rehberlik rehberlikmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/20041658_rehberlik.pdfrehberlik anlayışında...

97
1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA 1.1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞIN KONUSU Rehberlik ve psikolojik danışma kavramları, modern eğitimin çok önemli bir parçası haline gelmiş faaliyetleri ifade eden terimlerdir. Özellikle rehberlik sözü daha 1938’lerde okul müfredat programlarımızda geçmiş olmakla beraber , daha çok 1950’lerden sonra sıkça konuşulup tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle 1970’den buyana da rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin “uzman” kişilerce yürütülen ayrı bir “yardım” ve “ihtisas” faaliyeti olarak okul eğitim programlarımızda yer almış olduğu memnuniyetle görülmektedir.”(Mertol;1998,s.5) Aslında, bilen bir kimsenin bilmeyen kimseye yardımı, yol göstermesi, insan toplumları kadar eskidir. Yani rehberlik ve danışma kavramı, toplum yaşamının bünyesinde mevcuttur. İnsanoğlu öteden beri yabancısı olduğu bir durumla karşılaşınca veya bir derdi olunca, güvendiği birine derdini açması, sorun hakkında ondan fikirler alması, toplumsal yaşamda insan ilişkilerinin önemli bir yanını teşkil etmektedir. Kişi güvendiği birisine derdini açıp anlatmakla, sorunla ilgili yeni bilgiler, görüşler, soruna yeni bir bakış açıları kazandırabilir. Problemin karanlıkta kalmış yönlerini daha iyi görmeye başlayabilir. En azından içini boşaltıp baskıdan kurtulmuş, rahatlamış olabilir. Güvendiği kişinin akılcı, moral ve güç verici tavır ve sözleri sonucu kendinde yeni bir dayanma gücü bulup, sorunla uğraşma azmi kazanmış olur. Diş ağrısı çeken birini düşünelim. Çektiği ıstırabı dostuna anlatır. Dostu cevap verir: “Geçmiş olsun ! Bilirim, diş ağrısı çok ıstırap vericidir.” Öteki devam eder: “Evet, geçen akşam yemeği yarıda bırakıp kalkmak zorunda kaldım. Lokmayı basar basmaz beynimde şimşek çaktı!” Sözü öteki alır “Ne zor değil mi! Benimde öyle olmuştu. Neyse ki falan dişçiye gittim de tedavi ettirip kurtuldum. Ama iyi bir dişçi.” Problemli kişi, o dişçinin adresini alır. İşte bu küçük örnekte basit bir rehberlik işi cereyan etmiştir. Dostu, problemli kişiye bir anlayış göstermiş, önüne basit bir çözüm fikri sermiştir. Problemli kişi dişçiye gitmiş ve tedavi olmuştur. Dişi tedavi eden doktorun yaptığı tedavi, kişiye büyük bir yardımdır ama bir rehberlik ve danışma değildir. Halbuki dostunun konuşmasında da yardım vardır ama bu yardımda çekilen ıstırabı gerçekten anlayış, onunla hemhal oluş ve ortaya kişinin karar vermesine yardım edebilecek çözüm yolu koyuş vardır. İşte bu bir rehberliktir. Bu örnekte vuku bulan rehberlik ve danışma, tabii ki sistemli ve amaçlı yapılmış rehberlik ve danışma sayılmaz. Ama burada gene de psikolojik yardım cereyan etmiştir. Günlük hayatımızda bunun gibi daha bir çok psikolojik yardım etkileşimleri olup durmakta dır. Aynı şekilde, okullarımızda da bu çeşitten birçok “yardımlar” olmaktadır. Ama bunlar sistemli, bilinçli ve uzman kişilerce yapılmış psikolojik yardımlar olmaktan ziyade, karara vuku bulmuş yardımlardır ki bunlara “rehberlik” değil, “tesadüfi rehberlik demek mümkündür. “Duyan ve düşünen canlı bir varlık olarak her insan, günlük yaşantısında birçok problemlerle karşılaşıp durmaktadır. Aile-içi, meslek –içi toplumda kişiler arası ilişkilerde ya da kendi iç dünyasında birçok sevinçleri, üzüntüleri, düşünceleri, kaygı ve heyecanları olup durmaktadır. Bazı tercihler yapmak, karalar almak, yeni uyumlar sağlamak durumundadır. Sorunların birçoğunu kendi imkanları ile uygun bir çözüme kavuşturabilir. Ama bazılarının karşısında da kendini köşeye kısılmış hissedebilir. Ya problemin çeşitleri, yönleri hakkında yeterli bilgiye, gerekli tecrübeye ve moral gücüne sahip değildir, ya da kendini iyi tanımamaktadır. Bu çabalarda kişinin dışardan birinin, “bilen” birinin yardımına ihtiyaç duyacaktır.”(Tan;1992,s.12) 1.1.1 “REHBERLİK NEDİR? • Rehberlik, seçimler ve uyum yapmada, problem çözmede bir kişinin ötekine verdiği yardımdır. • Rehberlik, problem çözebilmesi, bağımsız hale gelebilmesi ve içinde yaşadığı toplumun sorumlu bir üyesi olabilmesi için bireye verilen yardım sürecidir. • Rehberlik, demokratik ortam içinde bireyin kapasite ve yeteneklerini en uygun biçimde geliştirmeyi amaçlayan ve uzman kişilerce verilen ve tüm eğitim programının bir parçası olarak sunulan hizmetlerdir. • Rehberlik, kendini anlaması ev okul ve topluma en iyi uyum yaparken kendi kendini yönetebilmesi için, bireylere yardım etme sürecidir. • Rehberlik, kendini ve kendi dünyasını anlaması için bireye yardım etme sürecidir. • En geniş anlamda rehberlik, bir insanın başka bir insana ya da gruba, o insanın ya da grubun en iyi bir biçimde yaşamasına, insanların kendilerini gerçekleştirmelerine en elverişli yolları bulabilmeleri için yapılan yardımlardır.

Upload: others

Post on 10-Jul-2020

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA

1.1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞIN KONUSU

“Rehberlik ve psikolojik danışma kavramları, modern eğitimin çok önemli bir parçası haline gelmiş faaliyetleri ifade eden terimlerdir. Özellikle rehberlik sözü daha 1938’lerde okul müfredat programlarımızda geçmiş olmakla beraber , daha çok 1950’lerden sonra sıkça konuşulup tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle 1970’den buyana da rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin “uzman” kişilerce yürütülen ayrı bir “yardım” ve “ihtisas” faaliyeti olarak okul eğitim programlarımızda yer almış olduğu memnuniyetle görülmektedir.”(Mertol;1998,s.5)

Aslında, bilen bir kimsenin bilmeyen kimseye yardımı, yol göstermesi, insan toplumları kadar eskidir. Yani rehberlik ve danışma kavramı, toplum yaşamının bünyesinde mevcuttur. İnsanoğlu öteden beri yabancısı olduğu bir durumla karşılaşınca veya bir derdi olunca, güvendiği birine derdini açması, sorun hakkında ondan fikirler alması, toplumsal yaşamda insan ilişkilerinin önemli bir yanını teşkil etmektedir. Kişi güvendiği birisine derdini açıp anlatmakla, sorunla ilgili yeni bilgiler, görüşler, soruna yeni bir bakış açıları kazandırabilir. Problemin karanlıkta kalmış yönlerini daha iyi görmeye başlayabilir. En azından içini boşaltıp baskıdan kurtulmuş, rahatlamış olabilir. Güvendiği kişinin akılcı, moral ve güç verici tavır ve sözleri sonucu kendinde yeni bir dayanma gücü bulup, sorunla uğraşma azmi kazanmış olur.

Diş ağrısı çeken birini düşünelim. Çektiği ıstırabı dostuna anlatır. Dostu cevap verir: “Geçmiş olsun ! Bilirim, diş ağrısı çok ıstırap vericidir.” Öteki devam eder: “Evet, geçen akşam yemeği yarıda bırakıp kalkmak zorunda kaldım. Lokmayı basar basmaz beynimde şimşek çaktı!” Sözü öteki alır “Ne zor değil mi! Benimde öyle olmuştu. Neyse ki falan dişçiye gittim de tedavi ettirip kurtuldum. Ama iyi bir dişçi.” Problemli kişi, o dişçinin adresini alır.

İşte bu küçük örnekte basit bir rehberlik işi cereyan etmiştir. Dostu, problemli kişiye bir anlayış göstermiş, önüne basit bir çözüm fikri sermiştir. Problemli kişi dişçiye gitmiş ve tedavi olmuştur. Dişi tedavi eden doktorun yaptığı tedavi, kişiye büyük bir yardımdır ama bir rehberlik ve danışma değildir. Halbuki dostunun konuşmasında da yardım vardır ama bu yardımda çekilen ıstırabı gerçekten anlayış, onunla hemhal oluş ve ortaya kişinin karar vermesine yardım edebilecek çözüm yolu koyuş vardır. İşte bu bir rehberliktir.

Bu örnekte vuku bulan rehberlik ve danışma, tabii ki sistemli ve amaçlı yapılmış rehberlik ve danışma sayılmaz. Ama burada gene de psikolojik yardım cereyan etmiştir. Günlük hayatımızda bunun gibi daha bir çok psikolojik yardım etkileşimleri olup durmakta dır. Aynı şekilde, okullarımızda da bu çeşitten birçok “yardımlar” olmaktadır. Ama bunlar sistemli, bilinçli ve uzman kişilerce yapılmış psikolojik yardımlar olmaktan ziyade, karara vuku bulmuş yardımlardır ki bunlara “rehberlik” değil, “tesadüfi rehberlik demek mümkündür.

“Duyan ve düşünen canlı bir varlık olarak her insan, günlük yaşantısında birçok problemlerle karşılaşıp durmaktadır. Aile-içi, meslek –içi toplumda kişiler arası ilişkilerde ya da kendi iç dünyasında birçok sevinçleri, üzüntüleri, düşünceleri, kaygı ve heyecanları olup durmaktadır. Bazı tercihler yapmak, karalar almak, yeni uyumlar sağlamak durumundadır. Sorunların birçoğunu kendi imkanları ile uygun bir çözüme kavuşturabilir. Ama bazılarının karşısında da kendini köşeye kısılmış hissedebilir. Ya problemin çeşitleri, yönleri hakkında yeterli bilgiye, gerekli tecrübeye ve moral gücüne sahip değildir, ya da kendini iyi tanımamaktadır. Bu çabalarda kişinin dışardan birinin, “bilen” birinin yardımına ihtiyaç duyacaktır.”(Tan;1992,s.12)

1.1.1 “REHBERLİK NEDİR?

• Rehberlik, seçimler ve uyum yapmada, problem çözmede bir kişinin ötekine verdiği yardımdır.

• Rehberlik, problem çözebilmesi, bağımsız hale gelebilmesi ve içinde yaşadığı toplumun sorumlu bir üyesi olabilmesi için bireye verilen yardım sürecidir.

• Rehberlik, demokratik ortam içinde bireyin kapasite ve yeteneklerini en uygun biçimde geliştirmeyi amaçlayan ve uzman kişilerce verilen ve tüm eğitim programının bir parçası olarak sunulan hizmetlerdir.

• Rehberlik, kendini anlaması ev okul ve topluma en iyi uyum yaparken kendi kendini yönetebilmesi için, bireylere yardım etme sürecidir.

• Rehberlik, kendini ve kendi dünyasını anlaması için bireye yardım etme sürecidir.

• En geniş anlamda rehberlik, bir insanın başka bir insana ya da gruba, o insanın ya da grubun en iyi bir biçimde yaşamasına, insanların kendilerini gerçekleştirmelerine en elverişli yolları bulabilmeleri için yapılan yardımlardır.

Buraya kadar yapılan açıklamalarda rehberliği şöyle tanımlayabiliriz:”Rehberlik, bireye kendini anlaması, çevredeki olanakları tanıması ve doğru tercikler yaparak kendini gerçekleştirebilmesi için yapılan sistematik ve profesyonel bir yardım sürecidir.

Yardım kavramı ile kastedilen tavsiye vermek, akıl öğretmek, bireyi doğru olduğu varsayılan bir hareket tarzı benimsemeye ve uygulamaya zorlamak olmayıp, onun çeşitli seçenekleri tanımada ve en uygun olanı seçmesi için gerekli değerlendirmeyi yapabilecek hale gelmesine çalışmaktır.(Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,ss.12-13)

1.1.2REHBERLİĞİN TEMEL TAŞLARI

• “Rehberlik bir süreçtir. Rehberlik bir anda olup biten bir iş değildir. Rehberlik çalışmalarının etkili sonuçlar vermesi bir süre gerektirir. Rehberlik hizmetleri süreklidir, sadece okulda değil insanın bulunduğu her yerde vardır.”(Kepçeoğlu; 1992, s.9)

• “Rehberlik bireye yardım etme sürecidir. Rehberlik yardımı psikolojik bir yardımdır, yol gösterme, öğüt verme, bilgi yardımı değildir. Rehberlikte hem yardım eden hem de yardım alan önemlidir. Bunlar arasındaki ilişkiler tek yönlü değildir, her iki tarafın istekliliği ve gönüllülüğü esastır.”(Kepçeoğlu; 1992 ss.9-10)

• “Rehberlik yardımı bireye dönüktür. Rehberlik hizmetlerinin merkezinde birey vardır. Okul ortamında rehberliğin ilgilendiği birey öğrencidir. Her öğrenci geliştirilebilecek kapasiteye sahiptir.

Bunun için, günümüzde psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri eğitim sürecinin ayrılmaz ve tamamlayıcı yanını oluşturur.

Rehberlik anlayışında genel olarak birey değerlidir. Rehberlikte bireyin gücüne güvenilir. Bireye yardım edildiği takdirde kendi kendine yeterli hale gelebilir.

• Rehberlik bilimsel ve profesyonel bir yardımdır. Rehberlik yardımının dayandığı bilimsel ilkeler ve yöntemler vardır. Onun için, rehberlik hizmetleri bu alanda yetişmiş uzman kişilerce profesyonel bir düzeyde sunulduğu taktirde etkili olabilir.

• Rehberliğin esası bireyin kendisini gerçekleştirmesine yardım etmektir. Kendini gerçekleştirme psikolojik danışma ve rehberlik yardımını tüm boyutlarını içine alan bir kavramdır.”(Kepçeoğlu; 1992, ss.9-10)

1.1.3 REHBERLİK, PSİKOLOJİK DANIŞMA VE PSİKOTERAPİ

Psikolojik Danışma faaliyetleri kişiye yardımı hedef alan rehberlik faaliyetleri içinde kendine has nitelikleri olan bir hizmet grubudur.

“Psikolojik danışma, problemli kişi (danışan) ile, onun kişisel probleminin çözümüne yardımcı olabilecek uzman kişi (danışman) arasında , problemin çözümüne dönük olarak kişi kişiye ve yüz-yüze cereyan eden psikolojik bir yardım oluşumudur.” (Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,s.14) Danışanla danışman arasında cereyan eden bu yardım oluşumu esasta, karşılıklı görüşmeler yolu ile gerçekleşir. Bu özel niteliği bakımından psikolojik danışma, danışanın seçmeler yapmasında, kararlar vermesinde, planlar yapmasında ve uygulamaya koymasında kişiye yardımı hedef alan bütün diğer rehberlik faaliyetlerinden farklıdır.

Yüz-yüze, bir problem etrafında görüşmeye dayanan psikolojik danışma faaliyetleri, işaret edilen bu nitelikleri ile, rehberlik faaliyetlerinin özü, ana mihveridir. Kişiye yapılacak bütün rehberlik, dönüp dolaşıp yüz yüze olan bu psikolojik etkileşim görüşmelerine gelmektedir. Bütün rehberlik faaliyetlerinin sonal (nihai) amacı, kişiye problemini çözüp yeterli bir uyum ve denge sağlamasına yardım etmektir. Sınıflarda, ders dışı faaliyetlerde, sosyal ilişkilerde, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesini, yaşının gerektirdiği erginliğe en uygun şekilde ulaşmasını sağlamak için yapılan rehberlik faaliyetlerinin birçoğu, psikolojik danışmada gereken kişi kişiye, yüz-yüze olan etkileşim ilişkisini gerektirmez. Mesela, çocukların meslek seçmelerinde yardımcı olabilecek nitelikteki mesleklere ait kitap ve benzeri yayınları toplayıp çocukların istifadesine sunmak, bir rehberlik faaliyetidir ama bir psikolojik rehberlik değildir. Bu bakımdan diyebiliriz ki bütün psikolojik danışma faaliyetleri, rehberlik faaliyetleridir, ama rehberlik faaliyetleri, psikolojik danışma değildir.

“Rehberlik ve psikolojik danışma kavram ve uygulamalarına giren birçok hizmet alanı vardır. Psikolojik danışma, rehberlik hizmetlerinin özünü ve merkezini oluşturmaktadır. Bireye verilen psikolojik yardım ilişkileri incelendiğinde rehberliğin psikolojik danışmada daha geniş kavram ve uygulama olduğu görülmektedir.

Şurası da işaret edilmelidir ki okulda rehberlik uzmanının, bütün öğrencilere yapılacak yardımları bu çeşitten kişi kişiye veya karşı karşıya yardım ilişkileri haline getirmesi zaten mümkün değildir. Okulun tüm eğitim programı içinde yer alacak olan rehberlik faaliyetleri için, onun yapması gereken daha birçok faaliyet vardır. Ofisinde oturup

zamanını sadece danışma görüşmeleri yapmaya ayıramaz. Rehberlik faaliyetlerinden bazıları da zaten doğrudan doğruya kişi kişiye danışma görüşmelerini gerektirmez. Ama bütün rehberlik faaliyetleri, kendi sorunlarını kendi başına çözebilecek erginliğe henüz ulaşamamış bireylere yardım için yüz yüze ilişkileri gerektiren psikolojik danışma oluşumuna en iyi hazırlığı sağlar.

Psikolojik danışma ile psikoterapi arasında da ortaklık ve ayrılıklar vardır. Her ikisi de, esasta, problemli kişiye yapılan psikolojik yardım ilişkisidir. Her ikisi de danışanla uzman kişi arasında bir problemin çözümü için yüz yüze cereyan eden görüşmelere dayanır. Her ikisi de, kişiye yardım için, genelde aynı psikolojik teknikleri ve metotları kullanırlar.

Bu ortak yönlere karşılık psikolojik danışma, “normal” saydığımız kişilerin günlük hayatta yapacakları uyumlara karşılaştıkları olağan seçme ve kara verme soruları ile uğraşır. Psikoterapi ise, kişilik bozulmalarına yol açmış kaygı ve nörotik davranışların hakim olduğu “normal dışı” kişilik sorunları ile uğraşır. O halde bir genelleme yapılmak istenirse, psikolojik danışma, genellikle bir okul, endüstri veya sosyal hizmet veren bir kurum ortamı içinde, “normal” kişilerin “normal” sayılan sorunlarıyla kişiye yardım için uğraşır. Psikoterapi ise genellikle bir klinik ortamda ve kökleşip derinleşmiş, sebepleri geçmişin karanlıklarında kaybolmuş sorunların yarattığı “normal dışı” kişilik sorunlarına yardıma çalışır.

Şurası da hemen belirtilmelidir ki, “normal”le “normal dışı”arasındaki sınırı çizmek kolay değildir. Birinin nerede bitip diğerinin nerede başladığını tayin etmek zordur. Hele tek bir görüşmede bu teşhisi koymak hem zor hem de tehlikelidir. Bu konu, psikolojik danışma hizmetleri konusunda daha etraflı ele alınacaktır.

1.2 REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN AMACI

“Rehberliğin anlamı ilke ve kavramları, bütünü ile rehberliğin amacını yansıtırlar. Ancak, ayrı bir başlık altında rehberliğin amacını özetlemek gerektiğinde buna rehberlik kuram ve uygulamaları ile ulaşılmak istenen bir sonuç olarak, rehberliğin amacı bireyin kendini gerçekleştirmesine yardım etmektir. Günümüzde kendini gerçekleştirme, genel olarak psikolojik danışma ve rehberlik altında tüm hizmetlerin amacı olarak kabul edilmektedir.”(Kepçeoğlu; 1992, s.13)

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN AMAÇLARI

“Konusu incelendiğinde de anlaşıldığı gibi rehberlik ve psikolojik danışmanın amacı bireyin, kendini tanımasını ve kendi güçlerine güvenmesini sağlayarak , kişisel- toplumsal gelişimine yardımcı olmaktır.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden yararlanan birey sonuç olarak şunları başarabilir:

• Kendi yetenek ve ilgilerini, eğitim olanaklarını, içinde yaşamakta olduğu toplumun beklentilerini ve meslekleri tanımış olabilir.

• Özyapısından gelen ya da doğal ve toplumsal çevresinin etkileri sonucu ortaya çıkan sorunlarını görebilmeli ve bunları çözümleyebilmelidir. Bedensel, devinişsel, bilişsel ve duyuşsal sorunlarının olası çözüm yollarını inceleyerek, bu yollardan uygun olanı kendi özgür iradesi ile seçebilmelidir.

• Başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmeli, yaşama karşı olumlu bir tutum göstermelidir.

• Boş zamanlarını en uygun biçimde kullanabilmek için gerekli anlayış ve görüşü edinmiş olmalıdır.

Görülüyor ki rehberlik ve psikolojik danışma; eğitimin amaçladığı kişinin bir bütün olarak gelişmesine, kendini gerçekleştirmesine yardım eden bir hizmet olarak belirmektedir.”(Bakırcıoğlu; 2000, s.9)

1.3 REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN İLKELERİ

Rehberlik ilkeleri ve bu ilkelerle ilgili temel kavramlar bir kişinin genel olarak sahip bulunduğu rehberlik anlayışını gösterir.

Rehberlik Anlayışı: Kısaca rehberlikle ilgili temel ilkeleri ve kavramları anlamadır. Rehberlik alanının boyutları;

• Rehberliğin temel ilke ve kavramlarını anlama ile ilgili kavramsal

• Rehberlikteki görev ve sorumlulukları kabul etmeye, hazır oluşla ilgili tutumsal

• Kişiler arası beşeri ilişkilerle ilgili sosyal boyutlardır.

Rehberlik anlayışı bu üç boyut arasında rehberlik ilke ve kavramlarını anlama ile ilgili olan kavramsal boyut içinde yer almaktadır.

Rehberliğin ilkelerini şöyle sıralayabiliriz:

• Her birey seçme özgürlüğüne sahiptir: Rehberlik, bireye seçme özgürlüğü tanıyan çevrelerde var olabilir. Rehberliğin görevi bireyin bu özgürlüğünü kullanabilmesi için seçenekleri algılayabilmesine ve doğru tercihler yapmasına yardımcı olmaya çalışmaktır.

• İnsan saygıya değer bir varlıktır: Saygı bir başkasını değerli bir varlık olarak algılamak, onun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmak demektir. “Bir başkası” kavramı; dinini, ırkını, cinsiyetini, sosyal sınıfını, fiziksel ve psikolojik özelliklerini dikkate almaksızın, tüm insanları kapsayacak kadar yaygın olmalıdır.

• Rehberlik hizmetlerinden yararlanmak isteğe bağlıdırGönüllülük) Rehberlik hizmetleri, birinci derecede bireyi hedef alır. Onun iç dünyasının daha iyi anlaşılması amacını güder. Bu nedenle bu hizmetten yararlanmak kişinin isteğine bırakılmalıdır.

• Rehberlik hayat boyu yararlanılabilecek bir hizmettir: Rehberliğin fonksiyonu kişilik gelişimini gerçekleştirmek daha doğrusu gelişimini kolaylaştıracak koşulları sağlamak olarak tanımlanır. O zaman rehberlik hizmetlerinin kişiye bütün hayat basamaklarında verilmesi gerekir.

Gelişim doğumdan ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreçte her gelişim basamağının kendine özgü görevlerinin yerine getirilmesinde bireyler zaman zaman yardıma ihtiyaç duyabilirler. Bu nedenle rehberliği sadece belli yaş dönemlerine özgü bir hizmet olarak görmemek, ihtiyacı olan herkese hangi gelişim döneminde bulunursa bulunsun yardı sağlamak gerekir.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde gizlilik esastır: Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin verilişi sırasında danışmanın mahremiyetine saygı duyulmalı, onun sırlarını saklamaya özen gösterilmelidir. Psikolojik danışma oturumlarında danışmanın sağladığı güven ortamı içinde danışan bazen kendisine bile itiraf edemediği, söyleyemediği yaşantılarını danışmanla paylaşabilir. Danışman bunları, danışanın onayı olmaksızın hiçbir kurum ya da şahsa iletmemek durumundadır.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ilgililerin işbirliği ile yürütülmelidir: Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri bu alanda yetişmiş uzmanların liderliğinde, öğretmen, yönetici ve diğer okul personelinin ortak bir amacı gerçekleştirmek için el birliği ile çalışmalarını gerektirir.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri tüm öğrencilere açık bir hizmettir: Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin amacı bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerine yardımdır. Kendini gerçekleştirme bütün canlılarda özellikle insanlarda görülen doğal bir eğilimdir. O halde bu hizmetler bütün bireylerin yararlanmasına açık olmalıdır.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde bireysel farklılıklara saygı esastır: Her birey kendine özgü bir varlıktır, ilgi, yetenek, değer ve tutumlarıyla başkalarından farklılıklar gösterebilir. Farklı yaradılışı olan, farklı çevrelerden gelen bireylerin ihtiyaçları da farklıdır. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri bireylerin birbirinden farklı eğitim ihtiyaçlarına dayalı bir ortamda gerçek manada işlevini sürdürebilir. Rehberlik uzmanları bireysel farklara saygılı eğitim ortamlarının sağlanması hususunda çaba göstermelidir.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri hem bireye hem de topluma karşı sorumludur: Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri bireyin hem kendi isteklerini yerine getirmesine yardımcı olmalı, hem de topluma uyum sağlamasını kolaylaştırmalıdır.

• Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır: Eğitim sürecinde diğer fonksiyonlarla rehberlik, ahenk içinde yürütülmelidir. Rehberlik eğitimden ayrı ama eğitim için yürütülen bir hizmet olarak anlaşılmalıdır.

“Rehberlik anlayışını oluşturan temel ilkelerin belirgin bir açıklığa kavuşturulması, alanın bir bütünlük içinde gelişmesini sağlamak bakımından önemli bir gerçektir.”(Kepçeoğlu; 1992, s.32)

“Rehberliğin temelinde insan hak ve sorumlulukları ile yakından ilgili demokratik ve insancıl bir anlayış vardır.”(Kepçeoğlu;1992, s.32)

1.4. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SINIRLILIKLARI

Rehberlik ve psikolojik danışmanlık “her derde deva” bir hizmet değil; sınırlılıkları olan bir hizmet bütünüdür.

Sağlıklı etkin bir kişilik geliştirmek için ruhsal yardımla birlikte, diğer kişilik hizmetlerinin de karşılanması gerekir.

Rehberlik ve psikolojik danışmanlık ile kişinin, kendisine tanıtılabilmesi için o; bedensel, devinişsel, bilişsel ve duyuşsal tüm yönleriyle tanınmaya çalışılmaktadır. ancak Rehberlik ve psikolojik danışmanlık Hizmetleri, bu hizmetlerden yararlanmak isteyen kişinin kendisi, ailesi, öğretmeni, yöneticisi ile işbirliği yapılabildiği ölçüde gerçekleştirilebilmektedir. Öğrenciye, anne-babasına , toplumsal ekonomik koşullarına, öğretmen ve yöneticilerine karşın, Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmeti verilemez.

Rehberlikte, danışana karşın, onun sorununu çözmeye yer olmadığı gibi, onunla birlikte onun sorunu çözmeye de yer yoktur.(Bakırcıoğlu; 2000, ss.10-11)

Rehberlikte uzmanından beklenen; bu hizmetlerden yaralanmak isteyen kişiye kendi gerçeklerini, sorunlarını ve çevresini tanıması için yardımcı olmaktır. Bu anlamdaki yardımla kişi; kendi güçlerini kullanarak sorunlarını çözebilecek ve kendini gerçekleştirebilecek duruma gelecektir.

Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinde yaydın olan yanlış anlatışlardan bazıları şunlardır:

1. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık yardımı bireye tek yönlü olarak dorudan doğruya yapılan bir yardım değildir: Rehberlik ve psikolojik danışmanlık yardımı karşılıklı yardım sonucu meydana gelir.

2. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin temelinde bireye acımak, onu kayırmak, her sıkıntıya düştüğünde ona kanat germek gibi bir anlayış yoktur: Rehberlik ve psikolojik danışmanlık anlayışına göre birey güçlü bir varlıktır. Sunulan yardım ile birey sahip olduğu gücü kullanma ve daha da geliştirme olanağına kavuşur.

3. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bireyin sadece duyusal yanı ile ilgilenmez: Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bir bütün olarak bireyin tüm gelişimi ile yakından ilgilenir. Buna göre sosyal, duyuşsal, zihinsel hatta fiziksel gelişim gösteren her türlü gelişim sorunu, mesleki ve eğitsel sorunlar ve tüm kişisel sorunlar Rehberlik ve psikolojik danışmanlığın yakından ilgilendiği konulardır.

4. Rehberlik ve psikolojik danışmanlıkta kullanılan bütün yöntemler ve teknikler amaç değil araçtırlar: Yapılan testlerin, anketlerin sonucu öğrenciye dönük olmazsa hiçbir işe yaramaz.

5. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bu yardımı alan birey bakımından akademik öğrenme konusu ya da ders değildir: Genel bir kural olarak rehberlik bireye bilgi verme işi değildir.

6. Rehberlik bir disiplin görevi değildir, rehberlik yargılamaz ve ceza vermez: Okullarda Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetini bir disiplin ve kontrol aracı olarak görmek kesinlikle yanlıştır.(Bakırcıoğlu;2000,s.11) Rehberlik ve psikolojik danışmanlık yardımı ile öğrenci davranışları değişebileceği böylece öğrencilerin daha sağlıklı ve dengeli bir birey olabilmeleri açısından bir bağlantı kurulabilir.

7. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık her türlü sorunu hemen çözebilecek sihirli bir güce sahip değildir: rehberliğin sağlanabilmesi için bireyin almaya açık olması gerekir. Almaya hazır ve istekli olmayan birey için yardımı sonuç vermeyebilir.(Kepçeoğlu; 1992, ss.23-24-25)

1.5 REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIKTA YARALANILAN BİLİM DALLARI

Rehberlikte yararlanılan bilim dalları, kişinin bireysel ve toplumsal boyutlarla incelenmesini kendisine konu edinmiş olan bilim dallarıdır. Rehberlik ve psikolojik danışmanlığın ilgilendiği konular gerçekten çok geniştir. Bireyin nitelikleri ve davranışları, içinde bulunduğu toplum ve kültürel çevre, rehberliği temelini oluşturan kuram, ilke ve kavramlar, kullanılan yöntem ve teknikler geniş bir konu listesini oluştururlar. Bütün bunları tek başına bir disiplin açıklayamaz.(Kepçeoğlu; 1992,s.33) Rehberlik ve psikolojik danışmanlık etkinliği olarak kişiye yardım çabası sırasında yararlanılan kavram ve teknikle, değişik bilim dallarında alınmıştır. Çünkü, Rehberlik ve psikolojik danışmanlık, “disiplinler arası” uygulamalı bir alandır.(Bakırcıoğlu;2000,s.11)

Rehberlik ve psikolojik danışmanlığa katkıda bulunan başlıca bilim dalları; psikoloji(ruhbilim), sosyoloji(toplumbilim), toplumsal ruhbilim(sosyal psikoloji), ekonomi, antropoloji(insanbilim) ve pedagoji(eğitbilim)’dir. Bunlardan özellikle psikoloji, sosyoloji, kültürel antropoloji ve ekonomi ile rehberlik arsında çok yakın ilişkiler vardır. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bu alanlarla bir grup olarak ele alınmakta; son yıllarda bu meslekler için topluca “yardım meslekleri” (Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,ss.12-13)denmektedir.

1.5.1 Psikoloji: İnsanın iç dünyasını, davranışlarını inceleyen bir bilim olarak Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanı ile çok yakından ilgilidir. İnsan davranışlarının türlü yönlerini, rehberliğin temel ilke ve kavramlarını psikoloji açıklamaktadır. Zeka,, yetenek e ilgi ölçülmesinden, kişilik yapısı ve dinamiği, bireylerin büyüme ve gelişme

modellerine kadar Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında kullanılan bilgilerin çoğu kaynağını psikolojiden alır.

1.5.2 Sosyoloji: Davranış bilimi olarak, insanın toplumsal yaşamını açıklar. (Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,ss.12-13) Rehberlik ve psikolojik danışmanlık sosyoloji bulgularından faydalanmakla, kişiyi daha gerçekçi bir biçimde ele almış olur. Kişiyi grup içindeki yaşantılarıyla inceleyen sosyoloji (Bakırcıoğlu; 2000,s.13) bireyin toplum içindeki rollerini bireylerle olan karşılıklı ilişkilerini inceleyerek bireyi davranışlarını etkileyen toplumsal etmenlerin neler olduğunu ortaya koyar. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bireyin “dış dünyası” ile ilgili olan bilgilerin kaynağını sosyolojiden alır.

1.5.3 Sosyal psikoloji: Psikoloji, sosyoloji ve antropoloji alanları arası bir disiplin olan sosyal psikoloji; incelediği toplumsal etki ve uyma, tutumlar, grup yapısı ve dinamizm, iletişim, toplumsallaşma, kültür ve kişilik, toplumsal değişim ve kültür değişimi gibi konularda Rehberlik ve psikolojik danışmanlığa yardımcı olur.

1.5.4 Ekonomi: Toplumların insan gücü ihtiyacı, iş ve mesleklerin gerekli otomasyon bilgileri, gelecekte iş ve meslek alanında ortaya çıkacak yeni gelişmeler ve eğilimler konusunda geçerli bilgileri sağlar.(Kepçeoğlu; 1992, s.34) kişini benlik oluşumunu, eğitimini, yöneleceği iş ya da mesleğin, toplumsal yaşam belirleyicileri arsında da ekonomik durum, ön sıralarda yer almaktadır. Bu nedenle ekonomi, Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında önemli yaralar sağlayan bir daldır. (Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,ss.12-13)

1.5.5 Antropoloji: toplumların yaşama yollarını yani kültürlerini inceler. (Mertol,Arsoy ve Ergin;1998,ss.12-13) İçinde doğup büyüdüğü kültürel çevrenin, insan kişiliği, benliği üzerinde silinmez izler bıraktığı bilinmektedir. Bu nedenle Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinde, kültürü ve oluşum sürecini çalışma alanı olarak seçen antropolojiden, önemli ve anlamlı yararlar sağlamaktadır.

1.5.6 Eğitim Bilimi: Eğitim bilim, toplumun eğitim sistemine göre oluşturulmuş okul örgütüne, programına, amaçlarına, yöntemlerine ve araçlarına ilişkin bilgiyi vererek, Rehberlik ve psikolojik danışmanlığa yardımcı olmaktadır. Türlü nedenlerle eğitim amaç ve uygulamaların değiştirilmesi, Rehberlik ve psikolojik danışma gereksiniminin ortaya çıkmasında önde gelen etkenlerden biri olmuştur. Toplumların yönetimi demokratikleştikçe; toplumda insan haklarına saygı, temel ilke durumuna geldikçe, eğitim de bu yönde değişme göstermiştir. Rehberlik ve psikolojik danışmanlığa eğitimdeki hizmet kapısı, bu değişim ve gelişmelerden sonra aralanmıştır.(Bakırcıoğlu; 2000, s.10)

1.6. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN OKULLARA GİRİŞİ

1.6.1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN EĞİTİM VE ÖĞRETİMDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

1.6.1.1. Rehberlik ve eğitim

Günümüze kadar eğitimin bir çok tanımı yapılmıştır. Yapılan bu tanımlardan bazıları eski görüşleri, bazıları ise yeni görüşleri yansıtır. Eski bilginler eğitimi; “dıştan içe doğru yapılan amaçlı ve sistemli etkiler”(Binbaşıoğlu;1986, s.10) olduğunu savunuyorlardı. Mesela Durkheim gibi 19. ve 20.y.y.‘nin bazı ünlü düşünürleri eğitimi; “Yetişkinlerin gençler üzerinde yaptığı etkiler”(Binbaşıoğlu; 1986,s.10) olarak tanımlamışlardır. Ama son zamanlarda yapılan araştırmalar ve görüşler çocuğun eğitilmesinde kendisinin de rolü olması gerektiğini savunuyor ve günümüzde eğitim programları bu anlayışa göre düzenlenmektedir.

Eğitim programı kavramı öğrencinin gelişmesi için düzenlenen etkinliklerin tümüdür. Ayrıca konu alanlarından hız alan eğitim programlarının yerini öğrenciden hız alan eğitim programları aldığı için rehberlik hizmetleri de eğitim programlarının ayrılmaz ve tamamlayıcı bir tarafını oluşturmaktadır.

Eğitim ile rehberlik ve psikolojik danışma, amaçları itibarıyla bireylerin kendilerini tanımalarına ve gerçekleştirmelerine yardım etmek suretiyle bireylerin davranışlarını değiştirmeye yöneliktirler. Eğitim sürecinin tamamlayıcı bir yanı olan rehberlik ve psikolojik danışma, eğitimin amaçlarının gerçekleşmesine yardımcı olur. Amaçları aynı olan eğitim ile rehberlik ve psikolojik danışma bir birine benzeseler de bir birinden farklı kavramlardırlar. Mesela bu farklılığa bir örnek verecek olursak: Eğitim diğer boyutlarındaki hizmetlerde denetim, yönetim, disiplin, yargılama, bilgi aktarma, sınav, not verme v.b. işlemler ve uygulamalar varken, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde bu türlü uygulamalar yoktur.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz: Eğitim ile rehberlik ve psikolojik danışma aynı şeyler değil; rehberlik ve psikolojik danışma eğitimin tamamlayıcı bir boyutudur.

1.6.1.2. Rehberlik ve Öğretim

“Rehberlik ve psikolojik danışma bilgi verme açısından öğretime yaklaşsa da ikisi arasında çok farklar vardır.” (İÜ Ed. Fak. Eğit. Bil. Böl. Ders Notları;s.32) Bu farkları şöyle sıralayabiliriz:

• Öğretim toplu halde bulunan, oldukça kalabalık gruplar verilen bir hizmet iken, rehberlik ise bireysel bir yardımdır.

Rehberlikte önce bireye sonra küçük gruplara yardım söz konusudur. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri mutlak surette bu şekilde yapılması gerekir. Bu demek oluyor ki öğretimde rehberlik için grubun büyüklüğü açısından gözlenen fark bu yüzden önemlidir.

• Öğretim zorunlu lakin rehberlik hizmetlerinden yararlanmak zorunlu değildir.

Rehberlikte gönüllülük ilkesi esastır. Yani bu hizmetten isteyenler yararlanır. Rehberlik hizmetlerinin ise sınıflarda yürütüldüğü; bir mesleki tanıtma programı, toplu test uygulamaları, öğrenci gözlem fişleri ve öğrenciyi tanıma işlemleri gibi durumlarda bütün öğrencileri kapsadığı görülür. Demek ki bu gönüllülük ilkesi daha çok psikolojik danışma hizmetleri için geçerlidir.

• Öğretimde hedeflenen davranışların ne ölçüde kazanıldığı sınavla değerlendirilir. Oysa rehberlikte gönüllülük ilkesi esas olduğu için böyle bir uygulama yoktur. Öğretim hizmetleri rehberlik ilkelerine göre yürütüldüğü vakit; değerlendirme esnasında öğrencinin kapasitesi göz önünde bulundurulacağından bu ikisi arasındaki fark giderek azalacaktır.

• Rehberlik bireyin iç dünyasına, yaşantılarına, kısacası duygusal yönüne yönelmiş hizmetlerdir. Öğretim ise toplumun ve insanlığın kültürel mirasını bilgi olarak aktarıp, bu bilgilerden düşünme ve problem çözme gücünü geliştirmektedir. Rehberlik ise derslerde kazanılan bilgileri bütünleştirerek hayata uygulanmasına yardımcı olmaktadır.

1.6.2 OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK HİZMETLERİ NEDEN GEREKLİDİR?

Rehberlik ve psikolojik danışmanın ne olup ne olmadığı, ilkeleri, amaçları, sınırlılıkları ve yararlandığı bilim dallarından yukarıda bahsedilmiştir. Bunlara dayanarak rehberlik ve psikolojik danışmanın okullarda neden gerekli olduğu hususlarına bir göz atalım. Bu hususları şöyle sıralayabiliriz:

• Okul çeşitlerinin artması

Yaşamın gittikçe karmaşık bir yapı alması, hayata adam yetiştirmek ve hazırlamakla yükümlü olan okulların çeşidini de artırmıştır. Bu gün ilköğretimi bitiren bir çocuğun girebileceği bir çok orta dereceli okul mevcuttur. Bu okulların her birisinin giriş koşulları ve öğrenciye sağladığı avantajlar farklı farklıdır. İşte çocuğun ve ailesinin bu hususlarda yanlış bilgiler edinmemesi ve bocalaması için rehberlik hizmetlerine ihtiyaç vardır.

“Öğrencinin karşılaştığı sorunlar yalnızca okul seçme problemi değildir. Girdiği okulun dalları arasından kendi yetenek, ilgi ve kişilik yapısına en müsait olanı seçmesi lazımdır. Ayrıca girdiği programda bir çok seçmeli ders olabilir. Öğrenciler bir çok seçmeli ders arasından kendi amaçlarına en uygunlarını seçme ve an programı aksatmadan zamanında mezun olamama problemleri ile karşılaşmamalıdırlar. Çocukların bu hususlarda da rehberlik hizmetlerine ihtiyaçları vardır.”(Tan;1992; s.32)

• Okul yapısındaki değişme ve gelişmeler

Bilim ve yaşamdaki değişiklerin bir sonucu olarak bu günkü okullar da kendi yapılarında değişikliklere gitme ihtiyacı duymaktadırlar. Ders sayısı artırıla biliniyor veya bazı derslerin süresi kısaltılıyor, bazı dersler konulup bazıları kaldırılıyor. Bu deşikliğe en güzel örnek olarak; bilgisayar ve yabancı dil derslerinin ilköğretimin birinci kademesinde zorunlu hale getirilmesini verebiliriz. Ayrıca herkesin çocuğunu okutmak istemesi ve yetersiz imkanlardan dolayı sınıflar kalabalıklaşmakta böyle olunca da herkese ayrı ayrı program uygulanamamaktadır. Bundan dolayı da sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Okulların bir başka işlevi de çocuğu demokratik yaşama hazırlamaktır. Çocuk okuldayken başkalarının haklarına saygılı olmayı öğrenecektir.“Tüm bunlar yaşama etkin bir şekilde uyum gösterebilmek için gerekli birer davranıştır. Çocuğun bu davranışları kazanmasında rehberlik hizmetleri zorunludur.”(Binbaşıoğlu;1986, s.16)

• Boş zamanları değerlendirme gereksinimi

Bilim ve teknikte sağlanan gelişmeler çalışma hayatında insan gücünden daha fazla tasarruf etmeyi sağlamıştır. Böyle olunca da insanların daha fazla boş zamanları olmuştur. İnsanların bu boş zamanlarını kendilerini

geliştirmek için kullanmaları gerekir. Bu alışkanlığın da en iyi verilebileceği kurum okullardır. Okullarda da bu alışkanlığın kazandırılabilmesi için rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine ihtiyaç vardır.

• Meslek seçiminin önemi

“İnsanların hayatlarında en önemli dönüm noktalarından birini yapacakları işi seçmeleri oluşturur. Bu bir anlamda gireceği okulu seçmek demektir. Bunun için çocuğun özellikleriyle yapacağı işin bağdaşması lazımdır. Bunu yapabilmek de ancak bilimsel bir inceleme yapmakla mümkün olur. Okulda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ile öğrenciye bu konuda da yardım edilmiş olunur.”(Binbaşıoğlu;1986,s.15)

• Okullarda uyumsuzluk sorunları

Okullardaki öğrenci sayısının artması bilim ve teknikteki ilerlemeler köyden kente göçlerin artması gibi çeşitli nedenlerden dolayı yaşam her geçen gün karmaşık bir hal almaktadır. Bu da insanın çevresi ile etkin ve başarılı uyum sağlamasını güçleştirmektedir. Neticede de hırsızlık, yalan söyleme, okuldan kaçma, kabadayılık ve cinsi sapıklık gibi uyum sorunları ortaya çıkmaktadır. Tüm bu sorunları ortadan kaldırabilmek için iyi bir rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti uygulanmalıdır.

“Bu sorunun bir başka boyutu da şu sebepten dolayı ortaya çıkmaktadır: Eskiden yapılan eğitim çalışmaları insan zihninin gelişmesine yönelik olduğu için duygusal yönü ihmal edilmişti. Oysa insan bilişsel ve duyuşsal yönleri ile bir bütündür. Çocuğun duygusal yönünün de eğitilmesi ve onun başkaları ile olan ilişkileri ve duygusal yaşamı da düzenlenmelidir. Bu da planlı bir rehberlik ve psikolojik danışma hizmeti ile mümkün olacaktır.”(Binbaşıoğlu;1986, s.16)

• Öğrenci başarısızlıkları

Okullarda önemli sayıda öğrenci başarısız olmaktadır. Bu başarısızlığın nedenleri okul koşulları, öğretmen kişiliği, öğretim yöntemi, aile, çevre hatta öğretim programının yetersizliği de olabilir. Sebep ne olursa olsun bu başarısızlığın sonucunda ülkemiz ekonomisi zarar görmektedir. Okul rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ile bu konuya da eğilerek sorunun çözümüne kendi imkanları dahilinde yardımcı olabilmektedir.

İşte yukarıda sayılan ve daha da çoğaltılabilecek nedenlerden dolayı okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

1.6.3 Orta dereceli okullarda rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri servislerinin kurulması

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ile ilgili bir servisin kurulması için bir genelge yokken veya böyle bir servis kurulmadan önce bu hizmetler sınıf öğretmenliği bünyesinde yürütülüyordu. Ama Milli Eğitim Bakanlığı 5 Ağustos 1970 tarihinde bütün valiliklere gönderilmek üzere bir genelge yayınladı. 10 Ağustos 1970 tarih ve 1619 sayılı tebliğler dergisinde de yayınlanan genelgede özetle şöyle denilmiştir:

Her yaştaki Türk vatandaşlarının yetenek ve kabiliyetlerine göre en üstün seviyede yetiştirilmeleri; kendine güvenir, davranışlarını kontrol edip iyice yöneltir ve yeteneklerine göre en uygun işi seçebilir duruma getirilmeleri Milli Eğitimimizin amaçlarındandır.

Öğrencileri yakından tanıyıp onların problemlerine nüfuz edilmesi ve onlara yardımcı olunması, daha üst düzeydeki öğrenim alanlarının isabetle seçmelerine veya bir mesleğe yönelmelerine yardımcı olmak okullarımızın görevleri arasındadır. Bu sebeple 2. beş yıllık kalkınma planında rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin gereği gibi yapılabilmesi öngörülmüştür.

Bu güne kadar orta dereceli okullarımızda genellikle sınıf öğretmenliği düzeyi ile yürütülmekte olan bu hizmetlerin daha etkili yürütülebilmesi için bu okullarda rehberlik hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi gerekli görülmüştür.

Bu genelge ile birlikte adı geçen okullarda rehberlik servislerinin kuruluşu ile ilgili çalışmalara ve hazırlıklara hemen geçilecek ve 1970 – 71 Öğretim yılından itibaren de çalışmalara fiilen başlanacaktır.

1.6.3 Orta dereceli okullarda rehberlik servislerinin kurulmasında dikkat edilecek esaslar

1970-71 Öğretim yılında Milli Eğitim Bakanı olan Prof. Dr. Orhan OĞUZ tarafından Tebliğler Dergisinde çıkan yazısında “rehberlik” konusunda şu hususlara değinmiştir:

1. Rehberlik servislerinin kurulduğu okullarda hizmetin gereği gibi yürütülmesinden okul müdürü birinci derecede sorumludur. Servis, bu alanda ihtisas yapmış veya hizmet içi kurslarda kendini yetiştirmiş bir Rehber öğretmenin

yönetiminde bulunan, bu hizmet için okulda bir oda ayrılmasına çalışılır. Servislerde, okulun öğrenci sayısına göre istekleri göz önünde tutularak yeteri kadar grup rehberi öğretmen görevlendirilir.

2. Rehberlik servislerine, özellikle yöneticiler, eğitim şefleri ve sınıf öğretmenleri ile eğitsel kol rehberi öğretmenler yardımcı olurlar ve gerekli hususlarda rehber öğretmenlerle sıkı işbirliği yaparlar.

3. Rehberlik çalışmalarında okul- aile birlikleri ve okul koruma dernekleri başkanları, il rehberlik büroları ve rehberlik servisleri bulunan başka okullar ilgilileri ile de işbirliği yapılabilir.

4. İlgili okullarda rehberlik konusundaki yayın ve dokümanlar özel bir kitaplıkta bulundurulur ve ilgililerin istifadesine sunulur.

5. Okul müdürleri, kuruluş hazırlıları sırasında öğretmenler kurulunu toplayarak, ekte gönderilen rehberlik esasları hakkında nottan da faydalanmak sureti ile rehberlik servisini fonksiyonlarını açıklayacaklar, bu hizmetlerin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için şart olan işbirliği ruhunu uyandıracaklardır.

6. Danışman rehber ve grup rehberi öğretmenler okul müdürü tarafından istek ve formasyonları dikkate alınarak seçileceklerdir.

KAYNAKLAR:

BAKIRCIOĞLU, Rasim. Psikolojik Danışma ve Rehberlik. Ankara: Yayınevi.1976

BAKIRCIOĞLU, Rasim. İlk, Orta ve Yüksek Öğretimde Psikolojik Danışma ve Rehberlik. Ankara: Anı Yayıncılık, 2000

KEPÇEOĞLU, Muharrem. Psikolojik Danışma Ve Rehberlik. Ankara: Yayınevi,1992

KUZGUN, Yıldız. Psikolojik Danışma Ve Rehberlik. Ankara: ÖSYM Yayınları,1992

MERTOL,Şengül; ERGİN,Hatice; ERSOY,Saniye. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ders notları. İstanbul: İÜ Edeb. Fak. Eğit. Bil. Böl. Ders Notları, 1998

TAN, Hasan. Psikolojik Danışma Ve Rehberlik. İstanbul: Yayınevi,1992

Rehberliğin Başlıca Türleri

REHBERLİĞİN BAŞLICA TÜRLERİ

A – Hizmet alanlarına göre rehberlik

B – Öğretim basamaklarına göre rehberlik

C – Problem alanlarına göre rehberlik

D – Birey Sayısına göre rehberlik

E – Temel işlevlerine göre rehberlik,

A-HİZMET ALANLARINA GÖRE REHBERLİK TÜRLERİ:

1-Eğitim alanında rehberlik

2-Sağlık alanında rehberlik

3-Sosyal yardım alanında rehberlik

4Endüstri alanında rehberlik

1- Eğitim Alanında Rehberlik:

Rehberlik hizmetlerine yaygın olarak önce eğitim alanında ihtiyaç duyulmuştur.

Okullarda öğrencilerin, bedeni zihni, ahlaki ve sosyal yollardan Türk Milli Eğitimin amaçlarına uygun bir şekilde gelişebilmeleri, kendi problemlerini çözebilmeleri, çeşitli alanlarda beklenen uyumları sağlayabilmeleri, ilgi ve yetenekleri yönünden bir öğrenim görebilmeleri ve bir mesleğe, bir işe yönelebilmeleri hususunda kendilerin sistemli ve sürekli bir yardım sağlamak amacıyla rehberlik çalışmaları düzenlenmesi gerekmektedir.

Eğitim alanında yürütülen hizmetleri yönetim, öğretim ve öğrenci kişilik hizmetleri olmak üzere üç boyutlu hizmetler olarak görebiliriz. Bu hizmetlerin üçü de birbirini tamamlamaktadır.

Rehberlik hizmetleri okulda öğrenci kişilik hizmetleri başlığı altında verilen bir dizi hizmetin merkezinde yer alır. Bu haliyle öğrencinin bir bütün olarak gelişmesine yardım eden diğer hizmetlerle de yakından ilgilidir.

2- Sağlık alanında Rehberlik :

Sağlık alanında koruyucu sağlık hizmeti olarak rehberlik etkinlikleri giderek yaygınlaşmaktadır. Bu anlayışla eğitim ve sağlık kurumlarının rehberlik hizmetleri yaygınlaştırma konusunda işbirliği yapmaları yararlıdır.

Bugün ülkemizde sağlık ve sağlıkla ilgili problemler halen çözülebilmiş değildir. Vatandaşların sağlığını koruyucu bilgilerden yoksun olmalarının yanında sağlık hizmetleri kuruluşların hizmet kalitesindeki eksiklikler bu alandaki önemli problemlerdir. İnsanın sağlığını koruyucu, temel bilgiler edinmesi, sağlık kurumlarından etkin bir şekilde yararlanması bu konuda yapılabilecek iyi bir rehberlik hizmetini gerekli kılmaktadır.

Sağlık ocağı, sağlık evi ve Ana çocuk sağlığı merkezi gibi sağlık kurumlarının sunduğu hizmetler arasında ruh ve beden sağlığını korumaya yönelik çalışmaların da yürütülmesi sağlanmalıdır.

Sağlık kurumları da, özellikle psikiyatri bölümlerinde ruh sağlığı merkezlerinde psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri benimsenmekte; her gün artan sayıda medikal kaynaklı uzmanla medikal olmayan uzmanların yan yana hizmetlerini bütünleştirdikleri dikkat çekmektedir.

3-Sosyal Yardım alanında Rehberlik :

Ülkemizdeki bütün kurumları, huzurevleri, çocuk esirgeme kurumu, Kızılay derneği, sosyal ve dayanışma kurumu gibi kurumlar oluşturmaktadır.

Huzurevleri korunmaya muhtaç yaşlıların temel ihtiyaçlarının karşılanılmasına çalışıldığı kurumlar olarak işlev görür.

Çocuk Esirgeme kurumları, çocukların kendilerine ve ülkelerine yararlı olacak şekilde yetişmelerini sağlamak, hak ve sağlıklarını korumak amacıyla kurulmuştur. Bu yönüyle sosyal yardım kurumu olması yanı sıra bir eğitim kurumu niteliği de taşır.

Kızılay Derneği, doğal afetlerin zor durumda bıraktığı insanlara yardım sunan bir kurumdur.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma, hizmet verdiği vatandaşlara etkili bir hizmet sunmakla yükümlüdür.

4-Endüstri Alanında Rehberlik :

Endüstri alanında sanayi kuruluşları, işçi sendikaları, iş ve işçi bulma kurumu gibi kurumlarda da son yıllarda rehberlik hizmetlerine yer verilmektedir.

ÖĞRETİM BASAMAKLARINA GÖRE REHBERLİK TÜRLERİ

1-Okul öncesi eğitimde rehberlik

2-İlköğretimde rehberlik

3-Orta öğretimde rehberlik

4-Yüksek öğretimde rehberlik

Eğitim sistemleri çeşitli öğretim kademelerinden oluşur. İlk, orta ve yükseköğretim kurumları başlıca öğretim kademeleridir.

Rehberlik uygulamalarında gerek ülkemizde gerekse batı ülkelerinde uygulamaların diğer öğretim kademelerine oranla ortaöğretim kademesinde daha yaygın ve yoğun düzeye eriştiği görülmektedir. Bu sonuç okulların ve öğrencilerin özellikleri bakımından psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerin en çok ihtiyaç duyulan öğretim kademesinin orta öğretim olduğuna dikkati çekmektedir.

Genel olarak hangi eğitim basamağında verilirse verilsin rehberlik hizmetlerinin amaç ve genel ilkeleri değişmez ancak bu genel amaç içinde yer alan alt ve özel amaçlar ve bunları gerçekleştirmede uygulanacak programlar, seçilen etkinlikler kullanılacak teknik ve yöntemler değişebilir.

Bu bakış açısına göre farklı öğretim basamaklarında rehberlik hizmetleri şöyle sıralanabilir.

1-Okul öncesi eğitimde rehberlik :

Okul öncesi eğitimi, zorunlu ilköğretim çağına gelmemiş çocukların (3-6 yaş)sosyal,bilişsel, zihinsel ve hareketsel gelişimini, programlanmış bir eğitim ortamında gerçekleştirilen bir eğitim kademesidir.

Gelişim kuramcıların bir çoğu Freud, Erikson, Piaget gelişimde ilk yılların önemini vurgulamıştır. Özellikle 3-6 yaşlar arasında gelişim çeşitli alanlarında çok önemli değişmelerin gerçekleştiği konusundaki görüşler, okul öncesi eğitimin önemli olduğu anlayışını doğurmuştur. Okul öncesi eğitim döneminde çocukların her yönüyle sağlıklı gelişmeleri, okul ortamına uyum sağlamaları ve kapasitelerini ortaya koyabilmeleri için eğitim çalışmaları rehberlik hizmetleriyle birlikte yürütülmelidir. Okul öncesi, oyun oynama, bedeni kullanma, merakını giderme hayal ve istekleri açığa vurma,bağımsızlığını kazanma gibi ihtiyaçları karşılar.

Bu dönemde çocuğun ilgilerini, yetenek ve becerilerini geliştirmek amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlemek çocuğa kendini sınama ve tanıma imkanları sunmak, çocukların yaptıklarını izlemek, ona dönüt vermek ve doğru davranışları pekiştirmek gerekir. Rehberlik hizmetleri kişisel açıdan kendini kabul, özgüvenini geliştirme, benlik kavramı oluşturma, sosyalleşmeyi sağlama hedeflerine yönelik etkinlikleri kapsar. Eğitsel acıdan, okula uyum ve ilköğretime hazır olma hedefleri esastır.

2-İlköğretimde Rehberlik

İlköğretim düzeyinde rehberlik hizmetlerinin sunulmasının bazı gerçekleri şöyle sıralanmaktadır.

a)öğrencilerin sadece bilişsel kapasitelerinin geliştirilmesi onun eğitildiği anlamına gelmez. Çağdaş eğitim yaklaşımlarının tümünde çocuğun tüm yönleriyle geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

b)Rehberlik hizmetleri yoluyla kazandırılacak niteliklerin önemli bir bölüm için kritik dönemler ilköğretim çağı içerisindedir. Daha sonra bu yönde ortaya konacak çabaların sonucu ulaşması ya çok güç, yada imkansız olmaktadır.

c)İlköğretimden sonra iş hayatına atılacak yada çeşitli üst öğretim kurumlarına yönelmesi gereken bireyleri bu konuda verecekleri kararların sağlıklı olması için, kendilerine katkı sağlayama rehberlik hizmetlerinden mahrum bırakmak çağdaş eğitim ve demokrasi ilkelerine uygun olmayacaktır.

d)İlköğretim düzeyinde çocuğa düzgün konuşma, okuma ve yazma, özetleme , hesaplama gibi temel becerilerin kazandırılmasının yanı sıra kişilik gelişimini kolaylayacak etkinlere yer verilmesi de önemlidir.

3-Orta Öğretimde Rehberlik :

Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine en çok ihtiyaç duyulan dönem olsa gerek, dünyada ve ülkemizde diğer öğretim basamaklarına göre, orta öğretimde bu hizmetler daha yaygın olarak sürdürülmektedir.

Bilindiği gibi ortaöğretim 15-18 yaş grubunu kapsayan bireylere bir meslek kazandırmayı, onları yüksek öğretime ve hayata hazırlamayı amaçlayan eğitim basamağıdır.

Orta öğretim kurumlarını aşağıdaki işlevleri yerine getirmesi amaçlanmaktadır.

a-öğrencilerin ulusal ve milli çerçevede bütünleşmelerini sağlamak.

b-Öğrencilerin bireysel özelliklerini ve yetenekleri azami düzeye kadar geliştirmek.

c-Ülkenin iş ve çalışma yaşamına orta nitelikli insan gücü yetiştirmek.

d-Toplumda yapıcı, yaratıcı, uyumlu ve girişimci yurttaşlar yetiştirmek.

e-Öğrencilerin bilim ve teknolojide derinleşmesini sağlamak ve yüksek öğrenime hazırlamak.

f-Öğrencilerin iş yaşamı ile ilgili sanayi ve yaygın eğitim ile ilişkiler kurmalarını sağlamak.

g-Uluslar arası ilişkiler, girişimcilik bilgi ve becerilirin artırmak ve yabancı dillerini geliştirmek.

Yukarıdaki işlevlerin yerine getirilmesinde rehberlik hizmetlerinin önemli bir rolü olacağı açıktır.

Rehberlik hizmetleriyle ergenin zararlı alışkanlık ve arkadaşlarıyla şiddet ve teröre yönelik gruplara katılması önlenmeye çalışılırken, düzenli çalışma alışkanlığı edinmesi sağlıklı hedefler belirlemesi, gerçekçi planlamalar yapıp doğru kararlar almasına yardım edebilir. Böylece ergenlerin kendileri rahatça ifade edebilecekleri, sağlıklı ilişkiler kurabilecekleri demokratik bir ortam sağlanabilir.

İlköğretim ile ortaöğretim okullarında psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin farklılaştırılmasını gerektiren unsurlar şöyledir:

1-Öğrencilerin gelişim ve gereksinim ihtiyaçları birbirinden farklıdır.

2-Öğrencilerle kurulan ilişkinin biçimi birbirinden farklıdır

3-Okulların eğitim programları birbirinden farklıdır

4-Öğrencilerin psikolojik gelişim özellikleri birbirinden farklıdır.

5-Okulların örgütsel nitelikleri birbirinden farklıdır

6-Rehberlik uygulamalarında kullanılan yöntemler araç ve hizmetlerin alanlarına göre tür ve yoğunlukları birbirinden farklıdır.

4-Yükseköğretimde Rehberlik:

Önceki basamaklara göre yükseköğretim basamağında eğitim kurumlarının yapı,amaç,işlev ve işleyişindeki değişiklere ek olarak yükseköğretimdeki öğrencilerin ergenlik dönemlerinin sonlarında olmaları,onlara sunulacak rehberlik hizmetlerini farklılaştırmaktadır.

Öğrenim süresince barınma,beslenme,akademik başarı,kız-erkek arkadaş ilişkileri,flört,aile kurma,mali destek,sağlık gibi bir çok sorunu halletme,kişilik bütünlüğü ve kimlik kazanma,kendini seçtiği bir meslek için hazırlaması gibi sorunları en uygun tarzda çözmekle yükümlüdür.

Bütün bu vb. sorunların çözümüne yönelik karar ve planlarında asıl yetkili ve sorumlu olan gencin kendisidir.Bu yetki ve sorumluluklarda gencin desteğe ihtiyacı vardır.Bu desteği vermesi gerekende rehberlik örgütüdür.15

C) PROBLEM ALANLARINA GÖRE REHBERLİK TÜRLERİ:

1.Eğitsel Rehberlik

2.Mesleki Rehberlik

3.Kişilik Rehberliği

Bireyin büyümesinde ve gelişmesinde karşılaştığı sorunları ve problemleri,rehberlikle ilişkili gereksinimleri bakımından 3 ana başlık altında toplamak olasıdır.

Bilindiği gibi rehberlik,okullarda bütün öğrencilere yardım götürmeye dönüp,yalnız problemli öğrencileri ele almaz.Bu bakımdan Rehberliği öğrencilerin problemlerine göre çeşitlere ayırmak yoluna gidilmiştir.16

Rehberlik hizmetleri başlangıçta okullarda okuyan gençlerin mesleğe yönelme ve meslek seçme sorunları ile eğitsel sorunların birbiriyle iç içe olduğu görülmüş;böylece rehberlik hizmetlerinde mesleki rehberlik çalışmalarının yanı sıra eğitsel rehberlik çalışmaları da önemli bir yer almaya başlamıştır.Kişisel rehberlik boyutu ise,çağdaş rehberlik uygulamalarının oldukça yeni bir boyutudur.Demokrasi anlayışındaki gelişmeler ve demokraside bireye

verilen değer,psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinde de kişisel sorunları önemli bir boyutu haline gelmiştir.17

1) Eğitsel Rehberlik:

Eğitim kurumlarında yürütülen rehberlik etkinlikleri büyük ölçüde eğitsel ağırlıklı rehberlik hizmetleri oluşturmaktadır.Eğitsel rehberlik;öğrencilere okul seçme,okula ve okulun bulunduğu çevreye uyum sağlama,alan ve ders konusunda sağlıklı eğitsel tercihler yapma,verimli çalışma alışkanlıkları kazandırma,öğretim güçlüklerinden kurtularak okulda başarılı olma,yeteneklerini geliştirme ve zamanı iyi kullanma gib i konulardaki yapılan yardımları içermektedir.Bu bakımdan okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin her basamağında öğrencilerin eğitsel rehberlik alanındaki ihtiyaçlarının karşılanması okul ve yaşamdaki başarısını artırmada önemli görülmektedir18 Eğitsel rehberlik kavramı rehberlik alanına mesleki rehberlik kavramından daha sonra girmiştir.Zamanla ilköğretimin üstündeki örgün eğitim kurumlarının,aslında bireylere iş ve mesleklere hazırlamakla ilgili olduğu daha iyi anlaşılmış;öğrencinin eğitsel problemleri ile meslek seçiminde ilişkin problemlerinin birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe bulunduğu görülmüştür. Bu yüzden günümüzde mesleki ve eğitsel rehberlik diye bir ayrımdan ziyade, sorunların bütünlüğü dikkate alınarak “eğitsel-mesleki rehberlik” deyimi yaygın kullanılmaktadır. Eğitsel rehberlik ve Danışmanın öğrenme ve öğrenimle ilgili olarak karşılaştığı problem alanları şöyledir :19

1.Öğrencinin bir okul seçmesi ve bu okula girmesi.

2.Girdiği okuldaki kollardan birini ve seçmeli derslerden kendisine yararlı olacakları seçmesi,

3.Seçtiği okul ve derslerde gerekli başarıyı sağlayabilmesi ,

4.Bu başarıyı sağlamada gerekli ders çalışma teknik ve alışkanlıklarını kazanması,

5.Derslerde karşılaştığı güçlüklerin giderilmesi,

6.Üstün yetenekli öğrencilerin zamanında ortaya çıkartılması ve yetenekleri ile ilgili olarak gelişmelerinin sağlanması,

7.Özel eğitime muhtaç, özürlü ve yavaş öğrenen çocukların zamanında keşfedilip özürlerine uygun bir eğitim programına yöneltilmelerinin sağlanması.

2 ) Mesleki Rehberlik :

Bireylerin çeşitli meslekleri tanımaları , kendi niteliklerine uygun meslekleri seçmeleri, seçtikleri mesleğe hazırlanmaları ve mesleki yönden gelişmeleri konusunda yapılan yardımlara mesleki rehberlik denir.Gençlerin mesleklere ilişkin tercih ve seçimlerinin bir çok farklı devrelerde oluştuğu araştırma bulguları ile ortaya koyulmuştur. Bu devreler mesleksel davranışların ve seçimlerin oluşması çerçevesinde yaşlarla belirlenmektedir. Bu devreler şunlardır ;20

a) Fantezi Devresi : ( 6-12 yaş arası )

Çocuk daha küçük yaşlarda evde aile üyelerinin ve aile çevresindekilerin yaptıkları işleri görür ; onları oyunlaştırarak taklit eder. Bu devre, çocukların meslek taklitleri yaptığı devredir. Orta ve son çocukluk yıllarında kendini en çok etkileyen durumlarla ilgili bazı meslek fantezileri kurar. Bazen doktor, öğretmen , polis, futbolcu , bazen arabacı , postacı, pilot olmak ister. Ama bu meslek adları geçicidir ve sıkça değişir.

b) Geçici Devre : ( 12-17 yaş arası )

İlk ergenlik devresinde hayatta bir iş tutmak gereği hakkında biraz daha bilinçlenir. Ama yinede meslekler hakkında romantiktir. Tarihte, sporda, yakın çevresinde hayranlık duyduğu bir kahramanın , önemli bir kişinin mesleğine yönelir. Hareketli , prestijli, çarpıcı meslekler onun ilgisini daha çok çekmektedir. Bu dönemdeki meslek ilgileri daha bilinçli ama geçicidir, sürekli değişmelere açıktır ve uyumuna yönelik hizmetler olarak, eğitimde öğrencilere kazandırılması hedeflenen duyuşsal davranışlar açısından alan umanları tarafından önemli görülmüştür.

c) Gerçekçi Devre: (18 yaş üstü )

Bu devre realiye yönelik dönemdir.Genç, bazı meslekleri daha ciddi olarak düşünmeye;bu meslekler karşısında kendini denemeye ve değerlendirmeye başlar.Son ergenlik çağında ise genç,meslek seçme işiyle daha ciddi ve bilinçli şekilde ilgilenmektedir.Kendi yetenek ve imkanlarını, mesleğin gereksinimlerini ölçüp tartar.Gencin meslek

ilgileri, bazı mesleklere doğru daralmış ve yoğunlaşmıştır.Bir veya iki mesleğe karşı yoğunlaşmış olan bu meslek ilgisi daha sürekli ve kalıcıdır.Bu dönemin sonuna doğru genç artık bir meslek üzerinde karar kılıp kendini o mesleğe hazırlama gereği içindedir.21

Eğitimde mesleki rehberlik çalışmaları üç aşama etrafında toplanmıştır.

a) Öğrencileri Tanıma

b) Mesleklerin İncelenmesi

c) Bireyin Kişisel Nitelikleri ile mesleklerin gerektirdiği özellikler arasında bağlantı kurma

a) Öğrencileri Tanıma :

genel olarak rehberlik, öğrenciyi tanıma çalışmalarının en belirgin amacı; onların kendilerini daha iyi tanımalarına yardımcı olmaktır.

Araştırma sonuçlarına göre geliştirilen ve günümüzde de geçerliliği bulunan meslek seçimini etkileyen bazı etkenler vardır.22

1) Biyolojik Etkenler: (Bireyin fiziksel özellikleri, cinsiyet, beden yapısı,görme ve işitme durumu vs. )

2) Toplumsal- Ruhsal Etkenler: ( Duyguları, değerleri,aile ile ilişkileri,bağlı olduğu arkadaş çevresinin beklentileri ve başkaları ile etkileşimi, ailenin sosyal düzeyi, yakın ilişkisi kurulan diğer kişiler vs.)

3) Psikolojik- Kişisel Etkenler : (Bireyin ihtiyaçları, duyguları,tutumları, değerleri,ilgileri ve yetenekleri vs.)

4) Ekonomik EtkenleriAilenin ekonomik düzeyi, çevrenin ya da ülkenin ekonomik durumu, otomosyon ve teknik gelişmeler, bunların toplumun insan gücü ihtiyacı üzerindeki etkileri)

5) Politik Etkenler: ( Mesleğe girme olanakları, iş bulma olanakları, değişim eğitim ve yetiştirme fırsatı vs.)

6) Şansla ilgili Etkenler: (Doğal afetler,işyeri ve iş yerlerini etkileyen beklenmedik olaylar, ,iç ve dış savaşlar vs.)

Meslek seçiminde bireylere yardım ederken birey hakkında hangi bilgilerin esas alınacağı üzerinde araştırmacılar bazı sonuçlar elde etmiş ve bunları listelemiştir.Bireyin meslek seçimine yardım ederken birey hakkında şu bilgilerin esas alınması gerekli görülmüştür.

1. Bireyin Fiziksel Özellikleri : ( Kişisel Görünüş, ses ve konuşma biçimi, genel sağlık ve enerji düzeyi, fiziksel engelleri, yaş, boy, ağırlığı)

2. Kişisel Nitelikleri : Güdüleri, amaçları, değerleri, duygusal üzenlilik, olgunluk düzeyi, benlik tasarımı, sosyal gelişimi, başkaları ile ilişkilerinde etki düzeyi, bulunduğun grupta üstünlük ya da bağımlılık isteği vs.)

3. Genel ve Özel Zihinsel Yetenekleri :

4. İlgileri :

5. Yetiklikleri ( İstidatları ) :

6. Okul ve okul dışı yaşantıları : ( Başarı düzeyi, eğitsel etkinliklere katılması, geçici iş tecrübesi ve başarısı, özel becerileri, hobileri, aile içinde ve dışında başkaları ile ilişkileri, okul-dışı sosyal etkinliklere katılması vs.)

7. Aile statüsü ve aile özgeçmişiAilenin sosyal ekonomik düzeyi, parasal durumu,kültürel özgeçmişi ve kültüre karşı ilgisi, çocuğa karşı ailenin ilgi ve tutumu, aile üyeleri arasındaki ilişkiler)

b ) Mesleklerin incelenmesi :

Meslek rehberliği aracılığı ile kişinin kendi yetenek ve ilgisine uygun bir mesleği seçme olanağı elde etmesi için, hem kendisine, hem de mesleklerine ilişkin düzenli ve sürekli bilgilere gereksinimleri vardır.23

Bu bakımdan mesleklerin incelenmesinde kullanılmak üzere değişik araştırmacılar tarafından geliştirilmiş türlü inceleme listeleri bulunmaktadır. Bu nedenle her okul ya da kurum, ihtiyaç ve imkanlarına göre kendisi için bir meslek inceleme planı geliştirebilir. Humphreys ve arkadaşlarının çalışmalarından yararlanarak mesleklerin incelenmesinde cevaplandırılması gereken sorular şöyle sıralanabilir:24

1. Mesleğin esasını oluşturan işin özellikleri nelerdir? ( İşin yapılışı ile ilgili belirgin etkinlikler, sorumluluklar, yetkiler ve görevler)

2. Meslekte hangi yetenekler gereklidir? ( İşin gerektirdiği genel ve özel yetenekler )

3. Mesleğin gerektirdiği eğitim düzeyi nedir? (Öğrenim düzeyi, süresi, öğrenimin parasal yönü,özel yetiştirme gerekip gerektirmediği )

4. mesleğe giriş koşulları nelerdir? (Girişin sınavla olup olmadığı, sınavın biçimi ve kimlerin yaptığı,giriş için başvurunun nasıl yapılacağı vs.)

5. Mesleğe giriş için belirli bir sınırlama var mıdır? (Milliyet, din, dil, ırk gibi ayrımlar,fiziksel özellikler bakımından sınırlamalar vs.)

6. Çalışma koşulları nelerdir? (Günlük çalışma saatleri, mevsimlere göre işin yoğunlaşması,iş riskleri, bu risklerin karşılanması ile ilgili parasal güvence vs.)

7. Meslekte personel ihtiyacı ve personel alma eğilimi nedir? ( Mesleğin önemi , bu önemin artıp artmadığı, toplumun bu mesleğe olan ihtiyacı ve gerekli olan insan gücü vs.)

8. Mesleğin gelir durumu nasıldır? ( Başlangıç ücreti, sigorta ve emeklilik koşulları, meslekte yükselme koşul ve olanakları, ilgili olan öteki iş ve mesleklere geçiş koşulları ve olanakları )

9. Meslek genel olarak yaşam boyu sürecek bir meslek niteliğinde midir? ( Mesleğin birey için sürekli bir iş niteliğinde olup olmadığı)

Bütün bu meslek rehberlik çalışmaları,okulun psikolojik hizmetler programı içinde yürütülmek durumundadır.Baş danışman, yıllık rehberlik ve danışma faaliyetlerini ayrıntılı bir şekilde programlar ve koordine eder.

Okulda etkili bir meslek rehberliği için faaliyetlerin iyi bir şekilde planlanıp organize edilmesi gerekir. Bu hususta şu adımların atılması önerilir.25

1. Meslek rehberliği için temel amaçların, takip edilecek ana politikanın ve personel, mali imkanlar, faaliyet alanı gibi temel unsurların saptanması.

2. Öğrencilerin meslek rehberlik ihtiyaçlarının ve niteliklerinin saptanması için gerekli tarama çalışmalarının yapılması.

3. Meslek rehberliği için okulda halen mevcut çalışmalar, malzeme, personel ve diğer imkanların saptanması ve bir araya toplanması.

4. Çalışmalar için gerekli bütçenin düzenlenmesi.

5. mesleklere ait bilgi materyalinin toplanması, tasnifi ve muhafazası sorumluluğunun belli bir danışmana verilmesi.

6. Meslek rehberlik hizmetlerinin öğrencilere, öğretmenlere, yöneticilere, velilere ve çevreye duyurulması.

7. girişilen faaliyetlerin, yapılan meslek rehberliği danışmalarının ve kullanılan malzemenin etkinlik derecesinin belli zamanlarda değerlendirilmesi.

Meslek gelişim dönemleri:

Bireyde mesleksel gelişim sırasıyla; büyüme, araştırma,yerleşme, koruma,sürdürme ve emeklilik olmak üzere 5 evrede gerçekleşmektedir.Bu sınıflama evrensellik taşıma ile birlikte, mesleksel gelişim ve davranışların topluma ya da kültürlere göre farklılık gösterdiği de bilinmektedir.26

1) Büyüme dönemi: ( 0- 14 yaş arası )

Bu dönemde benlik kavramı gelişir, gereksinimler ve fanteziler belirgindir,ilgiler ve yetenekler önem kazanır, mesleksel eğilimler belirmeye başlar,konulara ve alanlara yönelik yetenek belirtileri ortaya çıkmaktadır.

2) Araştırma dönemi : ( 15- 24 yaş arası )

Bu dönem kendi kendine sınamayı, rol denemesini, okulda mesleksel araştırmayı,geçici sayılabilecek iş bulmayı ve bir kariyer için ilk adımları atmayı kapsar.

3) Yerleşme dönemi : ( 25- 44 yaş arası )

Bu dönem bir işe girmeyi ve bir kariyer sürdürmeyi kapsar.

4) Koruma ve sürdürme dönemi : ( 45- 64 yaş arası )

İş dünyasındaki yerini korumayı kapsar.

5) Düşme ( emeklilik ) dönemi : ( 65 yaş üstü )

emeklilik yıllarını kapsar, etkin meslek uğraşı son bulur,dinlenme yılları da denilen bu dönemde kişi günlerini kendi isteğine göre mesleğine ilişkin ya da özel ilgi alanına giren konularla uğraşarak geçirmektedir.

c)Bireyin kişisel nitelikleri ile mesleklerin gerektirdiği özellikler arasında bağlantı kurma :

Kişisel niteliklerle mesleklerin gerektirdiği özellikler arasında bağlantı kurma ve böylece bireye uygun olan meslekleri ortaya çıkarmaya doğrudan doğruya bir seçim yapma ve karar verme sürecidir. Mesleki seçim yapma zaman içinde oluşan uzun bir süreç olarak düşünülmelidir. Bireyin kişilik özelliklerinin sürekli olarak gelişmesi mesleki seçim yapma sürecinin hangi öğrenim ve yaş düzeyinde karar verme aşamasına erişmesi gerektiğini belirleme de sıkıntılar oluşturmaktadır.

Olgunluk düzeyi ne olursa olsun psikolojik danışma yardımı sağlanmış olsa bile hiçbir bireyin çok kısa bir sürede gireceği meslekle ilgili uygun bir karar alması düşünülemez.Mesleki seçim amacı ile yapılacak psikolojik danışma yardımının her bireye açık ve sürekli olması gerekir.

Okullarda çocukların ve gençlerin meslek seçimi sorunları ile ilgili olarak yapılacak psikolojik danışma uygulamalarına geniş yer verilmelidir. Ancak bu şekilde, öğrencilerin gelişen kişilik özelliklerini daha iyi tanımalarına ve kendilerine uygun durumları daha iyi ayırt edebilmelerine yeterli yardımlar sağlanmış olabilir.

3) Kişisel rehberlik :

Eğitim sürecinde öğrencilerin”kişisel- sosyal” gelişim ihtiyaçlarını karşılamak ve böylece onların kişisel gelişim ve uyumlarına yardımcı olmak amacıyla yürütülen rehberlik hizmetlerine”kişisel rehberlik” denir.

Bireyin çocukluktan yetişkinliğe, eğitimin çeşitli kademelerinde”kendini ve başkalarını anlaması ve kabul etmes i, günlük yaşam becerilerini kazanması,aile ve toplumun olgusunu kavrayarak bu ortamlarda sağlıklı ilişkiler geliştirebilmeleri” gibi alanlarda yeterlilik kazanması, kişisel ve sosyal gelişimini sağlıklı sürdürebilmesi için verilen rehberlik hizmetleridir.

Klasik rehberlik anlayışında eğitsel ve mesleki boyut ön plana çıkarılmışken gelişimsel rehberlik anlayışı kişisel rehberliğin de aynı ağırlıkta önemsenmesini sağlamıştır.

Karşılaşılan başlıca kişisel problemler şunlardır ;

1- Biyolojik gelişmeye ve fiziksel sağlığa ilişkin problemler

2- Toplumsal ilişkilerle ilgili problemler ( Toplumsal, Yurttaşlık yaşamı, sevilen ve sevilmeyen diğer bireyler , toplumsal ilişkilerde uyum derecesi , kişisel mutluluk )

3- Eve ve aileye ilişkin problemler ( Değişik durumlarda duygusal yaklaşım ve eylemler , zihinsel korkulardan uzak olmanın derecesi, kendi kendine güven ve yeterli saymanın derecesi )

4- Amaçlara, hedeflere ilişkin problemler ( Okul, meslek, kariyer ve toplum yönlerinden )

5- Parasal konulara ilişkin problemler

6-Cinsel hayata ve evliliğe , kız-erkek arkadaşlığına ilişkin

7-İnançlara, ahlaka ve fikirlere ilişkin problemler.

Bireyin problemlerine çözüm bulmasında yardımcı olan Rehberlik uzmanının , kişisel problemlerin duygusal içeriği olduğunu dikkate alarak bireyle yaptığı görüşmede bireyin duygusal davranışına , duygularına , tutum ve değerlerine karşı duyarlılık gösterme durumundadır. Bu tip görüşmedeki dinlemede rehberlik ve Psikolojik Danışma Uzmanı bireyin kendini tanımasına yardımcı olan şu sorulara cevap bulmalı:

1. Danışanın kendisine karşı genel tutumları nelerdir ?

2. Diğer bireylere karşı tipik tutumları nelerdir ?

3. Diğerlerinin kendisine karşı tutumları konusunda birey ne düşünmelidir ?

4. Bireyi hangi değerler güdülemektedir ? Birey yaşamdan ne beklemektedir ?

5. Bireyin belirttiği , ortaya koyduğu doyurulmuş ve doyurulmamış gereksinmeleri nelerdir ?

6. Bireyin davranışları onun gerçek mi yoksa fantezi dünyasında mı yaşadığını belirtmektedir ? Bunun görünümü nedir ?

7. Bireyin günlük yaşamı mantıksal mıdır ?Kontrollü müdür ? Yalnızca ve bütünü ile duyguları ile mi yaşamı yürütmektedir ?

D) BİREY SAYISINA GÖRE REHBERLİK ÇEŞİTLERİ :

1. Bireysel Rehberlik – Grup Rehberliği

2. Bireysel psikolojik Danışma- Grupla psikolojik Danışma

İster bireysel ya da gruplar halinde sunulmuş olsun rehberlik hizmetlerini oluşturan ilkeler aynıdır. Bu ilkelerin en önemli bir yanı da bu hizmetlerin bireysel ve tek bireylere dönük olarak verilmesidir.

1. Bireysel Rehberlik – Grup Rehberliği :

Bireyin uygun seçimler yapabilmesi , kararlar alabilmesi ve çevresine uyum sağlayabilmesi için bazı bilgilere ihtiyaç vardır. Bunlar ; program, okul ve meslek seçimine ilişkin çevredeki bireye açık olan çeşitli fırsatlar; yada burs , kredi, yurt olanakları vb. birçok konuyla ilgili çeşitli bilgiler olabilir. Bu tür etkinliklerde ele alınan temaları psikolojik danışmada olduğu gibi bireyin psikolojik gelişiminden çok doğru kararlar verebilmesi ve doğru seçimler yapabilmesi için gereksinim duyduğu olgusal bilgilerin sağlanmasına yönelik olması , grup rehberliğini oldukça kalabalık çalışabilmesini olanaklı kılmaktadır. 27

Ayrıca burada karşılaşılan bazı yanılgıları işaret etmek yararlı olacaktır.

a. Grup Rehberliği , grup süreci, grup dinamiği benzerdirler.

b. Grup Rehberliği’nin amacı grubun gelişmesidir.

c. Grup Rehberliği temelde bilgi vermek etkinliğidir.

d. Grup Rehberliği bireysel rehberliğin yerini alabilir.

e. Grup Rehberliği grup çoğaltıcıdır.

f. Grup Rehberliği’ni okuldaki herhangi bir sorumlu yürütebilir.

g. Grup Rehberliği bireyselliği ve yaratıcılığı önleyebilir.

Eğitim uygulamalarında , yetişmiş eleman sorunu , ekonomik nedenlerden dolayı grup rehberliği yaygın olarak kullanılmaktadır. Grup Rehberliği, rehber uzmanı ile 20-25 öğrenci arasında ve grup ortamında tartışma , soru-

cevap tipi iletişim ve bir ölçüde bilgi verme aktarma yoluyla cereyan eden etkileşimi kapsamaktadır. Bu etkileşimin , yani Grup Rehberinin bazı temel amaçları şunlardır :

1. Okul çevresini en iyi biçimde kullanmak , uzun süreli eğitsel ve mesleki amaçlar geliştirmek ve varsa okuldaki test programının amaçlarını ve işlemlerini tanımak için öğr. Yardımcı olarak bilgileri sağlamak, yaymak.

2. Gruba özgü büyüme ve gelişim sorunlarını tartışmak için olgusal bilgi ve kaynak sağlamak

3. Gruptaki öğrencilerin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik dünyaları hakkında düşünmelerini sağlamak.

4. Öğrencileri okulda mevcut öğretime yardımcı etkinliklere yöneltmek ve yönlendirmek.

5. Bireysel rehberliğe ve bireysel Psikolojik Danışmaya olanak sağlamaktır.

2.Rehberlik ve Psikolojik Danışma- Grupla Psikolojik Danışma :

Psikolojik Danışma konusunda yeterli düzeyde kuramsal donanımı ve pratiği olan uzman personel tarafından , profesyonel düzeyde sunulan bu hizmetler ; danışmanla-danışanlar arasında yüz yüze, samimiyet , güven, saygı ve sevgiye dayalı özel bir psikolojik ilişkiyi gerektirmektedir.

Grupta psikolojik danışmadan birden fazla danışanın aynı anda yararlanma imkanına sahip olması bu danışma türünün diğerine göre daha ekonomik olması anlamına gelmekteyse de psikolojik danışma yardımının danışana bireysel olarak mı yoksa grup içindemi verilmesi gerektiğine karar verilmesinde, danışanın probleminin belirleyici olduğunu belirtmek gerekir.

E) TEMEL İŞLEVLERİNE GÖRE REHBERLİK ÇEŞİTLERİ :

Rehberlik hizmetlerinin işlevleri konusunda yazarlar değişik listeler önermektedir. Fakat 6 madde üzerinde birleşirler.

1. Uyum Sağlayıcılık

2. Yönelticilik.

3. Ayarlayıcılık

4. Geliştiricilik

5. Önleyicilik

6. Tamamlayıcılık

1. Uyum Sağlayıcı Rehberlik :

Okullarda uygulanacak rehberlik programlarında öğrencilerin uyum sağlamalarını kolaylaştırıcı etkinliklere yer verilmelidir. Bu sayede öğrencilerde görülebilecek uyumsuzluğa dayanan davranış bozukluklarının ortaya çıkması engellenebilir. Okul rehberlik servislerinin en çok uğraştığı konulardan biri uyumsuzluklardır. Bu nedenle bu rehberlik türü önemlidir.

2. Yöneltici Rehberlik :

Bireyin başarılı ve mutlu olmasında kişisel niteliklerine uygun alan, ders, okul ve meslek seçmenin rolü büyüktür. Bu amaçla bireye yardımcı olabilmek için ona zamanında rehberlik hizmetlerinden yararlanma olanağı verilmelidir. Böylece bireyin kendisine en uygun bir alana yönelmesi ve o alanda başarılı olabilmesi kolaylaştırılabilir.

Okul rehberlik servisleri bireyi tanıma tekniklerini kullanarak elde edilme bilgilerden yararlanarak ders alan ve okul seçerken öğrencilere yardım etmelidir. Yanlış tercihler yapan öğrenciler kendilerine de topluma da yararlı olamazlar.

3. Ayarlayıcı Rehberlik:

Çağdaş eğitim öğrencilerin eğitimlerinde bireysel ayrıcalıklara ve .çevre şartlarına öncelik vermektedir.

Okul rehberlik servisleri öğrencinin özelliklerini , problemlerini umut ve özlemlerini belirleyerek, toplumun değerlerini ve yeni kuşaklardan beklentilerini dikkate alarak gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları yordamaya çalışır.

Yapılan hızlı değişmeler eğitimin planmasında, müfredat programlarını ve rehberlik programlarının hazırlanmasında ve geliştirilmesinde rehberliğin bu işlevinin önemi artmıştır.

4. Geliştirici Rehberlik

Gelişimsel rehberlik anlayışının ortaya çıkmasıyla rehberliğin bu işlevi de önem kazanmıştı bu anlayışta bir gelişim dönemini başarıyla geçirenlerin daha sonra ki gelişim döneminin ödevlerini de başarıyla yerine getireceklerine inanılmaktadır.

Okul rehberlik programlarında öğrencilerin gelişim dönemleri dikkate alınarak bedensel, zihinsel, duygusal ve psiko-sosyal yönden sağlıklı bir şekilde gelişebilmelerini sağlayacak etkinliklere yer verilmelidir. Böylece beden ve ruh sağlığı yerinde kendisiyle doğayla barışık bireyler yetiştirilebilir.

5. Önleyici Rehberlik :

Rehberlik hizmetleri olumlu değişmeleri amaçlarken , bazı olumsuzlukların ortaya çıkmasını da önleyici bir işlevi yerine getirmektedir. Özellikle disiplinsizlik ve uyumsuzlukların önlenmesi bu hizmetlerin verimliliğini arttırıcı bir ürüne sahiptir. Unutulmamalıdır ki olumsuzlukların ortaya çıkmadan önlenmesi ortaya çıktıktan sonra giderilmesinden daha ekonomik ve daha kolaydır. Rehberliğin bu işlevi de bu amaca yöneliktir.

Örgün eğitim kurumlarında gerçekleştirilen öğretim etkinlikleri rehber hizmetleriyle birlikte sürdürüldüğünde , eğitimde istenilen kaliteye ve verimliliğe ulaşılabilmektedir.

KAYNAKLAR :

1. Altıntaş, Ersin , Can, Gürhan , Üre , Ömer, “Psikolojik Danışma Ve Rehberlik” pegem yayıncılık , Ankara , 2002

2. Bakırcıoğlu , Rasim , “ilköğretim ortaöğretim ve yüksek üretimde rehberlik ve psikolojik danışma” Turhan yayınevi, Ankara, 1994

3. Kepçeoğlu, Muharrem , “Psikolojik Danışma Ve rehberlik” Özdemir Yayınevi , Ankara, 1996

4. Özoğlu, Süleyman Çetin, “Eğitimde rehberlik ve Psikolojik Danışma” Ankara Üniv. Basımevi, Ankara , 1997

5. Tan, hasan, “psikolojik danışma ve rehberlik” milli eğitim basımevi, İstanbul , 1992

6. Yeşilyaprak, Binnur, “Eğitimde Rehberlik Hizmetleri”,Nobel yayınevi,Ankara,2000

7. Yılmaz,Hasan,Üre, Ömer, “Rehberlik Ders Notu”,Güney ofset, Konya, 1997

Psikolojik Danışma & Rehberliğin Dayandığı Temeller

1. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞIN DAYANDIĞI PSİKOLOJİK, SOSYOLOJİK VE FELSEFİ TEMELLER

Rehberlik ve danışmanın doğmasında sosyal ve akademik birçok faktörler rol oynamıştır. Bugün rehberlik ve danışma hizmetlerini oluşturan çeşitli temel kavramların köklerini psikoloji, sosyoloji ve felsefe disiplinlerindeki gelişmelerde bulmaktayız.

1.1. PSİKOLOJİK TEMEL

Rehberliğin psikolojik temelleri olarak ele alınan konularda, birey ve onun psikolojik özellikleri esastır. Rehberlik uzmanının, rehberlik çerçevesinde yapacaklarının bireyin psikolojik boyutta ki özelliklerine dayandırılması gerekmektedir. Psikolojide ki bilgilerin, bireyleri anlamada ve onlara kişisel, toplumsal problemlerini çözmelerine yardımcı olması esastır. Psikolojinin sağladığı bireye ilişkin bilgiler, rehberlik ve psikolojik danışma etkinliklerinin dayanağı olmaktadır. Bu bakımdan psikolojinin rehberlik için temel olan bilgilerini incelememiz gerekir. ( Özoğlu, 1997; S.68)

1.1.1.Bireysel Farklar

Kişiler arasındaki bireysel farklar, psikoloji biliminin en önemli ve en temel bulgularından biri olmuştur.

Her birey kendine özgü bir varlıktır; ilgi, yetenek, değer ve tutumları ile başkalarından farklılık gösterir. Farklı yaradılışı olan ve farklı çevrelerden gelen bireylerin ihtiyaçlar da farklıdır. (Kuzgun, 1995; S.31)

Zihin kabiliyeti üzerinde yapılan araştırmalar, aynı yaşta olmalarına rağmen bireylerin birbirlerinden farklı zeka seviyelerine sahip olduklarını göstermiştir. Aynı yaş gruplarındaki çocukların bedensel büyümelerinin birbirlerinden farklı zamanlarda ve süratte olduğu anlaşılmıştır.

Bir sınıfı dolduran çocuklardan hiçbiri birbirinin aynı değildir. Boy, kilo, renk gibi bedensel nitelikler yönünden farklı olan bu çocuklar, zeka, özel yetenek, kişilik yapısı gibi psikolojik nitelikler yönünden de farklıdırlar. Aynı zeka derecesine sahip olan iki çocuk bile bu genel yeteneğin çeşitli yönlerinde farklar gösterir. Biri kelimeye dayanan konularda, diğeri ise sayıya dayalı konularda üstün olabilir.

Bireysel farklar, çocukların büyüyüp gelişmesinde de görülür. Aynı doğum yaşına sahip çocuklar bile birbirlerinden farklı zaman ve tempoda gelişip olgunlaşırlar. Bu sebeple, bir sınıftaki aynı takvim yaşına sahip olan birçok çocuk farklı farklı olgunluk derecesinde olurlar. Altı takvim yaşındaki bir çocuk sinir kas koordinasyonunu gerektiren oyunlara başarıyla katılabilirken ya da ayakkabısını kendi bağlayabilirken aynı takvim yaşındaki bir çocuk kalemini tutmakta güçlük çekebilir. Gelişme süratindeki bu farklılık zihinsel gelişmede de görülür. Bazı çocuklar zihin olgunlaşmasında daha süratlidir. Bu zihinsel olgunlaşma sürati sebebiyle, aynı yaşta okula başlayan çocukların bir kısmı, öğretilecek konuları öğrenmeye hazır bir zihin olgunluğunda oldukları halde bir kısmı zihnen henüz çok küçüktür. Çocuğun yetenek gelişmesindeki bu hız derecesi, onun okul başarısını da etkiler. Eğer bir çocuk zeka seviyesinin üstünde bir öğrenmeye zorlanırsa, çocukta çeşitli uyum bozuklukları görülebilir ve okula, öğretmene ve öğrenmeye karşı olumsuz tavırlar gelişebilir.

Bireysel farklardaki istatistiksel dağılım, her nitelikte, çan eğrisi denen normal bir dağılım gösterir. Yani ele alınan bir nitelik yönünden en yüksek ve en düşük seviyede bireyler olmakla beraber, gruptaki bireylerin çoğu, çan şeklindeki normal dağılım eğrisinin ortasına doğru toplanır. Öğrenciler arasındaki bireysel farklar bulunduğunu ve bireysel farklardaki dağılımın normal bir dağılım gösterdiğini bilen bir öğretmen, bir rehber öğretmen, bir yönetici ve bir danışman, aynı metot ve malzemenin bütün öğrencilerin gelişip olgunlaşmasında aynı derecede etkili olamayacağını bilir. Aynı zamanda bir bireyin normal dağılım içinde nerede olduğunu belirleyip ona göre bir yardımda bulunabilir. (Tan, 1992; S.S.71-72)

1.1.2. Bireydeki Nitelik Farkları

İnsanlar arasında bireysel farklar olduğu gibi, bir bireyin kendi içindeki niteliklerin dereceleri ve vasıfları bakımından da farklar vardır. Hiç kimse kişiliğini oluşturan bütün niteliklerde aynı derecede kuvvetli ya da zayıf değildir. Mesela bir kimse, kelime anlama, konuşma ve muhakeme nitelikleri yönünden ortanın üstünde sayılabilirken, mekan ilişkileri, soyut düşünme, sayılarla uğraşma gibi nitelikler yönünden orta ya da ortanın altında sayılabilir. Fazla konuşkan olmayan bir kimse, mesela kendine güveni yüksek ve girişimci olabilir.

Bireysel farklar ve kişideki nitelik farkları, psikolojik hizmetler için o kadar önemlidir ki bazı yazarlar, kişiler arasındaki bireysel farkları ve bireydeki niteli farklarını, etkili bir rehberlik ve danışma hizmetlerinin temeli olarak görmektedirler. Eğer danışman, söz konusu farkların tabiatını ve bu farkların genişliğini dikkate alarak çalışırsa, uğraştığı kişilerin ve grupların halde ve gelecekteki uyumlarına daha etkili bir şekilde yardımcı olabilir. ( Tan, 1992; S.72 )

1.1.3. Cinsiyet Farkları

Kızlarla erkekler arasında bedensel, duygusal gelişim özellikleri; ilgiler, cinsel ve kimi toplumsal roller bakımından ayrılıkların bulunduğu bilinmektedir. Örneğin, doğuşta erkekler kızlardan genellikle daha ağırlardır. Çocukluk çağında ise, her iki cinste de gelişim ve güç dengelenmektedir. Kızlar, ergenliğe yaşıtları olan erkeklerden daha erken ulaşmakta ve erkekleri ağırlık bakımından geride bırakmaktadırlar. Kızlarda genellikle bedensel, devimsel, bilişsel, duyusal gelişim, ergenlik çağı boyunca, yaşıtları olan erkeklerden bir iki yıl önde gitmektedir. Ergenlik dönemimden sonra ise, bedensel güç bakımından erkekler kızları geçmekte ve bu ayrımı yaşamları boyunca korumaktadırlar.

Bu doğal ayrılıklardan başka, kızlarla erkekler arasında bir de kültürel etkilerle oluşturulan ayrılıklar görülebilmektedir. Kültürel değerlerin, toplumsal kuralların etkisiyle kız ve erkeklerin ayrı alanlara ilgi gösterdikleri, ayrı alanlarda başarılı oldukları gözlenmektedir. Bunun sonucu olarak, toplumda kimi meslekler erkeğe, kimi meslekler de bayana yakıştırılmaktadır. Örneğin; ülkemizde yakın geçmişe kadar valilik, kaymakamlık erkeklere özgü bir meslek olagelmiştir.

Köklü nedenlere dayanmayan ve zamanla ortadan kalkacağı kuşkusuz olan bu gibi etkenlerin yol açtığı ayrılıklar bir yana, cinsler arasında, bir takım doğal ayrılıklar bulunmaktadır.

Cinse özgü kimi gelişim ve uyum sorunları da cinsel ayrılıklar yarattığı için rehberlik ve psikolojik danışma çalışmalarında, cinsel kimliğin kazanılmasına ilişkin bilimsel bilgiler de göz önünde bulundurulmalıdır. ( Bakırcıoğlu, 1994; S.66 )

1.1.4. Bireydeki Nitelikler ile Meslekler Arasındaki İlişkiler

İnsanların hayatta yapacağı çeşitli işler ile yetenekleri, ilgileri, ihtiyaçları, kişilik nitelikleri ve bedensel özellikleri gibi nitelikler arasında belirgin ilişkiler vardır. İş ve mesleklerin karmaşıklık dereceleri yükseldikçe işin, başarıyla yürütülmesi için iş görenden istediği özeliklerin derecesi de değişmektedir. Mesela , mesleklerin karmaşıklık ve güçlük dereceleri ile zeka puanları arasında ilişki üzerinde bir çok araştırmalar yapılmıştır. Hepsinde de aynı genel sonuçlar elde edilmiştir. Zeka puanları ile meslekler arsında sıkı bir ilişki vardır.

Özellikle endüstri psikolojisinde yapılan araştırmalar, her işin gerektirdiği asgari bir zeka seviyesi, beden özellikleri, kişilik nitelikleri, iş tecrübesi ve eğitim seviyesi olduğunu göstermektedir. Bir kimsenin belli bir öğrenim seviyesini tamamlayabilmesi için de belli bir asgari akıl yaşına ihtiyaç vardır.

Bir bireyin, sahip olduğu bedensel, zihinsel ve diğer kişilik nitelikleriyle başarı gösterebileceği birden fazla işler vardır.

Bir işin istediği niteliklerde asgari en alt seviyesi olduğu gibi, azami en üst seviyede vardır. İşin gerektirdiğinden daha yüksek seviyede niteliğe sahip olan kimselerde o işte kendini tatmin edemeye bilir ve verimi düşer. Eğitim ve meslek danışmanlığı yapılırken bu faktörler dikkatle gözden geçirilmelidir. ( Tan, 1992; S.75 )

1.1.5. Davranım

Psikoloji, insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Canlının, içinde bulunduğu ortamdaki uyarıcılara karşı gösterdiği yanıtım (mukabele) davranımdır. Fizyolojik anlamıyla davranım, organizmada kanallanmış (yöneltilmiş) bir enerji akımıdır.

Organizma ile durum arasında bir denge söz konusudur. Durumla organizma arasındaki denge bozulunca, organizma dengeyi tekrar sağlamak için harekete geçecektir. Organizmayı harekete geçiren bu denge bozulmasına ihtiyaç denilmektedir. Açlık, susuzluk, istirahat vb. ihtiyaca örnektir.

Yani her davranımın altında bir denge bozulması veya yeni bir denge sağlanma çabası, “ihtiyaç” vardır.

Rehberlik ve danışma için önemli temel görüşler ise;

1. Her davranım, organizmanın bir ihtiyacını doyurmak içindir.

2. Her davranım, bir enerji sarfını gerektirir.

3. Hiçbir davranım sebepsiz ve amaçsız değildir.

Davranım hakkında bu temel görüşleri kazanmış bir psikolojik hizmetler programı başarısız çocuğa “tembel” , arkadaşının silgisini aşıran çocuğa “hırsız” deyip geçemez. Bu davranışların altındaki asıl nedenleri ve amaçları bulmaya çalışır. (Tan, 1992; ss.76-78 )

1.1.6. Kişilik

Bireyin kişilik yapısını iyice anlamak, psikolojik danışmanın önemli amaç ve dayanaklarından biridir. Bireyin kişiliğini anlamak için önce kişilik kavramı üzerinde biraz duralım.

Yeni doğan çocuk, ne bilinen bir kişilik yapısına, ne de çevresindeki kişi, madde ve olaylar hakkında kavramlara sahiptir. Günler geçip bebek büyüdükçe, yavaş yavaş kendi varlığını, çevresinde bulunanlardan ayırt etmeye başlar. Mesela, beşiğinde ayağına dokunduğu zaman hem elinden hem ayağından bir duyum alır. Parmağını emdiği zaman hem ağzından hem parmağından bir duyum hasıl olur. Ama çıngırağının sapını ağzına aldığı zaman ağzında bir duyum hasıl olduğu halde, oyuncakta böyle bir duyum olmamaktadır. Böylece bebek, kendi bedeni ile kendi bedeninden ayrı olan şeyleri ayırt etmeye başlamaktadır. Dokunduğu ayağın, emdiği parmağın, emen ağzın “ben” e ait olduğuna, oyuncağın, battaniyenin, beşik demirinin “ben”in dışında olduğunu anlamaya başlamaktadır. Böylece bebek, bu “ben” , bu da “ben-den harici” kavramlarını geliştirmeye başlar. buna “ayırt etme devresi” denir. Ayağından, ağzından, parmağından ya da vücudunun başka bir yerine dokununca aldığı duyumlar, ayrı yerlerden gelmekle beraber, hep “ben”e ait parçalardır. Buradan da kendine ait bir çok parçalar olduğunu anlamaya başlar. “benden haricinin” de birçok gruplamalara girdiğini kavramaya başlar. Buna da “genelleme devresi” denir. Çocuk büyüyüp olgunlaştıkça ve çevresi ile olan ilişkiler sonucu sosyalleşmesi

sağlandıkça, çocuğun “ben kavramı” yani çevresindeki kişi, grup, cisim ve olgular karşısında “ben”in yeri ve durumu daha belirgin şekil kazanmaya başlar. Bireyin sosyalleşmesi, tabiatı ile doğuştan getirdiği biyolojik imkanları, zeka seviyesi, sahip olduğu yaşantı çeşitleri ve zenginlikleri sınırları içinde şekil alacaktır. Bu yaşantılar, a) bireyin mensup olduğu kültüre has ortak yaşantılar, ve b) bireyin yalnız kendinin karşılaştığı kişisel yaşantılardır. Kültüre has ortak yaşantılar yolu ile birey, toplumun kendine yüklediği ve ondan beklediği sosyal rolleri öğrenir. Bu suretle birey, tek bir “ben” değil, bir çok “benlerden” oluşan bir “benlik kavramı” gelişir.

Bireyin, çevresi ile olan ilişkilerinden belli durumlara, kişilere ve olaylara karşı gösterdiği davranımların şekli ve tarzının bireye hasa bir biçimde sistemleşmesinde, bu “benlik kavramı” büyük rol oynar. Bu sistemleşmemiş davranımlar tarzı, onun kişiliğini oluşturmaktadır. Kişinin hayatında karşılaştığı kendine ve kültürüne has bir çok durumlar oluşan küçük “ben”ler sistemleşerek kişiye has bir “benlik sistemi” ya da “benlik kavramı” yaratır. Bunlara bağlı olarak da kişide ona has duygu, düşünce ve davranış sistemi gelişir ki buna kişilik denir.

Bireyin görünüşü, yetenekleri, güldürülerini ihtiyaçlarını, heyecansal yanıtımlarını ve geçmiş yaşantılarını içine alan kişilik, karmaşık, fakat bireyin kendine özgü tümdür. Kişilik, dinamik yani her zaman hareket halinde, değişmeye açık bir tüm olmakla beraber, oldukça sürekliliğe de sahiptir. Bu sebeplerdir ki ele alınan bir birey için sakin, atak, çekingen, kendine güvenir gibi sıfat ve özelliklerle onu tarif etme imkanı olmaktadır.

Kişilik ve gelişmesi hakkındaki bu kavram ve bulgular, psikolojik danışmada bireyi anlamak, onun halihazırdaki davranım tarzının niçinlerini kavrayıp ona göre bir yardımda bulunmak imkanı sağlar.

Bireyin çevresinde olan uyum bozukluklarında onun “benlik kavramı”, yani kendini görüşü, özellikle problemin teşhis ve çözümünde çok önemlidir. Eğer kişinin “benlik” kavramı ile, çevredeki, kimselerin bireyi görüşü arasında çok uyuşmazlık olursa, bu hal, çelişmelere yol açar ve kişi uyum bozuklukları gösterir.

1.2. SOSYOLOJİK TEMEL

1.2.1. Toplumun Karmaşımlaşması

Çağımızın toplumları, hızlı gelişme ve değişmelere sahne olmaktadır. Teknik gelişmeler ve bilgiler, çalışma zamanını kısaltmıştır. Yapmakta olduğu işi kısa zamanda yapıp bitiren kişinin işten artan zamanı çoğalmaktadır. Buna karşılık, yaşama şartları da daha karmaşımlaşmaktadır. Gelişmiş toplumlarda iş bölümü, özelleşme ve uzmanlaşma, artmaktadır. Radyo, televizyon, telefon, uçak gibi kitle ulaşım araçlarındaki gelişmeler, farklı kültürlerin birbirleriyle temasa geçmelerine yol açmakta, temasları artırmakta ve kültürlerin birbirlerini etkilemesine neden olmaktadır.

Teknoloji ve bilimdeki gelişme ve değişmelere paralel olarak, sosyal kurumlarda ve bunların fonksiyonlarında da değişmeler olmaktadır. Böylesine çabuk değişmelere açık ve karmaşımlı bir toplumda kişi, birbirine zıt politik ve ekonomik fikir ve problemlerle karşılaşmaktadır. Bireyin bu hızlı değişmeler ortasında yeni hayat şartlarına, yeni problemlere, yeni kavramlara ve değer hükümlerine hızlı bir uyum sağlaması lazımdır. Bu “yeni” şeylere uygun yeni tavırlar, yeni roller ve yeni çalışma metotları geliştirmek zorundadır. Basit toplumlarda bireylerin neyi yapacakları ve neleri yapmayacakları açık bir şekilde bellidir. Halbuki ilerlemiş toplumlarda, bireyi şaşkına çevirecek derecede birbirine zıt davranımlarda bulunmasını gerektiren toplumsal istek ve kavramlar vardır. Çelişkilere yol açmadan bunların hepsi arasında bir denge kurarak uyumlu bir hayat düzeni oluşturmak, çok gayret ve ustalıklar ister. Mesela, basit bir toplum olan Samoa gençlerinin çocukluktan ergenliğe geçişleri, bu basit kültürün koyduğu sade, belli ve kesin kurallar sayesinde gayet kolay olmaktadır. Halbuki gelişmiş kompleks toplumlarda ergenlik çağı, gençler için bir çok sıkıntılar, tereddütler, bunalımlar hatta uyumsuzluklar kaynağı olmaktadır. Görülüyor ki gelişmiş, karmaşımlaşmış bir toplumda birey, gerekli değişmeleri, geçişleri ve uyumları en kısa zamanda ve en etkili biçimde yapabilmek için rehberliğe muhtaçtır.

1.2.2.Kentleşme ve Değişen İş Hayatı

Toplum bünyesindeki değişmeler, toplumdaki iş hayatını ve iş çeşitlerini de etkilemektedir. Yeni ihtiyaçlara ve yeni gelişmelere yol açmakta, yeni iş alanları doğmaktadır.

İlkel toplumlarda gıda toplama, barınak yapma ve yöneticilik gibi birkaç kısımdan ibaret olan işler, toplumların gelişmesi ile sayıca çok artmakta ve karmaşımlaşmaktadır. İşlerin karmaşımlaşması, uzmanlaşmalara ve özelleşmelere yol açmaktadır. İşi yapan kişinin, bu özelleşme ve uzmanlaşmanın gerektirdiği bilgi ve becerileri geliştirmesi gerekmektedir. O halde, kişinin yetenekleri ve imkanları ile işin gerektirdiklerini birbirlerine uyumlamak için işlerin ve bireyin incelenmesi ve bunların en iyi birleşimi için bireye rehberlik yapılması gerekmektedir.

Dünyanın sanayileşmiş ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de süratli bir kentleşme göze çarpmaktadır.

Değişen bu durum, köyden şehre gelen, tarımdan fabrika işçiliğine, ticarete, esnaflığa, yarı hüner isteyen ustalığa ve bazı zanaata geçen kırsal bölge kökenli aileler ve bunların çocukları için yepyeni bir yaşama ortamı olmaktadır. Bu yeni hayat ortamı, onlar için yepyeni hayat görgüleri ve yaşantıları gerektirmekte, bu yeni hayata yeni uyum sorunları yaratmaktadır. Kentleşme ve sanayileşme, köyden kente olan nüfus hareketine sebep olduğu gibi, kentten kente olan nüfus hareketini de arttırmaktadır. Bu muhaceret de gene, ailenin alışılmış hayat şartlarını bozmaktadır. Çalışan aile üyelerinin girdikleri yeni iş alanında veya aynı iş olsa bile değişik bir ortamda çalışmaları, onlarda yeni çalışma ilgileri, yeni iş tavırları ve alışkanlıkları ve yeni iş uyumları buna paralel olarak yeni bir hayat düzeni sağlamalarını zorunlu kılmaktadır.

Bireyin bu denli karmaşımlı ve hareketli bir toplumda mevcut çok çeşitli ve epeyce bilgi ve maharetler isteyen iş dünyasındaki uğraşanlardan kendi yetenek, ilgi, ihtiyaç ve şartlarına en uygun olan birini seçebilmesi ve kendisine kazanç, prestij ve psikolojik bir doyum getirebilen bir mesleğe girebilmesi için ona rehberlik edilmesi lazımdır. Birey doyum sağladığı ve severek çalıştığı bir işe yönlendirirse bu toplumun ilerlemesinde ve refahında rol oynayacaktır. ( Tan,1992; S.S.82-84)

1.2.3. Aile Yapısı ve Fonksiyonu

Zamanımızın endüstrileşen ve karmaşımlaşan toplumunda eskinin “iki veya üç kuşağı bir arada tutan kalabalık ailesi” yerine anne, baba ve çocuklardan oluşan “çekirdek aile” denen küçük aile tipi yaygınlaşmaktadır. Eskiden anne, evinde kendi işleri ile uğraşırken, zamanımız toplumunda değer hükümlerindeki değişmeler, eğitim ve ekonomik şartlar, anneyi de para kazanacak işlere yöneltmektedir. Anne, zamanını dışarıdaki işle evinin işleri arasında paylaştırmak, dolayısıyla ya daha çok çalışmak, ya işlerden bir kısmını terk etmek ya da eksik yapmak zorunda kalmaktadır. Çocukların yetiştirilmesinde de anne ve babaya düşen sorumluluklardan büyük bir bölümü, haliyle okula ve çocuk yuvaları gibi bakım kurumlarına kaymaktadır.

Eski toplumda aile, ihtiyaçlarının büyük bir kısmını aile üyelerinin ortak çalışmaları ile sağlardı. Giyeceği dokur, çorabını ve kazağını örer, ekmeğini yapar, yağ, yoğurt, peynir gibi ihtiyaçlarını kendi emeği ile hazırlardı. Kız ve erkek çocuklarda aile büyüklerine yardım ederek, yetişkinlik hayatının gerektireceği bir çok hüner ve bilgileri kazanırlardı. Bugün ise durum farklıdır. Kırsal bölgede bile aile, ihtiyaçlarının büyük bir kısmını dışardan satın alarak karşılamak zorundadır. Sosyal akış, aile üyeleri arasındaki ilişkilerin niteliğini de değiştirmektedir. Eskiden evin otoritesi baba iken şimdi bu otorite anne ve baba arasında paylaşılmıştır.

Bu şartlar altında, yeni kuşakların toplum ülkülerine, özlemlerine, değerlerine uygun olarak yetişip etkili, verimli ve mutlu birer vatandaş olabilmelerine yardımda aileden başka sosyal kurumlara da sorumluluklar düşmektedir. ( Tan, 1992; S.84)

1.2.4. Kadının Çalışması

Toplumlarda etkisi büyük olan önemli değişmelerin biri de kadının toplumda kazandığı sosyal ve ekonomik mevkidir. Eski devirlerde eve kapanmış, yalnız çocuk yetiştirmek, evi çevip çevirmek ve kocasını rahat ettirmek rolünden başka bir fonksiyonu düşünülemeyen kadın zamanla zeka ve diğer yetenekler yönünden erkeklerden aşağı olmadığını göstermiştir. Buna psikoloji araştırma bulguları da büyük destek olmuştur. Böylece kadınlar, yalnız erkeklere has olarak bilinen bir çok iş ve sosyal faaliyetlerde yer almaya başlamıştır. Bugün kadınlar, erkeklerin sahip olduğu bütün yasal haklara sahiptirler. Hemen bütün öğrenim dalları onlara açılmıştır. Fakülteler bitirebilmekte teknik okullarda okuyabilmekte, spor yarışlarına katılmakta, sahnede görev yapabilmektedirler. Doktor, öğretmen, mühendis, satıcı, avukat, banka müdürü olabilmektedirler. 20. yy başlarında en ileri toplumlarda bile kadınlara açık iş alanı sayısı kısıtlıydı. Bu sayı zamanla giderek artmıştır. Bugün hemen hemen her uğraş alanında kadın eleman görmek mümkündür. Kadınların iş alanlarına ve sosyal faaliyetlere katılmaları, onlara ekonomik ve sosyal bağımsızlık kazandırmıştır. Bu durum kadın erkek ilişkilerinde sosyal ve ekonomik değerler sisteminde aile üyeleri ilişkilerinde vb. kültürel yapı ve değerlerde değişmelere sebep olmaktadır.

Bütün bunlara rağmen, kadınlara yasal olarak tanınan haklar bazı hallerde sosyal töre yargılarıyla kısıtlanabilmektedir. İş dünyası genel görünümüyle bir erkekler dünyasıdır. Bu problemlerin çözümünde psikolojik yardıma ihtiyaç vardır. (Tan, 1992; S.85)

1.2.5. Dinsel İnançlarda ve Değer Hükümlerinde Değişmeler

Din, eski toplumlarda en güçlü sosyal kurum olmuştur. Bugüne laik toplumlarında bile din toplumsal yaşayışta kişiler arası ilişkilerde ve kişinin ruhsal hayatında hala önemli bir kurum olmaya devam etmektedir. Eskiye oranla üstün kudretini biraz kaybetmiş görünmekle beraber kişi dinde sükunet, huzur, güven ve manevi doyum bulmaktadır. Buda kişinin ruh sağlığı, hayata bağlılığı, olaylar karşısında dengesini kaybetmemesi bakımından önemlidir.

Dinsel inançlarını kaybetmiş veya bu inançları sarsılmış bir çok kimse vardır. Aynı sarsıntı toplumda kişilerin sahip olduğu sosyal ve kültürel değer hükümlerinde de görülmektedir. Özellikle Türkiye gibi bir çok köklü inkılap geçiren

ve hızla kabuk değiştirmekte olan toplumlarda eski ile yeni değer hükümleri bir çok hallerde yan yana gelip çelişme ve çatışmalara yol açabilir. Genç ailesini çok eski kafalı ailesi de genci çok havai bulabilir. Genç bir taraftan arkadaşları gibi yaka paça açık gezmek ister bir taraftan da evinde hakim değer hükümlerine itaat etmeye gayret eder. Bu sarsıntılar ve zıtlıklar arasında kendine en uygun ve zararsız yolu seçebilmesinde, bu karşılığa uyum sağlayabilmesinde psikolojik yardıma ihtiyaç duyacaktır. (Tan, 1992; s.86)

1.3. FELSEFİ TEMEL

Psikolojik yardım kavram ve faaliyetlerine vücut veren bir kaynakta felsefedir. Toplumun insana verdiği değer ile psikolojik yardım faaliyetleri arasında bir ilişki vardır.

Felsefe bilimlerin anasıdır. İnsanoğlu kendisini ve evreni tanımaya çalışırken bir çok gözlemlere ve akıl yürütmelere başvurmuştur. Sağlam gözlem ve deneylerden genellemelere gitmiş kanun ve kurallar çıkartmıştır. Bu suretle ana bilimler ve bilim dalları ortaya çıkmıştır. Her bilim alanı teoriler kurma aşamasında felsefi ve yargısal kararlara dayanmaktadır. Bu sebeple bilim ve felsefe arsında daima sıkı bir ilişki vardır. Felsefe bir bilim dalında o bilim dalının ulaşmaya çalışacağı uzun vadeli amaçları verir. Yani bilinenlerle bilinmeyenler arasında köprü kurar. İnsan denen varlığın davranışlarını keşfetmekle uğraşan psikoloji bilimi de aynı şekilde felsefeden doğmuştur. Aynı genel kurallara dayanarak bilinmeyenler bölgesine girip bilinenler alanını genişletmektedir. Yapacağı tahlil teşhis ve tedavi amaçları dayandığı felsefi görüşe göre bütünlük ve anlam kazanır.

Bireyci ve Toplumcu Görüş

İnsan davranışlarıyla ilgili felsefi görüşler genellikle iki grupta toplanır:

Bireye dönük yani kişiyi merkez olarak alan görüşler ve topluma dönük yani toplumu merkez olarak alan görüşler. Birinci grup görüşler daha çok bireyin kişisel mutluluğu, ahengi ve her şeyden önce kendi özüne karşı olan sorumluluğu üzerinde durur. İkinci grup görüşler ise daha çok toplumun istek ve ihtiyaçları üzerinde durur.

Birinci grup görüşler bireycidir ve demokratik hayat tarzına ait kavramlar üretir. İkinci grup görüşlerde ise toplumcu kavram ve değer hükümleri hakimdir.

İşte psikolojik yardım anlayışı, bu iki grup felsefi görüşe göre kendi amaç ve metotlarını düzenlemek durumundadır. Rehberlik ve danışma kişinin kararlar vermesine seçimler yapmasına yardım eder. Kişinin hür iradesine dayanan bu kararlar ise en çok demokratik bir düzende kendini gösterir.

Her şey toplum için olamayacağı gibi her şey birey için de olamaz. O halde rehberlik ve danışma faaliyetleri bireyin gelişip olgunlaşması ile toplumun istek ve ihtiyaçlarını en dengeli bir şekilde bağlama çabasındadır. Toplumcu görüşlerde rehberlik ve danışmanın en geniş fonksiyon alanı meslek rehberliğidir. Bunun sebebi bireyi topluma katkısı olan bir üretim unsuru olarak görmesidir.

İkinci dünya savaşında önem kazanan varoluşçu felsefe, insanla ilgili yeni bir görüş getirmektedir. Bir çok şeyin süratle değişmekte beklenmedik gelişmelerin ortaya çıkmakta ve yeni bir savaş korkusunun bireyi kuşatmakta olduğu bir dönemde bireyi bu güvensizlik ve kaygı çağından varoluşçu felsefe çıkarmaya çalışmaktadır. Tüm bu sorunlar karşısında insanın bir birey bir kişi olarak varlığını korumasına yardım eden bir felsefedir.

Rehberlik programı, kendine hizmet ettiği toplumun benimsediği temel felsefeye göre amaçlar çizmek ve çalışmak zorundadır.

Eğitim Felsefesi

Toplumun benimsediği genel felsefi kavramlara göre ortaya çıkan bir de eğitim felsefesi vardır. Psikolojik hizmetler, eğitim programının ayrılmaz bir parçası olduğuna göre bu hizmetlerin dayandığı temel de benimsenen eğitim felsefesinin dışında kalamaz.

İki ayrı eğitim felsefesi belirlenebilir:

Gelenekçi eğitim felsefesi, gelişimci eğitim felsefesi. Gelenekçi felsefe konuya dönük bir eğitim görüşüdür. Öğretilecek konular konuyu öğreneceklerden daha önde gelmektedir.

Gelişimci eğitim felsefesi ise çocuğa dönüktür. John Dewey’e göre önemli olan müfredat değil çocuğun varlığıdır. Psiko-sosyo-biyolojik bir varlık olan çocuğun öz yaşantısı onun öğrenmesinin temel dayanağıdır. Demokratik bir toplumda rehberlik ve danışma faaliyetlerinin temel taşı kişiye verilen üstün değerdir. Demokratik bir toplum bireyin yeteneklerini hem kendisi hem de toplumu için iyi ve yararlı bir şekilde geliştirmesi için imkanlarını sağlamakla kendini sorumlu görmektedir. Ancak bu suretle toplum ilerleyip gelişebilmektedir. O halde her birey

kendi imkan ve sınırlarını kavrayarak kendi bütünlüğüne ulaşabileceği, “kendini gerçekleştirebileceği” bir ortamı bulmalıdır. Bir ülkenin eğitiminde ki psikolojik hizmetler programı, amaçlarını bulunduğu toplumun temel felsefesinden alır.

Rehberlik ve danışma programı, her bireyin büyüyüp gelişmesine, kendi imkan ve sınırlarına anlayıp kavramasına ve bir yurttaş olarak yetişmesine hizmet edecek gerekli fırsatları ve yardımları sağlamaya çalışır.

Özetlemek gerekirse psikoloji hizmetlerinin felsefi temelleri kısaca şöyle belirtilebilir. Rehberlik ve danışma programı için kişi üstün bir değere sahiptir ve her birey kendine has bir bütündür. Bu programın amaçları hem toplumun ideal ve ihtiyaçları hem de bireyin en iyi şekilde büyüyüp gelişmesi ortaya çıkmaktadır. Tüm bu amaçlara ulaşabilmek için felsefenin daima çaba harcadığı akılcılığı, yani bilimsel metotları kullanır. Bu çalışmalarda rehberlik ve danışma eğitimin ayrılmaz bir parçası ve onun bir tamamlayıcısıdır. Bu hizmetler yalnızca problem kişilerle uğraşmaz, her bireyin en iyi şekilde gelişmesine yardım için çalışır.

(Tan, 1992; ss.87-91)

KAYNAKLAR:

BAKIRCIOĞLU, Rasim. Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Turhan Kitabevi; 1994

KUZGUN, Yıldız. Rehberlik ve Psikolojik Danışma, ÖSYM Yayınları; 1995

ÖZOĞLU, Süleyman Çetin. Eğitimde Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara; 1997

TAN, Hasan. Psikolojik Danışma ve Rehberlik , MEB Yayınları, İstanbul; 1992

Öğrenci Kişilik Hizmetleri & Rehberlik

ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK

İkinci Dünya Savaşı, birçok bilim ve teknik alanlarında yeni buluş ve gelişmelere yol açmıştır. Savaş sonrası dünyamızın sosyal hayatında da, bu yeni gelişlere paralel olarak, birçok hamleler, değişmeler ve gelişmeler olması çok tabiidir.

Savaşın feci yıkıntılarını ve moral çöküntülerini yaşamış dünya toplumları, savaş sonrası, açlık ve sefaletten uzak, barış ve kardeşlik içinde, daha mutlu ve müreffeh bir dünya yaratabilmek için yeni buluş ve gelişmelerden insan yaşayışının her alanında yararlanma faaliyetlerine girmişlerdir. Her ferdin, kendisine, toplumuna ve insanlık alemine en yararlı olabilecek şekilde, sahip olduğu potansiyeller içinde, kendinin optimum seviyeye kadar geliştirerek insanca, daha mutlu ve zengin bir hayat yaşama hakkı olduğu fikri toplumlarda yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu temel fikir ve toplumların daha da ilerleyip gelişme özlemleri, genç kuşakların eğitimine olan dikkatleri iyice arttırmıştır.

“Muasır milletler seviyesi” üstüne çıkabilme çabaları içinde olan Türk toplumu da, aynı amaçlarla, en güçlü ve medeniyet aleminin en dinamik toplumlarının savaş sonrası eğitim-öğretim sistemlerindeki gelişme ve uygulamalarıyla yakından ilgilenmiştir. Kendi eğitim sisteminde de ona göre gelişmeler yapma çabasına girmiştir.

Özellikle 1950’lerden sonra üzerinde sıkça konuşulup yazılan rehberlik kavramı, okullarımızda çocuklarımızın sadece kuru bilgiler yüklenerek yetişmeleri yerine, kişiliklerini kazanmış, kabiliyetlerini işleten, edindikleri bilgileri günlük hayat çözümlerinde kullanabilen, akılcı, yaratıcı, yapıcı, duygu ve düşünceleri dengeli yürüten, sevgi dolu, hoşgörülü, milli kültürel değerlerine sahip vatandaşlar olarak gelişmelerini sağlamak için eğitim sistemimizin bir parçası olmaya başlamıştır.

ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ

Okul denen eğitim kurumu,toplumda genç kuşaklara öğretilecek şeylerin “düzenli ve etkili” bir şekilde “yetkili” kimselerce verilmesi amacıyla ortaya çıkmış ve gelişmiştir. O halde okul, esas itibariyle, genç kuşaklara, kişinin ve toplumun muhtaç olacağı düşünülen bilgi ve becerileri “tedris ettirmek” (öğretmek) amacına yöneliktir. Bu faaliyetler öğrenci/öğretmen ekseni etrafında döner.

Öğrenci/öğretmen arasında cereyan eden öğretim faaliyetlerini daha kolaylaştırmak ve etkili hale sokmak için yapılan diğer bir grup faaliyetler daha gelişmiştir. Bu faaliyetler grubu da “yönetim faaliyetleri”dır. Asıl amaç öğretimdir.

Zaman,çağımıza doğru ilerleyip de “örgün” eğitim görme işi, toplumun her tabakasından fertlerin hakkı sayılınca, okullar her çeşit kabiliyet,ilgi ve ihtiyaçtaki ve sosyo-kültürel yapıdaki çocuklarla dolmaya başladı. Psikolojideki yeni bulgularda,. Kişiler arsında geniş ferdi farklar olduğunu ve çocukların eğitiminin bu ferdi farklar dikkate alınarak yapılması gerektiğini ortaya koydu. Bu durumda, okullardaki öğretim ve yönetim faaliyetlerinin öğrenciyi tüm bir varlık olarak eğitme işine yeterli olamadığı görülmüştür. Bu suretle, okullarda bir üçüncü faaliyet grubu ortaya çıkmıştır.

Bu grup; öğrenci secimi ve okula alıştırılması, öğrenci sağlık işleri, öğrenci kol faaliyetleri, disiplin işleri, beslenme ve barınma durumu, burs ve mali yardım, sosyal faaliyetler, öğrencinin kişisel, mesleksel, eğitsel ve dinsel sorunlarında kişisel yardım ve benzeri faaliyetleri içine alır. Bu faaliyetler, öğrencinin tüm ve toplumun derecede gelişip büyümesi için gerekli ortamı hazırlayan faaliyetlerdir. Okuldaki bir üçüncü faaliyet grubuna ise Öğrenci Kişilik Hizmetleri denir.

KİŞİLİK HİZMETLERİNİN UZMANLIK MESLEĞİ OLMA NİTELİKLERİ

Yukarıda kısaca işaret edilen zorunluluklardın doğmuş olan Öğrenci Kişilik Hizmetleri, bugün birçok yönlerden gelişerek eğitim sistemi içinde bir “uzmanlık” dalı halene geliş bulunmaktadır. Hasıl bir uzmanlık dalı olmuştur?Okullarda Öğrenci Kişilik Hizmetlerinin durumunu inceleyen Wrenn ve Darley bir iş dalının uzmanlaşmış bir meslek olup olmadığını ortaya koyabilmek için şu ölçütleri saymaktadırlar:

1. Mesleğe alınacakları seçerken ve yetiştirirken belli bir “standartlar takımının” uygulanması,

2. Mesleği oluşturan iş grupları adlarının ve tanımlarının belirginlik kazanması,

3. Mesleğin kendine has birtakım özel bilgi,beceri ve teknikleri geliştirmiş olması,

4. Mesleğe başlarken ve mesleğin icrasında bazı meslek standartlarının, hiçbir zorlamaya lüzum kalmadan,. Kendiliğinden yürütülmesi,

5. duyduğu bir ihtiyaca cevap“Meslek” bilincinin ve meslektaşlık gruplarının oluşmuş olması,

6. Meslek mevcudiyetinin yasal olarak tanınması,

7. “Meslek ahlakı”nın oluşmuş olması,

8. Mesleğin, toplumun ihtiyaç vermesi.

Yazarlar, bu ölçütleri Öğrenci Kişilik Hizmetleri dediğimiz uzmanlık faaliyetleri grubuna uygulanmakta ve şu sonuca varmaktadırlar. Mesleğe gireceklerin seçiminde ve yetiştirilmelerinde üniversitelerde belli standartlar oluşmuş bulunmaktadır. Meslekte; danışmanlık, rehberlik koordinatörlüğü, okul psikologu gibi iş grupları oluşmuştur. Meslek, kendine has anlayış, kavaram, bilgi ve beceriler, araçlar geliştirmiştir. Mesleğe ait dernekler kurulmuştur. Meslekte çalışanlar arasında “meslektaşlık” bilinci gelişmiştir. Mesleğe yeni başlayacaklar bazı sınavlardan geçirilmekte ve kendilerinden bazı diploma ve sertifikalar istenmektedir. Meslekte çalışanlar, çalışmalarda bazı meslek ahlakı, adabı ve kuralları geliştirmişler ve bunlara uygun çalışmaktadırlar. Öğrenci Kişilik Hizmetleri, genç kuşakların eğitiminde önemli bir ihtiyacı karşılamaktadırlar. 1949 yılına kadar bu alanda elde edilen bulgulara bakan yazarlar, o halde, diyor, Öğrenci Kişilik Hizmetleri, uzmanlık mesleği olma yoluna girmiş ve süratle uzmanlık mesleği niteliğini kazanmaktadır. 1949’da varılan bu yargı, bugün tamamen kesinlik kazanmış bulunmaktadır. Öğrenci Kişilik Hizmetleri, bugün artık eğitim sistemi içinde bir grup uzmanlık faaliyetleridir.

KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK

Görülüyor ki kişilik hizmetleri, eğitimin ayrılmaz bir parçası olmakla beraber, yönetim ve öğretim faaliyetlerinden ayrı, kendine has bir hizmetler grubunu oluşturmaktadır. Aynı şekilde Rehberlik da, kişilik hizmetleri içinde öğrencinin seçme, kara verme ve uyum sağlama problemlerinin çözümüne kişisel olarak yardım eden bir hizmetler grubundur. Meyrs “Rehberlik” teriminin, asıl amacı ferdin seçmeler yapmasında ve kendi kişisel gelişmesinin azami derecede etkileyecek olan hareket yolunu izlemesi hususunda ferde kişisel olarak yardım etmek olan kişilik faaliyetlerine saklanmasının önermiştir. Jones,Seymour, Roeber,Smith ve Erickson, Mahıney gibi yazarlar da Rehberliği, kişilik hizmetlerinden ayırmaktadırlar.

Bir yazarın dediği gibi öğrenci kişilik hizmetleri ve rehberliğin mahiyeti, meslekteki elemanlar arasında haylice aydınlığa kavuşmuş olmakla beraber, meslek dışında olanlar için bazı tereddütler görülebilir. Downing, bir orta yolu tutmayı tercih etmektedir. “Öğrenci kişilik hizmetleri” veya “Rehberlik hizmetleri” tabirlerinin kullanılması, okulda verilen hizmetlerin tabiatına, sayısına ve kapsamına bağlıdır. Hizmetler yerinin ve orada çalışanların kişisel

tercihlerine göre bir terimlerden biri kullanılabilir, yeter kil hizmetler kaliteli ve hizmeti verenler yeterli olsunlar demektedir. Bununla beraber ikisi arasındaki farkı belirtmekten de geri durmamaktadır. Öğrenci kişilik hizmetleri rehberlik hizmetlerinden daha geniş hizmetler grubunu kapsar; rehberlik hizmetleri yanında, sağlık, öğrenci devamı, sosyo-psikolojik servisler ve öğretim ve yönetim dışında kalan daha birçok servisleri de içine alır, demektedir.

VARILAN SONUÇLAR

Öğrenci kişilik hizmetleri ve Rehberlik hizmetleri üzerinde buraya kadar yapılmış olan tanımlara ve açıklamalar ışığında ortaya çıkan fikir v genellemeleri şöylece özetlemek mümkündür:

1. Kişilik hizmetleri ve rehberlik hizmetleri, modern eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır.

2. Kişilik hizmetleri, okuldaki öğretim ve yönetim faaliyetlerinden ayrı bir hizmet grubudur.

3. Kişilik hizmetleri, kişinin azami derecede öğrenmesine ve gelişmesine imkan verecek ortamı sağlamayı hedef edinir.

4. Rehberlik, kişinin yeterli “seçimler” yapması, “kararlar” vermesini ve ”uyumlar” sağlaması hususunda kişiye ferden yarım eden kendine özgü bir hizmetler grubudur.

5. Öğretim ve yönetim faaliyetlerinden belirgin şekilde ayrı nitelikler gösteren bu “uzmanlık faaliyetleri, kendine özgü kişilik hizmetleri anlaşışı içinde” sistemli, sürekli ve organize bir yönetim ister.

REHBERLİĞİN ANLAMI

Rehberliğin anlamı üzerinde yıllardan beri çok şeyler söylenmiş ve rehberliğin çeşitli tanımları yapılmıştır. Günümüzde bile rehberlik bir çok kişilere ayrı ayrı anlamlar vermektedir. Rehberliğin anlamı hakkındaki anlatımların her birinde kuşkusuz bir gerçek payı vardır. Ancak, bunlardan hiçbirinin henüz tek başına rehberlik kavramının bütünü ile kapsayacak genişlikte ve yeterlikte olduğunu söylemek zordur. Nitekim, yapılan bir literatür taraması sonucunda rehberliğin yüzden fazla değişik tanımının yapıldığı saptanmıştır. Bu tanımlar arasında önemli ayrılıklarla birlikte geniş binişiklikler de gözlenmektedir.

Rehberlik alanında tanınmış uzmanlardan bazıları rehberlik kavramının açıklamaya çalışırken rehberliğin ayrıca bir tanımının vermekten kaçınmaktadır. Bu uzmanlar rehberlik kavram ve uygulamalarının sınırlı kelimeler içinde yeterli bir biçimde tanımlayabilmenin zorluğuna dikkati çekmektedir. Aslında, bir ölçüde her bilimsel alışma alnı için geçerli olan bir tanımlama zorluğu, disiplinler arası bir çalışma alanı olarak hızla gelişen rehberlik için daha da belirgin durumda ortaya çıkmaktadır.

Rehberlik kavramı ile ilgili anlatımlar arasında geniş ayrılıkları neden olan türlü etmenler ve dolayısı ile rehberliği tanımlamada karşılaşılan türlü sorunlar vardır. Bunların bazıları şöylece özetlenebilir:

1. Kavram ve uygulamaları ile, rehberlik ve psikolojik danışma hareketi yenidir. Rehberlik kavram ve uygulamalarının dayandığı değişik kuramlar vardır. Bu kuramlar arasında ise geniş görüş ayrılıklar bulunmaktadır.

2. Rehberlik başlangıçta eğitim sürecinin içinde onu tamamlayan bir boyut olarak yer almış ve günümüzde de en yaygın rehberlik ve psikolojik danışma uygulamaları eğitimde sürdürülmektedir. Ancak, bugün psikolojik danışma ve rehberlik ile, eğitim sürecinin öteki boyutları arasındaki ilişkilere tam olarak henüz belirtilememiştir.

3. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında görev yapın personel arasında gördükleri eğitim ve kazandıkları uygulama tecrübeleri bakımındın geniş ayrılıklar vardır.

4. Rehberlik disiplinler arası bir çalışma alanı olarak insan davranışları ile ilgilenen öteki bilim dallarından geniş ölçüde yararlanmaktadır. Gerek davranış bilimlerindeki hızlı gelişmeler, gerekse bilim dalı olarak psikolojik danışma ve rehberlik alanında yapılan yeni araştırmalar, uygulamaları sürekli olarak etkilemektedir. Bu şekilde, rehberlikte kullanılan deyim v kavramlar hızla değişmekte ve çok kısa sürede eskimektedir.

5. Rehberliğin yanı sıra, kişiler arası ilişkilerde bireye psikolojik yardımı konu edinen Psikoloji ve Psikiyatri gibi alanlar, çeşitli dalları ile hızla gelişmektedir. Ancak, benimsenen kavram ve uygulamalar bakımın8dan bu alanlar arasında geniş binişi klikler gözlenmektedir. İşte,psikolojik danışma ve rehberlik ile öteki yardım alanları arasındaki ilişkilerin ve sınırların henüz belirlenememiş olması da rehberliğin anlamım ile ilgili kavramsal karışıklıkların bir başka nedenini oluşturmaktadır.

Buraya kadar yapılan açıklamalarla rehberliğin anlamı ile ilgili bazı kavramsal karışıklıklara dikkati çektikten sonra, şimdiye kadar yapılan çeşitli tanımlardan örnekler alarak bu tanımların ortak yanlarının belirtmek yararlı olabilir.

BAZI TANIM ÖRNEKLERİ

Rehberliğin anlamı üzerindeki tartışmaları zenginleştirmek, tanımların ortak yanlarının görmek ve bu şekilde bazı genellemeler gitmek amacı ile birkaç rehberlik tanımı aşağıda verilmiştir:

v Rehberlik seçimler ve uyum yapmada, problem çözmede bir kişinin diğerine verdiği yardımdır.(Jones, 1963;s.8)

Rehberlik problem çözebilmesi, bağımsız halev gelebilmesi ve içinde yaşadığı toplumun sorumlu bir üyesi olabilmesi için bireye verilen yardım sürecidir.(Glanz, 1964; 5)

Rehberlik, demokratik ortamv içinde bireyin kapasite ve yeteneklerini en uygun biçimde geliştirmeyi amaçlayan ve uzman kişilerce verilen tüm eğitim programının bir parçası olarak sunulan hizmetlerdir.(Mortensen ve Schmuller, 1966; s .3)

Rehberlik kendiniv anlaması, ev, okul ve topluma en iyi uyum yaparken kendi kendini yönetebilmesi için bireylere yardım etme sürecidir.(Miller, 1968; s.7)

Rehberlik kendiniv ve kendi dünyasını anlaması için bireye yardım etme sürecidir.(Shertzer ve Stone, 1971; s.40)

Rehberlik,ferdin en verimli bir şeklide gelişmesi vev tatminkar intibaklar sağlamasında gerekli olan tercihleri, yorumları, planları yapmasına ve kararları vermesine yarayacak bilgi ve hünerleri kazanması ve bu tercih ve kararları yürütmesi için ferde yapılan sistemli v profesyonel yardımdır.(Tan,1975; s.13)

En geniş anlamında rehberlik bir insanın başkav bir insana ya da gruba, o insanın ya da grubun en iyi bir biçimde yaşamasına, insanların kendilerini gerçekleştirmelerine en elverişli yolları bulabilmeleri için yapılan yardımlardır.(Baymur, 1975; s. 6)

Rehberlik, bireyinv yeterlilikleri v yetenekleriyle en üst düzeyde gelişerek gereksinmelerini doyurmasında, benliğine uygun rol kavramları geliştirerek çevresindeki durumlarla ilişkisinde uyum sağlaması için gerekli problem çözme, karar verme, bilgi ve becerisini kazanmasında; benlik kavramı ile bağdaşan doğal ve toplumsal “gerçeği” içinde bir öğrenen olarak anlamlı ve mutlu bir yaşam sürdürmesinde, bireye profesyonel kimselerce yapılan bilimsel ve sistematik yardım sürecidir. (Öz oğlu, 1977; s.50,51) vb..

Bazı Genellemeler

Tanımların çoğunda ortak olarak kullanılan bu sözcüklerden hareket ederek rehberliğin anlamında temel olabilecek şu genellemeler sıralanabilir:

1. Rehberlik bir süreçtir,

2. Rehberlik bireye yardım etme işidir,

3. Rehberlik yardımı bireye dönüktür,

4. Rehberlik bilimsel ve profesyonel bir yardımdır,

5. Rehberliğin esası bireyin kendini gerçekleştirmesine yardım etmektir.

REHBERLİĞİN AMACI

Rehberliğin anlamı, ilke ve kavramları, bütünü ile rehberliğin amacını yansıtırlar. Ancak, ayrı bir başlık altında rehberliğin amacını özetlemek gerektiğinde bunu rehberlik kuram ve uygulamaları ile erişilmek istenen bir sonuç olarak alma zorunluluğu vardır. Rehberlik çalışmaları ile erişilmek istenen bir sonuç olarak, rehberliğin amacı bireyin kendini gerçekleştirmesine yardım etmektir. Günümüzde, kendini gerçekleştirme genel olarak psikolojik danışma ve rehberlik alanındaki tüm hizmetlerin amacı olarak kabul edilmektedir.

Psikolojik danışma ve rehberlik yardımının amacı olan “kendini gerçekleştirme” rehberlik alanında benimsenmiş, son yılların önemli kavramlarından biridir. Kendini gerçekleştirme, bireyi bir bütün olarak ele alan ve özellikle normal bireyin gelişimini inceleyen “hümanistik psikoloji”akımının geliştirdiği bir kavramdır. Üzerinde çok çalışılmış

olmasına karşın bu kavram halen karmaşık bir kavramdır. Kendini gerçekleştirme kavramı ile ilgili bütün açıklamaları ve değişik görüşleri burada sıralama olanağı yoktur.

Kendini gerçekleştirme kavramının gelişimine çok kişinin katkısı olmuştur. Ancak, bu kavramın bugünkü düzeye erişmesinde Maslow (1954) ile Rogers’ın (1961) katkıları büyük olmuştur. Kendini gerçekleştirme Maslow tarafından geniş şekilde işlenmiş ve insan ihtiyaçları arasında en yüksek düzeydeki bir ihtiyaç olarak sıralanmıştır. Buna göre, insanın davranışlarına yön veren an güdü insanın kendini gerçekleştirme güdüsüdür. Rogers, kendini gerçekleştirme kavramı ile aynı anlama gelen “tam verimlilik” kavramının kullanmıştır. Bu iki kavramdan kendini gerçekleştirme kavramının, bir deyim olarak psikolojik danışma ve rehberlik literatüründe daha yaygın bir biçimde kullanıldığı görülmektedir.

Günümüzde psikolojik danışma ve rehberlik çalışmaları ile erişilmek istenen bir sonuç gibi kabul edilen kendini gerçekleştirme kavramı, başlangıçta soyut bir kavram olarak algılanmış ve geniş biçimde eleştirilmiştir. Bunun için, kendini gerçekleştirme kavramı üzerinde geniş araştırmalar yapılmış; kendini gerçekleştirmekte olan insanın çeşitli özellikleri sıralanmıştır. Bu özellikler bakımından uzmanlar arasında tam bir anlaşma sağlandığı söylenemez. Çünkü, listelenen özellikler arasında geniş binişi klikler bulunduğu gibi belirgin ayrılıklar da dikkati çekmektedir. Burada, rehberlik uygulamalarına ışık tutacağı düşüncesi ile kendini gerçekleştirmekte olan bireylerin genellikle kabul edilen ortak özelliklerinden bazılarını sıralamak yeterli olabilir.

Kendini gerçekleştirmekte olan bireyin taşıdığı özellikler, aslında, psikolojik sağlığı yerinde olan çağdaş insanda bulunması gerekli özellikleridir. Bu özelliklerden genel olarak benimsenen bazıları şöylece özetlenebilir:

Kendini gerçekleştirmekte olan birey daha yeterli bir kişiliğe sahiptir; daha verimlidir. Kim olduğunu gerçekteki bir gözle algıladığı gibi kim olabileceği hakkında daha tutarlı bir görüşe sahiptir. Kendini gerçekleştirmekte olan birey hem kendisi hem de başkaları hakkında iyi düşüncelere sahiptir; insan değerlerine saygı duyar; onları benimser ve geliştirir. Kendini gerçekleştirmekte olan birey zamanının iyi kullanır; geçmişten daha çok geleceğe dönüktür; yaratıcıdır. Kendine saygı duyar ve kendini olduğu gibi kabul eder; duygularının açığa vurmaktan kaçınmaz. Kendini gerçekleştirmekte olan birey değişmeye ve yeni yaşantılara açıktır. Kendini, değişmekte olan bu gerçek dünyanın yine değişmekte olan bir parçası gibi görür, vb..

Kendini gerçekleştirme, birey için, kuşkusuz yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Her bireyin belirli her dönemde belirli bir gerçekleşme düzeyi vardır. Bu gerçekleşme düzeyinin zaman içinde olumlu yönde gelişmesi beklenir. İşte, psikolojik danışma ve rehberlik yardımının amacı da yukarıda sıralanan özellikler bakımından bireyin bu gerçekleşme düzeyini geliştirmek ve en uygun seviyeye çıkmasını sağlamaktır.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden yararlanan birey sonuç olarak şunları başarabilir:

Kendiv yetenek ve ilgilerini, eğitim olanaklarını, içinde yaşamakta olduğu toplumun beklentilerini ve meslekleri tanımış olabilir.

Özyapısından gelen ya dav doğal ve toplumsal çevresinin etkileri sonucu ortaya çıkan sorunlarını görebilmeli ve bunları çözümleyebilmelidir. Bedensel, devinişsel, bilişsel ve duyuşsal sorunlarının olası çözüm yollarını inceleyen, bu yollardan uygun olanı kendi özgür iradesi ile seçebilmelidir.

Başkaları ile iyi ilişkilerv kurabilmeli, yaşama karşı olumlu bir tutum göstermelidir.

Boş zamanlarınıv en uygun biçimde kullanabilmek için gerekli anlayış ve görüşü edinmiş olmalıdır. Görülüyor ki rehberlik ve psikolojik danışma; eğitimin amaçladığı kişinin bir bütün olarak gelişmesine, kendini gerçekleştirmesine de yardım eden bir hizmet olarak bilinmektedir.

REHBERLİK SERVİSLERİNİN KURULMASINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

1. Rehberlik servislerinin kurulduğu okullarda hizmetin gereği gibi yürütülmesinden okul müdürü birinci derecede sorumludur. Servis, bu alanda ihtisas yapmış veya hizmet içi kurslarda kendini yetiştirmiş bir Rehber Öğretmenin yönetiminde bulunan, bu hizmet için 6okulda bir oda ayrılmasına çalışılır. Servislerde, okulun öğrenci sayısına göre istekleri göz önünde tutularak yeteri kadar grup rehberi öğretmen görevlendirilir.

2. Rehberlik servislerine, özellikle yöneticiler, eğitim şefleri ve sınıf öğretmenleri ile eğitsel kol rehberi öğretmenler yardımcı olurlar ve gerekli hususlarda rehber öğretmenlerle sıkı işbirliği yaparlar.

3. Rehberlik çalışmalarında okul-aile birlikleri ve okul koruma dernekleri başkanları, il rehberlik büroları ve rehberlik servisleri bulunan başka okullar ilgilileri ile de işbirliği yapılabilir.

4. İlgili okullarda rehberlik konusundaki yayın ve dökümanlar özel bir kitaplıkta bulundurulur ve ilgililerin istifadesine sunulur.

5. Okul Müdürleri, kuruluş hazırlıkları sırasında öğretmenler kurulunu toplayarak, ekte gönderilen rehberlik esasları hakkında nottan da faydalanmak sureti ile rehberlik servisinin fonksiyonlarını açıklayacaklar, bu hizmetlerin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için şart olan işbirliği ruhunu uyandıracaklardır.

6. Danışman rehber ve grup rehberi öğretmenler okul müdürü tarafından istek ve formasyonları dikkate alınarak seçileceklerdir.

EĞİTİM, ÖĞRETİM, REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA HİZMETLERİ

“Eğitim”, bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla istendik davranışlar kazandırma sürecidir. Eğitimin amacı, bireyin kendisini gerçekleştirmesi, kendine ve topluma yararlı hale gelmesi, ortaya çıkan sorunlara çözüm bulma,problem çözme yeteneğinin kazandırılmasıdır.

Öğretim Ve Rehberlik Hizmetleri

Öğretim öğrencilerin “bilişsel”yeteneklerinin;rehberlik ise “duyuşsal” yeteneklerinin geliştirilmesine ağırlık verir. Öğreti; “gruplara; rehberlik ise doğrudan doğruya “bireylere” ilişkin bir hizmettir. Öğretim birey kendi dışında olup olaylar,durumlar hakkında bilgi aktarır. Rehberlik ise bireye kendini tanıtma,kendine ve topluma yararlı ve uyumlu olmada gerekli davranış ve değerler geliştirmesine yardım eder. Rehberlik kişinin iç dünyasına, öğretim ise dış dünyaya yönelir. Rehberlik hizmetleri bireyin gönüllü olarak katılımını gerektirir. Öğretim ise hedef aldığı grup için zorlayıcı olma özelliği sahiptir. Öğretimin konusu programlarla belirlenmiştir, rehberliğin konusu ise bireyin özel gereksinimlerine yöneliktir.

Çağdaş eğitim, bireylerin bilişsel yeteneklerinin yanı sıra duyuşsal yeteneklerinin de geliştirilmesi yer vermesi ve bireylerin davranışlarına yönelik olması nedeniyle temel amaçlarla birleşmektedir. Öğrenci kişilik hizmetleri eğitim süreci içinde, öğretim dışında kalan öğrencileri ve eğitimi destekleyici hizmetler olarak düşünülebilir.

Program Geliştirme ve Rehberlik Hizmetleri

Program geliştirme ile uğraşan uzmanlar, bireylerde geliştirilmek istenen “istendik davranışları” ve bu davranışların kazandırılması için gerekli “öğrenim yaşantılarını” saptarlar, daha sonrada programın etkinliğini, davranışların istenilen doğrultuda gelişip gelişmediğini değerlendirme yöntemleri ile kontrol ederler.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanının Katkısı

Program geliştirme ekibine danışmanların katılması geliştirilecek programların psikolojik boyutları yönünden yararlı olmaktadır. Danışmanlar çocuk gelişimi, akademik başarı, genel ve özel yetenekler, çevre koşullarının akademik başarıya etkileri, öğrenme ilkeleri,psikolojik testler gibi konularda yetişmiş olması yönünden program geliştirme faaliyetlerine katılmakta ve önemli bir rol oynamaktadır. Danışmanlar, alanları ile ilişkili olarak “geliştirici rehberlik”le uğraşanları dolayısıyla öğrencilerin temel gereksinimlerini ve davranış kazandırma yöntemlerini yakından bilirler. Okul programlarında yer alan tutum,istek ve davranışların değerlendirilmelerini de bilmektedir.

Okul öğretim programı, ders dışı programlar ve çeşitli derslerle ilgili sürülen fikir ve duygulara ilişkin yaşantıları vardır. Mesleki tarama ve mezunları izleme çalışmaları ve ilgili araştırmalar dolayısıyla çalıştığı toplumdaki ekonomik ve eğitsel değişiklikler konusunda sürekli olarak çevre ile temas halindedirler. Bu nedenle,okulun bireysel ve toplumsal gereksinimleri tatmin edip etmediğini değerlendirilebilir. Söz konusu durumlarda program değişiklikleri, bilgi,öneri, ve ipuçları verebilir. Bütün bunlar danışmanın program geliştirme grubu içinde aktif bir yol oynamasının gereğini vurgulamaktadır.

Danışmanların Program Geliştirmeye Katkı Getireceği Temel Aşamalar

Program geliştiriciler, “hedefleri”bireylerde eğitimle geliştirmek ve gerçekleştirmek istedikleri davranış örüntülerini saptarken,toplumun bireyden beklediklerini,bireyin toplum içinde uyumlu bir şekilde yaşaması ve değişen toplumda yeni sorunlara çözüm bulabilmesi için ne gibi davranışların gerekli olduğunu belirlerler (Ertürk 1972). Aşağıda program geliştirme süreci içinde,danışmanların özellikle katkı getirecekleri temel aşamalara değinilmiştir.

• Bireye kazandırılması gereken davranışlar belirlenirken program geliştiricinin temel hedefi bireydir. Bu aşmada belli bir yaş ve gelişim düzeyindeki öğrencinin davranış örüntülerinin ve yaşam boyu gereksinim duyacağı davranış örüntülerin neler olması gerektiği konusunda, program geliştirme uzmanları ile işbirliği yapması gerekir. Programlardaki konulara ilişkin bilgilerin öğrencilerin gelişim düzeyleri,yetenek,alışkanlık,tutum ve ilgileri doğrultusunda olması yönünden bu işbirliğine zorunduk vardır.

• Program geliştirme çalışmalarının ikinci aşaması,”öğrenim yaşantılarının”nasıl olması gerektiği saptanırken de psikolojik danışma ve rehberlik uzmanının da yardımı gereklidir. Öğrenci, öğrenim yaşantılarından doyum sağlamalıdır. Bireysel doyum kişiyi yeni öğrenmeye güdüler. Öğrenim yaşantıları bireyde doyum sağlamıyorsa gelecek öğrenme yaşantısı için istekli olmaz. Öğrenim yaşantıları bilişsel amaçlarla ilgili olmakla birlikte duygudan büsbütün arınık değildir. Bu nedenle öğrenme yaşantıları,öğrencilere dönük,gereksinimlerinin giderecek nitelikte ve öğrencilerin,öğrenim düzeylerine ilgi,tutum ve değerlerine uygun ve geçmiş yaşantıları ile de tutarlı olmalıdır.

• Program geliştirme sürecinin üçüncü aşaması, uygulanan program sonuçlarını değerlendirilmedir. Uygulanan programın bireylere kazandırmayı öngördüğü istendik davranışların ne derecede kazanılıp kazanılmadığı program uygulamasının “etkinlik”derecesini belirleme aşaması olan bu aşamada iki uzmanlık alanı birbirinden karşılıklı yararlar sağlar.

• Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin “sonucu izleme” aşmasında elde ettiği, okulu bitiren yada terk eden öğrencilerin hangi üst okula gittikleri ,nerede çalıştıkları,buralarda ne derece başarılı olduklarına ilişkin bilgilerde okul programlarının etkinliği hakkında program geliştiriciye önemli fikirler verir ve program eksik yönlerini görmeye ve tamamlamaya yardımsı olur.

Eğitimde Rehberlik Hizmetlerinin Öğrencilere Katkıları

Öğrenciler kendi yeteneklerini,güçlü ve zayıf yönlerini ve içinde yaşadığı toplumun özelliklerini ve beklentilerini bilmek ve bilinen noktaların ışığında kendilerine en uygun kararları vermek ve topluma uyum sağlamak zorundadırlar.

Eğitim süreci içinde,okul rehberlik ve kişilik hizmetlerinin katkıları aşağıda özet olarak belirtilmiştir.

Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri,bireysel değerlendirme,psikolojik danışma ve bilgi verme gibi öğrenciler yönelik temel hizmetler yolu ile bireyin kendini ve içinde yaşadığı fiziki ve sosyal çevreyi,genel ve özel yeteneklerin ilgilerin güçlü ve zayıf yönlerini daha iyi tanımlamalarına olanak verir. Kişi bu bireysel yardımların ışığında olanakları kendisi ve toplum için en iyi bir şekilde kullanmaya,olumlu yetenek ve ilgilerini daha çok geliştirmeye çalışır,kendisi ve çevresi ile ilgili gerçekçi bilgilerin ışığı altında geleceğe yönelik amaç ve planlar geliştirir. Rehberlik hizmetleri bu konularda da bireye yardım eder. Öğrencilerin utangaçlık,çekingenlik,sinirlilik,çabuk heyecanlanma veya korku gibi öğrenmeyi ve kişisel uyumunu engelleyici duygusal durumlarında bireye psikolojik danışma yöntemleri ile yardımcı olur.

Bireyin kendini tanıması,genel ve özel yeteneklerini,ilgi ve yeteneklerini,ilgi ve yetersizliklerini bilmesi yanında,dış çevreye ilişkin izlenimleri başkalarının da kendisini nasıl gördüklerini bilmesi gerekir. Öğrenci ancak,böyle iki boyutlu bir bilgi birikimi ile kendisi hakkında gerçekçi bir “benlik” imajı geliştirebilir.

Mesleki rehberlik,bireyin kendi yetenek,ilgi,beklenti ve koşullarına en uygun bir meslek seçmesine ve bu meslek için hazırlanmasına ve ekonomik bir varlık olmasına yardım eder.

Eğitsel rehberlik hizmetleri öğrencilerin,okul eğitim programında,kendi yönelim amaçlarına en uygun ders ve branşlar seçmelerine yardım eder.

Okul öncesi kişilik hizmetleri,bireyleri gözleme,inceleme ve değerlendirme yolu ile üstün yetenekli çocukları ve özel eğitim görmesi gereken çocukları zamanında belirleyerek,bu çocukların azami düzeyde gelişmelerini sağlayacak özel programlara girmelerine ve gerekli önlemlerin alınması konusunda da çocuklara,okula,öğretmenlere ve velilere yardımcı olur.

Danışman ve Öğretmenlerin Öğrencilere Etkileri

Bir kurum olarak etkili bir okulda,temel ilgi “öğretimin” vurgulanması şeklindedir. Okulun birincil amacının öğretim olduğu,okulun öğretim için var olan bir kurum olduğu ve okulda her şeyin öğretime katkı derecesine göre değer kazandığı taraflarca kabul edilir ve çeşitli ortamlarda vurgulanır. Okulun asıl işi olan öğretim ise öğretimin yönlendirme,denetim ve planlanması altında öğretmen-öğrenci etkileşimi ile gerçekleşir.

Etkili okulla ilgili kaynak ve literatüre göre,öğretmenlerin öğretimde “yeterlik duygusu” içinde olması öğrenci başarısında etkili olmaktadır. Yeterlik duygusu düşük olan öğretmenler, çocukları öğrenmeye güdeleyememektedir. Okuldaki normlar inanç,tutum ve uygulamalara ilişkin “okul kültürü” ile öğrencilerin ırk,sosyal sınıf, önceki akademik başarı,cinsiyet,fiziksel görünüm,konuşma kalıpları ve kişileri gibi “öğrencilere ilişkin bireysel özellikler” öğretmenlerin öğrencilere yönelik kişisel tutum ve beklentiler geliştirmelerine neden olmaktadır.

Öğretmenlerin farklı davranışları,öğrencilere kendilerinden neler beklenildiği konusunda “mesajlar”iletmekte öğrencilerin “benlik algısı” ve “başarı güdüsü” ve okuldaki “öğrenmelerinde” etkili olmaktadır. Öğretmenlerin bu tavır ve davranışları süreklilik gösterir, öğretmen ve öğrenci bu beklentileri değiştirmezse, bu tutum ve davranışlar öğrencinin başarı ve davranışını şekillendirmekte, sonuç olarak öğretmenin yüksek beklenti geliştirdiği öğrenciler başarılı,buna karşılık düşük beklenti geliştirdiği öğrenciler ise başarısız olmaktadır.(Proctor 1984;Brobhy And Good 1986).

Okul rehberlik programı ve danışmanlar öğretmenlerin eğitin ve öğretim çalışmalarını çeşitli yönlerden destekleyen bir nitelik taşır. Araştırma sonuçları okul rehberlik programlarının öğretmen-öğrenci ilişkilerini geliştirdiği,okulda öğrenci başarısını ve yüksek öğrenime devamı artırdığı okuldan ayrılım oranını düşürdüğü göstermektedir.

Rehberlik programı, öğretmen ve velilerin öğrencilerin gelişme sürecini ve her gelişme aşamasının problemleri hakkında bilgi ve anlayış sahibi olmalarına,dolaylı da öğrencilere yardım etmektedir.

Öğrencilerin Desteklenmesi Gereken Gereksinim Alanları

Öğretmen danışman, ana-baba ve velilerin öğrencilerde desteklenmesi gereken konular vardır. Öğrencilerin gelişim içinde en çok hangi alanlarda “yardıma gereksinimleri”olduğuna ilişkin araştırma sonuçları aşağıda özetlenmiştir.

• Verimli ders çalışma ve iş yapma yollarını öğrenmek,

• Başkaları ile iyi insan ilişkileri kurabilmek,

• Duygu ve heyecanlarını olgunlaştırarak iyi bir ruh sağlığına sahip olmak,

• Kendisine en uygun mesleği seçmek,

• Kendisine en uygun mesleği seçmek;

• Kendisine bir yaşam felsefesi,uygun toplumsal ve sosyal değerleri kazandırmak;

• Mutlu bir yuva kurabilmek,bir aile üyesi olarak aile ilişkilerini geliştirmek,

• Estetik,kültür ve güzellik alanlarında gerekli beceri ve bilgilere sahip,sevimli bir kişilik geliştirmek,

• Uygun dinlenme ve boş zaman etkinliklerini öğrenmek,toplum yaşamını kavramak ve gerekli hoşgörüye sahip olmak;

• Beden sağlığını geliştirmesini ve korunmasını öğrenmek.

Gelişimde Ergenlik Dönemi Ve Problemleri

Bireyin gelişim süreci içinde “ergenlik” döneminin özel bir yeri vardır. Ergenlik çağında süratle değişmelerin meydana gelemsi ve süratle değişmelere hızla uyum sağlamasına gereği, oldukça kısa olan bu yaşam dönemini bazı sorunlarla yüklü hale getirmektedir. Ergenlik döneminde gençlerin belli başlı problem kaynakları aşağıda özetlenmiştir.

• Ergenlik döneminde çocukta olan bedensel ve fizyolojik değişmeler,birden bire uzayan kollar ve bacaklar, sivrilmiş burun,incelik ve kalınlık arasında bocalayan çatlak bir ses,kabaran göğüs,yüzdeki sivilceler ve ölçüsüz ve süratle büyüyen organlar çocuk için sıkıntı ve utanç kaynağı olmakta, bir süre çocukta durgunluk ve dolaşlık yaratmaktadır.

• Bu dönemde, birer “erkek “ve “kadın” olmaya başlayan ergenlerde,fizyolojik doğal gelişmeler genci bir taraftan karşıt-cinsle ilişkiler kurmaya zorlarken,bir yandan da bu ilişkilerin nasıl yapılacağı ve cinsel konularda toplumun koyduğu kuralları bilmemeleri gençler için problemler yaratmaktadır.

• Ergenlik çağında,evden ve otoritelerden kurtularak bağımsızlığını kazanmaya çalışır. Ancak, çocuk olmayan ama henüz yetişkin de sayılamayan genç, bedenen yeter kuvvetle olsa bile,ekonomik yönden bağımsızlığına ulaşamamıştır ve ailesine bağımlıdır. Acele kararlar ve kesin hareketlere eğilimli olacak kadar yaşam tecrübesi olmayışı,bağımsızlık arzusu,genci,çeşitli yollarla otoriteye karşı gelmeye yöneltir.

• Ergen,akran ve arkadaş gruplarına girmeyi ,bir gruba ait olayı ve gruplarda kendi benlik kavramına uygun düşen bir rol alayı ister. Değer yargısı olarak arkadaşlarının fikir ve hareketleri,onun için aile ve öğretmenlerin düşüncelerinden daha önemlidir.

• Çocukluktan gençliğe ve yetişkinliğe geçerken genç,karşıt-cinsle ve akranları ile ilişkiler kuran,bağımsız bir birey olarak bir yaşam felsefesi geliştirmek ve hayatına yön vermek zorundadır.

Öğretmen ve Danışman İlişkileri

Öğrenciler bütün bu gelişme alanlarında yardıma gereksinim duyarlar. Rehberlik ve psikolojik danışma programı,bir taraftan bireye bu konularda yardım yapmaya çalışırken,bir taraftan da okulda çocukla doğrudan ilişkileri olan öğretmen ve idarecileri,rehberlik anlayışı ve teknikleri konusunda bilgilendirme ve birlikte çalışmak için uğraşır.

Rehberlik programı,öğretmenlerin öğrencilerde,ilerde problem haline gelebilecek patolojik davranım belirtilerini erken teşhis etmeye karşı duyarlığını artırır. Bu suretle öğrenmenin birey ve toplum için olabilecek problemleri “önleyicilik” rolünü artırmış olur.

Öğretmenin,sınıfındaki öğrencilerin bireysel olarak,sağlık durumlarını,bedensel ve ruhsal gelişimlerini,yetenek,ilgi,ihtiyaç ve problemlerini,geldikleri sosyal ve aile çevresini bilmesi ve öğretim etkinliklerini bireysel farklara göre yapabilmesi öğretimi etkili hale getirir .okul rehberlik programı,bireysel olarak her çocuk hakkında bilgiler toplar ve bu bilgilerden öğretmenlerde yararlanır. Gereğinde bir çocuk hakkında daha ayrıntılı bilgi toplanması hususunda öğretmene yardım eder. Öğrencilerin toplu dosyalarında sistematik olarak toplanan bu bilgiler öğretmenlerin çocuklar hakkında bilgi ve anlayışı artırır ve öğretmene çok zaman kazandırır.

Bireysel olarak,öğretimin,sınıfındaki problemi olan ve yetkisini aşan öğrencileri,gerektiğinde danışmana havale etmek suretiyle,zamanını öğretim işlerine yöneltme olanağı bulacaktır.

Öğrenci kişilik hizmetleri,öğretmenler,idareciler,veliler ve çevredeki kurumlar arasında bir çeşit ilişki hizmetleri de yapabilir.

Okul Yönetimi İle Danışman İlişkileri

Okul yönetimi konusunda yapılan araştırma bulguları,etkili okulların yönetici güçlü liderleri olduğunu ortaya koymaktadır. Okulda öğretimin geliştirilmesinde okul yöneticisinin liderliği önemli bir etkendir. Okul liderliği sadece okul müdürü ile sınırlı kalmamakla beraber yönetici üzerinde merkezileşir. Etkili okul yöneticileri,zamanının çoğunu sınıflarda ve diğer eğitim ortamlarında öğretim sorunları ile ilgilenerek geçirmekte,temel ilgi alanını öğretim sorunları olarak kabul etmektedir. Bu tür okul yöneticisi okuldaki kişisel “rolünü” öğretim lideri olarak görmektedir. Öğretim liderliğini bir göstergesi de okuldaki tüm etkinliklerin öğretimin geliştirilmesine dönük olarak bütünleştirilmesidir.

Öğretmenlerin algılarına göre,okul yöneticileri,öğretim liderliğinde başarılı olabilmeleri, öğrencilere daha çok zaman ayırabilmeleri için günlük bazı işlerini yardımcılara devretmesi,sınıfta olup bitenleri bizzat sınıfları ziyaret ederek görmesi ve sürekli olarak öğrenci ile temas halinde olması,yöneticilerin ilk elde kazanmaları gereken davranışlar olarak belirtilmiştir (Balcı 1993).

Okuldaki hizmetler, “yönetim”, “eğitim-öğretim” ve “öğrenci kişilik hizmetleri” olarak örgütlenmiştir. Rehberlik programı, hizmetlerin bir bölümüdür ve çeşitli faaliyetleri ile okul yönetimi da hizmet etmektedir. Danışman okul içi yetiştirme çalışmaları ve giriştiği araştırma bulguları ile okul yöneticilerin rehberlik anlayış ve bilgilerin artmasına yardım etmektedir. Okul yönetimi personelinin bu anlayış ve bilgilerinin artmasına yardım etmektedir. Okul yönetimi personellerinin bu anlayış ve bilgileri yönetici-danışman arasındaki işbirliği arttırmakta okulda rehberlik çalışmalarını daha çok yer ve önem vermektedir. Yönetim desteği,rehberlik çalışmalarının etkili bir şekilde yürütülmesinde önemli bir etkendir.

Okul psikolojik danışma ve rehberlik servisinin, öğrencilerin genel ve özel yetenekleri,akademik başarıları,ilgi alanları ve motivasyon düzeyleri,genel ve bireysel problemleri gibi konularda yapacakları araştırma sonuçları,okulun eğitim öğretim çalışmalarını daha iyi düzenleyip yürütülmesine,daha uygun öğret im yöntemlerinin kullanılmasına ve çeşitli etkinlikler düzenlenmesine olanak vermektedir.

Rehberlik çalışmaları ile okulun çalışma biçimi,amaç ve kuralları velilere ve çevreye daha iyi yansıtabileceği için okulun çalışmaları çevrede daha iyi anlaşılacak onların okula karşı olan tutumlarının geliştirecek ve okulu destekleme eğilimlerini artıracaktır.

Öğrenci Velileri Ve Danışman İlişkileri

Öğrenci kişilik hizmetlerinin amacı öğrencilerin gelişmesine yardım olmakla birlikte, bu yardımı birçok kişi ve kurumaların işbirliği ile gerçekleştirebilmektedir. Öğrenciler,günlük 24 saatin sınırlı bir bölümünü okulda geçirmekte,zamanının çoğunu ise ailesi ile birlikte evinde geçirmektedir. Bu nedenle öğrenciye yapılacak yardımın etkili ve devamlı olabilmesi yalnız danışman, öğretmen ve yöneticilerin değil,velilerin de anlayış,destek ve beraberliğini zorunlu kılmaktadır.

Okulda öğrencinin aktif olarak öğrenmeye katılması, ödev,seminer,sınav vb. etkinliklerle başarısını gösterebilmesi durumunda,öğrenci başarısının pekiştirilmesi, ödül alması yada tanınması hiç değilse olumlu bir tepki ile dönüt alması gerekir. Öğrenci öğretime dönük etkinlikleri ile ödül ve başarı arasında bir ilişki kurmadır. (Dulganan 1986;Balcı 1993). Velilerin çocuklarına karşı olan tutumları bu yönden de önem taşır.

Araştırma bulgularına göre, öğretimin niteliğinin geliştirilmesinde ve istendik davranışların kazanılmasında velilerin katılım ve desteğinin önemli bir rolü bulunmaktadır. Öğrencilerin bireysel çalışmaya ve ödevlere ayırdıkları zamanla, başarıları arasında önemli bir ilişli bulunulmuştur. Okulların doğrudan öğrencilerin ev ortamlarını düzenlemeleri beklenemez. Öğrenme etkinlikleri veli destek ve katılımına gerektirir şekilde düzenlenirse bunun öğrencilerin gelişim ve başarısına etkili olduğu görülmüştür. (Thomas 1981; Chon And Rossmiller 1987)

Okul rehberlik ve danışma psikolojik danışma hizmetleri,sorumluları,öğrencinin genel ve özel,ilgileri,geleceğe yönelik düşünceleri,ders programları ve başarı durumları hakkında velilere açık bilgiler vererek çocukları hakkında aydınlatılmasında büyük yararı vardır. Böylece veli,aile için çok önemli olan çocuklarını daha gerçekçi bir gözle anlayarak,çocukları ile ilgili yanlış duygu ve düşüncelerden sıyrılacaktır. Bu anlayış sahip olan bir veli ile çocuğa arasında ki ilişkiler daha gerçekçi bir duruma gelecek bu durum okula olan ilgiye de artıracaktır.

Rehberlik servisi meslek veya iş seçme aşamasından çocuğun yetenek,ilgi ve nitelikleri ile çeşitli mesleklere ilişkin bilgilerle velileri aydınlatmak suretiyle çocuklarının uygun bir meslek seçmesine yardım edebilir. Böylece çocuğun meslek için gerekli olan eğitim ve öğrenimine,mesleğe girmesine velinin de anlayışlı olması,gayret ve katkıları sağlanmış olacak, çocuk ve aile umutlu olduğu bir alanda ileri ki öğrenim, iş veya mesleği önceden planya ve önlemler alma fırsatı bulunacaktır.

Okul rehberlik programı, özellikle problemi olan çocukların, problemlerinin giderilmesi çocuk-aile ilişkileri ve sürtüşmelerin düzeltilmesi için “aile görüşmeleri” yapar. Veli ile danışman, gerektiği çocuğun da katılması ile yapabilecek psikolojik danışmalar, velilerin anlayış ve bilgisini geliştirecek, çocuğa ve problemine karşı olumlu tavırlar geliştirmelerine yardım edecektir.

Psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, öğrencileri önemli düzeyde etkilemesi bakımından,aile içindeki ayrı yaşama, boşanma, geçimsizlikler,hastalık vs gibi durumlarda da ana-baba ile ilişki kurmak suretiyle onlara yardımcı olabilir. Bu suretle hem çocuğun,hem de ailenin ruh sağlığına olumlu katkılarda bulunabilir.

Okul rehberlik ve psikolojik danışma sorumluları,velilerle ilişkili olarak, okul çalışmaları,eğitimin amaçları,eğitimin amaçları,özürlü çocuklar, çocuk gelişimi,beslenme, ergenlik çağı ve gelişmeleri gibi konularda ilgili uzmanlarla “aile konferansları” düzenleyerek veliler yardım edebilir,anlayışlarını olumlu yönde etkileyebilir. Danışman çocuklar üzerinde yaptığı araştırma ve inceleme sonuçlarını genel çerçeve içinde velilere duyurma yolu ile de çocukların gereksinimleri,idealleri,motivasyon ve başarılarına karşı daha duyarlı hale gelmeleri sağlayabilir.

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANIN DAYANDIĞI TEMELLER

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleriyle bireyin gelişimine anlamlı bir yardımda bulunabilmek,bu hizmetlerin sağlam, tutarlı temellere dayanmasına bağlıdır. Düzenli,sürekli ve bu işi kendilerine meslek edinmiş olan kişilerce yapılması gereken uzmanlık düzeyindeki bir hizmet,sağlam temellerden yoksun olmaz. Rehberlik ve psikolojik danışma,sağlam ,bilimsel temellere dayanmaktadır. Bunlar;felsefi,ekonomik ve toplumsal-ruhsal temeller diye sınıflandırarak incelenebilir.

FELSEFİ TEMEL

Bilimsel bulgular,bilimsel yöntemler aracılığı ile elde edilen gerçek yol göstericilerdir. Bununla birlikte,her bilim dalı,kuram oluştura evresinde,belli bir felsefi görüşe dayanmaktadır. Toplumlar da bu bilimsel bulguları,benimsemiş ya da benimsemeyi amaçlamış oldukları felsefi görüş doğrultusunda kullanılmaktadır. Bu nedenle eğitimin ayrılmaz bir parçası ve bütünlenmeyicisi olan rehberlik ve psikolojik danışmanın felsefi temelini,uygulamakta olduğu toplumun seçtiği yaşama biçimi belirleyecektir. Örneğin, diktatörlükle yönetilen bir toplumun eğitim kurumlarında,bugünkü anlamıyla rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri verilemez. Çünkü diktatörün bireye bakışı ile rehberlik ve psikolojik danışma görevlilerinin bireye bakışı uyuşmayacaktır. Ülkemiz toplumsal yaşam biçimi olarak,Atatürk’ün belirleyişi ve deyişiyle “çağdaş uygarlık eğitim seviyesinin üstüne çıkmamızı” sağlayacak olan demokrasiyi; “en çok yol gösterici” olarak da “bilim”i seçmiştir. Eğitimimiz ve ona bağlı olarak rehberlik ve psikolojik danışma uygulamalarımız,bu felsefi temele dayanmaktadır.

Demokratik yaşam biçimin temel niteliği,her bireyin,yeteneklerini,kendisine ve içinde yaşadığı topluma yararlı olacak biçimde geliştirilmesine elverişliliktir. Toplum,bu sorumluluğunu yerine getirince,her birey,kendi gizilgüçleri oranında uyumlu ve mutlu oma etkin bir toplumsal yaşam sürdürme olanağını elde edecektir. Böylece,Atatürk’ün,”öğretenleri cumhuriyet sizden fikri hür,irfanı hür,vicdanı hür nesiller ister.” Diyerek yaptığı uyarının gereği,rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin de desteği ile getirilmiş olacaktır.

Görülüyor ki toplumumuzun seçmiş olduğu yaşam biçimi ile rehberlik ve psikolojik danışmanın amaç ve ilkeleri arasında bir uyum bulunmaktadır. Her bireye eğitsel,mesleksel,kişisel rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerin götürülmesi ile hem bireysel,hem de toplumsal mutluluğun oluşturulması katkıda bulunulacaktır.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, rehberliğin amaç ve ilkeleriyle toplumun amaçlamış olduğu yaşama biçimi; dolaysıyla eğitim anlayışı, bir bütünlük göstermek durumundadır. Çünkü rehberlik ve psikolojik danışma,eğitim amaçlarının gerçekleştirilmesine yardım eden bir hizmettir.

Öğretim, eğitim yönetimi,rehberlik ve psikolojik danışma görevlileri,ortak bir temele dayanmak ve genelde,ortak bir anlayış çerçevesinde etkinlik göstermek durumundadır.

Özetle denilir ki rehberlik ve psikolojik danışmanın felsefi temelleri,uygulandığı toplumun eğitim felsefesinden ayrı olarak düşünülemez. Toplumun eğitim felsefesini ise,seçmiş olduğu yaşam biçimi belirlemektedir.

Toplumumuzun eğitim felsefesi ile rehberlik ve psikolojik danışmanın amaç ve ilkeleri arasında,herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yeter ki her ikisini de amaç ve ilkelere uygun olarak yaşama geçtirebilelim.

EKONOMİK TEMEL

Rehberlik ve psikolojik danışmanın dayandığı temellerden biri de toplumun üretim,değişim,bölüşüm tüketim yapısını ve işleyişini içeren ekonomidir. Kişi içinde yaşadığı toplumun üretim ilişkileri çerçevesinde kendi yetenek ve ilgilerine uygun bir yer edinme çabası göstermektedir. Bireyin sağlıklı bir kişilik bir geliştirmesinin ön koşulu,ekonomik bölüşümde payına düşeni elde edebilmesi ve her türlü gereksinimlerini,yeterli düzeyde karşılayabilmesidir.

Maslow’un düzenlediği gereksinimlerin aşamalandırılmasın da birinci sırayı oluşturan “bedensel gereksinimlerin giderilmesi”inde kişinin,özellikle ekonomik gücü etken olmaktadır. Kişinin ruhsal yardımdan yararlanarak gelişebilmesi,öncelikle bedensel gereksinimlerini karşılamış olmasına bağlı bulunmaktadır. Bunları sırasıyla;koruma,sevgi,saygınlık ve kendini gerçekleştirme gereksinimlerin karşılanması izlemektedir.

Kişinin toplumsal-ruhsal gelişimi sağlayan eğitim çabaları ile bunun yardımcısı olan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinden beklenen verimin elde edilmesi,ekonomik etkenin gözden uzak tutulmamasını gerektirmektedir. Çeşitli nedenlerle gereği gibi beslenemeyen,barınamayan giyinemeyen bunların sonucu olarak da beden sağlığını koruyup geliştiremeyen diğer parasal gereksinimlerini karşılamayan kişiyi toplumsal uyumunu oluşturmada düşünsel gelişimini sağlamada büyük güçlükler beklemektedir.

TOPLUMSAL-RUHSAL TEMEL

İnsan ilişkileri,kişisel dayanakları içinde değerlendirilmesi,rehberlikte temel yaklaşımdır. Kişinin bilişsel,duygusal,devinimsel ve toplumsal gelişimi,büyük ölçüde toplumsal yaşam biçimine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu nedenle burada,rehberlik ve psikolojik danışmanın dayandığı “toplumsal boyut”la ,bilişsel ve duygusal özellikleri anlatan “ruhsal boyut”, bir bütün olarak ele alınacaktır.

Okul gelişimi hızlı olduğu çocukluk,erinlik,ergenlik ve ilk gençlik çağlarında bireyi çatısı altında bulunduran bir kurumdur. Onun için, öğrenciye bu çağlarla ilgili gelişim gereksinimlerini karşılayabilecek nitelikte bir öğrenme ortamı,bir toplumsa-ruhsal ortam hazırlamak görevindedir. Okul, bu görevini yapmak için,toplumbilim,ruhbilim,toplumsal ruhbilim ve eğitbilim bulgularından yaralanmalıdır.

Rehberlik ve psikolojik danışmanın toplumsal-ruhsal temelleri; bireysel ayrılıklar;bireyde var olan ayrılıklar,cinsel ayrılıklar,öğrenme ortamı ve kişilik gelişimi çerçevesinde incelenebilir.

Bireysel Ayrılıklar

Bireyler arasında ayrılıklar;büyüme ve gelişmenin sınırlarını belirleyen kalıtımsal etkenleri çevresel etkenler oluşturmaktadır. Çevresel etkenler denince, en geniş anlamıyla,içinde yaşanılan toplumu niteleyen öğelerin;toplumun duyuş,düşünüş birliğini sağlayan davranışların;düşünce ve sanat ürünlerinin tümü akla gelmektedir. Bu çevreye,kültürel (toplumsal-ekonomik)çevre denmektedir. Kültürel çevre,belirli yaşam biçimlerini,alışkanlıklarını;tüm ekonomik,politik,eğitsel,dinsel,sanatsal kurum,kuruluş ve değerleri içermektedir.

Her birey,içinde doğup büyüdüğü kültürel çevreden eşit yararlanma olanağı verildiğinde,beslenme,barınma,güvenlik içinde olma,sevgiyi yaşam,saygınlık kazanma ve kendini gerçekleştirme gereksinimlerini ,bu çevrenin olanakları ölçüsünde ve kendi alabilirliği oranında giderebilmektedir.

Bireyin,kendi alabilirliği ölçüsünde gelişimini sağlayabilecek yeterlikteki bir çevreden yararlanması durumunda ortaya çıkabilecek ayrılıklar, doğal diyebileceğimiz bireysel ayrılıklardır. Çevresel eksiklikler ve aksaklıkların yol açtığı ayrılıklar ise,”yapay bireysel ayrılıklar”ı oluşturmaktadır.

Gereksinimlerini,doyurucu düzeyde ve dengeli olarak giderebilen birey,gelişebileceği kadar gelişme olanağını bulacaktır. Bu düzeyde bir gelişme başarıldığında,kişiler,ruh sağlığını bozan yerleşik eksiklik duygusunu;korku,kaygı,kin,nefret,kıskançlık gibi olumsuz duyguları yaşamaktan uzak kalacaklardır.

Öyleyse,rehberlik v psikolojik danışma çalışmalarını,kişinin,sorun çözme gücünü geliştirmesinde,belirli tutum ve davranışlar göstermesinde,iki temel etken olan kalıtım ve çevre ile ilgili bilimsel bilgilere dayandırmak gerekmektedir. Kalıtım bilim,kişiler arasında,gelişim hızı açısından ayrım bulunduğunu kanıtlamıştır. Doğal ve özellikle kültürel çevrenin,kişiyi düşünce duygu v e davranış düzeylerinde önemli ölçüde etkilediği de bilinen bir gerçektir. Ayrı kültürler,bireysel ayrılılara yol açmada önemli bir etken olmaktadır.

Bireyde Var Olan Ayrılıklar

Bireysel ayrılıklar gerçeği,bizi her öğrenciden aynı başarıyı beklememeye götürmekte ve eğitim uygulamalarının sadece orta,üst, ya da alt düzeydeki yeteneklerden birine göre ayarlanmasının,sakıncalı bir uygulama olacağı konusunda uyarmaktadır.

Gelişim ruhbilim,bireyin kendi yetenekleri arasında da ayrılıkların bulunduğu ortaya koymuştur. Buna göre,herkesten aynı başarı beklenemediği gibi,bir kişiden de her alanda aynı düzeyde başarı beklenememektedir.

Bu nedenle kişinin olabildiğince gelişmesine yardım edebilmek için,bireysel ayrılıkların yanında,kendis inde var olan ayrılıklarında kişiye tanıtmak gerekmektedir.

Kişinin kendi genel ve özel yeteneklerine,ilgilerine ilişkin bilgiler de ona verilecek rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde,anlamlı bir dayanak olabilmelidir. Örneğin,özgür,resim yapmada çok becerikli;hesaplamada orta düzeyde başarılı,müzikte ise,oldukça yeteneksiz olabilir.

Kişinin kendine özgü bedensel,bilişse,duygusal devinimsel ve toplumsal özelliklerini tanıması,bu özellikleri arasındaki ayrılıkları görmesi sağlanınca onun kendi benliği ile çevresi arasında bir uyum gerçekleştirerek gelişmesine,daha iyi yardım edilebilmektedir.

Cinsel Ayrılıklar

Kızlarla erkekler arasında bedensel,duygusal gelişim özellikleri;ilgiler,cinsel ve kimi toplumsal roller bakımından ayrılıkların bulunduğu bilinmektedir. Örneğin;doğuşta erkekler kızlardan genellikle daha ağırdırlar. Çocukluk çağında ise,her iki cinste,gelişim ve güç dengeleşmektedir. Kızlar ergenliğe,yaşıtları olan erkeklerden daha erken ulaşmakta ve erkekleri ağırlık bakımından geride bırakmaktadırlar. Kızlarda genellikle bedensel,devimsel,bilişsel,duygusal gelişim,ergenlik çağı boyunca yaşıtları olan erkeklerden bir iki yıl önce gitmektedir. Ergenlik döneminden sonra ise,bedensel güç bakımından erkekler kızları geçmekte ve bu ayrımı yaşamları boyunca korumaktadırlar.

Bu doğal ayrılıklardan başka kızlarla erkekler arasında bir de kültürel etkilerle oluşturulan ayrılıklar görülebilmektedir. Kültürel değerlerin,toplumsal kuralların etkisiyle kız ve ereklerin ayrı alanlara ilgi gösterdikleri,ayrı alanlarda daha başarılı oldukları gözlenmektedir. Bunun sonucu olarak toplumda kimi meslekler erkeğe kimi meslekler da bayana yakıştırılmaktadır.

Cinsel özgü kimi gelişim ve uyum sorunlarını da cinsel ayrılıklar yarattığı için, rehberlik ve psikolojik danışma çalışmalarında cinsel kimliğin kazanılmasına ilişkin bilimsel bilgilere de göz önünde bulundurulmalıdır.

Öğrenme Ortamı

Kişilik gelişiminde baş etmenlerden biri olan öğrenme,belli olanak ve koşulların bulunduğu bir ortamda gerçekleşmektedir. Öğrenme ortamı denildiğinde,başta okul olmak üzere,aile,arkadaş çevresi ve diğer toplumsal ekonomik çevreler akla gelmektedir.

Çocuğun,bilişsel,duygusal,devimsel ve toplumsal gelişiminde aile ilk ve önemli etkendir. Ailenin bu etkisi,yetişkinliğe değin,belirgin bir biçimde sürmektedir. Bu çevre çocuğun okula,arkadaş çevresine ve diğer

toplumsal çevrelere uyumu, okul başarısı üzerinde etkisini göstermektedir. Ancak, ailede planlı,programlı bir eğitimden çok,genellikle anne babanın özel eğilimleri doğrultusunda bir eğitim uygulanmaktadır.

Her öğrencinin,alabilme gücü ölçüsünde ve yönünde gelişim göstermesi sağlamak için öğrencilerin tanınması,onlara uygun öğretim programların düzenlenmesi ne ölçüde gerekliyse,uygun bir öğrenme ortamının hazırlanması da o denli gereklidir. Uygun öğrenim ortamını maddesel ve toplumsal-ruhsal ortamlar oluşturmaktadır.(Bakırcıoğlu,1983).

Olumlu maddesel ortam dendiğinde;öğrenmeyi destekleyen derslik,derslikteki masa,sandalye,ısı,ışık,hava;derslik dışında gezilip görülmesi,yararlanılması gereken yerler;öğrenmede kullanılacak kitaplar,öbür araç-gereçler vb. akla gelmektedir. Maddesel ortam,toplumsal-ruhsal ortama alt yapı oluşturduğu ölçüde bir anlam taşımaktadır.

Olumlu toplumsal-ruhsal ortamı ise; öğrenme isteğini kamçılayan öğretmen-öğrenci,öğrenci-öğrenci,yönetici-öğretmen ve yönetici-öğrenci ilişkileri oluşturmaktadır. Olumlu anne-baba-çocuk ve okul-aile ilişkileri de ortamın belirleyicileridir.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin başarıyla yürütülebilmesi,eğitim kurumlarında,yukarıda özetlenen niteliklere sahip bir öğrenme ortamın yaratılmasına bağlıdır. Başka bir deyişle,rehberlik ve psikolojik ortamın yaratılmasına bağlıdır. Başka bir deyişle,rehberlik ve psikolojik danışma,böyle bir öğrenme ortamının bulunduğu okullarda amacına ulaşabilmektedir.

Bireye,olabildiğince gelişmesi ve kendini gerçekleştirmesi için ona karşın yardım etmek olanaksızdır. Bu gerçek,tüm öğrencilerin varlığına ve kişiliğine saygı göstermeyi gerektirmektedir. Öğrencinin öğreniminden sorumlu olanlar,ancak,onun gereksinimlerinden yola çıkarak özlenen yere ulaşabilecekleri unutmamak zorundadırlar.

Yakın geçmişteki araştırmalar,davranışlarda,bilişsel özelliklerde görülen bireysel ayrılıkların,normal dağılım eğrisine uygun olduğu yolundaki yargıyı yıkmıştır. Her normal bireye,gereksinim duyduğu ölçüde zaman ve uygun öğrenme ortamı sağlandığında bu kişilerin tümünün öğrenmeyi başardığı gözlenmiştir. Üstün yeteneklerle daha az yetenekliler arasındaki ayrımı,birinin öğrenmeyi başarması;öbürünün ise başaramaması oluşturmamaktadır.

İyi bir öğrenme ortamında öğretmen,öğrencisiyle sevgi,sevecenlik ve saygıya dayalı bir toplumsal-ruhsal ilişki kuran kişi konumunda olacaktır. Öğrencini kimi düşünce ya da davranışlara karşı olsa bile onun kişiliğine saygılı olduğunu,her durumda,tam bir kararlılıkla gösterecektir. İtilmedikçe,aşağılanmadıkça;sevgiyle,saygıyla kendilerine yaklaşıldıkça,hemen her öğrenciye ulaşabileceği bilicini taşıyan kişi olacaktır.

Bu nedenle,rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin,öbür temellerle birlikte iyi bir öğrenme çevresinin oluşturulmasında özellikle etken olan eğitim teknolojisine;gelişim ve öğrenme ruhbiliminde özellikle etken olan eğitim teknolojisine;gelişim ve öğrenme ruhbilimine,ilgili öğretim ilke ve yöntemlerine dayandırılması gerekmektedir.

KİŞİLİK GELİŞİMİ

Kişilik,bireyin bedensel ve devinimsel yapısının;bilişsel,duygusal ve kişisel-toplumsal tepki biçimlerinin,benlik oluşumun özgün,karmaşık ve devingen bir bütünüdür. Bu yapı,bireyin yaşamanın da yer almış ve yer almakta olan olumlu,olumsuz tüm etkenlerin izlerini taşımaktadır. Bireyin kişilik gelişimini;zaman içinde,bedensel özellikler,gizilgüçleri gibi kalıtımsal etkenler ile,ilişkide bulunduğu doğal,ekonomik ve kültürel etkenler sağlamaktadır. Bireydeki gizilgüçlerin ortaya çıkabilmesi,bunlar için gerekli çevresel olanakların varlığına bağlıdır. Aile çevresi;okul ve orada yaratılan öğrenme ortamı,bunların önde gelenleridir.

Dünyaya yeni gelen çocuğun kafasında,kendisine ve çevresindekilere ilişkin herhangi bir kavram bulunmamaktadır. Çocuk büyüdükçe,kendisini,çevresindekilerden ayırt etmeyi öğrenmeye başlamaktadır. Örneğin,parlamağını emerken hem ağzı,hem de parmağı ile ilgili duyumlar sağlamaktadır. Bir yiyeceğe kendi giysisine dokunduğunda ise,edindiği duyumların,kendi dışında bir varlıkla ilgili olduklarını anlamaktadır.

Çocuk,yılları geride bıraktıkça,daha çok sayıda kişi nesne ve olaylarla karşılaşacak;bunların,kendi gereksinimlerini gidermedeki yer ve önemlerini öğrenecektir. Bu yolla,kendisine ve karşıtlarına ilişkin yaşantıları çoğalan çocuk, “ben”, “benden ayrı”, “benimle ilgili” kavramlarını geliştirmeye ve güçlendirmeye başlayacaktır. Edindiği bu kavramlardan yararlanmak,kendisi için güvenli bir çevre oluşturmaya çabalayacaktır. Ne var ki çocuk bunu,bir aşına gerçekleştiremeyeceğini anlayacaktır.

Bağımsız bir kişilik kazanmak için özellikle ergenlik dönemi sonuna değin,yetişkin yardımına gereksinim duyacaktır. Bu konuda ona ilk ve en önemli yardımı yapabilecek olan anne ve babasıdır. Çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesinde ikinci önemli bir etken de öğretmenin tutumudur. Öğrenci odaklı eğitim uygulayan

öğretmenlerin öğrencilerinde daha çok bağımsız davranışların;öğrenci odaklı eğitim uygulamayan öğretmenlerin öğrencilerinde ise daha çok,bağımlı davranışların oluşturduğu saptanmıştır.

Çocuk,her yaşın gelişimi görevlerini yerine getirince,beklenen kişilik gelişimini gerçekleştirmiş olmaktadır.

Kişilik ve onun özünü oluşturan benlik gelişiminde, arkadaş çevresi de önemli bir etken konumundadır. Gerek çocukluk,gerekse ergenlik çağı gelişimi,arkadaş çevresinin de önemli izlerini taşımaktadır.

Benlik Gelişimi

Benlik, “bireyin ne olduğu, ne olmak istediği ve çevresince nasıl tanındığı konularındaki bilinçliliği”denmektedir. (Enç, 1980). Kişinin kendi iç dengesini kurmasında olduğu gibi,başka kişilerle başarılı ilişkiler geliştirilmesinde de en etkili öğe, kişiliğin özünü oluşturan benliktir.

Bugün,kişilik uyumsuzluklarını giderme ve ruhsal sağaltımı gerçekleştirme çalışmalarında ana sorun olarak,benliğin güçlendirilmesi ele alınmaktadır. Çünkü kişiyi ayakta tutan,onun benliğidir. Bu nedenle,aile ve okulda,bireyin kişiliğini geliştirme çabası sırasında da benliğin güçlendirilmesi baş amaçtır. Benliği güçlendirdikçe,kişi, çevresindeki sorunlarla daha kolay baş edebilmektedir. Benlik, en az, ergenlik dönemi sonuna değin süren bir çaba ile güçlenebilmektedir.

Güçlü bir benlik geliştirebilmek için birey;bebeklik,çocukluk ve ergenlik dönemlerinin her birinde duyduğu gereksinimlerini,doyurucu düzeyde ve dengeli bir biçimde gidermiş; bu dönemlere ilişkin sorunlarını, başarıyla çözmüş olmalıdır. Kişinin,çevre olanaklarından yararlanıp gizil güçlerini geliştirebildiği,kendini gerçekleştirdiği oranda benliğini güçlendirmiş olacağı söylenebilir.

Bireyin benlik gelişimi yeterli olup olmadığını, kendine soracağı “be kimim?” “nereye yönelmeliyim?” ve “neden?” sorularına vereceği yanıtlar belirlemektedir.(Geçtan, 1981). Bu sorulardan en zor olanı,”ben kimim?” sorusudur.

Bu soruya;ailesi ve içinde yaşadığı toplumun,kendisine gerekli gelişim koşullarını sağlamış olduğu kişi olumlu yanıt verebilir. Yoksulluk, kusurlu anne baba tutumları vb. olumsuzluklar,kişinin kendisini eksik ve güçsüz görmesine;çevresindekileri,birer düşman olarak algılamasına yol açabilmektedir. Bu ilk sorunun yanıtlamasını zorlaştıran ikinci bir neden, kişinin,sürekli olarak değişen bir çevrede yaşamak zorunda kalması ve çevrede,kimliğinin tutarlılığını koruyabilmede güçlük çekmesidir. Üçüncü bir nedeni ise,kişinin,bağımsızlığı değil bağımlılığı seçmesi oluşturmaktadır. Bağımsız davranabilecek bir gelişim göstermek üzere ise,dayanıklı duygusal yapıya sahip olmayı;girişilen eylemlerin sorumluluklarını yüklemekten kaçınmamayı sağlayacak bir bilinç gücünü gerektirmektedir.

Ergenlik dönemi,bağımsızlık kazanma konusunda en yoğun çabanın gösterildiği dönemdir. Ergen,çaba sırasında,birçok tutarsız davranış sergilemektedir. Bir yandan,benliğine kendi kararıyla yön vermek isterken öte yandan bağımsızlığın gerektirdiği sorumlulukları taşımakta güçlük çekmektedir. Bu çaba sonucunda,kimi ergenlerin,öz kimliklerinden vazgeçme pahasına,topluma bağımlı kaldıkları da görülmektedir.

Benliğini güçlendiren herkes,geliştirilmiş olduğu kendine özgü gerçeklik,olanaklık ve değer varsayımları ile varlığına ve dünyasına anlam kazandırmaktadır. Kişi,bu varsayımların yeterliliği oranında,gerçekçi yollar seçme olanağı bulmaktadır. Özellikle,hızlı değişen toplumlarda kişi,toplumsal değişmelerin gerektirdiği esnekliği göstermek zorundadır. Toplum içinde dengesini koruması,buna bağlıdır (Gençtan, 1981)

Eş duyumsal Gelişim

Eş duyum (empati), başak kişilerin ne duyduklarını ve ne yaptıklarını,onların açısından anlamak,onların kişisel dünyalarına girmek ve bu dünyalarını,onlara göründüğü biçimde duyumsamaktır.

Bir kişinin başka bir kişi ile eş duyuma girebilmesi,kendini,o kişi imiş gibi tasarlayabilmesine bağlıdır. Eş duyum sağlamada bu “gibi” koşulu,hiçbir zaman savsaklanmamalıdır. Çünkü kişi,eş duyumu gerçekleştirdiği sırada kendini iç göre kazanırken,karşıdakiyle özdeşleşmekten,onun sorunlarını kendi sorunu durumuna getirmekten de sakınmakta;kendi kimliğini ve bağımsızlığını karıştırmadan,karşısındakini anlamaktadır.

Kişi,toplumsal uyumunu büyük ölçüde,eş duyumla sağlıyor. Eş duyuma dayalı toplumsal etkileşimde kişiler,birbirleri içim anlamlı duruma geliyor. Bu nedenle eş duyum; “toplumsal algı”, “toplumsal duyarlılık” sözcükleriyle de karşılanmaktadır. Öğretmenlikte,rehberlik ve psikolojik danışma uzmanlığında ruhsal sağatımla ilgili iş ve meslek seçiminde bu yetenek,mutlaka aranmalıdır.

Başka kişilerin doğrudan gözlemleyemediğimiz iç yaşayışlarını, düşünce ve duygularını,çıkarsama,rol oynama ve duygu yayılması yoluyla anladığımız ileri sürülmektedir. (Ünal,1973)

Çıkarsama kuramına göre,bedensel anlatımlarımız,iç yaşamımızın birer işretidir. Kendi iç dünyamızı dışa vuran bedensel belirtileri başka kişilerde gördüğümüz zaman,bunlara bakarak,o kişilerin ruhsal durumlarına ilişkin yargılara varmaktayız. Örneğin,öfkelendiğimizde, kaşlarımızı çattığımızı,bağırıp çağırdığımızı,elimizi masaya vurduğumuzu;sevindiğimizde,bunu yüz çizgilerimizle yansıttığımızı,geçmiş yaşantılarımızdan biliyorsak,başkalarına gördüğümüz aynı belirtileri,bu doğrultuda yorumlarız. Yani,karşımızdakinin bize kapalı olan ruhsal (iç) yaşantılarını, kendi yaşantılarımıza göre yorumlamaktayız. Ne var ki kişiler ve kültürler arasında var olan pek çok ayrılıklar, böyle bir genellemenin,her zaman doğru olamayacağını göstermektedir.

Rol oynama, ya da rol alma,kuramcılarına göre,başka kişileri taklit ederek ya da kendimizi onların yerine koyarak,onların görüş açılarını kavrayabilir,onlardan beklenebilecek davranışları kestirebiliriz. Çocuklukta bedensel olarak oynanan roller,çocuk olgunlaştıkça karmaşıklaşmakta ve bilişsel olarak da oynamaya başlanmaktadır. Bu davranış,giderek simgesel bir nitelik kazanmaktadır. Oynanan rollerin sayısı arttıkça,genelleştirmelere çocuk,başkalarının kendisini nasıl gördüğüne,kendisine nasıl davrandığına ilişkin genel kavramlara ulaşmaktadır.

Çıkarsama ve rol oynama kuramlarını birleştirici bir yaklaşıma göre de kişi rol yoluyla,benliğini oluşumunu ve güçlenmesini sağlamaktadır. Sonra, buna dayanarak,çıkarsamada bulunmaktadır. Çıkarsamanın yetersiz kaldığı durumlarda ise, ya yeniden etkinliğine girişilmekte ya da gerçek bozulmaktadır.

Eş duyumu,duygu yayılması olarak görenlerden sullivan göre,çocuk ile ona bakan kimse arasında bir tür duygu geçişi ya da duygu kalıtımı anlamında duygusal bir bağ oluşmaktadır. Bu anlamdaki eş duyum, çocuk ile ona bakan yetişkin arasında bir iletişim sağlamaktadır. Sullivan,eş duyum en çok,çocuğun 6.ayı ile 27.ayı arasında önem taşıdığını ileri sürmüştür.

Yine bu görüşte olanlara göre,bir kişinin duygu ya da coşkusunun dış belirtilerini algıladığımız zaman aynı duygu ya da coşku,bizimde içimizde uyanabilmektedir. Örmeğin, acı çeken bir insanın haykırışları,içimizde üzüntü;korkan birisini,bizde de korku uyandırmaktadır. Gülen bir çocuk,bizi de güldürmektedir. İşte, nedenini de bilmek koşuluyla, başkasının duygu ya da coşkusunu yakalayıp kendimizde anlattığımız zaman, onunla eş duyum içinde olduğumuzu söylemekteyiz.

Eş duyumun niteliği,şimdiye değin deneysel olarak,yeterince araştırılmamıştır. Bununla birlikte,eş duyumun niteliğine ve ölçülmesine ilişkin var olan araştırma sonuçlarına dayanarak,bu konuda insanların,bir ölçüde eğitilebileceği söylenebilir. Bu amaçla yapılması duyarlık ve ayırt edicilik geliştirmek,ona kişiler arası ilişkilerin devingenliğine ilişkin bilgi ve deneyim kazandırmaktadır.

Her düzeydeki okulda, kendi düzeyine uygun olarak koşuluyla, etkin yöntemler kullanılmalıdır.

Bireyi Tanıma Teknikleri

BİREYİ TANIMAK NEDEN GEREKLİDİR?

(BİREYİ TANIMANIN AMACI)

1. Bireyin kendisini tanımasına ve gerçekçi bir benlik geliştirmesine yardım etmek için,

2. Herhangi bir konuda karar vermek için gerekli temel bilgilerin toplanması amacı ile,

3. Yetenek ve ilgileri doğrultusunda bireyleri akademik programlara ve mesleklere yönlendirmek için,

4. Genelde ve okulda düzenlenecek eğitim programları için uygun olacak bireyleri ayırma ve sınıflandırmada,

5. İş verimi artırmak için bireylerin ve işin niteliklerine uygun kişileri seçmek ve yerleştirmek için,

6. Evlilik ve eş seçiminde bireylere yardımcı olmak için,

7. Bir kurumun özel amaçları için en uygun kişileri seçmek için,

8. Bireyin problemlerine uygun yardım ve tedavi hizmetini kararlaştırmak ve teşhis koymak için,

9. Bireylerin belirli konularda gelecekteki başarılarını yordamak, tahminlerde bulunmak için. (Özgüven, 2001; s.82-83)

Her birey çeşitli yönleriyle diğerlerinden farklıdır. O halde bireyi tanımanın asıl amacı onun kendisini tanımasına, kendisinin başkalarından olan farklılıklarını görmesine yardım etmektir.

BİREYİ TANIMANIN TEMEL İLKELERİ

1. Temel ilke bireyin kendini tanımasına yardım etmektir.

2. Sadece bir ölçme aracı bireyi tanımak için yeterli değildir. Amaç bireyi olabildiğince farklı yönleriyle tanımaya çalışmak olmalıdır. Önemli bir noktada uygulanacak ölçme aracı amaca hizmet edecek şekilde hazırlanmalıdır.

3. Bireyi tanıma tekniklerinin birlikte veya kısa zaman dilimi içinde uygulanıp sonuçlarının birlikte yorumlanması daha yararlıdır.

Ölçme araçlarının sonucuna en kısa zamanda ulaşmak için uygulanacak ölçme aracı yaş, yaşantı, eğitim açısından öğrencinin seviyesine uygun olmalıdır. Örneğin, otobiyografi ilköğretim 1. Sınıfa uygun değildir. Çünkü 1. Sınıf öğrencileri düşündüklerini yazıya aktarmakta zorlanırlar. Sosyometri ise ilköğretim 3. Sınıftan sonra uygulanmalıdır.

4. Bireyi tanıma tekniklerinin etkili biçimde uygulanabilmesi ve sonuçlarından yararlanılabilmesi için okulda öğrenci ile ilgili olan herkesin işbirliği içinde olması gerekir.

5. Bireyi tanıma teknikleri bir araçtır. Araç uygulamak amaç haline getirilmemelidir.

Amaç sadece anket uygulamak değil daha çok öğrenciyi tanımaya yönelik olmalı ve anket sonuçları mutlaka değerlendirilmelidir. Anketin yanı sıra öğrenciyi tanımak için, öğrencinin arkadaş ilişkileri, sınıf içinde davranışları gözlemlenebilir; ailesi hakkında bilgi edinilebilir.

6. Bireyi tanıma hizmetleri sadece duygusal sorunu olan öğrencilere değil, tüm öğrencilere yönelik olmalıdır.

7. Öğrencileri tanıma hizmetleri süreklidir.

8. Bireyi tanıma teknikleri aracılığıyla elde edilen bilgiler en kısa sürede planlı bir biçimde kullanılmalıdır. Çünkü birey hızla değişmekte ve uzun süre saklanan bazı bilgiler eskimektedir.

9. Okullarda öğrenciler hakkında toplanan özel ve gizli olmayan bilgilerden öğretmenler, yöneticiler ve velilerinde yararlanabilmeleri sağlanmalıdır. (Editör:Can, 2002; s.145-146)

Özel bilgi, öğrencinin başkaları tarafından duyulduğunda rahatsızlık hissedebileceği bilgilerdir. Çocukla konuştuğumuz her şey değilde eğitim hayatında ona yardımcı olabilecek bilgiler başkalarıyla paylaşılabilir. Örneğin, çocuğun hoşlandığı bir kız arkadaşı var. Bunu ailesinden gizliyor. Ailesinin durumu öğrendiğinde ters tepki verebileceğinden endişe ettiğini söylerse, direkt bu bilgiyi vermek yerine çocukların o yaşlarda karşı cinse ilgi duyabileceği bilgisi ailesine söylenebilir.

ÖĞRENCİLERİN TANINMASI GEREKEN YÖNLERİ

1. Beden gelişimi: Beden ölçüleri, ayak, boy, ağırlık, göğüs, kalça v.s. gibi bireyler ve cinsler arasındaki farklar “doğrudan” ölçülebilmektedir.

2. Öğrencinin çevresi: Yapılan çeşitli araştırmalar aile çevresinin ve yakın çevrenin bireyin kişisel tutum ve değer yargıları ile alışkanlıklarının gelişiminde çok önemli etkileri olduğunu göstermiştir. Bu nedenle ana, baba ve kardeşler ve aile çevresine yakın kişilerin meslekleri, sağlıkları, eğitimleri, aile ilişkileri, sosyo-ekonomik durumları v.s. nitelikleri hakkındaki bilgiler toplanmalıdır. Ailenin ve kişinin bulunduğu yakın çevreye ait kültürel ve sosyal nitelikteki bilgiler de bireyin gelişim ve uyum özellikleri hakkında tamamlayıcı bilgiler verirler. Bu bilgiler bireyin gözlenen davranışlarının nedenlerinin anlaşılmasında ve bilinçli olarak bireye yardım edilmesinde kullanılır. (Özgüven, 2001; s.81-85)

3. Sağlık durumu: Öğrencinin beden sağlığı onun kişilik gelişimini olduğu kadar okul başarısını da etkilemektedir. Bu nedenle öğrencilerin bedence, gelişim dönemlerine uygun olarak gelişip gelişmedikleri belli aralıklarla izlenmelidir.

4. Öğrencinin yetenekleri: Yetenek, bireyin öğrenebilme gücüdür. Başka deyişle yetenek bireyin gelecekte neler yapacağını değil; eğitim aracılığıyla neler kazanabileceğini, neler yapılabileceğini göstermektedir. Böylece bireyin

yetenekleri hakkında bilgi edinerek o bireyin gelecekteki başarısını kestirebilmek mümkün olabilmektedir. Öğrencileri kendi potansiyelleri doğrultusunda yönlendirebilmek için öncelikle yeteneklerini tanımak gerekir.

5. Öğrencinin ilgileri: İlgi, bireyin bir şeyden hoşlanıp hoşlanmama derecesini ifade etmektedir. Örneğin, boş zamanlarında müzik dinleyen, harçlığını disket veya kasetlere harcayan, müzik konserlerini genellikle kaçırmayan, bir müzik aleti çalmak uğraşı veren bir öğrencinin müziğe karşı ilgisinin olduğu söylenebilir. Öğrencinin yetenekleri ile birlikte ilgisinin de bilinmesi, o öğrencinin bir alana veya mesleğe yönlendirilebilmesi için gereklidir. Öğretmenler, gözlem yolu ile öğrencilerin yetenekleri ve ilgileri hakkında bilgi toplayıp bu bilgileri veliler ve rehber öğretmenler ile paylaşarak o öğrencinin yönlendirilmesine katkıda bulunabilirler.

6. Öğrencinin başarısı: Öğrencilerin başarı durumunun, üstün ve zayıf oldukları alanların bilinmesi başarısızlık nedenlerinin bulunup ortadan kaldırılmasına yardım edebilir. Ayrıca, geçmiş ve halihazırdaki başarısının bilinmesi, öğrencinin gelecekteki başarısının kestirilmesine, uygun bir alana ve mesleğe yönlendirilmesine yardım edebilir.

7. Öğrencinin kişilik özellikleri: Bireyin yetenekleri, ilgileri, mizacı, duygusal yaşamı, alışkanlıkları, tavır ve değerleri, liderlik özellikleri, bağımsız davranabilme, duygusal kararlılık, başkalarıyla işbirliği yapabilme kişilik özellikleri arasındadır.

8. Öğrencinin benlik algısı: Benlik, bireyin kendini nasıl gördüğüdür. Örneğin, bir öğrenci kendisini derslerinde başarılı, zeki biri olarak görürken, diğer yandan kendisini düzensiz veya insan ilişkilerinde başarısız olarak tanımlayabilir. Öğrencinin geliştirdiği benlik algısı onun ruh sağlığı, meslek seçimi ve okul başarısı ile anlamlı olarak ilişkilidir.

9. Sosyal destek sistemi: Sosyal destek sistemi, bireyin nasıl bir çevrede yaşadığını, aile çevresini, ailesi dışındaki diğer çevreyi; ailesi, arkadaşları, öğretmenleri, akrabaları,komşuları ve bireyin yaşamında önemli olan diğer kimselerle olan ilişkilerinin niteliğini; bu kimselerden ne derecede destek aldığını göstermektedir. (Editör:Can, 2002; s.145-148)

BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİNİN SINIFLANDIRILMASI

Psikolojik Danışma ve Rehberlikte kullanılan teknikler, bireylere yardım için sadece birer araç gibi düşünülmeli. Sonuçları kullanılmayan , bireyin kendini daha gerçekçi ve doğru olarak tanımasına yardım amacı ile sonuçları bireyle paylaşılmayan hiçbir tekniğin değeri yoktur. Psikolojik Danışma ve Rehberlikte bir teknik kullanma yerine her zaman daha çok teknikle bilgi toplama yolu tercih edilmelidir. Tekniklerin uygulanmasında mutlaka süreklilik olmalı. Psikolojik Danışma ve Rehberlikte kullanılacak tüm teknikler Psikolojik Danışma ve Rehberlikte tanıma ve tanıtma hizmetlerinin tamamlayıcı ve ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir. (Kepçeoğlu, 1992 ; s. 125 )

Bireyi tanımak, bireylerin çeşitli nitelikleri hakkında bilgi toplamayı gerektirir. Bireyin tüm yetenek, kişilik ve davranış özellikleri hakkında topluca aynı anda tek bir araçla bilgi elde edebilecek bir teknoloji henüz geliştirilmiş değildir. Bireyin niteliklerine ilişkin bilgiler tek tek ve her biri farklı yaklaşım, yöntem ve ölçme araçları ile elde edilmektedir. Bireyi tanımada yaralanılan yaklaşım ve teknikler oldukça çok sayıda olmakla birlikte bunları bazı ölçütlere göre gruplamak ve sınıflandırmak olanaklı görülmektedir. ( Özgüven, 2001; s. 91 )

Bu teknikler bir ölçüte göre test ve test dışı teknikler olarak iki gruba ayrılır. Buna göre çeşitli yetenek, kişilik, ilgi ve tutum envanterleri, envanterler test grubuna; anket, görüşme, gözlem test dışı teknikler grubuna dahil olmaktadır.

Bunun yanında bilginin kaynağı, bilginin elde ediliş süreci ve bilgilerin toplanmasında yapılması olası hata kaynakları ölçüt alınarak farklı sınıflamalarda yapılmıştır. Bu ölçütlere göre bireyi tanıma teknikleri 4 yaklaşım içinde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflama şöyledir:

• Standart testler

• Durumsal testler

• Kendini anlatma teknikleri

• Gözlemsel teknikler

STANDART TESTLER

Standart testler maksimum performans ( yetenek, başarı testleri), tipik davranış testleri (ilgi envanterleri, kişilik testleri, tutum ölçekleri ) olarak iki gruba ayrılır.

Standart testlerde, testin içeriği, madde veya soru sayısı, testin açıklaması ve testin cevaplaması için verilen süre, testin uygulanması, puanlanması ve değerlendirilmesi testi alan her birey için aynıdır, standarttır.

Standart testler, uygulanan kişi sayısına göre bireysel – grup testleri; cevaplandırılması için verilen zamana göre hız – güç testleri olarak ayrılır.

Yetenek testleri

Bireylerin zihinsel ya da akademik yetenekleri hakkında bilgi toplamak ve bireyin geleceğe yönelik başarısını yordamak ( tahmin etmek) amacı ile kullanılan testlerdir. Bu testler belirli yaş grupları için değişik şekillerde hazırlanır. Genel yetenek, özel yetenek ve farklı yetenek testleri olarak hazırlanır ve incelenir. Genel yetenek testleri belirli düzeylerde bireyin genel zihin yeteneklerini; özel yetenek testleri, müzik, resim, sanat dallarında bireyin sahip olduğu özel zihin yeteneklerini; farklı yetenek testleri de, dil yeteneği, soyut kavrama yeteneği, mekanik kavrama yeteneği gibi farklı zihin yeteneklerini ölçmek amacıyla hazırlanmıştır.

Farklı yetenek testleri en yaygın olarak kullanılan yetenek testleri arasındadır.

Müzik ve resim gibi güzel sanatlara ilişkin ölçme ve gözlemler daha erken yaşlarda okulöncesi ve ilköğretim düzeyinde başlamalıdır. Araç kullanma, el ve göz koordinasyonu, tasarım gibi sekizinci yılda ve lise-1 de yapılacak yöneltmelere esas olacak özel yeteneklerin de ölçülmesi yerinde olur. Ancak bazı denemelerin ötesinde okullarımızda henüz özel yetenek testleri kullanılmamaktadır. Bu konuda ülkemizde hazırlanmış ölçeklerde yoktur. (Özgüven, 2001; s.87)

Bu testler, daha çok öğrencileri yönlendirmek amacı ile yani öğrencilerin kendi potansiyellerine uygun bir derse, alana veya mesleğe yönlendirmek ya da öğrencinin yeteneği ile ilişkili herhangi bir uyum sorunu olup olmadığını teşhis etmek gibi amaçlarla da kullanılabilir.

Özel yetenek testleri rehberlikte daha çok güzel sanatlarda yetenekli olan bireyleri teşhis veya seçme – yerleştirme amacı ile kullanılır. İlköğretimde uygulanan özel yetenek testleri kesin sonuç veren testler değildir. Tamamen öğrenciyi yönlendirmek amaçlıdır.

Başarı testleri

Başarı testleri maksimum performans ölçen testler grubuna dahildir. Öğretmen yapımı başarı testleri – standart başarı testleri olarak ikiye ayrılır.

Öğretmen yapımı başarı testleri, öğrencilerin bir derse ilişkin başarılarını ölçmek, değerlendirmek amacıyla hazırlanmış ama geçerlik ve güvenirlikleri yüksek olmayan testlerdir.

Standart başarı testleri ise geçerlik ve güvenirlikleri saptanmış, grup içerisinde başarısı en yüksek olan adayları seçmek ve başarılarına göre bir alana, programa veya işe yerleştirmek amacıyla uzman bir grup tarafından hazırlanmış testlerdir. Öğrencinin başarısızlık nedenleri, başarı ve yetenek düzeylerinin karşılaştırılması gibi amaçlarla da kullanılabilir.

İlgi envanterleri

Bireylerin ilgisini ölçmek amacıyla geliştirilmiş envanterlerdir. Okullarda öğrencilerin hangi alana, programa, mesleğe veya etkinliğe ilgisi olduğunu saptamak ve böylece öğrenciyi yönlendirmek amacıyla uygulanmaktadır.

Bireylerin ilgilerinin ölçülmesi ilgi envanterleri ve gözlemsel yollarla yapılmaktadır. Öğrencilerin okuldaki faaliyet alanları veya eğitsel kollardan hangisine ilgi duydukları, sosyal ve kültürel kolların hangisine üye oldukları, boş zamanlarında zamanını nasıl kullandığı gibi konulara ilişkin bilgiler öğrencinin sosyal, eğitsel ve meslek ilgileri hakkında gözlemsel ve tamamlayıcı ve geçerli bilgiler verirler. ( Özgüven, 2001; s.89)

Sanayi sektöründe ilgi envanterleri işe en uygun kişiyi seçmek ve işe yerleştirmek amacıyla kullanılmaktadır.

Bugün üniversitelerin belirli bir akademik programına girmiş ve okumakta olan öğrenciler arasında ilgilerine uygun bir programa girememiş olanların sayısı oldukça yüksektir. Özgüven (1970)’in yaptığı araştırmalarda üniversiteye giren öğrencilerin %38’i liseyi bitirdikleri zaman istedikleri branşa, %29’u istediğine yakın bir programa, % 33’ü ise istediği ile hiç ilişiği olmayan bir branşa girmiş olduklarını ifade etmişlerdir. Üniversiteye girenlerin yaklaşık % 17’si girdiği programı değiştirmek için yeniden, üniversiteye giriş sınavına girmek ve bunların ancak % 27’si programını değiştirebilmektedir ( Kuzgun 1991). ( Özgüven, 2001; s.88 )

Gözlemler ve araştırmalar, bireylerin ilgi ve yeteneklerine uygun meslek alan ve iş seçmeleri sonucunda daha mutlu ve işlerinde daha başarılı olacakları yönünde sonuçlar ortaya koymuştur.

Okullarda Psikolojik Danışma ve Rehberlik hizmetleri kapsamında Kuder İlgi Envanteri, Strong İlgi Envanteri ve bunlara benzer birçok ilgi envanterleri kullanılmaktadır. İlgi envanterlerinin , uygulanması, puanlanması, puanların yorumlanması ve sonuçların kullanılması, Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında uzman kişiler tarafından, profesyonel olarak yapılmalıdır.

Kişilik testleri

Kişilik test ve envanterleri genellikle bireylerin kişilik özellikleri ve uyum düzeyleri hakkında bilgi toplamak, bir sorununun çözümü amacıyla başvuran kişiye doğru tanı koyabilmek, toplumdaki risk altında bulunan, ruh sağlığı sorunu bulunan veya psikolojik danışmaya ihtiyacı olan bireyleri belirlemek amacıyla kullanılmaktadır.

Ayrıca çeşitli sektörlerde iş için başvuran adayı işin gerektirdiği kişilik özelliklerine sahip olup olmadığını belirlemek, böylece işe en uygun bireyi seçmek amacıyla da kullanılmaktadır.

Türkiye’de genellikle Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri, Hacettepe Kişilik Envanterleri kullanılmaktadır.

Tutum Testleri

Tutum ölçekleri bireyin duygusal, düşünsel ve davranışsal eğilimlerini ölçmek amacıyla hazırlanmış araçlardır. Genellikle Likert Tipi derecelendirme ölçekleri biçiminde hazırlanmıştır. Eşlerin çocuk yetiştirme tutumları, ailede gencin bağımsızlık veya bağımlılık eğilimi, anne-babanın ailede otoriter veya demokratik olması gibi tutumlar tutum ölçekleri ile ölçülebilir.

Tutum ölçeklerinin geliştirilmesi ve sonuçlardan yararlanarak bireye yardım sunulması uzmanlık işidir.

Standart testler grubuna giren test ve envanterler hazırlanırken iki tip soru kullanılır:

1. Soruyu soran kişi sorunun cevabını kendisi bildiği halde, karşısındakinin cevabı bilip bilmediğini ve bilgi düzeyini ölçmek amacıyla araç olarak kullanılan soru. Genellikle yetenek ve başarı testleri hazırlanırken kullanılan soru tipi. Uyarıcı görevi yapar. Soru olarak adlandırılır.

2. Soruyu soran kişi cevabı bilmemektedir. Soruyu sorduğu bireyin cevapları bildiğine ve sorunun çeşitli seçenek ve derecesi arasından kendi özel durumuna en uygun cevabı seçerek istenen bilgiyi vereceğine inanmaktadır. Bu ikinci tip soru madde olarak adlandırılmaktadır. Kişilik, ilgi ve tutum testlerinin hazırlanmasında kullanılır.

DURUMSAL TESTLER

Bireyi tanıma teknikleri arasında en az kullanılan tekniklerden biridir.

Standart koşullarda yapılan, düzenlenmiş gözlem gibi düşünülebilir. Örneğin; belirli bir amaca yönelmiş bireyin engellendiği zaman ne derecede kızgın ve kavgacı olabileceğinin doğal bir ortamda ya da laboratuar ortamında gözlenmesi

Öğrencilerin kopya çekme davranışları doğal bir sınav ortamında denetim gevşek tutularak veya denetimsiz ortamda, gizli olarak yerleştirilmiş kamera aracılığı ile gözlenebilir.

Mesela, öğretmenle birlikte araştırmacı bir sınavda öğrencilere “size güveniyoruz. Lütfen kimseye bakmadan, herkes kendi başına soruları yanıtlasın…” diyerek öğretmenle birlikte sınav salonundan çıkabilir. Sınavın son 15-20 dakikasında sınav salonuna gelen araştırmacı sınav bitinceye kadar salonda kalır. Sınav bittikten sonra, daha önceden sınav salonuna yerleştirdiği gizli kameralar aracılığı ile gözetmenlerin olmadığı test ortamında, hangi öğrencinin sınav kurallarını ne şekilde ihlal ettiğini, davranışlarını v.b. izleyerek öğrenciler hakkında bilgi toplayabilir. (Editör: Can, 2002; s.152-153)

Bu tür durumsal koşulların düzenlenmesinde doğal ve gerçek bir yaşam ortamının seçilmesi, standart ve objektif olmasına önem gösterilmelidir. Çok yaygın olarak kullanılmayan durumsal test yaklaşımının uygulanmasında karşılaşılan güçlüğün yanında bazı durumlarda bireyin özel yaşamına müdahale etmek gibi etik sorunları da bulunmaktadır. Bunun için de yaygın olarak kullanılmayan bir tekniktir.

Ülkemizde henüz gelişmekte olan Psikolojik Danışma ve Rehberlik hizmetlerinin uygulanmasında karşılaşılan sorunların temelinde, bireylere Psikolojik Danışma ve Rehberliğin tam anlamıyla anlatılamaması ve bu konuda

yapılan çalışmaların vakit kaybıymış gibi görülmesi. Çünkü Psikolojik Danışma ve Rehberlik hizmetleri uzman – sınıf öğretmeni, uzman- aile, uzman- okul yönetimi arasındaki kuvvetli işbirliği ile yürütülmektedir. Bunun içinde önce sınıf öğretmeni sonra yönetim ve aile Psikolojik Danışma ve Rehberlik konusunda örgütlü bir şekilde bilgilendirilmelidir.

KENDİNİ ANLATMA TEKNİKLERİ

Kendini Anlatma Teknikleri Şunlardır:

1) Görüşme

2) Anket

3) Envanter

4) Problem tarama listeleri

5) Otobiyografi

6) Psikodrama

7) Oyun ve oyun terapisi

8) Arzu listesi

1) Görüşme: Görüşme,bireyi tanıma çalışmalarında en yaygın olarak kullanılan bir tekniktir. Belli bir amaçla yüzyüze gelen iki veya daha fazla kişinin, sözel ve sözel olmayan davranış ve teknikler kullanarak yaptıkları bir etkileşim sürecidir. Görüşmeyi yapan kimse teknik ve beceri yönünden iyi yetişmiş olabilir,görüşme konusunda uzmanlaşmış bir kişi, de olabilir.(Özgüven,1998, s.107-108)

Herkes kendi amaçları doğrultusunda farklı görüşmeler yapabilir. Öğretmen öğrencisiyle, doktor hastasıyla, danışman danışanıyla, yönetici ise işe alacağı adayıyla vs. görüşme yapabilir.

Görüşmeciler bilgi toplamak ve bireye yardım etmek amacıyla görüşme yaparken görüştükleri bireylerin giyim-kuşamı, beden dili, ses tonu ve genel davranışlarını doğrudan gözleme olanağı bulur. Görüşmenin en üstün yanlarından biri budur. Görüşmeci görüştüğü birey hakkında oldukça fazla bilgi edinebilir. Ancak burada görüşmecinin becerikli ve yetenekli olması gerekir. Daha çok bilgi elde edebilmek için açık uçlu sorular sorulmalıdır.(Editör:Can,2002,s.153)

Görüşmenin konuşmadan farkı:

1. Görüşmede bilinçli olarak saptanmış bir amaç vardır. Bireylerin kişisel problemlerinin çözümüne yardım etmek, bir köy liderinin köyün ihtiyaçlarını öğrenmek ve iş isteyen birisi hakkında bilgi toplamak görüşmenin amaçlarından biri olabilir.

2. Belli bir amacı olduğu için görüşmenin kapsamı bu amaca yönelik bir plan ve düzen içinde yürütülür.

3. Amacın gerçekleştirilebilmesi için görüşmeye taraf olan kişilerden biri olan görüşmeci etkileşimi planlama,düzenleme sorumluluğunu üzerine alır.

4. Görüşme sürecinde belli bir amaç için iki kişinin bir araya gelmesi söz konusu olduğu için görüşmeler çoğunlukla rasgele değil belli bir zamanda,yerde ve sınırlı bir süre için düzenlenir.(Özgüven,1998,s.110)

Görüşmenin olumlu yönleri:

1. Yüz yüze ve doğal etkileşim sürecidir. Böylelikle birey hakkında kesin ve doğru bilgi edinilir.

2. Kullanım alanı çok geniştir.

3. Görüşmede bireyin söylediklerine ve beden diline bakarak söylemedikleri veya gerisinde yatan duygu ve düşünceleri anlayabiliriz.

4. Görüşme tekniği okuma yazma bilmeyen bireylere de uygulanabilir.

5. İyi ilişkiler kurulduğu zaman görüşme ile bilgiler doğru ve eksiksiz olarak toplanabilir.

Görüşmenin sınırlı yanları:

1. Görüşme tekniği ekonomik değildir.(tek tek bireylere dayandırıldığı için zaman,emek,para bakımından ekonomik değildir.)

2. Bireyin verdiği bilgilerin doğru olduğu kabul edilmektedir. Ancak birey hakkında elde edilen bilgilerin ne derece doğru olup olmadığını kontrol etmek mümkün değildir.

3. Görüşme tekniği, taraflar açısından sübjektif olduğundan elde edilen bilgiler yanlış yorumlanabilir.

4. Görüşmede taraflara uygun yer, zaman,süre belirlemek oldukça zordur.

5. Görüşmede elde edilen bilgiler görüşülen bireyin vermek istedikleri bilgiler ile sınırlıdır.(Editör: Can,2002,s.155)

Görüşme, hangi konuda kiminle yapılırsa yapılsın,bazı soruların sorulup cevapların alındığı bir soruşturma süreci biçiminde düşünülmemelidir. Görüşmede görüşülen kişinin konu hakkındaki duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmesine fırsat verilmelidir. Görüşmeyi sürdüren uygulayıcının görüşülen kişinin görüşlerini, duygu ve düşüncelerini eleştirme ve yargılama gibi bir hak ve sorumluluğu da yoktur.

Görüşme sonuçlarının kayıt edilmesi gerekir. Kayıt amacı ile önceden hazırlanmış araçlar ve ölçekler kullanılacağı gibi düz yazılı raporlarda düzenlenebilir. Duruma ve kullanılan aracın niteliğine bağlı olarak, bazı bilgiler görüşme sırasında kaydedilebilir; bazı bilgilerin ise görüşmeden sonra yazılması gerekli olabilir.

Okullarda psikolojik danışma ve rehberlik uygulamaları ile ilgili olarak görüşme çalışmalarında uzmanların yanı sıra öğretmenlerin de görev almaları gerekir. Buna göre, görüşme tekniği ile bilgi toplamada tecrübe kazanmaları ve bu tekniği etkili bir biçimde kullanabilmeleri için öğretmenler ve uzmanlar arasında yakın işbirliği ve karşılıklı bilgi alışverişi sağlanmalıdır.

2- Anket: Bireyin ailesi, kişisel nitelikleri, çeşitli konulara ilişkin duygu ve düşünceleri hakkında bilgi etmek amacıyla hazırlanmış yazılı sorular grubudur. Bu soruların neler olacağı ve soru sayısı araştırmacının amacına bağlı olarak değişmektedir. Anketler çok sayıda sorulardan oluşması ve kısa sürede çok sayıda kişiye uygulanarak bir çok konuda bilgi toplanması nedeniyle başta araştırmacılar olmak üzere hemen herkes tarafından yaygın olarak uygulanan bir tekniktir.

Anket sorularını hazırlamak uzmanlık işidir. Anketteki sorular birey hakkında bilgi toplamaya yöneliktir.

Anket kullanılırken toplanan bilgilerin gizli tutulacağı , bilgileri amaç dışı başkaları ile paylaşılamayacağı açıkça belirtilmelidir. Ancak bu şekilde, anketlerin dolduranlar tarafından daha ciddiyet ve samimiyetle ele alınması ve böylece doğru bilgilerin toplanması sağlanabilir.(Özgüven,1998,s.112)

Ankette dört soru sorulabilir:

1. Açık uçlu sorular;bir soru sorulur ve bireyin yazarak yanıtlaması istenir.

ÖRN:sizce enflasyonun en önemli nedeni nedir?

2. Kapalı uçlu sorular:Bir soru sorulur ve seçenekler verilir. Bireyin bu seçenekler içinden birini ya da birkaçını işaretlemesi beklenir.

ÖRN:Kaç yaşında evlendiniz?

( )17 yaş ve daha küçük

( )18-20

( )21-25

( )26-30

( )31 yaş ve daha büyük

3. Evet hayır şeklinde yanıtlanan sorular:anketlerde bazı sorular evet hayır diye yanıtlanması gereken sorulardır.

4. Derecelendirilmeli sorular:anketlerde bazı sorularda derecelendirilmelidir.

ÖRN:öğretmenlerinizin size davranışlarından ne derece memnunsunuz?

( )oldukça memnunum

( )kısmen

( )memnun değilim

Anketler:

1. Gruplara uygulanabilir.

2. Bireylerle görüşülerek uygulanabilir.

3. Posta ile yollanarak uygulanabilir.

4. Telefon görüşmesi yaparak uygulanabilir.(Editör: Can,2002,s.156-158)

Anketlerde her şeyden önce ,cevaplama güvenliğini ve katılma oranını yüksek tutmak için net ve yeterli bir açıklamaya gerek vardır. Anketin kapsadığı alan ya da konu mutlaka sınırlı tutulmalıdır. Elde hazır bulunan bilgiler tekrar tekrar sorularak ya da gereksiz sorulara yer vererek anketin hacmi genişletilmemelidir. Ankette çok özel ve kişisel sorulardan kaçınmalıdır. (Kepçeoğlu,1996,s.143)

3-Envanter:Envanterler, bireyin kişilik,ilgi ve tutumlarıyla ilgili tipik davranışlarını ölçen araçlardır.

Envanterlerin bazı genel ve ortak özellikleri vardır. Bunlar:

• Envanterler objektif olarak uygulanmakta ve puanlanabilmektedir.

• Envanterler ekonomiktir. Kısa sürede çok sayıda kişiye uygulanarak grupları birbirleriyle karşılaştırma olanağı sağlamaktadır. Ancak okuma yazma bilmeyenlere bireysel olarak uygulanması gerektiğinde soru sayısının çok olması nedeniyle zaman alıcıdır.

• Güvenilirlilik katsayıları ve kapsam geçerlikleri oldukça yüksek ölçme araçlarıdır.

• Envanterler bireyin belli niteliklerini ölçer,ancak ölçülen niteliğin nedenleri hakkında bilgi vermez.

• Envanterlerde soruları yanıtlama biçimleri envanterin yapısına bağlı olarak değişmektedir. Bazı envanterler “evet-hayır”, bazısı derecelendirmeli, bazısı ise “en az-en çok tercih” edilen seçeneği işaretleme biçiminde düzenlenmiş olabilir.

Envanterler kişilik, tutum ve ilgi envanteri olmak üzere üçe ayrılır.

İlgi envanterleri: Öğrencilerin kendi ilgilerine uygun bir ders, program,alan veya meslek seçmelerinde onlara yardımcı olmaktır. Bunu da psikolojik danışmanlar ve psikolojik danışmanların inisiyatifinde öğretmenlerin desteği ile uygulanabilir.

4-Problem tarama listeleri: Problem tarama listeleri, bireyin gereksinimleri, kişisel sorunları, sağlık, bedensel gelişim,benlik algısı,sosyal destek sistemi,okul,öğretmenler,aile,gelecek,meslek seçme,insan ilişkileri gibi konularda bireyin yaşamakta olduğu sorunlar hakkında bilgi toplayan ve bireylerinin sorunlarının giderilmesi için yardım etmeyi amaçlayan bilgi toplama araçlarıdır.

Bu envanterin amacı:Bireyin sahip olduğu önemli problemleri saptayarak bu problemlerini çözmesi ,için öğrenciye yardım etmek ve böylece öğrencinin bir bütün olarak gelişmesine, okula uyum sağlamasına ve akademik başarısının yükselmesine katkıda bulunmaktır.

Problem tarama listeleri, o okulun özellikleri, öğrencilerin gereksinimlerini, gelişim dönemlerini dikkate alarak hazırlanmalıdır. ÖRNEK: İlköğretim öğrencileri için hazırlanacak problem tarama listesi yatılı lise öğrencileri için hazırlanan problem tarama listesinden farklı olacaktır.

Problem tarama listelerinde problem cümleleri 30 ile 400 arasında değişir. Yalnız 40-50’ den fazla soru sorulmamalıdır. Çünkü genelde öğrenciler çok sayıda maddeyi okumaktan kaçınmakta ve rasgele işaretleme yapılmalıdır.

Problem tarama envanterlerini hazırlamak zor değildir. Psikolojik danışmanlar ve öğretmenler problem tarama listeleri hazırlayabilir, uygulayabilirler.

Problem tarama listeleri hazırlanırken şu yol izlenebilir:

1. Problem tarama listesi uygulanacak gruba çeşitli problem alanlarıyla ilgili açık uçlu sorular sorularak grubun problemleri hakkında kabaca bilgi toplanabilir.

2. Bu toplanan bilgiler, öğretmenler ile uzmanların gözlemleri birleştirilerek bir geçici problem tarama listesi hazırlanır.

3. Geçici problem tarama listesi üzerinde her problem cümlesi gözden geçirilir.

4. Maddeler amca uygun bir biçimde yazıldıktan sonra bir de açıklama yazılarak bu geçici form deneme uygulaması için hazır hale getirilir.

5. Problem tarama listesi geçici formunun deneme uygulaması, esas uygulama grubuna benzer 30-40 kişilik küçük bir gruba uygulanır.

6. Deneme uygulamasından sonra problem tarama listesi üzerinde gerekli düzeltmeler yapılarak esas form oluşturulur. Bu şekilde geliştirilmiş form hedef grup için uygulanır.

Problem yarama listelerinin sonuçları öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler ve veliler ile paylaşılabilir. Ancak sonuçların paylaşılmasında çok dikkatli olunmalıdır. Bir öğrencinin problemi öğrencinin rızası olmadan hiç kimse ile paylaşılmamalıdır. Kişisel nitelikli problem konunda, rehber öğretmen sınıfa girerek problem tarama listesinde bulunan problem cümlelerinden örnek verebilir ve bu tür problemleri olan öğrencilerin problemlerinin çözümü amacıyla rehberlik servisine başvurabilecekleri belirtilir. Grup için ortak ve yaygın olan problemlerin neler olduğu ise her sınıfta uygun bir dille belirtilir. Bu problemlerin grup rehberliği veya diğer rehberlik etkinlikleri çerçevesinde ele alınarak çözülmesine çalışılacağı vurgulanabilir. Bu açıklamalarda belirtilen bireysel ve grup rehberliği çalışmaları zaman geçirilmeden başlatılmalıdır.(Editör:Can, 2002,s.161-163)

Problem tarama listeleri ile ilgili çeşitli açıklamaların ışığında, listeler tüm bir okulun eğitim programının yeniden düzenlenmesinde;okul psikolojik danışma ve rehberlik programının örgütlenmesinde ve geliştirilmesinde;bireylerin kendi problemlerini daha iyi anlamalarını sağlamada;psikolojik danışmaya ihtiyaç gösteren çok problemli öğrencilerin belirlenmesinde;psikolojik danışma sürecinin etkinliğinin artırılmasında; öğrencilerin problemlerinin yaş,cinsiyet, sosyo-ekonomik durum gibi değişkenler bakımından nasıl farklılaştığını incelemede kolaylıkla kullanılabilmektedir.(Kepçeoğlu,1996,s.147)

5-Otobiyografi:Otobiyografi, bireyin geçmiş ve şimdiki yaşantısı ile geleceğe ilişkin planlarını yazılı olarak anlatmasıdır. Otobiyografinin amacı:Bireyin davranışlarının gerisinde yatan gereksinimleri,bastırılmış duyguları,tutumları ortaya çıkarmak ve baskı altında tutulan duygu ve düşünceleri ifade ederek bireyin rahatlamasını sağlamak;bireyi dolaylı olarak farklı yönleriyle tanımaktır. Ayrıca otobiyografi bireye zayıf ve üstün yanlarını,başarı ve başarısızlıklarını, insan ilişkilerini ve yaşantılarını anımsama fırsatı vermektir.(Editör:Can,2002,s.164)

Bireylere otobiyografi yazdırılırken genellikle iki yol benimsenebilir: bunlardan birisi olarak, bireyin kendisi hakkında her konuda istediği gibi serbestçe yazması istenebilir. Buna kontrolsüz ya da sınırsız otobiyografi denir. Bir başka yol ise, yazılacak konu ya da alt konuları sınırlamaktır. Bu durumda bireyin sadece belirli bir konu etrafında, örneğin,aile özgeçmişi, başkaları ile ilişkileri,ilgileri,geleceğe ilişkin kaygıları gibi konulardan biri hakkında serbestçe yazması istenir. Buna kontrollü yada sınırlı otobiyografi denir. Psikolojik danışma ve rehberlik uygulamalarında, yerine göre, otobiyografi yazdırılacak konular serbest bırakılacağı gibi, bazen de sınırlandırılabilir. Aslında,zaman zaman her iki yola da başvurmak gerekli olabilir.(Kepçeoğlu,1996,s.156)

Otobiyografi diğer tekniklerle elde edilemeyen ve gerçekten elde edilmesine gereksinim duyulan bilgileri elde etmek amacıyla yazdırılmalıdır. Elde edilen bu bilgiler birey hakkındaki mevcut bilgilere ek bilgiler katacaksa otobiyografi yazdırılmalıdır. Çünkü sık sık otobiyografi yazdırmak mümkün olmamaktadır. İkincisi otobiyografi

yazdırılmadan önce, elde edilen bilgilerin ne amaçla kullanılacağı konusunda birey bilgilendirilmeli ve bu bilgilerin gizli kalacağı konusunda güvence verilmelidir. Diğer bir önemli nokta ise, doğru bilgiler elde edebilmek için bireyin güdülenmesidir.

Otobiyografi bireyi tanıma teknikleri içinde geçerliliği en düşük olan tekniklerden biridir. Bu nedenle otobiyografiden elde edilen bilgiler,diğer bireyi tanıma teknikleri aracılığı ile elde edilen bilgilerle değerlendirilmelidir.(Editör: Can,2002,ss.164-165)

Otobiyografinin yararlı yanları:

1. Öğretmen, öğrencinin önemli duygularını ,tutumlarını,yaşantılarını öğrenebilir.

2. Uygulama ve değerlendirilmesi görüşmeden daha az zaman alır.

3. Öğrenci,kendini ve yaşantılarını anlatırken içini boşaltır.

Otobiyografinin sakıncaları:

1.Elde edilen bilgiler, başka kaynaklardan elde edilenlerle denetlenmedikçe rehberi yanıltabilir.

2.Yaş, zeka ve yazma yeteneği yazma tekniğini etkiler ve bu da rehberi yanlış yargılara götürebilir.

3. Öğrenci-imgeleminin genişliği dolayısıyla gerçekleri değiştirebilir. (Binbaşoğlu,1986,s.95)

6-Psikodrama: Psikodrama, bireyin kendisi için kaygı ve üzüntü kaynağı olan bir psikolojik problemini bir rol olarak alıp bir grup karşısında gerçek yaşamında olduğu gibi oynayarak ortaya koymasıdır. Buna göre psikodrama tekniğinin uygulanabilmesi için belirli bir ortamda bazı koşulların sağlanması gerekir. Psikodramada bir yönetici danışman veya terapist ile grubu oluşturan danışanlar ya da izleyiciler vardır. Danışanlardan biri kendi isteği ile grup karşısında kendi problemi ile ilgili rolünü oynar. Rol oynanırken ortamda gerekli düzenlemeler yapılır ve grubun bazı üyeleri oynanmakta olan rolün gerektirdiği diğer rolleri alır;ancak,baş oyuncu problemini oynamak üzere ortaya çıkan oyuncudur. Ortam tamamen özel olarak seçilmiş bir oda içinde duygusal ve psikolojik ilişkilerin kurulmasına uygun bir terapi ortamıdır. Bu özelliklerden dolayı, psikodrama devam eden bir grup terapisi veya bir grupla psikolojik danışma süreci içinde, yerine göre zaman zaman başvurulacak bir tekniktir.

Psikodrama bireyin grup içinde problemlerini yaşantısal olarak oyunla sergileme fırsatı vererek onun tüm duygularını ortaya koyması ve problemi hakkında daha çok bilinçlenmesi sağlaması bakımından etkili bir terapi tekniğidir. Ancak, bu sonuçların gerçekten ortaya çıkması için psikodramayı yöneten terapistin bu konuda yeterli ve tecrübeli olması gerekir.

Psikodrama sürerken danışanın yani esas oyuncunun ortaya koyduğu davranışları ve bu davranışlar arasındaki ilişkileri anlama ve gerektiğinde bir yönetici olarak terapistin yapacağı girişimler, yorum ve yönlendirmeler çok önemlidir. Bunlar ise psikodrama süresince terapistin çok uyanık ve etkin olmasını zorunlu kılar.

Psikodrama, oyun oynama bittikten sonra yorum ve tartışmalarla gruptaki diğer üyelerin ve seyircilerin de katılmaları uygun olur. Bu şekilde gruptaki diğer üyeler arasındaki psikolojik ilişkiler daha da ileri götürülerek psikodramanın terapötik etkisi artırılabilir.(Kepçeoğlu,1996,ss.189-190)

7-Oyun: Oyun, çocuklar için kendini tanıma,kendini anlatma ,düşünme ve deşarj olma aracıdır.Aynı zamanda oyun çocuğu tanımak için bir tekniktir. Çocuğun gerginlik ve kaygılarını gidermede sağaltıcı bir işlev görür. Çocuk oyun aracılığıyla dünyayı anlar,ilişkilerini, geçmişi ve geleceği kavrar. Bu nedenle oyun bir öğrenme aracıdır ve evrensel bir dildir.

Çocuğun oyun ortamında oyuncaklarla ilişkisi, oyunda aldığı roller, benimsediği davranış kalıpları, kurallara uyma düzeyi, grupla işbirliği yapma,kişisel sorumluluk üstlenme,ilgisi becerileri, duygulanım düzeyi,liderlik özellikleri, başkalarının özelliklerine saygılı olma,bencillik, paylaşımcılık gibi çok sayıda niteliği gözlenerek çocuk hakkında bilgi elde edilebilir. Ayrıca oyun aracılığıyla çocuğun sıkıntı ve sorunları ile davranış bozukluklarını anlamak ve bu davranış problemlerini oyun aracılığıyla çözmek de mümkün olabilmektedir.

Oyun aracılığıyla çocuk çok çeşitli yönlerden kendini tanıma,üstün ve zayıf yönlerini anlama, zayıf yönlerini geliştirme, kendini başkalarıyla kıyaslama ve akranlarını tanıma fırsatını da yakalamaktadır. Çocuk yaşam için gerekli olan davranış, bilgi, beceri ve alışkanlıklarının çoğunu, cinsiyet rollerini oyun ortamında öğrenir. Oyun bir öğrenme ortamıdır. Böyle bir öğrenme ortamında çocuk özgür ve yaratıcıdır. Potansiyellerini geliştirebilir. Çocuk bireysel oyundan grupla oyun oynamaya geçince sosyalleşme süreci hızlanır ve çocuk akranlarıyla birlikte bu doğal ortamda sosyalleşir. Bu nedenlerle oyun çocuğun yaşamının ayrılmaz parçasıdır.(Editör: Can,2002,s.166)

Oyunların ruh sağlığına etkisi:Çoğu kez çocuğun oyun tercihlerine ve davranışlarına bakarak temel ilgi alanlarını, kişisel tutum ve eğilimlerini tanımak, ruhsal güçlüklerini ve davranış bozukluklarını teşhis etmek mümkün olmaktadır. Psikologlar ve psikiyatrisiler, çocuk oyunlarının bu yansıtıcı potansiyelinden yararlanmaktadırlar. Uzmanlar, çocukları oyun içinde gözleyerek onların ruhsal problemlerini açıklayıcı ve yardım edici yöntemler geliştirmişlerdir.(Özgüven,1998,s.205)

8-Arzu listesi:Daha çok okul öncesi eğitim düzeyinde ve ilköğretimde kullanılan arzu listeleri aracılığıyla çocuk,doyurulmamış gereksinimlerini,arzularını,gerginlik,sıkıntı ve sorunlarını,ifade edemediği duygularını,güdü ve umutlarını ifade etme olanağı bulmaktadır. Uzmanlar ve öğretmenler de bu yolla çocuğu çeşitli yönlerden tanıma fırsatı yakalayabilmektedir.

Arzu listeleri çerçevesinde çocuklara sorulacak sorulardan bir kaçı söyle sıralanabilir:

1-Bir dilek perisi çıkıp sizi üç dileğinizi sorsa ona ne yanıt verirdiniz?,

2-Bir uçan halıya binseydiniz nasıl bir yere gitmek isterdiniz?

3-Bir sihirli güce sahip olsaydınız dış görünüşünüzde ne gibi değişiklikler yapmak isterdiniz?

4-Tekrar dünyaya gelseydiniz nasıl bir kişi olmak isterdiniz?

Bu sorulara yeni sorular da eklenebilir. Çocuklara zaman zaman buna benzer sorular da bir veya birkaçı sorulara özgürce konuşmaları sağlanabilir. Bu soruların hepsinin bir seferde sorulması veya bu soruların mutlaka sorulması gerekmez,doğruda değildir. Öğretmenler veya uzmanlar çocukların da gelişim dönemlerini, yaşlarını dikkate alarak uygun sorular sormalıdır. Örneğin, “Bir sihirli güce sahip olsaydınız dış görünüşünüzde ne gibi değişiklikler yapmak isterdiniz?”. “Tekrar dünyaya gelseydiniz nasıl bir kişi olmak isterdiniz?” sorularını okul öncesi çocuğu yerine ergenlere sormak daha yerinde olur. “Bir dilek perisi çıkıp size üç dileğinizi sorsa ona ne yanıt verirdiniz?”sorusu ise okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine sorulabilir. Sorulara okul öncesi öğrencileri sözlü,okuma yazma bilen erin veya ergenler ise yazılı olarak yanıt verebilirler. Sorulara verdikleri yanıtlar aracılığı ile çocuğun doyurulmamış gereksinimleri,arzuları,gerginlik,sıkıntı ve sorunları,ifade edemediği duyguları, güdü ve umutları,özlem ve sıkıntıları, kişilik yapısı, sosyal destek sistemi ve içinde yaşadığı koşul ve olanaklar ile algıları hakkında bilgi toplanabilir. Bu teknik aracılığıyla çocuk kendini bazı yönlerden daha iyi tanıyabilir, bir iç görü kazanabilir.(Editör: Can,2002,s.167)

GÖZLEMSEL TEKNİKLER

Bireyi tanıyandan sorma yada diğer bir ifadeyle gözlemsel yaklaşım içinde yer alan teknikler olarak gözle, derecelendirme ölçekleri, vak’a kaydı, vak’a incelemesi, sosyometri, kim bu, sosyo drama, teknikleri yer almaktadır.

Gözlem:

Bir kimsenin diğer bir kimse hakkında duyu organları ile bilgi edinme yolu veya bireylerin değişik ortamlarda , çeşitli davranışları hakkında onları gözleme yolu ile bilgi toplama tekniği olarak tanımlanır. Gözlem bilgi toplama aracıda diyebiliriz.

Birkaç tür gözlem vardır. Bunlar;

Gelişi güzel gözlem: Bunda bilgiler neyin, nerede, nasıl, ne zaman gözleneceğine ilişkin bir planın yapılmadığı , amacın saptanmadığı doğal bir ortamda rastlantısal olarak elde edilir.

Örneğin:Okullarda öğretmenler, öğrencileri, öğrenciler diğer arkadaşları, sevgililer birbirleri hakkında çok sayıda bilgiyi bu şekilde öğrenirler.

Sistemli gözlem: Neyin nerede, nasıl, ne zaman gözleneceğinin önceden planlandığı, amacın saptandığı ve belli kurallara uyarak yapılan gözlemdir. Gelişi güzel gözleme göre daha geçerli ve güvenlidir.

Örneğin: Öğrenciyi derste, laboratuarda, okul içi ve dışında, oyun ortamında gözlemleyerek hakkında bilgi toplanır.

Katılımlı gözlem: Gözlemci, gözlenen birey veya grup ile aynı ortamda bulunur ve onlarla birlikte aynı etkinliklere katılır.

Katılımsız gözlem: Gözlemci, gözlenen grup veya olayın dışında kalarak grubu veya kişiyi dışardan objektif olarak gözler.

Gözlem sürecinde uyulması gereken bazı ilkeler:

1. Öncelikle kimin niçin, nerede, nasıl, ne kadar sürede gözleneceğine ilişkin bir gözlem planı yapılmalıdır.

2. Gözlem yapılmadan önce gözlem sonuçlarının nasıl kaydedileceği ve bilgilerin nasıl analiz edileceği kararlaştırılmış olmalıdır.

3. Belli bir zaman sürecinde yalnızca bir kişi gözlenmelidir.

4. Gözlem, amaca uygun olarak yeterli bir zaman süresince yapılmalıdır.

Örneğin , birey on beş gün boyunca gözlenmelidir.

5. Bireyin her seferde uzun süre gözlenmesi yerine kısa süreli ve farklı aralıklarla gözlenmesi tercih edilmelidir.

6. Birey kontrollü ve doğal ortamlarda gözlenebilmelidir.

7. Birey bir bütün olarak gözlenmelidir, ancak bir kritik davranış gözlenecekse bu davranış bireyin bütünlüğü içinde gözlenmelidir.

8. Gözlem sonuçları olduğu gibi yorum ve değerlendirmeye katılmadan kaydedilmelidir.

9. Birey gözlendiğinin farkına varmamalıdır. Bu nedenle gözlem sonuçları gözlenenin gözü önünde kaydedilmemelidir.

10. Araya zaman girince gözlemci bazı gözlemlerini unutabilir. Bu nedenle gözlem sonuçları gözlemin arkasından hemen kaydedilmelidir.

11. Gözlemci gözlenen bireyin söyledikleriyle birlikte söylediklerine eşlik eden duygu ve davranışlarına dikkat etmelidir.

12. Gözlemler, gözlemci hatalarını en aza indirme amacıyla eğer mümkünse birden çok gözlemci tarafından yapılmalıdır.

13. Gözlemin ne zaman, hangi koşullarda ve durumda yapıldığı mutlaka kaydedilmelidir. Gözlemlerin saptanmasında olay, koşullar, süreç ve sonuçlar birlikte düşünülmelidir.

14. Gözlem tekniği ile elde edilen bilgiler, birey hakkındaki mevcut diğer bilgilerle bir arada değerlendirilmelidir.

15. Birey hakkında elde edilen bilgiler, bireyi etiketlemek amacıyla değil; bireyin bir sorununun çözümüne veya bütün olarak gelişmesine katkı amacıyla kullanılmalıdır.

GÖZLEM TEKNİĞİNİN YARARLARI

1. Gözlem, bireyin doğal ortamda gözlenmesine dayandığı için diğer bireyi tanıma teknikleri ile elde edilemeyen orijinal bilgilerin doğrudan elde edilmesine olanak veren bir tekniktir.

2. Gözlem tekniği, bireyin sadece sözlerini değil bu sözlere eşlik eden davranış ve beden dilini de gözlemeye ve böylece bireyin duygu ve düşünce davranışları arasındaki çelişkileri anlamaya olanak sağlayan bir tekniktir.

3. Gözlem bireyin çeşitli gelişim dönemlerindeki bütün halinde gelişmesini izleyerek gelişim özelliklerini karşılaştırmaya en uygun olan bir tekniktir.

4. Gözlem her yaştaki bireyi veya grubu incelemek amacıyla kullanılabilecek bir tekniktir.

5. Gözlem tekniği kullanılması kolay, fazlaca araç gereç kullanılmayı gerektirmeyen maddi bakımdan ekonomik olan bir tekniktir.

6. Gözlem tekniğini uygulamak için özel bir zaman ayırmak, öğrenciyi dersinden, çalışanı işinden alıkoymak söz konusu değildir. Gözlenen bireyi ayrıca zamanı alınmamaktadır. Bu nedenle okullarda ve iş yerlerinde kolaylıkla uygulayabiliriz.

.

GÖZLEMSEL TEKNİKTE BAZI SINIRLILIKLAR

1- Gözlemsel tekniği gözlenen birey, durum veya olayın gözle görülebilen kulakla duyulabilen söz, düşünce ve davranışları hakkında bilgi verir. Ancak bu davranışların nedenleri hakkında bilgi vermez. Bu nedenle gözlem tekniği ile elde edilen bilgilerin nedenlerini bir ölçüde yapabilmek gözlemin sürekli yapılmasına bağlıdır.

2- Bir gözlemin nesnelliği ve bilimselliği gözlemcinin önyargılarına, davranışlarına ve duygularını anlama ve algılama gücüne, duygusal kararlılığına, olaylara bakış açısına ya da yaşam felsefesine, davranışlar arsındaki ilişki ve çelişkileri kavrayabilme yeteneğine, gözlem tekniğini uygulama ve sonuçlarını kaydetmedeki becerisine vb. bağlıdır. Öyleyse herkes gözlem yapabilir, ancak her gözlem aynı derecede nesnel ve bilimsel değildir. Bu nedenle iyi gözlemcinin bu alanda yetişmiş olması beklenir.

3- Okullarda öğretmenler öğrencilerini, yöneticiler diğer çalışanları ve anne-babalar çocuklarını gözlemlemektedirler. Bunu önlemek mümkün değildir. Ancak bireyi tanıma teknikleri konusunda eğitim almamış kimselerin nesnellikten ve bilimsellikten uzak, yüzeysel gözlemlerin yapılması ve sonuçların kaydedilmesi amacıyla kullanılan bazı araçlar geliştirilmiştir.

Bunların başında anekdotlar gözlem listeleri, özel kayıt çizelgeleri, derecelendirme ölçekleri gelmektedir. Bireysel gözlemler yaparak bireyleri gelişigüzel etiketledikleri gözlenmektedir.

Anekdot:

(Vak’a kaydı, olay kaydı) Anekdot, gözlem sonuçlarının kaydedilmesi amacıyla geliştirilmiş özel bir formun adıdır.

Anekdot, uzman, öğretmen ve yöneticilerin zaman zaman tanık oldukları ve önemli gördükleri iyi ve kusurlu olduğunu düşündükleri öğrenci davranışlarının sürekli objektif ve ayrıntılı şekilde kaydedip saklanmaları tekniğidir.

Anekdotlar ayrı ayrı kartlar biçiminde hazırlanacağı gibi, taşınabilir defterler biçiminde de olabilir. Birey hakkındaki anekdotlar sonradan özetlemek ve toplu dosyalara aktarmak üzere bir zarf içine toplanacağı gibi her birey için anekdot özetleme formu da geliştirilebilir.

Kart biçiminde bir anekdot örneği:

Adı,soyadı …………………………………… Tarih ………………………………………………..

Sınıf, no. …………………………………… Yer ……………………………………………….

__Yorum

__

Anekdot özetleme form örneği:

Adı, Soyadı …………………………. Sınıf …………………….

Kapsadığı süre ……………………… No …………………….

Tarih Yer Gözlemci DAVRANIŞ Yorum

__

Anekdotlarda, öğrenciye ilişkin tüm gözlemler kaydedilmez. Sıradan olmayan tipik, dikkate değer davranışların kaydedilmesi gerekli ve önemlidir.

• Bir anekdotta;

• Gözlemcinin adı, soyadı ve unvanı,

• Gözlenen öğrencinin adı, soyadı, numarası, sınıfı ve şubesi,

• Olayın geçtiği yer ve zaman

• Gözlenen olayın objektif olarak betimlenmesi

• Gözlemcinin yorumu ve önerisi için ayrılmış kısımların bulunması,

Anekdotun amacı: Gözlem listeleri gözlenecek davranış ifadelerini içeren ve gözlemlerin işaretlenme yolu ile kaydedilmesi için kullanılan araçlardır.

Özel kayıt çizelgeleri:

Öğrencilerin çeşitli alanlara ilişkin özelliklerinin sıralandığı ve bu özelliklerden hangisinin çocukta olup olmadığını belirlemeye yarayan gözleme dayalı araçlardır.

Örneğin: “Üstün zihin yeteneği” , “yaratıcı yeteneği” , “liderlik yeteneği” olan veya öğrenme güçlüğü çeken çocukları belirlemek için kayıt çizelgeleri gerekir.

Derecelendirme ölçekleri: Gözlem sonuçlarını sayısal verilere dönüştürmeye yarayan araçlardır.

Gözlemlerin kayıt edilmesi için kullanılan araçlardan biridir. Derecelendirme ölçeği, bir bireyin belirli bir konuda çeşitli davranış özellikleri hakkında sıralanmış açıklayıcı ifade ya da cümlelerin, bireyi tanıyan ve gözlemi yapan kişi tarafından işaretlenmesi esasını alır. Derecelendirme ölçeği ele alınan her özellikle ilgili ifadeleri tek tek belirli bir ölçek üzerinde derecelendirmeyi esas aldığından tekniğin adı da bu yapıya uyarak derecelendirme ölçeği olarak geliştirilmiştir ve genellikle dört tür ölçek kullanılmaktadır. Bunlar:

1- Sayısal Ölçekli

2- Betimsel Ölçekli

3- Karşılaştırmalı

4- Grafik Ölçekli

Vak’a incelemesi:

Vak’a incelemesi sorunu olan kişiyi bir bütün halinde derinlemesine inceleme demektir. Vak’a incelemesinde test ve çeşitli test dışı teknikler kullanılarak sorunu olan birey hakkında çok çeşitli bilgiler toplanmalı; amaç bireyin sorunun nedenlerini ve uygun tedavi yöntemlerini saptamak, bireyin sorununu iyileştirici önlemler almaktır.

Vak’a incelemesi bireyin öz geçmişini ve hayat hikayesini kapsadığı gibi bununda ötesinde toplanan bilgilerin analiz ve yorumlarını, sorunların ya da problemlerin giderilmesi için gerekli değerlendirmeleri, önlemleri ve önerileri de kapsamalıdır.

Vak’a incelemesi özet olarak şu bilgileri içerir

1.Vak’anın adı soyadı, doğum yeri, ve doğum tarihi

2.Ana babasının sağ, ölü,öz ,üvey oluşu

3.Sorunun kısaca tanımı

4. Tıbbı ve psikolojik muayene

5.Geçirdiği hastalıklar ve ameliyatlar

6.Akademik başarısı, okul yaşantısı,öğretmenleri ve sınıf arkadaşları ile ilişkisi, disiplin vak’aları

7.Aile tarihçesi, ailenin sosyo-ekonomik durumu, kardeş sayısı

8.Sosyal ilişkileri,okul dışı sosyal etkinlikleri, karşı cinsle ilişkileri, polis kayıtları

9. Duyusal gelişimi

10. Geleceğe ilişkin beklentileri ve planları

11. Sorunla ilgili genel değerlendirme

12.Önerilen tedavi yolları ve alınacak önlemler

12. Önerilerin uygulanmasına ilişkin planlar

13.İncelemeyi yapan kişi, kurum ve tarih

Vaka incelemesini yapan kişi objektif, açık ve seçik olmak, kişisel yanlılıktan kaçınmak, sayısal verilere dayanmak sayılarla desteklenmeyen gereksiz bilgi vermekten, dayanıksız yorum ve genelleme yapmaktan sakınmak zorundadır. Vaka incelemesi raporlarının ilgili diğer uzmanlarla birlikte ele alınması, hatta gerekirse bu amaçla “vaka konferansı” toplantıları düzenlenmesi, böylece, birey için alınacak psikolojik yardım önlemlerinin birlikte programlanması daha da uygun olur.

Sosyometri

Sosyometri, bir grubu oluşturan bireylerin sosyal durumunu,birbirleri ile olan ilişki biçimlerini, grup içindeki alt gruplar, kısaca grubun gerçek görünümü ve gurup bütünlüğü hakkında objektif bilgi edinmek için en güvenilir teknik gösterilir.(Çağlar,1977 s:17)

Sosyometri belirli bir zamanda bir grubun bütün üyeleri arasında mevcut tüm sosyal ilişkileri ortaya koyması bakımında pratik ve kullanışlı bir yöntem olmakla birlikte bu sosyal ilişkilerin arkasındaki nedenler değerler ve tutumlar hakkında fazla bir ipucu vermez. Bu bakımdan Sosyometri daha ileri incelemeler ve değerlendirmeler için bir başlangıç noktası olarak düşünülmelidir.

Sosyometri uygulamasından güvenilir sonuçlar alabilmek için uyulması gereken kurallar:

• Sosyometri sonuçları özel ve gizli tutulmalıdır. Sosyometri uygulamasında uygulama sonuçlarının gizli tutulacağı hakkında tüm bireylere söz verilmeli ve gerçekten bu söze kesinlikle uyulmalıdır.

• Sosyometri uygulaması dostça bir hava içinde hiçbir zorlamaya dayanmadan yapılmalıdır. Uygulama sınıfta ya da gurupta bir sınav ortamı oluşturulmamalı; bireylerin seçimlerini ve tercihlerini kendiliğinden serbestçe yapabilmeleri sağlanmalıdır.

• Sosyometri uygulamasından önce sınıfta ya da guruptaki üyeler birbirlerini yeterince tanımış olmalıdır.

• Sosyometri uygulaması aynı sınıf ya da gurupta belirli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Çünkü zamanla üyeler arasındaki ilişkilerin yapısı ve biçimi değişebilir.

• Sosyometri uygulamasından elde edilen bilgiler bireylere verilecek psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin programlanmasında dikkate alınmalı, bu bilgiler uygun bir yaklaşım biçimleri içinde bireylerle paylaşılmalıdır.

Sosyometri uygulaması

• yanıt kağıdına tarih, adınız ve soyadınızı açıkça yazınız.

• Yazdığınız isimleri kimseye göstermeyiniz, kimseyle konuşmayınız.

• Önce iyi düşününüz sonra yazınız, eğer cevap kağıdına yazabileceğiniz üç arkadaşınızın ismi, yoksa iki, o da yoksa bir kişinin ismini yazınız, hiç kimse yoksa kağıdı boş bırakınız

• Arkadaşınızın adını ve soyadını yazarken tercihlerinizi derecelere göre yapınız.

• İstediğiniz arkadaş, o gün sınıfta yoksa onun da adını yazınız.

• Sosyometri uygulaması sonuçları gizli tutulacaktır.

Adı soyadı:

Sınıf/no. :

Sınıfınızda en çok sevdiğiniz üç arkadaşınızın ismini önem sırasına göre yazınız.

Adı soyadı

1- ………………..

2- ………………..

3- ………………..

Rehberlik Servisi

Kimdir-Bu tekniği:

Bir sınıf yada grup içindeki sosyal ilişkileri ortaya çıkaran ortaya çıkaran sosyometrik tekniklerden biridir. Kim bu tekniği grup içindeki bireyin kendi kendini nasıl gördüğünü ve diğer üyelerle nasıl bir sosyal ilişkiler içinde bulunduğunu ortaya çıkarır.

Kim bu tekniği uygulanırken bir dizi olumlu ve olumsuz davranışlar sıralanır. Bireyin, her davranışı yanına grup içinde bu davranışa sahip olan arkadaşlarını ve uyuyorsa kendini yazması istenir.

Davranışlar listesi kısa bir açıklama ile her davranışın yanına yeterli bir boşluk bırakılarak teksir edilir ve gruba dağıtılır. Cevaplama için boş kağıt dağıtılır, cevaplama yapılırken her davranışın yanına birden çok yazılabileceği gibi, aynı kişi değişik davranışların yanına yeniden yazılabilir. Bu teknikte olumlu ve olumsuz davranışlar listelenirken ifadeler düz cümle ya da bir soru cümlesi olarak yazılabilir.

Kim-Bu tekniği uygulamasının sonuçlarını kolayca yorumlayabilmek için toplanan bilgilerin tablolar halinde özetlenmesi ve bireyin kendini ve başkalarını hangi davranışlarda kaç kez yazdığını sayısal olarak belirlenmesi gerekir. Tablolar hazırlandıktan sonra sayısal değerlere bakılarak sonuçlar kolayca yorumlanıp açıklanabilir.

Görüldüğü gibi Kim-Bu tekniği uygulaması sosyometri uygulaması ile paralellik göstermektedir. Ancak; Kim-Bu tekniği bireyin grup içinde kendi kendin nasıl algıladığı hakkında önemli ipuçları verirken, sosyometri grubun sosyal yapısını daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kimdir-Bu? tekniği uygulanması örneği:

KİMDİR-BU?

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Sevgili arkadaşlar;

Kimdir-Bu? Bulunduğunuz sınıf içinde nasıl tanındığınızı belirtmek amacıyla hazırlanmış bir tekniktir. Aşağıda sınıf arkadaşınızı tanımlayan 24 özellik sıralanmıştır. Her özelliği dikkatlice okuyunuz, her özellik sınıf arkadaşlarınızdan kimin davranış özelliğine uygunsa o cümlenin altında bulunan noktalı yere en fazla iki arkadaşınızın adı ve soyadını yazınız. O özellik sınıf arkadaşınızdan hiç kimseye uygun değilse boş bırakınız. Lütfen yazdıklarınızı gizli tutunuz ve kimseye göstermeyiniz.

Rehberlik Servisi

KAYNAKLAR

– Bakırcıoğlu, Rasim. Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Anı Yayıncılık, 2000.

– Can, Gürhan.( Editör ) Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ankara, Pegem A Yayıncılık, 2002.

– Kepçeoğlu, Muharrem. Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Kadıoğlu Matbaa, 1992.

– Özgüven, İbrahim Ethem. Çağdaş Eğitimde Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ankara, Pdrem Yayınları, 2001 (3. baskı, Bölüm 5)

– Tan, Hasan. Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Milli Eğitim Basımevi, 1992.

Kişisel Rehberlik

KİŞİSEL REHBERLİK : ALANI VE KAPSAMI

Eğitim hizmetlerinin kaçınılmaz bir parçası olarak değerlendirilen psikolojik hizmetler ile bireyin her şeyden önce insan olarak etkili bir birey olma ve

Bellik bir sosyal ortamda yaşamını ilişkisel olarak sürdürmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede tüm eğitim hizmetlerinin yapılandırılması,yürütülmesi ve değerlendirilmesinde kişisel rehberlik hizmetlerinin yeri eğitimin kendisi kadar önemlidir.

Kişisel rehberlik,Kepçeoğlu tarafından “bireylerin kendileri ile ilgili kişisel problemlerin çözümü için yapılan yardımlar” olarak tanımlanmaktadır. (CAN,GÜRHAN,2002,S.112) Binbaşıoğlu ise kişisel rehberliği,eğitsel ve mesleki rehberlik dışında rehberlik hizmetleri olarak değerlendirmektedir. (BİNBAŞIOĞLU,C. S.75) sonuçta,kişisel rehberlik hizmetlerinin belli problem alanlarında kişiye sunulan yardımları içerdiği görülmektedir. Bu problemin bir kısmı dışsal gözlenebilme özelliği taşırken,bir kısmı kişinin içsel dünyasında saklıdır. Her iki durumda da kişinin bu problemliliğini önlemek veya ortadan kaldırmak gerekmektedir.

KİŞİSEL REHBERLİK MODELLERİ

Kişisel rehberlik hizmetlerinin sunumu değişik yollarla gerçekleştirilmektedir. Bunlar farklı sınıflamalar altında incelenebilir. Bu hizmetlerinin özellikle sınıf öğretmenleri tarafından yürütülmesi önceliğine dayalı olarak grup formatı işlevsel bir model olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyal bir yapı sunan grup rehberliği birçok kişisel-sosyal problemin gelişimsel konuların,eğitsel çalışmaların gerçekleştirilmesi açısından uygun düşmektedir. Bu eğitsel çalışmalar:

• Küçük gruplarla etkileşim

• Psikolojik eğitim

• Sosyal beceri geliştirme

• Oyunlar ve etkinlikler şeklinde gerçekleştirilmesi mümkündür.

Problemliğin yapısı ve türüne göre rehberlik hizmetleri bireysel görüşme yoluyla da gerçekleştirilebilir. Hırsızlık,argo konuşma,başkalarına zarar verme,içekapanıklık gibi bir çok problem durumu öğrenci ile yüz-yüze görüşerek,onun problemliliğini gizlilik içerisinde onunla birlikte çözmeyi gerektirebilir. Bunun için öğretmenin belli görüşme tekniklerini bilmesi ,iletişim becerisini ve öğrenciyi olduğu gibi kabul edebilme yeterliliklerin olması gerekmektedir.

Kişisel rehberlik çalışmaların bir diğer boyutu da ise gelişimsel rehberlik çalışmalarıdır. Gelişimsel ,rehberlik çalışmaları,bireyin sürekli gelişim halinde olduğu varsayımından hareketle,farklı gelişim aşamalarında gerekli gelişim görevlerini başarılmasıyla ileriki dönemler bireyin daha iyi hazırlanabileceği varsayımına dayanmaktadır.

Eğitim içerdiği anlam zenginliklerinden biriside gelişimsel süreçte kişiye belli olgunlaşma basamaklarında belli bilgi ve becerilerini kazandırılmasıdır. Özellikle psiko-sosyal gelişim açısından 0-20 yaşları arasında eğitimle ele alınması gereken birçok gelişimsel konu bulunmaktadır. Erikson’a göre eğitim çağında başarılması gereken gelişimsel görevler sırasıyla temel güven duygusu,bağımsızlık,girişkenlik,başarı kimliği ve kimlik başarımıdır. Bu gelişimsel görevler açısından sınıf öğretmenin kişisel rehberlik adına yapabileceği bir çok görev bulunmaktadır. Bunlar arasında,okul çağı açısından öğrencinin yaşamının tümüne etki edecek başarı kimliği ve yetişkinlik için zorunlu olarak başarılması gereken kimlik çözümlenmesi ve tutarlığı yer almaktadır. Her birey kendi özgünlüğü içerisinde yetenek ve potansiyellerinin ortaya çıkarılması ile başarı kimliği kazanabilir.

Gelişimsel açısından bir başka alan ise moral gelişiminin teşvik edilmesidir. Kohlberg’e göre okul moral muhakemenin kazandırılması gereken en önemli sosyal ortamlardan birisidir. (ÖZBAY,Y.2001,) bu kapsamda yapılabilecek çalışmalar verilmiştir.

• Ahlaki problemlerin sunumu ve öğrencinin özgün çözümlerinin teşvik edilmesi

• Gelişimsel olarak uygun ahlaki yargıların bilinmesi

• Moral yargılamaların ifade edilmesine fırsat verilmesi

• Ahlaki yargıları konusunda çocukların farkındalıklarının artırılması

• Moral muhakemeye götürülen niçin ve nasıl sorularının kullanılmasının teşvik edilmesi ve

• Tartışma ve müsamere ortamlarının yaratılması gibi çalışma ve etkinliklerinin okul çağı çocuklarında ahlaki yargılamanın gelişimine katkı sağlayacağı belirtilmektedir.

Hümanistlik eğitim ve kişisel rehberlik hizmetleri

Hümanistik yaklaşımının katkılarıyla insan doğasının olumlu olarak değerlendirilmesi gündeme gelmiştir. Bu nedenle günümüzde psikoloji normal dışılık yerine normallik üzerine bilgi üretme eğilimindedir.

Hümanistik eğitimde,kişisel rehberlik hizmetlerini öğretmenin insan doğasına ilişkin tutumlarını belirler. Günümüzde bir boyutu ile öğrenci merkezli eğitim adını da verdiğimiz bu yaklaşımda,öğretmen bireysel farklılıklara dayalı çeşitliliğinin verimliliği artırdığını bilen ve demokratik tutumlara sahip bir rehberdir.

Hümanistik eğitimin doğal parçalarından biri sınıf atmosferidir. Sınıf atmosferinin demokratik olarak işletilmesi ve öğretmen tutumlarının saygı ve değer vermeye dayalı olması ön koşullar olarak ileri sürülmektedir.

Bir başak model olarak ele alınması gereken yaklaşım seçim teorisidir. (ÖZBAY,Y.,ŞAHİN,M.,2000) Seçim teorisi veya gerçekçilik terapisinde kişinin bir bütün olarak ele alınması,duygu,düşünce,eylem,fizyolojisiyle herhangi bir davranışın toplam davranış olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Hümanistiklik anlayışta olduğu gibi seçim teorisi de insanın içsel olarak çalıştığını hareket noktasını kendisinin ve seçimlerinin oluşturduğunu vurgular. Her birey kendi hayatını yönlendiren seçimlerini uyuma dönük bir süreç olarak ele alır,kendisini sonuca götürsün veya götürmesin belli seçimler gerçekleştirir. Böylece sınıf veya okul ortamı,birileri tarafından işletilen,yönetilen,ceza ve ödüllerin verildiği ve kararları doğrultusunda yaptığı davranışlara dayalı sorumluluk almasını gerektiren bir atmosfer olarak algılanacaktır.

Günümüzde tüm çabaların öğrencileri dışsal motivasyon yerine içsel motivasyonla donatma üzerine odaklaştığı görülmektedir. İçsel motivasyonu yaratmanın yollarından biri kişiye seçim özgürlüğünü vermek seçimlerinin sonuçlarını kendi yaşantılarıyla ona göstermektir. Sınıf ortamın öğretilen yer değil öğrenilen yerdir. Bunun yanında temel insan ihtiyaçları olan sevme,sevilme,ait olma,güçlü olduğunu ve özgürlüğünü hissetme ve eğlenme gibi ihtiyaçların karşılandığı bir mekana dönüştürülmesi gerekmektedir.

REHBERLİK HİZMETLERİ VE UYUM

Rehberlik hizmetlerinin anlaşılmasında uyum (adaptation, adjustment) önemli kavramlardan biridir. Uyum insanın yaşamını devam ettirmesi ve bunu başarmak için gerekli olan kapasitesi,i bunun yanında bireyin dış dünya ile ilişkilerindeki dengesidir. Yaşamın gereklerini algılamak, yaşımı işleten kuralları keşfetmek de uyumun tanımları arasına girer. (CAN, GÜRHAN,2002,S.115)

Uyum kişinin kendisiyle barışık olmasını gerektirir. Kişinin kendisi ile olan uyumu en zor veya karmaşık olanıdır. İhtiyaçlarını en gerekli olandan kendini gerçekleştirmeye kadar bir hiyerarşi içerisinde karşılaması uyumu kolaylaştırır. Kişinin kendisiyle uyumu içsel yolculuk yapmasını gerektirir. Gizilgüçlerini işleyerek yeteneklerini geliştirmeli; kendi doğal yapısını tanımış ve olduğu gibi kabul etmelidir. (BAKIRCIOĞLU,1994,S,98)

Rehberlik hizmetlerinin temel hedeflerinden biri kişinin uyumunu sağlamaktır. Bunu gerçekleştirirken kullandığı en önemli yöntem gelişimsel çizgiyi incelemek ve gelişimi olumlu yöne; büyüme, olgunlaşma ve öğrenmeye kanalize etmektir. Bu açıdan bilişsel, duygusal, sosyal, moral ve fiziksel gibi gelişim alanlarının, gelişim özelliklerinin bilinmesi gerekir.

Okullarda psikolojik hizmetlerin yapısı gelişim düzeylerine göre ele alındığında, rehberlik hizmetlerinin üzerinde durması gereken konulardan bazılar şunlardır:

Fiziksel becerileri geliştirebilmeØ

Kendine yönelikØ olumlu tutum geliştirebilme

Akranlarla anlaşabilmeyi öğrenebilmeØ

UygunØ kadınsı ve erkeksi sosyal rolleri öğrenebilme

Okuma, yazma ve aritmetikØ konusunda temel becerileri öğrenebilme

Günlük yaşamın temel becerileriniØ öğrenebilme

Vicdan, ahlaki yargılama ve değerleri geliştirebilmeØ

Ø Kişisel bağımsızlığı başarabilme

Sosyal grup ve kurumlarla olumlu tutumlarıØ geliştirebilme

BİREY VE PROBLEMLİLİK

Kişisel problemlilik, kişinin sahip olduğu belli bir özelliğin kendisi veya başkası tarafından tolere edilemez olarak algılanmasıdır. Bu açıdan,problemlilik bir taraftan içsel diğer taraftan dışsal veya sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Problemlilik konusunda Freud ve Adler farklı yaklaşımlar ortaya koymaktadırlar. Sigmund Freud’a göre problemlilik olumsuzluk içermekte ve düzeltilmesi konusunda profesyonel yardım gerektirmektedir. Bunların bir kısmı erken gelişim sürecinde etkileşimlerden kaynaklanmaktadır.Değişim konusunda dirençli yapı oluşturan problemlilik,tamamen ortadan kalkması veya çözümlenmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır.

Alfred Adler ise insan doğasına olumlu yaklaşımın uzantısı olarak tüm davranışların amaçlılığından söz etmektedir. Bu kapsamda çocuklarda yanlış amaçlılıklar arasında ilgi ve dikkat çekme, güçlü olma çabası, karşılık verme-intikam alma ve aşağılık duygusu gibi yönelimler bulunmaktadır. Bu problemlilik durumlarının çocuğun basitçe yanlış yönlendirilmesi veya teşvik edilmesi sonucunda geliştiği belirtilir. Bu gibi davranışlar uygun teşvik ve yönlendirme ile özellikle sosyal ilgi geliştirerek uyumlu hale dönüştürülebilir. Alfred Adler’e göre insanlar yaşamlarının ilk yıllarını geçirdikleri çevrelerin etkilerinden kolay kolay uzak kalamazlar. Ruhsal yaşam, yetişkinlik çağında değişik durumlar gösterebilir. Onu tanımak için yaşadığı çevreyi tanımak gerekir.

Sınıf öğretmenliği açısından bir çok problemlilik durumsal veya sosyal içeriktedir. Bu nedenle öğretmenler için tüm problemlilik durumlarını olumlu yönde kanalize edilmesi gerekir. Problemliliğin kaynağında olabilecek nedenlerin ortadan kaldırılması okul veya sınıf ortamında gerekli önlemlerin alınmasıyla değişimi sağlanabilir. Özellikle okul çağı çocuklarının gelişimsel görevlerinin, ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılması bile önleyici rehberlik açısından yeterli olabilmektedir. Öğrencinin ister düşünce, ister davranışlarına ilişkin açmazları belli gelişim basamaklarında ortaya çıkan problemlilik olarak ele alındığında bunlarla başa çıkma da farklılık gösterir. Örneğin, ergenlik döneminin ortalarında içe dönük eğilim ve benmerkezcilik bir problem olarak karşımıza çıkar. Fakat bunun gelişimsel bir özellik olduğu bilindiğinde daha farklı veya yapıcı yaklaşım sergilenmesi mümkündür. .(BAKIRCIOĞLU,1994,S,69)

PSİKOLOJİK İYİ OLMA

Psikolojik iyi olma bireye yöneltilen tüm içsel ve dışsal talepler sonucunda kişinin kendine ilişkin anlam, önlem, yeterlik, kontrol ve yaşama gücünü hissetmesidir. İnsan, doğası gereği psikolojik veya fizyolojik sağlıklı olma eğilimlidir. İnsan yaşamı sürdürme iç güdüsüne sahip olduğundan iyi-sağlıklı olma aşırı çabayı gerektiren bir durum değildir.

Psikolojik iyi olma konusunda en temel veriler ihtiyaç karşılama kuramcılarından gelir. Maslow’un ihtiyaç hiyerarşisi özellikle karşılanması gereken ihtiyaçlar tabanına dayanır. Bunlar fizyolojik, güvenlik, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlardır. Her insan yeme-içme, korunma, güvenlik, ait olma, sevme sevilme ve özgüven ihtiyaçları doğrultusunda bir kimlik yapısıyla kendini önemli ve anlamlı hissetme ihtiyacı içerisindedir. Bu ihtiyaçlar evrenseldir ve değişmez. Fizyolojik ihtiyaçlardan psikolojik ihtiyaçlara doğru ihtiyaçların giderilme zorunluluğu vardır.

Maslaw’a göre gereksinimlerin aşama sırası

Temel gereksinimlerin, kendi içlerinde aşama sırasına göre öncelik taşımalarına karşılık , gelişim gereksinimlerinde bu tür bir öncelik sırası yoktur. Kendini gerçekleştirme aşamasında duyulan gereksinimler, kişilerin bireysel özelliklerine ve becerilerine göre değişiklik göstermektedir. Maslow!a göre sağlıklı insan temel gereksinimlerini gidermiştir. (CAN,GÜRHAN,2002,S,117)

William Glasser temel insan ihtiyaçların; yaşamını devam ettirme ait olma, sevme-sevilme, güçlü olma ve eğlenebilme olarak açıklar. İnsan davranışlarındaki anormallik veya psikolojik iyi olmama durumu bu ihtiyaçlardan

birinin karşılanmama algısına bağlıdır. Bu ihtiyaçlar evrensel olmasına rağmen, bunlara ilintili istekler özne l, kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bu açıdan bir çocuk için sınıf geçme yeterli olurken, diğeri ancak en iyi notu aldığında kendini iyi hisseder.

Suzana Kobasa ise psikolojik iyi olma konusunda zorlanmanın önemine değinerek, insanın zorlanma karşısında üç yaklaşım sergilediğini belirtir. Bunlar mücadele, bağlılık ve kontrol algısıdır. Herhangi bir problemlilik durumunda mücadele edebileceğini düşünen bir kişiyi bu durumu psikolojik iyi olmayı olumlu etkiler. Bağlılık, sahip olduğumuz kaynaklara, kişilere, yöntem ve süreçlere sıkıca bağlı kalmaktır. Belirtilen durumlar anlamında bağlılık ve süreklilik sergilemek psikolojik iyi olmayı devam ettirici etkenlerdendir. Kişinin her şeyden önce kişisel özelliklerini belli tutarlılık içerisinde kontrol etmesi gerektiği gibi durumsal ve çevresel etkenlerin kontrol altına alınması psikolojik iyi olmayı olumlu etkiler.

Psikolojik iyi olma konusu gelişimsel dönemlere göre de farklılıklar gösterir. İlköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretimdeki öğrencilerin veya bireylerin psikolojik iyi olmaları konusunda etkenlerin farklı olduğu söylenebilir. İlköğretim çağı çocuklarında psikolojik iyi olmayı sağlayan etkenleri şöyle sıralanmaktadır.

Sınıf rehberlik etkinlikleri psikolojikØ iyi olma konusunda en önemli işlerden biridir.

Sınıf rehberlikØ etkinliklerinde yer alan öğrencilerin benlik saygıları yükselmekte ve psikolojik iyi olma konusunda daha etkin bir rol alabilmektedir.

Bu öğrencilerin genelØ stres düzeyleri azalmakta ve daha etkili başa çıkma konusunda eğilim göstermektedirler.

Bu öğrenciler paylaşma, geri bildirim alma ve verme,Ø bilgi kaynaklarını kullanma konularında daha etkili olmaktadırlar. Diğer taraftan, fiziksel sağlıkları konusunda da daha bilinçli konuma gelmektedirler.

Bunun yanında öğrencileri ders dışı etkinliklere yönlendirme, boş zamanlarını nasıl değerlendirebilecekleri konusunda rehberlik sunma, sportif faaliyetlere katılma, sanat ve müzik çalışmalarına teşvik etmenin genel anlamda psikolojik sağlık yanında fiziksel iyi olmayı da artırdığı belirtilmektedir.

UYUMA TÖNELİK PROBLEM ALANLARI

İlişki Problemleri:

Okul rehberlik hizmetlerinde en çok karşılaşılan sorunların başında ilişki problemleri gelmektedir. Okulun önemli görevlerinden birisi çocuğun sosyalliğe yatkın davranışlar kazanmasını sağlamaktır. Gelişen ve büyüyen çocuğun, arkadaş ve akran gruplarıyla sağlıklı ilişkiler geliştirebilme ve bunları sürdürebilme bece-risiyle donanması gerekir. Çocuk, gelişimsel özellikleri aile faktörü ve çevresel nedenlerden ötürü arkadaş ve akran gruplarıyla problem yaşaması kaçınılmazdır.

Özgüven:

Özgüven, kişinin kendine yönelik olumlu yargıları, kendini sevmesi ve kendi-siyle barışık olmasıyla ilgilidir. Çocuklarda karşılaşılan problem alanlarından biri de özgüven eksikliğidir. Erikson’a göre 0-1 yaşlarında başarılması gereken geli-şimsel görevdir. Kişinin tüm çabalarının altında bu duygu yatar. Kendine güveni eksik olan kişi, akademik, sosyal ve diğer konularda zorluk yaşar. Çocukların ve ergenlerin başkalarıyla karşılaştırılması özgüvenlerini zedeler. Çocuğa kendini ifade etme fırsatı verilmelidir.

Benlik Saygısı:

Akademik ve sosyal performansın önemli belirleyicilerindendir. Kişinin kendi fiziksel ve zihinsel özelliklerine yönelik değer atfetmesidir. ( Benlik Saygısı ile ilişkili kavramlar benlik kavramı, benlik imgesi ve ideal benlik kavramlarıdır. Benlik; olumlu ve olumsuz formlar olabilir. Benlik imgesi; kişinin sahip olduğu tüm özelliklerin (olumlu-olumsuz) farkına varmasıdır.) Demokratik olmayan aile ortamları, çocuğun başarısızlıklarla yüzleştirilmesi, belirli zihinsel ve fiziksel yetersizliklere sahip olması düşük benlik saygısı ile ilgilidir. Çocuğa değer verilmesi, kabul ve onay görmesi, benlik saygısını geliştirir.

Korku ve Kaygılar:

Çocukların korkularının kaynağında; -güvensizlik, -olumsuz yaşantılar, -yanlış bilgilendirme, -ebeveyn tutumları, -öğretmen tutumları, -cezalar, -aşırı genellemeler, korku içeren masal film ve hikayeler gelmektedir.çocuklarda rastlanan korkular genelde okul, başarı ve sosyal ilişkilerdir. Çocuklarda veya yetişkinlerde korku nesnesinin belli olmaması kaygıdır ve ortadan kaldırılması güçtür. İçine kapanma, yerli yersiz ağlama, insanlardan kaçma v.b.

korku ve kaygı güven duygusunu yok eder. Bu nedenle ebeveyn ve öğretmen önce güven duygusunu geliştirmelidir.

Kimlik ve Kendini Tanıma:

Ergenlerin farklı olma çabaları, yetişkinleri veya otoriteyi takmamaları, başkalarının bakış açılarını anlamakta zorlanmaları, zaman zaman kendine özgü iç dünyalarında yaşamaları gibi sorunlar ergenin kimlik oluşturma süreciyle ilgilidir. Kimlik gelişimini etkileyen faktörlerden birisi daha önceki gelişimsel görevlerin yerine getirilip getirilmemesiyle ilgilidir. Otoriter, baskıcı, koruyucu uygun rehber ve modellerin bulunmadığı ortamlarda ergenlerin sağlıklı kimlik gelişimlerinin olması beklenemez. Kimlik gelişiminin başarılı ve sağlıklı olması için kişinin kendini tanıması, özelliklerinin farkına varması, yeteneklerini bilmesi kendini tanıma açısından önemlidir.

Karşı Cinsle İlgili Problemler:

İlköğretimin ikinci kademesi ve lise çağında ortaya çıkmaktadır. Her iki cins açısından bir çok konunun ailede veya okulda tam olarak işlenmemesi, baskıcı, onaylamayıcı tutumların karşı cinslerle ilgili problemlerin, cinsiyet rolleri konu-sunda yaşanan sorunlarla birlikte problem oluşturur. Karşı cinsle ilgili sorunlar, kişinin arkadaşlık ilişkilerinde, akademik performanslarında, kendine güveninde ve diğer alanlarda sorun yaşamasına neden olur.

Ailevi Problemler:

Okul çağı çocuklarının problem alanlarının ilk sıralarında ailevi problemler gelmektedir. Aile, kişinin yaşamında belirleyici, yönlendirici, rehberlik edici, güven verici gibi bir çok fonksiyonelliğe sahiptir. Ailenin içinde bulunduğu ekonomik güçlükler, ebeveynler arasındaki geçimsizlikler, işsizlik rol çatışmaları, baskı ve zorlamalar gibi nedenlerden dolayı çocuklar üzerinde problemlere neden olur.

Akademik/Mesleki Problemler:

Öğrencilerin problemlerinin okulda en çok göze çarpan boyutu akademik sorunlardır. Bu sorunların bir kısmı zihinsel faktörlere bağlı olurken, bir kısmı da aile sosyal çevre ve duygusal kaynaklı olabilmektedir. Diğer bir problem alanı da mesleki gelişimdir. Ergen yada çocuğun yeteneklerinin keşfedilmesi, kendini tanıması, ilgi alanlarının zenginleşmesi mesleki gelişim ile doğrudan ilgilidir.

Değer Yargıları ve Kuşak Çatışması:

Toplumda yetişkin kültürün baskın değer yargıları, genç kuşaklar tarafından önemsenmiyor olabilir.Özellikle okul ve aile, değer yargılarını çocuğa kazandırma konusunda baskıcı ve ısrarcı olur. Alışkanlıklar, giyinme, ilişki kurma boş zamanları değerlendirme gibi konular üzerinde değer farklılıkları oluyor. Kızlar, erkeklere nazaran yetişkinler tarafından baskı altında tutulmaktadır. Değer yargılarından kaynaklanan çatışma alt sosyo- ekonomik gruplardan gelen çocukların değer yargılarında sorun yaşar.

Bağımlılık ve Bağımsızlık:

Çocukların gelişim sürecine bağlı olarak bağımsızlık duygusunu kazanmaları gerekir. Çocuk iki yaşından sonra yavaş yavaş bağımsızlık duygusunu fırsat bulduğu oranda geliştirir. Fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal yeterlilikleri ölçüsünde bağımsızlığını sergilemek ister.

Bağımlı olmak ise çocuğun seçimlerini, davranışlarını başkalarının onay ve desteğiyle gerçekleştirmektedir.

Anne-Çocuk arasındaki bağlanma zaman içerisinde sağlıklı olarak çözüm-lenmezse bağımlı kişilik yapısının ortaya çıkması mümkündür. Bu etkenin sonucun-da okul çağında çocukların yetersizlik duyguları sergilemeleri, güven eksikliği, verilen ödevleri ve sorumlulukları kendi başlarına yapmama gibi sorunlar çıkacaktır. (CAN,GÜRHAN,2002,S.124-125-126-127-128)

BİREYSEL FARKLILIKLAR

19. yy sonlarında 20.yy başlarında psikolojik çalışmaların temelinde bireysel farklılıklar yatmaktaydı. Mesela zihinsel yetenekler üzerinde yapılan bir araştırmalar aynı yaşta olmalarına karşın, bireyler birbirinden farklı zeka seviyesinde oldukları gözlenmiştir. Aynı yaş grubundaki çocukların bedensel gelişimlerinin de birbirinden farklı oldukları gözlenmiştir.

Bir sınıfı dolduran çocukların hiçbiri bir diğerinin aynı değildir. Boy, ağırlık, renk, zeka bakımından farklılık gösterirler. Öz-ikizler (tek yumurta ikizleri) hariç aynı anne ve babadan olan kardeşlerin bile aralarında fark vardır.

Bireysel farklılıkları çocukların büyüyüp gelişmesinde de izleyebiliriz. Aynı takvim yaşındaki çocuk lar yaşantılarının farklı zamanlarında gelişip olgunlaşırlar. Mesela 6 takvim yaşında (ilköğretim 1. sınıf) bir çok çocuk zihin-kas koordinasyonu gerektiren oyunlara katılıyor, ayakkabısının bağcıklarını başkalarından yardım almadan bağlayabiliyor. Ama aynı takvim yaşındaki bir başka çocuk bunları gerçekleştirmeyebilir. Yetenek seviyesindeki hız derecesi zihinsel seviye ile doğru orantılıdır diyebiliriz. (GÜNDOĞAN S., 1997,S.25)

Rehberlik hizmetlerinin önemli alanlarından biri bireysel farklılıklardır. Her birey kendine özgüdür. Toplumsal yaşamın temel dinamiklerinden biri de bu farklılıklardır. Toplumun dinamik olarak çalışabilme, üretebilme, uygarlık ortaya çıkarma ve devamlılığını sağlayabilme özelliğini bireysel farklılıklar aracılığıyla gerçekleştirir.

Bütün öğrencilerin aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymak, öğrencinin öznel doğasını yani özgünlüğünü ortaya çıkarma açısından büyük sorunları beraberinde getirir. Bu yönden problemleri, üstün yönleri, zayıflıkları, başarı ve başarısızlıklarıyla her öğrencinin ayrı bir dünya olduğunu bilmek ve bunları keşfetmeye çalışmak gerekir.

Okul çocuğun psikososyal gelişimini sağlama ve olumlu yönde geliştirme adına iki yönde öğrenciye gelişim imkanı sunar. Bunlardan birincisi çocuğun toplumsal bir birey olarak yaşamasını sağlayıcı sosyal davranışları, normları ve ortak değerleri çocuğa öğretmektir. İkincisi ise her bireyin kendine özgü, farklılığını keşfetmesini sağlayıcı çalışmalar yapmaktır.

Eğitim-öğretim açısından en önemli bireysel farklılıklar daha çok zihinsel düzeyde fark edilmektedir. Zihinsel yeterlik bakımından toplumun büyük bir kısmı zihinsel yeterliğe sahiptir. Bunun yanında bütün bireylerin farklı zihinsel yeterlik alanlarına sahip olabilecekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Howard Gardner çoklu zeka kuramıyla eğitim açısından önemli bir bakış açısı sunmaktadır. İnsanların çok farklı yetenek alanlarına sahip olabileceklerini belirten Gardner bunların eğitim ortamında işlenmesinin veya ortaya çıkarılmasının gerekliliğinden bahseder.

Bireysel farklılıklar açısından zihinsel yeterlik kadar yetersizlik veya özürlülük de önemlidir. Her bireyin kendi kapasitesi veya potansiyelleri ölçüsünde eğitim alma hakkı vardır. Bu bireylerin belirlenmesi, onlara insanca yaklaşım sergilenmesi, kendilerine eğitim haklarının sağlanması modern eğitimin şartlarındandır.

Bireydeki nitelik farklılıkları:

İnsanlar arasında bireysel farklılıklar olduğu gibi bir bireyin kendi içinde nitelik dereceleri ve vasıfları bakımından da farklık bulunabilir. Hiç kimsenin kişiliğini oluşturan nitelikleri aynı derecede değildir. Mesela bir insan kelime anlama ve muhakeme gücü bakımından niteliği vasatken, mekan ilişkileri, soyut düşünme niteliği ortanın altınsa sayılabilir.

Bireydeki cinsiyet farkları

Erkekler doğum zamanında ağırlık bakımından kızlardan daha ağırdır. Ama kızlar ergenlik çağında bunu erkeklerin ellerinden alır. Takvim yaşı aynı bile olsa kızlar fizyolojik bakımdan erkeklerden bir yaş ilerdedirler. Gerek bedensel, gerek sosyal yönden erkeklerden çok daha çabuk olgunlaşırlar. İlkokul çağlarında zeka testlerinde kızlar her ne kadar başarılı olsalar da ergenlikte bu durum ortadan kalkar ve erkekler daha başarılı olamaya başlarlar. Ergenlik sonrası yapılan testlerde kızlar dil konusunda başarı sağlarken erkekler daha çok sayı ve mekanik konularında başarı gösterirler.

Güç bakımından ilköğretim çağlarında kızlar erkeklere eşittir. Ama buluğ çağında ise erkekler lehine fark belirmeye başlar.

Yapılan araştırmalar kızlar son ergenlik çağında daha ziyade ev ve ev hayatı, aşk romanları ve gazetenin magazin sayfalarını karıştırırken, erkekler bilim-teknik araştırmaları, serüven romanları ile gazetenin spor sayfasını karıştırırlarmış(Araştırmalar 1950’li yıllarda yapılmış) (ÇETİNÖZOĞLU S,1997,S.124-126)

Bireysel Farklılıkların Rehberlik Açısından Önemi:

Bireysel farklılıklar sadece zeka ile sınırlı bir konu değildir. Tüm insan özelliklerinin bireysel farklılıklar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanında konu daha çok özürlü veya özel eğitime muhtaç olma durumu açısından ele alınmaktadır. Özel eğitime muhtaç olan kişileri maddeler halinde sıralayabiliriz.

Zihinsel engellikü

Üstün yeteneklilikü

ü Öğrenme bozuklukları

Duyusal bozukluklar ( görme, işitme)ü

Psikososyalü problemler

Duygusal problemlerü

Fiziksel bozukluklarü

Genel sağlıkü problemleri

olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlara ilişkin eğitimin yapısı ve niteliği farklılık göstermektedir.

Bireyde Uyumu Güçleştiren Faktörler:

Birey günlük yaşamında bir çok problemle karşı karşıya kalmakta ve bunlara kendi özellikleri ve olanakları ölçüsünde çözümler üretmektedir.

Uyum bireyin bilişsel, duygusal ve sosyal uyaranlara kendi içsel özelliklerini entegre ederek varlığını sürdürme çabasıdır. Bu uyaranlar; ihtiyaçlar, çatışmalar, karmaşık seçimler, sosyal, ekonomik ve kültürel stres ve bazen de aile yapısındaki değişimler olabilmektedir.

Bunun yanı sıra ekonomik sıkıntılar, toplumsal baskı ve zorluklar, bireysel rollerin karmaşıklığı ve değişkenliği, kültürel ve ekonomik küreselleşme gibi süreçler bireyin sorunlara karşı başa çıkabilme sınırını zorlamaktadır.

Bunun yanı sıra ekonomik sıkıntılar, toplumsal baskı ve zorluklar, bireysel rollerin karmaşıklığı ve değişkenliği, kültürel ve ekonomik küreselleşme gibi süreçler bireyin sorunlara karşı başa çıkabilme sınırını zorlamaktadır.

Uyuma Yönelik Problem Alanları

İlişki Problemleri; gelişen ve büyüyen çocuğun sürekli olarak arkadaş veya akranlarıyla sağlıklı ilişkiler geliştirebilme ve bunları devam ettirebilecek beceriyi kazanması gerekmektedir. Gelişimsel özellikleri, aile faktörü ve çevresel nedenlerden ötürü çocukların arkadaş ve akranlarıyla problemler yaşaması kaçınılmaz olmaktadır. Paylaşma, oyun, ders içi ve dışı aktiviteleri birlikte gerçekleştirme gibi konularda özellikle gelişimin ilk dönemlerinde çocuklar problem yaşayabilmektedirler. İlişki problemleri çocuğun kendisinden kaynaklanabildiği gibi, dışsal faktörlerin etkisiyle de gündeme gelebilmektedir. Sosyal aktivitelere girememe, arkadaş ve akranlarıyla etkili iletişim gerçekleştirememe, oyun ve aktivitelerde bozucu ve engelleyici rol üstlenme gibi problemlere çocuklarda sıkça rastlanabilmektedir.

Özgüven; çocuklarda karşılaşılan önemli problem alanlarından biri de özgüven eksikliğidir. Özgüven, kişinin kendine yönelik olumlu yargılarının olması kendini sevmesi, kendiyle barışık olması ve kendini tanıması gibi durumlarla ilişkili bir kavramdır.

Kendine güveni eksik olan kişi akademik, sosyal ve diğer konularda zorluk yaşayacaktır. En küçük başarısızlıklar, reddedilme, performans eksikliği ve fiziksel eksiklikler kolayca özgüvenin olumsuzlaşmasına neden olabilmektedir.

Bu kapsamda ele alındığında özgüvenin yeniden tesis edilmesine yönelik çalışmalar daha çok çocuğun kendisini ifade etmesine fırsat verilmesi, kendi farkındalıklarının arttırılması, kendilerini olduğu gibi kabul etmelerini sağlama üzerinde odaklaşmaktadır. Her gelişim düzeyinde çocuğun yapabilirlik düzeylerinin arttırılması, daha güvenli bir ortamın onlara sunulması, sağlıklı aile ilişkilerinin geliştirilmesi özgüvenle oldukça ilişkili konulardır.

Benlik Saygısı (Öz Saygı); Akademik ve sosyal performansın önemli belirleyicilerinden biri kişinin belik saygısıdır. Benlik saygısı, kişinin kendi fiziksel ve zihinsel özelliklerine yönelik değer atfetmesi olarak tanımlanabilir. Benlik kavramı kişinin kendine yönelik yapılan tüm değerlendirmelerin algısıdır.

Demokratik olmayan aile ortamları, çocuğun sürekli başarısızlıklarıyla yüzleştirilmesi, belirli zihinsel ve yetersizliklere sahip olması düşük benlik saygısı ile oldukça ilişkilidir. Her şeyden önce çocuğun saygı görmesi, anlaşılması, değer verilmesi, yapabilirliklerine güvenilmesi, kabul ve onay görmesi kendine yönelik saygının da gelişimine zemin hazırlayacaktır.

Stres ve Başaçıkma

Modern rehberlik hizmetlerinin ele alınması gereken bir diğer önemli konusu ise stres ve bununla nasıl başa çıkılacağına ilişkin bilgi ve becerilerin kazandırılmasıdır. Günümüzde stres konusunun popülerliği ve bir çok sıkıntı ve karmaşaların açıklanamazlığının sonucu olarak stres çağın hastalığı olarak değerlendirilmiştir. Stres kavramını yaşamın her alanında ve herkesten duymak mümkündür. Bankada çalışan kişi de köylü çitfçi de stresten söz etmektedir. Hal böyle olunca stres konususun rehberlik hizmetleri içerisinde ele alınması ve stresle başaçıkma konusunda gerekli önlem ve eğitimin sunulması kaçınılmaz olmaktadır.

Stres, daha önceleri biyolojik açıdan ele alınmakta ve farklı yaşam koşullarının kişinin metabolizmasında meydana getirdiği dengesizlik olarak değerlendirilmekteydi. Bu kapsamda özellikle stres genel uyum sorunu olarak ele alınmış ve bireyin dışsal ve içsel etkenlerden kaynaklanan taleplere yapmış olduğu bir tür tepki olarak incelenmiştir. Günümüzde ise stresin biyopsikososyal bir yapı içerisinde ele alındığı görülmektedir. Stresin bireysel farklılıklar kadar sosyal etkenlerce de görecelilik gösterdiği kabul edilmektedir. Stresin ortaya çıkmasında stres kaynağının kendisi kadar stresin nasıl algılandığı veya kişi tarafından nasıl değerlendirildiği de stresin anlaşılmasında önemli bilgiler sunmaktadır. Aynı stres kaynağına insanların farklı tepkiler gösterdiği görülmektedir. Bunun ortaya çıkmasında önemli etkenlerden biride strese karşı kişinin sahip olduğu başa çıkma düzeyi ve strateji türleridir.

Stresle başaçıkmada farklı tarz ve stratejilerin kullanıldığı görülmektedir. Bunların sınıflandırılmasının farklı psikoloji okullarında farklı şekillerde yapıldığı görülmektedir. Bunlardan en genel olanı ise aktif ve pasif başaçıkma tarzlarıdır. Aktif başaçıkma daha çok duruma yönelik, problem odaklı, planlama, işem yapma, üzerine gitme, sorun çözme, yardım arama, bilişsel olarak durumu yeniden değerlendirme şekillerinde gerçekleştirilmektedir. Pasif başaçıkma yöntemleri olarak ise daha çok duygusal yaklaşım, kaçma ve inkar etme gibi süreçlerin işletildiği görülmektedir. Bu iki yaklaşım kişisel ve durumsal özelliklere bağlı olarak sonuçta kişi tarafında durumun üstesinden gelmeye yönelik olarak kullanıldıklarında işlevsel oldukları söylenebilir. Fakat kullanım süresi ve düzeyine göre aktif başaçıkmanın daha etkili, pasif-duygu odaklı başaçıkmanın ise etkisiz yöntem olarak değerlendirildikleri de görülmektedir.

Bir başka başaçıkma tarzı olarak sosyal destek arama ve kullanma eğilimi göze çapmaktadır. Sosyal destek ve yardım arama duygusal olabildiği gibi enstürümantal da olabilmektedir. Diğer taraftan sosyal desteğin varlığında çok kişi için önemli olan algılanıp algılanmamasıdır. Kişi sosyal destek algısına ne kadar çok sahip ise, başaçıkma özelliği de o derece artmaktadır. Özellikle problen çözmeye ve aktif anlamda sosyal yardıma başvurulması etkili veya olumlu bir yaklaşım olarak incelenmektedir. Bu açıdan, bireyin sahip olduğu sosyal desteğin farkında olması ve yardım almaya yönelik tutum ve davranışlarınınartırılması başaçıkma konusunda yapılması gerekenler arasındadır.

Stresle başa çıkmada başvurulan yötemler ;

Günümüz insanı önceden belirtildiği gibi hem kişisel hemde durumsal faktörler açısında daha fazla stres kaynaklarına, gerilime ve zorlanmaya maruz kalmaktadır. Tüm bunların ışığında kişisel rehberlik hizmetlerinin böyle önemli bir konu üzerinde durması, bireyi problemlik açısından başaçıkmaya yönelik olarak hazırlaması, etkili ve olumlu başaçıkma stratejileri kullanma becerileriyle donatması, gerektiğinde uygun dışsal yardım arama davranışlarının teşvik edilmesi stresle başaçıkma konusunda yapılması gerekenler arasındadır. Bu tür çalışmaların hem önleyici kapsamda hem de sorunların veya stresliliğin ortadan kaldırılmasına yölik yapılmasının rehberlik hizmetleri açısından önemi büyüktür. Okullarada gelişimsel özelliklerinde göz önünde bulundurularak stres yönetimine yönelik hizmetlerin artırılması kaçınılmazdır. Özellikle sınav stresine yönelik çalışmaların tüm öğretmenler tarafından bilinmesinde ve buna yönelik çalışmaların yapılamasında büyük önem olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında en kolay ve basit olabilecek yöntemlerden biri gevşeme egzersizlerinin yapılmasıdır. Bunu tüm öğretmenlerin yapabilmesi mümkündür. Böylece kişinin problemliliğin ortadan kaldırması amçlanabileceği gibi, aynı zamanda kişisel gelişim ve etkililik açısından da önemli çalışma yapılmış olacaktır.

SOSYAL BECERİ GELİŞTİRME

İnsan gelişiminin sosyal yönü, insanın sosyal bir varlık olarak başka insanlarla varolmasını vurgular. Bu anlamda insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliğin de sosyal bir varoluşa sahip olması gösterilebilir. İnsanın başkalarıyla birlikte gelişme, öğrenme, değişme daha doğrusu yaşama zorunluluğu vardır.

Geçmişte daha yavaş değişen toplumsal yapıda belli sosyal beceriler daha küçük toplumsal dokular içerisinde kazanılıp kullanılmaktaydı. Günümüzde ise, bir taraftan hızlı değişim diğer taraftan insanların sosyal ve mekansal hareketliliği, yapılan işlerin karmaşıklığı ve farklı yapılarda işbirliğini gerektirmesi kişinin belli sosyal becerilerle donanık olmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu sosyal beceriler şunlardır:

1. İletişim kurma

2. Kendini sunma

3. Empatik anlama

4. Bilgi alma ve verme

5. Sosyal rahatlık

6. Karşılıklı bağlılık içerisinde olma

7. Grup içi ve dışı performans sergileme

8. Farklılığı tolere etme

9. Kendine ve başkalarına güvenme

10. İşbirliği gerçekleştirebilme

11. Başkalarının ihtiyaç ve beklentilerini yordayabilme

12. Arkadaşlık kurma ve sürdürebilme

13. Yakın ilişki geliştirebilme

Okul, sınıfta grup formatında sunduğu eğitim ve öğretimle öğrencinin sosyal becerilerine ilişkin sınırlılıkları anlamada önemli bir ortamdır. Üniversiteye gelen öğrencinin 18-22 yaşlarında bile hala arkadaşları önünde konuşma zorluğunun olması, gerekli önleyici ve düzeltici çalışmaların yapılmadığını göstermektedir.

Okulun bir bütün olarak çocuğun sosyal beceri alanlarında yetenekleri ve diğer kişisel özellikleri doğrultusunda gelişimini teşvik edici eğitsel, sosyal, sınıf içi ve sınıf dışı etkinlikler yapması gerekmektedir. Bu konuda en önemli görev sınıf öğretmenlerine düşmektedir.

Sosyal beceri eksikliğine neden olan problem durumları vardır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:

1. Sosyal anksiyete/fobi

2. Çekingenlik

3. Kaçınma

4. Kaçınmacı kişilik bozukluğu

5. Sıkılganlık

6. Test/sınav anksiyetesi

Bu problem durumları, sosyal beceri eksikliği sonucu gelişebileceği gibi sosyal beceri eğitimi ile bunların problemlilik düzeylerinin azaltılması da gerçekleştirilebilir.

ÖĞRETMEN VE ÖNLEYİCİ REHBERLİK HİZMETLERİ

Sınıf öğretmeninin sınıf öğretim etkinlikleri dışında okul psikolojik hizmetlerinde de önemli görev ve sorumluluklarının bulunması gerekir. Bu sorumluluklar arasında öğretmenin:

• Dinleyici ve yol gösterici olması,

• Havale edici ve psikolojik yardım almayı destekleyici olması,

• İnsan potansiyellerini keşfedici olması,

• Kariyer eğitimcisi,

İnsan ilişkileri moderatörü olması gibi roller yer alır.( CAN Gürhan(edt), 2002; s.112-135)

Öğretmenlerin yapabileceği rehberlik hizmetleri arasında, sınıfta öğrencilerin genel gelişimlerine elverişli bir ortam yaratmak, öğrencileri yeni durumlara alıştırmak, bilgi vermek, öğrencileri gözlemek, tanımak, okuttukları derslerle ilgili olarak verimli çalışma yöntemleri ile ilgili açıklamalar yapmak, öğrencileri dinlemek, kişisel ve sosyal gelişimlerine yardım etmek, özel problemleri olan öğrencileri ilgililerin dikkatine sunmak gibi hizmetler sayılabilir.( ÖZGÜVEN İ.Ethem, 2001; s.264-265)

Her sınıf öğretmeni öğrencilerle haftada en az beş gün, günde en az 45-50 dakika, yıllık olarak da ortalama 150-180 gün yüz yüze gelmektedir. Bu durum öğretmeni öğrencinin ebeveynler dışında en çok gördüğü kişi konumuna getirir. Bu oran bazen ebeveynleri bile geride bırakır. Böyle bir durumda öğretmenin herkesten daha çok öğrencileri tanıma ve onlarla iletişim kurma özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki ve birliktelik karşılıklı saygı ve güvene dayalı olarak tesis edildiğinde, öğretmenin öğrenci üzerindeki etkin dinleyici, yol gösterici ve yönlendirici rolünü ortaya çıkarır.

Öğretmenin günlük olarak öğrenci ile temasta olması, öğrencinin her türlü durumundan haberdar olmasını sağlar. Öğretmen, öğrencilerin psikolojik danışma ihtiyaçlarını zamanında fark eden, öğrenciyi ilgili servise havale eden ve ihtiyaç duydukları yardımın alınmasında destekleyici sürekliliği sağlayan kaynak kişidir.

Öğretmenlerin öğrenciyi dikkatle dinlemesi, içtenlikle davranması, güven duyguları uyandırması ve pozitif yönde bazı telkinlerde bulunması, içinde bulunduğu gerginliği hafifletebilir.

Öğretmen, bu tür görüşmeleri öğrencilerin anne ve babaları ile de yapabilir.

Öğretmenler, gerekli bilgi ve beceri ile donanık olduklarında öğrencilerin özgün yeteneklerini ve potansiyellerini keşfetmede formal okul sistemi içerisinde yetkin bir konumda yer alırlar. Özellikle ülkemiz açısından değerlendirilecek olursa, yetenek ve potansiyellerin ortaya çıkarılmasında eğitim sistemimizin fazla işlevsel olmadığı bilinmektedir. Yapılacak gözlem ve diğer çalışmalarla her öğrencinin bir yetenek alanının ortaya çıkarılması ve potansiyellerinin geliştirilmesi modern öğretmenin görevleri arasındadır.

Öğretmenin bir diğer rolü kariyer eğitimciliğidir. Kariyer eğitimi, okulun toplam eğitiminin bir parçası olarak öğretmenin sunduğu alan bilgisi ile edinilmesi gereken bir eğitimdir. Öğretmenin kariyer eğitimcisi olarak sorumlulukları:

1. Öğrencilerin tüm iş ve mesleklere olumlu tutum geliştirmelerini sağlamak.

2. Toplumun ve yetişkinlerin sunduğu mesleklere ve işlere yönelik ön yargıları ortadan kaldırmak.

3. Genel olarak eğitime ilişkin olumlu tutum geliştirmekle kariyer hazırlığı ve karar verme konusunda eğitmek.

4. Yetenek ve potansiyeller doğrultusunda beceri, rol ve değerlerin kazanılmasında yardımcı olmak.

Eğitim ve öğretim etkinliklerinde, öğrencilerin genel gelişimlerini dikkate alan, etkinliklerde öğrenciyi ve öğrencilerin temel gereksinimlerini merkez alan, insancıl ve demokratik eğitim tutumlarını benimseyen öğretmenlerin insan ilişkilerinde rehberlik hizmetlerine daha yatkın olduğu belirtilmektedir.

KAYNAKÇA:

1. GÜNDOĞAN S.,Mamak Rehberlik Ve Araştırma Merkezi,Ankara,1997, S.25)

2. ÇETİNÖZOĞLU S., Eğitimde Rehberlik Ve Psikolojik Danışma,Ankara,1997, S:124-126)

3. CAN G., Psikolojik Danışma Ve Rehberlik ,Ankara,2002,S:112-113-114-115-116-117-118-119)

Özel Eğitim ve Rehberlik

ÖZEL EĞİTİM VE REHBERLİK

1. GİRİŞ:

Eğitim sistemi içinde eğitimden ve sosyal destek programlarından diğerlerinin yararlandığı kadar yararlanamayan çocuklar vardır. Bunlar çoğu zaman engelli, ayrıcalıklı, özürlü ya da yeterli olmayanlar olarak adlandırılırlar. Ayrıcalıklı sözcüğünü diğer öğrencilerden daha olgun, daha zeki ve yetenekli çocuklar için kullanırken, engelli

sözcüğünü çocuk felci geçirmiş, akranları kadar iyi yürüyemeyen, rahat hareket edemeyen bir öğrenci gibi olanlar içinde kullanabiliriz. Özel eğitime muhtaç çocuk kimi zaman gözleri görmeyen, sizi işitemediği için yüzünüze bakmak zorunda olan, ileri derecede zihin engelli veya çok zor öğrenen, dikkatini toplamayan, konuşamayan, yada zeki olduğu halde okumayı başaramayan birisi olarak karşımıza çıkabilir. Genelde olduğu gibi akademik alanda da çoğu zaman özürlü, yetersizlik, engelli, ayrıcalıklı, sakat ve özel eğitime muhtaç kavramları birbirinin yerine sıklıkla kullanılmaktadır. (Can.2002.s,198)

2. ÖZEL EGİTİMİN TANIMI:

Özel eğitimin tanımına geçmeden bazı kavramların anlamını vermek, yapacağımız tanımların anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

• Zedelenme-Sapma: Bireyin psikolojisinde, fizyolojisinde ve anatomisinde meydana gelen geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, görev bozukluğu veya yapı bozukluğuna zedelenme denir. Erken dönemde anne kaybı, gözlerin görmemesi veya ellerini kaybetme yürüyememe vb. durumlar zedelenme olarak değerlendirilebilir. (Can.2002.s,198)

• Yetersizlik: Yetersizlik geçici-kalıcı, giderilebilir-giderilemez, gelişen-gerileyen, etkisi durumdan duruma değişebilen özellikler gösterebilir. Bunlar derecelidir. Yetersizlik daha çok bireye bağlıdır, bireyseldir. (Özsoy. 1998. sayfa 5).

• Özür-Engel: Bireyin yetersizlik yüzünden kendinden beklenen rolleri oynayamaması durumudur. Okuyamama yetersizliği nedeniyle çocuk öğrenen öğrenci rolünü oynayamaz. Bu yönüyle engelli sayılır.

Özel eğitimin pek çok tanımı yapılmaktadır. Tanımlarda genelde bir benzerlik olmasına karşın oldukça farklı detaylar görülmekte, bu da pek çok konuda olduğu gibi özel eğitim alanının da ne kadar farklı algılanabileceğini ve karmaşık olduğunu göstermeye yetmektedir.

Özel eğitim aşağıdaki şekillerde tanımlanmaktadır.

*Beden, zihin, duygusal ve sosyal gelişim özellikleri yönünden normal çocukların gelişim ve özelliklerinden ayrılan çocukların eğitim ve öğretim işlerini kapsayan çalışmalar özel eğitimdir.

*Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimi için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve bu çocukların özür ve özelliklerine uygun eğitim ortamında sürdürülen çalışmalara özel eğitim denir.

*Özel eğitim rehberlik, sağaltıcı eğitim ve rehabilitasyon etkinliklerinin örüntülenmiş olduğu bir etkileşim şeklidir. (Can.2002.s,198)

*Bireylerin, akademik, iletişim, devim ve uyum alanlarında önemli eksiklik, kusur yaratan durumların önlenmesi, azaltılması yada ortadan kaldırılmasıyla ilgili eğitsel değişkenlerin düzenlenmesi uğraşına özel eğitim denir. (Özsoy.1998.sayfa 7).

2.1. Özel Eğitime Muhtaç Çocuk:

Tanımlar aşağıdaki şekildedir.

*Özel eğitime muhtaç çocuk genel eğitim yada normal eğitim hizmetleri yoluyla kapasitesi ölçüsünde gelişim gösteremeyen, özel eğitim hizmetlerine ve destek servislerine gereği olan çocuktur.

*Özel eğitime muhtaç çocuklar beden, zihin, ruh, duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumlarındaki olağan dışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yararlanamayan 4-18 yaş grubundaki çocuklar. (Özsoy.1998.sayfa 6).

3. ÖZEL EĞİTİMİN ÜLKEMİZDEKİ DURUMU

Özel eğitime muhtaç çocuklar çok farklı gereksinimi ve çok değişik özellikleri olan çocuklardır. Bu özellikleri nedeniyle çok farklı hizmet ve kurum söz konusu olmakta ve her farklı hizmet alanı farklı tanım ve kavramlar kullanarak bir kavram karışıklığı görülmektedir. Bu da kurumlar arası brökratik engellere ve hizmetin verilmesinde zorluklara yol açmaktadır.örneğin,Fakültelerin özel eğitimle ilgili bölümleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Bakanlığın farklı genel müdürlükleri, Çocuk Esirgeme Kurumu, Sağlık Bakanlığı, Hizmet veren Özel Kurumlar, SSK, Çalışma Bakanlığı, Devlet Bakanlığı gibi pek çok kurum özellikle hizmet ve çalışmalardan kendilerini sorumlu tutmakta ve kendi tanım ve kavramlarını geliştirmektedirler. Bu durum ayrıca ülkemizdeki özel eğitime muhtaç çocukların gerçek sayısının tespit edilmesini zorlaştırmakta ve uzun vadeli çözümler için ortak bir projeksiyon yapma şansı

kalmamaktadır. Her kurum yada birimin kendi tanımına sadık kalarak yapacağı hizmet yada eğitim fonksiyonel olmayacak, özürlü çocuk ve ailesi tedavi, eğitim, rehabilitasyon ve kurumlar arası geçişlerde tanı birliğinin olmamasının olumsuz sonuçlarından yıllarca etkilenmek zorunda kalacaktır. Bu konuda ülkemizde önemli ulusal boyutlarda girişimler de olmuştur. 26-27 mayıs 1989 da düzenlenen “1990’ların Çocuk Politikası Ulusal Kongresin”de bütün bu farklı kurumların temsil edildiği Özürlü Çocuklar Çalışma Grubu oluşturulmuş ve ülkemizin Özel Eğitime Muhtaç Çocuklarla ilgili öncelikli sorunlar ve ulusal politikaları belirlenmiştir. Ne yazık ki başlangıçta çok olumlu görünen bu girişim kurumsallaşma özelliği gösterememiştir. Son yıllarda ülkemizde düzenlenen Ulusal ve Uluslararası Özel Eğitim Kongreleri bir taraftan ülkemizdeki özel eğitim bilimcilerinin bir araya gelerek daha yoğun etkileşimde bulunmalarını sağlayarak bu yolla farklı görüş ve uygulamalar arasında bir anlayış birliği sağlanabilmektedir. Kongreler diğer taraftan gelişmiş ülkelerin Özel eğitim konusunda ulaştığı bilimsel, teknolojik ve hukuki düzeyin ve verimliliğin ülkemize kazandırılmasına da aracı olmaktadır. (Can.2002.s,200)

3.1. Türkiye’de Hangi Kurumlarda Özel Eğitim Çalışmaları Yapılmaktadır?

Ülkemizde resmi yada özel olsun özel eğitimden sorumlu görünen ana kurum Milli Eğitim Bakanlığıdır. Milli Eğitim Bakanlığında özel eğitimden sorumlu bir genel müdürlük (Özel Eğitim Genel Müdürlüğü) ve buna bağlı Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM) hizmet vermektedir. Özel eğitime muhtaç çocukların oran olarak çok küçük bir kısmı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı özel okullarda yine çok az bir kısmı da resmi devlet okullarında diğer çocuklarla beraber ya da ayrı sınıflarda eğitim almaktadırlar. Özellikle özürlü çocuğu olan ebeveynlerin ve akademisyenlerin kurdukları gönüllü kuruluşlar (Dernekler ve Vakıflar) ve bunlara bağlı özel eğitim kuruluşlarında da eğitim ve öğretim yapılmaktadır. Örneğin; Anadolu Üniversitesi İşitme Engelli Çocuklar Eğitim ve Uygulama merkezi (İÇEM), Sabancı Spastik Özürlüler Okulu, Zihinsel Engellileri Koruma Vakfı vb. gönüllü kuruluşlarda eğitim verilmektedir. (Can.2002.s,200)

4. ÜLKEMİZDE ÖZEL EĞİTİMDEN SORUMLU OLAN ANA KURUM

HANGİSİDİR?

Halen ülkemizde 30.000’e yakın özel eğitime muhtaç çocuk eğitim almakta bunların yaklaşık olarak yarısı devlet okullarında bulunmaktadır.

Ülkemizde 4-18 yaş grubundaki özel eğitime muhtaç çocukların sayısı Milli Eğitim Bakanlığı 1996 raporlarına göre 2.900.000 olarak belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünyadaki 1-18 yaş arasındaki özürlü çocukların oranının % 10 – % 14 arasında olduğu rapor etmektedir. Dünyada özel eğitime muhtaç çocuk oranları ülkemiz için uyarlanırsa ülkemizde 0-18 yaş arası özel eğitime muhtaç çocuk % 14 oranına göre yaklaşık olarak 3.690.000 olarak tahmin edilmektedir. Bu tahminlere göre ülkemizdeki özel eğitime muhtaç çocukların yaklaşık olarak henüz onda birinin bile eğitim hizmetlerinden tam olarak yararlanamadığı görülmektedir.

Engelli çocuklar bazen ilköğretim okullarında diğer çocuklarla birlikte eğitilmekte, bazen yatılı ya da gündüzlü-yatılı özel eğitim okullarında, bazen de ilköğretim okullarında oluşturulan özel sınıflarda eğitim görmektedirler. Eripek, son yirmi yıldır özürlü çocukların normal sınıflara kabul edilmesinde büyük bir gelişme olduğunu belirtmektedir. Eripek bu gelişimin hızlı olduğunu söylerken bir başka problem Yetişmiş Özel Eğitim Elamanı eksikliği kendini göstermektedir. Bu durumda özel eğitim öğretmeni eksikliğini tamamlayacak tedbirler alınırken – ki sonuç alınması birkaç on yılı bulabilir- sınıf öğretmeni ve/veya branş öğretmenine çok önemli görevler düşmektedir.

Her öğretmenin yada branş öğretmeninin özel eğitim konusunda en az 3 kredilik zorunlu bir ders alması gerekirken çoğu programlarda bu dersin hiç alınmadığı bilinmektedir. Sarı, bu konuda gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara benzer bir şekilde öğretmenlerin en az altı tane 3 kredilik özel eğitim dersi alması gerektiğini, bunun ülkemiz gerçeklerine yönelik en uygun geçici çözüm olacağını belirtmektedir. Daha öncede değinildiği gibi, bu bölümün temel amacı sınıf öğretmeni yada branş öğretmeninin özel eğitim konusunda bilgilendirilmesinin çocukların gelişimi açısında ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. (Can.2002.s,202)

5. ENGELLİ ÇOCUKLAR VE ENGELLİLERİN SINIFLANDIRILMASI

5.1. Özürlü Çocuk Kimdir; Zihinsel özellikleri duyusal yetenekleri nörolojik ve fiziksel özellikleri sosyal davranışları ve iletişim becerileri yönünden ortalama ya da normal bir çocuktan farklı olan bunun için profesyonel yardım alması gereken çocuk engelli çocuk olarak tanımlanabilir.(kirk,S.,A.J. Educating Exceptional children)

Ataman yetersizlik ve engel kavramlarını ayırt eder. Ona göre yetersizlik zihinsel,fiziksel, davranışsal ya da duyu organlarının zedelenmesine bağlı olarak tüm ya da kısmen işlevlerinde gözlenen kayıpların ortaya çıkardığı durumdur. Engel ise kişini çevreye uyum sağlayamamasını kapsar.(Ataman; özel eğitim ;Eğitim bilimine giriş)

Beden,zihin, duygusal ya da sosyal gelişimlerindeki özür ve üstün özellikleri yönünden eğitim ve öğretim amaçlarını gerçekleştirmek için normal çocukların eğitim hizmetlerindekine ek olarak birtakım özel hizmet ve önlemleri gerektiren çocuklara özel eğitime muhtaç çocuk denir.(Özsoy;özel eğitime giriş)

Bedensel,zihinsel, ruhsal ve sosyal özelliklerinde belirli bir oranda ve sürekli olarak işlev kaybı veya bozukluğu sonucu normal yaşamın gereklerine uymama durumuna sakatlık ,bu durumdaki kişiye sakat denir.(Çağlar, Doğan;Geri zekalı çocuklar ve eğitimi)Özel eğitim bilimcilerin yaptıkları bu tanımlar yanında devlet de mecliste özel eğitime muhtaç çocukları 2916 sayılı kanunda tanımlamıştır.

Özel eğitime muhtaç çocuklar beden,zihin, ruh,duygu, sosyal ve sağlık özellikleri ve durumundaki olağandışı ayrılıkları sebebiyle normal eğitim hizmetlerinden yararlanamayan 4-18 yaş grubundaki çocuklardır (2916 sayılı özel eğitime muhtaç çocukları koruma kanunu)

5.2. Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar, Hangi Özelliklerinden Dolayı Özel Eğitime İhtiyaç Duymaktadırlar

Tanımlarda sık sık vurgulanan farklılıklar çocuğun çevresi tarafından olumlu ya da olumsuz algılanabilir. Bu açıdan bakıldığında zihinsel engelli (zeka düzeyi çok düşük) bir çocuğun yanında zihinsel bakımdan akranlarından çok daha zeki olan bir çocuk da özel eğitime muhtaç olarak kabul edilebilir. Normal özelliklerden sapma gösteren bu iki tip çocuk da özel eğitime ihtiyaç duyacaktır. Birinci örnekteki zihinsel engelli çocuk öğrenemediği ya da zor öğrenebileceği için akranlarına uygulanan eğitim ve öğretim programından faydalanamayacaktır. Üstün zekalı çocuk ise akranlarına uygulanan eğitim ve öğretim programı nedeniyle kendi merak ve uygun öğrenme yaşantılarına giremeyecektir. Bunun bazı tipik örnekleri görülmektedir. Okula başlarken okuma yazmayı bilen, sayıları tanıyan çocuğa farklı bir program geliştirerek müdahale edilmezse çocukta sorunlar ortaya çıkabilir. Çocuğun bildiği şeyler ilgisini çekmeyeceğinden dikkat dağınıklığı ortaya çıkacak ve içine kapanıp kendi hayal aleminde dolaşacaktır. Bu durum onun başarısız bir öğrenci hatta uyum güçlüğü çeken çocuklar gibi algılanarak okuldan atılmasına bile neden olabilir.

Psikolojik,sosyolojik,fizyolojik,tıbbi ve eğitimsel açıdan farklılık gösteren her çocuk özel eğitime muhtaçtır denilemez. Bunun yanında polisindaktili dediğimiz el ve ayak parmakları birbirine bitişik olduğu için okuma ayazma etkinliklerinde gelişimi engellenen, spastik olduğu için rahatça yürüyüp konuşamayan ve hatta psikomotor becerileri gerçekleştirmede güçlük çeken çocuklar özel eğitime ihtiyaç duyacaktır.

5.3. Engellilerin Sınıflandırılması ; Özel eğitime muhtaç çocukları eğitim açısından daha iyi tanıyabilmek için beş farklı grupta inceleyebiliriz.

1. Zihinsel engelli olanlar,yavaş öğrenenler ve üstün zekalılar

a. Zihinsel engelli çocuklar

Zeka ölçtüğü düşünülen ölçeklerden normalin altında puan alan çocuklar zihinsel engelli olarak tanımlanabilir. çoğu zaman eğitimciler ve ebeveyn çocuğun akranları arasındaki farklılığı değerlendirerek onun normalin altında olduğunu söyleyebilirler. Bu tutum çoğu zaman ciddi hatalara yol açabilir. Bu konuda konunun uzmanından yardım almak gerekir. Öğretmen, ebeveyn tepkisi sonucu öğrenci ya alt ya da özel sınıflara yerleştirilerek sosyal ve akademik başarıların engellenmesine neden olmuştur.

Zihinsel engelli çocukların sınıflandırılmasında ne tür yaklaşımlardan yararlanılmaktadır.

Çocuğun zihinsel engel düzeyi konusunda zaman zaman ortaya konan farklı ölçütler bazı anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Farklı amaçlarla yapılan ölçmede zihinsel engel sınırı yıllara göre ölçümlerde farklı olabilmektedir. Ülkemiz için kesin bir ölçüt olmamasına rağmen gelişmiş ülkelerde uygulanan eğitim amaçlı sınıflamada aşağıdaki tablo uygulanmaktadır. Bu tablolardan irincisi zeka testi sonuçlarını ikincisi ise eğitim amacıyla yapılan sınıflamayı göstermektedir.(normal 100 olarak kabul edilmektedir)

Çizelge 1 Zeka Bölümüne Göre Yapılmış Sınıflama

Zihinsel Engellilik Durumu Zeka Bölümü Sınırları

Hafif zihinsel gerilik 55-69

Orta düzeyde zihinsel gerilik 40-54

İleri düzeyde zihinsel gerilik 25-39(bağımlı çocuk)

Çok ileri düzeyde zihinsel gerilik 24 ve altı (tam bağımlı çocuk)

Çizelge 2. Eğitim Amaçlı Sınıflama

Zihinsel Engellilik Durumu Zeka Bölümü Sınırları

Yavaş Öğrenenler Düzeyi (Normal altı çocuk) 70-85 % 3

Eğitilebilir Zihinsel Engellilik Düzeyi 50-70(75) % 1

Öğretilebilir Zihinsel Engellilik Düzeyi 30-35(50,55) % 2-3

Bakım Gerektiren Ağır Zihinsel Engellilik Düzeyi 30 ve aşağısı % 1

b. Üstün zekalı çocuklar

Zeka ölçeğinden 110-130 alan çocuklar üstün zekalı ve yetenekli olarak kabul edilmektedir. Bu çocuklar normal eğitimden yararlanabilmekte uyum sorunu çekmemektedirler. 130 ve daha üstü zeka seviyesine sahip çocuklar mevcut eğitim sisteminden yararlanamayan özel olarak müdahale edilmesi gereken çocuklardır.

Üstün zekalı çocuklar öğrenme özellikleri bakımından önemli farklılıklar gösterirler. Küçük yaşta sözcük dağarcığı üst düzeydedir. Uzun cümleler kurup akılcı konuşabilirler. Güdüsel farklılıkları dikkat çekic idir. Kolayca tatmin olmaz mükemmeli ararlar. Liderlik özellikleri dikkat çekicidir, insanları kolayca etkileyebilirler. Tüm bu ve buna benzer özellikleri ile üstün zekalı çocuklar özel eğitim almak durumunda kalmaktadırlar. Çünkü mevcut eğitim programları öğrencilerin farklı yeteneklerini dikkate almaksızın toptancı bir anlayışla hazırlanıp uygulanmakta ve az sayıdaki öğretmenlerin bu konudaki ilgi ve merakları engellenmekte sadece yönergelere yönetmeliğe uymaları istenmektedir.

2. Duyusal engeli olanlar. İşitme ve görme duyuları çalışmayan ya da sınırlılık gösteren çocuklar.

a. İşitme Engelli Çocuklar

Birincil duyular olarak bilinen işitme ve görme kayıplarının kişinin iletişimi ve uyumu da birincil düzeyde etkileyeceği kesindir.

İşitme engelli olmak işitme sürecinde herhangi bir aşamada işitme algısının gerçekleşmemesi durumudur. İnsanın işitme sınırları(16-20.000 titreşim arası )içindeki sesler aşağıdaki çeşitli işitme kayıplarından dolayı duyulmamaktadır.

– Sağırlık; Gerekli tedavi ve düzeltmeler yapıldıktan sonra işitmenin anadilini konuşmayı olağan yollardan öğrenmeyi etkileyecek kadar fazla olması durumudur. Sağırlık doğum öncesi , doğum anı ve doğum sonrası nedenlerden oluşabilir. Bu durumdaki kişide bu yüzden özel eğitimi gerektiren sağırdır.(Özsoy Y;Özel eğitime giriş)

– Ağır İşitme; Gerekli düzeltmeler yapıldıktan sora iyi işiten kulağındaki işitme kayıpları olağan yollardan anadilini öğrenmesini ağırlaştıracak derecede olma durumudur.(Özsoy Y;Özel eğitime giriş)

– İletimsel İşitme Özürü; Sesin iletilmesi sırasında iletim kanallarından birinde engellenmesi durumudur. Örneğin; kulak zarının, kulak içi organların hastalanmadan veya anatomik bozuklukları işitmeyi engelleyebilir.

– Duyusal-Sinirsel İşitme Özürü; iç kulakta daha çok sinir sisteminin beyne ulaşması engellendiği için ortaya çıkan işitme özürüdür.

– Merkezi İşitme Özürü; Bütün organ ve sistemler normal çalışır ancak beyinde işitme algısı oluşmuyorsa buna merkezi işitme özürü adı verilmektedir.

– Psikojenik İşitme Özürü; Bazı nörotik rahatsızlıklarda görülen eskiden histeri olarak adlandırılan rahatsızlıktır. Geri dönüşümü vardır fakat bazen uzun süreli olabilir.

– Fonksiyonel İşitme Özürü; Sesle ilgili bir problemin olmamasına karşın sesin beyinde yorumlanamaması ile oluşan işitme özürüdür.

b. Görme Engellilik

Tüm düzeltmelere rağmen gören her iki gözün olağan görme gücünün onda birine ya da daha azına sahip olan kişilere kör denilmektedir. Başka bir ifadeyle sağlıklı gören bir gözün yaklaşık olarak 60 metreden görebildiğini 6 metre ya da daha az mesafeden gören ya da daha az görme yetisine sahip olan insanlara kör denilmektedir. Bu oranı matematiksel olarak düşünmemek gerekir. Körlük bazen de bir borudan bakıyor gibi olabilir (tünel görüşü) bazen çok yaklaşmak ya da nesneyi göze 2-5 cm kadar yakınlaştırmak gerekebilir. Bazen gözün yapısı bozulduğu için görüntünün yapısı da bozulur(yamuklaşma) bu durumda düzeltici araçlar ve mercekler kullanmak gerekebilir.

Görme engelli hangi nedenle görme yeteneğini kaybederse ve gelişimin hangi aşamasında olursa olsun başka önemli alanlarda da engellilik geliştirebilecektir. Öğrenme görsel yaşantı yüzünden etkilenecektir.

Özürlüler çevrelerinde olup bitenleri göremedikleri ve yakın takipte tutamadıkları için sürekli güven eksikliği ya da güvensizlik duygusu yaşayabilirler. Sözel ve bilişsel yetenekleri normal hatta daha fazla gelişebilmesine rağmen psikomotor performans ya da beceriler olarak adlandırılan hareket ve davranışlarında önemli engellilik duygusu geliştirebilecektir.

3. İletişim kuramayan, anlaşamayan çocuklar. Konuşma bozukluğu ve yetersizliği olanlar ile öğrenme güçlüğü çekenler.

a. Konuşma Bozukluğu; Dilin etkin kullanımıyla doğrudan ilgilidir. Bir çocuk söylemek istediğini söyleyebiliyor, niyetini karşı tarafa hissettirebiliyorsa başarılı sayılabilir. Konuşmayla ilgili birçok iletişim problemi bulunmaktadır. Bunlar eklemleme bozukluğu, yarık damak konuşması, konuşma gecikmesi , kekemelik, pelteklik ve işitme engellilerde görülen konuşmadır. Bu tür konuşmalar dikkat çekici ve alışılmamış bir şekildedir. İletişim şekli karışık ve bozuktur. Bu sorunların bazıları şunlardır

– Artikülasyon ya da eklemleme bozukluğu; Çocuk seslerin yerlerini değiştirebilir, atlayabilir, sesi bozabilir ya da ses ekleyebilir. Bu sorunlar dilin damak, dişler ve yutakla dudağın hatalı konum ve etkileşiminden kaynaklanabilir.

– Kekemelik; Daha çok4-7ve 12-21 yaşları arsında görülmektedir. Erkeklerde daha yaygındır. Konuşmada seslerin istem dışı uzatılması, çok sık tekrar edilmesi, yersiz duraklama ve donup kalma ve benzer etkenler konuşmanın kalitesini ve ritmini bozmaktadır. En önemli neden olarak baskı ve korku gösterilebilir. Daha önce rahat konuşan çocuk sonraları sorun yaşıyorsa, kekeliyorsa psikolojik sorun aramak gerekir. Bazen aşırı baskıcı tuvalet terbiyesi, evde anne ve babanın kavgaları, baskıcı öğrenme ortamları kekemeliği başlatabilir.

– Ses bozukluğu; Çocuk pek çok sesi normal çıkardığı halde bazı sesleri eklemleyemez. Örneğin “radyo” yerine “adyo” “şekerlik” yerine “ekerlik” der. Burada c,s,ş,r,z gibi bazı sesler atlanarak ses bozukluğuna yol açmaktadır. Bu bozukluk seslerin yerine başka seslerin eklenmesiyle de ortaya çıkmaktadır. Örneğin; “motor” yerine “botoğ” “marangoz” yerine “bağangoz” demektedir. Bazı konuşmalarda boğazdan çıkan ıslık, hırıltı, boğaz temizleme sesi ya da üfürüm sesi birbirine karışabilir. Bu da konuşmanın ve söylenilenlerin anlaşılmasını zorlaştıran bir faktördür. Yarık dudak ya da yarık damak, ağızdaki diş sıralanışının olağandışı olması ve alışkanlıklar ses bozukluklarının gelişmesini sağlamaktadır.

– Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar; Öğrenme güçlüğü çeken çocukların birincil duyular dediğimiz görme ve işitme gibi duyuları sağlıklı duyu verileri sağlamaz ya da sağlıyorsa bu bilgileri değerlendirecek zihinsel alt yapıları iyi çalışmaz durumdadır. Bu çocuklar okuma yazma ve konuşmada, sayılarla işlem yapmada güçlüklerle karşılaşırlar. Kendilerini rahatça ifade edemezler. Akranlarına göre öğrenme hızları yavaştır. (Sarı H; Yayınlanmamış doktora tezi15) Öğrenme güçlüğü çeken çocuklar günümüzde MEB’na bağlı normal okullarda eğitim görmektedir. Özel ilgi ve destek verilen öğrenciler ilköğretimi, liseyi ve hatta üniversiteyi bile bitirebilirler. Öğrenme güçlüğünün temelinde çoğu zaman güvensizlik duygusu yatar. Öğretmen samimi, sempatik ve yargısız yaklaşımıyla da çocukların kendilerini sınıf içinde rahat ve güven içinde hissetmelerini sağlayarak olumlu pekiştireçler yardımıyla ve bireyselleştirilmiş eğitim programlarıyla bu tür çocukların öğrenmelerini gerçekleştirmeye çalışmalıdır.( Sarı H; age)

5.4. Öğrenme güçlüğüne neden olan etmenler nelerdir?

Davranış bozukluğu olan çocuklar. Sosyal uyum bozukluğu gösterenler ve duygusal bozukluğu olanlar.

Çoğu zaman uyumsuz çocuklar, problem çocuklar, ya da yaramaz çocuklar olarak tanımlanabilirler. Bu çocuklara kötü çocuk, serseri, kopuk, hırçın huysuz, manyak gibi isimler verilebilmektedir. Bu çocuklar okulda ya da akranları arasında iken genellikle bencil, sabırsız, saldırgan, korkak olabilirler. Davranış bozukluğu gösteren çocuğun kim olduğu konusunda en geçerli tanımı Bower yapmıştır. Bu tanıma göre uyumsuz çocuklar;

1-Öğrenmede zihinsel, duyusal ya da sağlık etmenleriyle açıklanamayacak yetersizlik

2-Yaşıtlarıyla ve öğretmenleriyle uygun ilişki kurma ve sürdürmede yetersizlik

3-Olağan durumlarda uygunsuz türde davranış ya da duygular

4-Genel bir mutsuzluk ve çöküntü durumu

5-Kişilik ya da okul problemleriyle ilişkili fiziksel belirtiler, sayrılar ve korkular özelliklerinden bir ya da birden fazlasını uzunca bir süre gösteren çocuklardır.(Özsoy Y age)

Bu çocukların akranları arasındaki oranı % 2 olarak tahmin edilmektedir. Yukarıdaki tanıma uygun olarak uyumsuz çocuklar aşağıdaki davranışları gösterirler.

Çocuklar genellikle kendilerinden beklenen davranışları gösteremez. Hiperaktiftir ve dikkatini bir konuya yöneltemez. Öğretmenler ve ebeveyn sürekli dur yapma ikazında bulunurlar. Çevresindeki kurallara uymada çok sık ve önemli hatalar yaptığı için ileride sosyal uyumsuzluk geliştirebilir. Yeterli güven duygusu geliştirememiş, kötü eğitilmiş çocuklar olabilir. Örneğin; davranış bozukluğu olan çocuk öğretmenine küfredip onun yüzüne tükürebilir, çevresine saldırabilir. Sürekli ağlayabilir. Çevresindeki insanları ısırabilir, çişini tuvalete yapamaz. Sınıf içinde uyumlu davranış sergileyemez. Okul korkusu, ebeveyne aşırı bağımlılık, okuldan kaçma, hırsızlık ve saldırganlık görülebilir.

Bu sorunların nedenleri olarak çocuğun kalıtımsal özellikleri, doğum anı, sonrası ve erken çocukluk yaşantıları patolojik aile(çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanamadığı, ciddi ihmallerin olduğu ya da istismar edildiği aile tipi)ailenin ve çocukların kendi sosyal çevresi tarafından izole edilmesi gösterilebilir. Çocuğun kendi gelişimi ve yakınındaki insanlarla olan ilişkisi sorunların çeşitlenmesini sağlamaktadır. Bu çocuklar bazen nörotik, bazen şizofrenik bazen de içe kapalı ya da otistik olarak da tanımlanabilirler.

Öğretmenler bu tür çocuklara genel bir tanım kullanarak “Sorunlu çocuklar” adını verirken sosyal çalışmacılar ”sosyal uyumsuz çocuklar” psikolojik danışmanlar ise “duygusal bozukluğu olan çocuklar” olarak tanımlamaktadırlar.

Bu çocuklar genelde MEB’e bağlı özel eğitim ve öğretim kurumları tarafından kabul edilmediği için devletin resmi ilköğretim okullarına devam etmek durumundadırlar. Bu da çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların aşılabilmesi için okullarda özel eğitim uzmanı, sosyal çalışmacı, okul psikologu, okul doktoru, hemşiresi kadrolarının açılması mümkün olabilir.

5.5. Birden fazla engeli olan çocuklar

Hem işitmeyen hem de konuşamayan ya da hem göremeyen hem duyamayan çocuklar gibi konuşamama yanında zihinsel yönden gerilik gösteren çocuklardır. Birden fazla engeli olan çocukların daha çok gelişimi anne karnındaki döneminde ve genellikle de kromozomlarla ilgili gelişmelerden etkilendiği söylenebilir. Bunlardan birkaçı şu şekildedir;

Down sendromu: anne karnındaki gelişimin başlangıcında normal düzende olması gereken 21 çift kromozomlar yanlış gruplaşma nedeniyle üçleme yapar. İki yerine üç kromozom bir araya gelir. Bu çoğu zaman düşük ve ölü doğuma yol açmakla beraber doğum olursa çocukta mongolizm denilen hastalık belirtileri görülür. Bu çocuklarda özellikle zihinsel yönden bir gerilik gözlenir. Akciğerlerin dolaşım sistemi ve kalbinde hastalık geliştirmesi olasılığı yüksektir. Bunların sistemli bir bakıma ve eğitime ihtiyaçları vardır.

Fenilketonüri: ülkemizde iyi bilinen bir engel türüdür. Kalıtımsal bir metabolizma hastalığı olan bu hastalık çocuk doğduğunda özel bir diyetle beslenirse zeka geriliğine yol açması önlenebilir. Bu hastalıkta çocuk anne sütüyle beslendiği zaman ciddi zihinsel ve hayati sorunlar geliştirebilir. Bunun için hemen doğumdan sonra topuktan alınacak birkaç damla kanla yapılacak test çocuğun durumunu ortaya koyabilir.

1960-70’li yıllarda sakinleştirici etkisi nedeniyle hamile anneler tarafından kullanılan Thalidomide adlı ilaç anne karnındaki embriyonun gelişimini engellemiş ve doğumda çocuk çok engelli biri olmuştur. Doğan çocukların elleri ya da başka önemli organlarında eksiklikler, kalpte bozukluklar, gözlerde ve kulakta şekil ve görev bozuklukları ağız ve dişlerde bozukluk, omuzdan ellilik, kalçadan ayaklılık, parmak sayılarında ve dizilişinde eksiklik ve fazlalıklar gibi önemli engeller görülebilir.

Sereblal palsi (cereblal palsy) Doğum sırasında beyin hücrelerinin oksijensiz kalması geri dönüşümü olmayan ölümlere yol açar. Doğan çocuk (bazen zihinsel özür olmaksızın) görme,işitme,konuşma,hareket ve zihinsel alanda önemeli yetersizlikler gösterebilir. Spastiklik en önemli engelli gurubunu oluşturur. Titreme ve katılık ile ataksi de (sert ve katı hareketlerle zorlanarak yürüme,hareket etme) sık görülebilir

Menenjit ve Ensefalit: Doğum sırasında çocuğun kızamık veya boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklar beyin hücrelerine ulaştıkları zaman beyin hücreleri farklı düzeylerde tahrip olur. Sonuçta çok farklı sorunlarda gelişmeye başlar. Dikkat eksikliği, hiparaktivite, epilepsi ile zihinsel yönden gerilik ve bunlara bağlı pek çok duygusal ve davranışsal problemler görülebilir.

6. ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUKLARIN TANILANMASI (TEŞHİS)

Özel eğitimde önemli konulardan birisi özel eğitime muhtaç çocukların bulunması, özürlerinin saptanması, sınıflamalarına uygun eğitim kurumlarına yerleştirilmesi yada uygun eğitim hizmetlerinin sağlanmasıdır. Bugün ülkemizde körler, sağırlar, geri zekalılar, ortopedik özürlüler, korunmaya muhtaç çocuklar ile eğitimi güçler için özel tedbirler alınma yoluna gidilmektedir. Az görenler, ağır işitenler, konuşma özürü olanlar, sürekli hastalığı olanlar, üstün zekalılar ve üstün özel yetenekliler, duygusal güçlüğü olanlar, suça yönelmiş ve suçlu çocuklar, öğrenme güçlüğü olanlar ile birden fazla özürlü olanlar için henüz örgün bir özel eğitim hizmeti sağlanamamıştır. Bugün okullarımızın hemen hepsinde her türlü ve değişik özür derecesinde özel eğitime muhtaç çocuk vardır. Bunların bazıları özürlerinin farkında bile değildirler. Bazıları farkında iseler de özürlerini saklama eğilimindedirler. (Enç.1981.s,366)

Özel eğitime muhtaç çocukların önemli bir bölümünün ne türden bir özür yada engelli olduğunu açıkça görmek mümkündür. Örneğin, ortopedik özürlü birinin sorununun ne olduğunu gözlem yoluyla kestirmek mümkündür. Görmeyen bir çocuğun tipik duruşu ve hareketleriyle görmediği; sınıfta görme sorunu olan çocuğun gözlerini kısmasından, ovuşturmasından iyi görmediği yine gözlem yoluyla tespit edilebilir. Ancak bütün özürler böyle olmayabilir. Öğrenme güçlüğünü gözlemle tespit edebilmek için çok uzun gözlem süresine gereksinim olabilir. Sosyal ve ahlaki yönden gelişim güçlüğü olan bir öğrenciyi de gözlemle tespit etmek sorunu tanılama ve belirleme açısından kolay olmayabilir. Öğrencilerin ne tür sorunları olduğu ya da ne türden engelli olduklarını anlayabilmek için sorunların doğasına göre farklı yaklaşım, uzmanlık, teknikler ve araç-gereçler gerekebilecektir. (Can.2002.s,213)

6.1. Tanılama Nedir?

Tanı (teşhis) bireyin özürüne ad koyma, derecesini ve bireyin bundan etkilenme durumunu be lirleme demektir. (Özsoy.1998. s,10)

Diğer bir tanıma ise; özel eğitime muhtaç çocukların sorunlarının ne olduğunu, onlara nasıl eğitim verip nasıl yardım edebileceğini belirlemek amacıyla zihinsel, sosyal, heyecansal ve bedensel alanlarda zayıf ve güçlü olduğu yönleri kişilik yapısı ve değerlerini saptamak amacıyla yapılan bilimsel uğraşa tanılama denir.(Sarı,H. Yayınlanmamış doktora tezi.2000)

Tanılamada çocuğun sadece engelliliği ve derecesi üzerinde değil aynı zamanda hangi alanlarda akranlarından daha iyi yada geri durumda olduğunu da ortaya çıkarmak gerekir. Bunun için tanılamada kesinlikle uyulması gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkelere uyulmadan sağlıklı bir tanılama mümkün değildir. Tanılama ve değerlendirme bundan sonra ne yapacağımızı da göstermelidir. Bu ilkeler:

a. Erkenlik ilkesi

Tanılama ve değerlendirme mümkün olan en erken zamanda yapılmalıdır (ilk 6 ay ile 1 yaşına kadar). Tanılamanın geç zamanda yapılması başka sorunlara da yol açabilecektir. Örneğin; işitme özürü çok geç fark edilmiş bir çocuğun bu özüre bağlı olarak başka sorunlarda geliştirmesi kaçınılmaz olacaktır. İşitemeyen çocuğa geç müdahale edilmesinden dolayı konuşma yetersizlikleri ve duygusal sorunlarda görülecektir.(Sarı,H. III. Akdeniz Spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 2001)

b. Bütünlük ve derinlik ilkesi

Bütün özel eğitime muhtaç çocukların tanılanmasında çocuk dünü ve bugünü ile incelenmelidir. Holistik anlayışta denilen bu yaklaşımda çocuğun bütün gelişim evreleri, yaşantıları, hastalıkları, kaza ve gelişim zorlukları; nasıl bir ortamda büyüdüğü, çevresel etkiler ve uyarıcıların özellikleri, tanılama anındaki duygusal ve moral durumu da dikkate alınması gereken konulardır.

c. Alternatiflik ilkesi

Özel eğitime muhtaç bir çocuğun tanılanmasında bilinen yada çok tutulan bir yolun yanında başka araç ve yaklaşımlarla da tanılama mümkün olabilmektedir. Örneğin; Down Sendromunu sadece fiziksel muayene ile değil, zeka testi uygulayarak ve üçüncü olarak da genetik inceleme ile doğrulamak gerekebilir. Nitekim sadece fizik muayene ile ciddi hatalar yapılabilir. Alternatiflik ilkesi insana verilen önemi vurgular. Hatayı en aza indirgemenin bir yoludur. Bir başka örnek vermek gerekirse; polikliniğe topallayarak gelen hastaya hekim hemen kırık tedavisi

uygulamaz, sorunu daha iyi anlayabilmek ve tanı koyabilmek için röntgen filmini alır, ilaveten hastanın genel durumunu da gözden geçirmek için kan alıp tahlil yapar. Bütün bu bilgileri doğruladıktan sonra tedaviye girişebilir. Bu da insana verilen önemi gösterir.

d. Profesyonellik ilkesi

Özel eğitime muhtaç çocukların tanılanmasında tanı için çalışan kişinin alanında uzman olması gerekir. Alanında uzman kişi sadece tanılamada değil eğitim, tedavi ve yöneltme boyutunda da uzman olmalıdır. Bu ilke bütünlük ilkesiyle paralel çalışır. Gelişmiş ülkelerde (örneğin, İngiltere’de) olduğu gibi ülkemizde de çocuğun engel tür ve derecesinin tanılamasında ve ona uygun okulda provizyonun (eğitsel ihtiyaçlarının) karşılanmasında değerlendirmenin daha tutarlı yapılabilmesi için bir ekip çalışması yapılmalı ve bu ekipte Özel Eğitimci, Psikolojik Danışman, Sosyal Hizmet Uzmanı, Konuşma Terapisti, Hekim ve ailelerin ve hatta mümkünse çocukların kendileri de bu takımda yer almalıdır. (Sarı,H.Global Avereness Society International Sevent Annual Conference.1998)

e. Erken müdahale ve izleme ilkesi

Tanı alındıktan sonra engelli çocuğun gelişimi, eğitimden nasıl etkilendiği, ne türden bir değişme olduğunu görmek için hemen müdahale edilmeli ve izleme çalışmaları yapılmalıdır. Tanı alınıp engelli desteksiz bırakılmaz. Tanı aynı zamanda uzmana özürlü çocuk ve sorunuyla ilgili bir projeksiyon yapma şansı verir. Eğitim alırsa durumu ne olur? Almazsa ne olur? Her iki durumda da tanılama tekrar edilir, olumlu yada olumsuz gelişmelere bakılarak yeni tahminler yapılır. Bu tahminlerin fonksiyonel olabilmesi için yılda en az iki kere çocuğun gelişimiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılabilir.

f. İşbirliği ilkesi

Özel eğitime muhtaç çocukları belirlerken anne-baba, kardeşler, akranlar, öğretmen varsa psikolog, sosyal çalışmacı ve özel eğitim uzmanı kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili olarak çocukla ilgili topladıkları bilgiler bir vaka çalışması ile bir araya getirilir. Bütün bu bilgiler üzerinde yapılan tartışmalar sonucunda ortak bir karara varılır. Bu değerlendirme bize çocuğun avantajlı ve dezavantajlı olduğu bütün yönleri gösterir. Nasıl bir eğitim yada müdahale yapılacağı konusunda ip uçları verir ve karara varılmasını sağlar.

g. Kayıt tutma ilkesi

Çocuğun gelişimi öğretmeni tarafından izlenerek kaydedilmelidir. Çocuğun gelişimiyle ilgili olarak tutulacak dosya okul değiştirmede veya bir üst programa geçişte gittiği okula iletilmelidir. Kayıtlar çocuğun ne tür hizmetlerle nereye geldiğinin bilinmesi açısından ve daha nelerin yapılması gerektiğine karar verilmesi açısından çok önemlidir. (Sarı,H. Yayınlanmamış doktora tezi.2000)

6.2. Özel Eğitime Muhtaç Çocukların Tanılamasında hangi ilkelere uyulmalıdır?

Engelliliğin tanılanması o sorunun nasıl çözüleceğine de ışık tutacaktır. Tanılamada engelin ne olduğu, nasıl olduğu, nasıl oluştuğu, ne şiddette yada sıklıkta, ne kadar süreyle devam ettiği ve müdahale edilirse yada müdahale edilmezse ne olabileceği yukarıdaki ilkeler ışığında kestirilmeye çalışılır. Doğrudan veya dolaylı olarak özel eğitim alanında eğitim almış profesyonel özel eğitimci (görme, işitme, konuşma vb.), hekim (psikiyatri, ortopedi, göz, kulak burun boğaz, nöroloji, vb.), psikolog (psikometri, danışma, klinik ve gelişim psikoloğu gibi), sosyal çalışmacı ve fizyoterapistler çoğu zaman bir ekip oluşturarak çocuğun sorununu tanılayıp onun nasıl sağaltılacağı ve sorunun gidişatının ne olacağı, hangi yaklaşımın benimseneceği konusunda bir karara varabilirler. Örneğin; öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğun sorununun nereden kaynaklandığını anlamada psikolog veya psikiyatrist zihinsel fonksiyonları, zeka ve zihinsel gelişimi ölçen testlerle tespit edebilirler. Görme sorunu olan çocuğun sorununun nereden kaynaklandığını göz doktoru, işitme özürü olan çocuğun işitme kaybının ne düzeyde ve nereden kaynaklandığını Kulak Burun Boğaz uzmanı, konuşma bozukluğu olanın sorununun boyutunu konuşma terapisti veya gelişimci, felçli bir çocuğun sorununun ne olacağını da nörolog veya ortopedist belirleyebilirler. Çocuğun akademik yönden gelişiminin sağlanabilmesi bu alanda yetişmiş uzman öğretmenlerin devreye girmesi gerekir. Gerçekte yapılması gerekende budur. Ancak ülkemizin eğitim sorunlarının temelinde yetişmiş özel eğitimci ve uzman eksikliği de yer almaktadır. Bu alanda çok sınırlı bilgilere sahip olan sınıf öğretmeni yada branş öğretmenleri öğretmenlik görev ve rolleri yanında sınıfındaki engelli çocuğun topluma kazandırılması konusunda da hayati bir rol üstlenebilir ve üstlenmelidir. Nitekim özürlü çocuğu olan ebeveynlerin en fazla anlayış ve destek beklentisi içinde oldukları kişilerden biri de öğretmenlerdir. (Can.2002.s,216)

6.3. Öğretmenin sorunun belirlenmesindeki rehberlik rolü:

Öğretmen okulda rehber öğretmen yoksa, gelişimsel ve psikolojik açıdan mesleki destek alamıyorsa kendi öznel yargılarına göre sınıftaki bir çocuğun özürlü olup-olmadığına karar verebilmektedir. İlköğretim okullarımızda okuyan çocuklarımızın bir bölümü her hangi bir sebeple özel eğitime ihtiyaç duymaktadır. İçine kapalı, ailesinde

sorun yaşayan, sevilmediği, çirkin olduğu inancında olan, sınavlardaki aşırı heyecan nedeniyle başarısız olan, okuldan kaçan, tahtadaki yazıları göremeyen, dikkatini toplayamayan, işitmeyen, kekeleyen, aşırı şımartılmış evin tek çocuğu, babaannesi yada anneannesi yanında yetişmiş farklı ebeveyn tutumuna maruz kalmış, felçli, organ eksikliği olan, üstün yada donuk zekalı vb. çocuklar bir şekilde yardıma muhtaçtır.

Sınıftaki her hangi bir şekilde özel eğitime gereksinimi olan çocuklar için en önemli duygusal ve akademik destek arkadaşlarından sonra öğretmenidir. Öğretmen önemlidir. Sınıfın doğal lideridir. Öğretmen sınıfındaki özel eğitime muhtaç çocuğun belirlenmesinde profesyonelce olmamak kaydıyla diğer davranış bilimlerinde sıklıkla kullanılan “klinik yaklaşımı” izleyebilir. Öğretmen sorunun ne olduğunun belirlenmesi aşamasında mesleki sınırlarını aşmadan kısaca gözlem, görüşme ve test etme yöntemlerini uygulayabilir.

Gözlem : Görme ve işitme duyularımızla yaptığımız bir bilgi edinme yoludur. Öğretmen ders sırasında amaçlı bir duyarlılıkla (tıpkı bir anne ya da babanın çocuğundaki en ufak bir değişmeyi fark etme duyarlılığı gibi) öğrencilerini izler. Öğrenci akranlarından beklenmeyen bir tepki, bir davranışı sergilediği zaman (örneğin; yalan söylemeye başlaması, notlarının ısrarla düşmeye başlaması vb.) öğretmen bu değişmeyi fark edebilmelidir.

Görüşme : Görüşme öğretmenin bu konuda uyarıldığını, motive olduğunu ve çocuğun ne sorunu olduğunu anlamaya niyetli olduğunu açıkça gösteren bir bilgi edinme şeklidir. Görüşme çocuğu incitmek, suçlamak yada yargılamak için yapılmayacağı için öğretmenin görüşme isteğini çok uygun bir dille yapması ve çocuğun yargılanma duygusunu hiç yaşamaması gerekir. Görüşme öğretmenler odası, koridor yada müdürün odasında ve başkalarının şahitliğinde yapılmamalıdır. Mümkünse ve okulun görüşme odası varsa orada okul çıkışında yada derslere başlamadan önce yapmak uygun olabilir. Çocuğun özürü çok belirgin ve önemli bir duyu kaybıyla yada kişilikle ilgiliyse, öğretmen daha detaylı bilgi almak üzere çocuğun iznini alarak ailesiyle görüşebilir. Görüşme samimi, yargının hiç olmadığı bir şekilde devam etmelidir. Öğretmenin görüşme isteği öncelikle çocukta güven ve kabul duygularının gelişmesini sağlayacaktır. Kendisinin önemsendiğini gösterecek, sorunun çözümü için çocuğun aktif katılımını sağlayacaktır.

Test etme : Özel eğitime muhtaç çocukların tespiti için profesyonel biri tarafından tanı konulmasının vazgeçilmez bir önemi vardır. Özellikle bazı testlerin sonuçlarının yorumlanması uzmanlık ister. Buna rağmen öğretmen, öğretmenlik yaptığı okulda bazı basit testleri ve özellikle grup tarama testlerini kullanarak çocukların hangisinde sorun olduğu, ne derecede engelli olduğu, ne gibi müdahalelerin yapılacağı ve hangi düzeyde kimlerden yardım alabileceğini tespit edebilir. (Can.2002.s,217)

6.4. Özel eğitime muhtaç çocukların tanılanmasında öğretmene düşen görevler:

Öğretmenler sınıfındaki özel eğitime muhtaç çocukların yanında öğrencilerin sorunlarını “sorun tarama testleri” ile tespit edebilir. Bu listeler sınıfa grup olarak uygulanır ve sınıfta en fazla yada en şiddetle hissedilen sorunların ne olduğu tespit edilebilir. Burada öğretmenin duyarlı olacağı nokta bütün çocuklar arasında özel eğitime muhtaç çocuğun dışlanıp-dışlanmadığıdır. Sınıfın ön yargıları ve engelli bir çocuğun konum olarak sınıfın neresinde olduğunu görmek mümkün olacaktır. İlköğretimin özellikle alt sınıflardaki öğrencileri engelli çocuklara karşı yoğun negatif duygular içinde olduklarını göstermektedirler. Özürlü bir çocukla kimse oynamak istememektedir. Şayet bir grup oyun oynuyorsa engellinin oyunda bir ayrıcalıklı bir konumu olduğu sezilmektedir. Örneğin; engelli bir öğrencinin oyun kuralları gereği oyundan çıkması gerekirken arkadaşları fazladan bir şans daha vermekte, onu korumaya almaktadırlar. Onlarla tartışmaya girdikleri zaman engelli olmayanların kaybeden taraf olmayı gönüllülükle kabul ettikleri bilinmektedir. (Can.2002.s,213)

7. ÖZEL EĞİTİM VE ÖĞRETMENİN REHBERLİK GÖREVİ

Ülkemizde yaklaşık olarak 4 milyon çocuk özel eğitime muhtaç durumdadır. Bunun yaklaşık 1/10u kadar özürlü çocuk eğitim almaktadır. Bunun büyük bir çoğunluğu da özel kuruluşlar vermektedir. Ancak bu yeterli değildir. Eğitim görmeyen çocukların da eğitime ihtiyacı vardır. Ülkemizde son yıllarda özel eğitime muhtaç çocuklar için önemli gelişmeler olmaktadır. Ülkemiz yapısal yönden sosyal, ekonomik ve hukuksal olarak yeniden yapılanma süreci içindedir. Bu süreç içinde insan hakları , çocuk hakları ve özel eğitime muhtaç çocuk hakları ve eğitimleri konusunda gelişmiş ülke normları kabul etmemiz konusunda önemli ilerlemeler olmaktadır. Bu gelişmeler olumlu yönde olursa yakın zamanlarda ülkemizde de özel eğitime muhtaç çocuklar diğer olağan çocuklarla birlikte normal okullara devam edebilecektir. Zaten önemli eksikliğini hissettiğimiz özel eğitim ve rehberlik alanlarında daha yoğun sorunlar yaşayacağımız anlamına gelebilir. Sorunun çözümü için bütün öğretmenlerin bu konuda rol almalarının sağlanması gelişmiş ülkelerde olduğu gibi her öğretmenin mezun olmadan en az 6 tane özel eğitim dersini başarı ile tamamlamış olması ve dolayası ile bütün yeni mezun öğretmenlerin özel eğitim konusunda duyarlı ve bilgili olmalarının sağlanması gerekecektir. Bu sürecin bir gereği olarak Yüksek Öğretim Kurulu öğretmen yetiştiren kurullarda rehberlik kurallarının konmasını ve okutulacak konuların içine Özel Eğitim Ve Rehberlik başlığı altında bir konunun dahil edilmesin sağlamıştır.

Öğretmenlik mesleği ve rehberlik mesleği çocuğun gelişmesi ve sağlığı ile ilgili olsa da mesleki anlamda öğretmenlik ilkeleri ile rehberlik ,ilkeleri çoğu yerde bağdaşmamaktadır. Örneğin öğretmen ders anlatır,

değerlendirme yapıp not verir, zayıf-güçlü öğrencileri vardır. İyiyi kötüyü değerleri inançları öğretir. Mümkünse bütün çocuklar onun için eşittir. Eşit davranmayı ilke edinir. Çocukları estendik yönde değiştirmek için uğraşır. Okul psikolojik danışmanı ise (rehber) öğretmen değildir. Öğretmen gibi davranmaz. Ona göre her öğrenci başarılı olabilir. Onlarla bireysel olarak ilgilenmek gerekir. Çocukları toplumun istediği yönde değiştirmek yerine onları zaten iyi özelliklerle donanmış ve iyi olmaya ve kendilerini anlamaya çalışan güçlü bireyler olarak kabul eder. Nasihat etmez , suçlamaz, not vermez, öğrenciyi olduğu gibi kabul vardır. Onların inançları, değerleri yetenek ve ilgilerini değiştirmeye zorlamaz onları geliştirmeleri ve farkına varmaları için yardımcı olur. Son yıllarda yapılan bazı düzenlemelerle bazı sorunların yaşanmasına önüne geçilmiştir. Örneğin okul disiplin kurulları ve disiplin anlayışı konusundaki değişiklikler öğretmeninde rehberlik ilkelerine ters düşmeden çocuğu yönlendirebilmesine fırsat vermiştir.

8. ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUĞA REHBERLİK

Sınıfında özel eğitime muhtaç bir çocuğun olduğunu öğrenen öğretmenin öğrencinin sorunlarının tanılanmasında ve öğrencinin sınıf içindeki varoluşunun sürdürülmesinin sağlanmasında önemli görevi vardır. Öğretmen bütün öğrencilere öğretmenlik görevinin dışında rehberlik edebilir onlara sosyal , psikolojik , mesleki ve gelişim sorunlarında yardımcı olabilir.

Öğrencilerin sosyal , psikolojik , mesleki ve gelişim sorunlarında yardımcı olabilir.

1. Öğrenciler özel eğitime muhtaç olsun ya da olmasın sınıfındaki diğer öğrenciler arasında kendini güvende hissedebilmelidir. Özellikle özel eğitime muhtaç bir çocuk kendisini arkadaşları arasında güvende hissedemez. Özellikle ilköğretimin ilk yıllarında çocuklar kendilerine benzemeyen özürlü /engelli çocuklara karşı itici, dışlayıcı bir tutuma sahip olurlar. Yapılan bazı araştırmalarda öğrencilerin engelli öğrencilerle oyun oynamak istemediklerini, onlarla yarışmaktan kaçındıkları oyun içinde ise avantajları kolayca ellerinden bıraktıkları gözlenmiştir. Örneğin ; çocuklar engelli biri ile tartışmaktansa yenilgiyi kabul etme eğiliminde olurlar. Özel eğitime muhtaç çocuk akranlarının bu tutumundan son derece rahatsızlık duyar. Bu rahatsızlık kendini güvende hissedememek olarak gelişir. Öğretmen sınıfın özürlü arkadaşlarına ilişkin olumsuz tutumunu söndürmek ve yeni bir tutum geliştirmelerinde onlara rehberlik edebilir, yardım edebilir. Bunun içinde kompozisyon yarışmaları yapabilir. Münazaralar ile çocukların istendik yöndeki fikirleri yaşayarak ifade etmelerine fırsat verilir. Bu türden önemli öğrenme yaşantıları çocukların tutumlarının olumlu yönde gelişmesini sağlayabilir. Öğretmen aralıklı pekiştirme tarifelerini uygun olarak tutumun sürdürülebilmesini ve kazanılmasını sağlayabilir. Olumlu tutum engelli çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.

2. Özel eğitime muhtaç çocuk akranlarının yanında yetersizlik duyguları geliştirir. Bu onun olumsuz bir benlik imajı geliştirmesine sebep olur. Öğretmen engelli öğrencinin farklı yetenek ve kişilik özelliklerini ön plana çıkaracak etkinliklerle çocuğun tanınma açlığını giderebilir. Bu etkinliklerde engelli çocuklarla diğerlerinin bir grup olarak takım sorumluluğunun birlikte geliştirmelerine olanak sağlanır. Öğrencinin grup içinde ve sınıfta önemli ve kabul edilen biri olarak olumlu benlik imajı geliştirmesi sağlanabilir.

3. Özel eğitime muhtaç çocuklar tıpkı diğerleri gibi duygularını rahatça ifade edemeye bilirler. Öğretmen bir yandan model olarak diğer taraftan çocukların kendilerini olabildiğince rahat bir şekilde ifade etmelerine fırsat vererek onların duygularını yaşayabilmelerine yardımcı olabilir. Duygular reddedilme , kendini güvende hissedememe ya da eleştirilme korkusu ile çoğu zaman duygularını rahatça ifade edemez. Bastırılmış dışa vurulmamış duygular yoğun kaygıların kaynağını oluştururlar. Öğretmen her öğrencinin ne hissettiğini söyleyebileceği ve yargının , yıkıcı eleştirinin olmadığı bir ortam hazırlayabilir. Bunu drama ve oyunla gerçekleştirmek daha kolay olacaktır. Öğrenci korkusunu , sevgisini , kıskançlığını , öfkesini, yalnızlık duygularını , rahatça ifade edebildiği bir sınıfta kendisi olabilir, öğrenebilir, sorumluluk alabilir, paylaşabilir ve mutlu olabilir.

4. Özel eğitime muhtaç çocuklarda iletişim sorunları diğer akranlarına göre daha yoğundur. Öğretmen özel eğitim öğretmeni ve okul psikolojik danışmanının da desteğini alarak dinleme , soru sorma, aydınlatma ve yorumlama yaparak onların iletişime açılmalarını sağlayabilir. Bu aynı zamanda çocuğun kabul edilmesi anlamına gelir. İletişim ve anlaşımın etkili olabilmesi için öğretmen okul psikolojik danışmanının desteğini alarak özellikle aktif dinleme , akıcı dinleme ve yansıtma yaparak iletişimin en verimli şekilde yaşanmasına fırsat verir. Bu ciddi bir öğrenme yaşantısıdır. Sınıf içinde engelli ile engelli olmayan öğrenci eşli oyunlar yada drama yardımı ile iyi anlaşan birbirlerini tanıyan, ve hatta birbirlerine karşı sorumluluklarını üstlenmeye gönüllü kişiler olmasını sağlayabilir

5. Engelli çocuklar genelde sosyal uyumsuzluk gösterirler. Bu uyumsuzluk özellikle engelli olmayan akranları arasındayken daha yoğun olmaktadır. Engelli çocuklarla engelli olmayan çocuk arasındaki fark, onların bir rekabete girmelerini engelleyecek düzeyde algılandığı için sosyal uyum sorunları yaşanmaktadır. Öğretmen öğrenciler arasındaki rekabeti canlı tutacak etkinlikler düzenleyebilir. Engelli çocukların yeteneklerini en üst düzeyde sergileyebileceği yarışmalar , projeler geliştirebilir. Örneğin bilgisayar becerisi iyi olan ortopedik özürlü bir çocuk sınıfın leb sayfasının hazırlanması amacı ile düzenlenen leb yarışmasında başarı verebilir. Bu başarı

duygusu diğer özürlü çocuklar tarafından da paylaşılır. Diğer çocuklarda olduğu gibi engelli çocukların başarıları da tüm okul personeli de öğrencilerin tanıklığında ödüllendirilmelidir.

6. Öğretmen çocukların kendilerini, engellerini ve be konudaki duygularını açıkçæ ifade etmelerine fırsat verebilir. Bu yolla öğrenci değersizlik duygularından kurtulabilir. Kendini ifade edemeyen engelli öğrenci spottan olmayı başaramaz. İlgi değer ve yeteneklerini dışarı yansıtamaz. Öğretmen yeri geldiğinde kendini açarak, kendi yetersizlik duygularını onlarla paylaşarak bir model oluşturabilir.

7. Öğretmen okul psikolojik danışmanı ile birlikte engelli ve engelli olmayan öğrencilerde etkileşim grupları oluşturabilir. Etkileşim ağırlıklı geçen grup yaşantıları öğrencilerin kendilerini anlamalarına kişiler arası ilişkilerde başarılı olmalarına, benlik tasarımlarını olumlu yönde geliştirmelerine fırsat verecektir. Bu grup yaşantıları duyguları yaşamayı karşısındakinin duygularını hissetmeye ve uygun tepkilerde bulunmalarını kolaylaştıracaktır. Bunun sonucunda öğrenci bütün yaptıklarının sorumluluğunu alma cesareti geliştirecektir.

Grup yaşantıları sonucunda engelli olmayan öğrencilerin engelli arkadaşlarının ihtiyaç ve sorunlarına daha duyarlı olması sağlanabilir. Öğretmen bütün bu yaşantılar sonucunda öğrencilerin ilgi, değer ve yetenekleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olacaktır

8. öğrencilerin arkadaşları arasında karşılaştığı iletişim sorunları ile ilgili olarak ebeveynden bilgi alma , onlara bilgi verme ve işbirliğinde bulunması çocuğun sadece okulda değil evinde de desteklendiği , benimsendiği inancı geliştirmesini sağlayacaktır.

9. Öğretmen öğrenciye dolaylı bir şekilde de yardım edebilir. Öncelikle anne ve babanın çocuğunu kabullenmesine ilişkin duygularını geliştirilmesine yardım edebilirler. Ebeveynin çocuğunun engelli olması nedeni ile geliştirdiği suçluluk ve bir hata yada günahının cezasını çekiyor olma duygusundan kurtulmalarına yardımcı olabilir. Bu konuda profesyonel bir yardım almasına aracı olabilir. Bunun için en iyi yollardan biri sınıfındaki engelli çocukların ebeveynleri ile bir grup oluşturmak , okul psikolojik danışmanı yada kurum dışından bir psikologun desteğini almaktır

10. Sınıfındaki işitme ve diğer engelli çocukların anne ve babaları ile oluşturduğu grupta çocukların eğitim ve öğretimleri açısından yeni gelişmeler ve olanaklar konusunda aydınlatma yapabilir. Toplumsal kaynaklara nasıl ulaşılabileceği, son yıllarda geliştirilen kulak içine yerleştirilen mikron elektronik cihazlar ve hangi durumlarda uygulanabileceği konularında bilgiler verilebilir. Uyarıcı olmak için yeri geldiğince yersiz ve aşırı beklentilerin önüne geçmek için doğru bilgilere ulaşmalarına yardımcı olunabilir.

11. Sınıfındaki bütün çocukların temel ve özel ihtiyaçlarına duyarlılık göstererek kendilerini bu alanda geliştirebilir ve gerektiği yerde müfredat programlarına çocukların problemleri ve çözüm yollarına ilişkin katkısal bilgi sağlayabilir.

12. Okulundaki diğer branş yada sınıf öğretmenleri ile bir araya gelerek daha etkin ve sürekli hizmet vermenin yollarını arayabilir. Farklı konularda yada farklı engellilik durumlarına ilişkin farklı bilgilere ulaşmadaki zorluğu kendi aralarında komisyonlar kurarak daha kısa sürede giderebilirler. Her iki öğretmen bir özür grubuna ait bilgileri ve kaynakları diğerleri ile paylaşarak daha etkin bir çalışma grubu oluşturabilir. Bu konuda özellikle internetten çok fazla yararlanma şansı vardır. Örneğin http://www.speciailed.abaut.com/

13. veya http://www.kidsource.com/ , http://www.about.com/ gibi adreslerden binlerce özel eğitim öğretmeninin bilgi ve deneyimlerini paylaşma şansı olacaktır.

14. Çocukların fizyolojik gelişimleri ve engelliliğe neden olan gelişmeler hakkında detaylı bilgi edinerek bu konuda hem topluma hem de engelli çocuk ve çevresine katkısal bilgi sağlayarak rehberlik ve bir anlamda koruyucu sağlık hizmeti verebilir.

15. Okul içinde ve çevresinde kişiler arası ilişkileri geliştirme amacı ile öğrencilere , velileri ve öğretmenleri çeşitli grup aktivitelerine yönlendirebilir. Örneğin ; bir öğrenci velisi engelli ve engelli olmayan ikişer öğrenci, bir öğretmen ve bir okul psikolojik danışmanlarında oluşmuş bir kaynak tarama kurabilir. Bu komisyon çeşitli yollarla özellikle internet ile elde edilen bilgileri her iki haftada bir web sayfası aracılığı ile yada klasik yöntem olan ilan tahtasında rapor edebilir.

16. Öğretmen bazı öğrencilerin özel ihtiyaçları konusunda okul aile birliği derneği ve gönüllülere bilgi verebilir. Kendi imkanları ile ihtiyaçlarını karşılayamayan engelli öğrencilerin ihtiyaçları bu yolla karşılanabilir. Örneğin dernek gönüllüleri şehir içindeki esnafı gezip onlardan doğrudan para yada ihtiyaç duyulan malzeme yi veya aracı temin edebilirler. Bu yolla çok az işitebilen çocuklar ameliyat ettirilip daha iyi duyar hale gelmeleri sağlanabilir. Fiziksel engelli çocuklar için kampanyalar düzenleyerek tekerlekli sandalye, görme engelli çocuklar için üniversite öğrencileri ile bir çalışama başlatıp “konuşan kitaplar” temin edilebilir. Bu konuda kamu yararına çalışan dernek ve vakıflardan da destek almak mümkündür.

9. ÖZÜRLÜ ÖĞRENCİNİN MESLEKİ GELİŞİMİ İLE İLGİLİ ÖĞRETMENLERİN

REHBERLİK GÖREVLERİ

1. Öğretmen sınıfındaki bütün öğrenciler ile birlikte engelli çocukların da yeteneklerini, sınırlılıklarını , ilgilerini değerlerini tanımalarına ve kendi özelliklerine uygun programları seçebilmelerine yardımcı olabilir. Öğretmenin bu konudaki en büyük yardımcısı okul psikolojik danışmanıdır. Son yıllarda sıkça yapılan bir uygulamaya göre eğer bir okulda , okul psikolojik danışmanı yoksa il-ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri marifeti ile okuldaki ihtiyaçlar gerekçe gösterilerek geçici görevlendirmeler yapılabilmektedir. Bu yolla Okul Psikolojik Danışmanından profesyonelce destek sağlanabilir.

Çocuğun korkusu belirlenmelidir. Eğer , güçlüklerinin temelinde ne olduğu anlatılırsa çocuk her yönden engelli olmadığını sadece bir veya birkaç alanda engelli olduğunu görebilir. Çocuk böylece gerçek yeteneklerini keşfedip geliştirebilir. Öğretmen çocuğa yeteneklerine uygun görevler vererek bu alanda gelişmelerine katkıda bulunabilir. Bütün bu farklı ilke ve uygulamalar öğretmenin okul psikolojik danışmanı ile işbirliği içinde çalışması sonunda daha iyi bir düzene girebilir. Nitekim sınıf yada branş öğretmeni çocuklarla en fazla birlikte olan kişiler oldukları için çocukların bir bütün olarak gelişmelerinin sağlanmasında anahtar rolü üstlenecektir. Özel eğitime muhtaç çocukların eğitiminde öğretmen bir yandan öğretmenlik görevlerini yapabilecek , yeri gelince çocukların sosyal , duygusal ve psikolojik gelişimlerini destek olabilecektir. Ülkemizin bu konuda geçiş aşamasında olduğu varsayılırsa özel eğitimi bilen mesleki çatışmaya düşmeden çalışan öğretmenlere ihtiyaç vardır. (Can.Psikolojik Danışma ve Rehberlik.2002.)

KAYNAKLAR

1. Can,G., Altındaş,E., Çam,S., Üre,Ö., Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Pegem A Yayıncılık, Ankara, 2002.

2. Özsoy,Y., Özyürek, M., Eripek, S., Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar “Özel Eğitime Giriş”, Karatepe Yayınları, Ankara, 1998.

3. Enç, M., Çağlar, D., Özsoy, Y., Özel Eğitime Giriş, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları No:95, Ankara, 1981.

4. Sarı, H., An analysis of the policies and provision for children with special educational needs in England and Turkey, Yayınlanmamış Doktora Tezi, School of Education, Oxford, Oxford Brookes University, 2000.

5. Sarı, H., Kaynaştırma eğitimi veren ilköğretim okullarındaki I. Devre Beden Eğitimi dersine giren öğretmenlerin özel eğitime yönelik tutumlarının analizi, III. Akdeniz Spor Bilimleri Kongresi, Antalya, 2001.

6. Sarı, H., Contemprary approaches toward identification and assesment of children with SEN: from the Global Perspective; Global Avereness Society International sevent Annual Conference, 1998.

7. Kirk, S., A.J. Gallagher, Educating Exceptional Children, Houghton Mufflin Com, 1989.

8. Ataman, A., Özel Eğitim; Eğitim Bilimine Giriş, Gazi Kitapevi, 1997.

9. Çağlar, D., Geri Zekalı Çocuklar ve Eğitimi, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları No:82, Ankara, 1979.

Okullarda Rehberlik

Okullarda Rehberlik Hizmetleri

Bir okulda öğretim faaliyetleri dışında öğrencilerin gelişimine uygun ortam sağlamak, karşılaşılan güçlükleri gidermek ve gerekli önlemleri almak için bazı hizmetler sunulmaktadır. Bu tür hizmetler okullarda kurulan Rehberlik ve Psikolojik danışma Servisi tarafından yürütülmektedir. Oldukça geniş bir kapsama sahip olan bu hizmetler çeşitli ölçütlere göre sınıflandırılmaktadır. Hizmetlerin yöneldiği alanlar (eğitsel,mesleki ve kişisel-sosyal) ve işlevleri (koruyucu,eğitimsel-gelişimsel ve problem çözücü) açısından yapılan sınıflamalar başka bir bölümde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu bölümde sunulan hizmetlerin içeriğine göre bir sınıflama yapmak amaçlanmıştır.

Rehberlik hizmet alanları-birimleri, rehberlik hizmetlerini sunan personelin ne tür etkinlikler yaptığını da göstermektedir. Rehberlik hizmetleri, doğrudan doğruya öğrenciye yönelik ve dolaylı olarak da hizmetlerin etkililiğini artırmaya yönelik olarak öğrenciyle ilgili kişi ve kurumlarda yürütülen kapsamı oldukça geniş bir hizmetler bütünüdür. Şöyle ki; rehberlik hizmetleri içinde öğrencilere okul ve çevresini tanıtmak gibi oldukça dışsal ve nesnel; kendilerine uygun bir alan veya program seçmek gibi öznel ya da kendini bir arkadaş grubuna ait hissetmeyen ve bundan rahatsız olan öğrenciye yardım gibi oldukça içsel / duygusal alana yönelik yardımlar yer

almaktadır. Bu kadar geniş kapsama sahip hizmetleri alt gruplara ayırıp incelemekte yarar vardır. Ayrıca böyle bir sınıflama okullarda sunulan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde yapılan etkinliklere yönelik bir açıklık getirmektedir. Konuyla ilgili başlıca yayınlarda rehberlik hizmetlerinin sınıflandırılmasında “hizmet birimleri,rehberlik servisleri,servis birimleri ve hizmet alanları” tanımlamalarının kullanıldığı görülmektedir. Burada “hizmet birimleri” ve “hizmet alanları” tanımlamaları tercih edilmiş ve bütün konu boyunca bu terimler bazen birbirinin yerine kullanılmıştır.

İçeriklerine göre bir sınıflama yapılmakla beraber rehberlik hizmetleri birbiriyle ilişkili ve birbirini tamamlayan hizmetlerdir. Program-plan hazırlama hizmetlerinden araştırma değerlendirme hizmetlerine kadar tüm hizmetler birbiriyle ilişkili ve kısmen iç içe geçmiş hatta kısmen birbiriyle örtüşen hizmetler olarak düşünülebilir. Bunların herhangi birisinin eksikliği rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin işlevselliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca bu hizmetlerin sunuluş sırasındaki öncelikten söz etmek yerine tümünün bir bütün ve birlikte sunulan hizmetler şeklinde algılanması daha uygun bir yaklaşım olacaktır.

Rehberlik hizmetlerinin etkili bir şekilde amacına ulaşabilmesi için işbirliği içinde ve ortak bir anlayış çerçevesinde sunulması gerekmektedir. Okuldaki rehberlik hizmetlerinin sunulmasında okul psikolojik danışmanı (rehber öğretmen), okul müdürü ve müdür yardımcıları, sınıf rehber öğretmenleri ve diğer ders öğretmenleri aktif bir şekilde görev almaktadır. Ayrıca personelin yapacağı görevler Okul Rehberlik ve Psikolojik danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde açıklanmıştır.

Öğretmenler rehberlik hizmetlerini sunmak üzere yetiştirilmiş uzmanlar değildir, böyle olması da beklenemez. Böylece öğretmenlerin rehberlik hizmetlerini sunmak üzere görevlendirilmesi hizmetlerin kalitesini düşürebilir. Buna karşın ekonomik olması, rehberlikle ilgili iş yükünün azalması, daha çok sayıda öğrenciye hizmet götürme olanağı, öğrenciyi öğretmenin uzun süre gözleyebilme olanağının olması birden çok öğretmenin öğrenciyle ilgilenmesi gibi birtakım avantajları vardır. Öğretmenler yeterlilikleri ölçüsünde ve okuldaki psikolojik danışmanın liderliği ile işbirliği içerisinde rehberlik hizmetlerini sınıflarındaki öğrencilere sunabilirler. Ancak öğretmenlerin yaptıkları bu iş psikolojik danışma veya terapi olarak adlandırılmamaktadır.

Rehberlik Hizmet Birimlerine Yönelik Yapılan Sınıflamalar

Aşağıda okul rehberlik servisinde sunulan hizmetlere yönelik farklı yazar tarafından yapılan sınıflamalar yer almaktadır.

Bir okulda sunulan rehberlik programı amacına etkili bir şekilde ulaşması için beş ayrı grupta topladığı rehberlik hizmetlerini bireyi tanıma servisi, bilgi servisi, danışma servisi, yerleştirme servisi ve sonucu izleme servisi olarak sınıflamaktadır. Benzer şekilde kuzgun, bir rehberlik örgütünde bulunan başlıca servis birimlerini bireyi (öğrenciyi) tanımak, bilgi vermek , psikolojik danışma, yerleştirme ve izleme olarak beş grupta toplamaktadır.

Daha ayrıntılı bir sınıflama yapan Kepçe oğlu, rehberlik hizmetlerini dokuz grupta toplanabileceğini belirtmektedir. Bu hizmet alanları;1)Psikolojik danışma hizmetleri, 2)Bireyi tanıma hizmetleri, 3)Bilgi toplama ve yayma hizmetleri, 4)yerleştirme hizmetleri, 5)İzleme hizmetleri, 6)Alıştırma-oryantasyon hizmetleri, 7)Müşavirlik (konsültasyon) hizmetleri 8)Araştırma ve değerlendirme hizmetleri, 9)Çevre ve veli ile ilişkiler. Yeşil yaprak ise yukarıdaki sınıflama çerçevesinde okulda sunulan rehberlik hizmetlerini yedi alanda toplamaktadır. Bunlar; 1)Psikolojik danışma hizmeti, 2)Oryantasyon hizmeti (yeni ortama alıştırma), 3)Bireyi tanıma hizmeti, 4)Bilgi toplama ve yayma hizmeti,5)yöneltme ve yerleştirme hizmeti, 6)İzleme ve değerlendirme hizmeti,7)Müşavirlik (konsültasyon)hizmeti.

Son iki sınıflamayla ilgili yapılan açıklamalarda psikolojik danışma hizmetlerinin diğer tüm hizmetlerin merkezinde yer aldığı ve psikolojik danışma hizmetlerinden yoksun bir rehberlik hizmetinin amacına ulaşamayacağı belirtmektedir. Aslında buradan anlaşılan bu hizmetlerin birbiriyle ilişkili bir bütün oluşturduğudur. Ayrıca tüm rehberlik hizmetlerinin psikolojik danışma hizmetinde olduğu gibi bireye değer veren, onun ihtiyaçlarına ve bireysel faklılıklarına duyarlı , öğrenciyi olduğu gibi kabul eden bir anlayış ile sunulması gerektiği anlaşılmaktadır.

Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisinin Hizmet Alanları

Yapılan sınıflamalar, ilgili yayınlar ve 17.04.2001 tarihli Okul Rehberlik ve

Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde bir okuldaki rehberlik örgütünde yer alan hizmetler aşağıdaki gibi sınıflanabilir.

1.Program-plan hazırlama hizmetleri

2.yeni duruma-ortama alıştırma hizmetleri

3.Öğrenciyi tanıma hizmetleri

4.Bilgi verme hizmetleri

5.Psikolojik danışma hizmetleri

6.Grup rehberliği hizmetleri,

7.Yöneltme ve yerleştirme hizmetleri

8.Sevk(yardım almaya yönlendirme)hizmetleri

9.zleme hizmetleri

10.Konsültasyon (müşavirlik) hizmetleri

11.Çevre ve aile ile ilişkiler

12.Araştırma ve değerlendirme hizmetleri şeklinde sınıflandırabilir.

BİLGİ VERME HİZMETLERİ

Öğrenciler eğitim yaşantıları süresince bir takım bilgilere ihtiyaç duyarlar. Öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilgiler eğitsel,mesleki ve kişisel-sosyal alanlarla ilgili bilgilerdir. Ayrıca çeşitli tekniklerle öğrenciler hakkında toplanan bilgilerin öğrencilere aktarılması rehberliğin bilgi verme hizmet alanında yer almaktadır.

Eğitsel bilgi,öğrencilerin bulundukları eğitim programı ve gidebilecekleri üst eğitim kurumları hakkındaki bilgilerden oluşur. Eğitsel bilgileri vermenin amacı,öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir eğitim programına yönelmeleri ve bunda başarılı olmalarıdır. Öğrenciler eğer bu konuda kendileri için açık olan olanakların neler olduğunu bilmezlerse eğitim programı seçimlerinde uygun kararlar veremezler. Öğrencilerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri uygun kararlar vermelerini sağlamak için bulundukları eğitim programının içeriği,alanlar,zorunlu ve seçimlik dersler,ders dışı eğitsel etkinlikler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak gerekir. Ayrıca bir eğitim kurumundan mezun olmak üzere olan son sınıftaki öğrencilere gidebilecekleri okullar ve kendilerini geliştirebilecekleri olanakları tanıtmakta yarar vardır. Üst eğitim hakkında bilgi edinmenin çeşitli yolları vardır. Bunların bir kısmı aşağıda belirtilmiştir:

Eğitim kurumlarını ziyaret etme,v

Okul incelemev çalışmalarında bulunma,

Eğitim kurumlarını tanıtıcı broşürleri-kitaplarıv inceleme,

Bilgi sahibi edinmek istenilen okuldan bir öğretmenin tanıtımv yapmak üzere sınıfa davet edilmesi,

Okullara-sınavlara başvuru kılavuzununv incelenmesi,

Kurumlarla ilgili basın-yayında yer alan bilgilerinv arşivleşmesi,

İlgili kurumların internetteki tanıtıcı sitelere ulaşarakv bilgiler alınabilir.

Kuşkusuz burada bir öğretmenin öğrencilerin ihtiyaç duydukları tüm bilgilere ulaşarak bunları öğrencilere aktarması beklenemez. Önemli olan öğretmenin hangi bilgileri nereden ve nasıl bulacakları konusunda öğrencileri bilgilendirmesi ve bunun için ortam hazırlamasıdır.

Öğrencilerin ihtiyaç duydukları diğer bilgi alanı meslekler hakkındaki bilgilerdir. Öğrencilerin kendi ilgi,yetenek ve kişilik özelliklerine uygun bir mesleği seçmelerine yardım etmek okullardaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin amaçlarından

biridir. Öğrencilerin kendilerine uygun bir meslek seçmeleri için sahip oldukları özellikleri bilmenin yanında yönelmeyi düşündükleri meslekler hakkında ayrıntılı olarak bilgi sahibi olması mümkün değildir. Öğrencilere bir mesleği incelerken hangi bilgiler nasıl edinecekleri konusunda bilgilendirmesi ve yönlendirilmesi yeterlidir. Öğrencilerin meslekler hakkında bilgi edinmelerinin bazı yolları şunlardır:

Öğrencilerinv ilgilendikleri mesleğin icra edildiği iş yerlerine ziyaretlerin yapılması,

v İş yerinde yarı zamanlı çalışma,

Meslek elemanı yetiştiren kurumlarıv ziyaret etme,

Öğrencilerden meslek inceleme grupları oluşturma,v

Yüksekv öğretim programlarını ve meslekleri tanıtan kitaplara başvurma,

İş ve işçiv bulma kurumunun meslekleri tanıtıcı kaynakları inceleme,

Meslek elemanıv yetiştiren kurumları tanıtan yazılı ve görsel kaynaklara başvurma,

v Öğrencilerin bilgi edinmek istedikleri mesleği icra eden bir meslek elemanını sınıfa davet etme,

Meslek odalarının veya derneklerin ilgili mesleğiv tanıtan yazılı ve görsel materyallerinin incelenmesi.

Öğrenciler kişisel ve sosyal gelişim açısından oldukça kritik kabul edilen bir gelişim aşamasındadırlar. Öğrencileri, yaşadıkları değişim ve gelişmeler hakkında bilgilendirmek gelişimlerini destekleyici olacaktır. Ayrıca sosyal gelişim ve uyumlarının kolaylaştıracak; aile,arkadaş ve diğer sosyal çevreleriyle ilişkilerini zenginleştirecek kişiler arası ilişkilere yönelik bilgiler verilebilir. Bu bilgiler, yeterliliği ölçüsünde sınıf rehber öğretmenleri ve psikolojik danışmanlar tarafından verilebilir. Ayrıca verilecek bilgi alanıyla ilgili bir uzman okula davet edilerek öğrencilerin bilgilenmeleri sağlanabilir Bunun yanında öğrencilere konu ile ilgili eğitsel kitaplarını okumalarını ve filmleri izlemelerini önermek öğrencilerin bilgi edinmelerini sağlayan bir diğer yoldur.(Altıntaş,Ersin.:Psikolojik Danışma ve Rehberlik,Pegemyayıncılık,Ankara,2002)

Bilgi toplama ve yayma hizmetleri genel olarak;

Sosyal,kültürel ve eğitsel çalışmalar,üst okullar,iş vev meslekler hakkında gerekli bilgilerin toplanıp verilmesi,

Bu bilgilerv ışığında kendilerine en uygun ve doğru bir seçim yapmalarına yardım edilmesi,

Böylece onların bir program,bir sosyal kültürel vev eğitsel çalışma ,bir üst okul,bir iş ya da bir mesleğe yönelmelerini sağlam aile ilgili çalışmaları kapsar .Bunun yanında esas amacı ; okullarda öğrencilerin eğitsel ve mesleki alanlarda kendilerine en uygun ve gerçekçi seçimleri yaparak onların eğitsel ve mesleki yönelmelerine yardımcı olmaktır. Bu yüzden öğrencilerin ihtiyaç duyabilecekleri her türlü eğitsel ve mesleki bilgiyi toplamak,bu bilgileri sınıflayıp özetleyerek en uygun biçimde düzene koymak ve özetlememiz gerekir.

BİLGİ TOPLAMA YOLLARINDAN BAZILARI

v Mektuplar göndererek doğrudan doğruya ilgili okul ve kurumlardan yazılı dokümanlar isteme,

Anket,soru listesi,envanter vb. formları göndererekv tanıtıcı bilgiler toplamak,

Broşürlerden yararlanma, ilgili gazete ve dergiv sayfalarını toplama,

Radyo ve televizyon programlarından yararlanma,v

v Çevredeki diğer ilgili kişilerden yararlanma,

Elde edilen eğitsel vev mesleki bilgilerin paylaşılması ve yorumlanması amacı ile öğrencilerle bireysel ve grupla psikolojik danışma yapma,elde edilen eğitsel ve mesleki bilgiler ile ilgili derslerde bir ders konusu ya da ünitesi gibi ele alınıp öğretmen ya da sınıf öğretmenleri tarafından sınıfa anlatma,okul gazetesi,haber bültenleri ve duyuru tahtaları asma,film,teyp,bant ,resimleri ve görsel işitme araçlarından yararlanarak dinletme yada izletme,okullarda konferanslar düzenleme,geziler düzenleme bilgi toplama yollarından bazılarıdır.(Kepçeoğlu,Muharrem.:Psikolojik Danışma ve Rehberlik,Ankara,1996)

PSİKOLOJİK DANIŞMA HİZMETLERİ

Psikolojik danışma bireylerin kendilerini tanımalarını,güçlü ve zayıf yönlerini fark ederek yaşadıkları problemleri etkili biçimde çözmek amacıyla, yüz yüze bir ilişki süreci içinde sunulan ve duyuşsal yönü ön planda olan profesyonel bir yardım hizmetidir. Nihai amacı da bireyin karar verme ve problem çözme becerisini geliştirerek

kişisel gelişimini sağlamaktır. Psikolojik danışmanın kendine özgü çeşitli kuram,teknik ve ilkeleri vardır. Psikolojik danışma hizmeti, ancak bu alanda yetişmiş ve yeterliliği olan

uzman kişiler tarafından sunulur. Dolayısıyla psikolojik danışma hizmetini vermek diğer rehberlik hizmetlerine göre uzun süreli bir eğitim gerektirir. Bu hizmetin okulda sunulan tüm rehberlik hizmetleri için de önemli bir yeri vardır. Çünkü diğer hizmetlerin etkililiği,psikolojik danışmadaki anlayış ve ilkelerle yakından ilişkilidir. Psikolojik danışmadaki anlayış ve ilkelerin diğer tüm rehberlik hizmetlerine yansıması beklenir.

Psikolojik danışma süreci içinde yardım alan kişiye “danışan”,yardım veren uzmana da “danışman” denilmektedir. Bu hizmet bir danışan ile bir danışman arasında kurulan ilişki ise buna “Bireysel Psikolojik Danışma” denilmektedir. Eğer bu ilişki bir danışman ve birden çok (genellikle 8-12)danışan arasında kurulmuşsa buna “Grupla Psikolojik Danışma” denilmektedir. Psikolojik Danışma ilişkisi birden çok görüşmeyi gerektiren bir süreçtir. Öğrencilerin ihtiyaçlarına göre bu sayı değişmekle birlikte genellikle görüşme sayısı 8-10 arasındadır. Duruma ve tercih edilen psikolojik yaklaşıma göre daha kısa süren psikolojik danışma sürecide olabilir. Ancak bazı durumlarda bir iki görüşme ile de öğrenci sorunu çözülebilmektedir. Genellikle öğrencinin sorunu bilgi eksikliğinden kaynaklanıyorsa,bu eksiklik giderildiğinde problemi çözebilmektedir. Böyle bir süreci Psikolojik Danışma olarak tanımlamak yerine bunu “görüşme” olarak tanımlamak daha uygundur. Görüşme aynı zamanda öğrenci hakkında bilgi toplama tekniğidir. Bilgi toplama amacıyla görüşme yapılıyorsa öğrenci ile kurulan ilişki psikolojik danışma değildir. Özellikle öğretmenlerin kişisel sorunları ile ilgili öğrencilere sundukları yardımları görüşme olarak adlandırmak gerekir. Öğretmenlerin öğrencilere yaptıkları görüşmelerin sayısı daha fazla olsa da bu ilişki psikolojik danışma ilişkisi değildir. Çünkü psikolojik danışma yapmak uzmanlık gerektiren bir iştir ve öğretmenler bu işi yapmak için yetişmemişlerdir.

(Altıntaş,Ersin.:Psikolojik Danışma ve Rehberlik,PegemYayıncılık,Ankara,2002 )

Psikolojik Danışma hizmetleri tüm rehberlik hizmetlerinin temelini ve özünü oluşturur. Psikolojik danışmadan yoksun rehberlik hizmetleri tam sayılamaz. Bu öneminden dolayı, geleneksel olarak “rehberlik “diye adlandırılan hizmet alanı günümüzde temelini ve özünü oluşturan psikolojik danışmadan hız alan bir anlayışla “psikolojik danışma ve rehberlik” alanı olarak gelişmektedir.

Psikolojik danışma hizmetleri diğer rehberlik hizmetleri arasında daha teknik,daha duyarlı olan ve ancak uzman personel tarafından profesyonel düzeyde

sunulabilecek hizmetlerden oluşur Bu bakımdan psikolojik danışma hizmetlerinin,öteki hizmetlerden ayrı olan yönleri ile, çok iyi anlaşılması gerekir.(sh75)

PSİKOLOJİK DANIŞMA HİZMETLERİNDEKİ AMAÇ VE İLKELER

Amacı, bireylerin kendini gerçekleştirmelerine yardım etmektir. Bireyin kendini gerçekleştirmesini sürekli gelişmekte olan bir düzey ve erişilmek istenen genel bir sonuç olarak algılamak gerekir. Psikolojik danışma yardımında kısa vadeli,orta vadeli ve uzun vadeli amaçlardan söz edilebilir. Örneğin, her psikolojik danışma yardımında gerçekleştirilecek amaçlar kısa vadeli ,birkaç psikolojik danışma ile bireyin mevcut sorunlarının giderilmesi orta vadeli amaç olarak gösterilebilir. Bu amaçlar genel olarak bireyin mesleki,eğitsel ve kişisel olan tüm problemleri hakkında daha çok bilinçlenerek kendine en uygun ve gerçekçi bir çözüm bulmasına yardım olarak özetlenebilir. Kendini gerçekleştirme ise, erişilmek istenen bir sonuç olarak,psikolojik danışma yardımının uzun vadeli bir amacıdır.

Bir yardım süreci olarak psikolojik danışmanın amacında, psikolojik danışmayı yapan danışman kişinin eğitim düzeyi ve sahip bulunduğu değer sistemi, görev anlayışı vb. özellikler önemli etkiler yapar. Öte yandan yardımı alan, yani danışan kişinin ihtiyaçları ve özellikleri de amaçları belirlemede yine önemli bir etkiye sahiptir.

Psikolojik danışma hizmetlerinin dayandığı temel ilkeler;

1. Psikolojik danışma hizmetleri demokratik bir ortamda ancak insancıl bir anlayışla sunulabilir.

2. Psikolojik danışma hizmetleri tüm bireylere açık olarak,bireylerin ihtiyaç duyduğu ve bu yardımdan bir yarar sağlayacağına inandığı her konuda verilebilir.

3. Hizmetler ister tek tek bireylere ister gruplara verilsin,psikolojik danışma hizmetlerinde bir danışman ile danışanlar arasında yüz yüze gelerek karşılıklı bir psikolojik ilişkinin kurulması zorunludur.

4. Psikolojik danışma hizmetlerinde danışman ile tek tek ya da grup halinde danışanlar arasında kurulan psikolojik ilişki karşılıklı saygı,güven,samimiyet,içtenlik ve gönüllülük esasına dayanmalıdır.

5. Psikolojik danışma hizmetlerinde psikolojik yardım alan danışanlar ne kadar problemli olurlarsa olsunlar bir hasta gibi değil,normal birer insan olarak kabul edilirler ve bundan dolayı psikolojik danışma hizmetleri her konuda tüm bireylere açık olarak sunulmaktadır.

6. Psikolojik danışma hizmetlerinde bireyleri eleştirme,yargılama ve değerlendirmenin kesinlikle yeri olmadığı gibi, kendisi hakkında karar alma ve kendisine yön verme hak ve sorumluluğu danışanların kendilerine bırakılmalıdır.

7. Psikolojik danışma hizmetleri verilirken birey ya da bireylerle kurulan ilişki gizli, özel ve profesyonel bir ilişkidir;bu ilişkinin gerektirdiği belirli ortam,mesleki ve etik (ahlaki)kurallar vardır. Uygun olmayan ortamlarda mesleki hazırlılığı yetersiz kişilerin diğer ilişkilerden çok farklı olan böyle bir psikolojik ilişki içine girmeleri asla doğru değildir.

8. Psikolojik danışma hizmetleri sürekli olmalı; hem bireysel psikolojik danışma hizmetleri ve hem de psikolojik danışma hizmetleri halinde dengeli ve örgütlenmiş bir şekilde sunulmalıdır.(sh76-77-78)

OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMA UYGULAMALARI

Okullardaki psikolojik danışma uygulamaları için önemli olabilecek bazı bilgiler şu şekilde özetlenebilir:

1. Sınırlı ya da geniş tutulsun psikolojik danışma hizmetlerine okul psikolojik danışma ve rehberlik programlarında mutlaka yer verilmeli; bu amaçla düzenlenecek hizmetler düzenlenmelidir.

2. Psikolojik danışma hizmetlerinin diğer rehberlik hizmetlerinden farklı olan bazı genel nitelikleri uzmanlar tarafından her fırsatta yönetici,öğretmen, öğrenci ve hatta velilere açıklanmalı;öğrencilerin bu hizmetlerden yararlanmaları teşvik edilmelidir.

3. Psikolojik danışma hizmetleri hem bireysel, hem de grupla psikolojik danışma çalışmaları olarak dengeli bir biçimde ve birlikte sunulmalıdır.

4. Psikolojik rehberlik hizmetleri için okulda uygun bir yer ayrılması konusunda başta okul müdürleri olmak üzere herkes çaba göstermelidir.

5. Okullarda psikolojik danışma hizmetlerinden yararlanmak isteyen öğrencilerin, gerektiğinde,çevrede bulunan ve psikolojik yardım veren diğer kurumların hizmetlerinden de yararlanmaları teşvik edilmelidir.(sh79-80-81)

GRUP REHBERLİĞİ HİZMETLERİ

Grup rehberliği hizmetleri 10-15 kişilik gruplarla ya da sınıftaki tüm öğrencilerle yürütülen hizmetlerdir. Özgüven grup rehberliğini “bireyin gelişmesine,kendisini ve

olanakları tanımasına,gerçekçi ve uygun planlar ve seçimler yaparak kendisini yönlendirmesine ilişkin grup etkinlikleri ve süreçleri olarak tanımlamaktadır. Bu tür çalışmalarda daha çok öğrencilerin kendileriyle ilgili veya olgusal konularda (karar verme,meslekleri tanıma, sosyal ilişkiler,etkili ders çalışma gibi) bilgilenmelerini sağlayarak gelişimlerine yardımcı olmak hedeflenir. Daha çok öğrencilerin katılımı sağlanarak,onların yaşantılarını,duygularını ve düşüncelerini ifade etmesine dayalı etkileşimli bir ortam içinde grup rehberliği çalışmaları yürütülür. Ne kadar büyük gruplarla bu çalışmalar yapılabilse de küçük gruplarla çalışmak hizmetlerin etkililiğini arttırmaktadır. Grup rehberliği çalışmaları herhangi bir konuda bir oturumluk,iki-dört oturumluk veya daha uzun süreli örneğin bir yarıyıl boyunca sürecek şekilde planlanıp uygulanabilir.(Altıntaş,Ersin.:PsikolojikDanışmaveRehberlik,Pegemyayıncılık,Ankara,2002)

GRUP YAKLAŞIMININ YARARLARI:

Kendini yönlendirici öğrenme olanaklarıv sağlar,

Ekonomik ve etkili bir rehberlik hizmeti verir,v

Bireyselv psikolojik danışmayı kolaylaştırır.

GRUP YAKLAŞIMI İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN HİZMETLERDEN BAZILARI:

Grup Rehberliği;sınıf rehber öğretmenliği vev eğitici kol rehber öğretmenliği görev alanına giren grup yaklaşımını kapsamaktadır.

Psikolojik Danışma;grup içinde daha derin bir iletişim vev etkileşimle gerçekleştirilen yardım yaklaşımını kapsamaktadır.

Gruptav Ruhsal Sağaltım;grupta psikolojik danışmadan da derin boyutlu yaklaşımları kapsamaktadır.

GRUP REHBERLİK HİZMETLERİNDE GÖZ ÖNÜNDE TUTULACAK NOKTALAR:

Danışman ya da sınıf rehber öğretmeni; eğitsel,mesleksel yav da kişisel-toplumsal sorunu, öğrencilere ulaştırılması gereken bilgiyi sınıfa getirmeli,

Her türlü öğrencinin görüşüne saygı gösterilmeli,v

Grubav bilgi verirken soyut ve kuru bir anlatımdan kaçınılmalıdır,

Grupv tartışmalarına, her üyenin katılması ve katkıda bulunması sağlanmalıdır,

v Danışman ya da sınıf rehber öğretmeni tartışmalarda,kendi düşünce duygu ve değer yargılarını gruba aşılamaktan kaçınılmalıdır,

Öğrenciler sormadıkçav ,tartışma konusuna ilişkin görüşlerini açıklamamalıdır.(Bakırcıoğlu,Rasim.:RehberlikvePsikolojikDanışma,yayınları,Ankara,1994 )

DEĞERLENDİRME SORULARI:

1)Öğrencilerin ihtiyaç duydukları bilgiler aşağıdaki şıklardan hangisinde tam olarak sınıflandırılmıştır?

a)Eğitsel Bilgi

b)Mesleki Bilgi

c)Eğitsel-mesleki-ahlaksal bilgi

d)Eğitsel-mesleki-kişisel-sosyal Bilgi

e)Eğitsel-mesleki bilgi

2)Psikolojik danışma hizmetlerinin en önemli amacı hangisidir?

a)Bilgi vermek

b)Öğrencinin sorunlarını tamamen gidermek

c)Bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerine yardım etmek

d)Mesleki bilgiler vermek

e)Eğitsel-mesleki-sosyal bilgiler vermek

3)Aşağıdakilerden hangisi grup rehberlik hizmetlerinde göz önünde tutulacak esaslardan biridir?

a)Kuru ve soyut anlatımdan kaçınmak

b)Her üyenin grup tartışmasına katkıda bulunmasını sağlamak

c)Her türlü öğrenci görüşüne saygı duymak

d)Sınıf öğretmeninin eğitsel,mesleki ya da kişisel toplumdaki sorunu gruba getirmesi

e)Hepsi

YARARLANILAN KAYNAKLAR

• Altıntaş,Ersin.:PSİKOLOJİKDANIŞMAveREHBERLİK,PegemYayıncılık,Ankara,2002)

• Kepçeoğlu,Muharrem.:PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK,Ankara,1996)

• Bakırcıoğlu,Rasim.:REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMA,Ankara,1994)

YÖNELTME VE YERLEŞTİRME HİZMETLERİ

Öğrenciyi tanıma hizmetlerinden öğrenci hakkında elde edilen bilgiler ışığında onun yönelebileceği okullar veya programların neler olduğunu bilmesi ve kendisi için en uygun olanı seçmesi sürecinde sunulan hizmetler yöneltme ve yerleştirme hizmetleri olarak adlandırılmaktadır. Bu süreçte, okul rehberlik servisinde sunulan bir çok hizmet alanından yararlanılır. Bunlar: Öğrencinin ilgi ve yetenekleri hakkında bilgi edinmek için öğrenciyi tanıma; öğrencinin programlar ve okullar hakkında bilgi edinebilmesi için bilgi verme; bu konularla ilgili öğrencinin gerçekçi algı ve beklentileri yoksa psikolojik danışma ; ailenin beklenti ve değerleri öğrencinin uygun karar almasını engelliyorsa müşavirlik hizmetleri de işe koşularak yöneltme ve yerleştirme hizmetleri sunulmaktadır.

Bu hizmetler öğrencinin bir mesleğe veya bir işe yöneltilip yerleştirilmesinde de verilir.

Özellikle eğitsel ve mesleki rehberlik hizmetlerinde yöneltme sürecine ilköğretim yıllarından itibaren başlamakta yarar vardır. Öğrencilerle küçük yaşlardan itibaren bulundukları gelişim düzeylerine uygun olarak hem eğitsel hem de mesleki rehberlik çalışmaları yapılır. Böylece öğrencilerin program, okul ve meslek seçimlerinde problem yaşamaları önlenmiş olur.

SEVK (YARDIM ALMAYA YÖNLENDİRME ) HİZMETLERİ

Öğrenciler kökleri kişiliğin derinliğinde yer alan psikolojik rahatsızlık , sahip olduğu özellikleri tanıma ve yeteneklerini geliştirme , çekingen davranma , olumsuz aile ve arkadaş ilişkileri , ders başarısızlığı, özel- destek eğitim alma , meslek seçme , iş bulma , burs alma gibi konularda yardıma ihtiyaç duyabilirler. Bu hizmetlerin bir kısmı okul ortamında ve okulda görevli personel tarafından sunulabildiği gibi bazı hizmetler ise , okul dışındaki kurumlarda sunulmaktadır. Öğretmen öğrencinin dile getirdiği sorunun niteliğine göre kendi yeterliliği dışında ise öğrenciyi mutlaka yardım almak üzere psikolojik danışmana yönlendirmelidir. Okulda psikolojik danışma yok ise öğrencinin ilgili rehberlik ve Araştırma Merkezine başvurması sağlanmalıdır.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri toplumumuzda daha çok yenidir ve yeterince doğru tanınmamıştır. Okul rehberlik ve psikolojik danışma servisleri , öğrencilerin önemli bir kısmı tarafından davranış bozukluğu olan, disiplin sorunu olan

hatta “deli”olan kişilerin gittiği yer olarak algılanabilir. Özellikle Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’ nün , Okuldaki Disiplin Kurulunun bir parçası gibi algılanmasına yol açan rehberlik hizmetlerinin sunulmasındaki ilke ve anlayışlarla bağdaşmayan yönetmelik maddeleri de mevcuttur. ( T.C. Resmi Gazete , 22188 , 31.01.1995; T.C. Resmi Gazete , 23476 , 17.04.2001 ) . Bu yüzden öğretmenler bu hususta hassas davranmalı , öğrencilerin yanlış yargılara varmasını engelleyici tavırlar takınmalıdırlar.

Öğretmenler öğrencileri sevk edecekleri kurumlar hakkında detaylı bilgiye sahip olmalı ve aile ile işbirliği içinde çalışmalıdırlar.

İZLEME HİZMETLERİ

Öğrencilere sunulan rehberlik hizmetleri sonucunda bir değişikliğin olup olmadığı , olmuşsa ne gibi değişikliklerin olduğunun bilinmesine gereksinim vardır. İzleme çalışmaları, hem öğrencinin değişim ve gelişimini takip etmek amacıyla hem de sunulan rehberlik çalışmalarını etkinliğini öğrenmede ihtiyaç duyulan bilgileri sağlar. Bir öğrencinin yaşadığı kişisel sorunu çözmek için psikolojik danışma ilişkisi tamamlandıktan sonra yaşantısındaki değişiklik ve sorunların bilinmesi de izleme olarak değerlendirilmektedir. Öğrenci bu süreçte bir karar almıştır ve bu kararın sonucunda yeni davranışları kazanmada ne kadar başarılı olduğu izlenmelidir. (Altıntaş,Ersin.:Psikolojik Danışma Ve Rehberlik,Pegem Yayıncılık,Ankara,2002)

YÖNELTME VE YERLEŞTİRME HİZMETLERİ

Öğrenciyi tanıma hizmetlerinden öğrenci hakkında elde edilen bilgiler ışığında onun yönelebileceği okullar veya programların neler olduğunu bilmesi ve kendisi için en uygun olanı seçmesi sürecinde sunulan hizmetler yöneltme ve yerleştirme hizmetleri olarak adlandırılmaktadır. Bu süreçte, okul rehberlik servisinde sunulan bir çok hizmet alanından yararlanılır. Bunlar: Öğrencinin ilgi ve yetenekleri hakkında bilgi edinmek için öğrenciyi tanıma; öğrencinin programlar ve okullar hakkında bilgi edinebilmesi için bilgi verme; bu konularla ilgili öğrencinin gerçekçi

algı ve beklentileri yoksa psikolojik danışma ; ailenin beklenti ve değerleri öğrencinin uygun karar almasını engelliyorsa müşavirlik hizmetleri de işe koşularak yöneltme ve yerleştirme hizmetleri sunulmaktadır.

Bu hizmetler öğrencinin bir mesleğe veya bir işe yöneltilip yerleştirilmesinde de verilir.

Özellikle eğitsel ve mesleki rehberlik hizmetlerinde yöneltme sürecine ilköğretim yıllarından itibaren başlamakta yarar vardır. Öğrencilerle küçük yaşlardan itibaren bulundukları gelişim düzeylerine uygun olarak hem eğitsel hem de mesleki rehberlik çalışmaları yapılır. Böylece öğrencilerin program, okul ve meslek seçimlerinde problem yaşamaları önlenmiş olur.

SEVK (YARDIM ALMAYA YÖNLENDİRME ) HİZMETLERİ

Öğrenciler kökleri kişiliğin derinliğinde yer alan psikolojik rahatsızlık , sahip olduğu özellikleri tanıma ve yeteneklerini geliştirme , çekingen davranma , olumsuz aile ve arkadaş ilişkileri , ders başarısızlığı, özel- destek eğitim alma , meslek seçme , iş bulma , burs alma gibi konularda yardıma ihtiyaç duyabilirler. Bu hizmetlerin bir kısmı okul ortamında ve okulda görevli personel tarafından sunulabildiği gibi bazı hizmetler ise , okul dışındaki kurumlarda sunulmaktadır. Öğretmen öğrencinin dile getirdiği sorunun niteliğine göre kendi yeterliliği dışında ise öğrenciyi mutlaka yardım almak üzere psikolojik danışmana yönlendirmelidir.Okulda psikolojik danışma yok ise öğrencinin ilgili rehberlik ve Araştırma Merkezine başvurması sağlanmalıdır.

Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri toplumumuzda daha çok yenidir ve yeterince doğru tanınmamıştır. Okul rehberlik ve psikolojik danışma servisleri , öğrencilerin önemli bir kısmı tarafından davranış bozukluğu olan, disiplin sorunu olan

hatta “deli”olan kişilerin gittiği yer olarak algılanabilir. Özellikle Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi’ nün , Okuldaki Disiplin Kurulunun bir parçası gibi algılanmasına yol açan rehberlik hizmetlerinin sunulmasındaki ilke ve anlayışlarla bağdaşmayan yönetmelik maddeleri de mevcuttur. ( T.C. Resmi Gazete , 22188 , 31.01.1995; T.C. Resmi Gazete , 23476 , 17.04.2001 ) . Bu yüzden öğretmenler bu hususta hassas davranmalı , öğrencilerin yanlış yargılara varmasını engelleyici tavırlar takınmalıdırlar.

Öğretmenler öğrencileri sevk edecekleri kurumlar hakkında detaylı bilgiye sahip olmalı ve aile ile işbirliği içinde çalışmalıdırlar.

İZLEME HİZMETLERİ

Öğrencilere sunulan rehberlik hizmetleri sonucunda bir değişikliğin olup olmadığı , olmuşsa ne gibi değişikliklerin olduğunun bilinmesine gereksinim vardır. İzleme çalışmaları, hem öğrencinin değişim ve gelişimini takip etmek amacıyla hem de sunulan rehberlik çalışmalarını etkinliğini öğrenmede ihtiyaç duyulan bilgileri sağlar. Bir öğrencinin yaşadığı kişisel sorunu çözmek için psikolojik danışma ilişkisi tamamlandıktan sonra yaşantısındaki değişiklik ve sorunların bilinmesi de izleme olarak değerlendirilmektedir. Öğrenci bu süreçte bir karar almıştır ve bu kararın sonucunda yeni davranışları kazanmada ne kadar başarılı olduğu izlenmelidir. (Altıntaş,Ersin.:Psikolojik Danışma Ve Rehberlik,Pegem Yayıncılık,Ankara,2002)

KONSÜLTASYON ( MÜŞAVİRLİK) HİZMETLERİ

Doğrudan öğrencilere dönük olmayan ; öğrencilere sunulan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik çalışmalarının etkinliğini artırmaya dönük olan çalışmalardır. Bu hizmetlerin amacı ; okuldaki yönetici ve öğretmenlerin daha uygun ve ortak bir rehberlik anlayışına sahip olmasını ve çalışmalarda bu anlayışına sahip olmasını , çalışmalarda bu anlayışın esas alınmasını ve okuldaki tüm olanakların bu anlayışa uygun biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Böyle bir çalışma velilerle de yapılabilir. Ailede bir anlayış geliştirmek amacıyla ve aile olanaklarının öğrencinin gelişimine destek olacak biçimde düzenlenmesi için konsültasyon çalışmaları yürütülebilir. Yönetici öğretmen ve velilerle konsültasyon çalışmaları yürütülürken bireysel ve grup konsültasyonları yapılabilir. Konsültasyon çalışmalarını planlama ve yürütme sorumluluğu psikolojik danışmanındır. Etkililiği ise psikolojik danışmanın yeterliliği ile yakından ilgilidir. Etkililiği belirleyen diğer önemli bir faktör ise yönetici öğretmen ve velilerin çalışmalara katılımlarındaki istekliliktir.

Konsültasyon hizmetleri , kimlere yönelik hizmetlerdir ?

Konsültasyon çalışmalarıyla kazandırılması hedeflenen uygun ve ortak anlayışta rehberlik hizmetlerinde gerekli olan işbirliğidir. İşbirliği karşılıklı yardımlaşma , rehberlik uygulamalarını birlikte programlama ve yürütme, hizmetler sunulurken etkinliği birlikte yaparak öğrenilir. Öğretmen ve yöneticilere bu konularda sadece bilgi vererek yeterli ve uygun anlayış oluşturmak güçtür. Bunun için okuldaki personel arasında sıkı bir işbirliği gerekir. Akbaş tarafından rehberlik hizmetlerinin sunulmasında yüksek ve düşük işbirliğinin sağlandığı okullarda yapılan bir çalışmada bu okullar arasında önemli farklılıkların olduğu görülmüştür. Yüksek düzeyde işbirliğinin sağlandığı

okullarda şu durumlar gözlenmiştir. Olumlu psikolojik danışma ve rehberlik anlayışı, personel arasında geliştirici iletişim, yüksek idare desteği , psikolojik danışmanın yüksek çaba ve motivasyonu , isteklilik , rehberlik hizmetlerinde eğitime ve gelişime önem verme , koruyucu rehberlik anlayışı , öğrenci ihtiyaçlarına duyarlılık , personelin sorumluluklarını yerine getirmesi , okuldaki danışman rolünün diğer personel tarafından benimsenmesi, velilerin üst düzeyde katılımını sağlamaya özen gösterme ve hizmet sunulan öğrenci sayısının az olması. Düşük düzeyde işbirliğinin sağlandığı okullarda ise şu faktörler önemli bulunmuştur: Düşük idare desteğ i , engelleyici iletişim , danışmanın düşük motivasyonu , olumsuz psikolojik danışma ve rehberlik anlayışı , danışman rolünün benimsenmemesi, sorun çözmeye yönelik rehberlik anlayışı , sorumlulukların yeterince yerine getirilmemesi, ders programlarının yoğunluğu, konuyla ilgili yönetmeliklerin yetersizliği, veli katılımının sağlanmaması, öğrenci ihtiyaçlarına duyarsızlık , hizmet verilen öğrenci sayısının fazlalığı.

Konsültasyon çalışmaları kapsamında yapılabilecek bazı çalışmalar aşağıda verilmiştir:

1. Velilere okulun amacını , programını ve politikasını tanıtma.

2. Öğrencilere okulda kazandırılması hedeflenen davranışların evde desteklenmesini sağlama.

3. Evde öğrenciyi olumsuz etkileyen koşulları olumlu hale getirme .

4. Okulda daha etkili bir öğrenme ortamı oluşturma gibi.1

Psikolojik danışmanın konsültasyon çalışmaları alanındaki görevleri :

• Öğrenme güçlükleri , özel ihtiyaçları ve problemleri olan öğrencileri tanımaları için öğretmenlere yardım etme.

• Sınıf içi rehberlik çalışmalarında öğretmenlere yardım etme.

• Öğrenciler için bazı rehberlik araçlarını geliştirmede öğretmenlere yardım etme .

• Rehberlik saatlerinde uygulayacakları rehberlik programlarını hazırlamada sınıf öğretmenlerine yardım etme .

• Ders dışı eğitsel kol çalışmalarını programlamada kol sorumlusu öğretmene yardım etme .

• Okuldaki çeşitli toplantılara katılma, bu toplantılarda psikolojik danışma ve rehberlik çalışmaları hakkında bilgi verme.

• Okulda düzenlenen iş başında yetiştirme çalışmalarına katılma; bu çalışmalarda kendi görevlerini ve okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinden daha etkili olarak nasıl yararlanılacağını açıklama.2

ÇEVRE VE AİLE İLE İLİŞKİLER

Çevre ve velilerle kurulan etkili ilişkiler bir okulda yürütülen rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkililiğini artırmaktadır. Öğrencilerin çevredeki olanaklardan yararlanmalarını sağlamak önemlidir. Bu olanaklar psikolojik yardım ve sağlık hizmeti sunan kurumlar, sosyal kültürel ve sportif etkinliklerin yapılabildiği kuruluşlar ve çevredeki diğer okullar gibi kurumları kapsar. Çevrede sunulan hizmetlerden öğrencilerin yararlanabilmeleri için okul ile bu hizmetlerin sunulduğu kurumlar arasında etkili ilişkilerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Öğrencilerin kendilerini geliştirmeleri , gerekli durumlarda psikolojik ve sosyal alanda yardım alabilmeleri için onları bu kurumlara yönlendirmek rehberlik hizmetleri arasında yer almaktadır. Çevre ile ilişkilerin etkili biçimde kurulması okul yönetiminin ve okul psikolojik danışmanın görevidir. Ayrıca okul aile birlikleri ve okul koruma dernekleri de çevre ve aile ile ilişkilerin geliştirilmesinde önemli olan birimlerdir. Okul yönetimi öğrencilerin bu kurumlara yönelmesini ve hizmet almasını kolaylaştırıcı bir işlevi yerine getirmelidir. Okul ve çevredeki kurumlar arasında yapılacak resmi yazışmalar ve oluşturulacak protokollerde sorumluluk okul yönetimindedir. Psikolojik danışman daha çok olanakların araştırılması ve çevredeki diğer okullarda sunulan rehberlik hizmetlerinin neler olduğunu bilmesi ve bunlardan yararlanmakla çevre ile ilişkilere katkıda bulunabilir.tüm bu etkinlikler aracılığıyla çevredeki diğer kurumlarda okul hakkında bilgi sahibi olur. Okulu çevreye tanıtmak ve çevrede okula karşı olumlu bir yaklaşım oluşması çevredeki olanakların okul yararına kullanılmasını kolaylaştıracaktır.

Aile ile ilişkileri geliştirmek okuldaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin tanıtılması , okulun amaç ve vizyonunun anlaşılması ve öğrencilerde hedeflenen zihinsel , duygusal ve sosyal davranışların kazandırılmasını desteklemektedir. Özellikle rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde işbirliğinin önemli bir öğesi olan velilerin katılımı olmadan sunulan hizmetlerde etkililik düşük olacaktır. Ayrıca okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri hakkında velilere tanıtıcı bilgilerin verilmesi , velilerin psikolojik danışmandan beklentilerini etkilemektedir. Okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri hakkında velilere bilgi vermeyi içeren böyle bir çalışmada velilerin psikolojik danışmandan görevi olmayan hizmetleri beklemelerinde azalma olduğu

görülmüştür.3 Okulu velilere tanıtmak , etkili işbirliğini sağlamak , katılım ve hedeflenen desteği oluşturmak amacıyla küçük gruplar halinde ( örneğin bir şubedeki öğrencilerin velileri ile ) veli toplantılarının yapılması yararlı olmaktadır. Bu toplantılar , velilere sadece öğrencilerin çeşitli derslerden aldıkları notların bildirildiği toplantılar olmamalıdır. Veli toplantılarında öğrencilerin başarıları ve gelişimleri hakkında bilgi vermenin yanında , olumsuz durumları gidermek amacıyla okulun yapabildikleri açıklanmalı , velilerin önerileri alınmalı , katkılarının nasıl olabileceği tartışılmalıdır. Bu tür toplantıların düzenlenmesi ve yürütülmesinde okul yönetimi , okul aile birliği , psikolojik danışma ve rehberlik servisi ve öğretmenler sıkı bir işbirliği ve ortak bir anlayış içinde çalışmalıdırlar.1

Psikolojik Danışmanın Çevre ve Aile İle İlişkiler Alanındaki Görevleri :

• Çevrede psikolojik danışma hizmeti veren başka uzman ve kuruluşlar hakkında öğrencilere ve velilere bilgi verme ve gerektiğinde bunlardan psikolojik yardım almaları için onları teşvik etme.

• Çevrede psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti veren başka kuruluşların çalışmalarını tanıma, bunlarla işbirliği sağlama .

• Çevrede psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti veren başka kuruluşlara öğrenci gönderme işini yürütme.

• Çevrede başka okulların psikolojik danışma ve rehberlik çalışmalarını tanıma , bu okullardaki uzmanlarla işbirliği yapma.

• Okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri , eğitim programı ve çocukların yetenek , ilgi , başarı ve gelişim durumları hakkında velilere açıklamalarda bulunma.

• Okul aile birliği toplantılarına katılma.

• Çevredeki yayım organları , radyo ve televizyon programları için okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini tanıtıcı bilgiler hazırlama.2

ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME HİZMETLERİ

Okulda sunulan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkiliğine yönelik yürütülen çalışmaların bir kısmı araştırma ve değerlendirme alanında yapılan çalışmalardır. Özellikle uygulanan bir programın sonuçları hakkında bilgiler edinmek , öğrencilerin , öğretmenlerin ve velilerin özellik , ihtiyaç ve beklentileri hakkında ayrıntılı sahip olmanın yanında yaşanan bir sorunun çözümü için yol gösterici bilgiler edinmek için araştırma ve değerlendirme çalışmaları yapmak gerekir. Bu çalışmalardan elde edilen bilgiler ve kanıtlar doğrultusunda bir okulda uygulanan rehberlik ve psikolojik danışma programı geliştirilerek yenilemelidir . Okul için hazırlanan rehberlik ve psikolojik danışma programı mutlaka araştırma ve değerlendirme etkinliklerini içermelidir. Aksi takdirde sunulan hizmetin etkililiği ve yeni ihtiyaçlarla ilgili doğru ve bilimsel bilgilerin elde edilmesi olanaklı değildir. Böyle bir çalışmada sınırlı birkaç gözlemden , kişisel görüşten öteye giden bilgiler elde edilmez.

Araştırma hizmetlerinin amaçları nelerdir?

Araştırma ve değerlendirme çalışmaları bir plan çerçevesinde yapılmalıdır. Neyin araştırılacağı , amaçların ne olduğu , kimlerden nasıl veriler toplanacağı ,bu verilerin nasıl değerlendirileceği ve araştırmanın nasıl raporlaştırılacağı önceden planlanmalıdır. Bu hizmetler yürütülürken bilimsel etik’e uygun çalışılmalı , araştırma ve değerlendirme çalışmalarındaki sonuçlardan ilgili tüm personel haberdar edilmeli , hizmetlerde sürekliliği sağlamak için sonuçlara yönelik raporlar arşivleşmelidir. Böyle çalışmaları etkili biçimde yürütebilmek araştırma yöntem ve tekniklerde yeterince yetişmiş olmayı gerektirir. Özellikle bu hizmetlerden sorumlu olan psikolojik danışmanın araştırma yöntem ve teknikleri kullanma konusundaki becerisi yeterli düzeyde olmalıdır. Okulda araştırma ve değerlendirme hizmetleri diğer hizmetlerde olduğu gibi ekip çalışmasını gerektirmektedir . yani bu çalışmalara öğretmenlerin aktif bir şekilde katılmaları beklenir . Ancak yapılan bu çalışmada öğretmenlerin araştırma yeterliliklerini önemli görmekle beraber bu yeterliliklere yeterince sahip olmadıkları bulunmuştur.

Okulda rehberlik ve psikolojik danışma uygulamaları içinde araştırma ve değerlendirme konuları olarak düşünülebilecek çalışmaların bir kısmı aşağıda verilmiştir :

• Tüm okul veya bir sınıfta uygulanan rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin sonuçlarının incelenmesi.

• Öğrencilerle yürütülen psikolojik danışma hizmetlerinin sonuçlarının değerlendirilmesi.

• Öğrencilerin psikolojik yardım ihtiyaçlarının saptanması .

• Öğrencilerin başarı durumlarının ve başarı engellerinin incelenmesi.

• Okulda öğrenci , öğretmen ve veli beklentilerinin araştırılması .

• Okulun tüm olanaklarının kullanımının nasıl olduğunun incelenmesi .

• Grup ve sınıf içi rehberlik çalışmalarının değerlendirilmesi.

• Okuldan mezun olan öğrencilerin yöneldiği okullar, alanlar ve mesleklerin belirlenmesi .

• Öğrencilerin yaşadıkları çeşitli problemlerin saptanması .

• Öğrenciler arasındaki sosyal ilişkilerin ve uygun durumun incelenmesi gibi.1

PSİKOLOJİK DANIŞMANIN ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME ALANINDAKİ GÖREVLERİ

• Örencilerin psikolojik danışma ve rehberliğe olan ihtiyaçlarını inceleme .

• Okul psikolojik danışma ve rehberlik programını ve okuldaki psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini değerlendirme .

• Öğrenciler hakkında toplanan bilgileri sınıflama ve analiz etme.

• Öğrencilerin yetenekleri ölçüsünde başarılı olup olmadıklarını inceleme .

• Öğrenci başarısını etkileyen etmenler üzerinde araştırma yapma.

• Psikolojik danışma ve rehberlikte kullanılacak test , envanter , anket ve toplu dosya gibi araçları hazırlama , geliştirme veya temin etme.

• Okulda mevcut test , envanter gibi psikolojik ölçme araçları üzerinde geçerlilik , güvenirlik ve standardizasyon çalışmaları yapma.

• Okuldaki psikolojik ölçme araçlarının ve öğrenciler hakkında toplanan özel ve kişisel bilgilerin gizliliğini sağlama.2

KAYNAKLAR:

1-“ Psikolojik Danışma Ve Rehberlik” , Editör Gürhan Can , Pegem A Yayıncılık . Şubat 2002, Sf: 66- 67- 68- 69

2- Kepçecioğlu ,Muharrem . “Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık “ , Özdemir ofset :Ankara, , 1996 . Sf: 249- 250

Eğitsel ve Mesleki Rehberlik

1. EĞİTSEL REHBERLİK

Kişinin yetenek ve ilgilerine uygun bir eğitim türünü seçmesi ve bu alanda başarılı olması, dolayısıyla kişiliğini geliştirmesi için, ona götürülen düzenli ve sürekli yardıma eğitsel rehberlik denmektedir. Eğitsel rehberlik hizmetleri; koruyucu, önleyici ve geliştirici hizmet boyutlarında sürdürülmektedir. Bu hizmetlerin bir bölümü, kimi dönemlerde daha çok önem kazanmakta ise de bunlara genelde her öğrenci,öğrenim yaşamının hemen her evresinde gereksinim duymaktadır. Örneğin öğretim yılı ve yarıyıl başında, yarıyıl ve yıl sonunda öğrencilerin eğitsel rehberliğe daha çok gereksinimleri olabilmektedir. Yakın bir ilginin eşliğinde öğrencilere verilecek eğitsel bilgiler, onları bir çok uyumsuzluklardan kurtarabilmekte; öğrencinin okulu bırakma, başarısızlıklarının suçunu başkalarına atma gibi tepkilerinin önüne geçebilmektedir.

Eğitsel rehberlik hizmetlerinin en yararlı yanını,eğitsel bilgi verme oluşturmaktadır. Grup yaklaşımında kullanılan tekniklerden biri olan “bilgi verme” tekniğini kullanarak,her rehber öğretmen, sınıf rehber öğretmeni,eğitsel rehberlik hizmetlerinin birçoğunu gerçekleştirebilmektedir.

Eğitsel rehberlik hizmetleriyle; öğrencilerin okula ve yakın çevreye alışmaları, verimli çalışma yollarını öğrenmeleri, çalışma alışkanlığı edinmeleri, üst eğitim kurumlarını tanımaları ve bunlarla ilgili seçimleri yapmaları, kararları vermeleri sağlanmalıdır.

1.1. BİLGİ VERME HİZMETİNİN GENEL ÖZELLİĞİ

Bilgi verme hizmetinin ilkesel amaçları şunlardır:

1. 1. Öğrencilerin çalışma dünyasına ilişkin ilgilerini geliştirerek bu konuda gerekli yaşantılar kazanabilmeleri için çeşitli etkinliklerden yararlanmak,

2. 2. Öğrencileri, kendilerine açık olan çeşitli eğitsel ve mesleki olanakları hakkında düşünmeye teşvik etmek,

3. 3. Öğrencilerin kişisel gelişimlerini arttıracak ve gelecekte karşılaşacakları deneyimlere hazırlayabilecek eğitsel yaşantıları seçebilmelerine yardım etmek,

4. 4. Gençlere açık olan çeşitli yüksekokullar ve üniversiteler gibi çok sayıdaki seçenekler hakkında bilgi sağlamak,

5. 5. Gençlerin kendilerini daha fazla anlamalarını sağlamak.

Rehberliğin bilgi verme işlevi, ilkokuldan başlayarak eğitimin her basamağında her yaştaki öğrenciye yardımcı olacak biçimde organize edilmelidir. Bireyin daha sonraki yıllara ilişkin alacağı kararlar,erken okul yıllarından başlayarak araştırıcı nitelikte yapılan anlamlı deneyimlerle kazanılır.

Okullarda bilgi verme hizmetlerini yerine getirmek için pek çok olanak vardır. Bu konuda tipik olarak sıralanan bazı eğitsel ve mesleki etkinliklerden bazıları;

1. 1. Alan gezileri esnasında yapılan işi gözlemek ve işin yapılış şeklini not etmek,

2. 2. Öğrencilerin görsel-işitsel amaçlara dikkatlerine sunulan bilgilerden yararlanmalarını sağlamak,

3. 3. Eğitsel mesleki bilgi vermeye yönelik dosyalar ve raflar düzenlemek,

4. 4. Gerekli poster ve bültenleri sergilemek için bülten tahtasından yararlanmak.

1.2. EĞİTSEL REHBERLİĞİN YARARLARI

1.2.1. OKULA VE YAKIN ÇEVREYE ALIŞMAYI SAĞLAMA

Okulda ve yakın çevrede kendilerinden beklenen uyumu gösterebilmeleri,öğrencilerin öncelikle okula, okulda ve yakın çevrede karşılaşacakları yeni durumlara uyumlarına bağlı bulunmaktadır. Bu hizmetin, öğrencilere kayıt-kabul ile ilgili yardımlarla başlatılıp, okul yapısını, kurallarını ve yakın çevreyi tanıtma ile sürdürülmesi gerekmektedir. Okula ve yakın çevreye alışmaları konusunda öğrencilere verilmesi gereken bir başka hizmet, ders programlarını ve ders dışı etkinlikleri tanıtma olacaktır.

Bundan sonra sıra, her öğrenci için bir eğitim planı hazırlamaya gelmektedir. Önemli bir karar işi olan eğitim planlaması,öğrencinin belli bir öğrenim süresi içinde olması zorunlu olan derslerle,seçimlik dersleri ve ders dışı etkinlikleri içermektedir. Eğitim planı hazırlama evresinde, eğitsel rehberlik ve meslek rehberliği iç içe girmektedir. Özellikle, yöneltme sınıfı olarak kabul edilmiş bulunan 9. Sınıfta öğrenci,derslerini seçerken belli bir meslek grubuna da yönelmiş olacaktır. Bu nedenle öğrencinin uzun süre geçerli olabilecek bir eğitim planı yapabilmesini sağlamak için ona yetenek, ilgi, tutum ve başarıları, zorunlu ve seçimlik dersleri, eğitici kol çalışma olanakları tanıtılmalıdır.

1.2.2. VERİMLİ ÇALIŞMA VE TAM ÖĞRENMEYİ SAĞLAMA

Öğrencilere, ilköğretim sınıflarında verimli çalışma;doğru anlamlı ve hızlı okuma, okuduklarını tam olarak anlama ve anlatma becerisini kazandırmak,eğitsel rehberlik konularının başlıcalarını oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra zamanlarını ders çalışmakla geçirmelerine karşın, yeterince başarılı olamayan öğrencilere, ileri sınıflarda da rastlanmaktadır. Bir çok öğrencilerin çalışma ve dinleme zamanını iyi ayarlamadıkları; kalıcı öğrenmeyi sağlayan yöntemleri bilmedikleri ve bu nedenle çalışmalarından bekledikleri verimi elde edemedikleri için, derslere karşı ilgisizlik ya da yılgınlık geliştirdikleri görülmektedir.

1.2.3. ÜST EĞİTİM KURUMLARINI TANIMAYI SAĞLAMA

Bu hizmette öğrencilere,okudukları okulu bitirince gidebilecekleri üst okulları tanıtmaktadır. Bir okulu bitirenlerin bir bölümü hayata atılırken, bir bölümde öğrenimlerini sürdürmek isteyecektir. Bu öğrencilere hangi okulların açık olduğunu; bu okullara giriş koşulları;okulların eğitim süreleri eğitim harcamalarının yaklaşık olarak tutarı,hangi mesleğe hazırlandıkları;kredi ve burs olanakları; okullara giriş için başvuru formlarının nasıl doldurulacağı ile ilgili

bilgiler sağlanmalıdır.Eğitim kuruluşlarına ilişkin bilgiler,birçok yoldan sağlanabilmektedir. Bu yolları başta gelenlerinden biri yazılı bilgileri toplamadır. Yazılı bilgiler, üst eğitim kurumlarını tanıtan kitap, kitapçık, dergi ve gazetelerden; kurumlardan kurumların bağlı olduğu bakanlıklardan sağlanabilmektedir.

Yükseköğretim için, üniversitelerin yayınladığı kataloglar ile yazarlarca bu amaçla hazırlanıp yayımlanan kaynaklardan yararlanabilmektedir.

Paralı, parasız okullara giriş sınavları, sınavların tarihleri ve koşulları hemen her yıl değiştiği için, rehber öğretmenler, sınıf rehber öğretmenleri, her yıl yeni ve doğru bilgileri sağlayıp, zamanında öğrencilere iletmelidir.

Eğitim kurumlarına ilişkin bilgi sağlamanın ikinci bir yolu, bu amaçla özel toplantılar düzenlemektir. Bu toplantılarda aynı anda çok sayıda kişi, çağrılan yetkililerinin tanıtıcı konuşmalarından; film, slayt gibi gösterilerden; teybe alınmış konuşmalardan yararlanabilmektedirler.

Eğitim kurumlarını görmek, üst kurumları tanımak için başvurulacak yollardan bir başkasıdır. Okulu bitirenlerin gidebilecekleri okullardan, gidilme olanağı bulunanlara öğrenciler gruplar halinde götürülerek onlara bu okulların maddesel yapısına ilişkin zengin yaşantılar kazandırabilmektedir. Öğrenciler verilen üst eğitim kurumlarını tanıma hizmetleri, bir yanıyla eğitsel rehberlik; öbür yanıyla da meslek rehberliği görünümündedir. Çünkü üst okul, aynı zamanda bir mesleğe hazırlayan okul olabilmektedir. Bu nedenle bu konu bir yerde, meslek rehberliği konusu olarak da algılanabilmektedir. Olanak varsa, öğrenciler eğitsel rehberlik ve meslek rehberliği çerçevesinde, bireysel ve grupta psikolojik danışma da uygulanmaktadır.

2. MESLEKİ REHBERLİK

Öğrenim seçimi,meslek seçimi insan hayatını şekillendiren öğelerdir Her insan okul öncesi yıllardan itibaren ileride ne olacağını düşünür,geleceği hakkında bazı planlar kurar. başlangıçta tamamen duygusal ve hayal olan meslek seçimi yaş ilerledikçe daha gerçekçi temellere dayandırılmaya başlar.

Ancak gençlerin çoğu temel eğitim ya da orta öğretimi bitirip,meslek seçme konusunda kesin bir karar verme durumunda kaldıkları zaman şaşkınlığa düşmekte ve çoğu kez bütün hayatlarını geçirecekleri uğraşı alanlarının seçimi tesadüflere bırakmaktadırlar. öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini ve toplumun insan gücü ihtiyacını dikkate almaksızın yaptıkları seçmeler hem kendilerini ve yakınlarını hayal kırıklığına uğratmakta hem de toplumun kalkınması bakımından ihtiyaç duyulan insan gücünün israfına yol açmaktadır. Öğrencilerin gerçekçi olmayan seçim yapmalarının nedenlerinden biri,onların çalışma dünyasından yeterince haberdar olmamalarıdır.

İşte mesleki rehberliğe burada ihtiyaç doğuyor. öğrencilerin kişisel özelliklerine göre onları yönlendirerek o alanda eğitim almalarını sağlamayı amaçlıyor. Öğrenciye mesleksel bilgiler vererek onları yönlendirme işi olarak tanımlanabilir.

2.1. MESLEKİ REHBERLİĞİN TARİHÇESİ

1895 yılında George Merrill, öğrencilerine iş dünyasını tanıtmayı ve onların iş bulmalarına yardımcı olmayı amaçlayan bir çalışmayı başlattı. Bu çalışma,1898-1907 yılları arasında, Jesse Davis’in bir okuldaki meslek danışmanlığı girişimiyle sürdürüldü. yine 1907’de,amacı,öğrencilerin kişilik gelişimlerine yardım etmek ve öğrencilere mesleksel bilgi vermek olan bir rehberlik programı, Grand Rapids’teki okullarda uygulamaya kondu.

1908 yılında ise,Boston’da Frank Parsons,bir meslek bürosu kurarak benzer çalışmalara başladı. Parsons bu çalışmaları ile,iş arayan niteliksiz göçmenlerin ,kısa bir eğitimden geçirilerek endüstri bölgelerinde işe yerleşmelerine yardımcı olmayı amaçlamıştı.(Bakırcıoğlu,R.,Rehberlik ve Psikolojik Danışma,Turhan Kitapevi.1994)

2.2. MESLEKSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ

Bireyde mesleksel gelişim sırasıyla;büyüme,araştırma,yerleşme,koruma ve sürdürme ile emeklilik olmak üzere,beş evrede gerçekleşmektedir. Bu sınıflama evrensellik taşımakla birlikte, mesleksel gelişim ve davranışların,toplumlara ya da kültürlere göre ayrılık gösterdiği de bilinmektedir.(ülkü,1976;özoğlu,1982)

DÖNEMLER

Büyüme Araştırma Yerleşme Koruma Emeklilik

dönemi dönemi dönemi ve sürdürme dönemi

dönemi

(0-14yaş) (15-24 yaş) (25-44 yaş) (45-64 yaş) (65sonrası)

Büyüme Dönemi:Doğuştan 14 yaşına değin bireyde açık ve kesin bir mesleksel eğilim görülmemektedir. Bu dönemde benlik,gelişimini hızlı sürdürmektedir. Birey,meslek düşlemleri(fantezileri) oluşturmaktadır. Bu dönemin sonuna doğru,yetenek ve ilgiler önem kazanmaya; kişinin, bunlar doğrultusundaki mesleksel eğilimleri belirmeye başlamaktadır. Önceleri,daha çok dışsal etkilerle olmak üzere değişkenlik gösteren ilgilerinde bu dönemin sonuna doğru ,kararlılık kendini göstermeye başlamaktadır. Belirli konulara ve alanlara yönelik yetenek belirtileri ortaya çıkmaktadır.

Araştırma Dönemi:Kişi, mesleksel gelişimiyle ilk adımlarını, 15-24 arsında yaşları arasına rastlayan bu dönemin başlangıç yıllarında atmaktadır. Bu dönemin başlarında geçici mesleksel eğilimler gösterirken, zamanla, oluşturduğu meslek tasarımını gerçekle karşılaştırarak denetlemekte ve bu tasarımını gerçeğe dönüştürme çabasına girişmektedir.

Bu çabalama sırasında kişiye; meslek yaşamındaki olası rolünü ve olanaklarını gözden geçirme, bu rolü gerçek ya da gerçeğe yakın durumlarda deneme fırsatı verilmelidir. Sonuçta da gerekli yorumlamaları ve değişikleri yaparak bir mesleğe girme olanağı sağlanmalıdır.

Yerleşme Dönemi:25-44 yaşları arası kişinin, üzerindeki araştırmayı tamamlayıp, hazırlandığı mesleğe yerleşme ve meslekte kendini geliştirme çabasının göstereceği dönemdir. Kişi, bu dönemin sonlarında, mesleksel gelişimin doruğuna tırmanmayı başarabilmektedir.

Koruma ve Sürdürme Dönemi:Mesleksel gelişimde 45-64 yaşlar arası, kişinin genellikle en yararlı olabileceği dönemdir. Mesleğini bilinçli bir şekilde seçebilmiş ve yerleşme döneminde deneyimlerini sürekli arttırmış bir kişi, bu yaşlarda verimliğini korumakta ve sürdürmektedir.

Emeklilik Dönemi:65 yaşından sonraki yıları kapsayan bu dönemde, etkin meslek uğraşı, son bulmaktadır. Dinlenme yılları da denebilen bu dönemde kişi, günlerini kendi isteğine göre, mesleğine ilişkin ya da özel ilgi alanına giren konularla uğraşarak geçirmektedir.(Bakırcıoğlu,R.,Rehberlik ve Psikolojik Danışma,Turhan Kitapevi.1994)

2.3.MESLEKSEL GELİŞİMİ BELİRLEYEN ETKENLER

Ekonomik Etken: ailenin ve toplumun ekonomik düzeyi, aile ve toplum yaşamını etkileyen özdevimsel ve teknik gelişmeler, kişinin mesleksel gelişimini belirleyen ekonomik, etkenlerin belli başlılarıdır. Bir toplumda gereksinim duyulan mesleklerin sayısını ve niteliklerini genelde o toplumun ekonomik, kültürel ve teknik gelişim düzeyi belirlemektedir.

Politik Etken: Çocuk ve gençlerin eğitimi ve bir iş yerinde çalıştırılmaları ile ilgili yasaları, politik güç(siyasal erk) düzenleyip yürütüyor. Bu nedenle politik güç, bireylerin mesleğe girmelerinde ve mesleksel gelişimlerinde, temel belirleyicilerden birisi olarak varlık göstermektedir.

Bedensel Etken: Bu etkenleri, çocuğun özellikle beden yapısı, bedensel yeterlilik düzeyi, yaşı, boyu,ağırlığı, konuşması, sesi, güç düzeyi, cinselliği, görme ve işitme duyuları ile ilgili özellikler oluşturmaktadır. Kişinin, bir mesleğe girmesi için salt ilgi duyması ve bilişsel yetenek göstermesi yetmemekte; aynı zamanda bedensel özelliklerinin de o mesleğe girmesine elverişli olması gerekmektedir.

Toplumsal-Ruhsal Etken:Ailenin toplumsal-ekonomik yapısı, kültürel yapısı, aile içi ilişkileri; çocuğun genel veya özel yetenekleri, duygusal gelişim durumu, arkadaş ve akrabaları ile ilişkileri, içinde yaşadığı grupların beklentileri anlaşılmalıdır. Çocuk, bu etkenlerin niteliklerine göre, belli güdüler, amaçlar, değerler, duygusal olgunluk, benlik algısı, toplumsal özellikler(başkalarıyla geçinebilme başarısı), insanlara yaklaşım biçimi(önder yada üye olma eğilimi), tutum ve ilgiler(sevilen, sevilmeyen alanlar ve durumlar) geliştirecektir.

Edinilmiş Olan Deneyim:Öğrencinin genel ve mesleksel eğitimin; başarı düzeyi, ders dışı etkinliklere katılma derecesi, girdiği işlerdeki başarısı, özel becerileri, merakları da doğrudan etkilemektedir. Bunların yanı sıra, öğrencinin, aile bireyleriyle; aile dışındaki bireyleri kabul etmesi ve onlarca kabul edilmesi, onun dışındaki gruplara katılımı ile ilgili deneyimleri de genel ve mesleksel eğitimde etken olmaktadır. Bu özelliklere göre, öğrencinin başkalarını kabul etme ve başkalarınca kabul edilme özellikleri ortaya çıkmaktadır.

Rastlantısal Etken: Doğal yıkımlar, savaşlar, piyangodan çıkan para, ölüm gibi umulmadık bir zamandaki edinme ve yitirmeler, önceden kestirilemeyen etkenler olarak, mesleksel gelişimin yönünü belirleyebilmektedir. (Bakırcıoğlu,R., Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Turhan Kitapevi.1994)

3. MESLEKİ REHBERLİK VE YÖNLENDİRME

Rehberlik; bireyin kendini tanımasına, problemlerini gerçekçi bir gözle görmesine, karşılaştığı seçme durumlarında uygun seçimler yapmasına, gerçekçi kararlar almasına ve “kendi kendisini yönetme” gücünü kazanmasına, böylece benliğine saygı duymasına ve kişiliğini güçlendirmesine yardım etmektir. (Özgüven, 2001, s.126)

Rehberlik ve psikolojik danışmanın temel felsefesinde 3 ilke vardır. Bunlar;

1. İnsanın değerli olduğu,

2. Bireyin dış güçler tarafından değil kendi kendisini yönettiği,

3. Bireyin problemlerini çözme gücüne sahip olduğudur.

3.1. REHBERLİK VE YÖNLENDİRME

Yönlendirme genel olarak “dışardan bir kişinin, bireyi yönlendirdiği” anlamını içermektedir. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinde yönlendirme; bir süreç içinde bireyi bilgilendirerek, onu duygusal sorunlarından ve kaygılarından arındırmayı hedefler. Yönlendirmede amaç; bireye yardım etmek ve bireyin kendine olan güveninin artmasını sağlamaktır. Yönlendirmede birey problemlerin çözümünü kendisi bulur, hangi çözüm yolunu uygulayacağına karar verir ve uygular.

3.1.1. Meslek Seçme ve Yönlendirmenin Gelişimi:

Birey meslek seçimini eskiden ailelerin istekleri doğrultusunda yapar ve ailelerin meslek ile ilgili görüşleri büyük önem taşırdı. Birde geleneksel olarak meslek babadan oğula geçer, oğul babanın mesleğini devam ettirirdi. Günümüzde iş alanlarının çoğalması ve sanayiinin gelişmesiyle birlikte; meslek seçimi ailelerin istekleri doğrultusunda değil, bireyin ilgi ve beklentisi doğrultusunda yapılmaktadır.

Birey meslek seçimi yaparken son derece dikkatli davranmalı, kendi bireysel niteliklerinin hangi mesleksel niteliklere uyduğuna dikkat etmelidir.

3.1.2. Mesleki Rehberlikte Yönlendirme Alanları

1- İş Merkezli Yönlendirme: Sanayii ve iş alanlarının gelişmesi, mesleki rehberliğin ortaya çıkmasında büyük bir paya sahiptir. İş merkezli yönlendirmede, “iş koşullarına uygun bireylerin yetiştirilmesi ve belirlenmesi” esası göz önünde bulundurulmaktadır. Hangi işler için hangi insan gücünün uygun olduğu konusunda yönlendirme yapılır. İş ve İşçi Bulma Kurumu bir bakıma bu görevi görmektedir. Okullarda iş merkezli yönlendirme yapılmakta ve “işlere uygun insan gücü yetiştirilmeye” çalışılmaktadır.

2- Birey Merkezli Yönlendirme: Bu yönlendirmede “iş koşullarını bireye uydurma” esası vardır.

İşverenler, iş veriminin artması için; çalışanlarının iş yerini sevmelerini sağlamakta, bu amaçla çalışanlarının gereksinimlerini, özlem ve isteklerini,iş doyumlarını gerçekleştirecek önlemler almaktadır

3- Okulöncesinde Yönlendirme: “Okulöncesi” düzeyinde yönlendirme çocuklara çok çeşitli alanlara ilişkin oyun, araç-gereç, gezi ve gözlem olanakları sağlayarak onların yetenek ve yaratıcı güçlerini, güzel sanat ilgilerini tanımaya yönelik olmalı, yaşantılarında çok çeşitli ve zengin bir ortam sağlayarak çocuğun kendisini ve potansiyellerini keşfetmeleri amaçlanmalıdır.

Bu amaçla gezi, gözlem, dans, müzik, resim, şarkı, masal anlatımı gibi sosyal ve kültürel faaliyetler yaptırılabilir. Çocuk sistematik ve planlı olarak gözlemlenir.

4- İlköğretimde Yönlendirme: Bu yönlendirmede amaç; yakın çevre ve ekonomik koşullar dikkate alınarak, öğrencilerin olanaklar doğrultusunda iş ve meslek alanlarını gözlemlemeleri sağlanır. Çeşitli iş becerileri kazanmalarına yardım edilir. Ayrıca orta öğretim düzeyindeki program seçenekleri hakkında bilgi verilir.

İlköğretim yılları, çocuğun kişilik gelişim açısından kritik bir önemi oluşturur. Bu dönemde, kişinin kendine olan güveninin gelişimi, kendini kabul, benlik tasarımı,içsel denetimin gelişmesi gibi kişilik boyutları bireyin mesleki gelişimi açısından da büyük önem taşımaktadır.Çocukluk döneminde oluşan tutumlar, değerler ve algılar eğitsel ve mesleki doğurgularla yüklü bulunmaktadır. Çocuk ilköğretimin 8. yılında genel, akademik veya mesleki eğitime yönelme tercihini yapma durumunda olacak ya da eğitime devam etmeyip çalışma yaşamına erken girmeyi tercih edecektir. Bu nedenle ilköğretimdeki rehberlik hizmetleri kritik bir önem taşımaktadır.Öğrenci bu devrede takip edilmeli ve her öğrenci için bilgi formu tutulmalıdır.

5- Ortaöğretimde Yönlendirme: Bu yönlendirmede, öğrenciye çeşitli meslekler ve genel eğitim hakkında bilgi verilir. Öğrencinin ilgi, yetenek ve gereksinimleri doğrultusunda hayata yönelmeleri sağlanır. Orta öğretimde yönlendirme yalnız meslek seçmeye yönelik olmamalı, ayrıca yönlendirme; yüksek öğretime de hazırlık oluşturacak şekilde olmalıdır.

Orta öğretimde yönlendirmede; öğrenciye araştırma yapma alışkanlığı verilmeli, projeler yaptırılarak, grup çalışmaları sonunda birlikte çalışma ve tartışma alışkanlığı verilmelidir. (Özgüven, 2001, s.130-134)

3.1.3. Mesleki Rehberlik ve Yönlendirme Süreci:

Mesleki rehberlik ve yönlendirme, bireylerin türlü “meslekleri tanımaları” ve “kendi kişisel özelliklerini” tanımaları ve bu bilgilerin ışığında kendilerine en uygun olan meslekleri seçme sürecidir.

Örgütlenmiş okul rehberlik hizmetlerinin bir boyutu olan “bilgi verme servisi”, bireyi çevresinden haberdar etme görevini yürütür. Birey, kendi hakkındaki bilgileri de rehberliğin “Bireyi Tanıma” servisi ile yardımı ile edinir. Birey rehberlik ve psikolojik danışmanın katkısı ile “kendisi” ve “meslek” ile ilgili bilgileri birleştirir, analiz eder, değerlendirir, çözümler üretir, sonuçları “meslek” ve “iş” seçme kararında kullanır. Aldığı kararları uygulamak için gerekli önlemleri yerine getirir. Birey bu aşamaları yerine getirirken danışman sadece yardımcı görevindedir ve bireyin kararlarına müdahale etmez. (Özgüven, 2001, s.140)

3.1.4. Yönlendirmede İzlenecek Genel İlkeler

Öğrencinin belli bir işe ve mesleğe yönelmesine, belli ilkeler doğrultusunda yardım edilmektedir. Bu ilkeler:

1. Bireysel Sorumluluk İlkesi: Yönlendirme çalışmaları gücendirici ve zorlayıcı değil, özendirici olmalıdır. Çünkü öğrencinin bir işe ve mesleğe yönelmesine yardım etmede amaç; onun gerçekçi kararlar verebilmesini sağlamaktır.Birey hangi okula ve programa yöneleceğine kendisi karar verecek, bu kararın sorumluluğunu da kendisi taşıyacaktır.

2. Süreklilik İlkesi: Yönlendirme ilköğretimin sonunda ve ortaöğretimin başında, eğitim sürecinin bir noktasında yapılacak tek bir seçme veya giriş sınavı değil, bir süreçtir. Okulöncesinden başlayarak, öğrenci hakkında öğrenimi boyunca yapılacak sürekli gözlem ve değerlendirmelerden elde edilen bilgilerin birikimine göre yapılmalıdır. Yönlendirme emekliliğe değin sürdürülmesi gereken bir hizmettir. (Bakırcıoğlu, 2001, s.82)

3. Fırsat Eşitliği İlkesi: Yönlendirme; öğrencilerin bir kısmını seçen, diğerlerini program dışı bırakan bir tutumla değil, öğrencilerin tümüne fırsat eşitliği sağlayacak şekilde yapılmalıdır.Öğrencilerin istek,ilgi ve yeteneklerine göre yetişmeleri sağlanmalı, “herkesin” başarılı olabileceği bir programa girmesi amaç edinilmelidir.

4. Bütünlük İlkesi: Yönlendirme bir bütündür; örgün eğitim gibi yaygın eğitimi de içermektedir. İlköğretim ve ortaöğretimde yer alan öğrenciler ile eğitim sisteminden ayrılan öğrenciler kendi durumların uygun bir yere yerleştirilmelidirler ve yalnız bırakılmamalıdırlar. (Özgüven, 2001, s.141)

3.1.5. Yönlendirmede Dikkate Alınacak Bilgi Kaynakları ve Ölçütler

Öğrencilerin ilköğretim sonunda ve ortaöğretimin başında çeşitli programlara yönelmeleri çeşitli ölçme, değerlendirme araçları ile bireyi tanıma tekniklerinden yararlanılarak elde edilen bilgilere ve ölçümlere göre yapılmalıdır.Ancak ülkemizde bulunan okullarda bu test ve ölçümlerden yeterince yararlanılamamakta ve eğitilmiş personel yönünden okullarımızda büyük bir eksiklik bulunmaktadır. Bir öğrencinin hangi programa yönlendirilmesinin uygun olacağı kararına varırken aşağıdaki ölçütlerden yararlanılmalıdır.

1. Öğrencinin Yetenek ve Başarı Durumu

(a) Öğrencilerin farklı yıllarda saptanan akademik ortalamaları.

(b) En son yönlendirmenin yapıldığı ya da bir önceki yıla ilişkin genel başarı ortalaması.

(c) Fen, sosyal, dil gibi grup derslerine ilişkin başarı ortalamaları.

(d) Öğrencilerin yıllara göre farklı derslerdeki gelişme dereceleri.

(e) Sınıf geçme-kalma durumları.

(f) Genelde başarılı ve başarısız olduğu dersler.

(g) Öğrencinin özgeçmişi, iş ve meslek tecrübeleri.

(h) Yerel olarak uygulanacak genel ve özel yetenek testleri sonuçları.

(i) Yerel düzeyde uygulanacak genel başarı testleri sonuçları.

(j) Ulusal düzeyde Bakanlık Merkez Örgütünce uygulanacak standart yetenek ve başarı testleri sonuçları.

(k) Ders öğretmenlerinin, öğrencinin girebileceği program veya kol hakkındaki genel görüşleri.

(l) Sınıf öğretmeninin, öğrencinin yönelebileceği”alan” ve “kol” hakkındaki genel görüşü.

(m) Eğitsel kol faaliyetlerinden sorumlu öğretmenlerin öğrenci hakkındaki genel görüşü.

2. Öğrencinin Kişisel Nitelikleri

Öğrencinin genel sağlık ve enerji düzeyi, beden yapısı, fiziksel engelleri, güdüleri, değerleri, duygusal özellikler, benlik tasarımı ve sosyal ilişkileri, geleceğe yönelik planları ve beklentileri.

3. Öğrencinin İlgilendiği Konular

(a) Boş zaman etkinliklerinde tercih ettiği konular.

(b) Uygulanacak ilgi testlerinin sonuçları.

(c) Kol faaliyeti öğretmenlerinin öğrencinin ilgi ve tercihleri hakkındaki görüşleri.

(d) Sınıf öğretmeninin, öğrencinin ilgi alanı hakkındaki gözlemleri.

(e) Ailesinin, öğrencinin ilgi alanı hakkındaki gözlemleri.

4. Öğrencinin İsteği ile İşin veya Programın Nitelikleri

(a) Öğrencinin program, kol ve şube tercihi.

(b) Öğrencinin geleceğe yönelik, yaşam planı, beklentileri ve güdüsü.

(c) İş ve mesleklerin niteliği ve kişi yönünden geleceği.

(d) Önerilecek programın bitiminde girilebilecek işlerin nitelikleri ile bireyin nitelikleri arasındaki uyuşma derecesi.

(e) Öğrenci için önerilecek programın süresi ve ortaöğretimden sonra girilecek diğer yüksek öğrenim programlarına ilişkin koşullar.

(f) Programın öğrenciyi hazırlayacağı meslek ve işin sağlayacağı ücret, sosyal haklar, işte ilerleme gibi olası koşullar.

5. Ailesinin Görüşü

(a) Öğrenci ile ilgili kararlarda taraf olarak, ailesinin çocuklar hakkındaki görüşleri, istek ve beklentileri.

(b) Çocukları hakkında kendilerine yapılan, yönlendirme tavsiyelerine olan tepkileri ve görüşleri.

6. Programa, İşe Girme ve Devam Edebilme Koşulları

(a) Girilecek programın öğrencinin ulaşabileceği yakın çevrede bulunup bulunmaması.

(b) Zorunlu eğitimin ötesinde eğitim masraflarının çocuğun ailesinin karşılama olasılığı, devletin, vakıf ve kuruluşların sağladığı burs, parasız yatılılık ve gibi kredi olanakları.

7. Mesleğin İnsan gücü Gereksinimi Yönünden Durumu

Devletin ve özel sektör düzeyinde ülkenin ilgili alan, iş ve meslek için olan farklı düzeylerdeki, “insan gücü gereksinimi” ve geleceğe yönelik projeksiyonlar.

8. Okul Rehberlik Servisinin Öğrenci Hakkındaki “Genel Değerlendirme” Sonuçları

Ölçütler, koşullar ve durumlar dikkate alındığında, okul rehberlik uzmanlarının, yoksa sınıf öğretmeninin, öğrencinin hangi programa, kola, mesleğe veya işe yönlendirilmesinin uygun olacağı hakkındaki nihai görüş ve “tavsiyeleri” belirlenir. Olası seçeneklerin tümü belirlenmeli, tercihi öğrenci yapmalıdır. (Özgüven, 2001, s.142-144)

4. MESLEKİ REHBERLİKTE KARİYER PLANLAMA VE KARAR

VERME

1800’lu yılların ikinci yarısında, endüstrileşme etkisiyle toplumun çalışma koşulları ve mesleki ihtiyaçlar peş peşe ve hızla değişikliğe uğramıştır. Bu değişimler ise, Jesse B. Davis, Frank Parsons ve diğerleri tarafından mesleki rehberlik hareketlerinin başlangıcı olmuştur.

Son yıllarda uğranışların seçimine odaklanan mesleki rehberlik, kariyer gelişmenin tüm yönlerini kapsamıştır.

Böylece, eğitsel planlama, kişisel gelişme ve kariyer seçimlerine ek olarak, başarılı bir yaşamı da dikkate almaya başlamıştır.

Kariyer gelişimi pek çok olasılıkların sürecidir. Gelecek, çoğu insanlara mesleki olasılıklar sunar. Özellikle 21.yy okula başlayanlar, hızla artan gelişmelerin oluşturduğu işin ve işyerinin gerektirdiği hizmet dizileri ile karşılayabileceklerdir. Toplumlarda hızlı ekonomik değişmelerin oluşturduğu çeşitli dönemlerde, bireylerinde mesleklerini ve farklı uğranışlara yöneldikleri bilinmektedir.

Okul danışmaları, öğrencilere geniş kariyer olasılık dizilerini sunarken, onları uzun dönemli eğitsel planlamaya yönlendirerek, geleceğe ait kararları almalarında yardım ederler. Gelecekteki teknolojik ilerlemelerin bizi nereye götüreceği bilinmediğinden, öğrencilerin eğitsel hazırlığının da mesleki esneklik ve kariyer seçeneklerinin artışı doğrultusunda yapılması gerekmektedir.

Kariyer seçiminde cinsiyet ve kültürel kalıp davranışları. Kadın ve erkekler kariyer gelişiminde eşit düzeyde katılımcı durumundadırlar. Son yıllarda kadınlar önceki yıllarda ‘sadece erkekler’ için olduğuna inanılan kamyon şoförlüğü, uçak pilotluğu, politikacı, mühendis gibi sayısız kariyerlere doğru yönelim göstermektedirler. Aynı zamanda erkekler de sadece kadınlar için düşünülen hemşirelik, sekreterlik gibi kariyerlere girmektedirler.

Okullar, toplumda var olan cinsiyet ve kültürel grupların bütünleşmesine yardım etmedirler. Okul danışmanları bu süreci, program için seçilmiş test ve materyaller hakkında yönetici ve öğretmenlere danışarak desteklemektedirler. Bu amaçla, tüm öğrenciler kariyer araştırmalarına, karar verme etkinliklerini planlamaya ve kariyer olasılıklarını denemeye yönlendirilmelidirler.

Şimdiki durum geleceği yordamaz. Danışmanlar için bireylerin geleceğini yordamak, daima tehlikeli bir durum oluşturmaktadırlar. Bugünden geleceğini yordamak, sadece tehlikeli olmayıp aynı zamanda imkansız da olabilmektedir. Teknoloji ile milli kaynakların gelişimi güçleşmekte ve tüketim artmaktadır. Son yıllarda geleceğin yordanması sadece şu ana ve geçmişe bakılarak yapılabilmektedir. Danışmanlar, bireylerin geleceğe yönelik olan kariyer amaçlarını ise, bugünkü bilgiye dayandırmaktadırlar. Bu nedenle kariyer tahmini çok zordur. Çünkü mevcut bilginin değerlendirmesi bireysel özelliklerin tespiti ve kariyer seçim olanaklarının bilinmesi gerekmektedir.

Kariyer gelişmesi, etkileşimsel bir süreçtir. Geçmişte bireyler kendi yönlerini belirler ve kendi kaderlerini yaratırlardı. Bugün dünyadaki çeşitli değişkenlerin karmaşık etkileşimi ve güçleri nedeniyle, bu olasılık azalmıştır. Bireylerin başkalarının desteği olmaksızın, belli mesleki yönlerine gitmeleri ise, ‘riskli meşguliyet’ anlamına gelmektedir.

4.1. MESLEKİ REHBERLİKTE KARİYER PLANLAMASI YAPARKEN NELERE

DİKKAT EDİLMELİDİR?

Bu duruma en gerçekçi örnek, ülkemizdeki gençlerin durumudur. Gençlerin çok azının profesyonel bir destekle meslek seçimi yapıldığı bilinmektedir. Bunlarda çoğunlukla büyük şehirlerdeki bazı dershaneler, ya da özel okullardaki psikolojik danışmalardan yaralananlar olmaktadır. Gençlere mesleklerini nasıl seçtikleri sorulduğunda, ‘çoğunlukla raslantısal sıralamalar yaptıklarını ve bunlardan puanlarına uyan herhangi birine ÖSYM tarafından yerleştirildiklerini’ söylemektedirler.

Yazarın karşılaştığı bir başka örnekte ise, A…. bir kız öğrenci olup, üniversite 1.sınıf öğrencidir. Ekonomik durumu iyice olan bir ailenin kızıdır. Yaşanan son ekonomik krizler nedeniyle, öğrenci özel bir üniversitenin istediği bölümüne uygun puanı olmasına rağmen, ilerde parayı karşılayamama tedirginliği ile girememiştir. Daha sonra, öğretmen yetiştiren programlardan birine tercih sıralaması yaparak girmiştir. Yapılan böyle bir seçim ise, öğrencinin öğrenim ilk haftasında, ‘ben alanımı sevmiyorum’ tepkilerini göstermesine neden olmuştur.

Bu nedenlerle öğrencilere profesyonel desteği nasıl arayacaklarını, doğru bilgiye erişebilme yolunu nasıl kazanacaklarını ve kariyer gelişiminde gerekli temelleri nasıl oluşturacaklarını öğretmek gerekmektedir. Bu süreçte öğrenciler; insan ilişkileri becerilerini ve engelleri yenebilmek için savunma mekanizmalarını nasıl kullanabileceklerini de öğrenmelidirler. Gibson Mitchel öğrencilerin kendilerine ilişkin kariyer olanaklarıyla yaşam amaçlarına uyan eğitsel isteklerini öğrenmelerine işaret etmektedirler.

İlkokul, ortaokul ve yüksek okullardaki okul danışmaları, öğrencilerin belirli ihtiyaçlarına odaklanan hizmetleri desenlendirerek yardımda bulunmalıdırlar. Okul danışmanlarının buradaki amaçları kapsamlı danışma ve rehberlik etkinlikleri ve programlarıyla, öğrencilerin farkında lığını artırmak, onları kariyer araştırmasına davet etmek ve eğitimin tüm düzeylerinde uygun kararlar vermeye cesaretlendirmek olmak gerekir.

Bazı danışmanlar, mesleki ve kariyer danışmasında uzmanlaşarak, ‘kariyer danışmanı’ ya da ‘mesleki danışman’ adını kullanarak, okuldaki belirli rolleri ile öne çıkmaktadır. Okullarda rehberliğin farklı alanlarda uzmanlaşmış, özelleşmiş elemanlarının bulunması, danışmanlık etkinliklerinin çeşitliliği bakımından rahatlık sağlayabilir. Böyle bir özelleşme uzmanına tüm çocuklar için kariyer danışması ve gelişimsel etkinliklerin de dahil olduğu geniş sorumluluklar yüklemektedir.

Kariyer kavramı, meslek öncesi ve meslek sonrası görevleri, boş zaman faaliyetlerini, toplumda üstlenilen diğer rolleri ve bütün bu rollerdeki gelişimi içermektedir. Bu nedenle günümüzde Meslek Seçimi yerine Kariyer Gelişimi kavramı üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde ise, kariyer planlama ve karar verme ile ilgili içeriğin incelenmesinden sonra, Meslek Seçimi üzerinde durulacaktır.

Sonuç olarak, kariyer danışmaları öğretimdeki meslektaşları ile birlikte öncelikleri oluştururlar, öğrenme amaçlarını geliştirirler ve etkinliklerini planlarlar. Bunun yanı sıra, öğrencilerin kendilerini tanımalarına kariyer araştırmaları yapmalarında ve karar verme becerilerini geliştirmesinde de hizmetlerin etkili bir biçimde dağıtımı ile uğraşırlar.

4.1.1. ÖĞRENCİNİN FARKINDA OLMASI

Tipik olarak okul danışma literatürü farkında olmaya araştırma ve karar verme gibi kariyer etkinliklerini yapılandırma ile ilkokul, orta okul ve lise düzeyindeki programlar için kariyer desenlemeye odaklanarak, kariyer gelişimine yaklaşım sağlamaktadır. Bu yapı, genellikle ilk okul düzeyinde kariyer farkındalığı etkinliklerini, orta okul ve lise programında meslek seçimlerini araştırmayı ve işe yerleştirmeyi, lise yıllarında ise kariyer kararı vermeyi vurgulamaktadır.

İlkokul çocuklarının, kendilerini farketme ve kariyer farkındalığı yardımına ihtiyaçları olabilir. Fakat öğrencilerin konuya yatkınlıklarının artması, kişisel ilgilerini farketmeleri ve kariyer olanaklarının devamlılığını anlamaları tüm okul düzeyinde gelişebilmektedir. İlkokuldaki öğrenciler, araştırmacı deneyimlerle kendilerinin, başkalarının ve hatta çevrelerindeki iş dünyasının da farkına varır.

İlkokullarda kendini fark etme ve kariyer farkındalığının amaçları, programda birleştirilmiştir. Bu birleşim ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere tüm düzeylerde önemlidir. Tüm üç düzey için geniş oranda bilişsel ve duyuşsal becerilerle donatılan, mesleki seçim ve kariyer gelişmesine ilişkin amaçlar oluşturulmaktadır.

Ortaokul ve liselerde, okul danışmanları kariyer rehberliğini sürdürülen danışma ve rehberlik programlarıyla birleştirerek öğrencilerle bireysel danışma ve rahatlatıcı nitelikte küçük grup çalışmalarını yürütmektedir. Öğrencilerin benliklerine ilişkin farkında olmalarını kolaylaştırmada, okul danışmanları yardım ilişkilerinin bir parçası olarak değerlendirme süreçlerini kullanırlar. Bu değerlendirme süreçleri yetenek testlerini, kariyer ilgi envanterlerini kapsamaktadır. Ayrıca, öğrencilerin akademik güçlerini öğrenmeye yönelik diğer ölçme tipleri de kullanılmaktadır.

4.1.2. MESLEK SEÇİMİ

Meslek seçiminin karmaşıklığını anlamak için, bireyde kapsamlı bir anlayış oluşturmak gerekmektedir. Meslek seçimi sürecinde, kararın devreye girmesinden önce, bireyin toplumda meslek pozisyonu açısından deneyimi olduğunu belirtmek gerekir. Bu görüşe göre, mesleğe yönlendirme, dolaylı ve dolaysız olarak ortaya çıkar.

Dolaysız yönlendirme, Hizmete yönelik olan eğitim ve meslek olanaklarına geçişte, yer alan toplumsal kontrolden oluşur. Bunlar tek tek şu anlamı taşırlar:

Toplumsal yapıya, sayı ve türe bağlı olarak, meslek kursları ve mesleki olanaklar sınırlanır. Mesleği seçen çoğu bireyler objektif olanakların eksikliği nedeniyle mesleki arzularını yerine getiremezler.

Meslek kurs ve olanaklarına geçiş, formal ve informal nitelikte ve kesinlikle kullanabilir, kurallar altına alınmıştır.

Formal kurallar, diploma ile sonuçlanan kurs ve meslekler çerçevesinde ele alınmaktadır. Güzellik uzmanı, hasta bakıcı vb. olmak amacıyla meslek arayanlara yönelik olarak düzenlenir.

İnformal yönlendirmeler, aileye ait olma, firmada çalışır olma gibi farklı bir bilinçlenme içermektedir.

Dolaylı yönlendirmeler ise, yetişkinin belirli hedef, norm ve bilgilerini üstlendiği sosyalizasyon süreçleri ile kendini gösterir. Bunlar, meslek çevresine dahil olan ve meslek nüvesindeki davranışa uyumlu olan bilgilerdir. Bireyin meslek seçimini etkileyen bazı sınırlılıklar bulunmaktadır. Ayrıca, gencin sosyalizasyon şartları ile daha sonra vereceği meslek kararı arasında kısır bir ilişkinin bulunduğu da bilinmektedir.

4.1.3. MESLEKİ GELİŞME SÜRECİ

Psikolojik danışmanların endüstrileşmiş ülkelerdeki görevleri toplumun avukatı olma gibi bir özellik göstermektedir. Danışmanların bireylerde mevcut olan karar verme alanlarını açma görevleri vardır.

Gelişim kuramları çalışmaları farklı yaşam aşamalarına göre, zamansal boyut ve bölümler içinde mesleki gelişimi konu ederler. Meslek eğitimi kişisel özelliklerin göreceli olarak hangilerinin yaşam aşamalarında oluştuğu ve belirli gelişim aşamalarında meslek seçimi davranışını nasıl kendini gösterdiği türündeki sorular bu yöndeki bilimsel çalışmaları ortaya çıkarmaktadır bilindiği gibi meslek seçiminde göreceli motiflerin oluşturduğu unsurlar ve meslek öncesi etkinlikleri ile ilgili görünümler bir çok araştırmada kendini göstermektedir. Gelişim kuralları çalışmalarında bireyin hangi düşünce yetenek ve becerisinin meslek seçim aşamasına etki edeceği sorusu üzerinde sistematik çalışmalar yapılmaktadır. Bu sorunun yanıtı ise meslek seçim testlerini ortaya çıkarmaktadır.

Gelişim kuramları modelleri Super, Ginzberg vb. meslek gelişim çerçevesinde yer alan meslek seçimi kuramları ile kapsamlı şekilde açıklanmaktadır. Yaşlara göre meslek seçim motifleri şunlardır.

2. yaş kişi ve ortama uyum sağlama, 4-6 yaşlar arası ilk meslek düşüncelerinin oluşması, 6-8 yaşlar arası fantezi seçimlerin yapılması, 10yaş mesleki dünyanın cinsiyete göre algılanışı, 12-14 yaş arası mesleklerde belirgin görüşler geliştirmeye başlama, 16-18 yaşlar arası yetenek, ilgi ve değerlerle meslek seçimine yönelme ve 20-22 yaşlar arası ise meslekler hakkında gerçeği test edebilme gibi motiflerin seçimi etkilediği görülmektedir.

4.2. ERGENİN KARİYER GELİŞİMİNDE GİNZBERG’ in DENEME AŞAMASI

Ginzberg ve arkadaşlarının Uğraşılarının Seçimi kitabında meslek seçim sürecinde ergenler ve çocuklarla yapılan görüşmeler sonucunda yoğun olarak çalışılmıştır. Burada, meslek gelişim sürecinin üç dönemden oluştuğu belirtilmiştir

1) Hayal Dönem(7-12): Gelecekteki iş hakkında oyun ve hayal etme düşüncelerinden oluşur.

2) Deneme Dönemi(12-17): Bireyin çalışma hakkındaki bilgisi kadar ilgilerinin yeteneklerinin ve değerlerinin gelişmesidir.

Gerçekçi Dönem(17-22): Özelleşmiş ve billurlaşmış olan uğranışların seçimini kapsamaktadır.

4.2.1. GİNZBERG’E GÖRE MESLEK SEÇİMİ DÖNEMLERİ

İlgilerin Gelişimi; Kuzgun, ilgiyi belli faaliyetlere isteyerek yönelme, bu faaliyetleri kısıtlayıcı koşullar altında bile başka faaliyetlere tercih etme ve bu faaliyetleri yaparken yorgunluk yerine dinlenmişlik, bıkkınlık yerine devam etme isteği duyma durumlarında, varlığına hükmettiğimiz bir iç uyarıcı olarak belirtmiştir. Ginzberg ve arkadaşlarına göre, 11 yaşlarında çocuklar fantezi seçimleri bırakarak bunların yerine, ilgilerini esas alan seçimlere yönelmektedirler. Buna ek olarak gençlerin seçimlerinin çoğu, babalarının meslekleriyle ilişkili olmaktadır.

Çocuklar, 11 yaşındaki ilgilerine bakarak babalarının mesleğinden hoşlanıp hoşlanmadıklarını düşünmektedirler. Çocuklar daha sonra, ilgilerinin değişebileceğinin ve farklı seçimler yapabileceklerinin farkına varmaktadırlar.

Zamanla çocukların mesleki fantazileri, dünya hakkındaki bilgilerden etkilenerek, ilgilerini oluşturur. Örneğin: Atlet olmak isteyen çocuk çeşitli etkinliklerde bulunmaktan, top oynama ve jimnastik yapmaktan hoşlanabilir.

Danışmanlar, öğrencilerle liseye başlamaya hazır olup olmadıkları hakkında görüşme yaparken onların nelerden hoşlandıkları hakkında daha açık konuşabildiklerini görürler.

Kapasite (Gizilgüç)lerin Gelişimi: Yetenek herhangi bir davranışı ya da bilgi ve beceriyi öğrenebilmek için doğuşta sahip olunan gizilgücün çevre ile etkileşim sonucu geliştirilmiş ve yeni öğrenmeler için hazır hale getirilmiş kısmını ifade eden bir kavramdır.

Ergenler 13 ve 14 yaşlar arasında kapasitelerini iki yıl öncesine göre daha iyi değerlendirmektedir. Örneğin: babam gibi iyi mühendis olabileceğimden emin değilim, çünkü bu meslek güçlü bir matematik bilgisi gerektirmektedir. Şeklindeki görüşlere sahip olmaya başlamıştır.

Değerlerin Gelişimi: Bireylerin mesleklere verdikleri değerler, bireyden bireye, yaşa, sosyoekonomik düzeye, cinsiyete, eğitim düzeyine hatta farklı kültürlere göre değişmektedir. 15ve 16 yaşlarında ergenler, meslek kararı verirken amaçlarını göz önünde bulundurmaya ve değerlerini düşünmeye başlarlar. Ayrıca gençlerin düşüncelerinde, evlenme ve yaşam planı gibi konular, mevcut evlilik partnerleri olmasa bile yer almaya başlamaktadır. Gençlerdeki böyle soyut kavramsallaştırmalar, daha sonraki dönem olan ergenin geçiş dönemine adım atmasını kolaylaştırmaktadır.

Geçiş Dönemi: Geçiş döneminde geçekçi koşulların meslek seçiminde önemli ölçüde rol oynamaya başladığı görülür. Bu dönem, genellikle lisenin son sınıfında, 17 yada 18 yaşlarında oluşur. Alınan kararlar üniversiteye gidip gitmeme, eğer seçim üniversiteye ise ne alanda eğitim göreceği şeklindeki geçek duruma ilişkin sorularla ilgilidir. Gençler, toplumda iş bulabilecekleri alanlara dikkat etmelerinin gerekliliğinin farkındadır.

4.3. MESLEK DANIŞMANLIĞI

Meslek rehberliği ve meslek danışmanlığının birinci amacı, bireyin elden geldiği kadar zengin, ayrıntılı, gelişmiş ve gerçekçi öz kavramına sahip olmalarına yardımcı olmaktır. Bu gerçekleştiği ölçüde bireyin çevresini de etraflı biçimde algılamaya istekli olacakları, algılarını çarpıtmadan özümseyeceklerini ve kararına dayanarak yapacakları beklenmektedir. Kendilerini doğru tanıyan kimseler kararlar verirken doğru seçeneği bulmada zorlanmayacaklardır. Mesleki danışma, yaş farkı gözetmeden herkese yönelik olmasına rağmen zorunlu öğretim dönemini tamamladıktan sonra mesleki kurs yüksek öğretime yönelen gençleri ve genç yetişkinleri kapsamaktadır.

Meslek seçim sürecinde çoğu danışan; Mesleki sorunları ve eğilimleriyle ilgili olarak alması gereken mesleki kararlar konusunda danışmanlardan tavsiyeler alma beklentisi içindedirler. Meslek danışmanlığında da danışman, danışanın karar verme gücünü geliştirmeye yardımcı olur.

Kendine yardım etmeye yardım olarak bu süreçte meslek danışmanı meslek seçimindeki sorunlar içinde yer alan bilgileri vermek zorundadır. Bunlar danışanın yetenekleri, ilgili ile mesleğin toplumsal boyutları iş pazarının şu anda ki durumu ve gelişme gibi bilgilerle iş ve meslek dünyasının gerçeklerini anlatmaya yönelik bilgiler olabilir. Bu ölçülere göre meslek danışmanlığı bireye şunları sağlamakla görevlidir.

a) Meslek ve yüksek öğretimle ilgile kapsamlı dökümanlar.

b) Toplumda mevcut olan işlerin durumu ile ilgili temel bilgiler.

c) Bireysel yetenekle ilgili bilgiler

d) İnsan gruplarına ve isteklerine göre farklılık gösteren danışma bilgileri. (Can, 2002, s.76-107)

KAYNAKLAR

1- Can,G., Altındaş,E., Çam,S., Üre,Ö., Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Pegem A Yayıncılık, Ankara, 2002.

2- Bakırcıoğlu, Rasim., Rehberlik ve Psikolojik Danışma, . Turhan Kitapevi. 1994

3- Özoğlu, Süleyman Çetin., Eğitimde Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara 1997

4- Özgüven, İbrahim Ethem., Çağdaş Eğitimde Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Pdrem Yayıncılık, Ankara 2001