sy kızıl bayrak 12-11

32

Upload: kizilbayrak

Post on 22-Mar-2016

238 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-11/Mart

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-11
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-11

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERİşçilerin birliği, halklarınkardeşliği için........…….......................... 3Burjuva basının Newroz menüsünde yineprovokasyon uyarıları.............…. .. . . . . 4Sivas katliamı davasızamanaşımına uğratıldı…........….....… . 5İşçi ve emekçilerin belleğinde“zamanaşımı” yok!... . . . . . . . . . . . . . . . 6“Katil devlet hesap verecek!”…....... . . . 717. yılındaGazi Katliamı lanetlendi.…....... . . . . . . 8Artık yeter! ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9Esenyurt’ta organize işçi katliamı!…....10İSİG Meclisi SözcüsüS. Murat Çakır iletaşeronluk sistemi üzerine konuştuk......11Direnişçi MEPA işçileriylekonuştuk...........................................12-13Sağlık Hakkı Meclisleri toplandı ...… 14Bosch işçileri çeteyi aşıyorBirleşik Metal’de birleşiyor!......… . . . 15Bosh işçilerinin çıkışının anlamıve görevler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-1730 yıllık esaretsona erdi...........................................18-19Savaş çığırtkanı sahtekârlar Suriye’desuçüstü yakalandı!........ . . . . . . . . . . . 20Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!........ . . . . . 21Metal ve hizmet sektöründe ortakmücadele ve sorumluluklar.....….. . . . . 22Avrupa’da 8 Mart eylemve etkinlikleri..….....….. . . . . . . . . . . . 23Kadıköy’de devrimci8 Mart mitingi...…… . . . . . . . . . . . . . 24“8 Mart kızıldır kızıl kalacak” ........... . 25Şiddete, baskıya, gericiliğe ve sömürüye karşı mücadeleye!.... . . . . . . 26Ekim Gençliği’nin kampanyaçalışmalarından... . . . . . . . . . . . . . . . . 27Ücretli Mühendis,Geleceğine sahip çık!... . . . . . . . . . . . . 28YTÜ’den kentsel sürgünetam destek....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29Hüseyin Temiz yoldaşölümünün üçüncü yılında anıldı.… . . . 30Mücadele Postası.......... ........................31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

İçinden geçtiğimiz günler sıcak gelişmelerle yüklü.Devrimci bahara yürürken umutlu ve dirençli olmamızıolanaklı kılan önemli gelişmeler yaşanıyor bugünlerde.

Gazetemiz yayına hazırladığı saatlerde Bursa'daBosch işçileri Türk Metal çetesinin 30 yıllık saltanatınıyıkarak sınıf hareketi açısından önemli bir dönemeceadım attılar. Bu bir başlangıç. Tüm metal işçileri Boschişçilerinin açtığı bu yoldan ilerleyerek Türk Metalçetesinin kalelerini birer birer ele geçirmesinibileceklerdir. Bundan hiçbir kuşku duymuyoruz. Boschişçisi ve onunla omuz omuza olan tüm ilerici ve solgüçlere bu nedenle büyük bir görev ve sorumlulukdüşmekte. Şimdi Bosch işçisiyle sınıf dayanışmasını herdüzeyde yükseltmenin tam zamanıdır.

Bosch işçisinin Birleşik Metal-İş Sendikası'ndabirleşerek Türk Metal çetesine diz çöktürmesi ve 30 yıllıksaltanatlarını yerle bir etmesi, kuşkusuz sınıf cephesi vesendikal hareket açısından son yılların en önemli veanlamlı gelişmesi olarak sınıfın mücadele tarihineyazılacaktır.

Sınıf devrimcileri baştan itibaren bu sürecin birparçası oldular, içinde yer aldılar, Bosch işçisiyle omuzomuza verdiler. Bosch'taki gelişmeleri sadece izlemediler,bizzat içinde yer alarak müdahale ettiler. Metal İşçileriBirliği Merkez Yürütme Kurulu'nun Mart ayı toplantısıBosch'taki sendikal ihanete karşı açılan mücadelebayrağını önden selamladı ve bu konudaki görev vesorumlulukların altını çizdi. Bu görev ve sorumluluklarauygun bir hazırlık ve çaba içerisine girdi.

Bu sayımızda Bosch işçilerinin sendikal ihanetçetesine karşı başlatığı yeni mücadele dönemine ilişkingelişmelere geniş bir yer ayırdık. Okurlarımızın, Boschişçileri ile yapılan röportajı ilgi ile okuyacaklarınıumuyoruz. Gözümüz kulağımız Bursa'da ve Boschişçilerinde olacak. Bosch işçisi yolu açmıştır, arkasımutlaka gelecektir.

Sınıf cephesinden böylesi önemli bir gelişmeninyaşadığı günlerde aynı zamanda düzen cephesi de boşdurmadı. Sivas Madımak'ta yakılan 33 aydın vesanatçının katilleri düzen/cemaat yargısı tarafındanaklandı. Ancak sermaye düzeninin bu aklama çabasınarağmen bu katliam işçi, emekçi ve ezilen halkların

vicdanında çoktan mahkum edilmiş bulunuyordu.Burjuva düzenin, katilleri aklayan bu kararının tarih veinsanlık açısından hiçbir hükmü ve geçirliliğiolmayacaktır. Nitekim bu karara karşı ülkenin dört biryanında binlerce kişinin alanlara çıkması bunugöstermektedir.

Sermaye devletinin kanlı ve kirli tarihinden bir sayfaolan Gazi Katliamı da binlerce kişinin katıldığıgösterilerle protesto edildi.

Yakan da asan da katleden de sermaye devletidir. Bugerçek her gün yeniden doğrulanmaktadır.

İstanbul Esenyurt'ta 11 inşaat işçisinin barındıklarıçadırlarda yanarak can vermeleri sadece yeni bir örnektir.Kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve ağır çalışma koşullarıaltında kölece çalıştırılan milyonlarca işçi ve emekçigeleceksiz ve güvencesiz bir yaşama mahkum edilmişbulunuyorlar. Ancak işçi ve emekçiler buna boyuneğmeyeceklerdir. Örgütlenerek, birleşerek, direnerekkazanmanın yolunu mutlaka açacaklardır.

Sosyalizm Yolunda

KK iitt aapp ççıı llaarrdd aa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-11

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

21 Mart’a az bir süre kala, kapitalizminDehakları’na karşı Newroz’un isyan ateşleritutuşturulmaya başlandı. İsimleri, ünvanları değişse deDehaklar’ın zihniyeti iktidarda kaldığı sürece isyanateşleri de yanmaya devam edecektir.

Bu yıl Newroz’a farklı anlamlar yükleyen Kürthareketi ile Kürt halkı, devletin ırkçı-inkarcısaldırılarına karşı her alanda direnişle karşılıkvereceklerini ilan ettiler.

“KCK operasyonları” adı altında Kürt hareketininyetişmiş kadrolarını zindanlara doldurarak halkıönderlikten yoksun bırakmaya çalışan dinciAmerikancı AKP iktidarı, Kürt halkına arsızcateslimiyeti dayatıyor. Ancak şimdiden yakılmayabaşlayan isyan ateşleri, bu gerici saldırganlığın sefilemellerine ulaşmasının mümkün olmayacağınıgöstermektedir.

Dinci-gericiliğin yanısıra, ırkçı-şovenizmi deazdıran iktidar, Kürt halkını dört koldan kuşatmanınyollarını arıyor. Kürt hareketini silahsızlandırıp teslimolmaya zorlama politikası izleyen rejim, bu sayedekomşu halklara karşı emperyalistler adına “etkintetikçilik” rolünü daha kolay oynayabileceğini varsayıyor. Nitekim yasa, kural veya insani değer tanımazsaldırganlığın temel amaçlarından biri “etkintetikçilik” konusunda serbest kalabilmektir. Dinci-Amerikancı iktidar, Kürt halkının direnme azminizayıflatmayı başaramadığı için ise, tam bir gözüdönmüşlükle sürek avına devam ediyor.

Büyük bir gürültüyle ilan edilen “Kürt açılımı”nınfiyaskoyla sonuçlanması, rejimin Kürt sorununu,düzen içi de olsa çözme iradesinden yoksun olduğunubir kez daha kanıtlamıştır. Açılımdan kirli savaşayönelen rejimin ırkçı-inkarcı politikada ısrarı, Kürthareketinin bu düzenden çözüm beklemesinin de hayalolduğunu yeniden gözler önüne sermiştir.

Gelinen yerde ne devlet tasfiye amaçlısaldırganlıktan vazgeçiyor, ne Kürt halkı özgürlük veeşitlik istemini bir yana bırakıyor. Bu tablo, Kürt işçive emekçileri açısından düzen içi çözüm beklentisininbir karşılığı olmadığının yeni bir ispatıdır aynızamanda.

Dinci Amerikancı iktidar sadece Kürt halkınasaldırmıyor. Bununla birlikte hem işçi sınıfı veemekçilere kaba köleliği dayatan adımlar atıyor hemkomşu halklara karşı ABD adına tetikçilik yapıyor.İçteki saldırılar dıştakinin zeminini hazırlamaya dönükiken, emperyalistlerle birlikte komşu halklara karşısaldırganlık da, AKP iktidarını, içte işçi -emekçilere veKürt halkına karşı daha da pervasızlaştırıyor.

Bu koşullarda yakılan/yakılacak olan Newrozateşlerinin apayrı bir anlamı olacaktır. Ziraemperyalist efendilerle birlikte planlanan kapsamlısaldırıları önleyebilmenin tek yolu isyan ateşleriniharlamaktır. Dinci gericilikle ırkçı şovenizmin yaydığızehri de ancak isyan ateşleri etkisizleştirebilir. Bu iseTürkiye işçi sınıfı ve emekçileri ile Kürt halkının çıkarbirliğinin daha da pekiştiğini anlatıyor.

Kürt halkıyla işçi ve emekçilerin pekişen çıkarbirliği, Newroz’un isyan ateşlerini harlamaya ayrı biranlam katıyor. Devrimci bahar sürecinin ikinci halkası

olan Newroz’da, alanlarda Kürt halkıyla dayanışmayıyükseltmek, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!”şiarını hayatın içinde gerçek kılmak, emperyalistlerindesteğiyle icra edilen AKP’nin gerici saldırganlığınaverilebilecek en iyi yanıt olacaktır.

Egemenlerin, Kürt emekçilerini ulusal sorunun daralanına hapsetmek, Türkiye işçi sınıfını ise dinci-gerici/ırkçı-şoven zehirle sersemletip Kürt halkınadüşmanlaştırmak istediğini biliyoruz. Geneldedevrimci bahar süreci, özelde Newroz kutlamaları, burezil oyunu bozmak için en uygun atmosferioluşturuyor. Dönemin olanaklarını değerlendirmekişçilerin birliğini, halkların kardeşliğini savunanherkesin görevidir.

Devrimci baharı düzenden medet ummayı birkenara bırakmanın, sorunların çözümü veya taleplerinkazanımı için meşru/militan mücadeleyi esas almanınvesilesi haline getirmek gerekiyor. Bu mücadelehattını tutturamadıkları sürece ne Kürt emekçilerininne Türkiye işçi sınıfıyla emekçilerinin sorunlarınakalıcı çözüm üretmeleri olasıdır.

Hem emperyalistler hem Ankara’daki işbirlikçitakımı daha gerici, daha azgın, daha fütursuz

politikalar izliyorlar. Dolayısıyla Kürt halkının olduğukadar işçi sınıfıyla emekçilerin de geleceğinikarartabilecek kirli planlar savaş baronlarınınmasalarında durmaktadır. Bu koşullarda isyan ateşlerihem gerici iktidarlara hem emperyalist güçlere karşıharlanmalıdır. Birini ötekinden ayırmak mümkünolmadığına göre birine karşı yükseltilen mücadelenindiğerini de hedef alması asgari tutarlılığın koşuludur.

Suriye ve İran şahsında bölge halklarına karşı yenicepheler hazırlayan emperyalist/siyonist güçlerleTürkiye ile Suudi Arabistan gibi suç ortakları, bölgehalklarını birbirine düşürebilecek uğursuz bir hedefinpeşindeler.

Etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları kışkırtan ABDgüdümündeki gericilik cephesine, daha özel planda iseAnkara’daki suç ortaklarına karşı Newroz’da isyanateşlerini tutuşturalım.

Etnik, dinsel, mezhepsel kimliğinden bağımsızolarak, bölgedeki tüm işçi ve emekçiler için felaketleredavetiye çıkartan emperyalistlerle işbirlikçilerinekarşı, isyan ateşlerini yakmalı, ezilen Kürt halkıyladayanışmayı örmeli, işçilerin birliği halklarınkardeşliği şiarını her alanda yükseltmeliyiz.

İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için...

Newroz ateşlerini harlayalım!

Kürt halkıyla işçi ve emekçilerin pekişen çıkar birliği, Newroz’un isyan ateşleriniharlamaya ayrı bir anlam katıyor. Devrimci bahar sürecinin ikinci halkası olanNewroz’da, alanlarda Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltmek, “İşçilerin birliğihalkların kardeşliği!” şiarını hayatın içinde gerçek kılmak, emperyalistlerindesteğiyle icra edilen AKP’nin gerici saldırganlığına verilebilecek en iyi yanıtolacaktır.

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-11

Newroz4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Burjuva basın için bazı haberler tarihsizdir. Dahadoğru bir ifadeyle tarihler üstüdür. Bu kalıplarıalırsınız ve her yıl gazetelerinizde yayınlarsınız.Birkaç küçük güncelleme ve sözde tahlille süsledinizmi çarpıcı haberler elde etmiş olursunuz. Newrozlar dabu açıdan plazaların cin fikirli editörlerinin yıllardırekmek yediği bir tarih olmuştur. Newroz yaklaştıkçaözellikle dinci-gerici basında yer alan haber veyorumlar geleneğin bozulmadığını ve tanıdıkhaberlerin sayfaları işgal etmeye başladığınıgösteriyor.

Hedef Kürt hareketinin politik hegemonyasını kırmaktır!

Kürt halkının özgürlük ve eşitlik taleplerininkitlesel ve militan bir biçimde alanlara yansıdığı birgün olan Newroz bugün sermaye devletini en fazlakorkutan günlerden biridir. Newroz’da yaratılanatmosfer Kürt hareketinin mutlak hegemonyasındangeçtiği için sermaye devleti için ciddi bir tehlikedir.Newroz sürecinde başta Kürt alt sınıfları olmak üzereKürt halkı alanlara çıkmakta, sıkça söylendiği gibimeydanları sarı-kırmızı-yeşile boyamakta veharladıkları ateşlerle isyan ruhunu kuşanmaktadır.

Newroz hem devlete meydan okuma anlamınagelmekte, hem de Kürt hareketi açısından tekmuhatabın kendisi olduğunu ilan etmenin günüdür.Böyle olunca da sermaye devleti için büyük birhazımsızlık anlamına gelir. Zira devlet tümmuhaliflerine karşı her bakımdan üstünlük kurmanın,fiziksel olarak yok etmeden önce ideolojik olarakteslim almanın, iğdiş etmenin hesaplarını yapmaktadır.Newrozlar’da ortaya konan platform ise Kürthareketinin politik çizgisini de aşarak açıktan birdüzen dışına çıkma eğilimini anlatmaktadır.

Sermaye devleti bugünün etkisini kırmak vekontrolünü pekiştirmek için bildik yöntemlerinidevreye sokar. Önce bir korku duvarı oluşturarakgünler öncesinden provokasyon “uyarı”ları yapar.Mitinglerde ise bizzat provokasyona başvurarak Kürthalkının üzerine tüm militarist aygıtı salar.

Psikolojik harp ve toplum mühendisliği

Günümüzde medyanın düzen ile entegre olduğu vebağımsız bir tutum geliştirmediği, polisin servis ettiğive düzenin istediği yönlü haberlerin sayfaları işgalettiğini biliyoruz. Özellikle toplumsal muhalefet içinönemli olan tarihlerde de basın eliyle yapılanyayınların büyük bir önem taşıdığını göz önüne almakdurumundayız. Zira bugün devletin temel bir ideolojikaygıtı olan medya toplumu manipüle etme konusundada önemli bir göreve sahip. Ancak sıradan vesorgulamayan bir göz için belki de trajik görünen buyayınların biraz dikkatli ve seçici bir göz için haylikomik olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Onlarcayıldır benzer haberlerin servis edilmesi de işin butrajikomik yönünün bir parçasıdır.

Son birkaç yılda Newroz öncesi yayınlanan haberbaşlıklarına şöyle bir bakmak dahi ne demekistediğimizin anlaşılmasını sağlar:

“Nevruz’a canlı bomba tuzağı” (Aksiyon / 2005),

“Nevruz provokasyonu hazırlıkları mı?” (Yeni Çağ /2007), “10 YTL’ye Nevruz Provokasyonu” (aktifhaber / 2008), “Polise ‘Nevruz’da provokasyon’uyarısı” (CNNTURK / 2009), “Nevruz coşkusunuprovokasyonlara alet etmeyin” (Yeni Şafak / 2010),“Aman dikkat!” (Vakit / 2011) Bu başlıkları sayfalarcaçoğaltabiliriz. Ortak yönleri ise farklı gazetelerdeyayınlanmalarına rağmen çoğunlukla Anadolu Ajansıkaynaklı olmaları.

Hikayelerin ise genelde benzer olduğunu söylemekgerekiyor: Halk kutlama yapmak isterken birtakım“teröristler” gelecek ve Newroz’u karıştıracak, yabomba atacak ya polise taş, ya da halkı kışkırtıp biryerlere saldırtacak. Tabii ki bu provokatörler herseferinde sermayenin kolluk güçlerince yakalanıyor.

Yine aynı gazetelerin bu kez Newrozlar’ınardından yayınladıkları haberlere baktığımızda iseNewroz’da yaşanan provokasyonlara dair haberlerdolduruyor sayfaları. Tabii ki polisin halkın üzerinesaldırdığını yani gerçek provokatörün polis olduğunuyazmak yerine sözde haberciler yine bir takımkişilerin “polise saldırdığını”, “yasadışı slogan”attığını, polisin ise görevini yaptığını belirtiyorlar. Buhaberlerin rutinliğini bozmak için olsa gerek hayliilginç hikayeler de anlatılıyor. Polisle çatışmak içinPKK’lilerin parayla adam tuttuğu yönlü haber heraldebasın tarihinde “hak ettiği” yeri çoktan almıştır.

Bu yılın gündemi yine provokasyon!

Temcit pilavına dönen haberlerden bahsettiktensonra bu yılın haberlerine bakmazsak haksızlık etmişoluruz. Bu yıl da Newroz provokasyonu üzerinehaberler furyası Zaman gazetesi tarafından yayınlanan“İşte terör örgütü PKK’nın kanlı Nevruz planı” (9Mart 2012) başlıklı haberle başladı. Kanlı plan ise“Kalabalığa ateş açılacak” biçiminde özetlendi.Zaman’ın bu haberinin ardından pek çok yayındabuna benzer haber ve yorumlar yer aldı.

Haberin geçmiş yıllardakilerle özünde bir farkıbulunmuyor. Ancak güncelliğine baktığımızda son

dönem Kürt hareketine yönelik gerçekleştirilensaldırılarla yakından ilintili olduğu anlaşılıyor.Zaman’ın senaryosu kabaca şöyle:

PKK 2012’yi final yılı ilan etti ve güçlü eylemleryapmaya çalıştı ancak başaramadı. Devletten yediğidarbeleri de göğüsleyemedi. Bunu aşmak için deNewroz’da çeşitli militanları gelip halkın üzerine ateşaçacak, sonra polisin yaptığı söylenecek ve halkayaklanması başlatılacak.

Böylesi bir senaryonun ancak katliamcı vekomplocu bir kafa tarafından yaratılabileceğinigörmek zor değil. Ancak bir halkın özgürlük ve eşitlikarayışını yıllarca kanla boğmaya ve her türprovokasyona başvurarak sindirmeye çalışanlar içinbu senaryo çok çarpıcı gelmiş olmalı. Bu çarpıksenaryonun Zaman’da yayınlanmasının ardından isebu kez ajanslar Newroz öncesi yapılan operasyonhaberleriyle doldu. Yakalananların hepsi de yukarıdabahsedilen provokasyonu yapacak olan militanlardı.Önce kendince meşru bir zemin yaratan devlet esasniyetine girişerek operasyonlara başlamıştı. Newrozoperasyonu adı altında her gün ortalama 20-30 evinbasılıyor oluşu durumun trajikliğini anlatmak içinyeterli olsa gerek.

Provokatör polistir, devlettir!

Basının ve asıl olarak da devletin tüm bu çabasınıntek amacının Newroz eylemlerine gölge düşürmek veolası devlet törürüne zemin hazırlamak olduğunugörmek zor değil. Kuşkusuz ki sermaye devleti debugünün büyük bir coşkuyla kutlanacağını, her şeyerağmen Kürt halkının alanlara çıktığını biliyor. Ancaknafile bir çabayla karanlık politikaları hayata geçirmekiçin çabasını sürdürüyor. Nasıl ki Kürt halkı ‘90’lardaağır silahlarla, tanklarla kurulan barikatlara karşıkararlılıkla yürüdüyse bugün de AKP eliyle tahkimedilen devletin zor aygıtına, faşizan uygulamalara,baskıya, zulme karşı yürüyüşünü sürdürecek. Ve Kürthalkı da sözde provokasyon uyarısı yapanların aslındaprovokatörlerin kendisi olduğunu hiç unutmayacak.

Burjuva basının Newroz menüsünde yine provokasyon uyarıları...

Provokasyondan bahsedenlerprovokatörlerdir!

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-11

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Sivas katliamı davası zamanaşımına uğratıldı…

Sivas hala yanıyor! Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Sivas katliamına

ilişkin olarak skandal bir kararın altına imza attı.Mahkeme, savcının bir önceki duruşmada istediği 15yıllık zamanaşımından düşme talebini kabul etti.Böylece eli kanlı katillerden Şevket Erdoğan, KöksalKoçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve NecmiKaraömeroğlu ceza almaktan kurtuldular.

Mahkemenin katilleri koruyan ilk kararı bu değildi.Mahkeme katilleri koruyan ilk kararı 26 Aralık1994’te verdi. Katliamın icracısı 85 katil hakkında 2yılla 15 yıl arasında değişen cezalar verildi.

Sivas katliamı yargılaması süreci uzadıkça uzadı.Devletin katliamdaki rolü ise özenle saklandı. Sivaskatliamının acısı yürekleri dağlarken, MadımakOteli’nin alt katına bir kebapçı açıldı. Yıllar boyuncarestorana gelenlere kebaplar sunuldu.

Uzun mücadelelerin ardından Aleviler’in sesiduyuldu. Yıllar sonra, 2010 yılında kebapçı lokantasıkapatıldı. Sermaye devleti Aleviler’in Madımak’ınutanç müzesi olması talebine ise kulaklarını tıkadı.Oteli bilim ve kültür merkezine dönüştürdü. Bununlada yetinmeyen AKP hükümeti “anı köşesi” adı verilenpanoya katliamda şehit düşenlerin yanısıra, ikikatilinde adını yazdırdı. Bu kararla Madımak şehitleribir kez daha yakıldılar.

Sömürücü egemen sınıfların tarihi, Aleviler’eyönelik kanlı katliamlarla doludur. Bu ülkede binlercekontrgerilla operasyonu yapıldı. Çorum, Maraş, Sivas,Gazi, Ulucanlar, 19 Aralık vb. cezaevi katliamlarındayüzlerce emekçi ve devrimci hayatını kaybetti. Bukatliamlar, halen hızından hiçbir şey kaybetmedenKürt halkına dönük olarak sürüyor. Sivas, bukatliamlar zincirinin özel bir halkasıdır.

12 Eylül askeri faşist darbesine zeminhazırlamanın birer aracı olarak CIA, MİT, kontrgerillatarafından planlanarak gerçekleştirilen Maraş veÇorum katliamları da, çeşitli milliyet ve mezheplerdenişçi ve emekçilerin devrimci mücadelesini, toplumuAlevi-Sünni ayrımı temelinde kışkırtıp bölerekengellemenin, ilerici, devrimci politik kesimleregözdağı vermenin bir aracı olarak kullanıldı. Böylecesermaye devleti kendi varlık temellerine yönelmekteolan tehlikeyi savuşturmayı hedeflemişti.

Her birinde devletin gizli güçleri katliamlarıntertipleyicisi, açık güçleri (hükümet, ordu, emniyet)ise katliamların seyircisi veya aktif bileşenikonumundaydı. “Alevi-Sünni çatışması” olarakgösterilmek istenen bu kitle katliamlarında MHPüzerinden devletin eli, CIA-MİT ve kontrgerillanınörgütleyici rolü, daha sonra çeşitli itiraflarla,belgelerle, tanıklarla, bağlantılarla su yüzüne çıktı.Ama hiçbiri soruşturma konusu bile edilmedi. Açığaçıkan gerçekler örtbas edildi. Davaların hiçbiri, tıpkıSivas davasında olduğu gibi tetikçilere verilengöstermelik cezaların ötesinde bir sonuca yol açmadı.

Sivas’ta devlete rağmen değil, bizzat devletingözetiminde bir katliam yaşandı. Dinci-faşist örgütlergünler öncesinden katliam çağrısı yapan bildirilerdağıtırken devlet oradaydı ve olacaklardan haberdardı.Gerici yerel basın Aziz Nesin’i ve Pir Sultan AbdalŞenlikleri’ni hedef gösteren kışkırtıcı yayınlaryaparken devlet oradaydı. Kur’an kurslarındandevşirme bir kısmı çevre illerden getirilmiş çoğuçocuk yaştaki gösterici güruhu saldırılara başlarkendevlet orada, görevinin başındaydı. Öğlen saatlerindegösterilerle başlayıp etkinliklere saldırılarla süren, 8

saat sonra Madımak Oteli’nin ateşe verilmesiyledoruğuna çıkan olaylar yaşanırken polisiyle, askeriyle,resmi ve sivil tüm güçleriyle devlet oradaydı. Tümdevlet yetkilileri, çevre illerin valilikleri ve emniyetgüçleri olaydan haberliydi.

Sivas katliamının ardından katillerin korunmasıiçin her şey yapıldı. Şemdinli katliamında olduğu gibi,“iyi çocuklar” denilerek katiller sahiplenildi. Sermayedevleti firardaki katillerin yakalanması için hiçbir çabagöstermedi. 2005 yılında yürürlüğe giren yasaylainsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı kaldırıldı.Buna rağmen Sivas davası insanlığa karşı işlenensuçlar kapsamına alınmadı. Sivas dava sanıklarındanVahit Kaynar’ın, yakalandığı ülkelerden iade edilmesikonusunda Adalet, İçişleri ve Dışişleri bakanlığı olayızamana yaydı. AKP’li bakanlar, bu konudakiduyarsızlıkları ile Sivas’ı bir kez daha yaktılar.

Katliamdan sonra görülen Sivas davası, devletinaklanması, düzenin temel ihtiyacı olan kitle desteğininalınması temelinde şekillendirildi. Sivas katliamı “laikdevleti yıkmayı amaçlayan bir eylem” olaraktanımlanarak, katliamın sorumlusu olan devlet katliammağduru olarak gösterilmeye çalışıldı. Sermayedevleti, Sivas davasında verilen cezalar ile sorumlusuolduğu katliamın faturasını çapulcu sürüsüne keserekkatliamcı yüzünü gizlemeye çalıştı. Kitlelerin,“ordunun destekçisi” ve “Cumhuriyetin bekçisi”konumuna çekilmesi için yoğun bir çaba sarfedildi.Alevi işçi ve emekçilerin birikmiş öfkesi, “laik-antilaik” ikilemi üzerinden düzen kanallarınaakıtılmak istendi.

Zamanaşımı kararı bugüne kadar en küçükdemokratik hakkı bile tanımaktan ödü kopan sermayedüzeni ve onun partilerinin Aleviler’e özgürlükalanları açmasının olanaksız olduğu gerçeğinin açıkkanıtıdır. Bugün var olduğu iddia edilen laiklik deözde değil, sözde bir laikliktir. Bu “laiklik” bugünekadar Aleviler’in herhangi bir yarasına merhem

olmamıştır. Aksine, ihtiyaç duyduğunda dinselfarklılıkları kaşıyarak faşist sürüleri Aleviler’inüzerlerine sürülmüştür. Hiç şüphe duyulmasın, bundansonra da ihtiyaç duyulduğunda Aleviler’e karşıprovokasyon ve katliamlar düzenlemekten geridurulmayacaktır. Üstelik tüm katliamlarda olduğu gibikatiller korunacaktır.

Zamanaşımı kararı sermaye devletinin katliamdakisorumluluğunu açığa çıkarmada önemli bir zeminoluşturmaktadır. Tam da bu zeminde devletin ve düzengüçlerinin Sivas katliamının sorumluluğundan kendinikurtarmasına izin verilmemelidir. Katliamın gerçeksorumlularının, sorumluluklarını örtbas etmelerine,kendilerini gizlemelerine yardımcı olmak işçi veemekçi kitlelere ve Alevi halkına karşı yapılabileceken büyük kötülüklerden birisi olacaktır.

Sivas’ta katledilenleri anmanın bir yanını da onlarıkatl edenleri unutturmamak oluşturmalıdır. Sivas’ınkatillerinin gerçek yüzlerini ortaya sermeli, dahasıonların sadece katliamlardaki rollerini değil, Alevihalkını yedeklemek için izledikleri diğer manevralarıda teşhir etmeliyiz.

Unutulmasın ki, tarihini unutanlar geleceğinigöremez ve dostunu düşmandan ayıramazlar! Aynıhataları ve yenilgileri döne döne yaşamaktankendilerini kurtaramazlar! İşçi sınıfı, emekçiler, Kürtve Alevi halkına yönelik katliamların önüne ancakbütün bunların temelini oluşturan sermaye düzenineson verildiğinde geçilebilecektir.

Tüm bu vahşet, kirli operasyonlar, kitleselkatliamlar, provokasyonlar, kontra hukukun kararlarıişçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesinin önünükesmek içindir. Bu baskı ve kölelik düzeniniyaşatabilmek için ölüm kusan sermaye devletininhesaplarını ve oyunlarını boşa çıkarmak gerekiyor.Sivas katliamı ve diğer tüm katliamların hesabınısormanın biricik yolu ise birleşik, kitlesel devrimcimücadeleyi yükseltmektir.

Katil devlet hesapverecek!

2 Temmuz 1993 tarihinde 35 ilerici ve aydının diridiri yakıldığı Sivas Katliamı’nın ardından açılan davabugün yapılan duruşmada zamanaşmına uğratılarakkatliamcı devlet düzen yargısı tarafından aklandı.

Katliama ilişkin ana davadan dosyaları ayrılan 7sanık hakkındaki dava 13 Mart günü Ankara 11. AğırCeza Mahkemesi’nde görüldü. 2 sanık hakkında “ölmüşolmaları”, 5 sanık hakkında ise “zamanaşımı”gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verildi.

Düzen yargısı katliamcı devleti akladı

Oldukça kısa süren duruşmada, avukatların sonbeyanlarının dinlenmesinin ardından mahkemeheyetinin ibretlik kararı açıklandı.

Mahkeme, “sanıklar Cafer Erçakmak ve YılmazBağ’ın ölmeleri; Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsanÇakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğluyönünden ise zamanaşımı nedeniyle kamu davasınındüşürülmesine” karar verdi.

Mahkeme heyeti başkanı Hakim Dündar Örsdemir

kararında, ‘’İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ancakbu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil olduklarıiçin davanın düşmesine karar verildi’’ dedi.

Adliye önünde öfke

Katliam davasının zamanaşımına uğratılmasınatepki gösteren Alevi dernekleri, sendikalar, ilerici vedevrimci kurumlar “İnsanlık suçlarında zamanaşımıolmaz” diyerek sabah saatlerinden itibaren davanıngörüldüğü Ankara Adalet Sarayı önünde bekleyişebaşladılar.

Kararın açıklanması üzerine kitlenin tepkisi de arttı.Katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri tarafındanyapılan açıklamalarda, katillerin insanlık önünde hesapvereceği, onların vicdanlarda mahkum olduğu dilegetirildi. Kararın AİHM’e taşınacağı bildirildi.

Eyleme polis saldırısı

Adliye önündeki kitlenin PSAKD Genel Merkezi’ninbulunduğu Ziya Gökalp Caddesi’ne doğru yürüyüşegeçmesi ile devam eden eyleme polis saldırdı.

Polisin gaz bombaları, tazyikli su ve plastikmermilerle yaptığı saldırı nedeniyle çok sayıda kişiyaralandı ve gözaltına alındı.

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-11

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta33 ilerici ve aydının diri diri yakıldığıvahşi katliamın ardından açılangöstermelik davadan, beklenildiği gibi“zamanaşımı” kararı çıktı. Böylecekatliamcı sermaye devleti ve onuntetikçileri düzen/cemaat yargısıtarafından alenen aklandı.

Düzen yargısı bu karara imzaatarken, Ankara Adliyesi önünde biraraya gelerek “zamanaşımı” oyununatepki gösteren ilerici ve devrimcigüçlere ise sermaye devletinin polisibiber gazı, tazyikli su ve plastik mermiile azgınca saldırdı.

Düzen güçlerinin pervasızlığıbunlarla da sınırlı kalmadı. Tüm butablonun ardından “Milletimiz için,ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılıiçerde olan vatandaş, içlerinde kaçakolanlar vardı” şeklinde konuşan dinci-parti AKP’nin şefi Erdoğan, Sivas’taki vahşeti vedüzen/cemaat yargısının katliamı aklama kararını eşine az rastlanır bir pişkinlikle savundu.

İşçiler, emekçiler!

Sermaye devletinin tarihi Aleviler’e ve Kürtler’e, işçilere ve emekçilere, devrimci ve ilericigüçlere yönelik sayısız vahşet ve katliamlarla doludur. 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde dinci-gerici ve faşist güruhlar eliyle gerçekleştirilen vahşet ise, bu kanlı sicilin en acımasız ve acıhalkalarından birini oluşturmaktadır.

Yakan, yıkan ve katleden devletin tüm bu kirli icraatları, yine aynı devletin yargısı tarafındanmilyonların gözünün içine baka baka aklanmaktadır. Harcı imha, inkar ve asimilasyonla karılan,çarklarını sömürü ve zulümle döndüren sermaye düzeninin yargısından çıkan “adalet” de ancakböylesine bir pervasızlık olmaktadır.

Kardeşler!

Sivas’ta 33 canımızı alan ateş bugün de yanmaya devam ediyor. Gerici-faşist güruhuntutuşturduğu alevler, bugün sermaye devletinin dümeninde oturan dinci parti AKP tarafındanharlanmaya devam ediyor. Öyle ki, dün Sivas’ta yakanlar bugün Roboski’ye bombalar yağdırıyor!Dün Madımak Oteli’ni 33 cana diri diri mezar edenler, bugün sokak ortasında kurşunluyor,zindanlara hapsediyor, kıyım ve katliamlardan vazgeçmiyor! Dün tüm bu katliamların üzerini örtendüzen yargısı ise, bugün de “zamanaşımı” gibi kılıflarla katliamcı devleti aklamayı sürdürüyor.

Açık ki, Sivas katliamı davasında verilen “zamanaşımı” kararı sermaye devletine ve onunkatliamcı geleneğine bir kez daha ayna tuttu.

Ancak onların düzmece mahkemelerinin de göstermelik davalarının da sınıf mücadelesinde hiçbirhükmü bulunmuyor! Çünkü işçi ve emekçilerin sınıfsal belleğinde zamanaşımına yer yoktur!Emekçiler, tarihin sayfalarına not düşülen tüm öteki katliamlarla birlikte Sivas katliamının hesabınıda mutlaka soracaktır!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak, tüm işçi ve emekçileri, ilerici ve devrimci güçleri,Sivas katliamı davasında verilen “zamanaşımı” kararına eylemli tepki göstermeye, katliamcıdevletten hesap sormak için birleşik-militan mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

Sivas’ın katili sermaye devleti!Katillerden hesabı emekçiler soracak!Faşizme karşı omuz omuza!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)13.03.2012

Kütahya’da ırkçı saldırıKütahya’nın Emet ilçesinde Kürt işçilere saldıran

faşistler, işçilerin barınak olarak kullandığı çadırıyaktı.

Emet’teki Anadolu Öğretmen Lisesi inşaatındaçalışan 2 Kürt işçinin “omuz atma” gerekçesi ile ikigençle tartışması sonucu yaşanan gerginliğinardından işçilerin PKK bayrağı açtığı söylentisi tümilçeye yayıldı. Söylenti üzerine toplanan yüzlerce kişiişçilerin kaldığı şantiyeyi bastı.

Şantiye önünde toplanan faşist güruh, işçilerineşyaları ile barınak olarak kullandıkları çadırı ateşeverdi.

Saldırının duyulmasının ardından Kütahya ValisiKenan Çiftçi, İl Emniyet Müdürü Kadir Akbıyık veJandarma Alay Komutanı Albay Bektaş Arslansaldırının yaşandığı bölgeye gitti. Vali KenanÇiftçi’nin konuşmasını dinlemeyen faşistler valiarabasını da taşladı.

Çevre ilçeler ve Kütahya merkezden jandarmaekiplerinin gelmesi ile birlikte faşistler olay yerindenuzaklaştı.

Kaymakamlık önünde tekrar toplanan faşist güruhbir süre daha ırkçı sloganlar atmaya devam etti

İşçi ve emekçilerin belleğinde “zamanaşımı” yok!

Katliamcı devlettenhesap sormaya!

Kartal’dazamanaşımına tepki

Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğraması14 Mart günü Kartal’da kitlesel bir eylemle protestoedildi.

PSAKD Kartal Şubesi ve HDK 1. Bölge’nin yaptığıçağrı üzerine saat 18.00’de Kartal Citybank önündetoplanılmaya başlandı. Çevreden görenlerin dekatılmasıyla yüzlerce kişiye ulaşan kitle, BankalarCaddesi üzerinden Kartal Meydanı’na doğruyürüyüşe başladı.En önde Sivas’ta yakılarak katledilenlerinresimlerinin yer aldığı bir pankart taşındı. Öfkelisloganlarla yapılan yürüyüşün ardından KartalMeydanı’nda basın açıklaması yapıldı. PSAKD KartalŞube Başkanı’nın yaptığı açıklamada bu davanınbitmeyeceği, katliamların hesabının sorulacağısöylendi.

Eyleme aralarında BDSP’nin de olduğu ilerici vedevrimci kurumlar da destek verdi.

Kızıl Bayrak /Kartal

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-11

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Sivas Katliamı davasının düzen yargısı tarafındanzamanaşımına uğratılmasına karşı İstanbul, Ankarave İzmir’de yapılan eylemlerde binlerce kişi öfkesinihaykırdı. Eylemlerde Sivas Katliamı’nınunutulmayacağı ve hesabının mutlaka sorulacağıvurgulandı.

İstanbul

Akşam saatlerinde Taksim’de yürüyüşgerçekleştiren 5 bini aşkın kişi “Unutmayacağız,affetmeyeceğiz, hesap soracağız!” dedi. Sivas’takatledilenlerin fotoğraflarının da taşındığı yürüyüşte“Katil devlet hesap verecek!” sloganı eylemedamgasını vurdu.

Taksim Tramvay Durağı’nda toplanmaya başlayanilerici ve devrimci güçler “Sivas’ın ışığısönmeyecek!”, “Katil devlet hesap verecek!”,“Sivas’ın hesabı sorulacak!”, “Gün gelecek, devrandönecek, AKP halka hesap verecek!”, “Kurtuluş yoktek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” ve “Faşizmekarşı omuz omuza!” sloganları eşliğinde GalatasarayLisesi’ne yürüdü. BDP, EMEP, ESP, Halkevleri, ÖDP,SDP, TKP ve Divriği Kültür Derneği’nin çağırıcısıolduğu eyleme aralarında BDSP, DHF ve Kaldıraç’ında bulunduğu devrimci ve ilerici güçler ile TMMOB veKESK üyeleri de katıldı.

Düzen yargısının verdiği zamanaşımı kararınınalkış ve ıslıklarla protesto edildiği yürüyüş boyuncayapılan konuşmalarda, Sivas Katliamı’nın aslaunutulmayacağı vurgulandı.

“Yeni katliamlara cesaret veriliyor!”

“AKP katliamcıları koruyor / Sivas’ıunutturmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız”pankartı arkasında yürüyen binlerce kişi GalatasarayLisesi önünde toplandı. Alana sığmayan kalabalıkbasın açıklamasının yapılmasını bekledi.

Basın açıklamasında, zamanaşımı kararıyla SivasKatliamı’nın üzerinin kapatılmaya çalışıldığıvurgulandı.

“AKP iktidarı devletin siyasi cinayet ve katliamgeleneğini devam ettirmektedir. Sivas davasınızamanaşımına uğratan, Hrant Dink davasındasorumluları terfi ettirip örgüt bulamayan, TaksimMeydanı’nda ırkçı çağrılar yapan, ‘hesap soruyorum’söylemleri ile asıl olarak kontrgerillayı aklayan AKP,tüm bu hukuksuzluklarla kendi ileri demokrasisini

inşaa etmektedir” ifadelerine yer verilen açıklamada,Uludere katliamı da hatırlatıldı. Sivas kararıyla AKPyargısının yeni katliamlara cesaret verdiğine dedeğinilen açıklamada, “Bu karar, ‘Sivas’ta yaktık,Ankara’da gaza boğarız’ demektir” denildi.

Ankara’da yaşanan polis terörünün de protestoedildiği açıklamada, Sivas, Maraş, Çorum, Gazi,Uludere gibi katliamların peşinin bırakılmayacağı,katliamların örtbas edilemeyeceği söylendi.

Karara öfke

Açıklamanın ardından binlerce kişi tekrar TaksimTramvay Durağı’na yürüyüşe geçti. Meydana ulaşankitle sloganlara ara vermeden devam etti. Yürüyüşboyunca kitleye büyük bir öfke hakimdi. Eyleme,İstiklal Caddesi’nden geçen kalabalıktan da büyük ilgivardı. Birçok kişi atılan sloganlara alkışlarla destekverdi.

AnkaraAnkara’da davanın sonucunun açıklanmasından

sonra yürüyüşe geçen kitleye yönelik azgın polis terörüYüksel Caddesi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasıile protesto edildi.

“Katliamların Sorumlusu Devlettir, HesabınıSoracağız” yazılı pankartın açıldığı eylemi BDSP, ESP,BDP, SDP, EMEP, EHP, İHD, PSAKD, DHF, DevrimciAlevi Komitesi, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimive Devrimci Yolda Özgürlük örgütledi. AKA-DER veKaldıraç da eyleme destek verdi.

Sivas Katliamı davasında verilen kararın hiçbirgeçerliliğinin olmadığının vurgulandığı açıklamada,kitleye yönelik polis saldırısı da teşhir edildi.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde “Faşizmekarşı omuz omuza!”, “Bedel ödedik, bedelödeteceğiz!”, “Katil devlet hesap verecek!” ve“Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

İzmirKatliam davasının zamanaşımına uğratılması ve

mahkeme önünde kararı protesto eden kitleye polisinsaldırması İzmir’de yapılan eylemle protesto edildi.

Alevi dernekleri ve sendikalar ile aralarındaBDSP’nin de bulunduğu devrimci ve ilerici kurumlarınkatıldığı eylemde devlete yönelik öfke dile getirildi.

Eylem kitlenin Konak YKM önünde toplanmasıyla

başladı. Kitlenin toplanmasının ardından BüyükşehirBelediye Binası’na doğru yürüyüşe geçildi. Alkış vesloganlarla gerçekleşen yürüyüşün ardından kurumlaradına iki basın açıklaması yapıldı.

İlk açıklama KESK İzmir Şubeler Platformu, DİSKEge Bölge Temsilciliği ve TMMOB İl KoordinasyonKurulu (Emek ve Demokrasi Güçleri) adına “İnsanlıksuçları zaman aşımına uğratılamaz” başlığıyla yapıldı.Açıklamayı Büro Emekçileri Sendikası İzmir ŞubeBaşkanı Ramiz Sağlam okudu.

Ardından ikinci basın açıklamasına geçildi. AleviBektaşi Federasyonu İzmir Bileşenleri adına yapılanaçıklaması Hüseyin Güler okudu. Açıklamada, bugüninsanlık tarihinin kara lekeli sayfalarına bir utancındaha eklendiği, bu katliamların bir devlet politikasıolduğu söylendi. Katliamı gerçekleştiren bozukdüzende sağlam çarkın olmayacağı, bu insanlık suçunuişleyenlerin de affedilmesinin mümkün olmadığı ifadeedildi. Hızır Paşalar’ın, Kenan Evrenler’in toprağınderinliklerine gömüldükleri ve onların peşinden gidenzihniyetin sonunun da aynı olacağı vurgulandı.

Eylem boyunca “Sivas’ın ışığı sönmeyecek!”,“Sivas’ı unutma unutturma!” ve “Sivas’ın katili faşistTC devleti!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul – Ankara – İzmir

“Katil devlet hesap verecek!”

Katliam “normal”katiller “mağdur”

2 Temmuz 1993’te 35 kişinin diri diri yakılarakyaşamını yitirdiği Sivas katliamıyla ilgili davazamanaşımına uğradı. Zamanaşımı kararıyla,katliamcı sermaye devleti ve onun tetikçileriaklanırken dinci-gerici AKP hükümetinin şefi TayyipErdoğan’dan “hayırlı olsun” yorumu geldi.

Meclisteki grup toplantısının ardından sorularıyanıtlayan Erdoğan, davada zamanaşımı kararıverilmesini “‘Milletimiz için, ülkemiz için hayırlıolsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçakolanlar vardı” sözleriyle olumladı. Erdoğan, buaçıklamalarıyla katliamın tetikçilerini de mağdurkonumuna soktu.

19 yıldır süren Sivas katliamı davasının 13 Martgünü görülen duruşmasında 2’si ölen, 5’i firaridurumda olan 7 sanık için zamanaşımı kararıverilerek katliamcılar aklandı.

13 Mart 2012 / Istanbul

13 Mart 2012 / Ankara

13 Mart 2012 / İzmir

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-11

Gazi’nin katili sermaye devleti8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Sermaye devletinin kanlı katliamlarından biriolarak tarihe geçen Gazi Katliamı’nın 17.yıldönümünde bir kez daha alanlara çıkan devrimcive ilerici güçler ile şehit aileleri anma etkinlikleri veyürüyüşler gerçekleştirerek katliamdan hesap sormaçağrısında bulundular. Soğuk hava ve yağmurarağmen binlerce kişinin katıldığı eylemlerdekatliamcı devlete yönelik öfke öne çıktı.

İstanbul Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirileneylemlere geçmiş yıllarda olduğu gibi parçalı birtablo hakimdi. Gazi 12 Mart Platformu bileşenidevrimci güçlerin gerçekleştirdiği yürüyüş ve anmaprogramının yanısıra şehit aileleri, Halk Cephesi veHDK bileşenleri de kendi programlarını hayatageçirdi.

Gazi 12 Mart Platformu’ndan ortak anma

Gazi 12 Mart Platformu bileşeni devrimci veilerici güçler gerçekleştirdikleri ortak anmaprogramıyla katliamın faili devletten hesap sormakararlılıklarını haykırdılar.

Platform bileşenleri (BDSP, DHF, DevrimciHareket, Proleterce Devrimci Duruş, MücadeleBirliği, Kaldıraç), sabah erken saatlerden itibarenEski Karakol önünde toplanmaya başladılar. “Maraş,Çorum, Sivas, Ümraniye, Gazi, Uludere... Katildevlet hesap verecek!/Gazi 12 Mart Platformu” ortakpankartı arkasında sıralanarak sloganlar eşliğindebekleşiye geçtiler.

Gazi Mezarlığı’na gerçekleştirilen yürüyüşteplatform bileşeni kurumlar kendi pankart veflamaları ile ortak pankartın arkasında sıralandılar.

Gazi 12 Mart Platformu bileşenlerininkortejlerinde Gazi’nin katili devletten hesap sormakararlılığını ifade eden sloganlar atıldı. Yürüyüştetaşınan pankartlarda Roboski katliamı da öneçıkarılarak devletin katliamcı geleneği lanetlendi.

BDSP: Gazi’nin katili sermaye devleti!

Komünistler yürüyüşe “Gazi’nin katili sermayedevleti! Hesabı emekçiler soracak!/BDSP”pankartıyla katılırken kortejde kızıl flamalar taşındı.

Yürüyüş boyunca “Gazi’nin katilisermaye devleti!”, “Gazi şehitleriölümsüzdür!”, “Yaşasın işçi-emekçiiktidarı!”, “Devrim-parti şehitleriölümsüzdür!”, “Katil devlet hesap verecek!”ve “Kahrolsun sermaye diktatörlüğü!”sloganlarının atıldığı kortejden sık sık “Parti,sınıf, devrim, sosyalizm!” sloganı dahaykırıldı.

“Katillerden hesap sormaya!”

Platformun anma etkinliği mezarlıktakisaygı duruşuyla başladı. Ardından platformbileşenleri adına basın açıklaması okundu.

“Katliamlardan, kıyımlardan geçirilenbaskının, zulmün bin bir çeşidini gören,uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, çeteleşme ve

benzeri yozlaştırma politikalarıyla özüneyabancılaştırılmaya çalışılan Gazi’nin yiğit işçileri,emekçileri, gençleri, kadınları... Bu çağrı sizedir!”ifadeleriyle başlayan açıklamada, Gazi Mahallesi’nindevrimci birikimine ve dayanışma ruhuna vurguyapıldı.

Gazi Katliamı’nın aktarıldığı açıklamada,katliamlara doymayan devletin yakın zamanda daUludere’de 34 Kürt gencini katlettiği hatırlatıldı.

Katliamın 17. yılında devrim mücadelesiniyükseltmeye ve katillerden hesap sorma çağrısınınyapıldığı açıklama şu sözlerle noktalandı:

“Bütün bu saldırılara karşı güçlerimizibirleştirerek birlikte mücadeleyi yükselterekdurabiliriz. Bugün yaşadığımız acıların veyoklukların ortadan kalkacağı, halklarımızınbirarada ve özgürce yaşayacakları günler birgünmutlaka gelecektir”

Anma programı, Grup Emeğe Ezgi’ninseslendirdiği marşlarla son buldu.

Şehit aileleri: “Katliam tüm halkayapılmış bir saldırıdır”

“Bugün 12 Mart. Yine yüreklerimizde aynı öfke,aynı acı ile Gazi Mahallesi ve Ümraniye’dekatledilen canlarımızı anmak için toplandık. Onlaraolan vefa borcumuzu yerine getirmek için bir kezdaha katledildikleri yerdeyiz” sözleriyle başlayanaçıklamada, katliamın nasıl gerçekleştiği anlatıldı.Katliamın tüm halka yapılmış bir saldırı olduğunadikkat çekilen açıklamada, katliamda sorumluluğuolan devlet görevlilerinin ve tetikçilerin yargılanmasıgerektiği ifade edildi.

Açıklamada, geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen anmaetkinlikleri sırasında “barış yemeği” adı altındadevletin kolluk güçleriyle birlikte masaya oturanGazi Cemevi Başkanı Veli Gülsoy ve diğeryöneticiler de teşhir edildi. Bu kişilerin, Alevileri veGazi halkını temsil etmediği söylendi.

Aileler açıklamanın ardından Gazi şehitlerininfotoğraflarını taşıyarak Halk Cephesi’yle birliktearka arkaya yürüdüler. Pir Sultan Abdal KültürDerneği (PSAKD) Sultangazi Şubesi ve TKP’nin deyer aldığı bu kolda, Dostlar ve Kardeşler

kıraathaneleri önüne karanfiller bırakıldı. Mezarlıkta gerçekleştirilen anmada ise ilk olarak

açıklama yapıldı. Halk Cephesi adına yapılanaçıklamanın ardından Avrupa Alevi BektaşiFederasyonu Başkanı Turgut Öker ve HasretGültekin’in eşi Gülten Gültekin birer konuşma yaptı.Anma etkinliği Grup Yorum’un söylediği devrimcimarşlarla sona erdi.

HDK bileşenlerinden anma

Anma etkinliklerinin sonuncusu, aralarında BDP,EMEP, ESP, SODAP ve TÖP-G’nin de bulunduğuHalkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleritarafından gerçekleştirildi.

Eski Karakol’da toplanarak “Gazi’denRoboski’ye katleden devlettir” ortak pankartıarkasında Gazi Mezarlığı’na yürüyen ilerici güçlerkendi pankartları ve flamalarını da taşıdılar.

Mezarlıktaki programın bitmesini bekleyenbileşenler burada ayrı bir anma gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

17. yılında Gazi Katliamı lanetlendi...

“Katil devlet hesap verecek!”

12 Mart 2012 / Gazi

Adana’da katliamprotestosu

Mart ayında gerçekleşen katliamlar, Adana’da biraraya gelen KESK, DİSK, ATO gibi ilerici kurum, sendikave partiler tarafından yapılan eylemle protesto edildi.Saat 18.00’de 5 Ocak Meydanı’nda toplanılmasıylaberaber yürüyüş başladı. “Gazi, Sivas, Maraş, Halepçe,Roboski katliamlarını, darbeleri, idamları, işkenceleriprotesto için yürüyoruz” pankartının açıldığı yürüyüşİnönü Parkı’na gelinmesiyle son buldu.

Burada yapılan basın açıklamasında; “12 Mart1971 darbesi ve 12 Mart 1995 Gazi mahallesi katliamıTürkiye’nin yakın tarihinde önemli dönümnoktalarındandır. Bunların dışında unutulmamasıgerekenlerde var elbette. Maraş, Sivas ve Roboskikatliamları. Yanı başımızda ise Halepçe’yi nasılunutabiliriz. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyinİnan idam sehpasında, Mahir Çayan, Cihan Alptekinve arkadaşları Kızıldere’de Sinan Cemgil ve arkadaşlarıNurhak dağlarında, İbrahim Kaypakkaya işkencedekatledildiler” denildi.

16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı’nın da hatırlatıldığıaçıklamada “Katliamlara, zorbalığa ve yaşatılan büyükacılara rağmen işçi ve emekçi hareketi halkın baskı vesömürüye karşı mücadelesi giderek büyüdü.Egemenler 12 Eylül darbesiyle daha kapsamlı birsaldırıya geçtiler. Bizler halka dayanan, halkın gücününaydınlığa çıkaracağına duyduğu güvenle darbeleri vekatliamları lanetlemenin yanı sıra, halkımızı dakaranlık tarihin aydınlatılması için mücadeleyeçağırıyoruz” ifadelerine yer verildi. Basın açıklamasıEsenyurt’ta gerçekleşen işçi katliamına değinilereksona erdi.

BDSP’nin destek verdiği eyleme 120 kişi katıldıEylemde “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Sivas’ıunutma unutturma!”, “Susma haykır halklarkardeştir!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-11

İş cinayeti Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

10 işçi kardeşimizi 28 Şubat’ta Adana’dayaşanan bir iş cinayetine kurban vermişken veonlara yakılan ağıtlar hala tazeyken, yeni bir işçikatliamı haberi ile uyandık güne.

Alman firması ECE’nin 2000 yılından beriTürkiye’de faaliyet gösteren ayağı “ECETÜRKİYE”, “Mega kent”, “dünya şehri”İstanbul’un Esenyurt ilçesinde, 1 Mart 2011tarihinde belediye başkanı, milletvekili ve ortakolan diğer şirketlerin birlikteliği ile Marmara ParkAVM inşaatının açılışını yaptı. Bu açılıştan tam 11gün sonra ise, 11 işçi yanarak ve gazdanzehirlenerek öldürüldü.

Alışıldığı üzere, devlet erkanı sırası ileaçıklamalarını yapıp köşelerine çekildi.“Sorumluların cezalandırılacağını” muştuladılar.Her ne hikmetse, inşaat ortaklarının bu süreçteesamesi okunmadı. Halbuki yazının başlığınataşıdığımız “Marmara Park hayat veriyor”sloganına broşürlerinde yer verenlere dair birkaçkelam duyup, işçi canı alarak mı hayatvereceklerini bilmek isterdik!

Gazetelerin ekonomi sayfalarını biraz olsun

takip edenler son yıllarda bu coğrafyada inşaatsektörünün kapitalistler için ne derece önemli biryere sahip olduğunu bilirler. “Ekonomidekibüyümenin lokomotifini inşaat sektörüoluşturuyor” haberlerine sıkça rastlamakmümkündür. Gelin görün ki bu büyümenin harcıişçi kanı ve canı ile karılıyor. İşçi sağlığı ve işgüvenliği önlemlerinin es geçildiği, taşeronsisteminin çalışma yaşamına iyiden iyiyeyerleştirildiği, sağlıksız ve güvenliği olmayançalışma ortamlarının işçilere reva görüldüğü,esnek ve güvencesiz çalışmanın katmerlendiği birsistem içerisinde işçi hayatının hiçbir önemininolmadığını en acı şekliyle yaşayarak görüyoruz.Bu büyümeden işçi ve emekçilerin payına düşensadece daha fazla sömürü ve acı oluyor.

Tüm bunların karşısında teknik elemanlar veemekçiler olarak yapmamız gereken ise, birlikolmak ve yitip giden canlarımızın peşine düşerekbu resmi-sivil katiller sürüsünden hesap sormaktır!

Toplumcu Mühendis, Mimar & ŞehirPlancıları (TMMŞP)

13 Mart 2012

Artık yeter!

İşçikatliamlarına

son!

Dün akşam İstanbul Esenyurt’ta bir inşaatşantiyesinde meydana gelen yangında 11 işçikardeşimiz hayatını kaybetti. Ortaya serilen tümbilgiler yaşananın yeni bir işçi katliamı olduğunugösteriyor. Kışın ortasında çadırlarda kalmayazorlanan kardeşlerimiz, çadırların alev almasıyla gözgöre göre ölüme gönderildiler.

Kardeşler!

Yaşanan bir işçi katliamıdır. Tıpkı birkaç haftaönce Adana’daki bir barajda açık ihmal sonucuyaşanan katliam gibi. Tıpkı iki yıl önce BursaMustafakemalpaşa’da yaşanan madenci katliamıgibi… Sadece birkaç yılda sayısız katliamda hayatınıkaybeden yüzlerce işçi var. Yüzlerce yaralı, canlıcanlı gömülen onlarca işçi…Meslek hastalıklarındasakatlanan, hayatları kısalan yüzbinler…

Bu düzende asalak sermayedarlar çarklarını işçikanıyla döndürüyor. Ekonomi işçi canı ve kanıylabüyüyor. Burjuvalar semirirken milyonlarca işçi açlıkve sefaletin kıyısında bir hayat sürüyor. Onlarınsemirmesi için canlar tükeniyor, hayatlar karartılıyor.Bunun için ne yasalar ne nutuklar, hiçbir işe yaryor.

Kardeşler!

İşçilerin hayatlarını tüketen bu düzene artık yeterdemeliyiz. İşçi katliamlarının hesabını sormalıyız.Asalak burjuvalar semirsin diye milyonlarınhayatlarının karartılmasına, insanlarımızın kar uğrunayem yapılmasına dur demeliyiz. Yoksa bu işçikatliamlarının sonu gelmeyecek fabrikalar, madenler,şantiyeler işçilere mezar olmaya devam edecek.

Artık ölmek istemiyoruz!İşçi katliamlarına son!Kahrolsun kapitalist barbarlık düzeni!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu12.03.12

Marmara Park “hayat” veriyormuş...

İş cinayetlerininhesabını soralım!

İş cinayetine tepkiTürk-İş İstanbul 1. Bölge Temsilciliği, DİSK

İstanbul Merkez Temsilciliği, TMMOB İstanbul İlKoordinasyon Kurulu ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğiİstanbul Meclisi 12 Mart günü ortak bir açıklamagerçekleştirdi.

Bileşenler adına açıklamayı EMO İstanbul ŞubeBaşkanı Beyza Metin okudu. Metin, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanındaki yaygın ve ölümcül sorunlarınen temel kaynağının küresel kapitalist sisteminüretim süreçlerinde esnek ve güvencesiz istihdamve çalışma olduğuna değindi. İşçilerin sağlığınınkorunmasında en büyük yükümlülüğün üzerindeolduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın isesadece bu süreçleri seyretmekle sınırlı kaldığınısöyledi.

Ortak açıklamanın ardından bileşenler de birerkonuşma yaptılar. Atılan sloganlarla eylem

sonlandırılırken, TMMOB şantiye içerisinde teknikinceleme yürütmek üzere ölümlerin olduğubölgeye gitti. Eyleme BDSP, SODAP, EMEP,Halkevleri ve DHF gibi bir dizi kurum destek verdi.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-11

İş cinayeti10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Adana Kozan’daki baraj inşaatında sefer barajkapaklarının patlamasıyla göz göre göre katledilen 10işçinin kanı kurumadan yeni bir işçi katliamı daİstanbul Esenyurt’ta yaşandı. Sivas’ta 35 ilerici ve aydını diri diri yakan sermayedüzeni bir AVM inşaatında sağlıksız barınma koşullarıve köleliğe mahkum ettiği işçileri göz göre göre ölümeyolladı.

Katliamcılar aklanıyor

19 yıldır devam eden Sivas katliamı davasında verdiğizamanaşımı kararıyla katliamcı geleneğini vetetikçileri aklayan devlet 11 işçinin yaşamını yitirdiğiiş cinayetinde de patronları ve kendi kurumlarınıaklama derdine düştü. Ancak, en basit işçi sağlığı ve işgüvenliği önlemleri alınmadığı için 11 işçinin yaşamınıyitirdiği iş cinayeti bu düzenin çürümüşlüğünü bir kezdaha ortaya serdi. Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’ndan yerel yönetimlere, hükümetten asalakpatronlara kadar tüm kurumların, katliamın suçortakları oldukları görüldü.

Yanarak katledildiler

11 Mart Pazar akşamı yaşanan iş cinayeti haberportallarına ve televizyon kanallarına ilk olarak “birotel inşaatında yangın” diye düştü. Dakikalar geçtikçe,yangının çıktığı inşaatın Avrupa’nın en büyük alışverişmerkezi olarak yansıtılan Marmara Park AVM’nininşaatında yaşandığı anlaşıldı. İnsanca barınma koşullarından yoksun olarakyaşamaya mahkum edilen işçilerin, inşaat şantiyesindekaldıkları çadırlarda “elektrik kontağındaki kaçak”nedeniyle akşam 21.00 sularında yangın çıktı. 1,5 ayönce de yangının çıktığı AVM inşaatında, hiçbir önlemalınmadan konteynerler yerine kış koşullarınadayanıksız bez çadırlarda kalan taşeron işçileriyangından sonra tıkış tıkış ranzalar da tek çıkışıdaralttığı için paniğe kapılarak can verdiler.

İşçi katilleri hükümetten ödüllü

AKP hükümetinin şefleri, işçi katliamının ardındantimsah gözyaşları dökerken, işçi katliamınınarkasından dinci-gerici AKP hükümeti çıktı. TürkiyeMüteahhitler Birliği 2010 yılı Yurtdışı MüteahhitlikHizmetleri Başarı Ödülü’nü Erdoğan ve döneminSanayi Bakanı Zafer Çağlayan’ın elinden alan Kayıİnşaat’ın patronu Coşkun Yılmaz, katliamın ardındanortadan kayboldu.

Üyesi olduğu TÜSİAD’a her yıl 24 bin lira “prestijaidatı” ödeyen Müteahhit Kayı İnşaat, bünyesindeçalışan işçilere aylık kirası 35 lira olan şantiyekonteynerlerini çok gördü. Kayı İnşaat’ın suçdosyasının bunlarla sınırlı olmadığı da görüldü. Aynıfirmanın, Erzurum’un Tortum ilçesinde 3 HidroelektrikSantral (HES) İnşaatı’nın yapımını üstlendiği ortayaçıktı.

Katliamın suç ortakları...

Sermaye hükümetinin Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik ise, katliam itirafında bulundu.“Olayda ihmal var mı? İşçilerin kaldığı çadır dahaönce denetlendi mi” şeklindeki sorulara Çelik, “Belkiyapılmıştır. Bilgilerini alacağız” türünden geçiştiriciyanıtlar verdi. AVM’nin yapımını üstlenen Kayıİnşaat’tan yapılan yazılı açıklamada ise işçiölümlerinin sorumluluğu taşeron firmaya atılmakistendi.Kayı İnşaat’ın açıklaması, sermayedarlar ve devletinişçi katliamları konusundaki suç ortaklığını gözlerönüne seren cinstendi. “Firmamız yangın önlemleribaşta olmak üzere işçi sağlığına ve güvenliğine azamiderece dikkat etmekte ve gerekli her türlü önlemialmaktadır. Bu konuda Çalışma Bakanlığı, SGK,güvenlik şirketimiz ve benzerleri gibi resmimakamlarca ve kurumlarca her türlü olumlu raporlartarafımıza layık görülmüştür.” ifadelerine yer verilenaçıklamada, iş cinayetinin yaşandığı şantiyenindevletin bilgisi ve denetimi dahilinde olduğu itirafediliyordu.

Öldükten sonra sigortalandılar

İş cinayetinin ardından, işçilerin çalıştığıKaldem adlı taşeron firmanın, işçilerin‘’sigorta girişi’’ni yanarak ölmelerininardından yaptırdığı ortaya çıktı. İşcinayetinin haberini saat 21.30 sularındaalan şirket, saat 22.40 sularında işçilerinkayıtlarını SGK’ya yaptırdı.

SGK’nın bu duruma izin vermiş olmasıda sermaye devletinin patronları nasılkoruduğunu gösteren çarpıcı örneklerarasında yerini aldı.

Taşeron firma Kaldem Yapı’nın diğerşantiyesinde de işçilerin naylon çadırlardayatırıldığı ortaya çıktı.

Göstermelik tutuklamalar...

İşçi katliamının üzerine örtmeye yönelik sonhamle ise göstermelik tutuklamalar oldu.

Esenyurt’taki yangınla ilgili mahkemeye sevk edilen 6kişi tutuklandı. Böylece “günah keçisi” bulunmuşoldu. Çoğu taşeron olan 6 kişi tutuklanırken ne anafirma patronu ne ölüm sonrası sigorta girişi yapanlarne de bütün sorumluluğu taşıyan devletin adı geçti.

Barınma sorunu gündeme geldi

Esenyurt’taki işçi katliamı, işçi ölümlerinin asılsorumlusunun sermaye düzeni ve onun kurumlarıolduğu gerçeğini bir kez daha gösterdi. Her ay farklısektörlerde yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitirenişçilerin kanını ellerinde taşıyan kapitalistler ve onundevleti bir inşaatta 11 işçinin ölümüne neden oldu. Sonyaşanan olay, alınmayan işçi sağlığı ve iş güvenliğiönlemlerinin yanısıra işçilerin sağlıklı barınmakoşullarından yoksunluğu sorununu da gündemegetirdi.

Esenyurt’ta organize işçikatliamı!

SGK’dan skandalitirafı

Esenyurt’ta yapılan Marmara Park AVMnşaatında çalışan işçilerin kaldığı şantiyede çıkanyangında 11 işçinin öldüğü haberini alan Kaldemadlı taşeron şirket, gece saatleri olmasına rağmenaynı dakikalarda işçilerin sigorta girişini yaptığıgündeme gelmişti.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı FatihAcar, olayı doğruladı. Acar, “Hayatını kaybeden 11işçinin tamamı sigortalı. Sadece bir tanesi Sivasilinden sigortalı. İki işçinin sigortası yangından sonragerçekleştiriliyor. Çetin Coşkun 22.43. Sevdin Özen22.51. Yangın 21.00 sıralarında oluyor” dedi.

Acar, mevzuata göre işçiler işe girmeden önce işegiriş bildirgesi verilmesi gerektiğini, ancak inşaatişlerinde aynı gün işe giriş bildirgesi verilebildiğinibelirten Acar, yasal olarak bir engelin olmadığını,23.59’a kadar işe giriş bildirgesi verilebileceğinisöyleyerek, SGK’nın skandaldaki payını hasır altıetmeye çalıştı.

“Müfettiş arkadaşlarımız konuyu inceliyor.Yangın sonrası işe giriş bildirgeleri verilen işçiler, butarihten daha önce işe başlamışsa bununla ilgilitespitleri yapacağız ve işveren nezdinde gerekliişlemleri yapacağız” diyen Acar, iş cinayetininüzerine gidecekleri imajını vermeye çalışıyor. Ancak,katliamın yapıldığı iddia edilen tüm “denetimlere”rağmen yaşanması Acar’ın “kararlılığının” bir şeyifade etmediğini gösteriyor.

Bursa’da bildiridağıtımı

11 Mart akşamı Esenyurt’ta yaşanan işçi katliamıkarşısında Bursa BDSP bir bildiri dağıtımıgerçekleştirdi. Heykel’de ajitasyon konuşmalarıeşliğinde yapılan dağıtımda işçi kanıyla çarklarınıdöndüren sermaye sınıfına karşı mücadele çağrısıyapıldı. Yağmur altında yapılan dağıtıma işçi veemekçilerin ilgi gösterdiği gözlendi.

Kızıl Bayrak / Bursa

11 Mart 2012 / Istanbul

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Nisan ayında gerçekleştirilecek olan Taşeron İşçileriKurultayı öncesinde, taşeronlaştırmanın işçi sağlığı ve işgüvenliği alanına etkileri üzerine İstanbul İşçi Sağlığı veİş Güvenliği Meclisi Sözcüsü ile konuştuk...

- Taşeron köleliği bugün belediye, sağlık, maden,metal, tekstil, inşaat ve daha pek çok sektörde hükümsürüyor. Taşeronluk sisteminin işçi sağlığı ve güvenliğiaçısından ne gibi etkileri var?

- Ölümlere ve sakat kalmalara en çok taşeron işçilermaruz kalmaktadır. Çünkü örgütsüzlüğün vegüvencesizliğin en gözle görülür biçimi taşeronçalıştırma biçimidir. Taşeron işçiler barınmadan ulaşıma,ücretten beslenmeye ve iş güvencesine kadar işçi sınıfıiçindeki en korunmasız kesimi oluşturmaktadır. Bizler“can güvenliği, iş güvencesi istiyoruz” derken tam da budurumu kastediyoruz. Taşeron işçilere yasal haklarınızvar deniyor. Örneğin sağlıksız koşullar var ise işçininçalışmama hakkı var. Çalışmayın da görelim. Hemenişten çıkarılırsınız. Bırakın “çalışmıyorum” demeyi itirazhakkınız bile yok. Bu yüzden can güvenliğinin yanına işgüvencesi talebini eklemeliyiz.

Taşeronlaştırma tehdidini bir örnek vererekaçıklamak anlamlı olacaktır. Madenlerde özel ya dakamu işletmesi farketmez taşeronlaştırma oldukçayaygındır. Aynı madendesiniz. A şirketi işçisi olankazmacılar galeri açıyorlar. B şirketi işçileri ise raydöşüyorlar. Galeri açarken açılan boşluklardan sızangrizu hemen yayılır. Diğer tarafta ise ray yapan işçininçıkarttığı kıvılcımla aniden patlama meydana gelir.Özetle işi parçalarsanız karşılaştığınız durum budur.Çünkü işçiler iki ayrı şirkete bağlıdır. Denir ki asıl patronbu ilişkiyi sağlamakla mükelleftir. Bunun bile hayatageçmediğini biliyoruz. Ayrıca tekrar altını çiziyorum,taşeron uygulaması kamu işletmesi adı altındaki yerlerdede oldukça yaygındır.

Bu durumu Adana Kozan’daki Gökdere Barajı’ndada gördük. Taşeron işçiler barajda çalışırken su tutmaişlemi başlatıldı. Ve kapakta su sızması olduğu haldeçalıştırılmaya devam ettiler. Hatta barakaları da oradaydı.Ne oldu? 10 işçi arkadaşımız hayatını kaybetti. 6’sınıncenazesi hala çamur deryası içinde aranıyor. Neden?Patron daha fazla para kazanmak için gereken önlemlerialmadı o yüzden. Yoğun ve hızlı çalışma koşullarıdayatıldı. Böylece taşeron baraj işçisi arkadaşlarımız gözgöre göre katledilmiş oldu.

- Esenyurt’taki işçi katliamı taşeron köleliğinin işcinayetlerinin önünü açması gerçeğinin son örneği

oldu. Bu iş cinayetine ilişkin İSİG Meclisi’nin gözlemve değerlendirmeleri nelerdir?

- 11 Mart Pazar günü saat 22.00 civarında,Esenyurt’ta bir AVM inşaatının şantiyesinde işçilerinyatakhane olarak kullandıkları 3 çadırda yangın çıktı. 11işçi yanarak hayatını kaybetti. Hepsi de taşeronçalışıyordu. Öyle ki 2 arkadaşımızın sigorta girişleri bileölümleri sonrası internet üzerinden yapıldı.

Taşeron sistemi matruşka bebeği gibidir. Matruşkabebeklerini açınca içinden yeni bir tanesi ve yeni birtanesi daha çıkar. Bu AVM inşaatında da durum böyle.Sahibi Ece Türkiye, inşaatın üstlenicisi taşeron şirketKayı İnşaat, alt taşeronu Kaldem ve yine başkataşeronlar da var. Bu şirketlerin açıklamalarınıokuyorsunuz. Hepsi biz sorumlu değiliz diyorlar. Oysaprojeyi yapan şirketten başlayarak bütün taşeronlarakadar sorumlular. Taşeron çalıştırma bu sorumsuzluğaçanak tutuyor işte.

Aynı durum siyasal iktidar açısından da geçerli.Hayatını kaybeden maden işçileri için “ölüm onlarınkaderinde var” diyen bir Başbakan var. Esenyurt’takikatliamda ise yine AKP’li Belediye Başkanı “vadeleridolmuş” diyebiliyor. Yapmaları gereken taşeron sisteminikaldırmakken utanmadan söylediklerine bakın.

Oysa durum ortada. İşçilerin barınma sorunu, çalışmahayatının bir parçasıdır. Bu cinayette de işçilerinbarınırken korunamadığını görmüş olduk. AKPiktidarının ve sermayenin ekonominin lokomotifidedikleri inşaat sektörünün, işçilerin kanıyla büyüdüğügözler önüne serildi. İstanbul’un göbeğinde 10 Aralık2011’de yaşanan Park Otel yangınında işçilerin hangikoşullarda barındığı gözler önüne serilmişti ve işçilerinsoğuk havalarda nasıl ısındığı sorusu sorulmuştu.Ülkemizdeki hemen hiçbir inşaatta sağlanmayanbarınma koşulları dolayısıyla işçiler her an sağlıksorunları ve hayati risk altında çalıştığı belirtilmişti. Yanibu katliam göz göre göre geldi.

Biz ilk açıklamamızda, 4 Aralık 1973 yılındaBakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve hala yürürlükte olanİşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ‘İşçilere aityatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatındabulunması gereken sağlık şartları ve güvenlik tedbirleri’ikinci bölümü işçilerin barınma koşullarının nasıl olması

gerektiğini açıkladığını söylemiş ve bu koşullarauyulmadığını belirtmiştik. Diğer yandan çadırlardadöşenmiş uygun olmayan elektrik kabloları, tahliyekapısının olmaması ve her tarafın yanıcı madde ile kaplıolması katliamın nedenlerini oluşturdu.

Yani sorun yeni yasaların çıkması sorunu da değildir.Çünkü eski yasalar dahi uygulanmamaktadır. Denetimleryapılmamakta, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerimaliyet olarak görülmektedir. Son olarak altını çizmemgerekiyor: Sadece taşeron köleliği yasaklansa işcinayetlerinin birçoğu engellenmiş olacaktır.

- Nisan ayı içerisinde Taşeron İşçileri Kurultayıgerçekleştirilecek. Bu kurultayın gündemleri sizce neolmalı, taşeron köleliği ve buna karşı mücadele nasılbir hatta yürümeli?

Taşeron işçilerin örgütlenmesinin üç temel sac ayağıolması gerektiğini düşünüyorum.

1- İnsanca yaşayacak bir ücret mücadelesi. Çünkütaşeron işçiler oldukça düşük bir ücretle çalışmaktadır.Ancak her sektör veya bölgedeki taşeron işçilerin ücretmücadelesi asgari ücret mücadelesi şemsiyesi altındakurgulanmalıdır.

2- Güvenceli iş mücadelesi. Çünkü taşeron işçileringeleceği bugün patronun iki dudağı arasındadır. Taşeronişçiler geçici işçilerdir. Ayrıca taşeron şirketler kaptı kaçtısermayelerdir. Çok çabuk şirketler kapanabilir veya yerdeğiştirebilirler. Bu noktada “işten atılmalarınyasaklanması” gibi kampanyalar yine yapılabilir.

3- Sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelesi. Yukarıdadeğindiğim gibi ölüm ve sakat kalmalara en çok taşeronişçiler maruz kalmaktadır. Bu yüzden emek gücünükorumak için mücadele taşeron işçiler için acil birsorundur.

Tabii ki uzun ve yoğun çalışma saatleri, alınmayansağlık ve güvenlik önlemleri gibi… birçok konu elealınmalıdır. Ancak bu hususların, bugün saydığım sacayaklarının bir parçası olarak olarak ele alınmasıgerektiğini düşünüyorum. Taşeron işçilerinmücadelelerinde her adımın önemli olduğunudüşünüyorum ve kurultay hazırlık çalışmalarındabaşarılar diliyorum.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İSİG Meclisi Sözcüsü S. Murat Çakır ile taşeronluk sistemi üzerine konuştuk...

“Taşeron işçilerin mücadelelerindeher adım önemli!”

Taşeron işçilerikurultaya yürüyor

Taşeron İşçileri Kurultayı Hazırlık Komitesi 9 Martgünü Maltepe Belediyesi önünde direnişlerinisürdüren taşeron işçilerini ziyaret ederek Taşeronİşçileri Kurultayı’nın duyurusunu yaptı.

“Direnen Maltepe direnişçi işçilerini selamlıyoruz;Taşeron İşçileri Kurultayı’na yürüyoruz!” şiarlıKurultay Hazırlık Komitesi imzalı pankart açan işçilerbasın açıklamasına sloganlarla başladılar. Basınaçıklamasında, taşeron sisteminin işçileringeleceğinin çalınması, sigortasız, sendikasızçalıştırılması ve açlığa, sefalete mahkum edilmesianlamına geldiği vurgulandı.

Taşeron işçilerinin yaşadığı kölelik koşullarınınanlatıldığı açıklamada “Biz artık tek başımıza hareketetmiyoruz, kendi sorunlarımızın çözümü kendiellerimizde olduğunu biliyoruz. Maltepe Belediyesi

direnişçi işçilerin kendi alanlarında başlattıklarımücadele ve örgütlenme artık birçok belediyeye,tersanelere, fabrikalara taşınıyor. Bizler taşeronişçiler olarak bu sisteme karşı nasıl birlik olunacağını,nasıl mücadele edileceğini, geleceğimizi nasılkazanacağımızı tartışmak, deneyimlerimizipaylaşmak ve kendi çözümlerimizi bulmak içinkurultay örgütlüyoruz” ifadelerine yer verildi.

Direnişçi işçilerden, Maltepe Belediyesi’nden,Kartal Belediyesi’nden, Adalar Belediyesi’nden, Tuzlatersanelerinden ve metal fabrikalarından katılanişçilerden oluşan Taşeron İşçileri Kurultayı HazırlıkKomitesi tüm taşeron işçileri kurultaya ve kurultayınöncesindeki oluşturulan komitelerde örgütlenerekmücadele etmeye çağırdı.

Basın açıklamasına Maltepe Belediyesi direnişçiişçileri, Kartal, Adalar ve Beykoz Belediyeleri’ndeçalışan işçiler ile tersane ve metal işçileri katıldı.

Kızıl Bayrak / Kartal

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Direnişçi MEPA işçileriyle konuştuk...

“İşçilerin çaresiz olmadığınıgöstermek için direniyoruz!”

Esenyurt-Kıraç-Çakmaklı bölgesinde sömürü vekölelik koşullarına karşı direnişe başlayan MEPAMobilya işçileri bölgedeki işçilere mücadele veörgütlenme çağrısı yapıyorlar. Metal İşçileri Birliğiçalışanı devrimci işçiler MEPA’daki sömürükoşullarını ve bölgedeki tabloyu anlattılar...

“Çalışma saatleri çok uzun”

- MEPA Mobilya’daki çalışma koşulları nasıl,hangi sorunlar yaşanıyor?

Sabit Yıldırım: MEPA’da plastik ve metal sürgüelemanları, kapı-kapak mekanizmaları üretiliyor.Yoğunluklu olarak metal üretimi yapılıyor. 120ülkeye ihracat yapan MEPA’nın Türkiyeekonomisinde de geniş bir pazarı var. Zatenfabrikaya giren TIR’ların, arabaların haddi hesabıyok. MEPA yıllık cirosu sürekli artan bir firmadır.08.00-19.00 arası uzun çalışma saatleri var. Haftalık55 saat çalışma süresi var. Yarım saat yemek molası,15’er dakikalık çay molaları dışında bir şey yok!Herkesin maaşı neredeyse aynı. Asgari ücrettutarında maaş uygulaması var. Önce Bayrampaşa’dabulunan fabrika ardından İkitelli’ye ve Kıraç’ageliyor. Eski işçilerin maaşları bu yüzden 1000

TL’den fazla. Diğer işçilerin maaşları ise 650-700 TLarasında. MEPA’da çalışma saatleri çok uzun. Diğeryandan Cuma ve Pazar günleri işe izinli veya izinsiz,raporlu veya raporsuz gelmediğinde “3 gün tatilyapıyorsun” diye 3 günlük ücretini kesiyorlar. Bizhiç tam maaş alamadık. Hep keyfi kesintilere

uğradık. Ayrıca bordrolar resmi değil. Normaldefabrikada bordronun iki örneği çıkartılır ve ne alıpalmadığın yazar. Burada verilen bordrolarda hiçbirşey yazmıyor.

“Önlem alınmıyor”

- Fabrikada kaç işçi çalışıyor, işçi sağlığı veiş güvenliği önlemleri alınıyor mu?

- Sabit Yıldırım: Fabrikada 150’den fazlaişçi çalışıyor. Normalde fabrikanın kapısında“eleman aranıyor” diye yazar ama bizimdirenişimizden beri bu yazıyı kaldırdılar. MEPAişçi sirkülasyonunun da yaşandığı bir fabrika.İnsanlar buraya geliyorlar, çalışma koşullarınıbeğenmeyip çıkıp gidiyorlar. Patron işçilerepervasız davranıyor. İşler yetişmediğinde ya dayetiştirilmesi gereken bir iş olduğundaişçilerin yanına inerek küfürler ediyor. Bu

fabrikada oldukça fazla iş kazası yaşanıyor. Benşimdiye kadar 6-7 kere elimi kestim. İçeride işçisağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili önlemler alınmıyor.Sadece yılda bir kez “İş Güvenliği Uzmanı” sıfatıylabirini getirtip seminer verdirtiyorlar. Seminerlerinçoğu da patronu övmekle geçiyor. Şubat ayında isebir gün işe gelmezsen maaşından 3 günlük ücretinkesiliyor.

İş kazası nedeniyle elini kaynak makinesinekaptıran bir kadın işçi vardı ve iş kazası raporu istedi.Fabrika yönetimi bu kişiyi, anlaşmalı olduğu birhastaneye götürdü. Kadın işçiye rapor vermemişlerve fabrikada patronla anlaşması gerektiğinisöylemişler. Patron da bu kişiye, “sen ne kadaristiyorsun” diyerek yanıt veriyor. Raporu alıyor amaişten çıkartıyorlar.

- İşten atılma süreciniz nasıl gelişti?- Sabit Yıldırım: Son süreçte, çalışan

arkadaşlarımızla molalarda konuşup sohbet etmemiz

patronun gözüne battı. Bundan sonra her yeritalimatlarla doldurdular. Çalışma alanının her yerineuyarılar astılar. Örneğin işe gidemediğim ve raporaldığım bir günün ertesinde işe geldiğimde beniçağırdılar. “Biz senle anlaşamayacağız, iştençıkartacağız” dediler. Ben de “beni iştençıkaramazsınız” dedim. Tekrar işimin başına döndümve o arada patronla tekrar tartıştım. Böyle diyerek,bizi sendikal meseleden dolayı işten çıkarttıklarınınmesajını veriyorlardı.

Ayrıca türlü baskılar uyguladılar. Çeşitlibahanelerle işten çıkartmak istedikleri arkadaşlarıtehdit ettiler. Fabrikaya polisi sokarak emniyetten dedestek aldılar.

- Ahmet Akgül: İşten atılmamızdan önceiçerideki işçilerle bağ kurmuştuk. Çalışmakoşullarına karşı örgütlenmek ve bir araya gelmekgerektiğini işçilerle tartışmıştık. Bu tartışmalarsırasında fabrikada iyi bir hava yakaladık vekomiteyi de oluşturduk. Komiteyi oluşturduktansonra, komiteye katılan, bizimle yol yürüyeceğinisöyleyen arkadaşlardan bazıları vazgeçtiler. Buarkadaşlar aramızdan ayrıldılar. Biz de bu durumusağduyuyla karşılaştık. Fabrikadaki çalışmamızısürdürdük.

Sendikalaşma ve örgütlenme meselesinipaylaştığımız ve tartıştığımız 10 kişilik bir ekipoluştu. Bu süre zarfında içimize girip,çalışmalarımıza katılıp sonra vazgeçen iki arkadaşyönetime, fabrikadaki sendikal çalışmayı anlatmış.Bu olayın ardından fabrikada muazzam bir baskıoluştu. Normalde patron günde bir veya iki kezfabrikayı dolaşıyorsa akşama kadar müdürler,ustabaşları, özellikle de sendika çalışması yürütenarkadaşlara baskı yaptılar. “Sakal kes, kılık kıyafetinidüzelt” vb. söylemlerle baskı yaptılar. Kısacası,sendikalaşmayı duyunca fabrikada terör estirdiler. Bubaskıların ardından fabrika yönetimine tepki deoluştu. Sonrasında ilk gün Sabit’i ve bir başkaarkadaşı çıkardılar. Kimseyi, sendika veyaörgütlenme nedeniyle işten çıkarttıklarınısöylemediler. Sadece, kılık-kıyafet konusundafabrika disiplinine uymadığı için çıkartmak zorundakaldıklarını söylediler. Çıkartılan işçiler içerisinde 6aylık, 1 yıllık, 4 yıllık işçiler var. 5-6 ay boyuncakılık kıyafete uymuyor da bu işçiler niye çıkarılmadı.Ancak bunu açık biçimde dillendirmediler.

“Polislerle beraber geldiler”

- Ne gibi baskılarla karşılaştınız?- Ahmet Akgül: Bizi işten çıkartacaklarını

söylediklerinde sanki mahkum gibi uygulama vardı.Sivil polislerle beraber gelmişlerdi ve bizi tehditediyorlardı. Filiz (fabrikanın müdürü), “sizi tekmetokat attırmasını da biliriz” dedi. “Bizi zorkullanmaya mecbur etmeyin” diyerek işten atmakistediler. Üstümüzü değiştirirken bile soyunmaodalarına polislerle gidip geldik. Bunun böyleolmayacağını, işten atmanın bu kadar basitolmayacağını söyledik. Fabrikada direniş sürecininbaşlamasıyla birlikte baskı daha da arttı. Direnişin ilk

MEPA’da direniş çadırıMEPA Mobilya’da işten atılan işçiler direnişlerinin

7. gününde direniş çadırı kurdular. Devrimci işçiler AliHaydar Karaçam, Sabit Yıldırım ve Ahmet Akgül,kölece ve kuralsız çalışma koşulları altında çalışanbinlerce işçiye mücadele ve örgütlenme çağrısıyapacaklar.

Direniş çadırı kuruldu

14 Mart sabahı erken saatlerden itibaren fabrikaönünde toplanan işçiler öğle saatlerine kadarbekleyişlerini sürdürdüler. Saat 11.00 sıralarında ise,fabrika önünde bekleyen üç işçi için bir otobüs dolusuçevik kuvvet polisi ile sivil ve resmi polis araçları

getirildi. MEPA patronu tarafından beslenen kolluk güçleri,

işçilerin fabrika önündeki bekleyişlerini uzunca birsüre takip ettiler. Direnişçi işçiler ise, MEPA’ya 50metre uzaklıkta bulunan boş alanda direniş çadırınıkurma hazırlıklarına başladılar. Çadır kurma işleminintamamlanmasının hemen ardından BDSP’li sınıfdevrimcileri direniş alanına kızıl bayraklar vesloganlarla geldiler. “Yaşasın sınıf dayanışması!”,“Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!” sloganlarınınatıldığı ziyaret, BDSP’liler ve direnişçi işçilerin, alanıtemizlemesiyle devam etti.

Devrimci Liseliler Birliği’nden öğrencilerin dekatıldığı ziyarette Cumhuriyet gazetesi okurları daişçilerin yanına gelerek başarılar dilediler.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

14 Mart 2012 / Istanbul

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

gününde işçilerle konuşan patron “bu fabrikayıkapatırım, yakarım ve kimseye parasını vermem”demiş. “Benim gözümde hiçbir şey yok, o insanlarlagörüşmeyeceksiniz” diyerek işçilerin bizimle olanilişkisini koparmaya çalıştı. Biz de fabrikadakiişçilerle konuşmaya devam ettik. Fabrikada yönetimekarşı da duyarlı işçilerin tepkisi var. Toplantısırasında bunu kimse dile getirmemiş. Patron,“sendika için uğraşanların isimlerini biliyorum. Bufabrikada hala birileri var ve onları da iştenatacağım” demiş. Toplantı yapmasının bir nedeni defabrikanın çeşitli bölümlerine, kapılarına “çözümsendikada, çözüm birlik olmakta, çözüm sendika”diye yazılar yazılması. Bunun sonrasında ise direnişsüreci başladı. Direniş çadırımızı kurduk vekararlıyız.

- Direnişinizle neyi hedefliyorsunuz?- Ahmet Akgül: Esenyurt bölgesi işçiler için

cehennem, patronlar için muazzam bir cennet.Çalışma saatleri, keyfi uygulamalar almış başınıgitmiş. Esenyurt’ta güçlü bir örgütlenme olmadığıiçin patronlar işlerini daha rahat yapıyorlar. İştenatmalar, taşeronlaştırma, Esenyurt’ta 11 işçininçadırda yanarak can vermesi gibi uygulamalara karşıemekçileri, işçileri örgütlenmeye ve dayanışmayaçağırıyoruz.

- Talepleriniz neler?- Ali Haydar Karaçam: İçeride 15 günlük ihbar

tazminatlarımız var ve bunların karşılanmasınıistiyoruz. 7 saat fazla çalıştırılıyorduk. Mesaiücretlerinin brüt ücret ödenmesini talep ediyoruz. 1yılı doldurmadığımız için işe geri dönüşle ilgilihakkımız da bulunmuyor.

- Bölgede kölelik koşulları ve kuralsızlıkaçısından nasıl bir tablo var, örgütlenme nedüzeyde?

- Ali Haydar Karaçam: Direniş çadırınıkurduğumuz bölge; Hadımköy, Kıraç, ÇakmaklıSanayi’nin olduğu bir bölge. Burada ağırlıklı olaraktekstil, plastik ve metal sektörü var. Burada binlerceişçi gerçekten kölelik koşullarında çalışıyor. İşçiler12 saat çalıştırılıyor, mesai ücretleri ödenmiyor,aylardır maaş alamayan işçiler var. Direnişimizikurgularken sömürü koşullarına karşı işçilerinçaresiz olmadığını, karşı durduklarında,direndiklerinde sonuç alabileceklerini göstermek içinçadır kurduk. Hadımköy-Çakmaklı bölgesisömürünün yoğun olduğu bir bölge olmasına rağmen

işçilerin bilinci oldukça geri durumda. Bu direnişsürecinde de burayı bir faaliyet alanı olarak görüpdirenişçi işçiler olarak buradaki sorunlara müdahilolacağız. Uzun çalışma saatlerine, işten atmalara,düşük ücretlere vb. karşı bir direniş cephe yaratmahedefiyle hareket ediyoruz. Direnişimizde bunu önplana çıkaracağız. Direnişimize işçilerin verdiğitepkilere de baktığımızda olumlu tepkiler alıyoruz.Böyle bir sömürü cehenneminde ilk defa 3 işçi çıkıppatronun karşısına dikilmiş ve haklarını istiyorlar. Busömürü koşullarına katlanmadıklarını ifade ediyorlar.Bu durum, sömürü tablosuna karşı bir alternatifyaratıldığını gösteriyor. Yeter ki direniş bayrağınıdaha ileri durumlara sıçratabilelim.

“Örgütlülük ve örgülenme deneyimi az”- Bölgedeki sendikal örgütlülük düzeyine

baktığımızda örgütlenme deneyiminin de azolduğunu görüyoruz. Birleşik Metal’in Gimsan veKonvekta’da örgütlülüğü bulunuyor. Gimsan 3 yıldıriflas bekleyen ve TMSF’ye teslim edilmiş birfabrika. Kriz sürecinde işten atmaların yaşandığıKonvekta’da ise sendikal örgütlülüğe yöneliksaldırılar var. Plastik sektöründe örgütlü birfabrikanın yanısıra Teksif’te örgütlü Vakko var.Sendikal örgütlülüğün zayıf olduğu bir yer. Buradaayrıca sendikal örgütlülük deneyiminin yaşandığıbirkaç fabrika da var. Colins, Castle&Blair ve BJTekstil direnişleri yaşandı ama başarı sağlanamadı.Bu açıdan da bölgede bu tür faaliyetleri arttırabilmekgerekiyor. Bu açıdan örgütlenmeye açık bir bölge.

- Dayanışma nasıl?- Ali Haydar Karaçam: Direnişteki bir haftalık

sürece baktığımızda içerideki işçilerden olumlu birdestek var ama bunu devrimci, ilerici kamuoyunundaha fazla sahiplenmesi gerekiyor. Demokratik kitleörgütleri, sendikaların buradaki direnişi mevzi olarakgörüp, bölgedeki sorunlara müdahalenin bir aracıolarak görüp sahiplenmeleri gerekiyor. Bu açıdansınıf dayanışması önemli.

- Direniş sürecini nasıl ilerleteceksiniz?- Ali Haydar Karaçam: Direniş çadırını mevzi

olarak görüyoruz ve bu bölgeyi, sömürü koşullarınıişçi ve emekçilere anlatabilmek için mevzi olarakkullanacağız. Biz burada faaliyet yürüten devrimciişçileriz. Metal İşçileri Birliği çalışanı devrimciişçiler olarak fabrikada çalışma yürütüyorduk.Burayı çalışma alanı olarak görüyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

ELTA’da yeniden direniş

Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) öncülüğünde örgütlenen ve ELTA patronunun işten atma saldırısıylakarşılaşan işçiler Ocak ayında geriye dönük hakları için RMK Tersanesi önünde direnişe geçmişlerdi.

İşten atma saldırısı ile içeride kalan işçileri sindirdiğini düşünen ELTA patronuna ikinci cevap geçtiğimizhaftalarda tekrar verildi. TİB-DER öncülüğünde örgütlenme çalışmasına devam eden işçiler, ELTA patronunun çokdüşük bir zamla Ocak zamlarını geçiştirme manevralarına karşı birleşerek itiraz ettiler. İşçilerin kendisi ile yaptığıgörüşmelerde sürekli oyalama taktiği izleyen ELTA patronu, 4 işçinin kararlı duruşuna karşı önce yıllardırkullandırmadığı ücretli izinleri zorla kullandırmaya çalışarak ardından tersaneye işbaşı yaptıkları kartları iptalettirerek karşılık verdi.

Buna karşılık işçiler 12 Mart Pazartesi günü RMK tersanesi önünde direnişe geçeceklerini ELTA patronunailettiler. Pazartesi günü ELTA patronunun “gelin haklarınızı vereceğim” çağrısı üzerine işçiler direnişe çıkmayarakşirket binasına gittiler. Burada ELTA patronunun işçilere haklarını vermek yerine zorla istifalarını imzalatmayakalkması sonucu şirketi terk eden işçiler, direnişi bu defa her ne pahasına olursa olsun başlatma kararı aldılar.

14 Mart günü RMK Tersanesi önünde TİB-DER öncülüğünde direniş başlatıldı. İşçilerin tersane kapısından içerigiriş yaptığı esnada önce TİB-DER adına bir konuşma yapıldı. Ardından ELTA işçileri adına basın açıklaması okundu.İşten atılan işçilerden biri tarafından okunan açıklama işbaşı yapan işçiler tarafından ilgiyle dinlendi. Açıklamanınardından sloganlar eşliğinde kapı önünde beklenmeye başlandı. Bir süre sonra dernek temsilcisi ve bir işçitemsilcisi tarafından tersane yetkililerinden birisi ile görüşme talebi tersanedekilere iletildi. ELTA patronu iletersane arasında yapılan görüşmede patronun işçilerin haklarını verdiği, işçilerin kendilerinin işten çıkmayaçalıştığını söylediği belirtildi. ELTA patronunun yalan söylediği ifade edilerek tekrar görüşme talep edildi. Sürekliyetkili yok denilerek tersanenin yaptığı oylama taktiği atılan sloganlarla teşhir edildi.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Manisa işçilerinden‘PAYDOS’

Manisa PAYDOS İşçi Bülteni’nin 2. sayısı işçi veemekçilere ulaştırıldı. Dağıtım faaliyetleri esnasındabirçok işçinin bülteni artık tanımaya başladığıgözlemlendi.

İşçilerden yoğun ilgi

Bültenin orta sayfasından yer alan “Bunlarıbiliyor musunuz?” köşesinde işlenen konuların,“Kıdem tazminatının gaspı, sağlıkta dönüşüm”Manisalı işçi ve emekçiler tarafından dikkatleokunduğu görüldü.

Bültenin 2. sayısında oluşturulan “Hukukköşesi” ile Manisa işçilerinin soru ve sorunlarınacevap olmaya yönelik başlatılan çalışma ilkkarşılığını verdi. Av. Seyit Nusret Öztürk ve Av.Zeycan Balcı Şimşek’in desteği ile oluşturulançalışma ile Manisa’daki kuralsızlıkları ve yasalardandoğan hakları işçi ve emekçilere anlatmak veonların sorularına cevap olmak hedefleniyor.

Yeni sayı hazırlıkları başladı

3. sayı için hazırlıklar da hızla başladı. Yenisayının temel gündemi 1 Mayıs olacak. Aynızamanda eğitimdeki “4+4+4” uygulaması,Manisa’da kurulan Sağlık Hakkı Meclisi’ninfaaliyetleri, 8 Mart eylem ve etkinliklerininhaberleri, Manisa’da yaygın olan 12 saat çalışmasorunu ve işçi sağlığı güvenliği üzerinden yaygınyaşanan “iş kazaları” yeni sayıda işlenecek. Hukukköşesinde ise işçilerden gelecek olan sorularavukatlardan alınacak destekle ayrıntılı bir biçimdecevaplandırılmaya çalışılacak.

Kızıl Bayrak / Manisa

Amlyum’da grevsürüyor...

Adana Sakıp Sabancı Organize SanayiBölgesi’nde faaliyet gösteren Amlyum Nişasta’dagrev sürüyor. Tek Gıda-İş üyesi işçiler, grev yerindevardiyalı olarak nöbet tutuyorlar.

Sanayi bölgesinin uzak olmasından kaynaklıdestek ziyaretleri sınırlı olsa da çeşitli kurum vekuruluşlar tarafından 8 gün içerisinde bir takımziyaretler gerçekleşmiş durumda. İç örgütlülükkonusunda kendilerine güvenen işçilerkazanacaklarına, haklarını alacaklarınainanmaktalar.

BDSP, daha önce grev hakkında bilgi almakamacıyla gerçekleştirmiş olduğu ziyaretlerin yanısıra 8. günde de grevci işçilerin yanındaydı. Adanaİşçi Bülteni’nin son sayısını da grev yerindebekleyen işçilere ulaştırarak grev süreci hakkındabilgi aldı. Yapılan sohbetlerle işçiler Adana’dafaaliyet yürüten Sanayi İşçileri Derneği’ninçalışmaları hakkında bilgilendirildi.

Kızıl Bayrak / Adana

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi, 11 Mart’taAnkara Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’ndagerçekleştirilen bir etkinlikle kuruldu. Sağlıktadönüşüm projeleriyle sağlık alanına dönük saldırılarınişlendiği etkinlikte GSS gibi saldırı yasalarının geriçekilmesi talebi yükseltildi. Türkiye’nin dört biryanından katılımların olduğu meclise CHP’li veBDP’li milletvekilleri, DİSK, KESK, TMMOB vebirçok siyasi parti, sendika, ilerici ve devrimci kurumkatıldı.

Ankara’dan meclise katılım sağlayan güçlerAnadolu Gösteri Merkezi’nin önünde toplanaraketkinliğin olduğu salona kadar yürüyüşgerçekleştirdiler. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığıyürüyüşte Ankara Sağlık Hakkı Meclisi, MamakSağlık Hakkı Meclisi, Ankara Hekim Meclisi veTürkiye Psikiyatrlar Derneği pankartları taşındı.

Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisi’ne, çeşitliillerden gelen sağlık hakkı meclisleri kendipankartlarıyla katıldılar.

Meclis’in açılış konuşmasında etkinliğin çağrıcısıolan kurumlar ve katılımcılar selamlandı. Daha sonra“Bize yalan söylediler” isimli belgeselin gösteriminegeçildi. Belgeselde sağlıkta dönüşüm politikalarıüzerinden sağlık hakkına yönelen saldırılar anlatıldı.Ayrıca 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe girenGSS’nin kapsamı ve uygulanması hakkında bilgiverildi.

Ardından kürsüye çağrıcı örgütler adına TTBMerkez Konseyi Üyesi Eriş Bilaloğlu davet edildi.Bilaloğlu, etkinliği örgütleyen kurumlar adına yaptığıkonuşmasına “Evet kar-kış demediniz, geldiniz. Kışsizi-bizi hepimizi yordu, yorulduk. Türkiye ağır bir kışgeçirdi-geçiriyor; kış uzadı, kötü hava koşulları uzunsürdü. Ama işte artık bahar geldi-geliyor, bahargelecek. Bunu biliyoruz, biliyorduk elbette. Ama asılbaharı biz getireceğiz” sözleriyle başladı. Türkiye’yebaharı getirmeye gelen; eşit, ücretsiz, ulaşılabilir venitelikli sağlık hizmeti herkese lazım diyen;dayanışmayı, mücadeleyi büyütmeye gelen herkeseteşekkür etti. Daha sonra sağlık hakkı meclislerihakkında bilgi veren Bilaloğlu, konuşmasına şusözlerle devam etti: “Ne yapacak sağlık hakkımeclisleri? Bu açılış töreni. Bugün az konuşacağız,çünkü açılış töreni. Sonra hem çok konuşacağız hemde konuştuğumuzdan çok çok daha fazla işyapacağız.”

Etkinliğe katılan herkesi yerellerine döndüğündekomşusuna, arkadaşına sağlıkta yıkım politikasınıanlatmaya çağıran Bilaloğlu, konuşmasını “İnsan

olarak doğduk, insan gibi yaşayacağız. Evet önce bizigörmeleri, duymaları lazım. Hep birlikte, en güçlü birşekilde söyleyelim, sağlık haktır diyelim. Her yerdenduysunlar; tam zamanı şimdi: Sağlık haktır, sağlıkhaktır, sağlık haktır!” sözleriyle sonlandırdı.

Eriş Bilaloğlu’nun konuşmasının ardından 38 ildekurulan sağlık hakkı meclislerinin isimleri okundu ve“Sağlık Reformu”nun oylamasına geçildi. SağlıkReformu okunarak oylamaya sunuldu ve reformoybirliği ile reddedildi. Bu oylamanın ardından SağlıkHakkı Meclisi’nin ortaya koyduğu taleplerinoylanmasına geçildi. Bu talepler ise oybirliği ile kabuledildi.

Oylamaların ardından meclise kısa bir ara verildi.Bu arada Çankaya Belediyesi HoyTur Halk OyunlarıEkibi’nin sunduğu gösteri ilgi ve beğeniyle izlendi.Gösterinin ardından meclis kaldığı yerden devam etti.Sincan’da tutuklu bulunan SES üyelerinin etkinliğegönderdiği mesaj alkış ve sloganlarla karşılandı.

Sonrasında İl Sağlık Hakkı Meclisleri sözcülerinesöz verildi. Bu bölümde meclis üyeleri etkinliğiselamlayan konuşmalar yaptılar ve önerilerdebulundular. Bu bölümde ayrıca İstanbul ÜniversitesiÇapa Tıp Fakültesi taşeron işçileri ve Billur Tuzdirenişçileri de konuşma yaptılar.

Tüm konuşmaların ardından SES Genel BaşkanıÇetin Erdolu tarafından sonuç bildirgesi okundu.Sağlık Hakkı Meclisi tarafından oluşturulan bildirgedebirleşik mücadelenin önemine vurgu yapıldı. Açılıştöreninde oylanan maddeler sıralandı ve bu talepleriçin (eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hakkı,GSS’nin geri çekilmesi vb.) mücadeleyi büyütmeçağrısı yapıldı. Ayrıca 14 Mart Tıp Bayramı’ndaAnkara’da Sağlık Bakanlığı önünde diğer illerde isesağlık müdürlükleri önünde eylemli bir süreçörgütleme kararı alındı. Yerellerde yürütülecekçalışmaların (imza kampanyası, eylem-miting,referandum vb.) önemine de değinilen bildirge bir kezdaha birleşik mücadele çağrısıyla son buldu.

Sonuç bildirgesinin okunmasının ardından TürkiyeBüyük Sağlık Hakkı Meclisi, Hacettepe BandGrubu’nun söylediği coşkulu ezgilerle son buldu.

Meclise yaklaşık 1500 kişi katıldı. Ancak katılımınsürekli azaldığı gözlendi. Billur Tuz direnişçilerininyanısıra Çapa Tıp Fakültesi taşeron işçileri de seslerinikürsüden duyurma imkanı buldular. Çapa TıpFakültesi işçileri ayrıca süreçlerini anlatan bildirilerindağıtımını yaptılar.

Kızıl Bayrak / Ankara

Sağlık Hakkı Meclisleritoplandı

Taşeron işçileridekanlığa yürüdü

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi taşeron işçileriişten atmaların durdurulması ve mahkeme kararınınuygulanması için dekanlığa siyah çelenk bıraktılar.

Çapa’daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeçadır kuran Çapa taşeron işçileri 14 Mart günüçadır önünde toplanmaya başlayarak dekanlığaçelenk bırakma eylemi ve basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

Yürüyüş sırasında slogan atan kitle ayrıca sağlıkemekçilerini, öğrencileri, hasta ve hasta yakınlarınıeyleme destek vermeye çağırdı. 14 Mart’ın TıpBayramı olduğunu hatırlatan işçiler bayramıkutlamadıklarını ve öfkeli olduklarını vurguladılar.

Kampüs içerisindeki yürüyüşten sonra dekanlıkönüne gelindi. Dekanlık kapısına işten atılan taşeronişçileri tarafından siyah çelenk bırakıldı. Sonrasındaaçıklama yapan Kadir Ağsu, 14 Mart TıpBayramı’nda yapılan kutlamalara atıfta bulunarak, işgüvencesi talebiyle bu kutlamalara katılan sağlıkçalışanlarının engellendiğini belirtti. Taşeronsistemine de değinen Ağsu, 2008’den bu yanayapılan incelemeler ve verilen raporların bu işçilerinasıl işverenin işçileri olduğu yönünde olduğunuvurguladı.

Eyleme, aralarında Dev Sağlık-İş, Eğitim-Sen 1, 6,8 No’lu Şubeler, SES Aksaray Şubesi, TTB, İşçiKardeşliği’nin de olduğu sendika ve kurumlar destekverdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İzmir’de sağlıkçılardaneylem

38 ilden Sağlık Hakkı Meclisleri’nin 11 Martgünü Ankara’da yapılan toplantısında alınan kararüzerine 14 Mart’ta İzmir’de eylem yapıldı.

YKM önünde toplanan yaklaşık 200 kişilik kitleSGK önüne yürüdü. Basın metnini TMMOB İzmir İKKBaşkanı Ferzan Çiftçi, İzmir Sağlık Hakkı Meclisiadına okudu. Basın metninde 11 Mart’ta Ankara’dayapılan toplantıda nelerin konuşulduğu ve TürkiyeBüyük Sağlık Hakkı Meclisi’nin sağlıkla ilgili temelgörüşleri madde madde sayıldıktan sonra, tümünüözetleyen şu sözlerle bitirildi: “Meclisimiz, baştaGSS, 663 sayılı KHK ve kamu hastane birlikleri olmaküzere uygulanan sağlık politikalarından doğan vedoğacak olan mağduriyetler ve politikalara karşıyürütülecek sağlık hakkı mücadelesine ilişkinbirlikte mücadele kararlılığını göstermiştir.”

Basın metni okunduktan sonra, Sivas katliamıdavasını zamanaşımına uğratılması kınandı ve“Faşizme karşı omuz omuza!”, “Sivas şehitleriölümsüzdür!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

11 Mart 2012 / Ankara

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sınıf hareketiSayı: 2012/11 * 16 Mart 2012.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

Bosch’da aylara yayılan örgütlenme sürecininsonunda Bosch işçileri Türk Metal çetesine okkalı birşamar vurarak istifa yoluna gittiler. Bosch işçilerininkararlılığı karşısında Türk Metal çetesi kirliyöntemleri boşa çıktı.

14 Mart günü sabah saatlerinden itibaren önce grupgrup başlayan istifalar gün içerisinde giderek arttı,08.00-16.00 vardiyasında da kitlesel istifalar geldi.Fabrikadan toplu biçimde çıkan işçiler istifa ve üyelikişlemlerinin yapıldığı Osmangazi Emek KültürMerkezi’ne hareket ettiler.

Çember yarıldı, yol açıldı

İstifa ve üyelik işlemleri için ilk hamleyi yapmagörevi gece vardiyasına düştü. Ancak Türk Metalçetesi de elindeki son kozları oynamak için işbaşındaydı. Çetenin ilk icraatlarınden birisi BirleşikMetal’in işçileri taşımak için tuttuğu araçları tehdit veşantajla engellemek oldu. Taşıma için tutulan 30aracın sahipleri tehditler karşısında gelmektenvazgeçtiler. Bunun üzerine Birleşik MetalKocaeli’nden otobüs getirme yoluna gitti. Türk Metalçetesi bununla da yetinmedi, vardiya çıkışında fabrikaönlerinde yığınak yapmaya çalıştı. Onun bu çabasınaBosch yönetimi de servis araçlarını fabrika içerisineçekerek destek oldu. Daha önce “hır gür istemiyoruz,işçi istediği sendikayı seçer” biçiminde açıklamalaryapan Bosch yönetimi son dakikada böylelikle sınıfsalçıkarlarının gereğini yaptı. Bu ilk engellemegirişimleri kısa bir süreliğine bir bocalama yaratsa da,Bosch işçisinin öfkesini büyütmekten başka bir sonuçvermedi. Fabrikalardan çıkan işçiler grup grup KültürMerkezi’ne geldiler.

Merkeze gelenler öncelikle küçük bir gruptu. Busırada Türk Metal de dışarıdan topladığı adamlarıylagözdağı vermeye çalışıyordu. Ancak Birleşik Metal’indiğer fabrikalardan üyeleri, yönetici vetemsilcilerinden oluşan kitle ile birlikte öncü Boschişçilerinin kararlılığı sayesinde bu baskı girişimi boşaçıkarıldı. Hemen ardından da ilk adımı atan öncüBosch işçileri, diğer işçilere telefonlarla ulaşarakonların gruplar halinde toplanarak gelmelerinisağladılar. Bu dakikadan sonra ilk andakitereddütlerini bırakan Bosch işçileri gruplar halindeKültür Merkezi’ne geldiler. Böylelikle çember kırılmışsu yatağını bulmuş oldu.

Büyük buluşma

Gece vardiyasından gün boyu gelişler devamederken asıl kritik an 08.00-16.00 vardiyasınıntutumuydu. Bu vardiyadan toplu kitlesel bir çıkışolması durumunda çok önemli bir eşik de dönülmüşolacaktı. Türk Metal geçişlerin önünü almak işçilerincep telefonlarına “en fazla 50 kişi geçti” şeklindemesajlar atarken, geçişi tamamlayan işçilerarkadaşlarına ulaşarak gerçekleri aktardılar.

Bosch yönetimi sendikanın girişimleri sonucuservis araçlarını içeriye sokmayacağını dillendirse de,vardiya çıkışında sabah yaptığını bir kez daha yaptı.Bu saatten sonra içerideki öncü işçilerin tutumubelirleyici oldu. Gruplar halinde fabrikalarından çıkanişçiler birleşerek toplu biçimde Birleşik Metal’inservis noktalarına yürüdüler.

Gün boyunca coşkunun doruğa çıktığı an gündüzvardiyasının Kültür Merkezi’ne geldiği an oldu.

Burada bulunan işçiler, temsilciler ve sendikacılarınoluşturduğu koridor arasında alkış ve sloganlareşliğinde yürüyen Bosch işçileri salona son dereceetkileyici bir atmosfer altında girdiler. Bu sırada çoksayıda işçi ve sendikacının da gözyaşlarına hakimolamadığı görüldü. Büyük bir duygusal yoğunluğunyaşandığı bu sırada “İnadına sendika, inadına DİSK!”,“Biz, biz, biz Bosch işçisiyiz, sarı sendikayıgöndereceğiz!” gibi sloganlar atılıyordu. İşçileringelişinin ardından Kültür Merkezi bir bayram yeriniandırıyordu. Davul zurna eşliğinde halaylar çekilirken,gelenlerle karşılayanlar birbirlerine sarılıyorlarzaferlerini kutluyorlardı.

Tüm bunlar olurken Kültür Merkezi’nin önündekiyolun 30 metre aşağısında polis barikatının arkasındada Türk Metal yaklaşık 100 kişilik bir kitle toplamıştı.Panzerlerin arkasında zaman zaman “Şehitler ölmez,vatan bölünmez!” gibi sloganlar atıyorlardı.

Tek yumruk oldular

Gelen işçilerin de salonda kurulu masalarda istifave üyelik işlemlerini tamamlamasının ardından tümkitle salona alınarak konuşmalara geçildi. İlk sözüBursa Şube Başkanı Ayhan Ekinci aldı. İşçilere“yuvanıza hoş geldiniz” diyerek seslenen Ekinci,buranın işçilerin kendi evi olduğunu söyleyerek Boschişçilerini selamladı. Arkasından kürsüden Boschişçilerini alkışlamaya çağıran ajitatif bir çağrı yapıldı.Bunun üzerine salondan yoğun alkışlar yükseldi.Arkasından Birleşik Metal Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu sözü aldı. Bosch işçilerini selamlayanSerdaroğlu “Esaret altında bulunan 30 bin işçi bu anıbekliyor. Bosch işçileri bir çoban ateşi oldu. TürkMetal üyesi diğer işçiler de bu sürece mutlaka dahilolacaktır” dedi. 12 Eylül darbesiyle Türkiye Maden-İşüyelerinin nasıl Türk Metal’e geçirildiğini anlatarak,Bosch işçilerinin bu saltanı yıkmak üzere anlamlı biradım attığını ve Türk Metal’de tek bir işçi dahibırakmayacaklarını söyledi. Ardından da sözü gelecekTİS sürecine bağlayarak bu süreçte “Bosch işçilerikendi taslaklarını kendileri oluşturacak, kararlarınıkendileri alacak, temsilcilerini kendileri seçecek” dedi.Gündemdeki kıdem tazminatı ve esneklik saldırılarınadeğinerek bu mücadelenin aynı zamanda bu saldırılarakarşı da bir yanıt olacağını vurguladı.

“Mustafa Şen onurumuzdur!”

Serdaroğlu konuşmasında birkaç gün önce iştenatılan öncü işçilerden Mustafa Şen’i “iş kazası geçirenarkadaşımız” diyerek selamladı ve kürsüye çağırdı.Bunun üzerine salonda coşku yükselirken işçiler“Mustafa Şen onurumuzdur” şeklinde slogan attılar.

Serdaroğlu’nun ardından DİSK Genel BaşkanYardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu bir konuşmayaparak DİSK’in Bosch işçilerinin arkasında olduğunuvurguladı.

Hemen ardından da Genel Sekreter Selçuk Göktaşkürsüye gelerek, Bosch işçi komitesinin talepleridoğrultusunda randevu talebinde bulunduklarını vealdıkları faksa göre 10 Nisan’da Bosch merkezininkendileriyle görüşecekleri bilgisini verdi. Bununüzerine salondan yeniden güçlü alkışlar yükseldi.

Bu duyurunun ardından ilk güne ilişkin programıntamamlandığı duyuruldu. Vardiyası gelen Boschişçileri fabrikaya dönerken, gece vardiyasından gelip

salonda bekleyen işçiler de dinlenmek üzere evlerininyolunu tuttular.

Metal işçilerinin kalbi Bosch’la atıyor!

Bu arada Bosch işçilerinin attığı adım Tofaş veRenault başta olmak üzere Türk Metal’in birçokfabrikasında yakından izleniyor. Gün boyunca Boschişçisinin kalbi buralarda attı demek yanlış olmaz.Bosch işçilerinden birçoğu bu fabrikalardantanıdıklarıyla sürekli görüşme halinde olurken,bazıları telefonlara yetişemediklerini söylüyorlardı. Buarada gelen bilgilere göre Renault’ta ciddi birkarışıklığın doğarken Türk Metalciler durumamüdahale ettiler. Bundan dolayı da saat 11.00civarında Kültür Merkezi yakınlarında bekleyeninsanlarının büyük bölümünü Renault’ayönlendirdikleri söylentiler arasındaydı. Türk Metalcephesinden gelen bilgilerden bir diğeri ise 2 NoluŞube Başkanı Şevket Yılmaz’ın görevden alındığıyönünde.

İkinci gün...

İkinci gün sabah 24.00-08.00 vardiyasından çıkanişçiler topluca Türk Metal’den istifa ettiler. Gecevardiyasından çıkan işçiler saat 7.30’da fabrikalardançıktılar. Bosch yönetimi bir kez daha servisleri içerisokarak işçileri engellemeye kalktı, ancak bunarağmen yüzlerce işçi toplu olarak fabrikanın dışınaçıktı ve kendilerini bekleyen Birleşik Metalservislerine bindiler.

Coşkulu ve kararlı adımlarla servis araçlarınabinen işçiler burada Türk Metal çetelerinin taşlısaldırısına uğradı. Servis araçlarını taşlayan çeteninbeslemeleri işçilerin kararlılığını daha da arttırırken busaldırı zavallıca bir girişim olarak kaldı.

Servisler işlemlerin yapıldığı kültür merkezi önünegeldiğinde coşku büyüktü. Alkışlar ve sloganlarlagelenleri karşılayan Birleşik Metal üye veyöneticileriyle Bosch işçileri kucaklaştı.

Tüm bunlar olurken Türk Metal’in beslemeleri depolis kordonu altındaki yerlerinden “Şehitler ölmezvatan bölünmez” diye bağırıp İstiklal Marşı okudular.Kendi bölgesinde tepinen yaklaşık 100 kişiden oluşanve içki içtikleri gözlenen bu grühun kültür merkezindeherhangi bir etkisi olmadı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Bosch işçileri çeteyi aşıyorBirleşik Metal’de birleşiyor!

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-11

CMYK

Bosch işçilerinin çıkışın 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

CMYK

Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal’inyolunu tutan Bosch işçileri, tarihsel anlamı büyük sonderece önemli bir adım attılar. Henüz çıktıkları bu yolutamamlamış değiller. Fakat şu haliyle de emin adımlarlailerlemektedirler. Ancak attıkları adımın anlamı vetaşıdığı değer onlara her türlü destek ve dayanışmayıtam bir biçimde vermeyi zorunlu kılmaktadır. ÇünküBosch işçilerinin bu çıkışı, sınıf mücadelesini derindensarsacak düzeyde etkileri olabilecek bir gelişmedir.Öyle ya sözkonusu olan Türk Metal şahsında 12 Eylüldarbesiyle işçi sınıfına giydirilmiş bir deli gömleğininparçalanmasıdır.

Bosch işçileri halihazırda işçi sınıfının öncü gücümetal işçilerine giydirilmiş bu gömleği parçalamasalarda onda büyük bir gedik açmış durumdadırlar. Eğerbaşarırlarsa bu deli gömleğinin bir çorap söküğü gibiparçalanıp çöpe atılması işten değildir. MESS’in uşağıTürk Metal çetesi metal işçileri nezdinde öylesinebüyük bir öfke yaratmış durumdadır ki, Bosch işçisininbaşarısı, bu öfkenin patlamasına yol açabilir. Bu öfke dekabından çıkarsa eğer Türk Metal çetesini süpürür çöpeatar.

Halihazırda Türk Metal çetesinin sultası altındabulunan Bosch’un yanıbaşındaki büyük ölçekli stratejikmetal fabrikalarında çalışan işçilerin gözleri Boschişçisinin üzerindedir. Bosch’ta yaşanan her gelişmeişçiler arasındaki çok yönlü toplumsal ilişkilernedeniyle anında aktarılmakta ve bugün için açıkbiçimler kazanmamış olsa dahi anlık tepkileredönüşmektedir. Eğer Bosch işçisi başarırsa bufabrikalar bugünkü örgütlülük düzeyleri nedeniyle TürkMetal çetesinden kurtulmak üzere Bosch işçisininizinden gidemeseler dahi, bilinç ve örgütlenme planındabüyük sıçramalar yaşayacaklar ve uygun şartlargeldiğinde gerekeni yapacaklardır.

Elbette bunun için Bosch işçilerinin atacakları buadımın tüm sonuçlarına ulaşabilmesi şarttır. Bu dasendika değiştirme işleminin tamamlanmasınınardından Bosch işçileri ile birlikte Birleşik Metal’deörgütlü metal işçilerinin önümüzdeki TİS sürecindebaşarılı bir sınav vermesi gereği ve zorunluluğudemektir. Bosch işçileri ile birlikte metal işçilerinin tümbeklentisi haliyle bu yöndedir. Dolayısıyla BirleşikMetal yönetiminin bu beklentiye yanıt verecek biriddia, sorumluluk ve bilinçle hareket etmesi ve buna

uygun bir önderlik iradesi göstermesi zorunludur.Diğer taraftan bu sürecin gidişatını belirleyecek güç

ilerici ve öncü metal işçileridir. Bosch sürecinde de asıltayin edici güç onlar olmuş, sürecin asıl yükünü onlarçekmiştir. Türk Metal çetesini altetme başarısınıgöstermiş olmak onların özgüvenini ve mücadeleazmini daha da güçlendirecektir. Ayrıca bu süreç çoksayıda doğal öncünün de sahneye çıkmasına vesorumluluk almasına yol açmıştır. Haliyle bu işçilerbaşta olmak üzere Bosch işçileri ve Türk Metal çetesinialtetmenin manevi ve moral gücünü taşıyan metalişçileri kendilerini bekleyen zorlu sınava herzamankinden çok daha hazır durumdadırlar. Eğerbaşarırlarsa MESS-Türk Metal ittifakının 30 yıllıkdüzeninin sonu da gelecektir. Bu da yukarıdavurguladığımız gibi işçi sınıfına giydirilmiş deligömleğinin parçalanıp atılmasından başka bir şeydeğildir.

Metal Grup TİS süreci sınavı ile birlikte ,sermayenin “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı altındakisaldırı programına karşı mücadele görevi durmaktadır.Ki Birleşik Metal yöneticileri ve temsilcileri de bu ikigörevi birbirleriyle ilişkili olarak vurgulamaya özengöstermektedirler. Zira tarihsel hakların gaspı ileesneklik saldırısının geçmesi halinde toplu sözleşmesürecinden elde edileceklerin herhangi bir anlamıolmayacaktır. O nedenle MESS de geçen sözleşmedöneminde olduğu gibi, TİS’i saldırı programıyla birbiçimde ilişkilendirmekteydi. Zaten bu saldırıprogramının gerisinde de MESS durmaktadır. Öteyandan da bugün MESS ile hükümetin bu saldırılarıhayata geçirmekteki en büyük dayanağı Türk-İş’tir. Ki,o Türk-İş’in sekreterlik koltuğunda oturan kişinin deTürk Metal çetesinin başı olduğunu unutmamalıyız.Dolayısıyla Bosch işçilerinin çıkışı aynı zamanda busaldırı cephesine karşı verilmiş de bir yanıttır. TürkMetal çetesinin Bosch işçilerinin üstesinden gelmekiçin AKP hükümeti ve Avrupa sermayesinden yardımalmak için kapılarını aşındırması boşuna değildir.

Ama ne onların desteği, ne de Türk Metal çetesininağır ablukası Bosch işçisini durdurmaya yetmemiştir.Böylelikle de su yatağını bulmuş ve önündeki engelleriyıkıp geçmiştir. Geçmeden belirtelim ki, bu da birleşenve örgütlenen işçilerin neler yapabileceğini bir kez dahakanıtlamıştır. Korku duvarları bir kez aşıldığında

Bosch işçilerinin ç

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-11

CMYK

nın anlamı ve görevler Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

yıkılmaz sanılan kalelerin hiçbir hükmünün olmadığıböylelikle bir kez daha görülmüştür. Eğer bu süreç basitbir sendika değiştirme eylemi olarak kalmazsa, (kikalması halinde Bosch işçilerinin attıkları bu adımlarsakatlanacak ve sınıf mücadelesinin geleceği adınabugün açan filizler çürütülecektir) işçi sınıfı öncübölüğünün katalizörlüğünde düşürüldüğü gerikoşullardan çıkabilecektir.

İşte tüm bunlar için yine en başta söylediklerimizedönerek belirtelim ki, Bosch işçilerinin mücadelesi tambir sınıfsal seferberlikle desteklenmelidir. Boschişçisinin davası sadece metal işçilerinin değil tüm işçisınıfının, sadece DİSK’in değil Türk-İş bünyesindekiişçi bölükleri ve sendikal güçlerin de davasıdır. Öyleolmalıdır. Böyle bakmayanların, gerekli desteğivermeyenlerin sendikal bürokrasiye ve işbirlikçiliğekarşı söylediklerinin bir samimiyeti de olmayacaktır.

Tüm bunlardan sonra Bosch işçilerinin mücadelesikarşısında ortada duran görevlere ilişkin olarak Metalİşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu’nun Martayı toplantısının geçtiğimiz günlerde yayınlanan sonuçbildirgesindeki ilgili bölümü aktarmayı yeterligörüyoruz. Böylelikle hem buraya kadarsöylediklerimizi özetlemiş, hem de görevleri maddelerhalinde somutlamış olacağız:

1. Öncelikle Bosch’daki örgütlenme sürecine tamdestek verilmelidir. Bu amaçla alandaki güçlerimizellerinden gelen tüm çabayı göstermeli, fabrikadakiörgütlenme çalışmalarına tüm enerjileriylekatılmalıdırlar. Bosch işçisinin bilinçlenmesi,örgütlenmesi, gelecek karşı saldırılara karşı eğitilmesive saldırıların göğüslenmesinde Birlik bileşenleri aktifbiçimde yerlerini almalıdırlar.

2. MYK sendika değiştirmenin teknik bir işlemolmanın ötesine geçerek sınıf hareketinin bilinç-örgütlülük ve mücadele kapasitesinin büyütülmesiyolunda kesin sonuçlar doğurması bakımından işçilerinbağımsız komitelerde örgütlenmesinin kritik öneminivurgulamaktadır. Bundan dolayı ilk olarak Boschişçilerini ve Bosch işçilerini izleyebilecek diğer sınıfbölüklerini acilen bağımsız komitelerde ve öncü işçiplatformlarında birleşmeye çağırmaktadır.

3. Sürecin tüm sonuçlarına ulaştırılması, yani TürkMetal çetesinin elindeki diğer fabrikalara yayılması enönemli görevlerin başında gelmektedir. Bu Boschetkisini yaymak demektir. Çeteyi çökertmek hedefiyleBosch’ta atılacak adım hızla Türk Metal’in örgütlüolduğu fabrikalardan başlayarak diğer sınıf bölüklerineduyurulmalı, anlatılmalı ve kavratılmalıdır. Bu amaçlaşimdiden ve süreç tamamlandıktan sonra yoğunlaşmaküzere yaygın bir seslenme çalışması demektir. MYK buhedef doğrultusunda kullanılmak üzere bildiri, ozalit vb.gibi araçları hazırlayacaktır.

4. Bosch etkisini yaymak aynı zamanda maddiolanakların olduğu fabrikalarda yeni Bosch’laryaratmak üzere somut bir örgütlenme çalışmasınabaşlamak anlamına gelmektedir. Bu anlayışla tüm Birlikbileşenleri ellerindeki imkanları değerlendirmek üzeresomut bir planlama yapmalı, hızla süreci örgütlemeküzere girişimlere başlamalıdırlar. Unutmamak gerekir kiörgütlenme süreçleri tamamlanmasa dahi, Bosch’unetkisiyle hedef fabrikalarda kurulacak bir komite dahidaha sonra uygun koşullarda harekete geçmek üzereileri bir kazanım olacaktır.

çıkışının anlamı ve görevler

Bosch işçilerinin yolundan ileri...

Türk Metal çetesini yıkalım!

Arkadaşlar!Bosch işçileri tarihi önemde bir adım atarak sermaye işbirlikçisi Türk Metal çetesinden kurtuldular.

Sendikadan başka her şey olan bu çeteyi fabrikalarından kovdular. Yıllar boyunca sırtlarına bir kene gibiyapışmış olan bu asalakları söküp attılar.

Fabrikalarda omuz omuza vererek kader birliği yapmış olan işçileri hiçbir güç yenemez.Bosch işçileri bize bunun böyle olduğunu gösterdiler. Öyle ki Bosch işçilerinin kararlılığıkarşısında Türk Metal’in zorbalıkla örülmüş, çeteleriyle tahkim edilmiş olan kaleleri kum gibi

yıkılıp gitti.Bosch işçileri böylelikle ekmeklerine, onurlarına ve geleceklerine sahip çıktılar. Sadece kendileri

için değil bir bütün olarak işçi sınıfı için bir yol açtılar. Emeğimiz, onurumuz ve geleceğimiz için buyoldan ilerleyelim!

Arkadaşlar!Bosch işçilerinin attığı bu adım basitçe bir sendika değiştirme eylemi değildir. Sözkonusu olan 12

Eylül darbesiyle işçi sınıfına takılmış pranganın kırılıp atılmasıdır. Türk Metal 12 Eylül darbesininardından işçi sınıfının başına musallat edilmiştir. 12 Eylül darbesinin hemen ardından metal işçilerininmücadeleci sendikası olan Türkiye Maden-İş’in ve DİSK’in kapısına kilit vurulmuş işçiler bir gecede butaşeron örgüte geçirilmişti. O güne kadar küçük bir dükkan olan Türk Metal böylelikle bir andaonbinlerce üyeye sahip olmuştu.

İşte o günden bugüne dek Türk Metal çetesi sermayeye bekçilik görevini başarıyla yerine getirdi.İşçi sınıfının elini kolunu bağlayıp sermayenin sofrasına sundu. Bu hizmetleri karşılığında işçininsırtından saraylar saltanatlar kurdu. Karun gibi zengin “sendika” başkanları çıkardı. İşçilerin çalınanekmeği onlara servet oldu.

İşte bunun için metal işçileri hep kaybetti. Metal işçileri kaybettikçe sermaye kazandı. Metalişçilerinin kaybı işçi sınıfının kaybı oldu. Çünkü böylelikle mücadeleci bir bölüğünden olan işçisınıfının safları adım adım dağıtıldı. Bu koşullarda da sayısız saldırı yasası ve hak gaspı ağrısız-sancısızgeçirildi.

Arkadaşlar!İşte bunun için Bosch işçileri “artık yeter” diyerek sadece kendileri ve metal işçileri için değil bir

bütün olarak işçi sınıfı için büyük bir adım attılar. 12 Eylül darbesiyle kurulmuş olan bu düzende birgedik açtılar. Bundan sonra yapmamız gereken bu düzenden tümden kurtulmak, bunun için de Bosch

işçilerinin yolundan gitmektir. Türk Metal çetesini başımızdan atmalı Birleşik Metal çatısı altındabirleşmeliyiz.

Bunun için öncelikle Bosch işçisiyle aktif dayanışma içerisinde, onlara yönelik herhangi bir saldırıkarşısında yanlarında olmalı, davalarını davamız bilmeliyiz. Bosch işçilerinin yaptığını yapmak üzerehazırlıklara başlamalıyız. Bunun için fabrikalarımızda yan yana gelmeli, komiteler kurmalı, Türk Metalçetesini kovmak üzere harekete geçmeliyiz.

Arkadaşlar!Birleşik Metal’e geçmekle işimiz bitmeyecektir. Çünkü aslolan sermayeyi yere serebilmek, bunun için

de bir ordu gibi kaynaşmak, tek yumruk olabilmektir. İşte o zaman işçi sınıfının sermaye karşısındakiezilmişliği son bulacak, yeni ve güzel günleri hep birlikte göreceğiz.

Artık zamanı geldi, haydi Türk Metal çetesini yıkmak üzere harekete geçelim! Geleceğimizi kazanalım!Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!İşçileri birliği sermayeyi yenecek!

Metal İşçileri Birliği14 Mart 2012

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-11

Röportaj18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Türk Metal çetesinin esaretinden kurtularakBirleşik Metal-İş’e üye olmaya başlayan binlerceBosch işçisinin tüm baskı ve engelleme girişimlerinerağmen Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal’egeçiyorlar.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Türkiye genelindeörgütlü olduğu fabrikaların temsilcileri ve şubeyöneticiler de Bursa’ya giderek işçilerledayanışmalarını gösterdiler. Başta Bosch işçileriolmak üzere Birleşik Metal temsilcileri ve yöneticileriBosch’taki gelişmeleri gazetemize değerlendirdiler.

Metin (Bosch): Uzun yıllardır Türk-Metal’eüyeyiz. Diğer metal işçilerinin de yaptıkları çalışmalarıda gözlemliyorduk. Fakat yasalar bize sendikadeğiştirme hakkı tanımadığı için bugüne kadar hiçbirtepkimizi gösteremedik. İstemesek de yapılandeğişiklikleri onaylamak zorunda kaldık. Metalsanayinde çalışan işçiler olarak şu an hakettiğimizücretleri, sosyal hakları olmadığımızı düşünüyoruz.Hepsi bir tarafa en düşük maaş alan arkadaşlarımızdanaylık 30-35 TL aidat bedeli kesiliyor. Biz bugüne kadarbu aidatların hakkını veren bir çalışma göremedik. Biztrilyonlar beklemiyoruz, “sizden para kesiyoruz amamücadele de ediyoruz” izlenimi bile yaratamadılar. Bizbir mücadele verildiğini görseydik bundan şikayetçiolmazdık.

Birleşik Metal bizim hakkımızı savunduğunugöstersin bu bize yetecek.

Biz bu oluşumun başından beri içindeydik. Firmaiçinde de nazı-sözü geçen işçileriz. Elimizden gelençalışmayı sürdürdük. Tedirgin olan arkadaşlarımız,“herkes atsın ben de imzalarım diyen” arkadaşlarımızbu coşkuyu gördükten sonra imza atacaklardır. Benbuna inanıyorum.

Yaşam koşulları zorlaşmasına rağmen biz hiçbirzaman buna uygun iyileştirmeler alamadık. Biz bugünekadar zam bile alamadık. Enflasyon %7-8’e çıkıyor,biz %6-7 zam aldık. Hep enflasyonla aynı düzeydegittik. Bu zam bile olmuyor. Enflasyon düzenlemesigibi bir şey oluyor. Bizim beklentimiz sadece 3 vardiyaçalışan, sosyal yaşamı yok olacak duruma inmişçalışanlar olarak bütün yaşamımızı veriyoruz. 3vardiya çalışmak bütün yaşamdan mahrum olmakdemektir. Hiçbir akraba, arkadaş ziyareti, hiçbirşeyimiz yok. En azından 3 vardiya çalışmayı insanlarkadar dahi para kazansak bize yeter.

Emrah (Bosch): Her sözleşme zamanı geldiğindebir kriz bahanesi buldular. 2008’de başladılar 2010’dada sürdürdüler. Eski sendikamız bize hiçbir şekildeçözüm üretmiyordu. Temsilcilerden hiçbir biçimdeyardım alamıyorduk. Bu yüzden sendikamızıdeğiştirdik.

Zaten bütün büyük fabrikalar bizim oluşumumuzubekliyordu. Bugünü bekliyorlardı. Bu haraketi, buyoğunluğu, bu çoğunluğu gördükten sonra bizimarkamızdan gelip bu oluşumu destekleyeceklerdir.

İstediğimiz standartları yakalarsak bize yeter.Dışarıda sendikasız fabrikalarda çalışanlar bile bizdendaha çok para kazanıyorlar. 3 vardiya çalışarak bukadar emek vermişken biz de hiç olmazsa emeğimizinkarşılığını almak istiyoruz.

Mahmut (Bosch): Bu sendika işçi sendikasıdeğildi. İşveren sendikası olduğu için değiştirdik.Bizim arkamızda hiçbir zaman durmadı. Burada iştençıkarılan arkadaşlarımız oldu. onlara hiç destek

olmadı. Bize hep köstek oldu. bu yüzden sendikadeğiştirdik.

Birleşik Metal’in bizim onlara bağlı olduğumuzkadar bize bağlı olmasını istiyoruz. Ücretlerimizdeiyileştirmeler bekliyoruz. Burada hep %2 aldık. Dahaçok güvencemiz olsun istiyoruz. Birleşik Metal’den busözleşme sürecinde 1 lira olsa bile daha fazla maaşbekliyoruz. Onlara güveniyoruz.

Türk Metal işçileri de gelsin kurtulsun, üstlerindekiyükleri atsınlar.

Mustafa Şen (Bosch): 2011’de şu karara vardık.Sözleşme sonrasımetal işçileri sarısendika Türk-Metal’invarlık amacı olan işçisınıfı üzerinde hiçbirçözüm getirecek biryapıda olmadığınıgördük. Bizler zatenbunu görmüştük amaarkadaşlar onları halasendikacı olarakgörüyordu. 2010

tarihinde imzalanan sözleşme çifte bayram söylemiylearefe akşamı alay edilircesine imzalandı. İşçi tabanınasormadan tabanın söz ve karar sahibi olmasıgerekirken, tabanına sormayan sarı sendika anlayışındaoldukları için işçiyi unuttular.

Bundan sonra işçiler onurları için büyük birörgütlenme mücadelesine girdi. 2011 ocak ayındayakılan bu ateş bugün bir alev topuna döndü.

Beni işten attılar. 12 Mart Pazartesi günü benimişime son verdiler. Türk Metal temsilcilerinden oluşanbir disiplin kurulu kararıyla tazminatsız işten atıldım.Fakat yılmadık. Bosch işçileri üzerine düşensorumluluğu hakkınca yerine getirdi. Bursa’daki,ülkemizdeki tüm metal işçileri adına bu misyonuyüklendi ve en onurlu biçimde bu mücadeleyiyüklendi. Artık söz sırası bizde. Şimdi artık söz sırasımetal işçilerinde. Söz sırası Türkiye’de esaret altındakisarı sendika baskısı altında çalışan metal işçilerinde.Türkiye şunu bilmeli, metal işçileri yalnız değildir. Bizbu konfederasyon altındaki tüm sendikalarda metal vediğer bütün sektörlerdeki işçileri hakkını savunan,onurlu bir mücadale yürüten kurumsal bir yapıyız.Türkiye’deki işçiler bize olan güvenini yitirmedengeçmişteki Maden-İş, ‘77 olayları, Kemal Türkler’inşehit edilmesi… Bunları unutmasınlar. İşçilerinhaykırarak haklarını arama günüdür. Bu zafer tümmetal işçilerinindir. Tüm arkadaşlarımıza buörgütlenme mücadelesinde gösterdikleri özveriliçalışmalarından dolayı tebrik ediyorum. Tümarkadaşlarım adına tüm Türkiye’ye bu zaferin kutluolmasını diliyorum.

İbrahim (Bosch): Kendi sözümüzüduyurabileceğimiz bir sendikaya geçmek istedik. Bunuda sağlayan sadece DİSK. Bu yüzden burada olmaktanmutluyum. Kendimi daha iyi ifade edebileceğimizi,işverene karşı kendimizi daha iyiörgütleyebileceğimizi düşündüğümüz için buradayız,DİSK’teyiz.

Buradan Tofaş ve Renault’ta çalışanarkadaşlarımıza şunu tavsiye ediyorum. Kendiseslerini duyurabilecekleri bir sendika istiyorlarsaDİSK’e gelebilirler.

Bizim geçmişte kalan işverenden alacağımız olan

haklarımızın geri alınmasını istiyoruz.Sözleşmelerimizin iyi yapılmasını istiyoruz. Kıdemtazminatı, esnek çalışma gibi saldırıların karşısındaduracağız. Bunun için de mücadelemiz devam edecek.

Ali (Bosch): Biz bu sürece hazırlanırken artık sonnoktada gözlerimizi kapadık. Mustafa Şen’in iştenatılması bizim hepimizi tetikledi. Biz de işçiyiz, o daişçi. Onun işten atılması demek bir gün sıranın bize degelmesi demek. Buraya gelmek bizim için sorunolmadı. Türk Metal buraya bin kişi de gelse biz onlarınarasından da geçecektik. Türk Metal de artık metanetli,yapacak bir şeyi yok.

Her yıl %3 zam almaktansa -ana sözleşmede %3enflasyon, %1 -2 yıl içinde- yumurtaya %25…

Bizim en büyük sorunumuz vardiya. Vardiyalar düzdönerken şu an ters dönüyoruz. Gece vardiyasındangündüz vardiyasına dönüyoruz. Benim en büyüksıkıntım. Bunu da sendikaya söyleyeceğiz.

Onlar da ayaklarını denk alsınlar. Nasıl ki Boschişçisi en büyük sendikayı devirdiyse onlar da çok iyiçalışmak zorunda.

Erkan Dülger (Süsler Doruk/Eskişehir): Bundansonraki süreçte inşallah başka fabrikaların da bunakatılacağını düşünüyoruz. Arkadaşlarımız doğru olanıgördüler ve gerçekleştirdiler. Birleşik Metal adına bunaseviniyoruz. Başka fabrikaları da dahil etmeyeçalışacağız. Türk Metal geçen döneme göre daha dikdurmaya çalışacak. Çünkü Bosch’un 5600 işçisi var.Bu üyelerini kaybeden Türk Metal diğer fabrikalarıkaybetmemek için ilk oturumda değil birkaç oturumsonra imza atacaktır. Buradan tüm Türk Metalişçilerini Birleşik Metal çatısı altına bekliyoruz. Burasıişçi sendikası sarı sendika değil. Haklarımızı yüzdeyüz kazanacağız buna eminiz. Bosch işçileri de artıksöz sahibidir, söz haklarını kullanacaklar mücadeleettikleri takdirde haklarını alacaklardır.

Murat Selvi (Bekaert/Kocaeli): Burası TürkMetal’in kalesi olarak bilinen yerlerden biri. En fazlaüyeye sahip işyerlerinden biri. Şu an kalenin en sağlamburçlarından biri yıkıldı. Diğerleri de çatırdamayabaşladı. Emin olun bu yavaş yavaş yayılacak. TürkMetal işçisi bir köşede bezgin bir vaziyettebeklemekteydi. Ama şu coşkuyu gördükten sonra birsürü farklı fabrikadan arkadaş gelip bilgi aldı, görüşsordu. Aldıkları bilgileri götürüp fabrikalarınaileteceklerini ve katılım için ellerinden geleniyapacaklarını söylüyorlar. Bir sonraki sözleşme için debelki Türk Metal ile eşit sayıda üye ile gireceğiz. Eşitolmasa dahi gücümüz kat be kat artacak. Bizim enbüyük gücümüz eylemler. Şu ana kadar bu işçilereyleme aç. Hiç eylem yapmamışlar, susturulmuşlar.Dışarıdan ne söylenirse onu yapmışlar. Kararlı biçimdegeldiler. İleriki dönem için burası Türk Metal’in kalesiolmaktan çıkacak. Türk Metal üyesi işçiler BirleşikMetal’in sitesine baksınlar, yaptıklarını, kazandıklarınıincelesinler. Bir de mensup oldukları sendikanınkendilerine ne kazandıklarını ölçsünler. Aradaki farkıçok net olarak görecekler. İnsanca yaşam vekendilerine değer verilmelerini istiyorlarsa,emeklerinin karşılığını almak istiyorlarsa her zamankapımız açık.

Türk Metal’in eylemlerinden ve yaptıklarındanmemnun olmayan işçiler arayış içerisinde, nereyesığınabiliriz diye bakıyorlar. Birleşik Metal’igörüyorlar.

Metal işçileri : “ 30 yıllık esaret sona erdi!”

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-11

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Murat Kapıcı (Dostel Makine İşyeriTemsilcisi/Gebze): Bosch işçileri yeni bir çığır açtı.Bütün metal işçilerine önderlik yapacaklar. Diğerfabrikalara da bu kıvılcımyayılacak. İnsanlar artık sarısendikadan bıktılar yeni ufuklar aramaya başladılar.Parasal ve sosyal haklar yönünden olsun çığıraçılabilir. Biz geçen dönem 2010-12 sözleşmedöneminde Türk Metal dayatmasının üzerinde aldık.Bunda daha fazla olacaktır. Bu 6 ay zarfında diğerfabrikalar da gelirse daha güçlü bir mücadele ile dahaiyi bir toplu sözleşme imzalayabiliriz.

Haydar Bolat (Trakya Şube ÖrgütlenmeSekreteri): Gerçek sendikaya üye olup mücadele

içerisine girmelerini,gerçek sendikanınyanında yeralmalarını diliyoruz.Bosch işçileri büyükbir cesaretgösterdiler, aynısınıonlardan dabekliyoruz. Sarısendikalardan artıkkurtulmak istiyoruz.Emek mücadelesi

burda. Orada bir işyerine bakıyoruz işyerinde temsilciyok. Temsilci var işçinin hakkını savunmuyor. AmaDİSK’te öyle değil. Her işçi bizim için değerlidir. Bizbu fikri aşılamaya çalışıyoruz. Bunun için mücadeleediyoruz.

Nurbay Erdoğdu (Akkardan/Gebze): Boschişçisi için bu bir kapıdır. Bosch işçilerinin kendihakları için mücadele hakları olacak. Önceden sarısendikanın vermiş olduklarıyla yetiniyorlardı. Şimdien azından kendi mücadeleleriyle kazandıkları haklarolacak. Az olur çok olur ama bunu kendimücadeleleriyle alacaklar. Boshc işçileri için bu kapıaçıldı. En azından kendi temsilcilerini sececekler.Kendilerinin secme-secilme hakkı doğacak.

Türk-Metal işçilerine şöyle bir çağrım var. Boschişçileri bir kapı açtı, siz de bu kapıdan girmeye devamedin, gelin üye olun.

Zeynel Karel (Yücel Boru/Gebze): Bizim için çokfaydalı olacağına inanıyorum. Toplu sözleşmelerdekisıkıntıları daha çabuk aşacağımıza inanıyorum. Dahaönceden MESS bizi kaale almamaktaydı. Önce TürkMetal’i çağrıyorlardı görüşmelere, bayram arifelerindede sözleşmelere imza atıyorlardı. Bize de her seferindefotokopiye imza atmak gibi bir sonuç kalıyordu.Geçmiş dönem gösterdiğimiz direnç ile biz bunuyıktık. Bunun getirisi olarak da Bosch fabrikası bizegeldi. İşçiler bunu gördüler. Şu an da gerektiğiyerdeler. Haklarını alabilecekleri, gerçek demokrasininolduğu yerdeler. Bosch’un da bize gelmesiyle sayımız20 bine yaklaşacak. Bu sayı ile artık sözleşmelerimizindaha çetin geçeceğine daha iyi haklar alacağımızainanıyorum. Elimiz daha güçlü olacak, daha dabüyüyeceğiz. Eylem ve etkinliklerimiz daha güçlüolacak. Büyüdükçe elimiz daha güçlü olacak.

Murat Ayyıldız (Arpek / Gebze): Türk Metal’evurulan bir darbe olarak görüyorum. Devamınındageleceğini, diğer fabrikalardan da gelenler olacağınıdüşünüyorum. Sözleşmeye daha güçlü gireceğiz. Dahafazla bir kitle olacak. Geçmiş zamanlarda TürkMetal’in üye sayısı daha fazlaydı. Şu an hala öyle amaBosch işçilerinin Birleşik Metal’e geçişi durumudeğiştirecek, dengeleri bozacaktır.

Zaten en son sözleşmede alınan zamlar, haklarortada. Değişen değişleyen durumlar ortada. Bizlerinhakkımızı aldığımızı, en azından Türk Metal’e görebaya önde olduğumuzu düşünüyorum. Zaten Boschişçileri bunu gördü ve bunun da işçilerin bizekatılmasında etkili olduğunu düşünüyorum. TürkMetal işveren yanlısı bunu da herkes görüyor. Bazıfabrikalara sıfırdan Türk Metal getiriliyor. Ama işçilerbilinçsiz. Birleşik Metal’i bilseler onu tercih ederler.

Bülent Karadağ (Arpek /Gebze): Ben de TürkMetal’de çalışan işçi arkadaşlarıma demokratikbağımsız hiçbir siyasi görüş altında kalmadan istediğigibi başkanıyla temsilcisiyle konuşan, konuştuğu içinişinden olmayan bir sendika üyesi olarak bütün TürkMetal’deki arkadaşlarıma özellikle suskunkalmamalarını Bosch’un bu tavrına Tofaş’takiReno’daki arkadaşların da tepki vererek hiç üyesiolmasa dahi Birleşik Metal’i veya DİSK’e bağlıherhangi bir sendikaya gelerek haklarını araştırmaları,bu hakların sonucu olarak sadece üye aidatı vererekdeğil bu sendikalarda çeşitli görevler almış ve bugörevlerde hem işçi haklarını hem kendi haklarınıöğrenmelerini, suskun kalmamalarını tavsiye ederim.Birlik olsunlar, araştırsınlar. İstişare etsinler,toplansınlar. Sadece aidat vermek değildir sendika.Sendika bir araya gelmek, toplanmak bilgi alışverişiyapmak, hakkını aramaktır. Bu da demokratikbağımsız bir sendika olarak Birleşik Metal’dir. HepsiniBirleşik Metal’e davet ediyorum.

Erdoğan Kılıç (Arpek Baştemsilcisi / Gebze):Bosch’un bize katılmasıyla her şeyin daha iyi ve dahagüzel olabileceğini söyleyebilirim. Dahası Tofaş’ın veReno’nun duyarlı bir biçimde bakıp bize katılmasınıistiyoruz.

Uğur Çimkaya (GEA Klima direnişçisi / Gebze):Bosch işçileri tarihe kapı açtılar. Bugün bayram günü,milat günü. Bugünsınıf ilk defakabuğundan sıyrıldı.Bundan sonrası çokönemli. Çok büyükbir sinerjiyaratacağınıdüşünüyorum. Bubütün havzayayayılacaktır, sonra dabütün işçi sınıfınayayılacaktır. ZatenBosch işçisini öncelikle bu yaptıklarından dolayıkutluyorum. Tarihe geçtiler, biz de şanslıyız ki tarihetanıklık ettik. Dediğim gibi arkasından mutlaka vemutlaka işçi direnişi bekliyorum. Açıkçası BirleşikMetal’de direnen GEA direnişçileri olarak songünlerimiz ama mücadelede son günümüz değil, iştehala burdayız. Başka fabrikalarda da olacağız,fabrikalara girip oraları da örgütlemeye çalışacağız.Bosch işçisi de bizim olduğumuz gibi bu havzayaörnek olduğunu düşünüyoruz. Diğer Türk Metalişçilerine de çağrım odur ki, vakit kaybetmesinler. Bubayram havasını kaçırmasınlar. Önümüzde bir MESSgrup tolplu sözleşmemiz var ki çok önemli. MESS gibidünyanın en önemli, en katı işveren sendikasına karşıdik duralım, büyük duralım. Hepsini Birleşik Metalsaflarına bekliyorum.

Ayhan Ekinci (Bursa Şube Başkanı): Boschişçileri sadece kendileri sendika değiştirmediler, tümmetal işçilerinin 30 yıllık esaretini sona erdirdiler. İlkadımı atıp ilk meşaleyi yaktılar. Bizler inanıyoruz kiBosch işçilerinin arkasında devam edecek, diğer metalişçileri de var. Çok uzun soluklu bir çalışma yaptık.Arkadaşlarımız biz ne söylediysek dinlediler. Çokdisiplinli bir şekilde yaptığımız çalışmayı bu şekildetaçlandırdık. Elbette bu sırtımıza biraz daha yükgetiriyor. Ama bizim esas önceliklerimiz taslağımızıtabanımızla birlikte hazırlamamız kararı da onlarlabirlikte vermemiz. Bunu yaparken de temsilcimizidelegemizi, şubemizi ve genel merkezimizi vekonfedarasyonumuzun başına varıncaya kadar işçilerlebelirlememizdir. Bu talepleri Bosch işçileri TİSdöneminde dile getiriyorlardı, biz de onları takipediyorduk. Bursa’da başka metal işçileri de var bunlarıdile getiren. Gün geliyordu o sarı sendikanın şubelerinibasıyorlardı. Gün geliyordu fabrikaları işgalediyorlardı. Kapı önlerinde oturuyorlardı. Daha sonrabuluştuk. Onlar mı bize geldi, biz mi onlara gittik

bilmiyoruz ama bir şekilde buluştuk. Göz renklerimizfarklı da olsa gözyaşlarımız aynı diyerek yola çıktık.Arkadaşlarımızın çok duyarlı çalışmasıyla dataçlandırdık. Bundan sonraki süreçte beklentilerinolması çok doğal. Çünkü bir açlık var, esarettenkurtuluş var. Bizimdi bu işyerleri, Maden-İş’in. Amahem hükümetin hem de o günün siyasi iktidarın birgecelik kararıyla Türk Metal’i aldılar büyüttüler. Amabu esaret bugün artık noktalandı, bugünkü süreçtarihsel bir gündür. Bu andan sonraki çalışmalar elbettehepimizi onore edecektir. Bundan sonra da sadeceBosch işçilerini değil diğer metal işçilerini de BirleşikMetal sendikası olarak kucaklamak için can atıyoruz.Biz biliyoruz ki bizi çok arayan arkadaşlarımız var. Enbüyük fabrikalardan küçük fabrikalara kadar hepsineyetecek kadar gücümüz var. Bizler eğer birlik olursakhem sosyal haklarımızı hem de TİS’lerdenkazançlarımız daha da ileriye gidecek ve biz artık sözsahibi olacağız. Bizim için ayaklar baş olmaz diyenlerede gereken cevabı örgütlenerek vereceğimizeinanıyoruz.

Beykan Vatansever (Trakya Şube Sekreteri): Bugelişme başka işyerlerinin de kapısını açacak diyedüşünüyoruz. Metal işçileri için çok önemli bir girişim.Umarız ki sonuçları da daha iyi olur. Türk Metal’indiğer üyeleri de her şeyin farkındalar fakat artık Boschişçileri gibi cesur olmaları gerekiyor. Çünkü bu süreciçok da iyi takip ediyorlar, malum internet ve bölgedekiarkadaşlarımızla sürekli irttibattalar. Yani cesaretgerekiyor.

Selçuk Göktaş (Genel Sekreter): Aslında 30 yıllıkbir gecikme var. 1980 darbesinde DİSK ve DİSK’ebağlı sendikalar kapatıldığında sanayideki işçilerörgütsüz kaldılar ve bizim üyelerimizi o süreçteişverenler ek 6 dediğimiz bir gecede işçilerin dahihaberi olmadan bu ve buna benzer sendikalara üyeyaptılar. İşçilerin kendi bilgisi dahilinde olmadığıhalde. Ve o gün bugün bu yapı işçilerin sırtındaoturuyordu. Bugün Bosch işçisi bu kapıyı araladı. Asılyuvasına döndü. Geçmiş süreçte Maden-İş’in örgütlüolduğu bir yerdi. Yine Renault ve diğer işyerleri deaynı şekilde. Bugün gerçek yuvalarına dönmüş oldular.Bu Türkiye işçi sınıfı açısından bir tarihi ivmedir.Sendikal hareketin ivmesini yükseltecek bir süreçtir.Bizim gönlümüzde geçen diğer işyerlerinin de busüreci de tamamlayarak, Bosch işçisini de referansalarak sendikamızla kucaklaşmalarıdır. Çünkü uzunyıllardır büyük sendikayız edalarının arkasınasığınarak işverenlerle kapalı kapılar ardında toplusözleşme yapma sürecinin bittiğini Bosch işçisi onlaragösterdi. Diğer işyerlerinde de aynı şekilde bu tepkileribekliyoruz.

İsa Akın (Renta İşyeri Baştemsilcisi/Eskişehir):bu süreç metal işçisininönünü açan bir süreçtir.Sarı sendikaya, taşeronsendikaya karşıyapılmış güzel birmücadeledir. Biz deBosch işçisinin yanındaolduğumuzu belirtmekiçin burdayız. Yürektenkutluyoruzmücadelelerini. Birleşebirleşe kazanacağızdiyoruz.

Mustafa Sevinç(Prysmian / Bursa): Her şeyden önce demokratikişleyişe sahip bir sendikayız. Temsilcimizden bütüngenel merkez yöneticilerine kadar işçilerin seçtiği birsendikayız. Şeffaf ve demokratik bir sendikayız. 2010-12 sözleşmemiz var ortada. Taban taraf olduğu süreceher şey mümkündür. Birleşik Metal olarak ilk adımıattık. Komitelerimiz kurulacak, komisyonlarımızkurulacak sendikamızın belirlediği şekilde süreciişleteceğiz.

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-11

Ortadoğu20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Savaş çığırtkanı sahtekarlar Suriye’de suçüstü yakalandı!

Medya tekelleri, her zaman saldırganlık, savaş vesömürgeciliğin temel araçları arasında yer almıştır.Ancak son yıllarda iletişim teknolojileri alanındayaşanan hızlı gelişmeler, bu uğursuz rolün geçmişlekıyaslanmayacak bir hal almasını olanaklı hale getirdi.Artık medya gerçeği çarpıtmak, yalan haber yapmak,olayları zıt anlamlar taşıyan kavramlarla izah etmek, biryalanı bıktırırcasına beyinlere kakmakla kalmıyor,sahtekarları “güvenilir kaynak” diye takdim ediyor,olmayan muhabirlerin imzasıyla haber yayınlıyor, hayalikahramanlar yaratıyor, yaşanan olayları değil,efendilerinin istediklerini “habercilik” adına gerçek diyesunuyor.

Savaşı bir bilgisayar oyunu gibi sunan, halklarıntepesine yağan bombaları bir gerilim filmininsahnesiymiş gibi “olağan”laştıran medya tekellerininkepazeliği bu noktaya vardırmaları tesadüf olamaz.Alçalmanın bu boyuta varması, medya patronlarının dasavaş ve saldırganlığın esas sorumlusu olan burjuvazininorganik bir parçası olmalarıyla açıklanabilir.

Irak işgali sırasında, savaşı Amerikan tanklarınıniçinden izleyen “Embedded/İliştirilmiş” gazeteci tipinipiyasaya süren emperyalistler, “organik gazeteci”liği,fütursuzca kurumsallaştırdılar. Böylece medyatekellerinin ücretli elamanlarının çoğunluğu için objektifhabercilik değil, emperyalist saldırganlık ve savaş adına“kalemşör tetikçilik” yapmak esas olmuştur.

Kalemşör tetikçiler ile şefleri, haber ve görüntüleri,gerçeği anlatmak amacıyla değil, savaş boranlarınınistediği şekilde hazırlıyor. Bu tarz “habercilik”,emperyalist saldırganlık ve işgali meşrulaştırmayı temelalıyor ya da işgal edilmiş ülkelerdeki emperyalistorduların imajını düzeltmeye odaklanıyor. Bu “gazetecikılıklı” tetikçiler güruhu emperyalist saldırganlık vesavaşın dolaysız suç ortaklığını yapıyor.

Sermayenin güdümündeki medya tekellerinin içpolitikada da aynı uğursuz rolü oynadıklarını geçerkenbelirtelim. Güncel plandaki bariz örnekleri, “yandaşmedya” diye tanımlanan, dinci-gericiliğin borazanlığınıyapan “organik gazeteci”ler takımı şahsında belirginolarak görülebilir.

CNN’in sahtekar muhabiri suçüstü yakalandı

Emperyalist saldırganlığın hizmetindeki gericimedya tekelleri, Libya’dan sonra Suriye’yi hedeftahtasına yerleştirdi. Savaş aygıtı NATO’nun Libya’yasaldırması için çağrı yapan CNN, El Cezire, El Arabiyegibi savaş borazanı uydu kanalları ve onların izindengiden BBC, aylardan beri emperyalist ordularınSuriye’ye saldırması için davetiye çıkarıp duruyorlar.

Kuşkusuz ki, Suriye Libya değil ve bundan dolayıemperyalistlerle bölgedeki tetikçileri henüz doğrudansaldırmayı göze alamadılar. Ancak çatışmalarınyayılması için “Özgür Suriye Ordusu” adı altındaörgütlenen çeteleri eğitip silah sağlayan Türk devleti,Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, BAE gibi gerici bölgerejimleri ile emperyalistler, aylardan beri çatışmalar dafiilen taraf durumundadırlar.

Vurgulamak gerekiyor ki, Suriye’de ele geçirilenMİT ajanları ve çetelerin üzerinde yakalanan silahlarınTürk devleti tarafından sağlandığı yönündeki haberler,AKP iktidarının emperyalist saldırının koçbaşı olduğunugösteriyor. Nitekim, Bush’un neo faşist ekibinden

George Friedman tarafından kurulan “özel istihbaratşirketi” Stratfor’un, Wikileaks sitesinde yayınlanarak ifşaedilen yazışmalarında da, Türk devleti/AKP iktidarınınSuriye’deki çatışmaları körüklediğini gözler önüneseriyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yalanlamadığıbelgelerdeki bilgiler, ABD ile Türk devletinin resmianlaşmalar yaparak, gayri resmi biçimde Suriye’yeyönelik özel saldırılar düzenlediği belirtiliyor.

ABD ile Ankara’daki suç ortaklarının katkılarıylakanlı çatışmalar devam ederken Katar Emiri’nin kanalıEl Cezire, Suudi Arabistan sermayeli El Arabiye ileAmerikan kanalı CNN’in asparagas haber akışı dasürüyor. Yayınlarının yarıdan fazlasını Suriye’ye ayıranEl Cezire’nin yalan haber yaptığı defalarcakanıtlanmasına rağmen saldırgan çizgisini sürdürüyor.Aynı durum El Arabiye için de geçerli. “Saygın” CNNkanalının abartılı, tek taraflı ve uydurma haberler yaptığıise, Suriye kaynakları ve bağımsız gazeteciler tarafındandefalarca teyit edildi. Hal böyleyken CNN’in “gençkahraman” muhabiri Danny Dayem adlı sahtekar suçüstüyakalanana kadar “saygın kanal” asparagas haberleredevam etti.

CNN’in sahtekarlığını ortaya koyan haber videoyuyayınlayan Suriye devlet televizyonu, Danny Dayem’in,CNN’le canlı bağlantı yapmadan önce etrafındakileresilahları ateşlemelerini söylüyor, ardından geçtiği haberde ise, Suriye askerlerinin birkaç saat içinde yüzlercekişiyi öldürdüğünü söylüyor.

Bu arada asparagas haberlerle dünyayı aldatan“saygın” CNN kanalı, sahtekar muhabiri canlı yayınaçıkararak pişkinlikte sınır tanımadığını da gösterdi.CNN’den para almadığını iddia eden sahtekar muhabir,patronlarını aklamaya çalışsa da, bu zırvalara pek inananolmadı.

Yüz milyonlarca insanı aptal yerine koymaküstahlığını gösteren sahtekar CNN ile asparagasçımuhabirinin pişkinliği, yaptıkları iğrenç işin, BeyazSaray’a hakim olan savaş baronları nezdinde taşıdığıönemin farkındalar. Belli ki, emir üstten geliyor. Aksihalde hem yüzmilyonları aldatıp hem bu kadar pişkinolmaları o kadar kolay olmazdı.

Pentagon şefinden savaş tehdidi

Suçüstü yakalanmalarına rağmen savaşçığırtkanlığına devam eden medya tekellerinin tehdit veşantajlarına, ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nınaskeri saldırı tehdidi de eklendi. Senato Silahlı HizmetlerKomitesi’nin Suriye konulu oturumunda senatörlerinsorularını yanıtlayan Pentagon şefi, Suriye konusunda,

askeri seçenekler de dahil olmak üzere tüm seçenekleringözönünde bulundurulduğunu açıkladı.

“Tüm seçenekler masada” söyleminin emperyalistsaldırı hazırlığı anlamına geldiği herkesin malumudur.Emperyalist saldırganların pratiği, bu zorba söylemi,“eğer Suriye yönetimi diz çökmezse, havabombardımanlarıyla buna zorlarız” anlamındakullandıklarını pek çok kez ortaya koymuştur.

“Sivilleri koruma”nın değil gerici hegemonyanın peşindeler

Washington’daki savaş baronlarıyla Ankara’dakitetikçi takımının sivil halkın öldürülmesini engellemekiçin Suriye’ye müdahale ettikleri iddiası, çirkin biryalandan başka bir şey değildir. Bu, aynı zamanda Suriyehalklarının acılarıyla alay etmektir. Zira emperyalistorduların Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da sergilediklerisınırsız barbarlık, ortada iken, aynı şeyi Suriye içinistemek, bu ülkenin tahrip edilmesi onbinlerinboğazlanması anlamına geleceği herkesin malumudur.Dahası, yıkım ve kıyımların Suriye ile sınırlıkalmayacağı, Türkiye dahil bölge ülkelerinin çoğunasıçrama ihtimalinin yüksek olduğu da, farklı çevrelertarafından vurgulanıyor.

Biliyoruz ki, emperyalist/siyonist saldırılar halklarıkorumak için değil, köleleştirmek amacıyla yapılır.“Irak’ı özgürleştireceğiz” diye bu ülkeye saldıranlarınhaddi hesabı olmayan yıkımın yanısıra 1.5 milyon insanıkatletmeleri “dış müdahale”nin ne anlama geldiğini körgözlere bile göstermeye yeter de artar bile…

Bu vahim tablolar ortada iken, “dış müdahale” talepedenler, Suriye başta olmak üzere bölge halklarınınkaderini savaş baronlarının eline teslim edilmesiniistiyorlar. Bu durum, medyadaki organik gazetecilerdenmezhep çatışmalarını kışkırtan din adamlarına, Türkdevleti/AKP iktidarından Suudi Arabistan’a, MüslümanKardeşler’den Katar’a ve emperyalist/siyonist güçlerekadar, gerici cephenin ortak hedefidir.

Baas rejimini yıkıp “dinci gerici, neoliberal,Amerikancı” Müslüman Kardeşler’i iktidara taşımayıhedefleyen gerici cephenin Suriyeli işçi, emekçi vegençliğin sorunları veya talepleriyle zerre kadar bir ilgisibulunmuyor. Bunların derdi salt Suriye’de değil, tümbölgede emperyalist/siyonist güçlerin hegemonyasınınönünü açmaktır. Müslüman Kardeşlerle suç ortaklarınınbu hedefe ulaşmaları mümkün olmadığı için, emperyalistsaldırı tehlikesi artıyor.

Belirtelim ki, emperyalistlerle başta Türkiye olmaküzere bölgedeki gerici güç odaklarının çok yönlüdesteklerine rağmen, NATO’dan medet uman “muhalif”güçler, henüz iktidarın yakınına bile yaklaşabilmişdeğiller. Bu düşkünleşmiş “muhalefet”in umudu Suriyehalkları değil, emperyalistlerle suç ortaklarının dışmüdahalesidir.

Hem iç hem dış dinamiklerin basıncı emperyalistsaldırıyı şuana kadar engellemiş olsa bile, savaştehlikesinin kara bulutları bölge üzerindeyoğunlaşmaktadır. Bu olgu, emperyalizme ve gericiişbirlikçilerine karşı mücadelenin özel olarak gündemdetutulmasını gerektiriyor. Zira emperyalistlerle suçortaklarının yeni bir savaş başlatmaları, tüm bölgehalklarının geleceğini yakından ilgilendirecektir. Bundandolayı “işçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını gürbir şekilde haykırmaya devam etmek gerekiyor.

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012 Dünya

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!

Dünya ölçeğinde emperyalizmin yayılmacıpolitikasının getirdiği kaçınılmaz savaşlar ve aynızamanda halkların sömürü cehennemi karşısındadirenme kararlılıkları bugün dünyanın dört bir yanındayaşanmaya devam ediyor. Balkanlar’dan Kafkaslar’a,Ortadoğu’dan Afrika’ya, Asya’dan Kuzey ve GüneyAmerika kıtalarına kadar çok boyutlu olarak kendinigösteren bu gerçeklik, milyonlarca insanın yaşamınıyitirdiği boyuta varmış bulunmaktadır. Türkiye, dünyaüzerinde bulunduğu jeostratejik konumdan kaynaklı,yaşanan bütün bu olayların büyük çoğunluğunadoğrudan taraf durumundadır.

Emperyalizm savaş demektir!

ABD emperyalizminin başını çektiği emperyalistgüçler, bugün içine düştükleri durumdan çıkışı bir kezdaha savaşla aşma arayışı içerisindedirler. Bu, onlarındoğalarında olan bir gerçekliktir aynı zamanda.Ekonomik krizin ülkeleri iflasa sürükleyecek seyrinedeniyle yaşanacak savaşlar da kaçınılmaz durumadoğru ilerliyor. Çünkü emperyalist tekeller arasındadünya ölçüsünde süren kıyasıya rekabet, pazarlarıngittikçe daralması ve hammadde kaynaklarının değerininartması bu durumu yaratan temel etkendir. Bu nedenlekendi çıkarlarını korumak, birilerinin yok olduğuortamda gücü elinde bulundurmak ve aynı şekildekendilerinin yok olmasının önüne geçmek için savaştanbaşka bir çıkar yolları bulunmamaktadır.

Aynı zamanda bu durum, emperyalist tekellerinkendi hegomanyalarını korumak için silahlanmaları biryana, emperyalist savaşları yaratmak zorunda olduğu birgerçekliktir. Sıcak savaşların içerisine doğrudan müdahilolmasa da dünyada cereyan eden olaylar her ülkeyisilahlanmaya doğru iter. Birincisi günün birindeyaşanacak bu savaşın doğrudan bir tarafı olmak zorundabırakılacağı bilinci bunu zorunlu olarak her ülkeyedayatır. İkincisi silah sanayinin dünya pazarındakiyerinden kaynaklı, silah sanayini elinde bulundurantekeller bu durumun yaşanmasını ayrıca ister.Yaşanabilecek bir savaş durumunu, sürekli körükleyerekve gündemde tutarak devletleri dizginsiz bir silahlanmanoktasında teşvik eder. Bunun için emperyalizmindoğasında bulunan militarizm emperyalist savaşlarıkaçınılmaz kılar.

Silahları bitmek tükenmek bilmeyen bir artışla eldetutmak yok olmaya doğru gidildiği zaman bir işeyaramaz. Bu nedenle emperyalist tekeller yok olmamakve hammadde kaynaklarının bulunduğu yerleri işgaletmek için biriktirdikleri silahları masum halklarüzerinde kullanmaktankaçınmamışlardır/kaçınmayacaklardır.

Zayıf ülkeleri iktisadi, mali ve siyasi boyundurukaltına almak için yürütülen bu kirli savaşları emperyalisttekeller çok boyutlu bir şekilde yürütmektedir. Buülkeye doğrudan kendi askeri müdahalesi ile olsun veyao ülke halkını gerici bir savaşa sürüklemek için silahsağlayacak olsun ya da o ülkede etnik ve dini çatışmalarıkörükleyerek, siyasi istikrarsızlıktan yararlanmakkonusunda olsun sonuçta hepsi emperyalist tekellerinyayılmacı politikasının bir ürünüdür. Ve ona hizmet ederniteliktedir.

Emperyalizm kan ile besleniyor!

Bu durumun dünya üzerinde birçok örneği de

mevcuttur. Bunlardan birkaçını örneklemek gerekirse;Nijerya, Somali, Afganistan ve Irak’ta yaşananlar halagözler önünde durmaktadır.

Nijerya’da neredeyse 60 yıldır Hristiyan veMüslüman gruplar arasında çatışmalar yaşanmayadevam ediyor. Bu süreç boyunca 10 binin üzerindeinsanın yaşanan çatışmalar sonucu yaşamını yitirdiğisöylenmektedir. 2011 yılında ise çatışmaların daha daartması sonucu 1100’den fazla insanın yaşamını yitirmişolması da ayrıca yaşanan çatışmanın boyutunugöstermektedir. Somali’de ise yarım milyona yakıninsan 1991’den beri süren iç savaşta yaşamını yitirmiştir.2011’de yaşamını yitirenlerin sayısı ise 2500 kişiyibulmaktadır.

Bunların yanında ABD emperyalizminin doğrudanmüdahaleleri sonucu Afganistan ve Irak’ta yaşananlarayrı bir yerde durmaktadır. Afganistan’a yönelik2001’de başlatılan savaştan bu yana 1 milyondan fazlainsan yaşamını yitirmiştir. Emperyalistlerinmüdahalesine karşın direnişi seçen Taliban güçleri ileemperyalist savaş örgütü NATO arasında son yıllardaşiddetli çatışmalar yaşanmaya devam ediyor. 2011yılında büyük çoğunluğu sivil insanlardan oluşan 11 binAfganistanlı ile 600 NATO askeri yaşamını yitirmişdurumdadır. Bu durum bile aslında savaşın iç yüzünügöstermeye yeter mahiyettedir. Ayrıca bu sürecePakistan devletinin de dahil olması sonucu Pakistan’dayaşamını yitirenlerin sayısı 7600 kişiyi bulmaktadır.

Irak’ta yaşananlar ise Afganistan’dan hiç farklıdeğildir. 2003’te başlatılan savaştan bu yana 1 milyonuaşkın kişi yaşamını yitirmiştir. ABD’nin Irak’tangöstermelik olarak askerlerini çekmesi süreci ve“istikrarı sağladık” söylemleri, son zamanlarda Irak’tayaşananlar sonrasında, üstü örtülemeyecek bir yalanolduğunu kanıtlamaya yetmiştir. Ayrıca 2011 yılı verilerinet olmamakla birlikte 2010-2011 yılları arasında 5 bininsanın Irak’ta yaşamını yitirmiş olması Irak’tayaşananları özetliyor. Daha yakın zamanda NATO’nunLibya’ya yönelik müdahalesi sonucu binlerce insanyaşamını yitirmiştir. Bir halkın özgürlük talebini kendiemperyalist çıkarları için kullanmak noktasında tereddütetmeden, bu doğrultuda içerdeki ayrışmayı körükleyipsavaş kışkırtıcılığı amacıyla Libya halkına silah dağıtanemperyalist güçler, Libya’da halkı birbirine kışkırtarakkendi başarılarını sağlamaya çalıştıkları da birgerçekliktir.

Bu sayılan birkaç ülkedeki durum haricinde dahabirçok ülkede bu düzeyde olmasa dahi çatışmalar vesavaşlar devam etmektedir. Ayrıca emperyalist ve gericisavaşlar yalnızca ölüm demek değildir. Bir ülke üzerindeyarattığı sonuçlar çok boyutludur. İşsizlikten açlıknedeniyle ölümlere, yoksulluktan yoksunluğa, kadın veçocuk tecavüzlerinden zorunlu göçlere kadar vb.Yarattığı etkiyi birçok yönüyle değerlendirdiğimizzaman savaşın halklara ağır bir yıkım getirdiği daha açıkgözükmektedir.

Emperyalistler yeni hedef peşinde!

ABD emperyalizmi yeni bir savaşa hazırlanıyor. Sonsüreçte ABD emperyalizminin öncülüğünü çektiği savaştakımı NATO’nun görünürde olması savaşı isteyen asılgücün gözükmesine engel olamıyor. Ayrıca amacınındünya hakimiyetini yeni adımlarla pekiştirmek,emperyalist nüfuz mücadelelerinde yeni üstünlükalanları ve mevzileri elde etmek olduğuna da hiç kuşku

yoktur. Suriye’deki yaşanan olaylar üzerinden ABDDevlet Başkanı Obama’nın “müdahaleden başka yolyoktur” sözleri, bu sürecin kapıya dayandığınıgöstermektedir. Ayrıca her ülkenin artık açıktan tarafınıbelli ettiği bir durumda bugün yaşanacakların habercisiniteliğindedir. Yapılacak bir müdahale sonrası Çin veRusya’nın sürece dahil olmayacağı ve ardındanyapılacak müdahalenin boyutunun büyümeyeceğigarantisi de bugün bulunmamaktadır.

Her ne kadar medya İran’ı gündemleştirmemeyeçalışsa da yaşanan gelişmeler yüzünden İran konusu dagündemdeki yerini korumaya devam etmektedir. ÇünküSuriye’de Libya’ya benzer bir tarzda çözümbekleyenlerin bundan sonraki müdahale konusunun İranolacağı açıktır. Tabi İran’a yönelik müdahalenin de aynızamanda başlamayacağı ise bugün muğlaklığınıkorumaktadır. Her ihtimalin masada olduğu bir gerçektir.Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yakın zamandakiABD dönüşü yaptığı açıklama bunu açıkçagöstermektedir.

Ayrıca Obama’nın ABD Kongresi’ne sunduğu 2012yılının 613.6 milyarlık askeri harcama “faturası” da çokşeyi anlatmaya yetiyor. 88.5 milyarlık bölümünün sürensavaş harcamalarına, geri kalanın yeni silahlaraayrılması, ABD’nin dünyada hala devam eden askerigücünü pekiştireceğinin bir göstergesidir. AncakABD’nin hegomanyasını yıkabilecek kriz kapıdadır.Bugüne kadar askeri gücünün yanısıra ekonomikgücünün büyüklüğü ile dünyaya hükmeden ABD’nin, busefer askeri gücü ile hükmetmeye çalışmaktan başkayolu yoktur. Bu da barbarlıktan başka bir şey değildir.

Direnen halklar kazanacak!

Dünyanın dört bir yanında halklar bugün kanlabeslenen emperyalistlerin, onların işbirlikçilerinin vekendi zorba yöneticilerinin karşısında direnmeye devamediyorlar. Hindistan’dan Kolombia’ya, Endonezya’nınPoşua Adası’ndan Filistin’e ve Türkiye’ye kadaruzanabilecek bu uzun mücadeleler sonucu onbinlercehatta yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği gerçekliğibugün halkların mücadele etme kararlılıklarınıgöstermeye yetiyor. Ayrıca Afganistan’da ve Irak’taABD emperyalizminin bataklığa saplanmasının temelnedeninin halkların direnme iradesi olduğu da ortadadır.

Son süreçte Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn,Fas, Irak ve Suriye’de kısacası Ortadoğu ve KuzeyAfrika ülkelerinde yaşanan ve binlerce insanın yaşamınıyitirmesine malolan, ancak diktatörleri alaşağı edebilenhalk ayaklanmalarının olduğu bir dönemdegerçekleşebilecek savaşın halkların direnme iradesikarşısında çok şansı yoktur. Yeter ki halklar birbirleriylesavaşma yolu yerine emperyalistlerle ve işbirlikçileri ilesavaşma yolunu seçsinler. Tabii halklar emperyalistlerekarşı direnmeyi seçerken aynı zihniyetin sahiplerininkendi ülkelerinde var olduğu bilinci ile hareket etmelerien doğru tutum olacaktır. Çünkü asıl kurtuluşa götürecektek yol buradan geçmektedir.

Ancak yaşanan her ne olursa olsun emperyalizme veonun Türkiye’deki işbirlikçisi sermaye devletine karşımücadele bugün kaçınılmaz olarak önümüzdedurmaktadır. Çünkü yaşanacak her olayın bir sorumlusu,olacaklara onay verdikleri için onlardır aynı zamanda.

İhsan Yiğit DemirelKandıra 2 No’lu T tipi D-3

11.02.2012

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-11

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012Dünya

Metal ve hizmet sektöründe ortakmücadele ve sorumluluklar

Almanya’da metal ve hizmet sektöründe TİSsüreci yaşanıyor. Hizmet sektöründe iki milyonuaşkın kamu emekçisini kapsayan TİS görüşmelerininilk etabı uyuşmazlıkla sonuçlandı. Metal iş kolundaise TİS görüşmesi yeni başladı. Orada da henüz birsonuç alınmış değil.

Kamu emekçileri ilk tur görüşmelerininuyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine uyarı grevlerinebaşvurdular. Birleşik Hizmet Sendikası-Ver.di’ninçağrısı üzerine Almanya’nın hemen tümeyaletlerinde kademeli biçimde yapılan uyarıgrevlerine katılım oldukça yüksek oldu. ÖrneğinBaden-Würtenberg, Sachsen, Sachsen-Anhalt,Türüngen, Brandenburg ve NRW’de toplam 70 binemekçi grevlere katıldı. En yüksek katılım ise 30 binkişi ile NRW’nindi.

Hizmet sektöründe 12 Mart 2012 tarihindePotsdam’da yapılan ikinci tur görüşmesinden desonuç çıkmadı. Başta Sendika Başkanı Frank Brirskeolmak üzere Ver.di sendika yöneticileri bundan böyleçok daha etkili grevlere başvuracaklarını açıkladılar.Bunun ilk adımı ise 28-29 Mart’ta atılacak. Yeniuyarı grevlerine başvurulacak.

Benzer bir açıklama da IGM tarafından yapıldı.Yeni görüşmelerde anlaşma sağlanmamasıdurumunda 3 Mayıs’ta yaygın uyarı grevlerinebaşvurulacağı dile getirildi.

Her iki sektörde de TİS sürecinin zorlu geçeceğimuhtemeldir. Taraflar da bunu biliyor ve kendicephelerinden buna göre hazırlık yapıyorlar.

Benzer talepler ve ortak mücadele

IGM ve Ver.di, bunlar Almanya’nın iki büyüksendikasıdır. Milyonlarca işçi ve emekçiyibünyelerinde toplamaktadırlar. Her iki sektördeçalışan işçiler de, diğer sektörlerdekilerine göre dahamücadelecidirler.

Her iki sektörde de TİS görüşmeleri aynı zaman

diliminde yapılmaktadır. Her iki alanda da %6.5oranında bir ücret talebinde bulunulmaktadır. Her ikisendika da, meslek yapan çırakların/genç işçilerin,eğitimleri bitince kadrolu işçi olarak işe alınmasıtalebini ileri sürmektedir. Kadrolu işçilere verilenücretin kiralık işçiler için de geçerli hale getirilmesi,yani eşit işe eşit ücret uygulamasına geçilmesi,ortaklaşılan bir diğer husustur. Keza, her iki sendikada sözleşmelerin 12 ayla sınırlandırılmasınıistemektedir.

Daha ve daha da önemlisi, her iki sektördeçalışan işçiler mücadeleden yanadırlar. Onbinlerhalinde uyarı grevlerine katılarak bunu ortayakoydular. Özellikle kadın işçilerin katılımdaki eziciçoğunluğu, dikkati çeken en belirgin nokta oldu. İşçitabanı TİS görüşmelerindeki olası bir tıkanmadurumunda süresiz grevlere dahi hazırlıklıolduklarını dile getiriyorlar.

Dikkate değer bir başka husus da şudur; çok canyakıcı bir sorun olmasına ve her vesileyle dilegetirilmesine karşın, bugüne dek bir cağdaş kölelikuygulaması olan kiralık/taşeron işçilik uygulamasınakarşı kayda değer bir mücadele verilmedi. Nesektörlerin kendi içinde, ne herhangi bir fabrika veişyerinde ve ne de genel olarak, kiralık işçilerlekadrolu işçilerin ortaklaştığı bir mücadele örneği, buanlama gelmek üzere bir grev ya da direniş örneğiortaya konamadı. Gelinen yerde bu açıdan da yenibir durum var. Bu uygulamaya/ ve taşeron sisteminekarşı yoğun ve yaygın bir hoşnutsuzluk var. Epeycebir tepki birikmiş bulunuyor. Ve belli belirsiz, buuygulamaya karşı mücadelenin zamanının geldiğidile getiriliyor.

Bunların tümü birden, tartışmasız olarak, metalve hizmet sektöründe çalışan işçilerin güçlerinibirleştirmeleri, ortak talepler etrafında güçlü, kararlıve ortak bir mücadele imkanı demektir. Böylesi birmücadele açısından koşullar her zamankinden deelverişlidir.

Sınıf bilinçli işçiler görev başına!

Kapitalist sınıf bugüne dek sürekli biçimde “Krizvar” diyerek işçi ve emekçileri fedakarlığa davet etti.Yeri geldi, yine kriz silahını kuşanarak işçileri iştenatma tehdidi ile susturdu. Onlara kendi koşullarınıdayattı, kabul ettirdi. Sıfır zamma ve sefalet ücretinemahkum etti. İşten attıklarını açlığın pençesine itti,çalışanları ise, yoksulluk içinde yaşamaya adetaalıştırdı. Kapitalistler bugün de benzer bir tutumuniçindedirler. Her iki sektörün patronları, talep edilenücretin gerçekçi olmadığını, krizin devam ettiğini vekonjonktürün henüz bu oranda bir ücret için uygunolmadığını ileri sürüyorlar. Tam bir küstahlık örneğisergileyerek ücret talebinde geri adım atılmasınıistiyorlar.

Şüphesiz ki, hem metal hem de hizmet sektörüpatronlarının bu küstahlığının esas ve önceliklinedeni, işçi tabanının örgütsüzlüğü ve güvenilir birönderlikten yoksun oluşudur. Öte yandan, onlarsendika bürokratlarını çok iyi tanımaktadır. Onlarınher dönem bugünkü gibi sahte kararlılık ve mücadelegösterileri yaptıklarını, ancak bunun işçi tabanınıaldatmak ve dizginlemek amaçlı olduğunu biliyorlar.Öyle ki, ücret oranı da dahil, bugün ileri sürülentaleplerin bir süre sonra daha aşağı bir düzeyeçekileceğinden adeta eminler.

Demek oluyor ki, sendikacılara güvenmek içinbir neden yok. Her iki sektördeki işçilerin güçlerinibirleştirmesi ve ortak talepler temelinde ortak birmücadele kendiliğinden var olmayacağı açıktır. Bukonuda sınıf bilinçli işçilere hayati sorumlulukdüşmektedir. Her şey öncelikle onların ortayakoyacakları çabalara bağlıdır.

Sınıf bilinçli işçiler derhal harekete geçmeli, heryerde TİS ve grev komitelerinin kurulmasına önayakolmalı, işçi tabanını sürecin basit bir nesnesiolmaktan çıkarıp, aktif bir öznesi haline getirmeküzere yoğun ve yaratıcı bir çabanın içine girmelidir.

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012 Avrupa’da 8 Mart

Avrupa’da 8 Mart eylem ve etkinlikleri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Avrupa’nın

çeşitli ülkelerinde gerçekleştirilen eylem veetkinliklerle kutlandı.

Almanya’da 8 Mart eylemleriEssen’de MLPD, Bir-Kar, DKP, Ver.di Sendikası

Kadın Komisyonu ve Courage tarafından örgütleneneylem için Wili Brand Platz’da toplanılarak stantlaraçıldı. Stantlar aracılığıyla 8 Mart’a ilişkin bildiri vebülten gibi materyaller dağıtıldı. Çevredeki insanlaradönük ajitasyon konuşmaları yapıldı.

Etkinlikte MLPD, Bir-Kar ve Courage temsilcilerikısa konuşmalar yaptılar. 8 Mart temalı şarkılardanoluşan müzik dinletileri eşliğinde gerçekleştirilenkonuşmalarda, 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal anlamınadeğinildi. Kapitalizmin kadın sorununu çözemediği,emekçi kadınlar üzerindeki cinsel ve sınıfsal baskı vesömürünün ağırlaşarak devam ettiği belirtildi.Çözümün devrimde ve kurtuluşun sosyalizmdeolduğunun altı çizildi.

7 Mart’ta NRW başta olmak üzere toplamAlmanya’nın 6 eyaletinde Ver.di sendikasınınçağrısıyla kamu işyerlerinde uyarı grevleri yapılmıştı.Bu eylemlerin en dikkate değer yanı, hemen her yerdeeylemlerin ezici bölümünü emekçi kadınlarınoluşturmasıydı. Yapılan konuşmalarda bu noktaya daözel bir vurgu yapıldı. Bundan haraketle kadınlarıntoplumsal-sınıfsal mücadeledeki rolü hatırlatıldı. Eylem alanında Bir-Kar da stand açarak materyaldağıtımı yaptı. Stand aracılığıyla direnişçi MaltepeBelediyesi taşeron işçilerinin sesi alana taşınırken,kızıl fluar satışıyla direnişçi işçiler için bağış datoplandı.Essen’deki 8 Mart kutlaması alandaki etkinliğinardından gerçekleştirilen kısa bir yürüyüşle sona erdi.

Stuttgart`ta 10 Mart günü iki eylem yapıldı. İlkolarak, MLPD’nin düzenlediği ve Courage, SI, BİR-KAR, IRAN, Alevi Derneği’nin katılımıyla yapılaneylem saat 12.00-14.00 arası Kronprincplatz’dastandlar açılarak başladı. Standlarda 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü ile ilgili bildiri ve bültenlerdağıtıldı.

Ekinlikte kurumlar tarafından yapılankonuşmalarda, özelikle emekçi kadınlar üzerindeki

cinsel ve sınıfsal baskı ve sömürünün ağırlaşarakdevam ettiği belirtildi. Ancak çözüm arayışlarındakikonuşmalar çok zayıftı. Kadının kurtuluşunundevrimde ve sosyalizmde vurgusu yoktu.

Program kültürel etkinlikle devam etti. EtkinlikteBir-Kar bildirileri dağıtıldı.

İkinci olarak, Mezopotamya KültürMerkezi’nin çağrısıyla bir yürüyüşgerçekleştirildi. Türkiyeli ilerici kurumların dadestek verdiği yürüyüşte sık sık “Jin, jiyan,azadi!” ve “Bijî Serok Apo!” sloganları atıldı.Ayrıca, Alman devletinin Kürtler’e yönelikbaskıları kınandı.

Yürüyüşün bitiminde, AKP hükümetininKürtler’e yönelik politikaları teşhir edildi. EylemNewroz kutlamalarına çağrı yapılarak sona erdi.

Göpingen Alevi Kültür Derneği’nindüzenlediği, BİR-KAR ve ADHF’nin de katıldığıetkinlik oldukça canlı ve coşkulu geçti.

11 Mart günü yapılan etkinliğin açılışkonuşması saygı duruşunun ardından başladı.Konuşmada, kapitalist sömürü sistemi hedeflendive özellikle sınıfsal, cinsel, ulusal baskı ve hertürlü mekanizması kokuşmuş sömürü sistemininaltı çizildi.

Emekçi kadının kurtuluşunun devrim vesosyalizmde olacağının altı çizilerek birlikte

mücadele çağrısı yapıldı. İlgiyle izlenen “Yaşamın yarısından kavganınyarısına” adlı sinevizyondan sonra derneğinyetiştirdiği çocuk folkloru sahnede sergilediklerioyunlarla dinleyicileri coşturdu. Ardından “Neolacak şimdi” adlı tiyatro oyunu sahnelendi. Müzikgrubunun program aralarında söylediği türkülerlehalaylar çekilerek bitirilen etkinliğe 200 kişi katıldı.

Ayrıca, direnişte olan Maltepe Belediyesitaşeron işçilerinin direnişleri selamlandı ve destekamaçlı olarak 116 Euro toplandı.

Frankfurt’ta 8 Mart Perşembe günü Sol Parti,Yeşiller ve SPD gibi reformist ve sosyal demokratpartilerin de stant açtığı ve diğer Alman ve Türkiyelidevrimci grupların birlikte organize ettiği mitingebildiri ve afişleri ile katılım gösteren BİR-KAR, 11Mart Pazar günü bir 8 Mart etkinliği gerçekleştirdi.80 kişinin katıldığı etkinlik baştan sona akıcı vecoşkulu bir havada geçti.

Wuppertal’da bir aydır hazırlıkları yapılan 8Mart etkinliği başarıyla gerçekleştirildi. 200’e yakınemekçi ve gencin katıldığı etkinlik devrimci biratmosferde gerçekleşti.

Etkinlik kısa açılış konuşmasıyla başladı. Bunu,devrim ve sosyalizm kavgasında ölümsüzleşenler içinyapılan saygı duruşu izledi. Ardından, çarpıcıkarelerden oluşan kısa bir sinevizyon gösterimieşliğinde N. Hikmet’in “Tanya’’ şiiri okundu.

Etkinlikte yapılan konuşmada Türkiye gibi birdevrim toprağında dahi, 8 Mart’ın gitgide gerçekiçeriğinden soyutlandığı gerçeğinden hareketle, 8Mart’ın tarihsel ve sınıfsal içeriğine özel vurguyapıldı ve kadınların kurtuluşunun sosyalizmdeolduğu dile getirildi.

Şiir ve devrimci türkülerden oluşan bir dinletininardından da ‘’Bu bahar önce emekçi kadınlaryürüyecek’’ adlı sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.Sinevizyon kitle tarafından belirgin bir dikkatleizlendi.

Etkinliğin finalinde dost sanatçı Mustafa Yeşilyurtsahne aldı. M. Yeşilyurt devrimci bir propagandaeşliğinde türküler söyledi. Ruhi Su tarzında sunduğu

bu dinleti dinleyiciler tarafından beğeni topladı.Etkinlik bu dinletinin ardından sona erdi.

Etkinlikte, direnen Maltepe Belediyesi taşeronişçileri de unutulmadı. Kısaca direnişlerinden sözedildi, bu onurlu direnisin maddi ve manevi her türlüdesteği hak ettiği belirtilerek maddi destek çağrısındabulunuldu. Çağrı karşılıksız kalmadı. En kısa sürededirenişçi işçilere gönderilmek üzere 225 Eurotoplandı.

Basel’de 8 Mart etkinliğiİsviçre’nin Basel kentinde 11 Mart günü BİR-

KAR tarafından salon etkinliği düzenlendi. 8 Mart’ınsınıfsal ve tarihsel özüne uygun olarakgerçekleştirilen etkinliğe 30’u aşkın kişi katıldı.

Kısa bir sunumla açılışı yapılan program, dünyadadevrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenerkek ve kadın devrimcilerin anısına yapılan saygıduruşuyla devam etti. Bunu, Enternasyonal Marşıeşliğinde devrimci kadın önderleri ve mücadeledeyitirdiklerimizi anlatan kısa bir dia gösterimi izledi.Program 8 Mart’ın tarihsel ve güncel önemini üzerineyapılan bir konuşmayla devam etti.

Konuşmadan sonra “Yaşamın yarısından kavganınyarısına’’ başlıklı sinevizyon gösterimine geçildi.Bunu, slayt eşliğinde Tanya şiirinin okunması izledi.Etkinlik son olarak müzik dinletisiylebitirildi.

Paris’te 8 MartFransa’nın Paris kentinde 8 Mart günü Nation

Meydanı’nda başlayan mitinge Fransız sol partiler,sendikalar, demokratik kitle örgütleri ile aralarındaTKİP’nin de bulunduğu Türkiyeli devrimci örgütlerde katıldı. Fransız sol parti temsilcilerinin sıraylabirer konuşma yaptığı mitingde kadına yönelik cinsel,sınıfsal baskı, sömürü, şiddet dile getirildi.Konuşmaların ardından Bastille Meydanı’na yüründü.

Yürüyüş boyunca kadın üzerindeki cinsel, sınıfsal,baskı, sömürü ve şiddete dikkat çeken konuşmalaryapıldı.

“Eşit işe eşit ücret!”, “Cinsel sömürüye hayır!”,“Kapitalizme hayır!” kortejlerden yükselensloganlardı. Coşkulu yürüyüş saat 20.30 sıralarındaBastille Meydanı’nda sona erdi.

Kızıl Bayrak / Essen- Stuttgart - Göpingen -Frankfurt – Wuppertal - Basel-Paris

8 Mart 2012 / Essen

8 Mart 2012 / Paris

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-11

8 Mart24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Çorlu’da 8 Mart Çorlu Emekçi Kadın Platformu Çorlu’nun ilk 8

Mart mitingini gerçekleştirdi. 11 Mart Pazar günü yapılan mitingde devrimci

kadın önderlerin resimleri taşındı. Program 8 Mart’ıntarihçesinin aktarılması ile başladı. Mücadeledeşehit düşenler anısına yapılan saygı duruşuesnasında Adnan Yücel’in “Yeryüzü aşkın yüzüoluncaya dek” adlı şiiri okundu.

Açıklamada 8 Mart’ın tarihine değinilerek güncelanlamına vurgu yapıldı. Açıklamanın ardından mitingiçin hazırlanan şiir dinletisi ve tiyatro oyunu sunuldu.Kitle, töre cinayetinde ölen, fabrikada yanankadınları, devrimci kadınları anlatan sokaktiyatrosunu ilgiyle izledi. Miting müzik grubununsunduğu parçalar eşliğinde halaylarla bitirildi.Eğitim-Sen, DHF, BDP, ESP, BDSP ve EMEP’in katıldığımitingde toplam 150 kişi yer aldı.

Kızıl Bayrak / Trakya

Kadıköy’de 8 Mart‘cümbüşü’

Kadıköy, 11 Mart günü 8 Mart ‘cümbüşüne’sahne oldu.

8 Mart’ın sınıfsal özü ve tarihsel anlamındanuzak bir havada geçen miting emekçi ve işçikadınların taleplerine yabancı bir içeriktegerçekleşirken, taşınan pankartlar, dövizler veatılan sloganlarda genel olarak kadına yönelikşiddet ve kadın cinayetleri işlendi. 8 Mart KadınPlatformu’nun çağrısıyla düzenlenen mitingdeçözümün devrim ve sosyalizmde olduğu vurgusumumla arandı.

Kürt kadınları mitinge katılımın ana gövdesinioluşturdu.

Mora boyanan kortejlerde taşınan pankart vedövizlerde ise sınıfsal sömürüye dair vurgularayer verilmedi.

KESK, TMMOB ve DİSK’in mitinge sağladığısınırlı sayıda kadın katılımın dışında en anlamlıkatılım, direnişçi Hey Tekstil ve Kampana Deriişçisi kadınlardan geldi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in dekürsüden söz aldığı mitingde Kürt sorununun“demokratik, barışçıl çözümü” işlendi

Kızıl Bayrak / İstanbul

10 Mart’ta İstanbul Kadıköy’de gerçekleştirilendevrimci 8 Mart mitingi Devrimci 8 MartPlatformu bileşenlerinin (Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, BES 1 No’lu Şube, ÇHD İstanbulŞubesi, Devrimci Hareket, Devrimci Proletarya,Emekli Sen Beyoğlu-Kadıköy-Kartal Şubeleri,Emek ve Özgürlük Cephesi, Genel-İş 1 No’lu Şube,Halk Cephesi, Kaldıraç, Pir Sultan Abdal Kültür veDayanışma Derneği İstanbul Şubeleri ve ProleterceDevrimci Duruş) çağrısıyla örgütlendi,

Tepe Nautilus önünde toplanmayla başlayanyürüyüşte coşkulu kortejleriyle Emekli-Sen Beyoğlu-Kadıköy-Kartal Şubeleri’ne üye emekliler dikkatçekti.

Mitinge en kitlesel katılımı Halk Cepheli Kadınlarsağlarken bu kortejde ağırlıklı olarak, devrim vesosyalizm mücadelesinde şehit düşen devrimci kadıntutsakların fotoğrafları taşındı.

BDSP: Kadının kurtuluşu sosyalizmde!

BDSP ise 200 kişilik kortejiyle mitinge en kitleselkatılımı sağlayan ikinci kurumdu. BDSP kortejinin enönünde taşınan devrimci kadın önderlerin fotoğraflarıdikkat çekerken “Kadının kurtuluşu devrimde,sosyalizmde” ve “Eşitsizliğe, sömürüye, şiddete vegericiliğe karşı eşitlik ve özgürlük için mücadeleye”pankartlarının taşındığı kortejde Ekim Gençliği dedövizleriyle yerini aldı.

İşçiler 8 Mart alanında

Mitinge eşleriyle beraber katılan MaltepeBelediyesi taşeron işçileri Penta Elektronik, MEPAMobilya ve Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’luŞube’nin kadın temsilcileri ve yöneticileri ile birlikteyürüdüler.

KESK’e bağlı sendikaların çeşitli şubelerindenkatılım sağlayan kamu emekçileri KESK’li tutsaklaraözgürlük istediler.

Açılış konuşmasında işyerlerinde yaşanan mobbinguygulamalarından, kadına yönelik şiddet ve tecavüze

değinildi. Hey Tekstil ve Maltepe Belediyesiişçilerinin yürüttüğü mücadeleye vurgu yapılanaçıklamada tarihte kadın ve erkek emekçilerin birlikteyürüdüğüne vurgu yapıldı. Kürt halkına yönelik inkarve imhaya dikkat çekilen konuşmada KESK’e yönelikbaskı ve tutuklamalar da hatırlatıldı. Konuşmada,kadının kurtuluşunun sosyalizmde olduğuna işaretedildi.

KESK’li Kadınlar adına konuşan Eğitim Senİstanbul 3 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri NurselTanrıverdi, 8 Mart’ta KESK’in aldığı tutumu daeleştirdi.

BDSP’li Esin Yıldız’ın mesajının da okunduğuprogramda hasta kadın tutsaklar Yasemin Karadağ veHediye Aksoy’un serbest bırakılması istendi.

Ardından direnişçi Maltepe Belediyesi taşeronişçileri ve MEPA işçilerine kürsüden söz verildi.Sanatçı Pınar Aydınlar ve Bilgesu Erenus’un daezgileriyle katkı sunduğu mitingde Esenyurt İşçiKültürevi Tanyeri Şiir Topluluğu, Adalılar ve GrupYorum Korosu da sahne aldı. Mitinge 1500’ü aşkınkişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kadıköy’de devrimci 8 Martmitingi

Karabük’te 8 Martetkinliği

10 Mart’ta Karabük’te 8 Mart etkinliğigerçekleştirildi. Karabük Üniversitesi öğrencileri,Eğitim-Sen üyeleri ve ev kadınlarının katılımıylayapılan etkinliğin açılış konuşmasında 8 Mart’ıntarihçesinden ve kapitalizmde kadın sorununun arkaplanından, sermaye düzeninin özellikle kadın işçi veemekçiler üzerindeki yoğun baskılarından bahsedildi.Eğitim Sen Karabük Şube Başkanı Ayşegül SarıTerzi’nin konuşmasıyla devam eden etkinlikte,Karabük Üniversitesi öğrencilerinin hazırladığı“Ekmek ve gül” isimli şiir dinletisi ve “Bir iş günü”isimli skeç sengilendi. Öğrencilerin oluşturduğubağlama ve gitar grubu seslendirdiği şarkı vetürkülerle etkinlik sona erdi.

Ekim Gençliği okurları/ Karabük

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-11

8 Mart Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012..

8 Mart’ın kızıl tarihine ve sınıfsal özüne sahipçıkan işçi ve emekçi kadınlar, ilerici ve devrimci güçlerdevrimci 8 Mart mitingleri ve yürüyüşlerinde buluştu.

Bursa’da devrimci 8 MartBursa’da BDSP, Halk Cepheli Kadınlar, YDK,

DKH ve BATİS-BAMİS tarafından örgütlenen 8 Martmitingi 11 Mart günü coşkuyla gerçekleştirildi. Mitingiçin Fomara Meydanı’nda toplanan kitle, KentMeydanı’na yürüdü. BDSP eyleme “Kadının kurtuluşusosyalizmde!” yazılı pankartla katıldı.

Mitingin açılış konuşmasında emekçi kadınayönelik çok yönlü baskı, sömürü ve şiddet protestoedildi. Kadın emekçilerin karşı karşıya kaldığı çiftesömürü üzerinde duruldu. Kadının kurtuluşunun erkekemekçilerle elele örgütlü mücadeleden geçtiğivurgulandı. Açıklamanın ardından Ulrike Mainhof’unhücredeki direnişini anlatan tek kişilik bir oyunoynandı.

Grup Yarın’ın söylediği marşların ardından BursaDersimliler Kültür ve Dayanışma Derneği bünyesindeçalışan folklar ekibi bir gösteri sundu. Yaklaşık 150kişinin katıldığı miting halaylar ve sloganlarla sonerdi.

Ankara’da devrimci 8 MartAnkara’da 8 Mart akşamı Devrimci 8 Mart

Platformu (Alınteri, Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, Halk Cephesi, Odak, Kaldıraç) tarafındanörgütlenen eyleme coşkulu bir atmosfer hakimdi.Eyleme ÇHD ve Kızıl Hareket de destek verdi.

Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önündetoplanan devrimci güçler ve emekçi kadınlar ZiyaGökalp Caddesi’ni trafiğe kapatarak Sakarya

Caddesi’ne yürüdüler. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı yürüyüşe komünistler

“Sömürüye, eşitsizliğe, gericiliğe ve şiddete karşıörgütlü mücadeleye/BDSP” şiarlı pankart ile katıldı.Kızıl flamaların da taşındığı kortejde 50 kişi yürüdü.

Sakarya Caddesi’nde kurulan kürsünün ardındanmiting programı başlatıldı. TAYAD’lı Aileler adınayapılan konuşmanın ardından Devrimci 8 MartPlatformu tarafından hazırlanan açıklama okundu.Daha sonra ÇHD adına bir konuşma yapıldı.

Konuşmaların ardından kürsüye, keyfi gerekçelerleişten atılan Cansel Malatyalı davet edildi. Mamak İşçiKültür Evi Müzik Topluluğu’nun Türkçe ve Kürtçesöylediği ezgilerle devam eden eylem coşkulu birşekilde çekilen halaylarla son buldu.

İzmir’de 8 Mart eylemiİzmir’de Devrimci 8 Mart bileşenleri eylem-

etkinlik programlarına 8 Mart günü bildiri dağıtımı vebasın açıklamasıyla devam ettiler. Önce bildiridağıtımı yapan bileşenler ardından basın açıklamasıgerçekleştirdi. Basın metninde 8 Mart’ın tarihinedeğinilerek 8 Mart’ı özünden koparıp kadınlar gününeindirgeyen anlayış teşhir edildi. Kürt halkına yönelikbaskı ve teröre de vurgu yapılan basın açıklamasındabu baskılardan en çok kadınların etkilendiğinin altıçizildi.

Açıklamanın son bölümünde ise 8 Mart’ı yaratanNew York’lu dokuma işçisi kadınların, Paris Komünüve Ekim Devrimi’ndeki kadınların, yürümesi gereken

yolu gösterdikleri ifade edildi. Partizan da eyleme

destek verdi.

Eskişehir’de devrimci 8 MartEskişehir’de 8 Mart günü yürüyüş ve eylem

gerçekleştirildi. İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanankitle “Erkek egemen düzeni, emek sömürüsünü, kadıncinayetlerini ve şiddeti 8 Mart’ın kızıllığı boğacak!”pankartını açarak yürüyüşe başladı. Basınaçıklamasında da kadınlara iş yerlerinde uygulanancins ayrımı vurgulandı. Sistemin baskı ve şiddetyoluyla susturmaya çalıştığı kadınların, özgürleşmekiçin mücadele etmesi gerektiğinden bahsedildi. BDSP,DKH ve PDD’nin örgütlediği eylem halaylarla sonaerdi.

Mersin’de devrimci 8 Mart8 Mart günü BDSP, Halk Cepheli Kadınlar,

Demokratik Kadın Hareketi, Partizan tarafındanörgütlenen yürüyüş KESK binası önünden başladı.Eylem, polisin pankartsız, slogansız yürütmedayatması nedeniyle uzun süren görüşmelerin ardındanbaşladı. İstiklal Caddesi üzerinden yürüyen kitle yolunkarşı tarafına geçince pankart açılıp sloganlarlayürüyüşe devam edildi. Buradan taş bina önüne kadaryüründü ve açıklamaya geçildi. Okunan açıklamadakadının cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüsüne değinildi.Yaklaşık 50 kişinin katıldığı eylem coşkulu vedevrimci bir atmosferde geçti.

Adana’da devrimci 8 Mart8 Mart Adana’da Devrimci 8 Mart Platformu

tarafından yapılan eylemle kutlandı. Platformun buyılki bileşenlerini oluşturan BDSP, DHF ve EÖCtarafından ortak örgütlenen eylemde “Emperyalistsaldırganlığa, sömürüye, şovenizme, eşitsizliğe veezilmeye karşı birleşik mücadeleye” pankartı açıldı.Eyleme anlamlı bir katılım da KESK’ten oldu. Kürtulusuna yönelik KCK adı altında tutuklananlarıniçinde yüzlerce Kürt kadınının yer aldığınınhatırlatıldığı açıklamada KESK’li kadın yöneticilerin 8Mart öncesinde tutuklanmaları da hatırlatıldı.

Kızıl Bayrak / Adana- Mersin-İzmir-Ankara-Eskişehir-Bursa

“8 Mart kızıldır, kızıl kalacak”

11 Mart 2012 / Bursa

Tokat’ta Eğitim-Sen tarafından 8 Mart günü sevkeylemi ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Sendikabinasından Cumhuriyet Meydanı’na sloganlarla gelenkamu emekçileri burada bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Basın açıklamasına 40 kişi katıldı.

Kırıkkale’de KESK’e bağlı sendikalar 8 Mart’tasokağa çıktı. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemdeKadın Platformu adına Eğitim Sen Şube Sekreteri AyşeAvcı bir konuşma yaptı. Ekim Gençliği, EDP, Kaldıraçeyleme destek verdi.

KESK’li Kadınlar, 8 Mart’ın ücretli izin günüolması talebiyle Bursa’da iş bırakarak alanlara çıktı.

İlk eylem AKP’li Gürsu Belediyesi önündegerçekleştirildi. TÜM BEL SEN üyesi Ferhan Yeşil’ebaşkan tarafından zorla emeklilik belgelerininimzalatılması üzerine yapılan eylemde KESK üyeleri,Yeşil’in yüzünün olduğu maskeler taktı. “KESK’liKadınlar” pankartı açıldı. Eyleme GürsuBelediyesi’nde çalışan kadın-erkek emekçiler de TÜMBEL SEN pankartı açarak katıldılar.

İkinci eylemde ise Heykel’den Osmangazi Parkı’nabir yürüyüş yapıldı. Eylemde “8 Mart resmi tatil ilanedilsin!” pankartı açıldı.

Kızıl Bayrak / Tokat-Kırıkkale-Bursa

Bursa, Kırıkkale, Tokat’ta 8 Mart

Kayseri’de 8 Mart, Kayseri Kadın Platformu tarafından gerçekleştirilen yürüyüşle kutlandı. Eğitim SenKayseri Şube binası önünde toplanan kitle Kayseri Meydanı’na geldi.

Kayseri İşçi Kültürevi’nde toplanan Emekçi Kadın Komisyonu üyeleri basın açıklamasının yapılacağı yereyürüdü. Yaklaşık 30 kişilik kortej alkış ve ıslıklarla karşılandı.

Kadın Platformu sözcüsü Meltem Yıdız’ın okuduğu ortak açıklamada emekçi kadınların yaşadığı sınıfsal,ulusal, cinsel sömürüye değinildi. Emekçi kadınların mücadele birliği ile sorunların aşılabileceği ifade edildi.Yaklaşık 100 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen eyleme BDSP, DHF, EMEP destek verdi.

Manisa 8 Mart Emekçi Kadınlar Platformu, 7 Mart günü Manisa Eğitim-Sen önüne bir yürüyüşgerçekleştirdi. Bu yılki 8 Mart eylemini “çocuk gelinlere” adayan platform kortejin en önüne “gelin, damat,işçi,” kostümlü çocukları yerleştirdi.

Eylemde “cadı, hakim, avukat ve işçi” kılığına giren emekçiler davullar eşliğinde coşkulu sloganlarlayürüyüşe başladılar. Çevrede biriken kalabalıktan birçok kişinin eyleme alkışlarla destek vermesinin yanısırabirçoğu da yürüyüşe katıldı. Eğitim-Sen önünden başlayan yürüyüş trafiği kapatarak Manolya Meydanı’naulaştı.

Basın açıklamasını Eğitim-Sen Kadın kolları sözcüsü ve Manisa Emekçi Kadın Platformu adına Melek Varolokudu. Yürüyüş sırasında BDSP imzalı 8 Mart bildirileri yaygın olarak dağıtıldı.

Kızıl Bayrak / Manisa - Kayseri

8 Mart 2012 / Ankara

Kayseri ve Manisa’da 8 Mart

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-11

Kadının kurtuluşu sosyalizmde!26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Şiddete, baskıya, gericiliğe ve sömürüye karşı mücadeleye!

8 Mart’ta kadınlara “hediye” olarak sunulan“Ailenin Korunması ve Kadına Karşı ŞiddetinÖnlenmesine Dair Kanun Tasarısı” TBMM GenelKurulu’nda görüşülerek oybirliğiyle kabul edildi.Sözde kadına yönelik şiddeti engelleme iddiası ileçıkarılan yasa, elektronik kelepçe ve “Kadın SığınmaEvleri” üzerinden gündeme taşınmıştı.

Çıkartılan yasanın son halinden bir kez dahagördük ki, bu düzende, kadına yönelik şiddete çözüm,sorunu ortadan kaldırmaya dönük değil de, şiddetinsonuçlarına yönelik bir takım “önlemler”den ibarettir.Yasada kısaca şunlar var: Şiddet uygulayan kişiyleilgili olarak elektronik kelepçe veya bileklik takılarakönlem alınabilmesi ve silahına el konulması, hakkındatedbir kararı verilen kişiye zorlama hapisuygulanabilmesi, mağdur olan kadının çocuğununolması durumunda kreş imkânı sağlanması, korunankişinin hayati tehlikesinin bulunması halinde kimlik vediğer belgelerini değiştirilebilmesi gibi düzenlemeleryer alıyor.

Ayrıca hakim kararı ile teknik araç ve gereçlerkullanılarak tedbir kararlarının takibinin yapılabilmesigibi “önlemler” de var. Ayrıca yasaya ilişkin değişiklikönergeleri sonucu “İlköğretim ve ortaöğretimmüfredatına toplumsal cinsiyet, kadının insan haklarıve kadın-erkek eşitliği konusunda eğitime yönelikdersler konulur” ibaresi eklenmiş, ancak bir başkaönergede istenen “cinsel farklılığı olanların” da tasarıkapsamına alınmasını içeren önerge ise kabuledilmemiştir.

Belirtmek gerekir ki, sermaye hükümeti AKPdöneminde kadına yönelik şiddetin %1400 arttığı,günde 5 kadının öldürüldüğü bir Türkiye gerçekliğindeböyle bir yasanın çıkmış olmasının sorunun çözümünedair kayda değer bir etkisi olmayacaktır.

Kaldı ki yukarıda bahsettiğimiz gibi yasada geçenönlemler kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmayayönelik değil, şiddete uğradıktan sonrası için bir takımönlemler içermektedir. Belki bu bile bir adım diyedüşünülebilir. Ancak bu açıdan AKP hükümetininsamimiyeti son derece tartışılırdır. Onların derdişiddete uğrayan kadını ve haklarını korumak değildir.Sermaye hükümeti AKP, yığınların bilincindeyanılsama yaratmak için göstermelik yasaldüzenlemelere gitmektedir. Zira onlar artık bu işin“ustası” olmuşlardır.

Kuşkusuz, verilen mücadeleler sonucu bir takımkazanılmış hakların yasalarda yer alması anlamlı veönemlidir. Bu yasaların, arkasındaki örgütlü güçsayesinde, toplumsal yaşamda bir karşılığı ve yaptırımı

olabilir. Ancak sermaye devleti ve düzeni gerçeğindeböylesi örgütlü tepkiler özellikle yok sayılmakta, polis-yargı terörüyle susturulmak istenmektedir. Zira gerçekböyle olmasaydı, N.Ç. davası böyle sonuçlanabilirmiydi? Ya da Mersin’de olduğu gibi , “Kadına yönelikşiddete hayır eylemine” katıldıkları gerekçesiyle ‘61kadına soruşturma açılır mıydı? Ya da MuğlaFethiye’deki toplu tecavüz davasında savcılık tecavüzsanıklarına beraat isteyebilir miydi? Örnekler kuşkusuzçoğaltılabilir. Onların kadına yönelik şiddeti önlemegibi bir dertleri olmadığını Ayşe Paşalı örneğindesimgeleşen kadın cinayetleri de yeterince ortayakoymaktadır zaten.

Erdoğan’ın konuşması ve ortaya saçılan yalanlar

Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart günü Mardin’de yaptığıkonuşma ise ayrıca incelenmelidir. Çıkartılan yasayıörnek gösteren Erdoğan şunu demektedir: “8 Mart2012, Türkiye’deki hanım kardeşlerimiz için adetahafızalardan silinmeyecek bir dönüm noktasıdır”.

Bu konuşmada siyasal gelişmeler ışığında kadınsoruna değinen Erdoğan, demagojide sınırtanımamıştır. Yüzlerindeki maskeleri düşüren de yinetam da kendi söyledikleridir. Son 9 yıldır kadınayönelik şiddetin %1400 arttığı gerçeği ortadayken,kadının toplumsal yaşamda karşılaştığı ayrımcılık veşiddet AKP hükümeti döneminde giderek artmışken,Erdoğan hala “kadın ve çocukları çok sıkı bir korumaaltına alıyoruz” diyebilme ikiyüzlülüğündedir.

Mardin konuşmasında “geçtiğimiz 9 yılda bukonuda epeyce bir mesafe aldığımıza inanıyorum”diyen Erdoğan’ın nasıl bir demagoji ustası olduğunuanlamak için bu konuşmadan birkaç örneğe bakmakfaydalı olacaktır.

Erdoğan, Mardinli kadınlara seslenerek şunlarısöylüyor: “Biz kadınlar üzerinden değil kadınlar içinsiyaset ürettik. Biz kadınlar adına değil kadınlarlabirlikte çözüm ürettik”, “9 Yıl boyunca bütün alanlardaher alanda önce kadın çocuk dedik”, “Annelerin hayırduası makbuldür dedik”.

Oysa özgürlük ve eşitlik için sokağa çıkan Kürthalkına yönelik “kadın da olsa, çocuk da olsa gereğiniyaparız” sözleri Tayyip Erdoğan’a aittir. Ve ne ironiktirki yine Mardin’de çocukların devlet açısından nasıl birönceliğe sahip olduğunu 21 Kasım 2004’te yaşındanfazla kurşunlarla katledilen 12 yaşındaki Uğur Kaymazbize hatırlatmaktadır. Mardin’de büyük birikiyüzlülükle kadınlara seslenen Erdoğan’ın sözlerinekim inanır ki? Uğur Kaymaz’ın annesi mi? Ya da 14yaşında patlayıcıların hedefi olan Ceylan Önkol’unannesi mi?

Son güncel bir örnek olarak Pozantı Cezaevi’ndetecavüze maruz kalan çocukları ve annelerini Erdoğanne kadar düşünmektedir? Çocukların ailelerinin yanınadeğil de Sincan F Tipi’ne gönderilmeleri devletin nasılbir öncelik anlayışı olduğunu açıklamaktadır.

Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki bir çocuğa tacizi,N.Ç. davası evde, sokakta, hapishanelerde yaşanantaciz, tecavüz ve diğer işkenceler ortadayken, Erdoğanve onun safındakilerin şiddetten ve işkencedenanladığı sadece “türbanın yasak olmasıdır”, “başörtülükız çocuklarını üniversite kapılarından döndürdüler.Kurdukları ikna odalarında kız çocuklarına işkenceuyguladılar” demekle yine bilinçlerde yanılsama

yaratmaktadırlar. Eğitim alanında ticarileştirme veözelleştirme uygulamaları ile emekçi çocuklarınagiderek kapanan eğitim imkânları, şimdide yeniyasalarla zorunlu eğitimi fiili olarak 4 yıla indirerekkız çocuklarına kapamaktadır. Öncesinde de kızçocuklarının okuma oranı düşükken artık pek çok kızçocuğunun eğitim hakkı elinden alınarak evekapatılacağını öngörmek zor olmasa gerek. Bu yasa damuhtemelen 8 Mart öncesi AKP’ nin kadınlara bir“hediyesidir”.

Erdoğan aynı konuşmada eşi ölen kadınlaralütfedip verilen 250 TL ile de övünmekten geridurmamıştır. Bir de öyle çok para veriyormuş gibi “bubir iane değildir. Bunları sizin hakkınız olarakgörüyoruz” diyerek kadınları bu parayı “gururla”almalarını istemektedir.

Oysa pek çok kadın çalışma yaşamından yine aynısermaye hükümetinin politikaları sonucuuzaklaştırılmakta, sosyal güvence alanındaki kimikazanılmış hakları tırpanlanmakta, gerici ataerkil değeryargıları ile kadınlar toplumsal yaşamada haladışlanmaktadır (özellikle kadın “dul” ise sorun daha daartmaktadır). Bu düzenin bir sonucu olarak işsizlik veyoksulluk girdabına itilen kadınlara gösterilen hak (oda eşi ölmüşse) ancak 250 TL’dir. Çünkü egemengerici zihniyet kadını bir birey olarak değil, bakımamuhtaç olarak değerlendirmektedir. Bu nedenlekadınlar ya “baba” ya da “koca” himayesinde yani aileiçinde olmalıdır. Bundandır ki o çok övülen yasadakişiddete karşı önlemler de ancak kadın evli isegeçerlidir ve yasanın adından da anlaşılacağı üzerekadının şiddetten korunması ailenin korunmasıkapsamında ele alınmaktadır. Sermaye hükümeti AKP,kadın sorununu kendi gerici politikalarının birmalzemesine dönüştürerek ele almakta ve yığınlarınbilincini gericiliğin ağlarıyla örmektedir.

Şiddete, gericiliğe, her türden ayrımcılığa ve sömürüye karşı örgütlü mücadeleye!

Sermaye düzeni ve devleti gerçeğinde kadınlarınmaruz kaldığı şiddet ve ayrımcılık çözümsüz kalır.Çünkü sömürü üzerine kurulu bu düzen şiddeti dönedöne üretir. Kadına yönelik şiddetin kaynağı olankapitalizmden kurtulmadıkça gerçek ve kalıcıçözümden bahsedilemez. Kadının gerçek kurtuluşudevrimde ve sosyalizmdedir. Kurulu düzenintoplumsal bir devrimle yıkılıp yerine, kapsamlıtoplumsal düzenleme ve önlemlerle kadınınözgürleşmesini sağlayacak ve kadın-erkek eşitsizliğinigiderecek olan sosyalizmi kurmak gerekmektedir.

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-11

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Ekim Gençliği kampanya çalışmalarını sürdürüyor.“Geleceğine sahip çık!” şiarını yükseltmek için bir diziilde ve üniversitede çalışmalar yoğunlaşıyor.

YTÜ’de Newroz üzerine okurtoplantısı

Newroz’un yaklaşması ile birlikte 13 Mart Salıgünü YTÜ’de Newroz üzerine bir okur toplantısıgerçekleştirildi. Kızıl Bayrak gazetesinin son sayısındaNewroz’la ilgili çıkan yazıların okunmasının ardından,Newroz’un ortaya çıkış hikayesi ile ilgili kısa biranlatım gerçekleştirildi. Ardından da Newroz’ungüncel anlamı ve Newroz günü alanlarda olmanınanlamı üzerine tartışıldı. Yapılan tartışmalarda Kürtsorununa komünistlerin bakışı ve “özgürlük, eşitlik,gönüllü birlik” talebi üzerinde duruldu. Ayrıca HDKüzerine de tartışmalar gerçekleştirildi.

Davutpaşa’da devrimci faaliyetYTÜ Davutpaşa Kampüsü’nde kampanya

çalışmaları devam ediyor. 13 Mart günü sabahsaatlerinde Hazırlık Fakültesi ve yemekhane içerisindeEkim Gençliği’nin “Geleceğine sahip çık!” afişleriasıldı. Bunların yanına GSS ve soruşturmalarla ilgiliolarak hazırlanan afişler de asıldı.

Hazırlık fakültesinin önünde “Geleceğine SahipÇık! / Ekim Gençliği” bildirilerinin dağıtımı yapıldı.Geçtiğimiz günlerde “izinsiz gazete satmak ve etkinlikdüzenlemek” iddiasıyla bir Ekim Gençliği okuru veyaklaşık 30 yurtsever öğrenciye açılan soruşturmalarınsavunmaları için İnşaat Fakültesi’ne geçildi.Savunmaya geçilmeden önce İnşaat Fakültesi’ndeyoğun bir ÖGB ablukası kurulduğu görüldü.

Ayrıca savunma verilecek odanın girişinde sivilpolislerin beklemesi tepkiyle karşılanınca sivil polislerfakülteden çıkarıldı. Savunmalardan önce, ÖGB’lertarafından, öğrencilere kimlik göstermeleri dayatılmakistendi. Öğrencilerin kararlılığı sonucu ÖGB’ler geriadım atmak zorunda kaldı. Öğrencilere ezbere açıldığıbelli olan soruşturmalarda “Kürdistan dağlarındamehmetçiğin işi ne!” “Kızıl güller açmış Kürdistandağlarında!” vb. “slogan”ları atıp atmadığı soruldu.Öğrencilere “toplu halay” çekip çekmediğine dairsorular da soruldu. Ayrıca bir öğrenci, haksız iddiaları

reddedince “yemekhane önünde ne işinin olduğu”soruldu. Öğrencilere sorulan sorular arasında, yapılanetkinliğin “ırkçı, dil, din ayrımına sebep olduğuna”dair suçlamalarda bulunuldu.

Ankara’da kampanya çalışmalarıAnkara’da kampanya çalışmaları yoğunlaşarak

devam ediyor. Günlerdir ODTÜ’de “Geleceğine SahipÇık” afişlerinin yapılmasının yanı sıra EkimGençliği’nin 8 Mart’a çağıran bildirileri ve merkeziafiş yaygın bir şekilde kullanıldı. Bunun yanı sıraaçılan stant ile Ekim Gençliği ve Kızıl Bayrak satışıgerçekleştirildi. DTCF, Beytepe ve Cebeci’de de 8Mart bildirileri ve afişleri kullanıldı. Devrimci 8 MartPlatformu’nun örgütlediği eyleme Ekim Gençliği deanlamlı bir katılım sağladı.

Ankara Ekim Gençliği’nden 8 Martsöyleşisi

Ekim Gençliği okurları Ankara’da kadın sorununtarihsel çerçevesi, 8 Mart ve devrimci tutum üzerinebir söyleşi gerçekleştirdiler. Etkinlikte ilk olarak“Kadınlarımızın yüzleri” isimli belgeselin gösterimiyapıldı. Ardından söyleşi bölümüne geçildi. Bubölümde kadın sorunu ve 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü üzerine kısa sunumlar yapıldı.

Daha sonra soru-cevap bölümüyle sohbetderinleştirildi. 8 Mart üzerinden ortaya çıkanayrışmanın ifade ettikleri tartışıldı. Emekçi kadınınkurtuluşunun ya da kadın sorununun çözümününsosyalizmde nasıl çözüme kavuşturulacağı üzerinetartışmalar yapıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul - Ankara

Ekim Gençliği’nin kampanyaçalışmalarından...

Ege ve Dokuz Eylül Ekim Gençliği’ninçağrıcılığını yaptığı Öğrenci Kurultayı’nın ilktoplantısı 7 Mart Çarşamba akşamı ÇağdaşHukukçular Derneği İzmir Şubesi’ndegerçekleştirildi.

“Emperyalist savaş ve saldırganlık, faşist baskı vedevlet terörü, Bologna Süreci ve EğitiminTicarileşmesi, İşsizlik ve Geleceksizlik” temalarınınişleneceği kurultayın ilk toplantısı yoğun katılımlagerçekleşti.

‘Kurultayı Tartışıyoruz’ toplantısı, açılışkonuşmasının ardından, gençliğin temelgündemlerinin tartışıldığı kısa bir sunumla devametti.

Ekim Gençliği temsilcisi tarafından yapılansunum kriz olgusu üzerinden var olan saldırıları vebu saldırılara karşı gelişen kitle hareketlerini elealarak başladı.

Sunum, daha sonra öğrenci gençliği doğrudanetkileyen sorunların -Bologna süreci ve eğitiminticarileşmesi, işsizlik, geleceksizlik- işlenmesiyledevam etti. Bologna süreci kapsamınca bugün,üniversite eğitimine ve öğrenci gençliğe yönelikgerçekleştirilen saldırıların kısaca aktarılmasınınardından sunum sonlandırıldı.

Sunumun ardından, Türkiye’de var olan tüm busaldırıların aslında küresel bir nitelik kazandığı, diğerdünya ülkelerinde de benzer saldırıların olduğubelirtilerek, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de debu saldırıların püskürtülmesi gerektiği belirtildi.

Gençlik hareketinin içerisinde bulunduğu bu dağınıktablo içerisinde bu saldırıların püskürtülemeyeceğive dağınık tablonun ortadan kaldırılması gerekliliğiüzerinden kurultay çağrısı gerekçelendirildi.Üniversitelerde var olan ilerici, devrimci, demokratöğrencilerle beraber hareket etmenin bir aracı olaraktanımlanan kurultayın tartışılması tüm bileşenlerinortak katılımıyla gerçekleşti.

Kısa süren tartışmanın ardından kurultay yapmakararının çıkması üzerine, kurultayın nasılörgütleneceğine dair tartışmalar yürütüldü.Komitelerin kurulması ve bu komiteler üzerinden birkurultay örgütleme kararı alındı. Komitelerin niteliğive formu üzerine yapılan tartışmalar üzerindenfakültelerden kurulan komitelerin yanı sıra ikiüniversite arasında iletişimi sağlayacak bir merkeziyürütmenin oluşturulması kararı alındı. DEÜ’dehazırlık, İİBF ve Hukuk Fakültesi’nde, Egeüniversitesi’nde ise Mühendislik Fakültesi, FenFakültesi ve Edebiyat Fakültesi’nde komiteler kurmakararı alındı.

Ayrıca, kurultayın 21 Nisan 2012 Cumartesi günügerçekleştirilmesi kararlaştırıldı. Kurultayınörgütlenme süreci içerisinde, bir Facebook grubu ileinternet sitesinin kurulması da karara bağlandı.

Önümüzdeki günlerde komitelerin genişletilmesiamacıyla, tüm kurultay bileşenlerinin çevrelerindekiilerici-demokrat öğrencileri sürecin parçası halinegetirmeleri kararı ile toplantı sonlandırıldı.

Ekim Gençliği / İzmir

Gençlik kurultayı tartıştı

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-11

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Dersim’de liselilerinöfkesi

Dersim’de farklı liselerde eğitim gören veNamık Kemal Endüstri Meslek Lisesi ErkekÖğrenci Pansiyonu’nda kalan yaklaşık 100öğrenci, pansiyonda öğretmenlerin öğrencilereşiddet uygulamasına ve yemeklerin sağlıksızkoşullarda yapılmasına karşı eylem kararı aldı.

Yurt önünde açıklama yapmak isteyenöğrencilere, idare tarafından izin verilmedi. Dışarıçıkmaları engellenen liseliler pencerelerdenslogan atmaya başladı. Polisin gelmesine tepkigösteren öğrenciler, yurttaki masa, sandalye,dolap, yatakları ateşe verip pencereden attılar.

Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, yurdagidip megafonla seslendiği öğrencilerdeneylemlerini sonlandırmasını istedi.

Belediye Başkanı Şahin’in yurttan ayrılmasınınardından eylemlerini sürdüren liseliler, dahasonra pencelerden dışarıda bekleyenlereseslenip, kendilerine sahip çıkmalarını istedi.Eylemlerine son vereceklerini söyleyenöğrenciler, polisin yurttan ayrılmasını vekendilerini gözaltına almamalarını talep etti.Öğrencilerin talebi üzerine polisin uzaklaşmasınınardından öğrenciler yakınları ile birlikte yurttanayrıldı.

Slogan atarak, PTT önüne gelen öğrencilerburada basın açıklaması yaptı.

Liselilere boykotterörü!

İstanbul Bayrampaşa’daki İsmail ErezEndüstri Meslek Lisesi’nde öğrenciler yüksekfiyatlar ve kalitesiz ürünlerden dolayı kantinboykotu başlattı. Ancak boykotun ilk günü kendikurdukları sofra müdür ve sivil polisin baskınınauğradı. Okul idaresi ve kolluk güçleri azgıncasaldırarak boykotu dağıtmaya çalıştı.

Bayrampaşa İsmail Erez Endüstri MeslekLisesi yönetimi, öğrencilerin öğle arasında okulagiriş çıkış yapmasını yasakladı. Bunun üzerineöğle yemeklerini fiyatların yüksek olduğukantinde yemek zorunda kalan öğrenciler,boykot kararı aldı. Geçen Pazartesi günü okuldabildiriler dağıtarak, arkadaşlarını boykota çağıran17 öğrencinin savunması istendi. Öğrenciler dünokula evden getirdikleri yiyeceklerle geldi. İlktenefüste paylaşma masalarını kuran öğrencilerpeynir, zeytin, simit, börek ve meyve suyupaylaşarak birlikte kahvaltı yaptılar. Fakat okulmüdürü ve bazı hocalar, yanlarında sivilpolislerle sınıfa girdi. Sofraların kaldırılmasınıisteyen müdür liselilerin direnişle karşılaşıncasivil polislerden müdahale etmesini istedi.

Boykotu organize eden yedi öğrenci disiplinesevk edilierek baskı yoğunlaştırıldı. Bir liselininailesi okula çağrıldı. Veliden, öğrencinin okuldanalınmasını isteyen müdür “Siz okuldanalmazsanız biz atacağız. Biz atarsak da ilkgideceği yer karakolu olur” diyerek veliyikorkutmaya çalıştı.

Çanakkale’de faşist saldırı

ÇOMÜ’de geçen yıl güz dönemi final haftasında yaşanan ve bir çok ilerici, yurtsever ve devrimciöğrencinin yaralandığı faşist saldırılar Kürtçe konuşan öğrencilere saldırı ile başlamış ve faşist saldırılar artarakfinal haftası boyunca sürmüştü. Bu faşist saldırılarla ilgili davanın ilk duruşması 10 Mart’ta görüldü.

Dava sonrası Çanakkale Adliyesi önüne gelen faşistler burada da ilerici, yurtsever ve devrimci öğrencileresaldırdı. Adliye önünde çıkan arbededen sonra, emniyetin önüne topluca geçen öğrencileri takip ettikleri tespitedilen faşist grup burada da saldırı girişiminde bulundu. Faşist güruhun saldırısı püskürtülürken, öğrencilerfaşistler hakkında emniyete suç duyurusunda bulundu.

Öğrenciler sürece dair bir değerlendirme alarak, ÇOMÜ’de neredeyse her vize ve final döneminde faşistsaldırıların yaşandığını, saldırıların bu dönemde gelişmesinin ve yoğunlaşmasının muhtemel olduğunu, faşistsaldırılara karşı ortak mücadelenin gerekliliğini konuştular.

Çanakkale Adliyesi 2. Asliye Mahkemesi’nde görülen dava Haziran ayına ertelendi.

Ekim Gençliği / Çanakkale

Liseli arkadaşlar! Yükseköğretime Giriş Sınavı (YGS)

yaklaşıyor. Sömürü ve eleme çarkının ilketabı başlıyor.

Sınavlara her sene bizim gibi yüzbinlercegenç giriyor. Pek azımız

yerleşebiliyoruz. Ve hazırlandığımızdönem boyunca büyük bir zahmet ve emekharcıyoruz. Yaşamdan kopuyoruz.Kaygılanıp yok yere strese giriyoruz.

Üstelik milyarlarca liralık maddi birkülfetin de altına girmemiz gerekiyor.“Yoksa kazanamazsınız” diyorlar. Zatenbinlerce lira ödeyip dershanelere gitmeden,yüzlerce liraya kaynak kitap almadan bir bölüme yerleşmek çok zor. Ve eğitim çoktan bir ticari sektör,dershane patronlarının da sırtımızdan geçindiği bir kâr alanı haline gelmiş.

Geçtiğimiz sene açığa çıkan şifre skandalı hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Elbette bu “gelecekhırsızları” bu tür hilelere ilk defa başvurmuyorlar. Cevap anahtarındaki şifreler bu kez inkâr edilemez

biçimde ortaya çıkınca, ÖSYM ve devlet erkânı çareyi “tesadüflere” sığınmakta buldu. Zaman zaman hükümetten isimlerin de telaffuz ettiği, insanın kulağına hoş gelen “sosyal adalet”,

“fırsat eşitliği” gibi kavramlar hep lafta kalıyor. Üniversitenin kapıları biz işçi-emekçi çocuklarına güngeçtikçe daha fazla kapatılıyor. Tüm bunlar aslında iyi bildiğimiz şeyler…

Aslında en önemli sebeplerden birisi az önce değindiğimiz şey. Yani dershane patronlarının küpünüdoldurmak… Ancak sınavlara dayalı bu elemeci sistemin önümüze çıkartılmasının tek sebebi bu da değil.

Hepimizin eğitim görebileceği yeterli ve nitelikli eğitim olanağı yok. Ne bu durum giderilmeyeçalışılıyor ne de dürüstçe itiraf ediliyor. Bunun yerine deniliyor ki, “Aslında hepinize yetecek üniversitevar. Siz yeter ki sisteme ayak uydurun, bizim istediğimiz gibi sessiz uysal öğrenciler olun ve hayattaki tümişiniz bir sonraki sınava hazırlanmak olsun!”

Ancak, bu “bir sonraki sınav”ların sonu bir türlü gelmiyor. Yani bu sistem bizim özlem ve beklentilerimizi karşılamaktan uzak. Ama bunu sanki bizim

eksikliğimizmiş gibi gösteriyorlar. Ve bizi kendi aramızda, yanımızdaki sıra arkadaşımızla bile rekabetesokarak bizden faydalanmanın fırsatına çeviriyorlar.

Arkadaşlar!Bu bizim hayatımızı ilgilendiren en can alıcı kararların, eğitimi sermayenin talanına açanlar ve tuzu kuru

sermayedarlar tarafından alınmasına, geleceğimizin bozuk para gibi harcanmasına seyirci kalamayız.Geleceğimizi kendi ellerimize almamız pekâlâ mümkün.

Devrimci Liseliler Birliği (DLB) olarak, tüm lise ve dershane öğrencilerini YGS’ye ve elemeci sınavsistemine karşı çıkmaya çağırıyoruz. Eğitimin tüm kademelerinin paralı hale getirilmesine karşı, ezberci ve

gerici eğitime karşı, eşit parasız, bilimsel ve anadilde eğitim için mücadele etmeye çağırıyoruz.

Devrimci Liseliler Birliği (DLB)

Eleme sınavlarına, ÖSYM şifresine, paralı eğitime, karşı

Geleceğine sahip çık!

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-11

Toplum - Yaşam Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

YTÜ’den kentsel sürgüne tam destek“Yıldız Teknik Üniversitesi, 100 yıllık akademik

bilgi birikimi ve tecrübesiyle ülkemizin geleceği içinhayati önem taşıyan kentsel dönüşüm çalışmalarınınodağında yer alma ve katkıda bulunma konusundatavrını kamuoyuna açıkça ifade etmektedir. Toplumahizmetin ülkeye hizmet olduğu bilinciyleÜniversitemiz, üretilecek kentsel dönüşümprojelerinin mutfağında yer alma, projelerde yeralacak tüm paydaşların koordinasyonunu sağlama veuygulamaların organizasyonunda görev alma veöncü bir rol üstlenme konularında toplumumuzun,Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ve Ülkemizinhizmetindedir.”

Yıldız Teknik Üniversitesi senatosu tarafından01.02.2012 tarihin de kamuoyuna bildirilen buaçıklamanın tamamına YTÜ web sitesi duyurularbölümünden ulaşabilirsiniz. Açıklamanın genelinebakıldığında yürürlükte olan kentsel dönüşümuygulamalarının afete hazırlık, sürdürülebilir kentleryaratmak, kentlerde yeterli donatı alanı oluşturma vekentsel refahı arttırma gibi gerekçelerle süslendiğinigöreceksiniz.

Bugünlerde adını sıkça duyduğumuz ‘kentseldönüşüm’ projeleri gerçekten topluma mı hizmetetmektedir? Değiştirilen kentlerde düzenin yarattığıaçlık ordusunun gözden ıraklara taşıtıldığı, sermayeiçin yeni rant alanlarının yaratıldığı projelerdirkentsel dönüşüm projeleri. Fakat kullanılanargümanlar bu gerçeğin üstünü örtmek için seferberedilmiştir.‘Dünya kenti yaratıyoruz, insanlarınölmesini istemiyoruz hasarlı yapıları iyileştiriyoruz,çarpık kentleşme sona erecek, herkesin insancakoşullarda, sağlıklı konutlarda yaşamaya hakkı var,diyorlar. Peki, dönüştürülen kent parçalarında kimleryaşıyor, daha önce orada yaşayan insanlarındönüştürülen kentlerde kalmaya yetecek maddiolanakları var mı? Bu insanlar sürecin bir parçasıhaline getiriliyor ve bilgilendiriliyorlar mı? Bugünkentsel dönüşüm projeleri afet riskine karşıuygulanıyor. Peki, kentsel dönüşüm projelerininuygulandığı yerler birinci derece afet riski altındaolan bölgeler mi yoksa kent merkezi olup rantzenginleri yaratacakken, işçi ve emekçilerinyoğunlukta yaşadığı gecekondu mahalleleri mi?Depremde insanlar ölmesin diye iyileştirilenkonutlarda daha önce hasarlı konutlar da kalanlarkalabiliyorlar mı? Yoksa kendilerine yineölebilecekleri konutlar bulmaya mı mecburbırakılıyorlar? Sulukule de yaşananlar bunun için iyibir örnek teşkil etmektedir. Sulukule de kentseldönüşüm soylulaştırma olarak karşımızaçıkmaktadır. Sulukule’de yaşanan durum, yıllarcaaynı kenti paylaşan ve dönüştüren Roman toplumunaözgü niteliklere ve gereksinimlere uygun birplanlama anlayışı üretilmeyerek, rant kaygısıylayapılan ve kentin eğlence kültürünün simgesi olanbir mekanın yok edilerek, sosyal dışlamaya maruzbırakılmasıdır. Neden insan odaklı projelerinüretilmediğine bir bakalım.

Kapitalizm 1973 kriziyle birlikte kendine yeniaçık pazarlar bulma ihtiyacı duymuş ve küreselleşmeargümanını kullanmıştır. Yani sermayenin ulusalsınırları aşarak rahatça gezinebilmesi sağlamak,bununla birlikte buna uygun kentler yaratma ihtiyacıgündeme gelmiştir. Sermaye akımınınhızlandırılması ve uluslararası sermayeye cazipyatırım ortamları yaratılmasının yanı sıra, kent

formlarının bu oluşumları destekleyici tüketimmekânları haline gelmesi hedeflenmiştir. Dolayısıylakapitalizm kentleri toplumun yaşama mekanıolmaktan çıkarıp, alınıp satılan bir meta halinegetirmeyi hedeflemektedir. Orada yaşayan halkınkendine özgü kültürel kimliği, o bölgenin tarihi birdeğerinin olması onun için bir anlam taşımaz.Planlamalar şekillenirken bugün insanlığınönemsediği tüm bu değerler yok sayılır. Yapılanuygulamalar sermaye cephesinden bakıldığındaoldukça yerindedir. “Kentsel dönüşümde belli hatalaryapıldı bunlar yapılmayacak artık” demek sadecehalkı oyalamak ve ses çıkarmasını önlemek içinuydurulan bir hikayeden ibarettir. Yani kentseldönüşüm projeleri neoliberal politikalarınkentlerdeki yüzüdür.

YTÜ Yönetimi hiçbir öğrencisinin, öğretimüyesinin, görevlisinin görüşlerini almadan tüm kadrobu projelerin savunucu ve destekleyicisi olacağınıbelirtmiştir. Üniversitelerin yönetim kadroları bugüntopluma hizmet etmek hedefiyle değil, sermayeyehizmet etmek hedefi ile hareket etmektedir. Bununen açık göstergesidir yapılan bu açıklama.

Sermayenin arka bahçesi demektir üniversitebugün. Bilimsel eğitim yerine piyasaya uygun eğitimverilmesi hedeflenir. Üniversitenin tüm bileşenleriadına senato açıklama yapabilir. Topluma yönverecek, ‘aydın’ insanların yetiştirildiği eğitimkurumu tek bir eleştiri dahi sunmadan bu projelerinsavunucusu olabilmektedir bu düzende. Buna karşınhala toplum için projeler üretmeyi kendine ilkeedinmiş öğretim görevlileri bu açıklama karşısındasözlerini söylemişlerdir.

“Afet Riski Altındaki Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun Tasarısı” Hakkında Duyuru:

Sürdürülebilir kentleşme ve hakça yaşanabilir

kentler yaratmak üzere Yıldız TeknikÜniversitesi’nde şehir ve bölge planlama alanındaemek veren ve aşağıda adları bulunan bizler, “AfetRiski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi HakkındaKanun Tasarısı ve kentsel dönüşüm” adı altındayapılmış ve yapılabilecek olan uygulamalarınkayıtsız şartsız savunucuları ve uygulayıcılarıolmayacağımızı beyan ediyoruz.

Yakın dönemde açıklanan büyük projeler vekentsel dönüşüm konusunda gündeme gelen yasaldüzenlemeler toplumumuz açısından çok vahimsonuçlar doğurabilecek ve acilen ele alınmasıgereken bir durumla karşı karşıya olunduğunu ortayakoymaktadır. Bilgi birikimimiz ve deneyimimizkuşkusuz, ülkemizin ve toplumumuzunhizmetindedir. Ancak hizmet anlayışımız aşağıdakiilkelere dayanır:

* Topluma ve kente karşı sorumluluklarımızınbilincinde olmak;* Sosyal eşitlik ve adalet ilkelerinden ayrılmamak;* Kültürel çeşitliliğe, çağlar içinden bugüne ulaşmışher türlü kentsel simgemize, sanata, doğal ve yapılıçevre mirasımıza sahip çıkmak ve saygılı olmak;* Bilim alanımızın temel ilkelerine, meslek etiğineuygun davranmak;* Toplumsal ve bilimsel sorumluluklarımızdoğrultusunda her türlü politika, kurumsalyapılanma, yasal düzenleme, proje ve uygulamayı bubilincin gerektirdiği eleştirel yaklaşımla sorgulamakve gerekli uyarıları yapmak…

Biz üniversitenin öznesi olan öğrenciler tıpkıhocalarımız gibi bu projelerin savunucuolmayacağımızı ve kentsel sürgün karşısında emekçiinsanların yanında saf tutacağımızı ve her zamanolduğu gibi bunları dillendirmekten geridurmayacağımızı belirtiyoruz.

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-11

Sol hareket30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/11 * 16 Mart 2012

Yaşamını devrim ve sosyalizm mücadelesineadayan sınıf devrimcisi Hüseyin Temiz yoldaş,ölümünün 3. yıldönümünde anıldı.

Hüseyin yoldaş, 11 Mart günü ailesi, dostları veyoldaşları tarafından Çobançeşme Mezarlığı’ndakimezarı başında yapılan bir etkinlik ile anıldı.Anmada Hüseyin yoldaşın mücadelesini, işçilere,emekçilere, fabrikalara taşıma sözü verildi.Yoldaşları tarafından yapılan konuşmalarda, Hüseyinyoldaşın devrimci ve sınıf kimliğini kuşanarak,bıraktığı mücadele bayrağını daha da yüksekleretaşıyacaklarını belirttiler.

Anma için mezarlığın girişinde bir araya gelenBDSP’liler ile Hüseyin Temiz’in ailesi ve dostları,“Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir! /BDSP” pankartı arkasında yürüyüşe geçtiler.Kortejin önünde Hüseyin yoldaşın fotoğrafı eşitarafından taşınırken, kitle kızıl flamalarla vesloganlarla Temiz’in mezarına yürüdü.

Yürüyüş boyunca “Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!”,“Hüseyin Temiz kavgamızda yaşıyor!”, “Devrimcilerölmez, devrim davası yenilmezdir!”, “İşçiler partiye,devrime, sosyalizme!”, “Yaşasın devrim vesosyalizm!” ve “Marks, Engels, Lenin, yaşasındevrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı. YürüyüşteHabip, Hatice, Ümit, Alaattin ve Hüseyin yoldaşlarınanısına coşkulu sloganlar atıldı. Parti şehitlerininisimleri sayılarak hep bir ağızdan “Yaşıyor!” diyehaykırıldı.

Hüseyin Temiz yoldaşın mezarına gelindiğinde,yoldaşın şahsında devrim ve sosyalizmmücadelesinde şehit düşenler anısına saygı duruşugerçekleştirildi. Saygı duruşu sırasında NazımHikmet’in “Güneşi içenlerin türküsü” adlı şiirindenbir bölüm okundu.

“O’nu anmak, sınıfı partiye, devrime ve sosyalizme kazanmaktır”

Saygı duruşunun ardından Bağımsız DevrimciSınıf Platformu (BDSP) adına bir konuşma yapıldı.“Bugün Hüseyin yoldaşın şahsında devrim vesosyalizm mücadelesinde yitirdiklerimizi anmak içintoplandık. Mücadele bayrağının elimizde olduğunudosta ve düşmana göstermek, haykırmak içinburdayız” sözleriyle başlayan konuşmada HüseyinTemiz’in kendisini işçi sınıfı davasına adamış,devrimci ve sınıf kimliği ile örnek, yiğit bir devrimciolduğu belirtildi.

Temiz’in yaşamını sınıfı devrime kazanmak içinadadığı, sürekli mücadelenin ihtiyaçlarını düşünerekyaşadığı vurgulandı. Bugün onu yaşatmanın işçisınıfını örgütlemek, sınıf mücadelesini büyüterekparti, sınıf, devrim şiarını yükseltmek olduğunaişaret edilerek “Parti, sınıf, devrim şiarınıyükselteceğiz. Sınıfla birleştireceğiz. Enginlerifethetme ruhuyla davranarak, işçi sınıfını partiye,devrime, sosyalizme kazanacağız” denildi.

Devrimci bahar sürecinde olunduğunu, 8 Mart’ıngeride bırakıldığını, önümüzdeki süreçte sınıfınmücadele günü 1 Mayıs’a hazırlanma sorumluluğuolduğu belirtilerek “Hüseyin yoldaşa yoldaş olmakiçin, sonu gelen kapitalist barbarlığı yıkmak için,

enginleri fethetme ruhuyla davranacağız. Başka yoluyok, yapacağız!” çağrısı yapıldı.

Sloganlarla kesilen konuşma sonunda da “İşçilerpartiye, devrime, sosyalizme!”, “Partiyi kazandık,partiyle kazanacağız!” sloganları atıldı.

“Devrimin oğlu”

Anmada bir konuşma yapan şair Rahime Henden,Hüseyin Temiz’i yakınan tanıdığını, ölümününkendisini sarstığını belirtti. Henden, Hüseyinyoldaşın devrime adanmış bir yaşam olduğunuvurguladı. Ve Hüseyin yoldaşa atfen yazdığı,yaşamını ve kimliğini anlatan “Devrimin oğlu”şiirini okudu.

Programının devamında “İstanbul”, “Bize ölümyok” ve “Enternasyonal” marşları okundu. HüseyinTemiz’in mücadelesini yaşatma sözü verildiktensonra, mezarlığın çıkışına kadar yapılan yürüyüşleanma sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Hüseyin Temiz yoldaş ölümünün üçüncü yılında anıldı...

“Yapacağız, başka yolu yok!”

Roboski katliamını lanetlemek amacıyla 8 Ocak2012 tarihinde İstanbul Esenyurt’ta gerçekleştirileneylemde gözaltına alınan ve tutuklanarak BakırköyKadın Hapishanesi’ne konulan BDSP’li sınıfdevrimcisi Esin Yıldız 11 Mart gecesi geç saatlerdeserbest bırakıldı.

10 Ocak 2012’de, “polise mukavemet”

suçlamasıyla tutuklanan Yıldız’ın tutuklama kararınaavukatları tarafından yapılan itirazları aylıkperiyotlarla değerlendiren Asliye Ceza MahkemesiYıldız’ın serbest bırakılmasına karar verdi. Bununüzerine Esin Yıldız dün gece geç saatlerdehapishaneden serbest bırakıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

BDSP’li Esin Yıldız tahliye edildi

12 Eylül askeri faşist cuntası tarafından İzmir’de idam edilen 3 devrimci; Seyit Konuk, Necati Vardar ve İ.Ethem Coşkun, 11 Mart Pazar günü Mücadele Birliği Platformu tarafından yapılan merkezi bir mitingleanıldılar.

Miting saat 13.30’da Bornova Stadyumu önünde toplanılmasıyla başladı. Tüm bileşenler kortejde yeraldıktan sonra yürüyüş başlatıldı. Yürüyüş boyunca ses aracından ajitasyon konuşmaları yapıldı veEnternasyonel marşı çalındı, kuşlamalar yapıldı. Yürüyüş arama noktasından geçtikten sonra miting alanı olanBornova Meydanı’nda son buldu.

İlk olarak tüm devrim şehitleri anısına saygı duruşunda bulunuldu. Ardından Mücadele Birliği Platformutarafından bir konuşma yapıldı. Bu konuşmanın ardından sözü BDP Muş Milletvekili Demir Çelik aldı. DemirÇelik konuşmasında halkların ve işçilerin özgürlüğünün birlikte mücadele etmekten geçtiğini söyledi veçözüm olarak Halkların Demokratik Kongresi’ni (HDK) gösterdi.

Demir Çelik’in konuşmasının ardından işçilerden oluşan müzik grubu sahneye çıkarak marş ve türkülerinipaylaştılar. Müzik grubundan sonra idam edilen 3 devrimcinin özgeçmişleri okunarak söz o dönemintanıklarına bırakıldı. 13 Mart şehitlerinin yoldaşları, aynı mahkemede yargılananlar söz aldılar ve 13 Martşehitlerini anlattılar.

Son olarak grup Koma Agire Zerdeşt ve Grup Emeğe Ezgi sahne alarak marş ve türkülerini paylaştılar.Kitle hep birlikte halay çekti. Halayların ardından miting saat 17.00’da sona erdi. Mitingin alandaki programıyağmur altında gerçekleşti.

Mitinge BDP İl Başkanlığı ile Bornova ve Karabağlar ilçe başkanlıkları, TÜMTİS üye ve yöneticileri, TekGıda-İş Sendikası üye ve yöneticileri, DİSK Genel-İş Senikası 5 No’lu şube üye ve yöneticileri, Deri-İşsendikası üye ve yöneticileri destek verirken İnsan Hakları Derneği de gözlemci olarak yer aldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

13 Mart şehitlerine anma

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-11

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

8 Mart, DİSK/Tekstil Bursa Şubesi tarafındanşube binasında yapılan bir etkinlikle kutlandı.07.00-15.00 vardiyasından çıkan Coast işçilerininşube binasına gelmesiyle başlayan etkinlikte 8Mart’ın tarihçesi üzerine bir konuşma yapılırken,etkinlik sendika üyesi kadınların hazırladıklarıikramların yenilmesi ve müzikle devam etti.

Şube Başkanı Celal Çam’ın yaptığı konuşmadaNew Yorklu kadın dokuma işçilerinin çalışmakoşullarını iyileştirmek için gerçekleştirdiği grevi vegrev nedeniyle kadın işçilerin katledildiğinianlatarak “8 Mart 129 kadın işçinin anısınınyaşatılmasıdır” dedi.

2012 yılında kadınların yüzlerce yıldır

yaşadıkları sorunların çözülmediğini vurgulayarakkadına yönelik şiddet üzerine konuştu. 8 Mart’ıneşit, özgür, sömürüsüz bir dünyada yaşamak isteyenkadınların kazanımı olduğunu dile getirdi.

Konuşmanın ardından müzik bölümüne geçildi.Bu bölüm adeta düğün havasında geçti. Yerel birşarkıcının popüler şarkıları seslendirdiği etkinliktekadın işçiler eğlenceli vakit geçirdi, oyun havalarıeşliğinde oyunlar oynandı, halaylar çekildi. Bubölüm 8 Mart’ın sınıfsal özünden uzaktı. Fakat evdeve işyerinde yoğun sömürü koşullarında sosyalyaşama katılamayan kadın işçilerin yan yana geldiğietkinlik beğeni ile karşılandı.

Kızıl Bayrak / Bursa

DİSK/Tekstil’den 8 Mart etkinliği

İzmir BDSP’nin düzenlediği seminerlerdizisi “Demokrasi ve Devrim”, “Bağımsızlık veDevrim” başlıklı seminerlerin ardından “KadınSorunu ve Devrim” başlıklı seminerle devametti.

10 Mart günü gerçekleştirilen seminerlekadın sorunun tarihsel ve toplumsal boyutlarıtartışıldı.

Çiğli İşçi Kültür Evi Derneği’ndegerçekleşen seminerde öncelikle kadına yönelikegemen bakış tariflenerek, kadının toplumdakiyeri ve ezilmişliğinin ezeli olduğu anlayışınakarşı tarihsel materyalizme dayanarak konuyuele almanın önemi üzerinde duruldu.

Tarihin sınıf mücadeleleri tarihi olduğu ve“sınıfa karşı sınıf” şiarının kadın sorununayaklaşımda temel dayanak olacağı ifadeedilerek kadının tarihsel yenilgisinin ilkelkomünal toplumdan özel mülkiyetin ortayaçıkışıyla beraber sınıflı toplumla birliktegündeme geldiği ve her sınıflı toplumbiçiminde kendine has özelliklere bürünerekgünümüz kapitalist toplumuna miras kaldığınıaktaran bir anlatım gerçekleştirildi.

Kadının kapitalist sistem içerisinde sıkıştığıcendere tariflenerek kadının özgürleşmesinindinamiklerini oluşturan üretici güçlerinolgunlaşması aktarıldı ve kadının kurtuluşununsınıfların tasfiyesinde olduğu vurgulandı.Sovyet devrimi deneyimi ve son olarakkomünistlerin konuyu ele alışı üzerindedurularak acil demokratik önlemlerçerçevesinde hak alma mücadelesi örülmesiningerekliliği dile getirildi.

Kadın sorununun özelde emekçi kadınlarınsorunu olduğunun vurgulandığı seminerinardından kadın sorununa farklı yaklaşımlarçerçevesinde canlı tartışmalar gerçekleştirildi.

Topluma egemen zihniyetin ancak direnişçadırlarında kırılabileceği olgusunun öneçıktığı tartışmalarda sınıf mücadelesininçözücü halka olduğu vurgulandı.

Son olarak 24 Mart Cumartesi günügerçekleştirilecek olan “Ulusal sorun vedevrim” başlıklı seminere çağrı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

İzmir’de “Kadın sorunu ve

devrim” semineri

Cezaevlerinde PKK tutsaklarının başlattığı açlıkgrevine TKP/ML dava tutsakları da katıldı. Tutsaklaradına yapılan açıklamanın bir bölümünü yayınlıyoruz:

A. Öcalan’a karşı izlenen politikaya kendineyapılmış kabul eden Kürt halkı, böylece kırmızıçizgilerini çizmiş, örgütlü ve önderliği sahiplenmenintereddütsüz ilan etmiştir.

Kürt Ulusal Hareketi’nin ve onun önderlik ettiğiKürt halkının, hayatın her alanında direniyor vesavaşıyor olması bunun içindir. Mücadelenin keskinbiçimde sürdüğü cephelerden biri de zindanlardır vebu cephede PKK ve PJAK’lı tutsaklar eylem halindesürece güç katıyor, omuz veriyor.

Bizler TKP/ML davası tutsakları olarak budirenişin yanındayız. Kürt Ulusal Özgürlük Hareketive Kürt halkının içeride ve dışarıda geliştirdiğimücadeleyi destekliyor, haklı taleplerini sahipleniyor,iki haftalık dönüşülerle süresiz dönüşümlü açlık grevi

eylemimizi başlatıyoruz. Kadın kurtuluş hareketini,özgürlük için için isyana duran Kürt kadınlarınınmücadelesini selamlayarak, Dünya Emekçi KadınlarGünü olan 8 Mart’ta ilk grubumuzla açlık grevieylemimize başlıyoruz.

Taleplerimiz: 1) A. Öcalan üzerindeki tecrite son verilsin, sağlık,

güvenlik, özgür haberleşme koşulları sağlansın! 2) Anadilde eğitim ve anadilde savunma hakkı

tanınsın! 3) Kürt ulusal güçlerini, devrimci, demokratik

kurum ve kişileri hedef alan devletin askeri ve siyasisaldırıları durdurulsun!

4) Kürt ulusunun kendi geleceğini tayin etme hakkıkabul edilsin!

Mart 2012Bütün hapishanelerden TKP/ML tutsakları adına

İsmail Yılmaz

TKP/ML tutsakları açlık grevinde

Page 32: SY Kızıl Bayrak 12-11