saĞmalcilar anadolu lİsesİsagmalcilar.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/34/25/...‘musa cazim catic...

53. Yıl SayısıSA

L20

18

SAĞMALCILARANADOLU LİSESİ

SAĞMALCILARANADOLU LİSESİ

“Hedefi Olanların Adresi”“Hedefi Olanların Adresi”

ORTAOKULDEVLET DESTEKLİ ORTAOKUL

ÖZEL BİLGİFEN ORTAOKULUTEL :0212 581 34 [email protected]

ÖZEL ÖĞRETİM KURSU

GAZİOSMANPAŞATEL : 0212 563 55 63 [email protected]ŞİLPINARTEL:0 212 618 98 18 [email protected]

ÖZEL ÇAĞDAŞ FEN BİLİMLERİTEMEL LİSESİ TEL :0212 581 34 [email protected]

TEMEL LİSEDEVLET DESTEKLİ LİSE TEM AVRUPA KAMPÜSÜ

KOLEJ

ÖZEL GAZİOSMANPAŞA NAZMİARIKAN FEN BİLİMLERİANADOLU LİSESİ - ORTAOKULUTEL : 90 212 477 46 46 / 06 [email protected]

www.fenbilimleri.com

“Eğitim ciddi kurumların işidir”

Öğrencilerimizin akademik başarısı, öğrenme düzeyindeki gelişme ve değişimler sürekli olarak izlenir ve kontrol altında tutulur.Fen Bilimleri deneyimli öğretmen kadrosu, farklı soru tipleri vedeneme sınavları ile öğrencileri Lise Üniversite ve sınavındabaşarıya ulaşmıştır.

NAZMİ ARIKANFEN BİLİMLERİÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI

FEN BİLİMLERİEĞİTİM KURUMLARI

çağdaş ve moderneğitim anlayışıylaülkemizin en seçkin

eğitim-öğretim kurumlarındanbiri olmanın gururunu

yaşamaktadır.

1

Hedefi Olanların Adresi

Sağmalcılar aNaDOlU lİSESİ DErGİSİ

2017 / 2018

Sağmalcılar anadolu lisesi adına İmtiyaz Sahibi

mehmet HİlESİZ(Okul müdürü)

EDİTÖr İrfan Şefik SaNcaK

YaYıN KUrUlUİlhan ErOğlUFatma KaYa Dilek KaYa

Sümeyye ÖZKalDilek YılmaZ Kar

GraFİK TaSarımTolga KıZGıN

adres: Sağmalcılar anadolu lisesi Kartaltepe

mahalesi, Kültür Sokak No:2

Bayrampaşa / İSTaNBUlTel: 0212 578 04 58Fax: 0212 578 05 99

www.sagmalcilar.meb.k12.tr

UYARI: Dergimizde yayımlanan yazıların her türlü hakları saklıdır ve

sorumluluğu yazarlarına aittir.

İÇİNDEKİlEr

Okumaya Dair ..........................................Hızlı Okuma .............................................Ne Okuyorsan Osun Sen ........................rüzgâr .......................................................Başarının adresine İlk adım .................cumhuriyetin Şafağında Bir Olmak .....Unutmadık ...............................................Serzeniş .....................................................Sağmalcılar anadolu lisesi Bosna Hersek’te ....................................................Tarih Okumaları ve Diziler .....................Toprak .........................................................PıSa ve Okuma .........................................Okulumuz PıSa 2018 Uygulama Okulu Seçildi ..........................................................Yurt Dışı Projelerimiz ............................... İstanbul .......................................................Okul rehberlik Çalışmaları .....................Sportif Faaliyetlerimiz ..............................Küreselleşen Dünya ..................................Şehr-i Kudüs ..............................................Uzun Zaman Önce ................................... Erasmus Projesi .........................................Biz anadoluyuz Projesi ............................Kardeş Okul Projesi ..................................mehmet akif ’in Gözünde Gençlik .......Kültür Sanat Etkinlikleri ve ProjelerimizSağmalcılar robot Kulübü Ekkinlikleri ..Şüheda Ziyaretlerimiz ...............................Okulumuzdan Etkinlikler .........................İleriye ...........................................................

468910121314

16182021

2224272830323334363839404244454647

2

Sağmalcılar Anadolu Lisesi

2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı

Değerli Okuyucu,

Elli üç yıllık mazimizden aldığımız güçle milli değerlerimizi benimseyen, farklılıklara saygılı, başarıyı hedefleyen, dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden, içinde araştırma ve merak duygusunu daima koruyan, görev ve sorumluluk duygusuna sahip bireyler yetiştirmek ilkeleriyle eğitim öğretim yapan Sağmalcılar Anadolu Lisesi Dergisi yeni sayısıyla karşınızda.

Her alanda hedeflerini başarıyla gerçekleştirip, yeni hedefler belirleyerek yoluna devam eden Türki-ye’nin tarihi okulları arasında yer alan okulumuz; OECD Pısa Talis 2018 uygulamasında Türkiye’yi başa-rıyla temsil ederek uluslararası düzeyde çalışma yürüttü.

Okulumuz 2017-2018 Eğitim Öğretim yılında da Avrupa Birliği Erasmus Plus Projesi kapsamında iki adet proje uygulamıştır. Projeler çerçevesinde okulumuz; İtalya, İspanya, Portekiz, Letonya, Yunanistan, Polonya ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi öğretmen ve öğrencileriyle proje çalışmaları yürüttü.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Bosna Hersek Federasyonu Eğitim Bakanlığı arasındaki işbirliği çerçevesin-de Yunus Emre Enstitüsünün koordinatörlüğünde Bosna Hersek Federasyonunun Tesanj şehrinde bulunan ‘MUSA CAZIM CATIC GIMNAZIJA’ ile Kardeş Okul protokolü çerçevesinde 11-16 Mart 2018 tarihleri arasında kardeş okulumuza misafir olduk.

Türk Boşnak kültürleri ve insanları arasındaki işbirliğini, Türkçe ortak dilimiz üzerinden geliştirmek üzere kardeş okulumuzda öğretmen ve öğrenciler tarafından coşkulu, samimi, yürekten karşılandık. Kar-deş Okul öğretmen ve öğrencileri tarafından hazırlanan muhteşem program; Türkçe Boşnakça dillerinde şarkılar, folklor gösterisi, tiyatro etkinliği ve gönülden ifadeleri içeren etkinlikler harika idi. Öğretmen ve öğrencilerimiz kardeş okulumuzda derslere katılım sağladı. Türkçe öğrenimini yaygınlaştırma çalışmaları yürüten Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkçe öğrenim sınıfını gördük ve gururlandık.

İstanbul’un köklü okullarından olan okulumuz, mazisinden aldığı güçle, 2017-2018 Öğretim yılında da sportif, akademik, kültürel, sosyal ve bilimsel alanlarda ilçe ve İstanbul ölçeğinde önemli başarılar elde etti.

Gelenekten geleceğe modern bilimin öncülüğünde gençlerimizin hayatını inşa etmek için yürüyüşüne devam eden okulumuza ve sorgulayan araştıran yazan gençlerimize desteklerinizi bekliyoruz.

Dergimizin yeni sayılarında buluşmak dileğiyle… Mehmet HİLESİZ

Okul Müdürü

3


İDARİ KADROMUZ

YAYIN KURULUMUZ

İlhan EROĞLUMüdür Yardımcısı

Kuddusi YILDIZ Müdür Yardımcısı

Esranur AKIN KARATAŞLIMüdür Yardımcısı

4



Nedir okumak hiç düşündük mü, neyi amaçlar ne anlama gelir? Kapsamı, uzantısı önemi nerden kaynaklanır, ? Niçin okuma kapsamındadır gördüğümüz her şey ve bu uzantı ve bağlamla girift ve ilgili çalışır bu kainattaki en üst düzey.

İnsanoğlu medeniyet yolculuğunda bunu dert edinip bu gaileyi hayatının merkezine koydukça, başarılı olmuş; bu derinliğe inmeyip boş vakitleri değerlendirme meşgalesi olarak gördükçe ba-şarısız, kendinden habersiz ve huzursuz olmuştur. Çünkü her medeniyetin okumayı okuyabilmek anlamına gelen üst düzey bir duruşu, ileri düzey bir algılayışı vardır. Bugün içinde bulunduğumuz, yıllarca debelendiğimiz mesele işte budur..! Buradadır bütün kafa karışıklığımız..! Zira, ne okudu-ğumuzun farkındayız ne de niçin ve nasıl okuyacağımızı bilip cevaplayabilmiş durumdayız.

Pek tabiidir ki okunan her şey, yazmayı murat etmiş bir irade tarafından oluşturulmuş, şekil-lendirilmiş ve yollanmış bir mesajı içerir. Bu yüzden yazılmış olan her şeyin bir maksadı, kendine mahsus bir dili, bir de muhatabı vardır. Bunun içindir ki herkes, okuma amacıyla bakmadan oku-yamaz. Her okumada bir muhatap vardır, herkes muhatap olamaz. Muhatap olmadan bakılamaz, bakmak da yetmez, zira her bakan göremez; çünkü görmekte irade ve gayret vardır. Hülasa görmeyen okuyamaz.

Her okuma iki uzantı ya da iki beraberlikle anlam bulur. Bunlardan biri anlam beraberliği ve bağlantısı; diğeri farklılaşma, farkı kavrama ve anlamlandırmadır. Anlamada bağlantıların anlam-landırılması, çıkarım yapma, oluşturulan çıkarımları önceden bildikleriyle karşılaştırma, verileri birleştirme, elde ettikleriyle nitelik ve güvenilirliği denetleme ileri düzey okumanın metodolojisini oluşturur. Bu okumayla okuyabilir insan ancak kendini ve bu yoldan ilerledikçe okur mana alemle-rini; bir de kendisini! Bizim okuma medeniyetimiz ulaşabilmiş bu düzeye okumaya. Bu aynı za-manda bizdeki mütefekkirlerin batılı felsefecilerden farkını ortaya koyar. Okumada manaya ulaş-tıkça yanıp tutuşmuşlar, kül olmuş bu hararetle ateş alıp har olmuşlar..! Duman olup tutuşmuşlar, yeteneklerince içten içe yanmış kavrulmuşlar aşk memleketinde..! Okumanın nihai merhalesinde aşkı fark etmişler. Ardından bütün varlık aleminin suretinden kendilerini görmüşler Şeyh Galib’in ifadesiyle;

‘Hoşça bak zatına kim zübde –i alemsin sen Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen’Duygu, ruh, akıl, mantık, kalp, vicdan; işte insan..! Varlık alemine en güzel kıvamda yollanan

insan… Dış dünyayı ve ilgili olduğu bütün mekanizmayı, işleyiş sistemini, birbirleriyle ilgilerini, şuurla ya da şuursuzca okur. Bu okuyuşta her okur, kendi gördüğü ya da kendine gösterildiği gibi algılar. Algıya bulaşıp okuyucuya sunulan algı organizasyonları ve bütün yanlışlıklar, okunan şeye doğrudan etki eder. Ya yardımcı olur, ışık tutup aydınlatır bütün ruhu… Ya da murdar eder okuna-nı, kendi kalabalığını artırır, böylece çoğaltır güruhu.

O halde okumada önemli iki ana aşama vardır: Görmek, yani irade edip üzerinde durmak, çaba sarf etmek; diğeri ise nasıl okunacağına vakıf olmak meselesidir. İnsan ne okumak isterse

4

OKUMAYA DAİR İrfan Şefik SANCAK(T..D.ve Ed.Öğrt.)

5


4



5

ona bakar, programı, alfabesi eğilim ve istidadı uygunsa baktığını görür, algılar, öyle okur.. Kapasitesi, vasfı, buna uygundur ve buna müsait yeteneklere sahiptir. Bu yüzden muhatap addedilmiştir. O halde okuyabilmek, kendisine değer verildiğini, muhatap kabul edildiğini anlamak; davet edildiğini bilmek ve görmekle başlar. Davetse şereftir, onurdur, haysiyettir, taltiftir. İşte okumanın sireti budur, Sureti ise muhatabın nev-i şahsına göre değişir ve böylece gelişir. Ne yazık ki insanoğlu çoğu zaman suretinde kalır bu davetin, zira okumayı da okuyamamıştır çoğu kez. İşin suretinde oyalanıp durmuştur. Tıpkı davete icabet etmek için davet edildiği sarayın ka-pısında oturup içeri girmeyen, sen kimsin, diye kimlik soran görevliye, davetiyeyi gösterip tefa-hürünü ifade eden; ancak asıl lütuf ve ikrama ulaşmadan, hayret ve şaşkınlıkla bahçedeki süs ve tezyinatla oyalanıp ziyafet bitince de dışarı uğurlanan, bahtsız bedeviye benzer.

Hakikat şu ki kainatta her varlık, kabiliyeti ve yeteneğine göre her şey, her şeyi kendi gözüyle görür, kendi alfabesiyle ve lisanıyla kodlar, algılar ve okur. Atom kainatı, evren galaksileri, toprak tohumu, yumurta hücreyi, hücre dokuyu, dokular organları, organlar sistemleri, sistemler metabo-lizmayı, metabolizma diğer metabolizmaları, hem de olduğu ya da olacağı çevreyi okur. Ya bitkiler, hayvanat, eşya ve bütün mevcudat… Onda da aynı hal, aynı ahval… Adeta okuma yoksa, varoluşu da yok oluyor, son oluşa dönüyor. Adeta her şey, her şeyi kendi gözüyle görüyor, çözüyor, algılı-yor, okuyor. Bu okuyuşta varlık alemi, adeta okumayla anlam buluyor. Ağaç rüzgardaki mektubun, aşık maşukunun, aşk gayretin, aşık sadakatin, sevdalı sevdanın, evlat ecdadın, zafer gayretin, ifrit zaafın, şeytan isyanın, kendi hal ve lisanına bakar, algılar, kendi gözüyle görüp okur.

Şimdi gelelim umumun bildiği ve anladığı okuma meselesine! Ne gariptir ki bizler okuma me-selesini okuyamamışız bir türlü. Bu yüzdendir ki sadece hikaye-roman okuryazarlığı olarak görmü-şüz bu mevzuyu. İşin suretinde kalmışız. Asıl mesele olan, işin siretini kavrayıp yaşayamadığımız-dan, evdeki dolaba metreyle ölçüp dekor olsun diye kitaplar alıp kitaplıklar oluşturmakla, meseleyi çözeceğimizi zannetmişiz. Okumak deyince, ya medeniyet ve entelektüel seviyemizi göstermek isteyişimizden ya da kendimizi oyalamak isteyişimizden olacak ki avutmuşuz kendimizi. Boş za-manlarda yaptığımız uğraşların yanına, sıkıştırıvermişiz yıllarca bu asli vazifemizi. Oku denmiş bize, nasıl okuyacağımız da ifade edilmiş üstelik. Okumamışız; okuduğumuzu da yanlış okumuşuz. Ne okuyacağımızı, tam ve net belirleyemeyişimizin girdabında evrilip çevrilmişiz. Üstüne üstlük ne idüğü belirsiz her şeyi okumuşuz, ne yazık ki gereken çoğu eseri okumamışız. Hatta bizden bahseden, bizi anlatan binlerce yıllık kültürel birikim ve varlığımızı okumadan, anlamadan itham edivermişiz. Okumadan karar vermiş çoğumuz, duyduğumuzla iktifa etmişiz yıllarca. Konuşmuşuz, dinlemeyi beceremeden, anlatmışız kendi hevesimizden; bir okuyandan anlamaya çalışmışız hep. Okuma medeniyetinde okuyamadan göçüp gidiyoruz fütursuzca; okumaya geldiğimiz mektepten, memleketten sanki gün geçtikçe uzaklaşıyoruz…

Neyi, niçin, nasıl okuyacağımızı düşünmeden, seçmeden saldırıyoruz her yazılana. Doğru oku-madan, doğrusunu okumadan, bizden bizi okumadan, okutabileceğimizi zannediyoruz çaresizce.

Kitaptan, okumaktan

uzak yolculuk, limansız deryada

dolaşmaya benzer.

6



Hızlı okuma, okuma hızınıwwn bilimsel yöntemlerle geliştirilerek çok daha kısa sürelerde çok daha fazla sayıda metni anlayarak okuyabilme yeteneğidir.

Hızlı okuma teknikleri ilk olarak 2. Dünya Savaşı yıllarında geliştirilmeye başlanmıştır. İngiliz kule gözcülerinin reaksiyonlarını geliştirmek için tasarlanan takistoskop aleti hızlı okumada odak-lanma ve algılamada etkili olmuştur. 1950'li yılların başlarında hızlı okuma teknikleri konusunda

Amerika'da kurslar ve etkinlikler düzenlenmeye başladı. İngilizce ‘’Speed Reading’’adını alan hızlı okuma teknikleri günümüz itibari ile Amerika’da ilköğretim seviyesinden üniversiteye kadar her alanda ders olarak okutulmaktadır.

Gözleri ve beyni sağlıklı olan herkes hızlı okuma tekniklerini öğrenebilir. Hızlı okuma becerisi özel bir yetenek değil, geliştirilebilir bir teknik bilgidir. Hızlı okuma için ilk önce göz kaslarının çe-viklik kazanması gerekmektedir. Vücudumuzda bulunan kaslar elbette gözlerimizde de mevcuttur. Hızlı okumanın öncelikli amacı göz kaslarını geliştirip, daha sonra hızı artırmak ve konsantrasyon teknikleri ile de anlama yüzdesini üst seviyelere çıkartmaktır. Anlayarak hızlı okumanın asıl püf noktası görme alanımızın genişletilmesidir. Yavaş okuyucular sadece 2cm’lik bir alanı görerek okur-lar. Bunun anlamı okuyucunun metni kelime kelime okumasıdır.

Hayatımızın her alanında okuma gerekli olacağı için yaş ve öğrenim durumu fark etmeksizin herkesin hızlı okuma eğitimi alması bana göre gerekli olan bir şeydir. Özellikle öğrencilerin erken yaşlarda bu eğitimi alarak ileride oluşabilecek okuma yanlışlıklarının önüne geçmesinde etkin rol oynayan bu eğitim ne kadar erken alınılırsa hızın artması ve anlama oranının yükselmesi daha elverişli olur.

HIZLI OKUMAOsman TURAL 11/H

7


Okuma hızları maksimum 1.000-2.500 kelimeye kadar yükselmektedir. Bu rakam-ların üstünde bir okuma hızı mevcut tekniklerle pek olası değildir. Ben eğitimin başında dakikada 189 kelime okuyorken 2 aylık eğitimin sonunda 1954 gibi bir ortalamayı yakaladım fakat bu hız düşebiliyor önemli olan anlama oranınızı düşürmemeniz. Çeşitli sorulu metinlerle hızınızı ve anla-ma oranınızı kolayca test edebilirsiniz.

Öncelikle hızlı okuma eğitimi size hız katar. Anlama oranınızı arttırır. Vaktinizi daha etkili kulla-nabilmenizi sağlar. Yavaş okuma korkunuzu yenersiniz ve güveninizin arttığını fark edersiniz. Oku-mak sizin için daha eğlenceli bir hale gelir. Sınavlarda zamanınızı daha etkili ve tasarruflu kullanabilirsiniz. Dikkat ve konsantrasyon seviyeniz yükselir. Gün-cel olayları daha hızlı takip edebilirsiniz.

Hızlı okuma süreci önce okumayla başlar. Bu sürecin üç aşaması vardır: Düzenli Bir Okuma Alışkanlığı, Bilinç-li Bir Okuyucu Profili Oluşturma ve Okuma Hızını Arttırma. Bu aşamaların her biri Türkçenin yapısal ve anlamsal özellikleri düşünüldüğünde son derece verimli ve kolayca gerçekleştirilebilir. Bu çalışmada hızlı okuma teknik ve yöntemlerinin Türkçe açısından uygula-nabilirliği ve verimliliği ortaya konmaya çalışılacaktır.

Eğitim sırasında takistoskop çalışmaları, göz oyunları, algılama çalışmaları verilen teknikleri uygulamanıza yardımcı oluyor. Eğitim sırasında verilen çeşitli teknikler şunlardır: göz gezdirme, tarama, seçerek okuma. Unutmayın, beynimiz dakikada binlerce kelime okuma ve anlama kapasi-tesine sahiptir fakat gözümüz beynimizin bu hızına uyum sağlayamaz ve geride kalır. Bu uyumsuz-luğu olabildiğince giderebilmek sizin elinizde, gerekli göz egzersizleriyle göz kaslarınızın hareket alanını ve sıçramalarını arttırabilirsiniz. Unutmayın hızlı okuma ile az zamanda çok büyük işler başarabilirsiniz.

Okumak, kendini bilmektir.

8



Kitaplar, sandığımız kadar basit nesneler değillerdir. Bize sonsuz, ütopik bir evren sunarlar. Evren diyorum, çünkü dünya distopiktir. Bu denli kabiliyetli nesneler olan kitapları popüler kültüre maruz bırakmak suretiyle kirletmek, toplumlara yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü ne derseniz deyin, insan okuduğu kadardır. Karanlık dimağları aydınlatmak, ancak kitaplar ile mümkün kılınır.

Bir milleti var eden en önemli unsur ise yetiştirdiği nesillerdir. Yeni nesiller kültürel bilinç ile yetişmediği takdirde, o milletin hiçbir umudu kalmamış demektir. Peki yeni nesil ne üretip okuyor?

İlber Ortaylı'nın yeni nesil kitaplar hakkında söylediği şu cümlelere kulak verelim; "Yeni nesli anlayamıyorum. Sevgilisinden ayrılan, hayattan ders çıkarıp sosyal medyada kitap yazıyor." Okumak basit bir eylem değildir, öyle ki beynimizin karanlık odalarını aydınlatmaya gücü yetmeyecek kadar güçsüz tümce topluluklarını - böyle diyorum çünkü kitap demeye dilim varmıyor - kendimize layık görmek iç açıcı sonuçlar doğurmaz. Bilinci uyuşmuş, bir taklidin taklidi olmuş bencil nesiller ortaya çıkarır. Kendini geliştirmeden büyüyen bir nesil, istikbal adına umut vadetmez.

Ne yazık ki son zamanlarda çoğu gencin elinde baştan savma, öylesine yazılmış

“kitaplar” var. Ve bu kitaplar gerçekten de satılıyor. Birçoğu, adeta gençlere zaman kaybettirmek için yazılmış gibi. Hangi gencin arkadaşlarına Dostoyevski’nin “Kumarbaz” eserini önerdiğini gördünüz? Ya da hangi genç, Vladimir Tumanov’un “Haritada Kaybolmak” adlı kitabında ne kadar eğlendiğinden bahsetti? Neredeyse hiçbiri. Çünkü şimdiki gençlerin elinde sanal kitaplar, baştan savma aşk hikâyeleri ve konusu muallakta, boş popüler “kitaplar” var. Ve bunlar Dönüşüm’le, Sherlock Holmes’le, Macbeth’le aynı ad altında geçiyor. Böylesi gençlerin okuduğu kitaplara “kitap” demek, az önce bahsettiğim eserlere saygısızlık, hakaret olur.

Eğer gençler, onlara bir şeyler kazandıracak eserler okumazlarsa onları kaliteli kılan şeylerden mahrum kalırlar. Kalitesiz, cahil bir jenerasyon ise, bir milletin çöküşü demektir.

Okunabilecek, bize birçok şey katabilecek binlerce kitap var. Gerek modern klasikler, gerek Türk roman ve öyküleri, körelen düşünceleri yeniden gün yüzüne çıkarabilme potansiyeline sahip daha nicesi...

Bu yüzden "okumada seçicilik" sizi özgün ve özgür düşünebilen bireyler haline getirir. Düşüncelerinizi çöplüklerde kaybolmaktan alıkoyar.

Franz Kafka'nın dediği gibi; "Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı."

NE OKUYORSAN OSUN SEN Dila Nur ERDUR 9/ABerfe Nur ERDOĞAN 9/E

8



9


RÜZGÂR

Esme deli rüzgâr esme dur artık Götürme umudumu, bir tutam mutluluğuSavurma gökyüzüne düşlerimi, git artıkSevgi yağmurlarıyla üzerime dök umudunu

Ne kaldı dudağımda bir acı sözden başkaDeva bulunmaz mı yüreğimdeki aşkaSöyle neden her zaman gözyaşı benim olsun Rüzgâr, gözyaşımı bir tek sen kurutursun

Umudumu alıp götürdün sen gidince Derdimi de al götür es esebildiğince Hiçbir şey bırakmadın ne sevgi ne de yarVarım yoğum ne varsa alıp götürdün rüzgâr

Uğul uğul başımdan esip de geçiyorsun Ne kaldı vermediğim daha ne istiyorsunKapandı bütün yollar dönemem asla geriSen de bırak git rüzgâr anlamıyorsan beni

Gitme rüzgâr dön bana vazgeçtim mutluluktanHiçbir tat alamadım böylesi yaşamaktanGitmezsen eğer, benim sırdaşım sen olursunHer şeyimi al rüzgâr sen gitme ne olursun…

Ezgi ÖZTÜRK 10/D

Okuma aşamaları:Bakmak, görmek,

okumak

9


10



İşte ilk günüm.. Bir-iki durak kalmıştı gelmeme. Kalbim ise atıyordu hızlı hızlı. Oysa ne kadar da bü-yütmüştüm olacakları. İşte bahçedeydim. Öğrenci-ler ne kadar da birbirleriyle yakınlardı. Arkadaşlarımı hatırladım. Anılarımın ince detayları arasında gezinip bir süre bu hoşlukta sallanırken şunu fark ettim. Yanımdaki çöp tenekesi bile daha cana yakındı. Bana bakan yeni gözlerde bulunan yabancı ışıklar-dan daha parlaktı. Belki de eskiliğin taze kokusuna

sevdalıydım. Ama bu kokunun bir gün yitip sönük bir ışığa dönebileceğini çocuk yüreğim nereden bilirdi ki?

İlk bir ay okul hayatımın belki de en zor zamanlarıydı. Bu zorluk içerisinde bir heyecanı da barındırıyordu. Herkes gibi arkadaşlarıma, okuluma alışmaya çalışıyordum. Yerimi belirlemeye çalışıyordum. Işığımın nereden parıldadığını, çocuğumun nereden bana baktığını anlamaya çalışı-yordum.

Bir çarşamba günü, ılık bir gün. Öğle arasına az kalmış. İsimlerimizi aklımızda tutmaya çalışı-yoruz. Gelecekte, isimlerimizin hafızalarımızda güzel yerler edineceğini hesaba katmaksızın zihni-mize oyun oynuyoruz işte. Öğretmenlerimi seviyordum. Gerçekten kaliteli öğretmenlerim vardı. Edebiyat, İngilizce ve Din derslerinde hayat buluyordum. Matematik, Kimya ve Biyoloji derslerinin geleceğimizi inşa etmede önemli katkısının bulunacağının farkındaydım. Tarih derslerinde büyük-lerimi örnek alarak hayatımı şekillendirmeyi, Coğrafyada ise harita üzerinde hayali yolculuklar yap-mayı seviyordum. Resim dersi sayesinde dünyaca ünlü ressamların çalışmalarından zevk almaya, beden dersi ile hayatta daha cesaretli ve güçlü olmak gerektiğini fark etmeye başladım.

Çarşamba gününe dönecek olursak, ders boştu. Biraz sonra rehberlik öğretmeni sınıfa geldi. Kendisini tanıyordum. Uyum haftasında farklılığıyla dikkatimi çekmişti. Bir çeşit şişe kapmaca oyu-nu oynattı bize. Şişe kimin eline geçerse kendi ismini söylüyordu ve taşıdığı bu isimden hoşlanıp hoşlanmadığını da.

Nihayet sıra utangaç kızdaydı. İsmini söyledi, ismini sevdiğini ama kendisine yakıştıramadığını da ekledi cesurca. Ardından gelecek kahkahaları tahmin edecek kadar bilinçliydi. Hocasına misafir olacağını da tahmin ediyordu. Ve ilk kez odadaydı. Sonradan dolacak olan eşyalardan bihaber-di. Sevmeyecekti eşyaları. Odanın boş olması zihnini berraklaştırıyor ve toparlıyordu. Konuştular, konuştular, konuştular. Ergenlikti. Sevmişti hocayı. Ama şu ergenlik kadar sinir bozucu bir sorun yoktu. Hayal gücü çok yüksekmiş, öyle diyordu hocası.

Evet, hikâyedeki utangaç kız benim. Ergenlik kadar basit bir konunun hayatı tepetaklak ettiğine inanmadığımdan sorularımı kimseye açmıyorum. Çözebileceğime inanıyorum. Büyümek sanırım böyle bir şey. Her dem yeniden doğmak.

BAŞARININ ADRESİNE İLK ADIMBeyza SARIMEŞE 9/B

11


Siz yine de soru ve sorunlarınızı açmaktan kaçınmayın. En son kararı siz verecek olsanız bile her şeyin düzeleceğine dair pırıltılar taşıyan bir çift göz, size yolunuzu aydınlatan bir pusula sunabilir. Eğer benim gibi çok iyi bir okulda, mükemmel dert ortağı öğretmenlere sahipseniz bin yaşadınız.

İlgilerimi arıyorum hala. Okulum ne kadar niteliksiz sayılmış olsa da, nitelikli eğitimi, nitelikli kişileri ve ortamı sayesinde bu uzun yolculukta mola verebilme imkânı sağlıyor bana. Öğrenirken dinlenebilme, biraz da kendimi tanıma imkânı. Sanat aşığı bir kızım. Edebiyat ve dilde yeteneği olan, matematikte ise stresin kardeşi.

Lise 1, daima zordur. Her yeni başlangıç, içerisinde biraz da olsa yabancılaşmayı barındırır. Ama Sağmalcılar Anadolu Lisesi’nde bu yabancılaşma gün geçtikçe yakınlaşmaya doğru evrilir. Kendinizi tanıyarak bu zorluğu atlatıyorsunuz. Düzenli çalışın ve diğer dallarla mutlaka ilgilenin. Müzik, spor, sinema, edebiyat, resim, tiyatro. Belki de bir hobinizi mesleğe çevirirsiniz, kimbilir?

Bu okulu seçmemin nedeni puanımın yetmesi ve konumunun çok ulaşılır bir yerde olmasıydı. Okulumuz bahçesi, spor salonu, halı sahası, resim atölyesi, film atölyesi, müzik sınıfı gibi birçok ilgiye hitap eden mekâna sahip. Daima temiz ve düzenli. Öğretmenlerinden ve çalışanlarından bahsetmiyorum bile.

Şu an nerede miyim? Yanımda destekçimle baş başa vermiş, Lise 1’i tazeliyoruz sizin için. Anıları hatıra süzgecinden geçiriyor, verimli olan ince detayları sıcak bir rüzgâr eşliğinde biraz dostluk duygusuyla size yolluyoruz. Okulumu seviyorum. Öğretmenlerimin güven veren desteklerini de. Kendimi keşfettikçe ve arkadaşlarımı tanıdıkça onlara alışmanın verdiği huzuru seviyorum. Herkes kusurlarıyla güzel, ayrıntıları doldurabilecek kadar mükemmelmiş meğer. Bende özel yeri olanlar mükemmelin doruğundalar zaten.

Bu arada çöp tenekesiyle olan arkadaşlığımızı gülümseyerek anımsıyorum. Çünkü yeni gözlerde bulunan yabancı ışıklar birer incilere dönüştü. Eski arkadaşlıklarımın incilerden de farklı bir ışıkta olduğunu biliyorum. Sanırım içimdeki çocuk, bana acıyıp yalnızlığımı azaltmak isteğiyle bir tenekeye dönüşmüştü. Şu an ise çocuğum, bana yardım etmenin sevinciyle, yüreğimdeki en derin odacıklardan birinde dinlenmekte.

Sene sonu yaklaşıyor. Ne mi yapacağım? Seneye yeni sınıfımda, yeni arkadaşlarla, eski arkadaşlarımı anacağım. Onların sınıfına ziyarete gidip eskisi gibi tatlı sohbetler edeceğiz. Öğretmenlerimle dersleri konuşacak, belki birkaçıyla dertlerimi paylaşacak ve denemeler/senaryolar yazacağım. Kitap okuyup müzikle ilgileneceğim. İleride çevirmen ve sanatçı olmak istiyorum. Düş bahçemde insanları ağırlamak istiyorum. Yazar olmak istiyorum. İsmimi hak ettiğimi düşündüğüm zaman mükemmel bir insan olacağıma inanıyorum. Mükemmellik sizin elleriniz arasında gezinmekte. Unutmayın.

Okumak, özgür olmaktır.

12



Bir çocuğun gözlerindeki parıltıdır hürriyet, bir annenin bebeğine şefkatidir cumhuriyet. Berekettir nimetlere, umut olur yüreklere, boyun eğmeden yaşamak, muhtaç olmamaktır; muhtaç etmemektir geleceği namerde, soysuza, uğursuza... Vatan olmaktır, cumhur olmaktır, benlikten kurtulup biz olmaktır. Cumhuriyet, geleceğin yüzlerce şafağına umut olmaktır.

Vatan için var olup, vatan için yaşamak, vatana sahip olmaktır. Cumhuriyet, göklerde ay yıldızlı bayrağını korkusuzca dalgalandırmak gelecek için dik durabilmektir, elif gibi tek olmaktır, birlikte bir olmaktır, haykırıştır; istiklali yaşamak, istikbale ulaşmaktır. Can olmaktır her karış top-rağına, vatan kokmaktır, cumhur için olmaktır, yaşanacaksa yaşanmalı, uğruna siper etmektir her şeyini. Böyle olmuştur şimdiye kadar. Hamurumuz böyle yoğrulmuştur. İstiklal mevzu olduğunda kırılmaz bir çelik gibi, göklerden gelen imanla, inançla, azimle mücadele edilmiştir. Böyle yazılmış yazımız, böylece karılmış harcımız. Bu yüzden Cumhuriyetin güneşi yansıyınca gözlerimizin içine, umudumuz ta derinden yerleşti kalbimize, yetişti iman gücüyle dolu onca yiğit, işte bundan korkar her ifrit.

Biz böyle başladık bu yürüyüşe. Vatan dedik ilk önce, vatan uğruna savaştık. Meh-met’i kınaladık, öylece uğurladık. Mehmetçik olsun istedik. Her birimiz ardında gözü yaşlı anasını, babasını, karısının kucağında ağlayan bebesini, varını, varlığını bırakıp vatan aşkıyla savaştık, pes etmedik, vazgeçmedik. Gücümüzü gözlerindeki parıltısı sönmeyen gençlerin, şefkatle gülümseyen bir annenin, yiğit bir babanın hayalinden aldık. Cumhuriyetin her şafağı için ne Aliler ne Ayşeler göğüs gerdi, siper oldular huysuza, uğursuza , haine , ihanete... Dur! , dediler. Temmuzu zifiri karanlığa ve zemheriye çevirenlere göğüs gerdiler. İstikbale can verdiler, al bayrağa renk oldular. Allahuekber nidalarının nuru vatana yansıdığında millet “ İstiklal bizimdir.” dedi. Bu hal dün de böyleydi , bugün de böyle zuhr etti. Takvim 1923 ‘ü gösterdiğinde tan kızıllığı aynı heyecanla hilale böyle gülümsemişti.

Cumhuriyet böyle bir nimettir bize, bu nimet hilalle doğdu vatanımın üzerine ve demok-rasi ile birlikte beslendi, güçlendi ve kudret buldu, kuvvet oldu hepimize. Bu sevdayla dalgalanır al bayrak, bu heyecanla yaşar , var olur , umut saçar , kudret ve kuvvet olur.

Mehmet , Ali , Ahmet , Mustafa hürriyettir. Nene Hatun ‘un , Fatma Nenenin , Elif Bacının torunu Cumhuriyettir. Cumhuriyet biziz. Biz yarınız . Biz var olduğumuz sürece bütün değerlerimiz-le var olacağız.

Yüzüncü yılın şafağında bizi biz yapan değerlerimizle yarınlara yürümek, ilk günkü he-yecanla hatta gün geçtikçe artan kıymetiyle ve azimle çalışmak... Yorulmamak , ümitsizliğe ka-pılmamak , birlik olmak , birlikte olmak... Andımız bu , sevdamız bu , ilkemiz bu , ülkümüz bu , şafağımız bu , derdimiz bu..! Bir dert ki dermandır aynı zamanda. Umuttur yüreklere , berekettir nimetlere , ruh gibi can veren bir şey ..! Bebelerin ninnisinde , yiğitlerin türküsünde hep bu şey . Biz bu özlemle yaşarız, gök kubbe var oldukça bizi biz yapan bu değerle yol alırız. Değerliyiz , dünya varsa , yaşıyorsa ; o şafakta biz de varız.

“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.”

Mustafa Kemal ATATÜRK

CUMHURİYETİN ŞAFAĞINDA BİR OLMAKSeda ONAR 10/C

13

Tarihi doğru okumayla yücelir

bütün başlar.

UNUTMADIK

Aylardan Temmuz, günlerden CumaBöyle bir yaz ayında yaşadık o zemheriyiSanki her gün, Temmuz’un On Beşi gibiUnutmadık tarihimizdeki o karanlık geceyi

Vatanımda yankılandı bir çirkin çığlıkMeğer o uğursuzluğun ayak sesleriO kara geceyle ülkemin çektiğiniBir daha yazma ey kader, yaşatma ey adl-i İlahi

Şuna bak arkadaş..! Nasılda sızmış vatanımın kalbine benimZulmetle, düşmanla toprağıma bir de göz dikmişHem de benim tankım, benim silahımlaBeni ürkütüp vatanımı alacağını zannetmiş

Ama milletim gösterdi onlara gününüİşte bu milletin dillere destan beraberliğiMilli iradenin emri ile uyandı Çanakkale ruhuSokaklarda nöbet tuttu bekledi her geceyi

Ey şanlı Türk milletiO kara geceyi unutma, unutturmaAnlat nesilden nesile o ruhuHuzur bulsun, sürur olsun, güç bulsun;Birlikte sustursun bütün sinsi güruhu

Furkan YİTÜK 11/H


Şehrin, sıcağı kucağına alıp ninniler söylediği bir sabaha uyanmıştı Lotte. Gözlerinde asılı kalan ifade, uzun zamandır dokunulmamış, yenilerinin gölgesinde kalmış bir heykel gibiydi. Böyle güzel elbiselerin içinde bile kötü hissedebildiği için kendini suçlayıp duruyordu. Ayağa kalktığında kuruyan ağzını ıslatmak için su içecekti, çaprazında, etrafı kir tutmuş boy aynasına takıldı gözleri. Her adımında elbisesinin uzun eteği ayak bileklerine değiyordu. Güneşi hem sağında, hem solunda hisseder gibi gözleri ışıldadı. Wilhelm’e dair hatırladığı her şey, parmak uçlarını karıncalandırıyor-du.

Tıpkı şimdi de olduğu gibi. 4 yıl öncesi; ‘’Nehre ineceğiz, sana bir şey göstereceğim.’’ Bu güneşe rağmen ellerimin buz gibi soğuk olu-

şuna hüzünlenecek hâlim yoktu bu kez! Gözlerini çatlamış ellerimde gezdirirken kendisini soyutla-mış gibiydi, kaybetmiş gibiydi. İndireceğim vakit, parmaklarımı yakalayıp tuttu. Yürümeye başla-dık. Aradan birkaç dakika geçtiğinde sessizdik. Verna teyzenin çocuklarıyla rastlaştığımızda onlara arkamda bıraktığım sepeti bulmalarını, içindeki ekmeklerden yiyebileceklerini söylediğimde çok mutlu oldular. Will, ellerimdeki ellerini sıkılaştırdığında rüzgâr, saçlarını savurdu. ‘’Tanrım, yok olu-yorum galiba…’’ deyince, kendimi tutamadım. Gülerek, ‘’O kadar kolay değil o,’’ dedim. Bu yaşıma dek yüzlerce, binlerce kez yok olmuş gibi konuşuyordum, asıl kendini beğenmiş bendim belki de.

Yaklaşık dört dakika sonra nehre indiğimizde, manzara öyle güzeldi ki, iç çekmeden edeme-dim. Yarısı suya gömülmüş kayalıklara yansıyan gün ışığı ne kadar sevinçliydi o gün. ‘’Narkissos,’’ dedim usulca. Elini bırakıp yüzüstü eğildim nehrin kıyısına. Lâkin kendi yansımamı göremiyordum. Ona bir şey anlatmam için bir şeyi beklememe gerek yoktu. Wilhelm uyurken bile konuşabilme özgürlüğüm, beni esir gibi hissettirmeyen nadir şeylerdendi. Onunlayken doğru zaman, herhangi bir saat olabilirdi. ‘’En ez benim âşık olduğum o çetin generaller kadar çevik bir avcıydı. Kendi-sine duyulan aşkların tümünü elinin tersiyle itiyordu. Bu uzaklaşma, güvensizliğin peydahladığı bir eylem değildi. Zira, oldukça bencil davranıyordu. Hayal edince bile zehir yeşili gözleri zihnime çabucak düşüyor.’’ Beni dikkatle dinlerken, yanıma aynı şekilde yüzüstü uzandı. Yanağını zemine yasladı. Hemen yanımızda, üstümüzde akıp giden suyun hiddetten uzak oluşu beni mutlu etti.

’Bir gün, av izindeyken susamışlığı üzerine nehre geldi. Bitkinliğine son vermek için, yavaşça eğildi. Ancak…Suyun berraklığına yansıyan yüzüne karşı koyamadı. Kendine oracıkta âşık oldu. Öylesine kırmızı ve tatlı yanaklar görmemişti daha önce! En sevdiği meyve gibiydi dudakları. Saçlarının dalgası, tüm denizleri kıskandırırdı.’’ Eğilmesi için kolunu ittim usulca. Suyun üzerinden kendine bakarken, hazırlıksız yakalanmış gibiydi. ‘’Ne su içti, ne de yemek yedi. Günlerce, aylarca yansımasını izledi. Vakit geçtikçe eriyordu lâkin bu leş tutkusu öyle çirkindi ki, diğer tüm zaferle-rinden üstün geldi. En sonunda yok oldu. Öldüğünde bedeni nergis çiçeklerine dönüştü.’’

w


14


SERZENİŞEsranur ALTINAY 10/D

Wilhelm’in hemen çaprazında kalan kayalıkların arkasında nergis biriktirme-yi çok seviyordum. Ölümün kokusu nasıl oluyordu da böyle çekici oluyordu diye düşün-mek hoşuma gidiyordu. ‘’Aptalın tekiymiş,’’ dedi. Elini üzerimizdeki nehre uzattı, gözlerini benim-kilerden çekmeden. Yansımasından ayrıldı. Islattığı parmaklarıyla hafifçe alnıma dokundu, sonra kaşlarıma. ‘’Onun yerinde olmak istemezdim.’’ dedi. Hızlıca onayladım onu. ‘’Ben de istemem. Hiç istemem, Wilhelm.’’ Başını iki yana salladı. ‘’Sebebi, aptallığı değil, güzel Lotte. Senin zihninde böyle çirkin bir adam olduğu için kendinden utanmalı.’’ Şakaklarıma dokundu. Nehrin suyunun biz gelmeden önce soğuk olduğunu, tam şu an, parmaklarında ısındığını hayal ettim. ‘’Onu düşlerken, yüzünden düşen bin parçaya az önce şahit oldum. Bazen çok bencil olduğunu düşünüyorum.’’

Cevap vermedim. ‘’Beni uçuruma düşürdün.’’ Ne demek istediğini anlayınca,’’Hayır,’’ diye üsteledim. ‘’Seni hiçbir zaman öyle düşlemem. Sen ellerini bu sularda yıkayacak birisi değilsin.’’ Yüzünde bir anlığına öyle büyük bir boşluk yakaladım ki, ellerimi saçlarında gezdirdim. Kendimi onun dalgasına kaptırmak yerine, bir şeyleri dindirmek istedim. Gözümde güzel birisi olma dile-ği normalde de böyle kuvvetli miydi, yoksa dengesiz bir anına mı denk gelmiştim, bilmiyordum. ‘’Nergisleri seviyor musun?’’ dedi. Kafamı salladım. ‘’Seviyorum,’’ Onları biriktirdiğim yeri görmüş olsa gerek, eliyle koymuş gibi buldu. Kulağımın arkasına uzanacakken, geri çekildim. ‘’Kısa saç-lara pek yakışmazmış, Wilhelm. Ama istersen onu eve götürüp saklayabilirsin. Bir tane de annen için verebilirim.’’ Bu sözlerim öfkeyle yanıp kavrulan birisinin yayından çıkan ok olsa da, göğsüne işlemezdi. Hâliyle, dediklerimden etkilenmedi. Kulağımın arkasına nergisi yerleştirdikten sonra uzun süre inceledi. ‘’Hasta değilsin, güzel Lotte,’’ Ah şu sesi! ‘’Kendinden utanma. Yaptıklarından, yazdıklarından.’’ Daha devam edecek gibiydi ancak buna aldırmadan yüzümün yanındaki yüzüne gülümsedim. ‘’Vücudun nergislere dönüşeceği için çok şanslısın.’’ Yine omuz silkti. Kendi kendi-ne bir şeyler mırıldandı ama duyamamıştım. ‘’Ben Tanrı değilim, ama olsaydım, seni kıskanırdım, Lotte. Kendini bilmiyorsun. Benim gözümden izlemiyorsun. Kendinle verdiğin savaştan, içtiğin sulara kadar…Kafanı koyduğun yastıktan, oyunlar oynadığın masaya kadar…Kıskanırdım. Evreni ben doğurur olurdum belki, ama günahı da sen yaratıyorsun, şifayı da.’’ Dışlanmış, bozuk ve kendi kuyruğunu yiyen o yılanların bir parçası olmak benim doğamda vardı. Bunu inkâr etmiyordu, sa-dece şeytanın pençelerinin olması gerektiği kuralını çiğniyordu. Ve bunun gibi daha birçok kanuna isyan çıkartacağını, ucuz kadehleri masalara vurarak kıracağını biliyordum. ‘’Bugüne kadar kellenin kesilmemesi bir mucize olmalı.’’ dedim. Güldü.

Saat dördü on iki geçiyordu. O dakikada, ikimiz de aynı müzede, farklı ressamlara ait bir sanat eseriydik.

Gözlerini, soğuk renkli portreme mühürlemişti.Biliyordum.

Okumak, insanın hayal dünyasında dolaşmasıdır.

15


w

16



SAĞMALCILAR ANADOLULİSESİ BOSNA HERSEK’TE

Milli Eğitim Bakanlığı ve Bosna Hersek Federasyonu Eğitim Bakanlığı arasındaki işbirliği çerçevesinde Yunus Emre Enstitüsünün koor-dinatörlüğünde Bosna Hersek Federasyonunun Tesanj şehrinde bulunan ‘MUSA CAZIM CATIC GIMNAZIJA’ ile Kardeş Okul protokolü çerçeve-sinde 11-16 Mart 2018 tarihleri arasında kardeş okulumuza misafir olduk.

Okul Müdürümüz Mehmet HİLESİZ başkan-lığında öğretmen ve öğrencilerimizden oluşan 20 kişilik okulumuz ekibi, kardeş okulumuz Mü-diresi Aida SALKIC ve öğretmenler tarafından Saraybosna Havalimanında karşılandıktan sonra ecdat yadigârı Saraybosna’yı gezme imkânı buldu. Saraybosna’da Baş Çarşı, Gazi Hüsrev Bey Camii ve medresesini gezerken kendinizi 15.yüzyılda hissediyorsunuz.

Kardeş okulumuzun şehri olan Tesanj’a ulaştıktan sonra okulumuz öğrencileri, ev sahibi Boşnak öğrencilerle buluşarak evlere çekildiler. Ertesi gün Türk Boşnak kültürleri ve insan-ları arasındaki işbirliğini, Türkçe ortak dilimiz üzerinden geliştirmek üzere kardeş okulumuzda öğretmen ve öğrenciler tarafından coşkulu, samimi, yürekten karşılandık.

17


Kardeş Okul öğretmen ve öğrencileri tara-fından hazırlanan muhteşem program; Türkçe Boşnakça dillerinde şarkılar, folklor gösterisi, tiyatro etkinliği ve gönülden ifadeleri içeren et-kinlikler harika idi. Öğretmen ve öğrencilerimiz kardeş okulumuzda derslere katılım sağladı. Türkçe öğrenimini yaygınlaştırma çalışmala-rı yürüten Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen Türkçe öğrenim sınıfını gördük ve gururlandık.

Tesanj’nın tarihi ve kültürel mekânları; Tesanj Kalesi ve Müzesi, Musa Cazım Catıc’in kabri, Halk Kütüphanesi, Ferhat Bey Camii, Geleneksel Tesanj evlerinden Emin Ağa Konağı ziyaretleriyle tam bir Osmanlı şehri görünümün-deki Tesanj’ı öğretmen ve öğrencilerimiz tanıma fırsatı buldu. Tesanj şehrinde Belediye Başkan-lığında ve İslam Birliği Merkez’inde Türk ekibi olarak ağırlandık.

Bosna Hersek’in tarihi Mostar şehrini öğretmen ve öğrencilerimizle gezme fırsatı bulduk. Mostar’da tarihi çarşı, Mostar Köprüsü görülmeye değerdi. 600 yıl önce Anadolu’dan bölgeye gelen dervişler tarafından Buna nehri kaynağında kurulan Blagay Alperenler Tekkesi muhteşemdi.

Saraybosna, Tesanj, Mostar ve kardeş oku-lumuzda planlayıp, gerçekleştirdiğimiz etkinlik, organizasyon ve aktiviteler öğretmen ve öğren-cilerimizin gönlünde, zihninde unutulmaz anılar oluşmasını sağladı. Türk ve Bosnalıların geç-mişten gelen gönül birliktelikleri, gençlerimiz tarafından benimsenmiş ve geliştirme amacına önemli bir katkıda bulunmuştur. İnsanlarımızın inanç, gelenek ve değerlerinin bir bütünün par-çaları olduğunun gençlerimiz tarafından öğre-nilmesi, dostluğumuzun ve işbirliğimizin daim olmasını sağlayacağına inanıyoruz.

Proje kapsamında bundan sonra, Türk ve Boşnak kültürleri ve insanları arasındaki işbirliğini geliştirmek için karşılıklı çalışma ve ziyaretlere yeni bireyler ekleyerek dostluk ve işbirliği halkasını genişleteceğiz. Hedefimiz Türk ve Boşnak kültürlerinin benzer özellikleriyle ayrılmaz bir bütün olduğunu gelecek nesillerce benimsenmesi.

18



Zaman daireseldir. Ne yaşadıysak ve dahi ne yaşayacaksak abartısız hepsi bu topraklarda de-nendi. Yakın gelecekte gözlerimizin göreceği her şey ama her şey tarihte vardı, olmaya da devam edecek. Geleceği merak ediyorsanız sizi çok bekletmeden tarih okumalarına alalım.

Tarih okumaları bize her seferinde hatamızı telafi etme fırsatı verir. Okumayı doğru yaptığımız ve kitabımızı güvenilir olarak seçtiğimizde haritayı genişten görebilme hakkı elde ederiz. Bu harita üzerinde değişiklik yapma seçeneğimiz ise geçmişten ibret aldığımız vakit doğar. Korktukları nok-tamız bu değil midir? Geçtiğimiz yeri unutmadan, aynı yerlerden geçerek yine evin yolunu bulabilir miyiz? Geçtiğimiz deniz, vardığımız liman, bulduğumuz yuva bizi hatırlar mı? Bize geçmişten güç verir mi?

Bulabiliriz, hatırlar, güç verir. Yeter ki hatalarımızı bir daha tekerrür ettirmeyelim.Peki ya bu okumaları nasıl yapmalıyız? Dostlarım, tarafsız olmadığımız sürece, rüzgâr bizi bir

kıyıdan diğer kıyıya vuracaktır. Taraflı olmak hakikate ulaşma önündeki sayılı engellerden yalnızca biridir. Tarihi ahlâk kavramı ile mukayese edebiliriz. Yaşayan her insan ahlâk kavramıyla tanıştığı gibi tarih ilmiyle de tanışacaktır. Ahlâkını kaybeden insan yolunu bulamaz değil mi? Evet, tarihini kaybeden insanlar da yolunu bulamaz. Müverrihlik bizim için bir ışıktır, rengini siz belirleyin ve bu furyaya benimle katılın!

Okumalara hazırlıksız bir biçimde başlamak istemiyorsanız size ilk olarak roman önermem gerektiğini zannediyorum. Mesela Kemal Tahir'in Kurt Kanunu, Hüseyin Nihâl Atsız'ın Ruh Adam, Necati Sepetçioğlu'nun Geçitteki Ülke ve Anahtar romanları, türündeki pek başarılı eserlerdendir.

Eskiden, insanlara bir nebze olsun tarihi sevdirmek için kaliteli romanlar yazılırdı ki hâlâ yazı-lıyor fakat evveldeki ihtişamıyla günümüzdeki hali bir midir? Ya da bizim geçmişteki ihtişamımızla şimdiki halimiz? Sizin yorumlarınıza bırakıyorum bu hassas meseleyi.

TARİH OKUMALARI ve DİZİLERSefa Bora KAR 9/B

19


Günümüzde ise romanların yerini, dizilerin işgal ettiği kanaatindeyim. Oku-mayan bir topluma ancak bu yöntemle tarih sevdirilebilirdi. Halk tarihi sevdi lâkin hakikat sahiden bu muydu? Hakikat, bizlerin, kumanda aracılığıyla ulaşabileceği kadar yakın mıydı bize? Bedel ödemeden farkına varabileceğimiz kadar basit miydi?

Benim için hayır. Düşünen birey için de hayır. Hakikatin deryasına dalmayı göze alabilmek demek, topraktan gelen bedeninin tek bir zerresinin dahi çamura batmayacağını aklından çıkar-mamak demektir. Hakikat, senin yarının demektir. Sonu hiç gelmeyen ertelemelerindir. Bahane-lerindir, kaçışındır. Yüzleşmekten korktuğundur. İşte bizler, hakikatten kaçmayı bıraktığımız vakit imtihan sahifelerimize isimlerimizi kazımaya başlayacağız.

Tarih dizileri çok büyük bir kumar değil midir zaten? İzleyeni bilinçli ise doğru yolu gösterebilir fakat izleyen kişi veya kişiler tarihi yalnızca diziden öğrenme gayesiyle hareket ediyorsa bu tarih öğrenmek için pek yetersiz bir yol olacaktır. Tarih dizilerinin benim gelişimimde bazı açılardan olumlu bir rol oynadığını açıkça söyleyebilirim. Önceleri adlarını dahi duymadığım tarihi şahıslar, birden bire araştırma konum oldu. Yaşadıkları şiirlerime ilham, bana ise sabır kattı. Bazen kelime-lerin kifayetsiz kaldığı anlarda, kullanabilmek için enstrüman eğitimine yakınlaştırdı. Okumama bir yön verdi. Bana ilham verip, daha fazla çalışma, okuma, analiz yapma mesajını veren bazı diziler, başka birine de "İnan ve itaat et" çağrısında bulunabiliyor. Böylece her şeyin başladığı yere dönü-yoruz. Önemli olan izlediklerimiz değil, onlara karşı olan bakış açılarımızdır.

Akif’in şiirinde ifadesini bulduğu gibi, hatırlayıp ibret almak için mükemmel bir fırsat ve eşi bulunmaz bir muhasebedir tarihi okumak.

‘Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?’

Yarının tarihi, geçmişte saklı kalmaya devam edecektir. Ta ki hatalarımızdan ibret alıp yeni bir gelecek inşa etmeye başlayacağımız vakte değin...

Ne okumalı,niçin okumalı,nasıl okumalı.

20



Eski bir tahta evde irkildim,Telefonum yoktu,

Cebim bomboştu,Hissediyordum ama yine yokladım,

Üzerimi silkeleyip kalktım,Gıcırtılıydı sanki parkeler,Hissediyordum ama ses yoktu,Yavaş yürüyordum korkuyla, Bir kız çocuğu merdivenlerden geldi, Tuttu elinden sokağa çıkardı,Eski evlerin arasında,Arnavut kaldırımları dizili,Bomboş bir sokaktı,Biraz yürüttü çekiştirerek küçük kız,Bu sokaktan deniz görünüyordu,Arkada koskoca bir cami görünüyor,Yanında da külliyeleri,İnsanlar toprak taşıyordu ellerinde,Avuçlarında toprak,

Hiç bir şey yokmuş gibi konuşuyorlar,Salına salına yürüyorlardı,

Olayı anlamaya çalışırken,Çekti kolumdan,

Şapkamdan toprak aldı,Yüzüme bir şeyler söyledi,

Kısık geliyordu ses,Tamamen döktüm kalanını,

Son duyduğum “Ne yaptın” oldu,Bir anda tekrar gitti ses,

Arkamı döndüm,Toprak atılmıştı yine şapkama,

Çıkardım hırkamı,“Bu topraklar sizi sağır ediyor” dedim,

İtti beni atladı geri arabasına,Arkamı döndüm küçük

kızı bulamadım,Bir ev kapısına saklanmış,

Küçük kız orada ağlamaya başlamış,

O çilli yüzünden yaşlar dökülüyordu,

İnsanların topraklarını dökmeye çalıştım,

Etrafımdaki insanları sarstım,Ama diretiyorlardı topraklarını,

Bağırıyordum,Susturmaya çalışanlar oldu,

Toprak atmaya çalışıyorlarken,Üzerime su attı birisi,

Çamur oldum oracıkta...

TOPRAK

Yaşar TÜrKKaN

11J

21


NEDİR?Uluslararası Öğrenci Değrlendirme Prog-

ramı’nın kısaltması olan PISA (Prpgrame for Internationel Student Assessment), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından üye ve ve diğer katılımcı ülkelerde üçer yıllık dönemler halinde 15 yaş grubundaki öğrencile-re uygulanan bir araştırma çalışmasıdır.

PISA’ nın AMACI NEDİR?PISA, örgün eğitime devam eden 15 yaş grubu öğrencilerin öğretim programlarında ele alınan-konuları (Matematik, Fen ve Okuma becerileri) ne dereceye kadar öğrendikleri değil, günümüz bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneğini ölç-mey amaçlmaktadır.

PISA ÜLKEMİZ İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?

• PISA, yarışma veya sınav değil , bir durum belirleme çalışmasıdır. Bireysel olarak öğ-rencilerimizin veya okullarımızın değil eğitim sistemimizin durumunu ortaya koymaktadır.

• Ülkemizin uluslararası düzeyde kaliteli insan gücü olarak konımını belirler.

• Yeni politikalar ve eğitim-öğretim program-larımızın geliştirilmesi için bize bilgi sağlar.

• Eğitim alanında yaptığımız araştırmalara kaynak oluşturur.

• Eğitimde kalite düzeyinin yükseltilmesine yönelik standartlar sağlar.

PISA HANGİ ALANLARDA UYGULANMAKTADIR?

Üç yıllık dönemler halinde uygulanan PISA araştırmasında, her bir dönemde bir konu ala-nına ağırlık verilmektedir. 2018 uygulamasında ağırlıklı alan okuma becerileri olmuştur.

OKUMA BECERİLERİ PISA okuma becerileriyle ‘Okuma Becerileri

Okuryazarlığı’ kastedilmektedir. ‘Okuryazarlık’ terimi bilgiyi anlmaya ve iletmeye yarayan araç anlamında kullanılmıştır. PISA’da ‘Okuma Bece-rileri Okuryazarlığı ‘ terimi okumanın etkin bir şekilde belli bir amaca ve göreve yönelik ger-çekleştirilmesini ifade etmektedir.

PISA Okuma Becerileri’nde ele alınan biliş-sel yeterlilikler; bir metni basit olarak çözüm-lemekten kavrama için gerekli olan kelime, dil bilgisi ve daha geniş dilbilimsel ve metne ait yapıların bilgisine ve anlamın bireyin dünya hakkındaki bilgisiyle ilişkilendirilmesine kadar geniş bir alanı kapsar. Bununla birlikte PISA okuma becerilerinde metni çözümlerken uygun strateji kullanma becerisini ve bu becerilerin farkındalığı gibi üst düzey bilişsel becerileri de değerlendirmektedir.

MATEMATİK OKURYAZARLIĞI

Matematik okuryazarlığı bireyin; dünyada matematiğin rolü farketmesini ve anlamasını, sağlam temellere dayanan, yargılara ulaşma-sına , yapıcı, ilgili, duyarlı bir vatandaş olarak kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde mate-matiği kullanmasın yardımcı olmaktadır.

FEN OKURYAZARLIĞIPISA fen okuryazarlığını bireyin sahip ol-

duğu özellikleri, aşağıda verilen çerçeve kapsa-mında tanımlar, bu tanımlamaya göre birey;

Sahip olduğu fen bilgi ve bu bilgiyi bilgiyi; soruları tanımlamak, yeni bilgi edinmek, bilim-sel olguları açıklamak, fen bilimiyle ilgili konu-larda kanıtlara dayalı sonuçlar çıkarmak için kullanması,

Bilgi edinme ve araştırma amacıyla fen bili-minin karakteristik özelliklerini anlaması,

Fen ve teknolojinin maddeyi, düşünsel ve kültürel çevremizi nasıl şekillendirdiğimizin farkına varması,

Duyarlı bir vatandaş olarak bilimle ilgili ko-nulara ve bilimsel fikirlere ilgi göstermesi olarak tanımlanmaktadır.

*Bu yazı Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı “PISA 2018 Tanıtım Kitapçığı”ndan alınmıştır.

22



OKULUMUZ PISA 2018 UYGULAMA OKULU SEÇİLDİ

OECD ülkeleri arasında üç yılda bir gerçek-leştirilen ve dünyanın en güvenilir değerlendir-me uygulamalarından olan PİSA uygulamasında ülkemizi temsil ettik.

Süreç dahilinde 8-12 Ocak tarihleri ara-sında Antalya Serik´te gerçekleştirilen PİSA Bilgilendirme Çalıştayı’na okulumuz öğretmen-leri, okul müdürümüz Mehmet HİLESİZ rehber-liğinde T.D. ve Ed. Ögrt. İrfan Şefik SANCAK, Kimya öğretmenlerimizden Tolga KIZGIN ve Matematik öğretmenlerimizden Güray FIRTINA çağırıldılar.

Bu kapsamda 14.03.2018 Tarihinde oku-lumuza Orta öğretim Daire Başkanımız Sn. Hacı Ali OKUR Bey, Yusuf CANPOLAT Bey ve beraberindeki heyet, daha önceden belirlendiği şekilde, teşrif ettiler.

Yapılan çalışmaları görüp öğretmen görüş-lerini bir bir dinleyerek gelişmeler hakkında bilgi edindiler. Toplantıda kendilerine çalışma takvi-minin de içinde bulunduğu bir dosya arz edildi.

Teftişin ardından PISA Uygulama Salonlarını ve PISA Görsellerini incelediler; okuldaki moti-vasyon çalışmalarını tetkik ettiler.

Daha sonra konferans salonunda 2002 doğumlu öğrencilerimizle bir sohbet toplantısı daha gerçekleştirdiler.

23


22



Ülkemizi temsil etme, eğitim- öğretim duru-mumuzun net fotoğrafını verme noktasında PISA´nın öneminden bahsettiler.

Hatıra fotoğrafları çekildikten sonra öğren-cilerimize başarı dileyerek aramızdan ayrıldılar.

Tüm bu çalışma sürecinin ardından oku-lumuzdaki uygulama 24 Nisan 2018 tarihinde PISA yetkilileri tarafından gerçekleştirildi.

İki oturumda da 2018 PISA Nihai Uygu-lamasında uygulamaya seçilen öğrencilerimiz okulumuzu ve ülkemizi başarıyla temsil ettiler.

Bizler de ‘2018 PISA Uygulamasında ülke-mi Temsil Etme Sırası Bende’ sloganıyla emek harcayan, uygulama için sürece destek veren bütün öğretmen arkadaşlarımıza ve öğrencileri-mize teşekkür ediyor başarılarının daim olması-nı temenni ediyoruz.

Sağmalcılar Anadolu LisesiPISA Uygulama Komitesi

24



PROJEMİZİN ADI:2016-2018 ERASMUS + PROJEMİZ : “EDU-

CAREFULLY”PROJEMİZİN TARAFLARI :Okulumuz İngilizce Öğretmeni Levent

KIR’ın proje koordinatörlüğünde yürütülen “EduCareFully” projemize Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz Can DEMİRCAN, İngilizce Öğ-retmenlerimiz Özlem AYHAN DAĞDEVİREN ve Ayşegül ALTAŞ, Almanca Öğretmenimiz Merve AYAR katkıda bulunmuşlardır. Proje, Avrupa’nın

her köşesinden 7 ülkenin ortak projesidir.. Bu ülkeler: İtalya, Portekiz, Türkiye, İspanya, Yu-nanistan, Almanya ve Letonya’dır.

PROJEMİZİN KONUSU :Projenin amacı, projenin partneri olan okul-

lardaki öğrencilerin, kendi okullarından olan ve okul hayatında başarısızlık riski olan veya kendi kişisel gelişimleri için özel olarak yardıma ihti-yacı olan öğrencilere yardım etmelerini sağla-maktır. Her okulda başarılı olan ve bazı sebep-lerden dolayı (ilgi eksikliği, öğretmenlerin yavan anlatımları, öğrencilerin göçmen oluşları veya sosyal olarak dezavantajları olan bir çevreden geliyor olmaları, öğrencilerin özel ihtiyaçları ol-ması) başarısız olan öğrenciler var. Birey olarak öğretmenler ve kurum olarak okullar bu öğ-rencilere notlarını geliştirme konusunda yardım etmeli ve okuldaki başarısızlık ve erken okul bırakma oranlarını da düşürmelidir. Öğrenciler ve öğretmenlerle yaptığımız tartışmalarda fark ettik ki, öğrenciler diğer öğrencilerden yardım alırken daha rahat hissediyorlar. İyi notları olan yetenekli öğrencilerden (Erasmus+ projesine

katılan) oluşan gruplar, öğretmenleriyle beraber, notlarını yükseltmek, Ulusal Yeterlilik Sınavını geçmek için yardıma ihtiyacı olan öğrencileri tespit edecek. Eğer sınıfların birinde, yardıma ihtiyacı olan bir arkadaşı tespit edilirse, ona –notları iyi olan öğrenci tarafından- ev ödevlerin-de yardımcı olunacak, tavsiye verilecek; bu iki öğrenci farklı derslerde aynı sınıflarda bulunacak ve farklı projelerde birlikte çalışacaklar. Ekstra-dan yardıma ihtiyacı olan her bir öğrenci ise gün sonunda gereken yardımı alacak. (örneğin, okula hazırlanış konusunda haftalık en az 3 saat, müfredat dışı aktiviteler için de 2 saat ayrılacak) İyi ve kötü notları olan çocukların karışık halde bulundukları gruplar birçok konu üzerinde proje hazırlayacaklar. Örneğin:

-Sinema: En sevdiğim filmi analiz etmek için iPadler’i kullanma

-Vak’a geçmişi: Ülkemdeki bir müesseseyi tanıtıyorum

-Yunanistan: Favori müzem, doğal manza-ram veya tarihi bölgem.

-En sevdiğim dansçı, spor adamı, şarkıcı, müzisyen veya kişisel olarak tanıdığım ya da sevdiğim bir oyuncu.

Projeler, Powerpoint/Prezi sunumu, ses veya video cd’leri şeklinde ya da Blenspace, Storify, Thinkling vs. sosyal platformlar kullanılarak oluş-turulabilir.

Tüm aktiviteler kaydedilecek ve Moodle veya TwinSpace kullanılarak proje sayfasına yüklene-cektir.

Her öğrencinin yurtdışında olduğu zamanlar-da, partner okullarla birlikte, kitle iletişim araçları ile iletişim, sanat ve fotoğrafçılık dersleri hazırla-ma düşüncesindeyiz. Böylece öğrenciler; dijital yeteneklerini ve edebi yeteneklerini, (projelerde çalışarak, web sayfaları ve bloglar tasarlayarak) dil yeteneklerini (ana dil ve yabancı dillerde iletişim kurarak) ve sosyal yeteneklerini (yardıma ihtiyacı olanlara yardım ederek) geliştirecekler. Bunların hepsi onların özgüvenlerinin yüksek olmasına ve çevresinin farkında birer Avrupa vatandaşları olmalarına yardım edecek.

YURT DIŞI PROJELERİMİZ

25



PROJEMİZİN AMAÇLARI :- Öğrencilerin sorumluluk alma ve girişimci-

lik anlayışını geliştirmek,- Öğrencilerin yabancı dil bilgisini geliştir-

mek,- Projeye dahil olan öğrenci ve öğretmen-

lerin bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda yetkin olmalarını sağlamak,

- İngilizcenin, tüm Avrupa’da konuşulan bir anadil olarak kullanımını arttırmak,

- Öğrencileri sosyal hayatta aktif bireyler haline getirmek,

- Öğrencilerin okul ve okul sonrası moti-vasyonlarını arttırmak,

- Projeye dahil olan öğrencilere akran eği-tim metodunu aşılamak. Bu metod sayesinde belli başlı yetkinliklere zaten sahip olan öğren-cilerin sınıf arkadaşlarıyla bunları paylaşması yoluyla, öğrencinin sınıf arkadaşlarının gelişi-mine ve onların düşünsel faaliyetlerinin icra

edilmesine katkı sağlanacak.Proje, diğer okullarının okul içi başarısızlıkla

nasıl başa çıktıklarını öğrenip, bu konuda iyi olguların alışverişinin yapılabilmesi için okullar arası gerçekleştirilmelidir. Hem okullarında hem de ülkelerinin dışında çalışmak öğrencilerin işlerine Avrupai bir boyut kazandıracak. Öğren-ciler; yaratıcılıklarını, girişimci ruhlarını ve aktif vatandaşlık bilinçlerini besleyecekler.

Avrupa Birliği Erasmus Plus EduCarefully Projesi kapsamında 26 Mart Pazar günü Yu-nanistan’a uçtuk. Öğretmenlerimiz Levent Kır, Mehmet Hilesiz, Özlem Ayhan Dağdeviren, Merve Ayar; öğrencilerimiz Nisa Nur Kıvrım, Ecem Kara, Tülin Can, Burak Sezer’in katılımla-rıyla Selanik, Evosmos’da güzel bir hafta geçir-dik. İlk günümüzde öğrenciler ailelerin yanına, öğretmenler de otellerine gittiler. 27-28 Mart günlerinde Evosmos Kültür Merkezinde herkes hazırlamış olduğu görevleri sundu. Kız Kulesi ile ilgili hazırladığımız video büyük ilgi gördü. Bu iki gün görevlere ayırılmıştı, ayrıca birkaç kilise ve Evosmos’daki bazı önemli yerleri gezdik. 29 Mart Çarşamba günü Selanik Arkeoloji Müze-si’ne gittik. Oradan sonra diğer delegasyon-lar Selanik Belediye Binası’na gittiler. Türkiye delegasyonu olarak biz Atatürk’ün evine gittik. Hepimiz için çok duygusal bir andı, gözyaşları-mızı tutamadık. Orada geçirdiğimiz mükemmel bir saatten sonra Beyaz Kule’de diğer delegas-yonlarla buluştuk. 30 Mart Perşembe günü Ver-gina’ya gittik. Bir rehber eşliğinde Vergina’nın Arkeolojik Alanı’nı gezdik.

Daha sonra Edessa Şelalesi’ne gittik. Yuna-nistan’a özgü bir yemek olan Gyros’u denedik. 31 Mart Cuma günü Selanik Limanı’na gittik. Orada topluca Selanik’in geleneksel dansını yaptık. Daha sonra Selanik’in merkezindeki en önemli arkeolojik alanları gezdik, hediyelik eşya alışverişi yaptık.

Evosmos’a geri döndük ve akşam bir veda partisi düzenlendi. Partide sertifikalarımızı aldık. Daha sonra öğrenciler olarak bir restorana gidip müzik eşliğinde yemek yedik. 1 Nisan Cumarte-si günü Türkiye’ye geri döndük.

26



PROJENIN ADI Göç ve göçün Avrupa üzerindeki kültürel etkileriPROJENİN TARAFLARIProje Sagmalcılar Anadolu Lisesi Almanca

ögretmeni Serdar URHAN ve İngilizce ögretme-ni Faruk OKCU tarafından hazirlanmistır. İs-panya ,İtalya,Kıbrıs ve Polonyanın katılımyla 5 ortak ülke tarafından 2017-2019 yılları arasında karsılıklı seyahatlerle uygulanmaktadır.

PROJENİN KONUSUProjemiz özellikle son 10-15 yılda ivme

kazanan ve on yıllardır gerek savas gerek is olanakları gerekse refah duzeyindeki artıstan faydalanmak amacıyla dünyanın degisik yerle-rinden Avrupaya göc etmis yada etmek zorun-da kalmıs insanların karsılastıgı sorunlar ve bu insanların özellikle kültürel açıdan Avu-paya neler verdiklerini anlama ve anlatmayı amaclamaktadır.

PROJENİN OZETİ Sadece diğer kültürler hakkındaki bilginin

edinilmesi yoluyla oluşturulabilen kültürlerarası diyalog, gerçek, uzun süreli anlayış ve saygı için temel oluşturur Bu yolla, kültürlerarası diyalog cehalet, önyargı, ırkçılık ve yabancı düşmanlı-ğıyla mücadele edebilir.

Farklı kültürlere ilgisizliği, modernizasyo-nu, küreselleşmeyi tanımamak gibi kavramların etkisi altında; gençler artık dış dünyayla, gele-neksel kültüre ilgi duymuyor; hatta modernleş-

menin gelenekleri ortadan kaldır-mak olduğunu düşünuyorlar. Bu projemiz ile, farklı kültürleri ve kendi kültürünü tanıyan gençlerin hedef kitlesine şans tanıyacağız.

Projemiz, sorulara cevap bulmak için gerekli yaklaşımı, dinlerin ve değerlerin Av-rupa’da diyalog veya gerginliğe nasıl katkıda bulunabileceğini, farklı din, vatandaş ve kültürel geçmişe sahip Avrupalı vatandaşların birlikte

yaşayabilecekleri , karşılıklı saygı ve anlayış içinde diyaloga girebileceklerini göstermektedir. Projemiz, dışsal kültürel kimliklerini tartışırken birey-lerin Avrupa’ya üyeliklerini inceli-yor, ve tartışmayı Avrupa’daki herke-sin entegrasyonu, karşılıklı anlayışı ve kabulü konularını içerecek şekilde başlatıyor.

Projenin temel amacı dini, dilsel, ırksal ve kültürel farklılıklar gibi uluslar arasındaki engel-leri ortadan kaldırmaktır. Bu cercevede, öğren-cilere, öğretmenlere ve yerel topluma kültürel bir destek sağlamak ve onlara farklı ırklar, diller ve kültürel değerler gibi kavramlarla zorlanan engellerin aşılmasında yardımcı olmaktır ve ayrıca kültür çeşitliliği açısından eşdeğer ülkeler ile eğitim ve kültür alanında yetkin uluslara-rası kurumlar arasındaki işbirliğini ilerletmek ve maddi olmayan ve somut kültür varlıklarını koruma yollarını teşvik etmek için sinerji oluş-turmak,çağımızda kültürel kimlikle bütünleşen, farklı kültürlere saygı ve anlayışla yaklaşan, kültür zenginliği ve çeşitliliğini tanıyan ve kultu-ru ekonomik ve sosyal sürdürülebilirligin geregi olan bireylerin olusumuna yardımcı olmaktır.

Proje göçmen kökenli öğrencilerin özel gereksinimlerine yanıt vermek, eğitim perfor-mansını arttırmak ve aynı zamanda kendileri ve akranları arasındaki sosyal bağları güçlendirmek için kullanılacaktır. Bu nedenle proje erken okul terkini azaltmaya ve etnik ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye katkıda bulunacaktır.

Bu baglamda Turkiye,Polonya,Kıbrıs,Is-panya ve Italyadan ogretmenler ve ogrenciler belirlenen takvime uygun olarak degisik zaman-

larda biraraya gelecekler ve pro-jenin konusu ve amacına uygun olarak calıstay-lar yapacak ve nihayetinde bu calısmalar rapor-lastırılacaktır.


27


İSTANBUL

Bu şehre sarıl dört elleGeceyi aydınlatan ay süslesin gülüşlerini,Kaçamayacağını bilmenin hüznünü hissediyorum bu sokakta.Sesleri yokla hangi sabahın habercisi bu kuş?Gök kızıllığının sarhoşluğundan mı gözyaşların?Sarıl bu şehre tüm kalbinle.Göğüs kafesinin içinde pır pır atan yüreğinle.Sabahın deniz üstü durgunluğuna,Gecenin zincirini koparan hırçın dalgalara,Kırılmış dostlukların unutulmuş tebessümlerine,Akıp giden günlerde Galata’nın yine de yalnızlığına sarıl.Sarıl bu şehre en içten uzletinle.Gök boğarken seni hayali bir rüyada,Bu semtin kara duvarları batarken ay gibi,Sessiz bir hüznü içine çekerken bahar,Sarıl bu şehrin sayfalar dolu mazisine.Ay tutulurken şehre,Ver elini İstanbul.Kayıp giden zamanın dehlizlerine bırakırken duygularımı,Gurup ol yüreğimin mefta hüznüne.Bir semti yaşamak kadar,Soluksuz işle,Anılarımı,Sokaklarına…Kayıp renklerde yanarken gün ışığı,Deniz fenerleri sönmeden sarılırken bu şehre,Yıldızlar dökülürken karanfillerden,Gülümserken seher vaktine;Bana,Ellerini ver,İstanbul.

Beyzanur KARAGÖZ

11/J

Okumak, benliğini keşfetmek ve kendinle yüzleşmektir.

28



OKUL REHBERLİK VE PSİKOLOJİK

DANIŞMANLIK SERVİSİNİNAMACI

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servi-si’nin pek çok amacı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;

Kişisel ve toplumsal sorumluluk bilincine sahip,

Özgüvenli, öğrenmekten yaşam boyu kopmayan,

Etkili iletişim kurabilen, her yönü ile nitelikli bir yaşam süren,

Ülkesine ve insanlığa hizmet için gereken beceri, tutum ve sorumluluklar edinmiş,

Eğitim sürecinden yetenek ve bireysel özel-liklerine göre en üst düzeyde yararlanan,

Potansiyellerini en uygun şekilde kullana-bilen ve yeteneklerini geliştirmeye devam eden öğrenciler yetiştirmektir.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi bu hedeflerine ulaşmak için bireysel farklılıklara saygının ve gizlilik ilkelerinin ön planda tutuldu-ğu, öğrencinin sağlıklı gelişimini destekleyecek bir okul ortamı oluşturmaya çalışmaktadır.

Öğrencilerimizin kendilerini ve meslekleri tanımaları, mesleki yönelimlerinde onlara des-tek olmak amacıyla Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi, yıl boyunca çeşitli etkin-likler düzenlemektedir. Bu etkinliklerin başında üniversite gezileri ve meslek tanıtım çalışmaları gelmektedir.

ÜNİVERSİTE GEZİLERİ

Hedefi öğrencileri üniversiteye ve ya-şama hazırlamak olan Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi, gerçekleştirdiği üniversite gezileriyle öğrencilerin kampüs deneyimi yaşa-masını sağlamakta, üniversite hazırlık sürecinde motive olarak hedeflerini doğru belirlemesini kolaylaştırmakta ve yaşamda kendilerine uygun hedefler belirlemelerine ön ayak olmaktadır.

29


MESLEK TANITIM ÇALIŞMALARI

Öğrencilerin seçmeyi düşündükleri mesleklere ilişkin çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve çeşitli mesleklere sahip mezun-larımız (TIP, DİŞ HEKİMLİĞİ, PİLOTAJ, HUKUK, PSİKOLOJİ, ULUSLARARASI İLİŞKİLER, Mİ-MARLIK, BİLGİSAYAR MÜH., İNŞAAT MÜH., MAKİNE MÜH., ECZACILIK VB.).okula davet edilerek;

Değişik meslek ve iş kollarından mezunlarla öğrencileri bir araya getirmek, böylelikle öğren-cilerin alanında başarılı, uzman kişilerle iletişi-me geçmelerini sağlamak,

Öğrencilerin ilgi duydukları, merak ettikleri mesleklerle ilgili doğru bilgi edinmelerini, iş sahasındaki uzmanların deneyimlerinden yararlanmalarına fırsat yaratmak,

Üniversite seçimi, üniversite ortamı, çalışma ortamı, kariyer basamakları hakkında bilgilendirici bir ortam oluşturmak,

Öğrencilere, akademik ve sosyal gelişimlerinde ihtiyaç duydukları yetişkin modelleri sunmak amaçlanmaktadır.

30



Bayrampaşa Kaymakamlığı Voleybol Kız İlçe Üçüncülüğü

İstanbul Muaythaçı̇ Şampı̇yonasi İl İkı̇ncı̇sı̇ Cem Özdoğan

Okulumuz, 2017/2018 yılında geçmiş yıllarda olduğu gibi sportif faaliyetlerde birçok alanda takdire şayan başarılar elde etmiştir.

Öğrenci, veli ve bütün öğretmenleri ile sporu, mü-cadeleyi doğru ve gerektiği gibi anlayabilen, yaşayan bu anlayışla değişik alanlarda güzel başarılar elde eden bütün öğrenci ve öğretmenlerimi tebrik ediyorum.

Mehmet HİLESİZOkul Müdürü

Bayrampaşa Beledı̇ye Başkanlığı Koşusu Ferdı̇ Genç Kız 2.Sultan Kabak, 3.Tuana Tur-

gut, 4. Buse Öztürk, 5.Fatma Zehra BaşakGenç Kız TakımıBayrampaşa Kaymakamlığı Voleybol Turnuvası

Erkek İlçe Birinciliği

İstanbul Atletı̇zmı̇ Gelı̇ştı̇rme Proje Yarışması İl İkı̇ncı̇sı̇ Umut Balkaya

Bayrampaşa Kaymakamlığı Koşusu Genç Erkek Takım Birinciliği

SPORTİF FAALİYETLERİMİZ

31



Bayrampaşa Kaymakamlığı Kros Atletı̇zm Yarışmaları Genç Erkek Takım Bı̇rı̇nciliği

Bayrampaşa KaymakamlığıFutbol Turnuvası İlçe Bı̇rı̇ncı̇liği

Bayrampaşa KaymakamlığıErkekler Futsal Turnuvası İkı̇ncı̇liği

Bayrampaşa Kaymakamlığı Kros Atletı̇zm Yarışmaları Genç Kızlar Takım Bı̇rı̇nciliği

Bayrampaşa Kaymakamlığı Basketbolİlçe Turnuvası Genç Erkek Üçüncülüğü

Bayrampaşa Belediye Başkanlığı Koşusu Genç Kız Takım Birinciliği

İstanbul Okullar Arası Judo Müsabakaları 4. Alaaddı̇n Doğan

32



ŞEHR-İ KUDÜSGökte parlayan ilk yıldızdın. Hani çağları aşan ecdadın var ya; işte onun hayaliydin Kudüs.Sen ilk kıblem, şehr-i nebiimdin .Hz. Ömer’le Selahaddin Eyyubi’ye kadar nice ecdadın düşüydü Kudüs.Nur yüzlü bir peygamberin miracına şahittin.Bir onurdun, bir sevdaydın,Mazlumun duasıydı.Sen ki çevresi mübarek kılınmış Şehr-i Kudüs.

Güneş terk etti, gölgelendi artık her yer hüzünZifiri bir sessizlik, bu yaşanan Masum gözleriyle tarihin bütün şeridini geçirdim gözlerimin önünden .Ve süzülen gözyaşları şehrin her bir yerinden Kalbimin ortasına damladı bir birİşte o an sığamadım, çıktım bedenimden Dağların denize sıralanışı gibi Yağmurun toprağıma hayat verir hasretim kıymetinden.

Şehadet aşkıyla yanan yüreğim Şehr-i KudüsGülümseyen bir çocuğun tebessümü, yılların kederli yüzü Sen umudun adı, mazlumun duasısın Şehr-i Kudüs; Sen İslam’ın gücü, sen ümmetin süruru.

Emine TURGUT

10/C

33


Romanlardan, hikaye kitaplarından, edebi metinleri okumanın öneminden bahsediyoruz hep. Yazarların, şairlerin hayal dünyalarını okuyoruz, onları yaşıyoruz. Fakat bu hayal ve kur-gu dünyalarının dışında bir gerçeklik var: gerçek dünya. Her an aktif, üzerinde binlerce tür canlının birlikte yaşadığı, gecesiyle gündüzüyle yaşayan bir dünya…

Küreselleşme, uluslararası ilişkilerin artırılarak ülkeler arasındaki ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkilerin geliştirilmesinin yanı sıra farklı toplumların; birbirlerinin sosyal yaşamlarını, kültürlerini ve dini inançlarını daha yakından ve iyi bir şekilde tanıması gibi, farklı yaşamları birbirlerine bağlayan ve insanlar ve devletler arasındaki diyalogu arttırmayı hedefleyen ey-lemlerin bütününü ifade eden bir kavramdır.

Tanım olarak küreselleşmeyi eski ve yeni olmak üzere iki başlık altında incelemek daha doğru olur. 20.yy’ın başlarında ülkeler arası ticari faaliyetlerin gerçekleştirildiği açık bir uluslararası ekonomiyi ifade eden küreselleşmenin, nam-ı diğer “Globalization”, ilk örne-ği 18.yy’da faaliyet gösteren Doğu Hindistan Şirketi’dir. Bu açıdan bakarsak küreselleşme kavramının eski bir kavram olduğunu söyleyebiliriz fakat günümüzde küreselleşme sadece ekonomik boyutu ile değil sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik boyutları ile de oldukça sık bir biçimde kullanılıyor hatta 90’lardan itibaren yeni bir dünya görüşü olarak da ortaya atıldığını bile söylemek mümkün.

Bazı tarihçiler tarafından; ilk örnekleri Ortaçağ’da görülen ve siyasal olaylarla ilgili tutulan notlar ile başlayan gazetecilik, 17.yy’da ilk gerçek örneklerini vermeye başlamış ve 18.yy’da edebi bir hal almıştır. 20.yy.ın başlarına kadar istikrarlı bir ilerleme kaydeden gaze-tecilik 1926’da Uluslararası Gazetecilik Federasyonu’nun kurulmasıyla birlikte büyük bir sıç-rama gerçekleştirmiştir. İletişim araçlarının yaygınlaşması ile dünyanın öbür ucunda gerçek-leşen olaylardan bile insanların haberinin olmasını sağlayan medya kuruluşlarının gücü, 1950’li yıllarda televizyonun yaygınlaşmaya başlaması ile ikinci büyük sıçramayı da gerçekleştirdi. Teknolojinin ilerlemesi, renkli ve çözünürlüğü daha iyi televizyonların geliştirilmesine ve bunun sonucunda televizyonun neredeyse her eve girmesiyle sonuçlandı. Kısa sürede medya-daki yerinin çoğunu televizyona bırakmak zorunda kalan gazete, 2000’li yıllarda internetin de medyaya dahil olması nedeniyle medyadaki payı iyice düşmüştür. Teknoloji sayesinde dünyada yaşanan hadiselerin bir tık yakınımıza kadar gelmesi, özellikle son 10 yılda, küreselleşmenin hızlanmasına çok büyük katkılar sağlamıştır. Dünyada yaşanan hadiseleri, kamuoyuna sunan ulusal ve uluslararası medya kuruluşları; ilerleyen zaman ve gelişen teknoloji ile birlikte, üret-tikleri haberleri internet ortamından yayınlamaya başlamıştır.

Son yıllarda dünyadaki büyük kitlelere ulaşan Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerindeki güncel haberlere dünyanın dört bir yanından insanların verdiği tepkiler dünya genelinde bir kamuoyu oluşturmuştur. Her yaştan ve her mevkiden insanların yaşanan olaylar hakkında yorum yapmasının yanı sıra çoğu devlet adamlarının ve bürokratların bile bu mecra-ları kullanması, bizim gibi sıradan insanların bile bu iletişim araçlarını kullanmasını gerektiri-yor. Bizim de gençler olarak dünyada yaşanan olaylara kayıtsız kalmamamız; günlük, sosyal ve iş hayatının işleyişini yakından takip etmek ve bilinçlenmek açısından elzemdir. Gerek gazete gerek televizyon gerekse internetten dünyadaki gelişmeleri takip ederek hiçbir zaman ger-çek dünyadan kopmamak gereklidir. Bu noktada mühim olan kısım; bir taraf tutmak değil, dün-yada yaşanan her olaydan haberdar olmaktır, yaşanan olayları bilmek ve buna göre objektif bir biçimde yorumlamaktır.

Dünya küreselleşiyor, sırf gerçekleşen olaylar bizim coğrafyamızda, ülkemizde veya şeh-rimizde olmadı diye bu yaşananlara cahil kalamayız. Küreselleşmenin getirdiği bu yeni dina-miklere uyum sağlamalı ve bunun doğrultusunda kendimizi güncellemeliyiz. En küçük ayrıntısı-na kadar okumalı, dünyada yaşanan olaylardan bihaber kalmamalıyız.

Okumak, tutkudur.KÜRESELLEŞEN DÜNYAMehmet Furkan İnceoğlu 11/B

34



Kitabın tarihi 5 bin yıl öncesine kadar uzanır. Asurlular ve Babiller döneminde kil tab-letlere yazılan yazı, Mısırlılar döneminde papirüs kağıdına geçirilmiş ve zamanla yerini daha dayanıklı olan parşömene bırakmıştır. Roma döneminde parşömen yaprakları birleştirilerek

bugünkü kitaplara benzer ciltler elde edilmiştir. Matbaanın Çin’den Avrupa’ya getirilişi ile de çok sayıda kitap basılmış ve bunun sonucunda kitap sadece zengin ve soyluların yararlanabil-diği bir eşya olmaktan çıkarak halka açılmıştır. Kitapların yaygınlaşması, doğal olarak oku-

ma-yazma oranını arttırmış ve bunun sonucunda Avrupa genelinde eğitim kurumları açılarak çok sayıda bilim adamı yetiştirilmiştir. Yetiştirilen bilim adamları insanlığı teknolojide ileri

taşımış ve sonuç olarak şu anda yaşamakta olduğumuz dünya şekillenmiştir. Bilim serüvenimiz M.Ö. 3000’li yıllarda Mezopotamya’da başlar. Mezopotamya’dan

Mısır’a geçen bilim buradan İyonya’ya geçer. Daha sonra Atina’ya ve son olarak İtalya’nın güney tarafına kadar giden bilim en nihayetinde yine Mısır’a dönmüştür. O zamanlar, belirli şehirlerde kitaplar ve tomarlar aracılığıyla büyük kütüphaneler-de muhafaza edilen bilim, İs-kenderiye patriği Theophilus'un bağnaz Hristiyan isyancıları kışkırtmasıyla birlikte, içinde 150.000 cilt kitap bulunduğu rivayet edilen Büyük İskenderiye Kütüphanesi’ni yakması sonu-cunda yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelmiştir. Uzun yıllar boyunca sönük kalan bilim İslami-yet’in ortaya çıkışı ile yeniden alevlenir ve 7. yüzyıldan 13. Yüzyıla kadar İslamiyet’in hima-yesinde toparlanmasını ve gelişimini sürdürür. Arap Yarımadası’nda yeniden filizlenen bilim, Müslümanlar aracılığıyla buradan önce, karanlık çağda kalmış İber yarımadasına ve ilerleyen yıllarda Avrupa’nın içlerine yayılır. Aynı zamanda bu süreç içerisinde İslam alimleri tarafın-dan şuanda kullandığımız birçok bilimin ve keşfin temelleri atılır.

17.yy.ın başlarına doğru elinde bulunan ezici güç ve refah yüzünden deneycilik ve akılcılığı terkederek mistisizme yaklaşmasıyla birlikte artık bilime yeteri kadar ilgi göster-meyen Doğu uygarlıkları zamanla bilimi de terketmeye başlamış ve dolayısıyla bilimden kay-naklanan üstünlüğünü de bir zaman sonra Batı uygarlıklarına kaptırmıştır. Özellikle sanayi devriminden sonra daha da hızlanan bilimsel gelişmeler sayesinde, kazandığı üstünlüğünü güç ve zenginlikten yana kullanan Avrupalı devletler, dünyanın dört bir yanında himayeler ve

UZUN ZAMAN ÖNCEMehmet Furkan İNCEOĞLU 11/B

35


sömürge devletler kurmuştur. Teknolojik üstünlüğü sayesinde zamanında kendisinden çok güçlü olan büyük imparatorlukları bir çırpıda tarihin tozlu sayfaları arasına göndermiştir. Fenni ilimlerden uzaklaşmanın bedelini ağır ödeyen Doğu uygarlıkları, başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere, reform hareketleri ile yeni-den fenni ilimlere yönelse de yaptığı yanlışların sonuçlarından kaçamamıştır. 1. Dünya Savaşı ile birlikte Batı’nın üstünlüğünü kabul eden Doğu uygarlıklarının bazıları, savaşın hemen ar-dından Mustafa Kemal gibi ileri görüşlü liderler ve aydınlar tarafından hızlıca bir toparlanma içine girmiş ve dönemin teknolojik gelişmelerine ayak uydurmuşlardır. Bugün içinde yaşadığı-mız 21.yy itibariyle bilimin ve teknolojinin önemli bir avantaj olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Dünya genelinde açılan çeşitli eğitim kurumları, devletlerin eğitime ve bilime ayırdıkları kaynaklar ve bununla orantılı olarak bu devletlerin eğitime ve bilimsel araştırmala-ra sağladığı desteklerin yanı sıra artık küçük büyük fark etmeksizin bütün şirketlerin AR-

GE’ye yaptığı ciddi yatırımlar da bunun en belirgin örneğidir.

Kısaca değindiğim ki-tap-tarih ve bilim-tarih konu-sundan sonra -sanırım pek de kısa değildi- kitabın ve bilimin ne kadar değerli olduğunun daha rahat anlaşıldığını düşü-nüyorum. Kitaplar insanlığın ev-rensel bir bilgi birikimidir. Bu birikimi sahiplenmemek, üstü-ne yeni bilgiler ya da keşifler eklemeye çaba göstermemek,

Büyük İskenderiye Kütüphanesi yanarken oturup izlemekten farksızdır. Kitaplar, bizi olduğumuzdan farklı gösteren bir ilgi toplama enstürmanı veya

sosyal medyada paylaştığımız fotoğraftaki bir aksesuar değildir. Kitaplar hayal gücümüzü zenginleştiren, genel kültürümüzü arttıran, sözcük dağarcığımızı geliştiren, edebi ve estetik zevk uyandırmasının yanı sıra bilgilendiren, eğiten, öğreten, duygu ve düşüncelerimizi ölüm-süzleştiren kadim birer nesnedir. İnsanlığın varoluş hikayesinden tutun da düşüncenin tarih içindeki gelişimine, dini emirlerden edebiyatın geçirdiği tarihsel gelişim sürecine, ilk Mezopo-tamya uygarlıklarından tutun da Fransız İhtilali’ne kadar her bilgi kitaplar sayesinde günü-müze kadar gelmiştir. Kitaplar insanlığın bilgi hazinesidir. Dünden bugüne, bugünden yarına açılan bir kapıdır. Bize düşen sadece o efsanevi kapıyı açacak olan anahtardır. O anahtarın ise okuma ve bireyin içindeki öğrenme tutkusu olduğu aşikardır. O vakit geriye cevaplanması gereken tek ve mühim bir soru kalıyor: Anahtar elinde, kapıyı açacak mısın?

Okumak hayattır.

36



GOETHE ENSTİTÜSÜ ALMANCA ETKİNLİKLERİ

‘’Bir dil bir insan, iki dil iki insan ‘’ Atalarımızın söylediği bu güzel söz aslın-

da dil öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyor değil mi?

Çünkü insanoğlu yapısında sosyalliği ve merakı barındırdığından mutlaka başka kişi ya da toplumlarla her zaman dil aracılığı ile ileti-şim içinde olmuştur. Ve en etkili iletişim aracı olan diller de temeli bilinmeyen zamanlarda atı-lan bir tür anlaşma sistemidir. Zamanla toplum-lar kendi dillerini oluşturarak bu sayede kültür çeşitliliği de sağlamışlardır. Modern çağımızda ise özellikle bilim ve teknolojinin, küreselleşme-nin etkisi dil öğrenmeyi zorunlu kılan etkenler-

dendir. Ülkemizde kısa bir dil tarihi seyahati yapa-

cak olursak; ilkokul 2. Sınıftan itibaren 1. ya-bancı dil olarak İngilizce verilmektedir. Önceden bazı okullarda ise seçmeli dil olarak Almanca ya da Fransızca dillerinden biri verilmekteydi. Fa-kat hızla gelişen teknoloji ve küreselleşme ikinci yabancı dile verilen önemi artırmış hatta zorun-lu kılmıştır. 2013 yılında dönüşümünü tamam-layan Anadolu Liseleri’nde İkinci Yabancı Dil zorunlu hale gelmiştir. Okullarımızda şu anda çoğunlukla ikinci yabancı dil olarak ‘’Almanca’’ eğitim verilmektedir. Gerek kültürel gerekse ticari anlamda iletişim halinde olmamız ve aynı zamanda ülke olarak dünya üzerinde gelişmiş standartlara sahip olduğu ve dünyada en çok konuşulan dillerden biri olduğu için Almanca daha çok tercih edilmektedir. Rakam olarak be-lirtmek gerekirse dünyada yaklaşık 250 milyon

insan Almanca konuşmaktadır. Yabancı dil öğretiminde esas olan öğrendi-

ği dili pratik etme olanağıdır. Bu olanağı doğal yollardan yakalayamayan öğrenciler için okul-larda ve kurumlarda etkinlikler düzenlenmekte-dir. Okulumuzda da Almanca ikinci yabancı dil olarak verilmektedir.2017/2018 Eğitim öğretim yılında Almanca zümresi olarak bizler tarafından okulumuzda Almanca adına iki büyük etkinlik yapılmıştır. Bunlardan ilki Deutschlandkoffer(Al-manya Bavulu) ikincisi ise Deutschtag(Almanca Günü) etkinliğidir. Önce isterseniz ilk etkinliği-miz olan Almanya Bavulu etkinliğimize bir göz atalım:

DEUTSCHLANDKOFFER(ALMANYA BAVULU )

Türkiye’de Alman-ca’nın gelişmesine yö-nelik imkanlar sağlayan bir kurum olan Goethe Enstitüsü tarafından ge-liştirilen; şehir şehir ge-zip bir anlamda ülkesini temsil eden gezici bavul projesi olan Deutschlan-dkoffer(Almanya Bavulu) 26 Mart-2 Nisan tarih-leri arasında okulumuza geldi. Öğrencilerimiz, Al-manya Bavulu’nun sekiz heyecan verici kent istasyonunda tüm duyuları-nı kullanarak Almanya’yı daha yakından tanıma fırsatı ve Alman icatlarını, Alman şahsiyetlerini, Alman yemeklerini, Alman dilini ve daha pek çok şeyi okuyarak, görerek, hissederek ve kok-layarak öğrenirken Almanya hakkında güncel

37



bir fikir edinmiş oldular. Ayrıca etkinliğin devamı niteliğindeki ‘’Jeopardy’’ve Millionär yarışması ile de öğrendikleri bilgileri eğlenceli bir şekilde pekiştirme şansı yakaladılar.

DEUTSCHTAG (ALMANCA GÜNÜ)

İkinci yabancı dilin öğretiminde sadece derslerin yeterli olmadığı öğrencilerin yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenme yöntemini sağla-mak su götürmez bir gerçek.

Bu yüzden 10-14 Mayıs tarihleri arasında okulumuz kütüphanesinde Almanca Günü etkin-liği gerçekleştirildi. Dönem içinde öğrencileri-mizin hazırlamış olduğu performans çalışmaları

etkinlik boyunca sergilendi. Gelen öğrenciler ve öğretmenler sergiyi ilgiyle gezdi. Kendi çalışma-larını gören öğrenciler çalışmaları ile fotoğraf çektirdi.

Ayrıca 11-M ve 11-L dil sınıflarının grup çalışmaları ve sunumları da etkinlik süresince yapıldı. Öğrencilerimiz Almanya’nın kültürel öğelerini(Alman yemekleri, takımları, bayramla-rı, Türkiye- Almanya Kültür Geçmişi vb.) üçer ya da dörderli gruplar halinde sundular. Öğrenciler için bu etkinlik güzel bir deneyim ve eğlenceli bir aktivite haline gelmiş oldu.

38



BİZ ANADOLUYUZ PROJESİ

Bu proje valilik projesi olmakla beraber oku-lumuz da görevlendirilen okullar arasındaydı

Hakkari Yüksekova’dan gelen bir grup öğrenci velilerin yanında üç gün yatılı kalarak onlara biz öğretmenler tarafından turlar yar-dımıyla İstanbul’un tarihi ve doğal zenginlik-leri tanıtıldı. Gelen öğrencilerle, onları misafir eden öğrencilerimizin farklı alt kültürlere sahip olmaları; kısa bir süre de olsa kültürleşmelerine sebep olmuştur.

Öğrencilerin arasında sıcak ve samimi ilişkilerin olduğunu bizzat gözlemledim. Ben de dahil olmak üzere gelen misafir öğrenci ve öğretmenlerle hala iletişim halindeyiz. Bu pro-jenin milli değerlerimize katkıda bulunduğuna inananlardanım.

Projede görevli bulunan öğretmenler: Mehmet Sakin EVİN, Can DEMİRCAN, Mehtap ARSLAN ve Müdür Yardımcımız Esranur AKIN KARATAŞLI, Mehmet Sakin EVİN

39



KARDEŞ OKUL PROJESİ

Sloganımız: “Sıcak Bir Kış Herkesin Hakkı”

Okulumuz: Ovabaşı Köyü İlkokulu

(Midyat / Mardin)

Değerler Eğitimi olarak yozlaşan ve unu-

tulmaya yüz tutan değerlerimizi canlandırmak

adına ben Mehmet Sakin Evin, öğrencilerimiz;

Sevde Türkeri (11/J, 922), Şimal Taşkın (12/E,

78) ve Metin Özçelik (12/G, 860) ile beraber

içten ve sıcak bir sloganla yola çıkarak gerekli

idari izinleri ve bilgilendirmeleri yaptıktan sonra

okulumuz öğrenci ve velilerine projemizi anlatıp

yardımlarını istedik.

Çok kısa bir sürede 35 koli yardım malze-

mesi topladık. Her bir kolinin içinde; mont, bot,

pantolon ve kazak olmasına özen gösterdik.

Toplanan malzemeleri kargoyla kardeş oku-

lumuza ulaştırdık. Yardım malzemelerini alan

öğrenci ve velilerin bize gönderilen fotoğraf

ve videolardaki sevinçleri görülmeye değerdi.

O güzel görüntüleri seyrettikten sonra ben ve

arkadaşlarımın yorgunlukları tatlı bir mutluluğa

dönüştü.

Ve o an aklıma bir anım geldi. 27 yıl önce

Mardin’de köy okulunda öğretmenlik yapar-

ken bir öğrencinin ayağındaki ters ayakkabı ve

çoğunun önlüksüz, çorapsız halleri gözümün

önüne geldi. Belki de beni bu projeyi yapmaya

iten bilinçaltındaki duygularımdı. Sevgiler ve

saygılarımla. Hoşçakalın.

Mehmet Sakin EVİN

40



Bugün biz yaşıyorsak,doğuyorsa güneş umutla, bakabiliyor-

sak geleceğe, güvenle yarınlara, rahat yaşayabiliyorsak, ecda-

dımızın emeğindendir. Bu emek ki her nefes aldığımızda, her

doğduğumuzda, bizle beraberdir. Bu beraberlik en zor anımız-

da, takatimizin son deminde yetişir imdadımıza;ruhumuz olur,

imanımız olur. Bu ruh ki can verir bize; bizi biz eder bu ruh.

Akif, Asım'ın şahsında bu ruhla seslenir. Bu ruh bir gün bir

sınır harekatında karşımıza çıkar, güç verir, başka bir gün en

zor anımızda kenetler bizi, bir başka gün ise heyecanlandığı-

mızda birleştirir hepimizi.

Mehmet Akif'in gözünde gençlik, Türk milletinin geleceğini

temsil eden ve milletimizin ideallerinin emanet edildiği sonsuz

bir güçtür. Bu güç gerek eserlerinde gerekse İstiklal Marşımız-

da ifadesini ve yerini bulmuştur. Bu gençlik Asım'ın neslidir. Bu

nesil idealdir, istiklaldir, istikbaldir.

Akif gençlik kavramıyla Türk milletinin idealini ifade et-

mekte ve bunu her fırsatta dile getirmektedir. Bazen bir şiirde, bazen bir toplumda, bazen de milli

mücadelenin en ateşli safhalarında dile gelmiştir. Asım'ın nesli diye ifade ettiği ve şekillendirdiği

gençlik, geleceğimizin teminatıdır; çünkü bu gençlik değerlerini bilen, değerlerinin farkında olan,

bu değerleri yaşayan ve yaşatan idealist Türk gençliğidir. Çağlar, devirler, yüzyıllar aşan kıymettir,

cevherdir.

Mehmet Akif Ersoy gençliğin önemini ve görevini İstiklal Marşımızda da dile getirmiştir. Her

sözcüğünü büyük bir bilinçle ve anlamla işlemiştir. İstiklal Marşı'mızı öyle bir nizam ve intizam için-

de yapmıştır ki 571 hece 1453 harf bulunmaktadır ve İstiklal Marşımızın sadece bir dizesinde bir

destan yazacak kadar mana çıkartılabilir. Bu yüzden İstiklal Marşı'mızın daha ilk hitabında kudretli

bir teminat vardır. Akif Kurtuluş mücadelemizin kıymetini ve sorumluluklarını net ifadelerle dile

getirmiştir Türk evladı vatanını ve değerlerini korumakta nasıl iman dolu göğüsle siper olacağını

ifade etmiştir. Bu ifadeler sadece Kurtuluş Savaşı yıllarına ait değil bizler var oldukça unutmama-

mız gereken erdemdir, görevdir. Bu göreve gençler layıktır ve bu bilinci bu kıymeti koruyabilecek

niteliktedir. Türk evlatlarına da bu yakışır. Tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi içimize sızan hainle-

rin foyasını ortaya çıkarmıştır. Ülkemizi geriletmek isteyen şer odaklı zihniyetler ve onların kuklaları

tarafından organize edilen menfur hadise geri püskürtülerek millet birlik ve beraberlikte kenet-

MEHMET AKİF’İN GÖZÜNDE GENÇLİKOğuzhan ALDA 10/B

41


lenmiştir. İşte bu, dün cepheye mermi taşıyan Elif Bacıların, Nene Hatunların

torunlarının, bugünkü İstiklal ve İstikbal mücadelesinin tezahürü olmuştur.

Akif'e göre mücadele kısa bir sürede gerçekleştirilip sonuçlandırılan mücade-

leler değildir, asıl mücadele cehaletle yapılan amansız mücadelelerdir. Aynı zamanda değerlerimi-

zin korunması için verilen bir mücadeledir. Çünkü şer odakları iyi biliyor ki Türk milletin değerlerini

unutturmak, Türk milletini tarihten silmek demektir.

İşte Akif bunu çok iyi bilmektedir, Asım'ı uyarmaktadır ve gençliğin iyi yetiştirilmesini her

fırsatta dile getirmektedir.

Mehmet Akif Ersoy milli mücadeleyi sadece silahla veya tüfekle kazanmanın yeterli ol-

mayacağını, aynı zamanda bir milletin gençliğinin fikren de kurtulabileceğini iyi bilen biridir.

Çünkü bu gençlik dinamiktir, istikbaldir. Gençlik sadece geleceği yaşatacak bir nesil değildir;

aynı zamanda geçmişini ve geleceğini de içinde yaşatacak bir kudrettir. Mehmet Akif Türk

gencinin Avrupa insanlarına benzememesini, kuru bir taklide düşmemesini istiyordu. Çünkü

Türk gencini, onlarca devlet kurmuş, zamanında dünyaya hükmetmiş atalarının bugünkü tem-

silcileri olarak görüyor ve bu temsilcileri aynı zamanda ataları gibi zeki, cesur, ahlaklı, de-

ğerlerini iyi bilen ve yaşayan, her daim vatanı için gözünü kırpmadan canını feda edecek bir

Türk gençliği bırakmak istiyordu. Bu görüşlerini Milli Marşımız olan İstiklal Marşı'nda beyan

etmiştir. Türkiye' 19.yy sonlarında Batıyı çok fazla taklit etmeye çalışmış ve Batıya özen-

meye başlamışlardır. Belki de bunu gören Mehmet Akif şiirlerinde ve kitaplarında ideal Türk

gencinin nasıl olacağını vurgulamıştır. Türk genci değerlerinin farkında olmalıdır, zeki olmalı-

dır. Ecdadından aldığı güç ve heyecanla hiç durmadan yürüyecektir.

Devletimiz şanlı bir tarihe köklü bir zihniyete sahiptir, buna sahip çıkmak elbet biz vatan

evlatlarının görevidir. Devletimiz yıllarca bir çok badireler atlatmıştır. Birçok cephede sırf

ezan dinmesin, bayrak inmesin, vatan bölünmesin diye iman gücüyle mücadele etmiştir.

Asım'ın Nesli aynı zamanda vatanın ne olduğunu iyi bilen ve kavrayan bir anlayıştadır. Ona

göre vatan denilen ulvi değer, içerisinde yaşanılan, ekip biçilen tarla ya da arsa değil; her

karışı ecdadımın kanıyla ıslanmış canandır, candır, anadır, babadır. Vatan namustur, şeref-

tir, haysiyettir; onu korumak, kollamak, gerekirse uğruna şehadet şerbetini yudumlamaktır.

Bugün ülkemiz gerekli mücadele, azim ve başarı ile Kızılelma yani Devlet-i Cihan olma yolunda

yürümektedir. Bu yürüyüş öyle bir yürüyüştür ki huzur olur yüreklere, berekettir nimetlere

gün geçtikçe artar bu huzur, idealimiz, umudumuz ve geleceğimiz olur.

Okumak, insana kendini buldurur.

42



KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ ve PROJELERİMİZ

İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzen-lenen “Sözlük Özgürlüktür Projesi” kapsamında yıl boyunca çalışmalar yürüttük, dönem sonun-da da proje kapsamında düzenlenen Safahat

Okumaları, Beyit Ezberleme ve Sözlük Oluştur-ma dallarında ilçemizi temsil ettik.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü onayıyıla Hayrat Vakfı tarafından organize edilen “Gençler Os-manlıca Yarışıyor” adlı Osmanlı Türkçesi temalı yarışmada 2. tura çıkan öğrencilerimiz okulu-muzu başarıyla temsil edip final yarışmasında

okulumuzu temsil etmeye hak kazandılar.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kapsamında düzenlenen “Yüzyılın Şafağında Cumhuriyet”

konulu kompozisyon yarışmasında 10/C sınıfın-dan Seda ONAR, “Cumhuriyetin Şafağında Bir Olmak” adlı kompozisyonuyla birinci seçilmiştir.

Kültür sanat gezileri kapsamında Panaroma 1453 Müzesi ve Miniatürk Gezileri



43


İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafın-dan organize edilen 18 Mart Çanakkale

Şehitleri konulu kompozisyon yarış-

masında 10/B sınıfın-dan Oğuzhan ALDA adlı öğrencimizin

kompozisyonu birinci seçilmiştir.

Bayrampaşa Belediyesinin düzenlediği Geleneksel 8. Okullar Arası Ambalaj Atığı

Toplama Yarışması Lise kategorisi birinciliğini elde ettik.

2017-2018 Eğitim-Öğretim yılı resim sergisi

Tüyap kitap fuarı gezileri

Atatürk Fen Lisesinin yapmış olduğu Bilim Olimpiyatlarına Matematik Öğretmenimiz

Deniz Ünsal eşliğinde katılan öğrencilerimiz Feyza KANDEMİR ve Fatmanur YAVUZ

ilçemizi başarıyla temsil etti.

Görsel Sanatlar Öğretmenimiz Nejla KUZ’un fırcasından, 10/C sınıfı öğrencilerinden

Munise Genç ile okul duvarlarının İstanbul silueti ile tezyinatı.

44



Robot kulübümüzü 2017 Yılının Eylül ayında kurduk. Kulübümüzde 23 öğrencimiz bulunmaktadır. Kulübümüzün misyonu gereği öğrencilerimize teknolojiyi uygulama düzeyinde benimseterek gelecek öğrenim hayatında bece-rilerine uygun mesleki alan seçmelerini sağla-maktır. Nihai hedefimiz ise ülkemiz için teknolo-jiyi tüketen değil, üreten bireyleri yetiştirmektir.

Öğrencilerimizi gönüllü olarak seçtikten sonra faaliyetlerimize önce eğitimlerle başladık. Kulübümüzde Arduino cihaz ve programlarını kullanmaktayız.

Öğrencilerimiz 2 ve 3’er kişilik gruplarla robot araba yapma hedefini koyduk. Arduino cihazlar-la, bluetooth alıcı kullanarak akıllı telefonlardan arabaları kontrol ederek ilk uzaktan yönetilen arabamızı yaptık.

Daha az maliyet olması için kullanılmayan oyuncak arabaların motor, tekerlek ve diğer bölümlerini yaptığımız araçlarda kullandık.

Kulübümüz yeni olduğundan dolayı bu yıl öncelikle okul içinde bir yarışma hedefi koyduk. Mayıs ayının sonunda arabalarını tamamlayan öğrencilerimiz bu yarışmaya katıldılar.

Dereceye giren öğrencilerimiz gelecek yıl ulusal ve uluslararası yarışmalarda okulumuzu temsil etmeye hak kazanacaklar.

Arda Sofracı ve M. Alp Kayışlı isimli 10. Sınıf öğrencilerimiz arabalarını kısa süre-de yaptıktan sonra model uçak yapımına başladılar. Model uçakların yazılımı da tamamlanarak uçak 2 ay içinde tamam-landı.

Yine 9’uncu sınıf öğrencisi Talha Kaan Baştuğ ve Baran İnce 3d yazıcı yapı-mına başladılar.

SAĞMALCILAR ANADOLU LİSESİ ROBOT KULÜBÜ

45


44



12 Mart İstiklal Marşımızın kabul yıl dönü-mü ve Mehmet Akif ERSOY´u Anma Etkinlikleri kapsamında Mehmet Akif ERSOY ve Edirnekapı Şüheda ziyareti gerçekleştirildi.

Önceden planlandığı üzere saat 12:00 ile 15:00 arasında gerçekleştirilen ziyaret Okul Müdür Yardımcı-larımızdan İlhan EROĞLU ve İrfan Şefik SANCAK rehberliğinde gerçekleştirildi.

Ziyarette öğrencilerimiz tarafında Kuran-ı Kerim Tilaveti yapıldı. Vatan ve milletimize emeği geçenler rahmet, minnet ve şükranla yâd edildi.

MEHMET AKİF ERSOY VE EDİRNEKAPI ŞÜHEDA ZİYARETİ

Ey Yolcu, Uyan!

”Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan...

Ma’na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!

Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Üç kıt’ada, yer yer, kanayan izleri şahid:

Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.Alemde ‘’tevekkül’’ demek olsaydı ‘’atalet’’Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet? Çoktan kürenin meş’al-i tevhidi sönerdi; Kur’an duramaz, Nezd-i İlahi’ye dönerdi.

‘’Dünya koşuyor’’ söz mü? Beraber koşacaktın; Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın! Madem ki uyandın o medid uykulardan,

Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz; Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da; Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:

Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?

Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:

Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!

Mehmet Akif Ersoy

46



Pİ GÜNÜ ETKİNLİĞİUzman Matematik Öğretmeni Soner KI-

RIMCAN tarafından koordine edilen “Pi Günü Etkinliği” nin üçüncüsü 3 Mart 2018 tarihinde yapıldı.

Bu etkinlik her sene Mart ayının 14. günün olduğu hafta düzenlenmektedir. Pi G ünü etkin-liği artık okulumuzun gelenekselleşen etkinlikle-rinden bir olmuştur.

Etkinliklerde öğrenciler her sene bir önceki seneden farklı eserler ortaya çıkarmaktadırlar.

Bu sene pi şeklinde balonlarla okulun girişi süslenmiş, kapılara renkli eva lar kullanılarak pi şekilleri asılmış, merdivenlere pi sayısının rakamları yapıştırılmıştır.

Pi Günü etkin-liği ile öğrenciler-de bir farkındalık oluşmuştur.

Bu hafta için-de ayrıca sınıflarda öğrenciler tara-fından hazırlanan sunular da göste-rilmiştir.

OKULUMUZDAN ETKİNLİKLER

47



İLERİYE

Toprak parçasından ibaret değildir vatan.Neden can verdi düşünmez misin ulu atan.Tarihten silinmez bu vatan için çarpışan.

Süngü tak, ileri bak,hep ileriye kahraman.

Var mı Gabar Dağı’nın Ergenekon’dan farkı?Atatürk gibi hep en önde cesur Türk halkı.

Uyan Türk! Sen değil miydin bu dağları yaran?Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Hangi kalem yazabilir senin yazdığını?Hangi dil anlatabilir senin destanını?

Kalk Türk! Övünç taşsın Anıttepe Ankara’dan.Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Türk Askeri! Şaşmaz adaletinin namlusu.Türksün sen! Nasıl olsun sende ölüm korkusu?

Sen değil misin gömülene kadar savaşan?Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Düşmana atılacağım arkama bakmadan.Sevinirim gömülünce ölüm yıkanmadan.

Şeref duyacağım Türk Milletinden olmaktan.Atamın gelen gücüyüm Anafartalardan.

Serhat DURAN 11/H

OTO ŞİMŞEKORİJİNAL OTO YEDEK PARÇALARI

YERLİ ALMAN JAPON KORE OTO YEDEK PARÇALARIFatih ŞİMŞEK

0 539 403 43 00

Merkez Mahallesi Salihpaşa Caddesi Bahçe Sokak No:5 Gaziosmanpaşa / İSTANBUL

Tel: 0212 564 99 30 - 0212 564 99 33 - 0212 564 99 44

TADIM AİLESİ OLARAK BOŞNAK MANTISI, BOŞNAK BÖREĞİ VE UNLU

MAMULLERİMİZLE HİZMETİNİZDEYİZ. ÖZEL GÜNLERİNİZDE TOPLU ŞİPARİŞ ALINIR.

Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak Sağmalcılar Anadolu Lisesi KarşısıBayrampaşa / İstanbul Tel: 0212 537 07 00

T.CMili Eğitim Bakanlığı

İstanbul Bayrampaşa Sağmalcılar Anadolu Lisesi

Adres: Kartaltepe Mahallesi Kültür Sokak No:2Bayrampaşa / İstanbul

Tel: 0212 578 04 58Faks: 0212 614 28 60

saĞmalcilar anadolu lİsesİsagmalcilar.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/34/25/...‘musa cazim catic...

Documents