sağlıklı yaşam bülten - 6

5
Temmuz - Ağustos 2011 / Sayı: 06 / Ücretsizdir. Özel Antalya Yaşam Hastanesi Sağlık Bülteni SAĞLIKLI YAŞAM S6’DA S4’DE S2’DE “Kalbimizi Koruyalım” Semineri Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanlığı’nın düzenlediği sağlık seminerlerinde Antalya Yaşam Hastanesi, kalp hastalıkları konusunda bilgilendirme toplantısına katıldı. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Birol Say, kalbin insan vücudundaki önemine değinerek, kalp hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yöntemleri hakkında dinleyicilere bilgi verdi. Toplantıya halk tarafından yoğun ilgi gösterildi. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu (SBMYO) ve Tüm Gastronomi Yöneticileri Derneği’nin birlikte düzenlediği 5. Ulusal Gastronomi Sempozyumu ve Sanatsal Etkinlikleri’ne sağlık sponsoru olarak destek verdik. 5. Ulusal Gastronomi Sempozyumu ve Sanatsal Etkinlikler Diyabet Hastalığında İnsülin Tedavisinin Yeri Cilt Gençleştirmede Yenilik: PRP Yaz ve Kalp Hastalıkları S7’DE S6’DA Çocuklarda Göz Muayenesi

Upload: yasamhastaneleri

Post on 18-Mar-2016

233 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Yaşam hastaneler grubu tarafından yayınlanan Sağlıklı Yaşam Bültenidir.

TRANSCRIPT

Page 1: Sağlıklı Yaşam Bülten - 6

Temmuz - Ağustos 2011 / Sayı: 06 / Ücretsizdir.

Özel Antalya Yaşam Hastanesi Sağlık BülteniSAĞLIKLI YAŞAM

S6’DAS4’DE

S2’DE

“Kalbimizi Koruyalım” Semineri

Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanlığı’nın düzenlediği sağlık seminerlerinde Antalya Yaşam Hastanesi, kalp hastalıkları konusunda bilgilendirme toplantısına katıldı. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Birol Say, kalbin insan vücudundaki önemine değinerek, kalp hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yöntemleri hakkında dinleyicilere bilgi verdi. Toplantıya halk tarafından yoğun ilgi gösterildi.

Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu (SBMYO) ve Tüm Gastronomi Yöneticileri Derneği’nin birlikte düzenlediği 5. Ulusal Gastronomi Sempozyumu ve Sanatsal Etkinlikleri’ne sağlık sponsoru olarak destek verdik.

5. Ulusal Gastronomi Sempozyumu ve SanatsalEtkinlikler

Diyabet Hastalığındaİnsülin Tedavisinin Yeri

Cilt Gençleştirmede Yenilik: PRP

Yaz ve Kalp Hastalıkları

S7’DE

S6’DA

Çocuklarda Göz Muayenesi

Page 2: Sağlıklı Yaşam Bülten - 6

Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1 Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1

2 3

Uzm. Dr. Şeyda TEMELÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı

Cilt Gençleştirmede Yenilik: PRP

Cilt gençleştirmede kullandığımız laser, kimyasal peeling, mezolifting vb. yöntemlerin yanısıra son bir kaç yıldır uyguladığımız PRP, sonuçları ile oldukça dikkat çekmektedir.

MR Anjiografi’nin uygulama şekli ve alanları:

MR Anjiografi’de, hasta tüp şeklinde büyük bir mıknatıs olan MR cihazının içine yatırılarak, manyetik alan ve radyo dalgalarından yararlanmak üzere damarların görüntülenmesi gerçekleştirilir. Hastaya hiç ilaç verme gereği olmadan bile damarlar görüntülenebilir. Ancak kol damarından bazı özel ilaçlar verilerek görüntü kalitesi belirgin olarak arttırılmakta ve damar yapılarına ait ince ayrıntılar görüntülenebilmektedir. Bu ilaç, damarların parlamasını ve çevre dokulardan daha iyi ayırt edilmesini sağlar. MR ile vücuttaki tüm damarlar görüntülenebilir. Özellikle renkli doppler ultrasonografinin iyi gösteremediği beyin, göğüs ve karın bölgesindeki damarlar da çok iyi incelenebilir. Ayrıca tüm damarlar üç boyutlu olarak istenilen açıdan değerlendirilebilir.

Günümüzde en çok kullanıldığı bölgeler:

Serebral MRA: Beyin damarlarının MR Anjiografisi

Karotis ve Vertebral MRA: Boyundan beyine giden ana damarların görüntülenmesi

Aorta MRA: Kalpten çıkan ve göğüs boşluğundan karın içine girerek vücuda kan götüren ana damarın MR Anjiografisi

Ekstremite MRA: Kol ve bacak damarlarının MR Anjiografisi

Klasik kasıktan yapılan Anjiografi’ye göre MR Anjiografi’nin avantajları:

• Uygulamanın çok kolay ve pratik olması. Başvuran tüm hastalara ön hazırlık, ön tetkik ve hastanede yatış

Manyetik Rezonans Anjiografi YöntemiManyetik Rezonans Anjiografi (MR Anjiografi), vücuttaki damarların radyasyon ışını kullanılmadan görüntülendiği bir MR incelemesidir. MR teknolojisinden faydalanarak uygulanan bu yöntem, damar hastalıklarının tanısında son yıllarda oldukça sık kullanılan başarılı bir tetkiktir.

Platelet Rich Plasma (PRP), trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. Trombositler (plateletler) kan pıhtılaşması görevlerinin yanında doku-yara iyileşmesinde de önemli bir rol üstlenen kan hücreleridir. İlk önce kıkırdak doku iyileşmesinde ortopedistler tarafından kullanılan yöntem kozmetik dermatolojide de benzer mantıkla kullanılır. Bu hücrelerin temel görevi dokuların yeniden yapılanmasını sağlamalarıdır. Salgıladıkları büyüme faktörleri ile hücrelerin onarım mekanizmasını canlandırırlar. Bu özelliği sayesinde sivilce izlerinin, ince kırışıklıkların, cilt lekelerinin, eski ameliyat ve yanık izlerinin, güneş hasarına bağlı değişikliklerin, kol altı ve bacak içlerindeki sarkmaların azaltılmasında ve saçların sıkılaştırılmasında başarı ile kullanılmaktadır.

PRP uygulaması için kişinin kendi kanı alınır, santrifüj yöntemi ile kan hücrelerinin ayrıştırılması ile trombositten zengin plazma elde edilir. Bu büyüme faktörleri içeren plazma kişinin ihtiyaç duyduğu bölgeye deriden yeterli miktarda enjekte edilir. Kişinin kendi kanı kullanıldığı için alerji gelişmesi ya da bulaşıcı bir hastalığa yakalanma riski yoktur.

PRP tedavisi hastane ortamında ve doktor kontrolünde yapılması gereken tıbbi bir işlemdir. Tedavinin her kürü 3 ile 5 seanstan oluşmaktadır. Seans aralıkları söz konusu soruna göre 2 veya 4 hafta arasında değişmektedir. PRP uygulamasının etkileri 12 aydan 24 aya kadar uzayabilmektedir. Tedavinin etkisi ilk seanstan 2-3 hafta sonra ortaya çıkmakta ve tekrarlayan seanslarla belirginleşmektedir. İlk belirti cilt neminin

artmasıdır. Birkaç hafta sonra kollajen tabakanın gerilmesi ile cilt

elastikiyetinde gelişme ve ciltteki renklenme

farklılıklarında belirgin azalma görülür. Tedaviden önce yüze anestezik etkili kremler uyguladığımız için hasta ağrı ve acı hissetmez. Tedavi sonrası özel bakım gerekmez ve yaz aylarında da güvenle yapılabilir.

PRP, kol altı ve bacaklarda sarkmaları

olan kişilerde bölgesel olarak doku sıkılaştırılmasını uyararak etki göstermektedir.

Sivilce izleri önemli ve yaygın bir sağlık sorunu olarak hem hastayı hem de doktoru oldukça zorlayabilmektedir. Sivilceler iyileşme dönemlerinde çukurcuklar ya da tümsekler bırakarak iyileşebilirler ve bu izler eğer tedavi edilmezse bir ömür boyu kalabilmektedir. PRP tedavisi ile özellikle cilt üzerinde sivilcelerin tedavisinden sonra kalan çukurcukların düzeltilmesinde belirgin farklılık yaratır.

Saç dökülmesi hem kadınlarda hem de erkeklerde önemli bir kozmetik problem olup tedavisi oldukça zordur. PRP, saçlarında incelme, dökülme ve seyrekleşme olan kişilerde başarı ile uygulanmaktadır. Uygulama sonrasında saç dökülmesinde azalma ve var olan saçlarda kuvvetlenme görülmektedir.

Güneş ışınları deride foto-yaşlanma adını verdiğimiz, lekelenmeler, kırışıklıklar ve sarkmalar ile kendini gösteren değişikliklere yol açmaktadır. Bu olumsuz değişiklikleri önlemenin en uygun yolu güneş koruyucusu kullanmaktır. Ancak bu değişiklikler bir kere oluştuysa çeşitli yöntemler ile tedavi edilmesi gerekmektedir. PRP de “gençlik serumu” olarak tanınmasını bu sorunlara karşı gösterdiği olumlu etkilere borçludur.

Sonuç olarak PRP, kişinin kendi kanıyla hastane ortamında Dermatoloji Uzmanı kontrolünde herhangi bir alerji ve bulaşıcı hastalık riski olmaksızın izler, kırışıklıklar, sarkmalar ve saç dökülmesine karşı güvenle uygulanabilen modern bir tedavi seçeneğidir.

Uzm. Dr. Cem DİNÇERÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

Radyoloji Uzmanı

gerektirmeden çok kısa sürede (ortalama 10 dk. içinde) uygulanabilmesi ve tıpkı diğer MR incelemeleri gibi tetkik sonrasında hastanın evine gidebilmesidir.

• MR Anjiografi incelemesinde ağrı, kesi olmaz ve kanama riski bulunmaz.

• MR Anjiografi’de kullanılan ilaçların (kontrast maddelerin) Klasik Angiografi’de kullanılan ilaçlara göre alerjik reaksiyon riski oldukça düşüktür. (Bebeklere dahi güvenle verilebilen, nadir, yan etki profili çok düşük ilaçlardır).

• MR incelemelerinde radyasyon ışını kullanılmamaktadır.

• İnceleme maliyeti diğer Anjiografi yöntemlerine göre daha düşüktür.

Özet olarak MR Anjiografi, damar hastalıklarının tanısında uygulanması kolay, kısa süren, yan etkisi ve radyasyon ışını olmayan, teşhis başarısı yüksek bir tanı yöntemidir.

Page 3: Sağlıklı Yaşam Bülten - 6

Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1 Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1

4 5

Uzm. Dr. M.Tunca PİŞKİNÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

Kalp ve Damar Hastalıkları Uzmanı

Uzm. Dr. Arif ÇELİKERÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

Nöroloji Uzmanı

Yaz ve Kalp Hastalıkları Baş AğrılarıBaş ağrısı, toplumda her insanın sıklıkla karşılaştığı yakınmalardan biridir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en fazla işgücü kaybına yol açan tıbbi sorunlar arasındadır. Yoğun iş temposu, aşırı sıcaklar, gürültü vb. sebeplerle kendini gösteren baş ağrısı çeşitli hastalıkların da habercisi olabilir.

Uluslararası Baş Ağrısı Komitesi tarafından belirlenen 13 baş ağrısı nedeni vardır. En sık görülen neden % 75 – 80 oranında gerilim tipi (psikojen baş ağrısı), 2. sıklıkta % 10 – 13 oranında migren görülmektedir. Geri kalan nedenler arasında ise; sinüzit, lens, kırma kusurları, beyin tümörleri, anevrizma, beyin kanamaları ve menenjit sıralanabilir.

Gerilim tipi baş ağrısı, psikojen (depresyon) nedenlere bağlı olarak çıkan baş ağrısı tipidir. Ağrı, ağırlıklı olarak enseden başlar başı çepeçevre sarar. Özellikle akşamüzeri yorgunlukla artar. Ağrı 30 dk. ile 1 hafta arası değişen sürede devam edebilir. Tedavide öncelikli olan antidepresan tedavisidir. Antidepresan ilaçlar en az 6 ay kullanılır. Bu ilaçların bağımlılık yapma özelliği yoktur. İlaç tedavisini düzenli alan hastalar, 6 ay içinde % 70 – 80 oranında düzelmektedir.

Baş ağrısının bir diğer önemli nedeni olan migren, sıklıkla 20 - 40 yaş arasında ve çoğunlukla kadınlarda görülür. Kesin nedeni bilinmediği için, kesin bir tedavisi de yoktur. Migren baş ağrıları değişik tiplerde gözükmektedir. Migren tipi baş ağrılarının en tipik özelliği zonklayıcı vasıflar olması, en az 4 saat sürmesi, % 80 tek taraflı olması, bulantı – kusmadan 1 tanesinin olması tarzındadır. En fazla gözlenen klinik; baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, görsel halüsinasyonlar, taşıt tutması ve çok nadir felçler tarzındadır.

Haftada birden fazla baş ağrısı olan hasta muhakkak Nöroloji Polikliniği’ne başvurmalıdır. Hasta, Nöroloji tarafından değerlendirildikten sonra doktor

Yazın aşırı sıcaklarda, sıcağa uzun süre maruz kalmakla kalp ve buna bağlı sistemlerde bazı değişiklikler meydana gelecektir. Bunlar;

- Dolaşımdaki kanın büyük kısmı deri altı dokusunda yoğunlaşır.

- Kalbin dolaşıma gönderdiği kan miktarı azalır.

Kalp hastalarının ömür boyu dikkat etmeleri gereken bazı kurallar vardır. Bazen bu kurallar hastanın yaşam şeklini değiştirmesinde ve yeni hayatına alışmasında zorluklara neden olur. Mümkün olduğunca bu kurallara uyulmalı ve yeni yaşam şekliyle barışık olunmalıdır. Özellikle sıcakların artmasıyla kalp ve buna bağlı hastalıklarda da artma gözlenmektedir. Kalp hastası olan kişi yazı ve denizi çok seviyor olsa da, kendini mümkün olduğunca sıcaktan ve deniz zevkinin verdiği yorgunluktan korumalıdır. Bu nedenle sıcağın sakıncalarına kısaca değinmek gerekmektedir.

Bilinç kapal› ise; kazazede gölge, serin bir yere taş›n›r. Kişinin solunumu ve kalp at›m› kontrol edilir, serinletilir. Bilinç aç›k ise, kazazede serin bir yere taş›n›r, yar› oturur pozisyon verilir. Su serpme, ›slak havlu ve hava ak›m› kullan›larak (yelpaze, vantilatör v.b.) serinletilir, su veya alkolsüziçecekler verilir. Fazla giysileri ç›kar›l›r. Ambulansa haber verilir.

- Tansiyonda düşme olur.

- Kas ve karın içi organlardaki kan akımında azalma meydana gelir.

Bu değişiklikler aşırı miktarda güç gerektiren her türlü bedensel faaliyette daha da artacaktır. Böyle durumlar kalbin iş yükünün artmasına ve buna bağlı kalbin hızlı çalışmasına neden olacaktır. Bu durumda tansiyon yüksekliği olan, kalp yetmezlikli, koroner arter hastalığı mevcut hastalarımızın var olan hastalıklarında ilerlemeler görülebilir. Hastalarımızın uyuyan hastalıkları alevlenecektir. Bu yüzden hastalarımızın dikkat etmesi gereken bazı kurallara değinmek gerekir;

- Sıcak ortamlarda bulunmayınız.

- Yürüyüş, sporsal faaliyetler ve seyahatlerinizi sabah erken veya akşamın serin vakitlerinde yapınız.

- Kalp yetmezliği olan hastalarımızda günlük sıvı alımı kısıtlanmış olsa bile, yazın aşırı terlemeyle sıvı kaybının olabileceği göz önüne alınarak sıvı kısıtlamasında esneklikler yapabilirsiniz. Bu aşamada kendi kendinizin doktoru olup günde ortalama 2 litreye yakın toplam sıvı (su ve meyve suları) alımı yapabilirsiniz. Alınabilecek sıvı besin maddeleri arasına asitli gıdalar, alkol, kahve ve demli çay girmemektedir.

- Aşırı terleme ile birlikte vücuttaki mineral yani tuz kaybı da çok olacağı için yüksek tansiyon hastalarının yaptıkları tuz kısıtlamaları hastanın tansiyonunda aşırı düşmelere neden olabilir. Bu gibi durumların önüne geçmek için ya tansiyon ilacınızın dozu hekiminiz tarafından azaltılmalı ya da tuz kısıtlamasında aşırıya kaçınılmamalıdır.

- Kumsalda güneşlenmek, kuma gömülmek hastalarımız için sakıncalıdır. Deniz keyfinizi sabahın erken saatlerinde veya akşamüstü güneşin batmasına yakın yapmalısınız.

- Denize dalma, zıpkın ile balık avlama veya sıcak vakitlerde tekne ile açılmanız sakıncalı olacaktır.

- Aç karnına veya tok karnına denize girmeyiniz. Hafif bir yemek sonrası (yemekten 1 saat sonra) denize girin.

- Öğün sayısını artırıp öğünlerinizdeki yemeklerinizin ağır olmamasına dikkat ediniz.

- Kalp ve buna bağlı hastalıkları olan hastalarımızın yalnız başlarına denizde yüzmeleri, açılmaları, orman ve dağ yürüyüşlerine çıkmaları uygun değildir.

Bu kurallara uymadığınız zaman kalp ve buna bağlı hastalıklarınız kaybolmuşken yeniden ortaya çıkabilir, koroner arter hastalığınız yeniden uyanabilir, tansiyonunuzda düzensizlikler gelişebilir.

Bu gibi durumların varlığında doktorunuza başvurmaktan çekinmeyiniz. Tatilinize başlamadan önce var olan hastalıklarınızla ilgili kontrollerinizi yaptırıp ilaçlarınızı doktorunuz ile birlikte düzenleyiniz.

tarafından uygun görülürse beyin tomografisi ya da MRG çekilerek beyinde organik bir lezyon olup olmadığı değerlendirilir ve kesin tanı konulur. Baş ağrısının nedeni ne olursa olsun hastanın ayda bir Nöroloji Polikliniği’ne başvurması gerekir çünkü baş ağrılarının tedavileri uzun sürelidir. Aynı zamanda baş ağrısı iyi tedavi edilmediğinde, hasta eninde sonunda depresyona girerek baş ağrılarında sıklaşma daha da belirginleşmektedir.

Migren hastalığı ölümcül bir hastalık değildir. Ancak migrenin komplikasyonun (baş dönmesi, sağırlık, algılama zorluğu, kulak çınlaması) olması ve insanın yaşam kalitesini düşürmesi nedeniyle ciddi bir şekilde tedavi edilmesi gerekmektedir. Migrenin iki türlü tedavisi vardır. Birincisi atak tedavisi, ikincisi proflaktik tedavidir. Atak tedavisinde imigranla, koruyucu tedavide antidepressanlar, kalsiyum kanal blokerleri, beta blokerler kullanılmaktadır.

Bu tedavilerin hiçbiri kesin tedavi değildir. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda bazı faktörlerin migreni arttırdığı saptandı. Bunlar, açlık, yorgunluk, gürültü, stres, çay, kahve, kola, kötü kokular, beyaz peynir, şarap, adet dönemi, parlak ışık, çikolata tüketimi gibi sebeplerdir. Öncelikle hastaların yukarıda belirtilen faktörlerden uzak durmaları gerekmektedir. Migren hastalığı genel olarak 50 yaşına kadar sürmektedir. 50 yaşından sonra migren baş ağrılarının yerini baş dönmeleri almaktadır. Bu yüzden migren baş ağrıları genç yaştan itibaren iyi tedavi edilmelidir.

ilk yardım - sıcak çarpması

Page 4: Sağlıklı Yaşam Bülten - 6

Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1 Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1

6 7

Göz Tembelliği

Herhangi bir görme sinir tabakası veya görme sinir yolu hastalığı olmaksızın görmenin tam görme seviyelerinin altında olması olarak tanımlanabilir. Görme sinirleri doğumda tam olarak gelişmiş değildir. Doğum sonrası görüntüler ile birlikte görme siniri gelişimini tamamlar. Görme sinir tabakası üzerine düşen görüntünün bulanık olmasına neden olabilecek bir hastalık sonrası görme sinirinin tam olarak gelişmemesi ise göz tembelliğinin oluşumuna neden olur.

Göz hastalıkları açısından çocuklarda sık rastlanan fakat ebeveynler tarafından hakkında çok az şey bilinen bir konudur. Genellikle tek bir gözde açığa çıkar ve bu nedenle aileler veya yakınları tarafından tespit edilmesi çok zordur. Tespit edildiğinde ise genellikle tedavi açısından çok geç kalınmış olmaktadır.

Sebepleri:

1. Şaşılık

2. Kırma kusurları: İki göz arasında bir numaradan daha fazla olan yüksek astigmatizma, miyopi veya hipermetropi neden olabilir.

3. Görme eksenini kapatan hastalıklar (katarakt, göz kapak düşüklüğü gibi)

Amaç, göz tembelliğine neden olan etkeni kapama tedavileri ve gözlükle tedavi ederek ortadan kaldırmaktır. Şu unutulmamalıdır ki, göz tembelliğinin tedavisindeki ilk basamak aile tarafından belli bir hastalık tespit edilmese bile her çocuğun 1 yaş civarında ve 3 – 4 yaşlarında olmak üzere okul öncesi iki kez Göz Hastalıkları Uzmanı tarafından muayenesi sağlanmalıdır.

Uzm. Dr. Esin ŞANLIÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Op. Dr. Onursal GÖZKAYAÖzel Antalya Yaşam Hastanesi

Göz Hastalıkları Uzmanı

Görme muayenesi hastanın tam uyumunu gerektirdiği için anne ve babalar çocuklarına hangi yaşta göz muayenesi yapılabileceği ve bu muayenenin hangi doktor tarafından yapılacağı konusunda endişe duyarlar. Ancak her göz doktoru hem çocukları hem de yetişkinleri muayene ve tedavi edebilecek şekilde yetiştirilmektedir.

Göz muayenesinin belli bir yaşı yoktur. Şikâyeti olan çocuk hangi yaşta olursa olsun muayene edilebilir. Çocukların hiçbir şikâyeti olmasa bile 1 yaşını doldurduğu dönemde ve 3–4 yaşlarında göz muayenesinden geçmiş olmaları ileride oluşabilecek sorunların zamanında tedavisinin sağlanması açısından gereklidir.

Kırma Kusurları

Ailelerin en çok merak ettiği konu çocuklarının görüp görmediği veya ne kadar görebildiğidir. Üç yaşın altındaki çocuklarda görme tam olarak tespit edilememekle birlikte görmeyi engelleyebilecek sorunlar tespit edilerek ortadan kaldırmaya yönelik tedavilere başlanabilir. Üç yaşın üzerindeki çocuklarda ise “E” harfi öğretilerek ve uçlarının ne yöne baktığı sorularak görme muayenesi yapılabilir. Bunun yanı sıra çeşitli şekillerde sorulabilir. Okul çağındaki çocuklara ise harfler sorularak görme düzeyleri tespit edilebilir.

Diyabet Hastalığında İnsülin Tedavisinin Yeri

Diyabet tedavisinde amaç, normale yakın kan şeker düzeylerini sağlayarak diyabete bağlı erken ve geç dönem komplikasyonların engellenmesidir. İnsülin, diyabet tedavisinin en önemli yapıtaşıdır. 1921 yılında keşfinden sonra 1922 yılında tedavide kullanılmaya başlanmış ve bunun sonucunda diyabete bağlı ölümlerde belirgin azalma olmuştur. Günümüzde, erken başlanan insülin tedavisinin diyabete bağlı komplikasyonları azaltmada oldukça etkin olduğu görülmüştür.

İnsülin, pankreas bezinden salgılanan ve kan şeker düzeylerini kontrol altında tutan bir hormondur. Diyabeti olmayan bireylerde gıda alındıktan sonra parçalanan ve bağırsaklardan emilerek kana geçen glukoz (şeker) pankreastan insülin hormonunun salgılanmasını uyarır. İnsülin hormonu kanda yükselen glukoz düzeyini normale getirir. Diyabet hastalığında bugün için nedenini tam olarak bilemediğimiz nedenden pankreas bezinden yetersiz insülin salgılanır. Bunun sonucunda kandaki şeker düzeyleri yükselir.

İnsülin tedavisi;

• Tip 1 diyabetliler

• Gebe diyabetliler

• Kronik karaciğer ve böbrek hastalığı olanlar

• Ciddi travma, operasyon veya enfeksiyon geçiren hastalar

• İlaç tedavisine rağmen kan şeker düzeyleri kontrol altında olmayan hastalar

• Yüksek şeker koması ile hastaneye başvuran hastalara verilmelidir.

Unutulmaması gerekenler;

• İnsülin tedavisi korkulacak bir tedavi değildir.

• Diyabet tedavisinde çok önemli bir yere sahiptir.

• Gelişen teknoloji ile birlikte kullanılan iğne uçları sanıldığının aksine çok ince ve kısadır. Dolayısıyla enjeksiyonlar ağrısızdır.

• Uygun hastalarda insülin tedavisinden tekrar ilaç tedavisine geçilebilir.

• Erken dönemde başlanan insülin tedavisi ile pankreas bezi dinlenmeye alınmakta ve iyi kan şeker kontrolü ile diyabete bağlı komplikasyonlarda belirgin azalma sağlanmaktadır.

• İnsülin tedavisinde hastanın uyumu çok önemlidir.

• Tedavi şekli hastadan hastaya değişmektedir.

Diyabet tedavisi hekiminiz ile birlikte sizin kontrolünüzdedir.

İnsülin tedavi şekli;

İnsülin tedavisi ilaçlarla birlikte günde tek doz kullanılabileceği gibi günde iki, üç veya dört kez uygulanan tedavi tipleri de mevcuttur. Seçilecek tedavi şekli hastadan hastaya değişmektedir.

İnsülin tedavisinin yan etkileri;

• Hipoglisemi olarak adlandırılan kan şeker düzeyinin 60 mg/dl’nin altına düşmesi

• Kilo artışı

• Allerjik reaksiyon (kaşıntı, ürtiker vb.)

İnsülin Tipleri;

İnsülinler etki sürelerine göre hızlı, kısa, orta ve uzun etkili insülinler olarak sınıflandırılır. Hızlı ve uzun etkili insülin karışımları, karışım insülinler olarak adlandırılmaktadır. Hangi tip insülinin kullanılacağı hastaya göre hekimi tarafından belirlenmektedir.

İnsülinin uygulanma şekli;

İnsülin deri altına uygulanır. Kollar, karın ve bacaklar insülin uygulama yerleridir. İnsülin en hızlı karın bölgesinden emilir. İnsülin, tekrar kullanılabilen veya kullanıma hazır insülin kalemleri ile uygulanır.

Çocuklarda Göz MuayenesiÇocuklarda en sık görülen göz hastalıkları; kırma kusurları (astigmat, miyop, hipermetrop), şaşılık, göz tembelliği, doğumsal katarakt, doğumsal glokom (göz tansiyonu) ve gözyaşı kanalı tıkanıklığıdır. Erken yaşlarda ortaya çıkan küçük sorunlar bile, ileride telafisi güç görme eksikliklerine sebep olabilir. Bu yazımızda “Kırma Kusurları” ve “Göz Tembelliği” konularına değineceğiz.

Çocukların erişkinlere göre farklılık arz eden bir muayenesi de gözlük muayenesidir. Okul öncesi yaşlarda, göz muayenesinde, çocukların hekimden korkması, iletişimin yeterince sağlanamaması gibi nedenlerle zorluklar yaşanabilir. Göz bozukluğunun derecesini saptamak için göze bazı ilaçlar damlatılıp bakılması gerekir. Bu da hekim ve çocuk için zor, vakit alıcı olabilir. Bu sorunlar göz önünde bulundurularak tarama testleri geliştirilmiştir. Normal olanla olmayanı ayırt edebilen, uygulaması son derece kolay olan bu testler çok kısa sürede, doğru sonuçlar verir. Böylece normal olduğu saptanan çocuklarda damlalı göz muayenesine gerek kalmaz.

Vision Screener Plusoptix S08

Çocuklarda miyop, hipermetrop, astigmat veya şaşılık gibi bir göz hastalığının olup olmadığını ortaya çıkaran bir tarama testidir. Test bir metre uzaklıktan elle tutulan, fotoğraf makinesi gibi bir cihaz yardımı ile birkaç saniye içinde yapılabilir. Çocuk tek başına bir sandalyeye veya bebekse yakınının kucağına oturtulur. Cihazın çıkardığı sesler ve renkli ışıklarla çocuğun dikkati çekilir. Cihaz gözlere odaklandıktan sonra otomatik olarak 1-3 saniye içinde ölçümü tamamlar. Bilgiler bilgisayara aktarılır ve değerlendirilir. Uygulamanın hızlı ve kolay yapılabilmesi önemli bir avantaj sağlamaktadır. Üst üste iki, üç ölçüm taramanın güvenilirliğini arttırmaktadır.

Page 5: Sağlıklı Yaşam Bülten - 6

Ö Z E L Y A Ş A M H A S T A N E S İ B Ü L T E N T E M M U Z - A Ğ U S T O S 2 0 1 1

İmtiyaz SahibiÖzel Antalya Yaşam Hastanesi adına Dr. Cemal ÖZKAN

Yazı İşleri SorumlusuAyşe TUNÇHalkla İlişkiler Müdürü

Bültende yer alan yazı ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.

Özel Antalya Yaşam Hastanesi Sağlık BülteniSAĞLIKLI YAŞAM

Tasarım: Yediiletişim0242 324 79 77

Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları.Tesekkür mektuplarıTesekkür mektuplarıTesekkür mektupları

Baskı: Kutlu Avcı Ofset0242 346 85 85

ÇINAR ÖZDEMİRDoğum Tarihi : 18.05.2011 Anne Adı : GANİMET Baba Adı : MEHMET FIRATCinsiyet : Erkek Boy : 51 cm Kilo : 4.110 gr.

DORUK GÜNALDoğum Tarihi : 22.05.2011 Anne Adı : BURCUBaba Adı : YUNUSCinsiyet : Erkek Boy : 50 cm Kilo : 3.730 gr.

ALİYE GÜNGÖRDoğum Tarihi : 27.05.2011 Anne Adı : SAMİYE Baba Adı : YENERCinsiyet : Kız Boy : 50 cm Kilo : 2.920 gr.

ELİF AYDEMİRDoğum Tarihi : 02.06.2011 Anne Adı : HATİCE KÜBRA Baba Adı : AHMETCinsiyet : Kız Boy : 51 cm Kilo : 3.480 gr.

EMRE TEKİNDoğum Tarihi : 09.06.2011 Anne Adı : AYDA Baba Adı : ALİCinsiyet : Erkek Boy : 49 cm Kilo : 3.220 gr.

DEREN ERDOĞANDoğum Tarihi : 10.06.11 Anne Adı : DERYA Baba Adı : ÖZCANCinsiyet : Kız Boy : 50 cm Kilo : 3.030 gr.