(s. 7-20) - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 352 tuhfe-i hattÂtÎn tuhfe-i hattâtîn in birinci...

3
351 ðu Tarihi: 1098’den 1118’e Kadar, Ýstanbul 1974, s. 121-128; Coþkun Alptekin, The Reign of Zangi, Erzurum 1978, s. 34, 35, 58-59, 62; a.mlf., Di- maþk Atabegliði (Toð-teginliler), Ýstanbul 1985; Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçuklularý Tarihi, Ankara 1984, s. 166-173, 246-249, 254-260; a.mlf., “Tuðtegin”, ÝA, XII/2, s. 44-46; Runciman, Haçlý Seferleri Tarihi, I, 165,169; II, bk. Ýndeks; Jamal al-Zanki, The Emirate of Damascus in the Early Crusading Period (488-549/1095-1154), (doktora tezi, 1989), University of St. Andrews; Abdülkerim Özaydýn, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), An- kara 1990, s. 102-108, 109-116, 123-126, 128- 129, 135, 137; J. M. Mouton, Damas et sa prin- cipauté sous les saljoukides et les bourides: 468-549/1076-1154, Le Caire 1994; B. Lewis, Ha- þîþîler (trc. Ali Aktan), Ýstanbul 1995, s. 89-90, 91; Taef Kamal el-Azhari, The Salj†qs of Syria: Du- ring the Crusades 463-549 A.H./1070-1154 A.D., Berlin 1997, tür.yer.; Þâkir Mustafa, Tugtekîn: Re,sü’l-üsreti’l-Bûriyye ve mü,essisü’n-nizâmi’l- Atâbekî”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’t-terbi- ye, sy. 2, Küveyt 1972, s. 35-87; Anne-Marie Ed- dé, Tugtigin”, EI 2 (Ýng.), X, 600. ÿGülay Öðün Bezer TUHFE-i HATTÂTÎN ( À* ) Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi’nin (ö. 1202/1788) hat ve hattatlara dair eseri. ˜ Osmanlýlar’da hüsn-i hat ve hattatlar hakkýnda Menâkýb-ý Hünerverân, Gül- zâr-ý Savâb, Devhatü’l-küttâb adlý ki- taplardan sonra konusunda yazýlmýþ en kapsamlý eserdir. Müstakimzâde ilim tah- silinin yaný sýra sülüs-nesih yazýlarýný Eðri- kapýlý Mehmed Râsim, ta‘lik hattýný Fýndýk- zâde Ýbrâhim, Kâtibzâde Mehmed Refî ve Dedezâde Mehmed efendilerden meþ- ketmiþtir. Geçimini yazma kitap istinsa- hýyla saðladýðýndan -kendi ifadesiyle- an- cak “okunabilir yazý yazmayý imkân nisbe- tinde” öðrenebilmiþtir. Zamanýmýza ula- þan bir hüsn-i hat örneði yoktur. Müsta- kimzâde imzasýyla rastlanan hat eserleri onun amcasý Müstakimzâde Mustafa Ve- fâ Efendi’ye aittir. Müstakimzâde’nin en mühim eserleri arasýndaki Tuhfe-i Hat- tâtîn’in ismi ayný zamanda yazýlmaya baþ- landýðý 1173 (1759-60) tarihini ebced he- sabýyla göstermektedir. Esasen müellifin hususiyetlerinden biri, eserinde yýl olarak tesbit edilen tarih rakamlarýnýn yanýnda ebcedle karþýlýklarýný da bulmasýdýr. Veri- len tarih çok defa konusuna uygun bir ve- ya birkaç kelimeden ibarettir. Bazan da hiç alâkasý bulunmayan, sayý itibariyle eb- cede uymasý yeterli görülen bir kelime ola- bilir. Müstakimzâde çeþitli tarihler düþü- rür, hattatlar için baþkalarý tarafýndan söy- lenilmiþ tarih mýsralarýný da nakleder. Böy- lece Tuhfe-i Hattâtîn’de ebcedle tesbit edilmiþ binlerce tarih karþýlýðý bulunmak- tadýr. Müellif Tuhfe’yi hazýrlarken 170’i aþ- kýn yazma eserden faydalanmýþ, bunlarý ya müellifin ya da kitabýn adýný veya her ikisini yazarak belirtmiþtir. Bir kýsmý artýk bilinmeyen bu eserleri incelediði, hatta Gülzâr-ý Savâb, Devhatü’l-küttâb gibi bazýlarýný kütüphanesi için önceden istin- sah ettiði anlaþýlmaktadýr. Zaman zaman kaynaklardaki hatalara iþaret ederek bun- larý tashih etmiþtir. Osmanlý devri için þi- fahî tesbitleri de ayrý bir gayret gerektir- miþtir. Kendi döneminden önceki on bir asýrlýk Ýslâm tarihinde yetiþmiþ kalem ehlini kay- naklardan tesbit eden Müstakimzâde, “em- salsiz bir hat-þinâs” vasfýyla andýðý Kiriþ- çizâde Yahyâ’dan Tuhfe’deki mâlûmatýn toplanmasýnda gördüðü yardýmý da belirt- mektedir (s. 579). Müellif, eski hattatlarý yazarken uygulayamadýðý bir ilkeyi Osman- lý hattatlarý hakkýnda gerçekleþtirmiþ ve hiç olmazsa bir eserini bile görmediði kim- seler için müstakil hal tercümesi verme- miþtir. Bu hususa örnek olarak kitapta- ki þu hâþiye gösterilebilir (s. 144): Elsiz ve ayaksýz bir garibin Bolu’dan Ýstanbul’a ge- lip Suyolcuzâde’den hat öðrendikten son- ra padiþahýn huzurunda yazarak ihsanla- ra nâil olmasý keyfiyetine kendisinin Râ- þid Târihi’nde rastladýðýný belirtmiþ, “Lâ- kin bir eser ibkasý vâki olmamakla derco- lunmadý” cümlesiyle, bu hattata ancak hâ- þiyede yer vermiþtir. Eserde Müstakimzâde’nin faydalandýðý kaynaklardan veya þahsî dalgýnlýðýndan do- ðan bazý hatalar vardýr. Kilisli Rifat Bilge, Mu£cemü’l-büldân adlý eserin Yâkut el- Hamevî’ye ait olduðu halde Tuhfe’de (s. 577) Yâkut-ý Mevsýlî’ye nisbet edildiðini (Gülzâr-ý Savâb, s. 40), Ýbnü’l-Bevvâb’ýn Ýb- nü’s-Sitrî olan diðer ismini Müstakimzâ- de’nin (Tuhfe-i Hattâtîn, s. 331) Ýbnü’þ-Þerî diye tesbit ettiðini (Gülzâr-ý Savâb, s. 43) yazmaktadýr. Devhatü’l-küttâb’ýn 14-15. sayfalarýndaki hâþiyelerde Tuhfe’nin 67 ve 124. sayfalarýnda görülen iki hataya iþa- ret edilmektedir. Ayrýca eserde þu yanlýþ- lar göze çarpmaktadýr: 1. Süleymaniye’de- ki Mimar Sinan Sebili ve Merkadi’nin hat- tý Ahmed Karahisârî’ye ait olamaz (s. 94), çünkü kendisi 963’te (1556) vefat etmiþ- tir, halbuki bunlar 996 (1588) tarihlidir. 2. II. Bayezid’in tahta çýkmadan önce hacca gittiði sadece Karamanî Târihi’ne daya- kak zamanýnda yapýlmýþtýr. Saffetülmülk, Kubbetü’t-Tavâvis ve Zümrüd Hatun Mes- cidi adýyla anýlan iki mescid, Vezir Mezde- gânî iki minareli büyük bir mescid inþa ettirmiþtir. Sarhad Valisi Mücâhidüddin Bozan, Mescidü’n-nakkâþ adýyla bilinen bir mescid yaptýrmýþtýr. Suriye’nin en büyük ve en önemli yerleþim merkezi olan Dý- maþk’ta canlý bir ticaret ve sanayi hayatý vardý. Tarla ve bahçelerin sulanmasý için su kanallarý ve su dolaplarý kurulmuþtur. Tuðtegin, þehrin kenar mahallelerindeki araziyi halka daðýtarak burada ziraatýn geliþmesi ve halkýn refah seviyesinin art- masý için çalýþmýþtýr. Melik Dukak ve Ata- beg Tuðtegin, Dýmaþk civarýnda deri ima- lâthaneleri kurmuþlardý. Þehirde ayrýca iki demir ve bir cam eritme fýrýný, zeytinya- ðý ve susam yaðý atölyeleri bulunuyordu. VI. (XII.) yüzyýlda Dýmaþk’ta kâðýt sanayiin- de büyük geliþme olmuþtur. Bu dönem- de Dýmaþk’ta buðday sapýndan kâðýt üre- ten iki kâðýt imalâthanesinin varlýðý bilin- mektedir. Sermin’de sabun, Cebelisüm- mâk’ta mutfak malzemeleri yapan atöl- yeler, þehir merkezinde dokuma tezgâh- larý, deri ve demir iþleyen imalâthane ve iþ yerleri vardý. TUÐTEGÝNLÝLER (Dýmaþk Atabegleri) Tuðtegin 498 (1104) Böri 522 (1128) Ýsmâil 526 (1132) Mahmud 529 (1135) Muhammed 533 (1139) Abak 534-549 (1140-1154) BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbnü’l-Kalânisî, TârîÅu Dýmaþš (Amedroz), s. 131-140, 158-165, 193-197; ayrýca bk. Ýndeks; Ýbn Asâkir, Vülâtü Dýmaþš fi’l-£ahdi’s-Selcûš¢ (nþr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1981, s. 20- 21; Ýbnü’l-Ezrak el-Fâriký, TârîÅu Meyyâfâriš¢n ve Âmid (nþr. Bedevî Abdüllatîf Avad), Kahire 1959, s. 236-237, 239; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 37-38, 248-269, 443-467; ayrýca bk. Ýndeks; Ýbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-¼aleb, II, 186-189, 232-233; ayrýca bk. Ýndeks; Ýbn Hallikân, Vefeyât, I, 296; Ebü’l-Ferec, Târih, II, 351-352, 356; Urfalý Mateos Vekâyi-nâ- mesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136- 1162) (nþr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 192, 252, 257-258, 281, 282, 284, 287; S. Lane-Pool, The Mohammadan Dynasties, West- minster 1893 ^ Beirut 1966, s. 161; Muammer Kemal Özergin, Dimaþk Melikliði ve Dimaþk Atabegi Zahireddin Toðtegin (doçentlik tezi, 1965), ÝÜ Ed. Fak.; N. Elisséeff, N†r ad-D¢n, Da- mas 1967, II, tür.yer.; III, bk.dizin; Zambaur, Ma- nuel, s. 225; Iþýn Demirkent, Urfa Haçlý Kontlu- TUHFE-i HATTÂTÎN

Upload: vuthien

Post on 06-Aug-2019

222 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: (s. 7-20) - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 352 TUHFE-i HATTÂTÎN Tuhfe-i Hattâtîn in birinci kýsmýnda ak-lâm-ý sitte adýyla anýlan sülüs, nesih, mu-hakkak, reyhânî,

351

ðu Tarihi: 1098’den 1118’e Kadar, Ýstanbul 1974,s. 121-128; Coþkun Alptekin, The Reign of Zangi,Erzurum 1978, s. 34, 35, 58-59, 62; a.mlf., Di-maþk Atabegliði (Toð-teginliler), Ýstanbul 1985;Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçuklularý Tarihi,Ankara 1984, s. 166-173, 246-249, 254-260;a.mlf., “Tuðtegin”, ÝA, XII/2, s. 44-46; Runciman,Haçlý Seferleri Tarihi, I, 165,169; II, bk. Ýndeks;Jamal al-Zanki, The Emirate of Damascus in theEarly Crusading Period (488-549/1095-1154),(doktora tezi, 1989), University of St. Andrews;Abdülkerim Özaydýn, Sultan Muhammed TaparDevri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), An-kara 1990, s. 102-108, 109-116, 123-126, 128-129, 135, 137; J. M. Mouton, Damas et sa prin-cipauté sous les saljoukides et les bourides:468-549/1076-1154, Le Caire 1994; B. Lewis, Ha-þîþîler (trc. Ali Aktan), Ýstanbul 1995, s. 89-90, 91;Taef Kamal el-Azhari, The Salj†qs of Syria: Du-ring the Crusades 463-549 A.H./1070-1154 A.D.,Berlin 1997, tür.yer.; Þâkir Mustafa, “Tugtekîn:Re,sü’l-üsreti’l-Bûriyye ve mü,essisü’n-nizâmi’l-Atâbekî”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb ve’t-terbi-ye, sy. 2, Küveyt 1972, s. 35-87; Anne-Marie Ed-dé, “Tugtigin”, EI 2 (Ýng.), X, 600.

ÿGülay Öðün Bezer

– —TUHFE-i HATTÂTÎN

( �����À��*���� )Müstakimzâde

Süleyman Sâdeddin Efendi’nin(ö. 1202/1788)

hat ve hattatlara dair eseri.˜ ™

Osmanlýlar’da hüsn-i hat ve hattatlarhakkýnda Menâkýb-ý Hünerverân, Gül-zâr-ý Savâb, Devhatü’l-küttâb adlý ki-taplardan sonra konusunda yazýlmýþ enkapsamlý eserdir. Müstakimzâde ilim tah-silinin yaný sýra sülüs-nesih yazýlarýný Eðri-kapýlý Mehmed Râsim, ta‘lik hattýný Fýndýk-zâde Ýbrâhim, Kâtibzâde Mehmed Refîve Dedezâde Mehmed efendilerden meþ-ketmiþtir. Geçimini yazma kitap istinsa-hýyla saðladýðýndan -kendi ifadesiyle- an-cak “okunabilir yazý yazmayý imkân nisbe-tinde” öðrenebilmiþtir. Zamanýmýza ula-þan bir hüsn-i hat örneði yoktur. Müsta-kimzâde imzasýyla rastlanan hat eserlerionun amcasý Müstakimzâde Mustafa Ve-fâ Efendi’ye aittir. Müstakimzâde’nin enmühim eserleri arasýndaki Tuhfe-i Hat-tâtîn’in ismi ayný zamanda yazýlmaya baþ-landýðý 1173 (1759-60) tarihini ebced he-sabýyla göstermektedir. Esasen müellifinhususiyetlerinden biri, eserinde yýl olaraktesbit edilen tarih rakamlarýnýn yanýndaebcedle karþýlýklarýný da bulmasýdýr. Veri-len tarih çok defa konusuna uygun bir ve-ya birkaç kelimeden ibarettir. Bazan dahiç alâkasý bulunmayan, sayý itibariyle eb-cede uymasý yeterli görülen bir kelime ola-

bilir. Müstakimzâde çeþitli tarihler düþü-rür, hattatlar için baþkalarý tarafýndan söy-lenilmiþ tarih mýsralarýný da nakleder. Böy-lece Tuhfe-i Hattâtîn’de ebcedle tesbitedilmiþ binlerce tarih karþýlýðý bulunmak-tadýr. Müellif Tuhfe’yi hazýrlarken 170’i aþ-kýn yazma eserden faydalanmýþ, bunlarýya müellifin ya da kitabýn adýný veya herikisini yazarak belirtmiþtir. Bir kýsmý artýkbilinmeyen bu eserleri incelediði, hattaGülzâr-ý Savâb, Devhatü’l-küttâb gibibazýlarýný kütüphanesi için önceden istin-sah ettiði anlaþýlmaktadýr. Zaman zamankaynaklardaki hatalara iþaret ederek bun-larý tashih etmiþtir. Osmanlý devri için þi-fahî tesbitleri de ayrý bir gayret gerektir-miþtir.

Kendi döneminden önceki on bir asýrlýkÝslâm tarihinde yetiþmiþ kalem ehlini kay-naklardan tesbit eden Müstakimzâde, “em-salsiz bir hat-þinâs” vasfýyla andýðý Kiriþ-çizâde Yahyâ’dan Tuhfe’deki mâlûmatýntoplanmasýnda gördüðü yardýmý da belirt-mektedir (s. 579). Müellif, eski hattatlarýyazarken uygulayamadýðý bir ilkeyi Osman-lý hattatlarý hakkýnda gerçekleþtirmiþ vehiç olmazsa bir eserini bile görmediði kim-seler için müstakil hal tercümesi verme-miþtir. Bu hususa örnek olarak kitapta-ki þu hâþiye gösterilebilir (s. 144): Elsiz veayaksýz bir garibin Bolu’dan Ýstanbul’a ge-lip Suyolcuzâde’den hat öðrendikten son-ra padiþahýn huzurunda yazarak ihsanla-ra nâil olmasý keyfiyetine kendisinin Râ-þid Târihi’nde rastladýðýný belirtmiþ, “Lâ-kin bir eser ibkasý vâki olmamakla derco-lunmadý” cümlesiyle, bu hattata ancak hâ-þiyede yer vermiþtir.

Eserde Müstakimzâde’nin faydalandýðýkaynaklardan veya þahsî dalgýnlýðýndan do-ðan bazý hatalar vardýr. Kilisli Rifat Bilge,Mu£cemü’l-büldân adlý eserin Yâkut el-Hamevî’ye ait olduðu halde Tuhfe’de (s.577) Yâkut-ý Mevsýlî’ye nisbet edildiðini(Gülzâr-ý Savâb, s. 40), Ýbnü’l-Bevvâb’ýn Ýb-nü’s-Sitrî olan diðer ismini Müstakimzâ-de’nin (Tuhfe-i Hattâtîn, s. 331) Ýbnü’þ-Þerîdiye tesbit ettiðini (Gülzâr-ý Savâb, s. 43)yazmaktadýr. Devhatü’l-küttâb’ýn 14-15.sayfalarýndaki hâþiyelerde Tuhfe’nin 67 ve124. sayfalarýnda görülen iki hataya iþa-ret edilmektedir. Ayrýca eserde þu yanlýþ-lar göze çarpmaktadýr: 1. Süleymaniye’de-ki Mimar Sinan Sebili ve Merkadi’nin hat-tý Ahmed Karahisârî’ye ait olamaz (s. 94),çünkü kendisi 963’te (1556) vefat etmiþ-tir, halbuki bunlar 996 (1588) tarihlidir. 2.II. Bayezid’in tahta çýkmadan önce haccagittiði sadece Karamanî Târihi’ne daya-

kak zamanýnda yapýlmýþtýr. Saffetülmülk,Kubbetü’t-Tavâvis ve Zümrüd Hatun Mes-cidi adýyla anýlan iki mescid, Vezir Mezde-gânî iki minareli büyük bir mescid inþaettirmiþtir. Sarhad Valisi MücâhidüddinBozan, Mescidü’n-nakkâþ adýyla bilinen birmescid yaptýrmýþtýr. Suriye’nin en büyükve en önemli yerleþim merkezi olan Dý-maþk’ta canlý bir ticaret ve sanayi hayatývardý. Tarla ve bahçelerin sulanmasý içinsu kanallarý ve su dolaplarý kurulmuþtur.Tuðtegin, þehrin kenar mahallelerindekiaraziyi halka daðýtarak burada ziraatýngeliþmesi ve halkýn refah seviyesinin art-masý için çalýþmýþtýr. Melik Dukak ve Ata-beg Tuðtegin, Dýmaþk civarýnda deri ima-lâthaneleri kurmuþlardý. Þehirde ayrýca ikidemir ve bir cam eritme fýrýný, zeytinya-ðý ve susam yaðý atölyeleri bulunuyordu.VI. (XII.) yüzyýlda Dýmaþk’ta kâðýt sanayiin-de büyük geliþme olmuþtur. Bu dönem-de Dýmaþk’ta buðday sapýndan kâðýt üre-ten iki kâðýt imalâthanesinin varlýðý bilin-mektedir. Sermin’de sabun, Cebelisüm-mâk’ta mutfak malzemeleri yapan atöl-yeler, þehir merkezinde dokuma tezgâh-larý, deri ve demir iþleyen imalâthane ve iþyerleri vardý.

TUÐTEGÝNLÝLER(Dýmaþk Atabegleri)

Tuðtegin 498 (1104)

Böri 522 (1128)

Ýsmâil 526 (1132)

Mahmud 529 (1135)

Muhammed 533 (1139)

Abak 534-549 (1140-1154)

BÝBLÝYOGRAFYA :

Ýbnü’l-Kalânisî, TârîÅu Dýmaþš (Amedroz), s.131-140, 158-165, 193-197; ayrýca bk. Ýndeks;Ýbn Asâkir, Vülâtü Dýmaþš fi’l-£ahdi’s-Selcûš¢(nþr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1981, s. 20-21; Ýbnü’l-Ezrak el-Fâriký, TârîÅu Meyyâfâriš¢n veÂmid (nþr. Bedevî Abdüllatîf Avad), Kahire 1959,s. 236-237, 239; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 37-38,248-269, 443-467; ayrýca bk. Ýndeks; Ýbnü’l-Adîm,Zübdetü’l-¼aleb, II, 186-189, 232-233; ayrýca bk.Ýndeks; Ýbn Hallikân, Vefeyât, I, 296; Ebü’l-Ferec,Târih, II, 351-352, 356; Urfalý Mateos Vekâyi-nâ-mesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nþr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara1962, s. 192, 252, 257-258, 281, 282, 284, 287;S. Lane-Pool, The Mohammadan Dynasties, West-minster 1893 ^ Beirut 1966, s. 161; MuammerKemal Özergin, Dimaþk Melikliði ve DimaþkAtabegi Zahireddin Toðtegin (doçentlik tezi,1965), ÝÜ Ed. Fak.; N. Elisséeff, N†r ad-D¢n, Da-mas 1967, II, tür.yer.; III, bk.dizin; Zambaur, Ma-nuel, s. 225; Iþýn Demirkent, Urfa Haçlý Kontlu-

TUHFE-i HATTÂTÎN

Page 2: (s. 7-20) - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 352 TUHFE-i HATTÂTÎN Tuhfe-i Hattâtîn in birinci kýsmýnda ak-lâm-ý sitte adýyla anýlan sülüs, nesih, mu-hakkak, reyhânî,

352

TUHFE-i HATTÂTÎN

Tuhfe-i Hattâtîn’in birinci kýsmýnda ak-lâm-ý sitte adýyla anýlan sülüs, nesih, mu-hakkak, reyhânî, tevký‘, rika‘ yazýlarýnýn ta-mamý yahut bir kýsmýyla ve bu yazýlarýn ce-lî denilen iri þekliyle, ayrýca kûfî vb. kadîmyazýlarla meþgul olan 1697 hattatýn ha-yatý ve eserleri tanýtýlmaktadýr. Müellifinbahsi geldikçe “Tuhfe-i Kübrâ” (bir yerde“Mecelle-i Erbâb-ý Sülüs”, s. 683) ismiyleandýðý bu bölümdeki maddeler elifba sý-rasýna göre kaydedilmiþ, haklarýnda fazlamâlûmat toplanabilmiþ kimselere dahageniþ yer verilmiþtir. Ýkinci kýsým Osman-lýlar’da ta‘lik, Ýran’da nesta‘lik adýyla aný-lan hatla meþgul 372 hattata ayrýlmýþtýr.Müellif eserinin bu bölümünü “Cerîde-iSuðrâ-yý Ta‘lîkýyyân, Cerîde-i Ta‘lîkýyyân,Tuhfe-i Suðrâ, Tuhfe-i Ta‘lîkýyye” isimleriy-le anmaktadýr. Birinci kýsýmda yazýldýðý hal-de ta‘likle meþgalesi dolayýsýyla ikinci ký-sýmda da ayrý maddeyle tanýtýlan hattat-lar mevcuttur. Bütün kitapta -mükerrer-leriyle birlikte- 2069 isim yer almaktadýr.Buna metin dýþýndaki hâþiyelerde bahse-dilen þahýslar dahil deðildir. Müstakimzâ-de, tarih boyunca Ýslâm coðrafyasýnda ye-tiþmiþ bulunan tesbit edebildiði hattatla-rý eserine almýþtýr. Osmanlý’nýn hat sana-tý cihetinden çok faal devresi olan XVIII.yüzyýl daha tafsilâtlý yazýlmýþtýr. Kitabýndamüzehhiplere ayrý bahis açmayan Müs-takimzâde bir hattatýn hal tercümesiniverirken onun eserlerinin tezhibini iþleyensanatkârlara dair bilgiler de aktarmakta-dýr.

Müstakimzâde, “Tuhfe-i Kübrâ”ya yaz-dýðý mukaddimeye besmelenin Ýslâm’dakimevkiini tahlil ederek baþlayýp hüsn-i hatnoktasýndan ele almakta (s. 1-6), hatta

dair kýrk hadisi sýralayýp açýkladýktan son-ra (s. 7-20) bu babdaki ifadesinde hüsn-ite’vîle baþvurmaktadýr (s. 20-21, zeyil).“Resûlullah Muhammed Mustafa MahmudAhmed” baþlýðýyla Hz. Peygamber’i konualan son bölümde onun ümmîliði üstün-de durmakta (s. 21-24), mukaddime fas-lý ebcedin izahýyla bitmektedir (s. 24-25).Ta‘lik dýþýndaki yazý nevileriyle meþgul olan-larýn tanýtýldýðý bölüm 26-597. sayfalararasýnda devam etmektedir. Tuhfe’ninkübrâ ve suðrâ bölümleri arasýna yerleþ-tirilmiþ çok deðerli bir nazariyat faslý mev-cuttur. Bunun “Hâtimetü’l-kitâb” baþlýðýy-la verilmesinden (s. 598-636) aslýnda kita-býn kübrâ kýsmýyla tamamlandýðý, “Tuh-fe-i Sugrâ”nýn sonradan tasarlandýðý an-laþýlmaktadýr.

Sânihalarýn münderecatý þöyledir: 2. sâ-niha hattatlýkta kullanýlan alet ve edeva-ta dair mühim mâlûmat ihtiva etmekte-dir; her biri kadîm adlarýyla verilmiþtir. 6,7 ve 8. sânihalar kaleme dairdir. 10 ve 11.sânihalar harflerin hat nevileri, 14. sâni-ha harflerin noktalarý, 15. sâniha ta‘lik venesta‘lik yazýlarý, 16. sâniha kadîm hat çe-þitleri, 17. sâniha kâtiplerin sýnýflandýrýl-masý, 18. sâniha kalemin mecazi mânala-rý, 20. sâniha hat ve 21. sâniha rýh dök-me ve mushaf hakkýndadýr. Bu sânihadadikkate deðer bir mâlûmat yer alýr: HâfýzOsman ve onun yolundan giden hattat-lar, mushaf yazarken imlâ hatasýný önle-mek için harflerin gerekli nokta ve hare-kelerini koymadan cüzün tamamýný biti-rir, önce nokta ve harekelerini, daha son-ra kýrmýzý mürekkeple secâvend iþaretle-rini koyarak yazdýklarýný iki defa daha el-den geçirmiþ olurlardý. 23. sâniha hat tâ-

nýlarak kabul edilmektedir (s. 140-141). 3.Kûfîden sülüse nâkil-i hakîkînin Hasan-ýBasrî olduðu kanaati (s. 164) bugün artýkgeçerliliðini kaybetmiþ, sülüsün müstediryazýdan doðduðu anlaþýlmýþtýr. 4. Abdur-rahman es-Sâbið adý (s. 253) Abdurrah-man Ýbnü’s-Sâið olacaktýr. 5. “Ebrî tâbirolunan münakkaþ, musanna‘ kâðýt” Aya-sofya hatibi Mehmed Efendi’nin icadý (s.386) olmayýp yüzyýllar öncesinden beri ya-pýlýyordu. Ancak bu zat “Hatîb ebrîsi” tar-zýný bulmuþtur. 6. Kasîde-i Râiyye, Ýbn Muk-le’nin deðil (s. 429) Ýbnü’l-Bevvâb’ýndýr. 7.Müstakimzâde, Edirneli Yahyâ Sûfî’yi (ö.882/1477) ondan 100 küsur yýl önce Ýransahasýnda yaþayan bir baþka Yahyâ Sûfî ilekarýþtýrýp bu sonuncuya kitabýnda hiç yervermemiþtir (s. 583). Gülzâr-ý Savâb’daher iki hattat ayrý ayrý kayýtlýdýr. 8. Os-manlýlar’da ta‘lik denilen nesta‘lik hattýnýnMîr Ali Tebrîzî tarafýndan vazedildiði bil-gisi de (s. 688-689) artýk geçerliliðini kay-betmiþtir. 9. Ýmâd-i Hüseynî adý (s. 695)Ýmâd-i Hasenî olacaktýr. Bu liste, daha de-rin araþtýrmalarla geniþletilebilir.

Müstakimzâde’nin bir ifade hususiyetide bazan þahýslarýn vefatýný doðrudan yaz-mayýp onlarýn mesleðine uygun bir tarz-da anlatýþýdýr. Meselâ bir hattat için, “Ka-lem-i cismini vaz‘-ý kubûr eyledi” denilme-si onun kalem benzeri bedeninin kubûrdenilen kalem kutusuna konulmasýdýr; ku-bûr ayný zamanda kabir kelimesinin ço-ðuludur. Hattýn yaný sýra okçuluk sporuy-la da uðraþan bir baþkasýnýn ölümü, “Tîr-irûhu kemân-ý bedenden hedef-i âlem-i er-vâha küþâd bulmuþ” (Ruh oku beden yayýn-dan ruhlar âlemini hedef alarak açýlmýþ) cümle-siyle anlatýlýr. Bunun gibi daha birçok ör-nek verilebilir. 1173’te (1759-60) baþladý-ðý Tuhfe-i Hattâtîn’in yazýmýný on yýlý aþ-kýn bir müddet içinde bitiren Müstakim-zâde eserini 1184’te (1770) temize çekti-ðini belirtmektedir (s. 6). Bu tarihten son-ra eserini hayli zaman dinlendirmiþ, eldeettiði yeni bilgilerin yaný sýra arada vukubulan hattat ölümlerini de hemen kaydet-miþtir. Nitekim 23 Þevval 1202’de (27 Tem-muz 1788) vuku bulan kendi vefatýndanevvel ölen hat erbabýnýn 1202 yýlý Muhar-reminin sonlarýna (Kasým 1787) kadar ki-tapta tesbit edildiði görülmektedir. Yaþa-dýklarý tarih itibariyle Tuhfe’de bulunma-sý gereken Ýsmâil Zühdü, Mustafa Râkýmve Abdülkadir Þükrü gibi -o sýralarda he-nüz genç olan- hattatlarýn kitapta yer al-mayýþý herhalde temize çekilme esnasýndailâve edilmelerinin unutulmasýndandýr.

Tuhfe-iHattâtîn’in

ilk iki sayfasý(Millet Ktp.,

Ali EmîrîEfendi,Tarih,

nr. 796)

Page 3: (s. 7-20) - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 352 TUHFE-i HATTÂTÎN Tuhfe-i Hattâtîn in birinci kýsmýnda ak-lâm-ý sitte adýyla anýlan sülüs, nesih, mu-hakkak, reyhânî,

353

yayýmlarda da Tuhfe’den yararlanýlmýþtýr.Batý’da hat vb. kitap sanatlarýyla sanat-kârlarý üzerine hâlâ en geniþ kaynak sayý-lan Les calligraphes et les miniaturis-tes de l’orient musulman’ýn (Paris 1908)müellifi Clement Huart da eserinin teli-finde Tuhfe-i Hattâtîn’den çok faydalan-mýþtýr.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Tuhfe-i Hat-tâtîn (nþr. Ýbnülemin Mahmud Kemal), Ýstanbul1928, tür.yer; ayrýca bk. neþredenin giriþi, s. 3-85; Gülzâr-ý Savâb, s. 40, 43; M. Uður Derman,“Osmanlý Çaðýnda Hat Sanatýna ve HattatlaraDâir Yapýlan Araþtýrmalar”, TTK Bildiriler, XIII(2002), II, 57-70.

ÿM. Uður Derman

– —TUHFE-i ÝSNÂAÞERÝYYE

( �� ����� *�א�� )Abdülazîz ed-Dihlevî’nin

(ö. 1239/1824)on iki imama baðlý

Þîa inancýnýn eleþtirisine dairFarsça eseri.˜ ™

Na½î¼atü’l-müßminîn ve fa²î¼atü’þ-þeyâ¹în adýyla da anýlýr (Gulâm Muham-med, s. 5). Kitap hicretten on iki asýr son-ra yazýldýðý veya daha kuvvetli bir ihtimal-le Ýsnâaþeriyye Þîasý imamlarýnýn sayýsýnadenk geldiði için on iki bölüm (bab) halin-de düzenlenmiþtir. Eserin mukaddimesin-de iþlenecek konular kýsaca zikredildiktensonra birinci bölümde Þîa’nýn ortaya çýkýþýve ayrýldýðý fýrkalar ele alýnmýþ, Hz. Ali’nintaraftarý sayýlan Þîa’nýn özellikle Hz. Osmandöneminin ardýndan baþta Ýslâm dýþý kül-türler olmak üzere çeþitli etkenlerle geliþ-tiði belirtilmiþtir. Ýlk Þiî fýrkasý Hz. Ali’ninimâmeti devrinde ona uyan sahâbî ve tâ-biîlerdir. Daha sonra diðer sahâbîlere buð-zetmemekle birlikte Hz. Ali’yi onlardan üs-tün tutan Tafdîliyye kaydedilmiþ, ardýndanAbdullah b. Sebe’ye nisbet edilen Sebeiy-ye ile deðiþik aþýrý fýrkalar (gulât) dört baþ-lýk halinde incelenmiþ, bilhassa galî grup-larýn belirgin nitelikleri ortaya konmuþtur.Birinci bölüm Zeydiyye, Ýmâmiyye, Ýsmâi-liyye ve Ýsnâaþeriyye’nin tanýtýlmasýyla so-na erer.

Ýkinci bölümde Þîa mensuplarýnýn insan-larý kendilerine baðlamak için kullandýkla-rý yöntemlere (mekâyid), özellikle Ýsmâiliy-ye’de “el-belâðu’l-ekber” diye anýlan da-vet hileleri konu edilmekte, mezheplerinekatmak istedikleri kimselere uyguladýkla-rý, âyet ve hadislerin bâtýnî yorumlarý ilemantýk hilelerine geniþ biçimde yer veril-mektedir. Üçüncü bölümde Ýmâmiyye’nin

ilk mensuplarý yedi tabaka halinde ele alýn-maktadýr. Ýlk iki tabakayý Abdullah b. Se-be ve onun tâbilerinden Hz. Osman’ý katle-denler, üçüncü ve dördüncü tabakayý Hz.Ali’nin ölümünün ardýndan Hasan ve Hü-seyin’i teþvik edip çeþitli sýkýntýlara mâruzbýrakanlar teþkil etmektedir. Muhtâr es-Sekafî’nin Irak’taki hâkimiyeti dönemindeZeynelâbidîn’i Muhammed b. Hanefiyyetarafýna çevirmek isteyenlerle Zeyd b. Ali’-yi Emevîler’le mücadeleye teþvik ettiklerihalde daha sonra onu yalnýz býrakarak ölü-me sürükleyenler beþinci ve altýncý taba-kada yer almaktadýr. Ýmamlarýn öðrenci-leri olduklarýný iddia etmekle birlikte on-larýn düþüncelerine aykýrý biçimde, mese-lâ Allah’ý üç boyutlu bir varlýk olarak düþü-nen Hiþâm b. Hakem, Hiþâm b. Sâlim el-Cevâlîký, Þeytânüttâk ve Ýbn Mîsem gibikiþiler yedinci tabakayý meydana getirmek-tedir. Bu bölüm Keysâniyye, Zeydiyye, Ýs-nâaþeriyye ve Ýsmâiliyye’ye mensup bazýâlimlerin kaleme aldýklarý eserlerin zikre-dilmesiyle tamamlanmaktadýr. Tu¼fe-i ݦ-nâ£aþeriyye’nin dördüncü bölümü Ýmâ-miyye Þîasý’nýn benimsediði haberler vebunlarýn râvileriyle ilgilidir. Müellif Ýmâ-miyye’nin haberleri sahih, hasen, müves-sak ve zayýf þeklinde dört kýsma ayýrdýðý-ný belirttikten sonra Keþþî’den (ö. 340/951)önce Ýmâmiyye âlimlerinin isnada önemvermediklerini ve isnadda geçen ricâli de-ðerlendirmediklerini söyler. Üzerinde itti-fak edilen hükmün mâsum imamýn kavli-ne uygun olmasý gerektiði iddiasý yanýndafýkhî kýyasý kabul etmeyen bir fýrkanýn þer‘îkonularda aklî düþünceden uzak kalacaðýgerçeði ortaya konulur. Eserde Kur’an’ýntahrif edildiði yolunda bazý Þiî gruplarýnýniddialar ileri sürdüðü, ancak bu iddialarýnherhangi bir delile dayanmadýðý belirtile-rek bunlar reddedilir. Ardýndan -az bir kýs-mý hariç- sahâbîlerin irtidad ettiði, bu se-beple onlardan gelen haberlerin kabul edil-memesi gerektiði düþüncesinin isabetsiz-liði delillerle ispat edilir.

Eserin ilâhiyyâtla ilgili beþinci bölümün-de Allah’ýn bilinmesi meselesinin aklî venaklî gerekliliði üzerinde durulmakta, Þîa’-nýn bu konuda aklî vücûbu kabul ettiði be-lirtilmekte, onlarýn aklýn amellerdeki iyilikve kötülüðü (hüsün-kubuh) anlamakta tekbaþýna yeterli olacaðý þeklindeki görüþlerieleþtirilmektedir. Ýlâhî sýfatlarýn da ele alýn-dýðý bu bölümde Mu‘tezile’de görüldüðügibi Ýsnâaþeriyye’nin sýfatlarý zâta irca et-mek suretiyle nefiy cihetine yöneldiði, hal-buki bu tür düþüncelerin ilâhî sýfatlarý in-kâr etme anlamý taþýdýðý kaydedilmekte-

liminde hocanýn iyilikle davranmasýna, 24.sâniha üstat elinin öpülmesine, 28. sâni-ha is ve mürekkebe, 28-32. sânihalar yaz-makla ilgili bazý tecrübelere dairdir. 33.sâniha Þeyh Hamdullah’tan (ö. 926/1520)Müstakimzâde’nin devrine kadar hattat-lar silsilesinin manzum olarak sýralanýþý-dýr. Bunlarýn sonuna eklenen sekiz sayfa-lýk “hâtimetü’l-hâtime” harfleri muhtelifbakýþ açýlarýndan ele alan mühim bir bölü-mü hâvidir. Daha sonra “Tuhfe-i Suðrâ”baþlamaktadýr.

Tuhfe-i Hattâtîn’in müellif nüshasý za-manýmýza intikal etmemiþtir. Fakat Müs-takimzâde’nin ölümünden hemen sonra is-tinsah edilmiþ olan Murad Molla (nr. 1448)nüshasý mevcuttur. Ayrýca Topkapý SarayýMüzesi (Yeniler, nr. 722), Millet (Ali EmîrîEfendi, nr. 796-8) ve Ýstanbul Üniversitesi(TY, nr. 6194) kütüphanelerinde de yaz-ma nüshalarý bulunmaktadýr. ÝbnüleminMahmud Kemal, Türk Tarih Encümeni adý-na Murad Molla nüshasýný esas alarak AliEmîrî Efendi ve Ýstanbul Üniversitesi, ay-rýca Muallim Bahaettin Ersin nüshalarýnýsabýrla yürüttüðü karþýlaþtýrmalar sonun-da Tuhfe’nin güvenilir ve saðlam bir met-nini ortaya koymuþ, Müstakimzâde’nin ha-yatý ve eserlerini konu alan uzun bir incele-mesini de ilâve ederek (s. 3-85) eseri neþ-re hazýrlamýþtýr. Tuhfe-i Hattâtîn harf in-kýlâbýnýn arkasýndan eski harflerle basýlanson kitaptýr (Ýstanbul 1928). Tuhfe lugat-li, secili, zaman zaman sade veya nüktelibir üslûpla Türkçe, Arapça, Farsça þiir vegüzel sözlerin ilâvesiyle kaleme alýnmýþtýr.Bazý cümlelerinde anlaþýlma güçlüðü ve-ya ifade zafiyeti bulunuþu, kelimeler ara-sýnda bað kurulamayýþý, mâna çýkarmazorluðu gibi hususlar, çok zahmetli geç-miþ bir hayatýn mahsulü olan 756 sayfa-lýk bir telifte tabii karþýlanmalýdýr. Ýbnüle-min de bu gibi hatalarýn kendi dikkatsizli-ðinden doðmadýðýný belirttikten sonra mü-ellifin ifade tarzýný, eksiklikleri, hatta im-lâsýný deðiþtirme veya düzeltme hakkýnýkendinde bulmadýðýný açýklamýþtýr (s. 23).Müstakimzâde, Tuhfe’de hat ve hattat-larla ilgili bilgilerin yanýnda iktisat, lugat,edebiyat ve tasavvuf gibi farklý bilim vesanat alanýndaki bilgi birikimini de sýrasýgeldikçe satýr aralarýna sýkýþtýrmýþtýr. Tuh-fe-i Hattâtîn, hat sanatlarý alanýnda ya-pýlan araþtýrmalarda genellikle ilk baþvu-rulan kaynaktýr. Hat sanatýna dair Türkçeyayýmlanmýþ ilk eser olan Hat ve Hattâ-tân’da Mirza Habib Efendi, Osmanlý dev-rini Tuhfe’den aynen aktarmýþtýr. Cumhu-riyet Türkiyesi’nde hatla ilgili araþtýrma ve

TUHFE-i ÝSNÂAÞERÝYYE

41. CÝLT 4. FASÝKÜL (255) 5. Forma / 2. Kontrol19 Temmuz 2011