“somuncu baba bahçesinin taze Çiçeği”
TRANSCRIPT
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
ARALIK 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 206
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Müslümanlık demek; ahlâk demektir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ahlâk hakkındaki tavsiyeleri
sayılamayacak kadar çoktur. Bunlar bize açıkça gösterir ki; bir Müslüman, namazına orucuna nasıl dikkat ederse, ahlâkının güzel
olmasına da öylece çalışacaktır. Bedenini ve kalbini temizleyerek, ahlâkın en yüksek basamağına çıkmaya çalışmak, her Müslümanın en önemli
vazifelerindendir. İnsan kötü huylardan ne kadar uzaklaşır, iyi huylara ne kadar sahip olursa, insanlığı o nisbette yükselir. Ahlaken düşkün
olan bir adam, gece gündüz durmayıp ibadet etse, yine noksandır, yine onda hayır yoktur.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)
Editör’den Merhaba
Musa TEKTAŞcocuk@somuncubaba. net
Sevgili arkadaşlar;
Kanuni Sultan Süleyman, son seferi olan Zigetvar’a gitmek üzere hasta olmasına rağmen, yola çıkmadan önce oğlu Selim’e anlamlı
bir mektup bıraktı. Sanki öleceğini sezmiş gibi eline kalemi alıp, oğluna şu vasiyeti etti: “Benim candan sevgili iki gözüm nuru Selim Han’ım. Bu
iki bazubendi ve bir cevherî al, sanduğu vakf eylemişimdir, iki cihan fahri Muhammed Mustafa’nın ruhuna sana vasiyet ederim. Dünya kimseye payidar
değildir. Hak Teâlâ, Habibi Hazreti Muhammed (s.a.v.) hürmetine bu seferi mübarek edip gönül hoşluğuyla gelmeyi nasip ede. ”
Oğluna mücevherle dolu bir sandık ve iki bazubent (kolçak) bırakıyor, bunları sat ve Cidde şehrine su getir, diye vasiyet ediyor. Dikkat edilecek olursa, hacıların su ihtiyacını karşılayacak suyolunu hazineden değil, kendi biriktirdiği paradan
yaptırıyor. Kanuni, vefatından kısa bir süre önce Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye Zigetvar’dan yazdığı bir mektupta ahiret kardeşi olarak nitelediği ve hürmet gösterdiği bir âlimden dualarında kendisini unutmamasını isteyecek
kadar da derin bir dünyaya sahiptir. Kanuni Sultan Süleyman, vefat ettiğinde sır dolu bir sandıkla beraber gömülmeyi vasiyet etmiştir. Oysa İslâmiyet’te böyle
bir uygulama yoktur.
Ebussuud Efendi merak eder hepimiz gibi. Açtırır sandığı. Bir de ne görsün? Sağlığında yapacağı işler için Şeyhülislam’dan aldığı fetvalar durmuyor mudur
içinde! Bunun üzerine Ebussuud Efendi’nin ağladığı ve “Ey Süleyman, sen kendini kurtardın, bakalım ben nasıl kendimi kurtaracağım?” dediği rivayet
olunur. Kanuni Sultan Süleyman, aynı zamanda Kâbe-i Muazzama’nın en gayretli hizmetkârlarından birisi olmuştur. Mekke ve Medine’ye çok önemli hizmetler
yapmıştır.
Kanuni, gerek Harem-i Şerif’e, gerekse Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mescidine mermerden birer sanat eseri minber göndermiş, Harem-i Şerif’e iki yeni minare ilave ettirmiş, Peygamber Efendimizin doğduğu Hz. Âmine
Validemizin evini yeni baştan inşa ettirmiş, Ayn-ı Zübeyde suyunu Mekke’ye akıtmış ve bu iş için kendi cebinden tam 100 bin
altın sarf etmiştir.
(Bir Hadis)"Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip
içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allahu Teâlâ onu mutlaka cennete koyar."
(Tirmizî, Birr, 14.)
(Bir Ayet)“Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih
ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.”
(4/Nisâ, 124.)
Somuncu Baba
AsyaYILDIRIM
EsilaNIKSARLI
Muhammed EfeKAVAKLI
Bekir UmutIPEK
Fatma NazHANHATUN
RabiaGUL
EcrenKAVAKLI
HafsaKAVAKLI
Enes MalikCOSKUN
MevlutCoskun
YusufYILDIRIM
Seyma Beril CIMEN
Arkadaslar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Yıl: 11 Sayı: 132Çocuk Eki
Somuncu Baba Çocuk Dergisi ARALIK 2017 Yıl: 24 Sayı: 206
Basım Tarihi: ARALIK 2017Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR
Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ
Musa TEKTAŞ
Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZProf. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Ali AKPINAR
Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR
Yapım
www. grafiturk.com.tr
Baskı & Üretimİhlas Gazetecilik A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A /41Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 (212) 454 30 00
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www. somuncubaba. net
cocuk@somuncubaba. net
grafitürk
İçindekilerYeter ki Çalışmayı Bırakmayın....................................... 4
Sırrı ER
Selam Vermek Müslümanların Parolasıdır .............. 6
Halil ERGUN
Kurnaz Keçi............................................................................ 8
Hamidullah HALICI
Bizim Yurdumuz Bizim Emeğimiz ..............................10
Naciye BEYZA
Camgöz ve Arkadaşları Sipahi Pazarı'nda ...............12
Raziye SAĞLAM
Hz. İbrahim Aleyhisselam ...............................................14
Ali BÜYÜKÇAPAR
Mutluluk Biriktiriyorum ....................................................16
Emine Yılmaz DERECİ
Şiir ......................................................................... 18
Celalettin KURT
Bunları Biliyor muydunuz? ....................... 20
Nisa ERCİYES
İlk Yazım ............................................................. 22
Erdal KARASU
Türk-Kürt Kardeştir......................................... 24
Mustafa AKGÜN
Sevgili Ailem...................................................... 26
Hakan YILDIRIM
Kanuni'nin Son Seferi: Zigetvar ................ 28
İsmail ÇOLAK
Tarihte Bu Ay ................................................... 30
Yusuf HALICI
Bulmaca ............................................................. 32
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 20172 3
Sırrı ER
Yeter Ki Çalışmayı Bırakmayın…
Her yıl olduğu gibi, eylül ayı ge-lince okullar açılmıştı. Mustafa be-şinci sınıfa başlamıştı. Dört yıl ne kadar da hızlı geçmişti. Birinci sınıfa başladığı ilk günler; o tedirginlik, o heyecan hâlâ hatırındaydı. Okula alışana kadar epeyce zorlanmıştı. İlk günlerde annesini eve gönder-memişti. “Sen okulun bahçesinde bekle, eve gitme.” demişti annesine. Her teneffüste koşarak annesinin yanına gelir, derste neler yaptıkları-nı anlatır, zil çalınca koşarak sınıfına giderdi. Annesini bahçede görünce yeni bir güç ve enerji kazanıyordu belki de.
İlkokulun son sınıf öğrencisi ol-dukları için okulda onlardan üst
sınıf yoktu. Bu nedenle Mustafa ve arkadaşları koridorda, bahçede ‘Abi’ tavırlarıyla geziyorlardı.
Bir gün öğretmenleri Nurten Ha-nım sınıfta bir duyuru yaptı:
- Çocuklar, okulumuzu bilgi yarış-masında temsil edecek üç öğrenci-nin seçimi için sınav yapılacak. Sı-nava bütün beşinci sınıf öğrencileri katılacak. Bir hafta süreniz var, iyi çalışın!
Mustafa bir hafta boyunca çalış-tı, hem de sıkı bir şekilde. Kazana-cak üç kişiden biri olmak istiyordu. Onun, derslerine gayretli bir şekilde çalışması annesini ve babasını da mutlu ediyordu.
Nihayet sınav günü gelip çatmıştı. Mus-tafa sınavdan çıktığında sevinçliydi, çün-kü soruların hepsini yanıtlamıştı. Birkaç gün sonra sonuçlar açıklandığında okulu temsil edecek üç öğrenciden biri de Mus-tafa olmuştu. Sevincine diyecek yoktu Mustafa’nın. Öğretmen onu kürsüye ça-ğırdı, yüzünü öptü, övücü sözler söyledi. Sınıftan yalnızca o kazandığı için aynı za-manda sınıfını da temsil edecekti. Öğrenci-lerinden birinin sınavı kazanması öğretme-ni de sevindirmişti.
Okullar arasında yapılacak bilgi ya-rışmasına sıkı bir şekilde hazırlanıyordu Mustafa. Öğretmen Nurten Hanım da çok yardımcı oluyordu. Nihayet yarışma günü gelip çatmıştı.
Yarışmaya katılan beş ilkokulu temsil edecek öğrenciler salondaki yerlerini al-mışlardı. Salonda müthiş bir uğultu vardı. Öğretmenler sessizliği sağlamak için ol-dukça fazla çaba harcıyorlardı.
Grubun sözcüsü Mustafa olmuştu. Soru-lar hep bildikleri yerlerden çıkmış, bütün soruları bilip birinci olmuşlardı. Salonda müthiş bir tezahürat vardı. Okul arkadaş-ları, Mustafa, Ertan ve Fatih’i omuzlarına almışlardı. Öğretmenler, öğrenciler, herkes onları tebrik ediyordu.
Mustafa’nın başarısı annesini ve baba-sını da çok mutlu etmişti. Onu sevindiren, gururlandıran hatta biraz da şımartan söz-ler söylediler:
- Akıllı oğlum benim.
- Yakışıklı oğlum benim.
- Şu zeytin gibi güzel gözlere bak, zekâ
fışkırıyor sanki.
- Sen yeter ki çalış, ne istersen alırız...
Haziran ayıyla birlikte okulun son gün-
leri gelmişti. Mustafa açısından bu yıl
hepsinden güzel olmuştu. Karne günü
geldiğinde sınıftaki herkesin gözü yaşlıydı.
Başta öğretmenleri Nurten Hanım’ın. Bü-
tün öğrencilerini öpüyor, bu arada gözyaş-
larına hâkim olamıyordu. Kolay değil, beş
yıl birlikte olmuşlardı. Öğrencilerine emek
vermiş; hem eğitmiş, hem öğretmiş, birbi-
rinden güzel bu nazlı çiçekleri özenle ye-
tiştirmişti. Onlardan ayrılmak kolay değildi.
Mustafa, sınıftan çıkmadan önce son
kez öğretmeninin elini öptü. Nurten Hanım
da onun yüzünü öptü, başını okşadı, ağla-
mamak için gayret ederek konuştu:
- Mustafacığım, beni unutmazsın inşal-
lah. Ara sıra gel...
- Gelirim öğretmenim. Siz de beni unut-
mayın...
- Öğretmenler öğrencilerini unutmazlar
evladım. Hele seni hiç unutmam.
- Bende çok emeğiniz var öğretmenim...
- Ben görevimi yaptım evladım. Allah yo-
lunu açık etsin. Her zaman başarılı olacağı-
na inanıyorum. Yeter ki çalışmayı bırakma...
Arkadaşlarıyla vedalaşan Mustafa’nın
gözleri nemliydi. Ağlamamak için kendini
zor tutuyordu. Hızlı adımlarla evine doğru
yürümeye başladı.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 20174 5
Selamlaşma insanlarla iletişim kurma-nın ilk adımıdır. Sözlü iletişimler, dil ve dil ötesi olmak üzere iki alt sınıfa ayrıl-maktadır. İnsanların karşılıklı konuşmaları dille iletişim kabul edilir.
Bireyler dünyayı o dilin, o kültürün penceresinden görüp algılar ve olayları ona göre yorumlayıp değerlendirir. Belirli durumlarda kullanılan ifadeleri standart hale getiren, ilgili toplumun gelenek ve görenekleridir, kültürel yapısıdır. Bu stan-dartlaşma en çok, selamlaşma ve hitap şekillerinde, teşekkür ya da tebrik ifade-lerinde, mutluluk veya başarı dilemeyle ilgili söz ve davranışlarda, kendisini gös-terir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde söyle buyurmaktadır. “Selamı yayın ki,
Selam Vermek Müslümanların
Parolasıdır
Halil ERGUN
selamet bulasınız.” Selam Allah’ın güzel
isimlerinden biridir. Selam insanın baş-
kalarına hem dünya hem ahirette saadet
dilemesidir. Selam Müslümanların paro-
lasıdır.
Birbirini tanımayan insanlar birbir-
lerine selam verip alınca, aralarında ilk
anlaşma ve kaynaşma sağlanmış olur.
Çünkü her ikisi en büyük müşterekte, din
kardeşi olma ortak paydasında buluş-
muşlar demektir. Selam dostluğun, kar-
deşliğin karsısındakine sevgi ve saygı
duymanın, mütevazı davranmanın, insan-
ların kalplerini kazanmanın ilk basama-
ğıdır. Bu dönemde çocuklar kendilerini
Allah’a yakın hissederler.
Allah’ı dileklerini kabul eden, onu
tehlikelerden koruyan, emirlerini yerine
getirdiği durumda isteklerini daha çok
gerçekleştiren bir varlık olarak bilirler ve
inanırlar.
Çocuğa, se-
lam kelimesi-
nin Allah’ın
i s i m l e r i n -
den biri ol-
duğu ve bu
isimler diğer
Müslümanla-
rın selamlanması du-
rumunda Allah’ın bundan hoşnut olacağı
ifade edilerek çocuğun selamlaşma dav-
ranışını öğrenmesi sağlanabilir.
Okula başlayan çocuk okuma yazma
öğrenme çağına gelmiş ve herkesle ko-
nuşabilen bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla
iletişim kurma konusunda temel özel-
liklerinde bir eksiği söz konusu değildir.
Çocuğun öğrenmesini istediğimiz bir şey
öncelikle çocuğun diline yerleştirilir, yani
anne-baba ve çevre günlük yasamda
bunu konuşur ve kullanırsa çocuk da du-
yarak zamanla bunu kendine mal edecek
ve o da kullanmaya başlayacaktır.
Sahabeden Enes (r.a.), çocuklara
rastladığı zaman onlara selam verir ve:
‘Rasûlallah böyle yapardı.’ derdi. Hz. Mu-
hammed (s.a.v.) toplumda küçük büyük
ayrımı yapmaksızın herkese selam verir
ve verilmesini de isterdi. Çocuklara se-
lam vermek aynı zamanda onlara değer
vermektir. Onları bir birey olarak kabul
etmektir.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 20176 7
KURNAZ KEÇİDerleyen: Hamidullah HALICI / Çizen: Hamit YÜKSEK
Bir adamın bir keçisiyle bir de eşeği varmış. Keçi: “Ona benden daha iyi bakıyorlar! Onu benden daha iyi yediriyorlar!” diye eşeği kıskanmış.
Ben senin yerinde olsam ne yaparım, bilir misin? Bir hendeğin yanından geçerken saralıymışım da saram tutmuş gibi yuvarlanıveririm, belki birkaç
gün dinlenirim!” Keçi işte böyle demiş, eşek de inanmış onun sözüne, hendeğin yanından geçerken kendini atıvermiş.
Bir kurnazlık düşünmüş, eşeğe demiş ki: “Ne olacak bu senin durumun? Bir değirmen taşına koşarlar, onu çevirirsin, bir arkana yük vururlar, onu taşırsın!
Bir gün rahat ettiğin yok…
Bütün vücudu yara bere içinde kalmış. Efendisi hemen bir baytar getirmiş, ondan ilaç sormuş. Baytar, eşeğin ötesine berisine bakmış, en sonunda:
“Bir keçi ciğeri bulup kaynatacaksın, suyunu bu hayvana içireceksin; iyileştirmenin başka yolu yok.” demiş. Adamcağız da tek eşeği iyileşsin diye
keçiyi gözden çıkarmış, kesivermiş.
“Başkasına kötülük için düzen kuran, kendi kuyusunu kazmış olur”
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 20178 9
Naciye BEYZA Bizim
YurdumuzBizim
Emeğimiz
Yerli malı demek bizim, akrabamızın, komşumuzun, babamızın, kardeşimizin emek vererek ürettiği mal demektir.
İnsanın kazancını, malını, zamanını ve-rimli bir şekilde ve gerektiği gibi kullan-masına tutumluluk denir. Tutumluluk asla cimrilik değildir. Tutumlu olma ve yatırım alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır. Yiye-cek, içecek, giyecek, ders araçları ve harç-lıkların verimli ve tutumlu bir şekilde kul-lanılması alışkanlığını küçük yaşta edinen bir çocuk, bu alışkanlıklarını büyüyünce de devam ettirir. Küçükken boşa akan su mus-luğunu kapatan, gereksiz yanan lambayı söndüren bir çocuk büyüyünce de aynı duyarlılığı gösterir. Okulda zamanı iyi de-ğerlendirme alışkanlığı kazanan çocuk, bu huyundan vazgeçmez.
Yalnızca kendimize ait olan bir şeyi de-ğil, bize ait olmayan eşyaları kendimizin-miş gibi korumalıyız. Vatana, millete, dev-lete, topluma ve arkadaşlarımıza ait olan eşyalara zarar vermemeliyiz.
Boşa kullanılan ve israf edilen her kay-nağın toplumun her kesimine dolayısıyla kendimize de zarar verdiğini, bizi ve ülke-mizi fakirleştirdiğini unutmamalıyız.
Bugün kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu bizim fabrikalarımızda yapılıyor. Top-raklarımız her türlü ürün için verimli. Yiye-ceklerimizin hemen hemen tamamı ülke-mizde yetiştiriliyor.
Günümüzde sadece üretmek yeterli ol-muyor. Ürün teknolojik gelişmelere uygun
şartlarda üretilmeli. Yenilikçi ve kaliteli bir şekilde tasarımı yapılmalıdır. Ayrıca bu ürünü pazarlayabilmek artık günümüzde daha da fazla önem kazanmıştır. Ülkemizin yurt dışından aldığı mallar olduğu gibi, bi-zim ürettiğimiz kaliteli ürünlerimizde yurt dışında satılmaktadır.
Bu durumda üretilen ürünün kalitesi ön plana çıkmaktadır. Her ne yapıyorsak en iyisini, en doğrusunu, en kalitelisini yap-malıyız. Eğer ürünlerimiz teknolojik geliş-melere uygun ve kaliteli olursa yurt içinde daha çok satılacak. Aynı ürünü vatandaşı-mız ithal mallardan almayacaktır.
Geçmişte ülkemize bir tarım ülkesi ola-rak bakılmış ve sadece tarım ürünleri üre-tebilen ülke olarak görülmüş. Bu nedenle teknolojik üretimden uzak durulmuştur. Günümüzde ise Türk işadamlarımız birçok teknolojik ürünü ülkemizde üretip tüm dünyaya satabilmektedir. Bu durum ülke-mizin gelir eviyesini arttırmaktadır. Bir ülke ne kadar çeşitli ürün üretirse, ne kadar çok kaliteli üretim yaparsa o kadar çok gelişir. Bunu başaramazsak birçok şeyi yabancılar-dan almak zorunda kalırız.
Ülkemizin kalkınması, gelişmesi ve yük-selmesi için tasarruf yapmalıyız. Tutumlu olmalı, yerli malı kullanmalıyız. Yerli malı üretimi ve kullanımı sayesinde; üretici-satıcı-alıcı kazanır. Yani ülke kazanır. Top-lumsal bir şuurla hareket etmeliyiz. Millî birlik ve beraberliği sağlamalı, dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıyız. Güçlü bir Türkiye için el ele vermeliyiz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201710 11
Sevgili çocuk dostlarım;
Urfa'da son olarak Sipahi Pazarı’nda çekim yapılacak. Selim'in anlattığına göre burası 1500'lü yıllarda yapılmış ve içinde halı, kilim, kürk ve keçe satılan dükkânların bulunduğu tarihî bir kapalı çarşıymış. Kahvaltıdan hemen sonra yola çıktık. Selim yolda çarşı-nın her gün dualarla açıldığını ve bu geleneğin ilk açıldığı günden bu yana yapıldığını söyledi.
Ömer, "Selim Abi, uzun zamandır Urfa'dayız. Başka şehirlerde de bu kadar uzun kalacak mıyız?"
"Ömer'cim ülkemiz o kadar güzel, tarih ve çevre yönünden öyle zengin ki, sanırım birçok şehirde daha hep böyle uzun kalacağız.”
Camgöz ve Arkadaşları
Raziye SAĞLAM Kedi
Camgöz’ün GünlüğüSipahi
Pazarı'nda
Selim'ler çekim yaparken biz de Uzun Kulak'la her zaman olduğu gibi etrafı dolaş-tık. Selim'in dediği gibi, ülkemiz ve insanları gerçekten çok güzel. İyi ki biz de geziyoruz onlarla. Ömer bir gün "Böyle gezmesek sa-dece kitaplardan okuyarak hiçbir yeri tanı-yamazdık." demişti.
Sipahi Pazarı’nda çekimler bittikten son-ra sırasıyla, içinde kalaycı ve bakırcıların bulunduğu Hüseyniye Çarşısı, yöresel giy-silerin satıldığı Kazzaz Çarşısı ve Urfa'nın meşhur isot biberi ve kuru bakliyatların satıldığı İsotçular Çarşısı’nda çekim yapıldı. Ben bu kadar çok ve çeşitli acı biberi daha önce bir arada hiç görmemiştim. Kedi ha-limle benim bile canım çiğ köfte çekti. Zeliş
“Selim Abi bu Urfalılar nasıl bu kadar çok acı yiyebiliyorlar? Bir dükkândan ikram ettikle-ri çiğ köfteden bir lokma aldım hala ağzım yanıyor.” Gerçekten de acıdan Zeliş'in göz-lerinden yaş gelmişti. Bunu gören Selim ve diğerleri çok güldüler.
O akşam Urfa'da tanıdıkları birinin da-vetlisi olarak sıra gecesine gittik. Sıra gecesi burada çok eskiden beri süregelen bir ge-
lenekmiş. Konak gibi büyük bir evde yapı-lıyordu. Biz evin için girmedik. Çok büyük olan bahçesinde iki tane daha köpek vardı. Ben önce korktum onlardan ama sonra he-men arkadaş olduk ve birlikte koşup oyna-dık. Bir süre sonra akşamın en güzel vaktine geldik. Tahmin ettiğiniz gibi, bu en güzel va-kit yemek saati. İştahınıza gelmesin, Urfa'da meşhur olan bütün kebap çeşitlerinden yedik. Urfa'daki günlerimizin böyle güzel bir akşamla bitmesinden memnun olarak ayrıldık oradan. Geride bizi seven çok güzel dostlar bırakarak.
Görüşmek üzere çocuklar…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201712 13
İnsanlığın önemli yerleşim merkezlerinden biri Harran’da doğan İbra-him (a.s.)’ın babası Azer, kral Nemrud’un putlarının bakıcısı ve idarecisiydi.
Musul’da Babil şehrini kurarak krallık yapan Nemrud, yeni adetlerle yö-netimini pekiştirmiş astronomi ile uğraşıp gelecekle ilgili önemli tahmin-ler yaparak insanların önderleri olmuş daha sonrada ateşe tapmayı kendi-ne ibadet edinerek insanları kendisine ve putlara ibadete teşvik etmiştir.
Rüyasında bir yıldızın güneş, ay ve diğer yıldızların ışığını kapattı-ğını gören Nemrud bunu kâhinlerine yorumlatmış onlar da, bu yıl için-de doğacak bir çocuğun saltanatına son vereceğini söyleyince ülke-sinde o yıl içinde doğacak bütün çocukların öldürülmesini emretmişti. Nemrud’un çok güvendiği Azer’in de o yıl bir çocuğu dünya gelmiş, annesi Nuna Hatun çocuğu gizlice doğurmuş, bunu babasından bile saklamış, böylelikle İbrahim (a.s.), Nemrut adamları tarafından öldü-rülmekten kurtulmuştur.
Yıllar yılları takip etmiş ölümlü çocuk yılı unutul-muş İbrahim (a.s.) genç bir delikanlı olmuştu. Kendini ve etrafını tanımaya başlayan İbrahim (a.s.) yaratılış üzerine düşünerek Allah’ın varlığını bilmeye, anla-maya çalışmış, kendi kendine sorular sorarak bu çe-tin yolu aşmış, tek Allah fikrine ulaşmış, Allah da onu peygamber seçerek işini daha bir kolaylaştırmıştı.
AliBÜYÜKÇAPAR
Azer, yaptığı putları satmaları için İbra-him (a.s.) ve diğer oğullarını görevlendirdi-ğinde İbrahim (a.s.) putları babasından alıp ayaklarına ip bağlayarak pazara kadar sü-rükler “Ne zarar ne da yarar vermeyen bu putları alan var mı?” diyerek putları satma-ya çalışır kimse de ondan put almaz onun bu yaptıklarını da anlamazlardı. Nemrud bu olayı duyunca İbrahim (a.s.)’ı huzuruna çağırdı İbrahim (a.s.) onlara, “Siz kendi eli-nizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Hal bu ki sizi de elinizle yapageldiğiniz şey-leri de Allah yaratmıştır.” (37/Saffat, 94) dedi, daha sonra putları kırarak onların acizliğini gösterdi ama halk inanmadı Nemrud da İb-rahim (a.s.)’ı cezalandırmak için ateşe attır-dı. O zaman yüce Allah tarafından “Ey ateş! İbrahim’e karşı serinlik ve selametli ol.” (21/
Enbiya, 69) buyuruldu ve ateş İbrahim (a.s.)’i yakmadığı gibi ateş alanı gül bahçesi oldu. Bu mucize karşısında halkın bir kısmı ona inandı. Bu duruma kızan Nemrud, İbrahim
(a.s.) ile ona inananları ülkesinden çıkardı. İbrahim (a.s.) Ürdün, Mısır daha sonra da Ke-nan topraklarına hicret etti oraya yerleşti.
İbrahim (a.s.)’ın Hacer’le evliliğinden İs-mail (a.s.) dünyaya geldi. Onunla birlikte Mekke’de Kâbe binasını inşa etti. Bu gün bile Allah’a teslimiyetin örneği olarak anla-tılan kurban hadisesi meydana geldi. Allah, emirlerine uyan bu ulu peygamberi Kur’an-ı Kerim’de defalarca övdü ve onun iman edenlerin önderi olduğunu belirtti.
İbrahim Peygamber’e bazı sayfalar veril-di. O da bu bilgilerle insanlara önderlik etti, onları bir olan Allah’a iman etmeye davet edip durdu.
Sare Hanım’dan da oğlu İshak (a.s.) dün-ya geldi. İbrahim (a.s.) uzun yıllar yaşadı. Kudüs’te vefat etti.
Hz. İbrahim Aleyhisselam
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201714 15
Ömer sevinçle merdivenleri çıktı. Ka-
pıyı açan annesine selam verip içeriye
girdi. Odasına yöneldi. Mutlu olduğu her
halinden belli oluyordu. Odasından bir
süre çıkmayan Ömer’i annesi merak etti.
Ömer’e seslendi.
- Ömerrr, ders mi çalışıyorsun yavrum.
Okuldan yeni geldin, biraz dinlen sonra
çalışırsın.
- Hayır anne. Mutluluklarımı sayıyo-
rum.
Bu cevap üzerine annesi yerinden
kalkıp Ömer’in yanına geldi. Ömer bir ka-
vanozun içindeki küçük kâğıt parçalarını
yatağının üstüne dökmüş, onları sayıyor-
du. Annesi kâğıt parçalarını incelediğin-
de, üzerlerine notlar alınmış, küçük kare
şeklinde kesilmiş kâğıtlar olduklarını
gördü. Merakla sordu,
- Ömerrr bunlar ne yavrum!
Ömer bir kâğıt parçası eline alıp, elli
dedikten sonra,
- Bu yaşlı teyzeye yaptığım iyilikten
sonra duyduğum mutluluk. O gün yiye-
cek dolu poşetlerini taşımasına yardım
etmiştim, o da çok mutlu olmuştu.
Bir kâğıt daha eline alıp, elli bir dedi.
- Bak bu da yavru kediye süt verdiğim
sonrası yaşadığım mutluluk. Bu da konu
komşumuza, akrabalarımıza, arkadaşla-
rıma ettiğim tebessümlerin mutluluğu.
Tebessümüme tebessümle karşılık veri-
yorlar hepimiz mutlu oluyoruz anne. Bak
bu da komşu teyzeye ekmek almıştım,
aldığım dua sonrası yaşadığı mutluluk.
Ömer saydı saydı. Annesinin ağzı açık
kalmıştı. Ömer annesinin boynuna sarıl-
dı.
- Canım annem. Yaptığım iyiliklerle
çok mutlu oluyorum. Hep iyilik yapmak
istiyorum hep. Herkes para biriktiriyor,
ben de mutluluk biriktireyim dedim. Bu
gün de arkadaşımla silgimi paylaştım.
İşteee bu hafta içinde yüzüncü mutlulu-
ğummm. Yaşasınnn!
Annesi gülümseyerek
- Ne güzel. Beni de şimdi çok mutlu et-
tin, bu da yüz birinci mutluluğun olsun
tamam mı? İyilik meleğim benim...
Emine Yılmaz DERECİ
Mutluluk Biriktiriyorum!
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201716 17
Çalışmak
Erdemdir en büyük
Et çocuklar
Çalışın
Mutlu bir dünya için
Olmadan mücadele
Yürümez
Yaşanmaz hayat
Daralır, kalınır
Bir kırılma noktasında
Olunmaz rahat
Arınmak gerek
Kötülükten, günahtan
Kirdeni pisten
Ne varsa
Arılık güzelliktir
Aydınlıktır, güneştir
Olmamak arı
Yarasadır karanlıkta
Ey Türk çocuğu
Parola:
Çalışma-mücadele
Ve arınma
Yazan yazmış bizleri
Okuyan okusun diye
Adımıza kitap demişler
Doldurmuşlar raflara
Bekliyoruz yıllardır
Hem de aynı yerde
Ah! Açıp okuyan yok
Tozlandı üstümüz, başımız
Hasret kaldık okunmaya
Çekin alın üstümüzden
Dağıtın tozlarımızı
İnanın yoksa eksilmez
Dinmek bilmez gözyaşlarımız
Yazan yazmış bizleri
Okusunlar diye
Usandık raflarda
Garip garip durmaktan
Okunmayacaktık
Niye yazıldık niye
İlim bizde gizlidir
Fikirler bizde
Yücelir bizimle sanat
Okumazsanız
Tutmazsanız dost bizi
Bulamazsınız murat
Celalettin KURT Celalettin
KURT
ParolaAğlayan kitaplar
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201718 19
İğne Olurken Öksürünce Acı Azalır mı?
Tuatara
Zehirli Fugu Balığı
Waitomo Mağaraları
Fugu, dünyanın en zehirli balığıdır ve Japonya’da gıda olarak tüketilmektedir. Fugu ayrıca dünya üzerindeki en zehirli ikinci omurgalı. Fugu, balon balığı ve kirpi balığı gibi isimlerle de anılmaktadır. Dün-yada 122’den fazla fugu türü bulunmak-tadır. En çok tropik sularda rastlanır ancak son yıllarda Akdeniz’e kadar inmiştir. Fugu çok büyük bir balık olmamakla birlikte 100 cm’ye varan birkaç tür bulunmaktadır.
Göz kamaştırıcı bir yerden bahsedeceğiz. İsmi Yıldız Kurdu Mağarası. Waitomo Mağaraları’nda bulunan bu özel yer Yıldız Kurdu Mağarası’dır. Her biri sivrisinek boyutunda olan ve sadece Yeni Zelanda’ya özgü bir tür olan bu canlılar mağara duvarlarında inanılmaz görüntüler sergilerler. Mağara çok derinde ve hiç bir yerden güneş ışığı almamasına rağmen, doğal ışıklarla aydınlanır. Karanlıkta parlayan ve mağaraya ışıltı veren tırtılları görmek için mağara içinin tekneyle gezilmesi gerekir.
Alman araştırmacılar, iğne olurken öksürmenin acıyı o an kestiğini keşfetti. Bu konuda yapılan araştırmalar üzerine öksürük göğüs ve omurilik kanalında ani bir basınca neden olduğu böylelikle vücuda acı iletilmesinin engellediği gözlemlenmiştir.
Tuatara, kertenkeleye benzeyen ve diğer sürüngenlerle kıyaslandığında oldukça uzun ömürlü olan bir canlıdır. Tuatara’yı diğer sürüngenlerden ayıran özelliği başının üzerinde ince bir deriyle kaplı üçüncü bir göz bulunmasıdır. Fakat araştırmalar sonucu bu göz işlevsizdir. Tuataralar’ın bu gözleri, güneşin pozisyonundan yola çıkarak yön bulmak için kullandıkları bir pusula gibi çalışmaktadır. Bundan başka sürüngenler çoğunlukla hareket edebilmek için en az 20 C’lik bir ısıya ihtiyaç duyarlar. Tuataralar ise soğuk havada bile avlanabilirler.
Bunları Biliyor muydunuz
NisaERCİYES
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201720 21
ErdalKARASU
İlk Yazım
Yaşım şimdi epey ilerledi. Çocuklu-ğum ilçede geçti. Okul yıllarında çalış-kan, başarılı bir öğrenci değildim. Her yıl olmasa da bütünlemeye kalarak sınıfı geçerdim. Ama sene kaybım olmadı hiç. Tatillerde sinemaya giderdim, arkadaş-larla gezerdim ve bolca gülmece kitap-ları okurdum. Resimli ve kahramanlıkları dillere destan çizgi romanlara bayılırdım. Her hafta gazete bayisinden fasikül fasi-kül alırdım.
Lise biri direk geçmiştim ama edebi-yat notum ortaydı. Hiç iyi not alamadım edebiyat hocam Esat Bey’den lise yılları boyunca. Üstelik 1974 yılında Diyarba-kır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü kazandım. Okula bir yıl devam ettim. Derslerim iyiydi. Ama ertesi yıl üniversi-te sınavına girip, daha yakın bir kentteki yüksekokula kaydımı yaptırdım ve orada okumaya başladım.
İlk öykümün yayınlandığı yıl lise bir-deydim. Yıl 1972... "Lisede Bir Tarih Der-si" adlı tam sayfa gülmece öyküm bir mizah dergisinde yayınlanmıştı. Öykü önce bir gazetede yayınlandı. O ya-zılar haftalık olarak da dergide çıkı-yor. Telif ücreti olarak 75 TL aldım. Okul adresime gelmişti para. 50 TL’si ile şık, deri bir ayakkabı aldım. Kalanı ile de sınıf arkadaşlarıma çi-kolata ve şekerler yaptırmıştım bir kutu, pastanede. Berberde de tıraş olup, güzel kıyafetlerimi giyip, bü-yükçe şekerleme kutusunu okula
götürdüm. Kutuyu sınıf başkanına ver-dim. Arkadaşlarıma şekerlemeleri ikram etti. Kimi arkadaşım 2-3 tane alıp ağzına götürdü. Arkadaşlarım "teşekkür" etti ve
"Gazeteye yine böyle yazılar yaz..." dedi-ler. Eve geldiğimde dergide çıkan yazımı sıkılmadan, sevinçle defalarca okudum. Ev halkı da mutlu... Gece yazıya bakarak yattım uyudum.
Babam konuşkan ve şakacı bir insan-dı. Sürekli çevresinde aranan bir kişiydi. O konuşup, şakalar yapmaya başlayınca etrafındakiler kahkahalarla gülerdi. Ba-bam her hafta bir mizah dergisi alırdı ba-yiden. Bu derginin sayfalarında karikatü-ristler ve mizah yazarları vardı. Bayılıyor-dum bu dergiyi okumaya. Türkiye'nin pa-noroması sayfalarına yansırdı. Sevdiğim yazarlar vardı. Karikatürlere defalarca bakardım. "Sizin Köşeniz" diye okuyu-cudan gelen yazıların yayınlandığı bir köşe vardı. Hemen, okulda geçen iki ko-mik olayı yazıp, postaya verip, bu dergi-ye gönderdim. İki öyküm de bu dergide yayınlandı. Sekiz hafta dergi ücretsiz ev adresime geldi.
Artık öyküler yazmaya başlamıştım bu gibi mizah dergilerine. Yazılarım ya-yınlanıyordu aralıklarla. İlçede beni ta-nımayan yok gibiydi. O yıllarda ilçenin gazetesi de aylık olarak çıkmaya başladı. Gazetenin sahibi benden yazı istedi gö-rüştüğümüzde. "Sürekli olmasa da yazı yazmaya çalışırım." dedim. Yazı yazma uğraşım böyle başladı.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201722 23
MustafaAKGÜN
Türk-Kürt Kardeştir
Alpaslan, Afşin Bey, Sav Tekin karargâhtaydılar. Otağ-ı Hümayun’da otu-ruyorlardı. Maiyet eri içeri girdi. “Sultanım, uzaktan bir grup gelmektedir. Silahlı asker gibi gözükmektedirler.” dedi.
Bir müddet sonra gelenlerin başı olduğu anlaşılan biri Alpaslan ve kumandanlarının yanına yaklaştı. “Selamın aleyküm, yüce Sul-tan Alpaslan.” dedi.
Alpaslan, “Aleyküm selâm. Yiğit bir görü-nüşün var. Kimsin sen?” dedi.
“Ben bu çevredeki Kürtlerin beyiyim. Adım
Molla Ali Yahya Manzurî’dir.”
“Buraya niçin geldin?”
“Sultanım!... Duyduk ki Bizanslılarla sava-
şa girmek üzeresiniz. Cihat her Müslümana
farzdır. Müslüman Kürtlerle Müslüman Türk-
ler birbirinin kardeşidir. Türk-Kürt kardeştir.
Dolayısıyla sizin safınızda savaşa girsek ge-
rektir.”
Alpaslan Afşin’e fısıltı halinde sordu.
“Bunda bir oyun olabilir mi Afşin?”
Afşin Bey de fısıltı halinde cevap verdi. “Hayır Sultanım. Bunlar Kürt. Gerçek Kürtler samimi Müslümandırlar. Onlarda kalleşlik ve hainlik olmaz. Meğerki iblis kalplerini istilâ etmiş olsun. Gerçi iblis kimin kalbine girerse onu sapıttırır ya.”
Molla Ali Yahya Manzurî, Alpaslan ve Af-şin Bey’deki şüpheyi gidermek için şunları söyledi:
“Ne konuştuğunuzu duymuyorum ama anlıyorum Yüce Sultan. Öyle konuşmakta haklısınız. Harp üzerindesiniz. Her türlü ih-timali düşünmek ve her türlü tedbiri almak gerek. Ama biz samimi olarak sizin safları-nızda savaşmak istemekteyiz. Buna inanın Yüce Sultan. Siz yüce dinimiz adına savaşa-caksınız. Bunun için sizinle düşmana karşı savaşmayı canımıza minnet biliriz. Sizi böy-le savaş hazırlığı içinde görmüşüzdür. Bun-dan sonra size yardım etmemek bizim için büyük vebal olurdu. Bunu yapmasak öbür dünyada halimiz nice olurdu? Peygamberi-miz Hz. Muhammed bizim yüzümüze bakar mıydı? Bize şefaat eder miydi? Allah merha-met eder miydi bize?”
Alpaslan vurgulu bir ses tonuyla konuştu.
“Bu sözleri söyleyen kimse hain ve kalleş olamaz.”
Molla Ali Yahya Manzurî’ye doğru ilerledi Alpaslan. Çok sevinçli idi.
“Hoş geldin, sevgili kardeşim Molla Ali Yahya Manzurî.”
“Hoş bulduk yüce Hakan.”
Alpaslan ve Molla Ali Yahya Manzurî ku-caklaştılar.
Alpaslan etrafındaki askerlerine seslendi:
“Kumandanlarım ve askerlerim!... Kürt kar-deşlerimizi kucaklayın. Onları iyi bir şekilde ağırlayıp dinlendirin. Çünkü onlarla beraber savaşacağız. Belki onlarla beraber cennete uçacağız. Belki Cemalullah’ı onlarla beraber seyredeceğiz.”
Her iki tarafın kumandanları ve askerleri arasında sevinç çığlıkları duyulmaya başlar. Alpaslan ve kumandanları, Molla Ali Yahya Manzurî’yi sırayla kucakladılar. Çoğunun gö-zünde sevinç gözyaşları vardı. Molla Ali Yah-ya Manzurî de ağlıyordu. Hep beraber Otağ-ı Hümayun’a girdiler.
Alpaslan’ın askerleri de Kürtlerin yanına koşuşmaya, onlarla kucaklaşmaya başladı-lar.
Sonraki günlerde, o zamanın Amerika’sı olan Bizans’a karşı o büyük zaferi beraberce kazandılar.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201724 25
HakanYILDIRIM
Sevgili Ailem
Oğuzhan'ın Günlüğü
Sevgili ailem;
Dünyaya gözümü ilk açtığım andan
bugünüme kadar hep yanımda oldunuz.
Hasta olduğumda hep başucumda bul-
dum sizi. Mutluluğumu, sevincimi, acıla-
rımı, dertlerimi sizinle paylaştım.
En gizli sırlarımın ortağı canım an-
nem, kimi zaman yastığım oldu başımın
altında dizlerin. En fırtınalı günlerimde
güvenilir bir liman oldun bana. Ders ça-
lışırken sıkıldığımda en büyük destek-
çimdi sözlerin. Sana danıştım aklıma ta-
kılan her şeyi, hayatı senden öğrendim.
Biliyor musun canım annem, ben bütün
dertlerimi seninle yendim.
Candan öte can babam, sen benim
arkamda karlı bir dağdın. Yaslandığım
koskoca bir çınardın. Gölgene sığındım
her yandığımda. Yoruldum kimi zaman
hayatın yollarında, zorlandım dik yokuş-
larda ve en zor anlarımda yanımda hep
sen vardın.
Canım kardeşim Kerem, doğduğun
gün daha dün gibi aklımda. O yumuk
gözlerin, mini mini parmakların, o yu-
muşacık tenin hâlâ gözlerimin önünde.
Su gibi geçen yıllarla beraber büyüyüp
serpilişin an be an hafızama kazılı. Sen
benim biricik kardeşimsin, canımdan
çok sevdiğim. Sen evimizin neşesi, ciğe-
rimin köşesi… Sen benim her şeyimsin.
Canım arkadaşlarım, “Arkadaşlar,
seçilmiş kardeşlerdir.” derler. Ger-
çekten de öyle. Sizler benim kardeşle-
rimsiniz. Sokakta, okulda, bahçede, yol-
da; yirmi dört saatin büyük bir kısmında
sizinleydim. Arada sırada kırgınlıklarımız
olsa da biz birbirimize çok bağlandık. Ve
ben sizleri çok sevdim. Dostluğu, daya-
nışmayı, güveni sizden öğrendim.
Ve sevgili dedem, ak dedem akça de-
dem. Benim rüyalarıma girmesini bekle-
diğim bir “Aksakallı Dede”ye hiç ihtiya-
cım olmadı sayende. Çünkü ne zaman
sıkışsam yanımdaydın. Nasihatlerini
kulağıma küpe yaptım. Bütün sorunları-
mın çözümünü sende buldum. Bana hep
doğru yolu gösterdin. Ben mücadele
etmeyi, sabretmeyi, şükretmeyi, vatanı
sevmeyi senden öğrendim.
Ben sizlerin sayesinde yepyeni bir
Oğuzhan oldum. Ben, ben oldum ve sizi
en çok seven oldum. Bundan sonra is-
terse tüm zorluklar üstüme gelsin. Gel-
sin ki daha da güçleneyim. Yeter ki ya-
nımda siz olun.
Tüm sevdiklerim sizlere söz olsun:
Yılmayacağım, yıkılmayacağım…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201726 27
46 yıllık hükümdarlığı boyunca Osmanlı’yı zaferden zafere koşturan Ka-nuni Sultan Süleyman’ın da, her fani insan gibi ahiret yolculuğu yaklaşmıştı.
71 yaşındaydı ve çok hastaydı. Yatak-tan kalkamayacak haldeydi. En büyük kor-kusu yatakta ölmekti.
Son nefesini, din uğrunda savaşırken vermek istiyordu. Nasıl yaşamışsa öyle öl-mek son dileğiydi.
Sefer Öncesi Son Vasiyet
Zigetvar Kalesi’nin kuşatılacağı haberi, onu, son arzusunu yerine getirmek için ha-rekete geçirdi. Sefere çıkmadan önce oğlu Şehzade Selim’e şu vasiyette bulundu:
“Benim canımdan sevgili, iki gözümün nuru Selim Han’ım!
Bu iki muskayı ve bir mücevherli el sandığını bağışladım. Âlemin övüncü Mu-
hammed Mustafa’nın temiz ruhu içindir. Bunları satıp Cidde’ye su getirtesin.
Oğulluk edip bu vasiyeti yerine getire-sin. Saraydaki bütün ağalar ve oda oğlan-ları şahittir. Sen benim el yazımı bilirsin. Göreyim nice yerine koyarsınız.
Dünya kimseye kalıcı değildir. Ümit edilir ki değerinde satarsınız.
Hak Teâlâ bu seferi mübarek edip gönül hoşluğuyla gelmek kısmet ede, Sevgilisi Hz. Muhammed hürmetine aleyhisselam.”
Zigetvar Daha Alınmadı mı?
1566 yılındaki Zigetvar Seferi, Muhte-şem Süleyman’ın son on üçüncü seferiydi. Çünkü kalenin bütünüyle fethini göreme-den şehit oldu. Son nefesini verirken bile aklı kaledeydi. Devamlı olarak Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya, kalenin düşüp düşmediğini soruyordu:
- Bu ocağı yanası Zigetvar, daha alınma-dı mı?
Cihan sultanı Kanuni, 6-7 Eylül gecesi ruhunu Allah’a teslim etti. Vefat etmeden
önce, derin anlamlar ve duygularla dolu şu ibretli duayı yaptı:
“Bütün ömrümce yeryüzünü zaferleri-me eşik ettim. Yerine gelmedik ricam ve gerçekleşmedik arzum kalmadı. Şimdi, ar-tık Sevgili Peygamber’inin yüzü suyu hür-metine, şehitlik saadetini nasip eyle ve sonra bana mübarek yüzünü göster.”
Ölümü 48 Gün Gizlendi
Kalenin fethi tamamlanıncaya ka-dar Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, Kanuni’nin ölümünü tam 48 gün ordudan sakladı. Orduda karışıklık çıkmaması ve moralsizlik meydana getirip, kalenin fet-hini etkilememesi için böyle yaptı.
Oğlu Selim, Belgrad’a geldiğinde Padişah’ın vefatı orduya duyuruldu. Bü-tün paşalar, beyler ve askerler, bu habere ağladı.
Cenazesi, Belgrad’a getirildi. İlk cenaze namazı burada kılındı. Esas büyük cena-ze töreni İstanbul’da yapıldı. Gözyaşları içerisinde babasının yanına, Süleymaniye Camii’ndeki türbesine gömüldü.
Kanuni’nin Son Zaferi: Zigetvar
İsmailÇOLAK
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201728 29
11-17 Aralık Mevlâna Haftası
12-18AralıkTutum,Yatırım ve
Türk Malları Haftası
23 Aralık 1876 I. Mşrutiyet’in
İlanı
3 Aralık Dünya Engelliler
Günü
27 Aralık Milli Şairimiz Mehmet Akif
Ersoy’un Vefatı
27 Aralık Milli Şairimiz Mehmet Akif
Ersoy’un Vefatı
21-27 AralıkVerimlilik Haftası
TarihteBu Ay
YusufHALICI
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201730 31
Çengel Bulmaca
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | ARALIK 201732
(Bir Hadis)"Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip
içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allahu Teâlâ onu mutlaka cennete koyar."
(Tirmizî, Birr, 14.)
(Bir Ayet)“Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih
ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.”
(4/Nisâ, 124.)
Somuncu Baba
AsyaYILDIRIM
EsilaNIKSARLI
Muhammed EfeKAVAKLI
Bekir UmutIPEK
Fatma NazHANHATUN
RabiaGUL
EcrenKAVAKLI
HafsaKAVAKLI
Enes MalikCOSKUN
MevlutCoskun
YusufYILDIRIM
Seyma Beril CIMEN
Arkadaslar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
ARALIK 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 206
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Müslümanlık demek; ahlâk demektir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ahlâk hakkındaki tavsiyeleri
sayılamayacak kadar çoktur. Bunlar bize açıkça gösterir ki; bir Müslüman, namazına orucuna nasıl dikkat ederse, ahlâkının güzel
olmasına da öylece çalışacaktır. Bedenini ve kalbini temizleyerek, ahlâkın en yüksek basamağına çıkmaya çalışmak, her Müslümanın en önemli
vazifelerindendir. İnsan kötü huylardan ne kadar uzaklaşır, iyi huylara ne kadar sahip olursa, insanlığı o nisbette yükselir. Ahlaken düşkün
olan bir adam, gece gündüz durmayıp ibadet etse, yine noksandır, yine onda hayır yoktur.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)