rükünleri ve yapýlýþý. a) · hazm a ve zeydîler e göre sünnettir. ca -ferîler ise secde,...
TRANSCRIPT
157
Secde Âyetleri. Kur’ân-ý Kerîm’de Allah’asecde etmeyi teþvik eden, secde edenle-ri öven ve secde etmeyenleri kýnayan bir-çok âyet bulunmaktadýr. Resûl-i Ekrem’inbunlardan bir kýsmýnýn okunmasý üzerinesecde ettiðine ve secde edilmesini buyur-duðuna dair rivayetler nakledilmiþ, bun-larýn secdeyle ilgili âyetlerin asýllarý ve ön-de gelenleri (azâimü’s-sücûd) olduðu söylen-miþ, bu sebeple “secde âyetleri” sözü bel-li sayýdaki âyetleri ifade eden bir tabir ha-line gelmiþtir. Bu âyetlerin ortak özelliðidoðrudan emir sîgasýyla veya secde et-meyenleri kýnama yoluyla secdenin em-redilmiþ olmasý yahut yerlerde ve gökler-de bütün varlýklarýn, müminlerin, melek-lerin veya peygamberlerin Allah’a secdeettiðinin haber verilmesidir. Secde âyetle-rinin muhtevasý da göz önüne alýndýðýn-da bu âyetleri okuyan veya dinleyen kim-senin secde etmesinin, hem emre uymahem de secde etmekten kaçýnanlara mu-halefet etme anlamýna geldiði anlaþýlýr.Kur’an’daki secde âyetlerinin sayýsý hak-kýnda erken dönemde farklý görüþler ilerisürülmüþse de rivayetlerin derlenmesin-den sonra Ýslâm âlimleri arasýnda hâkimgörüþ bunlarýn on bir-on beþ arasýnda ol-duðudur (Aynî, VII, 139). Üzerinde geniþmutabakat bulunan en uzun listeye göreon beþ secde âyeti þunlardýr: el-A‘râf 7/206, er-Ra‘d 13/15, en-Nahl 16/49, el-Ýsrâ17/107, Meryem 19/58, el-Hac 22/18 ve 77,el-Furkan 25/60, en-Neml 27/25, es-Sec-de 32/15, Sâd 38/24, Fussýlet 41/37, en-Necm 53/62, el-Ýnþikak 84/21, el-Alak 96/19. Bu listeye Hicr 15/98. veya Furkan 25/64. âyetleri ekleyenler de bulunmakla bir-likte bu görüþ genel kabul görmemiþtir.Hanefîler, Þâfiîler, Hanbelîler, Süfyân es-Sevrî, Ýbn Hazm ve Zeydîler’e göre secdeâyetlerinin sayýsý on dört, Mâlikîler’de birrivayete ve Ca‘ferîler’e göre on beþ, Mâli-kîler’de tercih edilen kavle göre on birdir.Hanefîler, Sevrî ve Ýbn Hazm biri hariç (el-Hac 22/77) diðerlerini kabul ederken Þâ-fiîler ve Hanbelîler Sâd sûresinin 24. âye-tinin þükür secdesiyle ilgili olduðu görü-þündedir. Mâlikîler’de sayýyý on bir kabuledenlere göre secde âyetleri Hanefîler’leayný olup sadece listedeki son üç âyet sec-de âyeti deðildir. Sonuç olarak Hac sûresi-nin 77. âyeti ile Sâd, Necm, Ýnþikak, Alaksûrelerindeki âyetler hakkýnda âyetleriniçeriklerinin tilâvet secdesini gerektiripgerektirmeyeceðine dair farklý yorumlarveya Hz. Peygamber’den gelen farklý riva-yetler sebebiyle ihtilâf bulunmakla birliktegeriye kalan on âyet üzerinde görüþ birliðivardýr. Bunun yanýnda bazýlarýnda secde
cümlesinin bitiþ yerleri hakkýnda da gö-rüþ ayrýlýklarý mevcut olup secde yerininNahl sûresinin 49. âyeti yerine 50. âyetiveya her ikisinin birden secde âyeti oldu-ðu, Ýsrâ sûresinin 107. âyeti yerine 109,Neml sûresinin 25. âyeti yerine 26, Fussý-let sûresinin 37. âyeti yerine 38. âyetlerdesecde edileceði þeklinde görüþler vardýr(Ýbnü’l-Arabî, II, 829-833; Ýbn Kudâme, II,352-358).
Hükmü. Tilâvet secdesi Hanefîler’e veÝbn Teymiyye’ye göre okuyana ve dinleye-ne vâcip, diðer üç Sünnî mezhebe, ÝbnHazm’a ve Zeydîler’e göre sünnettir. Ca‘-ferîler ise Secde, Fussýlet, Necm ve Alaksûrelerindeki secdenin farz, diðerlerininsünnet olduðu görüþündedir (Tûsî, I, 114).Hanefîler, vâcip hükmünü delillendirmeküzere bazý hadislerin yaný sýra, “Böyleykenonlara ne oluyor da inanmýyorlar ve ken-dilerine Kur’an okunduðu zaman secde et-miyorlar?” meâlindeki âyetlerde (el-Ýnþi-kak 84/20-21) tilâvet secdesine iþaret edil-diðini ve secdeyi terketmenin kýnandýðýnýsöylerler. Diðer mezheplerde ise Hz. Pey-gamber’in secde âyetlerinde bazan sec-de edip bazan etmediðine dair rivayetler-le (Buhârî, “Sücûdü’l-Kur,ân”, 6; Müslim,“Mesâcid”, 106) Hz. Ömer ve Abdullah b.Ömer gibi sahâbîlerin görüþleri (Buhârî,“Sücûdü’l-Kur,ân”, 10) delil alýnýr.
Þartlarý. Tilâvet secdesinin þartlarý ve rü-künleriyle ilgili hükümler genellikle nama-za veya kýraate kýyas yoluyla verilmiþtir;dolayýsýyla görüþ farklýlýklarý kendisine ben-zetilen asla göre deðiþiklik göstermekte-dir. A) Vücûb Þartlarý. Secdenin vâcip ve-ya sünnet olmasýnýn sebepleri okuma, din-leme ve iktidâdýr. Dolayýsýyla okuma, oku-yan, dinleyen ve namazda iktidâ ile ilgili ba-zý þartlar vardýr. 1. Okuma. Hanefîler’debir görüþe göre âyetin çoðunun, tercihedilen görüþe göre ise secdeye delâleteden kelime ile önceki veya sonraki birkelimenin birlikte okunmasý secdenin vü-cûbu için yeterlidir. Þâfiîler’e göre âyetintamamýnýn okunmasý ve okumanýn meþ-rû olmasý (âyet okumanýn mekruh kabuledildiði yerlerde okuma secdeyi gerektir-mez), okuma kastýnýn bulunmasý, Fâtiha’-yý okuyamama sebebiyle onun yerine okun-muþ olmamasý gerekir. Tercümesi okunanveya iþitilen secde âyetleriyle ilgili iki farklýgörüþ vardýr. Secde âyetinin hecelenmesiveya sesli okunmadan yazýlmasý, görülme-si yahut gözle takip edilmesi secdeyi ge-rektirmez. 2. Okuyana secdenin gerekme-si için dinen mükellef sayýlmasý þartý ara-nýr. Dinleyen açýsýndan Hanefîler’e ve Þâ-fiîler’e göre okuyanýn sadece temyiz ehli
Dilinden Kur’ân-ý Kerîm’in Faziletleri(Ýzmir 1981) ve Mehmet Besim Ýsmailefen-dioðlu’nun Kur’an-ý Kerim TilavetindeEdeb (yüksek lisans tezi, 1987, MÜ SosyalBilimler Enstitüsü) adlý çalýþmalarý konuy-la ilgili eserlerden bazýlarýdýr.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Tehânevî, Keþþâf, I, 171; Müsned, VI, 92; Taberî,Câmi£u’l-beyân, Kahire 1388/1968, I, 519-521;Dânî, et-Ta¼dîd fi’l-itšån ve’t-tecvîd (nþr. GanimKaddûrî Hamed), Baðdad 1407/1988, s. 70-95;Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaký, Þu£abü’l-îmân (nþr.M. Saîd b. Besyûnî Zaðlûl), Beyrut 1410/1990,II, 372; Gazzâlî, ݼyâßü £ulûmi’d-dîn, Beyrut, ts.(Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), I, 321-347; Zemahþerî,el-Keþþâf (Kahire), IV, 175; Ýbnü’l-Cevzî, Nüzhe-tü’l-a£yün, s. 220-222; Fahreddin er-Râzî, Mefâtî-¼u’l-³ayb, IV, 32; Kurtubî, el-Câmi £, I, 27-28;XVI, 222; Nevevî, et-Tibyân fî âdâbi ¼ameleti’l-Æurßân (nþr. Muhyiddin eþ-Þâmî), Beyrut 1407/1986, s. 26-87; Fîrûzâbâdî, Tenvîrü’l-mišbâs mintefsîri Ýbn £Abbâs, Kahire 1370/1951, s. 14; Ýb-nü’l-Cezerî, en-Neþr, I, 205-210; a.mlf., et-Tem-hîd fî £ilmi’t-tecvîd (nþr. Ganim Kaddûrî Hamed),Beyrut 1407/1986, s. 55-62; Süyûtî, el-Ýtšån fî£ulûmi’l-Æurßân, Beyrut 1973, I, 104-113; HasanSaîd el-Kermî, el-Hâdî ilâ lu³ati’l-£Arab, Beyrut1411/1991, I, 256-257; Fetâva’l-lecneti’d-dâßimeli’l-bu¼û¦i’l-£ilmiyye ve’l-iftâß (nþr. Ahmed b. Ab-dürrezzâk ed-Düveyþ), Riyad 1412/1992, IV, 118-119; Hayreddin Karaman v.dðr., Kur’an Yolu: Türk-çe Meâl ve Tefsir, Ankara 2006, I, 201; RichardC. Martin, “Tilawah”, ER, XIV, 526-530; Abdur-rahman Çetin, “Music in Qur’ânic Recitation”,Encyclopaedia of the Holy Qur’ân (ed. N. K.Singh – A. R. Agwan), Delhi 2000, III, 947-955; Ýb-rahim Hatiboðlu, “Leknevî”, DÝA, XXVII, 135; “Ce-vâzü kavli sadakallahü’l-.azîm ba.de kýrâ,eti’l-Kur,ân”, http://darulfatwa.org.au/content/view/1538/235/.
ÿAbdurrahman Çetin
– —TÝLÂVET SECDESÝ
א����� ) ���� )
Kur’an’da secde âyetinin okunmasýveya dinlenmesi halindeyapýlmasý gereken secde.˜ ™
Hz. Peygamber’in sözlü ve fiilî sünne-tiyle sabittir. Resûlullah, “Âdemoðlu sec-de âyetini okuyup secde edince þeytan að-lar ve, ‘Yazýklar olsun bana! Âdemoðlu sec-deyle emrolundu da hemen secde etti,cennet onundur; ben secdeyle emrolun-dum, ama secde etmekten kaçýndým, ba-na da cehennem vardýr’ diyerek oradanuzaklaþýr” meâlindeki hadisiyle konununönemine dikkat çekmiþ (Müslim, “Îmân”,133; Ýbn Mâce, “Ýkametü’s-salât”, 70), sec-de âyetlerini okuyunca secde etmiþ, onun-la birlikte ashabý da secdeye varmýþtýr(Buhârî, “Sücûdü’l-Kur,ân”, 8, 9; Müslim,“Mesâcid”, 103, 104).
TÝLÂVET SECDESÝ
158
TÝLÂVET SECDESÝ
bir fiil iþlenmedikçe yapýlabilir; namaz son-rasýna ertelenmesi Hanefîler’e göre tahrî-men mekruhtur.
Rükünleri ve Yapýlýþý. A) Secde âyeti na-maz dýþýnda okunursa Hanefîler’e, Mâli-kîler’e, Ýbn Teymiyye’ye ve Hanbelîler’debir görüþe göre tilâvet secdesinin tek birrüknü vardýr, o da secdedir; elleri kaldýr-maksýzýn bir defa “Allahüekber” denilereksecdeye varýlýr; secdede üç defa “sübhâ-ne rabbiye’l-a‘lâ” denildikten sonra yinetekbirle kalkýlýr. Secdede tesbih, hamd vedua edilebilir (iki farklý dua için bk. Müs-lim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 201; Ebû Dâvûd,“Sücûdü’l-Kur,ân”, 7; ayrýca bk. el-Ýsrâ 17/108). Secdeden kalkarken “Semi‘nâ veeta‘nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-ma-sîr” âyetinin okunmasý (el-Bakara 2/285)müstehaptýr. Otururken âyeti iþiten kiþiayaða kalkmadan secdeye gidebilir; sec-deden sonra da ayaða kalkmasý gerekmez;ancak her iki durumda da ayaða kalkmakmüstehaptýr. Topluluk içinde secde âyetiokunduðunda tek tek veya cemaat halin-de secde edilebilir. Cemaat halinde secdeedilecekse saf olma zorunluluðu yoktur.Þâfiîler’e göre secdenin yaný sýra niyet, if-titah tekbiri ve selâm vermek de tilâvetsecdesinin rükünlerindendir; niyetten son-ra eller kaldýrýlarak iftitah tekbiri alýnýr, ar-dýndan eller kaldýrýlmadan ikinci bir tek-birle secde yapýlýr, secdeden sonra her-hangi bir dua okunmaksýzýn kýsa süre otu-rulup selâm verilir. Mâlikîler’den Ebû Be-kir Ýbnü’l-Arabî’ye göre de tekbir ve selâmrükündür (A¼kâmü’l-Æurßân, II, 831). Han-belîler’e göre ise secdeye varmak, secde-den kalkmak ve ilk selâm rükündür; tektekbir alýnýr ve eller kaldýrýlýr. Hatip minber-de iken bir secde âyeti okursa minberdeniner ve cemaatle birlikte secde eder. Se-ferde nâfile namaza kýyasla hangi tarafadönülürse dönülsün binek üstünde secdecâizdir; seferîlik dýþýnda ise Mâlikîler’e gö-re binekten inmek gerekir. Ayný secde âye-ti birden fazla okunursa Hanefîler’e göremeclis birliði esastýr, hepsi için bir secdeyeterlidir; diðer mezheplerde de hepsininsonunda olmak þartýyla bir secdenin ye-terli sayýlacaðý þeklinde görüþler vardýr.Farklý âyetler okunursa ayný mecliste ol-sa bile her biri için ayrý secde yapýlýr. B)Namazda okunduðunda kýraatin sonun-da ise Hanefîler’e göre rükû secde yerinegeçer; diðerlerine göre ayrý bir secde yap-mak gerekir. Hanefîler’e göre secde âye-tinden sonra en fazla üç kýsa âyet dahaokunacaksa namazýn rükûu veya secde-siyle yetinilir (Ýbn Âbidîn, II, 586-587). Ký-raatin ortasýna rastgelirse âyet okunduk-
tan sonra eller kaldýrýlmadan tekbir alý-narak doðrudan secdeye varýlýr, ardýndantekrar tekbir alýnarak kalkýlýr ve kýraatedevam edilir. Mâlikîler’e göre farz namaz-da içinde secde âyeti bulunan bir bölümokumak mekruhtur. Namaz kýlan kiþi na-maz dýþýndaki birinden âyet duysa secde-yi namaz dýþýnda yapar. Namazda olma-yan birinin namaz kýlandan âyeti iþitmesihalinde ise secde namaz dýþýndaki gibidir.
Namazý bozan hususlar tilâvet secde-sini de bozar. Ancak Hanefîler’e göre na-mazdan farklý olarak kadýnlarýn erkekler-le ayný hizada namaza durmasý (muhâzât)secdeyi bozmadýðý gibi gülmek de abdes-ti bozmaz, yalnýzca secde iade edilir. Ha-nefîler’e göre bozulan secdenin kazâsý ge-rekir. Sünnet hükmünü veren diðer mez-heplerde ise ifsat edilen nâfilenin kazâsý-ný gerekli görenlere göre secde de kazâedilmelidir. Þâfiîler’e göre vakit darlýðý vb.bir sebeple secde yapamayacak durum-da olan kiþi tahiyyetü’l-mescid yerine tes-bihte bulunduðu gibi bu durumda da tes-bihte bulunabilir.
Mushaflarda secde âyetlerini göster-mek için secde iþareti koyma uygulama-sýnýn ilk defa ne zaman baþladýðý bilinme-mekle beraber erken devirlerden itibarenbu tür iþaretlerin konulduðu anlaþýlmak-tadýr. Secde âyetinin yeri, genellikle sayfakenarýna ve âyetin hizasýna süslü bir mo-tif içine “����” ibaresi yazýlarak gösteri-lir. “Secde gülü” de denilen bu motifler ba-sit bir daire, bir mescid gibi veya baþkabir þekilde olabilir. Bazý mushaflarda sec-de iþareti âyetin bittiði yerde âyet numa-rasýndan önce, “����” ibaresi de sayfakenarýna konulmaktadýr.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Ýbn Hazm, el-Mu¼allâ, V, 105-111; Ebû Ca‘feret-Tûsî, el-Mebsû¹ fî fýšhi’l-Ýmâmiyye (nþr. M.Taký el-Keþfî), Tahran 1387, I, 113-114; Ebû Be-kir Ýbnü’l-Arabî, A¼kâmü’l-Æurßân (nþr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1394/1974, II, 829-833; Kâsânî,Bedâßi £, I, 179-194; Muvaffakuddin Ýbn Kudâme,el-Mu³nî (nþr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Tür-kî – Abdülfettâh M. el-Hulv), Riyad 1417/1997,II, 352-372; Kurtubî, el-Câmi£, VII, 357-359; X,63; Nevevî, el-Mecmû£, III, 551-569; Þehâbeddinel-Karâfî, e×-¬aÅîre (nþr. Saîd A‘râb), Beyrut 1994,II, 410-416; Takýyyüddin Ýbn Teymiyye, Mecmû£a-tü’l-fetâvâ (nþr. Âmir el-Cezzâr – Enver el-Bâz),Mansûre 1426/2005, XXIII, 83-105 (bu bölümünmüstakil baskýsý için bk. Sücûdü’t-tilâve me£ânîhve a¼kâmüh [nþr. Fevvâz Ahmed Zemerlî], Bey-rut 1426/2005); Ýbnü’l-Murtazâ, el-Ba¼rü’z-zeÅ-Åâr (nþr. Abdullah b. Abdülkerîm el-Cürâfî), San‘a1409/1988, I, 342-345; Ýbn Hacer el-Askalânî,Fet¼u’l-bârî (nþr. Ebû Kuteybe Nazar b. Muham-med el-Fâryâbî), Riyad 1426/2005, III, 439-454;Bedreddin el-Aynî, £Umdetü’l-šårî (nþr. AbdullahMahmûd M. Ömer), Beyrut 1421/2001, VII, 136-164; Ýbn Âbidîn, Reddü’l-mu¼târ (nþr. Ali M.
olmasý yeterlidir; Müslümanlýk, bulûð, ta-hâret gibi þartlar aranmaz; mecnun, bay-gýn, uykudaki kiþinin tilâvetiyle vâcip ol-maz. Þâfiîler’e göre sarhoþluk ve cünüp-lük gibi âyet okumanýn haram olduðu du-rumlarda dinleyene hüküm gerekmez; ay-rýca okuma kastý da bulunmalýdýr. Mâlikî-ler’e göre dinleyene hükmün gerekmesiiçin okuyanýn mükellef ve dinleyene imam-lýk yapmaya ehil sayýlmasý, Hanbelîler’e gö-re bunlarýn yanýnda okuyanýn okumanýnardýndan secde etmesi gerekir. Radyo veteyp gibi nakil ve kayýt âletleriyle nakledi-len okumalarýn secdeyi gerektirip gerek-tirmeyeceði hususunda üç farklý görüþ ile-ri sürülmüþse de bunlar sesi bütün özel-likleriyle naklettiklerinden secde yapýlaca-ðý görüþü aðýr basar. 3. Dinleyene secde-nin gerekmesi için mükellef olmasý þartýaranýr. Þâfiîler ile Hanefîler’e göre iþitmeyeterlidir; diðer mezheplere göre ise din-leme kastý da bulunmalýdýr. Tilâvet secde-si ibadet içeriðinin ötesinde bir inanç an-lamý taþýdýðýndan abdestsiz olanlarýn vehayýzlý kadýnlarýn bile hemen secdeye ka-panarak itaat ettiklerini göstermelerininuygun olacaðýný söyleyenler varsa da âlim-lerin çoðunluðu abdest þartýný gerekli gö-rür; abdesti olmayanlar abdest aldýktansonra secde ederler; hayýz veya nifas gibibir özrü bulunanlardan ise namaz gibi sec-de de düþer. 4. Ýktidâ. Cemaat okunanýiþitmese bile imama uyarak secde yapar.Namazda olan kiþi namaz dýþýnda veyabaþka bir namazda olanýn okumasýna uya-rak secde yapamayacaðý gibi imama uyankiþi namazda okuduðu secde âyeti sebe-biyle de kendi baþýna secde yapamaz.
B) Edâ Þartlarý. Tilâvet secdesinde na-mazdaki gibi tahâret, kýble, setr-i avret, va-kit ve niyet þartlarý aranýr. Âyet namaz dý-þýnda okunmuþsa Hanefîler’e göre vakti ge-niþ olup namaz kýlmanýn mekruh olduðuüç vakit dýþýndaki bütün vakitlerde yapýla-bilir; ancak unutulabileceði için uzun süreertelememek gerekir. Þâfiîler’e göre mek-ruh vakitler dahil her vakitte secde yapý-labilir; ancak okumadan hemen sonra sec-de edilmeli, araya uzun süre girmemeli-dir. Hanbelîler’e göre tilâvetle secde ara-sýnda örfen uzun sayýlabilecek bir süre bu-lunmamalýdýr. Öte yandan Ýbn Hazm ký-yasý reddettiðinden rivayetle desteklen-meyen tahâret, kýble, vakit gibi þartlarý ka-bul etmez. Ýbn Teymiyye’ye göre de tahâ-ret efdal olmakla birlikte þart deðildir.Âyet namazda okunursa tilâvet secdesi-nin namaz içinde yapýlmasý gerekir, namazdýþýnda kazâsý yoktur; sehven terkedilmiþ-se selâmdan hemen sonra namaza aykýrý
159
yer” karþýlýðýnda Tilimsân adý verildiði gö-rüþü de vardýr. Bazý kaynaklarda Tilim-sân’ýn bulunduðu yer için “aynü’l-hacer,aynü’l-hût, aynü’l-muhâcir” gibi tabirlerkullanýlýr. Avrupa kaynaklarýnda þehrin adýTlemcen olarak geçer. Agadir, Tagrart, Ci-dâr, Tilimsân ve Mansûre’den Tilimsân dý-þýndakiler tarihî birer adlandýrma þeklin-de kalmýþtýr.
En eski çaðlardan beri yerleþim yeri ol-duðu anlaþýlan bölgede Romalýlar II. yüz-yýlda bugünkü þehrin yakýnýndaki Agadir’ikurdular ve buraya Latince “bahçeler” an-lamýnda Pomaria adýný verdiler. 456 yýlýndaKuzey Afrika’daki Roma hâkimiyetini so-na erdiren Vandal istilâsýnýn ardýndan Ber-berî kabileleri arasýnda paylaþýlarak idareedilen þehir daha sonra Agadir adýyla ta-nýndý. Ýbn Haldûn’a göre Emevîler döne-mindeki fetihler öncesinde burasý Berberî-ler’in Zenâte kolundan Benî Ýfren ve Mað-râve kabilelerinin yurdu idi. Agadir Kale-si’ni Benî Ýfren inþa etti. Tilimsân ve çev-resi, Emevîler devrinde 55-62 (675-681) yýl-larý arasýnda Ýfrîkýye valiliði yapan Ebü’l-Muhâcir Dînâr tarafýndan fethedildi. Da-ha sonra Tilimsân, Hâricîler’in Sufriyye ko-lunun merkezi oldu. Abbâsîler dönemindedevletin Kuzey Afrika’daki sýnýrlarýnýn enuç noktasýný Tilimsân yakýnýndaki Þelif va-disi oluþturuyordu. Sufriyye koluna men-sup Benî Ýfren kabilesi, Ebû Kurre önder-liðinde bütün Maðrib Hâricîleri’ni 154’te(771) buradan hareketle toplayarak büyükbir direniþ baþlattý.
Ýdrîsîler’in kurucusu I. Ýdrîs, 174 (790)yýlýnda Zenâte Berberîleri’ni itaat altýna al-
mak için Maðrâve’nin reisi Muhammed b.Hazer el-Maðrâvî’nin desteðiyle Tilimsânve çevresini ele geçirdi. Bir süre buradakalýp þimdiki Tilimsân büyük camisinin te-mellerini attý. Ardýndan kendisi Maðrib-iAksâ’ya giderken Tilimsân’a kardeþini valitayin etti. 199’da (814) II. Ýdrîs üç yýl bu-rada kalarak büyük camiyi tamamladý. Fâ-týmîler, Mehdiye’den doðuya doðru iler-ledikleri sýrada 931 yýlýnda kendileriyle iþbirliði yapan Tilimsân’a girerek Ýdrîsî vali-sini uzaklaþtýrdýlar ve þehri 955 yýlýna ka-dar ellerinde tuttular. Endülüs Emevî Ha-lifesi III. Abdurrahman, Fâtýmî idaresin-deki Maðrib-i Evsat’ý ele geçirip burasýnýbütün Zenâteliler’in emîri olan Benî Ýf-ren’den Ya‘lâ b. Muhammed’e verdi, ken-disini Tilimsân valisi yaptý. Ancak þehrinvalisi Fâtýmî kumandanlarýndan Cevher es-Sýkýllî tarafýndan öldürülünce Maðrib’dekarýþýklýklar ortaya çýktý. Maðrib’in Fâtý-mîler’in elinden çýkmasý ve ardýndan BenîHilâl Araplarý’nýn bölgeye akýn etmesiyleTilimsân hâkimiyet mücadelelerine sahneoldu.
1080 yýlýnda Murâbýt Hükümdarý Yûsufb. Tâþfîn, Tilimsân ve çevresindeki Zenâ-te Berberîleri’nin hâkimiyetine son veripþehrin merkezini Agadir’den biraz dahabatýda kurduðu Tagrart’a taþýdý. Murâbýt-lar’ýn önemli merkezlerinden olan bugün-kü Moritanya, Fas ve Cezayir’in batýsý ileBatý Sahrâ bölgesindeki yerler bir süre bu-radan yönetildi. Tilimsân ismi de ilk defabu dönemde kullanýlmaya baþlandý ve ký-sa zamanda Agadir ile Tagrart birleþerekgünümüzdeki ana þehrin teþekkülü ta-
Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut1415/1994, II, 575-597; Muhammed b. Ahmeded-Desûký, ¥âþiye £ale’þ-þer¼i’l-kebîr (nþr. Mu-hammed Ýlîþ), Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), I, 306-312;Vehbe ez-Zühaylî, el-Fýšhü’l-Ýslâmî ve edilletüh,Dýmaþk 1405/1985, II, 109-127; H. Yunus Apay-dýn, “Tilâvet Secdesi”, Ýlmihal, Ankara 2006, I,352-354; Fehd b. Abdülazîz el-Fâzýl, “Secedâtü’l-Kur,ân: Ahkâm ve tevcîhât”, Mecelletü’l-Bu¼û-¦i’l-Ýslâmiyye, sy. 71, Riyad 1424-25/2004, s. 93-193; “Sücûdü’t-tilâve”, Mv.F, XXIV, 212-233; Be-þir Gözübenli, “Tilâvet Secdesi”, Ýslâm’da Ýnanç,Ýbadet ve Günlük Yaþayýþ Ansiklopedisi, Ýstan-bul 1997, IV, 375-379.
ÿAbdurrahman Çetin
– —TÝLÝMSÂN
( ������ )
Cezayir’de bir þehir ve bu þehrinmerkez olduðu idarî birim.
˜ ™
Cezayir’in kuzeybatýsýnda Fas sýnýrýnayakýn bölgede yer alýr. Tilimsân (Tlemsen)bölgedeki Fas, Vehrân, Vücde gibi þehir-ler içinde ticaret yolu üzerindeki merkezîkonumuyla öne çýkmaktadýr. Modern dö-nemdeki Cezayir þehri merkezli idarî tak-simatýn oluþmasýndan çok önce Tilimsân,bugün Orta Maðrib denilen tarihî Mað-rib-i Evsat’ta Murâbýtlar’a ve Abdülvâdî-ler’e baþþehirlik yapan çok önemli bir þe-hirdi. Atlas daðlarýnýn bir kýsmýný oluþtu-ran ve þehirle ayný adý taþýyan, 1842 m.râkýma sahip Tilimsân daðýnýn kuzey ete-ðinde 806 m. yükseklikteki noktada mey-ve bahçeleri arasýnda kurulmuþ olup etra-fý ormanlarla çevrilidir. Fas þehriyle Veh-rân arasýnda ve Akdeniz’den Sahrâ’ya ge-çiþ noktasýnda denize 50 km. kuþ uçuþumesafede bulunur. Bölgede “Maðrib’in in-cisi” ve çok sayýda tarihî eserleri dolayýsýy-la “müze þehir” diye bilinmektedir. V. (XI.)yüzyýlda Ebû Ubeyd el-Bekrî ve VI. (XII.)yüzyýlda Þerîf el-Ýdrîsî gibi Ýslâm coðraf-yacýlarý buranýn hamamlarýndan ve su de-ðirmenlerinden bahseder. Tilimsân keli-mesinin menþei hakkýnda daha ziyade söz-lü gelenekle aktarýlan farklý rivayetler ilerisürülmektedir. Berberîce’de “su kaynaðý”anlamýnda tilmas kelimesinin çoðulu ola-rak tilimsândan geldiði görüþü en yaygýnolanýdýr. Yine Berberîce’de Agadir (ambar)ve Tagrart (çekirdek) diye isimlendirilen ta-rihî iki þehrin arasýnda kurulup onlarla bir-likte hepsine Tilimsân (tohum ambarý) de-nildiði ileri sürülür. Coðrafî olarak denizlekaranýn, çölle daðlarýn kesiþme noktasýn-da yer aldýðýndan, Berberîler’in Zenâte ko-lu lehçesinde “toplanma” karþýlýðýnda ta-lam ve “iki” anlamýnda sân kelimelerininbirleþmesiyle “iki farklý özelliðin buluþtuðu
TÝLÝMSÂN
Tilimsân’dan bir görünüþ