proceedings of the fourth international congress on...
TRANSCRIPT
RESEARCH CENTRE FOR ISLAMIC HISTORY, ART AND CULTURE
Proceedings of the Fourth International Congress on
Islarnic Civilisation in the Balkans 13-17 October 2010, Skopje, Macedonia
Balkanlar'da İslam Medeniyeti Dördüncü Milletlerarası Kongre Tebliğleri
13-17 Ekim 2010, Üsküp, Makedonya
İstanbul 2015
JL IRCICA oıc ı Organisation of Islamic Cooperation IRCICA ı Research Centre for lslamic History, Art and Culture
Yıldız Sarayı, Seyir Köşkü, Barbaros Bulvan Beşiktaş 34349 Istanbul. Türkiye
PHONE ı +90 212 259 1742 FAX ı +90 212 258 4365
ircica.org [email protected]
PROCE.EDINGS OF THE FOURTH INTERNATIONAL CONGRESS ON ISLAMIC CIVILISATION IN THE BALKANS 13·17 OCTOBER 2010, SKOPJE, MACEOONIA
BALKANLAR'DA ISLAM MEDENIYETI DÖRDÜNCÜ MILLETLERARASI KONGRETEBLI~LERI
13·17 EKIM 2010, ÜSKÜP, MAKEDONYA
SOURCES AND STUDIES ON THE HISTORY OF ISL.AMIC CIVIUSATION ı N0.32
ISLAM MEDENIYET! TARIHI KAYNAK VE INCELEMELERI DIZISI ı N0.32
OCOPVRIGHT f iRCICA201S
ISBN 97fl-92·9063·286-3 (v.l)
ISBN 978·92-9063·287·0 (v.2)
ISBN 978-92-9063·288·7 (set)
ISTANBUL 201 S
CATALOGUING IN PUBLICATION DATA
International Congress on Islamic Civilisation in the Balkans (4th: 2010: Skopje, Macedonia) Proceedings of the Fourth International Congress on Jslamic ci viiisation in the
Balkans: 13-17 October 2010, Skopje, Macedonia =BaLI<anlar'da Islam Medeniyeti Dördüncü Milletlerarası Kongre tebliğleri: 13;.1( El5iı:n 291,9. Ç)s~p. Makedonya 1 edited by Halit Eren ... [et al.] · Istanbul: Re~eard:ı ·centrJ: f9r Isla~c History, Art and Culture, 2015. · · .... •. .,._ ~ . : , . . , .
752 p.: col. ili., maps, plans; '24 cm:-· (Sciurces· a~d studies on the history of Islamic civilisation; no.32) : · : . . :. · ··•. ·.
!ncludes bibliographical references. Text in English and 1\ırkish. · · ISBN 978-92-9063·286-3 (v.l) . 1. Civilization, Islamic--Balkan Peninsula. 2. Civi.lization, 1\ırkish--Balkan
Peninsula. 1. Eren, Halit, 1953· ll. Ti.tJe. Jtl. ~~pes. · 949--dc21
EDITOR ı Dr. Halit Eren
PREPARED FOR PU8LICATION BY ı Assoc. Prof. Cengiz Tomar, ASSOC. Prof. Sadık Onay
DESIGN ı Muhammed Nur Anbarlı
PRINTINGAND BINDING ı Talat MatbaacıJıkAŞ
Balkanlarda Selçuklulardan Osmanlılara islamiaşma Süreci
Prof. Dr. Mustafa Demir*
Osmanlı Devleti Balkanlaraa varlığım güçlendirirken baskı ve zorlama
içeren bir yapı üzerinde mi yükselmiştir? Osmanlı Devleti, Balkan millet
leriniıı dint inanç ve hürriyetlerille hangi anlayışla yaklaşmıştır? Osmanlı
Devleti Balkanlar'da sadece kendisillin keşfettiği anlayışla mı yükselme
göstermiştir? Bu sorulara cevap verebilmek için İslam Dini'nin darül-İslam /
haline gelmiş topraklarda gayri Müslimlere yaklaşırnma bakmak ve bu ge-
leneksel siyasetirı Türk-İslam sürecinden Osmanhlara değin nasıl geliştiğini
ele almak gerekmektedir. Tarihi süreçte Selçuklu sürecinden itibaren Türk
devletleri İslam devletler arası hukukunun anlayışı çerçevesinde bir anlayış
getiştir miştir.
Türk-İslam devletlerinde Gayr-i Müslimlerin tabi olacağı hukuk1 çizgiler
İslam Dini'nin belirlediği anlayışın içinde kalmıştır. İslam Dini, kutsal me
tinlerle bizzat kendisi Darül-İslam'daki dini azınlıkların haklarını güvence
altına alınış, zorla İslamiaşmayı yasaklamıştır. İslam Dini, insan ların zorla
Müslümanlaştırliınasına razı olmadığını Kur'an-ı Kerim'in Bakara suresin
deki 256 numaralı ayetiyle açıkça belirtmiş ve bu haliyle de yasaklamıştır.
Bakara Suresi 256. ayette "Dinde zorlama yoktur ... " mealiyle dilli özgür
lüklerin elini güvencesi açıkça ifade edilmiştir. Bu konudaki diğer bir örnek
ayet, Kafirun Suresi'nin son ayetidir. Kafırun Suresi (109. sure) son ayeti (6.
ayet) "Sizin dininiz size, benim dinlın bana ... " manasındadır. Burada bu an
layışın Mekke dönemirlde olduğu gibi bir itiraz gelebilir. Hz. Muhammed,
bu anlayışı, Mekke dönemi yanında Mediı1e dönemi gibi siyasi üstünlüğü
sağladığı bir dönemde Medineaeki Yahudi toplumuna karşı da uygularruş,
onlarla birlikte aynı sosyal çevreyi paylaşnuştır.
• Sakarya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih BOiümü.
391
392 J BALKA}.'LAR'DA lsı.A.~ MEDEI\"İYETİ. DÖRD0NC0 MiLLETLERARASI KONGR!l TESLiGLERi
İslamiyet' in, başka dinden olan insanların zorla Müslümanlaştırılmaları
na izin vermeyen bu ayetlerinden başka Hz. Muhammed(s.a.v.)'in de haya
tında farklı dinle re hoşgörüyü esas alan benzer örnekler vardır. Hz. Peygam
ber, Medine döneminden itibaren, devlet yapısını çok dinli bir siyasi süreç
içinde gerçekleştirmiş, İslam Dini ve hukuku, bu dinler arasında adaletin
koruyucusu görevini üstlenmiştir.
İslam hukukuna göre ülkeler, Darü'l-Harb ve Darü'l-İslam olarak ikiye
ayrıhrdı. Darü'l-İslamöa yaşama hakkına sahip Gayr-i Müslimlere zımmi
adı verilirdi Zımmiler, İslam hakimiyetini kabul ederek, sürekli olarak bu
hakimiyetin koruyuculuğundan faydalanan kitap ehli topluluktu. İslam tari
hinde zımmilerin hukuki statüsü Kur'an ve Sünnet ile ilk halifelerce yapılan
zimmet anlaşmalarına dayanıyordu. Zımmilerin hayat, mal ve namusları
Müslümanlarınki gibi devlet korumasındaydı. Dinlerine saygı gösterilirdi ve
dinlerini koruma ve değiştirme hürriyetlerine sahiptiler. Özel hukuka ilişkin
konularda kendi hukukiarına göre yargılarurlardı 1•
İslam Dini çizgisinde bir medeni yapı tesis eden Türkler, Selçuklu sü
recinden itibaren bu dini anlayışı esas kabul etmişler, Türk-İslam medeni
yapısını bu anlayış üzerin.e bina etmişlerdir. Asya'da siyasi birliği teşkil eden
Türk siyasi iradesinin altında yaşayan toplumlar kendi sosyo-kültürel yapı
ve geleneklerini, özünü kaybetmeden devam ettirmişlerdir. Osmanlı Dev
leti kurulduğu ve fetihler yoluyla genişlediği coğrafyada ırki veya etnik bir
kimlik oluşturmak yerine içindeki bütürı unsurların bir arada yaşamasını
sağlayacak bir yapı oluşturmuştur.
Selçuklular Anadolu'yu ele geçirdikleri sırada, Bizans İmparatorluğu,
Anadolu'da özelliicle Ermenilere yoğun bir baskı uygulayarak, onları Orto
doks Hıristiyanlığa geçmeye zorluyordu. Bu baskıya daha sonra Rumlar da
katıldı ve Rumlar ile Ermeniler arasında etnik çatışmalar meydana geldi.
Farklı kökeniere dayanan Ermeni ve Rumlar Anadolu şehirlerinde kaynaşa
madılar ve ayrı cemiyetler halinde yaşadılar. Selçuklular, bölgeye geldiği za
man Müslüman Türkler ile Hıristiyan ahali arasında kuvvetli bir kaynaşma
yaşandı. Zorla din değiştirme, haraç, kan, savaş, asker, gelir ve tarım ürün
lerinden alınan yüksek vergiler nedeniyle Bizans'ın Ermeni, Süryani, Pavla-
ı Gülnihai Bozkurt, •osmanlı Devleti ve Gayrlmüsl lmler~ Türklerde Insani Değerler ve Insan Haklafi Osmanlı /mpararorlu~u Dönemi, Istanbul, 1992, s. 28D-281
M LKANLAR.D ... SE.LÇUlQ.ULi\RDJ\NQSMANLILARA IS!.AMLAŞMASORECİ ( 393
ki gibi unsurları, hoşgörülü Türk hakimiyetini kolaylıkla kabul ettiler. Türk
yönetimi ile bölgeye Bizans baskısı yerine Türk-İslam adaleti geldi. Bizans
zamanında bölgeden kaçan Hıristiyanlar Türk hakimiyeti sırasında yeniden
bölgeye geri döndüJer2•
Selçukluların Anadolu'yu ele geçirmesinin ardından, Anadolucıa kalan
Bizans köylülerinin bir kısmı, Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının herhangi
bir MüslümanJaştırma çalışması içerisine girmemesine rağmen İslamiyet'i benimsedi. Bu durumda Bizans'ın yerli halka yüklediği ağır vergilerden
memnuniyetsi.ılik etkili olmuştur. Mesela Anadolu Selçuklu Sultanı Gıya
seddin Keyhüsrev döneminde birçok yerli halk Selçuklu ülkesine göç et
meye başlamıştı3 • Hıristiyanlarla Türkler, birbirlerinin dillerini, dinlerini ve
kültürlerini tanıyıp öğrenme fırsatı buldular. Beraber uzun süre yaşamanın
sonueLında bilhassa halk arasında bazı mahalli kültler ve inançlarda karşılık
lı bir etkileşim kaçınılmaz olarak meydana geldi. Osmanlı Devleti'nin Batı /
Anadolu ve ,RıimeliCle uyguladığı dini anlayış da Selçuklular gibi farklı dini
unsurları aniayıp onlarla aynı sosyal ortarnı paylaşınayı içeriyordu.
Osmanlılar Ttirk-İslam kültürüne kendi hayatlarında önem verınelerine
rağmen fethettikleri yerlerde halk arasırıda din farklılığı gözetmeksizin ada
letle hükmettiler. Kanuni hükümleri herkese aynı şekilde uyguladılar. Hıris
tiyanlar açısındarı ise Müslüman olmanın cizyeden muaf olma, mahkemede
tanıkWdanna daha fazla değer verilme, siyasi alanda yer edinme, tımarelde
etme ve merkezi yönetimlerde makam sahibi olmak gibi çekici yönleri var
dı. Hıristiyan ve Yahudi toplumuna Türk yönetimleri ne kadar hoşgörülü
davranıyorlarsa onların belli yükümlülükleri vardı. Gayr-i Müslimler belirli
kıyafetler giymek zorundaydılar, binek hayvanı kuJlanmaları kısıtlanmıştı
ve camiierin yakınında oturmalanna izin verilmiyordu. Bu gibi sorunlar, bu
toplumlar arasında din değişimine etki eden faktörlerdendi4.
Osmanlı Devleti, fethettiği topraklarda Türkiye Selçukluları gibi adalet
anlayışıru Balkanlar'ı, fethettiğinde bu bölgelerde de uygulamış, hakimiyeti
altına aldığı yerlerde başka dinlerden olan topluluklara karşı istimalet siya
seti izlemiştir. Bu siyaset devletin o bölgede varlığını sürdürebilmesi için de
2 Mustafa Demir, Sivas Şehri Türkiye Selçuklu/art ve Beylikleri Devrinde, Sakarya, 2005, s. 124, 193
3 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi. lsta'1bul, 1984, s. 240-241
4 Suraiya Faroqhi, Osman lt Kültürü ve Gündelik Yaşam. çev: E lif Kılıç, Istanbul, 2000, s. 28-29
394 1 BALKA.'ILAR'OA iSLAM MEOE:>'İYUi. DÖRDÜNCÜ MİLLBTLERARASI KONGRE TESLiGLERi
önemliydi. Bu siyasete göre, bu topraktaki milletierin dinlerine kanşılma
yacak, dini cemaat yapıları korunacak, yerel idarecileri kendilerinden seçi
lecek, yönetirnde adalet esas alınacak, ağır vergilerden kaçınılacak, sadece
onların İslam Dini'ni tanırnaları için bazı Türk boyları yer yer bu topraklar
da yerleştirilecekti. 5
Osmanlı Devleti'nin bu istimalet siyaseti olumlu meyvelerini ilk fetih
döneminden itibaren vermiştir. Johannis Anagnostis'in Diigisis adlı k.ı·oni
ğine göre; Osmanlı fethi öncesi Selanik kentinin dini yapısı Katolik ve Or
todokslar arasındaki huzursuzluk şeklinde kendini gösteriyordu. Bu durum,
Osmanlı Devleti'nin şehri fetbini kolaylaştıracak bir mahiyet arz ediyordu.
Şehrin VenedikJi yöneticilerinin kentte uyguladığt Katalik baskısı, Rumlar
arasmda Katalik Kilisesi ile ilgili büyük bir nefretin oluşmasına sebep ol
muştu. Bu kötü gidişat karşısında kentte Türk hakimiyetini isteyen bir grup
oluşmuştu. Bu grup, Osmanlı yönetiminin Ortodosluğa karşı Venedikliler
den daha hoşgörülü olduğunu biliyorlardı. Sultan ır. Murad, şehri almadan İslam fıkhına göre, şehri üç defa eman almaya davet etmişti. Hıristiyanla
rı ikna için Hıristiyan elçiler göndermişti. Kent atınınca zorla alınmasına
rağmen şehirdeki tutsakların fidyeleri ıı. Murad tarafından ödenerek ser
best bırakılmışlardı. Sultan kenti yeniden inşa ettirmişti. Bu süreçte şehirde
İslamlaşma süreci görülmesine rağmen şehrin Bizans karakteri devam etti.6
Osmanlı Devleti Balkanlar'da bu şekilde İslamiaşma için uygun bir kül
türel zemin buldu. Avrupa feodalitesinin en ağır örneklerini verdiği bu
coğrafyada siyası yönetimlerin ağır baskıları altında ezilen halk için farklı
dinden de olsa Osmanlı idaresi çok büyük bir refah ve huzur döneminin
açılmasını sağlamıştır. Osmanlı idaresinin istimalet politikası ile Balkaniara
sürekli kültürel ve sosyal yatırım yapması da Müslüman bir devletin İslam
Dini'ni sevdirme siyaseti ile niçin Müslüman Türklerin yaşadığı Anadolu
topraklanndan daha ziyade Hıristiyanların yaşadığı Avrupa topraklarını
marnur hale getirdiğini ortaya koymaktadır.
Osmanlı Devleti'nin özellikle Balkanlarda uyguladığı istimalet politikası
s Osmanlı Devleti, XIX. Yüzyıla kadar, Avrupalı Hristiyan erkeklerden en fazla 10 kuruş yıllık cizye verg·sı almıştır ki, bu çok düşük bir düzeydir. (Thomas Arnold,lnti~r-ı Islam Tarıhi, Türkçe Tre. Hasan Gündüzler, Ankara 1971, s.160·161; P.s Tournefort, A Voyage into the Levant, London 1741, V.l, p.91.)
6 Johannis Anagnostis. Selanik'in Son laptı Hakkında Bir Tarih, (Türkçe Tre. Melik Delil başı), Ankara 1989, S. 19-20.
BALKANLARDA SI!LÇUKLULAJU)AN OSMANULARA ISU..\oi"LAŞMA SUltECl 1 395
gereğince Rum, Sırp ve Arnavutlar asil sınıfları ve askeri zümreleri yerle
rinde bırakılarak, Hıristiyan tımar-erleri olarak Osmanlı tırnar sistemine
sokulmuşlar ve bunun da bu toplumların bir ölçüde Müslümanlığa geçişle
rinde etkisi görülmüştür. Osmanlt Devleti din konusunda müsamahalı dav
ranmış, Balkanlarda kuşaklar boyu Hıristiyan tırnar sahipleri göri.ilmüştür.
Bununla beraber Arnavut ve Boşnakların Müslüman olmaları da yine aynı döneme denk gelir ki, Osmanlı Devleti'nin bir din değiştirme baslosı olma
masına rağmen, bu topluluklar Osmanlı'nın hoşgörülü yönetimini benim
seyerek dinlerini değiştirmişlerdir7 •
Balkan halkları zorlama olmaksızın İslfuniyet'i kendi tercihleri ile kabul
ederek Müslümanlaşmışlardır. Balkan halkları olan Sırplar, Romerıler, Bul
garlar, Yunan lar, Ulahlar, Makedonlar, Karadağlılar, Macarlar, Arnavutlar ve
Boşnaklardan sadece son iki millet İslamiyet'i kabul etmişlerdir. Arnavut
lar ve Boşnakların dışında, yukarıda sayılan milletierin hiçbiri İslamiyet'i
kabul etmemiş, eski dirılerinde devam etmişlerdir. Arnavut ve Boşnakların
İslamiyet'i kabulleri ise büyük oranda Osmanlı İdaresi'nin Balkanlarda yer
leşmesi ile birlikte gerçekleşmek.le birlikte, Osmanlı öncesindeki de bazı te
mellere dayanm1ştır.
Osmanlı Devleti, Balkanlar'ı fethettiği süreç içinde Balkan kavimlerine
istimalet siyasetini uygulamak ve İslam Dini'nin güzelliklerini gösterebilmek
için Anadolu'dan getirip Balkanlar'da tekke ve zaviye kurmalanna iziı?- ver
dikleri sılillerin faaliyetlerinden azami ölçüde istifade etmişlerdir. Ele geçi
rilen Balkan topraklarında Osmanlı devlet ricali tarafından cami, medrese,
mektep, imaret gibi hayır eserleri yanında tekke ve zaviye kurup bunlara
vakıflar bağlamaları da Balkan toplumla.rına İslam Dini'nin insani değerle
rirıi müspet ilişkiler çerçevesinde gösterme siyasetinden kaynaklanıyordu.
Bunun bir örneği olarak Dimetoka, Osmanlılar tarafından 1361 tarihinde
fethedildiğinde burada Abdal Cüneyd ZaYiyesi kurulmuş, Anadolu<la Sel
çuklular zamanındaki Abdalan'ı Rum faaliyetleri, Balkanlar'a da yayılmıştır.
Yanyanın fethin.i müteakip Gazi Evrenos Bey de 1390'da burada Şeyh Haşim
Tekkesi'ni kurmuştur.8 Balkanlar'da tekke ve zaYiyelerin kurulduğu yerler-
7 ünver Günay, 'XV. Yüzyıl Osmanlı Toplumunda Sosyo-Kültürel Yapı, Din ve Değişme~ Erciye5 Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 14. Kayseri, 2003, s. 35
8 Machiel Kiel, 'Di metoka~ lsl~m Ans. {DlA}, IX, s.306;Reşat Öngören, Balkanların Isl amiaşmasında Süfilerin Rolü: Balkanlarda Islam Medeniyet!, Uluslararası Sempozyumu Tebliğleri, Istanbul 2002, s.47-48.
396 1 BALKANLAR' DA iSLAM MEDE~iYırri. DÖRDÜNC Ü MiLLETURARASI KONGRE TP8LiGLJ>R.i
de, sufılerin köy köy gezip fcdakarca islam Dini için yaptıkları hizmetleri
sonucu bölge halkı nezdinde mübarek insanlar olarak tanınmışlar, vefatları
sonucu mezarları üzerine kurulan türbeler, halk nezdinde ziyaretgahlar ha
line gelmiştir.9 Hatta bu sı1fl mezarları ve türbeleri Türkiye Selçuklularında
olduğu gibi Balkanlaröa da daha sonraki yerleşimierin kurulup gelişmesinde
önemli rol oynamıştır. İnsanlar, bu abdallann tesirine girdiklerinde bunların
mezarlanndan ve türbelerinden istim da d ediyorlar, Allah'a karşı dualarını bu
mevkilerde yapmayı tercih ediyorlardı.10 Bu süfi zaviyeleri, Anadoluöa ol
duğu gibi Balkanlaröa da birçok vakıfla donatıldığı için bu vakıf merkezleri
olan tekkeler ve yanlarındaki süfi türbeleri11, toplarıma merkezi olarak ileriki
dönemlerde bir şehrin veya kasabanın merkezi konumunda şehirleşmenin
de bir tınsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Üsküp'teki Gazi Baba mevkü,
bunun Osmanlı döneminin ileriki yüzyıllarda oluşan bir örneği olarak Üs
küp'teki bir semte ismini vermiştir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren Bektaşi tekkesinin Balkan
lar'daki etkinliği hızla arttı, tesirleri Balkanlar'ı aşıp Karadeniz'in kuzeyine
kadar ulaştı. Bu durum, Anadoluöaki ve diğer İslam bölgelerindeki kültü
rel sürecin Balkanlar'da Türk-İslam müesseselerinin çoğalmasındaki rolünü
göstermektedir.
XIV. yüzyılda bu gibi etkenlerle Avrupa'da İslamiyet hızla yayılış gösteri
yordu. İslam seyyahı İbn-i Batuta, Kırım'da Kefe şehrine giderken Jimanda
bir kiliseye uğramıştı. Kilisede bir rahip görmüştü. Kilise duvarında başında
sarığı, belinde kılıcı, elinde mızrağı ile bir Arap'ı tasvir eden resim gözüne
ilişmişti. İbn-i Batuta, rabibe bu resmi göstererek resim kimin diye sorar. Bu
soru üzerine rahip şu cevabı veriı·: "Bu son peygamber Ali'nin resmidir~12
Bu durumun Sarı Saltuk'un bir dönem Kefeöe bulurıması ile ilgili olduğu
anlaşılıyor.13 Ayrıca, Bu bilgi, Avrupaöa XIV. yüzyılda Osmanlı hakimiyeti
öncesi İslam ve Hıristiyanlık dinleri arasındaki kültürel kaynaşmayı ortaya
koymaktadır. Buna karş ı Balkanlar'daki bu kültürel süreç, Balkan toplum la-
9 Reşat Öngören, Aynı Tebliğ, s.49.
10 Mustafa Demir, "Anadolu'da Mezarlıkların ilk Türk Şenineşmesindeki Rolü: Geçmişten Günümüze Mezar/tk Külwrü ve Insan Hayarına E ıkileri Sempoıyumu 8i/dirileri,lstanbul1999, s. 471-477.
11 Reşat Öngören, aynı yer.
12 Ib n i Batuta Seyahatnamesi , C.l, 8Türkçe ı re. Sait Aykut), ll. Baskı, Istanbul 2004, s.463.
13 Ahmet Yaşar Ocak, SartSaltuk Popüler lsl{lm'ın Balkanlardaki Destan10ncüsü, Ankara 2002, s. 68.
Blı.l,KAI'ILARDA SELÇUl<UJLAF.DAN OSMANLlLARA ISLAMLAŞMA SOREct 1 397
rı na yönelik yoğun bir propaganda olarak görülmemektedir.
Balkanlar'ın İslamlaşmasmda Sarı Saltuk ile başlayan bir Heteredoks
İslamlaşma eğiliminin de etkisi bulunmaktadır. San Saltuk'a Balkanların
islamiaşmasında verilen aşırı önem, Bektaşi Tarikatı'nın XIV. yüzyıldan iti
baren bu bölgede teşkilatlanması sonrası Bektaşi söylemi olarak ortaya çıkar
ve Balkanlar'ın islamJ.aşmasıru yanlış bir kanaat olarak sadece Heteredoks
İslamlaşma sürecine bağlar.14 Ayrıca Sarı Saltuk, Abdalan- Rwn'dan olması
ile Balkanlar'da Bektaşi kabul edilip Bektaşi tekkeleri tarafından ölümü son
rası Balkan Bektaşiliği'nin öncüsü olarak kabul edilir.15 Bu durum, Abdan-ı
Rum ile hacı Bektaş-ı Veli'nin aynı menbadan beslenmeleri ve abdallık gele
neğini sürdürmeleri dolayısı ile olmalıdır.
Balkanlar'da Heteredoks İsU.mlaşma süreci ile formal İslamiaşma süreci
birbiri ile kaynaşmış bir şekilde baıen yan yana bir süreci takip etmişlerdir.
Balkan şehirlerinde Sünni ibadetlerle Heteredoks dini davranışların bazen /
birbirine karıştığı görülür. Örneğin, bir tekkenin içinde hem cam isi, hem zi-
kir ve mecd meclisi olarak kullanılan bölümleri, hem de avlusunda sılfilerin
mezarları bulunur.
"Sarı Saltuk': Tıirkiye Selçukluları nda, x:rn. Yüzyıldaki Abdalan -ı Rum'un Anadolu'ya gelişi sırasında Anadolu'ya gelip Sinop ve Kefe'de bulunmuş,
oradan Tuna kıyılarına ve Batkanlara geçmiş, RLımeli'de 40 yıl kalarak bu
bölgeleri İslarnlaştırmaya çalışmıştır. Onun hayatında Balkaruarcia fa~yet
gösterdiği dönem, Osmanlıların Balkanlar'ı fetllettiği döneme t ekaddüm
eden dönemdir. 16
Osmanlı hakimiyeti öncesi Selçuklu devrinde Babal hareketi taraftarla
rı başta olmak üzere, Il. Keykavus taraftarı Tıirkmenler ve bazı Heteredoks
İslam taraftarlarının Balkanla ra geçtiği görülür.17 Balkanlaröa Dobruca böl
gesine gelip yerleşen bu Türkmen grupları arasında Sarı Saltuk da görül
mektedir. Osmanlı fethinden itibaren Balkanlardaki Hıristiyan topluluklar
arasında Sarı Saltuk ve müridlerinin faaliyetleri sonucu Osmanlı yönetim
14 Ahmet Yaşar Ocak, a.g.e., s.86- 88.
1 S Mehmet De'llirci, ·sa•kan Müsl ümanlığında Gaz:-derviş erin Rolleri ve Sarı Saln .. k Örneği: Bolkanlarda Isitım Medeniyet!, Uluslararası Sempozyumu Tebliğleri, istanbul 2002, s.81.
16 Fuad Köprülü, • Anadolu Selçt.klu Tarihının Yerli l«ıy'"lakları~ Be//eıen, XXVII, Ankara 1943, s.43(}L37.
17 bn B ibi, e/- Evtımir, ll, (Tü~kçe Tre. Mürse Öztürk), An~a-a 1996, s. 14; ei-Aksa•ayi, MOsameretü7-Ahbôr, (Türkçe Tre. Mürsel ÖztürK), Ankara 2000, s.56-57; A. Yaşar Ocak, a.g.e~ s.28-32
398 1 BALKANLAR' DA İS!k\<1 Mi:DENİYilTi. DÖRDÜNCÜ MiLLETLERARASI KONGRJl TBBLİGLERi
yapılanması ile eş zamanlı olarak kendiliğinden gelişen bir islamıaşma süre
ci karşııruza çıkmaktadır.
Sarı Saltuk'un Balkanlardaki İsla.miyet'i yayma faaliyetleri başarılı ol
muş, onun faaliyetleri ile İslamiyet Balkanlar'da yayılmaya başlamıştır. Sarı
Saltuk'un Balkanlar'daki faaliyetlerini anlatan Saltukname isimli eserde san
Saltuk'un Kur'an ve İncil'i ezbere okuması18 Hıristiyan toplum gözi.inde de
bir din büyüğü olarak tanınması ve Hıristiyanların İslam Dini'ne bakışını
değiştirmesi açısından önem taşımaktadır. Sarı Saltuk'un Balkanlar'daki İslamiaştırma faaliyetleri, Osmanlı hakimiyeti sürecinde onun mirasına sa
hip çıkan Bektaşi tekkesinin daha etkirı hale gelmesi gibi bir sonucu do
ğurmuştur. Selçuklu döneminden Osmanlı'ya, örneğin, Şeyh Bedreddin'in
isyanında büyük bir dinamizm bulduğu Rumeli coğrafyasına ve Balkanlar'a
Anadolu'da sıkışan Babai ve Batıni taraftarlarının geçtiği anlaşılmaktadır.
Bu yapı içinde Balkarılarda formal İslamlığın kabulü ve yayılması ile Batınt
İslam mezheplerinin yayılması, ayrı çizgilerde ama aynı ivme ile genişleme
göstermiştir. Bu süreç, İslam'ın yayılışının Balkanlar'daki anti tezini de güç
lendiren bir süreç şeklinde değerlendirilmelidir. 19
18 Kemal Yüce, Saltuknarnede Tarihi, Dini ve Ersanevi Unsur:ar, Ankara 1987, s.184.
19 M. Şerefüddin, Simavna Kadısı oğlu Şeyh Beoreddin, (Yay. !sMail Aka Mustafa Demir}, istanbul 2001, s.14-' S; Aşıkpaşaoğlu Tarihi, (yay. Atsıı},ll. Baskı,lstanbul1992, s.78; M. Tayyib Gökbilgi n, Rumeli~e Yürükler, Tatarlar ve Eviad-ı Fatihan,lstanbul2008, s.13-1 S.