okka mayis 2015

84

Upload: mort-online

Post on 22-Jul-2016

296 views

Category:

Documents


16 download

DESCRIPTION

OKKA HABER DERGİSİ

TRANSCRIPT

Sahibi: Baygenc Ajans Medya Ltd Şti adına:Mehtap Üzümcü

Genel Yayın Yönetmeni: Hasan Bayır

Yazı İşleri Müdürü:Mehtap Üzümcü

Görsel Yönetmen: Jan Paçal

AlanyaTemsilcisi:Arslan Bayır

Aydın Temsilcisi:Kadri Güler

Burdur Temsilcisi:Mustafa Arslan

Fethiye Temsilcisi:Ömer Tutar

Hukuk Müşaviri:Av. Erhan Öztürk

Reklam Satış Pazarlama Müd::Yavuz ŞahinTel: 0242 321 92 22-24

Abone:Yavuz şahin

Yönetim Yeri:Yeşilbahçe Mah. Metin Kasapoğlu Cad. Hacı Hatice Apt. 7/3 ANTALYATel: 0242 321 92 22-24Mail: [email protected]

okkahaber.comfacebook.com/groups/okkahaber

Basıldığı Yer: Başak MatbaaAnadolu Bulvarı Meka Plaza No:5/15 Gimat Yenimahalle / ANKARA

2149-3707

İçin

dek

iler Sayfa: 10

Sayfa: 34

Abone olun Ailemize katılın

Sayfa: 14 Sayfa: 22 Sayfa: 24

Sayfa: 26 Sayfa: 30 Sayfa: 40 Sayfa: 54

Sayfa: 52 Sayfa: 72 Sayfa: 74

Hele hele kuru gürültüye papuç bırakacak cinsten hiç değil..

Seçmen kazanımlarına ve bundan sonra kazanacak-larına bakar..

Yani “at terli” diyerek kaybetmeye asla oynamaz..

“Türkiye genelinde ne olur”un cevabını konusunda “kesin hüküm” verilmesi zor olmakla beraber Antalya gibi 20 Belediyeden, 12 belediyenin (Büyükşehir dahil) Ak Partide olduğu yerlerde 1 aşağı 1 yukarı sonuç kestirile-bilir..Antalya her ne kadar CHP’nin kalesi gibi görünse de , orta da görünen gerçekleri görmezlikten gelmeyelim12 belediye deyip geçmemek gerekir..

Belediyeler çok önemli..

Belediye demek; iş, aş, ekmek demek..

Belediye demek; park, yol, su demek..

Belediye demek; eğlence, festival, gezi demek..

Belediye demek; ihale, imar ve rant demek..

Dolayısı ile belediyeler, başkanları ve mensup olduk-ları partileri vatandaşın çok umurunda. Umurunda olduğu içindir ki; beş yıl boyunca uzak ve kırgın kalmak istemez-ler belediyelere, başkanlarına ve partilerine..

Bu da demektir ki; Ak Partili belediyelerin çok olduğu yerlerde Ak Partinin çıkaracağı milletvekili sayısı diğer partilerden fazla olur..

Demokrasi, laiklik, düşünce özgürlüğü ve insan hakları mı?

Vatandaş artık o işlere yumurta kapıya dayandığı zaman bakıyor..

Topun yere değdikten sonra zıplaması misali kendsini henüz zıplamaya müsait görmüyor..

Hasan BayırE

dit

örd

en

SEÇİME DOĞRU 2015 genel seçimlerine az bir zaman kala bir taraftan partiler, liderleri ve milletvekili adayları kendilerini paralarken bir taraftan daRecep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu’nun bir türlü yapamadığını yapmaya çalışarak siyasi tansiyonu yükseltmeye çalışıyor..

Kendince haklı da..

Çünkü o 12 yıldan beri hep yüksek tansiyondan besleniyor..

Yani iktidarı onun üzerine kurulu..

Öte taraftan “bir oy daha fazla nasıl alabilirim” hinliği ile seçim vaatleri havada uçuşuyor..

En fazla oy tabanına sahip olan asgari ücretle çalışanlar bütün partilerin oy hedefinde..

Asgari ücret için MHP 1400, CHP 1500, HDP 1800 ve Haydar Baş’ın partisi ise 5000 TL diyor..

Ak Parti ise onları Patronlar Kulübü TÜSİAD’a şikayet ediyor..

90 yıllık parti CHP “Yüzyılın Projesi” diye günlerden beri seçmeni meraklandırdıktan sonra “MERKEZ TÜRKİ-YE” diye Anadolu’da kurulması düşünülen bir “uluslarara-sı depolama tesisi” düşüncesini patlatıyor..

Davutoğlu ise “ya o benim kitabımın arka sayfasında yazılı projedir” diyerek olayı atlatıyor..

Bu koşul ve vaatlerde seçim sonuçları ne olur?

Herkes yani partiler ile adayları eteklerindeki taşları boşalttı..

Sıra geldi seçmene..

Onlar da 7 Haziran 2015 pazar günü topladıkları taşları gidip sandığa boşaltacaklar..

Benim diyeceğim odur ki;

Seçmen aptal değil.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 Yılı Ölüm İstatistikleri Verileri’ne göre, ölüm sayısı 2014 yılında yüzde 4,7 arttı.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 372 bin 686 iken, bu sayı yüzde 4,7 artarak 2014 yılında 390 bin 121 oldu. Ölenlerin yüzde 54,7’sini erkekler, yüzde 45,3’ünü kadınlar oluşturdu.

Antalya’da ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 8 bin 591 iken, bu sayı yüzde 5 artarak 2014 yılında 9 bin 23 oldu. Ölenlerin yüzde 57,2’sini erkekler, yüzde 42,8’ini kadınlar oluşturdu. Antalya’da ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldüğü ve 2014 yılı verisine göre 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranının yüzde 45,4 olduğu bildirildi.

Antalya’da bebek ölüm hızı, 2013 yılında binde 8,0 iken 2014 yılında binde 8,9’a yükseldi.

Isparta’da da ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 2 bin 770 iken, bu sayı yüzde 1,7 artarak 2014 yılında 2 bin 818 oldu. Ölenlerin yüzde 53,4’ünü erkekler, 46,6’sını kadınlar oluşturdu. Isparta’da ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldü. 2014 yılı verisine göre 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranı yüzde 59,4 olarak açıklandı.

Isparta’da bebek ölüm hızı, 2013 yılında binde 10,8 iken 2014 yılında binde 9,4’e düştü. Burdur’da ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 1 974 iken, bu sayı yüzde 1,5 artarak 2014 yılında 2 bin 4 oldu. Ölenlerin yüzde 51,4’ünü erkekler, yüzde 48,6’sını kadınlar oluşturdu. Burdur’da ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldüğü, 2014 yılı verisine göre 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranı 58,6.

Burdur’da bebek ölüm hızı, 2013 yılında binde 9,1 iken 2014 yılında binde 13,8’e yükseldi.

ÖLÜM ORANLARI ARTTI

DİKKATARANIYOR

13 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanan 28 yaşındaki Mehmet Elibol, 45 yıl 6 ay hapse mahkum oldu. Cezasında indirim yapılmayan Elibol hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Kepez İlçesi Sütçüler Mahallesi’ndeki ortaokul öğrencilerini geçen yıl okul çıkışlarında adres sorma gibi bahanelerle yanına çağırıp cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen Mehmet Elibol, şikayet üzerine gözaltına alındı. Suçlamaları kabul etmeyen Elibol, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Mağdurlardan 12 yaşındaki E.Ç., Çocuk İzlem Merkezi’nde uzman nezaretinde verdiği ifadesinde, 23 Mayıs 2014 tarihinde okuldan eve gelip üstünü değiştirip oynamak için dışarı çıktığını belirterek şunları anlattı:

“Saat 15.00 sıralarında top oynuyorduk. Uzaktan elektrikli bisikletle bir adam yanımıza geldi. Adam bize ‘Sütçüler yolu ne tarafta’ diye sordu. Yanımda kardeşim vardı, o kaçtı. Benim yanıma yaklaşıp ‘Korkma ben sana zarar vermem, gel seni öpeyim’ dedi. Yanaklarımdan öptü. Belime dokundu. Kollarımı sıktı. Bana sarıldı. Ben kaçmaya çalışırken, kendisine ‘Sapık’ dedim. Adam bisikletine binip gitti.”

Bu kişinin daha sonra komşuların kızına ve okuldan başka kızlara da benzer şeyler yaptığını kaydeden E.Ç., durumu ailesine ve okul müdürüne anlatınca olayın polise bildirildiğini söyledi. E.Ç. gibi cinsel saldırıya uğrayan 12 kız da benzer ifadeler verdi.Antalya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılanan Elibol ile cinsel is-tismara uğrayan çocuklardan hiçbiri, önceki gün görülen karar duruşmasına katılmadı. Mahkeme heyeti, sanığa her bir çocuğa cinsel istismar suçundan 3’er yıl 6’şar ay hapis cezası verdi. Toplam 45 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Mehmet Elibol’un cezasında indirim de yapılmadı.Mehmet Elibol’un, benzer suçtan Burdur Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2008 yılında 3 yıl 9 ay hapse mahkum olduğu da ortaya çıktı.

42 kaçak yakalandı Manavgat İlçesi’nde tekneyle Yunanistan’a kaçmaya çalıştığı tespit edilen Irak, Suriye ve Afgan uyruklu 43 kaçak yakalandı. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Manav-gat İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, otobüsle Manav-gat’a getirilen kaçakların, Manavgat Irmağı’ndan tekneyle kaçak yollardan Yunanistan’a geçeceği ihbarı üzerine ha-rekete geçti. Gece düzenlenen operasyonda ‘dur’ ihtarına uymayan tekne kaptanı ve insan tacirleri denizde izlerini kaybettirirken, 11’i çocuk, 11’i kadın 43 kaçak yakalandı.

Röntgenciye suç üstü.. Alışveriş merkezinin soyunma kabinlerinde kıyafet deneyen kadınları cep telefonuyla kameraya çeken 30 yaşındaki Yusuf Y., mağaza personeli tarafından yaka-lanarak polise teslim edildi. Olay, öğle saatlerinde kent merkezinde bulunan büyük bir alışveriş merkezinde meydana geldi. Bir erkeğin hareketlerini şüpheli bulan mağaza çalışanı, kendisini takip etmeye başladı. Kadın soyunma kabinlerinin önüne gelen Yusuf Y., elindeki cep telefonunun kamerasını açarak kabin kapısının altından içeriyi çekmeye başladı. Bunu fark eden mağaza çalışanı özel güvenliğe haber verdi. Özel güvenlik, Yusuf Y.’yi ka-binde kıyafet deneyen kadınların görüntüsünü çekerken suçüstü yakaladı.

Aşk ağacı toprakla buluştu Dünyaca ünlü Rus heykeltıraş Oleg Klevski’nin, eşinin kanseri Antalya’da yenmesi anısına kente armağan ettiği bronzdan yaptığı Hayat Ağacı heykeli, AKM bahçesine yerleştirildi. Mariia Voytko, “Benim içinde çok sürpriz oldu. Böyle bir hediyeyi hiçbir zaman almadığım için çok duygulandım. Oleg çok romantiktir” dedi. Rusya’da bir yıl önce Lenfoma kanseri teşhisi konulan 35 yaşındaki iki çocuk annesi Mariia Voytko, Antalya’da yapılan tedavisinin ardından sağlığına kavuştu. Ünlü heykeltıraş eşinin sağlığına kavuşması anısına Antalya’ya bir eser bırakmak istedi.

Kanser araştırmasına ödül 22-26 Nisan 2015 tarihleri arasında Antalya Kaya Palazzo Riu Otel’de düzenlenen “21. Ulusal Kanser Kongresi”ne katılan Prof. Dr. Hakan Bozcuk, “Ulusal Kanser Araştırmaları” ikincilik ödülünü almaya hak kazandı. Türk Tıbbi Onkoloji, Türk Pediatrik Onkoloji Grubu ve Türk Radyasyon Onkolojisi Dernekleri’nin ev sahipliğiyle 22-26 Nisan 2015 tarihleri arasında Antalya Kaya Palazzo Riu Otel’de düzenlenen 21. Ulusal Kanser Kongresi, yoğun katılıma ev sahipliği yaptı.

Obama’ya golf teklifi Antalya Belek’teki Calista Luxury Resort Otel sahibi Özdoğan Grup’un Yönetim Kurulu Üyesi Ali Özdoğan, G20 Zirvesi için bölgeye gelecek ABD Başkanı Barack Obama’ya golf oynama teklifinde bulunacaklarını söyledi.Ali Özdoğan, Antalya’da 15-16 Kasım tarihlerinde yapılacak G 20 Zirvesi’nin, Türkiye ve Belek bölgesi için çok büyük nimet olduğunu söyledi. Özdoğan, “G20 için Antalya’ya ciddi bir fon ayrıldı. G20, Belek Bölgesi’nin güvenilir bir marka olmasına büyük katkı sağlayacak. Yaklaşık 15 bin kişi Belek bölgesinde konaklama yapacak” dedi. 20 devlet başkanı geleceğini ve her otele 1 devlet başkanı verileceğini aktaran Özdoğan, “Toplam 25 otel G 20 zirvesi için kapanacak. Obama hangi otelde kalırsa kalsın, bölgedeki otellerin de marka değeri artacak. Obama’ya Belek’te golf oynama teklifinde bulunacağız” diye konuştu.

Katili sevgilisi çıktı... Antalya’da, 18 Mart günü evinde el ve ayakları bağ-lanmış halde ölü bulunan turizmci Faruk Kahraman’ın, Kırgızistan uyruklu sevgilisi ve iki arkadaşı tarafından öldürüldüğü anlaşıldı. Zanlıların cinayetten sonra evde bulunan 60 bin TL nakit para ile altın ve takıları alarak yurt dışına kaçtığı tespit edildi. Henüz yakalanamayan üç zanlının hâla Kırgızistan’da olduğu tahmin ediliyor. Kahraman’ın cesedi, yapılan otopsinin ardından yakınları tarafından morgdan alınarak defnedilmek üzere memleketi Osmaniye’ye götürüldü.

Rockçı İmam’a saldırı... Kamuoyunda ‘Rockçı İmam’ olarak bilinen Ahmet Muhsin Tüzer’e ait www.ahmetmuhsin.com bugün öğlen saatlerinde hacklendi. Kendilerine ‘Muslim Hacker’ adını veren bir gurup tarafından web sayfası hacklenen Rockçı İmam’ın sayfasına hackerlar yaşadıkları ülke ve nicklerini yazdılar. İsrail, Amerika, İran, Fransa ve Hindistan’dan olduklarını söyleyen hackerlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağını söyleyen Ahmet Muhsin Tüzer, “ Web sayfamı uluslararası bir çetenin hacklendi-ğini düşünüyorum. Bu saldırıyı şiddetle kınıyorum. İslami tebliğ metodumdan rahatsız olduklarını tahmin ettiğim bu gurubun, uluslararası yoluculuğumdan dolayı rahatsız olduğunu düşünüyorum. Böyle bir saldırıyı normal karşılıyorum” dedi.

Tehdit ve hakarete hapis Geçen yıl bir yaralama olayında mağdur avukatı Ca-ner Oğuz’a, duruşmadan sonra hakarette bulunup, tehdit ettiği öne sürülen 2 sanıktan Murat Yeşilyurt’a 2 yıl 1 ay, Mete İsteki’ye ise, 3 yıl 11.5 ay hapis cezası verildi.Antalya’da 1 kişiyi satırla yaralama suçlamasıyla yargı-lanan Murat Yeşilyurt ve Mete İsteki, geçen yıl bir duruş-ma ardından koridorda mağdur avukatı Caner Oğuz’un yanına yaklaşarak, iddiaya göre “Yalancı” diye hakarette bulunup “Cübbeni çıkar gel, aşağıda hesaplaşacağız” diye tehdit etti. Bunun üzerine Caner Oğuz, 2 sanık hak-kında savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Yaban hayatı bakanlık yok edecek Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı bölge müdürlüklerince yapılacak iheleler sonucu Türkiye’nin birçok ilinde 15 ayı, 109 yaban keçisi, 4 çengel boynuzlu dağ keçisi avlanacak. Birçok ihalede ise avlanacak yabani hayvan sayısı belirtilmedi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı bölge müdürlükleri ta-rafından Türkiye’nin birçok ilinde ‘Av Turizmi’ adı altında çeşitli yaban hayvanlarının avlanması için ihale ilanları yayımlandı. İhaleleri kazanan kişiler para karşılığında ayı, yaban keçisi, yaban koyunu, çengel boynuzlu dağ keçisi, kızıl geyik, ceylan ve melez yaban keçisi avlayacak.

Mavi bayrakta dünya ikincisi Türkiye bu yıl 436 plajına verilen Mavi Bayrakla İspanya’nın ardından dünya ikincisi oldu. Yunanistan’ı geride bırakan Türkiye’nin lokomotifi 200 Mavi Bayrağa sahip Antalya oldu. Uluslararası Mavi Bayrak Jürisi tara-fından belirlenen 2015 yılı Mavi Bayrak ödülleri açıklandı. Türkiye, 578 Mavi Bayrağa sahip İspanya’nın ardından 436 mavi bayrakla dünya ikincisi oldu. Bu yıl 395 mavi bayraklı Yunanistan’ı geride bırakan Türkiye’nin lokomoti-fi ise 200 mavi bayraklı plaja sahip Antalya oldu. Türkiye’yi 395 Mavi Bayrakla Yunanistan takip etti.

Kan davasına ömür boyu hapis 3 yıl önce ağabeyi ile ortağını öldüren Osman Şa-tır’ın kardeşini sokak ortasında tabancayla öldüren 38 yaşındaki Muhammet Ali Poyraz, ‘kan gütme saikiyle insan öldürme’ suçunu işlediği gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Kent merkezindeki Barlar Sokağı’nda 13 Ocak 2012’de meydana gelen olayda, Osman Şatır tartıştığı 34 yaşındaki Mehmet Hasip Poy-raz ve kavgayı ayırmak isteyen işyeri sahibi 34 yaşındaki Alaaddin Karaca’yı tabancayla vurup kaçtı. Karaca olay yerinde, Poyraz tedavi gördüğü hastanede 1 hafta sonra yaşamını yitirdi. Polis şüpheli Osman Şatır’ı, İzmir Kadife-kale’deki bir sığınakta saklanırken tutuklandı.

Garibana belediye baskını Konyaaltı Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ve Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, önceden tespit edilen hurda kağıt, plastik malzeme toplayıcıla-rına baskın düzenledi. Bu şekilde gelişi güzel toplanan maddelerin halk sağlığını tehdit ettiği ve çevre kirliliğine neden olduğu ifade edildi. Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bu şekilde kağıt toplayan şahısların hem halk sağlığını tehdit ettiğini hem de çevreyi kirlettiğini söyledi. Başkan Böcek, “Çek çek arabalarıyla kağıt topla-yanlar özellikle kent merkezinde görüntü kirliliğine neden oluyorlar. Hem görsel kirlilik oluşturan hem de yaya ve araç trafiğini olumsuz yönde etkileyen bu kişilere defalar-ca uyarıda bulunduk. ” diye konuştu.

Alzheimerla dans... Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğrencileri, Toplumsal Duyarlılık Projesi (TDP) kapsamında yürüt-tükleri ‘Yürürsem ve Dans Edersem Hatırlarım’ konulu etkinliği gerçekleştirdi. Hemşirelik Fakültesi öğrencileri, huzurevlerinde kalan yaşlılarla birlikte Aydın Kanza Par-kı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. Güzergah boyunca gruba yeni yaşlılar eklendi. Cumhuriyet Mey-danı’nda toplanan yaşlılar, konuşmaları dikkatle dinledi. Ardından kendilerini hareketli müziğin ritmine kaptıran kadın- erkek yaşlılar, öğrencilerle dans etti.

Tek kişilik eylem... Kaş Yeşilköy Mahallesi’nden elinde Türk bayrağı ve dövizle yürüyerek Demre ilçesine gelen 53 yaşındaki Adem Kalkanlı, Kaş-Kalkan bölgesi arasında arazilerinin olduğunu ancak hak sahibi olarak yerlerini alamadığını iddia etti. “Her yer direniş, direniyoruz, 2B Köylüsü, Uyan artık vatandaş” ve yazılı dövizle Demre D 400 Karayolu’ndan Antalya’ya doğru yürüyen Kalkanlı, rayiç bedellerin yüksekliğinden dolayı yerlerini alamadığını ve yerlerinin yabancılara satıldığını öne sürdü. Antalya’ya kadar yürüyeceğini ve 1 Mayıs’ta gösterilere katılacağını belirten Kalkanlı, “Elimizden topraklarımız alınmakta ve yabancıların eline geçti” diye konuştu.

Mobil kısırlaştırma ünitesi Alanya Belediyesi Mobil kısırlaştırma ünitesi, Alanya merkez ve mahallelerde sokak hayvanlarının rehabilitas-yonu ve kısırlaştırma faaliyetlerine devam ediyor. Alanya Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü bünyesinde hizmet veren mobil kısırlaştırma ünitesi son olarak Avsallar Mahallesi’nde sokak hayvanlarına yönelik kısırlaştırma faaliyeti gerçekleştirdiği belirtildi. Yerli ve yabancı hay-van dostlarının da katıldığı çalışmada Alanya Belediyesi veteriner hekimlerinin, Avsallar’daki sahipsiz kedi ve kö-peklerin mobil kısırlaştırma ünitesinde kısırlaştırmalarının sağladığı ve sahipsiz 16 kedi ve 1 köpeğe kısırlaştırma operasyonu uygulandığı ifade edildi.

Boşanma rekoru Antalya’nın… Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de boşanan çift sayısı 2014 yılında 130 bin 913 oldu. Kaba boşanma hızının 2014 yılında en yüksek olduğu il ise binde 2,87 ile Antalya oldu. TÜİK verilerine göre, boşanmaların yüzde 39,6’sı evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşirken, boşanan çift sayısı 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,5 artarak 130 bin 913 oldu. Kaba boşanma hızının 2014 yılında en yüksek olduğu il ise binde 2,87 ile Antalya oldu.

Bir kez daha “Hayır” dediler Antalya’da hayvan hakları savunucularından doğaseverlere, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine çok sayıda oluşumun içinde yer aldığı Nükleer Karşıtı Platform, Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santrale karşı eylem yaptı. Antalya Nükleer Karşıtı Platform’un her Çarşamba Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediği, nükleer enerji santralini protesto eylemi bu haftada devam etti. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı eyleme hayvan hakları savunucuları evcil hayvanlarıyla katıldı. Eylemde sloganlarla ve taşınan dövizlerle hükümet protesto edildi. Nükleer enerji santrallerine yönelik endişeler dile getirildikçe, hükümetin inatla yanlışta ısrar ettiğini savunan Hediye Gündüz, “Siz nükleer santral yapmaya çalışarak geleceğimizi değil, yok oluşumuzu inşa ediyorsunuz, bitişimizi planlıyorsunuz, mahvolmamızı hesaplıyorsunuz” dedi. Çevreciler sloganlı ve alkışlı protestonun ardından dağıldı.

Vurulduğu yerde anıldı Antalya’da 1980 yılındaki 1 Mayıs eyleminde vurula-rak hayatını kaybeden 14 yaşındaki Arif Koparan, vurul-duğu yerde kırmızı karanfillerle anıldı. Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri DİSK, KESK, TMMOB, TTB 1980 yılında 1 Mayıs eylemleri sırasında hayatını kaybeden Arif Koparan için toplandı. Kazım Özalp Caddesi sonun-da Attalos Heykeli önünde toplanan yaklaşık 50 kişilik grup, bir süre slogan atıp, 1980 yılında Antalya’da 1 Ma-yıs eylemleri sırasında polis kurşunuyla hayatını kaybetti-ğini iddia ettikleri 14 yaşındaki Arif Koparan’ı andı.

Hem ağaç hem hukuk katliamı Kaş ilçesinde 3. derece doğal sit alanı olan Çukurbağ Yarımadası’nda AKP’li belediye tarafından doğal bitki örtüsünün büyük bölümü sökülerek yapılan mesire yerine Likya Koruma Platformu’ndan tepki geldi. İnceboğaz mevkiindeki uygulamayla Kaş Belediyesi’nin kıyı kanunu, orman kanunu ve doğal varlıkları koruma altına alan 2863 sayılı sit kanununu ihlal ettiği öne sürülüyor. Ancak Kaş Belediye Başkanı Halil Kocaer, söz konusu alanın projeye ve yasalara uygun olarak inşa edildiğini savunuyor.

Öldürdüğünden haberi yokmuş Tartıştığı sevgilisi 23 yaşındaki Hüsne Aslan’ın üzerinden otomobille geçip ölümüne neden olan 30 yaşındaki Şahin Koçar, kız arkadaşını ezdiğinden haberinin olmadığını iddia etti. 19 Şubat gecesi kız kardeşi Cennet ile dışarı çıkan 23 yaşındaki Hüsne As-lan, erkek arkadaşı Şahin Koçar ile buluşup birlikte alkol aldı. Şahin Koçar’ın eğlenceye tavernada devam etmek istemesi üzerine ikili arasında tartışma çıktı. Otomobilin ön koltuğunda oturan Hüsne Aslan ile Şahin Koçar birbir-lerini yumruklamaya başlayınca kız otomobilden inmek istedi. Bu sırada Koçar aracın gazına basınca Hüsne Aslan kapısı açık otomobilden yola düştü. Başı otomobi-lin tekerleği altında kalan Aslan, hastanede kurtarılamadı. Yargılanan sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

“Milli Felaket Yola çıktı” diyen Nükleer Fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ın ardından Nükleer Mühendis Ozharovskiy: “Türkiye deneme tahtası olacak” diyerek uyardı.

Prof. Dr. Hayrettin Kılıç:“Ülkemizde yaşanan onlarca trajik olaydan, tanker facialarından, çöp patlamalarından, doğal gaz felaketlerinden, trafik kazalarında kazandığımız dünya şampiyonluklarından sonra, yaşamadığımız tek ve en büyük milli felaketimiz kalmıştı.”

Nükleer Enerji Mühendisi Andrey Ozharovskiy, 2009’da Rus Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un, Belarus’a yapmayı planladığı bir nükleer santrala karşı çıktığı için tutuklandı ve yedi gün içeride kaldı. Ozharovs-kiy, “toplum düzenini bozmak”la suçlandı ve şöyle dedi;

“Türkiye’nin bu tip reaktörler için bir deneme tahtası olmayı neden kabul ettiği konusunda hiçbir fikrim yok” diyen Ozharovskiy’nin anlattıklarına göre bugüne kadar kurulan VVER-1000 tipi reaktör prototipinden ders alarak, henüz yapılmamış olan VVER-1200’ü kusursuz tasarlaması da mümkün değil.”

“Mersin’de yapılması planlanan nükleer santral Antalya turizmini kısa sürede öldürecek. Akıntılar ile kıyılarımıza gelecek olan nükleer atıklar denize girecek hiç bir yer bırakmayacak” şeklinde açıklamalar yapan Antalya Nükleer Karşıtı Platformu farklı çevrelerden de destek bulmaya başladı. Kıbrıs dahil olmak üzere nükleer projeye her kesimden tepki gelirken Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, yanıtlanması isteğiyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıl-dız’a bir soru önergesi de verdi.

Ülkemizde yaşanan onlarca trajik olaydan, tanker facialarından, çöp patlamalarından, doğal gaz felaketlerinden, trafik kazalarında kazandığımız dünya şampiyonluk-larından sonra, yaşamadığımız tek ve en büyük milli felaketimiz kalmıştı diyerek içimize yerleştirilmek iste-nen nükleer bombaya dikkat çeken Nükleer Fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, “ 35 yıl önceki dünya tercihle-rine göre, nükleer santraller, henüz sorunları bilinmediği ve yaşanmadı-ğı için kabul edilen ve bütün ülke-lerin peşinde koştukları bir enerji kaynağı idi. Oysa bugün Türkiye hariç, tüm dünya nükleer enerjiden kaçıyor. Dahası bu bölge yer, zemin ve deprem etütlerine göre en uygun değildir. 25 yıl önceki teknolojik olanaklara ve bilgilere göre etütleri yapılarak onaylanan yer lisansının bugün için geçersiz olduğu orta-dadır. Akkuyu’ya 1976 yılında yer lisansı onayı veren üç kişiden biri olan Nükleer Mühandis Prof. Dr. Tolga Yarman, lisansın artık geçer-siz olduğunu beyan etmişti. Nükleer santrallerin ihtiyacı olan soğutma suyu için uygun bir bölge değildir. Akdeniz’in insanları gibi denizi de

sıcaktır. Bu nedenle burada kurula-cak santralin “termodinamik verimi” Nükleer Mühendis Prof.Dr.Tolga Yarman’ın da sıkça dile getirdiği gibi düşük olacaktır. Hiçbir Akdeniz ülkesinde, aynı enlemde ve deniz sıcaklığında nükleer santral kurul-mamıştır” diye açıklama yaptı.

Antalya’nın otel mezarlığına çevrileceğini belirten Turizm İşçileri Sendikası Başkanı Mustafa Yahya-oğlu , “Mersin’de nükleer bir santral yapılırken Antalya turizm sektörü ve halkı buna tepki göstermiyorsa bu-rada bir yanlış var demektir. Nükleer santralin dedikodusu bile turizme büyük darbe vurmaktadır ve bu bir gerçektir. Eğer tepki yoksa bu bir aymazlıktır” şeklinde açıklama yaptı. Yahyaoğlu, “ Sadece Antalya’da bu-lunan 600 bin turizm çalışanının da geleceği sizce ne olur?” diye sordu.Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santral projesinin büyük riskler ta-şıdığını belirten turizm yazarı Zafer Cengiz ise “Türkiye’de nasıl ‘enerji’ adına ve namına dağlar devriliyorsa, turizmin döviz girdisi kisvesi altın-da da ‘saldırgan yatırımlar’ devam etmektedir. Saldırgan yatırımlar bas-kısıyla imar planları delinip, tarım arazileri de çeşitli yöntemlerle tahrip edilmektedir” dedi.

Akdeniz’i tehdit eden bu projede kaza-bela olmasa bile, Destinasyon kalite ve imajını direkt olarak olum-suz etkileyeceğine dikkat çeken Cengiz, “Turizmde arıtmalar ve hijyen sorunları nedeniyle, öncelikle deniz kirliliği, havuz ve mutfak zehir-lenmesi gibi konulara bağlı olarak, çok büyük riskler ve tehditler altında olan oteller; düşük fiyatlara bağlı tasarruf uygulamaları nedeniyle, bunlara artık çözüm getiremiyor.

?DENEMETüm bilimsel rapaorlara ve uyarılara rağmen nükleere devam

TAHTASI MI OLDUK

11

reaktörlerden yapmak istiyor. Yeni deney tahtası adayı Türkiye. Birgün gazetesinde yayınlanan haber şöyle devam ediyor.

“Türkiye’ye yapılacak olan VVER-1200 tipi reaktörlü NGS-2006 projesinin ne olduğunu anlatmakla başlamak istiyorum” dedi Ozharovskiy. Bugüne kadar bu türde tek bir reaktör dahi inşa edilmediğini söyledi: “Yani sözkonusu proje yüzde 100 deneysel bir tasarım olacak. Rusya’da bu türden dört tane reaktör şu anda yapım aşamasında. Bu reaktörlerin iki üç yıllık gecikmeyle ancak önümüzdeki sene tamamlanmaları bekleniyor.”

“Türkiye’nin bu tip reaktörler için bir deneme tahtası olmayı neden kabul ettiği konusunda hiçbir fikrim yok” diyen Ozharovskiy’nin anlattıklarına göre bugüne kadar kurulan VVER-1000 tipi reaktör prototipinden ders alarak, henüz yapılmamış olanVVER-1200’ü kusursuz tasarlaması da mümkün değil. İki tip reaktör arasında olası faciaların önünü açacak çok sayı-da fark var: “Gücü yüzde 20 daha fazla, çekirdek ebatları farklı, yakıt çubukları ve yakıt montajları farklı, soğutma pompaları farklı. Bütün bu donanım hiçbir zaman uygulanmadı.”

Üstelik işin sadece güvenlik kıs-mının değil ekonomik karakterini de “kağıt üzerinde” olduğunu söylüyor

Devlet desteği ise bulunsa bile ancak kısmen derman olabilir fakat bir ölümcül olaydır. Tüm Antalya’nın çok ciddi imaj darbeleri alması işten bile değildir. Bu konuda son yaşa-nanlardan bir örnek vermek gere-kirse; eksik arıtma konusu Cumhur-başkanı Erdoğan’a gitmiş ve hemen ek kaynak sözü alınarak (kışa girilmesi nedeniyle de) ucundan kurtarılmıştır. Ancak; tamamı yine risktedir “ şeklinde açıklama yaptı.

Akdeniz’in deniz çevresinin ve kıyı alanlarının Barselona Sözleş-mesi ile koruma altında olduğunu söyleyen Antalya Nükleer karşıtı Platformunun sözcüsü Hediye Gündüz nükleer santralin yapılama-yacağını ifade etti. Akkuyu Nükleer Santrali’nin tüm Akdeniz için büyük bir tehlike oluşturduğunu söyleyen akıntılar ile nükleer kirliliğin direkt hedefinin Antalya sahili olacağına dikkatleri çekti. Akkuyu nükleer santralini soğutmak için Akdeniz’den saatte 700 ton su çekilerek kirlenmiş halde yeniden denize bırakılacağını söyleyen Gündüz, denizin ısınacağı-nı ve radyasyona maruz kalacağını ifade etti. Turizmin yanında tarım ve narenciye sektörlerinin de büyük yaralar alacağını ifade eden Hay-rettin Gündüz, 1986 yılında yaşanan Çernobil kazasında 58 ton radyo aktif çayın gömülerek yok edildiğine değinirken “ 2009 yılı rakamlarına göre 2 milyon ton portakal üreti-yoruz bunun kaç tonunu toprağa gömeceğiz” diye sordu. Gündüz, nükleer santral nedeniyle Ameri-ka’nın Kaliforniya sahillerinde bir tek balığın kalmadığı gerçeğini de hatırlatırken, “Akdeniz’de de balık nesli tükenecektir” dedi.

Nükleer enerji faaliyetleri konusunda uzman olan Ozharovskiy ve arkadaşlarının yazdığı bilimsel raporlarda, nükleer santrallerın genel olarak hayati risklerine yer veriliyordu. Ama bunun yanı sıra en dikkat çekici noktalarından biri de VVER-1200 tipi reaktörlü NGS-2006 projesi daha önce dünyada hiç inşa edilmemiş olmasıydı. Yani Belarus’ta ‘bir deneysel çalışma’ yapılacaktı. Belarus’ta 2013’te bit-mesi beklenen santral hâlâ faaliyete geçmedi. Yani dünya üzerinde hâlâ bu tipte reaktörleri olan bir proje denenmiş değil. Rosatom ise bugün Akkuyu’ya işte o denenmemiş

Ozharovskiy, “bunların doğruluğuna ilişkin hiçbir pratik bilgi yok” diyor ve ekliyor: “Öyle görünüyor ki pek çok insan Rosatom’un deneyime dayalı olmayan reklamlarına inanıyor.”

Evet, Akkuyu’ya kurulması plan-lanan santralı VVER-1200 reaktör-lerinin kendine has problemlerine dikkat çekerek anlatmaya başladı Ozharovskiy. İşin bu kısmı biter bitmez, o da pek çok uzman gibi aslında reaktör tipi ne olursa olsun bütün nükleer santrallerde çok ciddi güvenlik sorunları olduğunun altını çizdi.

Yani Türkiye televizyonlarında dönen, billboardlara yerleştirilen reklamlarda iddia edilenin aksine, ona göre, bu işin temiz ve güvenli bir yolu yok: “Bilin ki herhangi bir çeşit Nükleer Enerji Santralı’nın yüz-de 100 güvenlik garantisi, Nükleer ve radyoaktif atık sorununa ve kötü ekonomik performansa çözümü yok. Rosatom’un Türkiye’ye santral yapmasına izin vermek ne akıllıca ne de sorumluluk sahibi bir karar. Sadece şimdi değil gelecekte de çok fazla sorun ortaya çıkacak, nükleer atık sorunu gibi…”

Bütün bu nedenlerle Rusya’nın Türkiye’ye yapmayı planladığı santral için bizim pek de yabancı olmadığımız bir tanımlama kullanı-yor Ozharovskiy, “çılgın proje” diyor: “Bizim bir devlet tekelimiz var: Rus Devlet Şirketi ‘Rosatom’. Rosa-tom’un kamu parasına erişimi var.

?

Bütün bu nedenlerle Rusya’nın Türkiye’ye yapmayı planladığı santral için bizim pek de yabancı olmadığımız bir tanımlama kullanıyor Ozharovskiy, “çılgın proje” diyor: “Bizim bir devlet tekelimiz var: Rus Devlet Şirketi ‘Rosatom’. Rosatom’un kamu parasına erişimi var.

“Türkiye’ye reaktör ihraç etmek gibi çılgın projelere girişebiliyorlar...”

Rus çevre örgütleri, geride kalan yüzyıla ait tehlikeli bir teknoloji olarak değerlendirilen nükleer reaktörlerin ihraç edilmesine karşı çıkıyor. Bugün nükleer enerji güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerjiyle yarışamaz bile; zira çok daha pahalı ve çok daha tehlikeli.”

Rusya’nın nükleer endüstrisi ve enerjisi var, çünkü nükleer silah üretiyor” diyen Ozharovskiy, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğer Türkiye nükleer bomba yapmak istiyorsa o zaman bir nükleer enerji santraline sahip olmak istemesini anlayabilirim. Fakat eğer Türkiye sürdürülebilir ve uygun fiyatlı enerji istiyorsa, kafasını yenilenebilir olanlara çevirse daha iyi olur.”

“Belarus’ta bir Rus nükleer projesini eleştirmeye teşebbüs ettiğim için tutuklandım ve yedi gün cezaevinde kaldım. Bu arada sözkonusu reaktör Türkiye’de Rosatom’un yapmayı planladı-ğı VVER-1200’dü. Buna rağmen Rusya’da anti nükleer örgütlenmeler var. Örneğin yapılması planlanan Nizhegorodskaya Nükleer Santralı bölgesine yakın Murom’da çok güçlü nükleer karşıtı protestolar yapıldı. Ama evet, Rusya’da nükleer enerjiye devletin en üst kademelerinden akıldışı bir politik destek var”.

“Çernobil felaketinin ardından geçen 29 sene sonra bile felaketin etkileri hâlâ burada, hâlâ bizimle. Ukrayna, Belarus ve Rusya’da pek çok yerde Çernobil nedeniyle hâlâ insanlar yaşayamıyor ve tarım yapılamıyor. Lütfen not edin, Belarus, Krasnopolye’de, Çernobil’e 230 kilometre uzaklıkta hâlâ boş olan yerler var.”

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, nükleer santrale karşı çıkanları eleştirerek, “Türkiye enerji ithalatına 59 milyar dolar harcıyor. Bugün yapılacak 2 nükleer santralde üretilecek 85 milyar kilovat saat elektrik enerjisini doğalgazla kullanmaya kalksak yıllık maliyeti 5 milyar dolar. Nükleerle yaparsanız sadece 300 milyon dolar” dedi. Geçmişte kimsenin gelip geçmediği bir ülke olan Türkiye’ye bugün artık tüm dünyadan yatırım için gelenlerin Türkiye’nin gelecekteki konumunu, stratejisini, dünya ekonomisindeki yerini bilerek geldiklerini kaydeden Çağlayan, “Bugün AB’nin önemli komisyon raporları, ABD kongre üyelerinin çıkardığı raporlar, ‘bu ekonomik krizden sıhhatli çıkmak ve dünyada daralan iş hacminden pay almak, Kafkas coğrafyası, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da iş yapmak istiyorsanız birlikte iş yapmak için gidebileceği-niz tek ülke Türkiye’ diyorlar. Kimse tesadüfen gelmiyor. Türkiye’nin

geleceğini görerek geliyorlar. Ülkemize 2002’ye kadar toplam dünyadan gelen uluslararası doğrudan sermaye 14,5 milyar dolardı. 2002’den bugüne kadar ülkemize gelen toplam doğrudan sermaye tutarı ise 120 milyar dolara ulaştı.Cumhuriyet tarihine rekor kırdıran 152 milyar dolar ihracatı biz yapmıyoruz, bu başarıyı Türk özel sektörü gerçekleştiriyor. Türkiye’ye gelenler ülkenin en az 15-20 yılına güvenerek geliyor. Biz 2023’ü planlarken bizim bu stratejimizi dünyanın en büyük ekonomistleri bunları onaylar şekilde raporlar yayınlıyor” ifadelerni kullandı.

Türkiye’nin bugün geldiği sevi-yenin önemli olduğunu ama yeterli olmadığını dile getiren Çağlayan, şöyle devam etti: “Türkiye 350-400 beygirlik bir otomobile benziyor. Bizim Anadolu’ya girişimizin yıl dönümü olan 2071’i planlıyor olmamız lazım. Yerimizde durmuyoruz, durmayacağız. Türkiye krizden fırsat çıkarmış olan ülke haline gelecek. Çin başbakanı, Japonya’nın eski başbakanı, Fransa, Portekiz başta olmak üzere birçok ülkelerin yet-kilileri 3. ülkelerde iş yapmak için Türkiye ile ortaklık yapmak istediklerini ifade etti. Nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi biliyoruz.”

Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde yapılacak Akkuyu Nükleer Santrali ve nükleer karşıtlarının eylemlerine de değinen Bakan Çağlayan, nükleer santralle ilgili etkinlikler gerçekleştirildiğini, herkesin demokratik hakkını kul-lanmakta özgür olduğunu söyledi. Bugün Türkiye’nin belini büken tek şeyin dış ticaret açığı olduğuna dikkat çeken Çağlayan, şunları ifade etti: “Türkiye’nin ithalatının 54 milyar doları, bu yıl 59 milyar doları dışarıdan ithal etmek durumunda kaldığımız enerji. Enerji ithalatı yapan bir ülke olmasak, kendi enerji kaynaklarımızı kullansak cari açık kelimesini çöpe atarız. Ama niye cari açık veriyoruz? Petrol yok, doğalgaz yok. Dünyada doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkelerden daha fazla miktarda doğalgazı elektrik enerjisi üretiminde kullanıyoruz. Doğalgazda Türkiye’yi kimse birkaç ülkenin iki dudağının arasına bırakamaz.”

Atığına çare yok, kurulumu pahalı - Prof. Dr. Hayrettin Kılıç (Nükleer Enerji Uzmanı): Nükleer enerji günümüz dünyasında mecburiyet değildir. Nükleer santral kurulumu en pahalı santraldir. Nükleer santral en az 10 yılda kuruluyor. Atıklarına çare bulunamıyor. Ayrıca kazalarda en büyük riski taşıyor. Bu nedenle bu tip santraller kurmak isteyen ülkeler iyi düşünmelidir. Türkiye’deki enerji hatlarında yüzde 20’ye yakın kaçak var, yenilenebilir ener-jiye yatırım yapılmadı, hidroelektrik santalleri yeterli değil. Bu nedenle nükleer enerjinin alternatifi, temiz enerji ve tasarruflu tüketimdir. Bir başka sorun nükleer atıklardır. Nükleerin atıkları için Amerika 10 milyar dolar harcayarak atık tüneli açtı, ama nihai izole olmayacağı için o tünel kullanılmadan kapatıldı. Nükleer atıklar yok edilemez. Batıda enerji üreten elektrik şirketleri artık nükleer santra-le yatırım yapmıyor. Devletler yapıyor, çünkü nükleer enerji ekonomik değildir. Örneğin Son olaylardan sonra nükleer endüstrinin gerileyeceği ortadadır.

Çağı nükleerle yakalayabiliriz - Prof. Dr. Okan Zabunoğlu (Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı): Nükleer teknoloji ülkemiz açısından bir mecburiyet. Şu an nükleer çağdayız, bu çağı yakalama-mız lazım, eğer yakalayamazsak bir sonraki aşamayı da yakalayamayız ve iki ayağımız üzerinde duramayız. Bu dünyadaki gelişmiş mevcut bilgi birikiminden geri kalmamak gerekiyor.Enerji tüketimimiz Avrupa’dan az, bunun da gelişmesi lazım ki ülke gelişsin. Tek bir kaynak olmaz mevcut kaynaklara da bakmalıyız. Dış kaynaklardan tehklikeli bir bağımlılık noktasına gelmemeliyiz. Nükleer enerji güvenilir bir enerjidir, reaktörün düğmesine bas, bir sene çalışsın. Bu anlamda güvenilir bir enerjidir. Rüzgar esmez, güneş çıkmazsa enerji üretilmez, ama nükleer böyle değildir. Enerji güvenilir ve çevreci olmalıdır. Almanya nükleerleri kapatacağını söylüyor ama mevcut durumda 2 sene sonra mecburen yeniden açacaktır.

Nükleeri unutmamalıyız - Hilal Atıcı (Greenpeace Akdeniz Nükleer Enerji Sorumlusu): Bizdeki durum yapılan yasalarla çok net, ‘Nükleere ihtiyacımız var’ deniyor, inanılmaz teşvikler veriliyor, fakat yenilenebilir enerji yasasının içi boşaltıldı. Güneş enerjisi 600 MW üzerinde lisans veremez sınırı getirdi, güneş enerjisini sınırladı. Ekonomik olarak bakınca nükleer enerji 13 cent iken, güneş enerjisi 7 cent. Aradaki fark iki katıdır. Ekonomik boyutu da yok, nükleer her zaman pahalı. Rüzgar enerjisi 4.5 cent. Nükleer rüzgara göre 3 katı pahalı. En ucuz enerji kullanılmayan enerjidir, israf çok. Tasarruf ve yenilenebilir enerji ile nükleeri unutabilir, hayatımızdan çıkarabiliriz.

Alternatifi varken niye? - Arif Künar (Enerji Uzmanı): Nükleer enerjinin ülkemizde alternatifleri var. Türkiye 2023’e kadar yüzde 20 enerji tasarrufunu sağlarsa nükleer santrale ihtiyaç olmaz. Akkuyu’da kurulacak santral elektrik enerjimizin yüzde 5’ini karşılayacak. Biz 2023’e kadar topyekün enerji verimliliği-ni sağlarsak nükleere ihtiyacımız kalmaz. Yenilenebilir enerjiyi de ülke politikası olarak strateji yapar ve hayata geçirirsek nükleer enerji gereksiz olur. Türkiye’de bu alternatifler vardır. Ekonomisine gelince nükleer enerji, dünyanın en pahalı enerji kaynağıdır. Suyu ısıtmak için bedava güneş enerjisi varken nükleer ile bu suyu ısıtmak havaya para saçmaktır. Türkiye 15 yılda 71 milyar doları Rusya’ya sadece elektriği satın almak için ödeyecek. Kendi ülkemize santral kuracaklar ve biz buna para vereceğiz. Bu çok pahalı bir rakamdır. Elektriği Ruslar’dan 13 cente alacağız. O kadar pahalı ki bu rakam bu dönemde ekonomik olarak verim-li değil. Ayrıca çevre açısından da oldukça riskli bir enerjidir. Yenilenebilir enerji yeni bir kalkınma modeli de olabilir.

13

TÜRKİYE’NİN DİN İLE

İMTİHANI

Maket Kabe etrafında dönenler, Kurantasarımlı pasta kesenler, camide Suriye’deki Alevi katliamının kutlaması yapanlar bir yana kadın eti yemek caiz oldu.... Son günlerde Türkiye’de ‘din’ kisvesi altında gerçekleşen olaylar ne anlam ifade ediyor?

“İlk örnek Üsküdar Belediyesi’nin Kutlu Doğum Hafta-sı için yaptığı harika bir organizasyon!.. (Belediye, hangi partiye ait onu belirtmeyeceğim…) Bu organizasyon ile belediye Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin bah-çesine Kabe maketi, Kabe’nin yanı sıra Hira Dağı, Hira Mağarası, Sevr Mağarası, Muallak Taşı, fil heykeli ve zemzem kuyusu gibi maketleri koyup insanların karşı-sına çıkarıyor. Bunlar yapılırken bir yandan da insanlar orada Kuran okuyorlar. Değerli okurlar siz de biliyorsu-nuz ki Anadolu’da bazı yerlerde dileklerin kabul olması için ağaçlara, türbelere bez parçaları asıp dua ederler. Birçok ilahiyatçı hoca bu tür davranışların doğru olma-yıp, çeşitli hurafelerin oluşturulduğunu birçok kez ifade etmiştir. İnsanlar, Üsküdar’daki bu olayda da maketlerin yanında Kuran okumaktalar. Bu gibi durumlar insanların akıllarına farklı şeyler getirmektedir!” diyen İndigo Dergi-si’nden Erdal Ekçioğlu başka bir örnek daha gösteriyor;

“Adıyaman Müftülüğü’nün uygulaması. Müftülüğünün

bahçesinde insanlara Kabe’de “neler yapılıyor?” bunun dersini veriyorlar. Adıyaman ve Üsküdar’daki bu tür olaylar birbirine benzer olaylar… Belediyelerin burada amacını kestirmek mümkün değil; ama seçim üzeri ve giderek İslam’ın temel dinamikleri üzerinde yapılan bu tür uygulamalar yarardan çok insanların duygularını etki-lemekten başka bir şey değil.”

Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 7. sınıflara yönelik yaptığı bir deneme sınavında Aleviler, Kuran sevgisinden uzak gösterildi. Ardından yani bugün bu durum öyle bir hale geldi ki İstanbul Fatih Camisi’nde Suriye’deki Alevi katliamının kutlaması yapıldı. Haber şu şekilde yansıdı yayın organlarına ,” Cisreşşuğur’a sal-dıran silahlı çeteler, Alevilerin yoğun yaşadığı İştebrak köyünde en az 35 kişiyi öldürdü. AKP’li Fatih Tezcan’ın sevinç mesajına da konu olan olayda ise İstanbul Fatih Camisi’nde Suriye’deki Alevi katliamı lokum dağıtılarak kutlandı.”

Tokat’ın Zile ilçesinde Kutlu Doğum Haftası’nda Kur’an-ı Kerim tasarımlı pasta kesilip dağıtılması diğer bir ilginç olay olarak ortaya çıktı. Müftülüğün yaptığı açıklamaya göre; söz konusu pastanın, Zile Müftülü-ğü’nün organizesi olmadığı, pastanın Zile Din Görevlileri Derneği ve Kur’an Kursu öğrencileri tarafından 2013 yılında hazırlatıldığı belirtildi. Kur’an sayfası ise müftülü-ğün bilgisi dışında konulmuştur” ifadesini yer verildi.

Söz konusu fotoğraf iki yıl önceye ait olsa da Müftünün Kuran tasarımlı pastayı kesmesi objektiflerden kaçmadı.Yine Manisa’da Yaşar Hoca diye bilinen bir kişi Allah ile iletişime geçtiğini iddia ediyor. En sonunda trajikomik bir şekilde; Allah, hocaya depremin Manisa üzerinden gidip gitmemesini soruyor! Allah hocaya deprem gitsin mi diye soruyor! Hoca da “gitsin” diyor!..ve din ile ilgili yaptırımlar çağrışımlar bitmek bilmiyor.

Düzce Milletvekili Fevai Arslan, dönemin Başbakanı Erdoğan için “Allah’ın bütün vasıflarını

üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kes-mek istediler” dedi.

Aydın Eski İl Başkanı İsmail Hakkı Eser ise Erdoğan’ı peygambere benzetmiş, ardından partisinden istifa etmek zorunda kaldı.

Sağlık Bakanlığı eski Bakan Yardımcısı Agah Kafkas Çanakkale’deki bir devlet hastanesi açılışında “Bu, Tayyip Erdoğan sünnetidir.” dedi.

Henüz ortalık yatışmamıştıki, eşcinseller hedefe konurken yurt dışından zavallı bir açıklama geldi, “Aç kalırsanız eşinizi yiyebilirsiniz” Samsun Müftüsüde ,”İnsan eti yemeyi” caiz kılmıştı zaten.

Ve bomba patladı... Mekke’ye ‘helal sex shop’ açıldı.Milyonlarca Müslüman’ın ziyaret ettiği şehirde açılan ‘helal sex shop’un Şeriat’a uygun olduğu belirtildi. In-dependent’ın haberine göre, her sene Hac ziyareti için Milyonlarca Müslüman’ın ziyaret ettiği şehirde açılan dükkanın Şeriat’a uygun olduğu belirtilirken dükkanın, Amsterdam’daki benzerleri gibi olduğu aktarıldı. Abde-laziz Aouragh isimli bir girişimci tarafından geçtiğimiz yıl hayata geçirilen proje ancak bir sene sonra açılabildi.

Alyaoum24.com adlı internet sitesine dayandırılan habere göre Mekke’de açılan ”Sex shop” şeriata da uygun. Genel olarak online alışverişin yapıldığı belirtilen dükkanın sahibinin Alman Beate Uhse adlı firma olduğu ve Hollanda’da 2010 yılında sektöre girdiği kaydedildi.

15

Dini duyguları istismar edip para karşılığı muska yazan şahıs yakalandı

DİN TACİRLİĞİ HORTLADI

Vatandaşların dini inanç ve duygularını istismar etmek sureti ile para karşılığı muska yazmak sureti ile nitelikli dolandırıcılık yapan şahsa Jandarma baskın yaptı.

Burdur İl Jandarma Komutanlığı Ekipleri Bucak- Elsazı köyünde ikamet eden B.Ü. isimli şahsın evinde para karşılığı muska yazmak ve üfürükçülük yapmak, vatandaşların dini inanç ve duygularını yeni geliştirdiği metodla istismar etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık yaptığı ih-barı üzerine Burdur İl Jandarma Ekipleri tarafın-dan, Perşembe günü yapılan baskında; Bucak Elsazı köyünde ikamet eden B.Ü. isimli şahsın ev ve eklentilerinde yapılan aramada; (15) Adet muska (8) adet cevşen (165) adet muhtelif boyutlarda Arap alfabesine göre yazılmış kağıt, (5) adet su dolu pet şişe içerisine Arap alfabesi ile yazılmış kağıtlar, (7) adet boş senet (10) adet muhtelif içerikli dini kitap (1) Adet sahte mermer kraliçe heykeli (1) adet Kama (1) adet 6.35 mm. Kurusıkıdan bozma tabanca (1) adet tabanca şarjörü (2) adet 6.35 mm. Tabanca mermisi ele geçirildi.

Burdur- Bucak Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile yakalanan şüpheli B.Ü isimli şahıs gözaltına alınmış ele geçirilen malzemelere el konularak gerekli tahkikata başlandı.

Dini duyguları istismar edip para karşılığı muska yazan şahıs yakalandı

DİN TACİRLİĞİ HORTLADI

Antalya Bağımsız Milletvekili Adayı Hasan Subaşı, sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı toplantılara devam ediyor. Bağımsız Aday Subaşı, “Demokrasi sadece oy çoğunluğunu sağlayan partinin ülkeyi dilediği gibi yöneteceği rejim zannedilmektedir. Oysa demokrasi azınlık hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu rejimin adıdır” dedi.

Antalya’nın ve ülkenin deneyimli siyasetçilere ih-tiyacının olduğunu ifade eden Bağımsız Aday Hasan Subaşı, “Çok önem verdiğim sivil toplum ve temsilcileri ile görüş alışverişlerine ve toplantılara devam edeceğim. Tamamladıktan sonra ilçe ziyaretlerine başlayacağım. Antalya’nın ve ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda de-neyimli siyasetçilere ihtiyaç var diye düşünüyorum. Katkı sunmak gerektiği düşüncesindeyim. Demokrasi adalet ve özgürlük alanındaki daralma toplumu bunaltmaktadır. Partiler parti içi demokrasilerini lüks ve gereksiz görüyor oysa işleyen demokratik mekanizmalar milletvekilleri ile toplumun bağını sağlar aksi halde görüldüğü gibi parla-mento işlevini kaybeder” diye konuştu.

Demokrasinin azınlık hak ve özgürlüklerinin güvencede olduğu rejimin adı olduğunu söylene Hasan Subaşı, liderlerin demokrasi çıtası ile sınırlı bir ülkede toplumun üzerinde basınç uyguladığını ifade etti. Subaşı, ”Liderlerin demokratik katılım yollarına başvurmaması ülkenin demokratik ve fikir yaşamını sınırlamaktadır demokratik katılım, uzlaşma getirir ve fikir dünyasında zenginleşme yaratır barış sağlar. Liderlerin demokrasi çıtası ile sınırlı bir ülke toplumun üzerinde basınç yapıyor. Demokrasi sadece oy çoğunluğunu sağlayan partinin ülkeyi dilediği gibi yöneteceği rejim zannedilmektedir.Oysa demokrasi azınlık hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu rejimin adıdır” şeklinde konuştu.

Subaşı, sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı toplantılara devam ediyor

SEYRETME LÜKSÜM YOK

Türkiye’de bozulan siyasi atmosferin sivil toplum ve siyasetçilerin ortaklaşa çalışmasıyla düzelebileceğini, dışarıdan müdahalelerin yarar sağlamayacağını vurgu-layan Bağımsız Aday Hasan Subaşı konuşmasını şöyle tamamladı:

“Ben bir siyasetçiyim. bugün gelinen noktada deneyimimle katkım olabilir mi diye

düşündüğüm zaman uzaktan seyretme lüksümüzün olmadığını, sorumluluk

almam gerektiğini sizler gibi birçok kesim dile getiriyor. Sonuç olarak; sivil toplum

ve siyasetçilerin duyarlılığının sorunların çözümünde katkı sağlayacağı

inancındayım,bizden beklenti varsa gereğini yapacağız”

Belki izliyorsunuzdur. Şu Adrasan meselesinin içine girdikçe inanın uykularım kaçıyor. Adrasan ortaya kon-muş nefis bir pastaymış meğer. Dilimi az, talibi çok bir pasta… Sizin anlayacağınız doyumsuz bir rant kavgası var Adrasan”da.

Hatırlayacaksınız, kendilerine “Adrasan Gönüllüleri” adını veren 6 babayiğit çıktı ortaya.

“Adrasan yağma, yolsuzluk, hukuksuzluk , talan ve çeteleşmenin bir markası haline gelmiştir. Dolayısı ile Adrasanın turizm ufku ve vizyonu gün geçtikçe kararmak-tadır” diyerek gidişata “dur” demek için destek istiyorlardı.

Onların doğruluğuna inanarak el uzattık. Dilimiz dön-düğünce Adrasan meselesini gündemde tutmaya çalıştık. Zaman içinde tehdit edenler, alkış tutanlar, kızanlar, küf-redenler, buradan arsa alıp kandırılanlar, kaçak yapılaş-maya alkış tutanlar, kınayanlar, hatta işadamı Mehmet Çiller gibi İçişleri Bakanlığı”na soruşturma için başvuran-lar peşpeşe sıralandı köşemizdeki yorumları ile.

Bu gönüllülerden ikisi bir süre sonra gemiden ayrıl-dılar. Belki haklıydılar. Onların bileceği iş. Ancak geriye dört kişi kalan ve hiç birini henüz yüzyüze tanımadığım gönülülerle birlikte biz vazgeçmedik. Sonuna kadar da vazgeçmeye niyetimiz yok. Çünkü bu mesele bizim na-mus meselemiz oldu.

Vali Bey bu işi halleder

Her zaman Atatürkçü çizgisine ve dürüstlüğüne inandı ğım Antalya Valisi Alaaddin Yüksel”in Adrasan”da olup bitenlere müdahale ettiğini öğrendim. İçim rahatladı. Ve bizzat Antalya Valiliği İmar İzleme Bürosu tarafından ha-zırlanan,, Adrasan”da belediyenin göz yumduğu, devletin arazisine kaçak yapılar yapan ve Adrasanlıların “Elliyedi-ler Listesi” dedikleri rapordaki listeyi yayınlıyoruz.

Liste bana Adrasan Gönüllüleri adına N. Sarıyıldız tarafından gönderildi. Mektup aynen şöyle başlıyor:

“ Adrasan Gönüllüleri olarak ekteki elliyediler listesini, davamızda haklılığımıza olan inancı-mız nedeni ile namusluların da en az

ADRASAN RANTI

Erdoğan Kahya

namlusuzlar kadar cesaretli olması gerektiğin-den dolayı yayınlıyoruz.

Bu Yağmacılar devletin arazisini zilliyetine geçirmiş ve üzerine hiç korkmadan kaçak, kanunsuz yapılar yapmış-lar da biz bunları kamuoyunun bilgisine sunmaktan mı korkacağız? Buyurun bizi istediğiniz kadar tehdit edin. Devletin tespit ettiği kıyı yağmacıların Listesi”

Antalya Valiliği İmar izleme Bürosunun, 02.11.2004 gün ve 2004/27 sayılı raporu

1-Ramazan Taşgın tarafından yüzme havuzu yapıldı-ğı. 2-Ali Taşgın tarafından kamelya seklinde üstü kapalı, cam çerçeveli lokanta yapıldığı, 3-Mustafa Taşgın tarafın-dan kamelya seklinde bar yapıldığı, 4-Şinasi Hür tarafın-dan betonarme idare binası, ahşap mutfak, 3 adet tam, 1 adet yarim beton apart yapı, 1 adet ahşap büfe yapıldığı, 5-irfan Alper tarafından 2 katli betonarme bina, 2 adet bungalov yapıldığı, 6-Abdullah Korkmazer tarafından yığma lokanta binası, çelik doğramalı lokanta bahçesi yapıldığı, 7-Bilgin-Hatice Cetinkaya tarafından yığma lokanta binası yapıldığı, 8-Durali Ince tarafından ahşap büfe yapıldığı. 9-Ibrahim Emir mirasçıları Fikri* Fikret-Hüseyin Emir ve Ümmü Korkmazer tarafından ahşap lokanta, 2 adet köşk ( ahşap ) yapıldığı. 10-Mustafa Emir tarafından yüzme havuzlu ahşap restoran, 2 katli yığma idare binası, bar, köşk, yapıldığı, 11-Nihal BAYAR tarafın-dan saçtan bakkal (büfe) yapıldığı, 12-Ömer Ali BOSTAN tarafından otopark, depo, 2 katli betonarme idare bina-sı, ahşap bar, ahşap restoran yapıldığı, 13-Ali BAYAR tarafından ahşap bar, ahşap köşk, ahşap dükkan, saçtan mutfak yapıldığı. 14-Nimet Yirtici tarafından ahşap özel gözleme büfesi, gölgelik yapıldığı 15-Levent Halil Taskın tarafından ahşap gözleme büfesi, gölgelik yapıldığı 16-Ib-rahim Özdemir tarafından ahşap büfe (kuaför yapıldığı) 17-Mustafa Silahcılar tarafından ahşap lokanta, mutfak ,wc yapıldığı, 18-Ahmet Deniz tarafından ahşap gözleme dükkânı yapıldığı 19-Ismail Deniz tarafından ahşap mar-ket, kâgir ev yapıldığı 20-Nuriye Tuncer tarafından ahşap diskotek, bar yapıldığı 21-Ismail Tuncer tarafından ahşap büfe yapıldığı 22-Mehmet Acar tarafından ahşap dükkân yapıldığı 23-Hüseyin Bayar tarafından ahşap kuaför dük-kânı yapıldığı. 24-Kadir Yildirim tarafından Ahşap market yapıldığı. 25-.... 26.... 27... 28... 29... 30... 31... 32... ...

19

Türkiye’de bir turizm politikası yok

12 AY OLMALICHP Antalya 3.sıra milletvekili adayı Çetin Osman Budak, Antalya bölgesinde turizmi 12 aya çıkmasının yolunun ‘önce altyapısını hazırlamaktan’ geçtiğini söyledi.

Her yıl 12 milyon yabancı, 3 milyon yerli turisti ağırla-yan Antalya’nın ülkede bir turizm politikasının olmaması-na bağlı deniz,kum ve güneş turizmi noktasından öteye gidemediğini belirten Budak, turizmi bölgede 7 aydan 12 aya çıkarmanın ilk önceliğinin altyapısını oluşturmaktan geçtiğini kaydetti. Turizmi 12 aya çıkaracağız demekle turizmi 12 aya çık-mayacağını belirten Budak, Antalya’ya daha fazla turist gelmesi için alternatif turizmin yaygınlaştırılması aciliyet arz ettiğini ifade etti. Budak, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından uzun yıl-lardır bekletilen Manavgat Oymapınar Alternatif Turizm Bölgesi Projesi’yle ilgili açıklama yaptı. Dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından biri olan Antalya’nın siyasi iktidarın, 12 yıl içinde bir turizm po-litikasının olmaması sebebiyle kitle turizminden öteye geçemediğini belirten Budak, turizmin çeşitlendirilmesinin aciliyet arz ettiğini bakanlık tarafından bekletilen 450 bin dönümlük Alternatif Turizm Bölgesi Projesi’nin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.

Öncülük yaptığı Dünya Kongreler Birliği Toplantısı’nın geçtiğimiz günlerde Antalya’da yapıldığını hatırlatan Budak, “Turizmden bahsediyoruz ama;Antalya’nın bütününün alan bir kent planımız yok. Dünyanın sayılı plajı dediğimiz Konyaaltı Plajı yakınından ağır tonlu beton kamyonları geçiyor. Turizmi 12 aya çıkaracağız ama;önce bunun altyapısını yapmak zorundayız. Onun için acilen Antalya bölgesinde kongre, spor, sağlık, doğa sporları

turizminin yaygınlaşmasına yönelik yatırımlara öncelik verilmeli. Geçtiğimiz günler öncülüğü yaptık ve 2015 yılı Dünya Kongreler Birliği Toplantısı’nı Antalya’da yaptık. Bu yıl ve önümüzdeki yıl Antalya kongre turizminde dün-yada sayılı destinasyonlardan biri olacak.

Dünyadaki kongre turizminin öncüleri Antalya’ya hayran kaldılar. Bununla ilgili 32 ülkede tanıtım yaptık. Bu yeterli değil, daha yapmamız için bütçe lazım. 12 yıldır ülkemizde turizm politikası olmadığı için Antalya kitle turizminden öteye gidemedi.”diye konuştu. Antalya’ya Antalya EXPO 2016’nın gelmesinde üç kuru-mun elini taşın altına koyarak katkısı olduğunu vurgula-yan Budak, bunların Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Ma-mülleri İhracatçılar Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, Antalya Ticaret Borsası(ATB) Başkanı Ali Çandır ve eski başkanı olduğu Antalya Ticaret ve Sanayi Odası(ATSO) ve kendisinin olduğunu ifade etti.

. Antalya EXPO 2016’nın turizm şehrine kazandırıl-ması için çok gayret gösterdiklerinin altını çizen Budak, bunun bir fuar olmadığını bir sergi olduğunun iyi bilin-mesi gerektiğini vurguladı. Halihazırda Antalya EXPO 2016’nın belirlenen tarihe yetişme konusunda endişelerin devam ettiğini dile getiren Budak, katılımcı ülke sayısının 100’den 25’e düşürülmesinin yapılan hazırlıklar konusun-da fikir vererek bir tablo sunduğunu kaydetti.

30 Mart mahalli seçimler sonrası Büyükşehir Beledi-yesi Yasası’nın uygulamaya konmasıyla ilgili bazı yanlış uygulamaların olduğunu bu mağduriyete uğrayan beledi-yeleriden birininde Manavgat olduğuna dikkat çeken Bu-dak, “Büyükşehir Yasası’na bağlı en büyük acıyı geçtiği-miz günlerde Antalya’nın Korkuteli ilçesine bağlı Çomaklı Mahallesi’nde çıkan ev yangınında 2 vatandaşımızın yanarak can vermesiyle yaşadık. Biliyorsunuz Çomaklı tüzel kişiliğini kaybeden önce belde belediyesiydi. Belediye tüzel kişiliğini kaybedince bütün yangın söndürme itfaiye araçları merkeze çekildi. Merkeze çekildiği için itfaiye araçları yangın bölgesine zamanında ulaşamadığı için 2 vatandaşımız yanarak can verdi.” ifadesini kullandı.

21

Gazipaşa ilçesinde orman köylerinde düzenlenen programda vatandaşlarla buluşan İbrahim Aydın, köylülerin sorunlarını dinledi. Özellikle küçükbaş hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı Kızılgüney, Yeniköy, Ilıca, Karatepe, Şahinler ve Sugözü mahallelerindeki seçim çalışmasında köylüler ormanda keçi otlatma konusunda yaşanan sorunlarına çözüm istediler.

Keçi otlatma konusunda talepleri dinleyen İbrahim Aydın, “Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Ben de bir Yörük ailenin evladıyım. Küçüklüğümde koyun güttüm. Büyüdük, okuduk, Orman mühendisi oldum. 30 yıl orman teşkilatında görev yaptım. Bunun son 8 yılı Orman Bölge Müdürü olarak geçti. Görev yaptığım Antalya, Muğla ve İzmir Orman Bölge Müdürlükleri, kırsal kesimlerinde küçükbaş hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı, Yörük kültürünün günümüze en güçlü şekilde taşındığı bölgeler. Görev yaptığım yerlerde bu konuda hep çobanlarımızın ve Yörüklerin mağduriyetinin giderilmesi yönünde çalıştık. Aynı çobanlarımızın sorununa benzer problemler, orman teşkilatımızla orman köylümüz arasında süre gelmiştir.

Bir çok kanunumuz gibi Orman Kanunu da çok eski

KÖYLÜ İLE HASIM DEĞİL HISIMIZ

Biz bu noktada hep orman köylüsüyle hasım değil hısı-mız felsefesiyle olaya yaklaştık. Orman Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu, bu sözümüzü çok beğendi ve her sefe-rinde dile getirir” dedi.

Keçilerin ormanda otlatılması konusunda yaşanan sı-kıntıları çözme anlamında 2011 yılında torba yasayla bir düzenleme yapıldığını belirten AK Parti Milletvekili Adayı İbrahim Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yapılacak iş çok basit. Bir çok kanunumuz gibi Orman Kanunu da çok eski. Yeni anayasada orman köylümüzün, Yörüklerimizin, çobanlarımızın yaşadığı sorunları ortadan kaldırmamız lazım. Bu nasıl olacak? Güçlü bir AK Parti iktidarı ile olacak. AK Parti iktidarının güçlü bir şekilde devamı ile olacak. Siz bizleri Antalya’dan Ankara’ya güçlü bir şekilde göndereceksiniz. Biz de millete hizmette ikinci yarı sürecinde yeni anayasamızı yazarken mecliste olacağız ki, bu sorunlarınızı çözebilelim. Ben bu konuda Yörüklerimizden, çobanlarımızdan 7 Haziran’da bizlere oylarıyla destek vermelerini istiyorum. Yeni Türkiye’nin yeni Anayasasında Yörüklerimizle ve çobanlarımızla hasım değil hısım olacağız.”

İlçe teşkilatına ziyaretin ardından İbradı merkezde esnaf ziyareti yapan İbrahim Aydın, daha sonra beraberinde

İlçe Başkanı Sedat Emin Güzel, Kadın Kolları Başkanı Hatice Sekmen, Ak Parti İbradı Eski Belediye Başkanı Muharrem Kaya ve İbradı ilçe teşkilatı ile birikte mahalle ziyaretleri yaptı. Sırasıyla Ormana, Ürünlü, Çukuviran, Başlar, Maşat, Düzlen ve Üzümdere mahallelerine ziyaret eden İbrahim Aydın, 7 Haziran seçimlerinde hizmetle-rin devam etmesi ve daha güçlü bir Türkiye için destek istedi.

Mahalle ziyaretleri esnasında Kesikbeli-Demirkapı Tünel şantiyesine ziyaret eden Ak Parti Milletvekili Adayı İbrahim Aydın, “Ak Parti 13 yıldır hizmete devam ediyor.

Ülkenin dört bir yanı şantiye halinde. Dağlar delinip tünel yapılıyor. Boğazın altından 3 katlı tünelle kıt’alar birleştir-liyor. Bu hizmetlerden Toroslar’da nasibini alıyor. İç Ana-

doluyu Akdeniz’e bağlayan en kısa yollardan birisi olan aynı zamanda tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan Konya-Beyşehir-Derebucak-Gemboz-Eynif-Kesikbeli-

Beydiğin-Manavgat Taşağıl hattı yapım çalışmaları hızla devam ediyor. Bu hatta bulunan

tünel inşaatına da ziyaret etik. Kerem Aslı’ya olan büyük aşkı için dağları delmiş. Ak ,

Parti kadroları ise millete hizmet ,aşkıyla dağları deliyor. Bu hizmet kervanının

devam etmesi ve daha güçlü bir Türkiye

için 7 Haziran’da milletimizin desteğinin devam

etmesini istiyoruz” dedi.

“Biz de millete hizmette ikinci yarı sürecinde yeni anayasamı-zı yazarken mec-liste olacağız ki, bu sorunlarınızı çözebilelim. Ben bu konuda Yörüklerimizden, çobanlarımızdan 7 Haziran’da bizlere oylarıyla destek vermelerini istiyorum.”

“İl ve İlçe teşkilatlarımızla her zaman iletişim içerisinde olacağım. Ben Ankara’ya gittiğimde yanımda akrabalarım değil, teşkilatlarım olacak. “

1995 yılından bu yana MHP teşkilatlarında siyaset yaptığını ve bu davaya hizmet ettiğini belirten Tarkan Akıllı, sorularımızı yanıtladı.

Seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu seçim ülkemiz için kurtuluş savaşı niteliğindedir. Bu seçimin kazası yok. Zaman fedekarlık zamanıdır. Bu seçim sürecinde zaman zarfında uykusuz kalaca-ğız, ailemizden uzak olacağız. Bu fedekarlığı hepimiz göstereceğiz. Sayın Genel Başkanımızın uyku orucuna girdiğini beyan ettiği bİr süreçte ben Tarkan Akıılı olarak uyumaktan ar ediyorum.

İktidarın söylemleri sizce nasıl? Türkiye’nin son 10 yıl öncesine kadar dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesi arasında gösterildi ama bugün geldiğimiz noktada, bırakın kendi kendine yetmeyi, hayvanlarımıza yedireceğimiz otları bile yurt dışından alır hale geldik. Yem fiyatlarındaki fahiş artışa rağmen, süt fiyatları sadece 3 kuruş 5 kuruş artıyor. Üreticiler büyükbaş hayvanlarını kesime veriyor. Çünkü hayvanların bakım maliyeti çok yükseldi ve artıyor. MHP iktidarında Türktarımının kurtuluş reçetesi hazır. Üreticinin en büyük gider kalemleri arasında yer alan mazot, gübre ve yem gibi temel girdi ürünlerine çiftçilerimiz çok ucuza alacaklar. Mazot 1 lira 75 kuruş olacak.

İktidar partisinin belediyeleri ele geçirmek için yapmadığı kalmadı

TÜRK MİLLETİNİ UYUTTULARSulama ve tarım işletmelerinde kullanılan elektiriğin KDV’si alınmayacak. Bizim için çok önemli olan buğday, mısır, pamuk gibi ürünler için destekleme programları geliştirilecek ve üreticilerin bu ürünleri ekmesi teşvik edilecek. Et ve sütte garantili fiyat uygulamasına geçilirken, hayvan üreticilerinin kullandığı yem ve kepek gibi girdilerde uygulanan KDV yüzde 1’e düşürülecek

Büyük Şehir Yasası’nı nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyükşehir Yasası’nın uygulanmasının 2 temel amacını bulunuyor. İktidar partisi kendisinin yönetiminde olmayan büyükşehir belediyelerini ele geçirmek ve ülkeyi federatif bir yapıya götürmek amacıyla bu yasa çıkardı. Yasanın kararı Oslo görüşmelerinde verildi. Türk Milletini de size hizmet gelecek diye uyuttular. yerel seçimlerden bu yana ne değişti. Sularınız akmaya mı başladı, yoksa yollarınız mı yapıldı?.... Büyükşehir Yasası’nın gelmesiyle birlikte Gömbe ile Kaş arasındaki yol yeniden yapılmak bahanesiyle 20 kilometre daha uzatılacak, halbuki o yol çok daha kısalabilir. Kaş’a şu anda bir saatte ulaşan vatandaşlarımız, yarım saatte ulaşabilir, bu mümkün. Maalesef iktidarı ellerinde bulunduranlar yandaşlarına rant yaratmak için bu yolu daha da uzatmayı planlıyor. 30 Mart seçimleriyle birlikte belde ve köylerin tüzel kişiliğin kaldırılarak mahalle yapılmasının hizmetleri engellendi.

Türkiye’de işçilerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

MHP’nin her zaman işçiden yana. İşçilerin çoğalan problemleri, meslek hastalıklarının artışı, iş sağlığı ve

iş güvenliğinden kaynaklanan açmazları acilen çözüm bekliyor. Her çalışanımızın insan onuruna

yakışır bir ücrete ve sosyal güvenliğe sahip olması, muhatap kaldıkları

risklerin azaltılması ve kemikleşen endişelerinin

giderilmesi mutlak anlamda zorunludur.

Ülkemizin gelişme ve kalkınma

mücadelesinde hayati rol ve önemi

olan işçi kardeşlerimiz

23

Tarkan Akıllı kimdir?

1969 yılında Manavgat’ta doğdu. İlk ve Orta öğrenimimi Manavgat’ta tamamladı. 1986 yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesine girerek 1991 yılında İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. Özel sektör deneyimimden sonra 1992 yılında Ankara Keçiören Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde görev aldı. 1994 yılında Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nün Yüksek Lisans programına katılarak Beton Yolların Tasarımı ve Türkiye’de Uygulanabilirliği konusu üzerinetez hazırlayarak İnşaat Yüksek Mühendisi unvanını aldı. 1994-1999 yılları arasında Ilıca Belediyesinde İmar ve Fen işleri Müdürlüğü yaptı. 2004 ve 2009 yerel seçimlerinde MHP ılıca belediye başkan adayı oldu. 2005-2009 yılları arasında MATSO Meclis Üyeliği yaptı. MHP Manavgat İlçe Teşkilatı’nda iki kez kurucu yönetim kurulu üyeliği ve ilçe başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. İngilizce biliyor. Evli ve İki çocuk babası.

emeğiyle değer üretmenin, alın teriyle helal kazancının arayışında, çabasında olan milyonlarca çalışanımız bizim için paha biçilemez bir özelliktedir. MHP iktidarında asgari ücreti net bin 400 TL olacak. Emeklilerimize yılda iki defa olmak üzere toplam 2 bin 800 TL destek ödemesi yapılacak.

Antalya ve turizm konusunda neler söyleyebilirsiniz? Antalya’nın bir turizm kenti. Antalya için hep turizmin başkenti denir. Bu doğru olmakla birlikte eksik olan yanları da vardır. Turizmde büyük bir başıboşluk bulunuyor. Turizmin kurallarını ortaya koymalıyız. Bu amaçla hazırladığımız Turizm Çerçeve Kanunu iktidarın işine gelmiyor. Turizm Çerçeve Kanunuyla birlikte yatırımdan istihdama cevreden esnaflara kadar her şey belli bir kurallarla yönetilecek. Turizm Çerçeve Kanunu’yla birlikte her-kes daha iyi çalışıp daha fazla kazanacak. Bunun yanında Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin de seçim beyannamesinde ifade ettiği gibi, yeni iş yeri açan esnaf ve sanatkârın kendi adlarına ödedikleri sigorta primlerinin yarısı beş yıl süreyle devlet tarafından karşılanacaktır. Özellikle esnaflarımıza yönelik kanun düzenlemeleriyle turizm bölgelerinde iş yapan esnaf kardeşlerimiz çok büyük bir ekonomik rahatlamaya kavuşacak. MHP’ye göre Türk ekonomisin belkemiğini esnaflar oluşturmaktadır. Gerek Hilal Kart gerekse diğer yasal düzenlemelerle esnaflarımızın gelirlerini yükselteceğiz. Esnafların turizmden yeteri kadar pay alamıyor.

50 yılda doğal ve tarihsel değerler yıkıldı yerlerini beton bloklar aldı

YIKILAN ANTALYA

Özel İdare (Muhasabe-i Hususiye) Binası: On yıl önce kolonları patlayıp mühürlenen iş hanının yerinde 1970’lerde iki katlı, bahçeli, şirin bir bina vardı. Şimdi fotoğrafı bile bulunamıyor.

Elhamra Sineması: Şimdiki Büyükşehir Belediyesi yanında, 70’lerde yıktırıldı.

Antalya Eski Belediye Binası: 1992’de yıktırıldı, şimdi yerinde Büyükşehir İş Merkezi var.

Tekel Binası: 1938’de inşa edilen bina yıkıldı. 1970’lerde yenisi ile değiştirildi ve oda satıldı.

Vatan Kahvesi, Yenikapı Karakolu: 1990’larda yıktırıldı. Konak evleri yıkıldı. Yerine apartmanlar yapıldı.

Yıldız, Şehir ve Saray sinemaları: 1970-90 yılları arasında yıkımları tamamlandı.

Yediarıklar, Çaylar, Değirmenler: Antalya ken-tinin eşsiz su sistemi sürekli bir yıkıma uğratılarak 1990’larda bütünü ile işlevsiz duruma getirildi.

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi, son 50 yılda yıkılan ve yerlerine beton bloklar dikilen doğal ve tarihi değerlere ilişkin çalışma yaptı. Çalışma kapsamında kentin yarım asırda kaybettiği tarihi değerler sıralandı.

İMO Antalya Şubesi yaklaşık 50 yıldır kentin yıkımını ve yerine gelen çarpık yapılaşmayı yaşa-mış vatandaşlara, yitirilen değerleri anımsatmak için çalışma yaptı. İMO Antalya Şube Başkanı Cem Oğuz, son 50 yıla bakıldığında doğal ve tarihsel de-ğerlerin yıkıldığı ve yerlerini beton blokların aldığını söyledi. Bu yıkımlarda ‘kamu yararı’ gibi bir ölçüden söz edilemeyeceğini belirten Oğuz, Antalya’nın eşsiz doğasının, coğrafyasının, tarihsel, kentsel ve geleneksel sosyal yapısının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini kaydetti. Çalışma kapsamında kentin yarım asırlık geçmişinde kaybe-dilen değerler ise şöyle sıralandı:

Eski Kütüphane: İnönü İlkokulu karşısında. 1960’da yıktırıldı, yerine şimdiki Merkez Bankası yapıldı. Tarihi Antalya Hükümet Konağı: Eskisini beğenmediler, daha yenisini yaptılar, onu da yıktılar.

Yediarıklar, Çaylar, Değirmenler: Antalya ken-tinin eşsiz su sistemi sürekli bir yıkıma uğratılarak 1990’larda bütünü ile işlevsiz duruma getirildi. Çay-başı’nın, Değirmenönü’nün şelalelerin yalnızca adı kaldı.

Cam Piramit’in Havuzu: Cam piramit ile birlikte ya-pılmış ve iki cephesini kuşatan şirin havuz ‘su kaçırdı-ğı’ gerekçesi ile yıktırılıp yerine çimen ekildi.

İnönü İlkokulu, İsmet İnönü Kız Meslek Lisesi: Cumhuriyet hatırası bu anıtsal yapılar 2006’da yıktırıl-dı, yerlerine İsmet İnönü Parkı yapıldı.

Doğumevi: Sağlık Yuvası Doğumevi yok edildi. Ak-deniz Sağlık Vakfı Hastanesi de yıkıldı. 1985 yılında kurulmuş, Antalya’nın ilk ve en deneyimli özel hasta-nesi olma özelliğini taşıyan bu hastane de yıkıldı.

Kır Kahvesi: Yenikapı’da eski Antbirlik tesisle-ri içinde özlerden ırak kalmış çok eski, şirin bir kır kahvesi olan yapı 2009’da üzerine otel yapılması dolayısıyla yıktırıldı.

Öğretmenler Gazinosu: Karaalioğlu Parkı içe-risinde, Cumhuriyet döneminin öğretmenlere bir armağanı olan ve sonradan Evlendirme Dairesi olarak kullanılan yapı kültürel amaç gerekçesiyle yıktırıldı.

Meltem Yüzme Havuzu: Spor alanları içerisin-deki alana iki kez yüzme havuzu inşaatı başla-tıldı. Her ikisi de kaba inşaatları, yaklaşık yüzde sekseni tamamlandıktan sonra yıkıldı. Yaklaşık 500 dönüme yayılan spor kompleksi, 33 bin kişi-lik stadyum ve 10 bin kişilik spor salonu yapılmak üzere yükleniciye verildi.

Ferrokrom Fabrikası, Antalya Yağ Sana-yi, Orüs ve arazisi, muhtelif Antbirlik arazileri, TMO’nun Çallı arsası, eski Tekel deposu, Tekel binası 12669 Ada 5 Parsel, Maliye hazinesi 4520 Ada, 140 Parsel ise satılanlar arasında yer aldı.

25

1 yıllık süreçte 375 milyon 808 bin liralık borç ödendi

BORÇ ÖDÜYORUZ

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 1 yıllık süreçte 375 milyon 808 bin liralık borç ödediklerini, Büyükşehir Belediyesi’nin yatırım bütçesini 23 milyon TL’den 400 milyon TL’ye, ASAT yatırımlarıyla da yaklaşık bir milyar liraya çıkardıklarını söyledi.

Toplam bütçe gelirlerinde yüzde 77’lik artış sağla-dıklarını belirten Türel, hal gelirlerinin yüzde 232, kira gelirlerinin yüzde 135 arttığını açıkladı. Türel, “Bu gurur verici bir tablodur. Büyükşehir’i borç edebiyatı yapan değil, borcunu ödeyen, borcunu öderken, bizden önceki beş senelik personel borcunu kapatan ve yatırımları da coşmuş bir belediye haline getirdik” dedi.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Büyükşehir Belediyesi’nin Mayıs Ayı Meclis Top-lantısı’nda Büyükşehir Belediyesi’nin 2014 mali yılının kesinleşen hesap tablosunu açıkladı. Başkan Menderes Türel, 30 Mart 2014 tarihinde Büyükşehir Belediyesi’ni ASAT ve belediye şirketleri dahil 2 milyar 198 milyon 419 bin 223 TL’lik bir borç ile devraldıklarını hatırlattı. Türel, aradan geçen bir yıl sonra 9 Nisan 2015 tarihi itibarı ile Büyükşehir Belediyesi’nin borçlarının 1 milyar 822 milyon 610 bin 215TL’ye düştüğünü bildirdi. Bir senelik süreçte 375 milyon 808 bin TL’lik borç

ödediklerini söyleyen Türel şu bilgileri verdi; “Borç yekü-nü yarım katrilyona yakın düşüş göstermiştir. Bu gurur verici bir tablodur. 2014 yılı gider bütçesi taslak bütçede 903 milyon TL iken giderlerimiz 745 milyon 724 bin 564 TL olarak gerçekleşti. Bütçenin gerçekleşme oranı yüz-de 83’tür. 2014 yılı gelir bütçesi 833 milyon TL iken, 697 milyon 766 bin 25’TL olarak gerçekleşti. Gelir bütçesinin gerçekleşme oranı yüzde 84 olmuştur. 2014 yılında 70 milyon TL borçlanma yetkisi olmasına rağmen borçlan-dığımız rakam 30 milyon 511 bin TL’dir. Bu borçlanma-nın 11 milyonu iş makinesi alımıyla ilgilidir. Ekonomik şartlar sağlandığı için artık borçlanma ihtiyaç değildir,”

Gelir bütçesi içerisinde Toptancı Hal gelirlerinin yüzde 232 artış gösterdiğine dikkat çeken Başkan Menderes Türel, “Bu artışta ilçe hallerin katkısı çok cüzi bir miktardır. Esas olarak Antalya merkezdeki Toptancı Hali’nin büyük katkısı olmuştur. Hal’de otomasyon sis-temine geçtik. Artık cep telefonlarımızda gişe, vezne ve hal içi video görüntülerini takip edebileceğimiz bir tekno-lojiyi kuruyoruz. 2013 yılında hal geliri 4 milyon 884 bin 592 TL olurken, bu rakam 2014 yılında 16 milyon 205 bin 538 TL’ye yükselmiştir. Yüzde 232 bir artış demek-tir. Büyükşehir Belediyesi’nin kira gelirleri 2013 yılında 17 milyon 884 bin 389 TL iken 2014 yılında 24 milyon 264 bin 634 TL’ye yükselerek yüzde 135 artış sağlandı. Mülklerimiz aynı, bunlar kira artışından kaynaklanmıyor. Tahsilattan kaynaklanan bir artıştır. Geçmişte toplana-mayan kira artışları titizlikle takip edilerek bu artış

27

sağlanmıştır. Raylı sistem gelirlerinde yüzde 11 bir artış var. Toplamda bütçe gelirlerinde yüzde 77’lik bir artış vardır” diye konuştu.

Büyükşehir Belediyesi’ni gider bütçesi ile ilgili de bilgi veren Menderes Türel, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2014 yılı personel gideri 150 milyon 866 bin TL öngö-rülürken, 149 milyon 727 bin 453 TL olarak gerçekleşti. Bütçede 405 milyon lira olarak ön görülen mal ve hizmet alımı da 475 milyon lira oldu. 41 milyon TL olan faiz gi-derleri 32 milyona liraya düşmüştür. Burada borçlanma-dan kaynaklana yekün düşünce faiz giderlerinde düşüş söz konusudur. Bütçe giderleri yaklaşık yüzde 83’lük bir gerçekleşme ile tamamlandı. 2014 yılı gider bütçe-si içerisinde giderler ile ilgili rakamlar yaklaşık bütçe rakamının çok altında gerçekleşti. Bütçe 183 milyon 257 bin TL iken 53 milyon 993 bin 779 TL olarak gerçekleşti. Taşeron hizmet alımı 4 bin 350 kişidir. Burada personel sayımızda düşüş var. Bunun için bütçemizde ayırdığımız rakam 204 milyon 560 bin TL iken bu rakam 143 milyon TL olarak gerçekleşti. 2009 yılında ben bıraktığımda 4000 personel vardı. Görevi devraldığımızda 8 bin 600 personel ile belediyeyi devraldık. Biz aynı hizmeti 4 bin personel ile yaparken, bizden sonraki yönetim aynı sı-nırlar içerisinde 8 bin 600 personel ile yapıyordu. Şimdi Büyükşehir Belediyesi’nin yüzölçümü 10 misli artmış, nüfus yüzde yüz artmışken, aynı hizmeti şimdi 7 bin 400 personel ile yapıyoruz.”

Bir taraftan yarım katrilyona yakın borç öderken, diğer taraftan da önemli yatırımlar yaptıklarını söyleyen Türel, konuşmasına şunlara değindi: “Esnafa borç-lu olmaktan kurtulduk. Esnaf bırakın aylarca kapıda beklemeyi artık parasının internetten tahsil eder duru-ma geldi. Geçmişte esnaf parayı ne zaman alacağını bilemediği için istediği fiyatı yazıyordu. Çünkü Büyük-şehir Belediyesi mal alacak esnaf bulamadığı için misli misli maliyetine mal alımları yapmaktaydı. Artık ödeme dengesini kurduğumuz için çok daha ekonomik bir şekil-de mal alımları yapabilir hale geldik. Araç hizmet alımı 2013 yılında 3 milyon TL’nin üzerinde iken 2014 yılında yüzde 60 daha düşük bir oranda, 1,5 milyon bedel ile gerçekleşti. Araç aynı, cinsi aynı, kilometresi aynıdır. Biz bunları hukuken incelemek üzere gerekli mercilere belgeleri teslim ettik. Bunu yapmak zorundaydık. Bunu herkes adına yapmak zorundayız. Burada bir vebal varsa, niye pahalı alındı diye kimseyi vebal altında bıra-kamayız. Büyükşehir Belediyesi’nin Hazine’de ekonomik tablosu çok kötü durumdaydı. 8 ay gibi kısa sürede eko-nomik tabloyu düzelterek, bütçe dengesini kurduk. Hazi-ne yetkilileri bütçe dengesini kısa sürede düzeltmemize şaşırdı. Bu işler çalışınca, işleri kovalayınca oluyor.”

Menderes Türel, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin önemli bir başarı sağladığını belirterek, “Bunu hep birlikte başarıyoruz. Şimdi borç edebiyatı yapan değil, borcunu ödeyen, borcunu öderken, bizden önceki beş senelik personel borcunu kapatan ve yatırımları da coşmuş bir belediye haline getirdik. Bu hepinizin iktidarı ile muhalefeti ile bize verdiği destek sayesindedir. Bu Antalya’nın kazancıdır. Bizden önce belediye eğleniyor, Antalya çalışıyordu. Plağı tersine çevirdik. Şimdi beledi-ye çalışıyor, Antalya eğlenecek, Antalya mutlu olacak.

İşlerimiz çok daha iyi bir şekle girecektir. Gelecek ufuk parlaktır. Ben Menderes Türel çalışıyor, Antalya eğle-niyor demiyorum. Belediye çalışıyor, Antalya eğleniyor diyorum. Bu herkesin emeğidir” dedi.

Menderes Türel, son günlerde Hafif Raylı Sistem borcu üzerine yapılan spekülasyonlara da açıklık geti-rerek, şöyle devam etti: “1 Nisan 2009- 31 Mart 2014 tarihleri arasında 16 milyon 526 bin 349 TL faiz ödemesi yapılmış. 1 Ocak 2014- 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 4 milyon 871 bin 71 avro ödeme yapılmıştır. 2015 yılın-da içinde de 6 milyon 729 bin 990 avro ödeme yapılma-sı gerekmektedir. Ödenecek kur fiyatını 2.90’dan hesap edersek 2028 yılına kadar anapara, faiz olmak üzere 128 milyon 555 bin 280 avro ödeyeceğiz. Kur fiyatı 2.90’dan hesaplanırsa 355 milyon 857 bin 294 TL para ödeyeceğiz. 2014 yılında 4 milyon 871 bin 71 avro öde-me yapıldı. Biz borcu ödüyorken Hafif Raylı Sistem’den gelen parayı kimse konuşmuyor. Oradan bir gelir geliyor. 50 bin kişi biniyor. Hafif Raylı Sistem kendi borcunu ödü-yor. ANTRAY’ın 2014 yılı hasılatı 14 milyon 810 bin 609 TL’dir. Bu raylı sistem hesabını yapınca geliri, rahatlıkla borcunu ödeyen bir raylı sistem olduğuna dikkat çekmek isterim. Büyükşehir Belediyesi’nin yatırım bütçesini 23 milyon TL’den 400 milyon TL’ye, ASAT yatırımlarıyla yaklaşık bir katrilyona çıkardık.”

Zirvelerin tek adresiBELEK

29

İngiltere ağırlıklı dünyanın bir çok ülkesinden golf tutkunlarını ağırlayan Belek uluslar arası golf ve kongrelere ev sahipliği yapıyor. 2012’de Avrupa’da golf sektörünün en yüksek tirajlı ve saygın dergilerinden Golf Magazin ve Golf Journal tarafından Avrupa’nın en iyi destinasyonu seçilen Belek, Yine 2013’de de Golf Magazin dergisinin düzenlediği Golf Magazin Award 2013’ün Avrupa’nın En İyi Golf Destinasyonu Belek oldu.

Uluslararası Golf Tur Operatörleri Birliği (IAGTO) de, 2008 yılı için Belek’i Avrupa’nın en iyi golf bölgesi seçti. Belek’teki Turkish Airlines Open 2013 golf turnuvasının başlama vuruşunu dünyanın bir numaralı golf oyuncusu Tiger WOODS yaptı. Avrupa şampiyonalarının çeşitli ayakları Belek’te oluyor. Mayıs ayında NATO’nun Dışişleri Bakanları Toplantısı, Kasım ayında da G-20 ve işadamlarına yönelik B-20 zirvesi Belek’te yapılacak.

Kaliteli golf sahalarına ve beş yıldızlı otellere sahip Belek kongre ve zirvelerin de adresi oldu. NATO Dışişleri Bakanları, G-20 ve İş adamlarına yönelikB-20 zirvelerinin yapılacağı Belek dünyanın parlayan yıldızı

Lara Kent Parkı’nda yapılaşmaya izin verilmeyecek

BETON YASAK Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada, Lara Kent Parkı’nda yapılaşmaya izin verilmemesi yönündeki hukuki mücadelenin, kentlilerin isteği doğrultusunda sonuçlandığı bildirildi.

Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, 3 bin 500 dönüm yüzölçümlü Lara Kent Parkı olarak planlanan alanın kumul ekosistemi, florası, faunası, endemik türleri ve alana özgü bozuk formlu kızılçamları ve çeşitli kuş türlerini de barındıran çok özel bir doğa parçası olması nedeniyle Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge kurulunca 1992 yılında doğal sit alanı ilan edildiği ifade edilirken, 2000 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen Lara Kent Parkı’nın yapılaşmaya açılacak şekilde projelendirildiği belirtildi.

Parkta herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemesi amacıyla sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları tarafından başlatılan hukuki mücadelenin sonuçlandığı, 15 yıl süren hukuki mücadele kapsamında açılan 3 davada, bölgedeki yapılaşmaya izin verilmemesi yönünde karar çıktığı vurgulandığı açıklamada, “Davaların her aşaması Mimarlar Odası Antalya Şubesince sonuna kadar takip edilmiş, davalı Bakanlıkça temyiz yoluna ve karar düzeltme taleplerine, şubemiz hukuk müşavirince gerekli cevaplar verilmiş ve davalı bakanlığın temyiz ve karar düzeltme taleplerinin reddi sağlanmış ve iptal kararları kesinleşmiştir” denildi. Davaya ilişkin karar düzeltme başvurusunun ret kararının odaya ulaştığı bildirilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Süreç kentimizdeki tüm sivil toplum örgütlerinin mü-cadelesi ve hukuki sürecin şubemizin sonuna kadar

takibi sonucu kentlilerin lehine hiçbir tereddüde gerek kalmaksızın sonlanmıştır. Dokuma fabrikası alanında olduğu gibi artık Kent Parkı mücadelesini de kent ve kentliler kazanmıştır. Şubemiz, hukuki sürecin sonlandığı bu aşamada Lara Kent Parkı’nın halkımızın görüşleri de alınarak, tamamen halka açık işlevlendirilmesini ve kent parkı olarak planlanarak halkın kullanımının sağlanmasını zorunluluk olarak görmektedir”

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e çağrıda bulunulan açıklamada, “Yargı süreci tamamlanan Lara Kent Parkı’nın, Kent Parkı olarak Bü-yükşehir Belediyesi’ne tahsisinin ivedilikle talep edilmesi ve tahsisin sağlanması, tahsis alınan Kent Parkı’nın, plan ve projelerinin, kentlilerin ve kent dinamiklerinin görüşleri doğrultusunda, fikir projesi yarışması yolu ile elde edilmesi, bir an önce uygulanması için çağrı yapıyoruz. Bizce bu proje, uygulanması halinde Büyük-şehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in bu dönem gerçekleştirdiği, kent için yaptığı en önemli ve en büyük projesi olacaktır. Tüm milletvekili adaylarından da Lara Kent Parkı’nın Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis alınması ve kent halkının kullanımında kalması doğrultusunda çalışma yapacakları açıklamaları bekliyoruz” denildi.

31

Göçle gelenlerin yüzde 32’si, kültürlerinin bozulmasından şikayetçi

KÜLTÜR KAYBI KOKURTUYORAntalya polisinin yaptığı araştırmaya göre, kente göçle gelenlerin yüzde 32’si, kültürleri ve aile ilişkilerinin bozulmasından şikayetçi

Antalya Emniyeti Toplum Destekli Polislik Şube Mü-dürlüğü, Antalya’da ‘İç göç ve toplum destekli polislik uygulamaları’ konulu bir araştırma gerçekleştirdi. Şube Müdürü Uğur Gülcü’nün yürüttüğü araştırma kapsa-mında, 130 mahallede, 386’sı kadın ve 778’i erkek olmak üzere iç göçle gelen toplam 1164 kişi ile yüz yüze görüşüldü.

Araştırmaya göre; kente göç edenlerin yüzde 24’ünü esnaf, yüzde 22’sini işçiler, yüzde 14’ünü de emekliler oluşturuyor. Kente göçle gelen vatandaşların yüzde 31’i ayda ortalama 1250 ile 2 bin lira arasında gelire sahip-ken, yüzde 28’i 800 ile 1250 lira arasında gelirle geçin-meye çalışıyor.

Kente en çok göç, sanıldığının aksine doğudan değil, İç Anadolu bölgesinden. Göçerlerin yüzde 24’ünü İç Anadolu bölgesinden gelenler, 19’unu Akdeniz bölgesin-den gelenler, yüzde 13’ünü de Güneydoğu Anadolu böl-gesinden gelenler oluşturuyor. Göç edenlerin yüzde 38’i işsizlik nedeniyle yaşadıkları yeri terk ettiklerini söylüyor.

Araştırma kapsamında göç edenlere sosyal aktivi-teleriyle ilgili de sorular soruldu. Buna göre göçerlerin yüzde 37,5’i hiçbir sosyal etkinliği takip edemiyor. Yüzde 29’u da ayda sadece bir sosyal etkinliğe katılabiliyor. Göçerlerin yüzde 12’si, kentin hiçbir yerini göremediğini, yüzde 6’sı mahallesini bildiğini, yüzde 4’ü de sadece

kamu kurumlarına gittiğini söylüyor. Araştırmaya katı-lanlara Antalya’ya yerleştikten sonra kendilerinde veya ailelerinde bir değişim yaşanıp yaşanmadığı soruldu. Vatandaşların yüzde 52’si hiçbir olumsuzluk yaşamadı-ğını söyledi. Yüzde 13’ü “Kültürümüz bozuldu” yanıtını verirken, yüzde 11’i “Aile ilişkileri zayıfladı”, yüzde 5’i “Çocukları kontrolümüz azaldı”, yüzde 2.5’i “Eşimle boşandık” yanıtını verdi.

Araştırma sonucuna göre, göçerlerin yüzde 87.5’i Antalya’dan memnun. Buna rağmen yüzde bu kişeliren yüzde 78’si tekrar göç etmeyi düşünüyor. Yüzde 33’ü emekli olunca memleketine dönme hayali kurarken, yüz-de 29’u alışamadığı ve sevmediği için kenti terk etmeyi planlıyor.

Ankete katılanların kentin en beğendikleri yönü ise iklimi. Göçle gelenlerin yarısı, iklimi güzel olduğu için Antalya’yı tercih ettiklerini söylüyor. Deniz ve kumsal, iş imkanları ve toplumsal baskı olmaması, tercih sebepleri arasında yer alıyor. Ankete katılanlar, yaşadıkları mahal-lenin en önemli sorununun ise altyapı sorunu olduğunu belirtiyor.

Göçerlere göre Antalya’da en çok yaşanan güven-lik sorunu hırsızlık. Uyuşturucu ve fuhuş da öne çıkan asayiş sorunları arasında yer alıyor. Vatandaşların yüzde 23’ü “Gece ailemle dışarı çıkmakta tedirginim” derken, yüzde 21’i “Başıma bir şey gelmedi ama kötü şeyler duydum, çekiniyorum” diyerek kendini güvende hissetmediğini ifade ediyor. Mahalle polisleri tarafından yapılan araştırmada vatandaşlara nasıl bir polis istedik-leri de soruldu. Vatandaşların yüzde 50’si “Güler yüzlü olsun”, yüzde 21’i “Ciddi ve disiplinli olsun” dedi.

BUTSO Başkanı Yusuf Keyik, TOBB’un düzenlediği VIII. Ekonomi Şurasına katıldı. Keyik, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun davetlisi olarak Başbakan Davutoğlu ve ilgili Bakanların da katıldığı Şura’da, Burdur’un sorunlarını ve çözüm önerilerini anlattı.

Burdur Ticaret ve Sanayi Odası (BUTSO) Başkanı Yusuf Keyik, geçtiğimiz Çarşamba günü, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’un düzenlediği VIII. Ekonomi Şurasına katıldı. Keyik, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun davetlisi olarak Başbakan Davutoğlu ve ilgili Bakanların da katıldığı Şura’da, Burdur ve Bucak Ticaret ve Sanayi Odaları ile Burdur Ticaret Borsası adına Burdur’un sorunlarını Anlattı. Şura’ya Bucak TSO Başkanı Hasan Yalçın Meçikoğlu, Burdur Ticaret Borsası Başkanı Yılmaz Başar ve Yönetim Kukulu Üyesi Remzi Macit katıldılar.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde ve Başbakan Davutoğlu’nun katılımlarıyla geleneksel VIII. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası gerçekleştirildi.Tüm gün süren Şura’ya, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye

Sorunların sorunu; eğitim ve kültür

3 SORUN 3 ÇÖZÜMve Kültür Sorunu”dur. Hayatın teme-li, maddi varlıktan önce, “İnsan”dır. Dolayısıyla, ekonominin ve kalkın-manın da temeli “İş ahlakı” olan, “Eğitimli İnsan”dır.

SORUN 1: Burdur’da Sanayinin gelişmesinde ciddi yapısal sorunlar bulunmakta, bu durum ilde gelişimi engellemekte ve göç sorunu doğur-maktadır.

ÇÖZÜM: Burdur teşvikte 5. Bölgeye alınmalı, işletmelerin yatırım taleplerinin önündeki bürokratik ve yasal engeller kaldırılmalı, yatırımcıların finansman talepleri için alternatifler üretilmeli, yatırımcıların krediye ulaşımı kolaylaştırılmalı, mesleki eğitim güçlendirilerek nitelikli ara eleman ihtiyacı karşılanmalı, işletmelerin ortaklık kültürü ve işbirliği imkanları geliştirilmeli, Eko-nomi’de yerel dinamikler desteklenmeli, Üniversite-sanayi işbirliği projeleri öncelikle ele alın-malıdır.

OSB mevzuatının katılıktan kur-tarılarak, Burdur ve Bucak OSB’lere yakın noktalarda faaliyete başlamış işletmelerin OSB kapsamına alına-rak alt yapı eksikliklerinin gideril-mesi sağlanmalı, nakliye ve lojistik bakımından bölge güçlendirilmeli, yapılacak hızlı tren hattı yük ve yolcu taşımaya uygun bir teknoloji ile yapılmalı. Yine, bölgenin önemli ihracat merkezi olan Bucak ilçemiz-de de bir istasyon bırakılmalıdır.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Kalkınma Bakanı Cevdet Yıl-maz ile 81 ilden oda ve borsa baş-kanları katıldı. Geçtiğimiz yıllarda, bölgesel olarak belirlenen sorun-ların, bölge temsilcileri tarafından anlatıldığı Şura toplantılarının bu yıl düzenlenen sekizincisinde, tüm Tür-kiye oda ve borsalarının belirlediği üç sorun ve çözüm öneriliri, her ilin bir temsilcisi tarafından üç dakikalık süreler içinde, Başbakan Davutoğlu ve ilgili Bakanlara anlatıldı.

Açış konuşmasını Hisarcıklıoğ-lu’nun yaptığı Şura’da, Başbakan Davutoğlu Ülke gündemine ilişkin uzun bir konuşma yaptı. Ardından kürsüye çağrılan 81 il temsilcileri sorun ve çözüm önerilerini anlat-tı. Şura’da Burdur adına kürsüye çıkan BUTSO Başkanı Yusuf Keyik, Burdur ve Bucak Ticaret ve Sanayi Odaları ile Burdur Ticaret Borsası adına, birlikte hazırladıkları Bur-dur’un sorunlarını, üç dakikalık süre içinde açıkladı. Başbakan Davutoğlu ve ilgili Bakanlar da not aldı. Başkan Keyik, üç madde halinde belirlenen sorunları şöyle anlattı:

“Burdur özelinin en temel sorunu-nun “Göç ve yatırımsızlık” olduğunu belirtmek isterim. Yine vurgulamak isterim ki; sorunların sorunu, “Eğitim

Antalya’da dört ve beş yıldızlı 5 otel sahibi Sunis Otelleri, 200 milyon euroluk yatırımla İzmir’de 5 yıldızlı 4 oteli önümüzdeki 5 yılda tamamlayacak. İzmir’deki otellerden biri Taç Mahal’le birebir olacak, Seferihisar’da da denize sıfır termal otel kurulacak.

Antalya’da 2004 yılında kurulan Turaçlar Turizm A.Ş. bünyesindeki Sunis Otelleri, Antalya’nın yanı sıra, İzmir bölgesinde ilk otelini haziran ayında açıyor. Antalya’nın Side bölgesinde 5 yıldızlı Kumköy Beach, Evren Beach, Elita Be-ach ve Antalya merkezde Hotel Su otellerine sahip grubun İzmir’deki ilk oteli, Özdere’de 5 yıldızlı Efes Royal Beach olacak. Grup, İzmir’de aynı bölgede üçü de 5 yıldızlı Taç Mahal ve adı henüz belirlenmeyen bir otelle, Seferihisar’da denize sıfır termal otelini yapacak.

Sunis Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ünal, Sunis Hotel’in bün-yesinde olduğu Turaçlar Turizm A.Ş.’nin bir aile şirketi olarak 2004 yılında kurulduğunu söyledi. İlk otel deneyiminin Side’de 1996’da açtıkları bir butik otel olduğunu anlatan Namık Ünal, ilk 5 yıldızlı otelin ise Side’de dededen kalma araziye yaptıkları Kumköy Beach olduğunu dile getirdi.

İki projeden oluşan Kumköy Beach’in ilk kısmını 2006’da açtıklarını kay-deden Namık Ünal, ilk yıldan itibaren müşteri memnuniyeti ödülleri almaya başladıklarını, 10 yılda 60’ın üzerinde ödül verildiğini dile getirdi. Turizmde iyi hizmetle yola başladıklarını kaydeden Ünal, “Hiçbirimiz tatile, oteli satın almaya gitmiyoruz, iyi hizmet almaya gidiyoruz. Hizmet, yiyecek-içecek kalitesi iyiyse, büfelerde, havuz ve plajda şezlong sırası beklemiyorsak beklentileriniz karşı-lanmış oluyor. Kendi beklentilerimizi misafirlerimize yansıttık ve her yıl 10 Euro fiyat artışı, hizmet ve kalite standartlarımızı da yükselterek yolumuza devam ediyoruz” dedi.

2009’da Kumköy Beach’in ikinci kısmı Gölevler’in ve Evren Beach Hotel’in tamamlandığını belirten Namık Ünal, ardından şehir oteli için Konyaaltı Bele-diyesi yanındaki arsayı aldıklarını, ancak Hotel Su’yu satın aldıktan sonra bu projeyi biraz ertelediklerini kaydetti. Aynı dönemde Kızılağaç’ta Elita Beach’i de satın aldıklarını söyleyen Ünal, İzmir bölgesine yönelişlerini de anlattı.

33 SORUN 2: Madencilik ve özellikle mermer, Burdur’un en önemli istihdam ve katma değer üreten bir ekonomik değeri haline gelmiştir. Ancak bu sektör, çok daha fazla katma değer ve istihdam oluşturulabilecek hale getirilmelidir.

ÇÖZÜM: Maden arama ve işletme ruhsatlarındaki prosedürler ve bürokratik engeller azaltılmalı, Orman bölgelerindeki “istimlak bedelleri” düşürülmelidir.

Madenciliğin çevreye olumsuz etkilerini azaltacak maden atıklarının ekonomiye kazandırılmasına yönelik proje ve ar-ge çalışmaları desteklenmeli, rezervi biten maden ocaklarının tekrar doğal sisteme uyumlu hale getirilmesi için kamu kurumlarının firmalara rehberlik etmesi sağlanmalı, blok mermer satışının sahip olduğu riskler nedeniyle katma değer kaybının önlenmesi için mermerin işlenmesini teşvik edecek özel önlemler ve destekler planlanmalıdır.

SORUN 3: Burdur ili önemli bir tarım ve hayvancılık potansiyeline sahip olmasına rağmen birçok yönden yeterli gelişme ivmesini yakalayamamıştır.

ÇÖZÜM: Tarımsal Girdi maliyetleri düşürülmeli, karma yemde KDV %1’e çekilmeli, organize hayvancılık bölgelerinin kurulması için devlet desteği yapılmalı, tarımsal desteklerde destek dönemi 1 yıllık dönemde değil, orta-uzun vadeli bir zamanda olmalı ki üretici önünü görebilsin. Çiftlik hayvancılığı teşvik edilmeli, karma yem kontrolleri daha sıkı yapılmalı, besicilikte önemli bir girdi olan pancar küspesi üretiminin arttırılması için pancar üretim kotası kaldırılmalı ya da genişletilmeli, Burdur ilinin avantajlı endüstriyel tarım ürünlerinin (anason, susam, haşhaş, vb.) geliştirilmesi desteklemeli, kaliteli ürün ve ıslah çalışmaları için ar-ge ve eğitim destekleri arttırılmalıdır.

Konuşmaların ardından, Bur-dur’un sorunlarını temsilen katılan Keyik, Meçikoğlu ve Başar, ilgili bakanlarla ikili görüşmeler gerçekleştirdi.

Antalya’dan İzmir’e200 MİLYON EURO

DİNLER VE KÜLTÜRLER ARASINDA BİR KENT

Alanya Belediye Başkan Adem Murat Yücel, Bu yıl ilk kez düzenlenen Hıdırellez şenliğine katıldı. Yücel, Alanya’nın il olmasını dileyerek, dilek taşına il kodu olarak ‘82’ yazıp denize attı. Türkiye’ye gelen turistin yaklaşık %10’nun Alanya’da ağırladığını kaydeden Başkan Yücel, “Ortalama Türkiye’ye yıllık 35 milyon turist geliyor” dedi..

“Turistlerin 11 milyonu Antalya’ya, 3.5 milyonu da Alanya’ya geliyor. Tarihi çok eski medeniyetler zincirine dayanan şehrimiz, dinler ve kültürler arası diyaloğun en güzel örneklerini sergiliyor. 78 milleten 37 bin mülk sahi-bi, 17 bin de yerleşik yabancı yaşıyor. Deniz, kum, güneşle birlikte medeni-yetler şehri olmamız da insanların, buraya olan ilgisini arttırıyor” diyen Başkan Yücel,“Gazipaşa Havalimanın açılmasıyla birlikte İskandinav ülkelerindeki Alanya ilgisinin daha da artığını belirtti. Başkan Yücel, “İnsanlar tatil tercihi yaparken en yakın havalimanı neredeyse orayı seçiyor. Bu bir avantaj...

35

ALANYA

Gazipaşa Havalimanı da kitle turizminin yanı sıra bireysel turizmi de geliştirecek. 2015 yılında havalimanına gelen yolcu sayısını 1 milyonu geçmesini bekliyoruz. Pistin 2 bin 500 metreye uzatılmasıyla birlikte ekonomik kapasitesi daha bü-yük uçaklar inmeye başlayacak” şeklinde konuştu

Gazipaşa Havalimanı’nın açılmasıyla birlikte İskandinav ülkelerindeki Alanya ilgisinin daha da artığını belirten Başkan Yücel, “İnsanlar tatil tercihi yaparken en yakın havalimanı neredeyse orayı se-çiyor. Gazipaşa Havalimanı da kitle turizminin yanı sıra bireysel turizmi de geliştirecek. 2015 yılında ha-valimanına gelen yolcu sayısını 1 milyonu geçmesi-ni bekliyoruz. Pistin 2 bin 500 metreye uzatılmasıyla

birlikte ekonomik kapasitesi daha büyük uçaklar inmeye başlayacak” dedi.

Alanya’nın güvenli ve huzurlu bir şehir olduğunu vurgulayan Yücel, turizm alanında daha iyi rekabet edebilmek için alternatif turizm olanaklarını öne çıkartmaya çalıştıklarını söyledi. Spor, golf, doğa gezisi, sağlık, kültür alanındaki yatırımların arttığı-nı belirten Belediye Başkanı, hizmet sektörlerinin tamamında da müşteri memnuniyetini ön plana çıkartmak için çalıştıklarını kaydetti.

Bu yıl ilk kez düzenlenen Hıdırellez şenliğine katıYücel, Alanya’nın il olmasını dileyerek, dilek taşına il kodu olarak ‘82’ yazıp denize attı.

Türk dünyasında mevsimlik bayram olarak kut-lanan ve yaz mevsiminin de müjdecisi olan Hıdırel-lez, Alanya Belediye binası arkasında etkinliklerle kutlandı. Şansın, bereketin, bolluğun ve şifanın sembolü olan Hızır’ın, yaşam suyunu (ab-ı hayat) içerek, insanlar arasında dolaşıp, bolluk ve sağlık dağıttığına inananlar, Hıdırellez şenliğinde doyasıya eğlendi. Vatandaşların büyük ilgi gösterdiği şenlikte kına köşesinden dilek ağacına kadar pek çok etkinlik yer aldı. Müzik gruplarının eğlenceli şarkılarına eşlik eden vatandaşlar, çiçek ve taş boyama stantlarında hünerlerini sergilerken, dilek ağacına kilit astı, çadır süsledi. Çocuklar oyun alanlarında gönüllerince eğle-nirken, şenliğe katılanlara mangalda köfte, sucuk, çay ve Türk kahvesi ikram edildi.

Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, baş-kan yardımcıları ve meclis üyeleriyle birlikte stantları gezerek vatandaşlarla sohbet etti. Yücel ve protokol mensupları çocuk oyunlarının başlangıcını da yapa-rak, yumurta taşıma ve sandalye kapmaca oyununa katıldılar.

37

43’üncü yıl dönümünde ‘Üç Fidan Parkı’ törenle açıldı

ÜÇ FİDAN İÇİN İdam edilişlerinin 43’üncü yıl dönümünde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan rölyefinin yer aldığı ‘Üç Fidan Parkı’ törenle açıldı.

Muratpaşa Belediyesi tarafından Özgürlük Bulvarı üzerinde yaptırılan ‘Üç Fidan Parkı’nın açılış törenine KESK ve DİSK’e bağlı sendikaların temsilcileri, CHP il ve ilçe yöneticileri, CHP Milletvekili Adayı Niyazi Nefi Kara’yla vatandaşlar katıldı. Saygı duruşuyla başlayan törende Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın ailelerine yazdıkları mektuplar okundu.

Belediye Başkanı CHP’li Ümit Uysal törende yaptığı konuşmada, ilçede alternatif bir belediye-cilik anlayışını sergilemeye çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi:

“Yoksul halk kitlelerinin yoksulluğuna derman ola-bilen, engellileri gözeten, kaynakları onların yaşa-mının normalleşmesi konusunda harcadığımız bir çizgide götürmeye çalışıyoruz.”

Bunun aynı zamanda Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ve bu uğurda büyük bedeller ödemiş insanların çizgisini takip etme uğraşı olduğunu belirten Uysal, “Bu çizgiyi takip etmekte de kararlıyız. Vicdanımız, kalbimiz, ruhumuz, beynimiz ancak bu şekilde huzur buluyor ve ancak bu şekilde akşam evde çocuklarımızın yüzüne bakabiliyoruz” dedi.

Törende her 6 Mayıs’ta KESK’e bağlı Tüm Bele-diye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçi Sendikası tarafından verilen Deniz Gezmiş Ödülü’nün 3’üncüsü de Başkan Uysal’a takdim edildi. Ödülü veren Şube Başkanı İlhan Karakurt, “Üç fidan hakkında idam kararını alanlar her gün ölürken, Denizler bugün hala 24 yaşında delikanlıdır. So-rarım size kimler öldü kimler yaşıyor, kimler vatan haini kimler yurtsever” diye konuştu.Konuşmalarını ardından ‘Üç Fidan’ rölyefi, etrafını saran kurdelenin protokol ayrımı olmaksızın herkesin bir ucundan çekmesiyle açıldı. Açılışın ardından her bir ismin altına vatandaşlar kırmızı karanfil bıraktı.

39

Vali Hasan Kürklü ve protokol üyelerini Karapınarlılar çiçeklerle karşıladı

ÖĞRETMENLİK GÖNÜL İŞİ

Vali Kürklü, Gündoğdu İlk ve Ortaokulunu ziyaret etti. Öğrencilerle bir süre sohbet ettikten sonra öğretmenlerle bir araya geldi. Öğretmenlere yaptıkları mesleğin para ve pulla yapılmayacağını, öğretmenliğin gönül işi olduğunu vurgulayan Vali Kürklü, kendilerinin öğretmenlerin önünü açmak konusunda ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.

Bucak İlçesi ve köylerini ziyaret eden Vali Hasan Kürklü ve protokol üyelerini Karapınarlılar çiçeklerle karşıladılar.

Burdur- Bucak İlçe merkezinde köy muhtarları ve İl Genel Meclisi üyeleri ile yapalan toplantının ardından, ilçe merkezinden ayrılarak Karapınar köyüne gidildi. Vali Hasan Kürklü ile Protokol üye-lerini çiçekler ile karşılayan köylüler burada yenilen yemeğin ardından Gündoğdu Köyüne geçildi. Bura-da köylülerle görüşen Vali Hasan Kürklü ve Protokol üyeleri sorunları dinlediler. Son olarak Susuz köyü-ne uğrayan Kürklü burada bulunan “Tarihi Susuz Handa” incelemelerde bulundu Burdur Valisi Hasan Kürklü ; Kendisinin bir çok yerde görev yaptığını genellikle Burdur köylerinin altyapı hizmetlerinin iyi olduğunu belirtti ve “Biz özel idare kaynakları destekli olarak yıl içinde 4 milyon 644 bin lira bedelli bir yatırım öngörüyoruz. Elbette bu yeterli mi diye sorarsanız yeterli değil dedi. 93 köyümüzde kanalizasyon olduğunu altyapıları sağ-lam içme suyu olmayan köyümüz yok. Köyde

yaşayan vatandaşlarımızın yaşam standartlarını yükseltecek çalışmalara ağırlık vermek istiyoruz” dedi.

Vali Hasan Kürklü ile beraberindeki heyet ilk ola-rak Karapınar köyünü ziyaret etti. Köy meydanında vatandaşlarla bir araya gelen Vali Kürklü, Karapınar köyü sakinlerinin hazırladığı yemeğe katıldı. Yemek-te köy sakinlerine seslenen Vali Kürklü sorunları yerinde görebilmek için her hafta bir ilçeyi ziyaret ettiklerini dile getirdi. Her hafta bir ilçede düzenledik-leri toplantılarının akabinde köy ziyaretleri gerçek-leştirdiklerini aktaran Vali Kürklü, Karapınar Köyünü beğendiğini kaydetti. Köylülere sorunları ve ihtiyaç-ları durumunda ilçede Kaymakam, İlde ise kendisi-nin sorunlara çözüm, isteklerinin de yerine getirme noktasında ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini dile getiren Vali Kürklü, “8 bin metre kare kilit parke vermiştik. Muhtar Ali Özbek, 5 bin metre kare daha istedi. Muhtarın isteğini kırmayarak 5 bin metre ka-relik kilit parke sözünü vermiş olalım” dedi.

Vali Kürklü, aynı binada bulunan Gündoğdu İlk ve Ortaokulunu ziyaret etti. Öğrencilerle bir süre sohbet ettikten sonra öğretmenlerle bir araya gel-di. Öğretmenlere yaptıkları mesleğin para ve pulla yapılmayacağını, öğretmenliğin gönül işi olduğunu vurgulayan Vali Kürklü, kendilerinin öğretmenlerin önünü açmak konusunda ellerinden geleni yaptık-larını belirtti. Öğretmenlerin kendileri için kıymetli olduğunu gittiği her yerde söylediğini ifade eden Vali Kürklü, öğretmenlerin ister şahsi, ister eğitim verdiği okul hakkındaki bütün problemleri için direk gelip kendisiyle görüşebileceklerini söyledi.

Manavgat İlçe Kaymakamı, Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı Başkanı Emir Osman Bulgurlu, 2015 yılının ilk dört ayında ihtiyaç sahibi 2 bin 726 aileye 807 bin 883 lira yardım yapıldığını açıkladı. Antalya Müftüsü Orman Artan, 2015 yılı hac kayıtları hakkında bilgi vermek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Müftülük binasında düzenlenen toplantıda konuşan Artan, hac kesin kayıtlarının 16-27 Mart tarihleri arasında yapılacağını duyurdu. Kutsal topraklara bu yıl Türkiye’den 55 bin 399 hacı adayının gideceğini açıklayan Artan, “Bu sayıdan 43 bin 811’i 2007’den kalan ve bu yıl kurasız hacca gidecek olanlardır. Geriye kalan 11 bin 588 hacı adayı ise 2008-2014 yıllarında kayıt yaptırıp katsayılı olarak 12 Mart’ta kura çekimi yapılan hacı adaylarıdır” dedi.

2015 yılı Hac takviminin 16 Ağustos-21 Ekim tarihleri arası belirlendiğini kaydeden Artan şunları söyledi;

“Bu yıl ilimize tanınan kontenjan bin 242 olarak plan-lanmıştır. Bu hacılardan 745’i Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen organizasyonlarla, geriye kalan 497 kişi ise seyahat acenteleri aracılığıyla hac ibadetini yerine getirecektir. Ayrıca ilimizde ön kayıt yaptırıp hacca gitmeyi bekleyen 24 bin 688 hacı adayı bulunmaktadır” Müftülük binaları önünde yığılmaları önlemek amacıyla hacı adaylarının kayıt işlemlerinin Diyanet İşleri Bulgurlu, şehit anne ve babaları, eş ve çocukları ile bgörev sırasında yaralanıp gazi olan vatandaşların

2015 yılı başında, 18 Mart 2015 Şehitleri Anma Gü-nü’nde ziyaret edilerek eğitim, sağlık ve iş gibi çeşitli ihtiyaçları giderildiğini de kaydederek, “Ayrıca 24 bin TL yardım, çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile 2068 aileye 324 bin 933 TL ayni ve nakdi yardım yapılmış olup, vakfımızın öz kaynaklarından 2015 yılı içerisinde fakru zaruret sınırları içerisinde ve yardıma muhtaç durumda bulunan 2 bin 726 aileye 807 bin 883 TL yardım yapılmıştır” dedi.

Engelli ve yardıma muhtaç durumda olan vatan-daşların yaşam kalitelerini yükseltebilmek amacı ile 101 engelliye iş imkanı sağlandığını, engellilerin resmi ve özel kurumlardaki iş ve işlemleri için rehberlik hiz-meti verildiğini de sözlerine ekleyen Bulgurlu, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından Merkezi olarak, 553 aileye şartlı eğitim/sağlık/gebelik yardımı olarak 75 Bin 254,91TL, 61 aileye muhtaç asker ailesi yardımı olarak 51 bin 500 TL, 909 aileye işi vefat etmiş kadınlara yönelik yardım olarak 855 bin 250 TL, 1066 aileye engelli ve engelli yakını aylığı olarak 1 Milyon 295 bin 691,09 TL, 1243 aileye yaşlı aylığı olarak 600 bin 412,89 TL yardım yapılmıştır. Şartlı eğitim/sağlık/gebelik yardımı, muhtaç asker ailesi yardımı, eşi vefat etmiş kadınlara yönelik yardım, engelli ve engelli yakını aylığı ve yaşlı-lık aylığı iş ve işlemleri Vakfımız tarafından yapılmakta olup ödeme Merkezi olarak toplam 2 milyon 878 bin 108,89.-TL yardım yapıldı” diye konuştu.

2 bin 726 aileye 807 bin 883 lira yardım yapıldı

MANAVGAT VİCDAN RAPORU

1541

Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik eski Bakanı ve AK Parti Antalya milletvekili adayı Lütfi Elvan, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret etti. Antalya’nın en önemli sorunun ulaşım olduğunu belirten Elvan, sorunu çözmek izin iki koldan hızlı tren getirteceklerini denizciliği de geliştireceklerini söyledi

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ve AK Parti İl Başkanı Rıza Sümer’le birlikte gelen Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik eski Bakanı ve AK Parti Antalya milletvekili adayı Lütfi Elvan’ı Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni ve Yönetim Kurulu üyeleri karşıladı. Ziyaret Basın Müzesi’ni gezen Elvan, fotoğraf sergisinde yer alan siyasi fotoğraflar hakkında bilgi aldı.

Basın Merkezi’nde gazetecilerle bir araya gelen Elvan Yeni’nin gazetecilere iletişim ve ulaşım indirimi yapılması yönünde isteği üzerine konuyu ilgili taraflarla görüşeceğini söyledi.

AGC Başkanı Mevlüt Yeni, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gazetecilerin zor şartlar altında mesleğini icra ettiğini belirten Yeni, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin her düşünceye, siyasi anlayışa ve inanca eşit mesafede yaklaşan bir kurum olduğunu söyledi.

Antalya ile ilgili olarak projeleri anlatan Elvan, Antalya için yapılan olumlu işte, adımda Antalya’nın tek ses olmasının son derece önemli olduğunu belirterek, “Gazeteciler, sivil toplum kuruluşlarıyla bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Tek ses olmak Antalya’da inanılmaz sinerji yakalayacaktır. Yapılan her işte bir birliktelik sağlamak çok önemli” dedi.

Elvan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Antalya’ya genel hattıyla baktığımızda, kuzeyden Anadolu ile bağlantıların daha da güçlendirilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Ulaşım kanallarını ne kadar çok açarsanız insan, mal ve hizmet akışı o kadar güçlü olacaktır. Birinci önceliğimiz Antalya ile iç Anadolu, orta Anadolu, Ege ve Marmara arasında güçlü bir bağlantı kurulması. Bu nedenle iki hızlı tren projesini bir an evvel hayata geçirmeliyiz” Konuşmaların ardından Mevlüt Yeni, Lütfi Elvan’a ziyaret anısına AGC flaması hediye etti.

Ulaşım sorunlarıyla birlikteDENİZCİLİK GELİŞECEK

Çevre Düzeni Planı ASKIYA ÇIKTIÇevre ve Şehircilik Bakanlığı askı süresinde itirazları görüşerek ikinci kez onaylandığı Antalya-Burdur-Isparta Planlama Bölgesi 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı”nı bir ay süreyle yeniden askıya çıkardı. Planlamada 2025 yılı hedef alınırken, bölgenin sürdürülebilir kalkınması amaçlanıyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 15 Nisan 2014 tarihin-de onayladığı Antalya-Burdur-Isparta Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na yapılan itirazları görüşerek son şeklini verdi ve planı yeniden 1 ay süreyle askıya çıkardı. Plan çalışmasında 2025 yılını hedef alın-dı. Bölgenin tarihi, kültürel ve doğal değerlerini koruma, kullanma dengesini gözeterek sürdürülebilir kalkınması amaçlandı.

Çevre düzeni planı ile Antalya Burdur Isparta plan-lama bölgesinin ekonomik, sosyal ve fiziksel gelişmesi öngörülürken doğal, tarihi ve kültürel değerler ile bölgenin ekolojik yapısının korunması esas alındı. Bunun yapıla-bilmesi için bölgenin sosyal, demografik, fiziksel ve eko-nomik olarak düzenli ve dengeli gelişmesi sağlanması, kamu yatırımları bölgenin ekonomik ve sosyal yapısına göre dengeli bir şekilde dağıtılması sağlandı.

Çevre düzeni plan çalışması yapılırken bölgenin doğal kaynakları dengeli kullanıldı. Bölgenin günümüze kadar olan gelişmesi göz önünde bulunduruldu, arazi kullanım kararları dikkate alındı, bölgenin kentsel ve kırsal kimliği korundu, ülke ve bölgenin kalkınma politikası, gelişim eği-limleri ile sektörsel hedefleri göz önünde bulunduruldu.

Plan, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amacıyla doğal, tarih ve kültürel kaynakların rasyonel kullanımı, bölgenin ekolojik dengesinin korunması, konut, tarım, sanayi, turizm gibi arazi kullanım kararlarının düzenli ve dengeli gelişiminin sağlanması, bölgenin sosyokültürelkimliğinin korunması ve geliştirilmesi, bölgede bulunan çevre sorunlarının belirlenmesi ve çözüm kararlarının verilmesini amaçladı.

Batı Akdeniz ihracatı Nisan ayı sonunda tavan yaptı

YARIM MİLYAR DOLAR

Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Satıcı, yaptığı açıklamada, Batı Akdeniz ihracatının Nisan ayı sonu itibariyle yarım milyar dolara yaklaştığını bildirdi.

Batı Akdeniz ihracatının Nisan ayı sonu itibariyle yarım milyar dolara yaklaştığı, yılın 4 aylık döneminde Antalya, Burdur ve Isparta’dan bir önceki yıla göre yüzde 10.5 gerileme ile 466 milyon 225 bin 333 dolar ihracat gerçekleştirildiğini kaydeden Satıcı açıklamasında, “Batı Akdeniz’den en fazla ihracatı 178 milyon 982 bin 677 do-lar ile yaş sebze meyve sektörü gerçekleştirdi. Antalya, Burdur ve Isparta illerinden en fazla ihracat gerçekleştiri-len ülke ise 102 milyon 231 bin 726 dolar ile Rusya oldu. Batı Akdeniz’den sadece Nisan ayında 124 milyon

933 bin 594 dolar ihracat gerçekleşti. Dış pazarlardaki daralma, büyümedeki yavaşlama, çevre ülkelerdeki karışıklıklar, sert geçen iklim koşulları, euro-dolar paritesindeki değişim gibi sorunlar ihracat hedeflerini olumsuz etkiledi. Buna rağmen 2015 ve 2023 hedeflerini yakalamak adına var gücümüzle çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi.

Satıcı özellikle yaş sebze meyve ve mermer sektörlerine yönelik fuar çalışmalarının devam ettiğini, 2015-2016 yıllarında yurt dışında gerçekleştirilecek olan uluslar arası fuarlara Türkiye’nin milli katılım organizasyonları düzenleyerek mevcut pazarlardaki payları artırmayı ve ayrıca yeni pazarlara girmeyi amaçladıklarını ifade etti. Bölge ihracatının gelişmesi için sektörlere özel projeler de gerçekleştirdiklerini bildiren Satıcı açıklamasında şunları kaydetti:

“Bu projeler yaş sebze meyve, tohum, gübre ve mermer sektörlerine yönelik URGE (Uluslararası Reka-betçiliğin Geliştirilmesi) projeleridir. Batı Akdeniz’den 1 Ocak - 30 Nisan tarihleri arasında 178 milyon 982 bin 677 dolar yaş sebze meyve ihracatı gerçekleşti. Maden-cilik sektörü de yaş sebze meyve sektörüyle birlikte bölge ihracatının lokomotifi olmayı sürdürdü. Bu dönemde Batı Akdeniz’den 96 milyon 30 bin 435 dolarlık maden ürünleri ihracatı gerçekleşti. Antalya, Burdur ve Isparta illerinden gerçekleşen kimya ürünleri ihracatı ise 40 milyon 128 bin 199 dolar olarak gerçekleşti. Ağaç ve orman ürünleri sek-törü ise bu dönemde ihracatını artırdı. Sektör, ihracatını 36 milyon 589 bin 938 dolara yükseltti.”

43

Batı Akdeniz ihracatı Nisan ayı sonunda tavan yaptı

YARIM MİLYAR DOLAR

MÜSİAD İl yönetimi Tunus Ekonomisi’nde yer almaya hazırlanıyor

TUNUS’A EL ATTILAR

İmar’dan, tarıma her konu da başarılı görüşmeler ve toplantılar gerçekleştiren MÜSİAD Antalya Başkanlığı 19 Aralıkta düzenleyeceği fuar ile çalışmalarını süsleyecek

Antalya MÜSİAD İl yönetimi Tunus Ekonomisinde yer almaya hazırlanıyor. Yapılan ikili görüşmeler ve detaylı değerlendirmeler sonucunda tarımdan inşaata kadar bir çok konuda önemli yatırım hazırlıkları için görüşmeler gerçekleştirdi. MÜSİAD İl Başkanı Resul Lekesiz, Tu-nus’un tipik bir Antalya olduğunu bir çok ortak noktaların bulunduğunu belirterek, “MÜSİAD olarak yılda en az 2 kez yurt dışına çıkıyoruz. Yaptığımız bu ziyaretler turistik gezi değil gerçek anlamda işadamlarımız için yeni pazar-lar ve görüşmelerin yaratılması için gerçekleşmektedir” dedi

Lekesiz, “Tunus Antalya’nın ikizi diyebiliriz. 300 yıl ecdadımız bu ülkelerde hüküm sürmüş. Tunusun bugün sanayi ve teknoloji ye büyük bir ihtiyaç duymaktadır. Türklerin ve Türkiye’nin bu konuda yol olmasını istemek-tedirler. Tunuslu işadamları artık İspanya ve İtalya ürün-lerini almak ve alışveriş yapmak istemiyor. Tunus’un yeni rotası Türkiyedir. Bu nokta da Antalya MÜSİAD olarak önemli görüşmeler gerçekleştirdik” diye konuştu

Lekesiz, “Tunus Zeytincilik de etkin. Turunçgiller konu-sunda üretimi mevcut. Ancak Antalya’dan faydalanmak istenilmekte. Özellikle tarım alanında yatırımlara açık bir ülke. Verimli bakir alanlar tarım arazileri çok. Fas-Cezayir sebze konusunda iyi. Havaalanlarında kargoculuğu ge-liştirmiş bir ülke. Dubai’ye ürün gönderiyor. Ekonomi de istikrarlı bir ülke. Biz burada ki tüm detayları ince eleyip

sık dokuyarak ve hatta Büyükelçimizin de yoğun katılım gösterdiği görüşmelerimiz neticesinde önemli değerlen-dirmelerde bulunduk” dedi

Lekesiz, “Tarım Bakanımızla da bu konuları ele aldık ve yapılan görüşmelerimize dahil olmasını sağladık. Tu-nus bizlerle hareket etme eğiliminde ve istekliler. Osmanlı nasıl ki gittiği ülkelerde sömürü düzeni kurmayan bir anla-yışla hüküm sürmüşse bunun güzelliğini bu ikili görüşme-lerde karşılığını fazlasıyla almaktayız. Bizlere daima ılımlı bakıldı. Tunus her yönü ile bakir bir ülke. İhtisas sahibi olduğumuz konularda MÜSİAD üyeleri kendi iş alanla-rında Tunus’da yatırım da yapacak Tunus ekonomisini Antalya’ya çekeceğiz” diye konuştu

6 liraya patates tüketilmesinin izahı yokTARIM ÜVEY EVLAT OLDU

Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, sebze ve meyve cenneti Türkiye’de 6 liraya patates tüketilmesinin izahının mümkün olmadığını söyledi. Desteklerin beklenilen düzeyde olmadığını kaydeden Çandır, tarım sektörüne üvey evlat muamelesi yapıldığını söyledi.

ATB’nin Nisan ayı meclis toplantısı, hizmet binasının 4’üncü katında inşa edilen yeni salonunda yapıldı. ATB Meclis Başkanı Hüseyin Cahit Kayan, yönetim kurulu başkanı Ali Çandır, yönetim ve meclis üyelerinin katıldı-ğı toplantıda tarım sektöründeki sorunlar ele alındı.

Döviz kurlarındaki artışın, özellikle ihracat ve tu-rizmde olumlu algılandığını belirten Ali Çandır, ABD Doları’ndaki yükselişin başta petrol ve doğalgaz olmak üzere, gübre, tohum, ilaç gibi ürünlerin TL bazında art-masına neden olduğunu söyledi. Dolar ödeyerek alınan girdilerin, üreticiye ek yük getirdiğini belirten Çandır, birim maliyetlerinin yükseldiği, bunun da doğal olarak pazara ve cebimize yansıdığını söyledi.

Enflasyonun düşmesi için, tarım politikalarının göz-den geçirilmesi ve devrim niteliğinde kararlar alınması gerektiğini belirten Ali Çandır, üretici para kazanmazsa, üretimin sekteye uğrayacağı, tüccarın da ihracatçının da tüketicinin de kaybedeceğini söyledi. Tarladan başlayıp acil önlemler alınması uyarısında bulunan Çandır, çiftçi-nin, kullandığı temel girdiler mazot, gübre, elektrik, ilaç, tohumda maliyetlerin düşürülmesini istedi.

Bu girdilerden mazot, gübre ve elektrikte yüzde 18, ilaç ve tohumda yüzde 8 olan KDV oranının tarımda yüzde 1’e çekilmesi gerektiğini belirten Çandır, “Tek çare öncelikle vergileri düşürmek. Çiftçi, düzenli makul bir gelir elde edecek ki tarlasında kalsın, üretimi sürdür-sün. Aksi takdirde ucuza üretim ve tüketim olanağı yok. İnsanımızın sebze meyve cenneti olan ülkemizde

6 liraya patates tüketmesinin izahı mümkün değil” dedi.

Bütün bunlara sebep olarak ülkemizde bir üretim planlaması olmamasını gösteren ATB Başkanı, “Ülke-mizin gelişmiş ülkelerde olduğu gibi üretim planlaması yapması ve tarımını yönlendirmesi gerekiyor. Bu da yetmez, tarımda yapısal sorunlar çözülmeli, destekler artırılmalı, çiftçinin ucuz finansmana ulaşması sağ-lanmalı. Bunlar yapılmalı ki tarladan sofraya herkes kazansın” dedi.

Açıklanan tarım desteklerini anımsatan Çandır, desteklerin beklenen düzeyde olmadığını söyledi. Artık tarımda sadece üretmenin yetmediğine işaret eden Çandır, “Ürüne katma değer katmak, katma değeri yüksek ürüne yönelmek gerekiyor. Çağımız marka çağı. Destekler tarımsal üretimde marka yaratmayı da sağla-malı. Yetersiz olmakla birlikte tıbbi aromatik bitkilere ilk kez verilen destekler sevindirici” diye konuştu.

Her 5 çalışandan birinin tarım sektöründe olduğuna dikkat çeken Çandır, tarımın işsizlik sorununun çözü-mündeki katkısına da değindi. Tarımın işsizliğin ilacı ve azaltılması konusunda joker görevi üstlendiğini kay-deden Çandır, “Özellikle 15- 24 yaş grubu arasındaki gençlerde işsizlik oranı yüzde 20’yi buluyor. Yani her 5 gencimizden biri, en verimli çağlarında işsiz. Tarımı dışarıda tuttuğumuzda işsizlik oranı yüzde 13.4’e yükseliyor. İşsizlik oranını 2.1 puan gerileten tarımın önemini buradan da anlamak mümkün. Son dönemlerde finansmanın çoğunu kullanan öz evlat po-zisyonundaki inşaat sektörünün milli gelirdeki payı 5.9, istihdamdaki payı yüzde 7.1 iken, üvey evlat muamelesi gören tarımın milli gelirdeki payı yüzde 8.8, istihdamda-ki payı yüzde 19.5’tir” dedi. Dünyanın en önemli kaya tırmanış merkezlerinden Geyikbayırı’nda kurulması planlanan taş ocağına ilişkin maden arama ruhsatının iptal edilmesini sevindirici bulduklarını da belirten Ali Çandır, bu konuda Vali Muammer Türker’e de çabalarından dolayı teşekkür etti.

45

Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 7,91 olarak açıklandı

AVRUPA ŞAMPİYONU OLDUKTürkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Nisan ayı enflasyon rakamlarına ilişkin değerlendirmede bulunan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, 2015 Nisan ayı enflasyonunun bir önceki aya göre TÜFE’de yüzde 1,63, yurt içi ÜFE’de yüzde 1,43 olarak açıklandığını kaydetti.

Yıllık enflasyonun tüketici fiyat-larında yüzde 7,91, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 4,80 olarak gerçekleştiğini ifade eden Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çe-tin, “Döviz kurundaki artış hem ma-liyetleri yükselterek hem de enflas-yon beklentilerini bozarak ekonomi üzerindeki etkisini sürdürmektedir. Gerçekleşen enflasyon piyasanın ve Merkez Bankasının tahminlerini aş-mıştır. Merkez Bankası geçen hafta yayımladığı Enflasyon Raporu’nda 2015 yılı sonu tahmin üst sınırını yüzde 8’e, 2016 yıl sonu tahminini de yüzde 5.5’a yükseltmiştir. Geliş-meler bu sınırların da geçilebileceği-ne işaret etmektedir” dedi.

Ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artış yüzde 12,3 ile giyim ve ayakkabı grubunda görüldüğünü belirten Çetin açıklamasında, ”Aylık olarak en yüksek artış gösteren seçilmiş maddeleri yüzde 32,91 ile ceket (kadın için), yüzde 28,51 ile patates, yüzde 24,03 ile portakal; en fazla düşüş gösteren seçilmiş maddeleri ise yüzde 37,46 ile patlıcan, yüzde 24,40 ile kabak ve yüzde 23,37 ile sivri biber gibi ürünler oluşturmuş-tur. Yıllık bazda enflasyondaki en fazla artış yüzde 14,36 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 13,34 ile lokanta ve oteller ve yüzde 9,9 ile çeşitli mal ve hizmetler grubunda görülürken; en yüksek düşüş ise yüzde 0,52 ile ulaştırma grubunda gerçekleşmiştir” sözlerine yer verdi.

Giyim ve tekstilde üretici fiyatlarında yıllık artış ortalama artış bile alın-sa yüzde 5-7 aralığında olduğunu bildiren Çetin, gıda enflasyonunun ise bir Türkiye klasiği olarak artma-ya devam ettiğini belirtti. Avrupa’da genelde sıfır, gıdada negatif enflas-yon yaşandığına dikkat çeken Çetin, şu ifadelere yer verdi:

”OECD ülkelerinde enflasyon orta-laması yüzde 0.6’dır ve Türkiye’yi yüzde 4.2 enflasyonla Şili izlemek-tedir. AB’de gıda, meyve ve sebze enflasyonu -0.4 ve 0.2 arasındadır. En yüksek gıda enflasyonu yüzde 2.8 ile Malta ve Güney Kıbrıs’ta gerçekleşmiştir. Türkiye’de ise gıda enflasyonu yüzde 14, meyve enflas-yonu yüzde 20, sebze enflasyonu yüzde 25 oranındadır. Bu farklılıkta Türkiye’nin yapısal sorunları kadar, girdi maliyetleri artışı da rol oyna-maktadır. Merkez Bankası raporu, akaryakıt fiyatlarındaki artışın nak-liye maliyeti nedeniyle aynı oranda meyve ve sebze fiyatlarına eklendi-ğini ortaya koymuştur. AB’de akar-yakıt fiyatları son bir yılda yüzde 20 civarında düşerken Türkiye’de Ocak ayından bu yana mazot ve benzin fi-yatı yüzde 6 ve yüzde 9 oranlarında artmıştır. Yİ-ÜFE’de, sanayinin dört sektörünün bir önceki aya göre de-ğişimleri; madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 0,90 artış, imalat sanayi sektöründe yüzde 1,47 artış, elektrik ve gaz sektöründe yüzde 1,25 artış ve su sektöründe yüzde 0,78 artış olarak gerçekleşmiştir.

Üretici fiyatları dövize bağlı girdi maliyetlerindeki artışla uzun süre sonra yeniden tırmanmaya baş-lamıştır. Bu durum önümüzdeki aylarda gıda enflasyonunda ge-rileme olsa dahi döviz kuru geçiş etkisiyle enflasyonun yüksek bantta kalacağını ve Merkez Bankası’nın bağımsız karar alma kapasitesinin mutlaka yükselmesi gerektiğini orta-ya koymaktadır.”

Çetin açıklamasına şöyle devam etti:

”Bölgemizdeki TÜFE oranı, aylık yüzde 1,99, dört aylık yüzde 4,94 ve yıllık bazda yüzde 7,67 olarak gerçekleşmiştir. TR61 Bölgesi (Antalya-Isparta-Burdur), 26 bölge arasında aylık enflasyonda 2., dört aylık enflasyonda 11., yıllık enflas-yonda ise 15’inci sırada yer almıştır. Bu oranlara göre Antalya, Isparta ve Burdur illerini kapsayan Batı Akdeniz Bölgesi’nin, aylık ve dört aylık bazda Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu, yıllık değerlen-dirmede ise ortalamanın altında kaldığı görülmüştür.Bölgede ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artış yüzde 16,06 ile giyim ve ayakkabı grubun-da görülürken en fazla düşüş ise yüzde 0,32 ile haberleşme grubun-da görülmüştür. Yıllık enflasyonda ise en fazla artış yüzde 18,76 ile lokanta ve oteller, en fazla düşüş ise yüzde 1,41 ile ulaştırma gruplarında görülmüştür.”

Gıda maddeleri arzına yönelik tedbirlerin alınmalıENFLASYON TARLADA ASILI KALDI Gıda maddeleri arzına yönelik tedbirlerin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Ali Çandır, “Özellikle doların yükselişi, başta mazot olmak üzere, gübre, tohum, ilaç gibi girdi fiyatlarının artmasına neden oldu ve bu, üreticiye ek maliyet yükü getirdi. Ancak şunu gözden kaçırmamak gerekir, üreticinin girdi maliyetleri düşürülmeli ki tarlasında kalabilsin” diyor.

Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Nisan ayı enflas-yon verilerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı (BAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, TÜİK’in açıkla-dığı verilere göre, ülke genelinde tüketici fiyatlarının Nisan ayında yüzde 1,63 artarak beklentinin üzerinde gerçekleştiğini belirtti. Aylık bazda yurt içi üretici fiyat endeksinde yüzde 1,43 artış gerçekleştiğini kaydeden Çandır, “Enflasyon yıllık bazda değerlendirildiğinde ise geçtiğimiz ay TÜFE’de yüzde 7,91, ÜFE’de yüzde 4,80 oranında artış olduğu görüldü” dedi.

Merkez Bankası’nın, fiyat artışlarının uzun vadede süreceğini tahmin ederek yıl sonu hedefini güncellediği-ne dikkat çeken Çandır, “Zira sadece ilk üç ayda yüzde 3’ü bulan ve bu ay zirve yapan fiyat artışları, yüzde 5,5 yıl sonu hedefinin gerçekleşmesinin çok güç olacağını ortaya çıkardı. Bu nedenle de enflasyonla mücadelede

para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceğini vurgu-layan Merkez Bankası yetkilileri, döviz kurunun yıl sonu enflasyona etkisinin yukarı yönlü olmak üzere yüzde 1 olacağını ve buna gıdanın da mevcut durumu eklendiğinde hedefin 1,3 puan arttırılarak yüzde 6,8 şeklinde gerçekleşeceğini öngördüklerini belirtti” değerlendirmesinde bulundu. TÜİK verilerine göre, Antalya, Burdur ve Isparta’nın yer aldığı Batı Akdeniz Bölgesi’nde, Nisan ayında tü-ketici fiyatlarında artış görülürken, oranının 1,99 olarak gerçekleştiğini belirten Ali Çandır, “Bu artış göz önüne alındığında ürünlerin nispeten bollaşması beklendiği Ni-san ayında Batı Akdeniz Bölgesi’nin Türkiye ortalama-larının üzerinde bir enflasyona sahip olduğu ve Antalya, Burdur ve Isparta’nın aylık bazda ikinci en pahalı alt bölgede yer aldığı söylenebilir” dedi.

Türkiye genelinde Nisan ayındaki fiyat artışlarını da değerlendiren Çandır şunları kaydetti:

“Ürün bazında yüzde 32,91 artışla kadın ceketinin, harcama grubu bazında ise yüzde 12,30 artışla giyim ve ayakkabı grubunun ilk sıralarda yeraldığı görülmekte. Ürün fiyat artışı sıralamasında sonraki sıralarda ise tarım ürünleri gelmekte ve bunlar patates ve portakal şeklinde sıralanmakta ki bu durum açıkçası sektör adına kaygı verici. Ayrıca fiyat artışları yıllık olarak değerlendirildiğinde, yüzde 14,36 oranda artışla gıda ve alkolsüz grubunun ilk sırada yer alması bu kaygımızı arttırmakta.”

47

Üreticilerin Nisan’da yaşanan ani hava değişimleriyle ortaya çıkan arz kayıplarını ve maliyet artışlarını ürün fiyatlarına yansıttığını, bu durumun da tarım ürünlerinin fiyatta ilk sıralarda yer almasına neden olduğunu vurgu-layan Çandır, “Her ne kadar var olan fiyat şişkinliğinin sorumluluğu aracıların üzerine yıkılmak istense de, bu önlenemez artışla mücadelenin en önemli silahının tarımda uygulanacak yapısal dönüşüm politikaları ol-duğunu söyleyebiliriz. Tarladan çıkan ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar 3-4 kez el değiştirmesi elbette fiyatları etkilemekte, ancak gün itibariyle tezgahlara yeni gelen ve bollaşan meyve-sebzeler bile el yakmakta ve zorunlu ihtiyaç olan tarım-gıda fiyatlarındaki bu artış tüketicilerin aleyhine işlemekte. Bu nedenle tüketici harcamaları-nın dörtte birini oluşturan gıda grubu fiyatlarındaki söz konusu yüksek seyir, uzmanlar tarafından enflasyonun gevşemesi önündeki en büyük engel olarak görülmekte” dedi.

Gıda maddeleri arzına yönelik tedbirlerin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Ali Çandır, “Özellikle doların yükselişi, başta mazot olmak üzere, gübre, tohum, ilaç gibi girdi fiyatlarının artmasına neden oldu ve bu, üreticiye ek maliyet yükü getirdi. Ancak şunu gözden kaçırmamak gerekir, üreticinin girdi maliyetleri düşürülmeli ki tarlasında kalabilsin” dedi. Çandır, alın-ması gereken önlemleri şöyle sıraladı:

“Üreticilerin para kazanabilmesi ve faaliyetlerini sürdüre-bilmesi için tarladan başlamak üzere tüm üretim zincirini kapsayan önlemler paketi ivedilikle ele alınmalı. Vergi oranlarının yeniden ele alınması, kredilerin yapılandı-rılması ve girdi desteği sağlanması çiftçiyi rahatlatacak önlemlerdir. Tarım ve gıdadaki yüzde 14 civarındaki yıllık enflasyon ancak bu yolla daha düşük seviyelere çekilebilir ve politika yapıcıların öngördükleri hedefle-re ulaşılabilir. Belirtmek gerekir ki toptancı hallerinde fiyat manipülasyonunun önlenmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kontrolündeki kurumların devreye girmesiyle üretici ve tüketici fiyatı arasındaki makasın açılmasını engelleyebilecek politikaları ve Tarım Kre-di Kooperatiflerinin lisanslı depoculuk şirketi kurmak suretiyle lisanslı depoculuk desteklerinin genişletilmesi girişimlerini önemsiyor ve enflasyonla mücadelede olumlu birer adım olarak görüyoruz.”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarıma dayalı ekonomik yatırımlara hibe desteği vermeye devam ediyor.

Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Prog-ramı kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında yatırımcı-lar belirtilen konularda hibe desteğinden faydalanmak için 29 Mayıs tarihi mesai bitimine kadar başvuruda bulunabilecekleri belirtildi. Program kapsamında yerel kapasiteyi ve örgütlenmeyi geliştiren, istihdam oluştur-ma potansiyeli olan, üretici gelirlerini arttıran ve çeşit-lendiren, tarıma dayalı küçük ve orta ölçekli sanayinin gelişmesini ve yaygınlaştırılmasını esas alan projelerin yanı sıra kırsal alt yapının rehabilitasyonuna yönelik projelerin desteklendiğini belirten İl Gıda Tarım ve Hay-vancılık Müdürü Ahmet Dallı, Antalya’da bugüne kadar 111 ekonomik yatırım projesinin hayata geçirildiğini ve 52 milyon Türk Lirasının hibe verildiğini kaydetti.

Alternatif enerji kaynakları kullanan yeni sera yapımı da destek kapsamında yatırımcıların proje tutarlarının yüzde 50’sini hibe olarak alabileceklerine işaret eden Dallı, “Yaş meyve sebze tasnif, paketleme ve depo-lamasına yönelik yatırımlara destek vermeye devam ediyoruz. Bunun yanı sıra tarımsal faaliyetlere yönelik yapılmış veya yapılacak tesislerde kullanılmak üzere; alternatif enerji kaynaklarından elektrik üreten tesisle-rin yapımına yönelik yeni yatırımlar ile alternatif enerji kaynakları kullanan yeni sera yapımı da hibe desteği kapsamında. Bu projeler için yatırım tutarı 3 milyon Türk Lirası olarak belirlenmiş olup yüzde 50’si hibe olarak verilmekte. Ayrıca bitkisel ürün, hayvansal ürün ve su ürünleri işlenmesi ve paketlenmesi, hayvansal orijinli gübre işlenmesi ve paketlenmesi konuları da desteklen-mekte” diye konuştu.

Soğuk hava deposu yapımı için de hibe desteği ve-rilmeye devam edildiğini kaydeden Dallı, bu kapsamda Antalya’ya 31 tesis kazandırıldığını söyledi.

Çiftçiye Türk Lirası hibe veriliyor

YÜZDE 50 DESTEK

Dokuma Fabrikası sanat merkezi olma yolunda

FABRİKADA SANAT

Kepez Belediyesi, Dokuma Fabrikasını, ıssız, terk edilmiş görüntüsünden kurtararak Beethoven, Mozart, Çaykovski’nin bestelerinin çalındığı kültür ve sanat merkezi haline getirmeye başladı.

Kepez Belediyesi, Antalya dinamiklerinin, “kültür sanat merkezi olsun” önerisinde bulunduğu dokuma fab-rikası alanında, öneriye uygun etkinlikler düzenlemeye devam ediyor. Yıllardır atıl halde kalan Dokuma, düzen-lenen kültür ve sanatsal etkinlikle hem öğrencilerle hem de Antalyalılarla buluşturuluyor.

ATSO Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümü öğrenci-lerinin 10 gün sürecek olan resim çalıştayı, dokuma fab-rikasında başladı. Kepez Belediyesi desteği ile yapılan çalıştay da öğrenciler, Antalya’nın tarihi simgeleriyle ilgili çeşitli resimler üretecek. Çalıştayın açılışında, ATSO Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümü öğrencileri, senfoni dinletisi sundu.

Öğrencilere ve öğretmenlerine başarılar dileyen Başkan Tütüncü, “Resim çalıştayı, müzik dinletisi, cirit gösterisi ve uçurtma şenliği gibi çok farklı etkinliklerle Dokuma, kapılarını Antalyalılara açtı” dedi. Dokuma’nın, halka açtıkları 238 dönümlük park alanında bitki temiz-liği ve çevre düzenlemesi çalışmalarının devam ettiği bilgisini veren Tütüncü, Dokuma Projesi Çalışma Gru-bu’nun, parkta ne yapılacağı ile ilgili raporunu açıkladı-ğını belirti. Başkan Tütüncü, o rapor istikametinde alan içerisindeki binaları kültüre, sanata, bilime yönelik

çalışmaların yapılmasına tahsis edeceklerini kaydetti. Başkan Tütüncü, ATSO Güzel Sanatlar Lisesi ile işbirli-ği içerisinde Dokuma’da resim çalıştayı düzenlediklerine değinerek, “Resim çalıştayında, Antalya ile ilgili çeşitli resimler üretilecek. Üretilen bu eserler belediyemizin çeşitli tesislerinde sergilenecek. Öğrencilerimiz, çalıştay da hem eğitimlerini sürdürüyor hem de şehrimizin, bele-diyemizin tarihine not düşüyorlar. Dokuma fabrikasının o ıssız, terk edilmiş görüntüsünden, Beethoven, Mozart, Çaykovski’nin bestelerinin sesleri içerisinde güzel bir çalıştayın düzenlendiği bir yere gelmesi büyük bir gelişmedir” dedi.

Dokuma’nın halkla buluşmasına önemli bir katkı sağlayacak olan çalıştay, 15 Mayıs’ta sona erecek. Çalıştay da üretilen eserler, 20 Mayıs’ta sergilenecek. Kepez’deki okulların çalıştayı ziyaret etmesi sağlanacak.

MÜSLÜMANIZ ELHAMDÜLİLLAH

Mehtap Üzümcü 49

Türkiye için yine bir yol ayrımında son şansımızı değerlendirme vakti. Öyle karmaşık bir haldeyiz ki kim dürüst, kim ahlaklı bilemiyoruz. Aklar kara, karalarda ak olmuş, belki de bir tarihin son kıyısındayız. Milli duygular mı, din mi ? Aralarda kaybolduk. Zaten Milliyetçi zaten Müslümandık ama nedense sorgulanır olduk ! Sokaklarda, mitinglerde, Allah, Din, Kutsal Kitap telaffuzları, din tüccarlığı devam etmekte. Ne kadar Müslüman olduğumuz seçim sonuçlarına bağlı, hele de onlar seçilmezse çarpılırız maazallah !!

Belçikalı hukukçu ve matematikçi Victor D ’Hant tarafından 1878 de tasarlanmış, nisbi temsil sistemi baz alınarak halen ülkemizde devam eden seçim sistemi çelişkilerle, mantığımıza algılatamadığımız sorular ve sonuçlar ile dolu.

“Yönetimde İstikrar” ve “Temsilde Adalet” kavramları, temel prensip. Arjantin‘de % 3, Avusturya’ da % 4, Belçika’ da % 5, Bulgaristan’ da % 4, Ekvador, Finlandiya, Galler, Hırvatistan, İskoçya, İsrail % 2, İzlanda, Japonya, Kolombiya, Macaristan, Makedonya, Paraguay, Polonya, Portekiz % 5, Romanya % 5, Sırbistan, Slovenya, Şiili % 5, Türkiye % 10 baraj sistemi ile yönetilmektedir. Her ne kadar sistemde iki kavram öncelikli olsa da ülkemizde ne kadar doğru uygulandığı bir muamma !...

Büyük balığın küçük balığı yediği, yuttuğu hiçe saydığı bir sistemin doğru uygulanmaması demek, diktatörlüğü destekler. Sistemde karıştırılmaması gereken en önemli şey adil şartlarda halkı bilgilendirmek, reklam ve tanıtım yapabilmektir. İktidardaki parti, devletin resmi araçlarını, bürokratik gücünü, medya hakimiyetini, açlık sınırında olan vatandaşlarının acizliğini, halkın din ve ahlak konusundaki hassasiyetini, muhalif partilerin pasifliğini kullanması liderliğine devam etmesi ülke geleceği için olumsuz sonuçlar getirecektir. Bireysel çıkarlar artarak tüm kaynaklarımız sömürülecek, Osmanlı Dönemindeki gibi Lale devri lüksünü yaşamamıza, rehavete kapılmamıza, düşmanlarımızın beklediği hamlelerini gerçekleştirmelerine sebep olacak, kaynakların nereye gittiğini bilmeden borçlandırılarak, sömürülerek bir dönemin sonuna biraz daha yakınlaşacağız.

Güvenin azaldığı, kaygıların arttığı, elektriklerin kesildiği, kedilerin trafolarda mesken tuttuğu, çuval çuval oyların kaybolduğu, ölülerin dirildiği, bir daireden 5 farklı aile kayıtlarının çıktığı, sınır komşularımızdan otobüs otobüs taşınan mültecilerin oy kullanılabilecek hakka sahip olması, yurtdışında vatandaşlarımızın bilgisi haricinde sandık kayıtlarının 3 saatlik mesafelere taşınarak bu haklarını kullanmalarına engel olunmaya çalışılması, her şeye rağmen yapılan itirazların hiçe sayılması ve bezdirme girişimlerinin ardı arkasının kesilmemesi kaygılarımızı arttırmaktadır.

Ellerinde kitap, ceplerinde dolarlar, dünyada sayılı mal varlığına sahip liderler, insana değer vermez iken bize ne verebilir? Vicdan kapılarını çoktan kapattı onlar. Tarafsızlık bozuldu, her söylemlerinde yıllar boyunca birliktelikten bahsedilen ülkemizde ayrılan, ayrıştırılan gruplar arttı, öyle oyunlar sahnelediler ki, mağdur olduklarına önce kendileri inandı, sonra bizi de inandırdılar. İnanmak ya da inanmamak bize bağlı elbet.

Uyanma vakti çünkü Türkiye’nin başka sabahı yok!

Uyanmalıyız din tüccarları bu satışa bir son vermeli. Miting alanlarında ellerinden düşürmedikleri, reklam malzemesi yaptıkları Kuran-ı Kerim amaçları için kullanılmamalı.

Cumhurbaşkanımızın başkanlık sistemini getirebilmek bugünlerde tek hedefi. Bunun için görevini istismar ederek tarafsızlığını bozuyor, her söyleminde yıllar boyunca birliktelikten bahsedilen ülkemizde ayrılan ayrıştırılan gruplar artıyor.

Yakın dönemde tarihimizde lekeler, gözyaşları bırakan bir liderimizi uğurladık ebedi aleme. Son adres belli iken acaba siz sırat köprüsünden gemiciklerle mi? Mercedes ile mi, yoksa seçimlerde hiç olmayan yerli üretim uçaklarınız ile mi geçeceksiniz?

Bu dünya Sultan Süleyman’a da kalmadı size de, bize de kalmayacak.

Gözünüz açık, fikriniz özgür, vicdanınız hür olsun…

51

Histerektomi (rahim ameliyatı), sezaryen sonrası kadınlar tarafından sıkça yaptırılıyor. Operasyon, miyom oluşumu, rahim kanamaları ve sarkmaları, şiddetli karın ağrısı gibi nedenlerle tercih ediliyor. Medstar Topçular Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nde başlanan bu yeni uygulama ile ilgili bilgi vermek istiyorum.

Rahim ameliyatı gerektiren durumlar

• Rahimde “miyom” oluşumu• Tıbbi tedaviye yanıt vermeyen anormal rahim kanamaları• Rahim sarkmaları• Rahim ve yumurtalıklara ait ciddi karın ağrıları• Yumurtalık, rahim ağzı veya rahme ait kanserler• Rahim iç zarının kalınlaşması, karın alt bölgesindeki abseler ve ileri evre çikolata kistleri

Açık ameliyat iş ve günlük hayatı sekteye uğratıyor

Rahim ameliyatları 3 farklı şekilde yapılabilir. En yay-gın yöntem açık ameliyat ile rahimin alınmasıdır ve Türkiye’deki rahim operasyonlarının %95’i bu şekilde yapılmaktadır. Bu kadar yaygın olmasının sebebi teknik alt yapı ve bu konuda alınmış yoğun eğitimdir. Açık ameliyatlarda iyileşme uzun sürer, kesi yerine bağlı

RAHİM AMELİYATLARINDA LAPAROSKOPİ İLE KONFORLU DÖNEM

Op. Dr. Ünal Yirmibeş

enfeksiyon riski yüksektir; ayrıca ameliyat yerinin açılıp fıtık oluşması riski de bulunmaktadır. Hastanın karnında geniş bir operasyon izi kalır, normal aktivite ve iş hayatına dönüşü uzun zaman alır.

Rahim, vajinal yoldan da alınabilir. Özellikle rahim sarkması şikayetleri için uygun bir tekniktir. Hasta açısın-dan çok konforludur, vücudun hiçbir yerinde kesi olmaz. Hastanede yatış ve iyileşme süreci kısadır. Bu operas-yonun dezavantajı operasyon esnasında karın içi tam görülemediğinden, bağırsak ve idrar kesesi travmalarının olabilmesi, eğer varsa diğer karın içi patalojilerinin de gözden kaçmasıdır.

Hasta ve doktor için en konforlu yöntem: Laparoskopi

Laparoskopik rahim ameliyatları, hem hasta hem de ameliyatı yapan doktor için konforlu ve güvenlidir. Bu operasyonda karın bölgesine 1 cm’den küçük 3 adet delik açılarak, kamera yardımı ile monitörden operasyon yönetilir. Tüm karın içi rahatlıkla incelenerek, görüntüle-me yapılır. Hastanede yatış süresi kısa, iyileşme vajinal ameliyat gibi hızlı, ağrı sadece ameliyat günü olmaktadır. Diğer operasyonlardaki enfeksiyon, fıtık, diğer organların zarar görme riski en aza indirilmiştir. Yara izi kalmaz ve pansuman ihtiyacı olmadığından hastalar daha kısa sürede yaşamlarına devam etme şansı bulurlar.

Antalya Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, yaptığı yazılı açıklamada, iş kazaları sonucu dünyada 15 saniyede 1 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti. Bu sayının savaşlarda ölen insan sayısından çok daha fazla olduğunu bildiren Yılmaz, işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarında öncelikli amacın, çalışanların sağlığını korumak olduğuna dikkat çekti.

İşçi sağlığının korunmasının önemini kamuoyuna duyurmak amacıyla 1987 yılından bu yana her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası düzenlendiğini bildiren Yılmaz açıklamasında, hastane-lerin 7 gün 24 saat hizmet veren, bünyesinde acil servis, poliklinik, yataklı servisler, teknik birim ve mutfak gibi birçok farklı birimi barındıran ve bu birimlerde çoğunluğu hemşire ve doktorlardan oluşan sağlık çalışanı olmakla birlikte mühendisinden teknisyenine, şoföründen aşçısına kadar çeşitli meslek gruplarının istihdam edildiği karma-şık yapılı sistemler olduğunu ifade etti.

Bu karmaşık yapının, sağlık hizmetlerinin sunumunda kullanılan teknolojinin çeşitliliği ile de birleşince farklı teh-likeleri beraberinde getirdiğini dikkat çeken Antalya Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz açıklamasında şunları kaydetti:

”Bu çerçevede sektör içinde tüm çalışanların başta

iş kazaları sonucu 15 saniyede 1 insan hayatını kaybediyor

DİKKAT; İŞ-GÜÇ ÖLDÜRÜYORbiyolojik olmak üzere kimyasal, fiziksel, ergonomik, biyo-mekanik ve psikososyal gibi birçok risk etmeni ile maruziyeti söz konusudur. Nitekim, İş Sağlığı ve Güvenliği Tehlike Sınıfları Listesi Tebliğine göre de hastanelerin tıpkı maden ve inşaat sektörü gibi çok tehlikeli sınıfta yer almış olması sağlık sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin önemini ön plana çıkarmaktadır. Diğer yandan üretilen hizmetin hastaya/insana sunulması da sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının oluşturulmasının önemini ayrıca arttırmaktadır. Sağlık sektöründe iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına bakıldığında, son yıllarda belki de şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde yasa ve yönetmeliklerle düzenlemeler yapılmıştır. Mevcut düzenlemelere ek olarak 2011 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanmış olan ‘Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik’ ile tüm sağlık kurumlarında sağlık çalışanları ve hizmet verilen hastalar bakımından güvenli bir ortamın sağlanmasına yönelik hükümler düzenlenmiştir. Yönetmelik kapsamında hastanelerimizde ayrı ayrı hasta ve çalışan güvenliği komiteleri kurulmuş olup, bu komitelerle güvenli hizmet sunumu ile güvenli çalışma ortamlarının oluşturularak sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik süreçler yürütülmektedir.”.

Yılmaz, sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının oluşturulma-sına yönelik mevcut çalışmaları sürekli olarak iyileştirme politikası çerçevesinde, iş kazaları ve meslek hastalıklarını en az seviyelere indirerek çalışan memnuniyetini üst düzeye ulaştırmayı hedeflediklerine dikkat çekti.

53

iş kazaları sonucu 15 saniyede 1 insan hayatını kaybediyor

DİKKAT; İŞ-GÜÇ ÖLDÜRÜYOR

“Bekâreti bozulmadı!” diyen Kurul eylemi ‘basit cinsel istismar’ saydı

BAKİRE ÇOCUK İNDİRİMİ

Direnme kararı üzerine dava salı günü Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na (YCGK) geldi. Kurul, Yargıtay’ın “Cinsel eylem işlenmemiş. Basit cinsel istismardır. Kız bakire” kararını yerinde gördü ve mahkemenin direnme kararını bozdu. Öz amca, ‘çocuğa basit cinsel istismar’dan 3 yıldan 8 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Mahkeme, kesin olan bu karar üzerine ‘iyi hal indirimi’verirse sanığın cezası bu kez 3 yıla kadar inebilecek.

Her geçen gün çocuk tacizleri, çocuğa istismarlar, ölüm olayları devam ederken atamızın hediyesi bayramlarımız bile buruk geçiyor. İnsan bilincinin hızla yükseldiği şu günlerde böyle haberleri duymak, sanki başka gezegenlerdeki bir olayın dünyamızda duyulması gibi geliyor bazen insana. Savaşlar, ölümler, katliamlar 3. dünya ülkeleri bu dünyada mı gerçekten hala?‘Yoksa biz bir kabusun içindeyiz de uyanamıyor muyuz?’ diye sormak istiyorum…

Ufacık bir çocuk yıllarca cinsel taciz altındayaşıyor. “Bekâreti bozulmadı!” diyen Ceza Genel Kurulu, eylemi ‘basit cinsel istismar’ sayıyor.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı artık okullarda kutlanıyor. Dünyadaki tek çocuk bayramı diye övünerek meydanlarda, sokaklardaki coşku ile kutladı-ğımız bayramımız, kutlamalarında şekil değişikliğine uğ-radı, o coşkuyu okullarında çocukları olmayan göremiyor diye buruk olsak da üzülecek daha bir dolu şey var hala yaşamlarımızda…

“Bekâreti bozulmadı!” diyen Ceza Genel Kurulu, eylemi ‘basit cinsel istismar’ saydı. Amcanın cezası 3 yıla kadar inebilir.

Dava dosyasına göre, amca A.Y., 2005’ten başla-yarak, 5.5 yaşında, ilkokul 2 ve ilkokul 5’inci sınıflarda küçük D.Y.’ye cinsel istismarda bulundu ve “Eğer bunları söylersen öldürürüm” diye tehdit etti. Korkan çocuk ancak 11 yaşında amcasının cinsel saldırısı üzerine annesine olayı anlattı. Ailenin şikâyeti üzerine 2009’da amcaya Bakırköy 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Mahkeme, Adli Tıp Kurumu’nun D.Y.’nin ‘ruh ve be-den sağlığının bozulduğu’ raporunu da göz önüne alarak, eylemi ‘cinsel istismara teşebbüs’ olarak nitelendirdi. Amcaya, 18 yıl verildi ancak mahkeme sonra cezayı sanığın ‘iyi halinden’ 14 yıl 4 ay 15 güne indirdi. Temyiz-de Yargıtay, 12 Şubat 2012’de, ‘basit cinsel istismar var’ diye kararı bozdu. Mahkeme ise bozma kararına uymayıp hapis kararında direndi.

indigodergisi

Türkiye Şampiyonu milli halterci 15 yaşındaki Devran Kayra, Antalya’da eğitim gördüğü okulun bodrum katındaki sığınakta, kısıtlı imkanlarla antrenman yaparak hazırlandığı Avrupa Şampiyonası’nda madalya hedefliyor. Meslek Lisesi birinci sınıf öğrencisi Kayra, okul ve antrenmanlardan kalan zamanlarda ise 20 lira yevmiyeyle kaportacıda çıraklık yaparak aile bütçesine katkı sağlıyor.

Annesi ev kadını, babası bir otelde çalışan ve 2 kardeşi olan Devran Kayra, 3 yıl önce beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle haltere başladı. Antalya Gençlik ve Spor Kulübü Antrenörü Ekrem Celil’in yönetiminde müsabakalara hazırlanan Kayra, ilk katıldığı Türkiye Şampiyonası’nda birincilik, Konya’da düzenlenen ve 8 ülkeden 66 sporcunun mücadele ettiği Uluslararası Rumi Dünya Oyunları’nda da ikincilik kazandı. Yıldızlar 62 kiloda toplamda 210 kilo kaldıran Kayra, Konya’da kazandığı madalyayla ailesinin gururu oldu.

Devran Kayra, öğrenim gördüğü lisenin bodrum katındaki sığınakta kısıtlı imkanlarla oluşturulan salonda antrenman yaparak,

Türkiye Şampiyonu milli sporcu Kayra, 20 lira yevmiyeyle çalışıyor

ŞAMPİYON KAPORTACI

şampiyonalara hazırlanıyor. Öğle saatlerine kadar derse giren Kayra, ders bitiminden sonra-okulun bodrum katına giderek, penceresi olma-yan, tek odalı sığınakta halter kaldırıyor. Halter Yıldız Erkek Milli Takım’da yer alan Kayra, ağustosta İsveç’te düzenlenecek Avrupa Şam-piyonası’na hafta içi günde 4 saat antrenman yaparak hazırlanıyor.

Türkiye Şampiyonu milli sporcu Kayra, okul ve antrenmandan kalan zamanlarında da sa-nayide kaportacılık yaparak, ailesinin geçimine katkı sağlıyor. Antrenmanını tamamladıktan sonra akşam saatleri ve cumartesi, pazar gün-leri sanayide çalıştığı dükkana giden Kayra, 20 lira yevmiyeyle hem harçlığını çıkarıyor, hem katılacağı şampiyonalar için para biriktiriyor. Üç yıldır hem halter sporuyla ilgilenen, hem de sanayideki kaportacıda çıraklık yapan Kayra, Avrupa şampiyonluğunu kazanmayı ve olimpiyatta mücadele etmeyi hedeflediğini söyledi.

Devran Kayra’nın antrenörü Ekrem Celil, genç sporcusunun ilerleyen yıllarda başarılı bir kariyere sahip olacağına inandığını belirtti. Celil, Kayra’nın 2020’de olimpiyat şampiyonu olmasını hedeflediklerini söyledi.

55

Efsanelere konu olmuş doğa harikası‘beton ve çelikle örüldü

KADIN YARI ARTIK YOKFalezlerin içeri doğru bir kıymık gibi uzanan doğal uzantısı, tarihçesi Teke Beyliğine ka-dar uzanan, hatta Aziz Nesin’in 1983 yılında yazdığı ‘Günahlım’ adlı şiire bakılırsa 2000 yıl geriye kadar giden, efsanelere konu ol-muş ‘Kadın Yarı’ artık yok. Beton ve çelikle örüldü, dolduruldu, kapandı.

Falezler oluşumu milyonlarca yıl süren, çok nadir bulunan ve doğal anıt niteliğinde kaya-lar. Antalya yüksekliği deniz seviyesinden 35 metreye kadar çıkan bu falezler üzerinde kurul-muş bir şehir. Kadın Yarı ise bir uçtan diğerine kenti saran falezlerin orta kısmında yer alan ve içeriye doğru uzanan bir yar. Derinliği yer yer 20 metreyi bulan, içinde küçük bir derenin yer aldığı bu yarın görünümü tepeden bakıldığında küçük bir vadiye benzer.

Kadın Yarı kolonları patladığı için yıkım ka-rarı alınan İl Özel İdaresi binasının yanında yer alıyordu. Bu binanın yıkılması ile açığa çıkan alana park yapılacağı duyurulmuştu. Daha son-ra yolun karşı tarafında bulunan Yavuz Özcan parkı da bu projeye dâhil edildi. Yavuz Özcan parkında bulunan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne ait lokal ise Antalya Büyükşehir Be-lediyesi tarafından geçtiğimiz yaz tartışmalı bir şekilde boşalttırılmıştı.

Proje ile 120 metre uzunluğunda ve vadi içine uzanarak yarın kaya duvarlarına montajı halen devam eden bir seyir parkuru oluşturuldu. İl Özel İdare alanına yapılan parktan başlayan parkur, tarihi köprünün altından geçerek falezler boyunca devam ediyor ve Yavuz Özcan Parkı’na bağlanıyor. Yar zeminine beton dökü-lerek açılan yürüyüş yollarının üzeri “doğal gö-rünümlü” taşla kaplanıyor. Küçücük vadi beton ve çelikle örtülmüş durumda. Tarihi kayaların üzeri de doğal görünümlü taşlarla kaplanıyor.

Projenin amacı turizm gelirlerini artırmak. Para ya da gelir diyince akan sular duruyor tabi. Oysa, Antalya ilinin simgelerinden biri olan bu yarın turizmi teşvik ya da turizm gelirlerini artırmak amacıyla herhangi bir yapılaşmaya açılmaması gerekirdi. Ama bu sağlanamadı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan basın açıklamalarında park projeleri için Mimarlar Odası ve Peyzaj Mimarları Odası Antalya Şubelerinden görüş ve danışmanlık hizmeti istendiği, alınacağı ifade edilmişti. Geç-tiğimiz yıl Antalya Kent Konseyinde Mimarlar Odası Antalya Şubesi tarafından bu proje ile ilgili bir sunum yapıldığı ancak kent konseyin-den projenin uygulanması doğrultusunda olumlu bir görüş alınamadığı biliniyor.

Gözler Antalya’da düzenlenecek Dosso Dossi Fashion Show’da

RUSLAR ÇİÇEK AÇTIGenelini Rusların oluşturduğu 5 bin hazır giyimci, haziran ayında Antalya’da düzenlenecek Dosso Dossi Fashion Show’da bir araya gelecek. Türk tekstil üreticisi, yıllık cirolarının yarısını Antalya’da garanti altına alacak.

8- 14 Haziran tarihleri arasında Antalya Expo Center’da düzenlenecek Dosso Dossi Fashion Show, kente hareket getirecek. Ruble kriziyle turizmde sıkıntılı günler yaşayan Antalya, Dosso Dossi Fashion Show kapsamında yaklaşık 5 bin hazır giyim alıcısını ağırlayacak. Aileleriyle birlikte Antalya’ya gelecek olan ve çoğunluğunu Rusların oluşturacağı hazır giyim alıcıları, aynı zamanda tatil yapacak.

Dosso Dossi Fashion Show Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eraslan, ocak ayında gerçekleştirilen şov kapsamında muhtemel krizi öngördüklerini ve buna tedbir olarak ‘no limit’ kampanyasıyla Rus ve Ukraynalı tekstil alıcılarının tedirginliğini ortadan kaldırdıklarını belirtti. ‘No limit’ uygulaması ile Rusya ve Ukrayna’dan gelen katılımcılardan katılım ücreti almadıklarını ve istedikleri kadar alışveriş yapma kolaylığı sağladıklarını kaydeden Eraslan, fuarın ekonomik getiri hedefinin ise 40 milyon dolar olduğunu belirtti. Eraslan şöyle konuştu:

“Bizim ocak ayında verdiğimiz desteğin sonuçlarını haziran organizasyonumuzda görüyoruz.

Ruble krizinden hiç etkilenmedik ve önceki yıllarda oldu-ğu gibi aileleriyle birlikte yaklaşık 5 bin kişiyi yine Antal-ya’da ağırlayacağız. Ruble kaynaklı sıkıntıları devam eden bu insanlar, 1 hafta boyunca beş yıldızlı tatil yapıp moral bulacak. Tekstil alımlarında da sıkıntı yaşamaya-cak. Bunun için 10 oteli 1 hafta boyunca kapattık.”

Dosso Dossi Fashion Show’a katılacak tekstil mar-kalarının da önemli bir pazar olan Rusya’daki krizden etkilenmediklerini de anlatan Eraslan, şöyle devam etti:

“Markalarımız bizimle garanti altında. 9 Haziran’daki defi-lede baş manken olarak çıkacak ünlü top model Kendall Janner, etkinliğe katılacak 130 tekstil markası için önemli bir itici güç olacak. Yaz ortasında karşılarında 5 bin hazır giyim alıcısını bulacak olan markalarımız, hazırlıklarına şimdiden başladı. Yaklaşık 10 bin tekstil çalışanı, Dosso Dossi için hazırlık yapıyor. ”

37

Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı (BAKA), Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğinde Güney Kore’den yüksek tirajlı gazete ile turizm dergilerinin baş editörleri ve fotoğrafçılarına Batı Akdeniz’i tanıttı.

BAKA¸ Güney Koreli turistlere yönelik tanıtım turu (Fam Trip) programı gerçekleştirdi. Güney Kore’den yük-sek tirajlı gazete ile turizm dergilerden 9 editör ve 3 foto muhabirinden oluşan 12 kişilik grup, BAKA uzmanları ile tercümanın eşliğinde 4 günlük program boyunca Antalya, Isparta ile Burdur’un turizm değerlerini yerinde gördü, kendi dilleriyle bilgilendirildi.

Side, Aspendos, Myra ve Sagalassos antik kentleri, Noel Baba Kilisesi, tarihi Kaleiçi, Antalya Müzesi ile Isparta ha-lıları ve kültüründen örneklerin bulunduğu Prof. Dr. Turan Yazgan Etnografya Müzesi’ni gezerek bilgilenen Güney Koreliler, doğal güzelliklerin manzaralarını, teleferikle çık-tıkları Tahtalı Zirvesi ile Antalya’nın, Üçağız Kekova’daki yat turuyla Theimiussa antik kenti kalıntıları ile iç içe olan köyü, kaleyi ve Eğirdir Seyir Tepesi’nden de 7 renge bürünen gölü görüntüledi.

Antalya, Isparta ve Burdur’un, kültür, eko ve inanç turizmi değerlerinin Güney Kore medyasında yer alarak tanıtıl-masını hedefleyen BAKA’nın sektörün aktörleriyle işbir-liğinde gerçekleştirdiği tanıtım turu programına, Korea Economic Daily’den Byeong-Il Choı, The Kyunghyang Shinmun’dan Jung-In Yoo, Kukmin Ilbo’dan Ho-Cheol Nam, The Herald Business’dan Yeong-Hun Ham, 300 bin tirajlı yerel gazete Busan Ilbo’dan Sun-Hyeong Jeong ile 100 bin tirajlı Golf Magazine’den Dong-Cheol Jung, 124 bin tirajlı The Travellers’dan Ha-Yeon Yeo ile Ji-Hyun Baek, 60 bin tirajlı Bar-Dining’den Jung-Eun Park ile Eun-Ju Kım ve 50 bin tirajlı Travie’dan Yong-In Yun ile Da-Hae Lee katıldı.

57

Koreli Gazeteciler Akdeniz’deHEDEF GÜNEY KORE

Türkiye bu yıl 436 plajına verilen mavi bayrakla İspanya’nın ardından dünya ikincisi oldu. Yunanistan’ı geride bırakan Türkiye’nin lokomotifi 200 mavi bayrağa sahip Antalya oldu.

Uluslararası Mavi Bayrak Jürisi tarafından belirlenen 2015 yılı mavi bayrak ödülleri açıklandı. Türkiye, 578 mavi bayrağa sahip İspanya’nın ardından 436 mavi bay-rakla dünya ikincisi oldu. Bu yıl 395 mavi bayraklı Yu-nanistan’ı geride bırakan Türkiye’nin lokomotifi ise 200 mavi bayraklı plaja sahip Antalya oldu. Dünya ikinciliği-ne yerleşen Türkiye’nin mavi bayraklı plaj sıralamasında Antalya 200, Muğla 95, İzmir 45, Balıkesir 29, Aydın 26, Mersin 11, Çanakkale 8, İstanbul 5, Ordu 4, Yalova 3, Tekirdağ ve Kocaeli 2’şer, Edirne, Kırklareli, Düzce, Zonguldak, Samsun ve Adana ise 1’er mavi bayrakla listeye girdi. Plajların dışında Türkiye’deki 18 marina ile 11 yata da mavi bayrak verildi.

Türkiye’nin dünya ikincisi olmasında Antalya’nın bü-yük katkısı olduğunu belirten Türkiye Çevre Eğitim Vakfı Antalya Koordinatörü Lokman Atasoy, şöyle dedi:

“Mavi bayrak programına başladığımız 22 yıldan bu yana istikrarlı ve emin adımlarla ilerleyerek 50 ülke arasında bu yıl dünya ikinciliğine yükseldik. Bu başarı ülkemiz adına gurur verici. Bunun sağlanmasında emeği geçen herkese teşekkürü borç biliriz. Ülkemizdeki mavi bayrakların yarısını bulunduran Antalya bu yıl da başı çekiyor. Başarının yükünü de coşkusunu da Antalya olarak taşıyoruz. Mavi bayraklarımızın ülkemiz turizmine ve tüm halkımıza hayırlı olmasını dileriz.”

Dünya sıralamasında Türkiye’yi 395 mavi bayrakla Yunanistan takip etti. Fransa 379, Portekiz 299, İtalya 283, Danimarka 250, Hırvatistan 99, İrlanda 83, İngiltere ise 61 mavi bayrağın sahibi oldu.

MAVİ BAYRAKTADÜNYA İKİNCİSİ

Benim derdim “kim Milletvekili olacak?” değil. Çünkü listeler verildi. İtirazı gerektirecek bi durum yoksa isimler önümüzde.

“Dünya görüşüm var, siyasi görüşüm değil.”

Benim “arkadaşım-akrabam-dostum- danışmanlığını yaptığım aday şu sırada, biraz çalışırsak olur” deyip oy kullanacağımı düşünüyorsanız boşa çıkar ümitleriniz.

Adalet Partisi, Doğruyol Partisi, Anavatan Partisi AKP….

Çıplattık birini giydirdik birine…

“Potansiyel Muhalif”liğin ötesindeyim. Şimdilerde ben gibi düşünenler azalsa da…

1991 yılında ANAP devrilirken sokakları çıplak ayakla arşınlayan eylemci işçilerin inancını anımsarım.

DYP- CHP giderken esnafın eylemlerini, sermayenin faiz lobisinin ayak oyunlarını bilirim.

MHP-DSP giderken oluşturulan “algı operasyonu”nu sen de bilirsin…

1983 yılında kurulan ANAP, 2003 yılında, yani tam 20 yıl sonra siyaset sahnesindeki yerini AKP’ye bıraktı.

Kes…..

Ben bu seçimde “milletvekili” seçmeyeceğim.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada seçeceğim “vekil”den şahsıma veya çevreme “çıkar” değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekaası için çalışmasını isteyeceğim.

Ben bu seçimde “iktidar olmasını istediğim” partiye oy vereceğim.

Bu arada sanırım hala bi yerlerde konuşulan mev-zuu… “Birlikte 6 yıl…”

Okan kardeşim ile 10 yıla yakındır tanışırız. İşinin

ŞAPKADAN TRAMVAY ÇIKTI

Nizamettin Özmen

ehlidir. Kepez Erdem Beyazıt’ı bir ışık denizine, alev topuna çevirirken gene ustalığını konuşturdu.

Hakan Tütüncü her zamanki gibi “iyi hatip”ti.

Akif’ten başlayan “ağdalı” J edebiyat dillendirmelerinin Nazım Hikmet’e uzanmasını bekledim, olmadı.

Oysa ben çoktaan Attila ilhan’a ulaşmıştım oysa “en protest” kıvamda..

“evvel zaman içinde kalbur saman ölür/ kubbelerde uğuldar bâkî, çeşmelerden akar Sinan/ an gelir-lâ ilâhe illallah- kanunî Süleyman ölür” diyerek.

Kontrol edemediği tek unsur, “abisi olduğu” gençlik kolla-rıydı. (Kavgada yumruk sayılmaz.)Yerel yönetimlerde 8 yıl çalışmış, bunun benzeri organi-zasyonların içinde bulunmuş biri olarak baktım o güne..Tanıtım filminde Cumhurbaşkanı’ndan “Başbakan” diye söz edildiğinde “copy-paste” moduna geçtim. 6 yılın özeti vardı tamam. Belediyenin sadece kültür ve sanat alanın-da düzenlediği (Türkiye buluşmaları kültür değil, yandaş besleme etkinliğidir) etkinlikleri anlatsam bu kadar zama-na sığmazdı.

Yarını da görmek istiyordum, (hala “genç” başkanın önü-müzdeki 4 yılını görmek istemiştim.

Çıka çıka şapkadan “tramvay” çıktı.

Eeee… sen bakanlığın yaptığı yolu sahiplenirsen biride senin raylı yolunu sahiplenir.İyi de 10 yılda hala “bir bölümü açılıyor” müjdesini ver-diğiniz yeni çevre yolunu yutalım mı? Varsak üstündeki projeyi hayata geçirmeyenlere “Gazi Bulvarı’nda köprü yapıp çevredeki esnafı yok edeceğinize şehrin göbeğine ağır tonajlı araçlara transit yol yapacağınıza çevre yolu-mu yapın diyemediniz mi?Burdur Antalya demiryolu projesi geçen seçimin argüma-nıydı, dillendiren Badak artık aday değil. Unutalım mı?“O’nu Ankara yapar” öylemi. Kuzeyi çevre yolu, güneyi Gazi Bulvarı gibi ana arter olan Kepez’deki hareketi ben hesaplayamam. Bi bilene sorun.Genel seçim öncesi iyiydi, güzeldi, gürültülüydü…Ben sahneye boncuk gibi dizilecek adayları bekliyordum, yoktular…

“Tesettür otelleri” olarak bilinen ve “muhafazakar tatil”, “alternatif turizm” gibi başlıklarla pazarlanan otellerde fiyatların piyasanın iki katına çıktığı açıklandı.

“Muhafazakâr tatil”, “alternatif turizm” gibi kavramlar-la pazarlanan “tesettür otelleri”nin piyasanın birkaç kat üzerinde fiyat vermeye başladığı belirtiliyor. Sabah gazetesinden Betül Alakent’in yaptığı haberde, “Muhafaza’kâr’ fırsatçıları” başlığı ile tesettür otellerindeki arz eksikliğini fırsat bilen otellerin, rakiplerine göre iki kat yüksek fiyat çektiği bilgisine yer veriliyor. “Denize uzaklığı, odanın genişliği gibi konular dikkate alındığında bu tarzda bir otelde oda fiyatları diğerleri-ne oranla iki katına çıkıyor” denilen haberde, Turizm Bakanlığı yetkililerinin, “Diğer otellerde fiyatlar düşerken muhafazakâr otellerde artan talebe bağlı olarak her gün yükseliyor” dedikleri aktarılıyor. Ortadoğulu turistin de bu tarz otellere yönelmeye başladığına dikkat çeken bakanlık yetkililerinin, “Bazı oteller sırf insanların şekline bakarak muamele yapıyor. Bir Avrupalı ya da Rus turiste gösterilen özen, giyim tarzından ötürü Ortadoğulu turiste gösterilmiyor. Bu da Ortadoğulu turistin ilgisini muhafazakâr otellere kaydırı-yor. Ancak bu oteller de arz sıkışmasını fırsata çeviriyor ve fiyatlarını yükseltiyor” dedikleri belirtiliyor.Yerli turistin de fiyatlar nedeniyle günlük kiralama sektörüne yöneldiğini aktaran yetkililer, bu alanda yatırımların hızla artması gerektiğinin altını çiziyor.

59

Tesettür otellerde neler oluyorFİYATLAR İKİYE KATLANDI

Elçi Tur Genel Müdürü Anıl Kasarcı, Türkiye’de 1.5 milyon yatak kapasitesi olduğunu, muhafazakâr otel oranının ise yüzde 1’le sınırlı kaldığını söylüyor. Bu tarz otellerin yüzde 30 daha pahalı olduğunu aktaran Kasar-cı, “Alternatif oteller bayan ve erkekler için ayrı havuz, sauna, plaj, Türk hamamı yapıyor. Bu da maliyetleri artırıyor. Ramazanın yaza gelmesi nedeniyle tatil 45-50 güne sıkıştığı için bu da fiyatları artıran bir unsur” diyor. Alternatif Konaklama Derneği Başkanı, aynı zaman-da günlük kiralama alanında hizmet veren hemenkiralık.com’un ortağı Mehmet Ülkü ise tesettür otellerindeki yüksek fiyat ve doluluk yüzünden ailelerin kiralamaya yöneldiğini ifade ediyor. Ülkü, “Günlüğü 500 TL’den baş-layan villalarda 4 ya da 5 kişilik bir aile 2 bin 500 liraya tatil yapıyor. 5 kişilik bir ailenin muhafazakar bir otelde ortalama tatili bunun iki katı” diyor.

Beyaz bir sayfa… İçi yürekli insanlarca doldurulacak olan bir kahramanlık öyküsünün, Karadeniz’in mavi mürekkebinin Bandırma kalemiyle yazılmaya başlanmış ilk sayfası… 19 Mayıs 1919… tarih üç tane 19…Türk milletinin tarihteki son kahramanlık hikâyesinin başlangıç tarihi. Nice 19’luk delikanlıların bayrak renginde akıttıkları kırmızıyla bitirilmiş bir kahramanlık destanı.

1914 yılında sayısı otuzu bulan ülkenin katıldığı, on milyon insanın ölüp, beş milyon insanın sakat kaldığı yer-yüzünün siyasi haritasının değiştiği 1.Dünya Savaşı’na, Almanya, Avusturya-Macaristan’ın yanında savaşa katı-lan Osmanlı Devleti zaten yorgundur. Pek çok savaşlar yapmış, erkek nüfusu azalmış, ekonomisi kötü haldedir. Savaş başlangıcında İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’nin nasıl paylaşılacağı konusunda altı adet gizli anlaşma yaparak karara varmışlardır.

Dört yıl süren savaşlarda Anadolu beş cephede mücadele etti. Askere alımlarda yaş sınırı kaldırılıp kilosu 45’i geçen her genç cepheye sürüldü. Pompalanan kanlar, verilen canlar savaşın kazanılmasına yetmedi ve Anadolu emperyalist ülkelerin istekleri doğrultusunda işgal edildi. İstanbul’a ortaklaşa girildi. 1918 de imzala-nan Mondros Mütarekesi gereğince ordu dağıtılıp silahlar teslim edildi. Ayrılıkçı hain çeteler cirit atmaya, Ermeniler Anadolu’yu yakıp yıkmaya başladılar.

Ulubatlı Hasan’ın diktiği sancak indi. Genç Osman’ın askere alınmada şart koşulan, “bıyıklarının terlediğini” göstermek için dudağının üstüne sapladığı demir tarak kayboldu. Çanakkale’de Seyit Onbaşı’nın kaldırdığı 276 okkalık top mermisinin sesi kesildi. Taşlar bağlandı, köpekler salındı. Dünyaya adalet dağıtan Türk, haçlı zih-niyetinin, Ermeni’nin, Yunan’ın insafına bırakıldı.

Gidip de dönmeyen şehitlerin, dönüp de kolu bacağı olmayan Anadolu Türkü’nün boğazına düğümlenen cüm-leler İstanbul’dan, Mustafa Kemal’den geldi… Boğaz’a demirleyen düşman gemilerine bakıp “ Geldikleri gibi giderler !” demişti.

ÜÇ ONDOKUZ

Kadri Güler

61

Üç tane 19… 19 Mayıs 1919… Mustafa Kemal’in Ban-dırma Vapuru ile Samsun’a çıktığı tarih. Amaç işgalden kurtulmak, hür ve bağımsız yaşamak… Anadolu karış karış taranıp toplantılarla millet uyandırıldı. Yapılması gerekenler kararlaştırıldı. Zaten yoksulluk içinde yaşayan insanlar düzenli ordu kurulurken varını yoğunu askeriyle paylaştı. Kızlarımız askerine çorap örerken, analar oğul-larının başına kına yaktı. Ata’sının önderliğinde şaha kal-kan Türk ordusu düşmanın geldiği gibi gitmesini başardı.Hiçbir Türk vatanı işgal eden Yunan’a Yunan açılımı, İn-giliz’e İngiliz açılımı, Fransız’a Fransız açılımı, Ermeni’ye Ermeni açılımı yapmayı aklından bile geçirmedi. Hıyarım diyene tuz yetiştirmedi. Stratejik kerizlik isteyenlere de fırsat verilmedi… Başı kınalı çocukların vatan aşkı siperi, silahı imanı oldu… Vurdu ha vurdu, vurdu ha vurdu. Düşman kaçana kadar, denizde yüzene kadar izini sürdü. Üç ondokuz hem Ata’nın hem bu cennet vatanın doğum günü oldu… Doğum günü hediyelerinden hiç birinde ne kol saati, ne ayakkabı kutusu, ne de para sayma makine-leri çıktı… Beli yoksulluktan bükülmüş kadınımıza dulluk, bebelerine öksüzlük…

Okuduklarımdan, dinlediklerimden gördüklerimden çıkardığım sonuç şudur. Okuyan, araştıran, buluş yapan milletler zengin, mutlu ve bağımsız yaşıyorlar.

Ata’m, atalarım;

Senin bana hediye ettiğin üç 19 hakkı için, Allah hakkı için; okumazsam gözlerim, yurdum için koşmazsam dizlerim, bir daha Türk yurduna düşman sokarsam kalem tutan ellerim bana haram olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!

Kaygılarımla…

Kocaeli Depremi’nde enkaz altında geçirdiği 3 günün ardından kangren olan iki bacağı diz üstünden kesilen ve sporla yeniden yaşama tutunan 38 yaşındaki Ufuk Koçak, tarihi Likya Yolu’nda 509 kilometrelik parkuru yürüyecek. Sanayide 200 liraya yaptırdığı protez ayaklarıyla yürüyüşe başlayan Koçak, 60 gün sürecek zorlu parkuru tırmanış, dalış, yüzme ve sörf yaparak tamamlayacak.

Ufuk Koçak, 1999 Depremi’nde Gölcük’te oturduğu 5 katlı binanın yıkılması sonucu 3 gün enkaz altında kaldı. Kurtarıldığında kangren olan iki bacağı tedavi gördüğü hastanede diz üstünden kesilen Koçak, ailesinden ve yakınlarından çok sayıda kişiyi kaybetti. 22 yaşında engelli birey olarak yaşamaya başlayan Koçak, daha önce hobi olarak yaptığı sportif faaliyetleri yaşam tarzına dönüştürdü. Protez bacaklarıyla yeni bir hayata başlayan ve engelini farklılık olarak değerlendiren Koçak; yüzme, dalış, tırmanış, yelken, rüzgar sörfü, kano, su kayağı, motor sporları, tekerlekli basketbol ve tenisle ilgilendi. Aktif spor yaşamında engelli bireylere eğitmenlik de yapan Koçak, Türkiye’nin ilk engelli dalış eğitmeni oldu

Sanayide yaptırdığı protez ayakla dağları aşacak

AZMİN ZAFERİve geçen yıl Antalya Demre’de serbest dalış dünya rekoru kırdı. Özel şirketlere engelli bireylerle ilgili sosyal sorumluluk projesi hazırlama sürecinde danışmanlık desteği sağlayan Koçak’ın sıradaki hedefi ise Antalya’daki tarihi Likya Yolu’nda zorlu parkuru yürüyerek aşmak.

Kocaeli Depremi sonrası hayata bakışındaki değişimi aktaran Koçak, ‘Eğer koşabiliyorsak koşacağız, koşamıyorsak yürüyeceğiz, yürüyemiyorsak emekleyeceğiz, emekleyemiyorsak da sürüneceğiz’ anlayışıyla deprem öncesi hayatında yapabildiklerinin daha fazlasını gerçekleştirebilmek için çaba sarf ettiğini belirtti. Halen Kocaeli’de yaşamını sürdüren Koçak, hayatındaki değişim noktası olan depremi ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Asıl hikayemin başladığı gün 17 Ağustos 1999 Depremi. Öncesinde de hayata pozitif bakan bir insandım, fakat öyle bir fay hattı geçti ki ömrümüzden o pozitifleri kimi insan için negatife çevirdi. Ailemden ve tanıdığım çok sayıda insanı, yaşadığım kenti kaybettim. Enkaz altında üç gün bekledim ve çıkarıldığımda ayaklarım için yapılacak bir şey kalmamıştı. Hastanede ayaklarım kesildikten sonra her şeye rağmen hayat devam ediyorsa yeniden başlama kararı aldım. Daha önce de kaya tırmanışı yapıyordum iki ayağım olmadan yaptığım

63da çok zorlandım. 23 yaşında yeniden yüzme öğrenmek çok zordu. Sörf, yelken gibi farklı spor branşlarını ayakla-rım olmadan yapmayı öğrendim.”

‘Engelli birey’ kelimesini ‘engellenen birey’ olarak adlandıran Koçak, 11 farklı spor branşıyla ilgilenerek kendisine yeni bir hayat kurduğunu söyledi. Zaman-la farklı sporlarda başarı elde ettiğine değinen Koçak, kendisi açısından serbest dalış rekoru kırmanın yanı sıra, engelli bireylerle sportif faaliyetler yapmanın ve onlara eğitim vermenin önemli olduğunu vurguladı. Farkındalık yaratmak amacıyla serbest dalış rekoru kırdığını belirten Koçak, “Dünyada denenmemiş bir şeyi yaparak engelle-nen insanların da serbest dalış yapabileceğini göstermek istedim. Engelli olan ulaşım araçları, mimari yapılar ve toplum içinde kabullenmeyen zihniyetlerdir. Biz bunun ar-kasında kaldığımız için engellenen oluyoruz. Bu nedenle kiminin ‘özürlü’, ‘sakat’, ‘engelli’ olarak kullandığı tabiri, ben ‘engellenen’ olarak kullanıyorum. Ben engellenen kardeşlerimle sörf, yelken yaparak onlara eğitim vererek istediğimi yaptım. Kiminin saçı sarı, gözü renkli benim de farklılığım ayaklarımın olmaması. Bu farklılığı renk olarak kabullenirsek ve rengarenk bir dünya olarak düşünebilir-sek, ben bu farklılığımla Likya Yolu’nda yürümek istedim” diye konuştu.

Engelli bireylerin başarısını göstermek amacıyla tarihi Likya Yolu’nda yürüyeceğini dile getiren Koçak, 509 kilometrelik parkuru 60 günde tamamlamayı hedeflediğini söyledi. Parkurun 220 kilometrelik yürüyüş bölümünü dağda kalıp, çadır kurarak geçireceğini kaydeden Koçak, 112 kilometrelik bölümünde ise yelken, yüzme, rüzgar sörfü ile tamamlayacağını dile getirdi. Koçak, engelleri aşmak amacıyla yapacağı zorlu yürüyüşte parkurun bazı bölümlerinde tekerlekli sandalye bazı bölümlerinde ise ATV motosiklet kullanacağını anlattı.

Yürüyüşte 35 günün dağda kamp hayatıyla geçirece

ğine değinen Koçak, Olimpos Antik Kenti’ndeki konak-lamasında kano, rüzgar sörfü, kaya tırmanışı, Kaş’taki dinlenme noktasında engelli bireylerle müzik dinletisi ve dalış yapacağını söyledi. Koçak, Kelebekler Vadisi’nde 70 metrelik uçurumdan iniş yaptıktan sonra, 5 kilometre yüzerek Fethiye’ye ulaşıp, 3 Haziran’da rotayı tamamla-mayı planladığını kaydetti. Yürüyüş boyunca kendisine iki arkadaşının yardımcı olacağını ve görüntülerini kaydede-ceğinden bahseden Koçak, rota sonunda kitap yazmayı ve belgesel yapmak istediğini dile getirdi. Koçak, yürüyüş sonunda ‘Engelsiz Likya Yolu’ haritası çıkararak, hangi parkurda, engelli gruplarının, hangi aparatları kullanabi-leceğini açıklayarak, engelli insanlar için rota belirlemeyi amaçladığını kaydetti.

Yürüyüşe Antalya’nın Konyaaltı ilçesine bağlı Hisar-çandır’dan başlayan Koçak, sanayide bir yakınının 200 liraya yaptırdığı arazi koşullarına uygun protez iki ayakla yola çıktı. Yürüyüş öncesi hazırlık aşamasında maddi im-kanının yetersiz olması nedeniyle 50 bin lira değerindeki protez ayağı temin edemediğini dile getiren Koçak, “Şehir koşullarına göre tasarlanmış protezim var ama arazi koşullarına uygun protezi maddi imkanların yetersizliğin-den alamadığım için sanayide yaptırdım. Orjinali olsaydı benim için dağda, çamurda yürüyüş çok kolay olacaktı. Çünkü esneme, araziyi kavraması daha iyi ama bu da bizim işimi görecek. İhtiyacım olan protez 50 bin liraydı, biz yaklaşık 200 liraya kullanabileceğim protezi sanayi-de yaptırdık. Daha ağır, daha az konforlu malzemeyle sanayide yaptırdığım protezde titanyum olması gereken bölümü demirden yaptık, vidaladık” diye konuştu.

Demre İlçesi’nde ilki düzenlenen Demre Yörük Göçü ve Yörük Şenliği’nde, deve ve eşeklerin üzerinde yörük göçü canlandırıldı, yöresel kıyafetler ve halk oyunları sergilendi.

Yeni kurulan Demre Yörükler Derneği’nin öncü-lüğünde Antalya Büyükşehir Belediyesi, Demre Belediyesi, Antalya Yörükler Derneği’nin katkılarıyla ‘Demre 1’inci Yörük Göçü ve Yörük Şenliği’ düzenlendi. Etkinliğe Demre Belediye Başkanı AK Partili Süleyman Topçu, Finike Belediye Başkanı Ak Partili Kaan Osman Sa-rıoğlu, Ak Parti milletvekili adayı Mustafa Köse, CHP milletvekili adayı Nusret Bayar, Toroslar Yörük- Türkmen Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Küçükyaman, Antalya Yörükler Derne-ği Başkanı Abdullah Duman, Demre Yörükler Derneği Başkanı Mustafa Siviş, yörük dernek-leri temsilcileri ve yaklaşık 4 bin kişi katıldı.

aklaşık 3 kilometre süren temsili yörük göçü gerçeğini aratmadı. Her yörük boyu ve derneği kendi yaşamlarını yansıtan değişik görüntüler sergiledi.

Temsili yörük göçü gerçeğini aratmadı

GÖÇ EYLEDİ YÖRÜK ELLERİ

65

ÖĞRENCİMİZ KENDİNİNEDEN ASTI

Emekli öğretmen Yıldırım’danders alınacak oyun kitabı

Öğretmen emeklisi Hasibe Yıldırım 1970 yıllar da yaşanmış bir gerçek olayı ‘Öğrencimiz Kendini Neden Astı’ adında kitap çıkartı. Hasibe Yıldırım, “Eğitim sistemimizde öğrenci ve veli motifini bu kitapta anlattım. Öğrenci de velide sorgulamalı ve hakkını arayarak eğitim süreci geçirmeli” dedi

Emekli Öğretmen Hasibe Yıldırım ‘Öğrencimiz Kendini Neden Astı’ adlı kitabını oyunlaştırmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi. 1970’li yıllarda gerçek yaşanmış bir olayı kitaplaştır-makta ki amacının daha çok öğ-renci ve çocuğa ulaşmak olduğunu söyleyen Yıldırım, “Özel dershane özel etüt merkezi okul kursu ve özel öğretmen gibi unsurların arasında koşuşturan çocuklarımızın ‘Dersine çalış, test çöz,’ diye bir ev işi bile yaptırılmamaktadır” dedi

Sinema, tiyatro, sergi ikinci plana düştü Hasibe Yıldırım, “Bu tarzda ki çocuklarımızın çoğu oturup birbirle-rine sonunda kötülerin cezalandırıl-dığı halk masallarını anlatamadılar, bilmeceler soramadılar, birlikte tür-küler, şiirler söyleyip kurallı oyunlar oynayamadılar. Sinemaya, tiyatro-ya gidemediler. Sergileri müzeleri gezemediler. Sosyal içerikli konuları tartışamadılar. Bilimsel çalışmalar yapamadılar. Bir tohum ekip de bü-yümesini izleyemediler. İlk açan çiç eğin dalından sarkan ilk meyvenin karşısında ki sevinci yaşayıp toprağı sevgiyle işleyemediler” diye konuştu

Tarih ve temel bilgiler önemliHasibe Yıldırım, “Temel bilgileri yetersiz tarihini kültürünü iyi bileme-yen bir işin başına geçerek deneyim de kazanamayan öğrencinin çoü-ğunluğu doğru kararlar vermekte zorlanıyor, dik duramıyor. Sorunlarla uğraşmayı göze alamıyor. El Birliği ederek yasal haklarını arayamıyor sürekli geri adım atıyor. Devletin okullarında iyi bir eğitimin olabildiğini biliyor olabileceğine de inanıyorum. Hayırseverlerin destek verdiği okullar ve eğitim kurumları daha iyi moderni-ze edilerek çocuklarımızın beklentile-rine inmelidir” dedi

Türk halkının sevdiği isimlerin başında gelen usta oyuncu Zeki Alasya’nın ölümünün hemen ardından 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i toprağa verdik. Zeki Alasya yıllar boyu bizleri güldüren güldürürken düşündüren bir kişilik. Türk halkının sevgilisi. Zaman zaman siyasi tiplemeleriyle öne çıkan ve atıfta bulunan Zeki Alasya’yı rahmetle gözyaşları arasında uğurladık.

Daha sonra ise Kenan Evren’in ölüm haberini aldık. Kenan Evren de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi TBMM de seçilmedi. 1982 yılında yapılan halk oylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası kabul edildi. Geçici 1. Maddesiyle de Kenan Evren Cumhurbaşkanı sıfatı kazandı. Yüzde 90’ın üstünde evet oyu alarak Cumhurbaşkanı seçilen Evren darbe teşebbüsünde bulunanların bile yıllarca hapis yattığı bir dönemde; bir darbeci olarak devlet töreniyle defnedildi. Ancak ne iktidar, ne muhalefet, ne de siyasiler ilgi göstermedi.

Milliyet Gazetesinde görev yaptığım dönemde Sayın Evren’ı gazeteci olarak takip ettim. Akdeniz bölgesinde bu çalışmalarımda zaman zaman usta gazeteci Tayfun Talipoğlu da eşlik etti. Evren’in Kravat takmayan, sakal traşı olmayan gazetecileri bir öğretmen edasıyla azarlaması hala gözlerimin önünde. Meslektaşlarımın bu şekilde paylanması benim oldukça zoruma gitmişti. Bir azarlanan arkadaşlarıma bir de kendime baktım. Yüzüm-de bir karış sakal, üstümde bisiklet yaka tişört hırpani bir yelek ayakta şipidik terlik. “İki gün traş olmayan muhabire bunu yapan bana ne yapmaz” diye düşündüm ve Evren’in kapsam alanına girmeden görevimi yapmaya çalıştım. Hatta Karpuzkaldıran Dinlenme Tesislerinde gerçekleşen bayramlaşma törenine bile katılmadım. Bire bir görüp bana laf söylemesin istedim. Şimdi herkesin ortasında beni azarlarsa! Benimde ağzım durmaz karşılık veririm. Daha sonra arkasından “Hapishane çeş-mesi yandan akıyor halilim” türküsü söyle bakalım. Yok bu senaryo benim işime gelmedi. Bu yüzden bayramlaşmamak daha mantıklı geldi. Kurşunlu Şelalesi’nde ise hep birlikte hatıra fotoğraf çektirmek istedi. “Sakalına ve kıyafetine laf etmeyeceğim” demesine rağmen ben o kareye de girmek istemedim. Şimdi aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı takip etmek istesem o nasıl tepki verirdi acaba diye düşünmekten de kendimi alamadım.

Deniz Akgün

NE TEKİM RAHMETLİ

OLDU Sayın Evren’i takip ettiğim dönemde unutamadığım anlardan birisi de Evren’in bir turistik tesisin aşçıbaşıyla konuşmasıdır. Evren Yeni yapılan turistik tesisleri ge-zerken mutfağa daldı ve o tesisin aşçıbaşısıyla sohbete geçti. Nerelisin nasılsın sohbetinden sonra Evren o kişi-nin ne kadar maaş aldığını sordu aldığı yanıt karşısında çok şaşırdı. Hemen yanındakilere dönüp , “Bakın benim iki katım para alıyor. Ben bu ülkenin cumhurbaşkanıyım o ise aşçıbaşı” Kim neyi kaynattı?Kimler hamdı? Kimler yandı? Kimler pişti?Kimler pişirdi?Kimler yedi?Kimler “hani bana hani bana” dedi?

Bu arada Uygulama Oteli ve yıkılan ve yerine araştır-ma hastanesi yapılan hastanenin yapılmasını da Evren sağlamıştı. Cumhurbaşkanlığı ödeneğinden karşılanma-sını istedi. İlk fırsatta ziyaret edeceğini söyledi. Hasta-ne yapılır yapılmaz da ziyaret etti. Hastane Başhekimi Hasan Doyduk ‘un makamında dinlenirken ben de bir köşede yorgunluktan adeta sızmışım. Bu arada odadan gazetecileri dışarı çıkarmışlar. Ben bunun bile farkında olmadım. Bir ara Evren’in Doyduk’a ne eksikliklerin var söyle bakalım diye sorgusuyla kendime geldim. Sayın Doyduk, “Efendim kardioloji ve kalp” derken -Evren, “Hemen not edin gönderelim.”-“Efendim cerrah”, -“Not alın hemen 4 tane gönderelim.” “Efendim cildiye”“Cildiye o kadar önemli değil nitekim. İnsanlar kaşınır kaşınır dururlar ne olacak yani” dedikten sonra gözüyle çevreyi süzdü ve “gazeteci yok değil mi? Diye ekledi. Bende, “Benim dışımda gazeteci yok Sayın cumhurbaş-kanım” deyince “Yapma yahu! Şimdi sen bunu gazeteye de yazarsın millet de bize yanlış tanır” diye ekledi.

Yüzde 90’n üstünde oy vererek seçtiği kişiyi millet nasıl tanıdı. Hoca efendi “Mevtayı nasıl bilirsin? Hakkınızı helal eder misiniz?” diye sorduğunda millet ne cevap ver-di bilmiyorum. Şunu çok iyi biliyorum. Bazen biz milletçe çok kaşınırız. Kendi kendimizi kaşıdığımız yetmezmiş gibi bir de başkası bizi kaşısın isteriz. Bu isteğimizi de birileri yerine getirir. Millet olarak bizleri bir kaşıdılar, bir kaşıdılar ki! Sırtımız paralandı.

Artık yeter… Ne kaşınalım, ne de birileri bizi kaşısın…

67

Bitkileri harmanlayıp ayrıştırabilen makine geliştirildi

TÜRKİYE’DE BİR İLK Süleyman Demirel Üniversitesi’nde tıbbi ve aromatik bitkileri harmanlayıp ayrıştırabilen makine geliştirildi.

SDÜ Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Tekno-lojileri Bölümü’nde 3 yılda geliştirilen makine, lavanta, kekik, adaçayı ve biberiye gibi tıbbi aromatik bitkilerin el işçiliğine ihtiyaç duyulmadan ayrıştırılmasını sağlıyor. Makine sayesinde tıbbi ve aromatik bitkilerin tomurcuk ve yaprakları saplarından kolayca ayrılabiliyor. Makine-nin özellikle zaman kaybı ve iş kalitesinin artırılması açı-sından büyük önem taşıdığını belirten Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Deniz Yılmaz, lavanta ve buna benzer bitkilerin harmanlama ve hasat dönemlerinde büyük el işçiliğine ihtiyaç duyulduğunu aktardı.

Projenin çıkış noktasının iş kalitesini yükseltmek olduğunu anlatan Doç. Dr. Deniz Yılmaz, “Lavanta yeni ve alternatif bir ürün olarak Türkiye’de yeni gelişme alanlarına sahip. Isparta bu konuda Türkiye geneline hitap eden bir yer haline gelmeye başladı, hatta bu ko-nuda tek bölge olarak da gündemde. Hasadı, harman-lanması ve ayrılmasında çok büyük işçiliğe ve emeğe ihtiyaç var. Biz hem zaman kaybını önlemek, hem

maliyeti azaltmak, hem de iş kalitesini artırmak niyetiyle böyle bir makine tasarladık” diye konuştu.

Projenin tamamen özgün olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Deniz Yılmaz, “Kekik, lavanta, adaçayı ve bibe-riye bitkilerinin fiziko- mekanik özelliklerini belirleyerek, bu özelliklere bağlı bir makine tasarımı gerçekleştirdik. Makinenin performans denemelerini yaptık. Bu bitkilerin fiziko- mekanik özelliklerine bağlı geliştirdiğimiz bir maki-ne olduğu için dünyada ve Türkiye’de ilk olma özelliği ta-şıyor. Bu bitkilerin harmanlama ve ayırma ünitelerini de beraberinde barındıran bir makine. Elle veya makineyle hasat edilmiş bitkileri bu makine sayesinde harmanla-yıp ayırabiliyoruz. Bu, tamamen bize özgü bir tasarım. İmalatı da bize özgü. Hasat ettiğimiz ürünleri denedik ve başarılı sonuçlar aldık. Şu an patent aşamasındayız. Makinemizin patentini alacağız. Makinemiz bu 4 bitki için de oldukça yüksek performansta çalıştı. Sadece bu 4 bitkiye bağlı kalmadan diğer tıbbi aromatik bitkiler için de çalışabileceğini gösterdi. Bunları farklı bitkiler için de-neyeceğiz” diye konuştu. Geliştirilen makinenin Isparta bölgesi için özellikle lavantada ciddi bir kazanç sağla-yacağına işaret eden Yılmaz, “Ülkemiz için alt gruplarla birlikte 12 bin tıbbi aromatik bitki olduğu düşünülürse bu da bizim için oldukça önemli.”dedi.

Kumluca’nın, başpehlivanı Orhan Okulu oldu

HEDEF KIRKPINARKumluca ilçesinde 16. Tarım ve Seracılık Festivali kapsamında gerçekleştirilen ve iki gün süren yağlı güreşlerde başpehlivan Orhan Okulu oldu. Kumluca Karatepe Stadı’nda yapılan, 59’u başpeh-livan 934 güreşçinin katıldığı ve iki gün süren güreşler, sabah erken saatlerde başlamasına rağmen, final müsa-bakası akşam hava kararıncaya kadar devam etti. Finalde başpehlivanlar Kumlucalı Orhan Okulu ile Fatih Atlı karşı karşıya geldi. Normal süre içinde yenişemeyen pehlivanlar puanlamaya gittiler. Başpehlivanlardan Fatih Atlı puanlama güreşlerine bir ihtarla başlarken, puanlama süresinde de pehlivanlar birbirlerine üstünlük sağlaya-madılar. Altın puan uygulamasında, rakibini ters ayakta yakalayan Orhan Okulu, altın puanı alarak başpehlivan oldu.

Güreşler sırasında pehlivanlar zaman zaman sa-katlıklar yaşadı. Sakatlanan pehlivanlara saha içinde müdahale edilirken, yine hakemlerin verdiği kararları beğenmeyen pahlivanlarla hakemler arasında kısa süreli tartışmalar yaşandı.

Başpehlivanlık güreşlerinde ikinci Fatih Atlı olurken, üçüncülükleri Mehmet Yeşilyeşil ve İsmail Balaban pay-laştı. Güreşlerde başaltında Mutafa Okulu, büyük ortada Osman Karataş, küçük orta büyük boyda Yiğit Yılmaz, küçük orta küçük boyda Menderes Saltık, deste büyük boyda Metin Alpaslan Temizce, deste orta boyda Şera-fettin Gezer, deste küçük boyda Mustafa Doğan Özkaya, tozkoparan boyda Serdar Yıldırım, ayak boyda Abdulbaki Kara, teşvik-2 boyda Osman Kan, teşvik-1 boyda Ufuk Yıldırım, minik-2 boyda Bayram Mert Karacan ve minik-1 boyda Ramazan Yıldız Çilengir birinci oldu.Başpehlivan Orhan Okulu ve başpehlivanlıkta dereceye giren pehlivanlara, altın kemer ve kupaları Kumluca Bele-diye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, Merkez Valisi

Veysel Dalmaz, Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Güreş Federasyonu Başkan Yardımcısı Tahir Yılmaz ve diğer protokol üyeleri tarafından verildi.

Başpehlivan Orhan Okulu, gazetecilere yaptığı açıklamada, kendi memleketi Kumluca’da başpehlivan olmanın güzel bir duygu olduğunu, yağlı güreş sezonuna başpehlivan olarak başlamanın mutluluğunu yaşadığını söyledi. Güreşler boyunca kendisine sevgi gösteren, destek olan güreşseverlere teşekkür eden Okulu, güzel bir güreş sezonu geçirmeyi ümit ettiğini ve bu yıl Kırk-pınar’da altın kemeri Antalya’ya getirmek için mücadele edeceğini belirtti.

Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, güreşler öncesinde yaptığı konuşmada, 16 yıldır devam eden Tarım ve Seracılık Festivali’nin final etkinliği olan yağlı güreşleri gerçekleştirdiklerini, bugün güreşlere hem pehlivan olarak hem de seyirci olarak gösterilen ilgiden son derece memnun olduklarını söyledi.

69

Köylü, bilirkişi heyetini bilgilendirdi: ‘Mermer ocağı istemiyoruz’

ORMANLARINA SAHİP ÇIKTILARBurdur Gölü Koruma Havzası’nın daraltılıp, mermer ocakları açılmasına karşı köylülerin açtığı davada, bilirkişi heyeti bölgede inceleme yaptı. Isparta İdare Mahkemesi Hâkimi ve Bilirkişi Heyeti’ni Kumluca Köyü’nde durduran davacı köylüler taleplerini ilettiler Burdur Valiliği Yerel Sulak Alan Komisyonu’nun Burdur Gölü Revize Yönetim Planı Kararı’nın 3. maddesi değiştirilip, Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun 4 Nolu Bölümü’nün iptal edilerek, Burdur Gölü Havzası’nın maden faaliyetlerine açılmasına karşı, köylülerin Isparta İdare Mahkemesi’ne açtığı davada, dava hâkimi ve bilirkişi heyeti Burdur Merkez’e bağlı Kumluca Köyü’nde keşif yaptı. Mermer faaliyetlerinin en yoğun yapıldığı alanlarından birisinin gölgesinde yaşamını sürdüren Kumluca köylüleri ve doğa severler, Isparta İdare Mah-kemesi Hâkimi ve bilirkişi heyetini köyde durdurup köy çevresindeki dağlarda mermer ocaklarının açılmasının ardından yaşadıkları sorunları anlatıp tarım alanlarında büyük sorunlar yaşadıklarını, arılarından verim alamadıklarını, sularının kirlendiğini söylediler.

Kumluca köylüsü Şerife Demir, “Sebzelerimizin, meyvelerimizin kalitesi, arılarımızın verimi düştü. Yaşam alanımızı yok ediyorlar. Biz burada mermerci istemiyoruz. Doğamızın yok olmamasını, Burdur Gölü’nün kurumamasını istiyoruz” dedi.

Davacı köylülerden Celal Çiçek bilirkişi heyetine TMMOB Burdur Gölü Havzası Mermer Ocakları Raporu’nu hatırlatıp, “Bizler bu bölgede yaşayan ağacız,

kuşuz, suyuz. Bizler doğanın kendileriyiz. Dağlarımız yok oluyor. Görüntü kirliliği, gürültü kirliliği bizi tedirgin ediyor. Önümüzdeki yıllarda sularımızın yok olacağından, Bur-dur’un çölleşeceğinden çok endişeliyiz. Bu süreç böyle devam ederse, mermerciliğin önü kesilmez, sularımızın önleri kesilirse TMMOB’nin raporuna göre Burdur 2040’a kadar çölleşecek” dedi.

Köylülere destek vermek için Antalya’dan gelen A Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz, “Doğa severlerin ortak amacı Burdur Gölü havzasının korunması. Burdur Valiliği’nin almış olduğu Burdur Gölü’nün koruma havza-sının daraltılmasına dair bir dava var; bununla ilgili bilirki-şiler gelip bugün keşif yapacak. Bu konuda duyarlılığımız yine had safhada. Çünkü doğada her şeye müdahale var. Burdur Gölü’nün havzası daraltılırsa, birçok mermer ocağına alan açılacak. Burdur Gölü’nün etrafında çok fazla mermer ocağı var. Bu Burdur’un, doğanın, suyun yavaş yavaş ölümü demek. Bütün bunlar öldükten sonra sıra insana geliyor.

Mermer ocakları dağları ve ormanları yok ettiği gibi, kuşlarımızın, yaban hayatının da yaşam alanını kısıtlıyor ve yok ediyor. Mermer posaları yüzünden tarım arazileri-mizde toprak verimi düşüyor” dedi.

Her şey karmakarışık bir hal aldı. Bu karmaşa bu kaos yeni de değil aslında. Sosyal hayat, eğri büğrü psikolojiler ile karmakarışık hale geldi. özelliklede inançlar üzerinde bir çok şey değerini yitirdi.

“İnsan eti yemek caizdir” açıklamalarından aç kalırsa-nız karınızı yiyebilirsinize” kadar gelindi. Kutsal değerler miting meydanlarında oy avı için kullanılırken kutsal mekanlar birer tiyatro alanına çevrildi.

Diğer tarafta kadın ve erkek arasındaki uçurum gide-rek büyüdü, ateşe benzin dökülüyor hala. kadın cina-yetlerini ardı arkası kesilmezken, halk, kendi vergileri ile beslenen kolluk güçlerinin copları kurşunları altında kaldı.

Allahına imanına yemin edip söylemler verenlerin ca-hillikleri bir bir ortaya çıkarken yolsuzluklar devlet kanalla-rı ile aklandı.

Geldiğimiz nokta hiçte iç açıcı görünmüyor.

Gücü eline tutup bırakmak istemeyenlerin yaptıkları ortada iken yine gören görüyor görmeyen bilmek bile istemiyor.

İktidar değişse ne değişecek, zihniyet değişmedikten sonra.

Din ile imana karışılmayacak düşünceler ve de yaşam tarzları saldırıya uğramayacak mı?

Din adamları, alimler, bilginler, siyasetçiler ortaya çıkıp hep bir ağızdan, “Birbirinize saygılı olun zarar vermeyin, neye inanırsanız inanın, nasıl yaşarsanız yaşayın mı?” diyecek.

Sokaktaki ve de tüm sektörlerdeki hırsızlar yakalana-cak mı? Dilencilerin sayısı mı azalacak?

Saygı artacak sevgi çoğalacak mı?

SAYGI YOKSA SEVGİ DE YOK

Jan Paçal

Kaybedilen siyasi saygınlık geri kazanılacak mı? Dev-let yeniden” Cihan’da bir sıhhat nefes” gibi olacak mı?Evet bazı şeyler hiç değişmeyecek, ülkenin kültür seviye-si, düşünmeyen beyinler üretme merkezleri, hiç anlama-dan hiç araştırmadan hiç bilmeden kabullenilen yalan ve yanlışların arkasında duran kitle birazcık bir şey öğrene-cek mi?

Bu ülke ırkı cinsi düşüncesi ne olursa olsun çocuk-larını sevip koruyup onlara arka çıkıp en güzel geleceği hazırlamak için akıl fikir değiştirecek mi?

Benzin köylüye yatlardan katlardan daha ucuz verile-cek mi?

Sırala sırala bitmez... Değişmeyeceğime inandığım şeyler bunlar benim. neden değişmeyeceğine inanıyorum biliyor musunuz? Yüzlerce hatta binlerce yıldır verilen mücadele aynı, haklı haksız, zengin fakir, güçlü güçsüz kavgası bu

Değişecek olsaydı dünya bugün barış içinde yaşar savaşlar olmaz insanlar hakkettikleri insanlığı görür huzur içinde doğar mutlu olarak ölürlerdi. İşte bu yüzden sa-dece mutlu huzurlu küçük azınlıkların yaratılabileceğine inanıyorum ki bu azınlıklarda hep saldırı altında olacak-tır. kendileri korumak zorun bırakılacak, aşağılanacak, ötekileştirileceklerdir.

Ülkemiz dahil tüm dünyanın mutlu ve huzurlu olması, kanlı ellerini yaşamlarımızdan bir türlü çekmeyen o büyük aileler fikir ve karar değiştirmedikçe veya yok edilmedikçe mümkün olmayacak.

Umarım yanılıyorumdur.

Tüm insanlık sevgi ile üremediği sürece de yanılmıyorum.

Kısaca saygı yoksa sevgi de olmayacak...

71

Amerika Birleşik Devletleri’nde beyin okuma teknolojinde patent başvurularında görülmedik ölçüde artış yaşandığı belirtiliyor.

Bu başvurular, beyinden geçenleri anlama yöntemlerinden tüketicileri hangi reklamların heyecanlandırdı-ğını bulmaya ve depresyonu azaltan cihazlara birçok alanı kapsıyor.

Merkezi California’da bulunan piyasa araştırma şirketi SharpBra-ins’in raporuna göre, 2000-2009 yılları arasında ABD’de 400’ün altında nöro-teknoloji patenti verildi.

Bu sayı 2010’da ikiye katlanarak 800’e çıktı.

2014’te ise bu alandaki patent sayısı 1600’a çıktı.

Rapora göre, mucitlere verilen patent sayısı tıbbi şirketlere verilenler-den daha fazla.

Nöroteknoloji patentlerinde lider, tüketici araştırma devi Nielsen.

Beyin okuma teknolojisinde patent başvurularında artış yaşandığı belirtiliyor

BEYİN OKUMA ÇAĞISharpBrains’in İcra Kurulu Başkanı Alvaro Fernandez, bu teknolojinin tıbbi amaçlar dışındaki kullanımında görülen artışa dikkat çekerek” Bu durum, gündelik hayatta teknolojinin beyinle iletişim halinde olacağı bir nö-roteknoloji çağının başlangıcına işaret ediyor” dedi.

Fernandez, “Nöroteknoloji tıbbın ötesine geçti. Başka alanlarda faaliyet gösteren ve genellikle göz önünde ol-mayan şirketler iş ve yaşam kalitemizi artıracak teknolojiler geliştiriyor” dedi.

Medtronic adlı tıbbi cihaz şirketi, beyindeki lezyonun ne kadar vahim olduğunu belirleyen bir cihaz için patent aldı. Cihaz, beyin dalgalarını elektriksel yolla ölçen Elektroensefa-lografi (EEG) yöntemini kullanıyor.St. Jude Medical adlı başka bir şirket ise örneğin gözün daha iyi görmesini sağlamak için beyin dalgalarını değiş-tiren bir yöntem için patent aldı.

Ancak, video oyunlarının beyin dalgalarıyla kontrol edildiği nörotek-nolojinin tıbbi alan dışındaki kullanımı daha yaygın. Örneğin Nielsen’in pa-tent aldığı bir cihaz, EEG yöntemiyle beyin dalgalarını algılayıp,

bir kişinin bir ürün, reklam ya da ürü-nün paketi hakkında ne düşündüğünü anlayabiliyor.Yazılım devi Microsoft’un patentini aldığı bir yazılım, bilginin sunulacağı en uygun anı tespit etmek üzere kullanıcının zihinsel durumunu anlıyor. O an kullanıcının kafası karışıksa anlalaması kolay olmayan bilginin sunulması erteleniyor.

BBC’nin haberine göre başka bir Microsoft yazılımı, bilgisayar kullanıcısının reklamları anlamaya vakıf olup olmadığını tespit ediyor.

Fatih Sultan Mehmed’in meşhur tablosundaki sır perdesi aralandı

FATİH’İN SIRRI

Gentile Bellini’nin Londra’daki National Gallery’de muhafaza edilen Fatih Sultan Mehmed tablosundaki sır perdesini aralandı

“Maria Pia Pedani Fabris imzalı yazıda ünlü İtalyan ressamın tabloya yerleştirdiği, hatta sakladığı sembolik öğeler deşifre ediliyor. İşte tablodaki sır dolu semboller-den bazıları:

Tabloda ilk dikkat çeken unsur şüphesiz Fatih Sultan Mehmed’in önünde resmedildiği gösterişli zafer tâkı. Meğer bu tâk San Zaccaria Venedik Kilisesi’nin kapısını simgeliyormuş. Peki Bellini neden bu kapıyı seçmiş? Yazıya göre San Zaccaria, tarihteki en eski Venedik rahibe manastırıdır ve efsaneye bakılırsa Duçe’ye Duçe-lik tacı ilk kez burada rahibeler tarafından takılmış. Bu rahibeler Benediktin tarikatına mensuptur ve Ortaçağ geleneklerine göre Benediktin tarikatı manastırı bir tür yeryüzü cennetidir. İstanbul’da Cennet Bahçesi ile sem-bolik olarak ilişkilendirilen tek yer ise Topkapı Sarayı idi. Sarayın iç kısımlarına girebilmek için üç ayrı kapıdan geçmek gerekiyordu. Benzer bir şekilde bir Osmanlı otağında hanedanın çadırı üç ayrı grup asker tarafından korunurdu. Aynı şekilde San Zaccaria Kilisesi’ne girmek için de önce bir köprüden, sonrasında da iki ayrı kapı-dan geçilirdi.

Tabloda Sultan kürk bir yaka takmaktadır. Fatih resmî kıyafeti olarak samur ve kakum kürkü kullanıyor-du, ancak tablodaki kürk bir kurda ait gibi görünmekte-dir. 15. yüzyıl yazarlarından Spangugnino’ya göre bu dönemde İstanbul’da kurt kürkü yaygın olarak kullanıl-maktadır. Eğer padişahın yakası kurt kürkü ise bu, Türk aşiretleri için bir totem hayvanı olan kurdun sembolize edilmesiyle ilişkilendirilebilir.

Tabloda Sultanın sağ ve sol taraflarında 6 taç yer alır. Yazara göre bu taçlar yaygın kanaatin aksine fethedilen devletleri sembolize etmiyor; Fatih’in atalarını ifade ediyor. Bunların üçü Osman Gazi, Orhan Gazi ve I. Murad, emir unvanına sahipti; diğer üçü ise 1395 yı-lında Mısır Halifesi tarafından Yıldırım Bayezid’e verilen sultan unvanını taşıyordu. Bu olayı hatırlamak için her Osmanlı hükümdarı tahta çıktığında kılıç kuşanırdı.

Derin Tarih

73

BUDA BENİM SEÇİM ANALİZİM

Umut Özen

Siyasi partiler Antalya milletvekili adayları açıklandı sıra seçmeni iknada. AK Parti’nin CHP’nin ve MHP’nin açıkladı. Listelerde yer alan isimler üzerine o kadar çok yazılan çizilen oldu ki!

Kendine yakın hissettiği partinin adaylarının seçilebi-lirlikleri üzerine yapılan yorumlar, yarardan çok zararlı olduğunu da biliyor. Hissiyatı yaklaşımlarla yazılana gaz mı verilmiş oluyor, ‘Hayır’ denilemez tabiî ki de.

AK Parti, CHP ve MHP bu isimlerle Antalya’da kaç milletvekili çıkartır.

Ön seçimle adaylarını belirleyen 3. sıraya da eski ATSO Başkanı Çetin Osman Budak’ı yerleştiren CHP’nin ilk sırasında yer alan Dr. Niyazi Nefi Kara partili partisiz herkesin sevgisini ve takdirini almış bir isim. Ön seçim-den ikinci sırada çıkan Deniz Baykal’ı parti içinde o kadar çok seveni yok. Yoksa, ön seçimden ikinci çıkar mıydı. Baykal’ın hayran kitlesinde bir azalma var. Antalyalı, genel başkanlıklı yapmış ve yıllardır aktif siyasetin içinde yer alıyor bunlar artıları. Çetin Osman Budak, üstlendiği görevler itibariyle daha ço iş dünyasına ve ekonomi çev-relerine yakın bir isimdir.

Mustafa Akaydın’ı da parti içinde çok sevenleri kadar sevmeyenleri de yine çoğunluktadır. Başta Baykal olmak üzere, pati içinde bir çok ismi ve iktidar partisini hedef alan söylemleri hala tartışılmakta, Büyükşehir’in kaybedil-mesinde suçlananların başında geliyor.

Devrim Kök, hakkında çok dedikodular yapılsa da listede kendine yer buldu. CHP’nin diğer adaylarını değerlendirmiyorum. İlk beşte dört isim birbiriyle kavgalı ve fikirleri çatışıyor. En rahatı Niyazi Nefi Kara. Bu isim ilçelerde seçmeni ne ölçüde peşine sürükleyebilir.

MHP listesinde Tunca Toksay ve Kemal Çelik’in yer almamış olması parti içinde bir kesimi memnun ederken, özellikle Çelik’e yakın olanların tepkisini çekiyor. Antal-ya’da bazı parti kanaat önderleri de listenin ilk sırasında aday dışındakilerin tanınılırlıklarının az olmasından endi-şeli oyların başka partilere kayacağını söylüyor.

AK Parti adayları ilk sırada Ulaştırma Denizcilik ve Ha-berleşme Eski Bakanı Lütfi Elvan, parti içinde çok sevilen eski il başkanı Mustafa Köse, geçen dönem meclise giren siyasette kendilerini daha da geliştirerek önemli görev-leri başarıyla yerine getiren Hüseyin Samani ve Gökçen Özdoğan Enç, yüksek tahsili bilgi ve birikimiyle Sena Nur Çelik, İbrahim Aydın, Atay Uslu ve diğer isimler. Açıkla-nan listeler sonrası gönül koyarak küçük çıkışlar olsa da Partide birlik ve beraberlik hakim,

İttifak kuran SP ve BBP, HDP’nin Antalya adayları ve Bağımsız aday.

Kimler TBMM’ye gider. Bu seçim yerel seçim değil-dir ittifaklar işe yaramaz. AK Parti 2011’deki mevcudu koruduğu gibi üzerine de bir vekil hatta bir daha çıkartır. Belediye başkanlığı yarışı olmadığı için iktidarı CHP onu da MHP izler. Antalya’da HDP barajı aşamaz bağımsız aday da meclise giremez. Beğenirsiniz beğenmezsiniz bu da benim seçim analizim

Biz yoğun siyasete maruz kalırken dünya bilimi ilerliyor

23 HAYATİ GELİŞME1. Bilim insanları HIV virüsünü yok etmeyi başardı Bilim insanları, HIV virüsünü kontrol altına almayı veya zayıflatmayı amaçlayan tedavilerden farklı olarak, ilk kez insan hücrelerinden yok etmeyi başardı

2. Üç boyutlu yazıcıyla üretilen kafatası başarıyla insana yerleştirildi Kronik kemik bozukluğuna sahip, kafatası kemiği 1,5 cm’den 5 cm’e kalınlaşmış, görme kabiliyetinin azalması ve baş ağrılarından şikayetçi 22 yaşında Hollandalı bir kadının kafatasının üst bölgesi çıkartıldı ve onun yerine 3 boyutlu yazılmış kafatası yerleştirildi.

3. Tıp tarihinde ilk kez durmuş kalbin nakli yapıldıAvustralyalı doktorlar bir ilki gerçekleştirerek durmuş bir kalbi hastaya nakledip hayata döndürdü

4. Tıp tarihinde ilk kez rahim nakli yapılan bir kadın doğum yaptı Gothenburg Üniversitesi ve Stockholm Tüp Bebek Ünitesi’nde görevli doktor Mats Brannstrom liderliğindeki ekibin rahim nakli yaptığı 36 yaşındaki kadının, geçen ay bir erkek çocuk dünyaya getirdiği bildirildi

5. Laboratuvarda ilk kez işlevsel bir organ üretildi İngiliz bilim adamları, laboratuvar ortamında ilk kez bütün işlevlerini yerine getiren organ üretti

6. Bilim insanları kanser yiyen bakteri buldu Bilim insanları, yaptıkları araştırmada, vücuda enjekte edilen bir tür bakterinin kanserli tümörü küçülttüğü bulgu-suna ulaştı.

7. Meryem Mirzakhani ‘Matematiğin Nobeli’ni kazanan ilk kadın oldu İran doğumlu matematikçi Meryem Mirzakhani,

‘matematiğin Nobel ödülü’ olarak bilinen Fields madalya-sını alan ilk kadın oldu

8. ABD’li araştırmacılar, dünyanın ilk şarj edilebilir bataryasını geliştirdi ABD’li araştırmacılar, dünyanın ilk şarj edilebilir batar-yasını geliştirdiklerini duyurdu. Işık ve hava ile kimyasal tepkimeye girerek çalışan cihaz, ‘nefes alan batarya’ olarak tanımlanıyor.

9. Laboratuvarda yapay deri geliştirildi Bilim insanları laboratuvar ortamında yapay deri geliş-tirmeyi başardı. Hedef, ilaç ve kozmetik ürün testlerinde hayvan kullanımına son vermek.

10. Kendi kendini iyileştirebilen kas geliştirildi Büyük heyecan yaratan çalışma, “Proceedings of the National Academy of Sciences” dergisinde yayımlandı. Duke Üniversitesi araştırmacıları, laboratuvar ortamında geliştirdikleri kasılabilir kas dokularını gelişmemiş kök hücre havuzu içinde bekleterek yeni kas dokuları elde etmeyi başardı.

11. Laboratuvar ortamında yapay damar üretebilen teknoloji geliştirildi Alman Fraunhofer Enstitüsü uzmanları, laboratuvar ortamında yapay olarak damar üretebilen birteknoloji geliştirdi. Araştırmacılar bunun için bir özel yazıcıyı kulla-nıyor.

12. Yapay zeka ‘Turing Testini’ geçmeyi başardı Eugene Goostman adlı bir yapay zeka, İngiliz ma-tematikçi ve bilgisayar bilimcisi Alan Turing tarafından geliştirilen Turing testini geçmeyi başardı.

13. Merkür’deki donmuş su ilk kez görüntülendi

75

NASA uzay aracı MESSENGER Güneş’e en yakın gezegen Merkür’deki donmuş halde bulunan suyu ilk kez görüntülemeyi başardı. MESSENGER, Merkür’ün kuzey kutup noktası yakınlarındaki donmuş su izlerini fotoğraf-ladı

14. Görünmez güneş paneli üretildi Michigan Üniversitesi (MSU) araştırmacıları, güneş ışığına maruz kaldığı zaman parlayan organik moleküller kullanarak enerji üreten güneş paneli geliştirdi. Panelin en büyük özelliği, neredeyse insan gözüne görünmez olması.

15. Bilim insanları elektrik akımıyla hafızayı güçlendirdi Amerikalı bilim adamları, beynin belirli bir bölgesine özel yöntemle elektrik akımı vererek hafızayı güçlendir-meyi başardı

16. Dünyada süpernova deneyi yapıldı Bilim insanları Evren’deki en güçlü patlama olarak bili-nen süpernovayı, laboratuvar ortamında oluşturduklarını açıkladı. Yapay süpernovada, yüklü parçacık saçan şok dalgaları da ortaya çıktı.

17. Bilim insanları, kök hücreleri beyin tümörlerini yok etmek için kullandı Bilim insanları, kök hücreleri beyin tümörlerini yok etmek için kullandı. Yeni yöntemin uzun vadede kanser tedavisinde kullanılabileceği düşünülüyor.

18. Dünyanın en büyük teleskobunun inşasına başlandı Şimdiye kadar yapılmış en büyük teleskobun yapımı-na Şili’de düzenlenen törenle başladı.

19. Pirinç tanesinden küçük elektronik kalp pili üretildi Ürettikleri pirinç tanesinden küçük kalp pilini, yeni ge-liştirilen sistemle vücut dışından kredi kartı büyüklüğün-deki güç kaynağıyla şarj etmeyi başaran Amerikalı bilim adamları tıpta çığır açabilecek buluşa imza attı.20. Zihinle kontrol edilen robotik kol geliştirildi ABD’li bir firma tarafından geliştirilen robotik kol, Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylan-dı. Karmaşık fonksiyonları yerine getirebilen kol insanlar-da kullanılacak.

21. ‘Yeniden Programlanmış Hücreler’ ilk kez insana nakledildi Japonya’da “yeniden programlanmış hücreler” anlamı-na gelen iPS hücreleri ilk kez insana nakledildi.

22. Beyin kanaması tanısı koyan başlık üretildi Yeni icat edilen bir başlıkla, hastanın beyin kanama-sı geçirip geçirmediği sorusuna hızla yanıt verebileceği belirtiliyor.

23. TÜBİTAK’ın Beğenmediği Proje Dünya Birincisi Oldu! Özel MEF Lisesi 12’nci sınıf öğrencisi İlayda Şamilgil, “First Step To Nobel Prize In Physics” yarışmasında, 70’e yakın ülkeden 5 bin fizik projesini geçerek dünya birincisi oldu. Daha önce TÜBİTAK’ın yarışmasına da gönderdiği projenin, burada dereceye giremediği öğrenildi

Sinema ve ekranlardan tanıdığımız Feride Çetin, bu kez bir öykü kitabıyla karşımızda…

İletişim Yayınları’ndan çıkan Duyulur Dünyanın Şakası, görünürde bildiğimiz, ama derinlerine hiç inmediğimiz dünyalara ayna tutuyor; her gün yanından geçtiğimiz insanlara yeni bir gözle bakmaya itiyor bizi… İncelikli ayrıntıları ve akıcı diliyle öne çıkan bir ilk kitap.

Perviz’in İngilizcesi olsaydı Al Pacino aç kalırdı. Kiraz’ın doğum günü elli yıl önce yaşanan bir katliama denk geldi. Yeser Ali, bir yıl içinde bir kahramanlık hikâyesi yazmalıydı. Bir çocuk, Flash Gordon’un Mars’tan gelmesini bekliyordu. Petyaların bahçesindeki cadı ağacında köstebek yuvası vardı. Salim Efendi’nin adıyla seciyesi hiç mi hiiiç uyuşmazdı. Esen, kim bilir kaç kere tahta-da bekletildi. Sezai’nin annesiyle babası Kahta hamamında tanıştı. Nevvare’ye gün geldi, gökten nur indi.

Feride Çetin, alacakaranlık bir dünyaya ayna tutuyor, fısıltılar-la, kaçamak bakışlarla, gizlice, doymaz bir merakla… Acılı, masalsı, az ama öz öykülerden oluşan bir ilk kitapla geliyor.Duyulur Dünyanın Şakası, mayhoş, gıcırtılı ve kelebek tadında hikâyelerin kitabı.

BBC’nin 2015 yılında dünyanın önde gelen kitap eleştirmenleri arasında yaptığı anketin sonucuna göre 21. Yüzyılın en İyi 12 Romanı’ndan biri olarak gösterilen Jeffrey Eugenides’ın Middle-sex’i Domingo Yayınları arasından çıktı.

“Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey’de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak.”

Bu cümleyle başlıyor, içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük romanların biri olarak gösterilen Middlesex. Kuşaklar boyunca ondan ona geçip so-nunda küçük bir kızın, Calliope Stephanides’in bedeninde çiçeklenen bozuk bir genin hikayesi bu. Genin yolculuğu-nun sonlandığı yerde, Callio-pe’nin kendi yolculuğu başlıyor, karşısında ise o yaman soru: Bizi biz yapan şey nedir; gen-lerimiz mi, seçimlerimiz mi? Ve böylece dinlemeye başlıyoruz Stephanides ailesinin Osmanlı Bursası’ndan Henry Ford’un Detroit’ine uzanan, çağın tüm gelgitlerinden nasibini almış seksen yıllık büyüleyici öyküsünü…

Çarpıcı bir öyküdür “Akrep ve Kurbağanın Öyküsü”… Nigel McCrery’nin NTV Yayınları arasından çıkan Hayatımızdaki Psikopatlar, bu öyküyle başlıyor:

Akrep ile kurbağa nehir kıyısında karşılaşır. Nehrin karşı tarafına geçmek isteyen akrep, kurbağadan kendisini karşıya taşımasını ister. Temkinli davra-nan kurbağa “peki beni sokmayacağını nereden bilebilirim?” diye sorar.

“Tabii ki sokmam” diye yanıtlar akrep.

“Seni sokarsam ben de seninle beraber ölürüm.”

Aldığı cevaptan tatmin olan kurbağa akrebin iste-ğini kabul eder ve akrep kurbağanın sırtına atlar.. Yolun yarısında kurbağayı sokan akrep ikisini birden ölüme mahkûm eder. “Bunu neden yaptın?” diye yakarır ölmek üzere olan kurbağa.

Hayatınızdaki psikopat patronunuz, ergen çocuğu-nuz, tanımadan randevuya çıktığınız biri, akra-banız, doktorunuz veya sevgiliniz olabilir. Haya-tınızdaki psikopat bir erkek de olabilir, kadın da. Yükseklerde uçan, çok kazanan biri de olabilir, beş çocuk annesi, işsizlik sigortası ile geçinen biri de. Psikopatların tek ortak yanı aileleri, kurumları ve hatta toplulukların bütününü kasıp kavurabilecek bir yığın duygusal anormallik ve antisosyal davranış sergilemeleridir.

77

İsmail Güzelsoy yeni romanı Değmez, Doğan Kitap’tan çıktı. Güzel-soy Değemze’de haya-tın en büyük iki sırrının, aşkın ve ölümün dansı-nı koyuyor sahneye. Ve “Benim için çizdiğin ka-der planını kabul etmi-yorum!” diyor. Kitabın tanıtımında şu bilgilere yer veriliyor:

“Tanrı, insanın ölümsüzlüğe varmış halinden başka bir şey değil” diye cevaplıyordu beni Selman Dermanî. “Ölüm ile kesilen bir hayatın hiçbir an-lamı yoktur. Değmez… Bütün bu çabalara, sağalmaya, hasta olmaya, iyileşmeye, çalışmaya, mülk edinmeye, çocuk yapma-ya, âşık olmaya değmez. Lisan öğrenmeye, şiir okumaya, saz dinlemeye, mutlu olmaya değmez.

Ancak ölümsüzlük varsa bu dünya hayatının bir anlamı olabilir. Kendimi yeniden, sıfır-dan üretmeyi istiyorum. Bunu yapacağım. Hakkım! Kadere teslim olacaksak mağaralara dönelim, haydi!..”

İnsan yalnızca bir kez “Değ-mez” diyebilir, ikinci kez bunu tekrarlıyorsa sahtekârdır. İlk söylediği anda kalemini kırmıştır zaten. DegmezAras Nehri’nin dibinde buz tabakasının altında bir adam yatıyor:

Tahir Taner’in yeni çalışması Rengarenk Aşk nihayet kitabevle-rinde yerini aldı. Yazar, her ne kadar tamamlanamayacağını, muhakkak eksikler ka-lacağını bilse de “aşk”ı anlatmaya koyulmuş. Kitabın en can alıcı sorusu, hepimizi düşünmeye ve idrak etmeye sevk edeceğinden dolayı oldukça önemli: “İnsan nasıl ve ne derece sever?”…

ahir Taner’in kaleme aldığı, Kaynak Yayınları tarafından basılan Rengarenk Aşk, çok derin bir konuyu, “aşk”ı mercek altına alıyor. Yazar, yüzyıllardır üzerine yazılıp çizilen, her ke-simden her insanın hakkında söyleyecek bir sözünün olduğu bu derin mevzuyu işlerken sa-tırlarına; Mevlana, Cemal Safi, Abdurrahim Karakoç, Cahit Sıt-kı Tarancı, Cenap Şahabettin, Fuzuli gibi birçok önemli ismi konuk ediyor.

“Aşk Nedir” ve “Aşkın İlahi Kanadı” isimli iki bölümden oluşan kitabın birinci bölümün-de aşkın türlü türlü huyundan, son zamanlarda boşanmaların neden arttığından, sadakatten, nezaketten, şefkatten yola çıkarak beşeri aşk anlatılmış. vedaha yüce bir konu, ilahi aşk işlenmiş.

Ergun Göknel’in Öteki’den Düşman’a İslamofobi serisinin ilk kitabı çıktı. Hilmi Yavuz, Göknel’in bu çalışmasına yönelik şunları söylüyor:

İslamofobi, bir hastalık: Adındaki fobiden de anlaşılacağı gibi, belirli bir durumda gereksiz yere kaygıya [anksiyete] kapılmak anlamına geliyor; – daha geniş bir bağlamda, İslam’dan korkma!

Bu derin kaygının önce korkuya, sonra ötekileş-tirmeye, daha sonra da bu ötekileştirmenin düş-manlığa dönüşme süreci, Avrupa İslamofobisinin tarihini oluşturuyor. Bu dönüşümlerin nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştiği, Ergun Göknelin bu kuşatıcı ve kapsamlı incelemesinin konusu.

Göknel’in bu çalışmasından anlaşılacağı gibi, baş-langıçta bu kaygının, genel anlamda bir yabancı korkusundan [ksenofobiden], özelde İslam korku-suna [İslamofobiye] geçişi, Avrupa Hıristiyanlığı-nın, İslam’ın savaşçı, hatta istilacı, barbar bir din olduğuna ilişkin önyargısından kaynaklanır. Hıris-tiyanların her koşulda bu önyargılarını doğrulayıp daha da pekiştirecek durumlar aramaları veya icad etmeleri, İslamofobinin nasıl yanlış bir ideolojik zeminde yerleştiğinin göstergesidir: Ergun Göknel, bu kitapta, deyiş yerindeyse, bir ikonoklast gibi, Av-rupa zihninde inşa edilen İslamofobi putlarını birer birer kırıyor, yerle bir ediyor. İslamofobiyi inceleyen üç kitaplık bir dizinin birincisi olan bu kitap, sadece İslam düşmanlığının temellerini çürütmekle kalmıyor,...

Badem’in kurucularından olan, 4 Vokal ile çalışmalarını sürdüren ve uzun yıllar We Play’de prodüktörlük yapan Barış Bahçeci’nin ilk stüdyo albümünde biri enstrümantal, biri İngilizce olmak üzere toplam 11 şarkı yer alıyor.

Bu yolculuktaki ilk durak ise çıkış parçası “Toprak”.Bir İleri İki Geri – Kürdili Hicazkâr Longa ve Yine Derin’de “4 Vokal” ile Çıkmaz Sokaklar ve Yürüyorum’da ise “Hale Hızal Berbeoğlu” ile eşlikler yer alıyor. Bir şölen havasında geçen Bir İleri İki Geri – Kürdili Hicazkar Longa’ya eski Türk filmlerinden aşinayız. Müziği Kemani Sebuh Efendi’ye ait olan lon-gaya, üzerine söz yazılmış bu haliyle bayılacak, ayak uydurmak için arkadaşlarınızla yarışacaksınız. Dikkat çeken bir diğer parça ise hepimizin bildiği anonim bir türkü olan ve reggae tarzında düzenlenen Esmerim Biçim Biçim. Albüme ismini veren Beyaz Kurdun Öyküsü’nde içinizdeki keşfedilmemiş topraklara yolculuk için bir davet var. Bu aynı zaman-da albümdeki enstrümantal tek parça. Eğlence Fabrikası etiketiyle beğeninize sunduğumuz “Beyaz Kurdun Öyküsü” We Play Stüdyolarında kaydedildi.

Volkan Konak 10 şarkıdan oluşan yeni albümü Manolya’yı müzik severler ile paylaşmaya hazırlanıyor.

İ-tunes’da ön satışta olan Manolya adlı albümün çıkış şarkısı Altan Çetin imzalı “Aleni Aleni”… Volkan Konak, radyolarda da yayınlanmaya başlayan “Aleni Aleni” şarkısının yanı sıra, yeni albümü Manolya için birbirinden değerli müzisyenler ile çalıştı. “Vatan Hai-ni” adlı Nazım Hikmet şiirine Selim Bölükbaşı bestesi ile yer veren Volkan Konak, büyük üstat Neşet Er-taş’ın “Yalan Dünya” ve “Dertli Yoldaş” adlı eserlerini de seslendirdi.

Albümün tüm düzenlemelerini usta müzisyenler İsmail Soyberk ve Tayfun Balarısı üstlendi…DMC & Avrupa Müzik işbirliği ile yayınlanacak olan albüm 15 Nisan 2015 günü müzik marketlerde yerini aldı..

İstanbul Arabesque Project’in yeni albümü “Gurbet” çok yakında EMI Müzik Türkiye etiketiyle tüm müzik marketlerde ve dijital müzik plat-formlarında!

Arabesk eserleri rock altyapılar, arabesk vokaller ve Doğu vurmalıları kullanarak yorumlayan, arabesk formatında bes-teler yapan, bugüne kadar yaklaşık 400 konser veren ve tüm Türkiye’yi gezen İstanbul Arabesque Project (IAP), çalışma-larında sevilen şarkıları yorumluyor.

Bergen’den Kamuran Akkor’a, Orhan Gencebay’dan İbrahim Tatlıses’e pek çok arabesk duayeninin eserlerini seslendiren grup, kendisini dinleyen müzikseverlere arabeskin kederli değil, keyifli ve eğlenceli yönünü göstermeyi vadediyor.

İstanbul Arabesque Project, yaptığı müziği “safkan arabesk” olarak nitelendiriyor. Grubun davulcusu, prodüktörü ve söz yazarı olan Barbaros Akbulut tarafından kurulan İstanbul Arabesque Project’in diğer asil üyesi grubun gitaristi, back vokali ve bestecisi ve olan Korkut Peker…

2010 yılında “Her Gün İsyanım Var”, 2011 yılında “Dama-rımda Kanımsın” albümlerini yayımlayan gruba bas gitarda Serkan Öngel eşlik ediyor.

79

Fazıl Say’ın yeni albümü “Yeni Şarkılar” Ada Müzik etiketiyle raflardaki yerini alıyor. Say, “Yeni Şarkılar” albümünde de Edip Can-sever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet ve Ömer Hayyam’ın şiirlerine yer veriyor. Fazıl Say albümüyle ilgili şu açıkla-mayı yaptı:

İlk şarkılar”dan bir yıl sonra bu sefer son besteleri-min yer aldığı “Yeni Şarkılar” ile buluşuyoruz; benim için büyük mutluluk, büyük heyecan.Bu şarkılar deneyseldir, yenidir, farklıdır elbet. Ama emin olun ki “hepimizin” şarkılarıdır ve hayatımda en çok emek ve vakit harcadığım çalışmalarımdan biridir. Sonuçta, ulaşmak istediğim nokta, “sadelik”, “güzellik” ve “samimiyet”dir, kendime ulaşmaktır, bizleri anlatmaktır. Biz insanları…

Her şarkının “kendi dünyası”, “kendi uygarlığı” olsun istedim. Müzikal açıdan hiç denenmemiş şeyleri tatmak istedim. Her şarkı bir “kısa film” gibi olsun istedim. O “hayaller”den biraz bahsetmek isterim.yeni sarkilarEdip Cansever şarkımda, bir deniz kızı getirir bize “aşk”ı… Türk enstrümanları ve batı enstrümanları doğal bir birliktelik içindedirler. Bir “Kemençe” Keman ile Viyolonsel arasında sürekli melodi taşır. “Ney” “10 sesli” olmuştur.Evet, denizden çıkan bir şarkıdır; ama bu -uzun-10 dakikalık şarkımın sonunda sanki bir başka gezegendeki bir başka denizin kenarındayızdır! Theremin, Daxophp-ne, ve Waterphone gibi “yeni” enstrümanların yardımı ile hiç duymadığınız ilginç “aşk” diyaloglarını hayal etmek uğruna…

Turgut Uyar’ın efsanevi -aldatılma ve sevdiğine yaka-rış- şiiri “Göğe Bakma Durağı”nda, “dünya dışı bir varlık, bir Venüs kadınının sesi gibi” olan Theremin enstrümanı,

bu sefer, Turgut Uyar’ın şiirinde seslendiği kadınını tarif etmek ister. Kimi yerleri “çığlık çığlığa” sertleşen üslup-taki bu şarkı, gittikçe radikalleşen bir travmaya doğru yol almaktadır. Şarkının sonunda herkes bu şiiri okumaktadır aynı anda. Kim bu şiirde anlatılan hisleri yaşamamıştır ki? Ve hepimiz aslında yalnız değil miyiz? Şarkının so-nundaki gibi…

Cemal Süreya şarkısında ise, “yıkıcı”, “hain”, “yasa dışı” bir aşkı anlatıyoruz. Yine pek çok vokal solistin katılımı ile bu şarkımın bazı yerleri bir opera sahnesine dönüşebiliyor. Cemal Süreya’nın cümleleri, yine hepimi-zin anıları, hisleri değil midir?

Nazım Hikmet‘in olağanüstü derin “Masalların Masalı”, bu şarkıda bir dere kenarında akar gibidir. Bu şiiri çalgılar ile resimlemek istedim. Şöyle ki: “Su” (Arp),”Çınar” (Blokf-lüt), “Su Başında” (Kemanlar), “Kedi” (Kanun) “Güneş” (22 sesli Ney akorları)”Ömrümüz” (Theremin), “Suyun şavkı”(Vibraton sesleri), “Suyun Sureti” (Uzaklaşan eko sesler) gibi Nazım’ın en sevdiğim şiirlerinden biridir.Coşkulu ve tepkili Hayyam şarkımda ise, Piyano, Rama-zan davulu, Kudüm, Rock Gitarları “Klasik Koro” ile adını henüz bilmediğim bir müzik stiline doğru yolculuk başlar benim için.

Belki de o “müzik stili”nin adı lazım değil, kendi müzi-ğim olması yeterlidir.

Şarkılarımı, vokal solist olarak yine güçlü yorumcu Serenad Bağcan’a emanet ettim. Bunun yanında 30’dan fazla çok değerli sanatçının katılımı ve müthiş bir stüdyo çalışması ile bu kaydı gerçekleştirdik.“Yeni şarkıları” iyi dinlemeler.Hepinize saygıyla, sevgiyle, içtenlikle…”

Albüm İçeriği

1. Şey Şey Ve Şeylerden

2. Göğe Bakma Durağı

3. Bu Bizimki

4. Masalların Masalı

Fıkralarıyla hatırlansa da filozof ve bilgeydi

NASREDDİN HOCA

Orta Çağ döneminde Akşehir ve Konya’da, Selçuklu veya Osmanlı Devleti döneminde var olduğuna inanılan mizah figürü. Nasreddin Hoca, komik hikayeleri ve fıkralarıyla hatırlanır. Oysa popülist bir filozof olan bilgedir kendisi.. Çoğunlukla hazırcevaplılığı ile tanınan bir halk kahramanıdırda...

Akşehir’de büyük din adamı ve değerli zat “El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin”’in kabri vardır. Kendisi Akşehirlidir. Gazi Hüdavendigar[3]’a yetişip, Yıldırım Han zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazırcevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi. Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O’nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir’i yağma ettirmemiştir. Büyük hocanın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir.Yıldırım Han’ın vefatından sonra, Çelebi Sultan Mehmed zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin.[

Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi 1480 tarihli Sauk’un hayatını anlatan Ebu’l Hayr Rumi’nin Sal-tukname’sinde bulunmaktadır. “Saltukname”, Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebül hayr Rumi tarafından yedi

senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Tahsiline Abdullah Efendi’de başladığı ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yaptığı dönemde vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve Timur Han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.

Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı ken-disine has bir yol tutmuştur. Böylece Hakk’ın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, mese-leyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Özhan Öztürk Nasreddin Hoca’nın Moğol işgali altında kıvranan Anadolu halkının çaresiz yazgısının sembolü olduğunu, yazılı basının olmadığı bir dönemde yöneticiler ve kamu düzeninin eleştirisinin Hoca’nın ağzından dile getirildiğini yazar [5] Pertev Naili Boratav [kaynak belirtilmeli]

Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, Londra´da Bri-tish Museum´da Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rah-me başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamak-tadır. Nitekim eserin sonunda bu durum: “İşte Nasreddin Efendi’nin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalar-dan haberi var - yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayr eyleye” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.

Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari müna-sebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları düzeltmek ve insanlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, onların çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerin-den çok istifade etmişlerdir. Dönemin ünlü kadılarının bile Nasreddin Hoca’dan yardım ve öğüt aldığı söylenir. Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş ve bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son épouse adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature Populai-re Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü, Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca et ses Histoires Turques adlı eserleri zikretmek yerinde olur.