar eden ve oraya bağlı olan hu­susi teşekküllere de bu vazife verilmiştir. Her­kes elbirliğiyle çalışacaktır. Geçen sene sıtma bütün dünyada pek ağır geçtiği gibi geçen se­nenin epidemisi bizde de ağır geçmiştir. Bu se­ne sıkıntımızı çok az olarak geçirmek gayretinde­yiz ve bu yolda yürüyeceğiz.

Umumî sosyal yardım teşkilâtı üzerinde gerek Dr. Muhtar ve gerekse diğer arkadaşlarımız te-vekkuf ettiler. Bu, büyük bir dâvadır. Sosyal yardım dediğimiz, içtimai muavenet dediğimiz zaman Sıhhat Vekâleti bir şey yapmıyor gibi gö­rünüyor. Halbuki nispeten çok iş yapıyoruz. En basitinden başlıyayım, hastanelerimizdeki po­likliniklerde meccanen halkın bakılması sosyal yardım değil midir, verem dispanser ve öanator-

- a s e —

Page 24: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 0 : İ yumu, akıl hastanesi sosyal yardım değil midir, sıtma mücadelesi, diğer mücadelelerimiz sosyol yardım değil midir, doğum evlerimiz sosyal yardım değil midir? Şimdiye kadar bu kısımlar üzerinde tertiplendik. Arkadaşların istediği ve düşündükleri gibi tertiplenmek de lâzımdır, bel-kide geç kalınmıştır. Fakat elimizdeki imkânlar ve paralarla bu işleri tertipliyerek nizamına koy­mağa çalışacağız.

Kablıcalarımız ve şifai sularımız hakikaten çoktur. Bunlar üzerinde durduk, tahlillerini yap­

tırdık. Fakat büyük yekûn tutuyor. Bunların bir kısmı var ki, yalnız sıcak sudan ibarettir, be­den temizliğine yarar, bazıları var ki, devaidir Fakat miktar ve sair evsaf itibariyle geniş mik­yasta istifadeye müsait değildir. Bazıları da vardır ki, geniş mikyasta istifadeye müsaittir. Hangilerine Devletin elkoyması iktiza ettiğini, hangileriyle vilâyetin çalışması, hangilerinin de köylere bırakılması iktiza ettiğini tesbit ettik. Bu iş üzerinde alâkadar yerleri de malûmattar ettik. Bugünkü vaziyetinde bir çok sıcak suları­mız vardır ki; suların birikip sivrisinek yapma-. ması,, sıtma yuvası olmaması, yedikleri karpuz, kavun kabuklariyle oralarda pislik, mezbelelik bulunmaması gibi istediğimiz iptidai şartları hu­sule getirildiği takdirde müsaade ediyoruz halk bunlardan istifade etsinler diye.

Trahom hastahanesinden arkadaşlarım bah­settiler. Buyurdukları gibi iki tanesini henüz açmadık. Bunları da açmak yolundayız. Yalnız açamadığımız bunlar değildir. Bazı koy tedavi evlerimiz ve dispanserlerimiz de açılamamıştır. Mütehassılannı yetiştirmek, binaları bulmak, davasıdır, sıkıntı veren. Bunlar üzerinde çalışı­yoruz.

A. Süha arkadaşım, sıtma mücadele tutumun­daki gevşeklik, mücadeleyi zayıflattı demiştir. Tutumda gevşeklik yoktur. Fakat bazı zaafla-riyle birlikte yürüyor. Beğenmediğimiz yerler çoktur. Tashih yolunda sıkı duruyoruz. Müste­rih olsunlar. Arkadaşlarımız bu hususta gayret sarfediyorlar. Acemi arkadaşları da yetiştirece­ğiz ve iyi çalışır hale getireceğiz.

Yeni doğum evleri ve açacağımız yerler üze­rinde durdular. Büyük teşekkülleri olmayan, hastahanesinde ebesi dahi bulunmayan uzak yer­leri nazarı dikkate almakla beraber istikbalde köy ebe mektebi açılabilecek yerleri köy enstitü­lerinde yetişecek olanları okutacak mahalleri ter­cih ediyoruz. • •

Muayyen miktardan fazla işçi kullanan yer­lerdeki revir ve hastahaneler mevzuuna temas et­tiler. Hıfzıssıhhai Umumiye Kanununun emret­tiği şeyleri yaptırabilmek için sıkı duruyoruz. Fakat öyle zaman oluyor ki sıkıştırmışım, bana bir doktor ver, parasını vereyim diyor. Bugün, sıkılarak' söylüyorum, bazı kazalarda hekimim yoktur. Ben tedarik edemiyorum. Bu variyetler­

de askerdeki 500 genç arkadaşımızın; dünya har­bi sonunda, elimize geçirdiği zaman büyük bir ferahlık duyacağız, kazalarımızın hepsi hekime kavuşacaktır, belediye hekimlerimiz olacaktır ve bu gibi tabip istihdamına mecbur olan teessüsleri de daha çok zorlıyabileceğiz. Bizden hekim iste­dikleri zaman verebilecek vaziyette olacağız.

Nihayt bugünkü hal bazı müesseselerde bir gösterişten ileri gitmemektedir. Hekim bir memur gibidir, ayda 20 lira veriyorlar. Gel benim işçi­lerimi de haftada bir gör, ama uğramazsan daha memnun olurum tarzındadır. Bu işi mutlaka dü­zelteceğiz.

Tekâmül tedrisatına bu sene tekrar başlıya-cağız. Şimdiye kadar devam ettirmeyişimiz, ihti­yacımız olmadığından değildi. Bir yerde iki hekim bulamıyordum ki birini getireyim. Bugün bu imkânı bazı yerlerde bulabiliyoruz, tekâmül tedrisatına da derhal başlıyacağız.

Hükümet tabiplerine alınacak alât meselesinde konulan tahsisatı az buluyorlar. Haklıdırlar, az koyduk, çünkü her şeyi tedarik edemiyoruz, im­kân bulundukça muayene ve tedavi evleri tah­sisatından alarak bunları ikmal etmekteyiz

Tıp Fakültesinin Ankara'da yapılması me­selesini arzetmiştim. Hukuk Fakültesinin açı-lışiyle mukayese buyurdular. îyi bir mukayese olamaz zannediyorum, çünkü biri dersane işi­dir, öbürü teşrihhane, lâboratuvar ve saire işi­dir. Klinik sınıfına gelmiş olan talebeler için ö kadar korkum yoktur. Fakat oraya kadar gelmek için fizyoloji lâboratuvarı ve saire ve­saire lâzımdır. Bunlar hazırlanmadıkça ve te­meli de kuvvetli olmadıkça iyi netice vermez.

Frengi mücadelesi : Frengili köylülerin şeh­re inmesi mevzuunda haklıdırlar. Her sene gö­rüşmelerimizde bunu tekrarlıyoruz. Onun yo-, lunu tuttuk. Elime geçirdiğim sıhhat memurla-riyle ümit ediyorum ki, frengi kesafeti olan nahiyelerde veya köylerde köy tedavi evleri açacağız. Fakat bu sıhhat memurları miktarı­na bağlıdır. Bir taraftan da köy enstitülerin­deki sıhhat talebelerimiz çoğalacaktır. Bu se­ne 300 talebe bizim derslerimizi takip etmeğe başlamıştır. Gelecek sene daha fazla olacaktır. Köylerdeki tertibatımızı aldığımız zaman bu mesele kalmıyacaktır.

Dr. Fazıl Şerafettin arkadaşım Artvin'de açılan hastanenin yatak adedi hakkında müte­reddit olduklarını söylediler. Yatak adedi 50 olacaktır. Orada bu hastaneyi açmağa 1939 da karar verdiğimiz halde bugüne kadar gecik­miş olmasından eza duymaktayız, öyle zama­nımız olmuştur ki, orada bir hekim dahi bu­lundurmadığımız olmuştur. Bu mesele bu su­retle halledilmiş oluyor.

Sıhhat merkezimizin miktarı beşti, buna üç daha ekliyoruz, 8 olacaktır ve bunları daha da çoğaltmak bugünkü tababetin, koruyucu

— 236 —

Page 25: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24.5.1944 0 : 1 tababetin ana hatları olduğu için programımız dahilindedir. Bu işte çalışacak hekimleri bir taraftan yetiştirmek, diğer taraftan buna mü­sait olan yerlerdeki binaları tertip edip hazır­lamak lâzımdır. Bu yolda da çalışmaktayız.

Denizli'de mücadele merkezi açılmasına ar­kadaşım işaret buyurdu. Evvelki sene Denizli, Aydın ve Muğla'yı içine alan bir sıtma mü­cadele merkezi halinde çalışmakta olan Aydın mücadelesinden Muğla'yı ayırarak iki reislik yaptık. Denizli'de esasen mücadele vardır. Bu vilâyetin şimdiye kadar gidemediğimiz yer­lerine de gitmeyi düşünebiliriz.

Muğla'da doğumevi açılması temennileri ye­rindedir. Orada hastanede nisaiye mütehassı­sı bulundurmakla işi halletmiş olacağımızı zan­netmiyorum. Bu da çalışma mevzularımız için­dedir. Ne vakit imkân bulacağımızı da şimdi­den söyliyemiyeceğim. Bina ve tahsisat mese­lesi halledilecek olursa bunu da temin edeceğiz.

Hususi muhasebelere ait dispanser ve has­tanelere hasta nakil otomobilleri ve ambulans temini Vekâletin elinde değildir. Vekâlet ken­di hastaneleriyle meşgul olabilmektedir.

Verem dispanseri işine gelince; bu sene Rize'ye ilâve ettiğimizle beraber Adana'ya da bir verem dispanseri ekliyoruz. Bunların ade­dini arttırmak esas hedefimizdir.

Trabzon'daki başlanmış inşaat bu sene bit­miş olacaktır, önümüzdeki sene hasta kabul edebilecek vaziyete getireceğimizi ümit ediyo­rum.

Ankara'da yaptırmakta olduğumuz doğum­evi Tıp Fakültesiyle beraber başlıyacaktı. Bu yapılmakta olan fakültenin müştemilâtından, (Maternite ve jinekoloji) kısmıdır. Tıp Fakül­tesiyle beraber ihale edemedik. Bunu ayrıca müteahhide vermiştik, müteahhit bunu yarıda bıraktı, davalıdır, emaneten yaptırıyoruz. Bu sene yapacağımız iş inşaatı bitirmektir. Fen­nî tesisatı bir milyon liralık iştir. Bu malze­menin tedariki mümkün olsaydı bu parayı ala­caktık. Fakat ümidimiz çok zayıf olduğu için bu tahsisatı ayırmadık, binayı bitireceğiz fa­kat yalnız bir şartla, duvarın içine konulacak borular çekme borudur. Bunu bulacak olursak tamamlıyacağız. Elektrik, teshin kısmı ve sai-resi kalıyor.

Dr. S. A. DİLEMRE (Rize) — Kaç yataklı olacaktır.

SIHHAT VE ÎÇTÎMAÎ MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Devamla) ,— 175 yatak üzerindedir. Tıp Fakültesindeki profesörlerin mütalâası alınmak suretiyle hazırlanmıştır. Am­ma yeri geldiği zaman 175 yerine 300 üzerinden her vakit kullanılabilecek bir halde ve genişlikte­dir. ölçülerimizi çeşit çeşit tuttuğumuzu bilirsi­niz.

Sıtma mücadele hekiminin gördüğü bir kö­yün yanındaki diğer bir köye gitmiyor dediler.

Bir hâdise olacak olursa emir alır ve gider. Yoksa kendisine verdiğimiz köylere gitmeye mec­burdur ve bu köyler üzerinde çalışacaktır- Ya-nındakine de gider, daha uzaktakine de gider. netekim Geyvede geçen sene fazla sıkıntı oldu. Sıtma mücadele reisi malûmattar oldu. Ve oraya lâzım geldiği kadar yardımcı gönderdi. Keza Ur-fa'ya da geçen sene Maraş'tan bir heyet geldi. Yalnız doktorla emir almadan canını istediği ye­re gitmek için izin vermiyoruz. Hepsinin çalışma mmtakası çizilmiştir.

Sıtma tedavisini anlamak için kan muayenesi üzerinde tavakkuf ettiler. Bunu kaldırdığımızdan haberleri yoktur. Lâboratuvarl arımız iyi çalıştığı zaman alıyorduk. Fakat şimdi had veya müzmin sıtma arazını, görünce ilâç vermeğe mecburdur­lar.

ölüm teşhisinden bahsediyorlar arkadaşlar bu ekseriya muhtarların teşhisidir, doktorların teşr hisi değildir ve nihayet işte ishal olmuş da öldü, başı ağrıyorda öldü denmiş olabilir. Bu, bir teş­histen ziyade hâdisenin hikâyesinden ibarettir.

Sıtma mücadele mıntakasmdaki hekimler ve sıhhat memurları köylerde gezdikleri zaman ölüm­le doğum vakalarını toplarlar. Bu ilmî bir tetkik değildir. Yalnız adedleri toplamaktan ibarettir.

Eczane yokluğu; bir çok kazalarda hattâ bü­yük kazalardan bazılarında eczahane yoktur. Be­lediyeler, yahut hususi muhasebeler eczahane aç­mak isterlerse her vakit kolaylık gösteriyoruz. Fakat. Sıhhat Vekâleti, gidip eczahane açsın de­nirse bunun için ne tertibatı vardır? Yalnız te­davi evlerinden ilâç vermekle halkın istifadesi oradan temin edilmekle kalıyor. Daha ilerisine gidilemiyor- Eczahane olmıyan yerlerde hekimle- . re ecza dolabı açma izni veriliyor, bu da öteden-beriden tedarik ettiği ilâçları muhtaç olanlara satmaktan ibarettir. Ynkînon bilivorsunuz ki, Ankara'da olsun, Istanbulda olsun, her yazılan iİâeı bulmak cok defa kabil olmıyor. Dispanser­lere verilen ilâçlar muayyendir. Ancak âcil ted­birlere yarayacak olan şeyleri bulundurabilmek­teyiz.

Sosval sigorta meselesi: vereme karış dediler; Heveti umumiyesi üzerinde çalışılacak mevzu­lardan dır.

tzmit hastanesi için para ayırmışlardır. Dört senedir yeri meselesini dahi vilâvet halletmem istir* Gittik, bulduk, beğendik, askerler olmaz dediler. Yine gittik, bulduk, beğendik; mezarı kaldırın, şu bataklığı kurutun dedik, oldu olmadı dediler. Şimdi emir verdik mutlak surette yapacaksınız dedik.

Yardım meselesine gelince; bu gibi yardımlar Maliye Vekâleti bütçesinden yapılır. Yeni sene bütçesinde Maliye Vekâleti ile temas ederler, vi­lâyetin sıkıntılı vaziyetini anlatırlar, Maliye Ve­kâleti bütçesine ümit ederim ki, bir yardım tahsi­satı konur.

— 237 —

Page 26: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

Muzaffer Ganbulat arkadaşımın söyledikleri­ne ilk sözlerim arasında cevap vermiştim, bun­lardan Kasta kasası meselesi de mühim bir pey­dir. Bunlar üzerinde çalışmalarımız vardır, amma bügunfe ; şartların uygun vaziyetlerde bir çok uyarsızlıklar vardır. Bunlar düzeldiği zaman bu­nu (3a ortaya çıkarırız.

Dr. Osman Şevki Uludağ arkadaşımız da sıh-haİ müesseselerinin bir elden idaresi meselesi mevzuuna temas ettiler, arzı malûmat ettim.

Bu sene vekâletimiz kadrosunda daktilo ilâve edildiğinden bahsettiler. Şimdiye kadar bunu yap­mamıştık- Fakat memurlarımız müstakar bir va­zıyetteı iâi. Makine ile yazı yazmasını bilmiyen bir ;a.6tamı memur ctiye almıyorduk.

İ^iEayet bunlar küçük memurlardır. Az pa­ra veriyoruz. Dışarıda iş buldular; yavaş ya­vaş çekilip gittiler. Yerine yeni aldıklarımız bu vasıfta değildir. Biz de bu sıkıntıya düştük. Makina ile yazı bilen, bu işte çalışanları kad­roya almakta zaruret duyduk. .

Bulaşıcı hastalıklara tahsisat az konulduğun­dan bahis buyurdular. Bulaşıcı hastalıklar mevzuunda geçen sene 33 ÖÖO lira ile başladım. Sonra 2Ö0 000 lira aldık. 200 000 de bir aldık, 433 OÖO etti. Bu sene 250 000 ile başlıyoruz ve ümit ederim ki, bu tahsisat yetecektir. Sıkıya düşecek ^ölürs âk geleceğiz. Emrazı s a r ye için Meclisi Aliniz bendenize her vakit müsaadekâr-dır. Vaziyetin ne suretle tecelli edeceğini bil-. miyöruz. Fakat biz emrazı s a r ye çıkmaması yoîun'dâki gayretlerinizle devam edeceğiz.

Kodeks komisyonu kanunu mahsus mucibin­ce beş senede bir toplanır. Bu sene sırasıdır. Vazifesi kodeksin revizyonunu yapıp; beş sene içersindeki ilmî ve ispençiyari terakkilere yer vermekten ibarettir.- Geçenlerde almış olduğu­muz kânunla bizim kendi kodeksimize üymî-yâri ilâçîarın ithali için müsaade âldık. Bu So­nuna kadar devam edip g'decek değildir. Za­manla mukayyet olan bir kanundur ve niha­yet bulmuş olduğumuz farkları elimizdeki ko­dekste yer vermek lâzımdır.

Aygüninden bahsettiler; yeni bir sıtma ilâcı diye &&na evvel sormuşlardı, arzı malûmat et-mfeırn. Hunun üz^rnde yapılan tetkikâtm 6ö» nu menfi çıkmıştır.

ÇfdltŞt kâırönu ile Sıtma mücadele kanunun­dan b'âhfs buyurdular; â'r^ı malûmat etmiş bu­luluyorum. Sıtma ilâçların darı bahsettiler. Bu hususta arzı mMûmat etmiştim.

TCaftaİIarm bakımı mevzuuna gelince; Sıhhat Vekâleti Mr zaman hakikaten bu hususta büyük mîkvasta çalışmıştır. Açtığı kanalları civarda­ki Köylere devretmiştir. Fakat bakımsTzlıktan bugün bahsettikleri gibi sıtma yuvası haline gelmişlerdir. Bu kanalı feçfnâkla % bitmez. De­vamlı olarak bakmak lâzımdır. O kadar geniş muhtelif yerlerde yapılmıştır ki, köylüler bak­madığından hayvan sulandığından kötü v&zi-

».19M 0 : 1 yetler olmuştur. Temizlenmesi koflâycâf mümkün olan yerlerde çalışıyoruz.

Feridun Fikri arkadaşımız Beyeriç; plâmîıa tenias buyurdular. Bunlar içtimai muavenet mevzuuna geniş ve daha şümullü ve bütün Hü­kümeti âlâkâlaridirac'âk me&elelerdfr. Bu plân­lardan' malûmatımız vardır. Memleketimiz için ayrı bir plân mevzuunu Hükümetçe görüşebiİi-rizj

intihap dairelerindeki bir çok kazalar, doktor­suzdur, sıhhat memuru eksiktir, buyurdular. Da­ha evvel ârzettim. Ümit ediyorum ki, bunları teş­rinisanide terhis edilecek arkadaşlarla ikmal edeceğiz.

Sıtma kanunlarına temas buyurdular. Bun­lar hakkmda da arzu malûmat ettim.

Frengi mücadelesinin hali hazır vaziyetini sordular. Sizi sıkmamak için kısaca şunu söyliyö-yim ki* frengi mücadelesindeki işlerimiz verimli seyrini takip etmektedir. Üç dört sene evvel nis­pet % 0*9 iken, geçen sene bu nispet % 0,74 bu sene ise yüzde 0,72 dir. Seneden seneye azal­maktadır.

Trahom; trahomda çok eksiğiz. Bir çok yer­lerimiz vardır ki, oralarda pek çok trahom var­dır. Mutlaka oralara gidip işe başlamak lâzım­dır. Daha bu imfcânt bulamadık. Hekim mesele­sidir, slhhat meMuru meselesidir. îmkâîi bulduk­ça buna yavaş, yavaş gideceğiz.

Çocuk meselesi; General î tarabekir ' in bir suali üzerine Grupta görüşüldükten sonra, Ma­arif Vekili arkadaşımız Hükümette bu isle meş­gul olalım buyurmuşlardı. Mâarif Vekâletinin ve bizim vekâletin müteassıslarırirn iştirakiyle yapılmış olan toplantılardan sonra bunların zi­râi kombinalarda çalıştırılmaları eribi bir netice­ye varılmıştır, fakat katı bir netice almadıkları

için henüz bir şev sövîîyeeek halde değilim. Bunun üzerinde çalışıyoruz.

"FV^ane v^ pc^ncı me'îfiVi: Ee*acr pVsı'k-li«n de memleketimizde hissedilir derecededir. Bunu telâfi edebilmek için üe sene evvel almış olduğu m bir kamınla keyli Tıp Talebe Yurdun­da meccani olmak üzere eez&eı da yetiştiriliyo­ruz. Gelecek sen'eden itibaren. mahsul almaya baslıvaca^ız. Bunu takibeden senelerde bu dar­lığımız eksilmiye do§ru gidecektir.

Arkadaşım, ilâç fiyatları meselesi üzerinde •durdular. Bugünün şaftları içifide İler şeyin fiy*atı ileriye doğru ölçüşüz tfîarak gittiği ve fiyat­larda çok fırlama olduğu halde ilâç mevzuunda, spesiyalitede bunu sımsıkı tutabildik. Nihayet bizde % Î0O artmış ilâçlar enderdir ye bunlar daha ziyade takas muâırfelesi yaptırımız mem­leket m allarıdır. Ta kas olarak verdiğimiz malın kıymetine göre ilâçlarını kıymetlendiriyorlar. Biz bunu -eskidenb eri mazbut bir şekilde tutuyo­ruz. Gümrük kapısından girerken üzerinde

— - 2 » V -

Page 27: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t:6Ö â4.5 fiyatını koyduruyoruz. Aldanma imkânları azal­mıştır'.

Bazı mallar gelmiyor, karaborsa lâfları do­laşıyor. 3 u hususta Reçeb Peker arkadaşımın .ehemmiyetle temas ettikleri bir mesele vardı. Üzerinde çalıştığımız bir mesele idi. Yeniden nazarı dikkatimizi eelbetmeleri üzerine üzerin­de sımsıkı durduk. Ümit ediyoruz ki, karaborsa­dan tedarik-edilenlerden haberimiz olursa men­şeini kuruturuz, kökünü kuruturuz. Bunları ber­taraf etmek ,için gayret ediyoruz. En büyük sı­kıntı bunların memlekete az gelişidir. Bize ilâç gönderen bir çok membalar kurudu. Mevcut o-lanlarr da birtakım hususi şartlarla gönderiyor­lar. Meselâ biz evvelce afyonu ucuz veriyorduk. Bugün 33 - 40 liraya veriyoruz. Onlar da ver­dikleri ilâcı ona göre fiyatlandırıyorlar. Husu­si takaslarda fiyat yükselişleri vardır, diğerle­rinde yüzde *% 100 ü geçmemiştir.

Eçzai tıbbiye ve kimyeviye üzerindeki .ihti­kârla mücadele mevzuunda kararname üzerinde Ticaret Vekili arkadaşımızla mutabık kaldık. ithalâtçıya ne verilecektir? perakendeciye ne verilecektir? toptancı ne alacaktır? onu da ya­kınca -neşredeceğiz.

Dr. Talât arkadaşım İcrayı Tababet Kanu­nundaki etibb-a odalarına temas buyurdular. Bu kanun eskidir. 1927 de hazırlanmıştır. O vakit etraflıca düşünmediğimiz kısımlar olmuştur. Bu kanun. elimizdedir. Yakında yeni şekliyle huzurunuza gelecektir ve arkadaşımın istediği hususları tatmin edecek vaziyettedir..

Köye gitmek üzerindeki içten gelen hassa­siyetleri yerindedir. Buna aşı istiyorlar. Yani bjr meslek aşkı aşısı lâzımdır. Bununla gide­ceklerini zannediyorum. Bence iş evvelâ evden başlar. Evden aldığı terbiye, mektepten aldı­ğı terbiye ve nihayet hayata atıldığı zamandaki vaziyet bunu istediği şekilde yürütecektir. Ço­cuklarımızın hepsini bu mefkure ile yetiştirece­ğiz.

Atebrin hakkındaki sözlerine bilhassa teşek­kür ederim. Bugün bazı fikirlerdeki bulanıklığı salâhiyetle: bertaraf edici.şekilde söylemişlerdir. Bilhassa teşekkür ederim.

Akdoğan arkadaşımız, köyler tamamen ba­kımsızdır, kinin gizli satılıyor, köylerde kaba­kulak gibi bulaşıcı hastalıklar vardır buyurdu­lar. Köylerimizin iyi bakımda olmadığını bildi­ğimiz için, yedi, sekiz köy için bir sıhhat memu­ru, ebe vermek çin çalışıyoruz. însaallah yakın zamanda semeresini görürüz. Köy sağlık ko­ruyucularından kâfi derecede istifade ede­medik. Köylerde bulaşıcı hastalıklar olduğu za­man kaymakam haberdar edilir, derhal hekim gönderilir, vekâlet malûmattar olur olmaz der­hal alâkadar olur, tedbir alır. Böyle yaptıkları­mız ölçüsüzdür, namütenahidir. Bunları siz de-bilirsiniz; Köylüyü daima sevenlerdeniz, se-

.1^44 d : 1 veriz, köylünün ıstırabına koşmağı en büyük zevk biliriz.

Kemali Bayizit arkadaşımız penisilin mevzuu üzerinde durdular.

Prof Kemal Atay arkadaşımız Konya taraf­larında bir peynirden, küflü bir peynirden is­tifade cihetine gitmiştir. Bunu gazetelerde de okumuşsunuzdur. Fakat bunun üzerinde ilmî şe­kilde çalışmalara devam olunmaktadır. İngilte­re'ye, Londra'ya gönderdiğimiz arkadaşlarımızın getirmiş oldukları kültürler de elimizdedir. Bu böyle çabucak, kısa zamanda halledilebilecek, pi-yasalık bir iş olmaktan çok uzaktır. İlmî bir tetkik mevzuudur.

Sonra lekeli tüfüs üzerinde iç çamaşırlarının bir ilâçla ıslatılarak giydirildikten sonra bitle­rin ölüşü mevzuuna gelince; bunun üzerinde de çalışıyoruz. Koh Enstitüsünün ikinci direktörü bir kaç gün evveline kadar misaf irimizdi. Kendi­siyle görüştük, bir numune gönderecektir. Bu­nun ilâcını burada yapmaya imkân yoktur.

Sivrisinek mevzuunda Aerasoldan başka Al­manların yeni bir ilâçları var. Henüz maliyeti tamamen malûm değildi. Bununla divan badana ediyorlar. Sivrisinek kondu mu ölüyor. Halkın dışarıda hastalanmış olanlarının nihayet evin içi­ne getirildiklerinden dolayı ikinci intikal mevzuunu tahdit ediyor, azaltıyor. Amma terkibi nedir, henüz bilmiyoruz. Ancak ordu­larının ihtiyacına yetecek miktarda dedikleri için satılıp satılmıyacağı da malûm değildir. Asıl bizim yapacağımız iş cibinlik altına girip kendimizi ısırtmamak. Ve hastalandığımız zaman da sıtma ilâcını almakdır.

Saim Ali arkadaşımız flit üzerinde, sivrisi­nek üzerinde arazinin ıslahı üzerinde ve sıtma ilâcı üzerinde tevakkuf ettiler. Düşünceleri ta-mamiyle fikirlerimize uygundur. Biriyle bu iş olmaz. Biz bir taraftan sivrisinekleri, sivrisinek yuvalarını imha ederken, öbür taraftan da hasta­lanmış olanları tedavi edeceğiz.

İzzettin Çalışlar arkadaşımız; bir noktaya na­zarı dikkatimizi celbetti. Muğla'da çok çocuklu ailelerin azlığından bahsettiler. Diğerleriyle bir mukayese yapmadım. Bunun üzerinde çalışaca­ğım. . Yalnız çok çocuklu dediler. Bizim para verdiğimiz altı veya daha fazla çocuğu berhayat olanlardır. O noktayı da tetkik edip kendilerine arzedeceğim. Milas, Köyceğiz 'deki işlerin Nafıa Vekâleti işi derecesinde olmayıp sıtma mücadelesi teşkilâtı tarafından bertaraf edilecek mevzular olduğunu söylediler. Oradaki arkadaşımız kıy­metli bir arkadaştır. Tekliflerini daima destek­liyoruz, tahsisat veriyoruz. Muğla vilâyeti bu arkadaşımızdan çok istifade edecektir.

Nüfusu çoğaltacak kanunlar üzerinde durdu­lar. Nüfusu çoğaltma işinde bizim baştanberi yaptığımız şudur: evvelâ sağlam bir ana ve sağ­lam bir baba birleşecek ve bir aile kuracak, sağ-

— 239 —

Page 28: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ : 6Û â4.Ö.l944 Ö : 1 lam bir çocuk dünyaya gelecek. Evlenme mua­yenesi bunu temin içindir. Hamil zamanında kendisini hasta etmeden hekime * gidip gebelik devresinin öğütlerini alacak. Çocuk bakımevleri

. ve müşavere evleri bu işi görürler. Doğum za­manındaki yardımı her suretle meccani olarak kabul ettik. Doğumdan sonraki arızalarda çalı-

, şabilmek için bütün yardımları da yapıyoruz. Binaenaleyh bir defa hamil zamanının arızasız olarak geçmesi lâzım, sağlam ana ve sağlam ba­badan, sağlam bir çocuk. Ananın hamil zamanında hasta olmaması. Doğum yardımları yapmak, do­ğumdan sonra sıhhi takayyüdat üzerinde yardım yapmak, bundan ileri kısımlarda sıhhat merkez­lerimiz olan yerlerde, betahsis çocuğun doğumun­dan itibaren hayatiyle alâkadar olup onun mâ­ruz kalabileceği hastalıklara karşı tedbirler alıp hastalıksız bir hale getirmek. Sıhhat merkezle­rinin zaten en büyük dâvası ve işi koruyucu ta­babettir, bu yolda çalışmaktadır. Olmıyan yer­lerde çiçek aşısı yaptırmak, mektep çağma gel­diği zaman tekrarlamak, öğrettiğimiz hıfzıssıhha kaidelerini tatbik ettirmek, köyde ve şehirde. Bu suretle korumağa doğru gitmek. Her hastalığa karşı ayrı aşılarla aşılamak ve bu suretle doğa­cak çocuğu ölümden kurtarmak yolundaki bu ça­lışmalarımız nüfusumuzu arttırmak gayesini ta­kip etmektedir. Bir de evlenmeyi teşvik evlene­ceklere yardım v. s. ikinci bir safha teşkil eder ki henüz bu kısma geçmiş değiliz.

Saffet arkadaşımız sıhhiye memurları vazi­yeti üzerinde konuştu. Hükümet tabibi ve sıhhat memuru eksiğimiz vardır. Kendilerini acı ile dinledik ve not aldık. Elimizde geçenlerden göndereceğiz. Bu eksikliğin sebepleri vardır. Oraya tâyin ettiklerimiz gitmemiştir, parasını vermiş ve ayrılmıştır. Yakında bir kanunla hu­zurunuza geleceğim ve mecburi hizmete tâbi olan­ların, fiili olarak çalışmaları üzerinde duracağım.

Abidin arkadaşımız en büyük derdimize par­mak koydu: Hasta bakıcılık meselesi. Bu hususta büyük buhranlar ve zorluklar içindeyiz, hasta bakıcı deyince, bunlar ikiye ayrılıyor: 1) hasta bakıcı mektebinden çıkmış hemşirelerimiz çok mahdut miktardadır. Kızılay bu miktarı arttır­mak için çok çalışıyor, henüz muvaffak olama-dı.2) ikinci bir kısım var ki bunlar da hastanın basit işleriyle uğraşan hasta bakıcılardır. Bun­lara şimdiye kadar verdiğimiz para ve karınla­rını doyuruş itibariyle bir yekûn ifade ediyordu, bunlar hastahanererde uzun müddet kalıyorlar­dı. Bunları hastahanelerde yaptığımız hususi öğ­retimlerle de meslek sahibi kılarak kendimize malediyorduk. Fakat şimdi verdiğimiz bu 15 -20 lirayı benimsemiyerek dışarıda iş bulmaya gi­denler çoğaldı ve biz büyük müşkülâtla karşı karşıya geldik.

Buradaki Numune Hastanesinde 30 kadar °ksik olduğu zamanlar oldu. Geçen sene kabul

buyurduğunuz bir kanunla bunların ücretleri­ne bir miktar zam yapıldı. Bu sene Bütçe En­cümeniniz gene ufak bir zam kabul ettiler. Ümit ediyoruz ki, bunları hastaneye bağlıya­cak. Bunu halletmedikçe gelip geçici adam­larla bu iş görülemez.

Gördes heyelanı meselesine gelince : Bunu sureti mahsusada söylemekliğimi istediler. Gör­des'teki heyelan vakit vakit vukubulmaktadır. Oraya jeolok arkadaşlar gittiler, Gördes'in bu­lunduğu yer daima heyelana mâruzdur. Bu­nun üzerinde tetkikat yapıldı. Falan yere nak­lediniz dediler. Sıhhat Vekâletince plânı ya­pıldı, suyu kaça malolacak? nereden gelecek? Projelerini ve sair esini yaptık. Herhangi âni kaza zuhurunda herbiri 12 odalı 11 tane bara­ka yaptırdık ve bunların bir kısmında evvelce evleri yıkılanlar oturmaktadır. Eski hesaplara göre 6 - 7 milyon liralık bir iştir. Buna bu sene de hiçbir şey yapamıyacağımızı teessürle söylerim. Zelzele mmtakalannda olduğu gibi Nafia Vekâletine bunun için her sene bir tah­sisat ayrılırsa gelecek sene evvelâ suyunu ge­tirmek, mektep yaptırmak ve saire için evvel­den çalışmak ihtiyacı olan işler yapılabilir.

Arkadaşlarımın sorduklarından eksik bir cevap vermişsem emir buyursunlar. Cevap arze-deyim.

Dr. F. Ş. BÜRGE (Kocaeli) — Geyve'deki şey, buyurdunuz ki, muhtar teşhisidir. Hal­buki bendeniz, Suphi Artel ve Dr. Ahmet 'le be­raber gitmiştik. Oradan aldığımız istatistik Hükümet tabibinin bizzat bize verdiği ölüm istatistiği idi.

SIHHAT VE ÎÇTÎMAt MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Aydın) — Onun membaı-nı arzedeyim. Köylerden getirdiğini aynen ver­miştir. Teşhisi de onun üzerine koymuştur. Yoksa kendisi görmeden tabii teşhis edemez. Muhtar teşhisi dediğim o noktadandır.

REİS — Yaşar özey. Y. ÖZEY (Manisa) — İzahat kâfi geldi, be­

ni tatmin etmiştir. G. B. GÖKER (İstanbul) — Çekmece tara­

fında tropika çıkmıştır diye rivayet var, bir iki de musap vardır. Geçen defa olmadığını söyle­miştiniz, acaba tekrar tetkik buyuruldu mu? ,

SIHHAT VE İÇTİMAİ MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Aydın) — Q mmtaka ta­mamen sıtmalıdır, tropikali yerdir. Fakat bun­dan1 mütemadiyen orada tropika olduğu gibi bir mâna çıkarılamaz. Oradaki vakaların çoğu ter-siyanadır.

G. B. GÖKER (İstanbul) — Orada mücade­le teşkilâtı olmadığı söyleniyor.

SIHHAT VE İÇTİMAİ MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Devamla) — Memleketin her tarafında sıtma mücadele teşkilâtımız

— 240.«-

Page 29: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 2 4 . 5 . İÖ44 Ö : 1 yoktur. Ancak kırk bin köyden 4 500 köyde teşkilât mevcuttur. Burası da mücadele teşki­lâtı haricindedir.

G. B. GÖKER (İstanbul) — Burası İstan­bul'a çok yakındır. Yeşilköy'den bir kaç ta­nesine geçtiğini de söylüyorlar. Sonra bir de...

SIHHAT VE İÇTİMAÎ MUAVENET VEKİ-Lî Dr. H. ALATAŞ (Devamla) — Sözlerim bil- ' mem sizi tatmin etti mi? Evvelâ bunu anlamak isterim. Yani açacak vaziyette olduğumuz yer­lerde sıtma mücadelesi açıyoruz, istanbul ya­kındır, Ankara yakındır mevzuu yoktur. Bu oradaki sıkıntı ile ölçülür.

G. B. GÖKER (İstanbul) —• İkincisi çiçek meselesidir. Geçenlerde teminat vermiştiniz, yine sızıntı olmuş, münferit bazı vakalar gö­rülmüş.

SIHHAT VE İÇTİMAİ MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Hervakit için bu geçirdiğimiz epideminin müddeti 2 - 3 sene serpintileri sürecektir. Fakat zincir kırılmıştır. Orada münferit bir vaka olmuş olabilir.

G. B. GÖKER (İstanbul) — Bir çok Kipti­ler gelmiş, aşılanmıyorlarmış, aşılamadan içeri sokuyorlarmış.

SIHHAT VE İÇTİMAİ MUAVENET VEKİ­Lİ Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Mevcut olanla­rı aşılamak için bütün gayretimizi sarfettik. Böyle bir Kıpti kafilesinin geldiğinden haberim yok. Yalnız vilâyetten vilâyete geçmişlerdir. Halkı aşılamak için bazı yerlerde yolları kes­tik, ekmek karnelerini vermedik ve aşılanma­ya mecbur ettik. Bu vesile ile de öğrendik ki İstanbul'da pek çok Kıpti varmış.

A. FIRAT (Erzincan) — Sayın Vekilin be­yanları arasında serbest bırakılmış olan sıhhi sularımız üzerinde tetkikat yapıldığını duy­duk. Ancak bunların neler olduğunu, nereler­de, ne vasıfta sular bulunduğunu burada söyle­mediler. Söylemiş olsalardı gazetelerde yazı­lır, halk ta bundan daha iyi istifade etmek fır­satını bulurdu.

SIHHAT VE İÇTİMAİ MUAVENET VEKİ­Lİ. Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Müsaade eder­seniz okuyayım. Listesi ve hattâ haritası bu­rada mevcuttur.

A. FIRAT (Erzincan) — Bazı sular vardır ki, halk bunun evsafını bilmeden, hastalığına yarayıp yaramıyacağını düşünmeden oraya gi­der, ondan zarar görebilir. Mümkün müdür ki, şimdi söylemeseler de bir büroşürle neşretseler.

SIHHİYE VEKİLİ Dr. H. ALATAŞ (Ay­dm) — Haritasına kadar yapılmıştır. Nerelerde ne sular vardır, bunlardan bütün valilikler ha­berdar edilmiştir. Şu sulardan bu suretle isti­fade edilir, bunların faydası yoktur diye.

A. FIRAT (Erzincan) — O mahallin halkı­na verilmiş olabilir. Fakat bunu Heyeti Umumi-yeye bildirmek lâzımdır. Heyeti umumiyenin ıt­tılaına arzetmek için ilân etmek gerektir. Şim­

di vilâyetlere gönderdiğinizden benîm malûma­tım yoktur. Onun için bir broşür veya bülten neşretmek lâzımdır.

A. YAYCIOĞLU(Maraş) — 839 sayılı ka­nuna ek 1271 sayılı Sıtma mücadelesi hakkın­daki kanunun ikinci maddesinde, Sıtma Müca­delesi Kanununun tatbikatında çalışan ve mu­vaffakiyet gösteren etibba, sıhhat memurları ve öğretmenlerle ihtiyar heyelerine 250 liraya ka­dar ikramiye verileceği yazılıdır. Sıhhiye Ve-

ı kâleti şimdiye kadar bu yolda muvaffakiyet gösteren kaç kişiyi ikramiye ile taltif etmiştir? Geçenlerde Maarif Vekâleti başarısı görülen köy eğitmenlerinin bir listesini neşretti. Bunla­rı da bu şekilde ilân etseniz muvafık olmaz mı?

SIHHAT VE İç. Mu. V. Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Bu seneninkini daha dağıtmadık. Senenin sonunda artacak tahsisata göre bir da­ğıtma yaparız. Geçen sene, buyurduğunuz şe­kilde mükâfatlandırılmış olanları, takdir edil­miş olanların mıntakalannda ilân ettik ve kendi-Yeni hazırlanan kanunda buna dair daha şü­mullü hükümler vardır.

V. SARIDAL (İstanbul) — Büyük şehirle­rimizde geceleri hemen doktor yok gibidir. Has­talar davet ederler, fakat doktorlar gelmezler, davetlere icabet etmezler. Aceba eczanelerde olduğu gibi doktorlar için bir gece nöbeti ih­dası doğru olmaz mı? Vekilimiz ne düşünüyor?

SIHHAT VE İç. Mu. V. Dr. H. ALATAŞ (Avdın) — Buna şöyle bir çare bulmuşuzdur. Nöbetçi vazifedar hekim bırakıyoruz. Faraza Ankara'da nereye müracaat edileceği ilân edil­miştir, telefon numarası ilân edilmiştir. Otomo­billeri de vardır.

V. SARIDAL (İstanbul) — Bendeniz hususi hekimler için söylüyorum.

SIHHAT VE İç. Mu. V. Dr. H. ALATAŞ (Aydm) — Hususi hekimler üzerine gitmiyo­rum., muvazzaf olarak hekim bırakıyorum, has­talanacakları beklesin diye. istanbul'da da bunu yapmışımdır. Büyük şehirlerde bu esas alınmış­tır, nihayet hastaneler emre amadedir;

Hususi hekimlere gelince, filân Neşet Ömer'i, filân Âkil muhtarı ister . . . . Herkesin arzusuna göre iş yapılamaz. Bu işi bu şekilde tertiplemiş bulunuyoruz.

İ. SABUNCU (Giresun — Efendim, intihap dairelerimizi gezdiğimiz zaman bir hastalık gör­dük. Ben doktor değilim, fakat yanımda mer­hum Doktor Hasan Vasıf Somyürek arkadaşımız vardı. Bu hastalığın Nekatör hastalığı olduğu­nu söyledi, (Ne imiş bu sesleri). Doktorlardan sorarsınız, barsak kurdu imiş Harbi umumide Rusya'dan gelmiş ve Karadeniz havalisinde sâ­ri bir halde imiş. Arkadaşlar, vaziyet pek feci­dir. Doktor olmağa lüzum yoktur. Çarşıda, pa­zarda gezerken, elinin içi sarı, yüzü sarı, ayağı

— 241 —

Page 30: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ : GÛ «LJLlftM Ö : 1 San bir hastayı gördüğünüz zaman onun her­halde nekatörlü olduğunu anlarsınız ve hasta­nelerde, revirlerde yaptığımız temaslarda görü­yoruz ki, müracaat edenlerden % 50 sinden faz­lası bu hastalıkla malûldür. Benim gördüğüm bu mmtakada bu, sıtmadan da. kanserden de, veremden de ağır ve feci bir manzara arzedi-yor. Biz iki sene rapor verdik ve ilk verdiği­miz rapordan sonra geçen sene gittik ve müs­pet bir netice görmedik. Yine olan şey her ka­zanın bir Hükümet tabibi, vilâyet merkezinde üç doktorlu bir hastaneden ibarettir. İ lâç na­mına da bir şey yok, Amerika'dan gelirmiş te, şuradan gelmezmiş falan. Onun için Vekil Bey­den rica ediyorum, bunun üzerinde mücadele şeklinde meşgul olsunlar; değer.

SIHHAT VE tç. Mu. V. Dr. H. ALATAŞ (Aydım.) — İsmail'Sabuncu arkadaşımızın bah­settiği mevzuu burada görüşmüştük ve o vakit de arzetmiştim ki nekatör hastalığının ne kadar ilerlemiş olduğu, ne kadar yayılma istidadı gösterdiğini, tetkik ettğimizi, evvelce Rize'de açtığımız gibi bu mücadele teşkilâtı üzerinde çalıştığımızı söylemiştim. Bunun için lâzım?olan Tetrakolorün ilâcını da Amerika 'ya sipariş et­miştik. Bunu asla bırakmış değiliz. Maatteessüf ısmarladığımız ilâç henüz gelmedi. Oradaki sefaretimiz vasıtasiyle takip ettiriyoruz. Tesbit ettiğimiz yerler vardır. İlâç gelinee mücadele­ye başlıyacağız. Bu hastalık bir nevi barsak kurdudur. Fakrüddem yapar; kansızlığa doğru götürür. Sarı benizlilere halk arasında kurtlu derler. Tetrakolürü elde edemeyişimizden mü-cadelevi açamıyoruz.

BEİS — Başka söz istiyen yoktur. Fasıllara geçilmesini kabul edenler . . . Etmiyenler . . . Fasıllara geçilmesi kabul edilmiştir.

F .

457

458

459

460

461

462

463

Vekil tahsisatı REİS — Kabul edilmiştir. Maaşlar < REİS — Kabul edilmiştir. Ücretler l-REİS — Kabul edilmiştir. Muvakkat tazminat R E İ S — Kabul edilmiştir. 1683 sayılı kanunun 58 nci mad­desi gereğince verilecek tekaüt ikramiyesi REİS — Kabul edilmiştir. 4178 sayılı kanun gereğnce ve­rilecek çocuk zammı REİS — Kabul edilmiştir. 4178 sayılı kanun gereğince rilecek yakacak zammı REİS — Kabul edilmiştir.

464 Merkez büro masrafları REİS — Kabul edilmiştir.

ve-

T<fra 5 320

861 610

117 256

110 000

20 000

40 000

21 770

32 500

F. 465

466

467

468

469

470

471

472

473

474

475

476

liira Vilâyetler büro masrafları 109 500 REİS — Kabul edilmiştir. Matbu evrak ve defterler 30 000 REİS —- Kabul edilmiştir. Posta, telgraf ve telefon ücret ve masrafları 73 235 REİS — Kabul edilmiştir. Kira bedeli 22 000 REİS — Kabul edilmiştir. Nakil vasıtaları masrafları 3 600 •REİS — Kabul edilmiştir. Harcırahlar 168 001 RiJİIS — Kabul edilmiştir. Melbusat 3 500 KÜUS — Kabul edilmiştir. 3335 sayılı kanun gereğince ya­pılacak tedavi yol ve saire mas­raf lan 2 000 REİS — Kabul edilmiştir. Bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadele 410 000 REİS — Kabul edilmiştir. Trahom ile mücadele 202 800 REİS •— Kabul edilmiştir. Zührevî hastalıklarla mücadele 167 500 REiS — Kabul edilmiştir. Sıtma ile mücadele 1 545 000

Dr. B. KÖKDEMİR (Sinob) — Efendim, hu sıtma, ile mücadele faslında geçen seneye göre 655 bin" lira bir fazlalık vardır. Kâşki fazla pa­ramız olsa d a b u uğurda milyonları feda etsek. Ve aziz milletimizin sağlığını ve memleketin her tarafını bu sıtma belâsından kurtarabilsek. Sayın arkadaşlar • seçim deremin cenubunu iş­gal eden zirai ve iktisadi çok önemi haiz olan bir kaza vardır: Boyabat. Boyabad'ı batıdan doğuya doğru 150 kilometre kadar uzunlukta kateden ve ; Kızdırmağın esaslı kollarından biri olan Gökırmak vardır ve bunun da Gazidere, Kızıldere, Erim ve Kozan çaylarının yatakları baştan aşağı sıtmalıdır, ve Bu mıntaka % 90 stmalıdır, ve büyük dalaklıdır ve çocuk vefi­yatı da bu yüzden fazladır. Sıhhi teşkilât ola­rak yalnız bir Hükümet tabibi vardır. Bu çalış­kan arkadaş elinden geldiği kadar çalışmakta ise de bu kazanın aynı zamanda bu sıtma müca­delesi işiyle başlı başına meşgul olamıyor. Bi­naenaleyh, Sayın Sıhhat'Vekilimizden riac edi­yorum, sıtma için aldıkları tahsisatın bir kısmı ile fbu' kazada küçük bir sıtma mücadele -şubesi açsınlar.

KEÎS — 476 nci faslı kabul edenler ... Et­miyenler ... Kabul edilmiştir.

F . Lira -477 Hastanelerle; sıhhi ve içtimai mu­

avenet .müesseseleri 4 858 588 REİS — Kabui edilmiştir.

— 1242 —

Page 31: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 60 24.5.1944 C : 1 EV

478

479

480

481

482

483

484

485

48.6

487

488

489

490

491

492

493

494

495

496

497

Mektep, müessese, yurtlar REÎS — Kabul edilmiştir. Eefik Saydam Merkez Hıfzıs-sıhha müessesesi ve Hıfzıssıhka mektebi REİS — Kabul edilmiştir. iskân işleri 3 REÎS — Kabul edilmiştir. înşa, tesis ve tamir işleri 1 REİS — Kabul edilmiştir. Millî Türk tıp kongresi REÎS — Kabul edilmiştir. Zehirli ve boğucu gazlardan ko­runma malzemesi satın alma be­deli REÎS — Kabul edilmiştir. Sağlık propagandası ve neşir iş­leri REÎS — Kabul edilmiştir. Küçük sıhhat memurları hayvan ve yem bedelleri REİS — Kabul edilmiştir. 1437 sayılı kanun gereğince veri-rilecek avanslar REÎS — Kabul edilmiştir. Staj için yabancı memleketlere gönderileceklerin harcırahları, tahsil ve tedavi masrafları REÎS — Kabul edilmiştir. Ecnebi mütehassıslar ve tercü­manları REÎS — Kabul edilmiştir. Yüksek sıhhat Şûrası azalan hu­zur ücreti REİS — Kabul edilmiştir. Kodeks komisyonu REÎS — Kabul edilmiştir. Hususi idare bütçelerini tetkik edecek sıhhat ve içtimai muavenet mümessili ücreti REÎS — Kabul edilmiştir. .Hükümet tabiplikleri için alına­cak tıbbi âletler ve malzeme be-

Lira 882 750

402 000

400 000

517 000

1

REİS — Kabul edilmiştir. Geçen yıl borçları

'REÎS — Kabul edilmiştir. Eski yıllar borçları REîS — Kabul edilmiştir. Hususî müessese ve Cemiyetlerle şahıslara yardım REİS — Kabul edilmiştir. Çok çocuklu analara yardım REİS •— Kabul edilmiştir. Yalova kaplıcalarına yardım REİS — Kabul edilmiştir.

500

37 500

203 980

31 200

4 800

109 632

5 800

5 000

840

1 000

5 000

2 206

30 000

623 000

80 000

E - Adliye Vekâleti bütçesi:

REÎS — Adliye Vekilliği bütçesinin müza­keresine geçiyoruz. Heyeti umumiyesi hakkında söz istiyen var mı?

C. BARLAS (Gaziauteb) — Muhterem arka­daşlar -y Adliye bütçesi dolayısiyle evvelâ Adliye teşkilâtı hakkında, sonra da Usul Kanunu hak­kında bir iki söz söylemek istiyorum. Biliyor­sunuz ki, Adliyenin en yüksek makamı Temyiz Mahkemesidir. Temyiz Mahkemesi yalnız nor­mal kaza kuvvetinin timsali olarak değil aynı zamanda Divanı Âlinin bir rüknünü teşkil eden azaları bakımından siyasi fonksiyonu olan bir yüksek makamdır. Bu bakımdan bendeniz Tem­yiz âzalarının ve reislerinin saçilişıleri hakkında­ki noktai nazarımı söyliyeceğim. Adliye Vekili eğer benimle mutabık iseler, bu hususta gele­cek olan Temyiz Teşkilât Kanunu dolayısiyle bu hususta değişiklik yapmayı temennisinde bulun­mak istiyorum. O da şudur: Biliyorsunuz ki, son Hâkimler Kanunu çıkıncıya kadar Büyük Millet Meclisi Hükümetinin ve ondan sonraki Cumhuriyet Hükümetinin, Temyiz hâkimleri, seçim suretiyle tâyin edilirdi. Halbuki, son çı­kan Hâkimler Kanunu ile Temyiz Mahkemesi hâkimleri de doğrudan doğruya Adliye Vekâ­leti tarafından diğer hâkimler gibi seçilmekte­dir. Gerçi bu komisyonda Temyiz Reis ve azaları bulunmaktadır. Ancak îcra makamı bu seçişte hakkı tercihi haiz bulunmaktadır. Halbuki, de­min de arzettiğim gibi, Temyiz Mahkemesi yalnız memleketin kaza kuvveti değil, aynı zamanda si­yasi fonksiyonu da haiz bir teşkilâttır. Bundan başka yalnız mahkeme vazifesini görmemekte, ay­nı zamanda mahkemelerin fevkinde, bilhassa istinaf mahkemeleri teşekkül ettikten sonra, on­ların fevkinde, mahkemeden ziyade bir heyet, bir âli divandır. Binaenaleyh bunun âzaları­nın bence icra kuvvetiyle hiç bir alâkası yoktur. Eskiden olduğu gibi Temyiz hâkimliğine alı­nacakların Temyiz heyetinin reyle seçilmesi lâ­zımdır. Esasen Temyiz Mahkemesi kendi ara­larına alacakları arkadaşların hangilerinin kaza bakanından en ehliyetli olduklarına karar ver­mek huusunda icra makamından fazla salâhiyet sahibidirler, Birinci noktai nazarım budur.

Diğer teşkilât meselesine gelince; ben Temyiz âzası, daire reisi, birinci reis gibi bir teşkilât­tan ziyade 150 lira Temyiz reisleri ve 125 lira as­li maaşlı Temyiz azaları tasavvur ediyorum. Bu Medeni Kanunumuzu aldığımız İsviçre'de böyle olduğu gibi her sene şube reislerinden biri sıra ile reisi evvellik yapar hakikaten onlar için ideal olan bu Temyiz reisi evvelliği gibi 'hakikaten onlar için ideal olan ve hakikatte daha ziyade umumî heyeti idare etmek gibi temsili bir vazi­fesi olan bu işi nöbetle her sene birinin ifa etme­sinin hem onları tatmin hem de işin mahiyeti ba­

kımından daha hayırlı olduğu kanaatindeyim.

24E —

Page 32: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 C : 1 Sonra geçenlerde uzun boylu, istinaf teşkilâtı

dolayısiyle konuşuldu. Burada başınızı uzun söz­lerle ağrıtmak niyetinde değilim. Temyizde iş­ler birikiyor diye raportörler ihdas edildi. Ra­portörün vazifesi nedir. Evrakı okuyacak, son­ra heyete gelip raporte edecek, heyet karar ve­recek. Bunlar rey sahibi midir? Hayır değildir. Binaenaleyh memleketin kaza kuvvetinde isti­fade edilebilecek zevatı orada heyet huzurunda iyi lise tahsili görmüş bir gencin veya bir avu­kat yanında yetişmiş bir adamın yapabileceği va­zifeye bağlıyoruz. Bir yandan hâkim yok der­ken öbür taraftan güzide bir hâkim kütlesini ra­portör diye Temyize getiriyoruz. Sayın Vekili­mizden bu raportörler vaziyetinin yeniden ele alınmasını ve üzerinde ehemmiyetle durulma­sını eski ve yeni Temyiz hâkimlerinden bu mesele hakkındaki mütalâalarının sorulmasını, Eskişehir'de Temyiz Mahkemesi varken rapor­törler mevcut olmadığı halde işlerin daha fazla çıkış saiklerinin araştırılmasını bilhassa rica edeceğim.

Arkadaşlar; temas edeceğim bir mesele de Adliye müfettişliği meselesidir. Ben kendim ad­liye müfettişliği ve hâkimlik etmiş bir arkadaşı­nızım. Bir buçuk sene kadar adliye müfettişliği yaptım. Demin raportörlerde söylediğim gibi hakikaten memlekete hâkim denilen elaman az­dır, talip azdır ve bunların en güzidelerinin bir kısmı da adliye müfettişi olarak kaza kuvvetin­den alınmaktadır. Arkadaşlar, gerek Teşkilâtı Esasiye Kanununun ruhuna, gerek adli mev­zuatımıza, gerek dünyadaki teamüle göre hâkim teftiş edilemez, maliyede olduğu gibi değildir. Hâkimin kararlarını Temyiz mahkemesi tahkik ve teftiş eder. Yani hâkimin verdiği kararlara göre bu hâkim iyidir, veya iyi değildir der. Eeğer hâkim bir fenalık yaparsa bunu tahkik edecek mevzuat mevcuttur. Tahkikatı icabettirecek bir vaziyet varsa ya doğrudan doğruya Temyiz mah­kemesinden memur edilecek birisine yaptırılır, yahut ta suç işleyen hâkimin bir derece yukarı­sına bunu gördürmek mümkündür. Binaenaleyh bu bakımdan da adliye müfettişinin hâkimin bü­tün kazai salâhiyetleri üzerinde teftiş ve tahki­kat vazifesinin faydasız olduğuna ve hattâ za­rarı olduğuna kaniim. Bilhassa ben gördüm. Mü­fettiş olduğum zamanlarda bu karar sakattır de­diğim kararları temyiz tasdik etmiştir, bu doğru bir karardır dediğimi de Temyiz nakzetmiştir. Binaenaleyh müfettişlik teftiş ve tahkik bakımın­dan esasen hâkimler üzerinde lüzum olmıyan bir teşkilâttır. Beri taraftan kalemler üzerinde müddei umumilerin mutlak bir murakabe ve tef­tiş hakları vardır. Şu halde müfettişlere ne va­zife kalıyor? Bilhassa cezaevleri kalıyor ki, bunu da aşağıda cezaevleri hususundaki noktai nazarımı söylerken arzedeceğim. Binaenaleyh bendeniz halen mevcut müfet­

tişlik teşkilâtının Adliyede lüzumsuz olduğuna kani bulunuyorum. Adliye için teftiş teşkilâtını kaldırıp buradaki arkadaşları kaza kuvvetine faydalı yoluna sevketmeliyiz.

Arkadaşlar, bir de Adliye Vekâleti bütçesini tetkik ederken burada bir de cezaevleri teşkilâ­tımız vardır. Hakikaten son senelerde gerek se­leflerinin ve gerek kendilerinin zamanında bu teşkilât bir inkişaf göstermektedir. Fakat mahi­yet itibariyle ben düşündüm taşındım; arkadaş­larla da konuştum, bu teşkilâtın ana Adliye teşkilâtı içine ne şekilde girdiğini bir türlü an-lıyamadım ve bunu bir türlü kabul edemedim. Çünkü Adliye ve hâkimlik doğrudan doğruya ka-za kuvvetinin faaliyetidir. Halbuki kaza de<nl, cezada infaz mevzuubahistir. Yani adetâ adliye hem kaza hem infaz kuvvetini elinde tutmakta­dır. Bence bilhassa memlekette harp sonrası ha­pishanelerin genişlemesi mevznubahis olduğuna göre cezaevleri tıpkı Tamı ve Kadastroda olduğu gibi bir umum müdürlük halinde mülhak olarak ve adlivenin murakabesi altına verilmesi müta-lâasmdavım. Bu suretle hem mütehassıs cezaev­leri müdürleri yetişir hem de adlivenin kaza işiyle infaz işini karıştırmak gibi bir hal önlen­miş olur.

Arkadaşlar, kısaca usul meselesinden de bah­setmek işitiyorum: Sayın vekil zannedivorum ki, kanunlarımızı tetkik ettirmekle meşguldür. Ben Garpten aldırımız kanunların bugün aynen mu­hafazası taraftarıyım. Fakat usul ve hukukun yerine getirilmesi mevznubahis olduğu zaman, size kısaca canlı bir misal söyliyeyim. Ben Avru­pa 'dan Adliye müfettişi olarak geldim ve sta­jımı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu al­dığımız Növşatel'de yaptım. Gelince Sivas'a teftişe gittim. Biliyorsunuz, hukukçu olanlar bilir, bir dâva açıldığı zaman avukat istida ya­zar, karsı taraf avukatı cevap verir. İkinci is­tida ve ikinci cevap verilir. Bunun üzerine mahkemeye gidilir. İki taraf sözlerini söyler­ler, bu, Avrupa'da zapta geçmez. Sivas'a git­tiğim zaman baktım ki, elime aldığım dosya­nın içinde bir dâva arzuhali ve bir sürü zabıt ve karar var. Bereket versin benimle bazı ar­kadaşlar vardı, yoksa hâkime sorsam haklı ola­rak beni techil edecekti. Sordum; niye bu böy­ledir? Usul böyle, tatbikat böyledir. Aynı za­manda bana dedi k i ; esasen burada bu dedi­ğinizin olması için müteaddit avukatlar olması" lâzımdır, müteaddit avukatlar olunca para ve­rilmesi lâzımdır, şu lâzımdır, bu lâzımdır, biz idareten böyle yapıyoruz. Bilâhare bu usul hakkında ufak tefek te tadiller yapıldı. Bu NÖvatel Kanununa göre bütün asliye dâvaları mecburi avukat usulüne tâbidir. Binaenaleyh bir boşanma dâvasında orada zenginle fakir hâkim huzuruna müsavi şartlar altında git­mektedir. Bizde ise zengin bir koca fakir bir

— 244 —

Page 33: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ :40 .5,19*4 Ç : l kftijjna, zengin bir ka4m fakir,"bir koca aley­h e ojajak daha kuvvetle hakkini mü^afaa-yp, mtjkte^dir. Bu, n§»l kanunen memlekete Uj(m^ı^«^an jfifcri ggliypr. Masil yapılsın de-mjypjfym, herhajde ,ftu)pk ysuJü ÎJuhakeme-iesi '^Anunu memleket ihtiyaçlarına, uygun de-JjjJj&rV Bön yalms Hukuk Ûplü Muhakemeleri Sjanunondan bahsettim. Dıger miftehassıs ar­k a ç l a r da diğer usul kanunlarından bahse-«JejJjjarlflT. Yalnız. demek ^te^iğim şudur ki, AYPUpa'dan aldığınız usul kanununun mem-İekeiin i^iyaejna uygun şgkll^e geliştirilmesi Ilımdır, bunun zaruri olduğunda musırrım. İ^rusatım bundan ibarettir.

" % 3A§K&AH iKmtmom) — Muhterem aj&a&sşlar, bentaiz Adliye Vekâleti bütçesi Kft&naMbefciyle muhterem Mfrye VekiUmiaden m&u aftÇWk!ar ha.kîmwdan bö&ı temennilerde bujunn^k j gin buzuruuu^a &)fâm.

istatistiklerin verdiği malûmata göre nuem-Itrketimizde suçlu çoeuk sayısiiı4a maalesef bir artış görülüaektedir. 1935 senesi ile 1940 sene­si arasmda yapagçğımız bir mukayese bunun trir .iiie'liK$ir.

193i yîtinda 42 ile İS yaş arasmda fculu-zmn »uçlu r^deşk sayısı &81 «kenbu sayı 1940 ta -2 »$)8 e, i8§|> yılında 16 - İS yjaş arasındaki «^feı '^euk sayısr 8 ââö.ifeea ^ 4 0 ta !> W& e, yijıeiâ8&<ie 19r2i yaş a-ra«ındaW*u#u çpe&k «a-^m * 611 iken 3#£0 ta 5 W$ .-* ^jke^ştır. Şüp­hesiz 1$4İ yılîndanberi bu ar^sş jâeyam #fcme*k-4$di*. Ra^p şarİar^în âkriki seneler ,i§in bu afâjeVEaâa «Masaü ofahıy&gagı da <g»y$; îtafea' Pİ-\du#»ıı* gföre «.%#& ço«»k ken-utfunun raejale-£etiıaşİ9<?e esaslı bir jn^vzu olarak eje alınması ffcRurjatJ kendisini göstermektedir. Sevinçle SjŞjyüyebü piz ki, Adliye V#k#lejtimiz bu husus­la #sasty ba^ı .adımlar atmış tutamaktadır . Bu iftj^mlarjn #a gv%&\ nüıçıu$eşini Ankara «.Çocuk asiş^v^ade #ö-rüy,on*z. Iteğerli ve liyakatli bir mi$d&r&n i d a ^ s ^ ç jtarçLamen ,terbıyevi _ esşs-|a^a g rje &a£irlan#uş, bir ceza müessesesi ola-^ k ıdmÛ, Jw£iKî ,14r JşjAbevi seklinde çalışan J3U $L$esses#yi görmek bj^i son ,derec,e aevin-âkm$ frufytt;mak,ta$ır. Takın ^aınana kadar •kuraca, jser ,flarljğ> w d ı . fundan dolayı suçlu

/îj^enince h&z£Ü&nınjş c^an rakorda sevinçle ,f$*&ük &, Ankara ,-ıslaJ\eyin^e yapılan tadi-}£.&a m^kfûm güçu'kkcın eyyelce olduğu gibi ^sra b§jŞ%şs^Bie,b^et kftlîMk8^111 derhal alm-MVpm m&9& 'hml plm^ş y;e bu suretle suç. iş-to^>.e,J»a^iİ^Umi9 <$$& Çftçuklann, mah-T4HU7,e.tîw ^nutaakîP,, yer pujunamaması yü-?Un^en tabiiye edilmeleri va4yeit'inin önttoe îgejdb»^, ,ge^eu ,şene $0 c ocuk alabilecek olan kaşU&su ^§P «yje jbl,||: edilmiştir ve daha ileri-jde ,b.U fc Wfl»nn . 50 ye ^a^a^gcğı da bildiril­

mektedir. Arzettiğinı gibi bu, bftk^ateu ^onjs. şe-yinçjg k^ş^lauacak bİF' jbaldir.

Be^im/bu kpüu&a nıljfte^eın Ve^ilim^^n istirhamım®wnv :'-p«' îşla%^i,jalöw er^ek;§§-çuklara ; ait otpp memjeke^^i^e :^a^ı ¥!&• bulunan suçbj İşiz çocukları jgin1)^3e ' '^ ^ft-esseşe yoktu?,, ken^^ iaden iifia ,fi4Wujİ» ayıiı yajtakı fez ^oc^kjarı «için 4# I?» j f ek i^ nîüesseşejer düşünsünler. O ü p ^ l p g t e - m p i -Uk(Fitimi?( e ay^j yaşta ")?uJip âu fe epeiİİÎ^F?-nın vaziyeti h^klWten |^epn |e dûrul^ca^ j ^ r dumm(}a4ir.

Muhterem arka,<|şşlar; T ^ e ' ^ ^ y * * i Ş S ^ malum pldu|u üzere ^mleketİ^iaSe • J*agl# Ş5>-cuk meşejesî kanuna göre %1 $$$&$$& yakarı başlar. Kız gocukları igiu bqyle bir ırift^fi ^a-lunmad^jnda^ meselâ* İ^ yaşınca himmn Ş F kız jçocugu bir suç İflş4i mİ ^ 7 ^ 1 ^ . % ^ % beklet|İir vtç ç zanışn çezasınî ^ m ^ k ^fige umumî hapishanelere gön4^rilîr ye bu «urft|s çx)£ukiuk yaşında yapıbnış bir s j^ j şn : b f•ftjjfi-şene s,onra cezan|n yerine getirijimjBşl b f ^ t ,o §ah-ı,ş^e jnuhiti içince Kaİar...?P^İIdtr;jta"k-dir buyupulabıUr. Bu %jz çocuğu p i k i >y|eij-ı^iştir. Itâdîse muh^in4iB unû^ln^ŞtİT î#i tan^nnıış bjr vatandaş olarak i|ti^aj va^ife^j-ni yüklenmiştir. Şirrıdi pnu esnetip, ajtıyp^^z, sen 1? yaşjnda iken şunu y j ^ t i n ^ i y p ^ v e yakalıyarak cefasını çekm,ek ^ x e ü tirijif ha­pishaneye gön.pnyoruz. Mujitferem Yekrîib bu mevzuii eşağiı surette ele alınalarmı isİ^hâm

Yine aynı konuda ikinej düetim gocuklar için ayrı mahkemeler kurujmösf etraHlidi,İtt•.

Muhterem arkadaşlar, çocuk mevzuu gay,et taljii olarak büyükten ayrı olşrak m^tal|ia'^Sil­mesi llzımgelen'bir mevzudur, ^uçlu bfyekle­rin, ıslahları laevzuubanjs olduğu %B.ÇÂT $0ıp-siz cezalan^ırılnı^ları da "me.v^uubalıîİtir. Fâl£^t henüz vicdanlar*, Tcafaları teşekkül laîînde %ü-lunan çocuKİanmızlçin'ceza'Şan e'vvelljeîki'c'e-za hiç d.üşünülmeksizin ^slah mevzutjblahUtJİr ve bütün arzumuz bu çocukların mönrlekete ya­rar insanlar haline getirilmeleridir. 6u' itibarla bu çoc-uklarm çeşitli suçlar yapan büyüklerle aynı dekpr içinde, aym zihniyet, a^nı n-'aleti ru­hiye, aynı metodlarla muhakeme e^iîmel'etlni şahsan yerinde bulmuyorum ve Muhterem İTe-kiliı^izden çocuk mahkemeleri işini de esa^ı şekilde ele almalarını ve ileri memleketlerin jhöp-»înrle tatbik edtlen ve pek azında nenüz tatbik edilnien>iş olan bn ig]e memleketimiz için b^ivük bir hikmet olacak adımı atmaların? rica ediyo­rum. Oocuk mahkemesi yalnız muhakeme işleri­ni de§il, avnı zamanda içimizi sızlatan diğer^hir çok isleri de halledüıniş olacaktır. Bug'ün bir çok çalınmalara rağmen meykuf olan çocuklarla suçlu Myükleri mrlrirlerinden ayrı yerlerde bu­lundurmaya irnlfân olamıyor, îfaTpiahaneiejln.

Page 34: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t•': 60 İli.6. vaziyeti buna müsait değildir. |

Şahsan ben. gittiğim bir çok yerlerde şahit oldum, 11 - 18 yaşlarında çocuklar her çeşit bü­yük suçlularla bir arada bulunmakta ve maale. sef kötülük bakımından bir staj görmektedirler. Bu işde çalışan arkadaşlardan öğrendiğime göre bir kere bu suretle hapishaneye gelen çocukla­rın diğer suçlar işliyerek tekrar tekrar hapis­hanelere geldikleri görülmektedir. Binaenaleyh memlekette bu bakrmdan da bir adım atılmış olursa ve bu adım muayyen yerlerde tekasüf et- J tirilirse ve çocuk mevkufları da orada topla- 1 mak yolunu bulursak, zannediyorum ki, bu kötü tesirlerin önüne geçmek imkânı olacaktır. \

Kendilerinden aynı mevzuda son istirhamım ı altı aydan az hapsi mcuip olan suçlar üzerinde-dir. Muhterem arkadaşlar, işledikleri suç dola-yısiyle altı aydan az hapse mahkûm edilen ço­cuklar, demin kız çocuklar için arzettiğim vazi­yette kalıyorlar, yani bu çocuklar da 18 yaşına kadar bekletilmekte ve 18 yaşına gelince vak­tiyle işledikleri suçun cezasını çekmek üzere ; umumî hapishaneye çağırılmaktadır. Tıpkı kız çocuklarında olan zararlar burada da varit ol-dusruna g-öre Muhterem Vekilimizden bu mesele­nin de esaslı surette ele alınmasını ve üzerinde durulmasını rica ediyorum.

Maruzatım bundan ibarettir (Alkışlar). Dr. P. ECEVÎT (Kastamonu) — Değerli ar-

kr.daklar; meslektaşım Tezer Taskıran benim de şimdi mevzuubahis etmek istediğim mevzuu kendine has bir vukuf ve belâğatle Yüksek Heyetinize arzetti. Bendeniz de aynı mevzua başka bir zaviyeden şöylece dokunmak istiyo­rum.

, Suç işliyen çocuklar hakkında Ceza Kanu­nunun 53 ncü maddeden başlıyan maddelerle cezalar tanzim etmekte ve tedbirler almakta­dır. 53 ncü madde 11 yaşını bitirmemiş olan çocukların işledikleri. fiillerden , dolayı mesul olmadığını - yani 11 yaşını daha bitirmemiş daha bu yaşın içindedir - söylemektedir. Söylü­yor amma büsbütün de yakasını bırakmıyor. E-ğer, işlediği.fiilin cezası bir seneden fazla hapsi ı müştekim ise iki şeyden birini yapıyor: Ya ana­sını, babasını çağırıyor, çocuğuna dikkat et, biz

• buna ceza vermedik amma hu çocuk, gidişi ve . gösterdiği reaksiyonlar bakımından cemiyet için zararlıdır diyor. Nezaret altında bulundur. Se- I ni mesul ederiz diyor. Yahut da esaslı ve akıl­lı bir tedbir olmak üzere çocuğu bahadan, alı­

yor, Devletin murakabesi altında ki bir islaheyjne bırakıyor. Bu 11 yaşını hitirmiyen çocuklar için­dir ve. ne. kadar ıslahevinde kalır? 18 yaşını bi­tirinceye kadar. Meselâ çocuk 10 yaşında ise 8 sene ıslahevinde kalacaktır.

: Buna mukabil 54 ncü madde fili işlediği za­man ,11 yaşını biitirip; 15 yaşını, geçmemiş ço cuklardan bahşediyor, burada çocuğu ikiye ayı- I

1944 Ç i l rıyor. Bir kısmına işlediği fiili fark ve temyiz ederek, yani bilerek suç işlemiş olan çocuk, bir kısmı da bilmiyerek suç işlemiş çocuktur. De-mekki 11 ile on beş yaş arasında, vazıı kanun, . çocuğun zekâsub kâfi derecede inkişaf etmemiş sayıyor, kayıt ve şart koyuyor. Şayet işlediği suçu bilerek, suçun netayicini fark ve temyiz . ederek yapmamışsa o çocuğa ceza vermiyor amma şayet bu suç bir seneden fazla cezayı müstel-zim ise, bundan'evvelki maddeyi tatbik ediyor, yani anasına, babasına veya ıslahevine veriyor. Eğer mülâhazası yerinde, temyiz kudreti inkişaf etmiş, suçu bilerek işlemişse onu alıyor yine ıslahevine koyuyor. Fakat bu defa ıslah ve terbiye için değil de cezasını orada çektireyim diye. Bi­zim Islahevimiz işte 4 - 5 sene oldu yapılalı. Burada, Keçiören'e giderken yol üzerinde Ka­laba köyü denilen yerde. Cidden calibi dikkat yer. Değerli arkadaşlarımın boş zamanlarında gidip burasını görmelerini tavsiye ederim, hem de bir bahar gezintisi yapmış olurlar. Bendeniz Avrupadâ da gezdim, fakat bundan daha iyi­sini göremedim, bundan çok fenalarını gör­düm. Gerek Fransa'da, gerek Belçika'da ve gerekse italya'da gezdim, fakat bundan iyisini göremedim arkadaşlar. Adliye Vekilini bundan dolayı tebrik etmek lâzımdır. Bugün 5 - 6 pav­yonu vardır. Zannederim daha evvel 3 pavyonu varmış, gittikçe de çoağltıyorlar. Burada ço­cuklar son derecede calibi dikkat bir nezaret altında bulunuyorlar. Efendim burada jan­darma, polis yok, kapılarda kilit falan yok, ço­cuklar serbest her çocuk geliyor meselâ kaatil ,bir çocuğu kıtır kıtır kesmiş, ölüsünü ağaca asmış, ana. kaatilleri bile var. işte bunlar geliyor, bu müessese çocuğu ham madde olarak alıyor. Ona yeni bir muhit atmosfer sosyal veriyor. Bunu yeniden inşa etmeye başlıyor. Orada ne kadar kaldı? 3 sene. Bu uç sene içine sıkıştırdığı ders kesafeti calibi dikkattir. Beş senelik ilk tahsile muadildir. Okutmakla da kalmıyor. Oradan çı­kacak gocuk, hayata ve cemiyette rahata kavu­şuyor ve kendisini mükemmel kazandırabilecek bir takım sanatlar da veriyor. Ama şöyle ço­cukça eğlence sanat değil. Adam akıllı öğrenmiş. Terzi yetiştiriyor. Ben oradan gidip çocukların mektuplarını, gördüm. Ayda 200 - 300 lira kaza­nanlar var. Kunduracı, marangoz, demirci, dokumacı; mükemmel sanat öğreniyor. Çocuğun şerefine itibar edilerek, haysiyeti tebarüz ettiri­lerek, arkadaşları arasında ruhi asaletleri kımıl­datılarak söz üzerinde takyit edilmektedir. £u çocukların; nadir bir, iki vaka müstesna, katiyen kaçanları yoktur. Müessese ile alâkaları adeta bir baba evi gibidir. , Alâkalılar çok yakındır. Hatta baba bağlarından daha kuvvetlidir. Bazı­ları babalarirnda idlâl. edici mektuplar alıyorlar ve bunları getirip müessese müdürüne, gösteri­yorlar. Babamız bizi fena teşvik ediyor,, diyorlar.

rrrr. & $ - r -

Page 35: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.5.1944 0 : 1 Arkadaşlar; ne kadar calibi dikkattir. Onlar te- ı miz hava alıyorlar; kır havası alıyorlar, okuyor- t lar ve öğreniyorlar. Tamamiyle hayata ve cemi­yete intibak şartlarına uygun ve cemiyet için fay­dalı bir uzuv halinde tekrar hayata intikal edi­yorlar.

Binaenaleyh, çok dikkati, calip bir müessese­dir. Terbiye sistemi, tenmiye sistemi, tedris sis­temi tenmiye sistemi,1 tedris sistemi dahilinde­dir. Çocuklar kendi kendilerine tesis et tkler i disiplinle kendi kendilerini muhakeme etmeleri, hattâ ceza vermeleri gibi böyle usuller tatbik edil­miştir ki, ve Türk çocukları bu usullere o kadar kolayca, rahatlıkla, emniyetle intibak etmiş er­dir ki, insanın içi iftiharla doluyor. Güzel bir müessesedir. Güzel bir bahar gezisi yaparak ar­kadaşların orayı teşriflerini rica ederim.

Bu meyanda söyliyeceğim şeyler, şunlardır : Kadrosu seksen kişilik idi, bu sene öğreniyoruz ki, 250 yapacaklarmış. Bu çok yerindedir, am­ma ben daha ötesini istemiyorum, istedi­ğimi arzedeyim. Memlekete bu kadar faydası dokunacak bir teşebbüste bizim ce­miyete intibak şartları içinde hazırlanmış kıy­metli, faziletli, ve vermli uzuv kazandıracak bir teşebbüste öyle zannediyorum ki, Adliye Vekili Yüksek Heyetinizi ve Encümeni kendine müza­hir ve cömert bulacaktır, ve öyle zannediyo­rum ki, gerek Başvek'lim ve gerek bu mevzu üzerinde görüşeceği Maliye Vekili de sizin his­lerinize iştirak edecektir. Benim temennim şu­dur; çocuk on b'r yaşını bitirmeden evvel bir suç işlemiş. Binaenaleyh fank ve mümeyyiz değildir. Bunun hakkında cezai takibat yapıl­maz. Ya ne yapılır? Kolayı var, anasına .baba­sına teslim edilir. Suçu nerede işlemiş? Anası­nın, babasının muhitinde. Ben diyorum ki, bil­hassa bizde suç işlemeğe müsait ve müstait olan çocukların geliştiği atmosfer sosyal son derece suç işlemeğe müsait bir vaziyettedir. Bunları ananın, babanın yanmdan alalım. Bu kadroyu genisleteTm. Fariki mümeyyiz olmasa dahi ço­cukları bu müessesede veya buna benzer teşek­kül edecek müesseselerde nazaret altında bu­lunduralım. Bir adam kazanmak mühim bir şey­dir. Bir adam kaybetmekte mühim bir şeydir. O halde bu adamı kazanmak ve bir adamı kay­betmek iki defa kazanmak demektir. Bunu Adi ive Vekilinden rica ediyorum. On bir ya­şını b'tirmemiş olan çocuklar, son derece yumu­şak, son derece telkine ve her nevi taklide mü-temavildir. Telkin ve tesir, altında kalır.

Binaenaleyh, kendisinde cemiyete fevkalâ­de faydalı bir intibak yumuşaklığı vardır. Bun­dan istifade etmes'ni sayın Adliye Vekilimizden bilhassa rica ederim. Müessesesini, hattâ bu­günkü kadro ile değil, daha geniş kadroda is­tanbul'da ve memleketin diğer köşelerinde te­sis etsin, güzel örnekler vücude getjrs'n. öyle zannediyorum. Heyeti Celile bu hususta kendi­

sine cömert davranacaktır. Bu iş Adliye Veki­linin işidir İçtimai muavenet mecburiyeti dolayı-siyle Sıhhat Vekâletine doğru kaymiyorum. iş Ad­liye Vekilinindir. Maddeyi okuyorum: (Ancak fi­il kanunen bir seneden ziyade hap ;s cezasını ve­ya daha ağır cezayi müstelzim bir cürüm oldu­ğu takdirde müddeiumuminin talebi üzerine mahkeme reisi çocuğun, istirdadı kabil tedabir-den olmak ve 18 yaşını geçmiyecek müddetle mukayyet bulunmak üzere terbiye ve ıslâh için Devlet idare veya murakabesinden bulunan bir müesseseye konmasını veyahut - takayyüt ve' nezaretinde teseyyüp ve ihmal ile bir cürüm işt-lemes'ne meydan verirlerse kendilerinden' iki yüz liraya kadar cezayi nakdi alınacağı ihtarı ile - ana, baba veya vasiye teslimini emreder. Demek oluyor ki, 11 yaşını bitirmemiş olan ço­cuklar için da ;ma Adliye Vekilinin böyle mü­esseseler kurmaya ve bu çocukları oraya top­lamaya hakkı vardır. Söylediğim sözde hafif bir nüans yardır, amma doğru olduğu için çekinmiyorum: Eğer değer­li ark a rl aşlarım, böyle müesseseler açılırsa

istanbul'da, Ankara'da büyük şehirlerde ve memleketin diğer taraflarında, sokakları doldu­ran, yollan dolduran manen metruk, suç işle­meğe namzet bir çok çocukların ufak bir cürüm işlemesini temenni edelim de açılacak olan bu nevi müesseselere düşsün diyelim, şayet böyle müesseseler açılacaksa.

Bu mevzu üzerinde konuşacağım bir nokta daha var :

Şimdi 11 yaşını bitirmiş ve cezası bir sene­den fazla hapsi müstelzim, fariki mümeyyiz bu­raya gönderecekler. Telgraf çekiyorlar, boş yer var mı? yok, deniyor, nerede beklesin? Mevkuf. Tevkifhanede beklesin. Bizim vilâyet te böyle. işte Kastamonu mebusu arkadaşlarımla beraber gezdik. Kimlerle bekliyor? Büyük suçlularla ih-tilât ederek, ahlaken büsbütün sukut edecek o-lan bu çocuk ıslahevlerine sevketmek istediği­miz çocuk mevkufiyet müddetini umumî hapis­hanelerde geçiriyor. Binaenaleyh buraya gel­sin, burada da yatsın . . . 3 ay, 4 ay da orada yattı. Şöyle söyliyeyim: Oradan kâfi derecede ahlâkî mikroplarla mülevves olarak gelir ve burada bu müessese sistemine tâbi tutmaktaki fayda bu yüzden azalıyor. Bunu rica edeceğim: Ne yapsın etsin, bu nevi suçlu zavallı çocukla­rı bu müesseseve sevketmeden önce tevkif saf­hası içinde büyük mevkuflarla bir arada bulun­durmasın. O çocukta büyük mevkuflar ara­sında ahlâki realiteler duvarlarında açılacak ge­dikleri siz tasavvur ediniz. Binaenaleyh kendi­sinden rica ediyorum. Mübarek bir yol üzerin­de faaliyeti tevkir ve takdire şayan ideal bir müessesedir. Hep beraber gördük. Kendisine te­şekkür ederim. Fakat bu çocukları tevkifhane­lerde bulundurmasın, ister velisine teslim etsin,

Page 36: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

İ :& ^ö.'rtfc- Ö : İ irfför, ma ta r a t&llm e m Mme tevdi ede$e < i p . O M * yer a^lihc'kya; kadar, maileme du-

bte*dîtiöfey _____ ıtUHfevitle feönü^rsiü.

— _____„__..___, Bir ifyUfitfİ ritifoı da,§,ü-dttr, pize- yttffl. cMJ&^l bultiglü hususi bir ziV n j y t a , hu%si bir kolitâi najz'â&n ifâdesi inaH-*_/*..„_ 'feİP kalintfİV gelsin, bif l^hun değişik-

•*-r JLa3i$***i «.«.M.»*, U H I U U U M U J W J I U I H U / U I U * , A n ^ B i ı ljLyİ&-iı bitir-rüş $)<&$& keMisine ne cezjâ ve-. Mlin^^.âhdlls; cezapj rriüdçietince, bulunçtur abi-lîföföz. N^ kadar, tbjr, bir tmçük, iki sene. Öe-tiip, dfediğim; mademki soıi derece yumuşak, imm ile, âjâ'ka ile ken dişini hazırladığımız i$il v a | ^ d a | katibine girmek için can atan Şu çia$ıftt ie#jM$re: ye ıslahevine sevkettiğih için 4§zfL müdçİğtjnl bitir.se dahi o .terbiye ve ıslâft-eyi&$ş d&i% uzunca^ bir müddet bırâkılınaşftiı t&nje^ni wseğim,_ Meselâ ceiaşım bitirdi, bir DuÇÜÎt ilci, sene kaldı, fakat tahsilimin kemale fttyfflâit "_4ö_ dâlia iki se#e tem, Yd_tf tsenüyet #t lHhha t btıhü uçurmak içliv? r'eadajötkl' bir mfe,pto|1ter'föİn üç fcfehe dattâ lazım ise1- c&â mîâ^âtlhi foltirdi-tt'teıi son*.. temMn t e r b i y i DÜ\ iâpsSeÜe' nâlinfe ge^rçk müıti DÜtfadâ bü-föndftrfüâjrt töfaı&ini edt&efim. l î yasini bitir-memiş çocuklara 53 ncü madde mucibiftee aynı B î t o ü tötföî£%afcM_-<i_.

Arkadaşlarım, bu tamamiyle ihmal edilmiş, MMirlmlaMf _tüŞmü& Sue, istememesi tesadüfe b^ltkfeîm^ ve'işİBdiği fâ#M görülmediği içih m&A- s&yilmtfaav bir fok çocukların T$rkjyı_ €*_itafö_>ttl- A_îîyesi eline gfcefc*ek btı müesse*-mm öfevk^me^itıi ve öBmlyete hayirh va-^kSİar^Mr&fc iftd^ edîlm%3İni çöfe Müdifirtı tör emel l&lihde^ ıhuhafazâr ediyw_tm, Adliye V e t o ktkftdfe|imdah bilhassa bu mevzu > üzerin­di "fite*' tâW_i-_-_r. v&dedicl beyanatta bultıhme-sıfti istirham e ^ y ^ m .

lf. _£_VİAÂ___* <fQdnım, — Adliye bütçesi­nin müzakereci inühasebetiyle mahkemelere taal­lûk eVÎett bir husus hâkkın'da Mruzâtta bulun­mak itMvortim. Ar'zetmefc istediğim şey şudur: Arfedâşİarırt\; bazt dâvalar ölüyor ki, davacı dâ-v&Sfftı m a k i m i adliyede'i- biHnde ikame ediyor. PtÜ&İ o mUmMm. bu dâvaya bakmıyor. Vazifesi ve salahiyeti hâr&mde görüyor, M bir idari dâv& m&vtfııûdur bek. bâîtam&m diyor, ademi sa­lâhiyet __tt»rîyle fevayı reddediyor.

bftVaeı, bu sefer Şûrayı Devlete gidiyor, dâ-vâs^m öra'da ikame ediyor, fakat Şurayı Dev-lejt te fed'zı kerre bu dâvaya bakmıyor.; rtiyet mre-eii burası "de|üdir, adli mehTakimdir diyor ve aynî davayı ayı^1 Şekil ve surette adçmi salâhi­yet karariyle reddediyor. Şimdi ne oldu? Dava­cı ctâvasmı görd'üre'cek merci bulamadı. Dâvayı

her iki mahkeme de reddetti. Bifiîietfttö Üây^dı hakkini elde edemedi, Menfâati' hıülitel (Mü V6 ölüyor.

Muhterem arkadaşa?; böyle bir hal kargısın­da, yani herhangi bir dâvanın r(üyeti husuautidat idari ve adli kaza. mercileri arasında ihtele^Jnisıu-,sunda o ihtilâfj, halledecek, bir -mereie^htiy&ç va:fr Üır. Ifete bu ihtiyacı önlemek içjn vaktiyle 'Meclisi ÂJiye bir lâyiha, sunulmuştuk 3n lâyihaya görfeü ihtilâfı merci Encümeni veya- ihtilâfı, mertfi, te& kik encümeni namiyle bir heyet teşekkül edecek ve bu heyet Şûrayı Devlet ile Temyiz-Mahkemesi azalan arasından intihap edilecek zevattan te­rekküp edecek, bu heyet, bu kabîl ihtilaflı mese­leler üzerinde tetkikatta buiuharak bahse, mevzu olan dâvanın hangi .mahke'medö görülmesi icabet* tiğini karar altına, alacak ve dâva, oratfo; görüle­cek. Güzel. Fakat arkadaşlarım) bu lâyiha, yüfür* lüğe girememiş ve kanuniyet kesbetnıem^tir* Bu lâyiha üzerine takriben dört. be# sene/ evveAj hattâ daha mukaddem olarak altı yse.di sene evvel Meclisi Alinin salâhiyettar BncünMhlerinde.... bazı müzakereler cereyan etmiştir. Bti heyet kaç kişiden mürekkep olsun ve buna kiia fiy&set et­sin gibi bazı müzakereler cereyan etmiş fakat bu müzakereler bir neticeye bağlanmattniş ve hey­et de teşekkül edememiştir.

Muhterem arkadaşlar bu heyetin tevekkül ed*e-memcsinden ve arzettiğim gibi lîif takım dâva­ların rüyet me^eiî bülamiy'a'rkk' açıkta kalmasın­dan dolayı AİeĞİisi Âliye V6 dola^iyl'ö Atzuntl Encümenine müracaat "ve, şMyette bulunulmak­tadır. Arzuhal tencüm&ıînde b(fe büiilarâ öraŞlra tesadüf etmekteyiz. feîha'çnaleyh vatandaş hu­kukunu siyaneten.bir T e t o Ön'c^meni^îh ten­kili hususunu mütalaa kabilinden arz'ediyorÜm,

W.t F, DÖSÜNSBÎİ (Ç^gölt— Elendim km-âi arzedecesâim h^suiları söy^ıezd^^eyyel kıy­metli arkadaşlîwıt)iiif Tezer T«şikjıWift, Öe^tef Fahri Eesevit^ir. Tjema ettimeri sugln çde^k nievzuu üzerindeki ka»aatimı söylemek isterim. Zaten itendi notljariîfiŞda»d ,b^mft y*Jffn b^zi cihetler vardm Ualsilisaten su^^ edeSıkİaf-BpV^!tt üzerinde Türk Ceza Kanununun kurmak istediği müesseseler ve takip etmek, i s t e d i gayeli*, ya­pılamamıştır. Şunun esbap, ve müesfciratı. üze^ rinde durmağa*' lüzıiin .yoktum Fakat' vahamet o teıdar büyüktür ki, b ^ ü n meaftleketitif fee#*ş ölçüde bir derdi h«jW «elı»tiştir> Çeteu^ıpn1»?-ledi|i cezaim artinış ve mükerrerlik Vafe *eti o kadar kötü> Mr. fekihîe teeelU etmefct-edir ^ bn-nnn üzednde ^sâsiı tedbir tifabsk "mesibfiriyeti katiyesi vardır.

IfWfctâ ben-deniz M müker^irllk vâ^etiîj^e Öy­le ağır 'Wh cürümlerin İm gibi gefcf k M t e tarafmdaW ö ka'âör merlîam¥es!izee v^ şmî k^ette i^aettiMMm ^mnştiîtfâtirîd, balarınfUa tf*-ğer kaati31er<î« Iralımmayan Bîr (pMfflî lbm#to%-

Page 37: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 Â#.Ö. tÖÜ Ö : 1 )m1fa mMsnm>mmtmj ba» memleketlerde âlthâsğl- gitti bizde' &? bu* Ü#il ceiSalönfi ıfftt* ayyen yaşlarda teşdidi, jfoni cezanın verildiği yakardan evvelki safhalarda- da* şiddetli cezala­rın vea lmcsi gerektiği kaatinde bulunuyorum. Bui;d*tişto? vahameti dölayısiyAe zararMi* za*b

i t t ^ l T ^ ^ î ^ k i r a n ' m dediPve î%hrî Ece* vJf^d^aa&riâde durduğa fibi, ; herhangi bfr, cüMöft ilö^^iîiî^ölan $öcufu Büy^ mevtaİflarla MNâ ji* MİüîidürMâk, bftlari öldtfrMek demek­ti*. Wm& bîr** t ^ v e r t e onları öldftrsek te. bay^ittevkufiarfa- bir arada tütmasâk daha iyi^ ttiry (pükkü bu Mucukların orada bulundukları ffltiM #e gfbilvariyetlere mâruz kaldıklar! bw-l3e*^$İiniafek lâztmdir. Bnıhal o kâdai* ağirbif ş ^ p r k i , ci^pareiniz vaziyetinde bulunan ço-e^âr^mîzm-nhnaymi noktasından büiıun üze ri*M& biranerveî< durmak lâzımdır. _. T^^Ş|û^|^İı„_ .^şkıraö^m, Fahri E<*viT*m ü'z^iM^'dördi^arj mevzuun vanametı büyük­tü^ âay ıtı Adliye Vekilimizden bu hususta âzami İfa^sîyfet ve âzalni dikkatie bu işHhtaç etme-îefıhi ve Öfeza^âttunulnuzun. emrettiği mües-. ge^^rf Iturnı'âîarinı ehemmiyetle kendilerine tav­siye w teıtienni ederun.

Bunu böykce arzettikt^ı sonra, Adliye sa *ay^ ı#^ ı% Adliye daiı^^î^ziaüaerind^du^ rM0ğnxk. Adliye sıaraylanmız! diyoröBiij g^üJ i*t»rdi^$ Adliye <saray,ların4 yapnış-^lai'na» Bu* t$$ dünyada; mütfcBieddin memleketler bR sa» radarı T yakınışlardır. Bu Adliye saraylarını in* ş«8surel%^:-fen muhteşem binalar», adaletin-te­cellisi içi» kendilerin* bir dostum Mimlerdiri. Qm® *#n bifclm de Atiliye- sarayteft işiae «h^tt* mjyed v^rjft^iğîmiz lâlııaaidır, Yaaai Arâfâyersa* rayları diyeraöı. Çünkü bfcfeum adı ı (»Bale d@ Jrast*s*}ıdirj Bkim de Adliyfe'^arayterımızı i«§a ! etasefo iehr Hzira gelen plânları şimdiden- hafetria* j miti l imiz büy&k bir esastır. Tabâi tekmil ihti- | yacın derhal temin ve tatmini kabil değildir. An- j csak plânlamanızı vft;tertiplfa^izi-hazırlamalıyız. ; Buıifcjıe muta vakkıftır, ne kadar mamanda, ya* j $âfef£$ıiv. Bunun plÂinmı vöcude getiımi^ okna- j ö ^ |

Bugünkü duruma ğelîftee hakifeatenhepimiz j İ$tîfc^da*rele*imİ2deki Adlîye dafeetefi&iû* bu- | Iı^iuğu hali bilmekteyiz. Bunlara y©r bulmak föfgftıfe Muhtaç oldutelan a^ari nftflrajı& İmtâfâe&m vertfcek îâı&mdır, foÜyÖk fcir za*u-

•kfeaMrbutö»!airk«» v&ttgbfi** y ^ t t k o i ^erİita»-rfl Öln'M«iHtl e«ite Adliye ?d«i*Gİerif»4 iftklM -da görmek büyük bir üzüntü veriyor. SayBa-A4-%ğr VeMİB^in' nifâjarı ^ dikkafâ«î4lıe s^tı^pım .

•B&'lttiİMeŞtitm esnasında fâtanM Aâli^evM-1â^^iö«riWİe''-diB durmak lu^rtöiıınu. hfesediyö-rum. İstanbul Adliyeisî M m fföndetfbferi ya-

pjîamâniîştîi'. Bunun ne gibi müessirat ile-yjpıl-madıti noktası, ürerinde durmuyorum. Halen bugün tstaöbuî 'da Tomruk dairesinde bulunan hukuk'kısmı, 10 küsur mahkeme ,gâyet maİidut bir saha.üzerinde, şahitleri, alâkadarları, avu­k a t t a hegsİ hii? arada tö^lâpJMş adeta tur, mah­şer va#yetto$dir. Hatta- bu, binanın yıkılmak teirlikesi de m^vöüt oMttİu malûmdur vm esbabı m^salîh, avtüçatl&r, koridor olmadigı içjn, kı-şm avluva çjlmıak mecburiyetindedir. Vekâletin bu hususta'bir, tedbir alması muvalıktır. Bina. yoktur denilirse buna cevap vardır, sair vekâlet» ler bina bulabiliyorlar, nasıl' ki, Münakalat Vekâleti bulmuştur, diğer vekâletler bülmusjMv Arâftı^rsa, îstanbulMâ. Bahtiyar ham gibi,, yer­ler bulunabilir. Bigjer vekâletler bulmuştur, A.^ liye Vekâletide, pekâla bir binar hulabilir*

Kâ4ipler«'nı»»leğinin; tesis-vs© tekviysesiiltftktaas da Parti Grupundarizliar oluımnjkKjaatıhater-latBiftkla iktifa edtîrim. Hakikaten kâü^fe işi­nin bir meslek haHne getirilmesindeki ehsaa. njij^t âmm^ee- malûmdur, artak bu işin geeüc-n%eı»esi'geı«k(âr.

Ahkâmı şahsiye - meselesinde Kanunu Medeni* nin1- *KV^ettiği v«s^»et daireterinini kuruliaasMffîı ökeittmifeti -açıktır. Btmu» tekrar hatırlatıyorum.

Cfez* K^smmt tadilleri, biMyerstmuz «rifea5-daşiar, Cteza KanuiMffliuzttn üaeı*nd* bir yığin; birçok tadiller- okftuş^^.

Bu tadilleri derleyip, toplayıp bir araya geti­rerek ve tereeme şekliyle değil; bizim yirmi sene­lik tatbikatımızdan, ondan önceki tatbikatımız varya, eski <3eza kanunu zamanında da bir §ok şefler; yapılmış; v& bundan neticeler, antonıştır, onlayî bir tarafa bırakalım, fakat Türk Ceza kaT nununun intişarından beri yapılan kıymetli cnza tatbikatı vardır, bunlar çok esaslı şeylerdir, nok^ tai nazarlar belirmiş, kelimelerin manası işlen­miştir,' bilhassa bunlardan da istifade ederek ken-d8 Öz miiS zekâmızdan* çıkan iflısusiardan' ilstiSfide

I ederek, yeni Ceza kanuımmuada bunları esaslı ; şekiMe tesbit et«*^jyız ve tatbifcatömz*'dA bu | sâ|$aift ««asîara istiıtıat ettirmeliyiz. Binaeftateyfo j AJS^y,e "VekiİTMiz bu Ceza Kâ*ranu»û bir an | evveî ge^rm^lidir; Oeza feanıa!n« getm-Eh-ken m ^

kerpirîeî,ı%a^:«3dalö vaziyeti dedüşülfflaeleîrMrl^v-| siy^^edeefeğimi MukerfMerm vaziyetini" ve mab-| itutn^^ini'fettirmiş^lanterm ışb^amamaiarrn-: dakivaMm %^iyet gözönüne getiriîmelîdir» jFü-

hal^ıa- Mzim bir çok kıymetli müddeiumumileri-; mız-%ö hususta b®yük hassasiyet-^^steriy^rlar.

3iâîifâmiyetini;SWtİTİp hapishaneden çıkanüara ederinden -geîen insa'ni hfârekteti ve şeffeati gö^ter-mekftedtrler. Yani bunlara is bulmak: için ben -şah?-setı alâkadar- zevatı gördüm ve hürmetle teîâÖâ ediyorum, fakat bu kâfi defrldir. Hapishaneler­den çıkıyöTİar, iş bulamıyorlar; Kimse kendilerine ^bıkalfdır diye is vermiyor. Btt adamlar ziorla, âdeta Mr mukadderatın itmesiyle tekrar cürmüî*

-m-

Page 38: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : 60 24.1 kucağına düşüyorlar. Onun için yeniden tedvin edilecek Ceza kanunumuz yapılırken en esaslı dü­şünülecek mevzulardan birisi de budur,

Hazır ceza mevzuuna girmişken Ceza Muhake­meleri Usûlü kanununa da temas edeyim.

" Arkadaşlar; bilirsiniz ki iyi bir cürmü «meşhut kanunumuz vardır. Bu kanun hakikaten cemiyeti­miz için faydalı olmaktadır- Fakat diğer tarafta ceza tatbikatımız bu Cürmü meşhut kanuniyle tamamen aykırı olacak bir uzatma vaziyeti ver­mektedir. Bunun bir takım zaruretlere istinat et­tiğini takdir etmiyenlerden değilim. Ancak çok farklıdır. Bir cinayet dâvası çıkıyor, 3 günde bi­tiyor yine bir cinayet dâvası çıkıyor üç senede bitmiyor. Binaenaleyh bu iki kanunun işlemesi arasındaki farkı kabil olduğu kadar giderici bir tedbir alınması hususunda tetkikat yapılarak ve kanunun bu yolda daha ameli bir şekilde işlen­mesi esbabını vekâlet teemmül ederek ona göre ihzar ve Meclise sunması lâzımdır.

Sonra bu mevzuda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bir özünün, ana hükmünün işleme­mekte olduğu noktasına işaret edeceğim. Malûm­dur ki bugünkü medeni hükümlerin' usulü ceza-iyesinde takip edilen en esaslı bir nokta, delâilin tamamiyle toplanması, ilk tahkikatın tekemmül etmiş olması, her türlü vaziyetin derlenmiş ve toplanmış ve delâilin bitirilmiş olmasından sonra son tahkikat dediğimiz mahkemenin bütün şahit­leri vesaireyi derleyip, toparlayıp az celsede, hatta mümkünse bir celsede muhakemeyi bitirmiş ol­ması esası vardır. Bizim Ceza Muhakemeleri usu­lümüzde de bu esas kabul edilmiştir. Fakat tatbik edilmemiştir. Bu tatbik edilmeyince yeni ceza usu­lü muhakemeleri kanununun özü hasıl değildir, tatbik • edilemiyor. Tatbik edilemez mil Edilir: Yalnız bunlarm sıkı bir şekilde takibi ve bun­larla alâkalanmağa zaruret vardır. Bunu da ta­kiplerine sunarım.

Bir de yine ceza mevzuunu bitirmeden Ceza Kanunumuzun 89 ncu maddesinde altı aya kadar mahkûm olanlar hakkında bir tecil vaziyeti vardır.

Bazı- mütehassıs arkadaşlarımız acaba bu hapisane ve tevkifhanelerde görülmekte olan şu izdiham vaziyeti karşısında 89 ncu madde­nin hükümleri daha esaslı bir tetkika tâbi tu­tularak, daha geniş bir anlayışla mütalâa edil­mesi mümkün müdür? değil midir? diye soru­yorlar. Bendeniz şahsen bir kanaat izhar et­miyorum, yüksek tetkiklerine sunuyorum.

Yine ceza mevzuunu bitirmeden Krimonolo­ji Enstitüsüne temas edeceğim. Krimonoloji Enstitüsü Mecliste cereyan eden bir müzake­reden doğdu. Bu müessesenin halen ne vazi­yette olduğunu bilmiyorum. Fakat herhalde bu Krimonoloji Enstitüsü yalnız umumî ve na­zari tetkikat mevzuu olmamalıdır. Bu mües­seseye Adliye Vekilliğinin de bir alâka gös­termesi zarurettir. Yani ceza tatbikatımızda bilhassa ölüm mevzularmdaki geniş malzeme-

.1944 C : l den, Krimonoloji Enstitüsünün istifade etme­sini ve bunlar üzerinde işlemeler yapmasını bir zaruret olarak görmekteyim. •

Ceza mevzuu ile ilgili olmak üzere tabibi adlilik müessesesine temas edeceğim. Hakika­ten bugün tabibi adli bakımından,,1'üstatlarımız, bu işe vâkıf olan arkadaşlarımız^ vaziyetimi­zin mucibi memnuniyet olmadığını söylüyor­lar. Bizim müşahedemiz de bunu göstermekte­dir, Onun için tabibi adli müessesesine ehem­miyet vermeli, bu husus neye mütevakkıfşa bunu yapmalıyız. Mütehassısları tophyarak icabedçn tetkikleri yaptırmalıyız. Çünkü ta­biplerin verdikleri raporların mahkemelerin neticeleri üzerinde ne kadar büyük tesirleri olduğu malûmunuzdur. Meselâ Maliye Vekâle­ti Siyasal Bilgiler Okulunda eleman yetiştir­mek üzere bütçesine tahsisat koymuş ve bir çok münevver maliyeci yetiştirmekte bulun­muştur. Bunun, feyizli neticelerini görmekte­yiz. Bunun gibi Adliye Vekâleti de neye mü> tevakkıfsa bu işi ehemmiyetle ele almalıdır. .

Kanunlar arasındaki ahenksizlik meselesi malûmdur. Elimizde bir Ticaret Kanunu var, bir de Borçlar Kanunu var. Ticaret Kanunu-

. nun bazı hükümleriyle Borçlar Kanununun hü­kümleri arasında zıtlıklar vardır. Bunları Ad­liye Vekâletinin gördüğüne şüphe edemiyiz. Ancak bunlar tatbikatta bir takım müşküller yapmaktadır. Bu işin bu şekilde devam etme­si doğru değildir. Malûmu âliniz Ticaret Ka­nununu bir komisyon vücude getirdi. Halbu­ki tercüme olarak alman Borçlar Kanununun içinde de ayrıca ticarete dair hükümler var-

.dır. Hakikaten işin içinden çıkmak zor oluyor. Bunun için Vekâletin tetkiklerini bitirip getir­mesi lâzımdır. Bir de Deniz Ticareti Kanunu^ nun esaslı bir tetkika tâbi tutulması ve bazı hükümleri hakkında ticaret mahkemesince ta­karrür etmiş içtihatlardan faydalanmasını ve bunun biran evvel Meclise getirilmesini fayda­lı görürüm.

Adliyenin faaliyeti hakkında güzel bir de­taylı istatistiğin vücude getirilmesini temenni ediyorum. Gerçi İstatistik Umum Müdürlüğü yapmaktadır. Fakat Vekâletin bu mevzuda itina göstermesini temenni ederim.

Nüfus işleri : Bunun geniş ölçüde Adliyeyi meşgul ettiğini görüyorum. Nüfus işleri haki­katen mahakimi en çok meşgul eden bir iştir. Vekâletin, Dahiliye Vekâletiyle temas ederek bu nüfus işleri hakkında sair memleketlerde ne gibi usul takip ediliyorsa bu nüfus işlerine dair esaslı tetkiklerin yapılmasını zaruri görü­yorum.

Yüksek Meclisin huzurunda son bir mâru­zâtta bulunacağım. O da adli kütüphane için bir şerh yapılacaktı. Bu şerhin biran evvel bi­tirilmesini tavsiye ederim.

- W —

Page 39: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 60 24.5 Adli teşkilât hakkında, istinaf mahke- I

meleri hakkında ve bunlara ait mevzuat hak­kında, hukuk usulü muhakemelerinde takip j ecLiLecelç esaslara dair zaten Yüksek Meclisin huzurunda bu sene kış tatilinden sonraki top­lantıda açılan müzakeratta bir çok esaslar belirmişti, bu esaslar üzerinde Vekâlet tabii tetkikatını bitirecektir. Bu tetkikat itmam edildikten sonra zaten Adliye Encümeninde de görüşülüp tetkik edilecek ve ondan sonra mev- : zu yüksek huzurunuza arzedilecektir. Onun . için bu mevzu üzerinde bir mütalâa yürütmü­yorum.

Dr. A. ÂRUKAN (Çankırı) — Muhterem ar­kadaşlar, bendeniz Adliye meslekine mensup hâ- ; kimlerin bazı ıstıraplarını ifade etmek için huzu- j runuza çıktım. Bu arkadaşlar, bilhassa çocuk '\ sahibi olanlar, lise ve orta mektep tahsil çağında ' çocukları bulunanlar, çocuklarını tahsil ettireme- ,' mekten mütevellit ıstırap içindedirler. Malûmu : filiniz Adliye Teşkilât Kanunu mucibince hâkim­lerin terfileri mahallinde yaptırılıyor. Bunlar ka­zadan vilâyete gidemiyorlar ve oldukları yerde ter-fi ettirildikleri için orta tahsilde bulunan çocuk­

larını, kazalarımızın ekserisinde orta mektep olma­dığı ve vilâyetlerde ise mahdut vilâyetlerde lise olduğu için, okutamıyorlar. Binaenaleyh, orta ve lise çakına giren çocuklar bunların başlıca endi­şelerini teşkil ediyor. Adliye Vokâletinin buna şöyle,bir çare bulmaları ihtimalini düşünüyorum. • Çok çocuklu ailcdere yardım -kastiyle Adliye me­murlarından her sene iki maaş ve terfi edenlerin iki aylık terfi farklarını alıyorlar. Bunları çok çocuklu ailelere vermek için kesiyorlar. Bu pa­radan nihayet tek çocuklu bir aileye pek çok bir şey isabet etniiyeeektir. Binaenaleyh bir netice de temin etmiyecektir. Toplanan bu paraları, böyle yetişmiş çocuklarını okutmak ıstırarı içinde bu­lunanların çocuklarını tahsil ettirmek gibi bir maksada s&rfedecek olurlarsa zannederim bütün adliye meslekine mensup memurları daha fazla memnun etmiş olacaklardır ve bu para da bu suretle hayırlı bir işe ve memleket için iyi uzuv­lar yetiştirmeye yarayacağı cihetle daha nâfi olacağı kanaatindeyim. Bunun üzerinde incele­me yaparaktan Adliye Vekilinin bir çare düşün­melerini rica edeceğim. Mâruzâtım bundan iba­rettir.

REÎS — Kâzım Berker.. K, BERKER (Urfa) — Efendim vakit biraz

gecikmiştir, mütalâatım ise biraz uzuncadır. REÎS — Hülâsa edersiniz. (Yarma kalsın

sesleri). Müzakere devam ediyor. Hülâsa ederler. K. BERKER (Urfa) — Arkadaşlar; Vekâle­

tini ilgilendiren meseleler hakkında grup toplan­tımızda, Adliye Vekilimiz izahat verdikten sonra söz alarak, Adliye cihazımızın kuvvetlenmesi ve ceza çektirme sistemlerinin düzenlenmesi hakkın- |

. 1944 C : 1 daki mütalâalarımı arzetmiş ve bazı ricalarda bulunmuştum. Vekil arkadaşımız, ileri sürdü­ğü mütalâalara iştirak ve talepleri imkân nispe­tinde yerine getirileceğini vadetmişlerdi. Şimdi bu mütalâaları tekrar edecek değilim. Fakat bun­ların dayandığı esıaslan sual şeklinde Adliye Ve­kilimize tevcih ile söze başlıyacağım.

Suallerimden birincisi; yalnız bir sulh hâki­mi ile idare edilmekte olan kazalarda tam teşki­lâtlı Asliye mahkemesi kurmak için tedbir alın­mış ve bunun için bütçeye tahsisat konmuş mu­dur?

ikincisi; Adliye meslekini cazip bir hale ge­tirmek için ne gibi çarelere başvurulmuştur?

Üçüncüsü; kazalarda müddeiumumilik ve sorgu hâkimliklerinde vazife görmek üzere mah­keme kadrolarına bir kâtip tahsisatı ilâve edil­miş midir?

Dörfdüncüsü; Adliye kâtipliğinin bir mes­lek haline ifrağı için tedbirler alınmış mıdır?

Beşinci sualim; Memleketin her tarafındaki ceza evlerinde cezalarını çekmekte olan mah­kûmlara ekmekten başka yemek verilmesi için bütçeye tahsisat konulmuş mudur?

Sonuncu sualim de; Geçenlerde Ankara ha­pishanesinde, mahkûmlar arasında vukubulan bir kavga üzerine mahkûmlardan birinin acıklı bir surette öldürüldüğünü hepimiz bil'yoruz. Bu feci hâdise üzerine Adliye Vekâletince ya­pılmış olan tahkikatın ve elde edilmiş olan ne­ticelerin neden ibaret olduğunun b'ldirilmesi-dir.

Suallerimi bitirdikten sonra esaslı diğer bazı noktalara temas edeceğim. Bunlardan biricisi; istinaf teşkilâtıdır. Hatırlardadır ki, Temyiz teşkilâtının takviyesi maksadiyle Adliye Vekilli­ğince bir kanun lâyihası hazırlanmış ve muhte­rem Heyetinize sunulmuştu. Bu kanun lâyiha­sının müzakeresi münasebetiyle noktai nazarımı arzetmiş ve istinaf teşkilâtının ihyası lehinde ol­duğumu da söylemiştim, bu teşkilâtın ihyası le­hinde muhterem heyetinizde hâsıl olan kuvvetli cereyan ve temayül üzerine bu baptaki kanun lâyihası Adliye Encümeninden istenilmiş ve Meclisi Âlice de bu talep kabul edilerek lâyiha Encümene iade edilmişti. Bundan sonra Adli­ye Encümeninde ve birbirimizle yaptığımız te­maslarda memleketin muhtaç olduğu her yerde bir ist:naf mahkemesinin kurulup kurullamıya-cağı hakkında uzun müzakere ve müşaverelerde bulunuldu. Fakat şimdiye kadar bize verilmiş olan malûmat bu arzunun tamamiyle yerine ge­tirilebileceği hakkında kanaat verici neticeler elde edilememiştir. Fakat bu müzakere ve mü­şavereler bitmemiştir, devam edecek+ir ve ne­ticesi de Muhterem Heyet ;nize ayrıca arzedile­cektir. Bu münasebetle şunu arzetmek isterim ki, memleketimizde istinaf teşkilâtının yeniden

- 2 5 1 —

Page 40: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

ihyası bahse mevzu olurken bu teşkilâtın çok esaslı surette kurulması lâzımdır. Yarım ted­bir almak fayda yerine zarar verecektir, istinaf I teşkilâtı Vaki iken Adliye müfettişi sıf atiyle tef- i tâş etmiş olduğum bir çok istinaf-mahkemelerin- j de işlemin yığîirp kaldrğmı ve hattâ bir çokları. nm da müruruzamana' uğramış olduğunu gör-müştüm. Eğer adedce az istinaf mahkemesi teş- l

kil «etmek suretiyle birçok işlerin müruruzama­na <ttğı«&ma8*nı kotoylı^tırmdktattsa bu teşkilâtı hiç ku*mama'k daha doğrudur.

Sonra istinaf teşkilâtının ihyası aleyhinde bulunan arkadaşlarımız da olabilir zannjpda-yim.

Bu arkadaşlar noktai nazarlarını bildjrme-aaişîeflüi*. Wfâm %u olsa tâm 4ki aeik*aâa4©pla-*ÜÜSÎN 1&m4f mMtmeleei 4ş1eTİö $ifcı*k »c#-#Öenme*ine mzgel t*§k*l eden %ir ^teşeiMötr. îstinaf mahkemeleri bidayet mahkeittelerînta. i iaaı^îaıma&k^ipf*^ etmesine mâsm <olın fcir vücttttsu?. #u iki >»o**a

Üüaal i*ı»ljkıa»fefcmin ttaBrata *Msm -kaymelîle

bütçe ve eletna» imk«alfmi b» teakalito jtrseMg ^Idu^^m- neçMle, memieke£imi®de ihya#ım <müm-l^Mfelaöflk .olursa bunun içia Adliye ^ekiJâmi-.«işa gepefcem rte^bipkri - «lftaağ«Mi hiç -föi&e~ et-Biiy-oraiim. M&ataa eş#r bıı *eşküMwı ihy.asjna imkân kuiîMiamıyaGakaa he^emehal mahl^m^e-üimi«ân toplu cma&kem#ye; 4£flş& «edilmesi bir *a-.B&pet '4u$îri afer. JSsasen susul k&oaanlarBejE 4a bunu icabetttirmektedir.

îkkffi damesU 4§m»s H8#o^m ^ v ş u j|u o-ıv: jfct&ıgk tahsilierUıi ikmal etm§ -olan •hâkim veya ,mMdeiuna»mî jfu^metişsfosi

İyi eştişkiröe^k v« lüeMd»e k^diJerine 4#?#^&di-le^ek v*2İSeie i başarı i k r ^ m ^ p m i «Sfi Lajw-fiHk ıpratik:-fw l-çgrdalı -bir ı ^ u g a j ü iüserii^e d)iWmftlarıoı Adliye ¥ekiliraizden 'Mbs&sa rica >ejie^m. a*awıvım'r • %apiWBsus5, &#nâisi&i vîjyaMı garaaşadetrek »fokşemjeye ,baş.va*p,a». bir ,dlFae&n?n ms&faofe&Tm mUemmfa hataslığsaafhüküM«3J3ir «e sH^âtoi boyRU büteuk, »M ,böy»ünde f» »ada-ıfettesa' feasâıft&ıi «kösmig hw **aziyefcfce »mahktems-$ t a içıkft*»a tekitti mes?kke*te . ar-astofca ı <fce*Jr Hb?Asüffbesiz »ftRajra abııa^ak *bir;,ıxıes!öljeâil?. M-*|fer rtara£tawı o$m ^mmâe >hâtoân 4^r»^»e9İş-İ i d *su$luy«ı ütrtesuz, ?»U(ÇSUKI jpjsto gpş&tm&k

^ P ^ B S K E . aiM<IWîM»Uîi»ler 4gin ejagajı $»-tommmym müWmm *vMi#r. ,ljlB^ei\vBa(^i;ka-sıiHaBa jseaâMMBse «bflfc&jeiaaKtŞ 0İd#§vı -*^h|y»tİRİ

nrfü#Jlö ( t a vasile *IP$I Ü#Üf§e*vı*«de ok rfatp #ı$ı ^iaaate^er• «Mala* . â.ksd 4aMû?d» .kajşjıni tabipler-^ıdlmausito fl&ğüf»,. m^l^v peydana. &ı-«tas&fcraae, Arâr çoklara ee«a ..tf&lib&Bden varaste iikş«kfefBtesöi »Ma&ad bdr>#^ 4etfalar^örm%öz-«tır. .

1944 C : İ Bir de daireleri birde» lazlfr ol««*. nıa^feeme-

Urde iş bölümünün .tekrar ^özden„gej5İıtilme4ni ve â4ü 46Sîasİ!axı üaerin,e daireler .^rasmdajfi y%-«İfcleıin tato»ni de şpk geceli bîl^ijş^r. Q|j 3&, gülmektedir-ki :bazı m*hk^ler ,m işiaz^oa-iüarmın 4se tabaınmülü?ı üstünde şoktur. Bina-4»akyh bu meselenin tekrar -gözden g^çirilm^i bw* ,«aru^#t haJine >gelmiştij.

Q*mmlm >m&wmm&& kıynwtîi a»k$»4aslft-zmxz eefccifcemH mütalaalarda v© tajeplegdg bu-Juıidtolar. Bujılftpm hepsim* isfcif ak etm^el e be­raber tflkBftfc&an içtinap edeeeğim. Fakat temas edilmiyen bir noktaya temas etmeme -wft-jnşad^ni^i ^C A -edeofğim. O da §m4ur: J^özmiş olduğum»? ee^aevlerindjB m«vkufl*rwa

mahkûmlarla birlikte bulundurulduğunu gpr-m-ekteyi?. Mevkuf '«demek, zan altında bulunan Mrkims© demektir, Onun mahkûm olup olmıya-^a#ı bfUi 4«ğUdir. Binaenaıleyh mahkûmiyeti mtitol&Bk. olm^ran bir zanlının mahkûmlarla bir lapada bulundurulmaları bir çok mahzurları mmki nlnjQv. S» ın^kfi^tıpdftn ^ak*4 hali m%-«alt #l»»lfrr ^iunu^jşa :bazı; yelerde mşhMpfa.-r»^u iwM vmvlmûm sjadjrmakiçin-$$£l 4%M itâhinltm km vj^maktan çekinmedikleri Ü» 4efaetle ^rörüîmüştür. Binaenaleyh «ezaevlerin-Ae îttevklafların mahkûmlardan ayrı olarak tea-îttnduTUİmalaOT her bakımdan bas vunila«ak Hoil tedbirlerden biridir. Bir de hâkimlerimizin de-r««cel«îâ fHjkseldikçe, vazifelerinin ağırlaştığını görmekteyiz. Bu ^ok aoıklı bir vaziyet ihdas et-:!Mekte4tir. Bunun misaUerini uzun u?a dıvra ,ar-«etme^e lüzum ^ÖFmüy^rum. Binaeıanlevh hk-V^n^erın 4e rWlm vükseldikçe, ^oreeekleri i«sle-Vin ikfsnVtft itib^ivle «ıKalması ve kevfivet itîb.$--viv^ ükş**İTnftsini sa#învae<î tedbiri erip,. em&-famm fmf&Mmhy 'bulunması muhakkak çok lü-«wwnflu 4edb*rkrden birisidir. Netice; teşkilatı ıtekemıasül «femİR ^e kalemi her bakımdan mraı-?ta*am ıua1#am^l-er« -biganevvel kavuşmak Oum-4ysaSy**Hnize -ve adalete â#ık olan halkımî«ın ',fins»ffl;iz'«ıwelid-ir.

Bu mwA ve fe-vi/li .uptic^nin jesaslarmı kur-mwk -wm lÜ7>T.ı kı tedbirleri bulup taibik etme­dim AdBye Vekilimizden haklı olarak 'beklemok-îtseyİT;.

Pf^fl ^- A i <Rı«a Türel. K. KÜOtTKA (DeMzli) — Müsaade buyu-

rursaTi"! bir sual soraeağjın. 5>55*<R —. *>ıkil daha soz soykmedi. N, Kfî^tîKA. ^Oe^ti) «-• Şu halde müsaade

•odfftr pTiî7! gaz "söyliyeceğim. REİS — Buyurunuz. K. J$JgÜK& jDeaizM) — Notlarım abasın­

da »oİanları .arkadaşlarım daha »güzel bir su-mtt^iz^h ektiler. Bendeniz de onların temenni-krkıe ayni» iştirak ederim. TalaMz bir nokta kalmıştır. Temas .ed-ilmemiş olarak, o noktada, bütçse lâyihasına bağlı -raporda $14 Tilkimin 1Ö44

Page 41: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24.5 senesinde iki defa terfi müddetlerini doldurduk­ları ve kendileri de terfie istihkak kesbettik-l«ri halde bunların terfi ve terfihleri için kad­rosunun müsaadesi olmadığı cihetle bir şey ya­pılamadığı cihetinde bir kayıt gördüm. Böyle olunca demek ki, 35 liradan - ki ekseriyet bu su­retledir - 80 liraya kadar maaş alan hâkimler iki defa terfi müddetleri geldiği halde, bunların ter-fime kadro müsait değildir diye terfi ettirileme-mektedirler. Bu da mağduriyeti mucip olan bir haldir. Fakat ne yapmalıdır? Adliye Vekilliği de kânunla hareket etmektedir. (Yeni barem geli­yor sesleri). Kadroyu tadil etmek, bir sekil ve tedbir aramak lâzımdır. Bir insanın hüriyetini tahdit eden veya bir yere sürgün cezası veren, hattâ imhasına karar veren, sonra milyonları bir , elden alıp bir ele nakline karar veren bir hâki­min 35 - 40 - 60 - 80 lira alması, iki defa terfii geldiği halde terfi ettirilmemesi, şu zamanda bilmem ne dereceye kadar doğrudur.

ADLÎYE VEKİLÎ A. R. TÜREL (Konya) — müsaade ederseniz buradan izah edeyim. Zanne­derim ki, iki terfi müddetini doldurduğu halde üst derece maaş almamış tek hâkim yoktur. kadro vaziyetinin darlığından dolayı terfi ede­memiş hâkimlerimiz vardır. Bu kadro meselesi­dir. Fakat Teadül Kanununa göre terfi müdde­tini doldurduğu halde üst derece maaşını alma­mış bir tek hâkim yoktur.

N. KÜÇÜKA (Denizli) — O halde mesele yoktur. Raporda böyle bir kayıt var. Belki yan­lıştır.

S. PEK (Kocaeli) — Vaktin çok geciktiğin­den ve Muhterem Heyetinizin de çok yoruldu­ğunun farkında olarak söze başladığımı arze-derim. Binaenaleyh beyanatım çok muhtasar ola­caktır,

Adliye Vekâletinin yeni bütçe ile hâkimlerin terfi ve terfihine ait bazı tedbirler aldığını gö­rüyorum. Fakat bu tamamen kâfi değildir. Geçende bilmünasebe Adliye Vekili arkadaşımız da söyledi, hâkim adedi azalmaktadır. Dört sene evvelsine nispetle aşağı yukarı bine yakın fark olmuştur. Bu azalma fevkalâde zamanlar sebebiyle belki biraz az süratle seyrini takibedi-yor. Fakat yarın normal zamanlar gelirse ga­yet azîm, doldurulması imkânsız boşluklar karşı­sında kalacağımiz muhakkaktır.

Sayın arkadaşlarım, orta halli bir kasabada arzuhal yazanlar 100 - 120 lira kazanırlarken bir hâkimin, bir müddeiumuminin 85 - 90 liraya çalışmasını istemek çok haklı bir şey olmaz.

Sonra çok tekrar edilmiştir, yeniden tekrar etmekten zevk alıyorum: Dünyanın, en faziletli hâ­kimleri olan hâkimlerimiz her türlü terfie ve terfihe müstehaktır. Asla ihmal etmemek lâ­zımdır ki, mahkemelerimizde çalışan zabıt kâ­tiplerinin de feragati harikuladedir. Bütün mahrumiyetler arasında aşkla, zevkle çalışmak-

, 1944 C : 1 tadırlar. Bunları da ihmal etmemek elbette lâ­zımdır.

Şunu da tekrar etmekten men'i nefs edemiye-ceğim; kanunlarımızı, bilhassa bir çok tadillerle delik deşik olan kanunlarımızı mutlaka yeniden gözden geçirmek ve tasnife tâbi tutmak ve bir tertip almak ve tevhit etmek zamanı gelmiştir. Adedi o kadar çok artmıştır ki, bu kadar kanun kesreti arasmda ifayı vazife çok güçtür.

Sayın arkadaşlarım: mürettep ağır ceza mah­kemelerinden bahsetmek isterim.

Bu mahkemeler ihtiyacı temin etmek şöyle dursun bence hiç makul olmayan bir teşkilâttır. Arkadaşlarımın bazıları belki bilmezler. Fakat bir çokları da bilirler. Mürettep Ağır Ceza Mah­kemelerinin bir reisi vardır- Yanma iki hâkim alarak muhakeme görür, tdamı müstelzim ceza­lara kadar hüküm verir. Bu mahkemelerin şekli hiç adalet kaidelerine uymayan bir şekildir. Düşü­nünüz, Reis bir celsede hukuk hâkimini yanına alır, öteki celsede hukuk hâkimi bulunmaz, sulh hâkimini çağırır. Bir celsede müddeiumumi çıkar, diğer celsede yoktur, keşfe gitmiştir, muavini çı­kar. îdam kararını müstelzim bîr dâvanın böyle üç dört elden geçmesi çok fecidir, çok tehlikelidir. Sayın Adliye Vekilinden buna mutlaka bir çare bulmasını, yani mürettep mahkemeleri ya üç ha­kimli mahkeme haline getirmesini ve yahut buna imkân yoksa mürettep şekildeki mahkemeleri lâğ­vetmesini çok rica ederim.

Sayın arkadaşlarım, Asliye mahkemesi kura­madığımız yerlerde sulh mahkemeleri vardır. Bun­lar ekseriya kaza merkezlerindedir- Bu hâkimler asliye mevaddı cezaiyesini de rüyet ederler. Bun­lar o kadar garip mahkemelerdir ki, müddeiumu-misiz icrayı muhakeme ederler. Mevzuu cürüm mahiyetinde olan dâvalar müddeiumumisiz rü­yet edilemez. Bu kadar fena bir teşkilâtı idame etmekte memleket adaleti hesabına fayda yoktur, mutlaka islâh etmek lâzımdır.

Arkadaşım bahsettiği için, birkaç kelime ile tstinaf mahkemelerinden bahsedeceğim. Sunu ha­tırlatayım ki, istinaf mahkemeleri lâŞvedîldiîH za­man onun verine 3 kişilik asliye mahkemeleri sis­temini kabul ettik, yani derecevi kaldırdık, fakat mahkemeleri hâkimle takviye etmek istedik. Fakat 7amanla bunu dahi idare ve temin edemedik. Üc kişilik asliye mahkemelerini idare edemediği­miz halde bu memlekette yeniden mmtaka isti­naf mahkemelerini kurmaktan bahs^tmevi simdi zamansız ve versiz buluvorum. (îstirak ederiz ses­leri^. însanllâh hokimlerm adedi eoflralır. memle­ket bütçesinden daha eok tahsisat avTrmnk imkâ­nı hâsTİ olur da biz de bu dereceve na1"! oluruz.

ADLtYE V. A. R. TÜREL (Ko*wa^ — Ar­kadaşlardı mütalâalarına mümkün olduğu kadar kısa cevaplar vermek suretivle mâruzâtta hnluua-caffrm. Cemil Barlas arkadaşımızın ererek Temviz Mahkemesinin fonksiyonu ve bu yüksek mahke-

— 253 —

Page 42: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

I : 60 04.5.1S*4 C : 1 me bâkimlerinin seçilmesi tarzları, gerekse tef­tiş teşkilâtı hakkındaki mütalâaları, prensip mü­talâalarıdır. Bunlar, üzerinde durulması ve tet­kikler yapılmasa lâzım gelen meselelerdir. Bina-enalevh buna şimdiden ne katî bir ret cenabı, yani bunu yapamam, bu olmaz diye eevap verebi­lirim ve ne de kendilerine evet,, iltihak ediyorum yolunca mukabele edebilirim. Yalnız bir' iki n^cta hakkında şimdiden mütalâamı ' arzetmek isterimi; temyizin siyasi fonksiyonu olduğunu kabul «ede­mem. Temyiz, Adliyenin en yüksek mertebesin­de bir mahkemedir ve binaenaleyh bir kaza orga­ndır. Ormn Divanı âliye iştirak etmesi, bu hüviyetini değiştirmez,

İkinci arzetmek istediğim nokta şudur: tef­ti» isinin ilk nazarda hâkimler veva mahkeme reislerine gördürülmesi memleketimizde vakit vakit mevzuubahis edilmiş bir fikir olmasına rağ­men. memleketimizin ihtiyacrna uygun görülmi-ye» bu fikir üzerinde w a r edilmemiş, mesele bir tarafa bırakdmıstTr. ilk bu mevzuda arzedece-ğim bundan ibarettir.

Birinci reisin seçilme tarzına taallûk eden fikirleri avm tarzda bir mütalâa ve temennidir, bnnun hakkında da şimdilik bir sey sövliyemem. Yalanız evvelce birinci reislik vazifesi, birinci hu­kuk dairesi reisine ait olduğunu bilirler. Bu sistem ivi netice vermediği içindir ki, terkedilmiş ve Temviz Mahkemesi basına müstakil bir birinci reis getirilmiştir. Şimdilik buna da bu kadarlik bir işaretle geçiyorum.

Raportörler işi, üzerinde durulacak bîr mev­zudur ve hakikaten bu müessesenin daha iyi işle* meşini mümkün kılacak bir şekle sokulması lazım­sa o yola gitmemiz doğru olur. Yalnız raportör­lerin faydalı olmadığı hakkında sık sık tekrar edilen bir takım mütalâalar vardır. Bendeniz tec­rübelerime ve yakından yaptığım tetkiklere isti­naden arzederim ki, bu mütalâalarda mübalâğa ediliyor. Raportörler hakikaten karar ve rey sahibi değillerdir amma dosyaların tetkikmda Temyiz hakimlerinin o kadar kıymetli yardımer-îsrıcfor M, eğer bu teşkilât olmasaydı, Temyizin feugffcttkü ağır yükü kaldırmasına imkân bulun­mazdı.

Cezaevleri umum müdürlüğünün Adliye Ye-kâletî içinde bir teşkilât halinde kuruîmâsı s&-bejlerini anlayamadıkları ifade buyurdular. Bu­nu anlayamadım..

ü, BARLAS (Gazianteb) — Tapu gibi bir teş­kilat olsun dedim..

ADLİYE V. A. -B. TÜREL (Be^arak) — Benm »oktai nazaınma, göre m£az bir şuspm tar kibinden itibaren geçirdiği j fhalamda** birisidir. Bu itibarladır ki, infaz i§i bir kaza cihazı içinde ve kaza organları marifetiyle yakından, takip edil­mesi lazmıge.len bir iştir. Hattat bundan dola-yı<&r ki, bir çok memleketlerde infaz, müesaeser

1 sinaaı başında mfaz- Mkîmleri vardır. Ye Mz de ileride bu sisteme doğru gitmekte fayda olduğu kanaatmdayız.

Alelûmum büyük kanunlarımız hakkındaki mütalâalara, şöyle cevapsarzedeeeğim:

Büyük kanunlarımız, bunların büyük bir ek­seriyeti inkılâbın ba memlekete kazandırdığı kanunlardır. Bunların prensipleri üzerinde her-oanM bir değişiklik yapılmasr mevzuubafcis ola­maz. Bunların memleketimizin ihtiyacmaj bün­yesine uymıyan tarafları olabilir ve zamanla bunlar meydana çıkmış bulunabilir. Bunlar üze­rinde durularak lâzımgelen tadiller zaman za­man yapılmıştır ve yapılmaktadır.

Borçlar Kandım ile Ticaret Kanunu gibi ba­zı kanunlarımız arasında ahenksizlikler, hattâ tercüme hatasına varıncaya kadar birtakım ek-sıkükİer tesbît edilmiştir. Bütün bunlar düzeî-tîîmlşfir ve halen yeni bir tadil faaliyeti safha­sına girmiş bulunuyoruz. Bu tadü safhasında da istihdaf ettiğimiz gaye, esas prensipler çerçe­vesi idinde kalmak sartiyle kanunlarmrKKF mem­leket ihtiyacına daha uygun bale getirmektir. Yalnız., büyük kodları sık sık değiştirmenin mahzurlarım Yüksek Büvetinize arze>tmeve Wh?um görmem. Hâkimin 20 «sene tatbik ettiSH bir kasıımü alıp, yerine yenyeni bir kanım vermek adli cihazımızın islevişinde aksaklıklar ya nar, memleketin içtimai havatmda sarsTotıîar vüen-da aretirebılir. Fazla olarak kanvn h*ft\s«sa hâki­min î«!eme#i<vîe millî bünveve intibak eder; Bi-naenalevh kanunun amelî kıvmetinı ve me/Tişle-ke-te tetabuk derecesini - anlıya'bilmek Wn üze­rinden oldukça uzun zaman geçmesi lâzımdır. Binaenaleyh bunlar üzerjn4e şık sık tadiller ya­parak memleket adliye eiha&mda sarsıntılara mahal vermenin do&ru olmrvacağı kanaatinde­yim. Bw esas gözönünde tutularak, tecrübelerin gösterdiği bazı zarruıi tadiller yar/ıJaeaktır. Ko. mistvoıalarımız' eıaey zamana nberi bunun üze­rinde çalışmaktadırlar. Neticeler almmaa tadil lâvıfıalar* peyderpey Yüksek Meclise takdim «dileeektir.

Tezer Tâ^tean arkadaşımızın s«çîu çocuklar ve oofiirk ı»l«bevi bıkkındaki tera^nnilerine. ta-mamryie iştirak ediyor ve, kendilerin* kry-metH s8zl«r***d^ dolayı tes^kküsplerimi arze-diyorum. Çocuk ıslahevi müşesseseginim m emler kette baslr^a» yeni infaz sisteminin hakikaten rıarlak bir, misali oHu&mu. #raya giden arka-daslarBmîTz arormüslerdir. Bu müesseseden dolayı bir arkadaşım, bıansa tesakkür ettiler. Ben de kendileriyle beraber bunu kuranlara teşekkür edeceğim..

Benim vazifem, bize emanet edilen bu kıy­metli müesseseyi ayaaı yolda yürütmek ve tekâmül ettirmektir. Bm yol üzerinde ciddi surette çalışı-yo^am ve çalışacağım... Müessesenin, pavyonları tevsii edümak lâzım^elic. Buna ait projeler Ie. Ba-

— S54

Page 43: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1:60 &.6.1944 G : l zırlannaaktadır. Malî imkânlar da meycuttur, Ta­savvurlarımız tahakkuk ettiği takdirde 250 çocu­ğu alacak bir Çocuk islâh müessesesi meydana gelecektir. Bu takdirde Geza Kanunumuzun 54 ncü maddesi geniş bir tatbik sabası bulacaktır. Bir Islahhanede cezalarının infazı lâznngelen ço­cukların burada kalacaklara müddeti 6 ay olarak kabul ediyoruz. Cezası daha kısa olan çocuklar için müddetin bir kısmı yolda geçiyor ve islâh-hanede kalma zamanı kısakyor. Bir taraftan da esasen kadrolarımız dardır, yerimiz azdır. Bun­dan dolayı bu müesseseye gelmesi lâzmıgelen ço­cukların hepsini buraya getirip cezalarını burada infaz edemiyoruz. Hakikaten bu iyi bir şey de­ğildir. Çünki, suçlu çocuk 18 yaşma kadar ser­best kalıyor ve ondan sonra cezası umumî ceza evinde çektirilmek zarureti hâsıl oluyor. Bu su­retle de, kanunun bu gibi .gocukların «ezalarının İslahında infaz edilmesini istihdaf eden gayesi ortadan kalkıyor. Bunun için her şeyden evvel bina yapmak lâzım geliyor, Kabil olsa da memle­ketin bir kaç yerinde bu binaları yapsak çok iyi olurdu.

Kız çocuklar için, zannediyorum ki bugün bir bina yapmağı icabettirecek, vaziyet yoktur. Bunu sevinçle söylüyorum. Kati bir miktar söylüyorum, fakat herhalde bunların sayısı yirmiyi geçmez.

Çocuk mahkemeleri hakkındaki temennilere temamiyle iştirak ediyorum. Dâva benim dâvam-dır, esasen çocukluğumdan, gençliğimden beri bu dâvanın peşindeyim, imkânlar araştırmakla meş­gulüm. İmkân edilir de bu mahkemeler kurulursa, benim için büyük bir bahtiyarlık olacaktır.

Fahri Ecevit arkadaşımın da bu mevzua taal­luk eden mütalâaları ve temennileri vardır.

Yalnız onun istediği başka bir şey de var. Kendileri kanunumuza göre cezai mesuliyet ya­şından daha küçük yaşta bulunan suç işlemiş ço­cukların da bu İslah evlerine konulmasını yani, 11 yaşından küçük, olan yahut 11 le 15 arasında olupta îarak ve mümeyyiz ohnıyan ve ceza kanu­numuzun gayri mesul telâkki ettiği çocukların da buraya konmasını temenni ediyorlar. Evet bun-.larm da cemiyet tarafından İslah edilmeleri lâ-zımlır. Cezaen mesul olmamakla beraber bir suç işlemişlerdir. Bunların da islâh edilerek cemiyete kazandırrlmasî lâzımdır. Yalnız bu bir adliye işi değildir. Adliyenin sahayı İştigali dışında kalan bir iş olmak lâzım gelir. Çünkü kanunun cezaya ehü saymadığı çocukları, bir ceza infaz müesses sesine sokmak tabiatiyle mümkün değildir. Yalnız aym vazifeyi görecek ceza müessesesi vasfını tâşı-mıyan islâh evlerinia memlekette çoğalmasını ben de keodileriyte beraber temenni ediyorum.

Mevkuf çocuklardan bahsettiler- Tevkif safha-hasında, tevkifhanede bulundurulmasına, ne yaparsa yapsınlar, mâm olsunlar dedi. Tevkif bir emniyet tedMridir. Çocuk da olsa bir suç işlemiştir, re bu hareket muhîtâsde birreaksi-yon uyandirttûstir, bit aksülâmel -ntrdir. Bu

çocuğu her halde toir yerde kapamak ve duruş­ması feitineiye kadar kaçmasına mâni olmak lâ­zımdır, Ceza infaz safhasında en önce, mahkû­miyet veya berâet vazıyeti katileşineiye kadar, bu çocukları da bir -emniyet altında bulundur­mak lâzımdır. Çünkü suç cemiyete karşı iş­lenmiştir. Suçluyu; çocuk ta oisa, cemiyet içinde uluorta serbest bırakmak daha vahim ne­ticeler tevlit edebilir, kaldı ki, mağdur olan taraf bu çocuğa ve ailesine karşı fenalık ta ya­pabilir. Bu tabii ve beşeridir. Bundan dolayı­dır ki, mesele bir emniyet tedbiridir, dedim. Bunları tevkifhanelerde mümkün olduğu kadar az yani duruşmaları bitinciye kadar kalırlar; mahkeme iie alâkaları kesilince hemen salıveri­lirler.

Çocuklar ceza bittikten sonra da ıslanevinde barakiisınlar, buyurdular. Demin de arzettiğim gibi, prensip buna imkân vermez. Bu gibiler içm başka türlü tedbirler alınmak lâzımdır.

Nuri Kaya arkadaşımızın merci ihtilâfarı hakkındaki beyanatına şu cevabı arzediyorum. Bu mesele hakikaten memleketimiz mevzuatı ara­sında boşluk teşkil eden bir noktadır. Teşkilâtı Esasiye kan&numazla hâkime, kendisine arze-dilen işi bir kararla neticelendirmek mecburiye­tini tahmil etmiştir. Bunun yanında ve aynî prensipten, bu cemiyette her vatandaşa hakkini dinletecek bir mahkeme bulmak vaziyeti de ken­diliğinden çıkar. Halbuki, bazı ahvalde vatan­daşlar haklarını istihsal edecek mereiden mah­rumdurlar. İdari ve adli merciler arasında sel-bî ihtilâf hâsıl oldlğü zaman bu ihtilâfı hallede­cek merci yoktur. Daha evvel zannediyorum bu iş Mecliste hallediliyordu, Şûrayi Devlet teşkilâ­tı yapılıp bu usul kalkınca bu iş açıkta kaldı. bu kabil dosyalar seneden seneye artmaktadır. Bunu nazarı dikkate alan Vekâletimiz geçen se­ne bir kanun lâyihası teklif etti. İki kaza sis­teminin yan yana bulunduğunu nazarı dikkate alarak teunlarm en başındaki heyetlerden alın­mış muayyen zevattan mürekkep olarak bir ih­tilâf mahkemesi derpiş ettik. Bu mahkeme bir iş idari midir? adli midir? halledilecektir ve dosya geldiği yere gidecektir, O meî*ci de ken­disine tevdi edilen vazifeyi görecektir.

Bu meselenin uzunca bir tarihi vardır: 1933 denberi Meclise üç kanun teklifi yapılmıştır. Fa­kat bazı görüş farkları neticesi olarak bu lâyiha­lar bir türlü kanuniyet kesbedememiştir. Biz sei-bi ihtilaflarla beraber icabi ihtilâf da çıkması ih» timali de nazarı itibare alarak icabi ihtilâfı ih­das edecek mercileri Fransa'da olduğu gibi va­liler değil - Çünkü Fransa 'daki sistemin tarihi sebepleri vardır - Temyiz Mahkemesi Başmüddei-umumisi veya Şûrayı Devlet Müddeiumumisi olarak düşündük. Bu suretle iki kazai sistemin yanyana bulunmasının neticeleri gözönünde t«-tuhnuştur. Lâyihanın derpiş ettiği esaslar bun­lardır. İnşaallah Yüksek Heyetinize kadar gelir bil»

— 265—

Page 44: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

1 : 6 0 24.5. 1944 C : l rada da kabul edilirse, mevzuatımızdaki boşluk teşkil eden bu kısım da doldurulmuş olur.

Feridun Fikri arkadaşımızın müteaddit su­allerini bazı asıllara irca etmek zannederim mümkün olabilir. Çocuğun büyük mevkuflar ara­sında bulundurulmaması temennisinde bulun­dular. Biz buna zaten bütün imkânlarımızı ve kudretimizi sarf ederek çalışıyoruz. Binasının vaziyeti müsait olan yerlerde kazlara varıncaya kadar çocuk koğuşu vardır. Bunlar, diğer mah­kûm ve mevkuflarla temas ettirilmezler. Vaziyeti çok müsait olan yerlerde bu evleviyetle yapıl­maktadır. Hattâ araları binanın diğer aksamın­dan divarla ayrılmıştır. Yeni yapılan cezaevleri binalarında da çocuk koğuşları tamamen ayrı­dır. Büyük mevkuflarla temas ettirilmez. Fakat bazı yerlerimiz vardır ki, belki % 15 - 20 si, burada istemediğimiz halleri görmekteyiz ve bu hepimizin yüreğini sızlatan bir meseledir. Bu, herşeyden evvel bina meselesidir. Binala­rımız çoğalıp ta bu infaz işlerimiz ilerledikçe bu işler halledilecektir.

Adliye sarayları hakkındaki temenni her ge­ce rüyasını gördüğüm bir şeydir. Bugün bu tahakkuk ederse en aşağı kendileri kadar mem­nun olacağım. Bu arada İstanbul Adliye sara­yı üzerinde, zamanı boş geçirmemek için bir takım teşebbüslerimiz vardır. Meselâ yer tesbiti ve ona göre puanların yapılması da bir meseledir. Sulhten evvel bu binanın yapılmasına imkân görmüyorum, sulh olur olmaz inşallah işe bal­larız. Şimdiden bununla meşgulüm.

Kâtipliği meslek haline getirmek bizim de eme­limizdir. Hakikaten bunları kurslardan geçire­rek adedlerini de ihtiyacımıza uygun bir seviye­ye çıkarmak zaruri olduğu kanaatindeyim. Bugün 3 bin kâtibimiz vardır. Yapılan hesaba göre 4 binden fazla kâtibe ihtiyacımız mevcuttur. Binaenaleyh kâtiplerin adedini çoğaltmaya ve vazifelerini iyi görebilir vasıfta olarak yetiştir­mek samimi emelimizdir. Meslekten yetişmiş bir çok zabıt kâtiplerinin bir arkadaşımızın söyle­diği gibi, hakikaten kiymetli mesailerinden adli­ye istifade etmektedir.

Kanunlar üzerindeki mâruzâtımı tekrar etmi-yeceğim.

Mükerrirler neden hâsıl oluyor? Mahkûm sa­lıverildikten sonra onunla meşgul olan kimse bulunmıyor ve o da tekrar cürüm işliyor, ve cezaevine geliyor, buyurdular. Hakikaten bu halin tekerrüre tesiri vardır. Bir suçlunun ceza­sını infaz ettirmekle cemiyetin vazifesi bitmiş olmaz. Cemiyet suçluyu cezaevinden sonra ken­di hayatı içinde de takip etmeli ve onunla meşgul olmalıdır. Bunu başka memleketlerde patronaj müesseseleri yapmaktadır. Bu bir Devlet işi ol­maktan ziyade hususi hayır cemiyetlerinin işidir. Mahkûmu hap isane kapısından alır, ona iş bulur ve bütün hayatı boyunca takip eder, onunla sık sık meşgul olur.

Bunlara ayrıca Devlet yardımı yapılmak­tadır. Benim de kurulmasını istediğim mües­seseler, bu kabil müesseselerdir, patronaj mü­esseseleridir. Bunu Adliye yapamaz mı? Ya­pamaz. Bir defa kendi sahasına giren bir iş değildir. Adliye vazifesini yapmıştır, öbür taraf için teşkilâtı müsait değildir. Mamafih çocuk ıslahevinden tahliye edilen çocukların hususi hayatlarını takip ediyoruz, bu mahdut olduğu için, dar sahada olduğu için buna imkân bulabiliyoruz. Geniş ölçüde umumî olarak ce­zaevinden çıkan bir adamın hayatını takip ederek, onun iktisadi vaziyeti nasıldır, tekrar suç işliyecek istidatta mıdır? sanatını yapıyor mu? Bunu takip etmek imkânı adliye için yok­tur zannederim.

Meşhut Suçlar Kanunu oldukça genişlemiş­tir. Bildiğiniz gibi ağır ceza suçlarını da teş­mil edilmiştir. Bu kanunun tâyin ettiği şart­lar mevcut olduğu zaman ağır cezada da aynı günde mahkûmiyet karan verilmektedir. Meş­hut Suçlar Kanunu hiç şaşmadan işliyen bir mekanizmadır.

Feridun fikri arkadaşımız çok iyi bilirler ki, suçların vehameti artıkça teminat hükümle­ri de fazlalaşır. Bu da vatandaşların haklarını ve menfaatlerini korumak için zaruri bir şey­dir. Bundan dolayıdır ki, işlerde zaruri bir gecikme payı kabul etmek icabeder.

Ceza dâvalarının bir celsede bitirilmesi, hakikaten bizim kanunumuzun dayandığı esaslı bir prensiptir. Fakat bu adli teşkilâtla beraber ve onun dışında olarak memleketin diğer idari teşkilâtının da mükemmel işleme­sini icabettirir bir keyfiyettir ki, bugünkü va­ziyet buna imkân vermemektedir. Meselâ bir şahsın ikametgâhının bulunamaması, nüfus kaydının çıkarılamaması ve saire gibi sebepler­den de gecikmeler doğmaktadır. Bunun Adli­yeye taallûk eden kısımları yanında Adliyenin dışındaki teşkilâta ve müesseselere taallûk eden sebepleri de mevcuttur.

Tecil hükümleri genişletilemez mi? diye bu­yurdular. Bunu pek iyi anlıyamadım. Eğer ' tavzih buyururlarsa arzı cevap ederim.

Krimonoloji Enstitüsü ile tıbbi adli yoliyle alâkalıyız. Gelip orada bâzı etüdler yapıyorlar. Bundan sonra da daha sıkı bir alâka tesisi im­kânlarım bulursak elbette ki, Adliye için fay­dalı bir iş yapmış oluruz.

Tabibi adli bulmak hususunda sıkıntıda ol­duğumuz malûm bir keyfiyettir. Fakat hariç­te iş yapamıyacak bir adamın bu ihısas şube­sine girmesini temin için bulunabilecek tek ça­re; bu şubeyi diğer ihtisas .şubelerine nazaran daha cazip bir hale getirmekten ibarettir. Gerçi vekâlet hesabına adli tabip yetiştirmek ilk aklı­mıza gelen tedbirlerden biridir. Fakat bunun o derece müessir olacağını zannetmiyorum. Ya-

_ 2 5 6 —

Page 45: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t: 66 24.5.1944 6 : 1 ni ounların maaş baremlerinin diğer ihtisas şu­besinde çalışan doktorların maaş bareminden daha yüksek tutacak olursak, zannediyorum ki, bu şubeye rağbet artacaktır. Bir arkadaşın bu yolda bir kanun teklif etmek üzere olduğu­nu veya ettiğini haber aldım. Sıhhiye Vekili arkadaşımın da kendisine yardım etmesini ve Büyük Meclisin de müzaherette bulunmasını is­tirham edeceğim. Eğer böyle bir kanun çıkacak olursa ümit ediyoruz ki, bu ihtisas şubesine faz­la talip bulabileceğiz. Bunun dışında, tıbbı ad­li müessesemiz, ki, iyi vasıfta bir adaletin esaslı bir rüknüdür, bu müessesemiz de geçenlerde bir grup içtimaında arzettiğim gibi, kalkınması ve ilerlemesi için ciddi ihtimama muhtaç vaziyette bulunmaktadır. Onun bu vaziyetiyle yakından alâkadarız, ihtimal ki, bir kanun lâyihasiyle huzurunuza geleceğiz.

Kanunlar arasındaki insicamsızlığa temas et­tim zannediyorum.

Adli istastistiklerin vekâlette bulunması lü­zumundan bahis buyurdular. Bizim bazı ista­tistiklerimiz var. Fakat memlekette teşekül et­miş mütehassıs bir Istatisik Umum Müdürlüğü­nün yapacağı şekilde çalışmamız ve onun malik olduğu imkânlardan isifade etmemiz kabil ol­madığı için bizim bu tarzda o müessesenin tuttu­ğu sıhhatte ve mükemmeliyete istatistik tutma­mıza imkân olduğu zannında değilim. Bizim yapacağımız şey doğrudan doğruya suçlular is­tatistiğini ve cezalılar sicillini tutmak olacaktır. Bu münesebetle bize gelecek fişlerden çıkarıla­cak istatistik malûmatını istatistik U. Md. ne kendimiz vereceğiz ve İstatistik U. Md. lüğün-den her an istediğimiz malûmatı, almak imkâ­nına malik olacağız. Bu suretle işi mütehassısı­na gördürmek kaidesine riayetten başka bir şey yapmış olmıyacağız.

Hâkimlerin çocuklarının tahsil ettirebilmele­ri için çok çocuklu ailelere verilmekte olan para­yı biriktirip buraya vermek hususunda Dr. Akif Arkan arkadaşımızın bir teklifi vardır. Bu tek­lif evvelce de bana yapılmıştı. Yaptığımız tet­kikler, bu membadan gelen paranın bu işe yet­mez derecede az olduğunu göstermiştir. Buna sair membalardan da ilâveler yapmak mümkün olursa hakikaten bu işin müşterek bir yardım işi haline getirilmesi daha faydalı olur zannm-dayım.

Kâzım Berker arkadaşımızın suallerinin ba­zılarını zaptedemedim, kusura bakmasınlar, bir sulh hâkimi ile idare olunan kazalarda asliye mahkemesi teşkilâtının devamına taraftarlar mıdır? dediler; hayır.

Adliyeyi cazip hale getirmek için ne düşünü­lüyor? Adliyeyi cazip hale getirmek için hâkim­leri ayrı bir bareme kavuşturmayı en esaslı bir tedbir olarak düşünüyorum. -,-.}

Kâtip tahsisatı hakkındaki fikrimi biraz ön­

ce arzettim, zannederim tatmin etmiştir. İyi zaptettiysem kâiplerin maaşları arttırılmalıdır. buyurdunuz.

K. BERKER ( Urfa ) — Bazı kazalarda müddeiumumilerin ve sorgu hâkimlerinin hiç kâtipleri yoktur. Bu zavallı memurlar bir taraf­tan kâtiplik, diğer taraftan müddeiumumilik veya hâkimlik vazifesini görmektedirler. Tenen-nim bazı bu gibi kazalara birer kâtiplik tahsi­satı konulmasıdır. Birincisi budur..

ikincisi; Grupta diğer arkadaşların da aynı mevzua temas etmişlerdir, Adliye zabıt kâtipliği­nin meslek haline konulması..

ADLÎYE V. A. R. TÜREL (Konya) (De­vamla) — Tamamen mutabıkım. L cetvelindeki kâtip adedini azalmışızdır. Bu sene de 110 kâtip L cetvelinden fiili kadroya alınmış bulunuyor. Bütçe kabul edildiği zaman bu kadar kâtip kad­roya ilâve edilmiş olacaktır. Bundan sonra L cetvelinde 25 - 30 kâtip kalmış olacaktır ki, gelecek sene bunları da fiili kadroya alacağız. Ancak bunları alsak dahi kâtip kadromuz ihti­yaca yetmiyeceği için bunu da genişletmek ted­birlerine tevessül edeceğiz.

Mahkûmlara sıcak yemek hemen her yerde veriliyor. Bazı kazalarda kontrol tesisi çok güç olduğu için, çünkü bu bir muayyen usule bağ­lanan bir iştir, oralara kadar gidemedik. Fa­kat verebildiğimiz yerlerde haftada üç gün olan sıcak yemeği hergüne çıkarmış bulunuyo­ruz.

Ankara Cezaevindeki katil hâdisesinin fail­leri mahkemece idama mahkûm edilmişlerdir.

Genç hâkimlerimiz için pratik staj, ge­çen celselerde de arzetmiştim, hakikaten bir zarurettir. Fakat diğer bir zaruretin bu arada tahakkuk etmesiyle yürüyecek bir iştir. O genç hâkim namzetlerimize kuvvetli bir staj yaptırmanın esaslı şartı bunları toplu mahke­meler nezdinde çalıştırmaktır. Bu yola gitmek bizim idealimizdir.

Daireleri birden fazla olan yerlerde iş bö­lümü yapmak meselesi; bu, bilhassa istanbul'­da ve bir dereceye kadar izmir'de ve Anka­ra'da mevzuubahistir. istanbul'da bunu tanzim ettik ve bir usule bağladık, bu usul iyi netice­ler veriyor. Eğer bunlardan başka yerlerde sıkıntılı bir vaziyet varsa lütfediniz, söyleyi­niz, üzerinde çalışayım.

K. BERKER (Urfa) — Temyiz Mahkemesi. ADLİYE VEKİLİ A. R. TÜREL (Devamla)

— O başka. Mahkûm ve mevkufların bir arada bulun­

durulmaması; bunu arzettim. Bu bina vazi­yetine dayanıyor. Fakat mümkün olan her yer­de mahkûmlar ve mevkuflar için yerler ayrıdır.

Yüksek dereceli hâkimler hakkındaki te­menninize tamamiyle iştirak ediyorum. On­lar işi kemiyeti itibariyle az, keyfiyeti itiba-

— 257 —

Page 46: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

t : ÖÖ M.S.1&4 d : l riyle yüksek olması lâzrmgelen hâkimlerdir.

Sedat Pek arkadaşımın hâkimler hakkında­ki beyanatından dolayı kendilerine sureti mah-susada teşekkür ederim. Hakikaten hâkim, ce­miyette oynadığı rol itibariyle herhangi-bir memurda© daha fazla maddi hu^ur ve refah içinde bulunmaya naiuhtaç olan bir elemandır. Onu hakikî istiklâle kavuşturmak ' için her tür­lü maddi hayat endişelerinden uzak bulundur­mak mecburiyetindeyiz. Bundan dolayıdır ki> hâkimi terfih etmek, ikdar etmek cemiyet için bir vazife olduğu kadar bir kazançtır. Bunun tahakkuku yolunda çalışmak vicdan borcu­muzdur. Hakikaten buyurdukları gibi hâkim­lerimiz, zamanın çok ağır ve .güç şartları için* de feragatle, fedakârlıkla çalışmakta ve şerefli mesleklerinin bu kuvvetli ananesini şerefle ida­me etmektedirler,

Kâtiplerimiz de bu feragatle ve gayretle ça­lışan kimselerdir. Ben de kendilerine, hâkim­lerimiz hakkındaki teveeeühkâr sözlerinden do­layı tekrar teşekkür ederim.

Mürettep ağar «eza hakkındaki mütalâamı Grup müzakerelerinde arzetmiştim. Bu vesile ile de tekrar arzedeyim ki, Cumhuriyetle bera­ber, adli teşkilâtımızın inkişafında hâkim ol­muş bulunan müetemi mahkemeden tek hâki­me doğru gidiş temayülü bir zaruretin netice­sidir. Mürettep ağır ceza mahkemeleri ve di­ğer kazalarda asliye işlerine de bakan sulh hâ­kimleri, hâkim adedinin eleman azlığından doğ­ma bir zaruretin mahsulü olarak ortaya çıkmış­tır. Bu zaruret zamanla ortadan kalktıkça bun­lar da yerlerini yavaş yavaş müstakil ağır ce­zalara ve tam teşkilâtlı asliye mahkemelerine elbette terkedeceklerdir. Geçenlerde de arzet-tiğim gibi ilk alınacak ıslahat tedbirleri ara­sında bu iki mevzu başta gelir. Maruzatım bu­nunla nihayet bulmuştur.

N. POROY (Tokad) — V e k i l .Beyefendi; Kanunu Medeninin tercüme yanlışlıklarından bahis buyururken, hepsi düzeltilmiştir buyur­dular. Bunlar Vekâletçe düzeltilmiş, fakat Meclise gelmemiştir. Tabii tercüme hatası da olsa kanunu tashih ve tadil mahiyetindedir.

ADLÎYE VEKÎLÎ A. R. TÜREL (Konya) — Böyle bir şey arzetmedim. Şimdiye kadar yapılan tadiller ve yapılacak tadil teklifleri her ikisini de ihtiva etmektedir dedim.

N. POROY (Tokad) —-Yani Vekâletinizde tetkiktedir. Fakat tatbik mevkiine konulma­mıştır.

ADLÎYE VEKÎLÎ A. R. TÜREL (Konya) — Evet. Elbette Meclisten geçmedikçe bir ke­limesine dokunulamaz.

î \ F. DÜŞÜNSEL (Bingöl) — Bendenizin beyanatımda İstanbul Hukuk mahkemeleri bina­sına dair bir nokta arzetmiştim. Vekil Bey bu hususu cevaplandırmadılar. Zannediyorum ki, oradaki durum çok sıkıntılı bir şekildedir. Bina­

enaleyh kendileri için bir imkân araştırıyorlar mil Ve amelî bir çareye gidebilecekler mi?

ADLÎYE V. A. R. TÜREL (Devamla) — îmkân araştırdım. Bir Vesayet dâvası kurmak ahkâmı şahsiye hâkimlerini bir araya getirmek için hina aradım,. esefle söyleyeyim ki,., bulama­dım. Belki bina vardır. Fakat o binaya başka dairelerin de ihtiyacı vardır. Bu sebepten dolayı vermiyorlar. Bahtiyar hanını tutmak ta bizim bütçemizin kaldıracağı bir şey değildir zannedi­yorum. Bu sene bütçelini tanzim ederken bütün Vekil arkadaşlarımız kendi bütçeleri üzerinde cerrahi ameliye denecek tasarruflar yapmak za­ruretinde kaldılar. Maliye Vekili arkadaşımızın ifade ettikleri gibi bütçenin masraf karşılıklarının % 95 ini vergi ile temin etmek imkânı bu gibi cezri çarelerle temin olunmuştur. Hatırımda iyi kaldıysa bu alınan tasarruf tedbirleri neticesinde ilk teklife nispetle bütün vekâletlerin bütçele­rinden 90 milyonluk bir tasarruf temin ediinıiş ve bütçe muvazenesi bu suretle elde edilmiştir. Bu itibarla bütçemizde büyük binaların kiralan­ması için kâfi tahsisatımız yoktur.

REÎS — Fasıllara geçilmesini yüksek reyi­nize arzediyorum. Kabul edenler... Etmıyenier,.. Fasıllara geçilmesi kabul edilmiştir.

F . Lira 498 Vekil tahsisatı 5 320

REÎS — Kabul edilmiştir. 499 Maaşlar 9 392 048

REÎS — Kabul edilmiştir. 500 Ücretler 1 491 443

REÎS — Kabul edilmiştir. 501 Muvakkat tazminat . 218 352

REÎS — Kabul edilmiştir. 502 16'83sayılı kanunun 58 nci madde­

si gereğince verilecek tekaüt ik­ramiyesi 87 621 REÎS — Kabul edilmiştir.

503 4178 sayılı kanun gereğince ve­rilecek çocuk zammı 72 000 REÎS — Kabul edilmiştir.

504 4178 sayılı kanun gereğince ve­rilecek yakacak zammı 36 500 REÎS — Kabul edilmiştir.

505 Merkez büro masrafları 93 466 REİS — Kabul edilmiştir.

506 Vilâyetler büro masrafları 387 000 REÎS — Kabul edilmiştir.

507 Matbu evrak ve defterler 65 000 REÎS — Kabul edilmiştir.

508 Posta, telgraf ve telefon ücret ve masrafları 443 833 REÎS — Kabul edilmiştir.

509 Kira bedeli 70 000 REÎS — Kabul edilmiştir.

510 Nakil vasıtaları masrafları 24 000 REÎS £ - Kabul edilmiştir.

511 Hareırahlar 321 000

— 258. —

Page 47: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

.1944 C : l î : 60 UA G. B. GÖKER (İstanbul) —Arkadaşlar, büt­

çenin harcırah kısmında yabancı memleketler harcırahı olarak 3 bin lira görüyoruz* -.. Esbabı mucibe lâyihasında bu tahsisatın 1943 yılında ıs­dar olunan kanun mucibince bilgiç görgü ve ih­tisaslarını artırmak^ üzere yabancı memleketlere gönderilecek 11 hâkimin yol masrafı olduğu zik­rediliyor. Senelerdenberi Avrupa'da seyahat yapılmaz iken hu sıkıntılı zamanlarda gene bu iş önümüze çıkıyor. Tetkik seyahatlerinin dediko­dularını hepimiz büiyoruz. Bunun için çok söy­lenmiş şeyler vardır. Normal zamanlarda bile, bir çok dedikoduları mucip okn bu seyahatların böyle müşkül zamanlarda dıedikoduyu murip ol­mamasına imkân yoktur. Nasıl ki, dedikodu dön­mektedir. Arkadaşların hçpisâiain haberi vardır, işitmişinizddr; Eskideja bunla? hakkında çok söy­lenmiştir. Cumhuriyetin yüksek gayelerinden biri de memurlar, memleket çocaklatı gitsinler, görsünler, öğrensinler idi. Gaye bu Mi. Bunun için de ehliyetlisini bulmak lâzım geliyordu. Kanundan başka bir de bunaıt sâzaHBaamssi ola­caktı. Nizamname henüz neşredibn emiştir. Şu halde kanuna göre vekâlet tarafından tensip edi­lerek gönderiliyor. Bunlar nereye gidiyor? İs­viçre'ye. Ne yapmak için? Tetkikat yapmak için. Ne teîkikatı? Bu artık kendilerinin dirayetine kalmış. Şu sırada İsviçre'de ne öğrenebilir, mü-tahayyirim. Orada bile vaziyet §ok karışmıştır. Gazet dö Lozan üniversitede bile derslerin eski intizamını) kaybettiğini yazıyor. Su halde ne yapacaklar bu tetkikle? İşittiğime nazaran içle­rinde beş sene oturanlar da olacakmış. Vakıa vekâlet bunları takdir etmiş amma yalnız giden­ler içinde meslekî müktesebatı zayıf olanları ve gittikleri yerde bir tek kelime anlıyamıyacak kadar lisan bilmiyenleri de varmış. Bunu mev-sukan haber almışımdır. Şimdi bütçenin bu sı­kıntılı zamanında ben bunu doğru görssüyov rum. Vakıa denecek ki, vereceğimiz üç bin lira­dır. Bu sene üç bin lira, bunun üzerinden har­cırahını alacak, buradan ayrılmaları, orada oturmaları falan bütçenin ayrı bir faslına gire­cektir ve bu, üç sene beş sene devam edecektir. Bu itibarla bendeniz bunun şimdilik tehiri ta­raftarıyım. Evet oraya gidecekler amma bu ka­rışık zamanda bir şeyi tetkik edemiyeceklerdir. Asıl mühim mesele bazılarının müktesebatı za­yıf, bir kaç tanesi lisan bilmiyor, ne olacak? Gidecekler oraya adanın karşısındaki kahvede çan, çan edecekler. Ne tetkik edecekler? Bunla­rın muayyen bir vazifesi var mı? Yoktur. Arka­daşlar; prensip olarak herhangi bir mâruzâtta bulunacağımı arzediyorum. Hakikaten bunun içindir ki, gençleri - Gençler mi? ihtiyarlar mı? bilmiyorum -behemehal göndermek istiyorlarsa hiç olmazsa bir sene lisan öğretsin ve sıkı bir im-tehana tabi tutsun. Belki ozaman bir faydası olur kanaatındayım. Bunun için bir takrir veriyorum.

ADLÎYE VEKİLİ A. R. TÜREL (Konya) — Efendim; gönderilecek gençler,, herhangi bir tet­kik seyahati yapmak .şöyle bir gezinti yapıp bir kaç sene veya bir kaç ay orada kaldıktan son­ra dönmek işin gönderilecek değillerdir. Bunlar orada bir yüksek tahsil fakültesinde ekumak için göJQjderilmektedMer. içinden bir kısmi; me­selâ buradaki çocuk ıslahevi müdürünü altı ay için; git aradaki ıslah müesseselerini gör diye göndermek niyetinde idim. Fakat bu hususta da henüa katî bir karar vermiş değilim. Yalnız yaptığımız şudur: Gayet iyi seçerek gönder­mek ve kanunlarını aldığımız memleketlerin ilim muhitlerinde bir müddet bulundurarak bir fakültede doktora veya lisans yaptırarak bil­gilerinin yükselmesini ve memlekette daha yük­sek -Mr vasıfta dönmelerini temin etmek. Bun­ları başıboş bırakacak değiliz. Filân kahvede kakın diye bîr şey yok. Bunlar doğrudan doğ­ruya Maarif teşkilâtımızın teftişine tâbi olmak­la beraber kendilerini orada bir profesörün^ ne­zareti altına koymak niyetindeyim.

Lisan bilmeyenleri gönderiyorlar buyurdu­lar. Ortada tek kelime lisan bilmiyorlar diye bir /şey yok. Tekâmüle ihtiyacı olan bir lisan bilgisine maliktirler. Yalnız lisan mı evvel ge­lir, karakter ve istidat mı? Bu meseleyi hallet­mek lâzımdır. Her ikisini bir arada bulursak ne âlâ.. Fakat ben gayet kabiliyetli, istidatlı ve fevkalâde yüksek istikbal vâdeden bir genç bulduğum zaman onun lisanının tahsil yapma­sına gayri kâfi olduğunu nazarı itibara, alama­dan gönderirim. Bir sene orada lisan için bıra­kırım. Burada beş sene de öğrenemiyeciğini o-rada bir sene öğrenir. Bundan sonra muayyen zaman içinde muayyen vesikaları alarak mem­lekete dönmesini mecbur kılarım. Butarzda yetişmiş Meclis muhitinde arkadaşlarımız var­dır; hangimiz- Avrupa'ya erittiğimiz zaman iyi lisan biliyorduk? Nihayet lise tahsili yapmış in­sanlardık.

G. B. GÖKER (îstanfbul) — Vekil Bey bel­ki yanlış anlamışlardır. Benim sözlerimde anla-şılmryacak bir şey yok ve muğlâk da değildir. Maksadım •şudur: Mazbatada denildiği gibi tet­kik için gönderiliyorsa diye söyledim. Yok tah­sil için gönderilyorlarsa o vakit hiç söz yo.k-tur. Maarif Vekâletinin bütçesine girer ve öy­lece giderler. Esasen ben Avrupa'da tahsil me­selesini bir kıymet farzetmem. Başımızda bulu­nanların çoğu burada yetişmiş olanlardır. Av­rupa'ya gidip tahsil edenlerin içinde çok iskar-taları vardır. Medarı iftiharımız olanların çoğu burada yetişmiştir. Avruna'ya gitmeyi ben bir kıymet addetmiyorum. Eğer mesele tahsil me­selesi ise bu yerinde bir dâvadır, parasını Ma­arif Vekâleti bütçesinden alır ve giderler. Bu, bence bir prensip işidir. Her vekâlet bütçesin­de söyliyeceğim. Çok dedikodulu bir iştir. Gerçi

— 259 —

Page 48: T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ - tbmm.gov.tr · sevk, iaşe ve masrafları, iskân mmtakasmı terkedenlerden gel dikleri yerlere iade olunacakla rm ye bunlara memur edilenlerin zaruri

î : 60 24.5.1944 O : 1 siz bundan muarrasınız, rica ederim, bu bahsi keselim. Ben işttiğim sözlere kulak vermiyo­rum. Bilhassa meslektaşları arasında dedi ko-duyu mucip oluyor.

ADLÎYE VEKÎLÎ A. R. TÜREL (Konya) — Arkadaşıma teminat vereyim ki, bunlar muay­yen bir zaman sonra fakülteye kaydolundukla-rma dair vesika göndermezi erse derhal geri çe­kerim. Biz bunları Yüksek Meclisin kabul et­tiği kanuna davanarak gönderiyoruz.

G. B. GÖKER (İstanbul) —• O halde takri­rimi ereri alıyorum.

REİS — Faslı reyinize arzediyorum. Kabul edenler . . Etmiyenler . . . Kabul edilmiştir.

F . 512

513

514

515

516

517

Lira Melbusat 50 000 REÎS — Kabnl edilmiştir. 3335 sayılı kanun gereğince ya­pılacak tedavi, yol ve saire mas-masraflan 20 000 REÎS — Kabul edilmiştir. Takip masrafları 305 300 REİS — Kabul edilmiştir. Meşhut Suçlar Kanunu gere­ğince çalışma saatleri dışmda nö­bet beklemeye mecbur olan hâ­kim, müddeiumumi * ve kâtip­ler ücreti 1 REÎS — Kabnl edilmiştir.

Adli tıp müessesesi 39 000 REİS — Kabul edilmiştir. Ceza ve tevkif evleri 2 346 500 REÎS —Kabu l edilmiştir.

F . 518 Ceza ve tevkif evleri inşa ve esas­

lı tamir işleri REÎS — Kabul edilmiştir.

519 Mahkûm çocuk ıslâhevleri mas­rafları REÎS — Kabul edilmiştir.

520 Ceza ve tevkifevleri mahkûm ço­cuk ıslâhevleri mütedavil serma­yesi REÎS — Kabul edilmiştir.

521 Adliye mecmuası ve temyiz ka­rarları dergisi, yazı, tercüme ve baskı masraflariyle hukuki eser­ler satın alma bedelleri REÎS — Kabul edilmiştir.

521/A.Pasif korunma ve tahliye ve tah­rip talimatnamesine göre yapıla­cak hizmetler masrafı REÎS — Kabul edilmiştir.

52 l / B Staj için yabancı memleketlere gönderileceklerin aylıkları tutarı, talebe tahsisatından az olanlara 4489 sayılı kanun gereğince ve­rilecek fark REÎS —- Kabul edilmiştir.

522 Geçen yıl borçları REÎS — Kabul edilmiştir.

523 Eski yıllar borçlan REÎS — Kabul edilmiştir.

Yarın saat 15 te toplanılmak üzere nihayet veriyorum .

Kapanma saati : 21,12

Lira

18 000

100 000

15 000

70 000

1 000

13 500

23 800

23 092

inikada

\>m<<

T. B. M. M. Matbaan