İslâmî türk edebiyatı sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/d228706/2012/2012_cetinn.pdf · büyük...

23
İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu

Upload: others

Post on 13-Apr-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu

Page 2: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

Yeni Türk Şiirinde Hz. Muhammed Algısı

Prof. Dr. Nurullah Çetin1

Arap ve Fars edebiyatlarında olduğu gibi Osmanlı Türk edebiya-tında da yüzyıllar boyunca Hz. Muhammed’i anlatan, öven, de-

ğişik özelliklerine vurgu yapan, Hz. Muhammed sevgisini dile getiren na’t nazım türünde pek çok metin kaleme alınmıştır. Bu bağlamda oldukça zengin bir na’t edebiyatımız vardır.

Tanzimat’tan sonraki süreçte yani yeni Türk edebiyatı döneminde de Hz. Muhammed, Türk şiirinde önemli bir yer edinmeye devam etti. Yeni Türk şiirindeki Hz. Muhammed konulu şiirler, geleneksel na’t edebiyatına benzer özelliklere sahip olduğu gibi farklı ve değişik yaklaşımlar da geliştirilmiştir. Biz bu yazımızda Tanzimat’tan gü-nümüze kadar yeni Türk şairinin Hz. Muhammed’e nasıl baktığını, nasıl bir peygamber algılaması ortaya koyduğunu, yeni Türk şairle-rinin Hz. Muhammed’in hangi özelliklerini ön plana çıkardığını, Hz. Muhammed algılamasında ne gibi yenilikler getirdiklerini irdelemeye çalışacağız.

İnsanlık İçin Kurtuluş ve Rahmet Kaynağı Olması

Hz. Muhammed’in peygamberi olarak getirdiği son hak din İslâm, insanlığın sadece ferdî, felsefî, metafizik sorunları için değil aynı zamanda toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik sorunları için de te-mel bir çözüm, rahmet ve kurtuluş kaynağıdır. Özellikle günümüzde modernizmin kirlettiği yeni insanlık âlemi Hz. Muhammed öğretisine şiddetle ihtiyaç duymaktadır. Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinler gerçekliklerini kaybetmişler; Komünizm, kapitalizm gibi rejimler sahteliklerini gizleyemez olmuşlar; ateizm, varoluşçuluk gibi felsefî akımlar çıkar yol gösterememişlerdir. Bu vasatta tek gerçeklik olarak sadece Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği İslâm kalmıştır.

Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle:

1 Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Page 3: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

370 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

“Sen, fikir kadar güzel; Ve tek, birden daha tek! Itrını süzmüş ezel; Bal sensin, varlık petek…

Sensin ölüme hisar; Bâkisi hep inkisâr… Sar bizi, çepçevre sar, Rahmet rüzgarı etek!...”2

Burada geleneksel na’t edebiyatından farklı bir peygamber algılaması vardır. Şair, peygamber figürünü daha felsefî bir açıdan ele alıyor. Buna göre Hz. Muhammed, yeryüzünde fikir adına, felsefe adına ortaya konmuş bütün birikimlerden öte çok özgün bir yerde duruyor. Doğru yanlış bütün fikirlerden bambaşka yegâne, biricik olma özel-liğine sahip. Çok başka, çok özgün, kendisine hiç benzeyeni olmayan yani onun yegâne oluşunu ifade etmede “bir” sıfatı bile yetersiz kalır. Şair bunu özellikle Hz. Muhammed öğretisinin diğer beşerî öğretiler-den farklı ve yüksek bir yerde durduğunu vurgulamak için böyle bir söylem geliştiriyor.

Hz. Muhammed, bir şahıs olmaktan öte tarih boyunca gelen bütün dinlerin, varlığın bal gibi bir özünü temsil ediyor.

Çağdaş insanın en önemli metafizik sorunlarından biri, ölüm karşısın-daki çözümsüzlüğü, çaresizliği ve bunalımıdır. Modern bunalımların temelinde ölüm konusunda net bir açıklamaya sahip olmamak yatar. Ama bu konuda İslâm dininin çok ikna edici, tatmin edici, net açık bir açıklaması vardır ve bu yaklaşımı Hz. Muhammed temsil eder. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in ölüm karşısında bir hisar olması, alsında Hz. Muhammed öğretisinin ölüm kaynaklı sıkıntılara, buh-ranlara geçit vermemesidir.

Hz. Muhammed’in rahmet rüzgârı olan eteğine sığınmak, bir bakıma modern fikir ve inanç buhranları karşısında bir kurtuluş, bir sığınak işlevini görüyor. Beşerî ideolojiler, sapık felsefeler, inançsızlık içinde ruhsal sorunlar yaşayan ve hayatına anlam veremeyen modern insan, ancak Hz. Muhammed öğretisine sığınarak kurtuluşa erebilir. Necip Fazıl bu meseleyi bizzat şahsında yaşamış bir şair olarak konuşuyor.

Bahaettin Karakoç da bir “Na’t”ında Hz. Muhammed’i bir rahmet kaynağı olarak algılıyor:

2 Çile, Büyük Doğu Yayınları, 7. baskı, İstanbul 1979, s. 52.

Page 4: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

371Ye n i T ü r k Ş i i r i

“Ey Allah’ın sevgilisi Özü kavi, sözü dölek Muhammed Işığın ve yağmurun kaynağı sensin Adındır en güzel rahmet”3

Hz Muhammed’in ışığın ve yağmurun kaynağı olması imgesi, yeni ve özgün bir imgedir. Biyolojik hayatın iki önemli temel kaynağı su ve ışıktır. Su ve ışık yoksa insan yaşayamaz. Hz. Muhammed’in temsil ettiği İslâm da insanlığın maneviyatı, ruhu, kalbi için su ve ışık kayna-ğıdır. İnsan ruhunun yaşayabilmesi, sağlıklı kalabilmesi, İslâm ışığına ve yağmuruna bağlıdır. Işık hak ve batılı ayırt etmeye yarar.

Dünya aslında karanlıktır yani dünyadaki varlıklar, olaylar, durumlar sırlarla doludur. Bunlar niçin yaratıldı, niçin oluyor, nedir, kim yarattı, niçin yarattı, neden oluyor, ne olacak gibi soruları aydınlatan temel kaynak İslâm’dır. Yani İslâm dünya, hayat, zaman, mekân, varlık, olay, oluş, durum karanlıklarını aydınlatan, bunlara net, açık, tatmin edici cevaplar veren tek kuvvetli ışık kaynağıdır.

Yağmur yani su da hayatiyeti devam ettiren yeni ve sürekli olarak besin üreten temel kaynaktır. Bu bağlamda insanın sürekli olarak hayatiyetini sağlayan besinleri üretecek su kaynağı da İslâm’dır. İslâm insana sonsuz, ölümsüz, mutlu, güzel bir hayat vaad ediyor. Bu ba-kımdan Hz. Muhammed, insanlık için ışık ve yağmuru içeren en güzel rahmeti temsil ediyor.

Yeni Türk şairleri, Hz. Muhammed’i genellikle içinde bulundukları modern zamanların kötülüklerine, günahlarına, kirlerine, sapkınlıkla-rına bir çare olarak, bir kurtuluş ve arınma vesilesi olarak algılamış-lardır. Dolayısıyla Hz. Muhammed dönemiyle günümüz arasında kar-şılaştırmalar yapıp Hz. Muhammed’in evrensel hakikatini günümüze taşımak istemişlerdir. Bu bağlamda Arif Nihat Asya’nın “Naat”ı çok önemli bir işleve sahiptir. Şair şöyle diyor:

“Neler duydu şu dünyada Mevlid’ine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebî, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kâbe’ne siyahlar

3 Bahaettin Karakoç, Leyl ü Nehar Aşk, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s. 7.

Page 5: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

372 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Yakışmamıştır, yâ Muhammed Bugünkü kadar!

Haset gururla savaşta; Gurur, Kafdağı’nda derebeyi... Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği... İyiliğin türbesine Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına, İyilikler getir, güzellikler getir Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir... Fethedemedik, yâ Muhammed, Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar; Semâve’yi boşaltıp Sâve’yi dolduranlar... Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti, ey Nebî, Yabanların gözünde kalacaktı!”4

Arif Nihat, Naat’ının bu bölümünde Hz. Muhammed’in kendi dö-neminde büyük bir insanlık medeniyeti kuran yüce İslâmî değerlerin günümüzde kalmayışını büyük bir hüzünle dillendiriyor. İnsanı insan

4 Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1993, s. 66-68.

Page 6: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

373Ye n i T ü r k Ş i i r i

yapan temel değerler ortadan kalkmıştır. İnsanlar arası toplumsal ha-yatı yaralayan; hatta mahveden haset, gurur, kötülük, günah, haram gibi olumsuzluklar egemen olmaya başlamıştır.

İyilik denen şey ölmüş, türbesine gömülmüş, iyi dediğimiz soylu değer de kendi türbesinin bekçisi olmuştur. Taif ve Hayber’in fethi aslında kötülüklerin, olumsuzlukların, zulümlerin ortadan kalkması mânâsını taşıyordu. Çağımızda ise dünyamızda kötülük duvarlarından oluşan ve fethedilmeyi bekleyen bir sürü Taif, bir sürü Hayber kalesi vardır. Bunlar ancak Hz. Muhammed medeniyetinin hayatımıza hâkim ol-masıyla mümkün olacaktır.

Hz. Muhammed dünyaya geldiğinde Semâve Vadisi taşan seller altın-da kalmış, Semave şehri de suya batmıştı.

Ayrıca kutsal bilinen Save gölü de kuruyuvermişti. Çağımızda ise bunla-rın tersi olmuş, yani Hz. Muhammed’in gelişiyle ortaya çıkan yeni du-rumlar tekrar eskisine dönmüş hâldedir. Tabii bu şair için üzüntü verici bir durumdur. Hz. Muhammed’in gelişiyle “yabanlar” dediği kafirler, kö-tüler, geri çekilmişti, etkisiz hâle gelmişti. Şimdi ise “yabanlar” komünist, kapitalist, liberal, ateist, Avrupacı, Amerikancı, bilmem neci adı altında kılık değiştirerek tekrar hortlamış ve Müslüman Türk milletine belâ olmuştur. Günümüz Müslüman Türk ahalisi, Hz. Muhammed aydınlan-masıyla tekrar yabanların tasallutundan kurtulma mücadelesi vermelidir.

Arif Nihat, Hz. Muhammed’in temsil ettiği yüksek medeniyet dizgesi-ni tek kurtuluş olarak çağımıza davet etmektedir:

“Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır... Hacdan döner gibi gel; Mi’râc’dan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır!”

Hz. Muhammed dönemiyle günümüz arasında değişik karşılaştırma-lardan birini de Hüsrev Hatemi bir “Naat”ında ortaya koymaktadır. Şair şöyle der:

“Güçlüydü günahlar, güçlüydü peygamberler

Tanrım, biz ne kadar da güçsüz kaldık…

Veliler, ıstırapların çocuklarıydı,

Biz ıstıraptan da, zevkten de, senden de öksüz kaldık.”5

5 Hüsrev Hatemi, Bütün Şiirleri, Dergâh Yayınları, İstanbul 1990, s. 36.

Page 7: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

374 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Günümüzün büyük Türk şairlerinden biri olan Sezai Karakoç da “Küçük Na’t” adlı şiirinde geleneksel naat anlayışından farklı olarak yeni, modern bir naat yazmıştır. Bu şiirinde Hz. Muhammed’in gü-nümüz insanı için taşıdığı önem üzerinde duruyor. Günümüz modern dünyasının nefes alıp verebilmesi, doğru bir hayat kurgulayabilmesi, mutlu olabilmesi, hayatına anlam katabilmesi, hakikate ve kurtulu-şa erebilmesi için Hz. Muhammed’in ruhuyla, imanıyla, İslâm’ıyla mutlak anlamda buluşması zorunluluğunu ve bunun tatlı heyecanını terennüm ediyor. Bu şiirden bazı mısralar alalım:

“Göz seni görmeli ağız seni söylemeli Hafıza seni anmak ödevinde mi Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli Sen eskimoların ısınması sevgililer mahşeri

Aklım yeni bir akıldır çiçeklerden Mantığım mantığın üstünde yeni İçimde Nuh’un en yeni tufanı Dünyaya ayak basıyorum yeniden

Göz seni görmeli ağız seni söylemeli Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli

Gün doğuyor her yer çiçek ve kar Bütün çocuklar kurtuldu demektir”6

İnsanlığın gözüyle, ağzıyla, zihniyle, ruhuyla meşgul olması gereken tek hakikat Hz. Muhammed öğretisidir. Şair, Hz. Muhammed’i ve dinini insanlığa gerçek sıcaklığı, gerçek ruhu, anlamı, doğruluğu veren tek kaynak olarak görüyor. İnsan aklı Hz. Muhammed aklıyla birleşirse çiçeklerin temsilciliğinde güzel, iyi, doğru, faydalı fikirler üretebilir ancak.

İnsan mantığı, Hz. Muhammed mantığına uygun çalışırsa anlamı olabilir ancak. Hz. Muhammed imanını her an yeniden taze taze hissetmek, dünyaya yeniden doğmak gibi bir diriliştir. İslâm imanı hayatın her saniyesini, her anını yeni keşiflerle zenginleştirmekte, mânâlandırmaktadır. İslâm imanının bir gün, güneş gibi doğmasıy-la dünya ve hayat çiçek ve karın temsilciliğinde güzelliklerle dolar, rahmetle, iyilikle, ışıkla dolar. Her doğan yeni nesil, dünyaya gelen çocuklar İslâm’a sımsıkı sarılmakla kurtulabilir ancak.

Görüldüğü gibi Sezai Karakoç da Hz. Muhammed’i evrensel kurtuluş

6 Sezai Karakoç, Şiirler IV, Diriliş Yayınları, İstanbul 1999, s. 30-31.

Page 8: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

375Ye n i T ü r k Ş i i r i

kaynağı olarak görüyor ve güncele dönük olarak yorumluyor.

Şair Nurullah Genç, 1990 yılında Türkiye Diyanet Vakfı’nın açtığı Na’t-ı Şerif yarışmasında “Yağmur” şiiriyle Büyük Ödülü almıştı. Bu şiir, çağdaş Türk edebiyatında naat türünde oldukça meşhur olmuştur. Nurullah Genç, bu şiirinde Hz. Muhammed’in dünyaya bir rahmet peygamberi olarak gelişini uzun uzun oldukça duygusal bir üslûpla, samimi bir ifadeyle anlatır. Şiirin bir yerinde şöyle der:

“Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden

Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden

Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sükûtu yar, sevinci dualar kadar derin”

Hz. Muhammed’in dünyaya gelişi, İslâm gibi hak bir dini getirmesi, in-sanlık için büyük bir kurtuluş müjdesidir. Yıllardır beklenen önderdir. “Gecenin siyahı”, İslâm öncesi cahiliye dönemi karanlıklarıdır. Bunun üzerine dokunan “beyazlık” İslâm aydınlığı, Hz. Muhammed’in getir-diği kurtuluş ve rahmettir. Cahiliye dönemi gecelerinin siyahlığı, İslâm güneşinin aydınlığı ve İslâm nurunun beyazlığı ile yok edilmiştir. Susuzluktan dudağı çatlayan gönüller, İslâm imanına, hakka, haki-kate, adalete, doğruya, insanlığa, medeniyete susayan ruhlardır. Hz. Muhammed, bu susuzluğu gideren bir hakikat peygamberdir.

Dünyalık Kirlerden Arınma Sebebi Oluşu

Hz. Muhammed ve temsil ettiği İslâm, müminlerin dünyalık maddi kirlerden arınmasını sağlayan temel bir güç kaynağıdır. Bu bağlamda Hz. Muhammed’e sığınmak, aslında bir bakıma maddeden mânâya, dünyadan ahirete, kirlerden saf temizliğe gidiş demektir. Nitekim çağ-daş Türk şiirinin yüz aklarından biri olan Bahaettin Karakoç, “Lirik Naatlar” başlıklı şiir serinde Hz. Muhammed algılamasını daha çok bu bağlamda ele alıyor. Bu şiirlerden aldığımız şu bölümlere bakalım:

“malın mülkün ederi ne? düşmedim mal illetine

edebine, sünnetine sarıldım ya resulullah

ne at isterim ne hil’at, gün bu gün saat bu saat

tek istediğim şefaat umundum ya resulullah

Page 9: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

376 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

mevla’ya kul, sana ümmet olmaktır en kutsal zimmet budur devlet, budur rahmet, gönendim ya resulullah”7

İnsanın dünyadaki hayatına anlam katan en önemli değerin, dünyalık maddi değerlere gömülmek değil, tam tersine olabildiğince bunlara esir olmadan Hz. Muhammed’in temsil ettiği saf hakikat olan İslâm imanına sahip olmak olduğunu vurgulamak için böyle bir bağlılık ortaya koyuyor.

Yeni Türk şairleri, özellikle çağımızın bazı olumsuzluklarını, günahla-rını, kirlerini, kötülüklerini göz önüne alarak bunlardan kurtuluş için Hz. Muhammed’den yardım isteyen, onun temsil ettiği iyi, güzel ve faydalı değerlerin bizim dünyamıza hükmetmesini temenni eden bir tavır geliştirmişlerdir. Hüsrev Hatemi, Hz. Muhammed’e hitap eden bir şiirinde de şöyle der:

“Bize renkleri getir Sana verilenlerin, Yanında renkler nedir? Sen O’nun önünde hür, Bizse bunlara esir. Bize renkleri getir, O dağın ötesinden Sana hitap edenin, Unutulmaz sesinden Dinlediklerin bir bir, Önümüze serilsin. Evet, esirgemezsin, Haydi getir renkleri… Bak bağladık denkleri, Ve geçip gidiyoruz. Biraz arzu önce hız, Sonra bitkinlik, keder Bu mu müjdelenenler? Hep bizler mi suçluyuz? Bak geldik gidiyoruz… Daha yok mu bir haber? Bir harf olsa da yeter, N’olur renkleri gönder, Hep kara mı hep boz mu? Beklediğimiz az mı? Göndereceksin söz mü?

7 Bahaettin Karakoç, Gündemde Yine Aşk Var, Nobel Kitabevi, Ankara 2008, s. 26-27.

Page 10: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

377Ye n i T ü r k Ş i i r i

Renkleri getir haydi…. Verdiğin söz neydi?”8

Burada “renkler” simgesiyle söylenmek istenen, İslâm’ın bütün güzellikleri, iyilikleri, rahmetidir. Dünyaya ait maddi renkler, Hz. Muhammed’in âlemlere rahmet olarak getirdiği asıl renklerin yanında bir hiçtir. Hz. Muhammed, Allah’ın rahmet renkleri önünde hürdür, modern insan ise dünyalık maddi menfaat renklerinin önünde esirdir. Allah’a bağlılık, insanı özgür kılar; dünyaya taparlık ise esir eder. İnsan, özgürlük içinde mutludur. Modern insanın mutsuzluğu, sıkıntısı, bu-nalımı, çaresizliği ise dünyalık maddi menfaatlere esir olmasındandır.

Sezai Karakoç, Hızırla Kırk Saat adlı kitabında da Hz. Muhammed’i çağdaş bütün kirlerden temizleyecek bir kurtarıcı olarak sunmaktadır. Şair şöyle der:

“Kalk ey Örtülere bürünmüş peygamber Bu sıtmayla iyi edeceksin Tifoları vebaları İnsanlığı kağıt kağıt Buruşturan cüzzamı Çan sarasını Havra harmanını Göğüyle gönenen Harranı Çile çömleği İskenderiyeyi Sen dirilteceksin Atlarına okyanuslarda su vereceksin Sen vereceksin bengisularını Son susayışlarında şehitlerin Geri vereceksin Antik dönemlerde çalınmış hakkını mermerin İsanın Musanın İbrahimin Safa ve Mervenin Hacer-i Esvedin Cennetlerden çağlayan Nilin Fıratın Diclenin Sen arıtacaksn Bu kelimelerin lavlarıyla Lanet volkanlarını Sen devşireceksin menekşelerini

8 Hüsrev Hatemi, Bütün Şiirleri, Dergâh Yayınları, İstanbul 1990, s. 39-40.

Page 11: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

378 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

En yüce dağ doruklarında Gözlerin kanatların Gece secdelerinin Muştu siperlerinin İlk günlüğünü Sen yayınlayacaksın Sen kuracaksın Seher çocuklarının Tek kentini Sen bildireceksin Dünya geldi geleli En önemli haberi”9

Sezai Karakoç, İslâm’ı bir medeniyet projesi olarak sunarken, İslâm’la yeni bir diriliş öngörmektedir. Burada belirtilen bir takım isimlerin kavramların temsilciliğinde aslını kaybetmiş, bozulmuş, sapıtmış din ve anlayışların tamamını tasfiye edip, insanlığa gerçek kurtuluş yolu olarak Hz. Muhammed’in yolu olan İslâm’ı diri, yeni bir medeniyet projesi olarak sunuyor. Hz. Muhammed’in günümüzde de kalkıp insanlığı uyarmaya devam etmesini istemek, İslâm’ın güncelliğini diri tutma talebidir. Gerek eski din ve medeniyetler gerek yeni fel-sefe, ideoloji ve anlayışlar, insanlığı yanlış yollara sevk etmiştir. Hz. Muhammed ise yepyeni bir medeniyet kenti kuracak tazeliğe sahiptir.

*Sadeliğin ve Sahihliğin Timsali Oluşu

Hz. Muhammed, hem düşüncesi hem yaşantısı itibariyle saf bir sa-deliğin ve şeffaf bir hakikatin simge ismidir. Dünya malıyla, maddi menfaatle, gösterişle, yalanla, sahtelikle alâkası olmamış. Hayatı ve varlığıyla İslâm hakikatini olabildiğince saf bir gerçeklik olarak temsil etmiştir. Bu bağlamda onu bu yönüyle en iyi tanıtan şairlerimizden biri Arif Nihat Asya’dır. Onun “Naat”ı çok meşhurdur. Arif Nihat bu şiirinin başında şöyle der:

“Seccaden kumlardı. Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı!

Mescid mümin, mimber mümin… Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere “âmîn!”

9 Sezai Karakoç, Şiirler I, Hızırla Kırk Saat, Diriliş Yayınları, İstanbul 1998, s. 108-109

Page 12: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

379Ye n i T ü r k Ş i i r i

Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı… Geceler, ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı!

Kapına gelenler ya Muhammed, -Uzaktan, yakından- Mümin döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi.

Konsun-yine-pervazlara Güvercinler; “Hû hû”lara karışsın Aminler… Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatihalar, Yasinler!”10

Şimdi burada şairin dikkat çektiği husus, Hz. Muhammed dönemine özgü sadeliğin, saf güzelliğin ve sahihliğin o zamanda kaldığı, bu mo-dern zamanlara ulaşamadığı acı gerçeğidir. Tabii dolayısıyla günümüz müslümanlarının o asr-ı saadet dönemine tekrar dönmesi gerektiğidir.

Hz. Muhammed gibi bir peygamberin seccadesinin çöl kumları ol-ması, aslında önemli bir durumu simgesel olarak anlatıyor. Şimdiki modern Müslümanlar saraylarda, lüks içinde, gösterişli bir hayat yaşarken Hz. Muhammed’in çıplak çöl kumları üzerinde yaptığı saf ve halis ibadetin zevkinden uzaktır.

Hz. Muhammed’in hayatında kulla yaratıcısı arasında hiçbir perde yoktur. Kul, olanca samimiyeti, saflığı, sadeliği ile çıplak tabiat or-tasında Allah’ıyla baş başa kalmanın zevkine eriyordu. Günümüz modern şartlarında ise Allah ile kul arasına geçici dünyalık değerler, madde, şan, şöhret girmiştir ve o saf sadelik bozulmuştur.

Bütün zamanları ve mekânları aşa aşa gelen ezan ise olanca sadeliğiy-le o saf ve sahih hakikati, ilâhî mesajı telkin etmeye devam etmektedir. Devirler ve diyarlar; özellikle günümüz zamanı ve mekânı kirlenmiştir ama ezanın temsil ettiği saf hakikat olanca temizliği ve saflığıyla se-malarımızda tebliğine devam ediyor.

Hz. Muhammed zamanında mümin gerçekten mümindi, tam

10 Arif Nihat Asya, Dualar ve Aminler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1993, s. 62

Page 13: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

380 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Müslümandı. Cami tamamen saf imana ve İslâm’a aitti. Günümüzde ise maalesef mümin gerçekten mümin olmaktan, cami de cami olmak-tan büyük ölçüde çıkmıştır. Şair, günümüz Müslümanlarını aslında aslî saflığa dönmeye davet ediyor.

Dualar, istekler, yakarışlar saf, içten, kalpten ve temizdi. Gecelerimiz İslâm ve iman maneviyetiyle aydınlanırdı. İman nuru hem içimizi, kalbi-mizi, hem çevremizi, havamızı, semamızı aydınlatan saf hakikat ışığıydı. İmanımız hakiki imandı, İslâm’ımız hakiki İslâm’dı. Günümüz modern zamanlarında ise Müslümanın imanındaki bu saflık, maalesef bulanık-laşmıştır, dünyalık değerlere olan aşırı taparlık yüzünden kirlenmiştir.

Modern toplumların ikiyüzlülük, hainlik, inkârcılık gibi insan fıtratına ve İslâm’a aykırı olan kirleri, sapıklıkları o kadar çoğaldı ki Arif Nihat Asya “Naat”ında Hz. Muhammed dönemiyle günümüz arasında bir karşılaştırma yaparak aslında o eski güzel günlere dönüşü ya da o asr-ı saadet dönemine ait güzel değerleri tekrar günümüze taşımayı özlüyor:

“Hadice’nin koncası, Aişe’nin gülüydün. Ümmetinin gözbebeği, Göklerin resulüydün… Elçi geldin, elçiler gönderdin… Ruhunu Allah’a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan Medine’ye göçerdin.

Biz dünyadan nereye Göçelim ya Muhammed? Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor… Diller, sayfalar, satırlar Ebu Leheb öldü diyorlar:Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!”11

Ebu Leheb, Ebu Cehil gibi zalimlerin, kâfirlerin, kötülerin hâkim olduğu günümüz dünyasında insanlık kurtuluşu Hz. Muhammed’in temsil ettiği değerlerin hâkim olmasında aramaktadır.

11 Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1993, s. 65,

Page 14: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

381Ye n i T ü r k Ş i i r i

Doğru Bilginin ve Hakikatin Kaynağı Olması

İslâmiyet’ten önce gelen semavî dinler, zamanla insanlar tarafından bozulup asılları kaybedildikten sonra Allah, son din olarak İslâm’ı gön-derdi ve kıyamete kadar da İslâm, tek hak din olarak kalacaktır. Ancak buna rağmen Yahudi ve Hristiyanlar, kendi dinlerinin tek hak din oldu-ğunu; yani doğru bilginin ve hakikatin kaynağının kendi dinleri olduğu-nu ısrarla söylemeye ve dünya insanlarını yanıltmaya devam ediyorlar. Müslümanlar da İslâm’ın tek gerçek din olduğunu tebliğ etmeye elbette devam ediyor. Bu mücadele ortamında Müslüman Türk şairleri de şiir-lerinde Hz. Muhammed’in son ve tek hak din olan İslâm’ın peygamberi oluşuna özellikle vurgu yapıyorlar ki bu, günümüzde misyonerlik faali-yetlerinin hızlandığı zamanımızda çok önemli bir husustur.

Tanzimat dönemi şairlerinden Muallim Naci, Hz. Muhammed’in en önemli özelliklerinden biri olan insanlığa doğru bilgiyi ve hakikati getiren kişi oluşuna şöyle vurgu yapar:

“Bir ders-i edeb verdi ki erbâb-ı zekâya

Hayret verir âsârı fuhûl-i hükemâya”12

(Hz. Muhammed, zeki insanlara bir edeb dersi verdi ki eserleri, önde gelen filozoflara hayret verir.)

“Ne bînişdir o bîniş müntehâ-yı râz-bînîdir

Ne dânişdir o dâniş mâverâ-yı nükte-dânîdir”13

(Onun basireti, görüşü öyle keskin ve derin bir görüştür ki bütün gizli sırları görür ve anlar. Öyle derin bir bilgiye sahip ki bütün nüktelerin arka planını derinlikli olarak bilir.)

Yine Tanzimat şairlerinden Ziya Paşa da “Na’t-ı Nebevî” adlı şiirinde aynı hususa temas eder:

“Bir zerredir ol güneşden el’ân

Âlemdeki nûr-ı ilm ü irfân”14

(Dünyada var olan ilim ve irfan ışığı, Hz. Muhammed güneşinin sa-dece küçük bir parıltısıdır.)

12 Abdülkadir Hayber-Hüseyin Özbay, Muallim Naci’nin Şiirleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1997, s. 262.

13 A.g.e., s. 264.14 Önder Göçgün, Ziya Paşa’nın Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği, Bütün Şiirleri ve Eserlerinden

Açıklamalı Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001, s. 42.

Page 15: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

382 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Ümmîdir egerçi ol melek-hû İlmiyle cihânı kıldı memlû”15

(O melek huylu peygamber, her ne kadar okuma yazma bilmese de, ilmiyle bütün dünyayı doldurdu.)

Ziya Paşa, ayrıca Hz. Muhammed’in doğru bilgiye ve hikmete sahip oluşunu Yunan filozoflarıyla karşılaştırarak sergiler:

“Gösterdi mi öyle ders-i irfân Dârü’l-hükemâ-yı mülk-i Yunan”16

(Yunanlıların alim ve filozofları, Hz. Muhammed kadar büyük, derin ve gerçek irfan dersi ortaya koyamamıştır.)

Nurullah Genç, “Yağmur” şiirinde daha çok Hz. Muhammed’in yokluğunun ne gibi olumsuz sonuçlara yol açtığını, insanlığın âdeta öksüz kaldığını ve ona duyulan hasreti terennüm ediyor. Bu şiirin bir yerinde Hz. Muhammed’in doğru bilginin ve hakikatin kaynağının Hz. Muhammed oluşuna şöyle değiniyor:

“Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır Sesini duymayanlar girdabında boğulur Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin”

Hz. Muhammed’i yani onun sahih öğretisini kalbinin en derin yerin-den hissetmeyen, ona inanmayan, onu benimsemeyen kişinin içi âdeta kapısız zindana benzetiliyor. Çünkü doğru bilgiden ve hakikatten uzak kalmıştır. Yanlış bilgiler ve batılla dolu olan bir kalp, insanı boğan, bunaltan, sıkan, çürüten bir zindana döner. Hz. Muhammed olmadan, onun getirdiği hak din İslâm anlaşılmadan doğru diye bi-linenler aslında eğridir, beyaz diye inanılan değerler aslında siyahtır. Yani doğrunun ve hakikatin ölçüsü Hz. Muhammed’dir. Onun dışın-daki din ve felsefeler yanlıştır, karanlıktır.

Mükemmel Ahlâk Örneği Olması

Hz. Muhammed’in en önemli özelliklerinden biri, ahlâk bakımından mükemmel bir insan olmasıdır. Bu yönü, Türk edebiyatında çokça iş-lenmiştir.

15 A.g.e., s. 43.16 A.g.e., s. 42.

Page 16: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

383Ye n i T ü r k Ş i i r i

Tanzimat şairlerinden Recaizâde Mahmut Ekrem, bir “Na’t”ında Hz. Muhammed’i ahlâk ve faziletin en mükemmel örneği olarak şöyle sunar:

“Senden ahz etti safâ Pâkîze ahlâk-ı Arab Mihr-i zâtın eyledi tenvîr-i âfâk-ı Arab Eyledin nûr-ı kemâlâtınla işrâk-ı Arab Ol fazîletle yayıldı garba etbâk-ı Arab Maksad etmiş zâtını dâreyne hallâk-ı Arab Ya Resûlallah yoktur gâye-i ulviyyetin!”17

(Araplar, temiz saf ahlâkı senden aldılar. Güneş gibi olan varlığın, Arap dünyasının her tarafını aydınlattı. Mükemmellik ışığınla Arap dünyasını aydınlattın. Arap aşiretleri batıya o faziletle yayıldı. Allah, varlığını her iki dünyada kendisine ilgi noktası yapmıştır. Ey Allah’ın peygamberi, yüksekliğinin sonu yoktur.)

Toplumsal ve Siyasi İşlevi

Hz. Muhammed, sadece soyut anlamda bir inanç önderi değildir. Onu sadece bir iman adamı olarak görmek yanlıştır. Hz. Muhammed, hayatı toplumsal, siyasî, ahlâki, ekonomik, kültürel, felsefî hemen hemen her alanda kucaklayan bütünlüklü bir liderdir. İnsanlara her yönden yol gösteren bir öncüdür. Bu bağlamda toplumsal sorunlara da çare olabilen bir özelliğe sahiptir. Özellikle günümüz toplumlarının pek çok toplumsal sorununa Hz. Muhammed, çözüm olma noktasın-da çok önemli bir işleve sahiptir.

Meselenin bu yönünü Bahaettin Karakoç, “Na’t” adlı şirinde ayrıntılı olarak ortaya koyuyor. Ona göre Hz. Muhammed, yeryüzüne sevgiyi, barışı getirmiştir. Mümini mümine kardeş yapmıştır. Kâfirlerin saldırıla-rına karşı korkmadan, saklanmadan, yılmadan karşı durmuştur. Adam öldürmeyi, faizi, kan davasını yasaklamıştır. Çocukları en iyi o anlamıştır. Kadınlara gerçek haklarını o vermiştir. Boynu büküklere şefkatiyle, mer-hametiyle o destek olmuştur. Komşu haklarını en güzel o anlattı. Kini, kibri iptal etti. Kavim ve kabileleri tevhid ekseninde bir araya getirdi.18

Hz. Muhammed, içinde yer aldığı toplumsal sınıf itibariyle yetim, fakir, aciz, zayıf insan kitlesi içindedir. Âdeta o, fakirlerin peygamberi gibidir. Zengin, azgın, şımarık, burjuva ve kapitalist sınıfla alâkası olmamıştır. Dolayısıyla mustazafların, ezilenlerin, sömürülenlerin, haksızlığa uğrayanların, itilip kakılanların, eli böğründe kalmışların

17 İsmail Parlatır-Nurullah Çetin-Hakan Sazyek, Recaizade Mahmut Ekrem Bütün Eserleri II, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1997, s. 289.

18 Bahaettin Karakoç, Leyl ü Nehar Aşk, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s. 7-8.

Page 17: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

384 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

peygamberidir bir yönüyle. Bu toplumsal konumundan dolayı Türk şairleri, onu mağdurların, mazlumların öncü lideri olarak da sunmuş-lardır. Nitekim Arif Nihat Asya, meşhur “Naat”ında şöyle der:

“Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi… Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi… Nerde kaldın ey Resul, Nerde kaldın ey Nebî?

Günler ne günlerdi ya Muhammed; Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı… Ve bir gün ki gaflet Çöller kadardı, Halime’nin kucağında Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emaneti ağlardı!”19

Nurullah Genç, meşhur naatı “Yağmur”da Hz. Muhammed’i çok boyutlu bir peygamber olarak ele alırken bir yerde onun toplumsal boyutuna şöyle yer verir:

“Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü (…) Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü Mahkumlar yargılıyor; hâkimler mahkum şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü (…) Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü”

19 Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1993, s. 64.

Page 18: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

385Ye n i T ü r k Ş i i r i

Burada Hz. Muhammed, adaletli bir düzeni temsil ediyordu. Han ve hancı yani toplum, dünya ve idarecileri İslâm’ın öngördüğü adaletli bir yapı içinde devam edip giderken Hz. Muhammed’in vefatıyla ya da İslâm’ın etkisinin giderek zayıflamasıyla bu toplumsal düzen, bozulmaya başladı. Mazlumlar, mağdurlar, haksızlığa maruz kalanlar bir kenara itildi, sürgüne gönderildi, zalimler ise dünyaya hâkim ol-maya başladı. Hz. Muhammed’in izini takip eden sahih Müslümanlar da bela, sıkıntı imtihanını yaşamaya mahkûm edildiler. Tabii burada şair, Hz. Muhammed’i ve onun temsilciliğinde İslâm’ı siyasi ve top-lumsal anlamda düzenin ve adaletin kaynağı olarak almaktadır.

Tek Doğruyu Temsil Eden Bir Öncü Olması

Hz. Muhammed son peygamberdir ve getirdiği İslâm da son dindir ve tek gerçek dindir. Diğer bütün dinler, batıldır yani gerçekliklerini kay-betmişlerdir. Özlerini, esaslarını kaybederek insan elinde yeni şekiller almışlardır. Bu sebepten Allah, insanlara son gerçek Hak din olarak İslâm’ı Hz. Muhammed kanalıyla bize gönderdi ve kıyamete kadar da tek doğru din olarak kalacaktır.

Recaizade Mahmut Ekrem bir “Na’t”ında Hz. Muhammed’i inanç-sızlık ya da yanlış inanç karanlıklarında yüzen insanlığı doğru yola, gerçeğe ulaştıran bir hakikat önderi, gerçek bir aydın olarak sunar:

“Hikmetinle vâzıı sensin bu şer-i tâhirin Mazhar-ı imânısın şer’inle pek çok kâfirin Bâtının pür-nûr idi ondan münevver zâhirin Fıtraten memdûhu olmuşsun Hakîm-i Kâdirin Rütbe-i şi’ri yetişsin mi sana bir şâirin? Ya Resulallah yoktur gâye-i ulviyyetin!”20

(Hikmetinle bu temiz şeriatı ortaya koyup yayan sensin. Getirdiğin Şeriatle pek çok kâfirin Müslüman olmasına sebep oldun. İçin nur dolu idi, dışın da o yüzden apaydınlıktır. Yaratılıştan Allah tarafından övülen biri olmuşsun. Hangi şairin şiiri seni anlatmaya yeterli olabi-lir? Ey Allah’ın peygamberi, senin yüksekliğinin sonu yoktur.)

Bahaettin Karakoç da bir “Na’t”ında şöyle der: “Ta arş-ı alâda bir ezan okunsa Bütün yürekleri koşturan ahenk sensin

20 İsmail Parlatır-Nurullah Çetin-Hakan Sazyek, Recaizade Mahmut Ekrem Bütün Eserleri II, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1997, s. 289..

Page 19: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

386 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Hak’la bâtılı ayırmakta Tek mihenk sensin”21

Burada ezan, tek doğruya çağrı sesidir. Bunun dışındaki bütün davet sesleri yanlıştır, batıldır. Yani çan sesi, sapık beşerî ideolojilerin bora-zanları, gazeteleri, dergileri, kitapları, televizyonları hepsi birer davet aracıdır ve yanlıştır. İnsanlığı tek doğru olan İslâm’a çağıran ses de ezan sesidir. O yüzden ezan davetinden başka davetlere uymak insanı yoldan çıkartır. Doğru yolda kalmak lâzım. Bu, özellikle bu zamanda çok lâzım. Bugün bilginin, fikrin, ideolojinin, felsefenin çoğalması ve yayılma imkânlarını artırması ortamında modern insan, neyin doğru neyin yanlış olduğu noktasında kararsız kalmaktadır. İşte tam bu noktada insana kılavuz olabilecek, hakla batılı, doğruyla yanlışı ayı-rabilecek tek mihenk taşı Hz. Muhammed ve onun getirdiği İslâm’dır. Zira bir tek İslâm dini Allah’tan geldiği gibi bozulmadan duruyor. Diğerleri hepsi karıştı, bozuldu ve asliyetini kaybetti.

Mehmet Âkif, “Mevlid-i Nebî” adlı bir şiirinde Hz. Muhammed’i ve onun getirdiği İslâm hakikatını dünyayı, varlığı, insanı, zamanı, mekânı aydınlatan tek ışık kaynağı olarak görür. İslâm imanının ışığı olmazsa dünya karanlıklar içinde kalır. Şair, şöyle diyor:

“Ne lahûtî (ilâhî, ruhanî, manevî) geceymişsin ki teksin sermediyyette (sonsuzlukta); Meşîmenden (ana rahminden) doğan ferdâya (yarına) hayrânım, ne ferdâdır! Işık nâmıyla vicdanlarda ondan başka bir şey yok; O bir sönsün, hayat artık müebbed (sonsuz) leyl-i yeldâdır (uzun bir gecedir). Perîşan sözlerimden bıkma, hoş gör, yâ Resulallah Kulun şeydâdır (çılgındır) ammâ, açtığın vâdîde şeydâdır!”22

Âkif’e göre Hz. Muhammed’in doğumundan önce dünya cahil-lik, kötülük, çirkinlik, günah karanlıkları içinde yüzüyordu. Hz. Muhammed doğduktan sonra bu karanlıklar yırtılıp aydınlanıverdi. Hz. Muhammed öğretisi olan son tek ve Hak din İslâm, insanlığa doğruları, iyilikleri, güzellikleri gösterdi. Hem dünyayı yaşanabilir, medenî bir mekân hâline getirdi hem de dünya sonrası için sağlam bir kılavuz oldu. İslâm imanı vahşi insanları medenî insan hâline ge-tirmiştir. Yani vicdan sahibi yapmıştır.

İslâm imanı insanlardan çıktıktan sonra dünya ve hayat, tekrar uzun bir gecede karanlığına gömülecektir. Âkif, Hz. Muhammed’i insanlara insanlığını hatırlatan her yönüyle bir medeniyet öncüsü olarak gör-

21 Bahaettin Karakoç, Leyl ü Nehar Aşk, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s. 7.22 Safahat, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul 1977, s. 496.

Page 20: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

387Ye n i T ü r k Ş i i r i

mektedir. Yani Hz. Muhammed, getirmiş olduğu dinle hem ekonomik, hem toplumsal, hem kültürel, hem manevi yönlerden dünyaya bütün-lüklü ve hayata anlam veren bir büyük medeniyet önderi olarak görü-lüyor. Cahiliye dönemine yani bütün kötülük, cahillik, olumsuzluklar dönemine bir tepki, bir doğru seçenek olarak sunuluyor. Burada bir karşılaştırma içinde Hz. Muhammed algılaması görüyoruz.

Âkif, “Leyle-i Mevlidin Nebi Aleyhisselam” adlı şiirinde de benzer bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Şöyle der:

“Zulmette (karanlıkta) kalan zemîn-i Şark’a (Doğu dünyasına) Saçtın yeniden semâ semâ (göklerce) nûr (ışık); Bir feyz-i azîm (büyük bir bereket) var ki sende, Hayran ona bin sabâh-ı mahmûr (sarhoşluk sonu sersemlik sabahı, gaflet içinde bulunalar, şaşkınlar)! Ey leyl (gece), devam edip gideydin: Ferdâyı (yarını) da nûra kalbedeydin (kavuşturaydın)!”23

Doğu dünyası koyu karanlıklar içinde tam bir cahiliye çağı yaşamak-tayken Hz. Muhammed, bir güneş gibi doğdu. Bütün kötülükleri, sapkınlıkları, adaletsizlikleri, zulümleri, günahları, vahşilikleri ortadan kaldırdı ve perişan hâldeki insanlığı âdeta yeniden diriltti. Yepyeni, evrensel nitelikli bir büyük insanlık medeniyeti kurdu. Bu çok büyük bir olaydır. Fakat çağımızda insanlık, maalesef eski karanlık çağlarına tekrar dönüyor gibidir. Âkif, tabii burada Hz. Muhammed’i günümüze taşıma kaygısı taşıyor. Ferdâ yani yarın dediği aslında bugündür ve bu-gün de Hz. Muhammed’in nuruna ihtiyaç duymaktadır. Şair bunun öz-lemindedir. Hz. Muhammed yine burada da bir karşılaştırma denklemi içinde karanlığa karşı ışığı, zulme karşı adaleti, kötülüğe karşı iyiliği, cahilliğe karşı bilgi ve bilinci, vahşiliğe karşı insanlığı temsil etmektedir.

Dünya Malına Önem Vermemesi

Bir fikir, din ve siyaset önderinin başlıca özelliklerinden biri, kendisine bağlı olanları sömürmemesi, onlar aç yatarken kendisi lüks bir hayat içinde yaşamaması, haksız yere mal ve kazanç elde etmemesi, dünyaya ve maddi değerlere taparcasına önem vermemesidir. Bir önderin gü-venilirliği, önce kişisel menfaat kaygısı taşımamasına bağlıdır. Kişisel anlamda, haklı hasız demeden dünyevî, maddî değerler peşinde koşan kişi, ne peygamber olabilir ne de dinî, siyasî ve toplumsal bir lider.

Bu konuda Hz. Muhammed çok iyi bir örnektir. Kendisine bağlı olan

23 A.g.e., s. 566.

Page 21: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

388 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Müslümanlarla aynı maddi imkânları paylaşmış, dünya malına önem vermemiş, kendisine inananları sömürmemiş, aldatmamış, onların sırtından haksız kazanç elde etme derdinde olmamıştır. Özellikle gü-nümüzde bazı tarikat şeyhlerinin, cemaat liderlerinin ve siyasi parti başkanlarının Karun gibi birden bire zengin oluvermeleri, peşlerin-den giden insanları her yönüyle sömürmeleri, din, iman, dava, hak, adalet, insanlık, yardım peşinde koşacaklarına para, kadın, saray, araba, makam mevki peşinde koşmaları, kitleleri hayal kırıklığına uğratmakta, güven duygusunu yok etmekte ve dolayısıyla İslâm’a da zarar vermektedirler.

Hz. Muhammed, bu konuda son derece sağlam, güvenilir bir önder-dir. Türk şairleri de bunun farkında olmuşlardır.

Ziya Paşa, “Na’t-ı Nebevî” adlı şiirinde Hz. Muhammed’in dünya malına önem vermeyen, kendisine bağlı olan Müslümanlar aç durur-ken o da onlar gibi sade bir hayat yaşayarak yaşantısıyla örnek olan gerçek bir öncü oluşuna vurgu yapar:

“Râyâtı olur iken muzaffer Açlıkla geçerdi kendi ekser

(Bayrakları, orduları her yerde zafer kazanırken, kendisi çoğu zaman aç yatardı.)

Ekser vakti geçerdi medyûn Fevtinde bulundu dir’i merhûn (Çoğu zamanı borçlu geçerdi. Vefatında da zırhı rehin idi.)

Yoksulluğu ihtiyâr ederdi Yokluk ile iftihâr ederdi” (Yoksulluğu seçerdi, yokluk ile iftihar eder övünürdü.)

Güya Hz. Muhammed’in yolundan gittiğini zanneden, gariban halkın etinden tırnağından keserek verdiği paralarla alınan saraylarda yaşa-yan, fukara halkın parasını toplamaktan, biriktirmekten din işlerine zaman bulamayan din tüccarı baronların, sahte cemaat lideri şeflerin bunları iyi okuması lâzım.

İslâm Dünyası İçin Kurtuluş Simgesi Olması

İslâm dünyasının Batının askerî, siyasi, kültürel, ekonomik, zihinsel emperyalist politikaları karşısında gerilemesi, dağılması, perişan olması karşısında Türk şairleri, Hz. Muhammed’i yeniden doğruluş ve kurtuluş figürü olarak, bir sığınak ve kalkış noktası olarak gör-mektedirler.

Mehmet Âkif Ersoy da Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sıra-

Page 22: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

389Ye n i T ü r k Ş i i r i

sında Hristiyan Haçlı saldırıları karşısında dağılan, mahvolan İslâm dünyasının yasını tutar ve kurtuluş için Hz. Muhammed’e sığınır. “Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi” şiirinde şöyle der:

“Yıllar geçiyor ki ya Muhammed, Aylar bize hep muharrem oldu! Akşam ne güneşli bir geceydi…. Eyvah, o da leyl-i matem (matem gecesi) oldu! Âlem bugün üç yüz elli milyon Mazluma yaman bir âlem oldu: Çiğnendi harîm-i pâki şer’in (Şeriatın temiz haremi); Nâmûsa yabancı mahrem oldu! Beyninde öten çanın sesinden Binlerce minare ebkem (dilsiz) oldu. Allah için ey Nebiyy-i masum (günahsız peygamber) İslâm’ı bırakma böyle bîkes (kimsesiz), İslâm’ı bırakma böyle mazlum.”24

Burada sığınılan tabii Hz. Muhammed’in şahsı, vücudu değil, onun eskimeyen, her dem taze kalan fikirleri, öğretileri, değerleri, anlayışı ve felsefesidir. Yani Âkif, aslında Hz. Muhammed’in saf İslâm anla-yışından sapıldığı, İslâm bir tarafa bırakıldığı için bu perişan durum-lara düştüğümüzü, tekrar ayağa kalkabilmemiz için de İslâm’a, Hz. Muhammed öğretisine sımsıkı sarılmamız gerektiğini telkin ediyor. Bunun için de önce İmanın sağlamlaşması, İslâm’ı iyi yaşamak ve buradan aldığımız hızla Batı Haçlı emperyalizmine karşı mücadele etmemiz gerekiyor.

Nurullah Genç, ”Yağmur” şiirinde Hz. Muhammed’i, çağımızın buna-lımlarından, bozuk gidişatından kurtaracak, insanlığın ve İslâm dünya-sının kurtuluşunu gerçekleştirecek bir yeni nefes olarak takdim ediyor:

“Nefesinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mü’mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım”

24 A.g.e., s. 231.

Page 23: İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D228706/2012/2012_CETINN.pdf · Büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın “Peygamber” adlı şiiri şöyle: 1 Ankara Üniversitesi,

390 İ s l â m î T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Hz. Muhammed ruhunun yeniden dirilmesiyle yeniden parlak bir medeniyet ve toplumsal düzen desenleri çizilecek, yüzler gülecek, gerçeği bulmanın, hakikatle buluşmanın sevinci ve heyecanıyla çehreler aydınlık bir şekle bürünecektir. Zindana dönmüş karanlık, bunalımlı, sıkıntılı, çaresizlik içinde arayan ruhlar Hz. Muhammed aydınlığıyla ışığa kavuşacaklardır. Modern zamanların bütün sapkın-lıkları, yanlış gidişatı, çarpık iç ve dış düzeni Hz. Muhammed kılıcıyla yıkılacaktır. Dünya Hz. Muhammed’e muhtaçtır. Tabii şair, burada Hz. Muhammed öğretisi olan İslâm’ı günümüz dünyasında her türlü sorunlarla boğuşan ama sahih bir çözüme kavuşamayan insanlara tek ve gerçek yol olarak teklif etmektedir.

İslâm dünyasının en önemli sorunlarından biri ayrılık, anlaşmazlık, parçalanma, İslâm kardeşliği ruhunun zedelenmesidir. Nurullah Genç, bu konuda da Hz. Muhammed’in toplumsal işlevine gönderme yapıyor:

“Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz’an düştü Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü”

Hz. Muhammed kendi döneminde bütün Müslümanları kardeş yapmıştı. Ama onun vefatından sonra Müslümanlar bölünüp parça-lanmaya, birbirlerine düşmeye başladılar. Bugün de bu sorun devam ediyor. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in birleştirici bütünleştirici kişili-ğinin tekrar İslâm dünyasına hâkim olması istenmektedir. İslâm dün-yasının kurtuluşu buna bağlıdır. İslâm birliği olmazsa Müslümanlar, özellikle Batı emperyalizminin ayağı altında sürünmeye devam eder-ler. Özellikle Türkiye Müslümanları Avrupa Birliği, Amerikancılık gibi saçma sapan işleri bırakıp enerjilerini peygamberlerinin istediği doğrultuda kendi birlik projelerine harcamalıdır. Yıllar yılı şarkısıyla yaşadığımız baharın tekrar havamıza hâkim olmasını istiyorsak, sa-hih İslâm anlayışına ve tamamen Hz. Muhammed ruhuna dönmemiz gerekiyor.